Professional Documents
Culture Documents
Sahihi Muslim Ve Tercemesi 8.cilt
Sahihi Muslim Ve Tercemesi 8.cilt
Sahihi Muslim Ve Tercemesi 8.cilt
VE
Tercerre:
Mehmed Sofyoölu
RFAN
SAHH- MÜSLM
VE
TERCEMES
CLD
8
Ebu’l-Hüseyin Muslirnu’bnu’l-Haccâc
el-Kueyrî en-Niysâbûrî
(206-261)
SAHÎH- MÜSLM
VE
TERCEMES
CLD
8
Mütercim :
MEHMED SOFUOLU
st. Yüksek slâm Enstitüsü Öretim Üyesi
RFAN
YAYIMCILIK YE TCARET
Çatnlçesme Sk. Defne Han No: 27/14
Caalolu - STANBUL
Tfe: 511 09 60
EBÛ SELEME BN ABDRRAHMÂN’DAN; —BZ SÖYLEMED
BR EY ALLÂH’IN RASÛLÜ ÜZERNE KONUMAKDAN ALLAH’A
SIINIRIZ— RASÛLULLAH (S), SAHÂBÎLERN ÇNDE AYAA
KALKIB ALLÂH’A HAMD VE LÂYIK OLDUU SIFATLARLA SENÂ
EYLED, SONRA ÖYLE DED:
«AMMA BA’DUNSANLAR! NEFSLERNZ ÇN ÂHRET
: EY.
HAZIRLII YAPIB KENDNZDEN EVVEL GÖNDERNZ. VALLÂH
ELBETTE BLRSNZ K
SZDEN HERBRNZ MUHAKKAK ÖLE-
CEK VE SÜRÜSÜNÜ ÇOBANSIZ BIRAK AC AKDIR. SONRA RABBI
(nNA, ARADA- TERCÜMAN VE ÖNÜNDE KENDSN PERDELEYEN
PERDEDÂR OLMAYARAK: BENM RASÛLUM SANA GELB
llllt
mokde bulunan bir çocuk vard ki kadn çocuunu emzirdii bir srada
J 3
iUJjj t»
[/yt
^ (O *
KLi- <h : .
’û ’JZ& *jat ci > J J~f J .w S tls (J-i (r«!A) -^
rje ü iy/.; te 4 ••
* . &J> jJ & s# ü.‘ £ <
<
^ ^ ^ V-
yû y^
y*
36 «
^y : 36 « ati
y » 36 ?
^y * 36 « » 36 t
« lijî 36 5 [y* 3^
y»
» : « 1
\
1. Birr, iyilik, bol ve kemâlli hayr arasnda öyle bir fark go-
hayr demekdir. Birr ile
'
zetmilcrdir: Birr, hayra vâsl' olan ve kasdedilmi bulunan fayda, hayr ise velev seh-
ven vâki’ olsun mutlaka faydadr. Birrin zdd ukûk (isyan ve itâatszlk) hayrn zdd ,
errdir.
Sla, aslnda bir nesneyi bir nesneye uladrb birledirmek ve eklemek. Bir nes-
neye eriib ulamak ve bir nesneyi bir nesneye ekleyib birlediren ey ma’nâlarnadr.
Bundan slatu’r-rahm ta’bîri yaplmdr ki bu akribâl ekleyib durmak ve te’yîd etmek
veya akribâl balyan, devam ettiren ey ve hsmlk münâsebetlerini kesiksiz sürdür-
mek demekdir. Bu daha ziyâde akribâl te’yîd eden ziyâret,' i.sân, iyilik ma’nâlarna
da kullanlr.
Edeb, zarafet ve usluluk' ki insanlarla kavlen ve fi’len lutuflu r.uâmele ve gü-
zellik eylemekden ibâretdir. Edeb, edb kelimesinden isimdir. Edb, Kir kimseyi ziyafete
da’vet etmek ma’nâsnadr. Da’vet olunan ziyâfet yemeine me’debe ve me'dube denir.
Bu i’tibârla edeb, insanlar, kendisine da’vet olunan bilumûm hayr, fazilet ve iyi huylar
(mekârim-i ahlâk) demek olur.
i
M SAHÎll-1 MÜSLM
—
Sonra anandr buyurdu. O zât tekrar :
,
—
Sonra kimdir? deyince Rasûlullah :
—
Sonra babandr buyurdu.
Kutoybe’nin hadîsinde Benim güzel suhbet (sâhiblik) ve ülfetime
:
I. An -bu m hakk ve bunlara kar sayg Kur’ftn- Kerlm’de AUah hakkndan sonra en
tart* gelen bir vazife olarak tekrar tekrar zikredilir :
•Ilm i tsrâîl oullarndan Allah’dan bakasna ibâdet etmeyin, ana-bab aya, hsm-
yetimlere, yoksullara iyilik yapn, insanlara güzellikle söyleyin, dosdoru namaz
ktklt, sekût verin diye (emretmi) te’mînâtl söz almadk...» (el-Bakara: 83).
•Allâh’a ibâdet edin, ona hiç bir eyi e tutmayn. Anaya, babaya, akribâya, ye-
yakn komuya, uzak komuya, yannzdaki arkadaa, yolda kalma,
tenlere, yoksullara,
M# elinizin mâlik olduu kimselere iyilik edin...» (el-Nisâ: 36).
•De ki: Gelin, üzerinize Rabbmzm neleri harâm ettiini ben okuyaym: Ona hiç
bir eyi ortak yapmayn. Ana babaya iyilik edin...» (el-En’âm: 151).
«Krtbbm, kendinden bakasna kulluk etmeyin. Ana ve babaya iyi muamele edin
14ye kükmetdi. Eer onlardan biri veya her ikisi senin nezdinde ihtiyârla ererlerse
•nUra üt deme. Onl/n t azarluma. Onlara güzel söz söyle Onlara acyarak tevazu
bile
kanadn (yerlere kadar) indir ve : Yâ Ra bb! Onlar beni çocukken rasl terbiye ettiler-
M de kendilerine merhamet eyle de » (el-lsrâ: 23-24,.
•Biz inâna, ana ve babasna güzellii tavsiye etdik. Eer onlar, hakknda bilgin
almayan bir eyi bana ortak koman için urarlarsa kendilerine itaat etme » (An-
kfMt: B).
I< Hadlde anaya ihsann üç kerre tekrar olunmas, anann evlâd üzerinde, babann
üç
misli yilik ve ihsân hakk olduunu ifâde eder. Bunlar hâmilelik yorgunluu, dour-
ma-mt|akkati ve emzirme mihnetine karlk saylabilir.
Anann çocuk üzerindeki hizmetlerini dile getiren âyetler vardr:
•Biz intâ-u ana ve babasn tavsiye etdik. Onun anas kendisini
za’f üstüne za'f
4I« tttfimjdr. Sütten anlmas da iki yl (sirmüdür) Bana, ana ve babana ükret.
.
Dönüün ancak banadr (dedik). Eer onlar sence ilimde (yeri) yamadk herhangi bir
eyi bam e tutman üzerinde seni zorlarlarsa kendilerine it&ât etme. Onlarla dünyâda
iyi geçin, bana dönenlerin yoluna uy... (Lukmân: 14-15).
•Biz insana ana ve babasna iyilik etmesini tavsiye etdik. Anas onu zahmetle
(kamnda) tad. Onu zahmetli de dourdu. Onun bu tanmas ile eütden kesilmesi
(müddeti) otuz aydr ...» (el-Ahkaf: 15).
. . . ,
t&u pli. !
il
3A t = 'Jt :'JÜ .
j.'> jî . «Ü ü.‘ y taS 6)
Y D
« ilti' ‘j idî iil y iii
. .
f
3
— Ebû Hureyre (R) dedi ki Bir kimse
( ) : : :
.
S&J
4
ûî U& # S .
& r &J* ^ a) S X: jS M>k (
• •) ~r
. *1)
I
Jla : >'jj .
0 m+ + J“ c+
+
.
*» • $§§ >
Jl <V : •
»Â/ ü '
O»
.« oiÜtiîdLu
• •»» -*
gamber (S) e bir kimse geldi dediini rivâyet edib (1 rakaml) Cerîr ha-
dîsi gibi zikretmi ve unu ziyâde etmidir Rasûlullah «Evet, babana : :
— (- )
de bn ubrume’den : Buradaki iki tarîk râvîleri
bu isnâd ile rivâyet etmilerdir. Bunlardan Vuheyb’in hadîsinde Eberr :
(yani itâat ve iyilie en hakl) olan Kimdir?; Muhammed ibn Talha ha-
dîsinde ise : r
Sanlarn hangisi benim tarafmdan güzel suhbet ve ülfete
daha çok mustahikdir ifâdeleri vardr. Sonra yine (1 rakaml) Cerîr ha-
dîsi gibi zikretmidir 4 .
4. Bir hadîs de öyledir Abdullah ibn Mes’ûd dedi ki Ben Peygamber’e, amellerin han-
: :
gisi Al âh’ a dana sevgilidir diye sordum. v«Vaktnda (klnan) namaz» buyurdu. Sonra
hangisi dedim. «Ana babaya birr (yani itâat ve iyilik)» buyurdu. Sonra hangisi? de-
dim. «Allah yolunda cihâd» buyurdu. bn Mes’ûd der ki: Bunlar Rasûlullah bana soy-
: : :
10 SAHÎH-1 MÜSLM
> •
tK£ . j \ . stt 3 i\ Jçî Ufr (...)
—
Anan baban sa mdrlar? diye sordu. O :
—
Evet sadrlar diye tasdik etdi. Peygamber :
—u
halde sen (evvelâ) onlarn nzâs husûsunda çal buyurdu 5 .
lcdi. Daha ziyâdesini soraydm bana haber verecekdi (Buhârî, Mevâkîtu’s-salât, bâb jad-
li’s-sâlât li vaktihâ I, 223 «6»).
Namaz iymândan sonra üphesiz' amelin en faziletlisidir. Çünkü dînin direidir.
Ana babaya birr yani itâat ve iyilik etmek de slâm dîninin insana yükledii en büyük
vecîbelerdendir. Ana baba kâfir olsalar bile onlara ihsân ile muâmele ederek kendilerine
itâatsizlikden çekinmek farzdr. Onlara can sknts ile «üff» demek bile Kur’ân’m nass
ile nehy edilmi harâmlardandr. Ma’siyet olmadkça onlarn emirlerine itâat vâcibdir...
5. Cihâd için izin isteyen bu zâtn Muâviye ibn Cahîme veya Cahîme ibn Abbâs old u
rivâyet edilmidir. Cihâda itirâk etmek isteyen bu zâta, ana bahsinin rzasmr art
koulmas, bu cihâdn umûmî ve herkese farz olan cihâd olmayb gönüllülerden tekîl
olunan bir seriyye cihâd olmas ihtimâlini kuvvetlendiriyor.
Ana baba rzâs ile cihâd arasmdaki fazilet tertibi, vak’alara, vaziyetlere, cihâdn
mecbûrî veya ihtiyîrî olmasna göre deiir. Onun için selef âlimlerinden bir çou:
«Devlet tarafndan bir zarûret görülmedikçe cihâd için ana babadan izin istenir. Dev-
letçe zarûret görüldüünde ise muhayyerlik ortadan kalkar ve cihâda itirâk etmek
vâcib olur» demilerdir. Ebû Dâvûd’un bir rivâyeti de cihâd böyle 2arûrî ve ihtiyârî
diye ayrmaya delîl saylabilir: Ebû Saîd Hudrî (R) dedi ki: Birisi Yemen’den hicret
edib Medine’ye Peygamber’in yanma geldi ve cihâd için izin istedi. Peygamber:
— Yemen’de kimsen varmdr? diye sordu. O da: .
— Anam babam
var dedi. Peygamber
—
Onlar sana izin verdiler mi? dedi. O da :
—
Hayr vermediler deyince Peygamber
—
(Haydi Yemen’e) onlarn yanma dön ve onlardan izin iste. Sana izin verirlerse
gml cihâd at. Vermezlerse anan babam memnûn etmee çal buyurdu.
Bu hadîse îhn
Hlbbân da sahlhdir demidir.
: : :
l
' * * - ^ " ' ' •
V, •' ^
L. A>-
.
jrU (J ^ -V>j
^
•
JC yi»
•
u 1
f."‘
M
,
y.
\
>
i *
\ ••)
\
— \
,
’
jc
.
o m
.\»jy jCj
-• ’
1
" ^
w
.j*:J j +
^ + '
\j& *
- > • '
' . ,7.. >• , .
• • • * • ».* - r * -
Vj .
•
.
/ \
a
i
y \j
' *
r,c
*
J *
) -
yi-\
*
.
'• *
*a» J-.c u- a>-
"
.
*
(•••)
^
r i : •
r .k-* s • •
—
Ben Allah’dan ecr istemek için hicret ve cihâd üzerine seninle
bey’atlaacam dedi. Peygamber
— Anan ve babandan sa olan var m? diye sordu. O zât
— Öyle
sen anan ve ise babann yanma dön ve onlara güzel suhbet
ve ülfet eyle buyurdu.
.
12
SAHÎH-1 MÜSLM
r
Ujfj <
J* crJ>y y /y ( )
il.** : cJIâ» .
<~'j^ jl:i-\i .
jj ^\ !
^\i' : JÜ . . ctU C* \
£.J>:
!
/.Âp.irÂnÇpijU
t
Humeyd dedi ki
Hureyre’nin Rasûullah’a âid olan : Ebû Râfi’, -Ebû
tavsifini : Cureyc’in annesinin, Cureyci sradaki hâlini, kadnn çard
elini kannüstüne nasl koyduunu, sonra da olunu çaltrken bam
oluna doru nasl kaldrdn bize vasfetdi.
—
koyun çoban vard ki bunun manastrna iner barmrd. Bir gün karye-
den bir kadn çkmd, çoban bu kadnla cinsî münâsebet yapd. Kadn
bu cimâdan gebe kald ve sonunda bir olan dourdu. Kadna Bu nedir? :
ler. Cureyc, gülümsedi sonra da çocuun bam eliyle mesh edib Senin :
Hayr, eskiden olduu gibi onu tekrar toprakdan yapnz deyib yukar-
daki hücresine çkd.
. û s^,
1
' : VI
j y
» 3^ o6 4
i}) *0* üj?; ü)
P . ) ’ a Lj J
14 SAHH-1 MÜSLM
. aλ! o'li ,
\
r » jlsd# . ».«y-> Â*r\î . ^
o"l -xJJl . <î ^’v-s
,y J : »s j I ! C : 3 ^» £. > : C*^2»
'
&*
j lii . . Aj>Ü ’jc J.’I» . ,
» î i ! £,»• t : cJâ» •
J-*î, j*
S&
#
•
’«? 'S& ipy J* ! V’ : 3S t
£> t : Jtt . j- £» ^
.
uy^Jiy >; T ’û* • û^JI >"i£‘V v pl Jta :
c-£i
^ ^ o^:'i 36 .
°
f
ö %*v yL jî : Uui .
yj ypy» cJ&j
. Ojj U .
•
Çlc a» _>»
• I,—* Jl ^_ji' ’J€ Lcl ; cj\i .
\«;H
Î
yüke : JÎ2Î Aiy^ fej M:/p p;;. \ :/]&.£ iyfc ££ y. y y6 :
•
J* J j* * ? (jUv • *>.
' jW? .
£_y'i â :
jiî» . cti:^ oi y» .
yy*' yy c-v j : yt»
•
0c 't^ • - J\ \
[j« î {
yi 1; i
jfî
j . Alla)
j ^.Li y t»)' J 1
'
Cu . J-a.»
Jf -i 4 '# £V.tr'^S J
SL y.v v j&
. : 'jts -g; 'j£ /jj 'jifc'tfi; ü'j r . 'jl^. _j:y <
p
V‘A' 'ji . £ j KP î^, c iVj' iT-4 '>j ’J; > Jki \ 436
^t *9 * /“l ^ - •"/ ^ C î'". > • ~ > ', . f . . ^,r
J 4ttl ; JV ^ 0AJ : , C4» j : )y>m j V J» >. 'j j*J *•
cjuy pi : DK :
' ^yi i]>-i
. ^1 yj y !
pul : ü jÎ .
>^')\
:c ü cj x * . >
. cy j oy ji pj’.p. • 3 yi 'jS*j y p :oJ&
p^ :
ti-«. j-*^ v p
•c^ 1
j i
W Ojiji »â_* o]3'. ^*>f y y,u oiÂî : . y> o^ j>-y l)i> o :tj&
•
*! p' : >-v1â» .
yj • o
>
y yj
KTABU'L-BiRK vf/s-sila vel AdAh 15
» Bize Zuheyr ibn Ka:.« takdis etd. Bi: v ez îci ?bn H&r*n
( )
ühdîs etdi. Bize Cerîr ibn Hâzm haber verdi. Bize Muhammed on S*iv.,
Ebû Hureyre (R) den tahdîs etdi Peygamber (S) öyle buyurmudur :
«Beikde iken yalnz üç çocuk kelâm etmidir :-Biri Meryem’in olu ysâ’-
dr. (kincisi stâîl oullar zamannda yayan) Cureyc ismnideki râhib
kiinin konudurduu çocukdur. Bu Cureyc ibadet eden râhib bir kii idi.
Bir manastr edinmidi, kendisi orada bulunurdu. Cureyc manastrnda
namaz klarken annesi geldi ve: Yâ C-reyc! diye çard.- Cureyc Yâ :
seniz ben o âbid Cüreyc’i sizin için muhakkak fitneye (zinaya) düürü-
rüm dedi. Bu kadir kendisini Cureyc’e arz edib cima teklîf etti fakat Cü-
reyc kadna dönüb bakmad. Bu sefer o azgn kadn, Cüreyc’in manas-
trnda barnmakda olan bir çobana gitdi ve nefsini ona feslim etdi. Ço-
ban da onunla zinâ fiilini iledi. Kadn bu cimâdan hâmile kalb da bir
olan çocuu dourunca Bu olan çocuu Cüreyc’dendir dedi. Bunun
:
—
Sen bu fâhie kadnla zinâ etdin ve o da senden olma bir çocuk
dourdu dediler. Cüreyc :
—
Çocuk nerededir? diye sordu. Onlar çocuu getirdiler, Cureyc ken-
disini tutanlara :
— Beni serbest
brakn da bir namaz klaym dedi ve namazn kld.
Namazdan çknca çocuun yanma geldi. Müteâkiben çocuun karnna
dürtüb :
16 SAHÎH-1 MÜSLM
— Hayr siz onu eskiden olduu gibi çamurdan yapb eski hâline
iade ediniz dedi. Onlar da dedii gibi yapdlar.
(Beikde konuanlarn üçüncüsü de udur Annesinden süt em- :)
mekde bulunan bir çocuk vard ki kadn çocuCnu emzirdii bir srada
yanndan kuvvetli bir hayvan üzerine binmi har. «Ui ve yakkl gü-
zel bir suvârî geçti.*- Çocuun annesi bunu görünce Allah! Olumu : Y
bunun gibi heybetli kl! diye duâ etdi. Çocuk hemen annesinin meme-
sini brakd, o adama doru döndü ve ona bakarak Yâ Allah! Beni bu- :
nun gibi klma diye duâ etdi. Sonra yine anasmn memesine dönüb em-
mee balad.
Ebû Hureyre dedi ki Rasûlullah’n bunu bize hikâye ederken ehâ-
:
Allah! Beni bunun gibi kl dedi. te buradan itibâren kadnla çocuk ara-
cnda karlkl olarak suâl ve cevâb deverân etmidir. Kadn Hay Allah :
boazna bir ar isâbet ettiresice (olum)! Yakkl bir adam geçdi onu s
görünce ben Yâ Allâh olumu onun gibi yap dedim. Sen ise Yâ Allah
: :
beni onun gibi yapma dedin. Sonra u câriyeyi döverek ve Sen zinâ et- :
din, r.en hrszlk yapdm diye diye yanmzdan geçirdiler. Bunun üzerine
ben : Yâ Allâh! Cj>lumu bu câriye
diye duâ etdim. Sen ise gibi klma :
Yâ Allâh beni onun gibi (günâhlardan sâlim' yer diye duâ etdin (yani
kadn çocuuna niçin böyle söyledin? diye sord ' Çocuk öyle cevâb 1
6. Bu söz mütekellim maalayr sîgas ile biraz farkl olarak Alu îmrân: 173 üncü âyetde
de geçer. ît n Abbâs brahim Peygamber atee atld zaman HASBUNA’LLÂHU VE
:
mühimleri
â. Anaya, babaya, bilhassa anaya hürmet ve da’vetine icâbet vucûbu.
b. câbet için de namazda bulunan kiinin namazn bozmasnn luzûmu. Ba’z
» »
;j p
(
<
sÇ* > ,y} SJ o* ci:' J* (r)
‘
‘j'J* <J O* '
* *£ '
*Cf-
*
J:r- 6C ^''j c
y
. '
te**- * £>*.> te jtete \i/k ('f 00 ') —^
l)\» ! «il J j-j t î 1 *
k : 3;» a cJu*
1 ^ j Jr < £jw l
^j Jr
< Li>* \ J »
^ I
yt-
(
sinden birine, yahut her ikisine birden ihtiyarlk srasnda eriib de (on-
lara iyilik yaparak) cennete giremiyen kimsenin» buyurdu 8 .
âfiî âlimleri, namaz farz olsun, nafile olsun ve da’vet eden ana babadan hangisi olursa
olsun mutlak olarak namaz bozmak husûsunu umûmî sûretde kabûl etmilerdir. Fakat
âfiîlerin cumhûru : Kat' edilen namazn nafile olmasn, namazda temâdî ile ana ba-
bann ezâlanmasn art klmlardr. Bu ictihâd sahihleri Farz namazlar mutlak sû- :
retde kesilmez demilerdir. Nafile namaz da ana ve babann icâbet etmemekden mü-
teessir olmalar hallerine tahsis etmilerdir. Dier mezheb âlimlerinin Ictihâdlan da
böyledir.
Cureyc hadîsinde yalnz anann rolü varsa da selef âlimleri bu husûsda anay,
babay ayrmamlardr.
c. Keza bu hadîsden ana babann evlâdna yapdklar dualara hâlis niyetle olduu
takdirde icâbet edilecei;
d. Sknt hâlinde bedduâ ederlerse bunun -da icâbet olunaca;
e. Çocuklarn mübtelâ klndklara beliyyelerden ana babann duas bereketiyle
kurtulacaklar hükümleri de çkarlmdr.
f. Ba’zlar. bu hadîsde evliyâ için kerâmet isbâtma delil vardr demilerdir.
8. Ram, aynm ve kesri iledir. Lugatclar bunun ma’nâs zillet ve horlukdur de-
fethi
1
diler. Holanmamazlk ve hakâret ma’nâs da söylendi. Bunun asl «burnuna toz toprak
yapsn* demekdir. Ram, burnuna eziyyet verecek eylerden isabet eden her eydir
de denildi.
Bu hadîslerden maksad, ebeveynine ihtiyarlklarnda iriib de onlara iyilik ederek
dualarn ve memnûnluklarm kazanmak suretiyle cenneti hak edemiyen kiilere ser-
zenidir. Böyleleri büyük frsat ve imkân kaçrmlardr. Binâenaleyh bütün horluk ve
zelîllik onlara olsun demekdir.
S. Müslim; C. 8, F — 2
18 SAHlH-1 MUSLÎM
: J* •
*J.J* J.' >c ‘
‘ J:r-O c -O 3
: s*-) (•••) — ^
!>• :
3f» ! y' t ? O- :
jf
• **
' ^ f
• ** l
pjü
0
S^ <jk
y <
•
'S" * y •
(( ** \
^ tK» : fcjfo < * J.^ A (J ^
lj
c < A-. t
10 — (
dedi ki
)
Rasûlullah (S) : Ebû Hureyre (R) : :
<J «Jî*
y - '
•
y J c* , y .
1 (toe y) — \^
a!c y jllo
o\ Z* o
y y' yy y aJ ^' < <
i y* wJlt j l
i; ju«1
.
j\ oy-*;. pr’J V^Vl s 4 Ü2-: Jsi.j g 3is ds ’(? . ^
JA (J5 •
yi vA! ^j & iXa t i
jj î JjI a!c JCsî
11 —
Abdullah ibn Dinar’dan
(2552) (öyle cçmidir) :
:
Abdullah öyle dedi : Bunun babas, Umer ibn Hattâb’n sevgili bir dostu
idi.Ben de Rasûlullah (S) dan öyle buyururken iitmiimdir «yiliin :
«
»>
333” 34 ’j' *4' » 36 ^y 3 1
;
>' <5 4 ^ ^ A» . <5 «w 'c?
12 — ( )
Abdullah ibn Umcr (R) den, Peygamber (S)
:
:
«En iyi iyilik, kiinin, babasnn samimî dostuna ilgiyi ve ihsan devam
etdirmesidir» buyurmudur 9 .
jjGU. .
p &5b. • (...)- vr
• >'
t a* « * <> ^ JÛ* a* < O Cj \j
tç !o '&>,/. jUytLj'VjMii, oi^r^y'jS'ySr’j L>îlo&' j
."•’Jly.üK'
13 —
Abdullah ibn Dînâr’dan (öyle demidir)
( )
Ab- :
:
dullah ibn Umer (R) Mekke’ye gitmek üzere yola zaman yolda çkd
deve binmekden usandnda, üzerine binib de istirahat etmek maksadyla
yannda bir merkeb bulundururdu. Bir de yannda balayb sara- ban
raca bir sar
bulunurdu. Bir gün kendisi böyle bir yolculukda bu ee-
in üzerinde yol alrken kendisine bir bedevi urad. bn Umer ona :
— Sen fulân olu fulân olu fulân kimse deil misin? diye sordu.
O zât :
— Allah
sana mafiret eylesin. Sen üzerinde istirahat etmekde bu-
lunduun merkebi ve sarmakda olduun bedeviye verdin ban sar u
dediler. Bunun üzerine bn Umer :
— Ben Rasûlullah
dan iitdim ki o «Kiinin, babas dünyadan (S) :
IJ iJt 36 :
. tsjüvi oti- J ^ ^ 6 Ji*)l
Al it cJ* jj j î)C U ‘V j jfll ili .
J » 3ÎS s ;*V!j SOI £ £§6
v
di Ben Rasûlullah (S) dan birri ve ismi sordum. Rasûlullah «Birr (yani
: :
(jt
x> -
*
ü >* O Ojj* 1 o
• 0
k*A.'x£ 'fj; .* ,s'. • - î. •-/. .• •'> .* »-»su -•'/ ,-
. JUT^ (J <_,.>_>•
^ \ 4 »J j; t >- J ^*>- J' u
ati
y
p; t 1 S . 3tj yi pp ^ pp; u . fc.
pp\ ^i j
•
<J^ ^ Pj J-ΣJ ? >r V' J jJt ^.c JtS .
«U tJ j
v-jt» W
(r«o- n
,
# ^^ ’jy j) o} % Vjû y ( %Y(y Gfc
'S- ^ oi * m& a j-j us üs :
<
j \ & A Z V- * -th >'*
Y
vj; ' oil'a' 1 jjTA yj'-' ’Jflj £VJs 'il iril iw,‘ ybujî
f J£3 .
-'Z '• t
.
[t Y
] a
11. Kad Iyâd ve dierleri bunun ma’nâs udur dediler Nevvâs Medine’de yerlemek için :
kendi vatanndan bir nakl yapmakszn sadece bir ziyaretçi gibi ikâmet etmidir. Onu
hicret etmekden yani vatanndan göçüb Medine’de vatan tutmakâan men' eden ey,
ancak Rasûlullah'a dîn ilerinden serbestçe suâl sormak husûsundaki rabetidir. Çünkü
Rasûlullah böyle suâl sormay Medine’de yerleen Muhacirlere deil, muvakkaten ikâ-
met eden ziyaretçilere müsâade ve müsamaha ediyordu. Muhacirler de bedevilerden
ve dierlerinden böyle ziyarete gelen yabanclarn suâl sormalar ile ferahlanyorlard.
Çünkü yabanclar hem suâl sormak husûsunda meakkati yükleniyorlar, hem de bunda
ma’zûr tutuluyorlard. Muhacirler de onlara verilen cevâbdan istifâde ediyorlard. Ni-
tekim Enes, Müslim’in Kitâbu*Uiymân â a zikrettii hadîsde Çöl halkndan akll bir
?
: .
sana snanlarn makamdr dedi. Cenâb Hak Evet öyledir. Sen, senin- :
sûsdur» buyurdu.
Bundan sonra Rasûlullah (akribâya slay kesenlerin Allah'n rah-
metinden mahrûm olacaklarn beyân sadedinde) isterseniz âyetleri u
okuyunuz buyurdu: «Demek idareyi ve hâkimiyeti ele alrsanz hemen
yer yüzünde fesad çkaracak, akribâlk münâsebetlerini bile parçalayb
keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahme-
tinden tard etmi de doygularn alm ve gözlerini kör eylemidir. öyle
olmasa Kur’âm bir tedebbür etmezler mi? Yoksa kalbler üzerinde üst '
•
sna tevellîden, birisi de velfiyetden tefa’ul olarak, vâlî olmak, 4 bana geçmek ma'-
nâsna olunmudur. Binâenaleyh
tefsir u
iki ma'nânm ikisi de dorudur.
cem’idir. Rahim bundan önceki hâiyede de belirtildii gibi esa-
Erhâm, rahim’in
sen kadnda çocuk yata olan husûsî uzuvdur. Neseb yaknlnn menei olmak ha-
sebiyle akribâla da rahim denilir. Bu ma’nâ ile akribâya ulu’l ’erhâm denildii gibi
erhâm da denilir ki burada bu ma’nâyadr. Ya’ni çotuunuzu, çocuunuzu, kadnlar-
nz, hsmlarnz, parçalatabilir misiniz? demek olur. Çünkü musliman ordusunda fesad
çkarb düman isti’lâsna sebebiyet verildii takdirde hâsl olacak netice budur.
O bir ma'nâca : Nasl o korkaklkla 4 fana geçer, kumanday elinize alr da
vatannz câhiliye verib ihtilâl içinde
devri gibi fesada hsm ve akribâlannz yine
öyle perian edebilir misiniz, buyurulmu oluyor. Bu âyet ile akribâlk münâsebetlerini
kesib atmann harâmlna 4tidlâl olunur.
Bu hadîsde rahimin kyâm ya tecessüm ve temessül sûretiyle hakikaten kyâ-
mn, yahut da mecâz ve temsilî bir hâli ifâde etmekdedir.
:
«Akribâ ziyâretini kesen (ve bunu halâl sayan) kimse cennete girmez»
buyurmudur.
Râvî bn
Ebî Umer, Sufyân Rasûlullah bununla : akribâl kesen
kimseyi kasdediyor dedi demidir.
19
1
Oc 1
^ü c
\J.y: • es?^ll ^3 &3 (..)— \ \
3 ^ i>' : 'J&j .
%
— ( ) : Cubeyr ibn Mut’im (R) haber verdi ki, Rasûlul-
lah (S) : «Akribâl buyurmudur.
kesib koparan kimse cennete girmez»
( )
Buradaki râvî de Zuhrî’den bu isnâd ile yukarki ha-
.. :
dîsin benzerini rivâyet etmidir. Cubeyr ibn Mut’im burada Ben Ra- :
<s- ^ ^j 9"
.* - /
(
reoVJ\ —~ 1
lah (S) dan iitdim «Her kim ki rzknn bollatlmas yahut ecelinin :
21
\ ’ül L^ ^ » 36 ü\ ‘ Sr ÇS j;^\ i
: 0} 36 : 36 . #
p ' ~ •• ; /l f" V. •
• « « v ' J *J < J
JUrf
22
: V6 .
( OrV üâ'j ) 2 J£l S & (S*> (
TeoA) ~ YY
Ji'M.;
>•: j jl i * ^3
î.'
1
{j* i
^ \
jt
«-i « , •' v
ü
.f// *'
•
'\\.
<Ju ****•«
f.V-
^ • j***? c/*
V
pr° •
til • ti pAf ' •
*. '->*
3A> t : 36
i 3u: aç vj .
yi'^Li C-tcr < cü UT # » 3te . $
15. Slnt rahim in hükümleri ve derecelerini Kad Iyâd öyle izah ediyor
' Slai rahim’in :
fi'l-cümle vâcib olduunda ihtilâf yokdur. Vâcib olan slanm kesilmesi ve terki üp-
hesiz ki büyük bir ma’siyetdir. Buna bir çok sahih hadîsler ehâdet ve delâlet etmek-
dedir. u
kadar ki slai rahin’im mertebeleri ve dereceleri vardr. Bu derecelerin bazs
bazsndan daha yüksekdlr. Bu derecelerin en mertebesi de tatl söz ile, selâm ile, aa
hal hfitr sormak ile olan sladr. Bundan balyarak ziyaretle, hizmetle, mâlî yardmla
yaplan derecelere kadar yükselir. Bu dereceler de kudretin ve ihtiyâcn ihtilâf ile
muhtelif olur. Bir ksm vâcib olur, bir da müstehâb olur. Bunlardan en ksm aa
mertebedeki slaya, kudreti yetiib de onu ifâ eden ve yüksek mertebesine eriemiyen
kimse sla etmi olur. Fakat daha yüksek bir slaya, meselâ mâlen ve bedenen yardma
kudreti olan kimse, kuru bir selâm ve ziyâretle geçidirirse sla etmi saylmaz, elbette
mas’ûl olur... (Nevevî).
Bu hadislerdeki rahimin hangi derecedeki akribâlar ifâde ettiinde farkl görü-
ler vardr.Baz âlimler mahrem olan her zî rahimdir, bazdan vârislerdir; dier ba-
zlar da mahrem olsun olmasn kiinin yakndr demilerdir. Bu üçüncü ma'nâ daha
mutlak ve umûmî olub içtimâi yardmlama bakmndan da daha umulludür. Ve yine
bu hadîsdeki sla kelimesinin hakikati, münâsebet ve irtibât ulamak, ekleyib dur-
makdr ki bu da güzel söz söylemek, ziyâret etmek, ihsan etmek, maddi ve ma’nevî
yardmda bulunmak sûretleri ile tahakkuk edecekdir.
. : .
« £& oy iu 'j*
r ’j'y-J ii -,4
vj
û;
•**
MV 1
5 £* * #’
3- TJ. . jj >n
'
3 * • -
(...)
j J
^ 3 ji-j jl ‘
<j ^ 1 j >>-\ .
jçA j)'
. dÖU Jtc .
jc < â ' {/ a-^J
^ # *
il
£'***? .* 1 -*
|
^ ** ", j« ^ Ç i' • -* J • ;•"* ; .
» , / \
4
â c ‘
°i: c
û fc l â'j *~o>- i>* (-••)
^ - **
j *
S
. t >fc v j » S£î 3 1
% • >£-v fil;
• V ' •
A :C J
" V
.
^**7
Tl-
^ A> J £•
- /
• - > '
• 1 v
> '
fi*
^
* . f/ i . a. / \
c/ £Vj cr •
Jî® (••)
"
aG-y il’;
'
. ts
/
>‘j
• «
. ;.u
./
^ u* jjy & ^ \Hf "
.
"
"o ji dj u>' .
ü jv acAt >f\ • -- ^
3i' i-
;
iiijCî V.; 1 j'
«* ^
d
« ljy>" V J ji S V i Ijîûte V j » öljyi uu
i
kabele birru ihsân eden kii, akribâya hakikî slai rahim etmi deildir. Lâkin hakîkî
slac, kendisinden akribâhk slas ve ihsâm kesildii halde sla ve i.hsânda bulunan
kimsedir» (Buhârî ede b, leyse’lrvâsilu bi’l-mükâfi *)
y
1 :
26 SAHlH-î MÜSLM
eldiler. Bunlardan Yezîd ibn Zuray’n rivâyeti, Sufyân. ibn Uyeyne’nin, '
i^< ti .
j}. 'j 'J»j Gü 'S (...)
17. Hased, bir kimsenin ni’metinin, ikbâl ve mevkiinin zevalini taleb edib bunlarn ken-
disine geçmesini istemekden ibâretdir. (Seyyid erif el-Cürcânî, et-Ta*rifât).
Bu hadîslerde cemiyeti ve dolaysyle milleti kemire kemire helake sürükleyecek
olan içtimâi ve ferdî hastalklarn en mühimleri zikredilib bunlardan saknlmas em-
redilmidir. Bu gibi içtimâi, ferdî, rûh ve ahlâk bozukluklarna cn güzel tarzda pey-
gamberler tehis koymu ve lâzm gelen en müessir ahlâkî tedbîrleri de onlar öret-
midir. Kur’ân- Kerîmde geçmi peygamberlerin bu kabil eskimez öütlerini ve bu
öütlere kulak asmyarak helak olmu nice milletlerin ackl akbetlerine iaret eden
bölümler mevcûddur.
:
X j J ilk 'Jc i
y[4£ Jl £ d)U ’je : U’j . J (m») — Yû
'
-^r ti ÂV
m 8 ^ §§§ 3' 3A3 31 î î$ jCû Yl L.jj u *
l
<
^lül
•
'A'- L *-*• • 'j11’ •
Vj- ,3) o o *~ÇS &> (...)
a «L*J
gyj t/ Jia-i.1 ^AJ-.! c/ 1» A»-j . &Xa Jl <> x*it
£
» ^3» VI
,.
•
<JA
' .
‘
" "
^"Aj 51
A h^
"O
• «A*
*
A « <3'j
tf
jA A
,* ~ f.'
• ç x *4.>
-^A® 11
« 5 *
*
A’-A i A W?- A#*
\
•fr .
* IâJ*
18. Hadisde küslük ve dargnlk müddetinin sonu üç gün olmak üzere hudûdlandnlmdr.
Bundan daha. az bir zaman içinde ilk selâm veren mu’minin daha hayrl ve faziletli
olduu da bildiriliyor. «Muslimamn muslimana küslüü tülbent kuruyuncaya kadardr»
atalar sözü, barma müddetini daha da ksa bir zaman içinde hudûdlandrmdr.
ki mu’min arasndaki dargnln selâm vermek suretiyle ortadan kalkaca da
bu hadîslerden çkarlan hükümler cümlesindendir. Küslük hakkmdaki bu hükümler
beeriyyet icâb iki mü’mrn ârâsndaki alelâde dargnlklarla ilgilidir. Asî, fâsk ve
zâlim kimselerden yüz çevirmek ise hadisde bildirilen alelâde küslük mâhiyetinde de-
ildir. Onlardan saknmak ve çekinmek kitâb ve sünnetin emreidii bir vazifedir. Bu
vazifeyi pek umullü olarak ifâde eden âyetlerden biri udur:
•Allah’a ve âhiret gününe iymâiida sebat eden hiçbir kavmin Allah’a ve Rasûlüne
muhalefet eden kimselerle —
velev ki onar, bunlarn babalan, ya oullan, ya birader-
o . j
28 SAitlK-i MÜSLM
% )
*s£n j te öîb. S te (-.m) -n
•£\ J*x' ^ * 36 ^3 •
j* O f- ( üUic
'
ft ' *
(mt) — YY
I \ . ,
dr i L a>. .
^
. • « V » 3^ ÛH i ^ Cf
günden fazla bir kimseden dostluk ve ülfeti kesib ayrlmak yokdur» bu-
yurdu.
W>J ‘
J'p') cr>Mj (J J. (s)
«
c ‘
5
^' ü.' o* ^ ’df : 36 . S ct*4 UAur (r ov) — ya
t \jLte Vj oh cJTî fu » 36 H iö. îrAjf v;
Sile « IjS-.U’ Vj < 1 V j \/£\Â V j
< 4 1jlitr Vj 4 V
. «VI3Î.J
altlarndan rmaklar akan cennetlere sokacakdr. Bunlar orada ebedî kalcdrlar. Allah
onlardan râzy olmudur. Onlar da Allah' dan honud olmulardr. te onlar Allah
fr-
kasdr. Gözünüzü açn ki Allah frkas (mensûblar) umduklarna erenlerin t« kendi-
leridir» (el-Mucâdile: 22).
: ^
KTARU'L-BRR VES-SILA vel-AdAb 29
O \ i
(
A*£ j j JâJ Il A»- . Ajim (J CO (...)
—
. a < 'j*
Aj uA
•
'jf
^ (•••) -r *
•
tii ^.V : Zann ise üphesiz hakdan .hiçbir eyi ifâde
( ) : öyle tahdîs
Burada da u’be, A’me’den bu isnâd ile
31 — ( )
•.. : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) öyle
buyurmudur : «Biribirinize buz etmeyin, biribirinize arka dönmeyin.
Menfaatde infiratçlk yarma kalkmayn. Ey Allah’n kullar! Hepiniz
kardeler olun».
20. « Allah’n size emretdii gibi» buyan ile meâlen u âyetlere iâet buyurulmdu :
Jbj jjü _l (
\ •
)
‘
Cf' ( l
\
^j ^ ^ cr
,
(v©m) — Y^T
< '£& V5 ' ijitf v > &> 3ji.; 36 : D& . '<# J.‘ v, , jrj^j
pp
(H 1 • 1 î*' •.'j’AJ u* J £2 J? V Vj ijleÇf V
'f—^. 'ç-i. j
1
^
- < <
.
, V^S '«£
• fpp £p î^. pil itf j££
a
*> ^ Ü.-I
.
^
(10) MÜSLM ANIN ZULM EDLMES, YARDIMSIZ BIRAKILMASI,
HOR GÖRÜLMES LE KANI, IRZI VE MALININ
HARÂM KILINMASI BÂBI
iniz halde dierini zarara sokmak için bir mal medh edib fiatn artr-
ma yarna kalkmayn. etmeyin. Biribirinize yüz çe-Biribirinize buz
viri b arka dönmeyin. Sizden ba’znz dier ba’znzm al verii üzerine
al verie girimesin. Ey Allah’n kullar! Biribiriizle kardeler olunuz.
Muslimân muslimânn kardeidir. Muslirnân, muslimâna zulm etmez.
Yardma muhtâc olduu dar zamanda onu yalnz ve yardmcsz brak-
maz. Onu hor ve hakîr görmez. Takvâ ite uradadr». Rasûlullah bu
son cümleyi gösüne iaret ederek üç defa söyledi 21 Sonra: «Bir kim- .
senin (dîn) kardeine hakâret etmesi err nâmna (yani onun ket-ü kii
olduunun hükmedilmesine) kâfi gelir. Her muslimânn kan, mal ve
rz (erefi, nâmûsu), dier muslimân üzerine haramdr» (buyurdu).
4 v i4
.
,
öjj^a jj
35 s .
jUlj
'J3r, , sos
a
• ssg
jj j’-l
^ m
jC-\ j
sv
.
pil .
lil
gg,
Vj •5'UJ-
*0
21. Bunun mu’nâs : Zahirî ameller takvay meydana getirmez. Takvâ ancak gönülde vâki*
olan Allah azameti, Allah hayeti ve Allah murakabesi ile hâsl olur demekdir.
» <
32 SAHH-1 MÜSLM
33
35
3 Stfi L • (...)
J j\ 'Jf . **•„> ‘
oc l
Sir* ü* _>>)'
. a
VI » ÂLii jGj . sûlc j \ VI_jj
VJ
mak üzere Mâlik’in isnâd ile onun hadîsi tarznda rivâyet etmilerdir.
ukadar ki De.râverdî’nin hadîsinde «ille’l-mütehâcirayni (= biribirinden
kesilib kii müstesna)» eklindedir. Kuteybe ise yine ayni ma’-
ayrlan iki
nâya gelen " «lle’l-muhtecirayn» sözünü kullanmdr.
:
•
gl.£• j. 1
f'S- u.'
3 > J,' S' 1 (••) — f"\
jrif/i. »36 '-ÜS
if S ijtf v6 . 3 Jfiû t# ( •
•)
. « iLi; ’J J3; ,
,n jt <
) y 3t s
S. Müslim; C. 8, F 3
I : j'
SAHtlI-1 MUSLÎM
J» j sJ' JÜ J r l (\t)
** £ ^ U;* 0 J' *- #* c ûî
^S V» (««) - rv
'*&
^ il a. jü'Jü 36 'CuJ uj : •
^ < AJ « J±1 j\ & A J £~*)\ # .
•
«
jt vtür V £ .
ju
j -^bi
$1 . dph oj&i\ Z\ uâ' : }•;, ’dA 'i i
o* d.' 0 ° 1
^ i
'/
- VT- >• >.i -
^ fs -
^
>•
JtVl
>
(yo\y) — tA
t o j!ur
S .
<sj- l1
Jö/i^\ Jj öi» i
$§§ tS
â. J* d
^
JJ, dJ "J* : <Jk • ^ i j' :3& î J6 jT â 1 : L)î» ’j \ Üi .
.
«
y^ iiî.y
t « <ti~> o ila- t“A>- . iU-
buyurmudur : «Bir kimse dier bir beldede bulunan bir kardeini ziyâ-
îl. Muksad din muhabbeti üzere olub bu mahabbeti ölünceye kadar dünyevi bir ârzadan
dolay kcsmemekdir. Bu sevienler bir arada ister bulunsunlar, ister bulunmasnlar. Hubb
flllûhyani hiçbir dünyevî gaâz gözetmeksizin srf Allah için sevimek iymândan oldu-
|u gibi, buz fillâh yani nefsânî bir sebeb olmakszn srf Allah’n sevmedii bir fiil
v© hâlin vukû’nda dolay bozumak da iymândandr.
mâm Mâlik’in, Abdullah ibn Mes’ûd ile Berâ’ ibn Azib’den merfû’ olarak riva-
olan ri-
vfiyetinde de: L>- jü" "\ ûlj LU U = Her ne zaman iki
kimse Allah için, seviirlerse elbetde ikisinden efdal olan arkadana mahabbeti daha
zly&de olandr* buyurulmudur.
KtTABUL-BRR VK'S-SILA vkl-AdAb 35
rvl eldi. Allah o kimsenin geçecei yol üzerine gözcü bir melek oturtdu.
( ) zât melein yanna gelince melek :
—
Hayr yokdur. Ben onu Aziz ve Celîl olan Allah için sevmiimdir
( bir menfaat için deil) dedi. Melek :
—
Ben Allah’n, sana haberi iletmek için yollad elçisiyim Sen u :
»M M
) al?
a
L a_>. v6 î • y.\j j (tö'tA) —
( j3§§î^ Jl
'<*)
i-
1
w ^
$ )
oVy
^
)& ‘
.
ü' ‘û*
"
ü* ( /o i)
.
« ^-’ro. c 5-
i* J » §§§> t CrfA»» jj
39 —
(Peygamber’in himâyesinde bulunan)
(2568) Sev- :
bân (E) dedi ki, Rasûlullah (S) «Hasta ziyâreti yapan kii (hastann :
^ *
t *111. l<j \ i \
,jC- 6 sr \ ö'. (• •
•)
j uy O .il»; it v • S î* «
* & pij/d ’Jy < &/;*
. d A_>- fj>-
t!
40 ( ) : Rasûlullah’n himâyesinde bulunan Sevbân (R)
dedi ki; Rasûlullah (S) : «Bir hastay ziyâret eden kimse oradan dönün-
2:». Mahn-ft’, merhale vezninde ba ve bustâna denir. Ve iki sra dikilmi hVma aaçla-
rnn arasnda olan uzun uzad açkla denir ki hurma deren adam hangi tarafdan is-
36 SAHÎH-t idUSLÎM
,
l>; j\ o* Gîi S Ki . ‘jjil'i S Lfc (•)- i \
«'
>j 'Sy
y >p
& pi 5 '.l
ûj » üt
^ p' ^ •#/ ; ^
• ' s.
*. d 1
»
-7h
5“*-'
r j.
•(
^
3 )
xO_
*• **
âc p J p-*
'
* *•
y \ (...) — i V
^
3* (
i>; y \ j Au? 3; 3>v 1 3-t .3/J; 3
su d 3ü û c 5i|
*
3.A> < jt y oc *
cp*-!^ *U"i j ^6 <
.)
vayet etmidir.
—
Ey Âdem olu! Ben hasta oldum da sen beni ziyâret etmedin?
buyurur. Kul
—
Yâ Rabb! Sen âlemlerin Rabb olduun halde ben sana nasl has-
ta ziyareti yapabilirim? diye sorar. Allah :
—
Sen bilmez misin ki benim fulânca kulum hasta olmudu da sen
onu ziyâret etmemidin. Yine bilmez misin ki eer sen onu ziyâret etsey-
din, muhakkak beni onun yannda bulacakdn buyurur.
—
Ey Âdem olu! Ben/ senden yiyecek istedim, fakat sen bana yiye-
cek vermedin! Kul
— Yâ Rabb! Sen âlemlerin Rabb iken ben -sana nasl yiyecek verir
de doyururum? der. Allah :
—
Sen u
hakikati bilmez misin ki fulân kulum senden yiyecek iste-
diydi de sen ona yiyecek vermediydin? Bilmez misin ki âyet onu doyur-
saydn muhakkak bunu benim yanmda bulmu olacaktn buyurur. Tek-
rar :
—
Ey Âdem olu! Ben senden su istedim de sen bana su vermedin
buyurur. Kul :
—
Yâ Rabb! Sen âlemlerin Rabb iken ben sana nasl su verebili-
rim? der. Allah :
—
Fulân kulum senden su istemidi de sen ona su vermemidin. Bil-
mez misin ki eer sen ona su vermi olaydn bunu benim yanmda bula-
cakdn!» 25 .
25. Âlimler Allah hastal kendisine izafe etdi. Halbuki bundan murâd kuldur. Bunu da
:
^4 ^ : ^'* :
^ ‘ *3 Sx~ A
# O fc
‘
J’J J
#
J **
'
[>
c
#
‘
•* «* •*
: jLic
t>l : Yλ .
jld> ör'j û' t‘-v.5-j /» .
^ \ >>-\ . S\«J £; **4® (••"•)
< /• • / • ^
^
34 #jJr >£-l' uîiV +o‘
•
/
oÇ: il tf*f
^ +
ziyâde hastal iddetli olan hiçbir kimse görmedim dedi. Usmân ibn Ebî
eybe’nin rivayetinde el-veceu yerine vecean lafz vardr. — —
( ) : : Buradaki dört tarîk râvîleri de yine A’me’den, yuka-
rki Cerîr’in isnad ile önün hadîsi gibi rivâyet etmilerdir.
\
KITAllU I. HlHU VK'S-Kll.A VK'1.-A»All 39
\.l jS û..- j ? .
J.\
: YU . sJ>.) y\j 3 ' *-/ J*.' (•••)
i; t ;.« iyü
. ry %3 &z t idî. (&. . . abû? G&- •.<# S>
O A>- jj . ^ y ^ - lT^^' û* • K r^
ü '
^ C£ -•*
•
«
u^jY' ^ !
*^t’v ur* <£^5 • » c)U •
—
Yâ Rasûlallah! Siz hummânm harâretinden çok zdrâb çekiyor-
sunuz dedim. Rasûlullah (S) :
—
Evet. Ben sizden iki kiinin tzdrâbla yere çarplmas kadar id-
detli bir zdrâba ma’rûz bulunuyorum dedi. Ben :
— Bu hummann sizin için muhakkak iki kat ecri vardr dedim. Bu-
nun üzerine Rasûlullah :
— Evet
diyerek beni tasdik etdikden sonra öyle buyurdu Kendi- :
sine hastalk ve daha baka neviden herhangi bir ezâ isabet eden hiçbir
mu’min yokdur ki Allah bu ezâ sebebiyle onun günâhlarn, aacn kendi
yapraklarn dökmesi gibi döker olmasn.
Râvîlerden Zuheyr’in hadîsinde Müteâkiben ben elimle ona dokun- :
dum ksm
yokdur.
( ) Buradaki iki tarîk râvîlerinin
:
hepsi de A’me’den,
yine Cerîr’in isnâd ile onun hadîsi tarznda rivâyet etmilerdir. Ebû Mu-
âviye’nin hadîsinde «Evet nefsim elinde bulunan Allâh’a yemîn ediyo-
:
rum. yer üzerinde hiçbir musliman yokdur ki...» fkrasn ziyâde etmi-
clir 2G .
2ü. Târihde Peygamberlerin mübtelâ olduklar görülen çeit çeit mihnetler, musibetler,
onlarn sabrlarnn, tahammüllerinin, Allah’a yakndan tevekkül ve ballklarnn de-
recesine göre derecelerini yükseltmek için verilmi imtihanlardr. Peygamber 'in hasta-
lna dâir olarak daha önce geçen bir hadîsde Peygamber «Mihnet ve meakkat -ille- :
40 SAHÎH-l MUHLM
.
J*. # ÖC « ’<? Jâ « VÂ # : 36 ;>VI ûî
. V';.i < *
<ac5S2f.J&i! ^^>3^:lj6 f^£iSU:yt8 li/ZUfi .
0
i üijij ür jV v Ijfc Li’i 3! & jî
jjü.
p u » 36
. « . îr.
'4 "^cfT'Vl . Uy .ÜJ%£
46 — (2572) : : Esved öyle dedi : Âie (R) Minâ’da bulun-
duu srada yanma Kurey’den bir takm gençler girdi. Gençler güler
halde idiler. Âie:
— Sizleri güldüren nedir? diye sordu. Gençler .
küçük bir ey batrlan hiç bir musliman yokdur ki bu bir dikene mukâ-
bil onun lehine bir derece yazlmasn. Ve yine bu bir dikene mukabil
kendisinden bir hatîe silinib mahvedilmesin».
î£4 ^ iiiü'
j ~ g <i j*.' {isjsj (•••) —v
p & ‘ kp S && *P* 36i .
> ( i . t'p.\ 'jlq 36 =
)î^t
'ûj VJ fcî .
ü iJy- oj '^p\ & 3 A, 36 : 336 .
'*& y £.y
,
. , ii-û V. «1
^ •
U j! < Vj U. <
'*'
Û6*
iî ^ û c
(
^ ^ j^- c t/ <J' A*c jj
1
Ju£ [^sjip (• •
•) — t\
bir tek diken ve ondan daha küçük bir ey isâbet ederse Allah muhak-
kak bu dikene mukabil mu’minin günâhndan alb eksiltecektir* buyurdu.
( ) : Burada da Hiâm, bu isnâdla rivayet etmidir.
(
K ’cji
5 tJ J jl • ‘
jy. âC ‘
O*
( ÂL.**-
"
j
*
j jz *^Jl <j
* •
y <j\ •
_a»-1 •
-
\^s,je (...) û
*
U' §
*
‘ot
c. * «JAS * o* *
'•>'
* • /> * P: ü.‘ ut c
. Uul r
vk j‘ . \
r 'i 'i
,
. v. J tfyj Ji .
^yj
— ( ) : Âie (R) öyle dedi : Ben Rasûlullah (S) dan
iitdim öyle buyuruyordu «sâbet edecek bir : dikene varncaya kadar
mu’mine isâbet edecek olan hiçbir ey yok ki Allah o musibete karlk
mu’minin lehine bir hasene yazm olmasn yahut o tntisîbete — karlk
kendisinden bir hatîe (yani bir günâh) indirilmi olmasn. ». —
'
42 SAHH I MUUM
•
« >:'V r *. VJ « j^
(
4_«jûÂj liU' j) Â_lx.c . Â..x-1
,J 1 d j5y Ij -X-«— d <lli \^s'j& (xoYi)
'J • '•Aj
.^-“ ^ja o*f; [' * r /*!_*';/ t
] X,
J-»*}, d* : d _/’(•) : <J>*
. . i'iî.r^cj
. iC J* ^ I
ö jZ-’J\x* J ji :
J
^-llf>
caya kadar herhangi fena bir ey isabet etmez ki buna karlk kendi
günâhlarndan bir ksm keffâret olunmasn».
YUCZE BÎH : Her kim bir kötülük yaparsa onunla cezalanr» (en-Nisâ :
122) âyeti nâzil olunca bu âyet muslimanlara çok iddetli geldi. Bunun
üzerine Rasûlullah öyle buyurdu «lerde ifrât ve tefrit yapmyarak :
orta bir yol tutunuz, dâima doru olan kasdediniz. Muslimamn musîbet-
lendii her bir eyde bir keffâret vardr. Hattâ kiinin ma’rûz kalaca
bir ayak çarplmasnda, yahut kendisine batacak bir diken (musibetin)
de bile».
-i.jj \jx>-
g\)jû . IsjJjai j* j <> a :: c ^"^7 (îovc) — or
.
• : 4 ^ (J^'js 'j !
Ji ^1 C jl ! ^.'IJ ^lC î dÛV^ » jûi . wuJjl ^
1
*'*-*- •
f
5 '
ti;
I^aaT \ r U .
jj£l ^Lî V d 3u . (^-.4 ttl 1)jl v
. (C JL. JlT
•
d-1 **" ÜT j--\ i J ^->1 Id'Âs- . <_£ J v/. A..C (ra w) — û 1
•»
o! ->*' VI : â dd l
fc : JU .
oJ: ;
j' J diat
J* y ,
ji^Ic U?JL> : YU
d j J! :
§§§ df-'
!
^-'1 • dd_,Ll' ifjj' »Â.i : Ji » V : Ol» V <;£» j*'
.
Çi Jjl» ; Y ji «--• *; i s
^.:d-d j (» : oJU .
yJ>l : loJU
54 —
Bize Ubeydullah ibn Umer el-Kavârîrî tahdîs etdi. Bi-
(2576)
ze Yahya ibn Saîd ile Bir ibn Mufaddal tahdîs edib dediler ki Bize :
Ebu Bekr Imrân tahdîs etdi. Bana Atâ ibn Ebî Rebâh tahdîs edib öyle
dedi Bana bn Abbâs Sana cennet kadnlarndan bir kadn göstereyim
: :
—
Ben sar’alanyorum, sar’alannca da açlyorum. Allah’a benim için
duâ ediver dedi. Rasûlullah (S) :
—
stersen hastalna sabret. Bunun mukabilinde sana cennet var-
dr. stersen sana âfiyet vermesi için Allâh’a duâ edeyim buyurdu. Kadn:
27. Buhârî’ de u hadîs de vardr Ebû Hureyre (R) dedi ki Rasûlullah (S)
:
-Allah kime : :
hayr murâd ederse ona musibet verir* buyurdu ( Buhar, merdâ, bâbu mâ câe jî kef-
fâreti’l-narad, VII, 209 «5»).
u âyetler de bu ma’nây takviye eder : el-Bakara : 284; el-Mâide : 66; e-ûrâ : 30;
el -Kalem : 17-30.
! & * y* . .
44 SAHlH-t MÜSLM
S uj £ < *j i
Vjh j. £ ‘ J & Jj * S il Gi 3 .
(
CiT" )l
:
c)î» »
<' 1
'jü J «il
JJ Ö < |§§> y ' y*
V l
^ vfjt-ös" 1
. 1p£ I
j
0: v
•
^ £jS" t
.
yC.lî 0: j
-£Ç -’flir \
&L t
t‘ j
.jV»j j." ij-uU i t /C&\ j pCVJ
V, M : * .£«
- **•
•f-
•
/*v
Ijl it ) J ! .>\;
s
t J i** 1 -5
'
s
û j iç ‘I ly .
f
5C1- " - ^«
— *» *
/ ^ •
^ j • j*
53, i ç,X ! _j
.1 • • ,
*
. l ^
fc»ac*H t.rv
. . a vj ‘#k- *4 k3 > j ^ •
A» f^u r£ 'j.i . sû,
p
. jufS ’jf fc .O ah Û^_ iîi lîl jV^-M
^ |
'j?: 36
28 . Büyük tâbi’î Atâ ibn Ebî Rebâh, Ununu Zufer denilen bu kadn Kâ’be örtü-
âlimi
lüne dayanm bir halde görmüdür. Uzun boylu olduu, dier bir rivâyetde de iri
cüsseli Habeî olduu bildirildii için iki hilâl arasnda bu sfatlara iâret etdik. Bu .
\xl'
r t j 1. .1 trii J.
trü . 3 A (...)
" - r
-»*-"«
'i'*" ‘ 1
. lî -X.>- 1*^1 l vJ' J ^ iJ
•> .
’J-V
"
3 ’&i ^>. t yito o-t' ç-jJn l’r
*
.
G'ji : J»- /. U& (...)
.
^lal -.S . * _y; \ l-
1
A>*
>• *
l.o J / :
c Vc \h\. jli\ . s 'jUi (...)
oO*X
• •
^ Ü J-J Si : J» •
Sü '
S ‘ ^l ^
*â c ‘ O'» J J c •&* ' •
f'^
1 3^-} •
« '
yjliii >v» •
tsA* S J Â" c?-* 1
S ^j 3-
Jl 8 eJ^J ^A’ *’.
-> â*s
. Iâ.a
^ \ it’jf i t£^ _r'-j4 ü. '
^.r^J •
ki ben zulmu kendi nefsime harâm etdim. Onu size de aranzda haram
kldm. Binâenaleyh biribirinize zulm etmeyiniz. Ey Kullarm! Benim
hidâyet verdiklerim müstesnâ, sizler herbiriniz doru yoldan sapclar-
snz. Binâenaleyh benden hidâyet isteyin ki sizlere hidâyet edeyim 29 .
29. Bunun ma’nâs, insanlar ehvetlere tâbi’ olma, rahat tercih etme, nazar ve tefekkürü
ihmâl etme nevinden tabiatlarndaki temâyüllerle babaa braklsalard muhakkak da-
lâlete düer saparlar ve doru yolu bulamazlard demeVdir (Nevevi).
«
4(5
SA 1 illi -i MÜSLM
*11 u.
;
*c jt.
( o' ^— «^ O -
,
:
c l (t oya) — û”\
. ;;:si \y;
\
oUb -îLn jii
ç *
Ah\
\
^iri » $ «irj 4 5
**• y
; * *iu:; J
'
,u \.
^ *
»\
il.,
**
j .
30. Bu, ma’nây zihinlere yerledirmek i<Jin bir temsildir, hakikat üzere deildir. Deryalar
mahdûd, mutenâhî ve tükenir halde. Allah katnda olanlar ise gayr mahdûd. gayr mü-
tenâhî ve tükenmez halde iken bu nash hakikat olabilir!
KTAllin. ItKIt VKS-SIhA VK I. ÂDÂH 47
n >
—
i A*t 'jz j_jJL>-ljl j'JA Ac L*l>- . A ll-l il* Aj-
,
jfl j -U£ (*®V\) û V
. (. U.il
C J.
oÜb ÂliH Jj V
j| P' jiî : Jli .
J j\ < jllo J
57 — (2579) : Abdullah ibn öyle dedi Rasûlul- Umer (R) :
^ '5 x V
%• l •'>
* V
•
t
i J
t K
v-
' 9 '
t
• t
jj i
J :
ûc
^
*- _• i
b a>. .
^ * I • A*
(V0A‘)\
/
— 0
•
. a >- 1
:
Âa-U ,j j&" . a^1_> V j Clli V < ^ j» •
5::
I
lYa’nî bir kul dîn kardeinin yardmnda bulunursa, Allah da ona yar-
dmda bulunur). Her kim bir muslimandan bir sknt ve gam giderir,
:a. Bu hadîs, veciz bir mesel sûretindedir: Dünyâda ilenen bir zuluun, sahibini âhiretde
zulmetler hâlinde bürümesini ifâde etmektedir. Zulm. kalbin kararmasndan ne’et eder.
«Zulm iki günâh ihtiva eder: Birisi haksz yere bakasnn maln ve hakkn al-
mak; öbürüsü de adâletie emreden Allâh'a muhalefet ve mubâreze etmekdir. Bu kin-
cisi, insanlarn iledii günâhlarn en büyüüdür. Hiç üphesiz zulm, kuvvetlinin Al-
lah'dan baka yardmcs olmayan zaîfe ika' ettii münker bir fiildir. Zaif, Allah’n ke-
falet ve emânnda iken ona zulm etmek, Allah’n emânn tanmamak demekdir ki en
eni’ bir günâhdr» (bn Cevzî).
• ' ' r w- - j
X-*' "
' .
\
1
i**. •-*- 4-'-* ". i- i 7»-»'
A*>1 < O.C U Jl 4 U*^>- JU . y» \\„Aj 4 u**»- £4 IÂ.A W*.»
i L?
33. «Benim ümmetimden müflis...* yani hakîkî müflis u benim anlatdmdr. Amma ya-
nnda hiç mal olmayan yahut az mal olan kimseye gelince, insanlar böylesine müflis
ad Halbuki o gerçek müflis deildir. Çünkü onun
verirler. bu müflislik durumu ölümü
ile zail olub kesilir. Belki de hayâtndan bundan sonra hâsl olacak bir kolaylk ve zen-
ginlik ile de zâil olabilir. Hakîkî müflis bu hadîsde zikrolunandr ki ite o tam
helâk
ile helâk olmudur. Artk onun haseneleri, alacakllar için almr.
Hasenât tükenince
alacakllarn seyyielerindeh aln t ona yükletilir. Sonra da cehenneme atlr. te
böy-
lece haserât, helâk ve iflâs tastamam olur.
Mâzerî dedi ki Bid’atclarn ba’zs bu hadîs «hiç bir günahkâr bakasnn
:
(günâh)
yükünü tamaz » (el-En’âm: 164; el-lsrâ: 15; Fâtr: 18- ez Zumer: 7; biraz fark ile en- :
Necm: 38) âyetine muârzdr dediler. Bu i’tirâz, ken tisinden bir yanlma ve açk bir
cehâletdir. Zira o müflis ahs kendi fiili, vizri ve zulmu
ile muâkaba olunmudur.
Alacakllarnn haklan kendi aleyhine yönelmi de onlara berikinin hasenâtmdan veril-
midir. Hasenat bitib de yine alacakllar kalnca Allah’n kullar halikndaki adaleti
ve
yaratmasnn getirdii üzere, mukabele yaplm, alacakllarn günâhlar ona
yükletil-
mi ve böylece atede muâkaba olunmudur. Ukûbetin hakikati budur. Bu da ancak
kendi zulmünden ibâretdir. Cinâyetsiz, zulumsuz muâkaba olmamtr.
te bütün bu
görü sünnet ehlinin görüüdür. Allah en iyi bilendir •
(Nevevî).
ü
V* Ü '
ojît* j S‘j-1 » Jli
fg <*\ dj~j j\ î oj'J* J \ JC i O \ JC t oÜt jje ( _>:* j\
c ü>-
~ * > .• i|
ij âA\ X+£ fj
^ V X*
•îl.A. /
\XoAtj
\
—
jSr û JK j*' •>.' • J . l
yÇ
S. Müslim; C. 8, F — 4
: y > : »
50 SAHtH-t MUSLÎM
62 — Câbir (R)
(2584) öyle dedi Biri Muhâcirlerden, : :
Ensâr, yetiin! diye nidâ edib yardm istedi. Her iki tarafn barmas
ve yardm ve «Nedir bu?
istemesini iiden Rasûlullah (S) dar çkd :
Rasûlullah «Öyle ise be’s yok. Kii, zâlim olsun, mazlûm olsun dîn kar-
:
deine varsn yardm etsin. Eer dîn kardei zâlim ise onu zulmünden
nehy etsin. üphe yok ki bu da o zâlim için bir yardmdr. Ve âyet kar 1-
dei zulma ma’rûz kalb mazlûm olmu ise bu takdirde de ona yardm
etsin» buyurdu 35 .
} c/'j 9 *
«—>_/>- U (J
I
ü^ y^->. »?.l (•••)
— Af
*
J 0 *
•'> j sH 1
û# ^3 /y*
^
• : 5») l/.'r
3Câ .
ji^y y :fe b^p ! â 'Jj'-j t : ijife •« r<;uib 'jty
o -t Jl (J| cA ! «il
j . U jllj o.» : Jlc» î ,j «il juc l^ls . U jc i » .
. a Ol y3 Y . Cs 0 3ö -.j^h
.•jivfe'jîv^'
l, î 36
Rasûlullah (S) :
— Kardeine ister zâlim olsun, ister mazlûm olsun yardm et buyurdu. Birisi
— Yâ Rasûlallah! u mazlûm olan kiiye yardm edebiliriz. Fakat o zâlime nasl
yardm edebiliriz? diye sordu. Rasûlullah
—
Zâlimin iki elinin üstünü tutarsn diye cevâb verdi (.Buhârî, mezâlim, bûbun ein
ehâke zâlimen ev muzlûmen, III, 258 *1?»).
Zâlime yardmn, onun iki elinin üstünü tutmak sûretiyle icrâsm yapaca zu-
lümden onu men’ etmek ma’nâsm' ifâde etmekdedir.
:
63 —
Câbir ibn Abdillah (R) öyle diyordu Biz, Pey-
( ) : :
Abdullah ibn Ubeyy bunu duydu ve: Onlar bunu yapdlar ha! Vallâhi
eer Medine’ye dönersek andolsun en erefli ve kuvvetli olan, oradan en
hakir olan muhakkak çkaracakdr dedi. (Bu söz Rasûlullah’a ulad) 36 .
:
£&&)£>'& Îî!qi (-)-M
0l . jlLiji •
/fjte&SÜ-- Öl>[vü6j .tfi».
.
0c : 36 & ; J ^ S» 36
dr Fakat ö münafklar ince anlamazlar. Onlar: Eer Medine'ye dönersek andolsun en:
.
erefli ve kuvvetli olan oradan en ha kîr olan muhakkak çkaracakdr diyorlar Halbuki .
onlarla ktali terk etmek hükmü bâki midir yoksa slâm gâlib olduu ve »kâfirler ve
münafklarla cihâd ediniz» (et-Tevbe 73; et-Tahrîm 9) âyetinin nuzûlü ile mensûh oldu
: :
nrck ancak n fakarn aça çkarmadklar müddetçe idi. Nifak aça çkardklar zaman
öldürüldüler (Nevevî).
: .
52 SAHH-I MÜSLM
den bir kimse Ensâr’dar' bir kimsenin kç tarafna vurdu. Vurulan zât
Peygamber’e gelib ondan ksas yaplmasn istedi. Bunun üzerine Pey-
gamber (S) : «Bu âdetleri brakn. Çünkü bunlar çirkin eylerdir» bu-
yurdu.
Râvî Ishâk ibn Mansûr kendi rivâyetinde : Amr, ben Câbir’den iit-
elim dedi demidir.
j b x>- .
\
l b
\ '»i*
(jr
i»
-Uc <jr
.
(t oaa)
.
—
’$* . ’çJ» üj J Lfeip 'Jz , ijLj 'j« : 3Û .
jS, j jci
.
«
'jl'ij bh % 'i 'j&- . 'i. ^ . fl\
• r * fu
•
ur”
(i(i (2586) : Nu’mân ibn Beîr (II) dedi ki, Rasûlullah (S)
•
.oy 1c buyurdu : «Bütün mu’minlerin, biribirlerini sevmekde, biribirlerine
merhamet etmekde, biribirlerine efekat ve lutuf eylemek husûslarnda
meseli, vueûd misâlidir. O vucûddan bir uzuv hastalannca vucûdun dier
n'/.ûlar biribirlerini hasta âzânm elemine, uykusuzlukla ve hararetle i-
li râke çarrlar. (Yani hasta organn elemini paylarlar).
•
’•
VÜ . l
-J’J (•••) — AV
J . -Uj j’/f o j, «a 3iji-j 36 36 : û jtii' o* Lçi <
' * <•"
•
- V. - -
>'•; bilisi « . '
•
#2 " ? LS* â
>
c
54 sahIh-1 muslîm
r r f cf
«
(jy* (\a)
. fl jikil *1 u
f.
,, • ^
G i*arû’
>
' j*j) :lji&
j ly j/ür J_Vc (v©aa) —
JU J* <»lu> j$m «SI J t
»j'Jm j \ *Jt t o \
[yt » *yUI jc
3D. Bu hadîsde bir kimsenin tecâvüze urad mikdâr karlkda bulunmasnn caiz olduu
hükmü vardr. Zâten bunun cevaznda hiçbir i’tirâz yokdur. Bu husûsda kitâb ve sün-
netin delilleri biribirini öyle buyurdu
te’yîd etmidi- : Allah
«Kim zulmun ardndan herhalde hakkn alrsa artk bunlar
kendisine (yaplan)
aleyhinde (pes’ûliyete) bir yol yokdur (e-ûrâ: 41'
«... Kendilerine tekallub ve zulun vâki’ oldua zaman elbirlyk
(mazluma) yardm
eyliyenler...» (e-ûrâ: 39).
Fakat bu hakla beraber sabretmek ve afvetmek daha faziletlidir. Yüce Allah bu
husûsda da öyle buyurdu :
« Kötülüün karl
ona denk hr kötülükdyr. Fakat kim afveder bars salarsa
mükâfat Allah’a âiddir. üphe yok ki o, zâlimleri asla sevmez» (e-ûrâ: 40).
« Bununla beraber kim sabreder, (suçlar) örter/
balarsa ite bu üphesiz azm
olunacak ilerdendim (e-ûrâ: 43).
Bu hadîsin bir fkras da afveden kimsenin derecesini ve erefini Allah'n muhakkak
yükseldib artracan ifâde etmekdedir. Bu husûsda daha birçok hadîsler vardr.
40. Bunda iki vecih zikretdiler : Biri, o mal bereketlendirilir ve mazarratlar ondan def’
edilir de böylece sûret eksiklii gizli olan bereketle bütünlenir demekdir.
Bu, his ve
âdetle idrâk olunandr. kincisi, sadaka ile maln sûreti eksilse
de sadakaya tertîb edi-
len sevâb sebebiyle eksiklii bütünlenmi ve bir çok katlarla
artm olur demekdir.
:
•
<J
C
3 : 5^1 :
lj)U . <> l .(t «AN) —V
• ^ ^ : 1^6 « î ^ jjj-v'l » 36 ^3 ü! •
*^.3* ü' 3* ‘ *=’.
' ûc
.
3 jâr L a
;
s d 36 î 3j*\ £ <^>1 j OJ c*3 :
3i tt
\ 3^1 # 36
#
. « a:^ jû* * A -3 J 0^5 . Xoa
42. Burada da yine iki vecih vardr Biri, Allah onu dünyâda yükseltir, alçak gönüllü-
:
lüü sebebiyle kendisi için gönüllerde bir menzile sabit olur. Allah insanlar nazarnda
onu yükseltir ve mevkiini yüceltir. kincisi, bundan murâd alçak gönüllülüü sebebiyle
âhiretdeki sevâbmn ve derecesinin yüksekliidir. Alimler: Bu üç lafzdaki vecihlerin
hepsi de âdeten mevcûddur, ma’rûfdur. Bunlarn hepsi de dünyâda ve âhiretde olmak
üzere beraberce iki vecih birden murâd edilmi de olabilir dediler (Nevevî).
43. Gybet, bir kimsenin gyâbnda holanmyaca bir ey söylemekdir. Gybet dîn ve dün-
yâ ayblarmn âmildir. Bazlar Gybet, muhatabn, ayb zikredilen kimseyi
zikrine :
is* j) 1
ti Al j~> m
fj\ <i
>~l AA y~* y* ^ ^ O
V[ G M a? ^ V §§| ^
*
«
V
o ti
^ ’J? » 3tt
* .
c « Co* j'öc ‘^.'o*‘
^ y
Jîr-
#
< G‘a; .
LeS G&. . Jlîc &ÎU. . 3 ^;. L>> (...) - VT
.
« ^^ vj G!m «
j u; c v &v , 36 ^y * r# J ^
72 — ( ) : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) : «Dün-
yâda bir kul dier bir kulu setr edib örterse muhakkak kyâmet günü
Allah da onu setr edib örtecekdir» buyurdu.
edilen kimse gâib olub söylenen söze uuru bulunmamak ve o lahzada kendini müdâfaa
edecek vaziyetde olmamak hasebiyle bir ölü hem de karde olan bir ölü ve o vaziyetde
onun kötülüünü söyliyerek gybet ile haysiyetine saldrmak bir ölünün etlerini par-
çalayb yemek ve bâfiüsüs o saldrann zu’munca da fena ve binâenaleyh kurtlu bir cife
hâlinde bulunan o etleri hrs ve itihâ ile seve seve yemek kabilinden bir canavarlk
olmak üzere tasvir buyuruluyor. fâdedeki müteaddid mübalaalar da dikkatden kaç-
myacak kadar bârizdir Bir tarafdan takrire, bir tarafdan da inkâra muhtemil olan
:
istifhâm; son derece irenç bir eye mahabbet ile alâka; istirâk fiili ile ahade isnâd;
hem sâde insan eti deil ölüyü cife hâlinde yemekle temsil olunuyor. nsann nfimûs
ve haysiyeti, eti ve kan gibi ve belki daha mühim olduuna iâret buyuruluyor. De-
.
mek gybet böyle sefil bir canavarlk, gybet eden öyle alçak bir canavar mesabe-
ki
sindedir., (Hak Dîni, VI, 4475-4476).
1
.
'/ •*
44. Bu bâbn maksadn daha açk ifâde eden bir ha is udur: Ebû Hureyre (R) dedi ki:
Ben Rasûlullah (S) dan iitdiu. öyle buyuruyordu : «Ümmetimin hepsi (Allah tarafn-
dan) afvolunmudur. Yalnz Aikâre günâh ileyenler deil. öyleleri o günâhkâr deli-
lerdendir. Kii geceleyin bir günâh iler, sonra sabaha çkar, Allah onun günâh iini
setretmi iken o sabahleyin una buna Ey fulân, ben dün gece öyle öyle yapdm :
der. Halbuki o, Rabb kendisini setr ederek gecelemidi. Fakat bu deli Allâh’n örttüü
Perdeyi açarak sabahlar (yani iledii günâh herkese i’lân eder). (Btthârt, Edeb, bâbu
setri’Umu’min ala nefsihî).
^ »
-ii
S V" r l
.
(”)
ja5^)1
3(3
j(ii .
y 1 Je ÛSl£l-\ j\ 5 ••
Jj 1: jk J' i bj c Cr •
3j6 .
f
i jVl a Us « 3^-> cr*. j' ‘ u-V-* • ^ 5
-U1
«
*
/ *
i j| ! 'ü&l » 36 t3^i\ ^ CJ . ÜJ <*& 4 ÜS & 3>3 c ! : Ü5
. « ok» «Uri J^ldl 5*^/ [j\ < 4o j c ULâl *j)l xs- âP
(
Burada da Ma’mer, bn Münkedir’den bu isnâd ile yu-
) :
45. Kadî Iyâd dedi ki Bu adam Uyeynetu’bnu Hsn’dr. slâmî izhâr etmi ise de henüz
:
musliman olmu deildi. Peygamber, insanlar onu tansnlar ve onun hâlini bilmeyenler
onunla aldanmasnlar diye onun hâlini beyân etmek istemidir. Onda Peygamber’in
hayâtnda da, ondan sonra da iymânmn za’fna delâlet eden hal vard. Nihayet mürted-
lerle beraber irtidâd etmi, kendisi esir olarak Ebû Bekr’e getirilmidir. Peygamber’in
qnu «kabilenin ne kötü kardeidir» diye . vsfetmesi nübüvvet alâmetlerindendir. Çünkü
onun kötülüü, Peygamber’in vasfetdii gibi* meydana çkmdr. Peygamber ona yar
ancak onu ve emsalini slama sndrmak için yumuak konumudur (Nevevî). ’
^
58 SAHÎH-1 MÜSLM
jV r L (")
.
^
4>
' *
jS J*
rc-^Vl
^ J\\j l cJ
^
(••)“* V*
,
Grü
.
yv Juf /t top, d VjCjîl toi .
. p;Jr';î top; ^
.
y- top •. ju
- i'» i V • ' V Lap-j .cVI
^r-^Y'yfr
'
-Vr /
(y»bc
*"*V .
#
;w •'
Vv*" o}
<-* <-(
£ . .
mi j _
r/ ^ p yP pyî:
,'£L i 'jb J top 'jü ) _ t#
O*
*•
*
' t -•
d
*
*
^ û JV
.* *'* • -
c
f , v
Li-
. I' ||
* •'
^
? 1 , • ' >*
^
- • 1 I A t, - /
(
V
•) — V”\
'Ji’j' fP p » §» Aâ ay.; 3& 3 : Vi i; ypp : . jp. J y,‘j j
— ( )
Ben Cerîr ibn : Abdurrahmân ibn Hilâl dedi ki :
\bdillah (R) dan öyle derken itdim Rasûlullah (S) buyurdu ki: Yu- :
jjf' *—
# **jU/
<- * • * *
W
* .
•
1# ü fcj- OU (t w) -w
77 "
<i-4
" ) <
/ r> " JÇ ü o c x$ '
1
uJ'
U.s_ V l*
, J9*J 5 • Uil
j[ ! Uljle t » Jli <Â>' jî
• 'Sj~ t ’
lah (S) öyle buyurdu : «Yâ Âie! üphesiz ki Allah Rafîk’dr (kullarna
kar 78ltuflçârdr) . Rfk (sözde, ide naziklii, yumuak huyluluu) se-
ver.iddete (sertlik ve kabala) kar vermedii, (hatta) ondan baka-
larna da vermedii eyleri rfka verir» 47
.
J+J ) ‘
('UiJ k?A>- 1 U* A» . illi û)l A*., e (ro\i) — VA
^ S§| ur" â c ‘
SU o? " 1 ‘ ür
c ‘
v' O c ( £-/•- Ur'
• * VI v • <' j YJ <J
'cj S .
0T3 : i, Jî» j y}, . J>y i’' « a o ;&U tAi
. ^ >y . a j£)l «il JJ) (4! jISi . oV/ aJ,
47. Aie (R) öyle dedi : Peygamber (S) bana hitaben : «Muhakkak ki Allah, her husûsda
rfk ile, yumuaklkla muâmele edilmesini sever* buyurdu (Buhdrî, edeb, b âbu’r-'<t/k
fi'l-einri külli/î).
. N
60
SAHH-t MUUM
79
»jj o 4 ctur*
’ -l . (
T
0
: 13^ . ü \
cf v* • (i ' O (
T °'°) ~A *
- ^ • t * y • x
« o o ^ ‘ \ ^
o c V-A' • ^5^. i
c* [kA+A ^ a>-
^*80 . (iIÎJlÎ Jf jCajV' ^ J-' _)
< »jli—l (j «-Ü ji.j (»IX. : Jîi
J
« ;; /r. t^r . ;^s j U ij iî » ifl» ^ it üy~j zû
den birinde Rasûlullah (S) ile bulunduumuz srada Ensârdan bir kadn * «,
da bir dii deve üzerinde yolculuk ediyordu. Derken kadnn gönlü da-
81
ralb skld da deveye lâ’net etdi. Rasûlullah bu lâ’net sözünü iidince :
hiç bir kimse ilimeksizin yürüyüü imdi bile hâlâ gözümün önündedir
dedi.
O} A>7^' :
^ A <Ari (•••)“ A
(plc C 1
jii- » (](*»
:
JjHtM aT. 3-. • «(» *»(•
V** ' <J : $
a <;
Vj
— Buradaki râvîlerin her ikisi de Eyyûb’dan Îsmâîl
( ) :
ibn Îbrâhîm’in (80 rakaml) isnâd ile onun hadîsi tarznda rivâyet etmi-
lerdir. Ancak bunlardan Hammâd’n hadîsinde vardr : Imrân : Ben u
\ ) »»
hâlâ beyazl siyahl hâliyle o dii deveye bakar gibiyim dedi. Sakafî’nin
hadîsinde ise u
vard r Bunun üzerine Rasûlullah «O devenin üzerin- : :
deki eyleri aln da ork tamâmyle çblak ve ihmâl e&'.mi halde brakn,
(,;ünkü lâ'netlenmidir» buyurmudur.
(
gjj j 3.1 ) *J föi
m A 3 ’S-A . -3 && A» (»•«) - AY
Ijllc < Âs U ’Jc VjÇ Liy : jlî <
»j./. Jy*
‘ öUtc (J
1
0 ‘J* 3i» £A !
£ =3Jfcâ /J±l •
m 3K H />
82 — Ebû Berzete’l-Eslemiyy (R) öyle dedi: Bir
(2596) :
kadn kafilenin baz eyâlar da üzerinde bulunan bir dii deveye binmi
vaziyetde yol alrken birdenbire Peygamberi gördü. Bu srada da da
yolcular skdrmd. Kadn deveyi azarlad ve Yâ Allah! Buna lâ’net :
83 —
Buradaki râvîler de cemîan Suleymân et-Tey-
( ) :
yorum ki, üzerinde Allah’dan bir lâ’net bulunan bir yük ve binek devesi
bize arkadalk etmez yahut etmesin » veyahut da buyurmu oldu- — —
u gibi.
o •
ja j oUu “ çj
-
j\>-\ .
j •
a>- • .
*
fj j * j* K^jo (t ©w)
. h l:Ü j\ J.JuJ V
r
->*
i il
-Uc
,
<J*
f
0**11 i ya>-
• i-’ ^
• C* JU f".ö "
ll» A>- .
• ' ^ ,
4 ^»
'i •*
Jl>-
i \
(...)
62 SAHÎH-1 MÜSLM
dpV ;c , A- (^\ a ) - aû
^4
•
’üi
*/'
’4 o'j';- 3>
iiUdL iitlr* : îlSj-M |>1 li» . < 4 ji.dk> l Isd» < *.oU \&x*
O V » «Ü 0 <jk ; #LjjI \
\ <!_.»*" • cdks , ij\>-
«
pl <
«' V ^3
E*Âi : .
‘J)| ,‘i 'j t,-*-*»'
oilî /; ;:ûi d £ \ t
^ (. .
.)
il/
^ . O' l» ^>-\ . j\ fj \l» Jo-J
£
.
j J+Z.KA
celeyin ben senin söylediini iitdim. Sen hizmetçini sra ona çardn
lâ’net okudun dedi ve un ilâve etdi Ben Ebu’d-Derdâ’dan iitdim öyle :
48. Bunda etmekden iddetle men’ vardr. Lâ’ et etmei huy edinen kimsede güzel
lâ’net
sfatlar bulunmaz. Çünkü bedduadaki lâ’netle AL*h’n rahmetinden uzaklandrmak mu-
râd edilir. Bununla beddua etmek, Allâh’m rahmetle, birr ve takvâ üzerinde yardmlama
ile tavsîf etdii ve biribirlerini bir tek vucûd gibi destekleyib perçinleyen binâya ben-
zetdii mu’minlerin ahlâkndan deildir. Mu’min, kendi nefsi için arzu etdiini kardei
için de arzu eder. Musliman kardei aleyhine lâ’netle bedduâ eden kimse ise biribiriyle
kesime ve biribiriyle yüz çevirmenin nihâyetindedir. .Bu da muslimin kâfire temenni
edecei ve aleyhine bedduâ edecei eyin sonudur (Nevevî).
49. Hadîs, lâ’net edicilerin kyâmet gününde efâatlerinin kabul edilmiyeceini haber veri-
yor. ehâdet meselesine gelince, baz âlimlere göre, lâ’netcinin kyâmet gününde ehâ-
deti" kabûl edilmiyecekdir. Yani bütün ümmetler peygamberleri** risâlet ve tebli vazi-
felerini yaptklarna ehâdet ederken bunlar ehâdet edemiyeceklerdir. Ba’z âlimlere
göre de lâ’netcinin ehâdeti dünyâda kabûl edilmez. Çünkü, onlar fâsklar zümresine
dâhil olmulardr. Bir takmlar: ehâdetden maksad ehidlikdir, binâenaleyh bunlara
ehîdlik mertebesi nasîb olmayacakdr demilerdir.
^ :
•»
y, \
( •
•) — S\
uv d Ö\
»
'J>; ^ Arjji' . .1» A; i ^ . .r>A
*
f
‘
^ sf Jyf\ j *>
.
( ) oG5 ©Ü : V'& .
jj ’j\j O & (T^) - AV
yâ ! <ul 3 t : 3--:» : •
»// üJ 6C '
4
+f *
JJ Oc '
( ti'
•
) •**.-/
«•"
O*
(t
; >
A3* j ’-JJ, % Cü ü. y .
jj » D6 . o£Â\
«Ben lâ’net edici olarak gönderilmedim. Fakat ben ancak bir rahmet
olarak gönderildim» buyurdu 5tt
.
«Biz seni alemlere ancak rahmet için gönderdi fc» (al-Enbiyâ : 107).
64
SAHH -1 MÜSLM
> y r y ^ -j 4* > V” ^ c/ (
•Ssj'Jj&iJ-b'iMy'jtir!)
\\ >•-> a.
S ^j
- -
\f:
. iGrft jaU ^ ji\ V
*
.
> *Ü£li .
§|| «*' : cJ\i . <^C JC
!
^l\ cJlî : ?
J j Alt cijli L o’-ic U j\ » Iji» . L^lll _J \*4^J IsJj : « î »
• a
^J*:\J
~X*
j ^ AlX- V o*A!L!J\ <_$l» . S 1 (c^
-* •
a
-
_•
^* A
* u *
^
3
V O- r * •* ti * ' V
ju&çi* J*£0* -
f.^'-'.i
o*'-k
dan dolay Rasûlullah (S) onlara lâ’net etti ve söz söyledi. Bu iki ar
kii darya çknca ben :
—
Yâ Rasûlallah! Senden bir hayra nail olan umduuna zafer bul-
mu kurtulmudur. u
iki kimse ise senden bu hayra nâil olamadlar de-
dim. Rasûllulah :
Yâ Allah! Ben ancak bir beerim (her insan gibi benim de ho vaktim
ve öfkelendiim zamamm
Binâenaleyh muslimanlardaj herhangi olur).
bir kiiye lâyk olmad bir sözle hitâb eder lâ’net eylersem o hitâbm
ve lâ’netimi o mu’mfn için günahdan temizlik ve ecr kl!. dedim».
( )
Buradaki iki râvî de yine A’me’denr 'bu isnâdla (88
:
. 6 ^
KTABU'L-BRR VE'S-SILA vel-AdAb 65
,
j l 'jc 1
.
j \ \JjS- . J «Âil -ûc J ju£ \isje (r*\* \) — f\\
,
o; ji-3
0
Ot fc*j I
ji ,
*
^i 3^; :
36 . al -î
• G ; H) j\ < J
ls'^ Cf 1
j)r O* ‘
üj â c c>*- c V) *0 1 .jüf âl ll^7j (ti* t)
• a C’r'S ^ j » jl VI,
. «J 'jL
.
'* -•
p
•
l O? .
^;v
^
'Jia; J-i; üjti-l '^.l S
• î' •'./'* I
.
^ • • Ç
. cIj a>. <j a
»•
jj » J •
«
^
» er 3
: c$->£
^ J^ ü '
Jf I
( )
: Buradaki iki râvî de A’me’den, Abdullah ibn Nu-
meyr’in isnad ile onun hadîsi gibi rivâyet etdiler. Ancak râvî bunlardan
ysâ’nn hadîsindeki Ebû Hureyre’nin hadîsinde kld.
«ve bir ecr» sözünü
«Ve bir rahmet» sözünü de Câbir hadîsinde kld.
;il. Bu hadîsler Peygamberin ümmeti ve bütün insanlk hakkmdaki yüksek çefekat ve mer-
hametini, Kur'ân’n tebli ve taiîm ettii en yüce ahlâk temessül eylediini ifâde et-
mektedirler.
S. Müslini; C. 8, F — 5
66 SAHlH-1 MÜSLM
Oc ( Ü*9 ^ tj-'î )
^A_»* . -L.~ J A.JÇ. \lsj0 (tV \) —\ *
t ^ ?
1- -t
. « J» »
.£ -.r
. a » jÇ ît
1j
. iJ.^A ,j \ <i)
J* j : il* -11 /l 3&
^ V$ & £3 3
‘ ^ • v> 3 &£& • ap 3 Xll <£*
»•
(...)
• * J**.
+
•
+
Cf-
+
« Co* d'o*‘
* w*. ^
â *^ 1
^
90 — Ebû Hureyre (R) den, Peygamber (S) öy-
(2601) 52 :
le dedi «Yâ Allah! Ben senin katnda beni kendisinden asla geri çevir-
:
miyecein bir ahd ediniyorum: Ben de ancak bir beerim. (Her insan
gibi benim de ho vaktim ve öfkeli zamamm olur). Binâenaleyh ben
musliman mu’minlerden herhangi bir kiiye eziyyet etmi, azarlam,
lâ’net etmi, denekle vurmu olursam, sen bu fiillerimi o mu’min için
namaz, zekât ve kyâmet günü kendisini yaknlatracak olan bir yakn-
lk vesilesi kl».
vâyet etmi, ancak burada râvî eddeli dâl harfi ile «ev celedduhû = ya-
hut denekle vurmu olursam» demidir. Ebu’z-Zinâd : Böyle eddeli dâl
harfi ile «celeddühû» eklinde söylemek Ebû Hureyre’nin lügatidir. Ra-
BÛlullah’n fasih olan lugatnda ise bu ta’bîr «dâl ve tâ» ile celedtuhû»
eklindedir dedi.
52. Bundan iki hadîs önce geçen 89 rakaml hadîs de (2601) müteselsil rakamn almd. Bu
hadîs de ayni konuda ve ayni sahâbînin rivayeti olduu- için ayni müteselsil rakam
tekrarlanmdr.
< C . N
Ji«
A..
»
j,
D>; |g >
•*
, 2..--I » ' »
^r
• "
:
^
î) : S/A
^ » > f î > • '
:
"tu
36
i x
» >•,
91
AlaA«M» jt , vrit^y 'di' . aJw V) û? i'd ou- jî J5 Ü"
—
Bize Kuteybetu’bnu Saîd tahdîs etdi. Bize Ley s, Saîd ibn
( )
sûlullah (S) dan iitdim öyle duâ ediyordu «Allahm! Ben ancak bir :
92
etmi, yahut ar
söz söylemi, yahut da denekle vurmu olursam, sen
benim bu fiillerimi o mu’min için bir keffâret ve kendisini kyâmet gü-
nünde sana yaklatracak olan bir yaknlk vesilesi kl».
Ebû Hureyre (R) den haber verdi. O da Rasûlullah (S) dan öyle duâ
ederken iitmidir «Allahm! Ben herhangi mu’min bir kula ar söz
:
söylemi isem, sen bunu o kul lehine kyâmet gününde sana bir yakla-
ma vesilesi kl».
EK.
rJj.\ü V-ft & (S* (...) - \x
dîs etdi. Ebû Hureyre (R) öyle demidir Ben Rasûlullah (S) dan iit- :
68 SAHH-Î MÜSLM
dim «Allahm! Ben senin katnda, kendisinde beni asla geriye döndür-
:
meyecein bir ahd alm olaym Ben herhangi bir mu’mine fenâ söz :
ujr-
.
çAo f m
u> A>- . (jr Juc »u> X>-j
^ . £-j j u> -X>-
. j ji x>- (. .
.)
94 — (2602) 53 : bn
Bana Ebu’z-Zubeyr ha- Cureyc dedi ki :
ber verdi. Kendisi Câbir ibn Abdillâh (R) dan öyle derken iitmidir :
«Ben ancak bir beerim. Bunun içlin ben Aziz ve Çelil olan Rabbma
kar Muslimanlardan herhangi bir kula
: söz söylemi, yahut azar- ar
lam olursam, benim bu htâbmn o kul için günahdan bir temizlik ve
bir ecr olmasn art kldm».
53. Bu hadîs dahi (2602) müteselsil rakamn ald. Halbuki bu rakam, bu kitâbdaki 89 sra
rakamndan sonra gelen Câbir hadîsinde de yazlmd. Bunun da sebebi 90 sra rakaml
hadîsde söylemi olduumuz gibi ayni sahâbînin ayni konudaki bir hadîsi olmasdr.
Ayr sra rakam almasnn sebebi ise, buradaki rivayetin biraz daha tafsil ifâde etme-
sidir (Mütercim).
. j ,:
j ji .
jr v j vii
. ^ v ji
l
(j *jf *> : * jit cJ&
fî
, I
£. } it t üli u j » D& i '& o^sî i t : ‘cM « !^X fi t 5 dfö »
jfe
y . ^i 'j jij 'db.i'i 'j& .
î;-J v j v- 'jâ$ v il ojö 2ü1 L> 3 :
: ^6
’^jl . •£ 01 i/; : üs j; ’£ ti^ j\
O
j; ^
^Jail ÎÜ*
i '^tî ul ^1 t.
Î^
J (
-jJ » *<5-*l -V* ( i*l c _•£ i X>-\ Lt_î>" . .
^-£îi! j*_
• a
V^S?' f !*. ^ t *.!A V !â> *^j-> 'jjt^ ^ ‘
^ **
. «.4 jXl
^ V^ÂsJl i î
fj»-
4
^ 1
Enes ibn Mâlik’in annesi olan Ummu Suleym’in yannda yetim bir kz
vard. Bir kerre Kasûlullah (S) bu yetim kz gördü de ona :
—
Â! Sen o vaktiyle küçücük olan kz msn? Andolsun,ki sen büyü-
müsün. Naha senin yan büyümesin! 54 dedi. Yetim kzcaz bu söz üze-
rine alyarak Ummu Suleym’in yanma döndü., Urrifu Suleym :
—
Sana ne oldu? Ey kzcazm! diye sordu. Kz :
cak bir insanm. Her insann memnûn olmas gibi ben de memnûn ve
honûd olurum. Her insann öfkelenmesi gibi ben de öfkelenirim. Binâ-
!H. Bu taaccub ma’nâsmda bir sorudur. Rasûlullah onu küçük iken görmü, sonra kz ço-
cuu Peygamber’den bir müddet aybolmudu. Bu sefer Peygamber onu uzam ve irel-
mi halde görüb bu sür’atli gelimeden taaccub ederek ve bir kasd olmakszn bu bed-
duâ sözünü de ekleyivermidi (Ubbî).
Z .
70 SAHlH-I MÜSLM
enaleyh ben ümmetimden herhangi bir kiiye lâyk olmad bir duâ ile
beddua edersem sen benim bu bedduâm o kimse lehine günahlarndan
paklyacak bir temizleyici, bir zekât ve bir yaknlk vesilesi kl da kendisi
kyâmet gününde bu vesile ile yüce dîvânna yaklasn».
Râvî Ebû Maan er-Rakkaiyy, hadîsdeki üç yerde yetîmetun yerine,
küçültme ismi olarak Yuteyyimetun (= yetim kzcaz) demidir.
:
y j 3ü j • ili»»-
j ^ 3ü .^î LiU- y.33-* |S *Â)'
33-3 *1=*»
. « CL; v 1 3ö
. SS J3fü : 315 i
J L; c
,
: 3?;v 3*15 : Sl 3ü
96 (2604) : bn
Abbâs (R) öyle dedi Ben çocuklarla be- :
raber oyun oynuyordum. Derken Rasûlulîah (S) geldi, ben hemen bir
kapunun arkasna gizlendim. Rasûlulîah benim saklandm yere geldi
ve açk olarak el ayas ile benim iki küreimin arasna bir vuru
vurdu
ve : Muâviye’yi bana çar» buyurdu. Ben gidib geldim ve : O ye-
«Git,
mek yiyor dedim. Sonra Rasûlulîah bana «Git de Müâviye’yj bana ça- :
Elin içi ile bir kimsenin ensesine sille vurmakdr diye cevâb
verdi.
^1. i C-fc.
.
p. z V\ ,
•
’J. (...)- <\v
> r L.( n)
fVj* J J*.
iVjA ,j
t (^ÖV. on^s-^Jl li
0} » (J'î
^ U_>-j ^
« <>• J»
98 .
«unlara bir yüzle, bunlara da baka' bir yüzle gelen iki yüzlü kimse in-
99
sanlarn en erlilerindendir» buyurdu.
v,; ty V£\ ’j Z .
.
t?3Û-S
L
. t^3 £*ü . Z '<22 Ufc (...)- *
V
>• 4 , DA' #§ i» DAj 'g- '*1 s
*';A j.‘ A ‘ $>P o fjt A -A A *•
« >s% £* J t; ji A»
— ( ) : Ebû Hureyre (R), Rasûlullah (S) dan öyle bu-
yururken iitmlidir «üphesiz insanlarn en erlisi, :
• unlara bir yüzle,
bunlara da baka bir yüzle gelen iki yüzlü bir kimsedir*.
100
.
«-»W-- u} t>
c
er* y. d • *-- A J t/' o (J"M \—) —\ •••
^
lif* : i I ‘
» g§| ‘
'
— ( )
Rasûlullah (S) : Ebû Hureyre (R) öyle- dedi * :
«Sizler, bunlara bir yüzle, unlara da baka, bir ’^ûzle gelen iki yüzlü
(munâfk) kiileri, insanlarn en erli nev’inden bulursunuz* buyurdu.
72 SAHH-1 MÜSLM
•
« Cr 'lijfj ‘ trû» S£- £a>i ciil L
.
^yij .L Jh :^: j v t, iT
-
y tsjr \i yl'i y^-î
y
5 Vv£ 'Jt
.
;‘y 'oy sfy ji'j yy,
* . -»
**
, yy
JûJfâb.
• .»
j£yy y E*ii
«* f» f ^ • *
.
yj '^aö l&gü
*
,
r * v m 1 ' ^ r *
.
•1
5,-0 & y>
• 1 •y ^ *
(...)
.• / ,* 1
^ *
•
îcl-Jtt j J cî>* A»- (3 • hJ--4 < 4 i—>U*î 4i)\ X~c {j X~*c> cJ Va~* l/*
.
j^ # J*y y yy \i~ u j* i* J v( yi 'jjr ft
y j yl'i eA y j
%
73
a l£
^# .(••)
»# çft
mân ibn Avf haber verdi. Ona da Ukbetu’bnu Ebî Muayt’m kz olan
annesi Ummu Külsûm haber vermidir. Ummu Külsûm (R) Peygamber
(S) ile bey’atlam olan ilk Muhâcir hanmlardan idi. te bu Ummu
Külsûm Rasûlullah’dan «insanlar arasm düzelten, bunun için hayrl söz
söyleyen ve hayrl söz ulatran kimse yalanc deildir» buyururken iit-
midir.
bn ihâb öyle dedi : Ben insanlarn söyliyegeldiklerinden hiç bir
ey husûsunda yalana ruhsat verildiimi iitmedim. Ancak u üç eyde
müstesna: Harb, halk arasn düzeltib islâh ötmek, kocann karsna ve
karnn da kocasna kar (âile düzenlii için) söyledikleri sözler 56 .
56. Yalann bu üç yerde merû’ olmasn âlimler farkl ma’nâlarda almlardr. Kimisi mas-
lahat mazarratndan ziyade olan bu yerlerde câizdir demi; kimisi, buradaki müsâadeyi,
tevriye yoluyla söylenen söze hamletmidir. Tevriye, mütekellimin kelâm ile zâhirî ma'-
nftnm hilafn kasdetmesidir. Meselâ sen zalim hir ahsa, onun zulmuna urayacak bir
' » :
la nndan olmak üzere yine bl bn ihâb isnad ile yukardaki hadîs gibi
( )
Buradaki râvî de yine bn ihâb ez-Zuhrî’den bu is-
:
n;ül ile «ve hayr kasdyle söz tayan» kavline kadar rivâyet etmi bun-
dan sonrasn zikretmemdir.
-L (™)
* • * \
*x>-
** °
v w
- â’jr.
Vu
»v V i" *•'
A a*
* * i
# a / \ .
N #
v
T
1 . Cj «a.>- \ • c/ \
j» gg, xU ö\ : Uu < 6 *\ j \
& ^
ojûü $g Cl* ojs .
« gr ^ > t fiJ t “Ç vu
mazlumu korumak için «o sana dâima duâ eder» dersin de bununla «ALLiAHUM MAG- :
74 SAHÎH-1 MUSLÎM
hesiz Muhammed (S) «Harâml çok iddetli olan çirkin iin ne oldu-
:
; l
\
x
I
"
1 ^» J
*,“
ü o*
,1 "
s.-)
**’
- ^ <*•
û
• f •
^
s
t ^ l A # /
(fvv)
v
— W
tJ'î : t)5 Jl i lj ^c. i
j jt'.A ^Jj 3: V» 3^j k j&~\.
^ J» (j 1 ‘ •
3^1»^ j 1 5 •
*4^ ll O'" 4 j[ » j, «il
j
>
.•C^ljâü !£.LA5Cj
°
• ^ .
-
J* •• '
J\ ^ A*. ; V» •
^
ü *
ti
««•*
' ü ‘ *•
4 (•••) — \ * £
V" 4j •
v. 4 : «J^ i û-
4 A.c t J.M J jj \ *y.
J
45 .
J
jjli LiCl 45 . lijL» il 'jI; Lik? ’j~ o-CJI dil 45 iti jl ^
. Ç lir Lil? ’Ji wi£Jl jÇjl il 5. jûl 'jjdl
« jj
3S : & i a? i? «
*
*"*
?>'v Gli . V,£
^
/vl? .
^•
p
C—
.3ÇU3 •
#4 sil 43 41 4 ^4. .
^
4»' . 4*1)1 •
(
S2ü » ^ 4 044
LösG 44O3 ftii £ ou\ •
V4 ’j- 4* 1» J2 .J Ü4 Jjty
o?»-
*_ja5^4 ^ ‘-«4^ 4rl' 4 jr Uj .
jUl J[ «i Ar jj ***' 1
j j*^ 4
. a Cuf' «il Aic r JsC?
r
•S*. Sdk, doruluk, doru söylemek ya’ni vakaya uygun olan söylemek demekdir.
KezH >, yalan söylemek, vakaya uygun olmayan eyi söylemek demekdir.
Biri*, bütün hayrlar ihtiva eden câmialf bir ta’bîrdir.
Fucût, erre, fesâda meyil ve mahabbet ma’nâsma olub her türlü er ve kötülüü
ihtiva eder.
Sddyk, mübalaa sasdr, çok dorucu, çok doru söyleyici demekdir.
Kezzâb, da mubâlaa sas olub o da çok yalanc defnekdir.
Bu hadîsler sözlerin doru olmasna dikkat eden kimse için doruluun, kasden
yalan söyliyen için de yalancln sabit bir tabiat ve seciyye hâline geleceini haber
vormekdedir. Bundan da hayr ve err sfatlarnn devâmllk ve tatbikatla kazanlb
yerleecei neticesi çkmakdadr. Doruluk ve yalancln dünyâ ve âhiret hayatndaki
neticeleri ise hadîslerde açk olarak ifâde edilmidir.
^ : ^ .
76 SAHH t MÜSLM
v s " >V * . \
^
•*.’ *
" i"' r.» • 4 » T-' r*. /
V-l ^ o 3
* ^ • j**-* U' « _r»-' •
V'v
(_$-**£
"
A> jj
•*
*_P
-C *J
'
j • ^L.-Vl 'Â-f-
" * '
4
-
aC
-*
y-ij'. â *
^
*• •
' d^^>- ^J
• .
. Ol
•
—l ^ J» fi
^3cZ» j .
.
105 —
Abdullah (ibn Mes’ûd R) dedi ki Rasûlullah
( ) : :
Üa- V6 :
.
(
%llxz2i üYü'j ) j j \ ûLîtj J llçi [Ipjp (tva) —\
:
vyl)i
3fc
.
^ ü» &£ ‘
v
VJ~ ü
^
wjltl £ . ^ ^vi <
a *-! 3 r
^-J £ •
j\\£x>- : Vfe y. 'S <4^ J I îr Jo' j» l
(...)
. . as jL \
\ 4 ^ VI
0 a tf $r. 'J l o ^^ 5 di
60. Allah Kur’ân- Kerîm’inde doru olmay kat’î olarak emretmi ve dorular tekrar tek-
rar övmüdür :
«Ey ivmân. edenler! Allah' dan korkun ve bir de dâima dorularla beraber olun?
(et-Tevbe: 119).
«Kim Allah’a ve Peygamber'e itaat ederse, ite onlar, Allâh'm kendilerine ni’met-
ler verdii Peygamberlerle, nddyklerle, ehîdlerle, iyi kimselerle beraberdirler. Onlar
ne iyi arkadadr!- (en-Nisâ: 69).
KtTAnm. BRR VE'S-SII.A vki.-Adâb 77
l;l> (S) «çinizde rakûbu (yani dâima çocuk bekleyib duran kimseyi)
:
dedik. Rasûlullah «Bu sizin söylediiniz rakûb deildir. Asl rakûb ço-
:
çocuk bekleyen rakûb ve mahzûn kii, çocuklarnn ölümü ile musîbetlenen kimselerdir
zannedersiniz. Halbuki er’an o böyle deildir.# Fakat asl rakûb kendisi hayatta iken
evlâdndan hiç biri ölmemi, kendisi için bir öncü ve efaatçisi yok ve dolaysyle böyle
bir musibet sevâb ve' musibete sabretme sevab yazlmam, bunu ümid de edemiyen
kimse demekdir.
62. Arab kelâmnda suraa’nn asl insanlar çok çok ykan kuvvetli pehlivan demekdir.
Hadîsin ma’nâsi Sizler, medhedilen kuvvetli, faziletli, pehlivan kimse, insanlarn yka-
:
mad insanlar tutub tutub ykan kimsedir i’tikâd edersiniz. Halbuki er’an
bil’akis
bu böyle deildir. Fakat o, öfke zamannda nefsine mâlik ve irâdesine hâkim olan kim-
sedir. te böyle olan hakikî, faziletli, makbûl, kuvvetli pehlivandr ki evvelkinin ak-
sine onun ahlâk ile ahlâklanan ve onun faziletinde ona ortak olan kimse pek azdr
demekdir.
öfkeyi yutmay ve öfke zamannda nefse hâkim olmay medh eden âyetlerden
bazlar unlardr :
«Rabbnttm mafiretine ve takvâ sâhibleri için hazrlanm, eni göklerle yer kadar
olan cennete kouun. O takvâ sahihleri, bollukda ve darlkda infâk edenler öfke- ,
lerini yutanlar, insanlar (m kusurlarn) dan afv ile geçenlerdir Allah iyilik edenleri .
78 SAHlH-î MÜSLM
. ^ » ut
|| Oj-j it s
: J.'Aj.Î ^ < Jp’l J ^ Jr . _; Jl
• <£j*y' (j
c <
<j
c O ^ c/ (...) — \ A
LAdM Jji; CL-f' : 3 iJ.^U j\ i J A*J^
+ .
* ^
LrÂ^j
^
L jo-\ . Jl/Jl a!b ^ 11^ . .Çr ir vS £»'j ju* j (...)
t _^ jci jJ.
J Jp-y a^ S ilft
•
-H §H ur •
51
Û‘ ‘ V-lA ü'^‘ vJ jc J aI*
(S) dan iitdim : «Kuvvetli ve kahraman pehlivan çok güre tutub her-
kesi yere çarpan kimse deildir» buyuruyordu. Sahâbîler Öyle ise kuv- :
:
oü y 'jlij . V'jA ,
£4 36 .» S 2% £4 S <^4 )
(™ - •) \ ^ .
i
* jJ Uy U*-? : <Jk» «
•* I
jiLin
^ ^ «ili
+
îjt\ : ^4
*
<ic
• •
jj Ü6 *j
- I£!P» •
\fj >3 : I#» : cÜ» Sj 3&
•:>' :
'J>; I/->‘ VI >cZ? . Ü j\ E*3i .
$s ^ -A\ •
\*x'\
[y i* l£j : 'jt y> S : 3 >; of 3 U^
«k s/ : V:c s ;jü Q6 •) xsf >fs j\ > 33 &^ :£* !?Ö
§§§> 4' ^ ^ : Ju y' ^r* Ji
. iUi-v u.j-
' 5 y
< VI
^
cAlc
^ #
£?-U- . j" â ^ff
l
_y. 1 (•••)
110 —
Suleymân ibn Surad (R) tahdîs edib öyle de-
( ) :
lah «Ben öyle bir kelime bilmekteyim ki eer bu kimse onu söylese bu
:
( )
Buradaki râvî de yine A’me’den bu isnâdla rivâyet
:
etmidir.
.
’.'jâ , »e-v û:' * , >£
+ 6w îj *
^
^
(...)
64. T$a hadîsde Allah yolunda olmayan gadabn eytânn vesvese verib inasnn içini dürtü-
dürmesinden ileri geldii, gadabl kimsenin EÛZU B’LLÂH MNE’-EYTÂNlRRACM
demek sûretiyle Allah’a snmas
lâzm geldii ve bunun gadabn zevaline sebeb olduu
hükümleri vardr.
Bu Sen bende delilik mi görüyorsun? sözüne gelin-
öfkesi iddetli olar. kimsenin :
ce bu, Allah’n dînini anlamyan, mükerrem eriatn nurlar ile temizlenib aydnlanma-
m
verib
olan ve istiâzenin delilere mahsûs olduunu vehmeden, gadabn eytânn vesvese
dürtüdürmesinden ileri geldiini bilmeyen bir kimsenin sözüdür. Halbuki bu
dürtüdürme ile insan i’tidâl hâlinden çkar da bâtl konuur, kötü fiile kalkr, kin ve
buza niyyet eder ve gadaba müretteb olan dier çirkin ilere giriir. bundan do- te
lay Peygamber tekrar tekrâr tavsiye isteyen birine sâdece gadablanma Öüdünü ver-
midir. Bende delilik mi görüyorsun? diyen kimsenin munâfklardan, yahut da câhil
bedevilerden olmas muhtemildir (Nevevî).
65. Temâluk, tefâul vezninde bir adam kendi nefsine mâlik olmak, ya’n nefsinin malûbu
ve mahkûmu olmayb zabt ve tasarrufuna kadir olmak ma’nasmadr.
Ecvef, boluk sahibi yahut içi bo olan demekdir. Bu, «lâ yetemâleku* nun ma-
nâs, nefsine mâlik olamaz, nefsini ehvet ve arzulardan habsedemez demekdir. Bunun,
KTABU'L-BRR VE’S-SILA VE'L-AdAB 81
( ) Bize Ebû Bekr ibn Nâfi’ tahdîs etdi. Bize Behz tahdîs etdi.
Bize Hammâd ibn Seleme bu isnâdla yukarki hadîs tarznda tahdîs etdi.
rr )
rL . (
A -ft d Üjd
'
‘
J.' J* . : vfe . ^JJ>. J JJÜI y^/ (...)
"’-'-j*
L>.'
î. ^
6 ; ‘ ‘ Jr- ’û* ^ j;'
>î r-.s -
'ç/j
’ü
jüî '(...) - \ \r
. t '4jil J-LÛ
'
.ilil •l'iii 3'rli li! »
$ ^ *Jn £ »
vesveseci eytân kendisinden def edemez demek olduu ve keza gadab zamannda
nefsine mâlik olamaz demek olduu da söylenmidir. Bundan murâd da Adem oullar
cinsidir (Kamûs ve NeveVÎ).
66. Alimler dediler ki : Bu, yüze vurmakdan nehyi tasrîhdir. Çünkü yüz, bütün güzellik-
leri toplayan latif bir uzuvdur. Yüzün âzâlan nefis ve latîfdirler. drâkin çou bundaki
âzâlarla olur. Belki yüze vurmak onlar ibtâl edebilir, eksiltebilir. Ve yüzü çirkinle-
direbilir. Halbuki yüzdeki çirkinlik fâhidir. Çünkü yüz meydandadr, zâhirdir, örtül-
mesi mumkin olmaz... (Nevevî).
S. Müslim; C. 8, F — 6
5
82 SAHÎH-Î MÜSLM
£ . ijî.'l ^A»* .
fj 1
^ A- . Je J ^.jai l (...) — IH
•
115
‘Y.>4 & V' 3} v «SB ûî « «£& ûî i VS i? G‘a ,^C
,il‘ J 'ite s , Ds J ^Ajj . i3ji; 'js ,
'jg
man 116
yüze vurmakdan çekinsin. Çünkü Allah Âdem’i kendi sureti üzere
yaratmdr» 67
.
c-4 b c Ltx^
'
•
(J>
j£- •
J îl ju* ( .
)
— ^ ^
3-*& bl Üj-j j!
»
$|§ î
j b c CvA'
\ ‘ diîU ti'
.a^l^i-rAi/oUI
07. Bu, müteâbih olan sfat hadislerindendir. Alimlerden kimi bunu te'vîl etmekden ken-
dini tutub Biz bunun hak olduuna, zahirinin kasdedilmediine ve bunun kendisine
:
lâyk bir ma’nâs olduuna inanrz dedi. Bu, selef cumhûrunun mezhebidir ve en i’ti-
yâdl ve salim olandr.
Alimlerden ba’zlar da te’vle gitdiler. Te’vîlinde de ayr ayr görüler ileri sür-
düler: Bir tâife: SÛJîET/H/deki zamir, dövülmü olan kardee âiddir dedi. Bu, Müslim
rivayetinin zahiridir. Bir tâife: zamir Ademe râci’dir dedi ki bunda zaîflik vardr. Bir
tâife de : Zamir Allah’a âid olur. Ve murâd ereflendirme ve ihtisâs izafeti olur. Nâ-
katullah, Kâ’betullah kavilleri ve benzerlerinde olduu gibi dedi. Allah en iyi bilendir
1
(Nevevî).
' V ,
^ A jrO\ ^ (rr)
o AiJ -
\'
V.C
• *•
^J
f •
l.**l
A>- Â_ \- j J y\ \lsji? (rA\r) — \ \
» .*•
c/-
e
^
V I
<->*
,
V.) .
:
1
•»
... i A» j t
^ '
Jf ûc ‘ '
ûc
O*— Ji M :
3^» . vi :
Jt* • '-*•** ^ 3^®
: •
^-L ü" j*£*j Jf
r*t u . ,t .?. ,
* ^ .t. *.
,
>> i
. d Li a'I
^ j y A_»>_ (jr JJl uA.») A^ » J yu_
âm ibn Hakim :
—
Haberiniz olsun ki ben Rasûlullah (S) dan iitdim «üphesiz Al- :
J y ’•
3^ •
‘ ûc y \ '
s
Cs>£> (•••) “ N NA
,
jbo
fV: • --f.-
^.U
> ^ Alt J>-A4 '-t • i
e)vk*J.»
• ’
. I
^ . 4> .
Jf
hesiz Allah dünyâda insanlara azâb eden kimselere azâb edecekdir» bu-
yuruyordu dedi.
O'*, l } I
^ ! U \ " !-• I I ~ \ -
•
'»jH :
o û Jk* (nu)—
Vv 'p Ç? jjs
S* 'cf- Cf (
ÜjJ- :
PJ\ 36 j
* 4
^ P P*' ^ ^ * t)/~J "4 Juâ
N
mescide urad. Rasûlullah (S) ona «Oklarn demirlerinden tut (da kim-
:
:
s-^. tfo • <j;-A <J s/T. (•••) N T
121
J
öl ‘ «il JC O J-.L [yc < jllo <jr
_J ^ *yc- Aj O ^ ^ : - ^ j -
Bir adam bir takm oklarla mescide urad. Oklarn sivri demirlerini de
meydana çkarm halde idi. Bu halde herhangi bir musliman trmala-
mamas için bu kimseye oklarn sivri demirlerinden tutmas emrolundu 69 .
122
— ( )
Rasûlullah (S) mescidde ötekine
....• : Câbir (R) :
69. nsanlarn topluca bulunduklar mahallerde silâh tamak doru deildir. ayet silâhl
gelmi olursa, silâhn hiçbir kimseye zarâr vermemek için gerekli ihtiyât tedbîrlerini
almak lâzmdr. Bu bâbn hadîslerinde en medenî hareket tarznn Peygamber tara- u
fndan on dört asr evvel muslimanlara en salam ekilde öretilmi olduunu görü-
yoruz.
.
86 SAHH -1 MÜSLM
^ « iv. J0 *
c < cji Vc U- j Sff Sv ^ Ufc (n>o) - Nrr
3
#
36 ££ l 3-jti ol
.
i
^ j I
sûlullah (S)- buyurdu ki: «Sizden herhangi biriniz elinde ok olduu hal-
de bir mescid yahut bir çarya urarsa, oklarn demirlerinden tutsun,
sonra oklarn demirlerinden tutsun, sonra oklarn demirlerinden tutsun».
Râvî Ebû Mûsâ Vallâhi biz, oklar biribirimizin yüzleri istikâmetin-
:
; vfe
.
(Ijl 3 JüBij) obVj ÎS& kjiv (...)- m
*^x>-\ li[ d 36 $§§> I^ o* « J oc '
‘
*V. ci. bc ‘
A o. oc jll b'al-
. 4 OCaj 'Jp
* <Jλ Öl
Jî £>1 - ,l
:
tX-y' (re>)
* vj’-'û*
^ ^ : ^ -S* d) ü)j Jj* (jr*> (nn) — \To
jj jl-l » $§£ ^r-bl
J> I J& 3 jl' ij'J*
: 1 1 c-»f* . u y_r J'
• (( 5;*.V ill'l . Ai.lr <5Û^*I
^ , . .
/
ü* Ojt 0*» Uj
< i O' -*ij£ ^ \ cf y^, (-*•)
ktAhu’l-buh vks-sii.a vk’l-AdAu 87
126
zin biriniz silâh ile (beer ve dîn) kardeine iâret etmesin. Çünkü. ia-
reteden herhangi biriniz bilmez ki belki eytân eline hz verir de (kar-
deini vurur) bu sûretle cehennemden bir çukura yuvarlanr».»
y ‘
127
« îi- ûî •£* S Ufc (w.) - WV
Cr**
x>: J ‘ cA. l&J 1
SÜ ^ 1
^ *y.j* l O* gU-® O.'
*
' ‘
. « ^ ^ i» sCli . Ju jc
— (1914) 71
: Ebû Hureyre (Rr) den (öyle demidir) :
Rasûlullah (S) buyurdu ki : «Vaktiyle) bir kimse yolda giderken yol üze-
1
--'3 ! 'Ja . Js> > ’J» 5 , |g, 13
‘ cr^V J* Jul
1 .
l Jui . aJI j) ü jz J\ o\lsje (...) - m
‘ j y.lj AÜ d Jfe
^y 1
y* ‘
“r. <J
I
[>* ‘
glU <3 I
^
.« C-*> E” ^4 I^aLj
•
•
t&j <V» ‘ ^Xill Vjl jj » D6 §S| d/~j *o\ ‘ s jt
.«53
TJÎ.S.
130 — - ( ) : Ebû Hureyre
Rasûlullah (S) buyurdu (R) de :
ki : «Bir aaç muslimanlara eziyet verir dururdu. Bir kimse geldi ve onu
kesdi. Bu yüzden cennete girdi».
72. Bu hadîslerden yolcujara zahmet verecek eyi ortadan kaldnb atmakdaki fazilet anla-
lyor. Memleket halknn râhat rahat siyâhat edebilmeleri için umûmi yollar inâs
ile bunlar güzel muhafaza etmek de elbette yoldan ezay giderme nevilerinin en yük-
j) 3 ^ 3 jZ 3 £4 v* (...) - w
!
J»
1
Uji-J t i
$|â *»>, Jj-Ü oli :3ü ijy. t > Jl i o-i-VI ij>' J 1
jî ^. jy
.
&rjSji • EÜ j;.li yr jv0'j
« jJ*j> & Uîv ‘jÂ'i ( çJ JZ y î )
OT-ji
132 — ( ) : Ebû Berze (R) öyle dedi : Ben Rasûlullah’a :
£>•
(S j O; -*- c & tJii «*>'
Ü j jl i -V.-C
<
£»\ (
jUl.\ J/1
^ Vj V—^ .
tî
r «— _j r *«M l
^V .
jû' .cJ’l*
•
«
Ü^VI
*
V -I*»"
\ '
c5-'bf
•
o*'
• '
4
• ' -
^a
1(7 / .•
•
\1A y o c S' oc y ^ yo 1 c ‘ j* 1
‘ ‘
90 SAUllI-t MÜSLM
133
— (2242) 73 : Abdullah ibn Umer (R) den, Rasûlullah (S)
öyle buyurdu yüzünden azâb olunmudur. Kadn
: «Bir kadn bir kedi
kediyi açlkdan ölünceye kadar habsetmidi îte o kedi yüzünden cehen-
neme girdi. Kadn kediyi habsetdii zaman n* yiyeceini verdi, ne su
içirdi ve ne de yeryüzündeki haerelerden yesin diye salverdi».
) (
Buradaki râvîler de yine bn Umer’den, o da Peygam-
:
\ " m* • - * m
—
•
1
. r,* .• T* t \ .
< £yü c 1
J* e/ ^ . ti
C °r (•••} \T£
A
. .i
yj *^1» • U-î* j\ (J ö j.\ Oj-Xc a
j : 3^ • J^ ^
134
• -•
yurdu ki «Bir kadn bir kedi yüzünden azâb olunmudur: Kadn onu
:
jjff •
gç
’5
£* (n\\)- >ro
üt *
3? ^3 • ^ • Ç’kpJ •
3? 3' ‘
33? ^3^
** ' • 1 tf- . ît,
il*" -
V J* O’ ^ (jf»" «
jVl ^Lî*-
73. Bu hadîs ayni sahâbîden olmak üzere daha önce geçmidi. Onun için orada geçen hadîsin
müteselsil rakamn almdr.
74. Bu kadn âhirete göçdükden sonra zavall hayvancaza yapd ikencenin cezasn
çekmee baÇlamdr. Hayvanlara azâb etmek haramdr. Mazlum olan hayvanlar, maz-
lum olan insanlar gibi kyamet gününde zâlimlerine musallat klnacaklar da bu ha-
dîsin baka rivayetlerinden anlalyor. Hayvanlan koruma derneklerinin maksadlarma
ulama yolunda insanlarn zihin ve kal blcriu koyabilecekleri en te’sîrli telkîn vâstas
ancak bu ve benzeri hadîslerdir.
«
rcldi. Onlardan biri de udur : Rasûlullah (S) öyle buyurdu : «Bir kadn
kendine âid olan dii yahut erkek bir kediden dolay cehenneme girmi-
>lir: Kadn onu balad da artk ne yiyeceini verdi, ne de yerin haa-
elerinden kendi dudaklar ile tutub yemesi için salverdi. Nihayet kedi
uklkdan öldü».
A->' (
rA )
j\ . cl-Lc J j ’jj- l) a» .
j[ o x+ 1
(r-\r •) —
Y* • Vx
O*
"
'-(3
-
'
ür-
A ' <l I •
J-'*
' ~\J
"l "
' ö* £ O >— 1 r
. ' '~’X*- .
V' VSx>-
A -:^ c 0’ s °->^j
‘dP-Â-’. •
* ;7j^t
y''
^ }~1 3^' : Vi»
136 — (2620) : Ebû Saîd Hudrî ile Ebû Hureyre (R) öyle
dediler: Rasûlullah (S) «zzet (eref ve galebe) onun izandr. Kibriya :
ler kim bu sfatlar huy edinib de bunlarda bana ortak olmaya çal-
rsa, ona azâb ederim».
, c/ uy" r l . (
r<
0
U Jr I
oc 3C -4 “-* ö A/- (tat \) — \X"V
rime yeminle söyleyen bu kii kim oluyor ki! Ben o fulân kimseye mu-
7!>. Buradaki zamirler Allâh’a âiddir. Bilinmesinden dolay Allah ismi yerine zamir konul-
mudur. barede hazf vardr. Takdiri öyledir Yüce Allah Her kim bu sfatlarda bana : :
ortak olmaya çalrsa ona azâb ederim buyurur. Bunlarda benimle çekiirse demek,
bunlar huy edinib de bana ortak olmaya yeltenirse demekdir. Bu hadîs, büyüklenmek
ve büyüklük taslamak husûsunda iddetli bir tehdîd ve büyüklenmenin haram kln-
masn bi- tasrîhdir. Hadîsdeki izâr ve ridâ ta’bîrleri de mecaz ve istiaredir... (Nevevî).
. j : „
92 SAHÎH-t MUSLtM
£jvL* '
,_M-> *.1 (i •)
<
je- i —y jr
j
(**^ rr
) \TA
r
4
-* " ^ * * ;
^
76. Allah’n rahmetinden ümid kesilmiyecekdir. Kur’ân- Kerîm’in 113 sûresi onun RAH-
MAN VE RAHM
sfatlar ile balamakda, Kur'anm dier bir çok âyetlerinde de bu
RAHMÂN ve RAHM
sfatlar pek çok tekrar edilmekdedir. Ayrca ümid kesmeyi id-
detle yeren u
âyetler de gönüllere çok engin ferahlk ve ümid dalgalar telkîn eder :
«Allah’n âyetlerini ve ona kavumay inkâr ile kâfir olanlar ite benim rahme- 9
timden ancak onlar ümidlerhi kesdiler. te pek ackl a zâb da onldradr» (el-Ankebût:
23).
«Öe Ey kendilerinin aleyhinde haddi aanlar! Allah'n rahmetinden ümidinizi
ki :
kesmeyiniz. Çünkü Allah bütün günahlar mafiret eder. üphesiz ki o çok mafiret
edici, çok merhamet eyleyicidir» (ez-Zumer: 53).
u hadîs dc bu konuda çok mühimdir
Ebû Hureyre (R) öyle dedi Ben Rasûlullah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu:
:
Yüce Allah rahmetini yüz parça yapd da doksan dokuz parçasn kendi yannda tut-
du. Bir parçasn da yer yüzüne indirdi. te bü bir parça rahmet sebebiyle bütün mah-
lûklar birbirlerine rahmet ederler (seviirler). Hatta ksrak (yavrusunu emzirirken)
dokunur korkusu ile bir ayan yukar kaldrr' ( Buhârîy edeb, ceale'lldhu’r-rahmete
miete cuz’in)
77. Yani hâdise onun yemini gibi tahakkuk eder. Bu da o kimse insanlar nazarnda her
nekadar hakir ise de Allah katndaki rütbesinin büyüklüünden dolaydr. Bazlarna
göre yeminden taksad duadr. Allah onun duasn red etmez kabûl buyurur.
'
.• >v r ;« - • - *• ,* •-
t
—
\
-"T#
f m.) I
J;^'
w c •>'** lA>. -4w^*lX 4
J' *^A : c
,
^Yttr)
Ç/
'; Jc : '^*
l?- 4â ts-^. ^^**J
£ 3§|• **Ö.y*j J& : tJt . v.^i
,‘IU :
3=r'J' eft 4 » D&
^y 1
Üj-J jî •
Co A <j' ' [>* «
^lU J l Jr
•
„
^ ^ I l
>
^Ul
,?„
,r XM ^ M £>«> û £bJ û c
•
cg-^ â o?-/; L^u? (...)
- " "
•
• -- -
b*A^- .
-
J
«r.
jCî£
*f-
«Bir kimse nsanlar helak oldu dedii zaman ite bu kimse insanlarn
:
dur, yahut ref’ ile (onlarn en çok helak olam ma’nâsma) ehlekuhum
mudur? bilemem dedi 78 .
78. « Huve ehlekuhum », bu kâfin ref’i ve fethi ile iki vecih üzere rivâyet olunmudur. Hu-
meydî, e Cem’ Beyne’ s- Sahiiuyn' da öyle dedi En mehuru ref ile olandr. Ma'nâs :
da Onlarn en iddetle
: helak olandr demekdir. Fetihli rivayete gelince, onun ma’nâs
ise, o, onlar helak olucular klmLdr. Onlar hakîkatde helak olmu deillerdir de-
mekdir.
Alimler ittifak etdiler ki, bu zemm ancak bu sözü insanlar ayblama, onlar ha-
kir görüb kötüleme ve kendisini de onlardan yüksek tutma yolu ile söyleyen kimseler
hakkndadr. Amma bunu dîn iinde hem kendisinde, hem insanlarda görmekde olduu
eksikliklerden dolay hüzünlenerek söyleyene gelince, ona bir be’s yokdu*. Hattâbî de
öyle dedi: Bunun ma’nâs, kii insanlar ayblamaa ve onlarm kötülüklerini zikret-
mee devam edib «nsanlar bozuldu, helak oldular* gibi sözler söyler. Bunu yapt
:
zaman o kimse, insanlarn en helak olandr. Ya’nî hali onlarm hâlinden daha kötüdür.
Çünkü kendisine onlar ayblama ve onlar gybet etme günâhlar dâ eklenmidir. Belki
de bu sözler o kimseyi, kendisini onlardan daha hayrl görmee ve nefsini beenmeye
kâdar götürmüdür (Nevevî).
j »:
94 SAHH 1 MÜSLM
1
(j
-
âA^c b \>- 1 <j- jXj J*. 1 u> J • t/ ûc
CÇ-^-y .
(J
£
,V ^lU’c ) ^*11 4>
^.’i ^j2*)l <_£_*«) ikilllj
( ^ .
( )
.
Û'J
t ^
,
® ( f
^ ^ '
(3-^‘ * ^zy* Û[
>
&X>-
^ Vâ* *Jj c
^ Cf’
X>’ • fJ^ ü ^ ^ _/_>" •*?* . Ajllll
Jjj (J~Â? (.. )
•
«Kc' . •
§n " V a® *
140 —
Buradaki dört tarîk râvîlerinin hepsi de Âie’-
(2624) :
den Âie (R) öyle diyordu Ben Rasûlullah (S) dan iitdim öyle bu-
: :
sn vasiyyet ederdi. (Bu vasiyyet o dereceye vard ki) hatta ben yakn-
da o muhakkak komuyu, komuya mirasç klacak sandm» 79 .
79. Komu hakkna riâyet hususundaki bu vasiyyet, mübalaa derecesinde bir ciddiyeti
hâizdir. Komu düman, mukîm, musâfir,
ta’bîrinden de muslim, kâfir, âbid, fâsk, dost,
menfaatli, mazarratt yakn uzak istisnasz bütün komular dâhildir. Hz. Aie her ta-
rafdan krk evin komuluk hakk bulunduunu bildirmidir. Muhafazas tavsiye edilen
komuluk hakk ise komularla güzel geçinmek, onlara hayrhah olmak, zarardan korumak,
nasihat etmek, görüb gözetmek gibi eylerdir
\
/ • *
jU
)
_ iiiU'j - ü (••) UY
‘
.
'jh\ o' J.e \ GrÂ>- . -U~aH A.c j J,J' -V-c î' jK-\ Ufcj • :
(J^jj ^
J< (
-» -- *
i C*Sfc*!* ! jt 1 t » <sl J \ cT ^ jc
l
’
142 —
Abdullah ibn Sâmit’den, o da Ebû Zerr (R)
( ) :
den Ebû Zerr dedi ki Rasûlullah (S) bana «Yâ Ebâ Zerr! Bir çorba
: : :
&V>s £ . î
.
ji j J j\ \isj* (...)- ur
;•> t ÛT A*c
y i j' J.c J Oc '
A
r*-~'
^ • LrJ^l S. \
.
' '*
ov
I**
’j*l
y
‘
•
‘
^ ^ j’
**
u
J ^
^ : <j^
'*
'
. r °. {.-
• « x
r* çr? b
343 — (
Pek samimî dostum
) : Ebû Zerr (R) dedi ki :
Kasûlullah (S) bana öyle tavsiye etdi «Sen bir çorba piirdiinde onun :
^A t*‘o .
"J 3 Sui t?si .
3-yJ' iti ^ (n^) -ut
SU ‘Jw a 36 1
36 . 'i J. y cX« â î»
< •
r
ÖJjt» i >. a' ^ ( 3#'
. a ^ib 2)û\ jjlr jl _Jj i lio y oy*' V w
dedi : Peygamber (S) bana öyle buyurdu «Ma’rûfdan hiç bir eyi sakn :
» »
96 SAHÎH-1 MÜSLM
\ rt
(ti)
rülmesi için) efâat ve delâlet ediniz ki ecrlere nâil klnasnz. Gerçi Al-
lah Peygamberinin niyâz ve efâati üzerine istediini yerine getirib in- .
* • ^Lr-r^l (l»)
O
<* -» ^
80. te slam'n öretdii medeniyet iar budur. Hiç bir iyilik hakir ve küçük görülme-
yecek. Hatta raslanlan bir tand tatl ve mütebessinf bir yüzle karlamak dahi bir
iyilik, insanlk ve medenîlikdir. Ask suratla, selâmsz, kelâmsz karlama ise me-
bir
denîlik deil, gerilikdir.
81. Peygamberdin bu hadîsde sahâbîlerine öretdii efâat, bir fakr için yahut bir ihtiyâç
sahibi için baka biri nezdinde istenilen eyin kabûlüne delâlet ve yardm etmekdir.
Bir âyet meâli :
«Kim güzel bir efaatle efâatde bulunursaondan kendisine bir hisse vardr Kim .
de kötü bir efâatla efûatda bulunursa ondan kendisine bir pay vardr Allah her eye .
(45) Y
DÂMAKMSELERLE DÜÜB KALKMANIN, KÖTÜ
ARKADALARDAN SE YANLAYIB UZAKLAMANIN
MÜSTEHÂBLII BÂBI
hut da ondan güzel bir koku duyarsn. Fakat körükçüye gelince o, ya se-
82
nin elbiseni yakar, yahut da ondan fena bir koku duyarsn» .
.
jC'i \ i'js^ : y . ( yy *L-r. y o " yy y y
**' ^
Cl ;
i *^>1 J2; W j\ i
J O
'
^ C'
c
•
uy\ j-V y* sn Uy ^ aj
'
^ at uy y
• 4
*
oi W ^
0^*"
82. Bu hadîsde Peygamber, iyi arkada koku tayana; kötü arkada da kör "k çekib ate
püskürten kimseye benzetmidir. Bunda dâima iyi, hayrl, murûetli, güzel ahlâkl, tak-
vâ, ilim ve edeb sâhibi kimselerle düüb kalkmann fazileti; er çhli, bid’atlar ehli ve
insarlar gybet edib kötüleyen, yahut kötülükleri, bâtllklar ve buna benzer fenâ
halleri çok olan kimselerle düüb kalkmann da nehyi vardr.
Gerek dîn, gerek dünyâ husûsunda suhbet ve hareketi ezâ veren insanlarla düüb
kalkmay nehyeden bu hadîsin hükmüne riâyet edenler dâima müsterih olurlar. Kötü
arkadadan Allah’a snmay
tavsiye eden baka hadîsler de vardr.
S. Müslim; C. 8. F — 7
98 SAHH-Î MÜSLM
yüzünden bir skntya düer ve onlara iyilik edib güzel muâmeiede bu-
lunursa, o kz çocuklar kendisi için cehennem ateinden koruyan birer
perde ulurlar» buyurdu 83 .
atj jl l
. Jjl <j\ &Î. . j i Isje (rvr*) — UA
‘ sac y 'd**
^ ^
j
' * ** **
^ •• •
Jy < ,tj
& **«•’
J\z\ •
. uHj s
^J ^ . rj
Zh ^ o S * 2j 11
^ Ayyry cs* * A
.«jûs-ir.-çaiit
j xU t‘A>. U .
0 jS . ijLJI />' cr^ (nn) - U<\
(S) «Her kim bulu çana ulamalarna kadar iki kz çocuunun ba-
:
(
Y )
i^ 3; a>v
ûjt v 36 j3 3*
\
y »
•* ^
^
® j-.jA * c/j
«
^ vv ;s
. ^ «jll j.*« 3 1 1
f\» .y 3 ly'jj Ajû fJJj l
â Jy y} \lsjf (•••)
84. Evlâdn kaybeden mahzun ana ve babalara büyük bir teselli sebebi olan bu müjde, ço-
cuklarnn hayât ve shhati üstünde titredikleri halde ecel gereince onlar gaybetmi
j j
(
Buradaki iki tarîk râvîleri de Zuhrî’den, Mâlik’in is-
) :
‘5:! 'l/ c
*
i
*
utr" üc (
* •*
) J Uj a>- .
# •
<-**'-*
** (...)
' *
— ^ O ^
sûlullah (S) Ensâr’dan bir gurub kadn ara hitaben «Sîzlerden herhangi :
jj.' [ : tJfo
152 — (2633) : Ebû Sad Hudrî (R) öyle dedi : Bir kadn
Rasûlullah’a geldi de :
—u u
günde toplannz buyurdu. Kadnlar toplandlar.
günde ve
Itasûlullah da geldi ve onlara Allâh’m kendisine öretmi olduu eyler-
den öretdi. Sonra da :
—
çinizden hiç bir kadn yokdur ki evlâdndan üç tanesini kendin-
den evvel âhirete yollasn da bu çocuklar kendisi için cehenneme kar
birer siper olmasnlar buyurdu. Bunun üzerine bir kadn :
—
ki tanesi de, iki tanesi de, iki tanesi de öyle deil mi? dedi. Ra-
slullah cevaben :
Ki;, s ErÎL VB I
A 'j}j 3 ’Z- (nrt) -UT
^
.
L .
J:c
^ "'s
i iti. VI
* *
Ijuju'*****o i
**
üc •*
^
^
^
ÜV; Ç
jC C 1 <jr
^4
C *â c ‘ â®
cuk» buyurmudur.
: Dt îb : t IL \ CJî dr® J ^^
tT Âli «- j\-« •UyAljîs <4-1
î \;(r^
^ ILÎÎ *. Ü Crf ^ :
$3 •
^ ‘ t^'o®
85. Nesfiî’nin rivayetinde u ziyâde vardr : Sonra bu kadn : Keki biri de sorsa idim! diye
teessüf elnidir.
.
hitaben : Benim iki olum öldü. Sen bize Rasûlullah (S) dan ölülerimiz
hakknda gönüllerimizi ho edecek bir hadîs söylemez misiniz? dedim.
Ebû Hureyre cevâben öyle Evet söylerim. (Rasûlullah öyle bu-
dedi :
lah ’dan gönüllerimizi ho edecek herhangi bir hadîs iitdin mi? diye sor-
du. Ebû Hureyre de, evet dîye cevâb verdi.
•
* jû* o? *£ oy&J & » 36 •: U6
. fi
• W" \ 'Jj 6^ •
: 3^' 36 j • 'je. : 36
86. Hadîs metnindeki Du’mûs kelimesi hakkmda Asm Efendi izahat veriyor : Du’mûs, u
usfûr vezninde bir gûna siyâh kurtcaza den'" ki su göllerinin yahut arklarn suyu
çekilmeye baladkda diblerinde ve kenarlarnda peyda olur... ve bedeni müdevver Ba
ve gâyet siyâh ve küçük kuyruu olur. Çocuk ar ona it ve kurbaa yavrusu bal
ta’bîr ederler. Cem'i deâmîsdir Ve bu lafz u ludsde gelmitir: JlikVt
—
Andolsun ki sen kendini cehennemden çok salam bir duvarla
korumusun buyurdu 87 .
J Jib j * j ^
J
A : Y& yj* J • (•••)
“
. '
+ +
°\ : 36 • • J. J Oc '
'
> •
a
•
eM Jj #
> +A#
«i! -L (t a)
J<_y 36 .
* ü' 3*' &4» .i/.» 6 vy* <x\ jt
•. j yy* *û! j jr .
3»,-*®: ^4*
36 . aûJoI» 3*^0 il 3 : ^ '-3c j . (J 3,4^1 ^
'i
£y y .
*• 36 . u tâ i^y «i 3 : »cm >1 j p
%•
. &} - • •
« . i\Vl . i *1 \A\
bulû çana ermeden vefat etmi hiçbir musliman yokdur ki Allah o musliman bu
çocuklara ihsan buyurduu geni rahmet ve keremi ile cennete idhâl etmesin» (Buhar,
ceudiz, bdbu /adli men mâte lehû veledun fa’htesebe).
Bu konudaki hadîsler rivâyet vecihlerinin çokluu ile temayüz etmilerdir. Bunlar
krk kadar sahâbîden rivâyet edilmi çok kuvvetli hadîslerdir.
1 \
*•'> ,e r_î, i , •- a»
'f, , •-'•i \ > » / \
: (Jl j . ( vi) a>- . O* (•••)
.
^jaI aJ ö »J> a». jl jf- • 'Â_'^ <
onu sever. Sonra Cibril semâda nidâ edib Allah fulân kimseyi seviyor, :
binâenaleyh siz de onu seviniz! der. Akbinde gök ahâlîsi de onu sever-
ler. Sonra yerdeki insanlarn gönüllerine o kimse hakknda «Allah tara-
fndan» kabûl ve sevgi konulur. Allah bir kula buz edib onu sevmeyin-
ce de Cibril’i çarr ve Ben fulân sevmiyorum, sen de onu sevme diye :
emreder. Cibril de onu sevmez. Sonra Cibril gök halk içinde Allah :
fulân kimseyi sevmiyor, siz de onu sevmeyiniz diye nidâ eder. Gökde-
kiler de o kimseyi sevmezler. Sonra yerdeki insanlarn gönlüne (Allah
tarafndan) o kimse hakknda bir buz ve nefret konulur» 88 .
den bu isnâd ile ayni hadîsi rivayet etmilerdir. ukadar var ki Alâ ibn
Müseyyeb’in hadîsinde buzun zikri yokdur.
•- >• -î * '
.\ au
•'
•
f »s ' *
*
J t
1,
u)l Juc <jr
*
,
J'JaJi A-c l< . Jjj* S \j u> A>- . Avjl LC (•••)
\
— \ û/\
*' V ^
X |L
,
[' f • ,»/; • " > \
T. I
(J? J Cj J ^ ^
^ ^ te
.
" *
^y
«• ^
• '/î ? •
m
88. Hadîsin birinci fkras Muslimanlar arasnda sevimlL^olan her
küllî bir kaide olarak :
kii Allah yannda da sevimlidir, sûretinde umûmî bir hükmü ihtiva etmekdedi:. kinci
fkras da bunun aksi olan bir hükmü ya'nî; muslimanlar yannda menfûr olan her
kii Allah yannda da menfurdur hükmünü ifâde etmekdedir. husus hatrdan çkarl- u
mamal ki bu hüküm kullarn ölçüsü ile nihâî ve kat’î olarak ta’yh edilebilecek husus-
lardan deildir. Netice i’tibâryle Allah ile kul arasndaki sevgi ve nefreti en iyi bilen
ancak yüce Allâh’dr.
1 : .
•
yl hac* cmîri idi. nsanlar ayaa kalkb ona bakyorlard. Ben babama:
— Ey babacm! Allah’, Umer ibn Abdilazîz’i seviyor görüyorum
dedi. Babam:
— Bu sana nereden geldi? diye sordu. Ben :
—
nsanlarn kalblerinde onun için olan bu sevgiden dolay dedim.
Bunun üzerine babam :
—
Biebîke ente! = Baban sana feda olsun. Ben Ebû Hureyre (R)
den iittim, Rasûlullah (R) dan tahdîs ediyordu ki... diye rivayet etdi.
o,
lttvî bundan sonra Cerîr’in Süheyl’den tahdîs ettii (157 rakaml) hadîs
gibi zikretmidir.
> . Szr - (
£* âl '
il
v ÜA • juZ. ’j L& (m) —
Lj . y.U » JÎ> '<3 /- j j\ ‘
°j_j* \
,j
c « \
. « h 1-*
j
80. Âlimler dediler ki Bunun ma’nâs, rûhlar snf, snf, zümre, zümre topluluklardr yahüt
:
muhtelif nevilerdir. Bunlarn tanmas, Allah’n o snf, üzerinde yaratm olduu bir
iden dolaydr. Yahut bu, o zümrelerin Allah’n kendilerini üzerinde yaratm olduu
sfatlarn muvafakati ve huylarda tenâsübüdür. Çünkü rûhlar toplu olarak yaratldlar,
sonra cesetlerinde ayrldlar. Binâenaleyh kendi huylarna tesadüf eden onunla ülfet
edib uyudu. Kendi huylarndan uzaklaan da ondan ayrld ve ona muhâlefet etdi.
Hattâbî ve dierleri öyle dediler: Rûhlarn biribirîeri ile ülfet etmesi, Allah’n
tâ balangcda onlar saâdet ve ekavet nevinden yaratm olduu eydir. Rûhlar kar-
lkl iki ksm
idiler. Dünyâda bedenler buluduklar zaman uyuurlar yahut yara-
dln olduklar hâle göre ihtilâf ederler. Bunun neticesidir ki hayrllar, hayrllara;
erirler de erirlere meyi ederler. Allah en iyi bilendir (Nevevî).
Ruhlarn toplanm cemaatlar olmasna âid iki âyet
* Hani Rabbn Adem oullanndan, onlarn srtlarndan zirriyetlerini çkanb ken-
dilerini nefislerine dkid tutmu: BEN SZN RABBNZ DEL MYM?
(demidi).
Onlar da EVET âhid olduk demilerdi (te bu âhidlendirme) kyamet günü: Bizim
: t .
bundun haberimiz yokdu dememeniz içindi. Yahut Daha evvel ancak atalarmz (Al- :
lah’a) sirk komudu. Biz de onlarn ardndan gelen bir nesiliz -imdi o batl kuran-
. . ;
. t
(°*)
‘-r*
1
c/ £ v* 1
j *\ xi o
-
^
et Sj j . xxs 3 j» 4 ?”ua* m - y\\
^ v a ** «i $ ; -,f. _ T< ^
.
«
^^ I » Ju . a) ® î U* Co-U u ,
»
lann iledii (günâhlar) yüzünden bizi helak m edeceksin? dememeniz içindi » (el-
A'râf: 172-173).
Bu husûsda fazla îzâhat isteyenlere rahmetli Muhammed Hamdi Yazr’m Hak Dini
Kur’ân Dili tefsirini tavsiye ederim (II, 2323-2336).
j j p 1 #
4.0 jr X.£ J j>- tj j*jj A»Ul J <-:V- J.' C/ _Aî J*.' (*••) — > AT
^ -* *• I
^ * • *
rv ^^ V .h»^ V> .*
^ ^.j • ^ v
.. •» * »
(
: . :
) t/
J
*°'J _>~j — >' ft Vl ^,-f ^Â>-j jl •
*
'^-*
” Jr Cs‘
*
x> -
• <£ j*J\û e J~ , A ^ ' ‘
*
• Silili
* -
.
^-.' A.lc X>-| (4I CO-U C \ : Jl» <; I
J. . 4.C . |â,
—
Lâkin ben Allâh’ ve Rasûlünü seviyorum dedi. Rasûlullah :
—
Öyle ise sen sevdiklerinle berabersin buyurdu.
( ) Buradaki râvî de Enes ibn Mâlik’in A’râbîlerden bir
: :
adam Rasûlullah’a geldi diye tahdîs ettiini yukarki hadîs gibi haber
vermidir. ukadar ki burada A’râbî Kyâmet için kendisi ile övünebi-
leceim çok bir ey hazrlamadm demidir.
I*" hra.» .
(
X j ûi (JS-- )
A*- j} JfJ* (-••) — l*Vr
I- .*
« c-> ; >i dAi l» » Jl» a1 Jl» « î <*Uü co-ul L j d
J-.
^ . :
iî
£ iiüli »
g yi Jv ^ Âli LJ» 4
f
^y*l Xi U : triî JG
i
J^l
y üj}
• l jl j jÇ t Ij • *i j>~)) L-j-l 6 * ••
tr 3 ' ^
—
Allah’ ve Rasûlünü sevmeyi dedi. Rasûlullah :
—
Muhakkak ki sen sevdiinle berabersin buyurdu.
Enes dedi ki Biz slâma giriden sonra Peygamber’in bu «sen sev- :
Rasûlünü, Ebû Bekr’i ve Umer’i severim. Ben onlarn hayr ilerine ben-
zer hayr ve ibâdet ilememi olsam bile, onlara olan bu sevgim sebe-
biyle (kyâmetde) onlarla beraber olacam (Allah’n kerem ve inâye-
tinden) ümid ediyorum 90 .
( )
Burada da Sâbit el-Bunânî, Enes ibn Mâlik’den, o da :
o/aIi i; ! it j i :
ju y . yj\ jkii ijû « îü oVa! \ u >
gg it
. a c^->-t fj* O’ is 3» • *^t \ —j i
. âh a,.* vj çC-a V3
• ° * s l •** r ' i ^
•« • **
' /•
- \
.
"i ^ / • . .
OUc \
H.0U C U» A>-
: .
^ j\ -Ü» JallJUc A-5^
CjT-^ (•••)
c
ûc
*
c
•
O. l/
4
lt 5 ' 4
r . y.
1
*S y (Â
4
û* <3
" v v r
>,"
<3' ^
- - • ? • ** ^ *1^
î r ".s ^ i .
|
«
cC Jf9 1
ll> A>-^j . t-»..) \ il» A>* A»£ \jj A>- ^/lî
^ . f*j t
3* 4
!>
c 4 5 ^:î O* ü '
C? ^ •
(/ ~*
l
y 1 ^ : v\i • Jiil 5 xUj
90. Demek kim bir kavmi ihlâs ile severse, onlarn yapdn yapmasa da o kavmdan sa-
ylr. Çünkü kalbleri arasnda bir yaknlama yerlemidir ki bu sevgi onlarla uyda-
maya müedd olabilir. Bu hadîslerde iyi adamlar — onlarn gidilerine uyma ümidi ol-
duu için — sevmiye tevik vardr.
Gazâlî, el-hyâ da öyle dedi : Rasûlullah’m
y
sakn seni aldatmasn. Çünkü Hristiyanlar Hz. lysâ’y, Yahûdîler de Hz. Mûsâ'y* sev-
diklerini ve bu sebehle Mûsâ ile lysa’nm bunlara fâide vereceini iddia ediyorlar.
: , '
— Sen onun için ne hazrlk yapdm? diye sordu. O adam sanki biraz
luvâdu’ eyledikden sonra :
( )
Buradaki râv de Enes’den,
: o da Peygamberden yu-
k ardaki hadîs tarznda rivayet etdi.
( )
Buradaki üç tarîk râvîleri de Enes ibn Mâlik’den, o
:
^ ^
m i* o* <
a. ' s <
v (
**
L.
i j*ll
* » ^ j 2$ l
j tj <Jj ji : jii
• d -i*.
Halbuki bir kimseyi sevmek, ona muhalefet etmemeyi gerekdirir, ya’nî muhalefetle
beraber sevmek fâide vermez. Zira böylesi sevdiini gerçekden ve samimî olarak sevmi
deildir. Böyle olunca da sahte sevgililerin biri birleriyle beraber olmas mumkin de-
ildir.
Bu ma’nây pek belîifâde eden bir âyet meali
«A/âîJra ve âhiret gününe iymân eder hiç bir kavmi, Allah ve Rasûlüne hudûd
yarma kalkan kimselerle seviir bulamazsn, babalar veya oullar veya kardeleri
veya soy sob hsmlar olsalar bile. te Allah öyle kimseleri sevmeyen bir kavmin
kalblcrine iymdn yazm
ve bunlar kendinden bir ruh ile te’yîd buyurmudur. Bunlar
altlarndan rmaklar akar cennetlere koyucukdr. Bunlar orada ebediyyen kalacaklardr.
Allah onlardan râzy olmudur, onlar da Allah dan honûd olmulardr. r
onlar Allah te
frkasdr. Gözünüzü açn ki Allah frkas muhakkak hep felaha erenlerdir » (el-Mucâ-
dile: 22).
ve âhiret gününe iymân eden hiç
Allah’a bir kavmin Allah’a ve Rasûlüne hadd
yarna kalkan kimselerle seviir bir halde bulamazsn, öyle kimselerle sevimek
Allah’a ve âhirete iymânn muktezâsyle daban dabana zddr. Zira onlara o halde, o
haysiyetle mevedded küfre mahabbetdir. Çünkü Allah ve Rasûlüne hadd yarna kal-
kmak küfrün en enîidir. Küfre mahabbet ise iymân ile içtimâ’ etmez... (Hak Dîni
VI, 4804).
SAHH-l MÜSLM
•
ü j~~*' <J ^
ö} ît* A»- : VU . tj\j ^S\ it ±*£- \lsjf (•••)
•*
* c/ C
*
& *
X+£~ j 4^ jl** j^
-*
\ u> A>-
~ +
m
0 * * * + +
Ûy-Z- Û ‘
s) s çr&J\ s.\ 3 U'-r" c£o cg£[l£ir (ntr)—
'J~
)l
J-**i
;
$l| J 3:* : cl^ •. ^ ‘ C^Cjl t> «SI jÛc
•
* û- V*
1
'
^)
s
r^ etli.’ » 1)^ î
5-le jC^j <
jU^l •,«.
KTAHUL-BHR VE'S-SILA VE’L-AdAB 111
jLlj (j ta A»-j
£ .
oC fjTM ‘J>
.
C*
3*
~b Ü ^ * V'V
... < . ,. ,
f".* - ' - * .i-»»' r< ' v/ v >*'? \'»*' -
A-*£ ta A»-j
' •' A* f.V."
A*i£ U>Oj-
t ^i-1 . <3^-| ta -V.C A*- . (_/
^
. jû«>-
^
» , , ' .' • \i' ". «•• ? • ' ~ '*\ * ' >** tf
-. i
î^, .l
j\ *e . <1>
z/V
A»- JtC
r
. Aj <J Ma- -Ml-b
f>
. J/ »4-1 '-5
ta-‘5 lJ '
â fr ‘
^‘ û*
Kx * y.<aJ!
J*
’/.
0" - • '
\
.tea&cr
(
Buradaki dört tarîk râvîlerinin hepsi de u’be’den, o
) :
“...Bu gün sizin müjdeniz, hepiniz içlerinde ebedî kalacanz, altlarndan rmaklar
akan cennetlerdir ...» (el-Hadîd: müjdenin delilidir.
12) kavli ile âhirete te’hîr edilen
Eu çabukladrlm olan müjde, Allah’n ondan -âzy olduuna ve onu sevdiine, bun-
dan dolay da onu insanlara sevdirdiine de bir delildir. Bunlarn hepsi, onun insanlar
sevmesi için kendisi tarafndan bir sevgi propagandas olmadan insanlar onu sevdii
zamandr. Yoksa sevdirmee girimek kötülenmidir.
. ) \ "
- n
J
•
J*'j jj* '?}'() ‘^' ^ (i ‘
r?/ ~y (')
'j?A dil .i
tj j j>^_ V . di) j j" * âîc dü i j j jSC_ Y . )•_,•. c^-*\ j
1 *‘i
,4) j *aÛ-
^'j «h j-.c .
our^t yj o tül ’s-'j.
y
^ V-
« ,4/j ,
,
.
ja
*
îpy •î'üî i
r *
3 l&4 .
A>î
* * *
'j.Xi .
çeûi 4 ü/4 ^
"
• >|3» v
j
•
5^ J**? 0-**;*
• H ^ (§iv j a,;aj
U <j:>- .
jliN Ja\
. G
^
• -*
+
j f* r ^ t ' \**+\ \
' ' •
•
3 ^ ^y~*y. C5
3
j • jî. û/ ^ »
^5* v, i J/ o 1
* l*
j
*
£ •
^
£
.,£.y ûlj. < yt/’v^ •4î'. 4' ü
s
i
vî E&- . j i fâi iC 3 ; i '4 iEftr, t .
[jîi J ^l
A«i ^
Ç*^ w A>-
j ^ 2) m *^i ^ (Jl5
46 — KTÂBU’L - KADER 1
1. Kader kazâ ve hüküm ma’nâsmadr ki yüce Allâh’m hâzr eyledii zuhûratda hüküm
,
ve kazasdr. Bunun stlah! ta’rîfi Ezelden ebede dek carî olan haller ve e’nlerin :
. : : :
KTABU'L-KADEK 113
deleri krk gün anasnn karnnda toplanr. Sonra o maddeler o kadar za-
vukûu süreli üzere mevcudatn a’yânmda Allah’n âdeti üzere vukûa gelen külli lâhî
hükümdür.
ârih der ki Kader aslnda masdardr. Bazlar kader ile kaza arasn fark ey-
:
lediler. Ya’nî kader yüce Allah’n ileri vâki* klmadan evvel takdir etmesi, kazâ ise o
takdiri infaz ile yoklukdan fiil hudûduna çkarmaftdan ibâretdir ve bu sahîhdir. Nitekim
hadîsde de böyle gelmidir
zasndan m
kaçyorsun? denildi. Peygamber «Allah’n kazasndan, kaderine kaçyo-
:
rum* buyurdu. Ve kader bir nesnenin meblâ ve endâzesine denir. Ve tâb ve takat ma - p
nfsmadr. Kader, takdir ma’nâsma masdar olur. Kader, takdir ma’nâsma da gelir. Tak-
dir, Allah’n ezelden ebede kadar halk ve iycâd eyleyecei mevcudat ve kâinat vâki*
klmadan evvel Levhu mahfuzda olaca üzere resm eylemek ma’nâsnadr. Nitekim
kazâ, o resmedilmi olan ileri vakitleri geldiinde infâz ve iykâ’ eylemekden ibâretdir...
« Karûs Tef.)
îbn Esir en-Nihdye’de, kaderin takdir, kazann da halk ma’nâsma olduunu, kazâ
ve kaderin mütelâzim ya’nî biribirinden ayrlmaz iki emr olduklarn, kaderin esâs, ka-
z ânn da bina mesâbesinde bulunduklarm bildirdikden sonra bunlarn aralarn her
kim ayrmak isterse kazâ ve kader binasn ykm
olur diyor. te bu «bn Esr’e göre
kazâ ve kader bir ma’nâyadr» sözünün esâsdr.
«Kader ve kazâ hakknda dier bir tez udur Kader, lügat yönünden Allah’n
:
hüküm ve takdiridir, lstilâh yönünden kazâ ile kader arasnda öyle bir fark vardr
Kazâ Allâh’m ezeldeki külli ve icmâlî hükmüdür. Kader de, ezeldeki küllî hükmün
lâyezelde (dünyâda) ki cüz’iyyâtndan ve ezeldeki icmâlî hükmün tafsilinden ibâretdir.
Dier ta’bîr ile kazâ bütün mevcudatn ezelde toplu bir halde vucûdudur. Kader ise
mümkinâtm kazaya mutabk olarak birer birer ve ayr ayr yoklukdan vücûda çk-
mas ve yokdan var olmasdr. Ksacas kazâ Allâh’n ezelî hükmüdür. Kader de lâ ye-
zeldeki tecellîsidir.
Râgb’a etmek ve kesin sûretde hükmeylemek-
göre, kader, takdir; kazâ da tafsil
dir. Bu suretle kazâ kaderden daha husûsîdir. Hülâsa Allâh eyay yaratmazdan önce
:
eyann mikdârlarm, hallerini, iycâd zamanlarn takdir cdib bilir. Sonra geçen bu
ilmi îcâb da onlar iycâd eder. Binâenaleyh iymân, küfür, hayr, er, menfaat, mazarrat
gibi bütün e’nler Allah’n ezelî ilmiyle, irâdesiyle, kudretiyle vucûd bulnudur. Onun
mülkünde, onun hüküm ve takdirinden baka hiçbir kuvvetin hüküm ve nufûzu yokdur.
Allah bu ezelî ilmi icâb lâ yezelde eyâya vucûd verir. Baz âyet meâlleri
s. Müslim; C. 8, F — 8
. .
: V& .
(
p JV j ) ü p' S » £ S (na) - T
\ 1
hr y
' ‘
d. ' o* Jk? y;
‘ ü
jl < j ^ ÂiLlI H3I
j
ç&j . öde.’! t’jj! jî jr>\ -J 'jjz
= -jiî . l- t
2 — (2644) Muhammed
ibn Abdillâh ibn Numeyr
Bize ile Zuheyr
ibn Harb tahdîs etdiler. (Lâfz, bn Numeyr’indir). Dediler ki : Bize Suf-
yân ibn Uyeyne, Amr ibn Dînâr’dan, o da Ebu’t-Tufeyl’den, o da Huzey-
fetu’bnu Esîd’den tahdîs etdi. Huzeyfetu’bnu Esd bu hadîsi Peygamber’e
uladryordu. Peygamber (S) öyle buyurmudur «Nutfe rahimde krk :
yahut krk be gece sâkin oldukdan sonra melek nutfenin yanna girer
de Ey Rabbm!
: ak
midir, yahut saîd midir? der ve bunlar yazlr.
Akibinde melek: Ey Rabbm! Erkek midir, yahut dii midir? der. Bun-
« Hiç bir ey hâriç olmamak üzere (hepsinin) hazîneleri bizim nezdimizdedir. Biz
onlar ma’lûm bir mikdâr dnda indirmeyiz» (el-Hcr 21) :
« Allah dilediini mahveder, isbât da eder. Ana kitâb onun nezdindedir» (er-Ra’d: 39).
«Yerde ve nefislerinizde herhangi bir musibet vukua gelmemidir ki bu, bizim
onu yaratmamzdan evvel mutlaka bir kitâbdadr. üpphesiz ki bu, Allah’a göre kolaydr »
(el-Hadîd: 22).
Kur’ân- Kerim’de kader ile ilgili çok âyetler vardr.
:
KTÂBITL-KADER 115
Jmud önün. O, her eye hakkyla kaadirdir. O sizi yaradandr. Böyle iken kiminiz kâ-
fir kiminiz mu’min. Allah ne yaparsanz hakkiyle görendir. Gökleri ve yeri hakkn
,
ikâmesine sebeb olarak o yaratd t, size suret verdi. Hem suretlerinizi de gübgüzel yap - k
t-. Dönü de ancak anadr . G tiklerde ve yerde ne varsa bilir. Ne gizler ne açklarsanz y
imlan da bilir. Allah göüslerin içinde olan her gizliyi bile hakkiyle bilicidir» (et-Teâ-
Inn: 1-4).
Kiminiz kâfir oluyor, kiminiz mu'min halde kâfir de onun mahlûkudur, mu’-
: u
min de onun mahlûkudur. nsann yaradl, halika iymân gerektirmekle beraber küfre
de müstaiddir, iymâna da müstaiddir. Mahlûkat içinde hepsinden farkl bir insan cinsi
yaratmak, sonra da ayni cins içinde son derece mütebâyin iki zdd yaratmak üphe yok
d H&lik’m her eye kaadir olduuna delâlet eden kudret eserlerinden mühim bir âyet-
dir. Bu fkrann «kâfiren ev mü'minen* gibi hal ve kayd veya «ba'dukum kâfir ve ba’-
dukum mu’min» gibi fasl sûre tinde ifâde edilmeyib de tafsil veya tefrî’ ile tertibe de-
lâlet eyleyen «fâ» ile «fe minkum» diye talî bir cümle olarak ta’kb ettirilmesi küfr ve
iymân dali Allah'n halk ve takdiri olmakla beraber insanlarm kesb ve ifâdesi ile de
alâkadar olarak talî ve terettubî bir sûrette yaradlmakda bulunduuna iâretdir. Bun-
dan dolay kâfire bir Kadî Beydâv daha ziyâde birinci noktaya
tehdidi ifâde eyler.
iaretle öyle demi Kâfir, küfrü takdir ve üzerine hâmili tevcih olunmu, mü’minin
:
saîd mi? der. Neye kavuacaksa yazlr.* Ebû Zerr bu hadîsi rivayet edib Teâbun sû-
resinin evvelinden be âyeti «dönüünüz de ancak onadr* kavline varncaya kadar oku-
mudur.
Bunun gibi daha dier hadîsler de vardr. Bunlar insann hilkati zmnnda istik-
bâldeki mukadderatnn takdir edilmi bulunduunu gösterir. Fakat ma’lûm olduu
üzere bu mukadderâtm böyle Allah tarafndan bilinib takdir olunmas onun baclarnn
kulun kesb ve ihtiyârma balanm olmasna mâni’ deildir. Kulun kesbi üzerine ce-
reyan eden yaratma da «halbuki yapa geldiiniz eyleri de Allah yaratmdr ».
sizi de,
(es-Saffât: 86) msdâkmca yine Allâh’ndr. Ancak iymân râzy olunmu, küfür râzy
olumamdr. Bu sûretle iymân ve küfrün yaratlmas insann irâdesi ile alâkadar olan
tâli ve müterettib bir yaratma olduundan «kiminiz kâfir kiminiz mu'min» buyurul- ,
mudur. Ve bunda hem Kadînin iaret etdii ma'nâ, hem de Ebu's-Suûd’un ihtiyar ey-
ledii ma’nâ mevcûddur. Birisi ;
« 4*. Il ö' V! jjliT L_, » ; Allah dilemeyince,
:te bu hakîkî bir öütdür Artk kim dilerse Rabbma. bir yol edinir» (e-Müzemmil: 19)
mazmûnuna nazrdr... (Hak Dîni, VI, 5020-5022).
A
j 3 4 J|dl
?
J** yA 3-^.> jp. : 3^» ü} Jy 3? dU L Vkkî 3A*i .
;r
3- âa
âAAj yA Aikji^ kj » jjk"
g|| püj-j o«£" j u t dU s
3 4 3A’A ^ 3fö
PA : 3k
j
4
**
-pAc j A’J j k>ir j yP o^3 .3lA k‘j| ^ kuk t A*j
^
tUUdAjj Jj5 ; » a)A L.jC
^:i gjt
f . ait
.
^ !
.
: J jl'_
,iiu
>*
ar,
Apl L&'j
. «
.
fe
.
. as î 3>;
f?
ait asfe
=
e^V
* .
.
wC
î jJ î
j «Lil
i\
• y-\ A -A'
'Js^ â'
•^|*'A j>.
'A’-' • 3*’A' dLtc 3 Iv aAk (...)
u;IIJI
>\b > t
üzerinden krk iki gece geçince Allah ona bir melek gönderir.
Melek o
nutfeyi sûretlendirib, kulan, gözünü, derisini, etini, kemiini
yaratr.
Sonra melek Ey Rabbm! Erkek midir, yoksa dii midir? diye
:
sorar.
Rabbn dilediini hükm (ve kaza) eder. Melek de yazar. Sonra Ey :
KTABU'L-KADKH 117
* .* ***?
. IjA> , jOo ,J \ tj ^.*1
r.»*
L» -»._>
-
. —
t <» 1.^-
,J
,
I J.J- l ij (...)
N
—t -
J J Ü; «T)'
O-f* : 3'â» A-.-I
3^ plt
^
• « vi&Jl jir
.
^ AaJl jJ ))
• ^ ^ ^ :
^ J*. f • <J-'
'
\
J \
J
]T ^ ; J yl\ i ^21^
\ r *r r * ' 5 • * # ^ • - ' * - •
*
<l>.| u U ^
•
I
*a
<al>- U e
\ \ A*JJ
\ t
! wij b : J \
4-Ö 4»?*;* t jl
. d
-- j]
* tl 'it '^- V
r
, 4
"i ^ lC ^V l~ " \\2 + \ 4'i
<" - i
|, l ' U A» / \
4
ci C;
1 v** >" •
f û/ j •
j (^‘ A>- . -X.^^a) *•— (••')
^i
^ * - *•' " * **
X
‘il SÜ 1
^ ‘ ls.A^ a-î*^
y. o* ‘ <3 ' o* f
-;• 'c"- y»
^i ^ j
• * y ir
•
y ^ (* 11
—
Ebu’t-Tufeyl (R) tahdîs edib
4 ( öyle demidir
) : :
Zuheyr; Ebû Hayseme’nin Onu yaratacak (ya’nî sûret verecek) olan me- :
dii midir? diye sorar. Allah da onu erkek, yahut dii klar. Sonra Ey :
Kalbm! Doru ve düzgün müdür, yahut düzgün deil midir? der. Allah
onu doru düzgün, yahut düzgün olmayarak yaradr. Sonra melek Ey :
Rabbm! Rzk nedir? Eceli nedir? nedir? suâllerini sorar. Sonra Ahlâk
Allah onu akiyy (yani bedbaht) yahut mes’ûd ve bahtiyâr klar» 3 .
A. Kiinin saîd veya akiyy olmas ezelî takdirin ve ana kamnda iken bu sûretle damga-
lanmasnn olduuna göre bu vaziyet o kiinin serbest hareketine mâni* bir zarûret
eseri
ve bir özr deil midir? diye sorulabilir. Bunun cevâb udur Hayr deildir. Çünkü :
( )
Abdissamed tahdîs etdi. Bana babam
Bize Abdu’l-Vâris bnj
tahdîs etdi. Bize Rabîatu’bnu Kulsûm tahdîs etti. Bana babam, Külsûm,
Ebu’t-Tufeyl’den, o da Rasûlullah’n sahâbîsi olan Huzeyfe ibn Esîd el-
fârî’den tahdîs etdi. O da hadîsi Rasûlullah’a ref etmidir. «Allah bir
- yaradmak istedii zaman krk küsûr gece geçince, rahim ileri ken-
r
disi e tevkîl edilen bir melek Allâh’n izniyle nutfeyi sûretlendirir». Râvî
bundan sonra yukarikilerin hadîsi tarznda zikretmidir.
afi? 'J& •
s 04VI U t J j*j\ ü V- s j' ’j- ' ’jj ' j‘ •'j'î i
V'j
'
îupi
• « li
4.
lah. rahime bir melek tevkîl etmidir. Melek Ey Rabbm! Bir nutfedir. :
Ey Rabbm! Bir kan phtsdr. Ey Rabbm! Bir çinem etdir der. Allah
bir mahlûk hükmedib yaratmak istediinde melek Ey Rabbm! Erkelç :
midir, yahut dii midir? Bedbaht mdr, yahut mes’ûd ve bahtiyar mdr?
Rzk nedir? Ecel nedir? Sorularn sorar. Bunlar anasnn karnnda iken
böylece yazlr» .
Kur’ân- Kerim’de insann yaradl ve tekâmül safhalar dokuz kademe hâlinde zik-
redilmidir
1. « Andolsun biz insan çamurdan bir hulâsadan yaratdk.
2. Sonra onu sarp ve metin bir karargâhda bir nutfe yapdk.
3. Sonra o nutfeyi bir kan phts hâline getirdik.
4. Derken o kan phtsn bir çinem et yapdk.
5. O bir çinem eti de kemiklere kalbetdik.
6. Arkasndan o kemiklere bir et giydirdik.
7. Bilâhare onu baka yaratla inâ etdik. Sûret yapanlarn en güzeli olan Al-
lâh’n ân ne güzeldir!
,
8. Sonra siz bunun arkasndan hiç üphesiz ki öleceksiniz.
9. Sonra siz kyâmet gününde muhakkak diriltilib kaldrlacaksnz» (el-Mu’mi-
nûn: 12-16).
nân bir safhada yaratmaa kadir olan Allah'n onu tabî’î eklini alncaya kadar
hir takm tavrlara, kanunî tahavvüllere tâbi’ tutmasnda hiç üphesiz husûsî ve ûmûmî
bir takm
menfaatler ve hikmetler vardr. Bu hikmetleri ilgili ilim dallarndaki müte-
hassslar bulmakda ve yazdklar eserlerde uzun uzadya aillatmakdadrar. Bu husûs-
larda tafsilat için tbb, biyoloji, fizyoloji ve benzeri dallarda yazlan eserlere
müracaat
etmelidir.
0 , o r
kitAbu’l-kadkr 1 D
— *\
^ J.\ <J_
V -f* <3
^
j' tJ j^- c llAü? (tniv)
-^.
J J>(\^ ^
# • •' • x •*
a* " v» " * 1 ^-'^ §
•
r U •
::
c jAâ-Jti
" ‘
*
sj*
"
/ •
*"
' "îr»'
U*J •
i \ ^f- \
^
5
^ r r ?/ " / ^ -1^ **
.r J / • " •*" ?
^ ^^
'
• u-' l »t !, _ • •
* , .
^ ^ *^'“*1 vJ 4
O* 4
j ^
A >-
- ^
1
• •"
D
' .r
iJV
5. 1
.
>
A* j~<z?cC
#
. > A' •.+ +.% *
* d
>« —
Aa^ j .
>
A^>-
T* ^ f.
1»
• '*!-
Aa3 j
C<
û\ 2r* ® ü^> ?2)**'' ^*‘3 * bl^'J* cA-Z Üj-J t_ : 2)^S 2J^ 2)î>
j'ü'
a * jIijl)1Ja\ jV (3| 3*^;—* ‘ • jlLül Ja\ ^4_j .oI1JJa\ <-^i
j’_'*:~-i *
‘
£ u»>v Ga 3:1 : vü .
ipi 3 &3 Ul j » S L>> (...)
32 a; u>- (j
l j \ j\ }\»j . »y** •
'j^r yi ^ _> c Âi-li
. : 3^»j •
j ;c.y» '3-^
•
M^ ^^ f :
/^-Vl
d. Rasûlullah ban
edi. Düünceli bir halde elindeki asâyla yere vurub
dürtüdürmee, çizgiler ve izler meydana getirmee balad. Sonra :
—
Sizden hiç bir kimse ve yaratlm hiç bir nefis müstesna olma-
mak üzere muhakkak cennetdeki ve cehennemdeki yerini Allah yazm
(takdir ve ta’yîn etmi) dr. Ve herkesin bedbaht veya bahtiyar olduu
muhakkak yazlmdr? byyurdu. Bunun üzerine sahâbîlerden bir kimse :
—
Yâ Rasûlallah! Öyle ise bizler ameli terk edib bT ; azmz üzerinde
durmayalm m
(yani amelin fâidesi nedir) ? dedi 5 Rasûlullah . :
5. Kadî lyâd dedi ki : Bu zât, her bir nefsin iki dardan olan mekânna kaza sebkat etdii
ve kazâ sebkat eden eyin de vukûu zarûrî olduuna göre amel etmekde hangi fâide
vardr? Binâenaleyh biz ameli brakalm! demek istiyor.
Taberî dedi ki: Bu zâtn nefsinde doan suâl, kaderi nefyedenlerin üphesidir.
Rasûlullah ona kendisinde hiçbir üphe brakmyacak bk* cevâb vermidir. Cevâbnn
• .
— Saadet
ehlinden olan kimse, saâdet sahibinin ameline varb ula-
acakdr. akâvet ehlinden olan kimse de ekâvet ehlinin ameline varb
ulaacakdr buyurdu Ve unu ilâve etti : «Sîzler amel edib çaln. Çünkü
herkes (niçin yaratldysa o kendisine) kolayladrlmdr. Saâdet ehli,
saâdet ehlinin ameline kolayladrlrlar. ekâvet ehli de, ekâvet ehlinin
ameline kolayladrlrlar». Sonra Rasûlullah âyetleri okudu «Bun- u :
dan sonra kim verir ve saknrsa, o en güzeli de tasdik ederse, biz de onu
en kolaya hazrlarz. Amma kim cimrilik eder, kendisini müstani görür
ve en güzeli yalan sayarsa biz de onu en güç olan için hazrlayacaz»
(el-Leyl : 5-10).
Burada Ebu’l-Ahvas, Mansûr’dan bu isnâd ile yuka-
( ) :
rki hadîs tarznda rivâyet etmidir. Burada râvî Bir çubuk ald dedi :
V ^ r • " * - • - w •
\
• - .•
f
- •'
o jA iv
' "
O
\ ' \
J ’
, <3 ^
Oc 4 il» a>- .
\ L) a»-
tj* J
ö UJU. f
^ ^U
if» S yit Î ^< ~t
:
-
it 3ji:- î
1
«
• '
\
t
A\
jû
..
.
t-r
.
p-3 tt ^ JJü > ^3 yt
> •
^
1 *-
r , T • ^ 1» •* ^
•- a ;
^r-*D
L' /A ; 7* Y
] «
# • - • — l Ns
- >i - ^ r j ;• /j, /
U^ A>
• j*
#
\V
.
^
J . o' ^ -**> 2-\lî • c/'j
'-'.ir
ki/
(
(’••)
^)iia « fit
- 5 ,' - « ,'i .1 î„ - ft "r/.{, -•*!,
<jH'o
c
‘J
c
ûc ^ ^ 5-
takdiri öyledir Münezzeh olan Allah kaderleri bizden âib kld ve amelleri de meî-
:
etinin sebkat etdii bu kaderlere deliller yapd. Bize de amel etmekle emretdi. Binâ-
enaleyh bizim için onun emrine imtisal etmek zarûrîdir.
imâm Neyevî de öyle dedi Bu hadîslerin hepsinde kaderi isbât etmek husû- :
candan mes’ûl olmaz. Fakat onlar mes’ûl olurlar » (el-Enbiyâ: 23) buyurdu. O, Yüce
Allah’n milkidir, ne dilerse yapar. Mâlik’e, mülkü husûsunda hiçbir i’tirâz yaplamaz.
Çünkü yüce Allah’n fiilleri için bir illet yokdur.
mâm Ebu’l-Muzaffer es-Semâni de öyle dedi : Kazâ ve kader, bahsinde en doru
bilgi kayna Kitâb ve sünnetdir. En doru hareket de bunlardan ilham alarak tevakkuf
KTABU'L-KADKH 121
mu ve elinde bulunan bir deneyi düünceli bir halde yere vurub dür-
lulürüyordu. Bir ara ban kaldrd ve:
—
Sizden hiçbir nefis müstesna olmamak üzere cennetdeki yeri de
.ledeki yeri de bilinmidir, buyurdu. Bunun üzerine sahâbîler :
6
!>• 10 ) .
(
Buradaki râvîler de Ali’den, o da Peygamber’den yu-
) :
etmekdir. Bu ilham ile yelimiyerek ileri gitmek o hudûdsuz deryada hayrete ve dalâ-
lete dümekdir. Oraya dalan, kalbe emniyet ve i’timâd verir bir eye ulaamaz. Çünkü
kaza ve kader bilgisi Allah’n kendisine tahsis etlii bir srdr ki onun önüne çekdii
bir perde ile yüce Allah onu beerin akl ve idrâkine ve her türlü ma’rifet vâstalarna
— hikmet icab olarak — kapamdr. Bize vâcib olan, bize hudûd ta'yin edilen yerde
durmak ve oray tecâvüz etmemekdir. Allah kader bilgisini âlemden dürmü kaldrm-
dr. Onu — Allah bildirmedikçe— ne bir Peygamber, >e de en yakn bir melek bilmi-
dir. Kaderin srr insanlara cennete girdikleri zaman açlacakdr. Oraya girmeden önce
bu sr açlmayacak da denilmidir. Allah en iyi bilendir... (fJevevî).
cehennemlik olduu ezelde ilâh ilimde takdir edilmidir» buyurmu. Sahâbîler : öyle
ise yâ Rasûlallah! Dünyâda sa’y ve ibâdetin, bir takm meakkatlere girimenin ne te’-
sîri vardr? Varsn herkes mukadder âkibetine doru sürüklensin! demiler. Rasûlullah
müyesser oluyor. Allah herkese hayr ve erden neyi müyesser kldysa, o kii onu ko-
laylkla ve seve seve iliyor» buyurmu oluyor.
Burada da suâl sorulmudur u Saîdin ibâdeti, akiyynin ekâveti lâhî kazann
:
muklezâs, Allah’n te’sîr ve kolaylatrmas ile olduuna göre, kul ibâdet ve ekâvetin-
den dolay niçin dünyâda medh ve zemme, ukbâda sevâb ve azaba mustahik olmaldr?
Cevâb Bu medh ve zemm kulun fâiliyeti cihetiyle deil, mahalliyeti i’tibâriyledir. Ya’n
:
y \ ^
./>C
*{/
_ < jÂfjtf li
x
i
o* ^
^ *•
t/ /s* d^' •
^
J d' ^
^
i CT-^
t (•••)
neyin içindedir? Bunun bilgisine nisbetle biz sanki imdi yaratlm gi-
biyiz (yani bu meseleyi biz bilmiyoruz). Bu günün ameli, kalemlerin
yazb da (yazlarn) kuruduu, takdirlerin cereyân etdii iler içinde mi-
dir? Yoksa karlayacamz (yani yeniden meydana gelecek) iler için-
7
de midir? diye sordu . Rasûlullah :
— Hayr,
bu günkü i, yeniden meydana gelecek iler içinde deil-
dir. Fakat kalemlerin yazb kuruduu, takdirlerin cereyân ettii iler
içindedir buyurdu. Surâka :
—
Öyle ise amel ne içindir? dedi.
Zuh'eyr dedi ki : Bundan sonra Ebu'z-Zubeyr, anlamadm bir ey
7. Suâlin neticesi udur: Amellerimizin ve onlara terettiib eden Sevâb ve ikâbm vâki*
olacana dâir Allah’n ilmi geçmi ve irâdesi bunlarda nâfiz olmu mudur? Yahut
böyle
bir sebkat ve nufûz yokdur da bizim fiillerimiz ancak kendi kudretimizle, irâdemizle
vukûa geliyor, sevâb ve ikâb da bunlarn güzellikleri ve çirkinlikleri ile mi tahakkuk
ediyor?
kincisi Kaderiyye mezhebidir. Rasûlullah onu «kalemlerin yazb kuruduu ey-
dedir» kavli ile ibtâl etmidir. Yani Allah bu ii imdi meydâna gelmi olarak bilmi
deildir. Fakat Allah'n bununla ilgili ilmi, irâdesi, sebkat etmi, onu mahfûz leuhda
yazan kâtiblerin kalemleri kurumudur (Ubbî).
«Kalemlerin kuruduu eylerde midir? demek, ondan takdirler geçmi midir? Al-
lâh’n ilmi ondan evvel geçmi ve mahfuz levh da yazlmas daha önceden tamâm ol-
mu mudur? Yazlm olduu kalem kuruyub, onda artrma ve ekâltme yapmak imkân-
sz m olmudur? demekdir.
Alimler öyle dediler. Allah’n kitâb, levhi, kalemi ve bu hadîsde zikredilen sa-
hîfeler, bunlarn hepsi iymân edilmesi vâcib olan eylerdendir. Bunlarn keyfiyyetlerine
ve sfatlarna gelince, bunlarn ilmi Allâh’a âiddir. Mahlûklar onun ilminden diledii
mikdâr müstesna hiç bir eyi ihata edemezler (Nevevî).
:
KTAüU’L-KADKK 123
kottudu. Ben : Ne dedi? diye sordum. «Amel ediniz, çünkü herkes mü-
yesser klnmdr» buyurdu.
(
Buradaki râvî de Ebu’z-Zubeyr’den, o da Câbir ibn
)
:
J.»
3>J «*'.> » 'jfcs j \i ? jlÎH
J\ Âlb !
«l D jUj t :
'J ;
> : J'li . â 3^*
a "s <3^9- î
.
^ 1 (j
1
c?-^:
-
- v
0"
*
-•
•
h a>*j r
L>
• V- c o'** *
oc ^y- :
c/h
l
c \.
^ V-^
#
^ -
t
'a .41 ^ .X j» <-»— U a». U ^>- c/ ' -a»-j .wwJ-~<
t . (_r
£
! <ji
3 jUj t : c-b J^* . «U* tjj . :>v*-
tff-A
-^Vl
—
Herkes niçin yaradldysa onun yollar kendisine kolaylatrlm-
dr buyurdu 8 .
( )
de Yezîd ibn Rik’den, bu
: Buradaki dört tarîk râvîleri
isnâd içinde (9 rakaml) Hammâd ibn Zeyd hadîsi tarznda rivâyet etmi-
lerdir. Bunlardan Abdu’l-Vâris’in hadîsinde, mrân ibn Husayn : Ben, yâ
Rasûlallah!... dedim tarzndadr.
u *j jc Lr x>- .
j+jt j jLit L* x>. .
j |
j IdAü? (t\o . )
— \»
•' ‘-- -
b.-V • . 'm'. "f. *.v., -.î*., .* •
yy**.\ <J J'^5 ci Jl» J» VI j- ^ jc jc jc
: : 4
J-'-J' f \ *
y «
y
c3:“ ^ JA *
û- j»r^
c
(»r^ c 4
?:* j ^ ^l:)'
J—«> b
' • • .**- /. • • •
" **
c
#, r
,*^ i , *•- *> ^ 0 * (« î 4 ^ r • * '. • ^
4
c^^* J
4
^r Xc <J;
• vJL-1-ft s Asci-l O-v 3 < A ^*b 1/ A» J \o* j\
I
)-*' • <*^*3 l-^AJ. llj» dü ^ vL-c Jfl» : 3t • y* \ ; JW L)fc
^-p^ c
.
iöL t.
;,î
y J '«a :
j Uiâ .
j jil) yi j 'j;l; L% yrJ * . .* üûi i
ol*»jL o-Jj\ *i! J _j-.j t :VÎi»
.
y'J Lr\ Â_._ j, !
-
^ <_>ü.»-j • ctUîc
j ^V Vj.
—
Öyle ise bu, insanlara bir zulm olmuyor mu? dedi. Ben bu söz-
den iddetle korkdum ve :
— Her ey O YAPACAIN-
Allah'n mahlûkudur ve elinin milkidir.
DAN MES’ÛL OLMAZ, FAKAT ONLAR MES’UL OLURLAR (el-Enbi-
yâ 23) dedim. Bu sefer mrân bana unlar söyledi
: :
le buyurdu :
H t
KTABU'L-KADER 125
Y Ja\ o-*-)
5
'
Ö 1
^1 ® 3& $*1=£ ü,' o*
& m'
r
V Atf <P.
\
‘
^
23» Sj . P
*
ji\
*
ja
*
'fit
*
• 1 JÂ\
buyurdu «Hakikat öyle adam vardr ki uzun zaman cennet ehlinin ame-
:
lini iler. Sonra onun bu ameli ate ehlinin ameli ile son bulub mühür-
lenir. Keza kii uzun zaman ate ehlinin amelini iler. Sonra da- onun
bu ameli cennet ehlinin r
meli ile son bulub mühürlenir».
O6 ( *£p P ("*) — NT
.çb jiî 'j>' jpd ‘o\ » üs sâ 'j y.'j o’ i ^(i J •> <
j‘
. d
(S) öyle buyurdu «Hakikat öyle adam vardr ki, insanlara zâhir olan
:
halleri ile muhakkak cennet ehli ameli yapar. Halbuki kendisi ate eh-
lindendir. yine öyle adam vardr ki insanlara görünüde mutlak ate
Ve
10
ehlinin amelini iler. Halbuki kendisi cennet ehlindendir» .
s
\fyj r
’
fi' gf r\ ( )
Ifo •.
s* y 3^ ••
\ cP? : 3^» < û*
iittim öyle diyordu : Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Âdem ile Mûsâ :
— Sbn,
Allah’n kelâm ile seçib mümtâz ve lehine eliyle ya- kld
zb çizdii Mûsâ’sn. Öyle iken sen, Allâh’m beni yaratmasndan krk sene
evvel üzerime takdir buyurduu bir iden dolay beni levm mi ediyor-
sun? dedi.» Bunu tâ’kîben peygamber «Böylece Âdem, Mûsâ’ya delil ve :
burhanla gâlib oldu. Âdem, Mûsâ’ya delil ve burhanla gâlib oldu» bu-
yurdu.
Râvîlerden bn Ebî mrân bn
Abde’nin hadîsinde; bunlarn
ile biri :
Çizdi demi; dieri ise : Tevrât’ senin için eliyle yazd demidir.
6* ‘ jN <3 1
6C ‘ cSÂ U < J dlC ^ x.-l. J Ld (...) — \i
^ çi *» j\ ‘i \
Yc i
M—
âl
:
,3 'jir'
—
Sen insanlar azdran ve onlar cennetden çkaran Âdem misin?
dedi. ona Âdem :
—
Sen, Allah’n kendisine hereyin ilmini verdii ve risâleti ile de
insanlar üzerine süziib seçdii Mûsâ msn? dedi. Mûsâ :
—
Evet dedi. Âdem :
-
Öyle ise ben yaratlmadan evVel üzerime takdir edilmi olan bir
iden dolay beni azarlayb levm mi ediyorsun? dedi».
\ 4 1 j j
KTABU'L-KADEn 127
0
r " / .* -I / .• " J .* •* 4
A^ J
•' .• ' J V II , A- / \ 4
A.^ (J <i)'
a a ^>1 J W>^ (•••)— A 6
V
»
•# *11
*"./' ci
/';•>
y*j* O'
VrV \
' /• - r ^
* (J
î >•
i/
\ i \"i t* *
A>-
. - V
O. \jr
/ "t
*
'
fv
^ -
v ^: \
•
' -*'*-'
" .
.
.
jo I tjtâî ? <Jl •itÂJa^ ^.11)1 oh-*l p" ‘ 4Ils- j d-U^l—l j < <l5w Y-* illi -V^e— \
vüJ/Jîj <
'jî"
Ç^ V_i ^'jv' jJVLI* 5 « A.^3 <üC^ ^ iJUlAd </-/ cJ\
:
p;> l
<J^ • ûj-jJ jt : ^j> Jli i (jli-l jl J_J »IjJJl «Âl OA>.j ’ ^1.» ‘ ^ 3U
*
jl : Jli . : Jli
\
,
[atn /<U/ 1 •
J <_$ j*& <>
j ^ »
j i
r
y.* OA>j
^jlLi>
t r.*
s ,." ' i'»j v ^ •'-*
' r.**," vf.
’' Vi' •'>.•**'>. / \
(/
t . or L A>. : vl>
.
^u. a'j «-»^ a (••)
/•5 I <))\
[} jL.j l}\i : ]}{» l
rJ * (3 1 t A-C <J A ;^
,* y* o :
\ ç*
'*0
JU» S 1 l~^;ia:i ^*=r j*- - \
fo I
c. ; ' : ^ 3li» is* y)
. «
(J>"-^'*C ^
^>C» ? t3^"^ (3~t’
jA» A» j. \
Jj:
jl” ji- t A.
3 _/.
«A1 ^ llîûla^^Ü^
t Ijc 1 (j
1
Îl“ A>- .^\;; ll jUlilj' L. Jj L‘ A>- .
Ajlll' yjf (J~Â? (...)
î:* Aj-j
c/ ,.3
C
J-»»-
4 • vj'j^î' A. e l:* As- .
a' ^ ^:1' JC. t
»J_y J JC \
.^ jl A ü.'
• p-r.
1
J-*\ J3# Cf Jc ‘
*-/-A 0c ‘ ÎÎ-
A^ «JU_^
- >• ,y*
(JT
l\*
u A>-
~
.
•'*.*?*
JJ A» ^
.- f
vl>
V A>- .
•/
J'
l lf V
s J A^5^
f . fi. /
\ ‘*V
X
• p-r'.^ ^ ^}j-j û c ‘ 8
^-^* <3.' âc ‘
y
1
.'
15 — (
Yezîd ibn Hürmüz ile Abdurrahmân el’A’rac de-
) :
diler ki : Bâz Ebû Hureyre (H) den iitdik öyle dedi Rasûlullah (S) :
— Öyle ise Allah’n beni yaratmasndan krk sene önce benim ile-
mekliimi üzerime yazm olduu bir ii ilememden dolay beni azarla-
yb levm mi ediyorsun? dedi».
Rasûlullah «Böylece Âdem, Mûsâ’y hüccetle malûb etmidir» bu-
:
yurdu.
( ) : Ebû Hureyre dedi ki : Rasûlullah (S) öyle buyurdu :
«Âdem ile Mûsâ birikirine kar hüccet getirerek çekidiler. Mûsâ, Âdem’e
kar :
KJ
1
! u a>.
.
y y yycy : JjS J X*-l jA iyi y \ (r'or) —
< ü sA & & a# .
A? j' ^ ^
oUkJl jl J-i JO'I u'l » J jl._ yi J lUy : ÎJÜ
.
« Jli
.
y Li 1
i .11 I
^ > • > " • i *
- -
C"* " 1 1- ' * . I
^ - * / * . ,
•
y • iS •*»• •
,j l
D' (••)
^ jj
Uj 1
jfc .
(
Â.
m j y y-«I )
t Jji-I
. pj. 3 \ ol b*
J6
T A>-
-
KTABU'L-KADER 129
X- w .
(r)
hü'aIc -T;- 2
"
jlj ü — W
1 \
^r c \ ^
£-5* <• \ i ‘jU y \ j*>-\ . oj t >- •
cS \ -/
û’J
jO l
«
Jsr
ll:c\U ‘jc
.
t ji Li^
jr>y
!
^
^ JE
^ ^A #
p d
17 —
Bana Zuheyr ibn Harb ile bn Numeyr, her ikisi de
(2654)
el-Mukri’den tahdîs etdiler. Zuheyr dedi ki Bana Abdullah ibn Yezîd :
el-Mukri’ tahdîs edib öyle dedi. Bize Hayve tahdîs etdi. Bana Ebû Hâni’
haber verdi ki kendisi Ebû Abdirrahmân el-Hubullî’den iitmidir. O da
Abdullah ibn Amr ibn Âs (R) dan iitmidir. O da Rasûlullah’dan iit-
cliini söylüyordu. Rasûlullah (S) öyle buyuruyordu «Bütün Âdem :
11. es-Secdc sûresi 10 uncu âyetinin tefsiri vesilesi ile öyle bir «kîl» naklederler. Denilmi
ki Semavât ve arz halk olunmadan ar su üzerinde idi. Sudaki suhûnetden bir kay-
:
mak ve bir duman çkd. Kaymak suyun yüzünde kald, ondan kurakl haîk etdi ve
ondan arz ihdas eyledi. Duman da yukar yükseldi, ondan da semây yaratd.
Fahruddîn Râzy Bu kssa Kur’ân’da yokdur. Yahûdîlerin Tevrat dedii kitâbm
:
evvelinde vardr'. Bir delil delâlet ederse kahûl olunabilir demidir (Hak Dîm, V, 4192).
S. Müslim;- C. 8. F 9
ü
:
‘>j' J’ ~r\ (0
J <'
:£â
£ .
^.il J liJjU jc : Jl* . ilâ- Jr Jc\M X c (moo) — ^/\
lerinden bir çok insanlara eridim. Onlar Her ey kader (ölçü) iledir :
diyorlard. Ben Abdullah ibn Umer (R) den de öyle derken isitdim :
Rasûlullah (S) «Her ey bir kader (ya’nî bir ölçü) iledir. Hattâ dizlik
: :
bile — » 12 .
‘ O* £-*n> : V6 •
J.jG.b j' <J J<> J .' L<£? (no*\)
1 —
crG* :
^ ûc ‘
r û ^O [y= ‘ O J# j*.
* o-* ti j ^r^—l f_y.
: ^ v'* •
j |*|& ^ t)
leri geldiler. Rasûlullah (S) ile kader husûsunda çekiib münâkaa edi-
yorlard. Bu sebeble u âyetler nâzil oldu : «(Muhakkak ki mücrimler,
takulk ve çlgnlklar içindedirler). O gün onlar yüzleri üstü atede
sürüklenirler. Tadn cehennemin dokunuunu (denilir)! Haberiniz olsun
ki biz her eyi bir kaderle yaratmzdr» (el-Kamer: 48-49) 13 .
12. Bunun ma’nâs, âcize kendi acizlii takdir olunmudur. Zekî ve becerikli olana da kendi
zekâ ve beceriklilii takdir olunmudur demekdir.
13. «Çünkü biz her eyi bir kader ile yaratdk ». Her eyin vukûundan evvel ezelde lâhî
ilimde mukadder olan bir kaderi ya’nî ilmi haysiyeti vardr ki kazânn cereyan, fi’len
yaradl göre vâki’ olur. Onu bakas istedii gibi îcâb ve ta’yin edemez.
o kadere
Onun mücrim, kendi keyf ve irâdesine göre cürmün mâhiyet -ve mukadderâtn
için
deitiremez. Kaderde âkibeti bedbahtlk, mes’ûliyet, mahkûmiyet ile cehenneme götür-
mek olan cürüm ve ma’siyetler sevâb ve saadet vesilesi yaplamaz. Onun için müc-
rimler, mücrim olduklar haysiyetden dalâl ve nîrân içindedirler. Kader, abdin cüz’i
l
KTABU'L-KADEH 131
J* v J> (®)
3^ ^
.
irâdesine münâfi de deildir. Çünkü ihtiyarî fiillerin vukûu için cüz’i irâde dahi kader
eümlesindendir. O halk ve fiilin nasl olduuna
icrasna gelince, ya’nî kaderin kazâ ile
«bizim emrimiz ancak birdir. Bir göz krpmas
Bir kelimeden gibidir» (el-Kamer: 50).
veya bir lemhadan ibarettir. Basarla bir lemha gibi, gözle serî bir bak lahzas ya’nî
bir uur an gibi ki «onun emri, bir eyi diledii zaman ona ancak OL demesinden
ibâretdir, o da oluverir» (Yâ Sîn 82) buyurulduu üzere «KUN :OL» emrinden ibâ- :
retdir. Hakîkatde tam illet bu kun emridir. llet vâki’ olunca ma’lûl de hemen oluverir.
Onun için o cem’iyyetler nasl bozulacak, o saat nasl olacak, mücrimler o mukadde-
-
rata nasl sürüklenecek? diye tereddüde mahal da yokdur. -OL» deyiverir de hepsi olur.
< Hak Dîni, VI, 4C54-4G55).
u âyet de bu mes’eleye temas ediyor :
«...Her ey onun indinde bir mikdâr iledir •• (er-Ra’d: 8). Evvel ve âhirinden bir
had mahdûd ve mukadderdir. Nefsinde ölçülmü biçilmidir. Her eyin tekvin mer-
ile
tebelerinde tecâvüz edemiyeeei muayyen bir haddi, bir vakti, husûsi bir hâli vardr.
Ve bütün sebebler silsilesi Allah’a dayanr. Ve Allah’n ilmiyle ihata edilmeyen hiçbir
ey yokdur. Her eyin nefse’l-emr de herhangi bir vucûd mertebesinde tahakkuku veya
ona istidad Allah Teâlâya nisbetle huzûri bir ilimdir (Hak Dîni, IV, 2963).
14. Bunun ma’nâs u âyetin tefsiridir:
«(O güzel hareket edenler), ufak tefek suçlar hâriç olmak üzere günâhn büyük-
lerinden ve fuhâdan kaçnanlardr. üphesiz ki Iiabbtn mafireti bol olandr ...» (en-
Necn: 32).
küçük günâhlardan baka mahiyetlerden çekinenler için Allah
Âyetin ma’nâs,
küçük günahlar afv edecekdir demekdir. Nitekim âyetde de bu tasrîh olunmudur: u
«Eer yasak edildiiniz büyük günâhlardan kaçnrsanz sizin kabahatlarnz örteriz
ve sizi erefli bir mevkiye sokarz» (en-Nisâ: 31). Bu iki âyetin ma’nâs, büyük günâh-
lardan çekinmek, lemem ta’bîr edilen küçük günahlar düürür demekdir. bn Abbâs
bu âyetdeki lemem i hadîsdeki bakmak, dokunmak ve benzeri eylerle tefsir etmidir.
Hakîkaten bu onun dedii gibidir. Lemem’ in tefsiri husûsunda sahih olan ancak budur
Novevî).
132 SAHltI-1 MÜSLM
evlâd üzerine, zinâdan nasibi yazlmtr. Bunlardan kiminin zinâs, cinsiyet âletini harâm
olan cinsiyet âleti içine sokmak sûretiyle hakîkî zina olur. Kiminin zinâs,
harâma
baknjak, yahut zinây ve onun tahsili ile ilgili eyleri iiünek, yahut
eliyle yabanc
kadna dokunmak, yahut öpmek, yahut aya ile zinaya yürümek, yahut yabanc kadna
bakmak, dokunmak, yahut harâm olan konuma yapmak, yahut kalb ile
düünmek ve
benzeri ekillerle ilenen mecâzî zina olur. Bunlarn hepsi mecazî zina
nevileridir. Cin-
siyet uzvu bunlarn hepsini ya tasdik edib gerçekledirir, yahut
yalan çkarr. Bunun
da ma’nâs, o bazan, cinsiyet uzvu ile zinây gerçeklendirir. Bazan da
buna hayli yakn-
lasa da cinsiyet uzvunu dier bîrinin cinsiyet uzvuna sokmak sûretiyle
zinây gerçek-
ledirmez (Nevevî).
Bu hadîse göre yüce Allâh Adem oluna ezelde ne takdir etdiyse muhakkak
ona
eriecekdir. nsan olunun kudreti, mukadder olan (ya’nî Allah
tarafndan yaplaca
ezelde bilinmi olan) eyi def etmee kâfi deildir. ukadar ki
yüce Allâh, tenâsül
uzvu hakîkî zinâ ile bu hatieleri gerçekledirib tahakkuk etdirmedikce
ve yalan bir
ru'yâ hâlinde kaldkça kulun, göz, dil gibi uzuvlaryle kazand
küçük günâhlarla zinâ
sûretinde muâhaze etmiyor. Fakat zinâ gerçekleince büyük
günâh oluyor ve haddi îcâb
ediyor.
* •
KÎTABU'L-KAJEK 133
l./* *
»m* j* ^y. *j*y yy y. w
* >j« pî *£‘j p‘ v'> 2 £* trü
•
. jj ji 3 L>c t?> ('f^° A
)
- rv
. jj. U a
j& «il C! ji-j "Jli : Jji" * I i » // J_l J c «—-al/jl
p A;--
,.V **’
L> £*- ÜT.
"
«t*;;. • î>?\ J? V. vj
^
• O • h*lr -
] *. VI .il ö^J 3*-^? V
. a «u-^ ÂOjpl g~» LT" » 3fe j • *£-Vl UlJ- i M yc < j*** *û c t>vT
-^«AV5
. ^liset:* (...)
y
^
• -» • ^
i* u » £S ^ 3 ^$ $ : t
1
o\ ‘
vjf\ £sj\ xi 3 îL tf o J^ J s
«ii
jûj 3>.// v \?y y^ y> ti" «s ck* fo' : : '( a
3lÂ*? cJ vi
. [f • /rj^'/'f •
] <J_ •& dJ
(S) buyurdu ki : «Her doan ancak ftrat üzere doar. Bundan sonra ana-
s, babas onu Yahûdî yaparlar, Nasrânî yaparlar, Mecûsî yaparlar. Nite-
kim behîme, derli toplu bir behîme olarak dourulur. Kusûrsuz doan
bu hayvan yavrularnn içinde siz kula, duda, burnu, aya, kesik
olann hiç görüyor musunuz?». Bundan sonra Ebû Hureyre sterseniz :
lah’n yaradna (hiç bir ey) bedel olamaz. Bu dimdik ayakda duran
bir dîndir. Fakat insanlarn çou bilmezler» (er-Rûm : 30) 16
.
doan ancak ftrat üzere doar» buyurdu dediini rivâyet etmidir. Ebû
Hureyre bu hadîsin sonunda âyeti okuyunuz diyordu u «O halde sen :
yüzünü bir muvahhid olarak dîne, Allah’n o ftratna çevir ki, o insanlar
bunun üzerine yarotmdr. Allah’n yaradna bedel bulunmaz. Bu, dim-
dik ayakda duran dîndir..» (er-Rûm: 30).
16. Bu hadîslerin öretdii büyük bir hakikat da insanlarda din duygusunun ve hakikat a-
knn ftrî oluudur. Bu hakikati hem bu hadîsdeki Peygamber’in sözleri, hem de sonunda
istidrâden zikredilen FITRATU’LLAH âyeti ifâde etmekdedir.
Müfessirler âyetdeki ftrat, hak dîni kabule isü’dâd ve kabiliyet
ma’nâsma ham-
lederler ki asl hilkat demekdir. Ftrat lafznn i’timâda lâyk
tefsiri, çocuun lâhî
masnûât temyize, kâinat olaylarn tefrika müstaid bir hey’et ve kabiliyetde
yaradl-
dr. Bu kabiliyet inkiâf etdikce çocuk hâlikini bilir ve bulur. eriatlar (ya’nî lâhî
kanûnlar) daki güzellii idrâk eder. nsanlarn rûhunda yaratc
kudretin bir emâneti
olan bu hakka temayül ve temekkün isti’dâd, kulaklarmzn
sesleri iitmeye, gözleri-
mizin görecek eyleri görmeye elverili bir halde yaradllar
gibidir. Afetden sâlim
göz ve kulan görülecek ve iidilecek eyleri görmemesi
ve iitmemesi nasl muhal ise
hanc müdâhaleden âzâde selim bir ftrat sâhibinin de hâlikini tanmamas
öyle müm-
km deildir. Bu sebeble çocuk irkden, küfürden, sâlim bir halde iymân üzere
d için, ister mu’min, ister kâfir bir ana babadan
yaratl-
dünyâya gelsin, olgunluk yana
erimeden ölen çocuun cumhûra göre cennetlik olduu kabûl edilmidir.
Çocuun dün-
ya ilerim, yeri, göü, ay, günü, geceyi, gündüzü ve Allah’n
varl ve birliine delil
olarak yaratt kâinat varlklarn idrâk ça, selim
ftratnn gelime ve bu âyetlerde
istidlal devridir. te çocuun ana babas, ve
dier eytanetler bu srada üüerek ftrat
nurunu söndürmee ve sâlik olduklar dîn ve mezhebe göre
Yahûdî, yahut Hristiyân,
yahut Mecus, yahut da dinsiz yapmaa çalrlar. Bu
hakikat hadîsde beli bir tebih
ile pek güzel îzâh edilmidir Hayvan yavrusu doduunda kusursuz ve her uzvu
:
ta-
mam bir halde douyor. Fakat yavru biraz geliince sâhibi kendi
mülkiyet alâmeti ile
damlagamak için zavallnn burnunu, kulan kesib deliyor,
müdâhaleler yapyor...
Demek asl ftrat tam ve sâlimdir. Burnu, kula sonradan kesilir.
Maddeten böyle
olduu gibi manen ve ahlaken de böyledir. Ftratn bu selâmeti
uûr sâhasmda ve ieti-
ma artlarla terbiye muhitinde âdetlerin cereyân içinde ya bozulur, veya güzel
bir
inkiaf ile kemalini bulur. Ahiret de bu iki neticenin
birine göre olur
HAK *sevkdr
Chle
^ â f,T
k
kaynal varc ,r: ftrat, ttffi kesb. Ftrat srf
î lâhidir bir
Allahn emrini yerine getirerek,
ermek için hep Hakka doru
Allâh’a
bir insiyak ifade eder. Kesb enfüsi ve
âfâkî muhtelif artlar içinde hissin
heyecanlan-
malar, zhnm tefekkürleri ile alakadar olduundan
ftratm itikâmetine muhalif hevâ-
lara, zararlara, isyan ve irke sürükleyebilir.
Bundan koruyacak ise dîndir
Ftrî dîn slâm dînidir, Tevhîd dînidir. Adem’den
Muhammed’e kadar’ bütün Pey-
Kamberler bu dini tebli edb durmulardr. Fakat
insanlk zaman zaman bu ftrat dî-
nnde oynamalar yapmak suretiyle ftratm ve yolunu
bozmudur. Art* son slâm dîni
ve ebed“seü »ir sûreide korunmu
e7iim”d”r.
» : j j :
KTABU'L-KADER 135
/•
•
;d i Vk , at J £ . 'j* efc. . j}. 3 ;
LA* (...) - vr
•J’.U . ö^laill Jc ^ V[ 5_J
l* » cJ^j : cH*
•
« 3^ _>* y| > )' a oA ^ 8 -^"c
^ »3
.cîU*Alt
23 — ( ) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) :
»Her doan
ancak ftrat üzere doar. Müteakiben anas, babas onu Ya-
l ûdîledirir ler, yahut Hristiyânladrrlar, yahut Murikledirirler» bu-
yurdu. Bunun üzerine bir kimse Yâ Rasûlallah! Eer çocuk bu Yahûdî- :
17
lir» buyurdu .
dan, onlamn srtlarndan zürriy etlerini çkanb kendilerini nefislerine âhid tutmu
BEN SZN
RABBNZ DEL MYM?
(demidi). Onlar da / EVET (Rabbmzsm) âhid
olduk demilerdi (te bu âhidlendirme) kyamet günü Bizim bundan haberimiz yokdu
. :
dememeniz içindi (el-A’râf: 172) âyeti ile müfesser bulunmasdr. Bu âyetle iaret bu-
yurulan umûmî bir ikrardr ki burada müzminlerin evlâd gibi müriklerin evlâd da
dâhil bulunur.
* ^
136 SAlilH-t MÜSLM
: 36 . J ^ V^ . j S Zi (...) - Tl
jü
Jtf î* » l)1»j : OoC \
jc * 1» lj_i
î &x>- •
3 V' ^
:
'•
S^Jr J
U
'il » 36 t ÇjjC- oje; o- 0.1'>\ ! *\ dj~j t : i
j6 a ^J\ j jCj I
. « l^î u
24 — ( ) : Hemmâm
Bu, Ebû Hureyre’nin ibn Münebbih :
buyurdu.
..«C.IJJr-jiV 1
yurdu : «Her insan anas ftrat üzere dourur. Sonra anas babas onu
Yahûdîledirirler, veyahut Hristiyanladrrlar, yahut Mecûsîledirirler.
Eer ana babas musliman iseler çocuk muslimandr. Her insan anas do-
ururken eytân, yumruu ile onun iki yann dürter. Bundan yalnz Mer-
yem ile olu müstesnâdr».
. j
KTABUL-KADER 137
.
'^;‘\
26
o 'jj:\ t>ü . ^ j
^* A >-
•
^C-7*
-
d ' d.'j i^j-l • d „/* j''âc ( 7*' 7:7 d- J * J ) tH*'*
.- \ ^
(jfTs
1*^ 0* J;~ :
J***J cIa» A>* ^O l
27
( Buradaki üç tarîk râvîleri de yine Zuhrî’den, Yûnus
) :
ile bn Ebî Zi’b’in isnad ile onlarn hadîsleri gibi rivâyet etmilerdir.
°J.j â d '
Ü7 ‘
d fr ‘ ^ ü" d d 1 fr
•
J* d ' d' LAd (•••) — TV
28
1^6 "^cl «JJ ® 3u* . 'j**-» OjC 1 JÛM £} : 3^
. « ddU
— ( ) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah’a mü-
riklerinçocuklarndan, onlarn küçük iken ölenlerinden soruldu. Rasûlul-
lah (S) «Allah onlarn ne yapacaklarn en iyi bilendir» buyurdu.
:
~ + !•' -. //
T • * •, l#, îV '•îl^
— ^Y\
•'A ,* •
â i / \ â
. r^d.’d® i-r .
d c?-': Lsjsj (tav)
. < £ÜJ. i|
"
0;^C « <-•
\
1 JU L- ^ :
t >* > '•.* T ;*
L. A>-
'
. ^1.»
' .•
<A~a
*.* •
<1)1
*
X~C
• •
, A- /
(tVU)
\
— wa
'\\. 'û. • - ;' •'» - • <* .*
v4—
i *t : .
. >• •» *
i [>
c ‘ O ^' 1
«^ÛUÂ.^1 «Jüi .
jlÜN jUj Â:L' 4' j\ v> jaTV ö
j Jtai . AiLl
. « .JL^l j
18. Bilû çandan evvel ölen mürik çocuklarn durumu meselesi Yukarda 22 rakam :
ilegeçen Ebû Hureyre hadîsinde musliman, kâfir her doann ftrat üzere doduu ve
binâenaleyh cennetlik olduu bildirilmidi. Buhârî'nin «KTABLrL-CENAtZ, mâ kîle fîl
evlâdVl-muslhnîn» babndaki uzun Semue bn Cundeb hadîsinin bir fkras öyledir ;
di. Bunun için onlun bir azgnlk ve kâfirlik bürümesinden endîe etdik de istedik
ki
onlan Rab b bunun yerine kendilerine temizlikçe daha hayrlsn m^fametce daha
,
yaknn versin» (el -Kehf 80-81). Ya’nî olan küfre, tuyana müstaid idi. Sa kalrsa:
ileride anasn, babasn bile aztacak, onlar da küfre bürüyecek idi. Halbuki
o ana
babann iymânlarndaki hulûsu Allah tarafndan böyle erden korunmaya, fruhâfaza
olunmaya lâyk ve onun sabiyy iken ölmesi hepsi hakknda haytl idi .. (Hak Dîni,
IV, 3269).
1 -
KTAüU’L-KADKK 139
4
1:* ‘
y ü,c '
y j : ' LAâp (• '•) —T
- • ^ •
V 0 '
*J.'l
J JrûAJ' y Oj\c t 4»J.0
I
lL.A ;
'
w. 0 ^ î' ^ * -
t _j-\ . J x 9 j ; t ‘ 1 :
'U ,
; '
.
> >' - '
> —
,
-y •.«>»>- ,
* c>-
J ^ ; 2 '**•
'Ty'* i J ^jO- •A-O ^ ,j[ ! 4 — w l»
" »
5 - *
• a
l' j ’/ j
^r
.
«
\r«v A> J
i'*» r **
U A>
« •„*.• **-* . , ,
p • ^ **-*"* jjc
j 1
-
l/ a*>£ \lsjj (...)
W ' ^ * W-
* •’.* •* i -/ r.'-* f r* " 1-
•' v
>: î-« ,'v
p, r.v -
V/-yO .
t/ Jw«.>- l-
.
J J-V^ aO 36
i e 1
?
A> ->
£
•
'•J b' -O- . A-.*- Jrl
5”
•
-J •
j , t',
•
c? . y oc ‘ o;.^' j*
31 —
Mu’minlerin anas Âie (R) öyle dedi
( ) Ra- : :
sûlullah (S) Ensâr’dan bir küçük çocuk cenazesine çarld. Ben Yâ Ra- :
dan bakas olacak yâ Âie! üphesiz ki Allah cennet için bir ahâlî
yaratd ki onlar daha babalarnn sulblerinde bulunurlarken Allah onlar
cennet için yaratmdr. Ve keza Allah ate için öyle bir ahâlî yaratd
ki onlar henüz babalarnn sulblerinde bulunurlarken Allah onlar ate
için yaratmdr» buyurdu.
20. Tuba kelimesinin lügat bakmndan itikak ve mefhûmuna gelince, cumhûr öyle demi-
dir Tûbâ, ukbâ gibi burâ vezninde tîb maddesinden masdardr ki misk gibi tayyib ol-
:
mak demek olur. Yd sakin makabli mazmûm olduu için Mûsâ gibi vâv’a kalbolunmu-
dur. Tîb, temiz ve güzel kokular veya bunlardaki holukdur. Ve
«tuba lefum» terkibi
« selâmun aleykum* gibi bir dua cümlesi üslûbundadr. Buna göre ma’nâs Mutayyeb :
olmak, höluk, güzellik, kutluluk, hayr ve saadet, hâsl ho hayât onlara demek olur.
Ki gbta onlara, nu’mâ onlara, husnâ onlara, devaml hayr onlara, keramet onlara,
ferah onlara! diye .muhtelif ta’bîrlerle tefsir ve ifâde edilmidir. Maamâfîh tuba, atyeb’in
müennesi olarak husnâ gibi ism tafdîl olmak da muhtemildir. Hulâsa ie mutlu onlara
!;i en ho zevk onlarn istikbâl güzellii onlarndr. ( Hak Dîni, IV, 2986).
. ) j
V vb1
(
v)
G*5i : v6
.'
(
jçji'ii!»* ) JCfy\) Ui
* -%
**
.•.".>!»
J J jç-
"
‘ "
Ufc (
'
W- ) rT
£
* • ** :. - • - ,• *Z\ ' *-• "
^ •
*" •
• Q *•*
> • .
/•"il I •
^ (^.
‘
H O* ‘ A- 1 ?’ ?'
ç/ ^ ‘
^^ â c ‘ j'~* û* J
<d>Vs :
SU J.A> ‘t/r'-jj'-
1 8
SÜ er*' £J 4 1
cJÜ :3Ü •
^ ^ O*
, ;s ji:;
f jj , y,‘J^. jç v 'i Jt 'i
. gn ^ 3& 3&
.
yi i- 3b~ jî
öî 'i JL yS'y, -t y bi '> ‘i !>' •
&-, 3-V 344 y •
J'ib
.
«
jbiîj r£ i?, jiîi j ji;
" #'
•,!
,
,üi
-
j jî; v, *jU
' #* *
y «ji j il £
**
. Jiy ûi.yyy >. S ^
Jij'jfl.Ufc (-)
^
* if. . _
^
• 4
<J” <— Âp_j
1
.
jldl <j *w» 1 Âp
^ 5 l«*V- *_j5"3
" L.
j ^i)'
* ^ *
berin zevcesi Ummu Habîbe Yâ Allah! Beni zevcim Rasûlullah ile, ba-
:
KTABU'L-KADKH 141
( )
Buradaki râvî de Mis’ar bu isnâdla rivâyet etmi, an-
:
.
U«
)
JiiU '3 _ _^ldl d/ Jjilll \ y Ü 5e -i LAt? (•••)“’ VT
V ' 9 - •
û c< ^’ y
s
. j jj s
(
Lfti
• -
^
' • "
c
* •
Vu ^ Ttl
•"
\
r
1 : 36 .
-* •
c
*
JJ C? * <_5 c/
+ — •»*
Üt
SU y' m.
J . jLil j
-»*
\ c
j 1'3
-r*
•
^y <
0*-j
. Ç* & 3 4 < JC-\ ûil cJl—
. -»
;ii
.
1
j »Uej ‘
;
üi
j Vua ^ [ 4 3 'i JL . 4>-/a^£>V/>^V3
. « dJ !>. jlÖ'
!- Vr.**,--
illiyi jllii. lî»*Â>- A>- Ju jU’A. ^ 1 < ;i* -h>- (...)
4
. u*4> ilr <jj .
4
>
e
. a \i Jl* j » 3k <•'
I
. >;. . * ^ •/ a» -
Aî*'<
v. "ir.
• c£ 11
^ :
y
H. Burada u
âyetlerde haber verilen cezaya iaret ediliyor:
•Andolsun ki içinizden cumartesi günü hakknda çineyib geçenleri de herhalde
bilmiizdir. te
biz onlara: Hor ve zelil maymunlar olun! dedik.» (el-Bakara: 65).
-De ki : Allah katnda bir ceza olmak bakmndan bundan daha kötüsünü size
haber vereyim mi? Allah’n lâ’net ve aleyhinde gadab etdii, içlerinden maymunlar,
tdomuzlar yayd kimselerle eytana tavanlardr ki ite bunlarn mevkii daha kötü ve
dümdüz yoldan daha sapkdr » (el-Mâide: 60).
•Vaktaki onlar artk edilen va’zlan unutdular. Biz de kÖtülükden vazgeçirmekde
sebat edenleri selâmete çkardk. Zulmedenleri ise yapmakda olduklar jsklar yüzünden
iddetli azâ b ile yakabdk. Bu suretle onlar serkelik ederek yasak edileni yapmakda
srar edince kendilerine Hor ve zelil maymunlar olun dedik » (el-A’râf: 165-166).
:
Habîbe Yâ Allah! Beni zevcim Rasûlullah ile, babam Ebû Sufyân ile ve
:
kardeim Muâviye ile fâidelendir! diye duâ etti. Rasûlullah (S) ona hi-
tâben öyle buyurdu «Sen Allah’dan, darbedilmi eceller, yürünüb ba-
:
slm izler ve taksim edilmi rzklar için istekde bulundun. Allah onlar-
dan hiç bir eyi zamanndan öne geçirmez. Ve yine onlardan hiç bir eyi
zamanndan sonraya brakmaz. Eer sen Allah’dan atedeki azâbdan ve
kabirdeki azâbdan seni âfiyet ve selâmet vermesini istemi olaydn bu
elbette senin için daha hayrl olmudu» 22 .
lak eder yahyt^bir kavme azâb eylerse artk onun için bir nesil ve zür-
riyet yapmaz: üphesiz maymunlar ve domuzlar, Allah’n sûretleri tah-
vil edib çirkînledirmesinden evvel de mevcûd idiler» buyurdu.
ûc cri-P) O 4 : YU . â'j j J \
^ (rvu) - ft
SÛ :
4 V.jV
; ‘ 1
J* ‘ ‘ •#> J ü 'j* i jûic j <1
:, J
^ y Jj yy yyT
. iöTj \
y ol.î j j \ :
jsr -,-v: 4..U . j,*\j Y3 . üit dLiblî
. « jlb.-i 1
!
y 'j jU . j_,j -
t U Uj .
üi jj.» :
*Ji j
l.öyle takdir etmi, o dilediini yapd de! Zira bu lev (r= keki) kelimesi
(ya’nî fâidesiz yere, öyle yapaydm böyle olurdu demen) eytânn ame-
23
lini açar (onun tesvîlâtna meydan verir)» .
«Afluh’m izni olmadkça hiçbir musibet isabet etmez. Her kim de Allah’a i ymân
ederse o, onun kalbine hidâyet verir, ve Allah her eyi bilir. îymûn edin de Allah’a
itaat eyleyin ve Rasûlüne itaat eyleyin, eyer aksine giderseniz Rasûlümü ze âid olan,
sâde açk bir tebliden ibâretdir. Allah’dan baka tanr yokdur. Onun için Mu’minler
hep Allah’a dayansnlar» (et-Teâbun: 11-13).
Allah'n izni olmadkça hiçbir musibet isabet etmez. Ya’nî gerek kâfir, gerek mu’-
min her kim herhangi bir ferd veya cemâat .olursa olsun bana, gerek cana, gerek mala,
gerek sâireye müteallik herhangi bir musibet, maddî veya ma’nevî, kavli veya fi’lî hoa
gitmeyecek ac bir hâdise çarparsa o, herhalde Allâh’m izniyledir. Allahn izni olma-
ynca liç kimsenin istemesi ile, çalmas ile kimseye bir musibet iremez. Allah’n izni
olmaynca bir yaprak bile yerinden oynayamaz «Ne arzda, ne nefislerinizde bir mu-
:
sibet baa gelmez ki biz onu fiile çkarmazdan evvel bir kitâbda yazlm olmasn. üp-
hesiz bu Allah’a göre kolaydr. unun için ki yaybettiinize tasalanmayasnz ve onun
:tze verdii ile de sevinil) marmayasnz. Allah çok öyünen kurulann topunu sevmez
(el-l-Iadîd: 22-23). Gerçi: «Sana gelen her iyilik Allah’dandr. Sana gelen her fenalk
cin kendilidendir .»
.
(en-Nisâ 79) ve
: «...Bir kavm özlerindekini deyitiri b bozuncaya
:
kadar Allah üphesiz ki onun hâlini deitir ib bozmaz...» (er-Ra’d 11, biraz deiik
:
olarak: el-Enf&l: 53) âyetlerinde geçdii üzere baz musibetlerin mebdei insann veya
kavinin kendi nefsi olduu muhakkak ise de böyle olan musibetler dahi yine Allâh’n
takdir ve irâdesi ile izni taalluk etmedikçe vukua gelmez. Onun için : «Kul Küllün min :
' 1 ***
v'/11 J ç;
ft
i&* J
x 1
*7* (S ‘
t
1
vr*' (
s
)
4Â5AC ‘jc. [$ j;Â)\ t> •**„./ k*\x» . â Âw O' «i' A r t 1^>7 (*v\«) — ^
Sli'e J y\ ^ J* :
«'J A 'h : cJÜ .
i,*-
< X*^û ^ a^Ja j j\
l
^o-Ü' t \
jj=*~^3 .^o)^V| ^ jV* L«j < Âil) îl»il ala <«IÜ C j jaJLji
vi
t)6 : cJti •
[v/ü«>4Î/f]L .ÜV^
r jlj' V| iTA lA »jJA
. «
*
'^j'lUi c ^1 iril ihJjli « il. *125 U j ^. 1; iril A\'
1
\l\ , gg, il 3
47 — KTÂBU’L LM -
1
(lim Kitab)
lim sdhibleri de' adaleti ayakda tutarak (delilleri ile) buna âhiddir. Ondan baka hiçbir
tanr yokdur O, mutlak palibdir, yegane hüküm ve hikmet sahibidir* (Alu Imrân: 18).
.
«Allah’dan kullan içinde ancak âlim olanlar korkar. üphe yok ki Allah mutlak
gâlibdir, çok mafiret edicidir Hakikat Allah kitabn okumaya devam edenler, na-
. n
y
maz dosdoru klanlar , kendilerine nzk olarak verdiimizden gizli ve aikâr infâk eden-
ler, kat'iyyen kesad bulmayacak bir ticâret umabilirler. Çünkü Allah onlarn müfca-
l -
KlTÂBU'L-LM 145
1 — (2665) : Âie
(R) öyle dedi : Rasûlullah (S) u âyeti
okudu : «Sana kitab indiren odur. Ondan bir ksm âyetler muhkemdir
ki bunlar kitabn anasdr. Dier bir ksm
da müteâbihlerdir. kalb- te
Icrinde erilik bulunanlar, srf fitne aramak ve onun te’vîline yeltenmek
için onun müteâbih olanna tâbi’ olurlar. Halbuki onun te’vîlini Allah’
dan bakas bilmez. limde yüksek payeye erenler ise : Biz ona inandk.
Hepsi Rabbmz kalndandr derle*-. (Bunlar) salim aklllardan bakas
iyice düünmez» (Âlu Imrân : 7).
dedi ki Bundan sonra Rasûlullah «Kur’ân’m müteâbih âyet-
Âie : :
/atn» eksiksiz öder. Onlara fazl u kereminden ziyâdesini de verir. üphesiz o çok ma-
firet edicidir. Çok in’âm eyleyicidir » (el-Fâtr: 28-30).
«Mu'minlerin hepsinin (topyekû) savaa çkmalan lâyk deildir. O halde içlerinden
her snfn birer ksm dînde fakîh olmalar ve kavmleri dönüb kendilerine geldikleri
zaman onlar inzâr eylemeleri için (seferber olmamaldrlar) . Gerek ki (bu sûretle mu’-
ninler aykr hareketlerden) saknrlar» (et-Tevbe: 122).
•Ey iyman edenler, size meclislerde : Yer açn, denildii zaman geniletin ki Al-
lah da size genilik versin. Kalkn denilince de kal kr erin. Allah içinizde iymân etmi
olanlarla, (bilhassa) kendilerine ilim verilmi bulunanlarn derecelerini artrr. Allah
Allah ne yaparsanz hakkyle haberdardr» (el-Mucâdele: 11).
«(Allah) hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilirse muhakkak ki
ona çok hayr verilmidir. Salim âkil sahihlerinden bakas iyi düünmez* (el- Bakara: 269).
«De ki: Bilenlerle bilmeyenler mttsâvî olur mu? Ancak temiz ak »âhibleridir ki
(bunlar) hakkyle düünürler » (ez-Zümer: 9).
•te misâller, biz onlar insanlar için îrâd ediyoruz. Alim olanlardan baçkas on-
lar anlamaz» (el-Ankebût: 43).
•Eer bilmiyorsanz zikr ehline sorun* (en-Nahl : 43).
• Senin için hakknda bir bilfli hâsl olmayan eyin ardna düme. Çünkü kulak,
göz, kalb, bunlarn her biri bundat sorumludur» (el-lsrâ: 36).
«Mûsâ da: Ben câhillerden olmakdan Allah'a snrm demiti* (el-Bakara: 67).
•HASBM! BENM LMM aRTIR, de» (Tâ Hâ: 114).
2. Kur’ ân âyetlerinin bir ksm muhkem’dir. Kasdedilen ma’nâya delâletleri kat'i, ibare-
leri ihtimâl ve itibfihdan mahfûz 'e muhkemdir. Bunlar kitabn anas, anlamada asl
ve esasdrlar. Hakk, bâtl ayrmak, hakikatlar tasdik etmek asl bunlarladr. limde,
amelde uyulmas lâzm gelen esas delille -, hidâyet burhanlar bunlardr. Dierleri bun-
lara ircâ’ ve havâle edilir. Tevrât, ‘.’ncîl’e, ncil, Kur’ân’a irca’ olunarak anlaglb tasdik
edilmek lâzm gelecei gibi bütün îur’ân âyetlerinde de bu muhkemler esasdr. Hem
bunlarn her biri ayr ayr olarak fcitdblann analar deil, tevhîd nizâm ile mecmûu
birden kitabn anasdr. Her muhken âyet, dier muhkem âyetlerle mukayese edilmek
artyle ma'nâlar hükümleri yakîne ta’yîn olunur. Her biri nefsinde muhkem olmakla
beraber biribirine nazaran tlak, takyid, umûm, husûs, takrir, tefsir, istisnâ, tahsis veya
nesh gibi muayyen nöbetlerle muhkem alâkalar da vardr. Bunun için umûmî sûretde
S. Müslim; C. &, F — 10
146 SAHÎH-Î MÜSLM
KTÂBU'L-LM 147
ibn Amr (R) öyle demidir Bir gün erkenden Rasûlullah’m yanma git- :
dim. O srada Rasûlullah (S) bir âyet hakknda ihtilâfa düen rki kiinin
seslerini iitdi. Hemen Rasûlullah bizim yanmza çkb geldi. Yüzünde
öfke olduu anlalyordu : «Sizden Önceki (millet) 1er ancak kitâbda ih-
tilâfa dümeleri sebebiyle helâk olmulardr» buyurdu.
< ö\jf \ û ^ ‘ y .
' •
<j-K ûr (t •vay) —f
>p.$ Cj oi^t U jT^a’ \yj jg i' \
.
30 30 ; .
’j>'j â^ö
p
> v. .'r:\\
. d
«
>
. .
^ûL>
3 — Cündeb ibn Abdillah el-Becelî (R) dedi ki:
(2667) :
larma hamledildikleri takdirde bu sekiz ksmdan alts hâriç kalm olacandan muh-
kemler ilk dörde, müteâbihler son dörde âmil olmak üzere en umûmî ma’nâlarna
mahmûl bulunduklarnda üphe yokdur. Bu âyet bu veçhile kelâm anlama, tefsir usûlü
ve hüküm çkarmaa âid en büyük bir esâs ta’lim eylemidir. Herhangi Bir kelâm
veya kitâb iyice anlayabilmek için de aklda, nakilde bundan baka bir yol yokdur.
Fkh usûlü ilminde bütün bunlar tatbîkatyle erh ve tafsil edilmidir. .
SAHlH-1 MTJSL1M
. j/j•; j £r_j
*
^ (...) _ *
I * I
1^1 f
. « \
j jû*
*
oU
:
J, ji> y\ b-L. jU t&i iç. t*îû. .
-Er-,
.
.
tçjût
' /
j JU. 1 V^ (...)
»
J*5.• a
^
*3'
'
jy' *
<*>' D c)l» • <»
«*
«jLU « _j
*
xJ>- S 1)1»
J -L W
JkZL'I* jrl Jt O* £^3 \ u Jy'-y.' LAm? (*vva) — o
^ \
. a V
4
JL^)1 l)_Aj : cik < clîlc-^c
4. eUEleddu, müteannid, mütemerrid, husûmeti iddetli adama denir ki asla hak ve insâf
tarafna meyi etmez.
el-J/üsimii, ketifu vezninde cidal ve husûmeti edîd adama denir. Cem'i lutsimûn
gelir (Kdmûs Ter.).
Hasm, husûmetde mahir olan kimse demekdir. Bu kelimeler âyetlerde geç- u
mekdedir :
•
«nsanlardan öyle kimse vardr ki, onun (bu) dünyâ hayâtna âid sözü hounuza
gider ve o, kalbinde olana Allah' âhid getirir Halbuki o, dümanlarn en yamandr .
(el-Bakara: 204). •
- te
onu (Kur’ân) ancak onttnla takvâya erecekleri müj delegesin, (bâtlda)
biz
mücadele ve inad edenleri korkutasn diye senin dilinle (indirerek) kolayladrdk » (Mer-
yem: 97).
«Dediler ki : Bizim tanrlarmz m hayrl, yoksa o mu? Bunu sana (bâtl) bir
. : 1
KTABU'L-LM 149
l
f)
*?\ (
«
-
.
^â, üs£ , ^ çu
. « î S 3^ ? ^jUoMj
5
•
vjr ->.«%»- j* 1
\.
l»
.
^ t
.•
yj A-*—-
t
- \.
d-
Mr
i
w*^A7 J
e \
I
ÎV ?. '
w A»-
f.*
1 ' • : v w -^ — >"
f.'* ' .**•/
A *>"
’* * r» ^ ',.' / \
^•’ A>- . ^ i
.
^ v_/ •
^ w^ \
* '
OwX yA
>**• ; - V\ /c^' - \' ' .• it
’ ^ • - -T» i
*.• >• r \* ' '\ s "
• o A.* y
$j .
^
^Uac 1 A»_j li>A>* . l
* \
mücâdeleden baka, (maksadla) îrâd etmediler. Daha dorusu onlar çok düman b ir
kavndr" (ez-Zuhruf 58). :
Bu sfatdaki kii husûmet hâlinde yalan söyler, türlü tezvirlerde bulunur, iftirâ
eder. Hülâsa doruluu
tutmazda i’vicâcl, dolambaçl yollar tutar. Munâfkm bu
guyr-i ahlâkî mesâisinden gâye muhâtabn aldatmak, gadretmekdir.
ümmetlerin yolunu kar kar, arn arn alb ta’kîb etmedikçe kyamet kop-
maz» buyurdu. Yâ Rasûlallah! (Yollarnda gidilecek olanlar) Fars ve Rûm gibi milletler
midir? denildi. Peygamber «Onlardan baka insanlardan kim var ki?» diye cevâb verdi
:
bâh’dan tahdîs ettiini haber verib hadîsin tamâmn yukarki gibi zikret-
midir.
dil *
rl (t)
: Jb . o)' A :c i Yi i <_r * J r
:c ir'
lah (S) : «Sözlerinde ve fiillerinde ileri gidib bkdleri aanlar helâk ol-
mudur» buyurdu 6, Rasûlullah bu sözü arka arkaya üç defa söyledi.
6. Tanattu’ (
: Ey
ehl kitâb! Dîniniz hususunda haddi amayn. Allah'a kar hakk olandan bakann
söylemeyin ...» (en-Nisâ: 171).
‘ « * : %
KÎTÂBU’L-LM 151
•W (i «
^ £* W r*:
’.’f \
jJ
Âi-
. ^3 ^ Lrj^. \ . «, ^ yl aIc . £-/y â f
t^vn) —A
. ’-.L' .
yh ci;i
, ^3 *;. o\ *ü > 1^1 & • & i»3/.S 3S 36 : dC
8 — (2671) : Enes ibn Mâlik (R) tahds edib öyle dedi Ra- :
^ . fci (&. .
Jii; S Z'J : vfc . U. ^ LA*
‘Cj'Û V JgZ .
l Jj-j J. b_A -jÖ’xJ- VI : 'JG .
'•
^
# «** *>
^ «-r
*
, t
•
1 \ ' S»
J
v ü.j j-*. ' ‘
^ ^y. '
C
^ o* #
. *j. j »
L*i' j i Jvy' *_
7. lmin ref’i, köklemesi kyamet alâmetlerinden olunca, herhangi lmî bir mese-
cehlin
leyi bilenlerin onu meydana çkarmas gerekir. Buhârî, Rabîatu’r-Rey’ denmekle ma’rûf
.
olan Rabîatu’bnu Ebî Abdirrahmân’m «Kendisinde herhangi bir ilim bulunan kimsenin :
kendini zayi* etmesi (ya’nî ilmini ketmetmesi) lâyk deildir» dediini naklettii gibi,
Ebû Zerr fâri’nin de ensesini göstererek
£ çr» ‘ I
o* 1 ‘
' , oc •
J>.
. 4 .
0£ sf§ i ^ -1 y£>2 V :
';vS >, ö} y.y
9 — ( )Ben Katâde’den : Bize u’be tahdîs edib dedi ki :
iitdim, o Enes ibn Mâlik (R) den tahdîs ediyordu. Enes öyle demidir:
Haberiniz olsun size Rasûlullah (S) dan iitdiim öyle bir söz söyliyece-
im ki benden sonra hiçbir kimse onu Rasûlullah’dan iitmi olarak siz-
lere söyliyemiyecekdir «Kyamet alâmetlerinden olmak üzere ilim kal- :
den sonra bu hadîsi sizlere hiçbir kimse tahdîs edemiyecekdir. Ben Ra-
sûlullah’dan öyle buyururken iitdim demi ve yukanki hadîs gibi zik-
retmidir.
= V6 . oh yj&Si .
P Jl ’j xJ (nvr) -\
}
^
i "
136 j?JS •
t
£
. .
L*Y» G5£
.
. Gt .
( '4
- i
ûj £v
• <
)
.im *
^
j 36 vuî :
. j \ j Ol
• « 30! çyjlj .
Îfj i DjfOJ t
V,
^ * VI l 5£ &5£
.
^ i 1 &5£
. ^ J >•)! s f; ;\ ^ (...)
•
5=1 3& : vt» . G^v*' j j ii c j» 13 j \ Yi
^ < jÇil
36
y^~ J-i
^ 3Ü
•
‘
$§| p*
*0? *
Jj-o 3® Vtâ
20 ^
:
.
Gfc
j
.
.
,C
/
^^ jlj
3 3 ^ ^3 41 IJL
d
.*} • • I ^
• jr-L t/'j
' V
• * \+ + t .T* t-| •
c/'j
i- •
s\ 'j
f
û; ^ >, .? . ,
(•••)
•
4-v v
c
• SÛ "" ‘ ü" '
Cr^ ‘
+
(Âj- 0^* ‘ cr-^V' C/
- -
1
‘
Vj^J
# y
'
: I
KÎTÂBU'L-tLM 153
<
y
t>v» & v .
'
r/;.\
s ^ u>> (...)
•
^ lJ j <j\î : <_£-* y* ^ i <JÛi . G*j t
j I
j <i' -ûc
£
10 —
-
(2672) Ben Abdullah ve Ebû
: Ebû Vâil öyle dedi :
verdi. Ebû Vâil öyle demidir Ben Abdullah ve Ebû Mûsâ’nn yannda :
•
vV*’ Cf- ü â' t*
(.p-4 J ('®v) — \ \
< jCjH .
0â 'Jji'jdi js ti ‘ö\
s Sy j £ ’j !>'
. « Uj : I
J\i t
’ç’J\ ’JCj . Ji’ j , ’ji il . öjl
^ • yÇ' 1
Jt'> • bA 'py £ 3 ^ W* il (...)
• i p« 'jiy
Here: insanlar, fitne, ihtilâl, harb, ktâl hengâmesine dümek ma’nâsmadr. Lisânmzda
da «nâs biribirine düüb here ve merc oldu» ta’bîri vardr. en-Nihâye’nin beyânna
göre asl here, bir nesnenin kesir ve müttesi’ olmasna konulmudur. Ve sairlerin beyâ-
nna göre halt ma’nâsma konulmudur.
flferc: Bir nesneyi baka bir nesneye katb kardrmak ma’nâ6inadr. Firûzâbâdî*-
nin el-Basdir’de, Ragb'n e l-Müfr edât da beyanna göre merc bu ma’nâya konulmudur 1
(Kamus Tercemesi).
1
(
Buradaki râvî de Ebû Hureyre’nin
) Rasûlullah «za-
: :
man takârub eder, ilim dürülüb devirilir..» buyurdu dediini haber ver-
di ve sonra yukarki hadîs gibi zikr^yledi.
.
^
S V* a '
t
' Ö* ‘
‘
\ V ^ ^
û‘
-
(
/
tr'ji
3» iy-i )
i
l jii .
3-R *
JÛ />J ^;jr;.b x
^ S>i
SltfiS
^ .
v>.» S J*. tfc
.
.'^ji y
-
•
, J jl
()
.
j
«31
/* w J ^
.
jOv'v ^ **
•
/£'!> iv; Lrv;s ^
* "
J X l
^^ i üUViV jl
r* -
^ w
• - . - • •
r.-'* ' »' s - +'% • - -»-• -
î i '
\ •
•
fr
^
i
c r|
* j^- v./ J* ûc 1" j**-*^^
j ^> «j • y. • ‘
11 ^
V i» -yi jV. •
ft y 1
ü‘ !
# J#", Ji y . IrU V 6- ^ Jb '
• « » l/j^ •**_
y J4-‘
!
-&* *
*Xj i. o6 '
‘
9. Bu hadîs ayni konuda ve ayni sahâbîden olmak üzere SAHH-I MÜSLM TERCEMESÎ’-
nin Kitâbu’l-iymân, kendisinde iymân kabul edilmeyecek olan zaman beyân bfibt, I,
206-207 de geçdii için oradaki müteselsil rakam ya’nl 157 rakamn almzdr.
10. Takârubu’z- zaman üç vecihle beyân edilmidir :
KÎTABU'L-LM 155
diler.
'•'*r •
V'â 4’ ‘ a f - ûc J.j*: (rwr) — \f
7 » • • » - f } m * } "** * ' * * * -
)
^
'
% * '
\ 1
J*»
1 '
^ ^ w)J J O ^ Li J O**/
-
•
J .û ^ ^
>. ‘ - /'. V b i
• «Ü^a ;
I. ^
. « I
{ j \ L*Aî-_j
2
• ® jL c
; J y^J _*» j ^ »
; i| J 1
'
L*A>- . y\ b*A>-_j
£
. a-5^
V, .
/s - - *
^ v *•*;'/ -. *
v ;i -
; * * *•!?!> .v ** - * * *.
;
X-> A>-
j L>~- û' ^ ^ (3
'
^
• • .->•.?
l _/,>- 1 . Jjj*
>» '•
ij
' /iv-
Xjr llA>« .
. ,v>-rv—
A :
c
^
Vv '
l7-v
V^>- :
-f- ;(•
U'
sâ$ ^- O*
5
' * J V û; oc ‘ j* ur
fr
f4 b • 4>.‘
*:’,Lî
"
^ j Jt jy- c ‘
^
u/ ^'aIc- c-ii >*
' '
;
J« ü;
- -
*
^^.A- '
jj
-•
“ -
• ^ ^^ • 'Jfe - C-»-^
4
(J '
J J* <J LTa>. .
c (...)
**
-’
^
. y; y' ^ ‘ y. V [y Vt
1 - • > • I
• OJJ-U'
( )
Buradaki sekiz tarîk râvilerinin hepsi de Hiâm ibn :
gamber’den olmak üzere (13 rakaml) Cerîr hadîsi gibi rivâyet etmiler-
dir. Bunlardan Umer ibn Ali’nin hadîsinde unu ziyâde etmidir Sonra :
Peygamber’den olmak üzere, Hiâm ibn Urve’nin (13 rakaml) hadîsi gibi
rivâyet etdi.
•
y. ^
(~s" ^ *^c ^ j>- Lljjj (...) — \i
AZJsl — »
1
cf " ûc <J'
J~ A» ^ S\ ^
.
gH «SI L'jr |L\ y
: jî
«
^6/jiSCi *«^36
.^jc j^ y.*_ . Yl«>. l-j_, «j-LH
j j. j j .
y.l tܫ)l
ypj
'*
\
>
• d J
C-r i® i
c
<L*u' cl-i; u ; 2i
î U.A yi
û* îL>
,
^
^ V* . <d\j .
|. A a jJ!/ jrl jl
^
: cJ JJ; jSilâJ ’Ji*
»•
: '/y j6
-*
Aa_ 1
14 “
Urvetu’bnu Zubeyr öyle dedi Âie bana Ey
( ) :
: :
kz kardeimin olu! Bana bâli oldu ki Abdullah ibn Amr, bizimle bera-
ber hacca gidiyormu. imdi sen ona kavu da ondan sorudur.
Çünkü
o Peygamber (S) den pek çok ilim yüklenmidir dedi. Bunun
üzerine
ben Abdullah’a kavudum ve ona Rasûlullah’dan zikretmekde olduu
bir
çok eylerden sordum.
Urve dedi ki Abdullah’n zikretdii eyler içinde Peygamber’in
:
11
ber bunu söylerken iittiini söyledi mi? diye sordu .
ve) Amr’n olu gelmidir. Binâenaleyh ona kavu, sonra sözü ona aç
:
^ S 6^ d\ ** cSJ 'V S 1
o- c/ r l . W
T- •. ^
V \Va>--
r"^
**
* • *
4
4 * 1
Cr
o*
^
" î"i
^•*
^ o j f:
c
>
j>:
^
"
^ •
v-" J
• ^
**
\
CM*
#
.
» /
('* Nv
' Y
)
;
\
— »6 *
* -
< * #
.
Âj-U
r a»
^ C îj-
1.
^ ^ .
ör! tA
• " • ' ' i > ' }•’ !• T •
^"
f ^ V " l*t * ^
I.
•
**Vj J i? i J- • t ji*>» - V kUl Jc IjAS\ t
j/r^' >***
f •
‘
1;=*-'
^f •
*
üjj
öjj o?
Cr? *V û? 4Y :: I)&
•
^
\ , - .
’
L55"* i ii- ii r >Liy j 0 ^ i» ü.jij Üîa .
J
s r
i " " • 1 • . >!• *• {,•' vf ^ r ' t • ' • ç
a5 - ^J Jf 4
4
V. J: 4
^ tr •
V: ir J*:'
11. Aie’nin bunu evvelâ büj'ük gorüb tanmamas belki de «ümmetimden dâima hakk üzere
olmayacak-
gâlib ve zahir , % muhaliflerinden kendilerine zarar gelmez bir taife hiç eksik
dr» ( Buhârî Müslim ) hadîsi ile muâraza îhâm eder bir durumda iitmesinden ileri gel-
,
dum sözü de Aie’nin Abdullah' itham etmediini açkça göstermezdedir. Ancak Âie,
iin Abdullah'a seçilememi olmasndan, yahut bunu hikmet kitablarndan okuyub da,
Ijeygamber'den iitdim vehmine dümesinden endîe etmidi. Abdullah, Urve'ye bu ha-
disi dij;er bir kerre daha aynen tekrar edince, hadîs -sabit oldu ve böylece Aie'de Ab-
dullah'la bunu peygamberden iitdii kanâati gâlib oldu.
Bu hadîsde ilmi hfz etmee, ilmi ehlinden almaya, âlimin dier âlimin faziletini
i 'ti raf etmesine tevik vardr.
. *
158 SAHÎH-1 MUSLÎM
0»
•
* V I
**
j'jj'
-
Cr*2-: Vj ‘ i*
-
j/ 3* JJ^ #•
^ «s** -
•
. VjUî j\ s %' .
jjJ-'A J.i 3 /? A p* S J-4 l# (• •)
.
.-*•.
(3
{
*
^
O 1
*»ö > r-t* z - V
O' (^-^i
•" \
)
> - •
: {\*
^
-
• j'*~}
VV <Jf
***/
'^+£
. a- /
v**)
\
,
,&Âi: jfe .
U/viç'dij^Sü'sj %sS&j.fâ\''J*ü*\ z£cru (••)
Ö t-Üj .
.
$ ’J» ^ *,\ 3i
<y 3 *3' *<&â dâ Ç Îi'jî ;.‘
j! ^ ^ (J
l cX
£ • jÂ**; U ^ ijf 1
.c-Jnl’î:
bu güzel çr
kendisinden sonra da tatbik edilib sürdürülürse, kendi se-
vâblanndan hiç bir ey eksilmeksizin onu sürdürenlerin sevâblarmn
x
benzeri kendisi lehine yazlr. Ve her kim de îslâm içinde kötü bir .âdet
çkahr ve bu kötü âdet kendisinden sonra da sürdürülürse, kendi gü-
nahlarndan hiçbir ey eksilmeksizin onu sürdürenlerin günahlarnn ben-
13
zeri de o kimse üzerine yazlr* .
( )
Buradaki râvî de Cerîr’in Rasûlullah hitâb etdi ve
: :
ibn Abdillâh’n, Rasûlullah «Hiç bir kul kendisinden sonra amel olu- :
nacak güzel bir sünnet ortaya koymaz ki...* buyurdu dediini rivâyet
etdi, sonra da hadîsin tamâmm zikretdi.
( ) I
Buradaki dört tarîk râvîleri de Bize u’be, Avn ibn
: :
'Jrri&'û&cZ . j; su CA v ‘
H &
- > •
' A'
A. (
iüiJl j ) z
3
*
y 3 î;£ LAi (tw.)-x
A ^v
0
j)’cf » d.'
c
‘
*U
(J~* <J^
«*
<r P -5
»îr* ^0 çf 3 -31 •
dA ^3 • d.dA A
* ' *'
f*.
.ÜSjÜlVJr’3-,C\y>ü\&57> ü>”
üii . i
‘A
• « 4 jy» <1* 1 J l»
\jJ.j
• Veb C-* ^
.'jC Gü : Vb •
%
*
A
J y.
>J
r,
‘J >
^-rSr" d.' 0/ ^ (•••)
1. Data lüzumludur :
a, «Rabbmza yalvara yakara gizlice duâ edin. bir hakîkatdr ki Allah haddi>
, u
aanlar sevmez. Yerde fesadclk etmeyin. Ona korkarak ve umarak duâ edin. üphe
yok ki iyi hareTcet edenlere Allâh'm rahmeti çok yakndr » (el-A*râf: 55-56).
b. «En itüzel isimler Allah'ndr . O halde ona bunlarla duâ edin. Omm isimlerinde
:
d. Baar duâs :
e. Îbrâhîm’in duâs
«RABB’C’ALNÎ MUKME’S-SALAT VE MN ZURRYYETÎ. RABBENA VE
TAKABBE’L-DUÂ. RABBENA’FRL VE L-VALDEYYE VE L’L-MU’MNÎNE YEV-
ME YEKÛMU’L-HSAB.
:Ey Rabbm/ Beni dosdoru namaz klmakda b er devam et. Zürriyetimden de (böyle
namaz klanlar yarat). Ey Rabbmz! Duâmzt kabul eyle. Ey Rabbmz! (Kyâmetde)
hisâb ayaa kalkaca gün, beni, anam, babam ve bütün iymân edenleri mafiret eyle »
(brahim: 40-41).
S. Müslim; C. 8. F — 11
: • : : »
f. Her hareket ve sükûnda; her gidi gelide; her giri ve çkda okunacak duâ :
Bunlardan baka çeitli vesilelerle okunabilecek daha pek çok duâlar -ardr.
2. Bir âyet meâli
«O küfredenler Ona Rabbmdan bir mu’cize indirilmeli
: deil miydi? derler. De ki:
üphesiz Allah kimi dilerse onu dalâlete götürür, gönlünü kendine çevirdiklerini ise
doru yola iletir. Bunlar iymân edenlerdir, Allah’n zikri ile gönülleri huzur ve sükûna
kavuanlardr. HABERNZ OLSUN KALBLER ANCAK K ALLAH’I ZKRETMEKLE
YATIIB HUZURA KAVUURLAR. (er-Ra’d : 27-28).
3. Bu hadîs müteâbih olan sfat
hadîslerindendir. Zâhirini irâde etmek mümteni’dir. Bu
sfat hadîslerine dâir söz bir çok c alar geçmidi. Bunun ma’nâs: Her im
bana tâatmla
yaklarsa, ben de ona rahmetim, tevfikim ve yardm ediimle yaklarm.
O, bunlar
r
( ) Ebû Bekr ibn Ebî eybe ile Ebû Kureyb tahdîs edib de-
Bize
di lor ki : Bize Ebû W Hâviye, A’me’den bu isnâdla tahdîs etdi. Burada
.vi «kulum bana bir arn yaklarsa, ben ona bir kulaç yaklarm fk-
asm 'zikretmedi.
I V U ûir I3I
j . ç\1 » <- 5r i ^lîlr \i\ 3 . ^3
ti» : Jl*
oJ\
3' — ( ) : Hemmâm ibn Münebbih : Bu, Ebû Hureyre’nin
bize Rasûlullah’dan tahdîs etdikleridir dedi
ve birçok hadîsler zikretdi.
()nlardan biri de udur Rasûlullah (S) söyledi ki : «üphesiz Allah öyle :
buyurdu «Kulum bana bir kar gelmekle karlad zaman ben onu
:
bir arn ilekarlarm. O beni bir arnla karlad zaman ben onu
bir kulaçla karlarm. O beni bir kulaçla karlad zaman ben ona mu-
hakkak daha sur’atle gelir icâbet eylerim>.
\x
.
_y'u7 (t^v^)
. t \
— .
< 3 û , 'jfc i C
4 —
Ebû Hureyre (R) öyle dedi Rasûlullah (S)
(2676) :
:
artrrsa ben de artrrm. Eer benim tâatime yürüyerek ve sür’at ederek gelirse, ben
de ona icabete koarak gelirim. Ya’nî onun üzerine rahmet boaltrm ve bunda ona
sebkat ederim. Ben onu maksûda ulamakda çok eye muhtâc etmem demekdir. Murâd
kulun mükâfat, tâatla yaklama derecesine göre dâima kat kat olur demekdir. Hulâsa
bu hadlsde Allah’n kuluna yaknlk derecesini ifâde için kullanlan kar, arn, kulaç
gibi mahsûsata âid ölçü mikyaslarnn Allah hakknda kullanlmalar tamâmyle mecâzî
tabirlerdir. Allah hakkndaki komak ta’bîri de süratle icâbeti ifâde etmelidedir.
4. Tefrîdf tef’il vezninde bir adam dîn ilminde fakîh ve âlim olub insanlara karmakdan
inzivâ ve uzlet, lâhî emr ve nehiylere riâyet için yalnzlk ihtiyâr eylemek ma’nâs-
nadir.,. Ve u hadîsler bu ma’nâdandr ;
JÛJj Jhî
c J)i /t/-!
j rt (r)
liiDl
j )
jllîi. > 1-.^ . J 1 o'j vv** ö [r A jj Sj* (fVfv) — 0
3^ ‘
^ ««>* < iy J '
o* ‘ r/Vl { it jl'
J ^ • ( Jv'*J
>' J üj • c
-rV' w/: - ~j ) o\ . *1^1 [Uo î
r
lü>- j jV_Jj <*1J <i »
.e
heyecanlananlardr. Ve keza onlar emsalleri helak olmu da Allah’ zikir yolunda ancak
kendileri bakî kalm olanlardr».
Birinci hadisde müferridden murâd zikredilen vech üzere insanlardan uzlet eden
fakîhlerdir. Ve ikinci hadsden murâd lâhî ak ile vecde gelib dâima Allâh’ zikret-
mekle sevinçli olan zevâtdr. Ve hem zât ve akranlar tamâmyle âhirete gidib ken-*
dileri yalnzca slâm ve ibâdet üzere kâim olan zâtlar dahi irâde olunur. bnu’l-Esîr’in
en-Nthâ/esinde ibu ibâretle resmedilmidir. Üçüncü ma’nâ,
‘
^ ‘
-Cr O û
c
I
‘ v
rO- O c
\
A>" •
:
\
-
•
) J x +*- (jj
~ (•••) V
^
*
u-l û} Ljj â:L]
:
4 jj » cJÛ g|u O c < ; j_^A J 0 c AJ <j
1 C . iJ'j* j \
je.
:
•
. a <:b ^ .u^vfiu
-
« yy*'
- *
• Vj* * ;
i » sH o*
^
‘ ;
-o* j.
•*
' 6c
6 — îrîn ile Hemmîm ibn Münebbih’den, onlar
( ) : bn
ila Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) öyle buyurmudur «Allah’n :
doksan dokuz (ya’nî) bir rftüstesnâ olmak üzere yüz ismi vardr. Onlar
kim ezber edib sayarsa cennete girer». Hemmâm, Ebû Hureyre’flen, o da
Peygamber’den «muhakkak ki o tekdir, tek olan sever» fkrasn ziyâde
utmidir 7
.
Bu hadisi Tirmizî, bn Hibbân, Hâkim gibi hadîs âlimleri sahih kaydyle tahrc
etmilerdir. Suyûtî, el-Câmiu’s-Saöir’de de böylece tahrîc etmidir.
Bu hadîs, Allah'n isimlerini hasr için olmad gibi Allah’n bu isimlerden baka
ismi yok ma’nâsm da ifâde etmez. Bu ancak bunlardan doksan dokuz unu sayann cen-
nete gireceini haber vermekdedir. Yüce Allah’n zât bir, güzel isimleri çokdur. Kur’ân
ve hadîsde zikrolunanlar buradakilerden ibaret deildir. Burada lâhî isimlerin hepsi
deil, bellenib saylmas ve bu kadarnn cennete girmee vesile olmas hikmetinden
ötürü doksan dokuz tanesi zikredilmidir. Çünkü dier hadîslerde daha bir çok isimler
haber verilmidir.
bn Kesîr tefsî -inde öyle demidir : Allah’n güzel isimlerinin doksan dokuza mün-
hasr olmadna îçâm Ahmed Abdullah ibn Mes’ûd ibn Hanbel’in Müsne ci’inde senedi ile
<R) dan rivayet ettii hadîs de delâlet eder. Beyhakî de Kitâbu’l-Esmâ ve’s-Sfat’da bu
hadîsi Abdullah ibn Mes’ûd’a muttasl senedi ile öyle rivayet etmitir
jlj Jlü U
•
^ tju>4 -lai
Rasûlullah (S) buyurdu ki : «Herhangi bir muslim bir merak veyi hüzne duçar olur
: :
lo ^ 15
3 3^» : 3^ ‘ ^r- t
tj
c ‘
»—•z-r-
3 ^ iv*)' A-c cT J-eG"! b*JL>-
f /' ' - "•
>'
. s 'j ; )Csj. v 'i ou' ^;Ii iii j jjn
. !
:
jî; yj . .ü j j
ii ^1;'
lah! Allah Teâlâ’nn kendisine duâ edildii zaman icâbet buyurduu ismini bana öret
demidi. Rasûlullah Kalk, abdest al, mescide gir, iki rek’at namaz kl sonra duâ et
:
ben dinleyeyim buyurdu. O da öyle yapt. Sonra duâ için oturduunda Rasûlullah
«Allahumme veffkhâ = Allâhm, onu muvaffak kl» dedi. O da öyle duâ etdi
ALLAHUMME NNÎ ES’ELÜKE
BÎ-CEMll ESMAKE’L-HÜSNA kullîhA MA
ALtMNA MNHA VE MA LEM
NA’LEM VE ES’ELÜKE BÎ’S-MÎKE’L-AZÎM’L-A’ZA-
M’L-KEBRl’L-EKBERl'LLEZl MEN DEA ECEBTEHU VE MEN SEELEKE BHl BH
ATEYTEHU = Allâhm ben senden bildiimiz ve bilmediimiz bütün güzel isimlerinin
hepsi ile istiyorum. Kendisi ile duâ edeni icâbet etdiin, kendisiyle isteyene- verdiin
azîm, a’zam, kebîr, ekber olan ismin ile istiyorum». Bunun üzerine Rasûlullah «îsâbet :
<:*)
7
DUAYA, «EER DLERSEN- ARTINI KATMIYARAK, AZMLE
(KARARLILIK VE KATYETLE) YÖNELMEK BÂBI
öyle8 buyurdu «Sizden biriniz duâ ettii zaman duâda azmli ve kararl
:
{
â' j J-dH <jr'j j ^ . 4^ i. ll-fe* (
T '\ v4') —\
• +
1
:
J* V'» lo '
» Jl» Jji j! J ^ i ‘ â®
.
9
« :L;\ **J:
au-: v i j> iiy 44 î Vcj
. •
f
>: ypj oL .
*j[ j ^
— (2679) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle
buyurmudur : «Sakn
duâ ettii zaman Allâhm, dilersen sizin biriniz :
beni mafiret eyle demesin. Lâkin istemei kesin, kararl ve azimli yap-
sn, rabeti büyütsün. Çünkü Allah öyle azimdir ki verecei hiçbir ey
ona göre büyük olamaz».
.«'d'ö&v
— ( )
öyle dedi Peygamber (S)
: Ebû Hureyre (R) :
eyle! Allâh’m, dilersen bana merhamet eyle! diye duâ etmesin. Duâda
azimli ve kararl olsun. Çünkü Allah dilediini yapcdr. Onu icbâr edici
(hiç bir kuvvet) yokdur».
ve ihtiyata riayet edilerek «bir hâriç yüz» diye kaytlanmdr. Allah’n isimleri pek çok
olduu halde bu hadîsde doksan dokuz olarak zikredilmesi bunlarn en mehûr isimler
olmasndandr (Kastallânî).
8. Azm, bir nesneyi ilemeye kat’î rabt- kalble kasd ve teveccüh eylemek, bir ide cid-
diyet, ve ihtimam eylemek ma’nâsmadr. Bu, istemekde za’f göstermeden, meîete
sa’y
de ta’lîk etmeden kararla ve azimle istensin demekdir. Hadîsler istemekde cezmin miis-
tehâblm ve meîete ta’lîk etmenin de kerâhatini ifâde etmekdedir.
) »
(O
^
( ‘
( )
$
'
, I
.
, j r;i. Pt c& ül-J'Sj J çî ;d ejs' C < !
.
*
.
i
jlflC U» «X>-
*
A
-» -*
.
• '
^j j>-
V '*'•
/A j . W'
4"
-Â>- J
£'
“
'^\j‘
*
\- • L‘Sj- .«_iU- (j \
â' llAüi? ( ••)
36 I • «i--„c. •
5=^ C Oc1^' ‘
cT 3
'
öc ‘ jlr
^
.
tj\ ^.« )
il** i-> «v»-
>*[ * >. •
. « <• V^\\
J~0
jA »
10 —
Enes (ibn Mâlik R) dedi ki, Rasûlullah (S)
(2680) :
öyle buyurdu «Sizden biriniz kendisine inen herhangi bir zarardan do-
:
lay sakn ölümü temenni etmesin. Eer muhakkak temenni etmek zorun-
da bulunursa Allahm, yaamak benim için hayrl olduu müddetçe
:
beni yaat. Benim için ölmek hayrl olduu zaman da beni öldür! desin* 9 .
cr J
*^
1
c~*' ö O c ff* ^ •
.
A r'y' A : î j* û a-Û — \ \
J J \
Jc f*’-*.*
.
Â-.yj \ J JK>' y \
(f\A\) — V,
Y
, i
I. V = Jûi . ,:L j U^r^i jL '$uil : 36 .
ji J ^ v;
*
ü *
>v * 4 ^ jy** \ •*-**-' • A J X+'£ \ t*
' i
^ 0
^ J* >
1
V; ' } ** *
^J ; j ^ ’<
\ LTjlI- U
N- *
•*. / ! 3
/•'•*»
1
<;,
t
t j.j j* < VC V ) < \>-
^
i^akn ölümü temenni etmesin. (hayatda oldukça) iyilik ve fazi-Eer o iyi bir kimse ise
letini artrmas umulur. Eer fena bir kimse ise onun da
tevbe etmek suretiyle Allah'
lonud etmesi urçalur» buyurdu (Buhar*, temenni mâ vukrahu mine't-temennî).
! :
(J («)
. « i, (a 'i
_
'
» • k. . • •
f
,5 ? "
7
|
*
Ai
' .M. I
' } + I* ^ ^ • ' I . A— / \
. ol-i il* Aj- .
*
vlr -A*.^ L» a>* : > W .
—
CJ»^ (5-^*
*
ü *
} (...)
•
vK“t •
-sn*
îfc^
1
-
5— ,\*
U J' < C^taJl jjr öLfi *^c l-V^ düU J- \
(5) «HER KM
KAVUMAYI SEVERSE ALLAH DA ONA ALLÂH’A
KAVUMAYI SEVER, HER KM DE ALLÂH’A KAVUMAYI
SEVMEZSE, ALLÂH DA ONA KAVUMAYI SEVMEZ»
HADÎS BÂBI
14 — (2683) Bize Haddâb ibn Hâlid tahdîs etdi. Bize Hemmâm tah-
dîs etdi. Bize Katâde, Enes ibn Mâlik’den, o da Ubâdetu’s-Sâmit’den tah-
dîs etti ki Peygamber (S) öyle buyurmudur «Her kim Allah’a kavu-
:
J» » <> •
<~fc J- * j -W~- Ji t „ j\jj JC < öb JC
v o>'i <y/'\ p j i :
L!uî « :& & ; jf\ h :jr ^ . Ut i \jX
‘
^ j Û-V !
S •
^ Lrî? » * jCj liiCs
*
•J"3
-
‘
-
‘ a *~J
î' /-->
* 'l" ^xJ‘
"
J3 "
. i.fc)
"
o 1
b->-ts
•
4 4.J ,Ûl
" ' .
# ^'.1
•
f-
4 9»ld> '
\
i
vidir.
f •*. m - • - • >
>• • -
1
Cf
"
‘ *
i*
--r J â* J*—*
“ i
bj \ o jk; y\
, * ,
(...) — \"\
^ A^
- # , ; *
^
.
;j ûj ££ y
. < «il Si) Jl» o’^JI j . ’«i- <>
Jk «il -.[il i '(j‘
* ^
9 *•
\J>
•i*'
^ \" • '
ü ç
\
^ A>
f
;* '
*
•
+ \
1/
* \ •- !"• I J I I . ' ,
(...)
.
kavumay severse Allâh da ona kavumay sever. Her kim de Allâh’a kavumay kerîh
görürse, Allâh da ona kavumay kerih görür» mutlak hadîsleri ile kasdedilen maksad
da beyân eylemekdedir. Bu hadîsin ma’nâs udur Mu’teber olan kerâhat, ölüm ânnda :
tevbesinin ve dier eylerin kabûl edilmeyecei bir hâletde olan kerâhatdr. O srada
her bir ihsan kendisine doru gitmekde bulunduu, kendisi için hazrlanm olan ve
gitdikce kendisine açlan âkibetle müjdelenir. Bundan dolay saâdet ehli ölümü ve Al-
lah’a kavumay severler. Çünkü kendileri için hazrlanm olan eylere intikal etmek-
dedirler. Allâh da onlara kavumay sever, onlara atay ve ikram bol bol verir. ekâvet
ehli ise kendilerine hazrlanm olan kötü âkibete intikal etmekde olduklarn bildikleri
vakit ona kavumay kerîh görürler. Allâh da onlara kavumay kerîh görür. Ya’nî
onlar rahmetinden, ihsân ve ikramndan uzak klb bu ikramlar o gibiler için irâde
buyurmaz. te Allâh’n onlara kavumay sevmemesinin ma’nâs budur (Nevevî).
! , v . ; Y^
172 SAHÎH-Î MÜSLM
Y\ lyj>
r
C\ t>' yjp\ fi : Üii 5in; oiu" 'jfe « isti i jT<
-
i »fa ;
•*
iii v. iU' öl
: ’cM . i:5Cii iâ is'is" is' ö . £jû. g, it\
4 Io *46 Ai : cJÜ o . c
J^~ j a j VI a> 4 l* j « o.âJ JjÎ *j) i Z\ *lz)
,* . Aiv
y:u.'. ' •
*'
.
*' ’-'
wJ>: oc
*- :
^
**
J>1 yüv
:' !• i
•.'•-* !- ' .
*\}\
•»
'*
j ^ (...)
.
•
o
-
1
A>-
17 —
Bize Saîd ibn Amr el-E’asiyy tahdîs etdi. Bize Abser,
(2685)
Mutarnf’dan, o da Âmir’den, o da urayh ibn Hâni’den, o da Ebû Hurey-
re’den haber verdi. Ebû Hureyre (R) dedi ki Rasûlullah (S) öyle bu- :
sever. Her kim de Allâh’a kavumay kerih görürse, Allâh da ona kavu-
may kerih görür». urayh ibn Hâni’ dedi ki Ben Âie’ye geldim ve : :
kavumay severse, Allâh ona kavumay sever. Her kim de Allâh’a ka-
vumay kerih görüb holanmazsa, Allâh da ona kavumay kerih göriib
holanmaz.
( Burada Cerîr yine Mutarrf’dan bu isnâd
) : ile (17 ra-
kaml) Âbser hadîsi tarznda haber vermidir.
; '>
ij
• j^c. j j jc
i j».î laü7 (xwv) w
4 «Si ,ÛJ
^1 J* » J'li yjlll l
J \ i
J 1
;
'v_y ’^c .LÎ Jλ
. « o«vî>
^ «s
\j_ {jp * j.
^ O* j J[ \ \is'*0 (t\Vo) — W
•
d. k l : Jy*. ö| » ^L üt» î Jk •
J* jî jc c
J'
. « i
3
- S.
* J
\
J aU
ir-*
IiTa»
u . Jt\l x\c (...)
- s» t » • **
Kulum bana bir kar yaklarsa, ben ona bir arn yaklarm. Kulum
bana bir arn yaklarsa ben ona bir kulaç yaklarm. O bana yürüyerek
gelirse ben ona koarak gelirim» 13 .
( )
Burada Mu’temir, babasndan bu isnâdla tahds etmi
:
fakat «o bana yürüyerek gelirse, ben ona koarak gelirim» fkrasn zik-
retmemidir.
iJ
** * <*
Û
—
6- bûp- .
W- "*
\L\>- .
*•
I
(J
* ^
J>
\ (t^Av) — YV
X 'i' il:1, ,ç ^ : ‘Jij > ’jJ.; , $g§
i 'JjL'j jG : $ . J 01 \
-
. ;;-
•V. A • s .
* - c v- * " ,.*.?•*, [\\ - --»s .. ~
^ ^ J J
*
• S^~' 4 ûJ I (Cwl) Vo- J . A» j I
(it? '
‘üfl *>*-> •
v/" î>*S •
r
- l",
4 ** T n*# " i •>
. fl o
r? _
;.i'j&
13. Bu hadîslerde Allah'n kuluna yaknlk derecelerin! ifâde için kullanlan kar, arn,
kulaç gibi ölçü mikyaslar Allah hakknda mecâzî olarak kullamlan ta’bîrlerdir. Allah
hakkndaki komak ta’biri de kuluna sür’atle icâbetden kinayedir.
: : :
’<
fi .
’.fi . fi vfij. b-'ji . u=> (...)
. 1
j */ g& % »
iyilikle gelirse ona getirdii güzelliin on kat vardr ve bir de ben ar-
trrm. Her kim de bir kötülük getirirse, onun cezâs kendi gibi bir kö-
tülükdiir yahut ben mafiret ederim. Her kim bana bir kan yaklarsa
ben ona bir arn yaklarm. Her kim bana bir arn yaklarsa ben ona
bir kulaç yaklarm. Kim bana yürüyerek gelirse, ben ona koarak ge-
lirim. Kimeyi bana ortak klmyarak arzn dolusuna yakn hatîe
hiçbir
ile bana kavuursa ben de ona o günahlar kadar mafiretle kavuurum».
brâhîm Bize Hasen ibn Bir tahdîs etdi. Bize Râfi’ tahdîs etdi de-
:
^ 'J'J v
( )
yy ö) •
‘jtJn J-V 1; i
* t
(vua) — Vf
il*
5Ü >«' ^ ût ‘
ly-
14. Buhâri’deki Ebû Hureyre hadîsinde bu mikdâr on mislinden yedi yüz misline kadar
olabilecei tasrîh edilmidir
Rasûlullah (S) öyle dedi Aziz ve Celîl olan Allah (kullarnn iyilik ve kötü-
:
lüklerini yazmaya me'mûr meleklerine) her zaman öyle emreder: Kulum fena bir i
yapmak istediinde, bunu tahakkuk etdirinceye kadar onun bu irâdesini defterine yaz-
maynz. Eer o fenal
fenaln bir mislini yaznz. Eer benden çekinerek
yaparsa
yapmaz brakrsa bu onun hisâbma bir sevâb yaznz. Bir de kulum bir iyilik yap-
defa
mak ister de (herhangi bir mâni’ ile) bunu yapamazsa ona bu güzel niyetine mükâfat
olarak bir sevâb yazmz. Eer yaparsa yapt o iin mükâfatn on mislinden
yediyüz
misline kadar yaznz» (Buhârî, tevhîd, bâbu kavlihî Teali Enzelehû bi-ilmihî ve'l- :
melâiketu yehedûn., IX, 258 «128»). Metindeki hadîsin ma’nâs udur Güzelliin on :
kat ile karlanmas, Allâh’n fadl, rahmeti ve hulfetmiyecei va’di ile muhakkakdr.
Ondan sonraki yediyüze ve daha çok katlara kadar katlama sûretiyle olan
ziyâde ise
Allah’n meîetine göre ba’zlar hâriç bir ksm
insanlar için hâsl olacakdir.
yiliin on kat ile karlanaca u âyetde sarih olarak ifâde edilmekdedir
«Kim bir iyilikle, güzellikle gelirse, ite ona bunun on kat var. Kim de bir kö-
tülükle gelirse bu o mikdânndan bakas ile cezâlanmaz...» (el-En’âm: 160).
«Kim iyi onun için bundan daha hayrls vardr. Kim de kötü hal
hal ile gelirse
ile gelirse o kötülükleri ileyenler yapm olduklarndan bakas ile .cezalandrlmaz*
(el-Kasas : 84).
. -
. \cJli l 'jfc
t
duâ ediyor, yahut sâdece Allah’dan bir ey istiyor muydun?» dedi. O zât:
— Evet, ben : Yâ Allah! Bana âhiretde bir cezâ verecek isen o ce-
zây bana dünyâda ver diye duâ ediyordum dedi. Bunun üzerine Ra-
sûlullah :
15. Bu güzel duâ el-Bakara 201 âyetinde zikrolunmudur. Burada ki güzellik insann üze-
:
rinde tecellî eden sevinç sebebi, ni’met demekdir. nsann umûmî ve husûsî hallerinde
görünmesi matlûb olan dünyevî ve uhrevî pek çok ni’metler bulunduu için her âlim
âhiret güzelliini cennetle tefsir etmekle beraber dünyâ güzelliini ilim, ibâdet, shhat,
mâl, evlâd, e... olmak üzere tefsir etmilerdir. Bunlarn hepsi birer hasene birer güzel
likdir. Bu i’tibâria bu duâ pek câmialtdr, her mu’min için her zaman okunmas kolaydr
KTABU’Z-ZKR VE’D-DUA VET-TEVBE VEVSTGfAR 177
4 '* M * i \
J \*'
\ ^ 1 ?-* fr i* - * * 4 fi 4 ' *9 »* • \ W(
j\
t
pr *^jî 'Â- !l
&S '(!> Gü :V6 £$; js56. .
(...)
1
. VUJIUÎ; 1
^ JyJI û* çi'i* ‘
‘ *J G^
24 Bize Sabit, Enes (R) den Rasûlullah’n sahâb-
( ) :
lerinden yavru gibi zaîf ve küçük olmu bir kimsenin yanna hasta ziya-
reti için girdiini bundan evvelki Humeyd hadîsi tarznda haber
verdi.
ukadar ki râvî burada Allah’n azabna katlanmaya sende hiç bir ta- :
kat yokdur» demi fakat : Bundan sonra Rasûlullah (S) o kimseye duâ
etdi de o ifâ buldu zikretmemidir. ksmn
( )
Buradaki râvîler de Katâde’den, o da Enes’den, o da
:
J» çr»? -S (*)
# t£- GS- .
Ui) G5i .
> trS. . j jy. j
jy ’s ’jyi \J-U tnM) - r 0
(Jb, p j) 1 36 1
^ * i
j y t <-» I
I* • * • *
f ^ *.•* 5
*—
•pr
•*--*» *
*'4
J
J* ^
a^uA£
I*. I ^
ijA>j
t/
bw -w
** *
p^&
&
< \
m.* * ** tC * * * fr .-*««* P4
• « t m ** 1 • ^f» «
jb 6U j
#
^I # * "
b*b JS : 36 . itfjfc : 1
jû ? j : 36 . ii'jtss it V^i it'^S S * . A I* 11
: 3^ •
î(i-^r Ob ’J :3 ‘*
,
! -V jll» îj:>-
: ^ bb j' : 36 . V : 1
jl'i î bb 3*J : •
V->
*-
r
^ : IjlÛ
z)j* %}£&
3& bi^-» £ ^;L;îi
. p o*> i? :3^? 3u .
^ fJa
*'
:
3jb* 3U -
p.*.« ^u» 3* k |
• •ilhi A*c .
j^ J^ Ij !
•fi * I
" •
,-r-ib
« fj
S. Müslim; C. 8, F — 12
:
—
Sizler nereden geldiniz? diye sorar. Melekler :
lekler :
lekler :
— Yâ Rabbi! O
zikr edenlerin içinde çok hatâ edici bir kul
olan fu-
lân kimse de vard. Sâdece oradan geçiyordu da onlarla
beraber oturu-
vermidir derler. Allah :
—
Ben onu da mafiret ettim. O cemâat öyle kemâl sahibi kimseler-
dir ki onlarla beraber oturan kimseler akîyy olamaz!
buyurur» 16 .
öj i
j^ u> J urî ^uu ^ j. (\)
j ) >>!'
-
^ [y
1
(
;
*
1
ci-V ) r^'l **
J cr^ (
Y1V ) — Tl
>5^
* ,1 i \ : lli î jS' ^ y\ â_>o : iall» JL. : L)l»
( û’J
Peygamber (S) en çok hangi duâ ile duâ eder idi? diye sordu. Enes :
Râvî Katâde : Enes bir yemek da’vetinde duâ etmek istedii zaman
uzak olan imamlarn sözleri zikrolunur. Bu gibi meclisler bugün yok oklu da onlarn
yerine yalann ve eytân mizmarlarnn meclisleri konuldu (Taberi).
Zikr iki nevidir : Biri kalb ile zikirdir ki o Allah’n celâli, sfatlar, arznda ve
semâsndaki âyetleri hakknda, kitâblarn ve hadîslerin ma’nâlar ve ibretleri hakknda
tefekkür etmekdir. te bu nevi zikir, zikirlerin en yükseidir. Bir de lisân ile zikir
vardr. Hadîsde zikrolunandan maksad bu nevidir. Amma bundan da maksad sâdece
tehlîl ve benzeri lafzlar söylemek deildir. Fakat bundan murâd içinde Allâh’m rzâs
bulunan kelâmdr: Kur’ân tilâveti, mu’minlerin duâs, dîn ilimlerinin tedris ve müzâ-
keresi gibi (Kad Iyâd).
17. Bundan daha önce geçen yedinci bâbda da söylediimiz gibi kasene insann nefsinde,
bedeninde, hallerinde nâiliyetle sevinecei her ni’metdir ki aslî ma’nâsyle güzel ve
güzellik demekdir. Esâsen hasen ya’nî güzel sevince ve rabete mucib olan herhangi bir
§ey demekdir ki hüsn, güzellik onun nefsinde müessir olan mahsûs hâletdir. Binâenaleyh
hüsn haddizatnda vâki’ bir emr olmakla beraber kymeti, enfusî te’sîrleri i’tibâryledir.
Yu’hî hüsn istihsândan evveldir. Fakat tecellîsi onunladr. Bunun için güzel üç- nevi’
dir Ya akl ve basiret cihetinden güzel görülen veya hevâ cihetinden güzel görülen
:
veya hüsn cihetinden güzel görülen olur. Avâm, hüsnü, hissiyle ekseriya gözü ile arar.
Kur’ân’da gelen hüsnler ise ekseriyetle basiret cihetinden güzel olanlardr. Hasen, kase-
ne, hüsnâ arasnda fark öyledir: Hasen hem a’yân ve hem ma’nâlarda kullanlr. Ha-
sene de sfat olduu zaman böyle ise de isim olunca ma’neviyatda müteârefdir. Hüsnâ
ise ancak ma’ieviyatda söylenir. Nailiyeti balangcda sevinç mûcibi olan hasenelerin
bir çou nihâ-yet ve âkibeti i’tibânyle felâketi dâî olabilir. Binâenaleyh asl hasene akl
ve basiret nazarndan mustahsen olan, âkibeti sâlim hasenelerdir. Bunun için yalnz
hidâyeti dikkat gözüne alarak dünyâ hasenesi istemek akl kâr deildir (Hak Dîni,
1, 726).
' :
hasee ver âliretde de basene ver ve bizi ate azâbmdan koru» (el-Ba-
kara 18
: 201) der idi .
(\.)
Oc ‘
3} O* *
l/* Cf ^ jf fb
J î :
^ •
i-4 J (i-4 \lsja (n\\) — V/\
iö '4'
•
'4
&A V 'il VI 01 V :
3te ^ , 36 % i 3^ 3 y --i ^
<
;;l 'ioçîj
^ ife ’i 'Z%.yj *u <yy _ j .
’Ju 3:3 ,i±
31V1 ü ol; yj . ûA 'Ji . i» i Cj jiLoi^ r/_,r y v-gj
,
. . Au & v-;A;
.il Û. 0 U «u < c3.J ‘;AAj d&j .i s v. vu
.
«
^=j
*
xj ^ £**
yj
(10) «LÂ LAHE LLALLAH»» DEMENN, «SUBHÂNALLÂH»
DEMENN VE DUÂ ETMENN FAZLET BÂBI
28 — (2691) Bize
öyle dedi Yahyâ ibn Yahyâ
Ben tahdîs edib :
ondan daha çok okuyan kimse olsun. Ve her kim günde yüz kerre bir :
- • •
‘
J:r" <j
c dj'x>- •
\s j^V' »ill-Jl <j
0 * \
* *
- a • * '. *\\- • ' 4LV -.1 >\ > '
-|f. V- ' ; «^ \
-
. JU d Jl s t
J ûc' ‘ gU-* ti. I
ü' ‘ û*
jü ^v . 4 «Ç fc 'jlV cÂlLii
fyL Jr
y
c i, Vru .p/j ^
* * J 36 ^ Â
29 — (2692) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi Rasûlullah (S)
:
öyle buyurdu : «Her kim sabaha girerken ve akama girerken yüz kerre
SUBHÂNALLÂHÎ VE BÎ-HAMDHÎ = Allah’a hamd ederek, Allah’ tes-
bîh eylerim! derse onun ckuduu bu duâ-
kyamet gününde hiç bir kimse
dan daha faziletli bir duâ getiremez. Ancak onun söyledii bu duâ kadar
söylemi olan veya ondan daha fazla söylemi olan kimse müstesnâdr».
JJÂ C&i .
tiktin l, iu’J 'J- ici (tw) _ r •
'â vj 'oj v : 'Jfc
^ ='Jû i o;.u J j>' ö; o»-! j. ‘
^ ' » *•
j* i Si * & )>' Efc
^
‘
vr i? .
0
•js' '
;i lui y j Ü:i '4 . 'i & *
v
0
* •
,_:'j
r,
—
s*. -
^l -
Vc
.
V ^
;al)i J^ i
’j â föi >' tfti. .
^
j \ £f jû : jll'jL 3& j
jjJ dJi J j
I .
â j/ [>; ••
ûiîi 36 . dü j Jîc . &\
ç'c
& :'cl& &J J \ 3» ct' 3 û ’j-Vdl .
3& :
31i t'&Ll
£ Üs op 3» :
•
5 |^ o c <r^ . Ifj \l*iVl wj_! j \ : 36
19. Bu hadîsde afv mutlak zikrolunmu ya’nî hudûdu belirtilmemidir. Biz bu hudûciu di-
er ile öreniyoruz
nasslarn delâleti
•Eer
men’ olunduunuz büyük günâhlardan çekinirseniz, biz sizin öbür gü-
siz
nâhlarnz sileriz ...» (en-Nisâ: 31) âyeti mûcebince büyük günahlardan çekinilmesi ar-
tiyle küçük günahlarn istifar etmeden bi)e afvolunaca müjdelenmi oluyor. Çok
kolay ve pek büyük müjde ihtiva eden bu duâya devam olunmaldr. Ancak bütün sa-
rihlerin ehemmiyetle kaydetdikleri üzere' bu afv, Allah hakkna âid olan günahlarn
avfdr. Kul hakk ise yalnz halâllamakla düecekdir.
^
Bize Umer (ibn Ebî Zâide) tahdîs etdi. Bize Abdullah bnu Ebi’s-Sefer,
a’bî’deu, o da Rabî’ ibn Huseym’den yukanki hadîs gibi tahdîs etti. a’-
bî dedi ki Ben Rabî’e Sen bu hadîsi kimden iitdin? diye sordum. Ra-
: :
Ben Amr ibn Meymûn’un yamna geldim ve ona Sen bu hadîsi kim- :
den iittin? diye sordum. Amr ibn Meymûn da îbnu Ebî Leylâ’dan iit- :
dim dedikden sonra öyle dedi Ben bnu Ebî Leylâ’nn yamna geldim :
ve ona Sen bu hadîsi kimden iitdin? diye sordum. bnu Ebî Leylâ da:
:
Ebû Eyyûb el-Ensârî (R) den iitdim. O, bu hadîsi Rasûlullah (S) dan
tahdîs ediyordu dedi 20 .
c.a> .L» (j j y m
\
>
j>* Cj j jj Cj ^ ^\
^
-i- j
31 — (2694) : Ebû Hureyre (R) dedi ki Rasûlullah (S)
:
öyle buyurdu : «Dile hafîf, mîzânda ar, rahmeti umûma yaygn, Al-
lâh’a sevgili olan iki kelime — iki cümlecik — vardr : SUBHÂNALLÂH
VE B-HAMDH, SUBHÂNALLÂH’L-AZÎM = Allâh’, ona hamd ede-
rek tesbîh ederim, büyük olan Allâh’ tenzih ederim» dir 21 .
j
\ ^jUi ’ \ : VÜ . ^ ^Jv j! '
(*“^°) — ÎT
-- ^• #• '
SJ SK il « 3yi OV , H V-3 36 36
il «
. o° « jj ’d
.
«
1)1 *& V.U £ *4 LÜ
.
jM ’iij 'i v; 'OJ Vj
.yi'i
• ^
UV< & jd 35
i .T* " >
s S ^ Et Uâj‘3
' \ ('+* '
•
i > \ \ .*m,i • .*
L>>
\ •-
(t
V
w) - rr
'
^ ^
\
l /
^ w
\
^
^ j ^/v-c o* ^
* • "•
) ^ • w
aJ| V :
’J»
» 3Ü . M ^»1 '
:
3 Üii .
*
p'J **
(J| ^ •»
1 'jt\ <U : 3Ü < 4 -; \ < a»-.
• * ü
•
’J- 3 j* AiA*- (J ü î/j
P yj
cijii y*yt tii <^1* £ .•
p 3ü
lah’m yanma geldi de Bana devaml söyliyeceim bir kelâm öret dedi. :
cemâl sfatlan ile övmekdir. üphesiz Allâh’ bütün noksan sfatlardan tenzih ve kemâl
sfatlar ile tavsif etmek en yüksek ubûdiyetdir. Bundan dolay yüce Allâh indinde en
sevimli ve en ziyâde Allah’n rzâsna mûcib bulunuyor. Yine bu cihetle kyâmet günü
hasenat ve seyyiât muhasebesinde bu iki kelâm, ifâdesi hafif olmakla beraber hasenât
tarafndan ar
basyor. Hakîkaten bu iki cümle âlim, câhil, büyük küçük, her musli-
man için ifâdesi kolay olduundan bu cümleler tevhîd ve ibâdet sembolü olarak dili-
mizden düürülmemelidir. mâm
Buhârî el-CÂMU’S-SAHHini bu hadîsle bitirmi ve
böylece bu hadîsi bütün rivâyetlerinin son armaan klmdr.
G
I
)
A».l j*Â>-
J Vac. 1 (t^v) —
34
j aa' j j'j J 1;«1 !
^«1)1 » J j2,'
\ 'j* : 3^ « <z \
' O fc
. -V. r
•
« <y jj'j
a
•
cç* i/j c*^i i <J »
kimse slâm dînine girdii zaman Peygamber (S) o kimseye namaz kl-
may öretir, sonra da ona u kelimelerle duâ etmesini emreder idi :
g, yr^:
!pt: Ji. îj/jü^ jg^Ç
^
jii
-Jf\ : j ,
— Bana Zuheyr ibn Harb tahdîs -etdi. Bize Yezîd ibn Hârûn
( )
•
<jpb
]
<y j) J y\ (t^a) - rv
A
J LS-'J
’
•
J \ t*Â>- .
(
i«|JI
j ) jJ.V J «il A*t J -
^ X>
I
D 5 ‘ ~
8 3'» ^ J J-J Alc l:jT" ; J» j î O.» . JlI-
*' /
^ #
**
f ' • i £ # ^
‘
7*?— ® • *2_>. «—*'l ^.—^1' »66 *.LJl>- * ‘
s—
i . yî ö ?
-•
•
:
w , ,
«Yüz kerre SUBHÂNALLÂH diye tebih eder de onun lehine bin hasene
yazlr yahut da kendisinden bin hatîe (ya’nî günah) düürülür» buyurdu.
‘C
60
r>Vüi j
•
ir»
6? \ 5* Û& 6
j v’i
^ ^ s yi uâ
C
*j?
$?§
'iij
2*»
.
Hj-J
v» j
!),&
f
:
m
^ «
^
Cc £. ^
<
giC* j
ü^
l
ûü J (*jî ^2^-1 Jl li
J* ^ uJ » \1L aJ ^.J» tjl
V*. y «
^ ^ 6*J • 6^*. >1?" « Î5CjJl
22. Peygamber o kimseye, kendisi için dünyâ ve âhiret hayrlarna âmil olan bu veciz
duaya delâlet edib öretmidir. Bunun ma’nâs da tafsîlli olarak öyledir
Allahm! Benim geçmi günâhlarm mafiret et. Devaml ni’metinle bana mafiret
eyle. Beni sana ulatracak olan doru yola hidâyet eyle ve bunun üzerice istiâne ede-
ceim rzklarla beni rzklandr! (Ubbi).
j
Gi; $S :G5^
L
. j t ^£ «J & o? 3 22 (...)
a ^ ^
. .
G^ : ji jj .
J\ &p
f
o} Gü .
^v Gfc. v& : . Xid j! \
.
Jp ^j^JçH s <-} ^JS <X.l j \
—»
da ona dünyâ ve âhiret darlklarnda kolaylk ihsân eder. Her kim bir
musliman örterse, Allah da onu dünyâ ve âhiretde örter. Musliman bir
kul, dîn kardeinin yardmnda bulundukça Allah da onun yardmnda
bulunur. Her kim kendisinde ilim anyaca bir yola giderse, Allah ona
o sebeble cennet yolunu kolayladrr. Herhangi bir kavm Allâh’n evle-
rinden bir evde toplanb da Allah’n kitâbn tilâvet ederler ve onu ara-
larnda karlkl okuyub ders yaparlarsa muhakkak üzerlerine sekînet
iner. Kendilerini rahmet kablar. Melekler onlarn etrafn çepçevre ihâta
edib kuadrlar ve Allah da onlar nezdinde bulunanlar içinde anar. Ameli
eksik olan, nesebi, amel sâhiblerinin mertebesine kavuduramaz».
- ( ) Buradaki râvîler de Ebû Hureyre’nin Rasûlullah öy-
:
:
le buyurdu dediini (38 rakaml) Ebû Muâviye hadîsi gibi rivayet etmi-
lerdir. Ancak buradaki Ebû Usâme hadîsinde, darlkda bulunan kimseye
kar kolaylk göstermek zikredilmemidir.
• ‘ ci ‘
.s*-- k» x>* - ^ ^ ^ j=- ü -v*- (...)
39 — (2700) : Bize
tahdîs edib : Ben Ebû Ishâk’dan u’be
iiddim, o Ebû Müslim el-Earr’dan tahdîs ediyordu. Ebû Müslim öyle
T
demidir Ben Ebû Hureyre ve Ebû Saîd Hudrî üzerine ehâdet ediyo-
:
j 1 jyl J t a. .
j j JyJ y
i \ (w — \) i •
:
jU . (J jui>- Jf < ry- Jk '•
‘ iS <J ^
ûc ‘
<J I
^ < ^.uJl
L_lU Ç !
jl j : I js t VI yC'-ÛU U ! «ST: JS . 'l £j£. : \ jû t -itl'U-l U
«
5
y£^‘ I- » 3û'i
âl
.
yA M ylL '
’j=
^^ il 'J^' J $
1. 1 b 3Û .ILÎca. t'A» U ’jç ’jT Jb'ULI :IjJÎs
—
:
Oturanlar
Vallâhi sizleri hakîkaten sâdece bu maksad m oturddu dedi.
:
— Ben sizleri ittihâm etmek için yemîn etmi deilim. Benim Ra-
ûlullah’a yaknlm derecesinde olub da Rasûlullah’dan benim .kadar
az hadîs rivâyet eden hiç bir kimse yokdur. Rasûlullah (S) bir
defasn-
da# sahâbîlerinden bir ders halkasnn yanna geldi ve
— Sizleri böyle oturtan nedir? diye sordu. Sahâbîler
:
— Ben sîzleri ittihâm etmek için yemîn etmedim. Lâkin bana Cibril
gelib Aziz, ve Çelil olan Allah’n sizlerle meleklere iftihar etmekde oldu-
unu bana haber verdi buyurdu 23
.
iU • lj j l.lS j j (tv*t) — i \
J‘ c >VI 6 c < i
i " .
r • • "
•, *
’ is v -. ,( j>J «'«*'
j j j . Ji jb V : » JG i3
» t
Cf
"
i
1(6# .* • f • '
1
J
J***
' • > (
6, '*»A>
^\
•
'
O)
{ #• ^ *yy\^*Jv
,
(•••)
x
— T
m A'V-S Ü6 3& "J 3.1 : LÜ . m$ m sb ‘
->VloV :
* •
J.
•
«le •
i*' <4 U/ ! (£*î »
£ a
î (&.
.
.
p ’j A (...)
1-
. illiyi Ula j t
23. el-Behâu : Güzellik ve güzel olmak demekdir. Mübâhât da güzellik husûsunda mufâhare
edib yarmak ma’nâsmadr. -Sizlerle meleklere mubâhât ediyor» sözünün ma’nâs, sizin
fadlnz onlara izhâr ediyor, sizin güzel amellerinizi onlara gösteriyor ve sizleri onlarn
yannda senâ edib övüyor demekdir.
24. ayn ve paym bir ma’nâya, örtmek ve kablamak ma’nâsnadr. Mechûl sîgasyle «îne
alâ kalbihî» denir ki onu ehvet kablad, üzerini perdeledi, bürüdü, yahut kalbi bü-
ründü, yahut siyah leke onu ihâte etti ma’nâsm ifâde eder.
Kadî Iyâd Bu, Rasûlullah’n devaml hâli olan Allah' anmakdan ksa fetret ve
:
de rivayet etmilerdir.
3ü 3ü v./ j.
j
)
pj. 3
L
>^~ 9’
^
<i-t* :
'
îy" ‘
y. î** o* •
y 1>
C
M •
. C <!lc "«il
r ^ 'ja ^Vlll ^dk) jl
‘
O* * J. b Jr^* 4> • <?*- d i D’ J'ri J .' 1 (ty* t) — il
•
ö/jS4m J*:** •
vi S| *'* ^ 3Ü •
yd 3 '
C ‘
d.' ûc
yC4 . öte v
j
y*\ jjJa; ^ .
*^
1S\ 0k jsy !
yi ‘î » ^ ^ 3&
3fc .
yl Vj S^î Vj 3>V : 3 y Ü lj < ili»- Îî \j 3Ü a j* j
. L>_y L ; c" j jcaT
3ü !
yi 3 J-J t ’jf : cJ» a î eti j ^ dibi V\ ! d y' -V ü ö
i - *
•
?\ v‘ vi jy*. v :
^
• " t'. / - "
.
i v*
c/
c 4
y. âc *V^Ç.l3 î£li Stfc (...)
. :;i
^ t â
,
iv 4
il:;-
»-
<
„f7
^
(13) ZKR VE DUÂ EDERKEN SES ALÇALTMANIN
MÜSTEHÂBLII BÂBI 2«
Bu babn
26.
âyetler
hadîsleri, yüksek
bu husûsun dayanaklardr
sesle zikir ve
:
duâ etmenin kerâhatini ifade etaekdedir. u
, sözünü gizleyen ile sözünü aça vuran kii ve gece gizlenen
« Sizden
kimse ile
gündüz meydanda gezen (onun ilminde) müsavidir» (er-Ra’d: 10).
»Sözünü ister gizleyin, ister aça vurun (fark yokdur) .’ Çünkü
Allah gönüllerin
künhünü çok bilmekdedir » (el-Mulk: 13).
iyi
Bu âyetlerde gizli, âikar her söz, her nevi temayüller Allah’n ilminde
müsavi
olduu bildirilmektedir. Binâenaleyh zikir ve duâ esnâsnda Ses yükseltmee
hiçbir ih-
tiyâç yokdur.
27
^
dir..
^
Alimler dediler ki
KUVVETE LLA BLLAH =
Bunun
Tahavvul ve kuvvet ancak Allah ile-
: sebebi, bu kelime stislâm ve yüce Allah’a tefvî' et e
kelimesidir. Ona
ondan baka Sâni’ olmadn, onun emrini redd
itâat ve
lunmadn, kulun ise onun emrinden hiç bir eye mâlik olmadn ikraredecek bu-
ve i’tirâf
etmedir. Kenzin buradaki ma’nâs ise cennetde
birikdirilmi bir sevâbdr. O kymetli
bir sevâbdr. Nitekim hazîne sizin mallarnzn en nefîsi, en kymetlisidir
Lügat âlimleri dediler ki Havi, hareket ve çâredir, ya’nî
:
hiç bin, hareket istitâat
ve çare yokdur, ancak Allahn meîet ile vardr. Keza
denildi ki Bunun ma’nâs
etm ge
AHah iledir. J
f^. Keza
Sb *
eket hayn elde etmee de hi
; .
denildi k, Allah'n
*?f ? kuvevt yokdur, ancak
ma'syetden tahavvul ancak Allah'n ismetli kl-
^
mas ile Allah'n tâatna kuvvet de ancak Allah'n yardmyledir.
Bu, lbn Mes'ûd'dan
hikâye olunmudur. Bunlarn hepsi birbirîne vakm TYin'nâTr*r<?*»-
Y • !
L* A> -
•
(gJ.jj <j} (i-4) b* A» . 0 3:-1 * (•••) — i û
. « iv i
iy v j ;ij» v » Di; ii t s Lî u
-. r • 't
* db
-
,C jUîc
•*
J» l U
-
Aa . A../
*
^:I GV>. . ’jcVI v 3 5u* (...)
i jLîtjJ
'*
\
^ ;k 3 d *
b* A>- : Yλ . A_ ;^ j!
w ;
-*
\j »
^
—* lir (••)
• jT i* .
Ja ~ ö §§* e? :" A* : J» . d} ^
45 — Bize et-Teymî, Ebû Usmân’dan, o da Ebû Mû-
( ) :
sâ’dan tahdîs etdi ki, onlar Rasûlullah (S) ile beraber idiler ve bir tepe-
de yukarya doru çkyorlard. Bu srada bir kimse her bir tepeye yük-
seldikçe : LÂ LÂHE LLALLÂHU VE’LLÂHU EKBER = ba- Allâh’dan
ka ilâh yokdur ve Allah en büyükdür! diye nidâ etmee balad. Bunun
üzerine «üphesiz ki Peygamber : sizler bir sara, bir gaibe nidâ etmi-
yorsunuz* buyurdu. Müteâkiben : «Yâ Ebâ Mûsâ! yahut da: Yâ Ab- —
dallah îbne Kays! Ben sana cennet hazînesinden bir kelimeye delâlet —
edib öreteyim mi?» buyurdu. Ben Nedir o? Yâ Rasûlallah! dedim. Ra- :
t
j \
^ t'itl jSU. b* a»- . Jjld’. t: jiA . J o^-l llAfrj (•••)"*
• V \
\
a
’’fY ’Ji vjI
« . 1 a
192 SAHH-! MÜSLM
46
^
.
i#
«
W
-
>• *9 - * f-I* - ^
( Tjv..)_
jZj j jJJü &\j Vc J } '•!
; a.: \ ‘ 1
48 9 + ~ # "
t
"" •
1
w / • “V J
I
* * w
- elik J J u&
I
jSjl : J» s .
j J* _>o\
•
* yyj ]
^ o* 4 • c-1 vj w "in ^ vj
î» ' o\ Jy-,
:
jJ!/ û **.1 a; 1 ‘
j 1 ^ jî <> i jT
J-s iT * f •
<jy. Jj J J
i
51 U/-3 t.
* cçi : «s iijiy Ju
• * » <jfe <•'
cJHi
. e-»
(
Ebu’l-Hayr, Abdullah ibn Amr ibn Âs’dan öyle der-
) :
‘ «P 1
> <S »S 31
T1 . ( U)
*Vc
'J r c.l
! !r-
30. «Lâ yafiru’z-zunûbe illâ ente» demek, mafireti celbetmek olduu gibi lâhî vahdaniy-
yeti de ikrârdr. «Mafiretendn nekre olmas mafiretin büyüklüüne .künhünü idrâk
mumkin olmayacak kadar azametine delâlet eder. «Min indike» ise mafiretin azame-
tini daha ziyâde artrr. Zira Allah tarafndan olan ey, vasfn ihata edemiyece büyük
bir ey olmak lâzm gelir... Bu duann cevâmiu’hkelimden olduuna üphe yokdur.
Zira kul, büyük ve çok zulum sâhibi olmak gibi taksirin kemâlini i’tirâf etmekle be-
raber mafiret ve rahmetden ibaret olan in’âmm gayesini taleb ediyor. Mafiret, cahîm
ateinden uzak braklmak, rahmet de cennete idhâl edilerek Kerîm Rabbe nazardan
hissedâr klnmakdr... CNaîm Bey, Tecrîd Ter., II, 716).
s. Müslim; C. 8, F — 13
:
49 — (589) 31
Bize Hiâm, babas Urve’den, o da Âie (R)-
:
32. Fitne, aslnda ittilâ ve imtihan demekdir ki türkçesi nnamakdr. Sonralar hoa gider
bireyi beenib aldanmaya da, dalâle de, günaha da, küfre de, katle de denilmi ve
dier ma’nâlarda da kullanlmaa balamdr.
Merih, lysâ ibn Meryem Aleyhisselâma da, Deccâl’e de denir. Lâkin kincisi dâima
Deccâl kaydyle birincisinden ayrt edilir. Deccâl’e Mesîh denilmesi kendisinden hayr
silindii, yahut gözlerinden biri silik olub tek gözlü olduu yahut çknda
az bir za-
man arzn mesâhasn ya’nî bütün yeryüzünü dolaaca içindir... Deccâl, halt
içinde
ma’nâsna decl maddesinden alnarak hakk bâtl gibi gösterir, hiylekâr yalanc, yaldz-
layc ma’nâlarna gelir. Zamann âhirinde ulûhiyet da’vâsna kalkacak 'habisin ismi-
dir ki bu lâ'netlinin de çkmas bir çok hadîslerle beraber buradaki istiâze le de sâbit
oluyor. Hadîsdeki dier fitneler daha önce geçen hadîsin hâiyesinde ksaca açklan-
md.
Rasûlullah’n ma’sûm olduu halde bu husûslardan istiâze etmesindeki hikmet,
ümmete öretmek olabildii gibi «EÛZU BKE L-UMMET = Ümmetim için sana s-
nyorum* ma’nâsma ümmeti için istiâze de olabilir. Yahut da ma’sûmiyeti kendince
ma’lûm olmakla beraber bu istiâzelerle tevâzu yoluna girmi ve ubûdiyet izhâr etmi,
yüce Allâh’dan havf ve hayet gösterib iftikâr da arz etmi olabilir.
Zamanna yetiemiyecei muhakkak olduu halde Deccâl fitnesinden istiâze et-
mesi, o lâ’netlinin haberi as.’rdan ara, cemâatden cemâate yaylb, yalanc sahtekâr,
müfteri, fesâda koan ve sihirbâz olduu mu’minlerce bilinsin de kendisine aldanma-
snlar içindir...
' .
.
. JIVIa!c Û £ra._>^. a, J. b‘oi . (•)
oCli^ ildi . «
* -
>•
ü 'jy (-j-oY
/
ü
ojSj j J (n)
£ ' '
t S
4 ^
-L*- , ^j :YÎ* .
•»
'
’
AilM j •
y) — û'p
«
^JjS ^«3 ilVâl iji. JA ^ S\ i
»J.J* J \ I gU-» J \
je.
j i *l.vxVi VlLi
Amr kendi hadîsinde öyle dedi Sufyân ibn Uyeyne (Bu hadîsde : :
snlan husûslar üç tane idi) üphe ederek onlardan birini ben ziyâde
etdim, dedi 35
.
.
(
a! iââU'j
) (j x+z
A
b Â>.j
^
b*Â>- . <j Cç» Zsîe { (tv»a) — 6 i
•**!?
4 A X>-
• i
A.c
• • v ^ \ - *•' • .U - * ç • - * % ' t ,* , r *
l . kjjî») vjl 5 _j ^ û” AJ< lî j\>-l
-s f* H - \
(^,\
*;
M j»>-
«» • ' lî ^ f
U'
^ •' >
O-** —
• " ' ^ ^ ^ -
» ' •
ü (^2^
y- tj-?
«il Sjc\ tJl5 V Jj [y-* d J «il J _ji. j o»»— : J yâ
. • dU 4yC>« J. ‘ •
's**. *^ ‘ Jb- ^
Ebî Vakkas (R) dan iitdim öyle diyordu Ben Havle Bintu Hakîm es- :
öyle diyordu «Her kim bir menzile iner de sonra EÛZU B-KELMÂ-
: :
35. Râvî Sufyân ibn Uyeyne’nin : Rasûlullah’n eyler üç tane idi. Birisini ben snd
ziyâde etdim demesi, Peygamber’in sözleri arama onlardan ayrd edilemiyecek sûretde
bir söz katmasn i’tirâfdr. Peygamberin sözü içine söz katmaya idrdc, böyle hadîse de
müdrec hadîs denir. Sufyân bunu bir zarûretden dolay yapmdr: Sufyân, Ebû Hurey-
re’den iitdii, Peygamberin üç sözünü ta’yîn husûsunda üphe etmidir. Bununla be-
raber dört eyden üçü olduunu pek iyi bildii için hadîsde dördünü de zikrederek
Peygamber’in üç sözünü kat’îledirmidir. Ya’nî Sufyân: Peyamber’in sözünün öbürü
olmas üphesi üzerine bu ziyâdeyi yaptm demi oluyor.
Peygamber’in bunlardan Allâh’a snmas, bir kaç defa iâret ettiimiz gibi üm-
metine ta’lîm içindir.
36. Bu duânn na’nâs udur «Allah’n tam olan kelimelerine ya’nî zât ile kaim olan
:
isim vf sfatlarna, yahut Kur’ân’a tevessül ederek yaratd eylerin errinden ona
sinydrum»
Allâh’m Nûh Peygamber’e örettii ve kyâmete dek mu’minler tarafndan kulla-
nlmas için Kur’ân- Kerîm’de tescil eyledii son derece güzel bir konma ve konaklama
duas da udur : •
tljjlirij ^\.> ^ \ «j A. J*
jl l
.
(
j' j*j ) l/ Jk*c L?J
»
• •" • " " #
* • ^ ^
X
ln
9
• • •" • ^ ^ * ' • ' ^ K ^ ^ J • * *• .
j <j
|
<• 1 t i j 0C ‘ ç^U-3 ci
' ‘ * û c ^~,J> ^ ‘ : L. j»-’i cH» (rv*\)
0C ‘
0C ‘
^-i: 3- ü.î y;
x'.j 0C •
U s*-^\ ^y c$-^5 (*r.*o (•••)
• — A3
V—*
yj ^.b’ Jl v
c
• vj4C y:c ^ •
2
®^ k
Tophane’deki Nusretiye câmiinin denize bakan kble tarafna gâyet güzel bir yaz ile
bu âyeti yazmlardr. Bu yaz hâlâ orada durmakda, görüb okuyan ve ma’nâsn anlyan
stanbul yolcularnn gönüllerine derin bir huzûr ve selâmet telkin etmekdedir. Bu
asil ve yüksek hakikati aklederek bu güzel duây oraya yazdran vc
yazanlardan ve
bundaki yüksek medeniyetin uuruna erenlerden Allah râzy olsun (M. Sofuolu).
37. e.-Kelimâtu’t-tâmmât Beer sözlerine girdii gibi kendilerine hiç bir ayb
ve noksanlk
giremiyen kâmil kelimeler demekdir. Bunlarn fâideli ve ifâ verici
kelimeler olduu
veya Kur’ân’dan ibaret olduu da söylenmitir (Kadi Iyâd).
A J
"
<J
*
i'
’
^ A>- . ûA.-c «j* A*-* i
j ya.'** 4
j*
v
t
^
U A>- : Jule Ju j . v>
•
Î
« ^ t # n
.b
^ j!r l 1
j _>-*--• jl J\C . t
yf-
i *— > c/ d jnÎ^c < #
:
.c <jr -U.
^ "•
^ ^ •
-,v
• C » l 'rc.ya\ Jl j D c/Ua>- j
fö; . S L .
s# j s‘J (. .)
_ ûV
ûc »JÛ-e J îtl'î •
»r ü j j* : VÎi .
y Juc
de’den iitdim, o, Berâ ibn Âzib (R) den tahdîs ediyordu Rasûlullah (S) :
bir kimseye geceleyin yatana girdii zaman öyle duâ etmesini emret-
midir
«ALLÂHUMME ESLEMTU NEFSÎ LEYK VE’CCEHTU VECHÎ
LEYK VE ELCE’TU ZAHRÎ LEYK VE FAVVADTU EMR LEYK
RABETEN VE REHBETEN LEYK LÂ MELCEE VE LÂ MENCÂ MN-
KE LLÂ LEYK, ÂMENTU B-KTÂBKE’LLEZÎ ENZELTE VE B-
RASÛLKE’LLEZÎ ERSELTE = Yâ Allâh! Ben kendimi sana teslîm et-
dim. Yüzümü sana yöneltdim. Srtm sana dayadm. imi sana brakdm.
38. Hadîsin bu fkrasndan Peygamber’in ümmetine öretdii duâ lafzlarnda hiç bir dei-
iklik yaplmadan aynen muhafaza edilib öylece okunmalar gerektii anlalmakdadr.
Çünkü burada Rasûl ve Nebiyy kelimelerinin biribiriyle tebdil edilmesi ve birinin di-
eri yerine konulmas sarih olarak redd edilmi, bunlarn öretildikleri gibi deidiril-
meksizin okunmalar Peygamber tarafndan te’min ve tenbîh olunmudur.
2
KTABITZ-ZKR VE'D-DUA VE'T-TEVBE vel-stIGfAr 201
•
y&k *
lj ?'
* o»-! j.' o'j-vt ;\ t A .
çv >
^ (...)_ #A
C- Ö i'J -}, « Il Ol jî Ü o* ! C
, M j*> 36 : 36
• " î
V öjj . syj . cil*; tfi »36
t"*'
‘ jU -1 J I Vc vi tfü .
^s ’s:l efc v6 ,
. A s»i jsi s (...)
JJ j »
yj
. «Uc .
§|| Al £J//, : o < <Q*1 ^ 4Î
I
• C( 1
kimseye
(S) bir : «Yâ fulânu! Yatana girdiin zaman...» buyurdu dedi-
ini (57 rakaml) Amr ibn Murre hadîsi gibi rivâyet etdi. Ancak burada:
«Ve gönderdiin Peygamberine. âyet bu sözleri söylediin gece içinde
ölürsen ftrat üzerine ölürsün. Eer sabaha dâhil olursan hayra isâbet
edersin» buyurdu eklinde söylemidir.
( Buradaki râvî de Berâ ibn Âzib’den Rasûlullah bir
) :
:
kimseye öyle emretti derken iidib yukarki hadîs gibi rivâyet etmi-
tir. Fakat bu râvî «Eer sabaha dâhil olursan
hayra isâbet edersin» fk-
rasn zikretmemidir.
L*
‘ ü. ' £ 2^ ;4 C
ûc .
j i a». . iUi j Al aAc \lsj0 (tv\
\)
— . o °\
U I
!
pjl » J& i^-^Ai-l Ijj . jfe"
§||
yi j| ‘ sl'^iy t y I J _,£/ d 1
ÜT
. 5 1
<JJ j <fcCl û t <^iil A 1TI » Ju JâîILl fyj .
a dlA-l j
föi v& :
.
£>• S X: ;\'} ‘jJ /p o Ul t» (w») - v
üt s Ta i >' j lü^ Ojib 'j l -JL üü : 36 i£ •
^ vi
jl j î Li‘>li ULV j r‘ü eli U'i
y o lj cs -i
: :
c-iî- jiü' » 36
^
. ( .
t 1
" -
$t§*s
. c.:.- : •j'i
7j
. i.jih 6 il 4 ?
y *
«o, j S 3t 36
iitdin mi? diye sordu. bn Umer Ben bu duây Umer’den daha hayrl
:
39. Buradaki öldürmekden murâd uykudur. Uyku hâli hadîsde uûrun zevfili alâkâs ile
ölüme benzedilmidir. Nitekim «uyku ölümün kardeidir» sözü mesel olmudur.
Nüfûr’a gelince o, kyamet gününde ba’s için dirilmekdir.
.
.
. Vvt 7 1
-
c
lA: W
r J,;.
jî .
,
r\'. V» £.M srj ?
fol srf lj
‘>17 ^.J^u-7* ÜfÜ' ^>'3 • ‘»^* ^7* uV* 1;*^" 0*'lj • jJXo T-Tü VI
•
l--" oc ia
s^* d û '
ft
^ 5 ^Sjj. »3^3 •« j** 1
— (2713) Bana Zuheyr ibn Harb tahdîs etdi. Bize Cerîr, Süheyl’-
den tahdîs etdi. Dedi ki Bizim birimiz yatmak istedii zaman Ebû Sâlih
:
‘
Oc ( ‘j^ jl cA ) ü A ;: b J ( ..)
-
2 j* b 1'
3b {/jx «s jLj ‘j€
J*\ • ‘ \>\ 4
i]
%
\ 3îi t
j•*’
’jc
*
v
>cîA V jrJ; OJ
K). Buradaki borçdan maksad, bütün nevüeri üe Allah ve kul haklan
olmas muhtemldir.
}
ZJZ L
. ji . o l‘J < j.j'
63
gJ,l7j 1 JjC i
J l . öA ;:c J \ j\ ; Viî
. J \
oiSD Lj : fi
» : Jj U ju » .
Cf. 'iki ^y ü.6 yi
i
: • *_/.
c
• 5=’.
-
1
û * ^ (J-i.
**
tt
A-r-^
s-
— ( Buradaki iki râvî de A’me’den, o da Ebû Sâ-
) :
lih’den rivayet ettiler ki, Ebû Hureyre (R) öyle dedi Fâtma Peygam- :
ber’e gedli, onian bir hizmetçi istiyordu. Peygamber (S) ona «Yâ Allah! :
. it en . s >j\ en . up y» s &q (w o \ -m
t^jt ti|.» «t jt ‘
» mJk JJC< Ajt JC \sJp\ J, t
î J»*n
64
"Aili-U V. Ait» • «t J 4 Ait^j t #jtj| Jl-L t
!
^|t!t dÜt^cJ- : •
JâJj • Jfi vt aL«. Jc jt Stjt tilT . Ait^i ‘Jc JXS
:
-J » d&3 .Aii-ytl^.^ji^y .jJjftu**, (...)
1
f.-.r f *. .- •- ; , ' , .
• ^ W* -
J'* 0^> t
OJ .
^i»« (J>^j ^ J
,
ile rivayet etmidir. Burada «Sonra Rabbm! Ancak senin isminle yan: :
64 — (2715) 41
: Enes ibn Mâlik (R) dan (öyle demidir) :
41. Metinde böyle rakam mükerrer olmudur. Bunun, rakamlamada bir yanlma eseri
64
olduunu sanyorum a. Uç hadîs sonra 68 den 70 e geçilmesi; b. 69 rakamnn atlan-
:
mas; c. kinci 64 rakaml hadîsi rivayet eden sahâbînin bir evvelki sahâbîden baka
olmas; d. Birinci 64 rakaml hadîsin iki hilâl arasndaki müteselsil rakamnn (2714)
olub kincisinin ise (2715) olmas bu ihtimâli te’kîd eden hususlardr.
Aie (R) öyle dedi Peygamber (S) her gece yatana geldii zaman iki elini bir-
:
ledirerek bunlara nefes etmee balayb: KUL HUVE’LLAHU EHAD ve KUL EÛZU
BÎ-RABBÎ’L-FELAK ve KUL EÛZU B-RABB’N-NÂS sûrelerini okurdu. Sonra iki
eliyle vücûdundan elinin yetidii yerleri svazlard: Elleriyle ban, yüzünü ve vücû-
dunun ön ksmn
mesh etmeye balard. (Sonra vucûdunun arka tarafm mesh ederdi)
ve böyle okuyub nefes ederek vucûdunu mesh etmeyi üç defa tekrar ederdi (Btthûrî,
jiihnl’l-Kur’ân, bdbu fadli’l-Muavvizâti).
V ,
^ ( U)
6^ : v6 (
^V ’&3 ) ' /l S öiü
r 1 ^3 L*> (XV\'\) -
£§§
il ‘JjL'j 'Jr îit iJb : $ .
I^iv Jî-;- j ;y> ^ , j^u , :j LZ ^
.
« J**l t* ^-î ^J.i U ^2 i ,J| ^J\ D J jL_ ’j£ cJÜ : . *» jC-C
y !
: cJâj .
^i\ J *. ^ Ojle cjt- : 3^ « jî V t!/ »/j [y= J}U <
b o b
I
j c; p • <s^ c cj \
^ •*-> • Vlî - jbj \j \ 3 w/ (...)
«»
* ^ -- ^ • •
^ ^
" •' >"«*
'j
/#
VI r, ^ .•">•' -*'• * • " r' !•- '•« • - \ ^ *T.* •
• <* ^ Jb
t
--»
"
^ j**jv
*
* • " -
^ •**"
l3
^
^
(18) YAPILAN EYLERN ERRNDEN VE HENÜZ YAPILMAYAN
EYLERN ERRNDEN ALLAH’A SIINMA BÂBI
Rasûlullah : «Yâ Allâh! Ben yaptm eylerin errinden de, henüz yap-
madm eylerin errinden de sana snrm» der idi dedi.
<;
Üj j
»
\
A At i J J^2. j6"
j'c . \
J*
*^X>
Lrl;
.
^ J Jl j (...)-
oG J J}U
-\*\
gJ jl l
JîV â fjj* *>6 < *•
c
•£
• * cK '
I»"-*
/'J dh }jc\
JJ
— ( ) : Âie (R) den (öyle demidir) : Peygamber (S)
«ALLÂHUMME NNÎ EÛZU BKE MÎN ERR MÂ AMLTU
duasnda :
t? X* . jU+y I
< yjjt J Jllllt frl* .Jt\h l£ TY \v) —
(
j6" j* <jXU j\ ji
*
$|§ I/-J ‘ 1
7-*i J j.v u c lx_'j j\ jfxi ilJî GjS.
. S£U-j»j • ûîytâ',.
^y'3 0^3 • ^ oi' o^' 1
.
^Lâî JU oî
W| 'OJ V dAr^i s _^ Jj j£j||
)
'•
-L •*>
• ö J y ji
67 (2717) : bn Abbâs (R) dan (öyle demidir) : Rasûlul-
lah (S) öyle der
«ALLÂHUMME! LEKE ESLEMTU VE BKE idi :
H -^3 ^ ^
'
.« jÛ^UÎK .
<V>
-$* y^S > £yg'
68 —
Ebû Hureyre (R) den Peygamber (S)
(2718) : : bir se-
ferde olduu zaman ve sehar vaktna irdii zaman öyle der idi : «AL-
LÂH’n hamdini ve bize snamasnn güzelliini bir iiden tebli etsin.
Ey Rabbmz! Sen bize sâhib olub muhâfaza et. Bol nimetlerini bize ih-
san et. Bunlar ateden snc olarak söylüyorum»
« jUq jj y .
J Ek. \
. fcjSâ ;Û S i» fcî (wu) - V •
• 8 'jT 'i •
'3 f c-> \
-
.
*A._
. * -
A ^
•
4
e
. jlivi
" i
70 —
Bize Ubeydullah ibn Muâz el-Anberî tahdîs etdi. Bize
(2719)
babam tahdîs etdi. Bize u’be, Ebû Ishâk’dan, o da Ebû Mûsâ E’arî’nin
olu Ebû Burde’den, o da Ebû Mûsâ (R) dan tahdîs etdi ki Peygamber
(S) u duâ ile duâ ederdi
«ALLÂHUMME’GFR-L HATÎETÎ VE CEHL VE SRÂFÎ F EMR
VE MÂ ENTE A’LEMU BH MNNÎ.
ALLÂHUMME’FRLÎ CDD VE HEZLÎ VE HATAÎ VE AMDÎ VE
KULLU ZÂLKE NDÎ.
ALLÂHUMME’PR LÎ MÂ KADDEMT'J VE MÂ AHHARTU VE
MÂ ESRÂRTU VE MÂ A’LENTU VE MÂ ENTE A’LEMU BH MNNÎ.
44. «Ve eshare», sehâr vaktnda kalkt ve onda bineine bindi. Yahut yürüyüünde sehâr
vaktna kadar vard ma’nâlannadr. *
«Bir iiden iitdi» ta’bîri haber lafz ile emrdir. Hakikati : Ni’metlerine ve imti-
hannn güzelliine kar Allah’a yaptmz hamdimizi iiden iitsin, âhid olan ehâdet
etsin demekdir. Ya’ni u
vaktdaki bu zikrimizi iitsin de müstakbel nesillere duyursun.
«Rabbmz bize musâhib oL.» ya’nî bizleri muhâfaza eyle, ni’metlerinin bolluunu
bize ihsan et ve her sevilmeyen eyi de bizden çevir!»
«
4
ts-Ü' (tyv •) — V\
*^'x
3 'û*
3J O jiaAl 3^ ^3 y<x\ jÛ©
•
•J.'j* ' *
w \ <
\s*J* -<J• *
o* < \
&
" **
w
" ^ ' / •
<i .
lsS-\ V* cii' yo J
^ ! p\ » ^ i» 3j~j ü ? : 1)6
. jJ. J U.1 j
71 — (2720) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)
u duây «ALLÂHUMME! ASLIH LÎ DÎNYE’LLEZÎ HUVE
söyler idi :
*• s >•
f-.s - '.r -
3 ^Ul 3 (rvr
\)
— yy
•iiLjj ü/« x. ^y.y j
® <; \ i
£§ y:)' 0 c . j)i 'jc, «
î jz ,
j y; \
• a
ti*" 3 ölî Jlj t
<^j4)I
n ‘ o*~\ 3} 3* t(
ûc ^ : viî . j ^,i)\ J\ j (...)
. « * ojjj
^
j' ju y*;ot 31 o yd .
"
< s
«.
£.v
5
S. Müslim; C. 8, F — 14
-
.
«
'4
>
r^i '1 VJ aJJY . ilJlj . 2*Ü1 Upu $ »\ > "
.
« jtfij
Allah için akamlad. Hamd Allâh’a mahsûsdur. Allah’dan baka hiç bir
ilâh yokdur. Tekdir, orta yokdur» der idi. Râvî Hasen ibn Ubeydillâh
öyle dedi Bana Zubeyd tahdîs etdi ki kendisi brâhîm’den bu hadîsde
:
- —
75 —
Abdullah ibn Mes’ûd (R) dedi ki Allâh’m Pey-
( ) : :
gamberi (S) akam vaktma girdii zaman «Biz Allah için akamladk. :
Mülk de Allah için akamlad. Hamd ona mahsûsdur. Bir ve ortaksz ola-
rak Allah’dan baka (taplacak) hiç bir ilâh yokdur» der idi.. Râvî Bu :
sabaha dâhil olduk. Mülk de Allah için sabaha dâhil oldu...» der idi.
•
""it " ir ^° % r '5 \ t •
^
-*
*
— VA
z» . . .
c/ 4 <J**->* Il Ü ^ c/ ^ l (•••)
öl !
r: 3 û4 Â>*'3 •
V*.^
4
3^' jp* *â 4 di
.
«
^a Ç* jM j-jTJ
4 Al d A® ûc ‘ d j\ âc A. 3 5Â d/'ij :
Atc cJk
• " f • <* ^ f
• ** • ••
j •*, r **
Vl Jt>-
•
' v A--0 \mSj0 (tYTi)
, i. / \
— YY ... *
4
5-t! *
Cj*
4 ^4*-* . ;
^ ^
V >i *
• r^J
-
• ii
•-^>-
"
. ijij 'i v 'o v . 3 >; jtr'gg i3 .
ji J
^ *• ^ »
' [' • v/ ^
• « *
-*••} /b-
, a
^
%. i
•
J
» •
da Arab kabilelerine galebe etdi. Son söz Allah’dan baka hiç bir ey :
4S
yokdur» .
JL^
-r.
t sûlS^ (> ; ^-I .
( â' U*. ) -4 C & -*>• • jyi c/' (•••)
•
4-^. lf i f-*
• « i'AJl j dUl-1 J| !
^|ül
: J» B «Â>\ J I)k : ük •
45. Hadîs kâne ile rivayet edildiine göre Peygamber, Allah'n ni'met ve inayetine kar
bu ükür ve hamdini el-Ahzâb sûresi âyetlerinde emrolunduu üzere zaman zaman
tekrar etmidir.
46. Dua ederken bu iki lafz ya’nî hidâyeti ve ilerde doruya muvaffakiyeti zikret. Zira
doru yolda olan saptmaz, ok düzelticisi de onu dümdüz yapmya h^ris olur. Dua eden
kimse de böyle olmaldr. lerini dorultmaya hrs göstermelidir.
' » :
f'P* V gf-
31 ~ l (")
.
âV Jâîül ü
vi A-
(fvr\) —
. (j l
j ) ' rp LAi*
^
m
'
^Z, ^ j a/-', v>
=
*Js i;;;/-. ^ ^ J»
y* Â
^ j.î ^ ^ i»
'jl
jlk’-L. .<ül>- 5 AC «i' jbj.L. 1)
Jj <•'
•
jj. . » . • , xL" J-s\-» j.«) y iilJ 1
’
,
.•
<'ür^ a'x*-'«jî' ji».L. . *-
*"
,t
j *i'' j\x-L. . <—i- iL»j
•- - •
mazn kld
srada Cuveyriye henüz namaz yerde bulunurken kld
Cuveyriye’nin yanndan dar çkd. Sonra kuhk vakti olunca geriye
döndü. Cüveyriye de hâlâ namaz yerde oturmakda idi. Peygam- kld
ber ona: «Senden ayrldm zamandaki hâl üzere mi devâm ediyorsun?»
dedi. Cuveyriye Evet o hâl üzereyim dedi. Peygamber «Vallâhi ben
: :
namazn kld
srada yahut sabah namazn kldkdan sonra yanma u-
rad dediini rivâyet edib yukanki hadîs tarznda zikreyledi. ukadar var
ki burada «S 3HÂNADLÂHÎ ADEDE HALKIHÎ. SUBHÂNELLÂHÎ
:
ÖS.. : VÖ (
Jv iidü '3 ) J J*.*
1 '-
j xU \isjj (tvrv) —A
•*
jl i \ : JÛ .
^,c A.mJ. L*a>- .
y~>- J\
. £>tî; î Vi3 .
üj ^ y 4i . ;;w ÜjU » gs yÇu
.
«»
’J- ty. d LCjlSCl* D y* Jlâ»
*'
.
f
yi \p*Xi
•
o ' ^*3.5- . 5L» o «.i a-.c L"Â>j p • . Â.-s.-,j \ ir y\ *
(...)
^ ^
. -AU
#
1 b*A3-j -
i;» i, O >•
' -
u" üi «-V'' r.'.', '
a
, y.
< o c ‘
-
j y /•
1
<— :
l.
*
(•••)
« ' -
' *>•>•*** •*? •
, •- v ..r ^Vt .•« -
•.C
C^ ^ A
^7 c ^3
t
I
l/ ^ (3
î
^ Ijp
S f • .7 - • - ; •' rv ^ • -
p
<
^
..
.
J“ o» Ü-V j) 0} OÎ •
< AfV' ûî • ^-.S A» J Âli I-Â . s ,«51 *i
•
j; Ji
î tjrvi-» HJ ^3 :
A.J y,
^4 JJ .
m
^
'<& *
V â) V 3 :^ w-l> : i
ti 1
c /1 ^ ‘ *lLi O 4 v3
47. Bu hadîsde midâd, meded ma’nâsna masdardr, ki kendisi ile bir ey çok olur. Alim-
ler : O burada olarak kullanlmtr. Zira Allah'n kelimeleri adedle ve baka
rftecâz
eyle ihata olunamaz. Burada bundan kasdedilen çoklukda mubâlaadr denîilerdrr.
: —
çiden c\ha hayrl olan bir ey öreteyim mi? Sie^ yatanza girdiiniz
zaman otuz dört vlefa ALLÂHU EKBER dersiniz. Otuz üç defa SUBHÂ-
NALLÂH dersiniz. Otuz üç defa da ELHAMDU LÎLLÂH dersiniz. Bunlar
söylemeniz Sizin için bir hizmetçiden daha hayrldr» buyurdu 48 .
mak üzere Hakem’in bnu Ebî Leylâ’dan rivâyet etdii (80 rakaml) ha-
dîs tazmda rivâyet etmilerdir. Burada Aliy
tma bir hizmetçi istemek için Peygamberin yann geldi ve ona i ile-
rnekden ikâyet arz etdi. Bunun üzerine Peygamber «Sen istediin hiz- :
katle dinle! Ben sana, senin için bir hizmetçiden daha hayrl olan bir eye
delâlet edeyim mi? Yatana girerken otuz üç kerre SUBHÂNALLAH
dersin, otuz üç kerre ELHAMDU LLLÂH dersin. Otuz dört kerre de
ALLÂHU EKBER dersin» *>.
# '
c
,
*
jc
- » ' • • ' J *1 f 1* -
« a*-
' V - '' i ,6 . / ,
V
— ATw.
(j
‘ V' < j** 3: <j* • er <-rP (jT-^ v VY V
. l
r'U . ü-a» «i' i jSI 'il » jl • * J.y* j 1 .
. « Uhli \
r l» . jlLlJ! ^ ‘ <3:r 'Hj
82 —
Bana Kuteybetu’bnu Saîd tahdîs etdi. Bize Leys, Ca’fer
(2729)
ibn Rabîa’dan, o da el-A’rac’dan, o da Ebû Hureyre (R) den tahdîs etdi
50. Kim uyku uyuyaca srada hadîsde bildirilen zikre devam ederse ona meakkat ve
yorgunluk ârz olmaz. Çünkü Fâtma çok çalmak sebebiyle meydana gelen yorgun-
lukdan ikâyet etmidi de Rasûlullah ona bu yolda zikre devâm etmesini tavsiye etmi-
dir (Ib'n Teymiyye).
Peygamberin çok sevdii kzndan bir esiri esirgemesi husûsuna gelince Pey- :
gamberdin tebli etdii slâm Dîninin inklâb düsturlar içinde esirliin dourduu kö-
lelik müesesesini kaldrmak ve hiç olmazsa bu mazlûm snf hürr insanlarn hâiz ol-
duu medenî bir hayât hakkma nâil etmek esâs da vard. Böyle iken kznn kapusuna
bir köle balamak, srarla yerledirib kökledirmee bu inklâb maddesine çald
aykr düerdi.
.
,U,, w (r\)
> •£
•
( hrr -^'3 ) b L c3 J} 3 ü L* (rvr«) —
^ 5} ‘ Ü o) o* ‘
et j) /bf S : >
•.i^p /P 1
vS '<*> VI 'Ol v '
r
_b ^üa P vj o v v^j % » i) J,; S
* *-r>" T\> J u»jVI Ljjj Ç)ljt 3 l
LJ iil VI "Ol V
l.'.
^ . P~v Ii:r _ . 3; vfi Ki . P Jt 3 X: s'\ Vfr (...)
•
r ir ^#
âc \LC üj b -*•;«- trai . tsA'-lyl» J xj- v£?\ jLV .
b^ (...)
. a t>jVj
p' % 3? £g y» a
jfe. *T> « S o-Çi-Jl P . -O Ü j £ Cjtil t
•
V-/^ ^ vS * 1
VJ'OJ V »
I
SOS • jal y “ -.P
•*
il
^ ^
gamber’i (S) amm keder srasnda u duay söyler idi «LÂ LÂHE L-
:
lerin Rabb, yerin Rabb ve kerîm Arn Rabb olan Allah vardr» 52
JÜJ. (tt) :
. J>U j o (yvt\) — Al
ti 1
:
^l Üyij J\ ‘ jl J &\ JC < \s}$
•
* i&j ^ î »jtJ j*
JL^ U » 36 î 0*^'
84
(22) «SUBHÂNALLÂH VE BHAMDH»NN FAZLET BÂBI
- . • %, - s.-.' .. V \ - . : f
- i-»' * *• X- 't.i. t \
j.j*r ,j
c *
,j
c jyo. J ü l
^ Al Jl’ (•••) A®
£§ «a :\/~j $
85
: Ü'i . J\ o'c * o.rj ü i» ju ji i ;> o- i ^J il jû; jj ^
• «il
! r
*r_ll ^.>-1 ! «a'I
j (• : o*.» n î «i
1
. « •
j «l ( u'l <JI »V^-H jl 8
demidir Rasûlullah (S) «Allah’a en sevimli olan kelâm sana haber ve-
:
reyim mi?» diye sordu. Ben Yâ Rasûlallah! Allâh’a en sevimli olan ke- :
JV \>
yJ-J* W r \ (u)
her kimi benden bir istekde bulunmasndan al koyarsa, ben ona isteyenlere verilenden
daha faziletlisini veririm» kudsî hadisini bilmiyor musun', demidir (N » 'evi).
53. ELHAMDU demek {amdin husûsî bir ifâdesi olduu gibi SUBHANAJ^LAI I demek de
tebihin husûsi bir âlemidir.. f.n-Nasr sûresinde tebihin hamd ile cem’i <Jmrlurunudur.
Tebih ile ham din cem’i Z£> ^-CELAl VE’L-ÎKRAM ismi hükmüice Cçlâl ve krâm
sfatlarmm isbât Ve izhâr demek olur.
54. Bu efdaliyet insan kelâmna hamledilmidir. Yoksa Kur’ân, Kur’ân krâat mutlak ola-
rak tesbîhden ve tehlîlden efdaldr... Nevevü.
KTÂBU’Z-ZKR VF.'D-DUA VE'T-TEVBE VE'L-STGFAR 221
HI yurdu : «Gyâbnda dîn kardeine hayr duâ eden hiç bir muliman kul
yok dur ki melek ona : Bir misli de sana olsun demi olmasn » 55
.
\
3 *
E-ü . sA 3
^
^ 1
3 3»-l (•••)
>
- av
# ^
-.r- a; \ ‘
(i* : cJS < î'/jji'
Jî
: jÜ •
j'f' J û ti*
.
(( J:c düy .
<j\d : 4»
I)J)1 ci'S ‘
«—I*
1 " <;>-V lo d J jd._ *jj' I)y~j
—
Talhatu’bnu Ubeydillah tahdîs edib öyle dedi
87 ( ) : :
kendisine tevkil edilmi olan melek Âmîn, onun bir misli de senin için :
olsun der».
O
I.
dllJ'A-c
\
y m o u (
\Lsj* (*vrr)
' v' •'
:
l'.
Jl» . 4b;A'l
' • S||
d- C- ° 1
.
j ( J’ j »-* O w A.c
- I • t
jc t
• '
jy j" Ji
Al ^
' Ju. *- J \ 1
. « jV iî j
•
Is*"
V Ûc
^ »•
J. düi <J J'd> . *1>JA \ \ 0 :
Â1» 3 y—^Uj 0>- •
J'û (xYrt)
r ^ ^
• r. •/ • ^ ^ ^ ^ ^ ^ - * > > *
4 ^ ^ A-C JC »Jj ^ ^ \
w/ J (*••)
*• «
. ^ dsl A rC
j\
JC : J\S j . 'Vl A « ilil. y 4 u.’^.
88 —
Safvân ibn Abdillâh’dan; Derdâ bunun nikâh
(2733) :
musun? dedi. Ben Evet dedim. Kadn Öyle ise benim için Allâh’a ha- : :
dîn kardeinin gyabnda, onun için yapaca duâ kabûl edilecek bir duâ-
dr. Duâ edenin bann yannda ona tevkil edilmi bir melek vardr. Kii
dîn kardei lehine hayrla duâ etdikce kendisine müvekkel olan melek :
dan bu isnâdla onun benzeri olan hadîsi rivâyet etdi. Burada râvî Saf- :
J 1*» i” S -t (Ti)
b !_>. VÜ : .
(
jj y V iâÂiî' j ) Jrl
j j J l
j .!
1
(tvrt) —W
rjt
.
y-i \ [yc 1
1>J J I
y jl i lx lj j\ J j 'Jc. J oÜ j\
j\ .çîc YT v ; a jûi^ 'i o »
jgs, ig 36
ü; j 3 £4 k**“ V *
• " ,4 S
.»'î-y < t Cj" j b-ü j- jv - M X
» *
.
• "
,fc
rO** ^ (•••)
(S) : «üphesiz yüce Allâh kulun gerek bir yeim yemesinde, gerek bir
içim içmesinde buna kar (bu ni’mete kavuduundan dolay) Allâh’â
hamd etmesinden muhakkak râzy olur* buyurdu 56
.
56. Rasûlullah’n yemek sonunda merâsimsiz olarak söyledii veciz ve câmial bir kaç-
duas vardr
a. Ebû Umâme (R) den; Peygamber (S) yemeini (yeyib yaygsn) kaldrd
srada öyle duâ etmek âdetinde«ELHAMDU LLLAh! HAMDEN KESÎRAN TAY- idi :
N
YÎBEN MUBÂREKEN GAYRA MEKFYYN VE LA MUVEDDAN VE LA MÜSTA-
ANHU RABBENÂ = Çok, temiz, bereketli klmm, yetinilmeyen, terk olunmayan
ve kendisinden müstani olunmayan hamd Allâh’a mahsûsdur ey Rabbmz!»
(Buhârî,
efiine, bâbu mâ yukalu izâ jerea min taâmihî).
b. Ebû Umâme (R) den; Peygamber (S) yemeini yedikden sonra öyle der
idi
«ELHAMDU LLLÂHÎ’LLEZ KEFÂNÂ VE ERVÂNÂ GAYRA MEKFYYN VE LÂ MEK-
FÛRN = Hamd, yetinilmiyerek ve nankörlük yaplmyarak bize kifâyet derecede ni-
met veren ve bizi suya kandran Allâh’a mahsûsdur* (Buhârî, et’tme, bâbu mâ vukal..X
c. ELHAMDU LLLAHt’LLEZl ErAMENA VE SAKANA VE CEALENA MUSLMN
KTABU’Z-ZKII VE'D-DUA VE'T-TEVBE ve'L-IstIGfAr 223
Ûjlj» ‘
^û c
Jf : â ijr^.
('fvra) —^ •
‘ j"'
J/iI» uûV_ yi U -r^V LA=*:l4 » IjU «il
Ü _j-j öl ‘ i [yc < y»jl â' JV»
.
«
j y> j\ « * *jj
den her birinizin duâs kabûl olunur. nsan (acele ederek) Ben Rabbma :
dua etdim fakat olmad. Yahut Benim duam kabûl olunmad der (ve :
. . •£%
y
û -'fxS v # g!| i3 ^ j& : 3>; t
< - J I ^
: ii
• "
Ji
91 - ( ) : bn ihâb
öyle dedi Bana Abdurrahmân ibn :
sizin her birinizin duâs kabûl olunur. nsan (acele eder de) Ben Rabb- :
= Bizi doyuran, suya kandran ve bizi muslimanlar yapan Allâh’a hamd olsun» (Ebû
Dâvûd).
Yemek sonunda ELHAMDU LLLAH denilib sâdece bununla yetinilse de sünnet
yerine getirilmi olur.
57 .
'
C K- J l
Sf- (y* (•••)“
)J ( ) \
V *>
v^- 5
- J ' » î)ü <*' 1 i
j|§ Lr" o* 1 * j. ..<* J.‘‘ «
j^V 1 '
ûrl^l ü o*'
«
J; â'
o A» j 'l
'
.»
dua edenin da fvetine icabet ederim » (el-Bakara: 186) â eti mûcebince dualar geç olsa
bile bir gün kabûl edilecekdir. Binâenaleyh duay brakmak doru deildir. Allah, duây
mukadder olan icabet saati gelince kabûl buyurur.
ârih Kirmânî der ki: Hadîsde duann ikU art bildirilmidir
a. Acele etmemek,
b. Duâ etdim, fakat kabûl olunmad dememek.
Dualarn kabûl edileceine dâir yukarki âyet ile benzeri âyetlerde lâhî va’d
mutlakdr. Konumuz olan hadîslerde ise duann kabûlu iki art ile kaydlanmdr F- :
kh usûlünde kararlam bulunan bir esâsa göre mutlak olan nasslar mukayyede hamlo-
lunur. Bu cihetle :
dermansz kalmak ma’nâsmadr. Kuvvet ve tâkat münkeif olduu için. Fevt olan nes-
neye diri ve teessüf eylemek ma’nâsnadr... îstihsârz Bu da yorulub bîtâb olmak ma - f
KTÂBU’R-RKAAK 225
O*)\
yLJL v’ r j .
^ ü ‘
j**» ‘ *•>» j1 y* «v
*
(
t ^)
r j ^
L-y .
( >i u» j ) 4ü &â j; .
j^/t G*üs
£ .
^ tilGa^ ^ ^ ^Al
C-'j£\
1 -.' D o:l 1 jlj tjti : J^î ( A>_j (> CL-l t jU't* (J \ . 4_j j (IX-^A J-
'*»
.
jû ia^iv', i ji;i
m
lL'Çi>\ fyj.’ûC ci fcs 0;
*
& h J.
su'
•
.
^
'j?
V
KTÂBU’R RKAAK “ -
S. Müslim; C. 8, F 15
226 SAHlH-1 MUSLÎM
^ ^
j) O* vi' o ‘ 6 ö S LA* (
rvrY ) - M
i;ûl 'T o I> Âib j
l
l ^iî, » ^ a.^ $ :
3 J? J& i 1 : ^ ‘ ÎPj'^
. « ilgili LUl J\S^ l o-’_ \ J* jlM v3
$§£> y^ Cj* $?j &*> • w4^-V'j».\ t‘A>- çyjû ölA LA*j (...)
crÇJ' •
ti £-5* • \/j s û a.*-, <X~\ j»l t*Aj- . LA* (•••)
*
. 'jfli . mi 1
. 3. -S ti : ti
sûlullah öyle buyurdu dediini iitdiini rivâyet edib yukarki hadîs gibi
zikretmidir.
GO. Cennet ehlinin çounu fakirlerin tekil etmesi keyfiyeti öyle tevcih olunmudur Bir :
çok mahiyetleri ilemee sevk eden maldr, maln verdii azgmlkdr. Dün^^ hayâtnda
erre vesile olan mâldan mahrûm fakirler ise, ekseriyeti tekil ettiinden, dünyâda dînî
vecîbelerine balcennetde ekseriyeti tekil etmeleri tabiîdir. Rasûlullah’m
fakirlerin
fakîrlikden Allâh’a snmasna
gelince, bu fakirliin kendisinden deil, fakirliin za-
man zaman mûcib olduu fitne ve fesâddan istipzedir. Nitekim Rasûlullah ayni zamanda
zenginliin tevlîd etdii fitne ve fesâddan da Allâh’a Binâenaleyh fakirlik smmd.
ve zenginliin iyi ve fena olmas insan hayâtndaki iyi ve fena te’sîre tâbi’dir.
Cehennem sâkinlerinin ekseriyetini kadnlarn tekil etmesi de ba’z âlimlerce
kadnlarn tab’an erkeklerden asab olmalar, ziynete ve dünyâ âlâyiine dükün bulun-
malar, kocalarna kar isyânkâr ve küfürbâz olmalar... gibi sebeblere balanmdr.
'
KTÂBUU-KtKAAK 227
: 3^ .
j \
jft l*- 3f!ö- . j \ lirü . iUi j- «il o-. c
:
(rvrA) —
: 3^i S Âî X-c
3? : li^-Vl cJü . l^U^J alt 3rî
<l^s . jfclj.1 «il a^c ui^aJ
. T-lll'
j 1 u> a^ . a^£ CSa. .L,v J ij'j S 1Y (jt>j (.
.)
'
• t *"* ' ^
l^z
»
95 —
Ebu’t-Teyyâc öyle dedi Mutarrf ibn Abdil-
(2738) : :
(S) n
«Cennet sâkinlerinin en az kadnlardr» buyurduunu tahdîs
:
etdi dedi.
Buradaki râvî de Ebu’t-Teyyâc’n
( ) Ben Mutarrf dan : :
iitdim o hadîs söylüyordu. Kendisinin iki kars vard dediini (95 ra-
kaml) Muâz hadîsi gibi rivâyet etmidir.
f
t* ' y* * f f • I* ‘^5 ^ ^ J Ç . I J • •> t }« — M V
^ b A>-
|
jû*}_ A>- .
jnKj • - i jT ^,A J'A^C (t'VfAj
'* • C''' l.i " .•'!*•' ’ l" .* * '! ’ .• - / • -• *-• S •' ’,*
^y
1 1 .1 I
sUo
J.»
u» : J\» i <_/ ‘ jUO »j" x.c { «Uüc ^ J\ Aj: ü*’
# ,
*n r •'i > • '•
j eW
• ' ^ *.* > '*>'
'-v** \.v
b -V>- > vv ;
,
' «£. ^TV / . ...
. . (J •
j ^y
:
J 'Z.' y id &5i j 3û $ CÜ »
: \ : 'J :
r
iC 'Jl 'J& .
^
jî
» Di <i \ ‘
j C*ü- LVl i (jf <J c/ A-“— j ÂTjU <jr Ju j
^ >-v jHI
.
j» : vfc .
j£i 3*3 ü.' 3 ./. L^>j (...)
'fil
.
^
G'jit
«
•
>e.y» jl^
£* 3»
\
KtTABU’R-RKAAK 229
. L.i)' >ijüM \J * :
.
j .
Ç*» *Cil*—i «i'
j|3 • • s*?- '•)*
. a »L.UI
J ^ ^ 3^'-r*l <>.
3jl
a j <^* c/î 3J
99 _ u’be Ebû Mesleme’den tahdîs etti ki o,
(2742) : Bize
öyle demidir Ben Ebû Nadre’den iitdim. O, Ebû Saîd Hudrî’den tah-
:
( \
.
jX+ 3» ^ ^ I
Ü-i 3 £* ^ (rvr) -W
S P
jS.yt |â
^ ö
1
a 3te «il i «il J ji-S < M}*' ’u'
1
(s-y'if
’<? •
J* d £ ’4 töfr • 'jhî-i o jis
MI 'j;j t
[f ’jîj
.
MI j.iS
1 < <i S I lj'>l
: ^^.3 S- .;V ^j[iî , -V.
^-
jQ's a oü" *
:
p -^î uu=
. ;t>;
1 fr ^ * / ",'. f ^ *: «z * \\*\ > > • -? fr • • f- 1 f
^ Af 1 j • 4 o4>- i uvt .
^Cj\
. L^i ±j jJ a rjri j .
-
^-; o; giij* a '.j"î . ^ ^ V5ü.>
0^5^ jl» •
^ 'J
3
*
pr-l'Sj j U dö i 3j; 0jcl3: 3
4 ^ ^3* •
V? Uy « tr!/ 4^ ^y*'* 4 *^-3 »UÎ' dÜ S op J
.
*Üi Ç:.
62. Bundan eyin kasdedilmesi muhtemildir : Biri, tatl yeil meyve gibi nefisler için
iki
güzellii, lezzeti. Çünkü nefisler onu hrsla taleb ederler. Dünyâ da boy-
parlakl ve
ledir. Dieri; bu iki vasldaki yeil ey gibi sür’atle fenfi bulmasdr.
63. «Dünyâdan ttkâ ediniz, kadnlardan ittikâ ediniz» demek, onlarla fitnelenmek den je*
. S C )
&jii>rcZj U V. & Â* £ •
tf - £>¥ .
A> trT £ ^ u £2 .
. j; ^ :
36 '4? ’JS u . jjî S^ tj o^-t-i J i j3» s >"v 36 j
: 3ü J.û
.jz^zJVj
^
«l jrl
r>: e-
:3Ü .Iaâü
t^r £
>31 d’
33
\}\
f .
•
J*.
^ ^ •
J.
^^ ‘ j «Üjl iu i cJui
Js~\ -£j>: u I
y .
1
^1 *Vl» A--»- j Ayj jr Jse—1 lj» _,(..)
J- C5*
p
£ *, ;^ â
c v-)«~'* c/ J c ^ A»- A;“— c/ Al .A>-j
^ û (^-^*
S £5 «^3 i ;
'£-; s bsi J tf!û.
.
jU S 6i. : Vb j»j’ y. .
e
> S ££
C‘jJ .
( •>- «jr
f^j.\
c/l j_^« ) wJx> [JjS- m
:
\
Jli xj£ J x£j . jl ^tl^l^-j
*J~* } cp v •
^ L^' ^ > J' ^ ‘
‘
t* •
jCTJ Vc
j \
o j^Li c^.a>-
^1,1-» Jj . « » ’
rrl^ J J
• Ua yj
a I » Ai«.A-
J jli «il jjy VJ
j>î •
*
y
1 *? 1
J* ' ( ^1 s ji>Vi 3li j . tri; ’:
J- jl 3lî
iaÂj ÂT^T jUajl üjl>m «l 3^ y* yJ Ay Ay J
» 3/-J :
û jl ‘ «l 'M C.
KTABU’R-RÎKAAK 231
,* O Jc
1
«il y ij>-
k r ^ic Î^-Ucli ^.üls*» . 0^:—!' £jA Âl- 1^. c/*ü (J3- <_£«
1> tJÛ j . (t vû V j
*
I
y- J*s B Jlij . fl •
ü jA 1
'
,J>-
• U; . s » J - O ^-o <A*J
^ **
• « â?
MAARADA SIKIIR KALAN ÜÇ MÂCERÂSI VE KNN
(27)
Y AMELLERLE ALLÂH’A YAKLAILMASI BABI
Hayâtnzda srf Allah rzâs için ilediiniz bir takm iyi amelleri düü-
üb baknz da onlar zikrederek Allâh'a duâ ediniz. Allâh’m sizin üze-
— Yâ Allah! Ben bir ölçek pirinç mukâbilinde bir içi îcâr etmidim.
çi iini bitirdii zaman Bana
: hakkm ver dedi. Ben de ona üç sâ’ olan-
ölçeini arz eyledim. Fakat o adam bunu istemedi, brakb gitdi. Ben o
ücret pirincini ekib zirâat etmekde devam etdim. Nihâyet ondan bir ta-
km srlar ve çobanlarm satn alb topladm. Bir müddet sonra o içi
geldi ve Allâh’dan kork, benim hakkmda bana zulm-etme dedi. Ben
:
u
:
64. Ashâbmz bununla insann kederli hâlinde ve yamur duâsmda ve dierlerinde iyi
ameli ile duâ etmesinin ve bununla Allâh’a yaklamasnn
müstehâb- olduuna istidlâl
etdiler. Çünkü bu üç kimse böyle yapmlar ve kendilerine
iefibet olunmudur. Pey-
gamber bunu o kimselere Övme sadedinde, faziletlerinin güzelHirii arz edib gösterme
yerinde zikretmidir. Bu hadîsde ana babaya iyilik etmenin fazileti,
onlara hizmet et-
menin ve onlar evlâd, zevce ve daha bakalar üzerine tercih etmenin fazileti
vardr.
Keza iffetin, haramlardan çekinmenin bilhassa bunlar yapmaya kudret hâsl oldukdai
ve bunlar ilemeye teebbüs etdikden sonra vaz geçmenin ve srf Allah
için bu harâm-
lan brakmann faziletleri vardr. Keza bunda ücretle adam tutman
m cevâz, ona kar
ahdi ve emâneti ve muâmelede cömertlii güzel îfâ etmenin
fazttçi gibi hükümler vardr
(Nevev).
KTÂBU’R-RKAAK 233
oy
V. >.^ J '
J r V 0)
Vc
^ s J • V-V 3 ^ 3 S;/, cr- (™.) - n
»Allahdan mafiret iste. Çünkü Allah çok mafiret edici, çok merhamet eyle-
yicidir » (en-Nisâ: 106).
«Kim kötülük yapar yahut ne/sine zulmeder de sonra Allah’ dan mafiret is-
bir
terse o, Allah’ çok mafiret edici, çok merhamet eyleyici bulur- (eh-Nisâ: 11).
«.Ayetlerimize iymân edenler sana geldii zaman de ki selâm sizlere. Rabbtntz :
kendi üzerine (u) rahmeti yazd çinizden kim bilmeyerek bir fenalk yapb da sonra
:
arkasndan tevbe etmi re düzelmi ise üphesiz ki o, çok mafiret edici, çok merhamet
eyleyicidir » (el-En’âm: 54)
«Bil ki Rabbrn bilmiyerek kötülük ileyib de arkasndan tevbe ile hâlini düzel-
tenleri,bu halden sonra elbet rahmeti ile balayacakdr* (en-Nahl: 119).
-Kii nefsine zulmedi b, sonra tevbe ile fenal iyilie çevirirse ite Ben bu gibileri
mafiret eder balarm » (en-Neml: 11).
« Ey iymân edenler, öüt verici .nasûh) bir tevbe ile Allah'a tevbe ediniz.. Olabilir
ki Rab biniz, üzerinizden günâhlarnz kaldrr ve sizi altndan rmaklar akan uçmaklara
iletir...» (et-Tahrîm: 8).
KtTABUT-TEVBE 235
A.c (jd
)
i J <-«1 — » J üll A.-C
{J? (...) —Y
C') Üt * » m * 3A * $ v/A j) S • E>v pi . 0 0‘ (
> *' •*
\ * ' .* 2 • ' J ' r »s " - 1* i
id •' f'» s ' / \
1 O '
^;
c ‘
c/
\
U' A.>- . o Jy A t
C b' A>- (^7 (...)
. :l::c .
û6
2. Bu hadis ayni raviden ve ayni konuda küçük bir farkla KTABU’Z-ZKR' VE’DtÖUA’-
nm banda geçdii için onun müteselsil rakamn almaktadr.
m
>
>+
»
/
*>
**
'I
O
**
r
#
“
•-*
'
•
'
\ • *-
-"T* V
c/
*
-*•
*
* ** '• '
••
?
'
^
^
/\ \
(•••)
dar uyuyaym dedi. Gitdi, ölmek üzere kolunun üzerine koydu. Bir ban
aralk uyand. Bir de bakd ki devesi yambamda. Bütün az, yiyecei
ve içecei de devenin üzerinde! Allah mu’min kulunun tevbesi ile te
böyle bir durumda olan kimsenin devesini ve azklarn bulmas âmndaki
sevincinden muhakkak daha fazla sevinçlidir.
demidir.
•t.
pZ ip (Si .
^>VI ESi . ;\ tsi . S ’pp 1
KTABUT-TEVBE 237
4 — Keza bana Ishâk ibn Mansûr tahdîs etdi. Bize Ebû Usâme
( )
luhdîs etdi. Bize A’me tahdîs etti. Bize Umâretu’bnu Umeyr tahdîs edib
yüyle dedi Ben, Haris ibn Suveyd’den iitdim öyle dedi Bana Abdullah
:
:
(ibn Mes’ûd R) iki hadîs söyledi. Onlardan biri Rasûlullah (S) dan, di-
keri de kendi nef sindendir. Abdullah dedi ki Rasûlullah «Allah mü- : :
:
^ oc y) •
j) k‘Â>- . î> j-î." j U'i !'.:l (tv : o) - o
1
1
l' > ' • •- - , . • i ' -
f.V-; \-j A.
.5 ^ " J'2® j juVj» -J>*
0
:>-
'j.:
.
y
s
û
ac(»
fr i;-.
>
-
L’4:»
*;•
. <
.
:
i
& { &;,
’^i AiSCr jî
k-î
. £l
^
-i' Git*
’J».
•
Ü y j v At £ SÜM a u.‘; i ;> ta- 36
f
:
O kimse azm
ve büyük su tulumunu bir deveye yükledi. Sonra yürüdü.
Nihayet arzdan hâli bir çöle vard. Orada kendisine bir uyku eridi. He-
men orada indi ve bir aaç altnda kuluk uykusuna yatd. Yatar yatmaz
gözleri kendisine galebe etdi. Ya’nî uyudu. Bu srada devesi gizlice yü-
rüyüb gitdi. Adam uyand ve bir yüksek yere kadar kodu. Fakat etrafda
hiç bir ey göremedi. Sonra ikinci bir yüksek yere kodu. Yine
bir ey
göremedi. Daha sonra üçüncü bir yüksek yere kodu. Yine bir ey göre-
medi. Geriye döndü. Uykuya yatm olduu yerine kadar geldi. Kendisi
orada oturduu srada birdenbire devesinin yürüyerek çkageldiini gör-
dü. Nihayet devesinin ipini eline koydu. te Allah, kulunun tevbesi se-
bebiyle muhakkak bu kimsenin devesini bulduu zamanki hâlinden daha
ferâhldr*
:
^*4 3^ j • : ü** 5: 3» ) /:** ^ l- 4 O; <_?-4 LA^7 (
rvi ^) ~ *\
, .jû;
y£ l-> \S\ '* ij < u! .
sâ !}/-, lîLi â üy-j u . û/- üî :
* ^ ;. i&j o? 1'
.
*-‘
"*••
«*
^
W »t
^ -5
1 3 ^i ,
^ t-L
- •
:
J %
3û
X ~ \ ,r > • a
y y uü y x . * • .
•*=»-
• y. jf- A_>- : M» .
y uÜ jr-y jj j a.- {rviV)—y
>'j d üt ‘ V-?"’-
l
?
x ' c
t' j": j' 11
j~*j
cr'J . o y— ü •
^3 j~~ j *3»'-* • • al.» ü . ü^Ai
~
x ~î as ^ *V ja y$T j*
* :
üt 3^ f Kt^^- •
° dil iiuj
jy
- “
t
x T üt j ^ l_} £?y- cJ 1
^ (2747) Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edib öyle dedi Ra-
:
:
sûlullah (S) öyle buyurdu «Allah, kulu kendisine tevbe ederken kulu-
:
3
KTÂBU’T-TEVBE 239
•
ik m$
8 — Bize Heddâb ibn Hâlid tahdîs etdi. Bize Hemmâm tahdîs
( )
etdi. Bize Katâde, Enes ibn Mâlik (R) den tahdîs etdi ki Rasûlullah (S)
öyle buyurmudur «Muhakkak
kulunun tevbe etmesi ile siz-
: ki Allah
den birinizin bombo bir arâzîde aybetmi olduu devesi üzerine uya-
n verdii zamanki sevincinden daha ziyâde sevinçlidir».
( ) : Buradaki râvîler de Enes ibn Mâlik’den, o da Pey-
gamberden yukarki hadîs gibi rivâyet etmidir.
Tevbe : Günâha nedamet ve bir daha yapmamak üzere azm ile rücû’dur.
stifar Duada mafiret talebi ile beraber tevbedir... Bir de denilmidir ki mü-
.•
) : 1
9
240 SAHÎH-1 MÜSLM
(2748) : Ebû Eyyûb (R) kendisine ölüm yaklat za-
man öyle demidir Ben Rasûlullah (S) dan iitmi olduum bir eyi :
10
%\ \'^k *
-p y^‘ V 8 &* '
-
i§ 3* ‘ tsA^ vAu.\
ö jûei «il C—
.
*
^ i «J>l i
Jy J ( J*l
öyle buyurdu «Nefsim elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki eer siz-
:
cerred istifâr geçmi günâha nedâmetle onun errinden korunmay duâ ile taleb ve
gelecek günâhn errinden de onu yapmamaya azm ile korunmay talebdir.
4. Buhârî’deki Seyyidu’l-îstigfar hadîsi oyledir
» '*
\
JJ cJ .^4^ •
jUil—Vl-u-. ! J'i
^0 IS*)} O,
^
%
*4*'
J*' <j* y<*
cr-"- ^ wM V: jh* y*s
= eddâd ibn Evs (R) tahdîs etxii ki Peygamber (S) öyle buyurmudur : «stifâr duâ-
larnz teyyidi yüce Allah’dan yolda mafiret dilemelidir : u ALLÂHUMME ENTE
.
KTABU’T-TEVBE 241
‘ ‘ j » f'jj rl
(r)
d j*** O •
( i*:l ^'3 ) d £,!* 3 t> J-*4 LAfc ( TVo *
)
— \T
ü&j ) at u£& i1 * o& j) & & ;;Jh u-t « l •> ^
• :O» 30 • \>
m ? dd kJ*^: jlâi
l
:
J>
\ ^.D : 30 (
«Âl'J jLj « »lz_5^
‘
'H»
• <> c ish OljT ’j>- . Âtl J jÖl O^ÂT . 3)a:c j yCj ! «l t
! .as
^ «J ^ i 3 » 3jiS 3 te . C^r HÜ OJIS . SVjV'S
ç|3
jVi £U
«i i J?
a5l1î^ji •'^teciCJ « jjl
jj * (^jîc j y jdr V- ’jp 3yîjir ‘J OJ
S. Müslim; C. 8. F — 16
:
cehennemi ve cen-
bizleri
§
murâkabas da bu ma’nâdandr ki her ide Allah’n rzâs tarafn muhâfaza edib kezâlik
bütün hallerine dâima ilâh ilmin ihata etmi olduunu düünerek nefsini bekçilik
ey-
lemekden T'âretdir (Kamûs Ter.).
KTABU’T-TEVBE 243
V-tfc- jVcJr .
. Jj^j/â'^6** (•••)- vr
.
jLH 'jT Â* Llicj» .
jj|& «S J AC Li^ :
3î» • 3^-»* 4 ‘ <3 ' 4
.
£ Çî tjff tj^ö 'jfe . ;V;j ^Vj 3Eji iü-i ^4 ^ f
feîj :Uta /<î dj S 4j" Âi
*
36
JU* 3-- £ . 3^ Ai 1 1 j :
Jy j»î 3& • o‘A^ a s 3& • o»t
yC3 Ji j jCj
i
y JJ \ lûc j j5Cl; L5^ ‘cjfc ’jj . ^U-j âcU- ! C »
. a ^.Ul l *X~-1
-
c
^— c ç*- ‘ '
5^
4 1 £$ Ju»«
4 ota- £»*â>. . û> 5 j> 3 ^în l)a>. . <->' s*j Ct-*? (•••)
h V? i ^ .
l^\ alc tir-. 36 v^&l» «k jÇ-Vi 4:4' '<&- 4 5îiî jt
13 —
Hanzala (R) öyle dedi
( )
Bizler Rasûlullah’n
......... : :
etdi dedim. Rasûlullah (S) «Ne söylüyorsun?» buyurdu. Ben hadîsin ta- :
mâmn kendisine söyledim. Ebû Bekr Ben de onun ilere ben- : yapd
zer iler yapdm«Yâ Hanzala! Sâat, sâat! Eer sizin
dedi. Rasûlullah :
ve Celîl olan Allah Benim rahmetim gadabm sebkat ett: buyurdu» dedi.
:
^ ^ »
v- ' • "•
j
kendi nefsi üzerine bir taahhud olarak öyle yazd (zâtna âid ahd ve —
mîsâk hâvî olan) bu kitâb kendi yannda konulmudur MUHAKKAK — :
. a <
:
U J ji i Ui j lijC VJ1 £*/ 'j*. pîpil
.
17
KTABUT-TEVBE 245
yupd da doksan dokuz parçasn kendi yannda tuttu, bir parçasn yer
yüzüne indirdi. îte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün mahlûklar biri-
birlerine merhamet ederler (seviirler). Hatta yavrulu hayvan, yavru-
suna isabet eder endîesi ile ayam yavrusundan kaldrr» 10 .
(
^
18
*
*
VjS.1 3 *
t?> (•••)- u
îlJj jiy i'-’j
«u 'jl jû- » U6 || d J ji'j M i
J.î £ iri '
ü‘ ‘OÜl Çf
v-c iL dd GÜ j Bfc. «5 i» S Ü t# -
^^ &
< (...) >«\
Jy'i SpJL»
2 'Sy\ .
yr, în- i j\ »
* ij ^ ^
*al . llij jp Cj-
j .
îftj • V.i .
•
vy e.*. y-j **) •
«Allah’n yüz rahmejti vardr. Bunlardan bir tek rahmeti cinnler, insan-
lar, hayvanlar ve haereler arasna indirdi. îte o bir tek rahmet sebebiyle
ü . i:i! öîi .
p ’j ki Gü . 'j.y. ’j >f.b ^ (, v .r) -v •
•
* j*- i j - prri V'j“. G
10. Yüce Allah’n rahmeti nihâyetsizdir. Onun rahmeti sayya ve ölçüye smaz. Buradaki
rakamla yaplan ifâdeyi öyle anlamaldr Rahmet, hayr ve saadet uladrmakla ilgili :
bir kudretden ibâretdir. Kudret ise cüz’lere ayrlma ve adedlenme kabûl etmeyen bir
sfatdr. Binâenaleyh bunun yüz adedine hasr ve tahsisi, yer yüzünde bizim yanmzda
olan ilahi rahmet, kendi kerem ve inayet hâzinesinde bulunan hudûdsuz rahmetin
yannda bir zerreden ibâretdir demekdir.
> .
20
. £.y u.; , fe & ^: 5 fcfc £y ,4 3
\
.
.Ufc j (. .
.)
vardr ki ite o bir tek rahmet sebebiyle bütün mahlûkat kendi arala-
rnda biribirlerini sever merhamet ederler. (Allâh’n rahmetlerinden)
doksan dokuzu da kyâmet günü içindir».
( ) Keza bize bu hadîsi Muhammed ibn Abdi’l-A’lâ tahdîs etdi.
Biz.e Mu’temir, babasndan bu isnâdla tahdîs etdi.
21
O* ‘ d âc ' ‘
d d l Ajb ^
c <*_
j\ \ b*Â>- . j3. jd {isjû (•••) — V^
J J* • b d » jt dl 1} : 3 \i jUu-
^ -> al&\J\ vJÛd ri ( . Â*-*j yijV' j 1^4 3*fd . Jfj' j 1 »Ö <jjj b JIU
. « ;.'ji »â.^ biir" tÂ..s bu .
ifj’.î
öyle buyurdu «üphesiz ki Allah gökleri ve yeri yaratd gün yüz rah-
:
met yaratmdr. Her bir rahmet yer ile gök arasndaki mesâfeye mutâbk
büyüklükdedir. Allah bu yüz rahmetden bir tanesini yerde kld. te bu
bir tek rahmet sebebiyle anne çocuuna meyi ve efekat eyler. Vahî hay-
vanlar, kular da yine bu bir rahmet sebebiyle biribirlerine kar meyi
22
ve efekat eylerler. Kyâmet günü olduu zaman o doksan dokuz rahmeti
bu bir rahmet ile kemâle erdirecekdir»
. d UJ y
— ( 2754 ) ibn Hattâb (R) öyle demidir :
Ra-Umer :
kItAbut-tevbe 247
Jh .
y*>- J J:'î
r 0 c
^ 9 'r’J.) ^ (tvoo)-— Yf 4
Oc
‘
i-“! ’J » wî' ' ‘
û fc :
V-A'
'J'
<oJ aic U y n_î' ’J 3 •
çJ* l« « < «il U y jlll
mu’min Allah katndaki azâbn derecesini bilir olsayd, hiç bir kimse Al-
lâh’n cennetine tama’ etmezdi. Eer kâfir Allah katnda olan rahmetin
derecesini bilir olsayd, Allah’n cennetinden hiç bir kimse ümidini kes-
mezdi» buyurdu.
J.|i\
y
V - -9 • • • .• - *.•
V *** *
& - >
y—
! V
b -o-
\
. O* c/ U
. /
v Y0 Tt
•*
-, s::>
. « -0 <01
y +%
Rabb! Halbuki sen en iyi bilensin! dedi. Bunun üzerine Allah, o kimseye
mafiret eyledi».
.(•’
: a.c jO
) <j ^ j \Lsjf ( •
)
— T®
: UjSy 'Si S-J <jSM 5 33 VI UjSj\ : 'd 'Si : 'Si J.V.
J
(i
3 .
jl/jl ^ (
Ü
li» . A
r oi Jc *J.J o^l » Jfc
£§|
^:ll <
öj J* j \
jc J.;C J *
j*
'•* -* •* .
J'tJ uJP 1
3 • jr .
Jj> _,*-b cJ* t- 1 : L)fa A : i> {j*j\ » yÂ>-
• *' *
^
“i . - ^ -* , „ + ' 0 ( ^ ^
S ^ ^ ^ # ' ^
• . A^ Ct\5 ^ ^*S JU • ^-X>-\ A* Ât I* V> ^ «Xc- A«aJ i
j "jjf
jAÎ <Jr\J ! AÖ^
S
U*' ^3° * 3’j §§â ^ (Jj-j Oc * * y. J
A 3.'
O* J-*;V 3* :
3 J*')\ Itf* (t-\\\)
Bana Humeyd ibn Abdirrahmân, Ebû Hureyre (R) den haber verdi ki
Peygamber (S) öyle buyurmudur «(Eski ümmetlerden) bir adam, te- :
gelib çatnca oullarna vasiyyet ederek öyle dedi Ben öldüüm zaman :
beni yaknz. Sonra benim yanan kemiklerimi öütüb toz hâline getiri-
niz. Sonra da benim bu külümü rüzgâra tutub deniz içine doru
tozudu-
nuz. Allâh’a yemîn ederim ki eer Rabbm beni ele geçirmee kaadir
olursa muhakkak beni hiç bir kimseye azâblandrmad bir azâbla
azâb-
landracakdr.
Adam ölünce bu vasiy yetini yerine getirdiler.
Allah arza hitaben:
Aldn zerreleri geri ver! dedi. Adam birdenbire dikelekoydu. Allah
ona Bu yapdn eye seni sevk eden nedir? dedi. O zât Senin korkun
:
U - lsrâf - mehûr ise de insann yapd herhangi bir fiilde haddini amakdr.
sarfmda
Burada cinayet ma’nâs da tazmin olunarak alâ harfi ile slalanmdr.
Ya’nî ma’siyetde
ifrât ederek kendi nefsine dnâyet yapm kims
e demekdir.
.
KTABU'T-TEVBE 249
otdi. Hasûlullah (S) öyle buyurmudur : «Bir kadn bir kedi yüzünden
cehenneme girdi. Kadn
açlkdan ölünceye kadar ona o kediyi balam
ne yiyeceini vermi, ne de yeryüzündeki haerelerden yemesi için sal-
vermidi».
Zührî îte bu, hiç bir kimsenin i’timâd ederek çalmakdan kalma-
:
^
\
.01 4.01 »
A) AJ y*~* t
G ^ b tj
(S) dan iitdim «Bir kul nefsi aleyhine günâh ilemekde çok ileri git-
:
kadar (25 rakaml) Ma’mer hadîsi tarzndadr. Râvî Zuhrî burada kedi
kssasndaki kadn hadîsini zikretmedi. Buradaki râvîlerden Zubeydî’nin
hadîsinde Rasûlullah «Azz Ve Celîl olan Allâh o vucûddan bir ey alm :
olan her bir eye hitâben Ondan aldn eyi yerine uladr buyurdu» :
dedi.
(j
c k» a»-
j \ îi a»- .
O *î)l a-.c jp (yyov) — YV
* jl » i Çjf. 1$ jaL' A ; ._ { \ oZc- :£j jiUiUlc j\
U ^f* j ,
\jy» ca-J jV jl . a» \ û ; »jl
J JU» . IjJ
j j VI* «il illj
jyt
0Ac
t'^9- «Â)lilc I
J ji
.£jb j J Jji' j Y (Ju
<i I l
j) J
: «il Jfcî i
Jjj . a, dU j IjUü . \lL. J' ^-4 ^1 j-U" '«il
*Yr?
•
«i: j) j
Ebû Saîd IJudrî (R) den iitdim. O, Peygamber (S) den öyle tahdîs edi-
yordu «Sizden evvelki ümmetlerden bir kimse vard. Allah ona mal ve
:
evlâd ihsân etmidi. Bir gün evlâdna hitaben Vallahi ne benim size : ,
yete seni sevk eden nedir? diye sordu. O zât Senden korkmakdr dedi. :
»-• s . •' v *•
üui—
r* ;. 4
- » -
j*
>>.•>' î-
ü
j,-»* -
w A>- .A.-ç- y
r -. 4 - - i
-
.«3U*
r r-»*
U A>-
^J'A*e jjr Il A?~
^ \
> u> A>- j
£
illl-l* \ yjT S iiü . . A>\ \
\:r.A> . A; 1
y l t? A> . j \
£
. S Ijlyj Vt 4—c-j * A ^ 1 j A>- <3 J Ap_Aj>- KyJl*
tjj .
«l Alt ^-A_ : «iti Uy_» (jîi a V «l Alc 'jd>' A' l» »
0 *.l)l 0_A>- J
y y
jllill* D < I^C J kl*^A>J3 ^ Alc jLld U «l * U jLçL A.
r a
il, ;
« .
\ • 1
3 • 8
.
sinde «üphe yok ki vallâhi o, Allah katnda bir hayr birikdirmedi» tar-
zndadr. Ebû Avâne’nin hadîsinde ise bu kelime mîm ile «me’mteere»
eklindedir 13
.
13. Bu hadîslerde geçen el-ibtihâr, .el-ibtiâr ve el-imtiâr kelimeleri lügat ma’nâlar i’tibâryle
biribirlerinden baz ayrlklar gösterseler de hadîsde biribirine yakn olan ma’nâlan
ifâde etmekdedirler. Bu yakn ve müterek ma’nâ da hadîs metninin tercemesinde ve-
rilen «Allah katna bir hayr takdim edib birikdirmek» ma’nâsdr.
•
KÎTÂBU'T-TEVBE 251
J* iPr J > >. ; 6 C Sp4 Ç* < S§j* ^ o* < ij./ i ' [y ‘ •/ <3 ' <> O®
: JtÂS *JjÇr 'J& J'i . J V£t '.Lj Isl :UÛ'i . 'Jik % V . Jk llt'j « 'Jlll 'JL Cj
. o cîJJ o Aü
. « u -J>‘ \ p
<:^J\ j\ yk j 36i <SJ>\ V s ’jlv v 36
^-’yi ilâ* «j -Ta>. .
\J4j A *’i ti*
A> :
/' J>> (...)
. *e.v» »
»a. ;
»
Celîl olan Rabbmdan rivâyet ederek öyle dedi «Bir kul bir günâh i- :
Pâk ve yüce olan Allah Kulum bir günâh iledi, fakat günâh mafiret:
edecek veya günâh sebebiyle cezâlandracak bir Rabb olduunu bildi bu-
yurdu. Sonra kul tekrar dönüb günâh iledi. Müteâkiben Ey Rabbm! :
Günâhm benim için mafiret et diye yalvard. Pâk ve yüce Allâh yine :
Kulum bir günâh iledi, fakat günâh mafiret edecek veya günâh sebe-
biyle cezâlandracak bir Rabb olduunu bildi buyurdu. Sonra kul tekrar
dönüb günâh iledi. Müteâkiben Ey Rabbm! Günâhm benim için ma- :
firet et diye yalvard. Pâk ve Yüce Allah bu sefer yine Kulum bir gü- :
nâh iledi fakat günâh mafiret edecek, yahut günâh sebebiyle cezâ ve-
recek bir Rabb olduunu gerei gibi bildi. Sen istediini yap, ben seni
mafiret etmiimdir buyurdu* l4 .
14. Bü hadîsler una delâlet etmekde zâhirdir Tevbekâr olan ve Allah’a yalvarmak yolunu :
bilen bir kulun günâh yüz kerre, bii kerre ve hatta daha çok tekerrür etse de her
defasnda tevbe etse yahut bu mükerrer günâh topu hakknda yüce Allâh’a ynnn
pimanlk arz eylese tevbesi sahîh olyr ve kabûl buyurulur. Bu mu’minler için en büyük
müjdedir (Nevev).
Bu hadîsin son fkrasnn ma’nâs günâh iler, sonra da tevbe' etmekde devam :
en
etdiin müddetçe ben seni mafiret eylerim demekdir.
252 SAHÎH-1 MUSLÎM
: ajr , 'Jû .
î>' 3 'a;; >i vs? S = ab . 3ü jj 3
*
I*' -
zvt- ilü A>» L» ;
" \\\ f •' o\
| /\ i' Zi\\& \\
J j~j J j*l
m'** * \ I *
ct » î
adnda kssa ve hikâye söyliyen bir kimse vard. Ben ondan iitdim öyle
diyordu Ben Ebû Hureyre (R) den iitdim öyle diyordu Ben Rasûlul-
: :
lah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu: «Bir kul bir günâh iledi...» Bu
hadîs de (29 rakaml) Hammâd ibn Seleme hadîsi ma’nâsyledir. Burada
da üç defa Bir günâh iledi, sözünü zikretdi. Üçüncüsünde Ben kuluma
: :
<_>?
Ahi jj?- . J-.l)' Vx_ . ;r ll >
1(S
/a >_i j:3
* jl\jl
Vw_ - - /
^ •
•»V
• «>- »i-y û^_ . fc:i . si>s / . ,\-\ Ö ±:l \
den iitdim o, Ebû Mûsâ’dan tahdîs ediyordu. Peygamber (S) öyle bu-
yurmudur «Azîz ve Celîl olan Allah gündüz kötü hareketde bulunanla-
:
rn tevbelerini kabûl
etmek için geceleyin elini uzadr. Gece günâh ile-
yenlerin tevbelerini kabûl etmek için de gündüzün elini uzadr. Ve bu
günein batdan douu zamanna kadar devam eder» 15 .
15. Bu el açb yaymak, talebden ibâretdir. Çünkü insanlarn âdeti, herhangi biri bir kim-
seden bir ey taleb etdii zaman ona doru elini uzadb açar. Burada, tevbenin
kabûl
edileceinden ve bnun arzndan kinayedir.
Mâzerl de öyle dedi : Bununla maksad tevbenin kabûludur. Bunun el açmak lal-
« -
KTABU’T-TEVBE
t r*'?' fj) J * ‘
1
'
1
> J-. ( ')
,
Jj . t jo.' : 3^ )
^j.l t> 0^4-î J 4 '
(tvv) — fv
er!)
8
5ç| ^ 3_>~j 3& : 36 ‘
^o c ‘
/
3’3 j J Oc
'
' ‘
cr*^ â c
*-
1
-
: öî*U
c? ^ J â* ^ â- âl L*»*l 'üî
dU i j4 3* Qa
3"
J -" *:
'
‘ • •
O; \
f j»
• fl
lah (S) öyle buyurdu «Allah kadar medh ve senâ olunmay seven hiç
:
bir kimse yokdur. Bunun için Allah kendisini (Kur’ând’a bir çok güzel
sfatlarla) medh etmidir. Mu’minleri Allah kadar fenâlklardan kor*
maya hamiyyetli hiç bir kimse de yokdur. Mu’minlerin en büyük hâmisi
Allah olduu içindir ki Yüce Allah açk kapal bütün çirkin fiilleri haram
klmdr».
A>»j w Yu —
£ \
vl» •
l A>- : - tj Juc <jr (. .)
W 3> t dU 3 < al
^ t ^V » || il 3/-S 36:36* A a? ^
t l ^ £ü £1 Litot V j . & US
zyle gelmesi ancak undan dolaydr: Arablar, herhangi biri bir eyden râzy olduu
zaman onun kabûlu için elini açar. Bir eyi sevmedii, kerih gördüü zamanda da elini
ondan çekib yumar. te bundan dolay onlar anlyabilecekleri hissi bir emirle hitâb
olundular. Halbuki b\ (hakikat deil) bir mecazdr (Nevev).
Demek bu hadîsde Allah’n elini uzatmas ta’bîri bir istiaredir. Maksad fadl ve
iiTsânm yaymas, tevbeleri kabul buyurmasdr. Günein batdan domas, tevbelerin
o zamana kadar ya’ni kyâmetden önceye kadar kabûl edilmesinin son snrn ifâde eder.
Bu suretle dou
kyamet alâmetleri arasnda saylmdr.
16. Bu bâbn hadîslerindeki «ayer» kelimesi en gayretli, en hamiyyetli, en kskanç ma’-
nâsnadr. Himâyekârlk ve kskançlk ma’nâsna olan gayret kökünden gelir. Bu, Al-
lah’n, kullarm günâha dümelerinden iddetle hamiyyet etmesini ifâde eder.
Allah'n medh olunmay sevmesi, bizim bildiimiz faydalanma vesilesi olan medh
ve senâ dükünlüü deildir. Allah’n medh ve senay sevmesi sevab, menfaati kul- —
lara âid — ibâdet olmas cihetiyledir. Bunun için Kur’ân’daki hamd ve
bir tâat, bir
senalar söylemenin hayr ve menfaati Allah’a âid deil, kullara âiddir. Bu hadîslerde
olduu gibi Kur’ân’n, el-En’âm: 151 ve el-A’râf: 33 üncü âyetlerinde de açk ve kapal
bütün günâhlarn ve çirkin fiillerin harâm haber verilmekdedir. klnd
' J j
(S) öyle buyurdu «Allah kadar hamiyyetli hiç bir kimse yokdur. îte :
bundan dolay Allah açk ve kapal bütün çirkin ileri harâm klmdr.
Bir de Allah kadar medh olunmak kendisine sevimli olan hiç bir kimse
yokdur».
Oc ll» X>- .
*
O L> A.» : VI* .
jl-fo
’
O^i
*
Ü (••) —T
^ •
.
K* ' '
34 ’r *\ *
4
*- \ -*
!
^ >• " 7 » " f ? * • " -tf. • • r
e** 1
• } y+~~A 4)l £**++*+ « (J J V \ Cj
* ' + * * *
j
c i— i»‘
dli
^j < 3 of ^-aJI a>4 Vj Uj>
re dedi ki Ben Ebû Vâil’e Sen bunu bizzat bn Mes’ûd’dan iitdin mi?
: :
dedim. Ebû Vâil Evet dedi ve hadîsi bn Mes’ûd’a isnâd eyledi). Ra-
:
«Allah kadar hamiyyetli hiç bir kimse yokdur. Bunun için Allah açk
kapal bütün çirkin fiilleri harâm klmdr. Bir de Allah kadar medh
—
olunmak kendisine sevimli lan hiçbir kimse yokdur. te bundan dolay
Allah kendisini (Kur’ânda bir çok güzel sfatlar, hamdler ve senalarla)
medh etmidir*.
•O-* '\U \ -»V • »- ? •• \ f
• > . . * „ , .
— Tâ
: ^3»—^ Jl*
) 1 o* f-J ‘rO
9-
^ ^ «-7 Lyjf (••-)
o*/ 0C 1
j : U*-^V'
‘ j* Jj* ( : V' tJ^3
•
J 3: i j* ^ Of A»! j(» : J(» « i y»l* üt a!*
•
"' <Sj \ ctö
i o* •
Of O
35 Abdullah ibn Mes’ûd (R) dedi ki Rasûlullah
( ) : :
(S) öyle buyurdu «Azz ve Celîl olan Allah kadar medh ve senâ olun- :
mak kendisine sevimli olan hiç bir kimse yokdur. te bundan dolaydr
ki Allah kendisini (Kur’ân’da bir çok güzel sfatlarla) medh etmidir.
Allah kadar hamiyyetli hiç bir kimse de yokdur. Bu hamiyyetlilikden
ötürüdür ki Allah çirkin fiilleri harâm klmdr. Allah kadar, ma’ziret
(ve tevbe) kabûl etmek kendisine sevimli olan hiç bir kimse de yokdur.
te bundan dolay Allah Kitâb indirmi ve Rasûller göndermidir».
« '
KTABUT-TEVBE 255
Ajj o «U j /}\ ü
r
'
• ¥» /> (**») - n
j; j .
jta *i' «i' J ,-j Jî* :
*J.j* j '
<J
L Ö- {j?
:
* - •
.-. 1 *? > ;* - • -*.. v c-. > *.! -"r- .»* w.; -.r
^K.»
,•
^J 1
*
fU«~ O .
• A» A>*
"
O'
*
°Jj c O»
.
• AA—
"
A>-j i
"
^ *
/
^TVATj
- a <>r j >
i. ^
o?
î
^ .
' ' •t
»
J
J
| ^- .?,|l<
5fc#
*M
J
« -» • ^ -
V
C
f .?
t
^
° A> **
^ ^ -*
• / • ' ' ' * >* ^ r ? r-itf ^ -"j.- if r** ^
w A>-
!*-'/» v - a„ / .
: f-
a * c^A>- •^ > +?j S% ‘•.î.v^jj ö* 4 4
j.' >'
ve Celîl olan Allah kadar ayret ve hamiyyetli olan hiç bâr ey yokdur».
17 . Bil ayret kelimesinin Allah’a ve insanlara nisbetle ma’nâs baka bakadr. nsanlar
arasndaki ayret, kadnn kocas üzerinde, kocann da kadn hakknda duyduu id-
detli heyecandr ki nefsin bu infial ve teessürünü türkçede kskançlk kelimesi ile ifâde
ederiz. Bunun gayesi de kskanç kadnn kocasn, kocann da kadnn kötülükden id-
detle himaye etmesidir.
Allah asab heyecandan, rûhî infial ve teessürden münezzeh olduu için Allah’a
isbet olunan gayretle, Allah’n kullarna merhameti hayr ve saadet dilemesi ma’nâs
fasdolunur. Görülen herhangi bir fenala, bir zulme kar dilimizdeki lahî ayret
sözünün ma’nâs da budur.
: ) «
Üc ‘
" ûc <J
*
y~\ k^> '
•
**
/• j J \
*
[is&J (*Wf) ~~
rv
*» - «* *** •
* * * S * 1 1
-
•*J^>rû, 4
^ — rA
, .
ü* 4
û c
( <-{ c£-*l -/ A :c <J L/Sfr (yym)
• ® -*-~ i • <jji Ü ji t •
»
y « o ¥»
->»^ • -*
"u 5 ^ • /• * ; - ^ T 'fi ^ »*. % s, )
U '-**
-r.
4 : Jl» -u»-
i*'â
b u»- .
-
(j A*ji
. m
(...)
. *IL-V 1
» I
38. — (2761) : Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) : «Mu’-
min ayret ve hamiyyet gösterir. Halbuki Allah daha gayretli ve hamiy-
yetlidir» buyurmudur.
( ) • Buradaki râvî de Alâ’dan bu isnâd ile rivâyet etmidir.
y> j.UJl v| = J v
( )
\
\jm
' * '
\
l " • î"i .•* ; V +*3
oJ ^ - ;• l
J A^JZ
. ,
(rw) —
. .
j> V£ji^î iJ5i life . içs '/II jg| y Jûr . Id /rj ^ l,ü jt
* -' j: V. 3/ O-J » 4 4 3J !
c t ,L. al iVa :
1
3ü
(7) YÜCE ALLÂH’IN «ÜPHESZ GÜZELLKLER, :
ÇRKNLKLER
'
GDERR» (Hûd 114) SÖZÜ BÂBI :
18. Buradaki HASENAT, güzel ma’nâsma gelen Jasen’in müennesi olan hasene’nin cem’i-
Hasene, insann gerek nefsi, gerek bedeni, gerek halleri i'tibâryle
dir.
nail olduu se-
vtodmd ni’met demekdir. Sevâb ma’nâsma da gelir. seyyie’dir. Bunun da cera’i Zdd
SEYYIÂT'dr. Kemâl Paa Zâdenin beyânna göre «zünûb* ile «seyyiât»
arasuda fark
vardr. Zunûb, tâatleri terk etmek öbürüsü ise ma’siyeti istemekdir.
Burada hasenât’dan kasdedilen hassaten be vakit namazdr.
:
KTABUT-TEVBE 257
dir): Bir kimse (yabanc) bir kadndan bir öpücük ald. Müteakiben o
zât Peygamber’e geldi ve bunu kendisine söyledi. Bunun üzerine «Gün- :
yurdu 19 .
fj ki j‘ , jû il: j\ .
3.v 4'j.\ j. 'Jc\ -jr"x> .
gî y j’ fa 5\
• \y k 'h Y • îft > '-il yjk 36 v;ir v.
.
40 — ( ) : Ebû Usmân,
Mes’ûd (R) dan öyle tahdîs bn
etdi Bir kimse Peygamber’e geldi ve kendisinin bir kadndan bir öpücük
:
yahut el ile dokunma yahut da herhangi bir eye nâil olduunu zikretdi.
19. Bu kadnn Ensâra mensûb olduu biliniyorsa da ismi mechûl kalmdr. Bu adam da
en sahih kavle göre Ebu’l-Yeser Kâ’b ibn Amr ibn Abbâd el-Ensarî Selemî’dir. Akabe
ile Bedr’de hâzr bulunan sahâbîlerdendir. Ksa boylu, koca karnl bir zât olduu halde
boylu, poslu olan Peygamber’in amucas Abbâs ibn Abdulmuttalib’i Bedr’de esîr eden
odur. Bedr sahâbleinin en sona kalan olub elli be hicri senesinde Medine’de vefat
etmidir.
Kssa sahibinin ismi hakknda be rivayet daha varsa dâ zikrinden sarf- nazar
ediyoruz. Ancak kendisinden beeriyet icâb zinâ vâki’ olmu muttaki bir mu’min, fiiline
ne kadar piman olursa ,o da o türlü nedâmet göstermi, insanlarn nazarlarmdan hâli
olan bir yerde ma’siyet irtikâb ettii halde —bu günkü ayi ahlâka göre— havsalaya
smaz bir cesâret ve fazilet göstererek çâresini bulsunlar diye evvelâ baz sahâbîlere,
en ni.âyet Peygamber’e mürâcaatla kendisine zinâ cezas tatbik edilmesini istemidir.
Tirmizî’nin rivâyetine nazaran Ebu’l-Yeser (R) in kendisi öyle diyor : Hurma sa-
tn almak için bana bir kadn geldi. Evde daha iyisi var dedim. çeriye beraber girdi.
Üzerine saldrb öptüm. Bunun üzerine Ebû Bekr’e elb vak’ay anlatdm. Tevbe et
de kendini rüsvây etme dedi. Umer'e gidib anlatdm. O da Tevbe et de kendini rüsvay :
salâte... (Hûd: 114) âyeti vahy olundu dedikden sonra kssasna metinde olduu gibi
devâra ediyor.
Bu hadîslerin ‘mecmûundan yâlnz harfim olan mahalden cimâ etmenin zinâ cezâ-
snn tatbikim icâb etdirdii istidlal olunuyor.
Yine bu hadîslerden be vakit namazn küçük günâhlar irtikâb edenlere göre
tevbe makamna kaaim olaca m’anâs çkar... (Ahmed Naîm, Tecrîd Ter. II, 386-388).
S. Müslim; C. 8, F — 17*
•
•36
f-y
r
gü . u s uti (...) -{^
tf. 1/'
*r*
•
Î* P wüa 3
;
'jt .
îüa ijS ^ luî
•
-H-/ j(î_ yj ' y .
ile rivayet edib Bir kimse bir kadndan fercde zinann dûnunda bir eye
:
nail oldu. Akbinde Umer ibn Hattâb’a geldi. Umer bu fiili o ahs aley-
hine büyük bir kabahat gördü. Sonra o zât Ebû Bekr'e geldi. O da bunu
büyük bir kabahat addetdi. Sonra Peygamber (S) e geldi dedi. Râvî ha-
dîsin bundan sonrasn Yezîd’in ve Mu’temir’in (40 ve 41 rakaml) hadîs-
leri gibi zikretdi.
ber (S) e bir kimse geldi ve: Yâ Rasûlallah! Ben Medine ehrinin en
uzak yerinde bir kadna el uzadb faydalandm. Ben ondan cinsî münâ-
sebet müstesnâ öpmek, sarlmak ve dier sûretlerle faydalandm. te ben
bu ileri yapan kimseyim. Binâenaleyh benim hakkmda istediin hükmü
ver dedi. Umer o adama Allah seni örtmüdür. Sen de kendi nefsinin
:
KtTABUT-TEVBE 259
. jJ\ uuu 3
l
pCh * kü .
&$\ 3 (...) - ir
^yy , ivy t
yv y ^4 yy y. :
j yy
\.l j\ « <1>\1 Ijl üJ* 1 «Â>\ ZJVâ® : A*..x>. J L)î> j .
^ VI ,j \ «^._ü 'jJ-Ve
. \x. jjû y $ ,
43 — ( )
Simâk öyle demidir : Bize u’be tahdîs etdi. :
dir» buyurdu.
yu y p Gü
ü oü j>i
.
a jlj C
^ : fâ
3 rj Gü
y
. Jj/ib
»e
$ s yb L?> -
U& y y üi j ûy y ^
* \
H \
1
i
i ay, t :Uû ;&n ij y ^^ yy : j6
.
üü”"
. « 0.1) 'yi jJ d a^ 4 î o'y>- y d .*1)1
3 lü oül
namaz vakti gelmidi. O zât da Rasûlullah ile beraber namaz kld. Na-
maz bitince o zât yine Yâ Rasûlallah! Ben cezâ gerekdirecek bir kaba-
:
buyurdu.
. : . »:
>'J L* jl>
4
: vb ( M'3 ) S *^4» J Ufc (tVAo) ~ i Û
££ -il
Ü/-.J 12 : 'Jii uA y :
\ Lrtü. . ’fti t>j^ . S u Gîû. 'J>J. 0}
.
'J*
C»U . 'a> jj
'! «il U ji-j *.
Jfc j -»V ^|
* ‘ a*~J j
6
cJsT_~.» Jî <I» l» . Ijl> c-*-»! Jp.il Ü : Jl«» ilcl jr .
j{|âe «il 3 <;c c-^l~
S
: JU» «jj|& «il 3 j
[)>-^ll • J>- JI Jf > j. ^ I £î|â> 4
I U_j— j o»*' 3 • ^-3 y«t)l
u> r 0J 31 » s§§
«ii
ü/jj 'i 3f* v.r.' j\ üu .
s
jf . a; jj i» ü/~/> V
s
» 36 !
i Ü/-J ç.
:jr 35 « V { ^y> JLÛ' oÎLy Âi :^U ,d& ^
. 2 te dü yi is iii ju »
^ «i 3^i '«J JS 3i» A» d/~j t
.
p : 3 & « t \I:: ;£ji
. «dL*:o_3^jl-
direcek bir kabahat yapdm. Artk bana bir cezâ tatbik et dedi. Ebû Umâ-
me der ki Bunun üzerine Rasûlullah ona «Bana haber ver Sen evin-
: : :
den çkdmda ab dest alm ve abdesti de güzel âlm deil misin?» dedi.
O zât : Evet, öyle yapdm yâ Rasûlallah! dedi. Rasûlullah bu sefer : «Son-
ra sen bizimle beraber u namazda hâzr bulundun mu?» dedi. O zât:
Evet bulundum yâ Rasûlallah! dedi. Bunun üzerine Rasûlullah ona
«üphe yok ki Allah senin cezân — yahut da — Günâhm — senin lehine
mafiret etmidir» buyurdu.
.
KTÂBU'T-TEVBE 261
iiii t>; vu •.
. (
'
j‘v ui j )
?•'
AS
^
2 - n
"•T • u- l . .. ^ * * * • V, ^ < * . $ • ^ r*; • - * /s - ^ •
Jli ^:*-w ^
^
t
l, 0& k ° Oc cj.
'
c/^
• V *» - **
. îU < • A-Iî» • V : JtSi ? Â. y *•£ J |)_«» . I—i- Jn-J 3 <«~J : (Jîi» »tlj
? yy y 'a .
u-* j."* Aii : 3t» Jf y^V' jy ^ üi~ y
<âl jjju« Lî V I jl» .
'
y»jl Ü1 I_j^h>l ? V*y" ûy. j ^ 3
.
jy : L)U»
-*
;^j ;C‘y: 00*^ . o, i
• ö ^i-4 ^aÎtU . iaî \ jS- ^-*^5 ^)
Al* : v^ÂZJl <5Cl cJ^j • ci|
• Uy*-Js' U}~[
" I'
^ »j —
\
M -
l ^Juf •
^U» *j\m?**
de bir adam vard ki doksan dokuz insan öldürmüdü. Bu zât, yer ahâ-
lîsinin en âlim insannn kim olduunu sordu. Kendisine bir râhib de-
lâlet olundu. O, râhib’e geldi ve Bu adam doksan dokuz nefis öldürdü. :
Ohun için bir tevbe var mdr? dedi. Râhib : Hayr, yokdur diye cevâb
verdi. Bu menfî cevâb üzerine kaatil o rahibi de öldürdü. Bu sonuncu
cinâyetle öldürdüü kimselerin says yüze tamamland. Sonra yine yer-
yüzü halknn en âlim olan kiisini sorub arad. Kendisi, âlim bir kim-
seye delâlet edildi. Onun yanna gelince Bu adam yüz tâne insan öldür- :
müdür. Acaba onun için bir tevbe yolu var mdr? dedi. O âlim zât:
Evet vardr. nsan ile tevbesi arasna kim perde olabilir? Sen fulân ve
fulân yere git. Çünkü orada Allah’a ibâdet etmekde olan bir takm in-
sanlar vardr. Sen de onlarla beraber Allâh’a ibâdet (ve günâhlarndan
tevbe) et ve sakn bir daha kendi memleketine dönme,- Çünkü oras kötü
j » 1
bir mmtakadr dedi. Bunun üzerine o kaatil ii, söylenen yere doru yö-
nelib gitdi. Nihayet yolun yarsna vard
zaman kendisine ölüm geldi.
iridi rahmet melekleri ile azâb melekleri muhâsamaya baladlar Rah- :
midir dediler. Bu srada insan klnda baka bir melek geldi. Her iki
taraf bu melei aralarnda hakem yapdlar. O melek imdi siz buradan :
sünü gitmek istedii yere doru yöneltib uzatd haberi bize zikrolundu
dedi.
<• \ i Sal» jjt «-»~ l*Â>. . \ L*Â>- . âl»-» û <J! ' J —c ( ••) — V
L.*
.
j <«—j J-1» jl
y
c ‘ a.»— ,j \
» ^>-Û' y ju*)1 L \
. Cj Jl <!T'3a) y îi» .
fjî
V j y <_ y • Dl-4
jl &<S v u.il .
ÂV^JI o^lli .
’J
. « L* W
• -
-
«
f# W ,
»
. jA-ij
^ ^
L-
»* ^^
• ** ^ •
>£.y 5ö ü -
^ 0j Gü jS £* Ufc - a 'j
( ..)
• * d.'>‘ âi i-’.
’Jl j . ot ’4 'l J-jfc U sC j 2 ^ J 'Û
, ilj' .
«
KtTABUT-TEVBE 263
48
—
Burada da u’be, Katâde’den, bu isnâdla (47
( ) :
rakaml) Muâz ibn Muâz hadîsi tarznda rivayet etdi. Ve bu hadîsde unu
ziyâde etmidir Bunun üzerine Yüce Allâh tevbekârn, kendi köyüne
:
:
Sun biraz uzakla! diye; tevbe için gidecei köye de Sen biraz yakla! :
20
diye vahyetdi» .
'
. ’j.V
49 J UlL jc <XJ J\ \j‘j S . ü i) (tv^v) —
y k>& as * v&\ f ^ 14 » =
$ y* 3) & * o)
‘ at» ÜjS- .
J
A*
‘
.
J- J üUc j o \
j>^' J*.' ? (•••) — 6 *
* -
4
50 s- Jyjl A~c
-• **
OJ rî
u l
r
'A*i
\>*\
**
Uf-\
£
i
*î>
ob A>-
* --•> V*
c/
»
-
-^*-*0
" C*
'
*S
j\
\ 9
- . ? 1^ »I
• "i l •* • ** I + * A\ V . 4^« i
^ # I
(
. &« / \
1.V ^• **.
• -- '»'.> : 1 "• «t. 1. i *1 (""»* •* C
. A-Ie J^c JUj : . jUfr CJ A» < ili- yi lA.^- t «ili» b A>- .
\
— ( )
Bize Ebû Bekr ibn Ebî eybe tahdîs etdi. Bize Affân
ibn Muslim tahdîs etdi. Bize Hemmâm tahdîs etdi. Bize Katâde tahdîs
etdi kiona da Avn ile Saîd ibn Ebî Burde tahdîs etmilerdir. Onlar ikisi
Ebû Burde’ye ehâdet etdiler ki o, Umer ibn Abdilazîz’den, o da baba-
sndan tahdîs ediyordu Peygamber (S) «Musliman bir kimse ölünce : :
Allah muhakkak onun atedeki yerine bir Yahûdî, yahut da bir Nasrâ-
niyyi girdirecekdir* buyurdu. Râvî dedi ki Umer ibn Abdilazîz (öl: 101), :
Ebû Mûsâ’nn olu Ebû Burde’ye, bu hadîsi babas Ebû Mûsâ’nm hakî-
20. Hadîsin muhteveyâtnda gerek slâmî ilimler, gerekse fennî telâkkilere göre îzâh ve
tevcihler yaplmas îeâb eden husûslar vardr. Fakat bu hadîslerin mevzûu tevbe ve
istifâra tevik mâhiyetinde eski ümmetlere âid bir hikâyenin naklinden ibaret bulun-
duu için ârihler uzun uzadya tevcih ve îzâhlara luzûm görmemilerdir.
:
katen Rasûlullah (S) dan tahdîs etdiine dâir kendisinden baka hiçbir
tanr bulunmayan Allah adna üç defa yemin etmesini istedi. Ebû Burde
de onun için bu yemini yapd. Ebû Katâde Saîd bana, Umer ibn Abdila- :
zîz’in ondan yemin etmesini istediini tahdîs etmedi, fakat Avn’n sözünü
de red etmedi dedi.
( Burada da bize Katâde bu isnâdla (50 rakaml) Affân
)
-.
ibn Müslim hadîsi tarznda tahdîs etmidir. Ve burada Avn ibn Utbe, :
-
» t)k
£§§ l
s'^
ü
'
c 4 4
ü Oc
-*
'
4
./-p:
",
•
l <
V ^
1 :
^ •
A>
**
:
•// ^ 1
51 — ( ) Peygamber
: Ebû Burde, babas Ebû Mûsâ’dan,
(S) «Kyâmet günü muslimanlardan bir takm insanlar dalar misâli
-:
Bunu sana baban Ebû Mûsâ Peygamberden mi tahdîs etdi? diye sordu.
Ben de Evet dedim dedi. :
>-/*:• • ci^ •
J 3: J Cj* f y. J\ » 3y>m : 3^
L'jll
J dÇlc V ^t j* * cJ^ • ! «-*3 : i)
î
*J* : üjfci’ . x
**>
& ftj
jyA-.5\j j(âSCj\C\j . XLg> düU^icljJj
4»
: :
KTÂBUT-TEVBE 265
—
Ben Rasûlullah’dan iitdim öyle buyuruyordu «Mu’min, kyâmet :
gününde Azz ve Celîl olan Rabbma yakladrlr. Hatta Allah onun üze-
rine efekat kanadn 23 koyar da (gizlice) ona bütün günâhlarn takrir
edib söyler. Rabb kuluna Sen günâh tanyor musun? der. Kul
: u
Ey Rabbm! Tamyorum diye ikrar verir. Allah (Ey Kulum!) Ben senin :
lütfen bildirir misin)? diye sordu. bn Umer de Rasûlullah’dan öyle büyururken iit-
dim... diye hadîsi sevk etdi demidir ( Buhar , mezâlim, bâbu favli’llâhi Teâlâ «Ela
lâ'netu’llâhiale’z-zâlimîn —
Hûd: 18—, m, 257 «14»; Buhârî, tefsir, Hûd: 18, VI, 141
«205»; Buhârî, edeb, setru’l-mu’min alâ nefsihî, VIII, 36 *98»;; Buhârî, tevhîd, bâbu ke-
lâm Rabb azze ve celle yevme’l-kyâme mea’l-Enbiyâ ve gayrihim, IX, 264 «140»).
Târihî hâdiselerin vukûu> srasnda hâzr bulunub da nakledenlerin, hâdise ricâ-
linin o sradaki vaziyetlerine dâir de az çok ma’lûmat vermelerinin, asl hâdisenin
vukûunun doruluu üzerinde derin bir te’sîri vardr. Meselâ söylenen bir sözün veya-
hut ilenen bir iin kaail ve faailinin o srada ayakda veya oturur bulunduunun, ne’eli
veya asabi olduunun nakli, tenkîdli târih âlimlerinin en çok aradklar bir meseledir.
Bu ince noktaya hadîs râvîlerinin pek. çok ehemmiyet verdiklerini bir çok hadîslerin
nakli srasnda görmekteyiz. Burada da râvî Safvân ibn Muh-iz bu hadîsi bn Umer’den
iidirkenki hâli olduu gibi tasvir etmi ve bize kymetli bir hadîs vesikas vermidir.
Safvân ibn Muhriz, Basrâ’da yetien tabiî âlimlerindendir. Aynî, 94. hicri târi-
hinde vefât ettiini bildiriyor.
22. Necvâ, yavaça söz söylemeye denir ki fsldama ta’bîr olunur. Nitekim bn Esîr en-
Nihâye’de : Necvâ, isimdir, masdar makamna kaimdir. Kyâmet gününde Yüce Allâh’m
mu’min kuluna gizlice hitâbdr der. Hadîs ârihleri de necvâ Yüce Allah ile mu’min :
kulu arasnda kyâmet günündeki gizli mükâlemesidir ki bunda ma’siyetleri gizlice ken-
disine ta’dâd olunur. Bu Allah’n fadldr, diyorlar.
23. Hadîsin bu fkras, Allâh’m mu’min kulunu rahmet kanad altna alb da mevkf hal-
knn nazarlarndan örterek hitâb ve suâl buyurmasn beli bir temsil ile ifâde et-
mekdedir. Kenef lafz hadîslerdeki kullanlarna göre cânib, viâ, mahfaza gibi çeitli
ma’nâlara gelir. Bunlarn hepsinde setr ve muhâfaza ma’nâs müterekdir. Bu hadîstie
kenef ve lâhî hfz, kuun kanadndan istiâre edilmidir. kanad ile kendi hayâtnKu
koruduu gibi yumurtasn da Örtüb muhâfaza eder. te bu hal, Allâh’m, mu’min ku-
lunu mevkf ahâlîsinin nazarlarndan setr edib zelîl olmakdan siyânet etmesi için istiâre
buyu-ulmudur.
J 1 i .
SAriiri-l MÜSLM
d,u> y L~ f* m (\)
#•
t>• '«il jÛc
*
ji ‘ dilli
^
u
** •
w’«5^ o- y'
" * ' ^ ’
y c û’
*
<y*>-t^
-
-yc ti
^
:
#
^ 3^
<JîlJ 1 V— ^" (Ja>- AÎ^A>- tÜl^ c/ v t A-i* *
3" 26
J-*
.^
«t ûî ^ • V? cr^ ti
" .'\
iT”" 31
>^l '
ja. ti3 ^ j|
*t
jjo Xç1a
-
j .
• ,
#
,., .
"- - -t ,
I - . • - . -u .
. Juai >J ^ y'üy-3 U» jü .3 J>n dir j l£? 'j>- .Vi ûçl^l'j J^fU !
ylj
c- ;
ojr i33;'' ^"3
^ ^y~-> '3 d 3 • ll^rj
J
J*j V, IJ/l ^
^ < *i 'j^-
jy ^ ^ !
r ^ >f1
1
pj . ^ j/i-.' 1 3 ilî y ' tiy- j . aLi 0*01 ^y3-l
J>. j dü 3
j 'yc^i 'jy. j (^iL:»_ dlj i Lly *^s Ity. j_y.il cJU- y OjA.t y ly.
^
.
pj
c^> i3[
‘ • J ^ ’/aî;
pp .
& j:^ .
ffik 3 #» M ^ . 0
-tllc . 3A>.j VI . J t^v V J -l l
(j-> i y i}y-j frjj- Jy < l
j
i I J y
KTABU'T-TEVBE 267
y i' t# ti*" •
3t4 <£ çO « &6 yu ’jj
& «i ays 4 J 3j u j* :
.
;z«Li .
:,ç iç s 3 ^ Cu •
^^ tç
^ S§§ j»W
^
j jjjJiJ
•
3r** • . aJJ
°
r?‘r? ‘
^
3aIu £
^ £ A4 &'
•
•
pk 3*33 • iS y&j
m
‘i' u^-' y ' ^
» j 3fcî .
<y. (j^ o- l>-
u ii ^ii. «
3^" » 3^^î.
r3:'' J} 1
‘ a;I ! «l J , J O 5 . Va>. -Jj '
Aüj .
p <u y
4 A :*.
"4 A.^ ^ V ^»3 .-jc ULilî ji 21 yC’f/J «Jc a
••
33y ^âT 0 +
3 r
3 •
cs^-' ’j- yi oâ^ .
Âli . Ula u ^| i OjLj 3 3u ’d'vi
d ii .
JÛî .
J y»Jli UlI j
# ^
/di^ivjy.^llk\
• ' j ^4
1
.
J3 Js'ti '
3 : 4 0 ».
,'
1-*»$. 11 ^444 -j gi 3/1 jîj36
4 4 jÎ 4 4 '
<
3^41 jc-^ j (_i o/i-- ti ijl-ü »3b 3 .
^-b 44 ‘3b
. jöCjj \~rjt'. 3 ljb«*j ÜlScrl lî Uli . 4-*J J^J- dU i Jf ÜJlÎ o y-\ .
'
:
jj J jîl» . s>Cdl jJi a--£ t aJlc •’^l.l» j^Se «4J j (j ' 3 •
a »»1 (^ÜCf Vj
.
^lîl ^ S_> \a ! Js'y . a.Ic eli—» ..
4 ^-U' L^*-' j t l/1 ‘ oü ,j 1 ioC J»-
oÂ'-î . oC.li 36 5
'Î/-JS il Lr l
j *£î ’J1 ! â 3 idîî ;& I t I t : '4 cS
J:>-
t o*Jy} Jl : : c tl*4is
‘ . -4 el M jljjJJil : JÛ* . <" adili O-U» e^J-i .*4." Adl»
//jJLio^p
.Âi; $•} 4> t l'ûi 36 . iUj iL jtft . v'j ji> A & di^_ -h
H
:
3b .
j.y l j 'i
'• '!*.
J >»u j Jl dûl jh :
j‘;y l'li 3b .. Jî jl
dH.' •'. -2 ! ^ • . • .
•
I
• ' \ > 1
*
U- -uUd-. Vl t > ' "i'î / Ll î
»
'• 1 - 1
' r
3 : j j
KTÂBU'T-TEVBE 266
4 - l. ! Jsl
j t : cJ\a a LL Ji' V
'
j . Y d ÎJU î 4<«->-l jl * J-^-*
• ^ cr*^
u* I jr J}U «
1
J.V jâl «x2i ç liâr ^.l *1*1 J — câ iti J :
,JÂ\ o***, d Jti
l;l
ûî r
. ^
^ Vj jp-' Q yjCî
j)l SJLTj üjt I X ^ .
US
jö 'j£
. \d
ÜJâ Dfe
l
e ^=-î V
.
V 1 t£3 &S
: Ü&3&
.
.
<£
ül
.
ÇjS «U Jl» Jl - »A>-U*
. L ^-Lll ^.*â» .
^.-*i)l «}L u}>- ; LU Ul <• jj L_rtJ££âû)lJ y~jO> U <jû
• JL Uj' Jl J-' ji
' •
o*- -5 •
Üi 'J^tj t>*L>3 •
J/_rL* u?r^ J:* ^ AA *
a fui .
J.L Tjij t jl*l j j j^îÇ gi Li» < jlL-Ji jJûs ^ . a;û
•
; »•
# L o'j !
.
j Laj ^ocsL ^ü jJ r_ U' ^::
c
Jjts î ii
Ae ö- fi il Jji'j s HA? ’û/ ü£ 'jî « Li ii-'iy U içi y. f y_
çA
i>
1I 5Ç j'i .
j*» A.J» - ^ ;
JT .
' ;
jQ-i y lii *ii
j'A d «il au ^,« y» . V t
1>* ^
I» • / • • *
.
i . : i
•
J:
I il ^;V j' 5 t
• '-*-*
_o: <jl ‘ il J^~3L d.U 3 vi*i»
V -J l â^l jl^V'3
^ • •*
c? ^' Jf
V
: :
3^-5 V^3 J*
’îi : 36
i)î *11 jj .
y 'i" [>J dû is' iuiîi
; o jû" i/' y 3 gg i j //; ^
pj^I ; -p â öjxu 1 . ’s\ üs 3 . .^y 36 U 33 .;>> üy\ 4» tjrsf'p
•
3i» i *-i^- i* 6 ‘ t'3’-i »jijji
•
y «r i
l 1
â* ‘
o* ^ •
3— 3 3^* i'
. ^13 3
' " # ^ II «* ^ > 1"# 1
• j—
4— •*
e?
+
^ 0^4 ^^—k
* •
KtTABUT-TEVBE 271
Abdurrahmân haber verdi Abdullah ibn Kâ’b, babas Kâ’b ibn Mâlik
:
kör olduu zaman onun oullar içinden Kâ’b ibn Mâlik’in yedicisi idi.
te Kâ’b’m bu olu Abdullah öyle dedi Ben Kâ’b ibn Mâlik’den iit-
:
bunun üzerine âilem içindeki her re’y sâhibinin fikrinden yardm taleb
ediyordum. Bana, Rasûlullah’n gelmesi yaklad denilince, artk benden
bâtl ve yalan düünceler zâil oldu. Nihâyet ben bu bâdireden, düzme
hiç bir ma’ziretle asla ve ebeden kurtulamyacama kani oldum ve ken-
dimi toplayb dosdorusunu söylemee azm eyledim. Rasûlullah bir sabah
Medine’ye geldi, Rasûlullah bir seferden geldiinde ilk i olarak mescide
girmek ve orada iki rek’at namaz klmak* sonra halk (n geldiniz! : Ho
Temennilerini kabûl etmek) için oturmak i’tiyâdnda idi. Bu defa da bu
âdetini yerine getirib mescidde oturunca, Tebuk seferine gitmeyib arkada
kalanlar, Rasûlullah’a gelerek özr beyân etmeye ve yemin (ile sözlerini
te’yîd) eylemeye baladlar. Bunlar seksen küsur kii idiler. Rasûlullah
:
KTÂBU’T-TEVBE 273
—
Gel! dedi. Ben de yürüyerek vardrç tâ önüne oturdum. Bana :
—
Seni nas 1 bir mâni geri brakd? Sen (Akabede) srtna bey’at
alm deil rnydin? dedi. Ben de öyle cevâb verdim:
—
Yâ Rasûlallah! Ben Allâh’a yemin ediyorum ki senden baka u
dünyâ halkndan. kirilin yannda otursam ona kar söyliyeceim bir özr
ile muhakkak onun gâdabndan kurtulacam sanrm. Çünkü ben lisâ-
nna talâkat ve fesahat verilmii bir kimseyim. Lâkin ben vallahi una
kanâat etdim ki âyet ben bu gün seni benden honud edecek yalan bir
söz söyliyecek olursam çok sürmez, muhakkak Allah (yalanm bildirerek)
seni hakkmda gadablandrr. Eer huzûrunda seni hakkmda gadablan-
dracak doru söz söylersem herhalde ben bu husûsda vukû’ bulan kusû-
rumu Allâh’m afvetmesini umarm. Vallâhi benim seferden geri kalmam
husûsunda arzedecek hiç bir özrüm yokdur. Vallâhi ben senden geri kal-
dm zamanki kadar hiç bir vakit daha kuvvetli ve daha suhûletli de-
ildim. Bu sözlerim üzerine Rasûlullah :
—Vallâhi biz seni bundan önce bir günâh ilemi kimse bilmiyoruz.
Muhakkak ki bu meselede sen, seferden kalan öbür kimselerin özür be-
yân etdikleri veçhile Rasûlullah’a özür beyân edememek cihetinden çok
âciz bir vaziyete düdün. Halbuki özür serdetseydin, Rasûlullah’m senin
hakkndaki istifâr senin günâhna kâfî gelirdi dediler. Vallâhi Selime
oullar bana serzeni etmee o kadar devam etdiler ki hatta ben Rasûlul-
lah’n yanna dönüb kendimi yalanlamak istedim. Sonra onlara :
—Benimle beraber bu vaziyete düen bir kimse var mdr? diye sor-
dum. Onlar
—
Evet kii senin söylediin gibi söylediler ve Rasûlullah tara-
iki
fndan onlara da sana söylendii gibi söylendi dediler.
—Onlar kimdir? dedim.
—Murâretu’bnu Rabîa el-Âmirî ile Hilâl ibn Umeyye el-Vâkifî, di-
yerek Bedr gazâsmda hâzr bulunan ve kendileri imtisâl numûnesi olan
iki sâlih zât bana zikretdiler. Bu iki zât bana söyledikleri zaman ben
de tereddütden vazgeçdim (ve eski fikrimde sebât etdim). Rasûlullah,
seferde kendisinden geri kalanlar meyânnda bizim u
üçümüzle konu-
S. Müslim; C. 8, F — 18
274 SAHlH-1 MÜSLM
seven b\* zât idi. Vardm ona selâm verdim. Vallâhi selâmm almad.
Ben :
—
Allâh ve Rasûlü daha iyi bilir dedi. Bunun üzerine gözlerimden
ya boand. Artk döndüm duvardan atm.
Bir gün Merîne çarsnda yürüdüüm srada Medine’ye zahire sat-
maya gelen âm
ahâlîsinden Nabatî bir ekinci Kâ’b ibn Mâlik’i bulmaa :
bana kim delâlet eder? diye soruyordu. Bunun üzerine halk ona, beni
iâret etmee baladlar. Nihâyet Nabatî kii bana geldi ve Gassân meli-
kinden bir mektûb verdi 24 Baknca AMMA BA’DU’dan sonra bu mek-
. :
tûbdâ öyle yazldm gördüm Bize haber ulad ki sâhibin sana cefâ
:
ve ezâ etmekde imi. Allah ise seni hakâret evinde ve hakkn zâyi’ olacak
bir mevkide yaratmamdr. Binâenaleyh bize gel sana âmna lâyk bir
sûretde hürmet ve ihsânda bulunalm!
Kâ’b ibn Mâlik der ki : Bu mektûbu okuyunca bu da öbürüsü gibi
24. Gassânîler, Yemen meliklerinden ve Ezd kabilesinden olub câhiliyet devrinde âm ci-
hetinde vatan tutmulardr. Zirâat ve ekincilikle mehûr olan assân adndaki
bir mev-
kie nisbetle bu adla anlmilardr. slâm’dan dört yüz sene evvel zuhûr edib
Rûm Kay-
serine tâbi’ olarak hükümsürmülerdir. Birinci melikleri Cefne ibn Amr olub ona nis-
betle Alu Cefne diye de anlmlardr. Hz. Umer’in hilâfeti zamanna
kadar devâm
edib son hükümdarlar olan Cebele, tabiîleri ile beraber musliman olmu ve bir
çok
tâbiîlei ile hac etmidir. Fakat hac srasnda tavaf da ihrâmm’ çiniyen bir hacy
to-
katlam ve en büyük iâr hukûkda eitlik olan Umer’den slâmî adâlet îcâb tokat yi-
yeceini anlaynca, arlanarak Kayser’in yanma kaçm ve Hristiyan olmudur. Bu suretle
Gassânî hanedan son bulmudur.
KTABUT-TEVBE 275
—
Hayr görmem. Fakat sana yaklamasn buyurmu. Kadn :
—
Yâ Rasûlallah! Vallâhi onda hiç bir hareket yok. Allah’a yemin
ediyorum ki, bu olan i olal beri bugüne kadar hiç durmadan alyor
demidir. Bunun üzerine akribâmdan baz kimseler bana :
—
Kadnn 'hakknda sen de Rasûlullah’dan izin istesen! Hilâl ibn
Umeyye’nin karcna, kocasna hizmet etmesi için izin vermidir .dediler.
Ben de onlara,:
—
Vallâhi bu husûsda ben Rasûlullah’dan izin istemem. zin istesem
bile Rasûlullah ne diyecek bilemem. Hem ben genç bir adamm dedim.
Bundan sonra on gece daha durdum. Rasûlullah’n bizimle halk görü-
mekden men’ etdii târihden i’tibâren elli gecemiz doldu. Sonra ellinci
gecenin sabahnda sabah namazn kldm ve evlerimizden birinin dam
üzerinde bulunuyordum. Öyle bir halde oturuyordum ki tbk Aziz ve
'
Celîl olan Allâh’n (Tevbe sûresi 118 inci âyetde) zikretdii gibi nefsim,
:
Alâh’n tevbesi sana mubârek olsun: iyorlard. Nihâyet mt° i e girdim. '
—
Yâ Rasûlallah! Allâh’â ve Rasûlüne teslim edilmi hâlis sadaka
olmak üzere malmdan syrlb çkmam, benim tevbemdendir dedim. Ra-
sûlullah :
K ITABUT-TEVBE 277
27. Kâ’b ibn Mâlik bu uzun rivâyetinde Tebuk seferine nasl itirak etmediini, bu kusûr-
dan nasl sklb vicdanî azâblar çektiini ve doru sözlülüü neticesinde tevbesinin kabûl
olunduunu anîatmdr. Kâ’b, Ensâr’dan ve Hazrec kabîlesindendir. Akabe bey’atnda
bulunan üç âirden biridir, öbürleri Abdullah ibn Revâha ile Hassân ibn Sâbit’dir.
Peygamber’in bu seçkin âirlerinden Hassân, iirlerinde Kurey’in nesillerini tezyif eder,
Abdullah ibn Revâha da küfürlerimi ayblard, Kâ’b ibn Mâlik ise dâima harb ile tehdîd
• A «
»t i i"'.
1 ' -« t ' •' > I* ' •' & . /
w A>- \ e
.
.
A-.C ^ . Aa^- l
j 1
j A>- . Aa- } V *
/
~~~
® i
-I • V • • '*.
t
“ * 1
(l I»
— i *: • ' * •*,» ,V| .• A *
«J) A-c
j *^? C 3 '
c£ j* y } * <J t û 1
' 4
'
•
(.5 Jj 53 ^ l)^*j ül5d»
verdi ki Kâ’b ibn Mâlik’in olu Ubeydullah, Kâ’bn gözleri kör olduu
zaman Kâ’bn yedicisi idi. O Ben Kâ’b ibn Mâlik (R) den Tebuk gaz- :
vesinde Rasûlullah (S) dan geri zamanki hadîsini tahdîs ederken kald
iitdim dedi ve hadîsin tamamn sevk etdi. Râvî burada Yûnus’un hadîsi
üzerine : u
Tebuk gazvesi oluncaya kadar Rasûlullah’n âdeti bir gazâya
gitmek isteyince muhakkak tevriyeli bir ifâde kullanlr, maksadn baka
eylerle örterdi ibâresini ziyâde etmidir. Ve bir de râvî, Zuhrî’nin kar-
deinin bu hadîsinde, Ebû Hayseme’yi ve onun Peygamber’le bulumasn
zikretmemidir.
£ L, M aM Oa yr & L* ‘
,
ürÂll
^3 J \
^
SÛ '>3 :
t-i • uî r j> jÎ* • ^ £'> • }> J ^ 41J
KTABUT-TEVBE 279
ziyâde olan pek çok insanla gazâya gitdi ki onlar hiç bir hfz edicinin
dîvân bir araya toplyamaz demidir 28 .
lanm olmasdr. Bu dînî ve millî mühim ii hiç îzâha muhtaç olmakszn tam açklkla
anlyabilmekdeyiz.
Alimler te nasûh tevbe böyle Kâ’b ibn Mâlik ve iki arkadann tevbesi gibi
:
olan tevbedir ki bu âyetde beyan olunduu üzere, tevbe ederken günaha teessüfünden
dünyâ bana dar gelmeli, nefsi kendini skmal, ve hereyde kesilib Allah’a öyle sdku
sadâkatla iltica etmelidir demilerdir.
2S. Ebû Zur’a er-Râzy :Yetmi bin idiler dedi. bn Ishâk: Otuz bin idiler dedi. Mehûr
olan da budur. Baz imamlar bunlarn arasn öyle te’lf etdiler Ebû Zur’a, tâbi’ ve
:
metbû’lar saymdr, bn Ishâk ise yalnz metbû’ olanlar saymdr. Allah en iyi bilendir
(Nevevî).
» y
v '*•"
•
^
f -•
^v Mj-j V. £y
**
' r "
4
^ ^
*
>H £/'
mî:
'*! • *
• $§§ ^Ta 98 *
•
o**" V* £.•** •
J î^i* y»t» : is& cJ»
°^-** Je- J\ W 1
<-^r •
J^IA ^ 1 « '
>^ ^*3 li^j »jJ- o? * *
•
s* J "'
jj--^-
‘f)
• -A o: *''^ li J2-- °^j >
JA
O- 0° ^ ! • y" 0r :; .
y J l :r ^ ^3 3|
A— i)l
lj.«.» .
^—0 *-;.A>- *»_ ;!^ C^-^ j 1 . • ® _A>- j A}=*- ^>3^ ^*11 jK.J~y > ’^lt
.
^LlaJ
• v-- ; r ^
C
.J
y^ v_r*^ J \"5
'^** l“'*
•
‘ V •
'
3 % "~'
• ^
^ l\>(^Aâc OA^3 •
'
J*b
A_JÛ î\ L\ ; . Jj ^3,‘Aci.- J • *;* O-L'r",^jjl yv* 0-*d--S
•**3 •
ü 1
1
3 y (i*-;-* d>yb •
# f* ^ ,
^1 3'jl ’^ly . J 3^ Â;c .
^3i u t\b .
‘-’-Z*
3**
•
(J*JC A
^Â-^ olia-v-li . 'Jc L.U1 ^y-» jl J.*J
y dfj^
I
.
. dili 4
# ’y a--1 '
^3 • ^V' J*' Jy J yu 5 .
'“
r: t o a'J ll > aî
y 4 o ;
.C.:3.lI
y 1 J ^Lii'
^ yi jyi y yi v j 1
y 5 j jÇJ; ^ . dij’s
.
yy UiÂi a ? *^r Lir, 3y;
p ^^ > 'Jjij y A (/j . y^
(Jrv>.
>•
<i*
» j o
kItAbitt-tevbe 281
' .t t
^
,.
*-?
• 1
\ '
»— «? u V"
A ^ lî^ >
’ 5." * "ll
j— V -
cM ç?
1
r -J *>.
3
r-» - •
s-\ *
> .>
.
ü^j k£ ^ çj Li' 5 o> U; o\ 'j:i dû-} .
ji U iv v ^ vj .
^
J J
ca>- cj^l SK t cJ» 3 ^ cA-iU . ^^îki o* *lî& <j <rtr <jr ^»ij «j» ju*n
.
f -> .
. t I
4) aJ^JLâ . .* :oJÜ .
*
f
^ . £j Ll lic^s
J
«
?l> y j SiJ jT/d %jÎ5 :^^Ü3 il^.^j>fe't yB î
\
r_It id'.'; OJ '•
^
^-**'. j •
*dd. ^ ^'' « î lr4.ji î*cy- dr? C^';
" *J*
*•
^
•
-UI J « V^ A '
û ft
.
‘
dr*^ ^lfta" jÇ V' I *
i* ' i ,a^*cI JbJ
JÎ . >' ‘3 '
â ^ jS.Z-U . -Jjl.il
Jû pjZ*j {‘(ü cJÎ .
*$> li"
!>a^t .
V^î t-î : Dfc sc ^v
aI- b cjt .
ÎJJ. tJûi» ûr’_,.l Ljly-l j? j[ 3 <i. c u.y« y-jV' j 6" j[
3? .
jl
j . «il wîA-
*\j, *+’S~ jl» • lb j IâC" viAic a» << U <-i>U i_ x*j li\ s
! .
3Û Y
'
^il J' ‘ •--jÎ’’
V* w’-X *-3^1 13| a**'I jU . <j I
j/j aI v^’A o3j\ L ‘:C
* » ^ ^ ^ ^ ^ «»
:
,J V O^âs . o Jai u~?^ ^ <>•*
o?"° 1^“^* ‘ ^-1^'* «il 3 j~-j ^â* VJl» c3Ü d <!lc
a “S •
^:
' * '
'3‘ oi
• «*
-‘'*
•
•
-•
^ '
• . •
J j- J. 3J» ^ (SjJ ^ ^lj
&
^
4
'
'.
»
' i
*.
: 33b
# • ^
.
^ «
«il
•*
Jjlj J;
' > ,
i * . 1 . , .T'
(j’^
r
*•*: ^r '
^*J C • ^'3 jl 4 :
y' V i
JJ
. ^ -\ jjU-! v * y. j 1
^ ’p^-l
3 3
A ^*' ^ 1 ^'3 ‘ J3 *,\j j •
^.
S
j J.t *^b) oi^cl
u?*’
t
\
#
< 40 I c
KÎTABU’T-TEVBE 283
f Jif !
5 cC-U . :
CS-
4’ d v4 ' ' ^ dj • (J-l uf J d i d <3 j*’. ö' 0^1 C dj j .j
!
< ^5d.') »I
d SÛ *•*
’^/~J <SJ. / <_jÖ j .
jd J j,c 'd ^$dd j\
^
4 A»-lc,xJ)
J*1 ^ çj- V j t Oat ^üjr-j f'jU ! dly : cJ . \
n 'd (J-S's l
jJ
*’J (j” •
o^/ A:5 ü* ^ *x ^ •
$H >:r Jf !/-> > üj-'l 'J*
. o üû jî f
r>
‘$dr ur $ isd»' « ^ud> % ^ ^
di j/y, 0 ;
*
^y. u
Vj aV 1 Vj . 4.1 IfylV ! dl jj : %lA£i . 4.1
^ ji ^ J c/â» « Jiy a
: 1 2» 'd t'.\ ! di* î
*-y* dA»Vl; IjÇ d -d' j}. : > ’dl ^ yU cAU . j;'y j/l ^Âll y . "d
ü^J 4
^
->*.1 / 4 * vl^li
•d" 4 '-''.
"
'~ J\ J»
c ^d' Jj U .ol!
*
..te
(
\ sjjy'/r :]
. J(i A®) • lîA A.lc /lü 1 v ! *'i * A .S i Al* At» t .d! ^.la^.4 \c ^TJÎ/
. J.SÛ >I
j‘\
j J. V : Jj
.ûV4v/W'î36j
toia, ,
jj.ive
^ 3jl
^3 üt i§ A«a^ üK-j :'^cJ6
.
£ v| w:u >i . J? j?\ A 3^3 C •
: iîüâ .
» d: u 3 I
• £J. u;^ gj j j' !>? c:^-i C& ti" 3|»J : iijlc ÖJ&
’
«in 'â&J 3i / e-jû j Düj
:
56 — (2770) Bize Hbbân ibn Mûsâ tahdîs etdi. Bize Abdullah ibn
Mübarek haber verdi. Bize Yûnus ibn Yezîd el-Eylî haber verdi. H ve
keza bize Ishâk ibn brahim Hanzalî, Muhammed ‘ibn Râfi’ ve Abdu’bnu
Humeyd tahdîs etdiler. (bn Humeyd Bize tahdîs etdi
: dedi. Dier ikisi
Bize haber verdi dediler.) Bize Abdurrazzâk haber verdi. Bize Ma’mer
haber verdi. Buradaki sevk, Ma’mer’in, Abd’dan ve bn Râfi’den gelen
hadîsidir. Yûnus ile Ma’mer cemîan Zulrî’den söylediler. Zuhrî Bana ;
29. Safvân ibn Muattal, Selem’lidir, Zekvân’da ikâmet etmidir. Ebû Amr künyesi ile me-
hûrdur. Kdemli ve faziletli sahâbilerdendir. Bir çok gazalarda hâzr bulunmudur. Pey-
gamber’ in medhine mazhar olmudur. Umer devrinde hicretin 17 nci ylnda Ermenistan
fethinde ehîden vefat etmidir.
286 SAHlH-1 MÜSLM
—
Hastanz nasldr? diye sordu. Ben de :
—
Ebeveynimin yanna gitmek üzere bana izin verir misin? dedim.
— Âie Ben o srada bu haberi ebeveynim tarafmdan tahkik etmek is-
:
tiyordum demidir —
Rasûlullah bana izin verdi. Ben de ebeveynimin
yanna geldim ve anam (Ummu Rûmân) a :
—
Ey anneciim! nsanlar ne konuuyorlar? dedim. Annem :
—
Ey kzcazm! Kendini üzme. Sen kendi nefsini ve shhatini dü-
ün. Vallâhi bir erkein yannda sevgili, parlak, güzel bir kadn olsun
ve onun bir çok ortaklar bulunsun da onun aleyhinde çok lâf etmesinler
pek nâdirdir dedi. Ben de :
KTABUT-TKVBE 287
— Ey Ber *
. Âie’de sana üphe veren bir hal gördün mü? diye sor-
du. Berîre de :
—
Ey Muslimanlar topluluu! Ev halkm hususunda bana ezas ula-
an bir ahsdan dolay bana kim yardm eder? Vallâhi ben ehlim hak-
knda hayrdan baka bir ey bilmi, deilim. Bu iftirâclar bir adamn
da ismini ortaya koydular ki bu zât hakknda da ben hayrdan baka bir
.ey bilmiyorum. Bu ismi zikredilen (faziletli) kimse imdiye kadar be-
nimle beraber olmak müstesna ailemin yanna girer deildi demidir.
Bunun üzerine Ensâr’n Evs kabilesinden Sa’d ibn Muâz ayaa kal-
31
karak:
— Yâ Rasûlallah! O kimseye kar sana ben yardm edeceim. Eer
bu iftiray çkaran Evs’den ise biz onun boynunu vururuz. Eer Hazrec
kardelerimizden ise yaplacak ii sen bize emredersin biz de emrini ye-
rine getiririz demi. Bu defa Sa’du’bnu Ubâde 32
ayaa kalkm. Bu da Haz-
30. Berîre’nin bu samimî ve sâfiyâne ehâdetini Taberânî, u tafsil ile rivayet etmidir
Berîre Ben Aie’nin hizmetinde bulunduum zamanlarda kusûr saylacak bir ha-
:
reketini görmedim. Yalnz ben bir kerre hamur yourmudum. Kendisine hamuru u
gözetle de ben bunu piirmek için ate yakaym dedim. Ben gitdikden sonra Âie gaflet
etmi, besi koyunu gelib hamuru yemidi demidir.
31. Sa’d ibn Muâz, Evs kabilesinin büyüüdür. Evsî’ler de Neccâr oullarndandr. Sa’d,
hicretden evvel Mus’ab ibn Umeyr Medine’ye geldii zaman musliman olmu kdemli
sahabelerdendir. Bedr ve Uhud gazalarnda bulunmu, Handak harbinde ald bir ok
yaras sebebiyle bir müddet sonra kan gaybndan ehîd olmudur.
Buhârî, Müslim ve dier mühim hadîs kitâblarma göre bu hâdisede söz söyleyen
zat Sa’d ibn Ubâde’dir. Fakat Sa’d’n dördüncü hicret ylnda Handak harbinin akbinde
öldüü muhakkakdr. îfk hâdisesi ise altnc Hicret ylnda Mustalik oullan seferi sa-
rasnda vâki’ olmudur. ki hâdise arasnda iki yl fasla bulunduundan bn Hazm, bn
Abdi'l-berr ve dier baz âlimler bunun vehm ve hata olduunu bildirmilerdir. bn
Ishâk da Siyer’de Peygamber’in suâline kar cevâb veren ve evvelinden âhirine kadar
söz söyleyen zât Useyd ibn Hudaydr’dr demidir.
Kad Iyâd da iki hâdise arasndaki zaman farkndan dolay bunun cidden mukil
oluunu ,bu cihetle bir çok ilim ehlinin bunun vehm olduuna kail olduklarn bildir-
dikdun sonra Musa ibn Ukbe, Mureysî denilen Benû Mustalik seferinin dördüncü hic-
:
ret ylnda vukûunu bildirmidir ki Handek senesidir... Îfk hâdisesi ile Mureysî se-
ferinin dördüncü senede ve Handakden bir müddet evvel vuku’ bulmu olmas muh-
temildir, diyor.
32. Sa’d ibn Ubâde, Akabe bey’atnda bulunmu ilk sahâbîlerdendir. Gazalarda Hazrec ka-
bilesinin sancan tard. Hz. Âie'nin ehâdeti veçhile bu hâdiseden evvel sâlih kimse
idi Fakat eâhiliyet devrinden beri Arablar arasnda kabile gayreti hüküh sürdüünden.
288 SAHH-1 MÜSLM
rec kabilesinin büyüü idi. Ve bu vak’adan evvel iyi bir kimse idi. Fa-
kat bu defa kabile hamiyyeti onu câhillie sürükledi de Sa’d ibn Muâz’a
kar :
— Sen
yalan söylüyorsun. Allâh’n ebediyyetine yemin ediyorum ki
sen onu (ya’nî Abdullah ibn Ubeyy’i) öldüremezsin ve onu öldürmeye
muktedir olamazsn! demi. Bu defa da Sa’d ibn Muâz’n amucasnn olu
olan Useyd ibn Hudayr 33 ayaa kalkarak Sa’d ibn Ubâde’ye kar :
—
Allâh’n' beka ve ebediyyetine yemin ediyorum ki sen yalan söy-
lüyorsun. Vallahi biz onu elbette öldürürüz. Sen mutlaka münafksn ki,
münafklar hisâbma bizimle mücâdele ediyorsun diye mukabele etmi.
Bu sûretle Evs ve Ilazrec kabileleri ayaklanmlar. Hatta biribirîeri ile
vurumay kasdetmiler. Rasûlullah ise henüz minber üzerinde dikiiiyor-
mu. Hemen minberden inib onlar sükûnete varncaya kadar onlara yu-
muak, mulâyim söz söylemi kendisi de (baka ey söylemiyerek) sükût
etmi.
(Bana gelince:) Ben o gün aladm. Ne gözümün dindi, ne de ya
gözüme bir uyku dedirebildim. <Sonra gelmekde olan gecemde de ala-
dm. Yine gözümün ya
dinmiyoVgözüme hiç bir uyku girdiremiyordum.
Babam ile anam, alamak ci 'imi parçalyacak sanyorlard. Bu ekilde
Ebeveynim yanmda oturduklar, ben de alamakda bulunduum srada
Ensâr’dan bir kadn izin istemidi. Ben de o kadna izin vermidim. O
da oturub benimle alyordu. Biz bu hâl üzere iken Rasûlullah yanmza
girdi, selâm verdikden sonra oturdu. Halbuki Rasûlullah bundan evvel
hakkmda dedikodu balad günddfo beri yanmda oturmamd. Ve Ra-
sûlullah bir ay bekledii halde kendisine hakkmda bir ey vahyolunma-
md. Rasûlullah oturduu zaman, ehâdet kelimelerini söyledikden
sonra :
Sa’d ibnUbâde de Hazrec’lileri ve bu arada bnu Ubeyy gibi azgn bir münâfk müdâfaa
edeyim derken hakdan sapyordu. Dikkate deer ki bu bn Ubâde, Peygamber’in vefât
üzerine Ebû Bekr’e bey’at etmekden çekinerek âm
tarafna gitmi ve 15 inci hicret
ylnda Havrân’da vefât etmidir. Bu, kabile gayreti ile Hakdan uzaklamann insan
ne fena âkbetlere sürüklediinin canl bir misâlidir.
33. Useyd ibn Hudayr, Akabe bîatnda bulunmu kdemli sahâbîlerdendir. Bedre ve Bedr’den
sonraki gazalarn hepsine itirak etmidir. Tehzîb de Hz. Umcr ile beraber Câbiye’de
ve Beyti Makdisin fethinde bulunduu rivayet edilmidir. Hz. Umer’in halifelii zama-
nnda 20 nci hicret ylnda Medine'de vefât etmi, namazn Umer kldrmdr. Tâbûtu
Bakî kabristânna götürülürken bizzat Halîfe de tâbûtun' bir kolunu omuzlamak sûre-
tiyle ihtirâm etmidir.
: : : :
KTABUT-TEVBE 289
gözümün ya
retiyle) kesildi. Hatta göz yandan bir damla bulamyor-
dum. Hemen babama
— Rasûlullah’n söyledii söz husûsunda benim tarafmdan cevâb
ver dedim. Babam
—Vallâhi Rasûlullah’a ne diyeceimi bilmiyorum dedi. Sonra Anama:
—Rasûlullah’n söyledii söze benim nâmma cevâb ver dedim. O da:
— Vallâhi Rasûl lah’a ne diyeceimi bilmiyorum dedi. Bunun üze-
rine ben, henüz YUR’ÂN'dan çok delil okuyamyan küçük yada bir tâze
olduum halde öyle dedim
—
Vallâhi ben kat’î anladm ki siz bu dedikoduyu iitmisiniz. Hatta
bu söz sizin gönüllerinizde yer etmi ve ona inanmsnz. imdi ben size
berîim desem benim muhakkak beri’ olduumu Allah bilib dururken sîz-
ler benim bu sözümü tasdik etmiyeceksiniz. Ve eer benim muhakkak
beri olduumu Allah bilib dururken ben size fenâ bir i’tirâfda bulunsam
sizler beni hemen tasdik edeceksiniz. Vallâhi ben bu vaziyetde kendim
için ve sizin için baka bir mesel bulamyorum. Ancak Yûsuf’un babas
Ya’kûb Aleyhisselâm’m dedii gibi FE SABRUN CEMÎLUN V’ALLÂ- :
34. Sabru cemîl nedir? diye sorulduunda Peygamber’in «Kendisinden halka ikâyet
: edil-
meyen sabr’dr» buyurduu mürsel olarak rivayet edilmidir.
S. Müslim; C. 8, F — 19
:
kasma hamd ederim dedim. mdi Azz ve Celîl olan Allah u on âyeti
indirdi
«O uydurma haberi getirenler içinizden bir zümredir. Onu sizin için
bir er sanmayn. Bilâkis o sizin için bir hayrdr. Onlardan herkese ka-
zand günâh vardr. Onlardan günâhn büyüünü deruhde eden o ada-
ma da büyük bir azâb vardr. Ne vard onu iitdiiniz vakit erkek mu’-
minlerle kadn mu’minler kendi kendilerine husnu zan etselerdi de Bu :
açk bir iftirâdr deselerdi ya! Ona dört âhid getirselerdi ya! Madem ki
onlar bu âhidleri getiremediler, o halde onlar Allah indinde yalanclar-
dan ibâ-etdirler. Eer dünyâda ve âhiretde Allah’n fadlu rahmeti üstü-
nüzde olmasayd, içine daldnz bu yaygaralardan dolay sizi her halde
büyük bir azâb çarpard. O zaman siz o iftirây dillerinizle biribirinize
yetidiiyordunuz. Hiç bir bilginiz olmayan eyi azlarnzla söylüyor-
dunuz ve bunu kolay sanyordunuz. Halbuki bu Allah yannda büyük bir
vebâldir. Onu iitdiiniz vakit Bunu söylemek bize yakmaz, hââ bu
:
büyük bir bul dr deseydinizdi ya! Eer siz iymân eden kimseler ise-
.
KITABUT-TEVBE 291
—
Yâ Zeyneb! Âie hakknda ne bilirsin ve ne gördün? diye sor-
mdu. Zeyneb cevâben :
bir fitne ve fesada sevk etmidir » diyordu (Yûsuf: 18). Hz. ÂLe’nin nezâhetine kanâati
derecesinde Yûsuf’un hayatna kani idi. Dier tarafda Yûsuf’un kardeleri yalan iddi-
alarn bildikleri derecede Aie’nin ailesi halk da nezâhetini biliyorlard. Fakat Yûsuf’un
kardeleri gibi bu nezâheti i’tirâf etmiyorlar, bunun vahy ile tasdikini bekliyorlard.
Vuhy ise bu srada gecikmidi. te Aie’nin yüksek zekâs, müstesnâ edeb ve irfan,
Peygamber’ler târihinden kendisine ve ailesine tam bir örnek olmak üzere Yûsuf’un
kssasn intihâb ederek Ya’kûb’un dedii gibi FE SABRUN CEML V’ALLÂHU’L-
MUSTEÂNU ALÂ MÂ TASFÛN demi ve Peygamber de dâhil bütün beeriyetden
teccrrüd edib tekmil varl ile Allah’a teveccüh eylemidir. Bu cihetledir ki tam bu
anda vahy ile berâetine hükmedilmi ve bu lâhî hükm Vahyu metluv olan KUR’ÂN
ile cbediledirilmidir.
Hz. Aie’nin berâeti Kur’ân ile sabit kat’î bir berâet olduundan, bir kimse bunda
üphe ederse n.jjslimanlarn icmâ ile mürted ve kâfir olur. bn Battal Hz. Âie’ye bu
:
ifk meselesiyle bir kimse söverse kati olunur. Çünkü Allah’n berâetine hükmetdii bir
meselede Allâh’ tekzîbdir demidir. Rasûlullah’, rz ve âilesi hakknda ezâlandrmak
da hiç üphesiz katli gerekdirir. Çünkü hadîsde Useyd ibn Hudayr’n Abdullah ibn
Ubeyy’i «Vallahi öldürürüm» dedii ve Peygamber’in bunu red ve inkâr etmedii sa-
:
^
1
. Jiir J
^ Ve J \ Gft; . j£. J
r
_.r; j s tfo v& s . XV j i; ytfta
.
. j**- j j? jVc .
• 3**'* Ü 1
b5""". 4:1*1». I
: ^£.1» cl*> jb- (j J
c
a
J_/ :
3 5'jj •
3rb*L Sj&* Â?*fct '<d&t ^l,b> ijju. ,J5
:
V-
yb
: <• vi : . jiL»- Ujlic bX4, ji
• V* • s- ... f *
‘V* <** •î'jj 0) jb
-a'*
+ *
:
3^ 3:* ^ ^ 3:» S^’ j\ :îi?;y6:;yJ î35 :
&J 33;
•' '
** M
S»J.:;-j" viU j X*1 3;’ iai -' c c-«-
'
'fi
.
ij r
» ^
• 1
3 :
fit ^ (35
• ü £ym
:
-V j6j
•
“-^r *v>
c ^' : 36 î > û : CAi : XV ^ Ve 3&
(iki tarîk râvîleri öyle dediler
) :
B?ze Buradâki :
Ya’kûb ibn brahim ibn Sa’d tahdîs etdi. Bize babam, Salih ibn Keysân’-
dan tahdîs etdi. Bunlarn ikisi de Zuhrî’den (56 rakaml) Yûnus ve' Ma’-
mer isnâdlar ile onlarn hadîsleri gibi rivayet etmilerdir.
Buradaki râvîlerden Fuleyh’in hadîsinde, Ma’mer’in dedii gibi Ha-
:
miyyet onu cahillie sevk etdi ifâdesi vardr. Salih’in hadîsinde ise
Yû-
nus’un kavli gibi Hamiyyet onu gadablandrd, ifâdesi vardr. Bir de
:
Salih’in hadîsinde u
ziyâde vardr Urve dedi ki Âie kendi huzûrunda : :
kîtAbut-tevbe 293
liç bir diinin elbisesini s asla açmammdr (ya’nî hiç bir kadnla cinsî
münâsebet yapmammdr) der dururdu. Sonra o zât (ya’nî Safvân ibn
Muattal) bu ilerin ardndan Allah yolunda ehîd olarak öldürülmüdür 36 .
zahîrcti = sca < vaktda yolu sarb bulucular olarak, ifâdesi vardr. Ab-
durrazzâk ise (noktal ayn ile) Mûrîne scan iddetli vaktnda : =
konaklyanlar olarak, demidir. Abd ibn Umeyd dedi ki Ben Abdurraz- :
/.âk’a Mûrîne sözü nedir? diye sordum. Vara, hârâretin iddetidir diye
:
cevâb verdi.
y \ : VU . ü j ' ö OL (•••) — ûA
'' . ;
fi
1
>. 04 ü^ O 'X :
O i-îî ' O * o•y
$ \/J\ . is d o 'ji j» \c <£ ‘j’rij 'i ou . 40 04 ^ 4 J43
c-4 v 4i o c i
‘ -
#
*
*
'*"*• ^ ^ o? J*' **
(J
c c-*4^ 1 40i
* ”
•
J*»
^
W *
1
*
O- J •
« 0-« wli VI s~ J Vj . ’i/l
j VI V» Ju" Jio Vj • O» » Ot*
Ova; âj ; Ote .*
c
;.;,u jLî ja ^â jO O j :
^ 5
.
40. Oji
(
r
l* 01 14/ Ou j )
\
.
jr k iO jile *j: Siy O^ Ç* vj O 4i *
. Li V J
. «î> j-A—
+
^* ji j : <aip Ou
*
. j «
*0 j AJ •
J*-”- »J® _n* tij O
56 —
Ebû Bekr ibn Ebî eybe ile Muhammed bnu’l-Alâ
( ) Bize
tahdîs edib dediler ki Bize Ebû Usâme, Hiâm ibn Urve’den, o da babas :
Urve’den rivâyet etdi. Âie (R) öyle dedi Benim hakkmda söylenenler :
3G. Safvân ibn Muattal, daha önceki haiyede hal tercemesini ksaca temas etdiimiz gibi
Hz. Ume-’in hilâfeti zamannda 17 nci hicri ylnda Ermeniyye fethinde ehîden vefat
olnidir. te Mu’minlerin Annesi Hz. Aie o zâtn bu ehâdetini dile getirmekdedir.
294 SAHH-! MUSLtM
söylendii, zaman ve ben de hiç bir eyin farknda deil iken Rasûlulîah
(S) hitâb etmek üzere ayaa kalkd, ehâdet kelimelerini söyledi, Allâh’a
hamd edib lâyk olduu ekilde Bundan sonra «amma ba’du:
senâ eyledi.
Aileme töhmet isnâd eden bir takm insanlar hakknda yaplmas gere-
ken ii, bu husûsdaki fikirlerinizi bana söyleyiniz. Allâh’a yemin ediyo-
rum ki ben âilem üzerinde asla hiç bir kötülük bilmemiimdir. Onlarn
ailem halkna kendisi töhmet isnâd etdikleri kimseye gelince, yine
ile
Allâh’a yemin ediyorum ki, ben onun üzerinde de asla hiç bir kötülük
bilmemiimdir. O zât benim evime ben hâzr iken müstesnâ asla girme-
midir. Ben bir seferde bulunub evimden gaybûbet etmisem, o zât da
muhakkak benim maiyyetimde benimle beraber gaybûbet etmidir» dedi.
Râvî bundan sonra hadîsi bütünüyle sevk etmidir. Bu hadîsde da u
vardr Andolsun Rasûlulîah benim odama girdi ve câriyemden de sordu.
:
Câriyem Allâh’a yemin ederim ki ben Âie üzerine hiç bir ayb ey bil-
:
miyorum. Ancak u
var ki o uyuyub kalyordu da nihâyet koyun içeriye
giriyor ve onun ekmek hamurunu yiyordu dedi. Câriyem Berîre’nin bu
sözleri üzerine Peygamber’in sahâbîlerinden bazs onu azarlad da Ey :
37. Bu iftirây ilk defa Abdullah ibn Ubeyy ortaya atm, ilk evvel o tasrîh etmi ve halk
arasnda yaym idi. Kurnaz münafklar cinasl lâkrdlarla mu’minleri gizliden gizliye
heyecana getirmee çalm
ve bu yaygaraya aldanan âir Hassân ve fakîr Mstah gibi
bir iki sâdedil de oUbeyy olunun tasrîhine kaplb iftira cezâsma mustahikk olmu-
lard. Nitekim Mstah, Hassân, Hamne haklarnda iftirâ
cezas icrâ edildi ve Safvân bir
klç darbesi ile Hassân’ vurub bir gözünü söndürdü. ( Hak Dîni, IV, 3490).
Hassân ibn Sâbit munâfk deildi. Tevbekâr olduunda da söz
yokdur. Nitekim
hadden sonra inâd etdii beyitlerle tebriesini arz etmidi. Bu yedi beyitlik iiri Hak
Dîni, IV, 3493 de de vardr.
Uhud malûbiyetinin sebeblerinden birisi ve balcas Abdullah ibn Ubeyy’in Islâm
ordusunda ufak bir sarsnt görmesi üzerine bandaki Hazrec’lileri
alb Medine’ye dön-
mesi olmudur ki bu kuvvet umûmî slâm kuvvetinin
üçde birisini tekü ediyordu.
Vefât târihi olan 9 uncu hicret ylna kadar çeit çeit
fesadlar çkarmakdan hâli kal-
mayan bu adamn irtikâb ettii enâatlan en büyüü, Peygamber’in
harm i ismetini
yJ
KTAmj'T-TKVBK 295
- /
a iâlC ^Jsl» k^A » ^JJ û)'c' J^» • «clîu: «i' J_y — Jj ^v.
^p/ U^" jl ^ \
. i >& %,J£J *\
.
! l D/-S t : Üts yi J \ • -> LiCi .
*Y\ 'i
(XI) PEYGAMBER (S) N HAREMNN SÜU ZANN VE
TÖHMETDEN BERÂET BÂBI
boynunu vur!» emrini verdi. Ali o adamn yanna geldi bir de bakd ki
o adam bir kuyuya girmi serinlemek için ykanmakdadr. Ali ona D- :
arya çk! dedi ve elini ona doru uzatarak onu (çrlçblak) darya
çkard. Ve onu erkeklik uzvu ve husyeleri kesilmi buldu. O zâtn er-
keklik uzvu yokdu. Bunun üzerine Ali ondan el çekdi. Sonra Peygam-
berin yanna gelib Yâ Rasûlallah! Onun erkeklik uzvu ve husyeleri
:
ey sâbit olmakdan münezzeh kld. Zira öldürme emri hakîkatdr. Peygamber o zât,
çocuk anas olan haremi ile konumakdan nehy etmidi. O da buna muhâlefet edince
öldürmeyi hak etmidi. Yahut Peygamber bununla eziyetlenmidi, onun eziyete düü-
rülmesi ise öldürmeyi gerekdiren bir kâfirlikdir.
u
da muhtemildir Bu öldürme emri hakikat deildi. Peygamber o zâtm erkeklik
:
uzvunun dibinden kesik olduunu biliyordu. inin tamâmyle meydana çkmas ve ken-
disinden töhmetin kalkmas için Peygamber Ali’ye bu emri vermidi. Yahut o zât bir
munâfkd ve dier bir yolla öldürülmeyi hak etmidi...
7
oli-o ujbsS — o*
jsâ £ a> tâ p
'
'6
vü sj j»-! ,'t tfti
0-üi
.
jii J/.S =
tr *i s
.'4>^y^£j:£5'j6
.Ç Vr-jiU'
jg ^ VV H; *JV V; >VI
.
^ )4 o/JI jl
# = 36j
.
j jâiluil jJjÇ V>\
: J.jA*)
s*
3j-*\ ® jSl» & ^y-i'
:'Jfe
J
^Tr^i •
rr-jj
'*/£ 36 -
p üIiJ ü LçJ'
*
r
‘
36
•ii'jviv:^;^
RAHMÂN VE RAHÎM OLAN ALLAH’IN SMYLE
bir sefere çkdk. Bu seferde insanlara bir ktlk isabet etdi. Bunun üze-
rine Abdullah ibn Ubeyy kendi arkadalanna : Rasûlullah’m yannda
bulunan kimseleri beslemeyin! Tâ ki etrafndan dalb gitsinler dedi.
, ' — : .
resini indirdi.* Sonra Peygamber onlar kendileri için istifâr etmee da-
vet etdi de onlar balarn büktüler. Allâh’n «Onlar dayanm keresteler :
adamlard dedi 1
.
VmiI-
liaU’j -
i**, n '' •' Ö * •' V
j>- ür j^a,
>•- * • - •
' \ ‘s*'-
(rvvr)
\ u
* *
.
#
jy
*
^/ \
*
\
< \ i O J';*- (
*> : J V' . I.
^>j\ : O-Us >' Ji* ) - ,J \ OV
1
T' *
'
•
' ' ,r *
>i' ' \ !•'
\
*
-.1 •• '•? illi 4 ' -\ >\ -'!« '
^ ->:V J J c
V* o; •
J. y.
’
o;
11 '
d ' : ‘Jj* v.V
1 . Minâfk
iki
sözü özü baka olan, d
musliman içi kâfir kimsedir. Türkçede böylesine
yüzlü ta’bîr olunur ve iki yüzlülüe de nifak denir. Riyada da iki yüzlülük vardr.
Çünkü murâî kii yapd
ibâdetde halka ve halika kar iki niyyeti vardr. Riya ile
nifâk arasnda u
fark vardr : Riya, ibâdete hâss olarak irtikâb olunan iki yüklülükdür.
Nijâk se, i’tikâdda iki yüzlülükdür. Binâenaleyh her münafk ayni zamanda murâîdir
de fakat her murâî münafk deildir. Çünkü riya iymâna muhâlif olmayarak sâdece
amelde olur.
Munâfklarm halleri Kur’ân’m bir çok yerlerinde beyân edilmi, onlarn rûhî ve
fiilîdurumlar muslimanlara iyice açklanmdr. Her devirde onlar tehis etmek için
mühim ölçüler ve vasflar anlatlmdr. Bir de Kur'ân’da el-Munâfikûn adiyle ksa bir
sûre vardr. Bu sûrenin âyetleri meâlen unlardr
Münafklar sana yeldii zaman ehâdet ederiz ki sen muhakkak Allâh’n Ra-
«r
:
sûlüsün dediler Allah da bilir ki sen elbette onun Rasûlüsün. Fakat Allah o muna-
.
fklann hiç üphesiz yalanclar olduunu da biliyor Onlar yeminlerini bir kalkan edin- .
olunmu da artk anlamaz olmulardr Sen onlar gördüün vakit ci simleri tuhafna .
gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin . Sanki onlar dayanm keresteler gibi-
dirler.Her sayhay kendi aleyhlerine sanrlar Onlar dümandrlar. Onun için onlardan .
salcn. Onlar Allah gebertsin Nereden çevriliyorlar! Onlara Gelin, Rasûlullah sizin
. :
için istifâr ediversin denildii zamanda balarn bükerler ve görürsün ki kibir tas-
l yarak yan çizer giderler. Onlcvr için istifâr etsen de etmesen de aleyhlerinde mu-
kîmdir. Allah onlara asla mafiret etmez. Ve Allah fâsklar güruhunu doru yola çkar-
maz. Onlar Rasülullah’m yanndakilere nafaka vermeyin. Tâ ki dalsnlar diyorlar
:
A
2911 S A Ulu- 1 MÜSLM
„ ^
. jt ; il
^ A. J:c '/ Âi
dullah ibn Ubeyy’in kabrine geldi. Onu kabrinden darr çkard. ki dizi
üzerine koydu. Onun üzerine tükürüünden üfledi ve ona gömleini gey-
dirdi. Allah en bilendir.
( ) Amr ibn Dînâr haber verib öyle dedi Ben Câbir ibn
:
:
^u j Ji ^ c/
\
a^c c <» I
»w
t
j
|
1
4^ 1 Jr
,
a:c IJ Jls
,
: ^
li •
*A
vA
A 1
^ s
» o.as üö ? <£ u J j\
^
• i "r*-!*"
V5 .
4'U^ A.U
\\
J
1
T-
*•
5 .
~ - \y v :
"ir-
^J vJ «
"•
^1 *1
•'
^
1
^je-
7"
o\ .f-
^ •- • /»
ancak muhayyer kld da Onlar için istifar et, yahut istifâr etme. :
olant muhakkak
,
çkaracaktr diyorlard. Halbuki izzet (eref, kuvvet,
galibiyet) Allah'n,
namlunun ve müminlerindir. Lâkin münafklar bilmezlere
(el-Munâfikûn- 1-8)
:
Kj^eronlar için yetmi defa istifar dahi etsen yine Allah kendilerini
kat’iyyen mafiret etmiyecekdir... (et-Tevbe: 80) buyurdu. Ben ise yet-
mi üzerine daha da artracam» dedi. Umer : Muhakkak ki o bir mu-
nâfkdr Müteakiben Rasulûllah onu cenaze namazn kldrd. Bu-
dedi.
'
nun üzerine .Azz ve ,j lîl olan Allah: «Onlardan ölen hiç bir kimseye
ebedî dua etme! (Defn veya ziyâret için) kabrinin banda da durma.
Çünkü onlar Allah’ ve Rasûlünü inkâr ile kâfir oldular. Onlar fâsklar
olarak öldüler» (et-Tevbe: 84) âyetini indirdi 2
.
• .
(
jlhsil jij ) 'JÛ : VU 1 ,
(...)-£
sûlullah (S) munâfklara cenâze namaz klmay terk etdi dedi fkrasn
ziyâde etdi.
, . alâkaya gelince, bu
lususda ilk hatra gelen ey, olu Abdullah'n taltif
edilmesidir. Dier bir sebeb, bu
adam hayatnn sonunda Peygamber’in gömlei ile efaat istedii
görülüb duyularak,
kabilesi halkndan henüz musliman olmyanlann
musliman olmalar, münafklarn da
samimiyetlerinin te’mînine medâr olmas hedef edilmi olabilir.
Nitekim Rasûlullah’n
gomleg ile teberrük edildii görülüb ayi' olunca bn Ubeyy’in
bakanlk’ etdii Hazrec
kabilesinden bin kiilik bir kâfile derhal musliman
olmudur.
5 r j
w •
' * *
• .
• # «•i
.
i
u» u. A>- : Jlf
j ^
. o!»a : c
^ i
; Jr
A
^
j û c 4
Jî^ l/ JU.4-
^ r ^
^ ** -
• • • <'• ** ? ^ ^ •
% • • > «*
c c
ü û * A;*
•
•
r- r: û 4 1 4
o* <i*
d' _>
aj
)
L*Â>- . \ (rÂ>. . ^ SL a ^ «i' x..c (rvv) — "\
. V :
j . cJ'î • ü}-’ J* LA^l jl$Ci .
. _aa/*LvÎ (t |
<Jki (j\44 lljl *^ClLi : Jrü
sebeb
c. Dier bir u
gösteriliyor: Peygamberin gömleini Ubeyy’e geydirmesi
Bedr günü Peygamber’in amucas Abbâs’a, Ubeyy tarafndan kendi
gömleinin hediyye
edilmi bulunmasna bir mukabeledir. Bedr günü Abbâs. Kurey esirleri
arasnda bu-
lunuyordu. Malûbiyetin perianl ile üzerinde gömlei de yokdu.
Kendisine giydirilmek
üzere bir gömlek aranld. Fakat Abbâs uzun boylu olduundan yalnz
bnu Ubeyy’in
gömlei denk gelmidi. O da hemen gömleini Abbâs'a hediyye etmidi.
Buna muka-
bele edilmesi Arablar arasnda câri olan içtimâi âdâbn
gerei idi. Fakat munâsib bir
zeminde karlanamam bulunuyordu. te Peygamber tarafndan
bir gömlek verilerek,
Amucas, bn Ubeyy’in minnet yükünden kurtarlm oluyordu.
‘ t \ v :
demidir Ben Abdullah ibn Yezîd’den iitdim, o Zeyd ibn Sabit (R) den
:
Allah her kimi saptrrsa artk sen onun için hiç bir yol bulamazsn»
(en-Nisâ: 88 ) âyetini indirdi.
( )
: Buradaki râvîlerin her ikisi de u’be’den bu isnâdla
o hadîs tarznda rivayet etmilerdir.
' vV
J
‘
3I Efiû.
•
:vû 0. J' Ji- 3 5Û*i ü
.
î V
3 31 b
'•
H V
-
.y* J 01
-
i
— ^
\ i ij
" * r
\j j *
\ •
+
{J v jj>-l
’
juic I 1 jiMÂ IS! i (j <
>
\c r- j> \la
'j£ v>l Jâs ^\.C <j' ,J^( ! A)j J» j
t
Jj
\ '(_$ J.l : ) ' i
• L. , ^ ^ # - ^«- *
—- • ,•* ^ . p t • - - #l
- ^ ^
' # t
*
î 4> ^ \ dA_^ j 1 l* I <_/
'
. O ^ û *
l Â*.« { J Ic \ ^
_}
l •* '
4
ijijl <J\
• * —^ V
" "
:
(T-l-c
„
O l ^.'3 . \* VI oA.a> j
' AV/ J __>j7 ;r j
<! ».->1_<_'V3 _7"^ ^ :x ; v --'
-
:
ur^: c 3 • [ ' aa/^vjî /t ;
îjLi._ M ic Îja*:£ 01 Jj^. j 1 j> 1 ^
«*• - • f > >'\ *'. '- ^'' *'. '"'•• • 7 > >'\\~ >\ > ^ '
. <lC u oj j\*-\ A* Ol O JJ \
i
Al *^>- ^.l ;
. o j\-a)
"-"*' J • o ^«_X — I *^5- ^J C
\ %
. Vj. •
vL u a ,
1
‘
—
Bize Zuheyr ibn Harb ile Hârûn ibn Abdillah tahdîs
(2778)
edib öyle dediler (lafz Zuheyr’indir) Bize Haccâc ibn Muhammed, bn :
Cureyc’den tahdîs etdi. Bana bn Ebî Muleyke haber verdi. Ona da Hu-
meyd ibn Abdirrahmân ibn Avf öyle haber vermidir Medine vâlîsi :
^ b a>- , ^
.
L»
\
1 y \ \m0s'jf
/
(tw\)
\
— *\
1
V ,(
j*
\
\
^o A ***^
1.
0^7 iA-A
.'«f-î
^-*^ l^ *
\s-, *
j\**)
V-
l
"f-
^jC i o
^ i i
r.-'t".
Oll*
.
,
— •?-*
ry
3. Bundan evvelki hadise göre buradaki ikinci âyet, munâfklar hakknda nazil olmudur.
Bu hadîsde ise bn Abbâs, Yahûdîler hakknda nazil olduunu haber veriyor. halde u
âyetde haber verilen ahlâkî hüküm ve uhrevî cezâ, hem munâfklara, hem de Yahu-
dilerle müriklere âmil bulunuyor. Çünkü her iki hadîsde haber verilen kötü haller
hak ve hakikati saklamak) munâfklarla Yahûdîler, mü-
(ya’nî hiylekârlk, gaddarlk,
rikler ahlâknda bulunan hylekâr muslimanlar arasnda müterek ah-
hatta bunlarn
lâkszlklarcAy Cezalar da bunlar arasnda müterek olan elim azâbdr.
4. Bu sözler el-A’râf sûresinde öyle geçmekdedir
kar kibirlenmek isteyenler, onlar için
«Bizim âyetlerimizi yalan sayb da onlara
gök kapulan açlmayacak, onlar DEVE GRNCEYE KADAR cennete NE DELNE
giremiyeceklerdir. Biz günahkarlan böyle cezalandrrz» (el-A’râf: 40).
Bu, Türkcedeki «balk kavaa çkncaya kadar» darb- meseli gibi Arablarda çok
mehûr bir darb- meseldir. Bunlar bir eyin muhâle ta’likini ifâde ederler ki, muhâle
ta’lîk edilen eyin de muhâl olaca übhesizdir. halde bu kâfirlerin cennete girme- u
melerini bir müddet gâyesi ile hudûdlandrmak deil, onun muhâl olduu gibi çok uzak
addedilen bir i ve hatta lâhî hüküm ile muhâl olduunu açk bir temsil ile anlat-
irakdr.
^
304 SAHÎH-1 MÜSLM
A.si : Y» .
(
âV j )
jV— \ J a«.£j J L/>? (• )" \ *
"
’
O* f>\ :
jUll LU : 3^ ‘ <j «_>
y~j c ‘
v-*> j' 0 fc
‘
0C ^*k> ‘
• j* m>: 0'
: t)^s ‘
<'l] _y~ j •-'* fc '^« c j o^*^- ^ ^ i»Jjl
çü/ < $V; jjA^ V j 4 Âlli jjblC v lül;i ^.Ic b ^>1 ij » O'i : jAit J^j
,.
wi« >t J 3
V •
*>v
*
•*
Çi^üî fH.
10 — ( ) : Kays ibn Abbâd öyle dedi : Biz Ammâr’a :
b* X>- .
O A.i j\\ bA» b .
^ A i" \
J<
\ b*A>- . « ’j*-
(•• ) — N N
'^
r\ l:.r : 'Jli dili- ij j\i-\ :
jSJl ’-O jjiîi Jli 'i Âlslll ! J)l IJaA \
^
,A
c
^ ?r? s~ c b- '
j v** Ç aZ» ji* • j~- c
«
-; <j| .
^aî ,ü >, 'ju ;> j iS' ^j . s^ t tu; vj
• > t" • *1 \ ~
- Al w* A>-
5. Ya’nî onlarn omuzlarnda küçücük bir çban yaras çkar da onun harâreti göüslerini
de ihâta eder ve onlar öldürür (Mebdnk).
. ,
haber ver, çünkü senden sordu, dediler 2 Huzeyfe Bize onlarn ondört :
kii olduklar haber veriliyordu. Eer se*> e onlardan isen o topluluk on-
be kii olmudur. Allah’a ehâdetle yemi ediyorum ki onlardan oniki
tanesi dünyâ hayatnda da, ^hidlerp a' a kalkaca günde de Allah
ve Rasûlu için mulâribdirler. Pw ö t a
üç 'tanesinin iyrâd eyledii özrü
(bahaneyi) kabûl etti. Bu üç kii
— Biz Rasûlullah’m münâdîsini iitmedik ve kavmn bununla ne mu-
râd ettiklerini de bilmi deiliz deyib ma’ziret beyân etmilerdi. Rasûlul-
lah kara talk bir yerde yürümekte iken «Muhakkak ki (önümüzdeki) :
su pek azdr. Binâenaleyh o suya doru hiç bir kimse benim önüme geç-
mesin» buyurmudu. Biraz sonra kendisinden önce oraya varm olan bir
topluluk buldu da, o gün onlara lâ’net etti.
i /jj\ ®
^ i» 3 j-S 3& Dü * * i» o j% &
4 •
.
üi
/ .
u ü&j 36
> v j:b LX v
-
j 3 j-3 d» . 3ü : iia &A « . 'i -jCk]
. (J jl jV t ollj : tjîîi .
6. Peygamberin «Ümmetim içinde on iki munâfk vardr» sozii ile kasdetdii kimseler,
:
Tebuk seferinden dönerken Akabe gecesinde Peygamber’e sûi kasd etmek isteyen kim-
selerdir. O gece Peygamber, Animâr ve Huzeyfe ile beraber tepe yolunu, tutmulard.
Ordu vadinin içinde idi. te o srada bu on <iki kii Peygamber’e bir kötülük yapmak
-
istediler. Gözleri hâriç yüzlerini örtmü olduklar halde Peygamber’! ta’kib etdiler. Ra-
sûluUah arkasndan bir kalabaln ayak seslerini iidince, hemen Huzeyfe’ye onlar redd
etmesini emretdi. Huzeyfe’yi karlarnda görünce Allah onlar korkutdu da hemen
sür’atletopuklar üzerinde geriye döndüler ve insanlarn arasna kardlar, Huzeyfe
Peygamber’e erimee, Peygambet Huzeyfe’ye: Onlardan hiç kimseyi tamdn m? dedi.
S. Müslim; Ö. 8, F — 20
. j
S* « /Jp' 0:
M
»
MP # : 1)6 •
p£ü Cf 0 j\
. ÂlU »U a» 1 . iL
— ( ) Burada da Ebu’z-Zubeyr, Câbir ibn Abdillâh
:
karsa...» buyurdu dediini (12 rakaml) Muâz el-Anberî hadîsi gibi rivâ-
yet etdi. Ancak burada râvî Bir de bakdk ki o zât ayb devesini sortb :
aradrmakda
14 olan bir çöl Arabdr demidir.
** *• ** * *
• - / r f •.* M ( ** * \' * * -
&
o c
\ ^ - \
)
vju-i—
\
u» u» a>-
.
j [jr
. , ,
(t yan)
v
— \ £
(Jf
A» i —5c«u>U . . A) Ijile
(Jf
AÂ..t O.»
U > • - *
*îr '1 . • îyl "• "I'' ^ T ,'.'i <•* * •
•
JÇ
Al A» C— . *jjl
y . A
dedi. Peygamber: Allah onlarn isimlerini ve babalarnn isimlerini bana haber verdi.
nâallah sabahleyin ben onlan sana haber vereceyim buyurdu. îte bundan dolay in-
sanlar münafklarn ii hususunda Huzeyfe'ye müracaat ederlerdi.
Peygamber bu me’ûm zümrenin iini, temhirlerinden halk arasnda bir fitne dal-
galanmasn diye gizli soylemidir denildi (Mebânk).
7. Kadi Iyâd Bu adamm, münafk olan Ceddu’bnu Kays olduu söylenmidir dedi:
:
M :
car oullarndan bir kimse vard. Bu zât, Bakara ve Âlu Imrân sûrelerini
•»kumudu. Rasûlullah’a da vahy kâtiblii yapyordu. Müteakiben bu
adam kaçb gitdi ve kitâb ehli câmiasna katld. Hristiyânlar onu yük-
sek makamlara çkardlar ve u
adam Muhammed’e kâtiblik yapyordu
:
^^ Ol ^ • f)r 1 ollil \ j*
s;j p\
‘
^ d
• —
i
Jfe
.
*
itfVûî
o\ jj'-j o\
- . " " .•
-fi
.
frj\
\
: \s
k
'ti* t
it îgûr
d
^Jsl:>
(S) bir seferden geliyordu. Medine’nin yaknma geldii zaman çok id-
detli bir rüzgâr esti. Rüzgârn iddeti nerede ise suvârîyi götürüb aybe-
decekdi. Râvî iddia etdi ki Rasûlullah «Bu iddetli rüzgâr bir münâf- :
yoludur. Size verilen gibisi birine veriliyor veya Rabbnzn huzurunda size galebe
edecekler diye mi bu? De ki Fadl ve inayet muhakkak Allah’n elindedir. Onu diler-
:
diyine verir. Allah rahmeti bol olan, her eyi hakkyle bilendir. O rahmeti ile imtiyaz
dilediine baheder. Ve Allah daha çok büyük fadl sahibidir» (Alu Imrân: 72-74).
j. Ya’nî ona ukûbet, onun ölümüne bir alâmet, beldeler ve kullara da ondan bir râhat
olmak üzere.
» )
* • U*
yemin ederim ki bu günkü kadar atei iddetli hiç bir kimse görmedim
dedim. Bunun üzerine Allâh’m peygamberi «Ben sizlere kyamet günün- : /
M
.
^
.
( y J^ai'j) j-A 3 te t*>3 L . z\te c*si v& .cd j\ esi :
«
;bi jj • v ;> -*J
!
X->, $ *M £ J^l
^ ,'yjl ^ ,£Î ^
17 — C2784) : bn Umer (R) den; Peygamber (S) öyle bu-
yurdu «Munâfkm meseli, iki koyun sürüsü arasnda bir defa una, bir
:
10. Râvî o iki kiiyi, onlar slâmî ve suhbeti izhâr etdikleri için
Peygamberin sahâbî-
lerinden diye isimlendirdi. Yoksa onlar suhbetin ve sahâbîlin
faziletine nâil olmu kim-
selerden deillerdi.
KTABU SIFAT'L-KIYAME VE’L-CENNE VE'N-NAR 309
(i-4 )
Sjj»»l û <s-A &**• - ü j’.' (J^Âe (tvao) — \\
»/-i*O'/' a]
‘
) <4"“- ) 0:*^ - ir* J’.ö ^ LA* (tVAt) — \ ^
: 3& my il «Ç : 3& *
A- J ^ jû ^ #Jb ;â^ 6 *
* c < "^r;. ^
•£:H ’Jf uü^SVIj ‘
'S ^~ ’jü 'l 01
!
-Ûl l
r
l î j\ ! Ül
â*Jr A & <3^ j\~) iSj^j «tîlj 3Ilj
Y ’ •
: Vj
^ ^
l£jü . ’jh ti fc ÇJ £H i 3 A> ul'i . .P1 1 1 . dpi fcî •.
jkf
« c :
.: ûi> oistlij yta» #<£3 :.^ ^vij ./J^'i i//jj U j
• o/^M] »y Ju j
19 — (2786) : Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi : Bir ker-
re Peygamber’inhuzûruna Yahûdî âlimlerinden bir âlim geldi ve Yâ :
XI. MÜSLM SAHHnin eldeki ba’z nüshalarnda burada müstakil bir kitâb balyor. Fa-
kat bizim esas aldmz nüsha ise buradaki kitâb baln yine yerine koyarak, deVam
ctmekde olduumuz kitâb’n hadîslerini teselsül ettirmidir.
1 » 1
*
^ 1
* J
: j \ yj
.
^ S\ Cjî ‘j?
m :
^ .
c
5 ^) '
s >>- * A
•
f
36 ^ • ’i • 36 ü iLry ‘j;
gi jyL' üj- j£u 36 3 :
dan olmak üzere bu isnâd ile Abdullah ibn Mes’ûd’un : Rasûlullah’n hu-
zûruna Yahûdîlerden bir âlim geldi... dediini (19 rakaml) Fudayl’n
hadîsi gibi rivâyet etdiler. Râvî burada Sonra onlar hareket etdirdi, :
veçhile takdir edemediler. Halbuki kyamet günü Arz topdan onun bir
kabzasdr. Gökler de onun sa eline dürülmüdür. O katmakda devam
etdikleri ortaklardan münezzehdir, çok yücedir» (ez-Zumer: 67) âyetini
söyleyib okudu dedi.
—r : ^6 jjî-fYI trû». .
j l Lf . c>\ : l j j \lsfr (...) — Y\
: 3U «l J/-; jl JaI ja "Jjl j îU : Jl jSl : J £/r* 3 JiC :
’j;
^y o L
ji 36 . idi t î . ip t s 'jjr
y . *js j^jiij
./*•
j 52 ej =
yj .
f
12. Bu, sfat hadîsidir. Ya’nî müteâbih hadislerdendir. Muteâbihler hakknda tutulan
yol-
lar daha evvelki haiyelerde izah etmidik.
' b
o
w
.
^
1 ; Yb . •
^• ^ d o
J ^ *
(•••)— W
d a>.j u Y
. \ (j jLtc
£ • (j-1 y. ^»»-1 : .
£ jcj i t> <>%J
JVJj
^ f ci
: IV J
J
ül
c
V •
:
./yr
i-r, ‘
çr>’VI
^ ^iS".
erili •
"9 |
^
1
?
1
ÜjS.
6
. Ut Ü £•»> J li
^ 1 li
c
ile rivâyet etdiler. Ancak bunlarn hadîslerinde cemîan: Aaçlar bir par-
tün yer tabakalarn kabzasna alr. Göü de sa eli içine dürer, büker.
Sonra (maher halkna) te ben kâinâtm hükümdârym. Hani yeryü- :
13. Bu hadîsler ve Zümer sûresinden zikredilen 67 nci âyet. Yüce Allah’n azamet ve kud-
retinin kemâlini, kâinat üzerinde tam ve mutlak tasarrufu hâiz bulunduunu bildir-
rnekdedir.Ve bu mutlak kudret için tasarrufunda tuttuu yerleri, gökleri bir anda par-
çalamak kolay bir i olduunu açkça belirtmilerdir. Ancak bu anlatlar ve ifâdeler
mütefâbih sözlerdir. Müteâbih sözler hakknda Selef ve Halef âlimlerinin görülerini
• 1 '
JU 'jc
y
t SjV
**
ü *
(J)
*•
J ' •"
jS \LsJ0s (tvaa) — XI
"I
Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Aziz ve Celîl olan Allah kyamet günü :
bütün gökleri dürer. Sonra onlar sa eli ile tutar. Sonra da Melik an- :
Û^J'^?
»1 •'
c c/'
V (--1
•' \ >
)
f~'
f »
^
s " * *
A*
c/
' 1. i. /
(..)
\
— wX 6
0* * * *
< *" #
"*t
U*:*.
S
_>~j\
'j* :3>V J[ ^
> 4.-
.
>•
cî
_ *
J*~' O?
* «* • !. r»
«4 °-£^ (i*
* « *.^ 1
daha evvelki izahlarmzda iâret etmidik. Selef : Biz bunlarn hak olduuna iymân
eder, hakikat, keyfiyet ve tafsilâtm Allâh’a havâle ederiz. Akln deneme ve tecrübe
sâhas üstünde bulunan bu yüce hakikatlar üzerine bilgisizce söz söylemeyiz demilerdir.
Bütün müteâbihlerde tutulacak en emin yol ve anlay da ite budur.
14. Kad Iyâd dedi ki Bu hadisde üç lafz vardr Kabzeder, dürer ve alr. Bunlarn hepsi
: :
>-«JI
yokdur. O, hakkylt iiden, : Onun jiali gibi bir ey
kemâliyle görendir (e-ûrâ: 11).
Rasûlulfch’m söyledii ve kendisinden ilmen sâhit olan peyler ise hakdr ve do-
•
* *• - >
d
.
jr>' -\ c
•
— Tl
c“'r k*:: fc *> e
J '
J' • fi'-
^
!
y *4^— (•••)
26 —
Abdullah ibn Umer (R) : Ben Rasûlullah’ min-
( ) :
ber üzerinde iken gördüm. O «Cebbâr olan Aziz ve Celîl Allah, bütün :
J* rL (')
: l'i
.
jJ J tfti : V » £ S j/>j•
2 d~* (™^) ~ TV
. \X~ 'y
<
y «M yy O6 *
^y v-*-' !>
c
v' y [)y£| J>i ''£?: *&) ^
• oûJ' c^. \ 0>j y « «** (Jiî- »
*
Âi- : 36 *
j* \ 'jf.
c jim j /d Cj ti .
;;.':ji otu. /. ;;t. >Tj .
jiii yj .
jiii
A
cy y j y 3«~d ‘ ( e?-i* y : îii»
rudur. Bilmee muvaffak olub eritiklerimiz. Yüce Allah’n fadl iledir. Bizden gizli
kalan ksmna gelince, biz ona iymân etdik ve ilmini Yüce Allâh’a tevkil eyledik. Lafz,
kendisi ile hitâb edildiimiz Arab lisânndaki mahmiline hamletdik. Fakat zâhir ve me-
câzî ma’nâsndan birinde sözü kesib atmadk. anna lâyk olmayan zâhirinden Yüce
Allâh’ tenzih etdik. Muvaffakiyet ancak Allah iledir (Nevev).
j :
T/
.• *** • - T
c/
rv
U»
-
.
."•"
^-aU. ^ l
X ‘
/ v
— TA
’u&' P4 }>
£=$ P 3 y~) :
<J& • ü J*~ jllo (• jU j»J Jj* » .
j l
. « A>-Y _P ‘
j
JI t i '
jâc La. ; *Xl\\ Ç Jt
‘ Is *P' û 6,
‘
üc ‘ j*~~*
> •
*-:)r ü ' <j Jy Jt' l ~ YV
Jf 3P pL :
!Kj > o fr
iSt§
cJi- :
^ ^
. « J»'yÜo)l # IJVâ» ! J jL L s Ât * <j ii [ : a/^*L'î/ ' t
] o' j VI
^ *«
15. Adem olu bütün varlklarn sonunda yaradlmd. Çünkü insan bütün mah-
ya’nî insan
lûkatn her bakmdan en mükemmelidir ve âyî illet menzilesindedir. Adem'in yaratl-
16.
d saat, bir çok imamlara göre cumua günü icabet sâat olmas ümid edilen sâatdir.
« Arz baka bir Arza » terkibi iki ma’nâya gelebilir Birisi, Arzn, Arz mâhiyetinden ba- :
kasna demek olur. Birisi de, bu Arzn baka bir Arza demek olur. Ve her iki ma’nâ
ile te’vîl vârid olmudur. Nitekim baz rivayetlerde Arz ate olacak, semâvât cennet de-
nilmi. Baz rivayetlerde de Arz gümü ebîkesi gibi bembeyaz, üzerinde kan dökül-
medik, günâh ilenmedik bambaka bir Arz olacak denilmidir... Arz ma’rife olarak zikir
ve tekrar edilmi olduuna ve bu sûretde ikinci birincinin ayn olmas asl bulunduuna
nazaran da ikinci ma’nâ zâhirdir. Maamâfih zamir ile «ayrehâ» buyurulmayb da zâhir
isimle «ayre’l-Ard» buyurulmas, evvelki ma’nâya da ihtimâl verdirmekdedir. Sonra
her iki takdirde de tebdil dahi iki ma’nâya muhtemildir Birisi külli i’dâmdan sonra yeni :
bir yaratma, ya’nî zât tebdili; dieri de maddesinin bekas ile sfat tebdilidir ki tahvil
demek olur. Kelâmclarn bazs evvelki ma’nây almlar, bazlar da ikinci manây
almlardr...
: J : )
hep o Vâhid ve Kahhâr olan Allah için frlarlar» (brâhîm: 48) âyetinden
sordum. O gün insanlar nerede olacak? Yâ Rasûlallah! dedim. Rasûlul-
lah «Srât üzerinde» buyurdu.
:
-4' j»‘ r)
rl
. (
‘4'H'
xt c
• (tv\v) —T *
* * *;# . ^ " ~
• - f - r
;U - .• t
,
• - \ : • ", • *
.
|
J* ‘ o;-A>-
1
J O ’
c ‘ J ‘ O 7'* J '
Cf \j_
3'1»
1;3 : 3^» •
û- J’T ) j^* • « ^4-' ^ • li >*^4
j^«SClr : Ji (i
^J.
D Jlî ^ 4S-1 j*\ J jî Yl !
^.Aiil l » vil
;
le £^>.^11
. l-’î
j Jly- LFjjTijLp j j* jS" i' . jy j jV JG :
«Kyamet gününde Arz, tandrda piirilen bazlama ve pide gibi olur. Ceb-
bâr olan Allah, onu herhangi birinizin yolculukda bazlamasn (tandra
koyub piirinceye kadar) evirib çevirdii gibi cennet ahâlîsi için bir ko-
nuk taam olmak üzere eliyle evirib çevirir» buyurdu 17 .
—
Yâ Eba’l-Kasm! Rahmân olan Allah sana mubârek klsn! Cennet
ahâlîsinin kyâmet günü yol aznn ne olduunu sana haber vereyim
mi? dedi. Rasûlullah :
—
Sana cennet ahâlîsinin ekmeklerinin da haber vereyim katn
mi? dedi. Rasûlullah :
—
Evet dedi. Yahûdî
îbn Abbâs’m : «Arz yine bu Arz, ukadar ki sfât teayyur edecek, ez cümle da-
lar yürüyecek, denizleri yarlacak, dümdüz olacak, erilik bürülük görülmeyecek»
dedii rivayet edilmidir... (.Hak Dîni, IV, 3030-3032).
17. Nuzul konuk için hazrlanan azk ma’nâsmadr.
,
:
’jp Si.
y «
5^*' V*c L?;"
î 36 v./ J.' û*
sayd yer üzerinde slama girmedik bir yahûdî kalmazd» buyurdu dedi.
4
u* >& (J-* V" >jyî x
J'S r 1 (0 '
.
jgt J^S 36 ç/j\ S /JJ . jL j\ : I . ** yfJ^S
^
.
îtfjtîj : 36 35* u .
ji£; üs 36 ü\ S A # ÜS . a%
'
• [**/ , W 1 /' y] Vl^il ^ J: S S ç/JI J* ç/A 4
18. Sahâbîler, BÂLÂM ve NÛN, Arabca olmayb branî iki kelime olduu için bu suâli
sormulardr.
19. Hadîsin medlûlü hakîkaten mükil ve müteâbihdir. Cennet yolundaki durak yerlerinde
cennet ehlinin aç kalmamalar için, Arzn tabiatn deitirib onu yenilecek azk hâline
koymak —lâhî kudrete göre güc olmamakla beraber— tabiat tebdil olduundan Bey-
dâvî gibi baz âlimler hadîsi mecaza hamletmilerdir. Böyle olunca hadîsdeki «hubzeten
vâhide» ibâresini, «ke hubzetin vâhidetin = bir tek bazlama ibi* diye tefsir etmilerdir.
Bazlarna göre bu tebîh külfetine de îuzûm yokdur Çünkü hadisin medlûlü :
Yahûdîler arasmdaki bir telakkiyi beyândan ibâretdir. Bu telâkki vahy ile Peygambere
bildirilmi, Peygamber tarafndan da bir mu’cize olarak tebli olunmudur. Bilâhare
ayni meclise gelen bu Yahûdî haham da o telâkkiyi te’yîd etmi ve kendi aralarndaki
bu telâkkiyi îzâh ve tafsil eylemidir. Peygamber de ite bu te'yid sebebiyle gülmüdür
:
—
Ona sorun dediler. Bunun üzerine biri kalkd ve Peygamber’e
rûhdan sordu. Peygamber ona hiç bir cevâb vermeyib sükûta dald. Ben
derhal bildim ki vahy olunuyordu. Olduum yerimde dikildim. Vahy nâ-
.. olunca
I :
—
«Sana rûh nedir? diye soruyorlar. Onlara de ki Rûh, Rabbimn :
E* x>- VE .
^--Y' ,j \ O (•••) — VT
‘
"
- Lr*-*. O t : V& .
*
fjli- û Jjcj Jjitlb >*0*.l ü o »-!
*
5
' *
* * 1
ö Lb' : I) t» <
[>
c i Âliû 4 JZ
o o vJ 3 •
YJ ^ J jl jyi .
'
,
• • l - • M "" ' • ^
den, Abdullah (ibn Mes’ûd R) Ben Peygamber (S) ile Medine’de bir n :
tarlada yürüyordum... dediini (32 rakaml) Hafs ibn hadîsi tar- yâs
znda rivâyet etdiler. ukadar var ki Vekî’in hadîsinde «Sizlere ancak :
pek az bir ilim verilmidir» ibâresi vardr. îysâ ibn Yûnus’un hadîsinde
ise «onlara ancak pek az ilim verilmidir» ibâresi vardr 20 .
20. «VE MA ÛTÛ... Onlara ancak pek az bir ilim verilmidir» ekli, hadisin râvîlerinden
:
A’me’in kraatidir. Mütevâtr olan kraat ise «VE MÂ ÛT1YTUM... : Sizlere ancak pek
az bir ilim verilmidir » eklinde olan krâatdr.
: t
:« SAHÎH-I MÜSLM
Peygamber (S) bir hurmalk içinde idi, kendisi bir hurma deneyine
dayanyordu... dediini rivayet edib yukarki râvîlerin A’meden naklet-
dikleri hadîsleri tarznda zikretmîdir. Bu da kendi rivâyetinde «sîzlere
ancak pek az bir ilim verilmidir» demidir.
. ( *I
Ar*J
JÎill'j
)
^Vl J *\
-Vj <_}
I
a Jo* y \ (tv\©) — fû
• ^
• :
Ji [w/^/ w] d j j vC c^\jV
35 — (2795) Habbâb (R) öyle dedi
Benim, Âs ibn Vâil
: :
ceye kadar ben Muhammed’e asla küfretmem dedim. Âs ibn Vâil Ben :
ölümden sonra muhakkak diriltilecek miyim? Öyle ise ben tekrar malma
ve evlâdma döndüüm zaman bana gelirsen, ben de o zaman alacan
sana ödeyeceim dedi.
Vekî’ dedi ki : Keza A’me öyle dedi : Bu vak’a üzerine u âyetler
nazil olmudur :
tir diyen adam gördün mü? O, ayba muttali? mi olmu, yoksa Rahmân’m
huzurunda bir ahd mi edinmi? Hayr öyle fieil. Biz onun söyleye gel-
dii sözü yazacaz ve onun azabn da uzatdkça uzadacaz. Onun söy-
ler olduuna biz mirasç olacaz ve o bize tek bana gelecekdir»
(Mer-
yem: 78-80).
\
L A»-_) /> .
,J
\ b \>- .
^.C UT b p J-
\ îl*A>- . (...) —n
^-r. 4
tr^*' ö* T lo- . 1 J b‘Â>- j ^ .
^». t' jr- . '^.a!
J)j
l/’I.Ü ol-.*» Â-Albl ^ ol-
1
jV
. il.» ' :‘c3V» :
j j>- •!*£> ,jj . £-^j| *^j Ji» jAlbYl
" ' •
-
ile Vekî’in hadîsi tarznda rivâyet etdiler. Cerîri’n hadîsinde: Ben câhi-
b'
l j ‘'iî**- Joi - rv
-ls& e
is j 4j)\!çJ |J>jff (rv\A)
l:
;
L ^kJs Ua:c ^ jtl U.A j&" jl ! }\ 3li : 3 j* dUU J ^J1 <Ȕ
.i/v^rj
(5) YÜCE ALLÂH’IN: «HALBUK SEN ÇLERNDE KEN ALLAH
ONLARA AZÂB EDC DEL D...» ÂYET HAKKINDA BÂB
37 — (2796) Enes bn Mâlik (R) öyle diyordu Ebû Cehl:
:
:
«Halbuki sen içlerinde iken Allah onlara azâb edecek deil idi. s-
tifar e dikleri halde de Allah onlara azâb edecek deil. imdi ise Al-
lâh’m kendilerine azâb etmemesi için neleri var? Mu’minleri Mescid Ha-
râm’dan men’ ediyorlar. Halbuki onun hizmetine ehl de deiller. Onun
hizmetine ehl olanlar. Ancak muttakîlerdir. Lâkin çoklar bilmezler»
(el-Enfâl: 33-34) 21
.
iS
*'" 1
V * 1
v] *
—y (^)
jc \J\> vi :
.
^vûll JcV > iL â a ;cc (ty\v) — fA
J - >
*** >•! J*
*;> ,
•- 'î
'n. '.'•* \ • ' S - • {'•,•'
^- .
?
: •*' : 1 •-*. i 0& C>
>
‘ J. ’
â* J. ’ ^ tç* -
5i ‘
j *jf
e
r J J-^. _>*J jaH ^ J l» J'î • <3 ^5 j^cV j\ . ALij
•
^»r'J
"
Vjaj jl
/
^ Uai^J <:x.
j ^_a»
y.ü* ^vj^s’44 *
* ',_£^ -jji ji y.'4
y
l * (
i
1 ^-* 1
) J j» j •— * >Sy^\ ^J * c£*^ Jf
* ;;,• i jJI^alL * aoU ^jLU » oUU. V » Â ; ^\)l \»i— >J Laî ^Uf""
y
.
[v-n/jU'/^] *-kJ V ^5^
• * k ^J : 36 J l 5çi ;o
• ci-“t
• :
JC ^^
YÜCE ALLAH’IN «SAKIN OKUMAMAZLIK ETME! ÇÜNKÜ
(6) :
ccvâb üzerine Lât ve Uzzâ’ya yemin ediyorum ki, eer onu bu ii ya-
:
bir hevl (korkunç ey) ve bir takm kana 1ar vard, demi. Müteakiben
Rasûlullah : «Eer bana yaklasayd, melekl r onu parça parça ederlerdi»
buyurmudur.
Râvî Ebû Hâzm Biz bunu Ebû Hureyre’nin hadîsinden
: midir, yahut
da ona erien bir ey midir? -bilmiyoruz demitir.
«Sakn okuma nak etm^. Çünkü insan muhakkaV azar. Kendisini ih-
tiyâcdan vareste gördüü için. (Ey insan!) üphesiz r^önü ancak Itabb-
nadr. Bir kulu, namaz klarken men’ edecek (bir adam) gördün mü sen?
Gördün mü (u cür’eti) ? Ya o doru yol üzerinde ise, yahut takvay em-
retdiyse. Gördün mü? Ya (öbürü) hakk yalan sayd, iymândan yüz çe-
virdi ise. (O adam) Allah’n muhakkak görüb durduunu hiç de bilme-
22. Tirmizî’nin rivayetinde dePeygamber namaz klarken Ebû Cehl Ben seni bundan nehy :
etmedim mi? Ben seni bundan nehy etmedim mi? diyerek varmdr.
Bu âyetlerin tefsiri ve iyi anlalmas için deerli müfessir Elmal’l Muhammad
Hamdi Yazr merhûm’un Hak Dîni Kur’ân Dili adl kymetli tefsirini (VIII, 5&3-5963)
tavsiye ederim.
S. Müslim; C. 8, F — 21
U .
> v; . 'il j£ yi ,
t : illi jij 'j£.'j , l il-'Jü .
fg'jl i/' il 4^'jl
M
:£v ,'J 'i tjîlii
y .
y û -jLIi .iL^Cl.
«aij! 'j
£ rt'ilrû^U’sö
,P 4 y&J £t .
4. £:Vj SjL' jri ’J .
‘jj" lk ^iiu 'Jû
-Vj
' ^
i uL ^
".t' iiL itj Â'.l [ :
iü içi / itfc . öti £;î"
^ ^ y'A
ö ^
.
mân! Hikayeci bir adam Kûfe’nin Kinde kapulan 23 yannda hadîs nakle-
diyor ve Duh 1 sûresindeki âyet münâsebetiyle Muhakkak dumân âyeti :
23. Kirman, Ktnde’nin Kûfe’de bir yer olduunu bildirmidir. Aynî de bu adamn dumân
hakkmdaki bu sözü Kinde kabîle'inden baz kimseler arasnda söylemi olmas ihtimâli
vardr, diyor ki. Kinde Yemen’den çkan en büyük kabilelerdendir.
K.ITÂBU SIFAT'L-KIYÂME VE'L-CENNE VE'N-NAH 323
la yedi (ktlk yl olsun)!» diye duâ etdi 24 Bunun . üzerine Kurey’i id-
detli bir ktlk yl yakalad ki her eyi kökünden ald. Hatta kendileri
.rlkdan hayvan derilerini, ölü hayvan etlerini yediler. Onlardan biri gök
yüzüne bakard da (çet'n açlkdan dolay) ortal duman hey’etinde gibi
jürürdü. Ebû Sufyân Peygamber’in yanma geldi de : Yâ Muhammedi
't-n geldin, Allah’a tâati ve akribâlk balarn eklemei emredib duru-
yorsun. Kavnn Artk onlar için duâ et! dedi 25 Aziz
ise helak oldular. .
ve Celîl olan Allâh: «O halde semânn apaikâr bir duman getirecei gü-
nü gözetle. O, insanlar saracakdr. Bu pek yaman bir azâb! Ey Rabbmz!
Bizden bu azab açb kaldr. Çünkü biz iymân edicileriz dediler. Onlar
için düünüb ibret almak nerede? Kendilerine (hakîkatlar) açklayan
bir rasûl geldii halde, yine ondan yüz çevirdiler. Bir öretilmi, bir
mecnûn dediler. Biz bu azab biraz açb kaldracaz. Fakat siz hiç üp-
he yok ki tekrar dönecek olanlarsnz» (ed-Duhân: 10-15) buyurdu. (Bu
dumân Kinde’linin dedii gibi âhiret azâb 26 olsayd) âhiret azâb kal-
drlr myd? Allâh’n : «Çok büyük bir iddet ve savletle çarpacamz
gün, muhakkak ki biz onlardan intikam alclarz» (ed-Duhân: 16) âyetin-
deki bat (= bir kimseyi arslan gibi unf ve savletle kavrayb tutmak)
günü, Bedr günüdür. Demek ki Duhân azâb da bate de lizâm da âye-
tu’r-Rûm da (zuhûr etmi ve) geçmidir.
X ^
ti*
**•*
J
£ £-^33 \
* y ^ •*-£- o O ' y. i l (• •
) — 1
•
J
j
£
JL* V' J*
.
'
j_j • - * O 6
J
-* »
j-*
« , ^
\ -A** jî l £*«*>: Y& .
(
- *• r
ü '
<j?-4
J '
*.!>. iT^a' ’J’ jbTi J ’S'j : 'ju-ji;. it r. ’j; .Ç : 'Ji . 3 , ;s ü c gai .
24. Bu vak’a evvel olmudur. Buna lbn Mes’ûd’un, Küreydin apaçk dumân
hicretden
cezâsm gördükden sonra yine küfr ve inkâra sapm olmalarn haber vermesi de de-
lâlet eder. Bunun cezüs da biraz sonraki îzâhatdan anlalaca üzere Bate ve izlîm
olmudur.
25. Ebû Sufyân’n ktlk sknts üzerine bu gibi mukaddimelerle Peygamber’in gönlünü
almaa gelmesi, kssann hicretden evvel vâki' olduuna delâlet eder. Zira Ebû Sufyân’m
Bedr’den evvel Medine tara/ lurna geldiine dâir hiçbir rivayet yokdur.
26. Bu âyeti zât, lbn Mes’ûd’dur. Yoksa Ebû Sufyân’m duâ istir-
bu münâsebetle okuyan
hâmna mukabil Kasûîullah tarafndan tilâvet edilmi deildir. Zira lbn Mes’ûd’un be-
yân siyakna göre bu âyetlerin nuzûlü için vukûa gelen sebeblerin birincisi, bu ktlk
hâdisesidir. Bu âyet de tabiî olarak nuzûl sebebine tekaddum edemez.
\ a
: JULJ>, "
y» J l»
•
(UW» 1
_,n I JU4» AL«J «u. j a.* c>^ ‘W
V*
'yji j oiJ ^ y_
[ \ _\ • / j- ji'/ 1 1
] _j' ü — ^ij * u>r*
» - '
.
j JÜ Vy ,J*-) îIJ6['a/jU.j!‘/Uj j**Sllil ; \
ân’ kendi re’yiyle tefsir edib duruyor «O halde semânn apaikâr bir :
27. Çünkü «bilmiyorum» sözü, bilinmi olan bilinmiyenden ayrt etmek ma’nâsn ifâde
eder. Bu da ilmin bir nevidir. Bundan dolay «id edrî ns/u'l-ilmi = bilmem, ilmin
yarsdr» sözü mesel olmudur.
28. Duhânun mubîn, aikâra dumân. Bu dumân hakknda iki tefsir rivâyet olunmudur.
Biri bn Mes’ûd’n bu hadîslerdeki tefsiridir ki, iddetli açlk ve ktlk seneleridir. Çün-
kü çok aç olan kimseye gerek gözlerinin za’fmdan ve gerek çok kuraklk ve ktlk
senelerde havann fenalndan semâ dumânl görünür. Bir de Arablar, âlib olan erre
duhân adn verirler. Nitekim dumanl hava ta’bîrini biz de kullanrz. (Hafc Dîni %
V, 4297).
,
caz. Fakat siz üphesiz yine dönecek olanlarsnz» (ed-Duhân: 15) âye-
tini indirdi. Peygamber’in duâs üzerine onlar yamura kavudular. Ken-
dilerine refâhiyet hâli uladmda hakîkaten Allâh’n sâdk haberine —
uygun olarak —
üzerinde bulunduklar küfür hâline döndüler. Bunun
üzerine Aziz ve Çelil olan Allah «O halde semânn apaikâr bir duman :
getirecei günü gözetle. O insanlar saracakdr. Bu, pek yaman bir âzâb.
Ey Rabbmzî Bizden bu azab açb kaldr. Çünkü biz iymân edeceiz
( dediler)» (ed-Duhân: 10-12) âyetini indirdi.
«Çok büyük bir iddet ve savletle yakalayacamz gün, muhakkak
ki biz intikam alclarz» (ed-Duhân: 16) âyetindeki bat (= iddet ve
savletle yakalamak) la Allah, Bedr gününü kasdeder dedi.
I
li l
J* ‘ û* . A-.- J (...) — i\
.
s£\
3 , bb'ij « , &5 m yi: ^ ’jî
: 36 *\ g W*
. ^ * £ls \
1-
-r. * l/*
’vit?
4
£ -
.r; l-â .^Yl (...)
21). Abdullah ibn Mes ûd burada geçmi olduunu habeF veriyor: Duhân, lizâm,
be âyetin
rûm, bate ve kamer. Duhân ile bate’nin ne olduu bundan evvelki rivâyetlerde gö-
rüldü. Lizâmdan maksad «o halde yakn bir azâb lâzm olacak » (el-Furkân: 77) âyetiv-
deki lâzm olan azâblardr. Bu da Bedr günü Kurey ileri gelenlerinden yetmi kiinin
öldürülmesi, yetmiinin de yakay ele verib muslima larm ellte esir dümesidir. Bu ayni
/.amanda bate (iddet ve salvetle yakalama) ta’bîr edilen cezadr.
Kamerden maksad, ayn ikiye bölünmesidir k‘ bundan sonraki bâbda anlatlacakdr.
Rûm ise -Elif lâm mim. Rumlar malûb oldu. Arzn yaknnda. Maamâfîh onlar
:
bu yenilmelerinin ardndan bir kaç sene içinde muhakkak galebe edecekler. Önünde
de sonunda da emir Allah’n. Ve o gün mu’minler, Allah’n nusrat ile farahlanacaklar.
O, kimi dilerse muzaffer klar. Aziz odur. Rahim odur. Allah’ va’di bu. Allah va’din- c
,li'n caymaz. Fakat insanlarn çou bilmezler» (er-Rum: 1-6) âyetlerinde haber verilen,
lanllarn, BizanslIlara galebesidir.
Ayn ikiye bölünmesi, nübüvvet ve risâlet için müriklere kar kat’î hüccet olarak
zuhur etmi olduundan kyânetde, yahut kyâmctden evvel kamerin inikâkm bek-
lemee malâl kalmamdr. Dier dördü ise vukûundan önce haber verilmi olub, ihbar
j : ^
326 SAHH-2 MÜSLM
— (Y
/ '
u-»' - -m V-ni-
'«•> / îv *<.
û c J Alc ^
\
‘*J> ûc oLs lf "S
‘ v ‘ - -* ' O * «•»
y. • ^ *
W».
. V-1
*'> d Jjr r$) ^ ’j-J J.\ â <£y A? ^ .
,
jijt j -i X , "j-jJ ^Ja
: 3b [< ' jjlT VI vIJJl i/, JiV sJÜ» I
^ ^îjdj :
J£j jc
>%ui;.a(A)
6} Cf
"
^ S kii E*ÎÛ. : Vb .
v-> 'E
^
’j& 'jjijl
fj (r A . •) - (t
buyurdu.
.i
1
uc û[
4
--l- J Jl
(•••) - i i
V,’
w>Ul.« !«•' Jk»-
_J p , V k
\ il* A> . vlA.C <_/ U»*Â>J ? . <_
;
v0 ':v c
: J c *j*— J. ö c
‘
' ‘
s >-• *>' ^ -r>' •
(
^
’
I” • • / "
. « »i A^' J j
fil Jlüi . < j i
J±»
sûlullah (S) ile beraber Minâ’da bulunduumuz srada idi. Ay iki par-
çaya ayrld. Bir parças dan arkasnda idi, bir parça da berisinde idi.
Bunun üzerine Rasûlullah bize «âHid olunuz» buyurdu. :
vf »
.Lo
-/
c
u A l> x>~ L-tlft fcp’ >Uiî> (...)- £ o
Ard aras kepilmeyen bir büyüdür derler Tekzîb . etdiler , hevalanna “uydular. Halbuki
Jer i? bir gâyeye baldr * (el-Kamer: l-3y
Bu konuda hadîs hayli çokdur. Bütün bunlar zikredilen âyetin tefsiri hakknda
gelmi rivayetlerdir.
m "
-
• •
illa -
^
1 i
rv— .
. « a^.1 1 ! o
££& y! J _>~ Jl» .
J^ Ââlj O' • ÂiL
+* * •
1 c ‘
0C ‘ Vji ta; j îtfö. sili 1
\^Jslp (ta* n)
y \
*•
.
^
* .
jto»•
j
•
^
^ ( §
.
+
5» .
,b. \J >
"
•'.*
• .
i
U» A>-J
£
.
<* *"
v
^
*
f."*
V
î
l .
i*'#
mT
(...)
r >
. .
i
• A *t • <
3Gâ :
(S* c j) ü}
1
*
A>- (J J» •
^ c
^ ^ ^ «w ^
(S) zamannda ay iki parçaya ayrld. Bir parçay da örtdü, bir parça
d§ dan üstünde idi. Bunun üzerine Rasûlullah: «Yâ AHâh! .âhid ol!»
dedi. •
v
(2801) Buradaki râvî u’be, A’me’den, o da Mucâhid’den,
:
.•'s-
• OÎ-* j‘ < 1
. • ^
* '
c
• - -'. -
° û
• " J " f- * -T.i n **
•
^^
f ^ ..-s -
î
^
: v
•
_r* û c 4 c
J ** 4 ‘
. üLl! Cs Jl>.
31. Ahmed ibn Hanbel Musned’inde Esved tarîkiyle bn Mes’ûddan u ziyâdeyi de rivâyet
etmidir Mu’cizeyi gören mürikler biribirlerine
:
Bu, Ebû Kebe olunun
:
bir mu’-
cizesidir. Maamâfîh size gelen yolculara da bir sorunuz. Eer bu hâdiseyi
onlar da
sizin gördüünüz gibi gördüklerini söylerlerse
Muhammed'in peygamberlik iddiâs do-
rudur. Aksi takdirde bu sihirdir demiler. Ve sorduklar
yolcular da: Evet gördük. Ay
ikiye bölündü diye tasdik etmilerdir.
^ v -»
—
Katâde, Enes ibn Mâlik (R) den tahdîs etdi
(2802) :
( )
Buradaki râvî de Katâde’den, o da Enes’den (46 ra- :
•
.il, ;>t
*
\i\>)
0
w,
.
+
'j ü \^. . s ü (...) - 1
*. 47 i.'.
out ^Jj.
'
> \
" *\ - v .
' v r.v,
^
; Jj ^/C 4 i .
^ \ j c/ (5*- «
' -
1\
J- 1 '
: j)
—
Buradaki râvîlerin hepsi de u’be’den, o da Ka-
( ) :
tâde’den,
48 Enes’in Ay iki frkaya ayrld dediini rivâyet etdiler. Bun- :
ibaresi vardr.
£^ •
s** J
;
j o*:r" urfj v> (
^ —i
TA r ) t\
„ /
>
Uj J,C .• » * ' .• - •*•* .• f *. • ' ; • - «!
0 • •• • - - - *•
v A W *>*
) O j
* * 2 A.:c 4-V1 » A:C ^jr o}» A :: C JC 4 SrC +>,r
»• ' * * •* - ' **
' * * ^ .
•
•
^3 jf o— _/* a " *36
• V' *> •
A-zl) &x>- : VU . l_j y_£ û'l jr X+f- (...)
^ Vi A my 1
y
; ‘
«V- ü.' o; ‘LA” o-J' .v Ü.' 2 g: S V- ^
* *15^ 3-^.j ®
SAHH-1 MÜSLM
öyle buyurdu «itmekde olduu ezâya kar: Aziz ve Celîl olan Allah’-
dan daha ^ahrl hiçbir kimse yokdur. Çünkü ona irk koulur ve kendi-
sine oul nisbet edilir de sonra Allah onlar yine selâmetde klar ve r-
zklandrr».
yukarki hadîs gibi rivâyet etmidir. Ancak «ona çocuk uydurulub» sözü
müstesnadr. Zira râvî bunu zikretmemidir.
•''/ ^
w y/ -'I" î A \
*' ^ • i .
A~c
/ \
—
4a\**\
y Il l A.»- . «üil
J0 J (...) û
.
^ " '•- • ' x
c-U ^ i
*»"
-Oj
>
a)
\
’• '9
a " \" • >\ "* »'• a 9 A Tf *
^
' "
-J j t a)
öyle buyurdu «îitmekde olduu ezâya kar Yüce Allâh’dan daha sa-
:
brl hiç bir ferd yokdur. Çünkü insanlar Allâh’a misil uyduruyor ve ona
oul isnâd ediyorlar da bununla beraber, Allah onlar rzklandryor,
onlar selâmetde klyor ve onlara ihsanda bulunuyor» 33 .
müriklerin istei üzerine Peygamber’in Allâh’a duas ile, Mekke devrinde vukua gel-
midir. Ayn ikiye bölündüü ve bölükleri Hra veya dier bir dan
d görülmüdür. u
iki tarafna ayrl-
halde biribirini te’yîd ve Kur’ân îzâh eden bu rivâyetler kar-
snda bu hadiseyi inkâr, akl prensiblerine aykr düer. Bu rivâyetler dndaki ri-
vâyetler ve görüler de çürük ve bir takm indî te’vîllerden ibâret eylerdir.
33. Sabr, lugatda bir kimseyi bir eyden alkoymak, nefsi darlk hâlinde iken zabt etmek-
dir. Râgb m
el-Müfredât'ma göre, nefsi, akim ve dînin gerektirdii veçhile yahut on-
larn habs ve zabtm istedii eylerden .utmakdr. Umûmî bir lafzdr. Bulunduu
mevkilere göre adlar alr. Meselâ nefsi musîbetden habsetmee sabr denilir. Zdd ceza’-
dr. Ceza’, mihnetlere, zorluklara tahammül etmemeli, ikâyet etmekdir. îîluhârebede
sabretmeye ecaat derler. Zdd korkaklkdr. Allah Kur’ânm pek çok yerinde sabr
tavsiye etmi ve sabrllar övmüdür. Onlara hisâbsz ecirler va’d etmidir
«...Ancak sabredenlere ecirleri hisâbsz ödenecekdir» (ez-Zumer: 10).
Bu ladisde Allah’a sabr isnad, hilm ma’nâsma bir mecazdr. Hlmde ukubete
nüstahkk olan mücrimin cezasn derhal icra etmeyib baka bir zamana habs ve te’hîr-
den ibâretdir.
’. : $
KTAöU SIKATL-KIYÂME VE'L-CENNE VE'N-NAR 331
.j',b
«.
j> j‘J y vS ûü" jJ G>3i .îf^l
^
iC
/ '
(, A ..) _ 6 ^
w> ^
j âj : J jîLi .
*
*) : J ^L* î l
r L-VIÂ4 \
Sf*} l*j Lîjdl d)
' <•
*
•
. «I
j-Jjl VI cJy.t .
jül dlUjî Vj (
JVi £->î )ihl* V Jl : fiTjd j
-,r -* • ?• *’£+’•' f 'z - . ^ • - ”
• ,
• ' \ ^^ ^ f ^ i
6 ^ a* ^ / . # .
• Jb .
J 1
^ c/^
‘
ta •*>- • vj
1
-U^ (• •
•)
*» *' / ' ^
. i-j"i -j
i
*V « jû iûiî Vj , Tji V|
. ^ ^ yi y i'4
* V »>
d?u
^ 3 *
y i>'
(10) KÂFRN (AZÂBDAN KURTULMAK ÇN) ARZ DOLUSU
KADAR ALTUNIJ (BLE) FDYE VERMEK STEMES BÂBI
51 ••— (2805) Peygamber (S) öy- : Enes ibn Mâlik (R) den :
—
Dünyâ ve dünyâdaki her ey senin olsa azâbdan kurtulmak u
için onu fidye eder miydin? buyurur. O kul
— Evet, fidye ederdim der. Bunun üzerine Allah :
—
Sen Âdem’in sulbünde iken ben senden (imdi göze aldn) bu
fedâkarlkdan daha ehven bir ey istemidim Bana ortak tanmamand. :
34. Aadaki âyetler de bu bâbdaki hadîslerin ifâde etdii ma’nâlar en belî ekilde ifâde
etmektedirler :
•Hakikat küfredenler ve kendileri kâfir olarak ölenler, onlardan hiç birinin (bil-
farz)yeryüzünü dolduracak mikdârdaki altunu dahi onu feda etse— kat’iyyen mak- —
bul olmaz. te onlar! Pek elemli bir azâb onlanndr. Kendilerinin hiç bir yardmclar
da yokdur» (el-Bakara: 92).
«O inkâr edib kâfir olanlar yok mu, eer yeryüzünde bulunan her ey ve onun
bir o kadar daha onlarn olsa da kyâmet gününün azâbmdan (kurtulmak için) onu
fedâ etseler, yine kendilerinden kabûl olunmaz. Onlar için pek elemli bir azâb vardr*
(el-Mâide: 36).
-Zulm eden herkes, eer yerde bulunan (bütün) eyâya mâlik olsayd, (azâbdan
kurtulmak için) onu behemehal fedâ ederdi. Onlar azâbt görünce peîmanlklann açk-
larlar (ne çâre ki) aralarnda, kendilerine hakszlk yaplmakszn adâletle hükmolun-
mudur » (Yûnus: 54).
- Rablanna icâbet edenlere daha güzeli vardr: Ona icabet etmeyenler
(e gelince)
yeryüzündeki eylerin tamâm, bir misli de beraber olarak kendisinin oha, onu (kur-
3 3
(
Buradaki râvî Ebû Imrâm: Ben Enes ibn Mâlik’den
)
:
£^
* • • |
* ^ ^
. « d»’!.
-
M '£\ îjil J
-
: '4 M^ .
: 'Jjii S * *2s
V£\ .
ij/i 3 & t
a? & /y 3 'a? (...)- »r
<
y-*^ ö* J. 1 > ^ &r. s» Jl (
^ y&j )
il ili
'
53 — ( ) : Buradaki iki râvî de Saîd ibn Ebî Arûbe’den,
o da Katâde’den, o da Enes’den, o da Peygamber (S) den olmak üzere
yukarki hadîs gibi rivâyet etdier. Ancak burada «Bunun üzerine ona: :
Sen yalan söyledin. «Halbuki senden, bundan daha kolay plan istenilmi-
dir, denilir» demidir.
tuluu urunda) muhakkak feda ederdi te onlar, hisâbm kötüsü onlar içindir Ba- . .
makda olan soyunu sapmu, ve yeryüzünde kim varsa Hepsini feda etmek ister lci nihd~
,
l/et kendisini kurtarsn. Fakat ne mümkin! Çünkü o bedenin bütün uzuvlarn söküb
(")
K pî
.
f 3.
\ja& i !
O' ^ ij iU- li .
j/y ir \ ‘j t*Ap- . J-jldl \iy-jj? (va*v) — ûû
*• ^
f V-
‘ A' J* ! ‘ V J* ^k (J
8
^ :
tA • ir i
[y (
Om'j ü J r
- j' *'
. <t la> o A— J . fa»
(_y_^ J j* «
*ifu yüzleri üstü cehenneme (sürülüb) toplanacak kimseler ite .onlar yerce en
9
,
—
Yâ Âdem olu! Sen hiç bir hayr gördün mü? Sana herhangi bir
ni’rnet urad m? diye sorulur. O kul
— Hayr vallâhi yâ Rabb! der.
Cennet ehlinden olub da dünyâda en
çetin ve meakkatli hayât süren kii getirilir ve cennete bir daldr dal-
drlr. Müteâkiben ona da :
—
Ey Âdem olu! Sen hiç bir çetinlik ve sknt gördün mü? Sana
herhangi bir sknt vc zorluk urad m? diye sorulur. O da :
J J l
>j
r ,> _. (\r)
: VI» .
(
* *
J
•' *
Jj y
«•
\
2sj*
1 (TA* A) — 0 A
: Jî» < düUj’ ‘ ®^:î >c c
** ** *
«*
• fi*
*
*
' » “ •
'
. a . ö£j *1 . s>v jj 's*\ »sj ‘j- .
Ç-5» j \
r 'j/c c.e^
.
(S) öyle buyurdu «üphesiz Allah mu’mine hiç bir haseneyi eksik mü-
:
• -J
>r 'o
c t ^ac ^ •
\sjJ\ ^'V: c ^ L-O-7 (•••)
u r-^
î • ini - ‘ '
•
o—£ ..
•
3*# âc
<y i
\S J*
V
O
-
c i j'* a
0
üc ^ ^ (3.
•»
' t/ yy L>^ (
rA#
v — ûA
. i/' £)tf V . t # jür^'j 'j: » ia/o Ois & y
.a — v .
jjv rp. j.Tir' jipi y; j . oü s.
öyle buyurdu «Mu’minin meseli ekin gibidir. Rüzgâr onu devaml (sû-
:
^j
c ‘
(J d j
\
°> V #A ’ • '
d? J- 1 *^ d?#' 3 :> * 11
§£ ^ 3_>~j (JÎ* : c)k
. rj: ^i/ v . ;rJ ’jc i; Jbii\ $;$» j^OyÖ JjSj 'j- . U>î ÜjîSj
''â’bdan tahdîs
etdi. Kâ’b ibn Mâlik (R) öyle demidir Rasûlullah (S) öyle buyurdu: :
«Mu’min kiinin meseli, ekin nevinden bir sap üzerine biten tâze otun
meseli gibidir. Va’nî yumuakdr). Rüzgâr onu meyletdirir durur. Rüzgâr
estikçe bir kerre onu yere vurur, dier defa da dümdüz dorultur. Kâ-
firin meseli ise, kökü üzerinde sâbit duran erkek çâmn meseli gibidir.
Kökünden bir defada çekilib koparlmak zaman oluncaya kadar, onu hiç
bir ey eib meyletdirmez» 36 .
v"îf-
* *x» 0 »t * •++ * < < • rv * a ^ v «a • / \
—m
: Vu . <£±* U £>- S
,
^ ü (...)
j ’j;
.
^ i^4 v j vyj ijjv ’S- jip' ’$>) V~‘\ ol; .
.
. a A>.lj
36. Hadîs metninde mu’minin benzeri olarak zikrolunan karne, mezrûâtn çimen hâlinde bir
sap ile çk
eklidir. Mu’minin hadîsde bildirilen buna benzerliine gelince, o öyle îzâh
edilir: Düzgün bir sap ile çkan ekin her zaman sakin bir hayâta mâlik deildir. Esen
rüzgâr ile o kâh eilir, kâh dorulur. Bir zaman yeillik tarâveti ile yaar. Eir müddet
sonra zamann inkilâblaryle sararr. Fakat o, rüzgârlarm iddetleri ve dehrin inklâb-
Iar karsnda eildii halde hiç bir zaman devrilmez, yine dorulur ve «Allah birdir, :
ei orta yokdur* diye ubudiyyet Plân eder. Mu’min de böyledir. Hastalk, hüzn, keder,
zulm gibi zamann bir takm bunaltc halleri karsnda saa sola sarslsa da bir türlü
yklmaz. Allah’a kullukdan ayrlmaz.
Fâsk ve fâcir de kara serviler gibi ne kadar metin, boylu boslu olursa olsun, günün
birisinde Allah onu fsk ve fucûru sebebiyle yere serer.
) (
kökü üzerine sabit duran erkek çamn meseli gibidir ki ona bir defa
koparma vakti gelinceye kadar hiç bir ey isabet etmez».
V
.
\sp> 3 Gri-i V& : . S /Ç S S ^
il £ it o; • ûî 4 J?i4 ^ ,
yu 4 p y kk
. Jiö 'j£ . üia ;c S di .
«
jîjVi j^Ojsd as3 , >. £ j $
. $ Ü"
61 — ( ) : Buradaki râvîler Kâ’b ibn Mâlik’in dier olu
Abdullah’dan, o da babas Kâ’b (R) dan, o da Peygamber (S) den olmak
üzere rivayet etmilerdir. Ancak .bunlardan Mahmûd, Bir’den yapd
rivayetinde : «Kâfirin meseli, erkek çamn meseli gibidir» demidir. îbnu
Hâtime gelince o, Zuheyr’in dedii gibi «munâfkm meseli» demidir.
Vc
(
jlLm : VÜ . Cj ^ O j (••«)
— *vf
306j
j
• ^
Vfe 5
, df J Jfü i\
. •
g^
â§| c^' û*
^ ( V. '
ö) 36
âc ‘ «5 ti) cf :
> *0
^
:j
^ £-£* <> \ i jlio c/ <sl j . (
^A*>. <jm j jUi )
: 'jr *
S. Müslim; C. 8, F — 22
338 SAHH*! MÜSLM
J'i ! «» o î î >r :
I jt
J?
. oV;-:^ • Ç-î
^ j£jj: «t x$
.
« ^ p Jlü
63 — 'r
.°* 1 '
: Abdullah ibn Umer (R) öyle diyordu Ra- :
sûlullah (S) «Aaçlarn içinden bir : nevi aaç vardr ki yapra dümez.
O aaç muslmin b nzeridir. O nedir? Bana söyleyiniz» buyurdu. Orada
bulunan insanlar krlardaki aaçlan saymaa baladlar. Abdullah der
ki Bunun hurma aac olduu hatrma geldi. Fakat (söylemee) utan-
:
dm. Ondan sonra insanlar Yâ Rasûlallah! Bize söyle, o nedir? diye sor- :
'
fi- :4ü) *- :
hc <J t“ x>- :Vλ
J \ J \ J ’
j\ \isjû (•••)
.»y i>$
»^
± v gf il J^S ^ i4 &r ü .
feuî 4 >' 3» *
: 3fc
. ^£
•
- "
S" *
*-
<J
^
l®
•
^ ^Jl J^e "
UjT*:: 3Î
V^ 4 -'•* •
jl-^.
î*fl£ y* Q/~j ti
l :
üj*.
yîu^ (...)
•
ji—il J :^^
3
i' ‘
5?r üii^l b «il J_>~j ^ hj”
"
: 3λ « 'jt Jl *
• « tf* jj olsu V
J i 1
• 1-O-i.l o a> j lTj . l^üf" 1
j V): 3^ ti— : "^l
ü o* ^sCli .
-•_ V jf j t 1 0’.l jj . «ÜJl îj-’l (j~*> ,j £» ji : Js ,j\ [jU
. \ iTj Uf"
^ 4 L-î jj^J jV : ^ Jtü . Glî üy l jl '^J\
lüme onun hurma aac olduu fikri atld da ben onu söylemeyi isti-
yordum. Bir de bakdm ki etrafmda hep büyük ve yal kimseler vard.
’
Bun.utj üzerine konumakdan saknb çekinmeye baladm. nsanlar sü-
i'üt zaman Rasûlullah: «O hurma aacdr» buyurdu.
etdikleri
( ) Mucâhid dedi d Ben Medine’ye giderken Abdullah
: :
ibn Umer ile yol arkadal yapdm. Bir tek hadîs müstesnâ onun Ra-
sûlullah’dan hadîs söylediini iitmedim. Yalnz una söyledi Biz Pey- :
aaç nevi haber verin ki onun yapra hiç dökü ib dalmaz» buyurdu.
Müslim’in arkada brahim ibn Sufyân: Belki Müslim, bunu: mâm
«Tu’tî ukulehâ» diye rivayet etmidir. Fakat ben, bakalarnn yannda
’
geldi. Fakat gördüm ki Ebû Bekr ile Umer konumuyorlard. Bunun üze-
rine konumay, yahut bir ey söylemeyi arzu etmedim. Umer Onu söy- :
«
yi jüi j yûV- v'yj'
•'./> d ijb'i rj ii 'd iL;l
tu’tî ukulehâ külle hînin » eklinde vâki’ olmudur. te Râvî brâhîm ibn Sufyân bu
«id tu’ti ukulehâ » kavlini, dier rivâyetlere muhâlefetinden dolay mukil gördü. Bu-
nun üzerine Belki mâm Müslim bunu «id» sz olarak «tu’tî külle hinin » eklinde
:
rivâyet etmidir. Belki ben ve dier râvîler *lâ»y isbât etmek sûretiyle yanlm ola-
biliriz demidir.
Kad dier imâmlar öyle dediler Bu «id», brahim’in vehmetdii gibi
Iyâd ve :
burada yanl deildir. O, Müslim’deki bu ekliyle ya’nî «!d» nn isbât ile de sahîhdir.
Keza Buhârî de böyle «lâ» nm isbât ile rivâyet etmidir. Bu «I&» lafznn vechine ge-
lince o, «tu’tî» fiiline müteallik deildir. Bil’aks bu «ld« mahzûf bir eye taalluk etmek-
tedir. Takdiri «id» muharrer olarak «Id yusîbuhâ keza, ve kezâ • dr. Lâkin râvî bu
:
ma’tûf olan eyleri zikretmemi yalnz «d» y zikretdikden sonra da : «Tu’tî ukulehâ
külle hînin» diyerek •— îd’nn hemen arkasndan— sö'ze baslamsdr fWev»vt>
[ •
Jl» j . \j j^-\ : ÜU )
l
j, \ ü d d ' (
r A\r) —
J
0 yC SÜ’ cJ'î . j}~ ’jz ‘
J [y* L/
1^Î V' jc j j>: (
£&* : üLc
*- * ^
. « Üi -pi\ ü* pjfc yi .
îû> tz. Jd jr Lr> *Ö
gamber (S) den iitdim öyle buyuruyordu: «bls’in taht deniz üzerin-
dedir. Bölük bölük askerlerini oradan gönderir de insanlar (çeit çeit)
düürür. Askerlerinin kendisi katnda en büyüü,
fitnelere fitne kopar-
mak bakmndan en büyük olandr».
X V û OÜ d (...)
— *\V
jÜH
itü.Iji-S $ : 'jfe • J..Ç
v; . ÇL J y ^1>VI tlL . î-jC j!Î : v&
^-4 ÂJJ .
1
^ y»\> îl» ^*‘*7. 4* (Jp
£-aJ
j[ D
[£ £ :
üj IJ y Jû . J4 . üfj lir cJLi :'jJX
" • »1 - ' >• .
* .*.'•! '* "
• 5 I
^
•'
j 5r*
Jl* •
^ U}-> j <ix< jL->
(S) öyle buyurdu «blîs tahtn- su üzerine kurar. Sonra bölük bölük
:
yapdm der. blîs ona Sen hiç bir ey yapmadn der. Sonra onlardan :
bir dieri gelir ve O insan kendisi ile kars arasn iyice ayrmcaya
:
kadar terk etmedim der. Bu ifâde üzerine blîs o askerini kendisine yak-
ladrr ve Sen nekadar iyisin! diyerek takdir eder». \
:
39. Ya’nî insanlar arasnda husûmetler, kinler, harbler, fitneler ve dier sebeblele onlar
birikirine kar kkrtb saldrtarak uradrmakda devam etmekdedir.
' «
z&üVC-Cr*
.
(...)- -u
5y .
yi S :yy » 3>; g| y^ ;• î
. * AJ.I3
cJfcj .• ^
i â oü*
» (tau) ~M
•
^ ^ ^ o* ‘
'
*
j j
^y «
( t>!u : jlK
i j j j : jfe . a y. y oy ^ Ai j v 4
aJ-i
y yCy u »
«n i 3yi N
. a jjitf VI ^ v .l .
yi» A.ifc yUl «il jl » J(i» ! «il J yi l
•
y J. 3i
*.
J jy y
i -tfj *
}>T s
oti. j\ y .
j, 1
o A. y\
S y?
. y
^
y iiiu,
d
a» a
(S) «Sizden hiç bir kimse mustesnâ olmamak üzere her bir kiiye
:
cinn-
den olan KARÎN’i (ya’nî eytân) tevkil edilmidir» buyurdu: Sahâbîler:
Yâ Rasûlallah! Sana da bir karin tevkil edilmi midir? diye sordular. Ra-
sûlullah «Bana da öyledir. Ancak Allah beni ona kar yardm etdi de
:
( )
râvî de Mansûr’dan, Cerîr’in isnad ile
: Buradaki iki
onun hadîsi gibi rivâyet etdiler. Ancak Sufyân’n hadîsinde «insana cinn-
den olan karîn’i ve meleklerden olan karîn’i tevkil edilmidir» ibaresi
41
vardr .
*-
1)1» ?
l"
^
^
jl
. «
4
j-r.
Ii.
t»*'
U-l ,2>-
.
*r- ti'i
/£->»> 1
«? ^
4
m
•
— ’-î
.
Jui j)\ / J.
t>1 >> ^ r L (w)
yÇ. ) j *y -xj_
jj 3 .
« j-îj <î* b ik j;=- . ii^y a j&'cf
*
** -
,
. « 1 J5JL-
.
— Sizden hiç bir kimseyi kendi ameli kurtaramyacakdr buyurdu 42 .
Bir kimse :
42. yi Ehl Sünnet mezhebine göre sevâb, ikâb, icâb, tahrîm gibi teklif nevileri akl
bil ki :
ile Bunlarn hepsi ve daha bakalar eriat ya’nî dînden baka bir yolla
sâbit olmaz.
sâbit olamaz. Yine Ehl Sünnet’e göre Yüce Allah üzerine hiç bir ey vâcib olmaz.
Allah bundan yücedir. Bütün âlem onun milkidir. Dünyâ ve âhiret onun sultasndadr.
Binâenaleyh onlarda istediini yapar. Bi’l-farz mutî’ olan iyi insanlar topdan azâb etse
ve onlâri cehenneme koysa, bu yine onun tarafndan bir adalet olurdu. Onlara ikrâm
etdii ni’metlendirdii ve kendilerini cennete katd zaman ise bu da kendi tarafndan
bir fadl olur. Bi’l-farz kâfirleri ni’metlendirse
ve cennete koysa, onun için bu da olur-
du. Lâkin o, haberi doru
olarak böyle yapmyacan, bilâkis mü’minleri mafiret ede-
ceini ve rahmeti ile onlar cennete katacan, kâfirleri de azâblandracan ve ken-
dinden bir adâlet olmak üzere onlar uzun müddet azâbda brakacan haber vermidir.
Buradaki hadislerin zâhirnce hak ehlinin: Hiç bir kimse kendi tâat ile sevâb ve cen-
neti hak kazanamyaca görüüne bir delâlet vardr. «lemekde devâm ettiiniz (iyi
amellerin) karl
olmak üzere girin cennete derler» (en-Nâhl: 32); «te bu, sizin ya-
pageldiiniz iyi amelleriniz sayesinde mirasç klndnz cennetdir» (ez-Zuhruf: 72);
çok az farkla: el-A’râf: 42 ve benzeri, ameller sebebiyle cennete girileceini delâlet eden
âyetlere gelince, onlar bu hadîslerle muâraza etmezler. Ayetlerin ma’nâs: Cennete gir-
mek ameller sebebiyledir. Sonra amellere muvaffakiyet verme, onlarda hlâsa hidâyet
etme, onlarn kabulleri, Yüce Allâh’n rahmeti ve fadl iledir, öyle ise yalnz amel
ile
cennete girilmemesi sahih olur. Hadîslerden kasdedilen ma’nâ da ite budur. Amellerle
ya’nî ameller sebebiyle cennete girilecei de doru olur ki bu da rahmetden
ibâretdir
(Nevevî).
KTABU SIKA'ITL-KIYAMK VE’L-CKNNK VfcrN-NAK 345
—
Evet beni de. ukadar ki Allâh’n beni kendi cânibinden bir rah-
met ile setr ve muhâfaza etmesi vardr. Lâkin sizler dâima doruyu iste-
yib, doru olan yapnz buyurdu.
rivayet etmidir. Burada «Kendi cânibinden bir rahmet ve bir fadl ile» :
demi, «ve lâkin doruyu isteyib, doru olan yapnz» cümlesini zikret-
memidir.
• ' * • •*'
- t\ • **
/ • v « •' »
v ^
***
r - -
•” >• £
c "• / \
“ YT *
O c 4 ü* 4
ü* \ ) ^ V-0
• «
o-a j S J2S y VI t Vj . >
'o* ^ x
o* (j.'
/ka» (...) — vr
~ - -»
. üi vj . $ i 3ji.j I
*
î tcjl v J< I jiî «
V'
<e^- '(i^r ^ » jg| ‘Ji 3« 3s *«-
:
;• / !• * • ' Z **+
«
^ ^ *
*
.
& Jj ^ J
—
Sizden kendisini ameli kurtarabilecek hiç bir kimse yokdur bu-
yurdu. Sahâbîlef :
: 3& • S# ()-Vt
>'
ö\ vi . tî v j » 36 i/JA> Ucîî Vj ! : ji c 4? ^3 » i n3/.; 36 "tf-
— Evet beni de. ukadar ki lah bana kendinden bir rahmetle /. ye-
tiir (ya’nî bana kendinden bir rahmet uladrr) buyurdu.
. al S 1
. »Ç s ^ . aÇ j GÜ 3 îtf (...)- v«
jll J& JÜ : 1 J 1
1
[j* < -ij* t_r ^‘j aJ 'j^ Juy j !>l GA
ÖW .tMVj.Jü iiKjtsî. fcivj: j& . î± ’£>' jjilL nd 3j-X vi . gg
• * **' ci
— Sizden hiç bir kimseyi kendi ameli asla cennete katamaz buyur-
du. Sahâbîler :
ü* ‘ ti. '
6* V I
£»**•£
•
jj & Jb- • jji’ J «il JÛ S Ju* (...) —v
^ -ek y Aî
'
U j6 »
^A ^ 3 J6 : 36 • iloi li
.a
^ l jZS *jl VJ . Üt Vj » 36 î^-t Vj il Djij t I : l ji € 42
^ p> r
-y\ •
^ -f&\ % î£j u*> (•••)
gamber (S) den olmak üzere yukarki hadîs gibi rivayet etmidir.
( )
Buradaki râvî de A’me’den iki isnâd ile
: bn Nu-
rneyr’in (2817 müteselsil rakaml) rivayeti gibi rivayet etmidir.
(2816) Buradaki râ^î de A’me’den, o da Ebû Sâljh’den, o
:
‘ J?. l
O* t)"*"
4
ü . 1*^4 <jr <X- (yjte (ta w) — VV
. js vj 4
:
te tül ûjjj v
»
'jfe .
& -y
w «*•
gamber (S) den iitdim öyle buyuruyordu «Sizden hiç bir kimseyi :
: U(i Zu 3 yJ. .
Uii b-li .
J
Sr .
( ’i ÜiBij )
(y 3 T.l t
2>'
,
üjî- 3X(r i
^ ; . âli; 3; 24 sy j jiy j.: 3 d- 1
î4iVj;iiü«4 u;‘ 4
:
'I
y
'
4 '
.
\yj\j . 4 ijîi , 3&
v/4 «it
jj jd te\ ‘o\ \jtej .
;;v. 4 'â 342 4 'jî . t‘ vj . 4 d 1
'J /-S t.
•'Al
..Aüiü jjte t&i . 43 ^*13.1/3 2 4. (...)
. « tj^jjj , f\ y j 4y 4 .
« 3 J-ji ^
348 SAHÎH-1 MÜSLM
—
frat ve tefrit ortasnda bulunan doruyu isteyiniz, (ondan âciz
olursanz) ona yaklamaya çalnz. Müjdelenib sevininiz. muhakkak u
ki hiç bir kimseyi kendi ameli cennete girdiremiyecekdir buyurdu. Sa-
hâbîler :
•
—
Evet beni de. ukadar ki Allah beni kendi cânibinden bir rah-
metle setr ve muhâfaza edecekdir. unu iyi biliniz ki Allâh’a amelin en
sevimli olan, az olsa da en devaml olandr buyurdu.
( ) Duradaki râvî de Mûsâ bn Ukbe’den bu isnâdla riva-
:
—W
• r • * - ** "
. } \ \
*»* ^ ^ t '• » a / v
w A>-
,
Peygamber (S) iki ayaklar iinceye kadar namaz kld. Kendisine: Al-
lah senin geçmi ve geri kalm bütün günâhlarn mafiret eylemi iken,
niçin bukadar meakkatli ibâdet külfetini ihtiyar ediyorsun? denildi. Ra-
sûlullah buna «Ben ükr edici bir kul olmyaym m?» diye cevab verdi 43
: .
•
y Ây ûc : V& jy y'5
.
d y ' y .
'
(••) — A*
kctdr ki Nûh pek çok ükreden bir kuldu » (el-lsrâ: 3); Süleymân Peygamber hakknda
da :«Ey Dâvûd hanedan. Siz (Allah’a) ükür için çaln. Kullarmdan (hakkyle)
ükreden azdr» (Sebe\* 13) buyurmudur.
Kur’ân’da Allâh’a ükretmek hakknda pek çok emirler vardr. üphesiz Allâh’a
yaplacak ükür, saysz nimetlerini hatrlayarak, emirlerini ve nehiylerini gözedib ibâ-
detlerini îfâ eylemek suretiyle yerine getiilecekdir.
^ ,
80 —
Muîretu’bnu u’be (R) öyle diyordu
( ) Pey- : :
gamber (S) iki ayaklar iinceye kadar namazda kâim oldu. Sahâbîler :
.
• »•
lT
I
1
r *
S ^
:
."ti*
VI» .
» ,
•
" ""
\ %\* ^ . I* ' -,f
ör «JjJ*
• >1 ' I . £. /'
(
YAY *)
\
“ AN
^ "
-
‘
SU ^ : Uk • t J ‘ ^4-* ü} J** f .
' (J
'
.
« 4 ^5Cl ' jÛc j \ ^A» \ ! oîle 1 ® Dtas î 'jik j d-L; î ^
81 — (2820) : Âie (R) öyle dedi : Rasûlullah (S geceleyin
nafile) namaz kld zaman iki aya çatlayncaya kadar kyâm yapar-
d. (Ben) Âie Yâ Rasûlallah! Senin geçmi ve geri kalm bütün günâh-
-
’JiPjh J _L (\\)
jyi dr' U-
£ \
jl«
y . .»
\j
çjTj \
j jsl y '
(tat \) — AT
U.'' A.c j..c 1— ^ 4
^
• d'» ‘
*
ûc ‘
<-
e
o*"* V'd/
c
y i
.
(
liâll'j
)
^;
:d
c
^ ÖÜ ‘[i 4-lc J>-A» . Lj Isdc A.C : Ln» .
Â/
’jL dr ll>
d**
#
*JCjlSCC \ : jii» . d)' At
I er
1
a>-j » dr' o a>-
^
c
/
. *
,
.
*
A-v
;
—y iid
"'-<a y—
’
^j
.
* ^ o» f
. -
^ ouk GSi >'jî SBüS
-
c
.
• ^
—
-
1" # . -|V
f; 4
O °J* ÖT (J
-v ’•
Jλ : - o' dr e5% k
JJ
•Î4. Hz. Âie Peygamber e bunu söylerken Feth sûresindeki Peygamberin geçmi ve geri
kalm bütün günahlarnn mafiretini müjdeleyen ayete iaret edilS ona dayanyordu
(el-Feth: 1-3).
. y )
SAHH-! MÜSLM
lunduunuz bana haber verildi. Fakat- beni sizin yannza çkmakdan men’
eden, sâdece benim sizlere usanç vermek istememekliimdir. Çünkü Ra-
sûlullah (S) va’z ve nasihat husûsunda bize bkknlk gelmesin diye hâli-
mize bakb ona göre günler içinde gün kollard dedi.
( ) Buradaki dört tarîk râvlerinin hepsi de A’me’den bu
:
j* j ' o} ^ i j» .
'f^j\
o LAfr i (•••) — Ar
V?X li oS'j'Jb
, ,
<
**
jrjj ji
'
.
r *
’j
*
’ji üi . ( ik'ilj
3Ü \ lon'J j . j M ! tlt :
*4
cfci •
fy-
1
3^
§§|
ûsi 3 ji yCLh-' ji ia! yi yCLrl^ ji C 3 1» :
. ^ yjf* tiji.
hadîsini seviyor ve ona itihâ ve arzu duyuyoruz. Bizlere her gün hadîs
nakledib ders yapsan diye arzu etdik dedi. Abdullah Sizlere hadîs dersi :
7
1^1a \
j <â*dj <cJU l-jIiS — û>
. ^
•
<JÛmA (J
-*• ^
4JI
i ^
Jû*
A a# /
(tat t)
\
—\ »
. « oiy«k iüt Jtj . .jUS irh , n& a /.j jfe : # . d»u J „jî
• •••
• v M *"
T,
4 l f • ^ f • - "" ^ • *»
V !•' ^ , 1, . /
(tArr)
v
^
.
'
< * j * s *. •
• -TU^ « ^|I ^ *+ * f
t
•4-*
** * V -• J
51 — KTÂBU’L-CENNET VE SIFATI
NAÎMHÂ VE EHLHÂ
(Ni’metlerinin ve ahâlîsinin sfatlar ile beraber cennet kitab)
1 —
Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi
(2822) Rasûlullah : :
1. Âlimler dediler ki Bu, kelâmn bedii ve fasihinden ve Peygamber’in güzel temsil etme
:
nevinden olarak Allah tarafndan ihsan olunduu câmial sozlerindendir. Ma’nâs Cen- :
nete ancak nefsin holanmad ileri yapmak suretiyle ulalr. Cehenneme de ehvet-
lerle ulalr. Çünkü onlar, bunlarla hicâblanb perdelenmilerdir. Her kim perdeyi
yrtarsa, perdelenmi olan eye vâsl olur. Cennetin perdesinin yrtlmas, nefsin arzu
etmedii vazifelere girimek iledir. Cehennemin perdesinin yrtlmas da ehvetleri irti-
kâb etmekledir. Nefsin holanmadklarna gelince, onlara, ibâdetlerde çalma, onlara
devâm etme, meakkatlarna sabr göstermek gibi eyler dâhil olur. Cehennemin çevre-
lenmi bulunduu ehvetlere gelince, zâhir olan, bunlarn zina, içki gibi haram klman
ehvetler olmasdr (Nevevi).
1
SAHH-1 MÜSLM
:
...
Jl i j j <J l>
)
<Jj>- J 3 ->* ^ At ‘" J
(
TATt ) “T
i* u ^ §§§ i^ j c ia 'j'sS} [> c ‘
ûc 4
^ j'j. '
o*
dedi «Aziz v£ Çelil olan Allah Ben iyi kullarm için h'iç bir gözün gör-
: :
medii, hiç bir kulan iitmedii ve hiç bir beer kalbine gelmedik ey-
ler hazrladm, buyurdu».
2
me/.» (es-Secde: 17) .
4 il;
*
jll
^^ \
jc "d\]û jî j ,j\ t? a>- . O1
() ^
- ^
3 —
Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) öyle de-
- ( ) :
midir «Aziz ve Çelil olan Allah Ben sâlih kullarm için âhiret
: : az
olarak hiç bir gözün görmedii, hiç bir kulan iitmedii ve hiç bir be-
er kalbine hutûr etmedik bir takm ni’metler hazrladm. Allah’n sizlere
(bu sözlerle) muttali’ kld eylerden geç. Bir de bunlardan baka onun
sizlere muttali’ klmad ey vardr ki o, en büyükdür buyurdu».
^ j 1
1 : Vb .
O'f'j.\j JZ y\ [if’U ( )
—i
Ü'i : IjV* , ly^j\ JC -iUjlVc ,jît*JU. (* kMj) ""
Juf j\
t , #
i
^ •>
.
-*
.
•
olarak hiç bir gözün görmedii, hiç bir kulan iitmedii ve hiçbir be-
er kalbine gelmedik bir takm ni’metler hazrladm. Ey mu’min kulum!
Allah’n sana. bildirdii ni’metleri öyle brak! (Onlar Allâh’i hazînesin-
deki gizli ni’metleri yamnda •Çok haîfdir) buyurdu».
bonra «Artk onlar için, yapmakda olduklarna bir mükâfat olarak,
:
'
T'**
kAa “ : ^ <J ’j/j* 3 '-*3*j** ü jjy» LAû? (tato) — a
K tT> £1 ;‘j J»
Jil c
^ p* . •; >j ui 5 -û> a(J a:
. [tvjv>/»«j/rv] yiT
ibn Sa’d es-Sâidiyy (R) den iitdim öyle diyordu Ben Rasûlûllah (S) :
S. Müslim; C. 8, F — 23
o
X' j J
J, i *>!
rL (')
. a: ,
\ ^
6 jlJ. j t i ju> o c ^ . jl-1 S 132 (^o - -\
hesiz cennetde bir aaç vardr ki bir suvârî onun gölgesinde yüz sene
yürür»
8 buyurmudur.
jMj \'je-
( ’j} c£-4 )
&x>. ( ••)
—V
• « V v i'jj •
jJ* •
5||
:
cr " â* ‘
*J.j* ü. '
üc ‘
ûc
— Buradaki râvî de A’rac’dan, o da Ebû Hureyre
( ) :
(R) den, o da Peygamber (S) den yukarki hadîs gibi rivâyet etdi ve
«onun gölgesini kat’edemez» cümlesini ziyâde eyledi 3 .
‘
-c ^ û 1
LA& (tatv) —A
fi j ji-J » J jj » Jî» J c ‘
p[ Jr"
.ai^Lirv
*
1
"
jl». : fe • JjjM
#
cr^*
#
c
J '
û] " #f^
jC y\
'
<jt» (tata)
-
3. Buhârî’deki ayni hadîsde Ebû Hureyre ziyâde olarak : sterseniz bu haberi te’yîd için,
•aihâbu yemîn : Defterleri sa taraflarndan verilenler uzadlm bir gölgede gölgelenir-
ler* (el-Vâka: 30) âyetini okuyunuz demigdir (Buhar, bed’u’l-halk, bâbu mâ câe fî
s fatt’l- cennet... IV, 244 «62»).
* t l
1 esiz cefirtetde bir aaç vardr ki bir suvâri onun gölgesinde yüz sene
V (inie de gölgesini bitiremez» buyurmudur.
Ebû Saîd Hudrî (R) tahdîs etdi Peygamber (S)
(2828) :
: :
•üphesiz cennetde öyle bir aaç vardr ki (onun altnda) bir süvari, yü-
rüyüü çok sür’atli, ta’lîmli, iyi cins bir at ile yüz sene yürürse yine onu
bitiremez» buyurmudur.
’^U-ic i ct\J
> tj
jAil j l>_ : jj! jâ.i î îti) i {j* VI
9 — (2829) : mâm
Mâlik ion Enes, Zeyd ibn Eslem’den, o
da Atâ ibn. Yesâr’dan, o da Ebû Saîd Hudrî (R) den tahdîs etdi ki, Pey-
gamber (S) öyle demidir : «Allah, çannet ahâlîsine :
Nasl, — u
hâlinizden râzy msnz? buyurur. Kullar :
—
Yâ Rabb! Nasl râzy olm:.yalm? Sen bize mahlûkatndan hiç bir
kimseye vermediin bunca ni’metleri ihsân buyurdun! derler. Allah
— Ben
:
—
Ey Rabbmz! Bu ni’metlerden daha faziletli ve daha kymetli
hangi ni’met vardr ki? derler. Bunun üzerine Allah :
—
Ben sizin üzerinize RIDVÂN’m (= râzy ve honud olmakl-
m) indiriyorum ve artk bundan sonra sizlere ebediyyçn darlmayacam!
buyurur».
G - : s . ^
3li(i
SAHÎH-t MÜSLM
v;
(
^fci J:y ^3 <i ;.; /l, J& en '. 3 ;:^S (t Ar.) - \
» ‘
yh j Ti-Jîî 'ö'y,\'jd i-h 'j.t o; 'Jfe
g!| it 'j /.j it t
£ jlL d J jL . f
jC
Lf" 3 :
^jJl.1 a**1 l 1 0I5" : Lfo J^e j 1 <jr öU’All dü A. cJjS*. 36 (tAr\)
-- ^ '•' ^
.« JiVtJ tf>«Ü^Cit5i«ry
j :\£jj\>^ SpC j
^
<
'
\
•
a» -t^j _/*-!' t a>-I -Vf'v.l
*" • " •
l
^ 0^4 «UA^j
•
(•••)
- V* - -.*; I- -
.
VJ 4a)
. y 1
‘
etdim. O, öyle dedi : Ben Ebû Sad Hudrî’den iitdim. O Nitekim (gün- :
düz) ark veya garb ufkundaki parlak ve iri yldz (aradaki mesâfe
uzunluundan dolay) dikkatle bakanlar seçebilir diyordu.
( )
Buradaki iki râvî de beraberce : iki isnâd ile (10 ra-
kaml) Ya’kûb hadîsi tarznda rivâyet etmidir.
4' ^ *“* •
ü mA *' ^ : Cj <*na«c- (vAf \) — ^ ^
jl ji-o 1
Cj ctüC <J J9~\ ûr «l J“c Ga»- •
(
4 -kâl)l j.) A-»— (j
1
jj jA
.. . S ^ ^
‘
#
'»*
•
S 8 •
‘
. a (jnl— i A *
\
ji4 "(Jkj
—
! «aI»
^
'
ufkundan kl
kalan parlak iri yldz, kendileri ile yldz arasndaki me-
sâfe uzaklndan- dolay dikkatle bakanlar seçib görebilirler» buyurdu.
Sahâbîler :
—
Evet, o kökler Peygamberlerin menzilleridir. Fakat (Allah ba-
kalarna da verebilir.) Hayâlm elinde olan Allah’a yemin ederim ki (o,
peygamberlerden bakalar) öyle erlerdir ki onlar Allâh’a iymân etmi-
ler, gönderilmi peygamberleri de tasdik eylemilerdir buyurdu.
«
jj>\ m> jy c/ -y (0
>y. < (S «h oy trV ‘ d- ti 4*' -x- 1 ' 'jî b 4k SU’ 4 1 ’ 4i • *j.j* J.' 1 —
. a 4 U_> «tûL »j '3 ’J \
^ jüj ! iij
‘ y-;‘i
» \ £
SAHH-1 MÜSLM
ahâlîsi her cumua günü oraya gelinler. Müteâkiben emâl rüzgâr eser
de onlarn yüzlerine ve elbiselerine en güzel koku nevilerini serper. Bun-
dan da cennet ehlinin güzellikleri ve cemâlleri artar da artar. Güzellik
ve cemâlleri artm olarak kendi âileleri yanma dönerler. Kendi ehilleri
onlara Vallahi sîzlerin bizden sonra güzellik ve cemâliniz daha da art-
:
1
<"i' ^ i^ j* is; J y jX- (*v)
: D3 : Jλ ‘ji. t;
y \ . Âlic J LtÂ- : Yi»..
(
yj üji J y *jl;
y
j\ : -.yy J,\ jü * iUjji
^ ££ j
« t
: iU-Dlj
*J\ :K» . ü ^ -A' üc £&> 'jf j 1 uri \isw (...)
.
4* } jV. •
ü ^* jS # : 'jtâ VyjL 11 jtijî 1
iL' 1
J J5-Î
(6) CENNETE
ZÜMRENN, CENNETE AYIN LK GRECEK
ONDÖRDÜNCÜ GECESNDEK SÜRET ÜZERE GRECEKLER,
ONLARIN SIFATLARI VE ZEVCELER BÂBI
kadnlar biribirleri ile, cennetde hangi cins daha çokdur? diye münâkaa
eldiler. Müteakiben bunu Ebû Hureyre’den sordular. Bunun üzerine Ebû
Hureyre Ebu’l-Kam (S) öyle buyurdu... diye cevâb verdi dediini
:
eAlÂJlO
v—— -* •
l
/ ** ' -
)
x >.\ fT a>- .
”*
O i-ai* y (•• ) — No
l 4
^ J ^ • > u
\
ü- ’ j )
—
»
>
^,> c/ jj c/ Uj
^
~
Âi-j jp Âld Ö_,. 3 Üji j[ » Ûj'
j J» : Jii ij} i <C JJ
• • • jiV' j . • viL-Jl . j l V3
• « j j ^ . fi' Jf •
-^3 J^TJ
gecesindeki sûreti gibi parlakdr. Onlarn ard sra girecek olanlar ise se-
mâdaki en keskin kl
büyük yldzn parlakl üzeredirler. Onlar (cen-
netde) bevl etmezler, pislik ve çkarmazlar, sümkürmezler, tükür- dk
mezler. Onlarn cennetdeki taraklan altundur. Onlarn terleri miskdir.
Onlarn buhurdanlklarnn ûdlar, Hind ûdudür. Onlarn zevceleri el-
hru’l-îyn’dir. Onlarn ahlâk bir tek adamn ahlâk üzeredir. Onlarn
sûreti de babalar Âdem Aleyhisselâmm sûreti üzeredir onun boyu
altm zrâ’dr, o semâdadr».
1 — J
SAHlH-î MÜSLM
t ^t^V' j* \ jCi
<» ^
1 * a». : VI» . .
^*
y\)
, j«***»
ij \ j» l
^>7 (••')— ^
•iy+& ‘t?-
4
'
C£ M~ l
“v*3 cjt :<Jk *^C 4 j \
^
O>52 V . li£ 2 l»s Xi ^ £ .; t
q ,»Oj ^ üî jc £•>; jj\ y .JÜ\ 'tâp&\ '
:
^-r^’ü
—
' o' Jfr j . J-J Jli- Jc
^
: ^jT
^
:
\ <JU J . Jtj
»
Jii-
-*
<3
<
\ j\ J6
*'
• ^*3>£
16 — (. ) Ebû Hureyre (R) öyle dedi: Rasûlullah (S)
‘ •’
Râv bn.Ebî eybe : Bir tek adamn ahlâk üzere, eklinde rivâyet
etdi. Dier râvî Kureyb ise: Alâ halki raculiri s£ bir tek âdâhüfl hilkati
ikere, eklinde rivâyet etdi. Kezâ bnu Ebî eybe: Atalarnn sûreti üze-
re, demidir 5 .
5. Hz. Adem’in dünyâdaki boyunun aitmi zrâ’ olmasn baz filimler uzak görerek bunu
te’vîl etmee çalmlardr: Bunlaragöre Adem’in bu uzun boyu cennetdeki boyu idi.
Havvâ ile yere inince yer yüzünün îcfiblarna gçre insann tabî’î boyuna iade
olunmu
olmalar muhtemildir. Ulvî âlemle suflî âlem arasnda fark vardir. Ulvî âlemin
gün mik-
yas bile bakadr Onun bir günü, içinde bulunduumuz âlemin
:
BN GÜNüne (es-
Secde: 5)Dier bir âyetinde de ELL BN SENEye denkdir (el-Meâric: 4).
denkdir.
Zaman, mekân, rk deiikliklerinin insan boyu ve uzvi hayât üzerinde te’sîri
bu-
lunduu inkâr edilemiyen bir hakîkatdr. Bugün bile çeitli insan gurublar
arasnda
bu bakmdan farklar vardr Ad kaymini târih uzun boylu
insanlardan müteekkil ola-
:
V 9
{/*r > C r\ (
v)
'
t-r*
4
c/ û c 0* a4 . J;/ A.cbA> . O (...) — W *
. •
3 ,j-' 3 j '15 • ^ i- -*
: n; •
§t§ 41 Ü/li-U 13J- : 3li
4 > •
•ii'Vj 0 V .J
•
. jjJl *j â ^Jc
*
A t Âltl rcjd
£¥&t.
>
• M
. £>
jiv^ ^ u^îj j4-vj -
V
"
* • -•
W .
*üa 0; * d ->-> û?
* 1
W,
- J *
'Sj-
' f
•
• 1
' ' • » >*.
3 p'j
1- * - . '.r:
- -lÂâllIJ _ <J
l <J ö&c. \Zs}e (tAf
o)
— \ f\
<
j) & < c^Vl o'c
,4'l
^ jl
,
Gfc : üU: # :
»jîi aü : > .
«A^Vj vs jj v 5 sjgft
.. « î j . düLjl
*
£ VjC .
' •
: vfe .
^
£& jJS + *
-* •
(...)
leme olur. Onlara nefes almalarnn ilhâm olunmas gibi, tesbîh etmeleri
ve hamd etmeleri ilhâm olunur» buyurdu.
(
') Buradaki râvî de A’me’den bu isnâd
:
ile tâ «misk
terlemesi gibi» sözüne kadar rivâyet etdi.
'jii
. ^ (Hf. J&z yp-s ^
Jl» : 'j
^ j jSt ' •
-k'y 3 A ’£j*: ^ r A
j v} j V5 •
VA Â £W VD
. a
^ ST<
j
pii 'jÇi
. « i\! i Oj
19 —
Ebu’z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Câbir ibn
( ) :
Abdillâh (R) dan öyle derken iitmidir Rasûlullah (S)’ öyle buyur- :
6. Ehl Sünnetin ve müslimanlarn çounun mezhebi udur Cennet ahâlîsi cennetde yerler :
içerler, yemek içmek vc bundan baka lezzet alma ve ni’metlenme nevileri ile devaml,
sonu gelmez ve ebediyyen inktaa uramaz bir ni'metlenme ile ni'metlenirler. Onlarn
bu eylerle ni'metlenmeleri, dünyâ ahâlisinin ni’metlenmesi hey’eti üzeredir. ukadar ki
. dünyâdaki ni’metlenme ile âhiretdeki arasnda lezzet hususunda ve dünyâ ni’metlerini
isimlendirmekden ve hey'etin aslndan baka hiç bir veçhile müârik olmad nefaset
husûsunda üstünlük fark vardr. Cennetlikler cennetde bu eyleri yerler, içerler amma
onlar iemezler, dk
çkarmazlar, sümkürmezler, tükürmezler. Kur’ân ve sünnetin bir
çok delilleri, Müslim’in ve dierlerinin zikretmi olduklar bu hadîslerdir ki, cennet
nimetlerinin devaml olduu ve ebediyyen kesilmeyecei hususuna kat’iyyen delâlet
etmilerdir (Nevev).
7. Cuâ' *1-1*. , urâb vezninde, cue, umde vezmhde geirmeye denir. Tecue ve
geirmek ma’nâsmadr ki yemek arlndan, yahut mi’deye hava girmesinden
tecie
ne’et eder. Bu mi’denin bir nevi nefes almasdr (Kamûs Ter.).
KTÂBU’L-CKNNET VE SIFATI NAlMIHÂ VE EHLÎHA 363
X* '
li ‘‘A ' (i*
X9~ (s-*: t> (• ••) —V
•fl \jT j 1)^» J'C- •
A--Î • l j'Ç ^
20 — Burada da Ebu’z-Zübeyr, Câbir’den, o da Pey-
( ) :
gamber (S) den olmak üzere yukarki hadîs gibi haber vermidir. u-
kadar ki burada «onlara nefes almak ilham edildii gibi, tebih etmeleri
ve tekbîr etmeleri de ilhâm edilir» demdir 8 .
^ K i-vV' / ’-h A -
v' J,
u» jjj < ;-?• j-û' jr (a)
v ^ ^ 2 •" -v
^ , > • - ^ > »< .> . .
** tj 2\*- u» A>- %
.
[S^? A O ^ l/
• ,
j (JT (tAfl) —\ \
8. laberî öyle dedi Teneffüs etmek insan için zarûriyatdandr ve bu ide ona hiç bir
:
meakkat yokdur. te
Allâh’ zikretmek de cennet ehli üzerine böyledir. Bunun
srr
da udur: Onlarn kalbleri Allah irfan ile gözleri de ona
müâhade ile aydnlanm,
knlbleri onun mahabbeti ile dolmudur. Kim bir eyi
severse onu çok zikreder. Ben:
Bu i’metlenme ve lezzet alma tebihidir, derim.
: •
^W «o W
Jx Vj* ‘
{-frf- ü
*
jaj) ^.Iaî
J -*
u*-* Ö A**
^
(tata) — Yr
J j\ S
J§| tr û* 51
‘ Vd ' o* ‘ uA® D cJ A D® ‘
. t ULo / C / M
(9) CENNETDEK ÇADIRLARIN SIFATI VE ORADA MÜ’MNLERE
MAHSÛS OLAN EHLLER HAKKINDA BÂB
23 — (2838) Abdullah ibn Kays (R) dan, Peygamber (S)
:
tek inciden bir çadr vardr. Onun boyu altm mildir. Onun içinde mu’-
mine mahsûs bir çok ehiller vardr ki mu’min kii onlar .dolab ziyâret
10
eder, fakat onlar biribirlerini görmezler» .
9. Mîrâsda ölüden diriye bir intikâl ma’nâs bulunduundan buradaki mîrâs ekseriyetle
«/ulan ey sana eref îrâs eder » ta’bîrinde olduu gibi mutlak i’tâ ma’rtâsyle tefsir olun-
mak daha zahir görülmüdür. Fakat bir hadîsde öyle vârid obnudur «Hiç bir kâfir :
ve hiç bir mu’min yokdur ki hem cennetde, hem nârda bir menzili olmasn. Ve binâen-
aleyh cennet ehli cennete, nâr ehli nâra dâhil olduklar zaman cennet, nâr ehline kal-
drlr, gösterilir. Oradaki menzillerine -bakarlar ve kendilerine : îte siz Allah’a tâatla
amel etmi olsaydnz, bunlar sizin menzilleriniz idi denilir. Sonra ey cenpet ehli! Haydi
amelleriniz sebebiyle siz bunlara vâris oldunuz denilir. Binâenaleyh onlarn menzilleri
cennet ehli arasnda taksim edilir» (Hak Dîni, III, 2116).
10. Âyet meâli
«çlerinde güzel huylu güzel yüzlü kadnlar vardr. imdi Rabbtnzm hangi ni-
metlerini yalan sayabilirsiniz? Çadrlar içinde perde ehli hûrîler vardr. imdi Rabb-
nzn hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz? Bunlara onlardan evvel ne bir insan ne de
bir cinn dokunmumdr (er-Rahmân: 70-74).
üphe yok ki bunlar cennet meskenlerinin, safâsn tasvir için birer temsildir. Râ-
zy der ki « Çadrlar içinde mahsur huriler vatdr* (er-Rahmân : 72) kavli hûrîlerm
:
azametine iâretdir. Çünkü onlar hacr ve hapis süreliyle hasrolunmu deiller. Ken-
dileri için husûsi çadrlar kurulduuna ve üzerlerine örtüler salnd iâret olun- na
mudur. Ahâbdan oda gibi çadr, adamn yatak odasdr. Hatta Arab kldan olan beyte
£ j :
4
*>>* ^ •
HW .
>- 3 ü-O •
24 —
Abdullah ibn Kay s (R) dan; Rasûlullah (S) öy-
( ) ......... ;
çadr vardr. Bunun eni altm mil mesafe devam eder. Bunun her bir
köesinde bir aile bulunur ki onlar bakalarn göremezler. Mü’min kii
onlar dolab -iyâret eder».
\\ \
V> •
*i**t'*\f\
»
"f-
u» &§> <yJ1 O c
* *w "
4
\
4 O
s
(S'S
" >
4
JX
\
’ cT
.•
J^ u c
'
4
•
d -,4'
h
V ^ # " " *
25 —
Abdullah ibn Kays ya’nî
( ) Ebû Mûsâ el-E’arî :
bir incidir. Semâda uzunluu altm mildir. Her köesinde mu’minin bir
ehli 26
vardr. Dierleri onlar görmezler».
d
.
,
A~c d
A^>- \J X>- OM A^P
0)1 ll» A>- .
yii L» A>- . O* ^ £
.
^ *" • *' ^
^^
' ^ • ' *•
• ll^L i.
^ t
j **U ^
, • 1 j
A/ ü
.
^
OU :
<~ ) 0)1 J\5 : Jl Ü ' 4 4
. a <:L'I jÇ-\ ‘
* ^
kayme ya’nî çadr tesmiye eder. Çünkü ikâmet için hazrlanmdr. Bu tesbît olun-
dukdan sonra unu da söyîiyelim ki i bu « muksurâtun fi’l-hiyâm » kavli, âyet latif
bir ma’nâya iaret eder. öyle ki Cennetde mu’min bir ey için harekete muhtaç olmaz. :
Eya ona hareket eder. Binâenaleyh o hareket etmeden ona yiyecek, içecek gelir. Arzu
etdikleri eylerle üzerlerine dolar. Hûrîler evlerde bulunurlar. Murâd etdikleri vakit
nu’minlere intikâlleri srasnda çadrlarla götürülürler. Müzminlerin kökleri vardr.
Ilûnlor o çadrlardan o köklere inerler» (Hak Dîni. VI, 4ü93>.
> M ^
3ÜÖ SAHÎH-1 MÜSLM
«Seyhan, Ceyhan, Furât ve Nl bunlarn her biri cennet nehirlerinden-
dir» buyurdu u .
ib ^j*.a
.j^-fa' 3
y
^ .^S Ufr (tai •) - rv
jü j>\ yy
» l)\s « §§§ “ ^
*<*»/'
<
» j.j* j)
<
[>* « i »
'
j^ .
(
: jî .
jjif . j# ^ •
'i 3 ü' \J& (*m \) - ta
i *
W oT'ü . $§. i jy: * ü>; u ijJ;
. d£ ji fcj j l^ir .
^7 4 U :; . tr* j 4 <C‘^:!l ^
^ÜJ
-f j
. Ji-51 ^
cjl» . *Â)I *•*"
jj dd-lc : I
_j!(ü . : JÜ
. « j VI (j>- ^î*;, Jl^l Jj' UljS j jl» j .fi' »j j^Je Â^I ^»-jÇ
11. yi bil ki : Seyhan ve Ceyhan, Seyhûn ve Ceyhun’dan bakadr. Hadisde cennet nehir-
lerinden olarak zikredilen Seyhan ve Ceyhan Tarsûs ve Misîs ehirlerinin yaknnda
Akdeniz’e dökülen iki nehirdir. Ceyhun ile Seyhûn ise Horasan’n ötesinde Belh ehri-
nin yannda iki büyük nehirdir. Nîl, Msr’da; Furât, Irak’dadr. Bu nehirlerin cennet
sularndan olmasna gelince Bunda Kad Iyâd’n zikretdii iki te’vl vardr Biri, iymân
:
;
ve Çelil olan Allah Âdemi kendi sûreti üzere yaratd 13 Onun boyu alt-
m— zirâ’dr. Âdem’in hilkatim tamamlad zaman ona :
.
Haydi git de u
oturmakda olan melekler topluluuna selâm ver.
Ve onlarn senin selâmn nasl karlayacaklarn iyi dinle. Çünkü bu,
lem senin, hem
de (senden sonra) senin zürriyetinin selâmlama (nu-
mune) sidir buyurdu. Bunun üzerine Âdem gitdi ve melekler toplulu-
una :
Ki. Kitâbu Mukaddes’de Tekirin bahsinde de böyle yazldr I, 27. Bu, Cenâb- Hakkn :
iitme* görme, konuma, dileme, bilme, yaratma... gibi sfatlarnn, günein suda akset-
mesi gibi insanlarda da rnuvcûd oluu ma’âsnadr. üphesiz insan da bir nisbetde bu
sfatlarn tecellîsine mazhar olmudur. Dier mahlûkata nisbetle bu sfatlar insanda daha
yüksek bir derecededir (Hamîdullah, Hemmâm tbn Münebbih’in Sahîfesi, 58 rakaml
hadîs haiyesi).
-Allah Âdem’i kendi suretinde yaratd» cümlesinde sûretindeki zamir, Âdem’e râci
olursa Allah Adem’i rahim tavrlarna tâbi’ olmakszn
:
u
görülen hey’etinde yaratd
demek olur. Zamir Allah';; râci olursa, bu izafet terif ve tekrîn izâfeti olur ve Allah :
Adem’i kendi hüsnü cemâlinde benzeri bulunmamak suretiyle yaratd demek olur.
14. Bu, selâmlamann ilk meru’ olduu ve ebedî klnd
ekildir. Dünyâda da bu selâm-
lamay kullanmakla vazifeliyiz «Bir selâm ile selâmlandmtz zurnan siz ondan daha
:
yüzeli ile selâm aln veya onu ayni ile karlayn. üphesiz ki Allah her eyin hisclbn
hakkyla any andr» (en-Nsâ: 86).
SELÂM, Yüce Allah'n güzel isimlerindendir. SELÂM her selâmetin menba ve
masdardr. Kendisi aybdan, kusûrdan, eksiklikden fena ve zevâlden hâsl her muhata-
radan salim olduu gibi, selâmet umulan, selâmet anyanlar selâmete erdirecek olan
da odur. Kur’ân’da on iki yerde yüce Allah mu’mine selâm vermidir.
Allah’n, nu’ninlertn, meleklerin ve cennetliklerin kulland en güzel ve en
halde selâm, u
cânial
bir tahiyye duâsdir. Kur’ânda selâm ile ilgili ba’z âyet mealleri
« Ayetlerimize iymân edenler sana geldii zaman de ki
SELÂM sizlere. Kalbnz :
kendi üzerine (u) rahmeti yazd çinizden kim bilmeyerek bir fenalk yupb da sonra
:
arkasndan tevbe etmi ve düzelmi ise üphesiz ki o, çok mafiret edici, çok merhamet
eyleyicidir » (el-EnJ âm: 54).
«fki taraf arasnda bir perde ve A'râf üzerinde de her birini sîmâlanyle tanyacak
ricâl vardr ki onlar henüz oraya (cennete), girmemi, fakat onlar
girmeyi iddetle arzu
eder olarak cennet yaranma : SELÂMUN ALEYKUM diye nida ederler.
(el-A’râf: 46).
“ ymân
edib de güzel güzel amellerde bulunanlar, onlarn Rabb, iymânlar sebe-
biyle, kendilerini altlarndan rmaklar akan o ni’met dolu cennetlerdeki saadetlere
er-
dirir. Bunlarn .oradaki dualar: Yâ Allah! Seni tebih
ve tenzih ederiz, sözüdür. Ora-
daki tahiyy eleri SELÂMdr. Dualarnn sonu da : ELHAMDU LLLÂH RABB'L-
ALEMÎN (.= hamd olsun kâinatn Rabb olan Allah’a) dr» (Yûnus: 9-10).
«Sabretdiiniz eylere mukabil sizlere SELÂM (ve selâmet). Dânn ne güzel sonu-
cudur bu.'» (er-Ra’d: 24).
«Ki bunlar meleklerin pak ve âsûde olarak canlarn alacaklar kimselerdir.
SELÂM
^ . . '
SAHH -1 MÜSLM
olduu cennete her giren kii Âdem’in (bu güzel) sûretinde gire-
için)
cekdir. Onun boyu altm zrâ’dr. Âdem’in kendisinden sonra gelen to-
runlar imdiye kadar onun vucûd güzelliinden birer parçasn gaybet-
mee devam etdiler» 15
.
<
^a5CJ jL â oÜl j 1 Ü*a>- . C&* <j (yat) —
.
f
Uj ait o j::~ g 'JLv« jil. i it Jji-'j : Ote . al g. . ji*
29 —
Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi
(2842) Ra- : :
t i jt »
3'» ^ ü ^
o 6, * ^ ü \
V 4
li » di '• » ÜJ.J t « ilil £j OJ ! Uil J
' i
1
1
j . I
^ •/
^
^
^^ r M%.
•
i
** ^ i* j
'4ÂJ . Iîj>-
j 4*—-V
^ ‘
.Ç 5 £? U*> (...)
. 4
^ » 3& *' I
'jf • ât jN J ^y
(ve selâmet) size. lemekde devam etdiiniz iyi ilerin karl olmak üzere girin cen-
nete derler» (en-Nahl: 32).
«Rablanndan korkanlar ise jevc ievc cennete sevk edildi Nihayet oraya vanb .
kapular açlnca bekçileri öyle derler SELÂM size! Tertemiz geldiniz. Artk ebedî :
kuz derece daha fazla klnd. Bunlarn her birinin harâreti bütün dünyâ
ateinin harâreti gibidir» buyurdu.
( Buradaki râvî de Ebû Hureyre’den, o da Peygamber-
) :
den olmak ü'^~e yukanki Ebu’z-Zinâd hadîsi gibi rivâyet etdi. Ancak
burada müennes cemi zamiri ile «onlarn her birinin harareti, bütün dün-
yâ ateinin harâreti gibidir» demdir.
U._ <Jrv»
t
— • ÂJ jliJljJ
t*. up 8 M t)îî a TÜl* U OjjJS d
**
-* *^ •*'
•
je.
j 'je. L*û_>- : Y li . \ ,j\j iLe fj' x^£. $ (...)
®
, \ > î - »-
A
",r_ '«
3U-*o
f. ^ *
4
A » <Jv ^ . * » jm j* (J l 4
^ l
ve «te bu, cehennemin aasna (ya’nî dibine) düen bir tadr» de-
:
midir.
fi s . • . .
A>-
Cj 11» (jf ll»
. ^ \ y \ l
d
--•
r-? 1 i
» ^ vIaV i \ 0*5"
'
: oÜ : ctf» •
X
jÛ*
^'
' • '
9 â
î- v * ’
> ; \ f-' • ' »•>*. ^ m f." • - *,»*. *
^
»
l>* pr?J *
<4 »Aa-l» . A-J JJ jül *A»l. {jA üj»
r-
j> r.
. a
Müslim; C.' 8. F -- 24
S.
j
kadar yakalar. Kimi de vardr ki, ate beline kadar yakalar. Kimi de
vardr ki ate boynuna kadar yakalar».
}
(tüze o'c?-*!) i»
j* (j~j& (•••) yt
J| j.3 iidr » J6 J ji i
•>*
j J J’4 ;>î M
7
= D6
./• * fr • - 7» ^ fn
>V- î- • '
- .* ’
/\î
^ vf t-"
»A>-V-
33
^ . Aj
<I jW> «A^b . A-O j jUl
^ »A>-b J
« Î-f-j
' 1
U.*
'
«
V~ *'
^ : vti .
/
ij
*
j O ^ (• ••)
. _ jLjo. jlSvl» _
—
Semuretu’bnu Cundeb (R) den Peygamber (S'
( ) : :
öyle buyurdu «Onlardan kimi vardr ki, ate onu iki topuuna kadar
:
yakalar. Kirçi vardr ki onu dizlerine kadar yakalar. Kimi vardr ki,
ate onu beline kadar yakalar. Kimi de vardr ki ate onu boynuna kadar
yakalayb yakar».
( ) Burada. .Saîd de bu isnâdla rivâyet etdi. Ve bu,
: huc- —
zetihî (= izâr ve don balanacak mekân) yerine hkveyhi (= izâr ba- —
lama yeri) demidir.
34 Aû^ii (\r)
'
J ‘ £>V' J ,
t jl'j l ji JUL trL- . 'jJ j I ’j\
\lsit> (fAn) — Ti
.
j ö/jd J.L± : a.» LJuî . £hj JÜI c-fi » || a ü J3 'Jîi : 'Jiî
J.Ul:^ . ia» il» : J jâli . i.*\\ ^Jsu» . Y-» jlÎN • \ÂjU *^Ly eA>.l _j
^5Cj j
••''uf ’ //. I
.
« J*rn1 <J| (Sjjj- 4J.-C
u (
/
•* ; ,
a
*
^ * •"
bn Ebû Hureyre’den,
Sîrîn’den, o da
Peygamber: «Cennet ve cehennem münâkaa etdiler...» buyurdu diye-
rek rivâyet ettii hadîsin tamâmn (35 rakaml) Ebu’z-Zinâd hadîsi tar-
znda rivâyet etmidir.
'Ji Cj
\
^ J* AaC w -X>- .
3
^ ^jr
,
~ "
7
^
‘
J-'^y Jü '
° lli
J -
3JÖI. o';
*
:
;û Jfö .}iaij Sil
ijö 36 j <*>£ ö?
.
»üfc J*> çj‘ wi ijSi '«si D& t yü
,j3
:
* 'jû d' . üy; IsC:* :ij j 5 .tfitj ,iiî ;•,; di Çül j & Ji fe'j
Û jj
-
^y -/'i
«
-a j sin ç.y , ^ «s 'jy_: # : 'j6 ^;i »»
»
• 3 A J' t>* “XV ^ V3 « *j? ^Cll5Cj j
16. el-arru, el-uûru, el-rretu: Bir adam bâtl ve beyhûde iesneye tama’ etdirmekle
aldatmak ma’nâsmadr. el-rretu, el-arîru: Dünyâ ilerine tecrübesi olmayan adama
denir ki çok kerre âlemin hallerine ttlâ olmayb, sâdedil bulunduu için çabuk aldanr
ve her ne söylenirse inanr olur (Kamus Ter).
Kadî Iyâd der ki Bunun ma’nâs, iymân ehlinden büyük kütle
:
ve ekseriyetdir ki
bunlar sünneti iyice kavrayb belleyejnezler. Bu sebebden üzerlerine
fitne girer. Yahut
da onlar bid’ata.ve dier ilere sokar. Bununla beraber kendileri yinânda sâblt ve i’ti-
kâdlar sahih olanlardr. Bunlar mu’minlerin ekseriyetidir. Ve cennet ehlinin çounluu
da bunlardr. Amma ârifler, âmil âlimler, iyi kiiler ve çok ibâdet edenlere gelince bun-
lar azdrlar. Bunlar yüksek derecelerin sahihleridirler (Nevevi).
Bu hadîslerdeki zaîflere, Allâh’a itaatli olanlar ma’nâs da verilmidir.
Bir hadîs meali : Sa'd ibn Ebî Vakkas (R) dedi ki; JRasûlullah (S) : «Sîzler ancak
zaitlerinizin duas sayesinde yardm ediliyor ve rz kndrlyorsunuz» buyurdu (Bu-
har, el-Cikdd ve'a-siyer, men istedne bi’d-duâfâ ’ ve'ssâlihîn H’l-harb. TV ma .n«.\
— j l
ikinizi doldurmak bana âiddir» kavline kadar yukarki Ebû Hureyre ha-
dîsi tarznda zikretmi fakat bundan sonraki ziyâdeyi zikretmemi dir.
.
jlkJ A._> j Cj ^1' A.t cf aJ' J (•••)
^ * u-*
'
' y 'S-l f'»V
^ "x>_
var m? der'durtfî. Nihâyet izzetin Rabb Pâk ve Yüce Allah ona ayan
koyar. Bunun üzerine cehennem zzetine yemîn ederim ki yetiir, yeti- :
:
fej s 4y J i t \Lz s v ij\ i? GjJ-
l . 'JtJi «l aU 3 xJ (...) - rA
y-i l *û c ‘ û* â* ^ [t ' /J/* •
’J* J J* fj».
D? :
5 V.* cJ'y ^ » 36 <*'
l • c-r
5' Û® ‘ ^5^ $
tJl / Vj .
o*-"*. <ii ^ y ;
» . »_)Jl
. « âJi i 6u g
;
«i
^ îçi
4
17. Bu hadîs,olan sfat hadîslerindendir, ya’nî müteâbihlerdendir. Bunda âlimlerin
mehûr
ihtilâf iki üzeredir. Biri, selef cumhûrunun ve kelâmclardan bir taifenin
mezheb u
'
kavlidir Bunun te'vîi hakknda kelâm edilmez. Biz bunun Allah’n murad üzere hakk’
:
olduuna inanyoruz. Bunun kendisine lâyk bir ma’nâs vardr. Zahiri maksûd deildir.
kincisi, kelamclar cumhûrunun kavlidir : Bu, kendisine lâyk ekilde te’vl edilir gö-
rüüdür.
j X :
me, dolduh mu? diyeceiz. O, daha ziyâde var r.? diyecek» (Kaf: 30)
kavli hakknda tahdîs etdi ve bize Saîd’den, o da Katâde’den; o da Enes
ibn Mâlik (R) den haber yerdi ki Peygamber ’S) öyle buyurmudür: :
y c- X f * ' .
0 j*±-\ .
(
.
.
.-.«etiîfög
— ( ) : Sabit haber verib dedi ki : Ben Enes (R) den
iittim öyle diyordu «Cennetden Allah’n brakmak istedii mikdâr yer
:
kalr. Sonra Yüce Allah -onun için dileyecei bir mahlûk inâ eder>>.
: V . ( j Ijiîj )
l O jfc J*.! (
TAt ^) — i •
c/pt,
40
»U , & l 3AS 3& : 'jfe
. ji y .
plü J î . ^v 0 ; VjC /\
( Jfy «i ta>f * * j) ^ ' \rJf*** ^ f jL
. Opl fü .
^ : j jJfj Ü J
ijfo 1 lü J *J ! Alfa
'J1 1 : JJIÖ
>
•€jj*J1 Â-* . : j jJ yj^u ü 3^ 1 l*ü j jijVi 3* TJ& 3*1 C :^]I j 3^
i i# tfsjl !
j0i$ tj . 'b $ C/ji; j; JS .
3f
idleri ' '] i| Sy-I. ijj», lj
:
$§^'3 ly
|r 36
.üHj^sÖS
— Ebû Bekr ibn Ebî eybe ile Ebû Kureyb (lafz-
(2849) Bize
lar birib^ine yakn olarak) tahdîs edib öyle dediler. Bize Ebû Muâviye,
A’me’den, o da, Ebû Sâlih’den tahdîs etdi. Ebû Saîd (R) öyle dedi
Rasûlullah (S) öyle buyurdu: «Kyâmet günü (cennet ehli, cennete;
cehennemlikler de cehenneme ayrldkdan sonra) ölüm, akl karal alaca
bir koyun sûretnde olarak getirilir. (Ebû Kureyb unu ziyâde etdi:) Cen-
net ile cehennem arasnda durdurulur. (ki râvî de, hadîsin geri kalan
* r
ile, hasret (ve nedamet) günü ile korkut. Onlar hâlâ gaflet içindedirler,
•
'
O* LA* (••)*“ t N
Yt y •
‘S*- *^5 a
Ytj i -i» » üü - \ 1
*
. Gali jj .ju Slllj : G \
-y\ jj . i» 3
•j>î
s
i v$ ) i/Z vi
v. j ! üjû. _ .c. j -çjy Sj
1
.
S ^ yA £5
&
_l (
(*M.)
t-ii :
-
ji>v i
.
ja.> kZj îj ;:>i 31! & ^1; .
, $ gg, i ^ a j\ = # i i? âî
M*
, dU ^tâli
. ^ l'.
- **
42 — (2850) ‘.
Abdullah (ibn Umer R) dedi ki; Rasûlullah
(S) öyle buyurbu : «O, cennetlikleri cennete, cehennemlikleri de cehen-
t * : A
neme girdirir, sonra aralarnda bir müezzin (ya’nî bir dellâl) kalkar ve:
Ey cennet ahâlîsi! Artk ölüm yokdur; ve Ey cehennem ahâlîsi! Artk :
ölüm yokdur. Herkes bulunduu yerde ebedî kalcdr! diye i’lân eder».
â» w. a 3 t'ü ’ v
û
-?• " ,y_v
. : v’» . j )/j* Cr*? (•••)” ir
"" ^ i* ^ * • ^ •** i** *
^ .* ~ tr« • - * •
J\
\
: <_/ A-.C.
^ <)A> ol#
i
I Jl
I ,
i ^0» Juc ^jr Xj C <J jf
y gz y
.
.
s*
O u- -O»- . y m J çyj^
.
(t o \) — i t
‘
u“sf ® $=§ y' ijf> : y i *j'j* j j* jjC j 1 i
1 y »
y- ^ 0/^ y
. o O^* • »u)3: -lilç j •
^*-1 < ysCLll i_.ll jl
«Kâfirin dii yahut köpek dii Uhud (da) gibidir. Derisinin kaln- —
l da üç günlük mesâfedir» buyurdu 18
.
?. -
L*
tz\
1
û* ,j 1 \>- : Vli . J Ai-lj \y \ (taot) — £ fi
/ v )*y* s -£^* 1
J dy. I* » 3Ü <-v„ •
<j 1
^ <
f
jL j 1
^
. a £^~J1
• a i ® -T^ y>
45 (2852)
(R) den; O, hadîsi Rasûlullah’a : Ebû Hureyre
ref’ ve isnâd ediyordu
Rasûlullah (S) «Cehennemde kâfirin iki omu-, : :
tr
^
•
!
'cf
«
s Aj’4 ’^i v »
(
f « ‘jy â Jf 'j y
'
r .
*jr
, ^ 36
. .
«
yuî yi 1 Jfc «m
46 Ma’bed ibn Hâlid tahdîs etdi ki, kendisi Hâ-
(2853) :
du. Sahâbîler :
Her zaîf olan ve halk tarafndan zaîf görülen (mütevâzî) her mü’-
min (cennetlik) dir. O mu’min Allah’a yemîn etse, muhakkak ki Allah
onu yemininde gerçek çkarrd buyurdu. Sonra da «Size cehennem eh- :
Her kat yürekli, edîd husûmetli, zorba, hayrdan çok men’ eyle-
yen ve ululuk taslyan kimselerdir buyurdu 20
.
(
’) Burada da u’be bu isnâdla yukarki hadîs
: gibi riva-
yet etti. ukadar ki o, «size' delâlet edeyim mi?» demidir.
Jf j ^. ^ tf Ü .VTj GÂ . jLV J Al jl
r
LAi> J (••)- tv
*j5"î
47
ûi jil -'rv' v , ^i ü-.'jJ,; t/j-' 3 îjC s 'Jü
.
<
^j
!
Ü j’4 •^j-î V
1 . ^.V l ^ '^î y ,j£Ü .jj. .
— ( Hâlid dedi ki
) Ben Hârisetu’bnu : IVLa’bed ibn :
Vehb el-Huzâî (R) den öyle derken iildim Rasûlullah (S) öyle bu- :
yurdu «Size cennet ehlini haber vereyim mi? Her zaîf olan ve halk ta-
:
‘ **
y ou» ü* v-v y ^ y cr^ (**•*) - iA
'fj\
j . v^ v cil Li » 36
^ i JA, oi d‘ ^
•«v.VlJ
— (1354) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah () : «Ka-j
pulardan
49 kovulan, saç ba’zi kimse vardr }*\ Allâh’a yemini ba dank
etse, Allah onu (bu yemininde) muhakkak doru çkara*» buyurmudur.
*
*
**
^ ‘ j ’^-r-'
w-*"
**
4
})* jj*
*
*• “^ .
: il cjfö . U”,!*
^
f
a
!>? ^4 pj •
yP'jfc' » vJ_X
y*
«Oi* jj
lah (S) hitâbe yapd vî Sâlih Peygamber’in dii devesin' ve önün ayak
sinirlerini kesib öldürür kimseyi zikrederek: «ÎZ BAASE N EKAHÂ :
Derken Semûd kavmin n en akî adam ayaa kalkb frlad (e-ems: 12).
Dii deveye kar kalkb frlayan kimse kendi kaVmi içinde arkal, kuv-
A ( \ :
:
votli, erir ve çok men’ edici bir adamd. Tpk Mekke’deki Ebû Zem’a •
ver?»; Ebû Bekr ibn Ebî eybe’nin rivayetinde «esîr ve köle kadn döver
Kibi»; Ebû Kureyb’in rivâyetinde ise «erkek köle döver gibi» ifâdesi var-
dr. «Belki de gününün sonunda bu zât o kadnla yatak arkadal da
yapar!» buyurdu. Sonra Rasûlullah hutbesine devamla sahâbîlere içtimâi
edeblerden, bir hatâ eceri yellenmeden dolay gülmeleri husûsunda da
öütler verdi (Gülmek sûretiyle onu tehir etmenin fenâlndan bah-
:
%
•
*J j* ti.' <if ‘ i/ û c ‘ Jr-s- J ^/j (tao'v) —û •
‘ S ^ '
‘
y ^ «il £J Ijl» i
3 \i
.«jûj ts yi
— (2856)
50 Ebû Hureyre
öyle dedi Rasûlullah (S)
: (R) :
«Ben u Kâ’b oullarnn atas olan Amr ibn Luhayy ibn Kam’ate’bni Hn-
di.fi, cehennem içinde kendi barsaklarn sürükler bir halde gördüm»
buyurdu. *•
j • •
-V J /fj j l^tl AiÜI /JJ (jrJe — o
'//>- -
•
vV? yj t> fc
‘
ûc <3.
I
ür j |
jrl
j*j _ Lj Lf a». • VI
âid olan vak adr. Sâlih Peygamber ^le Semûd kavm arasnda geçen vak’alar,
el-A’râf
74-80; e-uarâ: 141-159; en -Nemi: 45-53 sûrelerinde tafsil olunmu,
ems sûresinde de
ksaca dii deveyi slnirleyib kesme vak’asna iaret edilmidir. Sâlih peygamberin mu'-
çizesi olan dii deveyi ayaklarnn sinirlerini kesmek sûretiyle
devirib öldüren akinin
ad Kudar ibn Sâljfdir ki hadîsde Peygamber tarafndan Ebû Zem’aya benzedilmidir.
Ebû Zem’a. hadîsin dier rivayet tarîkmda bildirildii üzere Zubeyr ibn Avvâm’n amu-
casdr. Ad
Esved’dir. Muslimanlarla alay edenlerden birisidir. Sâlih
Peygamber’in de-
vesini öldüren akinin ona benzedilmesinin sebeblerinden
biri budur. Ebû Cehlin maiy-
yetinde Bedr harbine itirak etmi ve orada mürik olarak
Öldürülmüdür. Zem’ann
olu Abdullah ise mehûr snhâbîlerdendir.
SAHÎH-l MÜSLM
51 _ ( )
: bn ihâb dedi ki : Ben Saîd ibn Museyyeb’den
iitdim öyle diyordu Südü tâûtlar için men’ olunan Bahîre’ye gelince
:
artk onun südünü insanlardan hiç bir kimse sab almaz. lâhlar için
salma adak yapageldikleri aibeye gelince artk onun üzerine hiç bir yük
yüklenmez. bn Müseyyeb dedi ki Ebû Hureyre (R) öyle dedi Ra- :
bnu Âmir’i, kendi barsaklarm ate içinde sürükler bir halde gördüm.
22
Çünkü bu adam, develeri salma adak yapanlarn önderi idi» buyurdu .
d rA ) —
• » J.v* d ' c,*
«
W c 1
St*'" \ v-» 3" CrJ* (r '
j x sk ^ J*' o? s
âti
. 0 • j*— * ,j£
As- jlJ 3 • J
*
VJ
" \ *• +
Hutbenin üçüncü konusu da ba’z muaeret âdâblar hakkndadr. Bir hatâ eseri
yellenen kiiye giilünmemesi. onunla hiç ilgilenilmemesi dolaysyle onun utandnlmamas
lâzm geldii öretilmidir.
22. Sâibe, câhiliyet yaplan adaklarn bir nevidir. Bir kii meselâ,
devrinde seferden u
sa sâlim evime dönersem yahut hastalkdan ifâ bulursam devem u
sâibe olsun diye
adar ve kulan yararak salverirdi. Artk onun südünü kimse samaz, üstüne de kimse
binmez ve yük yüklemezdi. Bu sûretie sâibe deveden faydalanma harâm klnrd. Onun
sulanmasna, otlanh yaylmasna da hiç kimse mâni’ olmazd. te umûmî sûretde sâibe-
nin ma’nâs budur. Husûsi mâhiyetde daha baka sâibe adaklar da vardr. O cümleden
birini de Saîd ibn Müseyyeb Sâibe, câhiliyet Arablarmn tapdklan putlara adadklar
:
'•
>
36
"v
:
•
:
.!
36
•
• Vji fi ‘jy
M
<
i.-
^3 i
> • -.r
1:;
•.
. « «51 Jail.J
du Rasûlullah (S)
: : «Senin hayâtnn uzun olmas ve bir kavm görmek-
liin muhtemildir. Öyle bir kavm ki ellerinde kuyruklarna benzer sr
eyler vardr. Onlar sabahdan öleye kadar Allah’n gadabnda yol alr-
lar. Öleden akama kadar da Allah’n gadabnda yürürler» buyurdu. *
24. Seut ( ) : Aslnda kardrmak ma’nâsma masdar olub, deriden örülmü, hatlar
biribirine kartrlm olan kamçda ây’ olmudur... Bu kelime el-Fecr sûresinin
13 üncü âyetinde de zikredilmidir.
25. Bu hadîs nübüvvet mu’cizelerindendir. Peygamber’in haber verdii ey vâki’ olmudur.
Kamç sahihleri, polis ve benzeri emniyet mensûblar gibi bir takm kimselerdir. Kâsiyât
(= giyinik) kadnlara gelince, bunda bir kaç tevcih vardr. Bunlardan biri Allah’n :
hayr fiillerimden, fthiret ilerine ihtimamdan, tâatlara önem vermeden çblak olanlar.
Uçüncüsü Güzelliklerini meydana çkarmak için bedenlerinden bir parça açanlar. te
:
ince, effaf elbiseler giyenler. te böyleleri zahirde giyinikdirler. Fakat ma’nâda çk-
lakdrlar.
Mâilât (= meyledenler) a gelince: Allah’a tâatdan Allah’n kendilerine yükledii,
ferçlerini ve dier eylerini muhafaza etmek gibi vazifelerden meyledib sapanlardr de-
nildi. Mûmilât (- meylettirenler) ise, kendi fiillerini bakalarna öretenlerdir denildi.
Bir de meyledenler, yürüyülerinde kibirle sallana sallana hareket edenler, meyletti-
renler ise omuzlarm Ve kürek kemiklerini krdrb meylettirenlerdir de denilmidir.
•Balar Horasan develerinin hörgüçleri gibidir» sözü ise, balklar, saç örgüleri ve
sarglar gibi eylerle balar sararak büyütenlerdir. Bu deve hörgüçlerine benzetme an-
cak undan dolaydr Saç örgülerini balar üzerine yükseltib orada toplamak ve ör-
:
dükleri eylerle saçlar çoaltmakla, deve hörgücünün bir tarafa meyledii gibi bu
saçlar da ban bir canibine meylederler (Nevev)
yl
Zamanmzda bu tip kadn ba
tuvâletlerinin pek çok türlerini her yerde bol bol
gömekdeyiz. Bunlar için ödenen paralarn da nelere bali olduu, bunlarn bütün in-
sanln bu cinsini isti’lâ etmi ne kadar sakîm ve zararl israflar olduu dâ düünülmee
deer gafletlerdendir...
' a c
< 11 w b .
SAHÎH -1 MUSLÎM
"
j V^3
:
o
• - * î i
^
* • " *
Ju
f. - ?
\
1 "
4
• \'
Ij
v <X'
* * •'
A~c
•
A»-
#
A»*.—
•*
^
- fv '
li A>*
t \A\
^Aa^ji
I
4
I
^7 .
ç .
jjü uy Uv ’jî
c^îLij! . Va 2 di o'’i ö\ d
üA § | A djLj o>' 2 : o>;
« jJ\ ^\:[\ 'ji ptbJ J A ^ü •
::
*•*
6 —j
v w»'v - • ^ rv •• - • *•**+>+
U A^^ A?-
j
•
CJJ C •
ÎJ ‘ • e/* (S’~ J • eX A^J ^ b A>- \
^ £
.
(
'4 JÜJ 3 )
jrU â j ^ .
_JU.
j ^ I j-clr*!
y Â.LI jJ \ G.r sy
«. ^V.j * •' 'h- -> ^ / '* f a
6 " " V ^ 1 f'.ö^
lJ (^’.
b 1 i
\
oj b A>- .
"
b A>- • Auia* /
;
"
b A>-
* *
+ ' # • -
- ^ \ *\ %
> * > x
*' r " * * " : -
. CU 3 J . J_7— j '
î ^•L^’ 3
• • • -*
\ ,* • > il " *M' j î • ,,
«>
^ "
i ^'A—
^
tj : <A~. \
j^ \
^
c-^A>-
"
•
y^ 3& :
b' <î_y« jj
(14) DÜNYANIN FÂNL VE KIYÂMET GÜNÜNDE H ARIN
(TOPLANMANIN) BEYÂNI BÂBI
es'
^ '
y Oc ‘j ls- •
v J*" ^
^.1:11 jJl£_ a 0 J Âijlc 'j* ^ii
• *
ö/
^ j I ö/l
‘
e/2-»5 .
ti| ‘
J'j iCjJl ! <l'l
3 ^ : C-R « Y*,c illi- Â^lil y
ç
«
ijl !
»
H* J6
biribirlerine bakar halde mi? diye sordum. Rasûlullah «Yâ Âie! Har :
:!<>. Hadîsin son kelimesi «tâ» ve «yâ» ile tçrciu ve yerciu diye iki ekilde zabdedilmigdir.
Yerci u diye ya ile rivâyet eden, zamiri « ahadukum»a döndürür. Terciu diye rivâyet eden,
zamiri parmaa döndürür. Zahir olan da budur. Ma’nâst Parmaa denizden çok bir :
î
;
c?y yapmaz dernekdir.
Hadîsin ma’nâs : Dünyann müddetinin ksal, lezzetlerinin fânilii, âhiretin ise
devamll, lezzetlerinin ve nimetlerinin dâimlii husûslarnda âhiete nisbetle dün-
ya, parmaa yapan suyun denizin kalan ksmna nisbetinin misâlinden baka bir ey
rkildir demckdi*.
« 0 y )
^
'c/*j a^v.S
I
â o^b * *
A -^Ai
J *
^x.j
+
^ t
l (tav) — öV
retmedi.
jJjV [\-
5^1J«12lcUc 5 <• .J ^U. Jjl Ü ju
J yli jL^Jl o'S J£
: .
^ «i}
j VI .
(^V—N *ç^j\
c £} : ti» 36 i". 3jft « . 1
j a3 i; v düj s ais? j\>1
.
1
^ c
*
* «Is* (Jf 'i 4
pr^c —/J 1
c-» l c+'S*,^iliy lü «
JLj c,!o U Iju4^, *
Ü
: (JJIa-* Jl* [\ \aj\ \ v/;JU'/»]
J-
j»l o :
1
3^1*
^ ^iiî j| j (3>Çc p-li
^ j|
$$ lü ysi ^ »;ç y $
. a U*J 'yü-l U v dfcj ® Sl3j £-:fj
3j
58 — ( ) : bn Abbâs (R) öyle dedi : Rasûlulîah (S) bizim
aramzda bir mev’iza hitâbesi yapmak üzere ayaa kalkd. Ve öyle bu-
yurdu : «Ey insanlar! Muhakkak sizler Allâh’m huzûruna yaln ayaklar,
çblaklar ve sünnetsizler olarak toplanacaksnz «...îlk yarada nasl :
baladksa, üzerimizde hak bir va’d olarak yine onu iade edeceiz. Hakî-
katde failler biziz» (el-Enbiyâ: 104). Haberiniz olsun ki, kyamet günü
mahlûkat içinde ilk olarak elbise giydirilecek kimse îbrâhim (Aleyhis-
:
de ana Sen onlarn senden sonra (dînde) neler îcâd etdiklerini bilmez-
:
detçe üzerlerinde bir murâkb idim. Fakat va*ttâki sen beni (içlerinden)
aldn, üstlerinde murâkb ancak sen.kaldn ve zâten sen her eye hakkyle
âhidsin. Eer kendilerine azâb edersen, üphe yok ki onlar senin kulla-
rndr. Eer onlar mafiret edersen, yine üphesiz ki mutlak gâlib ve
yegâne hüküm ve hikme sahibi olan da sensin» (el-Mâide: 117-118).
Bunun üzerine bana: Emîn ol ki sen bunlardan ayrldndan, beri
onlar ökçelerine basarak geri dpnmü, mürtedler olmakda devâm etmi-
27
lerdir denilir.» .
d»k bir sözü söylemekliim bana yakmaz. Eer onu söyledimse elbette bunu bilmij-
sindir. Benim içimde olan her eyi sen bilirsin. Ben ise senin zâtnda olan bilmem.
üphesiz ki gayblar hakkyle bilen sensin sen. Ben onlara senin bana emretdinden
bakasn söylemedim. (Dediim hep u
idi :) Benim de Rabbm, sizin de Rabbmz olan
Allâh'a kulluk edin. Ben içlerinde bulunduum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcu
idim...» (el-Mâide: 116-117).
Peygamber’in hayât zamannda sahâbiler arasnda hiç bir irtidâd (dînden çkma)
hâdisesi vukuunu târih kaydetmemidir. Bilâkis Ebû Sufyân’n Hrakl ile muhâveresini
nakleden hadîsinde bunun vukû’ bulmad tasrîh edilmekdedir. Ancak Peygamber’in
vefatn müteâkib ve Ebû Bekr devrinde Bedevi Arablarm cahilane hareketleri ile yer
yer irticâlar meydana gelmi ve hepsi de tenkil edilmidir. Bu hadîsde zikrolunan mür-
tedler ya bu gericilerdir veya Peygamber’in öretdii dosdoru dîni eksiltme ve artrma
bid’atlarna ma’rûz brakan müstakbel bid’atclardr. Bununla Peygamber’in hakîkî sa-
hâbîleri üphe altnda olamaz.
S. Müslim; C! 8, F — 25
. 3 .
59 —
Ebû Hureyre (R) den, Peygamber (S) v öf le
(2861) :
VV» M j -t (N»)
^ ^ ^ (J j
m
j>- Cj i (tavt) —
V
f
&A
" V
u- u
> ifu >
* fjî.
*
4b\& *
ieur 1'
o* 4
** £
J* o}
• I
" J • f. •
\ *.1
ü*
# " i \
•
d O '
-
b A.C
y je/ £&»
£ j
j y)/\
J__r -V>-
^
. I
1
j J»
4
Jy O c
.* l
.
-fi
" \
) />”
\
*1“ -*
>
* , t
w .
(tAtr) — “\\
4 Â.llli
ç y_
i^^J jl » Jl» ge «il
J jl I i y./jl ’jz i \
j_i 3 J
.
f
‘
,
yijv 'üuj.î î jJ 3:4 u : 1 i# :
’j ' •
ü 36
.itiu“
6* pr? •
Jl û" pr*- • 1
J JJ ^ ' j *» ’jp J » 3&
•
V Jl y ^ J4 **
^ jHij Jü
kasdeder bilmiyorum. Yerden bir millik mesafeyi mi, yahut da göz sür-
melemekde kullanlan mili mi demidir? 29 .
&& i -
0; , £6 «/3i . 3 312 Eîi ; vü .
( Jij Xî jV
dl& c'/tJ
U:5^ . il J-tjj IIL:* Y t] : 'Jlij .
vtÇl jll ^
** -*
{ ,E YJ
'
j*-l 'i] ! : öjÜOl '-5I
jjj . jlfiuij Gt' Jj^Ür / Y
.<^CL jAiu-s 6/’ ') • \jT jA>- :l)î» •>£ JCJ
öiLb
.JUe Ji c«^
: ** yh aitj :3e au y- atö £ .
^ ^o^ ^
‘^r" J y^'/j 0*£cl Ja-J*
C5-
C
. ^i ^ • t’U YJ «3S jjj < *i jj£ Y $l iîltlj
29. Taberî der ki : Mîl, arz mesafesi ile, göze sürme çekilen âletin ismi arasnda müterek
bir isimdir. te
bu mütereklikden dolay Râvî Suleym ibn Amir kasdedilenin
hangisi
olduu hususunda mukillik görmüdür. Burada buna en yakan, yer mesafesi
ma’nas
olmasdr. Çünkü günele balar arasnda sürme mîli kadar mesâfe
olsayd, o takdirde
mesafe yaknlndan dolay güne balara bitiik olurdu.
KTABirL-CKNNET VE SIFATI NAÎMlHA VE EHLlHA 389
. «
j
j£ *
*&£ jü
^ j *Y X ') j <
.
W >-L» 4 A* x,- j fj-'J-" C‘xZ- .t$£ji ,j.
( -0
lah (S) bir gün hutbesinde Öyîe buy urmudur :• «Haberiniz olsun ki ite
bu günümde Rabbm, bana öretdiklerinden sizin bilmediiniz eyleri si-
ze öretmemi bana emredib öyle buyurdu Kullarmdan herhangi bir :
kula verdiim her mal o kul için halâldr 30 Ben bütün kullarm onla- .
kldm eyleri eytânlar onlara harâm kld. Hakknda hiç bir hüccet
indirmediim eyleri bana ortak komalarn da onlara yine eytânlar em-
retdi. Ve Allah yer ahâlîsine bakd. Kitâb ehlinden doru dîn üzerinde
bâkî kalanlar müstesna, yer yüzü ahâlîsine, Arabma da gayr Arabma da
gadab etdi. Müteâkiben Peygamber göhderib Ben seni ancak hem seni, :
senin üzerine bir kitâb indirdim ki onu su ykayb yok edemez 34 Sen onu .
30. «Kullarmdan herhangi bir kula verdiim her mal o kul için halâldr» sözünden murâd,
Arablarm sâibe, vasile, bahire, hâmî gibi kendi nefislerine harâm kldklar eylerin
harâmln redd ve inkârdr. O kabil câhiliye adaklar onlarn harâm klmalar sebe-
biyle harâm olmazlar. Kulun rnâlik olduu her mal ona hârici bir hak ilimedii müd-
detçe o kul için halâldr.
31. «Hepsini hanîfler olarak», muslimanlar olarak demekdi*. Mahiyetlerden tertemiz ola-
rak, yahut hidâyeti kabûle meyyâl, dosdoru kimseler olarak ma’nâsmadr da denil-
midir.
32. Onlarn arlklarm aldlar ve onlar alb götürdüler, üzerinde bulunduklar iyi hâli
izâle ettiler. Ve onlar beraberlerinde bâtl içinde dolatrdlar.
33. Emrettiim eyleri yerine getirmek, risâleti tebli etmek, Allah yolunda hakkyle cihâd
etmek, Allah yolunda hakkyle sabretmek gibi senden zâhir olacak eylerle seni imtihan
etmem için. Seni kendilerine Peygamber gönderdiklerimi de seninle imtihân etmem için.
Onlardan iymân izhâr eden, tâatda hâlis olanlar vardr. Kimi de arka döner, düman-
lkla, küfürle kar kor. Kimi de munâfklk yapar.
34. Ya’nî gönüllerde mahfûzdur. Ona hiç bir zaman gitmek, yok olmak arz olamaz. O,
zamanlarn geçmesine karlk dâima bâkî kalr.
;«ju AHTIM MÜSLM
larn seni çkardklar gibi, sen de onlar çkar, onlara kar harb et. Biz
de sana yardm ederiz. Sen infâk et ki biz de senin üzerine infâk edelim.
Bir ordu gönder, biz onun gibi be ordu gönderelim. Sana itâat eden-
lerle beraber, âsî olanlara kar mukâtele et buyurdu. Ve kezâ buyurdu
ki Cennet- ehli üçdür
: :
a. Akli (mal veya dayana) bulunmayan zaîf kiiler ki, onlar si-
zin içinizde, sizlere tâbi’dirler. Kendileri hiç bir ehl ve mâle tâbi’ ol-
mazlar.
Hiç bir tama zâhir olmayan hâin kiiler ki, tama nekadar ince-
b.
Râvî Ebû Gassân kendi hadîsinde «ve infâk et ki biz de senin üze-
' rine infâk edeceiz» fkrasn zikretmedi.
( ) Buradaki râvî de Katâde’den bu isnâdla rivâyet etdi.
:
Fakat kendi hadîsinde «bir kula verdiim her mal Jalâldr» fkrasn zik-
retmedi.
( Katâde, Mutarrf’dan, o da Iyâd ibn Hmâr’dan Ra-
) *•
:
sûlullah’n bir gün hitâb etdiini tahdîs edib hadîsin tamâmn sevk ey-
ledi. Râvî hadîsin sonunda dedi ki Yahyâ öyle dedi u’be öyle dedi: :
:
cj*
C
v
C-J « ti Ol * 1)^ .1--2-
Ç y_
CJî
35. mzîr, nzîra : inlerin kesriyle bedhuy. bed mîzâc ve bed lisân kimseye denir ki kötü
ahlâkl, çirkin ileri yapan fahhâ kimsedir.
y
kitAbu’i. cennet ve sifati naîmiiiA VE KIlLlllA 391
. « yu y j »3 y i*/ 11
-r-^" vi ^3
J>yi j[j Â^aII^ . AÂ ! «i'lj .*^i u \ C'î dü i j^Sd-î : cAi*
64 — ( )
.- Buradaki râv de Mucâî oullarnn kardei
olan Iyâd ibn Hmâr (R) m
Rasûlullah (S) bir gün aramzda hatîb ola- :
rak ayaa kalkd ve «üphesiz Rabbm bana emretdi ki...» buyurdu de-
:
> \jO\j i
s\ r > J.U*| j < > v Ui« Js J. (\v)
ül ’ Cj
& : A (tam) — ’V
.i-L'ij'.t
^ S j yaç ;uj\ iii; & j, oC \ •’^\ q
.
» D& ^ <îq/~s
36. Ebû Mutarrf ibn Abdillâh’dr. Bu sözü ona söyleyen ise Katâde’dir. Mutar-
Abdillâh,
rf’m Vallahi ben onlarn câhiliyetine eridim demesine gelince, belki bununla câhili-
:
yet ilerinin sonlarn ve câhiliyet devrinin izlerini kasdetmidir. Yoksa Mutarrf hakî-
katen câhliyet zamanna erimekden küçükdür. Fakat o bunlar akl etmekdedir. Velîde:
Arab içinde domu olan câiycye denir. Ya'nî asl gayr Arab’dan olub kendisi Arablar
arasnda domu ve Arab çocuklar ile gelii b büyümü, onlarn âdâblar ile edeblen*
midir (K«mu* Ter.).
SAHÎH-Î MÜSLM
65 — (2866) Bize Yahyâ ibn Yahyâ tahdîs edib öyle deJ' : Ben
Mâlik’in huzûrunda okudum. O da Nâfy’den, o da îbn Umer (R) den, Ra-
sûlullah öyle buyurdu «Sizden biriniz vefat etdiinde, sabah ve
(S) :
1
*
.'öüyîi'jtf .jîiufc (...)- Yi
& Jü* j ^ je.
'J>\
cA* J\ : cJÛ .
ö/l
p*
&l\ ili : av; v » 36
. t oÇii yj.
lunub gösterilir. O kimse cennet ehlinden ise ona cennet, cehennem eh-
linden ise cehennem gösterilir. Sonra kendisine : te buras, kyamet
günü gönderilecein oturak yerindir (karargâhndr) denilir» 37
.
yJ
:
X J <J* • yi v O J*
•
^s
d
\ H ‘ & ‘ ^ ’jp < jÖJI <^3. UL <j §|| ttö
juâ .
jv.'i jjA : ijü a ju ja *ah.
"
j. » jus u*xc
^ *”
^ ^ " **
^ *il I II
cH* •
,jh>
V~-* V* ‘ (3^ (j* > y* : IJl» « ^la> ^-«3
bnu Uleyye tahdîs edib öyle dedi Bize Saîd el-Cüveyriyy, Ebû Nad- :
Hudrî (R). dedi ki Ben bu hadîsi Peygamber (S) den âhid olmadm.
:
Velâkin bunu bana Zeyd ibn Sâbit tahdîs etdi. Zeyd öyle dedi Pey- :
gamber, Neccâr oullarna âid bir bustân içinde, ve kendi katr üzerin-
de bulunduu srada biz de maiyyetinde idik. Katr birdenbire yoldan
sapt ve kodurdu. Nerde ise Peygamberi yere atacakd. Orada birden-
bire alt yahut be yahut da dört tâne kabirle karladk. (Râvî bn
Uleyye Cuveyriyy böyle söyler idi dedi.) Peygamber «Bu kabirlerin
: :
sahihlerini kim tanyor?» diye sordu. Bir adam Ben tanyorum dedi. :
—
Kabir azâbndan Allâh’a snnz buyurdu. Sahâbîler
— Kabir azâbndan Allâh’a snrz dediler. Peygamber tekrar :
SAHH-1 MUSLÎM
il» -L>- .
j6*>- Il A>- : VI» .
jbj ^ J ^yul) j (tA'U)
68
.
« _£i
v 'ü y.
•
j
^4 j 'l Oy'i ijSl- v ‘üt . Jb
^ yi öi * ,>i y .
;')ü
—
Enes (ibn Mâlik H) den
(2868)Peygamber (S) : : :
. O* ^ ^ J 9 • J ta O" j
az^
^ * -*
i
^c t
^.$AJ . l/ ta *^> • j » • jta.A ’
J c/ •ta ,~ w -A>j • (3 ^ ta
69 £
mÎ^îi
vJUaa)
•••/ •"
jt-
"
• j*—
V )
;. #
c/
r •.iAV
j c/ *
V ^
•***“ j *—
• - V
cJ
>•-*
s* /$*
*
* '
x>j ^
•
\
?/.•*•>
\ Cj O >£
- - •
• * •
• + C 1 j * •
- ! • - -Ct^ ; \ v • • / r- - f **
" ' V v
LJ
C *
,
'>jr
»
'Jtâ . Cy.
c
-i .
yl çy> u y jg i ay-r^ = lyi ji ^ , .yi
^ 6
>. • ; • -
* *’
*" ^ # ^ ^
^ •' ^ v
• r ^
^
> ^ f ^ ^ a»
<**
s • r a
'
j
»
< A üc jy j oy ^ <
'H a.ji j| » Jl Jü [jü ctijC j 1
Lfji. . öüi
• fl ^4* D
5=* L?
:
3^» « a:?1 " ' A *^ ciÎ
Â*
\ aî .
jlll 'ja
— (2870) ..'.
: Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edib öyle dedi:
Allah’n Peygamber’i (S) öyle buyurdu «Kul kabrine konulub da ar- :
x+i-
i . i - . / \
— 1/v
V'
0 ; ( *\L; j
-
o & (...) - vr
â» Aie aJ'îij 'Si a :
j' J[ » Jl»
y j' ‘
df <j jj**5 '
o*
. - ivA>»
il»
-
•
V
c/ il» -X>- .
t •'î'.fv .*
^
VV \
^YAY\y — \f^
*
* ' x ^ ^ f v y
Vül
jj :£J ,2li î vil j : J ^jl!î .Jvl' v_»'Âc ö cJy » <J* a [tY/ r *yi/\ t] <J\2l\
• a •>- V'jj
j
MED’dir der. te bu, Aziz ve Celîl olan Allah’n Allah, iymân edenlere :
^ i o \
i jL*— ^ c/
I
» J jUi
\
)
< »I
J' X**
yâ hayâtnda da, âhiretde de o sâbit sözde dâima sebât ihsân eder. Allah
zâlimleri artr. Allah ne dilerse yapar» (brâhîm: 27) âyeti kabir azâb
hakknda inmidir dedi.
. ic.ii pYj .
1^, p* ’cji -p'Y >v : #
üi" a ’JSj iÇl 'd P .
J>jv‘l Jj ^ çX \’i c J
/j : ,01 'J.’\ î)pj »
'Jfc
ÛC» < *?î ‘jf .di üs'. VU j |g, d a pi >j O.ji : Ü&
geldi. Allah sana ve (dünyâda iken) i’mâr edegeldiin cesedine salât ey-
« V
Pis kokusunu ve lâ’neti de zikretti dedi semâ ehli Arz tarafndan ha- — :
bise bir rûh geldi derler. Onu ecelin sonuna (ya’nî siccîne) götürün!
denilir» buyurdu.
\hjYj '
ÇA Y.S Jl» liüU (J ^ ^yc ^>6
_r
: i \ (
. (
i »'y U :
j.'j D y*\ 36 . I3 aî\
y*; ü>.\ ^üj Vmj» .
. ^yj \x>.
: 3ta
**
JA & tr3u4 liîî v '
•
^ "
jV:ii
*»
C 13 :r,L :
3 A' 36 . ir;, v 3 ;^
\
ü . 36
1
yy/\v Klli fc'
s
^ ! iü //, t 36
*
.
Jc jl j yi
r
76 — (2873) : Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi : Biz Mekke ile
Medine arasnda Umer’in beraberinde idik. Bir ara hilâli görmee çal-
dk. Ben gözü keskin bir kimse idim ve derhal hilâli gördüm. Onu benden
baka gördüünü söyleyen hiç bir kimse yokdu. Ben Umer’e Sen hilâli :
(S) bizlere akamdan Bedr harbine itirâk eden müriklerin yklb çar-
placak yerlerini gösteriyor ve «buras nâallah yarn fulân kimsenin
.IH. Kasûlullah’n bu ince örtü ile hemen burnunu kapamas, kâfir rûhunun çirkin kokusunu
zikretmesinden dolaydr.'
y
olu fulân! Sizler Allah’n ve Rasûlünün size va’d etmi olduu eyleri
hak olarak buldunuz mu? Ben ise Allah’n bana va’d ettii eyleri hak
olarak bulmuumdur» buyurdu. Umer Yâ Rasûlallah! Kendilerinde rûh :
bulunmayan bir takm cesedlere nasl kelâm edib söz söylüyorsun? dedi.
Rasûlullah «Benim söylemekde olduum sözleri siz onlardan daha iyi
:
iitir deilsiniz. ukadar var ki onlar bana bir cevâb vermee muktedir
olamazlar» buyurdu.
^p I t
j Uf il
(j ila- . alil \Lsj0 (tav t) — YV
'.yi* z & tu. » at» -y;ti
-
f
ts -iti
y .
V ;- n
jV s \t
p j
A. j : fa -ji -jti jd,'
z lii t '4s 3 i 1
1
yü 3 1,
li 1 j 'j-vj n'i" «j !
ds-j t ütü :
. ^ tçj» Sj ’J gU « s. Jj j üjU oâVj s
jj_)Aa_ v j . tj jî 1 Lj ^r-. ü .aTi ^jiij 5 î 1 A.,
Rasûlullah (S) Bedr maktûllerini üç gün terk etdi. Sonra onlara geldi.
Onlarn yannda dikildi ve onlara nidâ edib öyle dedi «Yâ Ebâ Cehl :
benim söylemekde olduum eyleri sizler onlardan daha iyi iidir deil-
siniz. Lâkin onlar cevâb vermee muktedir olamazlar» buyurdu 39
Sonra .
39. Buhârî bu vak’ay anlatan rivayetlerin birinin sonunda tâbi’î imamlarndan Katâde’nin
u sözlerini naklediyor Allah Bedr kuyusundaki cesedlere Peygamberim hitabesini iit-
:
V
' «’
»'Ü l _ ...
l *^ û
"T'.
c ‘
>
/
'
* \ " t \
— VA
f v •* - r »* -
w A>- -'i-^
.o^Lc
v > • - f»*
U A>-
-
W X+£-
.»'*•" * r
*±UU Cj\
• .
c/ J ç {J
» l i
.
A [s? (*-r^
c
jA* 1
j-V : f_>'_
: <*Jk J l dUC J ^j Ü ^ 3> : <Jλ . öts
•
u4^» Cr? ( -5 ÖJ ) • "X.^J M
Î ~*^ A $çî?
etdi, (üvey babas) Ebû Talha öyle demidir Bedr günü olduu ve :
«U ~» r
*j «t (u)
: J<Sy\ 13 & .
*Cf \‘-A
•
'<J
[fj 1 ü y\ L^> (taya) — V\
I)k : cjt . JC. i Acilli ,j \
Û A Â. c
üc ‘
Oc ü/l
**
«•
î
U Jc'^'Jlî A» :C-Â « t->Âc hilâli
^
J>_ t D
.« ^_jÂc <*112)1 |»j'_ *—»U-Ll ^}y j* . U’j . jlll.WlS ^-ÂJ» cH«» [a/öVü;N\/a t
]
.
J ;! (...)
. , a\nv\
. . îfc ah ^ yp3
ût ‘
>J~V' t> üUlc Jyc ( jlkiil jij ) </ h>- .
^ M* (** •)
•iaL*
80 — ( )
Peygamber (S) : Âie (R) den (öyle demidir) :
«nce hisâba çekilen herkes muhakkak helak olmudur» buyurdu. Ben de:
Yâ Rasûlallah! «Kolay bir hisâb» (el-nikâk: 7) buyurmuyor mu? dedim.
Rasûlullah: «Bu senin dediin arzdr. Lâkin her kim ince hisâba çekilirse
helâk olur» buyurdu.
( Buradaki râvî de A’me’den, Peygamberin «Her kim
) : :
40. Arz’dan maksad, amelleri tartlmak üzere insanlarn mîzâna yahut amellerin sâhible-
rine arz olunmasdr.
Arz günündeki hisâb, ASHÂBU'L-YEMÎN denilen SACI mes’ûdlar hakknda pek
kolay geçecei Kur’ân’n nass ile bilinmidir. SACILAB muhasebeye ma’rûz kaldklar *
. vja ;\ EK : eü;
^ ^ Gt Ui .
^ 1 (...)
,
^>vipi j#". VjC jsb ^ fc£t . Eüs t
/^.oG-Vi
(19) ÖLÜM SIRASINDA ¥ÜCE ALLAH’A HÜSNÜ ^ANN ETME
'EMR BÂBI
riniz, *lâh’a güzel zann esler halde olmakdan baka bir *ürlü vefât
etmesin* 41 *
.
j tfA». . « jüji j
:
1 . rj o îLâl i v/> j\ y (...) —^
•
M^ 3. • ; $ * * v j _,c 0; .
^-j jî E*ji
üç gün önce Rasûlullah (S) dan iittim §öyle buyuruyordu : «Sizin her-
hangi biriniz, Aziz ve Celîl olan Allah’a güzel zann besler halde olmak-
dan baka bir halde sakn vefat etmesin».
• : *3".
y5 •
§§§• yy : 36j . < $£ Y
83 (2878) : Câbir (R) dedi ki : Ben Peygamber (S) den
41. Bu, üraidsizlie düsm^Aen sakndrmak ve hayâtn sonunda ümid üzere bulunmaya
tevîkdir. Nitekim difcr bir kudsî hadîsde Yüce Allah : -Ben, kulumun beni sans ya-
nrtdaym> buyurmudur.
Allah a güzel zand^ oulunmam^v ma’nâs, Allah'n, kendisine merhamet edeceini,
s. Müslim; C. 8, F — 26
« ,
iitdim «Her bir kul hangi hal üzer, vefât etdiyse, o hal üzere diriltilir»
:
buyuruyordu.
( ) Buradaki râvî de A’me’den bu isnâd ile yukarki ha-
:
söylemedi. /
sûlullah (S) dan iitdim, o öyle buyuruyordu «Allah bir. kavme azâb
:
etmek istey:*: ce o kavm içinde bulunan (iyi kötü) her ferde azâb isâbet
eder! Sonra (kyamet gününde) herkes kendi amellerine göre diriltilir-
ler* (ya’nî iyiler mükâfatlanr, kötüler azâb olunurlar).
7
4xA*aJ! —»US —
<
£> c^ r ^ -' 1 (O
! 1
{>* ‘ ‘
.
^ ^ . ' - ,# ;
v fv " ; _r« a* / \
- k
w* J ^ ^
•
i « L$ j* j’ â* t/ ^ (tAA*) ^
• * «
« i t
^ »1^*1I
• - ^ • <â *"’
- 4 •
}\ *•'*>•' • '
* , „*Z*
.
I S l • i . • '*’
,
" ,*,•''
,.
^ * t
I
'"
..
.
J Cj* u?
:)
' v-^'.j âc ^t3 ‘ - û* ‘ <u - 1
£**!x
f ' f
. (L _>T" \i[ . *^«i » Uf» î j _pcl\UJl li j cilL^l ! ojI U^-j f». î cJj
j% ^ kL tfîi
1
-43 ö* : 1
6* ;C.yi J 1
• >£-y il ' < Is^'j : ji
*
• - ! •* 7^ ^ ^
x ^ *•» T-* *t
• ur*^ j 4 < : xî>- fl c <*a~>- 4 <Aam fl
52 — KTÂBU’L-FTEN VE ERÂT’S-SÂ’A
(Fitneler ve kyamet alâmetleri kitab)
Hakikat biz onu yer yüzünde büyük bir kudret sahibi kldk ve ona her eyden bir
,
sebeb verdik O da (batya doru) bir yol tutdu. Nihayet günein batt yere ulanca
.
onu kara bir balçkda batar buldu Bunun yannda da bir kavn buldu Dedik ki Ey . . :
Zu’l-Karneyn! (Onlar) ya azaba uratrsn yahut haklarnda bir güzellik ittihâz eyler - 9
m :
sin. Dedi Her kim hakszlk ederse onu azâbu uratacaz. Sonra da o Rab bina dön-
:
dürülür de o da onu görülmedik bir azaba çeker. Amma her kim de iymân edib iyi
bir i tutarsa buna da mükâfat olarak en güzel âkibet vardr. Ona emrimizden bir
kolaylk da söyliyeceiz. Sonra o (Zu’l-Kemayn) baka bir yol tutdu. Nihayet üstüne
günein (ilk Önce) dolduu yere ulad
zaman onu öyle bir k avmin üzerine douyor
buldu ki biz onlar için bunu kar (korunacak) hiç bir siper yapmamdk. te (Zu’l-
Kameyn’in ii) böyle idi. Halbuki onun yannda (neler vard) ki biz hepsini ilimle ku-
atmzdr. Sonra yine bir yol tutdu. Nihayet iki da arasna zaman onlarn ulad
önünde hiç bir söz anlamaz bir kavm buldu. Onlar dediler ki : Ey Zu’l-Kameyn! Ha-
berin olsun, Ye’cûc ve Me’cû c bu arzda fesad yapb duruyorlar. Onun için onlarla bi-
zim aramza bir sedd yapnan . artyle sana biz bir harç versek olur mu? Dedi ki
Rab burun beni içinde bulundurduu iktidar çok hayrldr. Haydin siz bana (bedenî)
kuvvetle yardm edin de sizinle onlarn arasna salam bir mania yapaym. Bana demir
kütleleri getirin (o karlkl iki dan) iki yan tam .denkle dii vakit körükleyin dedi.
Nihayet o, demiri bir ate hâline koyduu zaman da i Getirin bana, üzerine erimi bakr
dökeyim dedi. Artk onu amaya da güç yetiremediler, onu delmiye de muktedir ola-
madlar. Bu, Rabbmdan bir merhametdir. Fakat Rabbmm va’di gelince o, bunu
dümdüz
yapar. Rabbmn va’di bir hakdr dedi » (el-Kehf: 83-98).
« Nihâyet YE’CÜC ve ME’CÛC (eddi) açlb da her tepeden saldracaklar ve ger-
çek vad’ olan (kyamet) yaklud vakit, ite o zaman o küfredenlerin gözleri hemen
belerib kalacak. Eyvah bizlere! Dorusu biz bundan gaflet içindeydik.
Hayr biz zâlim
kimselerdik! diyecekler » (el-Enbiyâ: 96-97).
Kehf 'Sûresi âyetleri hakkndaki tefsir özeti
«ZU’L-KARNEYN zu’l-yedeyn gibi bir lakabdr ki, zu’l-cenâhayn vasfna
ta’bîri
benzer. Kâmûs’da tafsil olunduu üzere kam bir çok ma’nâlara gelir.
Ezcümle Boy- :
, -,,
deildir
Ger
t
1S
"rîRoma
Meselâ
r
'
den
r ra da §ark Ve
Kayserlerinden
^
birinin
rba Sefer etmi
ngiltere’de,
Kisrâ Nûirevân’n Kafkas
- &&US cihangirler yok
daarnda, Babul-Ebvab dier ta’bîrle demir kapu denilen mevkide
olduklarn tarihler gösteriyorlar.
birer sedd
Lâkin bu suâlin, futuhâU garb ve ark
yapm
tuttukdan
sonra Sualde Asktlere kadar varan ve ayni
zamanda Akdeniz’den ark denizine kadar
bir sedd yapdg rivâyet olunan Msr’h Büyük
Ramses gibi maddî, ma’nevî bir öhreti
haiz bulunan daha eski ve daha yüksek bir
cihangiri hedef
drayeten daha mülayimdir. O halde bu Zu’I-kameyn
olmak rivâyeten ve alm
kimdir?
a
lah’ sevmi, Allah da onu sevmidi Fi'l-hakîka bunun isim ve ahsiyetiyle ta’yînine
.
kalkmak Kur’ân’n mezâkna da muvâfk deildir. Zira suâl, Zu’l-Kameyn vasf üzere
Jrâd edilmi c’duu gibi cevâbda da ismi ve ahsiyetinin ta’yînine geçilmeyib ancak o
vasfn menâ'r zâh eden kssa zikrolunmudur...*
Seddetm k, bir eyin gediini salam kapamakdr. îki ey arasna hâil olan hâcize
sedd denildii gibi, daa da sedd denilir. Nitekim burada iki da diye tefsir edilmidir.
Razlar hlkî olan südd, beser sun’u ile yaplana da sedd deniliyor demi. Bazlar;
sedd gözle görünen, südd görünmeyendir demidir. Bu âyetde iki vech ile kraat bulun-
duu anlalr ise de bu iki krâatn bakaca birer nükteyi tazammun etmi olmalar
da melhûzdur. Binâenaleyh iki sedd, sun’î iki mania olabilecei gibi iki deniz, arzm
iki kt’as, iki da gibi hlkî yahut mer'î ve gayr mer’î de olabilecekdir. Müfessirler bu
seddeyni cebeleyn ya’nî iki da diye tefsir etmilerdir. Ancak bu iki da
ta’yîn etmek
bir halde idiler. Dilleri garîb, ifâdeleri kâsrd. Zu’l-Kameyn’e her eyden bir sebeb
verilmemi olsayd bunlara söz anlatamyacrü onlar da dertlerini anlatamyacak idiler.
Maamâfîh bunlar ehlini bulunca kuvvet tekil edebilecek, ie yaryacak bir kavm idi.
Kur’ân bunun hangi kavm olduunu tasrîh etmemidir. Fakat müfessirler TÜRK de-
nilmi olduunu nakledegelmilerdir. O halde demek oluyor ki YE’CÛC ve ME’CÛC’e
kar yaplacak Zu’l-Kameyn eddi, Türklerin kuvvet ve yardm ile yaplacakdr. öyle
ki :söz anlamaz veya anlatamaz gibi bulunan kavm Yâ Ze’l-Kameyn! Hakikat Ye’~
O :
cûc ve Me’cûc arzda müfsiddirler!... dediler; Ya’nî ileri Arz ifsad etmekdir. Bu arz
e
1 — (28ÖJ3) Bize Amr -en-Nâkd tahdîs etdi. Bize Sufyân ibn Uyey-
ne, Zuhrî’den, o da Ummu Seleme’nin kz Zeyneb’den, o da Ummu Ha-
bîbe’den o da Zeyneb Bintu Cah’dan — Allah onlardan râzy olsun —
öyle tahdîs etdi, (o öyle demidir) : Peygamber (S) bir kerre «LÂ :
LÂHE LLALLÂH. Vukûu yaklaan bir erden dolay vay Arab’n hâ-
«sberbat ediyorlar, önlerine geleni tahrîb eyliyorlar. Braklrlarsa bütün arz ifsâd ede-
cekler!...
Ye’cûc ve Me’cûc yahut Yâcûc ve Mâcûc isimleri Arab diline dier bir dilden
nakledilmi ucme kelimeler olduu anlalyor. Frenkler de bunlara Ygug ve Magug
demiler ve eytan zürriyeti addederlermi. Nitekim orta çalan açan kavmler muha-
ceretinde Bat Roma mparatorluunu isti’lâ eden Hunlara böyle demilerdi ki Barbar
ta'birinden daha edid demek oluyor. Fi'l-vâki’ Ehl kitâbdan .arnn Ye’cûc ve ’.
Me’cûc’u Hz. Âdem’in bir ihtilâmmdan husule gelmiler diye bir efsâne naî.letdiklerini
baz tefsirlerde hikâye etmilerdir. Halbuki Tevrât’da birinci Sifrin sonuncu faslnda
oullarndan diye
Ye’cûc, Yâfis’in tasrîh edildii gösteriliyor. Bu sebeble olmaldr ki
Vehb ibn Münebbih ve daha ba’z evlâdmdan iki ka-
zevâtj Ye’cûc ve Me'cûc’un Yâfis
bile olduklarna cezmetmiler ve müteahhirinden bir çoklar da buna i’timâd eylemi-
lerdir. Maamâfih Kur’ânda tesniye ile «yufsidâni» denilmeyib de «yufsidûne» denilmesi
çokluuna iaret olmak gerekdir. Onun için iki 'kabile deil, yirmi kabile diyenler olduu
gibi yeryüzündeki insanlarn onda dokuzuna kadar ekseriyeti Ye’cûc ve Me’cûc oldu-
unu nakledenler de olmudur. Ebû Hayyân Bunlarn aded ve ekâli hakkndaki söz-:
onu bir ate hâline koyduu vakit getirin üzerine erimi bakr dökeyim. Artk onu ne
aabilirler, ne de delebilirler.)
Bunu ba’zlarmn dedii gibi demir kenetli bakr perçinli kayalardan müteekkil
bir bina gibi anlamak mümkin olabilir. Lâkin ifâdenin zâhiri bundan çok yüksek bir
san’at ve ameliyeye mütevakkf olan demir tulal, bakir sval öyle bir binâ tasvir
etmekdedir ki zamanmzda çok ileri olan fennî ve snâl vâstalar ile bile i’mâlini tasav-
vur mukildir. Demir kütlelerinden bir da örülüb de körükleyerek hepsini bir ate
hâline getirdikden sonra üzerineerimi hakir dökmek üphe yok ki müdhi bir ameli-
Ancak kadîm medeniyetde demircilik böyle dehetli bir atei idare edecek, böyle
yedir.
büyük bir ameliyeyi yapabilecek kadar yükselmi mi idi? htimâl, fakat bunu ya mü-
fessirlerin dedikleri gibi Zu’l-Karneyn’in bir mu’cizesi telakki
etmek, veya bununla be-
raber san’atn istikbâldeki terakki imkânna iâretle yaplan redm’in son derec’e
kuvvet
ve metânetinden bir kinâye ve temsil gibi anlamak daha zahirdir. Yardm ii
daha ziyâde
bu ma’nâya bir kabinedir denebilir. Ya’ni o kavmn kuvvet ve gayreti ile Zu’l-Kar-
neyn’in o himmeti Ye’çûc ve Me’cûc’ kar öyle i’câzkâr bir redm husûle getirdi ki
bunun metanet anlyabilmek için körüklenerek ate hâline getirilmi demir
derecesini
svas erimi bakrdan müteekkil yalçn, bir sedd tasavvur- etmek ge-
kütleleri ile^ harc,
rekir. Bu sûretle hem bir sedd, hem bir südd olan
bu redm, öyle yük ek v*. muhkem
hr ey oldu ki o Ye’cûc ve îde’cûc artk onu ne aabilir, ne delebilir. &«dbu'
ne yük-
sek dalar alm, ne metin istihkâmlar delinmidir. Demek ki
bunun sirr. Zu’l-Kar-
neyn’in dökdüü mâyi’deidi. Demek madde deil, lâhî bir kuvvet idi.
ki o, alelâde bir
Onun için : te bu, Rabbmdan bir
rahmetdir dedi. Ya’nî ne sizin iinizdir, ne benim,
srf lâhî ni’metden, lâhî bir inâyetdir. Maamâfih bunun da bir
. eceli vardr. Rabbmn
va di geldii- vaktda onu hâk ile yeksân edecekdir! Ve
Rabbmm va’d hakdr. Kyâmet
muhakkâkdr. leride el-Enbiyâ sûresi 96 ve 97 nci âyetlerde gelecei
veçhile « nihayet
Ye’cuc ve Me’cûc eddi açlb da her tepeden saldracaklar ve
gerçek va’d olan kyâmet
yaklad vakit ...» srr zahir olacakdr. Ya’nî Ye’cûc. Me’cûc çkacak arzn nizam
KTAUU'L-FTEN VE EJIAT'S-SA'A 407
üne! Bugün YE’CUC ve ME’CÛC’un eddinden unun gibi bir delik açl-
d» 2 sözlerini söyliyerek uykusundan uyand. — Râvî Sufyân kendi eliyle
on bîilyarak o iareti gösterrtidir —
Ben Yâ Rasûlallah! çimizde bun- :
ca iyi kimseler varken biz helâk olur muyuz? dedim. Rasûlullah! «Evet.
Fsk ve fueûr, fuhu ve ma’siyet çoald zaman (helâk olursunuz)»
diye cevâb verdi.
( )
Buradaki râvîler de Bize Sufyân, Zuhrî’den tahdîs et-
'
: :
bir mesafede uzayb giden Çin eddinin hicretden dokuz asr kadar evvel dördüncü Çin
sülâlesi devrinde Kuzeyden Mool ve Tatarlarn tecâvüzlerine kar yaplm olduu
târihen naklediliyor ise de yaplmasndan çok bir zaman geçmeksizin alm, geçilmi
olan bu eddin metaneti *e binâ sûreti Kur’ânda mezkûr olan vasflara mutâbk olma-
d anlalyor. Dier tarafdan bazlar da Demir Kapu eddi demiler ve binâenaleyh
Ye’cûc ve Me’cûc’u bugünkü Rusyâ sahasnda tasavvur eylemilerdir ki bu da harâb
olmudur. Dorusu Kurbândaki vasflar Aûsine de uygun olmad gibi dier yerlerde
bilinen seddlerin de hiçbirine uymuyor. Allâhu a’lem. Kur’ânn haber verdii bu pek
muhkem sedd, Zu'l-Kameyn’den onun yaplmasn taleb eden kavmn bu sayede tekil
ctdikleri içtimâi hey’ etleri olsa gerekdir ki demir kütleleri gibi salâbetli olan unsûrla-
rma aktlan Rabbani feyz ile teekkül etmi maddî ve ma'nevî bir sedd demek olur.
Eer bu kavm müfessirlerin nakletdikleri >echile Türk idi ise burada Zul-kameyn’e
kuvvetle yardm eden Türk'lerin mâzyde urz fesâddan kurtarmak için ettikleri hiz-
metin ehemmiyeti i’âr edilmi olduu gibi Hz. Muhammed'in PeygamberTiinden sonra
slâm'a yapacaklar hizmete de iaret edilmi demekdir. Ve halde Türklerin inkrazu
Ye'cûc ve Me’cûc eddinin yklmas ve arz nizâmnn bozulmas demek olacakdr ki
bu, kyamet alâmetlerindendir.
Hâsl douyu, baty dolaan Zu’l-Kameyn'in en büyük ii srf Rabbani bir rah-
met olan bu eddin inâsdr ki yklmas yeryüzünde beeriyetin pek büyük bir felâketi
,
olacakdr...» (Hak Dîni Kur'ân Dili , IV, 3274-3292).
el-Enbiyâ sûresinin 96-97 nci âyetleri ile ilgili tefsirinde de Ye'cûc ve Me'cûc’a
temâs edilib güzel bir özetleme daha verilmidir (Ayni eser, IV, 3371-3374).
2. Redm, hedm vezninde kapu ve gedik makûlesi yerlere tamamen kapamak veya üçde
birini kapamak ma’nâsmadr. Redm sedd ma’nâsmdan ekser ve daha belidir. Zira redm,
,
gedii kat kat nesne ile kapayb berkitmek ma'nâsnadr. Ve redm, yklan duvardan
düen taa, topraa ve beri tarafyla Ye'cûc ve Me’cûc kavm arasnda bulunan edde
denir ki Zu'l-Kameyn binâ eylemidir. « : onlarn
y
arasna (edden daha) salam bir mania yapaym» (el-Kehf: 95) âyeti bu mavnadandr
Kamûs Ter.).
(
3. Bu isnâd öyle bir onda dört tâne sahâbiyye içtimâ' etmilerdir Bunlardan
isnâddr ki :
ikisi Rasûlullah’m zevceleri olan Ummu Habîbe ile Zeyneb Bintu Cah’dr. Dier ikisi
de Peygamber’in üvey kzlar olub onun terbiyesinde yetimi olan Ummu Seleme’nin
kz Zeyneb ile Ummu Habîbe’nin kz Habîbe’dir. Bunlar hadîsi biribirlerinden alm-
*
. lardr. " •
:
r
.‘ •
•'nV
. « ^-L'l jdf"4 . » JÛ f j jsJÎaJ Uj j cilV.*
r 1 ! «il l : C-Ji oîG
. JL S %£ -JY> .
^s j\ J J dd\ V (...)
jj
c
ij \ . -u~ ür '^a' J [ «j l_ jj tr!^. . Jl»Ü 1
/> (?j>-j ^
•
^4 I*» -.4 j* vA* # •
Vehb haber verdi. Bana Yûnus, bn ihâb’dan haber verdi. Bana Urve
haber verdi. Ona da Ebû Seleme’nin kz Zeyneb haber verdi. Ona da
Ebû Sufyân’m kz Ummu Habîbe haber verdi. Ona da Peygamber’in
(dier) zevcesi Zeyneb Bintu Cah (R) haber verib öyle dedi: Rasûlul--
lah (S) bir kpkrmz olduu
gün yüzü halde telâla dar çkd da :
rivâyet etmi olduklar hadîslere gelince, bu kabil hadîslerden bir çoklarn buldum
ve
onlar bir cüz’ içinde cem’ ettim. Ve SAHH-Î MUSLM’in bu erhinde
de geçtikleri
yerlere tenbîh eyledim (Nevevî).
_ ^
K I'l A HU'L-FTEN VK EHAT'S-SA* A 409
^ ' * i -• }
— ^f
> •
j » * • . > ' \ , \ i . i , / \
U> A>- . J u» A>- . (3^—1 c/ A-»- 1 O Ju>-
\
. 1 (3 ^>o jM j (TAA\)
'
. Oi fJ: £;* 1
1
a
SÛ er 11
û* ‘
•O* ü. '
0* ‘
*-t: ' 6 C o-J^ *5 V
•'.
<_Aa—
• - >-
lik açld» buyurdu. Râvî Vuheyb, kendi eliyle doksan akdederek bu de-
lik iaretini yapm.dr 4 .
âuJ»
f >. 5> r
l
(
r
)
iiU'j _
[
j- ^3=cJ j j Jkj y \j a-.- j *-£*\LsJp (^aay) — 1
wVA»*
*1 •** * • **
«O ,* " n • • "v- "/I " •
" .11 'tf/ !>'• ^ '’lu *• +9 "**
A^
. 4 I \ M ,
<A)A.*-.c
J \ :4J>^>* Jv*j • * Jj )
— A-Ajla)
Jl; : cjfei • jji'jH ürl (Cl j dJ 3 j£j . a». £jû-£ tfi U *' UVIIâ . âc.yj *
«
^ LiJ. .»;£ i;r 13li . tâV. /Jl C/ cX)\ iu i/4 t
j • a»,
» Jl» S l*
^ /c !
ü)l (• : oLÜ
• 8
*=?/tî
4. Buraya kadar gördük ki Ye’cûç ve Me’cûc beliyyesi bütün beeriyyete âmil bir âfetdir.
Halbuki terceme ve îzâh ile megul bulunduumuz Zeyneb Bintu Cah ve Ebû Hureyre
hadîslerinde ise Peygamber -Yaklaan bir fitnenin errinden vay Arabn hâline! :
u
sâatde Ye’cûc ve Me’cûc’un eddinden bir delik açlmdr» buyurub Ye’cûc ve Me’cûc’-
dan eriecek musibeti Araba tahsis buyurmudur. Bu tahsis, Ye’cûc ve Me’cûc beliyyesi
ve bunlar önlemek üzere yaplan edden bir gedik açlmas ta’bîrleri ile hakîkaten
bunlarn kasdolunmayb fakat buna benzer bir fitnenin pek yaklat haber verilmi
oluyordu. Bu da kendisi ile ilk iki halifesinin hilâfeti zamanlar geçdikden sonra Hz.
Usmân’n ehâdeti ile o fitneden ilk kapunun açldn ve bunu da bir takm müessif
hâdiselerin ta’kîb edeceini remz ve ihbard, nitekim bu nebevi ihbarn o ksm aynen
vukû’ bulmudur. kinci ksm da Peygamber’in haber verdii gibi tahakkuk edeceinde
ona inananlarn hiç bir üphe ve tereddüdleri yokdur.
i
(S) «Bir
: snc
Kâ’beye snr, müteâkiben ona bir asker birlii gön-
derilir, bu biik Arzdan Beydâ mevkiine geldiklerinde topdan yere ba-
tndrlar» buyurdu. Ben de Yâ Rasûlallah! Onlarn bu hareketlerini :
de onlarla beraber yere batar helâk -olur. Lâkin o, kyâmet gününde ken-
di niyyetine göre diriltilir» buyurdu.
Ebû Ca’fer: O yer, Medine’nin Beydâ’sdr dedi.
> f 9 ~
« /«-*.»
j j _/>" j tr >- . O x*-*\ o'Cs'j#
(...) — o
. o U ! U
5 — (Buradaki râvî de
) Bize Abdulazîz ibn Rufey’: :
tahdîs etdi deyib rivâyet etmidir Bunun hadîsinde vardr Dedi ki: : u :
Müteâkiben ben Ebû Ca’fer’e kavudum ve ona: Ummu Seleme (R) an-
cak Arzdan Beydâ’da demidir dedim. Bunun 'üzerine Ebû Ca’fer: Hayr
:
J
Â-l.uc J jLi- b L» : yi» .
( (J 1 (j\j Ajlül j J*c (TAAr) — “\
o-f r
-
\ \ i <***>
<jJ
y*- 1 : J '
ji-» <j «Âl aIc Â>. O ^
•
fn ‘ ot *
J» ^ . <i
j O.ÜI 'jb » £J JL'
c -*0*^ VJ
« (*r J-*.
^ Jr .
J4
1
(J Jf j •
’je t-iÂSdr
y
dA.1 dille id* : JU
•stty
6 — Umeyyetu’bnu Safvân, dedesi Abdullah ibn
(2883) :
o/ Ü b*Ap- .
b -A.J .
J..A ^t-U J j (...) —V
--** '.- : .>>•- - r \ -
J ^ \ 4 A— 4 * '
A-C i
^ 1 A j Uj A>-
' «•*
r
V # . £sTi 'î-r i A- » g| i j.iji-s
• ^ •
uelp }\ ’J-
,
> ' • > *â K \ *
* '
•
« |»r j; '->* . oXc > j .}At vj ;;j:
^ ji /
u aI j Ul
!
' .4
:
,
jl jûu?
^ ® ^ ^
<!)'
^
a~c
^ ^
JU cû r *y_ fbJI :
y.
• •
'a
*
**
*»
«
-j1 ' Atc
O c tSjÂ' bl\y A-
1 ^
•
A>-j !:
j «1 'JU
*1)1 _UC fl
^
jj u"-
*JS- ita: j
<
\ .
,
a % } - . <•,
»Sn*?»'’
. jl d
7 — ( ) : M’minlerin annesi (Hafsa H) dan : Rasûlullah
(S) öyle buyurdu: «u Beyt’e — ya’nî Kâ’be’ye — kendilerini himaye
edecek kimseleri, kendi kendilerini koruyacak nüfûs saylar, harb hazr-
lk ve malzemeleri bulunmayan bir kavm snacakdr. Onlara doru bir
ordu gönderilir. Nihâyet o ordu Arzdan Beydâ’ya geldiklerinde topdan
yere batrlr».
Râvî Yûsuf ibn Mâhek dedi ki Ve o günlerde ordusu Mekke’ye : âm
doru yol alyor halde idi. Abdullah ibn Safvân Dikkat edin! Allâh’a :
jjît
^ a* 4 £jJl 3tû » iuc j fi£ . il 3. -JS t î ÖS
<• *
.
y
i
- .
«
j^s \£ i> j£ç; .
31 >u; i/jlu 5 . ur 3 1<3;; 33^13
8 — (2884) : Âie (R) : Rasûlullah (S) uykusu içinde irkikb
sçrad. Biz : Yâ Rasûlallah! Sen uykun içinde imdiye kadar yapar ol-
madn bir ey yapdn dedik. Bunun üzerine kendisi «Hayret verici : bir
hâdise gördüm : Ümmetimden bir takm insanlar Kâ’beye snm bir
adam sebebiyle Kâ’beyi kasdederek geliyorlar. Nihayet onlar Beydâ’ya
uladklar zaman yere batrldlar» buyurdu. Biz: Yâ Rasûlallah! üphesiz
ki yol birçok insanlar bir araya toplayabilir. (Onlar ne olacak?) dedik.
Rasûlullah «Evet, onlarn arasnda bilerek bu ie kasdedib gelenler, ic-
:
(
r)
jf J 1 Jlj >?'j\ i O I
O y\ L'J’je (taao) — <\
* • ^ * *•
3->-
ûc O] ( I-’ •*
VI 1)^3 • ^ jî**I :
fj • üV lüUlj -
» ( • ,r^
1
ot
^ (Jp ^ ^l üc
* 1
•ij*ü c ‘ ^
. fl
v LiJl 3^A»- cnall £»l y £ jV î Ujl l* j jV *> 9
(S) yüksek bir mahalden Medine evleri arasnda yükselen köklere bakd
da sonra : «Benim görmekde olduum helak yerlerini sjzjer görebiliyor
musunuz? Ben evlerinizin aralarna dökülen fitne ve felâket mahallerini,
iddetli yamur sellerinin açd yaralar gibi görüyorum» buyurdu «.
$5 • d'j'it : 'Jfi
) &a dJ'jii'l ltli ili />' tfs, (tam) - \
jy»- lj-9 t 'jA j\>- L~j t ^rUll 'jA jrvi- l^s Aclilt < (Jni
karki Ebû Hureyre hadîsi gibi rivâyet etmilerdir. Ancak bunlardan Ebû
Bekr ibn Abdirrahmân «Namazdan bir namaz vardr ki her kim onu :
l>. Peygamber’in bu mu’cizesi de aynen zuhur etmidir. Hz. Usmân’n ehâdeti ile balyan
fitneler musibetler, faslasz devam etmidir. Cemel vak’as, Sffyn vak'as Hz. Ali’nin
,
o •
î$j6yi ^'3 y . ' f'-r* - '
• jj^ 4 o, o *-! 9
CT-^ (•••) — W
• "
lâeU a>-j .
0dül ^ 3*- ^-lâllj
.
^fls l^ »
:
jliiâllj . jllaîjl
*. -.
•« JLÛJÜL»
'V
: Luî A.ic [il »- as . Aisji jxj .îjC ,j o i—* <Jl ^*«3)1 6 c»&Ls :36 fl*Jü!
H il 3,1; 3li :
3li •£: V 3>' Î
• ^ :
36 t
£ ^ii j Dtî cJ?
'V'.
^ 1 4-*
.r[t.
•
r-
!«;»_
âfîr
^-ui' jj*
r
l*
;*
•
9
r-îV.v
AtuJI
'•
j j>^_ V \ .
J .--
^n)
'•
v
j jj*
— I—
r
8
-.
cJ^ (j-j .
jj-jJ;
’^l ; li
J
j:i
^ ^ O'* ‘ c*“»j jl c3j»‘ isi» < VI .
^tllJl
J f
'} w- y.y ^ 3/~3 t i
: 34; 3u» 36 <f'\ j\ i
pUa3— IÛ £f-i
< I
jr . ^ Jf ö- 4-;» u*«) B 36 ? 3*0 ^ 3 1
Vj3il 3Î 3^1
! ûl [}j~j [<_ :
'J’r j
3U* 36 d î c-11j 3* !
jiU' î ollî 3* l S 3* 1
JiUl . U*!îl
J151
« 34; ti: ‘
y}"~4'' t/M j' ‘
^*«*11 ^»*1 'jj u 3^*4 'j>- 3-* jj c^ljl
ti
^ • ^^3 3 J.x
x
: v6 . y\y <-:V- j) <J £ y} lisjyj (•••)
j£ jJ
l
t>' U. r _
f^lll l/^y ^Ac ,J . \
jrl 3a 4
.
3'‘^ ! '
1
j .
» ^i-l 3 [
al^- O a>
13 — (2887) : Usmân e-ahhâm tahdîs edib öyle dedi : Ben
Ferkad es-Sebehyy ile beraber Müslim ibn Eb Bekre’ye gitdim. O kendi
arazîsinde bulunuyormu. Yanna girdik ve : Sen baban Ebû Bekre’den
î
fitnelerhakknda herhangi bir hadîs tahdîs ederken iitdin mi? diye sor-
duk. Müslim Evet. Ben babam Ebû Bekre’den iitdim, o öyle tahdîs
:
takm fitneler olacakdr. Haberiniz olsun, dikkat edin! Sonra bir fitne
olacak ki onda oturan, fitne içinde yürüyenden hayrldr. O fitne zama-
nnda yürüyen, fitneye doru koandan hayrldr. Haberiniz olsun, o fit-
ne nazil olduu, yahut vâki’ olduu zaman. kimin develeri varsa hemen
develerinin yanna gitsin. Koyun sürüsü olan da hemen koyun sürüsünün
yanna gitsin. Arâzîsi olan kimse de hemen arazîsine gitsin!»
Râvî dedi ki Bunun üzerine bir kimse : Yâ Rasûlallah! Develeri, :
ivâyet etdiler. Bunlardan Ebû Adiyy olunun hadîsi, sonuna kadar Ham-
mâd’m hadîsi tarzndadr. Vekî’in hadîsi ise «muktedir olursa uzaklab
kurtulmaya baksn» sözünde nihâyet bulmu, bundan sonrasn zikretme-
midir.
‘r’ ü* £j ö O 1
(
r AAA
)
— M
'pj\ “
^U *
tîj *36 •
a% j ^v 0 +
<
* +
*
ijj &
: <J 3^» 3^"»
• J j-j : oi' 3^ '•
LU'.> \ l ? <j 1 3^»
S *Z\ 1»
3ü t J j&i 3t ü • ia I
3. : «cjS 36 « J3 j
7. çkmaa icbâ- eden kimse, seni icbâr etmesi husûsundaki ve senin fit-
Ya'nî seni harbe
neye girmen husûsundaki günâhlar, hem de senin bakalarn öldürmen sebebiyle ka-
zandn günâhlarn yüklenir demekdir.
1 ,
4 Ki SAHH-1 MÜSLM
14
(4) «K MÜSLMÂN KILIÇLARI LE BRBRLERNE
YÖNELDKLER ZAMAN...» BÂBI
casmn oluna ya’nî Ali’ye yardm etmek istiyorum dedim. Bunun üze-
rine Ebû Bekre bana öyle dedi Yâ Ahnef! Haydi dön. Çünkü ben Ra- :
sûlullah (S) dan iitdim «ki musliman klçlar ile biribirlerine yönelib :
15
U«£L>
<
y/J O c -;**• ^ ö ]
yj\ . yG.1' [j -IA ( ..)
~ •
f/a
— ( )
Ra- : Burada da Ahnef ibn Kays, Ebû Bekre’nin :
.'
' r-
^ Ar >•/*.>
.* « * • ' - . .
âf ‘ otO* -
o* .; 1
ûc ‘ Jj-1 '-* . r
c *-• - w
U> û • :
VÛ • i
*
'fr 'v • L- ’Js lAu . jûL'J 1
, 1 » jii
- I
' .
-
» . t . " ' —
Ia^>o t <-.>*1^ 1/ \
t
16 < > Peygamber (S) «ki mus- : Ebû Bekre (R) den: :
*J.J* $ ^ Aa “ 6* '-A m
pL'V » g||
<â'3 36 j ••
C->.^ \'X **
SÜ ty/~3 O c
Bu iki câmiamn i
Jc ‘
Jc«~ O*
0
( Cr
+
J' ^ <>•
*
1 ) Vi4* ^ 1
.
.
(•••) — > A
^r. i ^6 a ^ aLJI
^
rV » 36 j^3 j— j jî l
3^ « a-» \
. a
3 - : âj' • 3-^ * 36 3
18 —
Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) «Here
( ) : :
Ja** (°)
JÜÖ3 '
j> û <j
e O J' ^ (taa\) — N ^
36 :J6 ji *
V 'Jz * »û'î ji 34 ‘
j '
' 34 *
v .A' 34 ^
.‘Vfi* J ^ i-*' ^3 - VA-“* ^5^3 1
^
\* * ' * • T" V •’
J
i ^
oj î t : j j j}) . ^
,
8. Bu hadîsin biraz deiik bir rivâyeti ayni râvîden olmak üzere KTABU'L-IYMAN
•Kendisinde iymân kabûl edilmiyecek olan zaman beyân bdb»nda geçtii için oradaki
hadîsin müteselsil rakam olan 157 saysn tekrar almdr (I, 206 «248»).
S. Müslim; C. 8, F — 27
[ ):
olunamaz. Ben sana ümmetinin lehine onlar umûmî bir ktlk ile helâk
etmemeyi, onlar üzerine nefislerinden baka bir düman musallat etme-
meyi ye dolaysyle yer yüzünün bütün etrafnda bulunanlar, yahut —
etraflar arasnda bulunanlar demidir toplansa bile köklerini ve cemi- —
yetlerini kazyb helâk etmemeyi te’mînât verdim. Nihâyet senin ümme-
tin biribirlerini helâk eder ve biribirini esir alr, olmakda devâm edecek-
dir buyurdu».
«üphesiz yüce Allâh arz benim için dürüb devirdi, ben de onun me-
rklarma ve mariblerine bakdm. Ve Allah bana krmz ve beyaz iki
hazîne ihsân etdi» buyurdu dediini rivâyet etdi. Sonra Ebû Klâbe’den
gelen (19 rakaml) Eyyûb hadîsi tarznda- zikretai.
(j\ w (J jJN J 1
jt \ (tAV) —Y #
A o\ jz. s >j.
\
’&*
j) t»* .
( ’i ü j
'H s3
t
-
jaJj" o'-> J-.il
j lk*ti . Ir^r jj j c-i l- » • C*
.(
r ; iLcti 3 jl {fS ikili çili
^ V jl J j !l . VxA'3
- ^
20 — (2890) : Âmir
babas (Sa’d ibn Ebî Vakkas ibn Sa’d,
K) dan öyle haber verdi Rasûlullah (S) bir gün Âliye (denilen Medi-
:
üç ey istedim. Onlarn ikisini bana verdi. Fakat bir tânesini benden men’
etdi : Ben Rabbmdan ümmetimi ktlkla helak etmemesini istedim. Rab-
fom bu isteimi bana ihsan etdi. Ben ondan ümmetimi suda bomakla
helâk etmemesini istedim. Rabbm bana onu da ihsân eyledi. Ben Rab-
bmdan ümmetimin topluluklar arasnda harb çkmamasn -da istedim.
Fakat Rabbm benim bu isteimi kabûl etmeyib men’ eyledi».
* • ^
• . 4 ^ ^ \
*
VÎC * »
• .
r-
/
r.
f I
* ~ . . 4» i
•
u~* j-'J O' (
YA ^') ~ YY
ji
jir £y Jt i
it, : od ’û\ jü
’j : ojr & •jyp ^,;, t! ot
nelerdir».
•
o 51
*-l 1 ^ o —! ' o vjûtfi
^ (...) — tr
lü-l Jyü . LU» Ü. ' 1
A» .
£jA ’
3 x -
*
S' a» î’^!' j j5CT_J <'\j i)/jA j\îc?\
{
4 '
'-Â-r. ‘ t_r^ Y ’o c ‘ ^-^3 tfû». . I
j J>3< j> l
j (•••)
. a.; I» . <
;r> j :
j|
jCy y \
J?
il/l» . y* J \+£- \l<X>- .
jVjl» J A.£ Tl
Ç <»_ a l
^
.
>
»
• 2
<
i
mi—V»
*
• v/, .
\Â
• i-
^ i
*
<
t.--* ?
l> ^r>-\ . J J>;
- v
<^r
^
« -Aj
. rv
A> .
-;'ît' V
c_T
V/
A^^
• *
LL-'*a^
- / \
(•)
dm.
( ) : Burada da u’be, bu isnâdla o hadis tarznda haber
vermidir.
j '
jl-
\*~f • u 'ç^j. 1 ü ^ s * (™t) — t û
pi )
-Cj ;j J^ .
>1 ’j tijc i-
J\ ,o.> g> t -J.il . }\ E*S£ : £Ci 36
4
.
^ t k!l
.
o^> ^>- L-L>l3 j»iJ Aa^j . ^ J j— ta • <J'5 ( c/ j
T" : "rr. i» >• - \*+
ll^LlOt . J*l Xm^> 'f
jT .
'
4
lwli O j*
J J V
Ç
.
• y-a-J»
T.
on iyi ezberliyenimizdir.
: :
ÂJ-. M
.i'jllij I ^C y} x '*- j J \Lsje (' t O ”“ T"\
. j/ 1
, J*H viAil : (• 1 : ol*» Jtt ? Jtt h5”~ Âil' ij|sL *i' O x>- :
j ; *>*
•aljj i!
j 4Uj 4*1 j_5 0l_>- Jl <.'.1i it J_jL w*f* • w~b cJlî •
\. fl -1—»V
t
H ; Jlî . SU li j d^lu jl
»,».-•/ i - •
. , . i
. U. jii) V j\
1 <5 ^1
. Âi.’.l'l ac jji jl -^.*4 ir. yi : jli ? LAlU -^-4 j^ 'j* : «. jJel
L
Uiii J
. >j Uv ; ^ %; o‘!u jj
* ^ .
•'
• 4- ö )s~~l lü* î LAj'l
:
*
j-*
+ .
:  »- JIU jl VL.43 Ji»
* <
yerlere sarf etmesidir. Evlâd yüzünden fitnesi, onlara ifrSt delerde mahabbetle beraber
bir çok hayrlara onlar yüzünden fursat bulamamas yahut anlan geçindireceim diye
_
—
Sormak istediim bu deildi. Ben ancak denizin dalgalanmas gi-
bi dalgalanacak olan fitneyi sormak istiyorum dedi
n Ben de . :
—
Ey Mu’minlerin Emîri! O fitne ile senin ne iliiin var? Çünkü
muhakkak seninle onun arasnda kilitli bir kapu vardr 12 dedim. Umer: ,
—
O kapu krlacak m, yoksa açlacak m? diye sordu. Ben :
—
Bu onun ebediyyen kilitlenmemesidir dedi 13 .
• : Vi .
^.V> u JY. y} 3 (•• )
- TV
- • *
V • r. •
. v # . r j . v ' - • ‘
v ’*'
^ j* ^ ^
v.j
£ J 3
•
£
o. a». » »UlV i
j kr'A^- j* j \ j\
.
^
. CJ yt o-f :
*J» JJA j je O j) \ •
j}
^ ^
• •
•
rr:-
A j*c-; v
— j î Jli : Jl» Aâ._Â>-
mete yapan haklar, ya bedenî, ya mâlî, yâ kavli olur. Bundan dolay bedenî fiillerin
en yüksei olan namaz ile sadakay, mal haklarnn en yüksei olan sadakay, söz hak-
1 arnn
en yüksei olan iyilii emr ve kötülüü pehyi zikretti.
U.’Bu fitne Ht. Usmân’n ehâdetl ile balayb Mul&rmed ümmetinin biri birine girmesine
4»b«V olan büyük bir fitnedir ki o günden bu güne kadar sönmemidir.
18. AnAfdyer ki Huuyfe’nin Peygamber’den örendiine göre Hz. Umer’in vucûdu fitneye
kar akun Mr tdd imi. O, hayatda oldukça beklemekde olan korkunç fitne meydana
jelmiyaceklhiy. Onun için «onunla senin ne iliiin var?» demidir. «Kapu Usmân iken,
Ufner kendisidir »anamda di» diyenlerin de sözünde bir vecih vardr Birlik ve ülfet :
kaTamnm d
kapüsü Hz, Fârûk idi. O hayatda iken iç kal’aya fitnenin hucûmuna mey-
dan kalmad. Ümeran £hâde*i ile kapu açldkdan sonra fitne resleri olan hâinler d
Ç Jq*pu olan Usraân’a taarruza kolay buldular.
13. Çünkü salam kapu Bir daha kilitlenebilir. Krk kapu ise yerinde duramaz ki kilit vu-
rîlabilsin. Kapunun krlmas, Ûsmân’n ehâdetidir. Hz. Umer kapunun kendi zât ol-
duunu bildii Halde kendisinden sonra gelecek fitneden suâl etmesi, fitnenin azametini
bildii ve âyet tafsilâtn unutmusa hatrlamas içindir. Kendi zamannda belki mukad-
dimeleri zuhûr eder diye korkuyormu (Ahmed Naîm, Tecrîd Ter. II, 383-385).
y
nâd ile Ebû Muâviye’nin (26 rakaml) hadîsi tarznda rivâyet etdiler.
Bunlardan ysâ’mn, A’me’den rivâyet etdii hadîsinde akîk’in Ben :
kim tahdîs eder? diye sordu dediini haber verib hadîsin tamâmn yu-
karkilerin hadîsi tarznda sevk eylemidir.
f Çjl ^-- 3r :
V ^ : 3^
I
^y •
(J;
- tl-i-» ! *^y Jl* ! ^ • ! *$\y . il'i 3 (â -Ao .
^
• Âl* l
ti l _r
A; • C-Ü . <;!>* Â>-
^ J J-y vl*»_Aî>J y . 'jS 3^ :
;
*
—
Sen benim için bu gün müddetince ne fena bir meclis arkada
oldun! Sen benden sana kar devaml muhalefet etdiimi iidiyöftun da,
sen hadîsi Rasûlullah’dan iitmi olduun halde niçin beni muhalefet et-
mekden nehy etmiyorsun? dedim. Sonra Bu öfke nedir? dedim de, kim :
14. Cerea,Küfe yaknnda bir yer addr. Yevmu’l-cerea ta’bîri oraya muzâfdr. Hz. Us-
mân, Kûfe’ye Sa’d ibn As’ vâll göndermidi. O gün Küfe halk o yere çkdlar ve
vâlîyi red ve iade ile yerine Ebû Mûsâ E’ari’nin vâlî ta’yîn edilb bunun Halîfe tara-
fndan takrir olunmasn istidâ eylediler. stekleri kabûl edilerek Ebû Mûsâ vâlî ta’yîn
olundu (Kamus Ter.).
*
öc ( ÎSj^' r*;
c c/' t>-*l )
k* *•->- • ör *-:îr* LAi? (Vam) — Y*\
J’TJ
|>
J j ‘ ^ ör? ‘
J :i :* • A : ic
J; :i. • •— A ^ O? 4J? 3:
<l
^ ^ ' J-*J :
pr?
\
< ili— VI lÂ-'^ < UÇ«— r-j ^ t*jo- . jj ör \j t*j>- . ör Âö*î (...)
•
. o '>* V-» o.O *jj :
(j
»*
' ife ••
>' jj • *y^
tarznda rivâyet etdi. Râvî burada Babam «Eer onu görür isen sakn : :
i,
«uiju-c
- i* , n'
jJw ör
V ~'- f fi* •*
15. Fnrât, Erzurum dalarndan çkan ve küçük Asyânn bir çok yerlerini dola^dkdan sonra
Iak’dan da geçerek Basrâ körfezine dökülen en büyük rmaklardan biridir. Diclz ile
beraber Türk, Arab ve Fars edebiyatma karan Furât, bir çok vesilelerle Peygamber’in
hadîslerinde zikredilmi ve slâm hukûkunda da yer almdr. Be alt bin km. mesâfede
hjkatden beri akan bu muazzam nehrin bu uzun mecnâsnda kim bilir ne hazîneler
sakldr! Peygamber, bu nehrin kymetli altun hazînelerini açklayaca bir zaman ge-
leceini ve bunun kyâmet alâmetlerden olduunu haber vermidir. Dier hadîslerde
kyâmetden önceki günlerde iddetli yer debremleri olaca bildirildiine göre, bu vol-
kanik mntakâda meydana gelecek büyük yer sarsntlarnn Furât menba’lar veya mec-
ralarnda büyük deiiklikler yapabilecei düünülebilir. Târîh boyunca bu mmtakada
gelimi bunca medeniyetleri besleyen bu muazzam nehrin kurumas, bu bölgenin do-
lays^le bütün dünyânn ölümü demekdir...
1G. Ya’n kendisinin sa kalacan ve neticede çok altma nâU olacan ürnid ederek cenge
devam eder.
: : 1
* ,
I • ^ - % I * * "T * '
" • * * \
~ i
" • . • 0
' ''•
’
;
£ 1 "
c
m
c
J'-
}) <-!'* ^ o 4 'J C/’
4
y.
#
>#
o" '. ' " '
C^* ' " •/ ^
U * \' • ' • •
^
'• * .
\\ \'\\\
. « vîaI c« A>-1 >* . w** -T-. -
. « a> t • j.*?»
31 —
Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S) «Fu-
( ) . : :
•
( O** oy. j )
^iT.U y \
} (j\-t J ^.Ai J y.\ (^A\e) —
& • ;1j 3 jltuu jt j-i . y^z : vü
o c ^ ^'j4 l
» J aI)\ J c*li . 0 jJ v_*JlLJ
r •«
jb J Ü t)fc:
j 4*^.* 1 36- :
32 —
Abdullah ibn Hâri ibn Nevfel dfdl ki Ben'
(2895) :
sanlar onu iltdikleri vakit ona doru yürürler. Onun yannda bulunan:
Andolsun eer ondan almalarna müsâade eder brakrsak,
biz insanlar
muhakkak ki insanlar o altunun hepsini götürürler, der. Müteakiben o
altun üzerine cenkleib biribirlerini öldürürler. Neticede her yüz kiiden
doksan dokuzu öldürülür».
Râvî Ebû Kâmil kendi hadîsinde dedi ki Abdullah ibn Haris: Ben, :
Ubeyy ibf Kâ’b ile beraber Hassân ibn Sâbit’in tadan yaplm kökünün
gölgesinde durmu halde idim dedi.
> • •
^ A :: *' J
> m
TA ' A ) — TT
L$-^-
:
\ ^ (
j j\»
l : '^\i
j
> • - • ,
‘-î +*
x
> • • V •' • ,
Xc >
'
U'
' - 1
' . f
;'• > • • " ,
f:
'.
OC f f -
V*;J
'J.J* J 1 ^ dU i
’
.
6 Jc-'û;
«.Irak, kendi dirhemini ve kafîz denilen ölçeini men’ edib vermez olur.
Kafîz, bir cins ölçek addr ki sekiz mekkûk alr. Mekkûk ise bir buçuk sâ’ alr.
Ve mikdârnda olan arza denir.
Kafîz, 144 zira’
Mudyu, âm
ve Msr diyarna mahsûs bir gûnâ ölçek addr. Bu, mudd dedik-
leri ölçekden bakadr, on be mekkûk alr bir ölçekdi- (Kamûs Ter.).
Irdebbu, Msr
ahâlîsinin 24 sâ’ alabilen ma’rûf bir ölçeidir.
,
«Irak men’ eder...» in ma’nâsnda mehûr iki kavi vardr Biri, onlar slâm olma- :
lar sebebiyle kendilerinden cizye vergisi düer demekdir. Bu böylece tahakkuk etmi-
dir. kinci kavil —ki mehûr olan budur— onun ma’nâs, Acemler, RÜmlar zamann
âhirinde slâm beldelerini isti’lâ ederler de oralardan musümanlar lehine olan hâslata
mani’ olurlar demekdir. Müslim bundan bir kaç yaprak sonra Câbir’den bu ma’nâda
(67) rakaml) u
hadîsi rivayet etmidir htüslimanlara hiç bir kafîz ve dirhemin gel-:
memesi yaklayor dedi. Biz Bu nereden? diye sorduk. Acem tarafndan. Onlar bunu
:
men’ edib vermezler dedi. Ve Rûmlann da âm’da bunu men’ edeceklerini zikretdi...
Bir de Onlar halk zamann sonunda dinden çkacaklar da kendilerine vazîfe olan
:
zekât ve dier vergileri men’ edib vermiyecekler denilmidir. Yine denildi ki onun ma’-
nâs; kendilerinden cizye vergisi alnmakda olan kâfirlerin, âhir zamanda evketleri artp
kuvvetlenecekler de bu sebeble muslimanlara ödemekde olduklar cizye, harâc ve dier
vergileri vermeyib mâni’ olacaklardr demekdir. Peygamberin «baladnz yerden geri
dönersiniz» sözüne gelince bu da «slâm garb olarak balad ve yine balad gibi ga-
:
j
^<A
'
Jy* a' 6 Jjsj 1 J^.4 £jv pj 1
‘
yi-i— (^)
*
Â; j A .
+ -
S jiJAi ti;
•
.
j/jr.
-
a j;: t;; v> j .
#
# (^v) - n
‘ Vt J >• tj>-.
* jirV J!> ^e » j\ *i' ‘
\ j* < *;’.
I â c JcA
o'i» A-*’ 'ils • Âi\>. y^jV' J*l jCy ja . oaJ j* t “t ^<:'l £yt* • <3Ü^. ^
yClu J_£ V ! âl J . V :
ü A* t r^ jil' (jv-.
J tu. 'A :
Ar- 1 '
J-
1-»'
‘ pA* 1 1; •
'A ’^r}^ **'
AA V tul* f A:* -
Ay] tj
. lliÛ »Jj» »i- LiA-S . Aa-LiL— J » 'a- \ V .
^IU L j . âl AIc
0 y-’j*c-i ’^vT-ali- A»
^— J j[ : jlk--ll'
^.p» ^1-5
il i
j y_ j'l; ^ Ijâlc A
'. e >'. .j ]
' O*-’ '
i' ' Jj jllflü A») ’^A .V-.» IjÇ- bl» . lil! iJ
fÜ.11
. l <:.
A^ i.)
j* r A . o A I; A ^$tj 3 . litt-V cl**
man olan Deccâl Mesîh, ysâ’y görünce tuzun suda erimesi gibi erir.
ayet ysâ onu terk edib brakm olsayd kendi kendine helâk oluncaya
kadar eriyib gidecekdi. Lâkin Allah onu kendi eliyle öldürür de harbe-
sindeki kann muslimanlara gösterir».
0-)
} * • - • *
• V l .
> • - - •I,» • • > > • '
.
> • ^ .
j 4JJ A.C
( J.
J,>. . (tA^) — \ û
: Jjoj L l :
j j* 4 Jlîi . «
1 / <Â)I
e
" •
I . V*. - - s •
- -- » ' •' - r.r • / >- • t - • .
•
^ p^^l j : >-
_>
20. «Onlar kasdeder. sözündeki mef’ûl zamirinin Deccâl'in ehline ve ona tâbi’ olanlara âid
olmas da muhtemildir. Buna göre ma’nâ, ysâ onlar helâk etmek için onlarn yanna
gelir demek olur.
Buhârî'de îysâ’nn inmesi ile ilgili hadis de vardr Ebû Hureyre (R) öyle u :
devlet reisiniz kendinizden, namazda imamnz olduu (ysâ da namaznza uyduu) hal-
de bakalm nasl olursunuz?» buyurdu. (Buhar, enbiyâ, b âbu nuzûli ysâ ibn Meryem .
V, 324 *245». «lysâ’nn inib Sâlib’i kraca ve Cizyeyi kaldracan haber veren hadîs
«le buradadr).
'
—
Ne söylemekde olduuna iyi bak! dedi. Mustevrid :
—
Ben Rasûlullah.’dan iitmi olduum eyi söylüyorum dedi. Amr :
—
Andolsun sen bunu söylediysen, muhakkak onlarda u dört haslet
vardr O zaman onlar fitne ânnda insanlarn en akll ve halimi, mu-
:
* i
J1‘
f
/» ö üj» '•
^ ^=r'3 •
i
— Xj: *^»V Jlâj <jî»
. pr^Lj
36 — (Müstevrid el-Kurayy :
) :
7
—
Ben Rasûlullah’dan iitdim «Kyâmet, Rûmlar (ya’nî hristiy ân- :
—
Senden zikredilmekde olan bu hadîsler nedir ki, sen onlar Ra-
sûlullah (S) dan söylüyormusun? dedi. Bunun üzerine Muitevrii Amr’e:
— Ben Rasûlullah’dan iitmi olduum hadîsi söyledim dedi. Amr
da :
—
Andolsun eer sen bunu söylediysen muhakkak onlar (ya’nî o
zamanki Hristiyanlar) fitne yannda insanlarn en aklllar, musibet s-
rasnda insanlarn en çabuk yara sarb iyi edenleri, miskinleri ve zaîf-
leri için de insanlarn en hayrl olanlardr dedi 21
.
21. Kadî Iyâd : Eu hadîsin doruluu zahir olmudur : Çünkü bugün onlar ya’nî Hristiyan-
lar Ye’cûc ve Me’cûc kavmi müstesna olmak üzere yer yüzünde en
kalabalk bulunan-
lardr. Onlar am’dan Endelus arâzîsine kadar i’mâr etmiler
ve Hristiyanlk baka hiç
bir dînin yaylmad derecede yeryüzünde yayl b
genilemidir der.
Taberî de: Bu güzel dört, sfat, belki kyamete yakn bulunan
Hristiyân'ardâ bu-
lunacakdr. Bu gün ise onlar mahlûkatm en kymetsiz olanlardr
demidir.
Ubbî: Hadîs bu güzel sfatlarn medhi olub, Hristiyanlarm medhi
deildir. Bu s-
fatlar onlarn artmalarna sebeb olduklar ha ysiyetden zikretmi
olmas da muhtemil-
dir der.
Y -
ij/j Jt-i* -i (\ \)
liiülj) jrl
"
13*}^ . j !}c j i.u-i j\ j ^jÇ j».l \Lsjf (taw) — rv
'
' ' / -»
[>*• t jA j» ot»
-
J * jc *J}U J Lr je.
-*
\ i
* •
~ -
l
^>J'_\
•
jc 'f^J. 1 <J
•
k*A»- •
( j**
*
>V
4^1 Jug t : VI ^ \ A*i . i§ j^>Ia : Jtt yÇ J
wA ^gwi/ k
^
ji’Y <ciui jl : jlÜ .Ii^TLi-4 J\j . 4clJI OiU ! ^ *
jj'l
aJIî £ fjSr’. *v*>} *v> ,j' . 'j.û ’ju > .bu '^‘yv
jjtaV . v'j
1
yy ’<j> i M» • afi VI yy/ v . o*;j J ;rjj\ i/±>
y iû^ JS- ^ .
% -
r
;jj Â/
. tl
iyi
£ jr »su . "âÛ^jJI J.Vri . wJU £ *j5*\ »V£j *V> »Jii
>Li 61 ’J-
i]p VI
î *,« jhç« j» î
^ >; **: * :
•J^jiji j a» ii
jj ‘
^»u* . dU i y* yv" j* ^.b I^V1
3J
âT"
^
•
•
•
* *
JT I o* : jSbl-JJ
^
^ (J
I b/l
. T <
' ' %
I
\s^j%p.&s,>
^ (...)
.
.J&.
-
oaI'1 oU.j
**
. ('>'
W -
^^ ^ __
Jl
'•
'i JT; 3li Ç J , ss jl
. ^.»3 Jrl i L/l C-J-J
‘K 2 SAHH»! MÜSLM
• . s Cj aj)I
3 vJL— 3 : (Jv t < ioui ^ l
demekden baka bir konuma ve hâli olmayan bir adam çkageldi. Ab-
dullah ibn Mes’ûd dayanmakda iken bu söz üzerine hemen oturdu ve:
Mîrâs taksim olunmadkça ve ganimetle ferâhlanlmadkca kyâmet kop-
maz dedi. Sonra elini âm tarafna kaydrarak eliyle iaret etdi. Bunu
ta’kîben bn Mes’ûd dedi ki Pek çok dümân, musliman halk ile harb :
etmek için (ordu ve silâh) toplarlar. slâm ehli de onlarla harb etmek
için (ordu ve silâh) toplarlar. — Râvî: Ben Abdullah’a bu sözünle Rûm-
lar m
kasdediyorsun? diye sordum. Abdullah: Evet dedi, demidir —
te bu ktâl srasnda büyük bir saldrma ve çetin bir red etme olur.
öyle ki Muslimanlar, ölüm kalm harbi yapacak ve ancak gâlib olarak
:
yet ölü olarak yere düer. (Harb o kadar çetin ve ifnâ edici olur ki) bir
baba (meselâ) yüz ferd olan oullarnn hepsini harbe hazrlayb yollar
da sonunda onlardan bir tek adamdan baka kimsenin kalmadn gö-
rür. Artk sonunda hangi ganimetle ferâhlamhr? Yahut hangi mîrâs ara-
larnda bölüülüb taksim edilir? Onlar bu hal üzere bulunduklar bir
srada birdenbire bundan daha büyük ve daha çetin bir harb daha çk-
tm iidirler. Akbinde dellâl onlarn yanma gelir de Deccâl’n, onla- :
Mes’ûd’un yannda idim. Derken krmz bir rüzgâr esti... dediini yuka-
rki hadîs tarznda sevk etmidir ve îbn Uleyye’nin (37 rakaml) hadîsi
daha bütün ve daha doyurucudur.
( ) Buradaki râvî, Câbir’in olu Useyr’den diyerek onun:
:
Ben Abdullah ibn Mes’ûd’un evinde idim. Ev azna kadar dopdolu idi.
Derken Kûfe’d© krmz bir rüzgâr esti... dediini rivâyet edib yukarki
bn Uleyye hadîsi tarznda zikretmidir.
(
NT )
••.* • *
- ^
4
J V
•
‘
£
f yJ ^0 C
j t* Cj (n**) — fA
j.» o: o* Je j> J ç
^ ',r. v*' .* . r. • -
U
-» *
•
'.i*
o Ü jû j,'
rU . \ l a:c ijüVj
- J ’J2
v>
. » • > .
^ u •
*» ~ 2 *\
^ \
f
J
^
•
jhh
*,
’
. a -i
^ «j j *: j » Jk û.vii
*
S. Müslim; C. 8, F — 28
»
caksnz. Allah onu sizlere açb fethe muvaffak klacakdr. Sonra Fars
diyârn feth için harb edersiniz. Allah onun da fethini müyesser edecek-
dir. Sonra Rûm’a gazâ edeceksiniz. Allah onu da sizlere açacakdr. Son-
Zh : Ü6 UJti' j y . j\ y
. « ou j*» ^L» jj ~
fjp- ç
ji~
y VI 8 îJk • -v • ' « ? j ur ü
‘
fy
m y;' tJ.îj' j 1
V j ms ‘ i.
j (
JÇjJlj t jLjlI 'jT üi
*
4 O? ^ i j
: Ve o söz, kendileri aleyhinde vukua geldii zaman yerden bunlar için bir dâbbe çka-
rrz ki bu, onlara insanlarn âyetlerimize fcat’t bir kanâat beslemezler idiini (ba§larm,a
ne dilerse yaradr Çünkü Allah her eye hakkyle kaadirdir » (en-Nûr: 45) âyetinden
.
anlald üzere her hayvanda kullanlr. Hayvan lafzna mürâdif gibidir. «Yerde yü-
rüyen hiç bir canl hâriç olmamak üzere nzklan Allah'n üstünedir,. .m (Hûd: 6) âye-
tinden anlalan da budur. Binâenaleyh hayvan gibi insana da tlak olunur. Bu âyetde
Dâbbe nefire olarak vârid olmasndan bunun bildiimiz dâbbelerden bambaka bir dâbbe
olmas tebâdür eder. « Kendilerine kelâm eden bir dâbbe terkibinden zâhir olan ise,
bunun nâtk hayvan ya’nî insan olmasdr. Tefsirler de bu iki nokta etrafnda dola-
makdadr.
Râgb, el-Müfreddt’nda bu konudaki öyle özetlemidir Bu (en-Neml: 82)
sözleri :
ediyor ki Hz. Alî’den öyle rivayet olundu Kuyruu olan bir dâbbe deil, sakal olan
: :
bir dâbbedir demi, bir racul olduuna iâret eylemidir. Fakat mehûr olan, bir dâbbe
olmasdr. üphesiz Kur’ânda dâbbe ta’bîr olunduu için dâbbedir. Lâkin racul de bir
dâbbedir. «Onlara kelâm edecek bir dâbbe buyurulmas ise bunun bir insan olmasn
ta’yîn için zâhir bir karinedir. Burada kelâma mecazî ibr ma’nâ vermek veyahut «tü-
kellimukum (= onlara kelâm eder)» fiilini söylemek ma’nâsma deil de yaralamak ma’-
nâsna teJciîm’e hamletmek zahirin hilâfmadr. Garîb rivâyetler ile Kur'ân zahirinden
çkarmak îkânma halel getirmekdir. ;
.
Kald ki Ahmed, Naim Hammâd, Abd
ibn Humeyd, Tirmizî hasen
Tayâlîsi, ibn
diyerek, îbn Mâce, bn bn Eb
Hatim, bn Merdûye ve Beyhakî gibi
Cerîr, îbn Münkir,
zevatn Ebû Hureyre’den tahrîc eyledikleri bir hadîsde Rasûlullah (S) buyurmudur
ki Dâbbetu’l-ard, Musa’nn asas ve Süleyman’n mührü beraberinde olarak çkacak,
:
^ j x »
lü, Ye’cûc ve Me’cûc’un arkda, biri garbda, biri de Arab çkmas, biri
Yarmadasnda olmak üzere üç husûf ya’nî arzn çöküntüsü. Bu alâmet-
lerin sonuncusu ise Yemen’den çkb da insanlar toplant yerlerine doru
önüne katarak süren bir atedir».
& *
•* *
o j jc
»
Lri; . j url; .
^
j ^
•
^ tj : 3^ •
û 3 ûc ^ ‘
tJ
1
—
^ , .
4
> . ^
4 s y J,»-
^ ^
^ 4
- .
#
j ' ^
*
"
j
: O
*
.
- » ' -
* - t t l • /
},
.
•
- * #
>s I • .
• > «• > J • • VII " S - -
JJ.C y> J i
cr— ‘ > ‘ o®/»' \
vardr: Birisinde baz bâdiyelerde çkar, sonra gizlenir. Birisinde de emirler (kuman-
danlar) kanlar dökerken baz ehirlerde çkar, yine gizlenir.
Sonra da insanlar mescid-
lerin en ereflisi, en büyüü ve en faziletlisi nezdinde iken
arz kendilerini frlatmaya
balar. Derken halk kaçr, mu’minlerden bir tâife kalr, bizi Allah’dan
hiç bir ey
kurtaramaz derler. Dâbbe de onlarn üzerine çkar, yüzlerini iri inciden
yldz gibi cilâ-
landrr. Sonra hareket eder. Artk ne ta’kîb eden yetiebilir, ne
kaçan kurtulabilir.
Bir adama varr, namaz klyordun Vallâhi sen namaz ehli deilsin, der
yakalar. Mu’-
minin yüzünü aartr, kâfirin burnunu krar» dedi. O zaman
insanlar ne halde olur?
dedik. «Arazîde komular, mallarda ortaklar, seferlerde arkadalar
gibi» dedi.
b. lim ehlinden bir çoklar dâbbenin hurûcu emr
b’l-ma’rûf ve nehyi ani’i-
münker terk olunduu vaktdr demiler. bn Umer’den rivayet edilmidir
ki (en-Neml-
82) âyeti, ma’rûfu emr ve çirkinlii nehy terk olunduu
vakit demidir. Buna göre
-üzerlerine fcnvl hakk olduu zaman», muslimanlar da bozulub
aleyhlerinde hüküm hakk
olduu yakt demek oluyor» (Hakk Dîni, V, 3701-3704).
KTAHU’L-FTEN ve Eî?KATI'S-SA a 437
—
Kyameti konuuyoruz dedik. Peygamber :
—
Daha evvel on âyet (ya’nî alâmet) meydana gelmedikçe kyamet
kopmaz Merkda bir yer çökmesi, Maribde bir yer çökmesi, Arab ya-
:
rmadasnda bir yer çökmesi olmak üzere üç tane yer çökmesi; Duhân,
Deccâl, Dâbbetu’l-ard (yer hayvan), Ye’cûc ve Me’cûc’un çkmas,
güne-
in garbdan domas, Aden arâzîsinin en uzak yerinden çkb insanlar
göç ettirecek olan bir ate!» buyurdu.
'
u’be dedi ki Bana Abdulazîz ibn Rufey’, Ebu’t-Tufeyl’den, o da Ebû
:
dr dedi.
(. )--t\
I
j\i cJ: >. p ^J_T J '
)J 'i',
ç** J j" : :
^
: ju '<Sj yj .
jc ^
S-/^ J. j c '
</ :
V“ ^
• j :
(‘s c?-i: O A3"'
& :
3& L* s* S) D c tf : J .
< a.Vjj J jj
y
1)1 Ac Vc <!»- L*j^- . <x'l _a!c J- -*3 ^ :
l“*" A i
'
*
4 i
. û' j : JU • â* ‘
J: aja ^ ü.' â fr
. - .
- ''il.
. } Jl Juc"
/ J % : J«
41 _ ( ) : u’be
Bize tahdîs etdi : Furât öyle demidir :
^ (' 0
•
i )
ij J)*-' • ^*3 J)
.
\
•
'
<jÇ-^ O V* J>- — IX
. ji o>
* «*
jl % r# ’J ÛCji }Jv v . 36 % i» ay-S a : }\ j* 'Â*
.« J.VI ül U'
UsA- ^-1
(14) «HCÂZ ARAZÎSNDEN BR ATE ÇIKMADIKÇA
KIYÂMET KOPMAY ACARDIR» BÂBI
23. Busrâ , Sûriye’deki Havran kasabasdr. Vaktiyle Dou Roma imparatorluunun ma’mûr
bir ehri ve Hristi yanln
merkezlerinden biri idi. slâm âleminin Kûmlarla ve
dinî
Hristiyanlarn ilk siyâsî ve askerî çatmas burada vukû’ bulduundan bu ehir hadîsde
ve slâm tarihinde çok zikrolunur.
24. Bu ate hâdisesini bn Adiyy el -Kâmil adl cerh ve ta’dîle dâir olan eserinde H^. Umer’e
varan bir senedle öyle rivayet etmidir «Hicaz vadilerinden bir vadide ate seli akma-
:
dkça kyamet kopmaz...» ârih bn Hacer Bu hadisde zikrolunan ate VII nci hicret
!
:
asrnda Medine’de zuhûr eden atee uygundur diyor. Hicri 654 târihinde vukû’ bulan
bu ate ve ziyâ hâdisesinin meydana geli ekli bir çok kitâblarda tafsil edilmidir
Msr’n en mehur âlimi olan Kastallânî Kutbu’n-Dîn, «
Jî
jUd-'jL = cumelul-iycâz jVl-i’caz bi-nâri’l- Hicaz» adl müstakil bir eser de
yazmdr. Müellif Kutbu'd-dîn Kastallânî o devirdeve 648 tarihinde vefat etmi yaam
olduundan bu hususa ivây etlerinin kymeti yüksekdir.
dâir
Yine o asrda yaam olan Endelüs’lü emsuddîn Kurtubî (671) ile âm’l Ebû
âme ihâbuddîn (665) dahi bu hâdiseyi, hâdisenin zuhûrunu müteâkib yazdklar ese-
rinde bahsetmilerdir.
te
bu tabîat hâdisesini âm’n, Endelüs’ün ve Msr n
en seçkin bu üç âlimi eser-
lerinde bahsedib bildirmilerdir. Bu müelliflerin verdikleri müterek ma’lûmata göre bu
ate ve ziyâ hâdisesi müdhi bir yer sarsntsndan sonra zuhûr eden volkanik bir in-
difân eseri olduu husûsudu*.
Kurtubî Tezkirc’snda der ki Hicâz ktasnda, Medine’de bir ate zuhûr etdi. Bu
:
ate büyük bir zelzeleyi müteâkib çkd. Hicretin 654 yl Cumâda’l-âhirinin üçüncü günü
ve dördüncü gününün gecesi yatsudan sonra, gecenin ilk üçde birinde iddetli bir yer
sarsnts balad. Cumua günü kuluk zamanna kadar devam etdi. Sonra deprem dürdü.
Volkan indifâ balad. Bu feveran Kureyza mmtakasmda ve Ten’îm’in Harre tarafn-
daki düz sahasnda — Ebû âme bu mevkiin Medine’ye yarm günlük mesafede oldu-
unu bildiriyor — zuhûr etmidir... Kurtubî bu ate tûfanmdan krmz ve gök bir sel
teekkül edib önüne gelen kayalar ve tepeleri sürükleyerek akmaya baladn ve hâ-
disenin devam srasnda gök gürlemesi gibi korkunç iniltiler duyulduunu ve nihayet
selin Rekbi Irâkî menziline varb orada da gibi muazzam bir sedd meydana getirdiini
bildiriyor. Devamla Bu cehennemi ate Medine’ye de yaklad ise de Peygamberin
:
hürmetine Medine’de esmeye balyan serîn bir rüzgârn te’sîri ile Medîne bu âfâtdan
masûn kald ve Yemen tarafna akarak bir köyü yakt diyor. Yine Kurtubî, baz dost-
larnn be gün kadar Medîne ufuklarnda bu atei ve ziyasn gördük dediklerini, Mek-
ke’den ve Busrâ’dan görüldüünü duyduunu da haber veriyor.
Ebû âme Abdurrahrnân ihâbu’d-dîn de, Kitâbu’r-ravdateyn fi-ahbâri’d-devleteyn
adl eserinin zeylinde Bu hâdisenin vukuu tarihi olan 654 senesi aban ay balarnda
:
am’da bu hâdiseye dâir müteaddid mektûblar alnd. Medine’de zuhûr eden Büyük
hâdise bu mektûblarda îzâh ve tafsil edilmidi. üphesiz ki bu tabiat hâdisesinde Buhar
ile Müslim’in rivâyet etdikleri haberi tasdik vardr diyerek metindeki Ebû Hureyre ha-
dîsini zikretmidir.
O devrin frnyük müelliflerinden olan Nevevî (öl. 676) de :Bu atein zuhurunda
bütün amahalisi arasnda ilmi bir tevatür vardr. Vc be gün görülmüdür demidir
( Kitâbu’l-iymân)
Peygamberin, vukû undan yedi asr önce haber verdii bu tabîat hâdisesinin haber
verildii gibi tahakkuk etmesi üphesiz ki nübüvvetinin doruluuna en canl âhidle-
ridcn biridir (Tecrîd Ter. XII, 329-332).
«
'
J:«~ 3 ij-V' k.x». • -*jÛl îj* (
T '* r )~ T
*Va 1 lljl ^L.r b «II' J j-j Jl* : ji» • J.j* \j\ sj
c ‘
t o* 1
Qr>^> d*'
- r " • î
a wMf-• «i
Jl
4
d:<~ ûc ( O* 3"!»'' ^:
c
3) 3~ m\ ) 3 Lsje (tVt) — { i
. « l^ jY' c*.i" Yj 3 j\
44
45 — (2904) : Ebû Hureyre
(R) den (öyle demidir) Ra- :
^ •%>•*** '
^
>
:
IJ
f*
l* ^>1
\
O
A *
A>- j
-
^
.* •'T"* 9
UA>
"
A : »—
- *• •
(t\. o
J
— £ o
. ^la^ o > j«
;
: ,
<.:il 3 Y
(16) «FTNE MERIKDAN, EYTÂNIN BOYNUZUNUN
DOACAI YERDENDR» HADÎS BÂBI
«
K
— (2905) : Abdullah ibn Umer (R), Rasûlullah (S) dan
iitdi ki Rasûlullah dou tarafa yönelmi olduu halde «Haberiniz olsun :
J >
^^
^• * * + 1 • } * * * ) P•
-*
J
« .fi 9+ T
b ? .
*
Ju' â
/, fi * « «
j
>
<£jy^
|
rn
J* J
l> . fi 9 fi • /
(...)
—
a>- .
^J aLc [y: j 1> :
J . jlLsi
jl j’Ji
. X& a:ç
gj§ ü\ 3 jLj fi :
cl J; J J <l HJ JÛ
46 — ( ) : Nâfi’, bn Umer (R) den tahdîs etdi ki Rasûlul-
lah (S) Hafsann kapusu yannda dikelib, eliyle de dou tarafna iâret
ederek iki yahut üç defa : «Fitne ite urada, eytânn boynuzunun do-
aca yerdendir» buyurdu
^
25
.
ü c V^r 1
üc ir*J. ü) t^i-1 .
^*4 ü &J- (jtm (...) — IV
. U 4* Âiflll
j[ U P ‘ 3Î* §|j£ ûl 5;: 1
[yc i «il
• ^
A& J
•
J U.
• a
^ • Ci«a Â::i)l jl li . î:
4 * iill j| £
47 — Salim ibn Âbdillaj, babas Abdullah ibn Umer
( ) :
edin! Fitne ite taraf dadr. Dikkat edin! Fitne ite utaraf dadr. Dik- u
kat edin! Fitne ite u
tarafda, eytânn boynuzunun tulü’ edecei yer-
dendir» buyurmudur.
«3 ^lûJ' J.y «
25. Bu hadîslerde Rasûlullah slâm arasnda çkacak fitnelerin, musibetlerin meneini haber
vermidir. Vefatndan sonra zuhur eden fitnelerin hepsi ark tarafndan meydana gelmi
olduundan bu haberler de Rasûlullah’n mucizelerinden saylr. Belki de bu hadîsler
müstakbel insanln yine arkdan, uzak arkdan kaynamas muhtemil olan Kzl Çin
Komonizm fitnesini de ifâde etmi olabilir.
eytânn boynuzu ta’bîri SAHH-1 MÜSLM TERCEMES, I, 109, 81 inci hadîsde
ve daha baka hadîslerde de geçmidi. Burada u kadar iâret edelim ki bu ta’br, kud-
ret, tahakküm ve iktidâr da remz etdii için eytânn oralardaki katmerli hâkimiyet ve
iktidârn ifâde edebilir.
. } )
49
Jû v%\ ( 3 j-A o-M »
)
^ j\
den iitdim öyle diyordu Ben bn Umer (R) den iitdim öyle diyordu: :
Ben Rasûlullah (S) dan iitdim, eliyle dou tarafna iâret ederek öyle
buyuruyordu «Dikkat edin! Fitne muhakkak ite uradadr. Dikkat edin!
Fitne muhakkak ite uradadr!»
U&' h c
0; Of '33 AU 3 a3 (...) — û«
: a A AOi
50
a;; 3 ^ : Ot . ot ^ £Â 3 ' s i
J6 . ( ât jv S j
:3>; a0 ‘
ü. ' ^ u i
$\[
û' d
jAa*" a ^.>'3 « w* - ->-*
a? aj * a a; $Sfj& A a a*ja-
5'
^ s* jA»‘ *
y (c
3 •
<A W . *^r J lj
«
£W
• [‘ •/ J7 t *]
^
A* AlîAj y lHl.tij lA» cJij :
Aj nl Oîü iL». <
jAA* Ji
.
:
A ^
^ jOjj J/ÛA' Ol»
ibn Umer’in olu Sâlim’den iitdim öyle diyordu: Ey Irâk ahâlîsi! Sizler
küçük günahdan ne kadar da suâl soruyorsunuz! Halbuki kendiniz ne
kadar büyük günâh iliyorsunuz! Ben babam, Abdullah ibn Umer’den
iitdim öyle diyordu Ben Rasûlullah (S) dan iitdim eliyle dou tarafa
:
rivâyetinde : «Semi’tu
(:::: iitdim)» demedi, demidir.
(
^ û' : aIc Jl»
)
xjh J j — o \
xj j J j f w) —
•
j)
* ^
\
}
^
y \ (t e T
jc i
j ^ < »yQi
y ^_y yt j’a.**.
j A.Jk\ x^. . o jit j jiu trii : yu
0 <-£>)' 3 ^^ 3r !l
j J.JI Y U
3 jL' <il
3 yLj olr* cJÎi * OjU
ot' j J-j' j* : lûll J 3 CA> i lJ jt-'j {_ :
. >£-v uj; 1
^ .#
hidâyetle, hakk dîn ile, srf o dîni her dîne gâlib klmak için gönderen-
dir. sterse mürikler ho görmesin» (et-Tevbe: 33; es-Saff: 9; ve sonu
biraz farkl olarak el-Feth: 28) âyetini indirdii zaman, ben bunun ta-
mam olduunu zannediyordum dedim. Rasûlullah «üphe yok, o tamâm :
olma, bundan i’tibâren Allâh’m diledii zamana kadar devam edib gide-
cekdir. Sonra Allah ho bir rüzgâr gönderecekdir. Bu rüzgâr, kalbinde
bir hardal dânesimikdârnda iymân bulunan her bir nefsi vefât etdirecek
de kendilerinde hiç bir hayr bulunmayan insanlar kalacak. te o zaman
onlar tekrar atalarnn dînlerine döneceklerdir» buyurdu.
J \ < <Xs. Is J U» ^ i
J dlSU je. -lA- â (\ by) — ûf
-A *J
]
A ’J»- tj»
V » ^ 2/-J ü\ »j'j*
o* ‘
53 — (157)
27
: Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) : «n-
san,dier bir insann kabrine urayb da Keki ben bu ölünün yerinde :
27. Bu hadîsin baka bir rivayeti ayni sahâbîden KTABU’L-IYMAN 72 nci bâbda geçmi-
dir (I, 206 -248*). Onun için buradaki hadîs de o hadîsin müteselsil rakamn almdr.
. J
aUj )
üf -X*ji _j
l-« 3 \ j ü O ^ Uv (• ) ® 1
+ *
JJ G c
'
4
3:5 3*
' 3* J :-* 5
/
: ^ '
kY
.
<£
54
yi\ jf
4
;c; ’j; Ü5 m ^^ ^ 13 » «a 3/-j
— ( )
: Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S) öyle
buyurdu : «Nefsim elinde bulunan Allah’a yemin ederim insan kabr
ki,
üzerine varb kendisinde dîn deil, sâdece belâ olduu halde sknt ve
bunaltsndan dolay kabr üzerine bürülüb bükülerek Âh keki ben 28 :
55
bu kabrin sahibi yerinde bulunmu olaydm! diye temenni etmedikçe k-
yamet kopmaz».
4
(
jC.lf' j\ /*) )
Xj jc J\/s Ga» . 3 \ >' Lisi?} (ta* a) — Oû
•
f^z'. cs~
a' <-$3'3 8 j-^ 3^» '• 3^ 1
°j. j* <J ^
‘ 3 3 \
fc
• ”
(J-* î <Jf 3 )\ Y j • 3-~* 3^ j
_ (2908) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Peygamber (S)
üzerine öyle bir zaman gelecekdir ki kaatil, hangi eyden dolay öldür-
56
düünü bilemiyecek, maktul de hangi ey üzerine öldürüldüünü bile-
miyecekdir».
a
J» 3 /£•" Y j .
J--> y**
V c^’. ,_A-" J® j t
(i
5-
V^ ^
• a jG' ,3 3 1
3" • £.«*" ü 3'* ^ 3\J î :
3:5*
.
.
jJw-Y' JT Jy ^ ,
. J-çlr !
1
3 \
jc j\_vT 3X> : J'J j\_ \ j\ <_ ' 3 33
«Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, insanlar üzerine kaatil ola-
nn neden dolay öldürdüünü ve maktulün de neden ötürü öldürüldü-
28. Ya’ni o kimseyi böyle temenni etmee sevk eden ey dîn ve dînda'rh deil, fakat
tmt’rûz kald belâlar, mihnetler, ve dier zarar verici eylerin çokluudur.
)" ;
57
V l»
. (
jV lââlS'j
) j \ ür'j (J. ' ^ Lsfr (v^) — oV
z - • '
^ ^ î < " ^ • ** 1 t • • * ~ *.
* \V^ 5 ^ i* «r
,
û c oj.j* ’ '
‘
û c 4
^ j*j û c 4 ^ .3 û c
***h
c '•J • 3 ';*-*
-
. .* i
- / '•
> î • . Vi.- •.
\
» - •: V ,v —
O c «
y. û* tr'>. d s- - «d (••) ÛA
'
jJ' ^ Â..SO' L/,2 » §j|| *
*i' clj-lj Jû : lH» «•i/.jAjl
*
‘
_ •
<_>'
^ •
59
. « oJd •,.«
« ^.3d >y û c
60
(
e-*'. 3;> i; c i£l.i
JI
. a..i o i;;* ( - )
- ^
â" j— J* » jk «il jî ‘ jc. , cJI j 1
ji
•
« J»d >
— ( ) : Ebû Hureyre (R) den (öyle demidir) : Rasûlul-
lah (S) : «(Âhir zamanda) Habelilerden iki clz bacan sâhibi olan
bir kimse Azz ve Celîl olan ALLÂH’IN BEYTÎ’ni tahrîb edecekdir» bur
yurdu.
' •" * / •
/ • i
• .
j jy o c
\ • •
/
\ ^
• X
) J
.
"l l. •.
\
••
l/
0 m
J
— "V
l
jlk»ci Adin çji:y » ji» j 4
j» jl jc c.\:)i
g|| \ i
j ’js.
. « *1 —j»! ^lîll
tân oullarndan bir kii çkb da insanlan asâs ile sevk ve idâre etme-
dikçe kyamet kopmayacakdr* buyurdu.
> i s ^
K IT A H U L-FTEN VE ' ERÂT S-SA A 447
g
/
^,1 -
'
-/|/
jû;3
/ *
#
jJZjiI
^
Gfo.
L/ *
. îjjdijûlSr
J > •
**
" " |f
ju^Uv
",•< /• ta* •" ÎV *'
-v>
i /ta
“.il-- -î
—
Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) «el-
(2911) ..- : :
kfûl YU : (
yf j ü/Y 1 kili' j ) \ j \
j j Jyl y\ 'Cs'j# ('f n
y)
—
ji/u- % «ü (Ji v » Jfc
^y • *
1 ji i
d -*
'
ö; < t# 3‘j'
+ ,
& otk
+
63
.
«
';.l pü Uy jî.;t '
ûü pb-v j . i ->’jt ji»'j ";/>/; ilT Uy
ler, yüzleri deri üstüne deri kaplanm kalkanlar gibi kaln etli olan bir
Y3 • Uj> 1
y.r\L" j>-
(
ÂclJl
ç
yj Y » cJU a»_ < s
j_ ja (j \ j*
(
. « Yl LâB iJncYI l
(Jv ÂdJl
, .
'<}>
« JS-
65 v ( ) v-& (•••)->
Cy < irj ^ £ü y v » 36 gg i a ^o i
^ ^ < J\
. a J-)l J •
V
J ^ l
O* y i ^ x> -
•
y LAü?
.
I (•• ) — T\
yi_!l Oy J» :J» ij.j* '>l
‘
j l [ye « (*jl* (j
'
. a ca^vi jiL,
öyle buyurdu «Sizler kyâmetden önce öyle bir kavmle muhârebe ede-
:
3c?^ : V l* (
*
M' j ) J Jc } j>. J '^x j [isjj (r\\r) —
* ^
: 3l*
J
3b
v
-^r-y- : 34 »
*" J:’
J
J1
y.V
:
Jλ
-xlc
1‘
lo
3'> 0_l
: Jli
j*
G' û c
l
‘G y.^î-l ^‘Vfl J
Vj
" ^1“
>e» j*«J| JjJjC V
l
c/l
jl
f :
•
« bju «ju> V
. V YUi î y >"
: \.s. j'j* a. \ jf. yi 0^)1 :
j l
j iyii ^ V cJj 1
u
. »tiyi . ( ;Jh ^ )
v.- öü .
î ü'u .
<£i S (• • •)
lâh’n yannda idik. Kendisi Irak ahâlîsine kafîz denilen ölçeklerin geti- :
dan olacak? dedik. Câbir H'mlar tarafndan dedi. Sonra Câbir ksa bir :
âhirinde öyle bir devlet bakan olacak ki avuç avuç mal ve para avuç-
layacak ve bu mal adet olarak ihâtâ edib sayamyacakdr» buyurdu.
Râvî Cevheri dedi ki Ben Ebû Nadre ile Ebu’l-Alâ’ya: O halîfe’nin :
Jje ^ O i
ci-4 )
*
, J t
^ . ij (
'<& ö.l
U--1 ) 3 1
ui.nU.tiU (TMr/rMt) — VI
ûJ » Jjgâ â 'J
j-j 'j6 : Vû il .
y.V-j . :>J J jî IJBtJ'U.
‘ J.' b» *
J-?
. ü Ö '
j o; y.\ (•••)
* 5-*5 •
c?*" 0C ‘
S. Müslim; C. 8, F 29
. ,
£r!^. : vt . (
jüi S V JiüJ' j ) jliî o}j jîi' îî (tm •) —v •
t <-cl <î»
â -J A i's JA'Ja
. *
Ebû Nadre’den tahdîs ederken iitdim. Ebû Saîd Hudrî (E) öyle demi-
dir : hayrl olan zât haber verdi Rasûlullah (S)
Bana, benden daha :
71
\V * •- V ^ " ^/ *• **' ^
^
l* -* *
'it* l m» m
sJm JU. U> A>- :
V
VI»
/f-
JcV! J -•'il
iU yr • |
J X+t-
ÇJ-jj j
i
(...)
\
— \\
I M. 'I' / ^ I ^ * J * l.a ,
*6 • # I
T^ â
.Aj^A3 fj j J^Lc. WjU*l
:
\J\> 3 J/ c3^-3 £
•
j jt £ r;i
, AV> A . Vi; jî ^ ^ rf iç p ’j p\
. ob L I
y*“'- : JÛ J aJÛ. C.» A” Jj . iib» 1 1 jA J
•
*
y. crJ \ 0 ‘Jj 41. J' « erli ® Jji J : #J»U A». Jj
— ( de u’be’den, o da Ebû Sele-
) : Buradaki iki râvî
me’den bu isnâdla yukardaki iki hadîs tarznda rivâyet etdi.
ki Nadr’n hadîsinde
kadar u
Bana, benden daha hayrl olan kimse, Ebû Katâde :
haber verdi ifâdesi vardr. Hâlid ibn Hâris’in hadîsinde Onu ya’nî Ebû :
29. Bu, saymadan avuç avuç datma ileri, mallar, ganimetler ve fetihlerin çokluundan
ve bir de o zâtn nefsinin cömertliinden ileri gelecekdir.
30. Bu çok kymetli iltifatn mazhar olan Ammâr, Sffyn’de Muâviyetu’bnu Ebî Sufyân’n
adamlar tarafndan öldürülmüdür. Emirul-mu’minîn Ali ibn Ebî Tâlib’e ka^ gelen
âm ehlinin, o tarihde bay ehli olduu bu hadîs ile sâbit oluyor.
Mu’minlerin imâmet
ve emareti ancak Hz. Hasen’in kendi gönlüyle çekilmesinden sonra Muâviye’ye
intikal
edebilmidir. Haber vermesinden otuz bu kadar sene sonra doruluu
tahakkuk eden
Peygamber’in bu haberi nübüvvet âhidlerinden biridir...
$ : »
f O A ac u j •
jiU> jj' A*£ u* A>- . \U>- J l/ J& j V 1
:
£
: Jli ÂIL b‘1». .
jJüc
(
i ^i-l :
j; l JÛj . L>*H : Â.Âc JCî
)
£»Ü â ji* lj ^-IN
' ^ »..••' (
'* - «' . I
*' r* * î ,1 ' I' 1 • / * ' I «A»
I
J , / \
wVU- U) A>* vl> A>- A^c jj* A^^a^l A.c v j\>-
. j'^%1 \
Çy~J0 3
1
• #
-’
; .
j ^ V' /
— ^
. 4.:c •
§H>
yi yc I <i- f\ JC t U r i? t y_»JI j
O*-
36 "
J.' y>.
;*:•- O c 4 ^=c"
ûc ‘ Oj~c
y '^j y 3:^1 &A 4.'ll y J jC' y \Jt-^
1
jc \
. \ (...) — Yf
. « bü> &« n* 3-:*ir » i a^S Ut 3jü Vi j 3; : ‘ I
< 3; ,
^h
74
— ( ) Ve bize Ebû Bekr ibn Ebî eybe tahdîs etdi. Bize smâîl
ibn brâhîm, îbn Avn’dan, o da Hasen’den, o da annesinden, o da Ummu
Seleme’den tahdîs etdi. Seleme (R) Rasûlullah (S) «Ammâr’ Ummu : :
.
^Lll' \ L A>- . \ Il A»- .
^ ^ l ^X-; _y \
« criy üt 8
s@ u?-»
1
ûc ‘
•/./ j oc '
: 3^»
^ oU Ai » *\ a A 'Ji : 36
• r ; v
. d «i!
4**-'
2 vS h o)^i L Ji . fc^î
. ^ ‘
*^: â -
• •
v> [’
s!L\ . a!c
^
75 — (2918) : Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S) öy-
le buyurdu : «Kisrâ
(demek) dir. ölmü ba- Artk Kisrâ öldükden sonra
ka Kisrâ yokdur. Bizans Kayseri helâk olduu zaman ondan sonra Kay-
ser de olmayacakdr. Nefsim elinde bulunan Allâh’a yemin
ediyorum ki,
Kisrâ ile Kayser’in hazîneleri muhakkak Allah yolunda sarf
olunacak-
dr» 31
.
31. Eski Farshükümdarlarnn unvan Kisrâ, Bizans hükümdarlarnn unvân Kayser, Türk
hükümdarlarnn unvan ise Hâkân di. Peygamberin nübüvveti zamannda îrân
hüküm-
dârlnda mehûr Nûirevân’m torunu Hüsrev Pervz bulunuyordu. O sraca îrân
sal-
tanat sarslmamhükümdâr ölmemidi. Konumuz olan hadîsde «Kisrâ ölmü-
ve îrân
dür» diye mâzî sas
üe haber verilmesi, Kisrâ’nn ölecei ve saltanatnn çökecei
mu-
hakkak olduu içindir. Hakîkaten Hüsrev Pervîz'in öltynü îrân’n
çöküünün balangc
olmudur. Nihayet Hz. Umer devrinde meshûr Kadisiyye ve Nehâvent
zaferlerini mü-
teakb îrân devleti göçmü ve Hüsrev Yezgird, hükümet merkezi olan
Medâin’i terk
ederek srasyle Isfahân’a Rey ehrine Ferganaya kaçmdr.
Umer devrinin son zaman-
larna kadar Fergana’da gizlendi, nihâyet orada bir deirmende
öldürüldü. Hz. Umer îrân
zaferini müteakib söyledii bir nutukda Artk îrân devleti mahvolmudur
:
diyerek
Rasûlullah’n vaktiyle «Kisrâ ölmüdür» sûretinade verdii haberin
gerçeklediine isâ-
ret etmdir. Bu vak’a da Peygamber'in mu’cizelerindendir.
Bundaki dier bir mu’cize de Peygamber’in «Kisrâ’ dan sonra
bir daha Kisrâ yok-
dur» (ya’nî Iran saltanat ykldkdan sonra bir daha
eski istiklâl ve ihtiâmyle îrân
devleti kurulamyaacakdr) ihbarnn aynen tahakkuk etmi olmasdr.
Ayni durum Bizans devleti hakknda da tahakkuk etmdir.
Ancak bunu ta’kîb
eden hadîsde Bizans'n yklacann
muzarî sîgasyle bildirilmesi, bu kincinin
ykl-
nn tedricî olacana iaret gibi olmudur. Nitekim
Sûriye, Filistin ve Anadolu’da Kayser
hakimiyetinin zevâli tedricî olmudur. Evvelâ Sûriye
ve Filistin, muslimanlarm eline
geçmidr. Anadolu’da Kayser hâkimiyetinin zevâli ise buralara
Selçuk Türklerinin,
' .
j j Z2 (...)- n
i
'
1 f L*-
*
*.
sn > o/-: ü&i
£*—«-> j . » A»)^ua.
:
»
vv
\
jyo
^T s}
‘
** s
i sn ^
* ""
.
^
. #.u>
' • r'"
/ îfttu
' \/
Y
‘ *
: y ^ f
. a *k\
76 •
— ibn Münebbih Bu (kitâb) Ebû Hu-
( ) : Hemmâm : ,
«Kisrâ helâk oldu. Sonra onun ardndan baka Kispâ olmaz. Kayser de
muhakkak helâk olacakdr. Sonra onun ardndan baka bir kayser olmaz.
Yemîn olsun ki Kisrâ ile Kayser’in hazîneleri de muhakkak Allah yolun-
da taksîm olunacakdr».
,• \' * • '> *
-m ' ' .>**..•**. •
JJT û e ‘ -£* c
y yt* X J
.
]] c c
J j*
r
^ J \L?m> (tMS)
. ..
— VV
cij *“*S;^>* t)“ c . S <S d
^ Jy-j ü'j •'
J^*
. x;~
77 —
Câbir ibn Semure (R) Rasûlullah (S)
(2919) «Kis- : : :
râ helâk olduu zaman ondan sonra hiç bir Kisrâ yokdur...» buyurdu
dedi. Bu râvî de musâvî olarak Ebû Hureyre’nin (75 ve 76 rakaml) ha-
dîsi gibi zikretmidir.
y
'* • I *"•
o* * :
^
'y J
•
,1
. '
~ '
<
: ^
**
^
>| ^ Ati<
62*
1
ib
-**| J ^ i •
y *
'
^
"'•l’ ^*»1 ^ •
(...)•*-
i*" • ««•
VA
#
O y> ^
|
"u? ->**
ot *. V** -
8 4y. JS.y’ j-j tJ
* '
£+*** : J» •*y' *" **
• i*. *
•
* ufd ^ ' d ^ £jrK J 1 i cfeî^Jt
. yi .
^upi ^ : 2 1)6
J ^ s ^ y6 ^ yii Jd s (...)
^
: .
. V; \y
j \ 'j;A ..
^ i)i
3^ CJLl : 36 o yu : 36 , w->
( (
£+ 3'*S )
? Bfc ut>(w.)
•
S' J^ fet&A • " 1
i
J * .
J
•
â *-!
3
ti! â? ^ ' »j j*r" ^3J*1 ti" f
j" V » 3^ ! 4 I t .*^ :1 jfe « î ./*3Ü
j£ tf \
#
i j ^1 vfoj v : 1
$ .^1». 1^;. y i
5
gju ijLii' -p . 1 jj? uiç fy'
'
_
' -
‘
.a fciCîd
.
^ir \ ^3 *i v vn v b û :
»
f jâ» j <$ j 3 $ vj y yy 3$ :
>
£ *jl j<%' \^\j *V| V <ijbl iaîA»
. *<J> 1 :
\J y>"
Y . Ç
j jT"y.* . a» Ju jJ'
j| : 3 ^*» H ^
' * . • • \
. « *<j*
. >, - ;• > 6 ^
. J* (...)
.
jji . »e.yt Üj .
y,» 3%, rs
78 — ( ) : Câbir ibn Semure (R) öyle dedi : Ben Rasûlul-
lah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu «Muslimanlardan —yahut mü- :
Dedi ki: Ben Rasûlullah (S) dan iitdim... diyerek <78 rakaml) Ebû
Avâne hadîsi tarznda söylemidir.
^- •'
— "
•
"""”
'
. N
-y 1
'
- '
" "i - -. .
I
- , I— . I - -I ...
32
canibi karada, bir cânibi deryada olan bir ehir iitdiniz mi?» buyur-
du. Sahâbîler Evet iitdik yâ Rasûlallah! dediler. Rasûlullah
: : «îshâk
oullarndan 33 yetrrp bin kii o beldeye gazâ etmedikçe kyamet kop-
maz. Bu gâzîler o beldeye gelib konakladklar zaman silâh ile harb et-
mezler, ok da atmazlar. LÂ LAHE LLALLÂHU VE’LLÂHU EKBER
— Allahdan baka yokdur ve Allah en büyükdür
ilâh derler. Bunun üze-
rine o ehrin iki cânibinden biri düer.
\
32. ârihler bu ehrin KOSTANTIYNYYE olduunu söylemilerdir. Kamûs’da Kust mad-
desinde u
bilgiler veriliyor : Kustantyne ve Kostantyniyye, Rûm hükümdarlarnn
.
idâre merkezi olan ehrin ismidir ki fethi kyâmet alâmetlerindendir. Rûm lisânnda
ismi Buzntinya’dr. Etrafn çevreleyen sûrun yükseklii yirmi bir zira’ mikdârdr.
çinde bulunan kilise dikdörtgen eklindedir. ehrin bir canibinde dikili yüksek bir sü-
tün vardr ki çevresi takriben dört kulaç mikdardr. O sütünün tepesinde bakrdan
düzülmü bir at heykeli vardr ki üzerine bir kimse binmi, bir elinde ahundan yapl-
m bir küre tutub dier elinde parmaklan açk olarak o küreye gûya ki iaret eder.
O suvârî bu beldenin ve o kilisenin kurucusu olan Konstantin adndaki Kayserin sû-
retidir... Mütercim Asm efendi Kamûs metninden bu ifâdeleri terceme etdikden sonra;
mütercim der ki diyerek ehrin kuruluu, geçirdii safhalar ve nihâvet Türkler tara-
fndan fethi ve hâli hâzr durumu hakknda dört sahîfe kadar güzel bilgiler de vermek-
tedir (Kafnûs Ter. m, 111-114).
33. KadI Iyâd der ki Müslim’in, el-CAMlU'S-SAHÎH’inin bütün nüshalarnda böyle «îshâk
;
34. ehrin bu fethinin kyamete yakn ve Deccâlin zuhûrundan evvel olaca, çetin bir harb
yapmakszn sâdece LA LAHE LLALLÂHU VE’LLAHU EKBER tevhîd ve tekbîrleri ile
tahakkuk edecei ifâde edilmidir.
i
r
4. >(S SAHlH-1 MÜSLM
. a \t»\* JL:i
olivy iÂ.’
r , jjUUVc ’J.V tfti. :V\î •
a-S jld 3 j (...)
• 5 '-^ A » J 4» j
79 — Ubeydullah, Nâfi’den, o da bn Umer’den tah-
(2921) :
•
*jr -> *j«—' l
» cJÜ «il
J j— j jl ‘ _,-e ür «il a tc (i ^i-1 : £J jl,' \j o-.—
&*î üü jljSts^V
« .
!
P t : J>;
<j J 3‘ '
•
0C ur’/i-J >=-' • J) l;
(...) - A>
jjlailli i/jJ' ^Clirlir » jû jl i J%1 J «it A.'t jl ‘ «i '/ j, y L
• t
=
^
81 — ( ) : Abdullah ibn Umer (R) haber verdi ki Ra-
sûlullah (S) «Yahûdîler sîzlere muhârebb edecekler. Neticede siz-
: kar
ler onlar üzerine musallat klnacaksnz. (Öldürme
o Sk^ar iddetli ola-
cak ki) hatta kaya parças : Ey müsliman! u arkamdaki kimse bir Ya-
hûdîdir, onu öldür! diyecekdir» buyurdu.
^
KTAüU'L-FÎTEN VE ERATTS-SAa 457
‘ Szr M *ü c
( ^î c (i-*l ) V '«A* -
1
LA* (r\rr) — AT
. S£i yp’ 'jrii; 'j; D f£ v
»
'J6 § i J/o M s i';A j) '& < Ç
>~l j‘ i*h 3 A» i-Hj ^L'i »ijj ^ {j^' üA ’j; ZJjçâ ft&î
p t
.
3» j . [ j^\ •.
'J-V I)Û ) \ J Jo* y\) J-V J LA* (r\tr) - AT
& 'ixj b j.&'y.lb-A,, . ^'uv 1
jj\ ( fc-i; =
JA jâ
> + W •
#»
: 3» §|& î
«il
3j»3j 3^ 0> ' : M cJi 36 : <_/> ^Y' J 1
j S I jj
I
* ^ l| ' • * w *• I
' # - * • •*' ^ ^ ^ i ^ *l » ' l". > • • . .
W X>- ,
.
^ w l V l > . J l
j ^**1 J (...)
. , *£.YI
" *
- • *^6 :
J
j.ç üs' : 3 A' A ^-S1 :
A 06
35. Bu hadîsler, tarihin bir devrindfen sonra dâima jnanlm aleyhine çalarak tamâmiyle
.
maddeperest olan, fesadlar menba hâline gelen Yahûdî milletinin çok fecî* olacak sonunu
gâyet beli ekilde ifâde etmekdedir. Demek ki bu kavmiyetci ve fâsid kavim, ar
târihdeki fesâdlanna mukabil insanlkdan gördüü azâblarla beslene beslene hnc art-
m olarak bir gün ortaya çkacak. Bunun hakîkaten insanlk aleyhine musibetler ve
hyanetler dokuyan bir millet olduu beeriy yetin büyük ksm tarafndan anlalacak
ve umûmî bir Yahûdî nefretinin neticesi olarak da bu kavmin kökü kazmacakdir. n-
sanln bu nefretine hatta talar ve aaçlar da itirak ederek, Yahûdî beliyyesinin or-
tadan kalkmasna yardm edecekdir.
arkad : Bir nevi büyük aaçdr. Bir kavle göre Sincan tikeni dedikleri aacn
büyüüne denir. Avsece Türkcede Sincan dikeni ve ba’z yerlerde Mûsâ
: aac dedik-
leri dikenli aaçdr (Kamûs. Ter.).
458 SAHÎH-Î MÜSLM
lah (S) dan iitdim : «üphesiz ki kyâmety kopmasndan önce bir çok
yalanclar var olacakdr» buyuruyordu.
iitdin mi? diye sordum. Câbir : Evet dedi, ifâdesini ziyâde etmidir.
:
*5 'Jûj . l-üî : 3 v‘> 3 £5 <?M 0*v - Al
* 0
.
j) y <
gb .
0 & ü.‘
. &^ .i s» % - o:-:» ? (
ek.
yy yr Oy i :
ItUj o/"i ’£ illi' fJsY » Ds 0y jjî
. t â 3/-j
î
• - .•
\ L • J '• '
84 — (157)
36
......... : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber Ç) :
«Otuza yakn bir takm yalanc Deccâllar türeyib hepsi de Allah’n • Ra-,
sûlü olduunu iddiâ etmedikçe kyâmet kopmaz» buyurdu.
( ) : Hemmâm ibn Münebbih
... de, E6û Hüreyre’den,,.v
o' da
.
£ ^5*1 D» i ^>' ^ «
$}y. j ' oc « <_A^V' ö/* : öti* ü» 3
^ û} cr^>
-J .-e
y*> ör'
^r
_» jLy*j l*
V^*# .
£*&
’
. € V.-J 'çy£~j *UV
duuma ehâdet eder misin? dedi. Bu söz üzerine Umer ibn Hattâb Yâ :
ünmekde olduun kii bu çocuk ise sen onu öldürmeye asla muktedir
olamyacaksm!» buyurdu 38 .'
j v ^»3 - ;. »j
ry;.
'
o jJ j â ^ 3 z u>x..)-v\
D6 cr« c V' {^x>- v jL Ay I
(
C‘ : j'^>- V' Jli.j û**A> : >_c
m
ör' <Jk )
_
+ ’ *
# # • * . r + •
*•
* i» oii ü
»
'4 ü& . »£. ji ip
38. Bu olan çocuu bn Sayyâd ve bn Sâid olmak üzere iki ekilde rivâyet edilmidr.
acîb
Sayyâd, avc ma'nâsma gelen sâidin mubâlaa sasdr. smi bu bâbdaki hadîslerin
metninde görülecei üzere Safîdir. Vâkidi, bn Sayyâd’n Nççcâr .oullarndan oldu-
un v bildiriyor. Bazlar da Neccâr oullarnn dostu bir Yahûdî ailesine mensûbdur
demilerdir.
Gençlii berbat olan bn
Sayyâd’u büyüdükden sonraki hâlinde selef âlimleri
ihtilâfetmilerdir, Büyüdükden sonra bn Sayyâd'n musliman olduu, eski kâhinlikle-
rinden ve Peygamberlik iddiâshdan vazgeçib tevbe etdii ve Medine'de öldüü rivâyet
»
. a fci
£
kÜ V ;
. ^ ^l ^ Jli" . ÜS , Hl ^ &J 'J& .
86 —
Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi
( )
Bizler : :
—
Gönlümde senin için bir ey sakladm. (unu bil bakaym?) bu-
yurdu. bn Sayyâd :
« Yj.ai
j _
\
jca Isj'Jt '
1
û)l o'/* I
» yj* «â>1 ü j î «il t) j j \ I
: y> « ? «SI 3 j J I 1
—
Benim Allâh’n Rasûlü olduuma ehâdet eder misin? diye
sordu. O :
edilmidir. Hatta öldüünde buna namaz klnd srada yüzündeki örtü kaldmlaraK
halka gösterilmi ve bu adamn öldüüne siz de âhid olunuz demlmidir. Harra vak’as
srasnda vefat ettii de bildirilmidir.
bn
Sayyâd'n olu Uhâre iyi muslimanlardandr. bn Sa*d Ebû Eyyûb diye an- :
lan Umâre, Mervân ibn Muhammed’in hükümeti zamannda vefat etmi§dir diyor.
39. aybdan haber alabilmek ancak peygamberlere mahsûs olan vahy ile mumkin iken bn
Sayyâd’n bu sözü eytân bir ikadan baka bir ey deildi. Peygamber yanndaki sahâ-
bîlere yolda giderkenDuhân sûresini zihninde tutacan söylemidi. Nitekim Umer de
Rasûlullah’n kendisine bunu söylediini haber vermidir. kâhinin söyledii bu te
•duh» lafz o srada çalman iki harfdir. Peygamberin bu yalanc peygamberi böyle bir
imtihana tâbi’ tutmas da yalann göstermek içindir (bn Ceviî).
4
3
— Ben iki doru söyleyici, bir yalanc, yahut yalan söyleyici, bir iki
doru söyleyici görüyorum dedi. Rasûlullah :
O 1 ‘ •Vî O * J (t^y'v) —
• 3 \ O' ^ jJJ a? c jC jc lyâj y\ b*JLv : Jij
• 4 £ ** • <jd
_j
.
|jtV' x.c h*A_>. : yîi O _} {$ A jf '<j «il A.-C Çpjr (tV*v) —
: J JlÜ . Jl a-L, j O-^
\
: JÛ A_»~ J [yt i ^Jl ,J 1
jc aj’i
! «jj'
3 ‘ 1*1 : «S^* ^*-1 JJ Ji Jr [JÜ
A^l \; \ 1 Â_a j . cy.ll oJj) -ûi : C-.»
. Jk •
o '3 v >y Jl
89 — (2927) Ebû Saîd Hudrî
: (R) öyle dedi : Ben Mekke
yolunda bn Sâid’e yoldalk etdim. Bana :
—
nsanlardan bazlarna kavudum ki onlar benim Deccâl olduu-
mu iddiâ ediyorlar. Sen Rasûlullah (S) «Deccâl’in çocuu yokdur» n :
—
Evet iitdim dedim.
—
te benim çocuum vardr! Sonra- sen Rasûlullah’dan «Deccâl,
Medine’ye ve Mekke’ye giremiyecekdir» buyururken iitmedin mi? dedi.
Ben :
,
—
Evet iitdim diye cevâb verdim. bn Sâid :
—
Muhakkak ki ben Medine’de dodum ve ite imdi de Mekke’ye
gitmek istiyorum dedi. Ve sonra sözünün âhirinde bana :
—
Fakat vallâhi ben Deccâlin ne zaman ve- nerede doduunu ve
imdi nerede bulunduunu pek iyi bilirim dedi. Dorusu bn Sâid’in bu
sözleri benim zihnimi kardrd (ve hakknda üpheye düdüm) dedi 40
.
'
j : Dfc V- :: ^ ••
vt ’jiv / c j.
; ^ ^u> j ^ •
^ * A.' '
Jw J Jb )
J->- '
^ l
• J
\ Aij *
*'l
û
jjçijf ^ c>‘ J4 L *— ^ ^ OjAp
. Ay (l AU A» v. 1
'
jJ » Jt»j . ti jJ
j A_j * VI J VJ » J»
.
^ ^ jV £v J!
I
! i» , . d : M' J» JÛ yy J â-A J\ ><r ’j. 30 U Ji» .
-j
: uü 3b « & iti •i*/.! : y3 ;î t jis . ti s :i n ;i
90 — ( ) : Ebû Saîd Hudrî (R) öyle dedi : bn Sâid’i kö-
tülemekden beni bir hayâ ve korku sard halde bn Sâid bana öyle
dedi imdi ben insanlar ma’zûr tutdum. Sizin benimle iiniz nedir? Ey
:
Ebû Saîd der Bunlar söylemekde o kadar devâm etdi ki, nihâyet
ki :
onun sözleri bana te’sîr edib nerede ise da’vâsmda onu tasdik edecekdim.
bn Sâid, Ebû Saîd’e Fakat vallâhi imdi ben onun nerede bulundu-:
unu pek iyi bilmekdeyim. Ben onun babasm da anasn tamyorum dedi.
Baka bir kimse tarafndan bn Sâid’e Hakîkaten senin bu adam (ya’nî :
Deccâl) olman seni sevindirir mi? diye soruldu. bn Sâid: Eer onun
cibilliyeti olan kötü sfatlar bana arz olunmu olayd ben onlar kerîh
görmezdim dedi 41 .
40. bn Sâid’in ilk sözleri kendisinin Deccâl olmakdan berî olduuna ve ayni zamanda
iymânna birer delil olabildii halde son sözü aybe vukûf iddiasndan ibâret olub küfrü
hakknda kuvvetli bir hüccet tekil ediyordu. ste bu sebebden Ebû Saîd ini adamn
bu kar§k sözleri fikir ve muhâkememi bozdu demidir.
41. Deccâl’de cibilliyet klman vâ, aldatma, kartrma gibi tynetler bana arz olunsayd,
ben onlar kabûl eder râzy olurdum demek istiyor. Ya'nî Deccâl olmasna râzy oluyor.
Bu cümle onun küfrüne sarih bir delildir.
^ ^ . 1 ^
«
»s** Cf J/i»-' • &** •
cr*' t> •£* (•••)—
[yji.yy.
*
ViijüTDÎs .aîu ’J £:s ^'.jî Çili *
i>:3& îf/ji'
-* J
1 V| <J
*•
U . jC AiA^ > jl : ! A-.*— I
*
\ . : J45 . *y~*) tUti
*
jicgl i Sk v.
! ^ çit yj» a 3 A6
_)
jû A ^01 f -ul'J
J
^Jl ^lc\
y 0—'\ ! ^Cle
j.jJ 3 o^îr -x»3 • ^ a j-V '^.îc *i' 3^3 j Jli -*.» v ^U. 1 } « b
i ’ i
a ;
*1
A> j
I l l
j
®A J* ^J jC -
\
3 <3 ^V jjl t *1 _J
t U\ ; ijii 'J . \)Xe\ jl O*-0 jj>- : A..»—
y JU \
detlidir sen eyân keki aacn altna koysaydn dedim. Hemen dedi- u
' imi yapd. Bu srada koyun sürüsü göründü. bn Sâid gitdi vebize bir
bir büyük kadeh dolusu süt getirdi. Yâ Ebâ Saîd! ç dedi. Ben Muhak- :
kak ki scak pek iddetlidir, süt de scakdr dedim. Bende ise onun elin-
den bir ey içmei —
yahut onun elinden bir ey almay— istememem-
den baka bir ey yokdu. Müteâkiben kendisi sözleri söyledi Yâ Ebâ u :
Saîd! Rasûlullah’m hadîsi kendisine gizli kalm kimse olsa da siz Ensâr
cemâatina gizli kalmamdr. Sen Rasûlullah’ri hadîsini en iyi bilen in-
sanlardan deil misin? Rasûlullah : «O (ya’nî Deccâl) kâfirdir» demi
, '
ym, onun doum yerini de, imdi onun nerede olduunu da bilmekdeyim
dedi. Bunun üzerine ben Bundan sonraki günlerde helak ve husrân sa- :
na olsun! dedim.
^ <j} û c ( O- 0-4 -*
O' ti—i ÎOâ»-
‘
) •
jc ( -r (t ata)
,
•
- r
92 — (2928) : Ebû Saîd (R) dedi ki : Rasûlullah (S) îbn
Sâid’e : .
» j \ ’jc «
UJ.Jr o c 1
y.\ *4^ d} d i} j ( • )
—
. « Ljdk. il0O< < j jc- ^)i [JlO. Ol i 1 */jc
93 — ( ) EbûKeza bize Ebû Bekr ibn Ebî eybe tahdîs etdi. Bize
Usâme, Cureyrî’den, o da Ebû Nadre’den, o da Ebû Saîd (R) den öyle
tahdîs etdi bn Sayyâd, peygamber’e cennetin toprandan sordu. Bu
.:
suâl üzerine Rasûlullah (S) «(Hâlis buday unu gibi) yumuak ve be- :
.• - d •* *
r A5 - -
- r* • • ,
\ *- * • > . 0
i
1 c/ // c U» A>- •
^ \ u> A>- .
^ \
. ,
— \ £
•
SÛ? u?
J1 • •
3f§>
y' Alc OiJ > 'jf C-& ’y= LOr* Jj : JG î Ol Jl^I
42. Dermeke Hâlis buday ununa ve yumuak topraa denir (Kamus). Alimler
:
Bunun :
u <\ 0
^ ^/y. A» j . L^
vili a«- : Jlâ» *>1 O} « J)
0 J 1 jlViî » ilil» JV ûl Jl»
^
5=^ *1' *•**!* î J>' J j » •*«-* l : «i' J ^1 aII-» ,ji Jla» JüiY' 0 _,lj
\
:
O' o î 'il* » '$s!â>
^ 3 j-lj Jλ . «J//.3 O-*' » JÜj
il » i» 3^J-S '«o IÜ {? .
«
:*v ix ut . ^ iy ^ ’i ju . -ufrj
^
« ljA jA*«> . i—>-l » j{|â> J M [JÎâ'« * il;-» cü' IjUi a bui- lU Oili A
4i5t > «il 3 ^---a ^ t)l** • ^- c v -r 9' !
^ü a î • *j> : wÜatl tr j.e JUi
Jf ,
aidi g| âl 'Jls lii
‘J1 . »ç. 2.1 j jid! 4 tfjüÇ jr 2 2
iî5 • S i';, it te . jÇ» 2 *- p. o\ &% jidi
tJ iig i;
il 2 jil >ç 2lfl ol-J . U>3 '4 .iiAs
j ^l-> jij
^ âl^ y.j
.
J
£j. 1A Ç 2 p Çj ( )
I Ali t : Ȃ 2 y %%
j-C
. « & tSy V ^ ç ,
âl 3. i Uts
?
Ç % i
S. Müslim; c. 8, F — 30
J : : : , f
. I
J* U" ili
Jç ts—'t yby |â jl 'JjLj f tu : "jf i) û)l a'c 3Ü :
3Ü (\ \\)
y j yy yü 3y‘ yûj
‘
^i jî.' ,>‘ ya r^t '«î <
‘^üy s -î
j£b 31 36
A '<£
W^' -i * 3 p 3.Û1 'A;
£ ,3&"
tj$. kZ/-'jo\
‘ °/ (i*- J=rJ J e \>'f---t ^» 1
IJ1
.
tji <;l.ljX) » 3Üj « j'
ile beraber bir cemâat içinde îbn Sayyâd (denilen bir kâhin)
in bulun-
duu tarafa gtdi. Rasûlullah, bn
Sayyâd’ (Ensâr.dan) Benû Meâle so-
yunun tadan yaplm kal’as yannda çocuklarla oynarken buldu. îbn
Sayyâd o srada henüz bülû çana ermeye yaklamd. Bu genç kâhin •
lah bn Sayyâd'a :
— Ben gönlümde senin için bir ey sakladm. unu bil bakalm dedi.
bn Sayyâd
— Gönlündeki duh’dur diye cevâb verdi. Bunun üzerine Rasûlullah
ona :
KTABU’L-FTEN VE ERAT'S-SA'A 467
— Sus! Ykl git, haddini tecâvüz etme! buyurdu. Bu srada Umer ibn
Ilattâb:
— Yâ Rasûlallah! Müsâade buyur da unun boynunu vuraym dedi.
Rasûlullah da ona :
— Eer
bu Deccâlise sen onu vurmaya asla musallat klnmayacak-
sn. O Deccâl deil ise onu öldürmekde senin için hiç bir hayr yokdur
buyurdu 43 .
dullah ibn Umer (R) den iitdim öyle diyordu Rasûlullah (S) bundan :
sonra bir kene de Ubeyy ibn Kâ’b el-Ensârî ile beraber bn Sayyâd’n
bulunduu hurmala gitdi. Nihâyet Rasûlullah hurmala girdii zaman
hurma gövdeleri ile korunub saklanmaa balad. Rasûlullah onu âfil
avlamak ve bn» Sayyâd kendilerini görmeksizin onun husûsî hallerini
görüb ondan bir eyler iitmek ve onun kehânetini ve gayri tabiî hâlini
sahâbîlerine göstermek istiyordu. Rasûlullah onu katîfe örtüsü içinde
bir
yayg üzerine yan yatm bir halde gördü. Hrka içinde genizden gelen
bir hrlt vard. Tam bu srada bir hürma aacnn arkasna gizlenmi
bulunan îbn Sayyâd’n annesi, Rasûlullah’ gördü ve hemen bn Sayyâd’a:
Yâ Safî ! te Muhammed geldi! diye seslendi. Safî, bn Sayyâd’n ismi-
dir. bn Sayyâd
sçrayb ayaa kald. Bunun
sür’atle üzerine Rasûlullah
maiyyetinde bulunan sahâbîlerine «u kadn olunu :
o halde braksayd
43. Böyle garîb halleri olan ve Peygamberlik iddia eden bu serseri olana
kar Peygam-
ber in kaydsz kalmas ve Medine’de ikâmetine müsâade etmesi
mdr sebeblere balan- u
: S
Bu kir fitne idi Allah bununla mu’minleri imtihân ediyordu. Nitekim vaktiyle
_
Musâ Aleyhisselâm’n kavmini de bir sr
buzas ile imtihân etmidi. Hidâyete nâil
olanlar o fitnedenmasun kalm, kurtulmu, o fitneye urayanlar da helâk olmudur.
Bu kssann delâlet ctdii hâdise, Peygamber ile Yahûdîler arasnda bir muâha-
denin câri olduu zamana tesadüf etmidir. Peygamber Medine’ye hicret etdiinde Ya-
yüdler ile bir muâhade imzalamd. Bu muâhadenin esasl maddelerinden biri: Ya-
hûdîler hicret etdirilmeyecek, kendi hallerinde, kendi
yurtlarnda serbest yayacak-
lard. bn Sayyâd da bu muâhadeye imzâ koyan bir âileye mensûb
idi. Bu durumda
onun hakknda bir hadd
etmek veya Medine hâricine sürgün etmek gibi siyâsî bir
icrâ
ceza tatbik edilemezdi. Vaziyeti olduu gibi idare etmek en doru hareketdi. Nitekim
bu mesele hakknda ilk hükmü zaman vermidir. Neccâr oullarnn
himayesinde bulu-
nan Yahûdîler, bu serseri gencin sokakta pazarda yapdklarndan sklmaya
ve musliman-
lardan ve bilhassa kendi hâmîleri bulunan Neccâr oullarnn
levminden utanmaya ba-
ladlar. Nihâyet bn Sayyâd’ âile soyundan tard etdiler.
k Bu tard kararma yalnz elli
muhalefet etmidi ki bu da dikkate deer mühim bir kemmiyetdir.
evvel bn Sayyâd hakknda bir ceza tertîb edilseydi belki
Demek daha
bütün kabilesi isyânkâr bir
vaziyet alacaklard. Hatta belki de hâmîleri bulunan
Neccâr oullarnn neesi kr-
lacakd.
u halde bn Sayyâd’a kar Peygamber’n bü müsamahal hâlinin sebebi ksaca
udur Müslimanlm
: ilk senelerinde her tarafda iyi geçinme ve iyi münâsebet siyâseti
ta'kîb eden Peygamber, en yakn komu ve muâhidleri bulunan Yahûdîerin krgnlk
ve dümanlm çekmek istememesidir.
468 SAHÎH- MÜSLM
o,saçma sapan sözleri ve gayri tabiî halleri 'le size ne mal olduunu açk-
layb beyan ederdi» buyurdu.
(169) 44 Salim dedi ki: Abd. dedi: Bir kerre 1
a’ ”n Umer öyle
Rasûlullah (S) insanlar içinde ay c.kd ve Allah’ ulûhiyet anna
lâyk sfatlarla övdü. Sonra Deccâli zikr°dib öyle buyurdu «Ben sizleri :
iki gözünün arasnda kâfir yazlmdr. Onun amelini keh görüb sev-
meyen herkes o yazy okur. Yahut her mu’min c yazy okur» buyurdu.
Ve müteâkiben «unu kat’ olarak biliniz ki sizden hiç bir kimse ölün-
:
>• . -
: VÛ . j aIc
j Jc j \ (nr •) — \\
S A» V y â A? S
\
+
*
\ Û*
1
•
if
^
\u V
j
^ •
f
.
.
vVf # o*
\ " •
4
I
‘
• "
^ *
i
-
|
•
( P S y/1
^ '»r >
\
(J?* îj.s cr
^ * •«
* \ - #> ^ *
96 — (2930) 45
: Abdullah ibn Umer (R) öyle dedi Rasûlul- :
lah (S) beraberinde sahâbîlerinden bir topluluk olduu halde gitti. O top-
luluk içinde Umer ibn Hattâb da vard. Nihâyet Rasûlullah Sayyâd’i bn
henüz bülû çama yaklam bir olan buldu. O, Muâviye oullarna âid
kökün yamnda olan çocuklar ile beraber oynuyordu. Râvî bundan
j+mka l*
|
\ .
*
o t.c l
J j'
1
'
'/ •
'.V
Ü
• " J A-*- ü A-.C
I .
±> (•••)- *v
L
,
'jlc jLUr^
> V ' *
^
• -
‘ J ^ £•« t J \
0>_ “jT Jua- yj JUe Ol j.e-
1
y
97 — ( ) : bn Umer (R) den : Rasûlullah (S) içlerinde
Umer ibn Hattâb’n da bulunduu saatlerinden bir cemâatle beraber
bn Say'âd’a urad. O, Maâle oullarna âid kökün yamnda olan ço-
cuklar ile oynuyordu. Kendisi de bir olan çocu u hâlinde id H Bu ha- . .
dîs dahi Yûnus ve Sâlih hadîsleri ma’nâsyledir. ukadar var ki Abd ibn
Humeyd, Peygamber’in Ubeyy ibn Kâ’bla birlikde hurmala gitmesi hak-
kmdaki bh Umer’in sözünü zi ^tmemidir.
.
S^
<£wLH
. L, jli .
>Ç ’j £
Vy *4 e)^>
^ • ^ju|1i3^W
. Jur* r V
a‘C>
(urr)
d/' ^*c
-
dr' jj)
*,
A
o\ lUc Q ? JuC»
^
dr'
"'**** ^ Oij\ U ! «il »iiâ-j
‘ •
4 <[3fc»
•
. fclj -*»
j <1*â> ’jc dr \ Ji.jj
î C
^ Û1 » tî&
$§§ 4ü'
3_Aj
** \
'ii 4j's . . v : 1)6
. ’&jty GaH .
;^ »jUj ^ m’Cî . rijj vu ’j; i
3 , ) i
ÜJJ b 3^ *» <•
y î <j| A.yU : i
r Ast* uji>yj ^ jp 'Jl> iU. j 3û
Umer (R) öyle dedi Den ona iki defa kavudum. Bar defa ona kavu-:
(t •
f« ö - • >**
h :
*7f.
Yl\. ^ >:
j x+£- j Xa\L. I
% •
t Â. . (J X+£- [}x>- .
(
'4 Jâ*4'
j )
jr-C j \
. j+c t>l
,
JC û>l &£
£
UÜ ^ "^
B Oy JL-J' ûll
J j\ ‘
J* c O* ‘
^ c
K
J~ j} â* Cf V c J W* ( 3:^*1 3' ci-’-. )'pû b*.A>. . 3 l*
•
S| y 1
ûc
(20) DECCÂL’IN SIFATININ VE M AY YETNDE OLAN EYLERN
ZKR BÂBI 46
gözlü ve pek yalanc olan (Deccâl) dan sakndrmadk hiç bir Peygamber
yokdur. Haberiniz olsun ki o, sakat gözlüdür. Rabbmz ise sakat gözlü
deildir. Onun iki gözünün arasnda j o i) (= kfr) yazlmdr>.
46. ICadî Iyâd dedi ki: Müslim’in ve daha baka muhaddislerin zikretdii bu hadîsler, Dec-
câl’n varlnn
sahhlii hakkndaki Ehl sünnet mezhebi lehine huccetdir. O ayni ile
bir fahsdr ki Allah onunla kullarn imtihân edecekdir. Ve onu lâhî mukadderâtdan
olan baz eyleri yapmaya jnuktedir klacak^jr. Bunlar öldürülecei kiiyi diriltmek,
dünyâ nimetlerinin zuhûru, onun beraberinde bolluk, cennet, ate, iki nehr bulunmas
ve arzn hazînelerinin ona tabi' olmas, semâya yamur yadrmas için emredib ya-
drmas, arza bitirmesi için emredib bitirmesi gibi eylerdir. Bunlarn her biri Yüce
Allah’n kudreti ve meîeti ile vâki’ olacakdr. Sonra bunlarn ardndan Yüce Allah onu
âciz klacak da artk o oradaki kimseyi ve bakalarn öldürmeye kaadir olamyacak,
ii ibtâl olunacak ve onu îysâ Aleyh^sselâm öldürecekdir. Ve «Allah, iymân edenlere
dünyâ hayatnda da, âhiretde de o sabit söz indinde se bât ihsan eder. Allah zâlimlerV
artr. Allah ne dilerse yapar** (brahim: 27). Sünnet ehlinin, bütün muhaddisler, fa-
kîhler ve mütefekkirlerin mezhebi ite budur... (Nevevî).
47. Bu hadîs yakn bir lafzla KTÂBU’L-YMAN’n 75 »inci babnda geçtii için, oradaki
273 sra rakaml hadîsin müteselsil rakam olan bu 169 says burada da aynen tekrar
edilmidin
:
102
• « 1> 8^ J ^
/— ( ) : Bize Enes ibn Mâlik (R) tahdîs etdi ki : Al-
lâh’n Peygamber’i (S) : «Deccâl, iki gözünün arasnda kfr ya’nî kâfir
yazlm olandr» buyurmudur.
,* - • >•' \ .A «
j ûji .uAa* l«*.
/
(*••)—
v
>*T
- 103
*
- * - • ^ >
a ^ . ujJt
^ i) Jjl^J ^1; Jfi :j£ idUU ^
l
•* te S^ »J>r» te •
?*
—
Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi Rasûlullah (S):
( ) :
:
«Deccâl, gözünün nûru silinmi olandr 48 Onun iki gözü arasnda kâfir- .
^: c u (t\rt) — ^ £
: 3^ ‘ 3* ‘
^Vl jc Â,_ jL* 1
(
L}Â>- : jl^i. V' 3^5 • t ^-l : o®*-*!
< j\i
>**-> -
C3-J
as
«Deccâl sol gözü sakat, bol saçl bir kimsedir. Onun beraberinde bîr def-
net ve bir ate vardr. Onun atei bir cennetdir, cenneti de bir atedir»
’
buyurdu.
48. Bu hadîslerde Deccâlin sfat olan a’veru kelimesi ater kökünden yaplm bir sfatdr.
Aver > bir gözün hissi ya’nî görme kuvveti zail blmakdr. Murâd bir gözlü olmak4r.
A’veru sfat u ma’nâlara da gelmektedir
a. Kötü ve kemter nesne. '
^^
.
. *u <; u'
. % rj& 'd'j lyii
f • 3
$' srj;
« ^ ;6"
o jS- j
dan daha iyi bilmekdeyim. Onun beraberinde akmakda olan bir nehir
vardr. Onlardan biri göz görüü ile beyaz bir sudur. Dieri de göz gö-
rüü kendi kendine tutuub alevlenen bir atedir. Eer herhangi bir
ile
kimse ona eriirse ate olarak gördüü yahut zannetdii, nehre gel- — —
sin. Sonra daldrsn. Sonra banindirib ondan içsin. Çün- bam aaya
kü o souk bir sudur. Deccâl de gözü silik biir kimsedir. Gözü üzerinde
kaln bir deri perde vardr 49 Onun iki gözü arasnda kâfirdir yazldr .
l't' ;• r
t& ^
j xi* liîjS-j
p . illi trii . j l;tu. . illi > ^ LÂ* (••) — V"\
; ' • *
• •• # f • • " * '* * .. '\x •' • ' " , # *
i, ^
„
^
I
I _r'
,
. a \j>L£ ü
V :r ti j
; ; 5 ;.; jî! 36 (, w .j
106 — ( ) Huzeyfe (R) den Peygamber (S) Deccâl hak-
: :
bir dericie denir ki maazallah gözde meydana gelib gözü örtmekle görmee mâni’ olur.
Salâbetde trnaa benzedilmidir. Tb kitablannda bu zafere unvannda yazlm bir
illetdir ki et tabakasnda yahut gözü ihata eden perd ede meydana gelen bir ziyâdelikdir.
Ekseriya gözün peykârmda zuhûr eder. Kâh san, kâh kzl, kâh donuk olur. Ve bazan
uzam olub karine tabakasna doru yürüyerek gözün bebeini örter Ve görmee zarar
eder. Ve bu, perde ta’bîr etdikleri hastalk olacakdr Kamû# Ter.).
474 SAHH-1 MUSLÎM
atei souk bir sudur. Suyu da bir atedir. Binâenaleyh sakn kendinizi
helâk etmeyin!» buyurmudur.
** • • ?• >
• • •
- > • r ^ â*
ij ouJ> a : c j\y u> c.
/
(\rolr\r) — ^ • y
*
J-— • (J
"
i ‘
J J*S.
*
J A.ic JC I
<J p»'
"
j
Jt-
0 ,
107 — (2934/2935) Bize Ali ibn Hucr tahdîs etdi. Bize uayb ibn
Safvân, Abdulmelik ibn Umeyr’den, o da Rb’yyu’bnu Hrâ’dan, o da
Ukbetu’bnu Amr’dan, Ebû Mes’ûd Ensârî’den tahdîs etdi. Dedi ki Ben :
O da tatl souk bir sudur. Sizlerden her kim Deccâl’in çkmas zamâ-
mna eriirse ate sûretinde görecei ey tarafnda bulunsun! Çünkü tatl,
souk bir sudur» dedi. Bunun üzerine Ukbe, Huzeyfe’yi tasdik etmek için:
Ben de bu hadîsi Rasûlullah’dan iitdim dedi M .
50. Decl, kardrmak ma’nâsma da kullanlmadr. Bu ma’nfica Deccâl, hak ile bâtl, iyi .
ile kötüyü, biribirine kardran kii demekdir. Dier bir hadîsde «dünyânn son zaman-
larnda bir çok deccâller çkacakdr» buyurulmudur ki târihî nice vak’alar bu haberi
te’yîd etmi
ve hakîkaten cemiyetin nizâmm bozan bir çok Deccâller türernidir.
Bu
Huzeyfe hadîsinde bildirilen Deccâl da bunlardan birisi ve en azgn olacakdr.
Hadîsde bildirilen su ile ate belki de hakikate mahmûl olmayb 109 rakamyle!
geleeek olan Ebû Hureyre hadisi veçhile cennet ile cehennemin birer
remzi olacakdr.
Ya’nî Deccâl cennet ve cehennemi temsil eden bir takm hârikalar
gösterecekdir. Bu
da Yüce Allâh’n, kullarn imtihân etdii fitnelerden birisidir. Fakat Allah
müteakiben
hakk izhâr ve bâtl ibtâl edecekdir. Sonra onun kötülüklerini açklyacak ve halka
onun aczini gösterecekdir.
^ 3 -
Jii) JvjüWj.^;. 3 ^3 (
...)_ VA
4 O* 5
.-' 0C ‘
^ J.' y;. (*;-*•'
öc _
‘ û* 'j_j*:
(
^‘ a> - :
0} l)^» 3 • t
^ : 0*4
j[ . <.* ^C JLJl û 'V 1 ÂÂt Jîi» >_^U. _^\j <i L ût jd^».
^ : . : Jl» *
«Â'
• ‘ *'
' ti4 l*lj . -fU < jl‘ a; \ jj j ^jjl l«lj . Ji '^a 1
'
[>* ^jî'
0 •
. a îlS Ati* .
jî' At 1 »5
y_ JA !_, Jj t Ül ^ jti *^-*-4 bil 3
maiyyetinde olan eyi ondan daha iyi bilmekdeyim. Muhakkak onun ya-
nnda bir su .nehri ve bir de ate nehri bulunacakdr. Fakat sizin ate
olarak göreceiniz ey bir sudur. Bir su olarak göreceiniz ey ise bir
atedir. Binâenaleyh sizden her kim Deccâlin çkmas zamânna eriir de
suyu içmek isterse, bir ate olarak görecei eyden içsin. Çünkü kendisi
o atei bir su bulacakdr» hadîsini söyledi. Ebû Mes’ûd Ben de Peygam- :
f
-
1
. A
(_? - Jc
^ 'i- -
^ VO *.•- *
la-»- b a»
\
j* *
. a» j 1
j a.£ (j-js (t\rv)
£ v
— \ ^
\ •bu
'Y>£\
y »
â 3 jij : 3ii ;;. i
3 Ü £>%';&, XL
Üj • G» j; «b •
v ü>; Ji .
jöj iib 3!. ^4 % .
£iî s
’C'?J
> >.
ar
ui y
•
g ^y » »
jA» I
.den iitdim öyle dedi: Rasûlullah (S) öyle buyurdu: «Çikkat edin! Si-
ze Deccâle âid öyle bir hadîs haber vereceim ki (benden evvel gelen)
hiç bir Peygamber kendi kaymna (bu kadar vâzh olarak) onu söyle-
memidir. Onun bir gözü kördür. Hem cennetin, hem cehennemin (ya-
lanc) misâlleri de onunla beraber gelecekdir. Fakat onun cennet diyece-
i nesne cehennemin, cehennem diyecei de cennetin tâ kendi (misâli)
dir.Nûh, onun tefclükesini kavmna nasl anlatdysa, ben de size o teh-
lükeyi (imdiden) haber veriyorum» 51 .
51. Deccâl kelimesi, «deveye katran sürmek, zinâ etmek, yerin her
bucanda dolab gez-
mek, bir eyi yaldzlamak, hiylekârlk etmek...» gibi ma’nâlara gelen
decl’dehdir. Dec-
câ), zamann âhirinde çkaca bildirilen ve kendisine
o ma’nâlarn hepsi yakan mel’ûn
ve mufsid adamdr.
" ^ . j —
47(5 SAHÎH-t MUSLÎM
4
^.
^
'
Ai . ^ -
û* ^
• *•>*-* -
^
i
^r r^:
(j,
**
.r..
<
7 ^
j}*:
.- s;
a
-
• •
^ /**
'
*>•
-
•
-•u.
#<>
j}*: <J•
"
« 7 ,
\j
,•
<j\
•
0* -i* 3^
L^J „/* ^ A>-
J £
^ >>0' u)l*-**~
. (J'
tv
y^ü j^-4» j' y^>*
.
'iTi Üte. C. J ^1 ^ . P â J£ <_r.i v,
. p j- p. j pj £ -ji
"*
I)-' <Jf ^'3 • ^:ft> J-A ‘ ‘*|»^». ^ 1
j ‘ çr jA *31 3 -*i^"- }> V* ; »> ^
:
U
Kur’ân- Kerîm’de
«Kendilerine gelmi fcat’î bir delil olmakszn (körü körüne)
:
il
Ja j^c.
j
— Eubbâde'l’-Mesîhi yehâfu sahbî
Ve nahnu abîdu men haleka’l-Mesîhâ
— Biz ki Mesîhi (ysâ Aleyhiselâm’) yaradanm kullaryz.
Arkadalarm Mesîhe kul olanlardan korkacak?» (Ebu’l-Alâ el-Maarrî) m — H B
Çantay, Hadîsler, III, 120 —
. 4 \ \
\'Jdi '*sy>\ £ .
jû j ’û>' jV ,%L «l;; . Ü Lti. Ü
VlLi OjU j L-c Oy. 51»- 7i *'S "ty
\>s. Oy ijî » # !
j>jVI j V: j Uj ! t a/-j L : ili « tjü ! l Uç t
ç
jJl iiü A.» ! *x'l
J jL-j ( :(lli <X * ir ol) 1 yl—J ^ _}
. ~ç _y_j
At
'y*"e J ! «i* ü^-j î : ili* a » jA» l_jj«v*l . V » J» î j» j_ V rûSd_r
M ft
0- (*r:v A
^ j
J
* '
”
Aj»2û-§
-' ••
v »1 j. '<•
• *
A'.» u:_ itu- • * J
J -
>*
t .
jkj»
L>
.^-LS"
77•-
lL> lL>
'3J . A-â-T^ J\.Oj ^ .^11^3 J|^ Al J' aIC
O
*1
•
•
^ 0*~
l 1
/•
J* jT
^ jJ
. <0-4-* . -A- o'-; ;A JJ» 4-ül-* W~>- 0*-*
W^ - o
/•• •. ># .
Ü Q— .
' .»
;-|
Jj
1A 1^*^:* •
tJ x *~. 3
^1 *_«>; .C
;
fc
*:’ . <A)'
**' pr*
.
Jyyj ^ j>i
.
JhU:; ;
AV j'l V .4 ÇUc oi>\ 1* il :4A i i ^\\ ]
/
<jl>lj
.
|5 > Y .f A'VlA* J
S \ »- t 4 * I" •.**.
„ • ' J • J. • 1^ •
" • f" > - 1 >. • ^
^
,
ao)» ia :t-
^
v,j
<s*j* ^ y^^z* * çr. J ^ ^
ci‘4i
.
^3 '^j &v ~£*syf$\ j/j^ i' y$1 j '<>îj ^
/Al ü. Cl:a *^'> j oiiioii;ir ci i Ay' jA Al ^
478 SAHÎH-1 MÜSLM
. ^^ . j;> V3 jZcS'i* l
cP.^^6rTf
. i s*jt ^ lxJ\ t-
jf.^5
. dST JSjj t di-; v jJ t : jiî; £
jC-j '
r
*Âi-\:» . Âl.i» Uj 'o;' ^. >\ dU âT”
a * c ^~ yA»* ^
" (*y j sr ;^-’.
•
‘ çj^r V.*,
'-) 1
cr^’
52. Bu alçaltma ve yükseltmenin ma’nâs hakknda iki görü vardr Biri, bu alçaltma, ha- :
— Krk
gün. Bir gün bir sene gibidir. Bir gün, bir ay gibidir. Bir
gün de bir cumua (ya’nî bir hafta) gibidir. Onun geri kalan günleri ise
sizin günleriniz gibidir buyurdu. Biz :
— Yâ Rasûlallah! Bir sçne gibi uzun olan o gün içinde bizlere bir
günün namaz kâfî gelir mi? dedik. Rasûlullah :
Biz :
53. Bu Abdu’l-Uzzâ ibn Katan, Huzâa kabilesinden olub slâm dîninin zuhurundan evvel
ölmüdür. Abdu’l-Uzzâ’nn anas Huveylid kz Hâledir. Bu cihetle Hz. Hadîce, bnu
Katan’n teyzesi oluyor.
54. Kad Iyâd ve dierleri öyle dedi Bu, o ma’lûm güne mahsûs bir hükümdür ki eriatn
:
sâhibi onu bizim için de eriat yapmdr. Eer bu hadîs mevcûd olmayb
da bizler
kendi içtihadmza braklm olsaydk. Bizler muhakkak o uzun gün içinde de dier
günlerdeki ma’rûf vaktlar srasnda klman be vakit namazla kanâat ve iktifâ ederdik.
«Onun için mikdâr takdîr ediniz» kavlinin ma’nâs udur: Fecrin tulûundan sonra her
günkü mu’tâd fecr ile ölen arasnda bulunan zaman mikdâr geçtiinde ölen nama-
zn kln. Sonra onun ardndan ölenle ikindi arasnda bulunan vakit mikdâr geçince
ikindiyi kln. Bunun ardndan, ikindi ile akam arasnda bulunacak müddet
mikdâr
zaman geçince akam kln. Yatsu ve sabah namazlar da böyledir. Sonra ölen, sonra
ikindi, sonra akam. te o uzun gün bitinceye kadar bu ekilde
normal günlerdeki na-
maz vaktlar kadar vakitler takdir edilecek dir de, o gün içinde sünnet ve farz namaz-
larnn hepsi kendi yaktlar dâhilinde yerine getirilmi bulunacakdr.
Bir ay uzunluu olan ikinci güne ve bir hafta uzunluu olan üçüncü
güne gelin-
ce, onlarda da birinci gün gibi zikretmi bulunduumuz tarz
üzere yine birinci günün
kyâs yaplacakdr. Allah en iyi bilendir (Nevevî).
480 SAHÎH-1 MÜSLM
rub iki parça hâlinde keser de parçalar bir ok atm mesâfesi kadar bi-
ribirinden ayrr. Sonra Deccâl, parçalad genci çarr, o da hemen
yüzü parldyarak ve güler halde yönelir gelir. Deccâl bu ile megul
bulunduu srada birdenbire Allah Mesîh ibn Meryem’i gönderir. O da
Dmak’m dou tarafndaki Beyaz Menâre yanna herd boyas ile boyan-
m iki parça elbise içinde ellerini iki melein kanadlan üzerine koymu
Ban
vaziyetde iner. aaya eyince su damlatr, yukarya kaldrd
zaman da ondan iri inci dânesi gibi duru ve güzel bir su iner. Artk hiç
bir kâfir için onun nefesinin rüzgârn diri olduu halde bulmas mum-
kin olmaz. Onun nefesi de gözünün görecei yere kadar ular. Müteâki-
den ysâ, Deccâl’ arar ve nihâyet onu Beytu’l-Makdis’e yakn bir yer
olan Bâbu Ludd denilen mevkide yetierek öldürür. Sonra Meryem olu
ysâ Aleyhisselâm’a Allâh’m Deccâl errinden korumu olduu bir kavm
gelir. îysâ onlarn yüzlerine eliyle dokunub mesh eder 65 Ve onlara
cen-
.
burada bir su vard 'derler. Allah’n Peygartber’i îysâ ile onun yardm-
clar çepçevre ihâta olunurlar. Nihâyet onlardan herhangi birine bir öküz
ba, bugün birinizin yüz dînârmdan daha hayrl olur. Müteâkiben Al-
lâh’n Peygamberi ysâ ve arkadalar Allâh’a rabet —yahut
duâ —
ederler. Allah, düman askerleri içine deve ve davarlarn burunlarnda
olan bir burun kurdu gönderir de neticede hepsi, bir tek nefesin
ölümü
gibi ölüb helâk olurlar. Sonra Allâh’n Peygamberi ile
onun sahâbîleri
Artk onlar arz üzerinde YE’CÛC ve ME’CÛC fertlerinin
yere inerler.
yalarnn ve pis kokularnn doldurmad bir kar yer bulamazlar. Al-
lâh’m Peygamber’i ysâ ile onun sahâbîleri Allah’a -rabet
ve duâ eder-
Artk o gün (on ile krk kii arasndaki) bir cemâat bir tek nâr meyve-
sinden yerler ve o nâr kabuunun çana ile de gölgelenirler. Sütlere de
o derece bereket ihsân olunur ki bir tek samal devenin südü büyük bir
insan topluluuna muhakkak kâfi gelir. Bir samal südü, insan- srn
lardan bir kabileye muhakkak kâfi gelir. Bir samal koyunun südü ak-
ribâlardan meydana gelmi bir soy topluluuna muhakkak kâfi gelir. On-
lar bu hal üzere bulunduklar srada Allah ho bir rüzgâr gönderib esdi-
rir. îte bu rüzgâr onlar koltuk altlarndan yakalarda her bir mu’min
üjJ.
Y
- & Âsi _ ® . vf\ U >' . il'; , jC }
• u*jVI <J <J
A k.13 ÂS : .
^JiJI ti-v Jt 3: 4 'jr*. (3*
. « CS ^ • O4 *** îÜ 4 • ’ ‘4^ £
. < .4Y*
* *
V J* bLc cJ j
i î Ai Jlî
-
# J3- j\
'
' '
} Jj
\ . -
111 —
Aliyu’bnu Hucr es-Sa’dî tahdîs etdi. Bize Abdullah
( ) Bize.
ibn Abdirrahmân ibn Yezîd ibn Câbir ile Velîd ibn Müslim tahdîs etdi.
bn Hucr Bunlardan birinin hadîsi dierinin hadîsine dâhil oldu diye-
:
rek Abdurrahmân ibn Yezîd ibn Câbir’den bu isnâd ile yukarda zikret-
56. Buht ve buhtiyye : Horasan dedikleri develere denir ki Arab devesi ile Acem deve-
sinden ya’nî iki hörgliçlü deve ile Arab devesinden doan develerdir. Boyunlar uzun
olur. Bu diyarlarda ona burrufe ta’bîr ederler (Kamûs Ter.).
57. Ya’nî o zamann insanlar, insanlarn huzûrunda alenî olarak eeklerin yapmakda olduk-
lar gibi cimâ ediirler de bu yapdklarndan dolay hiç bir sklma ve gam çekmezler.
S. Müsi.m; C. 8, F — 31
482 SAHH- MÜSLM
diimiz (110 rakaml) hadîs tarznda rivayet etdi ve «andolsun ki bir de-
fasnda burada bir su vardr» kavlinden sonra ziyâdeyi verdi «Sonra u :
yürürler. Nihâyet altnda bulunan her eyi örtecek ekilde aaçlar biri-
birine girib dolanm olan Cebelu’l-hamr’a kadar varrlar — ki o Bey-
tu’l-Makdis dadr —
müteakiben: Yemîn olsun ki biz yeryüzünde her-
kesi öldürdük. imdi gelin de gökde bulunanlar öldürelim derler ve ok-
larm gök yüzüne doru atarlar. Allah onlarn oklarn bir kan ile boyan-
m olarak kendilerine red eder».
îbn Hucr’un rivâyetinde : «Çünkü ben kendime âid olan öyle bir ta-
km kullar indirdim ki hiç bir kimsenin onlarla harb ve ktal yapmaya
kuvvet ve kudreti yok d ur» ifâdesi vardr.
^
V’. r: 'i F
^ o s" F-
#*
1
v-*-
o*
«
Jr*:* • ü*-*. ^
%$\ d\’j£\’ü J i
0
•*»._£* C'Î .
j * • isi 4. -* ! ûlî
5 : 4..V (j\>- J yi-S Y \)Üu»
. « <;I; u! *>j; jt ap»
‘ J' û ft ^ ' ^ •
c< u ^ V (jT^ J ( ••)
. 4.*:: . »
Üj
(21) DECCALN SIFATI, MEDNE’NN ONA HARÂM KILINMASI VE
BR MU’MN ÖLDÜRÜR DRLTMES HAKKINDA BÂB
112 — Ebû Saîd Hudrî (R) öyle dedi Rasûlullah
(2938) :
:
(S) bir gün bize Deccâl (m halleri ve fiillerin) den uzun bir konuma
yapd. Bize söyledii eyler içinde da vard Buyurdu ki u
«Deccâl : :
£
—
ehâdet ederim ki muhakkak sen, Rasûlullah’n bize haber vermi
olduu Deccâlsn! der. Bunun üzerine Deccâl yannda bulunan aki kim-
selere :
"M
j\+lt
• ' V
o V -m \V
JAM -Ufr
> '
. J J.
#
JaI ja
. î*
(
.•
f^^
•! V
CTJS V")
/ \
” ***,
N
-
\j j j! y&Â . JltjJI ilili .
jiâ 11
Y^
/J jâi' c*; £)(> îül C tA y* jldUl
Y . (_S- .
j (J*' {fi
:£J yf
y JÛ . • jua)_ Y dij Coj jl I* : el î J *{ji^ ^ A jr* JÜ . Is » ^ jr’—û '
y.;u j .
avi-jj»
> p f
Jjâü üii j-û
* - .r
.
^ jil yi; y *‘ yi $ t
— Sen sâdece pek yalanc olan Mesih’sin der. Bu sefer Deccâl em-
reder de o mu’min kii, büyük bir bçk ile ortasndan balyarak bann
tâ iki ayann arasna varncaya kadar iki parçaya ayrlr. Sonra Deccâl
bu iki parçann arasnda yürür. Sonra bu iki parça halinde bulunan mü-
minin cesedine hitâben :
— Ey nsanlar! u
muhakkak ki artk Deccâl bana yapd bu ii
insanlardan hiç bir kimseye yapamyacakdr der. Tam bu srada o mü-
minin boynu ile köprücük kemii aras bir bakr levha hâline geliverir
»
do artk Deccâl onu kesmeye hiç bir yol bulamaz. Bu sefer onu iki eli
ve iki aya
ile yakalar da frlatr atar. nsanlar Deccâl onu bir ate içine
4 di] S «l
^ j y\ J* 1) c5^» •
jV^'3 ***
•
c-l> Jλ « ? Uj » (JÛ . <z'\~ Ür \
'
y
- V
JL. U : JÎ>
. a dü **
i j\* o JÛ jU tf'jrj
• « ; >>
+ *
Of *“•*
^1
* \ *
59. Bunun dünyâ bahçelerinden bir bahçe olmas da onu beraberinde bulunan ate içine
atmas, Allah’n o atei mu’mine bir bahçe yapvermesi ve bu sûrelte o atein bir bahçe
ve cennet olmas da mumkindir. Her bir takdire göre o mu’min için birinci defa geçen-
den baka DeccâFn elinde ölüm hâsl olmayacakdr.
60. Kadî Iyâd dedi ki : Bunun ma’zas udur O, Allâh’a göre onun elinde halk etdii ey- :
SAHÎH-1 MUSLÎM
•
(3^-i -VVî •
JJ-2 L>'j (. .)
>
•\ J*
r [V *
W A>- . <.-X^
?v
1
<J j\*j
^ jm L A>-
j p .
**.,.•>
jLi—
.--s -
u» Ad- ,
*
J+ j
> ‘
\ jy ll» A> y
, .
m .
,
J
,
j>- V yo-
; .
>' -
f'y t'i-’r • * '$" wd tös.
.
g, s ’zJ. j^ } L
. i/j. S
• « 3* 3 ' » J Ji» : J-
> Of> j >1 ; j •
£/ J \^'J -
i
^•'JL> ‘
115 —
Muîretu’bnu u’be (R) öyle dedi
( ) Deccâl :
:
hakknda hiç bir kimse benim sorduum kadar Peygambere suâl sorma-
nudr. Rasûlullah (S) «Senin bu kadar suâl sorman nedir?» buyurdu. :
yurdu.
( ) : Buradaki râvîlerin hepsi de Îsmâîl ibn Ebî Hâlid’den
olmak üzere bu isnâdla brahim ibn Humeyd’in (114 rakaml) hadîsi tar-
znda rivâyet etmilerdir. Bu râvîlerden Yezîd ibn Hârûn’un hadîsinde :
t c/ J 1
tl & x
j ‘ vj-Lm Mj
4 :“-~ ^ Xa j 3 -
• I
\sr^ il»* J föl.JÛIe \Zsjf (tM -) — ^
-t
\
* ' * •I'’ ^ • **»
^ ; 1*.. >« ^ • .*"• ^ >• - jl
# ^ **. "*
I
4' *j^r- : tJtû • 'fj '
jj f
_,T Âcili! j! : £J î 4, ^il Iju» U 3îü :
•
( ^ 1 r-‘
V ‘ \*j: ösl.;' : liji! V) jtl J ilili
'3^*-^
jg i J/-j 3: V-r
Vj
: .t
^ 31 C.H
: •
j >34 v
.
^uit ^î^
V ) o <
t .»
j->- * »
r j ^ •>
J V* i \ l;
'J.
\.< l*i :
j ji yi* v j Yi
W: w» j- Ü'/b Jû -
Û £ Û 'J^î Vj '^î ZVS * jp\ j ÜS f
j .
j»L* v* îîu \
<-»
y . iir^ <..• o^* (
jllh jL’j )
y." _>
. ,û ^ £j\I
: OÜ.; p'J'i . j/>i:
$ J -
‘^Jl £ yi rj !
C : CJI/
Gl. .Hadîslerde kyâmet alâmetlerinden olmak üzere iki Mesîh zikredilir. Birisi Mesîh ly-
sâ’nn nuzûlu, birisi de Mesîh Deccâl’in çkmasdr. Museylime gibi yalan yere Peygam-
berlik iddiâsyle çkacak otuz kadar Deccâl zikredilmi, en büyük fitne olan Mesih Dec-
cfilin ise ulûhiyyet iddiâsyle çkaca haber verilmidir. Ancak Mesîh Deccâle, Mesîh
len haberlere göre Deccâl bir yalana, sahtekârl yüzünden belli olduu halde bir ta-
km hârikalar göstererek ulûhiyet da’vâ edecek ve en büyük fitne olmas da bundan
olacakdr. Alimler demilerdir ki Allah Teâlâ peygamberlik iddiâ eden bir yalancya
tasdik ihtimâli bulunan bir mu’cize vermez. Çünkü üpheye düürmek olur, Allâh’m
âyetleri ile mücâdeleye sultan verilmi olur. Fakat ulûhiyet iddiâ eden bir yalancya
ibtilâ için her türlü hârikay verebilir. Zira kendisi hâdis olan mahlûkun Allah olma-
dna burhân dâima kâim bulunduu için onun yalancl haddizâtnda zâhirdir.
aklî
Ondan dolay âyetullah ile mücâdeleye bir sultan verilmi olmaz. Deccâln bu sûretle bir
yalanc Mesîh olmas, onun Hristiyânlk taklidi altnda zuhûr edeceini anlatr. Sâdk
Mesîh olan lysâ’nm nuzûlü ile onu katledeceine dâir olan hadîsler de bunu te'yîd eyler.
Yahûdîlerin sâdk Mesîh olan lysâ’ya ve Hâtemu’l-Enbiyâ’ya kibir ve hasedle küfrede-
rek bütün ümidlerini yalanc Mesîh olan Deccâle balamalar ne acîb bir bedbahtlk, -
116 — (2940) Bize Ubeydullah ibn Muâz el-Anberî tahdîs etdi. Bi-
zebabam tahdîs etdi. Bize u’be tahdîs de- etdi. Nu’mân ibn Salim öyle
midir Ben, Ya’kûb ibn Âsim ibn Urve ibn Mes’ûd Sakafî’den iitdim
:
öyle diyordu Ben Abdullah ibn Amr’dan iitdim, ona bir adam geldi
:
min içinde Deccâl çkar ve krk müddet eylenir. (Râvî Krk gün mü, :
olan erli insanlar kalr 63 Onlar hiç bir ma’rûfu (iyilii) tanmazlar, hiç
.
—
Bize ne emrediyorsun? derler. O da kendilerine putlara ibâdet et-
melerini emreder. Onlar bu vaziyetde iken rzklar bol, geçimleri, yaa-
ylar Sonra sûra üfürülür. Artk onu iiden herkes istisnâsz,
güzeldir.
muhakkak boyun safhasn meyletdirir ve yükseltir. Onu ilk iidecek
kimse develerinin havuzunu islâh etmekde olan bir kimsedir. O derhal
baylb düer, insanlar da baylrlar (ya’nî ölürler). Sonra Allah süd gi-
62. Kadî Iyâd öyle dedi ysâ Aleyhisselâm'n inmesi, Deccâl öldürmesi, bu husûsdaki
:
nz denilir.
— Maher halknn
kaçda kaçn? diye sorulur.
—
Her bin kiiden dokuz yüz doksan dokuzunu denilir. te bu, ço-
cuklarn saçlarn aartacak olan gündür ve bu «baldrn açlaca gün-
dür...» (el-Kalem: 42) °4 .
> •
J Cj L. A> .
O A>- .
_jl_Ls
yj A.si y Ç . )
— \W
Jis --r : üfc J bs L.& :
$
Jjy : oli Wl . V Jl LV> Ail : Jii . \XT> ÛT ’jj f Acil)» jl
4 •
G4. Sâk lugatda topukda baldan doru bacan incik yeridir. Bundan aacn sak gibi her-
f
hangi bir eyin aslna da denilir. Burada sâk mutlak olub bir eye muzâf deildir...
Lâkin Buhârî, Müslim, Ebû Saîd’den öyle bir hadîs rivayet etmilerdir Peygamberi :
dinledim,öyle diyordu «Rabbmz sakndan kefeder, derhal ona her mu'min ve mu'-
:
mine secde eder. Dünyâda riya ve sum’a için secde eder olanlar kalr. O da secde et-
mee gider fakat beli tutulur kalr**. Bu hadîsde ise *srikahu» diye zamire muzâf k-
lnmdr.
Bu gibi hadîslerde keyfiyeti ihata olunamyacak müteabih bir ma’nâ vardr ki
Allah Teâlâ onu zaman gelince fiiliyat ile bildirecekdir. Bizim anlyacamz «Kefu :
sâk> hakîkatm zuhuru, insanlardan gaflet perdelerini syracak bir iddet ve dehetle
Hakkn hükmünün, hakk ehline rahmet ve bâtl ehline» gadab saçarak âibden uhûda
tecellîsini ifâde eden Rabbani bir iâretdir ki nas olacan imdi ta'yîn etmemize
imkân yokdur...
Zemaherî el-Ked/’da Kei an sâk (rr baldrdan açmak) ve ibdâ’ anVl-hidâm
:
öyle dedi Ben bir adamdan iitdim ki o, Abdullah ibn Amr’e hitaben:
:
Sen öyle ve öyle vakit olunca kyâmet kopacakdr diyorsun dedi. Bu-
nun üzerine Abdullah Andolsun ben size hiç bir ey söylememeyi kas-
:
detmidim. Ben ancak Sizler az müddetin ardndan büyük bir iin zu-
:
«ümmetim içinde Deccâl çkar...» buyurdu dedi. Râvî bundan sonra ha-
dîsin tamâmn (116 rakaml) Muâz hadîsi tarznda sevk etdi. Kendi ha-
dîsinde « artk kalbinde zerre arlnca iymân bulunan hiç bir kimse
kalmaz. O rüzgâr muhakkak rûhunu kabzeder» demidir.
Muhammed ibn Ca’fer u’be bu hadîsi bana bir çok kerreler tah- :
dîs etdi ve ben de bunu ona arz edib huzûrunda okudum demidir.
J '
6
V* 11
*
v/> ofv Ujî J t
» 'jjl; «î j ^
a
’Ç.J 1
4 U'
3 .
^.Ul
:
^ Ü.' ûc J-Î .
Jj trâi- . üî Ju£ (...)
U'jbi : 1
'r^ - ^o c
v:-* (>*1-01 opl ^CL'I J jlj'J*. Jj
b-^ SÛ A’ >* Abf • l
-i- Of- ‘J-V *
!
r
:
jjf
J li V jüu .
ültüi Ç/J.
•
S' ?i'
j_>0j c,*- . v <-jt
'
Oc Uc v>
- - • î b \^Jrj0 ) .)
(
118 — (2941) : Abdullah ibn Amr (R) öyle dedi : Ben Ra-
sûlullah (S) dan, kendisinden sonra hiç bir zaman
unutmadm bir hadîs
ezberledim. Ben Rasûlullah’dan iitdim öyle buyuruyordu : «Çkacak
olan kyâmet alâmetlerinin ilki, günein bat tarafdan domas ile, bir
kuluk vakti insanlara kar bir Dâbbenin (hayvann) zuhûrudur.
Bu iki
alâmetden biri, arkadandan evvel olur. Akbinde
dieri de onun izi
üzerinde yakn olarak meydana gelir».
j »
gelecek olan Deccâldr dedi. Bunun üzerine Abdullah ibn Amr Mer- :
retdi.
J^ (tt)
l:. A>* ^ ^ t
j"
5 I4 -I t3 -it.* 0 ^ OseîCl. :
ü)l
J JJ s-Ai^l y> t-i ü/ -^: c CJj, l»"
^
^
<
.
j
Dfe l i i
.-5J . jCj 3 ix* gg, l 3 ji; ci^i
A# •
'üji, *\ cJÎ m *£Wi ce^ « »d y
’J _}\> , ^ Âfliljl 4*
:
C . 4 il^.l ç\j ç
\
(J| P
+“ *
‘
j'rt (jf )
8
r/-*^ r
1
y.' ,-v *
^ ç*} S\ J-^' û^- 1
j
\ j : A
SAHlH-1 MÜSLM
^ ^J ^ J^
^ 0 +
.
£g| IJ^J £ £7JÛ • Jb^JMl oV^ ^illi
-f^*' JjJ* J’ *
•*•
J ^' *JÛ* j Cs'SJ*
*
1 s
L c
* y^-~*K cj^~-'3 •
^3 40 U <^3 ‘ 31 » JC» .
0 f'03 ^ 4 0?"$*
«~ *
• <>« =tj £* ‘ i
4 rf- 3 4—5*3 *’ \ - (_j** 3.3- . Jl>A)l
0 0 *~«
'
4 *-{ 3* Ji
Y
•
./*:''
4 40 pr.
•
O^oO^-V^
' 3 _>
S A'_~ v . y-j J^jT" La*i Vb’Uisu .i y 'ri ijii-A» . <i*â!ji
'* • l % *
-
jllî| Ijlî .
j\ Jl (il i-
i <j>- . Uy- Viüaili 3^ • ÂilL^ j j5dr jl Lî^i
0*
tr^ ' û^ :
'-P^ ^ *j<*-* ' ^ ** • t)C î o> \ U ! : illi
^V-/>r jj^C/\ y* .
jrl 4 ^.U - '^Itl cjn>. CiiLs . *-'_
j 4
0;* -o~j l* <_5j-x^ V .
y-U WU
-^-4" Cl>-AÂ a. 'i Ui-SLi . . \
r *j\ j lLlsci . *Â.Y
4^ ^ c 3*i •
4^- J[ 4 ,
1»
./âm
4 jt^nu.A
? y>c;Lî (^V j» • Üi jllu j7 jt j ,4^ ' : ü^* < ^7- o Jf^J o' ^ j
Jj
j/>' - UC 0r v r <•! ^ : JC
*
r
*' ; <î l:1 ^ ç
4* ‘ jidjü :JÛ
*
• > •• l
> ? -J- 4» 4 ; • JC ? yi 4' o; tu •
y. ^Ln
v ft
— < |
s* 5
V.'— ; ^l* .c
;
^nc j jvi- \ ; [jU v^a-V Jl IajL jl Ll : Ji»
j t sl»4 # y LU î Jl *Vc
j»3 ? vl-» j}“^j j* ’
tJl*
d.W 3 j^ jJ : .
*jelMj
A>_
y ^ J^-s £j>-j (_J ûij»_ J\ jlj .
^-—Jl Ol
jl . (Je
. .JlÜ . û .Jl!; »
^ j\ j <r^aic v£ j .
j|| Clii : Ljfc •
V /J>.
Ail* »
.
o : yi)' JÛ» « î di) i 15JiTa>- c*'-^ Jû VI » ca. 1I « Â Ju .jJa
j-L)l <j aîJ Yi . Â^ÜTj oj.JI a^’^5.*a>- 1 i^jT" 3 »' ^ <>\ ^._c"
« «Ö^Üjl jl»
^ * j^-iJ' jJi
^ .
>»l> m^i.' J :» ^ [}:
V ^Jl jî
tahdîs etti ki kendisi Dehhâk ibn Kays’n kzkardei olan ve ilk Muha-
cirlerden bulunan Fâtma Bintu Kays (R) dan sorub :
—
Sen Rasûlullah (S) dan iitmi olduun bir hadîsi, Rasûlullah’dan
baka kimseye isnâd etmeyerek bana tahdîs et dedi. Fâtma :
—
Ben Muîre’nin oluna nikâh olmudum. Muîre’nin olu o gün-
lerde Kurey gençlerinin en hayrllarndan bulunuyordu. Cihâdn evve-
linde Rasûlullah ile beraber iken isâbet ald (ve beni boad). Ben dul
bir kadn olunca Rasûlullah ’m sahâbîlerinden bir cemâat içinde, Abdur-
rahmân ibn Avf beni evlenmek için istedi. Bu arada Rasûlullah da beni
: :
—
Peki onun yanma intikâl edeceim dedim. Bunun üzerine Ra-
sûlullah :
— Hayr, öyle yapma. Çünkü Ummu erik, konuklar çok olan bir.
kadndr. Ben senden ba ise örtünün dümesini, yahut baldrlarndan
elbisenin açlmasn ve bu sûretle cemâatin, senin de holanmyacam ba-
z yerlerini görmelerini sevmem. Lâkin sen, amuca olun olan Abdullah
ibn Amr ibn Ummi Mektûm’un yanma buyurdu. (Bu Abdul-
intikal et
lah, Fâtma’nn da mensûb olduu batn olan Kurey’in Fihr soyundan,
Fihr oullarndandr). Ben de bnu Ummi Mektûm’un yanna tandm.
Nihâyet iddetim tamâm olunca bir münâdînin nidâsm iitdim. Rasûlul-
lah’m münâdîsi ESSALÂTE CÂMATEN (= Toplayc halde olan na-
:
maza gelin) diye nidâ ediyordu. Ben de hemen mescide çkdm. Rasûlul-
!
lah ile beraber namaz kldm. Ben cemâatin srtlarndan sonra gelen
ka-
dnlar saffnda bulundum. Rasûlullah namazn bitirince güler bir halde
minber üzerinde oturdu da :
—
Her insan namaz kld
yerinden ayrlmasn! buyurdu. Sonra
da Sizleri niçin topladm biliyor musunuz? diye -sordu. Sahâbîler
:
—
Allâh ve Rasûlü en iyi bilendir dediler. Rasûlullah öyle dedi
:
lâma girdi. Ve bana öyle bir hadîs tahdîs etdi ki onun söyledii
bu ha-
dîs benim Deccâl Mesîh’den söylemekde olduum hadîse uygun
sizlere
dümüdü. Bana tahdîs edib anlatd ki kendisi, Cüzâm ve Lahm kabile-
lerinden otuz kii ile beraber deryâya mensûb bir gemiye
binmi. Dal-
galar gemideki bu yolcular deniz içinde bir ay çalkalayb
oynam. Son-
ra gemiyi denizdeki bir adaya yanadrb snmlar.
Müteakiben büyük
geminin arkasnda yedek gibi çekilen sandallarda 6 * oturub tâ günein
G5. Bu, Tcmîm'in menku belerin den savlr. Çünkü Peygamber (S) bu kssay! ondan rivâyet
etmdir. Bu hadisde fâdl’m mejdûl’ dan rivayeti, metbûun, tâ bi’den
rivâyeti vardr. Bir
de bunda vâhid habercinin rivâyeti vardr.
G6. Kctareb, katr b Küçük gemiye denir. Büyük gemilerin arkasnda yedek gibi
çekilen
sandala denir. Geminin adamlar bir çok ihtiyâçlarn
yerine getirmek için onu kulla-
kItAuu’l-ften ve erAtI's-sA a 495
— Vay
sana! Sen nesin? diye sorduk. O :
—
Sizler benim haberime muktedir oldunuz. Binâenaleyh siz kimler
olduunuzu bana haber veriniz dedi. Gemi halk
— Biz
:
Eötf ^ *i fct« ’J? G& s as ^ll E*'jû . XJ'I . 5Ç. öfc. . i’j Eli.
s Sî 3 ! H jiîy ^ L-ib
:
I
-*
. cX.
^
£2-1 Î .
'
Jl •
Lj
•
'i £Jl£'
V»
_i',
J
. *U-â11
^
T ^
LiJl j -5C cJb .
^
^ Jlhl • #
iuüUl» cj(î .
4» 1
&H or" cJ^â cjiî .
j^-jt
^ >yj' j.'
U>!j SU c?J> ‘
-*
Jl yüî Öto:
1
U x
: A :i yji '^aL'
^
1 Xj • a
J3\j
*•
t» -
»
•
^ r
- Al (( A~*U 4.A # (Jl$ J (jj
A» j^OSkZ^
Kays in yanma girdik. Kendisi bize bn Tâb hurmas denilen en iyi hur-
ma çeidi ile ziyafet verdi. Ve bizlere süit sevik içirdi 67 Bu srada ben .
67. Sult, arpaya denir. Bir kavle göre bir nevi arpa ismidir. Yahut tadnda
ekilik olan
arpaya denir. Bu arpa,( Rumcada Trâîs
) Türkcede Peygamber arpas ^'>
dedikleridir. Harmandan çkdkda aynen buday gibi kabuksuz çkar, ilk bakda gö-
renler buday zannederler. Arpa ile buday arasnda mutevasst olur (.Kamus Ter.),
68. Tcmfm ed-Dâriyy Lahmîlerin bir u’besi olan Dâr soyuna mensûbdur.
:
vaktyla Bu zât
hristiyân idi. Beytu’l-Makdisin en mehur râhibleri arasmda saylrd.
doku- Hicretin
zuncu ylnda musliman olmudur. Musliman oldukdan sonra
Medine’de ikâmet etmi,
Hz. Usmân’n ehâdetinden sonra âm’a gitmi ve orada vefât
etmidir. Bir rek’at na-
mazda Kur’ân’ hatmetdii rivayet olunur. Temim ed-Dârî’nin mühim
bir husûsiyeti
Feygamber’in bir kerre hutbe îrâd ederken: «Bana Temim
ed-Dârî tahdîs °*di ki-»
Diyerek bundan evvel tercemesini yaptmz (119 rakaml)
uzun Deccâl kssasndaki
Ce$8ase haberini rivayet etmi olmasdr.
Bir de bu zâtn ve kardei Adiyy ibn Beddâ’nn müsliman
olmadan önce geçen
bir müterek vak’alar vardr
S. Müslim; C. 8, F — 32
' : :
; •
J (â> : Vli J *
û (•••) — NTN
<*’
>
: U(i *
*
J. JC .
*"
I
0 l i/4 jJ-'j *
'o\i : Jfe . Ji
.*
£L ^
iLi- >. oiü .>'J
. a; i ‘
jg| Jr' j §n ig ^y’js fjj
:
^“C* ti® 3 •
‘-4.;^ Jjîs • ^-*"4 îgJj £• yüti
.
2 JrT' iaî—
ve Adiyy ibn Beddâ ile brlikde sefere ve müsliman bulunmayan bir yerde öl- çkm
müdü. Bunlar Sehmî’nin terikesiyle (vârislerinin yanma) geldiklerinde vârisler (eyâ
arasnda) altun kakmal gümü bir barda bulamadlar. (ki yoldan inkâr
ve di-
vânn Rasûlullah’a arz üzerine) Rasûlullah (S) bunlara yfemîn etdirdi. Sonra bardak
Mekke’de bulundu. Bardan zilyedleri
Biz bunu Temim ile Adiyy’den satn aldk dediler. Bunun üzerine SehmTnin
velîlerinden iki kii kalkarak :
_
— Bizim
ehâdetimiz onlarm ehâdetinden übhesiz daha hakldr. Ve bu bardak
kat'î sûretde ilk sahihlerine, (ya’nî mîrasclanna) âiddir diye yemin etdiler.
bn Abbâs
u -Ey ymdn edenler! Herhangi birinize ölüm hâli geldii vasiyy t zaman aranzdaki
ehâdet, ya kendinizden adalet sahibi iki adam, veya yolculuk ediyordunuz
do ölüm
musibeti banza
geldi ise, gayrnzdan iki dieridir .... (el-Mâide: 105)
âyeti bu kssa-
dakiler hakknda nâzil oldu demidir (Buhori, vesâyâ, bâbu kavlihî Teâld Yâ eyyuhe’l- :
lezine âmenû ehâdetu beynikum... el-Mâide: 105).
Bu kssann vasiyyet bahsi ile alâkasn, zaman ve mekânm eski müfessirlerden
Mukaatil ibn Süleyman öyle anlatmdr
Budeyl ibn Mâriye, Necâiyyi ziyâret maksadyle bir gemi içinde
deniz yolculuu
etmidi. Bu zât bir ara hastaland. Gemi içinde öldü. Rahatszl
srasnda vasiyyetnâ-
mesini yazm ve eyâs arama koyarak bunlar vârislerine verilmek
üzere gemi yol-
dalar Temim ed-Dâriyy ile Adiyy’e teslim etmidi. Bunlar, içinde kymetli
parçalar
bulunan bu eyâ arasndan beendikleri baz eyleri alarak
kalann Budeyl’in Benû
Sehm'den olan vârislerine götürüb verdiler. Vârisler aldklar terike
arasnda sakl bu-
lunan vasiyyetnâmeye göre eyay sayb tedkik etdiklerinde
bâ’z parçalan bulamadlar
Temim ile Adiyy’e sordularsa da bu iki karde bilmiyoruz diye
yemin etdiler. Bir
müddet sonra bu eyâdan altun kakmal kymetli bir gümü bardak
Mekke’de bulundu.
Ve Temim ile Adiyy taraflarndan satld anlald. Bunun üzerine da’vâ
peygambere
arz olundu. Da'vâclar arasnda Sehm oullanndan Amr
ibn As ibn Muttalib ibn Ebî
Veddaa da bulunuyordu. Bunlar da bu bardan Budeyl’in mal
olduuna ve vârislere
ad bulunduuna yemin etdiler. Kendi sözlerinin ve yeminlerinin Temim
ile Adiydin
sözlerinden ve yeminlerinden ziyâde i’timâda lâyk
olduunu ddiâ etdiler Temim ed-
Dâr dayanamyarak cürmünü ’Ürâf etdi. Bunun üzerine Rasûlullah
-Ey Temim! Mus- :
liman ol, tâ ki Allah senin irk hâlinde ilediin
kusürlar* afvetsin» buyurdu. Temim
)
•
ti Û çfj'' Jl çj ^
122 — ( ) a’bî,
Bintu Kays’dan (öyle demidir):
: Fâtma
Rasûlullah (S) minber üzerine oturdu ve öyle dedi «Ey insanlar! Te- :
mim ed-Dâriyy bana tahdîs etti ki kendi kavmmdan bir takm insanlar
kendilerine âid bir gemi içinde denizde yolculuk ediyorlard. Derken
gemi parçalanm. Bazs derhal geminin levhalarndan bir levha üzerine
binmiler. Neticede denizdeki bir adaya çkmlar...» Râvî böylece hadî-
sin tamâmn sevk eylemidir.
5 j* i-*—* ü ^ a*— l
j^>- D (vMr) — \ ^
V*
M 3 & *36
& ’J\ j j
‘i ip J j>-i y p,
föîüP; y yi i
pp y . ilpij .
3&J1 vfe. vj jr ^ »
^ p o; £
jj" i. £ . 0^' i* bp ipp . up 3 j' . jC
- */*.•» > I .* - 6 ‘ »• .
j Cf’ D tr*/. ^ a* • D . J (
••)
— ,j b»
-
: v I
^ A Jî» âl j »jl i \ t Âj* 1*
^ l «il A-*
• y*^’A j J* ^ *
-
P <?! ?T
*—
;
A* :
J *»'
j J Lj
#
# r A* ^ *
sûlullah (S) öyle buyurdu «Hiç bir belde yjkdur ki onu Deccâl (or- :
yurdu ki diyerek haber verdii hadîsi rivâyet edib yukarki hadîs tar-
znda zikretmidir. ukadar ki burada Müteakiben Deccâl Curuf :
O**
4
u 3 c?-4 jj (t\u) — NT
>Jr
ot ‘
ç
-^<_ » 36 «s J ji>j ji i düU j^ & ^ i t âi jûc £\
. « cjÇLn . Um
(25) DECCÂL HADÎSLERNN BAKYYES HAKKINDA BR BÂB
124 — Enes ibn Mâlik (R) den;
(2944) Rasûlullah (S) :
:
J V' •
f
' : J «*'
^: c â y.W *’ I jy. J J .'
5 '
1
yu
.
«
y »
. • ; • - i* r r
"
A
«- -*
* ;(_ % >*
% > • *
f +
' I
'
" > • * Z' >
'
* _ * „ / v
^-r. ‘ â' ü/
c ^f\e y\ ü> A_>- : V» . a -V^ j'— c/ ) j (•••)
&LV\
y 1
125 —
Câbir ibn Abdillâh (R) öyle diyordu Bana
(2945) : :
vayet etmidir.
/
'ît
Il A.>- • ^ 1
^5cJ
i
m * V-S •
Üj ^ '
V3 . «*
&
m ? JAV 'M
a Ul jû. y:u , 'j >;
. jt, ’J
. , jii-Âj
0 . ';T t ;;ti
f f'>".
126 —
çlerinde Ebû Katâde’nin de bulunduu bir
(2946) :
topluluk öyle dediler Bizler Hiâm ibn Âmir’in yanma urayarak Im- :
rân ibn Husayn’a geliyorduk. Bir gün bize Hiâm ibn Âmir öyle dedi
Sizler beni geçiyorsunuz da Rasûlullah’n yannda benim kadar çok hâzr
bulunmam ve onun hadîsini benim kadar bilmeyen bir takm adamlara
gidiyorsunuz. Ben Rasûlullah’dan iitdim öyle buyuruyordu «Âdem’in :
71. Tybî dedi ki «Fe eyne»deki «fa» mahzûf artn cezasdr. Ya'nî insanlar bu hale dür-
:
dükleri zaman Allah yolunda mucahade edenler, Allah’n harmini müdâfaa edenler,
ehl ve yerlerinden Allah dümanlarnn savletine mâni* olmaya çalanlar o gün nere-
dedirler? diye sormu oluyor. Peygamber de «Onlar pek azdrlar» cevâb : ile onlar az
olduklar için Allah dümanlarn def’ etmeye muktedir olamazlar demi oluyor.
j )
*/ LT": '
_yik öts y.l i
</y ^ V^T 3 A-*- < ujJ. 3*
J'j
*jf\127
\ » Jû <'\ . jci ü j >'' y* S\\ • o j'J* ’Jj ‘
3 /£*
*f*\
y t *^\>-\ \J(L y t
\ JI y 4 Jbull y jU JI y ( y*3ü' £ylU : b-«
. « ‘Üt
<v
. a ‘^»1 y » V ^''
1
‘
J*4 3? £jU* j ‘
y*;Yt
Ka.
.
yf)\£ 3 p^ Efc vu :
. 3 3 ,t#r> (...)
hâdiseden önce iyi amelleri yapmaya sür’at ediniz Deccâl, dumân, Dâb- ;
72. «Alt eyden önce amellere sür’at eyleyin», ya’ni kyâmetin kopmasna delâlet edici
olan alt hâdisenin vukûu ve gelib çatmas zamanndan önce iyi amelleri yapmaya çabuk
J
£ V d «U» JÜ r t (ta)
J- ^ t ^ 3 <> <j ^ •
s~^. s-^- 'Cs'Jff (ta t a).— \T* •
L}j-
y A_~Ç »\Jx>-j p y' t) j— j j\ ‘ jl-> J Ja— JC t
y . .
i
y
öÇJt » Jî» <J| oj . jCj ti; J«^» <J)
• *
v» c/ \ di ‘ Âj
a
•
d[
.
:> < >£.v» !; o£ Kd. . j^;.\ ^rV>.j ( ..)
Yesâr (R) dan, Rasûlullah (S) «Here u. merc srasnda ibâdet etmek, n :
( )
Bize bunu Ebû Kâmil tahdîs etdi. Bize Hammâd bu isnâdla
yukarki hadîs tarznda tahdîs etdi.
>Ul r J r L (tv)
—
Abdullah (ibn Mes’ûd R), Peygamber (S)
(2949) : :
(
T ^ 0 *) — \Y*Y
^ ' •* #
^
^-‘.. ££& jyJl *• '
-
^ jü ,J
' .
(
« iiaUl j
)
(S) den iitdim, ba parmakdan sonra gelen ehâdet parma ve orta par-
ma iâret ederek ile : «Kyâmet günü ile ben öyle ba’s olundum» bu-
yuruyordu.
(V' >**> *
K \r f
c/
-
• VU .
jl—j j c?
,
(t\o \)
—
^ # *
133
cLJj t \ c-L»} d jk : Jî» 41^ ir [j~) \ GjlJ. . öÜ c.**— : jjî» 4I-.
. a
•
caj-f14)
r
^ ^ "
. o li M( *jl <
—
Enes ibn Mâlik (R), Rasûlullah (S) «Kyâ-
(2951) :
:
met günü ile ben ite iki parmak gibi ba’s olundum» buyurdu dedi. u
Râvî u’be dedi ki Ben Katâde’den, kendi anlatmasnda O iki par- : :
- •
t*v*\ «jj: <•*£ « US^La îclJlj
masdr. Böyle bir hengâmede ibâdetin çok faziletli olmasnn sebebi ise, bu srada
insanlarn çounun ibâdetden gâfil olmalar, ona zaman ve fursat bulamamalar, ona
ancak baz kimselerin fursat bulabilmeleridir..
^ - )
:, ».• r - -
•
\j a%v- L« x >- . aJ^ sj x*£* î« a>» ^ 1 i a>* . u)l a. t (
^ • •
•
.
iâ. :
'i-r,
1
•
§ I> M uc ‘ j« ç& j) & fi Û>‘a . VU
*
I* *
" M /i • >
•
J/ 1
SS* Cî 1 '
1
.'» c ‘
gibi ba’s olundum» buyürmudur. u’be, bunu hikâye ederken iki par-
ma arasn ya’nî tebih edici parma ile orta parma arasm yakla-
drmdr.
Buradaki râvîler de u’be’den, o da Ebû’t-Teyyâc’dan,
( ) :
• 4
c-H ^
if 4
Cf 4
*z\
1 if t» y. \
) (• •
.)
— W 0
. Vp 1
ij jt. . \:a\-jV\ o\.' , â VjLj 3u
— 135 ( ) Enes (ibn Mâlik R); Rasûlullah (S)
:
«Ben ve :
kyamet, u
ma ile orta
iki parmak gibi ba’s olundum», buyurdu d
parma
de ehâdet par-
biribirine bfrtidirdi.
M
*û
‘/ ~? c l
J} ^ :VÜ •
>0.
î fccjvp : i jt m iy^ £ \i\ li>vi i:*
•
« c^. 6 <
f
jii < 'âA jj » iju» lij
y »
•
kopabilir» buyururdu 74 .
74. «Eer bu yaarsa ona ihtiyarlk erimez»; bir rivâyetde «eer bu olan çocuu yaarsa
onu ihtiyarlk erimeden kyâmet kopabilir»; bir rivâyetde «eer bu ömürlü klnrsa
: . 3
4 jl-A)V' a-Ucj $ Âc \ — î
1
Ç
jiû d)' J J~J Üi~ i ,_/-> 1 jj
c ‘ jj*
i
'
f > 137
’ji
.
p v ji 'j:.i
.
f>u û:. u; j
•
, ^ ^ 3ü it a .
£* 'i W
. « <cll)l
—
Enes (ibn Mâlik" H) den; bir adam, Rasûlul-
(2953) :
î
138ç
jÂ'
j i u yd \
^t s j'*J' l!/ j4*'*
. a acIJ
—
Enes ibn Mâlik (R) den (öyle demidir) Bir
( ) : :
rine Rasûlullah (S) ksa bir müddet sükût etdi. Sonra Ezdu enûe ka-
bilesinden olub da önünde durmakda bulunan bir olan çocuuna bakd
139
ve «Eer : u
olana uzun ömür verilirse kendisine çökkünlük devri eri-
meden (size âd olan) kyâmet kopabilir» buyurdu.
Râvî Enes Bu olan o gün benim akranlanmdand dedi demidir.
:
} * • 1% *
dc 4 &â Lft; •
3 ou; fo;
I
\x.m y_ J\ J \'j\ ji j
^1» 4 'j>- » f_yd' Jfci . w •
J* 4 ÎÎ2. jf ^ ; d^ «
y**l
••I* il - »
<T
. a <cLJi ja» <
^
kendisine ihtiyarlk erimeden kyamet kopabilir»; bir rivâyetde de «eer bu te’hîr olu-
nursa...» eklindedir. Kadî Iyâd dedi ki : Bu rivâyetlerin hepsi de birinci rivâyetdeki
ifâdenin ma’nâsma hamledilmilerdir. Kyametiniz ta’brinden maksad, ölümünüz de-
mekdir. Bunun da ma’nâs, bu nesil ölür yahut bu muhâtablar ölür demekdir (Nevevî).
» 8 •
» r- - f I*. >
«
ç>v ^ fcfo.
. v-> o -u •
a
:
'j| »t
-
yi
U- ü L4 il , 'jfe
^y * j u* î
•
* ÇjV <i-
140 —
Ebû Hureyre (K) hadîsi Peygamber’e isnâd
(2954) :
devesini saarken salan süt, süt kabnn azna ulamadan kyamet ko-
par. ki kimse elbise al verii yaparlarken al verii henüz bitirmemi
vaziyetdeler iken kyâmet kopar. Kii kendi su havuzunu düzeltirken he-
nüz oradan çkmadan kyamet kopar».
(™)
•v.j a U :
$£=£ ^ 3 jlj 3*5 : Jli U.v’
A
J Uc '
ü '
* 4 '
V'Ç?' f>.
75 .•Sûre üfürülecei günde —ki Allâh’tn diledikleri müstesna olmak üzere artk gök- —
lerde Jcim var, yerde kim varsa hepsi dehetle korkmudur. Her biri hor ve hakir ona
gelmilerdir (en -Nemi: 87).
«Ve sûr üflenmidir de göklerde kim var yerde kim varsa çarplb yklmdr. An-
cak Allah’n diledii müstesna. Sonra ona bir daha üflenmidir. Bu kerre de hep onlar
kalkmlar baktyorlardr » (ez-Zumer : 68).
«Sûra üfürülmüdür. Artk bakarsn ki onlar kabirlerinden (kalkb) Ruhlarna
doru koub gidiyorlardr» (Yâ Sîn : 51).
Sûr, büyük boru gibi bir eydir ki üç defa üfürülecekdir. Birincisi korkutma.
kincisi, çarpp öldürme, üçüncüsü de kalkma üfürmesidir. Buna me’mûr olan melek
srafil'dir. Nemi sûresinin 87 nci âyeti birinci üfürmeye delâlet etmektedir ki göklerde
ve yerde kim varsa Allah’n diledii zevâtdan mâadâs hep dehetinden sarslacakdr.
, ;
Ebâ Hureyre! Bu krk mü? diye sordular. Ebû Hureyre der .ki Ben :
Ben cevâb vermekden çekindim Onlar Bu, sene mi? diye sordular. : kk
Ben (buna da) cevâb vermekden çekindim. Rasûlullah «Sonra Allah :
semâdan bir su indirir de onlar yeil sebzenin bitmesi gibi (yerde**) bi-
terler» buyurdu. Kezâ Rasûlullah «Bir tek kemik müstesnâ, insan vü- :
^
j jJ 142 y jlt t
( ' ^ )
;^'
"
K â 1^5 (•••) — Mt
. jt j 'jâ v t/jA i; fsT ^$ ati ^ ^
f öuy i? Ki Tj 3 V#
J
: üt. . «i ü f i* S: -:
•
\ (r
d »
ü « üjiü üfîj : v* c-oC -/i ;x; jij K; u ti.*
. i jjij
lit'jji'jUji^k^t.yti «otar^iJir.u .tiiyjvt^r v u'k jdy
Zumer: 68 inci âyetinde iki üfiirme beyân olunuyor. Bunlardan birincisi ykan tifürme-
dir.kincisi kaldran üfürmedir. Kyamet kelimesi bu kincideki kyam ma’nâsndaiî
ol-
makla beraber birinciyi de mebdei olmak üzere htütazambundr. Ofiirn çin kyâmetin
kopmas en büyük kyam ifâde eder.
Bu Zümer âyetinin ikinci ksmndaki dier üfürne ile Yâsîn sûresinin i inci âyeti
mûcebince üçüncü üfürmede insanlar kabirlerinden kalkb mahere koacaklardr.
Hadîsdeki ACBU ZENEB, kuyruk sokumundaki kemiin ba ve en küçük bir
cüz üdür. lbnu Ebi d-Dünyâ'nm Ebû Saîd Hudrî'den rivâyetine göre Peygamber’den
Bu nedir? diye sormu: «Hardal d ân esi kadar bir parçadr* buyurmudur.
\ ü - J
l or
‘
Ad 'o* ‘ 0^1 Cf j >N -3* £»‘a»- . \^.~ 0 *_.çi \^sjp (t\eA) — >
<
y
: !/• (
^ <i-«L
y )
jt**-!-. b‘-u-
y» *• •
<L* o '
ü\
*"
(t\oy)' —V
J ‘
u6-^. üt 1 *3 jî-Jl» o! D ji,j j\ ‘ û)l jDc ü J.U o c ‘
Ad ^
Cf
"V) Iü.a jl *^1> \ » 1)6 <1 *\t JU-li j(::i cJy *t)L.\ <^-x^ iiir"
Y .
. .
• fl '3-* 02
:
jüt" O j j' ^ • jU. •
cy
:1 '
ûc *
-/.
l>.‘
D* ‘ '
0C ‘
y ,a‘
D* (
S: "
)
— Vallâhi âyet diri olsayd bile (onu arzu etmezdik), onda bir ayb
vardr. Çünkü kula küçük, bask ve bana yapkdr. Ölmü iken onu
nasl arzu ederiz? dediler. Bunun üzerine Rasûlullah :
—
Allâh’a yemin ediyorum ki Allah nazarnda dünyâ, bu ölü o- u
lan sizin nazarnzdaki durumundan daha kymetsizdir buyurdu 2 .
2. Dünyâ hayât ile âhiret hayâtnn mukayesesini yapan baz âyet mealleri :
hr, dünyâ hayatnn geçici birer jâidesidir. Allah (a gelince) nihâyet dönü b varlacak
yerin bütün güzellii onun nezdindedir» (Alu Imrân: 14).
«...Budünyâ hayat aldanma metâmdan baka bir ey deildir» (Alu Imrân:’ 185).
#
«.. Dünyânn jâidesi pek azdr. Âhiret ise saknanlar için elbet daha hayr-
.De ki:
l dr. Siz hurma çekirdeinin ince iplii kadar bile hakszla uratlmyacaksmz» (en-
'
Nisâ: 77).
•«Dünya hayat bir oyundan, bir oyalanmadan baka bir ey deildir Âhiret yurdu .
ise saknacaklar için elbet daha hayrldr. Hâlâ aklnz banza gelmiyecek mi?» (el-
En’âm: 32).
«Ey iymân edenler, ne oldunuz ki, size 'Allah yolunda elbirlik gazaya çkn de- :
nildii zaman yere arlatnz? Âhiretden (vazgeçib yalnz) dünyâ hayâtna râzy m
oldunuz? Fakat bu dünyâ hayatnn jâidesi âhiretin yannda pek azdr » (et-Tevbe: 38).
«Dünya yaaynn
hâli gökden indirdiimiz bir su gibidir ki, onunla yer yüzünün
— gerek insanlarn, gerek duvarlarn yiyecei— nebat kanmdr. Yer, tam ziynet ve
ihtiamn taknb süslendii, sâhibleri de ona her halde kaadir olduklarn sandklan
bir srada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelivermidir ki sanki dün de yerinde
yokmu gibi onu tâ kökünden koparlb biçilmi bir hale getirmiizdir . te biz iyi dü-
ünecek bir kavm için âyetleri böyle açklarz» (Yûnus : 24).
« Allah kimi dilerse onun nzkn geniletir daraltr. Onlar dünyâ hayat ile bo-
bürlendiler. Halbuki dünyâ hayât âhiret yannda (geçici ve deersiz) bir metâ’dan baka
bir ey deildir» (er-Ra’d: 24).
«Onlara dünyâ hayatnn misâlini de îrâd
‘ et. O gökden indirdiimiz bir rudur ki
. . »
: 36 fi\ , ^ .
fi .
jj£ j la; (t w) - r
t dil
J* J ( J^ ) (J^4 • :
Ç* ' c/' J .
j \
<^' \
. «
?
jl 4 .jJ-Li cJ-ü j\ 4 cL-ujî \ U V| di5U \ t
^
•* •
• \ f
j b
'i
j a' b x^j
1 i
û c .
\
. fbu ^ au* b a>- .
?
jc. ^xc j jl b 1
malm! diyor. Halbuki ey Âdem olu! Senin için malndan yeyib ifnâ et-
diin, yahut geyib eskitdiin yahut da sadaka verib infâz ve itmam ey-
lediinden neyin var ki?» buyurdu. baka
( ) Buradaki râvîlerin hepsi de Katâde’den, o da Mutar-
:
oc <
[y * cy 1
s-\r* û ir**- x AA (s*> (
r *^) — i
^ -*
du üphe yok ki o (asl) hayâtn tâ kendisidir, (bunu) bilmi olsalard (el-Ankebût: 64).
,
«Ey kavmim! Bu dünyâ hayât ancak jânî bir elencedir Âhiret ise, o, asl du- •
3. Sclcek : Sarla denir ve klaklar küçük, bask ve baa yapk olmak ma’nâsmadr
ki Türkcede Çomar ta’bîr olunur. Eek, bundan sfatd*, kulaklar sar veya çomar
ulan hayvan ve insanda kullanlr.
i
SAHH-t MÜSLM
^" j* ü ^
jvM •
û'
«./i*"! •
^ ^ J)^ •
o*~\ c/ y \
(.. )
* ^ ^
<•
» ' ^
3& •
5 ‘ori <P«.S cP=
1
LA* (w.) - 0
il 3.jij 3is :
D >; at 3 u-'i >' :3b .
Jc? j \
3i £^ 3 oti t jiî
/«u _« -\SUj <u £!.*»_ . jLri . ât^t
Mâlik (R) den iitdim öyle diyordu : Rasûlullah (S) öyle buyurdu :
«Ölüyü üç ey ta’kîb edib kabre kadar gider de ikisi tekrar geri döner,
biri orada onuala beraber kalr : Ölüyü âilesi, mal ve ameli ta’kîb eder.
Neticede âilesi ve mal geriye döner de kendisi ile beraber sâdece ameli
kalr».
i ,
k J*>~\ •
( O «1 *J>-
4>J (J-‘\ )
«il o ^*4 <J $*J>- {f'Â? (rv\\)
—
"
*^>10/ V
\ 1
• l * Î .
*"^l\
* • * • * »*’ *1 ^ ^ ^ Ç |
.
(J- < *—*U-** ü' c
i • —y :
j*J ‘ ^y-
j* âÜ ^ k*.!# ük • Jj <5 • A2?fr [ 3 Ü <*i dj~j
i -
I jl *^«x" » tJl»
^
•
’^'3 ûy^- «il il j~“
ç
x ~-^ • ^ I ^'-o'jaZa . Ls^Ia
j
! «'^>» ^r-1 ^ ljL«l i J *s~^% B ! <J>I î*_ J>-l : 1JVS « i ür ^âeJl
^
.
-'fy*
jöj •££ j&S $i\ u .
%
f
Qj
. *x«—
â ^ly.l y v^‘ J-û c ^5" ,'
* j'^UJi ^i-=«Jl \iXXf (•••)
^
. I
£
^ ) 8
v jl Jf • ^L^ 3* crOl û*
•
« J&’S
'
ve Bedr’de Basûlullah'n maiy yetinde hâzr bulunan, Amr ’bn Avf öyle
haber verdi. Rasûlullah (S) harb etmeksizin Bahreyn ahâlîsi ile bir sulh
akdetmi (ve Bahreynliler muayyen mikdârda cizye vermeyi kabûl et-
miler) di. Rasûlullah bunlar üzerine Alâ ibn Hadramiy’i emir ta’yîn et-
miti. Tahsil olunan cizye mallarn getirmek üzere de bilâhare Rasûlul-
lah Ebû Ubeydete’bnu’l-Cerrâh’ Bahreyn’e gönderdi. Ebû Ubeyde cizye
mallarn alarak Bahreyn’den Medine’ye geldiinde Ensâr onun geliini
iittiler ki onlarn gelileri, sahâbîlerin Rasûlullah ile sabah namaz kl-
dklar bir zamana tesâdüf etmidi. Rasûlullah sabah namazn klb ay-
rlnca sahâbîler hemen Ebû Ubeyde’ye kar çkdlar. Rasûlullah sahâ-
bîlerini bu halde görünce gülümsedi de sonra onlara
—
Öyle sanyorum ki sizler, Ebû Ubeyde’nin Bahreyn’den bir hayli
dünyâlk getirdiini iitdiniz buyurdu. Sahâbfler :
—
Evet yâ Rasûlallah! diye tasdik etdiler. Bunun üzerine Rasûlullah:
— âd
olunuz ve sizi sevindirecek ni’metleri (bundan böyle her za-
man) umunuz!... Allâh’a yemin ediyorum ki, bundan sonra size fakirlik
S. Müslim; C. 8. F — 33
X « »
^ • + *•
Aj ü •
t' j*>- 1 .J^Ül
^ ^
J
•
(ta-it) —V
y0
m .• .• -I u . >\ ' * \ - \ ' s * î ~
v - <r '
(
f
j *
(j j*
\
^ ^ J jl
>'('*.
& 0 / ti" 3/ :
*
S js.*> / J»
• -
«
t
>vî
r
u‘ ;y/j .
* * '•
*• \ *• t ‘i
. dil > Jl •.
J J*x CUX» . J^_sUx> . d) > j^e. jl »
(S) «Sîzlere Fars diyar ve Rûm diyân açlb feth olunduu zaman aca-
:
4. Ya’ni Allâh’a hamd eder, çükr eder ve ondan fazln artrmasn steriz dedi.
KTAIIU'Z-ZÜHD VE’R-IibKAlK. 515
.
' • *
\
' * '
* .* I* ' • - J -• * l”
V ' -,*.«,1 ^ i”
w
' •
I
' '*.* *i ' ^ I
, i. - / \
*
“/.j* j '
,_y
1
j/
6 j+* A Üj -*->• O'j j* «A->- -
y 0/ (. ..)
•
\ y.
I -b>- . w ''.5*
y} b j 9 •
j j>: b*Â>. . <—> j>- j y*j i (•••) — ^
jc. i je.
\ A
y l b*A_>- . (
'j ÜJ'3 )
Â.-y. J J Jy' y b*t j £
\ \
. « «l V j\ j^V' _?«» •
y y J[
i" jl»i
. « »
^ \ Jh-
.
jo &&3 et . fi et .
y) 3 (v^o - >
y Ûö-
3^
^
» 3 ^-5* î öl j ulc
^
i
I I ‘ \ fj
jt -^1 bl il 31# .
>1; vft y;.l . j
: 1 . '
SAHH-Î MUSLÎM
^l 3 ü £yV' :
,J
l» 36 . tf.» lU «il llj; :JÜ .
»l^-lc ot* ^Lcli 36 - ^il . ^>- VI
A i )j{ 3 ü .
>uü V>; ^ulu .
'J \
: 36 ? dL‘j La-\ jü {$!•* -.
36 . \Li 15 i
"•Mi
: Jü ,
y€ jt \j 6" juh u_* cj j) 6 : 3ü î »i' JiLcL* r^» s
3;Âi"a*J
ali" J U i 3£ü .C>«r cJ" jj
3ü ûVjpîsu-jLdisri li) 36 u 3^ ^ 3Ü
J ^v» jî3 36.
: . .
'
i 1
•
JîV*<>' 3 : 3ü <Tj
_üj o;vi j *3 36
• <s'/~ J ü ^ iü 4
3^5 îui ^Ü t 'AL\ di lv j.^‘ a ^%
y&\ V i> Üüu !
%-3
.
^ . ai~ u .
ÜU
^S il y afü : 3Ü
Jp Ali . I
. dl)£ dL-il : 3ü . «îi <r jl*.\ lii
kel ve kör olmak üzere üç kii vard. Allah bunlar imtihan etmek istedi
de onlara bir melek gönderdi. Melek abraa geldi ve :
— Deve dedi. ,
(Yahut da : Sr dedi. Hadîsin râvîsi Ishâk ibn Ab-
dillah ibn Ebî Tala, Abrala kel. en birisinin deve, öbürüsünün sr is-
— Hangi mal sana daha sevimlidir (ya’nî en çok hangi mal sever-
sin)? diye sordu. O da :
—
Ben fakr bir kiiyim. Yolculuumdaki maietim ve memleketime
5. Bara, bir illet addr ki insann mizacnn bozulmasndan ötürü bedenin zâhirinde yer
yer beyazlk meydana gelir. Türkcede abralk illeti ta’br olunur. Abra da bundan
sfatdr. Bara illetine uram kimseye denir ki abra ta'bîr olunur (Kamus Ter.).
S 18 SAHH-Î MUSLÎM
—
Öyle sanyorum ki ben seni tanyacam. Sen halkn irendii
abra kimse deil misin? Sen bir fakr idin de bu mal sana Allaîi vermi
deil miydi? dedi. Eski abra melee :
—
Ben bu mala ancak atadan ataya intikâl ederek vâris olmuum-
dur dedi. Melek de ona :
— Eer sen bu iddiânda yalanc isen Allah seni eski hâline çevirsin!
dedi.
— Eer iddiânda yalanc isen Allah seni eski hâline çevirsin! (.'.iye
bedduâ etdi.
—
Hakîkaten ben kör idim. Allah bana gözlerimin nûrunu iâde bu-
yurdu. (Fakîr idim, Allah beni zengin yapd.) Binâenaleyh, ite koyun-
lar dilediin kadar al, dilediin kadarn da bana brak. Allah’a yemîn
ederim ki Bu gün Allah rzâs için benden alacan bir eyin mikdânn
:
tahdîd ile sana güçlük vermek istemem dedi. Bu cevâb üzerine melek
ona :
P3 y; /a 'j .
pit < ü^î : jjiq at 5 . e& :
Âmir ibn Sa’d tahdîs edib öyle dedi : Sa’d ibn Ebî Vakkâs (R) devele-
rinin içinde idi, derkep yanna olu Umer geldi. Sa’d onu görünce EÛZU :
-
JZ y = 36 ^a‘ 65i sjh .
^ £* la* (t W- ) \
‘ ’û* : V& .
^ ûrl
j <jl t&». . Ju: ju*
^
*•'
-
J *\' * Jj -
û? 3^J 3jY Jl I
j :
üjK u^*5 O; o '
• ü-V ••
* # *
ibn Ebî Vakkas (R) dan iitdim öyle diyordu Allah’a yemîn ederim :
SAHÎH-t MÜSLM
13 — (
bu hadîsi Yahya ibn Yahyâ tahdîs etdi. Bize
)
Keza bize
.
^ Lu u . tf' t ^S4£ : 3&J
Vekî’, Îsmâîl ibn Ebî Hâlid’den bu isnâdla haber verdi. Râvî burada :
^
* i \ »
î ! <*.ü\_
33 • 0 -^jAV ble cjn»-— jl
» 1
jj
14 • d Ujo— ) (^--y tpAA—S oi
j' v^laÂD .
(J3».
" 1
. 0 x3 ,r;.y . fcii ^
ji J3U S A-y trü . ;^ii s Sirn ^ .
yx. j >' 'j j^q ^ ^ (...) .
*r + -• •
. jIjlI
r*
du
^ ^
6. Hadsde zikrolunan Esed oullar Peygamber'in vefatndan sonra irtidâd etmiler ve o
srada Peygamberdik iddiâ eden Tuleyha ibi Huveylid el-Esediyye tâbi* olmulard.
Ebû Bekr zamannda Hâlid ibn Velîd’in kumandasmda gönderilen bir askerî kuvvet ile
tenkil edilmiler ve geri kalanlar da slama avdet etmilerdi. Kûfe’de oturan Esed oul-
lar reisleri. Küfe valisi bulunan Sa'd ibn Ebî Vakkas’dan Hz. Umer’e ikâyet ederek
azline sebeb olmulard. te Sa’d, metindeki serzenii bu sebeble yapmakdadr..
I
KJTABU'Z-ZÜHD VE’R-REKAlK r
. )21
ta’bnu Gazvân bize bir hitabe îrâd etdi : Allâh’a hamd ve sena etdikden
sonra öyle dedi : Amma ba’du. Muhakkak ki dünyâ kesilib ayrlmay
i’lân etmi ve sür’atli bir kesilile yüz çevirib raklamdr. Ondan an-
cak kabn dibinde bakî kalan bir içimlik su gibi az bir ey kalmdr
ki sahibi kabn dibinde kalan o bakiyyeyi çabucak içiverir. Muhakkak
ki dünyâdan, zevâli olmayan bir yurda intikâl edicilersiniz. Öyle
sizler
ise oraya yannzda bulunan en hayrl eylerle intikal ediniz. Muhak-
kak bize u
gerçek zikrolunmudur Ta cehennemin kenarndan içeriye :
atlr da dibine erimeyerek yetmi yl onun içinde düüb yol alr. Al-
lah’a yemin ederim ki, bu kadar büyük olan cehennem muhakkak dol-
durulacakdr. Siz bundan hayrete mi dütünüz? Andolsun yine bize zik-
rolunmudur ki, cennetin kapu kanadlarndan iki kanad arasnda krk
yllk mesâfe vardr. Cennetin üzerine muhakkak kalabalkdan dopdolu
halde bulunaca bir gün gelecekdir. Allâh’a yemîn ederim ki ben ken-
dimin Rasûlullah’m maiyyetindeki yedi kiinin yedincisi olduumu pek
iyi bilmekdeyim. Bizim yanmzda aaç yaprandan baka yiyecek hiç
bir hutbe yapd dediini rivâyet etdi ve bundan evvel geçen (14 rakaml)
eybân hadîsi tarznda zikretdi.
a :
£j ji ö ^*'*5'' :
A* ö aJL. ‘ O
. üuil i^.; j £ . iii v mü.
15 — ( Hâlid ibn Umeyr dedi ki Ben Utbetu’bnu Gaz-
) : :
(w*) -W
*
j u *ji » üs !
f‘i çs uv > i ît 2 t ît js : J
crJ i
jA J I i
\j • V : 1 jHi « ? <; cJLx) i* •
Lf VI J 5L Jj L ÜJjl-a V ! ® 3^ . V : 1^6 d UL
. ilUjjlj. illj-ij * Cj"l 0*1 !
^ 'Ol JÜj Ot . t>jiî
Qj s iÜ' tS*
!
VJ * jî : ?
£V"j 0*0" ‘ ^ !/*-' j ‘ ‘ j
*
t : . ali
^ &
, -r
"4 a.jfc
. ^tÇi:3jb'.yt£.tt^^}
S
$ ^jl fi : OÜ J . Ç L t-Lti oVt : '4-atî'
y 'J&
j^*-l il a j . Aj.-i 4.tiâc
j ilajj «Âü 'jia; j ^îtail <*U) J .30 3t**3
y
:
.
• 'jjf
ui
. «^-îc ^ûi a Sj .
ilili a sj
16 — (2968) : Ebû Hureyre (E) öyle dedi : Sahâbîler
— Yâ Rasûlallah! Biz kyâmet gününde Rabbmz görecek miyiz?
diye sordular. Rasûlullah (S) :
— Siz ölen vakti, önünde hiç bulut yok iken günei görmek
bir
husûsunda (itiib kakarak) biribirinize zarar ve zahmet verir misiniz?
diye sordu. Onlar :
7. Huble, asmaya denir. Fetha ile huble eklinde de caizdir. Baz çöl aaçlarnn yemi-
ine, yahut iri mee aaçlarnn yemiine denir (Kami» Ter.).
KTABU'Z-ZÜHD VE'R-REKAK 523
— Sizler ayn
on dördüncü gecesi, önünde hiç bir bulut yok iken onu
görmek için biribirinize zarar verir misiniz? buyurdu. Onlar :
—
Benim üzerime âhidlik yapacak olan kimdir ki! diye tefekkür
edib düünecek. Derken o kulun az mühürlenecek de onun buduna, eti-
ne ve kemiklerine hitâben Nutk et, konu denilecek. Bu emr üzerine :
te
bu üçüncü kul, munâfk olan kimsedir. te böylesi Allah’n ga-
dab edecei (merhamet buyurmayaca) kimsedir».
. J i
y \^ x>. .
ylid'j l J j\ (tV^) —
‘
jji ^ ^ , Jfâ\ ^ Erü
: ti» Jλ « î jjjÂT d JfcÜ 4.1c : ^6 «illC <>l
.
'jf : iijr 36 t^ ^ SA V' •
Vs t 3>; : . %& & » 36
.
VSS
•
'-M-1 3-Çlc 36 • (j UaÛ VI jf >*-1 V <jli : ^4 » 36
*"
O^2 4 36 •
0Â*' :
M 3^1» . 4 ; * je j[î . yjj IsCl j
• <5
Ji»0 C*-5
' . llssl
j 0 Cl U*«ü : 0 j* : * Jlt . dnJ j \îx>
«O günde ki aleyhlerine kendi dilleri, kendi ayaklan onlarin neler yapyor idil-
lerine §âhidlik edecekdir » (en-Nûr: 24).
«O gün azlarnn üstüne mühür basa nz. Ne irtikâb ediyor idiyseler bize elleri
söyler, ayaklar da âhidlik eder.» (Yâsin: 65).
« Nihâyet Allâh’m dümanlan oraya vardklannda dünyâda iken yapageldiklerin-
den dolay kulaklar, gözleri, derileri, aleyhlerine ehâdet edeceklerdir.
Derilerine: Bi-
zim aleyhimize niçin ehâdet ettiniz diyecekler. Onlar da: Her eyi söyleten
Allah, bizi
de söyletdi. Zaten sizi ilk defa o yaratmdr. Yine ancak ona
döndürülüyorsunuz, diye-
cekler. Siz, ne kulaklarnz, ne gözleriniz, ne de derileriniz
kendi aleyhinize âhidlik
eder diye (düünüb) saknmadnz. Bilâkis Allah, yapmakda olduklarnzn bir çounu
bilmez sandnz. Rabbnza kar beslediiniz zannnz, ite u sizi o helak etti. Bu yüz-
den hüsrana düenlerden oldunuz.- (Fussilet: 20-23). 1
—
Biliyor musunuz neden gülüyorum? diye sordu. Biz :
—
Allah ve Rasûlü en iyi bilendir dedik.
—
Kulun Rabb ile karlkl muhâtabasndan gülüyorum. Kul :
—
Yâ Rabb! Sen beni zulümden kurtarmadn m? der. Rabb :
—
Evet kurtardm buyurur. Kul :
—
Ben, bunu nefsime kar ancak tarafmdan bir âhidle câiz görüb
takrir eylerim der. Rabb :
— Bugün
senin üzerine bir ehâdet edici olmak bakmndan sana
kendi nefsin ve âhidler olarak da çok erefli kâtibler (Kirâmen kâtibine:
el-nfitâr: 11> yeter buyurur. Müteâkiben o kulun mühürlenir de az
vucûd âzâlarnn her birine Sen söyle! denilir. Bunun üzerine her bir :
âzâ da nutka gelib o kulun amellerini birer birer söyler. Ondan sonra o
kul ile kelâmn aras boaltlr. Akbinde kul, kendi vucûdunun âzâlarna
kar Sizler uzaklan, uzak olun! Ben sizin kurtulmanz için mücâdele
:
1
< Ol
~
9
*
Cj S? j (> ' 00 ) — \\
g
\
.o \>ji x . J I
ö jj » 3 ‘
»j. J* J) O c ‘
J
18 — (1055) 10
: Ebû Hureyre «Yâ Al- (R), Rasûlullah (S) :
£ *
‘j\y
•
J • ^
1 /JJj \S~xl j #
\ J ^J&j\ LA>J
#
(•••) — N \
B
. « (:) xJ jT 'Sjj j:y jSji i
> gg, ^ 3 /~'j
* 4 öjjt !
l
» J* -
Jj
"
20
«
'JT
^ u :
m
di «
jjkJ ^
c >yjj\ çt
. Lllr JÜ
c
<
y: « ^ ^^
LL [y* < ojuîi ^ jj
(
t;'
7. r
:
ü o*A,3 ö fi y.' LA* (•••') —
‘
^yc- <
^yc
*
^yc A._ jU 1
(
V’ tJ^j . V jj»-*
— •
(J
*“ 4 1/. ->=*- ^y?
‘ bÇr t) ^ :
O* V- .
ji**- J b*ü>- : Yi
jLl J Juk j Jlil (•••) — TT
*
^ :
V '
ûc o6 A/ A*
‘
"
4> :
0=^-1 ü
W ;
• Jyj l/iJ ti 3* ‘ cn-»J.u^ uyy. » ^ ju* J
Rasûlullah (S) m
rûhu kabz olununcaya kadar Muhammed’in ev halk
»inin kalan hayatn kendisi ile devSm ettirecei -gdaya denir.- Kut ayni zamanda kuv-
vetlendirmek mâ’nâsma masdar olur.
Bu hadîslerde Peygamber’in aile maietindeki dileinin, hayât devam etdirecek
derecede asgarî haddi kasdettii görülmekdedir.
.
23<J
‘er1)* * *
je jllil
t ' ö \LsJe {’)— Tt
* - * ' -
'
yit Sj, . >j. yi |Ö, pt 'jT _.i U : "cJ\i .
^ ^ t -jk
.
c
— ( ) : Âie (R) : Muhammed (S) in ev halk- üç günün
24 buday ekmei
üstünde ile karnlarn doyurmadlar dedi.
âc ‘ cJ
^
* J* <—
^
Û ^ A>- .
j O -*
\
\Lsj0 (•••) — Tl
Ç
*•
C"« *
‘js ü°
• * y >
*
tvj • -
— \o
* ‘
y û* ^.S'y} \z£j* (*v/\)
U : U6 o*
hammed (S) in hânedân buday ekmei ile iki gün karnn doyurmad.
26
Muhakkak bu yemeklerin biri hurma idi dedi.
^ £ ’j :
%
. ,li j 'jj VI
ÖJ
f
u* *13 *a j’.iü.û- : vi yi'X~j
.
\
j J Jcy öj (...)
. ül (j ‘J'i *5
j .iShli va : jii-v ijj . îjVî j
. gI; öt v :
yiY ^ oji j öt as
— (2972) Âie
muhakkak ki Muhammed’in ev
: (R)': u
halk olan bizler bir ay beklerdik de yemek piirecek bir ate yakmazdk.
Yiyeceimiz hurma ile sudan ibaret idi.
: *
!i2tt SAHH-I MUUM
( ) : Buradaki râvîler de Hiâm ibn Urve’den bu isnâd ile
rivayet etdiler. Burada râvî Muhakkak bir ay beklerdik dedi de Mu- :
‘
fa j'J 1
UAv (r^Yr) —W
y* V ‘-'iS" oj s ^ j ti y '•
^ ^
9 .
27 (2973)
Rasûlullah (S) benim rafmda 12 : Âie (R) :
cier sâhibi olan bir mahlûkun yiyecei bir ey yok iken vefât etmidir.
Ancak benim rafmda yarm vesk arpa vard. ben ondan yedim, on- te
dan yemekliim uzun zaman devam etdi. Nihâyet bir defasnda o arpay
ölçdüm. Müteakiben bu arpa da tükeniverdi dedi.
y.
Jj
-/. 2/
c ‘
J c j 'J*- «J ) J i>" -V &-x>- .
J (t\vt) — YA
4 r o[ ! Z} i •
4i :
^ «
iy; ^ , ou'
^^ * » v . iü 3 'ji jisy~V :
1
-£L£S jg" Li Sfc t
•
‘ ^ i§ A» U 'fa'i y\zs .
p 'cj?j . ,üv
28 — (2972) 13
: Âie (R), —kz kardei Esmâ’nn olu —
Urve’ye hitaben :
aznz
idi) ? diye sordum. O :
—
Esvedân (= iki kara ey) Hurma ile su! kadar ki Rasûlul- : u
lah’m Ensâr’dan bir takm komular vard.
Bunlarn da samal hayvan-
12. Raff, Türkcedc Raf dedikleridir ki evlerin iç
dubarlarnda yaparlar, evin pervazesi ma-
nasnadr. Üzerine yiyecek maddeleri ve dier ev
eyâs konulur
13 BU h3dîS de yne H A ie den Solmekde olan 26 rakaml ’
. • -S -* * • • vY* :*
• u±> .s ‘ j r 1
t. J ,
X i i
^ ^ 0^ ‘ jj|| ‘
^ V +
. .Ül j j£ll : ^
30 — (2975) : Âie (R) : Peygamber (S), insanlar, esvedeyn
— iki siyâh. ey — denilen hurma ile suya doyub kandklar zaman vefat
etdi dedi 15
.
•
-i. - * \V* »
n
; m"
• .• $
(...)-
14. ki ayda üç kamer hilâlinin görülmesi öyledir Birinci hilâl, ilk ayn banda, : ikinci
hilâl da ikinci ayn evvelinde, üçüncüsü de üçünctinün balangcnda görülmek sûre-
tiyle olur ve birinci ileüçüncü arasndaki müddet altm gün bulunur.
Su, siyâh olmad halde Aie’nin hurma ile suya esvedân (= iki siyâh) demesi,
talib tarîki iledir. Medine hurmas ekseriyetle siyâhdr. O srada kendisinin su içdii
kabn siyâh olmas dolaysiyle suyun siyâh renk almas da suya siyâh denilmesinin vechi
olabilir denilmidir.
Peygambere süt hediyye eden Ensâri komularn: Sa’d ibn Ubâde, Abdullah ibn
Amr, Ebû Eyyûb Hâlid ibn Zeyd, Es’ad ibn Zurâre gibi zâtlar olduklar bildirilmidir.
Bu ve bundan evvelki hadîsler Peygamberimizin yüksek hayatnn zühdî safhasn
kâmil bir belâatla ifâde etmekdedirler.
15. Yukarda 28 rakaml hadsde de ksaca açkladmz gibi esvedeyn, siyâh ma’nâsma olan
esvedin tesniye sîgasdr ve iki kara demekdir. Bunlar da hurma ile sudur. Bu iki ni’-
S. Müslim; C. 8, F — 34
r * .
y (
32
i/j» ofe* ) %'s ; vu . j\ Z)5 >ç s
** i* >1^
22 h- rr
: 3» ÜUi )
! ^^ : 36 î# jj y «jfjC j\ y ( 3CT31 & ) 1>
• yr o? ‘
^ î*t§ ^ ( d.' h*
yemîn ederim ki — îbn Abbâd Ebû Hureyre’nn nefsi elinde olan Al-
:
Hureyre’yi gördüm ki parma ile bir kaç kerre iâret ederek öyle di-
yordu Ebû Hureyre’nn nefsi elinde ‘bulunan Allâh’a yemîn ederim Al-
:
metden siyâh olan yalnz hurma olmakla beraber edebi bir san’at olan talib tarikiyle
hurma ile suyun ikisine esvedeyn denilmidir. Talib san’at, herkesçe bilinen iki eyden
birisini öbürüsüne Üstün klarak zikretmekdir. Bu, Arabcada pek
yaygndr Baba ile :
anaya ebeveyn; güne ile aya, kamereyn; Ebû Bekr ile Umer’e Umereyn
denilir. Arab'n
yemek içmek husûsunda yegâne hayat medân hurma ile su olduundan bu iki
ni’met
hadlsde talib sûretiyle zikrolunmudur. Bu hadîsde haber verilen hurma bolluu Hayber
fethi üzerine müyesser olmudu.
. .
* «
jXj j-.lj t> <_
*
?Ç» (r\w)
35
, Râvî Kuteybe : «Bihî (= onunla)» kelimesini zikretmedi.
.
gr/ö TA ufc (...)_ r»
ijj . :> , ,e.yV \0 ."iit
^ tf*r. &î£ . &ü vjA\
.
0 ;A i ji'i! 'j/> vjJj us JA: ;
36
— ( ) : Buradaki iki râvî de yine Simâk’den olmak üze-
re bu isnâdla yukardaki hadîs tarznda rivâyet etmilerdir. Buradaki râ-
vîlerden' Zuheyr’in hadîsinde : Sizler hurma çeitleri ve kaymaklarn
önünde râzy olmuyor musunuz? fkrasn ziyâde etmidir.
TA Bi_; : vu .(
£ii Jv k'âw3 ) 0
*
3'j j- u; -u* (tava)
v ;4 c :
$ Ç& üti * )6 •
«î ^ ^ vi 3»
• jV.
^- £. ^ ‘ lZ ^ t) j.-j Alî : . L> jJI
^ £^l)!
iitdim. Hutbe yaparken öyle dedi Umer (ibn Hattâb), insanlarn dün- :
:
"tiV.
U ljL ^ L ^ l-** J i
r
^/’vjJi
û .•
J j4~
• ; v
{Jf 4*01
m".-X~£
vj1***^
j;
î
L
|
/* > V
"#
'
«u .••' r
,
^A-T^
**
^ '
^ ^ V»»
s
(J|
>' <r^T îÇj :
^*:>-' j»4 l 36 (...)
’^vi. jl
.
_Li-U : .ii J& . cl« Y j < i Ij Vm <-ai V . i i c- »V jAi L* ! «il • < lil ! x»^' C
j jiJLj
II îi'j»
j[ » 3 j**. 3j|â
«
^ 3A> 6^-5"
• « £ > 3^.j^
* I / - •* »
I
• . *u / • •
I IU
—
Yâ Ebâ Muhammedi Allâh’a yemin ederiz ki bizler hiç bir eye
güc yetiremiyoruz Ne nafakaya, ne hayvana ve ne de herhangi bir me- :
o/ jj, ) <
^ y* v ji\ *
jfrJj, rt (^)
•
/
J
^^
l- "i*? 4Ü
Vc
î»,*'»**
^ Juc A.r'
LV "
•
*
3 îfj jlJ. 3
M - v i.*»-
A) 1
.
î
*
•
^ fj <A>I JLC
V S "
v
(J
^ '
(W-) - rA
uA> u tîV
1
! *
î
(J\
j jCj y
%
. a U ^Sx*üm jl ( IjliÂT yvT^l ' . y£”"
-Vj
i
T * .*1
y. o*
' > >
y
*.
\ „ Vl “
y
\
• <s ~
' . i . /
( •-)
\
— .*,»
• im
ili . â j&t 3 £&• • ti^v ^ 3 yq ufrj (...)
. v 1
^:=el^ j û jli ^ t A» \ . *^L* i ilIl-V
Semûd kavmi mürik ve putperest idiler. Allah bunlara tevhîd akîdesini öretmeye
içlerinden Salih Peygamberi gönderdi. Sâlih Peygamber’in mu’cizesi dii bir deve idi.
Kavmi bu dii deveyi ayaklarn keserek öldürdüler. ftetîCede kendileri de, topdan
helak oldular. Sâlih peygamber’in Semûd kavmine olan öütleri ve onlarla olan mâce-
râlar Kur’ân’da bir kaç sûrede anlatlmakdadr : el-A’râf: 74-80; Hûd: 61-68; el-Hcr:
80-84; e-uarâ: 141-159; en-Neml: 45-53.
Kur’ân’daki sûrelerden biri de Hcr diye isimlendirilmidir. Bu sûrede Hcr’dan
öyle bahsedilmektedir - Andolsun ki ASHABU HICR da peygamberleri tekzib etmi-
:
rnidir.
T
ct&'j }\ ( )
.
« >1; v f
. "jl; .36 <p.\j _
ij j // ^ J
df Üx- .
'Jjj* ’i J- Z ’J*j (S* (tur) - t T
- *
*
<
pd ,
|| il üAj : 'Jiî .
;'r> t).' ÎU C' =
'J&
. it DL jliij «
çh d gjtf' % t
‘
. . jü '/i
'4
17. Buhârî'deki Sehl ibn Sa’d’dan gelen rivâyetde Rasûlullah bu hadisi söyledikden sonra
ehâdet parma ile orta parman biraz açarak iâret etmidir (Buhârî, talâk , Hân VII,
94 «47»); Peygamberin bu iki parmann arasn biraz açarak cemâate göstermesi, Pey-
gamber ile ümmet ferdleri arasndaki derece farkna iaret olmas da ntuhtemildir.
1
^U t
y JÜ r L (r)
*
\
* >• ,
r ' v1f l - \ ys * .
j -u-\j
J^y Jr jjjA (orr)— lf
- - ^ * 5 *++}*• * *• * \* * * ^.! ^ ^• '*> * \ j® '
? . “l
ob\ \ / 1
i
\ . . i
.
* yb j £ '<j «ii^. > ij
43 — (533) 18
: Usmân ibn Affân (R), Rasûlullah’n mesci-
dini (yeniden) bina ettii zaman halkn (i’tirâz ve inkâr kabilinden)
19
.
** 'j\ Dfe . ütln y tf*r. ja' s isf; j. & l*> (...)-«
•»
O»*- : <cX_ j\ 1 . db i 3^ •
~ 0*
<\»
*
i'jl jlâa <j\
*
.
«
'4L jîh j '4 'â Jf < â i'juü ’J.; y > Oa' â jy_j
18. Bu hadîs KTÂBU’L-MESÂCD..., mescidler binâ etmenin fazileti ve buna tevik bâb,
II, 157 «24» üncü olarak geçtii
burada onun müteselsil rakam tekrarlanmadr. için
19. Peygamber’in mescidinin geniletilerek yeniden binas, hicretin otuzuncu senesinde vâki’
olmudur.
20. I’tirâz edenler mescid peygamber devrinde ne hâl ve hey’etde binâ olunduysa yine öyle
binâ edilmesini, nakl ta ile kireç kullanlmamasn arzu ediyorlard. Halbuki kerpiç
duvarlar çabuk geviyor, hurma gövdelerinden yaplan direkler az zamanda çürüyor,
hurma çubuklarndan yaplan örtü namaza gelenleri yamurdan korumuyordu.
21. Bu hadîslerin ihtivâ etdii va’d ve müjde, Usmân’dan baka yirmi üç kadar sahâbîden
de yakn lafzlarla rivâyet edilmidir.
. ^ -
•
A ^ .
JjLi-l <J \j£\ e'C/jf J (...)
. , -4-1
j& ’i li Jf , jy4 . »G.VI 14 jd J A-b a!, \
<
:j
ü/tJ J rL (t)
üi; : vfe
( AjV jûij sj 3 ) .
3 £;J\ ( mo 1 .
ûc 1 v
r :r- 6X üL.r û
‘ ,
y*"' :
3*.
^ ^ ‘
oc ^ ^ ‘
îj.'J* j
")
'-J
3 •
l^i <>i^ di) S . c-'^As-
A’ *tîl
^ £ ü>:J • »ti ç^ci . £Xl di) i Jj
!
^V t? : ^ Ü . VULJI
j ^ ^.l VjU . i* : Jfe î arj U ! t [ : '4 3&
. j^Aj j-l J »a 'a* ^l «-Aajl,j lr^ aa Jj JU» î
^ ^jfcj ^
:
:
*
iA, r Ji #1 Jii . Ûji ii h 4i 36
1
£.; ü iuv .
. a ijlj , Gr ja j 1 'Jr Tj 1
•
« ta Ui j cji j <îir D J6 <n < aV;
^ t * • •
âkiben o bulut, söylenen bahçeye doru yöneldi ve sularm bir kara ta-
lk içine boaltd. Derken oradaki su yollarndan, bu suyun hepsini ala-
bilen büyükçe bir kanal meydana geldi. O zât bu su yolunu ta’kîb edib
yürüdü. Nihâyet bahçesinde dikilen bir adamla karlad ki o zât çapas
ile suyu çeviriyordu. Gelen zât, bahçedeki kimseye hitâbe
—
Ey Allâh’n kulu! Senin ismin nedir? diy/? sordu. Bahçedeki zât,
berikinin bulutdan iitmi olduu isimle :
—
Benim ismim fulândr diye cevâb verdi ve müteakiben
v
—
Ey Allah’n kulu! Sen benim ismimi niçin soruyorsun? dedi. Be-
riki zât da :
—
Ben, sular u
kanaldaki sular olan bulutda senin ismin ile Fu- :
-âmn bahçesini sula! diye emreden bir ses iittim. Binâenaleyh sen o bah-
çe hakknda ne iler yapyorsun? dedi. Bahçedeki zât
—
Senin söylediin bu eye gelince; ben bu bahçeden çkacak mah-
sûllere bakarm. Neticede mahsûlün üçde birini sadaka yaparm.
Üçde
birini, bakmlar bana düen âile halkmla beraber yerim.
Mahsûlün ka-
lan üçde birini de (fakirler için) bahçede brakrm» dedi.
( )Burada yine Vehb ibn Keysân, bu isnâdla tahdîs etdi.
:
u kadar ki burada «Ben mahsûlün üçde birini, hiç bir eye mâlik olma-
:
( .1^ _L :
^ J, ) >> V j rftiî («)
• 'j'.j*
jj ^ . v. ! e ? . L. *j Jzsjw & j oü ^
•
‘ ^ *>'
y ’Jûi
> • * ,• 'z - p * *
,• • • *. i
ü c 4
;
y.
•
û
"
c
<3.
\
'
. i" .
^ ^ J*
- /
(t^v)
v
— t V
^ ^ û4 *
5§§ 4' Ü /-J ür
6 ‘ jÎî*' ü £/* ‘
.a 4, 41 i£t\j
«Her kim iidilsin diye bir i yaparsa Allah onun rusvaylm iitdirir.
Her kim gösteri için bir i iler, riyâkârlk yaparsa, Allah da (kyâmet
gühünde) onu rusvaylk ve kymetsizliini herkese gösterir» buyurdu.
. u- 'cf ‘ ü* • A -*r J J Jy
l y\ 'Csj# (t\av) — t A
•
yi sft :
. ?
£-y» uy . içi- ^ .
£J*A fcrü .
>*rj s j (
-)
#
^ «i d as ju a : A # &iî
-
A..1 Jj* j xJ 'j\
^:V1 J j>'
: 'Si )
^ Jtil -jiî Or i ; »l lA> (...)
*3 A rA yJ yj ) ^
I
:J5 sfrj
.
^ : Ju * ^hS
iv, a A' ^ ii 'JAS a>; ( # sn i
^ <
v‘>3 j^k^vi j/ot-ü .oçfceü >'j.‘3.uu-j . (...)
. £.<*
‘
el-Alâkî’den iitdim öyle dedi Rasûlullah (S) «Her kim duyulsun diye : :
bir i ilerse, Allah onun kymetsizliini duyurur. Her kim gösteri olsun
24. Bunun ma’nâs Ben ortaklkdan ve gayrisinden müstaniyim. Kim hem benim için,
:
hem de bakas için bir i yaparsa ben o ii kabûl etmem. o gayre brakrm demek - i
dir. Ya'nî murâînin ameli bâtldr, hakknda hiç bir sevâb yokdur, kendisi bu ide günâh
kazanmdr (Nevevî).
, . )
r
. )4U SAHH-1 MÜSLM
dim, (halbuki ben ondan baka hiç bir kimsenin Ben Rasûlullah’dan :
jc j\ jc.
( ^ â' (i-4 YJ& J (t\AA) — i^
x.2\ j[ » £J jL g§§> <> 1 i »«»L *
O*
• • i * •
# • ^ t j (
disini cehennem içinde merkle marib arasndan daha uzak olan bir
derinlie indiriverir!»
Tarif Ebû Temime öyle dedi: Ben (Busrâ’da tâbi'i âlimlerinden) Safvân
ile ar-
kadalarm Cündüb’ün yanma oturmular, Cündüb de onlara nasihat eder halde gör-
düm. Onlar Cündüb’e Sen Rasûlullah’dan bir ey duydun mu? deyib duyduklarm
:
söy-
lemesini ricâ etdiler. Bunun üzerine Cündüb (R) dedi ki: Ben Rasulûllah’dan
iitdim
öyle buyuruyordu «Her kim dünyâda duyulsun diye bir i ilerse, kyâmet gününde
:
A«J) j| D jli gc 31 J jl •
^
<j
c ‘ 3dl» 3 v>*
‘
3 oc
. «
r A
3 ^-131 ü}_/ U
*"
«*
ju> 1 t ;ll' (j t
^ ^
rr . jr
#
< l* c^rk * VTldli L
50 —
Ebü Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle bu-
( )
:
yurmudur «Kul (bazan) içinde ne olduu belli olmayan bir kelime ile
:
fc • t'j'-' :
o»-1j JrA ÎI& ) - ^.S~ sy. 'j '(<.?' do ö”-
: 'J! . jîj <> ixi^ . :'jy>v
£T a i ij t ’-^d V dr \
y ji 'ss)\ : da îdrd ita yi
Ijjl
6^*" t ji
—
i
'
V r ^ ^ j cjçi:
Çl
• « iî’J j '
Cf- L/
:
'i 4
^^
J* LS" : ‘ cr1 ^^' <y d • <T-V. J â l jUit’LAi? (••)
.
ji-ic 3U-J î A Alidli jli* jc ’ jtli ./j d U
<«U
—
Evet, ben öyle idim. Fakat ben size iyilii emrederdim. Halbuki
kendim iyilik yapmazdm. Yine ben sizleri kötülükden nehy ederdim de
kendim kötülük ilerdim diye cevâb verir.
( ) : Ebû Vâil öyle dedi : Bizler, Usâmetu’bnu Zeyd’in ya-
nnda idik. Bir kimse Usâme’ye hitâben Usmân’n yanna girib de
: Seni,
onunla, yapmakda olduu iler hakknda konumandan men’ eden ey
nedir? dedi. Râvî bundan sonra hadîsin tamâmn yukarki hadîs gibi sev-
ketdi 27
.
27. Hadîsin her iki tarikmda da tarihi bir vakaya iâret edilmidir ki bu
da Hz. Usmân
aleyhinde kaynamakda olan fitne kazandr. Usâmetu’bnu Zeyd,
Usmân’m samîmi dostu
olduu için dier sahâbîler ona, Usmân’m yanma
girmesini ve onunla, yapmakda olduu
iler hakknda konumasn öüdler vermesini istemilerdir. O da devlet adamlarna
ya’nî
herkesin huzûrunda öüd verib de fitne kapusunu ilk açann kendisi olmak istemediini,
bu öütlerin Usmân’a gizli sûretde verildiini ifâde etmekdedir. Bu hadîsden devlet
adamlar güzel muaeretile ve onlara kar lutf ile muamele edilmesi, halkn
dilekleri
tatl bir dille anlatlb gizlice öüd verilmesi hükümleri çkarlmdr. Devlet adamlar
ile iyi muaeret ve onlara gizli nasihat keyfiyeti imkân ile kaydldr. Eer gizlilik
dâi-
resinde onlara nasihat mumkin olmazsa hakkn zyâ’dan masûniyeti nâmna hak ve adâ-
let gerei alenen bildirilir. Nitekim sahîh bir «Cihâdn en
hadîsde : faziletlisi zâlim
bir hükümdara kar hakk söz söylemekdir» buyurulmudur.
.
* S~ aA-* J/ 1
CJ* (jy^ (a)
:
7'- Ou :Jt . X# p-1 ^y tril
.
^0.1 3 t-S ( Gfc. : jt>y
w Ol j jy&j vj lî£
7 -i *j5" , a>; ü il a. >; oyi ti
^
:
aV s j*
^
t • , *3 i£. ^
-
>-j
'*'
v , *>'jj.»t,
** ^
ap 3^3 y ^
*»
VI
^
• JI £• t*<' 73 i&^5 .
dim öyle diyordu Ben Rasûlullah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu
:
:
. 4.
^ **• Îgj. U"
(9) AKSIR ANA HAYIR DUÂ ETMEK VE ESNEMENN SE
KERÂHAT BÂBI
53 — (2991) : Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi : Bir kerre Pey-
gamberin yannda kii ayr ayr aksrd. Peygamber (S) bunlardaniki
birisine hayr duâ etdi, öbürüsüne de duâ etmedi. Peygamberin hayr
duâ etmedii kimse Peygamber’e ;
—
Fulân kimse aksrd da ona hayr duâ etdin. Ben aksrdm, fakat
bana hayr duâ etmedin! dedi. Peygamber:
— Muhakkak ki u zât (aksrmann sonunda) Allâh'a hamd etdi
(ELHAMDU LÎLLÂH dedi). Sen ise Allah'a 'hamd etmedin buyurdu 29 .
tfo. V6 : . ( Slj )
U? 3 J&j 3 (tw) - û i
ci J
~ '
‘
’cs - J 1
‘J?
: Jfe < iVj' t
+• ~ -
dili
*
J •’JÜl
-• j * r-
• lf~*~* O—laPj i* . ^Le â
*
,V-—a^âJ «iki
r # • , * *
< «1)1 JV ^kc d.1,1 jj : Jlfi . IfUl-Li c-I-hcj < Od IIjÛc : Uli li«Ç
54 —
Ebû Burde öyle dedi Ebû Mûsâ, Fadl ibn
(2992) :
:
Abbâs kznn evinde iken ben onun yanma girdim. Derken ben aksrdm.
Fakat Ebû Mûsâ bana hayr duâ etmedi. Fadl ibn A-bbâs’n kz Ummu
Külsûm de aksrd 30 Bu sefer Ebû Mûsâ ona YERHAMUK’LLÂH .
:
29. Temîtu âts . Aksran kimse ELHAMDU LLLÂH (= Allâh’a hamd olsun) derse buna
kar YERHAMUKELLÂH (= Allah sana rahmet etsin)!diye mukâbele etmekdir. Bu
yolda mukâbele etmek de kifâye nev’inden bir sünnetdir. Müteakiben aksranm, YEH-
DÎKUMULLÂHU VE YUSLÎHU BÂLEKUM (= Allâh sizi hidâyetde klsn ve hatrnz
ho etsin)! diye mukabele etmesi de sünnetin tamamlayc bir cüz’üdür:
I' 0- Bu « fadl m kz Ummu Kulsûm, Ebû Mûsâ E’ari’nin karsdr. Ebû Mûsâ.
ibn Abbâs’
bu kadn olu Hasen’d en ayrldkdan sonra onunla evlenmigdi. Ummu Külsûm
Ali'nin
Ebû Mûsâ'ya, olu Mûsâ’y dourmudur. Ebû Mûsâ ölünce Ummu Külsûm, Imrân
ibn
Talha ile evlendi. Sonra Imrân ondan ayrld. Sonra Ummu Külsûm
Kûfe’de vefat etti
ve Kûfe’ni n dna gömüldü tl^evevi).
î ; « ) 3 »
(— Allah sana merhamet eylesin)! diye hayr duâ etdi. Müteâkiben ben
annemin yanna döndüm ve bunu ona haber verdim. Ebû Mûsâ annemin
yanma geldii zaman annem ona >
— Olum senin yannda iken aksrm, fakat sen ona hayr duâ et-
memisin. Kadnn olan Ummu Külsûm aksrnca ona hayr duâ etmi-
sin! dedi. Bmun üzerine Ebû Mûsâ:
—Senin olun aksrd. Fakat Allâh’a hamd etmedi. Bundan dolay
ben de ona hayr duâ etmedim. Karm Ummu Külsûm de aksrd. Aksr-
masnn ardndan ELHAMDU LLLÂH diyerek Allâh’a hamd etdi. Ben
de ona hayr duâ etdim. Ben Rasûlullah (S) dan iitdim «Biriniz aks- :
rb da Allâh’a hamd ettii zaman sizlcr ona hayr duâ ediniz. Eer Al-
lâh’a hamd etmezse siz de ona hayr duâ etmeyiniz» buyuruyordu dedi.
^ ^1" 3 ) £ «Al
'*\ i il o\ s
£pv 6 XL 3 31 \ . p 3 tJZ Gfo .
^ui
ki, babas ona Peygamberden iitdiini öyle tahdîs etmidir Bir kimse :
I«ÂH (= Allâh sana merhamet eylesin)» diye duâ etdi. Sonra dier bir
kimse aksrd. Bu sefer Rasûlullah (S) ona Bu adam, nezle olmudur» :
dedi.
lif 3—» : I
Jl» . P-U— l p>- J J J Â..O j oy _ I J (J-Y
”
(f\Ai — :
û“\
* *
L jliJl f 3l» 5
j. j* (J ûc 1
^ ' ûc k
Jc ( x im3r ) 3:5^1
- *
S. Müslim,' C. 8, F — 35
:
>
. (J/ JS li*Â_;»- . J,>-\ J\ A.c «jr elit* » vjl—; ^ (tS\e) — ûV
-
: 57
tJ\ « 1 ^ \ L>x£_ <^;aL.I A.»— j V l:M O-f : Jû <
çjJ Ua ,j \ û
. o ^U-.v jlla-Jül jU . a.» o a.' < JT" a> \ ^. jl;r
iyi # «i'J
Ben Ebû Saîd Hudrî’nin bir olundan iitdim o, babama kendi babasn-
dan tahdîs ediyordu Ebû Saîd (R) öyle demidir Rasûlullah (S) bu- : :
’
yurdu
58 ki «Sizin herhangi biriniz esneyecei zaman eliyle aznn üze-
:
^ 1
»•
!*•» e t
ûc ‘dr***
#
I
û ft
.
-^Â*'’Atc
— **-•
f
^
"I*
t/*
I . /
(•••)
»
— û A
»
. <r
'JX jlklllûU' < .jû dUlî <
jj'iü Wjfcr lî[ 'Jk S, â 'J/-j ûli o! ^
— ( ) : Ebû Saîd’in olu Abdurrahmân, babas Ebû Sa-
îd (R) den Rasûlullah (S) : «Biriniz esniyecei zaman eliyle tutsun, çün-
kü eytân girer» buyurmudur.
—
il' \ .* .
• -> • " .».*#• • (V - • '
\
**
^ » . .
ü. ^ J ft ‘
^ û c
J CS"^ (•••)““ û ^
• •" * #
• Î " • * •* f • .» « -
^4 A •
I .
| , | ,
û c ‘ J '
O cj 1
î:: '
O c •
J :
<-* *" . <-î^ j '
J (•••)
•
j >" A ,
-:
C * y- 1
'.
J*, v
c • : J\ * A.«- j \
buyurdu diyerek (57 rakaml) Bir ve (58 rakaml) Abdulazîz hadîsi gibi
rivâyet etmidir.
31. Boylece Peygamber muslimanlara medenî bir muaeret âdâbn öretmi oluyor : Çünkü
bu sûretle esneme esnasnda azn ho
olmayan hareketleri ve ekilleri örtülmü, azn
içine dardan girebilecek kötü eyler önlenmi ve hem de azdan,
gayri ihtiy&ri çka-
bilecek eylerin bakalarm rahatsz etmesine meydân braklmanudir.
j
u»<j j. (\-)
L (\\)
.
UVJ\ i» A? 3 % \s#\ S 2i J 3 L*> (T
w) - *\\
0* ‘
y. l/
c -A . v^U Ji\ a*c .
(
Jjîill c‘yV JiîUl j
)
*j3î)l
uij! vj .
^ (jj'd.y 3^3 .r-i cii
< oÂâ» d
££& «il 3f» :
3k < • j.jA ,j
•
. a T
:
%/> *\ifl jLl Ü
C-Ü î ££& ûî'J y*
^ lij
j .
o*'
V,'^
' : 3^
y
JjVI jtfl
^aIT!
ü ^
IÂ-*'o*Asei
'4 fty
: ö
VI
y
.
#
\
j\i\
l}\*
VI
*
t ;'j > •.
oVi r/^ da i 36.
. a c-ili l* V d ol jj (J {j *~\ 36
"Andolsun sizi yaratdk, sonra size suret verdik. Sonra da meleklere : Adem'e
secde edin dedik. Hemen secde etdiler. Fakat blis dayatd. Secde edicilerden olmad.
Allah: Sana emretdiim zaman, secde etmemenden seni men' eden ne idi? blis: Ben
ondan hayrlym (çünkü) beni ateden yaratdn, onu çamurdan yaratdn» (el-A’raf: 11-12).
»Rabbm o zaman meleklere demidi ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan ya-
ratacam. Artk onu tamamlayb içerisine de ruhumdan üfürdüiim zaman kendisi için
derhal (bana) secdeye kapann. Bunun üzerine bütün melekler topdan secde
etmi, yal-
nz blis kibirlenmeye yeltenmidi. O kâfirlerdendi. Buyurdu Ey blisi- ki elimle (ya’nî :
71-77).
«O, insan bardak gibi kupkuru balçkdan yaratd. Cdnn da yaln bir ateden
bir
yaratd. 0 halde Rabbnzn hangi ni’metlerini yalan sayabilirsiniz?» (er-Rahmân: 14-16).
:
O da bana :
— Evet iitdim dedim. Kâ’b bana tekrar bu suâli sordu. Ben de ni-
hayet :
O* 4
Oc ü c Z£.\j\ . OÜI J (yjp j (...)
— "\X
te £J.J £Ü (*x # £J i\ dVtj
m &\ d 36 c:y^J\
36i a jViSü
33. Mesh, bir eyin suretini çirkin surete tahvil etmek ma’nâsmadr. Günahkâr bir
kavmin
Allah tarafndan topdan maymun ve hnzr gibi bir hayvan cinsine tahvil
edilmesi de-
mekdir. Geçmi ümmetler hakknda hakîkaten veya mecâzen vukû’ bulmudur.
Hadîsde
iaret edilen hâdise de onlardan birisidir. Fâre deve sütü içmez
de koyun sütü içer
fkras srâîl oullarndan olan o kavmin fareye tahvil olunduunun delilidir.
Çünkü
devenin eti sütü. srâîl oullarna Allah tarafndan harâm klmmd.
srâîl oullan
kat’iyyen deve sütü içmezlerdi. Farenin de içmemesi onlar,
bir yerde toplayan nokta
oluyor. Ve ite bundan dolay Rasûlullah bir ihtimâl olarak
-sanmam ki onlar fâreden
baka bir hayvana tahvil edilsinler!» demidir.
Ebû Saîd Hudrî’den yine Müslim'in tahrîc etdii bir rivâyete göre Rasûlullah’n
yannda geçmi ümmetlerden maymun ve hnzr sûretlerine tahvil
mu da Peygamber -Allah meshedilen ümmet için çoluk, çocuk; soy,olunanlar
:
zikrolun-
sop brakmam-
dr»^ buyurmu. Bu rivayetle Ebû Hureyre hadîsi arasnda
tezâd vardr. Ebû Hureyre
hadîsi tahvil olunanlarn aynen devam ve tenasülünü ifâde
etdii halde Ebû Saîd ha-
dîsi zurriyyetin devam etmediini bildiriyor. Bu
husus âlimler arasnda ihtilâfa yol
açmdr
Zeccâc
bnu’l- Arabi, bugün mevcûd olan maymûnlarm; tahvil edilen
ile
ümmetin
nesimden olduklarm iddiâ etmilerdir. Cumhur ise Ebû Saîd rivayeti
ile amel ederek
inkrazm kabÛI ve iki rivayeti öyle tevcih etdi : Rasûlullah btidâ
tahvil olunan üm-
metleri aynen devam eder sanarak farenin memsûh
ümmetin aynen nesli olduunu ha-
ber vermd.r -hadîsin metni bu zann sarahatle
lah’a tahvil edilen ümmetin nesli devam etmedii
ifâde etmekdedir sonra Rasûlul- —
vahyedilmidir.
Kh'ABU'Z-ZOHD VK'R-REKÂIK 549
—
Sen bu hadîsi Rasûlullah (S) dan iitdin mi? diye sordu. Ebû Hu-
reyre :
« - >*,. •
o}
r
«
^
(S
• i
u*'*
**
ü*
j
^^
f - " Af
u .
- i r . A# / \
(t\w) — ««m,
.« tx>.\
j V » U& i
Jp* ûc ‘
<i.'
r
*r;.'J
. jüf. . ü 'J* ^ *
'
;
r;* , >' * « 3» o:
«(Akll ve reîd olan) mu’min bir tek ylan deliinden iki kerre sokul-
maz» buyurmudur 35 .
etmilerdir.
34. Kâ* bul- Ah bâr, aslen Yahûd âlimlerinden idi. Ahbâr lafz, Kâ’b’n bir Yahûdî haham
olduunu ifâde eder. Bu cihetle Ebû Hureyre Ben Tevrât okumuyorum, Peygamber’- :
G (' )
L
.
.
.
.
«
’4 Gi jisû' ip t . > 4j .
r
i G> jlsG ^.G »> .
sevinç verici bir ey isâbet ederse ükreder. Bu da kendi lehine bir ha-
yr olur. Eer ona zarar ve zyân verecek bir hal isâbet ederse sabreder,
bu da onun lehine bir bayr olur».
tf ^ * " • "
V > + ' v
— M^0
Vl • \ *. *
• ^ * • A A•
û® 4 *
^ ^ ’ 0>'^-
I • /
(
f* *
\
*)
runda bir kimse dier bir kimseyi medh etdi. Bunun üzerine Peygamber,
(S) tekrarlayarak «Vay sana! Sen (böyle övmekle) arkadann boynu- :
36. Boyun kesmek, katiden istiâre edilmidir. Her ikisinin de- helâkde itirâkleri vardr.
Bir mu’minin medhi, medh edilen için helaki
ne olaca mûcib olmas, herkesin âkibeti
beer için bilinmemekle beraber medh edileni' kibre; kehdirîl fcefiehmeye sevk etmek
ihtimâli gâlib plduu idindir. Sonra mu’minin mu'mini yüzüne kar medh
etmesi dier
sahih hadîslerde gelmi olduundan Ebû Bekre hadîsindeki nehy ifrat
hâlindeki medhe
hamledilmidir. Hatta övmek, övüleni hayr ziyadeliine sevk etmek gibi
maslahat mû-
cib olursa mustehab bile olur denmidir.
. W
KTABU’Z-ZÜHD VE’R-REKAK 551
+
•" >•
•
•***
,
/
.S*»
,•
*
<
•
* -
•
* -
1 3» *
J
•
jj* O ^^ + >
irs?)
u
(
.
(•••)
.
—
A? v, ,ûfa « JC.
^ : 3& ££ t£\ £>• 3 /î
. t
^U !^öl Jj. 1 1 ; J [Û . ^)>-j i^e 5 <; I ! t < ;! t “ JC' ü I
L_Ü : 'JU . 'Üîe V . ’.U L jC j&" jl » g& l £JjY> DQ f .'di 3 >; Ijl^.
^
. « u» <j> j2 jiVj d jy"^ js' j|
1
^^ j •
gSS .4
. <û
f-f K vi y
£ l J^s
, «
13 ji-3
tf*r. jii s Vçâ
«u 'Jiâ
rünüe göre iyi) sanrm desin. Ve bu sözünü de eer medh etdii kim-
senin medh etdii sfatlarla muttasf olduunu zannediyorsa söylesin; Ve
ben Allâh’a kar hiç bir .kimseyi tezkiye edib temize çkarmam! desin»
buyurdu.
kaml) Yezîd ibn Zuray’ hadîsi tarznda rivâyet etmilerdir. Bu iki râvî-
nin hadîslerinde Bunun üzerine bir kimse Allâh’n Rasûlundan sonra
: :
— "W
ü
*.
^j. o*
£u\j >.j4 3
\ 3
. '£ <£ Sü y
^
' >-r :36 -
^ _* '
CT>^
‘ * «SV. Ü
(r* • n)
‘ «5
• l<
->fk ‘ *^“^* ‘ jÜ » tJlü
67 —
Ebû Mûsâ (R) öyle dedi
(3001) Peygamber (S) : :
.. v r>^ü^
68 — (3002) Ebû Ma’mer öyle dedi:
Bir kimse kalkb :
• ö
ti y*\ } .) Jl» JjI 0 jj: JüîdAiîlû
‘ 3J j||
•
‘
^ : vii i
•
uS>’VI
#
Hemmâm ibn Hâris’den öyle tahdîs etdi Bir kimse Usmân’ medh et- :
meye balad. Bunun ü /erine Mikdâd hemen davranb iki dizleri üzerine
diz çökdü. Zaten kendisi iri bir adam idi. Müteâkiben de o medh edici
kimsenin yüzüne doru çakl avuçlayb atmaya balad. Usmân, Mikdâd’a
hitâben Senin hâlin nedir? dedi. Mikdâd da Rasûlullah (S)
:
«Meddâh : :
(\o)
•
J
^ M&'Jjl'j ol
% t»
S.
iîii yZ Al
(r..r)
Îg
— v-
• « f VI
4
(15) BÜYÜK OLANA BR EY 'ELYLE UZADIB VERMEK BÂBI
70
(3003) — Abdullah ibn Umer (R) öyle tahdîs etdi
- :
:
ovar gördüm. Derken beni biri dierinden yal iki kii çekdiler.
Ben
de misvak onlardan küçüüne uzatdm. Bana Büyüüne ver! : denildi.
Bunun üzerine ben de büyüüne verdim» 38
.
'vs t :
3jrj ^4 ^»
*
£§| ^4' îc‘
pu j ii_a ‘4 £Lî v\ : ol; Ui
71 — (2493) 39
: Hiâm, babas Urve’den öyle dedi : Ebû
HiK'eyre (R) tahdîs ediyor, ediyor da :
—u
adam ve biaz evvelki söylediklerini iitmez misin? Peygam-
ber (S) bir hadîs tahdîs eder, anlatrd. Eer onun sözlerini saymak is-
teyen kii saysayd, muhakkak onlar sayabilirdi dedi 40 .
<J î ^4C oc ‘
^ f ^ (r* • t) — YT
j; 'jz .
J; ijsC- v » 36 & d£> o» s jul ,, f £
- 36 C-iî
fi 36 - % .
£> v i .
jc ft,; .
• 11
•
>?
^2 — (3004) : Ebû Saîd Hudrî (R) den, Rasûlullah (S) öyle
buyurdu : «Benim azmdan Kur’ân’dan baka hiç bir ey yazmaynz.
Kur’ân’dan baka bir ey yazm kimse varsâ Öhu idisin. Ancak yazmak-
szm benden dilediiniz gibi rivâyet ediniz. Bunda hiç bir be’s yokdur.
Bir de bile bile her kim bana isnâd ederek yalan uydurursa cehennem-
deki yerine hazrlansn» 41 .
39. Bu hadîs ayni râvîden olarak KTABU FEDÂL’S -SAHABE, Ebû Hureyre'nin fazilet-
lerinden bir bâb, bölümünde 160 sra rakamyle geçmidi. Bu sebebden o hadisin müte-
selsil rakamn almdr.
40. Bu hadîs Buhârî metninde daha tafsîllidir
Zubeyr ibn Avvâm’m olu ve Medine’nin en büyük tâbl’ âlimi Urveye.
teyzesi
Aie (R) : .
<- j r v *Ua* i*
e/ (>*»• J'
, :
A e 'e-; t . i IV L*jl>. . Jt- j> (r* • oj — yr
U» _,-L 4 jfej *^.ij jfc/ tilU J> jc
p 5||> JftlijLj jl j
.
. ‘ t
j;j |
(A •*•*
•
ci- ‘<*P !
t?/ j' :
vpj Ji Jiü .
® jU-û L-aIJji j (* JÜI .
.£1 % . D;î
^
: Jûî
o:A o.;
. â-t .
jV Vi jr'iicrj.av ^ . njv ;c j, j
t-
jütijl. .
JU .«ibo
^ jU • »— * jii jc JS C-
|
j
*
* > \'\ -•" Jfû «» *u . - i- • *" >*'/• y - ". I !' • -
:
^ J;* 4 f^»'V î
0 =r
•
•'*- £»J J> *
,
» • A-.I J oy^ ,J jldO £* y »'f.'
J .
li
Jt^ **.
Jt=r til * i
j:® J : JU A.1^1 ^4 A.» U . U .<iLo jc
fp&\ î
fi»
1
jy'jS oj^z-i* A) '_J-A : JU A»li?l JA jiû jl A«sAs .3 i r ? L5"": jj\* :
? ddJUM J_*jC
cJd îc
frj ;^ !
jnW :
J^ 4 •
<: i
J-*x ‘ . i _,îÂ>Ij Vli jt jU .
jU’Jl a. Irkiyi
‘^1 : îJk
Y _r j ^-Jl^aj^r . a:.:5^
^ X>-\ .^Â>> j* aIU j .a>-I
0*Ç . I jLii .
^:il : A j :» J I . \
r_* :>b Alo jc *^_>-b j- : • j'ljjl fjllj
y
' jt' 4
O A^l [ jdll jl JU [pi^ \17 jî olctlj jb
<( !
^’i •
:
f
.
. j) IjJ J lVj.1
^T V
73 — (3005) Bize Heddâb ibn Hâlid tahdîs etdi. Bize Hammâd ibn
Seleme tahdîs etdi. Bize Sâbit, Abdurrahmân ibn Ebî Leylâ’dan, o da
42. Uadd ve Uhdûl Yerde olan uzun uzad handee ve yara denir (Kamus Ter.).
:
/
KTABU’Z-ZÜHD VE’R-REKAIK 557
Suheyb (R) den tahdîs etdi ki, Rasûlullah (S) öyle buyurmudur «Siz- :
den evvelki ümmetlerden biri içinde bir hükümdâr vard. Onun bir de
sihirbaz 'bulunuyordu. Sihirbâz ihtiyar olduu zaman hükümdara :
— Ben hiç bir kimseye ifâ ve salk veremem. Ancak Allah ifâ ve
salk verir. Eer sen Allah’a iymân edersen, ben Allâh’a dûa ederim, Al-
lah da sana salk ve ifâ verir dedi. Bunun üzerine o kor zât Allâh’a iy-
mâr etti. Allah da ona ifâ ihsân eyledi. Müteâkiben bu zât hükümdara
geldi ve eskiden oturmakda olduu gibi onun yannda oturdu. Hüküm-
dar ona :
—
Ben hiç bir kimseye ifâ vermiyorum. Ancak Allah ifâ verib iyi
ediyor dedi. Bu sözler üzerine hükümdâr onu da yakalad' ve ona de-
vaml azâb ve ikence eyledi. Çocuk nihâyet azâba dayanamayb râhi-
bin bulunduu yere delâlet etdi. Akbinde râhib de getirildi. Ona da :
—
Dîninden geri dön denildi. Râhib dînden dönmeyi reddedib da-
yatd. Hükümdar, büyük bir aaç bçks getirilmesini istedi. ra- Bçky
hibin bann saç ayrm
yerine koydu ve ikiye ayrd. Râhibin ban
ba iki tarafa düdü. Sonra hükümdânn meclis arkada olan o kimse
ona da
getirildi, :
—
Dîninden dön denildi. O da bu teklifi kabul etmeyib dayatd. Hü-
kümdâr onu da adamlarndan bir toplulua teslim edib :
—
Bu herifi ve' u u
dalara kadar götürün. Bunu o dalara çka-
rn, danen yüksek yerine uladnz
zaman, dîninden dönerse ne alâ,
yoksa onu dadan aa
atn! emrini verdi. Adamlar bu emir üzerine
onu götürdüler ve daa çkardlar. O zât son noktaya varnca :
—
Yâ Allâh! Dilediin herhangi bir eyle beni bunlardan kurtar!
diye duâ etdi. Hemen da çok iddetli bir sûretde sarslb hareket etdi.
Böylece onlarn hepsi düdüler. aaya
Sonra kendisi yürüyerek hü-
kümdârn yanma geldi. Hükümdâr ona :
zünü söyle. Sonra oku bana at. Sen .bunu yaptn zaman beni öldürmü
olursun dedi. Bu tavsiye üzerine hükümdar halk geni bir alanda top-
lad. Ve o zât da bir hurma aacnn bedenine balayb asd. Sonra o
zâtn kendi deri ok kuburundan bir ok ald. Sonra bu oku yayn frla-
tacak kabzasna yerledirdi. Sonra : BSMLLÂH RABBt’L-GULÂM sö-
zünü söyledi. Sonra da oku o zâta atd. Ok o zâtn gözü ile' kula ara-
sndaki dulun denilen yere sapland. O zât hemen elini, okun sapland
yer olân dulunu üzerine koydu ve öldü. Bu hâdise akbinde insanlar :
—
Kim dîninden dönmezse onu bu ate çukurlarnn içine atb ya-
kn! emrini verdi. Bu emir üzerine hükümdarn askerleri faaliyete geç-
diler ve insanlar o ate çukurlarna atb yakdlar. Nihâyet sra berabe-
rinde küçük bir çocuu bulunan b'ir kadna gelince, kadn ate çukuruna
dümekden irkilib geri geri çekildi. Bunun üzerine çocuu dile gelib ona:
— Ey anneciim! Sabret çünkü sen hakk üzeresin, dedi».
4» ^ ('A)
. l_Âaei»*V /4 Oj .
jgji <x'l J —->-^0
I i JS>]\ 1 \ IÛâ) jbC_i
: Jlls . ûJu.
—„
IaI»=* Aifl.ct-ai
-- — • ^;Is j6
(
. 4)1 : 36 ! 4)1 : ol» • 4)1
-*
: 36 1 4)1
-»
: oi» ! 4)1
-«
l" / M V, \* * *
d^
/ • .
• " 1 -y • * ,• f »• •" f f ' * f," 5, • I ,
( c> j) y 40*
j •
^JaSvi tUai
3 ^. j*j 4 )'
(
^.1 l?l 7 4 T'-'lj) *^ 5 j 1 ûjjIa jii ^r*j
j^ >
.1
. f <IU C ^ j‘
4 \ ,
(
^*iî J. 11: j|_,l!lj) lÂ-A^li .Icjj ‘ ûyl» J i i t ûî.?U 4 :
e
S*
al
.
^
.
'j
* *
•
vÇ? yy j w Ut; a w $ 3>1 Ç 5)1
V
• 5*. »—»y 3 jij J)U ; ç ü 'j\t (J>- 63r* V (r* *a)
iî
j ^-3 j <—»y (j ! ^s di_vy cAs* : . «üIâji <j\_>
j <u» ^sî
3? J^-4 CO jl :
V ^j w **yjUa\ oy' 3^»J • 1Â$w3a iSj^ 3 **V. 36ü 3Ü f 3iJÎ^ *4’•
m
a«^j
j 7 366 j lîjLr
> *«\ jls <
3 0
*
! f
6 i>-t jU » 36 3 y~j ü_ i 6 >_\ v :
aj oi^ j\* *c5 y.y VK’j (jlj j . ai.c_ Sjc v3 .-< 49-3
3 **
^ ^ ^
a»
Vx ^ "f-* k ' *
"f—
ü' A§
. •' * •* **• \ y
' r s* r a
' .^v
® -£:
*
c
(J*
'
^ 0^*1 c>
*
^-a-^ j»
*
^ ^ j* /r
*
a l-Uv <>
^
^ -*
. U !
JI yi ’j; *, ^jj
‘
.
^c: 4 5 jU yû; Bili y, ;
y.ç 3S
VII, 5690-5691).
S. Müslim; C. 8, F — 36
£ £ 3 ). ^
t
iji'-fv . j pi 14, i; * . Vû aj » 36 i j 43 1 t . tî :
3 û « t î3oâ ^5u ili ;4 >
^ ^ o? b’V V <
’Jf Vj -^V3 'J?
Ij«â* Vj <
’jf
. o?>£ 2 ü i3 ^ t süs « t MA d 3 ö .
s|§ ia/.; ;Ic ^L 3S‘
• ^0-* Jl $£'§’ JW î'r • t^-ü I»
^ 3 ^c Y •
pl J J-J •
^l~ J^ü -a -^> • $|§> ^IJ_>^ j ^ ollîj:» o.» ^-*
j
î^'lG Lols U U&3 . ’^ *^i (;>>;>; Lijiliji c^>j, $ oî&j .
3143
sn l J/-S jtj 0;
*
Uu" Ji . cZJiy
.
f* f
•
^ ^1 ^-»0^ f ^Y J**ü. %*:
f -^L (i^l üS'^» c5 ^.
1
13 C5
-*;. ^ it 3
j 2 -S ^ • <Ai 6 ’j; \
32 . 1 ^ Eju ^ l 3 ^ Ji-t
36 ^ it 3 ji; yu . dili li £ 4 .
^ i ÛJ^ 3ta . . * l^a j? . ’j±\ v
IâIö li[3 .
jl^ û}; »Jjt^i t.^lj \ 3j » 3^ . *il 3 ü . dllÜ : cJi «! j,Ç ü »
•
.« - DjL
^
'£ ÜJ6
VA jt C» 5 . oj. ij*j" j> fj «
l^ 3^" C’
T
>* j^3 j^t
^ ü 3- (f * ")
J V »A
'..M /
31' î^ ^Ji . (jûi 3i- ‘J .
35" i 3 rL Li' 153
‘
,
? _ t
->.*y J ti^> f
lÂi^-j flâ l^kcû .
U*4 y iî i i- a v ts . <£j 4> Üikili
1 — ) »»
.
^l>^li>
ö
^ £3 3/li ö| «13/4 'J& .
»U
# ijty oig
coüla s «il jîl- je ^pfo’l b jûi . l^Vlatl
^ 3-*3 Âi-lî \3li3-l jjl «£|â ^iLila
. l
r \’^> •
34-Vl o'J>.ü'.J \
’J:-
. ÎS ^lii ‘ J+S& *
û^bJj < L«iv> I/ cJu^lil 13& lii U>- . dil doUiÜ a «il jil i 0 31«»
34 oi 34.1 oU>» aV 3 ü
^
= • £&fö « o' 04 .
-jJ
Cd 3& d (u;:v
^4 **
)
[/p^ 3 •
ti jLil Ji ot £L-liâ J t \ Sli i <i)
C-4^
'
4-wl^ ^ jl-~l J )
a <-**
^^ JliS . Aa j J
4j}l
J y~* . JL
**
•*
3}-"jfcdJl C^Îj .
3 3 ! -^"i9 - ^'y— *j ~S^Js 13 ^ 3- OA-ls 0*-Î9 : 3^
ib-i-jl •
^ Jj~j fl^-* C-« •» <_£> 14 ^ 3b*i-J\ ^r . L_ii » 41 J 35" 3-* 34laiî
'
f, 'n.
ö l)*3
e
-,•!-.
—
«''.
,
-i -i ^ ' r >
V'*'- ' V- <^>cj '1
-'*
^
r' * - \"* ••
- -• - r*
’
(3 i
•
-w^ '
^ U^'^ /
J ‘4 • ^r .
l
j l/^
• <(
Ö}:^J jlüll 3i 3 < L^t <» y_ j\ '(ötlidJ < OA^-iâ . jl jj3 C>j3*
”3=r ) ^ *
y* 0^1 j
. • »
vlAa-j L ! «il J4 j i : ol» 3 î î î î^O j \M
3 3^ 3li • ^ij3: (j* jf < 3 »-.lcdl 3 ‘ *Ül gjjâ «il J yi-3i, >Jt, ji3iVl {j*
^31 3 *J <
Çi^ *v> 3 * 4 v *’ î^» j. 3-1 ‘u t^i
ti V -’isdl' »-L
'
«üi-li . *.,
"'
Ooti 0 <1
''
/ç",U I^A 9 3Ü .
<lj(j \> Z$
-• "
' ’ ' ’Z
• '
. . .
<-^ ar \
'
al’
j_Ç l d 3Üü aJ iLl V Â
&
.
^r. '
!
” >
' " '
^ * <• * / • '
£>J Jt . *1)1 11
^
»
jJ». t)-
4* • 0*1â» JÜ . 1
j jj (j>- 1
£ybJl ti ^ 3^ « ftü Âa-Ul "*4 0^* 3r* ^ •
j'.V ^ 8 3Üü
• lO^ <J*_)
aIILi «jj <1)1
y~j î Â>-U a-1
•
^*V ^ »3&- £ytl 3>l J j jj^r üJ' 15^J (r* u)
.
su vL ’j; K'/jt ir> ’jfo . .
;> •
^j >5
l*>
- - \ &+
(j>- •
j - * r
^
.~ r
v.^
f . •-
c
-
*3
. t-*.' ö-
^ u- (_£>
r*
*3^ j j^§ 3
^ rî' V ": . .
- -,r
Jlî
•
'f^; r 4 < 1» I
‘ ‘ v- ti J’tj
y .
»IIl-jü <c^\^ Ll^. (: Âi-Ii
I •
•
• < -3 jy^-i ^ i}*"
4-* *
j 3^
(18) CÂBR’N UZUN HADÎS VE EBU’L- YEER KISSASI BÂBI
74 — (3006) Bize Tiârûn ibn Ma’rûf ile Muhammed ibn Abbâd, ha-
dîsin lafznda biribirine
olarak tahdîs etdiler. Bu sevk Hârûn’un- yakn
dur. Dediler ki Bize Hâtim ibn smâîl, Ebû Ya’kûb ibn Mücâhid’den, o
:
Ensârm u
neslinden (yahut mahallesinden) ilim aramak için çkdk. Ni-
hâyet kavuduumuz ilk kimse Hasûlullah’n sahâbîsi Ebu’l-Yeser oldu 44 .
44. Ebu’l-Yeser, Kâ’b ibn Amr (R) dr. Kendisi yirmi yasnda iken Akabe’de
ve Bedr’de
hâzr bulunmudur. O Bedr ehlinden en son vefat eden sahâbîdir. Medine’de 55
sene-
sinde vefat etmidir. (Nevevî).
: : : :
s-n yaparak
— Ey kardeimin olu! iki gözüm gördü, u
iki kulam da iit- u
di, (eliyle kalb damarna iâret ederek) ve kalbim Rasûlullah (S) dan u
belledi ki o «Hizmetçilere yemekde olduunuz eylerden yedirin, gey-
:
—
Herhangi birimiz bunu istemez yâ Rasûlallah! dedik. Rasûlullah:
—
Sizden herhangi biriniz kalkb namaza durduu zaman üphesiz
Allah Tebâreke ve Teâlâ onun yüzü tarafmdadr. Binâenaleyh sakn
yüzü istikâmetinde tükürük atmasn. Sa tarafna da tükürmesin. Ancak
sol tarafna ve sol ayann altna tükürsün. Eer sümkürme
ve tükürme
kendisini zorlar, galebe ederse o takdirde elbisesinin (mendilinin) içine
tükürüb öyle ovalayversin buyurdu. Sonra Rasûlullah bezinin bir ks-
mm dier ksm üzerine bükerek yaplacak hareketi gösterdi. Bunu ta’-
kîben de :
—
Bana abîr 45 kokusu gösterin buyurdu. Bunun üzerine cemâatden
bir genç kalkd, koarak ailesinin yanma gitdi. Müteâkiben
avucunun
içinde, büyük ksm
zaferândan yaplm ve halûk denilen güzel koku
getirdi. Rasûlullah onu ald ve elindeki hurma salkm
çubuunun tepe-
sine koydu. Sonra da bunu o balgam yerindeki izler üzerine
sürdü.
45. Abîr Zaferândan, bir kavle göre de koku çeitlerinden terkîb edilmi bir günâ
:
terkîb
addr. Tbbyye Tuhfesinde resmedildii üzere abîr dedikleri husûsî bir
terkbdir. Sfat,
beyaz sandal, üç parça mu dedikleri kök, sümbül kökü, krmz
gül, Hind sümbülü,’
turunç çiçei, ide çiçei, topalak ve nârenç, her birinden
birer cüz* ve az mikdâr
misk gâyet ince öütülüb terkîb ederler (Kamus Ter.).
:
—O deveden aaya
in ve artk lâ’neti bir deve ile bize yoldalk
yapma. Sizler sakn kendi nefisleriniz aleyhine bedduâ etmeyiniz, çocuk-
larnz aleyhine bedduâ etmeyiniz, mallarnz aleyhine de bedduâ etme-
yiniz. Saknn ki, içinde Allâh’dan bir ey istenib de Allah’n size icâbet
edecei bir saate denk getirmeyin buyurdu.
Rasûlullah’n maiyyetinde gündüzün son vakti oluncaya ka-
(3010)
dar yol yürüdük. Ve Arabn sularndan bir suya yakladk. Rasûlullah
(S) «Bizim önümüze geçib de havuzlar düzeltecek, hem kendisi su içe-
cek, hem de bize içirecek olan adam kimdir?» diye sordu. Câbir der ki :
«Hangi adam Câbir ile beraber gider?» buyurdu. Bunun üzerine Cebbâr
ibn Sahr ayaa kalkd. Beraberce kuyuya doru yol aldk. Nihâyet ha-
vuza bir yahut iki dolu kova su çekdik. Sonra havuzun deliklerini ve
aralklarn kesik ile kapatdk. Sonra onun içine, tamâmyle dolduruncaya
kadar su çekdik. Rasûlullah bizim üzerimize ilk çkagelen kimse oldu
ve «zin veriyor musunuz?» diye sordu. Biz Evet yâ Rasûlallah! dedik.
: :
balad. Sonra ben onun baktnn farkna vardm. Bunun üzerine bana
eliyle, beline bala diye iâret etdi. Nihâyet Rasûlullah namazdan ay-
rlnca :
saa sola iâret edib onu ta’rîf etmidir). Sonra yönelib geldi. Nihâyet
benim yanma ulanca :
—
Yâ Câbir! Benim u
dikeldiim yerimi gördün mü? diye sordu.
Ben :
-
—
Abdest alacak suyu olan var m? Abdest alacak suyu olan var
m? Abdest alacak suyu olan var m?
diye nidâ etdim ve Yâ Rasûlal- :
lah! Kafilede bir damla su bulamadm dedim. Ensârdan bir adam, se-
merin ön tarafnda olub üzerine su kablarnm asld tahta üstünde asl
duran kendine âid kuru tulumlarnn birinde, Rasûlullah için su sou-
turdu. Rasûlullah bana :
—
Ensâr’dan fulân olu fulâna git de onun eskimi kuru krbalarn-
da bir ey var m
bak! buyurdu. Ben hemen o zâtn yanma gitdim ve
o eski tulumlarndan birinin dib aznda kalm azck bir sudan baka
47. Bunu r
te yîdeden bir hadîs de udur
Bir defa Peygamber (S) Medine yahut Mekke
Abdullah ibn Abbâs (R) öyle dedi :
sidikden saknmazd, dieri de kouculuk ederdi* buyurdu. Ondan sonra yapraklar so-
yulmu taze bir hurma çubuu istedi. Çubuu iki parça etdi. Her birinin kabri üzerine
birer parça dikdi. Yâ Rasûlnllah! Bunu niçin yapdm? diye sordular. «Bunlar taze kal-
dkça belki azâblar hafifletilir* cevâbn verdi Buhar vudû babm mine’I-kebar en
( ,
9
— Yâ Rasûlallah! Ben
tulumlarndan birininoynaznda eski aa
kalm azck sudan baka oir ey bulamadm. Eer ben onu tulumun
azndan boaltacak olsaydm, muhakkak, tulumun kuruluu onu yutu-
verecekdi dedim. Rasûlullah :
— Suya ihtiyâc olan herhangi bir kimse kald m? diye sordum. Mü-
teâkiben Rasûlullah elini çanakdan kaldrd, çanak hâlâ dopdolu idi 49 .
Secb, kuru tuluma denir hurda çakl talan koyub deveyi korkutmak için
ki içine
çalkayb rgalarlar. Ve u Krbaya yarsndan kesib
denir ki aasn
su kovas yaparlar.
Hmâr Hayvan semerinin ön tarafnda olan tahtaya denir ki ön ondan ya- ka
plr, üzerine su krbalar aslr.
Azlâ’: Hamrâ’ vezninde dubure denir ki, kç ma’nfismadr. Ve tulum
makûleslnin
su dökülecek yerine denir ki azdan baka olub oradan su alnr.
Afada olan az
olacakdr...
Cefne: Küçük kuyuya, büyük ve derince çanaa... denir (Kamûs Ter.).
49. Rasûlullah n
su mu çizesi daha baka sahâbîlerden de ayr ayn rivâyet edilmidir
a. Buhârî, teyemmüm, bâbu’t-teyemmum li’l-vechi ve’l -keffeynl, I,
152 «10» Imrân
ibn Huseyn hadîsi,
b. Buhârî menâk tb, alâmâtu’n-nubuvve (V, 34) deki Imrân ibn Husayn,
Enes ibn
Mâlik, Câbir ibn Abdillâh, Berâ’, Abdullah ibn Mes’ûd
ve dierleri tarafndan rivâyet
edilen müteaddid hadisler.
c. Buhdrî, megâzî, gazvetu Hudeybiyye, V. 260 .181, 182» Berâ' ve Câbir hadîsleri
ve daha bakalar...
KItABU’Z-ZÜHD VE'R-REKAlK r> 71
yurdu. Sonra biz Sîfe’l-bahr’e ya’nî deniz kenarna geldik. Derken deni-
zin dalgalar iddetle yükseldi. Bu srada deniz, sahile bir hayvan atd.
Biz o hayvann bir kenarna ate yakdk da böylece onu piirdik, kebab
yapb kzartdk ve doyuncaya kadar ondan yedik. Câbir dedi ki Ben ve :
50. Bu hadisin Buhârî’deki rivayetleri daha tafsîllidir Câbir ibn Abdillah (R) dedi ki Ra-
: :
sûlullah (S) sahil tarafna bir askeri birlik gönderdi ve bunlar üzerine Ebû Ubeyde ibn
Cerrâh’ kumandan ta’yîn etdi. Bu birlik üç yüz neferden ibâretdi. Biz yola çkdk.
Yolun bir ksmnda bulunduumuz sra azmz
tükendi. Bunun üzerine Ebû Ubeyde,
mucâhidlere yanlarnda ne kadar erzak varsa getirmelerini emretdi. Getirilen erzak bir
araya toplad ki bu toplanan erzak iki daarck hurmadan ibâretdi. Bu hurma ile Ebû
Ubeyde, her gün azar azar vererek bizi geçindiriyordu. Nihâyet bu da sona ermidi.
Bir derecede ki, herkesin payna günde birer hurma düüyordu. (Câbir bu vak’ay an-
latrken Câbir’in râvîsi Vehb ibn Reysân ona :)
— Gündehurma sizin gdanza nasl yetiirdi? diye sordu. Câbir de :
bir
—
(Sen ne diyorsun?) Bu hurma da tükenince onun yokluunun acsn da tatdk.
Sonra deniz sâhiline vardk. Bir de ne görelim, deniz sâhilinde küçük da gibi bir balk
bulunuyordu. (Bunu, deniz sâhile atmd) sefer hey’etimiz on sekiz gün bu baln etini
Sonra Ebû Ubeyde’nin emriyle baln jki kaburga kemii dikildi. Sonra yine
yediler.
Ebû Ubeyde’nin emriyle hazrlanan bir süvari bu iki kemiin altndan geçdi. Fakat on-
lardan birisine dokunmad (Buhârî, megâzî, gazvetu Sîfi’l-bahr, V, 230 «357»).
Dier bir rivayet «öyledir : Câbir (R) öyle dedi : Rasûlullah bizi üç yüz suvârî
hâlinde gönderdi. _
Kumandanmz Ebû Ubeyde idi. âm’dan gelecek Kurey kervann
gözetliyorduk. Deniz sâhilinde yarm ay
oturduk. Bize çetin bir açlk isâbet etdi. Nihâyet
Mabat denilen dikenli aacn
yapraklarn, yemilerini yedik. Bundan dolay bu sefere
Ceyu’l-Habat ismi deverildi. Derken deniz bizim için sâhile Anber denilen bir balk
atmd. Bu balm etinden biz yarm ay yedik ve onun ya
ile yalandk. Nihâyet vu-
cûdlarmz, gücümüz ve kuvvetimiz yerine geldi...
Dierrivâyetde Câbir der ki: Ebû Ubeyde bize bu deniz mahlûkunun etinden
yeyiniz dedi. Biz de yedik. Medine’ye dönüb geldiimizde bu vak’ay Peygambere arz
eldik. Rasulullah «Yaynz, Allah onu denizden size rzk olmak için çkarmdr. Ya-
:
nnzda varsa bize de yediriniz* diyerek tasvîb etdi. Askerden bazlar o balk etinin
pastrmasndan bir parça Rasûlullah’a getirdi, o da yedi. ( Buhârî, megâzî, gazvetu Sîfi’l-
bahr, V, 230 «358, 359).
Hadîsdeki sîf, sâhil demekdir. Bu, sahil seferi 8 inci hicret ylnda vukû’ bulmudu.
\ ; . a
(j ^ 7 y>- j • ai**.* . :
(^j ^ ci cH** • ci .z
** 4 cil I JUi
^
J>-li :
cfc !
f
A* C î O-' l : CÖ-Zs aLâÜ . I' ijl <j jji l
rb .J_ < S^JI ji
^ J..I
• ' «• -
t
x # ^
. ili Âi-li
.
yi : J(j ? J Lbb:»\ C.Ü : •
*y : tJÜ î JJ Ibû j\ : Jj . ’ÖJuîl Ja\
^
Jf ,Q. 0'_i j» J& ) (jbÂl'j
j
j.JÜl
^ p ^.iJI (jki-'l : obi
‘ 5 ^ c?-^ V_* c?> jü • c> J <-tS^ <«.4 ^.«î j j ^JLc»
< ( bkai"
*^y~» Jl» • ö>ü' b.A j< ! «il ti_y— ; l> : o 1-i» . ^4—1 i j-' ^> »bil ^4 (ö-lJl^c o-'-*»
^*f 'i •
u-*—" ol'j b J.«) l^ jli 3t> •
Jf : OÜ a ? jb ^ I u J^ . Ca^j ’Jâ
s
jj^ i'D Jb» . :.v. I ! «il J_«-j î : O-4 . ^^'V' j* 4.U ^ J* . j \jXL
d-A c •*»
J| : Jb» o;' • ^1« J <- y o«bi A» .
ji' Jjl j IcA» a l:> ”«i' jl
^=r A • • *AJI bAs . ^.Uajl L^C Û;l j'l LSbj U'lî . J 1 ,Cili . *lc Gf Icj A ÜC-Î l
'
Ü j j; jû .
:•;-
VI lüi 'ji: yi . ü; u ; 3ü v rA;‘ ji; v,
J-t-1 A’jj £ J* J ÖU; kfjA w‘ji ^»jÇÎj
^
• pfL-.l ö; .
î> (...)
a‘ Ctf -b ;
A^
t : 36 .r? p; .
-
. j >4 J{ -j ^
,
, y tfjff'. j;;i.
•
5 * ^
b* ‘ A!,
., J3 lj
j •
J--1 j öc '
J-V . o_-Jr 0113 frp . yû vvA.
J
Jj 3
yi jVl j
.
’Jl |§§ ^ î3. J-J ti £ * Ü» :
>O öL*^.
. I 3Jj jS'1
3^\ j üs 3 J_ ;
|
‘jt pû. d£ U Ç+ .
âü .
3 .
j 1
jj & j?
-tllc £] jv* \
jcjLls . }LJ 0_X*M lL*-ü» « (3 ti V B <Jλ dll>-C
I <i 3P l
75 —
Bana Selemetu’bnu ebîb tahdîs etdi. Bize Hasen
(2009) 51
bnu’l-A’yen tahdîs etdi. Bize Zuheyr tahdîs etdi. Bize Ebû Ishâk tahdîs
edib öyle dedi Ben, Berâ’ ibn Âzib (R) den iitdim öyle diyordu Ebû
: :
—
Benimle beraber olunu gönder de bunu benim eve kadar nak-
letsin dedi. Bunun üzerine babam bana :
—
Deveyi naklet dedi. Ben de deveyi aldm. Babam ba onunla be-
raber çkd da devenin bedelini alyordu. Bu srada babam Ebû Bekr’e :
—
Yâ Ebâ Bekr! Rasûlullah ile beraber geceleyin yürüdüünüz za-
man nasl yapdnz? Bana tahdîs edib anlat dedi. Ebû Bekr öyle dedi :
—
Evet (anlataym)! Bütün gecemizi yürüdük. Nihâyet güne, gün-
düzün yarsna gelib dikildi. Yol tamâmiyle boald. Artk oradan hiç kim-
se geçmiyordu. O srada gözümüze uzun gölgeli bir kaya göründü. Onun
üzerine henüz güne gelmemidi. Onun yaknnda indik. Ben kayann
yanma geldim ve kayann gölgesinde Peygamber’in uyumas için elimle
hazrladm. Sonra oraya bir posteki yaydm. Sonra
bir yeri düzeltib :
—
Sen uyu yâ Rasûlallah! Ben etrafnda olan eyleri bakar arad-
rrm ki buralarda bir düman olmasn dedim. Rasûlullah uyudu. Ben
orann etrafn aradrb gözetlemek için çkdm. Derken koyunlarn bu-
lunduumuz kayaya doru getirmekde olan bir koyun çoban ile kar-
ladm. O da bizim gibi o kayann gölgesinden faydalanmak istiyordu.
Ben onu karladm ve :
51. Bu hadîsin ksa bir rivâyeti Ebû Bekr’den olmak üzere «KTÂBU’L-ERBE, bâbu cevâzi
irbi’l-leben»de geçmidi. Bundan dolay oradaki müteselsil rakam tekrar edilmidir..
:
— Yâ Rasûlallah! u
sütden iç, dedim. Rasûlullah içdi. Ben de bun-
dan honud oldum. Sonra Rasûlullah :
—
Hareket etme zaman gelmedi mi? dedi. Ben :
—
Evet dedim. Ve güne ortadan zâil oldukdan sonra hareket etdik.
Bizim arkamza Surâkatu’bnu Mâlik düüb ta’kîb etdi. Biz bu srada düz
ve sert bir arâzî üzerinde bulunuyorduk. Ben :
— Ben
bildim ki siz benim aleyhime bedduâ etdiniz. imdi siz
kat’î
benim lehime duâ ediniz. Allah âhid olsun ki, ben sizin peinizdeki ara-
ylar sizden geri çevireceim dedi. Bunun üzerine Rasûlullah ona hayr
duâ da kurtuldu. Sonra geriye döndü ve artk kavuduu her bir
etdi, o
arayc kimseye Bu taraflar aramaya ben size kifâyet etmiimdir dedi.
:
aleyhine beddua etd. Akbinde beygiri karnna kadar yere sapland. Su-
râka hemen beygirden sçrayb :
— Benim
senin develerine ihtiyâcm yokdur dedi. Nihâyet biz gece-
leyin Medine’ye geldik. Ora halk, Rasûlullah hangisinin yannda konak-
l yacak diye münazaa etdiler. Rasûlullah :
52. Hicret kssasnn uzun bir rivayeti Hz. Âie’den gelmekdedir : Buhâri, menâkb, babu
lücreti’n-nebiyy ve ashâbihî ile’l-Medîne; Buhâri, menâkb, bâbu mak'demi'n-nebiyy
-e ( tuhâbihi’l-Medmete V, 151-160 « 380*.
»
Jl t-__> ll? - û i
''^
Ot’ ö
^ü 1)^3 : l a» . sil J ^Lj 0c j.j* j».l ü»‘a>- U Iâ.a
54 — KTÂBU’T TEFSR -
(Tefsîr Kitâb)
ve secdeler ederek kupuya girin ve htta deyin ki, size hatîelerinizi mafiret ediverelim,
muhsinlere ise da ha artracaz dedik. Derken o zulmedenler sözü deitirdiler
, kendi-
lerine söylenildiinden baka bir ekle koydular. Biz de o zâlimlere
fsk iledikleri için
gökden bir murdar aza b indirdik » (el-Bakara : 58-59).
“O zumun onlara : u
ehirde yerlein. Onun dilediiniz yerinden yeyin. Htta de-
KITÂBU T-TEFSlK 577
^ ^ dS - p «S j 3 i _ L,jL (
&ju. : ji>v Ut j .
^ : iû;
<J
c
J>-j > ^o\ ‘ döl» <> ü Jli-I : I o* - 4
>l ..
•
§Ü ÜS» fS ^^ '3 *
üS" <i- • *&j I)-t* J>-j
S. Müslim; C. 8, F — 37
: : j : * :
: VI»
(
âV ÂÜ'5) J ^ y- ij' Jjj 4 A.i- j»l {f’J? (r* \v) —f
J\ S
^ J c3> 0; O- J ^S 'oÜL ÜTJb. .
( Î5.V ) 0-J' V ^
c VJl 'j* JÛ* i -o dü i 0 üirY VLj cJ y *j) . iri jj^r *^--\ ’
^
«Si . <*_,«> cJj 1 . cJ 1 <â>1 ü lj oî • ./ _>_ 2$'3- oJ j 1
- - * î #f ^
j . .1 ^ Alt
v j£" îi£\
'*fx. 13 •jidLi iiJ^î y;\ .
f
\
;£ £; 01i- 36
• [t/;-^w/*]
cs**t
— Muhakkak
ben onun indirildii yeri, hangi günde indirildiini
ki
ve o indirildii zaman Rasûlullah’n nerede bulunduunu pek iyi bilmek-
deyim O âyet Arafât’da, Rasûlullah (S) Arafe’de vakfe yaparken indi-
:
rilmedir dedi. Râvî Sufyân öyle dedi Ben bu günün cumua günü olub :
,
Lrüp-
,
:
K
2)1» ( J^ j V i41_j )
ooj 1
ü ^ y 1 \Lsjjr (• •) — 1
CL'i'ojJ *0^ — :
*•' VI «Â.A yO.4
(J, )3
V<1^V 1 I»
4
• J j-J £0^3
4 — ( ) : Târik ibn ihâb öyle dedi : Yahûdîler Umer’e
hitaben :
kîtAbut-tefsîh 579
—
Ben onun indirildii günü, sâat ve indii zaman Rasûlullah’n
nerede bulunduunu kafi olarak bilmiimdir. O âyet, biz Rasûlullah ile
beraber Arafât’da bulunmu halde iken cem’ gecesinde 2 indi dedi.
‘ 1~ A O
^ 4
cr-i:»
«- +
>.' *->
*
jc d
*
j**>: * ^U^ i — 0
°
! 1
!_ : JÛi jJl i tü'* ‘V • ^
.<i j -ulA j Jf _/ •
_/ j . <-s *z«»b <_5^
—
Hangi âyetdir? diye sordu. Yahûdî
—
«Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni’metimi ta-
mamladm ve size dîn olarak slama rzâ verdim» (el-Mâide: 3) âyetidir
dedi. Bunun üzerine Umer :
2. Leyle tu’ l- cem’ Müzdelife gecesidir. «Biz cumua günü Arafât’da bulunuyorduk» sözü ile
f
de maksad budur. Çünkü cem’ gecesi Arafat gününün akamdr. Buna göre «cumua
gecesi» kavli ile kasdedilen, cumua günü olur. Umer’in maksad da Biz o günü iki :
vech ile bayram edinmiizdir Arafe günü ve cumua günü. Bunlardan her biri müs-
:
b. Cumua günü olmudur ki o gün muslimanlarn her hafta tekrar eden bayra-
mdr.
c. Arafe gününün kendisi de bayramdr. Nitekim bu hadîs, Ishâk ibn Kubaysa
.
cr)
6/-6 6 k r
>
S\ & \£j j? ü\ ^_ .3 ^l-A ! • • j&ti&’fe
Or^ li* 1
jX.J *A ^kri- l
>
^ 0* ^ '-A1 * * ^ 1)4 V^Ar*
^
* Crr 1
.
, ,U61
^ p L- U .jüp. a \yjj l
.
j3ÜM
*
0r > rAv\ X :; xs «j| io.-jiS r;&j o-û ol y : &C ’J& : iyj$
ALJ jk J JrXlîl j ’JX £j Of* ^ J» ‘ *^' J ^ :
tfci >
. [NTv/*u»/t] ^* }*£-*' j\ jj^t'yj or yy y
: y» 'il 3& 6 " j jVi V V» ‘ w\üO*1 j ’jx <: 1 i (jü "61 tfiM j : cJk
.
[r/‘U'/t] *16)3 ^ *^-~j '—*k> u y^Lû {_^ü3 ^uju v ûi y*®- o^j
<6ll' Âlt j i
o* jXl-J ji jjri'j j •
(S >-Vl <l V' j 63 Üjîj : ijtî
(J u6 15*^ j
k i j\ 3
_.
juLij jLn yj.* j jXj tjn>- i jjao- ^ jo^Lr jn
' -»
**
1
JuA>.
?
A^-r ^
r * - •' .• .
jsA\j
^« 1
\ J
/ -*
S
^> Jûm}
• ' \*
U :^
-
. A : -?-
•' ^ v *.
•"' t
iJ
*
1
^
»jU-l
?V > * V Lvj
a* 1 « / \
(••*)
/
" ) • 3 ^ - \
sanz, o zaman bir tane veya milkiniz câriye aln. Amamanz için bu
daha muvâfkdr...» (en-Nisâ: 3) kavlinin tefsirini sordu. Âie (R) öyle
cevâb verdi : Ey Kz kardeimin olu! Âyet.deki yetâmâ (= yetîmeler)
ile murâd olunan, öksüz kzdr ve vesâyeti altn-
ki o, velîsinin velâyet
da bulunub mal hissesinde velîye ortak olur. Ve onun mal ve güzellii
velîsinin houna gider. Bu cihetle (o sene) velîsi onu mehrinde adâlet
etmeksizin ve bakasnn o kza verdii kadar mehr de vermeksizin
onunla evlenmek ister. te (bu âyetde) o çeit velîlerin velayeti altn-
daki yetîm kzlar, haklarnda adâlet ve onlarn mehirlerini en yüksek
mikdârna yükseltmedikçe nikâh etmeleri nehy olundu ve bunlardan
baka kendilerine halâl olan kadnlardan nikâh etmeleri emredildi.
Urve dedi ki Âie (rivâyetine devâm ederek) öyle dedi Kadn-
: :
• ^ -*»-1
y cr*^5 • t)'** C*î3 • Ç-Ajj ^ J jaj <Eâ 3I "Vl
Cf 1
tr-'. \
öc û 6-
<-> •A c
t k x^- . (j \ ö y^\ ,y.l Kisl# ~A
cZ ûrJ J ^ ÂLilI <j v-jbSClll
^ Uj : j>*
J i Â-lîlc-
^ *~ (. )den : Âie
«Yazlm haklan olan mîrâs (R) :
KTABUT-TEFSÎR 583
*
^ L ‘ ^ Oc 4 *î! ^
ûc f
^ Jî*1 ^ \
y, i t* -L>- . »^. jT"*_y |-
l^^ g ( • •
•
)
— ^
1#1J •
J3:!^ 0^5CL" <1-111 1 : cJi . a._ VI u>lj» »IUI ,J d.'
* \
*" <^T' I '• Ç*"” V *•
î • ' ^ ' • -.' * 'M
• ’ i' 11' •
l) •
® Jl i ^ ,£> " ^
*
*'•
^+ *•-# «X* 01
- • •* * >
#
yor : Yazlm
haklar olan miras kendilerine vermediiniz ve nikâhla-
may istemediiniz öksüz kzlar hakknda, madûr çocijklar hakknda,
yetimlere insaf bakmanz hakknda Kitâbda yüzünüze kar okunub
ile
duran âyetler var...» (en-Nisâ: 127) âyetlerin tefsiri husûsunda Âie öyle
dedi O, öyle bir yetim kzdr ki, bir erkein yannda bulunur ve muh-
:
\* • ••
•\* •' - ' * *• !•<. >*,»„/
i *!-
'
Cf ‘
**
t
r*
1 -* û* ^
'.r f'.*
u> x>- . 1 j
*
^x->
*
y I
\_jy
‘
(r • ^ a)
.
— ^
•
arasndaki teamüle göre bir kii velayet ve vesayeti altndaki öksüz kzn üzerine ma-
lahn atarsa örfen «bu kz benimdir» demek olur, kzn velîsinden baka bir kimse
artk onunla ebedî sûretde evlenmeye tâlib olamazd. Velî olan kii, kz güzel olur da
kendisi nikâh etmek isterse, nikâh ederdi. Ve kezâ, emsâli arasndaki teâmüle göre
takdîr ve ta’yîni lâzm gelen mehri vermezdi. Bununla beraber kzcazn mîrâsla sâhib
olduu maln kendi mal ile birlikde idâre edib gelidirerek kendisi istifâde ederdi, ök-
süze bir ey vermezdi. Kz güzel olmaz, veya dulu nikâh etmek istemezse bakas ile
evlenmesine mâni* olurdu. Arablar arasndaki çapulculuk âdetinin eseri olarak bu yolda
vesayet altna giren öksüz kzlar çok olurdu. Bir velînin velâyeti altnda on, on bee
kadar öksüz kzlar bulunduu olurdu. Velîler bunlarm hepsini veya arzu etdii mik-
tarm pek az mehr —vefatnda malna vâris olmak için— nikâh edebilmek hakkm
hâizdi. Mallarnda da diledii gibi tasarruf ederdi. Nikâh etmediklerini bakalarma ver-
medii gibi malma bir an evvel vâris olmak için, türlü ikencelerle ilerde kulla- ar
nrlard. te bu hadîslerde zikrolunan âyetlerle bu, insâfa, adalete aykr olan âdet ya-
sak edilmi, öksüz kzlar güzel olsun, olmasn, zengin olsun, olmasn musâvî ve âdil
bir muâmeleye tâbi* tutulmulardr. Bunlarn emsaline göre mehr ta’yîn edilerek nikâh
olunmalar, mehr tesmiye edilmeden nikâh olunanlarn mehri misle nâil olmalar ve
mallarnda âdilâne tasarruf edilmeleri emrolunmudur. Hz. Umer bu emr ve nehyin
tatbîkmda yetîm velîlerine cebrî tavsiyede bulunarak Velâyetinizdeki öksüz kzlar gü- :
sel ve zengin ise bakasna veriniz, deilse kendiniz nikâh ediniz der idi.
J ]
indirildi demidir.
«H j jj 'j£ M «li
. t t C.\:£ V- ~ j\ j 'd\ 3 3 ;
midir.
* <-»
*
\
^
Mjia
^
jUÂ. (j
•
\.c . •*.-
rçC. jj• l (j• Jkj y l (r*x •) — \ Y
,J
ocij ili
'
'f-'-t ü*/* j f% H :
tl’rj > i'j 3 ‘
N
. v5-Xllll d) â • [' ’/v' >V»/rr] C»*» j
i
^
£?!£ . oU.il. J *
1x1 .VIjl 2 *
j\ (r-r\) — >r
^ » * -*
< ^5Cl~4i i V : J •
Vt^ ^ Jk - t d iljJl (j
* •*-* vü s* •
Dr J ^ 3
» ^
KTABU'T-TEFStR 535
serkeliinden veya yüz çevirmesinden endie ediyorsa bir sulh ile ara-
larm düzeltmelerinde kendilerine bir günâh yokdur. SULH HEP HAYIR-
DIR...» (en-Nisâ: 128) âyeti öyle bir kadn hakknda indirildi Kadn, :
sen benden yana (ya’nî benim senin üzerinde olan kocaln gerekdir-
dii haklardan yana) serbest ol! der. Böyle bir anlamann £evâz için
ite bu âyet nâzil oldu.
j>'j* J 4
jt t \ 'je.
^
1, 1*
j I
fy \ (...) — N i
'
J e ‘ • J S
I
j \ c
|
y.
I
1
I
•
J
| .
(r • t y) — \o
• Â-» •
ur
11
»A 'i A 4 '
' 1
0 1 >. : J cJU
^
V.ü /
* ^ <, *•
. iû^y il’*
,
yl* Lrl; . t* A>-
C. Kadî IyVJ der ki Zahir : olan, mu’minlerin annesi Aie bu sözü, Msr halknn Usrtan
hak*knda söylediklerini, am ehlinin Ali hakknda söylediklerini, Harûriyye frkasnn
: — !
Jli \ Y »Â.» j ^
ÂijCll! JaI >—al;^-î : Jii t _£*»
•*
"*
• *
A.»—
'
/.t t jL’AlI *jl
-- *• •
^ ) J ^ * î - - r ^ ^ ^ t
. J j* IU cJ J» -* 4 ) : Jv2 il
r dili ^l!c J/l
c. d>- ji j
^«>-
•
»,
^ î **—* ^
y
16 — Saîd ibn Cubeyr öyle dedi:
(3023) Kû e ehli u, :
«kim bir mu’mini kasden öldürürse cezâs, içinde ebedî kalc o.mak üze-
re cehennemdir. Allah ona gadab etmidir, ona lâ’net etmidir ve ona ,
çok büyük bir azâb hazrlamdr» (en-Nisâ: 93) âyetinin hükmü hakkn-
da ihtilâf etdiler. deveme binib Bunun üzerine ben, bn Abbâs’n yanma
kadar gitdim ve bu âyeti ondan sordum. bn Abbâs (R) Andolsun ki :
Ü £&* : Vfe •
jli»
ü)j Jîil J \lsjf j (...) — W
. illiyi Û4 : , ti Gfo. : iLf Vt- 'l}\ tyi \ . .
--
31
•I S • I
• J J* l i* jj-l
c C.J J-' :
yi; û O-iY I
^
•
-'/ IU >r y C'i :
/ÛlCüO. J5
V- • j**: O -Çit : VÛ .
jl^ 'J V* 3 ^ JUrf (••)“ >A
Oc
'»Lf O—*
->
2 •
y 3
U V* *•
• •*>'>=»
3-^ [>*J y-i : VI
[va/j ;
j'/» • jjt vj ^' r >yy Vj i«jj
j ^ciyyjij : if VLâJâ
•
J A ü 3Jy
' : 36
^ (, )
: 'Saîd ibn Cubeyr öyle dedi: Abdurrahmân ibn
Ebzâ bana Abbâs’dan bn
iki âyeti sormam emretti u :
: 3^ i
j} Jt- ‘ t> A;»- jc i j+}*W J JjU'.A JC jLo V'jU \
( )
yy : 3u v J! o*- 1
Ol j v ûjjij : i' vi.jl
:
3^ > ^ 3^ t* iyrij (*y»- yit Os ^>3 yi üâc jj 3 f^C-y *&
* v* <31 [
v ,
/j>î> j, / T «] uju y /3 o -*
'3 0" 3* vi
•
^ V'y * «
/*
. te 3 r ^-y j jî-3 y: di s 3i
^
Allah’n
Abbâs (R) öyle dedi
( ) «Ve onlar ki • bn :
u :
'jij
^ Efü : vfc . tipi >. 3 Jzyij ,-.u
t
s j»
• i* 1
i
}
(...) -v •
: 36 ,rv j jL v 'i,
f > ji o jci; Yj >T £h «i
^ j/j>: v âi j
. ûu. : *ji>'* liü v;-j : ‘b il VT Ç:îü Vs£r Vf;*-» .
20 — ( )
R
.. ^aîd ibn Cübeyr dedi ki Ben bn Abbâs’a:
: :
— Kasden bir mu’mini öldüren kimse için tevbe var m? diye sordum.
bn Abbâs :
— Hayr, onun tevbe yokdur dedi. Ben de ona kar Furkan sû-
için
resindeki u âyeti sonuna kadar okudum «Ve onlar ki Allah’n berabe- :
rinde dier
tanrya daha duâ etmezler, Allah’n harâm
bir nefsi kld
haksz öldürmezler ve zinâ yapmazlar; her kim de bunlan yaparsa ar
cezaya çarpar. Kyamet günü ona azâb katlamr ve onda hor, hakir ebedi
kalr. Ancak tevbe ve iymân edib iyi amel ileyenler baka. Çünkü Allah
bunlarn kötülüklerini iyiliklere tebdil eder. Ve Allah çok mafiret edici,
çok merhamet eyleyicidir» (Furkan: 68-70). bn Abbâs :
nâzil
olmu bulunan u «her
kasden öldürürse cezas içinde kim bir mu’n^ini
ebedî kalc olmak üzere cehennemdir. Allah ona gadab etmitir, ona lâ’-
net etmidir ve ona çok büyük bir azâb hazrlamdr» (en-Nisâ: 93) âyeti
neshedib hükmünü yürürlükden kaldrmdr dedi 7 .
7. bn Abbâs’a göre Islâma girdikden sonra kasden bir mu'mini Öldüren kaatil çin tevbe
yokdur. O, Allah’n: « Her kim bir mu'mini kasden öldürürse eezâe, içinde ebedî kalc
olmak üzere cehennemdir » (en-Nisâ : 93) âyeti ile ihticât etdi. çte bn Abbâs’dazi me§-
hûr olan görü budur. Yine ondan böyle ibr kaatil için tevbenin var olduu ve onun
da mafirete mazhar olmasnn cevâz rivâyet edilmidir. Bu görüün de delili : «Kim
bir kötülük yapar, yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’ dan
mafiret isterse o, Al-
lah’ çok mafiret edici, çok merhamet eyleyici bulur» (en-Nisâ: 110) âyetidir.
bu te
ikinci rivâyet bütün ehl sünnetin, sahâbîlerin, tâbiîlerin ve onlardan sonra
gelenlerin
mezhebidir. Selefin bazsndan bu görüe muhalif olarak rivâyet edilen görüler, talîza •
KTABU'T-TEFSÎR 589
resindeki u
«ancak tevbe ve iymân edib iyi amel ileyenler baka. Çün-
kü bunlarn kötülüklerini Allah iyiliklere tebdil eder. Allah çok mafiret
edici, çok merhamet -eyleyicidir» (el-Furkân: 70) âyetini tilâvet ettim de-
midir.
:
j *'
J-e
' \\.
JU
\
)
A.*-
%••***
<jr
> •- * .
x.
>* \ '•
'
j
f
\
>•
<j JL> y\
^ m
,
• .
(r-rt)
.
— \\
»• •>' .
l;
c ‘ c/ ^ O* y. ^ ^»-1 • : jl^>- V' ^ J»*l
. : $ .
gi\j l >• |L ISI . : ÜS Cf f
'
Vjy t jT^l ^ Vjy
'^"
* :
j*. 73 • î^ :
»i.' >. bj Ji
7
cl/l
^t c ÎJ> j
• :
J*. : •
"JJ-* :
tJ^i
— Sen Kur’ândan bütün olarak nâzil olan son sûreyi biliyor musun?
diye sordu. Ben :
vâyet etdi. Burada da râvî Son sûre demidir. Bir de râvî isnâdda Ab- :
:
o
» «-• 1 -
A -:V“ lP
1 >• X -5*.' L
.
r * Yo )
,
— TT
i »Uac < j t3l-«~ î'
_^»-l : ol 'j>- VI . LTa>- : JÜ (öV JiiUlj _
( |
^
ürl
*
. [m Mj'/î] c— I
" jr^CLj^ j)\ IJ^â" V3 :ol t» • <-*--»)l dk'' l_jÂ>-l
5 * ^ilî»
.
c
^L)l : J Uyj
59U SAHlH-î MÜSLM
22 — (3025) bn
Abbâs (R) öyle dedi: Müslimanlardan
bir takm insanlar, kendine âid küçük bir koyun sürüsü içinde bulunan
bir kimseye kavudular. O kimse müslimanlara ESSELÂMU ALEY- :
ler, Allah yolunda adm atdnz vakit iyi anlayn, dinleyin, size slâm
le diyordu Ensâr, hacca gidib döndükleri zaman evlere ancak arka ta-
:
raflarndan girerlerdi. Bir kerre Ensârdan bir kimse geldi ve evinin ka-
pusundan girdi. Bu fiilinden ötürü kendisine dedikodu edildi. bunun te
üzerine: «...yilik ve tâat, evlere arkalarndan gelmeniz deildir. Fakat
iyilie eren, korunandr. Evlere kapularmdan gelin. Allâh’a korunun ki
felâh bulasnz» (el-Bakara: 189) 9 .
üj)^ • c/ -4 c
^
JcV' a (Jr>^ (
r TV ) *~
*
V£
# S" U :
'J » _,'.: o- i o‘ ^ , A £ j ji vk , j** jj J v,
^ ;
bj
[
\ yjj,A\lo v] <il p^üjU jl ly* 1 y Jtü jl< y\:< VI »Â-f- iaj’Ic jl Oy-'.J
-îfe-^v
(1) YÜCE ALLAH IN «YMAN EDENLERN, ALLÂH’I VE HARDAN
:
y > y>.; ;
-v j y (*)
a j i;
Jy y\ p J -U>î >
,1 vj’ L>>> (r - ta) — Vû
>
j-vrj .
'Vjli
*
i - -A~>* .
( 'j iiVu» j)
S *
yy -• .
•i*; sV'î -y ; 3ü .
^ i'
• • -
: Ibî i • d-
l
r 'i ~ '
.*^V V
‘
\
— « . o Alc
.
V— 1\1 ;
\ • A>- : A» \ »A.A O* .
’-\3
kim ayblayacak! der idi. O tavâf bezi ki onu fercinin üzerine kor ve ;
592 SAHH-1 MÜSLM
= Bu gün onun (ya’nî f ercin) bir ksm yahut tamâm açlyor. Ondan
açlan da ben halâl klmam» beytini söylerdi 10 te bu âdeti kaldrmak .
üzere u âyet nazil oldu «Ey Âdem oullar! Her mescid huzûrunda
:
ziynetinizi aln, yeyin için isrâf etmeyin. Çünkü o (Allah) israf edenleri
sevmez» (el-A’râf: 31).
• JUÎ j (r)
i jJ I jc. \
^-rîr“ (J ' O Jy -J’.'LAî? (r»T\)
—
- ~ +• ; * ^
•jC-ü ji JC; V3 s
> ' J>u. ütü t-56 ^l t'jJ 3>; : 'J jt'Sl jj
(
oV ) Sjfök# **
# ÇM î’^'^ 'M 1 •
V,! i[ »ilil Jf
/
Kurey ya Fîl vak’c&mdan evveJ veyahut sonra vukûunu zannetdilm bir bid’at
ortaya koydular ki târihde hums diye anhb dînî asâlet iddiasndan ibâretdir. Bu bid’ata
tutunan kabileler Biz brahim evlâdyz, Harem ehliyiz. Beytin sâhibiyiz, Mekke’nin
:
sakini ve muhafzlaryz, Arab kabilelerinden hiç bir kabile ferdleri bizim hâiz oldu-
umuz bu eref ve i’tibâr hâiz deildir. Binâenaleyh biz bundan böyle Harem hâri-
cinde hiç bir eye ta’zîm etmeyib bütün ihtirammz Hareme hasretmeliyiz... dediler,
Humsa olmayan dier kabilelerle beraber Arafât’a çkmay, onlarla beraber ifâza
dâhil
etmeyi braktlar. Bunlar hacc için, umre için gelen dier kabilelere ve bedevilere mü-
dâhaleye kadar ileri gitdiler. Harem hâricinden gelen herkesin Beyti ilk tavâf Kânur
elbisesi ile ya’nibu asilzadelere mahsûs kisve ile tavâf etmelerini karar altna alb tat-
bik etdiler. Bu kararn neticelerinden biri Kim âdi elbisesi ile gelib tavâf ederse ta-
:
vâfdan sonra o elbiseyi çkarb atmas zarûrî idi. Bu atlan elbiseye styâbu lekâ der-
lerdi ki turfa olmu elbise demekdi. Artk ondan ne sâhibinin ne de bakasnn
fâide-
lenmesi halâl deildi. Kimse ona el süremezdi. Fenâ vezninde lekâ, lugaten hakâret ve
zilletden dolay i’tibâr edilmeyib atlan eye denir. Bu taifenin elbiseleri de içlerinde
günâh ilenmi bir nesne olarak i’tibârdan dümü saylyordu. O kararn ikinci bir-
neticesi de asilzadelere mahsûs bir elbiseyi bulamyan bedevi erkekleri çblak,
kadn-
lar da yalnz önü yrtmaçl ksa iç gömlei ile tavâf etmeye mecbûr edilmesidir. bn
Hiân'n es-Sîre’sinde bütün elbisesinden soyulub bir iç gömlei ile tavaf etmee mec-
bûr olan, bir Arab karsnn hem tavaf edib, hem de metindeki beyti inâd etdii bil-
diriliyor... (bn Ishâk, bn Hiâm, es-Sîratu’n-Neberiyye, hadîsu'l-hums, I, 199-203).
nen âyetler ya’ni slâm dîni bütün bu câhiliyet bid’atlarm ve hurafelerini lav
etmi ortadan kaldrmdr.
KTÂBU’T-TEFSR 593
' " **
r*
" Müslim;' C -8
F: 33
s
SAHlH-î MÜSLM
Jr'J*' f/s (J
y/*-* :
^^r 1
.
(O
J J cX-
l
1* ^'^: c c c
<+r) tft ^.r :
c3 <
û 4
ü 4
J
[°Y/‘i^W'v]L»yl £l
J» jjji
>'
J-l . \jfcj .
\fi-\ IX} O? : L’t •
r^t
£'
dr.. * iMi -r \1 - •
- ha r ’ \ . Vr; t
— (3030)
28 Abdullah ibn Mes’ûd (R), Azîz ve Celîl olan :
idi .
p’ej i föi . fcp't z p (...) _u
o ? 36
’
oj&op, oj\ Ü," i a? j:v. t v. -
»;_j
v;
tr) ’Jl
^
: : ,
<
:
y 'js ^jy îsciiî il»
« '>» /-t
p r> 3/45 cjy ^
^
.
.
.
l> t
•
Vj" f«v U iyll 41,
A-^- i
f
Ou-*iJw i 4****
^ jA ^ û'
V x j f t/ v j»
j.1) A+u
^ / v
" ^ * ** ^ ^
^
. *£-Vl
*
KlTABU'T-TEFSlR 595
etmidir.
I I ^
" i. > • ' .* - •' a " - •' m ' * i- ^ •' Î*
T I - .• 1
' I |» .* • ''d.*' /
j ' :
^ U <j
c *
ti ^Jr ‘
l!/ A*C ^C. i OU* ^
• â* V->^' lir* J* j dJj-* : 3λ •
^hT J J[ d d â.^l
da — hangisi Allah’a daha yakn olacak diye bizzat vesile arayb du- —
ruyorlar...» âyeti hakknda öyle
Arab kavmndan bir top- dedi : Bu âyet,
hakknda nâzil oldu ki, o topluluk cinnlerden bir toplulua ibâdet
luluk
ediyorlard 11 Nihâyet cinnler slâma girdiler. Onlara ibâdet etmekde
.
tapdklan da hangisi Allah’a daha yakn olacak diye bizzat vesile arayb
duruyorlar, onun rahmetini umuyorlar, onun azabndan korkuyorlar.
Çünkü Rabbmn azab korkunçdur» (el-srâ: 57) âyeti nâzil oldu.
^
• . • . .
:
JU j^>- o 1
s~\ J '
,
J (J~jp
(r*r\) —
i -,
r•j : J "j» dJ' j U .
J; : j(> 1 X jZ I : jt» ? X yjl »i, : ürV ol»
1
- " *
*
.
jjJaUl j cJ J* : 3l» * : c*li J& . j-y
+
—
: :
11. «nsanlardan Dr topluluk, cinnlerden bir toplulua ibâdet ediyorlard» sözü hakknda
Taberî öyle dedHlbn Abbâs’dan
da mehûr olan budur. Yine bn Abbâsidan bu âyetin
Uzeyr’e, lysâ’ya ve onun anasna tapan kimseler hakknda indii
de rivâyet edildi-
Binâenaleyh âyet her iki kavle de uygun ve âmildir.
.
—
Bu, Bedr sûresidir (ya'nî Bedr harbini ve harb neticeleri ile hü-
kümleri anlatr) dedi. Ben :
J' (J Jjy J r \ (M
j '
J Jc . i..ûj 1
J,
\ (r«rr) —
• : ^ o J i Jfe <
"j* Jlyt
•
J' '
üt,* _>:'3 1 ‘ :
^r*
12. bn Hacer bu sonuncunun vechini öyle îzâh ediyor : Buradaki Haçr, kyâmet
günün-
deki har zannedilmemek için bn A^bâs böyle demi olmaldr.
Çünkü raurad Benû
Nadr’m çkarlmasdr.
«Har esnâsmda
bir cemâati yerinden ve barnaklarndan toplu sûretde
iz’âc edib
çkarmaya mevzû’dur. Sonra cemâat mülâbesesi ile cem’ etmek ma’nâsnda
kullanlm-
dr* (Kamus )
=
.
«(el-Har:
^
bir
2)
âyetinde zikrolunan ilk har’dr ki Benû Nadr Yahûdüerlnin
ilk hanc ma’nâs hakknda müfessirlerin beyânlarn mâm Fahruddîn Râzy
çkarlb sürülmezdir. bu
tefsirinde
öyle hulâsa etmidir Evvelâ har, bir cemâati bir mekândan dier
:
bir mekâna çkar-
mak demekdir. Buna ilk har denilmesinin sebebini beyânda ise
bir kaç vecih vardr:
Birincisi, bn Abbâs’n ve müfessirlerin çounun
kavlidir: Çünkü bu har, ehl kitâbn
ilk h ardr. Ya’nî bunda ehl kitâb Arab
yarmadasndan ilk defâ olarak çkarlmak
suretiyle har olunmulardr. Bundan evvel burada
böyle bir zillete dümemilerdi zzet
ve kuvvetleri vard.
* kincisi AUah
Teâlâ bunlarn Medine’den çkarlmalarn bir
har klm
•
ilk
’
KtTABU’T-TEFSÎR 597
hamd ve senâ eyledi. Sonra öyle dedi .-Amma ba’du. Haberiniz olsun ki
hamrn tahrîmi muhakkak nazil olmudur. Tahrîmin indii gün hamr u
be eyden yaplyordu Budaydan, arpadan, hurmadan, kuru üzümden :
lah’n onlar hakknda bize bir ilim (ve tavsiye) vermi olmasn çok arzu
etmidim. Bu üç ey: Dede (mîrâs), kelâle (mîrâs) ve ribâ bâblarmdan
bir takm bâblardr.
^ «
i *— " o c •
Lrb 4 • ^.) J: • Lr'y&j (••)
— rr
jr>" %
23 ! Câ" l :
2 A ‘ü ’<>'
<
>'
•
A 1
I** j ' • ‘ i ‘ J— ^ j ‘
ü- r :
i-** O.
4
W^ y
J: '
^ J ‘ i
-* J J\i ÜT : JLu •
L-’/-.
j'1» ^ w- :
! '
< ^j
33 — ( ) : bn Um îr (R) dedi ki Ben Umer ibn Hattâb’-
:
yaplrken inmidir. Hamr (ya’nî alkollü içki) akl humâr verib örten
eydir. Ey insanlar! Üç ey var ki ben Rasûlullah’n onlar hakknda bize
varb dayanacamz bir tavsiye ve bilgi vermi olmasn çok arzu etdim.
O üç mesele Dede (mîrâs), kelâle' Cmîrâs) ve ribâ bâblarmdan bir ta-
:
km bâblardr 14
.
akle = akln ziyasn örten, tefekkürünü gideren her içki hamrdr» sözü ayni zamanda
alkollü içkinin en güzel bir ta’rîfidir.
14. Hamr esasen örtmek ma’nâsna masdar olduu halde çi üzüm rasndan iddetlenmi
ve köpüünü atm olan araba isim olmudur. Çünkü akl bürüyüb örter ve bir ta’bîr
kafay dumanlar ki buna humâr denilir. Hamrn bu üzüm arabna tahsis edilmesi hu-
U
598 SAHH-1 MÜSLM
u
:
( ,
)
nâd ile yukarki iki râvînin hadîsi gibi rivâyet etmilerdir. kadar ki
bunlardan bn Uleyye kendi hadîsinde, bn drîs’in (33 rakaml hadîsde)
dedii gibi Üzümden demidir. ysâ ibn Yûnus hadîsinde de îbn Mus-
:
â jr* '
3^ >? A M
J2& .jfe O) ’C ‘ff J.' V ^ (r.w) —
[/;U/tr] 'çr'j ’j jCai jlx!i : Cj 'pi; ji Û < iVy <>'
J
•2 " I -t, î
J
*
*-*V
\
VI
• I
C&J- . £5 l
S L
Gîi 'Ü£d.' S jy/'LA* (...)
*f- - ^
A>- .
r^v
lîc .
-
U' 2 ^/O i
f
-
YÜCE ALLÂH’IN «U KS, R ABLARI HAKKINDA
(7)
MUHAKEMEYE DURUMU H ASIMDIRLAR...»
KAVLNE DÂR BÂB
:
K
34 — (3033) Kays ibn Abbâd
: de*t*i ki Ben Ebû Zerr (R)-
:
sûsî bir itlâkdr. Bu münâsebetle hamr, bir de umûmî olarak akla humâr veren ey
ma’nâsma kullanlr ki bu ma’nâca müskiratn ya’nî sarholuk veren eylerin hepsi
hamrdr. Hz. Umer’in bu hadîslerdeki beyânndan arilahacöi üzere dier maddelerden
yaplan içkiler de hamrdr. Demek ki bir içkinin hamr olma ölçüsü, onun akl örtüb,
örtmeme özelliidir. Akim ziyasn örten tefekkürünü gideren her içki alkollü içkidir,
harâmdr.
Islâmda alkollü içkilerin haram klnb me»’ edilmesi tedrfcen vâki* olmudur. Bu
tedricen men’in safhalar sra ile u
âyetlerde görülüyor : a. en-Nahl 67; b. el-Bakara: :
219; c. en-Nisâ : 43; d. el-Mâide : 90. Bunlarn zahl ekilde güzel bir tertibi Haan
Basrl Çantay tarafndan el-Bakara sûresinin 219 uncu ây un haiyesinde yaplm-*
dr (I, 58).
KlTABU'T-TETSlR 599
15. Hadîsdeki âyetin bir öncesinden i’tibâren birkaçnn devârm eyledir : »Görmedin mi
göklerde olan herkes, yerde bulunan herkes ve her sev, 0Üne , a j, ve yldzlar, da lar
r
aaçlar, hayvanlar ve insanlarn bir çou hakîkaten Allâh’a secde ediyor. Bir çounun
üzerine de aza b hak olmudur. Allah kimi hor klarsa onu saadete kavuturacak yok-
dur. .üphesiz Allah ne dilerse yapar. Bu iki (snf ya’nî iymân edenlerle etmeyenleri)
Rablan hakknda biribirleri ile da’vâlasan iki zümredir. Binâenaleyh o küfredenler için
ateden elbiseler biçilmidir. Baslarnn üstünden kaynar su dökülür. Bununla kann-
lannm içinde ne varsa hepsi ve derileri eritilir. Onlar için demirden kamçlar da vardr.
Her ne zaman ateden onun bir gamndan çkmak isterlerse yine içine iade olunurlar ve
(onlara) Haydi tadn yangn azabn (denilir). üphesiz ki Allah iymân edib de güzel
:
güzel ameller ileyenleri altndan rmaklar akb duran cennetlere sokacak. Orada bun-
lar altundan bileziklerle, incilerle bezenecekler. Orada giyecekeri de ipekdir. Onlar
sözün
en güzeline irâd edilmiler ve kendisine çok hamd edilenin doru yoluna hidâyet edilib
iletilmilerdir » (el-Hacc: 18-24).
Bedr’deki ilk muharebe, münferid mübâreze hâlinde balam ve Kurey ordu-
sunun ba kumandan Utbe bn Rabîa, kardei eybe ile olu Velîd'i yanna alarak
meydana atlm ve Hâim oullarndan Mubâriz istemindir. Bunlara Ali, Hamza, Ubeyde
ibn Hâris (R) kar çkmlardr. Ali Velîdi; Hamza eybe’yi tepelemi, fakat
Ubeyde ile
Utbe biribirlerini yaralamlardr. Ali ile Hamza yetiib Utbe’yi de öldürmülerdir.
te
Ebû Zerr iffârî iymânllarla iymânszlar temsil eden bu iki zümrenin hâlini anlatan
«yu ikisi Rabblar hakknda muhakemeye durmu iki basmdrlar...» âyetinin, isimleri
saylan kimseler hakknda indii kat’î bir ifâde ile haber vermidir. ymânllarla iymân-
szlar arasndaki bu hak ve bâtl mücâdelesi tâ Âdem Reygamber'den beri bütün insanlk
târihinde süre gelmi ve kyâmete kadar da ard aras kesilmeden devâm edecekdir.
Bu
sûretle her iki tarafn ferdleri kendi âkibetlerini kendileri hazrlayacak ve fâni
dünyâ
hayatnn bu çetin imtihân, birisinin lehine ötekinin aleyhine netîcelenecekdir. Cenab
Hakk bizleri de KELMETULLÂHI EN ÜSTÜN KILMA YOLUNDAK bu devâml mu-
câhede ve mücâdelede iymânllar safnda yaamak, iym^nllar safnda ölmek ve iymân-
llar safnda tekrar dirilib cennetde ebedî ve sonsuz ni’metlere nâil olmak
nasîb eyle-
sin! Amîn.
MEHMED SOFUOÜJU
(en-Neml : 19)
BTR VE DUÂ
Yüce Allah’n nâçiz bir kulu olan ben Mehmed Sofuolu 24 Ekim 1964/18 Cu-
mâda’l-âhir 1384 târihinden beri be senedir gece gündüz derin bir ak ve muhab-
betle devâm eden SAHÎH-Î MÜSLM VE TERCEMES’nin metin ksm çalma-
larm bitirmi bulunuyorum. Buna balayb tamamlamaya tevfîk ve hidâyet bah-
eden Cenâb- Allah’a haddsiz hamdu senalar, bütün Peygamberlerine ve haasâtan
terceme edilen sözlerin ^sâhibi Hz. Muhammed’e saysz salât ve selâmlar olsun.
Hz. Muhammed’in bu ölümsüz sözlerini en güzel bir tertîble cem’ ederek sâadet
asrm kavramakda bizlere rehberlik eden mâm Müslim’e, onun bütün râvileri ve
ârihlerine de bol rahmetler olsun!
Bu tercemenin hem kendim, hem milletim ve bütün dîn kardelerim hakknda
en güzel hayâta ve en mutlu âkibete vesile olmasn da niyaz eylerim!
Bu eser, bir defa okundukdan sonra bir yana atlacak bir kitâb deildir. Bu
iyice tedkîk edilmeye, bir çok ksmlar aynen veya meâlen bellenmeye, içinde bu-
lunan düündürücü, ilerletici ve ölümsüz fikirler çok iyi anlalb tatbik edilmeye
lâykdr. Çünkü bu kitâbn muhtevâs Allâh’m ve Peysamber’in hiç eskimemek
üzere insanla öretdii ebedî bilgilerden ibâretdir : «Kim Allah’a ve Rasûlüne
itâat ederse, ite onlar, Allah’n, kendilerine ni’metler verdii Peygamberlerle, sd-
dyklarla, ehîdlerle, iyi kimselerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadadr!» (en-
Nisâ 69).
:
Ey Rabbm! Bana bir hüküm ihsan et ve beni sâlihler zümresine kat. Sonra-
bana bir sadâkat dili-zikr cemîl-tahsîs eyle! Benî nalm cennetinin vâris-
kiler içinde
lerinden kl (e-uarâ 82-84).:
Ey Rabbmz! Bize dünyâda da bir güzellik ver, âhiretde de bir güzellik ver 1
(27) 72
(28' Kouculuun harâm klnmas bâb 74
(29) Yalan söylemenin çirkinlii, doru sözlülüün ise güzellii ve fazileti bâb 74
(30) Öfke srasnda nefse hâkim olmann fazileti ve öfkenin hangi ey ile
giderilecei bâb 77
(31) nsann kendi nefsine mâlik olamaz bir yaradlsda yaradlmas bâb ... 80
(32) Yüze vurmakdan nehy bâb 81
(33) nsanlara haksz olarak azâb eden kimselere iddetli tehdîd bâb 83
(34) Mescid, çar
yahut bunlardan baka insanlar toplayan yerlere silâh ile
urayan kimselere, silâhlarn demirlerinden tutmalarm emretmek bâb 85
(35) Silâh ile bir müslimana iâret etmekden nehy bâb ... ... 87
(36) Yoldan halka ezâ verecek eyleri gidermenin fazileti bâb ... '
87
(37) Eziyet vermeyen kedi ve benzeri hayvanlaia azâb etmenin harâm kln-
mas bâb 89
6Ü4 SAHlH-1 MUSLlM
SAHFELER
(38) Büyüklük taslamann harâm bab ...klnmas 91
(39) Yüce Allah’n rahmetinden ümidsizlie düürmenin yasakl bâb
nsan 91
(40) Zaîflerin ve halk arasnda ân
ve öhreti düük kimselerin fazileti bâb 92
(41) «nsanlar helâk oldu» sözünden nehy bâb 93
(42) Komuluk ve komuya iyilik edilmesini tavsiye bâb
hakkm 94
(43) Bir kimseye kavuub buluma srasnda güler yüzlü olmann mustehâbl
bâb v ^
95
(44) Harâm olmayan husûslarda efaat etmenin müstehâbl bâb 96
<451 Dâima iyi kimselerle düüb kalkmann, kötü arkadalardan ise yanlayb
1 uzakl mann müstehâbl bâb ... 97
(46) Kz çocuklarna ve güzel muâmele etmenin fazileti bâb
46
iyilik 97
(47) Çocuu ölüb de bu acya karlk Allah’dan ecr ve sevâb ümid eden kim-
senin fazileti bâb 99
(48) - Allah bir kulu sevdii zaman onu kullarna da sevdirir» bâb ... ... 104
(49) «Ruhlar toplanm cemâatlardr» bâb ... 105
(50) «Kii sevdii ile beraberdir» bâb 106
(51) «yi kimseye senâ edildii zaman bu onun için bir müjdedir ve kendisine
zarar vermez- bâb 111
— KIÂBU’L-KADER
(1) nsann ana karnnda
47 yaradl keyfiyeti ile rzknn, ecelinin, amelinin
ekavet ve saadetinin yazlmas bâb ... 113
(2) Âdem ile Mûsâ Aleyhmesselâm’n birbirlerine kar hüccet ibrâz edib
çekimeleri bâb 126
(3) Yüce Allâh’n kalbleri sil dilerse evirib döndürmesi bâb 129
(4) *_Her ey bir kader ilev^r» bâb ; 130
(5) Âdem olu üzerine zinâdan ve dierlerinden olan nasibinin takdir olun-
duu bâb ... ... 131
(6) «Her doar: ftrat üzere doar» hadîsinin ma’nâs ile küffâr ve musliman
48çocuklarnn ölümlerinin hükmü bâb ... _ ... 133
(7) Ecellerin, rzklarn ve dier eylerin, kaderin sebkat etdii mikdârdan
ziyâde ve eksik olamyacan beyân bâb ... ... ... ... ... 140
(8) Kuvvetli olmay, aczi terk etmeyi, Allah’dan yardm istemeyi, takdir edil-
mi eyleri Allah’a tefviz eylemeyi emretmek hakknda bâb ... ... 142
SAHFELER
(6) Allâh’ anmann, duâ etmenin ve Yüce Allah’a yakn olmaya çalmann
fazileti bab ... ... ... 173
(7) Dünyâda ukûbetin (cezann) acele gelmesini duâ etmenin kerâhati bab 176
(8) Zikr meclislerinin fazileti bâb 178
(9) -Yâ Allâh! Bize dünyâda bir güzellik ver, âhiretde de bir güzellik ver ve
bizi ate, azâbndan koru» sözleri ile duâ etmenin fazileti bâb 179
(10) «LA LAHE LLALLAH» demenin, «SUBHÂNALLÂH» demenin ve duâ
etmenin fazileti bâb 180
(11) Kur’an okumak ve zikretmek üzere toplanmann fazileti bâb 186
(12) Allah’dan mafiret istemenin ve mafiret istemeyi çoaltmann müste-
habl bâb 188
(13) Zikr ve duâ ederken sesi alçaltmann mustehabl bâb - 190
(14) Fitnelerin ve dierlerinin serlerinden Allâh’a bâb snma ... 193
(15) Aczden, tenbeliikden ve dier kötü hallerden Allah'a snma bâb ... .195
(16) Kazânn kötülüünden, bedbahtla erimekden ve dier gûnâ hallerden
Allâh’a snmak hakknda bâb 196
(17) Kiinin, uyuyaca srada ve yatana girerken okuyaca duâ bâb ... 199
(18) Yaplan eylerin errinden ve henüz yaplmayan eylerin errinden Al-
lâh’a snma
bâb 206
(19) Gündüzün evvelinde ve uyunaca srada tebih etme bâb 214
(20) Horozlarn ötmesi srasnda duâ etmenin müstehâbl bâb 217
(21) Gam ve keder. duas bâb 219
(22) « SUBHÂNALLÂH! VE BHAMDÎH» nin fazileti bâb 220
(23) Duâ hâzr deil iken muslimanlar lehine duâ etmenin fazileti bâb
edilenler 220
(24) Yemek ve içmek ardndan Allâh’a hamd etmenin müstehâbl bâb ... 222
(25) Duânn tahakkukunda acele etmedii ve «duâ etdim fakat duâm kabul
olunmad» diyerek duâdan kesilmedii müddetçe duâ edenin duâsnn
kabûl edileceini beyân bâb 223
KTÂBU’R-RKAK
(Kalbde ince duygular meydana getirecek eyler kitab)
(26) Cennet ehlinin çou fakirler, cehennem ehlinin çou da kadnlar olmas
ve kadnlar sebebiyle imtihan olunub snanmann beyân bâb 225
(27) .Maarada skb
kalan üç kiinin mâcerâs ve iyi amellerle Allâh’a yak-
lalmas bâb ’
231
(1) Tevbe etmeye tevik ve tevbe ile sevinib ferahlanma hakknda bâb ...
(2) Tevbe olarak mafiret dilemekle günâhlarn dümesi bâb
(3) Ahiret ileri hususunda devaml zikr, fikr murâkaba etmenin fazileti ve
vaktlarn bazsnda da bunu terk edib dünyâ ile megûl olmann cevâz bâb
(4) Yüce Allâh’n rahmetinin genilii ve lâhî rahmetin lâhî gadaba sebkat
eyledii hakknda bâb
(5) Günâhlar ve tevbe tekerrür etse de günahlardan yaplan tevbenin kabû
edilmesi bâb
(6) Yüce Allah’n (mü’minlere) himâyetkârl ve çirkin ileri harâm eyle-
mesi bâb
(7) Yüce Allâh’m : «üphesiz güzel: ikler^* çirkinlikleri giderir» (Hûd: 114)
sözü bâb
(8) Öldürmesi çok olsa da kaatilin tevbesinin kabûlu bâb
(9) Kâ’b ibn Mâlik ile iki arkadann te* belerine dâir olan hadîs bâb ",
(10) Hz. Aie’ye iftira hadîsi ve zinâ iftiras atan kimsenin tevbesinin kabûlü
hakknda bâb
(11) Peygamber (S) in hareminin sûu zann ve töhmetden berâat bâb ....
—
(1) «Cennetde bir aa^ vardr ki suvârî onun gölgesinde yüz yl yürürse onu
bitiremez» hadîsi bâb *
354
(2) Rdvâmn cennet ahâlîsi üzerine indirilmesi ve artk onlara ebediyyen ga-
dablanlmayaca bâb 355
(3) Cennet ehlinin cennetde kendilerinden yükseklerdeki kök sâhiblerini gök-
deki yldzn görünmesi gibi görmclcni bâb 356
(4) Ailesi ve mal mukabilinde (bile) Peygamber (S) i jörmek arzu edenler
hakknda bâb 357
(5) Cennetin çars, (toplant yeri) ve orada cennet ehlinin nail olacaklar
ni’met ve güzellikler hakknda bâb 358
(6) Cennete ilk girecek zümrenin, cennete ayn on dördüncü gecesindeki
sû re ti üzere girecekleri, onlarn sfatlan ve zevceleri bâb 358
ÇNDEKLER (107
SAHFKLElt
(7) Cennetin ve cennetliklerin sfatlar ile cennet ehlinin cennetde sabah aksam
tebih etmeleri hakknda bâb 3(51
(8) Cennet ehlinin ni’metlerinin devâm edecei ve yüce Allâh’n «Onlara : :
52 — KTÂBU’L-FTEN VE ERÂT’S-SÂA
(Fitneler ve kyâmet alâmetleri kitâb)
(1) Fitnenin yaklamas ve Ye’cûc Me'cûc eddinin açlmas bâb ... ... 403
(2) Kâ’beyi kasdedecek olan ordunun yere batrlmas bâb ... ... ... 409
(3) iddetli yamur damlalarnn düme yerleri kadar çok olan fitnelerin
inmesi bâb 412
(4) «ki musliman klçlar ile biribirlerine yöneldikleri zaman» bâb ... 416
(5) Bu ümmetin bir ksmnn dier bir ksm ile helâk olmas bâb 418
(6) Peygamber (S) in kyamet kopuncaya kadar olacak eyler hakknda haber
vermesi bâb 419
(7) Denizin dalgalanmas gibi dalgalanacak olan fitne hakknda bâb .!! 422
(8) «Furat »ehri altundan bir da
açklamadkça kyâmet kopmaz» bâb .. 425
(9 Kostantîniy yenin (ya’nî stanbul’un) fethi, Deccâln çkmas ve Meryem
olu Iysâ Aleyhisselâmn inmesi hakknda bâb ... 428
(10) «Kyâmet, Rûmlar (ya’nî Hristiyanlar) insanlarn en çou olduklar halde
t kopar bâb» 429
(11) Deccâln çkmas srasndaki ktâlin çouna Rûmun (ya’nî Hristiyanlarn)
balayb devam etmeleri bâb 432
(12) Deccâlden evvel muslimanlarn yapacaklar fetihler bâb ... 434
(13) Kyâmetin kopmasndan önce meydana gelecek olan alâmetler hakknda
bâb ... 434
(14) «Hcâz arâzîsinden bir ate çkmadkça kyamet kopmayacakdr» bâb ... 438
(15) Kyâmetden evvel Medine’nin meskûniyeti ve ma’mûriyeti hakknda bâb 440
(16) «Fitne merkdan, eytânn iki boynuzunun doaca yerdendir» hadîsi bâb 440
(17) «Devs kabilesi (tekrar) Zul’halasa’ya tapmadkça kyamet kopmaz» bâb 443
(18) «insan, dier bir insann kabrine urayb da belânn iddetinden
dolay,
çlmü kimsenin yerinde olmasn temenni etmedikçe kyâmet kopmaz» bâb 444
(19) Ibnu Sayyâd’m zikri bâb
45y
(20) Deccâln sfatnn ve maiyy etinde olan eylerin zikri bâb
... ... 471
(21) Deccâlin sfat, Medine'nin ona harâm klnmas
ve bir mu’mini öldürüb
diriltmesi hakknda bâb
4g2
(22) Azîz ye Çelil olan Allâh’a göre en hakîr halde bulunan Deccâl
hakknda bâb 485
(23) Deccâln çkmas; yeryüzünde eylenmesif ysû'nn inmesi
ve Deccâli öl-
dürmesi. hayr ve iyân ehlinin gidib erli insanlarn kalmas; bunlarn
— —
SAHFELER
putlara ibâdet etmeleri, sûra üfürülmesi, kabirlerdekilerin dirilmesi hak-
knda bâb 487
(24) CESSÂSE kssas bab 493
(25) Deccâl hadîslerinin bakyyesi hakknda bir bâb ... 500
(26) Here u merc srasnda ibâdet etmenin faziletf bâb 503
(27) Kyâmetin yaklamas bâb 504
(28) — Sûra iki üfürme arasnda olacak eyler bâb 507
53 — KTÂBU’Z-ZÜHD VE’R-REKAAK
(Zâhidlik ve kalb incelikleri meydana getiren hadîsler kitab)
(1) Yüce Allâh’n «ymân edenle n, Allah' ve hakdan ineni zlkr için kalb-
:
lerinin sayg ile yumuamas zaman hâlâ gelmedi mi?» kavli hakknda bâb 591
(2) Yüce Allâh’n «Ey Âdem oullar! Her mescid huzûrunda zy ne tinizi âlin...»
: