Sahihi Muslim Ve Tercemesi 8.cilt

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 609

SAHÎH-Î MÜSLM

VE

Tercerre:

Mehmed Sofyoölu

RFAN
SAHH- MÜSLM
VE

TERCEMES
CLD
8
Ebu’l-Hüseyin Muslirnu’bnu’l-Haccâc
el-Kueyrî en-Niysâbûrî
(206-261)

SAHÎH- MÜSLM
VE

TERCEMES
CLD
8

Mütercim :

MEHMED SOFUOLU
st. Yüksek slâm Enstitüsü Öretim Üyesi

RFAN
YAYIMCILIK YE TCARET
Çatnlçesme Sk. Defne Han No: 27/14
Caalolu - STANBUL
Tfe: 511 09 60
EBÛ SELEME BN ABDRRAHMÂN’DAN; —BZ SÖYLEMED
BR EY ALLÂH’IN RASÛLÜ ÜZERNE KONUMAKDAN ALLAH’A
SIINIRIZ— RASÛLULLAH (S), SAHÂBÎLERN ÇNDE AYAA
KALKIB ALLÂH’A HAMD VE LÂYIK OLDUU SIFATLARLA SENÂ
EYLED, SONRA ÖYLE DED:
«AMMA BA’DUNSANLAR! NEFSLERNZ ÇN ÂHRET
: EY.
HAZIRLII YAPIB KENDNZDEN EVVEL GÖNDERNZ. VALLÂH
ELBETTE BLRSNZ K
SZDEN HERBRNZ MUHAKKAK ÖLE-
CEK VE SÜRÜSÜNÜ ÇOBANSIZ BIRAK AC AKDIR. SONRA RABBI
(nNA, ARADA- TERCÜMAN VE ÖNÜNDE KENDSN PERDELEYEN
PERDEDÂR OLMAYARAK: BENM RASÛLUM SANA GELB
llllt

TENI.Î ETMED M? BEN SANA MAL VERDM, LUTUF VE HSAN-


DA BULUNUB SEN MEMNÛN EYLEDM. SEN BU N’METLERDEN
KKNDt NEFSN ÇN (ÂHRET PAYI OLARAK) ÖNDEN NE GÖN-
DERDN? DYECEK; O KMSE SAA SOLA BAKACAK HÇ BR EY
GÖRMYECEK. SONRA ÖNÜNE BAKACAK ORADA CEHENNEMPEN
BAKA BR EY GÖRMYECEK! ÖYLE SE HER KM VELEV BR
HURMANIN YAKISI LE OLSUN CEHENNEMDEN YÜZÜNÜ KURU-
MAYA MUKTEDR OLURSA HEMEN O KURUMAYI YAPSIN. O YA-
RIM HURMAYI DA BULAMIYAN SE GÜZEL BR SÖZ SÖYLYEREK
tYLÎE -ÇALISIN. ÇÜNKÜ BR YLE MUKABL ONDAN YED
YÜZE KADAR SEVÂB VERLR.
SELÂM, ALLAH IN RAHMET VE BEREKETLER SZLERE OL-
SUN - 1

I, tbr Ilitf&m, ea-Siretu'n-Nebeviyue , I, 500-501.

mokde bulunan bir çocuk vard ki kadn çocuunu emzirdii bir srada
J 3

iUJjj t»

[/yt
^ (O *

KLi- <h : .
’û ’JZ& *jat ci > J J~f J .w S tls (J-i (r«!A) -^
rje ü iy/.; te 4 ••
* . &J> jJ & s# ü.‘ £ <
<
^ ^ ^ V-
yû y^
y*
36 «
^y : 36 « ati
y » 36 ?
^y * 36 « » 36 t

« lijî 36 5 [y* 3^

» : « 1
\

. lfû\ \ * J î â~^ c>' î>* :


^ri:i i

RAHMAN VE RAHÎM OLAN ALLAH IN S YLE

45 — KTÂBU’L-BRR VE’S-SILA VE’L-ÂDÂB 1

(yilik, ihsan ve edebler kitab)

1. Birr, iyilik, bol ve kemâlli hayr arasnda öyle bir fark go-
hayr demekdir. Birr ile
'
zetmilcrdir: Birr, hayra vâsl' olan ve kasdedilmi bulunan fayda, hayr ise velev seh-
ven vâki’ olsun mutlaka faydadr. Birrin zdd ukûk (isyan ve itâatszlk) hayrn zdd ,

errdir.
Sla, aslnda bir nesneyi bir nesneye uladrb birledirmek ve eklemek. Bir nes-
neye eriib ulamak ve bir nesneyi bir nesneye ekleyib birlediren ey ma’nâlarnadr.
Bundan slatu’r-rahm ta’bîri yaplmdr ki bu akribâl ekleyib durmak ve te’yîd etmek
veya akribâl balyan, devam ettiren ey ve hsmlk münâsebetlerini kesiksiz sürdür-
mek demekdir. Bu daha ziyâde akribâl te’yîd eden ziyâret,' i.sân, iyilik ma’nâlarna
da kullanlr.
Edeb, zarafet ve usluluk' ki insanlarla kavlen ve fi’len lutuflu r.uâmele ve gü-
zellik eylemekden ibâretdir. Edeb, edb kelimesinden isimdir. Edb, Kir kimseyi ziyafete
da’vet etmek ma’nâsnadr. Da’vet olunan ziyâfet yemeine me’debe ve me'dube denir.
Bu i’tibârla edeb, insanlar, kendisine da’vet olunan bilumûm hayr, fazilet ve iyi huylar
(mekârim-i ahlâk) demek olur.
i

M SAHÎll-1 MÜSLM

(I) i»WA. BABAYA YLK VE ONLARIN BUNA EN HAKLI VE


EN LÂYIK OLULARI BÂBI 2

1 (2548) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah’a bir


hlfVlMO M‘*ldi ve :

Benim güzel hizmet ve ülfet etfncme insanlar içinde en lâyk ve


•t) hakl olan kimdir? diye sordu. Rusûlullah :

Anandr buyurdu. O zât :

Sonra kimdir? dedi. Rasûlullah :

Sonra anandr buyurdu. O zât


- :

Sonra kimdir? dedi. Rasûlullah :


Sonra anandr buyurdu. O zât tekrar :

,

Sonra kimdir? deyince Rasûlullah :


Sonra babandr buyurdu.
Kutoybe’nin hadîsinde Benim güzel suhbet (sâhiblik) ve ülfetime
:

•n muntnhik olan kimdir? demidir de insanlar zikretmemidir 3 .

I. An -bu m hakk ve bunlara kar sayg Kur’ftn- Kerlm’de AUah hakkndan sonra en
tart* gelen bir vazife olarak tekrar tekrar zikredilir :

•Ilm i tsrâîl oullarndan Allah’dan bakasna ibâdet etmeyin, ana-bab aya, hsm-
yetimlere, yoksullara iyilik yapn, insanlara güzellikle söyleyin, dosdoru namaz
ktklt, sekût verin diye (emretmi) te’mînâtl söz almadk...» (el-Bakara: 83).
•Allâh’a ibâdet edin, ona hiç bir eyi e tutmayn. Anaya, babaya, akribâya, ye-
yakn komuya, uzak komuya, yannzdaki arkadaa, yolda kalma,
tenlere, yoksullara,
M# elinizin mâlik olduu kimselere iyilik edin...» (el-Nisâ: 36).
•De ki: Gelin, üzerinize Rabbmzm neleri harâm ettiini ben okuyaym: Ona hiç
bir eyi ortak yapmayn. Ana babaya iyilik edin...» (el-En’âm: 151).
«Krtbbm, kendinden bakasna kulluk etmeyin. Ana ve babaya iyi muamele edin
14ye kükmetdi. Eer onlardan biri veya her ikisi senin nezdinde ihtiyârla ererlerse
•nUra üt deme. Onl/n t azarluma. Onlara güzel söz söyle Onlara acyarak tevazu
bile
kanadn (yerlere kadar) indir ve : Yâ Ra bb! Onlar beni çocukken rasl terbiye ettiler-
M de kendilerine merhamet eyle de » (el-lsrâ: 23-24,.
•Biz inâna, ana ve babasna güzellii tavsiye etdik. Eer onlar, hakknda bilgin
almayan bir eyi bana ortak koman için urarlarsa kendilerine itaat etme » (An-
kfMt: B).

I< Hadlde anaya ihsann üç kerre tekrar olunmas, anann evlâd üzerinde, babann
üç
misli yilik ve ihsân hakk olduunu ifâde eder. Bunlar hâmilelik yorgunluu, dour-
ma-mt|akkati ve emzirme mihnetine karlk saylabilir.
Anann çocuk üzerindeki hizmetlerini dile getiren âyetler vardr:
•Biz intâ-u ana ve babasn tavsiye etdik. Onun anas kendisini
za’f üstüne za'f
4I« tttfimjdr. Sütten anlmas da iki yl (sirmüdür) Bana, ana ve babana ükret.
.

Dönüün ancak banadr (dedik). Eer onlar sence ilimde (yeri) yamadk herhangi bir
eyi bam e tutman üzerinde seni zorlarlarsa kendilerine it&ât etme. Onlarla dünyâda
iyi geçin, bana dönenlerin yoluna uy... (Lukmân: 14-15).
•Biz insana ana ve babasna iyilik etmesini tavsiye etdik. Anas onu zahmetle
(kamnda) tad. Onu zahmetli de dourdu. Onun bu tanmas ile eütden kesilmesi
(müddeti) otuz aydr ...» (el-Ahkaf: 15).
. . . ,

KTABU’L-BtRR VE’S-SILA VE’L-AdAB 9

jj2 jpiijö'ji . *jej ,*j s ^ (.:.)•_ Y

t&u pli. !
il
3A t = 'Jt :'JÜ .
j.'> jî . «Ü ü.‘ y taS 6)
Y D
« ilti' ‘j idî iil y iii
. .

f
3
— Ebû Hureyre (R) dedi ki Bir kimse
( ) : : :

— Yâ Rasûlallah! Benim güzel suhbet ve ülfetime en hakl olan kim-


dir? diye sordu. Rasûlullah (S) :

— Annendir, sonra annendir, sonra annendir, sonra babandr. Sonra


da derece derece yakn olan kimselerdir buyurdu.

.
S&J
4
ûî U& # S .
& r &J* ^ a) S X: jS M>k (
• •) ~r
. *1)
I
Jla : >'jj .

0 m+ + J“ c+
+
.
*» • $§§ >
Jl <V : •
»Â/ ü '

.« oiÜtiîdLu
• •»» -*

— Buradaki râvî de Ebû Hureyre (R) nin Pey-


( ) : :

gamber (S) e bir kimse geldi dediini rivâyet edib (1 rakaml) Cerîr ha-
dîsi gibi zikretmi ve unu ziyâde etmidir Rasûlullah «Evet, babana : :

ak olsun ki, sen muhakkak (bu mühim eyden) haberdar ediüyorsun>


buyurmudur.

s iv ‘ j tj L . uji s ’li . Va &ü- jc s £* . ^ ei 1

. .ly tii'j G*ü iç. .


. ^
.. «.»'?* -
Ç ÂlUJl
-• ***
(J* Jû\
^
(j \ : Âselb cf
+
«jj
*
î :
0%
J^
• ete, 'f * f

— (- )
de bn ubrume’den : Buradaki iki tarîk râvîleri
bu isnâd ile rivâyet etmilerdir. Bunlardan Vuheyb’in hadîsinde Eberr :

(yani itâat ve iyilie en hakl) olan Kimdir?; Muhammed ibn Talha ha-
dîsinde ise : r
Sanlarn hangisi benim tarafmdan güzel suhbet ve ülfete
daha çok mustahikdir ifâdeleri vardr. Sonra yine (1 rakaml) Cerîr ha-
dîsi gibi zikretmidir 4 .

4. Bir hadîs de öyledir Abdullah ibn Mes’ûd dedi ki Ben Peygamber’e, amellerin han-
: :

gisi Al âh’ a dana sevgilidir diye sordum. v«Vaktnda (klnan) namaz» buyurdu. Sonra
hangisi dedim. «Ana babaya birr (yani itâat ve iyilik)» buyurdu. Sonra hangisi? de-
dim. «Allah yolunda cihâd» buyurdu. bn Mes’ûd der ki: Bunlar Rasûlullah bana soy-
: : :

10 SAHÎH-1 MÜSLM

> •
tK£ . j \ . stt 3 i\ Jçî Ufr (...)

• ^--,c . lT «*» §|§ • Ji'i’rJ f V :


ü 3 j* ü *Â\
.
l
J3\ 'fjj 3 üü <a ^ti / "p 36 :

5 — Abdullah ibn Amr (ibn Âs R)


(2549) :öyle dedi
Peygamber (S) e bir kii geldi de Peygamber’den cihâda gitmek husû-
sunda izin istiyordu. Peygamber :


Anan baban sa mdrlar? diye sordu. O :


Evet sadrlar diye tasdik etdi. Peygamber :

—u
halde sen (evvelâ) onlarn nzâs husûsunda çal buyurdu 5 .

( ) Burada da Ebu’l-Abbâs Ben Abdullah ibn Amr ibn


: :

lcdi. Daha ziyâdesini soraydm bana haber verecekdi (Buhârî, Mevâkîtu’s-salât, bâb jad-
li’s-sâlât li vaktihâ I, 223 «6»).
Namaz iymândan sonra üphesiz' amelin en faziletlisidir. Çünkü dînin direidir.
Ana babaya birr yani itâat ve iyilik etmek de slâm dîninin insana yükledii en büyük
vecîbelerdendir. Ana baba kâfir olsalar bile onlara ihsân ile muâmele ederek kendilerine
itâatsizlikden çekinmek farzdr. Onlara can sknts ile «üff» demek bile Kur’ân’m nass
ile nehy edilmi harâmlardandr. Ma’siyet olmadkça onlarn emirlerine itâat vâcibdir...

5. Cihâd için izin isteyen bu zâtn Muâviye ibn Cahîme veya Cahîme ibn Abbâs old u
rivâyet edilmidir. Cihâda itirâk etmek isteyen bu zâta, ana bahsinin rzasmr art
koulmas, bu cihâdn umûmî ve herkese farz olan cihâd olmayb gönüllülerden tekîl
olunan bir seriyye cihâd olmas ihtimâlini kuvvetlendiriyor.
Ana baba rzâs ile cihâd arasmdaki fazilet tertibi, vak’alara, vaziyetlere, cihâdn
mecbûrî veya ihtiyîrî olmasna göre deiir. Onun için selef âlimlerinden bir çou:
«Devlet tarafndan bir zarûret görülmedikçe cihâd için ana babadan izin istenir. Dev-
letçe zarûret görüldüünde ise muhayyerlik ortadan kalkar ve cihâda itirâk etmek
vâcib olur» demilerdir. Ebû Dâvûd’un bir rivâyeti de cihâd böyle 2arûrî ve ihtiyârî
diye ayrmaya delîl saylabilir: Ebû Saîd Hudrî (R) dedi ki: Birisi Yemen’den hicret
edib Medine’ye Peygamber’in yanma geldi ve cihâd için izin istedi. Peygamber:
— Yemen’de kimsen varmdr? diye sordu. O da: .

— Anam babam
var dedi. Peygamber

Onlar sana izin verdiler mi? dedi. O da :


Hayr vermediler deyince Peygamber

(Haydi Yemen’e) onlarn yanma dön ve onlardan izin iste. Sana izin verirlerse
gml cihâd at. Vermezlerse anan babam memnûn etmee çal buyurdu.
Bu hadîse îhn
Hlbbân da sahlhdir demidir.
: : :

KÎTÂBU’L-BRR VE’S-SILA VE’L-ADÂB 11

Âs’dan iitdim : Peygamber’e bir kimse geldi... diyordu diyerek yukarki


hadîs gibi rivâyet etmidir.

Müslim : Bu Ebu’l-Abbâs’m ismi, es-Sâib ibfi Ferrûh el-Mekkî’dif


dedi.

l
' * * - ^ " ' ' •
V, •' ^
L. A>-
.
jrU (J ^ -V>j
^

JC yi»

u 1
f."‘
M
,

y.
\
>
i *
\ ••)
\
— \

,

jc
.
o m
.\»jy jCj
-• ’
1
" ^
w
.j*:J j +
^ + '
\j& *

'*y.A » ik’-Vl 'Â.'


r < ^>x : * i*.* .
u îvVI Kt-yfT

- > • '
' . ,7.. >• , .
• • • * • ».* - r * -
Vj .

.
/ \
a
i

y \j
' *
r,c
*
J *
) -
yi-\
*
.

'• *
*a» J-.c u- a>-
"
.

*
(•••)
^

Ji.U ! Jj (jrfâJl ^ jy/ *> «!>' -v


:
c j\ t a* a*- ÂJ-
^ t j\ ‘ —*^>- <ji
*'

4?.\ j* Jl* û)' y>-V' \ < Jf :


§||> ly
jj!
*J.«» »
.
j ,

dAJoi'j’j} V.s-y'i (jl>


.*
J> « <!'' y*^V' • ^V«> J* - a î
1)

r i : •

r .k-* s • •

6 — Buradaki üç tarîk râvîlerinin ikisi A’me’den


( ) ...; :

sonra hepsi de Hâbîb’den bu isnâd ile geçen hadîsin benzerini rivâyet


etmilerdir.

( ) Ummu Seleme’nÎÎ .hizmetçisi (haber verdi ki), Nâm


Abdullah ibn Amr ibn Âs öyle demidir Bir kimse Allâh’n Peygam- :

berine geldi ve.:


Ben Allah’dan ecr istemek için hicret ve cihâd üzerine seninle
bey’atlaacam dedi. Peygamber
— Anan ve babandan sa olan var m? diye sordu. O zât

— Evet ikisi de sadrlar dedi. Peygamber

— Böyle iken sen Allah’dan ecr mi istiyorsun? dedi. O zât:

-r Evet dedi. Peygamber :

— Öyle
sen anan ve ise babann yanma dön ve onlara güzel suhbet
ve ülfet eyle buyurdu.
.

12
SAHÎH-1 MÜSLM

r
Ujfj <
J* crJ>y y /y ( )

> j^uîj i^eu. :


. jujl^Gj^ .
y>sSci^> (t...)-v
;/{ • • -* • * i,' "3 * ' > *\V^ "U- ^ •
\
' I
• '
• ^
. <*! O.ü.* .

*J-J* <3 ûc *
ci.

^j.S' a:o la>- ££& *i\., \ Â-a) « j'.^ A l ^ _?.


l k) : A..*- tj'î

*—'**J ^-5^" C-i»>-


yf**^ • : cj^» • <3^*

f
*
I t^JUi • ^-f
bjt j *üoU /r C-*«=- . "V^A_s> jlü-\S . (_j
V'-a j
!
j^Ul : jfâ» .
^-ii_ 4Z»;A,a.»

il.** : cJIâ» .
<~'j^ jl:i-\i .
jj ^\ !
^\i' : JÜ . . ctU C* \
£.J>:
!

oL^/J' j (j>- <-/ ''M '• vjl


JU
'.-fr :-'.>'A •:*
• -'.r- 'ir.
. uA4 <_** j\ A.J.C ^.cj J * : Jv
% \

4/'y' £jÇ>* KII^ûî *'j"' $ • »J.» JltsA öL^ijöSj :I)&

i jÇ U& . Jll Ü -^. :U& îlÜU g 22 : - oi'ji LJûÜ

îiU j L^lj Ui . • } i j y^V Ij-i^l» A . '_L .


^jlal Ojbllj • J>g . '-r^'^-'t j

^.Ij J I : $ 1 2;\ ;v = J& LA» p's ^ j? 36 A-* P * 'i > jB 1)7

ypj . v Dû = . Âaij jüîii a ;.s a ûîâ U ^ j6 'A a ;p u ju i .

/.Âp.irÂnÇpijU
t

ANA BABAYA TÂAT VE jjr^I * NAMAZ VE


(2) : t,

DER NÂFLE BÂDETLERDEN ÖNE J5EÇRME' BÂBI


7 — (2550) Bize eybân ibn Ferrûh tahds etdi. Bize Süleyman b-
nu’l-Muîra tahdîs etdi. Bize Humeyd ibn Hilâl, Ebû Rafi’den, o da Ebû
Hureyre (R) den tahdîs etdi. O, öyle demidir : Cureyc, bir savmiada
taabbud ediyordu. Derken annesi geldi.

Humeyd dedi ki
Hureyre’nin Rasûullah’a âid olan : Ebû Râfi’, -Ebû
tavsifini : Cureyc’in annesinin, Cureyci sradaki hâlini, kadnn çard
elini kannüstüne nasl koyduunu, sonra da olunu çaltrken bam
oluna doru nasl kaldrdn bize vasfetdi.

KItABU'L-BRR VE'S-SILA VE'L-AdAB 13

Müteakiben kadn: Yâ Cureyc! Ben senin ananm. Benimle konu


dedi.Annesi ona namaz klarken tesâdüf etmidi. Bunun üzerine Cu-

reyc Yâ Allah! Anama cevâb


:
vereyim, yoksa m namazma devâm m
edeyim? diye düündü. Neticede namazm tercih etdi. Cevâb alamaynca
anas geri döndü. Sonra ikinci defa çarmaya geldi ve Yâ Cureyc! Ben :

senin annenim binâenaleyh benimle kelâm et dedi. Cureyc yine kendi


kendine : Yâ Allâh! Anneme cevâb m vereyim, namazma m devâm
edeyim? dedi ve yine namazn tercih etdi. Bunun üzerine annesd : Al-

lahm! Muhakkak ki bu benim olum Cureyc’dir. Ben ona söz söyledi-

im halde o, benimle konumakdan çekinmidir. Yâ Allâh! Sen ona fâ-

hie kadnlan göstermedikçe onun cann alma diye ilendi.

Rasûlullah : Eer annesi onun aleyhine fitneye uratlmasn duâ


etmi olsayd Cureyc muhakkak fitneye uratlrd (yani annesi onun
fâhie kadnla cima etmi olmasn bedduâ etmi olsayd, muhakkak zinâ
fiiliylç mübtelâ klnrd) buyurdu. Rasûlullah devamla öyle dedi Bir :

koyun çoban vard ki bunun manastrna iner barmrd. Bir gün karye-
den bir kadn çkmd, çoban bu kadnla cinsî münâsebet yapd. Kadn
bu cimâdan gebe kald ve sonunda bir olan dourdu. Kadna Bu nedir? :

diye sorulduunda kadn Bu çocuk manastrn sâhibi olan Cureyc’-


: u
dendir dedi. Bunun üzerine halk baltalan- ve çapalar ile manastra gel-
diler ve kendisine nidâ edib çardlar. Onlar Cureyc’e namaz klarken
tesâdüf edib çardklar için, Cüreyc onlara bir söz söylemedi. Bunun
üzerine onun manastrn ykmaa baladlar. Râhib Cüreyc bu manza-
ray görünce onlarn yanna indi. Halk Cureyc’e : u kadndan sor dedi-

ler. Cureyc, gülümsedi sonra da çocuun bam eliyle mesh edib Senin :

baban kimdir? diye sordu :


Çocuk Babam koyun çobandr diye cevâb
:

verdi. Halk çocukdan bu garîb cevâb iitdiklerinde : Biz senin manast-

rndan yktmz yerleri altun ve gümüle binâ edelim dediler. Cureyc :

Hayr, eskiden olduu gibi onu tekrar toprakdan yapnz deyib yukar-
daki hücresine çkd.

>*'> r"A* - v jy- \ ju>-\


> ' V \ -'CAV
*"
V-
J* U \ j k Xy u AA
i» (
.j '>- . AjU Jj •
.
> j>- (•••)

. û s^,
1

' : VI
j y
» 3^ o6 4
i}) *0* üj?; ü)
P . ) ’ a Lj J

14 SAHH-1 MÜSLM

. aλ! o'li ,
\
r » jlsd# . ».«y-> Â*r\î . ^
o"l -xJJl . <î ^’v-s
,y J : »s j I ! C : 3 ^» £. > : C*^2»
'

&*
j lii . . Aj>Ü ’jc J.’I» . ,
» î i ! £,»• t : cJâ» •
J-*î, j*

S&
#


’«? 'S& ipy J* ! V’ : 3S t
£> t : Jtt . j- £» ^

.
uy^Jiy >; T ’û* • û^JI >"i£‘V v pl Jta :

c-£i
^ ^ o^:'i 36 .
°

f
ö %*v yL jî : Uui .
yj ypy» cJ&j
. Ojj U .

Çlc a» _>»
• I,—* Jl ^_ji' ’J€ Lcl ; cj\i .
\«;H

Î
yüke : JÎ2Î Aiy^ fej M:/p p;;. \ :/]&.£ iyfc ££ y. y y6 :


J* J j* * ? (jUv • *>.
' jW? .
£_y'i â :
jiî» . cti:^ oi y» .
yy*' yy c-v j : yt»


0c 't^ • - J\ \
[j« î {
yi 1; i
jfî
j . Alla)
j ^.Li y t»)' J 1
'
Cu . J-a.»

UjA^I ^ • ,A j j* ^ : »-* j^> dU ^.v :l_j!vi


j aJ
) <> yiâ/ y
. jfca . T ûJf &
ü'- j^Uj -Tot&J !r*

Jf -i 4 '# £V.tr'^S J
SL y.v v j&
. : 'jts -g; 'j£ /jj 'jifc'tfi; ü'j r . 'jl^. _j:y <
p
V‘A' 'ji . £ j KP î^, c iVj' iT-4 '>j ’J; > Jki \ 436
^t *9 * /“l ^ - •"/ ^ C î'". > • ~ > ', . f . . ^,r
J 4ttl ; JV ^ 0AJ : , C4» j : )y>m j V J» >. 'j j*J *•

cjuy pi : DK :
' ^yi i]>-i
. ^1 yj y !
pul : ü jÎ .
>^')\

&<j}> !p' :iAVi ; !


jü scJüâ .
, ijjia ;;r; 365

:c ü cj x * . >
. cy j oy ji pj’.p. • 3 yi 'jS*j y p :oJ&

p^ :
ti-«. j-*^ v p
•c^ 1
j i
W Ojiji »â_* o]3'. ^*>f y y,u oiÂî : . y> o^ j>-y l)i> o :tj&

*! p' : >-v1â» .
yj • o
>

y yj
KTABU'L-BiRK vf/s-sila vel AdAh 15

» Bize Zuheyr ibn Ka:.« takdis etd. Bi: v ez îci ?bn H&r*n
( )

ühdîs etdi. Bize Cerîr ibn Hâzm haber verdi. Bize Muhammed on S*iv.,
Ebû Hureyre (R) den tahdîs etdi Peygamber (S) öyle buyurmudur :

«Beikde iken yalnz üç çocuk kelâm etmidir :-Biri Meryem’in olu ysâ’-
dr. (kincisi stâîl oullar zamannda yayan) Cureyc ismnideki râhib
kiinin konudurduu çocukdur. Bu Cureyc ibadet eden râhib bir kii idi.
Bir manastr edinmidi, kendisi orada bulunurdu. Cureyc manastrnda
namaz klarken annesi geldi ve: Yâ C-reyc! diye çard.- Cureyc Yâ :

Rabb! Anneme cevâb m


vereyim, mazma devam m edeyim? diye dü-m
ündü ve namazna yönelib devâm etdi. Annesi cevâb alamad için geri
dönb gitdi. Ertesi gün olunca annesi tekrâr geldi. Cureyc de yine namaz
klar halde idi. Annesi Yâ Cureyc! diye çard. Cureyc kendi kendine:
:

Yâ Rabb! (Namazm bozub) anneme cevâb m


vereyim, yoksa namazna
devâm m
edeyim? diye söylendi ve namazna devâma koyuldu. Bunan
üzerine annesi dönüb gitdi. Ertesi gün olunca Cureyc namaz Kumahda
iken annesi yine geldi ve Yâ Cureyc! diye çard.
:
Cüreyc yine Ey :

Rabbm! Anneme mi, namazma m? dedi ve tekrâr namazn klmaya


koyuldu. Böylece üç defa çard
halde cevâb alamyan annesi Yâ Al- :

kili! Bu oluma fâhie kadnlarn yüzlerine baktrmadkça sen Vnu


öldür-
me diye ilendi. srâîl oullar biribirlerine Cureyc’i ve onun isrârl ibâ-
detini zikreder oldular. Bu arada onlardan güzellii dillere destân olan
fahie bir kadn vard ki o kadn srâîl oullan topluluuna Eer ister- :

seniz ben o âbid Cüreyc’i sizin için muhakkak fitneye (zinaya) düürü-
rüm dedi. Bu kadir kendisini Cureyc’e arz edib cima teklîf etti fakat Cü-
reyc kadna dönüb bakmad. Bu sefer o azgn kadn, Cüreyc’in manas-
trnda barnmakda olan bir çobana gitdi ve nefsini ona feslim etdi. Ço-
ban da onunla zinâ fiilini iledi. Kadn bu cimâdan hâmile kalb da bir
olan çocuu dourunca Bu olan çocuu Cüreyc’dendir dedi. Bunun
:

üzerine halk Cureyc’e geldiler. Kendisini aa


indirib, manastrm yk-

tlar ve onu dövmeye baladlar. Cüreyc onlara :

— ne oluyorsunuz, hâliniz nedir? dedi. Oradakiler


Sîzler :


Sen bu fâhie kadnla zinâ etdin ve o da senden olma bir çocuk
dourdu dediler. Cüreyc :


Çocuk nerededir? diye sordu. Onlar çocuu getirdiler, Cureyc ken-
disini tutanlara :

— Beni serbest
brakn da bir namaz klaym dedi ve namazn kld.
Namazdan çknca çocuun yanma geldi. Müteâkiben çocuun karnna
dürtüb :

— Ey çocuk! Senin baban kimdir? diye sordu. Çocuk :

— Fulân çobandr dedi. Bu garîb hâli gören halk Cureyc’in üzerine


yönelib onu öpmeye ve elleri ile Cureyc’i mesh etmee baladlar. Bu
arada Cureyc’e :
:

16 SAHÎH-1 MÜSLM

— Biz senin manastrn' altundan yapalm dediler. Cureyc :

— Hayr siz onu eskiden olduu gibi çamurdan yapb eski hâline
iade ediniz dedi. Onlar da dedii gibi yapdlar.
(Beikde konuanlarn üçüncüsü de udur Annesinden süt em- :)

mekde bulunan bir çocuk vard ki kadn çocuCnu emzirdii bir srada
yanndan kuvvetli bir hayvan üzerine binmi har. «Ui ve yakkl gü-
zel bir suvârî geçti.*- Çocuun annesi bunu görünce Allah! Olumu : Y
bunun gibi heybetli kl! diye duâ etdi. Çocuk hemen annesinin meme-
sini brakd, o adama doru döndü ve ona bakarak Yâ Allah! Beni bu- :

nun gibi klma diye duâ etdi. Sonra yine anasmn memesine dönüb em-
mee balad.
Ebû Hureyre dedi ki Rasûlullah’n bunu bize hikâye ederken ehâ-
:

det parman azna koyub onu emmee -balyarak çocuun emiini


temsil edii hâlâ gözümün Önündedir.
Rasûlullah devamla buyurdu ki : Bundan sonra o emzikli kadnn
yanndan bir câriye geçirdiler ki o câriyeyi götürenler, onu hem dövüyor-
lar hem de : Sen zinâ etdin, sen hrszlk etdin! diye söyleniyorlard. O
câriye ise : « HASB YE’LLÂHU VE NÎ’ME'L-VEKÎL Allah bana yeter
:

ve o :e güzel vekildir!» diyordu 6


.
Çocuun annesi bu manzaray görün-
ce.* Yâ Allâh! Benim olumu u câriye gibi (hakir) yapma! diye duâ
etdi. Bu defa çocuk yine emmeyi brakd da o cârîyeye lakd ve Yâ :

Allah! Beni bunun gibi kl dedi. te buradan itibâren kadnla çocuk ara-
cnda karlkl olarak suâl ve cevâb deverân etmidir. Kadn Hay Allah :

boazna bir ar isâbet ettiresice (olum)! Yakkl bir adam geçdi onu s

görünce ben Yâ Allâh olumu onun gibi yap dedim. Sen ise Yâ Allah
: :

beni onun gibi yapma dedin. Sonra u câriyeyi döverek ve Sen zinâ et- :

din, r.en hrszlk yapdm diye diye yanmzdan geçirdiler. Bunun üzerine
ben : Yâ Allâh! Cj>lumu bu câriye
diye duâ etdim. Sen ise gibi klma :

Yâ Allâh beni onun gibi (günâhlardan sâlim' yer diye duâ etdin (yani
kadn çocuuna niçin böyle söyledin? diye sord ' Çocuk öyle cevâb 1

vp.dî: Muhakkak ki bu adai v kibirli bi zâlim .di. Bundan ötürü ben:


Yâ Allâh! Bc i onun
yapma dedim. Hiç üphesiz
gibi u kadn ki kendi-
sine; Zina etmedii halde sen zinâ etdin ve hrszlk yapmad halde
sen hrszlk yapdn diyorlard. Bunun üzerine ben dp : Yâ Allâh! Beni
de onun gibi 'günâhlardan sâlim) kl diye duâ etdim dedi 7
.

6. Bu söz mütekellim maalayr sîgas ile biraz farkl olarak Alu îmrân: 173 üncü âyetde
de geçer. ît n Abbâs brahim Peygamber atee atld zaman HASBUNA’LLÂHU VE
:

N’ME’L-VEKL Peygamberimiz de kendisine • nsanlar size kar ordu hazrla-


dedi. :

dlar ...» (Alu îmrân:


173) denildi/ zaman yine onu söyledi de^> (Meali Kerîm).

7. Bu Cureyc kssasndan bir çok fkh ve içtimâi hükümler çkarlmdr Bunlardan en :

mühimleri
â. Anaya, babaya, bilhassa anaya hürmet ve da’vetine icâbet vucûbu.
b. câbet için de namazda bulunan kiinin namazn bozmasnn luzûmu. Ba’z
» »

KtTABU’L-BRR VE’S-SILA VE’L-AdAB V

;j p
(
<
sÇ* > ,y} SJ o* ci:' J* (r)


‘j'J* <J O* '
* *£ '
*Cf-
*
J:r- 6C ^''j c
y
. '
te**- * £>*.> te jtete \i/k ('f 00 ') —^
l)\» ! «il J j-j t î 1 *
k : 3;» a cJu*
1 ^ j Jr < £jw l

^j Jr
< Li>* \ J »
^ I
yt-
(

. « Sh jîi •£ j\ töd < jh £* i;;\ 3# ^


(3) «AN* -BABASINA YAHUT KSNDEN BRSNE
HTYARLIKLARI SIRASINDA ERB DE CENNETE
GREMYEN KMSENN BURNU TOPRAKLAN SIN
HADÎS BÂBI

9 — Ebû Hureyre (R) den Peygamber (S) «Bur-


(2551) : : :

nu topraklansn, sonra bun u topraklansn, sonra burnu topraklansn!»


buyurdu. Yâ Rasûlallah! Kimin burnu? denilince de «Ana babasna, iki- :

sinden birine, yahut her ikisine birden ihtiyarlk srasnda eriib de (on-
lara iyilik yaparak) cennete giremiyen kimsenin» buyurdu 8 .

âfiî âlimleri, namaz farz olsun, nafile olsun ve da’vet eden ana babadan hangisi olursa
olsun mutlak olarak namaz bozmak husûsunu umûmî sûretde kabûl etmilerdir. Fakat
âfiîlerin cumhûru : Kat' edilen namazn nafile olmasn, namazda temâdî ile ana ba-
bann ezâlanmasn art klmlardr. Bu ictihâd sahihleri Farz namazlar mutlak sû- :

retde kesilmez demilerdir. Nafile namaz da ana ve babann icâbet etmemekden mü-
teessir olmalar hallerine tahsis etmilerdir. Dier mezheb âlimlerinin Ictihâdlan da
böyledir.
Cureyc hadîsinde yalnz anann rolü varsa da selef âlimleri bu husûsda anay,
babay ayrmamlardr.
c. Keza bu hadîsden ana babann evlâdna yapdklar dualara hâlis niyetle olduu
takdirde icâbet edilecei;
d. Sknt hâlinde bedduâ ederlerse bunun -da icâbet olunaca;
e. Çocuklarn mübtelâ klndklara beliyyelerden ana babann duas bereketiyle
kurtulacaklar hükümleri de çkarlmdr.
f. Ba’zlar. bu hadîsde evliyâ için kerâmet isbâtma delil vardr demilerdir.
8. Ram, aynm ve kesri iledir. Lugatclar bunun ma’nâs zillet ve horlukdur de-
fethi
1
diler. Holanmamazlk ve hakâret ma’nâs da söylendi. Bunun asl «burnuna toz toprak
yapsn* demekdir. Ram, burnuna eziyyet verecek eylerden isabet eden her eydir
de denildi.
Bu hadîslerden maksad, ebeveynine ihtiyarlklarnda iriib de onlara iyilik ederek
dualarn ve memnûnluklarm kazanmak suretiyle cenneti hak edemiyen kiilere ser-
zenidir. Böyleleri büyük frsat ve imkân kaçrmlardr. Binâenaleyh bütün horluk ve
zelîllik onlara olsun demekdir.

S. Müslim; C. 8, F — 2
18 SAHlH-1 MUSLÎM

: J* •
*J.J* J.' >c ‘
‘ J:r-O c -O 3
: s*-) (•••) — ^

!>• :
3f» ! y' t ? O- :
jf
• **
' ^ f
• ** l
pjü
0
S^ <jk

. « £h j-.!c y\ fA; ‘ t jCj £* iffifi \

y <

j ,•-/ \\*\> ' "••''.• s "


vT .• •
’u T f »
« •'. \ *S •'m *a. / \
• U c/ Uv*-A^* —v) V» O A>- •
(3 ' O* ^ 1
v "*/


'S" * y •
(( ** \
^ tK» : fcjfo < * J.^ A (J ^
lj
c < A-. t

10 — (
dedi ki
)
Rasûlullah (S) : Ebû Hureyre (R) : :

«Onun birnu topraklansn, sonra onun burnu topraklansn, sonra onun


burnu topraklansn» buyurdu. Yâ Rasûlallah! Kimin? denildi. Rasûlul-
lah : yahut her ikisine ihtiyarlk zama-
«Ana babasna, ikisinden birine,
nnda eriib sonra cennete giremiyen kimsenin» buyurdu.
( )
".. Buradaki râvî de Ebû Hureyre’nin Rasîullah üç
: :

defa «Onun burnu topraklansn» buyurdu dediini rivâyet etmi, sonra


:

da yukarki hadîs gibi zikretmidir.

t>V; ‘ç'y'j cA* »J. (t)

•--•î •" V *, * •- u'-\ î « - • •->•>*%* „ .X .

<J «Jî*
y - '

y J c* , y .
1 (toe y) — \^
a!c y jllo
o\ Z* o
y y' yy y aJ ^' < <
i y* wJlt j l
i; ju«1

Cl> «liilj A^£ j6" j\y ’Jc  il* At


. .
^ . A^r J^lal 'J) <J[$\

.
j\ oy-*;. pr’J V^Vl s 4 Ü2-: Jsi.j g 3is ds ’(? . ^
JA (J5 •
yi vA! ^j & iXa t i
jj î JjI a!c JCsî

. « \ J ^JaÎ ^’l SJ, j \ y. p

(4)BABANIN VE ANANIN DOSTLARINA VE BENZERÎ


AKRBÂLARIN DOSTLARINA DEVÂM ETTRP LGY
ONLARA YLK ETMENN FAZLET BÂBI

11 —
Abdullah ibn Dinar’dan
(2552) (öyle cçmidir) :
:

Bedevilerden bir kimse Mekke yolunda Abdullah ibn Umer’e kavumu-


du. Abdullah ona selâm verdi ve onu binmekde olduu bir merkeb üze-
rine bindirib, kendi bandaki bir sar da o bedeviye verdi. bn Dînâr
dedi ki Biz Abdullah ibn Umer’e Allah sana iyilik versin. Bunlar be-
: :
-

K TAMI'' i. MHH VK'S SU. A VK'l. ADAM <

devi Arablardr. Bunlar az eymemnûn olurlar dedi. Bunun üzerine


ile

Abdullah öyle dedi : Bunun babas, Umer ibn Hattâb’n sevgili bir dostu
idi.Ben de Rasûlullah (S) dan öyle buyururken iitmiimdir «yiliin :

en iyisi, çocuun, babasnn samimî dostlarna iyilii ve ilgiyi devam et-


dirmesidir».

MM* t'A S &&A 3 <?* <-) Nr

«
»>
333” 34 ’j' *4' » 36 ^y 3 1
;
>' <5 4 ^ ^ A» . <5 «w 'c?

12 — ( )
Abdullah ibn Umcr (R) den, Peygamber (S)
:
:

«En iyi iyilik, kiinin, babasnn samimî dostuna ilgiyi ve ihsan devam
etdirmesidir» buyurmudur 9 .

jjGU. .
p &5b. • (...)- vr

• >'
t a* « * <> ^ JÛ* a* < O Cj \j
tç !o '&>,/. jUytLj'VjMii, oi^r^y'jS'ySr’j L>îlo&' j

.jjf : 36 î ö'l c-~ II :3ü -ü'j 1 ' *. *y


H jÜLlSS »

Jf l*j’. tj . *— lj

/i > : *>1 'i 3ü ÎÜ3 ç '/Âl


• : 36 .suç . Ü •J'V 363 suLaiit
=

4 • 3üs ! idi b ait' b> . <;3 >gj ii y>v ü ayd aû

iCl ojj i'SJ.o IXj i A^/j3*' 3^/1 i» jll 3.1^31 5 Jj 1 .


^^I3j-j 'cJj?

."•’Jly.üK'

13 —
Abdullah ibn Dînâr’dan (öyle demidir)
( )
Ab- :
:

dullah ibn Umer (R) Mekke’ye gitmek üzere yola zaman yolda çkd
deve binmekden usandnda, üzerine binib de istirahat etmek maksadyla
yannda bir merkeb bulundururdu. Bir de yannda balayb sara- ban
raca bir sar
bulunurdu. Bir gün kendisi böyle bir yolculukda bu ee-
in üzerinde yol alrken kendisine bir bedevi urad. bn Umer ona :

— Sen fulân olu fulân olu fulân kimse deil misin? diye sordu.
O zât :

9. Bu babann samîmi dostlar ile ilgilenmenin, onlara ihsan ve ikram eyleme-


hadîslerde
nin fazileti ifâde edilmidir. Bu ifâde, o iyiliklerin yaplmasna kendisi sebeb olduu için
bizzat babasna da bir iyilik ve ikram olmasn tazammun etmekdedir. Bu hükme ana-
nn, dedelerin, üstâdlarm, zevç ve zevcenin dostlar da katlrlar. Peygamberin, Ha-
dîce’nin dostlarna ikram etmesi husûsundaki hadîsler yukarda geçmidi (Nevevî).
. P
20 SAHH -1 MÜSLM

— Evet oyum deyince, îbn Umer ona altndaki eei verdi ve :

— Buna bin dedi; müteâkiben sar da verib :

— Bununla ban bala dedi. bn Umer’in yol arkadalarndan ba’-


zs bn Umer'e :

— Allah
sana mafiret eylesin. Sen üzerinde istirahat etmekde bu-
lunduun merkebi ve sarmakda olduun bedeviye verdin ban sar u
dediler. Bunun üzerine bn Umer :

— Ben Rasûlullah
dan iitdim ki o «Kiinin, babas dünyadan (S) :

gitdikden sonra babasnn samîmi dostlan ile ilgilenmesi ve onlara ih-


sanda bulunmas, iyiliin en iyisindendir» buyuruyordu. üphesiz ki bu
bedevinin babas, Umer ibn Hattâb’n en samimî bir dostu idi dedi.

t'y'j > .r-*' rH (“

uc 1 of \ (S^r 4 u} • o cr jrw j (toor) ~ \i

IJ iJt 36 :
. tsjüvi oti- J ^ ^ 6 Ji*)l
Al it cJ* jj j î)C U ‘V j jfll ili .
J » 3ÎS s ;*V!j SOI £ £§6
v

(5) BRR VE SM LAFIZLARININ TEFSR BÂBI

14 — en-Nevvâs ibn Sem’ân el-Ensârî (R) öyle de-


(2553) :

di Ben Rasûlullah (S) dan birri ve ismi sordum. Rasûlullah «Birr (yani
: :

iyilik ve hayr), ahlâkn güzelliidir. îsm (ya’nî kötülük ve err)* vic-


dann trmalayan ve halkn muttali’ olmasndan holanmadn eydir»
buyurdu :o .

“** -' * '1 ^ ^


* \ A** t • \ /I 10 / \
l

(jt
x> -
*
ü >* O Ojj* 1 o

• 0
k*A.'x£ 'fj; .* ,s'. • - î. •-/. .• •'> .* »-»su -•'/ ,-
. JUT^ (J <_,.>_>•
^ \ 4 »J j; t >- J ^*>- J' u
ati
y
p; t 1 S . 3tj yi pp ^ pp; u . fc.
pp\ ^i j


<J^ ^ Pj J-ΣJ ? >r V' J jJt ^.c JtS .
«U tJ j

« pc Ak 01 c-Âjfi » dpi: J. 5uU iyi)

10, Öltr hadîsde birr ile ism öyle tantlmdr


bir «Birr, vicdann kendisine : snd,
kalbin (emin ve) mütmain olduu eydir, lam ise, —sana müftiler iyidir diye fetvâ
vuracler dc— vicdann kendisine mutmain olmad eydir* (Ahmed ibn Hanbel, Kbû
Hasebe el-Haen — H— )
• ) 1

KITAlUTL KÎRR VT/M-PILA VE'L-ADAR 21

15 — ( ) : Nevvâs ibn Stm’ârt (R) öyle dedi : Ben Medi-


ne’de Rasûllulah’n maiyyetinde bir sene ikâmet el- (bir ziyaretçi gibi)
dim. Beni vatanmdan hicret edib Medine’ye yerlemekden ancak Ra-
sûlullah’a (bol bol) suâl sormak hevesi men’ ediyordu. Zira herhangi bi-
rimiz Medine’ye hicret edib orada vatan tuttuu zaman artk Rasûlul-
lah’a bir eyin mâhiyyetinden suâl soramazd 11 te ben Medine’de mu- .

sâfir iken Rasûlullah’a birr ve ismin mâhiyy etini sordum. Rasûlullah


(S) «Birr, ahlâkn güzellii, ism ise vicdânn trmalayb seni huzûrsuz
:

klan ve insanlarn muttali’ olmasn istemediin eydir» buyurdu.

v-jt» W
(r«o- n
,
# ^^ ’jy j) o} % Vjû y ( %Y(y Gfc
'S- ^ oi * m& a j-j us üs :
<
j \ & A Z V- * -th >'*

. « dli 3Âi : Jl» .


Cr*'}-°\

^LiTj IjA-JT ül y ü\ J-, B


) :

Y
vj; ' oil'a' 1 jjTA yj'-' ’Jflj £VJs 'il iril iw,‘ ybujî
f J£3 .
-'Z '• t

.
[t Y
] a

(6) AKRBÂLIK BAINI EKLEYB DURMA VE BU BAI


KESMENN HARÂMLII BÂBI 12

11. Kad Iyâd ve dierleri bunun ma’nâs udur dediler Nevvâs Medine’de yerlemek için :

kendi vatanndan bir nakl yapmakszn sadece bir ziyaretçi gibi ikâmet etmidir. Onu
hicret etmekden yani vatanndan göçüb Medine’de vatan tutmakâan men' eden ey,
ancak Rasûlullah'a dîn ilerinden serbestçe suâl sormak husûsundaki rabetidir. Çünkü
Rasûlullah böyle suâl sormay Medine’de yerleen Muhacirlere deil, muvakkaten ikâ-
met eden ziyaretçilere müsâade ve müsamaha ediyordu. Muhacirler de bedevilerden
ve dierlerinden böyle ziyarete gelen yabanclarn suâl sormalar ile ferahlanyorlard.
Çünkü yabanclar hem suâl sormak husûsunda meakkati yükleniyorlar, hem de bunda
ma’zûr tutuluyorlard. Muhacirler de onlara verilen cevâbdan istifâde ediyorlard. Ni-
tekim Enes, Müslim’in Kitâbu*Uiymân â a zikrettii hadîsde Çöl halkndan akll bir
?
: .

kimsenin gelib de Rasûlullah’a suâl sormas pek ho olurdu demidir (Nevevî).


12. Rahim, ketif vezninde kadnlarda ve dii hayvanlarda bulunan döl yatana denir ki,
çocuk onun içinde tekevvün eder. Rahim ayni zamanda akribâlk ve akribâlk sebebi
ma’nâsna da gelir. Nitekim stla-i rahm akribâya ihsan, kat - rahm de hsmlk alâ-
f
y -

'rt SAJIÎH-I MUUM


16 — Ebû Hureyre (R) dedi ki, Rasûlullah (S) öy-
(2554) :

le buyurdu «Yüce Allah yarataca mahlûklarn ne hal üzere buluna-


:

caklarm takdir edib de onlara âid kazây tamamlad zaman, akribâlk


ayaa kalkb (Yâ Rabb!) Buras, akribâlk münâsebetlerini kesmekden
:

sana snanlarn makamdr dedi. Cenâb Hak Evet öyledir. Sen, senin- :

le balln muhâfaza edenlere benim de iyilik etmeme; senden onu ke-


senlerden benim de onu kesmeme râzy olmaz msn? buyurdu. Hsm-
lk Evet olurum diye cevâb verdi. Yüce Allah: «Bu hüküm sana mah-
:

sûsdur» buyurdu.
Bundan sonra Rasûlullah (akribâya slay kesenlerin Allah'n rah-
metinden mahrûm olacaklarn beyân sadedinde) isterseniz âyetleri u
okuyunuz buyurdu: «Demek idareyi ve hâkimiyeti ele alrsanz hemen
yer yüzünde fesad çkaracak, akribâlk münâsebetlerini bile parçalayb
keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahme-
tinden tard etmi de doygularn alm ve gözlerini kör eylemidir. öyle
olmasa Kur’âm bir tedebbür etmezler mi? Yoksa kalbler üzerinde üst '

üste kilitler mi var?» (Muhammed : 22-24) 13


.

:vfc .(jjÇjv'üij)w>3 £& 3 JZ v


life : cJÜ y »jy y
. > i <
y * d) O)*'fi*

. « A üj g* & ü\ fcj . : 3 fi fi a fij

kasn kesmek demekdir. Herhalde rahim kelimesinin meveddet, merhamet, efekat ve


rikkat i’âr etdii ve bunlarm, kadnln hilkati muktezâs bulunduu cihetle kadn-
lara incelik ve efekatle muâmele etmek, eref ve haysiyetleri gereince ftratlar mu-
hâfaza olunmak, tecâvüzden, sûu isti’mâlden, izdivaç gayesini ihlâl edecek münâsebet-
sizliklerden vikâye edilmek, ve bütün ev halk, evlâdu yâl, umumiyetle akribâ ve teal-
lukât hakknda da rahim rikkatine yaraan rakîk ve câzibedâr bir sevgi beslemek ve
bütün bunlarda MAHABBETULLÂH ile MEHABETULLAH'n hâsh demek olan ÎTTÎ-
KAULLÂH_ çerçevesinde ilgiyi ve iyi münâsebetleri devâm etdirmek luzûmu gösteril
midir ( Hak Dîni, II, 1276).
13. Bu âyetdeki tevellî iki ma’nâya muhtemildir Birisi, arkasn dönüb kaçmak ma’nâ- :

sna tevellîden, birisi de velfiyetden tefa’ul olarak, vâlî olmak, 4 bana geçmek ma'-
nâsna olunmudur. Binâenaleyh
tefsir u
iki ma'nânm ikisi de dorudur.
cem’idir. Rahim bundan önceki hâiyede de belirtildii gibi esa-
Erhâm, rahim’in
sen kadnda çocuk yata olan husûsî uzuvdur. Neseb yaknlnn menei olmak ha-
sebiyle akribâla da rahim denilir. Bu ma’nâ ile akribâya ulu’l ’erhâm denildii gibi
erhâm da denilir ki burada bu ma’nâyadr. Ya’ni çotuunuzu, çocuunuzu, kadnlar-
nz, hsmlarnz, parçalatabilir misiniz? demek olur. Çünkü musliman ordusunda fesad
çkarb düman isti’lâsna sebebiyet verildii takdirde hâsl olacak netice budur.
O bir ma'nâca : Nasl o korkaklkla 4 fana geçer, kumanday elinize alr da
vatannz câhiliye verib ihtilâl içinde
devri gibi fesada hsm ve akribâlannz yine
öyle perian edebilir misiniz, buyurulmu oluyor. Bu âyet ile akribâlk münâsebetlerini
kesib atmann harâmlna 4tidlâl olunur.
Bu hadîsde rahimin kyâm ya tecessüm ve temessül sûretiyle hakikaten kyâ-
mn, yahut da mecâz ve temsilî bir hâli ifâde etmekdedir.
:

K!tABU L-BIRR VES-SILA VE’L-AdAB 23


17

— (2555) : Âie (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) : «Ra-


llim Ara aslm der ki : Beni gözedeni Allah gözetsin, beni terk edeni
14
Allah terk etsin» bûyurdu .

&£ « tifo * V& . SS 3 î?5 (fi) - U


18
• 4
4 3*-^ V » û* 1 1
S* cr
^J
.^S y?6 cP*i *• 36 3^ c*: ' 3 3&
— (2556) Cubeyr ibn Mut’m (R) den, Peygamber (S):
:

«Akribâ ziyâretini kesen (ve bunu halâl sayan) kimse cennete girmez»
buyurmudur.
Râvî bn
Ebî Umer, Sufyân Rasûlullah bununla : akribâl kesen
kimseyi kasdediyor dedi demidir.

19
1
Oc 1
^ü c
\J.y: • es?^ll ^3 &3 (..)— \ \

2h 3-& v» us üi 3.j-'> iî i 'i'jii :Cî oi s


j g. z tJ. M
•*.r^
, jlll-yi l'4 ,
^ «S^U? iî ^ S SJ Ç Sö (...)

3 ^ i>' : 'J&j .
%
— ( ) : Cubeyr ibn Mut’im (R) haber verdi ki, Rasûlul-
lah (S) : «Akribâl buyurmudur.
kesib koparan kimse cennete girmez»
( )
Buradaki râvî de Zuhrî’den bu isnâd ile yukarki ha-
.. :

dîsin benzerini rivâyet etmidir. Cubeyr ibn Mut’im burada Ben Ra- :

sûlullah’dan iitdim demidir.

< t_r! y_ J y>-\


" V.
u- u y>-.\
î t i,.

<s- ^ ^j 9"
.* - /
(
reoVJ\ —~ 1

LL; j\ t üjj S: ^3 ; * gt 3/0 * 36. -ff* 3 J '


3*

14. Bu hadîs Çoyle de terceme edilebilir


« Akribâlk münâsebetini devâm etdirir (akri-
Ar§da asldr. Der ki

: Kim benimle
bâlk haklarna riâyet eder) se Allah da ona rahmetini ihsân etmekde devâm buyurur.
Fakat kim benden alâkasn ve münâsebetini keserse Allah da ondan yüz çevirir».
24 SAHH-l MÜSLM
20

— Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi Ben Rasûlul-


(2557) : :

lah (S) dan iitdim «Her kim ki rzknn bollatlmas yahut ecelinin :

geri braklmas kendisini sevindirirse, slairahim etsin» buyuruyordu.

21
\ ’ül L^ ^ » 36 ü\ ‘ Sr ÇS j;^\ i
: 0} 36 : 36 . #
p ' ~ •• ; /l f" V. •

• « « v ' J *J < J

— ( ) : îbn ihâb dedi ki : Bana Enes ibn Mâlik- (R)


haber verdi Rasûlüllah (S)' öyle buyurmudur «Her kim ki rzknda
: :

bolluk ve genilik verilmesi; ecelinde nefsi lehine bir te’hîr yaplmas


kendisini sevindirirse o kimse sla-i rahim etsin» 15 .

JUrf
22
: V6 .
( OrV üâ'j ) 2 J£l S & (S*> (
TeoA) ~ YY
Ji'M.;
>•: j jl i * ^3
î.'
1
{j* i
^ \
jt
«-i « , •' v
ü
.f// *'

'\\.
<Ju ****•«
f.V-
^ • j***? c/*
V
pr° •
til • ti pAf ' •
*. '->*
3A> t : 36

i 3u: aç vj .
yi'^Li C-tcr < cü UT # » 3te . $

— (2558) * ., : Ebû Hureyre (R) den, Bir kimse : Xâ Rasûlaî-

15. Slnt rahim in hükümleri ve derecelerini Kad Iyâd öyle izah ediyor
' Slai rahim’in :

fi'l-cümle vâcib olduunda ihtilâf yokdur. Vâcib olan slanm kesilmesi ve terki üp-
hesiz ki büyük bir ma’siyetdir. Buna bir çok sahih hadîsler ehâdet ve delâlet etmek-
dedir. u
kadar ki slai rahin’im mertebeleri ve dereceleri vardr. Bu derecelerin bazs
bazsndan daha yüksekdlr. Bu derecelerin en mertebesi de tatl söz ile, selâm ile, aa
hal hfitr sormak ile olan sladr. Bundan balyarak ziyaretle, hizmetle, mâlî yardmla
yaplan derecelere kadar yükselir. Bu dereceler de kudretin ve ihtiyâcn ihtilâf ile
muhtelif olur. Bir ksm vâcib olur, bir da müstehâb olur. Bunlardan en ksm aa
mertebedeki slaya, kudreti yetiib de onu ifâ eden ve yüksek mertebesine eriemiyen
kimse sla etmi olur. Fakat daha yüksek bir slaya, meselâ mâlen ve bedenen yardma
kudreti olan kimse, kuru bir selâm ve ziyâretle geçidirirse sla etmi saylmaz, elbette
mas’ûl olur... (Nevevî).
Bu hadislerdeki rahimin hangi derecedeki akribâlar ifâde ettiinde farkl görü-
ler vardr.Baz âlimler mahrem olan her zî rahimdir, bazdan vârislerdir; dier ba-
zlar da mahrem olsun olmasn kiinin yakndr demilerdir. Bu üçüncü ma'nâ daha
mutlak ve umûmî olub içtimâi yardmlama bakmndan da daha umulludür. Ve yine
bu hadîsdeki sla kelimesinin hakikati, münâsebet ve irtibât ulamak, ekleyib dur-
makdr ki bu da güzel söz söylemek, ziyâret etmek, ihsan etmek, maddi ve ma’nevî
yardmda bulunmak sûretleri ile tahakkuk edecekdir.
. : .

KT.\BU'L-BtRR VE'S-SILA vel-AdAb 25

lah! Benim bir takm hsmlarm


var ki onlar benimle olan akribâhk ba-
larn kesib koparrlarken ben onlarla ölaj akribâlm ekleyib duru-
yorum. Onlar bana kötî’lük yaparlarken ben onlara iyilik ve güzellik
yapyorum. Onlar bana kar cehâlet izhâr ederlerken, yani beni bilmez-
lenmek yaparlarken ben onlar ru’yâlarmda görüyorum, yahut onlar
hakknda hayr düler görüyorum dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (S):
«Eer hakîkaten sen söylediin gibi isen, sen onlara ancak (ileride" ken-
yakacak olan) scak bir kül yedirmekdesindir. Sen bu hal üzere
dilerini
devam ettiin müddetçe senin yannda da muhakkak Allah tarafndan
onlarn ezalarn def’ eden bir yardmc bulunmakda devam edecekdir»
buyurdu 16

ililjU <J yiî i jl ^ litC 'jf oî J :<§i


Ü (fil — Vf
.
ÛjiJ il HU ! ,
\J-JT} . V j \/C\d V j jlîtr V » 3Ü gg, l d/-j J i

« £& oy iu 'j*
r ’j'y-J ii -,4
vj

û;
•**
MV 1
5 £* * #’
3- TJ. . jj >n
'
3 * • -
(...)

j J
^ 3 ji-j jl ‘
<j ^ 1 j >>-\ .
jçA j)'

. dÖU Jtc .
jc < â ' {/ a-^J

^ # *
il
£'***? .* 1 -*
|
^ ** ", j« ^ Ç i' • -* J • ;•"* ; .
» , / \
4
â c ‘
°i: c
û fc l â'j *~o>- i>* (-••)
^ - **
j *
S
. t >fc v j » S£î 3 1
% • >£-v fil;

• V ' •
A :C J
" V
.

^**7
Tl-
^ A> J £•
- /
• - > '
• 1 v
> '
fi*
^
* . f/ i . a. / \
c/ £Vj cr •
Jî® (••)

"
aG-y il’;
'
. ts
/
>‘j
• «
. ;.u
./
^ u* jjy & ^ \Hf "
.

"

"o ji dj u>' .
ü jv acAt >f\ • -- ^
3i' i-
;
iiijCî V.; 1 j'
«* ^
d
« ljy>" V J ji S V i Ijîûte V j » öljyi uu
i

16, Bunu takviye eden bir Buhar hadisi de öyledir


Abdullah ibn Umer (R) den, Peygamber (S) öyle buyurmudur «Misliyle bilmu- :

kabele birru ihsân eden kii, akribâya hakikî slai rahim etmi deildir. Lâkin hakîkî
slac, kendisinden akribâhk slas ve ihsâm kesildii halde sla ve i.hsânda bulunan
kimsedir» (Buhârî ede b, leyse’lrvâsilu bi’l-mükâfi *)
y
1 :

26 SAHlH-î MÜSLM

(7) BR BRYLE HASETLEMENN, HNLEMENN VE


BRBRNE ARKA DÖNÜB KÜSÜMENN HARÂM
KILINMASI BÂBI

23 — Bana Yahya ibn Yahya tahdîs edib dedi ki Ben Mâ-


(2559) :

li k’in huzûrunda okudum. O da îbn ihâb’dan, o da Enes ibn Mâlik (R)

den; Rasûlullah (S) öyle buyurmudur «Biribirinize kin tutmayn, :

blribirinizle hasetlemeyin 17 biribirinizden arka dönüb uzaklamayn.


,

Ey Allâh’n kullan! Biribirinizle kardeler olunuz. Bir muslimamn dîn


kardeini üç günden fazla terk etmesi (yani küs durmas) halâl olmaz».
( )
Buradaki râvîler de yine bn ihâb’dan, o da Enes'-
.‘

den, o da Peygamber’den olmak üzere yukanki Mâlik hadîsi gibi rivâyet


etmilerdir.
( ) : Burada bn Uyeyne, Zuhrî’den bu isnâdla rivâyet et-

mi ve yalnz «biribirinizden kesilib ülfeti terk etmeyiniz» fkrasn ziyâ-


de etmidir.
( ) Buradaki râvîler de Zuhrî’den bu isnâd ile rivâyet
:

eldiler. Bunlardan Yezîd ibn Zuray’n rivâyeti, Sufyân. ibn Uyeyne’nin, '

Zuhrî’den yapt rivâyeti gibidir. Hepsi de dört hasleti zikreder. Abdur-


rtzzâk’m hadîsine gelince o «biribirinizle hasedlemeyin, biribirinizle
çekimeyin ve biribirinize arka dönmeyin» tarzndadr.

* c sSS S5b. . SJS j S? (...) - tt


. « lî 1
J/j . 1 Yj j^as\ Yj Ijju-f^Y
1 > 2)^ ^Jl j.\

i^< ti .
j}. 'j 'J»j Gü 'S (...)

24 — ( ) .....: Enes ibn Mâlik (R) den; Peygamber (S) : «Biri-


birinize hased etmeyin, biribirinize kin tutmayn, biribirinizden kesilib
ülfeti terk etmeyin. Ey Allah’n kullar! Biribirinizle kardeler olunuz».

17. Hased, bir kimsenin ni’metinin, ikbâl ve mevkiinin zevalini taleb edib bunlarn ken-
disine geçmesini istemekden ibâretdir. (Seyyid erif el-Cürcânî, et-Ta*rifât).
Bu hadîslerde cemiyeti ve dolaysyle milleti kemire kemire helake sürükleyecek
olan içtimâi ve ferdî hastalklarn en mühimleri zikredilib bunlardan saknlmas em-
redilmidir. Bu gibi içtimâi, ferdî, rûh ve ahlâk bozukluklarna cn güzel tarzda pey-
gamberler tehis koymu ve lâzm gelen en müessir ahlâkî tedbîrleri de onlar öret-
midir. Kur’ân- Kerîmde geçmi peygamberlerin bu kabil eskimez öütlerini ve bu
öütlere kulak asmyarak helak olmu nice milletlerin ackl akbetlerine iaret eden
bölümler mevcûddur.
:

KtTAUU'L-BRR VE'S-SILA VE'L-ADÂB 27

( ) : Buradaki râvî u’be bize tahdîs etdi deyib bu isnâdla


yukarki hadîsin benzerini rivâyet etmi ve bir de «Allah’n size emret- :

mi olduu gibi» fkrasn ziyâde eylemidir.

'</> >. ‘ -> vy J


V tj
f
(a)

X j J ilk 'Jc i
y[4£ Jl £ d)U ’je : U’j . J (m») — Yû
'
-^r ti ÂV
m 8 ^ §§§ 3' 3A3 31 î î$ jCû Yl L.jj u *
l
<
^lül

. A*. <A' jy*-j • Â-* IÂ_a jllÂL"” . JÜ


'A'- L *-*• • 'j11’ •
Vj- ,3) o o *~ÇS &> (...)

b «T ffytigr L ^ £ er Ji. * J»»-V w*J u/Vl


1 ' l «Jf

a «L*J
gyj t/ Jia-i.1 ^AJ-.! c/ 1» A»-j . &Xa Jl <> x*it
£
» ^3» VI
,.

<JA
' .

" "
^"Aj 51
A h^
"O
• «A*
*
A « <3'j
tf

jA A
,* ~ f.'
• ç x *4.>
-^A® 11
« 5 *
*
A’-A i A W?- A#*
\
•fr .
* IâJ*

(8) ER’Î (KANÛNÎ)ÖZR BULUNMAKSIZIN ÜÇ GÜNDEN BR


FAZLA KÜSÜB AYRILMANIN HARÂM KILINMASI BÂBI

25 — (2560) : Ebû Eyyûb el-J2hsârî (Hâlid ibn Zeyd R) den;


öyle buyurmudur
Rasûlullah (S) «Bir muslimamn : dîn kardeine üç
günden fazla küsüb ayr durmas halâl olmaz. Öyle bir küslük ki biri-
birine kavuduklar zaman birisi yüzünü tarafa çevirir, öbürüsü de u
öte tarafa çevirir. Halbuki bu iki mu’minin hayrls önce selâm vermeve
balayandr» 18 .

18. Hadisde küslük ve dargnlk müddetinin sonu üç gün olmak üzere hudûdlandnlmdr.
Bundan daha. az bir zaman içinde ilk selâm veren mu’minin daha hayrl ve faziletli
olduu da bildiriliyor. «Muslimamn muslimana küslüü tülbent kuruyuncaya kadardr»
atalar sözü, barma müddetini daha da ksa bir zaman içinde hudûdlandrmdr.
ki mu’min arasndaki dargnln selâm vermek suretiyle ortadan kalkaca da
bu hadîslerden çkarlan hükümler cümlesindendir. Küslük hakkmdaki bu hükümler
beeriyyet icâb iki mü’mrn ârâsndaki alelâde dargnlklarla ilgilidir. Asî, fâsk ve
zâlim kimselerden yüz çevirmek ise hadisde bildirilen alelâde küslük mâhiyetinde de-
ildir. Onlardan saknmak ve çekinmek kitâb ve sünnetin emreidii bir vazifedir. Bu
vazifeyi pek umullü olarak ifâde eden âyetlerden biri udur:
•Allah’a ve âhiret gününe iymâiida sebat eden hiçbir kavmin Allah’a ve Rasûlüne
muhalefet eden kimselerle —
velev ki onar, bunlarn babalan, ya oullan, ya birader-
o . j

28 SAitlK-i MÜSLM

( ) Buradaki dört tarîk râvîlerinin


: hepsi de Zuhrî’den
yukanki Mâlik’in isnâd ve hadîsi gibi rivayet etmilerdir. Ancak «bi- u
risi yüzünü u. taraf a çevirir, öbürüsü de öte tarafa çevirir» fkras müs-

tesnadr. Çünkü Mâlik hâriç buradaki râvîler topdan kendi hadîslerinde


ayni ma’nâda olarak «fe-yesuddu hâza, fe-yesucdu hâza» tarznda rivâyet
etmilerdir.

% )
*s£n j te öîb. S te (-.m) -n
•£\ J*x' ^ * 36 ^3 •
j* O f- ( üUic
'

ft ' *

26 — Abdullah ibn Umer (R) den; Rasûlullah (S):


(2561) :

«Mu’mii kiinin, mu’min kardeine üç günden fazla küsüb ayrlmas ha-


lâl olmaz» buyurmudur.

\ • ' . «'.I ^ V •'* 9 * 'S ^ * /*


*9 t
l # . .

(mt) — YY
I \ . ,

dr i L a>. .
^
. • « V » 3^ ÛH i ^ Cf

27 — (2562) Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) «Üç


: :

günden fazla bir kimseden dostluk ve ülfeti kesib ayrlmak yokdur» bu-
yurdu.

W>J ‘
J'p') cr>Mj (J J. (s)
«
c ‘
5
^' ü.' o* ^ ’df : 36 . S ct*4 UAur (r ov) — ya
t \jLte Vj oh cJTî fu » 36 H iö. îrAjf v;
Sile « IjS-.U’ Vj < 1 V j \/£\Â V j
< 4 1jlitr Vj 4 V

. «VI3Î.J

cri, yahut soy soplan olsunlar — dostlajacaklarm göremezsin. Onlar o kimselerdir ki


(Allah iymân yazm, bunlan kendinden bir rûh ile desteklemigdir Bunlan
kalblerine .

altlarndan rmaklar akan cennetlere sokacakdr. Bunlar orada ebedî kalcdrlar. Allah
onlardan râzy olmudur. Onlar da Allah' dan honud olmulardr. te onlar Allah
fr-
kasdr. Gözünüzü açn ki Allah frkas (mensûblar) umduklarna erenlerin t« kendi-
leridir» (el-Mucâdile: 22).
: ^
KTARU'L-BRR VES-SILA vel-AdAb 29

(9) DELLSZ BRBRNN AYB1NI ARATIRMANIN; ZANN1N;


HSLERE MALÛB OLUB MENFAATDE NFRÂDCI OLMANIN; BR
TARAFI ZARÂRA SOKMAK ÇN BR MAL ÜZERNDE NÂDLA
FAT ARTIRMASI YAPMANIN VE BUNA BENZER LERE
GRMENN HARAM KILINMASI BÂBI
28 — (2563) : Ebû HureyreRasûlullah (S) öyle
(R) den;
byurmudur : «(Sebebsiz) zanndan çekininiz. Çünkü öyle zann sözlerin
yalan çok olandr 19
. Biribirinizin eksikliini görmee ve iitmee çal-
may mz. Biribirinizin husûsî ve mahrem hayâtm da aradrmaymz.
Vienfaatde infirâd yarna
Hasedlemeyiniz. Biribirinize
girimeyiniz.
buz etmeyiniz, biribirinize arka dönmeyiniz (yani küsmeyiniz). Ey Al-
lah’n kullar! Hepiniz kardeler olunuz».

O \ i
(
A*£ j j JâJ Il A»- . Ajim (J CO (...)

£* vj < 'jll/ Vj < Vj t


L>ArV » $ ^ V.A Ao*
*

. a < 'j*
Aj uA

'jf

29 — ( ) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle bu-


yurmudur : «Biribirinize kötü söz söylemeyiniz, biribirinize arka dön-
meyiniz (yani küsmeyiniz). Biribirinizin eksiini görmee ve iitmee
çalmaynz. Ba’zmz, ba’zmzm al verii üzerine al verie kalkma-
sn. Ey Allah’n kullan! Kardeler* olunuz».

^ (•••) -r *

. jiifr v'j . jiii v j . Vj < ijlîÇ- vj . v» gg âay-j $ rjti

19. Zann ile ilgili bir âyet öyledir


tii ^.V : Zann ise üphesiz hakdan .hiçbir eyi ifâde

elmu?.» (en-Necm: 28).


30 SAIlfH-1 MÜSLM

30 — ( ) : E^û Hureyre (R) dedi ki Rasûlullah (S) öyle


:

buyurdu : «Hasedlemeyin, biribirinize buz etmeyin, biribirinizin husûsî


ve mahrem hayâtn a^adrmaym, biribirinizin eksikliklerini ve aybla-
rm görmee ve iitmee çalmayn. Bir de a "uyacanz bir mal alcy
zarara sokmak için fiat artrmalar yapmayn.
r
ahut aranzda eya Hat-
larnda sun’î artrmalar, hylekârlklar yapmayn). Ey Allah’n kullar!
Hepiniz kardeler olun».

( ) : öyle tahdîs
Burada da u’be, A’me’den bu isnâd ile

etmidir «Biribirinizden kesilib ayrlmayn, yekdierinize arka dönme-


:

yin, biribirinize buz etmeyin, biribirinize hased etmeyin. Ey Allah’n


kullan! Allâh’m size emretdii gibi kardeler olun» 2) .

31 — ( )
•.. : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) öyle
buyurmudur : «Biribirinize buz etmeyin, biribirinize arka dönmeyin.
Menfaatde infiratçlk yarma kalkmayn. Ey Allah’n kullar! Hepiniz
kardeler olun».

20. « Allah’n size emretdii gibi» buyan ile meâlen u âyetlere iâet buyurulmdu :

-Hejnniz topdn smsk


Allâhjn ipine sarln. Parçalanb ayrlmayn. Allah'n iic-
rinizdeki (bunca) ni’metini düünün. Hani
siz biribirinize dümanlar idiniz de o. halli-
lerinizi (slâm’a sndrl») birledirmidi. te onun bu ni’meti sayesinde kardeler ol-
mudunuz ve yine siz bir ate çukurunui kenarnda iken oradan da sizi o kurtarmlt.
te Allah size âyetlerini böylece apaçk bildiriyor tâ ki doru yola eresiniz » (Alu In-
rân: 103).

“Eer suna liylekârlk yapacaklar tutarsa (bunu) dilerlerse muhakkak ki sana


Allah yetiir. Seni yardm ile ve mu’minlerle destekleyen ve onlarn gönüllerine sevgi
vMb birlediren o dur. Yeryüzünde olan her eyi topdan harcam olsan yine onlarn
gönüllerini Öyle birlediremezdin. Fakat Allah onlarn aralarn bula'o kaynadrd. Çün-
kü o mutlak gâlibdir, tam hüküm ve hikmet sahibidir » (el-Enfâl: 02-63).
“Biz (cennetde) onlarn göüslerindeki kini söküb atdk. Hepsi kardeler hâlinde
kar karya tahtlar üzerine dayanarak o turu çtlardr» (el-Hcr: 47).
«(Cennetde) biribirleri karlkl tahtlar
ile üzerinde ...» (es-Sâffât: 44).
l lu’minlerancak kardedirler. O halde iki kardeinizin arasn (bulub) bard-
nn. Allah' dan korkun tâ ki mafiret olunasnz» (el-Hucurât: 10).
^ j
,
1

KTÂBU'L-BRR VE'S-SILA VE’L-AdAb 31

Jbj jjü _l (
\ •
)

- \ •' \ f ' >• i, * »• • .


Cf' ( l
\

^j ^ ^ cr
,

(v©m) — Y^T
< '£& V5 ' ijitf v > &> 3ji.; 36 : D& . '<# J.‘ v, , jrj^j
pp
(H 1 • 1 î*' •.'j’AJ u* J £2 J? V Vj ijleÇf V
'f—^. 'ç-i. j
1

^
- < <
.

cX &$.£. ’4 p j L Vj "4352 v'j fiûjy pil J.\


^
« . ,

, V^S '«£
• fpp £p î^. pil itf j££
a
*> ^ Ü.-I
.

^
(10) MÜSLM ANIN ZULM EDLMES, YARDIMSIZ BIRAKILMASI,
HOR GÖRÜLMES LE KANI, IRZI VE MALININ
HARÂM KILINMASI BÂBI

32 — (2564) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)


öyle buyurdu «Biribirinize hased etmeyin. Kendiniz almak istemedi-
:

iniz halde dierini zarara sokmak için bir mal medh edib fiatn artr-
ma yarna kalkmayn. etmeyin. Biribirinize yüz çe-Biribirinize buz
viri b arka dönmeyin. Sizden ba’znz dier ba’znzm al verii üzerine
al verie girimesin. Ey Allah’n kullar! Biribiriizle kardeler olunuz.
Muslimân muslimânn kardeidir. Muslirnân, muslimâna zulm etmez.
Yardma muhtâc olduu dar zamanda onu yalnz ve yardmcsz brak-
maz. Onu hor ve hakîr görmez. Takvâ ite uradadr». Rasûlullah bu
son cümleyi gösüne iaret ederek üç defa söyledi 21 Sonra: «Bir kim- .

senin (dîn) kardeine hakâret etmesi err nâmna (yani onun ket-ü kii
olduunun hükmedilmesine) kâfi gelir. Her muslimânn kan, mal ve
rz (erefi, nâmûsu), dier muslimân üzerine haramdr» (buyurdu).

4 v i4
.
,

öjj^a jj
35 s .

jUlj
'J3r, , sos

a
• ssg

jj j’-l
^ m
jC-\ j
sv

.
pil .

lil
gg,

Vj •5'UJ-
*0

21. Bunun mu’nâs : Zahirî ameller takvay meydana getirmez. Takvâ ancak gönülde vâki*
olan Allah azameti, Allah hayeti ve Allah murakabesi ile hâsl olur demekdir.
» <

32 SAHH-1 MÜSLM
33

— ( ) : Buradaki râvî de, Ebû Hureyre’den iitdi. öy-


le diyordu Rasûlullah (S) buyurdu ki diyerek (32 rakaml) Dâvûd ha-
:

dîsi tarznda rivâyet etdi. Bunda artrma ve eksiltmeler yapd. cüm- u


leler artrd eylerdendir «üphesiz ki Allah sizin cesedlerinize ve
:

sûretlerinize bakmaz. Lâkin Allah sizin kalblerinize nazar buyurur». Ra-


aûlullah bunu söylerken parmaklar ile gösü iâret etdi. e

O 34 ‘cj* OS*J m ü . jjUl (!..) — f£


V&I'A 36 s 36 .
XÂ »1 ûî y~y\

— ( ) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : -Rasûlullah (S) öyle


söyledi : «üphesiz ki Allah, sizin sûretlerinize ve mallarnza nazar bu-
yurmaz. Fakat kalblerinize ve amellerinize bakar».

35

3 Stfi L • (...)

J j\ 'Jf . **•„> ‘
oc l
Sir* ü* _>>)'

. a
VI » ÂLii jGj . sûlc j \ VI_jj
VJ

(11) HÜSÛMETDEN, DÜMANLIKDAN VE BRBRNDEN


AYRILIR KESLMEKDEN NEHY BÂBI
— (2565) •Ebû I^ureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle
buyurdu : «Pazartesi ile perembe günlerinde cennet kapulan açlr da
Allah’a hiç bir eyi ortak klmayan her bir mu’min lehine günâhlar ma-,
firet ol .nur. Ancak kendisi ile dîn kardei arasnda kin
ve dümanlk
buluna kimse bu mafiretden müstesnâdr. O iki kii hakknda Biribi- :
'

KTABU’L-BRR VE'S-SILA» VE’L-ADAB 33

barncaya kadar bu iki kiiyi mafiretden geri tutun! Biribiriylç


tiyle
barncaya kadar bu iki kiiyi mafiretden geri tutun! Biribiriyle bar-
ncaya kadar bu iki kiiyi mafiretden geri tutun! genilir».
( )
Buradaki iki râvî de Süheyl’den, o da babasftdan ol-
:

mak üzere Mâlik’in isnâd ile onun hadîsi tarznda rivâyet etmilerdir.
ukadar ki De.râverdî’nin hadîsinde «ille’l-mütehâcirayni (= biribirinden
kesilib kii müstesna)» eklindedir. Kuteybe ise yine ayni ma’-
ayrlan iki
nâya gelen " «lle’l-muhtecirayn» sözünü kullanmdr.
:


gl.£• j. 1
f'S- u.'
3 > J,' S' 1 (••) — f"\
jrif/i. »36 '-ÜS

jVi k \\ . ata' . yj ü ty y j . fiu a 1)^3 v uj-t 'jso

. a CjLUî ’Jb â Â-* '

if S ijtf v6 . 3 Jfiû t# ( •
•)

tfîi > Ûül i»- . 36 m ‘


£ ~fr 4$
,;tîki ujj j> tîlt S\ .{j}y
^ • criîh f C->- £ s\‘r -

. « iLi; ’J J3; ,
,n jt <
) y 3t s

36 — ( ) : Ebû Ebû Hureyre (R) den, bir defasn-


Salih,
da Hadîsi Rasûlullah’a ref edib öyle buyurduunu rivâyet ederken iit-
midir :
gününde ameller arzolunur. Azîz ye
«Her perembe ile pazartesi
Celîl olan Allah, dîn kardei ile aralarnda kin ve dümanlk bulunan
kimse müstesnâ olmak üzere Allah’a hiç bir eyi ortak klmayan her bin
insana bu günler içinde mafiret eder. O iki kimse hakknda da Biri- :

birleriyle barncaya kadar bu iki kiiyi mafiret olunmakdan geriletin!


Biribiriyle barncaya kadar bu iki kiiyi mafiret olunmakdan gerile-
tin! buyurulur».-
(
Buludaki râvî de yine Ebû Sâlih’den, o da Ebû Fu-
) :

reyre’den, Rasûlullah’m öyle buyurduunu rivâyet etmidir «nsanlarn :

amelleri her bir toplanmada yani pazartesi ve Perembe günleri olmak


üzere iki defa arz olunur. (Dîn) kardei ile arasnda kin ve dümanlk
bulunan kul müstesnâ her bir mu’min kul lehine günahlar mafiret
olunur. Müstesnâ klman hakknda da Barmaya ve sevmeye dönün- :

ceye kadar bu iki kimseyi terk edin, yahut geriletin! denilir».

S. Müslim; C. 8, F 3
I : j'

SAHtlI-1 MUSLÎM

J» j sJ' JÜ J r l (\t)

** £ ^ U;* 0 J' *- #* c ûî
^S V» (««) - rv
'*&

^ il a. jü'Jü 36 'CuJ uj : •
^ < AJ « J±1 j\ & A J £~*)\ # .


«
jt vtür V £ .
ju
j -^bi
$1 . dph oj&i\ Z\ uâ' : }•;, ’dA 'i i

(12) ALLAH ÇN SEVMENN FAZLET HAKKINDA BÂB

37 — Ebû Hureyre (R) dedi ki, Rasûlullah (S) öy-


(2566) :

le dedi «Muhakkak Allah kyamet gününde Srf benim azametim ve


: :

tûatm için biribirleriyle sevienler nerededirler? 22 Benim gölgemden


baka hiçbir gölge bulunmayan bu günde ben onlar kendi gölgemde göl-
gelendiririm buyurur».

o* d.' 0 ° 1

^ i
'/
- VT- >• >.i -
^ fs -
^
>•
JtVl
>
(yo\y) — tA
t o j!ur
S .
<sj- l1
Jö/i^\ Jj öi» i
$§§ tS
â. J* d
^
JJ, dJ "J* : <Jk • ^ i j' :3& î J6 jT â 1 : L)î» ’j \ Üi .

id 'oS 'il 1>1


**
. idi i a^s jV 36 • K> il j^ o-1 j\ y v =36 . s i”y
* •

. « <*S ALu>-V Lf""

i) jcVi A*t (rv^ .


(5^411 j xû jSs t : aVi y \ ^*^ji 3& (• )

.
«
y^ iiî.y
t « <ti~> o ila- t“A>- . iU-

38 — (2567) Ebû Hureyre (P) den, Peygamber (S) öyle


:

buyurmudur : «Bir kimse dier bir beldede bulunan bir kardeini ziyâ-

îl. Muksad din muhabbeti üzere olub bu mahabbeti ölünceye kadar dünyevi bir ârzadan
dolay kcsmemekdir. Bu sevienler bir arada ister bulunsunlar, ister bulunmasnlar. Hubb
flllûhyani hiçbir dünyevî gaâz gözetmeksizin srf Allah için sevimek iymândan oldu-
|u gibi, buz fillâh yani nefsânî bir sebeb olmakszn srf Allah’n sevmedii bir fiil
v© hâlin vukû’nda dolay bozumak da iymândandr.
mâm Mâlik’in, Abdullah ibn Mes’ûd ile Berâ’ ibn Azib’den merfû’ olarak riva-

yet ettiine göre Allah için


bu,
sevmek hakknda: « ^j\ dili ji
iymânn yaplacak ep salam kulplarmdandr,» buyurulmudur. Enes’den
y — l § te

olan ri-
vfiyetinde de: L>- jü" "\ ûlj LU U = Her ne zaman iki
kimse Allah için, seviirlerse elbetde ikisinden efdal olan arkadana mahabbeti daha
zly&de olandr* buyurulmudur.
KtTABUL-BRR VK'S-SILA vkl-AdAb 35

rvl eldi. Allah o kimsenin geçecei yol üzerine gözcü bir melek oturtdu.
( ) zât melein yanna gelince melek :

— Nereye gitmek istiyorsun? diye sordu. O zât :

— u beldede bulunan bir kardeimi ziyaret etmek istiyorum dedi.


IV1 elek :

— Onun üzerinde, sana âid bulunan kendin için düzeltib gelitirece-


in herhangi bir ni’met (bir menfaat) var dedi. O zât m? :


Hayr yokdur. Ben onu Aziz ve Celîl olan Allah için sevmiimdir
( bir menfaat için deil) dedi. Melek :


Ben Allah’n, sana haberi iletmek için yollad elçisiyim Sen u :

) kimseyi Allah için sevdiin gibi, muhakkak Allah da seni sevmidir


dedi».
{ ) : Burada da Hammâd ibn Seleme bu isnâd ile yukar-
l-.i hadis tarznda rivayet etmidir.

»M M
) al?
a
L a_>. v6 î • y.\j j (tö'tA) —

( j3§§î^ Jl
'<*)
i-
1

w ^
$ )
oVy
^
)& ‘

.
ü' ‘û*
"
ü* ( /o i)

.
« ^-’ro. c 5-
i* J » §§§> t CrfA»» jj

(13) HASTA ZYARET YAPMANIN FAZLET BABI

39 —
(Peygamber’in himâyesinde bulunan)
(2568) Sev- :

bân (E) dedi ki, Rasûlullah (S) «Hasta ziyâreti yapan kii (hastann :

yanndan) dönünceye kadar, kendisini cennete ulatracak bir yol üze-


23 .
rindedir» buyurdu

^ *
t *111. l<j \ i \
,jC- 6 sr \ ö'. (• •
•)

j uy O .il»; it v • S î* «
* & pij/d ’Jy < &/;*

. d A_>- fj>-
t!
40 ( ) : Rasûlullah’n himâyesinde bulunan Sevbân (R)
dedi ki; Rasûlullah (S) : «Bir hastay ziyâret eden kimse oradan dönün-

2:». Mahn-ft’, merhale vezninde ba ve bustâna denir. Ve iki sra dikilmi hVma aaçla-
rnn arasnda olan uzun uzad açkla denir ki hurma deren adam hangi tarafdan is-

terse derer. lek, açk yola da denir (Kamus Ter.).


o

36 SAHÎH-t idUSLÎM

c. -ye kadar cennetin, olgunlad zaman devirilmi meyveleri içinde ol-

makda devam eder» buyurdu 24 .

,
l>; j\ o* Gîi S Ki . ‘jjil'i S Lfc (•)- i \

«'
>j 'Sy
y >p
& pi 5 '.l
ûj » üt
^ p' ^ •#/ ; ^
• ' s.
*. d 1
»
-7h
5“*-'
r j.

41 — ( ) : Yine Sevbân (R) dan; Peygamber (S) öyle bu-


yurmudur : «Muslimân bir kimse muslimân bir dîn kardeini hasta zi-

yâreti yapt zaman, oradan dönünceye kadar olgunladklar vaktda


toplanm olan cennet meyveleri içinde olmakda devam eder».

•(
^
3 )
xO_
*• **
âc p J p-*
'
* *•
y \ (...) — i V
^

3* (
i>; y \ j Au? 3; 3>v 1 3-t .3/J; 3
su d 3ü û c 5i|
*
3.A> < jt y oc *
cp*-!^ *U"i j ^6 <

. « uLs » jü ? <Jh â» Uj «s 3 j-S


i t 3=» • * â»
<3 3j < \Sj ji
;
y

. 4 j>v^-G 3; Vjû 2 iy; tKG .^1 3 S;/. (. .

.)

42 — ( ) : Rasûlullah’m himayesinde bulunan Sevbân (R)


dan; Rasûlullah (S) : «Bir hastay ziyâret eden kimse, cennetin deviril-
mi meyveleri içinde bulunmakda devâm eder» buyurdu. Yâ Rasûlallah!
Cennetin hurfcsi nedir? diye soruldu. Rasûlullah : «Cennetin devirilib
toplanlm meyveleridir» buyurdu.

( ) : Buradaki râvî de Âsim el-Ahvel’den bu isnâd ile ri-

vayet etmidir.

24. Hurje, urfe vezninde, devirilmi meyveye denir.


: :

KtTÂBU'L-BRR VE’S-SILA VE'L-ADAB 37

43 — (2569) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Rasûlullah (S) öy-


le «Azz ve Celîl olan Allah kyâmet gününde.:
haber verdi :


Ey Âdem olu! Ben hasta oldum da sen beni ziyâret etmedin?
buyurur. Kul

Yâ Rabb! Sen âlemlerin Rabb olduun halde ben sana nasl has-
ta ziyareti yapabilirim? diye sorar. Allah :


Sen bilmez misin ki benim fulânca kulum hasta olmudu da sen
onu ziyâret etmemidin. Yine bilmez misin ki eer sen onu ziyâret etsey-
din, muhakkak beni onun yannda bulacakdn buyurur.

Ey Âdem olu! Ben/ senden yiyecek istedim, fakat sen bana yiye-
cek vermedin! Kul
— Yâ Rabb! Sen âlemlerin Rabb iken ben -sana nasl yiyecek verir
de doyururum? der. Allah :


Sen u
hakikati bilmez misin ki fulân kulum senden yiyecek iste-
diydi de sen ona yiyecek vermediydin? Bilmez misin ki âyet onu doyur-
saydn muhakkak bunu benim yanmda bulmu olacaktn buyurur. Tek-
rar :


Ey Âdem olu! Ben senden su istedim de sen bana su vermedin
buyurur. Kul :


Yâ Rabb! Sen âlemlerin Rabb iken ben sana nasl su verebili-
rim? der. Allah :


Fulân kulum senden su istemidi de sen ona su vermemidin. Bil-
mez misin ki eer sen ona su vermi olaydn bunu benim yanmda bula-
cakdn!» 25 .

25. Âlimler Allah hastal kendisine izafe etdi. Halbuki bundan murâd kuldur. Bunu da
:

ancak kulu ereflendirmek ve kendisini ona yaknladrmak için yapmdr dediler.


• Beni onun yannda bulurdun» sözünün ma’nâs, benim sevabm ve ikramm
onun yannda bulurdun demekdir (Nevevl).
38 SAHH -1 MÜSLM

/o ‘J/j\ < a'»/ j j ü >s 0 * ^ \? -y r Mu )

Ife . fc^l : 0^4 s J>*4i ; -VA.-


J ' £/ »&£ LAû? (rey.) — 1 i

^4 ^ : ^'* :
^ ‘ *3 Sx~ A
# O fc

J’J J
#
J **
'
[>
c
#

•* «* •*
: jLic

t>l : Yλ .
jld> ör'j û' t‘-v.5-j /» .
^ \ >>-\ . S\«J £; **4® (••"•)

.- s,»* . - • > f / '.•' V •- \->*'i \."\ \ w: *.• >\ z* " * - î


•_>-* c .
( y*=r O 1
'
•jm» ü j~~\ <j'
^ y
-'->-.> » •
<s$* (J »

< /• • / • ^

S ^ J:u jl;; &ü


s
rjj ’j lt.u: üxu .;;/ t y _£- </*£;,
.
f .

^
34 #jJr >£-l' uîiV +o‘

/
oÇ: il tf*f
^ +

(14) HASTALIK, HÜZN YAHUT BUNA BENZER MUSBETLERDE,


HATTA AYAINA BATAN BR DKENDE BLE MU’MNN SEVÂBA
NÂL OLACAI BÂBI

44 — (2570) Rasûlullah (S) dan : Mesrûk dedi ki'; Âie (R) :

ziyâde hastal iddetli olan hiçbir kimse görmedim dedi. Usmân ibn Ebî
eybe’nin rivayetinde el-veceu yerine vecean lafz vardr. — —
( ) : : Buradaki dört tarîk râvîleri de yine A’me’den, yuka-
rki Cerîr’in isnad ile önün hadîsi gibi rivâyet etmilerdir.

y*“ * £§§ ^-A> 3


f
!i
/ j U*2» • «5£>l d jUd i :

• " ^^ ; a. n' Ja> YJ i\ y~ L» je'j ‘{ja

\
KITAllU I. HlHU VK'S-Kll.A VK'1.-A»All 39

\.l jS û..- j ? .
J.\
: YU . sJ>.) y\j 3 ' *-/ J*.' (•••)

i; t ;.« iyü
. ry %3 &z t idî. (&. . . abû? G&- •.<# S>

O A>- jj . ^ y ^ - lT^^' û* • K r^
ü '
^ C£ -•*


«
u^jY' ^ !
*^t’v ur* <£^5 • » c)U •

45 — (2571) : Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi : Rasûlul-


lah ’n hastalnda vucûdu hummann hararetinden iddetle sarsld s-
rada huzûruna girdim. Müteakiben elimle ona dokundum. Sonra :


Yâ Rasûlallah! Siz hummânm harâretinden çok zdrâb çekiyor-
sunuz dedim. Rasûlullah (S) :


Evet. Ben sizden iki kiinin tzdrâbla yere çarplmas kadar id-
detli bir zdrâba ma’rûz bulunuyorum dedi. Ben :

— Bu hummann sizin için muhakkak iki kat ecri vardr dedim. Bu-
nun üzerine Rasûlullah :

— Evet
diyerek beni tasdik etdikden sonra öyle buyurdu Kendi- :

sine hastalk ve daha baka neviden herhangi bir ezâ isabet eden hiçbir
mu’min yokdur ki Allah bu ezâ sebebiyle onun günâhlarn, aacn kendi
yapraklarn dökmesi gibi döker olmasn.
Râvîlerden Zuheyr’in hadîsinde Müteâkiben ben elimle ona dokun- :

dum ksm
yokdur.
( ) Buradaki iki tarîk râvîlerinin
:
hepsi de A’me’den,
yine Cerîr’in isnâd ile onun hadîsi tarznda rivâyet etmilerdir. Ebû Mu-
âviye’nin hadîsinde «Evet nefsim elinde bulunan Allâh’a yemîn ediyo-
:

rum. yer üzerinde hiçbir musliman yokdur ki...» fkrasn ziyâde etmi-
clir 2G .

2ü. Târihde Peygamberlerin mübtelâ olduklar görülen çeit çeit mihnetler, musibetler,
onlarn sabrlarnn, tahammüllerinin, Allah’a yakndan tevekkül ve ballklarnn de-
recesine göre derecelerini yükseltmek için verilmi imtihanlardr. Peygamber 'in hasta-
lna dâir olarak daha önce geçen bir hadîsde Peygamber «Mihnet ve meakkat -ille- :

tiyle insanlarn en zorlu imtihâna ma’rûz olanlar Peygamberlerdir. Sonra ümmetleri


arasnda emsaline kyâsen en erefli ve yüksek derecede olanlardr» buyurmudur.
Âlimlerin çou metinde geçen bu Abdullah ibn Mes’ûd hadîsi ile istidlâl eder.ak
hastaln hem dereceyi yükselteceine, hem de günâhlarn afvna mûcib olacana kail
olmulardr. Bunlar: Çünkü bu hadîsde Abdullah’n, «humma hastalndaki ziyâde ha-
raretin iki kat ecri olaca» sözünü, Rasûlullahn tasdik etmesi hastaln derece yük-
selmesine sebeb olacana; Peygamber’ in, «aaç yapraklan dökülür gibi, günahlarn dö-
külmesi» sözü de hatalarn afvna vesile olacana delâlet eder demilerdir.
Ba’zlar da yalnz günâhlar afvolunur, dereceler yükselmez demilerdir. Bir de
âlihler cumhuru, hastalk sebebiyle afvolunan günâhlarn küçük günâhlar olduu ve
büyük günâhlar için istifar gerekdii içtihadnda bulunmulardr..
) ^ : .

40 SAHÎH-l MUHLM

# 36 J.J: ûî li? .>»Q1 5 S S?5 - n


^^
S •
(*•")
# ** t
^ ^

.
J*. # ÖC « ’<? Jâ « VÂ # : 36 ;>VI ûî
. V';.i < *
<ac5S2f.J&i! ^^>3^:lj6 f^£iSU:yt8 li/ZUfi .

0
i üijij ür jV v Ijfc Li’i 3! & jî
jjü.
p u » 36

iLû V. 'Ü P'J'j V/>


. i .

. « . îr.
'4 "^cfT'Vl . Uy .ÜJ%£
46 — (2572) : : Esved öyle dedi : Âie (R) Minâ’da bulun-
duu srada yanma Kurey’den bir takm gençler girdi. Gençler güler
halde idiler. Âie:
— Sizleri güldüren nedir? diye sordu. Gençler .

— Fulân kimse çadrn ipi üzerine düüb kapand. Boynunun yahut


gözünün gitmesine az kald dediler. Bunun üzerine Âie öyle dedi :

— Sizler (böyle bir musibete) gülmeyiniz. Çünkü ben Rasûlullah (S)


dan iitdim o öyle buyiirdu «Kendisine bir diken yahut ondan daha :

küçük bir ey batrlan hiç bir musliman yokdur ki bu bir dikene mukâ-
bil onun lehine bir derece yazlmasn. Ve yine bu bir dikene mukabil
kendisinden bir hatîe silinib mahvedilmesin».

î£4 ^ iiiü'
j ~ g <i j*.' {isjsj (•••) —v
p & ‘ kp S && *P* 36i .
> ( i . t'p.\ 'jlq 36 =
)î^t

'ûj VJ fcî .
ü iJy- oj '^p\ & 3 A, 36 : 336 .
'*& y £.y
,

. , ii-û V. «1
^ •
U j! < Vj U. <
'*'

47 — ( öyle dedi: Rasûlullah (S) «Mu’mi-


) : Âie (R) v
:

ne dikenden ve daha küçük neviden herhani Bir ey isâbet ederse Allak


muhhkkâk bu musibete mukabil o mu’mini bir derece yükseldir, yahut
da ondan bu musibete karlk bir günâh indirir» buyurdu.

• > ?• - j' - • > % >&' f \'i - % * -• 1, •> ;* .

Û6*
iî ^ û c
(
^ ^ j^- c t/ <J' A*c jj
1

Ju£ [^sjip (• •
•) — t\

.« c*J•**&*%*’*& ’ljai tji Li âS^'jP «WJ.ji-j JÜ :c3îi âjlIIp

. < -fii» 6fc. . X;j2 e*3i . jjj! ! (...)


. i

KTAnU'L BRR VE'S-SILA VK L-AdAB 41


48

— ( )öyle dedi Rasûlullah (S) «Mu’mine


, : Âie (R) : :

bir tek diken ve ondan daha küçük bir ey isâbet ederse Allah muhak-
kak bu dikene mukabil mu’minin günâhndan alb eksiltecektir* buyurdu.
( ) : Burada da Hiâm, bu isnâdla rivayet etmidir.

Ö49 u~> Jl \ ü ü} t' jaIU y\ (...) — t\

(
K ’cji
5 tJ J jl • ‘
jy. âC ‘
O*

. « <5^1u j; < g V. ySf v


— ( ) : Âie (R) den, Rasûlullah (S) öyle buyurdu :

«Muslimin musibete urayb demlenecei hiç bir musibet yok ki kar-


lnda kendinden günâhlar keffâret olunmasn. Hatta vücûduna bat-
50 bir tek dikene varncaya kadar».
rlacak
- • r - - • ‘

•»
.

( ÂL.**-
"
j
*
j jz *^Jl <j
* •
y <j\ •
_a»-1 •

-
\^s,je (...) û

1^7*1 V » Jl» §§â üj-j jl i


jj|§>
</*N rji « ÂlHe oc ‘
JK j1 '
Oc
.0: «l.Jia>- y- jî ‘ ^ Yl t
»O Â.jua
*
.
L
y^v
51 — ( Peygamber’in zevcesi Âie (R) den, Rasûlullah
) :

(S) öyle buyurmüdur «Bir dikene varncaya kadar mu’mine isâbet :

edecek her bir musibete karlk mthakkak günâhlarndan alnb eksilti-


lecek —
yahut' ona karlk günâhlarndan keffâret yaplb silinecek —
dir».
Râvî Yezîd, Urve’nin bu terdîdli ifâdeden hangisini söylediini bile-
miyor.

/«il 31 ei; v£\ . 3⣠^ UM ^ 3 (...)- o \

*
U' §
*

‘ot
c. * «JAS * o* *
'•>'
* • /> * P: ü.‘ ut c
. Uul r
vk j‘ . \
r 'i 'i
,
. v. J tfyj Ji .
^yj
— ( ) : Âie (R) öyle dedi : Ben Rasûlullah (S) dan
iitdim öyle buyuruyordu «sâbet edecek bir : dikene varncaya kadar
mu’mine isâbet edecek olan hiçbir ey yok ki Allah o musibete karlk
mu’minin lehine bir hasene yazm olmasn yahut o tntisîbete — karlk
kendisinden bir hatîe (yani bir günâh) indirilmi olmasn. ». —
'

42 SAHH I MUUM

üc : Vfe . ^<_y'y\j Â. : x-i


j l
<> jfc j» l (rovr) — oV
W' •
*J.j m <J 'j £:?• d Oc ' * J^-4 ^ *^c t *lLe J â xU- < jiîrj\

4 j > vj iv j . /, 1li v j « .. _:- s


*
•,. iÂ'ii u » 3 i; â& i 31;


« >:'V r *. VJ « j^

(
4_«jûÂj liU' j) Â_lx.c . Â..x-1
,J 1 d j5y Ij -X-«— d <lli \^s'j& (xoYi)

- » '• •' -i- ; •*


-.i * . ». *
6 •—
.• •.• - - •'*.*, - *.
K : fv
•* J„j* d. ‘
d «-/ (_r*y il/ ‘cr-lj* d2 £jt-~ ‘
d**i^ d' dc ^ _
•*" '~ l -*•*•

'J • '•Aj
.^-“ ^ja o*f; [' * r /*!_*';/ t
] X,
J-»*}, d* : d _/’(•) : <J>*

. . i'iî.r^cj

. iC J* ^ I
ö jZ-’J\x* J ji :
J
^-llf>

52 — (2573) : Ebû Saîd Hudrî ile Ebû Hureyre (R) ikisi de


Rasûlullah’dan öyle buyururken iitmilerdir : «Muslimâna ar, yor-
gunluk, hastalk, keder hatta kendisini bunaltan bir iç skntsna varn-

caya kadar herhangi fena bir ey isabet etmez ki buna karlk kendi
günâhlarndan bir ksm keffâret olunmasn».

(2574) Ebû Hureyre (R) öyle dedi «MEN YA’MEL SÛEN


: :

YUCZE BÎH : Her kim bir kötülük yaparsa onunla cezalanr» (en-Nisâ :

122) âyeti nâzil olunca bu âyet muslimanlara çok iddetli geldi. Bunun
üzerine Rasûlullah öyle buyurdu «lerde ifrât ve tefrit yapmyarak :

orta bir yol tutunuz, dâima doru olan kasdediniz. Muslimamn musîbet-
lendii her bir eyde bir keffâret vardr. Hattâ kiinin ma’rûz kalaca
bir ayak çarplmasnda, yahut kendisine batacak bir diken (musibetin)
de bile».

Müslim senedde «bnu Muhaysn» tarznda zikretdii râvyi tantmak


için :O Mekke ahâlîsinden Umer ibn Abdirrahmân ibn Muhaysm’dr dedi.
»

KTAmn. BtRK VK'S-SII.A VK l.-Al)AH 43

-i.jj \jx>-
g\)jû . IsjJjai j* j <> a :: c ^"^7 (îovc) — or
.

• : 4 ^ (J^'js 'j !
Ji ^1 C jl ! ^.'IJ ^lC î dÛV^ » jûi . wuJjl ^
1

*'*-*- •
f
5 '
ti;
I^aaT \ r U .
jj£l ^Lî V d 3u . (^-.4 ttl 1)jl v

. (C JL. JlT

53 — (2575) : Bize Câbir ibn Abdillah (R) öyle tahdîs etdi:


Kasûlullah (S) Ummu’s-Sâib’in yahut Ummu’l-Museyyeb’in yanna girdi
de «Yâ Umme’s-Sâib! yahut Yâ Umme’l-Museyyeb! Bana ne oluyor?
: :

Sarslb titriyorsun?» dedi. Kadn Hummadr. Allah onda bereket brak- :

masn! diye sövdü. Bunun üzerine Kasûlullah «Sen hummâya sövme. :

Çünkü o Âdem evlâdlarmn günâhlarm körüün demir pisliini gider-


mesi gibi giderir» buyurdu 27 .


d-1 **" ÜT j--\ i J ^->1 Id'Âs- . <_£ J v/. A..C (ra w) — û 1
•»

o! ->*' VI : â dd l
fc : JU .
oJ: ;
j' J diat
J* y ,
ji^Ic U?JL> : YU

d j J! :
§§§ df-'
!
^-'1 • dd_,Ll' ifjj' »Â.i : Ji » V : Ol» V <;£» j*'

. « d d' OyO O'^- * "


J . V^U _j
C. y-?
•* *
o’- J
'

M Ji d -
4ji
d -i —aJL^Clrl

.
Çi Jjl» ; Y ji «--• *; i s
^.:d-d j (» : oJU .
yJ>l : loJU

54 —
Bize Ubeydullah ibn Umer el-Kavârîrî tahdîs etdi. Bi-
(2576)
ze Yahya ibn Saîd ile Bir ibn Mufaddal tahdîs edib dediler ki Bize :

Ebu Bekr Imrân tahdîs etdi. Bana Atâ ibn Ebî Rebâh tahdîs edib öyle
dedi Bana bn Abbâs Sana cennet kadnlarndan bir kadn göstereyim
: :

mi? Evet göster dedim. bn Abbâs öyle dedi


dedi. Ben de :
(gör- : u
düün iri yapl ve uzun boylu Habeî) siyâh kadndr. Bu kadn bir kerre
Peygamber’e geldi ve :


Ben sar’alanyorum, sar’alannca da açlyorum. Allah’a benim için
duâ ediver dedi. Rasûlullah (S) :


stersen hastalna sabret. Bunun mukabilinde sana cennet var-
dr. stersen sana âfiyet vermesi için Allâh’a duâ edeyim buyurdu. Kadn:

27. Buhârî’ de u hadîs de vardr Ebû Hureyre (R) dedi ki Rasûlullah (S)
:
-Allah kime : :

hayr murâd ederse ona musibet verir* buyurdu ( Buhar, merdâ, bâbu mâ câe jî kef-
fâreti’l-narad, VII, 209 «5»).
u âyetler de bu ma’nây takviye eder : el-Bakara : 284; el-Mâide : 66; e-ûrâ : 30;
el -Kalem : 17-30.
! & * y* . .

44 SAHlH-t MÜSLM

— (Hastalma sabr ederim) ancak ben açlyorum. Açlmamaklm


için Allah’a duâ et dedi. Rasûlullah kadn için duâ etdi (ve edeb yerleri
28
açlmaz oldu) .

ti) S-k ) fos . Lfjûl Ü JU 3 i» i? (t©w) - oû

S uj £ < *j i
Vjh j. £ ‘ J & Jj * S il Gi 3 .
(

CiT" )l
:
c)î» »
<' 1
'jü J «il
JJ Ö < |§§> y ' y*

V l
^ vfjt-ös" 1
. 1p£ I

j
0: v

^ £jS" t
.
yC.lî 0: j
-£Ç -’flir \
&L t

t‘ j
.jV»j j." ij-uU i t /C&\ j pCVJ
V, M : * .£«
- **•
•f-

/*v
Ijl it ) J ! .>\;
s
t J i** 1 -5

'
s

û j iç ‘I ly .

f
5C1- " - ^«

— *» *

/ ^ •

^ j • j*
53, i ç,X ! _j

.1 • • ,
*
. l ^
fc»ac*H t.rv

. . a vj ‘#k- *4 k3 > j ^ •
A» f^u r£ 'j.i . sû,
p
. jufS ’jf fc .O ah Û^_ iîi lîl jV^-M
^ |
'j?: 36

28 . Büyük tâbi’î Atâ ibn Ebî Rebâh, Ununu Zufer denilen bu kadn Kâ’be örtü-
âlimi
lüne dayanm bir halde görmüdür. Uzun boylu olduu, dier bir rivâyetde de iri

cüsseli Habeî olduu bildirildii için iki hilâl arasnda bu sfatlara iâret etdik. Bu .

kadnn künyesi Ummu


olduu muhakkak ise de adnda
Zufer ihtilâf edilmidir: Su-
uyre, üfey-e, Sukeyre olduuna dâir rivâyetler vardr.
KTABU'L-BRR ves-sila vel-AdAb 45

\xl'
r t j 1. .1 trii J.
trü . 3 A (...)

" - r
-»*-"«
'i'*" ‘ 1
. lî -X.>- 1*^1 l vJ' J ^ iJ

•> .
’J-V
"
3 ’&i ^>. t yito o-t' ç-jJn l’r
*
.
G'ji : J»- /. U& (...)

.
^lal -.S . * _y; \ l-
1
A>*

>• *

l.o J / :
c Vc \h\. jli\ . s 'jUi (...)

oO*X
• •
^ Ü J-J Si : J» •
Sü '
S ‘ ^l ^
*â c ‘ O'» J J c •&* ' •
f'^

1 3^-} •
« '
yjliii >v» •
tsA* S J Â" c?-* 1

S ^j 3-
Jl 8 eJ^J ^A’ *’.
-> â*s

. Iâ.a
^ \ it’jf i t£^ _r'-j4 ü. '
^.r^J •

(15) ZULMUN HARÂM KILINMASI BÂBI


55 — (2577) Behrâm ed-Dârmî
Bize Abdullah ibn Abdirrahmân ibn
tahdîs etdi. Bize Mervân (ya’nî ibn Muhammed ed-Dmakî) tahdîs etdi.
Bize Saîd ibn Abdilazîz, Rabîatu’bnu Yezîd’den, o da Ebû drîs el-Hav-
lûnî’den, o da Ebû Zerr (R) den, o da Peygamber (S) den, o da Allah
Tebâreke ve Teâlâ’dah rivâyet etdii kudsî hadîsler arasnda hadîsi- u
tahdîs etti «Yüce Allâh öyle buyurdu Ey kullarm! Haberiniz olsun
: :

ki ben zulmu kendi nefsime harâm etdim. Onu size de aranzda haram
kldm. Binâenaleyh biribirinize zulm etmeyiniz. Ey Kullarm! Benim
hidâyet verdiklerim müstesnâ, sizler herbiriniz doru yoldan sapclar-
snz. Binâenaleyh benden hidâyet isteyin ki sizlere hidâyet edeyim 29 .

Ey kullarm! Sizler hep açsnzdr. Ancak benim doyurduklarm müs-


tesnadr. Onun için benden yiyecek isteyiniz ki size yiyecek vereyim. Ey
kullarm! Benim geydirdiklerimden bak^ sizler hep çblaksnzdr. Onun
için benden giyecek isteyiniz ki sizi giydireyim. Ey Kullarm! Sizler gece
gündüz hatâlar yaparsnz. Ben ise bütün günâhlar mafiretimle örterim
(ehemmiyet vermem). O halde bana istifâr ediniz ki size mafiret ede-
yim. Ey Kullarm! Sizler asla beni zarâr verecek dereceye ulaamyacak
ve bana zarar veremiyeceksiniz. Ve kezâ sizler asla bana fayda verecek
dereceye ulaamyacak ve banp hiç bir fayda veremiyeceksiniz. Ey Kul-
larm! Sizin evveliniz, âhiriniz, insiniz, cinnîniz, içinizden en temiz kalbli

29. Bunun ma’nâs, insanlar ehvetlere tâbi’ olma, rahat tercih etme, nazar ve tefekkürü
ihmâl etme nevinden tabiatlarndaki temâyüllerle babaa braklsalard muhakkak da-
lâlete düer saparlar ve doru yolu bulamazlard demeVdir (Nevevi).
«

4(5
SA 1 illi -i MÜSLM

bir adam gidiinde olsa o benim mülkümde bir ey artrmaz. Ey Kulla-


rm! Sizin evveliniz, âhiriniz, insiniz, cinnîniz içinizden en fena kalbli
bir adam gidiinde olsa o benim mülkümden bir ey eksiltmez. Ey Kul-
larm! Sizin evveliniz, âhiriniz ve insiniz ve cinnîniz hepiniz bir yere
toplanb benden isteseler de ben sizlerden her inâna istediini versem
o benim mülkümden bir ey eksiltmez. Bunun hepsi benim katmda olan-
lardan ancak diki inesinin denize bir kerre daldrld zaman denizden
eksiltmesi gibidir, (yani denize bile bir ineyi bir kerre daldrmakla de-
nizden ne eksilir?) 30 Ey kullarm! Sâde sizin amellerinizdir ki ben onlar
sizin için sayar, size kar hfzeder, saklar, sonra da onlar size tastamam
veririm. Onun için her kim hayr bulursa hemen Allah’a hamd etsin.
Onun gayrisini bulan da ancak kendini levm etsin».
Râvî Saîd : Ebû drîs el-Havîânî bu hadîsi tahdîs ettii zaman dâima
iki dizi üzerine diz çöker idi dedi.

( ) : Burada da yine Saîd ibn Abdilazîz bu isnâd ile tah-


dîs etmidir. u kadar var ki, Mervân buradaki iki râvînin hadîsi en ta-
mâm olandr.
( ) : Buradaki râvîler de Bize Ebû Mushir tahdîs etdi de-
:

yib bütün uzunluu ile ayni hadîsi zikretmilerdir.


( Buradaki râvîler de Ebû Zerr’in Rasûlullah (S) Rabb
) : :

Tebâreke ve Teâlâ’dan rivâyet etmekde olduu kudsî hadîsde «Muhak- :

kak ki ben kendi nefsime ve kullarma zulmu harâm kldm. Binâena-


leyh biribirinize zulm etmeyiniz...» buyurdu dediini yukarki hadîs tar-
znda sevk ederek rivâyet etmidir. Yukarda (55 rakamyle) zikretmi
olduumuz Ebû drîs hadîsi bundan daha bütündür.

*11 u.
;
*c jt.
( o' ^— «^ O -
,
:
c l (t oya) — û”\

. ;;:si \y;
\
oUb -îLn jii
ç *
Ah\
\
^iri » $ «irj 4 5
**• y
; * *iu:; J
'
,u \.
^ *

»\
il.,
**
j .

P JU, iJCllî -fte .


pûüis' v; eli'.’ ^ ‘jjî
.
^ui \ji 1
j

56 — (2578) : Câbir ibn Abdillah (R) dan, Rasûlullah (S)


öyle buyurdu : «Zulmden saknnz. Çünkü zulm kyâmet gününde zul-
metlerdir. Cimrilikden de korununuz.Çünkü cimrilik sizden evvelki mil-
letleri helâk etmi, onlar kendi kanlarn dökmelerine sevk etmi ve
onlar kendilerine harâm olan eyleri halâl saymlardr».

30. Bu, ma’nây zihinlere yerledirmek i<Jin bir temsildir, hakikat üzere deildir. Deryalar
mahdûd, mutenâhî ve tükenir halde. Allah katnda olanlar ise gayr mahdûd. gayr mü-
tenâhî ve tükenmez halde iken bu nash hakikat olabilir!
KTAllin. ItKIt VKS-SIhA VK I. ÂDÂH 47

n >

i A*t 'jz j_jJL>-ljl j'JA Ac L*l>- . A ll-l il* Aj-
,
jfl j -U£ (*®V\) û V

. (. U.il
C J.
oÜb ÂliH Jj V
j| P' jiî : Jli .
J j\ < jllo J
57 — (2579) : Abdullah ibn öyle dedi Rasûlul- Umer (R) :

l.' (S) : «Muhakkak ki zulm kyâmet gününde zulmetlerdir» buyurdu 31 .

^ '5 x V
%• l •'>
* V

t
i J
t K
v-
' 9 '
t
• t

jj i
J :
ûc
^
*- _• i

b a>. .
^ * I • A*
(V0A‘)\
/
— 0

. a >- 1
:
Âa-U ,j j&" . a^1_> V j Clli V < ^ j» •
5::
I

A .llâjl >*^_ '—>%<' {j* Â* <C '*14


£^7» l J)
^L— ^ ^-* J . Ala-C 3
' > *’ ^\ # ^
. a < 4La)l *
^ aa)
\
1 o j\~* c ul—
\
«
j<~*

58 — (2580) : Salim, o da babas bn Umer (R) den, Ra-


Nilullah (S) öyle buyurmudur «Musliman muslimann (dîn) kardei- :

dir. Musliman muslimana zulm etmez. Musliman musliman tehlükeye

atmaz. Ve tehlükeli durumda yardmsz brakmaz. Her kim (musliman)


kardeinin hacetinde bulunursa, Allah da onun hâcetini yerine getirir.

lYa’nî bir kul dîn kardeinin yardmnda bulunursa, Allah da ona yar-
dmda bulunur). Her kim bir muslimandan bir sknt ve gam giderir,

onu sevindirirse, Allah da buna mukabil o kimseden kyâmet gününün


skntlarndan bir gam ve tasay giderib onu sevinçli klar. Her kim bir

musliman örterse, Allah da kyamet gününde onu örter» 32 .

:a. Bu hadîs, veciz bir mesel sûretindedir: Dünyâda ilenen bir zuluun, sahibini âhiretde
zulmetler hâlinde bürümesini ifâde etmektedir. Zulm. kalbin kararmasndan ne’et eder.
«Zulm iki günâh ihtiva eder: Birisi haksz yere bakasnn maln ve hakkn al-
mak; öbürüsü de adâletie emreden Allâh'a muhalefet ve mubâreze etmekdir. Bu kin-
cisi, insanlarn iledii günâhlarn en büyüüdür. Hiç üphesiz zulm, kuvvetlinin Al-
lah'dan baka yardmcs olmayan zaîfe ika' ettii münker bir fiildir. Zaif, Allah’n ke-
falet ve emânnda iken ona zulm etmek, Allah’n emânn tanmamak demekdir ki en
eni’ bir günâhdr» (bn Cevzî).

Bu hadîsdc içtimâi yardmlama, güzel muaeret, ayllar örtmek, ayllar ve günâhlar


tehir elnekden sakndrmak gibi slâmî âdabn pek kymetli esaslar mevcûddur.
Hadîs metnindeki «lâ vslimuhû», musliman musliman kardeini tehlükeye atmaz
ve böyle tehlükeli bir durumda onu yardmsz brakmaz demelidir. Bu .fiil, if’âl lâhn-
dan olduu için hemzesi selâmeti selb içindir.
48 SAHlH-1 MÜSLM

• ' ' r w- - j
X-*' "
' .
\
1
i**. •-*- 4-'-* ". i- i 7»-»'
A*>1 < O.C U Jl 4 U*^>- JU . y» \\„Aj 4 u**»- £4 IÂ.A W*.»
i L?

• « jUl -4** ^aÎÜ*^- £,4


jJ
Y ‘

59 — (2581) : Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) :

— Müflis nedir, bilir misiniz? diye sordu. Sahâbîler :

— Bizim içimizde müflis, hiçbir paras ve hiçbir metâ kalmyan kim-


sedir dediler. Bunun üzerine Rasûlullah :

— Benim ümmetimde müflis u kimsedir ki kyâmet gününde bir


namaz, bir oruç ve bir zekât ile una (sövmü, una if-
gelir. Kendisi de
tirâ etmi, unun maln yemi, unun kann dökmü, unu dövmü ol-
duu halde gelir. Akibinde onun hasenâtndan bir ksm una verilir, bir
'ksm una Eer
üzerinde olan kul haklar ödenmeden evvel ha-
verilir.
senât tükenirse bu sefer o alacakl kullarn günâhlarndan alnb bunun
üzerine yüklenir. Sonra da kendisi cehenneme atlr.» 33 .

33. «Benim ümmetimden müflis...* yani hakîkî müflis u benim anlatdmdr. Amma ya-
nnda hiç mal olmayan yahut az mal olan kimseye gelince, insanlar böylesine müflis
ad Halbuki o gerçek müflis deildir. Çünkü onun
verirler. bu müflislik durumu ölümü
ile zail olub kesilir. Belki de hayâtndan bundan sonra hâsl olacak bir kolaylk ve zen-
ginlik ile de zâil olabilir. Hakîkî müflis bu hadîsde zikrolunandr ki ite o tam
helâk
ile helâk olmudur. Artk onun haseneleri, alacakllar için almr.
Hasenât tükenince
alacakllarn seyyielerindeh aln t ona yükletilir. Sonra da cehenneme atlr. te
böy-
lece haserât, helâk ve iflâs tastamam olur.
Mâzerî dedi ki Bid’atclarn ba’zs bu hadîs «hiç bir günahkâr bakasnn
:
(günâh)
yükünü tamaz » (el-En’âm: 164; el-lsrâ: 15; Fâtr: 18- ez Zumer: 7; biraz fark ile en- :

Necm: 38) âyetine muârzdr dediler. Bu i’tirâz, ken tisinden bir yanlma ve açk bir
cehâletdir. Zira o müflis ahs kendi fiili, vizri ve zulmu
ile muâkaba olunmudur.
Alacakllarnn haklan kendi aleyhine yönelmi de onlara berikinin hasenâtmdan veril-
midir. Hasenat bitib de yine alacakllar kalnca Allah’n kullar halikndaki adaleti
ve
yaratmasnn getirdii üzere, mukabele yaplm, alacakllarn günâhlar ona
yükletil-
mi ve böylece atede muâkaba olunmudur. Ukûbetin hakikati budur. Bu da ancak
kendi zulmünden ibâretdir. Cinâyetsiz, zulumsuz muâkaba olmamtr.
te bütün bu
görü sünnet ehlinin görüüdür. Allah en iyi bilendir •
(Nevevî).
ü

KTAHU’I.-HRR VE'S-SILA VISL-AoAB 49

3:^ r’l **A_>- : •


J?*" «— (* ®At)


^

V* Ü '
ojît* j S‘j-1 » Jli
fg <*\ dj~j j\ î oj'J* J \ JC i O \ JC t oÜt jje ( _>:* j\

. « .ü yi ;b îdl't i\lu 'jû; ’ji . VÇ\ ?s_

60 - (2582) Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle


:

mi yurdu : «Andolsun kyamet gününde bütün haklar sâhiblerine muhak-


kak te’diye olunacakdr. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyundan
k » muk yaplacakdr».

\ *x» l> . < ju* 4» 1 » c/ (voAr) —


®Âi\ jU I
. J lik J.c jj » §j||
«i' 3 jlj <J^ : 3» •
J ûc ' ‘
5^3 îlr®
'V ' * ‘ -*
"t

.iuA plî »Ait JJ luüi 'J*j


’^SJ AilliJ eJLjj Üt dfliSj : t'J Jr‘
. « VdVy
[N.r/^/k]

61 —Ebû Mûsâ (R) öyle dedi


(2583) Rasûlullah (S) : : :

«Azz ve Celîl olan Allâh zâlime muhakkak ki mühlet verir, verir de


onu yakalayaca zaman göz açdrmakszm anszn yakalar» buyurdu.
Sonra da «Rabbnn yakalay, ahâlîsi zulm eder halde bulunan mem-
:

leketleri yakalad zaman ite böyle olur. üphesiz ki onun çarpmas


pek elîm, pek iddetlidir» (Hûd 102) âyetini okudu. :

1>jMs y di y-A (\’v)

c ü>-
~ * > .• i|
ij âA\ X+£ fj
^ V X*
•îl.A. /
\XoAtj
\

jSr û JK j*' •>.' • J . l

• jCaVl JA ’ç'fe j J Cj*


: 3fe

Û i: » 3& $§> i» 3^S r '>


'
! jUVl 3Î : Y cîî- 5 ! ir ^p* 31
.
>v iAd ^isi 4'.^i M v â üji'j t i .v : 1
i& «
s
yA.h jiî 'jy,
. yJ *4 , üçü Ü> jg' 6i . ÇjL'. S Ciiu :t‘ - U' iî » 36
. « ryi:u CyL: 5^ Ljj

S. Müslim; C. 8, F — 4
: y > : »

50 SAHtH-t MUSLÎM

(16) ZÂLM OLSA DA MAZLÛM OLSA DA (DÎN) KARDEE


YARDIM ETMEK BÂRI

62 — Câbir (R)
(2584) öyle dedi Biri Muhâcirlerden, : :

öbürü de Ensâr’dan olan iki genç biribiriyle dövüdü. Derken Muhâcir


yahut Muhâcirler Ey Muhâcirler! Yetiin! diye nidâ etdi. Ensârî de Ey
: :

Ensâr, yetiin! diye nidâ edib yardm istedi. Her iki tarafn barmas
ve yardm ve «Nedir bu?
istemesini iiden Rasûlullah (S) dar çkd :

Câhiliyet ahâlîsinin da’vâs diriltiliyor?» diye sordu. Orada bulunan- m


lar Hayr yâ Raâûlallah! Öyle bir ey yokdur. Yalmz
:
iki genç birbi- u
riyle dövümü de, unlardan biri dierinin kçna vurmudur dediler
34 .

Rasûlullah «Öyle ise be’s yok. Kii, zâlim olsun, mazlûm olsun dîn kar-
:

deine varsn yardm etsin. Eer dîn kardei zâlim ise onu zulmünden
nehy etsin. üphe yok ki bu da o zâlim için bir yardmdr. Ve âyet kar 1-

dei zulma ma’rûz kalb mazlûm olmu ise bu takdirde de ona yardm
etsin» buyurdu 35 .

} c/'j 9 *
«—>_/>- U (J
I
ü^ y^->. »?.l (•••)
— Af
*
J 0 *

: 1)1» : j /ji- VI 3 15 j . 0 1 : SjÛc «j'l 36 ) _ ^ 1 JrV iiâ\Jl


J_

•'> j sH 1

û# ^3 /y*

^
• : 5») l/.'r

^3 3/-S 3& ! 3 «•* "


t : Ujb&
^
3&i ^ I
t :
jtiv» 3ö
^
.
jU VI ^
/•

3Câ .
ji^y y :fe b^p ! â 'Jj'-j t : ijife •« r<;uib 'jty

o -t Jl (J| cA ! «il
j . U jllj o.» : Jlc» î ,j «il juc l^ls . U jc i » .

. a Ol y3 Y . Cs 0 3ö -.j^h
.•jivfe'jîv^'
l, î 36

34. el-fCes’u £-**J )*"


: El ile yahut ayak tabannn göksü ile yahut da klç ve gayrisi
(

ile bir adamn kçna vurmak ma’nâsnadr...


35. Bu son tavsiyeyi daha açk anlatan bir hadîs udur .* Enes bn Mâlik (R) öyle dedi :

Rasûlullah (S) :

— Kardeine ister zâlim olsun, ister mazlûm olsun yardm et buyurdu. Birisi
— Yâ Rasûlallah! u mazlûm olan kiiye yardm edebiliriz. Fakat o zâlime nasl
yardm edebiliriz? diye sordu. Rasûlullah

Zâlimin iki elinin üstünü tutarsn diye cevâb verdi (.Buhârî, mezâlim, bûbun ein
ehâke zâlimen ev muzlûmen, III, 258 *1?»).
Zâlime yardmn, onun iki elinin üstünü tutmak sûretiyle icrâsm yapaca zu-
lümden onu men’ etmek ma’nâsm' ifâde etmekdedir.
:

KTABU'L-BRR VE'S-SILA VE’L-AdAB 51

63 —
Câbir ibn Abdillah (R) öyle diyordu Biz, Pey-
( ) : :

gamberin maiyyetinde bir gazada bulunuyorduk. Derken Muhâcir’ler-


len biri Ensâr’dan birinin kçna vuruverdi. Bunun üzerine vurulan En-
sârî : Ey Mu-
Ey Ensâr, yetiin! diye bard. Muhacirlerden olan da :

hacirler, yetiin! diye bard. Bunun üzerine Rasûlullah (S) «Nedir bu :

câhiliyet da’vâs?» diye sordu. Orada bulunanlar Yâ Rasûlallah! Muhâ- :

( lerden bir kimse, Ensâr’dan birinin kçna vuruvermidi dediler. Ra-


il

alullah «Brakn bu âdeti. Çünkü o kötü bir eydir* buyurdu. Bilâhare


:

Abdullah ibn Ubeyy bunu duydu ve: Onlar bunu yapdlar ha! Vallâhi
eer Medine’ye dönersek andolsun en erefli ve kuvvetli olan, oradan en
hakir olan muhakkak çkaracakdr dedi. (Bu söz Rasûlullah’a ulad) 36 .

Umer Bana izin ver de u munâfkm boynunu vuraym dedi. Ra-


:

«Onu brak. nsanlar. Muhammed


st lullah : sahâbîlerini öldürtüyor diye
konumasnlar» buyurdu 37 .

:
£&&)£>'& Îî!qi (-)-M
0l . jlLiji •
/fjte&SÜ-- Öl>[vü6j .tfi».

m P& m & m 'c? $ & £&&


. « Âii- .;jo » tjîü

.
0c : 36 & ; J ^ S» 36

M>. Bu vak’aya âyetler iaret ediyor


ve söylenen sözlere u
« Onlar Allâh'n Peygamberi nezdinde bulunan kimseleri bes-
öyle kimselerdir ki :

lemeyin Tâ ki daglb gitsinler diyorlar. Halbuki göklerin ve yerin hazîneleri Allah'n-


. ,

dr Fakat ö münafklar ince anlamazlar. Onlar: Eer Medine'ye dönersek andolsun en:
.

erefli ve kuvvetli olan oradan en ha kîr olan muhakkak çkaracakdr diyorlar Halbuki .

eref kuvvet ve galibiyet Allah'ndr Peygamberindir rnu'minlerindir. Fakat münafklar


, , ,

(bunu) bilmezler» (el-Munâfikûn: 7-8).


Bu hadSsde Peygamberim hlmi, teklif edilen baz ileri terk etmek, kendilerinden daha
büyük mefsedet domas muhtemil olan baz mefsedetlere sabretmek hükümleri vardr.
Peygamber insanlar teklif eder, biribirleri ile iyi geçindirir, musliman evketinin korun-
mas, slâm da'vetinin tamamlanmas, te’lîf edilmi kalblerde iymânn kuvvetlenmesi,
daha bakalarnn islâma rabet etmesi maksadlar ile bedevilerin, münafklarn ve di-
erlerinin cefâsna sobrederdi. Yine bu maksad için onlara bol mallar verirdi. te
münafklar da bu ma’nâ için, slâm'n zahir ve gâlib olmas için öldürmemidir. Zâten
kendisine hükmetmek emrolunmudu. Srlar Allah tevellî edecekdir.
zâhir ile

Münafklar onun sahâbleri içinde mahdûd sayda idiler. Peygamberim maiyye-


tinde ya hamiyyet için, ya dünyâ serveti için yahut da kabile asâbiyyeti için cihâda
gidiyorlard. Kad Iyâd der ki Âlimler bu gizli slâm dümanlarndan göz yummak ve
:

onlarla ktali terk etmek hükmü bâki midir yoksa slâm gâlib olduu ve »kâfirler ve
münafklarla cihâd ediniz» (et-Tevbe 73; et-Tahrîm 9) âyetinin nuzûlü ile mensûh oldu
: :

mu meselesinde ihtilâf etmilerdir. Bir üçüncü görü de söylenmidir Onlar afvet- :

nrck ancak n fakarn aça çkarmadklar müddetçe idi. Nifak aça çkardklar zaman
öldürüldüler (Nevevî).
: .

52 SAHH-I MÜSLM

64 — (Câbir ibn Abdillah (H) öyle dedi Muhacirler-


) : :

den bir kimse Ensâr’dar' bir kimsenin kç tarafna vurdu. Vurulan zât
Peygamber’e gelib ondan ksas yaplmasn istedi. Bunun üzerine Pey-
gamber (S) : «Bu âdetleri brakn. Çünkü bunlar çirkin eylerdir» bu-
yurdu.
Râvî Ishâk ibn Mansûr kendi rivâyetinde : Amr, ben Câbir’den iit-
elim dedi demidir.

(17)MÜ MNLERN BRBRLERNE MERHAMET ETMELER,


EFEKAT EYLEMELER VE BRBRLERNE DESTEK OLUB
YARDIMLAMALARI BÂBI

65 — (2585) : Ebû Mûsâ (K) öyle dedi


Rasûlullah (S): :

«Mu’minin mu’mine ball, ksmlar biribirini perçinleyen (takviye ve


tahkim eden) binâ gibidir» buyurdu 38 .

*** *r "i £ ' ~ •


5 * * •*

j b x>- .
\
l b
\ '»i*
(jr

-Uc <jr
.

(t oaa)
.


’$* . ’çJ» üj J Lfeip 'Jz , ijLj 'j« : 3Û .
jS, j jci

.
«
'jl'ij bh % 'i 'j&- . 'i. ^ . fl\

£ , j üb ^ - ö> ;£L (...)

• r * fu

ur”

38. Müzminlerin biribirlerine kar bu destekli ve perçinli durumlar âyetlerde de tas- u


vir ve tevik olunmudur
«üphesiz ki Allah, kendi yolunda biribirlerine kenetlenmi bir bina gibi saff ba-
l yarak çarpanlar sever » (es-Saff: 4).
«Mu’minler ancak kardedirler O halde i ki kardeinizin arasn (bulub) düzeltin.
.

Allah'dan korkun tâ ki merhamet olunasnz» (el-Hucurât: 10).


. . ^
KTAHU L-BRR VE'S-SILA vei.-AdAb 53

(i(i (2586) : Nu’mân ibn Beîr (II) dedi ki, Rasûlullah (S)

.oy 1c buyurdu : «Bütün mu’minlerin, biribirlerini sevmekde, biribirlerine
merhamet etmekde, biribirlerine efekat ve lutuf eylemek husûslarnda
meseli, vueûd misâlidir. O vucûddan bir uzuv hastalannca vucûdun dier
n'/.ûlar biribirlerini hasta âzânm elemine, uykusuzlukla ve hararetle i-
li râke çarrlar. (Yani hasta organn elemini paylarlar).

( ) : Buradaki râvîler de, Nu’mân ibn Beîr’in Peygamber-


den nakletdii hadîs gibi rivâyet etmidir.


’•
VÜ . l
-J’J (•••) — AV
J . -Uj j’/f o j, «a 3iji-j 36 36 : û jtii' o* Lçi <

. ^»3 ’ji'i oib'Ju. ^ 'JQ , d;


«
**
^ *.*,. • *
v > r** - • • i» •- /• • / \
i t V* u * >m ,/ l/ c/ (•")

. & ’jTü ol . A.r r, «â 3_,~j 36 : 36


^J oUîji
^
. . , d: ’epî oi j . ^ 'jz-

^A-lür üU»Jle.£ ^a^J • t Yl/^ <>»>-


J'a.c
" u -
u. Aj- . j\S o' (•••)
V
;

' * <•"

- V. - -
>'•; bilisi « . '

#2 " ? LS* â
>
c

67 h— ( ) : Nu’mân ibn Beîr (R) öyle dedi : Rasûlullah


(S) : «Bütün mu’minler bir tek kimse gibidir ki onun ba arrsa, vü-
cûdunun kalan ksm, harâretle ve uykusuzlukla ba için biribirini ça-
rrlar» buyurdu.

( ) : ify’mân ibn Beîr dedi ki : Rasûlullah : «Bütün musli-


manlar bir tek kimse gibidir ki onun gözü hastaland zaman bütün
vucûdu hastalanr. Eer ba hastalanrsa bütün vucûdu da hastalanr»
buyurdu.

( ) : Buradaki râvî de A’me’den, ö da a’bî’den, o da Nu’-


mân ibn Beîr*’de., o da Peygamber’der. yukarki hadîs tarznda rivâyet
etmidir.
- . :

54 sahIh-1 muslîm

r r f cf
«
(jy* (\a)

Jr-i) 0:5^1 cç.-4 (toav) —


-
< jLi . v& H öVijtî » 3& || ât t)/-S
‘j‘
i jt 6 ; </ v; , , ,%i\

. fl jikil *1 u
f.

(18) SÖVÜMEKDEN NEHY BÂBI

68 — (2587) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) : «Biri-


biriyjc sövüen iki kimsenin söyledikleri eylerin günâh, tecâvüze ura-
yan kii haddi amad müddetçe ilk sövmiye balyan, kimse üzerinedir»
buyurdu M .

,, • ^

G i*arû’
>
' j*j) :lji&
j ly j/ür J_Vc (v©aa) —
JU J* <»lu> j$m «SI J t
»j'Jm j \ *Jt t o \
[yt » *yUI jc

a «SI VI «S A?-l aÛ>I


^
y U_j ye Y «
^Al
*"
Ia-c. ull SI
j ISj.

(19) AFV ETMENN VE ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK GÖSTERMENN


MÜSTEHÂBLII BÂBI
69 — (2588) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle
buyurmudur : «Sadaka hiçbir mal eksiltmez 40
. Allah afveden bir kulun

3D. Bu hadîsde bir kimsenin tecâvüze urad mikdâr karlkda bulunmasnn caiz olduu
hükmü vardr. Zâten bunun cevaznda hiçbir i’tirâz yokdur. Bu husûsda kitâb ve sün-
netin delilleri biribirini öyle buyurdu
te’yîd etmidi- : Allah
«Kim zulmun ardndan herhalde hakkn alrsa artk bunlar
kendisine (yaplan)
aleyhinde (pes’ûliyete) bir yol yokdur (e-ûrâ: 41'
«... Kendilerine tekallub ve zulun vâki’ oldua zaman elbirlyk
(mazluma) yardm
eyliyenler...» (e-ûrâ: 39).
Fakat bu hakla beraber sabretmek ve afvetmek daha faziletlidir. Yüce Allah bu
husûsda da öyle buyurdu :

« Kötülüün karl
ona denk hr kötülükdyr. Fakat kim afveder bars salarsa
mükâfat Allah’a âiddir. üphe yok ki o, zâlimleri asla sevmez» (e-ûrâ: 40).
« Bununla beraber kim sabreder, (suçlar) örter/
balarsa ite bu üphesiz azm
olunacak ilerdendim (e-ûrâ: 43).
Bu hadîsin bir fkras da afveden kimsenin derecesini ve erefini Allah'n muhakkak
yükseldib artracan ifâde etmekdedir. Bu husûsda daha birçok hadîsler vardr.
40. Bunda iki vecih zikretdiler : Biri, o mal bereketlendirilir ve mazarratlar ondan def’
edilir de böylece sûret eksiklii gizli olan bereketle bütünlenir demekdir.
Bu, his ve
âdetle idrâk olunandr. kincisi, sadaka ile maln sûreti eksilse
de sadakaya tertîb edi-
len sevâb sebebiyle eksiklii bütünlenmi ve bir çok katlarla
artm olur demekdir.
:

KTABU'L-BRR VE’S-SILA VE’L-AdAB 55

.cak yüksekliini) artrr 41 Her kim Allah için alçak


izzetini (erefini, .

gönüllülük yaparsa Allah muhakkak onun derecesini yükseldir» 42 .


<J
C
3 : 5^1 :
lj)U . <> l .(t «AN) —V
• ^ ^ : 1^6 « î ^ jjj-v'l » 36 ^3 ü! •
*^.3* ü' 3* ‘ *=’.
' ûc
.
3 jâr L a
;
s d 36 î 3j*\ £ <^>1 j OJ c*3 :
3i tt

\ 3^1 # 36
#
. « a:^ jû* * A -3 J 0^5 . Xoa

(20) GIYBETN HARAM KILINMASI BÂBI

70 — (2589) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) :

— Gybet nedir, bilir misiniz? diye sordu. Sahâbîler :

— Allah ve Rasûlü en iyi bilendir dediler. Rasûlullah :

— (Dîn) kardeini holanmyaca bir ey ile anmadr buyurdu. Bu


arada :

— Ya söylediim ey kardeimde var ise ne dersiniz? denildi. Ra-


sûlullah :

— söylediin ey onda varsa sen onu gybet etmi olursun. Ve


Eer
eer söylediin ey onda yoksa o vakit sen ona iftira etmi olursun bu-
yurdu 43 .

41. Bunda da iki üzere olmakdr. Yani her kim afvetmekle ve


vecih vardr : Birisi, zahiri
kusurlardan yüz çevirmile tannrsa gönüllerde yükselir ve büyür, izzeti ve ikrâm
artar demekdir. kincisi, bundan murâd, âhiretdeki ecri ve oradaki izzetidir. /

42. Burada da yine iki vecih vardr Biri, Allah onu dünyâda yükseltir, alçak gönüllü-
:

lüü sebebiyle kendisi için gönüllerde bir menzile sabit olur. Allah insanlar nazarnda
onu yükseltir ve mevkiini yüceltir. kincisi, bundan murâd alçak gönüllülüü sebebiyle
âhiretdeki sevâbmn ve derecesinin yüksekliidir. Alimler: Bu üç lafzdaki vecihlerin
hepsi de âdeten mevcûddur, ma’rûfdur. Bunlarn hepsi de dünyâda ve âhiretde olmak
üzere beraberce iki vecih birden murâd edilmi de olabilir dediler (Nevevî).
43. Gybet, bir kimsenin gyâbnda holanmyaca bir ey söylemekdir. Gybet dîn ve dün-
yâ ayblarmn âmildir. Bazlar Gybet, muhatabn, ayb zikredilen kimseyi
zikrine :

tanmas, gadab hâlinde ve sövme sûretiyle zikredilmesidir demilerdir. Binâen-


bir de
aleyh bu, munkeri deitirmek çin, fetvâ istemek için, errinden sakndrmak için, ba-
kasna tantmak için olursa gybet olmaz..
Kur’ân- Kerîm’ de gybetin çirkinlii pek belî bir suretde anlatlmdr
"Ey t ymân edenler, zannn bir çoundan saknn. Çünkü baz zan günâhdr. Biri-
birinizin kusurunu aradrmayn. Kiminiz de kiminizin arkasndan çekidirmesin. Sizden
herhangi biriniz ölü kardeinin etini yemekden holanr m? te bundan tiksindiniz.
Allah’dan korkun, çünkü Allah tevbeleri çok kabûl edendir, çok merhamet eyleyendir »
(el-Hucurât: 12).
Bu âyetin «hiçbiriniz kardeinin ölü olarak etini yemesini sever mi?» fkras, gy^-
betin tab’an, aklen ve er’an enâet ve çirkinliini pek güzel tasvir etmekdedir: Gybet
5C> SAHH -1 MUUM

is* j) 1
ti Al j~> m
fj\ <i
>~l AA y~* y* ^ ^ O

££&£ .(^53»^.'^®^ (t»v)-V\

V[ G M a? ^ V §§| ^
*
«
V
o ti
^ ’J? » 3tt
* .
c « Co* j'öc ‘^.'o*‘
^ y
Jîr-
#

ALLÂH’IN DÜNYÂDA AYBINI ÖRTDÜÜ KMSENN


(21)
ÂHRETDE DE AYBININ ÖRTÜLMES LE MÜJDELENMES
BÂBI 44

71 — (2590) : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) «Al- :

lah dünyâda bir kulunun ayblarn örterse, muhakkak kyâmet günün-


de de Allah onu örter» buyurdu.

< G‘a; .
LeS G&. . Jlîc &ÎU. . 3 ^;. L>> (...) - VT
.
« ^^ vj G!m «
j u; c v &v , 36 ^y * r# J ^
72 — ( ) : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) : «Dün-
yâda bir kul dier bir kulu setr edib örterse muhakkak kyâmet günü
Allah da onu setr edib örtecekdir» buyurdu.

edilen kimse gâib olub söylenen söze uuru bulunmamak ve o lahzada kendini müdâfaa
edecek vaziyetde olmamak hasebiyle bir ölü hem de karde olan bir ölü ve o vaziyetde
onun kötülüünü söyliyerek gybet ile haysiyetine saldrmak bir ölünün etlerini par-
çalayb yemek ve bâfiüsüs o saldrann zu’munca da fena ve binâenaleyh kurtlu bir cife
hâlinde bulunan o etleri hrs ve itihâ ile seve seve yemek kabilinden bir canavarlk
olmak üzere tasvir buyuruluyor. fâdedeki müteaddid mübalaalar da dikkatden kaç-
myacak kadar bârizdir Bir tarafdan takrire, bir tarafdan da inkâra muhtemil olan
:

istifhâm; son derece irenç bir eye mahabbet ile alâka; istirâk fiili ile ahade isnâd;
hem sâde insan eti deil ölüyü cife hâlinde yemekle temsil olunuyor. nsann nfimûs
ve haysiyeti, eti ve kan gibi ve belki daha mühim olduuna iâret buyuruluyor. De-
.

mek gybet böyle sefil bir canavarlk, gybet eden öyle alçak bir canavar mesabe-
ki
sindedir., (Hak Dîni, VI, 4475-4476).
1
.
'/ •*

44. Bu bâbn maksadn daha açk ifâde eden bir ha is udur: Ebû Hureyre (R) dedi ki:
Ben Rasûlullah (S) dan iitdiu. öyle buyuruyordu : «Ümmetimin hepsi (Allah tarafn-
dan) afvolunmudur. Yalnz Aikâre günâh ileyenler deil. öyleleri o günâhkâr deli-
lerdendir. Kii geceleyin bir günâh iler, sonra sabaha çkar, Allah onun günâh iini
setretmi iken o sabahleyin una buna Ey fulân, ben dün gece öyle öyle yapdm :

der. Halbuki o, Rabb kendisini setr ederek gecelemidi. Fakat bu deli Allâh’n örttüü
Perdeyi açarak sabahlar (yani iledii günâh herkese i’lân eder). (Btthârt, Edeb, bâbu
setri’Umu’min ala nefsihî).
^ »

KTABU'L-BtRR VE’S-SILA VK'I.-ADAB 57

-ii
S V" r l
.
(”)

-> 3 £5i ijû />'; ££ J.i 3 3 & L» (W\) - vr

J ^ VT^ S te-( & )


: 36 ( ^ ^^ 31 ûî

ja5^)1
3(3

j(ii .
y 1 Je ÛSl£l-\ j\ 5 ••
Jj 1: jk J' i bj c Cr •

3j6 .
f
i jVl a Us « 3^-> cr*. j' ‘ u-V-* • ^ 5

-U1
«
*
/ *
i j| ! 'ü&l » 36 t3^i\ ^ CJ . ÜJ <*& 4 ÜS & 3>3 c ! : Ü5
. « ok» «Uri J^ldl 5*^/ [j\ < 4o j c ULâl *j)l xs- âP

.jij-ju? 3 i; »s â &? (...)

. « ;^i\ S »5 £ü >-! ^ , 36 £ ii£ 3L >£-y il’; j


<; \ . .

(22) KÖTÜLÜÜNDEN SAKINILAN KMSEYE YUMUAK SÖZLER


SÖYLYEREK MUDÂRÂT EYLEMEK BÂBI

73 — (2591) : Âie (R) tahdîs edib öyle demidjr Bir kim- :

se Peygamber’in huzuruna gelmek için' izin istedi. Peygamber «Ona izin :

veriniz. O, airetin ne kötü oludur yahut airetin ne kötü kiisidir — —


buyurdu. O kimse yanma girince Peygamber ona kar yumuak sözler
söyledi. Âie dedi ki onun için söy-
: Ben : Yâ Rasûlallah! Biraz önce sen
lediini söyledin. Sonra da ona yumuak konudun? diyerek bunun se-
bebini sordum. Rasûlullah (S) «Yâ Âie! Kyâmet günü Allah katnda :

mevkii bakmndan insanlarn en erlisi (dünyâda) kötülüünden korun-


mak için insanlarn terk etdii — yahut karlamak ve konumakdan
kaçnd — kimsedir» buyurdu 45
.

(
Burada da Ma’mer, bn Münkedir’den bu isnâd ile yu-
) :

karki hadîsin ma’nâs gibi rivâyet etmidir. Ancak burada «kavmin ne


kötü kardei ve airetin ne kötü oludur» demidir.

45. Kadî Iyâd dedi ki Bu adam Uyeynetu’bnu Hsn’dr. slâmî izhâr etmi ise de henüz
:

musliman olmu deildi. Peygamber, insanlar onu tansnlar ve onun hâlini bilmeyenler
onunla aldanmasnlar diye onun hâlini beyân etmek istemidir. Onda Peygamber’in
hayâtnda da, ondan sonra da iymânmn za’fna delâlet eden hal vard. Nihayet mürted-
lerle beraber irtidâd etmi, kendisi esir olarak Ebû Bekr’e getirilmidir. Peygamber’in
qnu «kabilenin ne kötü kardeidir» diye . vsfetmesi nübüvvet alâmetlerindendir. Çünkü
onun kötülüü, Peygamber’in vasfetdii gibi* meydana çkmdr. Peygamber ona yar
ancak onu ve emsalini slama sndrmak için yumuak konumudur (Nevevî). ’
^
58 SAHÎH-1 MÜSLM

jV r L (")

y VjL tfti . StL ^ jul ir p'P . t^dt ir xJ (»«) - Vt

« 36 iyp ^ jS • J*» ût.^j tf.'ÜLj'fJ

(23) YUMUAKLIKLA MUÂMELE ETMENN FAZLET BÂBI

74 — (2592) : Cerîr (ibn Abdillah R) dan; Peygamber (S) :

«Yumuaklkdan mahrûm olan, hayrdan mahrûm olur» buyurmudur 46 .

.
^
4>
' *
jS J*
rc-^Vl
^ J\\j l cJ
^
(••)“* V*
,

Grü
.
yv Juf /t top, d VjCjîl toi .
. p;Jr';î top; ^
.
y- top •. ju
- i'» i V • ' V Lap-j .cVI
^r-^Y'yfr
'
-Vr /
(y»bc
*"*V .
#
;w •'
Vv*" o}
<-* <-(
£ . .

mi j _
r/ ^ p yP pyî:
,'£L i 'jb J top 'jü ) _ t#

i>; M î» 'J/-3 tP- 'J>; op tp $ : = .


^ j& j p

75 — ( ) : Buradaki dört tarîk râvîleri de A’me’den, o da


Temim ibn Seleme’den, o da, Abdurrahmân ibn Hilâl el-Absiyy’den ri-
vâyet etdiler. Absdyy dedi ki Ben Cerîr’den iitdim öyle diyordu : Ben :

Rasûlullah (S) dan iitdim: «Yumuaklkdan mahrûm olan, hayrdan


mahrûm olur» buyuruyordu.

O*
*•

*
' t -•

d
*
*
^ û JV
.* *'* • -
c
f , v
Li-
. I' ||
* •'

^
? 1 , • ' >*
^
- • 1 I A t, - /

(
V

•) — V”\
'Ji’j' fP p » §» Aâ ay.; 3& 3 : Vi i; ypp : . jp. J y,‘j j

46. mulâyemetma’nâsnadr ki*unf ve iddet mukabilidir... Ve mas-


R»/k, lutuf, suhûlet ve
dardr. Bir iin kolay tarafn bilmekle lutf ve >uhûletlfe tutmak ve bir adama suhûletle
muâmele eylemek, bir kimseye nef’ vermek ve faydalandrmak ma’nâsmadr (Kamus
Ter.).
Peygamber yumuak huylu, nâzik ve ince davranl idi: Sen Allah’dan bir rah-
met sayesindedir ki onlara yumuak davrandn. Eer kaba, kat yürekli olsaydn onlar
etrafndan herhalde dalb giderlerdi ...» (Alu Imrân: 159)..
« Aj
KITA BUL- BRR VE'S-SILA VE’L-ADAB 59
76

— ( )
Ben Cerîr ibn : Abdurrahmân ibn Hilâl dedi ki :

\bdillah (R) dan öyle derken itdim Rasûlullah (S) buyurdu ki: Yu- :

muaklkdan mahrûm ulan hayrdan mahrûm olmudur yahut yumu- —


uklkdan mahrûm olan hayrdan mahrûm olur — ».

jjf' *—
# **jU/
<- * • * *
W
* .

1# ü fcj- OU (t w) -w
77 "
<i-4
" ) <
/ r> " JÇ ü o c x$ '
1
uJ'

U.s_ V l*
, J9*J 5 • Uil
j[ ! Uljle t » Jli <Â>' jî

• 'Sj~ t ’

*J jü. v ir, . Jül jc


— (2593) Peygamber’in zevcesi Âie (R) den, Rasûlul-
:

lah (S) öyle buyurdu : «Yâ Âie! üphesiz ki Allah Rafîk’dr (kullarna
kar 78ltuflçârdr) . Rfk (sözde, ide naziklii, yumuak huyluluu) se-
ver.iddete (sertlik ve kabala) kar vermedii, (hatta) ondan baka-
larna da vermedii eyleri rfka verir» 47
.

J+J ) ‘
('UiJ k?A>- 1 U* A» . illi û)l A*., e (ro\i) — VA
^ S§| ur" â c ‘
SU o? " 1 ‘ ür
c ‘
v' O c ( £-/•- Ur'

• * VI v • <' j YJ <J

— (2594) : Peygamber’in zevcesi Âie (R) den; Peygam-


ber (S) öyle buyurmudur «Yumuak huyluluk, herhangi bir eyde bu- :

lunursa onu muhakkak ziynetlendirib güzelledirir. Sökülüb ‘koparld


herhangi bir eyi de muhakkak çirkinletirib kötüledirir».

. 'Ot, C-i; . jç. 3 Z'I E-u. vü


* *
: . S; ^l 3 ’&i .Ou (...) -v
' . 0

'cj S .
0T3 : i, Jî» j y}, . J>y i’' « a o ;&U tAi
. ^ >y . a j£)l «il JJ) (4! jISi . oV/ aJ,

47. Aie (R) öyle dedi : Peygamber (S) bana hitaben : «Muhakkak ki Allah, her husûsda
rfk ile, yumuaklkla muâmele edilmesini sever* buyurdu (Buhdrî, edeb, b âbu’r-'<t/k
fi'l-einri külli/î).
. N

60
SAHH-t MUUM
79

Burada da u’be r Ben Mikdâd ibn urayh ibn


( )
:

Hâni’den iitdim diyerek bu isnâdla tahdîs etmidir. Bu hadîsde râvî u-


nu ziyâde etmidir: Âie bir deveye bindi. Bu devede bir suûbet (yani
güçlük ve çetinlik huyu) vard. Bundan dolay Âie onu öteye beriye
sürmeye balad.* Bunun üzerine Rasûlullah (S) Âie’ye hitâben «Yu- :

muaklkla muâmele etrekden ayrlma» buyurdu. Râvî sonra yukarki


hadîs gibi zikretdi.

»jj o 4 ctur*
’ -l . (
T
0

: 13^ . ü \
cf v* • (i ' O (
T °'°) ~A *
- ^ • t * y • x

« o o ^ ‘ \ ^
o c V-A' • ^5^. i
c* [kA+A ^ a>-
^*80 . (iIÎJlÎ Jf jCajV' ^ J-' _)
< »jli—l (j «-Ü ji.j (»IX. : Jîi

J
« ;; /r. t^r . ;^s j U ij iî » ifl» ^ it üy~j zû

. jii \j y,y\ u ltr üi j 'Jv titjt jlci' 0&

(24) HAYVANLARA VE BAKA EYLERE LÂ’NET ETMEKDEN


NEHY BÂBI

— Imrân ibn Husayn (R) öyle dedi Seferlerin-


(2595) : :

den birinde Rasûlullah (S) ile bulunduumuz srada Ensârdan bir kadn * «,

da bir dii deve üzerinde yolculuk ediyordu. Derken kadnn gönlü da-
81
ralb skld da deveye lâ’net etdi. Rasûlullah bu lâ’net sözünü iidince :

«Bü devenin üzerindekilerini aliniz da deveyi braknz. Çünkü o lâ’net-


lenmidir» buyurdu. Imrân Artk o devenin insanlar arasnda, kendisine :

hiç bir kimse ilimeksizin yürüyüü imdi bile hâlâ gözümün önündedir
dedi.

O} A>7^' :
^ A <Ari (•••)“ A

: j üt vj . ^> ^ ^ >Uf. *jâ d 31 \

(plc C 1
jii- » (](*»
:
JjHtM aT. 3-. • «(» *»(•
V** ' <J : $
a <;
Vj
— Buradaki râvîlerin her ikisi de Eyyûb’dan Îsmâîl
( ) :

ibn Îbrâhîm’in (80 rakaml) isnâd ile onun hadîsi tarznda rivâyet etmi-
lerdir. Ancak bunlardan Hammâd’n hadîsinde vardr : Imrân : Ben u
\ ) »»

KTARU'L-BRR VE'S-SILA vf/l-AdAb 61

hâlâ beyazl siyahl hâliyle o dii deveye bakar gibiyim dedi. Sakafî’nin
hadîsinde ise u
vard r Bunun üzerine Rasûlullah «O devenin üzerin- : :

deki eyleri aln da ork tamâmyle çblak ve ihmâl e&'.mi halde brakn,
(,;ünkü lâ'netlenmidir» buyurmudur.

(
gjj j 3.1 ) *J föi
m A 3 ’S-A . -3 && A» (»•«) - AY
Ijllc < Âs U ’Jc VjÇ Liy : jlî <
»j./. Jy*
‘ öUtc (J
1

0 ‘J* 3i» £A !
£ =3Jfcâ /J±l •
m 3K H />
82 — Ebû Berzete’l-Eslemiyy (R) öyle dedi: Bir
(2596) :

kadn kafilenin baz eyâlar da üzerinde bulunan bir dii deveye binmi
vaziyetde yol alrken birdenbire Peygamberi gördü. Bu srada da da
yolcular skdrmd. Kadn deveyi azarlad ve Yâ Allah! Buna lâ’net :

et diye ilendi. Bunun üzerine Peygamber (S) «Üstünde lâ’net bulunan :

bir dii deve bize arkadalk etmez yahut etmesin — » buyurdu. —


J & ZA JZj t .
^J :* >î» i .« s. " '
î*v x* V
.
ZVZ*> L»
a
.
-
( ..) - Ar
j % . v u.’; , za :ci-
. 'ju ir ,'
-
« 3 î.;i; îuj \i.cJ y 1
3 £î . y

83 —
Buradaki râvîler de cemîan Suleymân et-Tey-
( ) :

mî’den bu isnâdla rivâyet etmilerdir. Bunlardan Mu’temir’in hadîsinde


râvî Rasûlullah’m sözünü ziyâde etmidir «Hayr. Allah’a yemîn edi- u :

yorum ki, üzerinde Allah’dan bir lâ’net bulunan bir yük ve binek devesi
bize arkadalk etmez yahut etmesin » veyahut da buyurmu oldu- — —
u gibi.

o •
ja j oUu “ çj
-
j\>-\ .
j •
a>- • .

*
fj j * j* K^jo (t ©w)

3l» $|*2: -Û'l '] jt ‘


* _/_ jP> A: c ,j
/• ' '> **• * " (

. h l:Ü j\ J.JuJ V

r
->*
i il

-Uc
,

<J*
f
0**11 i ya>-
• i-’ ^
• C* JU f".ö "
ll» A>- .
• ' ^ ,

4 ^»
'i •*

Jl>-
i \
(...)

. 'jL jfcLy lJ; ,


»

62 SAHÎH-1 MÜSLM

84 — (2597) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) : «Bir


a.ddyk için lâ’net edici olmas yakmaz» buyurmudur 48 .

( ) : Buradaki râvî de yine Ala ibn Abdirrahmân’dan bu is-

nâdla yukarki hadîs gibi rivâyet etmidir.

dpV ;c , A- (^\ a ) - aû

^V fi ‘ jp & & o'

^4

’üi
*/'
’4 o'j';- 3>

iiUdL iitlr* : îlSj-M |>1 li» . < 4 ji.dk> l Isd» < *.oU \&x*

O V » «Ü 0 <jk ; #LjjI \
\ <!_.»*" • cdks , ij\>-

«
pl <
«' V ^3

E*Âi : .
‘J)| ,‘i 'j t,-*-*»'
oilî /; ;:ûi d £ \ t
^ (. .
.)

il/
^ . O' l» ^>-\ . j\ fj \l» Jo-J
£
.
j J+Z.KA

' • ' • !" - * «'•*' r • n /. i- .


**!
• ?
,

• d -‘-^4 l/ (C» 4 y}-£. i ,i\l— V‘ 'Â.A i \L*1


^ ^ ^ t - |

85 — Zeyd ibn Eslem’den (öyle demidir) Abdul-


(2598) : :

melik ibn Mervân kendi yanndan Ummu’d-Derdâ’ya döeme, minder,


mak’ad, yasdk gibi ev ziyneti olacak bir takm eyâlar gönderdi. Gece-
lerden bir gece olunca Abdulmelik geceleyin kalkd ve hizmetçisini ça-
rd Hizmetçi biraz ar
davranb huzûruna geç gelince Abdulmelik ona
lâ’net etti. Sabah olunca Ummu’d-Derdâ (R) Abdulmelik’e hitâben Ge- :

celeyin ben senin söylediini iitdim. Sen hizmetçini sra ona çardn
lâ’net okudun dedi ve un ilâve etdi Ben Ebu’d-Derdâ’dan iitdim öyle :

diyordu Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Lâ’net ediciler kyâmet günün-


: :

de efâatçlar ve âhidler olamazlar» 49


.

48. Bunda etmekden iddetle men’ vardr. Lâ’ et etmei huy edinen kimsede güzel
lâ’net
sfatlar bulunmaz. Çünkü bedduadaki lâ’netle AL*h’n rahmetinden uzaklandrmak mu-
râd edilir. Bununla beddua etmek, Allâh’m rahmetle, birr ve takvâ üzerinde yardmlama
ile tavsîf etdii ve biribirlerini bir tek vucûd gibi destekleyib perçinleyen binâya ben-

zetdii mu’minlerin ahlâkndan deildir. Mu’min, kendi nefsi için arzu etdiini kardei
için de arzu eder. Musliman kardei aleyhine lâ’netle bedduâ eden kimse ise biribiriyle
kesime ve biribiriyle yüz çevirmenin nihâyetindedir. .Bu da muslimin kâfire temenni
edecei ve aleyhine bedduâ edecei eyin sonudur (Nevevî).
49. Hadîs, lâ’net edicilerin kyâmet gününde efâatlerinin kabul edilmiyeceini haber veri-
yor. ehâdet meselesine gelince, baz âlimlere göre, lâ’netcinin kyâmet gününde ehâ-
deti" kabûl edilmiyecekdir. Yani bütün ümmetler peygamberleri** risâlet ve tebli vazi-
felerini yaptklarna ehâdet ederken bunlar ehâdet edemiyeceklerdir. Ba’z âlimlere
göre de lâ’netcinin ehâdeti dünyâda kabûl edilmez. Çünkü, onlar fâsklar zümresine
dâhil olmulardr. Bir takmlar: ehâdetden maksad ehidlikdir, binâenaleyh bunlara
ehîdlik mertebesi nasîb olmayacakdr demilerdir.
^ :

KITABUL-BRR ve'S-sila VEL-AdAB 63

( ) : Buradaki iki râvî de Ma’mer’den, o da Zeyd ibn Es-


Irm'den bu isnâd içinde (85 rakaml) Hafs ibn Meysere hadîsinin ma’nâs
rh) rivayet etmilerdir.

‘je. < -u-


** ^ fü* j â._ G\vi .
j û Jy
«•
\

•»
y, \
( •
•) — S\
uv d Ö\
»
'J>; ^ Arjji' . .1» A; i ^ . .r>A
*

f

^ sf Jyf\ j *>
.

. t yU ^ , .L'iivj ,11'^ o<)jz3y

86 — Zeyd ibn Eslem’den ve Ebû Hâzm’dan, onlar


( ) :

da Ummu’d-Derdâ’dan, o da Ebu’d-Derdâ’dan (öyle demidir) Ben Ra- :

sûlullah (S) dan iitdim, «Muhakkak ki Iâ’net ediciler kyâmet gününde


;â hinler ve efaatçiler olamazlar» buyuruyordu.

( ) oG5 ©Ü : V'& .
jj ’j\j O & (T^) - AV

yâ ! <ul 3 t : 3--:» : •
»// üJ 6C '
4
+f *
JJ Oc '
( ti'

) •**.-/
«•"
O*

(t
; >
A3* j ’-JJ, % Cü ü. y .
jj » D6 . o£Â\

87 — (2599) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah’a :

Yâ Rasûlallah! Mürikler aleyhine beddu? denildi. Rasûlullah (S) :

«Ben lâ’net edici olarak gönderilmedim. Fakat ben ancak bir rahmet
olarak gönderildim» buyurdu 5tt
.

50. Peygamber’in rahmet edici vasfn baz âyetler bildiren

« Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmidir ki sizin skntya u-


ramanz, ona çok a r ve güç gelir. Üstünüze çok dükündür. Mu’minlere çok re’fetli,
çok merhamet edicidir » (et-Tevbe 129). :

«Biz seni alemlere ancak rahmet için gönderdi fc» (al-Enbiyâ : 107).

O, dünyâda mu'minlere de kâfirlere de rahmetdir. Kâfirlerin kökden helâk olma-


lar azabn n (srarla ve defâatle taleb etmelerine ramen) te’hîrini istemesi onlar için
bir rahmetdir ( Medârik ). nsanlar küfr, cehl ve dalâl içinde iken o, bunlarn kurtul-
malarn ve sevaba ulamalarn istemi, kendilerini hakka da'vet etmi, onlarn gide-
cekleri doru yolu göstermidir. bn Abbâs der ki Onun rahmeti iymân edenlere de :

etmeyenlere de âmildir. ymân edenler dünyâda da âhiretde de o rahmetden nasîbedâr-


dr. ymân etmeyenlere gelince : Onlar da isti’sa azabnn geri kalmas sayesinde bu
ahmetden faydalanmlardr ( Beydâvî ,
Medârik ,
Hâzin).
: 5

64
SAHH -1 MÜSLM

> y r y ^ -j 4* > V” ^ c/ (
•Ssj'Jj&iJ-b'iMy'jtir!)
\\ >•-> a.
S ^j
- -

3 O' cr* c ^û*


• i .
(n--) — AA
‘ ' ‘

\f:
. iGrft jaU ^ ji\ V
*
.
> *Ü£li .
§|| «*' : cJ\i . <^C JC

Jl; . Ö\ÎU XÜ C &> ^ ^ LÜ ^ A 3jiS t ! : oii V> u . t^LS ^'.U

!
^l\ cJlî : ?
J j Alt cijli L o’-ic U j\ » Iji» . L^lll _J \*4^J IsJj : « î »

• a
^J*:\J
~X*
j ^ AlX- V o*A!L!J\ <_$l» . S 1 (c^

Jjc ^ . V jUS ^ tfoi- : vfe . cJl jO. ^-îV i.


2,
' Jy j!' AlÂ* ( • •)

-* •
a
-
_•
^* A
* u *
^
3
V O- r * •* ti * ' V
ju&çi* J*£0* -
f.^'-'.i
o*'-k

.L^>\ 3 u£jj ££i , 4 . * rj& : ^ o./> j 36 i


. £ > ^y ^.

(25) HAK PEYGAMBER (S) N BR


ETMEM OLDUU HALDE
KMSEY LANETLEMES, KÖTÜ SÖZ SÖYLEMES YAHUT
BEDDUÂ ETMESNN O KMSE LEHNE TEMZLK, ECR VE
RAHMET OLMASI BÂBI

88 — (2600) : Âie (R) öyle dedi Rasûlullah’m huzuruna :

iki kimse geldi ve kendisi ile hr ey konutular. Ben o konuulan eyin

ne kimse Rasûlullah’ öfkelendirdiler. Bun-


olduunu bilmiyorum. Bu iki

dan dolay Rasûlullah (S) onlara lâ’net etti ve söz söyledi. Bu iki ar
kii darya çknca ben :


Yâ Rasûlallah! Senden bir hayra nail olan umduuna zafer bul-
mu kurtulmudur. u
iki kimse ise senden bu hayra nâil olamadlar de-

dim. Rasûllulah :

— Bunu neden söyledin? buyurdu. Ben :

— Sen onlara lâ’net etdin ve ar söz söyledin dedim. Rasûlullah


öyle dedi

Sen benim Rabbmla ne üzerine artlatm bilmez misin? Ben :

Yâ Allah! Ben ancak bir beerim (her insan gibi benim de ho vaktim
ve öfkelendiim zamamm
Binâenaleyh muslimanlardaj herhangi olur).
bir kiiye lâyk olmad bir sözle hitâb eder lâ’net eylersem o hitâbm
ve lâ’netimi o mu’mfn için günahdan temizlik ve ecr kl!. dedim».
( )
Buradaki iki râvî de yine A’me’denr 'bu isnâdla (88
:
. 6 ^
KTABU'L-BRR VE'S-SILA vel-AdAb 65

rakaml) Cerîr hadîsi tarznda rivâyet etdiler. *Bunlardan ysâ’nm hadî-


sinde : Onlar Peygamber’le yalnz kaldlar. Müteâkiben Peygamber onla-
ra ar sözler söyleyib lâ’net etdi ve kendilerini dar çkard fkras
vardr.

,
j l 'jc 1
.
j \ \JjS- . J «Âil -ûc J ju£ \isje (r*\* \) — f\\
,
o; ji-3
0
Ot fc*j I
ji ,
*
^i 3^; :
36 . al -î

• G ; H) j\ < J

ls'^ Cf 1
j)r O* ‘
üj â c c>*- c V) *0 1 .jüf âl ll^7j (ti* t)

• a C’r'S ^ j » jl VI,

o*-*l 9 • j» l E*a^- : V6 vpijO. b


. ü.' # j! '
(•••)

. «J 'jL
.
'* -•
p

l O? .
^;v
^
'Jia; J-i; üjti-l '^.l S
• î' •'./'* I
.

^ • • Ç
. cIj a>. <j a
»•
jj » J •
«

^
» er 3
: c$->£
^ J^ ü '
Jf I

89 — (2601) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Rasûlullah (S.)

öyle duâ etdi : «Allâhm! Muslimanlardan herhangi bir kimseye ar söz


söylemi, yahut lâ’net etmi, yahut da denekle vurmu olursam sen bu
fiillerimi o kul için bir temizlik ve rahmet kl».

(2602) Bize bu hadîsi bn Numeyr de tahdîs etdi. Bize babam tah-


ds etdi. Bize A’me, Ebû Sufyân’dan, o da Câbir (R) den, o da Peygam-
ber (S) den yukarki hadis gibi tahdîs etdi. ukadar ki bu hadîsde «bir
51
temizlik ve ecr (kl)» tarzndadr» .

( )
: Buradaki iki râvî de A’me’den, Abdullah ibn Nu-
meyr’in isnad ile onun hadîsi gibi rivâyet etdiler. Ancak râvî bunlardan
ysâ’nn hadîsindeki Ebû Hureyre’nin hadîsinde kld.
«ve bir ecr» sözünü
«Ve bir rahmet» sözünü de Câbir hadîsinde kld.

;il. Bu hadîsler Peygamberin ümmeti ve bütün insanlk hakkmdaki yüksek çefekat ve mer-
hametini, Kur'ân’n tebli ve taiîm ettii en yüce ahlâk temessül eylediini ifâde et-
mektedirler.

S. Müslini; C. 8, F — 5
66 SAHlH-1 MÜSLM

Oc ( Ü*9 ^ tj-'î )
^A_»* . -L.~ J A.JÇ. \lsj0 (tV \) —\ *

. AjlIiiT lA^c 3-X£ J| JUI


!
ö Jk j\ l
.
•j'j+J \ ‘
fcj
c
^tje ’ 1 ^ '

V'ji :S"jj ;£. '4


fes *-£ . ,
'£j , ^,';j
l
js :
^ t ) (At

36 4- v . i>' â-v'i 'jj'.


.
^ ^ »•
, â’j\j\
r
E-5 idi t*ü
. .
'_d d ‘i
• t
(...)
' '

t ^ ?
1- -t
. « J» »
.£ -.r
. a » jÇ ît
1j
. iJ.^A ,j \ <i)
J* j : il* -11 /l 3&

^ V$ & £3 3
‘ ^ • v> 3 &£& • ap 3 Xll <£*
»•
(...)

• * J**.
+

+
Cf-
+
« Co* d'o*‘
* w*. ^
â *^ 1
^
90 — Ebû Hureyre (R) den, Peygamber (S) öy-
(2601) 52 :

le dedi «Yâ Allah! Ben senin katnda beni kendisinden asla geri çevir-
:

miyecein bir ahd ediniyorum: Ben de ancak bir beerim. (Her insan
gibi benim de ho vaktim ve öfkeli zamamm olur). Binâenaleyh ben
musliman mu’minlerden herhangi bir kiiye eziyyet etmi, azarlam,
lâ’net etmi, denekle vurmu olursam, sen bu fiillerimi o mu’min için
namaz, zekât ve kyâmet günü kendisini yaknlatracak olan bir yakn-
lk vesilesi kl».

( ) Burada da Ebu’z-Zinâd bu isnâdla yukarki tarzda ri-


:

vâyet etmi, ancak burada râvî eddeli dâl harfi ile «ev celedduhû = ya-
hut denekle vurmu olursam» demidir. Ebu’z-Zinâd : Böyle eddeli dâl
harfi ile «celeddühû» eklinde söylemek Ebû Hureyre’nin lügatidir. Ra-
BÛlullah’n fasih olan lugatnda ise bu ta’bîr «dâl ve tâ» ile celedtuhû»
eklindedir dedi.

( ) Buradaki râvî de Abdurrahmân el-A’rac’dan, o da Ebû


:

Hureyre’den, o da Peygamber’den yukarki hadîs tarznda rivâyet et-


midir.

52. Bundan iki hadîs önce geçen 89 rakaml hadîs de (2601) müteselsil rakamn almd. Bu
hadîs de ayni konuda ve ayni sahâbînin rivayeti olduu- için ayni müteselsil rakam
tekrarlanmdr.
< C . N

KTABU’L-BÎRR VE'S-SILA VE’L-ADAB 67

i U. 3* < j 1 1> Ju»-


3 tl) tî‘^-
fr . -i-*- o LAû? (•••)“ ^
^
.-'
r*.
r
f
®.
" .

Ji«
A..
»
j,

D>; |g >
•*
, 2..--I » ' »

^r
• "
:
^
î) : S/A
^ » > f î > • '
:
"tu
36

i x
» >•,
91
AlaA«M» jt , vrit^y 'di' . aJw V) û? i'd ou- jî J5 Ü"

a hilâli ij*Ju Vji-J * V^UV-li VjJ»- jt


. * y [f.
4 ‘ .


Bize Kuteybetu’bnu Saîd tahdîs etdi. Bize Ley s, Saîd ibn
( )

Rbî Saîd’den, o da Nasriyy’lerin himây esinde olan Sâlim’den tahdîs etd.


öyle demidir Ben Ebû Hureyre den öyle derken iitdim Ben Ra-
: (P.) :

sûlullah (S) dan iitdim öyle duâ ediyordu «Allahm! Ben ancak bir :

beer olan Muhammed’im. Her insann öfkelenmesi gibi bu Muhammed


de öfkelenir. Onun için ben senin katnda, beni kendisinde hiç geri çevir-
miyecein öyle bir ahd alm olaym Ben herhangi bir mu’mine eziyyet :

92
etmi, yahut ar
söz söylemi, yahut da denekle vurmu olursam, sen
benim bu fiillerimi o mu’min için bir keffâret ve kendisini kyâmet gü-
nünde sana yaklatracak olan bir yaknlk vesilesi kl».

j'AÎ -Cij iyji j'A' •


&A r* (•••) - vr
^ s ' ' ~ '

< U d J jîL ûjI


j
£-5" \ / (j.^ i>
c

. a -Çd\\ dCj \ V*j döl *j;U


93

— ( ) Bana Saîd ibn Müseyyeb, : bn ihâb dedi ki :

Ebû Hureyre (R) den haber verdi. O da Rasûlullah (S) dan öyle duâ
ederken iitmidir «Allahm! Ben herhangi mu’min bir kula ar söz
:

söylemi isem, sen bunu o kul lehine kyâmet gününde sana bir yakla-
ma vesilesi kl».

EK.
rJj.\ü V-ft & (S* (...) - \x

H JkSjLj :36 *2\ t irAjj £ V- c/K. . 3 * J&S) ö)

d) S 3*^ • j\ < ilil OîV* ^ OÂâûi !


’JhjÖ
» Jjâj.

— ( ) Bana Saîd’lbn Müseyyeb, Ebû Hureyrî’den tah-


:

dîs etdi. Ebû Hureyre (R) öyle demidir Ben Rasûlullah (S) dan iit- :
68 SAHH-Î MÜSLM

dim «Allahm! Ben senin katnda, kendisinde beni asla geriye döndür-
:

meyecein bir ahd alm olaym Ben herhangi bir mu’mine fenâ söz :

söylemi, yahut da denekle dövmü olursam, sen benim bu fiilimi kyâ-


met gününde o mu’min için bir keffâret kl!» diye duâ ediyordu.

ujr-
.
çAo f m
u> A>- . (jr Juc »u> X>-j
^ . £-j j u> -X>-
. j ji x>- (. .
.)

94 — (2602) 53 : bn
Bana Ebu’z-Zubeyr ha- Cureyc dedi ki :

ber verdi. Kendisi Câbir ibn Abdillâh (R) dan öyle derken iitmidir :

Ben Rasûlullah (S) dan öyle derken iitdim :

«Ben ancak bir beerim. Bunun içlin ben Aziz ve Çelil olan Rabbma
kar Muslimanlardan herhangi bir kula
: söz söylemi, yahut azar- ar
lam olursam, benim bu htâbmn o kul için günahdan bir temizlik ve
bir ecr olmasn art kldm».

( ) : Buradaki iki râvî de cemîan bn Cureyc’den bu isnâd


ile yukardaki hadîs gibi rivayet etmilerdir.

53. Bu hadîs dahi (2602) müteselsil rakamn ald. Halbuki bu rakam, bu kitâbdaki 89 sra
rakamndan sonra gelen Câbir hadîsinde de yazlmd. Bunun da sebebi 90 sra rakaml
hadîsde söylemi olduumuz gibi ayni sahâbînin ayni konudaki bir hadîsi olmasdr.
Ayr sra rakam almasnn sebebi ise, buradaki rivayetin biraz daha tafsil ifâde etme-
sidir (Mütercim).
. j ,:

KTAUU’U-UÎRH VE'S-SILA VEL-ADAR 69

j ji .
jr v j vii
. ^ v ji
l
(j *jf *> : * jit cJ&

gg â 'Jj-j ü 3tâ . i 'JA> ü ’J; . lAjt kjt'


, I
£. } it t üli u j » D& i '& o^sî i t : ‘cM « !^X fi t 5 dfö »

jfe
y . ^i 'j jij 'db.i'i 'j& .
î;-J v j v- 'jâ$ v il ojö 2ü1 L> 3 :
: ^6
’^jl . •£ 01 i/; : üs j; ’£ ti^ j\
O
j; ^
^Jail ÎÜ*
i '^tî ul ^1 t.

Î^
J (
-jJ » *<5-*l -V* ( i*l c _•£ i X>-\ Lt_î>" . .
^-£îi! j*_

• a
V^S?' f !*. ^ t *.!A V !â> *^j-> 'jjt^ ^ ‘

^ **

. «.4 jXl
^ V^ÂsJl i î
fj»-
4
^ 1

95 — Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edib öyle dedi


(2603) :

Enes ibn Mâlik’in annesi olan Ummu Suleym’in yannda yetim bir kz
vard. Bir kerre Kasûlullah (S) bu yetim kz gördü de ona :


Â! Sen o vaktiyle küçücük olan kz msn? Andolsun,ki sen büyü-
müsün. Naha senin yan büyümesin! 54 dedi. Yetim kzcaz bu söz üze-
rine alyarak Ummu Suleym’in yanma döndü., Urrifu Suleym :


Sana ne oldu? Ey kzcazm! diye sordu. Kz :

Allâh’n Peygamberi benim aleyhime büyümemesine bed- yamn


dua etdi. Artk imdi benim yahut benim ebediyyen yam — çam —
büyümez dedi. Bunu iidince Ummu Suleym aceleci bir halde bürgüsünü
bana sararak darya çkd ve nihayet Rasûlullah’a kavudu. Rasûlul-
lah ona htâben :

— Sana ne oldu? yâ Umme Suleym! buyurdu. Ummu Suleym :

— Ey Allah’n Peygamberi! Sen benim yetim kzma bedduâ m et-


tin? dedi. Rasûlullah :

— Bunu neden sordun? yâ Umme Suleym! dedi. Ummu Suleym :

— Kz iddiâ ki sen ona ya ve ça büyümesin diye bedduâ


etti et-
misin dedi. Bunun üzerine Rasûlullah güldü ve sonra öyle buyurdu :

— Yâ Umme Rabbma kar artm olduunu


Suleym! Sen benim
bilmiyor musun? Ben Rabbma kar unu art klb dedim ki Ben an- :

cak bir insanm. Her insann memnûn olmas gibi ben de memnûn ve
honûd olurum. Her insann öfkelenmesi gibi ben de öfkelenirim. Binâ-

!H. Bu taaccub ma’nâsmda bir sorudur. Rasûlullah onu küçük iken görmü, sonra kz ço-
cuu Peygamber’den bir müddet aybolmudu. Bu sefer Peygamber onu uzam ve irel-
mi halde görüb bu sür’atli gelimeden taaccub ederek ve bir kasd olmakszn bu bed-
duâ sözünü de ekleyivermidi (Ubbî).
Z .

70 SAHlH-I MÜSLM

enaleyh ben ümmetimden herhangi bir kiiye lâyk olmad bir duâ ile
beddua edersem sen benim bu bedduâm o kimse lehine günahlarndan
paklyacak bir temizleyici, bir zekât ve bir yaknlk vesilesi kl da kendisi
kyâmet gününde bu vesile ile yüce dîvânna yaklasn».
Râvî Ebû Maan er-Rakkaiyy, hadîsdeki üç yerde yetîmetun yerine,
küçültme ismi olarak Yuteyyimetun (= yetim kzcaz) demidir.
:

:V&.( ja'ljv i&j ) j&l t Up'


. ja’l O tâ (n-t)- W
r- |* » fi*- -V 4
0«]\ tvjCakll öjV 3 U*a>-

y j 3ü j • ili»»-
j ^ 3ü .^î LiU- y.33-* |S *Â)'
33-3 *1=*»

•P^ i*. 3* oti 36 « V d £>6 L-aî\ » d 3ü Jr 36 3^ V 3* : 33s» 33i- 3ü

. « CL; v 1 3ö
. SS J3fü : 315 i
J L; c
,
: 3?;v 3*15 : Sl 3ü

96 (2604) : bn
Abbâs (R) öyle dedi Ben çocuklarla be- :

raber oyun oynuyordum. Derken Rasûlulîah (S) geldi, ben hemen bir
kapunun arkasna gizlendim. Rasûlulîah benim saklandm yere geldi
ve açk olarak el ayas ile benim iki küreimin arasna bir vuru
vurdu
ve : Muâviye’yi bana çar» buyurdu. Ben gidib geldim ve : O ye-
«Git,
mek yiyor dedim. Sonra Rasûlulîah bana «Git de Müâviye’yj bana ça- :

r!» diye emretdi. Ben tekrar Muâviye’nin yanma gidib geldim de O :

yemek yemekdedir diye haber verdim. Bunun üzerine Rasûlulîah «Al- :

lah onun karnn doyurmasn!» diye bedduâ etdi.

Muhammed Îbnu’l-Musennâ öyle dedi Ben hadîsin râvîsi Umeyye- :

tu’bnu Hâlid’e Noktasz hâ ile «hataenî» ne demekdirfdiye sordum. O


:
:

Elin içi ile bir kimsenin ensesine sille vurmakdr diye cevâb
verdi.

^1. i C-fc.
.
p. z V\ ,

’J. (...)- <\v

. . '/'i .% 'J$ ,a . tâ tâ 3» 'tâ


q,J ~ ( Ebû Hamza -haber verdi. Ben bn Abbâs
) : Bize
(R) da öyle derken iitdim Ben çocuklarla oyun
oynuyor idim, o s-
:

rada Rasûlulîah (S) geldi. Ben hemen ondan


bir yere saklandm... Râvî
böylece hadîsin tamâmn yukarki hadîs gibi zikretdi.
,

KTAüU'L-BRR VE’S-SILA VE’L-ADAB 71

> r L.( n)

’jl JC- < \ düU jc oîy : •


Cj 9-4 cf CÇ-4 (
r° n — AA
)

fVj* J J*.
iVjA ,j
t (^ÖV. on^s-^Jl li
0} » (J'î
^ U_>-j ^
« <>• J»
98 .

(26) K YÜZLÜLÜÜN KÖTÜLENMES VE K YÜZLÜLÜK


YAPMANIN HARÂM KILINMASI BÂBI

— (2526) 55 : Ebû Hureyre (R)R den : Rasûlullah (S) :

«unlara bir yüzle, bunlara da baka' bir yüzle gelen iki yüzlü kimse in-
99
sanlarn en erlilerindendir» buyurdu.

v,; ty V£\ ’j Z .
.
t?3Û-S
L
. t^3 £*ü . Z '<22 Ufc (...)- *
V
>• 4 , DA' #§ i» DAj 'g- '*1 s
*';A j.‘ A ‘ $>P o fjt A -A A *•

« >s% £* J t; ji A»
— ( ) : Ebû Hureyre (R), Rasûlullah (S) dan öyle bu-
yururken iitmlidir «üphesiz insanlarn en erlisi, :
• unlara bir yüzle,
bunlara da baka bir yüzle gelen iki yüzlü bir kimsedir*.
100

.
«-»W-- u} t>
c
er* y. d • *-- A J t/' o (J"M \—) —\ •••

rv - *?>***. » s, ' ' illi -i 'i > ' *• î»'


V.) X?- .
j J.AJ (j X>-J f,
, -«JSu. A»! J_>~j Ol
| ,
• * JC (J 'â* ^ A»
'
^Ût ^ jjAjf «SI Dj-j j û* d d*

^
lif* : i I ‘
» g§| ‘
'

• « *v*j;s . .v£ jl; ^ 6

— ( )
Rasûlullah (S) : Ebû Hureyre (R) öyle- dedi * :

«Sizler, bunlara bir yüzle, unlara da baka, bir ’^ûzle gelen iki yüzlü
(munâfk) kiileri, insanlarn en erli nev’inden bulursunuz* buyurdu.

55. Bu sra rakaml hadis


98 ARABLERN
FAZLETLER KlTÂBInm, insanlarn hayr-
llar b/ib’ndaki 199 sra rakaml hadîsinde geçtii için onun müteselsil rakamn alm-
dr. Oradaki hadîs ayni sahâblden olub ayni konuyu daha tafsîlli olarak ihtiva etmedir.
1 =

72 SAHH-1 MÜSLM

> vV. J «-X»* ^ (tv)


« Cr 'lijfj ‘ trû» S£- £a>i ciil L

.
^yij .L Jh :^: j v t, iT
-
y tsjr \i yl'i y^-î
y
5 Vv£ 'Jt
.
;‘y 'oy sfy ji'j yy,
* . -»
**
, yy
JûJfâb.
• .»
j£yy y E*ii
«* f» f ^ • *
.
yj '^aö l&gü
*
,
r * v m 1 ' ^ r *
.

•1
5,-0 & y>
• 1 •y ^ *
(...)

.• / ,* 1
^ *

îcl-Jtt j J cî>* A»- (3 • hJ--4 < 4 i—>U*î 4i)\ X~c {j X~*c> cJ Va~* l/*

.
j^ # J*y y yy \i~ u j* i* J v( yi 'jjr ft
y j yl'i eA y j
%

oty (*Z:ûsjtyçfi 1?" tâ •>/;.! 3 Ûe^


-.
^
^ •¥» />'

73
a l£
^# .(••)

»# çft

(27) YALAN SÖYLEMENN HARÂM KILINMASI VE


BUNDAN MÜBÂH OLANIN BEYÂNI BÂBI
101 — (2605)ihâb’dan Bana Humeyd ibn Abdirrah- : bn :

mân ibn Avf haber verdi. Ona da Ukbetu’bnu Ebî Muayt’m kz olan
annesi Ummu Külsûm haber vermidir. Ummu Külsûm (R) Peygamber
(S) ile bey’atlam olan ilk Muhâcir hanmlardan idi. te bu Ummu
Külsûm Rasûlullah’dan «insanlar arasm düzelten, bunun için hayrl söz
söyleyen ve hayrl söz ulatran kimse yalanc deildir» buyururken iit-
midir.
bn ihâb öyle dedi : Ben insanlarn söyliyegeldiklerinden hiç bir
ey husûsunda yalana ruhsat verildiimi iitmedim. Ancak u üç eyde
müstesna: Harb, halk arasn düzeltib islâh ötmek, kocann karsna ve
karnn da kocasna kar (âile düzenlii için) söyledikleri sözler 56 .

56. Yalann bu üç yerde merû’ olmasn âlimler farkl ma’nâlarda almlardr. Kimisi mas-
lahat mazarratndan ziyade olan bu yerlerde câizdir demi; kimisi, buradaki müsâadeyi,
tevriye yoluyla söylenen söze hamletmidir. Tevriye, mütekellimin kelâm ile zâhirî ma'-
nftnm hilafn kasdetmesidir. Meselâ sen zalim hir ahsa, onun zulmuna urayacak bir
' » :

KTABUL-BRR VE'S-SILA vel-AdAb 73

Buradaki râvî de Sâlih'den, o da bn ihâb’n torun-


( ) :

la nndan olmak üzere yine bl bn ihâb isnad ile yukardaki hadîs gibi

rivayet etmidir. Ancak bu Salih hadîsinde fark vardr: 101 rakaml u


ladîsde râvî Yûnus’un, bn ihâb’m sözü olarak rivayet etdii ziyâdeyi,
burada Ummu Külsûm’un sözü olarak rivâyet etmidir. Ummu Külsûm :

nsanlarn söyliyegeldikleri sözlerden hiç bir ey husûsunda yalan söyle-


meye ruhsat verildiini iitmedim. Ancak üç eyde müstesnâ... demi- u
57
< I i r .

( )
Buradaki râvî de yine bn ihâb ez-Zuhrî’den bu is-
:

n;ül ile «ve hayr kasdyle söz tayan» kavline kadar rivâyet etmi bun-
dan sonrasn zikretmemdir.

-L (™)

* • * \
*x>-
** °
v w
- â’jr.
Vu
»v V i" *•'
A a*
* * i
# a / \ .

N #
v
T
1 . Cj «a.>- \ • c/ \

j» gg, xU ö\ : Uu < 6 *\ j \
& ^
ojûü $g Cl* ojs .
« gr ^ > t fiJ t “Ç vu

mazlumu korumak için «o sana dâima duâ eder» dersin de bununla «ALLiAHUM MAG- :

FÎR LÎ-CEMtl'L-MUSLMN = Allahm! Bütün muslimanlar mafiret eyle» sûretinde


duâ ettiini kasdedersin gibi.
" Bazs da, söylediini, kalbinden baka eye balyarak veya inâallah'a ta’lîk ede-
rek söylemekdir demidir. Bu konuyu muhaddis Mühellib öyle izah etmidir
«Hiç bir kimse için yalan mubah i’tikâd etmek caiz deildir. Çünkü Peygamber
yalan mutlak sûretde men* etmi ve yalann iymândan uzak olduunu haber vermi-
dir. Binâenaleyh yalann hiçbir nevini mubah addetmek caiz deildir. Peygamber (S)
bu hadîsinde insanlar arasn düzeltmeye çalan kimseler için iki taraf arasnda hayr
olan eylerin zikr ve beyânn, aralarnda er olmak üzere duyduklarndan sükût edil-
mesini ta’lîm buyurmudur. Bu yolda hareket, güçlüü kolaylatrmak, uza yaknla-
drmak addolunur. Yoksa bu bir vâkamn hilafn haber vermek deildir. Çünkü haki-
katin hilafn haber vermei Allah haram klm, Peygamberi de hürmetini -bildirmidir.
Bunun gibi kar kocann biribirine kar va’di de yalan nevinden deildir. Çünkü
va’d, incâz olunduu zamana kadar hakikat mâhiyetini iktisâb etmez. Va’din incâz ise
istikbâlde me’mûl bulunduuhdan bu da yalan saylmaz. Harbde tecviz edilen de iki
ma’nâya ihtimâli olan lafzlar ile îhâmdr. Yoksa hakikatin zddn haber vermek de-
ildir*.
57. Ummu Külsûm, Ukbe ibn Ebî Muaytin kz;, ve cennetle müjdelenenler-
Hadîsin râvîsi
den Abdurrahmân ibn Avfin karsdr. Ummu Külsûm evvelâ Zeyd ibn Harise ile son-
ra da Abdurrahmân ibn Avf ile evlenmidir. Ummu Külsûm’un. Abdurrahmân ibn Avf’-
dan brahim ile Humeyd isminde iki olu olmudur. Bu hadîsi annesinden rivâyet eden
Humeyd’dir. Sonra bu kadn üçüncü olarak Zubeyr ibn Avvâm ile, dördüncü olarak
da Amr ibn As ile evlenmidir. Velîd ibn Ukbe’nin kzkardeidir, Hz. Usmân’m da ana
bir kardeidir. Yedinci Hicret ylnda Medine’ye hicret etmidir.
: , :

74 SAHÎH-1 MUSLÎM

(28) KOUCÜLUUN HARAM KILINMASI BÂBI

102 — Abdullah ibn Mes'ûd (E) dedi ki: Hiç üp-


(2606) :

hesiz Muhammed (S) «Harâml çok iddetli olan çirkin iin ne oldu-
:

unu size haber vereyim mi? O, insanlar arasnda kouculukdur, insan-


lar arasnda söz tayb yaymakdr» buyurdu. Ve yine hiç üphesiz Mu-
hammed (S) «Muhakkak ki kii doru soyliye söyliye nihâyet Sddyk
:

(pek doru sözlü olarak) yazlr. Ve yalan söyliye söyliye de nihâyet


yalanc yazlr» buyurdu 58 .

; l
\
x

I
"
1 ^» J
*,“

ü o*
,1 "
s.-)
**’
- ^ <*•

û
• f •

^
s
t ^ l A # /
(fvv)
v

— W
tJ'î : t)5 Jl i lj ^c. i
j jt'.A ^Jj 3: V» 3^j k j&~\.
^ J» (j 1 ‘ •

3^1»^ j 1 5 •
*4^ ll O'" 4 j[ » j, «il
j

3^' ^1 i 3" <\ ci/r • ûj5 .


jj uja5ÜI j|j . \* x* ’J».

>
.•C^ljâü !£.LA5Cj
°
• ^ .
-

(29) YALAN SÖYLEMENN ÇRKNL, DORU SÖZLÜLÜÜN


SE GÜZELL VE FAZLET BABI

103 — Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi


(2607) Ra- : :

sûlullah (S) öyle buyurdu «üphesiz ki doruuk insan mutlak hayra :

götürür. Mutlak hayr da cennete götürür. Ve yine üphesiz ki kiii doru


söyliye söyliye nihâyet sddyk (çok doru söyleyici) olur. Yalan söyle-
mek ise insan muhakkak fâcirlie (erre) götürür. Fâcirlik de cehen-

58. el-Adhu Kouculuk eylemek ma’nâsnadr.


Nemm, insanlar arasnda söz tamakla fesad îka’ edib biribirne düürmek ma’-
nâsnadr ki kouculuk eylemek ta’bîr olunur.
Nemîme sefine vezninde isimdir, kouculuk demekdir,
Kouculuk pek çirkin bir ahlâkszlk ve bozgunculukdur. Ferdleri, âileleri ve
hatta daha büyük kütleleri biribirine düürerek büyük fâcialara sebeb olur.
Kur’ân- Kerm’de bu, çok kötülenmi bir fiildir
«O zaman siz dillerinizle (biribirinize) yetidiriyordunuz, hiçbir b ilginiz olmayan
§eyi azlarnzla söylüyordunuz ve bunu kolay (ve küçük) sanyordunuz. Halbuki bu
Allah indinde büyükdür» <en-Nûr : 15)
«Sen alabildiine yemin eden, bulunmayan, dâima ayblayan, laf getiri b izzeti nefsi
götürmeye koan, hayrdan dâima men’ eyleyen, zâlim, çok günahkâr, kaba, hain, an
bütün bunlardan baka da kula kesik (damgal soysuz) olan hiçbir kiiye ül/et etme»
(el-Kalem 10-13). :
KITABU'L-BRR VE'S-SILA VE'L-ADAB 75'

neme götürür. Ve muhakkak ki kii yalan söyliye söyliye mhâyet Allah


katnda kezzâb (idmanl bir yalanc) yazlr» 59 .

J* •• '
J\ ^ A*. ; V» •

^
ü *
ti
««•*
' ü ‘ *•
4 (•••) — \ * £

V" 4j •
v. 4 : «J^ i û-
4 A.c t J.M J jj \ *y.
J

45 .
J
jjli LiCl 45 . lijL» il 'jI; Lik? ’j~ o-CJI dil 45 iti jl ^
. Ç lir Lil? ’Ji wi£Jl jÇjl il 5. jûl 'jjdl
« jj

104 — ( ) : Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi Rasûlul- :

lah öyle buyurdu


(S) : «Muhakkak ki doruluk mutlak hayrdr. Mut-
lak hayr da insan cennete götürür. Ve muhakkak ki kul doruluu
arya arya nihayet Allah katnda bir sddyk yazlr. Yalan söylemek ise
bir fâcirlikdir. üphesiz ki fâcirlik de insan cehenneme götürür ve üp-
hesiz ki kul yalan arya, arya nihâyet idmanl bir yalanc yazlr».
Râvî bn Ebî eybe kendi rivayetinde Peyghmber’den diye (an :

larfu cerri ile) söylemidir.

:V(î i a». ,j3. üfjiJuc (j ( ..)


— \ • û

3S : & i a? i? «
*
*"*
?>'v Gli . V,£
^
/vl? .
^•
p
C—

.3ÇU3 •
#4 sil 43 41 4 ^4. .

^
4»' . 4*1)1 •

(
S2ü » ^ 4 044
LösG 44O3 ftii £ ou\ •
V4 ’j- 4* 1» J2 .J Ü4 Jjty
o?»-
*_ja5^4 ^ ‘-«4^ 4rl' 4 jr Uj .
jUl J[ «i Ar jj ***' 1
j j*^ 4
. a Cuf' «il Aic r JsC?

r
•S*. Sdk, doruluk, doru söylemek ya’ni vakaya uygun olan söylemek demekdir.
KezH >, yalan söylemek, vakaya uygun olmayan eyi söylemek demekdir.
Biri*, bütün hayrlar ihtiva eden câmialf bir ta’bîrdir.
Fucût, erre, fesâda meyil ve mahabbet ma’nâsma olub her türlü er ve kötülüü
ihtiva eder.
Sddyk, mübalaa sasdr, çok dorucu, çok doru söyleyici demekdir.
Kezzâb, da mubâlaa sas olub o da çok yalanc defnekdir.
Bu hadîsler sözlerin doru olmasna dikkat eden kimse için doruluun, kasden
yalan söyliyen için de yalancln sabit bir tabiat ve seciyye hâline geleceini haber
vormekdedir. Bundan da hayr ve err sfatlarnn devâmllk ve tatbikatla kazanlb
yerleecei neticesi çkmakdadr. Doruluk ve yalancln dünyâ ve âhiret hayatndaki
neticeleri ise hadîslerde açk olarak ifâde edilmidir.
^ : ^ .

76 SAHH t MÜSLM

v s " >V * . \
^
•*.’ *
" i"' r.» • 4 » T-' r*. /
V-l ^ o 3
* ^ • j**-* U' « _r»-' •
V'v

(_$-**£
"
A> jj
•*
*_P
-C *J
'
j • ^L.-Vl 'Â-f-
" * '
4
-
aC
-*
y-ij'. â *
^
*• •

;« " " '’«•* £ " '*"*


. C *X'l 4*ZX.<
^
)) ji~~*
• >
û
• i

' d^^>- ^J
• .
. Ol

—l ^ J» fi

^3cZ» j .
.

105 —
Abdullah (ibn Mes’ûd R) dedi ki Rasûlullah
( ) : :

(S) öyle buyurdu «Dorulua sarln. Çünkü doruluk mutlak hayra :

götürür, mutlak hayr da muhakkak cennete götürür. Kii doru hareket


ede ede ve doruluu arya arya nihayet Allah indinde bir sddyk ya-
zlr. Sizleri yalan söylemekden iddetle sakndrrm. Çünkü yalan söy-
lemek fâcirlie götürür. Fâcirlik de muhakkak cehenneme götürür. Kii
yalan söyliye söyliye ve yalan arya arya nihâyet Allah katnda idmanl
bir yalanc yazlr» 60 .

( Buradaki iki tarîk râvîleri de yine A’me’den bu is-


) :

nâdla rivâyet etdiler. Fakat bunlardan îysâ’nn hadîsinde «ve doruluu


arya arya, ve yalan arya arya» fkrasn zikretmemidir. bn Mus-
hir’in hadîsinde ise «nihâyet Allah onu... yazar» eklindedir.

u— um (j,\j ‘v— .A* J-ii -»b (r»)_

Üa- V6 :
.
(
%llxz2i üYü'j ) j j \ ûLîtj J llçi [Ipjp (tva) —\
:

vyl)i
3fc
.
^ ü» &£ ‘

v
VJ~ ü
^
wjltl £ . ^ ^vi <

. î)ti . 'j& . < âj: :üi- js « ? -^Tj l.,_£» 5j!ûu' , gg âü y.


i# :tü 'jü « s u>n jjîw L » jû « kl Jj M f*4' ' * •
j tf i yL*j !£Çfj
. a Al. Liî liLt ^jjl j . dlj Jö v .
üÇy\ V

a *-! 3 r
^-J £ •
j\\£x>- : Vfe y. 'S <4^ J I îr Jo' j» l
(...)

. . as jL \
\ 4 ^ VI
0 a tf $r. 'J l o ^^ 5 di

60. Allah Kur’ân- Kerîm’inde doru olmay kat’î olarak emretmi ve dorular tekrar tek-
rar övmüdür :

«Ey ivmân. edenler! Allah' dan korkun ve bir de dâima dorularla beraber olun?
(et-Tevbe: 119).
«Kim Allah’a ve Peygamber'e itaat ederse, ite onlar, Allâh'm kendilerine ni’met-
ler verdii Peygamberlerle, nddyklerle, ehîdlerle, iyi kimselerle beraberdirler. Onlar
ne iyi arkadadr!- (en-Nisâ: 69).
KtTAnm. BRR VE'S-SII.A vki.-Adâb 77

CIO) ÖFKE SIRASINDA NEFSJ HÂKM OLMANIN FAZLET VE


ÖFKENN HANG EYLE GDERLECE BÂBI

106 — Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi Rasûlul-


(2608) : :

l;l> (S) «çinizde rakûbu (yani dâima çocuk bekleyib duran kimseyi)
:

nasl düünürsünüz’» diye sordu. Biz Rakûb, çocuu olmayan kimsedir :

dedik. Rasûlullah «Bu sizin söylediiniz rakûb deildir. Asl rakûb ço-
:

cuklarndan hiç birini önden âhirete göndermiyen kimsedir» buyurdu 61 .

Kasûlullah bu sefer «çinizde çok küre tutub herkesi ykan kuvvetli


:

pehlivan nasl düünüyorsunuz?» diye sordu. Biz: O öyle bir pehlivan-


dr ki bir çok adamlar onu yere ykamazlar dedik. Rasûlullah «O, sizin :

dediiniz vasfdaki kimse deildir. Lâkin gerçekden kuvvetli olan pehli-


van öfke zamannda (intikâm hrs ile kan kaynad srada) nefsine
mâlik ve irâdesine hâkim olan kimsedir» buyurdu 62 .

( ) Buradaki iki râvî de yine A’me’den bu isnâd ile yu-


:

kar ki hadîsin ma’nâs gibi rivayet etmilerdir.

Bu son âyetde sddyk mertebesi Peygamberlik mertebesinden sonra yüksek bir


mertebe olmak üzere zikredilmedir.
«NNE’L-EBRARA LE-F NAlM VE NNE’L-FUCCÂRA LE-F : Hiç üp- CAHM
hesiz ki iyiler ni’metler içerisindedir . Kötüler ise muhakkak alevli utededirler» (el-
nfitâr: 13-14).
61. Arab kelâmnda rakûb, çocuu yaamyan kimsedir. Hadîsin ma’nâs Sizler, dâima :

çocuk bekleyen rakûb ve mahzûn kii, çocuklarnn ölümü ile musîbetlenen kimselerdir
zannedersiniz. Halbuki er’an o böyle deildir.# Fakat asl rakûb kendisi hayatta iken
evlâdndan hiç biri ölmemi, kendisi için bir öncü ve efaatçisi yok ve dolaysyle böyle
bir musibet sevâb ve' musibete sabretme sevab yazlmam, bunu ümid de edemiyen
kimse demekdir.
62. Arab kelâmnda suraa’nn asl insanlar çok çok ykan kuvvetli pehlivan demekdir.
Hadîsin ma’nâsi Sizler, medhedilen kuvvetli, faziletli, pehlivan kimse, insanlarn yka-
:

mad insanlar tutub tutub ykan kimsedir i’tikâd edersiniz. Halbuki er’an
bil’akis
bu böyle deildir. Fakat o, öfke zamannda nefsine mâlik ve irâdesine hâkim olan kim-
sedir. te böyle olan hakikî, faziletli, makbûl, kuvvetli pehlivandr ki evvelkinin ak-
sine onun ahlâk ile ahlâklanan ve onun faziletinde ona ortak olan kimse pek azdr
demekdir.
öfkeyi yutmay ve öfke zamannda nefse hâkim olmay medh eden âyetlerden
bazlar unlardr :

«Rabbnttm mafiretine ve takvâ sâhibleri için hazrlanm, eni göklerle yer kadar
olan cennete kouun. O takvâ sahihleri, bollukda ve darlkda infâk edenler öfke- ,

lerini yutanlar, insanlar (m kusurlarn) dan afv ile geçenlerdir Allah iyilik edenleri .

sever » (Alu Imrân: 134).


«Size verilen ey
hep dünyâ hayâtnn geçici fâidesidir. Bu da iymân edib de
ancak Rablarma güveni b dayanmakda büyük günâhlardan ve fâhi kötülüklerden ka -
,

çnmakda öfkelendikleri zaman bizzat kusûrlan


, ba
lamakda olanlara Rablannn da’-
vetine icabet edenlere, namaz dosdoru klanlara —
ki bunlarn ileri dâima aralarnda
müavere iledir —
kendilerini rzklandrdtmz eylerden (Allah yolunda) harcamakda
bulunanlara, kendilerine tekullub ve zulm vâki olduu zaman el birlik (mazlûma)
'

yardm eyleyenlere mahsûsdur - (e-ûrâ: 36-39).


3

78 SAHlH-î MÜSLM

V& 'Jf efo &K •* & -



.3 J-Vl v'j £* lfr(n-\) - \ • V

. ^ » ut
|| Oj-j it s
: J.'Aj.Î ^ < Jp’l J ^ Jr . _; Jl

. o JAc C î&V ^ûjl 1 JUÜ Lef


J

107 — (2609) : Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) «Kuv- .

vetlive kahraman pehlivan, ykb herkesi yere yenen kimse deildir.


Kuvvetli ve kahraman pehlivan ancak öfke zamannda nefsine mâlik
olan kimsedir» buyurdu 63 .

• <£j*y' (j
c <
<j
c O ^ c/ (...) — \ A
LAdM Jji; CL-f' : 3 iJ.^U j\ i J A*J^
+ .
* ^

. « Alc £Li»‘ d^-C ^l » 3lî ! *\ 3 yLj [ î jA ^ | Al AdJli : \ jjfe « Âb" *jl

LrÂ^j
^
L jo-\ . Jl/Jl a!b ^ 11^ . .Çr ir vS £»'j ju* j (...)

A ; a- < cSyÂj'jc >^f r


^a.
-

t _^ jci jJ.
J Jp-y a^ S ilft


-H §H ur •
51
Û‘ ‘ V-lA ü'^‘ vJ jc J aI*

108 — ( ) Ebû Hureyre (R) öyle’ dedi Ben Rasûlullah


•'

(S) dan iitdim : «Kuvvetli ve kahraman pehlivan çok güre tutub her-
kesi yere çarpan kimse deildir» buyuruyordu. Sahâbîler Öyle ise kuv- :

vetli ve kahraman pehlfvan hangi çeit pehlivandr yâ Rasûlallah? dedi-


ler.Rasûlullah : «O, öfke zamannda nefsine mâlik olan kimsedir» bu-
yurdu.
( )Buradaki iki tarîk râvîleri de, Zuhrî’den, o da Abdur-
:

rahmân ibn Avf’m olu Humeyd’den, o da Ebû Hureyre’den, o da Pey-


gamber ’den olmak üzere yukar ki gibi rivâyet etmilerdir.

63. Bir hadîs meali: Ebû Hureyre


(R) den. Peygamber’e bir kii Bana nasîhat et dedi. :

Peygamber «öfkelenme» buyurdu. Bunun üzerine o kimse Peygamber’den


(S) :
tekrar
tekrar nasîhat temennnîsinde bulundu. Her defasnda Peygamber
: «öfkelenme!» buyurdu
(Buhar, edeb, bâb u’l-hazer mine’l-udab, VIII, 53 «140»,).
Peygamberin bu adamn mükerrer tavsiye istemesine kar yalnz
«gadablanma!»
tavsiyesinde srar etmesi belki de bu zâtn hal ve tavrnda
asabîlik görmesinden dola-
ydr. Peygamber’n âdeü nasîhat isteyenlere kendi hal ve tavrlarnn ifâde
ettii ihti-
yâca göre vasiyyet etmekdî. Çünkü Peygamber gerçekden bir rûh
u ta ’lîl de ileri sürülmüdür: nsana ârz olan bütün
tabîbî gibiydi
mefsedetler, insanda ehvet
ve gadab kuvvetlerinin eseridir. Tavsiye isteyen kii üphesiz
ki fenalklardan korunma
çaresine rad buyurulmas niyaznda bulunmudu. Peygamber
de bütün fenalklarn
menei olan gadabn braklmasn vasiyyet etmidir.
:

ktAiîU'L-bîrr ve's-sila vel-AdAb 79

:
oü y 'jlij . V'jA ,
£4 36 .» S 2% £4 S <^4 )
(™ - •) \ ^ .

V.c. LX-1 3» : < <J üC. U c I oi‘ j U c er^V'


<
i j£* ^ 1
( t ol-
A.lf Ij^cV J| » £^U<> «l tJ^- J 3^ • &Ujl ^-ZTj »£ ; C l/’As-l 3»^»'- c?^

i
* jJ Uy U*-? : <Jk» «
•* I
jiLin
^ ^ «ili
+
îjt\ : ^4
*
<ic
• •
jj Ü6 *j

- I£!P» •
\fj >3 : I#» : cÜ» Sj 3&

109 — (2610) : Süleyman ibn Surad (R) öyle dedi : ki kii


1 ’eygamber’in yannda biribirine sövdüler. Bunlardan birinin (iddet ve
(ilkeden dolay) gözleri kzarmaya ve ah damarlar imeye balad.
Bunun üzerine Rasûlullah (S) : «Ben bir kelime biliyorum ki eer u
kimse o kelimeyi söylese hissetmekde olduu gadab hâli muhakkak on-
dan gider. O kelime: EÛZU B’LLÂH MNE’-EYTÂN’R-RACÎM
(:*= talanm olan eytândan Allâh’a snyorum) sözüdür> buyurdu.
Buna karlk o öfkeli kimse Sen bende delilik mi görüyorsun? dedi. :

Muhammed bnu’l-Alâ Râvî Sen bende delilik mi görüyorsun? de- :

di de o kimseyi zikretmedi dedi.

•:>' :
'J>; I/->‘ VI >cZ? . Ü j\ E*3i .
$s ^ -A\ •

\*x'\
[y i* l£j : 'jt y> S : 3 >; of 3 U^
«k s/ : V:c s ;jü Q6 •) xsf >fs j\ > 33 &^ :£* !?Ö
§§§> 4' ^ ^ : Ju y' ^r* Ji

: ^ 3Câ a jili ^ <»\ s/ s ^ s L^iî î«i&


y bT Jj » 1)6 t uf

. iUi-v u.j-
' 5 y
< VI
^
cAlc
^ #
£?-U- . j" â ^ff
l
_y. 1 (•••)

110 —
Suleymân ibn Surad (R) tahdîs edib öyle de-
( ) :

di Peygamber’in yannda iki kii sövüdü. Derken onlardan biri öfke-


:

lenmee ve yüzü kzarmaya balad. Bunun üzerine Peygamber (S) o öf-


keli adama doru bakd da «Ben öyle bir kelime bilmekdeyim ki eer :

bu kimse onu söylese bu öfke kendisinden muhakkak gider, O kelime :


30 saiiIh-1 MÜSLM

EÛZU B’LLÂH MNE’-EYTÂN’R-RACÎM sözüdür» buyurdu. Pey-


gamber’den bunu duyan kimselerin biri hemen o öfkeli adama doru
kalkd ve Rasûlullah’n biraz önce ne söylediini biliyor musun? Rasûlul-
:

lah «Ben öyle bir kelime bilmekteyim ki eer bu kimse onu söylese bu
:

öfke kendisinden muhakkak gider. O EÛZU B’LLÂH MNE’-EY- :

TÂN’R-RACÎMdir» buyurdu dedi. O öfkeli kimse de bu sahâbîye hita-


ben:’ Sen beni bir mecnûn mu zannediyorsun? dedi
64
.

( )
Buradaki râvî de yine A’me’den bu isnâdla rivâyet
:

etmidir.

£ULf'. üU ^>1—' ,*1» (r\)

. u: j jy & rJ. S ’Jj, Eü . i:;- 5 JC: y \ o- w


. ,îU o'y^h j f',î 'i û » 3& gg. il 3. ^M s
J\
.
«
'di v fc. jii ’£ ‘ zi-ji fi* u .
si u & . * üiî 'ja

.
’.'jâ , »e-v û:' * , >£
+ 6w îj *
^
^
(...)

(31) NSANIN KEND NEFSNE MÂLK OLAMAZ


BR YARADILIDA YARADILMASI BÂBI
H— Enes (R) den, Rasûlullah (S) öyle buyurdu:
(2611) . :

«Allah Âdem’i cennetde sûretlendirib de diledii kadar onu terk etdii


zaman blis onun etrafnda dolamaya ve onun ne olduuna bakmaya
balad. Nihâyet içinin bo olduunu görünce onun, nefis temâyüllerine
hûkim olamaz bir hlkatde yaradlm olduunu tand» 65 .

64. T$a hadîsde Allah yolunda olmayan gadabn eytânn vesvese verib inasnn içini dürtü-
dürmesinden ileri geldii, gadabl kimsenin EÛZU B’LLÂH MNE’-EYTÂNlRRACM
demek sûretiyle Allah’a snmas
lâzm geldii ve bunun gadabn zevaline sebeb olduu
hükümleri vardr.
Bu Sen bende delilik mi görüyorsun? sözüne gelin-
öfkesi iddetli olar. kimsenin :

ce bu, Allah’n dînini anlamyan, mükerrem eriatn nurlar ile temizlenib aydnlanma-
m
verib
olan ve istiâzenin delilere mahsûs olduunu vehmeden, gadabn eytânn vesvese
dürtüdürmesinden ileri geldiini bilmeyen bir kimsenin sözüdür. Halbuki bu
dürtüdürme ile insan i’tidâl hâlinden çkar da bâtl konuur, kötü fiile kalkr, kin ve
buza niyyet eder ve gadaba müretteb olan dier çirkin ilere giriir. bundan do- te
lay Peygamber tekrar tekrâr tavsiye isteyen birine sâdece gadablanma Öüdünü ver-
midir. Bende delilik mi görüyorsun? diyen kimsenin munâfklardan, yahut da câhil
bedevilerden olmas muhtemildir (Nevevî).
65. Temâluk, tefâul vezninde bir adam kendi nefsine mâlik olmak, ya’n nefsinin malûbu
ve mahkûmu olmayb zabt ve tasarrufuna kadir olmak ma’nasmadr.
Ecvef, boluk sahibi yahut içi bo olan demekdir. Bu, «lâ yetemâleku* nun ma-
nâs, nefsine mâlik olamaz, nefsini ehvet ve arzulardan habsedemez demekdir. Bunun,
KTABU'L-BRR VE’S-SILA VE'L-AdAB 81

( ) Bize Ebû Bekr ibn Nâfi’ tahdîs etdi. Bize Behz tahdîs etdi.
Bize Hammâd ibn Seleme bu isnâdla yukarki hadîs tarznda tahdîs etdi.

rr )
rL . (

Jc ( <i*4) ijyh £>“•*-»» . jj- ÂJLa j «SI aIc (r\\r) —


‘ yü '^1 » IJ'Î : 3\5 < iy.ji \‘je t £>V) ü* 1
dS
- * Jl
Ti /• A-
S
- • -
7

A -ft d Üjd
'

J.' J* . : vfe . ^JJ>. J JJÜI y^/ (...)

. ® -v>-\ * 3&j VI.


*rs* 'H •

(32) YÜZE VURMAKDAN NEHY BÂRI

112 — (2612) Ebû Hureyre (R) dedi ki Rasûlullah (S)


: : :

«Biriniz kardei ile dövüdüü zaman yüze vurmakdan çekinsin» bu-


yurdu.
( ) : Buradaki râvî yine Ebu’z-Zinâd’dan bu dsnâdda tahdîs
etdi ve : «Biriniz dövdüü zaman...» dedi.

"’-'-j*
L>.'
î. ^
6 ; ‘ ‘ Jr- ’û* ^ j;'
>î r-.s -
'ç/j
’ü
jüî '(...) - \ \r
. t '4jil J-LÛ
'
.ilil •l'iii 3'rli li! »
$ ^ *Jn £ »

113 — ( ) : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) «Her- :

hangi biriniz kardei ile dövüdüünde yüz (e vurmak) dan saknsn»


66
buyurdu .

vesveseci eytân kendisinden def edemez demek olduu ve keza gadab zamannda
nefsine mâlik olamaz demek olduu da söylenmidir. Bundan murâd da Adem oullar
cinsidir (Kamûs ve NeveVÎ).
66. Alimler dediler ki : Bu, yüze vurmakdan nehyi tasrîhdir. Çünkü yüz, bütün güzellik-
leri toplayan latif bir uzuvdur. Yüzün âzâlan nefis ve latîfdirler. drâkin çou bundaki
âzâlarla olur. Belki yüze vurmak onlar ibtâl edebilir, eksiltebilir. Ve yüzü çirkinle-
direbilir. Halbuki yüzdeki çirkinlik fâhidir. Çünkü yüz meydandadr, zâhirdir, örtül-
mesi mumkin olmaz... (Nevevî).

S. Müslim; C. 8, F — 6
5

82 SAHÎH-Î MÜSLM

'*J? • î& Cfi v'i Gîi .


J b-A . lli z :...)- \w
• «
114
â*^- y* '^i ®
^'«3 j- j » : Jfi \ ’j* b.iaV^ L> Jjl

— ( ) tahdîs etdi. O, Ebû


: Bize u’be, Ebû Katâde’den
Eyyûb’u, Ebû Hureyre’den tahdîs ederken dinlemidir. Ebû Hureyre (R)
öyle demidir Rasûlullah (S) «Herhangi biriniz (beer veya dîn) kar-
: :

dei ile dövüdüü zaman sskn yüze amar vurmasn» buyurdu.

£ . ijî.'l ^A»* .
fj 1
^ A- . Je J ^.jai l (...) — IH

115
‘Y.>4 & V' 3} v «SB ûî « «£& ûî i VS i? G‘a ,^C
,il‘ J 'ite s , Ds J ^Ajj . i3ji; 'js ,
'jg

• a')Y> 'P ûu' .


'YY
— ( ) : Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S) öyle
buyurdu «Herhangi biriniz (beer veya dîn) kardei ile dövüdüü za-
:

man 116
yüze vurmakdan çekinsin. Çünkü Allah Âdem’i kendi sureti üzere
yaratmdr» 67
.

c-4 b c Ltx^
'


(J>
j£- •
J îl ju* ( .
)
— ^ ^
3-*& bl Üj-j j!
»
$|§ î
j b c CvA'
\ ‘ diîU ti'

.a^l^i-rAi/oUI

— ( ) Buradaki râvî de Ebû Hureyre (R) den, l.a-


:

sûlullah’n «Biriniz kardei ile dövütüünde yüze vurmakdan


ç kin-
:

sin* buyurduunu rivâyet etdi.

07. Bu, müteâbih olan sfat hadislerindendir. Alimlerden kimi bunu te'vîl etmekden ken-
dini tutub Biz bunun hak olduuna, zahirinin kasdedilmediine ve bunun kendisine
:

lâyk bir ma’nâs olduuna inanrz dedi. Bu, selef cumhûrunun mezhebidir ve en i’ti-
yâdl ve salim olandr.
Alimlerden ba’zlar da te’vle gitdiler. Te’vîlinde de ayr ayr görüler ileri sür-
düler: Bir tâife: SÛJîET/H/deki zamir, dövülmü olan kardee âiddir dedi. Bu, Müslim
rivayetinin zahiridir. Bir tâife: zamir Ademe râci’dir dedi ki bunda zaîflik vardr. Bir
tâife de : Zamir Allah’a âid olur. Ve murâd ereflendirme ve ihtisâs izafeti olur. Nâ-
katullah, Kâ’betullah kavilleri ve benzerlerinde olduu gibi dedi. Allah en iyi bilendir
1

(Nevevî).
' V ,

KTABUl. -HHft VF.'S-SII.A VKl.-ADAM 83

^ A jrO\ ^ (rr)

o AiJ -
\'
V.C
• *•

^J
f •
l.**l
A>- Â_ \- j J y\ \lsji? (rA\r) — \ \
» .*•
c/-
e
^
V I
<->*
,
V.) .
:
1

•»

... i A» j t
^ '
Jf ûc ‘ '
ûc
O*— Ji M :
3^» . vi :
Jt* • '-*•** ^ 3^®
: •
^-L ü" j*£*j Jf
r*t u . ,t .?. ,
* ^ .t. *.
,
>> i
. d Li a'I
^ j y A_»>_ (jr JJl uA.») A^ » J yu_

(:W) NSANLARA HAKSIZ OLARAK AZÂB EDEN KMSELERE


DDETL TEHDÎD BABI

117 — (2613) ibn Hakim ibn : Urve öyle demidir : Hiâm


llr/.âm (R) âm’da bir takm insanlarn üzerine vard. Bu insanlar ba-
larna zeytin ya
dökülmü olarak günete dikeltilmi halde idiler 68 Hi- .

âm ibn Hakim :

— Bu hal nedir? diye sordu. Kendisine :

— Vergi husûsunda azâb olunuyorlar denildi. Bunun üzerine Hiâm


i m Hakim :


Haberiniz olsun ki ben Rasûlullah (S) dan iitdim «üphesiz Al- :

lah dünyâda azâb eden kimselere muhakkak azâb edecekdir» buyuru-


yordu.

J y ’•
3^ •
‘ ûc y \ '
s

Cs>£> (•••) “ N NA

\ i û. U 3& 4'3)l \j _/•*;» ' Aî . V\ \


Jp ç\y>- <j
yr u
: : • \

j Â_4 jril L»Â-4 ^ 0! » J y'm A*i\ : 3^ • 3*.


3^ ti lA***
.cUilji.l
*

y>-\ £*\j\ Û 0*^~\ . Â*. y \j y\ \^jjû (•••)


.
£
c. s # 3& : >£-v» i
^"^ j SOS "t - <

• “ - - r " ,% ' - - * '

,
jbo
fV: • --f.-
^.U
> ^ Alt J>-A4 '-t • i
e)vk*J.»
• ’

. I

^ . 4> .
Jf

88. Bunlar Enbâl’dan bir takm Acem ziraatçlar idiler (Nevevî).


Bu, haksz olarak yaplan azâblandrmaa hâmledilni.dir. Binâenaleyh bu tehdide
ksas, haddler, ta’zr ve dierleri gibi hakl bir sûretde azâblandrmak dâhil deildir.
84 SAHÎH-1 MÜSLM

118 — ( ) : Urve öyle dedi : Hiâm ibn Hakim ibn Hizam


(R) âm’da
Enbât’dan bir takm insanlarn yanna urad ki onlar gü-
rete dikeltilmi halde idiler. Hiâm :

— Bunlarn hâli nedir? diye sordu. Orada bulunanlar :

— Cizye hakknda habs olundular diye cevâb verdiler. Bunun üze-


rine Hiâm :

— Ben ehâdet ediyorum ki muhakkak Rasûlullah (S) dan «üphe-


siz Allah dünyâda insanlara azâb eden kimselere azâb edecekdir» buyu-
rurkî. iitdim dedi.

( ) ^ Buradaki iki tarîk râvîlerinin hepsi de Hiâm’dan bu


:

rivâyet etdiler. Bunlardan Cerîr’in hadîsinde unu ziyâde etdi


:
isnâd. le :

Dedi ki : O zaman onlarn Filistin üzerindeki emirleri Umeyr ibn Sa’d


idi. Hiâm ibn Hakim onun yanma girdi de bu hadîsi kendisine tahdls
etdi. Bunun üzerine emir o hapislerle .ilgili emrini verdi ve onlar da sa-
lverildiler.

119 — ( ) : Urvetu’bnu Zubeyr’den (öyle demidir) : Hi-


âm ibn Hakim, Hms üzerinde vâlî olan bir adama rasgeldi ki bu zât
Nabtdan bir takm insanlar cizye vergisini edâ etmeleri için günede
azâb ediyordu. Hiâm ibn Hakim :

— Bunlarn hali nedir? Ben Rasûlullah


(S) dan iitdim ki o «üp- :

hesiz Allah dünyâda insanlara azâb eden kimselere azâb edecekdir» bu-
yuruyordu dedi.

£>1^1 y/ y vf' < 'Ll («)


kil-/

O'*, l } I
^ ! U \ " !-• I I ~ \ -

'»jH :
o û Jk* (nu)—
Vv 'p Ç? jjs
S* 'cf- Cf (
ÜjJ- :
PJ\ 36 j
* 4
^ P P*' ^ ^ * t)/~J "4 Juâ
N

KTABI! I.-BHR VE'S-SILA VK'l.-ADAB «S

($1) MESCD, ÇARI, YAHUT BUNLARDAN BAKA NSANLARI


TOPLAYAN YERLERE SLÂH LE URAYAN KMSELERE,
SLÂHLARININ DEMRLERNDEN TUTMALARINI
120
EMRETMEK BÂBI

— (2614) Câbir (R) öyle diyordu Bir adam oklar ile


: :

mescide urad. Rasûlullah (S) ona «Oklarn demirlerinden tut (da kim-
:

seye dokunmasnlar)» buyurdu.

:
s-^. tfo • <j;-A <J s/T. (•••) N T
121
J
öl ‘ «il JC O J-.L [yc < jllo <jr
_J ^ *yc- Aj O ^ ^ : - ^ j -

. Ql_.« V « W ÂÎ-t" öî ^.«î» •


U ’e;X i AÎ . A>=*Jl J

— Câbir ibn Abdillâh (R) dan, (öyle demidir):


( ) :

Bir adam bir takm oklarla mescide urad. Oklarn sivri demirlerini de
meydana çkarm halde idi. Bu halde herhangi bir musliman trmala-
mamas için bu kimseye oklarn sivri demirlerinden tutmas emrolundu 69 .

122

u jm>*\ . tl/ ^ ^“3


£
• w Aj>- .
^ ('••) — N TV

öi < A=rj j s? 4^3 ';. v * £§§


i j //, ^ y ^ ^
* Jr\ «3 -l*» cH 36 j • Â>-1 _,aj VJ Ij. V

— ( )
Rasûlullah (S) mescidde ötekine
....• : Câbir (R) :

berikine sadaka olarak ok datan bir kimseye oklarn sivri demirlerin-


den tutar halde olmak müstesnâ, oklar mescidden geçirmemesini emretti
demidir. •i

Râvi bn Rumh Bu : zât (mescidde) sadaka olarak ötekine berikine


ok datyordu dedi.

69. nsanlarn topluca bulunduklar mahallerde silâh tamak doru deildir. ayet silâhl
gelmi olursa, silâhn hiçbir kimseye zarâr vermemek için gerekli ihtiyât tedbîrlerini
almak lâzmdr. Bu bâbn hadîslerinde en medenî hareket tarznn Peygamber tara- u
fndan on dört asr evvel muslimanlara en salam ekilde öretilmi olduunu görü-
yoruz.
.

86 SAHH -1 MÜSLM

^ « iv. J0 *
c < cji Vc U- j Sff Sv ^ Ufc (n>o) - Nrr
3

i-iu , t)-V *H > -


.
"
ö» oJK J V^î ; »S •
*
"
"'T
ö

#
36 ££ l 3-jti ol
.
i
^ j I

. 5 gu Ji-b* 15 c* ji-b* jc*


. ‘ 1*^ ^-L-
(J>-
bi C ! «îllj
:
b- ^ I 3 Iâs JÜ

123 — (2615) (öyle demidir) Ra- : Ebû Mûsâ (R) dan, :

sûlullah (S)- buyurdu ki: «Sizden herhangi biriniz elinde ok olduu hal-
de bir mescid yahut bir çarya urarsa, oklarn demirlerinden tutsun,
sonra oklarn demirlerinden tutsun, sonra oklarn demirlerinden tutsun».
Râvî Ebû Mûsâ Vallâhi biz, oklar biribirimizin yüzleri istikâmetin-
:

de dümdüz dorultmadkça ölmedik dedi.

; vfe
.
(Ijl 3 JüBij) obVj ÎS& kjiv (...)- m
*^x>-\ li[ d 36 $§§> I^ o* « J oc '

*V. ci. bc ‘
A o. oc jll b'al-

îyü öd l*4 oi . *3^ q Cj $ duiî * * t»/. J ö» < 6 j


'
-«s'cs^V?

. 4 OCaj 'Jp
* <Jλ Öl

124 — ( ) : Ebû Mûsâ (R) dan; Rasûlullah (S) öyle bu-


yurdu : «Biriniz mescidlerimize, yahut çarlarmza yannda ok varken
urarsa muslimanlardan birine oklardan herhangi bir zarar isâbet etme-
mesi için eliyle oklarn demirlerinden tutub gitsin». Yahut da Rasûlul-
lah «Oklarn demirleri üzerinden tutsun* buyurdu.
:

Jî £>1 - ,l
:
tX-y' (re>)

* vj’-'û*
^ ^ : ^ -S* d) ü)j Jj* (jr*> (nn) — \To
jj jl-l » $§£ ^r-bl
J> I J& 3 jl' ij'J*
: 1 1 c-»f* . u y_r J'
• (( 5;*.V ill'l . Ai.lr <5Û^*I

• - • - . • - ^ "• V ^ /fi 5 " V, *

^ , . .
/
ü* Ojt 0*» Uj
< i O' -*ij£ ^ \ cf y^, (-*•)
ktAhu’l-buh vks-sii.a vk’l-AdAu 87

(35) SLÂH LE BR MÜSLM AN A ARET ETMEKTEN NEHY BABI


125

— (2616) : bn Sîrîn’den (öyle demidir) :Ben Ebû Hu-


reyre (R) den iitdim öyle diyordu Ebû’l-Kasm (S) : : «Her kim kar-
deine bir demir parças ile iaret ederse, hiç üphesiz kendisinin ana ve
baba kardei olsa bile melekler o kimseye lâ’net eder» buyurdu 70 .

( ) Buradaki râvî de yine Muhammed bn Sîrîn’den, o da


:

Ebû Hureyre’den, o da Peygamber’den yukarki hadîs gibi rivâyet etdi.

126

— (2617) : Hemmârn ibn Münebbih : Bu, Ebû Hureyre’-


nin bize Rasûlullah’dan tahds etdikleridir dedi ve bir çok hadîsler zik-
retti. Onlardan biri de udur Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Sakn si-
: :

zin biriniz silâh ile (beer ve dîn) kardeine iâret etmesin. Çünkü. ia-
reteden herhangi biriniz bilmez ki belki eytân eline hz verir de (kar-
deini vurur) bu sûretle cehennemden bir çukura yuvarlanr».»

y ‘
127
« îi- ûî •£* S Ufc (w.) - WV
Cr**
x>: J ‘ cA. l&J 1
SÜ ^ 1
^ *y.j* l O* gU-® O.'
*
' ‘

. « ^ ^ i» sCli . Ju jc

(36) YOLDAN HALKA EZÂ VERECEK EYLER GDERMENN


FAZLET BÂBI

— (1914) 71
: Ebû Hureyre (Rr) den (öyle demidir) :

Rasûlullah (S) buyurdu ki : «Vaktiyle) bir kimse yolda giderken yol üze-

70. Bu hadîslerde insan hayâtnn muhteremliinin te’kîdi, korkutulmasmdan ve kendisine


eziyet vermesi muhtemil olan eylerle karlanmasndan iddetle nehy hükümleri vardr.
71. Bu hadîs daha evvel KTÂBITL-ÎMÂRA, ehîdleri beyin bdb’nda 163 rakamnda taf-
sîlli olarak geçdii iyin oradaki hadîsin müteselsil rakamn almdr.
^
HM SAHlH-1 MUUM
rinde bir diken dal buldu. Onu (alb) yoldan darya att. Yüce Allah
onun bu amelini hüsnü kabul buyurub günâhlarn mafiret etdi» 72
.

1
--'3 ! 'Ja . Js> > ’J» 5 , |g, 13

12# — ( ) : Ebû Hureyre


Rasûlullah (S) öyle (R) dedi ki,
buyurdu «Bir kimse yolun ortasnda bir aaç dalma urad da Val-
: :

lahi hen bunu muhakkak kendilerine eziyet vermemesi için muslimanlar-


dan uzakladracam dedi. Bu iinden dolay da neticede cennete girdi».

‘ cr^V J* Jul
1 .
l Jui . aJI j) ü jz J\ o\lsje (...) - m
‘ j y.lj AÜ d Jfe
^y 1
y* ‘
“r. <J
I
[>* ‘
glU <3 I
^
.« C-*> E” ^4 I^aLj

129 — ( ) : Bize eybân, A’me’den,


o da Ebû Sâlih’den. o
da Ebû Hureyre (R) den tahdîs etdi ki Rasûlullah (S) öyle buyurmu-
dur «Andolsun ben yolun ortasnda insanlara eziyet vermekde olan bir
:

aac kesmesi sebebiyle cennetde ni’metlerle beslenmekde bulunan bir


kimse gördüm».


t&j <V» ‘ ^Xill Vjl jj » D6 §S| d/~j *o\ ‘ s jt
.«53
TJÎ.S.
130 — - ( ) : Ebû Hureyre
Rasûlullah (S) buyurdu (R) de :

ki : «Bir aaç muslimanlara eziyet verir dururdu. Bir kimse geldi ve onu
kesdi. Bu yüzden cennete girdi».

72. Bu hadîslerden yolcujara zahmet verecek eyi ortadan kaldnb atmakdaki fazilet anla-
lyor. Memleket halknn râhat rahat siyâhat edebilmeleri için umûmi yollar inâs
ile bunlar güzel muhafaza etmek de elbette yoldan ezay giderme nevilerinin en yük-

seklerinden saylmaldr. Ebû Hureyre’nin KTABU’L-IYMAN, iy-mân u’belerinin sa-


ym... (I, 97) bâbnda geçen 58 rakaml hadîsde «lymân altm bukadar u’bedir. Hayâ :

da iymândandr» hadîsinin devamnda : Ufjl ^ ilYl AlV J ji


— Bu u’belerin LA efdali LAHE LL
ALLA H demek, en da yoldan zahmet aas
verecek eyi uzak tutmakdr» ziyâdesi vardr. Bir diken parçasn yoldan alb atmak
kadar kolay bir i Allâh’n ükür ve mafiretine sebeb olursa, daha ehemmiyetli ilerin
Allah katnda mükâfat ne olabilecei artk tasavvur olunsun!
* '

KTABU’L-BIRR VE'S-SILA vkl-AdAb 89

jrti . i::- 3 'üti


y ^ 3 £_ B5l . 3 »5 <#> («W - vr '

uîv j; . i .** yii i t/ t üs = : 36 /» ^ t ^ ;.î

131 — Ebû Berze


(2618) : (R) tahdîs edib öyle dedi. Ben :

Ey Allahn Peygamberi! Bana öyle bir ey öret


ben onunla faydala- ki
naym dedim. Rasûlullah (S) : «Muslimanlarm yolundan ezâ verecek eyi
ayrb Jsejtaraf et» buyurdu.

j) 3 ^ 3 jZ 3 £4 v* (...) - w
!

1
Uji-J t i
$|â *»>, Jj-Ü oli :3ü ijy. t > Jl i o-i-VI ij>' J 1
jî ^. jy
.
&rjSji • EÜ j;.li yr jv0'j
« jJ*j> & Uîv ‘jÂ'i ( çJ JZ y î )
OT-ji
132 — ( ) : Ebû Berze (R) öyle dedi : Ben Rasûlullah’a :

Yâ Rasûlallah! Ben bilemem, belki sen geçersin de ben senden sonraya


kalrm. Binâenaleyh beni bir eyle azklandr ki Allah beni o sebeble
menfaatlafdrsn dedim. Rasûlullah (S) «unu yap, unt yap (râvî Ebû :

Bekr bu eyleri unutmudur) ve bir de yoldan ezâ verecek eyi gider»


buyurdu.

u>r.s> && c/ - L (")

O?-•> ) \ ^ v> *u-\ J (tur) — ^VT

£>•
(S j O; -*- c & tJii «*>'
Ü j jl i -V.-C
<
£»\ (
jUl.\ J/1

^ Vj V—^ .

r «— _j r *«M l
^V .
jû' .cJ’l*


«
Ü^VI
*

V -I*»"
\ '
c5-'bf

o*'
• '
4
• ' -
^a
1(7 / .•

y ^4*»- <A» JuCj ^ -V~£ L/ 'l)


K >1-
J* {JTJ&
,
(•••)
.


\1A y o c S' oc y ^ yo 1 c ‘ j* 1
‘ ‘

(37) EZYET VERMEYEN KED VE BENZER HAYVANLARA


AZÂB ETMENN HARAM KILINMASI BÂBI
j v

90 SAUllI-t MÜSLM
133
— (2242) 73 : Abdullah ibn Umer (R) den, Rasûlullah (S)
öyle buyurdu yüzünden azâb olunmudur. Kadn
: «Bir kadn bir kedi
kediyi açlkdan ölünceye kadar habsetmidi îte o kedi yüzünden cehen-
neme girdi. Kadn kediyi habsetdii zaman n* yiyeceini verdi, ne su
içirdi ve ne de yeryüzündeki haerelerden yesin diye salverdi».

) (
Buradaki râvîler de yine bn Umer’den, o da Peygam-
:

berden olmak üzere yukarki Cüveyriyye hadîsi ma’nâsyle rivayet et-


diler.

\ " m* • - * m



1
. r,* .• T* t \ .

< £yü c 1
J* e/ ^ . ti
C °r (•••} \T£
A
. .i
yj *^1» • U-î* j\ (J ö j.\ Oj-Xc a
j : 3^ • J^ ^
134
• -•

— öyle dedi Rasûlullah (S) bu-


( ) : bn Umer (R) :

yurdu ki «Bir kadn bir kedi yüzünden azâb olunmudur: Kadn onu
:

balad, yiyeceini vermedi, suyunu içirmedi, yerin haerelerinden yesin


74
diye de salvermedi» .

( ) : Buradaki râvîler Ebû Hureyre’den de Peygamber’den


135
olmak üzere onun benzerini rivâyet eldiler.

jjff •

’5
£* (n\\)- >ro

oUo » 3^3 V* d*oUi jT" i.»


; . JiJ ^ j* uJa

üt *
3? ^3 • ^ • Ç’kpJ •
3? 3' ‘
33? ^3^
** ' • 1 tf- . ît,
il*" -

V J* O’ ^ (jf»" «
jVl ^Lî*-

— (2619) : Hemmâm ibn Münebbih : Bu, Ebû Hureyre’-


nin bize Rasûlullah’dan tahdîs etdikleridir dedi ve bir çok hadîsler zik-

73. Bu hadîs ayni sahâbîden olmak üzere daha önce geçmidi. Onun için orada geçen hadîsin
müteselsil rakamn almdr.
74. Bu kadn âhirete göçdükden sonra zavall hayvancaza yapd ikencenin cezasn
çekmee baÇlamdr. Hayvanlara azâb etmek haramdr. Mazlum olan hayvanlar, maz-
lum olan insanlar gibi kyamet gününde zâlimlerine musallat klnacaklar da bu ha-
dîsin baka rivayetlerinden anlalyor. Hayvanlan koruma derneklerinin maksadlarma
ulama yolunda insanlarn zihin ve kal blcriu koyabilecekleri en te’sîrli telkîn vâstas
ancak bu ve benzeri hadîslerdir.
«

KTAUU'L-DtRR VE'S-SILA VKL-ADAB 91

rcldi. Onlardan biri de udur : Rasûlullah (S) öyle buyurdu : «Bir kadn
kendine âid olan dii yahut erkek bir kediden dolay cehenneme girmi-
>lir: Kadn onu balad da artk ne yiyeceini verdi, ne de yerin haa-

elerinden kendi dudaklar ile tutub yemesi için salverdi. Nihayet kedi
uklkdan öldü».

A->' (
rA )

j\ . cl-Lc J j ’jj- l) a» .
j[ o x+ 1
(r-\r •) —
Y* • Vx
O*
"
'-(3
-
'
ür-
A ' <l I •
J-'*
' ~\J
"l "
' ö* £ O >— 1 r
. ' '~’X*- .
V' VSx>-

A -:^ c 0’ s °->^j
‘dP-Â-’. •
* ;7j^t
y''
^ }~1 3^' : Vi»

(38) BÜYÜKLÜK TASLAMANIN HARÂM KILINMASI BABI

136 — (2620) : Ebû Saîd Hudrî ile Ebû Hureyre (R) öyle
dediler: Rasûlullah (S) «zzet (eref ve galebe) onun izandr. Kibriya :

(ululuk, azamet ve tecebbür) de onun ridâsdr 75 (Allah buyurdu ki:) .

ler kim bu sfatlar huy edinib de bunlarda bana ortak olmaya çal-
rsa, ona azâb ederim».

j*; in v ' J-*y


, c/ uy" r l . (
r<
0

U Jr I
oc 3C -4 “-* ö A/- (tat \) — \X"V

J>3) ‘ûsl J[j . ^ V ! 4 Ij : li\» ^ jl » klA» -J'J _*lj ji ‘ wA;>-

. 1)1» LV”" dlfc a» J l* . jyUl 'jci\ V jl "Oe iki'’ ^ il lî YÜ

(39) NSANIN YÜCE ALLÂH’IN RAHMETNDEN ÜMTSZLE


DÜÜRMENN YAARLII BÂBI

137 — (2621) : Cündeb (R) den, Rasûlullah (S) öyle tahdîs


etmidir «Bir kimse Vallahi Allah fulân kimseye mafiret etmez dedi.
: :

Yüce Allah da Benim fulân kimseye mafiret etmiyeceimi benim üze-


:

rime yeminle söyleyen bu kii kim oluyor ki! Ben o fulân kimseye mu-

7!>. Buradaki zamirler Allâh’a âiddir. Bilinmesinden dolay Allah ismi yerine zamir konul-
mudur. barede hazf vardr. Takdiri öyledir Yüce Allah Her kim bu sfatlarda bana : :

ortak olmaya çalrsa ona azâb ederim buyurur. Bunlarda benimle çekiirse demek,
bunlar huy edinib de bana ortak olmaya yeltenirse demekdir. Bu hadîs, büyüklenmek
ve büyüklük taslamak husûsunda iddetli bir tehdîd ve büyüklenmenin haram kln-
masn bi- tasrîhdir. Hadîsdeki izâr ve ridâ ta’bîrleri de mecaz ve istiaredir... (Nevevî).
. j : „

92 SAHÎH-t MUSLtM

hakkak mafiret etdim ve senin amelini de boa çkardm buyurdu». Ya-

hut da Peygamber’in dedii gibidir 76 .

£jvL* '
,_M-> *.1 (i •)

<
je- i —y jr
j
(**^ rr
) \TA

VjÎ ') Yi 9 » 3» g|| 3^-j o\ ^


o c ^3

r
4
-* " ^ * * ;
^

(40) ZAÎFLERN VE HALK ARASINDA ÂN VE ÖHRET DÜÜK


KMSELERN FAZLET BÂBI

138 — (2622) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle


buyurdu «Saçn tarayb yalamam (pejmürde kyafetli ve) kapular-
:

dan kovulmu (herkes tarafndan hakir görülmü) baz kimseler vardr


ki o, Allah’a (bir eyin vukûu hakknda) yemin ederse muhakkak Allah

onu bu yemininde doru çkarr» 77 .

76. Allah’n rahmetinden ümid kesilmiyecekdir. Kur’ân- Kerîm’in 113 sûresi onun RAH-
MAN VE RAHM
sfatlar ile balamakda, Kur'anm dier bir çok âyetlerinde de bu
RAHMÂN ve RAHM
sfatlar pek çok tekrar edilmekdedir. Ayrca ümid kesmeyi id-
detle yeren u
âyetler de gönüllere çok engin ferahlk ve ümid dalgalar telkîn eder :

«Allah’n âyetlerini ve ona kavumay inkâr ile kâfir olanlar ite benim rahme- 9

timden ancak onlar ümidlerhi kesdiler. te pek ackl a zâb da onldradr» (el-Ankebût:
23).
«Öe Ey kendilerinin aleyhinde haddi aanlar! Allah'n rahmetinden ümidinizi
ki :

kesmeyiniz. Çünkü Allah bütün günahlar mafiret eder. üphesiz ki o çok mafiret
edici, çok merhamet eyleyicidir» (ez-Zumer: 53).
u hadîs dc bu konuda çok mühimdir
Ebû Hureyre (R) öyle dedi Ben Rasûlullah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu:
:

Yüce Allah rahmetini yüz parça yapd da doksan dokuz parçasn kendi yannda tut-
du. Bir parçasn da yer yüzüne indirdi. te bü bir parça rahmet sebebiyle bütün mah-
lûklar birbirlerine rahmet ederler (seviirler). Hatta ksrak (yavrusunu emzirirken)
dokunur korkusu ile bir ayan yukar kaldrr' ( Buhârîy edeb, ceale'lldhu’r-rahmete
miete cuz’in)

77. Yani hâdise onun yemini gibi tahakkuk eder. Bu da o kimse insanlar nazarnda her
nekadar hakir ise de Allah katndaki rütbesinin büyüklüünden dolaydr. Bazlarna
göre yeminden taksad duadr. Allah onun duasn red etmez kabûl buyurur.
'

KTAIHÎ'L-BKK VK'S-SILA VIOI- AdAB 93

jrt;n diu : Jy v' (*')

.• >v r ;« - • - *• ,* •-
t


\
-"T#
f m.) I
J;^'
w c •>'** lA>. -4w^*lX 4
J' *^A : c
,

^Yttr)
Ç/

'; Jc : '^*
l?- 4â ts-^. ^^**J
£ 3§|• **Ö.y*j J& : tJt . v.^i
,‘IU :
3=r'J' eft 4 » D&
^y 1
Üj-J jî •
Co A <j' ' [>* «
^lU J l Jr



^ ^ I l
>
^Ul
,?„

• £»!A, j*iû A ' j' <


J^ÖaI < v : 3 i»

,r XM ^ M £>«> û £bJ û c

cg-^ â o?-/; L^u? (...)

" &A* *^t


^ : ~}' J:«-o 4:^ c
JU

'-Â-f:
'

- " "

• -- -
b*A^- .
-
J
«r.
jCî£
*f-

(41) «NSANLAR HELÂK OLDU» SÖZÜNDEN NEHY BÂBI

139 — öyle dedi Rasûlullah (S):


(2623) : Ebû Hureyre (R) :

«Bir kimse nsanlar helak oldu dedii zaman ite bu kimse insanlarn
:

en helak olandr yahut Onlar helak edendir » buyurdu. Ebû Is- — :



hâk Bu kelime nasb ile (onlar helak eden ma’nâsma) (ehlekehiim mu-
:

dur, yahut ref’ ile (onlarn en çok helak olam ma’nâsma) ehlekuhum
mudur? bilemem dedi 78 .

( ) : Buradaki râvîler de cemîan yine Süheyl’den bu is-

nâdla onun benzerini rivâyet etmilerdir.

78. « Huve ehlekuhum », bu kâfin ref’i ve fethi ile iki vecih üzere rivâyet olunmudur. Hu-
meydî, e Cem’ Beyne’ s- Sahiiuyn' da öyle dedi En mehuru ref ile olandr. Ma'nâs :

da Onlarn en iddetle
: helak olandr demekdir. Fetihli rivayete gelince, onun ma’nâs
ise, o, onlar helak olucular klmLdr. Onlar hakîkatde helak olmu deillerdir de-
mekdir.
Alimler ittifak etdiler ki, bu zemm ancak bu sözü insanlar ayblama, onlar ha-
kir görüb kötüleme ve kendisini de onlardan yüksek tutma yolu ile söyleyen kimseler
hakkndadr. Amma bunu dîn iinde hem kendisinde, hem insanlarda görmekde olduu
eksikliklerden dolay hüzünlenerek söyleyene gelince, ona bir be’s yokdu*. Hattâbî de
öyle dedi: Bunun ma’nâs, kii insanlar ayblamaa ve onlarm kötülüklerini zikret-
mee devam edib «nsanlar bozuldu, helak oldular* gibi sözler söyler. Bunu yapt
:

zaman o kimse, insanlarn en helak olandr. Ya’nî hali onlarm hâlinden daha kötüdür.
Çünkü kendisine onlar ayblama ve onlar gybet etme günâhlar dâ eklenmidir. Belki
de bu sözler o kimseyi, kendisini onlardan daha hayrl görmee ve nefsini beenmeye
kâdar götürmüdür (Nevevî).
j »:

94 SAHH 1 MÜSLM

*j\mt j;\ ‘ ^ (i'f)

4—Ali ll» -X>*j


^ 1 ti) cJ!w*
^ £**** ^ ^ 1
#

1
(j
-
âA^c b \>- 1 <j- jXj J*. 1 u> J • t/ ûc
CÇ-^-y .
(J
£
,V ^lU’c ) ^*11 4>
^.’i ^j2*)l <_£_*«) ikilllj
( ^ .
( )
.

Û'J

* «* - -* • S > m \z * " • " * ? • " • • " ,* ö { *V - %- \ X ' >î • y' # f " ?


^^
' '
^ , / .

t ^
,

® ( f
^ ^ '
(3-^‘ * ^zy* Û[

. a aVjJI aî 1 o-uU Js- jllll


_^_ 3’.^ li'j ^ » t)
j5 ’. djr'j c^*j* : Jj*

>

&X>-
^ Vâ* *Jj c
^ Cf’
X>’ • fJ^ ü ^ ^ _/_>" •*?* . Ajllll
Jjj (J~Â? (.. )


«Kc' . •
§n " V a® *

(42) KOMULUK HAKKINI VE KOMUYA YLK EDLMESN


TAVSYE BÂBI

140 —
Buradaki dört tarîk râvîlerinin hepsi de Âie’-
(2624) :

den Âie (R) öyle diyordu Ben Rasûlullah (S) dan iitdim öyle bu-
: :

yuruyordu «Cibril hiç durmadan bana komu hakkna hürmet olunma-


:

sn vasiyyet ederdi. (Bu vasiyyet o dereceye vard ki) hatta ben yakn-
da o muhakkak komuyu, komuya mirasç klacak sandm» 79 .

( ) : Buradaki râvî de Âie’den, o da Peygamber’den bu-


nun benzerini rivayet etmidir.

< xU j j+ ‘Jt ç{/j ü \j •


UjJ/^ j* ü ^ ^*:V is^ (
rAYe ) — un
'Jû 'jz >ji\ <#>A y.k 3ÖC
f
»
m ^ :
x 3» t>' : 36 • ot ^
. (t ^ j **

141 — (2625) : bn Umer (R) öyle'diyordu : Rasûlullah (S)

79. Komu hakkna riâyet hususundaki bu vasiyyet, mübalaa derecesinde bir ciddiyeti
hâizdir. Komu düman, mukîm, musâfir,
ta’bîrinden de muslim, kâfir, âbid, fâsk, dost,
menfaatli, mazarratt yakn uzak istisnasz bütün komular dâhildir. Hz. Aie her ta-
rafdan krk evin komuluk hakk bulunduunu bildirmidir. Muhafazas tavsiye edilen
komuluk hakk ise komularla güzel geçinmek, onlara hayrhah olmak, zarardan korumak,
nasihat etmek, görüb gözetmek gibi eylerdir
\

KTAlUl I. nlRIt VE'S-SILA VK'L-AdAB 95

Cibril, komu hakkna hürmet olunmasn bana devaml vasiyyet eder-


l O . kadar ki hatta ben yaknda komuyu, komuya mirasç klacak san-
lm» buyurdu.

/ • *

jU
)
_ iiiU'j - ü (••) UY

.
'jh\ o' J.e \ GrÂ>- . -U~aH A.c j J,J' -V-c î' jK-\ Ufcj • :
(J^jj ^

J< (
-» -- *

i C*Sfc*!* ! jt 1 t » <sl J \ cT ^ jc
l

. <& viAM^>- j ^ U*L i

142 —
Abdullah ibn Sâmit’den, o da Ebû Zerr (R)
( ) :

den Ebû Zerr dedi ki Rasûlullah (S) bana «Yâ Ebâ Zerr! Bir çorba
: : :

piirdiin zaman, suyunu çoalt ve komularn da unutma» buyurdu.

&V>s £ . î
.
ji j J j\ \isj* (...)- ur
;•> t ÛT A*c
y i j' J.c J Oc '
A
r*-~'
^ • LrJ^l S. \

.
' '*
ov
I**
’j*l
y



^ ^ j’
**
u
J ^
^ : <j^
'*
'

. r °. {.-
• « x
r* çr? b

343 — (
Pek samimî dostum
) : Ebû Zerr (R) dedi ki :

Kasûlullah (S) bana öyle tavsiye etdi «Sen bir çorba piirdiinde onun :

suyunu çoalt. Sonra komularndan bir ev halkna bak da bu çorbadan


na’rûf veçhile onlara yedir».

,Ü9 jLs- s j>' «L^ 1 -A (ir)

^A t*‘o .
"J 3 Sui t?si .
3-yJ' iti ^ (n^) -ut

SU ‘Jw a 36 1
36 . 'i J. y cX« â î»
< •
r
ÖJjt» i >. a' ^ ( 3#'
. a ^ib 2)û\ jjlr jl _Jj i lio y oy*' V w

(43) BR KMSEYE KAVUUR BULUMA


SIRASINDA
GÜLER YÜZLÜ OLMANIN MÜSTEHÂBLII BÂBI

144 _ Abdullah ibn Sâmit’den Ebû Zerr (R) öyle


(2626) : :

dedi : Peygamber (S) bana öyle buyurdu «Ma’rûfdan hiç bir eyi sakn :
» »

96 SAHÎH-1 MÜSLM

hakir görme. Velev ki kardeine güleç bir yüzle kavuub buluman


bile!» 80 .

\ rt
(ti)

fj. Cf yte 3 jfi S ‘J ; ^ ^ü.' 3 /f-4 Ok N -u


y^\ :$£ l£ ifrt \l\
^ 36 •
ü* oc ‘ £/. u.' 3* < «*'
^
. a

U <Lw
,,

^
<J>1 ,ja23 j
<
J^rj^ ^ÛU 5 3^ ^
(44) HARÂM OLMAYAN HUSÜSLARDA EFÂAT ETMENN
MÜSTEHÂBLII BÂBI

145 — (2627) : Ebû Mûsâ (R) öyle dedi : Rasûlullah’a bir


ihtiyâcn yerine getirilmesini isteyen bir kims.e geldii zaman, Rasûlul-
lah (S) hemen meclis arkadalarna kar döner ve «Sizler (bu iin gö- :

rülmesi için) efâat ve delâlet ediniz ki ecrlere nâil klnasnz. Gerçi Al-
lah Peygamberinin niyâz ve efâati üzerine istediini yerine getirib in- .

faz edecekdir» buyururdu 81 .

* • ^Lr-r^l (l»)

, 2a# z ^ V s çk Ok (n*) - n E51 .


j.) 3 £ Jl \

Gl; ' Üâij yo .jb’ 3 E* O, ^ y


y yy y O y
(
.
) , ,
£
j.nn us 4 36 fi ö y yy £
( ,
y y y «d yt ^
< a.' « .

O
<* -» ^

01 öj . irO 01 û itJ 'UGi £j\ *s <


.
t-
j tiC.î j.GT.

. o <o.u>- jl l^j t dA.Çr 3j^. jl Ul Â. 1 U al* \£ öl <-«


%
j .
} 5 t

80. te slam'n öretdii medeniyet iar budur. Hiç bir iyilik hakir ve küçük görülme-
yecek. Hatta raslanlan bir tand tatl ve mütebessinf bir yüzle karlamak dahi bir
iyilik, insanlk ve medenîlikdir. Ask suratla, selâmsz, kelâmsz karlama ise me-
bir
denîlik deil, gerilikdir.
81. Peygamberdin bu hadîsde sahâbîlerine öretdii efâat, bir fakr için yahut bir ihtiyâç
sahibi için baka biri nezdinde istenilen eyin kabûlüne delâlet ve yardm etmekdir.
Bir âyet meâli :

«Kim güzel bir efaatle efâatde bulunursaondan kendisine bir hisse vardr Kim .

de kötü bir efâatla efûatda bulunursa ondan kendisine bir pay vardr Allah her eye .

hakkyle kaadir ve nazrdr (en-Nisâ: 85).


j 3 * j:

KTÂBU'L-BRR VE'S-SILA VE’L-AdAB 97

(45) Y
DÂMAKMSELERLE DÜÜB KALKMANIN, KÖTÜ
ARKADALARDAN SE YANLAYIB UZAKLAMANIN
MÜSTEHÂBLII BÂBI

146 — (2628) : Ebû Mûsâ (R) dan; Peygamber (S) öyle


buyurdu «yi kimse ile oturub kalkan kiinin ve kötü kimse ile
:
arkada
olann misâli tpk misk tayanla demirci körüünü yelleyib çeken kim-
se gibidir. Misk tayan ya sana da vejir, ya sen ondan satn alrsn,
ya-

hut da ondan güzel bir koku duyarsn. Fakat körükçüye gelince o, ya se-
82
nin elbiseni yakar, yahut da ondan fena bir koku duyarsn» .

iU'd! J^«rV (*“)

. «j}* 1*C l' . jL*; i - J ö O — MY


</ a-'. ?
.
';i‘û j* UyJ j' j jC j \
’j
j • y-rr y}
'j** a ^
r x

.
jC'i \ i'js^ : y . ( yy *L-r. y o " yy y y
**' ^
Cl ;
i *^>1 J2; W j\ i
J O
'
^ C'
c

. *A>lj o/ _,-’c lv-1 jJAlc


c
^ÜLi .1*5 jti;' §ç=jf ^ £_/

. (vv/jrir -5 . .ûu v;L&


uy\ j-V y* sn Uy ^ aj
'
^ at uy y
• 4
*
oi W ^
0^*"

(46) KIZ ÇOCUKLARINA YLK VE GÜZEL MUÂMELE ETMENN


FAZLET BÂBI

147 — (2629) öyle dedi : Peygamberin zevcesi Âie (R)


Bir kerre yamnda kendisine âid iki kz çocuu bulunan bir kadn benim
yamma geldi ve benden bir ey vermemi istedi Fakat o srada benim

82. Bu hadîsde Peygamber, iyi arkada koku tayana; kötü arkada da kör "k çekib ate
püskürten kimseye benzetmidir. Bunda dâima iyi, hayrl, murûetli, güzel ahlâkl, tak-
vâ, ilim ve edeb sâhibi kimselerle düüb kalkmann fazileti; er çhli, bid’atlar ehli ve
insarlar gybet edib kötüleyen, yahut kötülükleri, bâtllklar ve buna benzer fenâ
halleri çok olan kimselerle düüb kalkmann da nehyi vardr.
Gerek dîn, gerek dünyâ husûsunda suhbet ve hareketi ezâ veren insanlarla düüb
kalkmay nehyeden bu hadîsin hükmüne riâyet edenler dâima müsterih olurlar. Kötü
arkadadan Allah’a snmay
tavsiye eden baka hadîsler de vardr.

S. Müslim; C. 8. F — 7
98 SAHH-Î MÜSLM

yanmda bir tek hurmadan baka


bulamad. Ben o bir hurmay
bir ey
kadna verdim. Kadn bir hurmay ald ve onu iki kz arasnda taksim
etdi, kendisi ondan hiç bir ey yemedi. Sonra kadn kalkd ve iki kz ço-
cuu ile beraber çkb gitdi. Müteakiben yamma Peygamber (S) girdi.
Ben o kadmn bir hurmay iki kz çocuu arasnda taksim edib de kendi-
sinin ondan bir ey yememesi vak’asm Peygamber’e söyledim. Bunun
üzerine Peygam.ber «Kadn, erkek herhangi bir mu’min, kz çocuklar
:

yüzünden bir skntya düer ve onlara iyilik edib güzel muâmeiede bu-
lunursa, o kz çocuklar kendisi için cehennem ateinden koruyan birer
perde ulurlar» buyurdu 83 .

atj jl l
. Jjl <j\ &Î. . j i Isje (rvr*) — UA
‘ sac y 'd**
^ ^
j
' * ** **
^ •• •
Jy < ,tj
& **«•’
J\z\ •

^ ö\ sj \ Ja. .ue Çüs


cjrvJU.1

. uHj s
^J ^ . rj
Zh ^ o S * 2j 11

^ Ayyry cs* * A
.«jûs-ir.-çaiit

148 — (2630) Bize Kuteybetu’bnu Saîd tahdîs


Bize Bekr (ya’nî etdi.
Mudar’m olu), bnu’l-Hâd’den tahdîs etdi ki, ona da îbnu Ayyâ’m hi-
mayesinde bulunan Ziyâd ibn Ebî Ziyâd, Irâk ibn Mâlik’den tahdîs et-
midir : Ben Umer ibn AbdlaSîz’den iitdim o, Âie (R) den tahdîs edi-
yordu Âie öyle demidir Fakîr bir kadn iki kz çocuunu yüklene-
: :

rek bana geldi. Ben de o kadna üç tek hurma verdim. Kadn


o kz ço-
cuklarndan her birine birer hurma verdi. Kalan bir hurmay da kendisi
yemek için azna kaldrd. Tam bu srada o tek hurmay da kz çocuk-
lar almak istediler. Bunun üzerine kadn yemek istedii o tek
hurmay
da kzlar arasnda ikiye böldü. Kadnn bu hareketi benim çok
houma
gitdi. Ben kadnn yapd bu ii Rasûlullah’a zikretdim. Rasûlullah (S) :

83. Bu hadis az nukdârda da


sadaka vermeye teviki, isteyeni eli bo
olsa
çevirmemek
için yannda bulunabilen hurmann da sadaka edilebileceini ifâde ediyor. Çün-
bir tek
kü Peygamber, Aie’nin bu hareketini takdir etmi bulunuyor.
Kadmn bir tek hurmay iki yavrusuna taksim edib de kendisinin buncan hiç
bir
ey yememesi, yüce Allah’n analarn gönlünde yaratd hârika merhamet ve
sefekatin
en beli bir misâlidir.
Hadîsin son fkras, kz çocuklarnn nafakas, terbiye edilib
yetidiri, yeleri hu-
lûsunda gayret sarfetmenin cehennemden kurtuluu salyan
çok hayr ilerden oldu-
gunu takrir etmekdedir.
«

KTABüL-BRR VE’S-SILA VE’L-AdAB 99

-Muhakkak ki Allah kadna, yapd


sebebiyle cenneti vâcib kl- bu, i
udr, yahut bu ii sebebiyle onu cehennemden âzâd eylemidir» bu-
yurdu.

j xU t‘A>. U .
0 jS . ijLJI />' cr^ (nn) - U<\

3l® 3"* » 3/~j 36 36 :


• dül* *> '
^y \
1
er'' p', tij ^r

. ""«uCîl « jaj t \ <Ç < l»Lr (^»-

149 _ Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi


(?,631) Rasûlullah
:
:

(S) «Her kim bulu çana ulamalarna kadar iki kz çocuunun ba-
:

kmlarn, nafakalarn, terbiye ve yetidirilmelerini üzerine alr, yerine


getirirse, o kimse kyâmet gününde benimle beraber öyle gelecekdir>
buyurdu ve parmaklarn biribirine yanadrb kavudurdu.

(
Y )

x.»~. 3* t >l y i\JV« cJ'y : 3l» . J <jr^.


(t^rr) — \ö«

i^ 3; a>v
ûjt v 36 j3 3*
\
y »
•* ^
^
® j-.jA * c/j

«
^ vv ;s

. ^ «jll j.*« 3 1 1
f\» .y 3 ly'jj Ajû fJJj l
â Jy y} \lsjf (•••)

. dliU 3IU . v-*-* J'/J 1


^ 3‘ ?}'> 2'j r 2
. « ü» v ji3 s jiiâ— ji V| . j

(47) ÇOCUU ÖLÜB DE BU ACIYA KARILIK ALLAH’DAN ECR VE


SEVÂB ÜMD EDEN KMSENN FAZLET BÂBI

150 — Yahyâ ibn Yahyâ tahds edib dedi ki Ben Mâ-


(2632) Bize :

lik’in huzûrunda okudum, o da îbn ihâb’dan, o da Saîd ibn Museyyeb’-


den, o da Ebû Hureyre (R) den ki Peygamber (S) öyle buyurmudur:.
«Muslimanlardan üç çocuu ölüb de kendisine Allah’n and yerini bula-
84
cak kadar müstesnâ cehennem âtei dokunacak hiçbir kimse yokdur» .

84. Evlâdn kaybeden mahzun ana ve babalara büyük bir teselli sebebi olan bu müjde, ço-
cuklarnn hayât ve shhati üstünde titredikleri halde ecel gereince onlar gaybetmi
j j

100 SAHH-1 MÜSLM

(
Buradaki iki tarîk râvîleri de Zuhrî’den, Mâlik’in is-
) :

nâd ve hadîsi tarznda rivâyet etdiler. Ancak bunlardan Sufyân ibn


Uyeyne’nin hadîsinde «Yemîni yerini bulacak kadar müstesna cehen- :

neme girecek..* tarzndadr.

‘5:! 'l/ c
*
i

*
utr" üc (
* •*
) J Uj a>- .

# •
<-**'-*
** (...)
' *
— ^ O ^

W ’^V o^; v d jüv ^ 36 a 2/^ ot


« ^
v*

. d jl » 36 ! 0' Uj—j ^ ? tjn-b _*1 :


J*' cj3î . « ÂiTl V[ i

151 — ( ) (öyle demidir) Ra- : Ebû Hureyte (R) den, :

sûlullah (S) Ensâr’dan bir gurub kadn ara hitaben «Sîzlerden herhangi :

birinizin üç çocuu ölür ve kendisi vefat eden çocuklar sebebiyle Al-


lah’dan sevâb ümid ederse muhakkak cennete girmidir» buyurdu. çle-
rinden bir kadn ki tanesi de böyle deil mi? Yâ Rasûlallah! dedi. Ra-
:

sûlullah cevâben «ki tânesi de (öyledir)!» buyurdu.:

û» &Î .JÇJÛ (nrr) - > »t

lil SJ-O.'Ç 36 : ’jc 1 5 ,


gl.lijl , jtjlVVI ti i

lî (Ü . 4.» ir,; aji ^ ti 'jç-j ^;î it


-

jj.' [ : tJfo

. 'il d; i ü 'Jjis iit-lr . .« uf* ür# -ja , 36 . iai


oiîü « jû ^ Çil y $c v î* Lis 3, <
^ yÇLu 36 ^
. t
i-*' . i-:ri .
pj.-'ij
» üi 3 j~j 3ÎS t u;Lij cL'lj ojii j . . :
\'J.\

152 — (2633) : Ebû Sad Hudrî (R) öyle dedi : Bir kadn
Rasûlullah’a geldi de :

— Yâ Rasûlallah! Senin sözlerini hep erkekler


alb gidiyorlar. Binâ-
enaleyh bize de kendiliinden bir gün tahsis et ki o günde sana gelelim,

olanlara mahsûsdur. Binâenaleyh çocuklarnn shhatma dikkat ve ihtimam göstermi-


yerek ölümlerine âhid olan ana ve babalara bu müjde yokdur. Bu gibiler kyamet gü-
nünde çocuklarnn hayâtndan sorulacaklardr.
Hadîsdeki «tahilletu’l-kasem» yemîni halâl klan ey ya’n yemîni yerine getiren
ey demekdir. Buradaki yeminden maksad da «Sizden hiç biriniz müstesna olmamak :

üzere ille oraya (ya’nî cehenneme) urayacakdtr. Bu, Rabbnn uhdesine


vâcib kld,
kazâ etdii bir eydir * (Meryem 71) âyetinde mukadder olan yemindir. Bu :
uray
geçerken yol ura
göüden veya günâh kadar ikâmetden ibaret olabilir. Buna göre
hadîsin ma’nâs -Üç çocuunun ölüm acsyle ve bu gönül dalayan atele yanan ana
:

ve baba, cehennem ateini ya hiç görmiyecek veya geçerken görecek,


yahut günah
kadar kalacak* demek olur.
1 ) a

KTABU'L-BÎRR VE'S-SILA ve’L-AdAb 101

sm de Allah’n sana öretdii eylerden bizlere öretirsin! dedi. Rasûlul-


I h (S) :

—u u
günde toplannz buyurdu. Kadnlar toplandlar.
günde ve
Itasûlullah da geldi ve onlara Allâh’m kendisine öretmi olduu eyler-
den öretdi. Sonra da :


çinizden hiç bir kadn yokdur ki evlâdndan üç tanesini kendin-
den evvel âhirete yollasn da bu çocuklar kendisi için cehenneme kar
birer siper olmasnlar buyurdu. Bunun üzerine bir kadn :


ki tanesi de, iki tanesi de, iki tanesi de öyle deil mi? dedi. Ra-
slullah cevaben :

— ki tanesi de, iki tanesi de, iki tânesi de öyledir buyurdu 85 .

Ki;, s ErÎL VB I
A 'j}j 3 ’Z- (nrt) -UT
^
.

L .

J:c
^ "'s
i iti. VI
* *
Ijuju'*****o i
**
üc •*
^
^
^
ÜV; Ç
jC C 1 <jr
^4
C *â c ‘ â®

153 — (2634) : Buradaki iki tarîk râvleri £e bu isnâd için-


de yukardaki hadîs gibi rivayet etdiler. Bunlar da ceman u’beden ri-
vayet edib unu ziyâde etmilerdir. Abdurrahmân ibn el-Esbahâniyy dedi
ki Ben Ebû Hâzm’dan iitdim. O, Ebû Hureyre (R) den tahdîs ediyor-
:

du ki Rasûlüllah (S mukayyed olarak) «Bulu çama varmam üç ço- :

cuk» buyurmudur.

u* A>- : vfe ( j ifâ ’jcv a? S


^ 3 (**«•) -w
jt* 1 U oU A JV O-li : U& < ü^- J l
o» ‘ ü. ' d/® ‘ ^ ' dr®

: Dt îb : t IL \ CJî dr® J ^^
tT Âli «- j\-« •UyAljîs <4-1

. « <b itîj uii I)b -« c/tL 4i . U— dAj’y


44^
( A-.13 (i-4 ) 4-^.
1

cMP -* 1 ' &*** 3*. 'j d3

î \;(r^
^ ILÎÎ *. Ü Crf ^ :
$3 •
^ ‘ t^'o®

85. Nesfiî’nin rivayetinde u ziyâde vardr : Sonra bu kadn : Keki biri de sorsa idim! diye
teessüf elnidir.
.

102 SAHÎH-t MÜSLM

154 _ (2635) Ebu’l-Hassân dedi ki


: Ben Ebû Hureyre’ye :

hitaben : Benim iki olum öldü. Sen bize Rasûlullah (S) dan ölülerimiz
hakknda gönüllerimizi ho edecek bir hadîs söylemez misiniz? dedim.
Ebû Hureyre cevâben öyle Evet söylerim. (Rasûlullah öyle bu-
dedi :

yurdu) «Onlarn küçükleri cennet' halknn cennetden hiç ayrlmayan



:

küçükleridirler ki 86 onlarn biri babasna yahut ana ve babasna —


karlar da benim imdi senin u
elbisenin kenarndan tutuum gibi Ra- —
sûlullah burada eliyle o tutuu iâret edib göstermidir elbisesinden —
tutar ve artk Allah onu babas ile beraber cennete katncaya kadar hiç
brakmaz —
yahut onu tutmakdan vazgeçmez —
üveyd’in rivayetinde, senedde görülen isnâdla râvi ayn hadîsi ri-
vayet etmidir. Ebû Hassan burada Sen ölülerimiz hakknda Rasûlul- :

lah ’dan gönüllerimizi ho edecek herhangi bir hadîs iitdin mi? diye sor-
du. Ebû Hureyre de, evet dîye cevâb verdi.

/«J «il iç* l fyZal


w !
^ V
:
*
> 1* - - -


* jû* o? *£ oy&J & » 36 •: U6
. fi
• W" \ 'Jj 6^ •
: 3^' 36 j • 'je. : 36

155 — Ebû Hureyre (R) öyle dedi


(2636) : : Bir kadn bir
küçük çocuunu Peygambere getirdi ve :

— Ey Allah’n Peygamberi! Bunun için Allah’a duâ ediver. Andol-


sun ki ben üç tânesini gömdüm dedi. Rasûlullah (S) :

— Üç tane mi gömdün? diye sordu. Kadn :

— Evet diye tasdik etdi. Rasûlullah :

86. Hadîs metnindeki Du’mûs kelimesi hakkmda Asm Efendi izahat veriyor : Du’mûs, u
usfûr vezninde bir gûna siyâh kurtcaza den'" ki su göllerinin yahut arklarn suyu
çekilmeye baladkda diblerinde ve kenarlarnda peyda olur... ve bedeni müdevver Ba
ve gâyet siyâh ve küçük kuyruu olur. Çocuk ar ona it ve kurbaa yavrusu bal
ta’bîr ederler. Cem'i deâmîsdir Ve bu lafz u ludsde gelmitir: JlikVt

J j^r V (^1— ya/nî çocuklar dünyâ âleminde haremlere duhûl edib


men' olunmadklar cennetde de her mahalli gezib ve her saraya* pervaszca ve
gibi
zorluk çekmeksizin duhûl ederler* (Kamus Ter. II, 1174).
:

KTÂBUL-BRR VE'S-SILA VE'L-ADAü 103


Andolsun ki sen kendini cehennemden çok salam bir duvarla
korumusun buyurdu 87 .

Bunlardan Umer, dedesinden, dierleri de dedeyi zikretmiyerek do-


rudan doruya Talk ibn Muâviye’den diye rivâyet etmilerdir.

J Jib j * j ^
J
A : Y& yj* J • (•••)

. '
+ +

°\ : 36 • • J. J Oc '
'

Jkü n J(i . A> . <Tc A.'\ ! «il J y-) \ -Q lA


*« " . . 1 A

> •

a

156 — Ebû Hureyre (R) öyle dedi Bir kadn ken-


( ) : :

disine âid bir olan çocuunu Peygamber (S) e getirdi ve :

— Yâ Rasûlallah! Bu rahatszlanyor. Ben de bunun üzerinde titri-


yorum. Çünkü üç tanesini gömmüümdür, dedi. Rasûlullah :

— «Andolsun ki sen kendini cehennemden çok salam bir duvar ile


korumusundur.» buyurdu.
Râvî Züheyr bn Harb Talk bn Muâviye’den, eklinde künyeyi zikr
:

etmedi de> sâdece Talk’dan, eklinde söyledi.

eM Jj #
> +A#
«i! -L (t a)

J<_y 36 .
* ü' 3*' &4» .i/.» 6 vy* <x\ jt
•. j yy* *û! j jr .
3»,-*®: ^4*
36 . aûJoI» 3*^0 il 3 : ^ '-3c j . (J 3,4^1 ^
'i
£y y .
*• 36 . u tâ i^y «i 3 : »cm >1 j p
%•
. &} - • •

« . i\Vl . i *1 \A\

87. u hadîs, bu ma’nây daha açk ifâde ediyor


Enes ibn Mâlik (R) dedi ki Peygamber (S) öyle buyurdu : «Üç çocuu henüz :

bulû çana ermeden vefat etmi hiçbir musliman yokdur ki Allah o musliman bu
çocuklara ihsan buyurduu geni rahmet ve keremi ile cennete idhâl etmesin» (Buhar,
ceudiz, bdbu /adli men mâte lehû veledun fa’htesebe).
Bu konudaki hadîsler rivâyet vecihlerinin çokluu ile temayüz etmilerdir. Bunlar
krk kadar sahâbîden rivâyet edilmi çok kuvvetli hadîslerdir.
1 \

104 SAHÎH-1 MÜSLM

*•'> ,e r_î, i , •- a»
'f, , •-'•i \ > » / \
: (Jl j . ( vi) a>- . O* (•••)

.*i ^ --i;; û';i\ .


j^Ay ^ 'j l. tGû^ £ ^ ) .>>» i;; Gîi

( ji 'ö\ ,ij)til!L. Jf Ü 'Jl Gü .‘pvi o/ji - .


JLiil

.
^jaI aJ ö »J> a». jl jf- • 'Â_'^ <

(48) «ALLAH BR KULU SEVD ZAMAN ONU KULLARINA DA


SEVDRR» BÂBI
157 — (2637) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)
öyle buyurdu «üphesiz Allah bir kulu sevdii zaman, Cebrâîl’i ça-
:

rr ve Ben fulân seviyorum, sen de onu sev diye emreder, ’ibrîl de


:

onu sever. Sonra Cibril semâda nidâ edib Allah fulân kimseyi seviyor, :

binâenaleyh siz de onu seviniz! der. Akbinde gök ahâlîsi de onu sever-
ler. Sonra yerdeki insanlarn gönüllerine o kimse hakknda «Allah tara-
fndan» kabûl ve sevgi konulur. Allah bir kula buz edib onu sevmeyin-
ce de Cibril’i çarr ve Ben fulân sevmiyorum, sen de onu sevme diye :

emreder. Cibril de onu sevmez. Sonra Cibril gök halk içinde Allah :

fulân kimseyi sevmiyor, siz de onu sevmeyiniz diye nidâ eder. Gökde-
kiler de o kimseyi sevmezler. Sonra yerdeki insanlarn gönlüne (Allah
tarafndan) o kimse hakknda bir buz ve nefret konulur» 88 .

( ) Buradaki üç tarîk râvîlerinin hepsi de yine Süheyl’-


:

den bu isnâd ile ayni hadîsi rivayet etmilerdir. ukadar var ki Alâ ibn
Müseyyeb’in hadîsinde buzun zikri yokdur.

•- >• -î * '
.\ au
•'

f »s ' *

*
J t
1,
u)l Juc <jr
*
,
J'JaJi A-c l< . Jjj* S \j u> A>- . Avjl LC (•••)
\
— \ û/\

*' V ^
X |L
,
[' f • ,»/; • " > \
T. I

(J? J Cj J ^ ^

. j->i 3 ';J Li 'i ^ Jl o? • 1


: j v oViî .
<ji .
/;j
r
.a'4 t o;\ dbl •. 3S ^v js j^ :Jn ^ ü : ? Uii Uj :

^ ^ te
.
" *

^y
«• ^

• '/î ? •
m
88. Hadîsin birinci fkras Muslimanlar arasnda sevimlL^olan her
küllî bir kaide olarak :

kii Allah yannda da sevimlidir, sûretinde umûmî bir hükmü ihtiva etmekdedi:. kinci
fkras da bunun aksi olan bir hükmü ya'nî; muslimanlar yannda menfûr olan her
kii Allah yannda da menfurdur hükmünü ifâde etmekdedir. husus hatrdan çkarl- u
mamal ki bu hüküm kullarn ölçüsü ile nihâî ve kat’î olarak ta’yh edilebilecek husus-
lardan deildir. Netice i’tibâryle Allah ile kul arasndaki sevgi ve nefreti en iyi bilen
ancak yüce Allâh’dr.
1 : .

kitAhul-birr ves-sila VKL-AdAB 105

I 58 Süheyl ibn Ebî Salih öyle dedi: Biz Arafât’da


( ) :

m k. Derken yanmzdan Umer ibn Abdilazz geçdi. Umer ibn Abdilazîz


1


yl hac* cmîri idi. nsanlar ayaa kalkb ona bakyorlard. Ben babama:
— Ey babacm! Allah’, Umer ibn Abdilazîz’i seviyor görüyorum
dedi. Babam:
— Bu sana nereden geldi? diye sordu. Ben :


nsanlarn kalblerinde onun için olan bu sevgiden dolay dedim.
Bunun üzerine babam :


Biebîke ente! = Baban sana feda olsun. Ben Ebû Hureyre (R)
den iittim, Rasûlullah (R) dan tahdîs ediyordu ki... diye rivayet etdi.
o,
lttvî bundan sonra Cerîr’in Süheyl’den tahdîs ettii (157 rakaml) hadîs
gibi zikretmidir.

ffyJ )J.* (^)

> . Szr - (
£* âl '
il
v ÜA • juZ. ’j L& (m) —
Lj . y.U » JÎ> '<3 /- j j\ ‘
°j_j* \
,j
c « \

. « h 1-*
j

(49) «RÛHLAR TOPLANMI CEMÂ ATLARDIR» BABI

159 — (2638) Ebû Hureyre (R) den Rasûlullah (S) öyle


: :

buyurdu : «Rûhlar (snf snf, zümre zümre) toplanm cemâatlardr.


Bundan ötürü içlerinden biribirîeri ile (hak yolunda) tananlar, seviib
anlamlardr. Aralarnda (hak husûsunda) biribirîeri ile bilimeyenler
(yahut: Zdlaanlar) ise (dünyâda) ihtilâfa dümüdür, anlaamam-
dr» 89 .

80. Âlimler dediler ki Bunun ma’nâs, rûhlar snf, snf, zümre, zümre topluluklardr yahüt
:

muhtelif nevilerdir. Bunlarn tanmas, Allah’n o snf, üzerinde yaratm olduu bir
iden dolaydr. Yahut bu, o zümrelerin Allah’n kendilerini üzerinde yaratm olduu
sfatlarn muvafakati ve huylarda tenâsübüdür. Çünkü rûhlar toplu olarak yaratldlar,
sonra cesetlerinde ayrldlar. Binâenaleyh kendi huylarna tesadüf eden onunla ülfet
edib uyudu. Kendi huylarndan uzaklaan da ondan ayrld ve ona muhâlefet etdi.
Hattâbî ve dierleri öyle dediler: Rûhlarn biribirîeri ile ülfet etmesi, Allah’n
tâ balangcda onlar saâdet ve ekavet nevinden yaratm olduu eydir. Rûhlar kar-
lkl iki ksm
idiler. Dünyâda bedenler buluduklar zaman uyuurlar yahut yara-
dln olduklar hâle göre ihtilâf ederler. Bunun neticesidir ki hayrllar, hayrllara;
erirler de erirlere meyi ederler. Allah en iyi bilendir (Nevevî).
Ruhlarn toplanm cemaatlar olmasna âid iki âyet
* Hani Rabbn Adem oullanndan, onlarn srtlarndan zirriyetlerini çkanb ken-
dilerini nefislerine dkid tutmu: BEN SZN RABBNZ DEL MYM?
(demidi).
Onlar da EVET âhid olduk demilerdi (te bu âhidlendirme) kyamet günü: Bizim
: t .

bundun haberimiz yokdu dememeniz içindi. Yahut Daha evvel ancak atalarmz (Al- :

lah’a) sirk komudu. Biz de onlarn ardndan gelen bir nesiliz -imdi o batl kuran-
. . ;

106 SAHÎH-1 MÜSLM

^ Gft; .^CuS 3 ^ (•••) - w


•jfc. yJ ya » 36 c - av ?;;Ai
.
' y V^' S V
-jT't:- Cj . LÜ £. a# Ü . î'it > ji ,
yVjVG • l
lîj^yu «UIL14
- '.•' • r *.

. t

160 — Bize Yezîd ibn Esamm, Ebû Hureyre’den bir


( )
: :

hadîs tahdîs etdi ki o, bu hadîsi Rasûluilah’a dayandryordu. Rasûlullah


''(S) jyle buyurmudur «nsanlar gümü ve altun ma’denleri gibi (ki-
:

mi hâlis, kimi kalb) dir. nsanlarn câhiliyet devrinde hayrl olanlar,


dînî emirleri iyi zaman slâm devrinde de hayr-
anlayb amel ettikleri
llardr. Rûhlar, snf snf toplanm cemâatlardr. Bundan ötürü içle-
rinden biribirleri ile (hak ’olunda) tamanlar (akideleri, ahlâklar biri-
birine uyanlar dünyâda) se iib anlamlardr. Aralarnda (hak yolunda)
biribirleri ile bilimeyenler zdlaanîar ise (dünyâda) ihtilâfa dümüdür,
anlaamamdy:».
i
^ 1

(°*)
‘-r*
1
c/ £ v* 1

j *\ xi o
-

^
et Sj j . xxs 3 j» 4 ?”ua* m - y\\

$|§> û>'l) 36 î ÂcLJ «il J 1)6 L l^c \ j\ i dlJU (j- \


^ t oJd* j \

^ v a ** «i $ ; -,f. _ T< ^
.
«
^^ I » Ju . a) ® î U* Co-U u ,
»

(50) «K SEVD LE BERABERDR» BÂBI


161 — (2639) •: Enes ibn Mâlik (R) den : Bir A’râbî Rasûlul-
lah’a : / ...

— Kyâmet ne zaman kopacak? dedi. Rasûlullah (S) ona (düündü-,


rücü bir uslûb ile) :

— O sâate, o güne ne hazrladn? ye sordu. A’râbî d:


— Allâh’n ve Rasûlünün sevgisini ded*. Rasûlullah :

— Sen sevdiin kimse berabersin buyurdu. ile

lann iledii (günâhlar) yüzünden bizi helak m edeceksin? dememeniz içindi » (el-
A'râf: 172-173).
Bu husûsda fazla îzâhat isteyenlere rahmetli Muhammed Hamdi Yazr’m Hak Dini
Kur’ân Dili tefsirini tavsiye ederim (II, 2323-2336).
j j p 1 #

KItABU'L-BÎRR VE’S-SILA vel-AdAb 107

4.0 jr X.£ J j>- tj j*jj A»Ul J <-:V- J.' C/ _Aî J*.' (*••) — > AT
^ -* *• I

^ * • *
rv ^^ V .h»^ V> .*

^ ^.j • ^ v
.. •» * »

Jl» Jl» Jc Jt Jc.it> b*A_>- \ j!î> JâiU'j jf t>lj û1


'
: t I
<
:
. ( ) jJ JJ-*

JÖ* :3i . :#S


»
.
, ^£ il t 'Jts .
y'j-'/j a
/
w A>-
•»'
/dHj *>*
V^f-^
JUj
r.-t
V^l ?
A*£ Jl*
'\\. \
A~^
•*
A^CJ
• " v
m*\j sj X+£-
;
A>- /(...)
\

(
: . :
) t/

J
*°'J _>~j — >' ft Vl ^,-f ^Â>-j jl •

*
'^-*
” Jr Cs‘
*
x> -
• <£ j*J\û e J~ , A ^ ' ‘

*
• Silili
* -

.
^-.' A.lc X>-| (4I CO-U C \ : Jl» <; I
J. . 4.C . |â,

162 — Enes (ibn Mâlik R) öyle dedi Bir adam


( ) : : :

— Yâ Rasûlallah! Kyâmet ne zaman kopacak? dedi. .Rasûlullah (S):


— Sen o sâat için ne hazrlk yapdn? diye sordu. O kimse büyük
bir ey zikretmeyib :


Lâkin ben Allâh’ ve Rasûlünü seviyorum dedi. Rasûlullah :


Öyle ise sen sevdiklerinle berabersin buyurdu.
( ) Buradaki râvî de Enes ibn Mâlik’in A’râbîlerden bir
: :

adam Rasûlullah’a geldi diye tahdîs ettiini yukarki hadîs gibi haber
vermidir. ukadar ki burada A’râbî Kyâmet için kendisi ile övünebi-
leceim çok bir ey hazrlamadm demidir.

I*" hra.» .
(
X j ûi (JS-- )
A*- j} JfJ* (-••) — l*Vr

Jl» t Jji. L : Jfc» *il J jt. j (Jl *Ç : Jl» . tiUL o je.

I- .*
« c-> ; >i dAi l» » Jl» a1 Jl» « î <*Uü co-ul L j d
J-.
^ . :


£ iiüli »
g yi Jv ^ Âli LJ» 4
f
^y*l Xi U : triî JG
i

J^l
y üj}
• l jl j jÇ t Ij • *i j>~)) L-j-l 6 * ••
tr 3 ' ^

j J\ & Ui e*3i . ÜL s ^ tSi • îfc^ JÜ s te A&, (...)

. aa vU-t, Jî ayj'l y j . &y^ . dC


163 — ( ) : Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi : Bir adem Ra-
sûlullah’a geldi ve :
°»

108 SAI1H-Î MÜSLM

— Yâ ne zaman kopacak? dedi. Rasûlullah (S):


Rasûlallah! Kyamet

Sen o saat için ne hazrlk yapdm ki? diye sordu. O kimse :


Allah’ ve Rasûlünü sevmeyi dedi. Rasûlullah :


Muhakkak ki sen sevdiinle berabersin buyurdu.
Enes dedi ki Biz slâma giriden sonra Peygamber’in bu «sen sev- :

diklerinle berabersin!» sözünden dolay duyduumuz sevincin fevkinde


daha iddetli bir sevinçle sevinmedik. Yine Enes dedi ki Ben, Allah’, :

Rasûlünü, Ebû Bekr’i ve Umer’i severim. Ben onlarn hayr ilerine ben-
zer hayr ve ibâdet ilememi olsam bile, onlara olan bu sevgim sebe-
biyle (kyâmetde) onlarla beraber olacam (Allah’n kerem ve inâye-
tinden) ümid ediyorum 90 .

( )
Burada da Sâbit el-Bunânî, Enes ibn Mâlik’den, o da :

Peygamber’den tahdîs etdi. Ancak râv burada Enes’in Ben seviyorum :

fiili ile ondan sonraki sözlerini zikretmedi.

o/aIi i; ! it j i :
ju y . yj\ jkii ijû « îü oVa! \ u >
gg it
. a c^->-t fj* O’ is 3» • *^t \ —j i
. âh a,.* vj çC-a V3

• ° * s l •** r ' i ^
•« • **
' /•
- \
.
"i ^ / • . .

OUc \
H.0U C U» A>-
: .
^ j\ -Ü» JallJUc A-5^
CjT-^ (•••)

c
ûc
*
c

O. l/
4
lt 5 ' 4
r . y.
1
*S y (Â
4
û* <3

" v v r
>,"
<3' ^
- - • ? • ** ^ *1^
î r ".s ^ i .
|
«

U> A>- 4. Alî


• <J*'J 4 <»!
y \ .
V’*)
fi

cC Jf9 1
ll> A>-^j . t-»..) \ il» A>* A»£ \jj A>- ^/lî
^ . f*j t

3* 4
!>
c 4 5 ^:î O* ü '
C? ^ •
(/ ~*
l
y 1 ^ : v\i • Jiil 5 xUj

90. Demek kim bir kavmi ihlâs ile severse, onlarn yapdn yapmasa da o kavmdan sa-
ylr. Çünkü kalbleri arasnda bir yaknlama yerlemidir ki bu sevgi onlarla uyda-
maya müedd olabilir. Bu hadîslerde iyi adamlar — onlarn gidilerine uyma ümidi ol-
duu için — sevmiye tevik vardr.
Gazâlî, el-hyâ da öyle dedi : Rasûlullah’m
y

«Kii sevdii ile beraberdir» sözü :

sakn seni aldatmasn. Çünkü Hristiyanlar Hz. lysâ’y, Yahûdîler de Hz. Mûsâ'y* sev-
diklerini ve bu sebehle Mûsâ ile lysa’nm bunlara fâide vereceini iddia ediyorlar.
: , '

KTAJU I.-DRR VK'S-SILA vkl-AdAb 109

104 — Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edib öyle dedi


( ) : :

IV ve Rasûlullah (S) beraberce mescidden dar çkarken mescid ka-


»usunun bitiiindeki tavanl sundurmann yannda bir adamla karla-
tk. O zât :

— Yâ Rasûlallah! Kyamet ne zaman kopacakdr? dedi. Rasûlullah :

— Sen onun için ne hazrlk yapdm? diye sordu. O adam sanki biraz
luvâdu’ eyledikden sonra :

— Yâ Rasûlallah! Ben kyâmet ve âhiret için çok namaz, çok oruç,


sadaka hazrl yapmadm. Lâkin ben Allâh’ ve Rasûlünü seviyo-
.<>k
rum dedi. Rasûlullah :

— Öyle ise sen sevdiklerinle berabersin buyurdu.

( )
Buradaki râv de Enes’den,
: o da Peygamberden yu-
k ardaki hadîs tarznda rivayet etdi.

( )
Buradaki üç tarîk râvîleri de Enes ibn Mâlik’den, o
:

ila Peygamber’den bu hadîsi rivâyet etmilerdir.

^ ^
m i* o* <
a. ' s <
v (

**
L.
i j*ll
* » ^ j 2$ l
j tj <Jj ji : jii

• d -i*.

Halbuki bir kimseyi sevmek, ona muhalefet etmemeyi gerekdirir, ya’nî muhalefetle
beraber sevmek fâide vermez. Zira böylesi sevdiini gerçekden ve samimî olarak sevmi
deildir. Böyle olunca da sahte sevgililerin biri birleriyle beraber olmas mumkin de-
ildir.
Bu ma’nây pek belîifâde eden bir âyet meali
«A/âîJra ve âhiret gününe iymân eder hiç bir kavmi, Allah ve Rasûlüne hudûd
yarma kalkan kimselerle seviir bulamazsn, babalar veya oullar veya kardeleri
veya soy sob hsmlar olsalar bile. te Allah öyle kimseleri sevmeyen bir kavmin
kalblcrine iymdn yazm
ve bunlar kendinden bir ruh ile te’yîd buyurmudur. Bunlar
altlarndan rmaklar akar cennetlere koyucukdr. Bunlar orada ebediyyen kalacaklardr.
Allah onlardan râzy olmudur, onlar da Allah dan honûd olmulardr. r
onlar Allah te
frkasdr. Gözünüzü açn ki Allah frkas muhakkak hep felaha erenlerdir » (el-Mucâ-
dile: 22).
ve âhiret gününe iymân eden hiç
Allah’a bir kavmin Allah’a ve Rasûlüne hadd
yarna kalkan kimselerle seviir bir halde bulamazsn, öyle kimselerle sevimek
Allah’a ve âhirete iymânn muktezâsyle daban dabana zddr. Zira onlara o halde, o
haysiyetle mevedded küfre mahabbetdir. Çünkü Allah ve Rasûlüne hadd yarna kal-
kmak küfrün en enîidir. Küfre mahabbet ise iymân ile içtimâ’ etmez... (Hak Dîni
VI, 4804).
SAHH-l MÜSLM


ü j~~*' <J ^
ö} ît* A»- : VU . tj\j ^S\ it ±*£- \lsjf (•••)

föi.j# jîîGji .y'yty, . .


v* tiif. ( ;y 31 y; )£* iyi
. 4% . s|§ yy yy , «i
! jî/j j î y . afci y uy .yi s Üi
•jp‘ i jCjJl GTa : V(î .
j J \ jfc.j\ SAfr (YM\)
- *" ^ ;.*
Jx* ' '-UUl- tf •. ^1 t f-
’ ^ > t*" -;îî, " I-'/ J? f 4* -
J 3£r^
v
J *
*w^ *
S**5* c3 clf~ * L*2^*~* e/ C
*
*

•*
* c/ C
*
& *
X+£~ j 4^ jl** j^
-*
\ u> A>-

~ +
m
0 * * * + +

165 — (2640) Abdullah (ibn Mes’ûd R) dedi


:
ki : Rasûlul-
lah’m huzûruna bir adam geldi ve :

— Yâ Rasûlallah! Henüz kendilerine katlmam olduu bir kavmi,


bir zümreyi seven bir kimse hakknda ne buyurursunuz? diye sordu. Ra-
sûlullah (S) :

— Kii sevdii ile beraberdir buyurdu.

( ) : Buradaki üç tarîk râvîleri de Abdullah ibn Mes’ûd’-


dan, o da Peygamber bunun benzerini rivayet etdiler.

(2641) Buradaki : iki tarîk râvîleri de Ebû Mûsâ el-E’arî’-


nin : Peygamber’in huzûruna bir adam geldi diyerek rivâyet etdii ha-
dîsi, Cerîr'in A’me’den rivâyet etidii (165 rakaml) hadîs gibi zikr et-
milerdir.

«/* Jtj jf\


Ijl
rl (o \)

Ûy-Z- Û ‘
s) s çr&J\ s.\ 3 U'-r" c£o cg£[l£ir (ntr)—

•Ü/jb K< jj Z & S te ut (


: ji> v 'jfTj .t,- yi £2 3 ) . yj ft 3 .
:

'J~
)l
J-**i
;
$l| J 3:* : cl^ •. ^ ‘ C^Cjl t> «SI jÛc


* û- V*
1
'
^)
s
r^ etli.’ » 1)^ î
5-le jC^j <
jU^l •,«.
KTAHUL-BHR VE'S-SILA VE’L-AdAB 111

jLlj (j ta A»-j
£ .
oC fjTM ‘J>
.
C*
3*
~b Ü ^ * V'V
... < . ,. ,
f".* - ' - * .i-»»' r< ' v/ v >*'? \'»*' -
A-*£ ta A»-j
' •' A* f.V."
A*i£ U>Oj-
t ^i-1 . <3^-| ta -V.C A*- . (_/
^
. jû«>-
^
» , , ' .' • \i' ". «•• ? • ' ~ '*\ * ' >** tf
-. i
î^, .l
j\ *e . <1>
z/V
A»- JtC
r
. Aj <J Ma- -Ml-b
f>
. J/ »4-1 '-5
ta-‘5 lJ '
â fr ‘
^‘ û*
Kx * y.<aJ!
J*
’/.
0" - • '
\

. a^j : taJl A^ 0_A>- (jj .


^-tal' : Atatan A: c j^c t ta*A jc- ^p>A.>- <J

.tea&cr

(51) «Y KMSEYE SENÂ ZAMAN BU ONUN EDLD ÇN


BR MÜJDEDR VE KENDSNE ZARAR VERMEZ» BÂBI

166 — öyle dedi Rasûlullah’a Bil


(2642) : Ebû Zerr (R) : :

kimse hayr nevinden i yapar, insanlar da bu iden dolay onu medh


ederler, böyle medh hakknda ne buyurursunuz?
edilen bir kimse denildi.
91
Rasûlullah (S) : «Bu, mü’minin pein müjdesidir» buyurdu .

(
Buradaki dört tarîk râvîlerinin hepsi de u’be’den, o
) :

da Ebû Imrân el-Cevnî’den, yukarki Hammâd ibn Zeyd’in isnad ve


onun hadîsi gibi rivâyet etmilerdir. ukadar ki Abdussamed hâriç, bun-
larn u’be’den gelen hadîslerinde nsanlar da bu iden dolay kendisini :

severler; Abdussamed’in hadîsinde ise Hammâd’m dedii gibi nsanlar :

onu hamd ederler, ifâdesi vardr.

91 . Alimler dediler ki Bu, o kimseye çabukladrlm bir hayr müjdesidir. Bu müjde


:

“...Bu gün sizin müjdeniz, hepiniz içlerinde ebedî kalacanz, altlarndan rmaklar
akan cennetlerdir ...» (el-Hadîd: müjdenin delilidir.
12) kavli ile âhirete te’hîr edilen
Eu çabukladrlm olan müjde, Allah’n ondan -âzy olduuna ve onu sevdiine, bun-
dan dolay da onu insanlara sevdirdiine de bir delildir. Bunlarn hepsi, onun insanlar
sevmesi için kendisi tarafndan bir sevgi propagandas olmadan insanlar onu sevdii
zamandr. Yoksa sevdirmee girimek kötülenmidir.
. ) \ "

- n
J

J*'j jj* '?}'() ‘^' ^ (i ‘
r?/ ~y (')

y&y^3 £ -çfjj Vj& > « i


v; vt G'ü /j -yü j VjC y/ij jit-ii
: .
.
( y jü»* ^ijûj p J a^
*^" J^| » djA^'l Jillall ]ji j
4jj1£) J-; Ü‘Â>- : (J'â.oU-e JC ( V-**J O’ A^j

'j?A dil .i
tj j j>^_ V . di) j j" * âîc dü i j j jSC_ Y . )•_,•. c^-*\ j
1 *‘i
,4) j *aÛ-

^'j «h j-.c .
our^t yj o tül ’s-'j.
y
^ V-
« ,4/j ,
,
.

{Si «a 'i 44 4 J-»


'
') ji’ Jii 'J.v;j
j
5'Y>.\ l 1
VJY 'o;v .
3' j-j

ja
*
îpy •î'üî i
r *
3 l&4 .
A>î
* * *
'j.Xi .
çeûi 4 ü/4 ^
"
• >|3» v
j

5^ J**? 0-**;*
• H ^ (§iv j a,;aj
U <j:>- .
jliN Ja\

. G

• *\-a£ (j' ^ • *>^1 ^z, ^ l/


** * ’ **
• I

5 - - +*,>}• ^-» rv "

^
• -*
+
j f* r ^ t ' \**+\ \
' ' •


3 ^ ^y~*y. C5
3
j • jî. û/ ^ »
^5* v, i J/ o 1
* l*
j
*

£ •
^
£
.,£.y ûlj. < yt/’v^ •4î'. 4' ü
s
i
vî E&- . j i fâi iC 3 ; i '4 iEftr, t .

[jîi J ^l
A«i ^
Ç*^ w A>-
j ^ 2) m *^i ^ (Jl5

^*' '. ' * # " - ' • ^’t . \<f •


*• ? ir # "-/»^ •
. o u • \
ö <3 • * A
y
m cA-^ji
,
ö

RAHMAN VE RAHÎM OLAN ALLÂH’IN SMYLE

46 — KTÂBU’L - KADER 1

1. Kader kazâ ve hüküm ma’nâsmadr ki yüce Allâh’m hâzr eyledii zuhûratda hüküm
,

ve kazasdr. Bunun stlah! ta’rîfi Ezelden ebede dek carî olan haller ve e’nlerin :
. : : :

KTABU'L-KADEK 113

(1) NSANN ANA KARNINDA YARADILI KEYFYET LE


RIZKININ, ECELNN, AMELNN, EKAVET VE
SAADETNN YAZILMASI BÂBI

] — (2643)Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi Bize dâi-


: :

ma doru söyleyen ve kendisine de tforu bildirilen Rasûl .tfah (S) öyle


taldîs etdi «Sizin birinizin (yaradlnn balangcnda) ana baba mad-
:

deleri krk gün anasnn karnnda toplanr. Sonra o maddeler o kadar za-

vukûu süreli üzere mevcudatn a’yânmda Allah’n âdeti üzere vukûa gelen külli lâhî
hükümdür.
ârih der ki Kader aslnda masdardr. Bazlar kader ile kaza arasn fark ey-
:

lediler. Ya’nî kader yüce Allah’n ileri vâki* klmadan evvel takdir etmesi, kazâ ise o
takdiri infaz ile yoklukdan fiil hudûduna çkarmaftdan ibâretdir ve bu sahîhdir. Nitekim
hadîsde de böyle gelmidir

âl' ÜJ.» ji>'\ J JM ojjL J».


^îll J»L S0 ^
ojjii j* \ ! cJUj î \*

Peygamber (S) olan bir maaraya urad da oray geçinceye


yklmaya yüz tutmu
kadar yürüyüünü üzerine kendisine Yâ Rasûlallah! Allah'n ka-
süratlendirdi. Bunun :

zasndan m
kaçyorsun? denildi. Peygamber «Allah’n kazasndan, kaderine kaçyo-
:

rum* buyurdu. Ve kader bir nesnenin meblâ ve endâzesine denir. Ve tâb ve takat ma - p

nfsmadr. Kader, takdir ma’nâsma masdar olur. Kader, takdir ma’nâsma da gelir. Tak-
dir, Allah’n ezelden ebede kadar halk ve iycâd eyleyecei mevcudat ve kâinat vâki*
klmadan evvel Levhu mahfuzda olaca üzere resm eylemek ma’nâsnadr. Nitekim
kazâ, o resmedilmi olan ileri vakitleri geldiinde infâz ve iykâ’ eylemekden ibâretdir...
« Karûs Tef.)
îbn Esir en-Nihdye’de, kaderin takdir, kazann da halk ma’nâsma olduunu, kazâ
ve kaderin mütelâzim ya’nî biribirinden ayrlmaz iki emr olduklarn, kaderin esâs, ka-
z ânn da bina mesâbesinde bulunduklarm bildirdikden sonra bunlarn aralarn her
kim ayrmak isterse kazâ ve kader binasn ykm
olur diyor. te bu «bn Esr’e göre
kazâ ve kader bir ma’nâyadr» sözünün esâsdr.
«Kader ve kazâ hakknda dier bir tez udur Kader, lügat yönünden Allah’n
:

hüküm ve takdiridir, lstilâh yönünden kazâ ile kader arasnda öyle bir fark vardr
Kazâ Allâh’m ezeldeki külli ve icmâlî hükmüdür. Kader de, ezeldeki küllî hükmün
lâyezelde (dünyâda) ki cüz’iyyâtndan ve ezeldeki icmâlî hükmün tafsilinden ibâretdir.
Dier ta’bîr ile kazâ bütün mevcudatn ezelde toplu bir halde vucûdudur. Kader ise
mümkinâtm kazaya mutabk olarak birer birer ve ayr ayr yoklukdan vücûda çk-
mas ve yokdan var olmasdr. Ksacas kazâ Allâh’n ezelî hükmüdür. Kader de lâ ye-
zeldeki tecellîsidir.
Râgb’a etmek ve kesin sûretde hükmeylemek-
göre, kader, takdir; kazâ da tafsil
dir. Bu suretle kazâ kaderden daha husûsîdir. Hülâsa Allâh eyay yaratmazdan önce
:

eyann mikdârlarm, hallerini, iycâd zamanlarn takdir cdib bilir. Sonra geçen bu
ilmi îcâb da onlar iycâd eder. Binâenaleyh iymân, küfür, hayr, er, menfaat, mazarrat
gibi bütün e’nler Allah’n ezelî ilmiyle, irâdesiyle, kudretiyle vucûd bulnudur. Onun
mülkünde, onun hüküm ve takdirinden baka hiçbir kuvvetin hüküm ve nufûzu yokdur.
Allah bu ezelî ilmi icâb lâ yezelde eyâya vucûd verir. Baz âyet meâlleri

s. Müslim; C. 8, F — 8
. .

114 SAHÎH-1 MÜSLM

man içinde kat bir kan phts


Sonra yine o kadar zaman hâlini alr.
içinde bir çinem ete tahavvul eder. Sonra (dördüncü tekâmül tavrnda)
bir melek gönderilir de bu melek ona ruh üfürür ve melek dört kelime
ila yani rzkn, ecelini, amelini aki ve saîd olduunu yazmakla emro-
lvnur. Kendisinden baka hak ilâh olmayan Allâh’a yemin ederim ki, siz-
den biriniz cennet ehlinin ameli ile amel etmekde devam eder, nihâyet
kendisi ile cennet arasnda bir zirâ’dan baka mesâfe kalmaz. Bu srada
'melein ana karnnda yazd) yaz o kiinin önüne geçer. Bu sefer o
kimse cehennem ehlinin ameli ile amel etmee devam eder. Ve yine siz-
den biriniz cehennem ehlinin ameli ile amel eder, nihâyet kendisi ile
cehennem arasnda ancak bir zira’ mesâfe kalr. Bu srada yaz Önüne
geçer. Bu defa da o kimse cennet ehlinin ameli ile amel eder ve cennete
gir.er».

( Buradaki râvîlerin hepsi de A’me’den bu isnâd ile ri-


) :

vâyet etmilerdir. Bunlardan Vekî-’in hadîsinde, «herbirinizin hilkati (ana


ve baba maddeleri) anas karnnda krk gecede toplanr» demidir. Mu-
âz’m u’be’den gelen hadîsinde, «krk gece krk gün» demidir. Cerîr ile
ysâ’nn hadîsinde ise «krk gün» demidir.

: V& .
(
p JV j ) ü p' S » £ S (na) - T

\ 1
hr y
' ‘
d. ' o* Jk? y;
‘ ü
jl < j ^ ÂiLlI H3I
j
ç&j . öde.’! t’jj! jî jr>\ -J 'jjz
= -jiî . l- t

• « ^3 ^ . LiÜJl jki jr . <»


jjj

2 — (2644) Muhammed
ibn Abdillâh ibn Numeyr
Bize ile Zuheyr
ibn Harb tahdîs etdiler. (Lâfz, bn Numeyr’indir). Dediler ki : Bize Suf-
yân ibn Uyeyne, Amr ibn Dînâr’dan, o da Ebu’t-Tufeyl’den, o da Huzey-
fetu’bnu Esîd’den tahdîs etdi. Huzeyfetu’bnu Esd bu hadîsi Peygamber’e
uladryordu. Peygamber (S) öyle buyurmudur «Nutfe rahimde krk :

yahut krk be gece sâkin oldukdan sonra melek nutfenin yanna girer
de Ey Rabbm!
: ak
midir, yahut saîd midir? der ve bunlar yazlr.
Akibinde melek: Ey Rabbm! Erkek midir, yahut dii midir? der. Bun-

« Hiç bir ey hâriç olmamak üzere (hepsinin) hazîneleri bizim nezdimizdedir. Biz
onlar ma’lûm bir mikdâr dnda indirmeyiz» (el-Hcr 21) :

« Allah dilediini mahveder, isbât da eder. Ana kitâb onun nezdindedir» (er-Ra’d: 39).
«Yerde ve nefislerinizde herhangi bir musibet vukua gelmemidir ki bu, bizim
onu yaratmamzdan evvel mutlaka bir kitâbdadr. üpphesiz ki bu, Allah’a göre kolaydr »
(el-Hadîd: 22).
Kur’ân- Kerim’de kader ile ilgili çok âyetler vardr.
:

KTÂBITL-KADER 115

ir da yazlr. Ve böylece onun ameli, eseri, eceli ve rzk yazlr. Sonra


2
hîfeler dürülür. Artk o sahîfelerde bir artrma ve eksiltme yaplmaz» .

rt-Toûbun sûresinin ilk âyetleri ve ilgili tefsir


* Göklerde ne var yerde ne varsa hepsi Allah' tebih etmekdedir. Mülk onun,
, ,

Jmud önün. O, her eye hakkyla kaadirdir. O sizi yaradandr. Böyle iken kiminiz kâ-
fir kiminiz mu’min. Allah ne yaparsanz hakkiyle görendir. Gökleri ve yeri hakkn
,

ikâmesine sebeb olarak o yaratd t, size suret verdi. Hem suretlerinizi de gübgüzel yap - k

t-. Dönü de ancak anadr . G tiklerde ve yerde ne varsa bilir. Ne gizler ne açklarsanz y

imlan da bilir. Allah göüslerin içinde olan her gizliyi bile hakkiyle bilicidir» (et-Teâ-
Inn: 1-4).
Kiminiz kâfir oluyor, kiminiz mu'min halde kâfir de onun mahlûkudur, mu’-
: u
min de onun mahlûkudur. nsann yaradl, halika iymân gerektirmekle beraber küfre
de müstaiddir, iymâna da müstaiddir. Mahlûkat içinde hepsinden farkl bir insan cinsi
yaratmak, sonra da ayni cins içinde son derece mütebâyin iki zdd yaratmak üphe yok
d H&lik’m her eye kaadir olduuna delâlet eden kudret eserlerinden mühim bir âyet-
dir. Bu fkrann «kâfiren ev mü'minen* gibi hal ve kayd veya «ba'dukum kâfir ve ba’-
dukum mu’min» gibi fasl sûre tinde ifâde edilmeyib de tafsil veya tefrî’ ile tertibe de-
lâlet eyleyen «fâ» ile «fe minkum» diye talî bir cümle olarak ta’kb ettirilmesi küfr ve
iymân dali Allah'n halk ve takdiri olmakla beraber insanlarm kesb ve ifâdesi ile de
alâkadar olarak talî ve terettubî bir sûrette yaradlmakda bulunduuna iâretdir. Bun-
dan dolay kâfire bir Kadî Beydâv daha ziyâde birinci noktaya
tehdidi ifâde eyler.
iaretle öyle demi Kâfir, küfrü takdir ve üzerine hâmili tevcih olunmu, mü’minin
:

de iymâz takdir ve onun dâisine muvaffak klnmdr. Ebussuûd da ikinci noktaya


temas ederek öyle tefsir etmidir : «Allah sizi ilmi ve amelî kemâllerin bütün mebde'-
leri ile bedî' bir sûretde yaratmdr. Böyle iken kiminiz yarâdldaki istidâda aykr
olarak kendi kesbiyle küfrü ihtiyar ediyor. Kiminiz yine kendi kesbiyle ve hilkatinin
icâb ettirdii vech ile iymân seçiyor. Hepinize vâcib olan, halk ve icadn ve bunlara
müteferrî’ olan eylerin ükrünü edâ ile iymân etmekdi. Halbuki siz bu ihtiyara mâlik
iken böyle yapmadnz ayrlklara saptnz».
Maartâfh bu ayrlmay Cebriyyenin dedii gibi kulu hiç kesbi olmayarak mücer-
red Allah'n hilkatine nisbet etmek nasl doru deil ise Mutezilenin anlad gibi Allah'n
yaratma ve takdiri olmakszn sâde kullar m yaratmasna nisbet etmek de doru deildir.
Âyet beyân ettiimiz veçhile ikisine de iâreti hâvidir.
iki cihetin
Abd ibh Humeyd, Ebî Hatim, bn Cerîr, bn Merdûye Ebu Zerr
bn Munzir, bn
(R) den tahrîc eylemilerdir. Demidir ki: Rasûlullah (S) buyurdu: «Meniy rahimde
krk gün meks edince ona nüfûs melei gelir. Sonra o Rabbe urûc etdirilir. Yâ Rabb!
Erkek mi, dii mi? der. Allah Teâlâ ne kaza buyuracaksa buyurur. Sonra akiyy mi, :

saîd mi? der. Neye kavuacaksa yazlr.* Ebû Zerr bu hadîsi rivayet edib Teâbun sû-
resinin evvelinden be âyeti «dönüünüz de ancak onadr* kavline varncaya kadar oku-
mudur.
Bunun gibi daha dier hadîsler de vardr. Bunlar insann hilkati zmnnda istik-
bâldeki mukadderatnn takdir edilmi bulunduunu gösterir. Fakat ma’lûm olduu
üzere bu mukadderâtm böyle Allah tarafndan bilinib takdir olunmas onun baclarnn
kulun kesb ve ihtiyârma balanm olmasna mâni’ deildir. Kulun kesbi üzerine ce-
reyan eden yaratma da «halbuki yapa geldiiniz eyleri de Allah yaratmdr ».
sizi de,
(es-Saffât: 86) msdâkmca yine Allâh’ndr. Ancak iymân râzy olunmu, küfür râzy
olumamdr. Bu sûretle iymân ve küfrün yaratlmas insann irâdesi ile alâkadar olan
tâli ve müterettib bir yaratma olduundan «kiminiz kâfir kiminiz mu'min» buyurul- ,

mudur. Ve bunda hem Kadînin iaret etdii ma'nâ, hem de Ebu's-Suûd’un ihtiyar ey-
ledii ma’nâ mevcûddur. Birisi ;
« 4*. Il ö' V! jjliT L_, » ; Allah dilemeyince,

siz dileyemezsiniz (el-lnsân : 30). Birisi de: « ^ j I»

:te bu hakîkî bir öütdür Artk kim dilerse Rabbma. bir yol edinir» (e-Müzemmil: 19)
mazmûnuna nazrdr... (Hak Dîni, VI, 5020-5022).
A

116 SAUtH-1 MÜSLM

j^c j ^ ^ c> ^aiui (V^ (


r ^ io
)
—r
: d Al *A“ j A A A c £-f • <r ^>-
â 0' •
^fcll j i o jltl 3_l

^ <£|| <_,U?\ ja :fe J U *j^ Jicj 34 a


.
;
. 1)1
j a* ^k) I

j 3 4 J|dl
?
J** yA 3-^.> jp. : 3^» ü} Jy 3? dU L Vkkî 3A*i .
;r
3- âa
âAAj yA Aikji^ kj » jjk"
g|| püj-j o«£" j u t dU s
3 4 3A’A ^ 3fö
PA : 3k
j
4
**
-pAc j A’J j k>ir j yP o^3 .3lA k‘j| ^ kuk t A*j

^
tUUdAjj Jj5 ; » a)A L.jC

^:i gjt
f . ait
.

^ !

.
: J jl'_

,iiu
>*

ar,
Apl L&'j

. «
.
fe
.

Vj 'J U' £' 1/


«IdU dA.^

. as î 3>;
f?
ait asfe
=
e^V

* .
.

wC
î jJ î

j «Lil
i\

• y-\ A -A'
'Js^ â'
•^|*'A j>.
'A’-' • 3*’A' dLtc 3 Iv aAk (...)

-5-p p.p J‘L LiLj . JAl^/A^ 3 y>' Ac aîÎ ‘


'jX\ jliUlt J1

u;IIJI
>\b > t

3 — (2645) : Âmir ibn Vasile tahdîs etdi ki, kendisi Abdul-


lah ibn Mes’ûd (R) dan : akiyy, anasnn karnnda akiyy (bedbaht)
olandr. Saîd ise bakas ile öütlenendir derken iitmidir. öyle
ki, Ra-
sûlullah’n sahâbîlerinden Huzeyfetu’bnu Esîd el-fârî denilen bir kimse
geldi ve Âmir ibn Vâsile’ye bu hadîsi Abdullah ibn Mes’ûd’un
kavlinden
olarak, tahdîs etdi. Âmir ibn Vasile: Amelsiz olan bir kimse nasl bedbaht
olur? dedi. Huzeyfetu’bnu Esîd Sen bundan taaccub mu edi- öyle dedi :

yorsun? Ben Rasûlullah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu


«Nutfenin :

üzerinden krk iki gece geçince Allah ona bir melek gönderir.
Melek o
nutfeyi sûretlendirib, kulan, gözünü, derisini, etini, kemiini
yaratr.
Sonra melek Ey Rabbm! Erkek midir, yoksa dii midir? diye
:
sorar.
Rabbn dilediini hükm (ve kaza) eder. Melek de yazar. Sonra Ey :

Rabbm! Eceli? der. Rabbn dilediini söyler ve melek yazar. Sonra Ey :

Rabbm! Rzk? der. Rabbn dilediini hükmeder, melek de yazar. Sonra


melek emrolunduu eyler üzerinde hiçbir artrma ve eksiltme
yapmaya-
rak elinde bir sahîfe ile çkar».
( ) Bize Ahmed ibn Usmân
en-Nevfelî tahdîs etdi. Bize Ebû Âsim
haber verdi. Bize bn Cureyc tahdîs etdi. Bize Ebu’z-Zubeyr haber verdi
* c ^

KTABU'L-KADKH 117

l.. ona Ebu't-Tufeyl haber vermitir. Ebu’l-Tufeyl de Abdullah ibn


IVIrsTd’dun iitmidir Hâvi, bu had sin tamâmn da (3 rakamyle ge- :

vil) Anr ibn Hâris hadîsi gibi sevk etmidir.

* .* ***?
. IjA> , jOo ,J \ tj ^.*1
r.»*
L» -»._>
-
. —
t <» 1.^-
,J
,
I J.J- l ij (...)
N
—t -

, .1:0 : ÎJl» V A> J-iklI C \ j\ \ <aJk. j\ ‘


*lkc J/ U'l A-C
^ Âs- . i

J J Ü; «T)'
O-f* : 3'â» A-.-I

3^ plt
^
• « vi&Jl jir
.

^ AaJl jJ ))

• ^ ^ ^ :
^ J*. f • <J-'
'
\
J \
J
]T ^ ; J yl\ i ^21^
\ r *r r * ' 5 • * # ^ • - ' * - •
*
<l>.| u U ^

I
*a
<al>- U e
\ \ A*JJ
\ t
! wij b : J \
4-Ö 4»?*;* t jl

. d
-- j]
* tl 'it '^- V
r

, 4
"i ^ lC ^V l~ " \\2 + \ 4'i
<" - i
|, l ' U A» / \
4
ci C;
1 v** >" •
f û/ j •
j (^‘ A>- . -X.^^a) *•— (••')

^i
^ * - *•' " * **
X

‘il SÜ 1

^ ‘ ls.A^ a-î*^
y. o* ‘ <3 ' o* f

0^13 Aj i ök , fcl jiîtf o\ sijî 14


.
rr j
5
lüi j\ d

-;• 'c"- y»
^i ^ j
• * y ir

y ^ (* 11


Ebu’t-Tufeyl (R) tahdîs edib
4 ( öyle demidir
) : :

Ben, Ebû Sarîha Iluzeyfetu’bnu Esîd el-Gifârî’nin yanna girdim. O öyle


dedi Ben : u
iki kulamla Rasûlullah (S) dan iitdim öyle buyuruyor-
du «Nutfe, rahimde krk gece durur. Sonra üzerine melek iner». Râvî
:

Zuheyr; Ebû Hayseme’nin Onu yaratacak (ya’nî sûret verecek) olan me- :

lek dediini zannederim demidir. «Ve Ey Rabbm! Erkek midir, yahut :

dii midir? diye sorar. Allah da onu erkek, yahut dii klar. Sonra Ey :

Kalbm! Doru ve düzgün müdür, yahut düzgün deil midir? der. Allah
onu doru düzgün, yahut düzgün olmayarak yaradr. Sonra melek Ey :

Rabbm! Rzk nedir? Eceli nedir? nedir? suâllerini sorar. Sonra Ahlâk
Allah onu akiyy (yani bedbaht) yahut mes’ûd ve bahtiyâr klar» 3 .

A. Kiinin saîd veya akiyy olmas ezelî takdirin ve ana kamnda iken bu sûretle damga-
lanmasnn olduuna göre bu vaziyet o kiinin serbest hareketine mâni* bir zarûret
eseri
ve bir özr deil midir? diye sorulabilir. Bunun cevâb udur Hayr deildir. Çünkü :

bu takdir ve ana kanundaki yazlma, Allah'n ilim ve irâdesinin eseridir. Ya’nî


ezelî
Allah bir kiinin dünyâda saîd veya akiyy, cennetlik veya cehennemlik olacan ezelde
bildii için o kiinin saîd veya akiyy olacan takdir buyurmudur.
lim denilen sfat, ma’lûm denilen mevsûfa tâbi’dir. Ya’nî ilim, eyann hâricde
teayyün ederi vücûduna taalluk eder. lim böyle hâsl olur. Bu cihetle kul için ezelî
.
takdî* bir zarûret ve Özr te^kîl etmez.
:

118 SAHH-1 MÜSLM

( )
Abdissamed tahdîs etdi. Bana babam
Bize Abdu’l-Vâris bnj
tahdîs etdi. Bize Rabîatu’bnu Kulsûm tahdîs etti. Bana babam, Külsûm,
Ebu’t-Tufeyl’den, o da Rasûlullah’n sahâbîsi olan Huzeyfe ibn Esîd el-
fârî’den tahdîs etdi. O da hadîsi Rasûlullah’a ref etmidir. «Allah bir
- yaradmak istedii zaman krk küsûr gece geçince, rahim ileri ken-
r

disi e tevkîl edilen bir melek Allâh’n izniyle nutfeyi sûretlendirir». Râvî
bundan sonra yukarikilerin hadîsi tarznda zikretmidir.

jjJJulc \j' a».


. jû j 3^- C* a». ây-i- j y\ (j-j* (ru^) —o
• IOl 4
4
Ji ^)>-j JC. 4ji\ ® JU \ vlrfAl "öjj . dijL cf
uJ\je. JyC ^\j\
36 36 fc j\ ^ sr/\ gu' . ^ L/, 'J
\ . i L/> t . i *j>
7
J:

afi? 'J& •
s 04VI U t J j*j\ ü V- s j' ’j- ' ’jj ' j‘ •'j'î i
V'j
'
îupi

• « li

4.

5 — Enes ibn Mâlik (R)


(?646) hadîsi Rasûlullah’a ref’
: u
etdi. Rasûlullah (S) öyle buyurmudur «üphesiz Azîz ve Celîl olan Al- :

lah. rahime bir melek tevkîl etmidir. Melek Ey Rabbm! Bir nutfedir. :

Ey Rabbm! Bir kan phtsdr. Ey Rabbm! Bir çinem etdir der. Allah
bir mahlûk hükmedib yaratmak istediinde melek Ey Rabbm! Erkelç :

midir, yahut dii midir? Bedbaht mdr, yahut mes’ûd ve bahtiyar mdr?
Rzk nedir? Ecel nedir? Sorularn sorar. Bunlar anasnn karnnda iken
böylece yazlr» .

Kur’ân- Kerim’de insann yaradl ve tekâmül safhalar dokuz kademe hâlinde zik-
redilmidir
1. « Andolsun biz insan çamurdan bir hulâsadan yaratdk.
2. Sonra onu sarp ve metin bir karargâhda bir nutfe yapdk.
3. Sonra o nutfeyi bir kan phts hâline getirdik.
4. Derken o kan phtsn bir çinem et yapdk.
5. O bir çinem eti de kemiklere kalbetdik.
6. Arkasndan o kemiklere bir et giydirdik.
7. Bilâhare onu baka yaratla inâ etdik. Sûret yapanlarn en güzeli olan Al-
lâh’n ân ne güzeldir!
,
8. Sonra siz bunun arkasndan hiç üphesiz ki öleceksiniz.
9. Sonra siz kyâmet gününde muhakkak diriltilib kaldrlacaksnz» (el-Mu’mi-
nûn: 12-16).
nân bir safhada yaratmaa kadir olan Allah'n onu tabî’î eklini alncaya kadar
hir takm tavrlara, kanunî tahavvüllere tâbi’ tutmasnda hiç üphesiz husûsî ve ûmûmî
bir takm
menfaatler ve hikmetler vardr. Bu hikmetleri ilgili ilim dallarndaki müte-
hassslar bulmakda ve yazdklar eserlerde uzun uzadya aillatmakdadrar. Bu husûs-
larda tafsilat için tbb, biyoloji, fizyoloji ve benzeri dallarda yazlan eserlere
müracaat
etmelidir.
0 , o r

kitAbu’l-kadkr 1 D

— *\
^ J.\ <J_
V -f* <3

^
j' tJ j^- c llAü? (tniv)
-^.
J J>(\^ ^
# • •' • x •*
a* " v» " * 1 ^-'^ §

r U •

::
c jAâ-Jti
" ‘
*
sj*
"
/ •

*"
' "îr»'
U*J •
i \ ^f- \
^
5
^ r r ?/ " / ^ -1^ **
.r J / • " •*" ?
^ ^^
'
• u-' l »t !, _ • •
* , .

^ ^ *^'“*1 vJ 4
O* 4
j ^

A >-
- ^

1
• •"
D
' .r

iJV
5. 1
.
>
A* j~<z?cC
#
. > A' •.+ +.% *
* d
>« —
Aa^ j .
>
A^>-
T* ^ f.

• '*!-
Aa3 j

« 0.-.1 jl -ufl-i o-f-^ .>5 VJ 3 Ç-^22* *_- : -^ -^’j V| ‘ î- u~"

C<
û\ 2r* ® ü^> ?2)**'' ^*‘3 * bl^'J* cA-Z Üj-J t_ : 2)^S 2J^ 2)î>

j'ü'
a * jIijl)1Ja\ jV (3| 3*^;—* ‘ • jlLül Ja\ ^4_j .oI1JJa\ <-^i
j’_'*:~-i *

ijliJl ^Ja| Cilj . oL-J J*\ JZ3 jj^-'-v.» olllil >1 Ll .


’^ *-j 4
r r ’J^l» » 2)Ü

iSrAt »y^'~->*S-Ay Oa 35*’0T j ’jac-l Uti » I


3 »
p . a JaI JT3 o/J£*

.[\ -_./j^/\r] o U^'-*5 v-^3 »J^'3 3-j^ îy ^'3


£ u»>v Ga 3:1 : vü .
ipi 3 &3 Ul j » S L>> (...)

32 a; u>- (j
l j \ j\ }\»j . »y** •
'j^r yi ^ _> c Âi-li
. : 3^»j •
j ;c.y» '3-^

M^ ^^ f :
/^-Vl

6 — (2647) : Ali (R) öyle dedi : Biz bir defasnda Bakîu’l-


arkad mezarlnda bulunduk. Rasûlullsfh (S) yanmza ge- bir cenâzede
lib oturdu, biz de etrafna oturduk. Rasûlullah’m beraberinde bir asâ var-

d. Rasûlullah ban
edi. Düünceli bir halde elindeki asâyla yere vurub
dürtüdürmee, çizgiler ve izler meydana getirmee balad. Sonra :


Sizden hiç bir kimse ve yaratlm hiç bir nefis müstesna olma-
mak üzere muhakkak cennetdeki ve cehennemdeki yerini Allah yazm
(takdir ve ta’yîn etmi) dr. Ve herkesin bedbaht veya bahtiyar olduu
muhakkak yazlmdr? byyurdu. Bunun üzerine sahâbîlerden bir kimse :


Yâ Rasûlallah! Öyle ise bizler ameli terk edib bT ; azmz üzerinde
durmayalm m
(yani amelin fâidesi nedir) ? dedi 5 Rasûlullah . :

5. Kadî lyâd dedi ki : Bu zât, her bir nefsin iki dardan olan mekânna kaza sebkat etdii
ve kazâ sebkat eden eyin de vukûu zarûrî olduuna göre amel etmekde hangi fâide
vardr? Binâenaleyh biz ameli brakalm! demek istiyor.
Taberî dedi ki: Bu zâtn nefsinde doan suâl, kaderi nefyedenlerin üphesidir.
Rasûlullah ona kendisinde hiçbir üphe brakmyacak bk* cevâb vermidir. Cevâbnn
• .

120 SAHtlI-1 MÜSLM

— Saadet
ehlinden olan kimse, saâdet sahibinin ameline varb ula-
acakdr. akâvet ehlinden olan kimse de ekâvet ehlinin ameline varb
ulaacakdr buyurdu Ve unu ilâve etti : «Sîzler amel edib çaln. Çünkü
herkes (niçin yaratldysa o kendisine) kolayladrlmdr. Saâdet ehli,
saâdet ehlinin ameline kolayladrlrlar. ekâvet ehli de, ekâvet ehlinin
ameline kolayladrlrlar». Sonra Rasûlullah âyetleri okudu «Bun- u :

dan sonra kim verir ve saknrsa, o en güzeli de tasdik ederse, biz de onu
en kolaya hazrlarz. Amma kim cimrilik eder, kendisini müstani görür
ve en güzeli yalan sayarsa biz de onu en güç olan için hazrlayacaz»
(el-Leyl : 5-10).
Burada Ebu’l-Ahvas, Mansûr’dan bu isnâd ile yuka-
( ) :

rki hadîs tarznda rivâyet etmidir. Burada râvî Bir çubuk ald dedi :

de, bir asâsözünü söylemedi. Ve bir de bn Ebî eybe, Ebu’l-Ahvas’dan


gelen hadîsinde Sonra Rasûlullah (S) okudu demidir. :

i' -*_> : V' s .


\ j > j>~ u <J> 1 û y \
(••*) —V
. ( üVm j ) j/f, j ü jl>
i £• ji) .

V ^ r • " * - • - w •
\
• - .•
f
- •'
o jA iv
' "
O
\ ' \

J ’
, <3 ^
Oc 4 il» a>- .
\ L) a»-

tj* J
ö UJU. f
^ ^U
if» S yit Î ^< ~t
:

-
it 3ji:- î
1
«
• '
\
t

A\

..
.

t-r
.
p-3 tt ^ JJü > ^3 yt
> •
^
1 *-
r , T • ^ 1» •* ^
•- a ;

^r-*D
L' /A ; 7* Y
] «

# • - • — l Ns
- >i - ^ r j ;• /j, /
U^ A>
• j*
#
\V
.

^
J . o' ^ -**> 2-\lî • c/'j
'-'.ir
ki/
(

(’••)

^)iia « fit
- 5 ,' - « ,'i .1 î„ - ft "r/.{, -•*!,
<jH'o
c
‘J
c
ûc ^ ^ 5-

takdiri öyledir Münezzeh olan Allah kaderleri bizden âib kld ve amelleri de meî-
:

etinin sebkat etdii bu kaderlere deliller yapd. Bize de amel etmekle emretdi. Binâ-
enaleyh bizim için onun emrine imtisal etmek zarûrîdir.
imâm Neyevî de öyle dedi Bu hadîslerin hepsinde kaderi isbât etmek husû- :

sunda ve bütün vukûatm, hayrlsnn, erlisinin, fâidelisinin ve zararlsnn AÎlâh’n


kazas ve kaderi ile vukûa geldii hususunda sünnet ehli lehine açk delâletler vardr.
Kitâbu’l-iymân’m evvelinde bundan güzel bir ksm geçmidi. Yüce Allah
«O yapa- :

candan mes’ûl olmaz. Fakat onlar mes’ûl olurlar » (el-Enbiyâ: 23) buyurdu. O, Yüce
Allah’n milkidir, ne dilerse yapar. Mâlik’e, mülkü husûsunda hiçbir i’tirâz yaplamaz.
Çünkü yüce Allah’n fiilleri için bir illet yokdur.
mâm Ebu’l-Muzaffer es-Semâni de öyle dedi : Kazâ ve kader, bahsinde en doru
bilgi kayna Kitâb ve sünnetdir. En doru hareket de bunlardan ilham alarak tevakkuf
KTABU'L-KADKH 121

7 öyle dedi Rasûlullah (S) bir gün otur-


-
( ) : Ali (R) :

mu ve elinde bulunan bir deneyi düünceli bir halde yere vurub dür-
lulürüyordu. Bir ara ban kaldrd ve:


Sizden hiçbir nefis müstesna olmamak üzere cennetdeki yeri de
.ledeki yeri de bilinmidir, buyurdu. Bunun üzerine sahâbîler :

— Yâ Rasulallah! O halde niçin amel edib çalyoruz? Biz bu bilin-

mi olan yazmz üzerine i’timâd etmi'yelim mi? (yani o halde amelin


la idesi nedir) dediler. Rasûlullah :

— Hayr, siz o bilinmi olan yazmza dayanb durmaynz. Amel -edib


• alnz. Çünkü herkes niçin yaratldysa o, kendisine kolayladrlm-
1 buyurdu. Sonra da
1 r, u
meâldeki âyetleri okudu «Bundan sonra kim :

verir ve saknrsa, o en güzeli de tasdik ederse biz de onu en kolaya ha-


z lyacaz. Amma kim cimrilik eder, kendisini müstani görür ve o en
güzeli yalan sayarsa b?z de onu en güç olan için hazrlyacaz» (el-Leyl :

6
!>• 10 ) .

(
Buradaki râvîler de Ali’den, o da Peygamber’den yu-
) :

karki hadîs tarznda rivayet etmilerdir.

etmekdir. Bu ilham ile yelimiyerek ileri gitmek o hudûdsuz deryada hayrete ve dalâ-
lete dümekdir. Oraya dalan, kalbe emniyet ve i’timâd verir bir eye ulaamaz. Çünkü
kaza ve kader bilgisi Allah’n kendisine tahsis etlii bir srdr ki onun önüne çekdii
bir perde ile yüce Allah onu beerin akl ve idrâkine ve her türlü ma’rifet vâstalarna
— hikmet icab olarak — kapamdr. Bize vâcib olan, bize hudûd ta'yin edilen yerde
durmak ve oray tecâvüz etmemekdir. Allah kader bilgisini âlemden dürmü kaldrm-
dr. Onu — Allah bildirmedikçe— ne bir Peygamber, >e de en yakn bir melek bilmi-
dir. Kaderin srr insanlara cennete girdikleri zaman açlacakdr. Oraya girmeden önce
bu sr açlmayacak da denilmidir. Allah en iyi bilendir... (fJevevî).

i; Meselenin hulâsas udur Peygamber «Her insann saâdet ve ekâveti, cennetlik ve


: :

cehennemlik olduu ezelde ilâh ilimde takdir edilmidir» buyurmu. Sahâbîler : öyle
ise yâ Rasûlallah! Dünyâda sa’y ve ibâdetin, bir takm meakkatlere girimenin ne te’-
sîri vardr? Varsn herkes mukadder âkibetine doru sürüklensin! demiler. Rasûlullah

da cevaben «Hayr! Tekliflerde meakkat yokdur. Herkes ftratn gereklerine nail ve


:

müyesser oluyor. Allah herkese hayr ve erden neyi müyesser kldysa, o kii onu ko-
laylkla ve seve seve iliyor» buyurmu oluyor.
Burada da suâl sorulmudur u Saîdin ibâdeti, akiyynin ekâveti lâhî kazann
:

muklezâs, Allah’n te’sîr ve kolaylatrmas ile olduuna göre, kul ibâdet ve ekâvetin-

den dolay niçin dünyâda medh ve zemme, ukbâda sevâb ve azaba mustahik olmaldr?
Cevâb Bu medh ve zemm kulun fâiliyeti cihetiyle deil, mahalliyeti i’tibâriyledir. Ya’n
:

o kulun o fiili ilemesi cihetiyle deil, o fiile çk


mahalli olmas dolaysiyledir. Meselâ
bir çirkin zemm ve güzel medh edilir. Bu güzellik ve çirkinliin her ikisi de lâhî kud-
retin eseridir. Ne güzelin kendi güzelliinde, ne de çirkinin kendi çirkinliinde sun’u
te’siri vardr. Beer kudretinin bu husûsda te’sîri olsayd dünyâ Yûsuf gibi güzellerle
dolard. Binâenaleyh güzel, güzelliin faili olarak deil, masdar olarak medh edilir.
Çirkin de böylece zemm olunuyor. Bunun gibi sad, hayr ve faziletin fâili deil, mas-
dar olduu için medh ediliyor, sevaba mustahik oluyor. akiyy de böylece kötüleniyor
ve ikfba uruyor. te E’aîlerin kula izafe etdikleri kesb bu olacakdr.
&
>2 SAHII-1 MÜSLM

t?A t.% 0-v’ ü ("MA) -A


! il d { :
,::t j sini: i: S/ .» «
ji . ,.ç ^ . j» >j I y ;î 6£l

t a, Cjj>-'y VJV' *> o«»r £»' •


J** V»
1 ’'
. J V'‘\.ai.>- V- U l L Jru

î : <jfc « joiJ' Ai .O v a-J f^îVl ""


* C* J» • V » ^
l
-' •' ' t
•'
" _
-

. « ^.a^SC» IjUcl » Jlls ? Jlî U cJl~ V* t »\


: .
$<_$-> jN _yl '^L> jr : _£*j .

y \ ^

./>C
*{/
_ < jÂfjtf li
x
i
o* ^
^ *•
t/ /s* d^' •

^
J d' ^
^
i CT-^
t (•••)

. « «l^I! ’^'-a J>ic » jj|â c3^— j ü^» : üj .


^*-31 Â_|- ‘ $Ji| (j?J tj c ‘
^ â'

— (2648) 8 : Câbir (R) öyle dedi : Surâkatu’bnu Mâlik ibn


Cu’um geldi ve :

— Yâ Rasûlallah! Bize dînimizin aslm beyân Bugünkü amel et.

neyin içindedir? Bunun bilgisine nisbetle biz sanki imdi yaratlm gi-
biyiz (yani bu meseleyi biz bilmiyoruz). Bu günün ameli, kalemlerin
yazb da (yazlarn) kuruduu, takdirlerin cereyân etdii iler içinde mi-
dir? Yoksa karlayacamz (yani yeniden meydana gelecek) iler için-
7
de midir? diye sordu . Rasûlullah :

— Hayr,
bu günkü i, yeniden meydana gelecek iler içinde deil-
dir. Fakat kalemlerin yazb kuruduu, takdirlerin cereyân ettii iler
içindedir buyurdu. Surâka :


Öyle ise amel ne içindir? dedi.
Zuh'eyr dedi ki : Bundan sonra Ebu'z-Zubeyr, anlamadm bir ey

7. Suâlin neticesi udur: Amellerimizin ve onlara terettiib eden Sevâb ve ikâbm vâki*
olacana dâir Allah’n ilmi geçmi ve irâdesi bunlarda nâfiz olmu mudur? Yahut
böyle
bir sebkat ve nufûz yokdur da bizim fiillerimiz ancak kendi kudretimizle, irâdemizle
vukûa geliyor, sevâb ve ikâb da bunlarn güzellikleri ve çirkinlikleri ile mi tahakkuk
ediyor?
kincisi Kaderiyye mezhebidir. Rasûlullah onu «kalemlerin yazb kuruduu ey-
dedir» kavli ile ibtâl etmidir. Yani Allah bu ii imdi meydâna gelmi olarak bilmi
deildir. Fakat Allah'n bununla ilgili ilmi, irâdesi, sebkat etmi, onu mahfûz leuhda
yazan kâtiblerin kalemleri kurumudur (Ubbî).
«Kalemlerin kuruduu eylerde midir? demek, ondan takdirler geçmi midir? Al-
lâh’n ilmi ondan evvel geçmi ve mahfuz levh da yazlmas daha önceden tamâm ol-
mu mudur? Yazlm olduu kalem kuruyub, onda artrma ve ekâltme yapmak imkân-
sz m olmudur? demekdir.
Alimler öyle dediler. Allah’n kitâb, levhi, kalemi ve bu hadîsde zikredilen sa-
hîfeler, bunlarn hepsi iymân edilmesi vâcib olan eylerdendir. Bunlarn keyfiyyetlerine
ve sfatlarna gelince, bunlarn ilmi Allâh’a âiddir. Mahlûklar onun ilminden diledii
mikdâr müstesna hiç bir eyi ihata edemezler (Nevevî).
:

KTAüU’L-KADKK 123

kottudu. Ben : Ne dedi? diye sordum. «Amel ediniz, çünkü herkes mü-
yesser klnmdr» buyurdu.

(
Buradaki râvî de Ebu’z-Zubeyr’den, o da Câbir ibn
)
:

Abdillâh’dan, o da Peygamberden bu ma’nâ ile haber vermidir. Bunda:


Knsûlullah «her çalan, ameline müyesserdir» buyurdu ifâdesi vardr.

lSJa*A U? A» . ü ^ ^ \ . U' c9-^1 (


T V ^) —
'

J.»
3>J «*'.> » 'jfcs j \i ? jlÎH
J\ Âlb !
«l D jUj t :
'J ;
> : J'li . â 3^*
a "s <3^9- î
.

^ 1 (j
1

J'.i w A>_} • V_jlj'^1 J% Ö V’V


£
d
»• r.-** î

'

c?-^:
-
- v
0"
*
-•


h a>*j r
L>
• V- c o'** *
oc ^y- :
c/h
l
c \.
^ V-^
#
^ -

t
'a .41 ^ .X j» <-»— U a». U ^>- c/ ' -a»-j .wwJ-~<
t . (_r
£
! <ji
3 jUj t : c-b J^* . «U* tjj . :>v*-
tff-A
-^Vl

9 — (2649) : Imrân itin Husayn (R) öyle dedi : Bir kimse


tarafndan :

— Yâ Rasûlallah! Cennet ehli ate ehlinden (ayrt edilib) bilindi mi?


diye soruldu. Rasûlullah :

— Evet (ayrt edilib bilinmjdir) buyurdu. Yine o zât tarafndan :

— Öyle ise (yani cennetlik, cehennemlik ezelde belli olunca) ileyib


• •alanlar neye böyle amel edib duruyorlar? denildi. Rasûlullah :


Herkes niçin yaradldysa onun yollar kendisine kolaylatrlm-
dr buyurdu 8 .

( )
de Yezîd ibn Rik’den, bu
: Buradaki dört tarîk râvîleri
isnâd içinde (9 rakaml) Hammâd ibn Zeyd hadîsi tarznda rivâyet etmi-
lerdir. Bunlardan Abdu’l-Vâris’in hadîsinde, mrân ibn Husayn : Ben, yâ
Rasûlallah!... dedim tarzndadr.

8. Bir âyet meali


«D. ki : Her biri kendi asl tabiatna göre hareket eder. O haldç kimin daha doru
yolda b lunduunu Rabbm daha ifai bilicidir» (el-îsrâ : 84).
i etmeyenler de kendi akileri üzere amel eder. aki le
Ya hepsi iymân edenler de,
kelimesi, tabiat, âdet, dîn, hulk, niyyet, seciyye, cibilliyet ve müakil yol gibi muhtelif
ve fakat birbirine yakn ma’nâlarla tefsir edilmidir. En cem’iyyetlisi sonuncusudur. Ya*-
m herke 5 kendi )âl ve mizacna uygun olan yolda hareket eder, dier deyile husûsî
hissiyat! a göre i yapar demekdir.
j

124 SAHlH-1 MÜSLM

u *j jc Lr x>- .
j+jt j jLit L* x>. .
j |
j IdAü? (t\o . )
— \»
•' ‘-- -
b.-V • . 'm'. "f. *.v., -.î*., .* •
yy**.\ <J J'^5 ci Jl» J» VI j- ^ jc jc jc
: : 4
J-'-J' f \ *
y «
y
c3:“ ^ JA *
û- j»r^
c
(»r^ c 4
?:* j ^ ^l:)'
J—«> b
' • • .**- /. • • •
" **
c
#, r
,*^ i , *•- *> ^ 0 * (« î 4 ^ r • * '. • ^
4
c^^* J
4
^r Xc <J;
• vJL-1-ft s Asci-l O-v 3 < A ^*b 1/ A» J \o* j\

I
)-*' • <*^*3 l-^AJ. llj» dü ^ vL-c Jfl» : 3t • y* \ ; JW L)fc
^-p^ c
.

iöL t.
;,î
y J '«a :
j Uiâ .
j jil) yi j 'j;l; L% yrJ * . .* üûi i
ol*»jL o-Jj\ *i! J _j-.j t :VÎi»
.
y'J Lr\ Â_._ j, !
-

^ <_>ü.»-j • ctUîc
j ^V Vj.

10 — (2650) : Ebu’l-Esved ed-Dieliyy öyle dedi : mrân ibn


Iiusayn (R) bana :

— nsanlarn yapmakda olduklar ve emek çekib didindikleri eye


ne dersin? Kendilerine hüküm (kazâ) olunan ve sebkat etmi bulunan
kaderden üzerlerine gelib geçen bir ey midir? Yahut Peygamberlerinin
getirdii eylerden olub da kendilerini karlayacak ve aleyhlerine hüc-
cet sabit oluveren eylerden midir? diye sordu. Ben :

— Hayr (karlaacaklar tesâdufî iler deil), lâkin vaktiyle ken-


dilerine kazâ olunan ve kendilerine gelib çatan bir eydir dedim. Bunun
üzerine mrân
ibn Husayn :


Öyle ise bu, insanlara bir zulm olmuyor mu? dedi. Ben bu söz-
den iddetle korkdum ve :

— Her ey O YAPACAIN-
Allah'n mahlûkudur ve elinin milkidir.
DAN MES’ÛL OLMAZ, FAKAT ONLAR MES’UL OLURLAR (el-Enbi-
yâ 23) dedim. Bu sefer mrân bana unlar söyledi
: :

— Ben sana sorduum eylerle an-


Allah sana merhamet buyursun!
cak senin akln (anlaym ve bilgini) imtihân etmek istedim. Muzeyne
kabilesinden iki kimse Rasûhllah’m yanma geldiler de öyle dediler :

— Yâ Rasûlallah! nsanlarn bu gün ilemekde olduklar ve emek


çekib didine geldikleri eye ne buyurursun? Bu üzerlerine hükmedilen
ve geçmi bir kaderden olarak kendilerine gelen bir ey midir? yahut
Peygamberlerinin getirdii ve üzerlerine hüccet sabit olan eylerden ola-
rak kendilerinin karlaacaklar eyler içinde midir? Rasûlullah (S) öy-
'

le buyurdu :
H t

KTABU'L-KADER 125

— ekil rbil. Fakat üzerlerine hükmolunan ve ken-


Hayr, bu ikinci
dilerine gelen bir eydir (kaderdir). Aziz ve Celîl olan Allâh’n Kitabnda
bunun tasdiki âyetdir u
«Her bir nefse ve onu düzenliyene, sonra da
:

ona hem kötülüü, hem korunmasn ilham edene...» (e-ems 7-8). :

. , .#ipi ( & Ü) 4% ) J;J3Û? . JL^ (<w) - \ \

Y Ja\ o-*-)
5
'
Ö 1
^1 ® 3& $*1=£ ü,' o*

& m'
r
V Atf <P.
\

^
23» Sj . P
*
ji\
*
ja
*
'fit
*

• 1 JÂ\

11 — Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) öyle


(2651) :

buyurdu «Hakikat öyle adam vardr ki uzun zaman cennet ehlinin ame-
:

lini iler. Sonra onun bu ameli ate ehlinin ameli ile son bulub mühür-
lenir. Keza kii uzun zaman ate ehlinin amelini iler. Sonra da- onun
bu ameli cennet ehlinin r
meli ile son bulub mühürlenir».

O6 ( *£p P ("*) — NT
.çb jiî 'j>' jpd ‘o\ » üs sâ 'j y.'j o’ i ^(i J •> <
j‘

. d

12 — Sehl ibn Sa’d es-Sâidiyy (R) den; Rasûlullah


(112) 9 :

(S) öyle buyurdu «Hakikat öyle adam vardr ki, insanlara zâhir olan
:

halleri ile muhakkak cennet ehli ameli yapar. Halbuki kendisi ate eh-
lindendir. yine öyle adam vardr ki insanlara görünüde mutlak ate
Ve
10
ehlinin amelini iler. Halbuki kendisi cennet ehlindendir» .

s
\fyj r

fi' gf r\ ( )

lxl o aVj îJCl P* ü j*y O (S (t-vov) —


: Y» .
(
jllo x"C t>V iiüj'5 ) /fC llL*- . fjLkJl

Ifo •.
s* y 3^ ••
\ cP? : 3^» < û*

»o&r&îiuuy cji :f;T \ Jü . il'i


y î'j' cii ! fiT

9. Bu sahâbîden ve ayni konuda olarak SAHÎH-1 MUSLÎM TERCEMESÎ’nin


hadîs ayni
Kitâbu’l-iymân 47 nci bâb, 179-(I12) hadîsde I, 159 uncu sahîfede geçdii için oradaki
rakam olan 112 yi almdr.
hadîsin müteselsil
10. Evvelki adam, murâdir, munâfVtdr.^ öbürü, samîmi müslümandr. Gösterie tenezzül
etmez. Ham kiiler onun cehennemlik olduunu sanr. Halbuki ondan Allah râzy ol-
mudur.
j

126 SAHH-Î MÜSLM

3& « î ;:i 'OiJ jt ^. j! Jjj $ Al '.ji'i j\


'£ J. jJÛM , .jû 3 lj
5
CS"J-* f *
a 1 5 3 ®
Ç?* •
f Çf'

. .JL, %'ji\ 3 3T: ->Yl 3&S • lî = Ü3 3&, î'j Jlj 'jU


jj
Jl ^_A j j

(2) ÂDEM LE MÛSÂ ALEYHMESSELÂMIN BRBRLERNE KARI


HÜCCET BRÂZ EDB ÇEKMELER BÂBI

13 — (2652) Tâvûs öyle dedi Ben Ebû Hureyre (R) den


: :

iittim öyle diyordu : Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Âdem ile Mûsâ :

biribirleirfe kar hüccet getirib nizâ’ edidiler : Mûsâ :

— bizim babamzsm. Sen bizi cennetden çkardn


Y£ Âdem! Sen
için bizlçri mahrûmiyet ve zarara düürdün! dedi. Âdem de ona :

— Sbn,
Allah’n kelâm ile seçib mümtâz ve lehine eliyle ya- kld
zb çizdii Mûsâ’sn. Öyle iken sen, Allâh’m beni yaratmasndan krk sene
evvel üzerime takdir buyurduu bir iden dolay beni levm mi ediyor-
sun? dedi.» Bunu tâ’kîben peygamber «Böylece Âdem, Mûsâ’ya delil ve :

burhanla gâlib oldu. Âdem, Mûsâ’ya delil ve burhanla gâlib oldu» bu-
yurdu.
Râvîlerden bn Ebî mrân bn
Abde’nin hadîsinde; bunlarn
ile biri :

Çizdi demi; dieri ise : Tevrât’ senin için eliyle yazd demidir.

6* ‘ jN <3 1
6C ‘ cSÂ U < J dlC ^ x.-l. J Ld (...) — \i

^ çi *» j\ ‘i \
Yc i

'(î *'ü‘ 3 fT jts Ab 3 s


bö 3>i tfi fsT 3 33
* »

M—
âl
:

'J iî 3- 3 ’jp 3 A :ju


Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle bu-
( ) :
.>i :3iî t
^ iiîL-JS ,
:

,3 'jir'

yurdu «Âdem ile Mûsâ biribirlerine kar hüccet getirerek çekidiler.


:

Neticede Âdem, Mûsâ’ya hüccetle gâlib geldi. Mûsâ, Âdem’e :


Sen insanlar azdran ve onlar cennetden çkaran Âdem misin?
dedi. ona Âdem :


Sen, Allah’n kendisine hereyin ilmini verdii ve risâleti ile de
insanlar üzerine süziib seçdii Mûsâ msn? dedi. Mûsâ :


Evet dedi. Âdem :

-
Öyle ise ben yaratlmadan evVel üzerime takdir edilmi olan bir
iden dolay beni azarlayb levm mi ediyorsun? dedi».
\ 4 1 j j

KTABU'L-KADEn 127

0
r " / .* -I / .• " J .* •* 4

A^ J
•' .• ' J V II , A- / \ 4
A.^ (J <i)'
a a ^>1 J W>^ (•••)— A 6

V
»
•# *11
*"./' ci
/';•>
y*j* O'
VrV \
' /• - r ^
* (J
î >•
i/
\ i \"i t* *
A>-
. - V
O. \jr
/ "t
*
'
fv
^ -

v ^: \

' -*'*-'

" .
.

û« fili L^û ’j.jii fit £. »


gg, il 3^s 3& :
3 s U Ur : v6
.
^v
i ^iA-i
j i a Al 4^)1 cAa>- ^jJ\ ^ lL*» \ t Jli •
J* f
1 ^

.
jo I tjtâî ? <Jl •itÂJa^ ^.11)1 oh-*l p" ‘ 4Ils- j d-U^l—l j < <l5w Y-* illi -V^e— \

vüJ/Jîj <
'jî"
Ç^ V_i ^'jv' jJVLI* 5 « A.^3 <üC^ ^ iJUlAd </-/ cJ\

:
p;> l
<J^ • ûj-jJ jt : ^j> Jli i (jli-l jl J_J »IjJJl «Âl OA>.j ’ ^1.» ‘ ^ 3U
*

r.- % ^ *\^ \' ^ V'l ' 1 ^ • *• • ' \H r _ _ ^ ' V. ^ ' i '


X ^ac ' ** .
' • -
A*c cA*c \

jl : Jli . : Jli
\

,
[atn /<U/ 1 •
J <_$ j*& <>
j ^ »
j i
r
y.* OA>j

.a 1 «ÂlJ Jîi « î <— (j\_») jt ^.51^ j\ J.-î


^*c\ j\ ^1 a«£5^

^jlLi>
t r.*
s ,." ' i'»j v ^ •'-*
' r.**," vf.
’' Vi' •'>.•**'>. / \

(/
t . or L A>. : vl>
.
^u. a'j «-»^ a (••)

/•5 I <))\
[} jL.j l}\i : ]}{» l
rJ * (3 1 t A-C <J A ;^

,* y* o :
\ ç*
'*0
JU» S 1 l~^;ia:i ^*=r j*- - \
fo I
c. ; ' : ^ 3li» is* y)
. «
(J>"-^'*C ^
^>C» ? t3^"^ (3~t’
jA» A» j. \
Jj:
jl” ji- t A.
3 _/.
«A1 ^ llîûla^^Ü^

t Ijc 1 (j
1
Îl“ A>- .^\;; ll jUlilj' L. Jj L‘ A>- .
Ajlll' yjf (J~Â? (...)

î:* Aj-j
c/ ,.3
C
J-»»-
4 • vj'j^î' A. e l:* As- .
a' ^ ^:1' JC. t
»J_y J JC \

.^ jl A ü.'
• p-r.
1

J-*\ J3# Cf Jc ‘
*-/-A 0c ‘ ÎÎ-

A^ «JU_^
- >• ,y*
(JT
l\*
u A>-
~
.
•'*.*?*
JJ A» ^
.- f
vl>
V A>- .
•/
J'
l lf V
s J A^5^
f . fi. /
\ ‘*V
X

• p-r'.^ ^ ^}j-j û c ‘ 8
^-^* <3.' âc ‘
y
1

.'

15 — (
Yezîd ibn Hürmüz ile Abdurrahmân el’A’rac de-
) :

diler ki : Bâz Ebû Hureyre (H) den iitdik öyle dedi Rasûlullah (S) :

.Hyle Mûsâ Aleyhimesselâm Rablar katnda biribir-


buyurdu : «Âdem ile
lerine kar hüccet getirerek mücâdele etdiler. Neticede Âdem, Mûsâ’ya
hüccetle galebe etdi. Mûsâ :

— Sen, Allâh’n kendi eliyle yaratd, kendi rûhundan rûh üfledii,


meleklerini sana secde ettirdii, cennetinde iskân edib oturtduu, sonra
128 SAlIllI-1 MUUM
da yapm olduun hatâdan dolay insanlar arza indirten Âdem misin?
diye sordu. Âdem :

— mümtâz klb seçtii, içinde


Sen, Allâh’n rasûllükle ve kelâm ile
hereyin beyân bulunan LEVHALAR verdii ve yavaça konuucu ola-
rak seni kendisine yakladrd Musa’sn. Benim yaratlmamdan kaç
sene önce Allah’n Tevrat’ yazdn buluyorsun? dedi. Mûsâ :

— Krk yl önce dedi Âdem : :

— Peki Tevrat’n içinde VF, ÂDEM RABBINA ÂSÎ OLDU DA A- :

IB KALDI (Tâ Hâ 121) âyetini buldun mu? diye sordu. Mûsâ : :

— Evet buldum dedi. Âdem


-
:

— Öyle ise Allah’n beni yaratmasndan krk sene önce benim ile-
mekliimi üzerime yazm olduu bir ii ilememden dolay beni azarla-
yb levm mi ediyorsun? dedi».
Rasûlullah «Böylece Âdem, Mûsâ’y hüccetle malûb etmidir» bu-
:

yurdu.
( ) : Ebû Hureyre dedi ki : Rasûlullah (S) öyle buyurdu :

«Âdem ile Mûsâ birikirine kar hüccet getirerek çekidiler. Mûsâ, Âdem’e
kar :

— Sen hatâs kendisini cennetden çkartm olan Âdem misin? dedi.


Bunun üzerine Âdem
— Sen Allah’n risâleti
:

ve kelâmyle seçib mümtâz


'
Mûsâ’sn, kld
sonra da yaradlmamdan önce bana takdir olmu bulunan bir iden do-
lay bana serzeni mi ediyorsun? dedi. Böylece Âdem, Mûsâ’ya hüccetle
galebe eyledi».
Buradaki iki tarîk râvîleri de Ebû Hureyre’den, o da
( ) :

Peygamber’den olmak üzere yukarkilerin hadîsleri tarznda rivâyet et-


milerdir.
( ) : Buradaki râvî de Muhammed ibn Sîrîn’den, o da Ebû
Hureyre’den, o da Rasûlullah’dan, olmak üzere yukarkilerin hadîsi tar-
znda rivâyet etmidir.

KJ
1
! u a>.
.
y y yycy : JjS J X*-l jA iyi y \ (r'or) —
< ü sA & & a# .
A? j' ^ ^
oUkJl jl J-i JO'I u'l » J jl._ yi J lUy : ÎJÜ

.
« Jli
.
y Li 1

i .11 I
^ > • > " • i *
- -
C"* " 1 1- ' * . I
^ - * / * . ,


y • iS •*»• •
,j l
D' (••)

^ jj
Uj 1
jfc .
(
Â.
m j y y-«I )
t Jji-I
. pj. 3 \ ol b*
J6
T A>-
-
KTABU'L-KADER 129

l(j Abdullah ibn Amr ibn Âs (R) öyle dedi


(2653) :
:

l'.n Rasûlullah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu: «Allah mahlûkatm


makderelerini (yani kader ve kazalarn) semâlar ve arz yaratmasndan
El <LÎ BN
SENE önce yazmdr. Ve onun ar (semâlar ve arz yarat-
madan evvel) su üzerinde idi» n .

( ) : Buradaki iki tarîk râvîleri de yine Ebû Hânî’den bu


;nâd ile yukarki hadîs gibi rivâyet etdiler. ukadar var ki bunlar Ve :

onun ar su üzerinde idi, fkrasn zikretmediler.


'

X- w .
(r)

hü'aIc -T;- 2
"
jlj ü — W
1 \
^r c \ ^
£-5* <• \ i ‘jU y \ j*>-\ . oj t >- •
cS \ -/
û’J

jO l

^ 01 D J ji'_ ^ l) J<~ J A-Ç* \ • Û” (J ^


g$ «i a j-i 36 f . « ali v/4
.
.

«
Jsr
ll:c\U ‘jc
.

t ji Li^
jr>y

!
^
^ JE
^ ^A #
p d

(3) YÜCE ALLAH’IN KALELER NASIL DLERSE


ÇEVR B DÖNDÜRMES BÂBI

17 —
Bana Zuheyr ibn Harb ile bn Numeyr, her ikisi de
(2654)
el-Mukri’den tahdîs etdiler. Zuheyr dedi ki Bana Abdullah ibn Yezîd :

el-Mukri’ tahdîs edib öyle dedi. Bize Hayve tahdîs etdi. Bana Ebû Hâni’
haber verdi ki kendisi Ebû Abdirrahmân el-Hubullî’den iitmidir. O da
Abdullah ibn Amr ibn Âs (R) dan iitmidir. O da Rasûlullah’dan iit-
cliini söylüyordu. Rasûlullah (S) öyle buyuruyordu «Bütün Âdem :

oullarnn kalbleri Rahmânn parmaklarndan iki parmak arasnda bir


tek kalb gibidir ki Rahmân onu dileyecei yere çevirib döndürür». Bun-
dan sonra Rasûlullah: « ALLÂHUMME MU.S ARRFE’L-KULÛB SAR- ! !

RF KULÛBENÂ ALÂ TÂATKE Yâ Allâh! Ey kalbleri çevirib dön- =


düren (Allâh’m)! Kalblerimizi sana tâat etmeye çevirib dönder» diye
duâ etdi.

11. es-Secdc sûresi 10 uncu âyetinin tefsiri vesilesi ile öyle bir «kîl» naklederler. Denilmi
ki Semavât ve arz halk olunmadan ar su üzerinde idi. Sudaki suhûnetden bir kay-
:

mak ve bir duman çkd. Kaymak suyun yüzünde kald, ondan kurakl haîk etdi ve
ondan arz ihdas eyledi. Duman da yukar yükseldi, ondan da semây yaratd.
Fahruddîn Râzy Bu kssa Kur’ân’da yokdur. Yahûdîlerin Tevrat dedii kitâbm
:

evvelinde vardr'. Bir delil delâlet ederse kahûl olunabilir demidir (Hak Dîm, V, 4192).

S. Müslim;- C. 8. F 9
ü

130 SAlIÎH-1 MÜSLM

:
‘>j' J’ ~r\ (0

J <'
:£â
£ .
^.il J liJjU jc : Jl* . ilâ- Jr Jc\M X c (moo) — ^/\

u"J^Cr c j c »x~ O dUU X.»—


*•'
:ÎJ^ 1 ‘ ‘ e/ j j* j ‘ [_$_,» C* «

^jl».: J _jÂ>_ > *i\ J..t


J Jk • ;X; ^T": jjl jî._ û)l
J j *— »Va£^ \ l—G*

. « J=c^'j ^rÂSCjl /'


** "
• lrîA"j
'
ü^- 1'
C^ • .>•**»
r
^
s^s- 8
§f§’ ^ t)j—j

(4) «HER EY BR KADER LEDR» BÂBI

18 — Tâvûs öyle dedi: Ben Rasûlullah’n sahâbî-


(2655) :. :

lerinden bir çok insanlara eridim. Onlar Her ey kader (ölçü) iledir :

diyorlard. Ben Abdullah ibn Umer (R) den de öyle derken isitdim :

Rasûlullah (S) «Her ey bir kader (ya’nî bir ölçü) iledir. Hattâ dizlik
: :

ile zekâ ve beceriklilik bile yahut Zekâ ve beceriklilik il» âcizlik — :

bile — » 12 .

‘ O* £-*n> : V6 •
J.jG.b j' <J J<> J .' L<£? (no*\)
1 —
crG* :
^ ûc ‘
r û ^O [y= ‘ O J# j*.
* o-* ti j ^r^—l f_y.
: ^ v'* •
j |*|& ^ t)

[t ^ J t jAÂ •ÎiftLi- t^_yî


. i
]
J5^ lî|
19 — (2656) : Ebû Hureyre (R) Kurey mürik-
öyle dedi :

leri geldiler. Rasûlullah (S) ile kader husûsunda çekiib münâkaa edi-
yorlard. Bu sebeble u âyetler nâzil oldu : «(Muhakkak ki mücrimler,
takulk ve çlgnlklar içindedirler). O gün onlar yüzleri üstü atede
sürüklenirler. Tadn cehennemin dokunuunu (denilir)! Haberiniz olsun
ki biz her eyi bir kaderle yaratmzdr» (el-Kamer: 48-49) 13 .

12. Bunun ma’nâs, âcize kendi acizlii takdir olunmudur. Zekî ve becerikli olana da kendi
zekâ ve beceriklilii takdir olunmudur demekdir.
13. «Çünkü biz her eyi bir kader ile yaratdk ». Her eyin vukûundan evvel ezelde lâhî
ilimde mukadder olan bir kaderi ya’nî ilmi haysiyeti vardr ki kazânn cereyan, fi’len
yaradl göre vâki’ olur. Onu bakas istedii gibi îcâb ve ta’yin edemez.
o kadere
Onun mücrim, kendi keyf ve irâdesine göre cürmün mâhiyet -ve mukadderâtn
için
deitiremez. Kaderde âkibeti bedbahtlk, mes’ûliyet, mahkûmiyet ile cehenneme götür-
mek olan cürüm ve ma’siyetler sevâb ve saadet vesilesi yaplamaz. Onun için müc-
rimler, mücrim olduklar haysiyetden dalâl ve nîrân içindedirler. Kader, abdin cüz’i
l

KTABU'L-KADEH 131

•s*j d>" v* (*> a} s

J* v J> (®)

vii ^v'jiâij ) a.v 3 '


3 13> (n.v) -r
f/;.
t, •
:
( ü»-i

3^ ^
.

.ât v.i.1 Vü t# : 'j6


, 3^ ,
<J\ 3; 3 j'b'v
OU V j jj^ joi <> jp *^'
jj » D'i <-) '
^
« a 5C? j d s oaIo wyi j .^jSûÜi j '^jf
77
"
^-ii j JjLSj jllui j jj .^sHiüçdü j»
* * *' f*

\*' v > • ^ f • - > r / * 4 *'tf


• crV J; 0**5"
*
1
• ‘^ ,
.
'
0“ crJ^ y.'
x
:
jJt’.'jj
'*
ü-VJ»
**"
*' * *
V

r>) Adem olu üzerine zinadan ve dierlerinden olan


NASBNN TAKDR OLUNDUU BÂBI
20 — (2657) : bn Abbâs (R) : Ebû Hureyre’nin Peygamber
(S) öyle buyurdu diyerek rivâyet etdii hadîsden daha küçük günâha u
benzer hiç bir ey görmedim: 14
Peygamber öyle buyurmutur: «Allah,
Adem oluna zinadan nasibini takdir etmidir. Hiç üphesiz Âdem olu

irâdesine münâfi de deildir. Çünkü ihtiyarî fiillerin vukûu için cüz’i irâde dahi kader
eümlesindendir. O halk ve fiilin nasl olduuna
icrasna gelince, ya’nî kaderin kazâ ile
«bizim emrimiz ancak birdir. Bir göz krpmas
Bir kelimeden gibidir» (el-Kamer: 50).
veya bir lemhadan ibarettir. Basarla bir lemha gibi, gözle serî bir bak lahzas ya’nî
bir uur an gibi ki «onun emri, bir eyi diledii zaman ona ancak OL demesinden
ibâretdir, o da oluverir» (Yâ Sîn 82) buyurulduu üzere «KUN :OL» emrinden ibâ- :

retdir. Hakîkatde tam illet bu kun emridir. llet vâki’ olunca ma’lûl de hemen oluverir.
Onun için o cem’iyyetler nasl bozulacak, o saat nasl olacak, mücrimler o mukadde-
-

rata nasl sürüklenecek? diye tereddüde mahal da yokdur. -OL» deyiverir de hepsi olur.
< Hak Dîni, VI, 4C54-4G55).
u âyet de bu mes’eleye temas ediyor :

«...Her ey onun indinde bir mikdâr iledir •• (er-Ra’d: 8). Evvel ve âhirinden bir
had mahdûd ve mukadderdir. Nefsinde ölçülmü biçilmidir. Her eyin tekvin mer-
ile

tebelerinde tecâvüz edemiyeeei muayyen bir haddi, bir vakti, husûsi bir hâli vardr.
Ve bütün sebebler silsilesi Allah’a dayanr. Ve Allah’n ilmiyle ihata edilmeyen hiçbir
ey yokdur. Her eyin nefse’l-emr de herhangi bir vucûd mertebesinde tahakkuku veya
ona istidad Allah Teâlâya nisbetle huzûri bir ilimdir (Hak Dîni, IV, 2963).
14. Bunun ma’nâs u âyetin tefsiridir:
«(O güzel hareket edenler), ufak tefek suçlar hâriç olmak üzere günâhn büyük-
lerinden ve fuhâdan kaçnanlardr. üphesiz ki Iiabbtn mafireti bol olandr ...» (en-
Necn: 32).
küçük günâhlardan baka mahiyetlerden çekinenler için Allah
Âyetin ma’nâs,
küçük günahlar afv edecekdir demekdir. Nitekim âyetde de bu tasrîh olunmudur: u
«Eer yasak edildiiniz büyük günâhlardan kaçnrsanz sizin kabahatlarnz örteriz
ve sizi erefli bir mevkiye sokarz» (en-Nisâ: 31). Bu iki âyetin ma’nâs, büyük günâh-
lardan çekinmek, lemem ta’bîr edilen küçük günahlar düürür demekdir. bn Abbâs
bu âyetdeki lemem i hadîsdeki bakmak, dokunmak ve benzeri eylerle tefsir etmidir.
Hakîkaten bu onun dedii gibidir. Lemem’ in tefsiri husûsunda sahih olan ancak budur
Novevî).
132 SAHltI-1 MÜSLM

(ezelde)mukadder olan bu âkbete eriecekdir. mdi göz zinâs (mahremi


olmayan kadna ehvetle bakmakdr) dil zinâs da (zevkle) konumakdr.
Nefis temenni eder ve itehâlanr (bu arzu da nefsin zinâsdr). Tenasül
uzvu ise bu âzâmn hepsinin arzularn ya gerçekledirir, yahut (braka-
rak) yalanlar» 15 .

Râvî Abd ibn Humeyd kendi rivâyetinde Tâvûs’un olundan, o da :

babasndan. Ben bn Abbâs’dan iitdim demidir.

21 — ( ) : Ebû Hureyre (R) den,


öyle bu- Peygamber (S)
yurdu : «Âdem olu yazlmdr. Kendisi buna
üzerine zinâdan olan nasibi
çaresiz eriecekdir. mdi iki göz, bunlarn zinâs bakmakdr. ki kulak,
bunlarn zinâs iitmekdir. Dilin zinâs, kelâm etmekdir. Elin zinâs, kav-
-?yb tutmakdr. Ayan zinâs, (harâma atlan) admlardr. Kalb bir eye
arzu ile mahabbet duyar ve temenni eyler, bunu da cinsiyet organ ya
tasdik edib gerçekledirir, yahut da (ilemeyib) yalanlar».

15. Bu, «Allah Âdem evlâdna


zinâdan nasibini yazmdr» sözünün ma’nâs udur Adem
:

evlâd üzerine, zinâdan nasibi yazlmtr. Bunlardan kiminin zinâs, cinsiyet âletini harâm
olan cinsiyet âleti içine sokmak sûretiyle hakîkî zina olur. Kiminin zinâs,
harâma
baknjak, yahut zinây ve onun tahsili ile ilgili eyleri iiünek, yahut
eliyle yabanc
kadna dokunmak, yahut öpmek, yahut aya ile zinaya yürümek, yahut yabanc kadna
bakmak, dokunmak, yahut harâm olan konuma yapmak, yahut kalb ile
düünmek ve
benzeri ekillerle ilenen mecâzî zina olur. Bunlarn hepsi mecazî zina
nevileridir. Cin-
siyet uzvu bunlarn hepsini ya tasdik edib gerçekledirir, yahut
yalan çkarr. Bunun
da ma’nâs, o bazan, cinsiyet uzvu ile zinây gerçeklendirir. Bazan da
buna hayli yakn-
lasa da cinsiyet uzvunu dier bîrinin cinsiyet uzvuna sokmak sûretiyle
zinây gerçek-
ledirmez (Nevevî).
Bu hadîse göre yüce Allâh Adem oluna ezelde ne takdir etdiyse muhakkak
ona
eriecekdir. nsan olunun kudreti, mukadder olan (ya’nî Allah
tarafndan yaplaca
ezelde bilinmi olan) eyi def etmee kâfi deildir. ukadar ki
yüce Allâh, tenâsül
uzvu hakîkî zinâ ile bu hatieleri gerçekledirib tahakkuk etdirmedikce
ve yalan bir
ru'yâ hâlinde kaldkça kulun, göz, dil gibi uzuvlaryle kazand
küçük günâhlarla zinâ
sûretinde muâhaze etmiyor. Fakat zinâ gerçekleince büyük
günâh oluyor ve haddi îcâb
ediyor.
* •

KÎTABU'L-KAJEK 133

l./* *
»m* j* ^y. *j*y yy y. w
* >j« pî *£‘j p‘ v'> 2 £* trü

. jj ji 3 L>c t?> ('f^° A
)
- rv
. jj. U a
j& «il C! ji-j "Jli : Jji" * I i » // J_l J c «—-al/jl
p A;--

,.V **’
L> £*- ÜT.
"
«t*;;. • î>?\ J? V. vj
^

IJ-lc ^,Us <jH «il ö jki :


0^
lj _/»'j : ây.j* j) uj* ö? J*
'f

• O • h*lr -
] *. VI .il ö^J 3*-^? V

„y\ . JUr J- P tfjO-j


£
. ’jeV' Juc E*jO- . J l
l
r j’J (...)

. a «u-^ ÂOjpl g~» LT" » 3fe j • *£-Vl UlJ- i M yc < j*** *û c t>vT

-^«AV5
. ^liset:* (...)
y
^
• -» • ^

i* u » £S ^ 3 ^$ $ : t
1

o\ ‘
vjf\ £sj\ xi 3 îL tf o J^ J s

«ii
jûj 3>.// v \?y y^ y> ti" «s ck* fo' : : '( a
3lÂ*? cJ vi

. [f • /rj^'/'f •
] <J_ •& dJ

«HÜR DOAN FITRAT ÜZERE DOAR» HADÎSNN


(6)
MA’NÂSI LE KÜFFÂR VE MUSLMAN ÇOCUKLARININ
ÖLÜMLERNN HÜKMÜ BÂBI

22 — (2658) : öyle diyordu Rasûlullah


Ebû Hureyre (R) :

(S) buyurdu ki : «Her doan ancak ftrat üzere doar. Bundan sonra ana-
s, babas onu Yahûdî yaparlar, Nasrânî yaparlar, Mecûsî yaparlar. Nite-

kim behîme, derli toplu bir behîme olarak dourulur. Kusûrsuz doan
bu hayvan yavrularnn içinde siz kula, duda, burnu, aya, kesik
olann hiç görüyor musunuz?». Bundan sonra Ebû Hureyre sterseniz :

u âyeti okuyunuz dedi : «O halde sen, muvahhid olarak dîne,


yüzünü bir

Allah’n o ftratna çevir ki o, insanlar bunun üzerine yaratmdlr. Al-


134 SAHH-1 MÜSLM

lah’n yaradna (hiç bir ey) bedel olamaz. Bu dimdik ayakda duran
bir dîndir. Fakat insanlarn çou bilmezler» (er-Rûm : 30) 16
.

( ) Buradaki iki tarîk râvîleri de Zuhrî’den bu isnâdla ri-


:

vâyet etdiler. Burada «nitekim hayvan, hayvan dourur» demi de «derli


toplu» sözünü zikretmemidir.

( Buradaki râvî de Ebû Hureyre'nin


) :
Rasûlullah «her :

doan ancak ftrat üzere doar» buyurdu dediini rivâyet etmidir. Ebû
Hureyre bu hadîsin sonunda âyeti okuyunuz diyordu u «O halde sen :

yüzünü bir muvahhid olarak dîne, Allah’n o ftratna çevir ki, o insanlar
bunun üzerine yarotmdr. Allah’n yaradna bedel bulunmaz. Bu, dim-
dik ayakda duran dîndir..» (er-Rûm: 30).

16. Bu hadîslerin öretdii büyük bir hakikat da insanlarda din duygusunun ve hakikat a-
knn ftrî oluudur. Bu hakikati hem bu hadîsdeki Peygamber’in sözleri, hem de sonunda
istidrâden zikredilen FITRATU’LLAH âyeti ifâde etmekdedir.
Müfessirler âyetdeki ftrat, hak dîni kabule isü’dâd ve kabiliyet
ma’nâsma ham-
lederler ki asl hilkat demekdir. Ftrat lafznn i’timâda lâyk
tefsiri, çocuun lâhî
masnûât temyize, kâinat olaylarn tefrika müstaid bir hey’et ve kabiliyetde
yaradl-
dr. Bu kabiliyet inkiâf etdikce çocuk hâlikini bilir ve bulur. eriatlar (ya’nî lâhî
kanûnlar) daki güzellii idrâk eder. nsanlarn rûhunda yaratc
kudretin bir emâneti
olan bu hakka temayül ve temekkün isti’dâd, kulaklarmzn
sesleri iitmeye, gözleri-
mizin görecek eyleri görmeye elverili bir halde yaradllar
gibidir. Afetden sâlim
göz ve kulan görülecek ve iidilecek eyleri görmemesi
ve iitmemesi nasl muhal ise
hanc müdâhaleden âzâde selim bir ftrat sâhibinin de hâlikini tanmamas
öyle müm-
km deildir. Bu sebeble çocuk irkden, küfürden, sâlim bir halde iymân üzere
d için, ister mu’min, ister kâfir bir ana babadan
yaratl-
dünyâya gelsin, olgunluk yana
erimeden ölen çocuun cumhûra göre cennetlik olduu kabûl edilmidir.
Çocuun dün-
ya ilerim, yeri, göü, ay, günü, geceyi, gündüzü ve Allah’n
varl ve birliine delil
olarak yaratt kâinat varlklarn idrâk ça, selim
ftratnn gelime ve bu âyetlerde
istidlal devridir. te çocuun ana babas, ve
dier eytanetler bu srada üüerek ftrat
nurunu söndürmee ve sâlik olduklar dîn ve mezhebe göre
Yahûdî, yahut Hristiyân,
yahut Mecus, yahut da dinsiz yapmaa çalrlar. Bu
hakikat hadîsde beli bir tebih
ile pek güzel îzâh edilmidir Hayvan yavrusu doduunda kusursuz ve her uzvu
:
ta-
mam bir halde douyor. Fakat yavru biraz geliince sâhibi kendi
mülkiyet alâmeti ile
damlagamak için zavallnn burnunu, kulan kesib deliyor,
müdâhaleler yapyor...
Demek asl ftrat tam ve sâlimdir. Burnu, kula sonradan kesilir.
Maddeten böyle
olduu gibi manen ve ahlaken de böyledir. Ftratn bu selâmeti
uûr sâhasmda ve ieti-
ma artlarla terbiye muhitinde âdetlerin cereyân içinde ya bozulur, veya güzel
bir
inkiaf ile kemalini bulur. Ahiret de bu iki neticenin
birine göre olur

HAK *sevkdr
Chle
^ â f,T
k
kaynal varc ,r: ftrat, ttffi kesb. Ftrat srf
î lâhidir bir
Allahn emrini yerine getirerek,
ermek için hep Hakka doru
Allâh’a
bir insiyak ifade eder. Kesb enfüsi ve
âfâkî muhtelif artlar içinde hissin
heyecanlan-
malar, zhnm tefekkürleri ile alakadar olduundan
ftratm itikâmetine muhalif hevâ-
lara, zararlara, isyan ve irke sürükleyebilir.
Bundan koruyacak ise dîndir
Ftrî dîn slâm dînidir, Tevhîd dînidir. Adem’den
Muhammed’e kadar’ bütün Pey-
Kamberler bu dini tebli edb durmulardr. Fakat
insanlk zaman zaman bu ftrat dî-
nnde oynamalar yapmak suretiyle ftratm ve yolunu
bozmudur. Art* son slâm dîni
ve ebed“seü »ir sûreide korunmu
e7iim”d”r.
» : j j :

KTABU'L-KADER 135

/•

;d i Vk , at J £ . 'j* efc. . j}. 3 ;
LA* (...) - vr
•J’.U . ö^laill Jc ^ V[ 5_J
l* » cJ^j : cH*

« J\Llc j'fc I \c ^C *ttl # Jf» ? d\l i J-J cX» *} U j^j\. :


j

;./ 3 fcüj t . Vjili jjî fcü . vfe .


«jJ". 4^.i 3 ^.î Ü&
e
(...)

. ,c. yi ijJ; jjû'Vi vT- jj


«
&
r-r
Jl>-


« 3^ _>* y| > )' a oA ^ 8 -^"c
^ »3

. « <;ü <ie (jÇJ « âjji o.a jc V| » ÂTjLi (j \ fj \ *>_ ijj (j


5
' -» # «* **

i'>' »Â-A ’J? VI Üj. />J 'y ^ +2ü' K JJ < J


ft
*â c «-Â '
]
’J»- •
** — "

.cîU*Alt
23 — ( ) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) :

»Her doan
ancak ftrat üzere doar. Müteakiben anas, babas onu Ya-
l ûdîledirir ler, yahut Hristiyânladrrlar, yahut Murikledirirler» bu-
yurdu. Bunun üzerine bir kimse Yâ Rasûlallah! Eer çocuk bu Yahûdî- :

ledirme, Hristiyânladrma ve Mürikledirmeden önce ölürse ne buyu-


rursunuz? dedi. Rasûlullah «Allah onlarn ne ileyeceklerini pek iyi bi- :

17
lir» buyurdu .

( ) Buradaki râvîler de A’me’den bu isnâdla rivayet et-


:

milerdir. Bunlardan bn Numeyr’in hadîsinde, «dourulan her çocuk mu-


hakkak millet üzere olduu halde dourulur» vardr. Ebû Bekr’in, Ebû
Muâviye’den yapd rivayetinde, «(Dourulan her çocuk), gönlündeki
i’tikâd dili ile beyân edib açklaymcaya kadar muhakkak slâm mil- u
leti üzere bulunur» vardr. Ebû Kureyb’in Ebû Muâviye’den ri- yapd
17. bn Battal : «Allah mürik çocuklarnn
ileride ne ileyeceklerini pek iyi bilir» kavli
üç türlü demidir
te’vîl edilebilir
a. Peygamber tarafndan bu mürik çocuklarnn cennetlik olduklar bildirilmez-
den evvel böyle tevakkuf edilmi olmas.
b. Bu mürik çocuklarnn büyüyüb iradî hareket çama geldiklerinde nasl ya-
ayacaklarn, hangi dîn üzere öleceklerini Allah bilir demek olmas.
c. Peygamber’in bu sözünün mücmel olmas ve «Hani Kabbm Adem oullarn- :

dan, onlamn srtlarndan zürriy etlerini çkanb kendilerini nefislerine âhid tutmu
BEN SZN
RABBNZ DEL MYM?
(demidi). Onlar da / EVET (Rabbmzsm) âhid
olduk demilerdi (te bu âhidlendirme) kyamet günü Bizim bundan haberimiz yokdu
. :

dememeniz içindi (el-A’râf: 172) âyeti ile müfesser bulunmasdr. Bu âyetle iaret bu-
yurulan umûmî bir ikrardr ki burada müzminlerin evlâd gibi müriklerin evlâd da
dâhil bulunur.
* ^
136 SAlilH-t MÜSLM

vâyetinde «dourulan her çocuk, dili ile (gönlündeki i’tikâd) izhâr ve


beyân edinceye kadar u
ftratdan (yani ftrat dîninden) baka deiik
bir ey üzerinde deildir» ifâdesi vardr.

: 36 . J ^ V^ . j S Zi (...) - Tl

Jtf î* » l)1»j : OoC \
jc * 1» lj_i

î &x>- •
3 V' ^
:
'•
S^Jr J
U
'il » 36 t ÇjjC- oje; o- 0.1'>\ ! *\ dj~j t : i
j6 a ^J\ j jCj I

. « l^î u

24 — ( ) : Hemmâm
Bu, Ebû Hureyre’nin ibn Münebbih :

Rasûlullah’dan bize tahdîs etdikleridir dedi ve birçok hadîsler zikretdi.


Bunlardan biri udur Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Dourulan çocuk,
: :

ftrat üzere dourulur. Müteâkiben, anas babas onu Yahûdîledirirler,


yahut Hristiyânladrrlar. Nitekim sizler de deveyi ebelik yapb eksiksiz
olarak dourtuyo sunuz. Sizler kusursuz doan bu hayvan yavrular için-
de hiç kula, duda, burnu, aya kesik olann buluyor musunuz? Ni-
hâyet bizzât sizler onlarn burun, kulak, ayak gibi âzâlarn kesiyorsu-
nuz». Sahâbîler Yâ Rasûlallah! Küçükken ölen kimseye ne dersiniz? di-
:

ye sordular. Rasûlullah «Allah, onlarn yapacaklar eyi en iyi bilendir»


:

buyurdu.

isî 'a* ) ;>>£? tfSi . îr (...) _ v»


£} :Jiz A *î ‘ jf •aj r » 3& 3 ü\ i »j'jA j j* 1
1

< JÜalJI <* l


jUJj (jrulU S ^ jl» . a \ IIâTc j a?
j

..«C.IJJr-jiV 1

— ( Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle bu-


) •

yurdu : «Her insan anas ftrat üzere dourur. Sonra anas babas onu
Yahûdîledirirler, veyahut Hristiyanladrrlar, yahut Mecûsîledirirler.
Eer ana babas musliman iseler çocuk muslimandr. Her insan anas do-
ururken eytân, yumruu ile onun iki yann dürter. Bundan yalnz Mer-
yem ile olu müstesnâdr».
. j

KTABUL-KADER 137

,7= a*0 ju j I â' j j»-\ . â' sMlsjb (t^) — T"\


ju ^r>:i .
,vi» -j> £. gg -s ot «
^ , > J .i; ^ J
. « (jrdlA \
jfc \c \ *«l B

c w *' v •»«* •' f ' " j''* - r.— - s M ^ ^ r.— f ^ •


a**
O* J ^ A~c
. 1*". . i • / \
(j 4J)i ll» A>- .
j+9u* u \ . * l ^\>-l A*^ J/ A~c 4 *•/
£ \

.
'^;‘\
26
o 'jj:\ t>ü . ^ j

u Vi tüj . t v-\ . jd £\v£\ .


}\'~ Ji

^* A >-

^C-7*
-
d ' d.'j i^j-l • d „/* j''âc ( 7*' 7:7 d- J * J ) tH*'*

.- \ ^
(jfTs
1*^ 0* J;~ :
J***J cIa» A>* ^O l

— (2659) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah’a mürikle-


rin çocuklarndan soruldu. Rasûlullah (S) : «Allah onlarn ne ileyecek-
lerini en iyi bilendir» buyurdu.

27
( Buradaki üç tarîk râvîleri de yine Zuhrî’den, Yûnus
) :

ile bn Ebî Zi’b’in isnad ile onlarn hadîsleri gibi rivâyet etmilerdir.

ukadar var ki uayb ile Ma’kl’in hadîsinde Müriklerin zürriyetlerin- :

den soruldu tarzndadr.

°J.j â d '
Ü7 ‘
d fr ‘ ^ ü" d d 1 fr

J* d ' d' LAd (•••) — TV
28
1^6 "^cl «JJ ® 3u* . 'j**-» OjC 1 JÛM £} : 3^

. « ddU
— ( ) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah’a mü-
riklerinçocuklarndan, onlarn küçük iken ölenlerinden soruldu. Rasûlul-
lah (S) «Allah onlarn ne yapacaklarn en iyi bilendir» buyurdu.
:

~ + !•' -. //
T • * •, l#, îV '•îl^
— ^Y\
•'A ,* •
â i / \ â

. r^d.’d® i-r .
d c?-': Lsjsj (tav)

t Cç ^c\ «il » (JÜ î jtiUl jjj|â


ül ^ J~ jA :
3^ •

. < £ÜJ. i|

— (2660) : bn Abbâs (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)


müriklerin çocuklarndan soruldu? «Allah müriklerin çocuklarn yara-
138 S A 1 1 1 II - 1 MÜSLM

trken bunlarn (nasl yaayb) ne ileyeceklerini en iyi bilendir» bu-


yurdu 18 .

"
0;^C « <-•
\
1 JU L- ^ :
t >* > '•.* T ;*
L. A>-
'
. ^1.»
' .•

<A~a
*.* •
<1)1
*
X~C
• •
, A- /
(tVU)
\
— wa
'\\. 'û. • - ;' •'» - • <* .*
v4—
i *t : .

l.^ : < »-•*'


*•
o*
" •
1

u*'
*
~ fc
" •
*
0
-
C 1
x l/*
t
O*6-"* _)
-/
*
0C 4 •* (.3'
" •

.« i L»3 ,*j\ ^îAc *J yâl-l <£ jll jl lue *Â)J }j-~j


i: 4' j,'
j . I
v» »

29 — Ubeyy ibn Kâ’b (R) öyle dedi Rasûlullah


(2661) : :

(S) «Hzn n öldürmü olduu çocuk kâfir olarak tabîatlandrlmdr.


:

Eer yaasayd muhakkak ana ve babasna azgnlk, tecâvüz ve kâfirlik. -

sarb bürüyecekdi» buyurdu 19 .

. >• •» *

i [>
c ‘ O ^' 1

j j j>: c b*A>. , —^ â (TV\t) — T*


j . “a! <3^* : cJ\5 4 4 0)Ip

«^ÛUÂ.^1 «Jüi .
jlÜN jUj Â:L' 4' j\ v> jaTV ö
j Jtai . AiLl

. « .JL^l j

18. Bilû çandan evvel ölen mürik çocuklarn durumu meselesi Yukarda 22 rakam :

ilegeçen Ebû Hureyre hadîsinde musliman, kâfir her doann ftrat üzere doduu ve
binâenaleyh cennetlik olduu bildirilmidi. Buhârî'nin «KTABLrL-CENAtZ, mâ kîle fîl
evlâdVl-muslhnîn» babndaki uzun Semue bn Cundeb hadîsinin bir fkras öyledir ;

• • jUl jlj’uSy A^>- ^tw-LIj

= ...Aacn dibindeki ihtiyar brahim'dir. Ibrâhîmin etrafndaki Çocuklar da insan ev-


laddr. O, ate yakan da cehennemin bekçisi olan Mâlik'dir...* (II, 208 «140»).
Buradan da mürik çocuklarnn cennetlik olduu sarâhaten anlalmaktadr. b-
rahim Aleyhisselârmn etrafndaki çocuklardan evlâdun nâs = insanlarn çocuklar diye
ta'bîr edilmesi, muslim ve kâfir çocuklarna ümulünü ifâde eder. Bundan zahir olan
udur ki Peygamber âhiret hükmünde kâfir çocuklarn musliman çocuklarna ilhâk et-
midir. Dünyâ hayatnda ise babalarma tâbi* olmalar taraf tutulmudu.
Peygamber'in vefatndan sonra hakknda ayr ayr görülere gidilen meselelerden

biri de bu mürik çocuklarn meselesidir. Tahkik ehli: tS JJ 9 ûjj'j jjTVj


V j ^ Uj • Hiç bir günahkâr bakasnn günah yükünü yüklen-
mez. Biz bir Rasûl gönderinceye kadar (hiç bir kimseye ve kavme) azdb ediciler deiliz»
(el-lsrâ: 15) âyeti ile ihticâc ederek âkil* ve reîd olmayan küçük çocuklarn azâb olun-
mayacana hükmetmilerdir.
19. Eurada Kehf sûresinin 74. ve 80. âyetlerindeki Hzr'n bir çocuu öldürmesi hâdisesine
«Olana gelince Onun anas da, babas da iymân etmi kimseler-
iâret edilmekdedir : :

di. Bunun için onlun bir azgnlk ve kâfirlik bürümesinden endîe etdik de istedik
ki
onlan Rab b bunun yerine kendilerine temizlikçe daha hayrlsn m^fametce daha
,

yaknn versin» (el -Kehf 80-81). Ya’nî olan küfre, tuyana müstaid idi. Sa kalrsa:

ileride anasn, babasn bile aztacak, onlar da küfre bürüyecek idi. Halbuki
o ana
babann iymânlarndaki hulûsu Allah tarafndan böyle erden korunmaya, fruhâfaza
olunmaya lâyk ve onun sabiyy iken ölmesi hepsi hakknda haytl idi .. (Hak Dîni,
IV, 3269).
1 -

KTAüU’L-KADKK 139

31) - (2662) :Mu’minlerin anas Âie (R) öyle dedi : Bir


I.uruk çocuk vefat etti. bir Ben Ne mutlu ona!
: O cennet serçelerinden
;c içedir deyiverdim. Bunun üzerine Rasûlullah (S) «Sen bilmez misin :

ki Allah cenneti yaratm, cehennemi de yaratmdr? Sonra unun için

l»ir ehl yaratm, bunun için de ehl yaratmdr» buyurdu.

4
1:* ‘
y ü,c '
y j : ' LAâp (• '•) —T
- • ^ •

V 0 '
*J.'l
J JrûAJ' y Oj\c t 4»J.0
I

lL.A ;

'
w. 0 ^ î' ^ * -
t _j-\ . J x 9 j ; t ‘ 1 :

'U ,
; '
.
> >' - '

> —
,

-y •.«>»>- ,
* c>-
J ^ ; 2 '**•
'Ty'* i J ^jO- •A-O ^ ,j[ ! 4 — w l»

" »

5 - *
• a

l' j ’/ j
^r
.
«

\r«v A> J
i'*» r **
U A>
« •„*.• **-* . , ,

p • ^ **-*"* jjc
j 1
-
l/ a*>£ \lsjj (...)
W ' ^ * W-
* •’.* •* i -/ r.'-* f r* " 1-
•' v
>: î-« ,'v
p, r.v -
V/-yO .
t/ Jw«.>- l-
.
J J-V^ aO 36
i e 1
?
A> ->
£

'•J b' -O- . A-.*- Jrl

5”

-J •
j , t',

c? . y oc ‘ o;.^' j*

31 —
Mu’minlerin anas Âie (R) öyle dedi
( ) Ra- : :

sûlullah (S) Ensâr’dan bir küçük çocuk cenazesine çarld. Ben Yâ Ra- :

sûlallah! Mutluluk ona! 20 O cennet serçelerinden bir serçe kuudur. Kö-


tülük ilemedi, kötülük yapacak çaa erimedi dedim. Rasûlullah «un-
m
:

dan bakas olacak yâ Âie! üphesiz ki Allah cennet için bir ahâlî
yaratd ki onlar daha babalarnn sulblerinde bulunurlarken Allah onlar
cennet için yaratmdr. Ve keza Allah ate için öyle bir ahâlî yaratd
ki onlar henüz babalarnn sulblerinde bulunurlarken Allah onlar ate
için yaratmdr» buyurdu.

( Buradaki râvîler de Sufyân Sevrî’den, o da Talhatu’bnu


) ’

Yahya’dan, Vekî’in isnâd ile onun hadîsi tarznda rivâyet etmilerdir.

20. Tuba kelimesinin lügat bakmndan itikak ve mefhûmuna gelince, cumhûr öyle demi-
dir Tûbâ, ukbâ gibi burâ vezninde tîb maddesinden masdardr ki misk gibi tayyib ol-
:

mak demek olur. Yd sakin makabli mazmûm olduu için Mûsâ gibi vâv’a kalbolunmu-
dur. Tîb, temiz ve güzel kokular veya bunlardaki holukdur. Ve
«tuba lefum» terkibi
« selâmun aleykum* gibi bir dua cümlesi üslûbundadr. Buna göre ma’nâs Mutayyeb :

olmak, höluk, güzellik, kutluluk, hayr ve saadet, hâsl ho hayât onlara demek olur.
Ki gbta onlara, nu’mâ onlara, husnâ onlara, devaml hayr onlara, keramet onlara,
ferah onlara! diye .muhtelif ta’bîrlerle tefsir ve ifâde edilmidir. Maamâfîh tuba, atyeb’in
müennesi olarak husnâ gibi ism tafdîl olmak da muhtemildir. Hulâsa ie mutlu onlara
!;i en ho zevk onlarn istikbâl güzellii onlarndr. ( Hak Dîni, IV, 2986).
. ) j

140 SAJIlH-1 MÜSLM

1/ y> sy y U'Js J->'j J^y 1

V vb1

(
v)

G*5i : v6
.'

(
jçji'ii!»* ) JCfy\) Ui
* -%
**

.•.".>!»
J J jç-
"
‘ "
Ufc (
'
W- ) rT

£
* • ** :. - • - ,• *Z\ ' *-• "

^ •
*" •
• Q *•*
> • .
/•"il I •
^ (^.

H O* ‘ A- 1 ?’ ?'
ç/ ^ ‘
^^ â c ‘ j'~* û* J

<d>Vs :
SU J.A> ‘t/r'-jj'-
1 8
SÜ er*' £J 4 1
cJÜ :3Ü •
^ ^ O*
, ;s ji:;
f jj , y,‘J^. jç v 'i Jt 'i
. gn ^ 3& 3&
.
yi i- 3b~ jî
öî 'i JL yS'y, -t y bi '> ‘i !>' •
&-, 3-V 344 y •
J'ib
.
«
jbiîj r£ i?, jiîi j ji;
" #'
•,!
,
,üi
-
j jî; v, *jU
' #* *

•j;^ -j 'i ‘ji


, 3fc g_-
.
y 3s y } yy \ :
34' . byi Ly;; 36

-« di s 3-:* 3 •> jii o* ^ a» 3 . u* v

y «ji j il £
**
. Jiy ûi.yyy >. S ^
Jij'jfl.Ufc (-)
^
* if. . _
^

• 4
<J” <— Âp_j
1
.
jldl <j *w» 1 Âp
^ 5 l«*V- *_j5"3
" L.
j ^i)'
* ^ *

(7) ECELLERN, RIZIKLARIN VE EYLERN, DER KADERN


SEBKAT MKDÂRDAN ZYÂDE VE ETT
EKSK OLAMIYACAINI BEYÂN BÂBI

32 — (2663) Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi Peygam-


:
:

berin zevcesi Ummu Habîbe Yâ Allah! Beni zevcim Rasûlullah ile, ba-
:

bam Ebû Sufyân ile ve kardeim Muâviye ile fâidelendirib metâ’landr!


diye duâ etti. Bunun üzerine Peygamber (S) öy^e buyurdu «Sen Allah’- :

dan damga vurulub kat’îledirilmi eceller, saylm günler, taksim edil-


mi rzklar için istekde bulundun. Allah onlardan hiç bir eyi ta’yîn edi-
len zamanndan öne geçirmez. Yahut ta’yîn edilmi vaktndan sonraya
brakmaz. Eer sen Allah’dan seni atedeki azâbdan yahut kabirdeki azâb-
dan sndnb
kurtarmasn isteseydin bu daha hayrl ve daha faziletli
olurdu».
Râvî dedi ki : Yannda maymûn
Râvî Mis’ar Zannederim zikredildi. :

ki o meshden (ya’nî sûreti çirkin sûrete tahvil eylemekden) olan domuz-


lar da söylemidi dedi. Bunun üzerine Rasûlullah «üphesiz ki Allah :

sûreti tahvil edilen için bir nesil ve çocuk yapmamdr. Maymunlar ve


« ü
A . ’

KTABU'L-KADKH 141

louuzlar srail oullarnn kötü surete tahvil edilmelerinden önce de


mrvcûddurlar» buyurdu 21 .
^

( )
Buradaki râvî de Mis’ar bu isnâdla rivâyet etmi, an-
:

,jk, tbn Bir’den ve Vekî’den gelen hadîsinde cemîan «atedeki azâbdan


ve kabirdeki azâbdan» ibaresi vardr.

.

)
JiiU '3 _ _^ldl d/ Jjilll \ y Ü 5e -i LAt? (•••)“’ VT
V ' 9 - •

û c< ^’ y
s

. j jj s
(
Lfti

• -
^
' • "
c
* •

Vu ^ Ttl
•"
\

r
1 : 36 .
-* •
c
*
JJ C? * <_5 c/
+ — •»*

Üt

SU y' m.
J . jLil j
-»*
\ c
j 1'3
-r*

^y <
0*-j
. Ç* & 3 4 < JC-\ ûil cJl—

. -»
;ii
.
1

j »Uej ‘
;
üi
j Vua ^ [ 4 3 'i JL . 4>-/a^£>V/>^V3
. « dJ !>. jlÖ'

*y "Jl j\ » Ife î ^ jl'j »S^il ! «il J j-j k :


J 3^» 3^*

. i J-V y^ •> ja\ j\j tAij 1


£y ^ ^y ^-r*

!- Vr.**,--
illiyi jllii. lî»*Â>- A>- Ju jU’A. ^ 1 < ;i* -h>- (...)
4
. u*4> ilr <jj .
4

>
e
. a \i Jl* j » 3k <•'
I

. >;. . * ^ •/ a» -
Aî*'<
v. "ir.
• c£ 11
^ :
y

H. Burada u
âyetlerde haber verilen cezaya iaret ediliyor:
•Andolsun ki içinizden cumartesi günü hakknda çineyib geçenleri de herhalde
bilmiizdir. te
biz onlara: Hor ve zelil maymunlar olun! dedik.» (el-Bakara: 65).
-De ki : Allah katnda bir ceza olmak bakmndan bundan daha kötüsünü size
haber vereyim mi? Allah’n lâ’net ve aleyhinde gadab etdii, içlerinden maymunlar,
tdomuzlar yayd kimselerle eytana tavanlardr ki ite bunlarn mevkii daha kötü ve
dümdüz yoldan daha sapkdr » (el-Mâide: 60).
•Vaktaki onlar artk edilen va’zlan unutdular. Biz de kÖtülükden vazgeçirmekde
sebat edenleri selâmete çkardk. Zulmedenleri ise yapmakda olduklar jsklar yüzünden
iddetli azâ b ile yakabdk. Bu suretle onlar serkelik ederek yasak edileni yapmakda
srar edince kendilerine Hor ve zelil maymunlar olun dedik » (el-A’râf: 165-166).
:

Bu âyetler lâhî emirleri dinlemiyen ^Yahûdîlerin, Hz. îysâ’ya inanmyan Hristi-


yânlarn uradklar mâ’nevî ve siyâsî zillet ve esarete iâretdir.
Hâdîsde de onlarn maymunlar ve domuzlar gibi hor hakir olduklarn yoksa vu-
cûdlarnm maymun ve domuza dönmediini, çünkü böyle lâhî bir tahvil ile suretleri
tebdil olanlarn zurriyet ve nesillerinin kesildii, bugünkü maymun ve domuzlarn böyle
142 SAHII- MÜSLM

33 — ( Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi


) : Ummu :

Habîbe Yâ Allah! Beni zevcim Rasûlullah ile, babam Ebû Sufyân ile ve
:

kardeim Muâviye ile fâidelendir! diye duâ etti. Rasûlullah (S) ona hi-
tâben öyle buyurdu «Sen Allah’dan, darbedilmi eceller, yürünüb ba-
:

slm izler ve taksim edilmi rzklar için istekde bulundun. Allah onlar-
dan hiç bir eyi zamanndan öne geçirmez. Ve yine onlardan hiç bir eyi
zamanndan sonraya brakmaz. Eer sen Allah’dan atedeki azâbdan ve
kabirdeki azâbdan seni âfiyet ve selâmet vermesini istemi olaydn bu
elbette senin için daha hayrl olmudu» 22 .

Bir kimse Yâ Rasûlallah! Maymunlar ve domuzlar, sûretleri may-


:

mun vc domuza tahvil olunmu kimselerden midirler? dedi. Bunun üze-


rine Peygamber «üphe yok ki Aziz ve Celîl olan Allah bir kavmi he-
:

lak eder yahyt^bir kavme azâb eylerse artk onun için bir nesil ve zür-
riyet yapmaz: üphesiz maymunlar ve domuzlar, Allah’n sûretleri tah-
vil edib çirkînledirmesinden evvel de mevcûd idiler» buyurdu.

Burada Sufyân bu isnâdla tahdîs etmi ancak «ve ula-


lm )
( :

izler» demidir. Râvî Süleyman ibn Ma’bed Bazlar «hallinden :

evvel» yani nuzûlünden evvel diye rivayet etdiler demidir.

i» yjÜil <J>L .*' d)jj i)|. yy\ j ^\. (


A)

ûc cri-P) O 4 : YU . â'j j J \
^ (rvu) - ft
SÛ :
4 V.jV
; ‘ 1
J* ‘ ‘ •#> J ü 'j* i jûic j <1
:, J

^ y Jj yy yyT

j-: &4 u.‘o y uy yy »

. iöTj \
y ol.î j j \ :
jsr -,-v: 4..U . j,*\j Y3 . üit dLiblî

. « jlb.-i 1

!
y 'j jU . j_,j -
t U Uj .
üi jj.» :
*Ji j

(8)KUVVETL OLMAYI, ACZ TERK ETMEY, ALLAH’DAN


YARDIM STEMEY, TAKDR EDLM EYLER ALLAH’A
TEFVZ EYLEMEY EMRETMEK HAKKINDA BÂB

34 — (2664) (R) dedi ki, Rasûlullah (S) öyle : Ebû Hureyre


buyurdu: «(Mu’minlerin) herbirinde (ayr ayr) hayr olmakla beraber

meshedilenlerden olmad, zira maymun ve domuzlarn srail


bir ceza ile
oullarndan
önce de mevcûd bulunduklar haber verilmi oluyor. Bu sûretle yanl
ve hurafeye
kaçan düünceler derhal redd ve ibtâl edilmidir.
22. Bu rzklarn, takdir edilmi olduklar, Allah’n ezelde takdir
hadîsler ecellerin,
etmi
ve bilmi olduundan taayyur etmiyecei, binâenaleyh bundai
hakîkaten ziyade olmak
ve eksik olmak mustahîl ve imkânsz bulunduu husûsunda
sarîhdir.
,

KTAHU'L kadeh 143

Allah'a göre kuvvetli mu’minden daha hayrl ve daha se-


mu’min zaîf
vimlidir. Sana (gerdek) menfaat verecek eyler üzerinde hrs ile çal,
A llah’dan yardm iste, acze düme. Eer sana bir ey, bir musibet gelib
valarsa Keki ben öyle yapaydm, bu böyle olurdu, deme. Fakat Allah
:

l.öyle takdir etmi, o dilediini yapd de! Zira bu lev (r= keki) kelimesi
(ya’nî fâidesiz yere, öyle yapaydm böyle olurdu demen) eytânn ame-
23
lini açar (onun tesvîlâtna meydan verir)» .

; i. u âyetler musibet mes'elesini beyân etmektedir :

«Afluh’m izni olmadkça hiçbir musibet isabet etmez. Her kim de Allah’a i ymân
ederse o, onun kalbine hidâyet verir, ve Allah her eyi bilir. îymûn edin de Allah’a
itaat eyleyin ve Rasûlüne itaat eyleyin, eyer aksine giderseniz Rasûlümü ze âid olan,
sâde açk bir tebliden ibâretdir. Allah’dan baka tanr yokdur. Onun için Mu’minler
hep Allah’a dayansnlar» (et-Teâbun: 11-13).
Allah'n izni olmadkça hiçbir musibet isabet etmez. Ya’nî gerek kâfir, gerek mu’-
min her kim herhangi bir ferd veya cemâat .olursa olsun bana, gerek cana, gerek mala,
gerek sâireye müteallik herhangi bir musibet, maddî veya ma’nevî, kavli veya fi’lî hoa
gitmeyecek ac bir hâdise çarparsa o, herhalde Allâh’m izniyledir. Allahn izni olma-
ynca liç kimsenin istemesi ile, çalmas ile kimseye bir musibet iremez. Allah’n izni
olmaynca bir yaprak bile yerinden oynayamaz «Ne arzda, ne nefislerinizde bir mu-
:

sibet baa gelmez ki biz onu fiile çkarmazdan evvel bir kitâbda yazlm olmasn. üp-
hesiz bu Allah’a göre kolaydr. unun için ki yaybettiinize tasalanmayasnz ve onun
:tze verdii ile de sevinil) marmayasnz. Allah çok öyünen kurulann topunu sevmez
(el-l-Iadîd: 22-23). Gerçi: «Sana gelen her iyilik Allah’dandr. Sana gelen her fenalk
cin kendilidendir .»
.
(en-Nisâ 79) ve
: «...Bir kavm özlerindekini deyitiri b bozuncaya
:

kadar Allah üphesiz ki onun hâlini deitir ib bozmaz...» (er-Ra’d 11, biraz deiik
:

olarak: el-Enf&l: 53) âyetlerinde geçdii üzere baz musibetlerin mebdei insann veya
kavinin kendi nefsi olduu muhakkak ise de böyle olan musibetler dahi yine Allâh’n
takdir ve irâdesi ile izni taalluk etmedikçe vukua gelmez. Onun için : «Kul Küllün min :

ntdi ilâh De ki: Hepsi


: Allah batndandr...* (en-Nisâ: 78) buyurulmudur. Bu böyle
ancak Allah’n izniyle olduu gibi her kim de Allâh’a iymân ederse, Allah onun kai-
lime hidâyet verir, tevfîk verir, doruyu düündürür, gelen musibetin ancak Allâh’n
izniyle olabileceini ve kendisi Allâh’n olub yine Allâh’a döneceini hatrlatarak NNÂ
LlLLÂH VE NNÂ LEYH RÂCÛN (el-Bakara: 156) tesellisiyle gönlüne teslîyet, «unun

iyin ki yaybettiinize tasalanmayasnz ve onun size verdii ile de sevinib marmaya-


snz... (el-Hadîd: 23) irad ile sabr, metânet; « ancak sabredenlere ecirleri hisâbsz
ödenecekdir» (ez-Zumer: 10) müjdesiyle inirâh verir. «Ve Allah her eye alimdir». Bi-
nâenaleyh ona izin vermekde hikmeti ne olduunu, ona ne gibi hayrlar, maslahatlar,
icretUib etdireceini ve bu yüzden mu’min kulunu ne gibi sevâblara irdireceini ve
böyle iymân eden bir kulun ne suretle hareket etmesi gerekeceini bilib ve kalbine
o suretle hidâyet vererek muvaffak da klar... (Hak Dîni, VI, 5033).
: ^

' 1 ***
v'/11 J ç;
ft
i&* J
x 1
*7* (S ‘
t
1
vr*' (
s
)

4Â5AC ‘jc. [$ j;Â)\ t> •**„./ k*\x» . â Âw O' «i' A r t 1^>7 (*v\«) — ^

Sli'e J y\ ^ J* :
«'J A 'h : cJÜ .
i,*-
< X*^û ^ a^Ja j j\
l

^o-Ü' t \

£j 'frJ j brjl d' , UrS& A v0 ^’*


f‘
û* oU5^ oU & ^ÜÇt

jj=*~^3 .^o)^V| ^ jV* L«j < Âil) îl»il ala <«IÜ C j jaJLji
vi

t)6 : cJti •
[v/ü«>4Î/f]L .ÜV^
r jlj' V| iTA lA »jJA
. «
*
'^j'lUi c ^1 iril ihJjli « il. *125 U j ^. 1; iril A\'
1
\l\ , gg, il 3

RAHMAN VE RAHM OLAN ALLÂH’IN SMYLE

47 — KTÂBU’L LM -
1

(lim Kitab)

1. Okumak ve ilim örenmekle ilgili baz âyetler


« Yaradan Rabbmn adiyle oku O, insan bir kan phtsndan yaratd .
. Ki, o kalemle
öretendir . nsana bilmediini o öretdi» (el-Alak: 1-5).-
«Allah’dan baka hiçbir tanr yokdur hakikatim bil!» (Muhammed: 9).
«Allah kendinden baka hiçbir tanr bulunmadna âhiddir Melekler de âhiddir . .

lim sdhibleri de' adaleti ayakda tutarak (delilleri ile) buna âhiddir. Ondan baka hiçbir
tanr yokdur O, mutlak palibdir, yegane hüküm ve hikmet sahibidir* (Alu Imrân: 18).
.

«Allah’dan kullan içinde ancak âlim olanlar korkar. üphe yok ki Allah mutlak
gâlibdir, çok mafiret edicidir Hakikat Allah kitabn okumaya devam edenler, na-
. n
y

maz dosdoru klanlar , kendilerine nzk olarak verdiimizden gizli ve aikâr infâk eden-
ler, kat'iyyen kesad bulmayacak bir ticâret umabilirler. Çünkü Allah onlarn müfca-
l -

KlTÂBU'L-LM 145

(1)KUR ANIN MÜTEÂBÎHLER ARDINA DÜMEKDEN NEJHY;


MÜTEÂBHE TÂB» OLAN KMSELERDEN SAKINDIRMA VE
KUR’ÂN HAKKINDA HTLÂFDAN NEHY EYLEME BÂBI

1 — (2665) : Âie
(R) öyle dedi : Rasûlullah (S) u âyeti
okudu : «Sana kitab indiren odur. Ondan bir ksm âyetler muhkemdir
ki bunlar kitabn anasdr. Dier bir ksm
da müteâbihlerdir. kalb- te
Icrinde erilik bulunanlar, srf fitne aramak ve onun te’vîline yeltenmek
için onun müteâbih olanna tâbi’ olurlar. Halbuki onun te’vîlini Allah’
dan bakas bilmez. limde yüksek payeye erenler ise : Biz ona inandk.
Hepsi Rabbmz kalndandr derle*-. (Bunlar) salim aklllardan bakas
iyice düünmez» (Âlu Imrân : 7).
dedi ki Bundan sonra Rasûlullah «Kur’ân’m müteâbih âyet-
Âie : :

lerine uyan kimseleri gördüünüzde —


ki Allah onlar (Kur’ân’da) zik-
redib kötülemidir —
onlardan saknnz!» buyurdu 2 .

/atn» eksiksiz öder. Onlara fazl u kereminden ziyâdesini de verir. üphesiz o çok ma-
firet edicidir. Çok in’âm eyleyicidir » (el-Fâtr: 28-30).
«Mu'minlerin hepsinin (topyekû) savaa çkmalan lâyk deildir. O halde içlerinden
her snfn birer ksm dînde fakîh olmalar ve kavmleri dönüb kendilerine geldikleri
zaman onlar inzâr eylemeleri için (seferber olmamaldrlar) . Gerek ki (bu sûretle mu’-
ninler aykr hareketlerden) saknrlar» (et-Tevbe: 122).
•Ey iyman edenler, size meclislerde : Yer açn, denildii zaman geniletin ki Al-
lah da size genilik versin. Kalkn denilince de kal kr erin. Allah içinizde iymân etmi
olanlarla, (bilhassa) kendilerine ilim verilmi bulunanlarn derecelerini artrr. Allah
Allah ne yaparsanz hakkyle haberdardr» (el-Mucâdele: 11).
«(Allah) hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilirse muhakkak ki
ona çok hayr verilmidir. Salim âkil sahihlerinden bakas iyi düünmez* (el- Bakara: 269).
«De ki: Bilenlerle bilmeyenler mttsâvî olur mu? Ancak temiz ak »âhibleridir ki
(bunlar) hakkyle düünürler » (ez-Zümer: 9).
•te misâller, biz onlar insanlar için îrâd ediyoruz. Alim olanlardan baçkas on-
lar anlamaz» (el-Ankebût: 43).
•Eer bilmiyorsanz zikr ehline sorun* (en-Nahl : 43).

• Senin için hakknda bir bilfli hâsl olmayan eyin ardna düme. Çünkü kulak,
göz, kalb, bunlarn her biri bundat sorumludur» (el-lsrâ: 36).
«Mûsâ da: Ben câhillerden olmakdan Allah'a snrm demiti* (el-Bakara: 67).
•HASBM! BENM LMM aRTIR, de» (Tâ Hâ: 114).
2. Kur’ ân âyetlerinin bir ksm muhkem’dir. Kasdedilen ma’nâya delâletleri kat'i, ibare-
leri ihtimâl ve itibfihdan mahfûz 'e muhkemdir. Bunlar kitabn anas, anlamada asl

ve esasdrlar. Hakk, bâtl ayrmak, hakikatlar tasdik etmek asl bunlarladr. limde,
amelde uyulmas lâzm gelen esas delille -, hidâyet burhanlar bunlardr. Dierleri bun-
lara ircâ’ ve havâle edilir. Tevrât, ‘.’ncîl’e, ncil, Kur’ân’a irca’ olunarak anlaglb tasdik
edilmek lâzm gelecei gibi bütün îur’ân âyetlerinde de bu muhkemler esasdr. Hem
bunlarn her biri ayr ayr olarak fcitdblann analar deil, tevhîd nizâm ile mecmûu
birden kitabn anasdr. Her muhken âyet, dier muhkem âyetlerle mukayese edilmek
artyle ma'nâlar hükümleri yakîne ta’yîn olunur. Her biri nefsinde muhkem olmakla
beraber biribirine nazaran tlak, takyid, umûm, husûs, takrir, tefsir, istisnâ, tahsis veya
nesh gibi muayyen nöbetlerle muhkem alâkalar da vardr. Bunun için umûmî sûretde

S. Müslim; C. &, F — 10
146 SAHÎH-Î MÜSLM

muhkemlerin kuvvetlerinde, muhkemlik haysiyetlerinde husûsî dereceler de vardr ki


bunlar : tZÂHR, JASS, MÜFESSER, husûsî ma’nâsyle MUHKEM
olmak üzere dört
mertebe üzeredirler. Muhkemlerin bu vahdet nizâm ile mukayeseleri de Kur’ân ilminin
muhkem usûlündendir. Bunu dikkat nazarna almayan, muhkemlerin mecmûunu bir
ana olarak mülâhaza etmeyen veya edemiyenler, dier deyile tam istikrâ (tümden
gelim) yapamadan anlamaya, istidlâle ve kyâsa kalkanlar, muhkem lme eremezler -
hatâ ederler.
Bu muhkemlerin mukabilinde Kur’ân âyetlerinin dier bir ksm
da müteâbihler-
dir. Ya’nî her biri murâd olunabilecek gibi görünmekde benzer müteaddid
biribirlerine
ma’nâlara muhtemildir hi hepsi mi veya -birisi m
kasdedildii zahir bir sûretde seçilmez.
Esasmda mütekellime ve nefse’l-emre nazaran hiç bir rayb ve üphe olmad halde
muhâtaba nazaran bizzât anlalmalar HAFY
veya MUKL
veya MÜCMEL veya MÜM-
TEN’ Hlunur. Itibâh ve ihtimâlleri, muhkemler ile mukayeseleri sayesinde izâle olu-
nabilir. ZÂHK mukabilinde HAFY, NASS mukabilinde MUKL,
MÜFESSER muka-
bilinde MÜCMEL, hass MUHKEM mukabilinde husûsî ma’nâsyle MÜTEABH
vardr.
Binâenaleyh kitâb külliyeti ile mülâhaza olunduu zaman bu hikmet uslûbü ile müte-
âbihlerin muhkemlere dönmesi hasebiyle hepsi muhkemdir. KENDSNDE HÇBR
ÜBHE OLMAYAN (el-Bakara: 1), AYETLER MUHKEM KILINAN BR KTAB
(Hûd: 1) dr. Bil'akis bu hikmete muhâlif olarak müteâbihler kitâbm anas farz edilir
de muhkemlerin müteâbihler ile te’viline gidilirse o zaman hepsi müteâbih olur.
Muhkem, lugatda fesaddan men’ edilmi, mevsûk, kavî demekdir ki hikmet bu-
nunla alâkadardr. ki eyin biribirine mütekabilen ale’t-tesâvî benzemelerine teâbuh
ve bunlarn her birine müteâbih denilir ki yekdierinden seçilemez. Zihin temyizlerinde
âciz kalr. Tebih ve müâbehetde bir taraf fer’ ve nâks, dier taraf asl ve tâmm
olur. Teâbuhde ise iki taraf ayni kuvvetde mütesâvî olurlar, teâbühleri tefâvüdlerini
(farkllklarn) örter de seçilememezlik hâsl olur. Demek ki teâbüh geçilememee se-
bebdir... Ayetlerinin fâslalar, muvâzenetleri ve âire gibi bediî san’ atlan i’tibâryle te-
âbuh ve tenâsük muhkemlie mukabil deildir. Fakat ayni ihkâmdr. Bu cihetle AYET-
LER MUHKEM KILINMI (Hûd: 1) ile MÜTEÂBH BR KTAB OLARAK... (ez-
Zumer: 23) mütekabil deil, yek dierinin izahdr. Fakat nazmn delâleti i’tibânyle mü-
lâhaza edildii zaman muhkem ile müteâbih zd ve mütekabildirler. üphe yok ki ma’-
nâsm kat’iyetle bildiren muhkem, bildirmeyen muhkem deildir. Alu Imrân: 7 nci
âyetde ise muhkem ile müteâl ih, mütekabil olarak zikredildikleri gibi sonundaki te’vîl
karinesi de ma’nâya âiddir ki fkh usûlü ilminde de er’ân muhkem ve müteâbih bu
haysiyetle mülâhaza edilmidir. Bir lafzn mücerred sîgasma bakmakla kasdedilen ma’nâ
b'ünirse ona ZÂHR denilir. Bu, muhkem nevilerinin en, aa
derecesidir. Bunun te’vîle
veya tahsise veya neshe ihtimâ i bulunabilir. Fakat bunlar karineye muhtâc olduundan
karine olmad müddetçe zâh» rinde kat’i olur. Eer bu ma’nâ kelâmda mâ riga leh
olmu, mütekeliim, sözü bunun için sevk etmi ise NASS olur. BuAda atk te’vîl ihti-
mâli kalmaz. Ancak tahsîs ve/a nesh ihtimâli bulunabilir. Nihayet nesh ihtimâli de
yoksa —haberler ve te’yîd edilmi inâî cümleler bu kabildendir —
bu da husûsî ma’-
nâsyle MUHKEM olur. Bunla n hepsinin hükmü ilim ve amelin vâcib olmasdr. Taâ-
ruz annda en kuvvetlisi tercih olunur.
Bunlara mukabil, bir lafzn kasdedilen ma’nâs sasndan deil, baka ârizî bir
sebeble gizlenmi bulunursa flAFY, böyle deil, de ma’nânn kendisinde ince, her
nefsin nufûz edemiyecei, edenlerin de teemmülsüz kavryamyaca. derecede âmz
(anlalmas zor, mulak, mütnem) olmas veya bir bedîî istiâre bulunmas gibi bir
sebebden ötürü gizli, teemmüle muhtâc bulunursa MÜKL
olur. Sîga müteaddid ma’-
nâlara musâvj olarak muhtemi olur ve hiçbirinin tercihine karine bulunmaz ve fakat
mütekeliim tarafndan bir tefsir beyânnn eklenmesi ümidi bulunursa MÜCMEL olur.
Kasdedilen ma’nây anlamak ümidi kesilirse hâlis MÜTEÂBH
olur. Kur’ânm müte-
âbihlerinln bir çou böyle m’nâ çokluundan dolay bir beyân aaas içinde bulun-
duundan nazarlar kamadnr. ..
Bu muhkemit ile müteja rihât tam tekabül ile bir taksim mâhiyetinde zikredilmi
bulunduklarndan inhisâr -ifâde etmektedirler. Binâenaleyh her biri en husûsi ma’nâ-
J 1 .

KTÂBU'L-LM 147

j\ jf y \ . S,jJ LTa». l/ [j:**1 * ‘


J^-^3 L/Â? ( rvv ') — T

u o>; : 36 3 i» V ûî t fc,tiv 3 A» i? $ L5T* 36 . îi;Jp

Oj-tf 36 U Jl «i' Jj-j


. «l 3^*-J
^./*» • >;» iJ Û}1 >- 1
£*~» .

^' û" 6 36& w-a^'


. a j ’p.» 'te>\ *-) S “^,A » •
vj

2 — (2666) : Bize fîbû Imrân el-Cevnî tahdîs edib öyle de-


di Bana Abdullah ibn Ebî Rebâh el-Ensâî mektûbda yazd ki Abdullah
:

ibn Amr (R) öyle demidir Bir gün erkenden Rasûlullah’m yanma git- :

dim. O srada Rasûlullah (S) bir âyet hakknda ihtilâfa düen rki kiinin
seslerini iitdi. Hemen Rasûlullah bizim yanmza çkb geldi. Yüzünde
öfke olduu anlalyordu : «Sizden Önceki (millet) 1er ancak kitâbda ih-
tilâfa dümeleri sebebiyle helâk olmulardr» buyurdu.

< ö\jf \ û ^ ‘ y .
' •
<j-K ûr (t •vay) —f
>p.$ Cj oi^t U jT^a’ \yj jg i' \
.
30 30 ; .
’j>'j â^ö
p
> v. .'r:\\
. d
«

>
. .
^ûL>
3 — Cündeb ibn Abdillah el-Becelî (R) dedi ki:
(2667) :

Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Kur’ân üzerinde gönülleriniz birledikce, :

Kur’ân okuyunuz. Kur’ân hakknda ihtilâf ettiinizde de artk kalkb da-


lnz» 3
.

larma hamledildikleri takdirde bu sekiz ksmdan alts hâriç kalm olacandan muh-
kemler ilk dörde, müteâbihler son dörde âmil olmak üzere en umûmî ma’nâlarna
mahmûl bulunduklarnda üphe yokdur. Bu âyet bu veçhile kelâm anlama, tefsir usûlü
ve hüküm çkarmaa âid en büyük bir esâs ta’lim eylemidir. Herhangi Bir kelâm
veya kitâb iyice anlayabilmek için de aklda, nakilde bundan baka bir yol yokdur.
Fkh usûlü ilminde bütün bunlar tatbîkatyle erh ve tafsil edilmidir. .

te Kitâbm âyetleri, böyle muhkemler ile müteâbihlere ayrlmdir. Asl ittibâ


edilecek ana kitâb da müteâbihler deil, muhkemlerdir. Amma kalblerinde erilik,
ykmlk olanlar, doruluu holanmayb erilikden, sapklkdan zevk alanlar, muhkem-
lerini brakrlar da kitâbm müteâbih olan âyetlerini esas alrlar, onlarn arkasma dü-
erler, dumanl havalar ararlar. Çünkü fitne çkarmak, hakk kantrb insanlar üp-
helere düürmek, doru yoldan ayrmak, belâya sokmak isterler. Ve onu gönüllerine
göre eri bürü te’vîl etmek arzusunu beslerler. Halbuki onun te’vilini ya’ni mealinin,
sonunun nereye varacan Allah’dan baka kimse bilmez. Umûmî ma’nâsyle müteâ-
bihler içinde husûsî ma’nâs ile müteâbih olan bir ksm vardr ki bunun meâlini mü-
râd üzere ancak Allah bilir. Bunun için bütün müteiâbihlerin te’vîlini Allah’dan baka
kimse bilmez Hak Dîni, II, 1035-1040).
(

Peygamber bu hadîsde muhkemleri brakb da müteâbihlere dalanlardan sakml-


masm tavsiye etmidir. \
3. Bunun ma’nâs, kalbleriniz Kur’ân okumaya ülfet edit birledii müddetçe Kur’ân k-
ra vuna devam ediniz. Kalbleriniz Kur’ânm krâatndan baka bir ey üzerine fikredib,
k'albler hâzr olmakszn krâat sâdece lisânla olmaya balaynca Kur’ârt okumay
bra-
knz demekdir.
» 3 »

SAHlH-1 MTJSL1M

>» j»J> *) ^ ^^ . a.LhI;; \i£\


- r.
*

. j/j•; j £r_j
*
^ (...) _ *

*JCv A ;*- c ' u jl Ji)' Ijyl » jlî o.1 ' JJ-J jl i


(
o)' A.t <jrl
)
»_J Aia-

I * I
1^1 f
. « \
j jû*
*
oU

:
J, ji> y\ b-L. jU t&i iç. t*îû. .
-Er-,
.
.
tçjût
' /
j JU. 1 V^ (...)

»
J*5.• a
^
*3'
'
jy' *
<*>' D c)l» • <»
«*
«jLU « _j
*
xJ>- S 1)1»

4 — ( ) : Cündeb (ibn Abdillah R) dan, Rasûlullah (S) :

«Kur’ân üzerinde kalbleriniz birledikce Kur’ân okuyunuz. htilâf etti-


iniz zaman da hemen kalknz» buyurdu.
( ) : Bize Ebû Imrân tahdîs edib dedi ki : Biz Kûfe’de bir
takm olan çocuklar öyle hâlinde iken Cündeb bize dedi Rasûlullah:
:

«Kur’ân okuyunuz...» buyurdu. Bu hadîs de yukarki iki râvînin hadîs-


leri gibidir.

J -L W
JkZL'I* jrl Jt O* £^3 \ u Jy'-y.' LAm? (*vva) — o
^ \

. a V
4
JL^)1 l)_Aj : cik < clîlc-^c

(2) HUSÛMET PEK DDETL OLAN KMSE HAKKINDA BÂB

5 — (2668) : Âie (R) öyle dedi


Rasûlullah (S) «Erkek- : :

lerin Allâh’a en ziyâde sevimsizi husûmeti pek iddetli olamdr» bu-


yurdu 4
.

4. eUEleddu, müteannid, mütemerrid, husûmeti iddetli adama denir ki asla hak ve insâf
tarafna meyi etmez.
el-J/üsimii, ketifu vezninde cidal ve husûmeti edîd adama denir. Cem'i lutsimûn
gelir (Kdmûs Ter.).
Hasm, husûmetde mahir olan kimse demekdir. Bu kelimeler âyetlerde geç- u
mekdedir :

«nsanlardan öyle kimse vardr ki, onun (bu) dünyâ hayâtna âid sözü hounuza
gider ve o, kalbinde olana Allah' âhid getirir Halbuki o, dümanlarn en yamandr .

(el-Bakara: 204). •

- te
onu (Kur’ân) ancak onttnla takvâya erecekleri müj delegesin, (bâtlda)
biz
mücadele ve inad edenleri korkutasn diye senin dilinle (indirerek) kolayladrdk » (Mer-
yem: 97).
«Dediler ki : Bizim tanrlarmz m hayrl, yoksa o mu? Bunu sana (bâtl) bir
. : 1

KTABU'L-LM 149

l
f)
*?\ (

al* 3 ; i\ 3 ij . îyz 3 Erü jl .1 3 S;/. (rm) -


'<& o; o} 'S- o-i ‘
A ,^.j üs üs , a. : . -i j^. ji ü* . a jt

,;, : T i üj-j t ü$ ^j-'i-rv Lü ;4 j As j ’ji :

«
-

.
^â, üs£ , ^ çu
. « î S 3^ ? ^jUoMj

v - *• - '.!« " - • -• ' Ç \' V\* . a-


jut^.»\
v !
[ —
-
.

5

vjr ->.«%»- j* 1
\.

.
^ t
.•

yj A-*—-
t
- \.
d-
Mr
i

w*^A7 J
e \
I

ÎV ?. '
w A»-
f.*
1 ' • : v w -^ — >"
f.'* ' .**•/
A *>"
’* * r» ^ ',.' / \
^•’ A>- . ^ i
.
^ v_/ •
^ w^ \
* '

OwX yA
>**• ; - V\ /c^' - \' ' .• it
’ ^ • - -T» i
*.• >• r \* ' '\ s "
• o A.* y
$j .
^
^Uac 1 A»_j li>A>* . l

* \

(3) YAHÛDÎ VE HRSTYÂNLARIN YOLLARINA


TÂB’ OLUNMASI BÂBI

6 — (2669) : Ebû Saîd Hudrî (R) öyle dedi : Rasûlullah (S):


«üphesiz yoluna ka-
ki sizler, kendinizden önce gelen milletlerin kar
rna, arm
arnna tpa tp muhakkak uyacaksnz. O dereceye kadar
ki ayet o ümmetler bir kelerin (darack) deliine girseler, siz de mu-

hakkak onlara tâbi’ olmaya çalacaksnz» buyurdu. Biz Yâ Rasûlallah! :

Bu ümmetler Yahûdîlerle Hristiy ânlar mdr? diye sorduk. Rasûlullah :

«Onlardan baka kimler olacak* buyurdu 5 .

mücâdeleden baka, (maksadla) îrâd etmediler. Daha dorusu onlar çok düman b ir
kavndr" (ez-Zuhruf 58). :

Bu sfatdaki kii husûmet hâlinde yalan söyler, türlü tezvirlerde bulunur, iftirâ
eder. Hülâsa doruluu
tutmazda i’vicâcl, dolambaçl yollar tutar. Munâfkm bu
guyr-i ahlâkî mesâisinden gâye muhâtabn aldatmak, gadretmekdir.

5. Buna çok yakn bir hadîs Ebû Hureyre’den de rivayet edilmidir


Ebû Hureyre (R) den, Peygamber (S) «Benim ümmetim, kendisinden evvelki :

ümmetlerin yolunu kar kar, arn arn alb ta’kîb etmedikçe kyamet kop-
maz» buyurdu. Yâ Rasûlallah! (Yollarnda gidilecek olanlar) Fars ve Rûm gibi milletler
midir? denildi. Peygamber «Onlardan baka insanlardan kim var ki?» diye cevâb verdi
:

(Buhar, i’tisdm, letettebiunne senene men kâne kablekum).


Bu hadîslerde slâm ümmeti, Yâhûdîlerle Hristiyanlarn, Fars ile Rûm’un gayri
ahlâkî hal ve hareketlerini ta’kîb ve taklîd etmekden sakndrlmdr. Kötü âdetleri
luklîd etmekden sakndrmak yalnz burada zikredilen milletlerin âdetlerini taklide
münhasr deildir. Târihde gelib geçen bütün milletlerin kötü hareketlerini taklide de
150 SAHÎH-Î MÜSLM

( Buradaki râvî de Zeyd ibn Eslem’dea bu isnâdla yu-


) :

kardaki hadîs tarznda rivayet etdi.


( ) Buradaki râvî de Zeyd ibn Eslem’in Atâ ibn Ebî Re-
:

bâh’dan tahdîs ettiini haber verib hadîsin tamâmn yukarki gibi zikret-
midir.

dil *
rl (t)

il' A>« . ^ —‘— ^3 ^ y.\ LAû* (flY*) —V


'*11. - *' * ’
• - " * • ' • % •
* ^ }
^
. . » | i

: Jb . o)' A :c i Yi i <_r * J r
:c ir'

. lr^\r Qu ^ j dü** » ££& <Â' Jli

(4) «SÖZLERNDE VE FLLERNDE LER GDB HADLER


AANLAR HELAK OLMUDUR» BÂBI

7 — (2670) Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi Rasûlul-


:
:

lah (S) : «Sözlerinde ve fiillerinde ileri gidib bkdleri aanlar helâk ol-
mudur» buyurdu 6, Rasûlullah bu sözü arka arkaya üç defa söyledi.

âmildir. Yahûdîlerle Hristiyânlarm, Fars ile Rûm’un hassaten zikrolunmas bunlarn


târihde görülmü en büyük
milletler olmasndandr.
üphesiz her dînin ve heç içtimâi teekkülün kendine hâs^ bir medeniyeti ve di-
erlerinden ayrlan* fânk vasflar vardr. Milletler aras varln anca'k bu husûsî.
va-
sflar ile muhâfazss eder. slâm dîninin, slâm ümmetinin de hiçbir dîni ve hiç bir
milleti taklide ihtiyâç brakmyan üstün bir medeniyeti vardr. te bundan
dolay Pey-
gamber o yüce varl muhafaza etmeyi emredib taklîdcilik derekesine dümekden men’
etmidir.
Gelib geçen ümmetlerin târihleri, bir çok fitne, fesad ve ma’siyetlerle doludur.
Peygamber kendi ümmetinin de irkden, küfürden baka bütün bu fena yollarda onlar
taTeîb edeceklerini, bir mu’cize olarak vukuundan evvel haber vermidir.
Hadîsdeki dabb,
keler dediimiz hayvandr.Çok yaamak ve her hayvandal çok açi^a susuzlua da-
yanmakla tannp tdr. Geçmi ümmetlerin fena i’tiyâdlanna Muhammed ümmetinin,
tpa tp uyacaklarn haber vermekde mubâlaa için bu hayvan deliinin bilhassa zik-
redilmesi darhmdan ve tehlükeli olduundan dolaydr. Türkçemizde de «Ylan deliine
sokulmak» ta’bîri vardr.

6. Tanattu’ (

izhâr ederek tekellüm eylemek


^ ) : Tefa’ul vezninde taammuk ve tekellüfle fesâhat ve beyân
ma’nâsnadr. Güyâ ki lisânn aznn tavanna çalarak
tekellüm eder.
Bu hadîs,
sözlerinde ve fiillerinde ileri gidib haddleri aan, her
ide derinlenme
ve arlk
yapan kimselerin helâk olacaklarn, maden ma’nevî zararlarn
onlar helâke
sürükleyeceini, .'fen veciz sûretle beyân eyl-midir. Dünyevî ilerde
olduu gibi dînî
ilerde de tabiî haddleri amak, fertleri ve milletleri helâke götürmüdür. Ondan dolay
ktâb ehli milletlere ve onlarn zmnnda muslimanlara dînde haddi amamalar sarih
olarak tenbîh edilmidir Vi
:
j V I
j,

: Ey
ehl kitâb! Dîniniz hususunda haddi amayn. Allah'a kar hakk olandan bakann
söylemeyin ...» (en-Nisâ: 171).
‘ « * : %
KÎTÂBU’L-LM 151

•W (i «
^ £* W r*:

’.’f \
jJ
Âi-
. ^3 ^ Lrj^. \ . «, ^ yl aIc . £-/y â f
t^vn) —A
. ’-.L' .
yh ci;i
, ^3 *;. o\ *ü > 1^1 & • & i»3/.S 3S 36 : dC

(5) ZAMANIN SONUNDA LMN KALDIRILIR KABZ OLUNMASI,


CEHÂLETN VE FTNELERN MEYDANA ÇIKMASI BÂRI

8 — (2671) : Enes ibn Mâlik (R) tahds edib öyle dedi Ra- :

sûlullah (S) buyurdu ki : «lmin kaldrlmas, cehlin köklemesi, arâbn


içilmesi, zînânn âikâre olub çoalmas kyâmet alâmetlerindendir» 7.

^ . fci (&. .
Jii; S Z'J : vfc . U. ^ LA*
‘Cj'Û V JgZ .
l Jj-j J. b_A -jÖ’xJ- VI : 'JG .
'•

j JA 'JL 'JU iSs


fi.*'/*,* > •î^ ** * î - ^1- ** * ** " Ç
9

^
# «** *>

^ «-r
*
, t

1 \ ' S»
J
v ü.j j-*. ' ‘
^ ^y. '
C
^ o* #

. *j. j »
L*i' j i Jvy' *_

7. lmin ref’i, köklemesi kyamet alâmetlerinden olunca, herhangi lmî bir mese-
cehlin
leyi bilenlerin onu meydana çkarmas gerekir. Buhârî, Rabîatu’r-Rey’ denmekle ma’rûf
.
olan Rabîatu’bnu Ebî Abdirrahmân’m «Kendisinde herhangi bir ilim bulunan kimsenin :

kendini zayi* etmesi (ya’nî ilmini ketmetmesi) lâyk deildir» dediini naklettii gibi,
Ebû Zerr fâri’nin de ensesini göstererek

Ir’.UrV (j* ^ * ++** j)


1 t f
= (Beni öldürmek için) koysanz, ben de Rasûlullah’dan iitmi olacam
klc uraya
bir sözü siz iinizi tamamlayncaya kadar infâz edebileceimi ya’nî i’lân edebileceimi
bilsem, yine infâz ederim «(Buharî, ilm, ilm kable'l-kavl ue’l-amel...) dediini ta’lîkan
rivayet ediyor. Yine ilmin ref korkusu iledir ki Umer ibn Abdilazîz, ricâlin göüsle-
rinde mahfûz olan Peygamber’in hadîslerini satrlara nakl ve cem’ini emretmidir. Yine
Buhârî’nin ta’lîkan rivâyet ettiine .nazaran bu zât Medine vâlîsi olan Ebû Bekr ibn
Hazm’a öyle yazmdr «Bak, Rasûlullah (S) hadîsinden ne bulursan yaz. Zira ben
: m
ilmin silinmesinden ve âlimlerin göçüb gitmesinden korkar oldum. (Zabt esnasnda)
Peygamberin sözünden bakas kabul edilmesin. Bir de (âlimlere söyleyiniz) ilmi yay-
snlar, ya’n meydana koysunlar, gizlemesinler. Herkese söylesinler. Kezâlik âlimler
(muayyen yerlere) oturarak ders versinler ki bilmeyenlere öretilmi, olsun. Zira ilim
gizli bir ey hâline getirilmedikçe yok olmaz» ( Buhârî ilim keyfe yukbedu’l-ilmu). 9
.

152 SAHH-1 MÜSLM


} >. • . y | j
^ f ^ « • P • > i ^ t r ^• - * J • >x/ • . .

S A*fc W X>* . j*' 1 U* X>* j


p . -J ^ «A*-£ U« A>- . 1
j ^ l ( . • .1

J5 Oc VjV J. A :;- <^L' O



&H er 51
O fc

£ çr» ‘ I
o* 1 ‘
' , oc •
J>.

. 4 .
0£ sf§ i ^ -1 y£>2 V :
';vS >, ö} y.y
9 — ( )Ben Katâde’den : Bize u’be tahdîs edib dedi ki :

iitdim, o Enes ibn Mâlik (R) den tahdîs ediyordu. Enes öyle demidir:
Haberiniz olsun size Rasûlullah (S) dan iitdiim öyle bir söz söyliyece-
im ki benden sonra hiçbir kimse onu Rasûlullah’dan iitmi olarak siz-
lere söyliyemiyecekdir «Kyamet alâmetlerinden olmak üzere ilim kal- :

drlacakdr. Cehil yaylacakdr. Zinâ âyi’ olacakdr. arâb içilecekdir.


Erkekler gidecek kadnlar kalacakdr. Bir derecede ki elli kadnn bir tek
bakan olacakdr».
( ) Buradaki râvîlerin hepsi de Saîd ibn Ebî Arûbe’den, :

o da Katâde’den, o da Enes ibn Mâlik’den, o da Peygamber’den rivâyet


etmilerdir. Bunlardan Muhammed ibn Bir ile Abde’nin hadîsinde Ben- :

den sonra bu hadîsi sizlere hiçbir kimse tahdîs edemiyecekdir. Ben Ra-
sûlullah’dan öyle buyururken iitdim demi ve yukanki hadîs gibi zik-
retmidir.

= V6 . oh yj&Si .
P Jl ’j xJ (nvr) -\
}
^
i "

136 j?JS •
t

£
. .

L*Y» G5£
.

. Gt .
( '4
- i

ûj £v
• <

)
.im *

^
j 36 vuî :
. j \ j Ol
• « 30! çyjlj .
Îfj i DjfOJ t

V,
^ * VI l 5£ &5£
.
^ i 1 &5£
. ^ J >•)! s f; ;\ ^ (...)


5=1 3& : vt» . G^v*' j j ii c j» 13 j \ Yi
^ < jÇil

36

y^~ J-i
^ 3Ü

$§| p*
*0? *

Jj-o 3® Vtâ
20 ^
:
.
Gfc

j
.

.
,C
/
^^ jlj
3 3 ^ ^3 41 IJL
d

.*} • • I ^
• jr-L t/'j

' V
• * \+ + t .T* t-| •
c/'j
i- •

s\ 'j
f
û; ^ >, .? . ,

(•••)


4-v v
c
• SÛ "" ‘ ü" '
Cr^ ‘
+
(Âj- 0^* ‘ cr-^V' C/
- -
1

Vj^J
# y
'
: I

KÎTÂBU'L-tLM 153

<
y
t>v» & v .
'

r/;.\
s ^ u>> (...)


^ lJ j <j\î : <_£-* y* ^ i <JÛi . G*j t
j I
j <i' -ûc
£
10 —
-
(2672) Ben Abdullah ve Ebû
: Ebû Vâil öyle dedi :

Musa le beraber oturuyordum. Bu ikisi dediler ki Rasûlullah (S) öyle :

buyurdu «üphesiz kyametin kopmasndan önce öyle günler vardr ki


:

onlarda ilim kaldrlr ve cehl iner. Ve yine o günlerde insan öldürme


vak’alanndan ibaret olan here çoalr> 8 .

( ) : akîk öyle dedi : Ben Abdullah ve Ebû Mûsâ’mn ya-


nnda onlarla beraber oturuyordum. Bu ikisi konuuyorlard. Bunlar : Ra-
sûlullah öyle buyurdu... diye anlatdlar. Bu hadîs de Vekî’ ile bn Nu-
meyr’in (10 rakam ile geçen) hadîsleri gibidir.

( ) Buradaki râvîler de cemîan Ebû Muâviye’den, o da


:

A’me’den, o da akîk’den, o da Ebû Mûâ’dan, o da Peygamberden olmak


üzere yukarki hadîs gibi rivâyet etdiler.
Bize Ishâk ibn brahim tahdîs etdi. Bize Cerîr, A’me’den haber
( )

verdi. Ebû Vâil öyle demidir Ben Abdullah ve Ebû Mûsâ’nn yannda :

oturuyordum, onlar biribirleri ile konuuyorlard. Bu srada Ebû Mûsâ:


Rasûlullah (S) buyurdu ki... dedi. Bu hadîs de yukarki hadîs gibidir.


vV*’ Cf- ü â' t*
(.p-4 J ('®v) — \ \

< jCjH .
0â 'Jji'jdi js ti ‘ö\
s Sy j £ ’j !>'

. « Uj : I
J\i t
’ç’J\ ’JCj . Ji’ j , ’ji il . öjl

^ • yÇ' 1
Jt'> • bA 'py £ 3 ^ W* il (...)

<§£ <il 'JjL j jt : JÛ ^ ^1 <J-^' ^ o £* <£ Ü-


îl jl i

• i p« 'jiy

Here: insanlar, fitne, ihtilâl, harb, ktâl hengâmesine dümek ma’nâsmadr. Lisânmzda
da «nâs biribirine düüb here ve merc oldu» ta’bîri vardr. en-Nihâye’nin beyânna
göre asl here, bir nesnenin kesir ve müttesi’ olmasna konulmudur. Ve sairlerin beyâ-
nna göre halt ma’nâsma konulmudur.
flferc: Bir nesneyi baka bir nesneye katb kardrmak ma’nâ6inadr. Firûzâbâdî*-
nin el-Basdir’de, Ragb'n e l-Müfr edât da beyanna göre merc bu ma’nâya konulmudur 1

(Kamus Tercemesi).
1

154 SAHÎH-Î MÜSLM

11 — (157) 9 : Ebû Hureyre (R) öyle dedi: Rasûlullah <S):


«Zaman takârub (slâmî) ilim
edib gece ile gündüz biribirine yaklar 10
.

kabzolunur (yani dürülüb devirilir) fitneler zuhûr eder. Kalblere id-


detli cimrilik konulur; here çoalr» buyurdu. Sahâbîler Here nedir? :

dediler. Rasûllulah «Here öldürmekdir» buyurdu. :

(
Buradaki râvî de Ebû Hureyre’nin
) Rasûlullah «za-
: :

man takârub eder, ilim dürülüb devirilir..» buyurdu dediini haber ver-
di ve sonra yukarki hadîs gibi zikr^yledi.

.
^
S V* a '
t
' Ö* ‘

\ V ^ ^

û‘
-
(
/

tr'ji
3» iy-i )

i
l jii .
3-R *

JÛ />J ^;jr;.b x
^ S>i

SltfiS
^ .
v>.» S J*. tfc
.

.'^ji y
-

, J jl
()
.
j

«31
/* w J ^

.
jOv'v ^ **

/£'!> iv; Lrv;s ^
* "
J X l
^^ i üUViV jl

r* -
^ w
• - . - • •
r.-'* ' »' s - +'% • - -»-• -
î i '
\ •

fr
^
i
c r|
* j^- v./ J* ûc 1" j**-*^^
j ^> «j • y. • ‘
11 ^
V i» -yi jV. •
ft y 1
ü‘ !
# J#", Ji y . IrU V 6- ^ Jb '

• « » l/j^ •**_
y J4-‘
!
-&* *
*Xj i. o6 '

12 — ( ) Buradaki râvî de Ebû 'Hureyre (R) den; Ra-


:

sûlullah (S) m : «Zaman yaknlar ve ilim eksilir..» buyurduunu rivâ-


yet etmi, sonra da yukardaki iki râvîhin hadîsi gibi zikretmidir.
( ) : Buradaki üç tarîk râvîlerinin hepsi de Ebû HureyreV

9. Bu hadîs ayni konuda ve ayni sahâbîden olmak üzere SAHH-I MÜSLM TERCEMESÎ’-
nin Kitâbu’l-iymân, kendisinde iymân kabul edilmeyecek olan zaman beyân bfibt, I,
206-207 de geçdii için oradaki müteselsil rakam ya’nl 157 rakamn almzdr.
10. Takârubu’z- zaman üç vecihle beyân edilmidir :

a. Evvelâ bundan maksad, dünyâ zamanlarnn inkirâza balayb kyâmetin Jcop-


masmn yaklad vaktlardr. Bu, idbâr ma'nâsna kullanlan takârubdan almmdr ki
bir nesne kalb ve biribirini ifna' etmee yüz tutdukda -lahikalar ve etraf dahi azal-
maa müteveccih olur. Hâsl dünyâ zamanlar inkirâz ve inkibâza baladkda etraf
ya’nî ona mensûb olan eyler ksalmaya ve biribirini ifnâ etmee yüz tutar...
b. Takârubu’z-zamandan maksad, 'gece ve gündüzün müsâvî olmas; Ya’nî günein
hamel ve mîzân burçlarnda deveran hengâmdr.
c. Tekârubu’z-zamandan maksad dünyâ ‘zamanlarnn sonunda MehdPriin çkb
âlemi adâletle âsûde eyledii ve bütün adaletsizlikleri cihandan sildii günlerdir ki in-
san tabiatlar holuk ve lezzetlerden dblay zaman ksa addedecei vaktlardr (Kamda
Ter.).
- t

KÎTABU'L-LM 155

lon, o da Peygamber’den olmak üzere Zuhrî’nin, Humeyd’den, onun da


Kini Hureyre’den rivâyet ettii (11 rakaml) hadîs gibi rivayet etmiler-
dir. ukadar ki bunlar «Ve iddetli cimrilik atlr» fkrasn zikretme- :

diler.

'•'*r •
V'â 4’ ‘ a f - ûc J.j*: (rwr) — \f
7 » • • » - f } m * } "** * ' * * * -
)

^
'
% * '

\ 1

J*»
1 '
^ ^ w)J J O ^ Li J O**/
-

J .û ^ ^

>. ‘ - /'. V b i
• «Ü^a ;
I. ^
. « I

• ic -T*' ' yiils t

Ip S cP4 Gü} 1 ( & 3' U-- )


te BSi *Jp:i -:
;
y /» U» (...) .

.^' •- •’.* >• v v «'# >? -- v V-


l.» ju>- :
vir.
Yu . u ^>- c/ ^-rîr* ü ^ ^ ^
r."*.
* j* 9**

{ j \ L*Aî-_j
2
• ® jL c
; J y^J _*» j ^ »
; i| J 1
'
L*A>- . y\ b*A>-_j
£
. a-5^

V, .
/s - - *
^ v *•*;'/ -. *
v ;i -
; * * *•!?!> .v ** - * * *.

;
X-> A>-
j L>~- û' ^ ^ (3
'

^
• • .->•.?
l _/,>- 1 . Jjj*
>» '•
ij
' /iv-
Xjr llA>« .
. ,v>-rv—
A :
c
^
Vv '
l7-v
V^>- :
-f- ;(•
U'

sâ$ ^- O*
5
' * J V û; oc ‘ j* ur
fr
f4 b • 4>.‘

*:’,Lî
"
^ j Jt jy- c ‘
^
u/ ^'aIc- c-ii >*
' '
;
J« ü;
- -
*
^^.A- '
jj
-•
“ -

• ^ ^^ • 'Jfe - C-»-^

4
(J '
J J* <J LTa>. .
c (...)
**
-’
^

^-_a>. J-5 • <>" û6 *


y
-

. y; y' ^ ‘ y. V [y Vt
1 - • > • I

• OJJ-U'

13 — (2673) Abdullah ibn Amr ibn Âs (R) öyle diyordu


: :

Ben Rasûlullah (S) dan iitdim Veda haccnda öyle buyuruyordu: — —


«üphesiz Allah, ilmi insanlardan silmek süreliyle deil; âlimlerin rûh-
arn kabzetmek süreliyle kabzedecekdir. Nihâyet hiç bir âlim brakma-
ynca insanlar kendilerine câhil bir takm kimseleri bakanlar edinirler.
Bunlara (mes’eleler) sorulur, onlar da ilimleri olmad halde fetva ve-
rirler de hem kendileri sapkla düerler, hem- halk saptrlar».

( )
Buradaki sekiz tarîk râvilerinin hepsi de Hiâm ibn :

Urve’den, o da babas Urve’den, o da Abdullah ibn Amr’dan, o da Pey-


1 X

156 SAHÎH- MÜSLM

gamber’den olmak üzere (13 rakaml) Cerîr hadîsi gibi rivâyet etmiler-
dir. Bunlardan Umer ibn Ali’nin hadîsinde unu ziyâde etmidir Sonra :

ben yln banda Abdullah ibn Amr’a kavudum ve bu hadîsi kendisin-


den sordum. Abdullah bize yine bu hadîsi evvelce tahdîs ettii gibi Ben :

Rasûlullah’dan iitdim öyle buyuruyordu... diyerek tekrâr eyledi.


( ) Buradaki râvi de Abdullah ibn Amr ibn Âs’dan, o da
:

Peygamber’den olmak üzere, Hiâm ibn Urve’nin (13 rakaml) hadîsi gibi
rivâyet etdi.


y. ^
(~s" ^ *^c ^ j>- Lljjj (...) — \i

<J «il aIc jl î


^ I
<j 1 : A-ljlt cJλ : 2^ . "y <TÂ>- 3 jVVl l \ j)

AZJsl — »
1
cf " ûc <J'
J~ A» ^ S\ ^
.
gH «SI L'jr |L\ y
: jî
«
^6/jiSCi *«^36
.^jc j^ y.*_ . Yl«>. l-j_, «j-LH
j j. j j .
y.l tܫ)l
ypj
'*
\
>
• d J

C-r i® i
c
<L*u' cl-i; u ; 2i

î U.A yi
û* îL>
,
^
^ V* . <d\j .
|. A a jJ!/ jrl jl
^
: cJ JJ; jSilâJ ’Ji*

»•
: '/y j6

•ti J j J (j’ A»-U ci O j) A* . 4Z)»l _s <L3Ls 2 •


'
c» D o jT^ ( (_£.Ül
"
O'A
-
in

-*
Aa_ 1

^ \~)r V *} °ç °'jl ‘-îa-p aj VI


” jJ\ U cJb .dil x ÇT^i-l Û»
'-
j*

: : j"_/-JU

14 “
Urvetu’bnu Zubeyr öyle dedi Âie bana Ey
( ) :
: :

kz kardeimin olu! Bana bâli oldu ki Abdullah ibn Amr, bizimle bera-
ber hacca gidiyormu. imdi sen ona kavu da ondan sorudur.
Çünkü
o Peygamber (S) den pek çok ilim yüklenmidir dedi. Bunun
üzerine
ben Abdullah’a kavudum ve ona Rasûlullah’dan zikretmekde olduu
bir
çok eylerden sordum.
Urve dedi ki Abdullah’n zikretdii eyler içinde Peygamber’in
:

öyle buyurduu da vardr «üphesiz ki Allah ilmi insanlardan çekik :

çkarmak sûretiyle çekib çkarmaz. Lâkin Allah âlimleri kabzeder de on-


larla beraber ilmi kald nr. nsanlar içinde bir takm
câhil bakanlar b-
KTADU'L-LM 157

;k\ Hu câhil bakanlar ilimsiz olarak halka fetva verirler. Böylece bu


-.lil bakanlar hem kendileri saparlar, hem de bakalarn saptrrlar».
Urve dedi ki Ben bu hadîsi Âie’ye tahdîs ettiimde Âie bunu bü-
:

v k gördü de tanmad. Ve Abdullah ibn Amr, bu hadîsi sana Peygam- :

11
ber bunu söylerken iittiini söyledi mi? diye sordu .

Nihâyet ertesi yl olunca Âie kendisine (yani Urve-


Urve dedi ki :

ve) Amr’n olu gelmidir. Binâenaleyh ona kavu, sonra sözü ona aç
:

da kendisinden, ilim hakknda sana söylemi olduu hadîsi tekrar sor


dedi. Müteakiben ben Abdullah ibn Amr’e kavuub bu hadîsi kendisin-
den tekrar sordum. Abdullah o hadîsi bana birinci defasnda tahdîs etti-
gi gibi tahdîs etdi. Ben bu hadîsi Âie’ye haber verince Âie Ben onun :

doru söylemi olduundan baka bir zannda bulunmuyordum. Onun ha-


dîsde hiç bir ey artrmadn ve hiç bir eksiltme de yapmadn görü-
yorum dedi.

^ S 6^ d\ ** cSJ 'V S 1
o- c/ r l . W
T- •. ^
V \Va>--
r"^
**
* • *
4
4 * 1

Cr
o*
^
" î"i
^•*

^ o j f:
c
>
j>:
^
"
^ •
v-" J
• ^
**
\
CM*
#
.
» /
('* Nv
' Y
)
;
\
— »6 *
* -
< * #
.

' t r. * •* • ' • ^ -» ^ •' • ' \ - * .. ?



Ju
jli . 4A
.«l A :C
-Uc > i
O 4 J 13 A j- (jr J)l u.
t
c ^>1

Âj-U
r a»
^ C îj-
1.
^ ^ .
ör! tA
• " • ' ' i > ' }•’ !• T •
^"
f ^ V " l*t * ^
I.

**Vj J i? i J- • t ji*>» - V kUl Jc IjAS\ t

j/r^' >***
f •

1;=*-'
^f •
*
üjj
öjj o?
Cr? *V û? 4Y :: I)&

^
\ , - .

L55"* i ii- ii r >Liy j 0 ^ i» ü.jij Üîa .
J
s r
i " " • 1 • . >!• *• {,•' vf ^ r ' t • ' • ç
a5 - ^J Jf 4
4
V. J: 4
^ tr •
V: ir J*:'

11. Aie’nin bunu evvelâ büj'ük gorüb tanmamas belki de «ümmetimden dâima hakk üzere
olmayacak-
gâlib ve zahir , % muhaliflerinden kendilerine zarar gelmez bir taife hiç eksik
dr» ( Buhârî Müslim ) hadîsi ile muâraza îhâm eder bir durumda iitmesinden ileri gel-
,

midir. Belki de Abdullah bunu bizzat Peygamberden iitmemidir sanmd. Bundan


sonra Âie’nin Ben onu doru söylemi olmasndan baka bir zann da bulunmuyor-
:

dum sözü de Aie’nin Abdullah' itham etmediini açkça göstermezdedir. Ancak Âie,
iin Abdullah'a seçilememi olmasndan, yahut bunu hikmet kitablarndan okuyub da,
Ijeygamber'den iitdim vehmine dümesinden endîe etmidi. Abdullah, Urve'ye bu ha-
disi dij;er bir kerre daha aynen tekrar edince, hadîs -sabit oldu ve böylece Aie'de Ab-
dullah'la bunu peygamberden iitdii kanâati gâlib oldu.
Bu hadîsde ilmi hfz etmee, ilmi ehlinden almaya, âlimin dier âlimin faziletini
i 'ti raf etmesine tevik vardr.
. *
158 SAHÎH-1 MUSLÎM



* V I
**
j'jj'
-
Cr*2-: Vj ‘ i*
-
j/ 3* JJ^ #•
^ «s** -

. VjUî j\ s %' .
jjJ-'A J.i 3 /? A p* S J-4 l# (• •)

j* aI tjlj — : 3Ü» • j j>: j* ‘


â û c 'Jr* O c ‘ ur* 6 V'
- - » x ^ -s
'
5 |l

.
.-*•.

(3
{
*
^
O 1
*»ö > r-t* z - V
O' (^-^i
•" \
)
> - •
: {\*
^
-
• j'*~}
VV <Jf
***/
'^+£
. a- /
v**)
\

iç yjy » |§ i cjijij $ i : jl? 3 ^$ : 3fe


. ^ &û 3 j-J 1
v ^
.
^jill ft. i ^r « *a^ 1^ 3-**l

,
,&Âi: jfe .
U/viç'dij^Sü'sj %sS&j.fâ\''J*ü*\ z£cru (••)

Ö t-Üj .
.
$ ’J» ^ *,\ 3i
<y 3 *3' *<&â dâ Ç Îi'jî ;.‘

:*-- c^-' î >f f ^ ? >•


^ -^>-j
".•* f"Ai - V! V
E 1

j! ^ ^ (J
l cX
£ • jÂ**; U ^ ijf 1

• - - • . •/. - î • .• - • - i~*> î\6 *


k .
\\ m \\\*~
^ .io V \\
>•*>
s.* j j>*
# "
< j>XLJ\
^
rf
^
i
^ ü -*
1 O j£ n c A -*-~ : j)l .
jj
*
l u» . M** 4]/
4j)l

.c-Jnl’î:

(6) GÜZEL BR ÇIIR YAHUT KÖTÜ BR ÇIIR AÇAN, HDÂYETE


YAHUT SAPIKLIA DA VET EDEN KMSE HAKKINDA RÂB

15 — Câbir ibn Abdillâh (R)


(1017) öyle dedi
12
(Biz :
:

Rasûlullah’n huzûrunda iken) bedevilerden üzerinde sâdece birer yün


parças bulunan fakir bir takm insanlar Rasûlulah’m yanma geldiler.
Bunlara iddetli bir ihtiyâç ve fakirlik isâbet etmidi. Rasûlullah (S) on-
larn tu kötü hallerini görünce insanlar sadaka vermee tevik eyledi.
nsanlar sadaka vermekde biraz davrandlar. Hatta Rasûlullah’m yü- ar
zünde bundan dolay bir üzüntü alâmeti görülmüdü. Sonra Ensâr’dan
bir zât, içinde gümü para dolu bir torba ile geldi. Sonra bir dier kim-
se daha (baz eylerle) geldi. Sonra bir çok kimseler arka arkaya (yiye-
cek ve giyecek getirmekde) biribirlerini ta’kîb etdiler. O kadar ki Râ-
sûlullah’n yüzünde sevinç (alâmeti) hissedilmidi. Bunun üzerine Ra-
sûîullah öyle buyurdu «Her kim slâm içinde güzel bir açar ve : çr
12. Bu hadis daha önce SAHH-1 MÜSLM TERCEMES, Kitâbu'z- zekât, sadakaya tevik.,,
babnda geçtii için oradaki (1017) müteselsil rakamn almdr.
KTABU'L-LM 159

bu güzel çr
kendisinden sonra da tatbik edilib sürdürülürse, kendi se-
vâblanndan hiç bir ey eksilmeksizin onu sürdürenlerin sevâblarmn
x
benzeri kendisi lehine yazlr. Ve her kim de îslâm içinde kötü bir .âdet
çkahr ve bu kötü âdet kendisinden sonra da sürdürülürse, kendi gü-
nahlarndan hiçbir ey eksilmeksizin onu sürdürenlerin günahlarnn ben-
13
zeri de o kimse üzerine yazlr* .

( )
Buradaki râvî de Cerîr’in Rasûlullah hitâb etdi ve
: :

sadaka vermeye tevik eyledi dediini yukarki Cerir hadîsi tarzmda


rivâyet etdi.
( Burada yine Abdurrahmân ibn Hilâl el-Absiyy, Cerir
) :

ibn Abdillâh’n, Rasûlullah «Hiç bir kul kendisinden sonra amel olu- :

nacak güzel bir sünnet ortaya koymaz ki...* buyurdu dediini rivâyet
etdi, sonra da hadîsin tamâmm zikretdi.

( ) I
Buradaki dört tarîk râvîleri de Bize u’be, Avn ibn
: :

Ebî Cuhayfe’den ,o da Munzir ibn Cerîr’den, o da babas Cerîr’den, o da


Peygamberden olmak üzere bu hadîsi rivâyet etdi demilerdir.

^ eii : 1 jb . A- 1 3 trfîi v 3 <A- ^ - n


4 £ jZ » ui ^ «io j ^ j* ( Ar $ )

'Jrri&'û&cZ . j; su CA v ‘
H &

16 — (2674) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle


buyurdu «Her kim bir : hidâyete çarrsa, bu çanya tâbi’ olub onun
ardndan gidenlerin sevâb kadar bir sevâb da onun lehine olacakdr. Ken-
disine verilen bu sevâb ötekilerin sevâbndan hiç bir ey de eksiltmez.
Her kim de bir sapkla çarrsa, bu çanya tâbi’ olanlarn günah ka-
dar bir günah da kendi aleyhine olacakdr. Bu, o tâbi’lerin günahlarn-
dan da hiç bir ey eksiltmeyecekdir» ,4 .

13. Rasûlullah’ m bu hadisi çok mühim bir esâs vaz etmidir.


medeni insanlk âlemi için
Rasûlullah o hâdisede Ensâr’dan ilk mühim yardmda bulunan o zâtn hem kendi yar-
dmndan, hem de bu yardm çrn
açb, Öteki yardmlara sebeb olduundan dolay
kat kat sevâblara nail olduunu haber vermidir. Bu tatbikat kyâmete dek her hayr
ve er çrma
âmil deimez bir kanûndur.
14. Bu ma’nâsn, «onlar herhalde kendi günah yüklerini de o yükleri ile be-
hadislerin
raber daha nice yükleri de bizzat yüklenecekler ve diizmekde olduklar eylerden kya-
met günü mesul olacaklardr » (el-Ankebût: 13) âyeti de te’yîd etmekdedir.
« Hakîkaten hiçbir günahkâr dierinin günah yükünü çekmez. Hakikaten insan
ipin kendi çalmasndan bakas yokdur. Hakîkaten çalmas ileride görülecekdir»
(en-Necm : 38-40) âyetleri bunlara muhâlif deildir. Zira Ankebût: 13 âyeti hem dâll,
hem mudili olanlar’ hakkndadr. Sapk olub, bakasn
da saptmaya çalanlar, hem da-
lâletlerinin, hem ithâllerinin vizrini çekecekler ki ikisi de kendi vizirleridir.
A kJc^ Oy;^oÜ|^

JU' > /; JS lil rt (\)


1

- > •
' A'
A. (
iüiJl j ) z
3
*
y 3 î;£ LAi (tw.)-x
A ^v
0

' t’ : > l 3A » *§ i 3/. ^ • Jλ : 1)^ ‘ •j'j*


.

j)’cf » d.'
c


*U

(J~* <J^
«*
<r P -5
»îr* ^0 çf 3 -31 •
dA ^3 • d.dA A
* ' *'
f*.
.ÜSjÜlVJr’3-,C\y>ü\&57> ü>”
üii . i
‘A
• « 4 jy» <1* 1 J l»
\jJ.j
• Veb C-* ^
.'jC Gü : Vb •
%
*
A
J y.
>J
r,
‘J >
^-rSr" d.' 0/ ^ (•••)

. « û V^. lo/Jir afo ti; c/jü- » •j\


y
j . ^y
RAHMÂN VE RAHM OLAN ALLÂH’IN SMYLE

48 — KTÂBU’Z-ZKR VE’D-DUÂ VE’T-TEVBE


VE’L-STFÂR
(Zikir, duâ, tevbe ve mafiret dileme kitab)

1. Data lüzumludur :

a, «Rabbmza yalvara yakara gizlice duâ edin. bir hakîkatdr ki Allah haddi>
, u
aanlar sevmez. Yerde fesadclk etmeyin. Ona korkarak ve umarak duâ edin. üphe
yok ki iyi hareTcet edenlere Allâh'm rahmeti çok yakndr » (el-A*râf: 55-56).
b. «En itüzel isimler Allah'ndr . O halde ona bunlarla duâ edin. Omm isimlerinde
:

KTARU'Z-ZKR VE’D-DUA VE’T-TEVBE VKL-STGFAR 161

yola »ilenleri brakn. Onlar yapmak da olduklarnn cezasna uratlacaklardr»


(ol-A'rûf: 180). , .. .

Bana dua edin size tcdbet edeyim Çunku bana


. , .

c. «Jtaöbtnu (öyle) buyurdu : ,


.

h detden büyüklük taslayanlar hor ve hakir cehenneme


bulunan
gireceklerdir » (el-Mu’min: 00).
melekler Rabbtnt humd ile te-
d. «Ar yüklenen, bir de onun etrafnda
bih ederler, ona iyman ederler. Mu'minlerin de
mafiret olunmalarn (öylece) ister-
ler: Ey Rabbmz/ Senin rahmetin ve ilmin her eyi kuatmdr. O halde tevbe eden-
leri, senin uyu b gidenleri mafiret et.
yoluna Onlun cehennem azabndan koru. Ey
da
Rabbmz! Onlan da onlarn atalarndan, zevcelerinden, nesillerinden sâlih olanlar ;

kendilerine va’d etdiin adn cennetlerine sok. Yegâne gâlib, hüküm ve


hikmet sahibi

onlar (bu dünyâda) her türlü fenalklardan koru.


olan üphesiz ki sensin sen. Bir de
rahmet mazhar) etmi-
Sen kimi kötülüklerden korursan, o gün muhakkak ki onu (ine

indir. neceit ve saadetin tâ kendisidir » (el-Mu’min: 7-9).


Bu en büyük
Kur’ân’da bulunan duâ metinlerinden baz örnekler:
En güzel ,en veciz, en câmial dualar Kur’ân- Kerim’dedir. Bunlarn bir ksm
Peygamberlerin ve iyi kullarn dualardr. Muhammed ümmetinin bunlarla duâ etme-
leri için bunlar Kur’ân- Kerîm de tescil
edilmilerdir. Bunlar âdeta yüce Allâh’a birer
dilekçe Peygamber ekseriya bunlarla duâ ederdi.
örnekleridirler. Bunlarn dnda
Peygamber’in de ümmetine örettii yine veciz, ksa, özlü baz duâlar da vardr. te
kendileri ile duâ
bu iki gurub duâlar, ya’n Kur’ân’daki dualarla Peygamber’in dualar,
edilmee en lâyk duâ metinleridir. Bunlarn dnda müteahhir devirlerin gelidirdii
tekrarlar, luzûmsuz sözlerle doldurulmu uzun duâ metinlerine i’tibâr
edilmemelidir.
Kur’ân'daki duâ metinlerinden bazlarn burada metin ve meâlleri ile verelim :

a. Fatiha sûresi, dünyâda baka bir dînde ei ve benzeri olmayan en


câmial duâ-
dr. Ondan sonra :

b. -RABBENA LÂ TUÂHZNÂ NASlYNA EV AHTA’NA. N


RABBENA VE LA TAHML ALEYNA ISRAN KEMÂ HAMELTEHÛ ALE’LLE-
NE MN KABLNÂ.
RABBENA VE LA TUHAMMLNÂ MÂ LÂ TAKATE LENÂ BH VA’FU ANNA
rA’GFÎR LENÂ VE’RHAMNÂ ENTE MEVLAnA FE’NSURNA ALE’L-KAVM’L-KAFRN.
:Ey Rabbmz/ Unutduk yahut yanldysak bizi tutub sorguya çekme.
Ey Rabbmz! Bizden evvelkilere yüklendiin gibi üstümüze ar bir yük yükleme.
Ey Rabbmz! Tâkat getiremiyeceimizi bize tatma. Bizden (sâdr olan günahlar) sil,
bala, bize mafiret et, bize merhamet eyle. Sen mevlâmzsn. Artk kâfirler güruhuna
kar da bize yardm (el-Bakaa: 286).
et»
c. Her zaman ve her vesile ile okunacak duâ :

-RABBENA ATNA F’D-DÜNYA HASENETEN VE F’L-AHRET HASENETEN


VE KNA AZABE’N-NAR.
: Ey Rabbmz! Bize dünyâda da iyilik güzellik ver, âhiretde de iyilik güzellik ver ve
bizi ate azâbtdan koru» (el-Bakara: 201).

d. Baar duâs :

«RABBENA ATNA MN LEDUNKE RAHMETEN VE HEYY’ LENA MN EM-


RNÂ RAEDEN.
: Ey Rabbmz! Bize tarafndan bir rahmet ver ve iimizden bizim için bir muvaffakiyet
hazrla » (el-Kehf 10).
:

e. Îbrâhîm’in duâs
«RABB’C’ALNÎ MUKME’S-SALAT VE MN ZURRYYETÎ. RABBENA VE
TAKABBE’L-DUÂ. RABBENA’FRL VE L-VALDEYYE VE L’L-MU’MNÎNE YEV-
ME YEKÛMU’L-HSAB.
:Ey Rabbm/ Beni dosdoru namaz klmakda b er devam et. Zürriyetimden de (böyle
namaz klanlar yarat). Ey Rabbmz! Duâmzt kabul eyle. Ey Rabbmz! (Kyâmetde)
hisâb ayaa kalkaca gün, beni, anam, babam ve bütün iymân edenleri mafiret eyle »
(brahim: 40-41).

S. Müslim; C. 8. F — 11
: • : : »

162 SAHH-Î MÜSLM

(1) YÜCE ALLÂH'i ANMAYA TEVK BÂBI 2

2 — (2675) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Rasûlullah (S) öyle


dedi : «üphesiz Azz ve öyle buyurur Ben kulumun
Celîl olan Allah :

beni (irâdem kulumun beni anlayna, göre taalluk


zann yanndaym
eder). Kulum behi anarken ben muhakkak onunla beraber bulunurum.
Eer o beni gönlünde gizlice zikrederse, ben de onu nefsimde gizlice zik-
rederim. Eer ben de onu o cemâat-
o beni bir cemâat içinde zikrederse,
dan daha hayrl bir cemâat içinde zikrederim. Kulum bana bir kar yak-
larsa, ben ona bir arn yaklarm. Kulum bana bir arn yaklarsa,
ben ona bir kulaç yaklarm. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koarak
varrm» 3
.

f. Her hareket ve sükûnda; her gidi gelide; her giri ve çkda okunacak duâ :

«RABB EDHLNl MUDHALE SIDKN VE AHRCNl MUHRACE SIDKN


VEC’AL L MN LEDUNKE SULTÂNEN NASIRA.
: Rabbm! 'eni sdk girdirii ile girdir, stdk (ve selâmet) çkar ile çkar ve tarafndan
bana hakkyle yardm edici bir hüccet ve iktidar ver (el-îsrâ: 80).
g. Hitabet, konuma, ders, imtihan duas
«RABB’RAHLl SADRI VE YESSR' LÎ EMRÎ VAHLUL UKDETEN MN L-
SÂNI YEFKAHÜ KAVL.
:Rabbm/ Benim gösüme genilik ver, iimi benim için kolayladr, dilimden düümü
çöz ki sözümü iyi anlasnlar (Tâ Hâ 25-28). :

h. Dâima oku ak dûâ :

«RABBEN GFR LENÂ ZUNÛBENA VE SRAFENA Fi EMRNA VE SEBBT


AKDAMENA VE’NSURNA ALE’L-KAVMTL-KAFRIN.
: Ey Rabbmz! Bizim ünahlanmz ve iimizdeki israfmz mafiret eyle. Ayaklarmz
^
sabit kl. Kâfirler güruhuna kar b izlere yardm et» (Alu Imrân: 147).
k. Diriler ve ölüler için duâ :

«R/BB£NA’FR LENA VE Ll HVANIN ’LLEZlNE SEBEKOnA B’L-


YMAN VE LATEC’AL Fi KULÛBNÂ LLEN L’ILEZNE AMENÜ RABBENA
NNEKE RAÛFUN RAHM.
: Ey Rabbmz! Bizi ve iymân ile daha önceden bizi geçmi olan (dîn) kardelerimizi
mafiret eyle. ymân
etmtif olanlar için kalblerimizde bir kin brakma. Fy Rabbmz!
üphesiz ki sen Raûfsun. Rahimsin » (el-Har : 10).
Duay bitiri sözleri
l.

.SUBHANE RABBKE RABB’L-ZZETJ AMMA YASÎFÛN VE rELAMUN


ALE’L-MURSELlN VE’L-HAMDU L’LLAH RABB’L-ALEMlN.
:Galebe sâhibi olan Rabbm onlarn isnâd etmekde olduklar vastflardu münezzehdir.
Gönderilen bütün peygamberlere SELÂM ve ÂLEMLERN 'RABBI OLA ILHAN'A
HAMD OLSUN» (es-Sâffât: 180-182). ,

Bunlardan baka çeitli vesilelerle okunabilecek daha pek çok duâlar -ardr.
2. Bir âyet meâli
«O küfredenler Ona Rabbmdan bir mu’cize indirilmeli
: deil miydi? derler. De ki:
üphesiz Allah kimi dilerse onu dalâlete götürür, gönlünü kendine çevirdiklerini ise
doru yola iletir. Bunlar iymân edenlerdir, Allah’n zikri ile gönülleri huzur ve sükûna
kavuanlardr. HABERNZ OLSUN KALBLER ANCAK K ALLAH’I ZKRETMEKLE
YATIIB HUZURA KAVUURLAR. (er-Ra’d : 27-28).
3. Bu hadîs müteâbih olan sfat
hadîslerindendir. Zâhirini irâde etmek mümteni’dir. Bu
sfat hadîslerine dâir söz bir çok c alar geçmidi. Bunun ma’nâs: Her im
bana tâatmla
yaklarsa, ben de ona rahmetim, tevfikim ve yardm ediimle yaklarm.
O, bunlar
r

KtTABU’Z-ZKR VE'D-DUA VE’T-TKVIJK VE'L-STICFAR 163

( ) Ebû Bekr ibn Ebî eybe ile Ebû Kureyb tahdîs edib de-
Bize
di lor ki : Bize Ebû W Hâviye, A’me’den bu isnâdla tahdîs etdi. Burada
.vi «kulum bana bir arn yaklarsa, ben ona bir kulaç yaklarm fk-
asm 'zikretmedi.

Jfc . tfü . 6\?j\ (...)-

I V U ûir I3I
j . ç\1 » <- 5r i ^lîlr \i\ 3 . ^3
ti» : Jl*

oJ\
3' — ( ) : Hemmâm ibn Münebbih : Bu, Ebû Hureyre’nin
bize Rasûlullah’dan tahdîs etdikleridir dedi
ve birçok hadîsler zikretdi.
()nlardan biri de udur Rasûlullah (S) söyledi ki : «üphesiz Allah öyle :

buyurdu «Kulum bana bir kar gelmekle karlad zaman ben onu
:

bir arn ilekarlarm. O beni bir arnla karlad zaman ben onu
bir kulaçla karlarm. O beni bir kulaçla karlad zaman ben ona mu-
hakkak daha sur’atle gelir icâbet eylerim>.

f * ' f AS " *.'*.'* *' *


-*.•
/ .'fi*' l »'II ' U • £ z'\ i
<J £~ )J '*’

i £-\ jJ Cj
\

\
U> -X>- .
fj I
I

\x
.

_y'u7 (t^v^)
. t \
— .

• A^‘ OÎ.Jy <j -Eri ^ : *


*J.j* (J '
Jc ‘
<z \ ' âc ‘ ^' A '
uc run
V Uj : \J\i a jjijiill c3 t - .
ö'ûV U_a . » JÛ j'aV ^ cJU/
. « orjf yi} 1

< 3 û , 'jfc i C

4 —
Ebû Hureyre (R) öyle dedi Rasûlullah (S)
(2676) :
:

Mekke yolunda yürüyordu. Bu srada Cumdân denilen bir dan yanma


urad da orada «Yürüyünüz! Bu Cumdân dadr. Müferrid olanlar öne
:

geçmi ilerlemilerdir 4 buyurdu. Sahâbîler Yâ Rasûlallah! Müferrid •>


:

artrrsa ben de artrrm. Eer benim tâatime yürüyerek ve sür’at ederek gelirse, ben
de ona icabete koarak gelirim. Ya’nî onun üzerine rahmet boaltrm ve bunda ona
sebkat ederim. Ben onu maksûda ulamakda çok eye muhtâc etmem demekdir. Murâd
kulun mükâfat, tâatla yaklama derecesine göre dâima kat kat olur demekdir. Hulâsa
bu hadlsde Allah’n kuluna yaknlk derecesini ifâde için kullanlan kar, arn, kulaç
gibi mahsûsata âid ölçü mikyaslarnn Allah hakknda kullanlmalar tamâmyle mecâzî
tabirlerdir. Allah hakkndaki komak ta’bîri de süratle icâbeti ifâde etmelidedir.
4. Tefrîdf tef’il vezninde bir adam dîn ilminde fakîh ve âlim olub insanlara karmakdan
inzivâ ve uzlet, lâhî emr ve nehiylere riâyet için yalnzlk ihtiyâr eylemek ma’nâs-
nadir.,. Ve u hadîsler bu ma’nâdandr ;

(*'**.3 (*r'^ cr-2' LiJ j/j JU jJ .jyu.ll j


Müferridlere ne mutlu! Müferidler ileri geçmilerdir. Onh-. yüce Allah’ anmakla
) :

164 SAHÎH-1 MÜSLM

olanlar ne demekdir? dediler. Rasûlullah : «Allâh’ çok zikreden erkek-


lerle, Allah’ çok zikreden kadnlardr» 5
.

JÛJj Jhî
c J)i /t/-!
j rt (r)

liiDl
j )
jllîi. > 1-.^ . J 1 o'j vv** ö [r A jj Sj* (fVfv) — 0

3^ ‘
^ ««>* < iy J '
o* ‘ r/Vl { it jl'
J ^ • ( Jv'*J

>' J üj • c
-rV' w/: - ~j ) o\ . *1^1 [Uo î
r
lü>- j jV_Jj <*1J <i »

.e

(2) AL^ÂH’IN SMLER VE ONLARI EZBER EDB SAYAN


KMSENN FAZLET HAKKINDA BÂB

5 — (2677) : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) : «Al-


lah’a has doksan dokuz isim vardr. Her kim o doksan dokuz ismi ezber-
lerse cennete girmidir. üphesiz Allah tekdir, teki sever» buyurmudur.
Râvîlerden bn Ebî Umer’in rivayetinde «bu isimleri kim hsa ederse»
ziyâdesi vardr 6 .

heyecanlananlardr. Ve keza onlar emsalleri helak olmu da Allah’ zikir yolunda ancak
kendileri bakî kalm olanlardr».
Birinci hadisde müferridden murâd zikredilen vech üzere insanlardan uzlet eden
fakîhlerdir. Ve ikinci hadsden murâd lâhî ak ile vecde gelib dâima Allâh’ zikret-
mekle sevinçli olan zevâtdr. Ve hem zât ve akranlar tamâmyle âhirete gidib ken-*
dileri yalnzca slâm ve ibâdet üzere kâim olan zâtlar dahi irâde olunur. bnu’l-Esîr’in
en-Nthâ/esinde ibu ibâretle resmedilmidir. Üçüncü ma’nâ,

« U y-»-j oy? JIU y j


= ömrü uzayb da ameli güzel olanlara ne mutlu» hadîsine daha yakndr. Hâsl bu
ma’nâlarda tefrîd er’i itlâklardan olur (Kamus Ter.).
5. Hadîsin son ksm -
âyetin son ksmna uygun dümekdedir
•üphesiz ki (Allah’n emrine) râm olan erkeklerle râm olan kadnlar, iymûn eden
erkeklerle, iymûn eden kadnlar, tâata devam eden erkeklerle tâata devam eden kadn-
lar, sâdk erkeklerle sâdk kadnlar, sabreden erkeklerle sabreden kadnlar, mütevaz
olan erkeklerle mütevaz olan kadnlur, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadnlar,
oruç tutan erkeklerle, oruç tutan kadnlar, gizli yerlerini (harâmdan) koruyan erkekler-
le, gizli yerlerini koruyan kadnlar ALLÂH’l ÇOK ZKREDEN ERKEKLERLE ALLAH’I
ÇOK ZKREDEN KADINLAR, ite bunlar için Allah mafiret ve büyük mükâfat ha-
zrlamdr» (el-Ahzâb: 35).
Cumdân, Mekke yolunda Yenbu ile Ays arasnda bir da addr Kamûs Ter.),
6. hsa, hemzenin kesriyle bir nesneyi saymak ma’nâsmadr. Yahut ezber eylemek, yahut
fehm ve idrâk eylemek ma’nâsnudr.. (Kamus TerJ.
:

KTAnUZ-ZtKi; VE'D-DUA VKT-TEVIIE VEL-ISTGKAH 165

.* " ' t T • ' J ' ' ' 4 ".' ..*•«/ M


•I'''.’ \
^ J J A c ^ x>
.


^ ‘

-Cr O û
c
I

‘ v
rO- O c
\

A>" •
:
\
-

) J x +*- (jj
~ (•••) V

^
*
u-l û} Ljj â:L]
:
4 jj » cJÛ g|u O c < ; j_^A J 0 c AJ <j
1 C . iJ'j* j \
je.

:

. a <:b ^ .u^vfiu
-
« yy*'
- *
• Vj* * ;

i » sH o*
^
‘ ;
-o* j.
•*
' 6c
6 — îrîn ile Hemmîm ibn Münebbih’den, onlar
( ) : bn
ila Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) öyle buyurmudur «Allah’n :

doksan dokuz (ya’nî) bir rftüstesnâ olmak üzere yüz ismi vardr. Onlar
kim ezber edib sayarsa cennete girer». Hemmâm, Ebû Hureyre’flen, o da
Peygamber’den «muhakkak ki o tekdir, tek olan sever» fkrasn ziyâde
utmidir 7
.

7. Beyhakî’nin KTÂBU’L-ESMÂ VE’S-SIFATmda bu hadîsin sonunda Yüce Allah’n ha-


ber verilen bu doksan dokuz ismi öyle saylmdr :

Hüve'llâhu’llezî lâ ilahe illâ hu, er-Rahmân, er-Rahm, el-Melik, el-Kuddûs, es-


Selâm, el-Mu’min, el-Müheymin, el- Aziz, el-Cebbâr, el-Mikekebbir, el-Hâlk, el-Bâri\
el-Musavvir, el-Çaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Razzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kaabd,
el-Bâst, el-Hâfz, er-Râfi’, el-Mu’zz, el-Muzill, es-Sem’, el-Basîr, el-Hakem, el-Adl,
el-Latîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr, e-ekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz,
el-Mukît el-Hasîb, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mucib, el-Vâs*, el-Hakîm, el-Vedûd,
el-Mecîd, el-Bâis, e-ehd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kavî, el-Metîn, el-Veliyy, el-Hamîd,
1
el-Muhsiyy, el-Mubdi el-Mu’d, el-Muhyî, el-Mumît, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid,
,

el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kaadir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-


Evvel, el-Ahir, ez-Zâhir, el-Bâtn, el-Vâliyy, el-Müteâliyy, el-Birr, et-Tevvâb, el-Mün-
tekim, el-Afuvv er-Raûf, Mâliku’l-mulk, zu’l-Celâli ve’l-ikrâm, el-Mukst, el-Cami’,
el-Ganiyy, el-Muniyy, el-Mâni’, ed-Dârr, en-Nâfi’, en-Nûr, el-Hâdiy, el-Bedî’, el-Bâky,
*
el- Vâris er-Reîd, es-Sabûr». .

Bu hadisi Tirmizî, bn Hibbân, Hâkim gibi hadîs âlimleri sahih kaydyle tahrc
etmilerdir. Suyûtî, el-Câmiu’s-Saöir’de de böylece tahrîc etmidir.
Bu hadîs, Allah'n isimlerini hasr için olmad gibi Allah’n bu isimlerden baka
ismi yok ma’nâsm da ifâde etmez. Bu ancak bunlardan doksan dokuz unu sayann cen-
nete gireceini haber vermekdedir. Yüce Allah’n zât bir, güzel isimleri çokdur. Kur’ân
ve hadîsde zikrolunanlar buradakilerden ibaret deildir. Burada lâhî isimlerin hepsi
deil, bellenib saylmas ve bu kadarnn cennete girmee vesile olmas hikmetinden
ötürü doksan dokuz tanesi zikredilmidir. Çünkü dier hadîslerde daha bir çok isimler
haber verilmidir.
bn Kesîr tefsî -inde öyle demidir : Allah’n güzel isimlerinin doksan dokuza mün-
hasr olmadna îçâm Ahmed Abdullah ibn Mes’ûd ibn Hanbel’in Müsne ci’inde senedi ile
<R) dan rivayet ettii hadîs de delâlet eder. Beyhakî de Kitâbu’l-Esmâ ve’s-Sfat’da bu
hadîsi Abdullah ibn Mes’ûd’a muttasl senedi ile öyle rivayet etmitir

jlj Jlü U

^ tju>4 -lai

dL*i‘ * d8_>* jC \ d UîJ J jc .


dL£^. J iL- dl*
ilaic 4»^
\ dlll>-
^ 1-u.l odc. dili

Rasûlullah (S) buyurdu ki : «Herhangi bir muslim bir merak veyi hüzne duçar olur
: :

166 SAHÎH-1 MÜSLM

• *;i= â' ^ ^ V> ^ ^*3.>



' ir Ll^> (tava) — V

lo ^ 15
3 3^» : 3^ ‘ ^r- t
tj
c ‘
»—•z-r-
3 ^ iv*)' A-c cT J-eG"! b*JL>-
f /' ' - "•

>'
. s 'j ; )Csj. v 'i ou' ^;Ii iii j jjn
. !
:
jî; yj . .ü j j
ii ^1;'

da : olu ve câriyenin oluyum. Nâsiyem


Allah’m! Ben senin kulunum ve kulunun
senin yedindedir. Bende hükmün câri, hakkmda kazan adâletdir. Senin olan, senin
kendine tesmiye etdin veya Kitabnda indirdiin veya halkndan birine bildirdiin
veya kendi indinde, gayb ilminde kendine tahsis buyurduun her isim ile senden dilerim
ki Kur’ân’, kalbimin bahâr, hüznümün cilâs, hemm ve gammmm zehab klasn!»
derse herhalde yüce Allah onun merakn giderir, hemminin yerine fer âh verir», dediler:
Yâ Rasûlallah! Bu kelimeleri örenelim mi? Evet bunlar iiden herkesin örenmesi
gerekdir buyurdu.
Yine Beyhakî, muttasl sened ile Aie (R) den rivayet etmidir. Aie Yâ Rasûlal- :

lah! Allah Teâlâ’nn kendisine duâ edildii zaman icâbet buyurduu ismini bana öret
demidi. Rasûlullah Kalk, abdest al, mescide gir, iki rek’at namaz kl sonra duâ et
:

ben dinleyeyim buyurdu. O da öyle yapt. Sonra duâ için oturduunda Rasûlullah
«Allahumme veffkhâ = Allâhm, onu muvaffak kl» dedi. O da öyle duâ etdi
ALLAHUMME NNÎ ES’ELÜKE
BÎ-CEMll ESMAKE’L-HÜSNA kullîhA MA
ALtMNA MNHA VE MA LEM
NA’LEM VE ES’ELÜKE BÎ’S-MÎKE’L-AZÎM’L-A’ZA-
M’L-KEBRl’L-EKBERl'LLEZl MEN DEA ECEBTEHU VE MEN SEELEKE BHl BH
ATEYTEHU = Allâhm ben senden bildiimiz ve bilmediimiz bütün güzel isimlerinin
hepsi ile istiyorum. Kendisi ile duâ edeni icâbet etdiin, kendisiyle isteyene- verdiin
azîm, a’zam, kebîr, ekber olan ismin ile istiyorum». Bunun üzerine Rasûlullah «îsâbet :

ettin, isabet ettin» buyurdu demidir (Aynî).


Bu hadîslerdeki dualardan anlalyor ki yüce Allâh’n güzel isimlerinden kitâbda
indirmedii, kimseye bildirmedii, ayb ilminde yalnz kendisinin bildii isimleri de
vardr. u
halde metindeki hadisde «yüce Allâh’m doksan dokuz ya’nî bir müstesnâ
olmak üzere yüz /ismi vardr. Onlar sayan cennete girer» buyurulmas, Allah’n ma’lûm
olabilen GÜZEL SMLERinden
doksan dokuzunu belleyib sayan yahut Allah ile muâ-
melesinde onlarn hudûdunu muhâfaza edib güzelce riâyet eyleyen kimse cennete girer
ma’nâsna olmak gerekdir. Tam yüz saylmayb da biri müstesnâ olarak doksan dokuz
addedilmesinin hikmeti «o tekdir, teki sever» diye beyan buyurulmudur ki Allah tek
olduu için GÜZEL SMLERNN ta’dâdnda da tek adede riâyet müstehab olduu
anlatlmdr. «Allah tekdir» in ma’nâs, yüce Allâh’m erîksiz ve nazîrsiz olan tek oldu-
udur. «Teki sever» in ma’nâs da; amellerde ve birçok tâatlarda tekin tafdîl buyurul-
masdr. Namaz be, tahareti üçer üçer, tavaf yedi, sa’yi yedi, cemre talamay yedi,
terîk günlerini üç, istincây üç, kefeni üç klmadr. Zekâtda be vesk, be ûkiyye gü-
mü, deve nisâb ve dierlerinde de böyledir. Mahlûkatnn büyüklerinden bir çounu
da tek yapmdr : Yedi semâ, yedi haftann günleri ve dierleri gibi. Namazlardan
arz,
sonra tesbîh duâlarnn otuz üç SüBHÂNNALLAH,
cftuz üç ELHAMDU LLLÂH, otuz
üç ALLÂHU EKBER denilerek teker teker mecmûunun doksan dokuza iblâ edilmesi
de bu hikmet ile mütenâsibdir.
Netîce olarak lâhî isimler tevkîfîdir, ya’nî onlar yalnz Kur’ân-
Kerîm’den ve
sünnetden alnabilir. Allah bu iki kaynakda kendisini hangi isimlerle isimlendirmise
Allah hakknda ancak o isimler kullanlabilir. Kur’ân ve hadîs
nasslarmda gelmeyen
herhangi bir ismin Allah’a isim yaplmas doru olmaz. Bundan
dolay hadîsde doksan
dokuz adedi bir de «yüzden bir eksik» diye te’yîd edilmidir. Kâtibin kalemi
bir yanlma
olarak 99 adedini daha baka bir rakam yazabilir. Böyle
bir üpheye yer vermemek için
'

KTABU'Z-ZKR VE’D-DUA VET-TEVBE VE’L-ISTGfAR 167

<:*)
7
DUAYA, «EER DLERSEN- ARTINI KATMIYARAK, AZMLE
(KARARLILIK VE KATYETLE) YÖNELMEK BÂBI

— Enes (ibn Mâlik R) dedi ki Rasûlullah (S)


(2678) : :

öyle8 buyurdu «Sizden biriniz duâ ettii zaman duâda azmli ve kararl
:

olsun. Ve sakn: Allâhm, dilersen bana ver! demesin 8 Çünkü Allah' .

u-bâr eden (hiç bir kuvvet) yokdur».

{
â' j J-dH <jr'j j ^ . 4^ i. ll-fe* (
T '\ v4') —\
• +

1
:
J* V'» lo '
» Jl» Jji j! J ^ i ‘ â®

.
9
« :L;\ **J:
au-: v i j> iiy 44 î Vcj
. •
f
>: ypj oL .
*j[ j ^
— (2679) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle
buyurmudur : «Sakn
duâ ettii zaman Allâhm, dilersen sizin biriniz :

beni mafiret eyle demesin. Lâkin istemei kesin, kararl ve azimli yap-
sn, rabeti büyütsün. Çünkü Allah öyle azimdir ki verecei hiçbir ey
ona göre büyük olamaz».

4J ) ^ 4 ' 4x>- • c5 jVlai V\ ^y J Lly'ja (•••) — \

c}j\ y » s-" ilk : ‘ “j.j* ü o c &£ y;


'
1
( vü j a ^ o'
li U ül # . .U'j!'
j . 'cJL j| yVj £» .
Ji J jiii !
pf'^\ :

.«'d'ö&v

— ( )
öyle dedi Peygamber (S)
: Ebû Hureyre (R) :

öyle buyurdu «Sakn sizin biriniz Allâhm! Dilersen bana mafiret


: :

eyle! Allâh’m, dilersen bana merhamet eyle! diye duâ etmesin. Duâda
azimli ve kararl olsun. Çünkü Allah dilediini yapcdr. Onu icbâr edici
(hiç bir kuvvet) yokdur».

ve ihtiyata riayet edilerek «bir hâriç yüz» diye kaytlanmdr. Allah’n isimleri pek çok
olduu halde bu hadîsde doksan dokuz olarak zikredilmesi bunlarn en mehûr isimler
olmasndandr (Kastallânî).
8. Azm, bir nesneyi ilemeye kat’î rabt- kalble kasd ve teveccüh eylemek, bir ide cid-
diyet, ve ihtimam eylemek ma’nâsmadr. Bu, istemekde za’f göstermeden, meîete
sa’y
de ta’lîk etmeden kararla ve azimle istensin demekdir. Hadîsler istemekde cezmin miis-
tehâblm ve meîete ta’lîk etmenin de kerâhatini ifâde etmekdedir.
) »

160 SAHH-t MUSLtM

(O

u^ö* ./.P'/:* ü* "^ ifr


û'.'ti-V 3:^1^-^ â !c a 3 (^ a> ) — >

^
( ‘
( )

s jîi Ç;:i i;v


«**
S ’jli
. >. 3y >1 op ^ 5^î v » %& 3/-S 36 36 :

$
'
, I

.
, j r;i. Pt c& ül-J'Sj J çî ;d ejs' C < !

.
*
.
i

jlflC U» «X>-
*
A
-» -*

.
• '
^j j>-
V '*'•
/A j . W'
4"
-Â>- J
£'

'^\j‘
*
\- • L‘Sj- .«_iU- (j \
â' llAüi? ( ••)

36 I • «i--„c. •
5=^ C Oc1^' ‘
cT 3
'
öc ‘ jlr
^
.
tj\ ^.« )
il** i-> «v»-

>*[ * >. •
. « <• V^\\
J~0
jA »

(4) KENDSNE NEN BR ZARADAN DOLAYI ÖLÜMÜ TEMENN


ETMENN KERÂHAT BÂBI

10 —
Enes (ibn Mâlik R) dedi ki, Rasûlullah (S)
(2680) :

öyle buyurdu «Sizden biriniz kendisine inen herhangi bir zarardan do-
:

lay sakn ölümü temenni etmesin. Eer muhakkak temenni etmek zorun-
da bulunursa Allahm, yaamak benim için hayrl olduu müddetçe
:

beni yaat. Benim için ölmek hayrl olduu zaman da beni öldür! desin* 9 .

( ) Buradaki iki râvî de Sâbit’den, o da Enes’den, o da


:

Peygamber’den olmak üzere yukarki gibi rivayet etdiler. Ancak burada


«kendisine isâbet eden bir zarardan» demidir.

cr J
*^
1
c~*' ö O c ff* ^ •
.
A r'y' A : î j* û a-Û — \ \

. op « öyj Lis v y.< â UjLj j\ yy pt js :


‘j.

11 — ( ) Bana Hâmid ibn Umer tahdîs etdi. Bize Abdulvâhid tah-


Âsim, Enes’in olu Nadr’dan tahdîs etdi. Enes o zaman ha-
dîs etdi. Bize
yatda bulunuyordu Enes (R) Rasûlullah (S) «Sizden biriniz sakn : : :

ölümü temenni etmesin» buyurmu olmayayd ben muhakkak ölümü te-


menni ederdim demidir.

9. Bu hadîsler hastalk, fakirlik, gibi dünyâ meakkatlerinden bir belâdümandan mihnet


ve musibet isabetinden ötürü ölüm temennisini sarahatle nehye delâlet etmekdedir. «Te-
menni zorunda kalrsa öyle desin, emri de vucûbî bir emr olmayb izin ve ihtiyara
delâlet eden bir emrdir.
1

KTÂBU Z-Z1KK VE'D-DUA vet-tkvue ve l-1stIGfAr 169

J J \
Jc f*’-*.*
.
Â-.yj \ J JK>' y \
(f\A\) — V,
Y

, i
I. V = Jûi . ,:L j U^r^i jL '$uil : 36 .
ji J ^ v;

• >. i oyjl y' jl tir «l Jjij

J.s:) v> w’ta- tjyl • ü ’S^-A e\Ls>J (...)

U A>. : > l . sj *'*-• yj *2 A :: P L- x*% ç .


j \ L; A>- J 1 il. u.^ 3 -

Â. ;>- ^LclH \*\~A


• 1 .
y \ L*A>-
* W {j x+£- L'a>- J ^
W

12 — (2681) : (Tâbiî büyüklerinden) Kays ibn Ebî Hazm


.'jöyle dedi : Biz bir hastalnda Habbâb (R) n yanna iyâdet için girmi-
tik. Karnnn yedi yerine dalama tedavisi tatbik edilmidi. Habbâb has-
talnn iddetli zdrâbn ifâde ederek : Eer Rasûlullah bizi ölümü dua
etmemizden nehy etmi olmayayd muhakkak ölümü duâ ederdim dedi.
( ) Buradaki dört tarîk râvîlerinin hepsi de yine smail

ibn Hâlid’den bu isnâd ile rivayet etmilerdir.

*
ü *
>v * 4 ^ jy** \ •*-**-' • A J X+'£ \ t*

' i
^ 0
^ J* >
1
V; ' } ** *
^J ; j ^ ’<
\ LTjlI- U
N- *
•*. / ! 3
/•'•*»
1
<;,
t
t j.j j* < VC V ) < \>-
^

13 — (2682) : Hemmâm ibn Münebbih : Bu, Ebû Hureyre’-


nin bize Rasûlullah’dan tahdîs ettikleridir dedi ve bir çok hadîsler zik-
retti. de udur Rasûlullah (S) öyle buyurdu
Onlardan «Sizdenbiri : :

hiç biriniz ölümü temenni etmesin ve ölüm kendisine gelmeden evvel


ölümü çarmasn. muhakkak ki biriniz öldüü zaman onun ameli ke- u
silir. Ve u
da muhakkak ki ömrü mü’mine hayrdan baka bir ey ar-
trmaz» ,0 .

10. Buhârî’deki rivâyet öyledir Rasûlullah (S) «Sizin hiçbiriniz


: Ebû Hureyre (R) den, :

i^akn ölümü temenni etmesin. (hayatda oldukça) iyilik ve fazi-Eer o iyi bir kimse ise
letini artrmas umulur. Eer fena bir kimse ise onun da
tevbe etmek suretiyle Allah'
lonud etmesi urçalur» buyurdu (Buhar*, temenni mâ vukrahu mine't-temennî).
! :

170 SAHÎH-Î MÜSLM

fl ,L) > «J ij» >li tj cyj o » u*»» tj>' /I -~*' 1

(J («)

ia'ur ^,c t dilli j jt jû C*a» .


}\s £i*a» . jU yj L^Iaa \^s)0 (x^r) — ^£
:
j". i .s \f j.j . :.fa i . i .i» f\ ‘J . > Jü ^i £/
j‘ < bi 6}

. « i, (a 'i

_
'
» • k. . • •
f
,5 ? "
7
|
*
Ai
' .M. I
' } + I* ^ ^ • ' I . A— / \
. ol-i il* Aj- .

*
vlr -A*.^ L» a>* : > W .

CJ»^ (5-^*
*
ü *
} (...)


vK“t •
-sn*
îfc^
1
-

5— ,\*
U J' < C^taJl jjr öLfi *^c l-V^ düU J- \

(5) «HER KM
KAVUMAYI SEVERSE ALLAH DA ONA ALLÂH’A
KAVUMAYI SEVER, HER KM DE ALLÂH’A KAVUMAYI
SEVMEZSE, ALLÂH DA ONA KAVUMAYI SEVMEZ»
HADÎS BÂBI
14 — (2683) Bize Haddâb ibn Hâlid tahdîs etdi. Bize Hemmâm tah-
dîs etdi. Bize Katâde, Enes ibn Mâlik’den, o da Ubâdetu’s-Sâmit’den tah-
dîs etti ki Peygamber (S) öyle buyurmudur «Her kim Allah’a kavu-
:

may ona kavumay


severse, Allah da sever. Her kim de Allâh’a kavu-
may istemezse, Allah da ona kavumay istemez»,
j

( ) Buradaki râvî de Katâde’nin Beri Enes ibn Mâlik’den : :

iitdim, o, Ubâdetu’s-Sâmit’den, o da Peygamber’den tahdîs ediyordu de-


diini yukarki hadîs gibi rivâyet etmidir.

Â.._ û A>- . <J JU \'Jx>- .


o ^A ;
C JUjft — \û
r. -“- ' • '
„ «c/Vi *.v ’ -
'f-
* .û -''.«'* ' !-..•••• ••
c--'. • - -'f- • -
i «"»Ma t

J» » <> •
<~fc J- * j -W~- Ji t „ j\jj JC < öb JC
v o>'i <y/'\ p j i :
L!uî « :& & ; jf\ h :jr ^ . Ut i \jX

^ j Û-V !
S •
^ Lrî? » * jCj liiCs
*

•J"3
-

-
‘ a *~J
î' /-->
* 'l" ^xJ‘
"
J3 "
. i.fc)
"
o 1
b->-ts

4 4.J ,Ûl
" ' .

# ^'.1

f-
4 9»ld> '

• V 1 i A*«<w ll» A>* . \JT -A>- .


jl^.î
^ (*••)

\
i

KTABU'Z-ZKR VE’D-DUÂ VE'T-TEVBE VE'L-STGFAR 171

15 — (2684) : Âie (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) : «Her


kim Allah’a kavumay severse, Allah da ona kavumay sever. Her kim
de Allâh’a kavumay holanmazsa, Allâh da ona kavumay holanmaz»
buyurdu. Ben : Ey Allah’n Peygamberi, bu, ölümden holanmarnak m-
dr? öyle ise bizler dedim. Bu-hepimiz ölümü kerih görür holanmayz
mn üzerine Rasûlullah «Bu sizin bildiiniz gibi deil, lâkin öyledir : :

(Ölüm hâli gelince) mu’min Allâh’n rahmeti ile, (Allâh’n kendisinden)


lonudluu ile ve cenneti ile müjdelendii zaman o mu’min kul, Allâh’a
kavumay sever, Allâh da o mu’min kufa kavumay sever. Kâfir olan
ise Allâh ’m azâb ile ve honutsuzluu ile müjdelendii zaman Allâh’a
k: vumay kerîh görür, Allâh da ona kavumay kerih görür 11 .

( ) Buradaki râvî de Katâde’den bu isnâdla rivayet et-


:

vidir.

f •*. m - • - • >
>• • -
1
Cf
"
‘ *
i*
--r J â* J*—*
“ i
bj \ o jk; y\
, * ,

(...) — \"\

^ A^
- # , ; *
^

. :,(a ’i>\ Li â , ,(a


-J. , ^ il •

.
;j ûj ££ y
. < «il Si) Jl» o’^JI j . ’«i- <>
Jk «il -.[il i '(j‘
* ^

9 *•

\J>
•i*'
^ \" • '
ü ç
\
^ A>
f
;* '
*

+ \

1/
* \ •- !"• I J I I . ' ,

(...)
.

<L:c «il j\ jU.Î âjlÎU j\ jU j *4.’^



. . []\i t i

— ( ) : Âie (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) : «Her kim


Alâlh’a kavumay da ona kavumay sever. Her kim de
severse, Allâh
Allâh’a kavumay holanmazsa, Allâh da ona kavumay holanmaz.
Ölüm ise Allâh’a kavumakdan öncedir* buyurdu.
( ) Buradaki râvî de Âie’nin Rasûlullah öyle buyurdu
: :

dediini yukanki hadîs gibi rivâyet etmidir.

11. Bu son taraf ba tarafn tefsir etmekde ve gerideki


hadîsin «Her kim Allah'a u :

kavumay severse Allâh da ona kavumay sever. Her kim de Allâh’a kavumay kerîh
görürse, Allâh da ona kavumay kerih görür» mutlak hadîsleri ile kasdedilen maksad
da beyân eylemekdedir. Bu hadîsin ma’nâs udur Mu’teber olan kerâhat, ölüm ânnda :

tevbesinin ve dier eylerin kabûl edilmeyecei bir hâletde olan kerâhatdr. O srada
her bir ihsan kendisine doru gitmekde bulunduu, kendisi için hazrlanm olan ve
gitdikce kendisine açlan âkibetle müjdelenir. Bundan dolay saâdet ehli ölümü ve Al-
lah’a kavumay severler. Çünkü kendileri için hazrlanm olan eylere intikal etmek-
dedirler. Allâh da onlara kavumay sever, onlara atay ve ikram bol bol verir. ekâvet
ehli ise kendilerine hazrlanm olan kötü âkibete intikal etmekde olduklarn bildikleri
vakit ona kavumay kerîh görürler. Allâh da onlara kavumay kerîh görür. Ya’nî
onlar rahmetinden, ihsân ve ikramndan uzak klb bu ikramlar o gibiler için irâde
buyurmaz. te Allâh’n onlara kavumay sevmemesinin ma’nâs budur (Nevevî).
! , v . ; Y^
172 SAHÎH-Î MÜSLM

f.jZ j* < ‘ j': c ü -4*~ LA* (t-ao) — W


& L^. i ,u l/>î y. j j ^ *jû j
v.j .
:&j < » i» d^s Dfi = 3& *
<

Y\ lyj>
r
C\ t>' yjp\ fi : Üii 5in; oiu" 'jfe « isti i jT<
-
i »fa ;
•*

iii v. iU' öl
: ’cM . i:5Cii iâ is'is" is' ö . £jû. g, it\

: J"ys . ’-h ’h* l,î p Jii ^ ^ v;


,
âa/., Ü& = Jl» tîJiîUj
. ^ -â j/.]

4 Io *46 Ai : cJÜ o . c
J^~ j a j VI a> 4 l* j « o.âJ JjÎ *j) i Z\ *lz)

* ili Jiîij < 'lln « yj\ 'H yP s . >4 jj& * i


.•îU) *il*^l*Â)Uli! öjT"" ^«j .*îl) 4 I C^'-'î < <il-»UjC^.»-l ‘viU i Ai*» ,1_) UV1 o»=-~îj
- • • w " "

,* . Aiv
y:u.'. ' •
*'
.
*' ’-'
wJ>: oc
*- :

^
**

J>1 yüv
:' !• i
•.'•-* !- ' .
*\}\
•»
'*
j ^ (...)

.

o
-
1
A>-

17 —
Bize Saîd ibn Amr el-E’asiyy tahdîs etdi. Bize Abser,
(2685)
Mutarnf’dan, o da Âmir’den, o da urayh ibn Hâni’den, o da Ebû Hurey-
re’den haber verdi. Ebû Hureyre (R) dedi ki Rasûlullah (S) öyle bu- :

yurdu «Her kim Allâh’a kavumay severse, Allah da ona kavumay


:

sever. Her kim de Allâh’a kavumay kerih görürse, Allâh da ona kavu-
may kerih görür». urayh ibn Hâni’ dedi ki Ben Âie’ye geldim ve : :

Ey Mu’minlerin anas! Ben Ebû Hureyre’den iittim, o Rasûluilah’dan


öyle bir hadîs zikrediyordu ki eer o hadîs dedii gibi ise bizler he-
lâk olmuuzdur dedim. Âie: üphesiz helak olan, Rasûlullah ’n sözü ile
helâk olan kimsedir. Bu senin söylediin ey nedir? diye sordu. urayh
öyle dedi «Her kim Allah’a kavumay severse, Allah da
: Rasûlullah :

ona kavumay sever. Her kim de Allah’a kavumay holanmazsa Allah


da ona kavumay holanmaz» buyurmudu. Halbuki bizden hiçbir kimse
yokdur ki ölümü kerih görür halde olmasn. Bunun üzerine Âie öyle
dedi Muhakkak Rasûlullah bunu söylemidir. Fakat bu senin gitmekde
:

olduun ma’nâya deildir. Lâkin bu öyledir Göz belerdii, göüs gidib :

geldii, derinin kllar diken diken olduu, parmaklar yumulduu zaman


ite ölüme hazrlanan kimsede bu haller olduu srada 12 her kim Allâh’a

12. uhûs, açb, kibrikleri oynatmyarak ve bakmyarak dikib durmak ma’nâsmadr


gözleri
ki beleri kalmak ta’bîr olunur. îfrât hayretden ve dehetden ne’et eder, ölmek üzere
bulunan kimsenin bak
gibi gözü semaya dikmek.
Hadîsin bu ksmnda ölmek üzere bulunan kimsenin vücûdunda müahede edilen
o dehetli belirtilere iâret edilmekdedir. O demlerde de Allâh’n kesiksiz merhamet
ve re’fetinin tecellîsini bütün zerratmzla niyaz ederiz.
: —

KTÂUUZ-ZKH VE'D-DUA VKT-TKVK VE'L-tSTlûFAR 173

kavumay severse, Allâh ona kavumay sever. Her kim de Allâh’a ka-
vumay kerih görüb holanmazsa, Allâh da ona kavumay kerih göriib
holanmaz.
( Burada Cerîr yine Mutarrf’dan bu isnâd
) : ile (17 ra-
kaml) Âbser hadîsi tarznda haber vermidir.

; '>
ij
• j^c. j j jc
i j».î laü7 (xwv) w
4 «Si ,ÛJ
^1 J* » J'li yjlll l
J \ i
J 1
;
'v_y ’^c .LÎ Jλ
. « o«vî>
^ «s

18 — (2686) : Ebû Mûsâ (R) dan; Peygamber (S) ; «Her


kim Allâh’a kavumay severse, Allâh da ona kavumay sever. Her kim
de Allâh’a kavumay holanmazsa, Allâh da ona kavumay holanmaz»
buyurmudur.

<jbi i» ti! rt (*v)

\j_ {jp * j.
^ O* j J[ \ \is'*0 (t\Vo) — W

d. k l : Jy*. ö| » ^L üt» î Jk •
J* jî jc c
J'

. « i
3

(6) ALLÂH’I ANMANIN, DUÂ ETMENN VE YÜCE ALLÂH’A


YAKIN OLMAYA ÇALIMANIN FAZLET BÂBI

19 — Ebû Hureyre (R) dedi ki Rasûlullah (S) öy-


(2675) : :

le söyledi «Allâh buyurdu ki :Ben kulumun beni sans yanndaym. :

Kulum bana duâ ettii zaman ben onunla beraber bulunurum».

- S.
* J
\
J aU
ir-*
IiTa»
u . Jt\l x\c (...)

- s» t » • **

. « *0 cyi jl*\ ISI v


J :

174 SAHli-1 MÜSLM

20 — Enes ibn Mâlik’den, o da Ebû Hureyre (R) den;


( ) :

Peygamber (S) öyle demidir «Aziz ve Celîl olan Allah buyurdu ki :

Kulum bana bir kar yaklarsa, ben ona bir arn yaklarm. Kulum
bana bir arn yaklarsa ben ona bir kulaç yaklarm. O bana yürüyerek
gelirse ben ona koarak gelirim» 13 .

( )
Burada Mu’temir, babasndan bu isnâdla tahds etmi
:

fakat «o bana yürüyerek gelirse, ben ona koarak gelirim» fkrasn zik-
retmemidir.

21 — ( ) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Rasûlullah (S) öyle


söyledi : «Aziz ve Celîl olan Allâh buyurur ki, : Ben kulumun beni sans
yanndaym (irâdem kulumun beni anlayna göre ilgilenir). Kulum be-
ni anarken ben onunla beraber bulunurum. O beni gönlünde gizlice zik-
rederse, ben de onu nefsimde gizlice zikrederim. Eer o beni bir cemâat
içinde zikrederse, ben de onu o cemâatdan daha hayrl bir cemâat için-
de anarm. Kulum bana bir kar yaklarsa ben ona bir arn yaklarm.
Kulum bana bir arn yaklarsa, ben ona bir kulaç yaklarm. O bana
yürüyerek gelirse, ben ona koarak varrm».
*

iJ
** * <*
Û

6- bûp- .

W- "*
\L\>- .

*•
I
(J
* ^
J>
\ (t^Av) — YV
X 'i' il:1, ,ç ^ : ‘Jij > ’jJ.; , $g§
i 'JjL'j jG : $ . J 01 \
-
. ;;-
•V. A • s .
* - c v- * " ,.*.?•*, [\\ - --»s .. ~
^ ^ J J
*
• S^~' 4 ûJ I (Cwl) Vo- J . A» j I

(it? '
‘üfl *>*-> •
v/" î>*S •

r
- l",
4 ** T n*# " i •>
. fl o

. oab 0^ ,-yj Git . XS i-i-' 1 :


'

r? _
;.i'j&

13. Bu hadîslerde Allah'n kuluna yaknlk derecelerin! ifâde için kullanlan kar, arn,
kulaç gibi ölçü mikyaslar Allah hakknda mecâzî olarak kullamlan ta’bîrlerdir. Allah
hakkndaki komak ta’biri de kuluna sür’atle icâbetden kinayedir.
: : :

KTÂBU'Z-ZKR VE’D-DUA VE’T-TEVBE VE’L-ISTGfAR 175

’<
fi .
’.fi . fi vfij. b-'ji . u=> (...)

. 1
j */ g& % »

22 — (2687) : Ebû Zerr (R) dedi ki : Rasûlullah (S) öyle


söyledi Aziz ve Çelil olan Allah buyurur ki Her kim bir güzellik ve
: :

iyilikle gelirse ona getirdii güzelliin on kat vardr ve bir de ben ar-
trrm. Her kim de bir kötülük getirirse, onun cezâs kendi gibi bir kö-
tülükdiir yahut ben mafiret ederim. Her kim bana bir kan yaklarsa
ben ona bir arn yaklarm. Her kim bana bir arn yaklarsa ben ona
bir kulaç yaklarm. Kim bana yürüyerek gelirse, ben ona koarak ge-
lirim. Kimeyi bana ortak klmyarak arzn dolusuna yakn hatîe
hiçbir
ile bana kavuursa ben de ona o günahlar kadar mafiretle kavuurum».
brâhîm Bize Hasen ibn Bir tahdîs etdi. Bize Râfi’ tahdîs etdi de-
:

yib bu hadîsi rivâyet etmidir.


( )Buradaki râvî de A’me’den bu isnâdla yukarki ha-
dîs tarznda rivâyet etdi. ukadar var ki burada râvî «O kimse için ge-
tirdii güzelliin on misli vardr yahut ben daha da artrrm» demidir 14 .

^ 'J'J v
( )

yy ö) •
‘jtJn J-V 1; i

* t
(vua) — Vf
il*
5Ü >«' ^ ût ‘
ly-

14. Buhâri’deki Ebû Hureyre hadîsinde bu mikdâr on mislinden yedi yüz misline kadar
olabilecei tasrîh edilmidir
Rasûlullah (S) öyle dedi Aziz ve Celîl olan Allah (kullarnn iyilik ve kötü-
:

lüklerini yazmaya me'mûr meleklerine) her zaman öyle emreder: Kulum fena bir i
yapmak istediinde, bunu tahakkuk etdirinceye kadar onun bu irâdesini defterine yaz-
maynz. Eer o fenal
fenaln bir mislini yaznz. Eer benden çekinerek
yaparsa
yapmaz brakrsa bu onun hisâbma bir sevâb yaznz. Bir de kulum bir iyilik yap-
defa
mak ister de (herhangi bir mâni’ ile) bunu yapamazsa ona bu güzel niyetine mükâfat
olarak bir sevâb yazmz. Eer yaparsa yapt o iin mükâfatn on mislinden
yediyüz
misline kadar yaznz» (Buhârî, tevhîd, bâbu kavlihî Teali Enzelehû bi-ilmihî ve'l- :

melâiketu yehedûn., IX, 258 «128»). Metindeki hadîsin ma’nâs udur Güzelliin on :

kat ile karlanmas, Allâh’n fadl, rahmeti ve hulfetmiyecei va’di ile muhakkakdr.
Ondan sonraki yediyüze ve daha çok katlara kadar katlama sûretiyle olan
ziyâde ise
Allah’n meîetine göre ba’zlar hâriç bir ksm
insanlar için hâsl olacakdir.
yiliin on kat ile karlanaca u âyetde sarih olarak ifâde edilmekdedir
«Kim bir iyilikle, güzellikle gelirse, ite ona bunun on kat var. Kim de bir kö-
tülükle gelirse bu o mikdânndan bakas ile cezâlanmaz...» (el-En’âm: 160).
«Kim iyi onun için bundan daha hayrls vardr. Kim de kötü hal
hal ile gelirse
ile gelirse o kötülükleri ileyenler yapm olduklarndan bakas ile .cezalandrlmaz*
(el-Kasas : 84).
. -

176 SAHH-1 MÜSLM

. \cJli l 'jfc
t

'd\ tfo. . vi»jiL 3 & ^ J£\ 3 ’f&j&j, (...)


Ü
. ;»tj jl\ j « j& JS Ljj i.

(7) DÜNYADA UKÛBETN (CEZÂNIN) ACELE GELMESN


DUÂ ETMENN KERÂHAT BÂBI

23 — Enes (R) den, (öyle demidir)


(2688) Kasûlullah
: :

(S) muslimanlardan çok zaîfleyib sesi kesilmi ve yavru kadar kalm


hasta bir kimseyi ziyaret etti. Rasûlulîah ona «Sen herhangi bir ey ile :

duâ ediyor, yahut sâdece Allah’dan bir ey istiyor muydun?» dedi. O zât:
— Evet, ben : Yâ Allah! Bana âhiretde bir cezâ verecek isen o ce-
zây bana dünyâda ver diye duâ ediyordum dedi. Bunun üzerine Ra-
sûlullah :

— Subhânallah! Ona tâkat getiremezsin — yahut ona muktedir ola-


mazsn — sen : ALLÂHUMME ÂTNÂ F’D-DÜNYÂ HASENETEN YE
F’L-ÂHRET HASENETEN VE KINÂ AZÂBE’N-NÂK Yâ : Allah bize
dünyâda da bir güzellik ver, âhiretde de bir güzellik ver ve bizi ate aza-
bndan koru! diye duâ etsen ya» buyurdu 15
. Müteakiben o ahs için Al-
lah’a duâ etti, o ahs da iyi oldu.

( Burada da Humeyd' bu isnâdla «bizi ate azâbmdan


) :

koru» sözüne kadar rivâyet etmi bundan sonraki ziyâdeyi zikretmemi-


dir.

15. Bu güzel duâ el-Bakara 201 âyetinde zikrolunmudur. Burada ki güzellik insann üze-
:

rinde tecellî eden sevinç sebebi, ni’met demekdir. nsann umûmî ve husûsî hallerinde
görünmesi matlûb olan dünyevî ve uhrevî pek çok ni’metler bulunduu için her âlim
âhiret güzelliini cennetle tefsir etmekle beraber dünyâ güzelliini ilim, ibâdet, shhat,
mâl, evlâd, e... olmak üzere tefsir etmilerdir. Bunlarn hepsi birer hasene birer güzel
likdir. Bu i’tibâria bu duâ pek câmialtdr, her mu’min için her zaman okunmas kolaydr
KTABU’Z-ZKR VE’D-DUA VET-TEVBE VEVSTGfAR 177

4 '* M * i \
J \*'
\ ^ 1 ?-* fr i* - * * 4 fi 4 ' *9 »* • \ W(
j\
t

C^lTU ^>-1 • >\** W A>- . (•••) Tc

i\ -i . â iz. ’J*. ^ su Si . / Âtff * m *W


ö
.

:i*i y 'J» -j" t i v'ii '«ti üi v » 36


yi
:
. .
j:

pr *^jî 'Â- !l
&S '(!> Gü :V6 £$; js56. .
(...)

1
. VUJIUÎ; 1
^ JyJI û* çi'i* ‘
‘ *J G^
24 Bize Sabit, Enes (R) den Rasûlullah’n sahâb-
( ) :

lerinden yavru gibi zaîf ve küçük olmu bir kimsenin yanna hasta ziya-
reti için girdiini bundan evvelki Humeyd hadîsi tarznda haber
verdi.

ukadar ki râvî burada Allah’n azabna katlanmaya sende hiç bir ta- :

kat yokdur» demi fakat : Bundan sonra Rasûlullah (S) o kimseye duâ
etdi de o ifâ buldu zikretmemidir. ksmn
( )
Buradaki râvîler de Katâde’den, o da Enes’den, o da
:

Peygamber’den bu hadîsi rivayet etmilerdir.

J» çr»? -S (*)

# t£- GS- .
Ui) G5i .
> trS. . j jy. j
jy ’s ’jyi \J-U tnM) - r 0
(Jb, p j) 1 36 1
^ * i
j y t <-» I

I* • * • *

f ^ *.•* 5
*—
•pr
•*--*» *
*'4
J
J* ^
a^uA£
I*. I ^
ijA>j
t/
bw -w
** *

> UJ pliyi 3&


‘J>-j b-^J '
\ j‘j* bl* . \jÇ )
pyb Ijlc ‘Jl

itVXb y>iv* J ^ 3 nL 3 }/4


. : 1 yL 3 3, s

p^&
&
< \

m.* * ** tC * * * fr .-*««* P4
• « t m ** 1 • ^f» «
jb 6U j
#
^I # * "
b*b JS : 36 . itfjfc : 1
jû ? j : 36 . ii'jtss it V^i it'^S S * . A I* 11

: 3^ •
î(i-^r Ob ’J :3 ‘*
,

! -V jll» îj:>-

: ^ bb j' : 36 . V : 1
jl'i î bb 3*J : •
V->
*-
r
^ : IjlÛ

z)j* %}£&
3& bi^-» £ ^;L;îi
. p o*> i? :3^? 3u .

^ fJa
*'
:
3jb* 3U -
p.*.« ^u» 3* k |
• •ilhi A*c .
j^ J^ Ij !

•fi * I
" •

,-r-ib
« fj

S. Müslim; C. 8, F — 12
:

178 SAHÎH-1 MÜSLM

(8) ZKR MECLÎSLERNN FAZLET BÂBI

25 — (2689) : Ebû Hureyre (R) den, Peygamber (S) öyle


buyurdu: «Mubârek ve Muteâlî olan Allâh’n yeryüzünde seyahat eden bir
takm fazla melekleri vardr ki onlar zikr meclislerini aradrrlar. On-
lar, içinde Allah’n zikredildii bir meclis bulduklarnda onlarla beraber

otururlar ve biribirlerini kanatlar ile hâzr olub dinlemee tevik eder-


ler. Nihâyet onlarla semâ arasndaki mesafeyi doldururlar. Daldklar,

yükseldikleri ve semâya çktklar zaman Aziz ve Çelil olan Allah onlar


pek iyi bildii halde peleklere :


Sizler nereden geldiniz? diye sorar. Melekler :

— • Biz yer yüzünde senin bir takm kullarnn yanndan


geldik ki
onlar seni tebih ediyorlar, seni tekbîr ediyor» ar, seni tehlîl ediyorlar, seni
hamd ediyorlar ve senden istiyorlar derler. Allah :

— Benden ne istiyorlar? buyurur. Melekler


— Onlar senden cennetini istiyorlar derler. Allah
:

— Onlar benim cennetimi görmüler mi? buyurur. Melekler


:

— Hayr, Rabbmz! Onlar cennetini görmemilerdir derler. Allah :

— Eer onlar cennetimi görmü olsalard nasl olurdu? buyurur. Me- :

lekler :

— Ve o kullar senin emân vermeni istemektedirler derler. Allah


— Benim hangi eyden emân vermemi istiyorlar? buyurur. Melekler: :

— Ateinden yâ Rabb! derler. Allah :

— Onlar benim ateimi görmüler mi? buyurur. Melekler


— Hayr, onlar senin cehennemini görmemilerdir derler. Allah :

— Eer onlar benim ateimi görselerdi nasl olurdu? buyurur. Me- :

lekler :

— Ve onlar senin mafiretini taleb etmektedir derler. Bunun üzerine


Allah
— Ben onlara mafiret eyledim. Onlara bütün istediklerini ihsân et-
tim ve emân istedikleri eyden de kendilerine emân verdim buyurur. Me-
lekler :

— Yâ Rabbi! O
zikr edenlerin içinde çok hatâ edici bir kul
olan fu-
lân kimse de vard. Sâdece oradan geçiyordu da onlarla
beraber oturu-
vermidir derler. Allah :


Ben onu da mafiret ettim. O cemâat öyle kemâl sahibi kimseler-
dir ki onlarla beraber oturan kimseler akîyy olamaz!
buyurur» 16 .

16. Alimler dediler ki, bunlar mahlûklarn beraberinde tertîb edilmi


bulunan Hafaza ve
dier meleklerden gayr *e zâid olan bir takm meleklerdir. Bu
seyyar meleklerin baka
hiçbir vazifeleri yokdur. Bunlarn maksûdu sâdece
ilm ve zikr halkalar, dr (Nevevî)
Meclis den maksad ilim ve zikr meclislerinden bir
meclisdir ki orada Allah'n’
kelam, Rasulunun sünneti, salh selefin haberleri, zâhid,
noksanlklardan ve âdiliklerden
O
\ , -

KTABU'Z-ZKR VE’D-DUA VET-TEVÜE vel-stîgfAr 179

öj i
j^ u> J urî ^uu ^ j. (\)

j ) >>!'
-
^ [y
1
(
;
*
1
ci-V ) r^'l **
J cr^ (
Y1V ) — Tl
>5^
* ,1 i \ : lli î jS' ^ y\ â_>o : iall» JL. : L)l»
( û’J

. a jil ;ji; l »3 iLu. 5 >*v» j3 Giw j urT' p 0 ^;


y ^
. A_9
[f.
lo < jlc A> jC A-_ j\ liU . If- i^cJu jC A._ j\ yl jl lil 4 l j£j ^J\j

(!>) ALLAH BZE DÜNYÂDA BR GÜZELLK VER, ÂHRETDE


««YÂ
DE BR GÜZELLK VER VE BZ ATE AZABINDAN KORU»
SÖZLER LE DUÂ ETMENN FAZLET BÂBI

26 — Abdulazîz ibn Suheyb dedi ki Katâde, Enes’e:


(2690) : :

Peygamber (S) en çok hangi duâ ile duâ eder idi? diye sordu. Enes :

Peygamber’in duâ ederken en çok kulland duâ «ALLÂHUMME! ÂT- :

NÂ F’D-DÜNYÂ HASENETEN VE F’L-ÂHRET HASENETEN VE


KNÂ AZÂBE’N-NÂR : Yâ Allah! Bize dünyâda da bir güzellik ver, âhi-
etde de bir güzellik ver ve bizi ate azabndan koru» demesi dedi n .

Râvî Katâde : Enes bir yemek da’vetinde duâ etmek istedii zaman

uzak olan imamlarn sözleri zikrolunur. Bu gibi meclisler bugün yok oklu da onlarn
yerine yalann ve eytân mizmarlarnn meclisleri konuldu (Taberi).
Zikr iki nevidir : Biri kalb ile zikirdir ki o Allah’n celâli, sfatlar, arznda ve
semâsndaki âyetleri hakknda, kitâblarn ve hadîslerin ma’nâlar ve ibretleri hakknda
tefekkür etmekdir. te bu nevi zikir, zikirlerin en yükseidir. Bir de lisân ile zikir
vardr. Hadîsde zikrolunandan maksad bu nevidir. Amma bundan da maksad sâdece
tehlîl ve benzeri lafzlar söylemek deildir. Fakat bundan murâd içinde Allâh’m rzâs
bulunan kelâmdr: Kur’ân tilâveti, mu’minlerin duâs, dîn ilimlerinin tedris ve müzâ-
keresi gibi (Kad Iyâd).
17. Bundan daha önce geçen yedinci bâbda da söylediimiz gibi kasene insann nefsinde,
bedeninde, hallerinde nâiliyetle sevinecei her ni’metdir ki aslî ma’nâsyle güzel ve
güzellik demekdir. Esâsen hasen ya’nî güzel sevince ve rabete mucib olan herhangi bir
§ey demekdir ki hüsn, güzellik onun nefsinde müessir olan mahsûs hâletdir. Binâenaleyh
hüsn haddizatnda vâki’ bir emr olmakla beraber kymeti, enfusî te’sîrleri i’tibâryledir.
Yu’hî hüsn istihsândan evveldir. Fakat tecellîsi onunladr. Bunun için güzel üç- nevi’
dir Ya akl ve basiret cihetinden güzel görülen veya hevâ cihetinden güzel görülen
:

veya hüsn cihetinden güzel görülen olur. Avâm, hüsnü, hissiyle ekseriya gözü ile arar.
Kur’ân’da gelen hüsnler ise ekseriyetle basiret cihetinden güzel olanlardr. Hasen, kase-
ne, hüsnâ arasnda fark öyledir: Hasen hem a’yân ve hem ma’nâlarda kullanlr. Ha-
sene de sfat olduu zaman böyle ise de isim olunca ma’neviyatda müteârefdir. Hüsnâ
ise ancak ma’ieviyatda söylenir. Nailiyeti balangcda sevinç mûcibi olan hasenelerin
bir çou nihâ-yet ve âkibeti i’tibânyle felâketi dâî olabilir. Binâenaleyh asl hasene akl
ve basiret nazarndan mustahsen olan, âkibeti sâlim hasenelerdir. Bunun için yalnz
hidâyeti dikkat gözüne alarak dünyâ hasenesi istemek akl kâr deildir (Hak Dîni,
1, 726).
' :

180 SAHH-1 MUSLtM

bu dua ederdi. Herhangi bir duâda duâ etmek istedii zamanda


sözlerle
da onun içinde yine bu sözlerle duâ ederdi dedi.

jis i ^i ^ < cJs j c tiz .


j \ . sl2 j l — TV
*.
p\ 'Jii 'az ;>"v Ji 'ej.Ç-5» j û/f Kj , ’jjr gg >\ 3 ^
27 — ( ) : Enes (ibn Mâlik R) öyle dedi : Rasûlullah (S)
«RABBENA ÂTÎNÂ F’D-DÜNYÂ HASENETEN VE F’L-ÂHRET HA-
SENETEN VE KNÂ AZÂBE’N-NÂR Ey Rabbmz! Bize dünyâda da :

hasee ver âliretde de basene ver ve bizi ate azâbmdan koru» (el-Ba-
kara 18
: 201) der idi .

(\.)

Oc ‘
3} O* *
l/* Cf ^ jf fb
J î :
^ •
i-4 J (i-4 \lsja (n\\) — V/\
iö '4'

'4
&A V 'il VI 01 V :
3te ^ , 36 % i 3^ 3 y --i ^
<

;;l 'ioçîj
^ ife ’i 'Z%.yj *u <yy _ j .
’Ju 3:3 ,i±
31V1 ü ol; yj . ûA 'Ji . i» i Cj jiLoi^ r/_,r y v-gj
,
. . Au & v-;A;
.il Û. 0 U «u < c3.J ‘;AAj d&j .i s v. vu
.
«
^=j
*
xj ^ £**
yj
(10) «LÂ LAHE LLALLAH»» DEMENN, «SUBHÂNALLÂH»
DEMENN VE DUÂ ETMENN FAZLET BÂBI

28 — (2691) Bize
öyle dedi Yahyâ ibn Yahyâ
Ben tahdîs edib :

Mâlik’in huzûrunda okudum. O da Sumeyy’den, o da Ebû Sâlih’den, o


da Ebû Hureyre’den ki Rasûlullah (S) öyle buyurmutur «Her kim :

günde yüz kerre LÂ LAHE LLALLÂHU VAHDEHU LÂ LEH ERKE


LEHU’L-MULKU VE LEHU’L-HAMDU VE HÜVE ALÂ
KADR = Bir ve ortaksz olarak Allah’dan
KÜLL EYN
baka hiç bir tanr yokdur.
Mülk onundur, hamd onundur, hereye kaadirdir! derse bu duâ o kim- o
se için on köle âzâdlamak sevabna denk olur. Ve onun lehine
yüz hasene
yazlr, yüz kötülük de ondan mahvedilir. O gün içinde akama eriinceye
kadar eytân errinden eminlik ölür. Ve hiç bir kimse o kimsenin bu du-
ây okumasndan daha faziletli bir duâ getiremez. Meer ki bü duay

18. Ç&nkii bu duâ dünyâ ve âhiret hayrlarn toplamdr.


t: .

KÎTABU'Z-ZKR VE'D-DUA VE’T-TEVBE VE'L-ISTOFAR 181

ondan daha çok okuyan kimse olsun. Ve her kim günde yüz kerre bir :

SUBHÂNALLAH VE BÎ-HAMDH Allah’, ona hamd ederek tesbîh =


ederim derse o kimsenin (Allah hakk olan) günâhlar deniz köpüü ka-
19
dar bile çok olsa dökülür» .

- • •


J:r" <j
c dj'x>- •
\s j^V' »ill-Jl <j
0 * \
* *
- a • * '. *\\- • ' 4LV -.1 >\ > '
-|f. V- ' ; «^ \
-
. JU d Jl s t
J ûc' ‘ gU-* ti. I
ü' ‘ û*

jü ^v . 4 «Ç fc 'jlV cÂlLii
fyL Jr
y
c i, Vru .p/j ^
* * J 36 ^ Â
29 — (2692) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi Rasûlullah (S)
:

öyle buyurdu : «Her kim sabaha girerken ve akama girerken yüz kerre
SUBHÂNALLÂHÎ VE BÎ-HAMDHÎ = Allah’a hamd ederek, Allah’ tes-
bîh eylerim! derse onun ckuduu bu duâ-
kyamet gününde hiç bir kimse
dan daha faziletli bir duâ getiremez. Ancak onun söyledii bu duâ kadar
söylemi olan veya ondan daha fazla söylemi olan kimse müstesnâdr».

JJÂ C&i .
tiktin l, iu’J 'J- ici (tw) _ r •
'â vj 'oj v : 'Jfc
^ ='Jû i o;.u J j>' ö; o»-! j. ‘
^ ' » *•
j* i Si * & )>' Efc
^

vr i? .
0
•js' '
;i lui y j Ü:i '4 . 'i & *
v

0
* •

,_:'j
r,

s*. -
^l -
Vc
.
V ^
;al)i J^ i
’j â föi >' tfti. .

^
j \ £f jû : jll'jL 3& j

jjJ dJi J j
I .
â j/ [>; ••
ûiîi 36 . dü j Jîc . &\

ç'c
& :'cl& &J J \ 3» ct' 3 û ’j-Vdl .
3& :
31i t'&Ll
£ Üs op 3» :


5 |^ o c <r^ . Ifj \l*iVl wj_! j \ : 36

30 — (2693) : Amr ibn Meymûn öyle dedi : Her kim on

19. Bu hadîsde afv mutlak zikrolunmu ya’nî hudûdu belirtilmemidir. Biz bu hudûciu di-
er ile öreniyoruz
nasslarn delâleti
•Eer
men’ olunduunuz büyük günâhlardan çekinirseniz, biz sizin öbür gü-
siz
nâhlarnz sileriz ...» (en-Nisâ: 31) âyeti mûcebince büyük günahlardan çekinilmesi ar-
tiyle küçük günahlarn istifar etmeden bi)e afvolunaca müjdelenmi oluyor. Çok
kolay ve pek büyük müjde ihtiva eden bu duâya devam olunmaldr. Ancak bütün sa-
rihlerin ehemmiyetle kaydetdikleri üzere' bu afv, Allah hakkna âid olan günahlarn
avfdr. Kul hakk ise yalnz halâllamakla düecekdir.
^

182 SAHlH-1 MUUM


LÂ LÂHE LLALLÂHU VAHDEHU LÂ ERKE LEH, LEHU’L-
kerre
MULKU VE LEHU’L-HAMDU VE HUVE ALÂ KULLÎ EY’ÎN KADR
== Tek ve ortaksz olarak Allah’dan baka hiç bir ilâh yokdur. Mülk
onundur, hamd onundur. O, her eye kaadirdir! derse smail Peygamber’in
neslinden dört esir nefis azâdlam olan kimse gibi (sevâb kazanm)
olur.
Râvî Suleymân ibn Abdillâh dedi ki Bize Ebû Âmir tahdîs etdi. :

Bize Umer (ibn Ebî Zâide) tahdîs etdi. Bize Abdullah bnu Ebi’s-Sefer,
a’bî’deu, o da Rabî’ ibn Huseym’den yukanki hadîs gibi tahdîs etti. a’-
bî dedi ki Ben Rabî’e Sen bu hadîsi kimden iitdin? diye sordum. Ra-
: :

bî’: Amr ibn Meymûn’dan dedikden sonra öyle anlatd :

Ben Amr ibn Meymûn’un yamna geldim ve ona Sen bu hadîsi kim- :

den iittin? diye sordum. Amr ibn Meymûn da îbnu Ebî Leylâ’dan iit- :

dim dedikden sonra öyle dedi Ben bnu Ebî Leylâ’nn yamna geldim :

ve ona Sen bu hadîsi kimden iitdin? diye sordum. bnu Ebî Leylâ da:
:

Ebû Eyyûb el-Ensârî (R) den iitdim. O, bu hadîsi Rasûlullah (S) dan
tahdîs ediyordu dedi 20 .

c.a> .L» (j j y m
\
>
j>* Cj j jj Cj ^ ^\
^

3^ : D* ‘ J iJCf j\ £rû.>. : I j\s . fjjl


**
I ^
£\ . £sj\ j û&j. jfjJ j < jfîjf < jdi £ & 3A)
. « Jji o\za .

-i- j
31 — (2694) : Ebû Hureyre (R) dedi ki Rasûlullah (S)
:

öyle buyurdu : «Dile hafîf, mîzânda ar, rahmeti umûma yaygn, Al-
lâh’a sevgili olan iki kelime — iki cümlecik — vardr : SUBHÂNALLÂH
VE B-HAMDH, SUBHÂNALLÂH’L-AZÎM = Allâh’, ona hamd ede-
rek tesbîh ederim, büyük olan Allâh’ tenzih ederim» dir 21 .

20. Bu hadîsler üç büyük sahâbden


ya’ni Ebû Hureyre’den, Ebû Eyyûb el-Ensârî’den ve
bn Mes’ûd’dan rivayet olunduu için rivayet ilmi bakmndan gâyet kuvvetlidirler.
Sahâbî râvîler i’tibâryle kuvvetli olduklar gibi Müslim’e gelinceye kadar
tâbiî ve et-
bau’t-tâbiî nesillerindeki râvîleri cihetiyle daha zengindirler.
Bu hadîsleri o kadar çok
ve yüksek râvîler rivayet etmilerdir ki bundan Peygamber’in hadîsini nakletmekde
ilk
nesillerin gösterdikleri yüksek ihtimama hayret etmemek kabil
deildir. Gerek hadîs-
lerdeki tevhîd duasnn gerek va’d olunan mükâfatn Peygamber’in
lisânndan tebli
olunduu gibi naklolunduunda riyâzî kat’iyyet ve kanâat hâsl oluyor. Bu rivâyetler
ye kanâatlar karsnda bize düen vazife bu hacmi küçük fakat fazileti çok büyük du-
ây hiç olmazsa LÂ LÂHE LLALLÂH tevhîd cümlesine devâm etmekdir.
. 21. Hadîsdeki iki kelime
ta’bîri, iki kelâm, iki cümle demekdir. Nitekim
ehâdet kelimesi
de böyledir. Bunlarn yüce AUâh’a sevimli olmalarndan maksad,
ta’bîri
bunlar okuya-
rak AUâh' tesbîh eden tevhîd ehlinin sevimliliidir. Tesbîh,
SUBHÂNALLÂH demekdir.
Allâh’ eksik sfatlardan tenzih eder raklarm ma’nâsmadr.
Hamd da yüce AUâh’
' ^ . : :

KTABU'Z-ZKR VE'D-DUA VET-TEVBK VEL-ISTGFAR 183

j
\ ^jUi ’ \ : VÜ . ^ ^Jv j! '
(*“^°) — ÎT
-- ^• #• '

SJ SK il « 3yi OV , H V-3 36 36
il «
. o° « jj ’d
.
«
1)1 *& V.U £ *4 LÜ
.
jM ’iij 'i v; 'OJ Vj

32 — (2695) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)


SUBHÂNALLÂH VE’L-HAMDU LLLÂH VE LÂ
«Andolsun benim :

LÂHE LLALLÂHU VALLÂHU EKBER demekliim bana üzerine gü-


ne doan her eyden daha sevgilidir» buyurdu.

.yi'i
• ^
UV< & jd 35
i .T* " >
s S ^ Et Uâj‘3
' \ ('+* '

i > \ \ .*m,i • .*
L>>
\ •-
(t

V
w) - rr
'
^ ^
\
l /
^ w
\

^
^ j ^/v-c o* ^
* • "•
) ^ • w
aJ| V :
’J»
» 3Ü . M ^»1 '
:
3 Üii .
*
p'J **
(J| ^ •»
1 'jt\ <U : 3Ü < 4 -; \ < a»-.

3 jO v iui'ü « lt} i ilil ^ri ll'ij r^r'jj' 'i 'i


•*’
v iz. j 'i vj

J*fs d •>! *jll


:
j; » D& ta Ü . j'J, .V# : 36 a XJl 3 pl l VI ; 3 Vj 'i

• * ü

’J- 3 j* AiA*- (J ü î/j
P yj
cijii y*yt tii <^1* £ .•
p 3ü

33 — (2696) : Bize Mûsâ el-Cühenî, Mus’ab ibn Sa’d’dan, o


da babasndan tahdîs etdi. Sa’d (R) öyle demidir Bir bedevi Rasûlul- :

lah’m yanma geldi de Bana devaml söyliyeceim bir kelâm öret dedi. :

Rasûlullah (S) «LÂ LLALLÂHU VAHDEHU LÂ : LEH LÂHE ERKE


ALLÂHU EKBER KEBÎRAN VE’L-HAMDU LLLÂH KESÎRAN SUB-
HÂNE’LLÂH RABB’L-ÂLEMÎN LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE LLÂ
BLLÂH’L-AZÎZ’L-HAKÎM, de» buyurdu. O zât Öretdiin bu kelime-
ler Rabbm içindir. Benim için ne var? dedi. Rasûlullah : «ALLÂHUM-
ME! IFR Lî VE’R-HAMNÎ VE’HDNÎ VE’RZUKNÎ = Yâ
Bana Allâh!
mafiret bana merhamet eyle, beni hidâyet et
eyle, ve beni rzklandr!
de» buyurdu. Râvî Mûsâ el-Cühenî ÂFNÎ (— beni selâmetde kl) sözü- :

cemâl sfatlan ile övmekdir. üphesiz Allâh’ bütün noksan sfatlardan tenzih ve kemâl
sfatlar ile tavsif etmek en yüksek ubûdiyetdir. Bundan dolay yüce Allâh indinde en
sevimli ve en ziyâde Allah’n rzâsna mûcib bulunuyor. Yine bu cihetle kyâmet günü
hasenat ve seyyiât muhasebesinde bu iki kelâm, ifâdesi hafif olmakla beraber hasenât
tarafndan ar
basyor. Hakîkaten bu iki cümle âlim, câhil, büyük küçük, her musli-
man için ifâdesi kolay olduundan bu cümleler tevhîd ve ibâdet sembolü olarak dili-
mizden düürülmemelidir. mâm
Buhârî el-CÂMU’S-SAHHini bu hadîsle bitirmi ve
böylece bu hadîsi bütün rivâyetlerinin son armaan klmdr.
G

184 SAHlH-î MÜSLM

ne gelince ben bunu zannetmekteyim fakat iyice bilmiyorum dedi. îbn


Ebî eybe de kendi hadîsinde Mûâ el-Cühenî’nin bu sözünü zikretme-
midin

I
)
A».l j*Â>-
J Vac. 1 (t^v) —
34
j aa' j j'j J 1;«1 !
^«1)1 » J j2,'
\ 'j* : 3^ « <z \
' O fc

. -V. r

« <y jj'j

— (2697) Bize Ebû el-Ecaî, babasndan tahdîs


: Ivîâlik
etti ki babas öyle demidir Rasûlullah (S) musliman olan kimseye
:

bizzât u duây söyliyerek öretirdi: «ALLÂHUMMAFR LÎ VE’R-


HAMNÎ
35 VE’HDNÎ VE’R-ZUKNÎ = Yâ Allâû! Beni mafiret et, bana
merhamet eyle, beni hidâyetdö kl, beni rzklandr».

y\ \iU>. . «/jU \-J\1 .


j J...1 — fo
)

oUdl iY JCC jl .^,.1 Jr* . A.îc V-l 'il 3>- yi : JÛ . A; . I


JC

a

cç* i/j c*^i i <J »

36 — ( ) Ebû Mâlik ’in babas öyle dedi


: Herhangi bir :

kimse slâm dînine girdii zaman Peygamber (S) o kimseye namaz kl-
may öretir, sonra da ona u kelimelerle duâ etmesini emreder idi :

«ALLÂHUMMEFR L VE’R-HAMNÎ .VE’HDNÎ VE ÂFNÎ VE’R-


ZUKNÎ = Yâ Allâh! Beni mafiret et, bana merhamet eyle, beni doru
yola ilet, beni selâmetde kl, beni rzklandr».

g, yr^:
!pt: Ji. îj/jü^ jg^Ç
^
jii
-Jf\ : j ,

P‘ *v*> 2f» f^y'V! v. -i v.*, . ,#/, tiîUS >y/j >1 ;

— Bana Zuheyr ibn Harb tahdîs -etdi. Bize Yezîd ibn Hârûn
( )

tahdîs etdi. Bize Ebû Mâlik, babasndan haber ve^d ki o da Peygamber


(S) den iitmidir. Peygamber’e bir kimse geldi ve Yâ Rasûlallah! Ben :

Rabbmdan bir ey isterken nasl söyliyeyim? diye sordu. Peygamber :

«ALLÂHUMME’FR LÎ VE’RHAMN VE ÂFNÎ VE’RZUKNÎ = Al-


lahm! Beni mafiret et, bana merhamet eyle, beni selâmetde kl, beni
rzklandr! de» buyurdu ve ba parmak müstesna dier parmaklarm bir
S ' i . :

KÎTABU'Z-ZiKR VE’D-DUA VET-TEVBE VE’L-ISTICfAR 185

araya toplayarak «Çünkü bu kelimeler senin için dünyân ve


: âhiretini
(yani bunlardaki hayrlar) toplar» buyurdu 22 .


<jpb
]

<y j) J y\ (t^a) - rv
A
J LS-'J


J \ t*Â>- .
(
i«|JI
j ) jJ.V J «il A*t J -

^ X>
I
D 5 ‘ ~
8 3'» ^ J J-J Alc l:jT" ; J» j î O.» . JlI-
*' /
^ #
**
f ' • i £ # ^

7*?— ® • *2_>. «—*'l ^.—^1' »66 *.LJl>- * ‘
s—
i . yî ö ?
-•

:
w , ,

• " w«'î a:c ls^ t\ . J|


37 —
Mus’ab ibn Sa’d’n babas Sa’d (R) tahdîs edib
(2698) :

öyle demidir Bizler Rasûlullah’n yannda bulunuyorduk. Bu esnada


:

Rasûlullah () «Sizin herhangi biriniz her gün bin hasene kazanmakdan


:

âciz olur mu?» buyurdu. Meclisinde oturanlardan bir kimse Rasûlullah-


dan Bizim birimiz bin haseneyi nasl kazanr? diye sordu. Rasûlullah:
:

«Yüz kerre SUBHÂNALLÂH diye tebih eder de onun lehine bin hasene
yazlr yahut da kendisinden bin hatîe (ya’nî günah) düürülür» buyurdu.

J> JO ‘ «/*>' ijyc


J* jii
rt (\\)

ti ,*i S j.» JM 6 (n^)-rA


^ ‘
^ VI
£ vp. j] Bü ( : 61>*yi Lfo . 6 ^.1 : ^ 36 ) jJsij _

‘C

60
r>Vüi j

ir»
6? \ 5* Û& 6

j v’i
^ ^ s yi uâ
C

^ £ ju» j> j ;> G5 j &


6"* #

*j?
$?§

'iij
2*»

.
Hj-J

v» j
!),&

f
:

m
^ «
^

Cc £. ^
<
giC* j

ü^
l

ûü J (*jî ^2^-1 Jl li
J* ^ uJ » \1L aJ ^.J» tjl

^J» frif“V ‘ »I cJy VI < a» *il LlH5^ jjbf

V*. y «
^ ^ 6*J • 6^*. >1?" « Î5CjJl

22. Peygamber o kimseye, kendisi için dünyâ ve âhiret hayrlarna âmil olan bu veciz
duaya delâlet edib öretmidir. Bunun ma’nâs da tafsîlli olarak öyledir
Allahm! Benim geçmi günâhlarm mafiret et. Devaml ni’metinle bana mafiret
eyle. Beni sana ulatracak olan doru yola hidâyet eyle ve bunun üzerice istiâne ede-
ceim rzklarla beni rzklandr! (Ubbi).
j

186 SAHÎH-t MÜSLM

Gi; $S :G5^
L
. j t ^£ «J & o? 3 22 (...)

a ^ ^
. .

G^ : ji jj .
J\ &p
f
o} Gü .
^v Gfc. v& : . Xid j! \

£**> ö\ 'jf . d '


^ d*- J“ c
-,

$t§ 3L*~J 36 : 36 • i
j./ d' o* y '

.
Jp ^j^JçH s <-} ^JS <X.l j \
—»

(11) KUR’ÂN OKUMAK VE ZKR ETMEK ÜZERE TOPLANMANIN


FAZLET BÂBI

38 — (2699) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Rasûlullah (S)


oyl «Her kim bir mu’minin dünyâ gamlarndan bir gamn
buyurdu :

giderirse Allah da onun kyâmet gününün gamlarndan bir gamn gide-


rir. Her kim, dalkda olan bir kimseye kar kolaylk gösterirse Allah

da ona dünyâ ve âhiret darlklarnda kolaylk ihsân eder. Her kim bir
musliman örterse, Allah da onu dünyâ ve âhiretde örter. Musliman bir
kul, dîn kardeinin yardmnda bulundukça Allah da onun yardmnda
bulunur. Her kim kendisinde ilim anyaca bir yola giderse, Allah ona
o sebeble cennet yolunu kolayladrr. Herhangi bir kavm Allâh’n evle-
rinden bir evde toplanb da Allah’n kitâbn tilâvet ederler ve onu ara-
larnda karlkl okuyub ders yaparlarsa muhakkak üzerlerine sekînet
iner. Kendilerini rahmet kablar. Melekler onlarn etrafn çepçevre ihâta
edib kuadrlar ve Allah da onlar nezdinde bulunanlar içinde anar. Ameli
eksik olan, nesebi, amel sâhiblerinin mertebesine kavuduramaz».
- ( ) Buradaki râvîler de Ebû Hureyre’nin Rasûlullah öy-
:
:

le buyurdu dediini (38 rakaml) Ebû Muâviye hadîsi gibi rivayet etmi-
lerdir. Ancak buradaki Ebû Usâme hadîsinde, darlkda bulunan kimseye
kar kolaylk göstermek zikredilmemidir.

• ‘ ci ‘
.s*-- k» x>* - ^ ^ ^ j=- ü -v*- (...)

39 — (2700) : Bize
tahdîs edib : Ben Ebû Ishâk’dan u’be
iiddim, o Ebû Müslim el-Earr’dan tahdîs ediyordu. Ebû Müslim öyle
T

KlTABU'Z-ZKlt VED-DUA VE'T-TEVBE VE'L-ISTGfAR 187

demidir Ben Ebû Hureyre ve Ebû Saîd Hudrî üzerine ehâdet ediyo-
:

rum. Onlar da Peygamber (S) üzerine ehâdet ettiler ki Peygamber öyle


buyurmudur «Her hangi bir kavm otururlar da Aziz ve Celîl olan Al-
:

lah zikrederlerse muhakkak sûretde melekler onlar ihâta edib çebçevre


kuadrlar. Kendilerini rahmet kaplar ve üzerlerine sekînet iner. Allah
da onlar nezdinde bulunanlarn içinde zikreder».
( ) Buradaki râvîde yine u’be’den bu isnâd içinde yukarki hadîs
tarznda rivâyet etmidir.

j 1 jyl J t a. .
j j JyJ y
i \ (w — \) i •

:
jU . (J jui>- Jf < ry- Jk '•
‘ iS <J ^
ûc ‘
<J I
^ < ^.uJl

L_lU Ç !
jl j : I js t VI yC'-ÛU U ! «ST: JS . 'l £j£. : \ jû t -itl'U-l U

^ Jj-S ö- ^u i • yö V-v ysJ-i>:'-î


y Jl
U :
D& Bî vj.

«
5
y£^‘ I- » 3û'i

âl
.
yA M ylL '
’j=
^^ il 'J^' J $
1. 1 b 3Û .ILÎca. t'A» U ’jç ’jT Jb'ULI :IjJÎs

-Oj yö V-V •Joiüî J d » . ini vj lid c i j j& : « s Bi y


y .

. « '«£•£» y£ oçt > 'il d jyiî -


j fc‘
40 (2701) Ebû Saîd Hudrî (R) öyle
:
dedi : Bir gün Mu-
âviye Mesciddeki bir ders halkasnn yanna geldi de

:

Sizleriburada oturtan nedir? diye sordu. Oradakiler


— Oturduk, Allah zikrediyoruz dediler .Muâviye
:


:

Oturanlar
Vallâhi sizleri hakîkaten sâdece bu maksad m oturddu dedi.
:

— Vallâhi bizleri bu maksaddan baka bir ey oturtmamdr dedi-


ler. Muâviye :

— Ben sizleri ittihâm etmek için yemîn etmi deilim. Benim Ra-
ûlullah’a yaknlm derecesinde olub da Rasûlullah’dan benim .kadar
az hadîs rivâyet eden hiç bir kimse yokdur. Rasûlullah (S) bir
defasn-
da# sahâbîlerinden bir ders halkasnn yanna geldi ve
— Sizleri böyle oturtan nedir? diye sordu. Sahâbîler
:

Oturub, Allah zikrediyor ve bizleri slâm’a hidâyet etmesine


ve
bizleri ni metlendirmesine karlk ona hamd ediyoruz
dediler. Rasûlul-
lah :

Vallahi, sizleri bundan baka bir maksad oturtmam mdr? diye


sordu. Sahâbîler :
188 SAHlH-t MÜSLM
— Vallahi bizleri bu maksaddan baka bir ey oturtmu deildir de-
diler. Rasûlullah :

— Ben sîzleri ittihâm etmek için yemîn etmedim. Lâkin bana Cibril
gelib Aziz, ve Çelil olan Allah’n sizlerle meleklere iftihar etmekde oldu-
unu bana haber verdi buyurdu 23
.

iU • lj j l.lS j j (tv*t) — i \

J‘ c >VI 6 c < i
i " .
r • • "
•, *

’ is v -. ,( j>J «'«*'
j j j . Ji jb V : » JG i3
» t

(12) ALLAH’DAN VE MAFRET MAFRET STEMENN


STEMEY ÇOALTMANIN MÜSTEHABLII BABI
41 — ibn Yahya, Kuteybetu’bnu Saîd ve Ebu’r-
(2702) Bize Yahyâ
Rabî’ el-Atakiyy hepsi beraber Hammâd’dan tahdîs etdiler. Yahyâ öyle
dedi : Bize Hammâd Ebû B^rde’den, o da el-
ibn Zeyd, Sâbit’den, o da
Earru’l-Muzenî’den haber verdi. Bu son zât için sahâbîlik sabit olmu-
dur. Rasûlullah (S) öyle buyurmudur «u muhakkak ki benim kalbim :

Örtülüb kablanr, ben de günde yüz kerre muhakkak Allah’dan mafiret


dilerim» 24 .

Cf
"
i
1(6# .* • f • '
1
J
J***
' • > (
6, '*»A>
^\

'

O)
{ #• ^ *yy\^*Jv
,
(•••)
x

— T
m A'V-S Ü6 3& "J 3.1 : LÜ . m$ m sb ‘
->VloV :
* •
J.


«le •
i*' <4 U/ ! (£*î »

jayir, âj'Sj' ibi jîi t .

£ a
î (&.
.

.
p ’j A (...)

1-
. illiyi Ula j t

23. el-Behâu : Güzellik ve güzel olmak demekdir. Mübâhât da güzellik husûsunda mufâhare
edib yarmak ma’nâsmadr. -Sizlerle meleklere mubâhât ediyor» sözünün ma’nâs, sizin
fadlnz onlara izhâr ediyor, sizin güzel amellerinizi onlara gösteriyor ve sizleri onlarn
yannda senâ edib övüyor demekdir.
24. ayn ve paym bir ma’nâya, örtmek ve kablamak ma’nâsnadr. Mechûl sîgasyle «îne
alâ kalbihî» denir ki onu ehvet kablad, üzerini perdeledi, bürüdü, yahut kalbi bü-
ründü, yahut siyah leke onu ihâte etti ma’nâsm ifâde eder.
Kadî Iyâd Bu, Rasûlullah’n devaml hâli olan Allah' anmakdan ksa fetret ve
:

gaflet Anlardr denildi. te Allah’ anmakdan kesildii yahut gaflet


etdii zaman bu
onun için bir günâh saylr. Kendisi de hemen bundan mafiret diler.
. ’ ' :

KÎTABUZ-ZKR VE'D-DUA VET-TEVBE VE’L-ISTGFAR 189

42 — ( ) : Ebû Burde dedi Ben el-Earr’dan iittim. Bu


ki :

zât Peygamber’in sahâbîlerindendir. Kendisi îbn Umer’le konuuyordu.


Dedi ki: Rasûlullah (S) «Ey insanlar! Allah’a tevbe ediniz 2 *. Hiç üp-
:

hesiz ben günde yüz kerre tevbe etmekdeyim» buyurdu.


( )
Buradaki râvîlerin hepsi de u’be’den bu isnâd için-
:

de rivayet etmilerdir.

• ( oÇ- û üC’J-L ^.*4


) y tfÜj- \
.
o)*
O m
£>' i} (rv-r) —X
Cis- giv> .VjCj! 2
^^
j‘\
.p
'^.|Ü ^ 0
.
( '4

3ü 3ü v./ j.
j
)
pj. 3
L

>^~ 9’
^
<i-t* :
'
îy" ‘
y. î** o* •
y 1>
C

M •

. C <!lc "«il
r ^ 'ja ^Vlll ^dk) jl

43 — (2703) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi


Rasûlullah (S) :

«Her kim yerden domadan


güne batd evvel tevbe ederse Allah onun
tevbesini kabûl eder» buyurdu.

/j>l d Jai r y-» r l (nt)


O* * J. b Jr^* 4> • <?*- d i D’ J'ri J .' 1 (ty* t) — il


ö/jS4m J*:** •
vi S| *'* ^ 3Ü •
yd 3 '
C ‘
d.' ûc
yC4 . öte v
j
y*\ jjJa; ^ .

*^
1S\ 0k jsy !
yi ‘î » ^ ^ 3&
3fc .
yl Vj S^î Vj 3>V : 3 y Ü lj < ili»- Îî \j 3Ü a j* j
. L>_y L ; c" j jcaT

3ü !
yi 3 J-J t ’jf : cJ» a î eti j ^ dibi V\ ! d y' -V ü ö

25. Bu tevbe emri, Allah’n u âyetlerine uygundur : • dl \fy


f
: Rabbmzdan mafiret isteyin , sonra ona tevbe ile rucû 9
edin...* (Hûd: 3, 52, 60, 90).
«...Hepiniz Allah'a tevbe edin ey mu’miiier. Td ki korkdugunuzdan emin, umdu-
unuza ndl olasnz» (en-Nûr: 31).
•Ey iyrndn edenler/ Tam
hulûsa mâlik bir tevbe ile Allah'a dönün.
bir sdk u
Olur ki Rabbntz kötülüklerinizi örter ve sizi altlarndan rmaklar akan cennetlere «o-.
kar ...» (et-Tahpîm: 8).
« »

190 SAHlH-1 MÜSLM

i - *


?\ v‘ vi jy*. v :
^
• " t'. / - "
.
i v*
c/
c 4
y. âc *V^Ç.l3 î£li Stfc (...)

. :;i
^ t â
,
iv 4
il:;-
»-
<
„f7
^
(13) ZKR VE DUÂ EDERKEN SES ALÇALTMANIN
MÜSTEHÂBLII BÂBI 2«

44 — (2704) : Ebû Mûsâ


öyle dedi Biz bir seferde Pey- (R) :

gamberin maiyyetinde bulunduk. nsanlar TEKBÎR getirirken seslerini


yükseltmee baladlar. Bunun üzerine Peygamber (S) «Ey insanlar, :

nefislerinize acynz (seslerinizi yükseltmeyiniz)! Çünkü siz ne sar


çaryorsunuz, ne de gaibe sesleniyorsunuz. Muhakkak ki siz, en iyi ii-
den ve size çok yakn olan SEMÎ’, KARÎB, ALLÂH’A duâ ediyorsunuz.
Halbuki o her zaman sizinle beraberdir» buyurdu. Ebû Mûsâ dedi ki :

Bu srada ben Peygamber’in arkasnda idim ve LÂ HAVLE VE LÂ :

KUVVETE LLÂ B'LLÂH = Tahavvul ve kuvvet ancak Allah iledir!


sözlerini söylüyordum. Rasûlullah «Yâ .Abdallah bne Kays! Ben sana :

cennet hazînelerinden büyük bir hâzineye delâlet edeyim mi?» buyurdu 27


.

Ben de Evet delâlet et yâ Rasûlallah! dedim. Rasûlullah «LÂ HAVLE


:
:

VE LA KUVVETE LLÂ B’LLÂH de» buyurdu.

Bu babn
26.

âyetler
hadîsleri, yüksek
bu husûsun dayanaklardr
sesle zikir ve
:
duâ etmenin kerâhatini ifade etaekdedir. u
, sözünü gizleyen ile sözünü aça vuran kii ve gece gizlenen
« Sizden
kimse ile
gündüz meydanda gezen (onun ilminde) müsavidir» (er-Ra’d: 10).
»Sözünü ister gizleyin, ister aça vurun (fark yokdur) .’ Çünkü
Allah gönüllerin
künhünü çok bilmekdedir » (el-Mulk: 13).
iyi
Bu âyetlerde gizli, âikar her söz, her nevi temayüller Allah’n ilminde
müsavi
olduu bildirilmektedir. Binâenaleyh zikir ve duâ esnâsnda Ses yükseltmee
hiçbir ih-
tiyâç yokdur.
27
^
dir..
^
Alimler dediler ki
KUVVETE LLA BLLAH =
Bunun
Tahavvul ve kuvvet ancak Allah ile-
: sebebi, bu kelime stislâm ve yüce Allah’a tefvî' et e
kelimesidir. Ona
ondan baka Sâni’ olmadn, onun emrini redd
itâat ve
lunmadn, kulun ise onun emrinden hiç bir eye mâlik olmadn ikraredecek bu-
ve i’tirâf
etmedir. Kenzin buradaki ma’nâs ise cennetde
birikdirilmi bir sevâbdr. O kymetli
bir sevâbdr. Nitekim hazîne sizin mallarnzn en nefîsi, en kymetlisidir
Lügat âlimleri dediler ki Havi, hareket ve çâredir, ya’nî
:
hiç bin, hareket istitâat
ve çare yokdur, ancak Allahn meîet ile vardr. Keza
denildi ki Bunun ma’nâs
etm ge
AHah iledir. J
f^. Keza
Sb *
eket hayn elde etmee de hi
; .
denildi k, Allah'n
*?f ? kuvevt yokdur, ancak
ma'syetden tahavvul ancak Allah'n ismetli kl-
^
mas ile Allah'n tâatna kuvvet de ancak Allah'n yardmyledir.
Bu, lbn Mes'ûd'dan
hikâye olunmudur. Bunlarn hepsi birbirîne vakm TYin'nâTr*r<?*»-
Y • !

KTÂBU'Z-ZKR VE D-DUA VE’T-TEVBE VE'L-ISTGFAR 191

( Buradaki râvîler de cemîan Hafs ibn yâs’dan, o da


) :

Asm’dun bu isnâd ile yukarki hadîs tarznda rivâyet etdiler.

L* A> -

(gJ.jj <j} (i-4) b* A» . 0 3:-1 * (•••) — i û

j-*» Jlî . Â:âT


J .
§|S *Â)1 Jj-j £• 1

es" d' 0 C ‘ ü ' 0°

jA* j/»tj v‘^1 »


gö, iç,/ 'jiijü .i"i 'iij'â v v'v :U'-t %':*= ürYjij

: ol» î alili' <*15^ âlÜil VI ^-a» !


j lüAc l _j\ _jli ls llâ» jt» a IJ lî V _j

. « iv i
iy v j ;ij» v » Di; ii t s Lî u

-. r • 't
* db
-
,C jUîc
•*

J» l U
-
Aa . A../
*
^:I GV>. . ’jcVI v 3 5u* (...)

i jLîtjJ
'*
\
^ ;k 3 d *
b* A>- : Yλ . A_ ;^ j!
w ;
-*
\j »
^
—* lir (••)

• jT i* .
Ja ~ ö §§* e? :" A* : J» . d} ^
45 — Bize et-Teymî, Ebû Usmân’dan, o da Ebû Mû-
( ) :

sâ’dan tahdîs etdi ki, onlar Rasûlullah (S) ile beraber idiler ve bir tepe-
de yukarya doru çkyorlard. Bu srada bir kimse her bir tepeye yük-
seldikçe : LÂ LÂHE LLALLÂHU VE’LLÂHU EKBER = ba- Allâh’dan
ka ilâh yokdur ve Allah en büyükdür! diye nidâ etmee balad. Bunun
üzerine «üphesiz ki Peygamber : sizler bir sara, bir gaibe nidâ etmi-
yorsunuz* buyurdu. Müteâkiben : «Yâ Ebâ Mûsâ! yahut da: Yâ Ab- —
dallah îbne Kays! Ben sana cennet hazînesinden bir kelimeye delâlet —
edib öreteyim mi?» buyurdu. Ben Nedir o? Yâ Rasûlallah! dedim. Ra- :

sûlullah «LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE LLÂ B’LLÂH» dir buyurdu.


:

( ) Buradaki râvî de Ebû Mûsâ’nm Rasûlullah ile bulun- : :

duumuz srada... dediini rivâyet etmi ve yukarki hadîs tarznda zik-


retmidir.
( Buradaki râvî de Ebû Mûsâ’nn
) : : Biz bir seferde Pey-
gamberin maiyyetinde idik diyerek haber verdii hadîsi, yukardaki (44
rakaml) Âsim hadîsi tarznda zikretmidir.

t
j \
^ t'itl jSU. b* a»- . Jjld’. t: jiA . J o^-l llAfrj (•••)"*

jcaT d a.s - 0.^1 S' » .


J ^21 }/-) ç* b5^ ; 3li . (j \

• V \
\
a
’’fY ’Ji vjI
« . 1 a
192 SAHH-! MÜSLM
46

— ( ) : Burada da râvî Ebû Usmân, Ebû Mûsâ’nn : Biz


bir gazada Rasûlullah (S) ile beraber idik diyerek haber verdii hadîsi
zikretmidir. Burada: «Sizin dua etmekde olduunuz (Allah), sizin her
birinize binek devesinin boynundan daha yakndr» demidir. Bu râvnin
hadîsinde LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE LLÂ BLLÂH cümlesinin
zikri de yokdur.

47 kto. SAo j\ Ö (...) - (v


^ ur’j* i 'JjLj j
^ ^ 'M J\
vi » . 'üt j.j. d ‘

^
.

MJ % vi a->v » 3t» .^-üs s i± j •; _ *±1

— ( ) : Ebû Mûsâ (R) dedi ki : Rasûlullah (S) bana :

«Ben sana cennet hazînelerinden bir kelimeye yahut: Cennet hazîne- —


lerinden bir hazîneye delâlet edeyim mi?» dedi. Ben de Evet delâlet — :

ediniz dedim. Bunun üzerine Rasûlullah : «LÂ HAVLE VE LÂ KUVVE-


TE LLÂ BLLÂH’dir!» buyurdu.

i#
«

W
-
>• *9 - * f-I* - ^

( Tjv..)_
jZj j jJJü &\j Vc J } '•!
; a.: \ ‘ 1
48 9 + ~ # "
t
"" •
1
w / • “V J
I
* * w
- elik J J u&
I
jSjl : J» s .
j J* _>o\


* yyj ]

^ o* 4 • c-1 vj w "in ^ vj

ûî *Jfa s />'S .a?#s S A i? (...)

î» ' o\ Jy-,
:
jJ!/ û **.1 a; 1 ‘
j 1 ^ jî <> i jT
J-s iT * f •
<jy. Jj J J
i
51 U/-3 t.
* cçi : «s iijiy Ju

• * » <jfe <•'
cJHi
. e-»

— (2705) : Abdullah ibn Amr’dan, Ebû Bekr (R)


o da
den: Ebû Bekr Sddyk bir defa Rasûlullah’a
28
: (Yâ Rasûlallah!) Bana
bir duâ öret de namazmda 29 okuyaym demi. Rasûlullah
(S) da : «AL-
LÂHUMME NNÎ ZALEMTU NEFS ZULMEN KEBÎRAN VE LÂ YA-

28. Bu ahab, sahâbîden rivayet etmidir. Bundan dolay muhaddislerin kimi


hadisi
.Ab-
dullah ibnAmr’n Musned’i.nde, kim» -Ebû Bekr’n Müsned’i-nde «kreylemilerdir.
Z9. Teehhüdden sonra ve selâmdan evvel demekdir.
t ^

KtTABUZ-ZÎKR VE’D-DUA VE’T-TEVBE VE’L-ISTGFAR 193

KRU’Z-ZÜNÛBE LLÂ ENTE FAFR L MAFRETEN MN NDKE


VE’RHAMNÎ NNEKE ENTE’L-AFÛRUR’R-RAHÎM — Yâ Allah! üp-
hesiz ben kendime büyük zulm etdim. Günâhlar mafiret edecek de an-
cak sensin. Öyle ise kendi rahîmiyyet makamndan gelen bir mafiret
ile bana mafiret ve bana merhamet eyle. üphesiz ki Gafûr ve Rahim

sensin! de* cevâbn vermidir 30 .

(
Ebu’l-Hayr, Abdullah ibn Amr ibn Âs’dan öyle der-
) :

ken iitmidir Ebû Bekr Sddyk, Rasûlullah’a Yâ Rasûlallâh! Bana bir


: :

duâ öret de namazmda ve evimde okuyaym dedi. Râvî bundan sonra


(48 rakaml) Leys tarznda hadîsi zikretdi. Ancak burada «zulmen kesî-
ran (— çok zulm)» demidir.

‘ «P 1
> <S »S 31
T1 . ( U)

t : vi ( jC; a’' LVuij ) o X: t» (°^) -


Âjr. öl C)
c ^

'j;! Jy j ( t J.] ^J '

*Vc
'J r c.l
! !r-

j ^ -Vcl j . y-) ^ ua -?y'


i
cV J

. VÂÎJj < jg *A-Tj 3 i ^ ' &•** vJ./'j: «LAöj


• i (•••)

(14) FTNELERN VE DERLERNN SERLERNDEN


ALLÂH’A SIINMA BÂBI

30. «Lâ yafiru’z-zunûbe illâ ente» demek, mafireti celbetmek olduu gibi lâhî vahdaniy-
yeti de ikrârdr. «Mafiretendn nekre olmas mafiretin büyüklüüne .künhünü idrâk
mumkin olmayacak kadar azametine delâlet eder. «Min indike» ise mafiretin azame-
tini daha ziyâde artrr. Zira Allah tarafndan olan ey, vasfn ihata edemiyece büyük
bir ey olmak lâzm gelir... Bu duann cevâmiu’hkelimden olduuna üphe yokdur.
Zira kul, büyük ve çok zulum sâhibi olmak gibi taksirin kemâlini i’tirâf etmekle be-
raber mafiret ve rahmetden ibaret olan in’âmm gayesini taleb ediyor. Mafiret, cahîm
ateinden uzak braklmak, rahmet de cennete idhâl edilerek Kerîm Rabbe nazardan
hissedâr klnmakdr... CNaîm Bey, Tecrîd Ter., II, 716).

s. Müslim; C. 8, F — 13
:

194 SAHÎH-t MÜSLM

49 — (589) 31
Bize Hiâm, babas Urve’den, o da Âie (R)-
:

den tahdîs etdi ki, Rasûlullah (S) u


duâ kelimeleri ile duâ eder idi
«ALLÂHUMME! FE NNÎ EÛZU BKE MN FTNET’N-NÂR VE
AZÂB’N-NÂR. VE FTNET’L-KABR VE AZÂB’L-KABRÎ. VE MN
ERR FTNET’L-NÂ VE MN ERR FTNET’L-FAKR. VE EÛZU
BKE MN FTNET’L-MESÎHÎ’D-DECCÂL.
ALLÂHUMME! ISL
HATÂYÂYE BÎ-MÂ’S-SELCÎ VE’L-BERED
VE NAKK KALB MNE’L-HATÂYÂ KEMÂ NAKKAYTE’S-SEVBE’L-
EBYADA MNE’D-DENES VE BÂD BEYN VE BEYNE HATÂYÂYE
KEMÂ BÂADTE BEYNE’L-ME RIK VE’L-MARÎB.
ALLÂHUMME! FE NNÎ EÛZU BKE MNE’L-KESEL VE’L-HE-
REM VE’L-ME’SEMÎ VE’L-MAREM = Yâ Allah! Ben ate fitnesin-
den, ate âzâbndan, kabir fitnesinden, kabir azabndan, zenginlik fitne-
sinin errinden, fakirlik fitnesinin errinden sana snrm.
Yâ Allâh! Günahlarm
kar ve dolu suyu ile yka. Kalbimi de gü-
nahlardan beyaz elbiseyi kirden temizlediin gibi pampâk eyle. Benimle
günahlarmn arasn da dou ile bat arasn uzak gibi uzak- kldn
latr.
Yâ Allâh! Ben, tenbellikden, bunaklk derecesinde ihtiyârlkdan, gü-
nahdan ve borcdan sana snrm* 32
.

( ) Bize bu hadîsi Ebû Kureyb de tahdîs etdi. Bize Ebû Muâviye


ile Vekî’ de Hiâm’dan bu isnâd ile tahdîs etdiler.

31. Bu hadîs K \BU’L-MESAClD VE MEVADÎU’S-SALÂT, namazda iken istiâze edilecek


eyler bâb’nda geçdii için oradaki hadîsin müteselsil rakamm almdr.
(589)

32. Fitne, aslnda ittilâ ve imtihan demekdir ki türkçesi nnamakdr. Sonralar hoa gider
bireyi beenib aldanmaya da, dalâle de, günaha da, küfre de, katle de denilmi ve
dier ma’nâlarda da kullanlmaa balamdr.
Merih, lysâ ibn Meryem Aleyhisselâma da, Deccâl’e de denir. Lâkin kincisi dâima
Deccâl kaydyle birincisinden ayrt edilir. Deccâl’e Mesîh denilmesi kendisinden hayr
silindii, yahut gözlerinden biri silik olub tek gözlü olduu yahut çknda
az bir za-
man arzn mesâhasn ya’nî bütün yeryüzünü dolaaca içindir... Deccâl, halt
içinde
ma’nâsna decl maddesinden alnarak hakk bâtl gibi gösterir, hiylekâr yalanc, yaldz-
layc ma’nâlarna gelir. Zamann âhirinde ulûhiyet da’vâsna kalkacak 'habisin ismi-
dir ki bu lâ'netlinin de çkmas bir çok hadîslerle beraber buradaki istiâze le de sâbit
oluyor. Hadîsdeki dier fitneler daha önce geçen hadîsin hâiyesinde ksaca açklan-
md.
Rasûlullah’n ma’sûm olduu halde bu husûslardan istiâze etmesindeki hikmet,
ümmete öretmek olabildii gibi «EÛZU BKE L-UMMET = Ümmetim için sana s-
nyorum* ma’nâsma ümmeti için istiâze de olabilir. Yahut da ma’sûmiyeti kendince
ma’lûm olmakla beraber bu istiâzelerle tevâzu yoluna girmi ve ubûdiyet izhâr etmi,
yüce Allâh’dan havf ve hayet gösterib iftikâr da arz etmi olabilir.
Zamanna yetiemiyecei muhakkak olduu halde Deccâl fitnesinden istiâze et-
mesi, o lâ’netlinin haberi as.’rdan ara, cemâatden cemâate yaylb, yalanc sahtekâr,
müfteri, fesâda koan ve sihirbâz olduu mu’minlerce bilinsin de kendisine aldanma-
snlar içindir...
' .

KTABU'Z-ZKR VE'D-DUA VE’T-TEVBE VE’L-ISTÎCfAR 195

•jj X* s is» -J-A'*)


Ü J 'J& ÖÜL 'Jl'j
. : 36 .
C JI b-tvi . w;j ir <p[ (TV.%) — o .

. jliJj p\ üi Zi i /\ S I S «i Ü/-J if J ’J\


. t oidij çd ,
jii vi; ^ a iyij .
jiii j
, f
'jj j jl'i.

.
. JIVIa!c Û £ra._>^. a, J. b‘oi . (•)

Crfj * lr^ \j j' jf- <J-V. •


^ Lr^
1
u c u-> '
ö* 1
Ls-r" u*

oCli^ ildi . «
* -

(15) ACZDEN, TENBELLKDEN VE DER KÖTÜ HALLERDEN


ALLÂH’A SIINMA BÂBI

50 — (2706) : Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edib dedi ki : Ra-


sûlullah (S) «ALLÂHUMME! NNÎ EÛZU BKE MNE’L-
öyle der idi :

ACZ VE’L-KESEL VE’L-CUBN VE’L-HEREM VE’L-BUHL. VE


EÛZU BKE MN AZÂB’L-KABR VE MN FTNETÎ’L-MAHYÂ VE’L-
MEMÂT = Yâ Allâh! Ben
aczden, tenbellikden, korkaklkdan, bunaklk
derecesine varan ihtiyârlkdan, cimrilikden sana Kabir azâ- snrm.
bndan, hayâtn ve ölümün fitnelerinden de sana snrm!»
( ) Buradaki iki râvî de Teymiyy’den, o da Enes’den, o da
:

Peygamberden olmak üzere yukarki hadîs gibi rivâyet etdiler. Ancak


burada Yezîd ibn Zuray’n hadîsinde «hayâtn ve ölümün fitnelerinden»
sözü yokdur.

r"'o c dU.ll je j' (• j-i-\ ‘V-.


M
J -a.»*1 » J.\ \isl0 (••) — 0 ^

> ‘t-1 ' ûc


j •
o? Kr* ‘
y.

51 — (Buradaki râvî de Enes ibn Mâlik (R) den, Pey-


) :

gamber (S) in zikretdii bir çok eylerden ve bu arada cimrilikden Al-


lah’a sndn
haber vermidir.

>•
ü 'jy (-j-oY
/
ü

196 SAHlH-1 MÜSLM

52 — (> ) : E nes (ibn Mâlik R) öyle dedi : Peygamber (S)


u dua kelimeleri ile duâ eder idi : « ALLÂHUMME ! NN EÛZU BÎKE
MNE’L-BUHL VE’L-KE^EL VE ERZEL’L-UMUR VE AZÂB’L-
KABRÎ VE FTNET’L-MAHYÂ VE’L-MEMÂTÎ = Yâ Allâh! Ben cim-
rilikden, tenbellikden , Ömrün en rezîlinden, kabir azâbndan, dirim ve
ölün fitnesinden sana snrm» 33
.

ojSj j J (n)

£ ' '
t S
4 ^
-L*- , ^j :YÎ* .

•»
'

AilM j •
y) — û'p

«
^JjS ^«3 ilVâl iji. JA ^ S\ i
»J.J* J \ I gU-» J \
je.

j i *l.vxVi VlLi

• \^a \ : üti— J\i : A>- ^ Ü*

KAZÂNIN KÖTÜLÜÜNDEN, BEDBAHTLIA ERMEKDEN


(16)
VE DER GÛNÂ HALLERDEN ALLAH’A SIINMAK HAKKINDA
BÂB

53 — (2707) : Bana, Sumeyy, Ebû Sâlih’den, o da Ebû Hu-


reyre (R) den rivâyet etdi Peygamber (S) ilâl î kazann aleyhi- ki, — —
mize tecellîsinden, bedbahtla erimekden, dümanlarn (bamza ge-
lecek musibet ve keder karsnda) ferâhlanmasndan, belânn çetinliin-
den Allah’a snrd 34
.

33. Erzel, en kötü, en çürük, en aalk


ma’nâlarna gelir. Erzli’l-umr, ömrün en rezîli,
en aal, enkymetsizi, en düüü ma’nâsmadr. Bundan da maksad bunaklk ve akl
zaîflii derecesine varan ve artk kendi hayât tamâmyle bakalarna
yük olan çok
dükün ihtiyârlk devridir. Kur’ân ve hadîs ile çok megûl olanlarn uzun bir ömür
yaasalar bile bu kötü hâle dümedikleri ekseriya görülegelmidir.
Hadîsdeki kesel (= tenbellik) ta’bîri de hayra kar duygusuzluk ve yaplmas
mumkin olan bir hayra kar rabetsizlikdir.
34. Sûu kaza, Allâh’m ezeldeki takdirinin lâ yezeldeki (hayât ve sonrasndaki) tahakku-
kuna âid hükmüdür. Kader ve kazâ her ikisi de Allâh’m hükmü olduuna
göre hepsi
iyidir, hepsi güzeldir. Kötü ve çirkin olan kazânm taalluk
etdii ilerdir ki kiinin
nefsine, malna,
âilesine mebde’ ve meâddeki bütün hallerine ilikin
eylerdir. îstiâze
edilib snlan bunlarn çirkinlikleridir.
Dereku §eka, insan ölüme kadar sürükleyen zorluk ve güçlüe
enmekdir.. Bun-
lar dünyâ ve âhiret ilerine âid olan zorluk ve çetinlikler olmak üzere
iki ksmdr
Semâtet, dümann keder ve musibeti ile sevinmek ma’nâsmadr. ematetu
a’dâ,
dümanlarn sevinci ile hâsl olan hüzn ve kederdir ki vicdânda meydâna
gelen tees-
• iirlerin en iddetlisidir.
Cehdu belâ cehd, meakkat ma’nâsmadr. nsann ne çekmîye
,
tahammülü ne de
def etmee kudreti kifâyet etmeyen iddetli meakkate cehdu belâ
ta’bîr olunur.
. :

KTÂBU'Z-ZKR VE'D-DUA* VET-TEVBE VEL-ISTGfAR 197

Amr kendi hadîsinde öyle dedi Sufyân ibn Uyeyne (Bu hadîsde : :

snlan husûslar üç tane idi) üphe ederek onlardan birini ben ziyâde
etdim, dedi 35
.

.
(
a! iââU'j
) (j x+z
A
b Â>.j
^
b*Â>- . <j Cç» Zsîe { (tv»a) — 6 i
•**!?
4 A X>-
• i

A.c
• • v ^ \ - *•' • .U - * ç • - * % ' t ,* , r *
l . kjjî») vjl 5 _j ^ û” AJ< lî j\>-l

-s f* H - \
(^,\
*;

M j»>-
«» • ' lî ^ f
U'
^ •' >
O-** —
• " ' ^ ^ ^ -
» ' •
ü (^2^

y- tj-?
«il Sjc\ tJl5 V Jj [y-* d J «il J _ji. j o»»— : J yâ

. • dU 4yC>« J. ‘ •
's**. *^ ‘ Jb- ^

54 — Busr ibn Saîd öyle diyordu


(2708) Ben Sa’d ibn : :

Ebî Vakkas (R) dan iitdim öyle diyordu Ben Havle Bintu Hakîm es- :

Sulemiyye’den iitdim öyle diyordu Ben Rasûlullah (S) dan iitdim :

öyle diyordu «Her kim bir menzile iner de sonra EÛZU B-KELMÂ-
: :

T’LLÂHf T-TAMMÂT ERRÎ MÂ HALAKA Ben Allâh’n ya- MN =


latt eylerin errinden onun tamm olan kelimelerine tevessül edib s-
nyorum! derse bu konduu menzilinden baka yere göçünceye kadar
ona hiç bir ey zarar veremez» 36 .

35. Râvî Sufyân ibn Uyeyne’nin : Rasûlullah’n eyler üç tane idi. Birisini ben snd
ziyâde etdim demesi, Peygamber’in sözleri arama onlardan ayrd edilemiyecek sûretde
bir söz katmasn i’tirâfdr. Peygamberin sözü içine söz katmaya idrdc, böyle hadîse de
müdrec hadîs denir. Sufyân bunu bir zarûretden dolay yapmdr: Sufyân, Ebû Hurey-
re’den iitdii, Peygamberin üç sözünü ta’yîn husûsunda üphe etmidir. Bununla be-
raber dört eyden üçü olduunu pek iyi bildii için hadîsde dördünü de zikrederek
Peygamber’in üç sözünü kat’îledirmidir. Ya’nî Sufyân: Peyamber’in sözünün öbürü
olmas üphesi üzerine bu ziyâdeyi yaptm demi oluyor.
Peygamber’in bunlardan Allâh’a snmas, bir kaç defa iâret ettiimiz gibi üm-
metine ta’lîm içindir.
36. Bu duânn na’nâs udur «Allah’n tam olan kelimelerine ya’nî zât ile kaim olan
:

isim vf sfatlarna, yahut Kur’ân’a tevessül ederek yaratd eylerin errinden ona
sinydrum»
Allâh’m Nûh Peygamber’e örettii ve kyâmete dek mu’minler tarafndan kulla-
nlmas için Kur’ân- Kerîm’de tescil eyledii son derece güzel bir konma ve konaklama
duas da udur : •

«VE KUL: RABB! ENZLN MUNZELEN MUBÂ.REKEN VE ENTE HAYRU’L-


MUNZÎLN Ve de ki: Rabbm! Beni mübarek bir menzile kondur. Sen konuklayan-
:

lann en hayrlststn» (el-Mu’minûn: 29).


Uç kt’ayâ ve denizlerine hâkim olduumuz büyük imparatorluk devirlerinde de-
niz yolu ile stanbul’a gelen yolcular, ilk önce —bu gün olduu gibi— Tophane rht-
mnda karaya çkarlard. Karaya ayak basanlarn yapacaklar en güzel inme ve konak-
lama duâs da üphesiz bu âyetde öretilen duâ olacakdr. te bunu hatrlatmak mak-
sadyledir ki atalarmz yolcularn liç karaya çkacaklar yerde inâ edilmi bulunan
' : * 1 \

198 SAHÎH-1 MÜSLM

üulj ) w-* J ü} c J j J j/j* \S)0 J (’)— Û O


(
y \

tljjlirij ^\.> ^ \ «j A. J*
jl l
.
(
j' j*j ) l/ Jk*c L?J

»
• •" • " " #
* • ^ ^
X
ln
9
• • •" • ^ ^ * ' • ' ^ K ^ ^ J • * *• .

j <j
|

cr x*~ '< a : *^- l/ f** (j* < *' l/


^: c ^ jc di a>- ^2^ <j'

v jv» a?-i J j<' s » Jji <â)'J_^- j o-*- ( r’i \ oLn ^


. <x il*
J*~j. 'J
3*
^c5
s
v*l ^ i*

o^ 3- y- C.UBI «il oÜ^T i

<• 1 t i j 0C ‘ ç^U-3 ci
' ‘ * û c ^~,J> ^ ‘ : L. j»-’i cH» (rv*\)

t«l » J& . O-â) U ! J)1 J î. :J(â» t-il t)^TJ

• « ^ ^-âî * L^ ^ oi*Bl «il O^jCT ^cl : c-u'l <J\>-


y

0C ‘
0C ‘
^-i: 3- ü.î y;
x'.j 0C •
U s*-^\ ^y c$-^5 (*r.*o (•••)

: Jî* : J _.S^ ö i l £.~ <• l


‘ « jtikc <£j).lus l j\ 1 ’VÎ i <î 1

• — A3
V—*
yj ^.b’ Jl v
c
• vj4C y:c ^ •
2
®^ k

55 — Bintu Hakim (R)


( ) Rasûlullah (S) dan : Havle
öyle derken iitmidir «Sizden biriniz bir menzile inerse EÛZU BÎ- :

KELMÂT’LLÂHT-TÂMMÂT HALAKA MN ERR MÂ =


d eylerin errinden Allâh’m tam olan kelimelerine tevessül edib
nyorum desin. Çünkü
Yarat-

muhakkakdr ki (o bu duây okuyunca) oradan u


s-
göçünceye kadar kendisine (mahlûkatdan) bir ey zarar yapamaz».
(2709) Ebû Hureyre (R) öyle dedi Peygamber’e bir kim- : :

se geldi ve Yâ Rasûlallah! Dün rasladm bir âkreb beni soktu dedi.


:

Rasûlullah (S) «Akama dâhil olduun zaman EÛZU B-KELMÂ-


: :

T’LLÂH’T-TÂMMÂT MN ERR MÂ HALAKA = Allâhn yaratt


her eyin errinden onun tâmm olan kelimelerine smyorum, demi ol-
saydn o sana zarar veremezdi» buyurdu 37 .

Tophane’deki Nusretiye câmiinin denize bakan kble tarafna gâyet güzel bir yaz ile
bu âyeti yazmlardr. Bu yaz hâlâ orada durmakda, görüb okuyan ve ma’nâsn anlyan
stanbul yolcularnn gönüllerine derin bir huzûr ve selâmet telkin etmekdedir. Bu
asil ve yüksek hakikati aklederek bu güzel duây oraya yazdran vc
yazanlardan ve
bundaki yüksek medeniyetin uuruna erenlerden Allah râzy olsun (M. Sofuolu).
37. e.-Kelimâtu’t-tâmmât Beer sözlerine girdii gibi kendilerine hiç bir ayb
ve noksanlk
giremiyen kâmil kelimeler demekdir. Bunlarn fâideli ve ifâ verici
kelimeler olduu
veya Kur’ân’dan ibaret olduu da söylenmitir (Kadi Iyâd).
A J

KTABU’Z-ZKR VE'D-DUA VET-TEVBE VE'L-ISTGfAr 199

( Buradaki râvî de Ebû Hureyre’den


) Bir kimse
: : : Yâ
Kasûlallah! Beni bir akreb soktu dedi, derken iitdiini (55 rakaml) bn
Vehb hadîsi gibi rivayet etmidir.

: Jli ) _ jC.*3 J.i 3 UAi (»I •)


- 8-v
' .1- V : » ^ .• •* • - P • * • J ' \\* ' *\ 9,S, \{.+ f.—
J \ .

"
<J
*
i'

^ A>- . ûA.-c «j* A*-* i
j ya.'** 4
j*
v
t

^
U A>- : Jule Ju j . v>


Î

« ^ t # n

. jcv diL ’^-LL y . \}J3 ilyi itil: lj . 'j6 i


a-j **> oilîj Cli cs;‘ . : Cli Z^~‘ il > : j* f
icîj . i-iyi f i i EC ili . içli viçccvjliv. cj V/.yj '<£3
• « •'>*>' i- ; *iû'J m ci iç' • i.ir>T ^ V’lÇlj cliji i
^
.
rf

iti, tüt : -Ji ,


'j
6 . .Cji tfil dj.J.'j. Ü.T :
2.V 36

: 36 ( HP 3» cp. ) V Gfo- • J 3 E* (...)

.b
^ j!r l 1
j _>-*--• jl J\C . t
yf-
i *— > c/ d jnÎ^c < #
:
.c <jr -U.
^ "•
^ ^ •
-,v
• C » l 'rc.ya\ Jl j D c/Ua>- j

(17) KNN, UYUYACAI SIRADA VE YATAINA GRERKEN


OKUYACAI DUÂ BÂBI

56 — (2710) : Beri’ ibn Âzib (R) tahdîs etti ki : Rasûlullah


(S) öyle buyurmudur : «Yatanda uyumak zaman evvelâ na-
istediin
maz sa
abdesti gibi bir abdest al. Sonra tarafna uzanb yat. Sonra da :

ALLÂHUMME! ÎNNÎ ESLEMTU VECHÎ LEYKE VE FEVVAZTU


EMRÎ LEYKE VE ELCE’TU ZAHRÎ LEYKE, RABETEN VE REHBE-
TEN LEYKE. LÂ MELCEE VE LÂ MENCÂ MNKE LLÂ LEYKE.
ÂMENTU BÎ-KTÂBKE’LLEZÎ ENZELTE VE NEBYY’KE’LLEZÎ
ERSELTE = Yâ Allâh! Kendimi sana teslim etdim. imi sana smarla-
dm. Arkam sana dayadm. Çünkü ümidim de endedir, korkum da en-
dendir. Senden snacak varsa o da sensin. Senden kurtulacak yer varsa
yine sensin.
:

200 SAHÎH-Î MÜSLM

(Yâ Allâh!) ndirdiin Kitâbna ve gönderdiin Peygamberine iymân


etdim, de.
Bu kelâmnn sonu yap. âyet o gece içinde ölecek olursan ft-
sözleri
rat ya’nî slâm dîni üzere ölürsün».
Berâ’ ibn Âzib dedi ki Bu sözleri hâfzama iyice almak için onlar
:

Peygamberin huzûrunda tekrâr etdim ve duânn sonunda «ÂMENTU :

BÎ-RASÛLKE’LLEZÎ ERSELTE = Gönderdiin Rasûlüne iymân etdim»


dedim. Rasûlullah (duâdaki rasûl ve nebiyy kelimelerinin deidiri-
lerek söylenmesine râzy olmayb) : «ÂMENTU B-NEBYYKE’LLEZÎ
ERSELTE — Gönderdiin Peygamberine iymân etdim de» buyurdu 38 .

( ) Buradaki râvî Ilusayn de yine Sa’d ibn Ubeyde’den,


;

o da Berâ’ ibn Âzib’den, o da Peygamber’den olmak üzere bu hadîsi rivâ-


yet etti! Ancak yukarki (56 rakaml) Mansûr hadîsi daha bütündür. Bu
Husayn hadîsinde râvî bir de «eer sabaha dâhil olursa hayra isâbet eder»
fkrasn ziyâde etmidir.

fö; . S L .
s# j s‘J (. .)
_ ûV

ûc »JÛ-e J îtl'î •
»r ü j j* : VÎi .
y Juc

» J y>_ j\ < Âi-l


j v .| «il
U ‘ t \'j\

> îJtîj .^ ^ j cçS


•ci-'/ * â • cjyî ^ ü.T.5Jdjv v j ti; v . âd

A y3
« oC ic ûir
57 — ( ) : Amr
ibn Murre öyle dedi Ben Sa’d ibn Ubey- :

de’den iitdim, o, Berâ ibn Âzib (R) den tahdîs ediyordu Rasûlullah (S) :

bir kimseye geceleyin yatana girdii zaman öyle duâ etmesini emret-
midir
«ALLÂHUMME ESLEMTU NEFSÎ LEYK VE’CCEHTU VECHÎ
LEYK VE ELCE’TU ZAHRÎ LEYK VE FAVVADTU EMR LEYK
RABETEN VE REHBETEN LEYK LÂ MELCEE VE LÂ MENCÂ MN-
KE LLÂ LEYK, ÂMENTU B-KTÂBKE’LLEZÎ ENZELTE VE B-
RASÛLKE’LLEZÎ ERSELTE = Yâ Allâh! Ben kendimi sana teslîm et-
dim. Yüzümü sana yöneltdim. Srtm sana dayadm. imi sana brakdm.

38. Hadîsin bu fkrasndan Peygamber’in ümmetine öretdii duâ lafzlarnda hiç bir dei-
iklik yaplmadan aynen muhafaza edilib öylece okunmalar gerektii anlalmakdadr.
Çünkü burada Rasûl ve Nebiyy kelimelerinin biribiriyle tebdil edilmesi ve birinin di-
eri yerine konulmas sarih olarak redd edilmi, bunlarn öretildikleri gibi deidiril-
meksizin okunmalar Peygamber tarafndan te’min ve tenbîh olunmudur.
2
KTABITZ-ZKR VE'D-DUA VE'T-TEVBE vel-stIGfAr 201

Çünkü ümidim de endedir, korkum da endendir. Senden baka hiç bir


senden baka hiç bir kurtulu yeri yokdur (kurtarma ve hi-
iltica yeri,

maye ancak sana âiddir). Ben indirdiin Kitâbna ve gönderdiin Rasû-


liine iymân ettim». Sonra Rasûlullah «Bu kelimeleri söyler de o gece :

ölürse slâm yaratl üzerine ölür» buyurdu.


Râvî bn Beâr kendi hadîsinde: O geceden,, sözünü söylemedi.


y&k *
lj ?'
* o»-! j.' o'j-vt ;\ t A .
çv >
^ (...)_ #A

C- Ö i'J -}, « Il Ol jî Ü o* ! C
, M j*> 36 : 36
• " î
V öjj . syj . cil*; tfi »36
t"*'

‘ jU -1 J I Vc vi tfü .
^s ’s:l efc v6 ,
. A s»i jsi s (...)

JJ j »
yj
. «Uc .
§|| Al £J//, : o < <Q*1 ^ 4Î

I
• C( 1

— ( ) Buradaki râvî de Berâ ibn Âzib’in Rasûlullah



:

kimseye
(S) bir : «Yâ fulânu! Yatana girdiin zaman...» buyurdu dedi-
ini (57 rakaml) Amr ibn Murre hadîsi gibi rivâyet etdi. Ancak burada:
«Ve gönderdiin Peygamberine. âyet bu sözleri söylediin gece içinde
ölürsen ftrat üzerine ölürsün. Eer sabaha dâhil olursan hayra isâbet
edersin» buyurdu eklinde söylemidir.
( Buradaki râvî de Berâ ibn Âzib’den Rasûlullah bir
) :
:

kimseye öyle emretti derken iidib yukarki hadîs gibi rivâyet etmi-
tir. Fakat bu râvî «Eer sabaha dâhil olursan
hayra isâbet edersin» fk-
rasn zikretmemidir.
L*
‘ ü. ' £ 2^ ;4 C
ûc .
j i a». . iUi j Al aAc \lsj0 (tv\
\)
— . o °\

U I
!
pjl » J& i^-^Ai-l Ijj . jfe"
§||
yi j| ‘ sl'^iy t y I J _,£/ d 1
ÜT
. 5 1
<JJ j <fcCl û t <^iil A 1TI » Ju JâîILl fyj .
a dlA-l j

59 (2711) : Berâ (R) dan (öyle demidir) : Peygamber


(S) yatana ALLÂHUMME B’SMÎKE AHYÂ VE BÎ’S-
girdii zaman : « !

MKE EMÜTU = Yâ Allâh! Senin adn anarak dirilir ye senin adm


anarak ölürüm» der idi.^ Uykusundan uyand zaman isd
«ELHAMDU :

U’LLÂH’LLEZÎ AHYÂNÂ BAT)E MÂ EMÂTENÂ VE ÎLEYH’N-


202 SAHH-Î MUUM

NUÛR = O Allah’a hamd olsun ki bizleri öldürdükden sonra tekrar di-


39 .
rilten odur. Son gidi de ancak onadr»

föi v& :

.
£>• S X: ;\'} ‘jJ /p o Ul t» (w») - v
üt s Ta i >' j lü^ Ojib 'j l -JL üü : 36 i£ •
^ vi
jl j î Li‘>li ULV j r‘ü eli U'i
y o lj cs -i
: :
c-iî- jiü' » 36

^
. ( .

t 1

" -

M : 3te S >’ 'ü> üü 3J 'i 3te


:
«
'«?ü J1 p' ÜVjk •

$t§*s

. c.:.- : •j'i
7j
. i.jih 6 il 4 ?
y *
«o, j S 3t 36

60 — (2712) : Abdullah ibn Umer (R), bir adama yatana


girdii zaman öyle duâ etmesini emretmidir :

«ALLÂHUMME! HALAKTE NEFSÎ VE ENTE TEVEFFÂHÂ, LEKE


MEMÂTUHÂ VE MÂHYÂHÂ. AHYEYTEHÛ FAHFAZHÂ VE N N
EMETTEHÂ FAFR LEHÂ.
ALLÂHUMME! NNÎ ES’LUKE’L-ÂFYETE = Yâ Alâh! Nefsimi
sen yarattn. Onu vefat etdirecek de sensin. Onun ölümü ve dirimi sana
âiddir. Eer onu diriltirsen sen onu koru ve eer onu öldürürden sen ona
mafiret eyle!

Yâ Allah! Ben senden afiyet (dünyâ ve âhiretde shhat ve selâmet


vermeni) taleb ediyorum»!

Bunun üzerine o zât bn Umer’e hitaben Sen bu duay Umer’den :

iitdin mi? diye sordu. bn Umer Ben bu duây Umer’den daha hayrl
:

olandan, Rasûlullah (S) dan iitdim dedi.

Nâfi’nin olu kendi rivayetinde : Abdullah ibn Hâris’den dedi de (Ab-


dullah ibn Hâris’den) iitdim demedi.

39. Buradaki öldürmekden murâd uykudur. Uyku hâli hadîsde uûrun zevfili alâkâs ile
ölüme benzedilmidir. Nitekim «uyku ölümün kardeidir» sözü mesel olmudur.
Nüfûr’a gelince o, kyamet gününde ba’s için dirilmekdir.
.

KÎTABU'Z-ZKR VE'D-DUA VE'T-TKVBE VE’L-ISTGFAR 203

• ^ -A gÜ-» y\j£ i'$i .


J;,: jj*- t?l>. . J>. j j (tv\r) — *\\
;AYl
c/,v Vb .-Ad A Lj
AÂ : i
p A v7
‘/n
*
• 3 ir
't

.
. Vvt 7 1
-

c
lA: W
r J,;.
jî .

,
r\'. V» £.M srj ?
fol srf lj

•^•>3 J^y‘3 î)£j Iö*S Û' •


^ ^ &Vb & •
r>V>v/j
^ i •
^e7 *“^î* erA* JjV' C- 1
1 . AI^H. Âil cd 1 7- V d-l Sjcl

‘>17 ^.J^u-7* ÜfÜ' ^>'3 • ‘»^* ^7* uV* 1;*^" 0*'lj • jJXo T-Tü VI


l--" oc ia
s^* d û '
ft
^ 5 ^Sjj. »3^3 •« j** 1

) jr V"'3 l-c ^*-»1

— (2713) Bana Zuheyr ibn Harb tahdîs etdi. Bize Cerîr, Süheyl’-
den tahdîs etdi. Dedi ki Bizim birimiz yatmak istedii zaman Ebû Sâlih
:

sa yan üzerine yatmasn emreder, sonra da u duây söyler idi


)>ize,
:

«ALLÂHUMME! RABBE’S-SEMÂVÂT VE RABBE’L-ARDÎ VE


KABBE’L-AR’L-AZÎM. RABBENÂ VE RABBE KÜLL EY’N, FÂL-
KA’L*HABB VE’N-NEVÂ VE MUNZLE’T-TEVRÂTÎ VE’L-NCÎL
VE’L-FURKÂN EÛZU BKE MN ERR KÜLL EY’N ENTE ÂHIZUN
U-NÂSYETH.
ALLÂHUMME! ENTE’L-EVVELU FE LEYSE KABLEKE EY’UN
VE ENTE’L-ÂHRU FE LEYSE BA’DEKE EY’UN VE ENTE’Z-ZÂHRU
FE LEYSE FEVKAKE EY’UN VE ENTE’L-BÂTINU FE LEYSE DÛ-
NEKE EY’UN IKDI ANNA’D-DEYNE VE ANNA MNE’L-FAKR.
= Yâ Allâh! Ey semâlarn arzn ve bütün arn Rabb! Ey bizim
liabbmz ve her eyin Rabb! Ey tâneleri, çekirdekleri pörtletib yaran!
Fy Tevrât’, ncîl’i Ve Furkân’ indiren! Ben, nâsiyesinden tütmakda oldu-
un her eyin errinden sana smyorum.
Yâ Allâh! Sen evvelsin, senden önce hiçbir ey yokdur. Sen âhirsin,
senden sonra hiç bir ey yokdur. Sen zâhirsin, senin fevkinde hiç bir
ey
yokdur. Sen bâtnsn, senin ötende hiç bir ey yokdur. Bizden borcu
kazâ
et 40 ve bizi fakîrlikden zengin kl».
Ebû Sâlih bu duây Ebû Hureyre’den, o da Peygamber (S) den olmak
üzere rivayet ediyordu.


Oc ( ‘j^ jl cA ) ü A ;: b J ( ..)
-
2 j* b 1'
3b {/jx «s jLj ‘j€
J*\ • ‘ \>\ 4
i]

%
\ 3îi t
j•*’
’jc
*
v
>cîA V jrJ; OJ
K). Buradaki borçdan maksad, bütün nevüeri üe Allah ve kul haklan
olmas muhtemldir.
}

204 SAHlH-1 MÜSLM


62

— ( ) : Burada da Hâlid (et-Tahhân), Süheyl’den, o da


babasndan, da Ebû Hureyre’nin Rasûlullah (S) bize yatamza girdi-
o :

imiz zaman bu duay söylememizi emrederdi dediini (61 rakaml) Cerîr


hadîsi gibi tahdîs etdi. Râvî burada «senin, nâsiyesinden tutmakda oldu-
un her bir hayvann errinden» demidir.

ZJZ L
. ji . o l‘J < j.j'
63
gJ,l7j 1 JjC i
J l . öA ;:c J \ j\ ; Viî
. J \

oiSD Lj : fi
» : Jj U ju » .
Cf. 'iki ^y ü.6 yi
i
: • *_/.

c
• 5=’.
-
1
û * ^ (J-i.
**
tt
A-r-^
s-
— ( Buradaki iki râvî de A’me’den, o da Ebû Sâ-
) :

lih’den rivayet ettiler ki, Ebû Hureyre (R) öyle dedi Fâtma Peygam- :

ber’e gedli, onian bir hizmetçi istiyordu. Peygamber (S) ona «Yâ Allah! :

Ey yedi semânn Rabb!.. diye duâ et» buyurdu. Bu hadîs de Süheyl’in


babasndan yapt (62 rakaml) hadîs gibidir.

. it en . s >j\ en . up y» s &q (w o \ -m
t^jt ti|.» «t jt ‘
» mJk JJC< Ajt JC \sJp\ J, t
î J»*n
64
"Aili-U V. Ait» • «t J 4 Ait^j t #jtj| Jl-L t

!
^|t!t dÜt^cJ- : •
JâJj • Jfi vt aL«. Jc jt Stjt tilT . Ait^i ‘Jc JXS

iulrlc t^lti ,01-jî jjj


.
^^^tji . Jj
• Ç 4»

:
-J » d&3 .Aii-ytl^.^ji^y .jJjftu**, (...)
1

f.-.r f *. .- •- ; , ' , .

• ^ W* -

J'* 0^> t
OJ .
^i»« (J>^j ^ J
,

— (2714) : Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) öyle


buyurmudur : «Sizin biriniz yatanna girecei zaman izârmin içini tut-
sun da onunla yatam silksin ve Allâh’m adm söylesin. Çünkü yatacak
kii kendisinden sonra (ya’nî dünden beri) yatana hangi mahlûk halef
olmudur bilemez. Yatmak istedii zaman, sa yan üzerine yatsn da
öyle duâ «SUBHÂNEKE’LLÂHUMME! RABBÎ BKE VADA’TU
etsin :

CENBl VE BKE ERFAUHÛ EMSEKTE NEFSÎ FAFR LEHÂ. YE N


KtTABU'Z-ZKR VE’D-DUA VE’T-TEVBE VE'L-ISTGfAr 205

N ERSELTEHÂ FAHFAZHÂ BÎMÂ TAHFAZU BH BÂDEKE’S-


SÂLHÎN.
= Yâ AUâh! Seni bütün noksan sfatlardan tenzih eylerim. Ey Rab-
lurn! Ancak seninle yan tarafm
onu ancak se- yatama koydum. Ve
ninle kaldrrm. Eer canm tutub alacaksan sen ona mafiret eyle. Ve
«ger salverecek ya’nî hayâtda brakacak isen, sen onun hayâtn, sâlih
kullarn muhâfaza ettiin himâyenle muhâfaza eyle!»

( ) Buradaki râvî de Ubeydullah ibn Umer’den bu isnâd


:

ile rivayet etmidir. Burada «Sonra Rabbm! Ancak senin isminle yan: :

tarafm yatama koydum. Eer sen nefsimi hayâtda brakacaksan ona


merhamet eyle! desin» demidir.

'jc ü; [yc j/j* a d d ' y I


[ isle (fv\o) —
, t- isli U' * JÛJ» » J&
%

d\ USÎ % & Ü/j o\ S JA& ^

64 — (2715) 41
: Enes ibn Mâlik (R) dan (öyle demidir) :

Rasûlullah «ELHAMDU LÎ’LLÂH’LLEZÎ


(S) yatana girdii zaman :

ET’AMENÂ VE SAKÂNÂ VE KEFÂNÂ VE ÂVÂNÂ. FE KEM MMMEN


LÂ KÂFYE LEHÛ VE LÂ MU’VÎ = Bizi doyuran, suya kandran (her
türlü ihtiyâcmzda) bize yetien, bizi barndran Allâh’a hamd olsun. Ki-
fayet edicisi ve barndrcs olmayan nice kimseler vardr!» diye duâ
ederdi 42
.

41. Metinde böyle rakam mükerrer olmudur. Bunun, rakamlamada bir yanlma eseri
64
olduunu sanyorum a. Uç hadîs sonra 68 den 70 e geçilmesi; b. 69 rakamnn atlan-
:

mas; c. kinci 64 rakaml hadîsi rivayet eden sahâbînin bir evvelki sahâbîden baka
olmas; d. Birinci 64 rakaml hadîsin iki hilâl arasndaki müteselsil rakamnn (2714)
olub kincisinin ise (2715) olmas bu ihtimâli te’kîd eden hususlardr.

42. Rasûlullah’n yatak duâlarndan en mühimmi MUAVVZÂT' sûreleri) oku- (Sndrc


yüb kendi bedenine svazlamasdr ;

Aie (R) öyle dedi Peygamber (S) her gece yatana geldii zaman iki elini bir-
:

ledirerek bunlara nefes etmee balayb: KUL HUVE’LLAHU EHAD ve KUL EÛZU
BÎ-RABBÎ’L-FELAK ve KUL EÛZU B-RABB’N-NÂS sûrelerini okurdu. Sonra iki
eliyle vücûdundan elinin yetidii yerleri svazlard: Elleriyle ban, yüzünü ve vücû-
dunun ön ksmn
mesh etmeye balard. (Sonra vucûdunun arka tarafm mesh ederdi)
ve böyle okuyub nefes ederek vucûdunu mesh etmeyi üç defa tekrar ederdi (Btthûrî,
jiihnl’l-Kur’ân, bdbu fadli’l-Muavvizâti).
V ,

206 SAHlH-î MÜSLM

^ ( U)

6^ : v6 (
^V ’&3 ) ' /l S öiü
r 1 ^3 L*> (XV\'\) -
£§§
il ‘JjL'j 'Jr îit iJb : $ .
I^iv Jî-;- j ;y> ^ , j^u , :j LZ ^
.
« J**l t* ^-î ^J.i U ^2 i ,J| ^J\ D J jL_ ’j£ cJÜ : . *» jC-C
y !

< c*-«- j6 IrlJ^S ^ V6 w-.j0.b •


d.' d J^K •>.' \*£/b (••)

: cJâj .
^i\ J *. ^ Ojle cjt- : 3^ « jî V t!/ »/j [y= J}U <

• « J*«l ^ t cd-^ l* *jl <^\\ j»^UW J^â>_


y !

V >â - ; - " * - Vf V" .*•**•, v *•


^ !
• r •"m- .*, . • . .

b o b
I

j c; p • <s^ c cj \
^ •*-> • Vlî - jbj \j \ 3 w/ (...)
«»
* ^ -- ^ • •

^ ^
" •' >"«*
'j
/#
VI r, ^ .•">•' -*'• * • " r' !•- '•« • - \ ^ *T.* •

Jf- . 4)-* >\Z~ ' « U}wx>-


^ \jtys .
/
(
^4^> 4J )
JU£ b Jo- 4^ . <j\

• <* ^ Jb
t
--»
"
^ j**jv
*
* • " -
^ •**"
l3
^
^
(18) YAPILAN EYLERN ERRNDEN VE HENÜZ YAPILMAYAN
EYLERN ERRNDEN ALLAH’A SIINMA BÂBI

65 — (2716) : Fervetu’bnu Nevfel el-Ecaî öyle dedi : Âie’-


ye Rasûlullah’n Allah’a ne ile duâ eder olduunu sordum. Âie (R) : Ra-
sûlullah (S) : «ALLÂHUMME! NN EÜZU BKE MN ERR MÂAML-
TU VE MN ERR MÂ LEM A’MEL = Yâ Allâh! Ben yaptm eylerin
errinden ve henüz yapmadm eylerin errinden sana snrm» der
idi dedi.

Yine Fervetu’bnu Nevfel öyle dedi Ben Âie’ye Ra-


( ) •
:

sûlullah’n devaml duâ edegeldii duâdan sordum. Bunun üzerine Âie :

Rasûlullah : «Yâ Allâh! Ben yaptm eylerin errinden de, henüz yap-
madm eylerin errinden de sana snrm» der idi dedi.

( ) : Buradaki iki tarîk râvîleri do,u’be’den, o da, Hu-


sayn’dan bu isnâd ile yukarki hadîs gibi rivâyet etdiler. Ancak Muham-
med ibn Ca’fer’in hadîsinde cerr harfi’nin tekrân ile «ve ilemediim
eylerin errinden» tarzndadr.
: : .

KTABU'Z-ZKR VE'D-DUA VE’T-TEVBE VE'L-ISTÎGfAR


207

<;
Üj j
»
\

A At i J J^2. j6"
j'c . \
J*

*^X>
Lrl;
.
^ J Jl j (...)-

oG J J}U
-\*\

gJ jl l
JîV â fjj* *>6 < *•
c

•£

• * cK '
I»"-*
/'J dh }jc\
JJ
— ( ) : Âie (R) den (öyle demidir) : Peygamber (S)
«ALLÂHUMME NNÎ EÛZU BKE MÎN ERR MÂ AMLTU
duasnda :

VE ERR MÂ LEM A’MEL == Yâ Allah! Ben yaptm eylerin errin-


den ve henüz yapmadm eylerin errinden sana snrm» der idi.

t? X* . jU+y I
< yjjt J Jllllt frl* .Jt\h l£ TY \v) —
(

j6" j* <jXU j\ ji
*

$|§ I/-J ‘ 1
7-*i J j.v u c lx_'j j\ jfxi ilJî GjS.
. S£U-j»j • ûîytâ',.
^y'3 0^3 • ^ oi' o^' 1
.
^Lâî JU oî
W| 'OJ V dAr^i s _^ Jj j£j||
)

'•
-L •*>
• ö J y ji
67 (2717) : bn Abbâs (R) dan (öyle demidir) : Rasûlul-
lah (S) öyle der
«ALLÂHUMME! LEKE ESLEMTU VE BKE idi :

ÂMENTU VE ALEYKE ENEBTU VE BKE HÂSAMTU.


ALLÂHUMME! NNÎ EÛZU BÎ-IZZETÎKE LÂ LÂHE LLÂ ENTE
EN TUDILLEN ENTE’L-HAYYU’L-LEZÎ LÂ YEMÛTU VE’L-CNNU
VE L-NSU YEMÛTÛN = Yâ Allah! Emir ve nehyini kabûl edib
kendimi
yalnz sana verdim, yalnz sana iymân etdim. Yalnz sana
güvendim, te-
vekkül etdim. Yalnz sana inâbe ve rucû’ etdim. Hasma kar hüccet ge-
tirme kuvvetimi senden aldm.

Allah! Beni dalâlte sevk etmenden senin izzetine
snrm.
Sen
o kudret sâhibisin ki senden baka ibâdet olunacak
hiçbir ma’bûd yokdur.
Sen hiç ölmeyecek olan ebedî dirisin. Halbuki cinn
ve ins (görülmeyen
ve görülen bütün mevcûdât) öleceklerdir» 43 .

43. Bu dua öyle de terceme edilebilir


«Ya Allah, sana teslim oldum (boyun edim), sana
iymân etdim, sana güvenib
dayandm, sana yonelb döndüm ve senin urunda hasmolub
dövüdüm. Yâ Allah Beni
(doru yola iletmiyerek) sapkla giriftâr etmenden izzetine
(senin mutlak saltanat
ve kudretine) snrm k
senden baka zâten snlacak hiç bir tanr
yokdur. Gerek
cmnler, gerek insanlar Ölecekleri (fenâ bulacaklar muhakkak
olduu) halde sen ölmi-
yeçek, fena bulmayacak olan Hayysn, Kayyûm’sun».
Duâmn burasn u âyetler te’kîd etmekdedir
•...Ondan baka hiç bir tanr yok. Onun zâtndan baka her ey helak
olucudur.
Hukum onundur ve tiz ancak ona döndürülecektiniz » (el-Kasas: 88).
ZC U U hCT CanU 1ânîdir (Anc ak) azamet ve
r" k"?
^ bak
Rab binin zat u ! T,
kalacakdr» (er-Rahmân: 26-27).
ikram sahibi olan
-
j :

208 SAHH -1 MÜSLM

*yt J* J j'-iL j JU-l . J ^ A-c ^ 6"^ (


TVVA ) “ "\A
J j\ t J*c ~\ _,â~.,J tij ‘ ^ o?-
1
'
^ • : * •/. ;*j '
Dc ‘ '
D 6, ‘
ti. y.

H -^3 ^ ^
'

.« jÛ^UÎK .
<V>
-$* y^S > £yg'
68 —
Ebû Hureyre (R) den Peygamber (S)
(2718) : : bir se-

ferde olduu zaman ve sehar vaktna irdii zaman öyle der idi : «AL-
LÂH’n hamdini ve bize snamasnn güzelliini bir iiden tebli etsin.
Ey Rabbmz! Sen bize sâhib olub muhâfaza et. Bol nimetlerini bize ih-
san et. Bunlar ateden snc olarak söylüyorum»

« jUq jj y .
J Ek. \
. fcjSâ ;Û S i» fcî (wu) - V •

1 ^öt » Acîjl IJlJ. jC*q 'j£ <; \ i l

• <Jy> j <jk (i >.


^ ^i • cSy' j J'.r5 • jJ : 3 5
<4

^ o Jy* Cj . o>\ Uj ^-ail j p» Ja* a» s jvs


. . ^ j

• 8 'jT 'i •
'3 f c-> \

-
.

*A._
. * -

A ^

4
e

11» A>* ify Jt *X*C ll> .X>> . jD J/ J (.»•)

. jlivi
" i

70 —
Bize Ubeydullah ibn Muâz el-Anberî tahdîs etdi. Bize
(2719)
babam tahdîs etdi. Bize u’be, Ebû Ishâk’dan, o da Ebû Mûsâ E’arî’nin
olu Ebû Burde’den, o da Ebû Mûsâ (R) dan tahdîs etdi ki Peygamber
(S) u duâ ile duâ ederdi
«ALLÂHUMME’GFR-L HATÎETÎ VE CEHL VE SRÂFÎ F EMR
VE MÂ ENTE A’LEMU BH MNNÎ.
ALLÂHUMME’FRLÎ CDD VE HEZLÎ VE HATAÎ VE AMDÎ VE
KULLU ZÂLKE NDÎ.
ALLÂHUMME’PR LÎ MÂ KADDEMT'J VE MÂ AHHARTU VE
MÂ ESRÂRTU VE MÂ A’LENTU VE MÂ ENTE A’LEMU BH MNNÎ.
44. «Ve eshare», sehâr vaktnda kalkt ve onda bineine bindi. Yahut yürüyüünde sehâr
vaktna kadar vard ma’nâlannadr. *
«Bir iiden iitdi» ta’bîri haber lafz ile emrdir. Hakikati : Ni’metlerine ve imti-
hannn güzelliine kar Allah’a yaptmz hamdimizi iiden iitsin, âhid olan ehâdet
etsin demekdir. Ya’ni u
vaktdaki bu zikrimizi iitsin de müstakbel nesillere duyursun.
«Rabbmz bize musâhib oL.» ya’nî bizleri muhâfaza eyle, ni’metlerinin bolluunu
bize ihsan et ve her sevilmeyen eyi de bizden çevir!»
«

KTABU'Z-ZKH VE’D-DUA VET-TEVBE VE’L-ISTICfAR 209

ENTE’L-MUKADDMU VE ENTE’L-MUAHHRU VE ENTE ALÂ KÜLL


EY’N KADR = Yâ Allah! Günâhm, bilgisizliimi, her iimde israfm
ve benden daha iyi bildiin bütün kusûrlarm mafiret eyle.
Yâ Allâh! Ciddi hâlimi, latif emi, hatâm ve dileyerek ilediim gü-
nâhm afveyle. ’tirâf ederim ki bu kusûrlarn hepsi bende vardr.
Yâ Allâh! Evvelden yapdm,
sonradan yapacam, gizlediim, aça
vurduum ve benden daha iyi bildiin bütün günâhlarm mafiret eyle,
öne geçiren ancak sensin. Geriye brakan da ancak sensin ve sen her eye
kaadirsin!»
( ) : Gurada da u’be bu isnâdîa rivâyet etdi.

4
ts-Ü' (tyv •) — V\
*^'x
3 'û*
3J O jiaAl 3^ ^3 y<x\ jÛ©

•J.'j* ' *
w \ <
\s*J* -<J• *
o* < \

&
" **

w
" ^ ' / •

<i .
lsS-\ V* cii' yo J
^ ! p\ » ^ i» 3j~j ü ? : 1)6

J.S^3 J olj J*aO j . cpU* ip» ^ GV -'


<i j .

. jJ. J U.1 j
71 — (2720) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)
u duây «ALLÂHUMME! ASLIH LÎ DÎNYE’LLEZÎ HUVE
söyler idi :

SMETU EMRÎ VE ASLIH LÎ DÜNYÂYE’LLETÎ FÎH MEÂÎ VE AS-


LIH Lî ÂHRETYE’LLETÎ FÎHÂ MEÂDÎ VE’C’AL’L-HAYÂTE ZIYÂ-
DETEN Lî FÎ KÜLL HAYRN. VEC’AL’L-MEVTE RÂHATEN LÎ MÎN
KÜLL ERRN = Yâ Allâh! Her iimin ismeti (koruyucusu) olan dîni-
me smsk sarlarak onunla beni salâha götür, jçinde yaaym, benim
içingeçimim olan dünyâm bana hayrl kl. Kendisinden meâdm (kyâ-
met günü dönüüm) bulunan âhiretimi benim için salâh getirici yap. Ha-
yâtda bana hayr artr. Ölümü benim için her eyden râhat (verici) kl!»

*• s >•
f-.s - '.r -

V- L a»- . jtu* a b a>. YU : .


jlL
,

3 ^Ul 3 (rvr
\)
— yy
•iiLjj ü/« x. ^y.y j
® <; \ i
£§ y:)' 0 c . j)i 'jc, «
î jz ,
j y; \

• a
ti*" 3 ölî Jlj t
<^j4)I

n ‘ o*~\ 3} 3* t(
ûc ^ : viî . j ^,i)\ J\ j (...)

. « * ojjj
^
j' ju y*;ot 31 o yd .
"
< s
«.
£.v
5

S. Müslim; C. 8, F — 14
-

210 SAHH-Î MÜSLM

72 — (2721) : Abdullah (ibn Mes’ûd (R) dan, Peygamber


(S) öyle der«ALLÂHUMME! NNÎ ES’ELUKE’L-HUDÂ VETTUKÂ
idi :

VE’L-AFÂF VE’L-INÂ = Yâ Allah! Ben senden hidâyet, takvâ, (dün-


yânn kötü hrslarndan) perhîzkârlk ve (gönülce) zenginlik isterim».

( ) Buradaki râvîler de Ebû Ishâk’dan bu isnâd ile yuka-


:

rki gibi rivâyet etdiler. Ancak bunlardan bnu’l-Musennâ kendi rivâye-


tinde (Afâf yerine) «iffet» demidir.

ps it 4? S TA pr\ 3 && ^ d.< 3 £: # (™r) - vr


î/jiü ( &jl>> : v' *• 3

73 — (2722) : Zeyd ibn Erkam (R) öyle dedi : Ben sizlere

baka deil ancak Rasûlullah’m söyleyegeldii gibi söylüyorum. Rasûlul-


lah (S) «ALLÂHUMME! NNÎ EÛZU BKE MNE’L-ACZ
öyle der idi :

VE’L-KESEL VE’L-CUBN VE’L-BUHL VE’L-HEREM VE AZÂB’L-


KABR.
ALLÂHUMME! ÂT NEFSÎ TAKVÂHÂ VE ZEKKÂHÂ ENTE HAY-
RU MEN ZEKKÂHÂ ENTE VELYYUHÂ VE MEVLÂHÂ.
ALLÂHUMME! NNÎ EÛZU BKE MN LMN LÂ YENFEU VE
MN KALBN LÂ YAHAU VE MN NEFSN LÂ TEBEU VE MN
DA’VETN LÂ YÜSTECÂBU LEHÂ = Yâ Allâh! Ben aczden, tenbellik-
den, cimrilikden, ..fazla ihtiyârlkdan, kabir azâbndan sana snrm.
Yâ Allâh! Nefsime takvâsm ver. Onu temizle. Sen onu temizleyen-
lerin en hayrlssm. Sen onun velîsi ve mevlâssn.

Yâ Allâh! Ben vermeyen ilimden huûu olmayan kalbden, doy-


fâide
mayan nefsden, kabûl edilmeyen duâdan sana snrm».
j

KTABU’Z-ZÎKR VE'D-DUA VET-TEVBE vel-stîfAr 211

A..C jr iC 3 <jr Juc tf.1». . «jr A-.aIi (tYTr) — V£


<
X J» V
" •- * - •- f.v» - •'**,'/ «-• £ -
—ö -* •'.
k"* 'f- J • .* -.t ,
." e i t f.'.
)U : Jl» .
> - * *#• ^c. J; ^*>- -X~£ U> -*•> . A/_ Jr
^
Ij Jl>-

.
«
'4
>
r^i '1 VJ aJJY . ilJlj . 2*Ü1 Upu $ »\ > "

;y ji j Jûjt y j ilil y » IJL J ' »rj.l v» ki ^ k \ j!l


#
r
. Uaj U j . .--U .1 £ ^ il i, /lj .
3 D 11 _.A_;
p iJÜ !
pil
. i-û t -J: 'Ji"

\ pjj .jij jiö M a


'
-û;s j\jj v r. en »P* Jl p» 1

'»/i J i pal

.
« jtfij

74 — (2723) : Abdullah ibn Mes’ûd (R) dedi ki : Rasûlullah


(S) akama olduu zaman «Biz Allah için akamladk. Mülk de
dâhil :

Allah için akamlad. Hamd Allâh’a mahsûsdur. Allah’dan baka hiç bir
ilâh yokdur. Tekdir, orta yokdur» der idi. Râvî Hasen ibn Ubeydillâh
öyle dedi Bana Zubeyd tahdîs etdi ki kendisi brâhîm’den bu hadîsde
:

unu da ezberlemidir «Mülk onundur, hamd onundur ve o her eye kaa- :

dirdir. Yâ Allâh! Ben senden bu gecenin hayrn isterim. Bu gecenin er-


rinden ve ondan sonrakilerin errinden sana snrm. Yâ Allâh! Ben ten-
bellikden ihtiyârln kötülüünden yahut insanlara kar büyüklük —
taslamann kötülüünden sana snrm. Yâ Allâh! Ben atedeki azâb- —
dan ve kabirdeki azâbdan sana snrm».

- —

i /\ L/j . J3 j jlCJl ^ e* \j\ l/j . USK C £3 il ili


j t£
a i &A Û5Î a S i jja j
viJi3 */j j“S ^
.
W »
^
j . t
^+

75 —
Abdullah ibn Mes’ûd (R) dedi ki Allâh’m Pey-
( ) : :

gamberi (S) akam vaktma girdii zaman «Biz Allah için akamladk. :

Mülk de Allah için akamlad. Hamd ona mahsûsdur. Bir ve ortaksz ola-
rak Allah’dan baka (taplacak) hiç bir ilâh yokdur» der idi.. Râvî Bu :

sözlerin içinde bunlar da söylediini zannediyorum dedi «Mülk onun- :


:

212 SAHlH-1 MUSLÎM

dur, hamd ona mahsûsdur ve o her eye kaadirdir. Ey Rabbm! Bu gece-


deki eylerin ve bunun ardndaki eylerin hayrn senden isterim.
hayrn
Bu gecedeki eylerin errinden ve onun ardndaki eylerin errinden sana
snrm. Ey Rabbm! Tenbellikden, ihtiyârln kötülüünden sana s-
nrm. Ey Rabbm! Atedeki azâbdan ve kabirdeki azâbdan sana sn-
rm». Rasûlullah sabaha çkd
zamanda da yine böyle «Biz Allah için :

sabaha dâhil olduk. Mülk de Allah için sabaha dâhil oldu...» der idi.


""it " ir ^° % r '5 \ t •
^
-*
*
— VA
z» . . .

c/ 4 <J**->* Il Ü ^ c/ ^ l (•••)

& «j AA: ^ at Av = • ûî * o-y v£ • ££ J * v « /ö


1
p . '4 ap V . '4)1 VI 'öl v 4 Püij 4 ai jj.13 opî
. . , 'ju ’^pi iîj

öl !
r: 3 û4 Â>*'3 •
V*.^
4
3^' jp* *â 4 di

.
«
^a Ç* jM j-jTJ

4 Al d A® ûc ‘ d j\ âc A. 3 5Â d/'ij :
Atc cJk

'h sü» ^ v ij i\ vi viv 36 *•


\
4
05 J» .£

76 — ( ) : Abdullah (ibn Mes’ûd R) dedi ki : Rasûlullah


(S) akam vaktna dâhil olduu zaman öyle der idi

«Biz akama mülk de Allah için akama dâhil oldu.


dâhil olduk,
Hamd Allâh’a mahsûsdur. Yalnz ve ortaksz olarak Allah’dan baka hiç-
bir ilâh yokdur. Yâ Allâh! Ben senden bu gecenin hayrn ve ondaki ey-
lerin hayrn isterim.Onun errinden ve ondaki eylerin errinden de sa-
na snrm. Yâ Allâh! Ben tenbellikden, çok ihtiyârlkdan ve ihtiyarln
kötülüünden, dünyâ fitnesinden ve kabir azâbndan sana snrm».
Hasen ibn Ubeydillâh dedi
Zubeyd, brahim ibn Suveyd’den, o da ki :

Abdurrahmân ibn Yezîd’den, o da Abdullah ibn Mes’ûd’dan olmak üzere


bu hadîsde bana unu ziyâde etdi Abdullah bunu Peygamber’e ref’ : d
ediyordu. LÂHE LLALLÂHU VAH-
Peygamber öyle demidir : «LÂ
DEHU LÂ ERKE LEH LEHU’L-MULKU VE LEHU’L-HAMDU VE
HUVE ALA KÜLL EY’N KADR = Allah’dan bâka hiç bir tanr yok-
dur, birdir o. Onun orta yokdur. Mülk onun, hamd onun. O, her eye
hakkyle kaadirdir».
-

KtTÂBirZ-ZÎKK VE’D-DUA VE’T-TEVBE VE’L-ISTGFAR 213

• " f • <* ^ f
• ** • ••
j •*, r **

Vl Jt>-

' v A--0 \mSj0 (tYTi)
, i. / \
— YY ... *

4
5-t! *
Cj*
4 ^4*-* . ;

^ ^
V >i *
• r^J
-

• ii
•-^>-
"
. ijij 'i v 'o v . 3 >; jtr'gg i3 .
ji J
^ *• ^ »
' [' • v/ ^
• « *
-*••} /b-
, a
^
%. i

J
» •

77 — (2724) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) her za


inan öyle der idi : «LÂ LÂHE LLALLÂHU VAHDEH, EA2ZE CÜN-
DEH VE NASARA ABDEH VE GALEBE’L-AHZÂBE VAHDEH FE LÂ
EY’E BA’DEH = Yalnz Allah’dan baka hiçbir ilâh yokdur. Yalnz bir
o vardr. Allah, ordusunu azz kld, kuluna da yardm etdi. Tek bana

da Arab kabilelerine galebe etdi. Son söz Allah’dan baka hiç bir ey :

4S
yokdur» .

3 y-t £> : 3& UM 0} &J. . oo S SSft «


(w) - VA
.
j j AÂI ! *<01 :
J» »
§H (j D& : Ü& *
^ 3* ‘ -V. G.' O*

. ‘p ;r_ , .i'jlij jjj iLîii. . U'-^\ * ’i'i'j


. r .

JL^
-r.
t sûlS^ (> ; ^-I .
( â' U*. ) -4 C & -*>• • jyi c/' (•••)


4-^. lf i f-*
• « i'AJl j dUl-1 J| !
^|ül
: J» B «Â>\ J I)k : ük •

78 — (2725) : Aliy (R) dedi ki : Rasûlullah (S) bana öyle


dedi : « ALLÂHUMME’HDDÎNÎ VE SEDDDN. = Y.â Allâh! Beni hidâ-
yet eyle ve bütün ilerimde doruya muvaffak kl de. Hidâyeti, yola hi-
dâyet olunmam, tir de okun düzlüü gibi düm düz muvaffak olmay zik-
reyle!» buyurdu 48 .

( ) : Bize Âsim ibn Kuleyb bu isnâdla haber verdi. Aliyy


dedi ki : Rasûlullah bana : «ALLÂHUMME! NNÎ ES’ELUKE’L-HUDÂ
VE’S-SEDÂDE de» buyurdu, sonra yukardaki hadîs gibi zikretdi.

45. Hadîs kâne ile rivayet edildiine göre Peygamber, Allah'n ni'met ve inayetine kar
bu ükür ve hamdini el-Ahzâb sûresi âyetlerinde emrolunduu üzere zaman zaman
tekrar etmidir.
46. Dua ederken bu iki lafz ya’nî hidâyeti ve ilerde doruya muvaffakiyeti zikret. Zira
doru yolda olan saptmaz, ok düzelticisi de onu dümdüz yapmya h^ris olur. Dua eden
kimse de böyle olmaldr. lerini dorultmaya hrs göstermelidir.
' » :

214 SAHÎH-Î MUSLÎM

f'P* V gf-
31 ~ l (")
.

âV Jâîül ü
vi A-
(fvr\) —
. (j l
j ) ' rp LAi*

^ < crÇ P» ûî ‘ ‘ «Ü Jî ^ *? pr Cf o\ BSi : 1

£& î^j» J6 . ^ : cJlî f ! \^U dJ&Slî


^ JUJ ^cJj U » Jla . OU £} * ’^\ jl
i juu
* *
; ‘r&yj
u v * is Jii
;jj\
^
«•'
t ÖJ jS
^ ^
. oi s ; &ji .oiar>.rs\ *)& ti5
^ ^ C * #• •
a

. ^X*j A-l <»


jj 4~Â> Iûjjj <a1>- 4 » Juj£ J

JL A jc /Ji O -u£ JL *j**~\j J.'3<£rj}' S^. yy\ls>e \


••)

^
m

'
^Z, ^ j a/-', v>
=

*Js i;;;/-. ^ ^ J»
y* Â
^ j.î ^ ^ i»
'jl
jlk’-L. .<ül>- 5 AC «i' jbj.L. 1)
Jj <•'

jj. . » . • , xL" J-s\-» j.«) y iilJ 1

,
.•
<'ür^ a'x*-'«jî' ji».L. . *-
*"
,t
j *i'' j\x-L. . <—i- iL»j
•- - •

(19) GÜNDÜZÜN EVVELNDE VE UYUNACAI SIRADA


TESBÎH ETME BÂBI

79 — (2726) Bize Kuteybetu’bnu Saîd, Amr en-Nâkd ve bnu Ebî


Umer — lafz bn Ebi Umer’indir tahdîs edib öyle dediler : Bize Suf- —
yân, Talha ailesinin himâyeinde bulunan Muhammed ibn Abdirrahmân-
dan, o da Kureyb’den, o da bn Abbâs’dan, o da (Peygamber’in zevcesi)
Cuveyriye (R) den öyle tahdîs etdi Peygamber (S) bir gün sabah na- :

mazn kld
srada Cuveyriye henüz namaz yerde bulunurken kld
Cuveyriye’nin yanndan dar çkd. Sonra kuhk vakti olunca geriye
döndü. Cüveyriye de hâlâ namaz yerde oturmakda idi. Peygam- kld
ber ona: «Senden ayrldm zamandaki hâl üzere mi devâm ediyorsun?»
dedi. Cuveyriye Evet o hâl üzereyim dedi. Peygamber «Vallâhi ben
: :

senden sonra dört kelimeyi üç defa söyledim Ki eer bu kelimeler senin


gün baladndan beri söylemi olduun kelimelerle tartlsayd, benim
söylediklerim muhakkak senin söylediklerini tartard. Onlar unlardr
SUBHÂNALLÂH VE BHAMDH ADEDE HALKlHt VE RIDÂ NEFS-
H VE ZNETE ARIHÎ VE MDÂDE KELÎMÂTHÎ = Allâh’ hamd
ederek onu, mahlûkatmn says, nefsinin honudluu, arnn arl ve
kelimelerinin mededi (çokluu) kadar tesbîh eylerim».
.

KÎTABU’Z-ZKR VE'D-DUA VE'T-TEVBE VE'L-ÎSTFAR 215

Buradaki râvî de Cuveyriye’nin


( )
Rasûlullah sabah : :

namazn kld
srada yahut sabah namazn kldkdan sonra yanma u-
rad dediini rivâyet edib yukanki hadîs tarznda zikreyledi. ukadar var
ki burada «S 3HÂNADLÂHÎ ADEDE HALKIHÎ. SUBHÂNELLÂHÎ
:

RIDÂ NEFSFL SUBHÂNALLÂH ZNETE ARIH. SUBHÂNALLÂH


MDÂDE KELMÂTÎH = Allâh’, mahlûkatmm adedince tesbîh ederim.
Allah’ nefsinin honudluunca tesbîh ederim. Allâh’ Armn arlnca
tesbîh ederim. Allâh’ kelimelerinin midâdnce tesbîh ederim* demidir 47 .

ÖS.. : VÖ (
Jv iidü '3 ) J J*.*
1 '-
j xU \isjj (tvrv) —A
•*

jl i \ : JÛ .
^,c A.mJ. L*a>- .
y~>- J\

• o*^3 • *x \J* J '3 • ^


f:

. £>tî; î Vi3 .
üj ^ y 4i . ;;w ÜjU » gs yÇu
.

«»
’J- ty. d LCjlSCl* D y* Jlâ»
*'
.
f
yi \p*Xi

. o?ysj û\f-iu;X.r ji . ütiAlil/iV ij s üiL :- £. Lstl&Ivu 'J«V


. « L5Cü j'»- . Oy* ir^r 3 • 3 «W-~j ^


o ' ^*3.5- . 5L» o «.i a-.c L"Â>j p • . Â.-s.-,j \ ir y\ *
(...)

jj . iu—VHu.y. < A.mZ, C ^ îîr A_>-

^ ^
. -AU
#
1 b*A3-j -

. d hx..«3sJa^ lif »-l 0

i;» i, O >•
' -
u" üi «-V'' r.'.', '
a
, y.

< o c ‘
-
j y /•
1
<— :
l.
*
(•••)

« ' -
' *>•>•*** •*? •
, •- v ..r ^Vt .•« -
•.C
C^ ^ A
^7 c ^3
t
I
l/ ^ (3
î
^ Ijp
S f • .7 - • - ; •' rv ^ • -

p
<

^
..

.
J“ o» Ü-V j) 0} OÎ •
< AfV' ûî • ^-.S A» J Âli I-Â . s ,«51 *i

& c iîj? S : ^ . j\â^


j ali
«Ü.’J V3
’j-V


j; Ji
î tjrvi-» HJ ^3 :
A.J y,
^4 JJ .
m
^
'<& *

V â) V 3 :^ w-l> : i
ti 1
c /1 ^ ‘ *lLi O 4 v3
47. Bu hadîsde midâd, meded ma’nâsna masdardr, ki kendisi ile bir ey çok olur. Alim-
ler : O burada olarak kullanlmtr. Zira Allah'n kelimeleri adedle ve baka
rftecâz
eyle ihata olunamaz. Burada bundan kasdedilen çoklukda mubâlaadr denîilerdrr.
: —

216 SAHÎH-1 MÜSLM

80 — (2727) : Aliyy (R) öyle tahdîs etdi : Fâtma, deir-


men ta
çevirmekden dolay elinde râhatszlk meydana gelmidi. O s-
rada Peygamber’e de bir çok esirler gelmidi. Fâtma gelen esirlerden
bir hizmetçi istemek üzere gitdi, babasn bulamad. Âie’ye raslad ve ona
derdini haber verdi. Peygamber (S) geldiinde Âie, Fâtma’nn geldi-
ini ona haber v^rdi. (Aliy dedi ki :) Bunun üzerine Peygamber bize gel-
di. Biz de yatak* arrftza girmi halde idik. Biz kalkmaya davrandk. Pey-

gamber «Yerinizde durunuz!» buyurdu ve ikimizin arasna oturdu. Hatta


:

ben gösümün üzerine dokunan iki ayann serinliini hissetdim. Sonra


Rasûlullah «iyi dinleyiniz! Ben size, sizin benden istediiniz esir hizmet-
:

çiden c\ha hayrl olan bir ey öreteyim mi? Sie^ yatanza girdiiniz
zaman otuz dört vlefa ALLÂHU EKBER dersiniz. Otuz üç defa SUBHÂ-
NALLÂH dersiniz. Otuz üç defa da ELHAMDU LÎLLÂH dersiniz. Bunlar
söylemeniz Sizin için bir hizmetçiden daha hayrldr» buyurdu 48 .

( ) : Buradaki râvîlerin hepsi de bu isnâdla rivâyet etmi-


Bunlardan Muâz’n hadîsinde «geceleyin
lerdir. yatanza girdiiniz za-
man» ifâdesi vardr.

( ) Buradaki râvler de Aliy’den, o da Peygamberden ol-


:

mak üzere Hakem’in bnu Ebî Leylâ’dan rivâyet etdii (80 rakaml) ha-
dîs tazmda rivâyet etmilerdir. Burada Aliy

— Ben bunu Peygamber’den iitdiimden beri hiç terk etmedim dedi.


Kendisine :

— Sffyn gecesinde de mi terk etmedin? denildi. Aliy :

— Sffyn gecesinde.de terk etmedim dedi.

Atâ’nn, Mucâhid yolu ile bnu


Ebî Leylâ’dan rivâyet etdii hadîsin-
de râvî : Ali’ye : Sffyn gecesinde de terk etmedin mi? diye soldum de-
midir 49 .

48. Bu ekilde tahmid ve tesbih’in mecmûu yüz oluyor ki bu el-ESMA’U-IIUSNÂ’-


tekbîr,
nm saysna musâvdir. Ancak bu, be vakit namazlarn ardndan okunan tesbîh, tahmid
ve tekbîrin tertibinden farkldr. Namazlardan sonraki zikir hakknda gelen
hadîslerde
tekbîr edilmesi, tesbîh ve tahmîdden sonra öretildii halde burada tekbîr
dierlerinden
evvel zikrolunmudur. Bu fark ya her iki zikrin edâ edildii zaman ve mekân
i’tibâ-
nyle olan ayrln neticesidir, yahut da —bunu ta’kîb eden hadîsde
görülecek 'üzere
tertîb baka türlü de yaplabilmekdedir ve bundan maksad
o üç kelimeyi bildirilen
sayda söylemeliden bâretdir.'
.49. Sffyn gecesi, Frat yaknnda Sffyn denilen yerde Hz. Ali fle
ma’rûf çetin harbin cereyan etdii gecedir. Ali çinde bulunduum
ordusu arasnda âm
o çetin iç ve me-
:

gûliyetler bile beni bundan men' etmemidir demi oluyor.


KTABU’Z-ZIKR VE'D-DUA VE'T-TEVBE VE'L-ÎSTGFAR 217

81 — Ebû Hureyre (R) den (öyle demidir) Fâ-


(2728) : :

tma bir hizmetçi istemek için Peygamberin yann geldi ve ona i ile-
rnekden ikâyet arz etdi. Bunun üzerine Peygamber «Sen istediin hiz- :

metçiyi benim yanmda bulamazsn» buyurdu ve öyle ilâve etdi «Dik- :

katle dinle! Ben sana, senin için bir hizmetçiden daha hayrl olan bir eye
delâlet edeyim mi? Yatana girerken otuz üç kerre SUBHÂNALLAH
dersin, otuz üç kerre ELHAMDU LLLÂH dersin. Otuz dört kerre de
ALLÂHU EKBER dersin» *>.

( ) : Buradaki râvîler de : Bize Süheyl tahdîs etdi diyerek


bu isnâdla rivâyet etmilerdir.

dljt £L> ^m yit


rL (t •)

# '
c
,
*

jc
- » ' • • ' J *1 f 1* -
« a*-
' V - '' i ,6 . / ,
V
— ATw.

(j
‘ V' < j** 3: <j* • er <-rP (jT-^ v VY V
. l
r'U . ü-a» «i' i jSI 'il » jl • * J.y* j 1 .

. « Uhli \
r l» . jlLlJ! ^ ‘ <3:r 'Hj

(20) HOROZLARIN ÖTMESt SIRASINDA DUÂ ETMENN


MÜSTEHÂBLII BÂBI

82 —
Bana Kuteybetu’bnu Saîd tahdîs etdi. Bize Leys, Ca’fer
(2729)
ibn Rabîa’dan, o da el-A’rac’dan, o da Ebû Hureyre (R) den tahdîs etdi

50. Kim uyku uyuyaca srada hadîsde bildirilen zikre devam ederse ona meakkat ve
yorgunluk ârz olmaz. Çünkü Fâtma çok çalmak sebebiyle meydana gelen yorgun-
lukdan ikâyet etmidi de Rasûlullah ona bu yolda zikre devâm etmesini tavsiye etmi-
dir (Ib'n Teymiyye).
Peygamberin çok sevdii kzndan bir esiri esirgemesi husûsuna gelince Pey- :

gamberdin tebli etdii slâm Dîninin inklâb düsturlar içinde esirliin dourduu kö-
lelik müesesesini kaldrmak ve hiç olmazsa bu mazlûm snf hürr insanlarn hâiz ol-
duu medenî bir hayât hakkma nâil etmek esâs da vard. Böyle iken kznn kapusuna
bir köle balamak, srarla yerledirib kökledirmee bu inklâb maddesine çald
aykr düerdi.
.

218 SAHÎH-Î MÜSLM

ki Peygamber (S) öyle buyurmudur : «Sizler horozlarn ötmesini iit-


diiniz zaman (dileklerinizi) Allah’dan, onun fazlndan isteyiniz. Çünkü
horozlar melek görmülerdir. Merkebin anrmasn iitdiinizde de eytân-
dan Allâh’a snnz (ya’nî EÛZU BLLÂH MNE’-EYTÂT’R-RACÎM
deyiniz) .
Çünkü merkeb bir eytân, görmüdür» 51
.

,U,, w (r\)
> •£


( hrr -^'3 ) b L c3 J} 3 ü L* (rvr«) —
^ 5} ‘ Ü o) o* ‘
et j) /bf S : >
•.i^p /P 1
vS '<*> VI 'Ol v '

r
_b ^üa P vj o v v^j % » i) J,; S
* *-r>" T\> J u»jVI Ljjj Ç)ljt 3 l
LJ iil VI "Ol V

l.'.
^ . P~v Ii:r _ . 3; vfi Ki . P Jt 3 X: s'\ Vfr (...)


r ir ^#
âc \LC üj b -*•;«- trai . tsA'-lyl» J xj- v£?\ jLV .
b^ (...)

*^5 > ûjr: j 6 -* J§â jil üj-j j\ i âl jc ÂllLl 1 1 j*

o' jC3» D *JÛ 4 Jc


l , . iiÜ i A-. I *jL fljU â iUi C* j£. J*C JL . ,_,v£j\

. a t>jVj

â -il â Luij*. j j^i Lâ Eki /jr Gr.


.
(...)

p' % 3? £g y» a
jfe. *T> « S o-Çi-Jl P . -O Ü j £ Cjtil t


V-/^ ^ vS * 1
VJ'OJ V »
I
SOS • jal y “ -.P
•*
il
^ ^

51. Dualarn horoz öterken yaplmasnn emredilmesi, meleklerin


edilen duaya Amîn de-
melerini ve duâ eden mu’min hakknda ehâdet ve
istifâr etmelerini ve bu sûretle duâ-
larm icabete mazhar olmalarn te’mîn içindir (Kadi Iyâd). ‘ - •

Horozun di gef hayvanlarda bulunmayan müstesnâ bir


.. busûsiyeti, «ecelerde fâsüa
ile zaman zaman ötmesi, kronometre
gibi hiç amadan uzun gecelerde
de ksa gece-
lerde de s fakdan önce ve sonra muttariden
bu ötmesini devam etdrmesidir. DâvûdS-
Horozda ^renilmee deer be ey vardr. Bunlar:
Güzel ses, sehar vakti erken kalk-
mak, cömert k, emsi kskançlk ve Sile bereketidir
demedir.
: \

KTAB’J'Z-ZKR VE'D-DUA VE'T-TEVBE VE'L-ISTIGfAR 219

(21) AMM VE KEDER DUASI BÂBI


83 — (2730) Bize Muhammed ibn Musennâ, bnu Beâr ve Abdul-
lah bnu Saîd — lafz bn Saîd’indir —tahdîs edib öyle dediler: Bize
Muâz ibn Hiâm tahdîs etdi. Bana babam, Katâde’den, o da Ebu’l-Âliye’-
den, o da bn Abbâs (R) dan öyle tahdîs Muhakkak Allah’n Pey-
etdi :

gamber’i (S) amm keder srasnda u duay söyler idi «LÂ LÂHE L-
:

LALLÂHU’L-AZÎMU’L-HALÎM. LÂ LÂHE ÎLLALLÂHU RABBU’L -


ARÎ’L-AZÎM. LÂ LÂHE ÎLLALLÂHU RABBU’S-SEMÂVÂT VE
RABBU’L-RADI VE RABBU’L-AR’L-KERÎM-

bâdete lâyk liç bir tanr yokdur. Ancak azamet ve vakar sâhibi
olan Allah vardr. bâdete lâyk hiç bir tanr yokdur. Ancak büyük Arn
sâhibi olan Allah vardr. bâdete lâyk hiç bir tanr yokdur Ancak gök- .1

lerin Rabb, yerin Rabb ve kerîm Arn Rabb olan Allah vardr» 52

( ) Buradaki râvî, Hiâm’dan bu isnâd ile rivâyet etmi-


:

dir. Fakat Muâz ibn Hiâm’n hadîsi daha bütündür.


Ebu’l-Âliye er-Riyâhî, bn Abbâs’dan öyle tahdîs et-
:
) (
di Rasûlullah (S) bu sözlerle duâ eder ve gamm keder zamannda bu
:

kelimeleri söyler idi... Bu râvî de Muâz ibn Hiâm’m, babasndan onun


da Katâde’den rivâyet etdii (83 rakaml) hadîs gibi zikretdi. Ancak bu-
rada râvî «göklerin ve yerin Rabb» demidir.
Buradaki râvî yine Ebu’l-Âliye’den, o da bn Abbâs’-
( ) :

dan, Peygamber, kendisine çetin bir i geldii ve elemlendirdii zaman


öyle der dediini, Muâz’n, babasndan rivâyet ettii (83 rakaml) ha-
idi
dîs gibi zikretdi. O kelimelerle beraber «LÂ ÎLLALLÂHU RAB- LÂHE
BU’L-AR’L-KERÎM» fkrasn ziyâde etdi.

JÜJ. (tt) :

. J>U j o (yvt\) — Al
ti 1
:
^l Üyij J\ ‘ jl J &\ JC < \s}$

* i&j ^ î »jtJ j*
JL^ U » 36 î 0*^'

Horoz sesinin güzellii yannda merkeb sesi de o derece çirkin ve istiâzeye


lâyk
bir sesdir. u
âyetde bir edeb ta’lîmi vesilesi ile buna iaret edilmidir
•Yürüyüünde mu’tedü ol. Sesini de alçalt. Çünkü seslerin en yrkini eeklerin
ursidir* (Lukmân: 19).
52. Bu ibn Abbâs hadîsi, ehemmiyet verilmeye lâyk, gamm keder zamannda,
büyük ve
çetin iler srasnda çok tekrar edilmee deer ulu bir
hadîsdir. Taberî: Selef bununla
duâ eder ve buna Kerb (hüzün, keder) dibas adn verirlerdi
demidir. Eer bu zikir-
dir, onda duâ yokdur denilirse, bunun cevâb
kendisi ile balanlan bir zikirdir. Bunu söyledikden
u
iki mehûr vecihdendir. Biri, bu duâya
sonra kul diledii sözle duâ yapar.
kincisi; Sufyân ibn Uyeyne’nin cevâbdr. Sufyân
Sen yüce Allah’n; .beni zikretmek,
:
220 SAHlH-1 MÜSLM

84
(22) «SUBHÂNALLÂH VE BHAMDH»NN FAZLET BÂBI

— (2731) : Ebû Zerr (R) den; Rasûlullah’a : Kelâmn


hangisi daha faziletlidir? diye soruldu. Rasûlullah (S) : Allâh’m, melek-
leri yahut kullar için süzüb seçdii SUBHÂNALLÂH : VE BHAMDH
— Allah’, ona hamd ederek tebih eylerim» sözüdür 53 .

- . • %, - s.-.' .. V \ - . : f
- i-»' * *• X- 't.i. t \
j.j*r ,j
c *
,j
c jyo. J ü l
^ Al Jl’ (•••) A®

£§ «a :\/~j $
85
: Ü'i . J\ o'c * o.rj ü i» ju ji i ;> o- i ^J il jû; jj ^
• «il
! r
*r_ll ^.>-1 ! «a'I
j (• : o*.» n î «i
1

<Jl WCjl 3l j\»»i V\ >»•

. « •
j «l ( u'l <JI »V^-H jl 8

— Abdullah bnu’s-Sâmit’den; Ebû Zerr (R) öyle


( ) :

demidir Rasûlullah (S) «Allah’a en sevimli olan kelâm sana haber ve-
:

reyim mi?» diye sordu. Ben Yâ Rasûlallah! Allâh’a en sevimli olan ke- :

lâm bana haber ver dedim. Bunun üzerine Rasûlullah «Muhakkak ki :

Allâh’a kelâmn en sevimli olan; SUBHÂNALLÂH VE BHAMDH


= Allâh’n hamdinden hiç aynlmyarak onu tebih ederimdir!» buyurdu 54
86
.

JV \>
yJ-J* W r \ (u)

üe ü.' d:*11 * û; >’* y*â>- j '


(S*? (
TvrT
)
— N\
^: c Cjî
^ A' dj~j Jlî : 3^ « 5Ljj5' J^C i tL 3 *jZ J jT J öll Jillc
y
• « jV JU 3 « : Ü ÜU VI . •
Jiit 4->V jîi Ali

(23) DUÂ EDLENLER HÂZIR DEL KEN MUSLMANLAR


LEHNE DUÂ ETMENN FAZLET BÂBI
— Talhatu’bnu Ubîydillah ibn, Kerîz’den, o da
v
fc732) :

Ummu’d-Derdâ’dan, Ebu’d-Derdâ (R) öyle dedi Rasûlullah (S) öyle :

her kimi benden bir istekde bulunmasndan al koyarsa, ben ona isteyenlere verilenden
daha faziletlisini veririm» kudsî hadisini bilmiyor musun', demidir (N » 'evi).
53. ELHAMDU demek {amdin husûsî bir ifâdesi olduu gibi SUBHANAJ^LAI I demek de
tebihin husûsi bir âlemidir.. f.n-Nasr sûresinde tebihin hamd ile cem’i <Jmrlurunudur.
Tebih ile ham din cem’i Z£> ^-CELAl VE’L-ÎKRAM ismi hükmüice Cçlâl ve krâm
sfatlarmm isbât Ve izhâr demek olur.
54. Bu efdaliyet insan kelâmna hamledilmidir. Yoksa Kur’ân, Kur’ân krâat mutlak ola-
rak tesbîhden ve tehlîlden efdaldr... Nevevü.
KTÂBU’Z-ZKR VF.'D-DUA VE'T-TEVBE VE'L-STGFAR 221

HI yurdu : «Gyâbnda dîn kardeine hayr duâ eden hiç bir muliman kul
yok dur ki melek ona : Bir misli de sana olsun demi olmasn » 55
.

\
3 *
E-ü . sA 3
^
^ 1
3 3»-l (•••)
>
- av
# ^

-.r- a; \ ‘
(i* : cJS < î'/jji'

: jÜ •
j'f' J û ti*

.
(( J:c düy .
<j\d : 4»
I)J)1 ci'S ‘
«—I*
1 " <;>-V lo d J jd._ *jj' I)y~j


Talhatu’bnu Ubeydillah tahdîs edib öyle dedi
87 ( ) : :

Ikna Ummu’d-Derdâ tahdîs edib öyle dedi Bana Seyyidim (kocasn ;

kasdediyor) tahdîs etdi ki o Rasûlullah (S) dan öyle buyururken iit-


jidir «Her kim orada hâzr olmayan bir dîn kardei için duâ ederse
:

kendisine tevkil edilmi olan melek Âmîn, onun bir misli de senin için :

olsun der».

V MI '» a " ? ' l • V I . S. . / \


— AA . .

O
I.
dllJ'A-c
\

y m o u (

\Lsj* (*vrr)
' v' •'
:
l'.
Jl» . 4b;A'l
' • S||
d- C- ° 1
.

j ( J’ j »-* O w A.c
- I • t

jc t
• '

jy j" Ji
Al ^
' Ju. *- J \ 1

VfUl < X j\ cJâ» : . tbjjll ç\ ö-l» 5 3 • A y.« ,j »byjJl t \ oy Is

jL*U »jdl â _yo» J Jir jU . Ü •.


cJλ •
* oA«»
^

ly : a- jjTp’ ^ aoV Ui ur. t*; < Js il* Vuv-' t ^jJ\

. « jV iî j


Is*"
V Ûc
^ »•
J. düi <J J'd> . *1>JA \ \ 0 :
Â1» 3 y—^Uj 0>- •
J'û (xYrt)

r ^ ^
• r. •/ • ^ ^ ^ ^ ^ ^ - * > > *
4 ^ ^ A-C JC »Jj ^ ^ \
w/ J (*••)
*• «

. ^ dsl A rC
j\
JC : J\S j . 'Vl A « ilil. y 4 u.’^.

88 —
Safvân ibn Abdillâh’dan; Derdâ bunun nikâh
(2733) :

altnda idi. Saffân dedi ki Ben âm’a geldim ve müteâkiben Ebu’d- :

Derdâ’nn evine vardm. Fakat evinde Ebu’d-Derdâ’y bulamadm. Um-


mu’d-Derdâ’y buldum. Ummu’d-Derdâ Sen bu yl hac yapmak istiyor :

musun? dedi. Ben Evet dedim. Kadn Öyle ise benim için Allâh’a ha- : :

55. duâ edilen kiinin gyabnda ve o ortada yok iken de-


*Bi-zahri’l-gayb» in ma’nâs,
nekdir. Çünkü bu halde yaplan duâ riyadan uzak olub ihlâsda daha samimîdir.
: :

222 KTABU'Z-ZKH VE’D-DU/. vü.’'1-..EVBE VE’L-ISTGfAR


t

yr duâ Çünkü Peygamber (S) öyle cjer idi «Musliman kiinin,


ediver. :

dîn kardeinin gyabnda, onun için yapaca duâ kabûl edilecek bir duâ-
dr. Duâ edenin bann yannda ona tevkil edilmi bir melek vardr. Kii
dîn kardei lehine hayrla duâ etdikce kendisine müvekkel olan melek :

Âmîn, istediin o hayrn bir misli de sana olsun der*.


Safvân ibn Abdillâh dedi ki Müteâkiben ben çarya çkdm
(2732) :

ve Ebu’d-Derdâ ile buludum. Ebu’d-Derdâ da kendisi Peygamber’den


rivâyet ederek bana bu hadîsin benzerini söyledi.
( ) Buradaki râvî de yine Abdulmelik ibn Ebî Süleymân -
:

dan bu isnâdla onun benzeri olan hadîsi rivâyet etdi. Burada râvî Saf- :

fân ibn Abdillâh ibn Safvân’dan, dcmidir.

J 1*» i” S -t (Ti)

b !_>. VÜ : .
(
jj y V iâÂiî' j ) Jrl
j j J l
j .!
1
(tvrt) —W
rjt
.
y-i \ [yc 1
1>J J I

y jl i lx lj j\ J j 'Jc. J oÜ j\
j\ .çîc YT v ; a jûi^ 'i o »
jgs, ig 36

ü; j 3 £4 k**“ V *
• " ,4 S
.»'î-y < t Cj" j b-ü j- jv - M X

» *
.

• "
,fc
rO** ^ (•••)

(24) YEMEK VE ÇMEK ARDINDAN ALLÂH’A HAMD ETMENN


MÜ STEHÂBLII BÂBI

89 — (2734) Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi Rasûlullah


:
:

(S) : «üphesiz yüce Allâh kulun gerek bir yeim yemesinde, gerek bir
içim içmesinde buna kar (bu ni’mete kavuduundan dolay) Allâh’â
hamd etmesinden muhakkak râzy olur* buyurdu 56
.

56. Rasûlullah’n yemek sonunda merâsimsiz olarak söyledii veciz ve câmial bir kaç-
duas vardr
a. Ebû Umâme (R) den; Peygamber (S) yemeini (yeyib yaygsn) kaldrd
srada öyle duâ etmek âdetinde«ELHAMDU LLLAh! HAMDEN KESÎRAN TAY- idi :

N
YÎBEN MUBÂREKEN GAYRA MEKFYYN VE LA MUVEDDAN VE LA MÜSTA-
ANHU RABBENÂ = Çok, temiz, bereketli klmm, yetinilmeyen, terk olunmayan
ve kendisinden müstani olunmayan hamd Allâh’a mahsûsdur ey Rabbmz!»
(Buhârî,
efiine, bâbu mâ yukalu izâ jerea min taâmihî).
b. Ebû Umâme (R) den; Peygamber (S) yemeini yedikden sonra öyle der
idi
«ELHAMDU LLLÂHÎ’LLEZ KEFÂNÂ VE ERVÂNÂ GAYRA MEKFYYN VE LÂ MEK-
FÛRN = Hamd, yetinilmiyerek ve nankörlük yaplmyarak bize kifâyet derecede ni-
met veren ve bizi suya kandran Allâh’a mahsûsdur* (Buhârî, et’tme, bâbu mâ vukal..X
c. ELHAMDU LLLAHt’LLEZl ErAMENA VE SAKANA VE CEALENA MUSLMN
KTABU’Z-ZKII VE'D-DUA VE'T-TEVBE ve'L-IstIGfAr 223

( ) : Buradaki râvîler de Zekeriyyâ ibn Ebî Zâide’den, bu


Irtnâdla rivayet etmilerdir.

j i-r'. f j>:> y- j-'j -«r'. ;•


/
jV. -l . (
To )

Ûjlj» ‘
^û c
Jf : â ijr^.
('fvra) —^ •

‘ j"'
J/iI» uûV_ yi U -r^V LA=*:l4 » IjU «il
Ü _j-j öl ‘ i [yc < y»jl â' JV»

.
«
j y> j\ « * *jj

(25)DUASININ TAHAKKUKUNDA ACELE ETMED VE «DUÂ


ETDM FAKAT DUÂM KABÛL OLUNMADI» DYEREK DUÂDAN
KESLMED MÜDDETÇE DUÂ EDENN DUÂSININ
KABÜL EDLECEN BEYAN BÂBI*

90 — (2735) : Ebû Hureyre (R) den (öyle demidir) : Ra-


sûlullah (S) «Duâsmn gerçeklemesinde acele etmedii müddetçe, siz-
:

den her birinizin duâs kabûl olunur. nsan (acele ederek) Ben Rabbma :

dua etdim fakat olmad. Yahut Benim duam kabûl olunmad der (ve :

duadan kesilir)* buyurdu.

2 'jiü • So S v Cr* (•••) -V


J*lj A'jN y» jlifj .
üy J ,J ja i A>- : < l 5 — <j\ yc

. . •£%
y
û -'fxS v # g!| i3 ^ j& : 3>; t

< - J I ^
: ii
• "
Ji

91 - ( ) : bn ihâb
öyle dedi Bana Abdurrahmân ibn :

Avf’n himâyesinde bulunan Ebû Ubeyd tahdîs etdi. Bu zât, kaarî’lerden


ve fkh ehlinden idi. Dedi ki Ben Ebû Hureyre’den öyle derken iit- :

dim Rasûlullah (S) «Duasnn tahakkukunda acele etmedii müddetçe,


: :

sizin her birinizin duâs kabûl olunur. nsan (acele eder de) Ben Rabb- :

ma dua etdim, fakat o benim duâm kabûl etmedi der» buyurdu 57 .

= Bizi doyuran, suya kandran ve bizi muslimanlar yapan Allâh’a hamd olsun» (Ebû
Dâvûd).
Yemek sonunda ELHAMDU LLLAH denilib sâdece bununla yetinilse de sünnet
yerine getirilmi olur.
57 .

« jloj S £jl jli j» dul- s


Kullarm sana beni sorunca, ite ben muhakkak yaknmdr. Bana dud edince ben o
) :

224 SAHH-t MÜSLM

'

C K- J l
Sf- (y* (•••)“
)J ( ) \

V *>
v^- 5
- J ' » î)ü <*' 1 i
j|§ Lr" o* 1 * j. ..<* J.‘‘ «
j^V 1 '
ûrl^l ü o*'
«
J; â'

3t T 3U-V» u * l 3 ^L; t : -JJ .


«
-jx.VJ U .^J V;i5 •/» yi ££ U jÇ
y y
1**11 "' • *
—w '• *
-î ,'.' •"*'., * " J'
A1
•*
'.i.’* > • *
»

o A» j 'l
'

. «iltJJ 1 f Aj «^U i Alt y- 5c .


(_> J» < «_j
_^
< Cj y-> : J ^u_ »

. 92 — ( ) : Ebû Hureyre (R) den, Peygamber (S) : «Bir


günaha yahut bir akribâlk kesmeye duâ etmedii, duâsnm tahak- ban
kukunda isti’câl güsterib acele etmedii müddetçe kulun duas kabul olu-
makda devâm edecekdir» dedi. Kendisine : Yâ Rasûlallah! îsti’câl nedir?
diye soruldu. Rasûlullah : «Nice defalar hep duâ ‘tdim de Rabbmn duâ-
m kabûl buyurduunu gördüüm yok der, isticâbetin geri braklmasn-
dan dolay bkar usanr dâ duây terk eder. te isti’câl budur* buyurdu 68
.

dua edenin da fvetine icabet ederim » (el-Bakara: 186) â eti mûcebince dualar geç olsa
bile bir gün kabûl edilecekdir. Binâenaleyh duay brakmak doru deildir. Allah, duây
mukadder olan icabet saati gelince kabûl buyurur.
ârih Kirmânî der ki: Hadîsde duann ikU art bildirilmidir
a. Acele etmemek,
b. Duâ etdim, fakat kabûl olunmad dememek.
Dualarn kabûl edileceine dâir yukarki âyet ile benzeri âyetlerde lâhî va’d
mutlakdr. Konumuz olan hadîslerde ise duann kabûlu iki art ile kaydlanmdr F- :

kh usûlünde kararlam bulunan bir esâsa göre mutlak olan nasslar mukayyede hamlo-
lunur. Bu cihetle :

a. Duann kabûlunu ivmemek,


a. Duâ etdim de kabûl olunmad dememek ve duây brakmayb isrârla duâya
devam etmek, duânm kabûlunun iki art oluyor.
58. Hasr, örtülü eyi açb iyân eylemek manasnadr. Kef ya’nî açmak ma’nâsma
olan
konulmudur, dier ma’nâlar birer münâsebetle ondan u’belenmidir. Huur yorulub •
,

dermansz kalmak ma’nâsmadr. Kuvvet ve tâkat münkeif olduu için. Fevt olan nes-
neye diri ve teessüf eylemek ma’nâsnadr... îstihsârz Bu da yorulub bîtâb olmak ma - f

nâsmadr ( Kamus Ter .).


Hadîsdeki bu kelime Kur’ânda da bu ma’nâya kullanlmdr.
« Göklerde ve yerde kim varsa omundur. Onun huzûrundakiler kendisine ibâdet
etmekden asla kibirlenme zler 9 yorulmazlar da» (el-Enbiyâ: 19).
Bu hadîsde duâya devam eylemek ve icabetin gecikdiini ileri sürmemek gerek-»
dii hükmü vardr.
. *

KTÂBU’R-RKAAK 225

O*)\

yLJL v’ r j .
^ ü ‘
j**» ‘ *•>» j1 y* «v
*
(
t ^)

;< X « " **• »•' * fS + + V> ^ f ^ .# V J !< » I . A, / \


—— ^ M
L x*»-
*» ^>» j ^ ^>-j 4/ l* «x>- . «w^*«xa (yvt"\)
.
^
.
.t;. 'j ’j£-\ Gîi ^::i t-y» .’j&m 3 £* «/m;, t jm' jû S sû
.

r j ^
L-y .
( >i u» j ) 4ü &â j; .
j^/t G*üs
£ .
^ tilGa^ ^ ^ ^Al
C-'j£\

1 -.' D o:l 1 jlj tjti : J^î ( A>_j (> CL-l t jU't* (J \ . 4_j j (IX-^A J-

'*»
.
jû ia^iv', i ji;i
m
lL'Çi>\ fyj.’ûC ci fcs 0;
*
& h J.
su'

.
^
'j?

. « .mn î,us v; & iii . jûJ. ’,>' mJj p 4 'J . «.

V
KTÂBU’R RKAAK “ -

(Kalbde ince duygular meydana getirecek eyler kitab)

(26) CENNET EHLNN ÇOU


FAKRLER, CEHENNEM EHLNÖî
ÇOU DA KADINLAR OLMASI VE KADINLAR SEBEBYLE
MTHÂN OLUNUB SINANMANIN BEYÂNI BÂBI

93 —Usâmetu’bnu Zeyd (R) öyle dedi Rasûlullah


(2736) : :

(S) öyle buyurdu «Cennet kapusunun önünde durdum. Bir de gördüm


:

ki cennete girenlerin çou fakirlerdir. Mâl sâhibi zenginler ise bunlarn


cehennemlik olanlarndan bakalar (cennet kapûsunun önünde yahut
A’râfda hisâb için) tevkif edilib habs olunmulardr. Zenginlerin (fakr
haklarn vermeyen) ate ehli olanlan ise cehenneme konulmalar daha
önce emrolunmudu. Cehennem kapusu önünde de durdum. Bir de baktm
ki cehenneme girenlerin çou kadnlardr».-

59. MUSLÎM’in el-CAMlU’S-SAHÎH’inin baz nüshalarnda buras Kitâbu’r-rifcaaîe adiyle


müstakil bir kitâb hâlindedir. Bizim esas nüshada ise bu husûs sâdece bu aldmz
araya KTÂBU’R- RKAAK
yazlmak sûretiyle nüsha farkna iaret edilmi ve ona
âid olan bâblar ise terceme etmekde bulunduumuz ZÎKR VE’D-DUÂ... KTABI’nm
bâblarmm devam yaplmadr.

S. Müslim; C. 8, F 15
226 SAHlH-1 MUSLÎM

^ ^

j) O* vi' o ‘ 6 ö S LA* (
rvrY ) - M
i;ûl 'T o I> Âib j
l
l ^iî, » ^ a.^ $ :
3 J? J& i 1 : ^ ‘ ÎPj'^
. « ilgili LUl J\S^ l o-’_ \ J* jlM v3

. Ml-V' 'Â.^ i L>JU k . Jjl*-" î‘jji-1 ç^j. i a o^-i «LA*.? (•••)


.

$§£> y^ Cj* $?j &*> • w4^-V'j».\ t‘A>- çyjû ölA LA*j (...)

vjj*\ Âi jL)I ^lf»l


. Jîc^ . j

crÇJ' •
ti £-5* • \/j s û a.*-, <X~\ j»l t*Aj- . LA* (•••)
*

. 'jfli . mi 1
. 3. -S ti : ti

94 — (2737) : Ebû Racâ el-Utâridiyy öyle dedi Ben bn :

Abbâs’dan iitdim öyle diyordu Muhammed (S)


: öyle buyurdu «Ben :

birdenbire cennetin üzerine çkb vardm ve cennet ehlinin çounun fakir-


ler olduunu gördüm. Cehennemin üzerine de çkb vardm ve cehennem-
dekilerin çounu da kadnlar (tekil ettiini) gördüm» 60 .

( ) : Buradaki râvî de : Bize Eyyûb haber verdi deyib, bu


isnâdla rivayet etmidir.

( ) : Buradaki râvî de : Bize Ebû Racâ, bn


Abbâs’dan,
Peygamber’in cehennem üzerine çkb vardn... tahdîs etdi demi ve
(94 rakaml) Eyyûb hadîsi gibi zikretmidir.

( ) Buradaki râvî de Ebû Racâ’mn bn Abbâs’dan


: Ra- :

sûlullah öyle buyurdu dediini iitdiini rivâyet edib yukarki hadîs gibi
zikretmidir.

GO. Cennet ehlinin çounu fakirlerin tekil etmesi keyfiyeti öyle tevcih olunmudur Bir :

çok mahiyetleri ilemee sevk eden maldr, maln verdii azgmlkdr. Dün^^ hayâtnda
erre vesile olan mâldan mahrûm fakirler ise, ekseriyeti tekil ettiinden, dünyâda dînî
vecîbelerine balcennetde ekseriyeti tekil etmeleri tabiîdir. Rasûlullah’m
fakirlerin
fakîrlikden Allâh’a snmasna
gelince, bu fakirliin kendisinden deil, fakirliin za-
man zaman mûcib olduu fitne ve fesâddan istipzedir. Nitekim Rasûlullah ayni zamanda
zenginliin tevlîd etdii fitne ve fesâddan da Allâh’a Binâenaleyh fakirlik smmd.
ve zenginliin iyi ve fena olmas insan hayâtndaki iyi ve fena te’sîre tâbi’dir.
Cehennem sâkinlerinin ekseriyetini kadnlarn tekil etmesi de ba’z âlimlerce
kadnlarn tab’an erkeklerden asab olmalar, ziynete ve dünyâ âlâyiine dükün bulun-
malar, kocalarna kar isyânkâr ve küfürbâz olmalar... gibi sebeblere balanmdr.
'

KTÂBUU-KtKAAK 227

: 3^ .
j \
jft l*- 3f!ö- . j \ lirü . iUi j- «il o-. c
:
(rvrA) —
: 3^i S Âî X-c
3? : li^-Vl cJü . l^U^J alt 3rî
<l^s . jfclj.1 «il a^c ui^aJ

. a tlAll ihl ^5^ L 3’ 1 j[ » 3^ «l 3 j-j jll t* Aac» . cjv^i jr jl


* *
Aic
*
^4 3lA>-
* * ^ ^ ^ **
^

. T-lll'
j 1 u> a^ . a^£ CSa. .L,v J ij'j S 1Y (jt>j (.
.)

'
• t *"* ' ^
l^z
»

. jlrQ\ "«i o^ ; <*'


\ $ 3>!û£ li^ki 05" 3^ :

95 —
Ebu’t-Teyyâc öyle dedi Mutarrf ibn Abdil-
(2738) : :

lâh’n iki kârs vard. Kendisi bu kadnlardan birinin yanndan geldi.


Öteki kars Sen fulânenin yanndan geldin? diye sordu. Mutarrf :
: m
Ben Imrân ibn Husayn (R) yanndan geldim. O bana Rasûlullah n :

(S) n
«Cennet sâkinlerinin en az kadnlardr» buyurduunu tahdîs
:

etdi dedi.
Buradaki râvî de Ebu’t-Teyyâc’n
( ) Ben Mutarrf dan : :

iitdim o hadîs söylüyordu. Kendisinin iki kars vard dediini (95 ra-
kaml) Muâz hadîsi gibi rivâyet etmidir.

f
t* ' y* * f f • I* ‘^5 ^ ^ J Ç . I J • •> t }« — M V

^ b A>-
|

jû*}_ A>- .
jnKj • - i jT ^,A J'A^C (t'VfAj

'* • C''' l.i " .•'!*•' ’ l" .* * '! ’ .• - / • -• *-• S •' ’,*

^y
1 1 .1 I

sUo
J.»
u» : J\» i <_/ ‘ jUO »j" x.c { «Uüc ^ J\ Aj: ü*’

t dAl.j" öiW»j ; dAl; *\c 3 j < d-ku. u' j 3 dl> «^ 3

96 — (2739) : Abdullah ibn Umer (R) öyle dedi : Rasûlul-


lah (S) «ALLÂHUMME! NNÎ EÛZU BKE MN
n duâsmdan biri u idi :

ZEVÂL N’METKE VE TAHAVVUL ÂFYETKE VE FUCÂET NIK-


METKE VE CEMÎ SAHATIKE = Yâ Allah! Ben ni’metinin zevalinden,
âfiyet ve selâmetinin tahavvulünden (aksine deimesinden), ânî gada-
bmdan ve gadabn mûcib olacak bütün sebeblerden sana snrm».

# ,
*n r •'i > • '•

j eW
• ' ^ *.* > '*>'
'-v** \.v
b -V>- > vv ;
,
' «£. ^TV / . ...
. . (J •
j ^y
:

< Yi JA J tiy Ol; 'Jb . Xj J X. Ü^


:
. tsipl OÎY Jj V.

97 — (2740) : Usâmetu'bnu Zeyd (R) öyle dedi : Rasûlullah


:

228 SAHH-Î MÜSLM

(S) : «Benden sonra erkeklere kadnlardan daha zararl bir fitne ve im


tihân sebebi brakmadm» buyurdu 61 .

$v ’j aUj ,v~ s i V-3 jsa a2 3 â t* (w o - u


^

J 'Z.' y id &5i j 3û $ CÜ »
: \ : 'J :
r
iC 'Jl 'J& .
^

» Di <i \ ‘
j C*ü- LVl i (jf <J c/ A-“— j ÂTjU <jr Ju j

. « *dîi ^ J^JI jp < JS\ J * XS

^ >-v jHI
.
j» : vfc .
j£i 3*3 ü.' 3 ./. L^>j (...)

< *3» ^V^ I S î£i k^3 ^ •

'fil

.
^
G'jit

«

>e.y» jl^
£* 3»
\

98 — (2741) : Bize bû Usmân, Usâmetu’bnu Zeyd ibn Hâri-


se’den ve Saîd ibn Zeyd ibn Amr ibn NufeyPden tahdîs etdi. Bu ikisi de
Rasûlullah’dan tahdîs etdiler ki Rasûlullah (S) : «Benden sonra insanlar
içinde erkekler üzerine kadnlardan daha zararl bir fitne (imtihân se-
bebi) brakmadm» buyurmudur.
( ) : Buradaki râvler de Süleyman et-Teymî’den bu isnâd
ile yukarki hadîsin benzerini rivâyet etmilerdir.

61. Baz âyet meâlleri


•Ey iymân edenler! Haberiniz olsun ki eleriniz ve evlâdlannzdan size düman
vardr. Önün onlarn mahzurlarndan »aknn. Bununla beraber afveder, kusûrla-
' için
nnt balarna kakmaz, örterseniz, üphesiz ki Allah çok mafiret edici, çok merhamet
eyleyicidir. Mallarnz, evlâdlannz herhalde sizin için bir imtihandr. Allah ise,
büyük mükâfat onun nezdindedir. Onun için gücünüz yetdii kadar Allah’a korunun,
dinleyin, itaat edin, infâk edin. Kendileriniz için Kayr yapn. Her Jcim de ne/sinin hr-
sndan korunursa ijtc onlar felah bulanlardm (et-Teâbun: 14-16).
«...Alemde kocalarna dümanlk eden, canna bile kymaya kadar giden, yeme-
ine zehirler katan, akln bozan, malna, rzna, namusuna hyanet eyleyen, dinini
diyânetini selb eden, cehenneme sürükleyen nice kadnlar ve öyle evlâdlar bulunagel-
midir. Bunu bile bile kasden yapanlar olduu gibi bir takmlar ve belki bir çoklan
da bilmeyerek ve kötü bir maksad beslemeyerek kocalarn veya babalarm zararlara,
mihnetlere, kederlere gâilelere düürür ve böylelikle bir takm hayr ilerine ibâdet-
lerine mâni’ olurlar...» (Hak Dîni, VI, 5034-5037).
t 3 .

KtTABU’R-RKAAK 229

i;:i . >> 3 ^ ; & 3 £*}


vfe #J 3 Ufc (m t) - ^
ip j , 3&.
^ ^«. 0 ; . 3 ;-' I.- 31 -4 *
î\î>f :3b. Viu jj 3,

. L.i)' >ijüM \J * :
.
j .
Ç*» *Cil*—i «i'
j|3 • • s*?- '•)*

. a »L.UI
J ^ ^ 3^'-r*l <>.
3jl

a j <^* c/î 3J
99 _ u’be Ebû Mesleme’den tahdîs etti ki o,
(2742) : Bize
öyle demidir Ben Ebû Nadre’den iitdim. O, Ebû Saîd Hudrî’den tah-
:

dîs' ediyordu. öyle buyurdu «üphesiz ki dünyâ tatl bir


Peygamber (S) :

yeillikden ibâretdir 62 Allah sizleri dünyâda eski ümmetlere halîfler kl- .

d da sizlerin nasl amel edeceinizi bakyor. Binâenaleyh dünyâya dal-


makdan saknn. Kadnlardan da korunun. Çünkü îsrâîl oullarnn ilk
fitneye dümeleri kadnlar husûstnda olmudu»
M Hâvilerden îbn Be- .

âr’n hadîsinde «nasl amel edeceinize bakmak için» tarzndadr.

'J/> luj j-y \j *;>O ,Uji i J. (TV)

( \
.
jX+ 3» ^ ^ I
Ü-i 3 £* ^ (rvr) -W
S P
jS.yt |â
^ ö
1
a 3te «il i «il J ji-S < M}*' ’u'
1
(s-y'if

’<? •
J* d £ ’4 töfr • 'jhî-i o jis

MI 'j;j t
[f ’jîj
.
MI j.iS
1 < <i S I lj'>l
: ^^.3 S- .;V ^j[iî , -V.

jiL,^ as a fys j'iT .


.

^-
jQ's a oü" *
:
p -^î uu=
. ;t>;
1 fr ^ * / ",'. f ^ *: «z * \\*\ > > • -? fr • • f- 1 f
^ Af 1 j • 4 o4>- i uvt .
^Cj\

i 4 . ’Jtâ \? oi'M . Ct 3j üpî ’J> ot •£' . ölî

. L^i ±j jJ a rjri j .
-
^-; o; giij* a '.j"î . ^ ^ V5ü.>
0^5^ jl» •
^ 'J
3
*
pr-l'Sj j U dö i 3j; 0jcl3: 3

4 ^ ^3* •
V? Uy « tr!/ 4^ ^y*'* 4 *^-3 »UÎ' dÜ S op J
.
*Üi Ç:.
62. Bundan eyin kasdedilmesi muhtemildir : Biri, tatl yeil meyve gibi nefisler için
iki
güzellii, lezzeti. Çünkü nefisler onu hrsla taleb ederler. Dünyâ da boy-
parlakl ve
ledir. Dieri; bu iki vasldaki yeil ey gibi sür’atle fenfi bulmasdr.
63. «Dünyâdan ttkâ ediniz, kadnlardan ittikâ ediniz» demek, onlarla fitnelenmek den je*
. S C )

230 SAHH-1 MUUM

i;j) . t d\ aty L SIT v^ ^ c a !


>v 3$ j
jSi :

&jii>rcZj U V. & Â* £ •
tf - £>¥ .
A> trT £ ^ u £2 .

cii J -Jp o:5^ jli' . [^c c^Ti .


/ii y ^lLr
j
l ^*ir Vj . '«l jrl ! il j£ : J&
• £y** • ^"3* V? ^ £7y^* <
‘“’^TJ <Ü»I Ü i

. j; ^ :
36 '4? ’JS u . jjî S^ tj o^-t-i J i j3» s >"v 36 j
: 3ü J.û
.jz^zJVj
^
«l jrl
r>: e-

:3Ü .Iaâü
t^r £
>31 d’
33
\}\
f .

L-*ü :ci» J3 jIlLî V j


^ ^ & &&
.
'«il JT
J I -^-«J ci-5^* jU' .
4#^ ^Jax* *âJ» . liUjj jli) dü i Âi- . il ts ji^l V Jj cJÜ :


J*.
^ ^ •
J.
^^ ‘ j «Üjl iu i cJui

Js~\ -£j>: u I
y .
1
^1 *Vl» A--»- j Ayj jr Jse—1 lj» _,(..)
J- C5*
p
£ *, ;^ â
c v-)«~'* c/ J c ^ A»- A;“— c/ Al .A>-j
^ û (^-^*

S £5 «^3 i ;
'£-; s bsi J tf!û.
.
jU S 6i. : Vb j»j’ y. .
e

> S ££
C‘jJ .
( •>- «jr
f^j.\
c/l j_^« ) wJx> [JjS- m
:
\
Jli xj£ J x£j . jl ^tl^l^-j

*J~* } cp v •
^ L^' ^ > J' ^ ‘

t* •
jCTJ Vc
j \

o j^Li c^.a>-
^1,1-» Jj . « » ’
rrl^ J J
• Ua yj
a I » Ai«.A-
J jli «il jjy VJ

J-l 3 /? ;.I3 fTj ^ j-j O? s i» ? W ^ 3 ^ Cfr J1


(...)

j>î •
*
y
1 *? 1
J* ' ( ^1 s ji>Vi 3li j . tri; ’:
J- jl 3lî
iaÂj ÂT^T jUajl üjl>m «l 3^ y* yJ Ay Ay J
» 3/-J :
û jl ‘ «l 'M C.

kirlindemekdir. Kadnlara, eler ve dierleri dâhil olur. Erkeklerin


kazand günâh-
larn çou kadnlar yüzündendir. Çünkü fitneleri devamldr
ve insanlarn çou kadn-
lar dolaysyla belâlara düerler...
: :

KTABU’R-RÎKAAK 231

,* O Jc
1

«il y ij>-

/.*! L'l’.i ^;’cl V 0-^1» .


j'jücJ !
^U' D tJλ : J» < : t

k r ^ic Î^-Ucli ^.üls*» . 0^:—!' £jA Âl- 1^. c/*ü (J3- <_£«
1> tJÛ j . (t vû V j
*

I
y- J*s B Jlij . fl •
ü jA 1

'
,J>-
• U; . s » J - O ^-o <A*J
^ **

• « â?
MAARADA SIKIIR KALAN ÜÇ MÂCERÂSI VE KNN
(27)
Y AMELLERLE ALLÂH’A YAKLAILMASI BABI

100 — (2743) : bn Umer (R) den, Rasûlullah (S) öyle bü-


yü rmudur «Üç kii yürüyüb giderlerken kendilerini yamur yakalad,
:

bunlar hemen bir dadaki bir maaraya sndlar. Bunlar maaraya


girince maaramn az
üzerine dadan 'büyük bir ta düüb kendileri
içerde iken maarann kapusunu kapatd. Bunun üzerine biribirlerine :

Hayâtnzda srf Allah rzâs için ilediiniz bir takm iyi amelleri düü-
üb baknz da onlar zikrederek Allâh'a duâ ediniz. Allâh’m sizin üze-

rinizdeki o kayay açmas umulur! dediler. Bunlardan birisi


— Yâ anamla babam, bir ka-
Allâh! Bilirsin ki benim, yal ihtiyâr
rm ve bir kaç küçük çocuum vard. Ben her gün onlar için koyunlan
otlatrdm. Koyunlan onlann yanna sürüb getirdiim zaman sütlerini
saar, evvelâ ana babamdan balyarak oullarmdan önce onlara süt içi-
rirdim. u
da sence muhakkak ki günlerden bir gün aaçlar beni uzaa
götürmüdü de akama girinceye kadar gelememidim. Geldiimde de
anam ile babam uyumu halde bulmudum. Her gün samakda olduum
gibi sütleri sadm ve süt bakracn getirdim. Onlar uykularndan uyan-
drmay istemiyerek ba uçlarnda durdum. Anam ve babamdan önce
çocuklara içirmeyi de istemiyordum. Halbuki çocuklar ayamn dibinde
açlkdan mütemadiyen alayorlard. Tâ fecr douncaya kadar benim
hâlim böyle süt bakrac ile dikilmek, çocuklarn hâli de alamak olmu-
du. Hiç üphe yok sen pek iyi bilmektesin ki ben ana babama yapdm
bu derin hizmeti yalnz senin rzân için yapmdm. Bu böyle ise lütfet
kayay bir parça arala da oradan gök yüzünü görelim! diye duâ etdi.
Bunun üzerine Allah tadan bir delik açd ve kendileri o delikden gök
yüzünü ordüler.
Onlardan bir dieri

Yâ Allâh.! u
muhakkak ki benim amucamn bir kz vard. Ben
onu, erkeklerin kadnlar sevmekde olduklar sevginin en iddetlisi ile
sevmidim. Ben ondan nefsini taleb etdim. O, ben kendisine yüz dînâr
232 SAHH-Î MÜSLM

getirinceye kadar benim mahabbetimi kabûl temedi. Ben bu paray ka-


zanmak için yoruldum. Nihâyet yüz dinar toplayb amucamn kzna ge-
tirdim. ki bacann arasna oturduum zaman kz bana Ey Allâh’n :

kulu! Allâh’dan kork. Allâh’n koyduu bekâret mührünü yalnz hakl


yolla, nikâh yolu ile olmakdân baka bir sûretde sakn açma! dedi. Bunun
üzerine ben ki7in üstünden kalkdm, brakb çekildim. Sen pek iyi bilmek-
desin ki benim o harâm ii yapmaym srf senin rzân ve mahabbetini
kazanmak içindi. Binâenaleyh lütfet de bizim için kayadan bir delik aç
dedi. Bunun üzerine Allah onlar için biraz daha açd.
5,

imdi bunlardan üçüncüsü de :

— Yâ Allah! Ben bir ölçek pirinç mukâbilinde bir içi îcâr etmidim.
çi iini bitirdii zaman Bana
: hakkm ver dedi. Ben de ona üç sâ’ olan-
ölçeini arz eyledim. Fakat o adam bunu istemedi, brakb gitdi. Ben o
ücret pirincini ekib zirâat etmekde devam etdim. Nihâyet ondan bir ta-
km srlar ve çobanlarm satn alb topladm. Bir müddet sonra o içi
geldi ve Allâh’dan kork, benim hakkmda bana zulm-etme dedi. Ben
:

u
:

srlarn ve çobanlarn yamna git ve onlar al (onlar enindir) dedim.


Bunun üzerine içi Allâh’dan kork, benimle alay etme dedi. Ben Ha-
: :

yr seninle alay etmiyorum. u


srlar ve çobanlarm al (bunlar enin-
dir) dedim. Bunun üzerine mal alb götürdü. üphesiz sen biliyorsun ki
ben bu mâl içiye ancak senin rzân için verdim. Binâenaleyh lütfet de
bizim için deliin kalanm da aç diye duâ etdi. Allah onlar için maa-
rann kalan deliini de açd» 64 .

( ) Buradaki dört tarîk râvîleri de Nâfi’den, o da bn


•••• :

Umer’den, o da Peygamber’den olmak üzere Ebû Damre’hin Mus’ab ibn


Ukbe’den rivâyet ettii (100 rakaml) hadîsi gibi rivâyet etdiler. Bunlar
,

hadîslerinde: «Yürüyerek çkdlar» fkrasn ziyâde etdiler. Sâlih’in ha-


dîsinde «beraberce yürüyorlard» vardr. Ancak Ubeydullah'n hadîsinde
«çkdlar» vardr da ondan sonra hiçbir ey zikretmemidir.
( ) Sâlim ibn Abdillâh öyle haber verdi Abdullah ibn
:
:

Umer dedi ki Ben Rasûlullah’dan iitdîm öyle bujhlnîyordu «Sizden


:
:

evvelki ümmetlerden üç kiilik bir cemâat sefere çkdlar. Nihâyet onlar

64. Ashâbmz bununla insann kederli hâlinde ve yamur duâsmda ve dierlerinde iyi
ameli ile duâ etmesinin ve bununla Allâh’a yaklamasnn
müstehâb- olduuna istidlâl
etdiler. Çünkü bu üç kimse böyle yapmlar ve kendilerine
iefibet olunmudur. Pey-
gamber bunu o kimselere Övme sadedinde, faziletlerinin güzelHirii arz edib gösterme
yerinde zikretmidir. Bu hadîsde ana babaya iyilik etmenin fazileti,
onlara hizmet et-
menin ve onlar evlâd, zevce ve daha bakalar üzerine tercih etmenin fazileti
vardr.
Keza iffetin, haramlardan çekinmenin bilhassa bunlar yapmaya kudret hâsl oldukdai
ve bunlar ilemeye teebbüs etdikden sonra vaz geçmenin ve srf Allah
için bu harâm-
lan brakmann faziletleri vardr. Keza bunda ücretle adam tutman
m cevâz, ona kar
ahdi ve emâneti ve muâmelede cömertlii güzel îfâ etmenin
fazttçi gibi hükümler vardr
(Nevev).
KTÂBU’R-RKAAK 233

bir maara barndrd...» Râvî hadîsin tamâmn,


içindeki geceleme yeri
Nâfi’in, bn Umer’den rivâyet ettii hadîsin ma’nâsyle zikretdi. Ancak
burada üç kiiden biri «Yâ Allâh benim ihtiyâr anamla babam vard.
:

Ben onlarn akam sütünü içirmezden evvel âileme ve hizmetçilerime süt


içirmezdim* dedi, ve kezâ «Fakat o kz benden saknd. Nihâyet ona
:

yllardan bir ktlk yl eridi. Bunun üzerine amucamn kz bana geldi


(ihtiyâç arz etdi). Ben de ona yüz yirmi dînâr verdim» dedi. Ve keza:
«Ben b;nun ücretini (ticâretle) nemâlandrdm. Hatta bunun bu ücretin-
den hayli servet vücûda geldi de çokluundan dolay dalga dalga hareket
etmee ve çalkalanmaa balad» dedi. Ve kezâ «Nihâyet yürüyerek
:

maaradan dan çkdar» dedi.


. ^

oy

V. >.^ J '
J r V 0)

Vc
^ s J • V-V 3 ^ 3 S;/, cr- (™.) - n

Alt 1 1 : ^}>-j> > ft » <Jk <*‘


'
§|| Jj-*j âc ‘ • J.J* ü.' O* ‘ (£-^

. ^ u2 pl\ u .JU r,\ ^>\ tf A» j j;j" .


^£ ti j •
d. ^
*\ 'sA fy • û. a \ y j" ‘
^ tî vj’j *û-j •
^^y ^ t/*
7 * tî v^*

« t)y^' zXj\ *

RAHMÂN VE RAHM OLAN ALLÂHIN SMYLE

49 — KTÂBU’T (Tevbe kitab)


- TEVBE 1

1. Tevbe hakknda baz âyetler :

»Allahdan mafiret iste. Çünkü Allah çok mafiret edici, çok merhamet eyle-
yicidir » (en-Nisâ: 106).
«Kim kötülük yapar yahut ne/sine zulmeder de sonra Allah’ dan mafiret is-
bir
terse o, Allah’ çok mafiret edici, çok merhamet eyleyici bulur- (eh-Nisâ: 11).
«.Ayetlerimize iymân edenler sana geldii zaman de ki selâm sizlere. Rabbtntz :

kendi üzerine (u) rahmeti yazd çinizden kim bilmeyerek bir fenalk yapb da sonra
:

arkasndan tevbe etmi re düzelmi ise üphesiz ki o, çok mafiret edici, çok merhamet
eyleyicidir » (el-En’âm: 54)
«Bil ki Rabbrn bilmiyerek kötülük ileyib de arkasndan tevbe ile hâlini düzel-
tenleri,bu halden sonra elbet rahmeti ile balayacakdr* (en-Nahl: 119).
-Kii nefsine zulmedi b, sonra tevbe ile fenal iyilie çevirirse ite Ben bu gibileri
mafiret eder balarm » (en-Neml: 11).
« Ey iymân edenler, öüt verici .nasûh) bir tevbe ile Allah'a tevbe ediniz.. Olabilir

ki Rab biniz, üzerinizden günâhlarnz kaldrr ve sizi altndan rmaklar akan uçmaklara
iletir...» (et-Tahrîm: 8).
KtTABUT-TEVBE 235

(1) TEVBE ETMEYE TEVÎK VE TEVBE LE SEVNB


FERAHLANMA HAKKINDA BÂB

1 — Ebû Hureyre’den; Rasûlullah (S) öyle söyle-


(2675) :

di «Aziz ve Celîl olan öyle buyurdu Ben kulumun benim hakkmdaki


: :

zann ne ise ben (o zanmn) yanndaym (irâdem, kulumun beni anlay-


na göre ilgilenir). Kulum beni her nerede anarsa ben onunla beraberim.
Allah ismime yemin ediyorum ki Allah kulunun tevbesi ile herhangi bi-

rinizin çölde aybetdii devesini bulurken duyduu sevincinden muhak-


kak daha fazla sevinçli ve ferâhldr. Bana bir kar yaklaana ben bir
arn yaklarm. Bana bir arn yaklaana ben bir kulaç yaklarm. Ku-
lum bana yürüyerek geldii zaman ben ona yelerek gelirim».

A.c (jd
)
i J <-«1 — » J üll A.-C
{J? (...) —Y
C') Üt * » m * 3A * $ v/A j) S • E>v pi . 0 0‘ (

. i 1^1 i 1>-1 *jZj'

> *' •*
\ * ' .* 2 • ' J ' r »s " - 1* i
id •' f'» s ' / \
1 O '
^;
c ‘
c/
\

U' A.>- . o Jy A t
C b' A>- (^7 (...)

. :l::c .
û6

2 — ( ) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) :

«Allah, sizden birinizin tevbesi sebebiyle, herhangi birinizin aybetdii


devesini bulduu zamanki sevincinden muhakkak daha ferâhldr» bu-
yurdu.

( ) : Buradaki râvî de Ebû Hureyre’den, o da Peygamber-


den yukardaki hadîsin ma’nâsyle rivâyet etmidir.

2. Bu hadis ayni raviden ve ayni konuda küçük bir farkla KTABU’Z-ZKR' VE’DtÖUA’-
nm banda geçdii için onun müteselsil rakamn almaktadr.
m

236 SAHH-1 MÜSLM

>
>+
»

/
*>
**
'I

O
**

r
#


•-*

'

'
\ • *-
-"T* V
c/
*
-*•

*
* ** '• '

••
?

'
^
^
/\ \
(•••)

• « ûî «6*: ûî » 3lu ^V'l ÛÎ!


.

3 — (2744) : Hâris ibn Suveyd öyle dedi : Ben, Abdullah


(ibn Mes’ûd) hasta iken onu ziyâret etmek maksadyle yanna girdim.
Kendisi bize biri kendi nefsinden, biri de Rasûlullah’dan olmak üzere iki
hadîs söyledi. Dedi ki Ben Rasûlullah (S) dan iitdim öyle buyuruyor- :

du «Muhakkak Allah mu’min kulunun tevbesi sebebiyle


: u kimseden
daha ferâhldr Öyle bir kimse ki nebâtsz, bo ve tehlukeli
: bir arâzîde
bulunuyor. Beraberinde de devesi vardr. Devesinin üzerinde yiyecei ve
içecei vardr. Derken uyudu. Uyandnda bir de bakd ki devesi gitmi.
Devesini arad. Nihâyet kendisine iddetli bir susuzluk eridi. Sonra ken^i
kendine Artk ben ilk bulunduum yere döneyim de orada ölünceye ka-
:

dar uyuyaym dedi. Gitdi, ölmek üzere kolunun üzerine koydu. Bir ban
aralk uyand. Bir de bakd ki devesi yambamda. Bütün az, yiyecei
ve içecei de devenin üzerinde! Allah mu’min kulunun tevbesi ile te
böyle bir durumda olan kimsenin devesini ve azklarn bulmas âmndaki
sevincinden muhakkak daha fazla sevinçlidir.

( Buradaki râvî de A’me’den bu isnâd ile rivâyet et-


)
:

midir. Ve burada «Arzdan bo ve hâli bir yerde bulunan bir kimseden»


:

demidir.
•t.

pZ ip (Si .
^>VI ESi . ;\ tsi . S ’pp 1

'pi\ j jgi â jî tf Ü pp M ’P t/Ü :


: # ip J ijlil Lp : 3&
. ^ .

KTABUT-TEVBE 237

4 — Keza bana Ishâk ibn Mansûr tahdîs etdi. Bize Ebû Usâme
( )

luhdîs etdi. Bize A’me tahdîs etti. Bize Umâretu’bnu Umeyr tahdîs edib
yüyle dedi Ben, Haris ibn Suveyd’den iitdim öyle dedi Bana Abdullah
:
:

(ibn Mes’ûd R) iki hadîs söyledi. Onlardan biri Rasûlullah (S) dan, di-
keri de kendi nef sindendir. Abdullah dedi ki Rasûlullah «Allah mü- : :

min kulunun tevbesi ile... daha ferâhldr» buyurdu. Bu hadîs de (3 ra-


kaml) Cerîr hadîsi gibidir.

:
^ oc y) •
j) k‘Â>- . î> j-î." j U'i !'.:l (tv : o) - o

1
1
l' > ' • •- - , . • i ' -

f.V-; \-j A.
.5 ^ " J'2® j juVj» -J>*

& '«is . 'o.v- M 3*f . 'm .


u>jy * âr £ c -

0
:>-
'j.:

.
y
s
û
ac(»
fr i;-.

>
-
L’4:»
*;•

. <
.

:
i
& { &;,
’^i AiSCr jî
k-î
. £l
^
-i' Git*
’J».

• u '^- A a.M <» .«4.


* >! 6; « J CiL>.
“ -i
•i
" S


Ü y j v At £ SÜM a u.‘; i ;> ta- 36
f
:

^ (2745) : Nu’mân ibn Beîr


(R) hitâb edib 'öyle dedi :

Allah kulunun tevbesi ile u kimsenin sevincinden daha fazla sevinir :

O kimse azm
ve büyük su tulumunu bir deveye yükledi. Sonra yürüdü.
Nihayet arzdan hâli bir çöle vard. Orada kendisine bir uyku eridi. He-
men orada indi ve bir aaç altnda kuluk uykusuna yatd. Yatar yatmaz
gözleri kendisine galebe etdi. Ya’nî uyudu. Bu srada devesi gizlice yü-
rüyüb gitdi. Adam uyand ve bir yüksek yere kadar kodu. Fakat etrafda
hiç bir ey göremedi. Sonra ikinci bir yüksek yere kodu. Yine
bir ey
göremedi. Daha sonra üçüncü bir yüksek yere kodu. Yine bir ey göre-
medi. Geriye döndü. Uykuya yatm olduu yerine kadar geldi. Kendisi
orada oturduu srada birdenbire devesinin yürüyerek çkageldiini gör-
dü. Nihayet devesinin ipini eline koydu. te Allah, kulunun tevbesi se-
bebiyle muhakkak bu kimsenin devesini bulduu zamanki hâlinden daha
ferâhldr*

Râvî Simâk öyle dedi a’bî; Nu’mân, bu hadîsi Peygamber’e : ref’ ve


isnâd etdi fakat ben bunu ondan iitmedim dedi.
0 j

238 SAHÎH-I MÜSLM

:
^*4 3^ j • : ü** 5: 3» ) /:** ^ l- 4 O; <_?-4 LA^7 (
rvi ^) ~ *\

S j jg Li^ ^i 3ji-S 3& 36 :


* r >&
l
‘ £l ;
>=? S f.\ 3 At i£
^Li V^llt
j . t->l^ Vj (f»k (j. ^-3 yi y>)\^ j£ .
j J>-j

a î 4 <11*1* L* JL>- ji . Ij-Uj 5 j7x.^ J . aJlc- j;>*

, .jû;
y£ l-> \S\ '* ij < u! .
sâ !}/-, lîLi â üy-j u . û/- üî :

* ^ ;. i&j o? 1'

.
*-‘
"*••
«*
^
W »t
^ -5
1 3 ^i ,
^ t-L
- •
:
J %

6 — (2746) : Berâ’ ibn Âzib (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)


öyle buyurdu «u
kimsenin sevincinin derecesine ne dersiniz? Devesi
:

kendisinden anszn boanarak kaçb gitdi. Deve çilbirini hiçbir yiyecek


ve içecek bulunmayan otsuz kr bir arâzîde sürüyüb gidiyordu. Üstünde
de sâhibinin yiyecei ve içecei vard. Sâhibi bu deveyi arad. Nihayet
bu arama kendisine çok ve meakkatli geldi. Sonra deve dikili bir ar
aaç kökünün yanndan geçerken, ipi o aaca taklb kald. Sonunda sâ-
hibi deveyi o aaç köküne takl vaziyetde buldu». Biz O kimse çok id- :

detli bir sevinçle sevinir yâ Rasûîallah! dedik. Bunun üzerine Rasûlul-


lah «Dikkat edin! Allâh’a yeminle söylüyorum ki ite Allah kulunun
:

tevbesi sebebiyle' o kimsenin devesini bulduu andaki sevincinden daha


çok sevinçlidir» buyurdu.
Râvî Ca’fer ibn Humeyd Bize Ubeydullah ibn yâd, babasndan tah- :

dîs etti demidir.

X ~ \ ,r > • a

y y uü y x . * • .

•*=»-
• y. jf- A_>- : M» .
y uÜ jr-y jj j a.- {rviV)—y

3^» : Üi ‘ « viüU ü j J \ ji! a.c J j^.-C J \S\>- . ü l.jSCc.

>'j d üt ‘ V-?"’-
l
?
x ' c
t' j": j' 11
j~*j

cr'J . o y— ü •
^3 j~~ j *3»'-* • • al.» ü . ü^Ai

~
x ~î as ^ *V ja y$T j*
* :
üt 3^ f Kt^^- •
° dil iiuj
jy
- “
t
x T üt j ^ l_} £?y- cJ 1

^ (2747) Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edib öyle dedi Ra-
:
:

sûlullah (S) öyle buyurdu «Allah, kulu kendisine tevbe ederken kulu-
:
3

KTÂBU’T-TEVBE 239

mn tevbesi ile u halde bulunan herhangi birinizden daha ferâhldr :

Biriniz, otsuz bo bir arâzîde devesi üzerinde bulundu. Devesi kendisin-


den anszn boanb gitdi. Üzerinde de o kimsenin yiyecei ve içecei var-
d. Bu zât devesini bulmakdan ümidi kesdi. Nihâyet bir aacn yanna
geldi ve onun gölgesinde devesini bulmakdan ümidi kesmi olarak yan
üstü yatd. O, bu hal üzere iken birdenbire devesini yambamda dikili-
yor buldu. Hemen devesinin ipini tutdu. Sonra ferahn iddetinden dola-
y ALLÂHUMMME ENTE ABDÎ VE ENE RABBUKE =
:
Yâ AJlâh! Sen
benim kulumsun, ben de senin Rabbnm! dedi. Ferahn iddetinden dolay
böyle hata etti».

Jj—j >-b »iki l*A>- . . jJli d (•••) —A


• <(
O 1
-» ‘ »_/)-•>
uf 'M *} ^ *,j A aÎ) d 3li

> iu- ’j iJ‘i tft; . üjS. . L-; 5;; C-i;


. . i/ <.fy3 (...)


ik m$
8 — Bize Heddâb ibn Hâlid tahdîs etdi. Bize Hemmâm tahdîs
( )

etdi. Bize Katâde, Enes ibn Mâlik (R) den tahdîs etdi ki Rasûlullah (S)
öyle buyurmudur «Muhakkak
kulunun tevbe etmesi ile siz-
: ki Allah
den birinizin bombo bir arâzîde aybetmi olduu devesi üzerine uya-
n verdii zamanki sevincinden daha ziyâde sevinçlidir».
( ) : Buradaki râvîler de Enes ibn Mâlik’den, o da Pey-
gamberden yukarki hadîs gibi rivâyet etmidir.

yy ‘ j/U **y^ J»jL. (r)

(2) TEVBE OLARAK MAGFRERT DLEMEKLE GÜNAHLARIN


DÜMES BÂBI

3. Tevbe ile istifar arasndaki fark :

Tevbe : Günâha nedamet ve bir daha yapmamak üzere azm ile rücû’dur.
stifar Duada mafiret talebi ile beraber tevbedir... Bir de denilmidir ki mü-
.•
) : 1

9
240 SAHÎH-1 MÜSLM
(2748) : Ebû Eyyûb (R) kendisine ölüm yaklat za-

man öyle demidir Ben Rasûlullah (S) dan iitmi olduum bir eyi :

sizden gizlemidim Ben Rasûlullah’dan iitdim o öyle buyuruyordu:


:

«ayet sizler, günâh iler kimseler olmasaydnz Allah muhakkak günâh


iler bir halk yaratr, onlara mafiret eylerdi».
- ;•
3 » ji s iy\:ç 3 LA* (...) - v-

10

%\ \'^k *
-p y^‘ V 8 &* '
-
i§ 3* ‘ tsA^ vAu.\

— ( ) : Ebû Eyyûb el-Ensârî (R) den: Rasûlullah (S)


takm günahlar. ilememi kim-
:

«Eer11 sizler Allâh’n mafiret edecei bir


seler olsaydnz Allah muhakkak kendileri için mafiret edecei bir ta-
km günâhlar bulunan bir kavm getirirdi» buyurdu.

< I tip >; 3; ^ sü t • ^ .


g\j s r* ^ (m«o - \>

'y *j ! tii'j » §H 0 Jk : 3& v./ j 3‘ 4 * Jj; 3*

ö jûei «il C—
.
*
^ i «J>l i
Jy J ( J*l

— öyle dedi Rasûlullah (S)


(2749) : Ebû Hureyre (R) :

öyle buyurdu «Nefsim elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki eer siz-
:

ler günâh ilemeseydiniz Allah muhakkak sîzleri giderirdi de fertleri gü-


nâh ileyib Allah’dan mafiret dileyecek ve Allah’n da kendilerine ma-
firet edecei bir kavm getirirdi» 4 .

cerred istifâr geçmi günâha nedâmetle onun errinden korunmay duâ ile taleb ve
gelecek günâhn errinden de onu yapmamaya azm ile korunmay talebdir.
4. Buhârî’deki Seyyidu’l-îstigfar hadîsi oyledir
» '*
\

JJ cJ .^4^ •
jUil—Vl-u-. ! J'i
^0 IS*)} O,

vifl I jjA vü 3 yC.\ Afr j y -il \i 1 y I VI

• cjl VI «TU ifX*y\y tir***

W* a*) <4-1 J*l û* iS~


£
. «j* Jt* **y. t>* ^ V: »y j Jl*

^
%

*4*'
J*' <j* y<*
cr-"- ^ wM V: jh* y*s
= eddâd ibn Evs (R) tahdîs etxii ki Peygamber (S) öyle buyurmudur : «stifâr duâ-
larnz teyyidi yüce Allah’dan yolda mafiret dilemelidir : u ALLÂHUMME ENTE
.

KTABU’T-TEVBE 241

‘ ‘ j » f'jj rl
(r)

J llZyj tztfj > J&j M i d)J Myy

d j*** O •
( i*:l ^'3 ) d £,!* 3 t> J-*4 LAfc ( TVo *
)
— \T
ü&j ) at u£& i1 * o& j) & & ;;Jh u-t « l •> ^
• :O» 30 • \>
m ? dd kJ*^: jlâi
l
:
J>
\ ^.D : 30 (
«Âl'J jLj « »lz_5^

'j>- . fchj E^ijitn.i j^-S a:c i jC: oii 30 0>“ U â 3£^


. : : 30

. oL-lns sv jVij ^jv iv;^^j/.jxc^a>r^.

Lli-i j:>. < jj


I
j 0 1 c^âl!a>\i . U_a J:,»
'

0âi2l l;[ ! «Âsiyi : ^ j; \ 30 . I|[r£5^ lte-is

: oli • fJi U i » i» 3/. 3te ! i» 3j~J t .*&. jîfc :ol.§ l \jp


'H»
• <> c ish OljT ’j>- . Âtl J jÖl O^ÂT . 3)a:c j yCj ! «l t

! .as
^ «J ^ i 3 » 3jiS 3 te . C^r HÜ OJIS . SVjV'S
ç|3
jVi £U
«i i J?
a5l1î^ji •'^teciCJ « jjl
jj * (^jîc j y jdr V- ’jp 3yîjir ‘J OJ

i~3 iu. 1 yûTj . 015 i* « i 1

(3) ÂHRET LER HUSÜSUNDA DEVAMLI ZKR, FKR,


MURÂKABA 5 ETMENN FAZLET VE VAKITLARIN
BAZISINDA DA BUNU TERK EDB DÜNYÂ LE
MEGÛL OLMANIN GEVÂZI BÂBI
12 — (2750) : Hanzala el-Useyyidî (R) —ki kendisi Ra-
RABB LA LAHE LLA ENTE. HALAKTENÎ VE ENE AB DUKE VE ENE ALA AHDKE
VE V A’ DKE MA’STATA’TU EÜZU BKE MtN ERR MA SANA’TU. EBÛU LEKE
BÎ-N'METÎKE ALEYYE VE EBÛU B-ZENB FAGFR U FE NNEHÛ LA YAF-
RU’Z-ZUNÛBE LLÂ ENTE = Allâhm! Sen benim Rabbimsin, senden baka
ibâdete
lâyk hiç bir ilâh yokdur. Beni sen yaratdm. Ben senin
kulunum. Ve gücüm yeddii
kadar ezelde sana verdiim ahd ve va’d üzere sâbitim.
lediim günahlarn errinden
sana snrm.Bana ihsan ettiin nimetlerini ikrar ve i’tirâf ederim. Günâhm da i'tirSf
ederim. Binâenaleyh günâhlarm mafiret eyle. Çünkü
günâhlar senden baka kimse
mafiret edemez». Peygamber buyurdu ki Bu Seyyidu’l-istifâr
duâsn her kim sevâb :

ve faziletine kalbiyle nânarak gündüz okur da


o gün akam olmadan evvel ölürse o
kimse cennet ehlindendir. Her kim de inanarak gece okur
da sabah olmadan evvel .

ölürse o da cennet ehlindendir» (Buhar, daâvât,


bdbu efdali’l-istifâr, VHI 121 «2»)
5. Murâkaba ve rikaab : Bir nesneyi hfzetmek ve bekçilik
eylemek ma’nâsmadr Sûfîlerin

S. Müslim; C. 8. F — 16
:

242 SAHH-1 MÜSLM

sûlullah’n vahy kâtiblerinden bulunuyordu — öyle dedi Bana Ebû Bekr


kavudu da :

— Naslsn? Yâ Hanzala! diye


6
sordu. Ben :

— Hanzala munâfk oldu dedim. Ebû Bekr :

— SUBHÂNALLÂH! Ne söylüyorsun! dedi. Ben :

— Biz Rasûlullah’n yannda bulunurken o


\

cehennemi ve cen-
bizleri
§

neti derece hatrlatyordu ki bizler


o, onlar gözü ile gören kimselerin
hâlinde bulunuyoruz. Rasûlullah’m yamndan zaman ise elerle, çktmz
çocuklarla, san'at ve akarlarla dürüüb çabalyoruz da bir çok eyi unu-
tuyoruz dedim . Ebû Bekr :

— Allah’a yemin ederim ki bizler de muhakkak senin bu karlat-


n ilerin benzerleri ile karlayoruz
Ebû Bekr dedi. Bunun üzerine ile
beraber yürüdük ve nihâyet Rasûlullah’n huzûruna girdik. Ben :

— Hanzala munâfklk etmidir yâ Rasûlallah! dedim. Rasûlullah :

— Bu nedir? diye sordu. Ben :

— Yâ Rasûlallah! Biz senin yannda bulunuyoruz. Sen bjzlere atei


ve cenneti hatrlatyorsun. O
derecede ki bizler onu gözü ile gören kim-
selerin hâlinde oluyoruz. Senin huzûrundan zaman ise bizler çkdmz
elerle, çocuklarla, san’at ve akarlarla dürülüb megûl oluyoruz ve bir
çok eyi unutuyoruz dedim. Bunun üzerine Rasûlullah :

— Nefsim elinde bulunan Allâh’a yeminle söylüyorum Eer sîzler :

benim yanmda ve zikrde olduunuz hâl üzere devam eder olsaydmz,


muhakkak döekleriniz üzerinde ve yollarnzda melekler sîzlerle el
bi
ele tutuur musâfaha ederlerdi. Lâkn ey Hanzala! Sâat! Sâat! buyurdu.
Rasûlullah bunu üç defa söyledi 8 .

murâkabas da bu ma’nâdandr ki her ide Allah’n rzâs tarafn muhâfaza edib kezâlik
bütün hallerine dâima ilâh ilmin ihata etmi olduunu düünerek nefsini bekçilik
ey-
lemekden T'âretdir (Kamûs Ter.).

6. Hanzala’nn : «Yâ Rasûlallah! Hanzala munâfklk «tdi» özünün' ma’nâs udur:


Han-
zala fihiret korkusunun, murâkabenin devâh etmemesi ve tamâmyle âhirete
yönelme-
mek munâfklkdan bir nevidir zannetdi. Peygamber de ona ve onun ahsnda
her mus-
limanâ bunun münafklk olmadm ve onlarn bunlar üzerinde
devâmla mükellef ol-
madklarm bildirdi (Nevevî).
/

8. Musâfaha, snlamak i C in iki adam biribirinin ellerini tutumak


ma’nâsnadr ki yek
dierinin avuç içini tutub yüz safhas ile mukabele ederler.
Muâsefe Dürümek ma’nâsmadr.
eâ GÜre§CIer bMbiriyle güremekde dürüüb çabalamak
-
tnu I f: ?
Ter.).
ma’nâsmadr (Ka-
û '

KTABU’T-TEVBE 243

V-tfc- jVcJr .
. Jj^j/â'^6** (•••)- vr

.
jLH 'jT Â* Llicj» .
jj|& «S J AC Li^ :
3î» • 3^-»* 4 ‘ <3 ' 4
.
£ Çî tjff tj^ö 'jfe . ;V;j ^Vj 3Eji iü-i ^4 ^ f
feîj :Uta /<î dj S 4j" Âi
*
36

! 4 3j~A : ciîu . iy £ iLîtt . 'j" xC 34 !vi

JU* 3-- £ . 3^ Ai 1 1 j :
Jy j»î 3& • o‘A^ a s 3& • o»t

yC3 Ji j jCj
i
y JJ \ lûc j j5Cl; L5^ ‘cjfc ’jj . ^U-j âcU- ! C »

. a ^.Ul l *X~-1
-
c
^— c ç*- ‘ '

5^
4 1 £$ Ju»«
4 ota- £»*â>. . û> 5 j> 3 ^în l)a>. . <->' s*j Ct-*? (•••)

h V? i ^ .
l^\ alc tir-. 36 v^&l» «k jÇ-Vi 4:4' '<&- 4 5îiî jt

13 —
Hanzala (R) öyle dedi
( )
Bizler Rasûlullah’n
......... : :

yannda bulunduk. O bizlere va’z etdi ve cehennemi hatrlatd. Sonra ben


eve geldim de çocuklarla gülütüm ve kadnla oynadm. Müteâkiben d-
ar çkdm ve Ebû Bekr ile karlatm ve bunlar Ebû Bekr’e zikretdim.
Ebû Bekr Ben de senin söylediin iler gibi faaliyetde bulundum, dedi.
:

Beraber Rasûlullah’a kavuduk. Ben Yâ Rasûlallah! Hanzala munâfklk :

etdi dedim. Rasûlullah (S) «Ne söylüyorsun?» buyurdu. Ben hadîsin ta- :

mâmn kendisine söyledim. Ebû Bekr Ben de onun ilere ben- : yapd
zer iler yapdm«Yâ Hanzala! Sâat, sâat! Eer sizin
dedi. Rasûlullah :

kalbleriniz zikir srasnda olduu gibi olmakda devam etseydi, muhak-


kak melekler sizlerle el ele tutuub musâfaha ederler hatta sizlere yollar-
da selâm verirlerdi,» buyurdu.
(
Buradaki râvî de, vahy kâtibi olan Hanzala et-Teymî
) :

el-Useyyidiy’nin Biz Peygamber’in yannda idik. O, bize cenneti ve atei


:

hatrlatd... dediini rivâyet edib bundan evvelkilerin hadîsleri tarznda


zikretmedir.
^^ ^ ^ ^ j (t)

<P> • v (y^ci-4) SeA K • (»v»t)-U


Ta:. y t
. <.\irj lzs', jii\ 'i 'jy ü » Ufe n^ V\ t
0 \ -y <
^>v
b . » ‘

244 SAHH-1 MTJSLÎM

(4) YÜCE ALLÂH’IN RAHMETNN GENL* VE


LÂHÎ RAHMETN LÂHÎ G ADABA SEBKAT
EYLED HAKKINDA BÂB»
14 — Ebû Hureyre (R), Peygamber (S) öyle bu-
(2751) :

yurmudur «Allah mahlûkat yaratt (ve onlarn mukadderatm ta’yîn


:

buyurduu) zaman kendi ulûhiyetine âid olan kitâbnda ki o kitâb Ar —


üzerinde kendi nezdindedir öyle yazd MUHAKKAK BENM RAH- — :

METM G ADABIMA GALEBE EDER».


O* * û c j&y ti. O*
‘ 1
O ö'CjL
(...)

(S :
ky* m at 'J*
V
û? *»
• uJ \

Î5 — ( ) Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) «Aziz


:
:

ve Celîl olan Allah Benim rahmetim gadabm sebkat ett: buyurdu» dedi.
:

Cf < y*»*J'^** c/ wjU.t y \ \iyi-\ . fj£>r JJ e


\isjf (•••)“ NA
4
*r d ' t Ij » £|& *Â>Q • J.y* \
je t lL.*

^ ^ »
v- ' • "•
j

— Ebû Hureyre (R) öyle dedi


( ) 'Rasûlullah (S)
: :

öyle buyurdu «Allah mahlûkat hükm ve kaza etdii zaman kitâbnda


:

kendi nefsi üzerine bir taahhud olarak öyle yazd (zâtna âid ahd ve —
mîsâk hâvî olan) bu kitâb kendi yannda konulmudur MUHAKKAK — :

BENM RAHMETM GAD ABIMA GÂLB GELR».


vr'k G -yf*) â}
f; sA (tvot) — > y
^ • 3/: i üy-i : 3» i;;/ tî M ^i r*p 3 i;. a
<

y# »jtijjiy, .Uj-ijit/ yijv j 3>îi y.ii j ;:l,; îü»

. a <
:
U J ji i Ui j lijC VJ1 £*/ 'j*. pîpil
.

9. Bunu te’yîd eden ba’z âyetler:


*

: ...Benim rahmetim her eyi kuatmtr ...»


(el-A’râf: 155).
%
«..*»* dJU- J» ir J-UI jic.1* £j*j <x-j jt
: Ey Rabbmz! enin rahmetin, ve ihnin her eyi kuatmtdr. O halde tevbe
edenleri
Menin yoluna uyu pidenle* mafiret et. Onlar cehennem azabndan koru-
(el-Mu’min: 1).
. \ . «

17
KTABUT-TEVBE 245

— (2752) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Ben Rasûlullah


(S) dan iitdim öyle buyuruyordu «Yüce Allah rahmetini yüz parça :

yupd da doksan dokuz parçasn kendi yannda tuttu, bir parçasn yer
yüzüne indirdi. îte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün mahlûklar biri-
birlerine merhamet ederler (seviirler). Hatta yavrulu hayvan, yavru-
suna isabet eder endîesi ile ayam yavrusundan kaldrr» 10 .

(
^
18
*
*
VjS.1 3 *
t?> (•••)- u
îlJj jiy i'-’j
«u 'jl jû- » U6 || d J ji'j M i
J.î £ iri '
ü‘ ‘OÜl Çf

J .« ö J »Alt . <Â>- öj*

— ( ) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle


buyurdu «Allah yüz rahmet yaratd. Müteâkiben bir rahmfeti
: mahlûkat
19 koydu. Doksan dokuz rahmeti de kendi yannda saklad».
arasna

v-c iL dd GÜ j Bfc. «5 i» S Ü t# -
^^ &
< (...) >«\

Jy'i SpJL»
2 'Sy\ .
yr, în- i j\ »
* ij ^ ^
*al . llij jp Cj-
j .
îftj • V.i .


vy e.*. y-j **) •

— ( ) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Peygamber (S) :

«Allah’n yüz rahmejti vardr. Bunlardan bir tek rahmeti cinnler, insan-
lar, hayvanlar ve haereler arasna indirdi. îte o bir tek rahmet sebebiyle

bütün mahlûklar biribirlerine efekat ederler. Yine onunla biribirlerine


merhamet ederler. Yine o bir rahmet iledir ki vahî hayvanlar (bile) yav-
rularna kar meyleder, efekat gösterirler. Allah doksan dokuz rahmeti
de geri brakmdr. Kyamet gününde onunla da kullarna merhamet
edecekdir».

ü . i:i! öîi .
p ’j ki Gü . 'j.y. ’j >f.b ^ (, v .r) -v •

^V . Vr, îlj « jl » gg â 3/.', 3& : JÛ . jÜl ^ tîrf» üUi *1


* j*- i j - prri V'j“. G

10. Yüce Allah’n rahmeti nihâyetsizdir. Onun rahmeti sayya ve ölçüye smaz. Buradaki
rakamla yaplan ifâdeyi öyle anlamaldr Rahmet, hayr ve saadet uladrmakla ilgili :

bir kudretden ibâretdir. Kudret ise cüz’lere ayrlma ve adedlenme kabûl etmeyen bir
sfatdr. Binâenaleyh bunun yüz adedine hasr ve tahsisi, yer yüzünde bizim yanmzda
olan ilahi rahmet, kendi kerem ve inayet hâzinesinde bulunan hudûdsuz rahmetin
yannda bir zerreden ibâretdir demekdir.
> .

246 SAHlH-1 MÜSLM

20
. £.y u.; , fe & ^: 5 fcfc £y ,4 3
\
.
.Ufc j (. .
.)

— ( 2753 ) : Selmân Fârisî (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)


öyle buyurdu «Allah’n yüz rahmeti vardr. Onlardan bir tek rahmet
:

vardr ki ite o bir tek rahmet sebebiyle bütün mahlûkat kendi arala-
rnda biribirlerini sever merhamet ederler. (Allâh’n rahmetlerinden)
doksan dokuzu da kyâmet günü içindir».
( ) Keza bize bu hadîsi Muhammed ibn Abdi’l-A’lâ tahdîs etdi.
Biz.e Mu’temir, babasndan bu isnâdla tahdîs etdi.

21
O* ‘ d âc ' ‘
d d l Ajb ^
c <*_
j\ \ b*Â>- . j3. jd {isjû (•••) — V^
J J* • b d » jt dl 1} : 3 \i jUu-

^ -> al&\J\ vJÛd ri ( . Â*-*j yijV' j 1^4 3*fd . Jfj' j 1 »Ö <jjj b JIU
. « ;.'ji »â.^ biir" tÂ..s bu .
ifj’.î

— ( Selmân (Fârisî R) öyle dedi


) Rasûlullah (S)
:
:

öyle buyurdu «üphesiz ki Allah gökleri ve yeri yaratd gün yüz rah-
:

met yaratmdr. Her bir rahmet yer ile gök arasndaki mesâfeye mutâbk
büyüklükdedir. Allah bu yüz rahmetden bir tanesini yerde kld. te bu
bir tek rahmet sebebiyle anne çocuuna meyi ve efekat eyler. Vahî hay-
vanlar, kular da yine bu bir rahmet sebebiyle biribirlerine kar meyi
22
ve efekat eylerler. Kyâmet günü olduu zaman o doksan dokuz rahmeti
bu bir rahmet ile kemâle erdirecekdir»

. d UJ y
— ( 2754 ) ibn Hattâb (R) öyle demidir :
Ra-Umer :

sûlullah n huzûruna (Hevâzin kabilesinden) bir takm esirler gelmidi.


Bunlarn içinde (çocuunu aybetmi emzikli) bir kadn
vard ki çocu-
unu aramakda idi. Kadn esirler arasnda çocuu bulunca hemen onu
: •

kItAbut-tevbe 247

ald barna basd


ve emzirmeye koyuldu. (Bu yüksek efekatl manza-
ray görünce) Rasûlullah (S) bize «u kadnn, kendi çocuunu atee :

atacan düünür müsünüz?» dedi. Biz de Hayr vallâhi. Atmamaa :

muktedir oldukça atmaz, dedik. Bunun üzerine Rasûlullah «te muhak- :

kak ki yüce Allah, kullarna bu kadnn çocuuna efekatinden daha mer-


hametlidir» buyurdu.

Jh .
y*>- J J:'î
r 0 c
^ 9 'r’J.) ^ (tvoo)-— Yf 4

Oc

i-“! ’J » wî' ' ‘
û fc :
V-A'

'J'
<oJ aic U y n_î' ’J 3 •
çJ* l« « < «il U y jlll

. a a>-\ ah». •.*

23 —Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) «Eer


(2755) : :

mu’min Allah katndaki azâbn derecesini bilir olsayd, hiç bir kimse Al-
lâh’n cennetine tama’ etmezdi. Eer kâfir Allah katnda olan rahmetin
derecesini bilir olsayd, Allah’n cennetinden hiç bir kimse ümidini kes-
mezdi» buyurdu.
J.|i\
y
V - -9 • • • .• - *.•
V *** *
& - >

y—
! V
b -o-
\
. O* c/ U
. /
v Y0 Tt

i k A-_^ J-**> ^ &J jt * » Üt ö\ J* i


J'j 0 c \
f

a:« Â_/J a-1c jAi j a i ki V • * : 4aV


. o u yy i yi 'il yu .
-
iyi u jb 'jiyt oü û' .
yJL y ; fo.t Viy> v Çû;
. tâ o'h L. j . iuoi. y. : ju Dû y ut y.y yd y‘j
.

•*
-, s::>
. « -0 <01
y +%

24 — (2756) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle


buyurmudur : «Asla hiçbir hasene (iyi i) yapmam olan bir adam ken-
di ailesine (Bu vucûd) öldüü zaman siz onu yakn. Sonra kü-
hitâben :

lünün, yarsn kara tarafna (rüzgârla) tozudub uçurun, yarsn da deniz


içine doru tozudun. Allâh’a yemin ederim ki eer Allah onu ele geçir-
mee kaadir olursa onu muhakkak âlemlerden hiç bir kimseye tatbik et-
miyecei bir azâbla azâblandracakdir dedi. Bu kimse öldüü zaman em-
retdii ileri yapdlar. Neticede Allah karaya emretdi. Kara hemen ken-
disinde bulunan kül zerrelerini toplad. Allah deryâya emretdi, o da der-
hal kendisinde bulunan zerreleri toplayverdi. Sonra Allah o kimseye :

Bunu niçin yapdn? diye sordu. O zât Senden korkduumdan dolay yâ


: Ü
:

248 SAHÎH-Î MÜSLM

Rabb! Halbuki sen en iyi bilensin! dedi. Bunun üzerine Allah, o kimseye
mafiret eyledi».

.(•’
: a.c jO
) <j ^ j \Lsjf ( •
)
— T®
: UjSy 'Si S-J <jSM 5 33 VI UjSj\ : 'd 'Si : 'Si J.V.
J
(i
3 .
jl/jl ^ (
Ü
li» . A
r oi Jc *J.J o^l » Jfc
£§|
^:ll <
öj J* j \
jc J.;C J *
j*
'•* -* •* .

J'tJ uJP 1

3 • jr .
Jj> _,*-b cJ* t- 1 : L)fa A : i> {j*j\ » yÂ>-

• *' *
^
“i . - ^ -* , „ + ' 0 ( ^ ^
S ^ ^ ^ # ' ^
• . A^ Ct\5 ^ ^*S JU • ^-X>-\ A* Ât I* V> ^ «Xc- A«aJ i
j "jjf
jAÎ <Jr\J ! AÖ^

- I)î» jl ,_ ! i . : JUj î o«iw»U Jc : 'VJ »JU» . "jt-lî jA !îl» . OÂ=M U <_$a\

. a dil *X> 'JeSSs . dLlstk

S
U*' ^3° * 3’j §§â ^ (Jj-j Oc * * y. J
A 3.'
O* J-*;V 3* :
3 J*')\ Itf* (t-\\\)

• 5 V JA C-’ ^ 3^ J-^ ^ c£ V j .\j.»>U\ ^ . \^)a); *

• J’r ; a*^:’. V3 * ^ < d)J 3 : 3 j)' l)î»

25 — ( ) : Ma’mer bize haber verib dedi ki : Zührî bana


öyle dedi Ben sana acâib iki hadîs söyliyeyim mi? dedi. Zuhrî dedi ki
:

Bana Humeyd ibn Abdirrahmân, Ebû Hureyre (R) den haber verdi ki
Peygamber (S) öyle buyurmudur «(Eski ümmetlerden) bir adam, te- :

câvüz etmekde ve ma’siyet ilemekde pek ileri gitmidi u Kendisine ölüm .

gelib çatnca oullarna vasiyyet ederek öyle dedi Ben öldüüm zaman :

beni yaknz. Sonra benim yanan kemiklerimi öütüb toz hâline getiri-
niz. Sonra da benim bu külümü rüzgâra tutub deniz içine doru
tozudu-
nuz. Allâh’a yemîn ederim ki eer Rabbm beni ele geçirmee kaadir
olursa muhakkak beni hiç bir kimseye azâblandrmad bir azâbla
azâb-
landracakdr.
Adam ölünce bu vasiy yetini yerine getirdiler.
Allah arza hitaben:
Aldn zerreleri geri ver! dedi. Adam birdenbire dikelekoydu. Allah
ona Bu yapdn eye seni sevk eden nedir? dedi. O zât Senin korkun
:

yâ Rabb! —yahut da Senden korkmak dedi. Allah onu bu cevâb : — se-


bebiyle mafiret eyledi».
(2619). Zuhrî dedi ki : Keza bana Humeyd, Ebû Hureyre’den tahdîs

U - lsrâf - mehûr ise de insann yapd herhangi bir fiilde haddini amakdr.
sarfmda
Burada cinayet ma’nâs da tazmin olunarak alâ harfi ile slalanmdr.
Ya’nî ma’siyetde
ifrât ederek kendi nefsine dnâyet yapm kims
e demekdir.
.

KTABU'T-TEVBE 249

otdi. Hasûlullah (S) öyle buyurmudur : «Bir kadn bir kedi yüzünden
cehenneme girdi. Kadn
açlkdan ölünceye kadar ona o kediyi balam
ne yiyeceini vermi, ne de yeryüzündeki haerelerden yemesi için sal-
vermidi».
Zührî îte bu, hiç bir kimsenin i’timâd ederek çalmakdan kalma-
:

mas, hiç bir kimsenin de ümitsizlie dümemesi içindir dedi 12 .

•‘-S;*:! (J ’ j*" O jL-li- <


*\ 1 (JTS? (tVeh) — YA
: JU .
j \ J J\ a.ç ^ a» : Ji»

> J 'I V.'I U ' U ^ ' V ' * ' - . f


* *r ^ .

^
\
.01 4.01 »
A) AJ y*~* t
G ^ b tj

26 — (2756) öyle dedi Ben Rasûlullah : Ebû Hureyre (R) :

(S) dan iitdim «Bir kul nefsi aleyhine günâh ilemekde çok ileri git-
:

di...» buyuruyordu. Bu hadîs de «ve Allah ona mafiret eyledi» sözüne

kadar (25 rakaml) Ma’mer hadîsi tarzndadr. Râvî Zuhrî burada kedi
kssasndaki kadn hadîsini zikretmedi. Buradaki râvîlerden Zubeydî’nin
hadîsinde Rasûlullah «Azz Ve Celîl olan Allâh o vucûddan bir ey alm :

olan her bir eye hitâben Ondan aldn eyi yerine uladr buyurdu» :

dedi.

(j
c k» a»-
j \ îi a»- .
O *î)l a-.c jp (yyov) — YV
* jl » i Çjf. 1$ jaL' A ; ._ { \ oZc- :£j jiUiUlc j\

U ^f* j ,
\jy» ca-J jV jl . a» \ û ; »jl
J JU» . IjJ
j j VI* «il illj

jyt
0Ac
t'^9- «Â)lilc I
J ji
.£jb j J Jji' j Y (Ju
<i I l
j) J
: «il Jfcî i
Jjj . a, dU j IjUü . \lL. J' ^-4 ^1 j-U" '«il
*Yr?

«i: j) j

. 4 lijrU ifyr Li . viLiîiî : J(â> î c**» I* 'j* l*

12. Bu son fkrann ma’nâs udur


bn ihâb ez-Zuhrî, birinci hadîsi zikretdii zaman» :

dinleyicisinin ondaki rahmetin geniliine ve ümidin azametine güvenmesinden korkdu.


Bunun için o birinci hadisden sonra içinde bunun zddna dehetli korku bulunan bu
kedi hadîsini getirib ekledi ki korku ile iimid yanyana toplansm «ite
güvenmemesi ve
ümitsizlie dümemesi için* sözünün ma’nâs budur. Kur’ân âyetlerinin
çou da böyle
korku le ümidi cem etmekdedir (Nevevî). r
r y -

250 SAHÎH-1 MÜSLM

27 — Ukbetu’bnu Abdilâfir öyle diyordu


(2757) Ben : :

Ebû Saîd IJudrî (R) den iitdim. O, Peygamber (S) den öyle tahdîs edi-
yordu «Sizden evvelki ümmetlerden bir kimse vard. Allah ona mal ve
:

evlâd ihsân etmidi. Bir gün evlâdna hitaben Vallahi ne benim size : ,

emredeceim eyi muhakkak yaparsnz, yahut da ben mirasm sizden


bakalarna döndürürüm yaknz. (Gâlib : Ben öldüüm zaman siz beni
zannma göre unu da söylemitir :) Sonra beni öütüb toz yapnz. Tozu-
mu da rüzgâra verib uçurunuz. Çünkü ben Allah katnda sevabna nâil
olacam hiç bir hayr ileyib birikdirmedim. üphe yok ki Allah beni
azâb etmee kaadir olacakdr diyerek bu husûsda çocuklarndan mfcâk
ald. Rabbime yemin ediyorum ki çocuklar da vasiyyet ettii eyleri ce-
sedinde yerine getirib yapdlar. Nihâyet yüce Allâh Bu yaptn vasiy- ;

yete seni sevk eden nedir? diye sordu. O zât Senden korkmakdr dedi. :

Allah Kusûru yahut elden kaçan fursat Allah korkusundan bakas


:

telâfi edemez dedi».

: JJ J\ cJVî : lk jU'A Cj tfo». .


jV '
J j (•••)“ TA
- • •

»-• s . •' v *•

üui—
r* ;. 4
- » -
j*
>>.•>' î-
ü
j,-»* -
w A>- .A.-ç- y
r -. 4 - - i
-

.«3U*
r r-»*
U A>-
^J'A*e jjr Il A?~
^ \
> u> A>- j
£
illl-l* \ yjT S iiü . . A>\ \
\:r.A> . A; 1
y l t? A> . j \

£
. S Ijlyj Vt 4—c-j * A ^ 1 j A>- <3 J Ap_Aj>- KyJl*

tjj .
«l Alt ^-A_ : «iti Uy_» (jîi a V «l Alc 'jd>' A' l» »
0 *.l)l 0_A>- J
y y
jllill* D < I^C J kl*^A>J3 ^ Alc jLld U «l * U jLçL A.
r a
il, ;
« .
\ • 1
3 • 8
.

28 —Buradaki tarîklerin râvîleri de hep u’be’nin


( ) :

(27 rakaml) isnâd ve hadîsi tarznda rivâyet etmilerdir. Bunlardan


eybân ile Ebû Avâne’nin hadîsinde «insanlardan öyle bir kimse vard
ki Allah ona bol mal ve evlâd vermidi» ifâdesi vardr. Teymî’nin hadî-
sinde «muhakkak ki o, Allah katna bir hayr takdim etmemidi» ifâdesi
vardr. Katâde buradaki «lem yebteir inda’llâhi hayran» ta’bîrini Allah :

katnda hayr birikdirmedi, diye tefsir etmidir. Kezâ eybân’m hadî-


bir .

sinde «üphe yok ki vallâhi o, Allah katnda bir hayr birikdirmedi» tar-
zndadr. Ebû Avâne’nin hadîsinde ise bu kelime mîm ile «me’mteere»
eklindedir 13
.

13. Bu hadîslerde geçen el-ibtihâr, .el-ibtiâr ve el-imtiâr kelimeleri lügat ma’nâlar i’tibâryle
biribirlerinden baz ayrlklar gösterseler de hadîsde biribirine yakn olan ma’nâlan
ifâde etmekdedirler. Bu yakn ve müterek ma’nâ da hadîs metninin tercemesinde ve-
rilen «Allah katna bir hayr takdim edib birikdirmek» ma’nâsdr.

KÎTÂBU'T-TEVBE 251

\j*'j ~j>> o\j ‘


rs^' t/ r (»)

«iüjljj iu* J j=q uS .&Z j$ i? (*•*) -y^

J* iPr J > >. ; 6 C Sp4 Ç* < S§j* ^ o* < ij./ i ' [y ‘ •/ <3 ' <> O®

'V jl < Ui <jalc SI : (JLj ÜJjLf 3^» •


^ 5-0 ti ! J&l : li^î . *_*• S\ d

: JtÂS *JjÇr 'J& J'i . J V£t '.Lj Isl :UÛ'i . 'Jik % V . Jk llt'j « 'Jlll 'JL Cj

! >_. >j(£ ':


tJ^Â* l# }lt/‘ . ^;jJV Âi-l’j < 5\ j l *4 j\"U» . Vj^ltJjûc
• w' 41
' •
Â>-L j t ^.1 ÎS\ t j *4 j\ '\*&
\'
. Ui A-c w*' M : tiLj j 2J_jÎ-7 3^* . <ç_i S ti ^ic-1
''
"

. o cîJJ o Aü

. « u -J>‘ \ p
<:^J\ j\ yk j 36i <SJ>\ V s ’jlv v 36
^-’yi ilâ* «j -Ta>. .
\J4j A *’i ti*
A> :
/' J>> (...)

. *e.v» »
»a. ;
»

(5) GÜNÂHLAR VE TEVBE TEKERRÜR ETSE DE GÜNÂHLARDAN


YAPILAN TEVBENN KABÛL EDLMES BÂBI

29 — Ebû Hureyre (R) den, Peygamber (S) Aziz ve


(2758) :

Celîl olan Rabbmdan rivâyet ederek öyle dedi «Bir kul bir günâh i- :

ledi. Müteâkiben Yâ Allah! Günâhm benim için mafiret eyle dedi.


:

Pâk ve yüce olan Allah Kulum bir günâh iledi, fakat günâh mafiret:

edecek veya günâh sebebiyle cezâlandracak bir Rabb olduunu bildi bu-
yurdu. Sonra kul tekrar dönüb günâh iledi. Müteâkiben Ey Rabbm! :

Günâhm benim için mafiret et diye yalvard. Pâk ve yüce Allâh yine :

Kulum bir günâh iledi, fakat günâh mafiret edecek veya günâh sebe-
biyle cezâlandracak bir Rabb olduunu bildi buyurdu. Sonra kul tekrar
dönüb günâh iledi. Müteâkiben Ey Rabbm! Günâhm benim için ma- :

firet et diye yalvard. Pâk ve Yüce Allah bu sefer yine Kulum bir gü- :

nâh iledi fakat günâh mafiret edecek, yahut günâh sebebiyle cezâ ve-
recek bir Rabb olduunu gerei gibi bildi. Sen istediini yap, ben seni
mafiret etmiimdir buyurdu* l4 .

14. Bü hadîsler una delâlet etmekde zâhirdir Tevbekâr olan ve Allah’a yalvarmak yolunu :

bilen bir kulun günâh yüz kerre, bii kerre ve hatta daha çok tekerrür etse de her
defasnda tevbe etse yahut bu mükerrer günâh topu hakknda yüce Allâh’a ynnn
pimanlk arz eylese tevbesi sahîh olyr ve kabûl buyurulur. Bu mu’minler için en büyük
müjdedir (Nevev).
Bu hadîsin son fkrasnn ma’nâs günâh iler, sonra da tevbe' etmekde devam :
en
etdiin müddetçe ben seni mafiret eylerim demekdir.
252 SAHÎH-1 MUSLÎM

Râvî Abdu’l-A’lâ Üçüncü yahut dördüncü defa da «istediini yap!»


:

sözünü söyleyib söylemediini bilmiyorum dedi.


( )
Buradaki râvî de bize Abdu’l-A’lâ ibn Hammâd en-
:

Nersiy tahdîs etdi deyib bu isnâdla rivâyet etmidir.

. aj'ji j‘\ (-)-r*

: ajr , 'Jû .
î>' 3 'a;; >i vs? S = ab . 3ü jj 3
*
I*' -
zvt- ilü A>» L» ;
" \\\ f •' o\
| /\ i' Zi\\& \\
J j~j J j*l
m'** * \ I *
ct » î

. *\.s. U ’jlllls (5^4^ ;


tJ j • V •> w.-1 M o^* * i3 • ’kk* û -
^

30 — ( ) Bana Abdubnu Humeyd tahdîs etdi. Bana Ebu’l-Velîd


tahdîs etdi. Bize Hemmâm tahdîs etdi. Bize Abdullah ibn Ebî Talha’nn
olu Ishâk tahdîs edib öyle dedi Medine’de Abdurrahmân ibn Ebî Amre :

adnda kssa ve hikâye söyliyen bir kimse vard. Ben ondan iitdim öyle
diyordu Ben Ebû Hureyre (R) den iitdim öyle diyordu Ben Rasûlul-
: :

lah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu: «Bir kul bir günâh iledi...» Bu
hadîs de (29 rakaml) Hammâd ibn Seleme hadîsi ma’nâsyledir. Burada
da üç defa Bir günâh iledi, sözünü zikretdi. Üçüncüsünde Ben kuluma
: :

mafiret etdim. Artk (günâh ilediinde tevbe etmsini bilen) bu kulum


diledii ii ilesin! dedi.

:s^ .* • " • - ~ ‘ ' m ’ K\ ' " 'Z' . * . .

+ o j» {J J l~* A>* • Il (yV©\J —— ^ \

•\ J’rJ j* ö\ » £§§= L? ; "


•*
üc
«*

c5" i» O c
1 il’B M o»f : Jλ

<_>?
Ahi jj?- . J-.l)' Vx_ . ;r ll >
1(S
/a >_i j:3
* jl\jl
Vw_ - - /
^ •

•»V
• «>- »i-y û^_ . fc:i . si>s / . ,\-\ Ö ±:l \

31 — ibn Murre dedi ki


(2759) Ben Ebû Ubeyde’- : Amr :

den iitdim o, Ebû Mûsâ’dan tahdîs ediyordu. Peygamber (S) öyle bu-
yurmudur «Azîz ve Celîl olan Allah gündüz kötü hareketde bulunanla-
:

rn tevbelerini kabûl
etmek için geceleyin elini uzadr. Gece günâh ile-
yenlerin tevbelerini kabûl etmek için de gündüzün elini uzadr. Ve bu
günein batdan douu zamanna kadar devam eder» 15 .

15. Bu el açb yaymak, talebden ibâretdir. Çünkü insanlarn âdeti, herhangi biri bir kim-
seden bir ey taleb etdii zaman ona doru elini uzadb açar. Burada, tevbenin
kabûl
edileceinden ve bnun arzndan kinayedir.
Mâzerl de öyle dedi : Bununla maksad tevbenin kabûludur. Bunun el açmak lal-
« -

KTABU’T-TEVBE

( ) : Buradaki râvî de u’be’den bu isnâdla yukarki hadîs


tarznda rivâyet etmidir.

t r*'?' fj) J * ‘
1
'
1
> J-. ( ')
,

Jj . t jo.' : 3^ )
^j.l t> 0^4-î J 4 '
(tvv) — fv
er!)
8
5ç| ^ 3_>~j 3& : 36 ‘
^o c ‘
/
3’3 j J Oc
'
' ‘
cr*^ â c
*-
1

-
: öî*U

c? ^ J â* ^ â- âl L*»*l 'üî
dU i j4 3* Qa
3"
J -" *:
'
‘ • •

O; \

f j»
• fl

(6) YÜCE ALLÂH IN (MÜ MNLERE) HMÂYEKÂRLII VE


ÇRKN LER HARÂM EYLEMES RÂBI
32 — Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi Rasûlul-
(2760) : :

lah (S) öyle buyurdu «Allah kadar medh ve senâ olunmay seven hiç
:

bir kimse yokdur. Bunun için Allah kendisini (Kur’ând’a bir çok güzel
sfatlarla) medh etmidir. Mu’minleri Allah kadar fenâlklardan kor*
maya hamiyyetli hiç bir kimse de yokdur. Mu’minlerin en büyük hâmisi
Allah olduu içindir ki Yüce Allah açk kapal bütün çirkin fiilleri haram
klmdr».

A>»j w Yu —
£ \
vl» •
l A>- : - tj Juc <jr (. .)

^1>V1 0 C VjllS jj !_) Jj-C ö «i! AC t?' JLÎ. .


(
4 itâlll j )
«JU. J I J? 1

W 3> t dU 3 < al
^ t ^V » || il 3/-S 36:36* A a? ^
t l ^ £ü £1 Litot V j . & US

zyle gelmesi ancak undan dolaydr: Arablar, herhangi biri bir eyden râzy olduu
zaman onun kabûlu için elini açar. Bir eyi sevmedii, kerih gördüü zamanda da elini
ondan çekib yumar. te bundan dolay onlar anlyabilecekleri hissi bir emirle hitâb
olundular. Halbuki b\ (hakikat deil) bir mecazdr (Nevev).
Demek bu hadîsde Allah’n elini uzatmas ta’bîri bir istiaredir. Maksad fadl ve
iiTsânm yaymas, tevbeleri kabul buyurmasdr. Günein batdan domas, tevbelerin
o zamana kadar ya’ni kyâmetden önceye kadar kabûl edilmesinin son snrn ifâde eder.
Bu suretle dou
kyamet alâmetleri arasnda saylmdr.
16. Bu bâbn hadîslerindeki «ayer» kelimesi en gayretli, en hamiyyetli, en kskanç ma’-
nâsnadr. Himâyekârlk ve kskançlk ma’nâsna olan gayret kökünden gelir. Bu, Al-
lah’n, kullarm günâha dümelerinden iddetle hamiyyet etmesini ifâde eder.
Allah'n medh olunmay sevmesi, bizim bildiimiz faydalanma vesilesi olan medh
ve senâ dükünlüü deildir. Allah’n medh ve senay sevmesi sevab, menfaati kul- —
lara âid — ibâdet olmas cihetiyledir. Bunun için Kur’ân’daki hamd ve
bir tâat, bir
senalar söylemenin hayr ve menfaati Allah’a âid deil, kullara âiddir. Bu hadîslerde
olduu gibi Kur’ân’n, el-En’âm: 151 ve el-A’râf: 33 üncü âyetlerinde de açk ve kapal
bütün günâhlarn ve çirkin fiillerin harâm haber verilmekdedir. klnd
' J j

254 33 SAHlH-1 MUSLÎM

— Abdullah (ibn Mes’ûd R) dedi ki


( ) Rasûlullah : :

(S) öyle buyurdu «Allah kadar hamiyyetli hiç bir kimse yokdur. îte :

bundan dolay Allah açk ve kapal bütün çirkin ileri harâm klmdr.
Bir de Allah kadar medh olunmak kendisine sevimli olan hiç bir kimse
yokdur».

Oc ll» X>- .

*
O L> A.» : VI* .
jl-fo

O^i
*
Ü (••) —T
^ •
.

K* ' '
34 ’r *\ *
4
*- \ -*
!
^ >• " 7 » " f ? * • " -tf. • • r
e** 1
• } y+~~A 4)l £**++*+ « (J J V \ Cj
* ' + * * *

Çi '>£ ;>j>i }‘J- ty\> â J; V4v > 36 v> s ( 77/,


.
-'J : 3Û s â
l '
^w *

j
c i— i»‘
dli
^j < 3 of ^-aJI a>4 Vj Uj>

— ( ) Bize Muhammed ibn Müsennâ ile bn Beâr tahds edib


öyle dediler. Bi2e Muhammed ibn Ca’fer tahdîs etdi. Bize» u’be tahdîs
etdi. Amr ibn Murre öyle demidir
Ben Ebû Vâilden öyle derken iit- :

elim Ben Abdull h ibn Mes’ûd’dan öyle derken iitdim


: (Amr ibn Mur- :

re dedi ki Ben Ebû Vâil’e Sen bunu bizzat bn Mes’ûd’dan iitdin mi?
: :

dedim. Ebû Vâil Evet dedi ve hadîsi bn Mes’ûd’a isnâd eyledi). Ra-
:

sûlullah (S) öyle buyurmudur :


t

«Allah kadar hamiyyetli hiç bir kimse yokdur. Bunun için Allah açk
kapal bütün çirkin fiilleri harâm klmdr. Bir de Allah kadar medh

olunmak kendisine sevimli lan hiçbir kimse yokdur. te bundan dolay
Allah kendisini (Kur’ânda bir çok güzel sfatlar, hamdler ve senalarla)
medh etmidir*.
•O-* '\U \ -»V • »- ? •• \ f
• > . . * „ , .

— Tâ
: ^3»—^ Jl*
) 1 o* f-J ‘rO
9-
^ ^ «-7 Lyjf (••-)

o*/ 0C 1
j : U*-^V'
‘ j* Jj* ( : V' tJ^3


J 3: i j* ^ Of A»! j(» : J(» « i y»l* üt a!*

v j . A>-'y'' f> i j> Öf t



of *»' IrVi *
^^ sf? i JV' öf


"' <Sj \ ctö
i o* •
Of O
35 Abdullah ibn Mes’ûd (R) dedi ki Rasûlullah
( ) : :

(S) öyle buyurdu «Azz ve Celîl olan Allah kadar medh ve senâ olun- :

mak kendisine sevimli olan hiç bir kimse yokdur. te bundan dolaydr
ki Allah kendisini (Kur’ân’da bir çok güzel sfatlarla) medh etmidir.
Allah kadar hamiyyetli hiç bir kimse de yokdur. Bu hamiyyetlilikden
ötürüdür ki Allah çirkin fiilleri harâm klmdr. Allah kadar, ma’ziret
(ve tevbe) kabûl etmek kendisine sevimli olan hiç bir kimse de yokdur.
te bundan dolay Allah Kitâb indirmi ve Rasûller göndermidir».
« '

KTABUT-TEVBE 255

Ajj o «U j /}\ ü
r
'
• ¥» /> (**») - n
j; j .
jta *i' «i' J ,-j Jî* :
*J.j* j '
<J
L Ö- {j?
:

• . 6i yj. u üV j' ^ V. i;'p'

* - •
.-. 1 *? > ;* - • -*.. v c-. > *.! -"r- .»* w.; -.r
^K.»
,•
^J 1

*
fU«~ O .

• A» A>*
"
O'
*
°Jj c O»
.

• AA—
"
A>-j i
"
^ *
/
^TVATj

- a <>r j >
i. ^

o?
î

^ .
' ' •t
»
J

J
| ^- .?,|l<

5fc#
*M
J
« -» • ^ -
V
C
f .?
t
^
° A> **

^ ^ -*
• / • ' ' ' * >* ^ r ? r-itf ^ -"j.- if r** ^
w A>-
!*-'/» v - a„ / .

tj k-> Jü^j ij J» l ll» A>- . ajo^j 1 <o (TVM)

: f-
a * c^A>- •^ > +?j S% ‘•.î.v^jj ö* 4 4
j.' >'

36 — (2761) Rasûlullah (S) : Ebû Hureyre (R) dedi ki :

öyle buyurdu «üphesiz ki Allah (mu’minler hakknda) ayret ve ha-


:

miyyet gösterir, mu’minler de ayret ve hamiyyet gösterirler. Allah’n


ayret ve hamiyyeti, Allâh’n haram fena eyleri mu’minin ile- kld
17
memesi içindir» .

(2762) Keza bana Ebû Seleme tahdîs etdi. Ona da


Yahyâ dedi ki :

Urvetu’bnu’z-Zubeyr tahdîs etmidir. Ona da Ebû Bekr’in kz Esma tah-


dîs etmidir. O da Rasûlullah (S) dan öyle buyururken iitmidir «Azîz :

ve Celîl olan Allah kadar ayret ve hamiyyetli olan hiç bâr ey yokdur».

(2761) Bize Muhammed


Musennâ tahdîs etti. Bize Ebû Dâvûd ibn
tahdîs etti. Bize Ebân ibn Yezîd ile Harb ibn eddâd, Yahyâ ibn Ebî Ke-
sîr’den, o da Ebû Seleme’den, o da Ebû Hureyre’den, o da Peygamber’den
olmak üzere, Haccâc ibn Ebî Usmân’n rivayeti gibi hâssaten [36- (2761)
rakaml] Ebû Hureyre hadîsini tahdîs etti, fakat (2762) rakaml Esmâ
hadîsini zikretmedi.

17 . Bil ayret kelimesinin Allah’a ve insanlara nisbetle ma’nâs baka bakadr. nsanlar
arasndaki ayret, kadnn kocas üzerinde, kocann da kadn hakknda duyduu id-
detli heyecandr ki nefsin bu infial ve teessürünü türkçede kskançlk kelimesi ile ifâde
ederiz. Bunun gayesi de kskanç kadnn kocasn, kocann da kadnn kötülükden id-
detle himaye etmesidir.
Allah asab heyecandan, rûhî infial ve teessürden münezzeh olduu için Allah’a
isbet olunan gayretle, Allah’n kullarna merhameti hayr ve saadet dilemesi ma’nâs
fasdolunur. Görülen herhangi bir fenala, bir zulme kar dilimizdeki lahî ayret
sözünün ma’nâs da budur.
: ) «

256 SAHH-1 MÜSLM

Üc ‘
" ûc <J
*
y~\ k^> '

**
/• j J \
*
[is&J (*Wf) ~~
rv
*» - «* *** •

^cl V » A*‘\ i §jk Jyj* JC l iW~) JC i ifjt JC 4 *J~ j \ JC. t


JJ*5^j\ J JlZ
~ m
r - V •' # I J ‘

* * * S * 1 1
-

•*J^>rû, 4

37 — (2762) : Esmâ (Bintu Ebî Bekr R) dan, Peygamber


(S) «Azz ve Celîl olan Allah kadar ayret ve hamiyyetli
:
hiç bir ey
yokdur» buyurmudur.
• ^ ki-’l " /
6'' Vl •' \ , *w * ** {'* - ^ i ^ * . .

^ — rA
, .

ü* 4
û c
( <-{ c£-*l -/ A :c <J L/Sfr (yym)

• ® -*-~ i • <jji Ü ji t •
»
y « o ¥»

->»^ • -*
"u 5 ^ • /• * ; - ^ T 'fi ^ »*. % s, )
U '-**

-r.
4 : Jl» -u»-
i*'â
b u»- .
-

«> x*£- b u>. . JjJl


i -

(j A*ji
. m

(...)

. *IL-V 1
» I
38. — (2761) : Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) : «Mu’-
min ayret ve hamiyyet gösterir. Halbuki Allah daha gayretli ve hamiy-
yetlidir» buyurmudur.
( ) • Buradaki râvî de Alâ’dan bu isnâd ile rivâyet etmidir.

y> j.UJl v| = J v
( )

\
\jm
' * '
\
l " • î"i .•* ; V +*3
oJ ^ - ;• l
J A^JZ
. ,

(rw) —
. .

(f- uy~>- : < J^O y \ J


*

J 4I * jLc y6 c ‘^3 b‘li xj (r!b- .
. (
jX,jV Aiilitj gûjj Jl
)

j> V£ji^î iJ5i life . içs '/II jg| y Jûr . Id /rj ^ l,ü jt

* '1 4/*» UiT? 4i ogp ^ oirjr l , J.-41 ^Û j

* -' j: V. 3/ O-J » 4 4 3J !
c t ,L. al iVa :
1

(7) YÜCE ALLÂH’IN «ÜPHESZ GÜZELLKLER, :
ÇRKNLKLER
'
GDERR» (Hûd 114) SÖZÜ BÂBI :

39 (2763) : Abdullah ibn Mes’ûd (R) dan (öyle demi-

18. Buradaki HASENAT, güzel ma’nâsma gelen Jasen’in müennesi olan hasene’nin cem’i-
Hasene, insann gerek nefsi, gerek bedeni, gerek halleri i'tibâryle
dir.
nail olduu se-
vtodmd ni’met demekdir. Sevâb ma’nâsma da gelir. seyyie’dir. Bunun da cera’i Zdd
SEYYIÂT'dr. Kemâl Paa Zâdenin beyânna göre «zünûb* ile «seyyiât»
arasuda fark
vardr. Zunûb, tâatleri terk etmek öbürüsü ise ma’siyeti istemekdir.
Burada hasenât’dan kasdedilen hassaten be vakit namazdr.
:

KTABUT-TEVBE 257

dir): Bir kimse (yabanc) bir kadndan bir öpücük ald. Müteakiben o
zât Peygamber’e geldi ve bunu kendisine söyledi. Bunun üzerine «Gün- :

düzün iki uçlarnda ve gecenin gündüze yakn saatlerinde dosdoru na-


maz kl. üphesizdir ki haseneler, seyyieleri giderir. Bu Kur’ân) kula-
na söz gireceklere büyük bir öüddür» (Hûd: 114) âyeti nazil oldu. O
öpücük alan adam Yâ Rasûlallah! Bu yalnz benim için mi? diye sordu:
:

Kasûlullah (S) «Ümmetimden bununla âmil olan herkes içindir» bu-


:

yurdu 19 .

fj ki j‘ , jû il: j\ .
3.v 4'j.\ j. 'Jc\ -jr"x> .
gî y j’ fa 5\
• \y k 'h Y • îft > '-il yjk 36 v;ir v.
.

40 — ( ) : Ebû Usmân,
Mes’ûd (R) dan öyle tahdîs bn
etdi Bir kimse Peygamber’e geldi ve kendisinin bir kadndan bir öpücük
:

yahut el ile dokunma yahut da herhangi bir eye nâil olduunu zikretdi.

19. Bu kadnn Ensâra mensûb olduu biliniyorsa da ismi mechûl kalmdr. Bu adam da
en sahih kavle göre Ebu’l-Yeser Kâ’b ibn Amr ibn Abbâd el-Ensarî Selemî’dir. Akabe
ile Bedr’de hâzr bulunan sahâbîlerdendir. Ksa boylu, koca karnl bir zât olduu halde
boylu, poslu olan Peygamber’in amucas Abbâs ibn Abdulmuttalib’i Bedr’de esîr eden
odur. Bedr sahâbleinin en sona kalan olub elli be hicri senesinde Medine’de vefat
etmidir.
Kssa sahibinin ismi hakknda be rivayet daha varsa dâ zikrinden sarf- nazar
ediyoruz. Ancak kendisinden beeriyet icâb zinâ vâki’ olmu muttaki bir mu’min, fiiline
ne kadar piman olursa ,o da o türlü nedâmet göstermi, insanlarn nazarlarmdan hâli
olan bir yerde ma’siyet irtikâb ettii halde —bu günkü ayi ahlâka göre— havsalaya
smaz bir cesâret ve fazilet göstererek çâresini bulsunlar diye evvelâ baz sahâbîlere,
en ni.âyet Peygamber’e mürâcaatla kendisine zinâ cezas tatbik edilmesini istemidir.
Tirmizî’nin rivâyetine nazaran Ebu’l-Yeser (R) in kendisi öyle diyor : Hurma sa-
tn almak için bana bir kadn geldi. Evde daha iyisi var dedim. çeriye beraber girdi.
Üzerine saldrb öptüm. Bunun üzerine Ebû Bekr’e elb vak’ay anlatdm. Tevbe et
de kendini rüsvây etme dedi. Umer'e gidib anlatdm. O da Tevbe et de kendini rüsvay :

etme, kimseye haber verme dedi. Sabredemedim. Rasûlullah’n huzûruna gittim. i


arz edince :«Allah yolunda gazâya gitmi bir muslimann karsna böyle mi bakarsn?»
buyurdu. Ebu’l-Yeser bunun üzerine kendisini cehennem ehlinden olmu zannyle
Ah! Bu sâate gelinceye kadar keki iymân etmemi olaydm diye temennide bulundu.
Yine Ebu’l-Yeser; Rasûlullah uzun müddet ban
edi. Nihâyet kendisine Ekmi’s- :

salâte... (Hûd: 114) âyeti vahy olundu dedikden sonra kssasna metinde olduu gibi
devâra ediyor.
Bu hadîslerin ‘mecmûundan yâlnz harfim olan mahalden cimâ etmenin zinâ cezâ-
snn tatbikim icâb etdirdii istidlal olunuyor.
Yine bu hadîslerden be vakit namazn küçük günâhlar irtikâb edenlere göre
tevbe makamna kaaim olaca m’anâs çkar... (Ahmed Naîm, Tecrîd Ter. II, 386-388).

S. Müslim; C. 8, F — 17*

258 SAHH-1 MÜSLM

O zâtbu kabahatinin keffâretini soruyor gibiydi. Bunun üzefine Aziz ve


Celîl olan Allâh Hûd: 114 üncü âyetini indirdi. Râvî bundan sonra (39
rakaml) Yezîd hadîsi gibi zikretdi.

•36
f-y
r
gü . u s uti (...) -{^
tf. 1/'
*r*

Î* P wüa 3
;
'jt .
îüa ijS ^ luî

-H-/ j(î_ yj ' y .

41 — Buradaki râvî de Suleymân et-Teymiyy isnad


( ) :

ile rivayet edib Bir kimse bir kadndan fercde zinann dûnunda bir eye
:

nail oldu. Akbinde Umer ibn Hattâb’a geldi. Umer bu fiili o ahs aley-
hine büyük bir kabahat gördü. Sonra o zât Ebû Bekr'e geldi. O da bunu
büyük bir kabahat addetdi. Sonra Peygamber (S) e geldi dedi. Râvî ha-
dîsin bundan sonrasn Yezîd’in ve Mu’temir’in (40 ve 41 rakaml) hadîs-
leri gibi zikretdi.

42 — Abdullah (ibn Mes’ûd (R) öyle dedi Peygam-


( ) : :

ber (S) e bir kimse geldi ve: Yâ Rasûlallah! Ben Medine ehrinin en
uzak yerinde bir kadna el uzadb faydalandm. Ben ondan cinsî münâ-
sebet müstesnâ öpmek, sarlmak ve dier sûretlerle faydalandm. te ben
bu ileri yapan kimseyim. Binâenaleyh benim hakkmda istediin hükmü
ver dedi. Umer o adama Allah seni örtmüdür. Sen de kendi nefsinin
:

kusûrunu örtseydin! dedi. Peygamber (S) o ahsa hiç bir ey söylemedi.


Adam kalkb gitdi. Peygamber onun arkasndan bir kimse gönderib onu
çartd. Adam gelince Peygamber ona kar «Gündüzün iki uçlarnda :

gecenin gündüze yakn saatlerinde dosdoru namaz kl. üphesiz ki gü-


: « 4 1

KtTABUT-TEVBE 259

Bu kulana söz gireceklere büyük öüddür»


/(«likler, kötülükleri giderir.
û d 114) âyetini okudu. Bunun üzerine oradaki cemâatden bir kimse:
( 1 1 :

Ky Allah’n Peygamberi! Bu hüküm hâssaten ona mahsûsdur? diye m


.•tordu. Rasûlullah : «Hayr, insanlarn hepsi içindir» buyurdu.

. jJ\ uuu 3
l
pCh * kü .
&$\ 3 (...) - ir

^yy , ivy t
yv y ^4 yy y. :
j yy
\.l j\ « <1>\1 Ijl üJ* 1 «Â>\ ZJVâ® : A*..x>. J L)î> j .
^ VI ,j \ «^._ü 'jJ-Ve

. \x. jjû y $ ,

43 — ( )
Simâk öyle demidir : Bize u’be tahdîs etdi. :

Ben brahim’den iitdim. O, days Esved’den tahdîs ediyordu. O da Ab-


dullah’dan, o da Peygamber’den. Bu hadîs de (42 rakaml) Ebu’l-Ahvas
hadîsi tarzndadr. Bu râvî kendi hadîsinde dedi ki : Muâz ! Yâ Rasûlal-
lah! hâssaten bu adam için midir? Yoksa umûmiyetle hepi-
Bu hüküm
mize mi âiddir? diye sordu. Rasûlullah (S) «Evet, topdan hepiniz için- :

dir» buyurdu.

yu y p Gü
ü oü j>i
.

a jlj C
^ : fâ
3 rj Gü
y
. Jj/ib

»e
$ s yb L?> -
U& y y üi j ûy y ^
* \
H \
1

i
i ay, t :Uû ;&n ij y ^^ yy : j6
.

üü”"
. « 0.1) 'yi jJ d a^ 4 î o'y>- y d .*1)1
3 lü oül

44 — (2764) Peygamber’e : Enes (ibn Mâlik R) öyle dedi :

bir adam geldi ve Yâ Rasûlallah! Ben cezâ gerekdirecek bir kabahat


:

iledim. Binâenaleyh o cezay bana tatbik et dedi. Râvî der ki Bu anda :

namaz vakti gelmidi. O zât da Rasûlullah ile beraber namaz kld. Na-
maz bitince o zât yine Yâ Rasûlallah! Ben cezâ gerekdirecek bir kaba-
:

hat iledim. Binâenaleyh hakkmda ALLÂH’IN KÎTÂBFn (Ya’nî Al-


lah’n kitabnda emrettii cezây) bana tatbik eyle! dedi. Rasûlullah (S) :
«Sen bizimle birlikde namazda hâzr bulundun mu?» diye sordu. O zât:
Evet bulundum dedi. Rasûlullah «Kabahatin mafiret olunmudur» :

buyurdu.
. : . »:

260 SAHÎH-Î MÜSLM

>'J L* jl>
4
: vb ( M'3 ) S *^4» J Ufc (tVAo) ~ i Û

££ -il
Ü/-.J 12 : 'Jii uA y :
\ Lrtü. . ’fti t>j^ . S u Gîû. 'J>J. 0}

.
'J*
C»U . 'a> jj
'! «il U ji-j *.
Jfc j -»V ^|
* ‘ a*~J j
6
cJsT_~.» Jî <I» l» . Ijl> c-*-»! Jp.il Ü : Jl«» ilcl jr .
j{|âe «il 3 <;c c-^l~

«l vJ y.A)'lJ» i^ÎJI o-* ; j


J\>- J [)»-yi
£-. :
’l* • V«Vil
^ I Jλ «il 3?* » I . <ie

S
: JU» «jj|& «il 3 j
[)>-^ll • J>- JI Jf > j. ^ I £î|â> 4
I U_j— j o»*' 3 • ^-3 y«t)l

u> r 0J 31 » s§§
«ii
ü/jj 'i 3f* v.r.' j\ üu .
s
jf . a; jj i» ü/~/> V
s

» 36 !
i Ü/-J ç.
:jr 35 « V { ^y> JLÛ' oÎLy Âi :^U ,d& ^
. 2 te dü yi is iii ju »
^ «i 3^i '«J JS 3i» A» d/~j t
.
p : 3 & « t \I:: ;£ji

. «dL*:o_3^jl-

45 — Ebû Umâme tahdîs edib öyle dedi


(2765) Bizler : :

mescidde Rasûlullah’m maiyyetinde oturmu halde bulunduumuz srada


bir adam çkageldi ve Yâ Rasûlallah! Ben cezay gerekdirecek bir ka-
:

bahat iledim. Binaenaleyh bunun cezâsm bana tatbik et dedi. Rasûlul-


lah (S) ona cevâb vermeyib sükût etdi. O zât bu sözlerini tekrâr edib :

Yâ Rasûlallah! Be cezây gerekdirecek bir kabahat iledim. Bana cezâ


tatbik et dedi. Rarsûlullah Bu srada namaz bu sözden yine sükût etdi.

ikâmet edildi. Ebû Umâme der ki Allâh’n Peygamber’i namazdan çkn- :

ca o zât, Rasûlullah’n ardndan gitdi ve Yâ Rasûlallah! Ben cezâ gerek- :

direcek bir kabahat yapdm. Artk bana bir cezâ tatbik et dedi. Ebû Umâ-
me der ki Bunun üzerine Rasûlullah ona «Bana haber ver Sen evin-
: : :

den çkdmda ab dest alm ve abdesti de güzel âlm deil misin?» dedi.
O zât : Evet, öyle yapdm yâ Rasûlallah! dedi. Rasûlullah bu sefer : «Son-
ra sen bizimle beraber u namazda hâzr bulundun mu?» dedi. O zât:
Evet bulundum yâ Rasûlallah! dedi. Bunun üzerine Rasûlullah ona
«üphe yok ki Allah senin cezân — yahut da — Günâhm — senin lehine
mafiret etmidir» buyurdu.
.

KTÂBU'T-TEVBE 261

jfjfjj \S djj r t (A)

iiii t>; vu •.

. (
'
j‘v ui j )

?•'
AS
^
2 - n
"•T • u- l . .. ^ * * * • V, ^ < * . $ • ^ r*; • - * /s - ^ •

Jli ^:*-w ^
^
t

l, 0& k ° Oc cj.
'
c/^
• V *» - **

tA» u*jV'J*l >1 ^c UI3 .L* uruJ j «Lî 3-^O^J j? 0*r> D

. îU < • A-Iî» • V : JtSi ? Â. y *•£ J |)_«» . I—i- Jn-J 3 <«~J : (Jîi» »tlj

? yy y 'a .
u-* j."* Aii : 3t» Jf y^V' jy ^ üi~ y
<âl jjju« Lî V I jl» .
'
y»jl Ü1 I_j^h>l ? V*y" ûy. j ^ 3
.
jy : L)U»

o ti y^u *j-a) lii ,j>- yiiajli . s_>~ yy VI» (yy


j *^3 • ^V-4 ^y* c ^
%i: Ç:fr t Ç ;yy» ^Cjyi Ute .ç/ui
^
:

-*
;^j ;C‘y: 00*^ . o, i
• ö ^i-4 ^aÎtU . iaî \ jS- ^-*^5 ^)
Al* : v^ÂZJl <5Cl cJ^j • ci|

; *"•'. .M"/" | r # |^îî^f /î m •' -•• • \/ '•• * '»-• •>,•'/ ?-*•


;
ojA»-
j
d
> f.
. <] ^|.l c vJ^
'

• Uy*-Js' U}~[
" I'
^ »j —
\
M -
l ^Juf •
^U» *j\m?**

• ° <5Cljy^ <L^ : Âs (j)i y»jVi Jl y^


m
.
* -•

juai y oV.il V'UÜ^fi: V-b 'JÜ ;& JU :

(8) ÖLDÜRMES ÇOK OLSA DA KAATLN TEVBESNN


- / KABÛLU BÂBI
46 — Ebû. Saîd Hudrî (R) den
(2766) (öyle demidir) : :

Allah’n Peygamberi (S) öyle buyurdu «Sizden evvelki ümmetler için- :

de bir adam vard ki doksan dokuz insan öldürmüdü. Bu zât, yer ahâ-
lîsinin en âlim insannn kim olduunu sordu. Kendisine bir râhib de-
lâlet olundu. O, râhib’e geldi ve Bu adam doksan dokuz nefis öldürdü. :

Ohun için bir tevbe var mdr? dedi. Râhib : Hayr, yokdur diye cevâb
verdi. Bu menfî cevâb üzerine kaatil o rahibi de öldürdü. Bu sonuncu
cinâyetle öldürdüü kimselerin says yüze tamamland. Sonra yine yer-
yüzü halknn en âlim olan kiisini sorub arad. Kendisi, âlim bir kim-
seye delâlet edildi. Onun yanna gelince Bu adam yüz tâne insan öldür- :

müdür. Acaba onun için bir tevbe yolu var mdr? dedi. O âlim zât:
Evet vardr. nsan ile tevbesi arasna kim perde olabilir? Sen fulân ve
fulân yere git. Çünkü orada Allah’a ibâdet etmekde olan bir takm in-
sanlar vardr. Sen de onlarla beraber Allâh’a ibâdet (ve günâhlarndan
tevbe) et ve sakn bir daha kendi memleketine dönme,- Çünkü oras kötü
j » 1

262 SAHÎH-Î MÜSLM

bir mmtakadr dedi. Bunun üzerine o kaatil ii, söylenen yere doru yö-
nelib gitdi. Nihayet yolun yarsna vard
zaman kendisine ölüm geldi.
iridi rahmet melekleri ile azâb melekleri muhâsamaya baladlar Rah- :

met melekleri : Bu adam


tevbe ederek ve kalbi ile Allâh’a yönelerek bize
doru geldi dediler. Azâb melekleri de Bu adam hiç bir hayr ileme- :

midir dediler. Bu srada insan klnda baka bir melek geldi. Her iki
taraf bu melei aralarnda hakem yapdlar. O melek imdi siz buradan :

i’tibâren geluii yer ile


gidecei yerin mesâfesini ölçüb biribirine tatbik
ediniz. Bunun bulunduu bu yer, iki yerden hangisine daha yakn ise
bu kimse oraya âid olur dedi. Melekleri mesâfeleri ölçtüler ve o zâtn
gitmek istedii yere daha yakn bir yerde yatm olduunu gördüler.
Bunun üzerine onun ruhunu rahmet melekleri aldlar.
Katâde dedi ki Hasen O zâtn kendisine ölüm geldii zaman, gö-
: :

sünü gitmek istedii yere doru yöneltib uzatd haberi bize zikrolundu
dedi.

<• \ i Sal» jjt «-»~ l*Â>. . \ L*Â>- . âl»-» û <J! ' J —c ( ••) — V
L.*
.
j <«—j J-1» jl
y
c ‘ a.»— ,j \
» ^>-Û' y ju*)1 L \

S- 9: f J- :S • VV : >» ? Â.'*y j* 'i jlfj

. Cj Jl <!T'3a) y îi» .
fjî
V j y <_ y • Dl-4

jl &<S v u.il .
ÂV^JI o^lli .
’J
. « L* W
• -
-
«
f# W ,
»
. jA-ij
^ ^
L-
»* ^^
• ** ^ •

47 — ( ) : Ebû Saîd Hudrî


(R) den; o da Peygamber (S)
den : «Bir adam doksan dokuz kii öldürdü. Sonra bu adam kendisi için
bir tevbe olub olmadn
sormaya balad. Derken bir râhibe vanb bunu
ona sordu. Râhib Senin için hiçbir tevbe yokdur dedi. Bunun üzerine
:

kaatil, râhibi de öldürdü. Sonra bu adam yine sormaya balad. Sonra


bir köyden, içinde iyi kimseler bulunan dier bir köye doru yola çkd.
Nihâyet yolun bir ksmna vardnda kendisine ölüm eridi. Gösünü
tevbekâr olmak için gitmekde olduu köye doru yöneltdi, sonra öldü.
imdi rahmet melekleri ile azâb melekleri bu kimse hakknda muhâsame
etdiler. Neticede o kimse iyilerin bulunduu köye, dier köyden bir kar
daha yakn bulundu ve bu sebeble o zât iyilerin köyü halkndan klnd.

>£.y 5ö ü -

^ 0j Gü jS £* Ufc - a 'j
( ..)

• * d.'>‘ âi i-’.
’Jl j . ot ’4 'l J-jfc U sC j 2 ^ J 'Û
, ilj' .
«

KtTABUT-TEVBE 263
48


Burada da u’be, Katâde’den, bu isnâdla (47
( ) :

rakaml) Muâz ibn Muâz hadîsi tarznda rivayet etdi. Ve bu hadîsde unu
ziyâde etmidir Bunun üzerine Yüce Allâh tevbekârn, kendi köyüne
:
:

Sun biraz uzakla! diye; tevbe için gidecei köye de Sen biraz yakla! :

20
diye vahyetdi» .

'
. ’j.V
49 J UlL jc <XJ J\ \j‘j S . ü i) (tv^v) —

y k>& as * v&\ f ^ 14 » =
$ y* 3) & * o)

. t j\l)l '{j* cllT" SÇ» Ul!> : O _j2;S . j\ i


^£-2

— (2767) Ebû Mûsâ (R) öyle dedi : : Rasûlullah (S)


öyle buyurdu : «Kyamet günü olduu zaman Aziz ve Celîl olan Allah
ler bir muslim kiiye bir Yahûdî yahut bir Hristiyân iletir de : Bu se-

nin ateden kur'. -limandr, fidyendir buyurur».

‘ at» ÜjS- .
J
A*

.
J- J üUc j o \
j>^' J*.' ? (•••) — 6 *
* -

4
50 s- Jyjl A~c
-• **
OJ rî
u l
r
'A*i
\>*\
**

Uf-\
£
i
*î>
ob A>-
* --•> V*
c/
»
-
-^*-*0
" C*
'
*S
j\
\ 9

'jîi t\';2 ’j\ Ljr _


. , w . V'sû- ö 'jüi v ^ j
jSj Wî v $ ^ ’J' »

•j Vrîi tu o! * cj?j cAî i v *ji v ^i â yyi 3 >' Vâ&.€



'l/ yy pi • a as * ^ at . j

- . ? 1^ »I
• "i l •* • ** I + * A\ V . 4^« i
^ # I
(
. &« / \

l ^ A^^aJ A*c û J'. j


<1/ (••)

1.V ^• **.
• -- '»'.> : 1 "• «t. 1. i *1 (""»* •* C
. A-Ie J^c JUj : . jUfr CJ A» < ili- yi lA.^- t «ili» b A>- .
\

— ( )
Bize Ebû Bekr ibn Ebî eybe tahdîs etdi. Bize Affân
ibn Muslim tahdîs etdi. Bize Hemmâm tahdîs etdi. Bize Katâde tahdîs
etdi kiona da Avn ile Saîd ibn Ebî Burde tahdîs etmilerdir. Onlar ikisi
Ebû Burde’ye ehâdet etdiler ki o, Umer ibn Abdilazîz’den, o da baba-
sndan tahdîs ediyordu Peygamber (S) «Musliman bir kimse ölünce : :

Allah muhakkak onun atedeki yerine bir Yahûdî, yahut da bir Nasrâ-
niyyi girdirecekdir* buyurdu. Râvî dedi ki Umer ibn Abdilazîz (öl: 101), :

Ebû Mûsâ’nn olu Ebû Burde’ye, bu hadîsi babas Ebû Mûsâ’nm hakî-

20. Hadîsin muhteveyâtnda gerek slâmî ilimler, gerekse fennî telâkkilere göre îzâh ve
tevcihler yaplmas îeâb eden husûslar vardr. Fakat bu hadîslerin mevzûu tevbe ve
istifâra tevik mâhiyetinde eski ümmetlere âid bir hikâyenin naklinden ibaret bulun-
duu için ârihler uzun uzadya tevcih ve îzâhlara luzûm görmemilerdir.
:

264 SAHÎH-Î MÜSLM

katen Rasûlullah (S) dan tahdîs etdiine dâir kendisinden baka hiçbir
tanr bulunmayan Allah adna üç defa yemin etmesini istedi. Ebû Burde
de onun için bu yemini yapd. Ebû Katâde Saîd bana, Umer ibn Abdila- :

zîz’in ondan yemin etmesini istediini tahdîs etmedi, fakat Avn’n sözünü
de red etmedi dedi.
( Burada da bize Katâde bu isnâdla (50 rakaml) Affân
)
-.

ibn Müslim hadîsi tarznda tahdîs etmidir. Ve burada Avn ibn Utbe, :

diye râvînin ismini tam söylemidir.

li ^ j*. li a». ^ \ Cj Cj y Cj (* ")


*“ û \

-
» t)k
£§§ l
s'^
ü
'
c 4 4
ü Oc
-*
'
4
./-p:
",

l <

. u jU^Ji j ÜÜJ .j,'.! â U^h.JÜ.! J&i v yi


. " --

,»«j:c.lî ^‘a*- J_j; 3^» j j Ita-t lf c^TaI» 3^



i

V ^
1 :

^ •
A>
**
:
•// ^ 1

51 — ( ) Peygamber
: Ebû Burde, babas Ebû Mûsâ’dan,
(S) «Kyâmet günü muslimanlardan bir takm insanlar dalar misâli
-:

bir çok günâhlarla getirilirler. Allah onlarn bu günâhlarm mafiret bu-


yurur da böyle günâhlar Yahûdîler ve Hristiyânlar üzerine kor* buyur-
du. Râvî Benim zannetdiime göre böyledir demidir. Ebû Ravh da :

Ben hadîsdeki bu ekkin kimden olduunu bilmiyorum demidir. Ebû


Burde Ben bu hadîsi Halîfe Umer ibn Abdulazîz’e tahdîs etdim. O
:
:

Bunu sana baban Ebû Mûsâ Peygamberden mi tahdîs etdi? diye sordu.
Ben de Evet dedim dedi. :

>-/*:• • ci^ •
J 3: J Cj* f y. J\ » 3y>m : 3^
L'jll
J dÇlc V ^t j* * cJ^ • ! «-*3 : i)
î

*J* : üjfci’ . x
**>
& ftj
jyA-.5\j j(âSCj\C\j . XLg> düU^icljJj


: :

KTÂBUT-TEVBE 265

52 — (2768) : Safvân ibn Muhriz öyle dedi: 21 Bir kimse


Abdullah ibn Umer’e :

— Rasûlullah’ Necvâ 22 hakknda söz söylerken nasl iitdin? diye


sordu. bn Umer de dedi ki


Ben Rasûlullah’dan iitdim öyle buyuruyordu «Mu’min, kyâmet :

gününde Azz ve Celîl olan Rabbma yakladrlr. Hatta Allah onun üze-
rine efekat kanadn 23 koyar da (gizlice) ona bütün günâhlarn takrir
edib söyler. Rabb kuluna Sen günâh tanyor musun? der. Kul
: u
Ey Rabbm! Tamyorum diye ikrar verir. Allah (Ey Kulum!) Ben senin :

aleyhindeki b günâhlar dünyâda iken halkdan gizledim. Bu gün de se-


'

nin lehine bu lan mafiret ediyorum buyurur. Muteâkiben mu’mine ha-


.

senâtnn sahîfesi verilir. Kâfirlere ve munâfklara gelince onlar birçok


halkn gözleri önünde Bunlar Allâh’a kar yalan söyliyen kimselerdir
:

diye nidâ olunub i’lân edilirler».

21. Hadîsin Buhârî’deki sevk sûreti, bakmndan


müstesna bir ilmi kymeti
rivayet ilmi
hâizdir. öyle ki : Bu hadîsi Abdullah ibn Umer’den rivayet eden Mâzinî Safvân ibn
Muhriz öyle diyor Bir kerre Abdullah ibn Umer’in elinden tutub giderken birisi
:

geldi ve bn Umer’e Rasûlullafi’n Necvâ hakkndaki beyânatn nasl iitdin (bunu


:

lütfen bildirir misin)? diye sordu. bn Umer de Rasûlullah’dan öyle büyururken iit-
dim... diye hadîsi sevk etdi demidir ( Buhar , mezâlim, bâbu favli’llâhi Teâlâ «Ela
lâ'netu’llâhiale’z-zâlimîn —
Hûd: 18—, m, 257 «14»; Buhârî, tefsir, Hûd: 18, VI, 141
«205»; Buhârî, edeb, setru’l-mu’min alâ nefsihî, VIII, 36 *98»;; Buhârî, tevhîd, bâbu ke-
lâm Rabb azze ve celle yevme’l-kyâme mea’l-Enbiyâ ve gayrihim, IX, 264 «140»).
Târihî hâdiselerin vukûu> srasnda hâzr bulunub da nakledenlerin, hâdise ricâ-
linin o sradaki vaziyetlerine dâir de az çok ma’lûmat vermelerinin, asl hâdisenin
vukûunun doruluu üzerinde derin bir te’sîri vardr. Meselâ söylenen bir sözün veya-
hut ilenen bir iin kaail ve faailinin o srada ayakda veya oturur bulunduunun, ne’eli
veya asabi olduunun nakli, tenkîdli târih âlimlerinin en çok aradklar bir meseledir.
Bu ince noktaya hadîs râvîlerinin pek. çok ehemmiyet verdiklerini bir çok hadîslerin
nakli srasnda görmekteyiz. Burada da râvî Safvân ibn Muh-iz bu hadîsi bn Umer’den
iidirkenki hâli olduu gibi tasvir etmi ve bize kymetli bir hadîs vesikas vermidir.
Safvân ibn Muhriz, Basrâ’da yetien tabiî âlimlerindendir. Aynî, 94. hicri târi-
hinde vefât ettiini bildiriyor.

22. Necvâ, yavaça söz söylemeye denir ki fsldama ta’bîr olunur. Nitekim bn Esîr en-
Nihâye’de : Necvâ, isimdir, masdar makamna kaimdir. Kyâmet gününde Yüce Allâh’m
mu’min kuluna gizlice hitâbdr der. Hadîs ârihleri de necvâ Yüce Allah ile mu’min :

kulu arasnda kyâmet günündeki gizli mükâlemesidir ki bunda ma’siyetleri gizlice ken-
disine ta’dâd olunur. Bu Allah’n fadldr, diyorlar.

23. Hadîsin bu fkras, Allâh’m mu’min kulunu rahmet kanad altna alb da mevkf hal-
knn nazarlarndan örterek hitâb ve suâl buyurmasn beli bir temsil ile ifâde et-
mekdedir. Kenef lafz hadîslerdeki kullanlarna göre cânib, viâ, mahfaza gibi çeitli
ma’nâlara gelir. Bunlarn hepsinde setr ve muhâfaza ma’nâs müterekdir. Bu hadîstie
kenef ve lâhî hfz, kuun kanadndan istiâre edilmidir. kanad ile kendi hayâtnKu
koruduu gibi yumurtasn da Örtüb muhâfaza eder. te bu hal, Allâh’m, mu’min ku-
lunu mevkf ahâlîsinin nazarlarndan setr edib zelîl olmakdan siyânet etmesi için istiâre
buyu-ulmudur.
J 1 i .

SAriiri-l MÜSLM
d,u> y L~ f* m (\)

•v'<_yf 1& ‘ çV- y jJ* y y'y’ c


y y **' cr*> (
rv^) — °r

>3 3£ 5J> £» ^ 3j^ »>



Jr-
: 3u . ^ ^
^ AvP’ Jl yc j>î . u) J>t
. cs'jus^ji;.

#•
t>• '«il jÛc
*
ji ‘ dilli
^
u
** •
w’«5^ o- y'
" * ' ^ ’
y c û’
*
<y*>-t^
-
-yc ti
^
:

#
^ 3^
<JîlJ 1 V— ^" (Ja>- AÎ^A>- tÜl^ c/ v t A-i* *
3" 26
J-*

VJ . i*» UI 3 * 333 ^ »4 ^ t)y— j o 6-


*ji :

y v-*^ 3λ • ^33* ti

W[ . < 1* 1 a _»-1 t^yC^ m3 ".


jy 333^ ti a* (J \ y^ • *33^*3

> >'•- •»-.-•••'' s- y- / » *^


^
**
' •' t • • •
-• > '• * > j „ j(%i >
J2 C
Ac ^ «J-J*. JSÎ J J”J-^- J > , J 'J
üj-'f 4
1 1
J‘*2? ci ‘
ff-î p* - Cj
,

\'. ti «3 i Ly l*y • *}L-\t


J tiTiy 3}^- • <y»l Â)-3 y J j— j ^ d’A^d j.^3
yi Jj-j * oiiâ^"
3
-•
[
<j\>-

.^
«t ûî ^ • V? cr^ ti
" .'\
iT”" 31

>^l '
ja. ti3 ^ j|

*t
jjo Xç1a

-
j .

• ,
#
,., .
"- - -t ,
I - . • - . -u .

d&T <j <C jA Vj


})j^
yJ
. sZ+*l'£ J>- j>j\ (5 jî\ laî \
\ 4 (3 c

. Juai >J ^ y'üy-3 U» jü .3 J>n dir j l£? 'j>- .Vi ûçl^l'j J^fU !
ylj

t;i /îî? y';î üo^i . 'y*r ijSi ^:-ij .



ijiüi Gus »5c. j^-13 1

p-*» 4^3 • y' Jr) r j^-3'3 . yy. j51 •


*£J 3^

viU 3 jl < *_y.y_ jl y y_ j>- ^ yâs : ’L-.'-C" jk ,


( jl y_J>\ tdö y^ * yy. ) JyU iL-»V£5^
• - • y

c- ;
ojr i33;'' ^"3
^ ^y~-> '3 d 3 • ll^rj
J
J*j V, IJ/l ^
^ < *i 'j^-

*tSy! oyl»3 • ^ jyi- Jl


3 y' tJy--j 3<^ • S**4*' 0^1 ^ • t]3^)^3 jUill
#

jy ^ ^ !

H ‘ *j? : cç 2 ci 3 }\j . fc. u^î


pj
^ti .
*

r ^ >f1
1
pj . ^ j/i-.' 1 3 ilî y ' tiy- j . aLi 0*01 ^y3-l
J>. j dü 3

j 'yc^i 'jy. j (^iL:»_ dlj i Lly *^s Ity. j_y.il cJU- y OjA.t y ly.

^
.

pj
c^> i3[
‘ • J ^ ’/aî;
pp .
& j:^ .
ffik 3 #» M ^ . 0
-tllc . 3A>.j VI . J t^v V J -l l
(j-> i y i}y-j frjj- Jy < l
j
i I J y

KTABU'T-TEVBE 267

JÎ çk ç$* sf'K ^ j5j •


û? ^ 3^ !>' • öül J
1
iüji; ç, : sa^- ^oi'j $ tiuû «
j yç >3 rj&
l:.ltL ! «il J jLj l ! «I 3 . oi»U : <_£>• o ^ 3^"* aIU <j <1a-

^>iu;j/> uy uv, d« Vj? ^ tsi . i»a. y: u£^ .ç*. vj a£


*£»» L>x^î (ijj y*j . u ,uv ^.\ y isi» «
a .
*s. U »
g|| i ay*j atâ
. y^uî tjj jJji

J a j5 ^ S& Aty 2 A ijyo a ^IL; Ctt^c S yTutâ


J* t/fj <s) ‘Jt'ty i ’
j* Mu:-*J î Ui *y UâÖ ^ A| cJiki
Jr. : 3j*'j

y i' t# ti*" •
3t4 <£ çO « &6 yu ’jj
& «i ays 4 J 3j u j* :
.

>- 3- ri 5 4 ^ & *' 3/-S «V kî ^^


^ ^ ^ ^\
‘ ‘ . .

;z«Li .
:,ç iç s 3 ^ Cu •
^^ tç

>4j £?4* 3 M jjâlVj

^ S§§ j»W

^
j jjjJiJ

3r** • . aJJ

°
r?‘r? ‘
^
3aIu £
^ £ A4 &'


pk 3*33 • iS y&j
m
‘i' u^-' y ' ^
» j 3fcî .
<y. (j^ o- l>-
u ii ^ii. «
3^" » 3^^î.

J cA -J «UJ J» j. îjJt


î x.c oll>. *j ! «il
J .
Jl ! il 3;1 J t :o’li 3^ «î 3 'j U
f

r3:'' J} 1
‘ a;I ! «l J , J O 5 . Va>. -Jj '
Aüj .
p <u y
4 A :*.
"4 A.^ ^ V ^»3 .-jc ULilî ji 21 yC’f/J «Jc a
••
33y ^âT 0 +

yf J« ;:î Vj 3>î ^ 3-’:5" U !


«il
3 .
jÂc Ji^ü l 3 ! . il
^ 43 Jl

3 r
3 •
cs^-' ’j- yi oâ^ .
Âli . Ula u ^| i OjLj 3 3u ’d'vi
d ii .

^J— Aai • 3-:’ W - ^-y ^ !


yi j : J I

JÛî .
J y»Jli UlI j
# ^

dU > j&" Aii j^iuiî jl^ G


(
. aj| a ( «ii
j .3
43 />Âici öjslj v

/di^ivjy.^llk\
• ' j ^4
1

268 SAHÎH-Î MUSLÎM

.
J3 Js'ti '

. ^ i j/, 4 J-j' il al 'S- jjh Jo 44 1 t:


!
:
3b

. o'u u 3 I Vb . afe il- va . *'J : 6 4-1 ^ il» jf -ji


: p lii p 3b
d 3 3>j
:
. S *SÇ :
' > ! : 1ü 3& . iÛ 'JJ U % 'A
.
j tf /j"î 4» lli 3 & 1/J . î
T _i «i'l lil 4j j /j'"ii3& .

3 : 4 0 ».
,'
1-*»$. 11 ^444 -j gi 3/1 jîj36
4 4 jÎ 4 4 '
<
3^41 jc-^ j (_i o/i-- ti ijl-ü »3b 3 .
^-b 44 ‘3b
. jöCjj \~rjt'. 3 ljb«*j ÜlScrl lî Uli . 4-*J J^J- dU i Jf ÜJlÎ o y-\ .
'

öÇ-VI J Ci >j «LJ ^ti pistli .


/ja» Lil c^li 1*1 tfj

:
jj J jîl» . s>Cdl jJi a--£ t aJlc •’^l.l» j^Se «4J j (j ' 3 •
a »»1 (^ÜCf Vj

4®» <J jf C^-î»' 4» • Aijdj J-»l Jr ? V fl ( f^-H V. Jj> J*

o/p'j; *% iTji l ’j; j; . ^ \ r> c 2 « 'lis *4

.
^lîl ^ S_> \a ! Js'y . a.Ic eli—» ..
4 ^-U' L^*-' j t l/1 ‘ oü ,j 1 ioC J»-

oÂ'-î . oC.li 36 5
'Î/-JS il Lr l
j *£î ’J1 ! â 3 idîî ;& I t I t : '4 cS
J:>-
t o*Jy} Jl : : c tl*4is
‘ . -4 el M jljjJJil : JÛ* . <" adili O-U» e^J-i .*4." Adl»

//jJLio^p

.<> aJI» Ü-a.' ^LuVj


f
a» ^jT £
r
ÜI>l JaJ ^ 4*?* 1^1 ‘Vî.^413 j-~ J Ü 1 j^ir*

1 1:5^ Jl a»a» j .L ^>- . Jl M j 4^1' c^^2 * 36 . dili* a *_4^"


Jf D-*-. ^
. Jlii- a» dil>-llâ jl Liii aî AiU" . a«j C» : <-» liU* aTJS» . Lr cd5j . jl— 4Vilrî
^

.Âi; $•} 4> t l'ûi 36 . iUj iL jtft . v'j ji> A & di^_ -h
H
:

34-4 lix 34 ;‘ 'H


’j 1 . C'iP 'j>t î Hu oü 4 ül .

3>-i3\4'4^434w!^ &V 4 3 4334'4H « LrV '4^' 1 V^v

ji j— ji» 36 î$ jir • }ii . W ^& j«. .v :3* î


j— ji ^u ijiu' : c-â» jü di> 1 ^.

3b .
j.y l j 'i
'• '!*.
J >»u j Jl dûl jh :
j‘;y l'li 3b .. Jî jl
dH.' •'. -2 ! ^ • . • .

I
• ' \ > 1
*
U- -uUd-. Vl t > ' "i'î / Ll î
»
'• 1 - 1
' r
3 : j j

KTÂBU'T-TEVBE 266

4 - l. ! Jsl
j t : cJ\a a LL Ji' V
'
j . Y d ÎJU î 4<«->-l jl * J-^-*
• ^ cr*^

\\1* <Âym ’j€ U âli


. . • J.I J,. jj • <i| J*-

u* I jr J}U «
1
J.V jâl «x2i ç liâr ^.l *1*1 J — câ iti J :
,JÂ\ o***, d Jti

l;l

ûî r
. ^
^ Vj jp-' Q yjCî
j)l SJLTj üjt I X ^ .
US

jö 'j£
. \d
ÜJâ Dfe
l
e ^=-î V
.
V 1 t£3 &S
: Ü&3&
.
.


ül

ti LV k£ ^ cÇ > *jf . 'iy Jr ^Ç. p'l ;*. UL V 3& ÇL' A jA •

. ois k ^-/v *j? yc.5 ^ 3 *je. a û ‘jVj > * $ Jfc j* tp> .

oy>i 'Jî . ! eic ys'i <;•>


’Jâ
.
'J>; £i •
Jj\ gjC. o,-
J ''. •'.*.%> *.' " l*. t**

.
ÇjS «U Jl» Jl - »A>-U*

. L ^-Lll ^.*â» .
^.-*i)l «}L u}>- ; LU Ul <• jj L_rtJ££âû)lJ y~jO> U <jû

• JL Uj' Jl J-' ji
' •
o*- -5 •
Üi 'J^tj t>*L>3 •
J/_rL* u?r^ J:* ^ AA *

;V S L-cjU V^-9 o-r’ ^jil jtÇ LU . ^ *


j* f /i oJ-a" jlsL»

1Ü.4I2.' ’>> . L-» — __ vi->


-
y Jj j . A -»
y if vilL L ! *i)L . 4 jJLa*
'
ol> 1

4A'‘ 4> : J * j 3*- J ^'• : »' ‘ V J* V J* a-ti' J LU l . j-j '

a fui .
J.L Tjij t jl*l j j j^îÇ gi Li» < jlL-Ji jJûs ^ . a;û


; »•
# L o'j !
.
j Laj ^ocsL ^ü jJ r_ U' ^::
c

. klU ULU V 'jlf jlsLi JÛ

s.•A' » üÂi j/A- Oi *Aj 1'


3 A >S 3s ^ i' JA-S 'Jf oi lif : tL'3'i

Jjts î ii
Ae ö- fi il Jji'j s HA? ’û/ ü£ 'jî « Li ii-'iy U içi y. f y_
çA
i>
1I 5Ç j'i .
j*» A.J» - ^ ;
JT .
' ;
jQ-i y lii *ii
j'A d «il au ^,« y» . V t
1>* ^
I» • / • • *

.
i . : i

270 SAHH-1 MÜSLM

l jl dyü: çf i 3 A; t cJi >A


1 s
# oL* U 3&

îs^liV 36 t- ^# .'düU >\3 dl_ £| • JÜ .


^ <1/4; 'il S ..

iiiy'jî jfy & 43 .oalJi J Uî w i 4 ij !


^ ^3 t 36 ^i ^
i:: . i, j i 1 cyi'j» ^ tâ\ 3 i;j; u îii 36 t~zf£ v
V-^ o-u-J L ! <i’j . * '«il
j V-* 1 lif jl*>-\ t U.'i «l dj~j •d 3 o i


J:
I il ^;V j' 5 t
• '-*-*
_o: <jl ‘ il J^~3L d.U 3 vi*i»

V -J l â^l jl^V'3
^ • •*
c? ^' Jf
V
: :
3^-5 V^3 J*
’îi : 36

?*» fry'pM ’fr/*\ û a- £JI


^
'r*

[' "WW '


fn£ o ij ;
t. ^V. 'pli; •Jli. lîl ’£ L#- 1
eril

• [" ^/*rjj /'] Vy *\ ^- 1 ju*\i jj î


^
o-- j ',3«i ._fyi-pû'*i jiü i y.» . lirpiî uiij us' 'js :

i)î *11 jj .
y 'i" [>J dû is' iuiîi
; o jû" i/' y 3 gg i j //; ^
pj^I ; -p â öjxu 1 . ’s\ üs 3 . .^y 36 U 33 .;>> üy\ 4» tjrsf'p

ZJ&. * **£ & K & ’P ph . $ .


£; , «s ijLji
.
[„*./wm i&Jâ\/jâ\ & ‘J.V.V -1 3jf •£ >'-y iu' j£
,
'
'•i
^ ^
&}*'> ' Ü m 4'1
^
;i
- ;^.£S
w ' - & itLüîfriptf
£ ,ÎS&$ S&.it: 2i
w £^
I

, «.
uf
^
: ks > » 36 di’y . v/i ’j; t- g i» 3 jl3 W 3
.
p i-Jj pQ
;Q • •

i'l J<i ; liT 3* te l


3 . tilk* s Lüi. 1/ ^1 3 jJI
^3 .IjiJ- 3 ÂJl r^d!
<.‘dl
^3
Jpj


3i» i *-i^- i* 6 ‘ t'3’-i »jijji


y «r i
l 1
â* ‘
o* ^ •
3— 3 3^* i'
. ^13 3
' " # ^ II «* ^ > 1"# 1

• j—
4— •*
e?
+
^ 0^4 ^^—k
* •
KtTABUT-TEVBE 271

(!>) KÂ’B BN MÂLK LE K ARKADAININ TEVBELERNE DÂR


OLAN HADÎS BÂBI

53 — Bana Ebu’t-Tâhir, Ahmed ibn Amr ibn Abdillah ibn


(2769)
Amr ibn erh tahdîs etdi —
ki bu zât Umeyye oullarnn himayesinde
bulunan bir kimse idi —
bana bn Vehb haber verdi. Bana Yûnus, bn
ihâb’dan haber verdi. öyle demidir Sonra Rasûlullah (S) Tebük gaz-
:

vesine çkd. Halbuki kendisi BizanslIlara ve âm’daki Arab Hristiyan-


lurna gitmek istiyordu.
îbn ihâb dedi ki Bana, Kâ’b ibn Mâlik’in olu, Abdullah'n olu
:

Abdurrahmân haber verdi Abdullah ibn Kâ’b, babas Kâ’b ibn Mâlik
:

kör olduu zaman onun oullar içinden Kâ’b ibn Mâlik’in yedicisi idi.
te Kâ’b’m bu olu Abdullah öyle dedi Ben Kâ’b ibn Mâlik’den iit-
:

dim. O Tebuk gazvesinde Rasûlullah’dan geri kald zamanki bu hadî-


sini tahdîs ediyordu. Kâ’b ibn Mâlik (R) öyle dedi. Ben Tebük gazvesi
nüstesnâ Rasûlullah’n yapd
gazâlarn hiç birinde Rasûlullah’n ardn-
dan geri kalmadm. Gerçi Bedr gazâsnda bulunamamdm. Fakat Ra-
sûlullah (S) Bedr gazâsma gitmeyib geri kalanlardan hiç bir kimseyi
azarlamad. üphesiz ki Rasûlullah ve muslimanlar Bedr seferine (cihâd
maksadyle deil âm’dan gelen) Kurey kervann kasdederek çkm-
lard. Nihâyet Allah muslimanlarla dümanlarn vakitsiz olarak yolda
birletirdi. Halbuki ben, Akabe gecesi —
biz Ensâr cemâati slâm’a yar-
dm etmek üzere yemînleib bey’at ettiimiz zaman —Rasûlullah ile be-
raber bulundum. Hâlâ benim için Bedr’de hâzr bulunmak, Akabe’de bu-
lunmak derecesinde sevimli deildir. Her nekadar Bedr gazâs halk ara-
snda Akabe bey’atndan daha çok anlrsa da.
Benim Tebük gazâsnda Rasûlullah’dan geri kaldm zamanki habe-
rime gelince, hakîkaten ben o gazâdan geri kaldm sradaki kadar hiç
bir zaman kuvvet ve kolayl hâiz olmammdr. Vallâhi Tebük sefe-
rinden önce hiç bir vakit yanmda iki deveyi bir arada cem’ etmemidim.
O gazâ srasnda ise iki deveyi cem etmidim. Rasûlullah Tebük gazâsma
iddetli, scak bir mevsimde, çkmd. Uzak ve tehlükeli bir sefere ve ka-
labalk bir dümana yönelmidi. Rasûlullah gazâ ihtiyâçlarn ona göre
hazrlasnlar diye muslimanlara maksadn açklad ve gitmek istedii
ciheti onlara haber verdi. Rasûlullah ile beraber sefer eden muslimanlar
da çokdu. Mucâhidlerin künyelerini hfzedici bir kitâb (ya’nî dîvân def-
teri) almyordu. Kâ’b (rivâyetine devâmla) der ki :Hiç bir kimse de
gizlenmek istemiyordu. Ancak Azz ve Celîl olan Allah tarafndan vahy
nâzil olmadkça Rasûlullah’a gizli kalacan sanan kimseler saklanm-
lard. Rasûlullah bu gazâya meyveler yetidii ve aaç gölgeleri güzel-
1-sdii zamanda gitmidi. Ben ise bunlara çok meyilli idim. Rasûlullah
: :

272 SAHH-1 MÜSLM

ve muslimanlar gazâ hazrlklar ile megûl oldular. Be Me onlarla bera-


ber yola hazrlanmak için sabahleyin evden çkb dolardm. Fakat hiç
bir i görmeden döner gelirdim. Ve kendi kendime Ben istediim zaman
:

hazrlanmaya muktedirim der idim. Bu ihmalcilik bende durmadan de-


vâm edib gidiyordu. Nihâyet insanlar gerçekden h* 'andlar ve bir sa-
bah Rasûlullah ile muslimanlar sefere çkdlar. J albuki ben sefer ciha-
zndan hiç bir ey hazrlamamdm. Sonra yine ben sabah vakti çkb
hiç bir i görmeden geri döndüm. Bendeki bu tenbellik hâli devam edib
gidiyordu. Nihâyet mucâhidler sür’atle yol aldlar ve gazâ ilerledi. Bu-
nunla beraber ben yine gitmeyi ve orduya arkadan yetimeyi azm etmi-
dim. Keki bunu olsun yapaydm. Fakat bu da bana mukadder olmad.
Rasûlullah’n gazâya çkmasndan sonra insânlar arasna zamançkdm
beni mahzûn ve mükedder eden bir ey vard. O da halk arasnda sâdece
ya munâfklk damgas vurulmu kimselerden birini yahut da ma’lûl olub
da Yüce Allâh’m ma’ziretli gördüü bir mu’mini görmekliimdir. Ra-
sûlullah Tebuk’a varncaya kadar beni hiç aramam. Tebuk de sahâbî-
lerin içinde otururken beni hatrlyarak «Kâ’b ibn Mâlik ne yapd?»
:

diye sormu. Selime oullarndan biri


— Yâ Rasûlallah! Onu iki elbisesi ve iki tarafa bak
(Medine’de)
habsetdi diye cevâb vermi. Bunun üzerine Muâz ibn Cebel
— Ne fena söyledin! diye karlam ve Rasûlullah’a da :

— Vallâhi yâ Rasûlallah! Biz Kâ’b ibn Mâlik hakknda hayrdan


baka bir ey demi. Bunun üzerine Rasûlullah sükût buyur-
bilmeyiz!
mu. Rasûlullah bu hal üzere bulunurken gelmekde olan, beyaz elbiseler
giyinmi bir adam gördü de «Sen Ebû Hayseme ol!» dedi. Hakîkaten
:

bir de bakdk ki o Ensârî, Ebû Hayseme’dir. Bu zât, munâfklar kendi-


sini aybladklar zaman bir sâ’ hurma tasadduk eden sahâbîdir.

Kâ’b ibn Mâlik der ki Rasûlullah’n Tebuk’dan Medine’ye doru yö-


:

nelerek dönüb gelmekde olduu haberi bana ulanca, iddetli hüznüm


ve kederim beni sard. Artk yalan düünmee baladm ve kendi kendi-
me Yarn Rasûlullah’m gazabndan ne ile kurtulurum? diyordum. Ve
:

bunun üzerine âilem içindeki her re’y sâhibinin fikrinden yardm taleb
ediyordum. Bana, Rasûlullah’n gelmesi yaklad denilince, artk benden
bâtl ve yalan düünceler zâil oldu. Nihâyet ben bu bâdireden, düzme
hiç bir ma’ziretle asla ve ebeden kurtulamyacama kani oldum ve ken-
dimi toplayb dosdorusunu söylemee azm eyledim. Rasûlullah bir sabah
Medine’ye geldi, Rasûlullah bir seferden geldiinde ilk i olarak mescide
girmek ve orada iki rek’at namaz klmak* sonra halk (n geldiniz! : Ho
Temennilerini kabûl etmek) için oturmak i’tiyâdnda idi. Bu defa da bu
âdetini yerine getirib mescidde oturunca, Tebuk seferine gitmeyib arkada
kalanlar, Rasûlullah’a gelerek özr beyân etmeye ve yemin (ile sözlerini
te’yîd) eylemeye baladlar. Bunlar seksen küsur kii idiler. Rasûlullah
:

KTÂBU’T-TEVBE 273

bunlarn zâhirî özürlerini ve bey’atlarjm kabûl etdi. Bunlarn iç yüzle-


rini Allah’a havâle ederek haklarnda istifar eyledi. Nihayet ben de
geldim ve Rasûlulteh’a selâm verdiim zaman gadabl bir gülümseme
ile tebessüm etdi. onra bana :


Gel! dedi. Ben de yürüyerek vardrç tâ önüne oturdum. Bana :


Seni nas 1 bir mâni geri brakd? Sen (Akabede) srtna bey’at
alm deil rnydin? dedi. Ben de öyle cevâb verdim:

Yâ Rasûlallah! Ben Allâh’a yemin ediyorum ki senden baka u
dünyâ halkndan. kirilin yannda otursam ona kar söyliyeceim bir özr
ile muhakkak onun gâdabndan kurtulacam sanrm. Çünkü ben lisâ-
nna talâkat ve fesahat verilmii bir kimseyim. Lâkin ben vallahi una
kanâat etdim ki âyet ben bu gün seni benden honud edecek yalan bir
söz söyliyecek olursam çok sürmez, muhakkak Allah (yalanm bildirerek)
seni hakkmda gadablandrr. Eer huzûrunda seni hakkmda gadablan-
dracak doru söz söylersem herhalde ben bu husûsda vukû’ bulan kusû-
rumu Allâh’m afvetmesini umarm. Vallâhi benim seferden geri kalmam
husûsunda arzedecek hiç bir özrüm yokdur. Vallâhi ben senden geri kal-
dm zamanki kadar hiç bir vakit daha kuvvetli ve daha suhûletli de-
ildim. Bu sözlerim üzerine Rasûlullah :

— te bu hakîkaten doru söyledi. Ey Kâ’b! Haydi kalk! Allah senin


hakknda hükmünü verinceye kadar (bekle) buyurdu. Ben de kalkdm,
Selime oullarndan bir takm kimseler de çkdlar, arkamdan geldiler
ve bana :

—Vallâhi biz seni bundan önce bir günâh ilemi kimse bilmiyoruz.
Muhakkak ki bu meselede sen, seferden kalan öbür kimselerin özür be-
yân etdikleri veçhile Rasûlullah’a özür beyân edememek cihetinden çok
âciz bir vaziyete düdün. Halbuki özür serdetseydin, Rasûlullah’m senin
hakkndaki istifâr senin günâhna kâfî gelirdi dediler. Vallâhi Selime
oullar bana serzeni etmee o kadar devam etdiler ki hatta ben Rasûlul-
lah’n yanna dönüb kendimi yalanlamak istedim. Sonra onlara :

—Benimle beraber bu vaziyete düen bir kimse var mdr? diye sor-
dum. Onlar

Evet kii senin söylediin gibi söylediler ve Rasûlullah tara-
iki
fndan onlara da sana söylendii gibi söylendi dediler.
—Onlar kimdir? dedim.
—Murâretu’bnu Rabîa el-Âmirî ile Hilâl ibn Umeyye el-Vâkifî, di-
yerek Bedr gazâsmda hâzr bulunan ve kendileri imtisâl numûnesi olan
iki sâlih zât bana zikretdiler. Bu iki zât bana söyledikleri zaman ben
de tereddütden vazgeçdim (ve eski fikrimde sebât etdim). Rasûlullah,
seferde kendisinden geri kalanlar meyânnda bizim u
üçümüzle konu-

S. Müslim; C. 8, F — 18
274 SAHlH-1 MÜSLM

makdan muslimanlan nehy Halk da bizden çekindiler ve bize yüzle^


etdi.
rini deidirdiler. Hatta nefsime Arz yabanclard da yabanclad. Artk
bu Arz benim tandm
Arz deildi. Bu hal üzere elli gece kaldk. ki
arkadam halkdan çekildiler v e evlerinde oturub alyorlard. Fakat ben
onlarn daha genci ve daha salâbetlisi idim. Bu cihetle ben, evimden ç-
kardp ve muslimanlarla beraber namazda hâzr bulunurdum. Sokaklar-
da, çarlarda dolardm. Halbuki hiç bir kimse bana söz söylemezdi. Na-
mazdan sonra Rasûlullah meclisinde iken yanna vârr, kendisine selâm
verirdim ve gönlümden Acaba Rasûlullah selâmma mukâbele ederek
:

dudaklarn oynatd m, yoksa o- -atmad m? der idim. Sonra namaz


Rasûlullah’m yaknnda klardm da gizlice onu gözetlerdim. Namazma
yöneldiim sra o bana dort dönerdi. Fakat ben onun tarafna baknca
da yüzünü benden çevirirdi. Nihayet muslimanlarm cefâsndan zdrâb
çektiim bu hâl uzaynca, bir gün gitdim tâ Ebû Katâde nin bahçe duva-
r* dan tm. Ebû Katâde a'mucam olu ve insanlar arasnda beni en çok
'

seven b\* zât idi. Vardm ona selâm verdim. Vallâhi selâmm almad.
Ben :

— Ey Ebâ Katâde! Sana Allah akna so.uyorum: Benim Allâh’ ve


Rasûlünü sevdiimi bilir misin? dedim. Susdu, cevâb vermedi. Tekrar,
Allah akna sordum. Yine sükût etdi. Üçüncü bir defa daha Allah adna
and verdim. Bu defa :


Allâh ve Rasûlü daha iyi bilir dedi. Bunun üzerine gözlerimden
ya boand. Artk döndüm duvardan atm.
Bir gün Merîne çarsnda yürüdüüm srada Medine’ye zahire sat-
maya gelen âm
ahâlîsinden Nabatî bir ekinci Kâ’b ibn Mâlik’i bulmaa :

bana kim delâlet eder? diye soruyordu. Bunun üzerine halk ona, beni
iâret etmee baladlar. Nihâyet Nabatî kii bana geldi ve Gassân meli-
kinden bir mektûb verdi 24 Baknca AMMA BA’DU’dan sonra bu mek-
. :

tûbdâ öyle yazldm gördüm Bize haber ulad ki sâhibin sana cefâ
:

ve ezâ etmekde imi. Allah ise seni hakâret evinde ve hakkn zâyi’ olacak
bir mevkide yaratmamdr. Binâenaleyh bize gel sana âmna lâyk bir
sûretde hürmet ve ihsânda bulunalm!
Kâ’b ibn Mâlik der ki : Bu mektûbu okuyunca bu da öbürüsü gibi

24. Gassânîler, Yemen meliklerinden ve Ezd kabilesinden olub câhiliyet devrinde âm ci-
hetinde vatan tutmulardr. Zirâat ve ekincilikle mehûr olan assân adndaki
bir mev-
kie nisbetle bu adla anlmilardr. slâm’dan dört yüz sene evvel zuhûr edib
Rûm Kay-
serine tâbi’ olarak hükümsürmülerdir. Birinci melikleri Cefne ibn Amr olub ona nis-
betle Alu Cefne diye de anlmlardr. Hz. Umer’in hilâfeti zamanna
kadar devâm
edib son hükümdarlar olan Cebele, tabiîleri ile beraber musliman olmu ve bir
çok
tâbiîlei ile hac etmidir. Fakat hac srasnda tavaf da ihrâmm’ çiniyen bir hacy
to-
katlam ve en büyük iâr hukûkda eitlik olan Umer’den slâmî adâlet îcâb tokat yi-
yeceini anlaynca, arlanarak Kayser’in yanma kaçm ve Hristiyan olmudur. Bu suretle
Gassânî hanedan son bulmudur.
KTABUT-TEVBE 275

l>ir Hemen sahîfeyi ocaa atdm ve yakdm. Nihâyet (iz-


belâdr dedim.
di rûbl) elli günden krk günü geçtiinde vahy de hayli gecikmidi ki

bir de baktm Rasûlullah’m elçisi bana geliyor. Huzeyme geldi ve bana:


— Rasûlullah sana kadnndan ayrlman emrediyor dedi. Ben de :

— Kadnm bouyacak mym, yoksa ne yapacam? dedim. O da :

— Hayr boama, yalnz ondan ayr bulun, kadnna yaklama dedi 25 .

Rasûlullah iki arkadama da bunun gibi emir göndermidi. Bu emir


üzerine kadnma: Haydi baban ailesi yanna git, Allah bu i hakknda
hükmedinceye kadar onlarn yannda bulun dedim. Hilâl ibn Umeyye’nin
kars RasûlullahY gelerek :

— Yâ Rasûlath! Hilâl ibn Umeyye ihtiyârdr. Gücü ve kuvveti git-


midir. Hizmetçisi de yokdur. Ona hizmet etmemi çirkin görür müsün?
tiiye sormu. Rasûlullah :


Hayr görmem. Fakat sana yaklamasn buyurmu. Kadn :


Yâ Rasûlallah! Vallâhi onda hiç bir hareket yok. Allah’a yemin
ediyorum ki, bu olan i olal beri bugüne kadar hiç durmadan alyor
demidir. Bunun üzerine akribâmdan baz kimseler bana :


Kadnn 'hakknda sen de Rasûlullah’dan izin istesen! Hilâl ibn
Umeyye’nin karcna, kocasna hizmet etmesi için izin vermidir .dediler.
Ben de onlara,:

Vallâhi bu husûsda ben Rasûlullah’dan izin istemem. zin istesem
bile Rasûlullah ne diyecek bilemem. Hem ben genç bir adamm dedim.
Bundan sonra on gece daha durdum. Rasûlullah’n bizimle halk görü-
mekden men’ etdii târihden i’tibâren elli gecemiz doldu. Sonra ellinci
gecenin sabahnda sabah namazn kldm ve evlerimizden birinin dam
üzerinde bulunuyordum. Öyle bir halde oturuyordum ki tbk Aziz ve
'

Celîl olan Allâh’n (Tevbe sûresi 118 inci âyetde) zikretdii gibi nefsim,
:

üzerime daralm ya’nî gönlüm bunalm ve yeryüzü bütün genilii ile


bama dar gelmidi. te
tam bu srada Seli’ da
üzerinde en yüksek
sesiyle «Yi 'Kâ’b bne Mâlik, müjde!» diye olanca kuvvetiyle baran bi-
risinin sesini iitdim. Hemen secdeye kapandm ve anladm ki (darlk
gitmi) genilik gelmidir.
Rasûlullah sabah namazn kld
zaman Allâh’n bizim üzerimize
tevbesini (nedâmetlerimzin kabûlünü) i’lân etmi de halk bize müjde-
lemeye komu. Arkadalarm tarafna da bir takm müjdeciler gitmiler.
Bana da bir zât (Zübeyr ibn Avvâm müjdelemek için) ksran sürmü.
Elem kabilesinden bir koucu (Hamza ibn Amr) da koub Seli’ dann
üstüne çkm
ve bunun sesi ksrakdan daha çabuk gelmidi. Sesini iit-

25. Kâ’b’m kadnn ad Cubeyr kz Umeyye’dir. Zeheb’nin beyânna göre bu »luhterem


kadn, ikikbleye doru namaz klan, ijk musliman olan Ensâr kadnlarndandr. Vak-
tiyle o erefe lâyk olan Umeyye imdi de slâm târihinin böyle bir tereULine âhid
oluyor.
: :

276 SAHÎH-1 MÜSLM

diim bu müjdeci bana gelince üzerimdeki iki elbisemi hemen çkarb


müjdelik olarak ona giydirdim. Vallahi o gün bundan baka elbisem yok-
du. Kendim (Ebu Katâde’den) ireti iki e.bise alb geydim. Hemen Ra-
sûlullah’a gitmeyi kasdederek kodum. Sahâbîler beni takm takm kar-
ladlar. Tevbemin kabûlünü (günâhdan berâatm) tebrik ediyorlar ve :

Alâh’n tevbesi sana mubârek olsun: iyorlard. Nihâyet mt° i e girdim. '

Rasûlullah mescidde oturmu, etrafnda sahâbîler çevrelenmidi. Hemen


Talha ibn Ubeydillah kalkd, koarak geldi, bana musâfaha yapd ve teb-
rik etdi. Vallahi muhâcirlerden Talhâ’dan baka kimse bana ayaa kalk-
mad. Talha’nn bu lutfunu Kâ’£> hiç unutmamdr 26 .

Rasûlullah’a selâm verdiim zaman yüzü sevinçden parlyordu. Bana:


— Annen seni dourduundan beri geçen günlerin en hayrls olan
bir günün hayr ve saadeti sana müjde! buyurdu. Ben
ile :

— Yâ Rasûlallah! Bu müjde senin tarafndan m, yoksa Allah tara-


fndan m? dedim. Rasûlullah :

— Hayr (benim tarafmdan deil) dorudan doruya Allah tarafn-


dan, buyurdu. Esâsen Peygamber sevindii vakit yüzü bir ay parças gibi
parlard. Biz de sevinçli bir vahy geldiini, onu bu sevimli simasndan
anlardk. Rasûlullah’n huzûrunda oturduum zaman :


Yâ Rasûlallah! Allâh’â ve Rasûlüne teslim edilmi hâlis sadaka
olmak üzere malmdan syrlb çkmam, benim tevbemdendir dedim. Ra-
sûlullah :

— Malnn bazsn kendine alkoy. Bu senin için daha hayrldr bu-


yurdu. Ben de
—u Hayber’deki hissemi alkorum dedim. Bundan sonra ben Ra-
sûlullah’a unlar söyledim Yâ Rasûlallah! Allah beni bu bâdireden an-
:

cak doruluumla kurtard. Binâenaleyh u


da tevbemdendir ki artk
ben bundan böyle yaadm
müddetçe dorudan baka bir söz söylemi-
yeceim.
Vaîlâhi bunu Rasûlullah’a söylediimden beri
muslimanlardan hiç
birini bilmiyorum ki doru söylemekde Yüce Allah, bana yapd imtihân
ve in’âmdan daha güzelini ona yapm olsun! Rasûlullah’a o sözlerimi arz
etdikden bu güne kadar yalan söylemek hatrmdan geçmedi. Bundan
öte yaayacam zaman içinde de Allâh’n beni yalandan koruyacan
kuvvetle ümid ediyorum.
Aziz ve Çelil olan Allah u
âyetleri indirmidi

26. Talha bn Ubeydillah, cennetle müideîenenlerdendir.Ve ilk müsliman olan on kiiden


birisidir.Peygamber Muhâcirlerle Ensâr arasnda kardelik kütduu zaman Talha ile
Kâ’b karde yapmd. te Kâ’b Muhâcirlerden yalnz Talha’mn karlayb tebrik et-
mesi, o kardeliin yüksek tecellilerinden biridir. Talha gibi, menkabaleri slâm târihini
dolduran ve bir çok anl vak’alan gören. Peygamber tarafndan : Talhatu’l-hayr, Talha-
tu’l-Cûd, Talhatu’l-Feyyâz gibi yüce unvanlar bahiolunan bir zâtm el skmas ve tebriki,
Kâ’b’n dedii gibi unutulmayacak bir eref menkabasidir.
-

K ITABUT-TEVBE 277

«Andolun ki Allah, Peygamberini içlerinden bir takmnn gönül-


leri hemen hemen erilmek üzere iken, güçlük zamannda ona tâbi’ olan

Muhacirlerle Ensâr da tevbeye muvaffak buyurdy ve sonra onlarn bu


tevbelerini kabûl eyledi. Çünkü o çok re’fetli ve çok merhametlidir. Geri
braklan (ve haklarnda hüküm geciken) üç kiiye de yeryüzü bunca ge-
niliine ragr onlara dar gelmi vicdanlar kendilerini sktkça sk-
mt* Nihâye' Allah’dun yine Allah’a snmakdan baka hiç bir çâre
olmadm anladlar. Bundan sonra Allah onlar da eski hallerine dön-
sünler diye tevbeye muvaffak buyurdu. üphesiz ki Allah tevbeyi en çok
kabûl eden ve hakkyle merhamet eyleyen Ax. Ey ymân edenler! Allah’
dan korkun ve sâdklarla beraber olun» (et-Tevbe :• 117-119).
Vallahi Allah’n bana ihsân buyurduu ni’metler içinde beni slâm
dînine hidâyetinden sonra, nefsimde Rasûlullah’a doru söylemekden da-
ha büyük hiç bir ni’met asla ihsân etmemidir. Evet büyük ni’met Ra-
sûlullah’a yalan söyleyib de helâk olrriu bulunmamak ni’metidir. Nite-
kim Rasûlullah’a yalan söyliyenler helâk oldular. Çünkü Allah yalan u
söyliyenler hakknda vahyini indirdii zaman, herhangi bir kimse için
söylediinin en fenâsm söyledi. Allah onlar hakknda öyle buyurdu :

«Yanlarna döndüünüz zaman kendilerinden sarf nazar edesiniz diye


size yemin billâh edecekler. Siz de kendilerinden sarf nazar edin. Çünkü
onlar murdar eylerdir. rtikâb edegeldiklerinin cezâs olarak varacaklar
yer de cehennemdir. Siz kendilerinden râzy olasnz diye size yemin
edecekler. Fakat siz onlardan râzy olursanz, üphesiz Allah o fâsklar
gürûhundan râzy olmaz» (et-Tevbe 95-96). :

Kâ’b der ki Biz : u


üçümüz hani —
bizden önce Rasûlullah’ iknâ
için yemin etdikleri vakit Rasûlullah’m, yeminlerini kabûl edib onlara
bey’at ve istifâr etdii u
bir takm kimselerin afvndan (elli gün) ar- —
kaya kalmdk. Rasûlullah bizim vaziyetimizi tâ Allah’n hakkmzda
verecei hüküm ve kazâya kadar geri brakmt. te bu te’hîr sebebiyle
Aziz ve Çelil olan Allah «Hani : u
tevbeleri Allâh’n hükmüne kadar
te’hîr olunan üç kiiye...» (et-Tevbe: 118) buyurmudur. Yoksa Allâh’n
bu âyetde zikretdii geri brakma, bizim gazâdan geri kaldmzdan de-
ildir. Bu ancak Rasûlullah’n bizi ve bizim tevbemizi, Rasûlullah’a ye-
min ve i’tizâr edib de özürleri kabûl olunanlar (m tevbeleri) dan geri
brakmasdr.
( ) Kezâ bana Muhammed ibn Râfi’ tahdîs e* di 27
. Bize Leys,

27. Kâ’b ibn Mâlik bu uzun rivâyetinde Tebuk seferine nasl itirak etmediini, bu kusûr-
dan nasl sklb vicdanî azâblar çektiini ve doru sözlülüü neticesinde tevbesinin kabûl
olunduunu anîatmdr. Kâ’b, Ensâr’dan ve Hazrec kabîlesindendir. Akabe bey’atnda
bulunan üç âirden biridir, öbürleri Abdullah ibn Revâha ile Hassân ibn Sâbit’dir.
Peygamber’in bu seçkin âirlerinden Hassân, iirlerinde Kurey’in nesillerini tezyif eder,
Abdullah ibn Revâha da küfürlerimi ayblard, Kâ’b ibn Mâlik ise dâima harb ile tehdîd
• A «

278 SAHtll-1 MÜSLM

Ukayl’den, o da bn ihâb’dan olmak üzere musâvî olarak Yûnus’un Zuh


rî’den isnâd ile tahdîs etdi.

»t i i"'.
1 ' -« t ' •' > I* ' •' & . /
w A>- \ e
.
.
A-.C ^ . Aa^- l

j 1
j A>- . Aa- } V *
/
~~~
® i

-I • V • • '*.
t
“ * 1
(l I»
— i *: • ' * •*,» ,V| .• A *
«J) A-c
j *^? C 3 '
c£ j* y } * <J t û 1

' 4
'

AiAjûj' o-r- : Jl» aJ\Î


3
,dA!U j j *a!Ic jl ‘ dllC


(.5 Jj 53 ^ l)^*j ül5d»

J' <_£-' Çf) «i ‘*J^ A *^5

54 — ( > : Muhammed ibn Müslim ez-Zührî’çien :


öyle
dedi Bana Kâ’b ibn Mâlik’in olu Abdullah’n olu Abdurrahmân haber
:

verdi ki Kâ’b ibn Mâlik’in olu Ubeydullah, Kâ’bn gözleri kör olduu
zaman Kâ’bn yedicisi idi. O Ben Kâ’b ibn Mâlik (R) den Tebuk gaz- :

vesinde Rasûlullah (S) dan geri zamanki hadîsini tahdîs ederken kald
iitdim dedi ve hadîsin tamamn sevk etdi. Râvî burada Yûnus’un hadîsi
üzerine : u
Tebuk gazvesi oluncaya kadar Rasûlullah’n âdeti bir gazâya
gitmek isteyince muhakkak tevriyeli bir ifâde kullanlr, maksadn baka
eylerle örterdi ibâresini ziyâde etmidir. Ve bir de râvî, Zuhrî’nin kar-
deinin bu hadîsinde, Ebû Hayseme’yi ve onun Peygamber’le bulumasn
zikretmemidir.

&& 3 .' ^ s» s 0^1 s Zl (...)_ A «

& g&* i i 3 o-J' V j>i . I^ 6 ;

;^ ^ dj-: j*\ o_>Cy


• 3*t’ uy "^I\ j6j . î^A) La-s jv>. j?6

£ L, M aM Oa yr & L* ‘
,
ürÂll
^3 J \
^
SÛ '>3 :
t-i • uî r j> jÎ* • ^ £'> • }> J ^ 41J

. 4i}L j>_^5 *7-^. Vj . AVTi/:c ’Jc jj IjT

eden hamâsetkârâna iirler inâd ederdi. Kâ’b Tebuk seferinden korkaklk


saikas ile
geri kalm deildi.
Bu hadîsden pek çok hükümler çkarlmdr. Bunlardan en mühimmi
umûmî
seferberlik i’lân üzerine devletçe vukû’ bulan da’vete icabet edilmeyib döneklik ve
kaçaklk gösterilmesinin, Allah ve Rasûlü tarafndan en ar
nefret ve iddetle kar-
:

KTABUT-TEVBE 279

55 — ( ) Bana Kâ’b ibn Mâlik’in olu Abdul-


: Zührî’den :

lah’n olu Abdurrahmân, amucas Ubeydullah ibn Kâ’bdan haber verdi.


Bu zât Kâ’bn gözü musîbetlendii zaman onun yedicisi idi. Ve yine
bu zât kendi kavminin en âlimi ve Rasûlullah’m sahâbîlerinin hadîslerini
de en iyi ezberliyen bir kimse idi. Bu zât öyle dedi : Ben babam Kâ’b
ibn Mâlik’den iitdim. Babam tevbeleri kabûl edilen üç kiinin birisi ola-
rak öyle tahdîs ediyordu ki o iki gazâ müstesnâ, Raplullah’n gitdii
gazalardan hiç birinde Rasûlullah’dan geri kalmamdr... Râvî hadisin
tamâmn böylece sevk etdi. Bir de burada Ve Rasûlullah on binden :

ziyâde olan pek çok insanla gazâya gitdi ki onlar hiç bir hfz edicinin
dîvân bir araya toplyamaz demidir 28 .

lanm olmasdr. Bu dînî ve millî mühim ii hiç îzâha muhtaç olmakszn tam açklkla
anlyabilmekdeyiz.
Alimler te nasûh tevbe böyle Kâ’b ibn Mâlik ve iki arkadann tevbesi gibi
:

olan tevbedir ki bu âyetde beyan olunduu üzere, tevbe ederken günaha teessüfünden
dünyâ bana dar gelmeli, nefsi kendini skmal, ve hereyde kesilib Allah’a öyle sdku
sadâkatla iltica etmelidir demilerdir.

2S. Ebû Zur’a er-Râzy :Yetmi bin idiler dedi. bn Ishâk: Otuz bin idiler dedi. Mehûr
olan da budur. Baz imamlar bunlarn arasn öyle te’lf etdiler Ebû Zur’a, tâbi’ ve
:

metbû’lar saymdr, bn Ishâk ise yalnz metbû’ olanlar saymdr. Allah en iyi bilendir
(Nevevî).
» y

280 SAHlH-î MÜSLM

‘ ^ 'j£ : cjli yi £jj t 0)\c j\ *


1 ^ i . I33

v '*•"

^
f -•
^v Mj-j V. £y
**
' r "
4
^ ^
*
>H £/'
mî:
'*! • *

• $§§ ^Ta 98 *

o**" V* £.•** •
J î^i* y»t» : is& cJ»

J^*il0 jlj y» '3j ^ • X' » aâ J j î ' 1


0 =r ^j y*' tîi .
£_yLl 3 j.' UXj d) i j 1

°^-** Je- J\ W 1
<-^r •
J^IA ^ 1 « '
>^ ^*3 li^j »jJ- o? * *

çy: o: ^1» c &A*» olii» .


yy jj jU y y-j li .
yJb o'jjif y
J’^ C/AI La'JI J-:’lj • o ji»-; 1 v*.9 ^A-ic ^ *:UÎ ^*.3-^»
.
^laîil A jiii?


s* J "'
jj--^-
‘f)
• -A o: *''^ li J2-- °^j >
JA

O- 0° ^ ! • y" 0r :; .
y J l :r ^ ^3 3|
A— i)l

lj.«.» .
^—0 *-;.A>- *»_ ;!^ C^-^ j 1 . • ® _A>- j A}=*- ^>3^ ^*11 jK.J~y > ’^lt
.
^LlaJ

• v-- ; r ^
C
.J
y^ v_r*^ J \"5
'^** l“'*


‘ V •

'
3 % "~'
• ^
^ l\>(^Aâc OA^3 •

'
J*b
A_JÛ î\ L\ ; . Jj ^3,‘Aci.- J • *;* O-L'r",^jjl yv* 0-*d--S

*'j-î tir* >// A ’



ü'i AJ1 'J ^*^—11 J^—'' c7 *31 j*~s j^ j • C*«;i ^-c ^Illc. (J3^* (j

•**3 •
ü 1
1

3 y (i*-;-* d>yb •
# f* ^ ,
^1 3'jl ’^ly . J 3^ Â;c .
^3i u t\b .

‘-’-Z*
3**

(J*JC A
^Â-^ olia-v-li . 'Jc L.U1 ^y-» jl J.*J

Xü>.lj ^î; <cÇ*/J Â^r* yl<? U


oâf V 3 j^ Cu,
1 j*. . '_^c Joi
'
!
jj .
**

. »j^üiy j 1 j> l. a.) .^J-'i Lr y .


X>-iyij i
y jikiu X4 :*5 y IajJ
y
oaJ U^aa» jjjL, 4 >l
j a *i' A.c 'o'jT Jy yl jL J
.

y dfj^
I
.
. dili 4

# ’y a--1 '
^3 • ^V' J*' Jy J yu 5 .
'“
r: t o a'J ll > aî
y 4 o ;
.C.:3.lI

y 1 J ^Lii'
^ yi jyi y yi v j 1
y 5 j jÇJ; ^ . dij’s

.
yy UiÂi a ? *^r Lir, 3y;
p ^^ > 'Jjij y A (/j . y^
(Jrv>.
>•
<i*
» j o

kItAbitt-tevbe 281

' .t t

^
,.

*-?
• 1
\ '
»— «? u V"
A ^ lî^ >
’ 5." * "ll
j— V -
cM ç?
1
r -J *>.
3
r-» - •
s-\ *
> .>

.
ü^j k£ ^ çj Li' 5 o> U; o\ 'j:i dû-} .
ji U iv v ^ vj .

tî Udli . L-j3 j li'Ji:; j\ •<*&' îj . .‘ja j J>y v >d


*JT A-lA V-Sll* \ .^A\j
\ .

^
J J

ca>- cj^l SK t cJ» 3 ^ cA-iU . ^^îki o* *lî& <j <rtr <jr ^»ij «j» ju*n
.
f -> .

. t I
4) aJ^JLâ . .* :oJÜ .
*
f
^ . £j Ll lic^s

4 cjfe î l)^ î LlA* î Jlî l* .) M 3^ • (^1 : cj\i .


\j\ X^Z$ -Xi ^>.j <jfu!il

i» $£S, # ’Jl Ud, U • «>'; Û d; oUjg . dy\ Jiv jyV</£t


5^
jl ju;I Âî* ; >- 0 \j i cJλ ^ <J^*. ^ j ^ jl ci dil" ' : c-li o ? *^lr v_i
; » J(» ^-* 'JlLÎ .

Oüi UuUi ;d t Jv üs t^l Ui :


^ -jE ^ç-î . ^ iy./yj jit.c,£

J
«
?l> y j SiJ jT/d %jÎ5 :^^Ü3 il^.^j>fe't yB î

' j)l d&T USÜ • Ut l* ! ^-l'll jUû2 Sj I 2 X' t


i- : Üü Ut .
\£ VjS VJ ’

jMj, »il J_j- j It5j . ; os.jI V . IVj^SJ lîj’. Vr^—I^


Ut Ut . d jiyi j .. *yj\ üU 5^ jçj 2 , udi jî 3 ^

4* <~i :
l j jl»!.»«'aid '^4 j Jf jl-t A* j <jr ud
.Ui *i jd y : 'jte vji jli; ‘j; d i . i'j- vj yrJ v'j iu y 2 ^i C 1 'j : 2(2

!iV;d 'Jis 'OJi ^2 ’


3 j-j US ut .ili id i'jVt jidjji -^ru j_ ,1'jij .

\
r_It id'.'; OJ '•

^
^-**'. j •
*dd. ^ ^'' « î lr4.ji î*cy- dr? C^';
" *J*
*•

^

-UI J « V^ A '
û ft
.

dr*^ ^lfta" jÇ V' I *
i* ' i ,a^*cI JbJ

JÎ . >' ‘3 '
â ^ jS.Z-U . -Jjl.il
Jû pjZ*j {‘(ü cJÎ .
*$> li"

JaIJ dil J‘»


J»:; dr? ti dr
*4 •
\ » ^d' ja D ji-j tJ^
^ ! j .

282 SAHÎH-Î MUSLÎM

îfc j . vj. u i/jfb j3j . rç. vj jlv $ ^ u iiy .


j:;

!>a^t .
V^î t-î : Dfc sc ^v
aI- b cjt .
ÎJJ. tJûi» ûr’_,.l Ljly-l j? j[ 3 <i. c u.y« y-jV' j 6" j[
3? .

: jü 3 JÛJ 'Jb . îün <d£U yÖj . ISJU. 36j <


^ < SÇ S
< >£ 3 £- fc 3 £s . 4— 3 r
b g* j; $*£ Vb &£ v
. ! il ^VJ . o ir
ülil jü . ugSlljl 3* ’JjiUS dl‘U . a!j£uJ «il £J . £> j5b 5>ü 3 jÛJ 3b
3^ . jcJ'jc y& $SH *»' 3^-jj .1 jb:2.; ül l/£ j£f 3jVl
. £j j

.yH 3 ^' Vj £s 3 Îî'3 v . 3aj s j; 3*iîs c36 m . C-C/j yC. ‘Jb


^pj} .KCfl ûift içfo -y>, 3^‘ v j
£S j îi'3 V ^iîrjo cgr
f
O-b» b O’U . ;l«aVl i\ j-\
3 C C-ot-1 < ^3 13 I Vî ‘ üÜU b Llu»
^a:c u“3^.
y3
3jü .
1^*3- y~b . *^ 3 _>- bu 3*° i jc ^ bi cii»

cr^ un r *i' J^- j ^r-*


-** o'î» -s^- 5
. <J
b 3 ,b ^
1 1 jp- C-J ***i • jb-
*
4
(i 3c**
^ •*

jl
j . «il wîA-
*\j, *+’S~ jl» • lb j IâC" viAic a» << U <-i>U i_ x*j li\ s
! .
3Û Y
'
^il J' ‘ •--jÎ’’
V* w’-X *-3^1 13| a**'I jU . <j I
j/j aI v^’A o3j\ L ‘:C
* » ^ ^ ^ ^ ^ «»

:
,J V O^âs . o Jai u~?^ ^ <>•*
o?"° 1^“^* ‘ ^-1^'* «il 3 j~-j ^â* VJl» c3Ü d <!lc

: t/V oi*i . îj^t «i' J j-0. 3y ^ c5j^l ^1


!
jilj : 3b . 3^ V\ «l 3 j-j
(y L^>1

a “S •
^:

' * '
'3‘ oi
• «*
-‘'*


-•
^ '
• . •
J j- J. 3J» ^ (SjJ ^ ^lj
&
^
4

'

'.
»
' i

*.
: 33b
# • ^
.
^ «
«il

•*
Jjlj J;
' > ,
i * . 1 . , .T'
(j’^
r
*•*: ^r '
^*J C • ^'3 jl 4 :
y' V i
JJ
. ^ -\ jjU-! v * y. j 1

y 4 j ^jr. j oi» ji» *


«ii ib j *^C^ 3
*
|
.

^ ’p^-l
3 3
A ^*' ^ 1 ^'3 ‘ J3 *,\j j •
^.
S
j J.t *^b) oi^cl
u?*’
t
\
#
< 40 I c

3JU U ’Jç jCüi b 3 ^?jÇ* - ^* .• -.r* r


.
^ :
= ^

KÎTABU’T-TEVBE 283

J# J j ij j\ â yi üiLU Ü3^ y y&


.

f Jif !
5 cC-U . :

CS-
4’ d v4 ' ' ^ dj • (J-l uf J d i d <3 j*’. ö' 0^1 C dj j .j
!
< ^5d.') »I

d SÛ *•*
’^/~J <SJ. / <_jÖ j .
jd J j,c 'd ^$dd j\
^
4 A»-lc,xJ)
J*1 ^ çj- V j t Oat ^üjr-j f'jU ! dly : cJ . \
n 'd (J-S's l
jJ

*’J (j” •
o^/ A:5 ü* ^ *x ^ •
$H >:r Jf !/-> > üj-'l 'J*

J j ^Âll ' J_jiM J.L* t "Adi j»


^J l
4 dj»'l ,j-« jUvl <ia ^jdL)

. o üû jî f
r>
‘$dr ur $ isd»' « ^ud> % ^ ^
di j/y, 0 ;
*

^y. u
Vj aV 1 Vj . 4.1 IfylV ! dl jj : %lA£i . 4.1
^ ji ^ J c/â» « Jiy a
: 1 2» 'd t'.\ ! di* î

*-y* dA»Vl; IjÇ d -d' j}. : > ’dl ^ yU cAU . j;'y j/l ^Âll y . "d

ü^J 4

^
->*.1 / 4 * vl^li
•d" 4 '-''.
"
'~ J\ J»
c ^d' Jj U .ol!
*
..te
(
\ sjjy'/r :]

. J(i A®) • lîA A.lc /lü 1 v ! *'i * A .S i Al* At» t .d! ^.la^.4 \c ^TJÎ/

[”/jr /'>] !1 '


yx^ ' <«—"j ^-'*
' J^üiijiji jrt Vj :
j > ui J yîi

. J.SÛ >I
j‘\
j J. V : Jj

.A JLfj vT’^î .ii iisçiS : A i;; D& = ’j.


^ y Ail. 36
. <
:
u o^tyi '^*a — ,* j . j «â' jû j ji î—fV j| jij !
:
_,5c? _^ 3ü

.ûV4v/W'î36j
toia, ,
jj.ive
^ 3jl
^3 üt i§ A«a^ üK-j :'^cJ6
.
£ v| w:u >i . J? j?\ A 3^3 C •
: iîüâ .
» d: u 3 I

• £J. u;^ gj j j' !>? c:^-i C& ti" 3|»J : iijlc ÖJ&

. eni V.. ösülü' . l«> L. jü ü ’^r '-ii

• >‘J> »Vj» ;i *« E 'd e 1 ûAi ts>ji at :


«in 'â&J 3i / e-jû j Düj
:

284 SAHÎH-1 MUSLÎM

(10) HZ. ÂE’YE FTRA HADÎS VE ZNÂ FTRÂSI ATAN


KMSENN TEVBESÎNN KABÛLU HAKKINDA BÂB

56 — (2770) Bize Hbbân ibn Mûsâ tahdîs etdi. Bize Abdullah ibn
Mübarek haber verdi. Bize Yûnus ibn Yezîd el-Eylî haber verdi. H ve
keza bize Ishâk ibn brahim Hanzalî, Muhammed ‘ibn Râfi’ ve Abdu’bnu
Humeyd tahdîs etdiler. (bn Humeyd Bize tahdîs etdi
: dedi. Dier ikisi

Bize haber verdi dediler.) Bize Abdurrazzâk haber verdi. Bize Ma’mer
haber verdi. Buradaki sevk, Ma’mer’in, Abd’dan ve bn Râfi’den gelen
hadîsidir. Yûnus ile Ma’mer cemîan Zulrî’den söylediler. Zuhrî Bana ;

Saîd ibn Museyyeb, Urvetu’bnu’z-Zubeyr, Alkaîetu’bnu Vakkas, ve Ubey-


dullah ibn Abdillah ibn Utbe ibn Mes’ûd, Peygamberin zevcesi Âie’nin
hadîsini ya’nî iftirâ sahihlerinin, kendisi için söylediklerini söyledikleri
zaman Allah’n Âie’yi, onlarn dedikodularndan temize çkârb beri kl-
mas hadîsini haber verdiler. Bu râvîlerin her biri, Âie hadîsinden bir
tâifeyi bana tahdîs etdiler. Bunlarn ba’zs, Âie hadîsini dier ba’zsm-
dan daha iyi muhâfaza edici ve hadîsi aynen îrâd ve nakletmekde daha
salam tesbît edici idi. îte ben bu râvîlerin her birinden, onlarn bana
tahdîs etdikleri bu hadîsi iyice belleyib muhâfaza etdim. Bunlardan ba-
zsnn hadîsi, dier ba’zsnn hadîsini tasdîk etmekdedir. Bunlar zikret-
diler ki Peygamber’in zevcesi Âie (R) öyle demidir :

Rasûlullah (S) bir sefere çkmak istedii zaman kadnlar arasnda


kur’a çekmek i’tiyâdmda idi. Onlardan hang' sinin kur’as çkarsa Ra-
sûlullah onu beraberinde sefere çkarrd. Gazâya gitmek istedii bir
gazvede de aramzda kur’a atd ve bu kur’ada benim isinim çkd. Ben
Rasûlullah ile beraber sefere çkdm. Bu sefer, hicâb âyeti indirildikden
sonra Ben hevdecimin içinde yükletilir ve (konak yerinde) hevdec
idi.

içinde indirilirdim. Bütün yolculuumuzda böyle oldu. Nihayet Rasûlul-


lah bu gazâsndan ayrlb da döndüü ve Medine’ye yaklatmzda (bir
konak yerine Gecenin bir ksmm orada geçirdi. Sonra) göç edil-
indi.
mesini bildirdi. Hareket emri verildii zaman ben kalkb (hacetimi ye-
rine getirmek için yalnz bama) ordudan ayrldm gitdim. Hâcetimi
yerine getirdiim zaman dönüb yerime geldim. Bir de göâümü yokla-
dm. Bakdm ki Yemen’in gözboncuundan dizilmi gerdanlm kopub
dümü. Hemen dönüb gerdanlm aradm. Fakat onu aramak beni yol-
dan alkoymudu.
Benim nakliyatm yapmâkda olan kimseler gelib hevdecimi yük-
yol
lemiler ve hevdecimi bindiim deve üzerinde götürmülerdi Onlar beni
hevdecin içinde samyorlarm. O zaman kadnlar hafif idiler, imanîa-
mazlard. Et ve ya onlan bürüyüb kablamazd. Çünkü onlar az yemek
yerlerdi. Bu cihetle bana hizmet edenler hevdeci yüklemek üzere kaldr-
KTABUT-TEVBE 285

lklarnda hevdecin arlk derecesinin farkna varmyarak yüklemiler.


Bilhassa ben küçük yata taze bir kadndm. Bu sebeble deveyi kaldr-
mlar ve çekib gitmiler. Ordu gitdikden sonra ben gerdanlm buldum.
Akbinde ben ordu güruhlarnn konakladklar yerlere geldim fakat ora-
larda ne bir çaran, ne de bir cevâb veren kalmamd. Bunun üzerine
ben orada evvelce bulunduum konak yerime geldim. Ve onlar beni hev-
decde bulamazlar da beni aramak üzere dönüb yanma gelirler diye dü-
ündüm. Ben bu düünce ile yerimde otururken gözlerim bana galebe
i tmi de uyumuum.
ulemi sonra Zekvânî 29 arkadan gelmek, as-
Safvân Îbnu’l-Muattal ,

kerin kalm olan eyalarn toplamak ve dier konak yerine götürerek


sâhiblerine vermekle vazifeli idi. Bu zât askerin arkasndan sabaha yakn
yürümü, benim bulunduum yere gelmi, uyuyan bir insan karalts gö-
rünce benim yanma gelmi ve beni görünce tanm. Bu zât beni üzeri-
me perde vurulmadan önce görür idi. Ben onun beni tand srada onun
«NNÂ LLLÂH VE NNÂ LEYH RÂCÛN : Biz muhakkak Allah’n
mülküyüz ve ancak ona dönücüleriz» (el-Bakara: 156) istircâ’ sözle-
biz
rini söylemesi ile uyandm. Uyannca hemen ferâceme bürünüb yüzümü
örtdüm. Allâh’a yemin ediyorum ki o bana bir tek kelime söylemiyordu.
Ben ondan, NNÂ
LLLÂH VE NNÂ LEYH
RÂCÛN istircâ’. sözün-
den baka hiç bir kelime de iitmedim. Devesini htrb çöktürdü. Benim
binmem için devenin ön ayana basd. Ben de deveye bindim. Safvân
bindiim deveyi önünden çekerek yürüdü. Nihâyet kafile konak yerine
indikden sonra ölen scanda orduya yetidik. Bu srada hakkmda (if-
tirâ ederek) helak olan helâk olmudur. ftirânn büyüüne ve çouna
girien Selûl kadnn olu Abdullah ibn Ubeyy olmu. Müteâkiben Me-
dine’ye geldik.
Medine’ye geldiimizde ben bir ay hasta oldum. Meer bu srada
halk iftirâ sâhiblerinin sözlerine dalmlar. Ben ise bunlardan hiç bir
eyin farknda deildim. Yalnz hastalmda beni ikillendiren bir cihet
vard: Peygamber’den, hastalandm baka zamanlarda görmekde oldu-
um lutuf ve efekati bu hastalmda görmüyordum. Ancak yanma giri-
yor, selâm veriyor, sonra da (adm anmadan) «hastanz nasl?> diyordu.
te bu hal beni ikillendirib üzüyordu. Fakat ben erri hissetmiyordum.
Nihâyet hastalmdan yeni shhat bulub henüz nekahet devresine gir-
dikden sonra darya çkdm. Benimle beraber Mstah’n annesi de çkd.
ettiimiz yerler olan Menâs’ tarafna doru çkdk.
Biz, hâcetimizi def’
Buraya biz ancak geceden geceye çkardk. Bu âdet evlerimizin yaknn-

29. Safvân ibn Muattal, Selem’lidir, Zekvân’da ikâmet etmidir. Ebû Amr künyesi ile me-
hûrdur. Kdemli ve faziletli sahâbilerdendir. Bir çok gazalarda hâzr bulunmudur. Pey-
gamber’ in medhine mazhar olmudur. Umer devrinde hicretin 17 nci ylnda Ermenistan
fethinde ehîden vefat etmidir.
286 SAHlH-1 MÜSLM

da halalar edinmemizden önce idi. O zamanlar bizim hâlimiz ibtidâî Arab-


larn sahrâdaki nezâhetine benziyordu. Biz evlerimizin yaknnda halalar
edinmekden eziyetlenib incinirdik.
te ben Mstah’n annesi ile dar çkb gitdim. Bu kadn, E', t ^uhm
bnu’l-Muttalib ibn Abdi Menâfin kzdr. Annesi de Sahr ibn Âmir’in
kzdr ki bu kadn da Ebû Bekr Sddyk’n teyzesidir. Ebû Ruhm kz-
nn olu da Mstah bnu Usâsete’bni Abbâd ibn Muttalib’dir. Orada hâ-
cetimizi gördükden sonra ben ve Ebû Ruhm kz evimden tarafa dönüb
gelirken Mstah’m annesinin aya yün çaraf içinde sürçtü. (Arablar
arasnda felâket zamannda söylenmesi âdet olan «Dümanm helâk :

olsun! Duâs yerine) Selmâ kadn :

— Mstah helâk olsun! diye oluna beddûa etdi. Ben de ona :

— Ne fenâ söyledin! Bedr’de hâzr bulunan bir kimseye mi sövüyor-


sun? dedim. Kadn bana :

— Âh u saf tâze! Sen onun söyledii sözü duymadn m? dedi. Ben:


— O ne dedi ki? diye sordum. Bunun üzerine o bana sâhib- iftirâ
haber verdi. Artk hastalmn üstüne bir hasta-
lerinin sözünü söyleyib
lk daha artd. Evime dönünce yanma Rasûlullah geldi. Selâm verdikden
sonra :


Hastanz nasldr? diye sordu. Ben de :


Ebeveynimin yanna gitmek üzere bana izin verir misin? dedim.
— Âie Ben o srada bu haberi ebeveynim tarafmdan tahkik etmek is-
:

tiyordum demidir —
Rasûlullah bana izin verdi. Ben de ebeveynimin
yanna geldim ve anam (Ummu Rûmân) a :


Ey anneciim! nsanlar ne konuuyorlar? dedim. Annem :


Ey kzcazm! Kendini üzme. Sen kendi nefsini ve shhatini dü-
ün. Vallâhi bir erkein yannda sevgili, parlak, güzel bir kadn olsun
ve onun bir çok ortaklar bulunsun da onun aleyhinde çok lâf etmesinler
pek nâdirdir dedi. Ben de :

— SUBHÂNALLAH! nsanlar bunu mu konumakdalarm? dedim.


Bunun üzerine bütün gece aladm. Sabaha kadar gözümün dinmiyor, ya
gözüme de hiç bir uyku girdiremiyordum. Sonra alyarak sabaha ula-
dm. Rasûlullah da o sabah Ali ibn Ebî Tâlib’i ve Usâmetu’bnu Zeyd’i
yanma çarmd. Vahy gecikince ailesi ile ayrlmas husûsunda onlarla
istiâre etmidi. Usâmetu’bnû Zeyd, Peygamber’in âilesinden bilib dur-
duu berâat ve Ehlu Beyt için gönlünde besleyib durduu sevgiyi Ra-
sûlullah’a tavsiye ve iâret etdi de :

— Yâ Rasûlallah! Onlar senin ehlindir. Biz onun hakknda hayrdan


baka bir ey bilmeyiz dedi. Ali ibn Ebî Tâlib’e gelince, o da :

— Allah sana dünyây dar etmemidir. Âie’den baka kadnlar çok-


dur. Maamâfîh Âie’nin câriyesi Berîre’ye de sorsan o da sana doruyu
söyler demidi. Bunun üzerine Rasûlullah Berlre’yi çarb :
:

KTABUT-TKVBE 287

— Ey Ber *
. Âie’de sana üphe veren bir hal gördün mü? diye sor-
du. Berîre de :

— Seni olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki


Hak Peygamber
ben Âie’dcn kendisini ayblayabileceim bir kusûr olmak üzere kat’iy-
yen undan fazla bir ey görmü deilim Âie küçük, taze bir ka- : ya
dnd. hamurunu yoururken uyurdu da evin besi koyunu gelir
Ailesinin
hamuru yerdi demi 30 Bunun akbinde Rasûlullah minber üzerinde aya-
.

a kalkd ve iftiray en evvel ortaya çkaran Abdullah ibn Ubeyy ibn


Selûl’dan dolay söz söylemekde ma’zûr tutulmasn isteyerek, kendisi
minber üzerinde olduu halde hitâb edib :


Ey Muslimanlar topluluu! Ev halkm hususunda bana ezas ula-
an bir ahsdan dolay bana kim yardm eder? Vallâhi ben ehlim hak-
knda hayrdan baka bir ey bilmi, deilim. Bu iftirâclar bir adamn
da ismini ortaya koydular ki bu zât hakknda da ben hayrdan baka bir
.ey bilmiyorum. Bu ismi zikredilen (faziletli) kimse imdiye kadar be-
nimle beraber olmak müstesna ailemin yanna girer deildi demidir.
Bunun üzerine Ensâr’n Evs kabilesinden Sa’d ibn Muâz ayaa kal-
31
karak:
— Yâ Rasûlallah! O kimseye kar sana ben yardm edeceim. Eer
bu iftiray çkaran Evs’den ise biz onun boynunu vururuz. Eer Hazrec
kardelerimizden ise yaplacak ii sen bize emredersin biz de emrini ye-
rine getiririz demi. Bu defa Sa’du’bnu Ubâde 32
ayaa kalkm. Bu da Haz-

30. Berîre’nin bu samimî ve sâfiyâne ehâdetini Taberânî, u tafsil ile rivayet etmidir
Berîre Ben Aie’nin hizmetinde bulunduum zamanlarda kusûr saylacak bir ha-
:

reketini görmedim. Yalnz ben bir kerre hamur yourmudum. Kendisine hamuru u
gözetle de ben bunu piirmek için ate yakaym dedim. Ben gitdikden sonra Âie gaflet
etmi, besi koyunu gelib hamuru yemidi demidir.
31. Sa’d ibn Muâz, Evs kabilesinin büyüüdür. Evsî’ler de Neccâr oullarndandr. Sa’d,
hicretden evvel Mus’ab ibn Umeyr Medine’ye geldii zaman musliman olmu kdemli
sahabelerdendir. Bedr ve Uhud gazalarnda bulunmu, Handak harbinde ald bir ok
yaras sebebiyle bir müddet sonra kan gaybndan ehîd olmudur.
Buhârî, Müslim ve dier mühim hadîs kitâblarma göre bu hâdisede söz söyleyen
zat Sa’d ibn Ubâde’dir. Fakat Sa’d’n dördüncü hicret ylnda Handak harbinin akbinde
öldüü muhakkakdr. îfk hâdisesi ise altnc Hicret ylnda Mustalik oullan seferi sa-
rasnda vâki’ olmudur. ki hâdise arasnda iki yl fasla bulunduundan bn Hazm, bn
Abdi'l-berr ve dier baz âlimler bunun vehm ve hata olduunu bildirmilerdir. bn
Ishâk da Siyer’de Peygamber’in suâline kar cevâb veren ve evvelinden âhirine kadar
söz söyleyen zât Useyd ibn Hudaydr’dr demidir.
Kad Iyâd da iki hâdise arasndaki zaman farkndan dolay bunun cidden mukil
oluunu ,bu cihetle bir çok ilim ehlinin bunun vehm olduuna kail olduklarn bildir-
dikdun sonra Musa ibn Ukbe, Mureysî denilen Benû Mustalik seferinin dördüncü hic-
:

ret ylnda vukûunu bildirmidir ki Handek senesidir... Îfk hâdisesi ile Mureysî se-
ferinin dördüncü senede ve Handakden bir müddet evvel vuku’ bulmu olmas muh-
temildir, diyor.
32. Sa’d ibn Ubâde, Akabe bey’atnda bulunmu ilk sahâbîlerdendir. Gazalarda Hazrec ka-
bilesinin sancan tard. Hz. Âie'nin ehâdeti veçhile bu hâdiseden evvel sâlih kimse
idi Fakat eâhiliyet devrinden beri Arablar arasnda kabile gayreti hüküh sürdüünden.
288 SAHH-1 MÜSLM

rec kabilesinin büyüü idi. Ve bu vak’adan evvel iyi bir kimse idi. Fa-
kat bu defa kabile hamiyyeti onu câhillie sürükledi de Sa’d ibn Muâz’a
kar :

— Sen
yalan söylüyorsun. Allâh’n ebediyyetine yemin ediyorum ki
sen onu (ya’nî Abdullah ibn Ubeyy’i) öldüremezsin ve onu öldürmeye
muktedir olamazsn! demi. Bu defa da Sa’d ibn Muâz’n amucasnn olu
olan Useyd ibn Hudayr 33 ayaa kalkarak Sa’d ibn Ubâde’ye kar :


Allâh’n' beka ve ebediyyetine yemin ediyorum ki sen yalan söy-
lüyorsun. Vallahi biz onu elbette öldürürüz. Sen mutlaka münafksn ki,
münafklar hisâbma bizimle mücâdele ediyorsun diye mukabele etmi.
Bu sûretle Evs ve Ilazrec kabileleri ayaklanmlar. Hatta biribirîeri ile
vurumay kasdetmiler. Rasûlullah ise henüz minber üzerinde dikiiiyor-
mu. Hemen minberden inib onlar sükûnete varncaya kadar onlara yu-
muak, mulâyim söz söylemi kendisi de (baka ey söylemiyerek) sükût
etmi.
(Bana gelince:) Ben o gün aladm. Ne gözümün dindi, ne de ya
gözüme bir uyku dedirebildim. <Sonra gelmekde olan gecemde de ala-
dm. Yine gözümün ya
dinmiyoVgözüme hiç bir uyku girdiremiyordum.
Babam ile anam, alamak ci 'imi parçalyacak sanyorlard. Bu ekilde
Ebeveynim yanmda oturduklar, ben de alamakda bulunduum srada
Ensâr’dan bir kadn izin istemidi. Ben de o kadna izin vermidim. O
da oturub benimle alyordu. Biz bu hâl üzere iken Rasûlullah yanmza
girdi, selâm verdikden sonra oturdu. Halbuki Rasûlullah bundan evvel
hakkmda dedikodu balad günddfo beri yanmda oturmamd. Ve Ra-
sûlullah bir ay bekledii halde kendisine hakkmda bir ey vahyolunma-
md. Rasûlullah oturduu zaman, ehâdet kelimelerini söyledikden
sonra :

— Amma Yâ Âie! Hakknda bana öyle öyle sözler eridi.


ba’du.
Eer sen bu isnâdlardan beri isen yaknda Allah seni muhakkak beri k-
lb temizliini i’lân edecekdir. Yok eer böyle bir günâha yakladnsa
Allah’dan mafiret dile ve Allâh’a tevbe et! Çünkü kul, günâhn i’tirâf
ve sonra tevbe edince Allah da onun tevbesini kabûl edib mafiret bu-
yurur dedi. Rasûlullah bu hitâbesini bitirihce (musibetin iddetli hara-

Sa’d ibnUbâde de Hazrec’lileri ve bu arada bnu Ubeyy gibi azgn bir münâfk müdâfaa
edeyim derken hakdan sapyordu. Dikkate deer ki bu bn Ubâde, Peygamber’in vefât
üzerine Ebû Bekr’e bey’at etmekden çekinerek âm
tarafna gitmi ve 15 inci hicret
ylnda Havrân’da vefât etmidir. Bu, kabile gayreti ile Hakdan uzaklamann insan
ne fena âkbetlere sürüklediinin canl bir misâlidir.
33. Useyd ibn Hudayr, Akabe bîatnda bulunmu kdemli sahâbîlerdendir. Bedre ve Bedr’den
sonraki gazalarn hepsine itirak etmidir. Tehzîb de Hz. Umcr ile beraber Câbiye’de
ve Beyti Makdisin fethinde bulunduu rivayet edilmidir. Hz. Umer’in halifelii zama-
nnda 20 nci hicret ylnda Medine'de vefât etmi, namazn Umer kldrmdr. Tâbûtu
Bakî kabristânna götürülürken bizzat Halîfe de tâbûtun' bir kolunu omuzlamak sûre-
tiyle ihtirâm etmidir.
: : : :

KTABUT-TEVBE 289

gözümün ya
retiyle) kesildi. Hatta göz yandan bir damla bulamyor-
dum. Hemen babama
— Rasûlullah’n söyledii söz husûsunda benim tarafmdan cevâb
ver dedim. Babam
—Vallâhi Rasûlullah’a ne diyeceimi bilmiyorum dedi. Sonra Anama:
—Rasûlullah’n söyledii söze benim nâmma cevâb ver dedim. O da:
— Vallâhi Rasûl lah’a ne diyeceimi bilmiyorum dedi. Bunun üze-
rine ben, henüz YUR’ÂN'dan çok delil okuyamyan küçük yada bir tâze
olduum halde öyle dedim

Vallâhi ben kat’î anladm ki siz bu dedikoduyu iitmisiniz. Hatta
bu söz sizin gönüllerinizde yer etmi ve ona inanmsnz. imdi ben size
berîim desem benim muhakkak beri’ olduumu Allah bilib dururken sîz-
ler benim bu sözümü tasdik etmiyeceksiniz. Ve eer benim muhakkak
beri olduumu Allah bilib dururken ben size fenâ bir i’tirâfda bulunsam
sizler beni hemen tasdik edeceksiniz. Vallâhi ben bu vaziyetde kendim
için ve sizin için baka bir mesel bulamyorum. Ancak Yûsuf’un babas
Ya’kûb Aleyhisselâm’m dedii gibi FE SABRUN CEMÎLUN V’ALLÂ- :

HU’L-MÜSTEÂNU ALÂ MÂ TASÎFÛN : Artk(bana düen) güzel bir


s a b r dr 34
. Sizin u söylediklerinize kar yardmna snlacak ancak
Allah’dr (Yûsuf: 18).
Ben bu sözü söyledim. Sonra dönüb yatama yatdrrt? öyle bir hal-
de ki vallâhi o zaman ben kendimin kat’î olarak berî olduumu, Allâh’m
da muhakkak beni tebrie edeceini biliyordum. Lâkin vallâhi hakkm-
da okunur bir vahy indirileceini hiç zann tmiyordum. Ve ânm da,
bana âid bir mesele için Azîz ve Celîl olan Allah’n tilâvet olunacak bir
kelâmla tekellüm buyurmasndan çok hakîr idi. Lâkn Rasûlullah’m uy-
kuda bir ru’yâ görmesini ve Allâh’m da o ru’yâ ile beni tebrie eyleme-
sini umuyordum. Vallâhi Rasûlullah oturduu yerden kalkmamd. Ev
halkndan bir kimse de dar çkmamd. Azîz ve Celîl olan Allah Pey-
gamberine vahy indiriverdi. Ona vahy inerken ola gelen hal hemen ge-
lib isti’lâ ediverdi ki k
gününde bile üzerine indirilen sözün arln-
dan inci dânesi gibi ter dökülürdü. Rasûlullah’dan vahy hâli zâil olub
açlnca kendisi sevincinden gülüyordu. Tekellüm etdii ilk söz oldu u
— Müjde yâ Âie! Allah seni kat’iyyen tebrie etdi.
Bunun üzerine anam bana :

— Kzm Rasûlullah’a doru kalk da teekkür et dedi. Ben :

— Vallâhi ne ona kalkarm, ne de berâetimi indiren Allah’dan ba-

34. Sabru cemîl nedir? diye sorulduunda Peygamber’in «Kendisinden halka ikâyet
: edil-
meyen sabr’dr» buyurduu mürsel olarak rivayet edilmidir.

S. Müslim; C. 8, F — 19
:

290 SAHH-1 MÜSLM

kasma hamd ederim dedim. mdi Azz ve Celîl olan Allah u on âyeti
indirdi
«O uydurma haberi getirenler içinizden bir zümredir. Onu sizin için
bir er sanmayn. Bilâkis o sizin için bir hayrdr. Onlardan herkese ka-
zand günâh vardr. Onlardan günâhn büyüünü deruhde eden o ada-
ma da büyük bir azâb vardr. Ne vard onu iitdiiniz vakit erkek mu’-
minlerle kadn mu’minler kendi kendilerine husnu zan etselerdi de Bu :

açk bir iftirâdr deselerdi ya! Ona dört âhid getirselerdi ya! Madem ki
onlar bu âhidleri getiremediler, o halde onlar Allah indinde yalanclar-
dan ibâ-etdirler. Eer dünyâda ve âhiretde Allah’n fadlu rahmeti üstü-
nüzde olmasayd, içine daldnz bu yaygaralardan dolay sizi her halde
büyük bir azâb çarpard. O zaman siz o iftirây dillerinizle biribirinize
yetidiiyordunuz. Hiç bir bilginiz olmayan eyi azlarnzla söylüyor-
dunuz ve bunu kolay sanyordunuz. Halbuki bu Allah yannda büyük bir
vebâldir. Onu iitdiiniz vakit Bunu söylemek bize yakmaz, hââ bu
:

büyük bir bul dr deseydinizdi ya! Eer siz iymân eden kimseler ise-
.

niz böyle, Vr eyi hayâtda bulunduunuz müddetçe bir daha dönmeye-


siniz diye Allah size öüd veriyor. Ve sizin için âyetlerini açk açk bil-
diriyor. Allah hakkyle bilen, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir. Kötü
sözlerin iymân edenlerin içinde yaylb duyulmasn arzu edenler, dün-
yâda da âhiretde de onlar için pek elemli bir azâb vardr. Allah bilir,
siz bilmezsiniz. Ya üzerinizde Allâh’m fadlu rahmeti olmasayd, ya haki-,
kat Allah çok re’fetli, çok merhametli olmasayd (hâliniz nereye varrd?).
Ey iymân edenler! eytânn admlar ardnca gitmeyin. Kim eytânn
admlarna uyarsa üphesiz ki o, kötülüü ve gayr merû’luu emreder.
Eer üzerinizde Allâh’m fadl ve rahmeti olmasayd, içinizden hiç biriniz
ebedî temize çkamazd. Ancak Allah’dr ki kimi dilerse temize çkarr.
Allah hakkyle iiden, hakkyle bilendir» (en-Nûr 11-21). :

Aziz ve Celîl olan Allah ite bu âyetleri benim berâetim hakknda


indirince (babam) £bû Bekr, akribâlndan ve fakirliinden dolay in-
fk etmekde bulunduu Mstah ibn Usâme için
— Kzm Âie’ye bu iftirây söyledikden sonra vallâhi ben de Ms-
tah’a bir ey vermem! diye yemin etdi. Bunun üzerine de Aziz ve Celîl
olan Allâh «Sizden fazilet ve servet sâhibi olanlar, akribâsma, yoksul-
:

lara, Allah yolunda l\cret edenlere vermelerinde kusûr etmesin, av etsin,


aldr etmesin. Ailâh’n size mafiret etmesini arzu etmez misiniz? Allah
çok mafiret edici, çok merhamet eyleyicidir» (en-Nûr: 22) âyetini
indirdi.

Hbbân ibn Mûsâ dedi ki : Abdullah ibn Mubârek : te bu, Allâh’m


kitab içinde en ümitli âyetdir dedi. Bu Ebû Bekr:
âyetin inmesi üzerine
— Vallâhi, ben Allâh’m beni mafiret etmesini muhakkak severim
:

KITABUT-TEVBE 291

.Icdi ve Mstah’a veregeldii nafakay tekrar vermee balad ve: Ben


m nafakay ondan ebediyyen koparmam dedi.
Rasûlullah, Zevcesi Zeyneb Bintu Cahâ da benim hâlimden :


Yâ Zeyneb! Âie hakknda ne bilirsin ve ne gördün? diye sor-
mdu. Zeyneb cevâben :

— Yâ Rasûlallah! Ben kulam, gözümü, iitmediim, görmediim


eyden muhâfaza ederim. Vallâhi Âie hakknda hayrdan baka bir ey
bilmem diye güzel ehâdet etmidir.
Bu husûsda Âie Zeyneb, Peygamber’in kadnlar arasnda güzellii
:

ve Peygamber’in nezdindeki mevkii i’tibârylc bana rekabet eden bir ka-


dnd. Fakat Allah onu verâ ve takvâs sebebiyle (iftirâclara itirâkden)
muhâfaza buyurdu. Kzkardei Hamne Bintu Cah ise o iftirâya taassubla
tutunmaya ve iftirâclarm söylediklerini hikâye etmeye balad da bu
sebeble helâk olanlar içinde helâk oldu.

Zuhrî te bu, o zümrenin iinden bize


: ulam
olan hadîsdir dedi.
Yûnus’un hadîsinde ise râvî Hamiyyet onu yükleyib götürdü (ya’nî ha-
niyyet onu gadablandrd) demitir 35 .

Bu tfk Hadîsi, rivayet usûlü bakmndan


en kuvvetli hadîslerdendir. Bu rivayetin ba
ksmnda ve bu son ifâdelerde açkça görüldüü gibi bu hadîsin müteaddid senedleri
vardr. Uzun bir metin ile ifâde edilen bu mühim hadîsden pek çok hükümler ve fâi-
deler çkalmdr. Bunlar her akl selimin zekâs nisbetinde metinden daha iyi kavra-
nabilecei için ayrca zikredilmelerine luzûm görülmedi. Ancak bunlardan bir tânesi
bilhassa zikredilmelidir. O da Hz. Âie’nin bu hâdisede beeiyyetden alâkasn keserek
bütün varl ile Allah’a yönelmi olmasdr. Hz. Âie kendisi ile Ya’kûb Peygamber’in
hâli arasnda bir mesel bulmudur ki bu cidden hârika bir mürekkeb tebîhdir. Bu
mürekkeb tebihin en mühim bir safhas, Hz. Aie’nin berâetini âile halkna; Hz. Ya’-
kûb’un da Yûsuf’un hayatda olduunu çocuklarna tasdik etdirmek husûsundaki mü-
killeidir. Ya’kûb çocuklarna « Hayr Yûsuf sadr. Fakat nefsiniz size bir ii süsleyib
:

bir fitne ve fesada sevk etmidir » diyordu (Yûsuf: 18). Hz. ÂLe’nin nezâhetine kanâati
derecesinde Yûsuf’un hayatna kani idi. Dier tarafda Yûsuf’un kardeleri yalan iddi-
alarn bildikleri derecede Aie’nin ailesi halk da nezâhetini biliyorlard. Fakat Yûsuf’un
kardeleri gibi bu nezâheti i’tirâf etmiyorlar, bunun vahy ile tasdikini bekliyorlard.
Vuhy ise bu srada gecikmidi. te Aie’nin yüksek zekâs, müstesnâ edeb ve irfan,
Peygamber’ler târihinden kendisine ve ailesine tam bir örnek olmak üzere Yûsuf’un
kssasn intihâb ederek Ya’kûb’un dedii gibi FE SABRUN CEML V’ALLÂHU’L-
MUSTEÂNU ALÂ MÂ TASFÛN demi ve Peygamber de dâhil bütün beeriyetden
teccrrüd edib tekmil varl ile Allah’a teveccüh eylemidir. Bu cihetledir ki tam bu
anda vahy ile berâetine hükmedilmi ve bu lâhî hükm Vahyu metluv olan KUR’ÂN
ile cbediledirilmidir.
Hz. Aie’nin berâeti Kur’ân ile sabit kat’î bir berâet olduundan, bir kimse bunda
üphe ederse n.jjslimanlarn icmâ ile mürted ve kâfir olur. bn Battal Hz. Âie’ye bu
:

ifk meselesiyle bir kimse söverse kati olunur. Çünkü Allah’n berâetine hükmetdii bir
meselede Allâh’ tekzîbdir demidir. Rasûlullah’, rz ve âilesi hakknda ezâlandrmak
da hiç üphesiz katli gerekdirir. Çünkü hadîsde Useyd ibn Hudayr’n Abdullah ibn
Ubeyy’i «Vallahi öldürürüm» dedii ve Peygamber’in bunu red ve inkâr etmedii sa-
:

rahaten rivayet edilmidir.


— * U

292 SAHlH-1 MÜSLM

L'Âa-j . jU-1- tir £t.U \^'x>- .


^_. 'Jt ^ ^=^_s (•• ) — ûV

^
1

. Jiir J
^ Ve J \ Gft; . j£. J
r
_.r; j s tfo v& s . XV j i; ytfta
.
. j**- j j? jVc .

• 3**'* Ü 1
b5""". 4:1*1». I
: ^£.1» cl*> jb- (j J

c
a
J_/ :
3 5'jj •
3rb*L Sj&* Â?*fct '<d&t ^l,b> ijju. ,J5
:

V-
yb
: <• vi : . jiL»- Ujlic bX4, ji
• V* • s- ... f *
‘V* <** •î'jj 0) jb

-a'*
+ *
:
3^ 3:* ^ ^ 3:» S^’ j\ :îi?;y6:;yJ î35 :
&J 33;
•' '
** M
S»J.:;-j" viU j X*1 3;’ iai -' c c-«-
'

'fi
.
ij r
» ^

• 1
3 :

fit ^ (35

• ü £ym
:
-V j6j

“-^r *v>
c ^' : 36 î > û : CAi : XV ^ Ve 3&
(iki tarîk râvîleri öyle dediler
) :
B?ze Buradâki :

Ya’kûb ibn brahim ibn Sa’d tahdîs etdi. Bize babam, Salih ibn Keysân’-
dan tahdîs etdi. Bunlarn ikisi de Zuhrî’den (56 rakaml) Yûnus ve' Ma’-
mer isnâdlar ile onlarn hadîsleri gibi rivayet etmilerdir.
Buradaki râvîlerden Fuleyh’in hadîsinde, Ma’mer’in dedii gibi Ha-
:

miyyet onu cahillie sevk etdi ifâdesi vardr. Salih’in hadîsinde ise
Yû-
nus’un kavli gibi Hamiyyet onu gadablandrd, ifâdesi vardr. Bir de
:

Salih’in hadîsinde u
ziyâde vardr Urve dedi ki Âie kendi huzûrunda : :

âir Hassân’n sövülmesini çirkin ve kerih görüb ve Çünkü Hassân


: :

«FE NNE EBÎ VE VÂLDEHÛ VE IHDÎ


Lî RD MUHAMMEDN MNKUM VKÂU
üphesiz benim babam, babamn babas ile benim eref ve
nâmûsum
Muhammed’in erefi için size kar bir mahfazadr» beytini
söylemidir
der idi.

Kezâ Sâlih’in hadîsinde u


ziyâde de vardr Urve öyle dedi :
: Âie
dedi ki : Vallâhi, hakknda dedikodular yaplan o adam muhakkak : Sub-
hânallâh! Nefsim elinde olan Allâh’a yemin ederim
ki ben hayatmda
> 3 1

kîtAbut-tevbe 293

liç bir diinin elbisesini s asla açmammdr (ya’nî hiç bir kadnla cinsî
münâsebet yapmammdr) der dururdu. Sonra o zât (ya’nî Safvân ibn
Muattal) bu ilerin ardndan Allah yolunda ehîd olarak öldürülmüdür 36 .

Ya’kûb ibn brâhîm’in hadîsinde (noktasz ayn. ile) Mûrîne fî nahri’z- :

zahîrcti = sca < vaktda yolu sarb bulucular olarak, ifâdesi vardr. Ab-
durrazzâk ise (noktal ayn ile) Mûrîne scan iddetli vaktnda : =
konaklyanlar olarak, demidir. Abd ibn Umeyd dedi ki Ben Abdurraz- :

/.âk’a Mûrîne sözü nedir? diye sordum. Vara, hârâretin iddetidir diye
:

cevâb verdi.

y \ : VU . ü j ' ö OL (•••) — ûA
'' . ;

fi
1
>. 04 ü^ O 'X :
O i-îî ' O * o•y
$ \/J\ . is d o 'ji j» \c <£ ‘j’rij 'i ou . 40 04 ^ 4 J43
c-4 v 4i o c i
‘ -
#
*

*
'*"*• ^ ^ o? J*' **
(J
c c-*4^ 1 40i
* ”

J*»
^
W *
1
*

O- J •
« 0-« wli VI s~ J Vj . ’i/l
j VI V» Ju" Jio Vj • O» » Ot*

Ova; âj ; Ote .*
c
;.;,u jLî ja ^â jO O j :
^ 5
.
40. Oji
(
r
l* 01 14/ Ou j )
\
.
jr k iO jile *j: Siy O^ Ç* vj O 4i *

â jûv- t.Onsi . a.,


ü ijtea O- •
^4 'J/4 jO : Jte 4/1 ^s O/u
. >*v 4o 4O u v» ;î; ou; u 4 5
U !«ilj ! «il jUt/ : ete • S O’ S-Â-Ü Ol:> /V' Jtîj

. Li V J

. «î> j-A—
+
^* ji j : <aip Ou
*

öl J..C ^i\»n Ul 3 . jl—>-j çcLO J/Jdl jU'j : oC ji 0 A-»


J

. j «
*0 j AJ •
J*-”- »J® _n* tij O
56 —
Ebû Bekr ibn Ebî eybe ile Muhammed bnu’l-Alâ
( ) Bize
tahdîs edib dediler ki Bize Ebû Usâme, Hiâm ibn Urve’den, o da babas :

Urve’den rivâyet etdi. Âie (R) öyle dedi Benim hakkmda söylenenler :

3G. Safvân ibn Muattal, daha önceki haiyede hal tercemesini ksaca temas etdiimiz gibi
Hz. Ume-’in hilâfeti zamannda 17 nci hicri ylnda Ermeniyye fethinde ehîden vefat
olnidir. te Mu’minlerin Annesi Hz. Aie o zâtn bu ehâdetini dile getirmekdedir.
294 SAHH-! MUSLtM

söylendii, zaman ve ben de hiç bir eyin farknda deil iken Rasûlulîah
(S) hitâb etmek üzere ayaa kalkd, ehâdet kelimelerini söyledi, Allâh’a
hamd edib lâyk olduu ekilde Bundan sonra «amma ba’du:
senâ eyledi.
Aileme töhmet isnâd eden bir takm insanlar hakknda yaplmas gere-
ken ii, bu husûsdaki fikirlerinizi bana söyleyiniz. Allâh’a yemin ediyo-
rum ki ben âilem üzerinde asla hiç bir kötülük bilmemiimdir. Onlarn
ailem halkna kendisi töhmet isnâd etdikleri kimseye gelince, yine
ile
Allâh’a yemin ediyorum ki, ben onun üzerinde de asla hiç bir kötülük
bilmemiimdir. O zât benim evime ben hâzr iken müstesnâ asla girme-
midir. Ben bir seferde bulunub evimden gaybûbet etmisem, o zât da
muhakkak benim maiyyetimde benimle beraber gaybûbet etmidir» dedi.
Râvî bundan sonra hadîsi bütünüyle sevk etmidir. Bu hadîsde da u
vardr Andolsun Rasûlulîah benim odama girdi ve câriyemden de sordu.
:

Câriyem Allâh’a yemin ederim ki ben Âie üzerine hiç bir ayb ey bil-
:

miyorum. Ancak u
var ki o uyuyub kalyordu da nihâyet koyun içeriye
giriyor ve onun ekmek hamurunu yiyordu dedi. Câriyem Berîre’nin bu
sözleri üzerine Peygamber’in sahâbîlerinden bazs onu azarlad da Ey :

kadn! Rasûlullah’a doruyu söyle dedi. Hatta sahâbîler Berîre’ye o dü-


ük ii tasrîh etdiler. Bunun üzerine Berîre : SUBHÂNALLÂH ! Allâh’a
yemin ederim ki ben Âie
kuyumcunun hâlis krmz altunu üze-
üzerine,
rine bilmekde olduu bilgiden baka bir ey bilmemiimdir dedi.
Bu i, kendisi hakknda söylenilmi olan adama ulad da: SUBHÂ-
NALLÂH! Ben hiç bir dii kimsenin asla elbisesini açm deilim (ya’nî
ben hayatmda hiç bir kadnla asla cinsî münâsebet yapmadrt) demidir.
Âie Ve
o zât Allah yolunda ehîd olarak öldürüldü demidir. Ve
:

keza bu hadîsde ziyâde nevinden u


da vardr Mstah, Hamne ve Has- :

sân bu iftirây dilleri ile konuan kimselere^. Amma munâfk Abdullah


ibn Ubeyy’e gelince : Bizzât bu iftirây eelemek ve istemek sûretiyle
ortaya çkarmakda, yaymakda, toplamakda olan kimsedir. Ve günâhn
büyüünü üzerine alan odur ve Hamne’dir 37 .

37. Bu iftirây ilk defa Abdullah ibn Ubeyy ortaya atm, ilk evvel o tasrîh etmi ve halk
arasnda yaym idi. Kurnaz münafklar cinasl lâkrdlarla mu’minleri gizliden gizliye
heyecana getirmee çalm
ve bu yaygaraya aldanan âir Hassân ve fakîr Mstah gibi
bir iki sâdedil de oUbeyy olunun tasrîhine kaplb iftira cezâsma mustahikk olmu-
lard. Nitekim Mstah, Hassân, Hamne haklarnda iftirâ
cezas icrâ edildi ve Safvân bir
klç darbesi ile Hassân’ vurub bir gözünü söndürdü. ( Hak Dîni, IV, 3490).
Hassân ibn Sâbit munâfk deildi. Tevbekâr olduunda da söz
yokdur. Nitekim
hadden sonra inâd etdii beyitlerle tebriesini arz etmidi. Bu yedi beyitlik iiri Hak
Dîni, IV, 3493 de de vardr.
Uhud malûbiyetinin sebeblerinden birisi ve balcas Abdullah ibn Ubeyy’in Islâm
ordusunda ufak bir sarsnt görmesi üzerine bandaki Hazrec’lileri
alb Medine’ye dön-
mesi olmudur ki bu kuvvet umûmî slâm kuvvetinin
üçde birisini tekü ediyordu.
Vefât târihi olan 9 uncu hicret ylna kadar çeit çeit
fesadlar çkarmakdan hâli kal-
mayan bu adamn irtikâb ettii enâatlan en büyüü, Peygamber’in
harm i ismetini
yJ

KTAmj'T-TKVBK 295

^ f-J > > ^ V r\ (")

- /

a iâlC ^Jsl» k^A » ^JJ û)'c' J^» • «clîu: «i' J_y — Jj ^v.
^p/ U^" jl ^ \

Lj jlt- j* Sli . i* ji-U oA_ :


jjc ^ Jfo r i ijO
\-
cCj <3 3 A 'H* l£

. i >& %,J£J *\
.
! l D/-S t : Üts yi J \ • -> LiCi .
*Y\ 'i
(XI) PEYGAMBER (S) N HAREMNN SÜU ZANN VE
TÖHMETDEN BERÂET BÂBI

59 — (2771) Bana Zuheyr bn Harb tahdîs etdi. Bize Affân tahdîs


ctdi. Bize Hammâd ibn Seleme tahdîs etdi. Bize Sâbit, Enes (ibn Mâlik
R) den öyle haber verdi Bir adam Rasûlullah’n çocuk anas (olan câ-
:

riyesi) ittiham edilmidi. Rasûlullah (S) Ali’ye


ile «Git ve o adamn :

boynunu vur!» emrini verdi. Ali o adamn yanna geldi bir de bakd ki
o adam bir kuyuya girmi serinlemek için ykanmakdadr. Ali ona D- :

arya çk! dedi ve elini ona doru uzatarak onu (çrlçblak) darya
çkard. Ve onu erkeklik uzvu ve husyeleri kesilmi buldu. O zâtn er-
keklik uzvu yokdu. Bunun üzerine Ali ondan el çekdi. Sonra Peygam-
berin yanna gelib Yâ Rasûlallah! Onun erkeklik uzvu ve husyeleri
:

kökünden kesilmidir, onun erkeklik uzvu yokdur dedi 38 .

lekelemek istemesidir. Bu cür’etle baz muslimanlar da ifale muvaffak olmudu. Hz.


Umer’in içtihad veçhile kafas koparlmak lâzm gelirken, Peygamber’in hazm ve ba-
sireti buna mâni’ olmudu. Ve hakîkaten onun katli Medine halknn ehemmiyetli bir
ksmn teikîl eden kabilesi efradnn krgnln
celb ederek daha müessir bir hâdisenin
vukûuna sebeb olabilirdi. Peygamberin rz ile oynamak ve Islâmiyeti can evinden vur-
mak istedii halde, Peygamberin bu hârika ileri görülülüü ve tedbîri her asrda azl
slâm dümanlarnn oyunlarna dümemek hususunda müstakbel slâm mucâhidlerine
ölümsüz bir tedbîr örneidir.
38. Kadî Iyâd öyle dedi Allah, Peygamber’in in hürmetini, onda bu neviden herhangi bir
:

ey sâbit olmakdan münezzeh kld. Zira öldürme emri hakîkatdr. Peygamber o zât,
çocuk anas olan haremi ile konumakdan nehy etmidi. O da buna muhâlefet edince
öldürmeyi hak etmidi. Yahut Peygamber bununla eziyetlenmidi, onun eziyete düü-
rülmesi ise öldürmeyi gerekdiren bir kâfirlikdir.
u
da muhtemildir Bu öldürme emri hakikat deildi. Peygamber o zâtm erkeklik
:

uzvunun dibinden kesik olduunu biliyordu. inin tamâmyle meydana çkmas ve ken-
disinden töhmetin kalkmas için Peygamber Ali’ye bu emri vermidi. Yahut o zât bir
munâfkd ve dier bir yolla öldürülmeyi hak etmidi...
7
oli-o ujbsS — o*

.VjC 's • & fcu . 'j.j\


*
*
j ö zh . 1:41 j
^
*
S ^
*twt) - n

jsâ £ a> tâ p
'
'6
vü sj j»-! ,'t tfti
0-üi
.
jii J/.S =
tr *i s

"o; Jj-j Jf 'j«*'-!


,

V : J_l j jiljic. JU .-Çt

.'4>^y^£j:£5'j6
.Ç Vr-jiU'
jg ^ VV H; *JV V; >VI
.
^ )4 o/JI jl
# = 36j

uû . ^ ii jy_s 1; V1T 'jte ;: .


j;i u sr^s 'iLi j i J
j2
i
. *r
I] 'jijîi

.
j jâiluil jJjÇ V>\
: J.jA*)
s*
3j-*\ ® jSl» & ^y-i'

:'Jfe
J
^Tr^i •
rr-jj
'*/£ 36 -
p üIiJ ü LçJ'
*

r

36

•ii'jviv:^;^
RAHMÂN VE RAHÎM OLAN ALLAH’IN SMYLE

50 — KTÂBU SIFÂT’L - MUNÂFKÎNE


VE AHKÂMUHUM
(Münafklarn sfatlan ve hükümleri kitab)

1 — (2772) : Bize Ebû Ishâk tahdîs etdi. Kendisi Zeyd ibn


Erkam (R) dan öyle derken iitmidir Biz Rasûlullah’n maiyyetinde :

bir sefere çkdk. Bu seferde insanlara bir ktlk isabet etdi. Bunun üze-
rine Abdullah ibn Ubeyy kendi arkadalanna : Rasûlullah’m yannda
bulunan kimseleri beslemeyin! Tâ ki etrafndan dalb gitsinler dedi.
, ' — : .

KTABU SIFAT’L-MUNAFKNE ve ahkAmuhum 297

Buradaki «min havlihî» sözündeki «min* in kesreli


Râvî Züheyr !

söylenii, min harfini men okumayb da kesreli okuyan kimsenin kraa-


tidir dedi.
Ubeyy devamla Medine’ye dönersek andolsun en erefli ve : Eer
kuvvetli olan, oradan en hakir (ve zaîf) olan muhakkak çkaracakdr
dedi. Ben hemen Peygamber’e geldim ve bu sözleri kendisine haber ver-
dim. Peygamber, Abdullah ibn Ubeyy’e adam gönderib bunu kendisinden
sordu. Ubeyy, bunu söylemediine dâir çok kuvvetli bir yemin etdi ve :

Zeyd, Allah’n Rasûlüne yalan söylemi dedi. Onlarn söyledikleri eyden


gönlüme iddetli bir hüzün düdü. Nihâyet Allah benim tasdikim olan
ZÂ CÂEKE’L-MUNÂFKÛN... Munâfklar sana geldii zaman... sû- :

resini indirdi.* Sonra Peygamber onlar kendileri için istifâr etmee da-
vet etdi de onlar balarn büktüler. Allâh’n «Onlar dayanm keresteler :

gibidirler» (el-Munâfikûn: 4) kavlinde Onlar güzel cüsseli bir takm :

adamlard dedi 1
.

VmiI-
liaU’j -
i**, n '' •' Ö * •' V
j>- ür j^a,
>•- * • - •
' \ ‘s*'-
(rvvr)
\ u
* *
.

#
jy
*
^/ \
*
\

< \ i O J';*- (
*> : J V' . I.
^>j\ : O-Us >' Ji* ) - ,J \ OV
1
T' *
'

' ' ,r *
>i' ' \ !•'
\
*
-.1 •• '•? illi 4 ' -\ >\ -'!« '

^ ->:V J J c
V* o; •
J. y.

o;
11 '
d ' : ‘Jj* v.V

1 . Minâfk
iki
sözü özü baka olan, d
musliman içi kâfir kimsedir. Türkçede böylesine
yüzlü ta’bîr olunur ve iki yüzlülüe de nifak denir. Riyada da iki yüzlülük vardr.
Çünkü murâî kii yapd
ibâdetde halka ve halika kar iki niyyeti vardr. Riya ile
nifâk arasnda u
fark vardr : Riya, ibâdete hâss olarak irtikâb olunan iki yüklülükdür.
Nijâk se, i’tikâdda iki yüzlülükdür. Binâenaleyh her münafk ayni zamanda murâîdir
de fakat her murâî münafk deildir. Çünkü riya iymâna muhâlif olmayarak sâdece
amelde olur.
Munâfklarm halleri Kur’ân’m bir çok yerlerinde beyân edilmi, onlarn rûhî ve
fiilîdurumlar muslimanlara iyice açklanmdr. Her devirde onlar tehis etmek için
mühim ölçüler ve vasflar anlatlmdr. Bir de Kur'ân’da el-Munâfikûn adiyle ksa bir
sûre vardr. Bu sûrenin âyetleri meâlen unlardr
Münafklar sana yeldii zaman ehâdet ederiz ki sen muhakkak Allâh’n Ra-
«r
:

sûlüsün dediler Allah da bilir ki sen elbette onun Rasûlüsün. Fakat Allah o muna-
.

fklann hiç üphesiz yalanclar olduunu da biliyor Onlar yeminlerini bir kalkan edin- .

diler de Allahtn yolundan saptlar. Hakikat onlarn yapdklan eyler ne kötüdür! Bu


undan Çünkü onlar iymâna gelmiler, sonra küfre gitmilerdir de o, kalblerine ta b’
:

olunmu da artk anlamaz olmulardr Sen onlar gördüün vakit ci simleri tuhafna .

gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin . Sanki onlar dayanm keresteler gibi-
dirler.Her sayhay kendi aleyhlerine sanrlar Onlar dümandrlar. Onun için onlardan .

salcn. Onlar Allah gebertsin Nereden çevriliyorlar! Onlara Gelin, Rasûlullah sizin
. :

için istifâr ediversin denildii zamanda balarn bükerler ve görürsün ki kibir tas-
l yarak yan çizer giderler. Onlcvr için istifâr etsen de etmesen de aleyhlerinde mu-
kîmdir. Allah onlara asla mafiret etmez. Ve Allah fâsklar güruhunu doru yola çkar-
maz. Onlar Rasülullah’m yanndakilere nafaka vermeyin. Tâ ki dalsnlar diyorlar
:
A
2911 S A Ulu- 1 MÜSLM

ij* J • ^.j’r O' «r^-' • o‘ j j'' ! -'


:
C- >J»~ y_ <j (...)

V>> ^ui! U ao jlj .


Â'a!c Us ,U :
DA' »> O-r $ 5
•* -*•
'

„ ^
. jt ; il
^ A. J:c '/ Âi

2 — Câbir (R) öyle diyordu: Peygamber (S), Ab-


(2773) :

dullah ibn Ubeyy’in kabrine geldi. Onu kabrinden darr çkard. ki dizi
üzerine koydu. Onun üzerine tükürüünden üfledi ve ona gömleini gey-
dirdi. Allah en bilendir.

( ) Amr ibn Dînâr haber verib öyle dedi Ben Câbir ibn
:
:

Abdillâh’dan iitdim öyle diyordu Peygamber, Abdullah ibn Ubeyy :

kendi çukuruna girdirildikden sonra onun yanma geldi... Buradaki râvî


de (2 rakaml) Sufyân hadîsi gibi zikretmidir.

< fj ^A yS. \l> X>- . 4.4LJ


J \ Vl» A>. .
<-7^^ \ sj (t W —y i)

• *\~r #1 » J «• 1 .1 ‘"1 • ^ ** 1- - 1" ^ • * *. * • . ^ 1 ' * Uf ,r. ' ^ . *

^u j Ji ^ c/
\
a^c c <» I

»w
t

j
|

1
4^ 1 Jr
,

a:c IJ Jls
,

: ^

J j . Ajc ^ Al— a- • öllitU . ot\ A. A-2-'_ j\ *\! L.S

iîL-' A» 5 A.ic l«a.! I ! «a' 3 )— J !• : Jüi .


*
5 ^ <öl
J »1. . o Â>-ls jV 1
*l”«S . 4.1c l_'*J

li •

*A
vA
A 1

^ s
» o.as üö ? <£ u J j\
^
• i "r*-!*"
V5 .
4'U^ A.U
\\
J
1
T-
*•

5 .
~ - \y v :
"ir-
^J vJ «
"•
^1 *1
•'
^
1

^je-
7"
o\ .f-
^ •- • /»

j f-r* Jc Vj '-y\ Ol* vU;


^J c
J-»» ^ J
:
A

3 — bn Umer (R) öyle dedi Abdullah ibn Ubeyy


(2774) :
:

ibn Selûl vefât etdii zaman olu Abdullah ibn Abdillah


(R) Rasûlullah’a
geldi de ondan, içinde babasn kefenlemek için gömleini
istedi. Rasûlul-
lah da verdi. Sonra Rasûlullah<n, babas üzerine
cenaze namaz klma-
sn istedi. Rasûlullah ona cenâze namaz kldrmak
için kalkd. Umer
de kalkd ve Rasûlullah’n elbisesinden tutdu ve Yâ
Rasûlallah! Allah :

senionun üzerine namaz klmakdan nehy etdii halde sen onun


üzerine
namaz m
klacaksn? dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (S) «Allah beni :

ancak muhayyer kld da Onlar için istifar et, yahut istifâr etme. :

Halbuki göklerin ve yerin hazîneleri Allah'ndr.


Ve lâkin münafklar ahlamazlar On- .
: Ege Medine'ye dönersek andolsun en erefli
[ ve kuvvetli olan oradan en hakir ,

olant muhakkak
,
çkaracaktr diyorlard. Halbuki izzet (eref, kuvvet,
galibiyet) Allah'n,
namlunun ve müminlerindir. Lâkin münafklar bilmezlere
(el-Munâfikûn- 1-8)
:

KTÂBU SIFAtTL-MUNAFKINE ve AHKAMUHUM 299

Kj^eronlar için yetmi defa istifar dahi etsen yine Allah kendilerini
kat’iyyen mafiret etmiyecekdir... (et-Tevbe: 80) buyurdu. Ben ise yet-
mi üzerine daha da artracam» dedi. Umer : Muhakkak ki o bir mu-
nâfkdr Müteakiben Rasulûllah onu cenaze namazn kldrd. Bu-
dedi.
'
nun üzerine .Azz ve ,j lîl olan Allah: «Onlardan ölen hiç bir kimseye
ebedî dua etme! (Defn veya ziyâret için) kabrinin banda da durma.
Çünkü onlar Allah’ ve Rasûlünü inkâr ile kâfir oldular. Onlar fâsklar
olarak öldüler» (et-Tevbe: 84) âyetini indirdi 2
.

• .

(
jlhsil jij ) 'JÛ : VU 1 ,
(...)-£

lc : * *£.y il* <


i fl
4 — ( Buradaki iki râvî de yine Ubeydullah’dan bu is-
) :

nâdla yukarki hadîs tarznda tahdîs etdi. Ve burada Bunun


üzerine Ra- :

sûlullah (S) munâfklara cenâze namaz klmay terk etdi dedi fkrasn
ziyâde etdi.

2. Peygamber’in, münafklarn reisine hayatnda bu kadar müsâade


ve müsamahal dav-
ranmas. öldüünde de gömleini vermek, namazn klb istifar
etmek sûretiyle lü-
tulkâr bulunmasnn sebeb ve hikmeti nedir? Buna tu
sebebler gösterilmedir
a. Hayatmda müsamahann
sebebi, lslâmn henüz yükselmee balad ilk
gün-
muslimalnarn umûmî kuvvetinin üçde biri derecesinde kalabalk
lerinde,
olan kabilesine
bakanlk etmekde olan bu ahs, öldürmeyi doru bulmuyordu. eklen
olsun musliman
olmu bir hizbin bandaki bir adam öldürmekle maiyyetinin gücenmesi ve : Muhammed
sahablenn Öldürüyor! demeleri muhakkakd. Bu vaziyeti, her türlü fenala ramen
slâh ve idâre etmek ihtiyat ve basiret icâb idi.
b Abdullah ibn Ubeyy'in cenâzesine kar gösterdii derin
-

, . alâkaya gelince, bu
lususda ilk hatra gelen ey, olu Abdullah'n taltif
edilmesidir. Dier bir sebeb, bu
adam hayatnn sonunda Peygamber’in gömlei ile efaat istedii
görülüb duyularak,
kabilesi halkndan henüz musliman olmyanlann
musliman olmalar, münafklarn da
samimiyetlerinin te’mînine medâr olmas hedef edilmi olabilir.
Nitekim Rasûlullah’n
gomleg ile teberrük edildii görülüb ayi' olunca bn Ubeyy’in
bakanlk’ etdii Hazrec
kabilesinden bin kiilik bir kâfile derhal musliman
olmudur.
5 r j

300 SAHlH-î MÜSLM

<y t* ** .^IaÜI c/ j (...)

r v^ î r »• ' 'il • ' •- - • ^ •- ^ ^ ^ #^


> •

w •
' * *
• .
• # «•i
.
i

u» u. A>- : Jlf
j ^
. o!»a : c
^ i
; Jr
A
^
j û c 4
Jî^ l/ JU.4-
^ r ^

^ ** -
• • • <'• ** ? ^ ^ •
% • • > «*

c c
ü û * A;*


r- r: û 4 1 4
o* <i*

5 — (2775) : Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi : Beytin


yannda üç nefer bir yere geldiler. Bunlarn ikisi Kurey’li, biri Sakîf’li
yahut da Kurey’li idi. Bunlar kalblerinin anlay az,
ikisi Sakîf’li, biri
karnlarnn ya
çok kimselerdi. Bunlardan biri Söylemekde bulundu- :

umuz sözleri Allâh’m iitiyor olduunu zannediyor musunuz? dedi. Di-


eri Eer açkdan söylersek iitir, gizli söylersek iitmez dedi. Kalan
:

dieri de Eer açkdan söylediimiz zaman iitmekde ise bu takdirde o


:

gizli söylediimiz zamanda da iidir dedi. bunun üzerine Azîz ve Çe- te


lil olan Allah «Siz, ne kulaklarnz, ne gözleriniz, ne de dilleriniz kendi
:

aleyhinize âhidlik eder diye (düünüb) saknmadnz. Bilâkis Allah yap-


makda olduklarnzn bir çounu bilmez sandnz» (Fusslet: 22) âyetini
indirmidir.
Buradaki râvîler de yine Sufyân’dan, o da Mansûr’-
( ) :

dan, o da Mucâhid’den, o da Ebû Ma’mer’den, o da Abdullah’a n olmak


üzere yukarki hadîs tarznda rivayet etmilerdir.

d' _>
aj
)
L*Â>- . \ (rÂ>. . ^ SL a ^ «i' x..c (rvv) — "\

lil Ç_J*' ^ • O; t *J A’.j (j- X} 4J A-c C-»r* : J\î (

. V :
j . cJ'î • ü}-’ J* LA^l jl$Ci .

. _aa/*LvÎ (t |
<Jki (j\44 lljl *^ClLi : Jrü

b A» gt J JZ y\ . A ; .~ t> ts-^. > j;*j (JT*? (•••)


.
£
.
: > < >£.yi il.’; , rji y
6 — (2776) : Bize u’be tahdîs etdi. Adiyy ibn Sâbit öyle

sebeb
c. Dier bir u
gösteriliyor: Peygamberin gömleini Ubeyy’e geydirmesi
Bedr günü Peygamber’in amucas Abbâs’a, Ubeyy tarafndan kendi
gömleinin hediyye
edilmi bulunmasna bir mukabeledir. Bedr günü Abbâs. Kurey esirleri
arasnda bu-
lunuyordu. Malûbiyetin perianl ile üzerinde gömlei de yokdu.
Kendisine giydirilmek
üzere bir gömlek aranld. Fakat Abbâs uzun boylu olduundan yalnz
bnu Ubeyy’in
gömlei denk gelmidi. O da hemen gömleini Abbâs'a hediyye etmidi.
Buna muka-
bele edilmesi Arablar arasnda câri olan içtimâi âdâbn
gerei idi. Fakat munâsib bir
zeminde karlanamam bulunuyordu. te Peygamber tarafndan
bir gömlek verilerek,
Amucas, bn Ubeyy’in minnet yükünden kurtarlm oluyordu.
‘ t \ v :

KTÂBU SIFAT'L-MUNAFKÎNE VE AHKAMUHUM 301

demidir Ben Abdullah ibn Yezîd’den iitdim, o Zeyd ibn Sabit (R) den
:

öyle tahdîs ediyordu Peygamber (S) Uhud harbine çkd. Bu srada


:

yannda bulunanlardan bir takm insanlar geriye döndüler. Peygamber’in


sahâbîleri de bu geriye dönenler hakknda iki frka oldular. Bir ksm

Geriye dönenleri öldürelim dedi. Bir da Hayr öldürmeyelim dedi. ksm :

te bunnu üzerine «O halde siz neye münafklar hakknda iki frka


:

oluyorsunuz? Allah onlar kazandklar vebal yüzünden terslerine dön-


dürdüü halde Allah’n saptrdn doru yola getirmek mi istiyorsunuz?

Allah her kimi saptrrsa artk sen onun için hiç bir yol bulamazsn»
(en-Nisâ: 88 ) âyetini indirdi.

( )
: Buradaki râvîlerin her ikisi de u’be’den bu isnâdla
o hadîs tarznda rivayet etmilerdir.

' vV
J

3I Efiû.


:vû 0. J' Ji- 3 5Û*i ü
.

V - /jC- I" û ' /.t' .* •


’jr

î V
3 31 b
'•
H V
-
.y* J 01
-
i

— ^
\ i ij
" * r
\j j *
\ •

+
{J v jj>-l


juic I 1 jiMÂ IS! i (j <

A A jj\ /r] £jA


.
[
\ I .

7 __ (2777) : Zeydu’bnu Elem, Atâ ibn Yesâr’dan, o da Ebû


Saîd Hudrî (R) den öyle haber verdi : Rasûlullah (S) zamamnda mü-
nafklardan bir takm
Peygamber gazaya vakit ondan
kimseler, çkd
arkaya kalrlard. Ve Rasûlullah’m arkasnda kalb (evlerinde) oturma-
lar ile ferâhlanrlard. Peygamber muhârebeden dönüb geldii zaman da
ona bir takm özürler beyân edib yemîn ederler ve ilemedikleri bir i
ile kendilerinin medh olunmalarn arzu ederlerdi. te onlarn bu munâ-

fkea vaziyetleri üzerine âyet nâzil oldu «Getirdikleri ile sevinen,u :

yapmadklar ile de övülmelerini arzu eden o kimseler, onlarn azâbdan


kurtulacak bir yerde bulunacaklarn sakn sanma! Zinhar sanma! On-
lara pek elemli bir azâb vardr» (Âlu Imrân: 188).
y

302 SAHÎH-1 MÜSLM

>
\c r- j> \la
'j£ v>l Jâs ^\.C <j' ,J^( ! A)j J» j
t
Jj
\ '(_$ J.l : ) ' i
• L. , ^ ^ # - ^«- *

—- • ,•* ^ . p t • - - #l
- ^ ^
' # t
*
î 4> ^ \ dA_^ j 1 l* I <_/
'
. O ^ û *
l Â*.« { J Ic \ ^
_}

l •* '
4

* *V£5dl_n ly^i ^ jl i.i-\ il


3 j' yv" ^r* .*— »ll^JljA^j i VUÂ.a cJ J- : 1 l

ijijl <J\
• * —^ V
" "
:
(T-l-c

O l ^.'3 . \* VI oA.a> j
' AV/ J __>j7 ;r j
<! ».->1_<_'V3 _7"^ ^ :x ; v --'
-

:
ur^: c 3 • [ ' aa/^vjî /t ;
îjLi._ M ic Îja*:£ 01 Jj^. j 1 j> 1 ^
«*• - • f > >'\ *'. '- ^'' *'. '"'•• • 7 > >'\\~ >\ > ^ '
. <lC u oj j\*-\ A* Ol O JJ \
i
Al *^>- ^.l ;
. o j\-a)
"-"*' J • o ^«_X — I *^5- ^J C
\ %

. Vj. •
vL u a ,
1

r ulfv. ry i û . > >5 . L


>' n' •


Bize Zuheyr ibn Harb ile Hârûn ibn Abdillah tahdîs
(2778)
edib öyle dediler (lafz Zuheyr’indir) Bize Haccâc ibn Muhammed, bn :

Cureyc’den tahdîs etdi. Bana bn Ebî Muleyke haber verdi. Ona da Hu-
meyd ibn Abdirrahmân ibn Avf öyle haber vermidir Medine vâlîsi :

Mervân, Râfi’e Abbâs’a git ve ona Eer biz musliman-


: Yâ Râfi’! bn :

lardan, getirdii ey ile ferâhlanan ve yapmad bir ile medh olunma-


sn seven herkes azâb olunacak ise, biz hepimiz muhakkak azâb oluna-
caz (demekdir)? diye sor dedi. bn Abbâs bu suâle: Âlu Imrân sûre-
sindeki bu âyetle sizin aramzda ne münâsebet var? Bu âyet ancak Kitâb
ehli (ya’nî Yahûdî ve Hristiyânlar) hakknda nâzil olmudur diye cevâb
verdi. Bundan sonra bn Abbâs «Allah bir zaman kendilerine kitâb ve- :

rilenlerden Onu behemehal insanlara açklayb anlatacaksnz, onu giz-


:

lemiyeceksiniz diye te’mînât almd. Onlar ise o sözü srtlarnn arka-


sna atdlar. Onun mukabilinde az bir menfaati satn aldlar. Müteri ol-
duklar c ey ne kötüdür!» (Âlu Imrân: 187) âyetini tülâve't etdi. Ve keza
bn' Abbâs «Getirdikleri ile ferâhlanan, yapmadklaryla da Övülmelerini
:

arzu eden o kimseler, onlarn azâbdan kurtulacak bir yerde bulunacak-


larn, zinhâr sanma, zinhâr sanma! Onlara pek elem verici bir^zâb var-
dr» (Âlu Imrân: 188) âyetini tilâvet etdi. bn Abbâs bundan sonra öyle
dedi: Peygamber (S) bir kerre Yahûdîlere (Tevrât’daki vasflarna
dâir)
bir ey sordu. Onlar da suâlin hakîkî cevâbm ondan sakladlar
da onun
bakasn haber verdiler. Müteakiben Peygamber’in kendilerinden sormu
olduu eyi sanki ona haber vermiler göstererek dar çkdlar. Bununla
beraber ona verdikleri bu cevâb ile takdîr olunduklarm sandlar
ve onun
. : :

KTABU SIKATL-MUNAFtKtNE ve aiikAmuhum 303

kendilerine sorduu eyi ona kar gizlemeleri nevinden yapdklar ey


ile de ferâhlandlar 3 .

' ,s t„. *• f 'a - >• J* t ( -s - ; ' > • •’t.i-


.

^ b a>- , ^
.

\
1 y \ \m0s'jf
/
(tw\)
\
— *\
1
V ,(
j*
\
\
^o A ***^
1.
0^7 iA-A
.'«f-î
^-*^ l^ *
\s-, *
j\**)
V-
l
"f-
^jC i o
^ i i
r.-'t".
Oll*

£g il üi : jîâ* &i ay,',


-'f)\
ii«; fiy jî iy.’; î'C_y

• i& & j u?y» yy y :3î j _n^- ii L Âi[yÇl 5 . -.»y ^ü j


-yj "sT-iîC- hy ui j 'j;b

’j; 'îti i jile

.
,

'\\- \' *,.'• \ % '\


y y J
-
J,

— •?-*
ry

. <-«— (Ji l» 1 a>- fl A_*

9— (2779) Kays öyle dedi Ammâr’a : : :

— Ali’nin ii hakknda yapm olduunuz yapdklarnz, u ictihâd


ildiiniz bir görü mü, yahut da Rasûlullah’n size ahd etdii bir ey
inidir? diye sordum. Ammâr :

—Rasûlullah bize, bütün insanlara bildirmemi olduu hiç bir ey


bildirmemidir. Lâkin Huzeyfe.bana haber verdi ki Peygamber (S) öyle
buyurmudur : «Benim suhbetime nisbet olunanlar içinde on iki tane mü-
nafk vardr. Bunlar içinde sekiz ki$i deve ine deliine girinceye ka-
4
dar cennete giremiyeceklerdir Bunlardan sekizine küçücük bir ate âlevi
.

kâfi gelir. Ve dördü». Râvî u’be’nin bu dört hakknda söylediini ez-


berliyemedim dedi.

3. Bundan evvelki hadise göre buradaki ikinci âyet, munâfklar hakknda nazil olmudur.
Bu hadîsde ise bn Abbâs, Yahûdîler hakknda nazil olduunu haber veriyor. halde u
âyetde haber verilen ahlâkî hüküm ve uhrevî cezâ, hem munâfklara, hem de Yahu-
dilerle müriklere âmil bulunuyor. Çünkü her iki hadîsde haber verilen kötü haller
hak ve hakikati saklamak) munâfklarla Yahûdîler, mü-
(ya’nî hiylekârlk, gaddarlk,
rikler ahlâknda bulunan hylekâr muslimanlar arasnda müterek ah-
hatta bunlarn
lâkszlklarcAy Cezalar da bunlar arasnda müterek olan elim azâbdr.
4. Bu sözler el-A’râf sûresinde öyle geçmekdedir
kar kibirlenmek isteyenler, onlar için
«Bizim âyetlerimizi yalan sayb da onlara
gök kapulan açlmayacak, onlar DEVE GRNCEYE KADAR cennete NE DELNE
giremiyeceklerdir. Biz günahkarlan böyle cezalandrrz» (el-A’râf: 40).
Bu, Türkcedeki «balk kavaa çkncaya kadar» darb- meseli gibi Arablarda çok
mehûr bir darb- meseldir. Bunlar bir eyin muhâle ta’likini ifâde ederler ki, muhâle
ta’lîk edilen eyin de muhâl olaca übhesizdir. halde bu kâfirlerin cennete girme- u
melerini bir müddet gâyesi ile hudûdlandrmak deil, onun muhâl olduu gibi çok uzak
addedilen bir i ve hatta lâhî hüküm ile muhâl olduunu açk bir temsil ile anlat-
irakdr.
^
304 SAHÎH-1 MÜSLM

A.si : Y» .
(
âV j )
jV— \ J a«.£j J L/>? (• )" \ *

"

O* f>\ :
jUll LU : 3^ ‘ <j «_>
y~j c ‘
v-*> j' 0 fc

0C ^*k> ‘
• j* m>: 0'

: t)^s ‘
<'l] _y~ j •-'* fc '^« c j o^*^- ^ ^ i»Jjl

.«j;ij j ,, iii âg^s M ^5 .^^»4 :% p &i ^i'3A> &i Vu


.
'£ t c/^ : D& V rUj • 3&

çü/ < $V; jjA^ V j 4 Âlli jjblC v lül;i ^.Ic b ^>1 ij » O'i : jAit J^j

£ • ' i 'J& jû « e!'*


• 3 *» ffe V •

,.
wi« >t J 3
V •
*>v
*
•*
Çi^üî fH.
10 — ( ) : Kays ibn Abbâd öyle dedi : Biz Ammâr’a :

— Ne dersin? Bize haber ver! Sizin u ktâliniz, ictihâd etdiiniz bir


re’y midir? Çünkü re’y hata da eder, isabet de eder. Yahut Rasûlullah’n
size bildirdii bir ahd mdr? diye sorduk. Bunun üzerine Ammâr :

— Rasûlullah (S) bize topdan bütün insanlara bildirmemi olduu


hiç bir ey bildirmedi dedi ve unu ilâve etdi : Rasûlullah öyle buyur-
du : «üphesiz ümmetim içinde». Râvî u’be : Onun : Bana Huzeyfe tah-
dîs etdi dediini sanyorum dedi. Dier râvî Gunder ise : öyle dedi sa-
nyorum, dedi : «Ümmetimin içinde on iki munâfk vardr. Bunlar cen-
DEVE
nete giremezler ve DELNE GRNCEYE KADAR ONUN NE
KOKUSUNU DA BULAMAZLAR. Onlardan sekizi var ki kendilerine
küçücük bir âlev kâfî Bu, ateden bir kandil alevidir ki omuzla- gelir.
rnda meydana gelir de onun harâreti göüslerini ihâta eder» 5 .

b* X>- .
O A.i j\\ bA» b .
^ A i" \
J<
\ b*A>- . « ’j*-
(•• ) — N N

: (Jlâs jrv; j jC>_ b <-2jl JaI *^a


J>-;
(j\' j{*T : JÜ jlâUl j> l

'^
r\ l:.r : 'Jli dili- ij j\i-\ :
jSJl ’-O jjiîi Jli 'i Âlslll ! J)l IJaA \
^

,A

c
^ ?r? s~ c b- '
j v** Ç aZ» ji* • j~- c

*i' j j~j >c- u •.


1 jj(» jÂe _j jL ^ üjH 2 \îLi b aJ y~'j 3
.
. ^

«
-; <j| .
^aî ,ü >, 'ju ;> j iS' ^j . s^ t tu; vj
• > t" • *1 \ ~
- Al w* A>-

5. Ya’nî onlarn omuzlarnda küçücük bir çban yaras çkar da onun harâreti göüslerini
de ihâta eder ve onlar öldürür (Mebdnk).
. ,

kItAbu sifAtI'L-munAfIkIne^ve ahkAmuhum 305

11 — ( ) : öyle dedi: Tebuk yo-


Ebu’t-Tufeyl tahdîs, edilir

lundaki Akabe’de Rasûlullah’a sûi kasd teebbüsünde bulunanlardan bir


kimse ile Huzeyfe arasnda, insanlar arasnda olagelen bir ey (bir mü-
nâkaa) oldu. O zât Allah akna saoa soruyorum! Tebuk yolundaki
:

Akabe’de (da boaznda) Rasûlullah’a* sûi kasd teebbüsünde bulunan-


lar kaç kiidirler? diye sordu 6 Yanlarndaki topluluk Huze^fe’ye
. Ona :

haber ver, çünkü senden sordu, dediler 2 Huzeyfe Bize onlarn ondört :

kii olduklar haber veriliyordu. Eer se*> e onlardan isen o topluluk on-
be kii olmudur. Allah’a ehâdetle yemi ediyorum ki onlardan oniki
tanesi dünyâ hayatnda da, ^hidlerp a' a kalkaca günde de Allah
ve Rasûlu için mulâribdirler. Pw ö t a
üç 'tanesinin iyrâd eyledii özrü
(bahaneyi) kabûl etti. Bu üç kii
— Biz Rasûlullah’m münâdîsini iitmedik ve kavmn bununla ne mu-
râd ettiklerini de bilmi deiliz deyib ma’ziret beyân etmilerdi. Rasûlul-
lah kara talk bir yerde yürümekte iken «Muhakkak ki (önümüzdeki) :

su pek azdr. Binâenaleyh o suya doru hiç bir kimse benim önüme geç-
mesin» buyurmudu. Biraz sonra kendisinden önce oraya varm olan bir
topluluk buldu da, o gün onlara lâ’net etti.

'ji ti; ^ ‘ jai


p3 (**-) ~ \r

i /jj\ ®
^ i» 3 j-S 3& Dü * * i» o j% &

AajiSDö • Û fi? >

4 •
.

üi
/ .

u ü&j 36

> v j:b LX v
-
j 3 j-3 d» . 3ü : iia &A « . 'i -jCk]

. (J jl jV t ollj : tjîîi .

6. Peygamberin «Ümmetim içinde on iki munâfk vardr» sozii ile kasdetdii kimseler,
:

Tebuk seferinden dönerken Akabe gecesinde Peygamber’e sûi kasd etmek isteyen kim-
selerdir. O gece Peygamber, Animâr ve Huzeyfe ile beraber tepe yolunu, tutmulard.
Ordu vadinin içinde idi. te o srada bu on <iki kii Peygamber’e bir kötülük yapmak
-

istediler. Gözleri hâriç yüzlerini örtmü olduklar halde Peygamber’! ta’kib etdiler. Ra-
sûluUah arkasndan bir kalabaln ayak seslerini iidince, hemen Huzeyfe’ye onlar redd
etmesini emretdi. Huzeyfe’yi karlarnda görünce Allah onlar korkutdu da hemen
sür’atletopuklar üzerinde geriye döndüler ve insanlarn arasna kardlar, Huzeyfe
Peygamber’e erimee, Peygambet Huzeyfe’ye: Onlardan hiç kimseyi tamdn m? dedi.

S. Müslim; Ö. 8, F — 20
. j

306 SAHÎH-1 MUSLÎM


12

— Câbir ibn Abdillâh (E) öyle dedi Rasûlullah


(2780) : :

(S) «Her kim : u


tepe yoluna ya’nî Murâr denilen ac aacn toitdii tepe
yoluna çkarsa srail oullarndan düürülen (günâhlar) ondan da düü-
rülür» buyurdu. Bunun üzerine oraya çkanlar bizim suvârîlerimiz ya’nî
Hazrec oullarnn suvârîleri oldu. Sonra herkes gelib insanlar tamam
oldular. Rasûlullah : devenin sâhibi müstesnâ, sizin her biri-«u krmz
niz mafiret olunmudur» buyurdu. Biz hemen o devenin sâhi- krmz
bine gitdik ve ona : Gel de Rasûlullah senin için mafiret istesin! dedik.
O ahs Allah’a yemin ederini ki benim aybetmi olduum devemi
:

bulmaklm, bana sizin sâhibinizin benim için istifâr edivermeslnden


daha sevimlidir dedi. O zât bunu söylerken aybolmu bir devesini -orub
13
aramakda idi 7 .

. i‘j CKi . cjh 's illi .


‘J
jlh j "j.
\r

S* « /Jp' 0:
M
»
MP # : 1)6 •
p£ü Cf 0 j\

. ÂlU »U a» 1 . iL
— ( ) Burada da Ebu’z-Zubeyr, Câbir ibn Abdillâh
:

(R) n : Rasûlullah (S) «Murâr tepesine yahut Merâr tepesine kim ç-


:

karsa...» buyurdu dediini (12 rakaml) Muâz el-Anberî hadîsi gibi rivâ-
yet etdi. Ancak burada râvî Bir de bakdk ki o zât ayb devesini sortb :

aradrmakda
14 olan bir çöl Arabdr demidir.

** *• ** * *
• - / r f •.* M ( ** * \' * * -
&
o c
\ ^ - \
)
vju-i—
\
u» u» a>-
.

j [jr
. , ,
(t yan)
v
— \ £

j . 3'^ 3 '3 •'jQ\


^ "[}*: : Jt» . dili* (j 1 *^c t c1a.It

S i'i liü : jiî . 'Si wtsÇj>jit ’ji {S- ^Tûi -m ’J-sj

*— J «0 i A^ c «Jjl -a» j\ *2,J L» . A» 1 . JU*J


- i,-- r < ' ' ' .

(Jf
A» i —5c«u>U . . A) Ijile
(Jf
AÂ..t O.»

U > • - *
*îr '1 . • îyl "• "I'' ^ T ,'.'i <•* * •


Al A» C— . *jjl
y . A

— (278b) : Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi : Bizden, Nec-

Huzeyfe Hayr tanmadm, çünkü onlar maskelenmilerdi. Lâkin bineklerini tanyorum


:

dedi. Peygamber: Allah onlarn isimlerini ve babalarnn isimlerini bana haber verdi.
nâallah sabahleyin ben onlan sana haber vereceyim buyurdu. îte bundan dolay in-
sanlar münafklarn ii hususunda Huzeyfe'ye müracaat ederlerdi.
Peygamber bu me’ûm zümrenin iini, temhirlerinden halk arasnda bir fitne dal-
galanmasn diye gizli soylemidir denildi (Mebânk).
7. Kadi Iyâd Bu adamm, münafk olan Ceddu’bnu Kays olduu söylenmidir dedi:
:
M :

kItAbu sifAtI’l-munAfIkîne ve ahkAmuiium 307

car oullarndan bir kimse vard. Bu zât, Bakara ve Âlu Imrân sûrelerini
•»kumudu. Rasûlullah’a da vahy kâtiblii yapyordu. Müteakiben bu
adam kaçb gitdi ve kitâb ehli câmiasna katld. Hristiyânlar onu yük-
sek makamlara çkardlar ve u
adam Muhammed’e kâtiblik yapyordu
:

diyerek kendisini pek beendiler ve onunla ferahlandlar. Aradan çok


/.aman geçmeden Allah onu, kavmi içinde boynunu vurdurub öldürdü.
Hristiyânlar onun için bir mezâr kazdlar ve onu gömdüler. Fakat sabah
olunca gömüldüü yer onu d
yüzüne atmd. Sonra döndüler ve onun
içinyine bir çukur kazdlar ve onu tekrar gömdüler. Arz tekrar onu yer-
yüzüne atd. Sonra döndüler, bir çuku&- daha kazdlar ve yine gömdüler.
Fakat Arz, onu yine d
yüzüne atm ’. Bunun üzerine Hristiyânlar artk
onu atld vaziyetde brakdlar 8
.

^ ^ • O^lr < \ JO.*'


*
rVAr ) — \ û

^^ Ol ^ • f)r 1 ollil \ j*

s;j p\

^ d

• —
i
Jfe

.
*

itfVûî
o\ jj'-j o\

- . " " .•
-fi
.
frj\
\
: \s
k
'ti* t
it îgûr

d
^Jsl:>

15 — (2782) Câbir (R) den (öyle demidir) : Rasûlullah


......... :

(S) bir seferden geliyordu. Medine’nin yaknma geldii zaman çok id-
detli bir rüzgâr esti. Rüzgârn iddeti nerede ise suvârîyi götürüb aybe-
decekdi. Râvî iddia etdi ki Rasûlullah «Bu iddetli rüzgâr bir münâf- :

kn ölümünden dolay gönderilmidir» buyurdu 9 Nihâyet Medine’ye ge- .

lince gördük ki munâfklardan bir büyük munâfk gebermidi.

8. Peygamber Medine’ye hicret etdikden sonra oradaki Yahûdîlerle Hritsiyânlar, musli-


manl içinden ykmak için zahirde musliman oluyorlar, bir zaman geçdikden sonra
irtidâd ederek ayrlyorlard. Maksadlar dier muslimanlar dînden çkmaa sevk et-
mekdi. Hadisde bildirilen hristiyân da böyle bir hiyâneüe musliman görünmü, sonra
irtidâd ederek sûi kasde balamdr. Hristiyânlar tarafndan mükâfata nail olduysa
da, en sonunda fena bir âkibetle cezasn görmüdür.
Kur’ân’n u
âyetleri bu durumu' dile getirmekdedir
* Ehlu Kitâb’dan bir taife de öyle dedi : Varn o mu’ninlere indirilene gündüzün
evvelinde iymân edin, âhirinde de dönüb inkâr edin, belki onlar da dönerler. Ve kendi
dîninize tâbi’ olanlardan bakasna emân vermeyin. De ki üphesiz doru yol Allah’n :

yoludur. Size verilen gibisi birine veriliyor veya Rabbnzn huzurunda size galebe
edecekler diye mi bu? De ki Fadl ve inayet muhakkak Allah’n elindedir. Onu diler-
:

diyine verir. Allah rahmeti bol olan, her eyi hakkyle bilendir. O rahmeti ile imtiyaz
dilediine baheder. Ve Allah daha çok büyük fadl sahibidir» (Alu Imrân: 72-74).
j. Ya’nî ona ukûbet, onun ölümüne bir alâmet, beldeler ve kullara da ondan bir râhat
olmak üzere.
» )

308 SAHÎH-1 MÜSLM

â yÂil' i LTÂ*. . tsyl-ll A.c ^ ^-l!c


(
TVAr
)
— \"\

:3i .Jt Jfü .


. {/g
«ana :
. «
•"
'tf-' r
>* v»
- »-
J •*[{<*’ A*î* r r-
l *
V-- »r- *>•: s. *\ r„
jak 0 V • x '-> ^•- 3rJ (*„•;> ü O-Jj U !<dij : oAi 5-lc Jl»

ÂtL>- c/vi.>-^ vjn.c^M <JfO O} 1 > cUb Â-VÜiP^y


a Â.!* î 1^. !j;l *^^.1 Yl »

* • U*

16 — (2783) öyle demidlr Biz ..


f
...... : Iyâs’ babas tahdîs edib :

ddetli hummâya tutulmu bir kimseye hasta


;
Rasûlullah (S) ile beraber
ziyâretine gitdik. Ben elimi o hastann vücûduna koydun* ve Allâh’a :

yemin ederim ki bu günkü kadar atei iddetli hiç bir kimse görmedim
dedim. Bunun üzerine Allâh’m peygamberi «Ben sizlere kyamet günün- : /

de bundan çok daha iddetli harâretli olacak kimseleri haber vereyim


mi? te u
kafalarn döndürmü olan binekli iki kimse» buyurdu. Ra-
sûlullah bu sözü, o zaman sahâbîlerinden bulunan iki adam için söylü-
yordu 10
. . .

• \ >? V** >\\\** \\\* - • - • *


c/ y^-> j \
' b* ? j \ u> a» . y.c j j (tvaî) — V

M
.
^

.
( y J^ai'j) j-A 3 te t*>3 L . z\te c*si v& .cd j\ esi :

»Ldl Juf^sJJl J:- "S> <_<?:!'


^ '
ûc ‘
^ü c
^ —* ^5
.
« cJ J 4 * j9 uy, SyUll

4 UJ ^ (C5 u^JlV ur* c?-0 VJ** U <- ÇÎ : (...)

«
;bi jj • v ;> -*J
!
X->, $ *M £ J^l
^ ,'yjl ^ ,£Î ^
17 — C2784) : bn Umer (R) den; Peygamber (S) öyle bu-
yurdu «Munâfkm meseli, iki koyun sürüsü arasnda bir defa una, bir
:

defa una gidib gelen akn ve mütereddid koyunun meseli gibidir».


( ) Umer’den, o da Peygam-
•'••• : Buradaki râvî de yine bn
berden olmak üzere yukarki hadîsin benzerini rivayet etmidir. uka-
dar var ki burada: «Bir kerre sürü üzerine meyi eder, bir kerre u u
sürü üzerine meyi eder» demidir.

10. Râvî o iki kiiyi, onlar slâmî ve suhbeti izhâr etdikleri için
Peygamberin sahâbî-
lerinden diye isimlendirdi. Yoksa onlar suhbetin ve sahâbîlin
faziletine nâil olmu kim-
selerden deillerdi.
KTABU SIFAT'L-KIYAME VE’L-CENNE VE'N-NAR 309

(i-4 )
Sjj»»l û <s-A &**• - ü j’.' (J^Âe (tvao) — \\

jy ’A » 3ü m* J/-ü ü.‘ •>


. ^ y
. C jj u:;i
^* : Ij'jl . l 0/ SXXÂ}y/o .p\ yUl
• f
' •
i

»/-i*O'/' a]

KTÂBÜ SIFATI’ L-KIYÂME VE’L-CENNE VE’N-NAR


11

(Kyamet, cennet ve cehennemin sfat kitab)

18 — Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle


(2785) :

buyurdu: «u muhakkak ki kyâmet gününde, iri cüs«r’i, semiz bedenli


bir kii (hisâb yerine) gelir. Fakat Allah yannda, bir «^.sinein kanad ;

arlnda (bir sevâb) tartmaz. âyeti okuyunuz Oîjlar Rabblannn u :

âyetlerini ve ona kavumay


inkâr edib de (hayr jnânfcha bütün) yap-
dklan boa gitmi olanlardr ki biz kyamet gününde onlar için hiç bir
ölçü tutmayacaz» (el-Kehf: 105).


) <4"“- ) 0:*^ - ir* J’.ö ^ LA* (tVAt) — \ ^

: 3& my il «Ç : 3& *
A- J ^ jû ^ #Jb ;â^ 6 *
* c < "^r;. ^
•£:H ’Jf uü^SVIj ‘
'S ^~ ’jü 'l 01
!
-Ûl l
r
l î j\ ! Ül
â*Jr A & <3^ j\~) iSj^j «tîlj 3Ilj
Y ’ •

: Vj
^ ^
l£jü . ’jh ti fc ÇJ £H i 3 A> ul'i . .P1 1 1 . dpi fcî •.
jkf
« c :
.: ûi> oistlij yta» #<£3 :.^ ^vij ./J^'i i//jj U j
• o/^M] »y Ju j
19 — (2786) : Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi : Bir ker-
re Peygamber’inhuzûruna Yahûdî âlimlerinden bir âlim geldi ve Yâ :

Muhammedi yahut da: Yâ Fba’l-Kasm! — Hiç üpphesiz yüce Allah —


kyâmet gününde gökleri bir parmanda, yer tabakalarm da bir parma-

XI. MÜSLM SAHHnin eldeki ba’z nüshalarnda burada müstakil bir kitâb balyor. Fa-
kat bizim esas aldmz nüsha ise buradaki kitâb baln yine yerine koyarak, deVam
ctmekde olduumuz kitâb’n hadîslerini teselsül ettirmidir.
1 » 1

310 SAHH-1 MÜSLM

nda, bütün dalan, aaçlan da bir parmanda, sular ve topraklan bir


parmanda, dier mahlûklar da bir parmanda tutar. Sonra onlar ha-
reket etdirerek Melik ancak benim! buyurur dedi. Rasûlullah (S), Ya-
:

hûdî âliminin (Tevrât’dan naklen) söyledii bu haberden memnûn olub


onu tasdik olmak üzere güldü.' Sonra Rasûlullah âyeti okudu « (Mü- u :

rikler) Allah’ hak oldua veçhile takdir edemediler. Halbuki kyamet


günü Arz topdan onun bir kabzasdr. Gökler de onun sa eli ile dürül-
müdür. O, katmakda devam etdikleri ortaklardar münezzehdir, çok yü-
cedir» (ez-Zümer 67) 12 :

*
^ 1
* J

: j \ yj
.
^ S\ Cjî ‘j?
m :
^ .
c
5 ^) '

s >>- * A

f
36 ^ • ’i • 36 ü iLry ‘j;
gi jyL' üj- j£u 36 3 :

. V yi ^'3 j'». V/* U j ,


j§| \ 'J/y,
20 — ( Buradaki iki râvî de Cerîr’den, o da Mansûr’-
.) :

dan olmak üzere bu isnâd ile Abdullah ibn Mes’ûd’un : Rasûlullah’n hu-
zûruna Yahûdîlerden bir âlim geldi... dediini (19 rakaml) Fudayl’n
hadîsi gibi rivâyet etdiler. Râvî burada Sonra onlar hareket etdirdi, :

sözünü zikretmedi. Keza Abdullah burada Andolsun bu srada ben Ra- :

sûlullah’ gördüm ki kendisi Yahûdî âliminin söylediklerine taaccub ede-


rek ve onu tasdîk olmak üzere tâ sondaki dileri meydana çkncaya ka-
dar güîmüdü. Sonra Rasûlullah (S) «(Mürikler) Allah’ hak olduu :

veçhile takdir edemediler. Halbuki kyamet günü Arz topdan onun bir
kabzasdr. Gökler de onun sa eline dürülmüdür. O katmakda devam
etdikleri ortaklardan münezzehdir, çok yücedir» (ez-Zumer: 67) âyetini
söyleyib okudu dedi.

—r : ^6 jjî-fYI trû». .
j l Lf . c>\ : l j j \lsfr (...) — Y\
: 3U «l J/-; jl JaI ja "Jjl j îU : Jl jSl : J £/r* 3 JiC :

• iySV'j oispiu; âi Jj . (ilt 1

’j;
^y o L
ji 36 . idi t î . ip t s 'jjr
y . *js j^jiij

./*•
j 52 ej =
yj .

f
12. Bu, sfat hadîsidir. Ya’nî müteâbih hadislerdendir. Muteâbihler hakknda tutulan
yol-
lar daha evvelki haiyelerde izah etmidik.
' b

KTABU SIFAT’L-KIYAME VE'L-CENNE VE’N-NÂR 311

21 — Abdullah (ib. Mes’ûd R) öyle dedi


( ) :Rasûlul- :

lah’n huzûruna Ehlu Kitâb’dan bir adam geldi de Yâ'TSba’l-kasm! üp- :

hesiz ki Allah gökleri bir parmanda, yer tabakalarm bir parmanda,


bütün aaçlan ve topraklar bir parmanda, bütün mahlûklar bir par-
manda tutar, sonra da Bütün kâinatn hükümdân ancak benim, bütün :

kâinatn hükümdar ancak benim! buyurur dedi. Abdullah der ki Bunun :

üzerine ben Peygamberin tâ yandaki dileri meydana çkncaya kadar


güldüünü gördüm. Sonra «Onlar Allah’ hakkyle takdir edemediler...» :

(ezfZümer: 67) âyetini okudu.

o
w
.

^
1 ; Yb . •
^• ^ d o
J ^ *
(•••)— W
d a>.j u Y
. \ (j jLtc
£ • (j-1 y. ^»»-1 : .
£ jcj i t> <>%J

JVJj
^ f ci
: IV J

J
ül

c
V •

:
./yr
i-r, ‘
çr>’VI
^ ^iS".
erili •
"9 |
^
1

?
1
ÜjS.
6

. Ut Ü £•»> J li
^ 1 li
c

22 — Buradaki râvîlerin hepsi de A’me’den bu isnâd


( ) :

ile rivâyet etdiler. Ancak bunlarn hadîslerinde cemîan: Aaçlar bir par-

manda, topraklan da bir parmanda (tutar) tarzndadr. Cerîr’in ha-


dîsinde ise Bütün mahlûklar bir parmanda... fkras yokdur. Lâkin
:

onun hadîsinde Bütün dalan bir parmanda... cümlesi vardr. Cerîr’in


:

hadîsinde Yahûdî âlim’in söylediklerine taaccub edib holanarak ve onu


:

tasdîk olarak... ifâdeleri vardr.

23 — (2787) : Ebû Hureyre (R) öyle diyordu : Rasûlullah


(S) öyle buyurdu «Pek münezzeh ve yüce olan Allâh kyâmet günü bü-
:

tün yer tabakalarn kabzasna alr. Göü de sa eli içine dürer, büker.
Sonra (maher halkna) te ben kâinâtm hükümdârym. Hani yeryü- :

zünün (düzme) hükümdârlan neredeler! diye hitâb eder» 13 .

13. Bu hadîsler ve Zümer sûresinden zikredilen 67 nci âyet. Yüce Allah’n azamet ve kud-
retinin kemâlini, kâinat üzerinde tam ve mutlak tasarrufu hâiz bulunduunu bildir-
rnekdedir.Ve bu mutlak kudret için tasarrufunda tuttuu yerleri, gökleri bir anda par-
çalamak kolay bir i olduunu açkça belirtmilerdir. Ancak bu anlatlar ve ifâdeler
mütefâbih sözlerdir. Müteâbih sözler hakknda Selef ve Halef âlimlerinin görülerini
• 1 '

312 SAHH-1 MÜSLM

JU 'jc
y
t SjV
**
ü *
(J)
*•
J ' •"
jS \LsJ0s (tvaa) — XI
"I

oiiü ‘jii j; '3 ^> 1 » s3 'Jj-j 36 : 36 >' 3 3 i;; . 3 J


s 3y;^J-’i 3 ‘
t ij jii'i 3 . idi 6 : . ’jLjû . uti yj_
. « s j/;sl-:'i Z) s 'j/jii'i 3 • 6 =
3>; ^ <û> .
44# y
24 — Abdullah ibn Umer (R) haber verib dedi ki:
(2788) ../. :

Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Aziz ve Celîl olan Allah kyamet günü :

bütün gökleri dürer. Sonra onlar sa eli ile tutar. Sonra da Melik an- :

cak benim! Cabbârlar nerede? Mütekebbirler nerede? buyurur».


'."
J’Jc*
'

(
/ >-• s

Û^J'^?
»1 •'
c c/'
V (--1
•' \ >
)
f~'
f »
^
s " * *
A*
c/
' 1. i. /
(..)
\
— wX 6
0* * * *
< *" #

iii; , 36 g, 3 J/-3 ^4 l,T >’ j 3 '4 '3 s pi, j 3 -4

"*t
U*:*.

S
_>~j\
'j* :3>V J[ ^
> 4.-

.
>•

_ *

J*~' O?
* «* • !. r»

«4 °-£^ (i*
* « *.^ 1

25 — ( ) : Ebû Hâzm, Ubeydulah ibn Mksem’den tahdîs


etdi ki Ubeydullah, Abdullah ibn Umer’in Rasûlullah’dan nasl hikâye
etmekde olduuna dikkatle ö akmdr Rasûlullah (S) «Azz ve Celîl : :

olan Allah bütün göklerini ve yerlerini sa eliyle alr da Allah ancak :

benim (Rasûlullah bunu söylerken parmaklarm yumuyor ve açyordu),


melik ancak benim buyurur..» Râvî Hatta ben minbere bakdm ki o :

aasndan biraz hareket ediyordu. Hatta ben yemin olsun o, Rasûlul-


lah’ düürecek midir ki diyordum demidir 14 .

daha evvelki izahlarmzda iâret etmidik. Selef : Biz bunlarn hak olduuna iymân
eder, hakikat, keyfiyet ve tafsilâtm Allâh’a havâle ederiz. Akln deneme ve tecrübe
sâhas üstünde bulunan bu yüce hakikatlar üzerine bilgisizce söz söylemeyiz demilerdir.
Bütün müteâbihlerde tutulacak en emin yol ve anlay da ite budur.
14. Kad Iyâd dedi ki Bu hadisde üç lafz vardr Kabzeder, dürer ve alr. Bunlarn hepsi
: :

de toplamak ma’nâsnadr... Sonra bu ma’nâ kaldrmak, izâle etmek, arz ve semâlar


baka arz ve semâlara tebdil etme ma’nâsna döner. Ve hepsi de bunlarn ba’zsmi ba’-
zsna ekleyib zam etmee, kaldrb bakalarna tebdil eylemee varr.
Peygamberin parmaklarn yumub açmas, bu mahlûkatn kabzedilmesi, açldkdan
sonra toplanmasna bir temsildir. Açlan, kabzedilen eyler için —ki bunlar semâlar ve
yerlerdir— bir hikâyedir. Kaabd ve Bâst Yüce Allâh’m sfat olan kabz etmek ve
bast etmek fiillerine iâret deildir.
in dorusu bu hadîslerde bize mukil olarak gelen eylerdeki Peygamberinin
murâdn en iyi bilen Allah’dr. Biz Yüce Allâh’a ve sfatlarna iymân ediyoruz. H#ç
bir eyi ona benzetmiyor ve onu da hiç bir eye tebih etmiyoruz. O, «

>-«JI
yokdur. O, hakkylt iiden, : Onun jiali gibi bir ey
kemâliyle görendir (e-ûrâ: 11).
Rasûlulfch’m söyledii ve kendisinden ilmen sâhit olan peyler ise hakdr ve do-

KÎTABU SIFATÎ'L-KIYAME VE’L-CENNE VE’N-NAR 313

* *• - >

d
.

jr>' -\ c

— Tl
c“'r k*:: fc *> e
J '
J' • fi'-
^
!

y *4^— (•••)

,,*T -• i ir «.’ii »î- 'ti-


'
'/ .* - .
’ .*»
y’ uj-j J* y'
(
;
l JLl » .j y_ J*j < Jf *.< : < t/ yy H
- V y-L^--«T .
- - . . ,’'r «."• * -
>

•y.?
4-* j*’ j 5
f*
«
*rfr J A * lHT-î

26 —
Abdullah ibn Umer (R) : Ben Rasûlullah’ min-
( ) :

ber üzerinde iken gördüm. O «Cebbâr olan Aziz ve Celîl Allah, bütün :

semâlarn ve Arzlarm sa eliyle alr..» buyuruyordu dedi. Râvî sonra


(25 rakaml) Ya’kûb hadîsi tarznda zikretdi.

J* rL (')

: l'i
.
jJ J tfti : V » £ S j/>j•
2 d~* (™^) ~ TV
. \X~ 'y
<
y «M yy O6 *
^y v-*-' !>
c
v' y [)y£| J>i ''£?: *&) ^
• oûJ' c^. \ 0>j y « «** (Jiî- »
*
Âi- : 36 *
j* \ 'jf.

.. j]_" .j • ca^'YI ^ ^ jb-j ‘»Y y jdl ir î (•

f j: m A-' 1 *& ‘t* «lî j u-d'^- v'3 31 •


y d: j . »L jvi
£ 'j>JI

c jim j /d Cj ti .
;;.':ji otu. /. ;;t. >Tj .
jiii yj .
jiii

A
cy y j y 3«~d ‘ ( e?-i* y : îii»

T- • V tf ' • " # ^ ;*T y !'


c 4 c {j***"
.
d; ^ -^ ->
4

(1) HLKATN LK BALAMASI VE ÂDEM ALEYHSSELÂMIN


YARADILMASI BÂBI

27 — (2789) : Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S) be-


nim öyle buyurdu «Aziz ve Celîl olan Allah topra (ya’>
elimi tutdu da :

nî yeri) cumartesi günü yaratd. Ondaki dalar da pazar günü yaratd.


Aaçlar pazartesi günü yaratd. Mekrûhu (ya’nî sevilmeyen eyleri) sal
günü yaratd. Nûru çaramba günü yaratd. Hayvanlan yer yüzüne per-

rudur. Bilmee muvaffak olub eritiklerimiz. Yüce Allah’n fadl iledir. Bizden gizli
kalan ksmna gelince, biz ona iymân etdik ve ilmini Yüce Allâh’a tevkil eyledik. Lafz,
kendisi ile hitâb edildiimiz Arab lisânndaki mahmiline hamletdik. Fakat zâhir ve me-
câzî ma’nâsndan birinde sözü kesib atmadk. anna lâyk olmayan zâhirinden Yüce
Allâh’ tenzih etdik. Muvaffakiyet ancak Allah iledir (Nevev).
j :

314 SAHH-I MÜSLM

embe günü yayb datd. Âdem


Aleyhisselâm da bütün mahlûkatn so-
nunda olarak cumua günü ikindiden sonra, cumua sâatlânjdan bir saa-
tin sonunda, ikindi ile gece arasndaki bir. zaman içinde yaratd» *?.
brahim dedi ki Bize Bistâmî (Hüseyn ibn yâd), Sehl ibn Ammâr, :

Hafs kznn olu brâhîm ve bunlardan bakalar da yine Haccâc ibn


Muhammed’den bu isnâdla rivâyet etdiler.

(</• t > ^ P»' J r \ -M

T/
.• *** • - T
c/
rv

-
.
."•"
^-aU. ^ l
X ‘
/ v
— TA
’u&' P4 }>
£=$ P 3 y~) :
<J& • ü J*~ jllo (• jU j»J Jj* » .
j l

. « A>-Y _P ‘
j
JI t i '
jâc La. ; *Xl\\ Ç Jt

(2) ÖLÜLERN YENDEN DRLTLMES VE SEVK OLUNMASI LE


KIYÂMET GÜNÜNDE ARZIN SIFATI HAKKINDA BÂB

28 — (2790) : Sehl ibn Sa’d (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)


«Kyamet günü insanlar beyaz, duru beyaz ve kepekden arnmundan
ma’mûl çörek gibi ve kendisinde hiç bir kimse için bir âlâmet bulunma-
yan bir saha üzerinde har olunurlar (toplanrlar)» buyurdu.

‘ Is *P' û 6,

üc ‘ j*~~*
> •
*-:)r ü ' <j Jy Jt' l ~ YV
Jf 3P pL :
!Kj > o fr
iSt§
cJi- :
^ ^
. « J»'yÜo)l # IJVâ» ! J jL L s Ât * <j ii [ : a/^*L'î/ ' t
] o' j VI
^ *«

29 — (2791) : Âie öyle dedi Ben Rasûlullah’a «O


(R) : :

gün ki Arz baka bir Arza 16


, gökler de (baka göklere) tebdil olunur ve

15. Adem olu bütün varlklarn sonunda yaradlmd. Çünkü insan bütün mah-
ya’nî insan
lûkatn her bakmdan en mükemmelidir ve âyî illet menzilesindedir. Adem'in yaratl-

16.
d saat, bir çok imamlara göre cumua günü icabet sâat olmas ümid edilen sâatdir.
« Arz baka bir Arza » terkibi iki ma’nâya gelebilir Birisi, Arzn, Arz mâhiyetinden ba- :

kasna demek olur. Birisi de, bu Arzn baka bir Arza demek olur. Ve her iki ma’nâ
ile te’vîl vârid olmudur. Nitekim baz rivayetlerde Arz ate olacak, semâvât cennet de-
nilmi. Baz rivayetlerde de Arz gümü ebîkesi gibi bembeyaz, üzerinde kan dökül-
medik, günâh ilenmedik bambaka bir Arz olacak denilmidir... Arz ma’rife olarak zikir
ve tekrar edilmi olduuna ve bu sûretde ikinci birincinin ayn olmas asl bulunduuna
nazaran da ikinci ma’nâ zâhirdir. Maamâfih zamir ile «ayrehâ» buyurulmayb da zâhir
isimle «ayre’l-Ard» buyurulmas, evvelki ma’nâya da ihtimâl verdirmekdedir. Sonra
her iki takdirde de tebdil dahi iki ma’nâya muhtemildir Birisi külli i’dâmdan sonra yeni :

bir yaratma, ya’nî zât tebdili; dieri de maddesinin bekas ile sfat tebdilidir ki tahvil
demek olur. Kelâmclarn bazs evvelki ma’nây almlar, bazlar da ikinci manây
almlardr...
: J : )

KITABU SIFAT’L-KIYAME vel-cenne ve-n-nAr 315

hep o Vâhid ve Kahhâr olan Allah için frlarlar» (brâhîm: 48) âyetinden
sordum. O gün insanlar nerede olacak? Yâ Rasûlallah! dedim. Rasûlul-
lah «Srât üzerinde» buyurdu.
:

-4' j»‘ r)
rl
. (

JtjL j û>- . vi ' <4* ‘

‘4'H'
xt c
• (tv\v) —T *

* * *;# . ^ " ~
• - f - r
;U - .• t
,
• - \ : • ", • *
.
|

J* ‘ o;-A>-
1

J O ’
c ‘ J ‘ O 7'* J '
Cf \j_

[jT. »A.; jiliJ U^iSsT . l/’jV' D 3^ Uî' J J

3'1»
1;3 : 3^» •
û- J’T ) j^* • « ^4-' ^ • li >*^4

j^«SClr : Ji (i

^J.
D Jlî ^ 4S-1 j*\ J jî Yl !
^.Aiil l » vil
;
le £^>.^11

ÛA; ’j> 3.3 >* ^ «ifl/.; ü >i JG


# . (
ia.jLj 3& tf" ;
V'j *>- £>#
’Û.a Uj jy VI «Â>ly
? : IjHi .
j p>\ : Ji» <
J '
» LîVi : Jl» .

. l-’î
j Jly- LFjjTijLp j j* jS" i' . jy j jV JG :

(3) CENNET AHÂLÎS ÇN HAZIRLANACAK KONUK TAÂMI BÂBI

30 — (2792) : Ebû Said Hudrî (R) den; Rasûlullah (S) :

«Kyamet gününde Arz, tandrda piirilen bazlama ve pide gibi olur. Ceb-
bâr olan Allah, onu herhangi birinizin yolculukda bazlamasn (tandra
koyub piirinceye kadar) evirib çevirdii gibi cennet ahâlîsi için bir ko-
nuk taam olmak üzere eliyle evirib çevirir» buyurdu 17 .

Ebû Saîd dedi ki Bu srada Yahûdîlerden biri geldi ve : :


Yâ Eba’l-Kasm! Rahmân olan Allah sana mubârek klsn! Cennet
ahâlîsinin kyâmet günü yol aznn ne olduunu sana haber vereyim
mi? dedi. Rasûlullah :

— Evet, buyurdu. Yahûdî Rasûlullah’n dedii gibi


— Arz, bir tek bazlama olur dedi. Bunun üzerine Rasûlullah bizlere
bakd, sonra son dileri görülünceye kadar güldü. Sonra Yahûdî :


Sana cennet ahâlîsinin ekmeklerinin da haber vereyim katn
mi? dedi. Rasûlullah :


Evet dedi. Yahûdî

îbn Abbâs’m : «Arz yine bu Arz, ukadar ki sfât teayyur edecek, ez cümle da-
lar yürüyecek, denizleri yarlacak, dümdüz olacak, erilik bürülük görülmeyecek»
dedii rivayet edilmidir... (.Hak Dîni, IV, 3030-3032).
17. Nuzul konuk için hazrlanan azk ma’nâsmadr.
,
:

316 SAHH-! MÜSLM

— Onlarn kat balâm ve nûn’dur dedi. Sahâbîler :

— Bunlar nedir? diye sordular Yahûdî 18


.

— Öküz balkdr. Bu hayvann cierinin (en


ile iki nefis ve ciere
asl) münferid bir parçasndan yetmi bin kii yiyecekdir dedi 19
.

e-îi . ’-J) tfü Ojil'i ZÛ ,‘J


jVrt
^ Z (mr) - r >

’jp Si.
y «
5^*' V*c L?;"
î 36 v./ J.' û*

31 — (2793) Bize Yahya ibn Habîb el-Hârisiyy tahdîs etti. Bize


Kurre tahdîs etti. Bize Muhammed, Ebû Hureyre’den tahdîs etti. Ebû
Hureyre de; Peygamber (S) «Eer bana yahûdîlerden on kii tâbi’ ol- :

sayd yer üzerinde slama girmedik bir yahûdî kalmazd» buyurdu dedi.

4
u* >& (J-* V" >jyî x
J'S r 1 (0 '

>>» J • & S?)


1 .
oÇf J r ^ (tvm) — fY
.
^ 'jftST-i % - £> ^ i ÎS :36 ‘a
; v,

•^JulL-lV î ; IjSlîî . i jU. : 5 5*

.
jgt J^S 36 ç/j\ S /JJ . jL j\ : I . ** yfJ^S

^
.

îtfjtîj : 36 35* u .
ji£; üs 36 ü\ S A # ÜS . a%
'
• [**/ , W 1 /' y] Vl^il ^ J: S S ç/JI J* ç/A 4

18. Sahâbîler, BÂLÂM ve NÛN, Arabca olmayb branî iki kelime olduu için bu suâli
sormulardr.
19. Hadîsin medlûlü hakîkaten mükil ve müteâbihdir. Cennet yolundaki durak yerlerinde
cennet ehlinin aç kalmamalar için, Arzn tabiatn deitirib onu yenilecek azk hâline
koymak —lâhî kudrete göre güc olmamakla beraber— tabiat tebdil olduundan Bey-
dâvî gibi baz âlimler hadîsi mecaza hamletmilerdir. Böyle olunca hadîsdeki «hubzeten
vâhide» ibâresini, «ke hubzetin vâhidetin = bir tek bazlama ibi* diye tefsir etmilerdir.
Bazlarna göre bu tebîh külfetine de îuzûm yokdur Çünkü hadisin medlûlü :

Yahûdîler arasmdaki bir telakkiyi beyândan ibâretdir. Bu telâkki vahy ile Peygambere
bildirilmi, Peygamber tarafndan da bir mu’cize olarak tebli olunmudur. Bilâhare
ayni meclise gelen bu Yahûdî haham da o telâkkiyi te’yîd etmi ve kendi aralarndaki
bu telâkkiyi îzâh ve tafsil eylemidir. Peygamber de ite bu te'yid sebebiyle gülmüdür
:

KlTÂHlJ SIKATI.-KIYAME VE'L-CKNNK VE’N-NAR 317

( Y AIIÛDLERN PEYGAMBER (S) E, RUHDAN SORMALARI VE


1)

YÜCE ALLAH’IN: «SANA RÛÜDAN SORUYORLAR...»» KAVL BABI

32 — Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi:


(2794) :Ben
I’oygamber’in maiyyetinde bir tarlada yürüyordum. O da hurma dalndan
bir deneye dayanyordu. Derken bir kaç Yahûdîye tesadüf etdik. Bir
lakm dier takmna :

— Ona rûhdan sorun dedi. Ba’zlar :

— Sizlere holanmayacanz bir cevâbla karlamas sebebiyle, âki-


»etinden korkacanz böyle bir suâle sîzleri da’vet eden ey nedir? de-
diler. Dierleri de :


Ona sorun dediler. Bunun üzerine biri kalkd ve Peygamber’e
rûhdan sordu. Peygamber ona hiç bir cevâb vermeyib sükûta dald. Ben
derhal bildim ki vahy olunuyordu. Olduum yerimde dikildim. Vahy nâ-
.. olunca
I :


«Sana rûh nedir? diye soruyorlar. Onlara de ki Rûh, Rabbimn :

emri cünlesindedir. Sizlere ancak pek az bir ilim verilmidir» (el-srâ:


1(3) buyurdu.

E* x>- VE .
^--Y' ,j \ O (•••) — VT

"
- Lr*-*. O t : V& .

*
fjli- û Jjcj Jjitlb >*0*.l ü o »-!
*
5
' *
* * 1

ö Lb' : I) t» <
[>
c i Âliû 4 JZ

o o vJ 3 •
YJ ^ J jl jyi .

'
,
• • l - • M "" ' • ^

33 — (Buradaki iki râvî de, A’me’den, o da Alkame-


) :

den, Abdullah (ibn Mes’ûd R) Ben Peygamber (S) ile Medine’de bir n :

tarlada yürüyordum... dediini (32 rakaml) Hafs ibn hadîsi tar- yâs
znda rivâyet etdiler. ukadar var ki Vekî’in hadîsinde «Sizlere ancak :

pek az bir ilim verilmidir» ibâresi vardr. îysâ ibn Yûnus’un hadîsinde
ise «onlara ancak pek az ilim verilmidir» ibâresi vardr 20 .

20. «VE MA ÛTÛ... Onlara ancak pek az bir ilim verilmidir» ekli, hadisin râvîlerinden
:

A’me’in kraatidir. Mütevâtr olan kraat ise «VE MÂ ÛT1YTUM... : Sizlere ancak pek
az bir ilim verilmidir » eklinde olan krâatdr.
: t

:« SAHÎH-I MÜSLM

v ^pS 3 i i? : 36 ^vt ^ j, (...) - r1


^
.

‘Jf j* J ü & 'Jj*


36 . il v. 4 3,— y 3 A? y * /;.

. ^.1» VI }A yjT J Uj : ojjj j 36 j . cA^V' ^ ^iA»-


34 — ( ) : Buradaki râvî de Abdullah (ibn Mes’ûd R) n :

Peygamber (S) bir hurmalk içinde idi, kendisi bir hurma deneyine
dayanyordu... dediini rivayet edib yukarki râvîlerin A’meden naklet-
dikleri hadîsleri tarznda zikretmîdir. Bu da kendi rivâyetinde «sîzlere
ancak pek az bir ilim verilmidir» demidir.

. ( *I
Ar*J
JÎill'j
)
^Vl J *\
-Vj <_}
I
a Jo* y \ (tv\©) — fû
• ^

'H ^^ t oyj jü J3 :36 .


& y o/ ’j; ^^
JL ’jj
.
33

3li 5 3rl l (jil : V VI I 1J 3Ü tJli • £a*^3 IjS^"

• :
Ji [w/^/ w] d j j vC c^\jV
35 — (2795) Habbâb (R) öyle dedi
Benim, Âs ibn Vâil
: :

üzerinde bir alacam vard. Kendisine geldim de bu alacam ondan


istedim. Bana Muhammed’e küfretmedikçe bu alacan asla sana ver-
:

miyeceim dedi. Ben de ona Sen ölünceye, sonra da tekrar diriltilin-


:

ceye kadar ben Muhammed’e asla küfretmem dedim. Âs ibn Vâil Ben :

ölümden sonra muhakkak diriltilecek miyim? Öyle ise ben tekrar malma
ve evlâdma döndüüm zaman bana gelirsen, ben de o zaman alacan
sana ödeyeceim dedi.
Vekî’ dedi ki : Keza A’me öyle dedi : Bu vak’a üzerine u âyetler
nazil olmudur :

«Âyetlerimizi inkâr eden ve Bana -elbetde mal ve evlâd verilecek- :

tir diyen adam gördün mü? O, ayba muttali? mi olmu, yoksa Rahmân’m
huzurunda bir ahd mi edinmi? Hayr öyle fieil. Biz onun söyleye gel-
dii sözü yazacaz ve onun azabn da uzatdkça uzadacaz. Onun söy-
ler olduuna biz mirasç olacaz ve o bize tek bana gelecekdir»
(Mer-
yem: 78-80).
\

KTÂmi S KATI' I, KIYÂMK VF'I.-CKNNK VK'N-NÂK 319

L A»-_) /> .
,J
\ b \>- .
^.C UT b p J-
\ îl*A>- . (...) —n
^-r. 4
tr^*' ö* T lo- . 1 J b‘Â>- j ^ .
^». t' jr- . '^.a!
J)j
l/’I.Ü ol-.*» Â-Albl ^ ol-
1

jV
. il.» ' :‘c3V» :
j j>- •!*£> ,jj . £-^j| *^j Ji» jAlbYl

" ' •
-

36 —Buradaki râ.vîlerin hepsi de A’me’den bu isnâd


( ) :

ile Vekî’in hadîsi tarznda rivâyet etdiler. Cerîri’n hadîsinde: Ben câhi-

liyet devrinde bir demirci idim. Âs ibn Vâil’e bir i yapmdm. te Âs


ibn VâiTe geldim de o iin istiyordum... demidir. karln
i
^y} ^ ^6 l'j :
Jj) iî ^ (°)

b'
l j ‘'iî**- Joi - rv
-ls& e
is j 4j)\!çJ |J>jff (rv\A)

l:
;
L ^kJs Ua:c ^ jtl U.A j&" jl ! }\ 3li : 3 j* dUU J ^J1 <Ȕ

*il jb Cj |Tf_® cO'lj cj j^i ^J


1*J :
.
l I

[r rr/jUV'/A] J jc. jj-UaJ*^A 3


t J Yl
^ ^3* *j«*3

.i/v^rj
(5) YÜCE ALLÂH’IN: «HALBUK SEN ÇLERNDE KEN ALLAH
ONLARA AZÂB EDC DEL D...» ÂYET HAKKINDA BÂB
37 — (2796) Enes bn Mâlik (R) öyle diyordu Ebû Cehl:
:
:

Yâ Allah! Eer bu Kur’ân hakîkaten senin tarafndan (indirilmi) hak


bir kelâm ise, bizim bunu inkârmza kar bir cezâ olarak üzerimize ta-
lar yadr veya bize dier türlü elîm bir azâb ver.’ dedi. te bunun
üzerine u âyetler nâzil oldu :

«Halbuki sen içlerinde iken Allah onlara azâb edecek deil idi. s-
tifar e dikleri halde de Allah onlara azâb edecek deil. imdi ise Al-
lâh’m kendilerine azâb etmemesi için neleri var? Mu’minleri Mescid Ha-
râm’dan men’ ediyorlar. Halbuki onun hizmetine ehl de deiller. Onun
hizmetine ehl olanlar. Ancak muttakîlerdir. Lâkin çoklar bilmezler»
(el-Enfâl: 33-34) 21
.

21. Burada verilen iki âyetden önceki âyetlerde o zihniyetde olanlarn


hadîs metnindeki
inkâr ve alayl ifâdeleri de tescil edilmidir : -Ve
c nlara âyetlerimiz okunaca zaman .
\rtxk iitdik, dilesek bun un benzerini biz de söyleriz. Bu
eskilerin efsânelerinden baka
bir ey deil, diyorl} rd. Bir vakit da : Ey Allah! Eer
bu, senin tarafmdan gelmi hale
kitâb ise durma, üzerimize gökden talar yadr veya bize elim
bir azâb ver' demilerdi »
(el-Enfâl: 31-32).
:\>u SAHlH-1 MÜSLM

iS
*'" 1
V * 1

v] *
—y (^)

jc \J\> vi :
.
^vûll JcV > iL â a ;cc (ty\v) — fA
J - >
*** >•! J*
*;> ,
•- 'î
'n. '.'•* \ • ' S - • {'•,•'
^- .
?
: •*' : 1 •-*. i 0& C>
>
‘ J. ’
â* J. ’ ^ tç* -
5i ‘

’Jc jlUV ti\J i o \ j 0*1 •


(J jr'' 3 j ; 3Ϋ»

y*i ^ ^ l>j: VrJ

j *jf
e
r J J-^. _>*J jaH ^ J l» J'î • <3 ^5 j^cV j\ . ALij

: (JÛs i ±üû : ’VJ (JÜ .


/''*-?, jj*j ^ jij la


^»r'J
"
Vjaj jl
/
^ Uai^J <:x.
j ^_a»

. t £-i ^ *5*3» ’&i&v Jj ts ‘j » *§ i» 3jî-S itfa


* 'j&. ji jy jj ^ • _ \&u j\ w*.j^ j ^ Av - > ^ J> » D»

y.ü* ^vj^s’44 *
* ',_£^ -jji ji y.'4
y
l * (
i
1 ^-* 1
) J j» j •— * >Sy^\ ^J * c£*^ Jf

* ;;,• i jJI^alL * aoU ^jLU » oUU. V » Â ; ^\)l \»i— >J Laî ^Uf""
y
.
[v-n/jU'/^] *-kJ V ^5^

• * k ^J : 36 J l 5çi ;o
• ci-“t
• :
JC ^^
YÜCE ALLAH’IN «SAKIN OKUMAMAZLIK ETME! ÇÜNKÜ
(6) :

NSAN KENDN MÜSTAN GÖRMEKLE MUHAKKAK AZAR»


KAVL BABI

38 — (2797) öyle dedi Ebû Cehl Mu- : Ebû Hureyre (R) : :

hammed sizin aranzda secde ediyor, yüzünü topraa yapdryor mu?


diye sormu. Kendisine Evet öyle yapyor denilmi. te Ebû Cehl bu

:

ccvâb üzerine Lât ve Uzzâ’ya yemin ediyorum ki, eer onu bu ii ya-
:

parken görürsem muhakkak boynunu çiniyeceim, yahut yüzünü top-


raa sürteceim! diye yemin etdi. Sonra Rasûlullah (S) namaz klarken,
boynunu çineyeceini iddiâ ederek yanma geldi, fakat birdenbire arka-
sna dönmü, elleri ile korunarak geri geri çekilib gitmi. Sana ne oldu?
denildiinde Muhakkak benim ile onun arasnda ateden bir Handak,
:
"
KÎTi* '
CIFAT'L-KIYÂME VE’L-CENNE VE’N-N '.r 321

bir hevl (korkunç ey) ve bir takm kana 1ar vard, demi. Müteakiben
Rasûlullah : «Eer bana yaklasayd, melekl r onu parça parça ederlerdi»
buyurmudur.
Râvî Ebû Hâzm Biz bunu Ebû Hureyre’nin hadîsinden
: midir, yahut
da ona erien bir ey midir? -bilmiyoruz demitir.

te bunun üzerine Azîz ve Çelil olan


, Allah u âyetleri indirmidir :

«Sakn okuma nak etm^. Çünkü insan muhakkaV azar. Kendisini ih-
tiyâcdan vareste gördüü için. (Ey insan!) üphesiz r^önü ancak Itabb-
nadr. Bir kulu, namaz klarken men’ edecek (bir adam) gördün mü sen?
Gördün mü (u cür’eti) ? Ya o doru yol üzerinde ise, yahut takvay em-
retdiyse. Gördün mü? Ya (öbürü) hakk yalan sayd, iymândan yüz çe-
virdi ise. (O adam) Allah’n muhakkak görüb durduunu hiç de bilme-

mi mi? (Böyle eylerden) saknsn o. Eer (küfürden) vazgeçmezse an-


dolsun onu anlndan tutub sürükleriz, yalanc günahkâr anlnda*. O va-
kit meclisini da’vet etsin dursun. Biz de zebanileri çaracaz. Sakn ona
boyun eme, secde et, yakla» (el-Alak : 6-19).

Râvî Ubeydullah ibn Muâz, kendi hadîsinde Ve ona emretdii eyleri


:

emretdi, sözlerini ziyâde etdi 22


. Dier râvî Muhammet^ ibn Abdi’l-A’lâ:
O vakit o çarsn kurultayn ya’nî kavmini, ibâres^* ziyâde etmidir.

22. Tirmizî’nin rivayetinde dePeygamber namaz klarken Ebû Cehl Ben seni bundan nehy :

etmedim mi? Ben seni bundan nehy etmedim mi? diyerek varmdr.
Bu âyetlerin tefsiri ve iyi anlalmas için deerli müfessir Elmal’l Muhammad
Hamdi Yazr merhûm’un Hak Dîni Kur’ân Dili adl kymetli tefsirini (VIII, 5&3-5963)
tavsiye ederim.

S. Müslim; C. 8, F — 21
U .

322 SAHÎH-1 MÜSLM

> v; . 'il j£ yi ,
t : illi jij 'j£.'j , l il-'Jü .
fg'jl i/' il 4^'jl
M
:£v ,'J 'i tjîlii
y .
y û -jLIi .iL^Cl.

ijikliil ^ t-1 us Jr‘ ,


•£ yöi-i £ 'js ’=
^ AD $ 'jlj ^ 'l OU' . 'l

«aij! 'j
£ rt'ilrû^U’sö
,P 4 y&J £t .
4. £:Vj SjL' jri ’J .
‘jj" lk ^iiu 'Jû

-Vj
' ^
i uL ^
".t' iiL itj Â'.l [ :
iü içi / itfc . öti £;î"
^ ^ y'A
ö ^
.

^ Li> p *£g yCû a


r
ju.1 jvr :
3; . .
ojj .^-j
. jjAjlc yCjJ : ^3* cii[' 'j' Âfc Uji Erilli ^Ij.* (jui
,
• [vt/o^J'/i 0O ^ Â-LlaJl 3*^.1
^
? î^»- Vi Âc Ljul5>^ .»l : 3^

(7) DUMÂN HÂDSES BÂBI

39 — (2798) : Mesrûk öyle dedi : Biz Abdullah (ibn Mes’ûd


R) m
yannda oturuyorduk. Abdullah bizim aramzda yan tarafna yas-
lanm yatmd. Derken kendisine bir kimse geldi ve Yâ Ebâ Abdirrah- :

mân! Hikayeci bir adam Kûfe’nin Kinde kapulan 23 yannda hadîs nakle-
diyor ve Duh 1 sûresindeki âyet münâsebetiyle Muhakkak dumân âyeti :

gelir ve kâfirlerin nefesini keser, mu’minleri ise o dumân yüzünden nezle


hastal ey
yakalar diye iddiâ etdi dedi. Abdullah ibn Mes’ûd
gibi bir
bu sözü duyunca sinirli halde toplanb oturarak öyle dedi: Ey insanlar!
Allah’dan ittikâ ediniz. Sizden her kim bir ey bildi ise bilmekde olduu
eyi Bilmeyen kimse de ALLAH
söylesin. desin. Çünkü o, herhangi BLR
birinizin bilmedii bir ey için ALL. H demesini de en iyi bilen- BLR
dir. Azz ve Celîl olan Allah Peygamber’ine «Ben bu Peygamberlik :

hizmetine kar sizden hiçbir ücret istemiyonh. Ve ben kendiliimden


teklif edenlerden de deilim de!» (es-Sâd: 86) buyurdu. (Bu âyetin nuzûl
sebebi udur:) Rasûlullah (S) insanlardan islâma kar. bir aleyhtarlk
görünce «Yâ Allâh! Yûsuf peygamberin yedi (ktlk) yl gibi onlara
:

23. Kirman, Ktnde’nin Kûfe’de bir yer olduunu bildirmidir. Aynî de bu adamn dumân
hakkmdaki bu sözü Kinde kabîle'inden baz kimseler arasnda söylemi olmas ihtimâli
vardr, diyor ki. Kinde Yemen’den çkan en büyük kabilelerdendir.
K.ITÂBU SIFAT'L-KIYÂME VE'L-CENNE VE'N-NAH 323

la yedi (ktlk yl olsun)!» diye duâ etdi 24 Bunun . üzerine Kurey’i id-
detli bir ktlk yl yakalad ki her eyi kökünden ald. Hatta kendileri
.rlkdan hayvan derilerini, ölü hayvan etlerini yediler. Onlardan biri gök
yüzüne bakard da (çet'n açlkdan dolay) ortal duman hey’etinde gibi
jürürdü. Ebû Sufyân Peygamber’in yanma geldi de : Yâ Muhammedi
't-n geldin, Allah’a tâati ve akribâlk balarn eklemei emredib duru-
yorsun. Kavnn Artk onlar için duâ et! dedi 25 Aziz
ise helak oldular. .

ve Celîl olan Allâh: «O halde semânn apaikâr bir duman getirecei gü-
nü gözetle. O, insanlar saracakdr. Bu pek yaman bir azâb! Ey Rabbmz!
Bizden bu azab açb kaldr. Çünkü biz iymân edicileriz dediler. Onlar
için düünüb ibret almak nerede? Kendilerine (hakîkatlar) açklayan
bir rasûl geldii halde, yine ondan yüz çevirdiler. Bir öretilmi, bir
mecnûn dediler. Biz bu azab biraz açb kaldracaz. Fakat siz hiç üp-
he yok ki tekrar dönecek olanlarsnz» (ed-Duhân: 10-15) buyurdu. (Bu
dumân Kinde’linin dedii gibi âhiret azâb 26 olsayd) âhiret azâb kal-
drlr myd? Allâh’n : «Çok büyük bir iddet ve savletle çarpacamz
gün, muhakkak ki biz onlardan intikam alclarz» (ed-Duhân: 16) âyetin-
deki bat (= bir kimseyi arslan gibi unf ve savletle kavrayb tutmak)
günü, Bedr günüdür. Demek ki Duhân azâb da bate de lizâm da âye-
tu’r-Rûm da (zuhûr etmi ve) geçmidir.

X ^
ti*
**•*
J
£ £-^33 \
* y ^ •*-£- o O ' y. i l (• •
) — 1

J
j
£
JL* V' J*
.
'

j_j • - * O 6

J
-* »
j-*
« , ^
\ -A** jî l £*«*>: Y& .
(
- *• r
ü '
<j?-4

J '
*.!>. iT^a' ’J’ jbTi J ’S'j : 'ju-ji;. it r. ’j; .Ç : 'Ji . 3 , ;s ü c gai .

24. Bu vak’a evvel olmudur. Buna lbn Mes’ûd’un, Küreydin apaçk dumân
hicretden
cezâsm gördükden sonra yine küfr ve inkâra sapm olmalarn haber vermesi de de-
lâlet eder. Bunun cezüs da biraz sonraki îzâhatdan anlalaca üzere Bate ve izlîm
olmudur.

25. Ebû Sufyân’n ktlk sknts üzerine bu gibi mukaddimelerle Peygamber’in gönlünü
almaa gelmesi, kssann hicretden evvel vâki' olduuna delâlet eder. Zira Ebû Sufyân’m
Bedr’den evvel Medine tara/ lurna geldiine dâir hiçbir rivayet yokdur.

26. Bu âyeti zât, lbn Mes’ûd’dur. Yoksa Ebû Sufyân’m duâ istir-
bu münâsebetle okuyan
hâmna mukabil Kasûîullah tarafndan tilâvet edilmi deildir. Zira lbn Mes’ûd’un be-
yân siyakna göre bu âyetlerin nuzûlü için vukûa gelen sebeblerin birincisi, bu ktlk
hâdisesidir. Bu âyet de tabiî olarak nuzûl sebebine tekaddum edemez.
\ a

324 SAHH-Î MÜSLM

. ua }•;, ys> ji; s


'j6
. ^ aîi. .t» j t' # sVv . jj;
^
jLü *1,.)

1 . a. I5 > ’cr*
:
^ (j*
* • . - . 6 m' i \ * m * * I * I • ^ ^

: JULJ>, "
y» J l»

(UW» 1
_,n I JU4» AL«J «u. j a.* c>^ ‘W
V*

"«il Ujû Jλ « ^5 ity î j-i-J » - Ij^S* -i-» ^l* j-^*!

. \yj*+i Ifo [' a/j-j'/* O *^Jl ^ii ^


iÇ3 J* çj L.a’V'» ; ü.yi* Ji* • aIi* L* ; ^ u Jj <3λ * s^y' j*A .i->
:, ^»

'yji j oiJ ^ y_
[ \ _\ • / j- ji'/ 1 1
] _j' ü — ^ij * u>r*
» - '

.
j JÜ Vy ,J*-) îIJ6['a/jU.j!‘/Uj j**Sllil ; \

40 — ( ) Abdullah (ibn Mes’ûd R) : Mesrûk öyle dedi : n


yanna biri gelib dedi ki imdi mescidde bir kimseyi terk etdim, Kur’- :

ân’ kendi re’yiyle tefsir edib duruyor «O halde semânn apaikâr bir :

duman getirecei günü gözetle» (ed-Duhân: 10) âyetini tefsir ederken:


Kyâmet günü insanlara bir duman gelib bu dumân onlarn nefeslerini
kesecek ve hatta o dumân yüzünden onlara nezle hey’eti gibi bir hâl ârz
olacak dedi. Bunun üzerine Abdullah ibn Mes’ûd Her kim bir ilim bil- :

mise onu söylesin, bilmeyen de ALLAH desin. Çünkü insann BLR


bilmedii ey için ALLAH demesi de onun ince anlayndan (ya’- BLR
nî ilminden) dr 27
.

Bu dumân hâdisesi ancak öyle oldu : Kurey, Peygamber’e kar


çetindavrandklar zaman, Peygamber onlarn aleyhine Yûsuf Aleyhis-
selâm’n ktlk yllar gibi ktlk yllar ile bedduâ etdi de onlara meak-
katli çetin bir ktlk isâbet etdi. Nihâyet o dereceye vard ki, insan i
semâya baktnda açln iddetinden dolay kendisi ile gökyüzü ara-
sndaki hava tabakasn dumân ekli gibi görürdü 28
. Hatta onlar kemik-

27. Çünkü «bilmiyorum» sözü, bilinmi olan bilinmiyenden ayrt etmek ma’nâsn ifâde
eder. Bu da ilmin bir nevidir. Bundan dolay «id edrî ns/u'l-ilmi = bilmem, ilmin
yarsdr» sözü mesel olmudur.
28. Duhânun mubîn, aikâra dumân. Bu dumân hakknda iki tefsir rivâyet olunmudur.
Biri bn Mes’ûd’n bu hadîslerdeki tefsiridir ki, iddetli açlk ve ktlk seneleridir. Çün-
kü çok aç olan kimseye gerek gözlerinin za’fmdan ve gerek çok kuraklk ve ktlk
senelerde havann fenalndan semâ dumânl görünür. Bir de Arablar, âlib olan erre
duhân adn verirler. Nitekim dumanl hava ta’bîrini biz de kullanrz. (Hafc Dîni %

V, 4297).
,

KItABU SIKAT’L-KIYÂME VE'L-CENNK VE'N-NAR 325

lei kemirip yediler. Bu çok skntl vaziyet üzerine Peygamber’in hu-


zuruna bir adam geldi de :

— Yâ Rasûlallah! Mudar kabilesi için Allah’dan mafiret niy âznda


bulun. Zira, onlar helâk oldular dedi. Buna karlk Rasûlullah :

— Nasl, Mudar için mi duâ edeyim? Sen hakîkaten bir cürretkârsm


buyurdu. Bununla beraber Rasûlullah onlar için Allâh’a duâ etdi. Bunun
akbinde de Aziz ve Çelil olan Allah «Biz bu azab biraz açb kaldra- :

caz. Fakat siz üphesiz yine dönecek olanlarsnz» (ed-Duhân: 15) âye-
tini indirdi. Peygamber’in duâs üzerine onlar yamura kavudular. Ken-
dilerine refâhiyet hâli uladmda hakîkaten Allâh’n sâdk haberine —
uygun olarak —
üzerinde bulunduklar küfür hâline döndüler. Bunun
üzerine Aziz ve Çelil olan Allah «O halde semânn apaikâr bir duman :

getirecei günü gözetle. O insanlar saracakdr. Bu, pek yaman bir âzâb.
Ey Rabbmzî Bizden bu azab açb kaldr. Çünkü biz iymân edeceiz
( dediler)» (ed-Duhân: 10-12) âyetini indirdi.
«Çok büyük bir iddet ve savletle yakalayacamz gün, muhakkak
ki biz intikam alclarz» (ed-Duhân: 16) âyetindeki bat (= iddet ve
savletle yakalamak) la Allah, Bedr gününü kasdeder dedi.

I
li l
J* ‘ û* . A-.- J (...) — i\

.
s£\
3 , bb'ij « , &5 m yi: ^ ’jî
: 36 *\ g W*

. ^ * £ls \
1-

-r. * l/*
’vit?
4
£ -
.r; l-â .^Yl (...)

41 — ( Buradaki râvîler de Abdullah ibn Mes’ûd (R) un:


) :

Be ey (meydana gelib) geçmidir: Dumân, lizâm, rûm, bate ve kamer,


dediini rivâyet etmilerdir 29 .

21). Abdullah ibn Mes ûd burada geçmi olduunu habeF veriyor: Duhân, lizâm,
be âyetin
rûm, bate ve kamer. Duhân ile bate’nin ne olduu bundan evvelki rivâyetlerde gö-

rüldü. Lizâmdan maksad «o halde yakn bir azâb lâzm olacak » (el-Furkân: 77) âyetiv-
deki lâzm olan azâblardr. Bu da Bedr günü Kurey ileri gelenlerinden yetmi kiinin
öldürülmesi, yetmiinin de yakay ele verib muslima larm ellte esir dümesidir. Bu ayni
/.amanda bate (iddet ve salvetle yakalama) ta’bîr edilen cezadr.
Kamerden maksad, ayn ikiye bölünmesidir k‘ bundan sonraki bâbda anlatlacakdr.
Rûm ise -Elif lâm mim. Rumlar malûb oldu. Arzn yaknnda. Maamâfîh onlar
:

bu yenilmelerinin ardndan bir kaç sene içinde muhakkak galebe edecekler. Önünde
de sonunda da emir Allah’n. Ve o gün mu’minler, Allah’n nusrat ile farahlanacaklar.
O, kimi dilerse muzaffer klar. Aziz odur. Rahim odur. Allah’ va’di bu. Allah va’din- c
,li'n caymaz. Fakat insanlarn çou bilmezler» (er-Rum: 1-6) âyetlerinde haber verilen,
lanllarn, BizanslIlara galebesidir.
Ayn ikiye bölünmesi, nübüvvet ve risâlet için müriklere kar kat’î hüccet olarak
zuhur etmi olduundan kyânetde, yahut kyâmctden evvel kamerin inikâkm bek-
lemee malâl kalmamdr. Dier dördü ise vukûundan önce haber verilmi olub, ihbar
j : ^
326 SAHH-2 MÜSLM

( ) : Buradaki râviler de A’me’den bu isnâd ile yukarki-


nin benzerini rivâyet etdiler.

f' • + ' t i * f r* * *• z s . A. 1 ' »! ^ < _


J Ju.it b J^ :
'.f
VU . J çjiJ\ J Jut
.
(m\)
, .

— (Y
/ '

u-»' - -m V-ni-
'«•> / îv *<.
û c J Alc ^
\
‘*J> ûc oLs lf "S
‘ v ‘ - -* ' O * «•»
y. • ^ *
W».
. V-1
*'> d Jjr r$) ^ ’j-J J.\ â <£y A? ^ .
,
jijt j -i X , "j-jJ ^Ja
: 3b [< ' jjlT VI vIJJl i/, JiV sJÜ» I
^ ^îjdj :
J£j jc

. ( jîîa ji âIVji j sin V :i : )


jü j\ < \i&j j f/j j Ç*h ,
<

42 — (2799) (R) Azîz ve Celîl olan Al- :. : Ubeyy ibn Kâ’b


lah’n «Biz en büyük azâbdan önce de onlara mutlaka yakn azâbdan
:

tatdracaz. Gerek ki rucû’ ederler» (es-Secde: 21) kavli hakknda: O


yakn azâb, dünyâdaki musibetlerdir. Rûm, yahut bate, yahut duhândr,
dedi. (Bate, vahut duhân hakknda ek eden râvî u’be’dir.)

>%ui;.a(A)

6} Cf
"
^ S kii E*ÎÛ. : Vb .
v-> 'E
^
’j& 'jjijl
fj (r A . •) - (t

§§|? Jc j.” «J-lil : Jli sSU^c «_,•»> (J 1 Jyc < AaU j l

(8) AYIN (KÎYE) YARILMASI BÂBia>


. «
1 As.\ » ^ "*
J)I a/.} 3iâ

43 — (2800) : Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi Rasûlul- ;

lah (&) imannda ay iki kka bölündü de Rasûlullah «âhid olunuz!» i

buyurdu.

veçhile zuhûra gelmi hâdiselerdir ki her biri bir gaybdan haber


verme olmak i’tibâ-
nyle yine birer mu'cizedir. Erâtu saate dâir haber verilen dier
âyetlerin hepsi de
böyledir. Ancak subûtlar ve kâfirlere kar hüccet olmâlar,
zuhûrlarna vâbestedir.
Biz mu’minler için zahir olan mu’cizeler nübüvvete
hüccet olduu gibi henüz zuhûra
gelmeyenleri de vukû’lan muhakkak olan eylerdir.
30. •Ayt ik , ayrlmas » hadîsi râvîlerinin çokluu ile mehûr hadîslerdendir. Aym ikiye
bölünmesi hiç üphesiz, maddî ve âfâkî mu’cizelerin en büyüüdür.
ârih Hattâbî öyle demidir : «Ayn yarlmas mu’cizesi, bütün Peygamber’lere
verilen âyetlerden hiç biri kendisi ile kyâs olunamyacak derecede büyükdür. Çünkü
bu mu’cize gök yüzündeki cisimler içinde parlak bir sûretde göze çarpan
bir küre
üzerinde izhâr edilmidir. Bu cihetle insan üzerinde ibret
aliriayâ medar olacak te’sîri
büyükdür ve en açk bir burhandr».
el-Kamer sûresinin banda bu hâdiseye u âyetlerle iâret buyurulmutur
•Saat yaklagd. Ay (ikiye) aynld. Onlar bir mu’cize görürlerse yüz çevirirler vei
J &
KÎTAUU SIKAT’L-KIYAME VE'L-CENNI-J VE’N-NAR 327

.i
1
uc û[
4
--l- J Jl
(•••) - i i

V,’
w>Ul.« !«•' Jk»-
_J p , V k
\ il* A> . vlA.C <_/ U»*Â>J ? . <_

;
v0 ':v c
: J c *j*— J. ö c

' ‘
s >-• *>' ^ -r>' •
(
^

I” • • / "

//. ;iû UisCi . u&îi £31 ji «Sj . ’j* ££ i' J ç & :


$ •
î>
:j* ?}

. « »i A^' J j
fil Jlüi . < j i
J±»

44 — (Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi Biz Ra-


) : :

sûlullah (S) ile beraber Minâ’da bulunduumuz srada idi. Ay iki par-
çaya ayrld. Bir parças dan arkasnda idi, bir parça da berisinde idi.
Bunun üzerine Rasûlullah bize «âHid olunuz» buyurdu. :

vf »

.Lo
-/
c
u A l> x>~ L-tlft fcp’ >Uiî> (...)- £ o

Ard aras kepilmeyen bir büyüdür derler Tekzîb . etdiler , hevalanna “uydular. Halbuki
Jer i? bir gâyeye baldr * (el-Kamer: l-3y
Bu konuda hadîs hayli çokdur. Bütün bunlar zikredilen âyetin tefsiri hakknda
gelmi rivayetlerdir.

Kameriin yarlmas haddizâtnda mumkinâtdandr. Sâdk haber ile vukûu haber


verilince inanmamaa sebeb yokdur. Mütevâtr olan Kur’ân onu isbât için en kuvvetli
delil iken, bakaca tevatür aramaa da hacet yokdur. Hâricdeki tarihçilerin ve münec-
cimlerin farkna varamamasndan veya bir ay tutulmas gibi telâkki etmesinden dolay
7.abt ve kayd etmemi olmalar, vak’ay inkâra hak Veremiyecei gibi semavî cirimlerin
hölünüb sonra biribirlerine eklenmesi mumkin deildir diyenlerin lakrdlarnn da ehem-
miyeti yokdur, bâtll sâbitdir.

Ayn yarlmas mu’cizesinin aklen imkân cihetinin de eski felsefecilerle kelâmclar


arasnda derin münâkaalara sebeb olduunu kelâm kitâblarmda görüyoruz. Eski filo-
zoflara göre semâ ile semavî cisimlerin bölünüb sonra birebirlerine eklenmesi mumkin
deildir. Bu cihetle ayn yarlmas mu’cizesinin vukûu muhâldir. Kelâmclar da bun-
lara luzûmu kadar cevâb vererek bunun aklen imkânn isbâta çalmlardr. Yeni
feza nazariyeleri ile eski nazariye ve münâkaalar iflâs etmi, târihe kanmdr. Günein
ve küremizin de içinde bulunduu güne manzûmesinin kendisinden daha büyük ec-
râmdan ayrlarak vucûd bulduunu kabûl eden yeni fezâ nazariyeleri, ayn ayrlmas
mu’cizesini kabûle daha musâid olsa gerek. Esâsen, âfâkî ve uhûdî mu’cizeler umû-
miyetle âdete, tabiata aykr hârikalar olduundan, aklî imkânn aratrmak luzûmsuz
bir megûliyetdir. Hatta mu’cize mefhûmuna aykrdr. Çünkü mu’cizenin aklen imkâ-
nn aradrmak, onu âdete ve tabîate yakladrb kabulünü kolayladrmak çabasndan
ibâretdir. O zaman hârika ve mu’cize olan bir ey, adî bir tabiat hâdisesi menzilesine
indirilmi olur...
Bu konuda daha geni ma’lûmat için Elmal’l Muhammed Hamdi Yazr’m Hak
Dîni Kur’an Dili adl tefsiri (VI, 4621-4638) tavsiyeye lâykdr.
— j .

328 SAHÎH-1 MÜSLM

m "
-
• •
illa -

^
1 i
rv— .

- - jj— j -v*c JJLÎ : u \s

. « a^.1 1 ! o
££& y! J _>~ Jl» .
J^ Ââlj O' • ÂiL

+* * •

1 c ‘
0C ‘ Vji ta; j îtfö. sili 1
\^Jslp (ta* n)
y \

*•
.
^

* .
jto»•

j

^
^ ( §
.

+
5» .

,b. \J >

"
•'.*

• .
i

U» A>-J
£
.

<* *"
v
^

*
f."*
V
î
l .

i*'#
mT
(...)

r >
. .

i
• A *t • <

3Gâ :
(S* c j) ü}
1
*
A>- (J J» •

^ c
^ ^ ^ «w ^

45 — ( ) :Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi Rasûlullah :

(S) zamannda ay iki parçaya ayrld. Bir parçay da örtdü, bir parça
d§ dan üstünde idi. Bunun üzerine Rasûlullah: «Yâ AHâh! .âhid ol!»
dedi. •
v
(2801) Buradaki râvî u’be, A’me’den, o da Mucâhid’den,
:

o da bn Umer’den, o' da Peygamber (S) den bunun benzerini rivâyet


etdi.

( ) u’be’den olmak üzere (45 ra- : Buradaki iki râvî de


kaml) Abdullah ibn Muâz’m u’be’den gelen isnad ve hadîsi tarznda
rivâyet etdi. Ancak îbnu Ebî Adiyy’in hadîsinde: «âhid olun, âhid
olun!» demidir 31
.

h.1 -i>- . '


J'_
- î . A.*- ö *^: C J ' ‘
Û J (ta* t) —
K- ^ &jS- jLaA
••
'
fr J- IjH— J*î jl • tj~il
J* .

.•'s-
• OÎ-* j‘ < 1

. • ^

* '
c
• - -'. -
° û
• " J " f- * -T.i n **

^^
f ^ ..-s -
î

^
: v

_r* û c 4 c
J ** 4 ‘

^ v J' «A>- • ü J>-j (...)

. üLl! Cs Jl>.

31. Ahmed ibn Hanbel Musned’inde Esved tarîkiyle bn Mes’ûddan u ziyâdeyi de rivâyet
etmidir Mu’cizeyi gören mürikler biribirlerine
:
Bu, Ebû Kebe olunun
:
bir mu’-
cizesidir. Maamâfîh size gelen yolculara da bir sorunuz. Eer bu hâdiseyi
onlar da
sizin gördüünüz gibi gördüklerini söylerlerse
Muhammed'in peygamberlik iddiâs do-
rudur. Aksi takdirde bu sihirdir demiler. Ve sorduklar
yolcular da: Evet gördük. Ay
ikiye bölündü diye tasdik etmilerdir.
^ v -»

46 KTABU SIFATTL-KIYAME VE'L-CENNE VE’N-NAR 329


Katâde, Enes ibn Mâlik (R) den tahdîs etdi
(2802) :

ki Mekke ahâlîsi Rasûlullah (S) dan kendilerine bir mu’cize göstermesini


istemiler. O da onlara ayn ayrldn' iki kerre göstermidir.

( )
Buradaki râvî de Katâde’den, o da Enes’den (46 ra- :

kaml) eybân hadîsinin ma’nâsyle haber vermidir.


.il, ;>t
*
\i\>)
0
w,
.

+
'j ü \^. . s ü (...) - 1

*. 47 i.'.
out ^Jj.
'
> \
" *\ - v .
' v r.v,
^
; Jj ^/C 4 i .
^ \ j c/ (5*- «

' -
1\

J- 1 '
: j)

Buradaki râvîlerin hepsi de u’be’den, o da Ka-
( ) :

tâde’den,
48 Enes’in Ay iki frkaya ayrld dediini rivâyet etdiler. Bun- :

lardan Ebû Dâvûd’un hadîsinde Rasûlullah (S) zamannda ay yarld :

ibaresi vardr.

£^ •
s** J
;
j o*:r" urfj v> (
^ —i
TA r ) t\

„ /
>
Uj J,C .• » * ' .• - •*•* .• f *. • ' ; • - «!
0 • •• • - - - *•
v A W *>*
) O j
* * 2 A.:c 4-V1 » A:C ^jr o}» A :: C JC 4 SrC +>,r
»• ' * * •* - ' **
' * * ^ .


^3 jf o— _/* a " *36

— (2803) : bn Abbâs (R) : Rasûlullah (S) n zamannda


ay yarld demidir 32
.

Jfj > J' a' J* s?' W


* sj-* vi
-*
{jt-
•*
Â*L.l
y I
j \ »*
y 1
(;•*
x* . «L.ç.
^
\ Cj
^
j^l (ta« i) — £^
Ü il a/-S 36 : 36 . UV' J. '
*o‘ ‘ yiJ» o-J' .v 4 » X < J x^ s
rr}»>> >V ‘ ^ 3-4 5 ‘
>,
-V Â > '^
o
* It $^ ^v

• V' *> •
A-zl) &x>- : VU . l_j y_£ û'l jr X+f- (...)

^ Vi A my 1

y
; ‘
«V- ü.' o; ‘LA” o-J' .v Ü.' 2 g: S V- ^
* *15^ 3-^.j ®

32. Ayn ayrlmas, semavî cisimlerin dahi yklabileceinin anlalmasna ihtardr. Ve bu


:

SAHH-1 MÜSLM

(9) «EZÂYA KARI AZÎZ VE CELÎL OLAN ALLÂH’DAN


DAHA SABIRLI HÇBR KMSE YOKDUR» BÂBI

49 — (2804) : Ebû Mûsâ (R) öyle dedi Rasûlullah (S)


:

öyle buyurdu «itmekde olduu ezâya kar: Aziz ve Celîl olan Allah’-
dan daha ^ahrl hiçbir kimse yokdur. Çünkü ona irk koulur ve kendi-
sine oul nisbet edilir de sonra Allah onlar yine selâmetde klar ve r-
zklandrr».

( Buradaki râvî de Ebû Musa’dan, o da Peygamber’den


) :

yukarki hadîs gibi rivâyet etmidir. Ancak «ona çocuk uydurulub» sözü
müstesnadr. Zira râvî bunu zikretmemidir.

•''/ ^
w y/ -'I" î A \
*' ^ • i .

A~c
/ \

4a\**\
y Il l A.»- . «üil
J0 J (...) û

S'^ Jp A>-\ d yb «i'3 3l» : j «IjÛc 3^:3^. ^ <J ' 3/


c

.
^ " '•- • ' x
c-U ^ i
*»"
-Oj
>
a)
\
’• '9
a " \" • >\ "* »'• a 9 A Tf *
^
' "
-J j t a)

50 — (Abdullah ibn Kays (R) dedi ki Rasûlullah (S)


) :
:

öyle buyurdu «îitmekde olduu ezâya kar Yüce Allâh’dan daha sa-
:

brl hiç bir ferd yokdur. Çünkü insanlar Allâh’a misil uyduruyor ve ona
oul isnâd ediyorlar da bununla beraber, Allah onlar rzklandryor,
onlar selâmetde klyor ve onlara ihsanda bulunuyor» 33 .

haysiyetledir kamerin iniJâk mu’cizesi, kyametin zamanda yaknlndan ziyâde


ki
akla* yaknln
göstermidir. _
Hulâsa bütün bu rivây etler bu mu’cizenin safhalarn belirtmektedir Mu’cize u :

müriklerin istei üzerine Peygamber’in Allâh’a duas ile, Mekke devrinde vukua gel-
midir. Ayn ikiye bölündüü ve bölükleri Hra veya dier bir dan
d görülmüdür. u
iki tarafna ayrl-
halde biribirini te’yîd ve Kur’ân îzâh eden bu rivâyetler kar-
snda bu hadiseyi inkâr, akl prensiblerine aykr düer. Bu rivâyetler dndaki ri-
vâyetler ve görüler de çürük ve bir takm indî te’vîllerden ibâret eylerdir.

33. Sabr, lugatda bir kimseyi bir eyden alkoymak, nefsi darlk hâlinde iken zabt etmek-
dir. Râgb m
el-Müfredât'ma göre, nefsi, akim ve dînin gerektirdii veçhile yahut on-
larn habs ve zabtm istedii eylerden .utmakdr. Umûmî bir lafzdr. Bulunduu
mevkilere göre adlar alr. Meselâ nefsi musîbetden habsetmee sabr denilir. Zdd ceza’-
dr. Ceza’, mihnetlere, zorluklara tahammül etmemeli, ikâyet etmekdir. îîluhârebede
sabretmeye ecaat derler. Zdd korkaklkdr. Allah Kur’ânm pek çok yerinde sabr
tavsiye etmi ve sabrllar övmüdür. Onlara hisâbsz ecirler va’d etmidir
«...Ancak sabredenlere ecirleri hisâbsz ödenecekdir» (ez-Zumer: 10).
Bu ladisde Allah’a sabr isnad, hilm ma’nâsma bir mecazdr. Hlmde ukubete
nüstahkk olan mücrimin cezasn derhal icra etmeyib baka bir zamana habs ve te’hîr-
den ibâretdir.
’. : $
KTAöU SIKATL-KIYÂME VE'L-CENNE VE'N-NAR 331

Ub /cK /•> jb' -t (\


•)

.j',b
«.
j> j‘J y vS ûü" jJ G>3i .îf^l
^
iC
/ '
(, A ..) _ 6 ^

ifa jk» j;‘


^
ö>v jü i îijÇ- 'it 3>; »
^ V x ^ ** * -

w> ^
j âj : J jîLi .
*
*) : J ^L* î l

r L-VIÂ4 \
Sf*} l*j Lîjdl d)
' <•
*

. «I
j-Jjl VI cJy.t .
jül dlUjî Vj (
JVi £->î )ihl* V Jl : fiTjd j
-,r -* • ?• *’£+’•' f 'z - . ^ • - ”
• ,
• ' \ ^^ ^ f ^ i
6 ^ a* ^ / . # .

• Jb .
J 1
^ c/^

ta •*>- • vj
1
-U^ (• •
•)
*» *' / ' ^

. i-j"i -j
i
*V « jû iûiî Vj , Tji V|
. ^ ^ yi y i'4
* V »>
d?u
^ 3 *
y i>'
(10) KÂFRN (AZÂBDAN KURTULMAK ÇN) ARZ DOLUSU
KADAR ALTUNIJ (BLE) FDYE VERMEK STEMES BÂBI

51 ••— (2805) Peygamber (S) öy- : Enes ibn Mâlik (R) den :

le dedi «Pâk ve Yüce olan Allâh cehennemliklerin en hafif azâblsma:


:


Dünyâ ve dünyâdaki her ey senin olsa azâbdan kurtulmak u
için onu fidye eder miydin? buyurur. O kul
— Evet, fidye ederdim der. Bunun üzerine Allah :


Sen Âdem’in sulbünde iken ben senden (imdi göze aldn) bu
fedâkarlkdan daha ehven bir ey istemidim Bana ortak tanmamand. :

(Râvî, öyle dediini de zannediyorum dedi) Ben de seni atee katmya-


cakdm. Fakat sen (dünyâya gelince- tevhîdden) imtinâ etdin de irkden
ayrlmadn buyurur» 34
.

34. Aadaki âyetler de bu bâbdaki hadîslerin ifâde etdii ma’nâlar en belî ekilde ifâde
etmektedirler :

•Hakikat küfredenler ve kendileri kâfir olarak ölenler, onlardan hiç birinin (bil-
farz)yeryüzünü dolduracak mikdârdaki altunu dahi onu feda etse— kat’iyyen mak- —
bul olmaz. te onlar! Pek elemli bir azâb onlanndr. Kendilerinin hiç bir yardmclar
da yokdur» (el-Bakara: 92).
«O inkâr edib kâfir olanlar yok mu, eer yeryüzünde bulunan her ey ve onun
bir o kadar daha onlarn olsa da kyâmet gününün azâbmdan (kurtulmak için) onu
fedâ etseler, yine kendilerinden kabûl olunmaz. Onlar için pek elemli bir azâb vardr*
(el-Mâide: 36).
-Zulm eden herkes, eer yerde bulunan (bütün) eyâya mâlik olsayd, (azâbdan
kurtulmak için) onu behemehal fedâ ederdi. Onlar azâbt görünce peîmanlklann açk-
larlar (ne çâre ki) aralarnda, kendilerine hakszlk yaplmakszn adâletle hükmolun-
mudur » (Yûnus: 54).
- Rablanna icâbet edenlere daha güzeli vardr: Ona icabet etmeyenler
(e gelince)
yeryüzündeki eylerin tamâm, bir misli de beraber olarak kendisinin oha, onu (kur-
3 3

332 SAHlH-1 MÜSLM

(
Buradaki râvî Ebû Imrâm: Ben Enes ibn Mâlik’den
)
:

iitdim, Peygamber’den tahdîs ediyordu diyerek yukarki hadîs gibi ri-


vayet etdi. Ancak «ben de seni cehenneme katmyacakdm» sözü hâric-
dir. Çünkü râvî bunu zikretmemidir. '
.

& Sij jd’ 3 >0.1"


'&Ü UjÜ* SA (•••)- “X

£^
* • • |
* ^ ^

3 3ÎÎ Ö5 . Gf'ji t* 3 as ( Gfc- 5y>Vt # j s . i « )

. Ç. ^v .‘J. i» oK' •) J.lsd Mi? > 36 ^y üî < cîuU

. « d»’!.
-

M '£\ îjil J
-
: '4 M^ .
: 'Jjii S * *2s

52 — ,( ) : Bize Enes ibn Mâlik (R) tahdîs etdi ki, Peygam-


ber (S) öyle buyurmudur : «Kyâmet gününde kâfire :
J

— Ne dersin? âyet senin Arz dolusu altunun mevcûd olsayd, sen


bu kadar altunu (azâbdan kurtulmak için) fidye verir miydin? denilir.
O kul x :

— Evet verirdim der. Bunun üzerine ona :

— Senden, bu fedâkarlkdan daha az ve daha kolay istenmidir,


denilir».

V£\ .
ij/i 3 & t
a? & /y 3 'a? (...)- »r

<
y-*^ ö* J. 1 > ^ &r. s» Jl (
^ y&j )
il ili

. «iu’îv u iiîi. i; el ÎT: ’4 ML' » 36


. «il . «&

'
53 — ( ) : Buradaki iki râvî de Saîd ibn Ebî Arûbe’den,
o da Katâde’den, o da Enes’den, o da Peygamber (S) den olmak üzere
yukarki hadîs gibi rivâyet etdier. Ancak burada «Bunun üzerine ona: :

Sen yalan söyledin. «Halbuki senden, bundan daha kolay plan istenilmi-
dir, denilir» demidir.

tuluu urunda) muhakkak feda ederdi te onlar, hisâbm kötüsü onlar içindir Ba- . .

rnaklar da cehennemdir. O, ne fena yatukrhr » (er-Ra’d: 18).


«...Günahkar o gün azabndan oullarn, karsn biraderini, kendisini barndr -
,
,

makda olan soyunu sapmu, ve yeryüzünde kim varsa Hepsini feda etmek ister lci nihd~
,

l/et kendisini kurtarsn. Fakat ne mümkin! Çünkü o bedenin bütün uzuvlarn söküb

koparan hâlis alevdir » (el-Meâric; 11-16),


k k , ' !

KTÂnU SIKAT'L-KIYAME VE'L-CENNt; VE'N-NÂR 333

(")

3 ’J.J. Ki : Vi ^ iiVm 3 ) S <#r («•') - •i


(

K pî
.

'j& -Jf\ -J ^ i 36 5LS a i e»c s "’J\ Ki . :& ^ .

i'_V jî Ç'SI j Oi j itül tjil ^ÂH s 3^ y^' 1 ’j? ’i,^ 1

f 3.
\ja& i !

• * 5 y'*?' f >. iij


„ »7- i'T'"

(11) «KÂFR, YÜZÜ ÜZERNE HAROLUNUR» BÂBI

54 — (2806) : Enes ibn Mâlik (R) öyle tahdîs etdi : Bir


kimse
— Yâ Rasûlallah! Kâfir kyâmet gününde yüzü üzerine (ba aa
:

veya sürüklenerek) nasl harolunur? diye sordu. Rasûluilah :

— Dünyâda onu aya üzerine yürüten (Allah) kyâmet gününde iki


35
yüzü üzerinde yürütmee kaadir deil midir? diye cevâb verdi .

Katâde Rabbmzn izzetine yemin olsun ki evet kaadirdir dedi.


:

iJ* j uj. ç.-sj c^u j U'^j j*'


rl (\t)

O' ^ ij iU- li .
j/y ir \ ‘j t*Ap- . J-jldl \iy-jj? (va*v) — ûû
*• ^

f V-
‘ A' J* ! ‘ V J* ^k (J
8
^ :
tA • ir i
[y (

î iai îil *Ja î \ai o\D J* ! ç> i


ir! !>_ : l)!^ jr . <*.-3 jlll • Ull!

.;ihj ;-p :eh j* ^ X;ij y ül t/A !


^ J-vVj4?"
i l:/ il j . v :
g^sf î ki â s
;. ’j* * ^^ *J
; t •
'<5
3^
l

Om'j ü J r
- j' *'
. <t la> o A— J . fa»
(_y_^ J j* «

(12) DÜNYÂ EHLNN EN N’METL VE REFÂHLI OLANININ


CEHENNEME DALDIRILMASI, DÜNYÂ HALKININ EN ÇETN VE
SIKINTILI HAYÂT SÜRENNN DE CENNETE DALDIRILMASI
BÂBI

3 Bi hadîs mealdeki âyetin haber verdii gerçein Peygamber tarafndan yaplm


u
on güzel bir tefsiridir / :

*ifu yüzleri üstü cehenneme (sürülüb) toplanacak kimseler ite .onlar yerce en
9
,

kötü f/olcu da çok sapkurlr» (el-Furkân: 34).


f
: i

334 SAHH-Î MÜSLM

55 — Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi


(2807) Rasûlullah : :

(S) öyle buyurdu: «Cehennemliklerden dünyâ al. âlîsinin en ni’metli ve


refâhls olan kimse kyâmet gününde getirilir ve atee bir daldr dal-
~
drlr. Sonra :


Yâ Âdem olu! Sen hiç bir hayr gördün mü? Sana herhangi bir
ni’rnet urad m? diye sorulur. O kul
— Hayr vallâhi yâ Rabb! der.
Cennet ehlinden olub da dünyâda en
çetin ve meakkatli hayât süren kii getirilir ve cennete bir daldr dal-
drlr. Müteâkiben ona da :


Ey Âdem olu! Sen hiç bir çetinlik ve sknt gördün mü? Sana
herhangi bir sknt vc zorluk urad m? diye sorulur. O da :

—Hayr vallâhi yâ Rabb! Bana asla iddetli fakirlik ve ihtiyâcdan


dolay fena bir hâl ârz olmamdr. Ben asla bir hayât çetinlii ve zor-
luu görmedim der».

J J l
>j
r ,> _. (\r)

: VI» .
(
* *
J
•' *
Jj y
«•
\
2sj*
1 (TA* A) — 0 A
: Jî» < düUj’ ‘ ®^:î >c c
** ** *
«*
• fi*
*
*
' » “ •

V*3 :* . lj>- VI ,j ,S 'j^.5 S ^r. o*


3 *'. • Â:— > -^liü V *il
jj d

'
. a . ö£j *1 . s>v jj 's*\ »sj ‘j- .
Ç-5» j \
r 'j/c c.e^
.

(13) MU’MNN, KEND HASENELERYLE DÜNYÂDA VE ÂHRETDE


MÜKÂFATLANDIRILMASI, KÂFRE SE HASENELERNN
DÜNYÂDA TA CL EDLB PEN ÖDENMES BÂBI

56 — Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi


(2808) Rasûlullah
:
:

(S) öyle buyurdu «üphesiz Allah mu’mine hiç bir haseneyi eksik mü-
:

kâfatlandrmaz. Mu’mine, hasenesinin hem dünyâda verilir hem karl


de âhiretde onunla mükâfatlandrlr. Kâfire gelince, o, dünyâda iken
Allah için (ya’nî Allâh’n çalma kanûnuna uygun olarak) yapm oldu-
u amellerin güzelleri (ya’nî baarlar ve kazançlar) sebebiyle doyuru-
lur. Nihâyet âhirete gitdii zaman kendi lehine mükâfatlanabilecei hiç-
bir. hasenesi kalmamdr».
) .

KTABI! SIKATL-KIYAME Vti'L-CKNNK VK’N-NAh 335

• -J
>r 'o
c t ^ac ^ •
\sjJ\ ^'V: c ^ L-O-7 (•••)

u r-^
î • ini - ‘ '

o—£ ..

3*# âc

57 — ( ) : Ees ibn Mâlik (R), Rasûullah (S) dan öyle


laldîs etmidir iledii zaman buna mukâbil dünyâda
: «Kâfir güzel bir i
iir doyurulu ile doyurulur. Mu’mine gelince üphesiz Allah onun hase-
•içlerini âhireti için onun lehine biriktirir ve bir de tâatna karlk ol-
mak üzere dünyâda ona hemen arkasndan bir rzk ta’kîb eldir ir».
( Buradaki râvîler de Enes’den, o da Peygamber’den ol-
) :

mak üzere yukarki iki râvîlerin hadîsleri ma’nâsyle rivâyet etmilerdir.

<y i
\S J*
V
O
-
c i j'* a
0
üc ^ ^ (3.
•»
' t/ yy L>^ (
rA#
v — ûA
. i/' £)tf V . t # jür^'j 'j: » ia/o Ois & y
.a — v .
jjv rp. j.Tir' jipi y; j . oü s.

/• »*• * • * »• " J^ ^ f ti •' • ' #y ; M > t • • I" * A»


‘ csyv' û c b x‘c û c x -*~
^ Vj }j c/
| /
(•
\
•)

. « At.ir d _ ^.c _ <Jl


fj\ aIc J j\ . ilIl-Vi

(14) «MÜ MNN MESEL, EKN GBDR; KÂFRN MESEL SE,


ERKEK ÇAM AACI GBDR» HADS BÂBI

58 — (2809) Rasûullah (S) : Ebu Hureyre (R) dedi ki :

öyle buyurdu «Mu’minin meseli ekin gibidir. Rüzgâr onu devaml (sû-
:

retde kâh o tarafa kâh bu tarafa) meyletdirir durur. Mu’mine de devaml


belâ ve sknt isâbet eder durur. Munâfkn meseli de erkek çâm aa-
cnn meseli gibidir ki tâ hasad vakti gelib çatncaya kadar hiç eilib
sallanmaz».

( Buradaki râvî de Zuhrî’den bu isnâdla rivâyet etmi-


) :

•I ir. Ancak Abdurrazzâk’r hadîsinde tumîluhû (— onu meyletdirir) —


sözü yerine ayni ma’nây ifâde eden «tufîuhû» sözü vardr. —
y c U , , . m
336 SAHH-1 MÜSLM

: Vl» . J Ju* j jLi' o ^A c


d' d '
J^. Asjf (TA\ •) — O \
i J ’ ‘ »•

,> • , , .-i - .'• • » . - '.'V. V i*


d A>-
\* -
. < A.; 1 dÜL* > J
d' (jjJ «J
1

^j
c ‘
(J d j
\

°> V #A ’ • '
d? J- 1 *^ d?#' 3 :> * 11
§£ ^ 3_>~j (JÎ* : c)k

. rj: ^i/ v . ;rJ ’jc i; Jbii\ $;$» j^OyÖ JjSj 'j- . U>î ÜjîSj

. a (,$(*^1 ö Al» tj£>-

59 — (2810) : Kâ’b ibn Mâlik’in olu, babas


''â’bdan tahdîs
etdi. Kâ’b ibn Mâlik (R) öyle demidir Rasûlullah (S) öyle buyurdu: :

«Mu’min kiinin meseli, ekin nevinden bir sap üzerine biten tâze otun
meseli gibidir. Va’nî yumuakdr). Rüzgâr onu meyletdirir durur. Rüzgâr
estikçe bir kerre onu yere vurur, dier defa da dümdüz dorultur. Kâ-
firin meseli ise, kökü üzerinde sâbit duran erkek çâmn meseli gibidir.
Kökünden bir defada çekilib koparlmak zaman oluncaya kadar, onu hiç
bir ey eib meyletdirmez» 36 .

v"îf-
* *x» 0 »t * •++ * < < • rv * a ^ v «a • / \
—m
: Vu . <£±* U £>- S
,
^ ü (...)

Dfe : D& . «d s , eii: c, ü Jr^j ^ü ‘


: > -j
J jûi % idi L-ü
’J- tfpj «h j • j 3jij
gj'j ce :
»

j ’j;
.
^ i^4 v j vyj ijjv ’S- jip' ’$>) V~‘\ ol; .
.

. a A>.lj

60 — ( ) : Kâ’b üm Mâlik’in olu Abdurrahmân, babas


Kâ’b (R) dan, öyle demidir Rasûlullah (S) öyle buyurdu : : «Mu’min
kiinin meseli ekin nevinden bir sap üzerinde biten tâze otun meseli
gibidir. Rüzgârlar onu meylettirir dururlar. Kendisine eceli gelinceye
kadar kâh yere çarpar, kâh dorultur durur. Munâfk kiinin meseli ise

36. Hadîs metninde mu’minin benzeri olarak zikrolunan karne, mezrûâtn çimen hâlinde bir
sap ile çk
eklidir. Mu’minin hadîsde bildirilen buna benzerliine gelince, o öyle îzâh
edilir: Düzgün bir sap ile çkan ekin her zaman sakin bir hayâta mâlik deildir. Esen
rüzgâr ile o kâh eilir, kâh dorulur. Bir zaman yeillik tarâveti ile yaar. Eir müddet
sonra zamann inkilâblaryle sararr. Fakat o, rüzgârlarm iddetleri ve dehrin inklâb-
Iar karsnda eildii halde hiç bir zaman devrilmez, yine dorulur ve «Allah birdir, :

ei orta yokdur* diye ubudiyyet Plân eder. Mu’min de böyledir. Hastalk, hüzn, keder,
zulm gibi zamann bir takm bunaltc halleri karsnda saa sola sarslsa da bir türlü
yklmaz. Allah’a kullukdan ayrlmaz.
Fâsk ve fâcir de kara serviler gibi ne kadar metin, boylu boslu olursa olsun, günün
birisinde Allah onu fsk ve fucûru sebebiyle yere serer.
) (

KtAbU SIFAT’L-KIYAME VE'L-CENNE VE’N-NÂR 337

kökü üzerine sabit duran erkek çamn meseli gibidir ki ona bir defa
koparma vakti gelinceye kadar hiç bir ey isabet etmez».
V

.
\sp> 3 Gri-i V& : . S /Ç S S ^
il £ it o; • ûî 4 J?i4 ^ ,
yu 4 p y kk
. Jiö 'j£ . üia ;c S di .

«
jîjVi j^Ojsd as3 , >. £ j $
. $ Ü"
61 — ( ) : Buradaki râvîler Kâ’b ibn Mâlik’in dier olu
Abdullah’dan, o da babas Kâ’b (R) dan, o da Peygamber (S) den olmak
üzere rivayet etmilerdir. Ancak .bunlardan Mahmûd, Bir’den yapd
rivayetinde : «Kâfirin meseli, erkek çamn meseli gibidir» demidir. îbnu
Hâtime gelince o, Zuheyr’in dedii gibi «munâfkm meseli» demidir.

Vc
(
jlLm : VÜ . Cj ^ O j (••«)
— *vf
306j
j
• ^
Vfe 5
, df J Jfü i\
. •
g^
â§| c^' û*
^ ( V. '
ö) 36

âc ‘ «5 ti) cf :

62 — ( ) : Buradaki iki râvî de Kâ’b ibn Mâlik’in olu


Abdullah’dan, o da babasndan, o da Peygamber’den olmak üzere yukarki
râvîlerin hadîsleri tarznda rivâyet etmilerdir. Bunlarn ikisi de Yahyâ
ibn Kattân’dan nakletdikleri hadîslerinde «kâfirin meseli, erkek çamn
meselidir» demilerdir.

y*' iP c^'lP-A ('•)

> *0

( JaD JââMj) t^AÜJI â [)c 5 <> % c• YA ' ')


—V
" # * ^ * •

>1 l»' •' * ' .


\" lt> •' • '• v i. "*, ^ « ff
,

^
:j
^ £-£* <> \ i jlio c/ <sl j . (
^A*>. <jm j jUi )
: 'jr *

S. Müslim; C. 8, F — 22
338 SAHH*! MÜSLM

• t jX> VI î . i//, j£jV ;>S ^ 'jj


» ^ «it i ^3 3&

J'i ! «» o î î >r :
I jt
J?
. oV;-:^ • Ç-î
^ j£jj: «t x$
.
« ^ p Jlü

. IjJj *â1 ti w**l « t/ : cA» j jSClr jV 3^ : • 3**) «£jj


i O’J^ Âi 3&

(15) «MU’MNN MESEL, HURMA AACININ MESELDR»


HADS BÂBI
Tl

63 — 'r
.°* 1 '
: Abdullah ibn Umer (R) öyle diyordu Ra- :

sûlullah (S) «Aaçlarn içinden bir : nevi aaç vardr ki yapra dümez.
O aaç muslmin b nzeridir. O nedir? Bana söyleyiniz» buyurdu. Orada
bulunan insanlar krlardaki aaçlan saymaa baladlar. Abdullah der
ki Bunun hurma aac olduu hatrma geldi. Fakat (söylemee) utan-
:

dm. Ondan sonra insanlar Yâ Rasûlallah! Bize söyle, o nedir? diye sor- :

dular. Rasûlullah «O hurma aacdr» cevâbm verdi. Ben bunu Umer’e


:

söyledim. Senin bu hurma aacdr demi olmakln bana muhakkak


undan ve undan daha sevimli olurdu dedi 37 .

4* ^ • £5 s a* e*. u£> . & S 32 ( ..) -M


* } j?-
1 'û* Oy**- ' ® <S1 Oj-j «JÎ5 : 3^» • j* t/' Cj° ‘ û* 1

' • O? \ 3*=A • « CjSJ^

A-i tili . ü ji öî lji ixi . üiJi vi i


if/> j\ j :
>' y 36
. « m^ , |â i a ^ üs . _£C- u . '^- ji LUi <
f
#
37. Alimler dediler ki : Hurma aacnn
müslimana benzerlii hayr ve menfaatlarnm çok-
luu, gölgesinin devamll, meyvesinin güzellii ve her zaman mevcûdiyeti gibi hu-
sûslardadr. Çünkü meyvesi çkd
zamandan i’ti hâren tâ kuru yun caya kadar yenil-
mekde devam eder. Kurudukdan sonra da onun aacndan, yaprandan ve yaprak
damarlarndan bir çok menfaatlar edinilir. Sonra ondan en son ey çekirdekleridir ki
o da develere yem olarak kullanlr. Sonra nebâtnn güzellii, meyve eklinin güzellii,
ite bütün bunlar hayrdr, menfaatdr. Nitekim mü’min de tâatlarmn çokluu, güzel
ahlâk, namaza, oruca, okumaya, zikre, sadakaya, akribâya iyilik eone*e ve bunlardan
baka dier tâatlara devam etmesinden dolay insanlk tamâmyle bir hayrdr.
Tebihin vechi husûsunda sahih olan budur. Benzeme ciheti hurmann ba kesildiinde
dier aaçlarn aksine ölmesi ve telkih yaplmadkça ya’nî çiçek hâlinde iken erkek çi-
çei aslmadkça meyveye yüklü olmamasdr da denilmidir (Nevev).
-

KTÂBU SIFAT-I'L-KIYAME VE'L-CENi E VE’N-NAR 339

'

fi- :4ü) *- :
hc <J t“ x>- :Vλ
J \ J \ J ’
j\ \isjû (•••)

.»y i>$
»^
± v gf il J^S ^ i4 &r ü .
feuî 4 >' 3» *
: 3fc
. ^£

- "
S" *
*-
<J
^


^ ^Jl J^e "
UjT*:: 3Î

y= ûrl 0 *f : O >: Ia*U o> : JÛ .


j Kti1 . ^Lc J l^>j (. .)

V^ 4 -'•* •
jl-^.
î*fl£ y* Q/~j ti
l :
üj*.

yîu^ (...)


ji—il J :^^
3
i' ‘
5?r üii^l b «il J_>~j ^ hj”
"
: 3λ « 'jt Jl *

• « tf* jj olsu V

J i 1
• 1-O-i.l o a> j lTj . l^üf" 1
j V): 3^ ti— : "^l

ü o* ^sCli .
-•_ V jf j t 1 0’.l jj . «ÜJl îj-’l (j~*> ,j £» ji : Js ,j\ [jU

. \ iTj Uf"
^ 4 L-î jj^J jV : ^ Jtü . Glî üy l jl '^J\

64 — ( ) : bn Umer (R) dedi ki : Bir gün Rasûlullah (S)


sahâblerine hitaben: «Bana bir aaç’nevin&eri haber verin ki onun rfle-
seli, mu’minin meselidir» buyurdu. Halk krlarda bulunan aaç nevile- .

rini zikretmee koyuldular. bn Umer der ki Benim nefsime, yahut gön- :

lüme onun hurma aac olduu fikri atld da ben onu söylemeyi isti-
yordum. Bir de bakdm ki etrafmda hep büyük ve yal kimseler vard.

Bun.utj üzerine konumakdan saknb çekinmeye baladm. nsanlar sü-
i'üt zaman Rasûlullah: «O hurma aacdr» buyurdu.
etdikleri
( ) Mucâhid dedi d Ben Medine’ye giderken Abdullah
: :

ibn Umer ile yol arkadal yapdm. Bir tek hadîs müstesnâ onun Ra-
sûlullah’dan hadîs söylediini iitmedim. Yalnz una söyledi Biz Pey- :

gamberin yannda idik. Derken -kendisine cummâr (= hurma göbei)


getirildi. Râvî bundan sonra yukarki râvîlerin hadîsi tarznda rivâyet
etdi.
.
# ,
.
1

( ) : Seyf, tahdîs edib dedi ki : Ben Mucâhid’den iitdim


öyle diyordu : Ben bn Umer’den iitdim : Rasûlullah’a hurha göbei
getirildi... diyordu. Râvî yine yukankilerin hadîsi tarznda zikretdi.
340 SAHH-1 MÜSLM

( ) : bn Umer öyle dedi : Biz Rasûlullah’n yannda idik.

Rasûlulîah «Bana muslimin benzeri yahut musliman kimseye benzer bir


:

aaç nevi haber verin ki onun yapra hiç dökü ib dalmaz» buyurdu.
Müslim’in arkada brahim ibn Sufyân: Belki Müslim, bunu: mâm
«Tu’tî ukulehâ» diye rivayet etmidir. Fakat ben, bakalarnn yannda

da böyle «ve lâ tu’tî ukulehâ külle hinin» eklinde buldum demidir 38 .

bn Umer der ki Benim gönlüme derhal onun hurma aac olduu


:

geldi. Fakat gördüm ki Ebû Bekr ile Umer konumuyorlard. Bunun üze-
rine konumay, yahut bir ey söylemeyi arzu etmedim. Umer Onu söy- :

lemi olmakln baha undan ve undan muhakkak daha sevimli olurdu


dedi.

cj vlJj y Jj jrUl ‘vlip J->.J -A ('')


1

'Jj . t'jiî Ü*-3 j) 3 Lt* (rMr)-'V,

4 ,cjcm ’J» iJ? jSr y < idi. j) o'* <


(
&5Û. 'jCii
i

«
yi jüi j yûV- v'yj'
•'./> d ijb'i rj ii 'd iL;l

. illiyi UlÎ; < jlaVI ^


(16)EYTÂNIN NSANLARI BRBRNE KARI KIKIRDIB
UÜRADIRMASI, NSANLARI FTNEYE DÜÜRMEK ÇN
ASKERLERN BÖLÜM BÖLÜK GÖNDERMES VE HER BR s

NSANIN BERABERNDE KENDSNDEN HÇ AYRILMAYAN


BR EYTÂN BULUNMASI BÂBI

65 — (2812) : Câbir (R) öyle dedi : Ben Peygamber (S)

38. Bu sözün ma’nâs udur Müslim’in arkada olan brahim


: Sufyân’m rivâyetinde ibn
ve bakalarnn yine Müslim’den gelen rivayetlerinde «Ld yetehâttu varakuhâ ve lâ
:

tu’tî ukulehâ külle hînin » eklinde vâki’ olmudur. te Râvî brâhîm ibn Sufyân bu
«id tu’ti ukulehâ » kavlini, dier rivâyetlere muhâlefetinden dolay mukil gördü. Bu-
nun üzerine Belki mâm Müslim bunu «id» sz olarak «tu’tî külle hinin » eklinde
:

rivâyet etmidir. Belki ben ve dier râvîler *lâ»y isbât etmek sûretiyle yanlm ola-
biliriz demidir.
Kad dier imâmlar öyle dediler Bu «id», brahim’in vehmetdii gibi
Iyâd ve :

burada yanl deildir. O, Müslim’deki bu ekliyle ya’nî «!d» nn isbât ile de sahîhdir.
Keza Buhârî de böyle «lâ» nm isbât ile rivâyet etmidir. Bu «I&» lafznn vechine ge-
lince o, «tu’tî» fiiline müteallik deildir. Bil’aks bu «ld« mahzûf bir eye taalluk etmek-
tedir. Takdiri «id» muharrer olarak «Id yusîbuhâ keza, ve kezâ • dr. Lâkin râvî bu
:

ma’tûf olan eyleri zikretmemi yalnz «d» y zikretdikden sonra da : «Tu’tî ukulehâ
külle hînin» diyerek •— îd’nn hemen arkasndan— sö'ze baslamsdr fWev»vt>
[ •

K TA HU SIKATPh-KIYÂME VK’L-CKNNK VK’N-NAH 341

ilen iitelim «eytân, Arab yarmadasnda namaz k-


öyle buyuruyordu :

lanlarn kendisine ibâdet etmelerinden tamamen ümidsizlie dümüdür.


Lâkin o, insanlar arasnda biribirlerine _<ar kkrtma ve uradrmada
devam edecekdir» 39 .

( ) : Buradaki iki râvî de A’me’den bu. isnâdla rivâyet et-


milerdir.

Jl» j . \j j^-\ : ÜU )
l

j, \ ü d d ' (
r A\r) —
J
0 yC SÜ’ cJ'î . j}~ ’jz ‘
J [y* L/
1^Î V' jc j j>: (
£&* : üLc
*- * ^

. « Üi -pi\ ü* pjfc yi .
îû> tz. Jd jr Lr> *Ö

66 — Câbir (ibn Abdillah R) öyle dedi Ben Pey-


(2813) :

gamber (S) den iitdim öyle buyuruyordu: «bls’in taht deniz üzerin-
dedir. Bölük bölük askerlerini oradan gönderir de insanlar (çeit çeit)
düürür. Askerlerinin kendisi katnda en büyüü,
fitnelere fitne kopar-
mak bakmndan en büyük olandr».

X V û OÜ d (...)
— *\V
jÜH
itü.Iji-S $ : 'jfe • J..Ç
v; . ÇL J y ^1>VI tlL . î-jC j!Î : v&

^-4 ÂJJ .
1
^ y»\> îl» ^*‘*7. 4* (Jp
£-aJ
j[ D

[£ £ :
üj IJ y Jû . J4 . üfj lir cJLi :'jJX
" • »1 - ' >• .
* .*.'•! '* "
• 5 I

^
•'
j 5r*
Jl* •
^ U}-> j <ix< jL->

67 — Câbir (ibn Abdillah R) öyle dedi Rasûlullah


( ) : :

(S) öyle buyurdu «blîs tahtn- su üzerine kurar. Sonra bölük bölük
:

askerlerini gönderir. Askerlerinin derece ve makamca kendine en yakm,


fitnesi en büyük olandr. Askerlerinin biri gelir de öyle öyle iler :

yapdm der. blîs ona Sen hiç bir ey yapmadn der. Sonra onlardan :

bir dieri gelir ve O insan kendisi ile kars arasn iyice ayrmcaya
:

kadar terk etmedim der. Bu ifâde üzerine blîs o askerini kendisine yak-
ladrr ve Sen nekadar iyisin! diyerek takdir eder». \
:

39. Ya’nî insanlar arasnda husûmetler, kinler, harbler, fitneler ve dier sebeblele onlar
birikirine kar kkrtb saldrtarak uradrmakda devam etmekdedir.
' «

342 SAHlH-1 MÜSLM

A’me Onun : «onu nefsine basb sarmar» dediini sanyorum dedi.

« ' .-î, s r v » - - - ' v . m _ / v.

z&üVC-Cr*
.

(...)- -u

5y .
yi S :yy » 3>; g| y^ ;• î

. * AJ.I3

68 — ( ) : Câbir (ibn Abdillâh R) Peygamber (S) den


öyle buyururken iitmidir «eytân, kendi askerlerini bölük bölük gön- :

derir. Mütepkibcn onlar, insanlar arasnda fitneler koparrlar. Neticede


kendi nazarnda onlarn en büyük rütbelisi, fitnesi en büyük olanlardr».

cJfcj .• ^
i â oü*
» (tau) ~M

^ ^ ^ o* ‘
'
*
j j
^y «
( t>!u : jlK
i j j j : jfe . a y. y oy ^ Ai j v 4
aJ-i
y yCy u »
«n i 3yi N

. a jjitf VI ^ v .l .
yi» A.ifc yUl «il jl » J(i» ! «il J yi l

• ol±. y ( fey Z} ) £SJ\ i? Lj 5£ v& :


•:•
jü5 Ü)3 Z} (. .
.)


y J. 3i

*.
J jy y
i -tfj *
}>T s

oti. j\ y .
j, 1

o A. y\
S y?
. y
^
y iiiu,
d

a» a

69 — Abdullah 'bri Mes'ûd (R) dedi ki, Rasûlullah


(2814) :

(S) «Sizden hiç bir kimse mustesnâ olmamak üzere her bir kiiye
:
cinn-
den olan KARÎN’i (ya’nî eytân) tevkil edilmidir» buyurdu: Sahâbîler:
Yâ Rasûlallah! Sana da bir karin tevkil edilmi midir? diye sordular. Ra-
sûlullah «Bana da öyledir. Ancak Allah beni ona kar yardm etdi de
:

o musliman oldu ve artk bana hayrdan baka bir


40
ey emretmiyor»
dedi .

40. Bu kelime hem esleme, hem de eslemu eklinde rivâyet edilmidir.


Esleme, musliman
oldu demekdir. Eslemu ise ben onun errinden ve fitnesinden
selâmetde olurum de-
mekdir. Kadî Iyâd öyle demidir : yi bil ki bütün ümmet.
Peygamberin, cisminde
hatrnda ve dilinde eytân errinden ma’sûm bulunduu üzerinde
ttifâk etmidir. Bu’
hadis, insana pek yakn olan bu eytânn fitnesinden,
vesvesesinden ve kkrtmasndan
sakmdrmaya iâretdir. Rasylullah, o eytânn bizim beraberimizde
olduunu, bizim
ondan imkan nisbetinde saknmamz için bizlere bildirdi
tNevevi)
:

KTABU SIKM'I'L-KIYAME VE‘L-CENNE VE’N-NAR 343

( )
râvî de Mansûr’dan, Cerîr’in isnad ile
: Buradaki iki

onun hadîsi gibi rivâyet etdiler. Ancak Sufyân’n hadîsinde «insana cinn-
den olan karîn’i ve meleklerden olan karîn’i tevkil edilmidir» ibaresi
41
vardr .

« Ç ! -L*U î ? viüC » ^^5 ür?

! l d/~j [ cJ& dUhS :


a î jJ s U uil
» g§§
il-ü ^ ^ ’jf %V
! l t îdCj üi : « b IJU î üVJ[
'
: ci»
. **,
« b

*-
1)1» ?

l"
^
^
jl

. «
4
j-r.
Ii.
t»*'
U-l ,2>-
.
*r- ti'i
/£->»> 1
«? ^

4
m

— ’-î
.

70 — (2815) : Peygamber’ij zevcesi Âie (R) tahdîs etdi ki:


Rasûlullah (S) bir gece onun yanndan Âie der ki: Ben dar çkmd.
bundan dolay onun üzerine kskançlk duydum. Müteâkiben geldi ve be-
nim kskanmakda olduumu hissetdi. Bana:

Neyin var? Yâ Âie! Gayret ve hamiyyete gelib kskandn m?
diye sordu. Ben : ...
— Bana ne var ki? Benim gibisi, senin gibisine hamiyyetlenib ks-
kanmaz m? dedim. Rasûlullah :

— Sana eytânn m geldi? dedi. Ben :

— Yâ Rasûlallah! Benim beraberimde bir eytân m vardr? de-


dim. O :

— Evet buyurdu. Ben :

— Her insann beraberinde eytân var mdr? dedim. Rasûlullah :

— Evet vardr buyurdu. Ben yine :

— Peki senin beraberinde de var m? Yâ Rasûlallah! diye sordum.


Rasûlullah :

41. u âyetlerbunu takviye eder âhiy% idedir m


«Andolsun, insan biz yaratdtk. Nefsinin ona ne vesveseler verme kde olduunu
da biliriz. Çünkü biz ona gah damarndan daha yaknz. Hatrla ki (insann) hem san-
da, hem solunda oturan, onun amellerini tesbît etmekde olan iki
de (melek) vardr. O,
bir söz atmaya dursun, mutlak yannda hâzr bir gözcü vardr. (Bir gün bakarsn) ölüm
baygnl gerçek olarak gelmi : bu, senin kaç te
durduun eydir. Sûra da üfü- b
rülmüdür. te
bu, tehdidin günüdür. (O gün) herkes, beraberinde SÜRÜCÜ ve ÂHD
bulunduu halde gelmidir. Andolsun ki sen (dünyâda) bundan gafildin. te senden
perdeni kaldnb açdk. Bugün gözün keskindir. Onun (yolda) olan dedi ki i KARN
te yanmda olay ey karndadr» (Kaf : 16-23).
» . 4

344 SAHÎH-1 MÜSLM

— Evet, benim beraberimde de vardr. Lâkin Rabbm beni ona kar


yardm etdi de, o musliman oldu buyurdu.

Jui j)\ / J.
t>1 >> ^ r L (w)

il < a.a-.J' ^.1} (ya\*\) — VN


! û)' D t î 2)1
J
Vj : «J& 8 ^ * 3® ^ ‘ >“*J Ûr*

l> jll^l j t jJJ j j^\ »_* j (j C'^i-1 .


JjAJl ltVU ;c 4> ^ (•••)

yÇ. ) j *y -xj_
jj 3 .
« j-îj <î* b ik j;=- . ii^y a j&'cf
*
** -
,
. « 1 J5JL-

(17)«HÇ BR KMSE ASLÂ KEND AMEL LE CENNETE


GREMYECEKDR, FAKAT YÜCE ALLÂH’IN RAHMET LE
GREBLECEKDR» BÂBI

71 — (2816) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) :

.
— Sizden hiç bir kimseyi kendi ameli kurtaramyacakdr buyurdu 42 .

Bir kimse :

42. yi Ehl Sünnet mezhebine göre sevâb, ikâb, icâb, tahrîm gibi teklif nevileri akl
bil ki :

ile Bunlarn hepsi ve daha bakalar eriat ya’nî dînden baka bir yolla
sâbit olmaz.
sâbit olamaz. Yine Ehl Sünnet’e göre Yüce Allah üzerine hiç bir ey vâcib olmaz.
Allah bundan yücedir. Bütün âlem onun milkidir. Dünyâ ve âhiret onun sultasndadr.
Binâenaleyh onlarda istediini yapar. Bi’l-farz mutî’ olan iyi insanlar topdan azâb etse
ve onlâri cehenneme koysa, bu yine onun tarafndan bir adalet olurdu. Onlara ikrâm
etdii ni’metlendirdii ve kendilerini cennete katd zaman ise bu da kendi tarafndan
bir fadl olur. Bi’l-farz kâfirleri ni’metlendirse
ve cennete koysa, onun için bu da olur-
du. Lâkin o, haberi doru
olarak böyle yapmyacan, bilâkis mü’minleri mafiret ede-
ceini ve rahmeti ile onlar cennete katacan, kâfirleri de azâblandracan ve ken-
dinden bir adâlet olmak üzere onlar uzun müddet azâbda brakacan haber vermidir.
Buradaki hadislerin zâhirnce hak ehlinin: Hiç bir kimse kendi tâat ile sevâb ve cen-
neti hak kazanamyaca görüüne bir delâlet vardr. «lemekde devâm ettiiniz (iyi
amellerin) karl
olmak üzere girin cennete derler» (en-Nâhl: 32); «te bu, sizin ya-
pageldiiniz iyi amelleriniz sayesinde mirasç klndnz cennetdir» (ez-Zuhruf: 72);
çok az farkla: el-A’râf: 42 ve benzeri, ameller sebebiyle cennete girileceini delâlet eden
âyetlere gelince, onlar bu hadîslerle muâraza etmezler. Ayetlerin ma’nâs: Cennete gir-
mek ameller sebebiyledir. Sonra amellere muvaffakiyet verme, onlarda hlâsa hidâyet
etme, onlarn kabulleri, Yüce Allâh’n rahmeti ve fadl iledir, öyle ise yalnz amel
ile
cennete girilmemesi sahih olur. Hadîslerden kasdedilen ma’nâ da ite budur. Amellerle
ya’nî ameller sebebiyle cennete girilecei de doru olur ki bu da rahmetden
ibâretdir
(Nevevî).
KTABU SIKA'ITL-KIYAMK VE’L-CKNNK VfcrN-NAK 345

— Yâ Rasûlallah! Seni de mi (amelin kurtaramaz)? diye sordu. Ra-


silullah :


Evet beni de. ukadar ki Allâh’n beni kendi cânibinden bir rah-
met ile setr ve muhâfaza etmesi vardr. Lâkin sizler dâima doruyu iste-
yib, doru olan yapnz buyurdu.

( ) Buradaki râvî de Bukeyr bnu’l-Eec’den bu isnâd ile


:

rivayet etmidir. Burada «Kendi cânibinden bir rahmet ve bir fadl ile» :

demi, «ve lâkin doruyu isteyib, doru olan yapnz» cümlesini zikret-
memidir.
• ' * • •*'
- t\ • **
/ • v « •' »
v ^
***
r - -
•” >• £
c "• / \
“ YT *

O c 4 ü* 4
ü* \ ) ^ V-0

ji 1 A 'Jj-j { î V j 'JJ : « ti A ’oj


u » y 1 *j' I Jl

• «
o-a j S J2S y VI t Vj . >

72 — ( ) : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) :

— Ameli kendisini cennete koyacak hiç bir kimse mevcûd deildir


buyurdu.

,

Yâ Rasûlallah! Seni de mi amelin cennete koyamyacakdr? de-


nildi. Rasûlullah :

— Ben de. ukadar ki Rabbmm beni Rahmetle setr ve muhâfaza


etmesi vardr buyurdu,

'o* ^ x
o* (j.'
/ka» (...) — vr
~ - -»

. üi vj . $ i 3ji.j I
*
î tcjl v J< I jiî «
V'
<e^- '(i^r ^ » jg| ‘Ji 3« 3s *«-
:

;• / !• * • ' Z **+
«
^ ^ *

*
.
& Jj ^ J

«L ij i‘.V£ jî v . i! Vj» *-s jiiîs üstü .jû j> 'J


• 4

73 — ( ) : Ebû Hureyre (R) dedi ki ; Peygamber (S) :


Sizden kendisini ameli kurtarabilecek hiç bir kimse yokdur bu-
yurdu. Sahâbîlef :

— Yâ Rasûlallah! Seni de mi kurtaramaz? diye sordular. Rasûlullah:



Evet beni de amelim kurtaramaz. ukadar ki, Allah beni kendin-
den bir mafiret ve bir rahmetle setr ve muhâfaza eder buyurdu.
Râvî bn Avn, eliyle. iâret ederek Rasûlullah’m da kendi bana ia-
retle «Beni de amelim kurtaramaz. ukadar ki Rabbm beni kendi ca-
:

nibinden bir mafiret ve bir rahmetle setr ve muhâfaza eder» buyurdu


dertidir.
: ; j t

346 SAHlH-1 MÜSLM

: 3& • S# ()-Vt
>'
ö\ vi . tî v j » 36 i/JA> Ucîî Vj ! : ji c 4? ^3 » i n3/.; 36 "tf-

• « <*v. ^ *>» <>5 .M


74 — ( ) (R) dedi ki Rasûlullah (S) : Ebû Hueyre : :

— Kendisini ameli kurtaracak olan hiç bir kimse yokdur buyurdu,


Sahâbîler
— Y£ Rasûlallah! Seni de mi? diye sordular. Rasûlullah
_
:

— Evet beni de. ukadar ki lah bana kendinden bir rahmetle /. ye-
tiir (ya’nî bana kendinden bir rahmet uladrr) buyurdu.

. al S 1
. »Ç s ^ . aÇ j GÜ 3 îtf (...)- v«
jll J& JÜ : 1 J 1
1
[j* < -ij* t_r ^‘j aJ 'j^ Juy j !>l GA
ÖW .tMVj.Jü iiKjtsî. fcivj: j& . î± ’£>' jjilL nd 3j-X vi . gg
• * **' ci

75 — ( ) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) :

— Sizden hiç bir kimseyi kendi ameli asla cennete katamaz buyur-
du. Sahâbîler :

— Yâ Rasûlallah! Seni de mi? dediler. Rasûlullah :

— Beni de. ukadar ki Allah beni kendinden bir fadl ve rahmetle


setr ve muhâfaza edecekdir buyurdu.

ü* ‘ ti. '
6* V I
£»**•£

jj & Jb- • jji’ J «il JÛ S Ju* (...) —v
^ -ek y Aî
'
U j6 »
^A ^ 3 J6 : 36 • iloi li
.a
^ l jZS *jl VJ . Üt Vj » 36 î^-t Vj il Djij t I : l ji € 42

y o® ‘ aÇ o* < j ' &£* . JB Jb. .


jd j\ [isjs (taw)
>#
s
/4..
<

^ p> r
-y\ •
^ -f&\ % î£j u*> (•••)

'a* •cr>V> yi ;.l GÂ- Yi : . j‘\j Ui jt 3 *1 U& (ta«)


. .

KTABU SIKAT’L-KIYAMJE VE'L-CENNE VE'N-NAR 347


7ü — ( ) Ebû Hureyre (R) öyle dedi Rasûlullah (S)
: : :

— Sizler doru hareket etmeye (mumkin olduu kadar) yaklanz.


Doruya yapb, doru hareket ediniz. unu iyi biliniz ki sizden hiç bir
kimse kendi ameli kurtulamyacakdr buyurdu. Sahâbîler
ile . :

— Yâ Rasûlallah! Sen de mi amelinle kurtulamyacaksn? diye sor-


dular. Rasûlullah :

— Ben de amelimle kendi kurtulamyacam. ukadar ki Allah beni


canibinden bir rahmet ve bir fadl ile setr ve muhafaza edecekdir buyurdu.
(2817) Buradaki râvî de Câbir ibn Abdillâh’dan, -o da Pey-
:

gamber (S) den olmak üzere yukarki hadîs gibi rivayet etmidir.
( )
Buradaki râvî de A’me’den iki isnâd ile
: bn Nu-
rneyr’in (2817 müteselsil rakaml) rivayeti gibi rivayet etmidir.
(2816) Buradaki râ^î de A’me’den, o da Ebû Sâljh’den, o
:

da Ebû Hureyre’den, o da Peygamber (S) den olma^ üzere yukarki ha-


dis gibi rivâyet etmidir ve: «Bir de müjdelenib sevininiz!» fkrasn zi-
yâde eylemidir.

‘ J?. l
O* t)"*"
4
ü . 1*^4 <jr <X- (yjte (ta w) — VV
. js vj 4
:
te tül ûjjj v
»
'jfe .
& -y

w «*•

77 — Câbir (ibn Abdillâh R) öyle dedi Ben Pey-


(2817) : :

gamber (S) den iitdim öyle buyuruyordu «Sizden hiç bir kimseyi :

kendi ameli cennete girdiremez, ateden de kurtaramaz. Beni de amelim


cennete koyamaz, ateden kurtaramaz. Bu, ancak Allah tarafndan bir
rahmet ile olacakdr».

> s'J* î' î"*- O •


l ü“”l U'V > (™ A) — YA
-

: U(i Zu 3 yJ. .
Uii b-li .
J
Sr .
( ’i ÜiBij )
(y 3 T.l t
2>'
,
üjî- 3X(r i
^ ; . âli; 3; 24 sy j jiy j.: 3 d- 1
î4iVj;iiü«4 u;‘ 4
:
'I
y
'

4 '
.
\yj\j . 4 ijîi , 3&

v/4 «it
jj jd te\ ‘o\ \jtej .
;;v. 4 'â 342 4 'jî . t‘ vj . 4 d 1
'J /-S t.

•'Al
..Aüiü jjte t&i . 43 ^*13.1/3 2 4. (...)

. « tj^jjj , f\ y j 4y 4 .
« 3 J-ji ^
348 SAHÎH-1 MÜSLM

78 — (2818) : Peygamber’in zevcesi Âie (R) öyle diyordu:


Rasûlullah (S) :


frat ve tefrit ortasnda bulunan doruyu isteyiniz, (ondan âciz
olursanz) ona yaklamaya çalnz. Müjdelenib sevininiz. muhakkak u
ki hiç bir kimseyi kendi ameli cennete girdiremiyecekdir buyurdu. Sa-
hâbîler :

— Yâ Rasûlailah! Seni de mi? diye sordular. Rasûlullah :



Evet beni de. ukadar ki Allah beni kendi cânibinden bir rah-
metle setr ve muhâfaza edecekdir. unu iyi biliniz ki Allâh’a amelin en
sevimli olan, az olsa da en devaml olandr buyurdu.
( ) Duradaki râvî de Mûsâ bn Ukbe’den bu isnâdla riva-
:

yet etmi, fakat «bir de müjdeleniniz» cümlesi i zikretmemidir.

jLmS j jd\ \\a) ,


;

—W
• r • * - ** "
. } \ \
*»* ^ ^ t '• » a / v

w A>-
,

\ o l/ ' jt’j . ' . <.*0 (TA\\)

U dU us' y* uij î Çildir 1 : . »U-ü ^a^iîl jJ». |j.* y


. a I
j JsLz. 1 jÛc j ^ 1 1 » Jîi .
yi £ j dL' S
(18) Y AMELLER ÇOALTMAK, BÂDET HUSÛSUNA DA
ÇOK GAYRET SARF EYLEMEK BÂBI
79 — Muîretu’bnT u’be (R) den (öyle demidir):
(2819) :

Peygamber (S) iki ayaklar iinceye kadar namaz kld. Kendisine: Al-
lah senin geçmi ve geri kalm bütün günâhlarn mafiret eylemi iken,
niçin bukadar meakkatli ibâdet külfetini ihtiyar ediyorsun? denildi. Ra-
sûlullah buna «Ben ükr edici bir kul olmyaym m?» diye cevab verdi 43
: .


y Ây ûc : V& jy y'5
.
d y ' y .
'
(••) — A*

& }xi u di ^ ’j>.


^y ffc :
>;
a. vi 3 i^i ^
a
j jSdi Ia.c j » L» j d-L» i
. I 1 \

43. Allah Nûh Peygamber hakknda: « Jfc' V : bir hafcî-

kctdr ki Nûh pek çok ükreden bir kuldu » (el-lsrâ: 3); Süleymân Peygamber hakknda
da :«Ey Dâvûd hanedan. Siz (Allah’a) ükür için çaln. Kullarmdan (hakkyle)
ükreden azdr» (Sebe\* 13) buyurmudur.
Kur’ân’da Allâh’a ükretmek hakknda pek çok emirler vardr. üphesiz Allâh’a
yaplacak ükür, saysz nimetlerini hatrlayarak, emirlerini ve nehiylerini gözedib ibâ-
detlerini îfâ eylemek suretiyle yerine getiilecekdir.
^ ,

KTABU SIKATL-KIYAME VE'L-CKNNK vk/n-nAh 349

80 —
Muîretu’bnu u’be (R) öyle diyordu
( ) Pey- : :

gamber (S) iki ayaklar iinceye kadar namazda kâim oldu. Sahâbîler :

Allah senin geçmi ve geri kalm günahlarn afvetmidir dediler. Ra-


liûlullah «Ben Allah’a çok ükreder bir kul olmayaym m?» buyurdu.
:

.
• »•
lT
I
1
r *
S ^
:
."ti*
VI» .
» ,

" ""
\ %\* ^ . I* ' -,f
ör «JjJ*
• >1 ' I . £. /'

(
YAY *)
\
“ AN
^ "
-


SU ^ : Uk • t J ‘ ^4-* ü} J** f .
' (J
'

j-AÂT U d\J oij < Ül.a ^ulai 1 ! ÖL'l J J**' (J fk ‘


J-* 'H

.
« 4 ^5Cl ' jÛc j \ ^A» \ ! oîle 1 ® Dtas î 'jik j d-L; î ^
81 — (2820) : Âie (R) öyle dedi : Rasûlullah (S geceleyin
nafile) namaz kld zaman iki aya çatlayncaya kadar kyâm yapar-
d. (Ben) Âie Yâ Rasûlallah! Senin geçmi ve geri kalm bütün günâh-
-

larn mafiret edildii halde, bu çetin ibâdeti niçin yapyorsun? diye


sordu. Peygamber «Yâ Âie! Ben Allâh’a çok ükreden bir kul olmaya-
:

ym m?» diye cevâb verdi 44 .

’JiPjh J _L (\\)

jyi dr' U-
£ \
jl«
y . .»
\j
çjTj \
j jsl y '
(tat \) — AT
U.'' A.c j..c 1— ^ 4
^
• d'» ‘
*
ûc ‘
<-
e
o*"* V'd/
c
y i
.
(
liâll'j
)

^;
:d
c
^ ÖÜ ‘[i 4-lc J>-A» . Lj Isdc A.C : Ln» .
Â/
’jL dr ll>
d**

°jCL« I jl 4. A V] £Ty»-' ö)l 4s .

#
*JCjlSCC \ : jii» . d)' At

i;; U:ji ;,u


. r
C yi j ;ii=yj d6" §n i 'j/â, j
a

ot;: Ojit' dr £-A*:i» brA>-j . dr' i> a>- ^-iV' a ; »— (...)
" ^ £
^ ^
.
* '

, V " \."\ \ v/d


y- * A* t / , , 1'* f»
ü
s " • » •'.*1
fV '
-'-r.
1
: VI» • r ör j
I

I er
1
a>-j » dr' o a>-
^

c
/
. *

,
.
*
A-v
;
—y iid
"'-<a y—

^j
.
* ^ o» f
. -
^ ouk GSi >'jî SBüS
-

c
.

• ^

-
1" # . -|V
f; 4
O °J* ÖT (J
-v ’•
Jλ : - o' dr e5% k
JJ

•Î4. Hz. Âie Peygamber e bunu söylerken Feth sûresindeki Peygamberin geçmi ve geri
kalm bütün günahlarnn mafiretini müjdeleyen ayete iaret edilS ona dayanyordu
(el-Feth: 1-3).
. y )

SAHH-! MÜSLM

(19) MEV’IZA VERMEKDE FRÂT VE TEFRÎTA VARMAYIB


TDAL ÜZERE HAREKET EYLEMEK BÂBI

82 — (2821) : akîk dedi ki: Bizler kendisinin çakmasn


bekliyerek Abdullah ibn Mes’ûd’un kapusu yannda oturuyor idik. Der-
ken yanmzdan Yezîd ibn Muâviye en-Nehaî geçdi. On^ 'Abdullah’a bu- :

rada bulunduumuzu huzûruna girdi.


bildiriver dedik. Yezîd, Abdullah’n'
Çok geçmeden Abdullah bizim yanmza çkd ve Sîzlerin burada bu- :

lunduunuz bana haber verildi. Fakat- beni sizin yannza çkmakdan men’
eden, sâdece benim sizlere usanç vermek istememekliimdir. Çünkü Ra-
sûlullah (S) va’z ve nasihat husûsunda bize bkknlk gelmesin diye hâli-
mize bakb ona göre günler içinde gün kollard dedi.
( ) Buradaki dört tarîk râvlerinin hepsi de A’me’den bu
:

isnâd ile yukarki hadîsin benzerini rivâyet etdiler. Bunlardan Mincâb


ibn Hâris, bnu Mushir’den yapd
kendi rivayetinde unu ziyâde etdi:
A’me dedi ki: Közâ bana Amru’bnu Murre, akîk’dan, o da, Abdullah -
dan olmak üzere yukarki hadîs gibi rivâyet etdi.

j* j ' o} ^ i j» .

'f^j\
o LAfr i (•••) — Ar
V?X li oS'j'Jb
, ,
<
**
jrjj ji
'
.

r *
’j
*
’ji üi . ( ik'ilj

3Ü \ lon'J j . j M ! tlt :
*4
cfci •
fy-
1
3^
§§|
ûsi 3 ji yCLh-' ji ia! yi yCLrl^ ji C 3 1» :
. ^ yjf* tiji.

. t;u v'bi urjr:


f
C vj 3^
83 — akîk Ebû Vâil öyle dedi Abdullah (ibn Mes’ûd
( ) : :

R) bizlere her perembe günü hakîkatlar andrb hatrlatr (ya’nî biz-


lere ders yapar) d. Bir kimse ona Yâ Ebâ Abdirrahmân! Bizler senin :

hadîsini seviyor ve ona itihâ ve arzu duyuyoruz. Bizlere her gün hadîs
nakledib ders yapsan diye arzu etdik dedi. Abdullah Sizlere hadîs dersi :

yapmakdan beni men’ eden, sizlere bkknlk vermeyi istememekliimden


baka ey
bir deildir.Çünkü Rasûlullah (S) va’z ve nasihat husûsunda
bize bkknlk gelmesin diye hâlimize bakb ona göre günler içinde gün
kollard.
(

7
1^1a \
j <â*dj <cJU l-jIiS — û>

" * m *\ s " Ç '.s ^ '• * VT# >•


• -
• c 4
*** >'
J c4»l
fA •
ll> Jl>-
.

. ^

<JÛmA (J
-*• ^
4JI
i ^
Jû*
A a# /
(tat t)
\
—\ »

. « oiy«k iüt Jtj . .jUS irh , n& a /.j jfe : # . d»u J „jî
• •••
• v M *"
T,
4 l f • ^ f • - "" ^ • *»
V !•' ^ , 1, . /
(tArr)
v

^
.

'
< * j * s *. •
• -TU^ « ^|I ^ *+ * f
t

•4-*
** * V -• J

RAHMAN VE RAHM OLAN ALLAH’IN SMYLE

51 — KTÂBU’L-CENNET VE SIFATI
NAÎMHÂ VE EHLHÂ
(Ni’metlerinin ve ahâlîsinin sfatlar ile beraber cennet kitab)

1 —
Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi
(2822) Rasûlullah : :

(S) «Cennet nefse ho gelmeyen eylerle ihâta edilib kuadlmdr. Ce-


:

hennem de nefsin ehvetleriyle kuadlmdr» buyurdu l .

1. Âlimler dediler ki Bu, kelâmn bedii ve fasihinden ve Peygamber’in güzel temsil etme
:

nevinden olarak Allah tarafndan ihsan olunduu câmial sozlerindendir. Ma’nâs Cen- :

nete ancak nefsin holanmad ileri yapmak suretiyle ulalr. Cehenneme de ehvet-
lerle ulalr. Çünkü onlar, bunlarla hicâblanb perdelenmilerdir. Her kim perdeyi
yrtarsa, perdelenmi olan eye vâsl olur. Cennetin perdesinin yrtlmas, nefsin arzu
etmedii vazifelere girimek iledir. Cehennemin perdesinin yrtlmas da ehvetleri irti-
kâb etmekledir. Nefsin holanmadklarna gelince, onlara, ibâdetlerde çalma, onlara
devâm etme, meakkatlarna sabr göstermek gibi eyler dâhil olur. Cehennemin çevre-
lenmi bulunduu ehvetlere gelince, zâhir olan, bunlarn zina, içki gibi haram klman
ehvetler olmasdr (Nevevi).
1

SAHH-1 MÜSLM

(2823) : Buraclrki râvîler Ebû Hureyre’de, o da Peygamber


(S) den bunun benzerini rivayet etmilerdir.

:
...
Jl i j j <J l>
)
<Jj>- J 3 ->* ^ At ‘" J
(
TATt ) “T
i* u ^ §§§ i^ j c ia 'j'sS} [> c ‘
ûc 4
^ j'j. '
o*

rJ V_J « jÜVj« o'ljAe V i- OiAii

^J«> iy 6^ Ic (Jac\ i: ^Âi :


^ c*Al 3'Xua>
f V v/liw r/r 1

2 — Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) öyle


(2824) :

dedi «Aziz v£ Çelil olan Allah Ben iyi kullarm için h'iç bir gözün gör-
: :

medii, hiç bir kulan iitmedii ve hiç bir beer kalbine gelmedik ey-
ler hazrladm, buyurdu».

Allah’n kitâbnda bunu tasdik eden delil u âyetdir :

«Artk onlar için, yapmakda olduklarna bir mükâfat olarak, gözle-

rin aydn olaca (ni’metlerden) neler gizlenmi bulunduunu kimse bil-

2
me/.» (es-Secde: 17) .

4 il;
*
jll
^^ \
jc "d\]û jî j ,j\ t? a>- . O1

() ^
- ^

Cne VU (jr\=Jlla)l O^Ari : ^ c)fe » 1)^ ^ *


*-O a U.' â* ‘

. « oü pCÂM u «i; . \>i . ^ Ju ’jf v 3 o^r « my 5 «


ot

3 —
Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) öyle de-
- ( ) :

midir «Aziz ve Çelil olan Allah Ben sâlih kullarm için âhiret
: : az
olarak hiç bir gözün görmedii, hiç bir kulan iitmedii ve hiç bir be-
er kalbine hutûr etmedik bir takm ni’metler hazrladm. Allah’n sizlere
(bu sözlerle) muttali’ kld eylerden geç. Bir de bunlardan baka onun
sizlere muttali’ klmad ey vardr ki o, en büyükdür buyurdu».

2. Bu hadîsi rivayet etmekdedir. Bu ekilde olan hadîslere kudsî


Rasûlullah, Rabbndan
hadîs lâhî hadîs yahut da
,
Rabbani hadîs isimleri verilir. Bunlarn ma’nâs Allah ta-
rafndan Peygambere ilhan edilir. Peygamber de bu zut'nâlan kendi ibareleri ve söz-
leri ile ifadelendirir.
^ J

KtABU'L-CENNET VE SIFATI NAÎMIlA VE EHUhA 353

^ j 1
1 : Vb .
O'f'j.\j JZ y\ [if’U ( )
—i
Ü'i : IjV* , ly^j\ JC -iUjlVc ,jît*JU. (* kMj) ""
Juf j\
t , #
i

^ •>
.
-*
.

‘ Vj o'j cne v < L. cnsdL»ll 4 Jl* l


;
^j >-
jc 4#1 tJjif > tf *jûl
£j jLj

. « *L\i 'jji ^î«L u v . ^i-s .


^]j ’jc vj

-4 — ( ) : Ebû Hureyre ('..) dedi ki; Rasûlullah (S) öyle


söyledi «Aziz ye Celîl
; olan Allâh Ben sâlih kullarm için âhiret ni’meti
:

olarak hiç bir gözün görmedii, hiç bir kulan iitmedii ve hiçbir be-
er kalbine gelmedik bir takm ni’metler hazrladm. Ey mu’min kulum!
Allah’n sana. bildirdii ni’metleri öyle brak! (Onlar Allâh’i hazînesin-
deki gizli ni’metleri yamnda •Çok haîfdir) buyurdu».
bonra «Artk onlar için, yapmakda olduklarna bir mükâfat olarak,
:

gözlerin aydn olaca (ni’metlerden) neler gizlenmi bulunduunu kimse


bilmez» (es-Secde: 17) âyetini okudu.

'
T'**
kAa “ : ^ <J ’j/j* 3 '-*3*j** ü jjy» LAû? (tato) — a

• \ *\ i* + t* »i • - v j • ' *\ xc > r\ \\ S >? ?*•+


ot of i}f^ <• a>-
^ jU. Ll jl s t
^ «x>-

£« v : v.» » jf-f, j gj Jfe y ’jS j; . . 'iti lcs u>' sj ^ j

tî&V rr.A lîV^.'Vi .Jl’. j; «


Jii’jj >1 V j Vj ols <

K tT> £1 ;‘j J»
Jil c
^ p* . •; >j ui 5 -û> a(J a:

. [tvjv>/»«j/rv] yiT

5 — (2825) öyle dedi Ben Sehl : Ebû Hâzm tahdîs edib :

ibn Sa’d es-Sâidiyy (R) den iitdim öyle diyordu Ben Rasûlûllah (S) :

ile bir meclisde hâzr bulundum ki kendisi orada cennetin vasflarn

söylüyordu. Vasf lamas nihâyete erdikden sonra konumasnn âhirinde:


«Orada hiç bir gözün görmedii, hiç bir kulan iitmedii, ve hiç bir
beerin hâtrna gelmeyen eyler vardr» dedi. Sonra da âyetleri oku- u
du «Yanlan yataklarndan uzaklar, korku ve ümid ile Rablarma dua
:

ederler. Kendilerini rrzklandrdmz


eylerden de (hayra) sarfederler.
Artk onlar için yapmakda olduklarna bir mükâfat olarak gözlerin aydn

S. Müslim; C. 8, F — 23
o

354 . SAHÎH-1 MÜSLM

olaca (ni’metlerden) neler gizlenmi bulunduunu kimse bilmez» (es-


Secde: 16-17).

X' j J
J, i *>!
rL (')

. a: ,
\ ^
6 jlJ. j t i ju> o c ^ . jl-1 S 132 (^o - -\

& J Lfi» V- *#3 h J k , 36 21 i


ü Al y . ir> j.i y
7
, « îu
(1) «CENNETDE VARDIK SUVÂKÎ BR AAÇ K
ONUN GÖLGESNDE YÜZ YIL YÜRÜRSE
ONU BTREMEZ» HADÎS BÂBI
— Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) «üp-
(2826) : :

hesiz cennetde bir aaç vardr ki bir suvârî onun gölgesinde yüz sene
yürür»
8 buyurmudur.

jMj \'je-
( ’j} c£-4 )
&x>. ( ••)
—V
• « V v i'jj •
jJ* •
5||
:
cr " â* ‘
*J.j* ü. '
üc ‘
ûc
— Buradaki râvî de A’rac’dan, o da Ebû Hureyre
( ) :

(R) den, o da Peygamber (S) den yukarki hadîs gibi rivâyet etdi ve
«onun gölgesini kat’edemez» cümlesini ziyâde eyledi 3 .


-c ^ û 1
LA& (tatv) —A
fi j ji-J » J jj » Jî» J c ‘
p[ Jr"

.ai^Lirv

*
1
"
jl». : fe • JjjM
#
cr^*
#
c
J '
û] " #f^
jC y\
'
<jt» (tata)
-

. ,; iiu , y * yl'.i ii'Jt Ufiyi i_s iyi £h J 4 » 36 M yu y


— (2827) : Sehl ibn Sa’d (R) dan, Rasûlullah (S) ; «üp-

3. Buhârî’deki ayni hadîsde Ebû Hureyre ziyâde olarak : sterseniz bu haberi te’yîd için,
•aihâbu yemîn : Defterleri sa taraflarndan verilenler uzadlm bir gölgede gölgelenir-
ler* (el-Vâka: 30) âyetini okuyunuz demigdir (Buhar, bed’u’l-halk, bâbu mâ câe fî
s fatt’l- cennet... IV, 244 «62»).
* t l

KITA MI l! CKNNKT VK SIFATI


.
NAMIIA VK KIIMA 255

1 esiz cefirtetde bir aaç vardr ki bir suvâri onun gölgesinde yüz sene
V (inie de gölgesini bitiremez» buyurmudur.
Ebû Saîd Hudrî (R) tahdîs etdi Peygamber (S)
(2828) :
: :

•üphesiz cennetde öyle bir aaç vardr ki (onun altnda) bir süvari, yü-
rüyüü çok sür’atli, ta’lîmli, iyi cins bir at ile yüz sene yürürse yine onu
bitiremez» buyurmudur.

ctijU t' . jJ jÇ)\ j ÜjI a-c tr»- . Cj ^* c ^ (tat\) —^


cülU •!> . w* j û ^ Ur a» . ( JiâUlj
)
Jj-.VI ür jjy» a>-j „ .
1 (yi

«.ol jl » Jl» 0Z j\ : \s jAll j 1


jc < jl_v â (y* t "lUi jr Xj (yc l J
:
3 /iii . j ^tiy a;.A:Uj ». ur^ . a.vj : jj j \ ar : £h jlv 3 A
: J . \lXa\p- j* A>-\ !;•«) M U» (il.iael A» 3 ! t î
J V ü Uy : Jjl i (Ja

’^U-ic i ct\J
> tj
jAil j l>_ : jj! jâ.i î îti) i {j* VI

. a i A i «A») ’^CAc -UjL- y(î .


^ lj_* j
(2) RIDVÂNIN CENNET AHÂLS ÜZERNE NDRLMES VE
ARTIK ONLARA EBEDYYEN GADABLANILM AYACAI BABI

9 — (2829) : mâm
Mâlik ion Enes, Zeyd ibn Eslem’den, o
da Atâ ibn. Yesâr’dan, o da Ebû Saîd Hudrî (R) den tahdîs etdi ki, Pey-
gamber (S) öyle demidir : «Allah, çannet ahâlîsine :

— Ey cennet ahâlîsi! diye hitâb buyurur. Onlar :

— Ey Rabbmz! Fermân buyur. Emrini îfâya her zaçan hâzr ve


kullukda dâimiz. Hayr senin iki elindedir derler. Allah :

Nasl, — u
hâlinizden râzy msnz? buyurur. Kullar :


Yâ Rabb! Nasl râzy olm:.yalm? Sen bize mahlûkatndan hiç bir
kimseye vermediin bunca ni’metleri ihsân buyurdun! derler. Allah
— Ben
:

muhakkak bunlardan daha faziletli ve daha erefli


sizlere
bir ni’met vereceim buyurur. Kullar :


Ey Rabbmz! Bu ni’metlerden daha faziletli ve daha kymetli
hangi ni’met vardr ki? derler. Bunun üzerine Allah :


Ben sizin üzerinize RIDVÂN’m (= râzy ve honud olmakl-
m) indiriyorum ve artk bundan sonra sizlere ebediyyçn darlmayacam!
buyurur».
G - : s . ^
3li(i
SAHÎH-t MÜSLM

A*-" j JJ-a üs ^ ‘ rL (r)

v;
(
^fci J:y ^3 <i ;.; /l, J& en '. 3 ;:^S (t Ar.) - \

» ‘
yh j Ti-Jîî 'ö'y,\'jd i-h 'j.t o; 'Jfe
g!| it 'j /.j it t
£ jlL d J jL . f
jC

« .p j 'S>0 jj«ry CT^ •

Lf" 3 :
^jJl.1 a**1 l 1 0I5" : Lfo J^e j 1 <jr öU’All dü A. cJjS*. 36 (tAr\)
-- ^ '•' ^

.« JiVtJ tf>«Ü^Cit5i«ry

j :\£jj\>^ SpC j
^
<
'
\

a» -t^j _/*-!' t a>-I -Vf'v.l
*" • " •
l
^ 0^4 «UA^j

(•••)

- V* - -.*; I- -
.
VJ 4a)
. y 1

(3) CENNET KENDLERNDEN EHLNN CENNETDE,


YÜKSEKLERDEK KÖK SÂHBLERN, GÖKDEK
YILDIZIN GÖRÜLMES GB GÖRMELER BÂBI

10 — Sehl ibn Sa’d (R) dan; Rasûlullah (S) «üp-


(2830) : :

hesiz cennet ehli cennetde kendilerinden yükseklerdeki kökü (aralarn-


daki mesafe uzaklndan dolay) gökde yldz güçlükle gördükleri gibi,
güçlükle göreceklerdir» buyurmudur.
(2831) Râvî der ki Ben bu hadîsi Nu’mân ibn Ebî Ayyâ’a tahdîs
:

etdim. O, öyle dedi : Ben Ebû Sad Hudrî’den iitdim. O Nitekim (gün- :

düz) ark veya garb ufkundaki parlak ve iri yldz (aradaki mesâfe
uzunluundan dolay) dikkatle bakanlar seçebilir diyordu.
( )
Buradaki iki râvî de beraberce : iki isnâd ile (10 ra-
kaml) Ya’kûb hadîsi tarznda rivâyet etmidir.

4' ^ *“* •
ü mA *' ^ : Cj <*na«c- (vAf \) — ^ ^

jl ji-o 1
Cj ctüC <J J9~\ ûr «l J“c Ga»- •
(
4 -kâl)l j.) A-»— (j
1

jj jA

ÂlTl JaI jl D $ «£|â> «' Jj-j öl i


(3 jAll A: —J 1 i jL3 (j- ilke- j -.li. J 1
!

.. . S ^ ^

#
'»*

ö jAJl {ja <5®Vl


‘ p-» j» ^ JÂ1


S 8 •

te' .sLaî'VI 3 jl^ dil" ! ûîl J l_ Ijlîi a j^ivU j4âl . j\

. a (jnl— i A *
\
ji4 "(Jkj

! «aI»
^
'

K''A IJU'l. CENNET VE SIFATI NAlMlllA VE EHLHA 357

11 — (2831) : Ebû Sad Hudrî (R) den; Rasûlullah (S) :

Cennet cennetde kendilerinden yükseklerdeki


ahâlîsi (EHLU UREF
denilen) bir takm köklerin sâhiblerini (aralarndaki mesâfe farkndan
dolay) güçlükle görebileceklerdir. Nasl ki (gündüz) ark yahut garb -

ufkundan kl
kalan parlak iri yldz, kendileri ile yldz arasndaki me-
sâfe uzaklndan- dolay dikkatle bakanlar seçib görebilirler» buyurdu.
Sahâbîler :

Yâ Rasûlallal! O yüksek kökler Peyagmberlerin menzilleri mi-


dir? Bakalar oralara eriemez mi? dediler. Rasûlullah :


Evet, o kökler Peygamberlerin menzilleridir. Fakat (Allah ba-
kalarna da verebilir.) Hayâlm elinde olan Allah’a yemin ederim ki (o,
peygamberlerden bakalar) öyle erlerdir ki onlar Allâh’a iymân etmi-
ler, gönderilmi peygamberleri de tasdik eylemilerdir buyurdu.
«

jj>\ m> jy c/ -y (0

o* < o} 4-4) v ^S LA* (


TAr y) - \r

>y. < (S «h oy trV ‘ d- ti 4*' -x- 1 ' 'jî b 4k SU’ 4 1 ’ 4i • *j.j* J.' 1 —
. a 4 U_> «tûL »j '3 ’J \

(4) ALES VE MALI MUKABLNDE (BLE) PEYGAMBER (S)


GÖRMEK ARZU EDENLER HAKKINDA BÂB

12 — Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) öyle


(2832)
buyurdu «Benden sonra mevcûd olacak bir takm insanlar vardr ki
:

onlardan herhangi biri ailesi ve mal mukabilinde (beni görmek mümkin


olsa) beni görmeyi arzu edeceklerdir. Böyleleri benim 'ümmetim içinde
bfeni en çok seven kimselerdendirler».

Jli^ y* lyJ by »'4 1


<i -4.(°)

dE;C* ’j id- j 4 ju— jLju y* \ (vArr) — Nf

• . £^4 > 4 4 *'


41
s 4» 4* i di'û
4 ci o '
c ‘

'4 . vVS ^ . y?. j 4 ^ juln Li*


:
j J j - s . V13- y ll~t O Xü ii j\ Aü ! 4'i :
jA* 4 . Yli- y Ü.t Ijilijl Ay
. « yi* Ut t ju -

^ jüj ! iij
‘ y-;‘i
» \ £
SAHH-1 MÜSLM

(5) CENNETN ÇARISI (TOPLANTI YER) VE ORADA CENNET


EHLNN NÂL OLACAKLARI N’MET VE
GÜZELLKLER HAKKINDA BÂB

13 — Enes ibn Mâlik (R) den Rasûlullah (S) öy-


(2833) :
:

le buyurdu «üphesiz cennetde bir çar (toplant yeri) vardr ki cennet


:

ahâlîsi her cumua günü oraya gelinler. Müteâkiben emâl rüzgâr eser
de onlarn yüzlerine ve elbiselerine en güzel koku nevilerini serper. Bun-
dan da cennet ehlinin güzellikleri ve cemâlleri artar da artar. Güzellik
ve cemâlleri artm olarak kendi âileleri yanma dönerler. Kendi ehilleri
onlara Vallahi sîzlerin bizden sonra güzellik ve cemâliniz daha da art-
:

mdr derler. Onlar da onlara Vallâhi sizler de öylesiniz. Andolsun :

bizden sonra sizin de güzellik ve cemâliniz muhakkak ziyâdelenmidir


A
derler » •„
. •

1
<"i' ^ i^ j* is; J y jX- (*v)

Jilj Â!lc Çj\ jt o —


) .1 {JrÂ? (t at i) > i

: D3 : Jλ ‘ji. t;
y \ . Âlic J LtÂ- : Yi»..
(

yj üji J y *jl;
y
j\ : -.yy J,\ jü * iUjji
^ ££ j

>*/' j '<sj* 'f* \y>\ Jp \


ry (ji'3
.
jxj\ i.*j yü\ ij ’Jc *Jh
*

L> h j Uj ,y\ t;s ^ x^;_ ^ ^


«»

« t

: iU-Dlj
*J\ :K» . ü ^ -A' üc £&> 'jf j 1 uri \isw (...)

.
4* } jV. •
ü ^* jS # : 'jtâ VyjL 11 jtijî 1
iL' 1
J J5-Î
(6) CENNETE
ZÜMRENN, CENNETE AYIN LK GRECEK
ONDÖRDÜNCÜ GECESNDEK SÜRET ÜZERE GRECEKLER,
ONLARIN SIFATLARI VE ZEVCELER BÂBI

4 - Her cumua günü demek, her cumua mikdâr kadar zamanda


ya’nî hafta müddetinde
demekdr Çunku orada güne, dolaysyle gece ve gündüz
mevcûd olmadndan gerçek*
hafta yokdur.
~^ ~ Kâ benn HCT semtinden esen yele denir. Hcr
taraf ndadr
Beytin imal
Rad Iyad dedi ki
Bu, kblenin arka tarafndan esen rüzgârdr.
:
Cennet rüzgâr
emal rüzgarna klnd. Çünkü o Arablar indinde yamur rüzgârdr.
hass
tinden eserdi de onunla yamur bulutlar
cihe- âm
bulutlarm bekler umid ederlerdi.
gelirdi. Bundan dolay onlar
tarafnn âm
P

KTABU I, CENNET VE SIFATI NAMlA VE EULtllA 359

14 --(2834) : Bize Eyyûb haber verdi.: Muhammed (ibn i-


rin) öyle demidir : Ya birbirlerine kar iftihar ve öünme yar yap-
yorlard veyahut da müzâkere ediyorlard. Bu halde Mu- biribirleri ile
lammed (ibn îrîn) Cenetde erkekler mi daha çokdur, yahut da ka-
:

dnlar m? dedi. Bunun üzerine Ebû Hureyre (R) Ebu’l-Kasm (S) : :

«Cennete ilk girecek zümre cennete yüzleri ayn on dördüncü gecesin-


deki sûreti üzere girecekler. Bunlarn pei sra girenler de semâdaki en
keskin ziyâ nereden yldz sûretinde geleceklerdir. Cennet ehlinden her
bir kii için iki zevce vardr. Bunlardan her birinin kemiinin ilii (le-
tafetinden dolay) etinin üstünden görünür. Ve cennetde zevcesiz kii
yokdur» buyurmad m? dedi.

( Buradaki râvî de Muhammed ibn Sîrîn’in Erkeklerle


) : :

kadnlar biribirleri ile, cennetde hangi cins daha çokdur? diye münâkaa
eldiler. Müteakiben bunu Ebû Hureyre’den sordular. Bunun üzerine Ebû
Hureyre Ebu’l-Kam (S) öyle buyurdu... diye cevâb verdi dediini
:

(14 rakaml) bn Uleyye hadîsi gibi rivâyet etmidir.

eAlÂJlO
v—— -* •
l
/ ** ' -
)
x >.\ fT a>- .
”*
O i-ai* y (•• ) — No

* 4'1 0& ’S,\ » a 36 : ti >; tî o>' = 36 üjî J \ (£u

l 4
^ J ^ • > u
\
ü- ’ j )

»
>
^,> c/ jj c/ Uj
^
~
Âi-j jp Âld Ö_,. 3 Üji j[ » Ûj'
j J» : Jii ij} i <C JJ

o Vj V3 V . »iCsl n_$ ps^S'" A-il

• • • jiV' j . • viL-Jl . j l V3

• « j j ^ . fi' Jf •
-^3 J^TJ

15 — ( ) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S)


öyle buyurdu «Cennete ilk girecek zümrenin yüzleri, ayn on dördüncü
:

gecesindeki sûreti gibi parlakdr. Onlarn ard sra girecek olanlar ise se-
mâdaki en keskin kl
büyük yldzn parlakl üzeredirler. Onlar (cen-
netde) bevl etmezler, pislik ve çkarmazlar, sümkürmezler, tükür- dk
mezler. Onlarn cennetdeki taraklan altundur. Onlarn terleri miskdir.
Onlarn buhurdanlklarnn ûdlar, Hind ûdudür. Onlarn zevceleri el-
hru’l-îyn’dir. Onlarn ahlâk bir tek adamn ahlâk üzeredir. Onlarn
sûreti de babalar Âdem Aleyhisselâmm sûreti üzeredir onun boyu
altm zrâ’dr, o semâdadr».
1 — J

SAHlH-î MÜSLM

t ^t^V' j* \ jCi
<» ^
1 * a». : VI» . .

^*
y\)
, j«***»
ij \ j» l
^>7 (••')— ^
•iy+& ‘t?-
4
'
C£ M~ l
“v*3 cjt :<Jk *^C 4 j \
^
O>52 V . li£ 2 l»s Xi ^ £ .; t
q ,»Oj ^ üî jc £•>; jj\ y .JÜ\ 'tâp&\ '

. acJ för/j . \*/i\ yj\i> . c& j>ül . vj i >*£; v j sj £ vj


. « C'jS j^- < f3 ç» JjU \ Je .
J»j jU.
I

:
^-r^’ü

' o' Jfr j . J-J Jli- Jc
^
: ^jT
^
:
\ <JU J . Jtj
»
Jii-
-*
<3
<
\ j\ J6
*'

• ^*3>£
16 — (. ) Ebû Hureyre (R) öyle dedi: Rasûlullah (S)
‘ •’

öyle buyurdu : «Benim ümmetimden cennete girecek ilk zümre, ayn on


dördüncü gecedeki sûreti üzeredir. Sonra onlarn arkasndan gelecek
olanlar, semâda 'en parlak bulunan yldzn parlakl üzeredirler.
Sonra cennetlikler bunlarn ardndan bir çok menziller ve derecelerdir.
Onlar (cennetde) dk
çkarmazlar, idrar etmezler, sümkürmezler, tükür-
mezler, Onlarn taraklar altundur. Onlarn buhurdanlklarnn ûdu, Hind
ûdudur. Onlarn terleri miskdir. Onlarn ahlâk bir tek adamn ahlâk
üzeredir. Vucûdlar da atalar Âdem’in uzunluu üzeredir ki o, altm
zrâ’ boyundadr*.

Râv bn.Ebî eybe : Bir tek adamn ahlâk üzere, eklinde rivâyet
etdi. Dier râvî Kureyb ise: Alâ halki raculiri s£ bir tek âdâhüfl hilkati
ikere, eklinde rivâyet etdi. Kezâ bnu Ebî eybe: Atalarnn sûreti üze-
re, demidir 5 .

5. Hz. Adem’in dünyâdaki boyunun aitmi zrâ’ olmasn baz filimler uzak görerek bunu
te’vîl etmee çalmlardr: Bunlaragöre Adem’in bu uzun boyu cennetdeki boyu idi.
Havvâ ile yere inince yer yüzünün îcfiblarna gçre insann tabî’î boyuna iade
olunmu
olmalar muhtemildir. Ulvî âlemle suflî âlem arasnda fark vardir. Ulvî âlemin
gün mik-
yas bile bakadr Onun bir günü, içinde bulunduumuz âlemin
:
BN GÜNüne (es-
Secde: 5)Dier bir âyetinde de ELL BN SENEye denkdir (el-Meâric: 4).
denkdir.
Zaman, mekân, rk deiikliklerinin insan boyu ve uzvi hayât üzerinde te’sîri
bu-
lunduu inkâr edilemiyen bir hakîkatdr. Bugün bile çeitli insan gurublar
arasnda
bu bakmdan farklar vardr Ad kaymini târih uzun boylu
insanlardan müteekkil ola-
:

rak kaydeder. Bu cihetle badîsdeki altm zrâ’ te’vîl etmiyerek


bir hakikat olarak kabût
etmek de mumkindîr.
\

KTABU'I. -CKflNET VE SIFATI NAlMlIlA VE EHL HA 361

V 9
{/*r > C r\ (
v)
'

t-r*
4
c/ û c 0* a4 . J;/ A.cbA> . O (...) — W *

. •

3 ,j-' 3 j '15 • ^ i- -*
: n; •
§t§ 41 Ü/li-U 13J- : 3li

4 > •
•ii'Vj 0 V .J

. jjJl *j â ^Jc
*
A t Âltl rcjd
£¥&t.
>
• M
. £>
jiv^ ^ u^îj j4-vj -
V
"
* • -•
W .
*üa 0; * d ->-> û?
* 1

W,
- J *

'Sj-
' f


• 1
' ' • » >*.

çrp. A r'i ü4j


• a
%T ,c
^ ®_4: ^ •

3 p'j
1- * - . '.r:

(7) CENNETN VE CENNETLKLERN SIFATLARI LE CENNET


EHLNN CENNETDEv SABAH AKAM TEBH ETMELER
HAKKINDA BÂB
17 — ( ) : Hemmâm ibn Münebbih : Bu, Ebû Hureyre’nin
bize Rasûlullah dan tahdîs etdikleridir dedi ve bir çok hadîsler zikretdi.
Onlardan biri de udur. Ve Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Cennete ilk :

girecek olan zümrenin sûretleri, ayn on dördüncü gecedeki sûreti üze-


redirler. Cennetlikler, cennetde tükürmezler, sümkürmezler,
mazlar. Onlarn cennetdeki kablan ve taraklar altundan ve
çkar- dk
gümüdendir.
Onlarn 'buhurdanlklarnn ûdlar Hind ûdudur. Onlarn teri miskdir.
Onlardan her bir kimse için iki zevce vardr. Bunlardan her birinin bal-
dr kemiinin ilii, letâfet ve güzellikden dolay etinin ötesinden görü-
nür. Cennetliklerin aralarnda hiç bir ihtilâf ve hiç bir
buzlama yok-
dur. Onlarn kalbleri bir tek kalbdir. Qhlar sabah
akam Allâh’ tesbîh
ederler».

- -lÂâllIJ _ <J
l <J ö&c. \Zs}e (tAf
o)
— \ f\

<
j) & < c^Vl o'c

,4'l
^ jl
,
Gfc : üU: # :

jj’.V-J 4- L d J j'û 0-5" : Jl» .’ jK» jc

»jîi aü : > .
«A^Vj vs jj v 5 sjgft
.. « î j . düLjl

*
£ VjC .
' •
: vfe .

^
£& jJS + *
-* •
(...)

. idCj) ^2,'/' ».4y Jj i *£.y


J

3C2 SAHÎH-Î MÜSLM

18 — Câbir (ibn Abdillâh R) öyle dedi Ben Ra-


(2835) :
:

sûlullah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu Muhakkak ki cennet ahâ- :

lîsi cennetde yerler, içerler, fakat tükürmezler, bevl etmezler, ç- dk


karmazlar ve sümkürmezler» 6 Sahâbîler Yenilen eylerin hâli nasl . :

olur? diye sordular. Rasûlullah «Geirme 7 ve misk terlemesi gibi ter- :

leme olur. Onlara nefes almalarnn ilhâm olunmas gibi, tesbîh etmeleri
ve hamd etmeleri ilhâm olunur» buyurdu.

(
') Buradaki râvî de A’me’den bu isnâd
:
ile tâ «misk
terlemesi gibi» sözüne kadar rivâyet etdi.

'jii
. ^ (Hf. J&z yp-s ^
Jl» : 'j
^ j jSt ' •
-k'y 3 A ’£j*: ^ r A
j v} j V5 •
VA Â £W VD

. a
^ ST<
j
pii 'jÇi
. « i\! i Oj

19 —
Ebu’z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Câbir ibn
( ) :

Abdillâh (R) dan öyle derken iitmidir Rasûlullah (S)’ öyle buyur- :

du «Cennet ahâlîsi cennetde yerler, içerler fakat


: çkarmazlar, süm- dk
kürmezler, iemezler. Lâkin onlarn yedii bu yiyecekler, mi’denin dol-
masndan ileri gelen bir mi’de teneffüsü ya’nî geirmekden ibâret olur
ki bu, misk’in terleyib uçmasna benzer. Onlara teneffüs edib nefes alma-
lar ilhâm olunduu gibi tesbîh etmeleri ve hamd etmeleri ilhâm olunur».
Râvî Haccâc’m hadîsinde «onlarn bu taâm» demidir.

6. Ehl Sünnetin ve müslimanlarn çounun mezhebi udur Cennet ahâlîsi cennetde yerler :

içerler, yemek içmek vc bundan baka lezzet alma ve ni’metlenme nevileri ile devaml,
sonu gelmez ve ebediyyen inktaa uramaz bir ni'metlenme ile ni'metlenirler. Onlarn
bu eylerle ni'metlenmeleri, dünyâ ahâlisinin ni’metlenmesi hey’eti üzeredir. ukadar ki
. dünyâdaki ni’metlenme ile âhiretdeki arasnda lezzet hususunda ve dünyâ ni’metlerini
isimlendirmekden ve hey'etin aslndan baka hiç bir veçhile müârik olmad nefaset
husûsunda üstünlük fark vardr. Cennetlikler cennetde bu eyleri yerler, içerler amma
onlar iemezler, dk
çkarmazlar, sümkürmezler, tükürmezler. Kur’ân ve sünnetin bir
çok delilleri, Müslim’in ve dierlerinin zikretmi olduklar bu hadîslerdir ki, cennet
nimetlerinin devaml olduu ve ebediyyen kesilmeyecei hususuna kat’iyyen delâlet
etmilerdir (Nevev).
7. Cuâ' *1-1*. , urâb vezninde, cue, umde vezmhde geirmeye denir. Tecue ve
geirmek ma’nâsmadr ki yemek arlndan, yahut mi’deye hava girmesinden
tecie
ne’et eder. Bu mi’denin bir nevi nefes almasdr (Kamûs Ter.).
KTÂBU’L-CKNNET VE SIFATI NAlMIHÂ VE EHLÎHA 363

X* '
li ‘‘A ' (i*
X9~ (s-*: t> (• ••) —V
•fl \jT j 1)^» J'C- •
A--Î • l j'Ç ^
20 — Burada da Ebu’z-Zübeyr, Câbir’den, o da Pey-
( ) :

gamber (S) den olmak üzere yukarki hadîs gibi haber vermidir. u-
kadar ki burada «onlara nefes almak ilham edildii gibi, tebih etmeleri
ve tekbîr etmeleri de ilhâm edilir» demdir 8 .

^ K i-vV' / ’-h A -
v' J,
u» jjj < ;-?• j-û' jr (a)

v ^ ^ 2 •" -v
^ , > • - ^ > »< .> . .

** tj 2\*- u» A>- %
.
[S^? A O ^ l/
• ,

j (JT (tAfl) —\ \

U*W- V <4“' 0*-^. Û-* * t)^ •


§=§ C?~" ûc ‘ ~°j-
J* J '
[>
c ‘ A» 0 J Oc '

(8) CENNET EHLNN N’METLERNN DEVÂM EDECE VE YÜCE


ALLAH’IN «ONLARA YAPMAKDA DEVÂM ETDNZ (Y
: : TE
LER) SAYESNDE MÎRÂSCI EDLDNZ CENNET BUDUR, DYE
NDÂ EDLECEKDR» KAVL HAKKINDA BÂB
21 (2836) : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) öyle
buyurdu : «Her kim cennete girerse nâz ve naîm içre ho hâl olur, j Ken-
disine hiç bir sknt ve çetinlik isabet etmez. Elbisesi eskimez, gençlii
de bitmez».

i; uyM : Vli . ( JÂîUl


j )
x.jr j x’: cj O 'S*~l (rArv) — YY
^c"- d ûc ' J\ \
ci‘
'**> : JÜ : l

8. laberî öyle dedi Teneffüs etmek insan için zarûriyatdandr ve bu ide ona hiç bir
:

meakkat yokdur. te
Allâh’ zikretmek de cennet ehli üzerine böyledir. Bunun
srr
da udur: Onlarn kalbleri Allah irfan ile gözleri de ona
müâhade ile aydnlanm,
knlbleri onun mahabbeti ile dolmudur. Kim bir eyi
severse onu çok zikreder. Ben:
Bu i’metlenme ve lezzet alma tebihidir, derim.
: •

364 SAHH- MÜSLM 1

22 — (2837) Ebû Saîd Hudrî ile Ebû Hureyre (R) den;


:

Peygamber (S) «Bir münâdi Dâima shhatli kalmanz ve ebediyyen


: :

hasta olmamanz sizin hakknzdr. Dâima yaamanz ve ebediyyen ölme-


meniz sizin hakknzdr. Dâima genç kalmanz ve ebediyyen ihtiyârlama-
manz sizin hakknzdr. Dâima ni’metler içinde ho hâl olmanz ve ebe-
diyyen sknt
ve çetinlie ma’rûz kalmamanz sizin hakknzdr! diye nidâ
edecekdir» buyurdu. te bu, Aziz ve Celîl olan Allâh’m kavlidir u :

«Onlara te yapmakda devam ettiiniz (iyi iler) sayesinde mirasç


:

edildiiniz cennet budur! diye nidâ edilecekdir» (el-A’râf: 43) 9 .

^W «o W
Jx Vj* ‘
{-frf- ü
*
jaj) ^.Iaî
J -*
u*-* Ö A**
^
(tata) — Yr
J j\ S
J§| tr û* 51
‘ Vd ' o* ‘ uA® D cJ A D® ‘

•D A' pr/* V® ûA? •


Av •
V ;V'-J D?

. t ULo / C / M
(9) CENNETDEK ÇADIRLARIN SIFATI VE ORADA MÜ’MNLERE
MAHSÛS OLAN EHLLER HAKKINDA BÂB
23 — (2838) Abdullah ibn Kays (R) dan, Peygamber (S)
:

öyle buyurmudur «Muhakkak cennetde mu’min için içi boaltlm bir


:

tek inciden bir çadr vardr. Onun boyu altm mildir. Onun içinde mu’-
mine mahsûs bir çok ehiller vardr ki mu’min kii onlar .dolab ziyâret
10
eder, fakat onlar biribirlerini görmezler» .

9. Mîrâsda ölüden diriye bir intikâl ma’nâs bulunduundan buradaki mîrâs ekseriyetle
«/ulan ey sana eref îrâs eder » ta’bîrinde olduu gibi mutlak i’tâ ma’rtâsyle tefsir olun-
mak daha zahir görülmüdür. Fakat bir hadîsde öyle vârid obnudur «Hiç bir kâfir :

ve hiç bir mu’min yokdur ki hem cennetde, hem nârda bir menzili olmasn. Ve binâen-
aleyh cennet ehli cennete, nâr ehli nâra dâhil olduklar zaman cennet, nâr ehline kal-
drlr, gösterilir. Oradaki menzillerine -bakarlar ve kendilerine : îte siz Allah’a tâatla
amel etmi olsaydnz, bunlar sizin menzilleriniz idi denilir. Sonra ey cenpet ehli! Haydi
amelleriniz sebebiyle siz bunlara vâris oldunuz denilir. Binâenaleyh onlarn menzilleri
cennet ehli arasnda taksim edilir» (Hak Dîni, III, 2116).
10. Âyet meâli
«çlerinde güzel huylu güzel yüzlü kadnlar vardr. imdi Rabbtnzm hangi ni-
metlerini yalan sayabilirsiniz? Çadrlar içinde perde ehli hûrîler vardr. imdi Rabb-
nzn hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz? Bunlara onlardan evvel ne bir insan ne de
bir cinn dokunmumdr (er-Rahmân: 70-74).
üphe yok ki bunlar cennet meskenlerinin, safâsn tasvir için birer temsildir. Râ-
zy der ki « Çadrlar içinde mahsur huriler vatdr* (er-Rahmân : 72) kavli hûrîlerm
:

azametine iâretdir. Çünkü onlar hacr ve hapis süreliyle hasrolunmu deiller. Ken-
dileri için husûsi çadrlar kurulduuna ve üzerlerine örtüler salnd iâret olun- na
mudur. Ahâbdan oda gibi çadr, adamn yatak odasdr. Hatta Arab kldan olan beyte
£ j :

KTABin.-t’KNNKT VK SIFATI NAlMIHA VK KI1I.HÂ 365

‘j jt' j'>, x\ ^ y} üiü y\ Cr^j> (...) -u

^ 4*1*- <b j tt Jfe


^ «SÜ jVj 0' i 4*1 ‘
a-? Û â j)
a
ülJ^ f r_A
fc

4
*>>* ^ •
HW .
>- 3 ü-O •

24 —
Abdullah ibn Kay s (R) dan; Rasûlullah (S) öy-
( ) ......... ;

le buyurmudur «Bir hakîkatdr ki cennetde içi boaltlm inciden bir


:

çadr vardr. Bunun eni altm mil mesafe devam eder. Bunun her bir
köesinde bir aile bulunur ki onlar bakalarn göremezler. Mü’min kii
onlar dolab -iyâret eder».

üç, j * p fet . i/> 3 1;


*
föi .
-*
3 j£:£ u* j *
(...)- t*

\\ \
V> •
*i**t'*\f\
»
"f-
u» &§> <yJ1 O c
* *w "
4
\
4 O
s
(S'S
" >
4
JX
\
’ cT
.•

J^ u c
'
4

d -,4'
h
V ^ # " " *

i />v çç v ^yj J*‘ W >.'j0 pTj.^üjL .Pj


J

«
.

25 —
Abdullah ibn Kays ya’nî
( ) Ebû Mûsâ el-E’arî :

(R) den; Peygamber (S) öyle buyurmudur «Çadr, (içi boaltlm) ;

bir incidir. Semâda uzunluu altm mildir. Her köesinde mu’minin bir
ehli 26
vardr. Dierleri onlar görmezler».

•J V> cP r> < u ^ l ('*)

j«U*ûr ^Jc _j ^_c j Jiulcj Â..L- ^ \ £&». . 1


D y. \ \Lsj0 (tava) —
• . 1 / «- j 5 - • * • >5 - > f / .• -» •'"****• ? [\* * ~ "* .* -, • '

d
.
,
A~c d
A^>- \J X>- OM A^P
0)1 ll» A>- .
yii L» A>- . O* ^ £
.

^ *" • *' ^

^^
' ^ • ' *•
• ll^L i.
^ t
j **U ^
, • 1 j
A/ ü
.
^
OU :
<~ ) 0)1 J\5 : Jl Ü ' 4 4

. a <:L'I jÇ-\ ‘

* ^

(10) DÜNYADAK CENNET NEHRLER BÂBI

— (2839) : Ebû Hureyre (R), öyle dedi : Rasûlullah (S)

kayme ya’nî çadr tesmiye eder. Çünkü ikâmet için hazrlanmdr. Bu tesbît olun-
dukdan sonra unu da söyîiyelim ki i bu « muksurâtun fi’l-hiyâm » kavli, âyet latif
bir ma’nâya iaret eder. öyle ki Cennetde mu’min bir ey için harekete muhtaç olmaz. :

Eya ona hareket eder. Binâenaleyh o hareket etmeden ona yiyecek, içecek gelir. Arzu
etdikleri eylerle üzerlerine dolar. Hûrîler evlerde bulunurlar. Murâd etdikleri vakit
nu’minlere intikâlleri srasnda çadrlarla götürülürler. Müzminlerin kökleri vardr.
Ilûnlor o çadrlardan o köklere inerler» (Hak Dîni. VI, 4ü93>.
> M ^
3ÜÖ SAHÎH-1 MÜSLM
«Seyhan, Ceyhan, Furât ve Nl bunlarn her biri cennet nehirlerinden-
dir» buyurdu u .

iJ*' S' Y'S' (


S ')

ib ^j*.a
.j^-fa' 3

y
^ .^S Ufr (tai •) - rv
jü j>\ yy
» l)\s « §§§ “ ^
*<*»/'
<
» j.j* j)
<
[>* « i »
'
j^ .
(

(11) TAKIM KAVMLER GRER


«CENNETE ONLARIN BR K
KALBLER KULARIN KALBLER GBDR» HADÎS BÂBI
27 — (2840) : Ebû Hureyre (R) den (öyle demidir) : Pey-
gamber (S) : «Cennete bir takm kavimler girer ki onlarn kalbleri, ku-
larn kalbleri gibidir» buyurdu 12
.

: jî .
jjif . j# ^ •
'i 3 ü' \J& (*m \) - ta
i *
W oT'ü . $§. i jy: * ü>; u ijJ;

‘j? l.;1i : Vs& u . j r '-*> . >i »

. d£ ji fcj j l^ir .
^7 4 U :; . tr* j 4 <C‘^:!l ^
^ÜJ
-f j
. Ji-51 ^
cjl» . *Â)I *•*"
jj dd-lc : I
_j!(ü . : JÜ

. « j VI (j>- ^î*;, Jl^l Jj' UljS j jl» j .fi' »j j^Je Â^I ^»-jÇ

28 — (2841) : Hemmâm ibn Münebbih : Bu kitâb, Ebû Hu-

11. yi bil ki : Seyhan ve Ceyhan, Seyhûn ve Ceyhun’dan bakadr. Hadisde cennet nehir-
lerinden olarak zikredilen Seyhan ve Ceyhan Tarsûs ve Misîs ehirlerinin yaknnda
Akdeniz’e dökülen iki nehirdir. Ceyhun ile Seyhûn ise Horasan’n ötesinde Belh ehri-
nin yannda iki büyük nehirdir. Nîl, Msr’da; Furât, Irak’dadr. Bu nehirlerin cennet
sularndan olmasna gelince Bunda Kad Iyâd’n zikretdii iki te’vl vardr Biri, iymân
:
;

bu nehirlerin geçdii memleketlere yaylacakdr. Yahut bu nehirlerin sularyle gdâla-


lananlar nihayet cennete gireceklerdir demekdir. kincisi, —ki esah olan budur— bunlar
zahiri üzeredir. Bunlarn maddesi cennetdendir. Cennet
ise mahlûkdur ve sünnet ehline
göre bugün mevcûddur. -Müslim, KTABU’L-YMAN, bâbu’l-Isrâ, 264 (164) rakaml ha-
dîsde «Furât ve Nîl cennetden çkarlar* diye zikretmidir. Buhârî ise «sidrenin dibinden»
diye zikretmidir (Nevevî).
12. Rikkatda ve za’fda ku
Yahud korkmada ve heybet duymada
kalbi gibi olan demekdir.
kalbleri ku demekdir. Çünkü hayvanlar içinde en korkulu ve endi-
kalbi gibi olan
elisi kulardr. Nitekim Allah âlimler hakknda da : « Allah’dan kullan içinde ancak
âlim olanlar korkar » (Fâtr: 28) buyurmudur. Burada maksad, kalblerine korku gâlib
olmu kavimler demekdir. Murâd, Allah’a mütevekkil olanlardr da denilraidir (Nevevî).
:

KtTÂLU'l. t'KNNFT VE SIFATI NAlMlUA VE KHLllA ;j(j7

reyre’nin bize Rasûlullah’dan tahdîs ettikleridir dedi ve bir çok hadîsler


zikretdi. Onlardan biri udur Keza
Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Azz
: :

ve Çelil olan Allah Âdemi kendi sûreti üzere yaratd 13 Onun boyu alt-
m— zirâ’dr. Âdem’in hilkatim tamamlad zaman ona :
.

Haydi git de u
oturmakda olan melekler topluluuna selâm ver.
Ve onlarn senin selâmn nasl karlayacaklarn iyi dinle. Çünkü bu,
lem senin, hem
de (senden sonra) senin zürriyetinin selâmlama (nu-
mune) sidir buyurdu. Bunun üzerine Âdem gitdi ve melekler toplulu-
una :

— ESSELÂMU ALEYKUM (r= esenlik üzerinize olsun) dedi. On-


lar da :

— ESSELÂMU ALEYKE VE RAHMETULLAH — ( esenlik ve Al-


lah’n rahmeti senin üzerine olsun) diye karladlar. Ve selâmlarna
«VE RAHMETULLAH» cümlesini ziyâde etdiler I4
. (Âdem, beerin atas

Ki. Kitâbu Mukaddes’de Tekirin bahsinde de böyle yazldr I, 27. Bu, Cenâb- Hakkn :

iitme* görme, konuma, dileme, bilme, yaratma... gibi sfatlarnn, günein suda akset-
mesi gibi insanlarda da rnuvcûd oluu ma’âsnadr. üphesiz insan da bir nisbetde bu
sfatlarn tecellîsine mazhar olmudur. Dier mahlûkata nisbetle bu sfatlar insanda daha
yüksek bir derecededir (Hamîdullah, Hemmâm tbn Münebbih’in Sahîfesi, 58 rakaml
hadîs haiyesi).
-Allah Âdem’i kendi suretinde yaratd» cümlesinde sûretindeki zamir, Âdem’e râci
olursa Allah Adem’i rahim tavrlarna tâbi’ olmakszn
:
u
görülen hey’etinde yaratd
demek olur. Zamir Allah';; râci olursa, bu izafet terif ve tekrîn izâfeti olur ve Allah :

Adem’i kendi hüsnü cemâlinde benzeri bulunmamak suretiyle yaratd demek olur.
14. Bu, selâmlamann ilk meru’ olduu ve ebedî klnd
ekildir. Dünyâda da bu selâm-
lamay kullanmakla vazifeliyiz «Bir selâm ile selâmlandmtz zurnan siz ondan daha
:

yüzeli ile selâm aln veya onu ayni ile karlayn. üphesiz ki Allah her eyin hisclbn
hakkyla any andr» (en-Nsâ: 86).
SELÂM, Yüce Allah'n güzel isimlerindendir. SELÂM her selâmetin menba ve
masdardr. Kendisi aybdan, kusûrdan, eksiklikden fena ve zevâlden hâsl her muhata-
radan salim olduu gibi, selâmet umulan, selâmet anyanlar selâmete erdirecek olan
da odur. Kur’ân’da on iki yerde yüce Allah mu’mine selâm vermidir.
Allah’n, nu’ninlertn, meleklerin ve cennetliklerin kulland en güzel ve en
halde selâm, u
cânial
bir tahiyye duâsdir. Kur’ânda selâm ile ilgili ba’z âyet mealleri
« Ayetlerimize iymân edenler sana geldii zaman de ki
SELÂM sizlere. Kalbnz :

kendi üzerine (u) rahmeti yazd çinizden kim bilmeyerek bir fenalk yupb da sonra
:

arkasndan tevbe etmi ve düzelmi ise üphesiz ki o, çok mafiret edici, çok merhamet
eyleyicidir » (el-EnJ âm: 54).
«fki taraf arasnda bir perde ve A'râf üzerinde de her birini sîmâlanyle tanyacak
ricâl vardr ki onlar henüz oraya (cennete), girmemi, fakat onlar
girmeyi iddetle arzu
eder olarak cennet yaranma : SELÂMUN ALEYKUM diye nida ederler.
(el-A’râf: 46).
“ ymân
edib de güzel güzel amellerde bulunanlar, onlarn Rabb, iymânlar sebe-
biyle, kendilerini altlarndan rmaklar akan o ni’met dolu cennetlerdeki saadetlere
er-
dirir. Bunlarn .oradaki dualar: Yâ Allah! Seni tebih
ve tenzih ederiz, sözüdür. Ora-
daki tahiyy eleri SELÂMdr. Dualarnn sonu da : ELHAMDU LLLÂH RABB'L-
ALEMÎN (.= hamd olsun kâinatn Rabb olan Allah’a) dr» (Yûnus: 9-10).
«Sabretdiiniz eylere mukabil sizlere SELÂM (ve selâmet). Dânn ne güzel sonu-
cudur bu.'» (er-Ra’d: 24).
«Ki bunlar meleklerin pak ve âsûde olarak canlarn alacaklar kimselerdir.
SELÂM
^ . . '

SAHH -1 MÜSLM

olduu cennete her giren kii Âdem’in (bu güzel) sûretinde gire-
için)
cekdir. Onun boyu altm zrâ’dr. Âdem’in kendisinden sonra gelen to-
runlar imdiye kadar onun vucûd güzelliinden birer parçasn gaybet-
mee devam etdiler» 15
.

L/; ^ j jrf' V* (i ('*)

<
^a5CJ jL â oÜl j 1 Ü*a>- . C&* <j (yat) —
.
f
Uj ait o j::~ g 'JLv« jil. i it Jji-'j : Ote . al g. . ji*

(12) CEHENNEM ATENN HARÂRETI^N DDET, DBNN


UZAKLII VE AZÂB EDLENLERDEN NE MKDÂP
YAKALAYACAI HAKKINDA BÂB

29 —
Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi
(2842) Ra- : :

sûlullah (S) öyle buyurdu «O gün cehenneme yetmi bin balyacak :

ba, (ya’nî balanm cehennemlik) getirilir. Her bir ba ile beraber


yetmi bin de melek vardr ki onlar çeker sürüklerler*.

fjs- ( x.c <j^ ti-“l


)
. -L*— O (ya ir) — V"

t i jt »
3'» ^ ü ^
o 6, * ^ ü \

V 4
li » di '• » ÜJ.J t « ilil £j OJ ! Uil J

' i
1
1
j . I
^ •/
^
^
^^ r M%.

i

** ^ i* j
'4ÂJ . Iîj>-
j 4*—-V

^ ‘
.Ç 5 £? U*> (...)

. 4
^ » 3& *' I
'jf • ât jN J ^y
(ve selâmet) size. lemekde devam etdiiniz iyi ilerin karl olmak üzere girin cen-
nete derler» (en-Nahl: 32).
«Rablanndan korkanlar ise jevc ievc cennete sevk edildi Nihayet oraya vanb .

kapular açlnca bekçileri öyle derler SELÂM size! Tertemiz geldiniz. Artk ebedî :

kalmak üzere girin buraya! (ez-Zumer: 73). _


15. Bir çok garbl modern biyoloji âlimleri de bu görümdedirler. Herbert Kühn, Das Erwâchen
der Menscheit (s. 14) adl eserinde öyle der Cari Von Linne dahi kanâatda idi ki ; u
Âdem ile Havva, dev vucûdlu idiler. Nesilden nesile insan bedeninin eksilmesi, küçül-
mesi maiet vâstalarnn azlndan ileri gelmekdedir (Hatidullah, Hemmâm ibn Mü-
nebbih'in Sahîfes. 58 rakaml hadîs haiyesi).
KItABU'L-CKNNET VE SIFATI NAMHA VE EHLIlA 369

30 —Ebû Hureyre (R) den Peygamber (S) «Siz


(2843) :
: :

Adem oullarnn yakmakda olduunuz (dünyâ) ateiniz cehennem u


ateinin yetmi cüz’ünden bir parçadr» buyurdu. Sahâbîler: Yâ Rasûlal-
lah! Vallâhi dünyâ atei (kâfirlere azâb etmee) muhakkak kâfi gelir
elediler. Rasûlullah «Cehennem âtei dünyâ ateleri üzerine altm do- :

kuz derece daha fazla klnd. Bunlarn her birinin harâreti bütün dünyâ
ateinin harâreti gibidir» buyurdu.
( Buradaki râvî de Ebû Hureyre’den, o da Peygamber-
) :

den olmak ü'^~e yukanki Ebu’z-Zinâd hadîsi gibi rivâyet etdi. Ancak
burada müennes cemi zamiri ile «onlarn her birinin harareti, bütün dün-
yâ ateinin harâreti gibidir» demdir.

•j> jcT Z i > .ihtSüüeîi .


" *•
(»*»o -n
JS§ . Vrj ç-? 4 • Jj-j :
<J& ‘ ij âc ‘ '
ç*

U._ <Jrv»
t
— • ÂJ jliJljJ
t*. up 8 M t)îî a TÜl* U OjjJS d

**
-* *^ •*'

je.
j 'je. L*û_>- : Y li . \ ,j\j iLe fj' x^£. $ (...)

®
, \ > î - »-
A
",r_ '«
3U-*o
f. ^ *
4
A » <Jv ^ . * » jm j* (J l 4
^ l

31 — (2844) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Bir gün Rasûlul-


lah’n beraberinde idik. Anszn bir düme sesi iitdi. Bunun üzerine
Peygamber (S) : «Bu nedir, biliyor musunuz?» diye sordu. Biz : Allah ve
Rasûlü en iyi bilendir dedik. «Bu, cehennem içine atlm bir tadr ki
yetmi sonbahardan beri yol almakdadr. imdi o cehennemin içine
uzand ve nihâyet dibine varb dayand» buyurdu.
( ) Buradaki râvî de, Ebû Hureyre bu isnâdla rivâyet etdi
:

ve «te bu, cehennemin aasna (ya’nî dibine) düen bir tadr» de-
:

midir.

fi s . • . .

A>-
Cj 11» (jf ll»
. ^ \ y \ l

d
--•
r-? 1 i
» ^ vIaV i \ 0*5"
'
: oÜ : ctf» •

X
jÛ*
^'
' • '
9 â

î- v * ’
> ; \ f-' • ' »•>*. ^ m f." • - *,»*. *

^
»

l>* pr?J *
<4 »Aa-l» . A-J JJ jül *A»l. {jA üj»
r-
j> r.
. a

Müslim; C.' 8. F -- 24
S.
j

370 SAHÎH-1 MÜSLM


32

— (2845) ; Semure (R), Allah’n Peygamberi (S) öyle


buyururken iitmidir «Onlardan kimi vardr ki, ate onu iki topuuna :

kadar yakalar. Kimi de vardr ki, ate beline kadar yakalar. Kimi de
vardr ki ate boynuna kadar yakalar».
}
(tüze o'c?-*!) i»
j* (j~j& (•••) yt

J| j.3 iidr » J6 J ji i

•>*
j J J’4 ;>î M
7
= D6
./• * fr • - 7» ^ fn
>V- î- • '
- .* ’
/\î
^ vf t-"
»A>-V-
33
^ . Aj
<I jW> «A^b . A-O j jUl
^ »A>-b J

« Î-f-j

' 1
U.*
'
«
V~ *'
^ : vti .

/
ij
*
j O ^ (• ••)

. _ jLjo. jlSvl» _


Semuretu’bnu Cundeb (R) den Peygamber (S'
( ) : :

öyle buyurdu «Onlardan kimi vardr ki, ate onu iki topuuna kadar
:

yakalar. Kirçi vardr ki onu dizlerine kadar yakalar. Kimi vardr ki,
ate onu beline kadar yakalar. Kimi de vardr ki ate onu boynuna kadar
yakalayb yakar».
( ) Burada. .Saîd de bu isnâdla rivâyet etdi. Ve bu,
: huc- —
zetihî (= izâr ve don balanacak mekân) yerine hkveyhi (= izâr ba- —
lama yeri) demidir.

34 Aû^ii (\r)

'
J ‘ £>V' J ,
t jl'j l ji JUL trL- . 'jJ j I ’j\
\lsit> (fAn) — Ti
.
j ö/jd J.L± : a.» LJuî . £hj JÜI c-fi » || a ü J3 'Jîi : 'Jiî

Çil. Jul jÛ. Ji :


^ .'«l 'JU . ÛJCj.Ujjl : .jji Vjfc.

’jsû j . ,\ii y. ça 'ij yVj Ji : «jjj j(ij (


4 J y. ii, ; 'j(s 1 / 7, )
s J\v;

. « üiL ÜJL ili j


(13)«CEHENNEM CEBBARLARIN GRECE, CENNET SE
ZAÎFLERN (YAN MUTLERN) GRECE YERDR» BÂBI

— (2846) öyle dedi: Rasûlullah (S) : Ebû Hureyre (R)


öyle buyurdu «Atele, cennet münâkaa etdiler. Cehennem Bana ceb-
:
:

barlar ve mütekebbrler girer dedi. Cennet Bana zaîfler ve miskinler :


3

KTÂBU’L-CKNNET VE SIFATI NAÎMtHA VE EHLlllA 371

girer dedi. Azz


ve Celîl olan Allah cehenneme Sen benim azâbmsm. :

Dileyeceim kimselere seninle azâb ederim buyurdu. (Belki de Dileye- :

ceim kimselere seninle musibet demidir). Cennetde Sen yadrrm :

benim rahmetimsin. Dileyeceim kimselere seninle merhamet edebim.


kinizden herbirinize dolusu vardr buyurdu».

t £>V' JL < at J' J \


[y t'ijJ x-9-
- \'ÇL û (S*? — r®
J ‘ ^
cJj, :
jll' cJÛi
"
.
jlll
^
» tJ^ ^-5'
V ûc

‘ (J
-
^ û®

: Alici) Ja» . *^aJs£_j ^llJl Y[ (JU* : ÂlJl -ü J

4^1 Jy vîX L»Âci ( c-D. • jVÎM *y ili\


y d-t C*» 1

J.Ul:^ . ia» il» : J jâli . i.*\\ ^Jsu» . Y-» jlÎN • \ÂjU *^Ly eA>.l _j
^5Cj j

••''uf ’ //. I

.
« J*rn1 <J| (Sjjj- 4J.-C

u (
/
•* ; ,
a
*

^ * •"

35 — ( ) Peygamber (S) öyle : Ebû Hureyre (R) den;


söylemidir «Cehennem ve cennet münâkaa etdiler. Cehennem Ben
: :

mütekebbirlere ve mütecebbirlere tercih olundum dedi. Cennet de Ne- :

ye bana ancak insanlarn zaîfleri, hakir görülenleri ve âcizleri giriyor?


dedi. Yüce Allah da cennete: Sen benim rahmetimsin, ben seninle kulla-
rmdan dilediime rahmet ederim buyurdu. Cehenneme Sen benim de :

azâbmsm. Ben seninle kullarmdan dilediime azâb ederim. Her birini-


ze de dolusu var, buyurdu. Amma cehennem dolmak bilmez. Nihâyet
Allah ayan onun üzerine koyar, o da Yetiir, yetiir! der. te o za- :

man cehennem dolar ve bazs, bazsna büzülür».


( Buradaki râvî de
) :
-

bn Ebû Hureyre’den,
Sîrîn’den, o da
Peygamber: «Cennet ve cehennem münâkaa etdiler...» buyurdu diye-
rek rivâyet ettii hadîsin tamâmn (35 rakaml) Ebu’z-Zinâd hadîsi tar-
znda rivâyet etmidir.

,* fr • * ''.i - -,% 14 > —r ^ m . .

'Ji Cj
\

^ J* AaC w -X>- .
3
^ ^jr
,

~ "
7
^

372 SAHÎH-Î MUSLÎM

J-'^y Jü '
° lli
J -
3JÖI. o';
*
:
;û Jfö .}iaij Sil

ijö 36 j <*>£ ö?
.
»üfc J*> çj‘ wi ijSi '«si D& t yü
,j3
:
* 'jû d' . üy; IsC:* :ij j 5 .tfitj ,iiî ;•,; di Çül j & Ji fe'j

«J1 î^-î ‘S 'iJ - -Ui li’ : J . '«!>


j jüj l _,[/ /«il
'^>.

. « lîiî. U ’^L; ii ou' Si û-, . b ^ 'i vj


. ^
a.*— (j ^ «j l
«y * VI j j>- U’aO .
^ y l 0^~« j (tasyJ

Û jj
-
^y -/'i
«
-a j sin ç.y , ^ «s 'jy_: # : 'j6 ^;i »»

»
• 3 A J' t>* “XV ^ V3 « *j? ^Cll5Cj j

36 — ( ) : Hemmâm ibn Münebbih : B ,


Ebû Hureyre’nin
bize Rasûlullah’dan tahdîs etdikleridir dedi ve bir çok hadisler zikretdi.
Onlardan biri de' udur öyle buyurdu «Cennetle ce-
: Rasûlullah (S) :

hennem biribirleriyle öyle münâkaa etdjler .ehennem Ben kibirli : :

ve zorlu kimselere tahsis olundum dedi. Cenne de Bana ne oldu ki :

bana insanlarn zaîfleri, dükünleri ve çabuk inanb kanan gâfillerinden


bakas girmiyor? dedi 16 Allah da cennete hitâben Sen benim srf rah-
. :

metimsin. Ben kullarmdan rahmet etmek dilediim kimselere rahmetimi


seninle izhâr ederim buyurdu. Cehenneme de üphesiz sen de benim :

srf azâhmsn. Kullarmdan azâb etmek istediim kimselere seninle azâb


ederim. Sizin herbiriniz için dolmak hakk vardr buyurdu. Fakat cehen-
neme gelince o dolmak bilmez. Nihâyet Pâk ve Yüce olan Allah ayan

16. el-arru, el-uûru, el-rretu: Bir adam bâtl ve beyhûde iesneye tama’ etdirmekle
aldatmak ma’nâsmadr. el-rretu, el-arîru: Dünyâ ilerine tecrübesi olmayan adama
denir ki çok kerre âlemin hallerine ttlâ olmayb, sâdedil bulunduu için çabuk aldanr
ve her ne söylenirse inanr olur (Kamus Ter).
Kadî Iyâd der ki Bunun ma’nâs, iymân ehlinden büyük kütle
:
ve ekseriyetdir ki
bunlar sünneti iyice kavrayb belleyejnezler. Bu sebebden üzerlerine
fitne girer. Yahut
da onlar bid’ata.ve dier ilere sokar. Bununla beraber kendileri yinânda sâblt ve i’ti-
kâdlar sahih olanlardr. Bunlar mu’minlerin ekseriyetidir. Ve cennet ehlinin çounluu
da bunlardr. Amma ârifler, âmil âlimler, iyi kiiler ve çok ibâdet edenlere gelince bun-
lar azdrlar. Bunlar yüksek derecelerin sahihleridirler (Nevevi).
Bu hadîslerdeki zaîflere, Allâh’a itaatli olanlar ma’nâs da verilmidir.
Bir hadîs meali : Sa'd ibn Ebî Vakkas (R) dedi ki; JRasûlullah (S) : «Sîzler ancak
zaitlerinizin duas sayesinde yardm ediliyor ve rz kndrlyorsunuz» buyurdu (Bu-
har, el-Cikdd ve'a-siyer, men istedne bi’d-duâfâ ’ ve'ssâlihîn H’l-harb. TV ma .n«.\
— j l

KTABU'L-CKNNIîT VE SIFATI NAMÎHA VE EHLlHA 373

koyar (kahr ve tezlîl eder) 17


o da : Yetiir, yetiir, yetiiri der. te o za-

man cehennem dolar ve bazs bazsna büzülüb toplanr. (Cehennemi dol-


durmakla) Allah halkdan hiç bir kimseye zulm etmez. Cennete gelince
Allah onun (boluklarn doldurmak) için yeniden bir takm halk ya-
radr».
(2847) Ebû Saîd Hudrî’nin Rasûlullah
: Buradaki râvî ise :

(S) «Cennet ve cehennem münâkaa etdiler...» buyurdu dediini «her


:

ikinizi doldurmak bana âiddir» kavline kadar yukarki Ebû Hureyre ha-
dîsi tarznda zikretmi fakat bundan sonraki ziyâdeyi zikretmemi dir.

y Ç (ft - x:L s 'Jj: .


f/ 3 (ta* a) ~ rv
<• Lj »
\
r S' ’J>-
i
\y ‘j* :
J j* V » ISj ^ jl • û* ^
. o j •
«J**
.k* : J^î» . . JÜ j A_>Çr

.
jlkJ A._> j Cj ^1' A.t cf aJ' J (•••)

•'.(* ' - •* ' -


. ji-A—
i
* >_x>-
* fil

^ * u-*
'
' y 'S-l f'»V
^ "x>_

37 — Enes ibn Mâlik (R) tahdîs etdi ki Allah’n


(2848) : :

Peygamber’i (S) öyle buyurmudur «Cehennem dâima Daha ziyâde : :

var m? der'durtfî. Nihâyet izzetin Rabb Pâk ve Yüce Allah ona ayan
koyar. Bunun üzerine cehennem zzetine yemîn ederim ki yetiir, yeti- :

ir! der ve bazs, bazsna dürülür».


( ) Buradaki râvî de yine Katâde’den, o da Enes ibn Mâ-
:

lik’den, o da Peygamber’den olmak üzere yukarki eybân hadîsi tar-


znda rivâyet etmidir.

:
fej s 4y J i t \Lz s v ij\ i? GjJ-
l . 'JtJi «l aU 3 xJ (...) - rA
y-i l *û c ‘ û* â* ^ [t ' /J/* •
’J* J J* fj».

D? :
5 V.* cJ'y ^ » 36 <*'
l • c-r
5' Û® ‘ ^5^ $
tJl / Vj .
o*-"*. <ii ^ y ;
» . »_)Jl

. « âJi i 6u g
;
«i
^ îçi
4
17. Bu hadîs,olan sfat hadîslerindendir, ya’nî müteâbihlerdendir. Bunda âlimlerin
mehûr
ihtilâf iki üzeredir. Biri, selef cumhûrunun ve kelâmclardan bir taifenin
mezheb u
'
kavlidir Bunun te'vîi hakknda kelâm edilmez. Biz bunun Allah’n murad üzere hakk’
:

olduuna inanyoruz. Bunun kendisine lâyk bir ma’nâs vardr. Zahiri maksûd deildir.
kincisi, kelamclar cumhûrunun kavlidir : Bu, kendisine lâyk ekilde te’vl edilir gö-
rüüdür.
j X :

374 SAHH-l MÜSLM


38

— ( ) Bize Muhammed ibn Abdillâh Ruzzî tahdîs etdi. Bize


Abdu’l-Vehhâb ibn Atâ, Azîfc ve Çelil olan Allah’n «O gün ki cehenne- :

me, dolduh mu? diyeceiz. O, daha ziyâde var r.? diyecek» (Kaf: 30)
kavli hakknda tahdîs etdi ve bize Saîd’den, o da Katâde’den; o da Enes
ibn Mâlik (R) den haber yerdi ki Peygamber ’S) öyle buyurmudür: :

«Cehennem dâima içine atlr durur ve atldkça, aaha ziyâde var m?


der. Tâ Rabbu’l-zzet, önâ ayan koyuncaya kadar. O vakit bazs baz-
sna büzülür de: zzetin ve keremin hakk için yetiir, yetiir! der. Cen-
netde de dâima bir fazlalk bulunur. Tâ Allah onun için bir halk ihâ
de onlar cennetin fazlasnda r.skân edinceye kadar».
edib 39

y c- X f * ' .

0 j*±-\ .
(
.
.

Af . jllt ta* Af . -> j>- ü j (j (•••)



tfü 'i y :£ j\ i' i’ »i
# ji; .#«3g| ^ £ "
'
. 3.
Gî .-36

.-.«etiîfög
— ( ) : Sabit haber verib dedi ki : Ben Enes (R) den
iittim öyle diyordu «Cennetden Allah’n brakmak istedii mikdâr yer
:

kalr. Sonra Yüce Allah -onun için dileyecei bir mahlûk inâ eder>>.

: V . ( j Ijiîj )
l O jfc J*.! (
TAt ^) — i •

c/pt,
40
»U , & l 3AS 3& : 'jfe
. ji y .
plü J î . ^v 0 ; VjC /\
( Jfy «i ta>f * * j) ^ ' \rJf*** ^ f jL

. Opl fü .
^ : j jJfj Ü J
ijfo 1 lü J *J ! Alfa
'J1 1 : JJIÖ

>
•€jj*J1 Â-* . : j jJ yj^u ü 3^ 1 l*ü j jijVi 3* TJ& 3*1 C :^]I j 3^

i i# tfsjl !
j0i$ tj . 'b $ C/ji; j; JS .
3f
idleri ' '] i| Sy-I. ijj», lj
:
$§^'3 ly
|r 36

.üHj^sÖS
— Ebû Bekr ibn Ebî eybe ile Ebû Kureyb (lafz-
(2849) Bize
lar birib^ine yakn olarak) tahdîs edib öyle dediler. Bize Ebû Muâviye,
A’me’den, o da, Ebû Sâlih’den tahdîs etdi. Ebû Saîd (R) öyle dedi
Rasûlullah (S) öyle buyurdu: «Kyâmet günü (cennet ehli, cennete;
cehennemlikler de cehenneme ayrldkdan sonra) ölüm, akl karal alaca
bir koyun sûretnde olarak getirilir. (Ebû Kureyb unu ziyâde etdi:) Cen-
net ile cehennem arasnda durdurulur. (ki râvî de, hadîsin geri kalan
* r

KTAmi'l. CENNET VE SIKATI NAlMlüA VE KIILUA

ksmnda ittifak etmilerdir). Müteakiben: Ey cennet ahâlîsi! Sizler bu-


nu tanyor musunuz? denilir. Cennetlikler hemen boyunlarn uzadb ba-
larn ona doru kaldrrlar ve ona (o koyuna) bakarlar. Ve cennet ahâ-
lisi Evet, tanyoruz, bu ölümdür derler. Sonra: Ey cehennem ahâlîsi!
:

Sizler bunu tanyor musunuz? diye sorulur. Onlar da balarn kaldra-


rak bakarlar ve Evet tanyoruz, bu ölümdür derler. Bunu ta’kîben koyun
:

suretindeki ölümün (cennetle cehennem arasnda) kesilmesi .emrolunur


ve derhal boazlanr. Bundan sonra Ey cennet halk! Cennetde ebedî :

yayacaksnz, artk ölüm yokdur. Ve ey cehennem halk! Sizler de ka-


rargâhnzda ebedîsiniz, artk ölüm yokdur denilir». Bundan sonra Ra-
sûlullah âyeti okudu u
«Sen onlar lâhî emrin yerini bulduu vakit :

ile, hasret (ve nedamet) günü ile korkut. Onlar hâlâ gaflet içindedirler,

onlar hâlâ iymân etmiyorlar. üphe yok ki Arza ve onun üzerindekilere


biz vâris olacaz biz! Onlar (nihâyet) bize döndürüleceklerdir» (Mer-
yem: 39-40). Rasûlullah bu âyeti okurken eliyle dünyâya iâret etmidir.


'
O* LA* (••)*“ t N

« ! l : J_J 4 jUl jLH j 4 câJl ÂiJl J»ol 5


^ c)& : tik

Yt y •
‘S*- *^5 a
Ytj i -i» » üü - \ 1

*
. Gali jj .ju Slllj : G \
-y\ jj . i» 3

41 — Buradaki râvî de Ebû Saîd Hudrî (R) nin;' Ra-


( ) .. f
:

sûlullah (S) «Cennet halk, cennete, cehennem halk da cehenneme gir-


:

dirildii zaman Ey cennet ahâlîsi! denilir* buyurdu dediini rivayet edib


:

(40 rakaml) Ebû Muâviye hadîsinin ma’nâsyle zikretmidir. kadar u


ki burada «ite bu Azîz ve Celîl olan Âllâh’n kavlidir» dedi fakat u :

Sonra Rasûlullah okudu, sözünü zikretmedi: Ve keza Eliyle dünyâya :

iâret etti sözünü de zikretmedi.

•j>î
s
i v$ ) i/Z vi
v. j ! üjû. _ .c. j -çjy Sj
1
.
S ^ yA £5
&
_l (
(*M.)

t-ii :
-
ji>v i

.
ja.> kZj îj ;:>i 31! & ^1; .
, $ gg, i ^ a j\ = # i i? âî
M*

v ! J$l t 5 . cJy V ! <l«l —


J 1 1 : 3 JhhÜ Jr

, dU ^tâli
. ^ l'.

- **

42 — (2850) ‘.
Abdullah (ibn Umer R) dedi ki; Rasûlullah
(S) öyle buyurbu : «O, cennetlikleri cennete, cehennemlikleri de cehen-
t * : A

376 SAHlH-1 MÜSLM

neme girdirir, sonra aralarnda bir müezzin (ya’nî bir dellâl) kalkar ve:
Ey cennet ahâlîsi! Artk ölüm yokdur; ve Ey cehennem ahâlîsi! Artk :

ölüm yokdur. Herkes bulunduu yerde ebedî kalcdr! diye i’lân eder».

â» w. a 3 t'ü ’ v
û
-?• " ,y_v
. : v’» . j )/j* Cr*? (•••)” ir
"" ^ i* ^ * • ^ •** i** *
^ .* ~ tr« • - * •
J\
\
: <_/ A-.C.
^ <)A> ol#
i
I Jl
I ,
i ^0» Juc ^jr Xj C <J jf

'j; j! . jû 4 jû 31! sc-i . ii.ii


4 iiii sç | -
$ ^âD
•oy. v ! y ?
y 1 3 . oy v y &«. <yi t :

y gz y
.
.
s*

c> 4 Cy ja y 4 c -> «si» y


«

î iff#
r

43 — Abdullah ibn Umer (R) tahdîs etti ki, Rasûlul-


( )

lah (S) öyle buyurmudur «Cennet ahâlîsi cennete -ard, cehennem :

ahâlîsi de cehenneme (ayrlb) gidince ölüm (mefhûmuna, gürbüz


bir
koç sûretinde vucûd verilerek) getirilir. Tâ cennetle cehennem arasnda
yatrlr. Sonra kesilir. Sonra bir münâdî Ey cennet ahâlîsi!. *rtk ölüm :

yokdur. Ey cehennem ahâlîsi! Artk ölüm yokdur! diye nidâ eder. Bu


hâdise sebebiyle cennet eh v nin ? erâh bir ferâh 'daha ziyâde olur. Ce- :

hennem ehlinin hüzün ve kederi ise bir hüzün daha artar».

M" •* " 1 "i ^ r ^ ; ai ; t. ;



g-O O Cr~ L] ûc
z, .1

O u- -O»- . y m J çyj^
.

(t o \) — i t


u“sf ® $=§ y' ijf> : y i *j'j* j j* jjC j 1 i
1 y »
y- ^ 0/^ y
. o O^* • »u)3: -lilç j •
^*-1 < ysCLll i_.ll jl

44 — (2851) Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S)


:
:

«Kâfirin dii yahut köpek dii Uhud (da) gibidir. Derisinin kaln- —
l da üç günlük mesâfedir» buyurdu 18
.

18. Cehennem azâbnn bu safhas u âyetlerde ifâde edilmidir


« Ayetlerimizi inkâr
kâfir olanlar, onlar muhakkak atee atacaz. Derilen pi-
ile
dkce, azab tadb durmalar için onlan baka derilerle
(yenileyib) Üeidireceiz. üpt-
hesiz ki Allah mutlak gâlibdir, yegâne hüküm ve hikmet
sahibidir» (en-Nisâ: 56).
- Hakikat udur: Kim Rabbna suçlu olarak gelirse
hiç übhesiz ona cehennem var.
O, orda ölmez de dirilmez de» (Tâ Hâ: 74).
•Pek bedbaht olan ise ondan kaçnr. Ki o. en büyük atee girecek
. Sonra orada
hem olmyecek, hem dirilmiyecek olandr » (el-A'lâ: 11-13).
. 3 ; 9

KTABU'L-CENNET VE SIFATI NAlMlHÂ VE EHLHA 377

?. -
L*
tz\
1
û* ,j 1 \>- : Vli . J Ai-lj \y \ (taot) — £ fi

/ v )*y* s -£^* 1
J dy. I* » 3Ü <-v„ •
<j 1
^ <
f
jL j 1
^
. a £^~J1

• a i ® -T^ y>
45 (2852)
(R) den; O, hadîsi Rasûlullah’a : Ebû Hureyre
ref’ ve isnâd ediyordu
Rasûlullah (S) «Cehennemde kâfirin iki omu-, : :

zu aras, sür’atli bir süvârî yürüyüü ile üç günlük mesâfedir» buyur-


mudur. Râvîlerden Vekî’ hadîsde «Cehennemde» lafzn zikretmedi 19 : .

^-ü (j? x>- lfû». <(


j 1 lir ji. JoI) i SL j 4JÛ.C \^sj> (tAor) —
£ . ' j& « £i A Pf\ VI . 36 m k" 3 îjC
'

tr
^

!
'cf
«
s Aj’4 ’^i v »
(
f « ‘jy â Jf 'j y
'

r .
*jr
, ^ 36

j\C- . wA> . j* m9? U w A»- . A*£ j (••)

. .

«
yuî yi 1 Jfc «m
46 Ma’bed ibn Hâlid tahdîs etdi ki, kendisi Hâ-
(2853) :

risetu’bnu Vehb el-Huzâî (R) den iitmidir. O da Peygamber (S)


den
iitmidir Peygamber: «Size cennet ehlini haber vereyim mi?» buyur-
:

du. Sahâbîler :

— Evet haber ver, dediler. Rasûlullah :

Her zaîf olan ve halk tarafndan zaîf görülen (mütevâzî) her mü’-
min (cennetlik) dir. O mu’min Allah’a yemîn etse, muhakkak ki Allah
onu yemininde gerçek çkarrd buyurdu. Sonra da «Size cehennem eh- :

lini haber vereyim mi?» buyurdu. Sahâbîler



:

Evet haber ver dediler. Rasûlullah :

Her kat yürekli, edîd husûmetli, zorba, hayrdan çok men’ eyle-
yen ve ululuk taslyan kimselerdir buyurdu 20
.

19. Kafir vucûdunun bu genilii fazla ölçüde azâb olunmas içindir.


20. u âyetler bu kötü kimselerin sfatlarn öyle toplamakdadir
" Alabildiine yemîn eden, izzet nefsi bulunmayan, dâima aybluya n, laf getiri b
götürmee koan (insanlar) hayrdan durmayb men’ eyleyen, zâlim, çok günah- an
kâr, kaba, hain, bütün bunlardan baka da kula
kesik (damgal soysuz) olan hiç bir
kiiye itaat etme- (el-Kalem: 10-13).
j 3 j î ^ ^
s

37ü SAHlH-1 MÜSLM

(
’) Burada da u’be bu isnâdla yukarki hadîs
: gibi riva-
yet etti. ukadar ki o, «size' delâlet edeyim mi?» demidir.

Jf j ^. ^ tf Ü .VTj GÂ . jLV J Al jl
r
LAi> J (••)- tv

*j5"î
47
ûi jil -'rv' v , ^i ü-.'jJ,; t/j-' 3 îjC s 'Jü

.
<
^j
!
Ü j’4 •^j-î V
1 . ^.V l ^ '^î y ,j£Ü .jj. .

— ( Hâlid dedi ki
) Ben Hârisetu’bnu : IVLa’bed ibn :

Vehb el-Huzâî (R) den öyle derken iildim Rasûlullah (S) öyle bu- :

yurdu «Size cennet ehlini haber vereyim mi? Her zaîf olan ve halk ta-
:

rafndan zaîf görülen (mütevâzî) her mu’miî cennetlikdir. O mu’min


48 yemîn etse, muhakkak ki Allah onu yemininde doru çkarr.
Allâh’a
Size Cehennem halkn. da haber vereyim mi? Her besili hiylekâr, hayr
çok men’ eden, damgal soysuz ve ululuk taslyan kimsedir».

‘ **
y ou» ü* v-v y ^ y cr^ (**•*) - iA

'fj\
j . v^ v cil Li » 36
^ i JA, oi d‘ ^
•«v.VlJ
— (1354) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah () : «Ka-j
pulardan
49 kovulan, saç ba’zi kimse vardr }*\ Allâh’a yemini ba dank
etse, Allah onu (bu yemininde) muhakkak doru çkara*» buyurmudur.
*

jfc* o* £*• y ' : ^ y y \


y\ (tao®) —
'S" ^ j **k ^ • $§§• y' j > y' y* < o » ^ < <yi

*
**
^ ‘ j ’^-r-'
w-*"
**
4
})* jj*
*
*• “^ .
: il cjfö . U”,!*
^

« y v' ii>- » 1 ». ^ (J « *ri


_y
^a>- ^v
»
i»*
^ <Ujji ^
t>- rt^ ° y ;

f
a
!>? ^4 pj •
yP'jfc' » vJ_X
y*
«Oi* jj

« 3d; lî yid 3S iu^


s fYi»
— Abdullah ibn Zem’â (R) öyle dedi Rasûlul-
(2855) :
:

lah (S) hitâbe yapd vî Sâlih Peygamber’in dii devesin' ve önün ayak
sinirlerini kesib öldürür kimseyi zikrederek: «ÎZ BAASE N EKAHÂ :

Derken Semûd kavmin n en akî adam ayaa kalkb frlad (e-ems: 12).
Dii deveye kar kalkb frlayan kimse kendi kaVmi içinde arkal, kuv-
A ( \ :
:

K T Ali U'L- CENNET VE SIFATI NAlMlllA VE EHL HA 379

votli, erir ve çok men’ edici bir adamd. Tpk Mekke’deki Ebû Zem’a •

Kiki» buyurdu. Sonra Rasûlullah hutbesine devâmla kadnlar zikretdi ve


onlar hakknda öütler verdi. Sonra «Sizden biriniz karsn niçin dö- :

ver?»; Ebû Bekr ibn Ebî eybe’nin rivayetinde «esîr ve köle kadn döver
Kibi»; Ebû Kureyb’in rivâyetinde ise «erkek köle döver gibi» ifâdesi var-
dr. «Belki de gününün sonunda bu zât o kadnla yatak arkadal da
yapar!» buyurdu. Sonra Rasûlullah hutbesine devamla sahâbîlere içtimâi
edeblerden, bir hatâ eceri yellenmeden dolay gülmeleri husûsunda da
öütler verdi (Gülmek sûretiyle onu tehir etmenin fenâlndan bah-
:

sederek:) «Herhangi biriniz, kendisinifi de yapar bulunduu bir iden do-


lay niçin güler ki?» buyurdu 21 .

%

*J j* ti.' <if ‘ i/ û c ‘ Jr-s- J ^/j (tao'v) —û •

‘ S ^ '

y ^ «il £J Ijl» i
3 \i

.«jûj ts yi
— (2856)
50 Ebû Hureyre
öyle dedi Rasûlullah (S)
: (R) :

«Ben u Kâ’b oullarnn atas olan Amr ibn Luhayy ibn Kam’ate’bni Hn-
di.fi, cehennem içinde kendi barsaklarn sürükler bir halde gördüm»
buyurdu. *•

j • •
-V J /fj j l^tl AiÜI /JJ (jrJe — o

'//>- -

vV? yj t> fc

ûc <3.
I
ür j |
jrl
j*j _ Lj Lf a». • VI

« ' $4 * < Uii £/ j oj :


3 Jw 3 U I : 36

<U? V£. 324.3»» . bpt dj .


>
74 U'ib /3 />' l v-s 36 . 36 : JLd 31 365
.
« ç; ut JL : 3j\ o&j .
jüi a ç4
21. Rasûlullah’n bu hutbesi üç konuya temâs etmekdedir Bunlardan biri Semûd kssasna :

âid olan vak adr. Sâlih Peygamber ^le Semûd kavm arasnda geçen vak’alar,
el-A’râf
74-80; e-uarâ: 141-159; en -Nemi: 45-53 sûrelerinde tafsil olunmu,
ems sûresinde de
ksaca dii deveyi slnirleyib kesme vak’asna iaret edilmidir. Sâlih peygamberin mu'-
çizesi olan dii deveyi ayaklarnn sinirlerini kesmek sûretiyle
devirib öldüren akinin
ad Kudar ibn Sâljfdir ki hadîsde Peygamber tarafndan Ebû Zem’aya benzedilmidir.
Ebû Zem’a. hadîsin dier rivayet tarîkmda bildirildii üzere Zubeyr ibn Avvâm’n amu-
casdr. Ad
Esved’dir. Muslimanlarla alay edenlerden birisidir. Sâlih
Peygamber’in de-
vesini öldüren akinin ona benzedilmesinin sebeblerinden
biri budur. Ebû Cehlin maiy-
yetinde Bedr harbine itirak etmi ve orada mürik olarak
Öldürülmüdür. Zem’ann
olu Abdullah ise mehûr snhâbîlerdendir.
SAHÎH-l MÜSLM

51 _ ( )
: bn ihâb dedi ki : Ben Saîd ibn Museyyeb’den
iitdim öyle diyordu Südü tâûtlar için men’ olunan Bahîre’ye gelince
:

artk onun südünü insanlardan hiç bir kimse sab almaz. lâhlar için
salma adak yapageldikleri aibeye gelince artk onun üzerine hiç bir yük
yüklenmez. bn Müseyyeb dedi ki Ebû Hureyre (R) öyle dedi Ra- :

sûlul’lah (S) «Ben (Küsûf namaz klarken) cehennemde Huzâal Amru’-


:

bnu Âmir’i, kendi barsaklarm ate içinde sürükler bir halde gördüm.
22
Çünkü bu adam, develeri salma adak yapanlarn önderi idi» buyurdu .

d rA ) —
• » J.v* d ' c,*
«
W c 1
St*'" \ v-» 3" CrJ* (r '

j x sk ^ J*' o? s
âti

ûi X 4. i* ül Jdt . o* U ÜJC ‘deJC .


'Jt i*

. 0 • j*— * ,j£
As- jlJ 3 • J
*
VJ
" \ *• +

52 — (2128) 23 : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Rasûlullah (S)


öyle buyurdu «Ate ehlinden iki snf var: ki ben onlar (dünyâda iken)
görmemidim: Bir kavm ki beraberlerinde sr kuyruklar gibi bir ta-

Rasûlullah bu hutbesinin bir fkrasnda kadnlar dövmeyi ayblayb men’ eklemi


ve böylece kadnlara saygl davranlma&n öütlemidir. 1

Hutbenin üçüncü konusu da ba’z muaeret âdâblar hakkndadr. Bir hatâ eseri
yellenen kiiye giilünmemesi. onunla hiç ilgilenilmemesi dolaysyle onun utandnlmamas
lâzm geldii öretilmidir.
22. Sâibe, câhiliyet yaplan adaklarn bir nevidir. Bir kii meselâ,
devrinde seferden u
sa sâlim evime dönersem yahut hastalkdan ifâ bulursam devem u
sâibe olsun diye
adar ve kulan yararak salverirdi. Artk onun südünü kimse samaz, üstüne de kimse
binmez ve yük yüklemezdi. Bu sûretie sâibe deveden faydalanma harâm klnrd. Onun
sulanmasna, otlanh yaylmasna da hiç kimse mâni’ olmazd. te umûmî sûretde sâibe-
nin ma’nâs budur. Husûsi mâhiyetde daha baka sâibe adaklar da vardr. O cümleden
birini de Saîd ibn Müseyyeb Sâibe, câhiliyet Arablarmn tapdklan putlara adadklar
:

ve artk kendisinden faydalanmay harâm kldklar devedir diye bildirmidir.


Bahîre, südü tâûtlara, eytanlara âid olmak üzere güdünden faydalanma harâm
klnan devedir. Câhiliyet Arablarnm, Türkçede maya dediimiz bir dii deve be§ batm
dourur da son yavrusu erkek olursa onun kulan yararlar, salverirlerdi. Bundan
da sâibe ada gibi her türlü istifâde harâm olurdu.
îbn Ishâk’m sahih sened ile Ebû Hureyre’den gelen rivâyetine göre, sâibe ve ba-
,
hîre bid’atlarndan baka, Hz. brahim’in tebli etdii tevhîd dinini ilk bozan ve ilk
defa put diken, Vâsile ve Hâm adaklarn icâd eden bu Huzâal Amru’bnu Luhayy’dir.
te bu adam tarafndan ortaya konulan bu bid'atlar Kur’ân- Kerîm’de de zikredilmidir:
«Allah ne bakireden, ne aibeden, ne vasîleden, ne de hdmdan hiç birini (merû’)
klmamydr. Fakat o küfredenler Allah’a kar (bize bunlar o emretmidir diye) yalan
düzerler. Onlarn çounun akllan ermez » (el-Mâide: 103).
23. Bu hadîs MÜSLM, KTABU’L-LBAS VE’Z-ZÎYNE’de, bdtm’n-Tmdi’t-kdsiyât... da ayni
sahâbiden 125 inci hadis olarak geçdii için oradaki hadîsin müteselsil rakam olan (2128)
saysn almtr.
. ,

KÎTABU’L-CKNNKT VE SIFATI N Al M HA VE EULIlA 381

kim kamçlar var 24


,
bu kamçlarla insanlar dövüyorlar. (kincisi de:)
Giyinik, çblak, meyletdirici, meyledici bir takm kadnlardr ki balar
I lorasan’m
hörgüçlü develerinin meyilli hörgüçleri gibidir. Bu kadn-
iki
lar cennete girmezler ve onun kokusunu da bulamazlar. Halbuki cennetin
kokusu ve u u
kadar mesafeden muhakkak hissedilir» 3S .

Lrâi . A-.l. j LTa. ( o’ j .


jLV (vaov) — of

'•
>
36
"v
:


:

.!
36

• Vji fi ‘jy
M
<

i.-
^3 i
> • -.r
1:;
•.

w*-*** *3 o w*o» y ÖV « c-JvL»

. « «51 Jail.J

53 — (2857) : Ummu Seleme’nin himayesinde bulunan Ab-


dullah ibn Râfi’ öyle dedi Ben Ebû Hureyre (R) den iitdim öyle diyor-
:

du Rasûlullah (S)
: : «Senin hayâtnn uzun olmas ve bir kavm görmek-
liin muhtemildir. Öyle bir kavm ki ellerinde kuyruklarna benzer sr
eyler vardr. Onlar sabahdan öleye kadar Allah’n gadabnda yol alr-
lar. Öleden akama kadar da Allah’n gadabnda yürürler» buyurdu. *

24. Seut ( ) : Aslnda kardrmak ma’nâsma masdar olub, deriden örülmü, hatlar
biribirine kartrlm olan kamçda ây’ olmudur... Bu kelime el-Fecr sûresinin
13 üncü âyetinde de zikredilmidir.
25. Bu hadîs nübüvvet mu’cizelerindendir. Peygamber’in haber verdii ey vâki’ olmudur.
Kamç sahihleri, polis ve benzeri emniyet mensûblar gibi bir takm kimselerdir. Kâsiyât
(= giyinik) kadnlara gelince, bunda bir kaç tevcih vardr. Bunlardan biri Allah’n :

nimetlerinden geyinik, onlarn ükründen çblak. kincisi Elbiselerde* giyinik fakat :

hayr fiillerimden, fthiret ilerine ihtimamdan, tâatlara önem vermeden çblak olanlar.
Uçüncüsü Güzelliklerini meydana çkarmak için bedenlerinden bir parça açanlar. te
:

bunlar giyinikdirler fakat çblakdrlar. Dördüncüsü Altlarndaki bedenlerini örtecek :

ince, effaf elbiseler giyenler. te böyleleri zahirde giyinikdirler. Fakat ma’nâda çk-
lakdrlar.
Mâilât (= meyledenler) a gelince: Allah’a tâatdan Allah’n kendilerine yükledii,
ferçlerini ve dier eylerini muhafaza etmek gibi vazifelerden meyledib sapanlardr de-
nildi. Mûmilât (- meylettirenler) ise, kendi fiillerini bakalarna öretenlerdir denildi.
Bir de meyledenler, yürüyülerinde kibirle sallana sallana hareket edenler, meyletti-
renler ise omuzlarm Ve kürek kemiklerini krdrb meylettirenlerdir de denilmidir.
•Balar Horasan develerinin hörgüçleri gibidir» sözü ise, balklar, saç örgüleri ve
sarglar gibi eylerle balar sararak büyütenlerdir. Bu deve hörgüçlerine benzetme an-
cak undan dolaydr Saç örgülerini balar üzerine yükseltib orada toplamak ve ör-
:

dükleri eylerle saçlar çoaltmakla, deve hörgücünün bir tarafa meyledii gibi bu
saçlar da ban bir canibine meylederler (Nevev)
yl
Zamanmzda bu tip kadn ba
tuvâletlerinin pek çok türlerini her yerde bol bol
gömekdeyiz. Bunlar için ödenen paralarn da nelere bali olduu, bunlarn bütün in-
sanln bu cinsini isti’lâ etmi ne kadar sakîm ve zararl israflar olduu dâ düünülmee
deer gafletlerdendir...
' a c
< 11 w b .

SAHÎH -1 MUSLÎM

*\\\*~ m. >*:>»' v S'' v *•'* a-


jM b A>- : yu . A.-*- b'
.
A-c j
. i,
l. ^Xj jmj A~«.— j ^Aîl
-i
A-.-C
. /
(...)
v
— û £

"
j V^3
:
o
• - * î i
^
* • " *

Ju
f. - ?
\
1 "
4
• \'
Ij
v <X'
* * •'
A~c

A»-
#
A»*.—
•*

^
- fv '
li A>*
t \A\
^Aa^ji
I
4
I
^7 .
ç .

jjü uy Uv ’jî
c^îLij! . Va 2 di o'’i ö\ d
üA § | A djLj o>' 2 : o>;
« jJ\ ^\:[\ 'ji ptbJ J A ^ü •
::
*•*
6 —j

54 — Seleme’nin himâyesinde olan Abdullah


( ) : Ummu
inb Râfi’ dedi ki Ben Ebû Hureyre (R) den iitdim öyle diyordu Ben:
:

Rasûlullah (S) dan iitdim üyle buyuruyordu : «Eer, müddet sana


uzarsa, ellerinde sr
kuyruklar gibi krbaçlar bulunduu halde sabah-
dan öleye kadar Allâh’n gadabnda yürüyen, ölenden akama kadar
da Allah’n lâ’netinde yürüyen bir kavm görmekliin sar.a muhtemil ve
mümkindir».

>J >y , »L> iL> (u)

• j^s <j \ b a»- j ^ ^ A> -



J ' <-> /u j> l (taoa) — od

v w»'v - • ^ rv •• - • *•**+>+
U A^^ A?-
j

CJJ C •
ÎJ ‘ • e/* (S’~ J • eX A^J ^ b A>- \
^ £
.
(
'4 JÜJ 3 )
jrU â j ^ .
_JU.
j ^ I j-clr*!
y Â.LI jJ \ G.r sy
«. ^V.j * •' 'h- -> ^ / '* f a
6 " " V ^ 1 f'.ö^
lJ (^’.
b 1 i
\

oj b A>- .
"
b A>- • Auia* /
;
"
b A>-
* *
+ ' # • -

'j.v iüi - . â yy. u y> vj 3>"v j Ç-îm u j


» ^ il a/.' 36

- ^ \ *\ %

> * > x
*' r " * * " : -
. CU 3 J . J_7— j '
î ^•L^’ 3
• • • -*
\ ,* • > il " *M' j î • ,,

«>
^ "
i ^'A—
^
tj : <A~. \
j^ \

^
c-^A>-
"


y^ 3& :
b' <î_y« jj
(14) DÜNYANIN FÂNL VE KIYÂMET GÜNÜNDE H ARIN
(TOPLANMANIN) BEYÂNI BÂBI

55 ~ Kays tahdîs edib dedi ki, ben Fihr oul-


(2858) : Bize
larnn kardei Müstevrid’den öyle derken iitdim Rasûlullah (S) öyle :

buyurdu «Allah’a yemin ederim ki âhirete nisbetle dünyâ, herhangi bi-


:
KtTABU’L- CENNET VE SIFATI NAlMIHA VE EHLHA 383

Hrizin u parman — râvî Yahyâ ehâdet parma ile-iâret etmidir —


denize daldrnn
benzerinden baka deildir. Binâenaleyh herhangi bi-
riniz o parmak denizden ne kadar slaklkla döner baksn!» 26 .

Yahyâ hâriç, buradaki râvîlerin topdan hadîslerinde: Ben Rasûlul-


Jah’dan bunu söylerken iitdim isnâd vardr.

Ebû Usâme’nin hadîsinde Fihr oullarnn kardei Müsfevrid ibn :

eddâd’dan isnâd vardr. Yine bunun hadîsinde Be parmakla iâret :

ederek dedi ki, ibâresi vardr.

es'
^ '

y Oc ‘j ls- •
v J*" ^
^.1:11 jJl£_ a 0 J Âijlc 'j* ^ii
• *
ö/
^ j I ö/l


e/2-»5 .
ti| ‘
J'j iCjJl ! <l'l
3 ^ : C-R « Y*,c illi- Â^lil y
ç

^kVî jl JlM >VI


«
ijl !
»
H* J6

J : YU . jJ $3 V& J\ ir X: £ Ufrj (...)

. « Y*> » j Y\ y j d:‘_Y' IjlJ. < «jl

• 56 — (R) öyle dedi Ben Rasûlullah (S) dan


(2859) : Âie :

iitdim «nsanlar kyamet gününde ayaklar ayakkabsz, vücûdlar çb-


:

Jak ve (yaradldklar gibi) sünnetsiz olarak har olunurlar» buyuruyor-


du. Ben de Yâ Rasûlallah! Kadnlar ve erkekler beraber olarak ve onlar
:

biribirlerine bakar halde mi? diye sordum. Rasûlullah «Yâ Âie! Har :

ii çok güçdür. nsanlarn biribirlerine bakmalarna müsâid deildir»


buyurdu.

( ) : Buradaki râvî de Hâtim ibn Ebî Sare’den bu isnâd


ile rivâyet etmi fakat hadîsinde «sünnetsizler olarak» kaydn zikretme-
midir.

:!<>. Hadîsin son kelimesi «tâ» ve «yâ» ile tçrciu ve yerciu diye iki ekilde zabdedilmigdir.
Yerci u diye ya ile rivâyet eden, zamiri « ahadukum»a döndürür. Terciu diye rivâyet eden,
zamiri parmaa döndürür. Zahir olan da budur. Ma’nâst Parmaa denizden çok bir :

î
;
c?y yapmaz dernekdir.
Hadîsin ma’nâs : Dünyann müddetinin ksal, lezzetlerinin fânilii, âhiretin ise
devamll, lezzetlerinin ve nimetlerinin dâimlii husûslarnda âhiete nisbetle dün-
ya, parmaa yapan suyun denizin kalan ksmna nisbetinin misâlinden baka bir ey
rkildir demckdi*.
« 0 y )

384 SAHÎH-Î MÜSLM

^
'c/*j a^v.S
I
â o^b * *
A -^Ai
J *
^x.j
+
^ t
l (tav) — öV

(f- ‘ jj?»- e/ t>


c
jy 6
â ülX ( : j VI 3li
J . : J3U-J Jli

•j^_ pjj « v*> l>;iii. sili i jbîs •# » >; £} tji $n y^


57 — Abbâs (R); Peygamber (S) den hutbe
(2860) :, bn
îrâd ederken iitmidir Rasûlulîah (S) «Muhakkak ki sizler Allâh’a ya-
: :

yalar, yaln ayaklar, çblaklar ve sünnetsizler olarak kavuacaksnz!»


buyuruyordu. Râvî Zuheyr kendi hadîsinde Htâb ediyordu, kaydn zik- :

retmedi.

jJjV [\-
5^1J«12lcUc 5 <• .J ^U. Jjl Ü ju
J yli jL^Jl o'S J£
: .

^ «i}
j VI .
(^V—N *ç^j\
c £} : ti» 36 i". 3jft « . 1
j a3 i; v düj s ais? j\>1
.
1
^ c

*
* «Is* (Jf 'i 4
pr^c —/J 1
c-» l c+'S*,^iliy lü «
JLj c,!o U Iju4^, *
Ü
: (JJIa-* Jl* [\ \aj\ \ v/;JU'/»]
J-
j»l o :
1
3^1*
^ ^iiî j| j (3>Çc p-li
^ j|

$$ lü ysi ^ »;ç y $
. a U*J 'yü-l U v dfcj ® Sl3j £-:fj
3j
58 — ( ) : bn Abbâs (R) öyle dedi : Rasûlulîah (S) bizim
aramzda bir mev’iza hitâbesi yapmak üzere ayaa kalkd. Ve öyle bu-
yurdu : «Ey insanlar! Muhakkak sizler Allâh’m huzûruna yaln ayaklar,
çblaklar ve sünnetsizler olarak toplanacaksnz «...îlk yarada nasl :

baladksa, üzerimizde hak bir va’d olarak yine onu iade edeceiz. Hakî-
katde failler biziz» (el-Enbiyâ: 104). Haberiniz olsun ki, kyamet günü
mahlûkat içinde ilk olarak elbise giydirilecek kimse îbrâhim (Aleyhis-
:

KTABU’L-CENNET VE SIFATI NAÎMHÂ VE EHLHA 385

selâm) dr. u da haberiniz olsun


ümmetime. 4 n bir takm insanlar ge-
ki,

tirilecek. Onlar yakalamb sol tarafa (cehennem tarafna) götürülürler.


Hemen ben Ey Rabbm! Onlar benim sahâbîlerimÖir! diye sesleneceim
:

de ana Sen onlarn senden sonra (dînde) neler îcâd etdiklerini bilmez-
:

sir denilir. Ben de Allâh’n sâlih kulu ve Peygamber’i (Meyrem olu


+
ysâ) mn dedii gibi (öyle) derim «...Ben içlerinde bulunduum müd-
:

detçe üzerlerinde bir murâkb idim. Fakat va*ttâki sen beni (içlerinden)
aldn, üstlerinde murâkb ancak sen.kaldn ve zâten sen her eye hakkyle
âhidsin. Eer kendilerine azâb edersen, üphe yok ki onlar senin kulla-
rndr. Eer onlar mafiret edersen, yine üphesiz ki mutlak gâlib ve
yegâne hüküm ve hikme sahibi olan da sensin» (el-Mâide: 117-118).
Bunun üzerine bana: Emîn ol ki sen bunlardan ayrldndan, beri
onlar ökçelerine basarak geri dpnmü, mürtedler olmakda devâm etmi-
27
lerdir denilir.» .

Râvîlerden Vekî’ ile Muâz’n hadîsinde : «Sen, onlarn senden sonra


neler îcâd eylediklerini bilmezsin denilir» ibaresi vardr.

27. Bundan Önceki âyetle bu âyetin bataraf göyledir


•Allah: Ey Meryem olu lysâ, insanlara Allah’ braktb da beni ve anam iki tann
edindiniz diyen sen misin? dedii zaman o, söyle dedi Seni tenzih ederim, hakkm ol-
:

d»k bir sözü söylemekliim bana yakmaz. Eer onu söyledimse elbette bunu bilmij-
sindir. Benim içimde olan her eyi sen bilirsin. Ben ise senin zâtnda olan bilmem.
üphesiz ki gayblar hakkyle bilen sensin sen. Ben onlara senin bana emretdinden
bakasn söylemedim. (Dediim hep u
idi :) Benim de Rabbm, sizin de Rabbmz olan
Allâh'a kulluk edin. Ben içlerinde bulunduum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcu
idim...» (el-Mâide: 116-117).
Peygamber’in hayât zamannda sahâbiler arasnda hiç bir irtidâd (dînden çkma)
hâdisesi vukuunu târih kaydetmemidir. Bilâkis Ebû Sufyân’n Hrakl ile muhâveresini
nakleden hadîsinde bunun vukû’ bulmad tasrîh edilmekdedir. Ancak Peygamber’in
vefatn müteâkib ve Ebû Bekr devrinde Bedevi Arablarm cahilane hareketleri ile yer
yer irticâlar meydana gelmi ve hepsi de tenkil edilmidir. Bu hadîsde zikrolunan mür-
tedler ya bu gericilerdir veya Peygamber’in öretdii dosdoru dîni eksiltme ve artrma
bid’atlarna ma’rûz brakan müstakbel bid’atclardr. Bununla Peygamber’in hakîkî sa-
hâbîleri üphe altnda olamaz.

S. Müslim; C! 8, F — 25
. 3 .

386 SAHH-1 MÜSLM

59 —
Ebû Hureyre (R) den, Peygamber (S) v öf le
(2861) :

buyurdu r «nsanlar (dünyânn son deminde) üç frka olarak ha* olu-


nurla K \ Pirinci frka, müstakbel hayât özleyen (geride kalan dünyâ
:

ha âtn’? *) nefret eden zümredir. (Bunlar azk ve binekleri bol olan-


1 dr. kinci frka kisi bir deve üzerinde, üçü bir deve üzerinde, dördü
)

r deve ürerinde, onu bir deve üzerinde se\k olunurlan-'Bunlarn baki-


yesini (ya’nî Hiç'-incü frkay)
Onlar nerede gece bir ate hareci toplar.
geçirirlerse, o ate de onlarla beraber geceler. Onlar nerede istirâhat
ederlerse o ate de onlarla beraber istirâhat eder. Onlarn sabahladklar
yerde onlarla bera j~r sabahlar. Onlarla beraber yürüyüb onlarn akam-
ladklar yerde, onlarla beraber akamlar».

VV» M j -t (N»)

^ ^ ^ (J j
m
j>- Cj i (tavt) —
V
f
&A
" V
u- u
> ifu >
* fjî.
*
4b\& *
ieur 1'
o* 4
** £
J* o}
• I
" J • f. •
\ *.1
ü*
# " i \

Jl 3c'jj Jj « >; o' ' ti] j ç yi » cJ& [-/o^iUN/A r] JO Ll


.f?/A
(/ a} ci-V ) o=^-l cf ^ (...)


d O '
-

j*. 1 bÂ>- j d ^y* .


ö d b*!u- . vU*I.

b A.C
y je/ £&»
£ j
j y)/\
J__r -V>-

^
. I
1
j J»

Ji VL 3 ît' £3 û jâ >• jrt c/^S -&|C Eü .


t
^ .^6^ »Y*;» *j5^ . . x: j ^r; j JL ^ > &
ü'c

($ ^
. d 4-0 1 oU 1 jl
j J>- P jjl.Cj
S" J ÛA> J jî
/

(15) ALLAH KIW'ME1 N KORKUNÇ EYLERNE KARI BZLERE


YARDIM EYLESN! KIYÂMET GÜNÜNÜN SIFATI HAKKINDA BÂB

28. Selâsu ta-âk’n üç frka ma’nâsma gelmesinin Kur’ândan


ahidi. Yüce Allah'n cinn-
lerden bir ihbar, olan

: Hakîkaten biz kimimiz salâha ermi


u kavlidir : Î jaî
J, ^ kimimiz
^L .
j , ;lj

Çeit çeit yollar olmuuz » (el-Cinn:


iyi kiileriz, ise bunlardan aadadr
11).
' o
:

KÎTABU'L-CICtfHET VE SIFATI NAMHÂ VE EHLHÂ 387


60

— (2862) Abdullah ibn Umer (R) den, o da Pey-


: Nâfi’,
gamber (S) den haber verdi Peygamber öyle buyurmudur «nsanlar : :

(hisâb için) âlemlerin Rabb dîvanna kalkaca gün (et-Tatfîf: 6), —


kadar bekliyecekler ve terliyecekler ki onlardan her biri iki kulann —
yar yerlerine kadar kendi teri içinde dikelecekdir».
bn Müsennâ’nm rivayetinde «insanlar kalkarlar» dedi de «gün» ü
zikretmedi.

( )Buradaki alt tarîk râvîlerinin hepsi de Nâfi’den, o da


:

bn Umer’den, o da Peygamber’den olmak üzere Ubeydullah’m, Nâfi'den


rivayet ettii (60 rakaml) hadîsi ma’nâsyle rivayet etmilerdir.
61 o.
^ *’**“'/ ~ « ^ > 0
*

4
Jy O c
.* l
.

-fi
" \

) />”
\
*1“ -*

>
* , t
w .

(tAtr) — “\\
4 Â.llli
ç y_
i^^J jl » Jl» ge «il
J jl I i y./jl ’jz i \

. Jl» L^l jjî « ^1^1 j\ ^tJI »'jil Jl <;


3 U;
£^4 •

— (2863) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle


buyurdu : «Kyamet günü ter, yer içine muhakkak yetmi kulaç gidecek-
dir. Ve üphesiz insanlarn azlarna yahut kulaklarna kadar
ter hiç
ulaacakdr». Râvî Sevr, Ebu’l-Gays’m hangi kelimeyi söylediinde ekk
ediyor.

62 *? & î>' & ac j. '33 s 'Pa \ . (w) - T


:
36 ph'y&Lp .
jCj I

j_i 3 J
.

f

,
yijv 'üuj.î î jJ 3:4 u : 1 i# :
’j ' •
ü 36
.itiu“

6* pr? •
Jl û" pr*- • 1
J JJ ^ ' j *» ’jp J » 3&

. « UdJ öjJ' ^^ j . ly t >. jl j_,C/


4 * ^ 5 •
; Jl


V Jl y ^ J4 **
^ jHij Jü

— Mikdâd ibn Esved (R) tahdîs edib dedi ki


(2864)> :

Ben Rasûlullah (S) dar iiddim öyle buyuruyordu «Kyamet günü :

güne halka yaknlatrlr da nihâyet güne insanlara bir .mîl mikdâr


kadar olur».
Râvî Suleym ibn Âmir : Allâh’a yemin ederim ki, bu mîl ile neyi
:

388 SAHÎH-Î MÜSLM

kasdeder bilmiyorum. Yerden bir millik mesafeyi mi, yahut da göz sür-
melemekde kullanlan mili mi demidir? 29 .

Rasûlullah buyurdu ki : «Artk insanlar amellerinin mikdânna göre


ter içinde olurlar. Kimi topuklarna kadar, kimi dizlerine kadar, kimi kal-
çalarna kadar ter içinde olurlar. Ter kimini de tâ azna kadar bürüyüb
onu tâm ma’nâsyle gemler». Râvî Rasûlullah eliyle kendi azna (terin
yükseliini) iâret edib gösterdi demidir.

-xm j^< â J*. (n)


v.

&& i -
0; , £6 «/3i . 3 312 Eîi ; vü .
( Jij Xî jV

dl& c'/tJ
U:5^ . il J-tjj IIL:* Y t] : 'Jlij .
vtÇl jll ^
** -*
{ ,E YJ

'
j*-l 'i] ! : öjÜOl '-5I
jjj . jlfiuij Gt' Jj^Ür / Y
.<^CL jAiu-s 6/’ ') • \jT jA>- :l)î» •>£ JCJ
öiLb

.JUe Ji c«^
: ** yh aitj :3e au y- atö £ .
^ ^o^ ^
‘^r" J y^'/j 0*£cl Ja-J*

• Yü Y ) * Y D ^ iril < '«J l?jY <*A Li-JI : O' jûl £ j l : 36

C5-
C
. ^i ^ • t’U YJ «3S jjj < *i jj£ Y $l iîltlj

jile y \ yi « if£' ^ÂSjl


\
j » Jidl j?"ij . a UMUj ilûî ^
. C ttLle
(JA— » I
j • jj

29. Taberî der ki : Mîl, arz mesafesi ile, göze sürme çekilen âletin ismi arasnda müterek
bir isimdir. te
bu mütereklikden dolay Râvî Suleym ibn Amir kasdedilenin
hangisi
olduu hususunda mukillik görmüdür. Burada buna en yakan, yer mesafesi
ma’nas
olmasdr. Çünkü günele balar arasnda sürme mîli kadar mesâfe
olsayd, o takdirde
mesafe yaknlndan dolay güne balara bitiik olurdu.
KTABirL-CKNNET VE SIFATI NAÎMlHA VE EHLlHA 389

X'r otl» 'j* 4 (_5-Xc


J > \ A«j£ â oKs’J# J (•••)

. «
j
j£ *
*&£ jü
^ j *Y X ') j <

.
W >-L» 4 A* x,- j fj-'J-" C‘xZ- .t$£ji ,j.
( -0

. oaI oUj . /jJ jgâ j\ * â o* ‘ 'fJ*A ’if-

. c^ji'SJa j t^îai : 3'* •


oc V- 3^ :
J34 3^ : û 3 *j1

(16) DÜNYÂDA KEN CENNET EHLNN VE CEHENNEM EHLNN


TANINMALARINA YARDIM EDECEK SIFATLAR BÂBI

63 — (2865) Iyâd ibn Himâr el-Mucâî (R) den Rasûlul- :

lah (S) bir gün hutbesinde Öyîe buy urmudur :• «Haberiniz olsun ki ite
bu günümde Rabbm, bana öretdiklerinden sizin bilmediiniz eyleri si-
ze öretmemi bana emredib öyle buyurdu Kullarmdan herhangi bir :

kula verdiim her mal o kul için halâldr 30 Ben bütün kullarm onla- .

rn hepsini hanîfler 31 olarak yarâtdm^ Onlara eytânlar geldi de, onla-


rn doru dînlerini kendilerinden alb giderdi 32 Benim kendilerine halâl .

kldm eyleri eytânlar onlara harâm kld. Hakknda hiç bir hüccet
indirmediim eyleri bana ortak komalarn da onlara yine eytânlar em-
retdi. Ve Allah yer ahâlîsine bakd. Kitâb ehlinden doru dîn üzerinde
bâkî kalanlar müstesna, yer yüzü ahâlîsine, Arabma da gayr Arabma da
gadab etdi. Müteâkiben Peygamber göhderib Ben seni ancak hem seni, :

hem de kendilerine gönderilenleri imtihâh etmem için gönderdim 33 Ve .

senin üzerine bir kitâb indirdim ki onu su ykayb yok edemez 34 Sen onu .

30. «Kullarmdan herhangi bir kula verdiim her mal o kul için halâldr» sözünden murâd,
Arablarm sâibe, vasile, bahire, hâmî gibi kendi nefislerine harâm kldklar eylerin
harâmln redd ve inkârdr. O kabil câhiliye adaklar onlarn harâm klmalar sebe-
biyle harâm olmazlar. Kulun rnâlik olduu her mal ona hârici bir hak ilimedii müd-
detçe o kul için halâldr.
31. «Hepsini hanîfler olarak», muslimanlar olarak demekdi*. Mahiyetlerden tertemiz ola-
rak, yahut hidâyeti kabûle meyyâl, dosdoru kimseler olarak ma’nâsmadr da denil-
midir.
32. Onlarn arlklarm aldlar ve onlar alb götürdüler, üzerinde bulunduklar iyi hâli
izâle ettiler. Ve onlar beraberlerinde bâtl içinde dolatrdlar.
33. Emrettiim eyleri yerine getirmek, risâleti tebli etmek, Allah yolunda hakkyle cihâd
etmek, Allah yolunda hakkyle sabretmek gibi senden zâhir olacak eylerle seni imtihan
etmem için. Seni kendilerine Peygamber gönderdiklerimi de seninle imtihân etmem için.
Onlardan iymân izhâr eden, tâatda hâlis olanlar vardr. Kimi de arka döner, düman-
lkla, küfürle kar kor. Kimi de munâfklk yapar.
34. Ya’nî gönüllerde mahfûzdur. Ona hiç bir zaman gitmek, yok olmak arz olamaz. O,
zamanlarn geçmesine karlk dâima bâkî kalr.
;«ju AHTIM MÜSLM

uyurken uyankken de okursun! buyurdu. Ve Allah bana Kurey’i


de,
yakmam emretdi. Ben Ey Rabbm! Bu takdirde ^nlar benim : bam
yarar krarlar da onu bir ekmek parças hâlinde brakrlar ded r On- :
.

larn seni çkardklar gibi, sen de onlar çkar, onlara kar harb et. Biz
de sana yardm ederiz. Sen infâk et ki biz de senin üzerine infâk edelim.
Bir ordu gönder, biz onun gibi be ordu gönderelim. Sana itâat eden-
lerle beraber, âsî olanlara kar mukâtele et buyurdu. Ve kezâ buyurdu
ki Cennet- ehli üçdür
: :

a. îktidâr ve kudret sâhibi olub^ adâlet edici, sadaka verici ve mu-


vaffak klnm
olan kimse.
b. Yaknl
olan herkes için ve her mu’min için ince kalbli ve mer-
hametli olan kimse.
c. Çirkinliklerden ve günahlardan çekinen ve dâima iffetli kalmaya
gayret eden mâl sâhibi zengin kii.
Cehennem ehli de bedir :

a. Akli (mal veya dayana) bulunmayan zaîf kiiler ki, onlar si-
zin içinizde, sizlere tâbi’dirler. Kendileri hiç bir ehl ve mâle tâbi’ ol-
mazlar.
Hiç bir tama zâhir olmayan hâin kiiler ki, tama nekadar ince-
b.

lib küçülse de o yine muhakkak hâinlik yapar.


c. Muhakkak ehlinden ve malndan seni aldatb hud’a yaparak sa-
bahlayb, akamlyan kii. -

d. Cimrilik yahut yalancl da zikretdi.


e. Kötü huylu, kötü mîzâcl, kötü dilli, ya’nî kötü ahlâkl kimse» 35 .

Râvî Ebû Gassân kendi hadîsinde «ve infâk et ki biz de senin üze-
' rine infâk edeceiz» fkrasn zikretmedi.
( ) Buradaki râvî de Katâde’den bu isnâdla rivâyet etdi.
:

Fakat kendi hadîsinde «bir kula verdiim her mal Jalâldr» fkrasn zik-
retmedi.
( Katâde, Mutarrf’dan, o da Iyâd ibn Hmâr’dan Ra-
) *•
:

sûlullah’n bir gün hitâb etdiini tahdîs edib hadîsin tamâmn sevk ey-
ledi. Râvî hadîsin sonunda dedi ki Yahyâ öyle dedi u’be öyle dedi: :
:

Katâde: Sen bu hadîsi Mutarrfdan iitdim dedi.

J uU.aH u x>- . O y\ } (...)



W» fi
: l
> -&1 ûc ‘
^ <lf
^ "x>-

cj*
C
v
C-J « ti Ol * 1)^ .1--2-
Ç y_
CJî

35. mzîr, nzîra : inlerin kesriyle bedhuy. bed mîzâc ve bed lisân kimseye denir ki kötü
ahlâkl, çirkin ileri yapan fahhâ kimsedir.
y
kitAbu’i. cennet ve sifati naîmiiiA VE KIlLlllA 391

« -^1 'j® \>.\ v3 4 a.\ V j' tij o^!)\


» <:» >'jj

. « yu y j »3 y i*/ 11
-r-^" vi ^3
J>yi j[j Â^aII^ . AÂ ! «i'lj .*^i u \ C'î dü i j^Sd-î : cAi*

64 — ( )
.- Buradaki râv de Mucâî oullarnn kardei
olan Iyâd ibn Hmâr (R) m
Rasûlullah (S) bir gün aramzda hatîb ola- :

rak ayaa kalkd ve «üphesiz Rabbm bana emretdi ki...» buyurdu de-
:

diini rivâyetle, Hiâm’m, Katâde’den rivâyet gibi, hadîsin ta- yapd


mâmn sevk eylemidir. Ve burada unu ziyâde etmidir «Ve Allah ba- :

na biribirinize kar mütevâzî olub alçak gönüllülük etmenizi ve hiç bir


kimsenin dier bir kimseye kar öünmemesini ve hiç bir kimsenin di-
eri aleyhine bir talebde bulunmamasn vahyetdi».
Kezâ kendi hadîsinde «onlar sizin içinizde hiç bir ehl ve mal taleb
etmez bir takm tâbi’lerdir» ibâresini söyledi. Bunun üzerine ben Katâ-
de,Mutarrf ibn Abdillâh’a : Bu nasl olur? Yâ Ebâ Abdillah! diye sor-
dum. Mutarrf ibn Abdillah : Evet vallahi. Ben onlarn câhiliyetdeki (bir
ksm) âdetlerine eridin. Bir adam bir kabileye çobanlk yapard da
yannda münâsebet edib
cinsî durduu onlarn bir câriyesinden baka
bir ey bulunmazd, dedi 36 .

> \jO\j i
s\ r > J.U*| j < > v Ui« Js J. (\v)

ül ’ Cj
& : A (tam) — ’V
.i-L'ij'.t
^ S j yaç ;uj\ iii; & j, oC \ •’^\ q
.
» D& ^ <îq/~s

'it ’j; üiJ; u:; A j*‘ y jâ j-‘ y S : aiî; . < ‘o\-


3 .
vb >

«
vt; y;_
(17) ÖLÜYE CENNETDEN YAHUT CEHENNEMDEN OTURACAI
YERN GÖSTERLMES, KABR AZÂBININ SBÂTI VE ONDAN
(ALLÂH’A) SIINILMASI BÂBI

36. Ebû Mutarrf ibn Abdillâh’dr. Bu sözü ona söyleyen ise Katâde’dir. Mutar-
Abdillâh,
rf’m Vallahi ben onlarn câhiliyetine eridim demesine gelince, belki bununla câhili-
:

yet ilerinin sonlarn ve câhiliyet devrinin izlerini kasdetmidir. Yoksa Mutarrf hakî-
katen câhliyet zamanna erimekden küçükdür. Fakat o bunlar akl etmekdedir. Velîde:
Arab içinde domu olan câiycye denir. Ya'nî asl gayr Arab’dan olub kendisi Arablar
arasnda domu ve Arab çocuklar ile gelii b büyümü, onlarn âdâblar ile edeblen*
midir (K«mu* Ter.).
SAHÎH-Î MÜSLM

65 — (2866) Bize Yahyâ ibn Yahyâ tahdîs edib öyle deJ' : Ben
Mâlik’in huzûrunda okudum. O da Nâfy’den, o da îbn Umer (R) den, Ra-
sûlullah öyle buyurdu «Sizden biriniz vefat etdiinde, sabah ve
(S) :
1

akam ona kendi oturaca makam gösterilir. O kimse cennet ehlinden


ise, cennet ehli makamlarndan bir makam. Nâr ehlinden ise cehennem

ehlinin karargâhlarndan bir yer gösterilir. Ve ona : Buras senin otura-


can -yerdir. Nihayet kyâmet günü Allah seni o makamna gönderecek-
dir denilir».

*
.'öüyîi'jtf .jîiufc (...)- Yi
& Jü* j ^ je.
'J>\
cA* J\ : cJÛ .
ö/l
p*
&l\ ili : av; v » 36

. t oÇii yj.

66 — ( ) : bn Umer (R) dedi ki : Rasûlullah () öyle


buyurdu «Kii öldüü zaman sabah akam oturaca yer kendisine ârzo-
:

lunub gösterilir. O kimse cennet ehlinden ise ona cennet, cehennem eh-
linden ise cehennem gösterilir. Sonra kendisine : te buras, kyamet
günü gönderilecein oturak yerindir (karargâhndr) denilir» 37
.

yJ
:
X J <J* • yi v O J*

^s
d
\ H ‘ & ‘ ^ ’jp < jÖJI <^3. UL <j §|| ttö

37. Bu hadîslerleilgili erhlerde âlimlerin görü ve ictihâdlarmda


kat’iyyet ifâde eden hiç
bir söz yokdur. Hepsi ihtimâle dayal görülerden ibâretdir. Bunun yegâne
sebebi, âhiret.
aleminin ve onun balangc olan berzah hayatn, beerin
idrâk ve ihâta vâstalarndan
tamâmyle uzak bulunmasdr. Bunun için ulûhiyet, ulûhiyet sfatlar ve
nübüvvet hak-
knda bir takm aklî burhânlar sayb döken ve bu yüksek mebde’lere
bir mukaddime
olarak mumkin mevcûdatm her nevinden bir fizik âlimi,
bir biyoloji mütehasss gibi
bahseden kelâmclar, hayât ötesine âid uhrevî meselelerde
münhasran nasslarn irâd ve
ilhamn umûmî bir kâide olarak kabûl etmilerdir. Onun için bu
bâbm hadîslerinde
cereyân edecei haber verilen ilerin mâhiyet ve tafsilât
hakknda fazla söz etmek
gerekmez. Ve buna zâten beerin gücü ve ilmi yetmez.
: ::

KTABU’L-CENNFT VE SIFATI NAlMHA VE EHLHA 393

juâ .
jv.'i jjA : ijü a ju ja *ah.
"
j. » jus u*xc
^ *”
^ ^ " **

< C*4 4lf !D (Jta . ./Ul 4l Sj*3 l j5\i « ^ <i> ^3 i)

^ *il I II
cH* •
,jh>
V~-* V* ‘ (3^ (j* > y* : IJl» « ^la> ^-«3

• ü.. _ '• l * . if %.<££,, _ '•

67 — (2867) Ebû Bekr ibn Ebî ey be


Bize Yahyâ ibn Eyyûb ile

beraberce bn Uleyye’den tahdîs etdiler. bn Eyyûb öyle dedi Bize :

bnu Uleyye tahdîs edib öyle dedi Bize Saîd el-Cüveyriyy, Ebû Nad- :

re’den, o da Ebû Saîd Hudrî’den, o da Zeyd ibn Sâbit’den Ebû Saîd :

Hudrî (R). dedi ki Ben bu hadîsi Peygamber (S) den âhid olmadm.
:

Velâkin bunu bana Zeyd ibn Sâbit tahdîs etdi. Zeyd öyle dedi Pey- :

gamber, Neccâr oullarna âid bir bustân içinde, ve kendi katr üzerin-
de bulunduu srada biz de maiyyetinde idik. Katr birdenbire yoldan
sapt ve kodurdu. Nerde ise Peygamberi yere atacakd. Orada birden-
bire alt yahut be yahut da dört tâne kabirle karladk. (Râvî bn
Uleyye Cuveyriyy böyle söyler idi dedi.) Peygamber «Bu kabirlerin
: :

sahihlerini kim tanyor?» diye sordu. Bir adam Ben tanyorum dedi. :

Peygamber «Bunlar ne zaman öldüler?» buyurdu. O zât Muriklik


:

devrinde öldüler dedi. Bunun üzerine Peygamber «üphe yok ki bu :

ümmet, kabirleri içinde imtihâna tâbi’ tutuluyorlar. ayet ölülerinizi


gömmei terk etmeniz endiesi mevcûd olmasayd bu kabristandan iit-
mekde olduum kabir azâbndan bir azn sizlere iitdirmesini Allah’dan
muhakkak duâ ederdim» buyurdu. Sonra yüzünü bize döndürüb :


Kabir azâbndan Allâh’a snnz buyurdu. Sahâbîler
— Kabir azâbndan Allâh’a snrz dediler. Peygamber tekrar :

— Kabir azabndan Allâh’a buyurdu. Sahâbîler snnz :

— Kabir azâbndan Allâh’a snrz dediler. Peygamber yine :

— Fitnelerden, onlarn görünenlerinden ve görünmeyenlerinden Al-


lâh’a snnz buyurdu. Sahâbîler
— Fitnelerden, onlarn görüneninden ve görünmeyeninden Allâh’a
snrz dediler. Peygamber :
'
*

— Deccâl fitnesinden de Allâh’a snnz buyurdu. Sahâbîler :

— Deccâl fitnesinden de Allâh’a snrz dediler.


Mj j : î '

SAHH-1 MUSLÎM

. - (\s - - >* Ji-'r-.S'


a*£
.'fi'. W. >• >*'* i. / .
— ,

il» -L>- .
j6*>- Il A>- : VI» .
jbj ^ J ^yul) j (tA'U)
68

.
« _£i
v 'ü y.

j
^4 j 'l Oy'i ijSl- v ‘üt . Jb
^ yi öi * ,>i y .
;')ü


Enes (ibn Mâlik H) den
(2868)Peygamber (S) : : :

«Eer ölülerinizi defn etmemeniz endîesi mevcûd olmayayd kabir azâ-


bndan (bir ksmn) sizlere iitdirmesi için muhakakk Allâh’a duâ eder-
dim» buyurdu.
>• \ >* .
â .

. O* ^ ^ J 9 • J ta O" j
az^
^ * -*

i
^c t
^.$AJ . l/ ta *^> • j » • jta.A ’
J c/ •ta ,~ w -A>j • (3 ^ ta
69 £
mÎ^îi
vJUaa)
•••/ •"
jt-
"
• j*—
V )
;. #
c/
r •.iAV
j c/ *
V ^
•***“ j *—
• - V
cJ
>•-*
s* /$*
*
* '
x>j ^

\
?/.•*•>
\ Cj O >£
- - •
• * •

• + C 1 j * •

- ! • - -Ct^ ; \ v • • / r- - f **
" ' V v

LJ
C *
,

L/^ L> ^ «A>- . ta A^ . A.»^. w *A.>- .


^ j ^

'>jr
»
'Jtâ . Cy.
c
-i .
yl çy> u y jg i ay-r^ = lyi ji ^ , .yi
^ 6
>. • ; • -

* *’

— (2869) : Ebû Eyyûb (R) öyle dedi : Bir gün güne


batdkdan sonra Rasûlullah ve bir ses iitdi Bunun üze- (S) dar çkd :

rine 70 «Yahûdîler kendi kabirleri içinde azâb olunuyorlar» buyurdu.


:

*" ^ # ^ ^
^ •' ^ v
• r ^
^
> ^ f ^ ^ a»
<**
s • r a
'

j
»

c/ ta Cj •^>- . A»^* AaC


1 * /
^TAV*J
\
—y •

< A üc jy j oy ^ <
'H a.ji j| » Jl Jü [jü ctijC j 1

Lfji. . öüi

Iâ_a Jy, •c^'S' C : "VJ jV y.» aJ l d 3^ «


j^lCj £*Â 1 aî|

4 : ^ » 3t» « _,-7j -il l‘c a;\ i«M :


3^^ ^yj üt d 36 « ji‘j

• fl ^4* D
5=* L?
:
3^» « a:?1 " ' A *^ ciÎ
Â*
\ aî .
jlll 'ja

^y^ çj 4 ^sv- ^- c- 3 -4jî j 44 4 j ^ :


a; \ ü : »ib‘ 3ü

— (2870) ..'.
: Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edib öyle dedi:
Allah’n Peygamber’i (S) öyle buyurdu «Kul kabrine konulub da ar- :

kadalar geri dönüb


bunlar yürürken ayak-, gitdikleri zaman —ki ölü,
kablarnm seslerini muhakkak iidir ona (Munker ve Nekir adl) iki —
melek gelir. Bunlar ölüyü oturturlar ve ona :
«

KlTABU’L-CKNNKT VE SIFATI NAMHA


»
VE EHLIIA 395

—u (Muhammed denilen) adam hakknda np diyorsun? diye so-


rarlar. Mu’mine gelince :

— Onun Allah’n kulu ve Rasûlü olduuna ehâdet ederim diye ce-


vâb verir. Bunun üzerine ona :

— Cehennemdeki oturacak yerine bak! Allah cehennemdeki bu otu-


rak yerini senin için cennetden bir oturak yerine tebdil eyledi denilir».
Allah’n Peygamber’i «O mu’min cehennem ve cennetdeki iki ma- :

damn birden görür» buyurdu.


Katâie «O mu’minin kabri yetmi zira’ genilenir ve buras yeil-
:

liklerle doldurulub tanzim edilerek insanlarn yeniden diriltilecekleri gü-


ne kadar zümrüt bir mesire hâlinde devam eder» diye bize zikrolundu
dedi.

>* * ' *'\*.'*


\ j j* j O
\
A-»—
-
x>- . £_j jj x-_j
.' r '
.
>
j J.Â.
'.,
1'
f'.
Jy* O
•'.*

x+i-
i . i - . / \
— 1/v
V'

^.1.1) <;[ <


* y» (J 'Si j\ » yi' t]
i : <J^ • J y-J \ < öü Oc
• « 'j* r^' 'S| ö**-
v

71 -^r- Mâlik (R) öyle dedi Rasûlullah (S):


( ) : Pines ibn :

«Ölü, kabrine konulduu zaman kendisini defneden cenaze cemâati geri


dönüb giderlerken, onlarn ayakkablarnn seslerini muhakkak iidir»
buyurdu.

0 ; ( *\L; j
-
o & (...) - vr
â» Aie aJ'îij 'Si a :
j' J[ » Jl»
y j' ‘
df <j jj**5 '
o*

72 — Buradaki râvî de Enes ibn Mâlik (R) in Pey-


( ) : :

gamber (S) «Kul kabrine konulduu ve arkadalar geri dönüb gitdik-


:

leri zaman...» buyurdu dediini rivâyet etdi. Ve eybân’n Katâde’den

rivâyet etdii (70 rakaml) hadîs gibi zikretdi.

. - ivA>»
il»
-

V
c/ il» -X>- .
t •'î'.fv .*

^
VV \

^YAY\y — \f^
*
* ' x ^ ^ f v y

' yA O j" ü' » Ji* ££& <y


c < *—»jley «»A^e (J -û— ( A*
y Â^iic

Vül
jj :£J ,2li î vil j : J ^jl!î .Jvl' v_»'Âc ö cJy » <J* a [tY/ r *yi/\ t] <J\2l\

Gis ^rJ a c^n Jy\ p, al' yy : thi >


A
<fy )j£*

• a •>- V'jj
j

396 SAHH-Î MUSLÎM

73 — (2871) Âzib (R) den: Peygamber (S) : Berâ’ ,i)m :

«Allah, iymân edenlere dünyâ hayâtnda da âhiretde de o sabit sözde dâi-


ma sebât ihsân eder. Allah zâlimleri artr. Allah ne dilerse yapar (îb>-
râhîm 27) âyeti kabir azâb hakknda indi. Kabirde ölüye Rabbn kim-
: :

dir? diye sorulur. O da Rabbm ALLÂH ve Peygamberim MUHAM- :

MED’dir der. te bu, Aziz ve Celîl olan Allah’n Allah, iymân edenlere :

dünyâ hayâtnda da âhiretde de o sabit sözde dâima sebât ihsân eder...


âyetindeki sâbit kaylin delâlet etdii sözdür» buyurdu.

•. Ijîli j j»\j y} [lAfr (-••) — VI


" • ' "• ^ ^ V ^ ^
> ^ } -

^ i o \
i jL*— ^ c/
I

» J jUi
\

)
< »I

J' X**

. jüi J o'y : 'js , ;>‘v j j Ü ij'iî j Jyâl p, 'p\

74 — ( ) Allah iymân edenlere dün-



: Berâ’ ibn Âzib (R); !

yâ hayâtnda da, âhiretde de o sâbit sözde dâima sebât ihsân eder. Allah
zâlimleri artr. Allah ne dilerse yapar» (brâhîm: 27) âyeti kabir azâb
hakknda inmidir dedi.

IjlI Ur'A>. S >' 3 ÂÛJ (tayt) - Vû


. « jlSCju Uldir
^ jjl ^D tJVi . ö ,J \
^e.
t}=
L£ j-l

. ic.ii pYj .
1^, p* ’cji -p'Y >v : #
üi" a ’JSj iÇl 'd P .
J>jv‘l Jj ^ çX \’i c J
/j : ,01 'J.’\ î)pj »
'Jfc

« J^rYI >T Hi 4 \pu a>; {? \


:
.
‘P'j s P U 4 $3# .
pp
J"""
0*' -P'P o; >j 1$ - iijj o»-ji üj jPYi 1
0| j » Jîi

« J*VI Ji 4. l^iCI : 3l5 .


,j>jyl
J :> 0.1» lid»- t~jj :sÜI
<• ••
** y ^ ^

ÛC» < *?î ‘jf .di üs'. VU j |g, d a pi >j O.ji : Ü&

75 — (2872) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) : «Mü-


minin rûhu çkd zaman onu melek karlayb alHar ^e yükseklere
iki
götürürler» buyurdu. Râvî Hammâd Müteâkiben güzel kokusunu ve :

miski zikretdi demidir.


Buyurdu «Ve semâ halk Arz tarafndan ho ve güzel bir rûh
ki : :

geldi. Allah sana ve (dünyâda iken) i’mâr edegeldiin cesedine salât ey-
« V

KTAbU'L-CKNNET VE SIFATI NAMHÂ VE EHLHÂ 397


I

lein! derler. Müteâkiben Azz ve Celîl olan Rabbna götürülür. Sonra :

Bunu sonuna (ya’nî Sidretu’l-muntehâ’ya) götürün! buyurur». Yi-


ecelin
ne Rasûlullah «Kâfire gelince Onun rûhu : zaman Hammâd : çkd — :

Pis kokusunu ve lâ’neti de zikretti dedi semâ ehli Arz tarafndan ha- — :

bise bir rûh geldi derler. Onu ecelin sonuna (ya’nî siccîne) götürün!
denilir» buyurdu.

Ebû Hureyre : Rasûlullah hemen üzerinde bulunan ince örtüyü bur-


nuna götürdü de öylece kapatd dedi 38
.

û üL'Ai. L*l>. . BJ. j j ''s j (tavt) — V"\


S SüL Cü ,
t
.
36 36 :

\hjYj '
ÇA Y.S Jl» liüU (J ^ ^yc ^>6
_r
: i \ (
. (

i »'y U :
j.'j D y*\ 36 . I3 aî\
y*; ü>.\ ^üj Vmj» .
. ^yj \x>.
: 3ta
**
JA & tr3u4 liîî v '

^ "
jV:ii

C 13 :r,L :
3 A' 36 . ir;, v 3 ;^

« 'i <£4 üîü ili » ^ P&'Â


yj ijLii 36- . il üy-j ü Jl Sjlt ij.il U I
jh Ü : >' 3& 36

O jy» ti_J ! jy» O ûy* » 3& ^4;H ^


ti > ^ 3 ji-j (jUaliI . Jjit»)
(Jp

. a li>- iti! Ac_j U OJkij Ui


jJ
Is î ll» \1 * jjj U jr ui-j 1

\
ü . 36
1
yy/\v Klli fc'
s
^ ! iü //, t 36

*
.
Jc jl j yi
r
76 — (2873) : Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi : Biz Mekke ile
Medine arasnda Umer’in beraberinde idik. Bir ara hilâli görmee çal-
dk. Ben gözü keskin bir kimse idim ve derhal hilâli gördüm. Onu benden
baka gördüünü söyleyen hiç bir kimse yokdu. Ben Umer’e Sen hilâli :

görmüyor musun? demee baladm. O da hilâli göremiyordu. Umer :

Ben hilâli yaygmn üzerine yatm vaziyetde iken göreceim diyordu.


Sonra bizlere Bedr ehlinden konumaya balad ve öyle dedi Rasûlullah :

(S) bizlere akamdan Bedr harbine itirâk eden müriklerin yklb çar-
placak yerlerini gösteriyor ve «buras nâallah yarn fulân kimsenin

.IH. Kasûlullah’n bu ince örtü ile hemen burnunu kapamas, kâfir rûhunun çirkin kokusunu
zikretmesinden dolaydr.'
y

398 SAHÎH-1 MÜSLM

yklb çarplaca, ya’nî öldürülecei yerdir» diyordu. Râvî der ki : Bu


söz üzerine Umer öyle gönderen Allâh’a yemin ede-
dedi : Onu hak ile
rim ki, isimleri söylenen o mürikler, Rasûlullah’n çizmi olduu hudûd-
larndan öteye geçmediler. Neticede o mürik ölüleri bir kuyu içine biri-
biri üzerine olarak atldlar. Rasûlullah (S) onlarn atldklar kuyunun
bana kadar gitdi ve onlara kar «Ey fulân olu fulân! Ve Ey fulân :

olu fulân! Sizler Allah’n ve Rasûlünün size va’d etmi olduu eyleri
hak olarak buldunuz mu? Ben ise Allah’n bana va’d ettii eyleri hak
olarak bulmuumdur» buyurdu. Umer Yâ Rasûlallah! Kendilerinde rûh :

bulunmayan bir takm cesedlere nasl kelâm edib söz söylüyorsun? dedi.
Rasûlullah «Benim söylemekde olduum sözleri siz onlardan daha iyi
:

iitir deilsiniz. ukadar var ki onlar bana bir cevâb vermee muktedir
olamazlar» buyurdu.

^p I t
j Uf il
(j ila- . alil \Lsj0 (tav t) — YV
'.yi* z & tu. » at» -y;ti
-

f
ts -iti
y .
V ;- n
jV s \t
p j
A. j : fa -ji -jti jd,'
z lii t '4s 3 i 1
1
yü 3 1,

li 1 j 'j-vj n'i" «j !
ds-j t ütü :
. ^ tçj» Sj ’J gU « s. Jj j üjU oâVj s
jj_)Aa_ v j . tj jî 1 Lj ^r-. ü .aTi ^jiij 5 î 1 A.,

j Ijilt . is pY. J.I jT* t jl

77 — Enes ibn Mâlik (R) den


(2874) (öyle demidir)
:
:

Rasûlullah (S) Bedr maktûllerini üç gün terk etdi. Sonra onlara geldi.
Onlarn yannda dikildi ve onlara nidâ edib öyle dedi «Yâ Ebâ Cehl :

bne Hiâm! Yâ Umeyyete’bne Halef! Yâ Utbete’bne Rabîa! Yâ eybe-


te’bne Rabîa! Sizler Rabbmzm va’d etdii neticeyi gerçek bulmu deil
misiniz? Ben Rabbmn bana va’d etdiini ge.^ek olarak buldum». Uper,
Peygamberin sesini iidince Yâ Rasûlallah! Onlar nasl iidecekler? On- :

lar le olub kokmu olduklar halde nereden ve nasl cevâb verecekler?


diye sordu. Peygamber «Nefsim elinde olan Allâh’a yemîn ediyorum ki
:

benim söylemekde olduum eyleri sizler onlardan daha iyi iidir deil-
siniz. Lâkin onlar cevâb vermee muktedir olamazlar» buyurdu 39
Sonra .

39. Buhârî bu vak’ay anlatan rivayetlerin birinin sonunda tâbi’î imamlarndan Katâde’nin
u sözlerini naklediyor Allah Bedr kuyusundaki cesedlere Peygamberim hitabesini iit-
:

direcek derecede hayât verir. Bu suretle azgn Kurey mürikleri ayblanm,


küçültül-
mü, azâb edilmi ve kaçrdklar fursatlara hasret, yapdklar zulümlere nedamet etdi-
r ilmi olur ( Buhârî megâzî, bâbu katli Ebî Cehl, V, 185 **?»).
,
KÎTÂBU'L-CENNET VE SIFATI NAMHÂ VE EHLHÂ 399

Peygamber onlarla ilgili emrini verdi de cesedler sürüklendiler ve Bedr


çukurunun içine atldlar.

f* • ' 6 ' f.*>. A


* •

V
' «’
»'Ü l _ ...
l *^ û
"T'.
c ‘
>
/

'
* \ " t \

<jr ‘-4 ~ >.


t
CT^
, /
(taYo)
s

— VA
f v •* - r »* -
w A>- -'i-^
.o^Lc
v > • - f»*
U A>-
-
W X+£-
.»'*•" * r
*±UU Cj\
• .

c/ J ç {J
» l i
.

A [s? (*-r^
c
jA* 1
j-V : f_>'_
: <*Jk J l dUC J ^j Ü ^ 3> : <Jλ . öts


u4^» Cr? ( -5 ÖJ ) • "X.^J M
Î ~*^ A $çî?

• ^ tjt «JL»; 1>


.
jA sl^bl (_£
jb ^ 1
^Â)ij

78 — Katâde dedi ki Bize Enes ibn Mâlik (R) zik-


(2875) :
:

etdi, (üvey babas) Ebû Talha öyle demidir Bedr günü olduu ve :

Allâh’m Peygamberi (S) müriklere gâlib geldii zaman Kurey ileri


gelenlerinden yirmiden fazla maktûl ile ilgili emrini verdi. (Râvî Ravh’n
hadîsinde: Yirmi dört adamla ilgili ifâdesi vardr). Onlarn cesedleri
Bedr kuyularndan bir kuyunun içine atldlar... Râvî hadîsin tamâmm
Sâbit’in, Enes’den rivâyet etdii (77 rakaml) hadîsi tarznda sevk eyledi.

«U ~» r
*j «t (u)

: J<Sy\ 13 & .
*Cf \‘-A

'<J
[fj 1 ü y\ L^> (taya) — V\
I)k : cjt . JC. i Acilli ,j \
Û A Â. c
üc ‘
Oc ü/l
**
«•

î
U Jc'^'Jlî A» :C-Â « t->Âc hilâli
^
J>_ t D

.« ^_jÂc <*112)1 |»j'_ *—»U-Ll ^}y j* . U’j . jlll.WlS ^-ÂJ» cH«» [a/öVü;N\/a t
]

U.^ û *''* îj‘Â>- : V&


-

.
J ;! (...)

. , a\nv\

(18) ÂHRETDE HSÂBA ÇEKLMENN SBÂTI BÂBI

79 — (2876) : Âie (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) : «Kya-


met gününde kim hisâba çekilirse azâb edilmi olur» buyurdu.
Bunun
üzerine ben Azz ve Celîl olan Allâh «ite böylesi kolay bir hisâba
:
çe-

hakîkat ma’nâsna hamledilmidir. Hz. Âie ise bunu ilim ile


te’vîl etmidir. Âie Ra-
.ulullah’n -Sözlerimi sizden iyi iidirler
:
sözünü, sözlerimin hak olduunu imdi pek
y anlarlar diye tefsir etmidir.
. :

400 SAHÎH-1 MÜSLM


kilir» (el-lnikâk: 7) buyurmu deil mi? dedim. Rasûlullah «Bu hisâb :

deildir. Bu senin dediin ancak arzdr


40
Yoksa kyâmet gününde her .

kim ince hisâba çekilirse azâb edilmi olur» buyurdu.


( ) : Burada da Eyyûb, bu isnâdla yukarki hadîs tarznda
rivayet etmitir.

Z) dfr ) 3M ^ 6 >> S v <£»> (•••)


-^

ls^ üc ‘ 3* ‘ Âsdlli (J \ 3r*J U I

» Ij^ ? UL^- : ^1 ! û>l J t : OÎ « dlU V[ ^ » 3^

. . îfc ah ^ yp3
ût ‘
>J~V' t> üUlc Jyc ( jlkiil jij ) </ h>- .
^ M* (** •)

>_ap- jîc JT i jr « diiA wdL <_>-_» y 3* * 3^ yi ey *


4 — 3* *
<j. ' £1

•iaL*
80 — ( )
Peygamber (S) : Âie (R) den (öyle demidir) :

«nce hisâba çekilen herkes muhakkak helak olmudur» buyurdu. Ben de:
Yâ Rasûlallah! «Kolay bir hisâb» (el-nikâk: 7) buyurmuyor mu? dedim.
Rasûlullah: «Bu senin dediin arzdr. Lâkin her kim ince hisâba çekilirse
helâk olur» buyurdu.
( Buradaki râvî de A’me’den, Peygamberin «Her kim
) : :

ince hisâba çekilirse, helâk olur» buyurduunu rivâyet etmi, sonra da


(80 rakaml) Ebû Yûnus hadîsi gibi zikretmidir.

> < JüLDl crJ.


-L (\^

‘ < ^>v ey &.Y j 3 J-M kju-i U-4 3 JM L%5> (


yaw) — ay
3tM £ vj *^3 3 J< <i > 3>; < tf 35
<
y : 3& . &*
• e *ykjl âl

40. Arz’dan maksad, amelleri tartlmak üzere insanlarn mîzâna yahut amellerin sâhible-
rine arz olunmasdr.
Arz günündeki hisâb, ASHÂBU'L-YEMÎN denilen SACI mes’ûdlar hakknda pek
kolay geçecei Kur’ân’n nass ile bilinmidir. SACILAB muhasebeye ma’rûz kaldklar *

gün, mafiret ile müjdelenmi ve amellerinin kendilerine arznda da taksîrâtlaryle be-


raber nail olduklar büyük ni’metlere muttali’ olacaklardr. Gufran müjdesine bitiik
olmayan muhâsebe ise ardr. Hasenât’dan zannolunan nice amellerin kabûl olunma-
d hisâb münâkaas esnasnda belli olacandan bu münâkaa azâba götürücü yahut
baa ba selâmet menziline eriilse de bizzat muhâsebe azâb olmu olur (Ahmed Nam,
Tecrîd Ter . 1,’
85).
j L . » 3 « .

KTABU’L-C** . NAÎMIhA VE EHLHÂ 401

. vja ;\ EK : eü;
^ ^ Gt Ui .

^ 1 (...)

,
^>vipi j#". VjC jsb ^ fc£t . Eüs t
/^.oG-Vi
(19) ÖLÜM SIRASINDA ¥ÜCE ALLAH’A HÜSNÜ ^ANN ETME
'EMR BÂBI

81 — (£877) Câbir (H) öyle dedi Ben vefatndan üç gün


:
:

evvel eygamber (S) den ö


de buyururken iitdim «Sizin herhangi bi- :

riniz, *lâh’a güzel zann esler halde olmakdan baka bir *ürlü vefât
etmesin* 41 *
.

( ) : Buradaki üç tarîk râvîlerinin hepsi de A'me’den bu


isnâd ile yukarki hadîs gibi rivâyet etmilerdi:

j tfA». . « jüji j
:
1 . rj o îLâl i v/> j\ y (...) —^

M^ 3. • ; $ * * v j _,c 0; .
^-j jî E*ji

« t>rS > ö* w ir-4 jij v' ^ 3-


£v >;
’J
f
Cl
y£ 3^
^ Câbir ibn Abdi ah (R) dedi ki Ben vefâtndan
( ) :
:

üç gün önce Rasûlullah (S) dan iittim §öyle buyuruyordu : «Sizin her-
hangi biriniz, Aziz ve Celîl olan Allah’a güzel zann besler halde olmak-
dan baka bir halde sakn vefat etmesin».

VI ^c. j jp. : Yi» . o- J \ u üLicj (jf lLçi i (tava) —W



« & ou U £ A? ^ l Üjr
g| y ^ : 36 . ^£
* **
, sçi. j t
-J
y
l’' ^v, ^ 5tk 3 3.v S S? E*^
,
, ;
. g 3 X: J\ (...)

• : *3".
y5 •
§§§• yy : 36j . < $£ Y
83 (2878) : Câbir (R) dedi ki : Ben Peygamber (S) den

41. Bu, üraidsizlie düsm^Aen sakndrmak ve hayâtn sonunda ümid üzere bulunmaya
tevîkdir. Nitekim difcr bir kudsî hadîsde Yüce Allah : -Ben, kulumun beni sans ya-
nrtdaym> buyurmudur.
Allah a güzel zand^ oulunmam^v ma’nâs, Allah'n, kendisine merhamet edeceini,

s. Müslim; C. 8, F — 26
« ,

402 SAHH-1 MÜSLM

iitdim «Her bir kul hangi hal üzer, vefât etdiyse, o hal üzere diriltilir»
:

buyuruyordu.
( ) Buradaki râvî de A’me’den bu isnâd ile yukarki ha-
:

dîs gibi rivâyet etdi. Burada Peygamberden, dedi de «itdim» sîgasm


:

söylemedi. /

û* JJ ü) S-A ü Cfj&J (tAY\) — At


üjr gg. i 3 .
: 36 >' 3 i ju o i i4 Sr>' j;4t .
6)

'AA f A-.t ^ A LÛ3' < 0^/A, 'j' s'A 'îj

84 - 79) Abdullah ibn Umer (R) öyle dedi Ben Ra-


: :

sûlullah (S) dan iitdim, o öyle buyuruyordu «Allah bir. kavme azâb
:

etmek istey:*: ce o kavm içinde bulunan (iyi kötü) her ferde azâb isâbet
eder! Sonra (kyamet gününde) herkes kendi amellerine göre diriltilir-
ler* (ya’nî iyiler mükâfatlanr, kötüler azâb olunurlar).

günahlarm afveyleyeceinl zannetmesidir. Shhat hâlinde korkulu ve ümitli olur. Ve


bu. iki hâl musâvi bulunurlar. Yahut korku daha üstün bulunur. Ölüm emâreleri yak-
lagd zaman se ünrid galebe eder. Çünkü korkudan maksûd, maiyetlerden, kabîh
ilerden el çekmek, tâatlar ve iyi amelleri çoaltmaya hrs gSstermekdir. Halbuki bu
yahut bunun çou ölüm hâlinde imkânsz olur, öyle ise Allâh’a ihtiyâc tazammun
eden zann güzelletirmek müstehâb olur. Bu görüü bundan sonra zikredilmi olan
«her kul ö)dU{ü hal üzere diriltilir» hadisi de te’yîd etmekdedir. te bundan dolay
mâm Müslim bu hadisi birinci hadîsden sonra getirmidir (Nevevî).
»

7
4xA*aJ! —»US —
<

£> c^ r ^ -' 1 (O
! 1

{>* ‘ ‘
.

^ ^ . ' - ,# ;
v fv " ; _r« a* / \
- k
w* J ^ ^

i « L$ j* j’ â* t/ ^ (tAA*) ^
• * «
« i t

^ »1^*1I
• - ^ • <â *"’
- 4 •
}\ *•'*>•' • '
* , „*Z*
.
I S l • i . • '*’
,
" ,*,•''
,.
^ * t
I
'"
..
.

J Cj* u?
:)
' v-^'.j âc ^t3 ‘ - û* ‘ <u - 1
£**!x
f ' f

& eA# « rV* b/ •


v*V £ Oi y'ÂVj & VI Ü1 V
*+ * + - 'L^-'
m x *»y\t v*
tc *Ju< 'V-l— JlACJ « *Jk~A
-/r
. »
,
' +

. (L _>T" \i[ . *^«i » Uf» î j _pcl\UJl li j cilL^l ! ojI U^-j f». î cJj

-/ Vr • ' V ^•'V i.'*. \/ • X V *.'s *, i*** {V •*?(,£. / \



^^ J
\
' l/'j a -£*->-> ^“r *' «J
1
A -’îV- <j) <J Jh -X‘ (•••)

j% ^ kL tfîi
1

-43 ö* : 1
6* ;C.yi J 1
• >£-y il ' < Is^'j : ji
*
• - ! •* 7^ ^ ^
x ^ *•» T-* *t
• ur*^ j 4 < : xî>- fl c <*a~>- 4 <Aam fl

RAHMÂN VE RAHM OLAN ALLÂH’IN SMYLE

52 — KTÂBU’L-FTEN VE ERÂT’S-SÂ’A
(Fitneler ve kyamet alâmetleri kitab)

(1) FTNELERN YAKLAMASI, VE YE’CÛC,


ME’CÛC EDDNN AÇILMASI BÂBI 1

1. Ye’cûc ve Me’cûc isimleri Kur’ân- Kerîmdin iki sûresinde (öyle zikredilmidir :

«Sana Zu'l-Karneyn’i sorarlar. De ki : Size onun hâlinden de haber söyliy eceyim :

Hakikat biz onu yer yüzünde büyük bir kudret sahibi kldk ve ona her eyden bir
,

sebeb verdik O da (batya doru) bir yol tutdu. Nihayet günein batt yere ulanca
.

onu kara bir balçkda batar buldu Bunun yannda da bir kavn buldu Dedik ki Ey . . :

Zu’l-Karneyn! (Onlar) ya azaba uratrsn yahut haklarnda bir güzellik ittihâz eyler - 9
m :

404 SAHH-1 MÜSLM

sin. Dedi Her kim hakszlk ederse onu azâbu uratacaz. Sonra da o Rab bina dön-
:

dürülür de o da onu görülmedik bir azaba çeker. Amma her kim de iymân edib iyi
bir i tutarsa buna da mükâfat olarak en güzel âkibet vardr. Ona emrimizden bir
kolaylk da söyliyeceiz. Sonra o (Zu’l-Kemayn) baka bir yol tutdu. Nihayet üstüne
günein (ilk Önce) dolduu yere ulad
zaman onu öyle bir k avmin üzerine douyor
buldu ki biz onlar için bunu kar (korunacak) hiç bir siper yapmamdk. te (Zu’l-
Kameyn’in ii) böyle idi. Halbuki onun yannda (neler vard) ki biz hepsini ilimle ku-
atmzdr. Sonra yine bir yol tutdu. Nihayet iki da arasna zaman onlarn ulad
önünde hiç bir söz anlamaz bir kavm buldu. Onlar dediler ki : Ey Zu’l-Kameyn! Ha-
berin olsun, Ye’cûc ve Me’cû c bu arzda fesad yapb duruyorlar. Onun için onlarla bi-
zim aramza bir sedd yapnan . artyle sana biz bir harç versek olur mu? Dedi ki
Rab burun beni içinde bulundurduu iktidar çok hayrldr. Haydin siz bana (bedenî)
kuvvetle yardm edin de sizinle onlarn arasna salam bir mania yapaym. Bana demir
kütleleri getirin (o karlkl iki dan) iki yan tam .denkle dii vakit körükleyin dedi.
Nihayet o, demiri bir ate hâline koyduu zaman da i Getirin bana, üzerine erimi bakr
dökeyim dedi. Artk onu amaya da güç yetiremediler, onu delmiye de muktedir ola-
madlar. Bu, Rabbmdan bir merhametdir. Fakat Rabbmm va’di gelince o, bunu
dümdüz
yapar. Rabbmn va’di bir hakdr dedi » (el-Kehf: 83-98).
« Nihâyet YE’CÜC ve ME’CÛC (eddi) açlb da her tepeden saldracaklar ve ger-
çek vad’ olan (kyamet) yaklud vakit, ite o zaman o küfredenlerin gözleri hemen
belerib kalacak. Eyvah bizlere! Dorusu biz bundan gaflet içindeydik.
Hayr biz zâlim
kimselerdik! diyecekler » (el-Enbiyâ: 96-97).
Kehf 'Sûresi âyetleri hakkndaki tefsir özeti
«ZU’L-KARNEYN zu’l-yedeyn gibi bir lakabdr ki, zu’l-cenâhayn vasfna
ta’bîri
benzer. Kâmûs’da tafsil olunduu üzere kam bir çok ma’nâlara gelir.
Ezcümle Boy- :

nuz, asr, bir zamanda mütekârin olan cemâat ma’nâlarna geldii


gibi insann tepesine
ve bâhusûs bann
yanlarna -ki hayvanda boynuz yeridir— ve erkeklerin perçemine,
kadnlarn zülfüne, günein kursunun kenarna ve bir kavmn banda olan
efendisine
de... denilir. Binâenaleyh Zu’l-karneyn lâkabnn tesmiye
vechinde kam’ manâlarn-
dan her birine nazaran muhtelif mülâhazalar mumkin olduundan
müteaddid kaviller
söylenmidir. En mehûru Kur'ân’m beyânmdan da anlalaca veçhile
Arzn ark ve
garbna sahi b demek olmasdr. Ki lisânmzda cihangir ta’bîr olunur. Hüseyin
Vâz tef-
sirinde mezkûr olduu üzere zahir ve bâtna sâhib ma’nâs da
Kur’ân’n zevkine mü-
nâsib vecihlerdcdir. Buna da lisânmzca zu’l-cenâhayn
denilir. Müfessirlerin beyân-
larndan Zu’l-karneyn lâkab ile lâkablandrlm olan zevâtm bir
deil müteaddid ol-
duu anlalyor. Kur’ânda zikrolunan büyük Zu’l-kameyn’dir deniliyor.
Vaktiyle Yemen’de Tebâbia denilen Himyer meliklerinden
ba’z büyük fâtihlere
ezcümle Mekke’nin binâsnda Hz. brahim’e kavuub ondan
feyz ald rivayet edilen
Sa’b ve Semerkant isminin nâmna nisbeti nakledilen
emmer Yfer’a, Zu’l-Karneyn
yâd edilmi olduklar gibi Afridûn ve skender gibi Arabdan
gayr olan cihângirlere de
bu lakab verlmdir. Ve bunlarn en müteahhiri skender olmak
hasebiyle târihciler
arasnda Zu'Ukarneyn öhreti skender’in olnuudur...
Muvahhid bir hakim olan fevkal’âde fetihleri ile âlemde
bulunan skender’in Zu’l-karneynlerden birisi olduunu
husûsi bir târih açm
inkâra mahal yoksa da Kur’ân’da
zikrolunan büyük zâtlarn nübüvvet makamn hâiz
bulunduuna göre skender’in bu
derece yükseltilmesi kabûle ayan görülmemi ve
skender’in bir sedd yapt da târihen
malum olmamdr... t- u. p

, -,,
deildir
Ger
t
1S
"rîRoma
Meselâ
r
'

den
r ra da §ark Ve
Kayserlerinden
^
birinin
rba Sefer etmi
ngiltere’de,
Kisrâ Nûirevân’n Kafkas
- &&US cihangirler yok
daarnda, Babul-Ebvab dier ta’bîrle demir kapu denilen mevkide
olduklarn tarihler gösteriyorlar.
birer sedd
Lâkin bu suâlin, futuhâU garb ve ark
yapm
tuttukdan
sonra Sualde Asktlere kadar varan ve ayni
zamanda Akdeniz’den ark denizine kadar
bir sedd yapdg rivâyet olunan Msr’h Büyük
Ramses gibi maddî, ma’nevî bir öhreti
haiz bulunan daha eski ve daha yüksek bir
cihangiri hedef
drayeten daha mülayimdir. O halde bu Zu’I-kameyn
olmak rivâyeten ve alm
kimdir?
a

KITAllU'L-PlTEN VK KIRATI s. s A' 405

Bununla beraber târihin bilinmeyen karanl içinde bunlarn tedkîki mükil


.

olduu gibi Kur'ânda zikrolunan Zu’l-karneyn’in bunlardan o unvan alm birisi mi


yoksa lbn Ishâk’n Ya'fes evlâdndan dedii gibi Arabn gayrdan gelen büyük cihan-
girlerden birisi mi? olduunu kestirmek mümkin ^ olamyor. Onun için lbn Hiâm’m
««-Strd’junn ârihi Süheylî’nin kabûl etdii veçhile bu bâbda en salam hükmü Hz.
Ali'den rivâyet olunan u
fkrada buluyoruz «Zu’l-Kameyn, sâlih bir kul idi ki Al-
:

lah’ sevmi, Allah da onu sevmidi Fi'l-hakîka bunun isim ve ahsiyetiyle ta’yînine
.

kalkmak Kur’ân’n mezâkna da muvâfk deildir. Zira suâl, Zu’l-Kameyn vasf üzere
Jrâd edilmi c’duu gibi cevâbda da ismi ve ahsiyetinin ta’yînine geçilmeyib ancak o
vasfn menâ'r zâh eden kssa zikrolunmudur...*
Seddetm k, bir eyin gediini salam kapamakdr. îki ey arasna hâil olan hâcize
sedd denildii gibi, daa da sedd denilir. Nitekim burada iki da diye tefsir edilmidir.
Razlar hlkî olan südd, beser sun’u ile yaplana da sedd deniliyor demi. Bazlar;
sedd gözle görünen, südd görünmeyendir demidir. Bu âyetde iki vech ile kraat bulun-
duu anlalr ise de bu iki krâatn bakaca birer nükteyi tazammun etmi olmalar
da melhûzdur. Binâenaleyh iki sedd, sun’î iki mania olabilecei gibi iki deniz, arzm
iki kt’as, iki da gibi hlkî yahut mer'î ve gayr mer’î de olabilecekdir. Müfessirler bu
seddeyni cebeleyn ya’nî iki da diye tefsir etmilerdir. Ancak bu iki da
ta’yîn etmek

için karine yokdur. Bu bâbdaki rivayetler ise üç kavle varyor :


a. Buda, kuzeyde
iki arazîsinin kesildii
douyu ta’kîb eden cihetden Türk
yerde denilmidir ki Zemaherî ve Ebu’s-Suûd buna i’timâd etmilerdir. Türk arazîsin-
den murâd Mâverâu'n-nehr denilen Küçük Türkistan ise bu kavi Çin eddi mevkiine
iâret demek olur.
b. Ermenistan ile Azerbeycân’ ta’kîb eden cihetden Türkistan’n munkat’ olduu
yerde denilmidir. Kadi Beydâvî bunu tercih etmek istemidir. Bu kavle göre bu dalar
Kafkas dalar ve iki sedd aras da Demir Kapu mevkii oluyor ki lbn Haldûn, Ebu’l-
Fidâ gibi tarihçilerin beyânna göre burada Nuirevân b\r sedd yapmd.
c. iki münf
Kuzeyin sonunda da
ki Hazkiyâl Aleyhisselâm’n kitabnda «âhiru’l-
eirbiyâ» denilmidir. Bu Cirbiya ismi bize Sibirya ismini andryor. Bunun ise baty
ta’kîb eden cihetden âhiri, Ural dalan, douyu ta’kîb eden cihetden Behreng boaz
taraflar haysiyeti ile evyelki kavillere dahi münâsebeti vardr. Bu sûretde iki dan
aras Istanoy dalar ile Ural dalarnn aras demek olan Sibirya’nn kendisi midir?
Batsnda Ural dalar ile Kafkas dalar aras mdr? Yoksa dousunda Behrenge doru
Kamçatka tarafndaki dalarn aras mdr? Ta’yin etmek mümkün olmuyor.
Kur'ânn ifâdesinde ise bu iki eddin semtini anlyabilmek için dou ve bat cihet-
lerinden baka bir karine yokdur. Bundan ise bat Rusya ciheti muhtemil olduu gibi
bir zamanlar Asya’nn Behreng boazndan Amerika’ya bitiik bulunduuna ve Zu’l-
Kameyn de kadîm tarihe âid olduuna göre Asya’nn dousunda, Amerikann batsnda
bulunan Behreng mevkii olmak da pek muhtemildir. Bunlardan baka douda Çin eddi,
batda Bâbu’l-Elivâb, (= Kapular Kapusu) ma’rûf olduuna göre iki edden murâd,
bunlar olmak daha zahirdir denilebilir. Gerçi Zu’l-Karneyn zamannda bunlar henüz
mevcûd deilse de Kur’ân’m nuzûlu srasnda mevcûd ve ma’rûf olmalar ta’rîf için kâfi
olabilir. Bu sûretde bu iki sedd arasndan murâd, Türkistân olmak lâzm gelir. Bu da
bundan sonraki kavm hakknda zikredilecek rivâyete muvafk oluyor.
Hâsl iki sedd arasna vardnda bunlarn ötesinde bir kavm buldu ki hemen
hemen söz anlamyacak bir halde idiler. Ya’nî baka lisân bilmedikleri gibi zihinleri
basit, fehimleri ksa idi. «Yufhimûne» krâatna göre Hemen hemen söz anlatamyacak
:

bir halde idiler. Dilleri garîb, ifâdeleri kâsrd. Zu’l-Kameyn’e her eyden bir sebeb
verilmemi olsayd bunlara söz anlatamyacrü onlar da dertlerini anlatamyacak idiler.
Maamâfîh bunlar ehlini bulunca kuvvet tekil edebilecek, ie yaryacak bir kavm idi.
Kur’ân bunun hangi kavm olduunu tasrîh etmemidir. Fakat müfessirler TÜRK de-
nilmi olduunu nakledegelmilerdir. O halde demek oluyor ki YE’CÛC ve ME’CÛC’e
kar yaplacak Zu’l-Kameyn eddi, Türklerin kuvvet ve yardm ile yaplacakdr. öyle
ki :söz anlamaz veya anlatamaz gibi bulunan kavm Yâ Ze’l-Kameyn! Hakikat Ye’~
O :

cûc ve Me’cûc arzda müfsiddirler!... dediler; Ya’nî ileri Arz ifsad etmekdir. Bu arz
e

**uo SAHIH-I MÜSLM

1 — (28ÖJ3) Bize Amr -en-Nâkd tahdîs etdi. Bize Sufyân ibn Uyey-
ne, Zuhrî’den, o da Ummu Seleme’nin kz Zeyneb’den, o da Ummu Ha-
bîbe’den o da Zeyneb Bintu Cah’dan — Allah onlardan râzy olsun —
öyle tahdîs etdi, (o öyle demidir) : Peygamber (S) bir kerre «LÂ :

LÂHE LLALLÂH. Vukûu yaklaan bir erden dolay vay Arab’n hâ-

«sberbat ediyorlar, önlerine geleni tahrîb eyliyorlar. Braklrlarsa bütün arz ifsâd ede-
cekler!...
Ye’cûc ve Me’cûc yahut Yâcûc ve Mâcûc isimleri Arab diline dier bir dilden
nakledilmi ucme kelimeler olduu anlalyor. Frenkler de bunlara Ygug ve Magug
demiler ve eytan zürriyeti addederlermi. Nitekim orta çalan açan kavmler muha-
ceretinde Bat Roma mparatorluunu isti’lâ eden Hunlara böyle demilerdi ki Barbar
ta'birinden daha edid demek oluyor. Fi'l-vâki’ Ehl kitâbdan .arnn Ye’cûc ve ’.

Me’cûc’u Hz. Âdem’in bir ihtilâmmdan husule gelmiler diye bir efsâne naî.letdiklerini
baz tefsirlerde hikâye etmilerdir. Halbuki Tevrât’da birinci Sifrin sonuncu faslnda
oullarndan diye
Ye’cûc, Yâfis’in tasrîh edildii gösteriliyor. Bu sebeble olmaldr ki
Vehb ibn Münebbih ve daha ba’z evlâdmdan iki ka-
zevâtj Ye’cûc ve Me'cûc’un Yâfis
bile olduklarna cezmetmiler ve müteahhirinden bir çoklar da buna i’timâd eylemi-
lerdir. Maamâfih Kur’ânda tesniye ile «yufsidâni» denilmeyib de «yufsidûne» denilmesi
çokluuna iaret olmak gerekdir. Onun için iki 'kabile deil, yirmi kabile diyenler olduu
gibi yeryüzündeki insanlarn onda dokuzuna kadar ekseriyeti Ye’cûc ve Me’cûc oldu-
unu nakledenler de olmudur. Ebû Hayyân Bunlarn aded ve ekâli hakkndaki söz-:

haber deildir der.


lerin hiçbiri sahih
Ve’l-hâsl Ye’cûc ve Me’cûc vaktiyle bir veya iki kavmn hâs ismi olsa da dorusu
slâm lisânnda müteâref olan mefhûm udur Asl ve nesebi belirsiz, dîn ve milleti :

tanmaz bir beer kardr ki ortaya çkmalar kyâmet alâmetlerindendir.


Bana demir kütleleri getirin, tam iki ucu denkledii vakit körükleyin dedi. Tam
(

onu bir ate hâline koyduu vakit getirin üzerine erimi bakr dökeyim. Artk onu ne
aabilirler, ne de delebilirler.)
Bunu ba’zlarmn dedii gibi demir kenetli bakr perçinli kayalardan müteekkil
bir bina gibi anlamak mümkin olabilir. Lâkin ifâdenin zâhiri bundan çok yüksek bir
san’at ve ameliyeye mütevakkf olan demir tulal, bakir sval öyle bir binâ tasvir
etmekdedir ki zamanmzda çok ileri olan fennî ve snâl vâstalar ile bile i’mâlini tasav-
vur mukildir. Demir kütlelerinden bir da örülüb de körükleyerek hepsini bir ate
hâline getirdikden sonra üzerineerimi hakir dökmek üphe yok ki müdhi bir ameli-
Ancak kadîm medeniyetde demircilik böyle dehetli bir atei idare edecek, böyle
yedir.
büyük bir ameliyeyi yapabilecek kadar yükselmi mi idi? htimâl, fakat bunu ya mü-
fessirlerin dedikleri gibi Zu’l-Karneyn’in bir mu’cizesi telakki
etmek, veya bununla be-
raber san’atn istikbâldeki terakki imkânna iâretle yaplan redm’in son derec’e
kuvvet
ve metânetinden bir kinâye ve temsil gibi anlamak daha zahirdir. Yardm ii
daha ziyâde
bu ma’nâya bir kabinedir denebilir. Ya’ni o kavmn kuvvet ve gayreti ile Zu’l-Kar-
neyn’in o himmeti Ye’çûc ve Me’cûc’ kar öyle i’câzkâr bir redm husûle getirdi ki
bunun metanet anlyabilmek için körüklenerek ate hâline getirilmi demir
derecesini
svas erimi bakrdan müteekkil yalçn, bir sedd tasavvur- etmek ge-
kütleleri ile^ harc,
rekir. Bu sûretle hem bir sedd, hem bir südd olan
bu redm, öyle yük ek v*. muhkem
hr ey oldu ki o Ye’cûc ve îde’cûc artk onu ne aabilir, ne delebilir. &«dbu'
ne yük-
sek dalar alm, ne metin istihkâmlar delinmidir. Demek ki
bunun sirr. Zu’l-Kar-
neyn’in dökdüü mâyi’deidi. Demek madde deil, lâhî bir kuvvet idi.
ki o, alelâde bir
Onun için : te bu, Rabbmdan bir
rahmetdir dedi. Ya’nî ne sizin iinizdir, ne benim,
srf lâhî ni’metden, lâhî bir inâyetdir. Maamâfih bunun da bir
. eceli vardr. Rabbmn
va di geldii- vaktda onu hâk ile yeksân edecekdir! Ve
Rabbmm va’d hakdr. Kyâmet
muhakkâkdr. leride el-Enbiyâ sûresi 96 ve 97 nci âyetlerde gelecei
veçhile « nihayet
Ye’cuc ve Me’cûc eddi açlb da her tepeden saldracaklar ve
gerçek va’d olan kyâmet
yaklad vakit ...» srr zahir olacakdr. Ya’nî Ye’cûc. Me’cûc çkacak arzn nizam
KTAUU'L-FTEN VE EJIAT'S-SA'A 407

üne! Bugün YE’CUC ve ME’CÛC’un eddinden unun gibi bir delik açl-
d» 2 sözlerini söyliyerek uykusundan uyand. — Râvî Sufyân kendi eliyle
on bîilyarak o iareti gösterrtidir —
Ben Yâ Rasûlallah! çimizde bun- :

ca iyi kimseler varken biz helâk olur muyuz? dedim. Rasûlullah! «Evet.
Fsk ve fueûr, fuhu ve ma’siyet çoald zaman (helâk olursunuz)»
diye cevâb verdi.

( )
Buradaki râvîler de Bize Sufyân, Zuhrî’den tahdîs et-
'

: :

di diyerek bu isnâdla rivayet etdiler ve bunlar Sufyân’dan olan isnâdda


ziyâdelik yapb Ummu Seleme kz Zeyneb’den, o da Habîbe’den, o da
:

Ununu Habîbe’den, o da Zeyneb Bintu Cah’dan, demilerdir 3 .

fesâd kyamet kopacakdr. Ba’zlan bunu Çin eddi zannetmiler ve binâen-


bulacak,
aleyh Ye’cûc ve-Me’cûc’un Moollar ve Tatarlar olduuna tevehhüm eylemilerdir. Ger-
çi Pekin civarnda denizden balyarak Altay dalarnn altlarna doru yüzlerce saatlik

bir mesafede uzayb giden Çin eddinin hicretden dokuz asr kadar evvel dördüncü Çin
sülâlesi devrinde Kuzeyden Mool ve Tatarlarn tecâvüzlerine kar yaplm olduu
târihen naklediliyor ise de yaplmasndan çok bir zaman geçmeksizin alm, geçilmi
olan bu eddin metaneti *e binâ sûreti Kur’ânda mezkûr olan vasflara mutâbk olma-
d anlalyor. Dier tarafdan bazlar da Demir Kapu eddi demiler ve binâenaleyh
Ye’cûc ve Me’cûc’u bugünkü Rusyâ sahasnda tasavvur eylemilerdir ki bu da harâb
olmudur. Dorusu Kurbândaki vasflar Aûsine de uygun olmad gibi dier yerlerde
bilinen seddlerin de hiçbirine uymuyor. Allâhu a’lem. Kur’ânn haber verdii bu pek
muhkem sedd, Zu'l-Kameyn’den onun yaplmasn taleb eden kavmn bu sayede tekil
ctdikleri içtimâi hey’ etleri olsa gerekdir ki demir kütleleri gibi salâbetli olan unsûrla-
rma aktlan Rabbani feyz ile teekkül etmi maddî ve ma'nevî bir sedd demek olur.
Eer bu kavm müfessirlerin nakletdikleri >echile Türk idi ise burada Zul-kameyn’e
kuvvetle yardm eden Türk'lerin mâzyde urz fesâddan kurtarmak için ettikleri hiz-
metin ehemmiyeti i’âr edilmi olduu gibi Hz. Muhammed'in PeygamberTiinden sonra
slâm'a yapacaklar hizmete de iaret edilmi demekdir. Ve halde Türklerin inkrazu
Ye'cûc ve Me’cûc eddinin yklmas ve arz nizâmnn bozulmas demek olacakdr ki
bu, kyamet alâmetlerindendir.
Hâsl douyu, baty dolaan Zu’l-Kameyn'in en büyük ii srf Rabbani bir rah-
met olan bu eddin inâsdr ki yklmas yeryüzünde beeriyetin pek büyük bir felâketi
,
olacakdr...» (Hak Dîni Kur'ân Dili , IV, 3274-3292).
el-Enbiyâ sûresinin 96-97 nci âyetleri ile ilgili tefsirinde de Ye'cûc ve Me'cûc’a
temâs edilib güzel bir özetleme daha verilmidir (Ayni eser, IV, 3371-3374).
2. Redm, hedm vezninde kapu ve gedik makûlesi yerlere tamamen kapamak veya üçde
birini kapamak ma’nâsmadr. Redm sedd ma’nâsmdan ekser ve daha belidir. Zira redm,
,

gedii kat kat nesne ile kapayb berkitmek ma'nâsnadr. Ve redm, yklan duvardan
düen taa, topraa ve beri tarafyla Ye'cûc ve Me’cûc kavm arasnda bulunan edde
denir ki Zu'l-Kameyn binâ eylemidir. « : onlarn
y

arasna (edden daha) salam bir mania yapaym» (el-Kehf: 95) âyeti bu mavnadandr
Kamûs Ter.).
(

3. Bu isnâd öyle bir onda dört tâne sahâbiyye içtimâ' etmilerdir Bunlardan
isnâddr ki :

ikisi Rasûlullah’m zevceleri olan Ummu Habîbe ile Zeyneb Bintu Cah’dr. Dier ikisi
de Peygamber’in üvey kzlar olub onun terbiyesinde yetimi olan Ummu Seleme’nin
kz Zeyneb ile Ummu Habîbe’nin kz Habîbe’dir. Bunlar hadîsi biribirlerinden alm-
*
. lardr. " •
:
r
.‘ •

Bu hadîsden baka kendisinde dört sahâbîyyenin toplanb da biribirlerinden almak


suretiyle hadîs rivayet etdikleri baka hiç bir hadîs bilinmez.
Amma dört sahâbînin yahut dört tabiînin bir senedde toplanb da- biribirlerinden
•KM S Al ili I -1 MÜSLM

•'nV
. « ^-L'l jdf"4 . » JÛ f j jsJÎaJ Uj j cilV.*
r 1 ! «il l : C-Ji oîG

. JL S %£ -JY> .
^s j\ J J dd\ V (...)

jj
c
ij \ . -u~ ür '^a' J [ «j l_ jj tr!^. . Jl»Ü 1
/> (?j>-j ^

^4 I*» -.4 j* vA* # •

2 — ( ) Bana Harmeletu’bnu Yahyâ tahdîs etdi. Bize îbn


:

Vehb haber verdi. Bana Yûnus, bn ihâb’dan haber verdi. Bana Urve
haber verdi. Ona da Ebû Seleme’nin kz Zeyneb haber verdi. Ona da
Ebû Sufyân’m kz Ummu Habîbe haber verdi. Ona da Peygamber’in
(dier) zevcesi Zeyneb Bintu Cah (R) haber verib öyle dedi: Rasûlul--
lah (S) bir kpkrmz olduu
gün yüzü halde telâla dar çkd da :

«LA LAHE LLALLÂH vukûu yaklaan erden, büyük fitneden dolay


vay Arabm bâline! Bu gün Ye’cûc ve Me’cûc’un eddinden unun gibi bir
delik açld» buyuruyordu. Bunu söylerken de ba parma ile onu ta’kîb
eden (ehâdet) parman halkalad. Bunun üzerine ben : Yâ Rasûlallah!
çimizde bunca iyi kimseler varken biz ,helâk olur
muyuz? diye sordum.
Rasûlullah «Evet (fâsklk, fâcirlik, fuh, ahlâkszlk, zulm gibi maddî,
:

ma’nevî her türlü içtimâi) pislikler çoald zaman (helâk olursunuz)»


diye cevâb verdi.

( ) : Buraadki iki râvî de yine bn ihâb’dan olmak üzere


Yûnus’un Zuhrî’den gelen isnâd ve hadîsi gibi rivâyet etmilerdir.

rivâyet etmi olduklar hadîslere gelince, bu kabil hadîslerden bir çoklarn buldum
ve
onlar bir cüz’ içinde cem’ ettim. Ve SAHH-Î MUSLM’in bu erhinde
de geçtikleri
yerlere tenbîh eyledim (Nevevî).
_ ^
K I'l A HU'L-FTEN VK EHAT'S-SA* A 409

^ ' * i -• }
— ^f
> •
j » * • . > ' \ , \ i . i , / \
U> A>- . J u» A>- . (3^—1 c/ A-»- 1 O Ju>-
\

. 1 (3 ^>o jM j (TAA\)
'

. Oi fJ: £;* 1
1
a
SÛ er 11
û* ‘
•O* ü. '
0* ‘
*-t: ' 6 C o-J^ *5 V
•'.
<_Aa—
• - >-

ûAj v^.Aj Aacj


j \
o-La
>\1 *
v" >
.
((
^3^7^ -î

3 — (2881) : Ebû Hureyre (R) den (öyle demidir) : Pey-


gamber (S) «Bu gün Ye’cûc ve Me’cûc’un eddinden unun gibi bir de-
:

lik açld» buyurdu. Râvî Vuheyb, kendi eliyle doksan akdederek bu de-
lik iaretini yapm.dr 4 .

âuJ»
f >. 5> r
l
(
r
)

iiU'j _
[
j- ^3=cJ j j Jkj y \j a-.- j *-£*\LsJp (^aay) — 1

wVA»*
*1 •** * • **
«O ,* " n • • "v- "/I " •
" .11 'tf/ !>'• ^ '’lu *• +9 "**

A^
. 4 I \ M ,

<A)A.*-.c
J \ :4J>^>* Jv*j • * Jj )
— A-Ajla)

. ÂJ~ / Jf t Lj.*« J' I


j < /' a.c j
4 a- ; _j ,j 1 â /J Jio : J'j . JL)' â'
'' '
, . v

Jl; : cjfei • jji'jH ürl (Cl j dJ 3 j£j . a». £jû-£ tfi U *' UVIIâ . âc.yj *

«
^ LiJ. .»;£ i;r 13li . tâV. /Jl C/ cX)\ iu i/4 t

Â-IÂ ti-*: . "a-^Tj


1

j • a»,
» Jl» S l*
^ /c !
ü)l (• : oLÜ
• 8
*=?/tî

• ^-*1 aJ' J a.j ^ ^ •


JÎ \ Jl# j

(2) KÂ’BEY KASDEDECEK OLAN ORDUNUN


YERE BATIRILMASI BÂBI

4 — (2882) : Ubeydullah bnu’l-Kbtyye öyle dedi : Hâris

4. Buraya kadar gördük ki Ye’cûç ve Me’cûc beliyyesi bütün beeriyyete âmil bir âfetdir.
Halbuki terceme ve îzâh ile megul bulunduumuz Zeyneb Bintu Cah ve Ebû Hureyre
hadîslerinde ise Peygamber -Yaklaan bir fitnenin errinden vay Arabn hâline! :
u
sâatde Ye’cûc ve Me’cûc’un eddinden bir delik açlmdr» buyurub Ye’cûc ve Me’cûc’-
dan eriecek musibeti Araba tahsis buyurmudur. Bu tahsis, Ye’cûc ve Me’cûc beliyyesi
ve bunlar önlemek üzere yaplan edden bir gedik açlmas ta’bîrleri ile hakîkaten
bunlarn kasdolunmayb fakat buna benzer bir fitnenin pek yaklat haber verilmi
oluyordu. Bu da kendisi ile ilk iki halifesinin hilâfeti zamanlar geçdikden sonra Hz.
Usmân’n ehâdeti ile o fitneden ilk kapunun açldn ve bunu da bir takm müessif
hâdiselerin ta’kîb edeceini remz ve ihbard, nitekim bu nebevi ihbarn o ksm aynen
vukû’ bulmudur. kinci ksm da Peygamber’in haber verdii gibi tahakkuk edeceinde
ona inananlarn hiç bir üphe ve tereddüdleri yokdur.
i

410 SAHlH-1 MUUM


ibn Ebî Rabîa Abdullah ibn Safvân, ben de onlarn maiyyetinde oldu-
ile

um halde mu’minlerin annesi Ummu Seleme’nin huzûruna girdiler ve ona


yere batrlacak olan ordudan sordular. Bu, Abdullah ibn Zubeyr’in (hi-
lâfet) günlerinde idi. Bunun üzerine Ummu Seleme (R) dedi ki Rasulullah :

(S) «Bir
: snc
Kâ’beye snr, müteâkiben ona bir asker birlii gön-
derilir, bu biik Arzdan Beydâ mevkiine geldiklerinde topdan yere ba-
tndrlar» buyurdu. Ben de Yâ Rasûlallah! Onlarn bu hareketlerini :

istememekde olan kimse nasl olacak? diye sordum. Rasûlullah «Böylesi :

de onlarla beraber yere batar helâk -olur. Lâkin o, kyâmet gününde ken-
di niyyetine göre diriltilir» buyurdu.
Ebû Ca’fer: O yer, Medine’nin Beydâ’sdr dedi.

> f 9 ~
« /«-*.»
j j _/>" j tr >- . O x*-*\ o'Cs'j#
(...) — o

. y\ jb» . Jo jV' j* iU.A. : cdi» y** î \ C~iîi 36 :


j

. o U ! U
5 — (Buradaki râvî de
) Bize Abdulazîz ibn Rufey’: :

tahdîs etdi deyib rivâyet etmidir Bunun hadîsinde vardr Dedi ki: : u :

Müteâkiben ben Ebû Ca’fer’e kavudum ve ona: Ummu Seleme (R) an-
cak Arzdan Beydâ’da demidir dedim. Bunun 'üzerine Ebû Ca’fer: Hayr
:

Allâh’a yemîn ederim ki o yer muhakkak Medine’nin Beydâ’sdr dedi 5 .

J
Â-l.uc J jLi- b L» : yi» .
( (J 1 (j\j Ajlül j J*c (TAAr) — “\

o-f r
-
\ \ i <***>
<jJ
y*- 1 : J '
ji-» <j «Âl aIc Â>. O ^

fn ‘ ot *
J» ^ . <i
j O.ÜI 'jb » £J JL'

c -*0*^ VJ
« (*r J-*.
^ Jr .
J4
1

(J Jf j •
’je t-iÂSdr
y
dA.1 dille id* : JU

•stty
6 — Umeyyetu’bnu Safvân, dedesi Abdullah ibn
(2883) :

Safvân’dan öyle derken iitdi Bana Hafsa (R) haber verdi. O,


Peygam- :

5. Alimler: Beydâ, kendisinde hiç bir bitki olmayan ve dümdüz olan


her yerdir dediler.
Medine’nin Beydâ’s ise Zu’l-Huleyfe’nin Mekke cihetine doru omn
önünde olan
Serif’dir.
Bu hadîslerdeki Beydâ, Mekke ile Medine arasndaki bu mevkidir.
j i

KTÂBU'L-FTEN VE ERAT’S-SA’A 411

öyle derken iitdi «Onun aleyhine harb etmekde olan bir


her (S) den :

ordu muhakkak bu Kâ’beyi kasdedecekdir. Nihayet onlar Arzdan Beydâ


denilen mevkie geldikleri zaman onlarn orta tabakas yere batrlr. On-
larn önde gidenleri arkadakilerine nida eder. Sonra onlar da yere bat-
rlrlar. Artk onlardan sâdece kaçb da kendilerinden haber verecek olan-
dan baka kimse bakî kalmaz».
Bu hadîs üzerine bir adam Abdullah ibn Safvân’a Ben senin üze- :

rine ehâdet ediyorum ki sen Hafsa üzerine yalan söylemedin. Ve Hafsa


üzerine de ehâdet ediyorum ki, o da Peygamber üzerine yaln söylemedi
dedi.

o/ Ü b*Ap- .
b -A.J .
J..A ^t-U J j (...) —V
--** '.- : .>>•- - r \ -
J ^ \ 4 A— 4 * '
A-C i

^ 1 A j Uj A>-
' «•*

r
V # . £sTi 'î-r i A- » g| i j.iji-s
• ^ •
uelp }\ ’J-
,
> ' • > *â K \ *
* '

« |»r j; '->* . oXc > j .}At vj ;;j:
^ ji /
u aI j Ul
!
' .4

:
,

jl jûu?
^ ® ^ ^
<!)'
^

a~c
^ ^

JU cû r *y_ fbJI :
y.

• •

'a
*
**

«
-j1 ' Atc
O c tSjÂ' bl\y A-
1 ^

A>-j !:

j «1 'JU

*1)1 _UC fl
^
jj u"-
*JS- ita: j
<
\ .

,
a % } - . <•,
»Sn*?»'’

. jl d
7 — ( ) : M’minlerin annesi (Hafsa H) dan : Rasûlullah
(S) öyle buyurdu: «u Beyt’e — ya’nî Kâ’be’ye — kendilerini himaye
edecek kimseleri, kendi kendilerini koruyacak nüfûs saylar, harb hazr-
lk ve malzemeleri bulunmayan bir kavm snacakdr. Onlara doru bir
ordu gönderilir. Nihâyet o ordu Arzdan Beydâ’ya geldiklerinde topdan
yere batrlr».
Râvî Yûsuf ibn Mâhek dedi ki Ve o günlerde ordusu Mekke’ye : âm
doru yol alyor halde idi. Abdullah ibn Safvân Dikkat edin! Allâh’a :

yemîn ediyorum ki, Peygamber’in gönderileceini haber verdii ordu, bu


âm ordusu deildir dedi.
Râvî Zeyd ibn Ebî TJneyse dedi ki Bana Abdulmeîik el-Âmirî, Ab- :

durrahmân ibn Sâbit’den, o da Haris ibn Ebî Rabîa’dan, o da Mu’minlerin


Annesi Hafsâ’dan tahdîs etdi. Bu hadîs de Yûsuf ibn Mâhek’in (7 rakaml)
hadîsi gibidir. ukadar ki o, bu hadîsde, Abdullah ibn Safvân’n zikret-
mi olduu orduyu zikretmemidir.
j t V

412 SAülH-l MÜSLM

\&x>- . x£- ti. tfji. . (j I


û j\ 1
(taai) — fa

.<£* g, il 3A> ^ :^JU jt J jl? c S £i & üjih


^
<

jjît
^ a* 4 £jJl 3tû » iuc j fi£ . il 3. -JS t î ÖS
<• *
.
y
i

: üa ~ LiJ- »iril jK*


« I fil ’ji . o'Ol ÜJ jj . yâj ^ Ji/), CÜL 5jV

I
4

jpöij ;yjJ»s yi4i


f
rj> » 3ii .31-11
££ 1; jju j i 3 j
^ t

- .

«
j^s \£ i> j£ç; .
31 >u; i/jlu 5 . ur 3 1<3;; 33^13
8 — (2884) : Âie (R) : Rasûlullah (S) uykusu içinde irkikb
sçrad. Biz : Yâ Rasûlallah! Sen uykun içinde imdiye kadar yapar ol-
madn bir ey yapdn dedik. Bunun üzerine kendisi «Hayret verici : bir
hâdise gördüm : Ümmetimden bir takm insanlar Kâ’beye snm bir
adam sebebiyle Kâ’beyi kasdederek geliyorlar. Nihayet onlar Beydâ’ya
uladklar zaman yere batrldlar» buyurdu. Biz: Yâ Rasûlallah! üphesiz
ki yol birçok insanlar bir araya toplayabilir. (Onlar ne olacak?) dedik.
Rasûlullah «Evet, onlarn arasnda bilerek bu ie kasdedib gelenler, ic-
:

bâr edilerek götürülenler ve onlarn kâfilesinden olmayan dier yolcular


da vardr. Bunlarn hepsi bir helâk ile helâk olacaklar da kyâmet gü-
nünde çeit çeit çk yerlerinden çkacaklar. Allah onlar niyetlerine
göre diriltecekdir» buyurdu.

(
r)

jf J 1 Jlj >?'j\ i O I
O y\ L'J’je (taao) — <\
* • ^ * *•

3->-
ûc O] ( I-’ •*
VI 1)^3 • ^ jî**I :
fj • üV lüUlj -

» ( • ,r^
1
ot
^ (Jp ^ ^l üc
* 1
•ij*ü c ‘ ^
. fl
v LiJl 3^A»- cnall £»l y £ jV î Ujl l* j jV *> 9

, ,113y il.’; < 3- ^ •


01b' v isti . JUh'S i;; ^ (...)

(3) DDETL YAMUR DAMLALARININ DÜME YERLER


KADAR ÇOK OLAN FTNELERN NMES BÂBÎ
9 — (2885) : Usâme (R) den (öyle demidir) : Peygamber
KTA13UL-KTEN VE ERATI'S-SA A 413

(S) yüksek bir mahalden Medine evleri arasnda yükselen köklere bakd
da sonra : «Benim görmekde olduum helak yerlerini sjzjer görebiliyor
musunuz? Ben evlerinizin aralarna dökülen fitne ve felâket mahallerini,
iddetli yamur sellerinin açd yaralar gibi görüyorum» buyurdu «.

( Burada Ma’mer, Zuhrî’den bu isnâd


) : ile yukarki hadîs
tarznda haber vermidir.

$5 • d'j'it : 'Jfi
) &a dJ'jii'l ltli ili />' tfs, (tam) - \

- — ü ^ . _JU— '^*1 j\û\ : jl' >v


d
» n
|§§ ioy-S
iay-i 'jû
'üt :
: $ A Ü ot
'j& 'g. jt i
£ S u: /ij
jû; ’j /o Jp’ yi

jy»- lj-9 t 'jA j\>- L~j t ^rUll 'jA jrvi- l^s Aclilt < (Jni

.« K JU lâ*U Â>. j ^4 J . Vi^iÂJ [j O^JL

10 — (2886) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi


Rasûlullah (S) :

öyle buyurdu : «stikbalde bir takm fitneler olacakdr. Fitne zamannda


(ona karmayb) oturan kii ayakda durandan hayrldr. O hengâmede
ayakda duran da yürüyenden hayrldr. Fitne zamannda yürüyen, (bil-
fiil koandan hayrldr. Her kim fitne vukûuna muttali’ olub da
fitneye)
onu görmee çalrsa muhakkak onun kahrna urar. Her kim o fitne
zaman iltica edecek bir yer bulursa hemen oraya snsn (fesatçlara
karmasn)».

x.a- ür x.cj j'jll' t'j xî\\\ jJJ ^


•" m ' ' "
'-•tf >. t .•< " 1 - • - \ { - fi • "T!,
{j**" jr ’^: C Cj y. » e/' i
,
I**»
^ l il» A>* . »— ; ( VI» A>- : V'
^ , w* -• ’ -

jl V| U_* j 1 .î^ J*V â c jlV' Wi aI* jp


. t
"J*?
‘ <J ‘
^ â j- r ör

. « Vfo 'il yj W r_i £g ^ ^ » ijf jo u


11 — Buradaki râvîler de Nevfel ibn Muâviye’den yu-
( ) :

karki Ebû Hureyre hadîsi gibi rivâyet etmilerdir. Ancak bunlardan Ebû
Bekr ibn Abdirrahmân «Namazdan bir namaz vardr ki her kim onu :

klamayb kaçrrsa sanki ailesinden ve malndan ayrlarak tek kalan


kimse gibi zarar eder» fkrasn ziyâde etmidir.

l>. Peygamber’in bu mu’cizesi de aynen zuhur etmidir. Hz. Usmân’n ehâdeti ile balyan
fitneler musibetler, faslasz devam etmidir. Cemel vak’as, Sffyn vak'as Hz. Ali’nin
,

katli, Hz. Hüseyn’in katli, Hane vak'as ve dierleri bu cümledendir.


« 3 I »

414 SAHH-1 MÜSLM

o •
î$j6yi ^'3 y . ' f'-r* - '
• jj^ 4 o, o *-! 9
CT-^ (•••) — W
• "

V* fU" ö£-S » 3*'' 36 : 36 i


J. ji 1 3* ‘ ^•*- ti 1
C ‘
5:3
"*•
^

lâeU a>-j .
0dül ^ 3*- ^-lâllj
.
^fls l^ »
:
jliiâllj . jllaîjl

*. -.
•« JLÛJÜL»
'V

12 — ( . ) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Peygamber (S) öyle


buyurdu «Bir fitne olacak ki onda uyuyan kimse uyank bulunandan
:

hayrldr. Onda uyank bulunan ayakda olandan hayrldr. O fitnede


ayakda duran, koandan hayrldr. Her kim o fitne zaman ilticâ edecek
yahut snacak bir yer bulursa hemen snsn».

jUit b‘Ax . j J it*- 3 Â> . (Jn_x


*
J 3c-4 * ‘ tij-^4*' (tMv) —
- #

: Luî A.ic [il »- as . Aisji jxj .îjC ,j o i—* <Jl ^*«3)1 6 c»&Ls :36 fl*Jü!

H il 3,1; 3li :
3li •£: V 3>' Î
• ^ :
36 t
£ ^ii j Dtî cJ?

'V'.
^ 1 4-*
.r[t.

r-
!«;»_
âfîr
^-ui' jj*
r
l*
;*

9
r-îV.v
AtuJI
'•
j j>^_ V \ .
J .--
^n)
'•
v
j jj*
— I—
r
8
-.

cJ^ (j-j .
jj-jJ;
’^l ; li
J
j:i
^ ^ O'* ‘ c*“»j jl c3j»‘ isi» < VI .
^tllJl

J f
'} w- y.y ^ 3/~3 t i
: 34; 3u» 36 <f'\ j\ i

pUa3— IÛ £f-i
< I
jr . ^ Jf ö- 4-;» u*«) B 36 ? 3*0 ^ 3 1
Vj3il 3Î 3^1
! ûl [}j~j [<_ :
'J’r j
3U* 36 d î c-11j 3* !
jiU' î ollî 3* l S 3* 1
JiUl . U*!îl
J151

« 34; ti: ‘
y}"~4'' t/M j' ‘
^*«*11 ^»*1 'jj u 3^*4 'j>- 3-* jj c^ljl

. « jUl v-jiyi b 36 î (jhLi


^ 1
} <:
y *^
r - 3-4 >1

ti
^ • ^^3 3 J.x
x
: v6 . y\y <-:V- j) <J £ y} lisjyj (•••)

j£ jJ
l
t>' U. r _
f^lll l/^y ^Ac ,J . \
jrl 3a 4
.
3'‘^ ! '

. ».usL *_y -C *^! 3 « tlseill ^lh:-l jl » 4)


y a:c .^-^3 J- 0 *û'
-

1
j .
» ^i-l 3 [
al^- O a>
13 — (2887) : Usmân e-ahhâm tahdîs edib öyle dedi : Ben
Ferkad es-Sebehyy ile beraber Müslim ibn Eb Bekre’ye gitdim. O kendi
arazîsinde bulunuyormu. Yanna girdik ve : Sen baban Ebû Bekre’den
î

KTABU'L-FTEN VE ERAT'S-SA'A 415

fitnelerhakknda herhangi bir hadîs tahdîs ederken iitdin mi? diye sor-
duk. Müslim Evet. Ben babam Ebû Bekre’den iitdim, o öyle tahdîs
:

ediyordu Rasûlullah (S) öyle buyurdu «u muhakkak ki istikbâlde bir


: :

takm fitneler olacakdr. Haberiniz olsun, dikkat edin! Sonra bir fitne
olacak ki onda oturan, fitne içinde yürüyenden hayrldr. O fitne zama-
nnda yürüyen, fitneye doru koandan hayrldr. Haberiniz olsun, o fit-

ne nazil olduu, yahut vâki’ olduu zaman. kimin develeri varsa hemen
develerinin yanna gitsin. Koyun sürüsü olan da hemen koyun sürüsünün
yanna gitsin. Arâzîsi olan kimse de hemen arazîsine gitsin!»
Râvî dedi ki Bunun üzerine bir kimse : Yâ Rasûlallah! Develeri, :

koy unlar, arâzîsi olmayan kimseye ne dersiniz? diye sordu. Rasûlullah:


«Öylesi klcna döner ve onun keskin taraf üzerine tala vurur körletir.
Sonra da muktedir olursa oradan uzaklab kurtulsun. Yâ Allâh! Tebli
etdim mi? Yâ Allâh tebli etdim mi? Yâ Allah tebli etdim mi?». Bunu
ta’kîben dier birikimse de Yâ Rasûlallah! Muhârib iki snf dan birine
:
/

yahut iki tâifeden birine götürülmekliim için zorlanb icbar edilirsem


akbinde de birisi beni klc ile vurub yahut da bir ok gelir ve beni öl-
dürürse ne buyurursun? diye sordu. Rasûlullah «Öylesi hem kendi gü- :

nah, hem de senin günahm yüklenib döner de ate ashâbmdan olur»


buyurdu 7
.

( Buradaki iki râvî de Usmân e-ahhâm’dan.bu isnâdla


) :

ivâyet etdiler. Bunlardan Ebû Adiyy olunun hadîsi, sonuna kadar Ham-
mâd’m hadîsi tarzndadr. Vekî’in hadîsi ise «muktedir olursa uzaklab
kurtulmaya baksn» sözünde nihâyet bulmu, bundan sonrasn zikretme-
midir.

1/y^r! ^ j> jj J. (i)

‘r’ ü* £j ö O 1
(
r AAA
)
— M
'pj\ “
^U *
tîj *36 •
a% j ^v 0 +
<

* +
*
ijj &
: <J 3^» 3^"»
• J j-j : oi' 3^ '•
LU'.> \ l ? <j 1 3^»

yün t jlp $» ajr


*
ü& J/-S c-r jY . \ t

S *Z\ 1»
3ü t J j&i 3t ü • ia I
3. : «cjS 36 « J3 j

7. çkmaa icbâ- eden kimse, seni icbâr etmesi husûsundaki ve senin fit-
Ya'nî seni harbe
neye girmen husûsundaki günâhlar, hem de senin bakalarn öldürmen sebebiyle ka-
zandn günâhlarn yüklenir demekdir.
1 ,

4 Ki SAHH-1 MÜSLM

14
(4) «K MÜSLMÂN KILIÇLARI LE BRBRLERNE
YÖNELDKLER ZAMAN...» BÂBI

— Ahnef ibn Kays öyle dedi Ben (Ali ile Mu-


(2888) :
:

âviye arasndaki Sffyn harbi srasnda) adama (ya’nî Ali’ye) yardm u


etmek isteyerek yola çkdm. Müteakiben bana Ebû Bekre kavudu ve :

Nereye gitmek istiyorsun Ahnef? diye sordu. Ben de Peygamber’in amu- :

casmn oluna ya’nî Ali’ye yardm etmek istiyorum dedim. Bunun üze-
rine Ebû Bekre bana öyle dedi Yâ Ahnef! Haydi dön. Çünkü ben Ra- :

sûlullah (S) dan iitdim «ki musliman klçlar ile biribirlerine yönelib :

vuruduklar zaman öldüren de ölen de atededir» buyuruyordu. Bunun


üzerine yabakas tarafndan soruldu, yahut da ben Yâ Rasûlallah! Öl- :

düren böyle amma ölene ne oldu? diye sordum. Rasûlullah «Ölen de :

arkadan öldürmek istemidir» buyurdu.

15

oti-.ii i[ . â 3/-S 36 =• 36 . ':jC: ji v. . Ja j jiy 0V , ~


* ^ ^ -

U«£L>

<
y/J O c -;**• ^ ö ]
yj\ . yG.1' [j -IA ( ..)

~ •
f/a
— ( )
Ra- : Burada da Ahnef ibn Kays, Ebû Bekre’nin :

sûlullah «ki «musliman klçlar ile karladklar zaman öldüren


(S) :

de ölen de atededir,» buyurdu dediini rivâyet etmidir.


( ) ......... Burada da Ma’mer, Eyyûb’dan bu isnâd ile Ebû Kâ-
:

mil’in Hammâd’dan gelen hadîsi tarznda sonuna kadar


haber vermidir.
r *. S j-*' >*
^
- • »
.\ 'J . f'.i - - »• ><,

V- o e ^ J J A; y\ \l?U j -
£ '
(...)

.'
' r-
^ Ar >•/*.>
.* « * • ' - . .

âf ‘ otO* -

o* .; 1
ûc ‘ Jj-1 '-* . r
c *-• - w
U> û • :
VÛ • i

*
'fr 'v • L- ’Js lAu . jûL'J 1
, 1 » jii

- I
' .
-
» . t . " ' —
Ia^>o t <-.>*1^ 1/ \
t

16 < > Peygamber (S) «ki mus- : Ebû Bekre (R) den: :

limandan her biri arkada üzerine silâh hamlesi yaparsa


her ikisi de
cehennemin kenarnda olurlar. Onlardan biri arkadan
öldürdüü zaman
ikisi de beraberce cehenneme girmilerdir»
buvurmusdur.
. ) 3 '

kîtAbu’l-fîten ve erAtî’s-sA'a 417


I

:36 • O A/ 3*~* . Öj^l IjAj- .


OV
a•r'j V. /
-a*^ >
. A*
j 0 8V ) W
:

*J.J* $ ^ Aa “ 6* '-A m
pL'V » g||
<â'3 36 j ••
C->.^ \'X **
SÜ ty/~3 O c

jtl? 3;*“* 4c ^-"


. a . Vl.iie fol.# LVv. *j. •
J*
17 — ibn Münebbih
(157) 8kitâb, Ebû Hu- : Hemmâm : u
reyre'nin bize Rasûlullah’dan tahdîs etdikjeridir dedi ve bir çok hadîsler
zikretdi. Onlardan ’ de udur. Rasûlullah^ (S) öyle buyurdu «îki bü- :
•:*
:

yük (slâm) ordus harb etmedikçe kyamet kopmayacakdr.


’ribirleriyle
'nin de da’vâlar bir çlduu (ikisi de slâm ve hak
'

Bu iki câmiamn i

iddiâsmda bulund ’ r) halde aralarnda büyük bir harb olacakdr».

Jc ‘
Jc«~ O*
0
( Cr
+
J' ^ <>•
*
1 ) Vi4* ^ 1
.
.
(•••) — > A

^r. i ^6 a ^ aLJI
^
rV » 36 j^3 j— j jî l
3^ « a-» \

. a
3 - : âj' • 3-^ * 36 3

18 —
Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) «Here
( ) : :

vak’alar çoalmadkça kyâmet kopmaz* buyurdu. Sahâbîler: Yâ Rasûlal-


lah!Here nedir? diye sordular. Rasûlullah : «Öldürmek, öldürmek!» bu-
yurdu

Ja** (°)

JÜÖ3 '
j> û <j
e O J' ^ (taa\) — N ^

36 :J6 ji *
V 'Jz * »û'î ji 34 ‘
j '

' 34 *
v .A' 34 ^
.‘Vfi* J ^ i-*' ^3 - VA-“* ^5^3 1

j\> â^ âIj \üs^y j\ jy JjiJt- JJ 3 .


^’v' o ^ATj
/ € l ^ . • V. i • -

^
\* * ' * • T" V •’

J
i ^

oj î t : j j j}) . ^
,

f/ji -I; uiv v 3\j . <> v 3\ j| 3 . Vj? v tii5

«. (j;; 3f* 36 jl-UjlLil ^ (22‘


3r ' 1 •
üî
' *3 • * a • # • > ^ ^ 4 i #
• « \-ajO ^p.a» ) kUiAÎ

8. Bu hadîsin biraz deiik bir rivâyeti ayni râvîden olmak üzere KTABU'L-IYMAN
•Kendisinde iymân kabûl edilmiyecek olan zaman beyân bdb»nda geçtii için oradaki
hadîsin müteselsil rakam olan 157 saysn tekrar almdr (I, 206 «248»).

S. Müslim; C. 8, F — 27
[ ):

418 * SAHÎH-Î MÜSLM

• \ 'h 4' û c V-A' îr*.} 3 j*'X*f-* - >*VI â >Cjl jlLi.lj .


tjllij

(5) BU ÜMMETN BR KISMININ DER KISMI LE


HELÂK OLMASI BÂBI
19 — Sevbân (R) dedi ki Rasûlullah (S) öyle bu-
5889) . : :

yurdu «üphesiz Allah, arz benim için dürüb devirdi de bu sebeble


:

ben onun doularna ve batlarna bakb gördüm. Muhakkak ki benim


ümmetimin mülk ve tasarrufu arzdan bana dürülüb toplanan yerlere ka-
dar ulaacakdr. Bana krmz ve !?eyaz iki hazîne verildi ve ben Rabbm-
dan ümmetimi umûm^bir ktlk senesi ile helak etmemesini, kendi nefis-
lerinden baka herhangi bir düman onlara musallat klb da cemâat ve
varlklarnn hepsini kökünden kazyb helâk etmemesini taleb etdim. .

Rabbm Yâ Muhammed! Ben bir hüküm verdiim zaman artk o red


:

olunamaz. Ben sana ümmetinin lehine onlar umûmî bir ktlk ile helâk
etmemeyi, onlar üzerine nefislerinden baka bir düman musallat etme-
meyi ye dolaysyle yer yüzünün bütün etrafnda bulunanlar, yahut —
etraflar arasnda bulunanlar demidir toplansa bile köklerini ve cemi- —
yetlerini kazyb helâk etmemeyi te’mînât verdim. Nihâyet senin ümme-
tin biribirlerini helâk eder ve biribirini esir alr, olmakda devâm edecek-
dir buyurdu».

( ) Buradaki râvî de Sevbân’m


: Allâh’n peygamberi :

«üphesiz yüce Allâh arz benim için dürüb devirdi, ben de onun me-
rklarma ve mariblerine bakdm. Ve Allah bana krmz ve beyaz iki
hazîne ihsân etdi» buyurdu dediini rivâyet etdi. Sonra Ebû Klâbe’den
gelen (19 rakaml) Eyyûb hadîsi tarznda- zikretai.

(j\ w (J jJN J 1
jt \ (tAV) —Y #

A o\ jz. s >j.
\
’&*
j) t»* .
( ’i ü j

'H s3
t
-
jaJj" o'-> J-.il
j lk*ti . Ir^r jj j c-i l- » • C*
.(
r ; iLcti 3 jl {fS ikili çili
^ V jl J j !l . VxA'3
- ^

KTAUU'L-FTEN VE ERAT’S-SAa 419

20 — (2890) : Âmir
babas (Sa’d ibn Ebî Vakkas ibn Sa’d,
K) dan öyle haber verdi Rasûlullah (S) bir gün Âliye (denilen Medi-
:

ne’nin yüksek tarafndaki köyler) den geldi. Nihâyet Muâviye oullar


mescidine urad
zaman içeriye girdi ve orada iki rek’at namaz kld.
Biz de onunla beraber namaz kldk. Rasûlullah (S) Rabbine uzunca bir
duâ etdi. Sonra bizden tarafa döndü de öyle büyürdü «Ben Rabbmdan :

üç ey istedim. Onlarn ikisini bana verdi. Fakat bir tânesini benden men’
etdi : Ben Rabbmdan ümmetimi ktlkla helak etmemesini istedim. Rab-
fom bu isteimi bana ihsan etdi. Ben ondan ümmetimi suda bomakla
helâk etmemesini istedim. Rabbm bana onu da ihsân eyledi. Ben Rab-
bmdan ümmetimin topluluklar arasnda harb çkmamasn -da istedim.
Fakat Rabbm benim bu isteimi kabûl etmeyib men’ eyledi».

.kjüv ’ö\iû B-i; .Vj'-'J iç; Bl~ 'j \


-v

* • ^
• . 4 ^ ^ \
*
VÎC * »
• .

r-
/
r.
f I

* ~ . . 4» i

21 — ( ) : Burada da Âmir ibn Sa’d, babasndan haber


verdi ki, Sa’d (R) Rasûlullah’n sahâbîlerinden bir taife içinde olarak
Rasûlullah ile beraber gelmi ve Rasûlullah (S) Muâviye oullarnn
mescidine uramdr.. Bu hadîs de bn Numeyr’in (20 rakaml) hadîsi
gibidir.

Jj jc > j., jt jlâ\ _.L (^)


u~* j-'J O' (
YA ^') ~ YY

ji
jir £y Jt i
it, : od ’û\ jü
’j : ojr & •jyp ^,;, t! ot

. i»”» j îit >‘t jt c j-j jjsC' öt vj


j Uj . udi ^ u 'd? jC', ,

jjj’-j 3iâ iii


^ v, oa % t '
,
g. it ^ ’ÖÂ'
y
jli» *. .
jjjl ^J" 1* Ört Û* î j oaJÇ V ü"'
ört 1 öö» 'A jij <

((}) PEYGAMBER (S) N KIYÂMET KOPUNCAYA KADAR OLACAK


EYLER HAKKINDA HABER VERMES BÂBI
i

420 SAHÎH-1 muslîm

22 — (2891) : Ebû drîs el-Havlânî öyle der idi Huzeyfe- :

tu’bnu’l-Yemân öyle dedi :Allâh’a yemin ederim ki benimle kyâmetin


kopmas arasnda olacak olan her bir fitneyi insanlarn en iyi bileni be-
nimdir. Bu da Rasûlullah’n bu husûsda bana gizlice söyledii, benden
bakasna tahdîs etmedii bir ey olmasndan dolay deildir. Lâkin Ra-
sûlullah, benim de içinde bulunduum bir meclisde fitnelerden tahds
ederken bunu söylemidir. te ö zaman Rasûlullah (S) fitneleri sayarken
öyle buyurdu : «Onlardan üçü var ki nerede ise hiç bir ey b:rakmya-
cakdr. Yine onlardan öyle fitneler vardr ki onlar yaz rüzgârlar gibi-
dirler. Onlardan bir ksm küçük küçük, bir ksm da büyük büyük fit-

nelerdir».

Huzeyfe : te imdi o meclisde bulunan topluluun benden baka


olan hepsi öteki hayâta gitmilerdir dedi.


o 51
*-l 1 ^ o —! ' o vjûtfi
^ (...) — tr
lü-l Jyü . LU» Ü. ' 1

J_J- J vl_i : jii 4 JC

A» .
£jA ’

J <Ü» <)aû>- . <> 4A>. Y| 4 VJ\ jl etil <a\Ia j jSi

3 x -
*
S' a» î’^!' j j5CT_J <'\j i)/jA j\îc?\
{

4 '
'-Â-r. ‘ t_r^ Y ’o c ‘ ^-^3 tfû». . I
j J>3< j> l
j (•••)

. a.; I» . <
;r> j :
j|

23 — ( ) : Huzeyfe (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) ara-


mzda ayaa kalkd ve bu dikeldii makamnda kyâmet kopuncaya ka-
dar olacak olan hiç bir eyi brakmayb söyledi. Onu ezberleyen ezber-
ledi, unutan unutdu. O eyi benim u arkadalarm da bilmilerdir. On-
dan unutmu olduumu sandm bir ey olur da onu hatrlarsam bu
bilgim kiinin, baka birinin yüzü kendisinden ayb olub da sonra onu
görünce tekrar hatrlamas gibidir.

( Buradaki râvî de A’me’deh bu isnâd ile Onu unutan


) :
:

unutdu, sözüne kadar rivâyet etti, bundan sonrasn zikretmedi.


j
j J ^

K ’l AUU'L-FTEN VE KItAlTS-SA’A 421

jCy y \
J?
il/l» . y* J \+£- \l<X>- .
jVjl» J A.£ Tl

: Jli <» 1 \ A^A>- ^p 4 J* jr cj aaJA^ 4 Jr li- a>- .


jA.p Lj a>-
.
£* U >

J \ .VJ.üt- A» Î-» . Ac\Jl j\ ÜJ 0^ j A t g|â>

Ç <»_ a l
^

.
>
»
• 2
<
i

mi—V»
*
• v/, .


• i-
^ i
*
<
t.--* ?
l> ^r>-\ . J J>;
- v
<^r
^
« -Aj
. rv
A> .
-;'ît' V
c_T
V/
A^^
• *
LL-'*a^
- / \
(•)

24 — ( ) : Huzeyfe (R) öyle demidir : Rasûlullah (S) k-


yamet kopuncaya kadar olacak her eyi bana haber Benim o verdi. ey-
lerden kendisine sormadm hiç bir ey kalmamdr. Ancak ben Pey-
gamber’e Medine ahâlîsini Medine’den ne çkaracakdr? suâlini sorma-
:

dm.
( ) : Burada da u’be, bu isnâdla o hadis tarznda haber
vermidir.

j '
jl-
\*~f • u 'ç^j. 1 ü ^ s * (™t) — t û

pi )
-Cj ;j J^ .
>1 ’j tijc i-
J\ ,o.> g> t -J.il . }\ E*S£ : £Ci 36
4

.
^ t k!l
.
o^> ^>- L-L>l3 j»iJ Aa^j . ^ J j— ta • <J'5 ( c/ j
T" : "rr. i» >• - \*+
ll^LlOt . J*l Xm^> 'f
jT .
'

4
lwli O j*
J J V
Ç
.
• y-a-J»
T.

Or 4.>~ , c>- 1»r . cl

. \;îii>.\ ilileli . j* (cj k i'

25 — (2892) Amr ibn Ahtab R) öyle dedi:


: Ebû Zeyd (ya’nî

Rasûlullah (S) bizlere sabah namazm kldrd ve minbere çkb öle


vakti gelinceye kadar bizlere hitâb etdi. Müteâkiben indi -ve namaz kl-
drd. Sonra tekrar minbere çkd. £’â ikindi vakti gelinceye kadar biz-
lere hitâb etdi. Soma indi ve ikinci namazn kldrd. Sonra tekrar min-
bere çkd, tâ güne batncaya kadar bizlere hitâb etti. te bu hitâbele-
rinde bizlere olacak olan her eyi haber verdi. Onlar en çok bilenimiz,

on iyi ezberliyenimizdir.
: :

422 j5AHlH-l MÜSLM

ÂJ-. M
.i'jllij I ^C y} x '*- j J \Lsje (' t O ”“ T"\

. j/ 1

aic 1:5^: Jli <^Â>' jc «


^.â-i jc ^/V\ .
<._ _j*\ \i'*x>- : s*)0 JS

, J*H viAil : (• 1 : ol*» Jtt ? Jtt h5”~ Âil' ij|sL *i' O x>- :
j ; *>*

•aljj i!
j 4Uj 4*1 j_5 0l_>- Jl <.'.1i it J_jL w*f* • w~b cJlî •

: 'jf Jlij . « Jk.jSS\ 'jt j —âj^^jl j Âjaî#J'j i^îo)!^ ^1-.*)' ‘

! jnL*^»ll jg\\ : o^-â» Jlî .


jJt.!' <_JI -V^lcl. • J l-i-* ^v)

£) i : J'i • jf V : kjJö J\ ^~A 1


>

\. fl -1—»V
t
H ; Jlî . SU li j d^lu jl

»,».-•/ i - •
. , . i

. U. jii) V j\
1 <5 ^1

. Âi.’.l'l ac jji jl -^.*4 ir. yi : jli ? LAlU -^-4 j^ 'j* : «. jJel
L
Uiii J
. >j Uv ; ^ %; o‘!u jj

* ^ .
•'
• 4- ö )s~~l lü* î LAj'l
:

*
j-*
+ .
:  »- JIU jl VL.43 Ji»
* <

(7) DENZN DALGALANMASI DALGALANACAK OLAN GB


FTNE HAKKINDA BÂB

26 — (144) A’me, akîk’den tahdîs etdi. Huzeyfe


9 ........ : Bize
(H) öyle demidir Biz (bir gün) Umer’in yannda idik, Umer
:
:

— Rasûlullah’n fitne hakkmdaki hadîsini söyledii gibi hanginiz


hfzediyor? diye sordu.
— Bez ezberimde tutuyorum dedim. Umer
— Muhakkak ki sen çok cür’etlisit. kasl söyledi? dedi, ©eh de
— Ben Rasûlullah’dan iitdim «nsann ehH, mal, nefsi, çocuklar
:

ve komusu yüzünden duçâr olduu fitneye’ oruç, namaz, sadaka, ma’rûfu


emretmek münkeri nehy etmek keffâret olur» 10
biiyuruyordd bediin. Bu-
nun üzerine Umer

9. Bu deiik bir rivayeti ayni sahâbîde. olarak JÜTABU’L-YMAN (I, 102)


hadîsin biraz
de geçmili. Bu
sebebden oradaki hadîsin müteselsil rakam olan 144 saysn almdr.
10. nsann ehli yüzünden fitnesi, onlardan dolay lalâ ofnayan söz Söylemesi, halâl ol-
mayan i lemesidir. Mal .yüzünden fitnesi, halâl olmayan :

ahb, halâl olmayan ‘

yerlere sarf etmesidir. Evlâd yüzünden fitnesi, onlara ifrSt delerde mahabbetle beraber
bir çok hayrlara onlar yüzünden fursat bulamamas yahut anlan geçindireceim diye
_

•KÎTÂBU'L-FÎTEN VE ERAT’S-SA’A 423


Sormak istediim bu deildi. Ben ancak denizin dalgalanmas gi-
bi dalgalanacak olan fitneyi sormak istiyorum dedi
n Ben de . :


Ey Mu’minlerin Emîri! O fitne ile senin ne iliiin var? Çünkü
muhakkak seninle onun arasnda kilitli bir kapu vardr 12 dedim. Umer: ,


O kapu krlacak m, yoksa açlacak m? diye sordu. Ben :

— Hayr, o krlacak dedim. Umer :


Bu onun ebediyyen kilitlenmemesidir dedi 13 .

Râvî dedi ki : Bi% Huzeyfe’ye :

— Umer kapunun kim olduunu biliyor muydu? diye sorduk.


— Evet, yarndan evvel bu gecenin geleceini bildii gibi biliyordu.
Ben ona hiç yalan yanl olmayan bir hadîs söyleyib tahdîs etdim dedi.
Râvî akîk
ibn Seleme el-Esedî dedi ki Huzeyfe’ye kendimiz sorma- :

ya cesâret edemedik de Mesrûk bnü’l-Ecda’a Kapu kimdir? diye sor- :

durduk. O da kapuyu ondan örenib : Kapu Umer’dir dedi.

• : Vi .
^.V> u JY. y} 3 (•• )
- TV
- • *
V • r. •
. v # . r j . v ' - • ‘
v ’*'
^ j* ^ ^
v.j
£ J 3

£
o. a». » »UlV i
j kr'A^- j* j \ j\
.

^
. CJ yt o-f :
*J» JJA j je O j) \ •
j}

J’Jj d oc' J â '


o* j \ d' J (. )

^ ^
• •


rr:-
A j*c-; v
— j î Jli : Jl» Aâ._Â>-

halâla yüzünden fitnesi, zengin olmasna ho nazarla


harama bakmamasdr. Komusu
bakmayb temenni ve hasedde bulunmasdr.
ârih Aynî bu be eyin kefîâret olmasndaki nükteyi îzâlr için öyle diyor Zim- :

mete yapan haklar, ya bedenî, ya mâlî, yâ kavli olur. Bundan dolay bedenî fiillerin
en yüksei olan namaz ile sadakay, mal haklarnn en yüksei olan sadakay, söz hak-
1 arnn
en yüksei olan iyilii emr ve kötülüü pehyi zikretti.
U.’Bu fitne Ht. Usmân’n ehâdetl ile balayb Mul&rmed ümmetinin biri birine girmesine
4»b«V olan büyük bir fitnedir ki o günden bu güne kadar sönmemidir.
18. AnAfdyer ki Huuyfe’nin Peygamber’den örendiine göre Hz. Umer’in vucûdu fitneye
kar akun Mr tdd imi. O, hayatda oldukça beklemekde olan korkunç fitne meydana
jelmiyaceklhiy. Onun için «onunla senin ne iliiin var?» demidir. «Kapu Usmân iken,
Ufner kendisidir »anamda di» diyenlerin de sözünde bir vecih vardr Birlik ve ülfet :

kaTamnm d
kapüsü Hz, Fârûk idi. O hayatda iken iç kal’aya fitnenin hucûmuna mey-
dan kalmad. Ümeran £hâde*i ile kapu açldkdan sonra fitne resleri olan hâinler d
Ç Jq*pu olan Usraân’a taarruza kolay buldular.
13. Çünkü salam kapu Bir daha kilitlenebilir. Krk kapu ise yerinde duramaz ki kilit vu-
rîlabilsin. Kapunun krlmas, Ûsmân’n ehâdetidir. Hz. Umer kapunun kendi zât ol-
duunu bildii Halde kendisinden sonra gelecek fitneden suâl etmesi, fitnenin azametini
bildii ve âyet tafsilâtn unutmusa hatrlamas içindir. Kendi zamannda belki mukad-
dimeleri zuhûr eder diye korkuyormu (Ahmed Naîm, Tecrîd Ter. II, 383-385).
y

424 SAHH-! MÜSLM

27 — Buradaki dört tarîk râvîleri de A’me’den bu is-


( ) :

nâd ile Ebû Muâviye’nin (26 rakaml) hadîsi tarznda rivâyet etdiler.
Bunlardan ysâ’mn, A’me’den rivâyet etdii hadîsinde akîk’in Ben :

Huzeyfe’den iitdim öyle diyordu demi olduunun tasrîhi vardr.

( Buradaki râvî de, Huzeyfe’nin Umer Bize fitneden


) : : :

kim tahdîs eder? diye sordu dediini haber verib hadîsin tamâmn yu-
karkilerin hadîsi tarznda sevk eylemidir.

i-’ A>- . il*.* (j il*-* L. J— >• • Yi» Cj y fj yfi y (ta \T ^



^

f Çjl ^-- 3r :
V ^ : 3^

I
^y •
(J;
- tl-i-» ! *^y Jl* ! ^ • ! *$\y . il'i 3 (â -Ao .

^
• Âl* l
ti l _r
A; • C-Ü . <;!>* Â>-
^ J J-y vl*»_Aî>J y . 'jS 3^ :
;
*

cjil» î L^i' Û-* U oVi î J


y : % g| «l ^ il? Aij LilU. I ^Ilî

/ÜJi. 'jty sji .-&! j *£


28 — (2893) Muhammed (ibn
: îrîn) dedi ki Cündüb öy- :

le dedi : Cerea günü 14


geldim. Bakdm ki bir adam oturuyor. Ben :

— Bugün burada muhakkak kanlar aktlacakdr dedim. O zât :

— Hayr öyle deildir vallâhi dedi. Ben :

— Evet öyledir vallâhi dedim. O :

— Hayr öyle deildir vallâhi dedi. Ben :

— Evet öyledir vallâhi dedim. O :

— Hayr öyle deildir vallâhi, o muhakkak Rasûlullah’n hadîsidir


ki kendisi onu bana tahdîs etmidir dedi. Ben :


Sen benim için bu gün müddetince ne fena bir meclis arkada
oldun! Sen benden sana kar devaml muhalefet etdiimi iidiyöftun da,
sen hadîsi Rasûlullah’dan iitmi olduun halde niçin beni muhalefet et-
mekden nehy etmiyorsun? dedim. Sonra Bu öfke nedir? dedim de, kim :

olduunu sorarak onun yanma geldim. Bir de bakdm ki bu zât Huzey-


fe’dir.

14. Cerea,Küfe yaknnda bir yer addr. Yevmu’l-cerea ta’bîri oraya muzâfdr. Hz. Us-
mân, Kûfe’ye Sa’d ibn As’ vâll göndermidi. O gün Küfe halk o yere çkdlar ve
vâlîyi red ve iade ile yerine Ebû Mûsâ E’ari’nin vâlî ta’yîn edilb bunun Halîfe tara-
fndan takrir olunmasn istidâ eylediler. stekleri kabûl edilerek Ebû Mûsâ vâlî ta’yîn
olundu (Kamus Ter.).
*

KITAUU'L-FTEN VE E.'jHAT S-SA A 42b

u* J' S s-*- o' >


: u ‘
v -l (
A)

öc ( ÎSj^' r*;
c c/' t>-*l )
k* *•->- • ör *-:îr* LAi? (Vam) — Y*\

c-' ^)' «Ul fjZ: V » JU jl i


j âc '
‘ ' ör* ‘
J:«~
• •* ' ^

J’TJ
|>
J j ‘ ^ ör? ‘
J :i :* • A : ic
J; :i. • •— A ^ O? 4J? 3:

<l
^ ^ ' J-*J :
pr?

\
< ili— VI lÂ-'^ < UÇ«— r-j ^ t*jo- . jj ör \j t*j>- . ör Âö*î (...)


. o '>* V-» o.O *jj :
(j
»*
' ife ••
>' jj • *y^

(8) «FURÂT NEHR ALTUNDAN BR DAI AÇIKLAMADIKÇA


KIYÂMET KOPMAZ» BÂBI 15

29 — (2894) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle


buyurdu «Furât nehri (sular gitmesi sebebiyle) altundan bir
: açb da
meydana çkarmadkça kyâmet kopmaz. nsanlar onun üzerinde cenk
edib biribirlerini öldürürler. Neticede her yüz kiiden doksan dokuzu öl-
dürülür. Ofiiardan her bir kimse : Kurtulacak olan kii belki ben olu-
rum! der» 16
.

( ) Burada Ravh, Süheyl’den bî isnâd ile yukarki hadîs


:

tarznda rivâyet etdi. Râvî burada Babam «Eer onu görür isen sakn : :

ona yaklamyasn!» dedi, fkrasn ziyâde etmidir.

i,
«uiju-c
- i* , n'
jJw ör
V ~'- f fi* •*

üx ".fVV >- >•" At »a- / \


—v *>
i >- . o'*tc ör (J.«— ‘ ^
1
(•••)

15. Fnrât, Erzurum dalarndan çkan ve küçük Asyânn bir çok yerlerini dola^dkdan sonra
Iak’dan da geçerek Basrâ körfezine dökülen en büyük rmaklardan biridir. Diclz ile
beraber Türk, Arab ve Fars edebiyatma karan Furât, bir çok vesilelerle Peygamber’in
hadîslerinde zikredilmi ve slâm hukûkunda da yer almdr. Be alt bin km. mesâfede
hjkatden beri akan bu muazzam nehrin bu uzun mecnâsnda kim bilir ne hazîneler
sakldr! Peygamber, bu nehrin kymetli altun hazînelerini açklayaca bir zaman ge-
leceini ve bunun kyâmet alâmetlerden olduunu haber vermidir. Dier hadîslerde
kyâmetden önceki günlerde iddetli yer debremleri olaca bildirildiine göre, bu vol-
kanik mntakâda meydana gelecek büyük yer sarsntlarnn Furât menba’lar veya mec-
ralarnda büyük deiiklikler yapabilecei düünülebilir. Târîh boyunca bu mmtakada
gelimi bunca medeniyetleri besleyen bu muazzam nehrin kurumas, bu bölgenin do-
lays^le bütün dünyânn ölümü demekdir...
1G. Ya’n kendisinin sa kalacan ve neticede çok altma nâU olacan ürnid ederek cenge
devam eder.
: : 1

426 SAHÎH-Î MÜSLM

* ,
I • ^ - % I * * "T * '
" • * * \
~ i
" • . • 0
' ''•

;
£ 1 "
c
m
c
J'-
}) <-!'* ^ o 4 'J C/’
4
y.
#
>#
o" '. ' " '
C^* ' " •/ ^
U * \' • ' • •

^
'• * .
\\ \'\\\
. « vîaI c« A>-1 >* . w** -T-. -

30 — ( ) : Rasûlullah (S) öyle


Ebû Hureyre (R) dedi ki :

buyurdu «Furât, : (nehrinin suyu çekilerek) kymetli altun hazînesini


meydana çkarmas zaman yaklayor. Her kim o zaman orada hâzr bu-
lunursa sakn ondan hiç bir ey almasn».
>• s*
V ‘ & ’} J O s
'
c 1
/:: c
J c
j 4 se L‘Â_>- . jUic ( .
)
—T \

J.s- jc. r:.£ jl o'^aU cXl J» :JU 4 »jmJ * ,J \ fj


c * ;^ c
' #
• * l^vl. ‘

. « a> t • j.*?»

31 —
Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S) «Fu-
( ) . : :

rât nehrinin, altundan bir da açb meydana çkarmas zaman yakla-


yor. Her kim o zaman orada hâzr bulunursa sakn ondan hiç bir ey
almasn!» buyurdu 17 .


( O** oy. j )
^iT.U y \
} (j\-t J ^.Ai J y.\ (^A\e) —
& • ;1j 3 jltuu jt j-i . y^z : vü

jv*,»!:* ^ Cr‘ : " tJ'y V ; Jb* ,


.."
j j,
— Ulj

-JÛ . A*V <> Cj jltl t> mjIju*

o c ^ ^'j4 l
» J aI)\ J c*li . 0 jJ v_*JlLJ
r •«

jjAi-i ^Adl 1:5^/ i_>\l : ait ^,2.9 .


\j
'JC. 4# ».r* Jla-

. « j y.Lî j Â2l_î < <îU j5 «^ts^ •


5^ * J^u», 't& . 4» u>i JuJ

jb J Ü t)fc:
j 4*^.* 1 36- :

32 —
Abdullah ibn Hâri ibn Nevfel dfdl ki Ben'
(2895) :

»Ubeyy ibn Kâ’b ile beraber durmakda idim. Ubeyy ^



nsanlar dünyây taleb etmek husCfsürfSiâ boyunlar muhtelif çl-
makdan vaz geçmiyeceklerdir dedi. Ben

Ev^t öyle dedim. Ubeyy dedi ki

Ben Rasûlullah (S) dan iitdim eyle buyuruyordu «Furât neh- ;

rinin, altundan bir da açb meydana çkarmas zamau yaklayor. n-

17 - Çünkü ihtiyar dünyânn ömrü sona ermi bulunacakdr.


:

KTABU'L-FTEN VE ERÂTt'S-SA'A 427

sanlar onu iltdikleri vakit ona doru yürürler. Onun yannda bulunan:
Andolsun eer ondan almalarna müsâade eder brakrsak,
biz insanlar
muhakkak ki insanlar o altunun hepsini götürürler, der. Müteakiben o
altun üzerine cenkleib biribirlerini öldürürler. Neticede her yüz kiiden
doksan dokuzu öldürülür».
Râvî Ebû Kâmil kendi hadîsinde dedi ki Abdullah ibn Haris: Ben, :

Ubeyy ibf Kâ’b ile beraber Hassân ibn Sâbit’in tadan yaplm kökünün
gölgesinde durmu halde idim dedi.
> • •

^ A :: *' J
> m

TA ' A ) — TT
L$-^-
:

\ ^ (

•V./j’ J J ' .jiVi J jJÛ. j 'y jL'.ll J ç>\ j\

'.-a* o--*.* I* j\£ ./ ji


1

j j\»
l : '^\i
j

> • - • ,
‘-î +*
x
> • • V •' • ,
Xc >
'
U'
' - 1
' . f
;'• > • • " ,

f:
'.

OC f f -
V*;J

'J.J* J 1 ^ dU i

.
6 Jc-'û;

33 — (2896) Rasûlullah (S) : Ebû Hureyre (R)


(
öyle dedi :

«.Irak, kendi dirhemini ve kafîz denilen ölçeini men’ edib vermez olur.

âm da mudyu denilen ölçeini ve dînârn men’ edib vermez. da Msr


rdebb denilen ölçeini ve dînârh men’ edib vermez olur. Ve artk sîz-
ler (fethe) baladnz yerden geri dönersiniz, sizler (fethe) baladnz
yerden geri dönersiniz. Sizler (fethe) baladnz yerden geri dönersi-
niz» buyurdu. Rasûlullah’m bunlar söylediine Ebû Hureyre’nin eti ve
kan ehâdet etmidir 18 .

18. Hadîsde zikredilen ölçekler :

Kafîz, bir cins ölçek addr ki sekiz mekkûk alr. Mekkûk ise bir buçuk sâ’ alr.
Ve mikdârnda olan arza denir.
Kafîz, 144 zira’
Mudyu, âm
ve Msr diyarna mahsûs bir gûnâ ölçek addr. Bu, mudd dedik-
leri ölçekden bakadr, on be mekkûk alr bir ölçekdi- (Kamûs Ter.).
Irdebbu, Msr
ahâlîsinin 24 sâ’ alabilen ma’rûf bir ölçeidir.
,
«Irak men’ eder...» in ma’nâsnda mehûr iki kavi vardr Biri, onlar slâm olma- :

lar sebebiyle kendilerinden cizye vergisi düer demekdir. Bu böylece tahakkuk etmi-
dir. kinci kavil —ki mehûr olan budur— onun ma’nâs, Acemler, RÜmlar zamann
âhirinde slâm beldelerini isti’lâ ederler de oralardan musümanlar lehine olan hâslata
mani’ olurlar demekdir. Müslim bundan bir kaç yaprak sonra Câbir’den bu ma’nâda
(67) rakaml) u
hadîsi rivayet etmidir htüslimanlara hiç bir kafîz ve dirhemin gel-:

memesi yaklayor dedi. Biz Bu nereden? diye sorduk. Acem tarafndan. Onlar bunu
:

men’ edib vermezler dedi. Ve Rûmlann da âm’da bunu men’ edeceklerini zikretdi...
Bir de Onlar halk zamann sonunda dinden çkacaklar da kendilerine vazîfe olan
:

zekât ve dier vergileri men’ edib vermiyecekler denilmidir. Yine denildi ki onun ma’-
nâs; kendilerinden cizye vergisi alnmakda olan kâfirlerin, âhir zamanda evketleri artp
kuvvetlenecekler de bu sebeble muslimanlara ödemekde olduklar cizye, harâc ve dier
vergileri vermeyib mâni’ olacaklardr demekdir. Peygamberin «baladnz yerden geri
dönersiniz» sözüne gelince bu da «slâm garb olarak balad ve yine balad gibi ga-
:
j

428 SAHlH-t MÜSLM

^<A
'
Jy* a' 6 Jjsj 1 J^.4 £jv pj 1

yi-i— (^)
*

Â; j A .

+ -
S jiJAi ti;

.
j/jr.
-
a j;: t;; v> j .

#
# (^v) - n
‘ Vt J >• tj>-.
* jirV J!> ^e » j\ *i' ‘
\ j* < *;’.
I â c JcA

o'i» A-*’ 'ils • Âi\>. y^jV' J*l jCy ja . oaJ j* t “t ^<:'l £yt* • <3Ü^. ^
yClu J_£ V ! âl J . V :
ü A* t r^ jil' (jv-.
J tu. 'A :

Ar- 1 '
J-
1-»'
‘ pA* 1 1; •
'A ’^r}^ **'
AA V tul* f A:* -
Ay] tj
. lliÛ »Jj» »i- LiA-S . Aa-LiL— J » 'a- \ V .
^IU L j . âl AIc

0 y-’j*c-i ’^vT-ali- A»
^— J j[ : jlk--ll'
^.p» ^1-5
il i
j y_ j'l; ^ Ijâlc A
'. e >'. .j ]
' O*-’ '
i' ' Jj jllflü A») ’^A .V-.» IjÇ- bl» . lil! iJ
fÜ.11

*S^’ \U . fij'j il. 1


'
A A. Üt Ai <â' ye* 1 j'-il»
.
^.U .(
âl ^j-ac 0 A*

. l <:.
A^ i.)
j* r A . o A I; A ^$tj 3 . litt-V cl**

(9) KONSTANTÎNYYE’NN (YA’NÎ STANBUL’UN) FETH,


DECCÂL’N ÇIKMASI VE MERYEM OLU YSÂ
ALEYHSSELÂMIN NMES HAKKINDA BÂB

34 — (2897) Ebû Hureyre (R) den (öyle demidir) Ra-


: :

sûlullah (S) öyle buyurdu «Rûmlar, A’mâk yahut Dâbk 19 mntakala-


:

rna ininceye kadar kyamet kopmaz. O vakit gelince Medine’den o günde


yeryüzü halknn en hayrllarndan çkar. olan bir ordu Rûmlara kar
Musliman ordusu Rûmlara kar harb nizâmnda saff saff olduklar za-
man, Rûmlar muslimânlara Bizimle, bizden esir olanlar yahut esir : —
alanlar —
arasm boaltn da biz onlarla harb edelim derler. Bu taklîfe
kar muslimanlar Hayr, Allah’a yemin ederiz ki biz sizlerle o karde-
:

lerimizin arasn boaltb açmayz Ve akbinde Rûmlarla muha- derler.


rebeye giriirler. Muhârebede muslimanlarm üçde biri münhezim olub
kaçar ki Allah onlara ebediyyen tevbe ilhâm etmez. Musliman ordusu-
nun üçde biri öldürülür. Onlar, Allah indinde ehîdlerin en fazîletlisidir-
ler. Musliman ordusunun üçde biri de fethe devâm ederler. Bunlar ebe-

rîblie dönecekdir» hadîsi ma’nâsnadr. Bu son hadîsin açklamas : MÜSLM TERCE-


MES, KÎTABU’L-tYMAN, 1, 192 de geçmidir (Nevevî).
19. A’mâk ve Dabfc, Haleb yaknnda iki yer ismidir.
K T Al Ul'l, -Ft TEN VE ERATI'S-SA A 429

diyyen fitneye ma’rûz braklmazlar (ya’nî aralarna bir fitne ve ihtilâf


düürülmez). bunlar KUSTUNTÎNYYE’yi te
(ya’nî stanbul’u) feth
ederler. Fethi müteâkib klçlarn zeytun aaçlarna olduklar hal- asm
de aralarnda ganimetleri taksim ederlerken eytân birdenbire onlarn
içinde bir sayhâ atarak Deccâl Mesîh sizin ehl ve iy âliniz içinde sizin :

yerinize geçib halefeniz olmudur! der. Bu sözler bâtl ve yalan olduu .

l aide musliman askerler yola çkarlar. Nihâyet âm’a geldikleri zaman


çkb da harb için hazrlk yapmakdalar ve safflarn düzeltmekde bu-
lunduklar srada birdenbire namaza ikâmet yaplr. Hemen Meryem olu
ysâ Aleyhisselâm iner ve Peygamber’lerinin sünnetini alb tâbi’ olmak
için o musliman cemâatinin yanma gelir 20 te o srada Allâh’n dü- .

man olan Deccâl Mesîh, ysâ’y görünce tuzun suda erimesi gibi erir.
ayet ysâ onu terk edib brakm olsayd kendi kendine helâk oluncaya
kadar eriyib gidecekdi. Lâkin Allah onu kendi eliyle öldürür de harbe-
sindeki kann muslimanlara gösterir».

0-)

} * • - • *
• V l .
> • - - •I,» • • > > • '
.
> • ^ .

j 4JJ A.C
( J.
J,>. . (tA^) — \ û

: ^ü' J jJJ Ale t


J\5 : Jtt * aJ\ j'c Lc J ^y J a.\L j\

: Jjoj L l :
j j* 4 Jlîi . «
1 / <Â)I
e

crÖ i : jl t dil i C.Ü D1-'


: J\î .
lZ JjLj'y U £j^il

" •
I . V*. - - s •
- -- » ' •' - r.r • / >- • t - • .

J • *_,» ~*-. »y j'j . a*) 4îl*l Ait

^ p^^l j : >-
_>

(10) «K1YÂMET, RtJMLAR (YA’NÎ HIRSTY ANLAR) NSANLARIN


EN ÇOU OLDUKLARI HALDE KOPAR» BÂBI

35 — (2898) : Kurey’li Mustevrid, Amr ibn Âs’n yannda:

20. «Onlar kasdeder. sözündeki mef’ûl zamirinin Deccâl'in ehline ve ona tâbi’ olanlara âid
olmas da muhtemildir. Buna göre ma’nâ, ysâ onlar helâk etmek için onlarn yanna
gelir demek olur.
Buhârî'de îysâ’nn inmesi ile ilgili hadis de vardr Ebû Hureyre (R) öyle u :

dedi Rasûhllah (S)


: «Meryem olu ysâ (Aleyhisselâm) sizin yannza indii zaman
:

devlet reisiniz kendinizden, namazda imamnz olduu (ysâ da namaznza uyduu) hal-
de bakalm nasl olursunuz?» buyurdu. (Buhar, enbiyâ, b âbu nuzûli ysâ ibn Meryem .

V, 324 *245». «lysâ’nn inib Sâlib’i kraca ve Cizyeyi kaldracan haber veren hadîs
«le buradadr).
'

430 SAHÎH-Î MUSLÎM

— Ben Rasûlullah (S) dan iitdim


«Kyâmet, Rümlar insanlarn en :

çou olduklar halde kopar» buyuruyordu dedi. Amr da ona :


Ne söylemekde olduuna iyi bak! dedi. Mustevrid :


Ben Rasûlullah.’dan iitmi olduum eyi söylüyorum dedi. Amr :


Andolsun sen bunu söylediysen, muhakkak onlarda u dört haslet
vardr O zaman onlar fitne ânnda insanlarn en akll ve halimi, mu-
:

sîbetderi sonra en sür’atle shhat ve iyilie dönenleri, fîrârdan sonra tek-


rar hucûma geçmeleri zaman en yakn olanlar, miskin, yetim ve zaîfler
için .insanlarn en hayrl olanlardr ve beincisi de pek güzel ve cemîl
bir sfatdr: Meliklerin zulmunu en çok men’ edenlerdir dedi.

* i

J1‘

f
/» ö üj» '•

^ S j\ i Vâ; j\\ j f JCj\ xl


S* x ti" «-La U : JUi J B i \
j Âc\ÎJ\
-

j; o-V M* j'ü t i» j 0c \j fi dil

^ ^=r'3 •
i
— Xj: *^»V Jlâj <jî»

. pr^Lj
36 — (Müstevrid el-Kurayy :
) :
7


Ben Rasûlullah’dan iitdim «Kyâmet, Rûmlar (ya’nî hristiy ân- :

lar) insanlarn en çou olduklar halde kopar» buyuruyordu dedi. Bu


ha-
dîs Amru’bnu’l-Âs’a ulanca, Amr :


Senden zikredilmekde olan bu hadîsler nedir ki, sen onlar Ra-
sûlullah (S) dan söylüyormusun? dedi. Bunun üzerine Muitevrii Amr’e:
— Ben Rasûlullah’dan iitmi olduum hadîsi söyledim dedi. Amr
da :


Andolsun eer sen bunu söylediysen muhakkak onlar (ya’nî o
zamanki Hristiyanlar) fitne yannda insanlarn en aklllar, musibet s-
rasnda insanlarn en çabuk yara sarb iyi edenleri, miskinleri ve zaîf-
leri için de insanlarn en hayrl olanlardr dedi 21
.

21. Kadî Iyâd : Eu hadîsin doruluu zahir olmudur : Çünkü bugün onlar ya’nî Hristiyan-
lar Ye’cûc ve Me’cûc kavmi müstesna olmak üzere yer yüzünde en
kalabalk bulunan-
lardr. Onlar am’dan Endelus arâzîsine kadar i’mâr etmiler
ve Hristiyanlk baka hiç
bir dînin yaylmad derecede yeryüzünde yayl b
genilemidir der.
Taberî de: Bu güzel dört, sfat, belki kyamete yakn bulunan
Hristiyân'ardâ bu-
lunacakdr. Bu gün ise onlar mahlûkatm en kymetsiz olanlardr
demidir.
Ubbî: Hadîs bu güzel sfatlarn medhi olub, Hristiyanlarm medhi
deildir. Bu s-
fatlar onlarn artmalarna sebeb olduklar ha ysiyetden zikretmi
olmas da muhtemil-
dir der.
Y -

. KTABU’L-FTEN VE ERATS-SAa 431

ij/j Jt-i* -i (\ \)

liiülj) jrl
"
13*}^ . j !}c j i.u-i j\ j ^jÇ j».l \Lsjf (taw) — rv
'
' ' / -»

[>*• t jA j» ot»
-
J * jc *J}U J Lr je.
-*
\ i
* •
~ -
l
^>J'_\

jc 'f^J. 1 <J

k*A»- •
( j**
*
>V
4^1 Jug t : VI ^ \ A*i . i§ j^>Ia : Jtt yÇ J

wA ^gwi/ k

^
ji’Y <ciui jl : jlÜ .Ii^TLi-4 J\j . 4clJI OiU ! ^ *
jj'l

^^~Yl JaY j j*+£m Ia 1^ 3


)
*-*-• J« V . j**m Yj

• Oj JllÂJl -^“5 wj5vTl* ^ :Ji ?


fj J' :oA* .
1
* Y- Yl JaI

. 'j-'JI ;V ’j; J j::..' . Z U V| ’^’j V oj.» i-'y; j/JL’.il » >H

. Cjj*SJ ü>y »'' i» jw» V" . <1* yJ ^- £ l ’


j - *-a'U j? J> -V j» j ’V j* tj.»

aJIî £ fjSr’. *v*>} *v> ,j' . 'j.û ’ju > .bu '^‘yv
jjtaV . v'j

1
yy ’<j> i M» • afi VI yy/ v . o*;j J ;rjj\ i/±>
y iû^ JS- ^ .

% -

r
;jj Â/
. tl
iyi
£ jr »su . "âÛ^jJI J.Vri . wJU £ *j5*\ »V£j *V> »Jii

7. *J Üiî ^! 3 * u*- U'i v ÜîtfU J jkîV .


;^U ;^» Û> .
r ^V» >»

>Li 61 ’J-
i]p VI
î *,« jhç« j» î
^ >; **: * :

•J^jiji j a» ii
jj ‘
^»u* . dU i y* yv" j* ^.b I^V1
3J
âT"

Jl * ^ t) 1)^ o*A)'y • y-16 ^ ^**::* •


^r^'.l vi ^

^

}?i /& > *cj


^ s>jR j ‘
^
..Â^V *£'$*&£
ry [
‘ ?‘ uJ


* *
JT I o* : jSbl-JJ
^
^ (J
I b/l
. T <
' ' %
I

\s^j%p.&s,>
^ (...)
.

.J&.
-
oaI'1 oU.j
**
. ('>'
W -
^^ ^ __
Jl
'•
'i JT; 3li Ç J , ss jl
. ^.»3 Jrl i L/l C-J-J
‘K 2 SAHH»! MÜSLM

b -L>- . (ajUJ^/1 <_£-*>) jL-L- Ç*-o- .


£-j^ tj’
jLli. (.. .)

'il- "• *' f *' - ;• ' ,* i •' •- . * • I--'' » • - - -'f- f • -


üv 1 .
i

• . s Cj aj)I
3 vJL— 3 : (Jv t < ioui ^ l

(11) DECCÂLN ÇIKMASI SIRASINDAK


. ÖS J» ^ > y. j&y *y
KITÂLN ÇOUNA
RÛM’UN (YA’N HRST YANLARIN) BALAYIB
DEVÂM ETMELER BÂBI
• 37 — (2899) olu Yuseyr öyle dedi JÇûfe'de kr-
: Câbir’in :

mz bir rüzgâr esmidi. Derken Yâ Rasûlallah! Kyâmet saati geldi! :

demekden baka bir konuma ve hâli olmayan bir adam çkageldi. Ab-
dullah ibn Mes’ûd dayanmakda iken bu söz üzerine hemen oturdu ve:
Mîrâs taksim olunmadkça ve ganimetle ferâhlanlmadkca kyâmet kop-
maz dedi. Sonra elini âm tarafna kaydrarak eliyle iaret etdi. Bunu
ta’kîben bn Mes’ûd dedi ki Pek çok dümân, musliman halk ile harb :

etmek için (ordu ve silâh) toplarlar. slâm ehli de onlarla harb etmek
için (ordu ve silâh) toplarlar. — Râvî: Ben Abdullah’a bu sözünle Rûm-
lar m
kasdediyorsun? diye sordum. Abdullah: Evet dedi, demidir —
te bu ktâl srasnda büyük bir saldrma ve çetin bir red etme olur.
öyle ki Muslimanlar, ölüm kalm harbi yapacak ve ancak gâlib olarak
:

dönecek olan bir fedâîler birliini ordunun ilerisine çkarrlar. Bu birlik-


deki öncü fedâîler, dümânla kendi aralarna gece girib de çarpmaya
mâni’ oluncaya kadar ktâl yaparlar. Neticede onlar da, bunlar da ya’nî
düman ordusu da, slâm ordusu da geri dönerler. ki ordudan hiç biri
gâlib deildir. Halbuki iki tarafn öncü fedâîleri yok olub gitmilerdir.
Sonra muslimanlar yine en önde ölüm kalm harbi yapacak ve ancak gâlib
olarak geri dönecek olan öncü fedâîler tâifesini çkarrlar. Müteâkiben
aralarna gece girib de çarpmaya mâni’ oluncaya kadar hepsi harbeder-
ler. Gece basnca slâm ordusu da dümân ordusu da geri çekilirler. Her
iki tarafn öndeki fedâî birlii yok olduu halde iki ordudan hiç biri gâ-
lib deildir. Sonra muslimanlar yine ölüm kalm harbi yapacak ve ancak
gâlib olarak geriye dönebilecek olan bir
öncü fedâîler birlii çkarrlar.
Müteâkiben ordulartâ akam oluncaya kadar harb ederler. Akam olun-
ca slâm ordusu da düman ordusu da geri çekilir. Fedâîler birlii yok
olduu halde ordulardan hiç biri gâlib deildir. Artk dördüncü gün ol-
duu zaman slâm ehlinin bakiyyesi onlar üzerine hücûma geçer. Bunu
ta’kîben Allah hezimeti düman üzerine klar ve öyle muazzam bir öl-
dürüme ve ktâl olur ki — ya misli görülemiyecek olan demidir, yahut
da : Misli görülmemi olan demidir — hattâ ku cinsi o çarpan ordu
ferdlerinin yanlarndan uçar da bir türlü onlar geride brakamaz, nihâ-
.

KTABU’L-FTEN VE ERATI’S-SA'A 433

yet ölü olarak yere düer. (Harb o kadar çetin ve ifnâ edici olur ki) bir
baba (meselâ) yüz ferd olan oullarnn hepsini harbe hazrlayb yollar
da sonunda onlardan bir tek adamdan baka kimsenin kalmadn gö-
rür. Artk sonunda hangi ganimetle ferâhlamhr? Yahut hangi mîrâs ara-
larnda bölüülüb taksim edilir? Onlar bu hal üzere bulunduklar bir
srada birdenbire bundan daha büyük ve daha çetin bir harb daha çk-
tm iidirler. Akbinde dellâl onlarn yanma gelir de Deccâl’n, onla- :

rn zürriyyetleri (âileleri ve vatanlar) içinde, kendilerinin yerine geç-


diini ve onlara halef olmu olduunu i’lân eder. Bunun üzerine slâm
-

ordular önlerindekileri (olduu gibi) terk ederler de kendi vatanlarna


doru yönelirler. Ve bu yönelmede de on tane süvariyi öncü olarak or-
dunun önünde yola çkarrlar.* Burada Rasûlullah (S) «Ben o öncü su- :

vârîlerin isimlerini, babalarnn isimlerini vc atlarnn renlerini de kat’î


olarak bilmekdeyi"' nlar o zamanda yeryüzü üzerinde mevcûd olan '

suvârîlerin en hayrllardrlar yahut O zamanki yer üzerinde bulu- — :

nan en hayrl suvârîlerdir » buyurmudur. Râvî bn Ebî eybe kendi —


rivâyetinde Câbir’in olu Useyr’den demidir.
:

( ) Buradaki râvî de, Câbir’in olu Yuseyr’in Ben îbn : :

Mes’ûd’un yannda idim. Derken krmz bir rüzgâr esti... dediini yuka-
rki hadîs tarznda sevk etmidir ve îbn Uleyye’nin (37 rakaml) hadîsi
daha bütün ve daha doyurucudur.
( ) Buradaki râvî, Câbir’in olu Useyr’den diyerek onun:
:

Ben Abdullah ibn Mes’ûd’un evinde idim. Ev azna kadar dopdolu idi.
Derken Kûfe’d© krmz bir rüzgâr esti... dediini rivâyet edib yukarki
bn Uleyye hadîsi tarznda zikretmidir.
(
NT )

••.* • *
- ^

4
J V


£
f yJ ^0 C
j t* Cj (n**) — fA
j.» o: o* Je j> J ç
^ ',r. v*' .* . r. • -

U
-» *


'.i*
o Ü jû j,'
rU . \ l a:c ijüVj
- J ’J2
v>
. » • > .

^ u •
*» ~ 2 *\
^ \
f
J
^

jhh
*,

. a -i
^ «j j *: j » Jk û.vii
*

. < «il LzLî jÇjl jj


' t.1' -
vs' c:
C : '/s ^ JÜ 3^

S. Müslim; C. 8, F — 28
»

434 SAHH-1 MÜSLM

(12) DECGÂLDEN EVVEL MÜSLMANLARIN YAPACAKLARI


FETHLER BÂRI

38 —Câbir ibn Semure’den Nâfi’ ibn Utbe öyle


(2900) : :

dedi Biz bir gazvede Rasûlullah’m maiyyetinde ia'k.


: Derken Marib
tarafndan bir cemâat Peygamber’in yanma geldiler. Üstlerinde yün el-
biseler vard. Peygamber’e tadan yüksek bir tepenin yannda rasgeldi-
ler. Kendileri ayakda duruyorlar, Rasûlullah ise oturuyordu. Nefsim ba-
na : Onlarn yanna git ve Rasûlullah ile onlarn arasnda dikel de onlar
Rasûlullah’a bir sûikasd yapb öldürmesinler dedi. Sonra Belki Ra- :

sûlullah onlarla gizli bir ey konuacakdr dedim. Müteâkiben yanlarna


gelib Rasûlullah ileonlarn arasna dikeldim. Orada Rasûlullah’dan dört
kelime ezberledim ki ben onlar elimde dâima hâzr tutuyorum. Rasûlul-
lah (S) öyle buyurdu «Sizler Arab yarmadasn feth için gazâ yapa-
:

caksnz. Allah onu sizlere açb fethe muvaffak klacakdr. Sonra Fars
diyârn feth için harb edersiniz. Allah onun da fethini müyesser edecek-
dir. Sonra Rûm’a gazâ edeceksiniz. Allah onu da sizlere açacakdr. Son-

ra Deccâl ile harb edeceksiniz. Allah onun da fethini muvaffak kla-


cakdr». /
. Nâfi’ : Yâ Câbir! Biz, Rûmlar feth olununcaya kadar Deccâl’n çka-
can görmüyoruz — yahut zannetmiyoruz — dedi.

>tj J-y/ÛJ ' 1


jr \
:
(\r)

j) Z}5 yj-l'S (rw) - r*


Â-U-fi J jUil (
: jl Ji- VI JÜ J . t* 'Jk-\ :
JÛ ) _ jUjl ikil)'
3 ..

Zh : Ü6 UJti' j y . j\ y
. « ou j*» ^L» jj ~
fjp- ç
ji~
y VI 8 îJk • -v • ' « ? j ur ü


fy
m y;' tJ.îj' j 1
V j ms ‘ i.
j (
JÇjJlj t jLjlI 'jT üi

*
4 O? ^ i j

(13) KIYAMETN KOPMASINDAN ÖNCE MEYDANA GELECEK


OLAN ALÂMETLER HAKKINDA BÂB
39 — Bize Sufyân ibn Uyeyne, Furât el-Kazzâz’dan,
(2901) :

o da Ebu’t-Tufeyl’den tahdîs etdi. Huzeyfetu’bnu Esîd el-fâri


(R) öyle
» »

KiTABU L-FTEN VE ERÂTt'S-SA’A 4^5

dedi : (kyâmet hakknda) müzâkere eder halde iken Peygamber


Bizler
(S) apanszn üzerimize çkageldi ve «Neyi müzâkere ediyorsunuz?» :

diye sordu. Orada bulunan sahâbîler Kyâmeti müzâkere ediyoruz dedi- :

ler. Peygamber «Sizler daha evvel on alâmet müâhade etmedikçe asla


:

kyâmet kopmyacakdr» buyurdu. Ve unlar zikretdi: «Duhân, Deccâl,


Dâbbetu’l-ard 22 günein maribden domas, îysâ Aleyhisselâmm nuzû-
,

22. Dâbbetu’l-ard’m zikredildii âyet ve bununla ilgili bir tefsir özeti :

: Ve o söz, kendileri aleyhinde vukua geldii zaman yerden bunlar için bir dâbbe çka-
rrz ki bu, onlara insanlarn âyetlerimize fcat’t bir kanâat beslemezler idiini (ba§larm,a

kakarak) söyler » (en -Nemi: 82).


«Debb ve debîb, hafif yürüme, debelenme demekdir. Hayvanatda ve ekseriye ha-
erâtda kullanlr. çkinin bedene yaylmas ve bir çürüün etrafna sirayeti gibi hare-
keti gözle idrâk olunamyan eylerde de kullanlr. Ddbbe kelimesi de bundan fail olmak
i’tibâryle asl lugatda «mâ yedubbu (= debb eden, debelenen), demek olur ve halde u
imendifer, otomobil, bisiklet gibi otomatik eylere dahi lügatin aslna nazaran dâbbe
demek sahih olabilecek ise de, lisanda kullanlmas hayvana mahsûsdur. Hatta -örf de
dört ayakl hayvanâtda ve oiar içinde bilhassa beygirde daha ziyâde müteâref olmudur.
Bufunla beraber « Allah her hayvan sudan yaratd . te bunlardan kimi kam üstünde
:

yürüyor kimi iki


, aya
üstünde yürüyor, kimi de dört aya üstünde yürüyor Allahy .

ne dilerse yaradr Çünkü Allah her eye hakkyle kaadirdir » (en-Nûr: 45) âyetinden
.

anlald üzere her hayvanda kullanlr. Hayvan lafzna mürâdif gibidir. «Yerde yü-
rüyen hiç bir canl hâriç olmamak üzere nzklan Allah'n üstünedir,. .m (Hûd: 6) âye-
tinden anlalan da budur. Binâenaleyh hayvan gibi insana da tlak olunur. Bu âyetde
Dâbbe nefire olarak vârid olmasndan bunun bildiimiz dâbbelerden bambaka bir dâbbe
olmas tebâdür eder. « Kendilerine kelâm eden bir dâbbe terkibinden zâhir olan ise,
bunun nâtk hayvan ya’nî insan olmasdr. Tefsirler de bu iki nokta etrafnda dola-
makdadr.
Râgb, el-Müfreddt’nda bu konudaki öyle özetlemidir Bu (en-Neml: 82)
sözleri :

âyeti hakknda denildi ki «dâbbe tandmzn


hilâfna bir hayvandr ki çkmas kyamet
srasna mahsûsdur». Bir de denildi ki: «Bununla cehâletde hayvanlar menzilesinde olan
erli kimseler kasdolutmudur». Bu takdirde* dâbbe bütün mâ yedubbunun ismi olarak
cem olmu olur. Hâin’in ceminde hâine gibi. Kadi Beydâvî ve ba’z hadîsciler bunu
cessdse olmak üzere göstermilerdir ki bir hadîsde vârid olduu üzere cessâse, Deccfil
için haberler tecessüs eden casus demekdir. Ebussuûd da diyor ki bu dâbbe Cessâse’dir.
Bundan cins ismi ile ta’ bîr oiunub bir de ta'zîm tenvîni iie mübhem klnmasnn te’kîd
olunmas ânnn
garftbetinu ve vasflarnn beyân tavrndan hâriç olduuna delâlet eder.
Bu münâsebetle hadîsde gelen baz garîb rivayetleri kaydetdikden sonra unu da ilâve '

ediyor ki Hz. Alî’den öyle rivayet olundu Kuyruu olan bir dâbbe deil, sakal olan
: :

bir dâbbedir demi, bir racul olduuna iâret eylemidir. Fakat mehûr olan, bir dâbbe
olmasdr. üphesiz Kur’ânda dâbbe ta’bîr olunduu için dâbbedir. Lâkin racul de bir
dâbbedir. «Onlara kelâm edecek bir dâbbe buyurulmas ise bunun bir insan olmasn
ta’yîn için zâhir bir karinedir. Burada kelâma mecazî ibr ma’nâ vermek veyahut «tü-
kellimukum (= onlara kelâm eder)» fiilini söylemek ma’nâsma deil de yaralamak ma’-
nâsna teJciîm’e hamletmek zahirin hilâfmadr. Garîb rivâyetler ile Kur'ân zahirinden
çkarmak îkânma halel getirmekdir. ;

.
Kald ki Ahmed, Naim Hammâd, Abd
ibn Humeyd, Tirmizî hasen
Tayâlîsi, ibn
diyerek, îbn Mâce, bn bn Eb
Hatim, bn Merdûye ve Beyhakî gibi
Cerîr, îbn Münkir,
zevatn Ebû Hureyre’den tahrîc eyledikleri bir hadîsde Rasûlullah (S) buyurmudur
ki Dâbbetu’l-ard, Musa’nn asas ve Süleyman’n mührü beraberinde olarak çkacak,
:
^ j x »

43Ü SAHH -1 MÜSLM

lü, Ye’cûc ve Me’cûc’un arkda, biri garbda, biri de Arab çkmas, biri
Yarmadasnda olmak üzere üç husûf ya’nî arzn çöküntüsü. Bu alâmet-
lerin sonuncusu ise Yemen’den çkb da insanlar toplant yerlerine doru
önüne katarak süren bir atedir».

& *

•* *
o j jc
»
Lri; . j url; .

^
j ^

^ tj : 3^ •
û 3 ûc ^ ‘
tJ
1

j ^5C' ,j>- o S^j v ;aln j[ d jiî ÂiCj : u» a ? jyj^ u » 3k» l: i|


;


^ , .

4
> . ^

4 s y J,»-
^ ^

^ 4
- .
#

j ' ^
*

"
j

: O
*
.

- » ' -
* - t t l • /

},
.

- * #
>s I • .
• > «• > J • • VII " S - -

JJ.C y> J i
cr— ‘ > ‘ o®/»' \

*5* vi\!o j:- * cJ ' ‘


J âc ' O 3>" A r
c
ti* :
V-1 3^
o-^' J 1- 1
^;.J :
y j^3 •
£^1* fO* oj JjJ' :
yj 3»j •

40 — ( ) : Huzeyfetu’bnu Esîd (R) dedi ki : Peygamber


mühür mu’minin yüzünü parlatacak, asâ ile kâfirin burnunu kracakT însanlar sof-
ile
raya toplanacak, mu'min ve kâfir tannacak».
Bu hadîse nazaran da bu dâbbe maddî ve ma’nevî harikulade bir kuvvet ve sal-
tanat ile zuhur edib büyük bir slâm devleti tekil edecek bir hurûc sahibi olmu
olu-
yor. üphe yok ki Musa’nn asas ile Süleyman’n mührünü hâiz olan
zât büyük bir
ahsiyet olacakdr. Hem de erlilerden deil hayrl kimselerden olacak. Çünkü mu’mi-
nin yüzünü güldürecek, kâfirin burnunu kracak. Ayetde -Bu onlara insanlarn âyet- :

lerimize kat’î bir kanâat beslemezler idipini söyler» buyurulmas da


bunu iktizâ edi-
yor. u
halde buna dâbbe tesmiye edilmesinin vechi, onun kâfirlere kar» haîn olacan
ve yüce Allâh’a nazaran onun çkarlmas zor bir i deil, yerden âdi bir
dâbbe çkar-
mak gibi kolay olduunu anlatmakdr. Burada baz haberleri de kaydedelim :

a. bn Cerîr’in Huzeyfe ibn Esîd’den tahrîc etdii üzere «Dâbbenin üç hurûcu :

vardr: Birisinde baz bâdiyelerde çkar, sonra gizlenir. Birisinde de emirler (kuman-
danlar) kanlar dökerken baz ehirlerde çkar, yine gizlenir.
Sonra da insanlar mescid-
lerin en ereflisi, en büyüü ve en faziletlisi nezdinde iken
arz kendilerini frlatmaya
balar. Derken halk kaçr, mu’minlerden bir tâife kalr, bizi Allah’dan
hiç bir ey
kurtaramaz derler. Dâbbe de onlarn üzerine çkar, yüzlerini iri inciden
yldz gibi cilâ-
landrr. Sonra hareket eder. Artk ne ta’kîb eden yetiebilir, ne
kaçan kurtulabilir.
Bir adama varr, namaz klyordun Vallâhi sen namaz ehli deilsin, der
yakalar. Mu’-
minin yüzünü aartr, kâfirin burnunu krar» dedi. O zaman
insanlar ne halde olur?
dedik. «Arazîde komular, mallarda ortaklar, seferlerde arkadalar
gibi» dedi.
b. lim ehlinden bir çoklar dâbbenin hurûcu emr
b’l-ma’rûf ve nehyi ani’i-
münker terk olunduu vaktdr demiler. bn Umer’den rivayet edilmidir
ki (en-Neml-
82) âyeti, ma’rûfu emr ve çirkinlii nehy terk olunduu
vakit demidir. Buna göre
-üzerlerine fcnvl hakk olduu zaman», muslimanlar da bozulub
aleyhlerinde hüküm hakk
olduu yakt demek oluyor» (Hakk Dîni, V, 3701-3704).
KTAHU’L-FTEN ve Eî?KATI'S-SA a 437

(S) bir gazvede idi. Bizler de ond.n daha aa yerde bulunuyorduk.


bir

Derken Peygamber apanszn bizim yanmza çkageldi ve:



Ne konuuyorsunuz? diye sordu. Bizler :


Kyameti konuuyoruz dedik. Peygamber :


Daha evvel on âyet (ya’nî alâmet) meydana gelmedikçe kyamet
kopmaz Merkda bir yer çökmesi, Maribde bir yer çökmesi, Arab ya-
:

rmadasnda bir yer çökmesi olmak üzere üç tane yer çökmesi; Duhân,
Deccâl, Dâbbetu’l-ard (yer hayvan), Ye’cûc ve Me’cûc’un çkmas,
güne-
in garbdan domas, Aden arâzîsinin en uzak yerinden çkb insanlar
göç ettirecek olan bir ate!» buyurdu.
'
u’be dedi ki Bana Abdulazîz ibn Rufey’, Ebu’t-Tufeyl’den, o da Ebû
:

Sarîha’dan Peygamber’i zikretmiyerek bunun benzerini tahdîs etdi. Bura-


daki iki râvînin biri onuncu alâmet hakknda: Meryem olu ysâ Aley-
hi sselâmm inmesidir dedi. Dieri ise, insanlar denize atan bir rüzgâr -

dr dedi.

(. )--t\

\4 :£ ö' J y~ ) f' J} O c ^ '•


$
• <)_îc .

I
j\i cJ: >. p ^J_T J '
)J 'i',
ç** J j" : :
^
: ju '<Sj yj .
jc ^
S-/^ J. j c '
</ :
V“ ^
• j :
(‘s c?-i: O A3"'

& :
3& L* s* S) D c tf : J .

• ^ '••• .*1 . ['* .



-i'U
>*#

< a.Vjj J jj
y
1)1 Ac Vc <!»- L*j^- . <x'l _a!c J- -*3 ^ :
l“*" A i
'
*
4 i

. û' j : JU • â* ‘
J: aja ^ ü.' â fr

. - .
- ''il.

. } Jl Juc"
/ J % : J«

41 _ ( ) : u’be
Bize tahdîs etdi : Furât öyle demidir :

Ben Ebu’t-Tufeyl’den Sarîha’dan tahdîs ediyordu. Ebû Sa-


iitdim o, Ebû
rîha: Rasûlullah (S) bir çardakda idi. Biz de çardan altnda
oturub ko-
438 SAHH-l MÜSLM

nuuyorduk... dedi. Râvî burada da hadîsin bütününü yukardaki hadîs


gibi sevk etmidir.

u’be : Ben Furât’a : nsanlar bir yerde konakladklar zaman (ate


de) onlarla beraber konaklar. nsanlarn ölen istirâhat yaptklar yer-
de (ate de) onlarla beraber durur dediini zannediyorum dedi.

u’be dedi ki : Keza bu hadîsi bana bir adam Ebu’t-Tufeyl’den, o da


Ebû Sarîha’dan da tahdîs etdi. Ebû Sarîha burada hadîsi Peygambere ref’

ve isnâd etmemidir. Bu iki râvînin birisi Meryem olu îysâ’nn nuzû- :

lu, dedi. Dieri de nsanlar denize atan bir rüzgâr, dedi. :

( ) : Burada da u’be, Furât’m Ben Ebu’t-Tufeyl’den iit- :

dim, o Ebû Sarîha’dan tahdîs ediyordu. Ebû Sarîha: Biz konuuyorduk.


Derken Rasûlullah yüksekden ya’nî üst tarafdan bize bakb muttali’ oldu
dediini (40 rakaml) Muâz ve (41 rakaml) bn Ca’fer hadîsleri tarznda
rivâyet etdi.

bn Müsennâ dedi ki : Bize Ebû Nu’mân Hakem bnu Abdillâh tah-


u’be, Abdulazîz ibn Rufey’den, o da Ebu’t-Tufeyl’den, o da
dîs etdi. Bize
Ebû Sarîha’dan yukarki hadîs tarznda rivâyet etdi. Burada Onuncusu :

ise Meryem olu ysâ’nm inmesidir dedi.

u’be : Abdulazîz, hadîsi peygambere ref’ ya’nî isnâd etmedi dedi.

^ (' 0

\' • ' * > % • > • • ' J • T"# " £ _ . .


i )
ij J)*-' • ^*3 J)
.
\

'

<jÇ-^ O V* J>- — IX

(J? p . ÎJÛ ^ \ i ’j'jr'


J
: ,
j\ Jli : Js \ i w_A«-l D' y c
t J?
x >- •
<S *^r Dc ü ^ & x>- •

. ji o>
* «*
jl % r# ’J ÛCji }Jv v . 36 % i» ay-S a : }\ j* 'Â*

.« J.VI ül U'
UsA- ^-1
(14) «HCÂZ ARAZÎSNDEN BR ATE ÇIKMADIKÇA
KIYÂMET KOPMAY ACARDIR» BÂBI

42 — (2902) : Ebû Hureyre(R) haber verdi ki Rasûlullah


(S) öyle buyurmudur : «Hicaz arâzîsinden bir ate çkmadkça kyamet
. :

k.tAbu'l-ften ve erAtI's-sA-a 439

kopmyacakdr. Öyle bir ate ki Busrâ’daki 23 'develerin boyunlarn ziyâ-


landracakdr» 24
.

23. Busrâ , Sûriye’deki Havran kasabasdr. Vaktiyle Dou Roma imparatorluunun ma’mûr
bir ehri ve Hristi yanln
merkezlerinden biri idi. slâm âleminin Kûmlarla ve
dinî
Hristiyanlarn ilk siyâsî ve askerî çatmas burada vukû’ bulduundan bu ehir hadîsde
ve slâm tarihinde çok zikrolunur.

24. Bu ate hâdisesini bn Adiyy el -Kâmil adl cerh ve ta’dîle dâir olan eserinde H^. Umer’e
varan bir senedle öyle rivayet etmidir «Hicaz vadilerinden bir vadide ate seli akma-
:

dkça kyamet kopmaz...» ârih bn Hacer Bu hadisde zikrolunan ate VII nci hicret
!
:

asrnda Medine’de zuhûr eden atee uygundur diyor. Hicri 654 târihinde vukû’ bulan
bu ate ve ziyâ hâdisesinin meydana geli ekli bir çok kitâblarda tafsil edilmidir
Msr’n en mehur âlimi olan Kastallânî Kutbu’n-Dîn, «

jUd-'jL = cumelul-iycâz jVl-i’caz bi-nâri’l- Hicaz» adl müstakil bir eser de
yazmdr. Müellif Kutbu'd-dîn Kastallânî o devirdeve 648 tarihinde vefat etmi yaam
olduundan bu hususa ivây etlerinin kymeti yüksekdir.
dâir
Yine o asrda yaam olan Endelüs’lü emsuddîn Kurtubî (671) ile âm’l Ebû
âme ihâbuddîn (665) dahi bu hâdiseyi, hâdisenin zuhûrunu müteâkib yazdklar ese-
rinde bahsetmilerdir.
te
bu tabîat hâdisesini âm’n, Endelüs’ün ve Msr n
en seçkin bu üç âlimi eser-
lerinde bahsedib bildirmilerdir. Bu müelliflerin verdikleri müterek ma’lûmata göre bu
ate ve ziyâ hâdisesi müdhi bir yer sarsntsndan sonra zuhûr eden volkanik bir in-
difân eseri olduu husûsudu*.
Kurtubî Tezkirc’snda der ki Hicâz ktasnda, Medine’de bir ate zuhûr etdi. Bu
:

ate büyük bir zelzeleyi müteâkib çkd. Hicretin 654 yl Cumâda’l-âhirinin üçüncü günü
ve dördüncü gününün gecesi yatsudan sonra, gecenin ilk üçde birinde iddetli bir yer
sarsnts balad. Cumua günü kuluk zamanna kadar devam etdi. Sonra deprem dürdü.
Volkan indifâ balad. Bu feveran Kureyza mmtakasmda ve Ten’îm’in Harre tarafn-
daki düz sahasnda — Ebû âme bu mevkiin Medine’ye yarm günlük mesafede oldu-
unu bildiriyor — zuhûr etmidir... Kurtubî bu ate tûfanmdan krmz ve gök bir sel
teekkül edib önüne gelen kayalar ve tepeleri sürükleyerek akmaya baladn ve hâ-
disenin devam srasnda gök gürlemesi gibi korkunç iniltiler duyulduunu ve nihayet
selin Rekbi Irâkî menziline varb orada da gibi muazzam bir sedd meydana getirdiini
bildiriyor. Devamla Bu cehennemi ate Medine’ye de yaklad ise de Peygamberin
:

hürmetine Medine’de esmeye balyan serîn bir rüzgârn te’sîri ile Medîne bu âfâtdan
masûn kald ve Yemen tarafna akarak bir köyü yakt diyor. Yine Kurtubî, baz dost-
larnn be gün kadar Medîne ufuklarnda bu atei ve ziyasn gördük dediklerini, Mek-
ke’den ve Busrâ’dan görüldüünü duyduunu da haber veriyor.
Ebû âme Abdurrahrnân ihâbu’d-dîn de, Kitâbu’r-ravdateyn fi-ahbâri’d-devleteyn
adl eserinin zeylinde Bu hâdisenin vukuu tarihi olan 654 senesi aban ay balarnda
:

am’da bu hâdiseye dâir müteaddid mektûblar alnd. Medine’de zuhûr eden Büyük
hâdise bu mektûblarda îzâh ve tafsil edilmidi. üphesiz ki bu tabiat hâdisesinde Buhar
ile Müslim’in rivâyet etdikleri haberi tasdik vardr diyerek metindeki Ebû Hureyre ha-

dîsini zikretmidir.
O devrin frnyük müelliflerinden olan Nevevî (öl. 676) de :Bu atein zuhurunda
bütün amahalisi arasnda ilmi bir tevatür vardr. Vc be gün görülmüdür demidir
( Kitâbu’l-iymân)
Peygamberin, vukû undan yedi asr önce haber verdii bu tabîat hâdisesinin haber
verildii gibi tahakkuk etmesi üphesiz ki nübüvvetinin doruluuna en canl âhidle-
ridcn biridir (Tecrîd Ter. XII, 329-332).
«

440 SAHH-Î MÜSLM

;cu. jj ^i/, >> jCj^\ ('«)

'
J:«~ 3 ij-V' k.x». • -*jÛl îj* (
T '* r )~ T
*Va 1 lljl ^L.r b «II' J j-j Jl* : ji» • J.j* \j\ sj
c ‘
t o* 1
Qr>^> d*'

- r " • î
a wMf-• «i
Jl

)L* \-v5"j 'û5^: jli î o_A*0 vi\J i : j!/ : ^u» j J\j

(15) KIYÂMETDEN EVVEL MEDNE’NN MESKÛNYET VE


MA’MÛRYET HAKKINDA BÂB
43 —Ebû Hurey'e (R) öyle dedi: Rasûlullah (S):
(2903) :

«Meskenler Medine’deki Ihâb yahut Yehâb mevkiine kadar ular» bu-


yurdu.
Râvî Zuheyr dedi ki Ben Süheyl’e Bu îhâb yahut Yehâb denilen : :

yer Medine’den ne kadar mesâfededir? diye sordum. O kadar ve : u u


kadar mildir diye cevâb verdi.

4
d:<~ ûc ( O* 3"!»'' ^:
c
3) 3~ m\ ) 3 Lsje (tVt) — { i

<;lj' j Y ji; 41_U O-0 » ju «i'


3 j j\ •J.j* J \ *{/ < *JZ

. « l^ jY' c*.i" Yj 3 j\

44
45 — (2904) : Ebû Hureyre
(R) den (öyle demidir) Ra- :

sûlullah (S) «Ktlk


: senesi, kendisinde size yamur verilmeyen sene
deildir. Lâkin ktlk senesi, size yamur
de buna verilir, verilir rar en
yer yüzünün hiç bir ey bitirmez olduu yldr» buyurdu.

v'lr» '-J 3? 0 ' Os* s Tl ('^)

^ •%>•*** '
^
>
:
IJ
f*
l* ^>1
\
O
A *
A>- j
-

^
.* •'T"* 9
UA>
"

A : »—
- *• •
(t\. o
J
— £ o

.:«a Jr V\ » J /*•_. 3 yi." a*- ' i j* y ' jc

. ^la^ o > j«
;
: ,
<.:il 3 Y
(16) «FTNE MERIKDAN, EYTÂNIN BOYNUZUNUN
DOACAI YERDENDR» HADÎS BÂBI
«

K
— (2905) : Abdullah ibn Umer (R), Rasûlullah (S) dan
iitdi ki Rasûlullah dou tarafa yönelmi olduu halde «Haberiniz olsun :
J >

KtTA HU'L-FTEN ve ehAti s-sA a 441

ki fitne ite buradadr. yi biliniz ki fitne ite bu tarafda, eytânn boy-


nuzunun doaca yerdedir» buyuruyordu.

^^
^• * * + 1 • } * * * ) P•
-*

J
« .fi 9+ T
b ? .
*

Ju' â
/, fi * « «

j
>

<£jy^
|
rn

J* J
l> . fi 9 fi • /

(...)

a>- .
^J aLc [y: j 1> :
J . jlLsi

D O •-A-* jiis 4 A^u>> v X -Xlc J ) jl 1

jl j’Ji

. X& a:ç
gj§ ü\ 3 jLj fi :
cl J; J J <l HJ JÛ
46 — ( ) : Nâfi’, bn Umer (R) den tahdîs etdi ki Rasûlul-
lah (S) Hafsann kapusu yannda dikelib, eliyle de dou tarafna iâret
ederek iki yahut üç defa : «Fitne ite urada, eytânn boynuzunun do-
aca yerdendir» buyurdu
^
25
.

Râvî Ubeydullah ibn Saîd, kendi rivayetinde : Rasûlullah (S) Âie’-


nin kapusu yannda ayakda durdu dedi.

ü c V^r 1
üc ir*J. ü) t^i-1 .
^*4 ü &J- (jtm (...) — IV
. U 4* Âiflll
j[ U P ‘ 3Î* §|j£ ûl 5;: 1
[yc i «il
• ^
A& J

J U.

• a
^ • Ci«a Â::i)l jl li . î:
4 * iill j| £
47 — Salim ibn Âbdillaj, babas Abdullah ibn Umer
( ) :

(R) den Rasûlullah (S) dou tarafna yönelmi olduu halde


: «Dikkat :

edin! Fitne ite taraf dadr. Dikkat edin! Fitne ite utaraf dadr. Dik- u
kat edin! Fitne ite u
tarafda, eytânn boynuzunun tulü’ edecei yer-
dendir» buyurmudur.

< }y* j '+•&* t*- •


j£:i\vu (...)- m
üt ‘ üt ^r'j 8 J*» oy ^ £> • cK» ^ ^ »>'

«3 ^lûJ' J.y «

25. Bu hadîslerde Rasûlullah slâm arasnda çkacak fitnelerin, musibetlerin meneini haber
vermidir. Vefatndan sonra zuhur eden fitnelerin hepsi ark tarafndan meydana gelmi
olduundan bu haberler de Rasûlullah’n mucizelerinden saylr. Belki de bu hadîsler
müstakbel insanln yine arkdan, uzak arkdan kaynamas muhtemil olan Kzl Çin
Komonizm fitnesini de ifâde etmi olabilir.
eytânn boynuzu ta’bîri SAHH-1 MÜSLM TERCEMES, I, 109, 81 inci hadîsde
ve daha baka hadîslerde de geçmidi. Burada u kadar iâret edelim ki bu ta’br, kud-
ret, tahakküm ve iktidâr da remz etdii için eytânn oralardaki katmerli hâkimiyet ve
iktidârn ifâde edebilir.
. } )

442 SAHÎH-t MÜSLM


48

— ( ) : bn Umer (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) Âie’-


nin evinden dar çkd
kasdederek «Küfrün da douyu : ba ite u
tarafdan, eytân boynuzunun doaca yerdendir» buyurdu.

49
Jû v%\ ( 3 j-A o-M »
)
^ j\

3 Jrj >' .jû : ü J j\ c-V- : fl a; û\


. « jlh-JÜ' lij» ^«Ua>
jj U . L,!* iiLîll j\ U»
— Bize Hanzala haber verib dedi ki Ben Sâlim’-
( ) : :

den iitdim öyle diyordu Ben bn Umer (R) den iitdim öyle diyordu: :

Ben Rasûlullah (S) dan iitdim, eliyle dou tarafna iâret ederek öyle
buyuruyordu «Dikkat edin! Fitne muhakkak ite uradadr. Dikkat edin!
Fitne muhakkak ite uradadr!»

U&' h c
0; Of '33 AU 3 a3 (...) — û«

: a A AOi
50
a;; 3 ^ : Ot . ot ^ £Â 3 ' s i
J6 . ( ât jv S j

:3>; a0 ‘
ü. ' ^ u i
$\[
û' d
jAa*" a ^.>'3 « w* - ->-*
a? aj * a a; $Sfj& A a a*ja-
5'

^ s* jA»‘ *
y (c
3 •
<A W . *^r J lj
«
£W

• [‘ •/ J7 t *]
^
A* AlîAj y lHl.tij lA» cJij :
Aj nl Oîü iL». <
jAA* Ji

.
:
A ^
^ jOjj J/ÛA' Ol»

— Buradaki üç râvî tahdîs edib öyle dediler Bize


( ) :
:

bn Fudayl, babasndan tahdîs etdi. Fudayl öyle demidir Ben Abdullah :

ibn Umer’in olu Sâlim’den iitdim öyle diyordu: Ey Irâk ahâlîsi! Sizler
küçük günahdan ne kadar da suâl soruyorsunuz! Halbuki kendiniz ne
kadar büyük günâh iliyorsunuz! Ben babam, Abdullah ibn Umer’den
iitdim öyle diyordu Ben Rasûlullah (S) dan iitdim eliyle dou tarafa
:

iyrâ ederek «Fitne muhakkak ite uradan! eytânn


:
iki' boynuzunun
tulü’ edecei yerden gelir» buyuruyordu. Halbuki sizler biribirinizin bo-
yunlarn vuruyorsunuz. Muhakkak ki Mûsâ (peygamber) Fir’avn hâne-
dânndan öldürdüü kimseyi ancak bir hatâ olarak öldürmüdür. îte
bunun üzerine Azz ve Çelil olan Allah ona hitâben «...Sen bir de adam :

öldürmüdün de biz seni o gamdan kurtarmdk. Seni türlü türlü ibti-


lâlarla imtihana çckmidik. Bunun için yllarca Medyen halk
içinde kal-
‘ J u :

KTABU L-FTEN VE ERAtTS-SA'A 443

dm. Sonra da (hakkndaki) takdire göre (buraya) geldin ey Mûsâ!» (Tâ


Ha: 40) buyurmudur.
Hâvi Ahmed ibn Umer, Sâlim’den yapt -

rivâyetinde : «Semi’tu
(:::: iitdim)» demedi, demidir.

luil' <j j'jj s-«i J» (w)

(
^ û' : aIc Jl»
)
xjh J j — o \

SÛ Jî» : •j.j* J 1 [>*• ‘ â' ^ *


[$ ûc ö' l
- - ", Tr,

3 >»- • 1 ^-J^ oül ^ »jL-aJ AclJl V


üu . süiti y, lijÇi »2. Lîsj
(17) «DEVS KABLES
(TEKRAR) ZU’L-HALASA’YA
TAPMADIKÇA KIYÂMET KOPMAZ» BÂBI
51 — Ebû Hureyre (R) öyle dedi Rasûlullah (S)
(2906) :
:

Devs kabilesi kadnlarnn kçlar (tekrar) Zu’l-Halasa puthânesinin et-


rafnda (taVâf ederek) çalkalanmadkça kyamet kopmaz» buyurdu.
Zu’l-Halasa, Yemen’in Tebâle mevkiinde, câhiliyet devrinde Devs ka-
bilesinin ibâdet edegeldii bir put idi 26 .

xj j J j f w) —

j)
* ^
\
}
^
y \ (t e T
jc i
j ^ < »yQi
y ^_y yt j’a.**.
j A.Jk\ x^. . o jit j jiu trii : yu
0 <-£>)' 3 ^^ 3r !l
j J.JI Y U
3 jL' <il
3 yLj olr* cJÎi * OjU
ot' j J-j' j* : lûll J 3 CA> i lJ jt-'j {_ :

*;[ » J ÛrBi y3j='

•jkl & ^ j o- jV eu u, ^^:: p . '«it ,& ^


6
prM 3[ .a»- V J~»
26. Zu’l-Halasa, Yemen’de bir Puthânenin veya onun içinde bulunan bir putun ismidir.
Buna Yemen Kâ’besi denilirdi. Asl Kâ’beye de Kâbetu'-âmiyye denilirdi. Halasa ke-
limesi hâlis ismi failinin cem’idir. Güya orada tavaf ve
ibâdet edenler hâlis ve temiz
olurlarm da onun için böyle isimlendirilmidi. Rasûlullah Yemen’deki bu put evini
Cerîr ibn Abdillâh kumandasnda yüz elli su vârî göndererek yktrb yok etdirmidir.
Bu vak 'ay bizzat
Cerîr tafsîlatyle anlatr: SAHÎH-1 MÜSLM TERCEMESÎ, KTÂBU
FADAL'S-SAHABE, Cerîr ibn Abdillâh’m faziletlerinden bir bâb, 136 ve 137 rakaml
hadîsler, VII. cild, s. 399-400.
444 SAHlH-î MÜSLM

< 3 xj:\ v ÜjS- .


( 'Jh %J ) . £$ (...)

. >£-v uj; 1
^ .#

52 — (2907) öyle dedi Ben Rasûlullah (S) dan


: Âie (R) :

iitdim «LÂT VE UZZÂ (tekrar) ibâdet olunmadkça gece ve gündüz


:

gitmez (ya’nî zaman kesilmez ve kyâmet kopmaz)» buyuruyordu. Bu-


nun üzerine ben: Yâ Rasûlallah! muhakkak ki Allah «O, Rasûlünü u :

hidâyetle, hakk dîn ile, srf o dîni her dîne gâlib klmak için gönderen-
dir. sterse mürikler ho görmesin» (et-Tevbe: 33; es-Saff: 9; ve sonu

biraz farkl olarak el-Feth: 28) âyetini indirdii zaman, ben bunun ta-
mam olduunu zannediyordum dedim. Rasûlullah «üphe yok, o tamâm :

olma, bundan i’tibâren Allâh’m diledii zamana kadar devam edib gide-
cekdir. Sonra Allah ho bir rüzgâr gönderecekdir. Bu rüzgâr, kalbinde
bir hardal dânesimikdârnda iymân bulunan her bir nefsi vefât etdirecek
de kendilerinde hiç bir hayr bulunmayan insanlar kalacak. te o zaman
onlar tekrar atalarnn dînlerine döneceklerdir» buyurdu.

( ) Burada da Abdulhamîd ibn : Ca’fer, bu isnâdla yukar-


daki hadîs tarznda rivâyet etmidir.

y* ‘ü-h Jl* ^ ‘J^A 1


J -%^ 1
s*, t}*
fs* y

J \ < <Xs. Is J U» ^ i
J dlSU je. -lA- â (\ by) — ûf

-A *J
]
A ’J»- tj»
V » ^ 2/-J ü\ »j'j*
o* ‘

(18) «NSAN, DER BR NSANIN KABRNE URAYIB DA


BELÂNIN DDETNDEN DOLAYI, ÖLMÜ KMSENN
YERNDE OLMASINI TEMENN ETMEDKÇE
KIYÂMET KOPMAZ» BÂBI

53 — (157)
27
: Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) : «n-
san,dier bir insann kabrine urayb da Keki ben bu ölünün yerinde :

olaydm! diye temenni etmedikçe kyâmet kopmaz» buyurdu.

27. Bu hadîsin baka bir rivayeti ayni sahâbîden KTABU’L-IYMAN 72 nci bâbda geçmi-
dir (I, 206 -248*). Onun için buradaki hadîs de o hadîsin müteselsil rakamn almdr.
. J

KTAnU’L-FTEN VE EHÂT S-SA'A 445

aUj )
üf -X*ji _j
l-« 3 \ j ü O ^ Uv (• ) ® 1

: L& « ij.3* J/ ' *û c 4

+ *
JJ G c
'
4
3:5 3*
' 3* J :-* 5
/
: ^ '
kY
.

54
yi\ jf
4
;c; ’j; Ü5 m ^^ ^ 13 » «a 3/-j

. Si^31 Yl Jtj < _r-^3 ;


• 3*3 J

— ( )
: Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S) öyle
buyurdu : «Nefsim elinde bulunan Allah’a yemin ederim insan kabr
ki,

üzerine varb kendisinde dîn deil, sâdece belâ olduu halde sknt ve
bunaltsndan dolay kabr üzerine bürülüb bükülerek Âh keki ben 28 :

55
bu kabrin sahibi yerinde bulunmu olaydm! diye temenni etmedikçe k-
yamet kopmaz».

4
(
jC.lf' j\ /*) )
Xj jc J\/s Ga» . 3 \ >' Lisi?} (ta* a) — Oû


f^z'. cs~
a' <-$3'3 8 j-^ 3^» '• 3^ 1
°j. j* <J ^
‘ 3 3 \
fc

• ”
(J-* î <Jf 3 )\ Y j • 3-~* 3^ j
_ (2908) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Peygamber (S)

öyle buyurdu «Nefsim elinde bulunan Allah’a yemin ederim, insanlar


:

üzerine öyle bir zaman gelecekdir ki kaatil, hangi eyden dolay öldür-
56
düünü bilemiyecek, maktul de hangi ey üzerine öldürüldüünü bile-
miyecekdir».

& föj. :Y&


-.
’jYLC, O tyjj 0\ ü "J 3 > i? L^>J (...)
-

(jr-Â- 3^3 8 3j~j : 3^ ‘ •j’.j* J 3 O* ‘/3^ j.' <û c ‘ j' <ü c

a
J» 3 /£•" Y j .
J--> y**
V c^’. ,_A-" J® j t
(i
5-
V^ ^

• a jG' ,3 3 1
3" • £.«*" ü 3'* ^ 3\J î :
3:5*

.
.
jJw-Y' JT Jy ^ ,
. J-çlr !
1

3 \
jc j\_vT 3X> : J'J j\_ \ j\ <_ ' 3 33

— ( ) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) :

«Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, insanlar üzerine kaatil ola-
nn neden dolay öldürdüünü ve maktulün de neden ötürü öldürüldü-

28. Ya’ni o kimseyi böyle temenni etmee sevk eden ey dîn ve dînda'rh deil, fakat
tmt’rûz kald belâlar, mihnetler, ve dier zarar verici eylerin çokluudur.
)" ;

446 SAHÎH-1 MÜSLM

ünü bilemiyecei bir gün gelmedikçe dünyâ gitmiyecekdir (ya’nî kya-


met kopmayacakdr)» buyurdu. Bunun üzerine kendisine: Bu nasl olur?
diye soruldu. Rasûlullah «Here (ya’nî çok insan öldürme olacak). Kaatil :

olan da, maktûl olan da cehenneme gidecekdir» buyurdu.

57
V l»
. (
jV lââlS'j
) j \ ür'j (J. ' ^ Lsfr (v^) — oV
z - • '
^ ^ î < " ^ • ** 1 t • • * ~ *.
* \V^ 5 ^ i* «r
,

û c oj.j* ’ '

û c 4
^ j*j û c 4 ^ .3 û c
***h
c '•J • 3 ';*-*

. a 0 *1-1 ja * 1" A*idll LJ’jZ û

— (2909) : Saîd ibn Müseyyeb, Ebû Hureyre’yi Peygam-


ber 58
(S) den öyle rivâyet ederken iitmidir «Kâ’beyi (âhir zamanda) :

Habelilerden iki clz bacakl birisi tahrîb eder».

-
. .* i
- / '•
> î • . Vi.- •.
\
» - •: V ,v —
O c «
y. û* tr'>. d s- - «d (••) ÛA

'
jJ' ^ Â..SO' L/,2 » §j|| *
*i' clj-lj Jû : lH» «•i/.jAjl
*

_ •
<_>'
^ •

59
. « oJd •,.«

— ( ) : Ebû Hureyre (R) dedi ki : Rasûlullah (S) : «Kâ’-


beyi (âhir zamanda) Habelilerden iki clz bacakl birisi tahrîb edecek-
dir» buyurdu.

« ^.3d >y û c
60
(
e-*'. 3;> i; c i£l.i
JI
. a..i o i;;* ( - )
- ^
â" j— J* » jk «il jî ‘ jc. , cJI j 1
ji


« J»d >
— ( ) : Ebû Hureyre (R) den (öyle demidir) : Rasûlul-
lah (S) : «(Âhir zamanda) Habelilerden iki clz bacan sâhibi olan
bir kimse Azz ve Celîl olan ALLÂH’IN BEYTÎ’ni tahrîb edecekdir» bur
yurdu.
' •" * / •
/ • i
• .

j jy o c
\ • •
/
\ ^
• X

) J
.
"l l. •.
\
••

l/
0 m

J
— "V
l
jlk»ci Adin çji:y » ji» j 4
j» jl jc c.\:)i
g|| \ i
j ’js.

. « *1 —j»! ^lîll

— (2910) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) «Kah- :

tân oullarndan bir kii çkb da insanlan asâs ile sevk ve idâre etme-
dikçe kyamet kopmayacakdr* buyurdu.
> i s ^
K IT A H U L-FTEN VE ' ERÂT S-SA A 447

g
/
^,1 -
'
-/|/
jû;3
/ *
#
jJZjiI
^
Gfo.
L/ *
. îjjdijûlSr
J > •
**

" " |f
ju^Uv
",•< /• ta* •" ÎV *'
-v>

i /ta
“.il-- -î

c •->’— A ü.' c j* c <J” j***: *J a^-'a^c L a>. jii-l


ed" û ‘
û ^ :
m
.

61 . . :u:Jh 'j 3ii;t^-j ili; ’> tiUl'i fÇv Lii- v . J6


-b.3t»i
•"il
A.c
• ' *
j\.y
(
— .i'*'
A.c
J • -* , - . •’•'*
A-.t j
_
-’
, .. ,
• l A • • *.
,
* J •
b
/
.
.
.
)
I
_j
i _/^« c j i «J)' t : a _}>-[ :


Ebû Hureyre (R) den; Peygamber (S) «el-
(2911) ..- : :

Cehcâh denilen bir adam melik olmadkça günler ve geceler gitmeye-


eekdir (ya’nî kyamet kopmayâcakdr) » buyurdu.
Müslim
62
der ki Bu hadîsin râvîsi olan Abdulmecîd’in oullar dört ;

kardedirler. Bu kardeler erîk, Ubeydullah, Umeyr ve Abdulkebîr’dir. :

kfûl YU : (
yf j ü/Y 1 kili' j ) \ j \
j j Jyl y\ 'Cs'j# ('f n
y)

ji/u- % «ü (Ji v » Jfc
^y • *
1 ji i
d -*
'
ö; < t# 3‘j'
+ ,
& otk
+

63
.
«
';.l pü Uy jî.;t '
ûü pb-v j . i ->’jt ji»'j ";/>/; ilT Uy

— (2912) Peygamber (S) «Siz- : Ebû Hureyre (R) den; :

ler, yüzleri deri üstüne deri kaplanm kalkanlar gibi kaln etli olan bir

kavmle muharebe etmedikçe kyamet kopmaz. Ye keza siz, ayakkablar


keçe olan bir kavimle harb etmedikçe kyâmet kopmaz» buyurdu.

. -d r - j\ jc J'_ J si-\ • t >• ta* - ' • â UTsey (•••)


— "VT
*^5ÜlrUr Âdili
^
^r Y » <Â>l
1 /*j Jû : Ji» » ji * ^aÜJI ü/ 3 _ç»-l

. « ;;>ÖI j 4 ’^^rS • i }&


— ( ) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi: Rasûlullah (S) :

«Biz,kldan ayakkablar giyen bir ümmetle harb etmedikçe kyâmet kop-


maz. Onlarn yüzleri, deri üstüne deri kaplanm kalkanlar gibi (kaln
etli) dir» buyurdu.
m
Vn '
ol
\,* w î •
je- a.;x-c ür
W*

*
-t>* . <-^(3
' ? >•
' û
X
#*..«, _,
y^. J .' \lsj0j (•••)“ At1
, .

Y3 • Uj> 1
y.r\L" j>-
(
ÂclJl
ç
yj Y » cJU a»_ < s
j_ ja (j \ j*
(

. « Yl LâB iJncYI l
(Jv ÂdJl
, .

448 SAHH-! MÜSLM


64

— Ebû Hureyre (R) Peygamber’e ulatrarak riva-


( ) :

yet etdi ki, Peygamber (S) öyle buyurmudur «Sizler, ayakkablar :

keçe olan bir kavimle muhârebe etmedikçe kyâmet kopmaz. Ve sizler,


gözleri küçük, burunlar bask olan bir kavimle muhârebe etmedikçe k-
yamet kopmaz».

'<}>
« JS-
65 v ( ) v-& (•••)->

Cy < irj ^ £ü y v » 36 gg i a ^o i
^ ^ < J\

. a J-)l J •
V

— ( ) Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) öyle bu-


:

yurmudur : «Müslimanlar, TÜRK’le muhârebe etmedikçe kyâmet kop-


maz.66Onlar öyle bir kavmdr ki, yüzleri deri üstüne deri kaplanm kal-
kanlar gibi (etli)dir, kl elbiseler giyerler ve kl' ayakkablar içinde yü-
rürler».

J ^ l
O* y i ^ x> -

y LAü?
.
I (•• ) — T\
yi_!l Oy J» :J» ij.j* '>l

j l [ye « (*jl* (j

'

. a ca^vi jiL,

— Ebû Hureyre (R) öyle dedi


( ) Rasûlullah (S) :
:

öyle buyurdu «Sizler kyâmetden önce öyle bir kavmle muhârebe ede-
:

ceksiniz ki onlarn ayakkablar keçedir. Yüzleri krmzdr ve deri üs-


tüne deri kaplanm kalkanlar gibidir. Gözleri de küçük küçükdür».

3c?^ : V l* (
*
M' j ) J Jc } j>. J '^x j [isjj (r\\r) —
* ^

: 3l*
J

3b
v
-^r-y- : 34 »

*" J:’
J

J1
y.V

:
Jλ
-xlc

1‘
lo

3'> 0_l
: Jli

j*
G' û c
l
‘G y.^î-l ^‘Vfl J

Vj
" ^1“
>e» j*«J| JjJjC V
l
c/l

jl
f :

f -//J' Jr* O- 36 : • 3lâ O l


o; : ^ Yj "]>£_*
LPf- Y 31 fî~" 3*'

L:^ JÜI Âü.li- ^.1 j j j_,£^ gg


*.
I > *I>1
J» : jk
y . ij:* o^3-l


« bju «ju> V
. V YUi î y >"
: \.s. j'j* a. \ jf. yi 0^)1 :
j l
j iyii ^ V cJj 1
u

KTABU’L-FTEN VE ERATÎ'S-SA’A 449

. »tiyi . ( ;Jh ^ )
v.- öü .
î ü'u .
<£i S (• • •)

67 — (2913) Biz Câbir ibn Abdil-: Ebu’n-Nadre öyle dedi :

lâh’n yannda idik. Kendisi Irak ahâlîsine kafîz denilen ölçeklerin geti- :

rilmemesi, gümülerin toplanmamas zaman yaklayor dedi. Biz Bu :

nereden? diye sorduk. Acemler cihetindendir. Onlar bu vâridâtlar mâni’


olurlar dedi. Sonra da ân
ahâlîsine_de hiç bir dînâr ve müdy denilen :

ölçekle mahsûl getirilmemesi de yaklayor dedi. Biz Bu da ne taraf- :

dan olacak? dedik. Câbir H'mlar tarafndan dedi. Sonra Câbir ksa bir :

süre sükût etdi ve akbinde öyle dedi Rasûlullah (S) «Ümmetimin : :

âhirinde öyle bir devlet bakan olacak ki avuç avuç mal ve para avuç-
layacak ve bu mal adet olarak ihâtâ edib sayamyacakdr» buyurdu.
Râvî Cevheri dedi ki Ben Ebû Nadre ile Ebu’l-Alâ’ya: O halîfe’nin :

Umer ibn Abdilazîz olmasn düünür müsünüz? dedim. Onlar bu suâli-


me Hayr diye cevâb verdiler.
:

( ) Buradaki râvî de Saîd el-Cuveyriyy’den bu isnâd ile


:

yukarki hadîs tarznda rivâyet etmidir.

Jje ^ O i
ci-4 )
*

0*-*4^ J)* ü (t\> i) —

, J t
^ . ij (
'<& ö.l
U--1 ) 3 1

. « BU Î& V L> yj . 36 : 'J6 • ^

68 — (2914) : Ebû Saîd (R) dedi ki : Rasûlullah (S) : .Sizin


devlet bakanlarmzdan öyle bir devlet bakan olacak ki o, mal say
ile saymyarak avuç avuç saçacakdr» buyurdu. bn Hucr’un rivayetinde

ikinci bâbdân olarak « Y ahsil’mâle (= mah avuçlar) » demidir.


:

ui.nU.tiU (TMr/rMt) — VI
ûJ » Jjgâ â 'J
j-j 'j6 : Vû il .
y.V-j . :>J J jî IJBtJ'U.

. « A.i.Vj Jüt Urî jUj

‘ J.' b» *
J-?
. ü Ö '
j o; y.\ (•••)

* 5-*5 •
c?*" 0C ‘

S. Müslim; C. 8, F 29
. ,

450 SAHÎH-Î MÜSLM


69

— (2913/2914) Ebû Saîd ile Câbir (E) öyle dediler:


:

Rasûlullah (S) : «Zamann âhirinde bi halîfe bulunacak ki o, mal hiç


saymyarak taksim edecekdir» Duyurdu 21 .

£r!^. : vt . (
jüi S V JiüJ' j ) jliî o}j jîi' îî (tm •) —v •

j'A70 1)6 Îîjjl't JL^ jj ^ A.


: t‘\ : 1)6 « 6Gb jj ^ fcilfb jb. .

fljfe c-b AS < o66b A- A cs- A 'J6

t <-cl <î»
â -J A i's JA'Ja
. *

— (2915) : u’be tahdîs. etdi. Lbû Seleme dedi ki Ben :

Ebû Nadre’den tahdîs ederken iitdim. Ebû Saîd Hudrî (E) öyle demi-
dir : hayrl olan zât haber verdi Rasûlullah (S)
Bana, benden daha :

Handak kazmaa balad zaman Ammâr’n bam eliyle mesh ederek:


«Ey Sümeyye olunun iddetli musibeti! Seni bâiye olan bir cemâat
öldürür» buyuruyordu 30.

71
\V * •- V ^ " ^/ *• **' ^
^
l* -* *
'it* l m» m
sJm JU. U> A>- :
V
VI»
/f-
JcV! J -•'il
iU yr • |

J X+t-
ÇJ-jj j
i

(...)
\
— \\
I M. 'I' / ^ I ^ * J * l.a ,
*6 • # I
T^ â
.Aj^A3 fj j J^Lc. WjU*l
:
\J\> 3 J/ c3^-3 £

j jt £ r;i
, AV> A . Vi; jî ^ ^ rf iç p ’j p\
. ob L I
y*“'- : JÛ J aJÛ. C.» A” Jj . iib» 1 1 jA J

*
y. crJ \ 0 ‘Jj 41. J' « erli ® Jji J : #J»U A». Jj
— ( de u’be’den, o da Ebû Sele-
) : Buradaki iki râvî
me’den bu isnâdla yukardaki iki hadîs tarznda rivâyet etdi.
ki Nadr’n hadîsinde
kadar u
Bana, benden daha hayrl olan kimse, Ebû Katâde :

haber verdi ifâdesi vardr. Hâlid ibn Hâris’in hadîsinde Onu ya’nî Ebû :

Katâde’yi zannediyorum dedi ifâdesi vardr. Hâlid’in hadîsinde «Veyse» :

diyordu. Yahut «yâ Veyse’bni Sumeyyete! (= ey Sumeyye olunun id-


detli musibeti)!» diyordu, ifâdesi vardr.

29. Bu, saymadan avuç avuç datma ileri, mallar, ganimetler ve fetihlerin çokluundan
ve bir de o zâtn nefsinin cömertliinden ileri gelecekdir.
30. Bu çok kymetli iltifatn mazhar olan Ammâr, Sffyn’de Muâviyetu’bnu Ebî Sufyân’n
adamlar tarafndan öldürülmüdür. Emirul-mu’minîn Ali ibn Ebî Tâlib’e ka^ gelen
âm ehlinin, o tarihde bay ehli olduu bu hadîs ile sâbit oluyor.
Mu’minlerin imâmet
ve emareti ancak Hz. Hasen’in kendi gönlüyle çekilmesinden sonra Muâviye’ye
intikal
edebilmidir. Haber vermesinden otuz bu kadar sene sonra doruluu
tahakkuk eden
Peygamber’in bu haberi nübüvvet âhidlerinden biridir...
$ : »

KTÂBU'L-FTEN.VE ERAT'S-SA’A 451

>"• . S* r-* - - >*.> :;* * .• » - V >*. , i - , . v

f O A ac u j •
jiU> jj' A*£ u* A>- . \U>- J l/ J& j V 1
:
£
: Jli ÂIL b‘1». .
jJüc
(
i ^i-l :
j; l JÛj . L>*H : Â.Âc JCî
)
£»Ü â ji* lj ^-IN

;L«) tJ^ «1)1


3 J— ü\ ‘ ^1 jt ‘ *-*'
er* 1
(j— (J ^ Ü ^:*-“ ^ W-**;
. « ;icül ili)' d^.:â"
72

' ^ »..••' (
'* - «' . I
*' r* * î ,1 ' I' 1 • / * ' I «A»
I

J , / \
wVU- U) A>* vl> A>- A^c jj* A^^a^l A.c v j\>-
. j'^%1 \
Çy~J0 3
1
• #
-’
; .
j ^ V' /
— ^

. 4.:c •
§H>
yi yc I <i- f\ JC t U r i? t y_»JI j
O*-
36 "
J.' y>.
;*:•- O c 4 ^=c"

— (2916) : Bize u’be tahdîs edib dedi ki : Ben Hâlid’ 4-

den iitdim o, Saîd ibn Ebî Hasen'den, o da kendi annesinden, o da Ummu


Seleme’den
73 öyle tahdîs ediyordu Rasûlullah (S) Ammâr’a hitâben : :

«Seni bâiye olan cemâat öldürür» buyurmudur.


( ) Buradaki râvî de Saîd ibn Ebi’l-Hasen’den, onlar da
:

annelerinden, o da Ummu Seleme’den, o da Peygamber’den olmak üzere


yukarki hadîs gibi rivâyet etmidir.

ûc ‘ Oj~c
y '^j y 3:^1 &A 4.'ll y J jC' y \Jt-^
1

jc \
. \ (...) — Yf
. « bü> &« n* 3-:*ir » i a^S Ut 3jü Vi j 3; : ‘ I
< 3; ,
^h
74
— ( ) Ve bize Ebû Bekr ibn Ebî eybe tahdîs etdi. Bize smâîl
ibn brâhîm, îbn Avn’dan, o da Hasen’den, o da annesinden, o da Ummu
Seleme’den tahdîs etdi. Seleme (R) Rasûlullah (S) «Ammâr’ Ummu : :

bâiye olan topluluk öldürür» buyurdu dedi.

.
^Lll' \ L A>- . \ Il A»- .
^ ^ l ^X-; _y \

« criy üt 8
s@ u?-»
1

ûc ‘
•/./ j oc '
: 3^»

• « ‘ji ^.û Jl ’j »:36l 0^1-' U : I


j6

. î'4 Efîi'.siG / &jl : v6 , j/^ iü; S izi; ‘j:p r;j y ii-i ,

. itz j . d>v illi j


— (2917) : Ebû Hureyre (R) den (öyle demidir) : Pey-
gamber (S) : «Kurey’den bir ksm insanlar ileride ümmetimi, (fitne ile)
452 SAHÎH-Î MUSLÎM

helâka sürükler» buyurdu. Orada bulunan sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Bize


ne (yolda hareket etmemizi) emir buyurursun? diye' sordular. Rasûlul-
lah : «Keki
insanlar onlardan uzak bulunsalar!» buyurdu.
Buradaki iki râvî de Bize Ebû Dâvûd tahdîs etdi. Bize
:
u’be tah-
dîs etdi diyerek bu isnâd içinde yukarki hadîs manâsnda* rivâyet etdiler.

^ oU Ai » *\ a A 'Ji : 36

• r ; v
. d «i!

4**-'
2 vS h o)^i L Ji . fc^î
. ^ ‘

*^: â -
• •
v> [’
s!L\ . a!c
^
75 — (2918) : Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S) öy-
le buyurdu : «Kisrâ
(demek) dir. ölmü ba- Artk Kisrâ öldükden sonra
ka Kisrâ yokdur. Bizans Kayseri helâk olduu zaman ondan sonra Kay-
ser de olmayacakdr. Nefsim elinde bulunan Allâh’a yemin
ediyorum ki,
Kisrâ ile Kayser’in hazîneleri muhakkak Allah yolunda sarf
olunacak-
dr» 31
.

31. Eski Farshükümdarlarnn unvan Kisrâ, Bizans hükümdarlarnn unvân Kayser, Türk
hükümdarlarnn unvan ise Hâkân di. Peygamberin nübüvveti zamannda îrân
hüküm-
dârlnda mehûr Nûirevân’m torunu Hüsrev Pervz bulunuyordu. O sraca îrân
sal-
tanat sarslmamhükümdâr ölmemidi. Konumuz olan hadîsde «Kisrâ ölmü-
ve îrân
dür» diye mâzî sas
üe haber verilmesi, Kisrâ’nn ölecei ve saltanatnn çökecei
mu-
hakkak olduu içindir. Hakîkaten Hüsrev Pervîz'in öltynü îrân’n
çöküünün balangc
olmudur. Nihayet Hz. Umer devrinde meshûr Kadisiyye ve Nehâvent
zaferlerini mü-
teakb îrân devleti göçmü ve Hüsrev Yezgird, hükümet merkezi olan
Medâin’i terk
ederek srasyle Isfahân’a Rey ehrine Ferganaya kaçmdr.
Umer devrinin son zaman-
larna kadar Fergana’da gizlendi, nihâyet orada bir deirmende
öldürüldü. Hz. Umer îrân
zaferini müteakib söyledii bir nutukda Artk îrân devleti mahvolmudur
:
diyerek
Rasûlullah’n vaktiyle «Kisrâ ölmüdür» sûretinade verdii haberin
gerçeklediine isâ-
ret etmdir. Bu vak’a da Peygamber'in mu’cizelerindendir.
Bundaki dier bir mu’cize de Peygamber’in «Kisrâ’ dan sonra
bir daha Kisrâ yok-
dur» (ya’nî Iran saltanat ykldkdan sonra bir daha
eski istiklâl ve ihtiâmyle îrân
devleti kurulamyaacakdr) ihbarnn aynen tahakkuk etmi olmasdr.
Ayni durum Bizans devleti hakknda da tahakkuk etmdir.
Ancak bunu ta’kîb
eden hadîsde Bizans'n yklacann
muzarî sîgasyle bildirilmesi, bu kincinin
ykl-
nn tedricî olacana iaret gibi olmudur. Nitekim
Sûriye, Filistin ve Anadolu’da Kayser
hakimiyetinin zevâli tedricî olmudur. Evvelâ Sûriye
ve Filistin, muslimanlarm eline
geçmidr. Anadolu’da Kayser hâkimiyetinin zevâli ise buralara
Selçuk Türklerinin,
' .

KTAHU'L-FÎTEN ve erAT s-sA a 453

Buradaki râviler de Zuhrî’den yine Sufyân (ibn Uyeyne)-


:

nin isnad ve hadîsinin ma’nâsyle rivâyet etmilerdir.

ÛLi : Jlî . «j ^ Lrju- 3\fJ\ xVc


> • - -

j j Z2 (...)- n
i
'
1 f L*-
*

*.
sn > o/-: ü&i
£*—«-> j . » A»)^ua.
:

»
vv
\
jyo
^T s}

** s
i sn ^
* ""
.

^
. #.u>
' • r'"
/ îfttu
' \/
Y
‘ *
: y ^ f
. a *k\

76 •
— ibn Münebbih Bu (kitâb) Ebû Hu-
( ) : Hemmâm : ,

reyre’nin bize Rasûlullah’dan tahdîs etdikleridir dedi ve bir çok hadîsler


zikretdi. Onlardan
Râsûlullah (S) , öyle buyurdu biri de udur : Ve :

«Kisrâ helâk oldu. Sonra onun ardndan baka Kispâ olmaz. Kayser de
muhakkak helâk olacakdr. Sonra onun ardndan baka bir kayser olmaz.
Yemîn olsun ki Kisrâ ile Kayser’in hazîneleri de muhakkak Allah yolun-
da taksîm olunacakdr».

,• \' * • '> *
-m ' ' .>**..•**. •
JJT û e ‘ -£* c
y yt* X J
.
]] c c
J j*
r
^ J \L?m> (tMS)
. ..

— VV
cij *“*S;^>* t)“ c . S <S d
^ Jy-j ü'j •'
J^*

. x;~
77 —
Câbir ibn Semure (R) Rasûlullah (S)
(2919) «Kis- : : :

râ helâk olduu zaman ondan sonra hiç bir Kisrâ yokdur...» buyurdu
dedi. Bu râvî de musâvî olarak Ebû Hureyre’nin (75 ve 76 rakaml) ha-
dîsi gibi zikretmidir.

y
'* • I *"•
o* * :

^
'y J

,1
. '

~ '
<
: ^
**
^
>| ^ Ati<
62*
1
ib
-**| J ^ i •
y *

'
^
"'•l’ ^*»1 ^ •
(...)•*-

i*" • ««•
VA
#
O y> ^
|

"u? ->**
ot *. V** -
8 4y. JS.y’ j-j tJ
* '
£+*** : J» •*y' *" **
• i*. *


* ufd ^ ' d ^ £jrK J 1 i cfeî^Jt

. yi .
^upi ^ : 2 1)6

J ^ s ^ y6 ^ yii Jd s (...)

^
: .

. V; \y
j \ 'j;A ..
^ i)i
3^ CJLl : 36 o yu : 36 , w->

muhacereti ile balam ve Osmanl Türklerinin stanbul'u fethiyle de tahakkuk ctmi-


dir. Bu da Peygamberin asrlarca evvel bildirdii bir mucizesidir.
. » A

454 SAHtH-1 MÜSLM

( (
£+ 3'*S )
? Bfc ut>(w.)


S' J^ fet&A • " 1
i
J * .
J


â *-!
3
ti! â? ^ ' »j j*r" ^3J*1 ti" f
j" V » 3^ ! 4 I t .*^ :1 jfe « î ./*3Ü

j£ tf \
#
i j ^1 vfoj v : 1
$ .^1». 1^;. y i

5
gju ijLii' -p . 1 jj? uiç fy'
'

_
' -

.a fciCîd

.
^ir \ ^3 *i v vn v b û :

»
f jâ» j <$ j 3 $ vj y yy 3$ :

>
£ *jl j<%' \^\j *V| V <ijbl iaîA»
. *<J> 1 :
\J y>"
Y . Ç
j jT"y.* . a» Ju jJ'
j| : 3 ^*» H ^
' * . • • \
. « *<j*

. >, - ;• > 6 ^
. J* (...)

.
jji . »e.yt Üj .
y,» 3%, rs
78 — ( ) : Câbir ibn Semure (R) öyle dedi : Ben Rasûlul-
lah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu «Muslimanlardan —yahut mü- :

minlerden — bir topluluk Kisrâ hânedâmrin Beyaz Sarayndaki hazîne-


lerini muhakkak feth edecekdir*.

Râvî Kuteybe hiç ekk etmeyerek, muslimanlardan diye rivayet et-


midir.
.yv ... . . .

( ) : Simâk ibn Harb Ben Câbir ibn Semure’den iitdim.


:

Dedi ki: Ben Rasûlullah (S) dan iitdim... diyerek <78 rakaml) Ebû
Avâne hadîsi tarznda söylemidir.

Bize Kuteybetu’bnu Saîd tahdîs etdi.


(2920) Bize Abdulazîz (ibn
Muhammed), Sevr’den (ki o tbnu Zeyd ed-DeylTdir) o da Ebu’l-ays’-
dan, o da Ebû Hureyre (R) iîen tahdîs etdi. Peyganiber (Sj : «Sizler bir
' •i *

^- •'

— "

"""”
'

. N
-y 1
'
- '
" "i - -. .
I
- , I— . I - -I ...

IrSn saltanatnn ksa zamanda çökmesi Peygamber’in bedduasna da balana-


bir
bilir. Hüsrev Pervîz peygamber’in Islama da’vet için
gönderdii elçiyi öldürmü, mek-
tubu da yrtmd. Peygamber de : Onun mülkü parçalansn! diye ilenmidi.
Bizans hükümdar ise böyle bir kabalk yapmam ve bilâkis mektûbu
alm ve
Peygamber’in elçisini iyi karlamd. Belki de bu medeni ve iyi davranp,

Bizansm '
zevalinin tedricî olmasnda dahli vardr^, ' v *-
*> 1

Netice olarak îrân ve Bizans ülkelerinin servet ve zenginlikleri.


Peygamberin ha-
ber verdii Allah yolunda harcanmaya balanmdr.
.

KTÂBU’L-FTEN VE ERAtTS-SA’A 455

32
canibi karada, bir cânibi deryada olan bir ehir iitdiniz mi?» buyur-
du. Sahâbîler Evet iitdik yâ Rasûlallah! dediler. Rasûlullah
: : «îshâk
oullarndan 33 yetrrp bin kii o beldeye gazâ etmedikçe kyamet kop-
maz. Bu gâzîler o beldeye gelib konakladklar zaman silâh ile harb et-
mezler, ok da atmazlar. LÂ LAHE LLALLÂHU VE’LLÂHU EKBER
— Allahdan baka yokdur ve Allah en büyükdür
ilâh derler. Bunun üze-
rine o ehrin iki cânibinden biri düer.

Râvî Serve Onun ancak öyle dediini biliyorum demidir «Deryâ


: :

tarafndaki ksm düer. Sonra ikinci defa' LÂ LÂHE LLALLÂHU


VE’LLÂHU EKBER diyecekler. Akibinde ehrin dier cânibi de düe-
cekdir. Sonra üçüncü defa LÂ LÂHE LLALLÂHU VE’LLÂHU EKBER
;

diyecekler. Bunu ta’kîben kendileri için gedik açlacak, buradan ehre


girecekler ve ganimetlere nâil olacaklardr 34 Gâziyler ganimetleri tak-
.

sim etmekle megûl bulunduklar srada birdenbire imdâd isteyen bir


feryadc gelir ve Muhakkak Deccâl çkmdr!
: der. Bunun üzerini gâ-
ziyler her eyi terkederek geri dönerler».

( ) : Bize Sevr ibn Zeyd ed-Deylî tah-


Buradaki râvî de
dîs etti diyerek bu isnâd içinde yukarki hadîs gibi rivâyet etmidir.

\
32. ârihler bu ehrin KOSTANTIYNYYE olduunu söylemilerdir. Kamûs’da Kust mad-
desinde u
bilgiler veriliyor : Kustantyne ve Kostantyniyye, Rûm hükümdarlarnn
.

idâre merkezi olan ehrin ismidir ki fethi kyâmet alâmetlerindendir. Rûm lisânnda
ismi Buzntinya’dr. Etrafn çevreleyen sûrun yükseklii yirmi bir zira’ mikdârdr.
çinde bulunan kilise dikdörtgen eklindedir. ehrin bir canibinde dikili yüksek bir sü-
tün vardr ki çevresi takriben dört kulaç mikdardr. O sütünün tepesinde bakrdan
düzülmü bir at heykeli vardr ki üzerine bir kimse binmi, bir elinde ahundan yapl-
m bir küre tutub dier elinde parmaklan açk olarak o küreye gûya ki iaret eder.
O suvârî bu beldenin ve o kilisenin kurucusu olan Konstantin adndaki Kayserin sû-
retidir... Mütercim Asm efendi Kamûs metninden bu ifâdeleri terceme etdikden sonra;
mütercim der ki diyerek ehrin kuruluu, geçirdii safhalar ve nihâvet Türkler tara-
fndan fethi ve hâli hâzr durumu hakknda dört sahîfe kadar güzel bilgiler de vermek-
tedir (Kafnûs Ter. m, 111-114).

33. KadI Iyâd der ki Müslim’in, el-CAMlU'S-SAHÎH’inin bütün nüshalarnda böyle «îshâk
;

oullarndan» eklindedir. Bazlar: Ma'rûf ve mahfûz olan smâîl oullarndan eklidir


dediler ki, hadisin delâlet etdii ve siyâknn te’yd eyledii de budur. Zira Rasûlullah
bununla Arablar kasdetmidir. Bu belde de Kostanttyniyyedir (Nevevî).
Maamâfîh onlarla beraber smail oullarnn ve daha bakalarnn da bulunmas
muhtemildir. Ancak bunlarn hepsi musliman topluluklardrlar. Rasûlullah dierlerine
talîb yaparak Îshâk oullarnn zikriyle yetinmi olabilir (Aliyyu’l-Kaarî)

34. ehrin bu fethinin kyamete yakn ve Deccâlin zuhûrundan evvel olaca, çetin bir harb
yapmakszn sâdece LA LAHE LLALLÂHU VE’LLAHU EKBER tevhîd ve tekbîrleri ile
tahakkuk edecei ifâde edilmidir.
i

r
4. >(S SAHlH-1 MÜSLM

t -il JC- «l b*â> .


J.3
jr JU£ Ü“a.» . I
Jj J»l \zjr}0 (t\T\) ~ W
ls> Jr '.-M
'

A . Sj^l jljfcd # üi»^ u?* 51


^ ‘ ö 1
â*

. a \t»\* JL:i

olivy iÂ.’
r , jjUUVc ’J.V tfti. :V\î •
a-S jld 3 j (...)

• 5 '-^ A » J 4» j
79 — Ubeydullah, Nâfi’den, o da bn Umer’den tah-
(2921) :

dîs etdi ki Peygamber (S) «Sizler Yahûdîlerle muhakkak muharebe ede- :

cek ve onlar Öldüreceksiniz. Hatta ta Ey musliman! bir Yahûdî’dir : u


gel de onu öldür! diyecekdir» buyurdu.
(Buradaki râv de Ubeydullah’dan bu isnâd ile rivâyet
) :

etmi ve kendi hadîsinde «u arkamdaki bir Yahûdîdir!» demidir.

:'jii .;>'S^ jji-\ bd;.\Gü .


i&jyâ/fd (••)— A'


*jr -> *j«—' l
» cJÜ «il
J j— j jl ‘ _,-e ür «il a tc (i ^i-1 : £J jl,' \j o-.—
&*î üü jljSts^V
« .

!
P t : J>;

Umer ibn Hamze haber verib öyle dedi : Ben


Sâlim’den iitdim öyle diyordu: Bize Abdullah ibn Umer haber verdi
ki Rasûlullah (S) öyle buyurmudur «Sizler Yahûdîlerle harb edecek-
:
:

siniz (ktâl o kadar iddetli olacakdr ki) hatta ta Ey musliman!


arkamdaki bir Yahûdîdir; gel de onu öldür!» diyecekdir.
: u

<j J 3‘ '

0C ur’/i-J >=-' • J) l;
(...) - A>
jjlailli i/jJ' ^Clirlir » jû jl i J%1 J «it A.'t jl ‘ «i '/ j, y L
• t
=
^
81 — ( ) : Abdullah ibn Umer (R) haber verdi ki Ra-
sûlullah (S) «Yahûdîler sîzlere muhârebb edecekler. Neticede siz-
: kar
ler onlar üzerine musallat klnacaksnz. (Öldürme
o Sk^ar iddetli ola-
cak ki) hatta kaya parças : Ey müsliman! u arkamdaki kimse bir Ya-
hûdîdir, onu öldür! diyecekdir» buyurdu.
^
KTAüU'L-FÎTEN VE ERATTS-SAa 457

‘ Szr M *ü c
( ^î c (i-*l ) V '«A* -
1
LA* (r\rr) — AT
. S£i yp’ 'jrii; 'j; D f£ v
»
'J6 § i J/o M s i';A j) '& < Ç
>~l j‘ i*h 3 A» i-Hj ^L'i »ijj ^ {j^' üA ’j; ZJjçâ ft&î
p t
.

^ y^l j^z. '^a <iU û tc


Yi ^t»ü 3L:i 'Â.A «il t
« . . .
'i£> Jr !

82 — (2922) öyle : Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S)


buyurdu «Muslimanlarla Yahûdîler arasnda çok kanl bir muharebe
:

olmadkça kyamet kopmaz. O muhârebede muslimanlar Yahûdleri ta-


mâmiyle knb öldürürler. (Bu Yahûdî mahv o kadar umûmî olur ki)
hatta bir Yahûdî ta yahut aaç arkasna saklanr, akbinde o ta veya
aaç: Ey Musliman! Ey Allah’n kulu! arkamda saklanan kimse bir Ya- u
hûdîdir. Binâenaleyh gel de onu öldür der. arkad aac müstesnâdr.
Çünkü o Yahûdî aac nevindendir» 35 .

3» j . [ j^\ •.
'J-V I)Û ) \ J Jo* y\) J-V J LA* (r\tr) - AT
& 'ixj b j.&'y.lb-A,, . ^'uv 1
jj\ ( fc-i; =
JA jâ
> + W •

. « <Jrvlj5^ icljl (J\; j[ » 3 «il J o«.~. . ij— ûr


** ^

: 3» §|& î
«il
3j»3j 3^ 0> ' : M cJi 36 : <_/> ^Y' J 1
j S I jj

I
* ^ l| ' • * w *• I
' # - * • •*' ^ ^ ^ i ^ *l » ' l". > • • . .

W X>- ,

.
^ w l V l > . J l

j ^**1 J (...)

. , *£.YI
" *

- • *^6 :
J
j.ç üs' : 3 A' A ^-S1 :
A 06

83 — (2923) : Câbir ibn Semure (R) dedi ki : Ben Rasûlul-

35. Bu hadîsler, tarihin bir devrindfen sonra dâima jnanlm aleyhine çalarak tamâmiyle
.

maddeperest olan, fesadlar menba hâline gelen Yahûdî milletinin çok fecî* olacak sonunu
gâyet beli ekilde ifâde etmekdedir. Demek ki bu kavmiyetci ve fâsid kavim, ar
târihdeki fesâdlanna mukabil insanlkdan gördüü azâblarla beslene beslene hnc art-
m olarak bir gün ortaya çkacak. Bunun hakîkaten insanlk aleyhine musibetler ve
hyanetler dokuyan bir millet olduu beeriy yetin büyük ksm tarafndan anlalacak
ve umûmî bir Yahûdî nefretinin neticesi olarak da bu kavmin kökü kazmacakdir. n-
sanln bu nefretine hatta talar ve aaçlar da itirak ederek, Yahûdî beliyyesinin or-
tadan kalkmasna yardm edecekdir.
arkad : Bir nevi büyük aaçdr. Bir kavle göre Sincan tikeni dedikleri aacn
büyüüne denir. Avsece Türkcede Sincan dikeni ve ba’z yerlerde Mûsâ
: aac dedik-
leri dikenli aaçdr (Kamûs. Ter.).
458 SAHÎH-Î MÜSLM

lah (S) dan iitdim : «üphesiz ki kyâmety kopmasndan önce bir çok
yalanclar var olacakdr» buyuruyordu.

Ebu’l-Ahves hadîsinde : Ben ona : Sen bunu bizzât Rasûlullah’dan

iitdin mi? diye sordum. Câbir : Evet dedi, ifâdesini ziyâde etmidir.

( ) : Bulada da u’be, Simâk’dan bu isnâdla yukardaki


hadîs gibi rivâyet etmidir. Simâk dedi ki : Ve ben kardeimden öyle
derken iitdim; Câbir : O yalanclardan saknnz dedi.

:
*5 'Jûj . l-üî : 3 v‘> 3 £5 <?M 0*v - Al
* 0

.
j) y <
gb .
0 & ü.‘
. &^ .i s» % - o:-:» ? (
ek.

yy yr Oy i :
ItUj o/"i ’£ illi' fJsY » Ds 0y jjî

. t â 3/-j
î
• - .•
\ L • J '• '

84 — (157)
36
......... : Ebû Hureyre (R) den; Peygamber Ç) :

«Otuza yakn bir takm yalanc Deccâllar türeyib hepsi de Allah’n • Ra-,
sûlü olduunu iddiâ etmedikçe kyâmet kopmaz» buyurdu.
( ) : Hemmâm ibn Münebbih
... de, E6û Hüreyre’den,,.v
o' da
.

Peyganiber’den olmak üzere yukanki hadîs gibi rivâyet etdi. u kadar


ki o (türeyib çkmadkça yerine) : Gönderilmedikçe demidir 37 .

36. Bu hadisin bir rivayeti ayni sahâbîden olarak KlTÂBU’L-YMAN'da geçmidi.


37. Deccâl daha önceki kitâblarda îzâh edildii üzere dedin mubâlaa slgasdr
, yalan k
söyleyen, aldatan demekdir. Decl, kartrmak ma’nâsna da kullanlmdr. Buna göre
Deccâl, v hakk, bâtl, iyiyi, kötüyü biribirine kandran klgS demekdir. Bu kadîsde ve
bn Esircin ej-Nihâye sindeki rivâyetinde : Dünyânn son zamanlarnda bir çok Deccâl—
larn zuhûr edecei haber verflmidir. Bu haberlere göre Deccâln bir deil bir çok
olaca anlalyor. Bazlarna göre bu hadîsdeki otuz, kesretden kinayedir. Çünkü beer
târihi her devirde Peygamberlik iddiasyla ortaya nice sahtekârlar gormüdür. çkm
.

KTABU’L-FTEN VE ERAtI’S-SA’A 459

iK-* j:, (w)

<J ,3^-15 ' d Jd.i (t\Tî) — AO

£ ^5*1 D» i ^>' ^ «
$}y. j ' oc « <_A^V' ö/* : öti* ü» 3

^ û} cr^>
-J .-e
y*> ör'
^r
_» jLy*j l*
V^*# .
£*&

J* V^* ’jT • V : Jlâ a ûl D /-S J' V^ . ÎU L,y ,,


^ f
J^l y 3^ .
'^3

ö/^-i «i'O l)lÖ «k»' (_/> ! û)' D_^- j i .


<j jS : wUai-' J *jS J Us . *j)i Oj^-j


. € V.-J 'çy£~j *UV

(19) jSNU. SAYYÂD’IN ZKR BÂBI

85 — (29L4) .. : Bize Cerîr, A’me’den, o da Ebû Vâil’den tah-


dîs etdi.Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle demidir Biz Rasûlullah’n ma- :

iyyetinde idik. Derken içlerinde bnu Sayyâd’n da bulunduu bir takm


çocuklarn yanna" uradk. Çocuklar kaçtlar, bn Sayyâd ise oturdu.
Rasûlullah’n ondan holanmam gibi bir hâli vard. Peygamber (S)
ona «Ellerin topraa gelsin! Benim Allah’n Rasûlü olduuma ehâdet
:

eder misin?» buyurdu. bn Sayyâd Hayr. Sen de benim Rasûlullah ol- :

duuma ehâdet eder misin? dedi. Bu söz üzerine Umer ibn Hattâb Yâ :

Rasûlallah! Beni brak da unu öldüreyim dedi. Rasûlullah «Eer dü- i

ünmekde olduun kii bu çocuk ise sen onu öldürmeye asla muktedir
olamyacaksm!» buyurdu 38 .'

j v ^»3 - ;. »j
ry;.
'
o jJ j â ^ 3 z u>x..)-v\
D6 cr« c V' {^x>- v jL Ay I
(
C‘ : j'^>- V' Jli.j û**A> : >_c
m
ör' <Jk )
_
+ ’ *
# # • * . r + •
*•

* i» oii ü
»
'4 ü& . »£. ji ip
38. Bu olan çocuu bn Sayyâd ve bn Sâid olmak üzere iki ekilde rivâyet edilmidr.
acîb
Sayyâd, avc ma'nâsma gelen sâidin mubâlaa sasdr. smi bu bâbdaki hadîslerin
metninde görülecei üzere Safîdir. Vâkidi, bn Sayyâd’n Nççcâr .oullarndan oldu-
un v bildiriyor. Bazlar da Neccâr oullarnn dostu bir Yahûdî ailesine mensûbdur
demilerdir.
Gençlii berbat olan bn
Sayyâd’u büyüdükden sonraki hâlinde selef âlimleri
ihtilâfetmilerdir, Büyüdükden sonra bn Sayyâd'n musliman olduu, eski kâhinlikle-
rinden ve Peygamberlik iddiâshdan vazgeçib tevbe etdii ve Medine'de öldüü rivâyet
»

460 SAHlH-1 MUSLÎM

13 j-j ‘ 3(a 0 j-^ ; H>*l d •


p : jîi»

. a fci
£
kÜ V ;
. ^ ^l ^ Jli" . ÜS , Hl ^ &J 'J& .

86 —
Abdullah (ibn Mes’ûd R) öyle dedi
( )
Bizler : :

Peygamberle beraber yürüyor idik. Peygamber bn Sayyâd’a urad da


ona :


Gönlümde senin için bir ey sakladm. (unu bil bakaym?) bu-
yurdu. bn Sayyâd :

— O, duh’dur dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (S) :

— Haydi sus, ykl git! Haddini tecâvüz etme buyurdu 39 Umer: .

— Yâ Rasûlallah! Bana müsâade et de unun boynunu vuraym dedi.


Rasûlullah :

— Brak unu. Eer o korkmakda olduun kimse (ya’nî Deccâl) ise


sen onu öldürmee asla muktedir olamyacaksn büyürdü./

« Yj.ai
j _
\
jca Isj'Jt '
1

ü c “çjt i*. ^' x> -



t*'
1* 1 ' ü L£j* (tVT®) — AV
S| lS jlj ' JU opl 3'j» J* j .
- Ü/J •
x^r üj

û)l o'/* I
» yj* «â>1 ü j î «il t) j j \ I
: y> « ? «SI 3 j J I 1

cH-! S tX/ (i y ® • »UM jf ^ jt « î


*
j

g it OK • Sjcs j&ifc' ji Çis'j UjÎ = 'j6 « tUy.Uj


.
^j £
•*îjîî. LrJ »
f 1

87 — (2925) : Ebû Saîd (R) öyle dedi : Rasûlullah (S), Ebû


Bekr ve Umer beraber Medine’nin yollarndan birinde ona (ya’n! bnu
ile

Sayyâd’a) rasgeldi. Rasûlullah ona :


Benim Allâh’n Rasûlü olduuma ehâdet eder misin? diye
sordu. O :

edilmidir. Hatta öldüünde buna namaz klnd srada yüzündeki örtü kaldmlaraK
halka gösterilmi ve bu adamn öldüüne siz de âhid olunuz demlmidir. Harra vak’as
srasnda vefat ettii de bildirilmidir.
bn
Sayyâd'n olu Uhâre iyi muslimanlardandr. bn Sa*d Ebû Eyyûb diye an- :

lan Umâre, Mervân ibn Muhammed’in hükümeti zamannda vefat etmi§dir diyor.
39. aybdan haber alabilmek ancak peygamberlere mahsûs olan vahy ile mumkin iken bn
Sayyâd’n bu sözü eytân bir ikadan baka bir ey deildi. Peygamber yanndaki sahâ-
bîlere yolda giderkenDuhân sûresini zihninde tutacan söylemidi. Nitekim Umer de
Rasûlullah’n kendisine bunu söylediini haber vermidir. kâhinin söyledii bu te
•duh» lafz o srada çalman iki harfdir. Peygamberin bu yalanc peygamberi böyle bir
imtihana tâbi’ tutmas da yalann göstermek içindir (bn Ceviî).
4
3

.KTAHU’L-FTEN ve ERAT S-SA a 461

— Sen de benim Allâh’n Rasûlü olduuma ehâdet eder misin? de-


di. Rasûlullah :

— Ben Allâh’a, Allâh’n meleklerine, Allâh’n kitâblarna iymân et-


dim. Sen düde ne görüyorsun? diye sordu. O da :

— Ben su üzerinde bir taht görüyorum dedi. Rasûlullah :

— Sen deryâ üzerindeki blisin tahtm görüyorsun. Bundan baka


ne görüyorsun? buyurdu. bn Sayyâd :

— Ben iki doru söyleyici, bir yalanc, yahut yalan söyleyici, bir iki
doru söyleyici görüyorum dedi. Rasûlullah :

— Onun ii kendisine kartrlmadr. Onu terk ediniz buyurdu.

O 1 ‘ •Vî O * J (t^y'v) —
• 3 \ O' ^ jJJ a? c jC jc lyâj y\ b*JLv : Jij

• 4 £ ** • <jd
_j

88 — Câbir ibn.Abdillâh (R), AUâh’n Peygamber’i


(2926) :

(S), maiyyetinde Ebû Bekr ve Umer de olduu halde bn Sâide kavudu.


bri Sâid de olan çocuklar ile beraber bulunuyordu dedi. Buradaki râvî
de (87 rakaml) Cureyrî hadîsi tarznda zikretdi.

.
|jtV' x.c h*A_>. : yîi O _} {$ A jf '<j «il A.-C Çpjr (tV*v) —
: J JlÜ . Jl a-L, j O-^
\
: JÛ A_»~ J [yt i ^Jl ,J 1
jc aj’i

« Va v • a y; i d/~j C>' c-’Jî üp Jî . . j-ü ^ *aj Ci

, ^ y 3 îL/j ^y A JA » £§> ^ jî . J a; 1 *^ : tjî jt

! «jj'
3 ‘ 1*1 : «S^* ^*-1 JJ Ji Jr [JÜ
A^l \; \ 1 Â_a j . cy.ll oJj) -ûi : C-.»

. Jk •
o '3 v >y Jl
89 — (2927) Ebû Saîd Hudrî
: (R) öyle dedi : Ben Mekke
yolunda bn Sâid’e yoldalk etdim. Bana :


nsanlardan bazlarna kavudum ki onlar benim Deccâl olduu-
mu iddiâ ediyorlar. Sen Rasûlullah (S) «Deccâl’in çocuu yokdur» n :

buyurduunu iitmedin mi? dedi. Ben de :


Evet iitdim dedim.

te benim çocuum vardr! Sonra- sen Rasûlullah’dan «Deccâl,
Medine’ye ve Mekke’ye giremiyecekdir» buyururken iitmedin mi? dedi.
Ben :
,

462 SAHlH-1 MÜSLM


Evet iitdim diye cevâb verdim. bn Sâid :


Muhakkak ki ben Medine’de dodum ve ite imdi de Mekke’ye
gitmek istiyorum dedi. Ve sonra sözünün âhirinde bana :

Fakat vallâhi ben Deccâlin ne zaman ve- nerede doduunu ve
imdi nerede bulunduunu pek iyi bilirim dedi. Dorusu bn Sâid’in bu
sözleri benim zihnimi kardrd (ve hakknda üpheye düdüm) dedi 40
.

'
j : Dfc V- :: ^ ••
vt ’jiv / c j.
; ^ ^u> j ^ •

^ * A.' '
Jw J Jb )
J->- '
^ l
• J
\ Aij *
*'l
û
jjçijf ^ c>‘ J4 L *— ^ ^ OjAp

. Ay (l AU A» v. 1
'

jJ » Jt»j . ti jJ
j A_j * VI J VJ » J»

.
^ ^ jV £v J!
I
! i» , . d : M' J» JÛ yy J â-A J\ ><r ’j. 30 U Ji» .

-j
: uü 3b « & iti •i*/.! : y3 ;î t jis . ti s :i n ;i
90 — ( ) : Ebû Saîd Hudrî (R) öyle dedi : bn Sâid’i kö-
tülemekden beni bir hayâ ve korku sard halde bn Sâid bana öyle
dedi imdi ben insanlar ma’zûr tutdum. Sizin benimle iiniz nedir? Ey
:

Muhammed’in sahâbîleri! Allâh’m peygapberi «O (ya’nî Deccâl), bir


Yahûdî’dir» buyurmad m? Halbuki ben musliman olmuumdur. Pey-
gamber «Onun çocuu yokdur» buyurdu, halbuki benim çocuum var-
:

dr. Peygamber «üphesiz ki Allah Deccâl’e Mekke’yi harâm klmdr»


buyurdu. Halbuki ben haccetmiimdir.

Ebû Saîd der Bunlar söylemekde o kadar devâm etdi ki, nihâyet
ki :

onun sözleri bana te’sîr edib nerede ise da’vâsmda onu tasdik edecekdim.
bn Sâid, Ebû Saîd’e Fakat vallâhi imdi ben onun nerede bulundu-:

unu pek iyi bilmekdeyim. Ben onun babasm da anasn tamyorum dedi.
Baka bir kimse tarafndan bn Sâid’e Hakîkaten senin bu adam (ya’nî :

Deccâl) olman seni sevindirir mi? diye soruldu. bn Sâid: Eer onun
cibilliyeti olan kötü sfatlar bana arz olunmu olayd ben onlar kerîh
görmezdim dedi 41 .

40. bn Sâid’in ilk sözleri kendisinin Deccâl olmakdan berî olduuna ve ayni zamanda
iymânna birer delil olabildii halde son sözü aybe vukûf iddiasndan ibâret olub küfrü
hakknda kuvvetli bir hüccet tekil ediyordu. ste bu sebebden Ebû Saîd ini adamn
bu kar§k sözleri fikir ve muhâkememi bozdu demidir.
41. Deccâl’de cibilliyet klman vâ, aldatma, kartrma gibi tynetler bana arz olunsayd,
ben onlar kabûl eder râzy olurdum demek istiyor. Ya'nî Deccâl olmasna râzy oluyor.
Bu cümle onun küfrüne sarih bir delildir.
^ ^ . 1 ^

KItADU'L-FÎTEN VE ERATÎ'S-SA a 463

«
»s** Cf J/i»-' • &** •
cr*' t> •£* (•••)—

[yji.yy.
*
ViijüTDÎs .aîu ’J £:s ^'.jî Çili *
i>:3& îf/ji'
-* J

.ç'/Jk . *£ ai' & ;xa liti c. yâ


. Lj v" Jlî • (Jl* • vi-4' sZ*>£ yb

1 V| <J
*•
U . jC AiA^ > jl : ! A-.*— I
*
\ . : J45 . *y~*) tUti
*

Â>-1 aü! ! a.»^- t \ : Jlis ^jç A>-1 'J\i j _*a. ^jC


\ v^j jl \
l

jicgl i Sk v.
! ^ çit yj» a 3 A6
_)
jû A ^01 f -ul'J
J
^Jl ^lc\
y 0—'\ ! ^Cle
j.jJ 3 o^îr -x»3 • ^ a j-V '^.îc *i' 3^3 j Jli -*.» v ^U. 1 } « b

<^aJI ^ vJ^-5 '


Aj d <?C* V, aJ' uV>- A|_ V » J y— J JU AÎ ^A j\ OAjl î

i ’ i
a ;
*1
A> j
I l l
j

®A J* ^J jC -
\
3 <3 ^V jjl t *1 _J
t U\ ; ijii 'J . \)Xe\ jl O*-0 jj>- : A..»—
y JU \

. j"v > a\>


. -3-1 ;c . dü D ' o’li JU
:

91 — Ebû Saîd Hudrî (R) öyle dedi Biz haclar ya-


( ) : :

hut umre yapclar olarak yola çkdk. Beraberimizde bn Sâid de vard.


Bir menzilde konakladk. nsanlar ayr ayr yerlere daldlar. Ben onun-
laberaber bir yerde kaldm. Fakat ben kendisi aleyhine söylenilen söz-
lerden dolay ondan iddetli bir vahetle vahetlenib korktum. Kendisi
eyasn getirib benim eyalarmla beraber koydu. Ben Scak çok id- :

detlidir sen eyân keki aacn altna koysaydn dedim. Hemen dedi- u
' imi yapd. Bu srada koyun sürüsü göründü. bn Sâid gitdi vebize bir
bir büyük kadeh dolusu süt getirdi. Yâ Ebâ Saîd! ç dedi. Ben Muhak- :

kak ki scak pek iddetlidir, süt de scakdr dedim. Bende ise onun elin-
den bir ey içmei —
yahut onun elinden bir ey almay— istememem-
den baka bir ey yokdu. Müteâkiben kendisi sözleri söyledi Yâ Ebâ u :

Saîd! Rasûlullah’m hadîsi kendisine gizli kalm kimse olsa da siz Ensâr
cemâatina gizli kalmamdr. Sen Rasûlullah’ri hadîsini en iyi bilen in-
sanlardan deil misin? Rasûlullah : «O (ya’nî Deccâl) kâfirdir» demi
, '

464 SAHH-Î MÜSLM

deil midir? Halbuki ben bir muslimamm. Rasûlullah «O ksrdr, ço- :

cuu yokdur» demi deil midir? Halbuki ben çocuumu MedîneMe b-


rakdm. Rasûlullah «O, Medine’ye ve Mekke’ye giremez» buyurmu de- :

il midir? Halbuki ben Medine’den gelib Mekke’ye gitmek istemekdeyim!


Ebû Saîd der ki Nihayet ben onun bu bahânelerine kânî’ olub onu :

ma’zûr tutayazdm. Sonra Fakat vallâhi ben onu muhakkak tammakda- :

ym, onun doum yerini de, imdi onun nerede olduunu da bilmekdeyim
dedi. Bunun üzerine ben Bundan sonraki günlerde helak ve husrân sa- :

na olsun! dedim.

^ <j} û c ( O- 0-4 -*
O' ti—i ÎOâ»-

) •

jc ( -r (t ata)

a ? Ât' \ j L* » -dil» j' jG j


* c)G ‘ l
j \

a > jG ! -^.Ûjl G li . liH.. t

,

- r
92 — (2928) : Ebû Saîd (R) dedi ki : Rasûlullah (S) îbn
Sâid’e : .

— Cennetin topra nedir? diye sordu. bn Sâid :*


— O yumuak ve beyazdr (kokusu) miskdir yâ Eba’l-Kasm! dedi.
Rasûlullah :

— Doru söyledin buyurdu.

» j \ ’jc «
UJ.Jr o c 1
y.\ *4^ d} d i} j ( • )

. « Ljdk. il0O< < j jc- ^)i [JlO. Ol i 1 */jc

93 — ( ) EbûKeza bize Ebû Bekr ibn Ebî eybe tahdîs etdi. Bize
Usâme, Cureyrî’den, o da Ebû Nadre’den, o da Ebû Saîd (R) den öyle
tahdîs etdi bn Sayyâd, peygamber’e cennetin toprandan sordu. Bu
.:

suâl üzerine Rasûlullah (S) «(Hâlis buday unu gibi) yumuak ve be- :

yazdr, (kokusu da) hâlis miskdir» buyurdu 42


.

.• - d •* *

r A5 - -
- r* • • ,
\ *- * • > . 0
i
1 c/ // c U» A>- •
^ \ u> A>- .
^ \
. ,

— \ £

: cAÜ . JU-j' aJL» üyl Ol ‘. Ol O)' alc ÜT yÇ cO.lj : <jG J jurf


SÛ? u?
J1 • •
3f§>
y' Alc OiJ > 'jf C-& ’y= LOr* Jj : JG î Ol Jl^I

42. Dermeke Hâlis buday ununa ve yumuak topraa denir (Kamus). Alimler
:
Bunun :

ma’nâs, cennetin topra beyazlkda buday unu gibi yumuak ve beyaz,


kokuda da
misk gibidir dediler.
Bu iki hadîsin birinde suâli soran bn Sayyâd’dr. kincisinde ie
Peygamberdir.
Kadî Iyâd. ikinci hadîs baz âlimler nazarnda birinciden daha zâhirdlr
demidir.
j . 2

KtTAnirL-rtTEN VE ERAH'S-SAa 465

94 — ibn Münkedir öyle dedi :


(2929) Ben : Muhammed
Câbir ibn Abdillâh’ gördüm ki o Sayyâd’n Deccâl olduunu Allâh’a bn
yemin ederek söylüyordu. Ben de Allâh'a yemin ile mi söylüyorsun? de-
dim. Câbir Ben, Umer (ibn Hattâb R) dan iitdim ki o da Peygamber’in
:

yannda bn Sayyâd’n Deccâl olduuna yemin etdi de Peygamber (S)


onun bu yeminini red etmedi dedi.

u <\ 0

vj J + c j\ i »^>-1 Ü )1 A.c o\ : oj\>- \ » Ac j \~ JC t «— J,C J^>.\


p * J.
> J . 4 . , • t

^ A.c jl.A^aU «A- j <_$>- âl- o t/' J.» la »


^ £* öUkd^lLI:»
• a
M^ $=% v s* ( 1-

^ ^/y. A» j . L^
vili a«- : Jlâ» *>1 O} « J)
0 J 1 jlViî » ilil» JV ûl Jl»
^
5=^ *1' *•**!* î J>' J j » •*«-* l : «i' J ^1 aII-» ,ji Jla» JüiY' 0 _,lj
\

:
O' o î 'il* » '$s!â>
^ 3 j-lj Jλ . «J//.3 O-*' » JÜj

il » i» 3^J-S '«o IÜ {? .
«
:*v ix ut . ^ iy ^ ’i ju . -ufrj
^
« ljA jA*«> . i—>-l » j{|â> J M [JÎâ'« * il;-» cü' IjUi a bui- lU Oili A
4i5t > «il 3 ^---a ^ t)l** • ^- c v -r 9' !
^ü a î • *j> : wÜatl tr j.e JUi

I . t i A H J\i- % . **lc lalli

^ jiüjij eU i AJ JLl : JJ>»' j-e t> âl 11= n_r : jll 0.1=


J ^ ll JÛj (TW )

Jf ,
aidi g| âl 'Jls lii
‘J1 . »ç. 2.1 j jid! 4 tfjüÇ jr 2 2
iî5 • S i';, it te . jÇ» 2 *- p. o\ &% jidi
tJ iig i;
il 2 jil >ç 2lfl ol-J . U>3 '4 .iiAs
j ^l-> jij
^ âl^ y.j

.
J
£j. 1A Ç 2 p Çj ( )
I Ali t : Ȃ 2 y %%
j-C

. « & tSy V ^ ç ,
âl 3. i Uts
?
Ç % i

S. Müslim; c. 8, F — 30
J : : : , f

466 SAHH-Î MÜSLM

. I
J* U" ili
Jç ts—'t yby |â jl 'JjLj f tu : "jf i) û)l a'c 3Ü :
3Ü (\ \\)

. Vj JCS ;£î 3 . C-; 'X-| -oij v'i ijlrtf J » 3ta 3» -/i


Ifö 3# -â Vm
'
\*& l:A
.
•;£ ’1\ .

y j yy yü 3y‘ yûj


^i jî.' ,>‘ ya r^t '«î <
‘^üy s -î
j£b 31 36

A '<£
W^' -i * 3 p 3.Û1 'A;
£ ,3&"
tj$. kZ/-'jo\
‘ °/ (i*- J=rJ J e \>'f---t ^» 1
IJ1

.
tji <;l.ljX) » 3Üj « j'

• 95 — (2930) Bana Harmeletu’bnu Yahyâ. ibn Abdillah ibn Harmele


ibn mrân et-Tucîbî tahdîs etdi. Bana bn Vehb haber verdi. Bana Yûnus,
bn ihâb’dan, o da Salim ibn Abdillâh’dan haber verdi. Sâlim’e de ba-
bas Abdullah öyle haber verdi TUmer ibn Hattâb (R) Rasûlullah (S) :

ile beraber bir cemâat içinde îbn Sayyâd (denilen bir kâhin)
in bulun-
duu tarafa gtdi. Rasûlullah, bn
Sayyâd’ (Ensâr.dan) Benû Meâle so-
yunun tadan yaplm kal’as yannda çocuklarla oynarken buldu. îbn
Sayyâd o srada henüz bülû çana ermeye yaklamd. Bu genç kâhin •

Rasûlullah’ tamyamad. Rasûlullah onun srtna eliyle hafifçe vurdu da


sonra ona :

— Benim Allâh’m rasûlü olduuma ehâdet eder misin?* diye sordu.


Bunun üzerine bn Sayyâd Rasûlullah’a bakd ve :

— Senin, ummîlerin Rasûlü olduuna ehâdet ederim dedi. Bunun


akbinde bn Sayyâd Rasulullah’a hitâben
— Sen de benim Rasûlullah olduuma ehâdet eder misin? dedi. Ra-
sûlullah bunun suâline cevâb vermeyi brakb :

— Ben Allâh'a ve Allâh'n (hakk) Rasûllerine iymân etdim buyur-


du. Sonra Rasûlullah bu küçük kâhine

Düde ne görüyorsun bakalm? diye sordu. bn Sayyâd da

Bana gerçek haber de gelir, yalan haber de. (Ru’yâmn kimi do-
:

ru çkar, kimi eri) diye cevâb verdi. Bunun üzerine Rasûlullah



Öyle ise senin iin çok karkdr buyurdu. Bundan sonra Rasûlul-
:

lah bn Sayyâd'a :

— Ben gönlümde senin için bir ey sakladm. unu bil bakalm dedi.
bn Sayyâd
— Gönlündeki duh’dur diye cevâb verdi. Bunun üzerine Rasûlullah
ona :
KTABU’L-FTEN VE ERAT'S-SA'A 467

— Sus! Ykl git, haddini tecâvüz etme! buyurdu. Bu srada Umer ibn
Ilattâb:
— Yâ Rasûlallah! Müsâade buyur da unun boynunu vuraym dedi.
Rasûlullah da ona :

— Eer
bu Deccâlise sen onu vurmaya asla musallat klnmayacak-
sn. O Deccâl deil ise onu öldürmekde senin için hiç bir hayr yokdur
buyurdu 43 .

Kezâ Abdullah’n olu Sâlim öyle dedi Ben, (babam) Ab-


(2931) :

dullah ibn Umer (R) den iitdim öyle diyordu Rasûlullah (S) bundan :

sonra bir kene de Ubeyy ibn Kâ’b el-Ensârî ile beraber bn Sayyâd’n
bulunduu hurmala gitdi. Nihâyet Rasûlullah hurmala girdii zaman
hurma gövdeleri ile korunub saklanmaa balad. Rasûlullah onu âfil
avlamak ve bn» Sayyâd kendilerini görmeksizin onun husûsî hallerini
görüb ondan bir eyler iitmek ve onun kehânetini ve gayri tabiî hâlini
sahâbîlerine göstermek istiyordu. Rasûlullah onu katîfe örtüsü içinde
bir
yayg üzerine yan yatm bir halde gördü. Hrka içinde genizden gelen
bir hrlt vard. Tam bu srada bir hürma aacnn arkasna gizlenmi
bulunan îbn Sayyâd’n annesi, Rasûlullah’ gördü ve hemen bn Sayyâd’a:
Yâ Safî ! te Muhammed geldi! diye seslendi. Safî, bn Sayyâd’n ismi-
dir. bn Sayyâd
sçrayb ayaa kald. Bunun
sür’atle üzerine Rasûlullah
maiyyetinde bulunan sahâbîlerine «u kadn olunu :
o halde braksayd

43. Böyle garîb halleri olan ve Peygamberlik iddia eden bu serseri olana
kar Peygam-
ber in kaydsz kalmas ve Medine’de ikâmetine müsâade etmesi
mdr sebeblere balan- u
: S
Bu kir fitne idi Allah bununla mu’minleri imtihân ediyordu. Nitekim vaktiyle
_
Musâ Aleyhisselâm’n kavmini de bir sr
buzas ile imtihân etmidi. Hidâyete nâil
olanlar o fitnedenmasun kalm, kurtulmu, o fitneye urayanlar da helâk olmudur.
Bu kssann delâlet ctdii hâdise, Peygamber ile Yahûdîler arasnda bir muâha-
denin câri olduu zamana tesadüf etmidir. Peygamber Medine’ye hicret etdiinde Ya-
yüdler ile bir muâhade imzalamd. Bu muâhadenin esasl maddelerinden biri: Ya-
hûdîler hicret etdirilmeyecek, kendi hallerinde, kendi
yurtlarnda serbest yayacak-
lard. bn Sayyâd da bu muâhadeye imzâ koyan bir âileye mensûb
idi. Bu durumda
onun hakknda bir hadd
etmek veya Medine hâricine sürgün etmek gibi siyâsî bir
icrâ
ceza tatbik edilemezdi. Vaziyeti olduu gibi idare etmek en doru hareketdi. Nitekim
bu mesele hakknda ilk hükmü zaman vermidir. Neccâr oullarnn
himayesinde bulu-
nan Yahûdîler, bu serseri gencin sokakta pazarda yapdklarndan sklmaya
ve musliman-
lardan ve bilhassa kendi hâmîleri bulunan Neccâr oullarnn
levminden utanmaya ba-
ladlar. Nihâyet bn Sayyâd’ âile soyundan tard etdiler.
k Bu tard kararma yalnz elli
muhalefet etmidi ki bu da dikkate deer mühim bir kemmiyetdir.
evvel bn Sayyâd hakknda bir ceza tertîb edilseydi belki
Demek daha
bütün kabilesi isyânkâr bir
vaziyet alacaklard. Hatta belki de hâmîleri bulunan
Neccâr oullarnn neesi kr-
lacakd.
u halde bn Sayyâd’a kar Peygamber’n bü müsamahal hâlinin sebebi ksaca
udur Müslimanlm
: ilk senelerinde her tarafda iyi geçinme ve iyi münâsebet siyâseti
ta'kîb eden Peygamber, en yakn komu ve muâhidleri bulunan Yahûdîerin krgnlk
ve dümanlm çekmek istememesidir.
468 SAHÎH- MÜSLM

o,saçma sapan sözleri ve gayri tabiî halleri 'le size ne mal olduunu açk-
layb beyan ederdi» buyurdu.
(169) 44 Salim dedi ki: Abd. dedi: Bir kerre 1
a’ ”n Umer öyle
Rasûlullah (S) insanlar içinde ay c.kd ve Allah’ ulûhiyet anna
lâyk sfatlarla övdü. Sonra Deccâli zikr°dib öyle buyurdu «Ben sizleri :

onun errinden sakndrrm. Peygamberlerden hiç bir Pey-


kat’î sûretde
gamber müstesnâ olmamak üzere her biri muhakkak kavmini Deccâl’den
sakmdrmdr. Nûh Peygamber de kavmini ondan cakndrmdr. Fakat
imdi ben size onun hakknda hiç bir Peygamberin söylememi olduu
(câmial ve fark etdirici) bir vasfm söylüyorum: yi biliniz ki Deccâl
adr (kötü klavuzdur). Pâk ve Yüce A 1 lâh ise
insanlar doru yola irâd eder).
deildir (hâdîdir, a
bn ihâb öyle dedi Ve bana Umer ibn Sâbit el-Ensârî haber ver- :

di. Ona da Rasûlullahln sahâbîlerinden bazs öyle haber vermidir :

Rasûlullah, insanlar Deccâlden sakndrd gün «Muhakkak ki onun :

iki gözünün arasnda kâfir yazlmdr. Onun amelini keh görüb sev-
meyen herkes o yazy okur. Yahut her mu’min c yazy okur» buyurdu.
Ve müteâkiben «unu kat’ olarak biliniz ki sizden hiç bir kimse ölün-
:

ceye kadar Azz ve Celîl olan Rabbn asla göremiyecekdir» buyurdu.

>• . -
: VÛ . j aIc
j Jc j \ (nr •) — \\

S A» V y â A? S
\
+
*

\ Û*
1

if
^
\u V
j
^ •
f

.
.
vVf # o*
\ " •
4
I

• "
^ *

i
-

|

( P S y/1
^ '»r >
\

(J?* îj.s cr
^ * •«
* \ - #> ^ *

jic 3Cj jü;i >[• A?


^
( <-* ) ’J ' cJ^ :1)& uil (jj .
Jj

96 — (2930) 45
: Abdullah ibn Umer (R) öyle dedi Rasûlul- :

lah (S) beraberinde sahâbîlerinden bir topluluk olduu halde gitti. O top-
luluk içinde Umer ibn Hattâb da vard. Nihâyet Rasûlullah Sayyâd’i bn
henüz bülû çama yaklam bir olan buldu. O, Muâviye oullarna âid
kökün yamnda olan çocuklar ile beraber oynuyordu. Râvî bundan

44. Bu hadîs KTÂBU’L-ÎYMÂN’da geçdii için burada da o hadîsin müteselsil rakam


olan 169 says yazlmdr. Bunlar
ayni konuda birbirlerini tamâmlayan hadîsler olduk-
lar için de bu müteselsil rakamlardan önce yazla gelen sra saylarn da almam
lardr.
45. Bu hadîs de 95 sayl Abdullah ibn Umer hadîsinin biraz deiik rivayeti olduu için
ayni müteselsil rakam almdr.
I w
kîtAbitl-ften ve erAtI'S-sA a 469
sonra hadîsin tamâmn, Umer ibn Sâbk hadîsinin sonuna kadar (95
rakaml) Yûnus hadîsi Bu Ya’kûb hadîsinde râvî öyle
gibi rivayet etdi.
demidir Ubeyy dedi : ki (Kadn onu braksayd o kendi hâlini beyân
:

edecekdi sözünü kasdediyor) Annesi ona dokunmayb braksayd o ken- :

di iini t 'ân edecekdi dedi.

j+mka l*
|
\ .
*
o t.c l
J j'
1
'
'/ •
'.V
Ü
• " J A-*- ü A-.C
I .
±> (•••)- *v

>r*, • >.^'-0? >’ ^ «>1». â' dr* ‘

L
,

'jlc jLUr^
> V ' *
^
• -
‘ J ^ £•« t J \
0>_ “jT Jua- yj JUe Ol j.e-
1
y
97 — ( ) : bn Umer (R) den : Rasûlullah (S) içlerinde
Umer ibn Hattâb’n da bulunduu saatlerinden bir cemâatle beraber
bn Say'âd’a urad. O, Maâle oullarna âid kökün yamnda olan ço-
cuklar ile oynuyordu. Kendisi de bir olan çocu u hâlinde id H Bu ha- . .

dîs dahi Yûnus ve Sâlih hadîsleri ma’nâsyledir. ukadar var ki Abd ibn
Humeyd, Peygamber’in Ubeyy ibn Kâ’bla birlikde hurmala gitmesi hak-
kmdaki bh Umer’in sözünü zi ^tmemidir.

.
S^
<£wLH
. L, jli .
>Ç ’j £
Vy *4 e)^>
^ • ^ju|1i3^W
. Jur* r V
a‘C>
(urr)

d/' ^*c
-
dr' jj)
*,
A

o\ lUc Q ? JuC»
^
dr'
"'**** ^ Oij\ U ! «il »iiâ-j
‘ •
4 <[3fc»

. fclj -*»
j <1*â> ’jc dr \ Ji.jj

î C
^ Û1 » tî&
$§§ 4ü'
3_Aj

98 — öyle de-ui bn Umer (R), Medine yol-


(2932) : Nâfi’ :

larnn bazsnda bn Sâid’e kavudu. Derken o ona gadablandran bir söz


söyledi de bundan dolay bn Umer iki sra h/rma arasndaki yolu dol-
duracak kadar idi. Müteâkiben bn Umer, Hafsa’nn yanma girdi. Haber
de Hafsa’ya ulamd. Hafsa, bn Umer’e Allah sana merhamet eylesin! :

Sen bn Sâid’den ne istedin ki? Sen Rasûlullah’n «O ancak harek?tt :


*
*
f *
getirdiin bir gadalandrmadan çkar* buyurduunu bilmedin mi? diye
söyledi.

j-jîS'&ü .(M .g&’&p.


olZs dr ' l)î» t al!*» dr' tüj*C dr*

** \
'ii 4j's . . v : 1)6

. ’&jty GaH .
;^ »jUj ^ m’Cî . rijj vu ’j; i
3 , ) i

47ü SAHH-Î MÜSLM

3t* jit Y :'J6 »*jfc jû . Sj ^Î'^îB»


J)IV . *Â_> J^c J ^li- 'Jjl.ili j^: Jλ î viLlj j A"V : O»
..c/JihîAl ! ily < 0 \U \ Oyl^l* o^ ;
o J ^ u? \
1 ^a*3 j*e JÜ olr*
.

ÜJJ b 3^ *» <•
y î <j| A.yU : i
r Ast* uji>yj ^ jp 'Jl> iU. j 3û

99 — ( îbn Sayyâd diye söylerdi. Dedi ki bn


) : Nâfi’ : :

Umer (R) öyle dedi Den ona iki defa kavudum. Bar defa ona kavu-:

duumda onun beraberinde bulunanlarn birine bn Sayyâd’n o oldu- : .

unu (ya’nî Deccâl olduunu) konuuyor musunuz? dedim. O kimse: Ha-


yr vallahi dedi. Ben Vallâhi sen bana yalan söyledin. Andolsun ki :

sizin biriniz bana, o hepinizden çok mall ve çocuklu olmadkça asla


ölmiyecek diye haber vermidi. bu gün o, söyledikleri gibidir, dedim. te
Akbinde könuduk. Sonra ben ondan ayrldm. Bir müddet sonra dier
bir defa daha ona (ya’nî bn Sayyâd’a) kavutum. Onun gözü dan
m— ve yükselmi halde idi. Ben bn Sayyâd’a
çk-
:

Senin. gözün görmekde olduum ii ne zaman iledi? diye sor- u


dum. bn Sayyâd :

• . .

— Bilmiyorum dedi. Ben :

— Göz senin banda bulunduu halde sen onu bilmiyor musun?


dedim.
— Allah onu senin asânda da yaradr dedi ve eein bur-
dilerse u
nundan çkard sesin en iddetlisi gibi, genizînden bir ses çkard. Ben
bunu iitdim. Arkadalarmdan bazs benim ona yanmda buunan î>ir
denekle vurduumu hatta deneyin krldn söylediler. Amma bana
gelince ben vallâhi bunlar hissetmedim.
Râvî dedi ki : bn Umer geldi ve Mu’minlerin annesi (Hafsa) nn
yanma onunla konudu. Bunun üzerine Hafsa : Sen ondan ne
girdi ve
istiyordun? Sen Rasûlullah’n «Onu insanlar üzerine ilk gönderecek ey, :

gadablandraca bir gadabdr» buyurduunu bilmedin mi? dedi.

(t •

f« ö - • >**
h :
*7f.
Yl\. ^ >:
j x+£- j Xa\L. I

y \ t*A- . 4.-^1 j J î jf\ (m) — \

% •
t Â. . (J X+£- [}x>- .
(
'4 Jâ*4'
j )
jr-C j \
. j+c t>l
,

JC û>l &£
£
UÜ ^ "^
B Oy JL-J' ûll
J j\ ‘
J* c O* ‘
^ c

. 4 ÂrilU A1.C jir ’JIK O0w


.
J jc\ jÇâJI ^.jjl
/
KÎTAöU'L-FÎTEN VE ERAtI’S-SAA 471

b A. JC X j â' A*- : VI» . Ij


j £ ( ) 1
( .)

K
J~ j} â* Cf V c J W* ( 3:^*1 3' ci-’-. )'pû b*.A>. . 3 l*

S| y 1

ûc
(20) DECCÂL’IN SIFATININ VE M AY YETNDE OLAN EYLERN
ZKR BÂBI 46

100 — (169) 47 bn Umer (R) den; Rasûlullah (S) insan-


a
:

larn arasnda Deccâli zikretdi de öyle buyurdu «Yüce Allah (.veya ;

sakat gözlü) deildir. Haberiniz olsun ki Mesih Deccâl’in sa gözü sakat-


dr, börtlekdir. Sanki onun gözü, salkmndaki emsâlinden dar çkm
iri bir üzüm dânesidir».
( ) : Buradaki râvî de Nâfi’den, o da îbn Umer’den, o
iki
da Peygamberden yukarki hadîs gibi rivâyet etmilerdir.

101 — Katâde öyle dedi Ben Enes ibn Mâlik (R)


(2933) : :

den iitdim dedi ki Rasûlullah (S) öyle buyurdu


: «Ümmetini sakat :

gözlü ve pek yalanc olan (Deccâl) dan sakndrmadk hiç bir Peygamber
yokdur. Haberiniz olsun ki o, sakat gözlüdür. Rabbmz ise sakat gözlü
deildir. Onun iki gözünün arasnda j o i) (= kfr) yazlmdr>.

46. ICadî Iyâd dedi ki: Müslim’in ve daha baka muhaddislerin zikretdii bu hadîsler, Dec-
câl’n varlnn
sahhlii hakkndaki Ehl sünnet mezhebi lehine huccetdir. O ayni ile
bir fahsdr ki Allah onunla kullarn imtihân edecekdir. Ve onu lâhî mukadderâtdan
olan baz eyleri yapmaya jnuktedir klacak^jr. Bunlar öldürülecei kiiyi diriltmek,
dünyâ nimetlerinin zuhûru, onun beraberinde bolluk, cennet, ate, iki nehr bulunmas
ve arzn hazînelerinin ona tabi' olmas, semâya yamur yadrmas için emredib ya-
drmas, arza bitirmesi için emredib bitirmesi gibi eylerdir. Bunlarn her biri Yüce
Allah’n kudreti ve meîeti ile vâki’ olacakdr. Sonra bunlarn ardndan Yüce Allah onu
âciz klacak da artk o oradaki kimseyi ve bakalarn öldürmeye kaadir olamyacak,
ii ibtâl olunacak ve onu îysâ Aleyh^sselâm öldürecekdir. Ve «Allah, iymân edenlere
dünyâ hayatnda da, âhiretde de o sabit söz indinde se bât ihsan eder. Allah zâlimlerV
artr. Allah ne dilerse yapar** (brahim: 27). Sünnet ehlinin, bütün muhaddisler, fa-
kîhler ve mütefekkirlerin mezhebi ite budur... (Nevevî).
47. Bu hadîs yakn bir lafzla KTÂBU’L-YMAN’n 75 »inci babnda geçtii için, oradaki
273 sra rakaml hadîsin müteselsil rakam olan bu 169 says burada da aynen tekrar
edilmidin
:

472 SAHH -1 MÜSLM

.yi* o te : v6 . ( Jv jüw j) 3»j #& (-)->• t


<;*-& cnj 3V-^' » 3fc
tjf'
• dilil ü ^-J (l>*A_>- . ota ^c ^ \

102
• « 1> 8^ J ^
/— ( ) : Bize Enes ibn Mâlik (R) tahdîs etdi ki : Al-
lâh’n Peygamber’i (S) : «Deccâl, iki gözünün arasnda kfr ya’nî kâfir
yazlm olandr» buyurmudur.

,* - • >•' \ .A «
j ûji .uAa* l«*.
/
(*••)—
v
>*T
- 103
*
- * - • ^ >

a ^ . ujJt
^ i) Jjl^J ^1; Jfi :j£ idUU ^
l
•* te S^ »J>r» te •
?*


Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi Rasûlullah (S):
( ) :
:

«Deccâl, gözünün nûru silinmi olandr 48 Onun iki gözü arasnda kâfir- .

dir yazlmdr» buyurdu. Sonra bu kelimeyi kfr diye heceledi de «onu


her musliman okur» buyurdu.

"\y \ ^ !-• V f J* ^ -.« V ^ • i- £• /öte - - . .

Jö ) 104 4 c/ i-J j^- c û’


,

^: c u (t\rt) — ^ £

: 3^ ‘ 3* ‘
^Vl jc Â,_ jL* 1
(
L}Â>- : jl^i. V' 3^5 • t ^-l : o®*-*!

t* :< ti c • »i . ^ &\ aça » g§, a


.
a.

< j\i
>**-> -
C3-J
as

-- (2934) Huzeyfe (R) öyle dedi: Rasûlullah (S): :

«Deccâl sol gözü sakat, bol saçl bir kimsedir. Onun beraberinde bîr def-
net ve bir ate vardr. Onun atei bir cennetdir, cenneti de bir atedir»

buyurdu.

48. Bu hadîslerde Deccâlin sfat olan a’veru kelimesi ater kökünden yaplm bir sfatdr.
Aver > bir gözün hissi ya’nî görme kuvveti zail blmakdr. Murâd bir gözlü olmak4r.
A’veru sfat u ma’nâlara da gelmektedir
a. Kötü ve kemter nesne. '

b. u korkak ve zaîf ahsa denr


,

ki haddizâtnda hayrsz ve faydasz olduundan


ne bir hayr ve menfaat semtine delil olur ve ne de bir kimse onun tarafna birini de-
lâlet eder ki cemâd kabilinden olmu olur.
c. Mahâreti olmayan beddelâlet klavuza denir... (KamtU Ter.)..
^ "

KTAliU’L-FTEN ve erAti s-sA-a 473

* viüU J JC jy]*l ij ti**- . Â--U- J J \


^ J[
\
L>> (•••) — N • 6

. C* Jlljil £* îc 'jje-l Ov» £§& ^ cJ îjO : jO i <Â>. Â>-


^ < ur'l^ û (j
11

L*li" £>1' "jli t <jj»n ‘ V' j . \ "A» lS^J ‘ ^ -^»-1 •


^.j4. ^ jr *“*

^^
.

. *u <; u'
. % rj& 'd'j lyii
f • 3
$' srj;

^-VÂ-^^%' L^'.SLu .^I^pTjlpt^


••

« ^ ;6"
o jS- j

105 — ( ) : Huzeyfe (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) öyle


buyurdu «Muhakkak ki ben, Deccâlin beraberinde bulunan eyleri on-
:

dan daha iyi bilmekdeyim. Onun beraberinde akmakda olan bir nehir
vardr. Onlardan biri göz görüü ile beyaz bir sudur. Dieri de göz gö-
rüü kendi kendine tutuub alevlenen bir atedir. Eer herhangi bir
ile

kimse ona eriirse ate olarak gördüü yahut zannetdii, nehre gel- — —
sin. Sonra daldrsn. Sonra banindirib ondan içsin. Çün- bam aaya
kü o souk bir sudur. Deccâl de gözü silik biir kimsedir. Gözü üzerinde
kaln bir deri perde vardr 49 Onun iki gözü arasnda kâfirdir yazldr .

ki, onu yazf yazan ve yaz yazmayan her mu’min okur».

l't' ;• r
t& ^
j xi* liîjS-j
p . illi trii . j l;tu. . illi > ^ LÂ* (••) — V"\
; ' • *
• •• # f • • " * '* * .. '\x •' • ' " , # *
i, ^

^
I

I _r'
,

‘ <J dU.J' -Ut


I

U> Ju» . o ^ -x>- .


(
4 lid\Slj
o ' ‘ ^ ^
A

. jUSojÇ -:U i'Ui . I'î’3 ;U V; Ü>! , JO j i <* \



^^ 4

. a \j>L£ ü
V :r ti j
; ; 5 ;.; jî! 36 (, w .j
106 — ( ) Huzeyfe (R) den Peygamber (S) Deccâl hak-
: :

knda : «Muhakkak ki onun beraberimde bir su ve bir ate vardr. Onun

49. Hadîs metnjrîdeki zafere ( ; ) kelimesi hakknda u bilgi verilmidir : Zafere,

bir dericie denir ki maazallah gözde meydana gelib gözü örtmekle görmee mâni’ olur.
Salâbetde trnaa benzedilmidir. Tb kitablannda bu zafere unvannda yazlm bir
illetdir ki et tabakasnda yahut gözü ihata eden perd ede meydana gelen bir ziyâdelikdir.
Ekseriya gözün peykârmda zuhûr eder. Kâh san, kâh kzl, kâh donuk olur. Ve bazan
uzam olub karine tabakasna doru yürüyerek gözün bebeini örter Ve görmee zarar
eder. Ve bu, perde ta’bîr etdikleri hastalk olacakdr Kamû# Ter.).
474 SAHH-1 MUSLÎM

atei souk bir sudur. Suyu da bir atedir. Binâenaleyh sakn kendinizi
helâk etmeyin!» buyurmudur.

(2935) Ebû Mes’ûd (el-Ensârî R) : Ben de bu hadisi Rasûlullah’dan


iitdim dedi.

** • • ?• >
• • •
- > • r ^ â*
ij ouJ> a : c j\y u> c.
/
(\rolr\r) — ^ • y

<J A«.4 O/jiia)' : jî» 4

*
J-— • (J
"
i ‘
J J*S.
*
J A.ic JC I
<J p»'
"
j
Jt-
0 ,

S J^-d' l3 J j— j 0«5" ^ Â-Âc \j |j\iâ . jU ;


!

. v_jÂc vLi 4^jt‘


,^ 1-)' j
m ^jî' j • l5j^- L.ls ,ijl‘
3 tt* <*4

<J 'L-Âc -»U <iU . 'jî (ji' j *aS- 1» *


Cll* di) ^*
Ââ. ÂjcJ lî 4
r * .W
. a«a> A:*r* .» l;|j : 4.ic Jlü

107 — (2934/2935) Bize Ali ibn Hucr tahdîs etdi. Bize uayb ibn
Safvân, Abdulmelik ibn Umeyr’den, o da Rb’yyu’bnu Hrâ’dan, o da
Ukbetu’bnu Amr’dan, Ebû Mes’ûd Ensârî’den tahdîs etdi. Dedi ki Ben :

onunla beraber Huzeyfetu’bnu’l-Yemâna gitdim. Ukbe ona Bize Ra- :

sûlullah (S) dan Deccâl hakknda iitdiini tahdîs et dedi. Huzeyfe :

«üphesiz ki Deccâl çkacakdr. Onun beraberinde bir^su ve bir ate


bulunacakdr. Amma insanlarn su olarak görecekleri eye gelince ite o
yakc bir atedir. nsanlarn bir ate olarak görecekleri eye gelince :

O da tatl souk bir sudur. Sizlerden her kim Deccâl’in çkmas zamâ-
mna eriirse ate sûretinde görecei ey tarafnda bulunsun! Çünkü tatl,
souk bir sudur» dedi. Bunun üzerine Ukbe, Huzeyfe’yi tasdik etmek için:
Ben de bu hadîsi Rasûlullah’dan iitdim dedi M .

50. Decl, kardrmak ma’nâsma da kullanlmadr. Bu ma’nfica Deccâl, hak ile bâtl, iyi .

ile kötüyü, biribirine kardran kii demekdir. Dier bir hadîsde «dünyânn son zaman-
larnda bir çok deccâller çkacakdr» buyurulmudur ki târihî nice vak’alar bu haberi
te’yîd etmi
ve hakîkaten cemiyetin nizâmm bozan bir çok Deccâller türernidir.
Bu
Huzeyfe hadîsinde bildirilen Deccâl da bunlardan birisi ve en azgn olacakdr.
Hadîsde bildirilen su ile ate belki de hakikate mahmûl olmayb 109 rakamyle!
geleeek olan Ebû Hureyre hadisi veçhile cennet ile cehennemin birer
remzi olacakdr.
Ya’nî Deccâl cennet ve cehennemi temsil eden bir takm hârikalar
gösterecekdir. Bu
da Yüce Allâh’n, kullarn imtihân etdii fitnelerden birisidir. Fakat Allah
müteakiben
hakk izhâr ve bâtl ibtâl edecekdir. Sonra onun kötülüklerini açklyacak ve halka
onun aczini gösterecekdir.
^ 3 -

KJTA ÜU'L-FÎTEN VE ERAT'S-SAa <575

Jii) JvjüWj.^;. 3 ^3 (
...)_ VA
4 O* 5
.-' 0C ‘
^ J.' y;. (*;-*•'
öc _
‘ û* 'j_j*:
(
^‘ a> - :
0} l)^» 3 • t
^ : 0*4
j[ . <.* ^C JLJl û 'V 1 ÂÂt Jîi» >_^U. _^\j <i L ût jd^».
^ : . : Jl» *

«Â'
• ‘ *'
' ti4 l*lj . -fU < jl‘ a; \ jj j ^jjl l«lj . Ji '^a 1
'
[>* ^jî'
0 •

. a îlS Ati* .
jî' At 1 »5
y_ JA !_, Jj t Ül ^ jti *^-*-4 bil 3

• a A g>“V^ o>' UÖ> ^


36

108 — Hrâ öyle dedi Huzeyfe ile Ebû


( ) : Rb’yy ibn :

Mes’ûd bir yerde içtimâ etdiler. Huzeyfe «Muhakkak ki ben Deccâlin :

maiyyetinde olan eyi ondan daha iyi bilmekdeyim. Muhakkak onun ya-
nnda bir su .nehri ve bir de ate nehri bulunacakdr. Fakat sizin ate
olarak göreceiniz ey bir sudur. Bir su olarak göreceiniz ey ise bir
atedir. Binâenaleyh sizden her kim Deccâlin çkmas zamânna eriir de
suyu içmek isterse, bir ate olarak görecei eyden içsin. Çünkü kendisi
o atei bir su bulacakdr» hadîsini söyledi. Ebû Mes’ûd Ben de Peygam- :

ber (S) den ite böyle buyururken iitdim dedi.

f
-
1

. A
(_? - Jc
^ 'i- -

^ VO *.•- *
la-»- b a»
\
j* *
. a» j 1
j a.£ (j-js (t\rv)
£ v
— \ ^

\ •bu
'Y>£\
y »
â 3 jij : 3ii ;;. i
3 Ü £>%';&, XL
Üj • G» j; «b •
v ü>; Ji .
jöj iib 3!. ^4 % .
£iî s
’C'?J
> >.
ar
ui y

g ^y » »
jA» I

109 —Ebû Seleme dedi ki Ben Ebû Hureyre (R)


(2936) :
:

.den iitdim öyle dedi: Rasûlullah (S) öyle buyurdu: «Çikkat edin! Si-
ze Deccâle âid öyle bir hadîs haber vereceim ki (benden evvel gelen)
hiç bir Peygamber kendi kaymna (bu kadar vâzh olarak) onu söyle-
memidir. Onun bir gözü kördür. Hem cennetin, hem cehennemin (ya-
lanc) misâlleri de onunla beraber gelecekdir. Fakat onun cennet diyece-
i nesne cehennemin, cehennem diyecei de cennetin tâ kendi (misâli)
dir.Nûh, onun tefclükesini kavmna nasl anlatdysa, ben de size o teh-
lükeyi (imdiden) haber veriyorum» 51 .

51. Deccâl kelimesi, «deveye katran sürmek, zinâ etmek, yerin her
bucanda dolab gez-
mek, bir eyi yaldzlamak, hiylekârlk etmek...» gibi ma’nâlara gelen
decl’dehdir. Dec-
câ), zamann âhirinde çkaca bildirilen ve kendisine
o ma’nâlarn hepsi yakan mel’ûn
ve mufsid adamdr.
" ^ . j —
47(5 SAHÎH-t MUSLÎM

' y ' > * ri 'l 5 * A#


lt-’"
. • f

*-o> û [
< j> 1
I . /
(v^ry)
\
— ^ ^ .

4
^.
^
'

Ai . ^ -
û* ^
• *•>*-* -
^
i
^r r^:
(j,
**

.r..
<

7 ^
j}*:
.- s;
a
-
• •

^ /**
'
*>•

-

-•u.
#<>
j}*: <J•
"
« 7 ,
\j
,•
<j\

0* -i* 3^
L^J „/* ^ A>-
J £
^ >>0' u)l*-**~
. (J'
tv
y^ü j^-4» j' y^>*

‘ j&H^ J j:4 jc ^ j i y a jâyte Efc .


yj. 3 3j > Erü . $ &» j)

.
'iTi Üte. C. J ^1 ^ . P â J£ <_r.i v,
. p j- p. j pj £ -ji

M ^ ^-j ti <Jr*- £»jj *_», o'i $j|& «i' d)

<;5 Û^ . *'At Jla-Al CJ’jy' ">


! 4J) J J— J l : Lii II Ç *^J li, L ö.jlii . lL* liil S —* jZ

‘(X* ^ '3 ‘ d>i •
*^4icv(i> dje 0 jta Ja*jl 5'jij 1\!:U* ’ji- .

"*
I)-' <Jf ^'3 • ^:ft> J-A ‘ ‘*|»^». ^ 1
j ‘ çr jA *31 3 -*i^"- }> V* ; »> ^
:
U

Kur’ân- Kerîm’de
«Kendilerine gelmi fcat’î bir delil olmakszn (körü körüne)
:

Allah’n âyetleri hakknda mücâdele edenlerin göüslerinde hiç üphesiz ki eremiyecek-


leri bir büyüklük (hevesin) den baka bir ey yokdur. Hemen sen
(onlann errinden)
Allah’a sn. Çünkü o, (dediklerini) bizzat ijiden, hakkyle görendir» (el-Mu’min:
56)
buy urulmudur Bu âyetin nuzûl sebebi hakkndaki iki rivâyetden birine göre i bu
.

mücâdeleyi yapanlar Yahûdilerdir. Onlar Peygamber’e gelmiler «âhir zamann


deccâli
bizden olacak, o öyle yapacak, böyle yapacak» demilerdi. Allah bunun üzerine
o âyet-
leri gönderdi (Âlûsî). •

Ebu’s-Sûûd tefsirine göre Yahûdîler Rasûlullah’a «Bizim Tevrât’da zikredilen :

sahibimiz sen deilsin, Dâvûd’un olu Mesîhdir. Ya’ni sizin Deocâl


dediinizdir. O âhir
zamanda çkacak, bütün dünyâya hâkim olacak, artk mülk ve saltanat da
bize geçecek»
demiler. Cenâb- Hak oryarn bu kuruntularn, tahakkukuna eremiy^cekleri
bir kibir,
bir böbürlenme diye tavs'^ buyurdu. •

lysâ Aleyhisselâm’n ad da Misîhdir. Fakat o Süryânî dilinde «hübârek ma’nâsma


olan «Meîh» m arabcalamdr.

il

Ja j^c.
j
— Eubbâde'l’-Mesîhi yehâfu sahbî
Ve nahnu abîdu men haleka’l-Mesîhâ
— Biz ki Mesîhi (ysâ Aleyhiselâm’) yaradanm kullaryz.
Arkadalarm Mesîhe kul olanlardan korkacak?» (Ebu’l-Alâ el-Maarrî) m — H B
Çantay, Hadîsler, III, 120 —
. 4 \ \

K T A HU’l >-*FlTEN VE KHAT'S-SA'A 477

\'Jdi '*sy>\ £ .
jû j ’û>' jV ,%L «l;; . Ü Lti. Ü
VlLi OjU j L-c Oy. 51»- 7i *'S "ty

\>s. Oy ijî » # !
j>jVI j V: j Uj ! t a/-j L : ili « tjü ! l Uç t
ç
jJl iiü A.» ! *x'l
J jL-j ( :(lli <X * ir ol) 1 yl—J ^ _}
. ~ç _y_j

At
'y*"e J ! «i* ü^-j î : ili* a » jA» l_jj«v*l . V » J» î j» j_ V rûSd_r
M ft

Ujj.l o^.î . : 1' J^ :


* V 7. ; 'j*'
J*
'•

0- (*r:v A

^ j
J
* '

Aj»2û-§
-' ••

v »1 j. '<•
• *
A'.» u:_ itu- • * J
J -
>*
t .
jkj»
L>
.^-LS"
77•-

j yv~$ ^ »««.i' *^ siÜ A^ a^»-j *^cA>


.
f j* 3^ V J^-' i

lL> lL>
'3J . A-â-T^ J\.Oj ^ .^11^3 J|^ Al J' aIC

j . Vj. A^âi A^ »3"^ ^ vj\>3^ A-«


J
-A '3!; .
^,i3î

J*". " ,<y Vl - •*,->* ' ? * * * ‘ - “>.»'• '


-

O
*1

^ 0*~
l 1

/•
J* jT
^ jJ
. <0-4-* . -A- o'-; ;A JJ» 4-ül-* W~>- 0*-*
W^ - o
/•• •. ># .

Ü Q— .
' .»
;-|
Jj
1A 1^*^:* •
tJ x *~. 3
^1 *_«>; .C
;
fc
*:’ . <A)'
**' pr*

.
Jyyj ^ j>i
.
JhU:; ;
AV j'l V .4 ÇUc oi>\ 1* il :4A i i ^\\ ]

. A)U^I j 4' jr^. 3 <;


y ‘*lr ^ :
’jJy ? ÎA j •
i» l*
^y./^.

/
<jl>lj
.
|5 > Y .f A'VlA* J

S \ »- t 4 * I" •.**.
„ • ' J • J. • 1^ •
" • f" > - 1 >. • ^

^
,
ao)» ia :t-
^
v,j
<s*j* ^ y^^z* * çr. J ^ ^

ci‘4i
.
^3 '^j &v ~£*syf$\ j/j^ i' y$1 j '<>îj ^
/Al ü. Cl:a *^'> j oiiioii;ir ci i Ay' jA Al ^
478 SAHÎH-1 MÜSLM

. ^^ . j;> V3 jZcS'i* l

cP.^^6rTf
. i s*jt ^ lxJ\ t-
jf.^5
. dST JSjj t di-; v jJ t : jiî; £

•ur^'cr? r'-f*' J^~L^ J:)' o? J '



J-0' J yy. jjlli:L>3

jC-j '

o* £ V-'_j ^*î^ jâ.n <sciD^

• ^J--* Ij-^i o?!* - P £_j;


*

r
*Âi-\:» . Âl.i» Uj 'o;' ^. >\ dU âT”

a * c ^~ yA»* ^
" (*y j sr ;^-’.

‘ çj^r V.*,
'-) 1
cr^’

110 — (2937) : Nevvâs ibn Sem’ân


ekli de sahîh- — Sim’ân
dir —
(R) öyle dedi Rasûlullah (S) bir sabah vakti Deccâl’ zikretdi ve
:

onun hakknda o derece alçaltma ve yükseltme yapd ki artk bizler onu


bir hurmalk içinde zannetdik 52 Biz kendisine doru yürüdüümüzde .

Rasûlullah bizdeki bu vaziyeti anlad ve :

— Sizin hâliniz nedir? dedi. Biz :

— Yâ Rasûlallah! Sabahleyin Deccâl zikretdin ve onun hakknda ’

o derece alçaltma ve yükseltme yapdn ki nihâyet bizler onu bir hurma-


lk içindedir zannetdik dedik. Rasûlullah :

— Beni sizin üzerinizde en çok korku ve endieye düüren Deccâl


bu sizin düündüünüz
Deccâlden bakadr. Eer o, ben henüz sizin içi-
nizde bulunurken meydana çkarsa ben sizin önünüzde ona kar durub
sizleri müdâfaa eder ve ona hiç bir yardmcya muhtaç olmadan tek ba-
ma ve burhanla galebe edeceim. Eer ben içinizde yok iken çkarsa,
o zaman her bir kii bizzat kendi nefsinin müdâfiî durumunda olacakdr.
Allah da her bir musliman üzerine benim haleîimdir. üphesiz o, sevil-
meyecek neviden gâyet kvrck saçl bir gençdir. Onun bir gözü (salk-
mndaki emsâlinden dar çkm
iri bir üzüm dânesi gibi) dar frla-

52. Bu alçaltma ve yükseltmenin ma’nâs hakknda iki görü vardr Biri, bu alçaltma, ha- :

kir klma ma’nâsna; yükseltme büyütme ve azametini belirtme ma’nâsmadr. Buna


de,
göre Yüce Allah’a nisbetle zaîflik ve acizlii, sakatl, onun tahkiri cümlesindendir.
Peygamberin «o, Allah’a nisbetle bundan daha hakirdir» sözü de bu cümledendir. Dec-
câl, o ma’]£m adamdan baka hiç bir kimseyi öldürmeye kaadir
olamaz. Sonra ondan
da ya’nî tekrar öldürmekden de âciz olur. Onun ii muzmahill olur. Bundan sonra ken-
disi ve ona tâbi’ olanlar öldürülür. u
âdet parçalayan hârika iler ise onun ta’zîmi,
fitnesinin büyük gösterilmesi ve kendisi ile meydana gelebilecek mihnet cümlesindendir.
kinci vecih de Rasûlullah’n konutuu husûsda çok kerre sesini alçaltm olmasdr.
Binâenaleyh uzun kelâmn ve yorgunluun ardndan istirâhat etmek için sesini
alçalt-
mdr. Sonra da sesini herkese, büyültmü kâmil bir tebli olarak uladrmak için yük-
seltmidir (Nevevî).
-

KTABU'L-FTEN VE ERAT'S-SA’A 479

mdr. Sanki ben onu Abdu’l-Uzza ibn Katan'a 53 benzetiyorum. Sizler-


den her kim ona eriirse hemen ona kar Kef sûresinin ba taraflarm
okusun. Muhakkak o, âm
ile Irak arasnda kayalk bir mevkide yahut —
o semtde — çkacakdr da sa tarafda ve imâl tarafda (ya’nî her taraf
da) en sür’atli ekilde iddetli fesadlar ’yapacakdr. Ey Allah’n kullar!
Sizler sebat ediniz» buyurdu. Biz :

— Yâ Rasûlallah! Onun yer yüzünde kalmas ne kadar sürer? diye


sorduk. Rasûlullah :

— Krk
gün. Bir gün bir sene gibidir. Bir gün, bir ay gibidir. Bir
gün de bir cumua (ya’nî bir hafta) gibidir. Onun geri kalan günleri ise
sizin günleriniz gibidir buyurdu. Biz :

— Yâ Rasûlallah! Bir sçne gibi uzun olan o gün içinde bizlere bir
günün namaz kâfî gelir mi? dedik. Rasûlullah :

— Hayr (kâfî gelmez). Sizler o uzun günde, normal günlerinizdeki


her namaz vakti kadar zaman takdîr edin (de namaz kln) buyurdu 54 .

Biz :

— Yâ Rasûlallah! Onun yeryüzündeki sür’ati ne kadardr? diye sor-


duk. Rasûlullah :

— Rüzgârn yöneltib sevk etdii yamur (un sür’at) gibidir. Dec-


câl bir kavmin üzerine
gelir ve onlar da’vet eder. Onlar da ona iymân
edib kendisine icâbet ederler. Müteâkiben o, semâya emreder, semâ ya-
mur yadrr. Yere emreder o da her türlü bitkiyi bitirir. O kavmin ot-
lamaa çkarlm olan hayvanlar akam üzeri kendilerine en yüksek
en güzel halde, memeleri de sütün çokluundan ötürü en dolgun vazi-
yetde, bo böürlerinin çevreleri ise iyice doyduklarndan dolay en uzun
olmu durumda dönerler. Sonra dier bir kavme gelib onlar da da’vet
eder. Fakat o kavm, onun sözünü kabûl etmeyib red ederler. Bunun üze-

53. Bu Abdu’l-Uzzâ ibn Katan, Huzâa kabilesinden olub slâm dîninin zuhurundan evvel
ölmüdür. Abdu’l-Uzzâ’nn anas Huveylid kz Hâledir. Bu cihetle Hz. Hadîce, bnu
Katan’n teyzesi oluyor.
54. Kad Iyâd ve dierleri öyle dedi Bu, o ma’lûm güne mahsûs bir hükümdür ki eriatn
:

sâhibi onu bizim için de eriat yapmdr. Eer bu hadîs mevcûd olmayb
da bizler
kendi içtihadmza braklm olsaydk. Bizler muhakkak o uzun gün içinde de dier
günlerdeki ma’rûf vaktlar srasnda klman be vakit namazla kanâat ve iktifâ ederdik.
«Onun için mikdâr takdîr ediniz» kavlinin ma’nâs udur: Fecrin tulûundan sonra her
günkü mu’tâd fecr ile ölen arasnda bulunan zaman mikdâr geçtiinde ölen nama-
zn kln. Sonra onun ardndan ölenle ikindi arasnda bulunan vakit mikdâr geçince
ikindiyi kln. Bunun ardndan, ikindi ile akam arasnda bulunacak müddet
mikdâr
zaman geçince akam kln. Yatsu ve sabah namazlar da böyledir. Sonra ölen, sonra
ikindi, sonra akam. te o uzun gün bitinceye kadar bu ekilde
normal günlerdeki na-
maz vaktlar kadar vakitler takdir edilecek dir de, o gün içinde sünnet ve farz namaz-
larnn hepsi kendi yaktlar dâhilinde yerine getirilmi bulunacakdr.
Bir ay uzunluu olan ikinci güne ve bir hafta uzunluu olan üçüncü
güne gelin-
ce, onlarda da birinci gün gibi zikretmi bulunduumuz tarz
üzere yine birinci günün
kyâs yaplacakdr. Allah en iyi bilendir (Nevevî).
480 SAHÎH-1 MÜSLM

rine Deccâl o kavimden geri döner gider.


Müteakiben o kavim az ya-
murlu bir ktlk musibetine çatarlar. Ellerinde mallarndan hiç bir ey
kalmaz. Deccâl, bir harâbelie urar da ona hitaben: hazînelerini mey-
dana çkar! der. Akbinde o harâbeliin hazîneleri bal ms
cemâatlarnn
kendi ar beyleri arkasna tâbi’ olub gitmeleri gibi onun arkasndan gider-
ler. Sonra o, yetikin, gençlik dolu bir civanmerd çarr, onu klçla vu-

rub iki parça hâlinde keser de parçalar bir ok atm mesâfesi kadar bi-
ribirinden ayrr. Sonra Deccâl, parçalad genci çarr, o da hemen
yüzü parldyarak ve güler halde yönelir gelir. Deccâl bu ile megul
bulunduu srada birdenbire Allah Mesîh ibn Meryem’i gönderir. O da
Dmak’m dou tarafndaki Beyaz Menâre yanna herd boyas ile boyan-
m iki parça elbise içinde ellerini iki melein kanadlan üzerine koymu

Ban
vaziyetde iner. aaya eyince su damlatr, yukarya kaldrd
zaman da ondan iri inci dânesi gibi duru ve güzel bir su iner. Artk hiç
bir kâfir için onun nefesinin rüzgârn diri olduu halde bulmas mum-
kin olmaz. Onun nefesi de gözünün görecei yere kadar ular. Müteâki-
den ysâ, Deccâl’ arar ve nihâyet onu Beytu’l-Makdis’e yakn bir yer
olan Bâbu Ludd denilen mevkide yetierek öldürür. Sonra Meryem olu
ysâ Aleyhisselâm’a Allâh’m Deccâl errinden korumu olduu bir kavm
gelir. îysâ onlarn yüzlerine eliyle dokunub mesh eder 65 Ve onlara
cen-
.

netdeki derecelerini söyler. Onlar bu hal üzere bulunduklar srada bir-


denbire Allah ysâ’ya Ben imdi bana âid olan bir takm kullar çkar-
:

dm ki hiç bir kimsenin onlarla harb etmee kudred ve kuvveti yokdur.


Binâenaleyh sen civârnda bulunan kullarm Tûr’da iyice muhafaza et,
orasn kendileri için muhkem bir smak ve kal’a yap! diye vahyetdi.
Ve Allah Ye’cûc ve Me’cûc’u gönderir. Halbuki onlar her bir tepeden
sür’atle yürür geçerler (el-Enbiyâ: 96) onlarn ilk kafileleri
Taberiyye gö-
lüne urarlar da onda bulunan suyun hepsini içiverirler. YE’CÛC
VE
ME’CÛC kalabalnn sonu oraya urar da Yemin olsun bir defasnda
:

burada bir su vard 'derler. Allah’n Peygartber’i îysâ ile onun yardm-
clar çepçevre ihâta olunurlar. Nihâyet onlardan herhangi birine bir öküz
ba, bugün birinizin yüz dînârmdan daha hayrl olur. Müteâkiben Al-
lâh’n Peygamberi ysâ ve arkadalar Allâh’a rabet —yahut
duâ —
ederler. Allah, düman askerleri içine deve ve davarlarn burunlarnda
olan bir burun kurdu gönderir de neticede hepsi, bir tek nefesin
ölümü
gibi ölüb helâk olurlar. Sonra Allâh’n Peygamberi ile
onun sahâbîleri
Artk onlar arz üzerinde YE’CÛC ve ME’CÛC fertlerinin
yere inerler.
yalarnn ve pis kokularnn doldurmad bir kar yer bulamazlar. Al-
lâh’m Peygamber’i ysâ ile onun sahâbîleri Allah’a -rabet
ve duâ eder-

55. Bu meshin zahiri üzere bir hakikat olmas ve onlarm


yüzlerini teberrüken ve iyilik ola-
rak eliyle mesh etmesi muhtemildir. Keza bunun
o kullarn çinde bulunduklar iddet
ve korkulu hâli açb syrmak ma’nâsma iaret olmas
da muhtemildir (Kadî Iyad)
KIT A HU'L-FTEN VE ERATIS-SAa 481

ler. Horasan develerinin uzun boyunlar gibi olan 56 bir takm


Allah,
kular gönderir. O kular o kokmu cesedleri yüklenirler de Allâh’m di-
ledii bir yere atarlar. Sonra Allah öyle bir yamur gönderir ki kuru
ve salam balçkdan yaplm olsun, kldan yaplm olsun hiç bir ev o
yamurun inmesine mâni’ olamaz. îte bu yamur, bütün yer yüzünü
ykar da nihâyet ye* yüzünü cilâl kaygan bir ayna yüzü gibi brakr.
Sonra Arza hitâbe Meyvelerini bitir, bereketlerini geri ver! denilir.
:

Artk o gün (on ile krk kii arasndaki) bir cemâat bir tek nâr meyve-
sinden yerler ve o nâr kabuunun çana ile de gölgelenirler. Sütlere de
o derece bereket ihsân olunur ki bir tek samal devenin südü büyük bir
insan topluluuna muhakkak kâfi gelir. Bir samal südü, insan- srn
lardan bir kabileye muhakkak kâfi gelir. Bir samal koyunun südü ak-
ribâlardan meydana gelmi bir soy topluluuna muhakkak kâfi gelir. On-
lar bu hal üzere bulunduklar srada Allah ho bir rüzgâr gönderib esdi-
rir. îte bu rüzgâr onlar koltuk altlarndan yakalarda her bir mu’min

ve her bir muslimann rûhunu kabzede nsanlarn erli olanlar da yer *.

yüzünde kalrlar. O erli insanlar meydanda alenî olarak eeklerin biri-


birleri ile cimâ ettikleri gibi kadn erkek biribirleri ile cimâ ediirler 57 .

ite kyâmet onlarn üzerine kopar».

&C 6 Ü £ 4V ^ jTJ Ü (...)- u\

üjJ.
Y
- & Âsi _ ® . vf\ U >' . il'; , jC }
• u*jVI <J <J
A k.13 ÂS : .
^JiJI ti-v Jt 3: 4 'jr*. (3*

. « CS ^ • O4 *** îÜ 4 • ’ ‘4^ £
. < .4Y*
* *
V J* bLc cJ j
i î Ai Jlî
-
# J3- j\
'
' '
} Jj
\ . -

111 —
Aliyu’bnu Hucr es-Sa’dî tahdîs etdi. Bize Abdullah
( ) Bize.
ibn Abdirrahmân ibn Yezîd ibn Câbir ile Velîd ibn Müslim tahdîs etdi.
bn Hucr Bunlardan birinin hadîsi dierinin hadîsine dâhil oldu diye-
:

rek Abdurrahmân ibn Yezîd ibn Câbir’den bu isnâd ile yukarda zikret-

56. Buht ve buhtiyye : Horasan dedikleri develere denir ki Arab devesi ile Acem deve-
sinden ya’nî iki hörgliçlü deve ile Arab devesinden doan develerdir. Boyunlar uzun
olur. Bu diyarlarda ona burrufe ta’bîr ederler (Kamûs Ter.).
57. Ya’nî o zamann insanlar, insanlarn huzûrunda alenî olarak eeklerin yapmakda olduk-
lar gibi cimâ ediirler de bu yapdklarndan dolay hiç bir sklma ve gam çekmezler.

S. Müsi.m; C. 8, F — 31
482 SAHH- MÜSLM

diimiz (110 rakaml) hadîs tarznda rivayet etdi ve «andolsun ki bir de-
fasnda burada bir su vardr» kavlinden sonra ziyâdeyi verdi «Sonra u :

yürürler. Nihâyet altnda bulunan her eyi örtecek ekilde aaçlar biri-
birine girib dolanm olan Cebelu’l-hamr’a kadar varrlar — ki o Bey-
tu’l-Makdis dadr —
müteakiben: Yemîn olsun ki biz yeryüzünde her-
kesi öldürdük. imdi gelin de gökde bulunanlar öldürelim derler ve ok-
larm gök yüzüne doru atarlar. Allah onlarn oklarn bir kan ile boyan-
m olarak kendilerine red eder».
îbn Hucr’un rivâyetinde : «Çünkü ben kendime âid olan öyle bir ta-
km kullar indirdim ki hiç bir kimsenin onlarla harb ve ktal yapmaya
kuvvet ve kudreti yok d ur» ifâdesi vardr.

^
V’. r: 'i F
^ o s" F-
#*
1

v-*-
o*
«
Jr*:* • ü*-*. ^
%$\ d\’j£\’ü J i
0

Ü6.V: J jj î\ * IJl!* *^«*1 jl : 34*


3 ^s

•*»._£* C'Î .
j * • isi 4. -* ! ûlî
5 : 4..V (j\>- J yi-S Y \)Üu»
. « <;I; u! *>j; jt ap»

‘ J' û ft ^ ' ^ •
c< u ^ V (jT^ J ( ••)

. 4.*:: . »
Üj
(21) DECCALN SIFATI, MEDNE’NN ONA HARÂM KILINMASI VE
BR MU’MN ÖLDÜRÜR DRLTMES HAKKINDA BÂB
112 — Ebû Saîd Hudrî (R) öyle dedi Rasûlullah
(2938) :
:

(S) bir gün bize Deccâl (m halleri ve fiillerin) den uzun bir konuma
yapd. Bize söyledii eyler içinde da vard Buyurdu ki u
«Deccâl : :
£

KtTAUU'L-FTEN VE EKATS-SAA 483

gelecekdi*.Fakat Medine yollarndan içeriye girmek ona haram kln-


madr. Nihayet Medine etrafndaki baz çorak ve çakll arâzîye kadar
varacakdr. O gün (Medine) halknn en hayrl bir sîmâs yahut insan-
larn en hayrllarndan birisi Deccâle kar çkar ve :


ehâdet ederim ki muhakkak sen, Rasûlullah’n bize haber vermi
olduu Deccâlsn! der. Bunun üzerine Deccâl yannda bulunan aki kim-
selere :

— imdi ben bu adam öldürür, sonra diriltirsem ne dersiniz? Benim


(ulûhiyyet) ddiâmda üphe eder misiniz? diye sorar. Yanndakiler:
;

— Hayr, üphe etmeyiz derler. Deccâl o kimseyi hemen öldürür,


sonra da Ye diriltmez o kimse
diriltir. diriltir :

— Vallâhi benim, senin Deccâl olduun hakkmdaki imdiki kanâa-


tim, bundah evvelki iymânmdan daha kuvvetlidir der. Bunun üzerine
Deccâl o. kimseyi tekrar öldürmek ister. Fakat artk onu öldürmeye muk-
tedir olamaz».
Ebû Ishâk Bu öldürilüb diriltilen adamn muhakkak
: Hzr Aley-
hi isselâm olduu söyleniyor demidir M .

( ) : Buradaki râvî de Zuhrî’den bu isnâd içinde yukarki


hadîs gibi rivâyet etmidir.

"M
j\+lt
• ' V
o V -m \V
JAM -Ufr
> '
. J J.
#

JaI ja
. î*
(
.•

f^^
•! V
CTJS V")
/ \
” ***,
N

’l) ü'i : 3’i ‘ Is j' j'c *


y u-û
,
1
ti.'

-
\j j j! y&Â . JltjJI ilili .
jiâ 11

Y^
/J jâi' c*; £)(> îül C tA y* jldUl
Y . (_S- .
j (J*' {fi

:£J yf
y JÛ . • jua)_ Y dij Coj jl I* : el î J *{ji^ ^ A jr* JÜ . Is » ^ jr’—û '

58. Bu Ebû Ishâk, mâm


Müslim’den el-CÂMU'S-SAHÎH’i ivâyet eden brahim ibn Suf-
yân'dr. Ma’mer ibn Râid (öl: 153) de «el-CAM’iode bu hadisin ardnda, brahim ibn
Sufyân'm zikretdii gibi Dcccûle kar çkan bu zâtn Hzr olduu bize bali oldu de-
nidir.
: : :

4U4 SAHH MÜSLM -1

y.;u j .
avi-jj»
> p f
Jjâü üii j-û
* - .r

.
^ jil yi; y *‘ yi $ t

^Ü! L^'-i A. liJüI» AL^JJ A._Ju. Âi-Ls 3^» •


*=H £:|«£j
AU >'3*!/'
u
. « ;!h j jiî Uji .
jH jj «'ti L‘‘

. 4 Lll j Alc o(y~t ^L)! '*^ic\ ® 3 J (


113 — ( ) :Ebû Saîd Hudrî (R) öyle dedi : Rasûlullah
(S) öyle buyurdu : «Deccâl çkar. Ona kar mu’minlerden yö- bir adam
nelir. Derken o * u’min kimseye bir çok silâhllar, Deccâl’m (merkezler-
de gözetleme yapan) silâhllar kar çkarlar ve ona :

—Nereye gitmeyi kasdediyorsun? derler. O zât


—u çkan kimseye (ya’nî Deccâle) kar gitmeye kasdediyorum
der. Deccâl'in tarafdar olanlar da ona :

— Sen bizim Rabbmza iymân etmiyor musun? derler. O zât da :

— Bizim Rabbmzda hiç bir gizlilik yokdur der. Ötekiler :

— Bunu öldürün! derler. Bu emir üzerine bazs, dier bazsna :

— Rabbnz, kendi önünde herhangi bir kimseyi öldürmekden


Sizin
sizleri nehy etmi deil midir? der. Akbinde; O iyi kimseyi Deccâlin
yanma götürürler. Mu’min Deccâli görünce :

— Ey insanlar! Rasûlullah’n zikretmi olduu Deccâl ite budur der.


Deccâl hemen onunla ilgili emrini verir de o zât karn üzerine uzatlr,
müteâkiben Deccâl
— Onu aln da yaralayn! der. Artk o zâtn srt ve karn döve döve
geniletilir. Sonra Deccâl
— Sen bana iymân etmiyor musun? der. Mu’min :

— Sen sâdece pek yalanc olan Mesih’sin der. Bu sefer Deccâl em-
reder de o mu’min kii, büyük bir bçk ile ortasndan balyarak bann
tâ iki ayann arasna varncaya kadar iki parçaya ayrlr. Sonra Deccâl
bu iki parçann arasnda yürür. Sonra bu iki parça halinde bulunan mü-
minin cesedine hitâben :

—Kalk! der. O mu’min düzelib dikilerek eski vaziyetine döner. Son-


ra Deccâl ona :

— Sen bana iymân ediyor musun? der. O mu’min yine :

— Ben, senin hakkndaki eski kanâat ve inancm daha da artrmak-


dan baka bir ey yapmadm der. Sonra halka hitâben :

— Ey nsanlar! u
muhakkak ki artk Deccâl bana yapd bu ii
insanlardan hiç bir kimseye yapamyacakdr der. Tam bu srada o mü-
minin boynu ile köprücük kemii aras bir bakr levha hâline geliverir
»

K.TAHU L-FTEN VE ERAT'S-SAa 485

do artk Deccâl onu kesmeye hiç bir yol bulamaz. Bu sefer onu iki eli
ve iki aya
ile yakalar da frlatr atar. nsanlar Deccâl onu bir ate içine

atd sanrlar. Halbuki o mu’min bir cennet içine atlmdr» 59 .

Müteâkiben Rasûlullah «te o mu’min kii âlemlerin Rabb kaln- :

da insanlarn ehâdet bakmndan en büyük olandr» buyurdu.


TT
JV > '’J*' j -L .
( )

J-ç\Hyo -' y*' j * l-^»- •


o.V -V 0 1 '
y-r; (
T V') — N \ i
o
JUjM y ^
L :
D y * ^
D _r'y.tj/
c *
O ^ 0^

j V^i • *j! ' 3 j~j ^ : oti J>» <•


V î Uj » Jli . .jjli. 13 1

4 di] S «l
^ j y\ J* 1) c5^» •
jV^'3 ***

(22) AZÎZ VE CELÎL OLAN ALLAH’A GÖRE EN HAKÎR HALDE


BULUNAN DECCÂL HAKKINDA BÂB

114 — Muîretu’bnu u’be (R) öyle dedi


(2939) : : Hiç bir
kimse Peygamber’e Deccâl hakknda benim sorduum kadar çok suâl sor-
mamdr. Rasûlullah (S) bana :

— Deccâlden sana yorgunluk ve meakkat verecek ey nedir ki? Mu-


hakkak ki o sana zarar vermez buyurdu. Ben de :

— Yâ Rasûlallah! Onun beraberinde yiyecek eyler ve nehirler var-


dr diyorlar dedim. Rasûlullah :

— O, Allâh’a göre bundan daha hakir ve basîtdir buyurdu 60


.

i/ y < j_rû O* ‘ 3:*^ 0 C y_ J (



•) — N \ 6


c-l> Jλ « ? Uj » (JÛ . <z'\~ Ür \
'
y
- V
JL. U : JÎ>

. a dü **
i j\* o JÛ jU tf'jrj
• « ; >>
+ *
Of *“•*
^1
* \ *

59. Bunun dünyâ bahçelerinden bir bahçe olmas da onu beraberinde bulunan ate içine
atmas, Allah’n o atei mu’mine bir bahçe yapvermesi ve bu sûrelte o atein bir bahçe
ve cennet olmas da mumkindir. Her bir takdire göre o mu’min için birinci defa geçen-
den baka DeccâFn elinde ölüm hâsl olmayacakdr.
60. Kadî Iyâd dedi ki : Bunun ma’zas udur O, Allâh’a göre onun elinde halk etdii ey- :

leri mu’minlere dalâlete düürücü ve kalblerini üpheye sokucu klmakdan hakirdir.


Fakat Allah’n ona o eyleyi yapdrmas, ancak iymânllarn iymânlarmm artmas, kâfir,
mmâfk ve benzerleri aleyhine de hüccet sâbit olmas içindir.
O sözün ma’nâs : Deccâlin beraberinde bu neviden hiç bir ey yokdur demek
deildir.
: y ^ i

SAHÎH-1 MUSLÎM


(3^-i -VVî •
JJ-2 L>'j (. .)

>
•\ J*
r [V *
W A>- . <.-X^
?v
1
<J j\*j
^ jm L A>-
j p .
**.,.•>
jLi—
.--s -
u» Ad- ,
*

J+ j
> ‘
\ jy ll» A> y
, .
m .
,

J
,
j>- V yo-
; .

>' -
f'y t'i-’r • * '$" wd tös.
.
g, s ’zJ. j^ } L
. i/j. S
• « 3* 3 ' » J Ji» : J-
> Of> j >1 ; j •
£/ J \^'J -
i
^•'JL> ‘

115 —
Muîretu’bnu u’be (R) öyle dedi
( ) Deccâl :
:

hakknda hiç bir kimse benim sorduum kadar Peygambere suâl sorma-
nudr. Rasûlullah (S) «Senin bu kadar suâl sorman nedir?» buyurdu. :

Ben Deccâlin beraberinde ekmekden ve etden dalar ve su nehirleri var-


:

dr diyorlar dedim «O Allâh’a göre bundan daha hakir ve basîtdir» bu- :

yurdu.
( ) : Buradaki râvîlerin hepsi de Îsmâîl ibn Ebî Hâlid’den
olmak üzere bu isnâdla brahim ibn Humeyd’in (114 rakaml) hadîsi tar-
znda rivâyet etmilerdir. Bu râvîlerden Yezîd ibn Hârûn’un hadîsinde :

Bunun üzerine bana «ey oulcuum!» buyurdu ziyâdesini vermidir.

‘ j* r tjj #1} Jjyj J î6j Ju^ji gjjj J — t (tr)

t c/ J 1
tl & x

j ‘ vj-Lm Mj
4 :“-~ ^ Xa j 3 -
• I
\sr^ il»* J föl.JÛIe \Zsjf (tM -) — ^
-t
\
* ' * •I'’ ^ • **»
^ ; 1*.. >« ^ • .*"• ^ >• - jl
# ^ **. "*

‘J’TJ . J * c/ O-f” ^ _j*—* ö *ij e ü ü


A
:J1»

I
4' *j^r- : tJtû • 'fj '
jj f
_,T Âcili! j! : £J î 4, ^il Iju» U 3îü :

•^s ol» ic'i . l ibl uU IaJ v jî 11> la . . & vi Ijj v jî

i'M » ^ üû üt : ^ .o J j-;4 C^{ X5 6-/ü


( ^ 1 r-‘
V ‘ \*j: ösl.;' : liji! V) jtl J ilili

tr- Lrûi 'JC( . ^V:i ^ J îyj iîr £•; 3 ^^


u-l'V' ’jf ji c& 3- Ua u, ûi 3r ; y : yr ^
l^i li jî *j <^. r V[ jlc jU 3^ *^ tJ^
J-^r ti>-
• »
J
jî <» j ali
&\ 3 > j
3_^t »^iL*j! ^1
a
t • Ji -

'3^*-^
jg i J/-j 3: V-r
Vj
: .t
^ 31 C.H
: •
j >34 v
.
^uit ^î^
V ) o <

K TA HU' L-FTEN VE ERATtS-SAA 487

t .»

j->- * »
r j ^ •>
J V* i \ l;
'J.
\.< l*i :
j ji yi* v j Yi

W: w» j- Ü'/b Jû -
Û £ Û 'J^î Vj '^î ZVS * jp\ j ÜS f
j .

•>|| * ir r>; ji £ JVÎ 'j\ _^


^ p
yi .
3 # yy- ^ •
<!-: 1

j»L* v* îîu \
<-»
y . iir^ <..• o^* (
jllh jL’j )
y." _>

. ,û ^ £j\I
: OÜ.; p'J'i . j/>i:
$ J -
‘^Jl £ yi rj !
C : CJI/

.u~ju > 3^4 £ »jü JÛ . oj-Vi J 3^ y :Dû? î


^y
öl- 3®
. « '-
r* v±W
(•'»’_

DECCAUN ÇIKMASI; YERYÜZÜNDE ELENMES; YSANIN


(23)
NMES VE DECCÂL ÖLDÜRMES «; HAYIR VE YMÂN EHLNN
GDB ERL NSANLARIN KALMASI; BUNLARIN PUTLARA
BÂDET ETMELER; SÛRA ÜFÜRÜLMES; KABRLERDEKLERN
DRLMES HAKKINDA BÂB

Gl. .Hadîslerde kyâmet alâmetlerinden olmak üzere iki Mesîh zikredilir. Birisi Mesîh ly-
sâ’nn nuzûlu, birisi de Mesîh Deccâl’in çkmasdr. Museylime gibi yalan yere Peygam-
berlik iddiâsyle çkacak otuz kadar Deccâl zikredilmi, en büyük fitne olan Mesih Dec-
cfilin ise ulûhiyyet iddiâsyle çkaca haber verilmidir. Ancak Mesîh Deccâle, Mesîh

ibn Dâvûd denilmi olduunu da el-Mu’min 56 nc âyetinin tefsirinde iitmi oluyoruz.


Halbuki Mettâ ncilinin banda görüldüüne göre Hristiyanlar bu ismi lysâ’l-Mesîh
ibn Dâvûd diye Hz. lysâ’ya vermektedirler.- Buna sebeb olarak da Meryem’in nianls
dedikleri Yûsuf’un Hz. Dâvûd neslinden olduunu söylemekdedirler. lysâ’nn doumu
Meryem ile Yûsufun ictimû’larndan evvel Rûhu’l-Kuds’den oldu diye tasrîh edilmi
iken, Yûsuf babas imi gibi onun vâstasyle Hz. Dâvûd’a nisbet edilmesi bir tenakuz
tekil eder. Lâkin Mettâ ncili her nedense bu tenakuzla beraber Hz. lysâ’ya Mesîh
ibn Dâvûd demekde isrâr etmidir. Ayni zamanda Hz. lysâ’y tanmadklar bilinen Ya-
hûdîler de âhir zamanda çkacak Deccâle bu ismi vermiler, bu cihetle aralarnda bir
menfe’den çkm
olmas muhtemil olan garlb bir nokta-i nazar benzeyii hâsl olmu-
dur, Il bundan unu anlam oluyoruz, ki 3lcr|h Deccâl, yalanc Mesih demekdir. Ge-
;

len haberlere göre Deccâl bir yalana, sahtekârl yüzünden belli olduu halde bir ta-
km hârikalar göstererek ulûhiyet da’vâ edecek ve en büyük fitne olmas da bundan
olacakdr. Alimler demilerdir ki Allah Teâlâ peygamberlik iddiâ eden bir yalancya
tasdik ihtimâli bulunan bir mu’cize vermez. Çünkü üpheye düürmek olur, Allâh’m
âyetleri ile mücâdeleye sultan verilmi olur. Fakat ulûhiyet iddiâ eden bir yalancya
ibtilâ için her türlü hârikay verebilir. Zira kendisi hâdis olan mahlûkun Allah olma-
dna burhân dâima kâim bulunduu için onun yalancl haddizâtnda zâhirdir.
aklî
Ondan dolay âyetullah ile mücâdeleye bir sultan verilmi olmaz. Deccâln bu sûretle bir
yalanc Mesîh olmas, onun Hristiyânlk taklidi altnda zuhûr edeceini anlatr. Sâdk
Mesîh olan lysâ’nm nuzûlü ile onu katledeceine dâir olan hadîsler de bunu te'yîd eyler.
Yahûdîlerin sâdk Mesîh olan lysâ’ya ve Hâtemu’l-Enbiyâ’ya kibir ve hasedle küfrede-
rek bütün ümidlerini yalanc Mesîh olan Deccâle balamalar ne acîb bir bedbahtlk, -

ne elim bir mahrûmiyetdir...» (Hak Dîni, V, 4171-4172).


4H8 SAHlH-1 MÜSLM

116 — (2940) Bize Ubeydullah ibn Muâz el-Anberî tahdîs etdi. Bi-
zebabam tahdîs etdi. Bize u’be tahdîs de- etdi. Nu’mân ibn Salim öyle
midir Ben, Ya’kûb ibn Âsim ibn Urve ibn Mes’ûd Sakafî’den iitdim
:

öyle diyordu Ben Abdullah ibn Amr’dan iitdim, ona bir adam geldi
:

de Senin tahdîs etmekde olduun u hadîs nedir? Sen muhakkak ki k-


:

yamet u ve u hâdiseye kadar kopacakdr diyorsun diye söz etdi. Bunun


üzerine Abdullah (R) yahut LÂ LÂHE LLALLÂH
: SUBHÂNALLÂH!
yahut da bunlara benzer bir kelime söyledi de öyle ilâve etdi Andol- :

sun ki ebeden hiç bir kimseye hiç bir ey söylememeyi kasdetmidim.


Ben ancak Muhakkak sizler az bir zaman sonra büyük bir i görecek-
:

siniz. Beyt yklacak, u


olacak bu olacak! sözlerini söyledim dedi. Bun-
dan sonra Abdullah dedi ki Rasûlullah (S) öyle buyurdu «Ümmeti-
: :

min içinde Deccâl çkar ve krk müddet eylenir. (Râvî Krk gün mü, :

yahut krk ay m, yahut da krk yl m


bilmiyorum dedi). Sonra Allah
Meryem olu ysâ’y gönderir 62
Meryem olu ysâ, Urvetu’bnu Mes’ûd’a
.

benzemekdedir. O, Deccâl arar ve nihayet onu "helâk eder. Sonra insan-


lar, iki kii arasnda hiç bir dümanlk bulunmakszn (tâm bir huzûr

içinde olarak) yedi yl kalrlar. Sonra Allah tarafndan souk bir âm


rüzgâr gönderir de artk yer yüzünde kalbinde zerre arlnca hayr,
yahut iymân bulunan hiç bir kimse kalmaz. O rüzgâr kalbinde zerre ar-
lnca hayr, yahut iymân bulunan herkesin rûhunu muhakkak kabze-
dib alr. Hatta sizden biriniz bir dan içine tâ ortasna girmi olsa bile
bu rüzgâr o kimseyi kabzetmek için muhakkak onun sakland yere gi-
recekdir*.
Abdullah öyle dedi Ben u
sözleri de Rasûlullah’dan iitdim. Bu-
:

yurdu ki «Artk yeryüzünde kular hafifliinde, canavarlar ahlâknda


:

olan erli insanlar kalr 63 Onlar hiç bir ma’rûfu (iyilii) tanmazlar, hiç
.

bir münkeri (kötülüü) de red etmezler. Nihâyet eytân onlara insan


klnda görünür de :

— Sizler icâbet etmiyor musunuz? der. Onlar :


Bize ne emrediyorsun? derler. O da kendilerine putlara ibâdet et-
melerini emreder. Onlar bu vaziyetde iken rzklar bol, geçimleri, yaa-
ylar Sonra sûra üfürülür. Artk onu iiden herkes istisnâsz,
güzeldir.
muhakkak boyun safhasn meyletdirir ve yükseltir. Onu ilk iidecek
kimse develerinin havuzunu islâh etmekde olan bir kimsedir. O derhal
baylb düer, insanlar da baylrlar (ya’nî ölürler). Sonra Allah süd gi-

62. Kadî Iyâd öyle dedi ysâ Aleyhisselâm'n inmesi, Deccâl öldürmesi, bu husûsdaki
:

sahih hadîslerden dolay sünnet ehli indinde hakdr ve sahîhdir. Aklda ve


erîatde bunu
ibtâl edecek bir ey yokdur. Binâenaleyh onu müsbet klmak vâcibdir...
(Nevevî).
63. Bunun ma’nâss Onlar erlere, ehvetlerine tatmine ve fesada olan sür’atlerinde kul-
:

larn uçmas gibi; biribirlerine zulm ve dümanlk etmekde de canavarlarn


ahlâk gibi
olurlar demekdir.
KITAHU'L-FTEN VE EUATt S-SA a 489

bi — yahut gölge gibi — bir ne^i yamur gönderir — yahut da indirir


eklini söyleyen Nu’mân’dr de ite bu yamurdan — insanlarn cesed-
leri (nebât yetimesi gibi) yetiir, biter. Sonra sûra dier bir defa daha

iifürülür. Bu üfürülüle beraber insanlar birdenbire dikilib bakar halde


oluverirler. Onlara Ey insanlar! Rabbmza geliniz! Onlar durdurunuz!
:

Çünkü onlar sorumludurlar! denilir. Sonra Atelikler kafilesini çkar- :

nz denilir.
— Maher halknn
kaçda kaçn? diye sorulur.

Her bin kiiden dokuz yüz doksan dokuzunu denilir. te bu, ço-
cuklarn saçlarn aartacak olan gündür ve bu «baldrn açlaca gün-
dür...» (el-Kalem: 42) °4 .

> •

J Cj L. A> .
O A>- .
_jl_Ls
yj A.si y Ç . )
— \W
Jis --r : üfc J bs L.& :
$
Jjy : oli Wl . V Jl LV> Ail : Jii . \XT> ÛT ’jj f Acil)» jl

Jfe : J jV O «SI Ac J(i ( »


Jy */\ U.A : fcli J(i
)
oVj' J. jl<l» . Clac J-B

O 3^5 • «. J‘ c . j « o *'0


:
» jJJjâ «il

. 0 AUaB VJ jlc <Ji j J»i-\ »

• " ^ i " «;" I-.,*»- --•> J • >*-• '


—.
'
.
"jf
. V >1 -X>* ^a>- (JU
# ^ ^ ^ :

4 •

11? — ( ) Bana Muhammed ibn Beâr tahdîs etdi. Bize Muham-


ned ibn Ca’fer tahdîs etdi. Bize u’be tahdîs etdi ki Nu’mân ibn Salim
öyle demidir : Ben Ya’kûb ibn Âsim ibn Urve ibn Mes’ûd’dan iitdim

G4. Sâk lugatda topukda baldan doru bacan incik yeridir. Bundan aacn sak gibi her-
f

hangi bir eyin aslna da denilir. Burada sâk mutlak olub bir eye muzâf deildir...
Lâkin Buhârî, Müslim, Ebû Saîd’den öyle bir hadîs rivayet etmilerdir Peygamberi :

dinledim,öyle diyordu «Rabbmz sakndan kefeder, derhal ona her mu'min ve mu'-
:

mine secde eder. Dünyâda riya ve sum’a için secde eder olanlar kalr. O da secde et-
mee gider fakat beli tutulur kalr**. Bu hadîsde ise *srikahu» diye zamire muzâf k-
lnmdr.
Bu gibi hadîslerde keyfiyeti ihata olunamyacak müteabih bir ma’nâ vardr ki
Allah Teâlâ onu zaman gelince fiiliyat ile bildirecekdir. Bizim anlyacamz «Kefu :

sâk> hakîkatm zuhuru, insanlardan gaflet perdelerini syracak bir iddet ve dehetle
Hakkn hükmünün, hakk ehline rahmet ve bâtl ehline» gadab saçarak âibden uhûda
tecellîsini ifâde eden Rabbani bir iâretdir ki nas olacan imdi ta'yîn etmemize
imkân yokdur...
Zemaherî el-Ked/’da Kei an sâk (rr baldrdan açmak) ve ibdâ’ anVl-hidâm
:

emrin iddetinde ve musibetin suûbetinde meseldir. Bunun asl dehet ve he-


ta’bîrleri,
zîmetde ve örtülü kadnlarn kaçarken paçalarn svamalar ve o srada baldrlarn
açmalar kaziyesindendir der...» (Hak Dîni, VII, 5292-5300).
491 SAHÎH- MÜSLM

öyle dedi Ben bir adamdan iitdim ki o, Abdullah ibn Amr’e hitaben:
:

Sen öyle ve öyle vakit olunca kyâmet kopacakdr diyorsun dedi. Bu-
nun üzerine Abdullah Andolsun ben size hiç bir ey söylememeyi kas-
:

detmidim. Ben ancak Sizler az müddetin ardndan büyük bir iin zu-
:

hûra geldiini görürsünüz dedim. Beytin yanmas oldu. (u’be: Bunu


yahut bunun benzerini' söyledi). Abdullah ibn Amr Rasûlullah (S) : :

«ümmetim içinde Deccâl çkar...» buyurdu dedi. Râvî bundan sonra ha-
dîsin tamâmn (116 rakaml) Muâz hadîsi tarznda sevk etdi. Kendi ha-
dîsinde « artk kalbinde zerre arlnca iymân bulunan hiç bir kimse
kalmaz. O rüzgâr muhakkak rûhunu kabzeder» demidir.
Muhammed ibn Ca’fer u’be bu hadîsi bana bir çok kerreler tah- :

dîs etdi ve ben de bunu ona arz edib huzûrunda okudum demidir.

’js. jL*- j b-U.


4 î .
j lüf _y l
\ \h
. -V *
! O W : J \i 4 jJJ ^j
&
«il » aI)] j\

J '
6
V* 11
*
v/> ofv Ujî J t
» 'jjl; «î j ^
a
’Ç.J 1
4 U'
3 .
^.Ul

:
^ Ü.' ûc J-Î .
Jj trâi- . üî Ju£ (...)

U'jbi : 1
'r^ - ^o c
v:-* (>*1-01 opl ^CL'I J jlj'J*. Jj
b-^ SÛ A’ >* Abf • l
-i- Of- ‘J-V *
!

r
:

jjf
J li V jüu .
ültüi Ç/J.

S' ?i'
j_>0j c,*- . v <-jt

'
Oc Uc v>
- - • î b \^Jrj0 ) .)
(

-,c . fi Jj-J w*.- :


f'' Jlîi . V.c *\J1J^ U’ • j[i

118 — (2941) : Abdullah ibn Amr (R) öyle dedi : Ben Ra-
sûlullah (S) dan, kendisinden sonra hiç bir zaman
unutmadm bir hadîs
ezberledim. Ben Rasûlullah’dan iitdim öyle buyuruyordu : «Çkacak
olan kyâmet alâmetlerinin ilki, günein bat tarafdan domas ile, bir
kuluk vakti insanlara kar bir Dâbbenin (hayvann) zuhûrudur.
Bu iki
alâmetden biri, arkadandan evvel olur. Akbinde
dieri de onun izi
üzerinde yakn olarak meydana gelir».
j »

KITAIUJ’L-FTEN VE EUAT'S-S A A •191

( Ebû Zur’a dedi ki Muslimanlardan üç kii Medine’-


) : :

de Mervân ibn Hakem’in yannda oturub ondan hadîs dinlediler. Mervân


da kyâmet' alâmetlerinden tahdîs ediyordu Onlarn ilk evvel zuhûra :

gelecek olan Deccâldr dedi. Bunun üzerine Abdullah ibn Amr Mer- :

vân bir eyi, benim Rasûlullah’dan ezber etmi olduum ve kendisinden


sonra da hiç unutmadm bir hadîsi söylemedi Ben Rasûlullah’dan öy- :

le buyururken iitdim... dedi. Râvî bu ekilde yukarki hadîs gibi zik-

retdi.

( ) Mervân’m yannda hadîs müzâ-


: Ebû Zur’a dedi ki :

keresi yapdlar. Bu srada Abdullah ibn Amr Ben Rasûlullah’dan iit- :

dim öyle buyuruyordu... dedi. Buradaki râvî de yukarki iki râvînin


hadîsi gibi zikretmi fakat «bir kuluk vakti» sözünü söylememidir.

J^ (tt)

. 5 -û; j juJ jJc 3 (tut) - m


2J d < ül . % iîl tfjû. .
jl^î Jl

l:. A>* ^ ^ t

U.P- . J^l 1(4) j(â» . LA : cJÎis - A»-l V . <îl'J


J~-

j"
5 I4 -I t3 -it.* 0 ^ OseîCl. :

ü)l
J JJ s-Ai^l y> t-i ü/ -^: c CJj, l»"
^
^
<
.
j

Dfe l i i
.-5J . jCj 3 ix* gg, l 3 ji; ci^i
A# •
'üji, *\ cJÎ m *£Wi ce^ « »d y
’J _}\> , ^ Âfliljl 4*
:
C . 4 il^.l ç\j ç
\
(J| P

o j" IJli . jlLkll â il J.l dA_yi . J..TV » Jlâ» . : oEîi jU.üJl .

+“ *

. J>C-~ U JJL*» 4 d^îC C_j*^l3l jl 4 WL) jl


j'rt (jf )
8
r/-*^ r
1
y.' ,-v *
^ ç*} S\ J-^' û^- 1
j
\ j : A

SAHlH-1 MÜSLM

i O- *5"" ^ C^Ja^ LJi 1 . <J | (


O o* J AJ

^ ^J ^ J^
^ 0 +

.
£g| IJ^J £ £7JÛ • Jb^JMl oV^ ^illi

cr*^- ‘ £||> 4 '

-f^*' JjJ* J’ *
•*•
J ^' *JÛ* j Cs'SJ*
*
1 s

<' : lj!Ü « î '^Lz*r jjjJj I 8 jîj ^r . <1 »^-a-. jllî| |j_5"””


^JjO s Jlfl . «iUcJaJ

L c
* y^-~*K cj^~-'3 •
^3 40 U <^3 ‘ 31 » JC» .

^5C_j jJ-I c-^ 54<^jîl (3*^3 4.0 <y* j •


"i —' £->Ç» jUJ « il* l y-A' 40 t
^ jltvJl

0 f'03 ^ 4 0?"$*
«~ *
• <>« =tj £* ‘ i
4 rf- 3 4—5*3 *’ \ - (_j** 3.3- . Jl>A)l
0 0 *~«

yO » 4~*0* tr^' vO* •


ti
3"
-r*:
1

'

4 *-{ 3* Ji
Y

./*:''
4 40 pr.


O^oO^-V^
' 3 _>
S A'_~ v . y-j J^jT" La*i Vb’Uisu .i y 'ri ijii-A» . <i*â!ji
'* • l % *
-

cjk Uj t^Ü Llltl C'\


: ? Îllltl : . : cJUÎ S d/l £ di.\j ! : I
JlYi . J.I T^jf" ^
&S ü ^ü : di .
4 »>-v. ^ ’j
*V .
;.i3i
j j^ üo Us ^kh s
^ 141

jllî| Ijlî .
j\ Jl (il i-
i <j>- . Uy- Viüaili 3^ • ÂilL^ j j5dr jl Lî^i
0*

‘ jSt*Y" (31 ,A r44; O’. ^ 4


4 ‘c
<J 1 -U yji . \ît*j *A ^.\3 • Uu oC* J
• ^

tr^ ' û^ :
'-P^ ^ *j<*-* ' ^ ** • t)C î o> \ U ! : illi

^V-/>r jj^C/\ y* .
jrl 4 ^.U - '^Itl cjn>. CiiLs . *-'_
j 4
0;* -o~j l* <_5j-x^ V .
y-U WU
-^-4" Cl>-AÂ a. 'i Ui-SLi . . \
r *j\ j lLlsci . *Â.Y

: Jli î Liltl 17, : & tdb U vfö çjt û »^.i: U& :


ylü f
£' 4, ?
;i

4^ ^ c 3*i •
4^- J[ 4 ,


./âm
4 jt^nu.A
? y>c;Lî (^V j» • Üi jllu j7 jt j ,4^ ' : ü^* < ^7- o Jf^J o' ^ j
Jj

j/>' - UC 0r v r <•! ^ : JC
*

r
*' ; <î l:1 ^ ç
4* ‘ jidjü :JÛ
*
• > •• l
> ? -J- 4» 4 ; • JC ? yi 4' o; tu •
y. ^Ln
v ft
— < |

KlTAHU’L-FtTEN VI! KHAT'K SÂ A 493

s* 5
V.'— ; ^l* .c
;
^nc j jvi- \ ; [jU v^a-V Jl IajL jl Ll : Ji»

j t sl»4 # y LU î Jl *Vc
j»3 ? vl-» j}“^j j* ’
tJl*

j\j Jj- j *& r,>- ±* :


Ç J_.»
L <>!/.V' jt j j^ : Ji Ç.Û j.
'
'-’j*" O? ^'. O ’4 ^ '—*5 : Jl» .
i : li» 5*’SÎ

^ *j^£- jJ |3 • • _AtH J'


J
y}~ Jl ^ : : ^1 »
1)1

d.W 3 j^ jJ : .
*jelMj

A>_
y ^ J^-s £j>-j (_J ûij»_ J\ jlj .
^-—Jl Ol
jl . (Je

<ö.x>-lj ^iMjt03jUJ5*”".Lpbls>J ,'jc jl;'z.Aji\^^. ÂI.U 3 *£->• _/»c ^l. J jf\.«>


jl V

a5vÜj (jJ.4 *_^âj


Jf j[_J
Aj-c
j . tius ^jl.Jl aA* ^jL.âl—.W L^~-« lAs-lj jl

. .JlÜ . û .Jl!; »
^ j\ j <r^aic v£ j .
j|| Clii : Ljfc •
V /J>.
Ail* »
.
o : yi)' JÛ» « î di) i 15JiTa>- c*'-^ Jû VI » ca. 1I « Â Ju .jJa

j-L)l <j aîJ Yi . Â^ÜTj oj.JI a^’^5.*a>- 1 i^jT" 3 »' ^ <>\ ^._c"

« «Ö^Üjl jl»
^ * j^-iJ' jJi
^ .
>»l> m^i.' J :» ^ [}:
V ^Jl jî

. ^â = u! J jy* I J_* : LL-li* • Oy-J' (J[ *«xT» U_jl j

(24) CESSÂSE KISSASI BÂBI

119 — Âmir ibn erâhîl e-a’bî, a’bu Hemdân,


(2942) :

tahdîs etti ki kendisi Dehhâk ibn Kays’n kzkardei olan ve ilk Muha-
cirlerden bulunan Fâtma Bintu Kays (R) dan sorub :


Sen Rasûlullah (S) dan iitmi olduun bir hadîsi, Rasûlullah’dan
baka kimseye isnâd etmeyerek bana tahdîs et dedi. Fâtma :

— Andolsun eer istersen bunu muhakkak yaparm dedi. a’bî ona:


— Evet istiyorum, bana böyle bir hadîs tahdîs et dedi. Bunun üzeri-
ne Fâtma Bintu Kays öyle dedi :


Ben Muîre’nin oluna nikâh olmudum. Muîre’nin olu o gün-
lerde Kurey gençlerinin en hayrllarndan bulunuyordu. Cihâdn evve-
linde Rasûlullah ile beraber iken isâbet ald (ve beni boad). Ben dul
bir kadn olunca Rasûlullah ’m sahâbîlerinden bir cemâat içinde, Abdur-
rahmân ibn Avf beni evlenmek için istedi. Bu arada Rasûlullah da beni
: :

494 SAHÎH-1 MÜSLM


kendi himayesinde bulunan Usâmetu’bnu Zeyd ile evlendirmek için is-
tedi. Daha evvelce de Rasûlullah’n «Her kim beni sevdi ise Usâme’yi
:

de sevsin» buyurduu bana söylenmidi. Rasûlullah bana o evlenme hu-


sûsunda konuunca ben ona :

— im senin elindedir. Binâenaleyh beni istediin kimseye nikâh


et dedim. Rasûlullah :

— Sen (iddeti beklemek Ummu


erîk’in yanma tan buyur-
üzere)
du. Ummu erik, Ensâr’dan zengin bir kadnd. Allah yolunda sar-
Bu
fiyât çokdu. Yanma çok musâfirler inerdi. Ben :


Peki onun yanma intikâl edeceim dedim. Bunun üzerine Ra-
sûlullah :

— Hayr, öyle yapma. Çünkü Ummu erik, konuklar çok olan bir.
kadndr. Ben senden ba ise örtünün dümesini, yahut baldrlarndan
elbisenin açlmasn ve bu sûretle cemâatin, senin de holanmyacam ba-
z yerlerini görmelerini sevmem. Lâkin sen, amuca olun olan Abdullah
ibn Amr ibn Ummi Mektûm’un yanma buyurdu. (Bu Abdul-
intikal et
lah, Fâtma’nn da mensûb olduu batn olan Kurey’in Fihr soyundan,
Fihr oullarndandr). Ben de bnu Ummi Mektûm’un yanna tandm.
Nihâyet iddetim tamâm olunca bir münâdînin nidâsm iitdim. Rasûlul-
lah’m münâdîsi ESSALÂTE CÂMATEN (= Toplayc halde olan na-
:

maza gelin) diye nidâ ediyordu. Ben de hemen mescide çkdm. Rasûlul-
!

lah ile beraber namaz kldm. Ben cemâatin srtlarndan sonra gelen
ka-
dnlar saffnda bulundum. Rasûlullah namazn bitirince güler bir halde
minber üzerinde oturdu da :


Her insan namaz kld
yerinden ayrlmasn! buyurdu. Sonra
da Sizleri niçin topladm biliyor musunuz? diye -sordu. Sahâbîler
:


Allâh ve Rasûlü en iyi bilendir dediler. Rasûlullah öyle dedi
:

— yemin ederim ki, ben sizleri ne


Allâh’a bir rabet ve ne de bir
korkudan dolay toplamadm. Lâkin ben sizleri u sebebden ötürü top-
ladm Temim ed-Dârî, Hristiyân bir adam idi ®. Geldi, bey’at edib is-
:

lâma girdi. Ve bana öyle bir hadîs tahdîs etdi ki onun söyledii
bu ha-
dîs benim Deccâl Mesîh’den söylemekde olduum hadîse uygun
sizlere
dümüdü. Bana tahdîs edib anlatd ki kendisi, Cüzâm ve Lahm kabile-
lerinden otuz kii ile beraber deryâya mensûb bir gemiye
binmi. Dal-
galar gemideki bu yolcular deniz içinde bir ay çalkalayb
oynam. Son-
ra gemiyi denizdeki bir adaya yanadrb snmlar.
Müteakiben büyük
geminin arkasnda yedek gibi çekilen sandallarda 6 * oturub tâ günein
G5. Bu, Tcmîm'in menku belerin den savlr. Çünkü Peygamber (S) bu kssay! ondan rivâyet
etmdir. Bu hadisde fâdl’m mejdûl’ dan rivayeti, metbûun, tâ bi’den
rivâyeti vardr. Bir
de bunda vâhid habercinin rivâyeti vardr.
G6. Kctareb, katr b Küçük gemiye denir. Büyük gemilerin arkasnda yedek gibi
çekilen
sandala denir. Geminin adamlar bir çok ihtiyâçlarn
yerine getirmek için onu kulla-
kItAuu’l-ften ve erAtI's-sA a 495

batmasn^. kadar beklemiler, sonra adaya girmiler. Kendilerini göv-


desi pek çok kll bir DÂBBE (bir hayvan) karlam ki kln çoklu-
undan dolay önünü arkasndan tefrik edemiyorlarm. Gemi halk ona:
— Vay! Sen nesin? diye sordular. O da :

— Ben CESSÂSE’yim dedi. Onlar :

— Cessâse nedir? dediler. O mahlûk :

— Ey topluluk!. Siz Hristiyan manastrndaki


adama gidin. Çün- u
kü o, çok iddetle arzu eder dedi. Bu Dâbbe bize bir ada-
sizin haberinizi
m tahsis klnca biz onun bir dii eytân olmasndan korkduk. Sür’atle
yürüyüb nihayet manastra girdik. Orada cüsse bakmndan gördüümüz
insanlarn en irisi olan, iki eli boynuna ve diz kapaklan ile topuklar
aras biribirine demir ile çok sk bir sûretde toplanb balanm bir in-
sanla karladk. Ona :

— Vay
sana! Sen nesin? diye sorduk. O :


Sizler benim haberime muktedir oldunuz. Binâenaleyh siz kimler
olduunuzu bana haber veriniz dedi. Gemi halk
— Biz
:

Arab kavmndan bir takm insanlarz. Deryâya mensûb olan


bir gemiye bindik. Akbinde deryây mûtad dereceyi aan bir iddetle
dalgalanrken bulduk. Netice dalgalar bizimle bir ay oynad. Sonra senin
u adana yanab sndk. Müteakiben geminin yedek sandallar içine
oturduk. Sonra da adaya girdik. Derken bizi vucûdu gâyet çok kll ve
kln çokluundan dolay önü arkas neresidir bilinmeyen bir Dâbbe kar-
lad. Biz :

— Vay sana! Sen nesin? diye sorduk.


— Ben Cessâse’yim dedi. Biz :

—Cessâse nedir? dedik.


— Hristiyan manastrnda bulunan u
adama gidin. Çünkü o, sizin
haberinizi örenmeyi çok arzu eder dedi. Bunun üzerine biz sür’atle sana
koub geldik. O Dâbbe’den de korkduk, onun bir dii eytân olmasndan
da emin olamadk, dedik.
— Bana âm’da bir köy olan Nahlu Beysâ’dan haber verin dedi*.
— Sen onun hangi hâlinden haber istiyorsun? dedik.
— Hurmalarndan soruyorum. Onlar meyve veriyor mu? dedi. Biz
ona :

— Evet veriyor dedik.


— Onun meyve vermemek zaman muhakkak yaklayor dedi.
— Bana Taberiyye gölünden haber verin dedi.
— Sen onun hangi halinden haber istiyorsun? dedik.
— Onda su var mdr? dedi. Gemi halk :

— Onun suyu çokdur dediler.


— Haberiniz olsun ki onun suyunun çekilib gitmesi zaman yakla-
yor dedi.
.

4Wi SAHH-1 MÜSLM

— Bana am’n kble canibinde bulunan Aynu Zuar’dan haber ve-


rin dedi. Onlar :

— Aynu Zuar’n hangi hâlinden haber istiyorsun? dediler.


— O pnarda bir su var m? Ve orann ahâlîsi o pnarn suyu ile
zirâat yapyorlar m? diye sordu. Biz de ona :

— Evet o, suyu bol bir pnardr. Ahâlîsi de o pnarn suyundan ekib


zirâat yapyorlar dedik.
— Bana NEBYYU’L-UMMYYÎN (= Ummîlerin Peygamber’in) den
haber verin, o ne yapyor? dedi. Gemi halk :

— Mekke’den çkd ve Yesrib’e indi dediler.


— Arablar onunla muharebe yaptlar m? dedi. Biz :

— Evet yapdlar dedik.


— Peygamber onlarla nasl yapyor? dedi.
— Arablardan kendisine dostluk gösterenler ve ona itâat edenlerle
zâhir olmudur, diye haber verdik. O zât :

— Hakîkaten bunlar oldu mu? dedi. Biz :

— Evet oldu dedik.


— Muhakkak ki onlarn Peygamber’e itâat etmeleri, kendileri lehine
bir hayrdr. imdi ben sizlere kendimden haber vereceim. Ben o ME-
SÎH’im. Bana çkmak husûsunda izin verilecek zaman yaklayor. zin
verilince ben yer yüzünde seyr ederim de artk krk gece içinde kendi-
sine inmediim hiç bir karye brakmam. Ancak Mekke ile Medine müs-
tesnâdr. Bunlarn her ikisi de bana harâm klnmlardr. Birine yahut
o iki beldeden birine girmek istedikçe beni elinde syrlm bir klçla bir
melek karlar ve beni oraya girmekden men’ eder. Muhakkak ki onlar-
daki her bir yol üzerinde onlar koruyub beklemekde olan bir takm me-
lekler vardr dedi.

Kâtma Bintu Kays der ki Rasûlullah bunlar söyledi de elindeki


:

deneyi ile minbere dürterek ve Medine’yi kasdederek :

— te bu Taybc’dir, i*e bu Taybe’dir, ite bu Taybe’dir buyurdu.


Sonra Haberiniz olsun! Ben bunu
: sizlere söylemi oldum mu? diye sor-
du. Mesciddeki insanlar :

— Evet haber verdin dediler. Rasûlullah :

— Temim in bu benim houma gitdi. Zira o, benim sizlere


hadîsi
Deccâl’den, Medine’den ve Mekke’den olmak üzere tahdîs etdiim hadîs-
lere uygun dümüdür. Haberiniz olsun ki o denizinde yahut Yemen âm
denizindedin Hayr, o muhakkak Merk tarafndadr. O muhakkak me-
rk tarafndadr. O muhakkak merk tarafndadr buyurdu da, eliyle
dou tarafa iaret eyledi.
Kâtma Bintu Kays : te ben bu hadîsi Rasûlullah’dan aynen ezber-
ledim dedi.
:

KTÂBU’L-FTEN VE ERAT'S-SA’A 497

Eötf ^ *i fct« ’J? G& s as ^ll E*'jû . XJ'I . 5Ç. öfc. . i’j Eli.

s Sî 3 ! H jiîy ^ L-ib
:
I
-*
. cX.
^
£2-1 Î .
'
Jl •
Lj

'i £Jl£'

_i',
J

üj : J cjfe • j «^*1 j\ £|& cl : cJk

. *U-â11
^
T ^
LiJl j -5C cJb .
^
^ Jlhl • #
iuüUl» cj(î .

4» 1
&H or" cJ^â cjiî .
j^-jt
^ >yj' j.'

U>!j SU c?J> ‘
-*
Jl yüî Öto:
1
U x
: A :i yji '^aL'
^
1 Xj • a
J3\j
*•

t» -
»

^ r
- Al (( A~*U 4.A # (Jl$ J (jj
A» j^OSkZ^

],20 a’bî tahdîs edib dedi ki


( ) Biz Fâtma Bintu
:
:

Kays in yanma girdik. Kendisi bize bn Tâb hurmas denilen en iyi hur-
ma çeidi ile ziyafet verdi. Ve bizlere süit sevik içirdi 67 Bu srada ben .

kendisinden üç talakla boanm


olan kadn nerede iddet bekler? diye
sordum. Fâtma Kocam beni üç talâkla boad. Peygamber (S) de benim
:

için âilemin arasnda iddetimi bekleme izni verdi. Sonra insanlar


içinde :

nne’s-salâte câmiaten (= namaza gelin)! diye nidâ olundu. Bunqa üze-


rine ben de giden insanlar arasnda mescide gitdim. Ben kadnlarn en
önde bulunan saff içinde idim ki o saff erkek s fflannm en sonundaki
saffdan sonra geliyordu. te orada Peygamberden iitdim. Kendisi min-
ber üzerinde olarak halka hitâb ediyor ve «Muhakkak ki Temim ed- :

Dârî’nin amuca oullar bir gemiye binb denize açldlar...» 68 buyurdu.

67. Sult, arpaya denir. Bir kavle göre bir nevi arpa ismidir. Yahut tadnda
ekilik olan
arpaya denir. Bu arpa,( Rumcada Trâîs
) Türkcede Peygamber arpas ^'>
dedikleridir. Harmandan çkdkda aynen buday gibi kabuksuz çkar, ilk bakda gö-
renler buday zannederler. Arpa ile buday arasnda mutevasst olur (.Kamus Ter.),
68. Tcmfm ed-Dâriyy Lahmîlerin bir u’besi olan Dâr soyuna mensûbdur.
:
vaktyla Bu zât
hristiyân idi. Beytu’l-Makdisin en mehur râhibleri arasmda saylrd.
doku- Hicretin
zuncu ylnda musliman olmudur. Musliman oldukdan sonra
Medine’de ikâmet etmi,
Hz. Usmân’n ehâdetinden sonra âm’a gitmi ve orada vefât
etmidir. Bir rek’at na-
mazda Kur’ân’ hatmetdii rivayet olunur. Temim ed-Dârî’nin mühim
bir husûsiyeti
Feygamber’in bir kerre hutbe îrâd ederken: «Bana Temim
ed-Dârî tahdîs °*di ki-»
Diyerek bundan evvel tercemesini yaptmz (119 rakaml)
uzun Deccâl kssasndaki
Ce$8ase haberini rivayet etmi olmasdr.
Bir de bu zâtn ve kardei Adiyy ibn Beddâ’nn müsliman
olmadan önce geçen
bir müterek vak’alar vardr

S. Müslim; C. 8, F — 32
' : :

498 SAHlH-î MÜSLM

Râvî burada da hadîs' n tamâmn sevk etmidir. Ancak burada Fâtma’-


mn :Sanki imdi Peygamber’in, deneyi ile yere doru meyledii ve
IV edîne’yi kasdederek «ite bu Taybe’dir» buyuruu hâlâ gözümün önün-

dedir, dediini ziyâde etmidir.

; •

J (â> : Vli J *
û (•••) — NTN
<*’
>

: U(i *

*
J. JC .
*"
I
0 l i/4 jJ-'j *
'o\i : Jfe . Ji
.*
£L ^
iLi- >. oiü .>'J
. a; i ‘
jg| Jr' j §n ig ^y’js fjj
:
^“C* ti® 3 •
‘-4.;^ Jjîs • ^-*"4 îgJj £• yüti
.
2 JrT' iaî—

«il J ji-j <> v i-ls . j c4kj jö tj J a* V *'! ^ •*


1)^

. « 3d s ;:i . .jl*; » 3& j


bn Abbâs (R) öyle dedi Benû Sehm’den (müsliman) bir kii Temim ed-Dâfiyy
:

ve Adiyy ibn Beddâ ile brlikde sefere ve müsliman bulunmayan bir yerde öl- çkm
müdü. Bunlar Sehmî’nin terikesiyle (vârislerinin yanma) geldiklerinde vârisler (eyâ
arasnda) altun kakmal gümü bir barda bulamadlar. (ki yoldan inkâr
ve di-
vânn Rasûlullah’a arz üzerine) Rasûlullah (S) bunlara yfemîn etdirdi. Sonra bardak
Mekke’de bulundu. Bardan zilyedleri
Biz bunu Temim ile Adiyy’den satn aldk dediler. Bunun üzerine SehmTnin
velîlerinden iki kii kalkarak :

_
— Bizim
ehâdetimiz onlarm ehâdetinden übhesiz daha hakldr. Ve bu bardak
kat'î sûretde ilk sahihlerine, (ya’nî mîrasclanna) âiddir diye yemin etdiler.
bn Abbâs
u -Ey ymdn edenler! Herhangi birinize ölüm hâli geldii vasiyy t zaman aranzdaki
ehâdet, ya kendinizden adalet sahibi iki adam, veya yolculuk ediyordunuz
do ölüm
musibeti banza
geldi ise, gayrnzdan iki dieridir .... (el-Mâide: 105)
âyeti bu kssa-
dakiler hakknda nâzil oldu demidir (Buhori, vesâyâ, bâbu kavlihî Teâld Yâ eyyuhe’l- :
lezine âmenû ehâdetu beynikum... el-Mâide: 105).
Bu kssann vasiyyet bahsi ile alâkasn, zaman ve mekânm eski müfessirlerden
Mukaatil ibn Süleyman öyle anlatmdr
Budeyl ibn Mâriye, Necâiyyi ziyâret maksadyle bir gemi içinde
deniz yolculuu
etmidi. Bu zât bir ara hastaland. Gemi içinde öldü. Rahatszl
srasnda vasiyyetnâ-
mesini yazm ve eyâs arama koyarak bunlar vârislerine verilmek
üzere gemi yol-
dalar Temim ed-Dâriyy ile Adiyy’e teslim etmidi. Bunlar, içinde kymetli
parçalar
bulunan bu eyâ arasndan beendikleri baz eyleri alarak
kalann Budeyl’in Benû
Sehm'den olan vârislerine götürüb verdiler. Vârisler aldklar terike
arasnda sakl bu-
lunan vasiyyetnâmeye göre eyay sayb tedkik etdiklerinde
bâ’z parçalan bulamadlar
Temim ile Adiyy’e sordularsa da bu iki karde bilmiyoruz diye
yemin etdiler. Bir
müddet sonra bu eyâdan altun kakmal kymetli bir gümü bardak
Mekke’de bulundu.
Ve Temim ile Adiyy taraflarndan satld anlald. Bunun üzerine da’vâ
peygambere
arz olundu. Da'vâclar arasnda Sehm oullanndan Amr
ibn As ibn Muttalib ibn Ebî
Veddaa da bulunuyordu. Bunlar da bu bardan Budeyl’in mal
olduuna ve vârislere
ad bulunduuna yemin etdiler. Kendi sözlerinin ve yeminlerinin Temim
ile Adiydin
sözlerinden ve yeminlerinden ziyâde i’timâda lâyk
olduunu ddiâ etdiler Temim ed-
Dâr dayanamyarak cürmünü ’Ürâf etdi. Bunun üzerine Rasûlullah
-Ey Temim! Mus- :
liman ol, tâ ki Allah senin irk hâlinde ilediin
kusürlar* afvetsin» buyurdu. Temim
)

KTÂBU’L-FTEN ve erAtI’s-sA'a 499

121 *— Buradaki râvî de> a’bî’den, Fâtma Bintu


( ) :

Kays’n Rasûlullah’n huzûruna Temim ed’Dârî geldi ve Rasûlullah’a


:

kendisinin denizde gemiye bindiini ve geminin onlar bilmedikleri bir


cihete doru götürdüünü, neticede bir adaya düdüünü kendisinin ada-
ya çkb su aradn, derken orada kllarn ve saçlarn yerde çekib sü-
rükleyen bir insana kavuduunu haber verdi dediini rivâyet etmi ve
hadîsin tamâmn sevk eylemidir. Râvî burada unu da söylemidir :

Sonra o kimse Dikkat edin! muhakkak ki eer bana çkmak husû-


: u
sunda izin verilmi olsayd Taybe müstesna bütün beldeleri çinerdim
dedi. Müteâkiben Rasûlullah insanlarn yanma çkd da bu hadîsi, onlara
tahdîs etti ve «te bu Taybe’dir, o da Deccâl’dr» buyurdu.
:

• «3^-i u y} (jr*? (••) — NTV

r \ i) 3ias jl \ O*; A.bli '


if’
* *


ti Û çfj'' Jl çj ^
122 — ( ) a’bî,
Bintu Kays’dan (öyle demidir):
: Fâtma
Rasûlullah (S) minber üzerine oturdu ve öyle dedi «Ey insanlar! Te- :

mim ed-Dâriyy bana tahdîs etti ki kendi kavmmdan bir takm insanlar
kendilerine âid bir gemi içinde denizde yolculuk ediyorlard. Derken
gemi parçalanm. Bazs derhal geminin levhalarndan bir levha üzerine
binmiler. Neticede denizdeki bir adaya çkmlar...» Râvî böylece hadî-
sin tamâmn sevk eylemidir.

5 j* i-*—* ü ^ a*— l
j^>- D (vMr) — \ ^
V*

M 3 & *36
& ’J\ j j
‘i ip J j>-i y p,
föîüP; y yi i
pp y . ilpij .
3&J1 vfe. vj jr ^ »

^ p o; £
jj" i. £ . 0^' i* bp ipp . up 3 j' . jC

de rnusliman oldu ve muslimanlkda hüsnüniyet ve samimiyet gösterdi. Fakat Adiyy


ibn Beddâ, hristiyanlkda sebat edib hristiyan olarak ölmüdür (Tecrid Ter, VIII, 281-285;
H„k Dîni, II, 1827-1830).
U 3 ^
500 SAHlH-î MUSLÎM
f

- */*.•» > I .* - 6 ‘ »• .

j Cf’ D tr*/. ^ a* • D . J (
••)

— ,j b»
-
: v I
^ A Jî» âl j »jl i \ t Âj* 1*
^ l «il A-*

• y*^’A j J* ^ *
-
P <?! ?T
*—
;
A* :
J *»'
j J Lj
#
# r A* ^ *

123 — Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edib dedi ki Ra-


(2943) :
:

sûlullah (S) öyle buyurdu «Hiç bir belde yjkdur ki onu Deccâl (or- :

dular) çinemiyecek olsun. Yalnz Mekke ile Medine bu isti’lâdan müs-


tesnâ ve masûn bulunurlar. Medînp’nin kapu ve girilerinden hiç birisi
bulunmaz ki oray saff ’aff melekler muhafaza eder olmasn. Deccâl, ço-
rak bir arâzîye iner. Sonra meleklerin bu sûretle muhâfazasnda bulu-
nan Medine ehri, ahâlîsi ile beraber üç defa sarslr. Medine’de ne kadar
kâfir ve munâfk varsa bunlarn hepsi Medine’den Deccâl’n yanma do-
ru yola çkarlar».
( ) Buradaki râvî de Enes ibn Mâük’in Rasûlullah bu-
:
:

yurdu ki diyerek haber verdii hadîsi rivâyet edib yukarki hadîs tar-
znda zikretmidir. ukadar ki burada Müteakiben Deccâl Curuf :

( ) mevkiinin 69 çorak toprakl yerine gelir ve çadrn orada ku-


rar demidir. Ve keza : Bunu ta’kîben her bir erkek munâfk ve her bir
dii munâfk Deccâl’e gitmek üzere Medine’den çkar demidir.
L.j\A Ji (ro)

O**
4
u 3 c?-4 jj (t\u) — NT
>Jr
ot ‘
ç
-^<_ » 36 «s J ji>j ji i düU j^ & ^ i t âi jûc £\

. « cjÇLn . Um
(25) DECCÂL HADÎSLERNN BAKYYES HAKKINDA BR BÂB
124 — Enes ibn Mâlik (R) den;
(2944) Rasûlullah (S) :
:

«Deccâl’e sbahân Yahûdîlerinden yetmi bini, üzerlerinde


taylesânlar 70
olduu halde tâbi’ olurlar» buyurmudur.

69. Curuf, Mekke yaknnda


;

kezâlik Medine yaknnda birer mevki’dirler.


70. Taylesân, «tt-nn üç harekesi ile lugatdr. Farscadan
Arabcaladrlmdr. Tâl, Farscada
tepsiye denir. Sân tebih edatdr. âl ve âir
nesneden baa ve omuza örtündükleri
car gibi scvbc tlak olunmudur. Halâ bizim
ba ve boyun âl olacakdr. Ridâ belden
yukarya kullanlan sevbe denir ki omuzu ve arkay ihâta
eder. Ve taylesân ba ve
omuzlan ihâta eder... Bazlar tarasânn Arabtaladnlmdr
dediler. Tara, saçaa ve
sundurmaya denir Ve sûfilerin salndrdklar sark
ucuna bu ad vermeleri tebU
9 “ ta-
rkyledr Kamus ( Ter. II, 950).
* :

KlTAUU’L-FTEN VE ERAT'S-SA a 501

: £> O) c)î : Jii £* O £& J (tM # ) - \Tö

J V' •
f
' : J «*'
^: c â y.W *’ I jy. J J .'
5 '
1

Ui î 4.VL L/jj jli ! i 'Jjüj t : di ^ ‘/fjk jd j . a JlltOl


^ y ü^T »

yu
.
«
y »

. • ; • - i* r r
"
A
«- -*
* ;(_ % >*
% > • *
f +
' I
'
" > • * Z' >
'
* _ * „ / v

^-r. ‘ â' ü/
c ^f\e y\ ü> A_>- : V» . a -V^ j'— c/ ) j (•••)

&LV\
y 1

125 —
Câbir ibn Abdillâh (R) öyle diyordu Bana
(2945) : :

Ummu erik haber verdi. Kendisi de Peygamber (S) den «Andolsun :

ki insanlar Deccâl’den muhakkak dalara kaçacaklardr» buyururken


iitmidir. Ummu erik Yâ Rasûlallah! O günde Arab kavmi nerede ola- :

cakdr? diye sordu. Rasûlullah «Onlar pek azdrlar» buyurdu 71 : .

( ) Buradaki râvî de yine bn Cureyc’den bu isnâd ile ri-


:

vayet etmidir.

*> •' t.»


s ' t
' •. ’- -„»«• \* * r »* - • - >• >•' .* . / » .

/
'ît
Il A.>- • ^ 1
^5cJ
i

A** \ Vl A>- . — j>-


*
>
tj j\A j \
- " *
+

. ok» y\y i\/jjl y\ t ]a.Aj 'jc t (j X.jf JC. y\ ü/l


)

,J '^J\ : Çj>_ Oi \yd* . ü/ 0I_,^ ^V i


Jf \l-S^ : I jfo

m * V-S •
Üj ^ '
V3 . «*

&
m ? JAV 'M
a Ul jû. y:u , 'j >;
. jt, ’J

. , jii-Âj
0 . ';T t ;;ti
f f'>".

126 —
çlerinde Ebû Katâde’nin de bulunduu bir
(2946) :

topluluk öyle dediler Bizler Hiâm ibn Âmir’in yanma urayarak Im- :

rân ibn Husayn’a geliyorduk. Bir gün bize Hiâm ibn Âmir öyle dedi
Sizler beni geçiyorsunuz da Rasûlullah’n yannda benim kadar çok hâzr
bulunmam ve onun hadîsini benim kadar bilmeyen bir takm adamlara
gidiyorsunuz. Ben Rasûlullah’dan iitdim öyle buyuruyordu «Âdem’in :

yaradlmas ile kyametin kopmas arasnda Deccâl’den daha büyük


*
(fit-

eli) hiç bir mahlûk yokdur.»

71. Tybî dedi ki «Fe eyne»deki «fa» mahzûf artn cezasdr. Ya'nî insanlar bu hale dür-
:

dükleri zaman Allah yolunda mucahade edenler, Allah’n harmini müdâfaa edenler,
ehl ve yerlerinden Allah dümanlarnn savletine mâni* olmaya çalanlar o gün nere-
dedirler? diye sormu oluyor. Peygamber de «Onlar pek azdrlar» cevâb : ile onlar az
olduklar için Allah dümanlarn def’ etmeye muktedir olamazlar demi oluyor.
j )

502 SAHH-Î MÜSLM

j .f J -ol x~s. bx >-


. y+>: ft-y. <jr
*
-Ui£ £jpx?y (•••)
— ' V
• ^ ^

*/ LT": '
_yik öts y.l i
</y ^ V^T 3 A-*- < ujJ. 3*

J'j
*jf\127
\ » Jû <'\ . jci ü j >'' y* S\\ • o j'J* ’Jj ‘
3 /£*

— ( ) : Buradaki râvî de : vendi kavmndan aralarn-


da Ebû Katâde’nin de bulunduu üç kiilik bir topluluk : Biz Hiâm ibn
Âmir’ia yanna urayarak Imrân ibn Husayn’a gidiyor idik... dediklerini
(126 rakaml) Abdulazîz ibn Muhtâr hadîsi gibi rivayet etmidir.

ULj : I ^)U . J*Z- c>'j A-»-. ü VJ*j Ü (J-A (*My) — N TA


0

Jl^Yl mJ * 3J â® Oc j* m3: ^^**1


*"•**’ "
» '
‘ *:’. ^
*

Cf
*
(
m

*f*\
y t *^\>-\ \J(L y t
\ JI y 4 Jbull y jU JI y ( y*3ü' £ylU : b-«

. « ‘Üt
<v

128 — (2947) (R) deh, Rasûlullah (S) : Ebû Hureyre öyle


buyurdu : «Alt hâdiseden evvel iyi amelleri yapmaya sür’at ediniz :Gü-
nein batdan domas, Duhân hâdisesi, Deccâl, Dâbbe, herhangi birinize
mahsûs olan fitne, bütün insanlara âmil olacak fitne».

< iti fci &!£


.
£yj 3 \j E-jb.
.
\^2\ 3 id (...) - \v
IjU-jil : \L JV>Vb lyy>l D JÛ «
^^ 4
»// J I
<
^l_y y- âC j 4 jlt\

. a ‘^»1 y » V ^''
1

J*4 3? £jU* j ‘
y*;Yt

Ka.
.
yf)\£ 3 p^ Efc vu :
. 3 3 ,t#r> (...)

. * >£.y fi^4 £6 yffc


129 —
Ebû Hureyre (R) den Peygamber (S) «Alt
( ) : : :

hâdiseden önce iyi amelleri yapmaya sür’at ediniz Deccâl, dumân, Dâb- ;

betu’l-ard (yer hayvan), günein batd yerden domas, umûma âmil


Olan i (ya’nî umûmî fitne), her birinize mahsûs olan fitnecik» buyurdu 72 .

72. «Alt eyden önce amellere sür’at eyleyin», ya’ni kyâmetin kopmasna delâlet edici
olan alt hâdisenin vukûu ve gelib çatmas zamanndan önce iyi amelleri yapmaya çabuk
J

Kl'i’AUU’L-FTEN VE ERAT’S-SA'A 503

( ) : Burada Hemmâm, Katâde’den bu isnâdla yukarki ha-


dîs gibi rivayet etmidir.

£ V d «U» JÜ r t (ta)

J- ^ t ^ 3 <> <j ^ •
s~^. s-^- 'Cs'Jff (ta t a).— \T* •

L}j-
y A_~Ç »\Jx>-j p y' t) j— j j\ ‘ jl-> J Ja— JC t

y . .

i
y
öÇJt » Jî» <J| oj . jCj ti; J«^» <J)
• *
v» c/ \ di ‘ Âj
a

d[

.
:> < >£.v» !; o£ Kd. . j^;.\ ^rV>.j ( ..)

(26) HERC U MERC SIRASINDA BÂDET ETMENN


FAZLET BÂBI

130 — Buradaki iki tarîkin râvîleri de Ma’kl ibn


(2948) •

Yesâr (R) dan, Rasûlullah (S) «Here u. merc srasnda ibâdet etmek, n :

benim yanma hicret etmek gibidir» buyurduunu rivâyet etdiler 73 .

( )
Bize bunu Ebû Kâmil tahdîs etdi. Bize Hammâd bu isnâdla
yukarki hadîs tarznda tahdîs etdi.

>Ul r J r L (tv)

£& tffc- ( kv 3» (i--> ) û’- 1 V GÜ . 3 £5 (Wi*)-Vn

’J? VI ÛCJ1 f,r v » 3fc . g ^ A JL y y>v j‘v,,


. * jjtii 6 ’JI 2
. a ,^1:1' ji^-î

davrann. Çünkü bunlarn meydana gelmelerinden ve vâki’ olmalarndan sonra amel


kabûl olunmaz ve mu’teber olmaz demekdir.
Husûsî fitneden maksad, insann yalnz ahsna âid olan fitnedir. Bununla ahsm
ölümü de kasdedilmi olabilir. «Amme ii» ise, bütün millete, yahut bütün insanla
iâmil olan fitnedir. Yahut da avamn istibdâd fitnesi, havâsdan deil de avam tara-
fndan olacak fitnedir ki bu, avamn ve aa
tabakalarn iktidar ele geçirib -hakk,
adaleti ve medeniyetleri tahrîb etmek sûretiyle cemiyet nizâmm deitiren fecî’ ve çok
ac inklâblan remzetmi olabilir. Yahut da bundan maksad büyük kyametin kendisidir.
73. Hurç, insanlar fitne, ihtilâl, harb ve ktal hengâmesine dümek ma’nâsmadr. Lisânmzda
da «nâs biribirine düüb here u merc oldu» ta’bîri vardr. bnu’l-Esîr’in en-Nihâye’de
beyânna göre asl here, bir nesnenin çok ve yaygn olmasna vaz olunmudur. Dierle-
rinin beyânna göre de halt ve karklk ma’nâsma konulmudur ( Kamûs Ter.).
Buradaki hereden maksad da fitne ve insanlarn biribirine düüb ilerinin kar-
SAHlH-1 MÜSLM

(27) KIYÂMETN YAKLAMASI BÂBI


131


Abdullah (ibn Mes’ûd R), Peygamber (S)
(2949) : :

«Kyâmet ancak insanlarn erlileri üzerine kopacakdr» buyurmu'dur.


> •
A ^ " L» ^ .. >• % >• * • .. > • > ' *
.

J'jJl c/ ^ j •L.*— [Ls'jf


/

(
T ^ 0 *) — \Y*Y
^ ' •* #

â trüj û)' jt> â jj- JC ^jC J JC (*jU


132 £ .
§H ; ‘
4 1

^
^-‘.. ££& jyJl *• '
-
^ jü ,J
' .
(
« iiaUl j
)

. n 'ÂStA ÂdLil j i' \ o*»> » t) j*"


(V^ <J"
% • ^

— (2950) Sehl ibn Sa’d (R) dedi ki Ben Peygamber


: :

(S) den iitdim, ba parmakdan sonra gelen ehâdet parma ve orta par-
ma iâret ederek ile : «Kyâmet günü ile ben öyle ba’s olundum» bu-
yuruyordu.

(V' >**> *
K \r f
c/
-
• VU .
jl—j j c?
,
(t\o \)

^ # *

133
cLJj t \ c-L»} d jk : Jî» 41^ ir [j~) \ GjlJ. . öÜ c.**— : jjî» 4I-.

. a

caj-f14)
r

^ ^ "

. o li M( *jl <


Enes ibn Mâlik (R), Rasûlullah (S) «Kyâ-
(2951) :
:

met günü ile ben ite iki parmak gibi ba’s olundum» buyurdu dedi. u
Râvî u’be dedi ki Ben Katâde’den, kendi anlatmasnda O iki par- : :

makdan birinin dieri üzerindeki fazlal kadar, derken iitdim. Artk


bunu Enes’den mi zikretdi, yahut bunu Katâde’den mi söyledi bilmiyorum.

\JjS>- . ( sijlLl a' <jA ) . j jli'l w^ : J >-


\Lsjf ). (...) — >rt

\> \ O-jO d Ç\ (Jj~j j\ i >1jA£ Lj L.~ L r


I l
‘ £-1.1)1 l
J ]oki :
jjlî

- •
t*v*\ «jj: <•*£ « US^La îclJlj

masdr. Böyle bir hengâmede ibâdetin çok faziletli olmasnn sebebi ise, bu srada
insanlarn çounun ibâdetden gâfil olmalar, ona zaman ve fursat bulamamalar, ona
ancak baz kimselerin fursat bulabilmeleridir..
^ - )

KITA HU'L-FlTEN VE EKATI S-SA a

:, ».• r - -

\j a%v- L« x >- . aJ^ sj x*£* î« a>» ^ 1 i a>* . u)l a. t (
^ • •

.
iâ. :
'i-r,
1


§ I> M uc ‘ j« ç& j) & fi Û>‘a . VU

*
I* *
" M /i • >


J/ 1
SS* Cî 1 '
1
.'» c ‘

134 — ( ) : u’be tahds edib dedi ki : Ben Katâde ile Ebû


Teyyâc’dan tahdîs ederlerken iitdim Onlarn her ikisi de Enes (R) den :

tahdîs ederken iitmilerdir ki Rasûlullah (S) «Ben ve kyâmet unun :

gibi ba’s olundum» buyürmudur. u’be, bunu hikâye ederken iki par-
ma arasn ya’nî tebih edici parma ile orta parma arasm yakla-
drmdr.
Buradaki râvîler de u’be’den, o da Ebû’t-Teyyâc’dan,
( ) :

o da Enes’den, o da Peygamber’den bu hadîs gibi rivayet etmilerdir.


( ) Buradaki râvî de yine Ebu’t-Teyyâc’dan, o da Enes’den,
:

o da Peygamber’den olmak üzere yukarki râvîlerin hadîsleri gibi rivâyet


etmidir.
I

• 4
c-H ^
if 4
Cf 4
*z\
1 if t» y. \
) (• •
.)
— W 0

. Vp 1
ij jt. . \:a\-jV\ o\.' , â VjLj 3u
— 135 ( ) Enes (ibn Mâlik R); Rasûlullah (S)
:
«Ben ve :

kyamet, u
ma ile orta
iki parmak gibi ba’s olundum», buyurdu d
parma
de ehâdet par-
biribirine bfrtidirdi.
M

‘/ ~? c l
J} ^ :VÜ •
>0.
î fccjvp : i jt m iy^ £ \i\ li>vi i:*

« c^. 6 <
f
jii < 'âA jj » iju» lij
y »

136 — (2952) : Âie


öyle dedi Bedevi Arablar RasJIul-
(R) :

lah’n yanna geldikleri zaman ordan Kyâmet ne zaman ko^s^ak diye :

kyâmeti sorarlard. Rasûlullah da onlardan en genç olan bir insana ba-


kar ve «Eer u
yaarsa* ona ihtiyârlk erimeden üzerinize kyâme-Sîiz
:

kopabilir» buyururdu 74 .

74. «Eer bu yaarsa ona ihtiyarlk erimez»; bir rivâyetde «eer bu olan çocuu yaarsa
onu ihtiyarlk erimeden kyâmet kopabilir»; bir rivâyetde «eer bu ömürlü klnrsa
: . 3

r>o(i SAHlII-1 MÜSLM

i Â.- j As- ’Js.


-Ctf- j j J *JyJ \ ) (^°r) — NfV
" * ** * »-

4 jl-A)V' a-Ucj $ Âc \ — î
1
Ç
jiû d)' J J~J Üi~ i ,_/-> 1 jj
c ‘ jj*
i

'

f > 137
’ji
.
p v ji 'j:.i
.
f>u û:. u; j

, ^ ^ 3ü it a .
£* 'i W
. « <cll)l


Enes (ibn Mâlik" H) den; bir adam, Rasûlul-
(2953) :

lah’dan Kyâmet ne zaman kopar? diye sordu. Bu srada-^onun yannda


:

Ensârdan Muhammed adnda bir çocuk bulunuyordu. Rasûlullah (S) :

«Eer bu olan yaarsa ona pek ihtiyarlk devri erimeden kyametin


(ya’nî sizin kyametinizin) kopmas muhtemildir» buyurdu.

.(ijö^.) »c tdi yj 3 jîi i&. .jfûj


. \tk

î
138ç
jÂ'
j i u yd \
^t s j'*J' l!/ j4*'*

i 1Â.A jf j j » J\Si . i i _jL£ojî ûy Jl ^iai jr . *4-1* «i'd J cfc

. a acIJ

J ryî ^ f *& illi : d d :


Enes ibn Mâlik (R) den (öyle demidir) Bir
( ) : :

kimse Peygamber’e Kyâmet ne zaman kopar? diye sordu. Bu suâl üze-


:

rine Rasûlullah (S) ksa bir müddet sükût etdi. Sonra Ezdu enûe ka-
bilesinden olub da önünde durmakda bulunan bir olan çocuuna bakd
139
ve «Eer : u
olana uzun ömür verilirse kendisine çökkünlük devri eri-
meden (size âd olan) kyâmet kopabilir» buyurdu.
Râvî Enes Bu olan o gün benim akranlanmdand dedi demidir.
:

} * • 1% *
dc 4 &â Lft; •
3 ou; fo;
I

. ü £ S j/> (...)- \r\

\x.m y_ J\ J \'j\ ji j
^1» 4 'j>- » f_yd' Jfci . w •
J* 4 ÎÎ2. jf ^ ; d^ «
y**l

••I* il - »
<T
. a <cLJi ja» <
^

— ( ) : Enes (ibn Mâlik R) dedi ki Muîretu’bn;


:

u’be’nin benim akranmdan olan bir olu yanmza geldi. Peygamber

kendisine ihtiyarlk erimeden kyamet kopabilir»; bir rivâyetde de «eer bu te’hîr olu-
nursa...» eklindedir. Kadî Iyâd dedi ki : Bu rivâyetlerin hepsi de birinci rivâyetdeki
ifâdenin ma’nâsma hamledilmilerdir. Kyametiniz ta’brinden maksad, ölümünüz de-
mekdir. Bunun da ma’nâs, bu nesil ölür yahut bu muhâtablar ölür demekdir (Nevevî).
» 8 •

KlTAllU’L-FTEN VE ERAT'S'SA'A 507

(S) : «Eer u olann eceli geri braklrsa kendisine çökkün ihtiyârlk


devri erimeden (size âid olan) kyamet kopabilir» buyurdu.

» r- - f I*. >

«
ç>v ^ fcfo.
. v-> o -u •

a
:
'j| »t
-
yi
U- ü L4 il , 'jfe
^y * j u* î

l»î ( iai- _p’ AÜl l*S


_^
Al
(_£»


* ÇjV <i-
140 —
Ebû Hureyre (K) hadîsi Peygamber’e isnâd
(2954) :

ederek rivâyet etdi ki Peygamber (S) öyle buyurmudur «Kii samal


: :

devesini saarken salan süt, süt kabnn azna ulamadan kyamet ko-
par. ki kimse elbise al verii yaparlarken al verii henüz bitirmemi
vaziyetdeler iken kyâmet kopar. Kii kendi su havuzunu düzeltirken he-
nüz oradan çkmadan kyamet kopar».

(™)

jc. < ^ÎpYI je.


\ _jL- jj< \ UaI . oO *u£ i cU j\ LAk (r\oe) — ^ ^

•v.j a U :
$£=£ ^ 3 jlj 3*5 : Jli U.v’
A
J Uc '
ü '

• Oy l : 3^ î jl • • oy, 1 : li^'î ^ j-'.j' : • C->,d : 3^ î &y jjl’jl

. a 0?' oll; " 3£- tU ^ )1 0 >; f »

Wlj Q ît V| . J-^V -»^üL. iyi ^ jk »

* 4 '

V'Ç?' f>.

(28) — SÛRA — K ÜFÜRME ARASIKDA OLACAK EYLER BÂBI ™

75 .•Sûre üfürülecei günde —ki Allâh’tn diledikleri müstesna olmak üzere artk gök- —
lerde Jcim var, yerde kim varsa hepsi dehetle korkmudur. Her biri hor ve hakir ona
gelmilerdir (en -Nemi: 87).
«Ve sûr üflenmidir de göklerde kim var yerde kim varsa çarplb yklmdr. An-
cak Allah’n diledii müstesna. Sonra ona bir daha üflenmidir. Bu kerre de hep onlar
kalkmlar baktyorlardr » (ez-Zumer : 68).
«Sûra üfürülmüdür. Artk bakarsn ki onlar kabirlerinden (kalkb) Ruhlarna
doru koub gidiyorlardr» (Yâ Sîn : 51).
Sûr, büyük boru gibi bir eydir ki üç defa üfürülecekdir. Birincisi korkutma.
kincisi, çarpp öldürme, üçüncüsü de kalkma üfürmesidir. Buna me’mûr olan melek
srafil'dir. Nemi sûresinin 87 nci âyeti birinci üfürmeye delâlet etmektedir ki göklerde
ve yerde kim varsa Allah’n diledii zevâtdan mâadâs hep dehetinden sarslacakdr.
, ;

:>uh SAHlH-1 MÜSLM


141
— Ebû Hureyre (R) Rasûlullah (S) «ki nef-
(2955) : : :

ha arasnda krk vardr» buyurdu dedi. Ebû Hureyre’nin arkadalar Yâ :'

Ebâ Hureyre! Bu krk mü? diye sordular. Ebû Hureyre der .ki Ben :

cevâb vermekden çek'jaij. Öfiar Bu, krk ay mdr? diye sordular. :

Ben cevâb vermekden çekindim Onlar Bu, sene mi? diye sordular. : kk
Ben (buna da) cevâb vermekden çekindim. Rasûlullah «Sonra Allah :

semâdan bir su indirir de onlar yeil sebzenin bitmesi gibi (yerde**) bi-
terler» buyurdu. Kezâ Rasûlullah «Bir tek kemik müstesnâ, insan vü- :

cûdunda bulunan her ey muhakkak çürüyecekdir. O çürümiyecek olan


ise kuyruk sokumundaki bir kemik parçasdr. Kyâmet gününde tekrar
yaratma o kemik parçasndan terkîb edilecekdir».

^
j jJ 142 y jlt t
( ' ^ )
;^'
"
K â 1^5 (•••) — Mt
. jt j 'jâ v t/jA i; fsT ^$ ati ^ ^

— ( ) Buradaki râvî de Ebû Hureyre (R) den, Ra-


sûlullah (S) m : «Âdem olunun her cüz’ünü toprak yiyecekdir, ancak
kuyruk sokumundaki küçük kemik müstesnâ. te insan tekrar ondan ya-
ratlr ve onda terkîb olunur» buyurduunu rivâyet etmidir.
143

f öuy i? Ki Tj 3 V#
J
: üt. . «i ü f i* S: -:

\ (r

d »
ü « üjiü üfîj : v* c-oC -/i ;x; jij K; u ti.*
. i jjij
lit'jji'jUji^k^t.yti «otar^iJir.u .tiiyjvt^r v u'k jdy

. < ,JÎ!I ’J ü&


— ( ) : Hemmâm ibn Münebbih : Bu, Ebû Hureyre’nin
bize Rasûlullah’dan tahdîs etdikleridir dedi ve bir çok hadîsler zikretdi.
Onlardan de
Rasûlullah (S)
biri udur
«nsan vücûdunda öyle bir ke-
: :

mik vardr ki Arz onu ebediyyen yemiyecekdir. nsan kyâmet gününde


onda yorulur» buyurdu. Sahâbîler Yâ Rasûlallah! : O hangi kemikdir?
diye sordular. «Kuyruk sokumu kemiidir» buyurdu.

Zumer: 68 inci âyetinde iki üfiirme beyân olunuyor. Bunlardan birincisi ykan tifürme-
dir.kincisi kaldran üfürmedir. Kyamet kelimesi bu kincideki kyam ma’nâsndaiî
ol-
makla beraber birinciyi de mebdei olmak üzere htütazambundr. Ofiirn çin kyâmetin
kopmas en büyük kyam ifâde eder.
Bu Zümer âyetinin ikinci ksmndaki dier üfürne ile Yâsîn sûresinin i inci âyeti
mûcebince üçüncü üfürmede insanlar kabirlerinden kalkb mahere koacaklardr.
Hadîsdeki ACBU ZENEB, kuyruk sokumundaki kemiin ba ve en küçük bir
cüz üdür. lbnu Ebi d-Dünyâ'nm Ebû Saîd Hudrî'den rivâyetine göre Peygamber’den
Bu nedir? diye sormu: «Hardal d ân esi kadar bir parçadr* buyurmudur.
\ ü - J

l or


Ad 'o* ‘ 0^1 Cf j >N -3* £»‘a»- . \^.~ 0 *_.çi \^sjp (t\eA) — >

. a j\£j\ O^T UaJ b J\ ZjZ-j D6 j6 : t i y*j l

RAHMÂN VE RAHM OLAN ALLÂH’IN SMYLE

53 — KTÂBU’Z ZÜHD VE’R-REKÂIK -

(Zâhidlik ve kalb incelikleri meydana getiren hadîsler kitab)

1 — (2956) : Ebû Hureyre (R)


dedi ki Rasûlullah : (S) :

«Dünyâ mu’minin habsanesi, kâfirin ise cennetidir» buyurdu 1 .

<
y
: !/• (
^ <i-«L
y )
jt**-!-. b‘-u-
y» *• •
<L* o '
ü\
*"
(t\oy)' —V
J ‘
u6-^. üt 1 *3 jî-Jl» o! D ji,j j\ ‘ û)l jDc ü J.U o c ‘
Ad ^
Cf

"V) Iü.a jl *^1> \ » 1)6 <1 *\t JU-li j(::i cJy *t)L.\ <^-x^ iiir"
Y .
. .

! al j : ji « t » 3& t * Uj . j ü vi L/ U' : ji(s • s


^
‘ 3i jf ü j.u !
û)i^» » Dii î o_» j v_Â;^T_» . liJ-i Vv * <j kiis. ’^

• fl '3-* 02

1. Bunun ma’nâs Her mu’nin dünyâda, haram lalnm ehvetlerden ve mekrûhlardan


:

habse dilmi ve men' olunmudur. Meakkatli tâatlarla da mükellefdir. Öldüü zaman


bunlardan kurtulub istirahat edecek ve Allah’n, kendisi için hazrlam olduu devaml
ni’metlere ve noksansz, kedersiz, hâlis istirahatlara inklab edecekdir.
Kâfire gelince, onun için yalnz dünyâda azl ve bir çok eksikliklerle buland-
rlm olarak hâsl olan geçici ni’metler vardr, öldüü zaman devaml azaba
ve ebedî
:;jkâvcte döner (Nevevî).
ü . ,

fiil) SAHlH-1 MÜSLM

s_jl® L' :Vl> • ^


° SJ c <J 7* ^ü ^jr* J >S j**'' -*«£ Cf~J& (• )

:
jüt" O j j' ^ • jU. •
cy
:1 '
ûc *
-/.
l>.‘
D* ‘ '
0C ‘
y ,a‘
D* (
S: "
)

.ir: C 4> &JJU^ jg'&jg'Vi


2 — Câbir ibn Abdillâh (R) dan (öyle demidir)
(2957) : :

Rasûlullah (S) Medine’nin yüksek tarafndaki Âliye derlen köylerin bi-


rinden gelerek çarya urad, insanlar da onun etrafnda bulunuyorlar-
d. Derken kulaklar, küçük, bask ve bana yapk ya’nî çomar olan öl-
mü -bir keçi olann yanna geldi. uzanb kulandan
Rasûlullah ona
tutdu ve sonra «Hanginiz bir : dirhem mukabilinde bu ölmü olan
kendisinin olmasn arzu eder?» diye sordu. Sahâbîler :

— Biz onun hiç bir ey mukabilinde bizim olmasn arzu etmeyiz.


Biz onu ne yaparz ki? dediler. Rasûlullah bu sefer :

— Bu ölmü olan sizin olmasn arzu eder misiniz? diye sordu.


Sahâbîler ...
:

— Vallâhi âyet diri olsayd bile (onu arzu etmezdik), onda bir ayb
vardr. Çünkü kula küçük, bask ve bana yapkdr. Ölmü iken onu
nasl arzu ederiz? dediler. Bunun üzerine Rasûlullah :


Allâh’a yemin ediyorum ki Allah nazarnda dünyâ, bu ölü o- u
lan sizin nazarnzdaki durumundan daha kymetsizdir buyurdu 2 .

2. Dünyâ hayât ile âhiret hayâtnn mukayesesini yapan baz âyet mealleri :

« Kadnlara , oullara yn yn b irikdirilmi altun ve


güzel atlara gümüe, salma
hayvanlara, ekinlere olein ihtirâskârane sevgi insanlar için bezenib süslenmidir Bun*- ,

hr, dünyâ hayatnn geçici birer jâidesidir. Allah (a gelince) nihâyet dönü b varlacak
yerin bütün güzellii onun nezdindedir» (Alu Imrân: 14).
«...Budünyâ hayat aldanma metâmdan baka bir ey deildir» (Alu Imrân:’ 185).
#
«.. Dünyânn jâidesi pek azdr. Âhiret ise saknanlar için elbet daha hayr-
.De ki:
l dr. Siz hurma çekirdeinin ince iplii kadar bile hakszla uratlmyacaksmz» (en-
'

Nisâ: 77).
•«Dünya hayat bir oyundan, bir oyalanmadan baka bir ey deildir Âhiret yurdu .

ise saknacaklar için elbet daha hayrldr. Hâlâ aklnz banza gelmiyecek mi?» (el-
En’âm: 32).
«Ey iymân edenler, ne oldunuz ki, size 'Allah yolunda elbirlik gazaya çkn de- :

nildii zaman yere arlatnz? Âhiretden (vazgeçib yalnz) dünyâ hayâtna râzy m
oldunuz? Fakat bu dünyâ hayatnn jâidesi âhiretin yannda pek azdr » (et-Tevbe: 38).
«Dünya yaaynn
hâli gökden indirdiimiz bir su gibidir ki, onunla yer yüzünün
— gerek insanlarn, gerek duvarlarn yiyecei— nebat kanmdr. Yer, tam ziynet ve
ihtiamn taknb süslendii, sâhibleri de ona her halde kaadir olduklarn sandklan
bir srada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelivermidir ki sanki dün de yerinde
yokmu gibi onu tâ kökünden koparlb biçilmi bir hale getirmiizdir . te biz iyi dü-
ünecek bir kavm için âyetleri böyle açklarz» (Yûnus : 24).
« Allah kimi dilerse onun nzkn geniletir daraltr. Onlar dünyâ hayat ile bo-

bürlendiler. Halbuki dünyâ hayât âhiret yannda (geçici ve deersiz) bir metâ’dan baka
bir ey deildir» (er-Ra’d: 24).
«Onlara dünyâ hayatnn misâlini de îrâd
‘ et. O gökden indirdiimiz bir rudur ki
. . »

KlTÂBU'Z-ZÜHD VE'R-REKAIK 511

( ) : Buradaki râvîler de Câbir’den, o da Peygamber’den


yukarki hadîs gibi rivâyet etdiler. Ancak bu râvîlerden Abdulvehhâb Sa-
kafî’nin hadîsinde : Bu keçi ola diri olsayd bile ondaki bu kulak kü-
çüklüü, baskl ve bana yapkl 3 bir aybd demidir.

: 36 fi\ , ^ .
fi .
jj£ j la; (t w) - r
t dil
J* J ( J^ ) (J^4 • :
Ç* ' c/' J .
j \
<^' \

. «
?
jl 4 .jJ-Li cJ-ü j\ 4 cL-ujî \ U V| di5U \ t

; l>' v6j . y& jii;


«•
y ü : vt . A
^
j\j S ’££ ( -)
• 6 " 1"
V .1^ r ^ 'A ^ • r ^^ **' *- - • ' ^ "* ? r “lö >

^
•* •
• \ f
j b
'i
j a' b x^j
1 i

û c .
\
. fbu ^ au* b a>- .
?
jc. ^xc j jl b 1

. J*C fi ü> . (j,\ ' : li6 ‘ ^ ‘


^ ‘

3 — (2958) : Bize Katâde, Mutarrf’dan tahdîs etti. Babas


öyle demidir Ben Peygamber’in yanna geldim. O, ELHÂKUMU’T- :

TEKÂSURU sûresini okumakda .idi. Rasûlullah (S) «Âdem olu, malm, :

malm! diyor. Halbuki ey Âdem olu! Senin için malndan yeyib ifnâ et-
diin, yahut geyib eskitdiin yahut da sadaka verib infâz ve itmam ey-
lediinden neyin var ki?» buyurdu. baka
( ) Buradaki râvîlerin hepsi de Katâde’den, o da Mutar-
:

rf’dan, o da babasndan rivâyet etdiler. Babas Ben Peygamber’in ya- :

nma uladm deyib, bundan evvelki Hemmâm hadîsi gibi zikretmidir.

oc <
[y * cy 1
s-\r* û ir**- x AA (s*> (
r *^) — i
^ -*

fifi\ U : M. J, '4 V\ JU JU ipi 3 Jr , 36 . .


:
g y\ J jLj jl s i'jfi fi
. « (j-lU fifc j i'l^A S jî» dU S '<^ (j-'-i'b
j\ .
j! j-sl»
.

bununla yeryüzünün nebat en nihayet (o nebat) kuru bir çöp kr


birebirine karm,
rnts hâline gelib rüzgârlar onu samruvermidir. Allah her eyin üstünde bir kudret
sahibidir.» (el-Kehf: 45).
elenceden bir oyundan baka bir ey deildir. Âhire t yur-
«Bu dünyâ hayât bir ,

du üphe yok ki o (asl) hayâtn tâ kendisidir, (bunu) bilmi olsalard (el-Ankebût: 64).
,

«Ey kavmim! Bu dünyâ hayât ancak jânî bir elencedir Âhiret ise, o, asl du- •

rulacak yurdun tâ kendisidir» (el-Mu’min: 39).


«Dünya hayât ancck bir oyun ve bir elencedir. Eer i ymân eder, saknr .çanz,
mükâfatlarnz verir. O, sizden mallarnz da istemez (Muhammedi 36). >»

3. Sclcek : Sarla denir ve klaklar küçük, bask ve baa yapk olmak ma’nâsmadr
ki Türkcede Çomar ta’bîr olunur. Eek, bundan sfatd*, kulaklar sar veya çomar
ulan hayvan ve insanda kullanlr.
i

SAHH-t MÜSLM

^" j* ü ^
jvM •
û'
«./i*"! •
^ ^ J)^ •
o*~\ c/ y \
(.. )
* ^ ^
<•
» ' ^

. 'il * j£.v ijJ; K gz*j\ £> s»

4 — (2959) : Ebû Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle


buyurdu: «Kul.: Malm, malm! der. Onun için malndan ancak
*
u üç
snf ey vardr Yeyib : ifna ettii, yahut geyib eskitdii, yahut da verib
de âhiret için birikdirdigi. Bunlarn dnda kalan mal ise gidicidir, ken-
disi onu (dier) insanlar için brakacakdr».

( ) : Burada da Alâ ibn Abdirrahmân bu isnâd ile yukar-


ki hadîs gibi haber vermidir.

3& •
5 ‘ori <P«.S cP=
1
LA* (w.) - 0

il 3.jij 3is :
D >; at 3 u-'i >' :3b .
Jc? j \
3i £^ 3 oti t jiî
/«u _« -\SUj <u £!.*»_ . jLri . ât^t

5 — (2960) : Abdullah ibn Ebî Bekr dedi


*
ki Ben Enes ibn
:

Mâlik (R) den iitdim öyle diyordu : Rasûlullah (S) öyle buyurdu :

«Ölüyü üç ey ta’kîb edib kabre kadar gider de ikisi tekrar geri döner,
biri orada onuala beraber kalr : Ölüyü âilesi, mal ve ameli ta’kîb eder.
Neticede âilesi ve mal geriye döner de kendisi ile beraber sâdece ameli
kalr».

i ,
k J*>~\ •
( O «1 *J>-
4>J (J-‘\ )
«il o ^*4 <J $*J>- {f'Â? (rv\\)

"
*^>10/ V
\ 1
• l * Î .
*"^l\
* • * • * »*’ *1 ^ ^ ^ Ç |
.
(J- < *—*U-** ü' c
i • —y :

KÎTABU'Z-ZÜHD VE’R-REKAK 513

* * .... * " " \» • " - ' ' * '


' -i ni « t > ' 2 f f .• |" * >
ji ‘ :^\ \ .
I

£« ijA» < t£> a j2*ut.


. |

j*J ‘ ^y-
j* âÜ ^ k*.!# ük • Jj <5 • A2?fr [ 3 Ü <*i dj~j

0^1 . ^ jt. ;j fjg . J 3 oü ;£& 'Ji's 'jit gc.


«l lJj-j ^J* «il J aa J>JA\ l^ilj» jÛIc - jJÜL VI
jJ-9 • $A§â j .
(J
I

i -
I jl *^«x" » tJl»
^

’^'3 ûy^- «il il j~“
ç
x ~-^ • ^ I ^'-o'jaZa . Ls^Ia
j
! «'^>» ^r-1 ^ ljL«l i J *s~^% B ! <J>I î*_ J>-l : 1JVS « i ür ^âeJl

^
.

’(¥ Ç*^ v4 ‘j\

-'fy*
jöj •££ j&S $i\ u .
%

. a ^SdjiA \JT '^Jk.X^ j U ^LîGj- ,


. U _^l_*Cis .
-

f
Qj
. *x«—
â ^ly.l y v^‘ J-û c ^5" ,'
* j'^UJi ^i-=«Jl \iXXf (•••)

•w;**2 Ü «^**1* • jUJI I ti^ni-1 ^JA ^.»-^l t/ «l A «t ÎjÂ> J [y: ,J £>*!u-

^
. I

£
^ ) 8
v jl Jf • ^L^ 3* crOl û*


« J&’S
'

6 — Âmir ibn Lueyy oullarnn yeminli dostu olan


(2961) :

ve Bedr’de Basûlullah'n maiy yetinde hâzr bulunan, Amr ’bn Avf öyle
haber verdi. Rasûlullah (S) harb etmeksizin Bahreyn ahâlîsi ile bir sulh
akdetmi (ve Bahreynliler muayyen mikdârda cizye vermeyi kabûl et-
miler) di. Rasûlullah bunlar üzerine Alâ ibn Hadramiy’i emir ta’yîn et-
miti. Tahsil olunan cizye mallarn getirmek üzere de bilâhare Rasûlul-
lah Ebû Ubeydete’bnu’l-Cerrâh’ Bahreyn’e gönderdi. Ebû Ubeyde cizye
mallarn alarak Bahreyn’den Medine’ye geldiinde Ensâr onun geliini
iittiler ki onlarn gelileri, sahâbîlerin Rasûlullah ile sabah namaz kl-
dklar bir zamana tesâdüf etmidi. Rasûlullah sabah namazn klb ay-
rlnca sahâbîler hemen Ebû Ubeyde’ye kar çkdlar. Rasûlullah sahâ-
bîlerini bu halde görünce gülümsedi de sonra onlara

Öyle sanyorum ki sizler, Ebû Ubeyde’nin Bahreyn’den bir hayli
dünyâlk getirdiini iitdiniz buyurdu. Sahâbfler :


Evet yâ Rasûlallah! diye tasdik etdiler. Bunun üzerine Rasûlullah:
— âd
olunuz ve sizi sevindirecek ni’metleri (bundan böyle her za-
man) umunuz!... Allâh’a yemin ediyorum ki, bundan sonra size fakirlik

S. Müslim; C. 8. F — 33
X « »

514 . SAHH-1 MÜSLM

ve ihtiyâç geleceinden hiç korkmam. Fakat sizin için korkduum bir


ey varsa o da sizden önce gelib geçen ümmetlerin önüne dünyâ nimet-
lerinin yayld
gibi sizin önünüze de yaylarak, onlarn biribirlerine ha-
serf ettiklerive nefsâniyet güddü.deri gibi sizin de biribirinize dümeniz
ve bu hâlin de onlar helâk ettii gibi sizleri de helâk etmesidir» bu-
yurdu. (ve onlarn ahsnda bütün ümmetini dünyâ mal husûsunda dik-
katli ve uyank olmaya da’vet etdi).

( ) Buradaki iki tarîk râvîleri de Zuhrî’den, Yûnus’un (6


:

rakaml) isnâd ve hadîsi gibi rivâyet etmilerdir. Ancak bunlardan Sâ-


lih’in hadîsinde «dünyâ nimetlerinin onlar (âhiret sevâbmdan) alkoy-
duu gibi sizleri de megûl edib alkoymasndan (endîe ederim)» de-
midir. -

^ • + *•
Aj ü •
t' j*>- 1 .J^Ül
^ ^
J

(ta-it) —V
y0
m .• .• -I u . >\ ' * \ - \ ' s * î ~
v - <r '
(
f
j *
(j j*
\

^ ^ J jl

l-jî -fCk ci ij , 36 ’Z\ >. i- 3; .


y.u J ,> j â jlU 3i Vü
S ^
«*> 3/3 'Js
•!
.

>'('*.
& 0 / ti" 3/ :
*
S js.*> / J»
• -
«
t
>vî
r
u‘ ;y/j .

* * '•
*• \ *• t ‘i

. dil > Jl •.
J J*x CUX» . J^_sUx> . d) > j^e. jl »

. • ' r. 1 7" •* “• »-/i .<^i' * • '• -,


_T•
.. I <—*WJ JjU»-» i OJ 9rW*" Vw* ^ J_^Alal«-

7 — Abdullah ibn Amr ibn Âs (R) dan Rasûlullah


(2962) : :

(S) «Sîzlere Fars diyar ve Rûm diyân açlb feth olunduu zaman aca-
:

ba sîzler nasl bir kavm olacaksnz?» buyurdu. Abdurrahmân ibn Avf :

Allâh’n bizlere emretmi olduu gibi söyleriz dedi 4 Rasûlullah «Hâliniz . :

bundan baka da olacak yahut Bundan bakasn da yapacak m- m— :

snz? — biribirinizle nefsâniyet yarma düersiniz, sonra hasedleirsiniz.


Sonra biribirinize arka dönüb ayrlrsnz. Sonra biribirlerinizle buzlab
kîn tutarsnz. Yahut buna benzer bir hale düersiniz. Sonra da Muhâcir’-
lerin miskinlerine, zaîflerine gidersiniz de onlarn ba’zsm dier ba’zs-
mn boyunlar üzerine kumandanlar yaparsnz*.

( 3ÛJ .tfti : 'Jfc


) O ig'j U-V 3 \JU («W) - A
cîi» Jj~j ö\ {
. i'j'ji j \ '{jî « < st jJ'j ' C/
§§|

‘«y*. ^ A 'c? ^ ‘ J&3 Jviy a ’4 q

4. Ya’ni Allâh’a hamd eder, çükr eder ve ondan fazln artrmasn steriz dedi.
KTAIIU'Z-ZÜHD VE’R-IibKAlK. 515

.
' • *
\
' * '
* .* I* ' • - J -• * l”
V ' -,*.«,1 ^ i”

w
' •
I
' '*.* *i ' ^ I
, i. - / \
*
“/.j* j '

,_y
1
j/
6 j+* A Üj -*->• O'j j* «A->- -
y 0/ (. ..)

8 — (2963) : Ebû Hureyre (R) den : Rasûlullah (S) : «Sizden


biriniz mal ve halk (evlâd, ahvâd) husûslarnda kendisinden üstün kln-
m olan kimselere baktnda (üzülmesin) hemen kendisinden ve ken-
disine üstün klnm kimselerden daha aa halli olan kimselere baksn»
b uy urmudur.

( ) : Buradaki râvî de Ebû Hureyre’den, o da Peygamber-


den olmak üzere musâvî olarak (8 rakaml) Ebû’z-Zniâd hadîsinin benze-
rini rivâyet etmidir.


\ y.
I -b>- . w ''.5*
y} b j 9 •
j j>: b*Â>. . <—> j>- j y*j i (•••) — ^

jc. i je.
\ A
y l b*A_>- . (
'j ÜJ'3 )
Â.-y. J J Jy' y b*t j £
\ \

'/3“- r vj jXLu 3*-' o'* Ji 3^' »


3^*'
:36- ‘ 3* < \-9 j
.

. « «l V j\ j^V' _?«» •
y y J[
i" jl»i
. « »
^ \ Jh-

9 — ( ) : Ebû Hureyre (R) dedi ki; Rasûlullah (S) öyle


buyurdu : «Sizler, kendinizden daha aa halli olan kimselere baknz da
sizin fevkinizde olan kimselere bakmaynz. Çünkü böyle hareket etme-
niz, Allâh’n sizin üzerinizdeki ni’metini hâkîr görmemenize daha hakl
(ya’nî xlaha yardmc) dr».

Râvî Ebû Muâviye : «Sizin üzerinizdeki (ni’metini)» demidir.

.
jo &&3 et . fi et .
y) 3 (v^o - >

y Ûö-
3^
^
» 3 ^-5* î öl j ulc

^
i
I I ‘ \ fj

jt -^1 bl il 31# .
>1; vft y;.l . j
: 1 . '

SAHH-Î MUSLÎM

<J j» A j : jfc î dOj L **1 »yi ti' 3ü • /.VI

îal)|L^' jUl^t :ui iL; »^3 Ci ; V ji »3 /.J &I^£ *U. 'J ^Û


Dfe i 3-y' • tf i--î 36 £v j‘ >*;v jî v . ( #q Sui . ^ js -/i ) 3 .
y • 36

^l 3 ü £yV' :
,J
l» 36 . tf.» lU «il llj; :JÜ .
»l^-lc ot* ^Lcli 36 - ^il . ^>- VI

0ü 13 .^ü 36 ^ü)i . j jji ^I fjJi J; rjUîdCJiL^î

A i )j{ 3 ü .
>uü V>; ^ulu .
'J \
: 36 ? dL‘j La-\ jü {$!•* -.
36 . \Li 15 i

. ^u < j.a.\ 6 fj j^û' jj «ii ji : 36 ? ,


^-Jl L^-i $a** S ; 3ü va t» 36 •
îf*i

. üj ili 'Jjîi . >pi 36 î ÜCjj Laî JÜI fek 36


:
: . <3j l Yj Caü 36
J3 li-J[3 û? *'
3 '-*-3,3 •
J^ ^3 l-Ut üü* : 36 . Uj* jü j j jljJi rcjz li

"•Mi

JUÜ j O-JaâtA CA^I—^


.
‘J’TJ ; 36» C*;*J
^ ^y.V'jl Jr j6

^t Ü 13 3 --ü j-ja 3&î ^ , düLî . a. j; «k v[ £i a £*.* *.*£.4


û^~-' *^ji • i^iyl J l^: 4 3ü . 'ojcS' J^^I 3Ü £ : .
J -Ji* £1**1 l^_„' 4 JU)I j

: Jü ,
y€ jt \j 6" juh u_* cj j) 6 : 3ü î »i' JiLcL* r^» s
3;Âi"a*J
ali" J U i 3£ü .C>«r cJ" jj
3ü ûVjpîsu-jLdisri li) 36 u 3^ ^ 3Ü
J ^v» jî3 36.
: . .

r- ^ i: ! II >Tvl *1'f M \. & *. <^\t

'

i 1

JîV*<>' 3 : 3ü <Tj
_üj o;vi j *3 36
• <s'/~ J ü ^ iü 4
3^5 îui ^Ü t 'AL\ di lv j.^‘ a ^%
y&\ V i> Üüu !

%-3
.

^ . ai~ u .

ÜU
^S il y afü : 3Ü
Jp Ali . I
. dl)£ dL-il : 3ü . «îi <r jl*.\ lii

10 — (2964) : Ebû Hureyre


(R) tahdîs etdi ki, kendisi Pey-
gamber (S) den öyle buyururken iitmidir «srâîl oullarnda abra, :
KtTÂBU’Z-ZÜHD VE’R-REKAlK 517

kel ve kör olmak üzere üç kii vard. Allah bunlar imtihan etmek istedi
de onlara bir melek gönderdi. Melek abraa geldi ve :

—Hangi ey sana daha sevimlidir? dedi. Abra 5 :

—Güzel bir renk, güzel bir ten ve insanlarn benden tiksinmekde


olduklar bara hastalnn benden gitmesi dedi. Melek abran vücû-
dunu svad ve hemen ondan bu çirkinlii gitdi ve ona güzel bir sîmâ,
güzel bir ten verildi. Bundan sonra melek ona :

— Maln hangisi sana en sevimlidir? diye sordu. Abralkdan kurtu-


lan kii :

— Deve dedi. ,
(Yahut da : Sr dedi. Hadîsin râvîsi Ishâk ibn Ab-
dillah ibn Ebî Tala, Abrala kel. en birisinin deve, öbürüsünün sr is-

tediini kestiremediinden terdîd ile ikili rivayet etmidir). u kadar ki


abra, yahut kel, bunlardan biri Deve dedi. Dieri de: dedi. Deve : Sr
isteyene on aylk gebe bir dii deve verildi de bunun üzerine melek ona:
— Allah sana bu devede bereket ihsân eylesin! diye duâ etti.
Sonra melek ba
kel kiinin yamna vard. Ona da :

— Hangi ey sana en sevimlidir (ya’nî sen en çok neyi seversin)?


diye sordu. O da :

— Güzel bir saç ve insanlarn tiksindii kelliin benden gitmesi de-


di. Müteâkiben melek onun ban
svazlad da ondan kellik gitdi ve ona
güzel bir saç verildi. Melek ona da :

— Hangi mal sana daha sevimlidir (ya’nî en çok hangi mal sever-
sin)? diye sordu. O da :

— Sr dedi. Ona da gebe bir sr verildi. Ve melek ona :

— Allah bu Srda sana bereket ihsân eylesin! diye duâ etti.

Melek sonra Körün yanma geldi ve ona da :

— Hangi ey sana daha sevimlidir? diye sordu. O da Allah’n gözü-


mü bana iâde etmesi ve benim de onunla insanlar görmekliimdir dedi.
Melek onun gözünü svad da Allah ona gözünü iâde buyurdu. Melek
köre :

— Hangi mal sana en sevgilidir? diye sordu. O da :

— Koyun dedi ve kendisine kuzulu bir koyun verildi.


sr sâhiblerinin devesi ve sr yavru-
Bir müddet sonra deve ve
lad. Koyun sâhibinin de koyunu kuzulad; Bu sûretle deve isteyen kii-
nin bir vâdî dolusu devesi; sr dileyen kimsenin de bir vâdî dolusu
sr oldu. Koyun isteyen körün de bir vâdî dolusu koyunu oldu.
Sonra günün birinde o melek bu üç kii ile ilk görüdüü sûret ve
hey’etinde abra kiiye geldi de ona :


Ben fakr bir kiiyim. Yolculuumdaki maietim ve memleketime

5. Bara, bir illet addr ki insann mizacnn bozulmasndan ötürü bedenin zâhirinde yer
yer beyazlk meydana gelir. Türkcede abralk illeti ta’br olunur. Abra da bundan

sfatdr. Bara illetine uram kimseye denir ki abra ta'bîr olunur (Kamus Ter.).
S 18 SAHH-Î MUSLÎM

ulatrc sebebler benden kesilmidir. Bugünkü günde benim için mura-


dma Allah’n inâyetiyledir, sonra senin. imdi ben,
nâil olabilmek evvelâ
sana güzel bir renk, güzel- bir vucûd ve bir çok mal veren Allah nzâs
için senden bir deve isterim ki bu seferimde onun üzerinde murâdma ve
vatanma eriebileyim! dedi. .Bu istek üzerine o eski abra ona :

— yi amma haklar (ya’nî hak sâhibleri ve ihtiyâçlar' çokdur (her


gelene bir deve vermek olmaz) dedi. Melek ona :


Öyle sanyorum ki ben seni tanyacam. Sen halkn irendii
abra kimse deil misin? Sen bir fakr idin de bu mal sana Allaîi vermi
deil miydi? dedi. Eski abra melee :


Ben bu mala ancak atadan ataya intikâl ederek vâris olmuum-
dur dedi. Melek de ona :

— Eer sen bu iddiânda yalanc isen Allah seni eski hâline çevirsin!
dedi.

Sonra melek mulâkatndaki sûretinde ve hey’etinde kel adama


ilk
geldi de abraa dedii gibi ona da söyledi. Ve abran red etdii gibi bu
kel de red etdi. Melek ona :

— Eer iddiânda yalanc isen Allah seni eski hâline çevirsin! (.'.iye

bedduâ etdi.

Bu defa melek yine ilk bulutuu sûreti ve hey’eti üzere (gözlerini


svad) a’mâya geldi de :

— Ben kalm, zavall bir kimseyim. Yolculuumda


fakir ve yolda
maietim ve memleketime dönü sebebleri benden kesilmidir. Bu gün
benim için murâdma nâil olabilmek evvelâ Allâh’n inâyeti; sonra senin
yardmnladr. imdi beri sana gözlerini iâde eden Allah rzâs içiTi yol-
culuumda kendisi ile gâyeme ulaabileceim bir koyun istiyorum dedi.
O kii de :


Hakîkaten ben kör idim. Allah bana gözlerimin nûrunu iâde bu-
yurdu. (Fakîr idim, Allah beni zengin yapd.) Binâenaleyh, ite koyun-
lar dilediin kadar al, dilediin kadarn da bana brak. Allah’a yemîn
ederim ki Bu gün Allah rzâs için benden alacan bir eyin mikdânn
:

tahdîd ile sana güçlük vermek istemem dedi. Bu cevâb üzerine melek
ona :

— Maln muhafaza et. Allah sizleri (ya’nî her üçünüzü) imtihâri


etdi de senden râzy oldu. Fakat iki arkadan (ya’nî abra ile kel) gadaba
uratldlar dedi».
. 4 T ^
KTABU'Z-ZOHD VE'R-REKAlK 519

W i - & S y?i '^.1 3 Öîq LA* (r«.) - \ \

P3 y; /a 'j .
pit < ü^î : jjiq at 5 . e& :

'a_a *y* {j* *il SjpI : "f}\i li»..


^ .
<d-*l O -*»— : 3&

v-< y-Ai î tîA.11 j ^ jtaf ^ cSy J dLû j dlL>| j JJ j \ 3^ . 3 I jll

« ‘ jÇt U 4 » 3 A £j| ^ DAj '->V c&\ : 3te ./ju 4 ^


• «

11 — Bize Bukeyr ibn Mismâr tahdîs etdi.


(2965) Bize :

Âmir ibn Sa’d tahdîs edib öyle dedi : Sa’d ibn Ebî Vakkâs (R) devele-
rinin içinde idi, derkep yanna olu Umer geldi. Sa’d onu görünce EÛZU :

B’LLÂH MÎN ERR HÂZE’R-RÂKÎB = u


suvârînin errinden Al-
lâh’a snrm! dedi. Olu deveden indi ve Sa’d’a hitâben Sen devele- :

rinin ve koyunlarnn aralarnda iktidâriçine indin de insanlar kendi


çekimesi yapar halde terk mi eyledin? dedi. Sa’d onun gösüne vurdu
da öyle dedi Sus! Ben Rasûlull&h (S) dan iitdim «üphesiz Allah
: :

muttaki, gönlü zengin ve münzevî kulunu sever» buyuruyordu.

-
JZ y = 36 ^a‘ 65i sjh .
^ £* la* (t W- ) \

‘ ’û* : V& .
^ ûrl
j <jl t&». . Ju: ju*
^

*•'
-
J *\' * Jj -
û? 3^J 3jY Jl I
j :
üjK u^*5 O; o '
• ü-V ••

* # *

4 'Ji . 7-1)1 ili j < âi Ü7j v‘ frVfi. üU £| i j <


~ d" 53 j
p' jS Li'J
f iû
‘jlj . < 5a y^jf t jûî

J>' îl 4f- .
.
-

12 — (2966) Kays tahdîs edib dedi ki Ben Sa’d : Ismâîl ibn :

ibn Ebî Vakkas (R) dan iitdim öyle diyordu Allah’a yemîn ederim :

ki ben Allah^yolunda ilk ok atan bir Arab cengâveriyimdir. Yine yemîn


ederim ki bizler Rasûlullah’n maiyyetinde gazâ yaptmz srada selem,
temer denilen dikenli çöl aaçlarnn yapraklarndan (ve yemilerinden)
baka hiç bir yiyeceimiz yokdu. Hatta herhangi birimiz (yedii bu bit-
kilerden dolay) muhakkak koyunun koyuu (döküü) gibi koyard (ya’~
nî onun dk
çkar gibi çkarrd). Bir de imdi ne göreyim! dk — —
Sonra Esed oullar bana slâm ahkâm ve âdâb ta’lîm etmee kalkd-
j

SAHÎH-t MÜSLM

lar. Dorusu ben zarar etmiimdir, benim îslâmdaki sa’y ve


o takdirde
gayretim zayi’ olmudur (bu hale çok hayret ederim) 6 .

Râvî îbn Humeyr zen (= o takdirde) sözünü söylememidir. :

. illiyi <J*\ d Cf-


(•••)“ \î

13 — (
bu hadîsi Yahya ibn Yahyâ tahdîs etdi. Bize
)
Keza bize
.
^ Lu u . tf' t ^S4£ : 3&J

Vekî’, Îsmâîl ibn Ebî Hâlid’den bu isnâdla haber verdi. Râvî burada :

Hatta herhangi birimiz muhakkak keçinin dk çkar gibi dk çkarr


olmudu, yediine baka hiç bir ey kardrmyordu, demidir.

Vc J>b J ’l'J- 2 jfcii .


'fj} 2
otli (t
w) - \ £

üU . JÎ!»> : Jl» V Olc ’j.r 1 j *î)’ . jlj ’j- d : Ijî» • cSjA*Jl D


i V[ (3-<_ ’Jy a* VjJ jJI
*f

*

^
* i \ »

Ü'j3 V JS ’4 W i i«-2 '^13


"
Ü -/'i 3i I
r-’l
JbaS .
U "ir"-
f 0
"l \ Îr-V M 11 * Tl r . •

î ! <*.ü\_
33 • 0 -^jAV ble cjn»-— jl

fi ^ uyj? j . lr- Jufi v±l ^ Ü Ü 'jfi *^3


Y|'^US* ÜL-. L-^ \j J Ü3 dâ-JiT jij
^ 1
>_ •
j

» 1
jj
14 • d Ujo— ) (^--y tpAA—S oi
j' v^laÂD .
(J3».

<il> ijcl j'j j .


jIIa^YI
^ V ["Â*-\ Lj ^
jJl Lî • jj\j

" 1

^ <o^~ b*' Y| la*


d^-—*
y
If'jj • Ait j \^lic ^âi <J j jT"^ l jl
1

. 0 x3 ,r;.y . fcii ^
ji J3U S A-y trü . ;^ii s Sirn ^ .
yx. j >' 'j j^q ^ ^ (...) .

As . â^p-ajl ljv.1 j^3 t of ÂI:c Wi- : 33 . *Î1 a\I 3j As ,


js3f <j aJ\1

*r + -• •

. jIjlI
r*
du
^ ^
6. Hadsde zikrolunan Esed oullar Peygamber'in vefatndan sonra irtidâd etmiler ve o
srada Peygamberdik iddiâ eden Tuleyha ibi Huveylid el-Esediyye tâbi* olmulard.
Ebû Bekr zamannda Hâlid ibn Velîd’in kumandasmda gönderilen bir askerî kuvvet ile
tenkil edilmiler ve geri kalanlar da slama avdet etmilerdi. Kûfe’de oturan Esed oul-
lar reisleri. Küfe valisi bulunan Sa'd ibn Ebî Vakkas’dan Hz. Umer’e ikâyet ederek
azline sebeb olmulard. te Sa’d, metindeki serzenii bu sebeble yapmakdadr..
I

KJTABU'Z-ZÜHD VE’R-REKAlK r
. )21

14 — (2967) : Hâlid ibn Umeyr el-Adevî öyle dedi Utbe-


:

ta’bnu Gazvân bize bir hitabe îrâd etdi : Allâh’a hamd ve sena etdikden
sonra öyle dedi : Amma ba’du. Muhakkak ki dünyâ kesilib ayrlmay
i’lân etmi ve sür’atli bir kesilile yüz çevirib raklamdr. Ondan an-
cak kabn dibinde bakî kalan bir içimlik su gibi az bir ey kalmdr
ki sahibi kabn dibinde kalan o bakiyyeyi çabucak içiverir. Muhakkak
ki dünyâdan, zevâli olmayan bir yurda intikâl edicilersiniz. Öyle
sizler
ise oraya yannzda bulunan en hayrl eylerle intikal ediniz. Muhak-
kak bize u
gerçek zikrolunmudur Ta cehennemin kenarndan içeriye :

atlr da dibine erimeyerek yetmi yl onun içinde düüb yol alr. Al-
lah’a yemin ederim ki, bu kadar büyük olan cehennem muhakkak dol-
durulacakdr. Siz bundan hayrete mi dütünüz? Andolsun yine bize zik-
rolunmudur ki, cennetin kapu kanadlarndan iki kanad arasnda krk
yllk mesâfe vardr. Cennetin üzerine muhakkak kalabalkdan dopdolu
halde bulunaca bir gün gelecekdir. Allâh’a yemîn ederim ki ben ken-
dimin Rasûlullah’m maiyyetindeki yedi kiinin yedincisi olduumu pek
iyi bilmekdeyim. Bizim yanmzda aaç yaprandan baka yiyecek hiç

bir ey yokdu. Hatta (yediimiz yapraklarn sertliinden ve aclndan


dolay) azlarmzn iki tarafl iç yüzlerinde olan köeleri ya’nî avurt-
larmz yara oldu. Ben anszn bir bürde üzerine urayb aldm da onu
kendimle Sa’d ibn Mâlik ya’nî Sa’d ibn Ebî Vakkas arasnda ikiye böl-
düm. Bir yarsn ben kendime izâr yapdm, bir yarsn da Sa’d izâr yap-
md. Bu gün ise bizden her bir kii muhakkak ehirlerden bir ehire
ernîr olmudur. Ben nefsimde büyük olub da Allah indinde küçük olmak-
lmdan Allâh’a snyorum. u
muhakkak ki hiç bir Peygamberlik kal-
mam hepsi biribirini nesh ve izâle etmidir. Nihâyet nübüvvetin so-
nuncusunun âhiri meliklik olmudur. Sizler ileride bir çok eyleri, haki-
katlar ve künhleri ile bileceksiniz ve sizler bizlerden sonra bir çok emir-
likleri tekrar tekrar tecrübe edib snayacaksnz.
( ) : Buradaki râvi de, Cçihüiyet devrine eriyni. halde bu-
lunan Hâlid ibn Umeyr’in Utbetu’bnu Ga 2Tv\ Basrâ üzerinde emîr iken
:

bir hutbe yapd dediini rivâyet etdi ve bundan evvel geçen (14 rakaml)
eybân hadîsi tarznda zikretdi.

'cf ‘ ^ ^ OCt J ’lU t (•••)“ \-6

a :
£j ji ö ^*'*5'' :
A* ö aJL. ‘ O
. üuil i^.; j £ . iii v mü.
15 — ( Hâlid ibn Umeyr dedi ki Ben Utbetu’bnu Gaz-
) : :

vân’dan iitdim öyle diyordu Andolsun ben kendimin Rasûlullah’n


:
j :

522 SAHH-1 MÜSLM

maiyyetindeki yedi kiinin yedincisi olduumu kat’î olarak bilmekdeyim.


Bizim huble 7 bitk sinin yaprandan baka hiç bir yiyeceimiz yokdu.
Nihâyet bizim avurt, armz yara olmudur.

(w*) -W
*
j u *ji » üs !
f‘i çs uv > i ît 2 t ît js : J
crJ i
jA J I i
\j • V : 1 jHi « ? <; cJLx) i* •

Lf VI J 5L Jj L ÜJjl-a V ! ® 3^ . V : 1^6 d UL
. ilUjjlj. illj-ij * Cj"l 0*1 !
^ 'Ol JÜj Ot . t>jiî

iti cJiü' : 3jb' 'J. ^':3jb's '


^'y Bj'iij ^ytj 'ji' îü yiV
.U j" ÎO !
’J 'J\ :2j J l <V .
^ jV
«

Qj s iÜ' tS*
!
VJ * jî : ?
£V"j 0*0" ‘ ^ !/*-' j ‘ ‘ j

1 (jli : £) jL.» . V : il î ^* V c^iuliîl : £1^;»

j tüj oij a/^.j


^
diöüj a,
^ ' - "
üt L: !

*
t : . ali
^ &
, -r
"4 a.jfc

. ^tÇi:3jb'.yt£.tt^^}
S
$ ^jl fi : OÜ J . Ç L t-Lti oVt : '4-atî'
y 'J&
j^*-l il a j . Aj.-i 4.tiâc
j ilajj «Âü 'jia; j ^îtail <*U) J .30 3t**3
y
:
.
• 'jjf

ui
. «^-îc ^ûi a Sj .
ilili a sj
16 — (2968) : Ebû Hureyre (E) öyle dedi : Sahâbîler
— Yâ Rasûlallah! Biz kyâmet gününde Rabbmz görecek miyiz?
diye sordular. Rasûlullah (S) :

— Siz ölen vakti, önünde hiç bulut yok iken günei görmek
bir
husûsunda (itiib kakarak) biribirinize zarar ve zahmet verir misiniz?
diye sordu. Onlar :

— Hayr dediler. Rasûlullah :

7. Huble, asmaya denir. Fetha ile huble eklinde de caizdir. Baz çöl aaçlarnn yemi-
ine, yahut iri mee aaçlarnn yemiine denir (Kami» Ter.).
KTABU'Z-ZÜHD VE'R-REKAK 523

— Sizler ayn
on dördüncü gecesi, önünde hiç bir bulut yok iken onu
görmek için biribirinize zarar verir misiniz? buyurdu. Onlar :

—Hayr dediler. Bunun üzerine Rasûlullah öyle buyurdu :

—Nefsim elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki sizler bu iki kü-


reden herhangi birini görmekde biribirinize zarar vermediiniz gibi Rab-
bnz görmek husûsunda da biribirinize asla zarar ve meakkat vermiye-
ceksiniz. Yüce Allah kullarndan birini karsna alb Ey fulân! Ben :

seni ikram etmedim mi Ben seni bakalar üzerine efendi yapma-


idi?
dm m
idi? Ben seni evermedim mi idi? Ben atlar ve develeri senin
için teshir edib istifâdeye elverili klmadm idi? Ben seni braktm m
da sen kavmna ba oluyor ve onlardan dötde bir ganimet alyur deil
miydin? Ya’nî ben seni itaat edilen bir bakan yapmadm m idi? diye
soracak. O da':-

— Hepsini yapdn ey Rabbm! diyecek. .Bunun akbinde Allah :

— Günün birinde bana kavuacan hisâba katar m idin? diye so-


racak. O da :

— Hayr, yâ Rabb! diyecek. Bunun üzerine o da :

— Sen beni vaktiyle unutduun ben de imdi sana aldrmya-


gibi
cam, buyuracak. Ondan sonra Allah bir kincisini de karsna ala-
cak ve :

— Ey fulân! Ben sana ikrâm etmedim mi idi? Seni bakalarna üs-


tün klb efendi yapmadm m idi? Seni evlendirib çiftletirmedim mi
idi?Atlar, develeri senin istifâdene elverili klmadm idi? Ben seni m
müsterih brakyor, sen de kavmnln büyüü ve oluyor ve onlardan ba
ganimetin dörtte birini aliyor deil miydin? diye soracak 8 O da . :

— Evet, bunlarn hepsini yapdn yâ Rabb! diyecek. Müteâkiben


Allah :

— Günün birinde bana kavuacan hisâba katar miydin? diye so-


racak. O da :

— Hayr yâ Rabbf diyecek.Bunun üzerine Allah ela :

— Sen beni vaktiyle unutduun gibi be^ de imdi sana ^Rdfmya-


cam buyuracak. Ondan sonra Yüce Allâh biz* üçüncüsünü karsna ala-
cak ona da yukarki sözlerin benzerini söyliyecek. Sonunda bu kimse :

— Yâ Rabb! Ben sana, kitâbna, Rasûllerine


iymân etmi, namaz kl-
m, oruç tutmu ve sadaka vermi idim diyecek ve gücünün yetdii ka-
dar Allâh’ hayrla senâ edecek. Bunun üzerine Allâh :

— Öyle ise sen urada dur! buyuracak. Bundan sonra o kula :

8. Mrbâ’, misbâh vezninde . . .


ganimet malnn dörte birine denir ki çâhiliyetde eriîr ve
serasker olanlar alrlar idi. slâm dîninde bede bir almr... (Kamûs Ter.).
Bunun ma’nâs : Ben seni hiç bir külfet ve talebe muhtâc olmaz ekilde müsterih
brakdm da sen kavmmn büyüü, ba§ ve itaat edilen bir kimsesi oldun demekdir.
*

IY2'\ SAHH MÜSLM

— imdi senin bu da’vâna âhidlerimizi ikâme edelim buyurulacak.


O kimse kendi kendine :


Benim üzerime âhidlik yapacak olan kimdir ki! diye tefekkür
edib düünecek. Derken o kulun az mühürlenecek de onun buduna, eti-
ne ve kemiklerine hitâben Nutk et, konu denilecek. Bu emr üzerine :

onun budu, ve kemikleri o kimsenin amelini nutk edib söyliyecek-


eti
dir 9 . te bu, günâhlarnn çokluu ve vucûd âzâlarnn kendi aleyhine
ehâdeti tutunabilecei hiç bir özür kalmyacak ekilde Al-
sûretiyle,
lah’n, o kulun nefsi cânibinden gelecek bütün özrünü izâle etmesi içindir.

te
bu üçüncü kul, munâfk olan kimsedir. te böylesi Allah’n ga-
dab edecei (merhamet buyurmayaca) kimsedir».

. J i
y \^ x>. .
ylid'j l J j\ (tV^) —

jji ^ ^ , Jfâ\ ^ Erü
: ti» Jλ « î jjjÂT d JfcÜ 4.1c : ^6 «illC <>l

.
'jf : iijr 36 t^ ^ SA V' •
Vs t 3>; : . %& & » 36
.
VSS

'-M-1 3-Çlc 36 • (j UaÛ VI jf >*-1 V <jli : ^4 » 36
*"
O^2 4 36 •
0Â*' :
M 3^1» . 4 ; * je j[î . yjj IsCl j

• <5
Ji»0 C*-5
' . llssl
j 0 Cl U*«ü : 0 j* : * Jlt . dnJ j \îx>

a. Vucûd organlarnn, sâhibleri aleyhine ehâdet edecekleri Kur’ân- Kerîm’de de haber


verilmidir :

«O günde ki aleyhlerine kendi dilleri, kendi ayaklan onlarin neler yapyor idil-
lerine §âhidlik edecekdir » (en-Nûr: 24).
«O gün azlarnn üstüne mühür basa nz. Ne irtikâb ediyor idiyseler bize elleri
söyler, ayaklar da âhidlik eder.» (Yâsin: 65).
« Nihâyet Allâh’m dümanlan oraya vardklannda dünyâda iken yapageldiklerin-
den dolay kulaklar, gözleri, derileri, aleyhlerine ehâdet edeceklerdir.
Derilerine: Bi-
zim aleyhimize niçin ehâdet ettiniz diyecekler. Onlar da: Her eyi söyleten
Allah, bizi
de söyletdi. Zaten sizi ilk defa o yaratmdr. Yine ancak ona
döndürülüyorsunuz, diye-
cekler. Siz, ne kulaklarnz, ne gözleriniz, ne de derileriniz
kendi aleyhinize âhidlik
eder diye (düünüb) saknmadnz. Bilâkis Allah, yapmakda olduklarnzn bir çounu
bilmez sandnz. Rabbnza kar beslediiniz zannnz, ite u sizi o helak etti. Bu yüz-
den hüsrana düenlerden oldunuz.- (Fussilet: 20-23). 1

Bu âyetlerin hükmünce beden âzâlar ve cüz’lerinin kyamet gününde nutka geüb,


dünyâda yaplan amelleri birer birer söylemek kabiliyetinde olduklarn
ve bilhassa Rab-
bu’l-Âlemîn’in her eye söz söyleteceini teslim etdikden
sonra bu $ehâdetln îhaher
gününde aleyhdeki ahadetler gibi hakikati üzere olmasna hiç bir mâni*
tasavvur et-
meyiz. Bu kadar uzaa bile gidmee hacet yok. Çakl
talarnn tebihini. Peygamberle
s KITABU'Z-ZÜHD VER-REKÂIK

17 —Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi Biz Rasûlul-


(2969) : :

lah'n yannda idik. Derken bir aralk güldü de :


Biliyor musunuz neden gülüyorum? diye sordu. Biz :


Allah ve Rasûlü en iyi bilendir dedik.

Kulun Rabb ile karlkl muhâtabasndan gülüyorum. Kul :


Yâ Rabb! Sen beni zulümden kurtarmadn m? der. Rabb :


Evet kurtardm buyurur. Kul :


Ben, bunu nefsime kar ancak tarafmdan bir âhidle câiz görüb
takrir eylerim der. Rabb :

— Bugün
senin üzerine bir ehâdet edici olmak bakmndan sana
kendi nefsin ve âhidler olarak da çok erefli kâtibler (Kirâmen kâtibine:
el-nfitâr: 11> yeter buyurur. Müteâkiben o kulun mühürlenir de az
vucûd âzâlarnn her birine Sen söyle! denilir. Bunun üzerine her bir :

âzâ da nutka gelib o kulun amellerini birer birer söyler. Ondan sonra o
kul ile kelâmn aras boaltlr. Akbinde kul, kendi vucûdunun âzâlarna
kar Sizler uzaklan, uzak olun! Ben sizin kurtulmanz için mücâdele
:

ediyor ve sizi kötülüklerden koruyub müdâfaa ediyordum der».

1
< Ol
~
9
*
Cj S? j (> ' 00 ) — \\

g
\

.o \>ji x . J I
ö jj » 3 ‘
»j. J* J) O c ‘
J
18 — (1055) 10
: Ebû Hureyre «Yâ Al- (R), Rasûlullah (S) :

lah! Mühammed âilesinin rzkn, bedeni ayakda tutacak mikdârda kl»


diye duâ etdi dedi n .

£ *
‘j\y

J • ^
1 /JJj \S~xl j #
\ J ^J&j\ LA>J
#
(•••) — N \

i <J& : I)U t Ij-j* J 1


(jt i Âs
jj j \ t glÜSJ ,j jS je- ^A^Y' \Jx_>- .

B
. « (:) xJ jT 'Sjj j:y jSji i
> gg, ^ 3 /~'j
* 4 öjjt !

l
» J* -
Jj
"

j%\ . D& . zcl Ki .


.ujrj (...)

. 4 » jGj . ili— Y t c-li.ill

birlikde sahâbîlerin de kendi kulaklar ile iitmeleri, bu dünyâda vâki’ olmu ve bu


keyfiyet bir çok tarîklerle subût bulmudur.
* Yedi gökle yer ve bunlarn içinde bulunanlar onu tebih ederler. Hiç bir ey
hâriç deil, hepi» ona ham d ile tebih eder. Fakat siz onlarn tebihini iyi anltyamaz*-
siniz. O
hakîkaten Halimdir, çok mafiret edicidir » (el-lsrâ: 44).
10. Bu hadîs KTABU’Z-ZEKÂT, kifâf ve kanâat bâb’nda 126 (1055) rakam ile ayni —
sahâbînin rivâyeti olarak geçdii için oradaki hadîsin müteselsil rakamn almdr,
11. el- Küt, el-kyt, el-kyte, el-kâit ve’l-kavât, bedeni tutacak mikdâr, Ya’nî insan bedo-
I

f)2() SAHH-1 MÜSLM


19

— ( ) : Ebû Hureyre (R), Rasûlullah (S) : «Yâ Allâh!


Muhammed ailesinin rzkn, bedenleri ayakda tutacak kadar yap» diye
duâ etdi dedi.
Amr en-Nâkd’n rivâyetinde «yâ Allâh! Muhammed ailesine geçine-
cek kadar rzk ver!» ifâdesi vardr.
( ) A’me de Umâretu’bnu’l-Ka’ka’dan bu isnâdla
: zikret-
midir. Râvî burada «kifâyet edecek kadar» demidir.

20

«
'JT
^ u :
m

di «

jjkJ ^
c >yjj\ çt

. Lllr JÜ
c

<
y: « ^ ^^
LL [y* < ojuîi ^ jj
(
t;'

7. r

— (2970) : Âie (R) : Muhammed (S) in ev halk Medi-


ne’ye21 hicret etdii zamandan vefât edinceye dein, arka arkaya üç gün
buday ekmei ile karnlarn doyurmadlar dedi.

:
ü o*A,3 ö fi y.' LA* (•••') —

^yc- <
^yc
*
^yc A._ jU 1
(
V’ tJ^j . V jj»-*

— •
(J
*“ 4 1/. ->=*- ^y?
‘ bÇr t) ^ :

— ( ) Âie (R) : Rasûlullah (S) âhiret yoluna geçib


gidinceye kadar üç gün arka arkaya buday ekmei ile karnn doyur-
mad dedi.

O* V- .
ji**- J b*ü>- : Yi
jLl J Juk j Jlil (•••) — TT
*
^ :
V '
ûc o6 A/ A*

"
4> :
0=^-1 ü
W ;
• Jyj l/iJ ti 3* ‘ cn-»J.u^ uyy. » ^ ju* J

22 ( ) Ben, Abdurrahmân ibn Ye- : Ebû Ishâk dedi ki :

zd’den iitdim, o Esved’den, o da Âie’den tahdîs ediyordu. Âie (R) :

Rasûlullah (S) m
rûhu kabz olununcaya kadar Muhammed’in ev halk

»inin kalan hayatn kendisi ile devSm ettirecei -gdaya denir.- Kut ayni zamanda kuv-
vetlendirmek mâ’nâsma masdar olur.
Bu hadîslerde Peygamber’in aile maietindeki dileinin, hayât devam etdirecek
derecede asgarî haddi kasdettii görülmekdedir.
.

KITABU'Z-ZÜHD VK’R-REKAiK 527

iki gün arka arkaya arpa ekmei ile de karnlarn doyurmamlardr


dedi.

23<J
‘er1)* * *
je jllil
t ' ö \LsJe {’)— Tt
* - * ' -

'
yit Sj, . >j. yi |Ö, pt 'jT _.i U : "cJ\i .
^ ^ t -jk
.

c
— ( ) : Âie (R) : Muhammed (S) in ev halk- üç günün
24 buday ekmei
üstünde ile karnlarn doyurmadlar dedi.

âc ‘ cJ
^
* J* <—
^
Û ^ A>- .
j O -*
\
\Lsj0 (•••) — Tl
Ç
*•

. 'Jil £ . . *jI >î i ’S\


£ :
Vj& Jfe .
fe t
25
— ( ) : Âie (R) : Muhammed (S) in ev halk, o âhiret
yoluna geçib gidinceye kadar üç gün buday ekmei ile karnlarn do-
yurmamlardr dedi.

C"« *
‘js ü°
• * y >
*
tvj • -
— \o
* ‘
y û* ^.S'y} \z£j* (*v/\)

U : U6 o*

— (2971) Bize Ebû Kureyb


tahdîs etdi. Bize Vekî’, Mis’ar’dan, o
da Hilâl ibn Humeyd’den, o da Urve’den tahdîs etdi ki Âie (R) Mu- :

hammed (S) in hânedân buday ekmei ile iki gün karnn doyurmad.
26
Muhakkak bu yemeklerin biri hurma idi dedi.

^ £ ’j :
%

S . 3 Ü S'ü . ÎJÜI L» hvr) - n


/>'

jy U rj^ 3 , & at. Ü' öl U& : . 'ûi ^ oi ^ iy^ j/i* . ,

. ,li j 'jj VI
ÖJ

f
u* *13 *a j’.iü.û- : vi yi'X~j
.
\
j J Jcy öj (...)

. ül (j ‘J'i *5
j .iShli va : jii-v ijj . îjVî j
. gI; öt v :
yiY ^ oji j öt as

— (2972) Âie
muhakkak ki Muhammed’in ev
: (R)': u
halk olan bizler bir ay beklerdik de yemek piirecek bir ate yakmazdk.
Yiyeceimiz hurma ile sudan ibaret idi.
: *
!i2tt SAHH-I MUUM
( ) : Buradaki râvîler de Hiâm ibn Urve’den bu isnâd ile
rivayet etdiler. Burada râvî Muhakkak bir ay beklerdik dedi de Mu- :

hammed’in ev halk sözünü zikretmedi.


Ebû Kureyb, bn Numeyr’den olan hadîsinde : Meer ki bize birazck
et hediyesi gelmi olsun, ziyâdesini vermidir.


fa j'J 1
UAv (r^Yr) —W

y* V ‘-'iS" oj s ^ j ti y '•

^ ^
9 .

• ÜIW <_£> £»« k . ti ti

27 (2973)
Rasûlullah (S) benim rafmda 12 : Âie (R) :

cier sâhibi olan bir mahlûkun yiyecei bir ey yok iken vefât etmidir.
Ancak benim rafmda yarm vesk arpa vard. ben ondan yedim, on- te
dan yemekliim uzun zaman devam etdi. Nihâyet bir defasnda o arpay
ölçdüm. Müteakiben bu arpa da tükeniverdi dedi.

y.
Jj
-/. 2/
c ‘
J c j 'J*- «J ) J i>" -V &-x>- .
J (t\vt) — YA
4 r o[ ! Z} i •
4i :
^ «
iy; ^ , ou'

: odi Jîi . jü ^ Û1 J/-S oLy ti ÂJ Uj 1


.
ojr j *\ . J*jt Jr*

^^ * » v . iü 3 'ji jisy~V :
1
-£L£S jg" Li Sfc t


‘ ^ i§ A» U 'fa'i y\zs .
p 'cj?j . ,üv
28 — (2972) 13
: Âie (R), —kz kardei Esmâ’nn olu —
Urve’ye hitaben :

— Vallahi ey kz kardeimin olu! Biz (Peygamber kadnlar) hilâle


bakar görürdük. Sonra bir hilâl daha görürdük. Sonra
bir hilâl daha gö-
rürdük. ki ayda üç hilâl (görüb tamamlad k
da) Rasûlullah’m odala-
rnda bir ate parças yaklmazd dedi. Urve der ki Ben
-
Ey teyze! Öyle ise sizleri ne yaadrd? (Ya’nî sizin
ne
: :

aznz
idi) ? diye sordum. O :


Esvedân (= iki kara ey) Hurma ile su! kadar ki Rasûlul- : u
lah’m Ensâr’dan bir takm komular vard.
Bunlarn da samal hayvan-
12. Raff, Türkcedc Raf dedikleridir ki evlerin iç
dubarlarnda yaparlar, evin pervazesi ma-
nasnadr. Üzerine yiyecek maddeleri ve dier ev
eyâs konulur
13 BU h3dîS de yne H A ie den Solmekde olan 26 rakaml ’

hadîsin 'daha tafsîllisi olduu


,
için, onun müteselsilf- rakamn muhafaza , , 8
etmidir.
^
KTABU'Z-ZÜHD VE'R-REKAK 529

lar vard. Onlar bu hayvanlarn sütlerini sab Rasûlullah’a gönderirler-


14
di. Rasûlullah da bu sütden bizleri içirirdi dedi .

. • -S -* * • • vY* :*
• u±> .s ‘ j r 1
t. J ,

X i i

29 — (2974) :Peygamber’in zevcesi Âie (R), Rasûlullah


(S) bir günde iki "ün ekmek ve zeytin ile ya doymu olmayarak ve-
fât etmidir dedi.

& Îûü |/S il


S »J . U-V 3 «p* («v.) -r •

> > # - 4* ^ > " * W * * V0 f ^ Al


• • ' • *
^
t 11
*> •
I

jUajJ» cJ u» JL». . j w A>- . Oj W ( Ol


j £

^ ^ 0^ ‘ jj|| ‘
^ V +

. .Ül j j£ll : ^
30 — (2975) : Âie (R) : Peygamber (S), insanlar, esvedeyn
— iki siyâh. ey — denilen hurma ile suya doyub kandklar zaman vefat
etdi dedi 15
.


-i. - * \V* »

n
; m"
• .• $
(...)-

14. ki ayda üç kamer hilâlinin görülmesi öyledir Birinci hilâl, ilk ayn banda, : ikinci
hilâl da ikinci ayn evvelinde, üçüncüsü de üçünctinün balangcnda görülmek sûre-
tiyle olur ve birinci ileüçüncü arasndaki müddet altm gün bulunur.
Su, siyâh olmad halde Aie’nin hurma ile suya esvedân (= iki siyâh) demesi,
talib tarîki iledir. Medine hurmas ekseriyetle siyâhdr. O srada kendisinin su içdii
kabn siyâh olmas dolaysiyle suyun siyâh renk almas da suya siyâh denilmesinin vechi
olabilir denilmidir.
Peygambere süt hediyye eden Ensâri komularn: Sa’d ibn Ubâde, Abdullah ibn
Amr, Ebû Eyyûb Hâlid ibn Zeyd, Es’ad ibn Zurâre gibi zâtlar olduklar bildirilmidir.
Bu ve bundan evvelki hadîsler Peygamberimizin yüksek hayatnn zühdî safhasn
kâmil bir belâatla ifâde etmekdedirler.
15. Yukarda 28 rakaml hadsde de ksaca açkladmz gibi esvedeyn, siyâh ma’nâsma olan
esvedin tesniye sîgasdr ve iki kara demekdir. Bunlar da hurma ile sudur. Bu iki ni’-

S. Müslim; C. 8, F — 34
r * .

530 SAHlH-1 MÜSLM

zA j\ . ’jc S 'p E*üi d . ‘^v t-'ji . (...)


31
. jyjJs\ & HLi u'j : ii. v, t^ji ,c.y , idi ^

— ( ) : Âie (R) : Rasûlullah (S), biz esvedeyn (= iki


kara) denilen suya doyub kanm halde iken vefat etdi dedi.
hurma ile

( ) Buradaki iki râvî de Sufyân’dan bu isnâdla rivâyet et-


:

diler. Ancak bunlarn Sufyân’dan gelen hadîslerinde Biz iki siyâhdan :

doymam’ halde idik ifâdesi vardr.

y (
32
i/j» ofe* ) %'s ; vu . j\ Z)5 >ç s
** i* >1^
22 h- rr
: 3» ÜUi )
! ^^ : 36 î# jj y «jfjC j\ y ( 3CT31 & ) 1>

• yr o? ‘
^ î*t§ ^ ( d.' h*

33 — (2976) Ebû Hureyre (R) Nefsim elinde olan Allâh'a


: :

yemîn ederim ki — îbn Abbâd Ebû Hureyre’nn nefsi elinde olan Al-
:

lah’a yemîn ederim ki dedi demidir Rasûlullah (S) dünyâdan ayr- —


lncaya kadar âile halkm üç gün arka arkaya buday ekmei ile doyur-
mamdr dedi.

X? j ’cf 3 ^ £* <jr^ (•••)- t


r ! • JIA.' r* :3>r 5?~4 i4 i J.l* t* y.* j : 36
r*
LjII
t,. i •- m #
* «* v -- .*%
• cJ jli <_£>» Jvi. £ja i ULr \
j

— ( ) : Hâzm tahdîs edib


Ebû öyle dedi Ben Ebû :

Hureyre’yi gördüm ki parma ile bir kaç kerre iâret ederek öyle di-
yordu Ebû Hureyre’nn nefsi elinde ‘bulunan Allâh’a yemîn ederim Al-
:

lâh’m Peygamber’i (S) ve onun ev halk, kendisi dünyâdan ayrlncaya


kadar arka arkaya üç gün buday ekmei ile doymamdr.

metden siyâh olan yalnz hurma olmakla beraber edebi bir san’at olan talib tarikiyle
hurma ile suyun ikisine esvedeyn denilmidir. Talib san’at, herkesçe bilinen iki eyden
birisini öbürüsüne Üstün klarak zikretmekdir. Bu, Arabcada pek
yaygndr Baba ile :
anaya ebeveyn; güne ile aya, kamereyn; Ebû Bekr ile Umer’e Umereyn
denilir. Arab'n
yemek içmek husûsunda yegâne hayat medân hurma ile su olduundan bu iki
ni’met
hadlsde talib sûretiyle zikrolunmudur. Bu hadîsde haber verilen hurma bolluu Hayber
fethi üzerine müyesser olmudu.
. .

KTÂBU'Z-ZÜHD VE’R-REKAK 531

*' - • " '


f >• 0"' ' >' £ _
^ v
— f£
fl v'/f- , . • . , X „
je.
»**
I jp i L. J>. : VI» .
J/ >
l

* «
jXj j-.lj t> <_
*
?Ç» (r\w)

S§| yCÜ o.‘j *2 î yL. U


34
çlij yüî ; 'j
^ 'J jUji : Ufc

— (2977) : Simâk dedi ki : Ben, Nu’mân ibn Beîr’den


iitdim öyle diyordu : Sizler istediiniz kadar yiyecek ve içecek içinde
deil misiniz? Andolsun ki ben Peygamberinizi (S) gördüm o, pek kem-
ter ve yaramaz hurmay bile bulamaz ve onunla karnm doyuramaz halde
idi.

35
, Râvî Kuteybe : «Bihî (= onunla)» kelimesini zikretmedi.

3 ü>-i Kii t Bîi .


f»7£ jA Efc .

.
gr/ö TA ufc (...)_ r»
ijj . :> , ,e.yV \0 ."iit
^ tf*r. &î£ . &ü vjA\
.
0 ;A i ji'i! 'j/> vjJj us JA: ;

36
— ( ) : Buradaki iki râvî de yine Simâk’den olmak üze-
re bu isnâdla yukardaki hadîs tarznda rivâyet etmilerdir. Buradaki râ-
vîlerden' Zuheyr’in hadîsinde : Sizler hurma çeitleri ve kaymaklarn
önünde râzy olmuyor musunuz? fkrasn ziyâde etmidir.

TA Bi_; : vu .(
£ii Jv k'âw3 ) 0
*
3'j j- u; -u* (tava)

v ;4 c :
$ Ç& üti * )6 •
«î ^ ^ vi 3»

• jV.
^- £. ^ ‘ lZ ^ t) j.-j Alî : . L> jJI
^ £^l)!

— Simâk ibn Harb dedi ki: Ben, Nu’mân’dan


(2978) ......... :

iitdim. Hutbe yaparken öyle dedi Umer (ibn Hattâb), insanlarn dün- :

yâdan nâil olduklar ni’metleri zikretdi de: Andolsun ben Rasûlullah


(S) gördüm ki o, bütün gün eilib bükülmekde devâm ederdi de kar-

•t

mm doyuracak âdî neviden hurmay bile bulamazd dedi.


" : • : 1

532 SAHlH-î MÜSLM

• jj**l • w* A j ö' (r\Y\)'-- rv


T
LJIu
#

:
"tiV.
U ljL ^ L ^ l-** J i
r
^/’vjJi
û .•

J j4~
• ; v
{Jf 4*01
m".-X~£
vj1***^
j;
î
L
|

/* > V
"#

'
«u .••' r
,
^A-T^
**
^ '
^ ^ V»»
s

^5C:i yii; -ite ^ 3&


? eJÜ\ :
jiî .-ii .-36 î
Öl <i jtr s r;. dil: t
^
. il'jî*Jl O*’^ : 3^> • 0o\i c> jta : 36 • *^.cVl O’ t» : 36 - : 3^*

: WUi t a.Ue î'


I
j ( ,
w»Ul (j û 1
*il Juc
-

(J|
>' <r^T îÇj :
^*:>-' j»4 l 36 (...)

’^vi. jl
.

_Li-U : .ii J& . cl« Y j < i Ij Vm <-ai V . i i c- »V jAi L* ! «il • < lil ! x»^' C

j jiJLj
II îi'j»
j[ » 3 j**. 3j|â
«

^ 3A> 6^-5"

• « £ > 3^.j^
* I / - •* »
I
• . *u / • •
I IU

37 — (2979) :.Ebû Abdirrahmân el-Hubullî öyle diyordu:


Ben Abdullah ibn Amr ibn Âs’dan iitdim, ondan bir adam bir ey is-
tedi de :

— Biz Muhacirlerin fakirleri- deil miyiz? dedi. Bunun üzerine Ab-


dullah ona :

— .Senin, kendisinde sakini olub rahatla barndn bir kadnn var


m? dedi. O zât

Evet vardr dedi. Abdullah :

— çinde ikâmet etmekde olduun bir meskenin var m? dedi. O zât:


— Evet vardr diye cevâb verdi. Abdullah :

— Öyle ise sen zenginlerdensin, dedi. O zât


— Benim bir de hizmetçim vardr dedi. Abdullah :

— Öyle ise sen meliklerden (hükümdârlardan) sin dedi.


( )Ebû Abdirrahmân dedi ki Ben de yannda iken Abdullah ibn :

Amr ibn Âs’a üç kimse geldi ve :


Yâ Ebâ Muhammedi Allâh’a yemin ederiz ki bizler hiç bir eye
güc yetiremiyoruz Ne nafakaya, ne hayvana ve ne de herhangi bir me- :

tâa dediler. Abdullah onlara :

— Ne yanmza dönün de bizler, Al-


istiyorsunuz? sterseniz bizim
lâh’n sizler için kolayladrb müyesser klaca eyleri size verelim.
Eer isterseniz sizin hâlinizi hükümdâra söyliyelim. Ve eer isterseniz
bu hâlinize sabr ediniz. Çünkü ben Rasûlullah (S) dan iitdim «üphe- :

siz ki Muhâcirlerin fakirleri kyâmet gününde cennete giderlerken zen-


l : C

KTAHU’Z-ZÜHD VE'R-REKAlK 533

;inlerden krk sonbahar (ya’nî krk yl) Önde gideceklerdir» buyuruyor


du dedi. Bunun üzerine
o üç kii
— Öyle ise bizler hiç bir ey istemiyerek sabr edeceiz dediler.

o/ jj, ) <
^ y* v ji\ *
jfrJj, rt (^)


/
J
^^
l- "i*? 4Ü
Vc
î»,*'»**
^ Juc A.r'
LV "

*
3 îfj jlJ. 3
M - v i.*»-
A) 1
.

î
*


^ fj <A>I JLC
V S "

v
(J
^ '
(W-) - rA
uA> u tîV
1
! *
î
(J\

V_,sC' ol VI . i;• kil f’/a'l .V*ji $ 1 jile- v • _?ll


*<
v l^V
^
. l 3 /.j 36

j jCj y
%
. a U ^Sx*üm jl ( IjliÂT yvT^l ' . y£”"
-Vj

(1) «ALAYICILAR OLMANIZ MÜSTESNA, KEND NEFS TRNE


ZULMEDEN KMSELERN MESKENLERNE GRMEYNZ» BÂBI
38 — (2980) öyle diyordu Ra- : Abdullah ibn Umer (R) :

sûlullah (S) ASHÂBU’L-HICR hakknda «Alayclar olmanz müstesnâ, :

sakn azâba uratlm olan bu kavmin yurduna girmeyiniz. Eer ala-


yclar deilseniz, onlara isabet eden azabn benzerinin sizlere de isâbet
etmesinden saknmak için, sakn onlarn yurtlarna girmeyiniz* buyurdu.

i
T * .*1

y. o*
' > >
y
*.
\ „ Vl “
y
\
• <s ~
' . i . /

( •-)
\
— .*,»

ijji} çlyj, : 3 ü >' 3 iii? 4 : iij?


3 y c 36 . s / uj .>Li ^i
Ijj jC-jVl . ’^'il l> iril d ijkcV » ^ <I 3.,-j Ü 'JK .

Ka^ dr' £__r-k ->


f "
('f.U' J-? rî-^- O jü ' o" '3

39 — ( ) Bana Harmeletu’bnu Yahyâ tahdîs etti. Bize bn Vehb


haber verdi. Bana Yûnus, bn ihâb’dan haber verdi ki o, Semûd kav-
ninin meskenleri olan Hcr’ zikrediyordu. Abdullah’n olu Sâlim dedi
ki Abdullah ibn Umer (R) öyle dedi Bizler Rasûlullah’n maiyyetinde
: :

Hcr ehri üzerine uradk. Rasûlullah (S) bizlere «Alayclar olmanz :

müstesnâ, onlara isâbet eden azâbm benzerinin size isâbet etmesinden


saknmak için kendi nefislerine zulmetmi olan kimselerin meskenlerine
16
girmeyiniz» buyurdu .

16. Hcr Medine


, ile am arasnda, Arabistan Yarmadasnn kuzey batsnda bir vadinin
addr. Buras Sâlih Peygamberin kavmi olan Semûd’un merkezi idi. Allah bu kavmi
burada helâk ettii için Peygamber bu me'ûm diyarn kuyularndan su içilmemesini
emretmidir.
, ^
: :

534 SAHÎH-Î MÜSLM

• im
ili . â j&t 3 £&• • ti^v ^ 3 yq ufrj (...)

. v 1
^:=el^ j û jli ^ t A» \ . *^L* i ilIl-V

40 — (2981)Abdullah ibn Uraer (R) öyle haber verdi


:

nsanlar Rasûlullah’n maiyyetinde Semûd kavmnn arâzîsi olan ~ Her


üzerinde konakladlar, orann kuyularndan su aldlar ve bu sularla ha-
mur yourdular. Rasûlullah (S) onlara Aldklar sulan dökmelerini, ha- :

murlar da ancak develere yedirmelerini emretdi. Ve keza Rasûlullah sa-


hâbîlerine, vaktiyle Salih Peygamber’in dii devesinin su içmek üzere
gelmekde olduu kuyudan su almalarn emreyledi.

Arab tarihçilerinin ittifakla bildirdiklerine göre Semûd kavmi. Ad kavminin be-


kâyâsdr. Bu cihetle Semûd, ikinci Ad diye de anlr. Salih Peygamber brâhîm’den
evveldir. Târihciler • Semûd’u Nûh peygamberin dördüncü batnda gelen bir olu ola-
rak : Semûd ibn Câbir ibn Iram ibn Sâm ibn Nûh eklinde kaydederler. Birinci Ad
münkariz oldukdan sonra onun bekâyâs Vâdi’l-kurâ ve etrafn i’mâr etmiler. Ve âm
hâlâ eserleri bak olan kadîm birtakm ehirleri meydana getirmilerdir. Büyük binâlar
hâvi ehirleri, kasabalar ve da zirvelerine oyulmu san’atl maaralar vardr. Bunlarn
merkezi olan Hcr ehrinin bakiyyeleri ve medeniyet eserleri uzun asrlar bâki kalm-
dr. Semûd kavmi zamannda Vâdi’l-kurâ havâlisi bir medeniyet ma’mûres ve dalar
içinde oyduklar meskenler, ince birer san’at eseri hâlinde imi. Istahrl tadan düzül-
mü olan bu evleri gördüünü söyleyerek öyle anlatyor
Semûd kavmnn bu evleri bizim evlerimiz gibi teKfratî itffivâ ediyor ve Bunlar
dalar gibi yüksekdir.Uzakdan bakldnda bu meskenler biribirine bitiik sanlr. Fa-
kat biraz ortalarna doru varlnca bunlardan her birinin biribirinden ayr birer k.ft-
-

âne olduu görülür. Etraflar dolalabilir fakat


yukarsna kadar çkmakda çok güçlük
çekilzr Mu’cemu’l-Buldân III, 221).
(

Semûd kavmi mürik ve putperest idiler. Allah bunlara tevhîd akîdesini öretmeye
içlerinden Salih Peygamberi gönderdi. Sâlih Peygamber’in mu’cizesi dii bir deve idi.
Kavmi bu dii deveyi ayaklarn keserek öldürdüler. ftetîCede kendileri de, topdan
helak oldular. Sâlih peygamber’in Semûd kavmine olan öütleri ve onlarla olan mâce-
râlar Kur’ân’da bir kaç sûrede anlatlmakdadr : el-A’râf: 74-80; Hûd: 61-68; el-Hcr:
80-84; e-uarâ: 141-159; en-Neml: 45-53.
Kur’ân’daki sûrelerden biri de Hcr diye isimlendirilmidir. Bu sûrede Hcr’dan
öyle bahsedilmektedir - Andolsun ki ASHABU HICR da peygamberleri tekzib etmi-
:

lerdir. Biz onlara âyetlerimizi vermitik de bunlardan yüz çevirici


idiler. Onlar dalar-
dan emîn evler yontub oyarlard. Derken onlar dahi sabaha'î>irdfltI** «rada o korkunç
tes yakalayverdi. Binâ&i&leyh kazana geldikleri o eyler kendilerinden
(hiç bir azâbt)
de/’ edemedi » (el-Hcr : 80-84).
: :

KTAliU’Z-ZÜHD VE'R-REKAIK 535

( ) : Buradaki râvî de yine Abdullah’dan bu isnâdla yuka-


rki hadîs gibi rivayet etdi. Ancak burada râvî Sahâbîler Semûd kavmi
arazîsinin kuyularndan su aldlar ve o sularla hamur yourdular de-

rnidir.

T
ct&'j }\ ( )

iÜU \ & . jC j 3 jV 15 . J&j îjb 3 A V (taat) - \

4JÛ J-x- ^3 -ula/jS*" { (jn5^!Ljl


j
3^jVl J® ® 3^ |*|§> (jr^' 4>
c * â*
* *•
* * * * ,

.
« >1; v f
. "jl; .36 <p.\j _

(2) DULLARA, FAKRE VE YETME HSÂN ETMEK BÂRI

41 — (2982) Ebû Hureyre (R) den, Peygamber (S) öyle


:

buyurmudur : «Dul kadnlarn ve bir günlük geçimleri olmayan fakir-


lerinnafakalarm kazanmaya koan müsliman, Allah yolunda harb eden
mucâhid gibidir. Râvî öyle dediini de zannediyorum dedi —
Yahut —
geveyib fersizîenmeksizin gece namaz klan ve ara vermiyerek nâfile

oruç tutan kimse gibidir».

ij j // ^ J
df Üx- .
'Jjj* ’i J- Z ’J*j (S* (tur) - t T
- *
*

<
pd ,
|| il üAj : 'Jiî .
;'r> t).' ÎU C' =
'J&

. it DL jliij «
çh d gjtf' % t

. . jü '/i
'4

42 — (2983) : Ebû Hureyre (R) öyle dedi : Rasûlullah (S) :

«Yetimin ilerine bakan kimse, ister yetimin akribâsndan olsun, ister


yabanclardan olsun; Benim ile o, cennetde u iki parmak gibi bulunaca-
z» buyurdu. Hadîsi rivâyet eden Mâlik, ehâdet ve orta parma ile
17
iaret etmidir .

17. Buhârî'deki Sehl ibn Sa’d’dan gelen rivâyetde Rasûlullah bu hadisi söyledikden sonra
ehâdet parma ile orta parman biraz açarak iâret etmidir (Buhârî, talâk , Hân VII,
94 «47»); Peygamberin bu iki parmann arasn biraz açarak cemâate göstermesi, Pey-
gamber ile ümmet ferdleri arasndaki derece farkna iaret olmas da ntuhtemildir.
1

536 SAHtH-1 MÜSLM

^U t
y JÜ r L (r)

*
\
* >• ,
r ' v1f l - \ ys * .

j -u-\j
J^y Jr jjjA (orr)— lf
- - ^ * 5 *++}*• * *• * \* * * ^.! ^ ^• '*> * \ j® '
? . “l
ob\ \ / 1
i
\ . . i

A>- jl A>- 1 j\>o j\ J jf


«-Ü* -L.-£ £.r** <1 1 i <;
4J* (jr i <> t Cjjli-I J/l ^A_J
( )

: aI d ^ Jn>- 4-i ^AJl Jy Alc < jUs jLîU: £.r* a! 1 i


\jV
LL> : 3? 3te _ >V1'. £ V. V 'Jjr
& âl 3^j LL- jjj fiT .
1 ’i

. t lb j >!, '4 'i j,' i '4'j * yi _ 3te '4‘ ,

.
* yb j £ '<j «ii^. > ij

(3) MESCDLER BNÂ ETMENN FAZLET BÂBI

43 — (533) 18
: Usmân ibn Affân (R), Rasûlullah’n mesci-
dini (yeniden) bina ettii zaman halkn (i’tirâz ve inkâr kabilinden)
19

dedikodular üzerine: 20 Siz


çok söylemee baladnz! Halbuki ben Ra-
sûlullah’dan iittim : «Her kim Allâh’m rzâsn kasdederek bir mescid
binâ ederse Allah Teâlâ da ona cennetde onun gibisini binâ eder» buyu-
ruyordu demidir 21 .

Râvî, Hârûn’un rivayetinde «Allah ona cennetde onun gibi bîr ev


binâ eder» tarzndadr.

.
** 'j\ Dfe . ütln y tf*r. ja' s isf; j. & l*> (...)-«

jîiî jî ‘ jJ j ^j 3 jLn & 3 l&ln Eü

•»
O»*- : <cX_ j\ 1 . db i 3^ •
~ 0*
<\»
*
i'jl jlâa <j\
*

.
«
'4L jîh j '4 'â Jf < â i'juü ’J.; y > Oa' â jy_j

18. Bu hadîs KTÂBU’L-MESÂCD..., mescidler binâ etmenin fazileti ve buna tevik bâb,
II, 157 «24» üncü olarak geçtii
burada onun müteselsil rakam tekrarlanmadr. için
19. Peygamber’in mescidinin geniletilerek yeniden binas, hicretin otuzuncu senesinde vâki’
olmudur.
20. I’tirâz edenler mescid peygamber devrinde ne hâl ve hey’etde binâ olunduysa yine öyle
binâ edilmesini, nakl ta ile kireç kullanlmamasn arzu ediyorlard. Halbuki kerpiç
duvarlar çabuk geviyor, hurma gövdelerinden yaplan direkler az zamanda çürüyor,
hurma çubuklarndan yaplan örtü namaza gelenleri yamurdan korumuyordu.
21. Bu hadîslerin ihtivâ etdii va’d ve müjde, Usmân’dan baka yirmi üç kadar sahâbîden
de yakn lafzlarla rivâyet edilmidir.
. ^ -

KITABU'Z-ZOHD VE'R-REKAlK 537


A ^ .
JjLi-l <J \j£\ e'C/jf J (...)

. , -4-1
j& ’i li Jf , jy4 . »G.VI 14 jd J A-b a!, \
<

44 — Bana Mahmûd ibn Lebîd öyle tahdîs etdi Us-


( ) :

:j

mân ibn Affân Peygamberin mescidini (yeniden) bina etmek istedi! n-


sanlar bunu kerih gördüler ve Usmân’n, peygamberin mescidini olduu
hey’et üzere brakmasn arzu etdiler. Bunun üzerine Usmân : Ben Ra-
sûlullah’dan «Her kim Allah rzâs için bir mescîd binâ ederse, Allah
:

da ona cennetde onun benzerini binâ eder» buyururken iitdim dedi.

( ) •’ Buradaki iki râvî de Abdulhamîd ibn Ca’fer’den bu


isnâd ile rivâyet etmilerdir. u kadar ki bunlarn hadîsinde «Allah ona
cennetde bir ev binâ eder» tarzndadr.

ü/tJ J rL (t)

üi; : vfe
( AjV jûij sj 3 ) .
3 £;J\ ( mo 1 .

ûc 1 v
r :r- 6X üL.r û
‘ ,

^ j 'Jc. iil j-jb\ uli ITjl. . J _5jU 2 J.'

y*"' :
3*.
^ ^ ‘
oc ^ ^ ‘
îj.'J* j
")

'-J
3 •
l^i <>i^ di) S . c-'^As-

A’ *tîl
^ £ ü>:J • »ti ç^ci . £Xl di) i Jj

!
^V t? : ^ Ü . VULJI
j ^ ^.l VjU . i* : Jfe î arj U ! t [ : '4 3&
. j^Aj j-l J »a 'a* ^l «-Aajl,j lr^ aa Jj JU» î
^ ^jfcj ^
:
:

*
iA, r Ji #1 Jii . Ûji ii h 4i 36
1
£.; ü iuv .

. a ijlj , Gr ja j 1 'Jr Tj 1

ta. 5J- (ji â j-jii ulc Lrl . SjiS^i Ixlj (...)


« ta Ui j cji j <îir D J6 <n < aV;
^ t * • •

(4) FAKRLERE SADAKA VERMEK BÂBI

45 — (2984} ; Ebû Hureyre (R) den; Peygamber' (S) öyle


: : :

53B SAHÎH-I MÜSLM

buyurdu : «Bir adam geni ve susuz bir sahrada 22


bulunduu srada, bir
bulut içinde Fulân kimsenin bahçesini sula! diyen bir ses iitdi. Müte-
:

âkiben o bulut, söylenen bahçeye doru yöneldi ve sularm bir kara ta-
lk içine boaltd. Derken oradaki su yollarndan, bu suyun hepsini ala-
bilen büyükçe bir kanal meydana geldi. O zât bu su yolunu ta’kîb edib
yürüdü. Nihâyet bahçesinde dikilen bir adamla karlad ki o zât çapas
ile suyu çeviriyordu. Gelen zât, bahçedeki kimseye hitâbe


Ey Allâh’n kulu! Senin ismin nedir? diy/? sordu. Bahçedeki zât,
berikinin bulutdan iitmi olduu isimle :


Benim ismim fulândr diye cevâb verdi ve müteakiben
v

Ey Allah’n kulu! Sen benim ismimi niçin soruyorsun? dedi. Be-
riki zât da :


Ben, sular u
kanaldaki sular olan bulutda senin ismin ile Fu- :

-âmn bahçesini sula! diye emreden bir ses iittim. Binâenaleyh sen o bah-
çe hakknda ne iler yapyorsun? dedi. Bahçedeki zât

Senin söylediin bu eye gelince; ben bu bahçeden çkacak mah-
sûllere bakarm. Neticede mahsûlün üçde birini sadaka yaparm.
Üçde
birini, bakmlar bana düen âile halkmla beraber yerim.
Mahsûlün ka-
lan üçde birini de (fakirler için) bahçede brakrm» dedi.
( )Burada yine Vehb ibn Keysân, bu isnâdla tahdîs etdi.
:

u kadar ki burada «Ben mahsûlün üçde birini, hiç bir eye mâlik olma-
:

yan fakirler 23 dilenciler ve yolculara tahsis ediyorum» demidir.


,

( .1^ _L :
^ J, ) >> V j rftiî («)

• 'j'.j*
jj ^ . v. ! e ? . L. *j Jzsjw & j oü ^

‘ ^ *>'
y ’Jûi

(5) AMELNDE ALLAH’DAN BAKASIN! ORTAK KILAN KMSE


BÂBI (BR NÜSHADA DA R YÂNIN HARÂM KILINMASI BÂBI). :

46 — (2985) Ebû Hureyre (R) dedi ki


:
Rasûlullah (S) :

öyle dedi : «Mubârek ve Yüce olan Allah Ben ortaklarn, örtaklkdan :

22. Pelât enliksiz sahrâya denir ki çöl ta'bîr olunur.


:
Bir kavle, göre asla su eseri olmayan
sahraya yahut bir ucundan bir uca en az deve
dördüncü gün, eek, koyun ve ksm
keçi ksan yedinci gün ulaabilir. Yahut geni
sahrâya denir ki ova ta’bîr olunur; cem’i
jela gelir... ( Kamus Ter.).
23. Mskîn, aslâ bir eye mâlik olmayan fakire denir. Bir kavle göre miskin,
kifayet mik-
dar nesnesi olmayana denir. Banlan miskin ile fakir arasn fark
ederler. (Komû* TerJ
KTABU'Z-ZÜHD VE'R-REKAiK 539

en müstani olanym. Her kim bir i yapar da onda, benden bakasn


ortak klarsa ben onu da, ortaklm da —veya ortam da— terk ede-
rim buyurdu» 24
.

> • * ,• 'z - p * *
,• • • *. i
ü c 4
;

y.

û
"
c
<3.
\

'
. i" .

^ ^ J*
- /
(t^v)
v
— t V

^ ^ û4 *
5§§ 4' Ü /-J ür
6 ‘ jÎî*' ü £/* ‘

.a 4, 41 i£t\j

47 — (2986) : bn Abbâs (R) öyle dedi Rasûlullah (S) : :

«Her kim iidilsin diye bir i yaparsa Allah onun rusvaylm iitdirir.
Her kim gösteri için bir i iler, riyâkârlk yaparsa, Allah da (kyâmet
gühünde) onu rusvaylk ve kymetsizliini herkese gösterir» buyurdu.

. u- 'cf ‘ ü* • A -*r J J Jy
l y\ 'Csj# (t\av) — t A

« Jr 6-i >, ^ ^ # s# ç&r ^# ;

yi sft :
. ?
£-y» uy . içi- ^ .
£J*A fcrü .
>*rj s j (
-)
#

^ «i d as ju a : A # &iî
-
A..1 Jj* j xJ 'j\
^:V1 J j>'
: 'Si )
^ Jtil -jiî Or i ; »l lA> (...)

*3 A rA yJ yj ) ^
I

:J5 sfrj
.

^ : Ju * ^hS
iv, a A' ^ ii 'JAS a>; ( # sn i
^ <
v‘>3 j^k^vi j/ot-ü .oçfceü >'j.‘3.uu-j . (...)

. £.<*

48 — Selemetu’bnu Kuheyl dedi ki: Ben Cundub


(2987) :

el-Alâkî’den iitdim öyle dedi Rasûlullah (S) «Her kim duyulsun diye : :

bir i ilerse, Allah onun kymetsizliini duyurur. Her kim gösteri olsun

24. Bunun ma’nâs Ben ortaklkdan ve gayrisinden müstaniyim. Kim hem benim için,
:

hem de bakas için bir i yaparsa ben o ii kabûl etmem. o gayre brakrm demek - i
dir. Ya'nî murâînin ameli bâtldr, hakknda hiç bir sevâb yokdur, kendisi bu ide günâh
kazanmdr (Nevevî).
, . )

r
. )4U SAHH-1 MÜSLM

diye bir i yaparsa, Allah da onun murâîliini ve kymetsizliini tehir


eder» buyurdu 25
.

( ) Burada da Sufyân bu isnâdla rivâyet etdi ve Bundan


: :

baka hiç bir kimseden Rasûlullah öyle buyurdu, derken iitmedim


:

sözlerini ziyâde etdi. • ‘

( ) Setemetu’bnu Kuheyl dedi ki Ben Cundub’den iit-


: :

dim, (halbuki ben ondan baka hiç bir kimsenin Ben Rasûlullah’dan :

iitdim dediini duymadm) öyle diyordu Ben Rasûlullah’dan iitdim :

öyle buyuruyordu. Bu hadîs de (48 rakaml) Sevrî hadîsi gibidir.


( ) Keza bize bu hadîsi bn Ebî Umer tahdîs etdi. Bize Sufyân
tahdîs etdi. Bize pek doru ve emniyetli olan Velîd ibn Harb, bu isnâdla
tahdîs etdi.

( v Uii J*. r L ur'jj ) ,Ü« J


:
\y t ÖJy -J&y ('
\

jc j\ jc.
( ^ â' (i-4 YJ& J (t\AA) — i^
x.2\ j[ » £J jL g§§> <> 1 i »«»L *
O*
• • i * •
# • ^ t j (

• d L? (jro u . jbi j^ i)y,; ,usû


(6) CEHENNEME DÜÜRECEK BR KELME LE KELÂM ETMEK
BABI (BR NÜSHADA DA LSÂNI MUHAFAZA ETMEK BÂBI) :

49 — (2988) : Ebû Hureyre (R), Rasûlullah (S) dan öyle


buyururken iitmidir «Kul (bazan) bir kelime söyler ki o kelime ken-
:

disini cehennem içinde merkle marib arasndan daha uzak olan bir
derinlie indiriverir!»

25. Buhârî’deki rivâyet daha fazla tafsili ihtiva etmekdedir :

Tarif Ebû Temime öyle dedi: Ben (Busrâ’da tâbi'i âlimlerinden) Safvân
ile ar-
kadalarm Cündüb’ün yanma oturmular, Cündüb de onlara nasihat eder halde gör-
düm. Onlar Cündüb’e Sen Rasûlullah’dan bir ey duydun mu? deyib duyduklarm
:
söy-
lemesini ricâ etdiler. Bunun üzerine Cündüb (R) dedi ki: Ben Rasulûllah’dan
iitdim
öyle buyuruyordu «Her kim dünyâda duyulsun diye bir i ilerse, kyâmet gününde
:

Allah da onun fezâhatn duyurur. Her kim de halka meekkat ve zahmet


verirse, Al-
lah da kyâmet gününde o kimseyi azâb meakkati ile cezâlandrr»
Bundan sonra tâbi’i ricâli Cündüb’e: Bizlere daha vasiyyet et diye ricâ etdiler.
O da u
vasiyyeti söyledi: nsann (öldükden sonra) ilk önce kokan ksm
kamdr.
Her kim üpheli kazançlardan çekinib, yalnz halâl lokma ile geçinrrieye gücü
yeterse
bunu yapsn! Her kim de kendisi ile cennet arasn (haksz yere) dökdüü
kanla dolu
eliyle ayrmamaa gücü yeterse bunu da yapsn!.. (Buhârî,
ahkâm, men sakka, sakka’l-
lâhu aleyhi IX, 116 «16»).
Hadîsin son ksm
rivâyet ekline göre mevkûfdur. Ya’nî Cündüb’ün
sözleridir,
Peygambere ulatrlmanndr. Fakat hükmen merfû’dur. Bu merfûluu
te’yîd eden ba-
ka karineler vardr. Bununla beraber Tabelân el-Afu’cem’inde
bunu merfû’ olarak rivâ-
yet etmidir.
3 ^ u . u

KTÂBU’Z-ZÜHD VE‘R-REKÂIK 541

\j \j jt t y>"-x rc ^ J 3 ' »\Ls0 i (•••)“ û *

A«J) j| D jli gc 31 J jl •
^
<j
c ‘ 3dl» 3 v>*

3 oc

. «
r A
3 ^-131 ü}_/ U
*"
«*
ju> 1 t ;ll' (j t
^ ^
rr . jr
#
< l* c^rk * VTldli L

50 —
Ebü Hureyre (R) den; Rasûlullah (S) öyle bu-
( )
:

yurmudur «Kul (bazan) içinde ne olduu belli olmayan bir kelime ile
:

kelâm ediverir de bu kelime yüzünden kendisi cehennem içinde günein


doduu yer ile batd yer arasndaki mesâfe kadar uzak olan bir derin-
lie ini verir» 26 .

>•*.; X*' c/ tfr-.J


4
yj J y\ i/ yj* - L (
v)

j3' J 31 *(J A«Vj Â..U, •

1 J Jw > J»lj 3 O'M (tAA\) — 0^

fc • t'j'-' :
o»-1j JrA ÎI& ) - ^.S~ sy. 'j '(<.?' do ö”-
: 'J! . jîj <> ixi^ . :'jy>v

£T a i ij t ’-^d V dr \
y ji 'ss)\ : da îdrd ita yi

Ijjl
6^*" t ji

i
'
V r ^ ^ j cjçi:
Çl

. cta v: jiy ’jÇ » Jr & â'j y.' tr zî ^01 jd



/jj ^4 .
;>*>. ;ul îA. ti" (* s AS . lü\ Jû j ’jî?

. £ : a A» « jCy J2 5 ^yp\ *£? V 1 * ! l- :

• « iî’J j '
Cf- L/
:

'i 4
^^
J* LS" : ‘ cr1 ^^' <y d • <T-V. J â l jUit’LAi? (••)

.
ji-ic 3U-J î A Alidli jli* jc ’ jtli ./j d U
<«U

26. Bu hadîsler dâima etmekdedir. Bir söz söylenecei zaman onu»


az konumaya tevik
ne mu’nâlara gelecei ve ne te’sîrler icrâ edecei, zarar, fâidesi enine boyuna tefekkür
ve tezekkür edilmelidir. Nitekim belki de Allah kiinin dinlemesi, söylemesinin iki kat
olsun diye insanda iki kulak ile bir tek dil yaratmdr.
542 SAHlH-î MUSLÎM

(7) YLK EMREDB DE KENDS YLK LEMÎYEN;


KÖTÜLÜKDEN NEHV EDB DE KENDS KÖTÜLÜK
LEYEN KMSENN CEZÂSI BÂBI

51 — (2989) : Usâmetu’bnu Zeyd (R) den : Usâmetu’bnu


Zeyd’e :

— Usmân’m yanma gitsen de onunla konuub halk arasndaki fit-


neyi anlatarak izâleye çalsan? denilmidi. (Çünkü Usmân ile Usâme
arasnda dostluk vard.) Usâme cevâben :

— Usmân’a söylemiyor sanrsnz. Ona gizlice verdiim


Siz beni
öüdleri size duyuracak mym? Allâh’a yemin ederim ki ben onunla ara-
mzdaki iler husûsunda konudum. Ben onunla, ilk açan ben olmam
istemediim bir ii (ya’nî fitne kapusunu açmak sûretiyle deil) gizlice
konudum. Hem ben Rasûlullah (S) dan iitdiim bir sözden sonra her-
hangi bir kimse hakknda, o kimse benim üzerimde emir olduundan
dolay Bu adam insanlarn hayrlsdr, de lem. Rasûlullah öyle buyu-
:

ruyordu «Kyâmet gününde bir kii getirilib cehenneme atlr da Cehen-


:

nemde onun barsaklar derhal karnndan darya çkar. Müteâkiben o


kii barsaklar etrafnda deirmen eeinin deirmende dönmesi gibi
döner. Cehennem halk bu kimsenin etrafna toplanrlar da :

— Ey fulân! Hâl ve ânn nedir? Sen bizlere iyilikle emreder ve kö-


tülükden nehy eder (bir öüdcü) deil miydin? derler. O da :


Evet, ben öyle idim. Fakat ben size iyilii emrederdim. Halbuki
kendim iyilik yapmazdm. Yine ben sizleri kötülükden nehy ederdim de
kendim kötülük ilerdim diye cevâb verir.
( ) : Ebû Vâil öyle dedi : Bizler, Usâmetu’bnu Zeyd’in ya-
nnda idik. Bir kimse Usâme’ye hitâben Usmân’n yanna girib de
: Seni,
onunla, yapmakda olduu iler hakknda konumandan men’ eden ey
nedir? dedi. Râvî bundan sonra hadîsin tamâmn yukarki hadîs gibi sev-
ketdi 27
.

27. Hadîsin her iki tarikmda da tarihi bir vakaya iâret edilmidir ki bu
da Hz. Usmân
aleyhinde kaynamakda olan fitne kazandr. Usâmetu’bnu Zeyd,
Usmân’m samîmi dostu
olduu için dier sahâbîler ona, Usmân’m yanma
girmesini ve onunla, yapmakda olduu
iler hakknda konumasn öüdler vermesini istemilerdir. O da devlet adamlarna
ya’nî
herkesin huzûrunda öüd verib de fitne kapusunu ilk açann kendisi olmak istemediini,
bu öütlerin Usmân’a gizli sûretde verildiini ifâde etmekdedir. Bu hadîsden devlet
adamlar güzel muaeretile ve onlara kar lutf ile muamele edilmesi, halkn
dilekleri
tatl bir dille anlatlb gizlice öüd verilmesi hükümleri çkarlmdr. Devlet adamlar
ile iyi muaeret ve onlara gizli nasihat keyfiyeti imkân ile kaydldr. Eer gizlilik
dâi-
resinde onlara nasihat mumkin olmazsa hakkn zyâ’dan masûniyeti nâmna hak ve adâ-
let gerei alenen bildirilir. Nitekim sahîh bir «Cihâdn en
hadîsde : faziletlisi zâlim
bir hükümdara kar hakk söz söylemekdir» buyurulmudur.
.

KTABU'Z-ZÜHD VE’R-REKAiK 543

* S~ aA-* J/ 1
CJ* (jy^ (a)

.>. x*t J\î cr ^‘W —


^
:
J <j| j j>- {j j\o»j (v*A # ) û\

:
7'- Ou :Jt . X# p-1 ^y tril
.
^0.1 3 t-S ( Gfc. : jt>y
w Ol j jy&j vj lî£
7 -i *j5" , a>; ü il a. >; oyi ti
^
:

aV s j*
^
t • , *3 i£. ^
-
>-j
'*'
v , *>'jj.»t,
** ^
ap 3^3 y ^

VI
^

• JI £• t*<' 73 i&^5 .

'S '.& ot ü5 .tf- üT


• a
3 » >3 3&
(8) NSANI, KEND GZL GÜNÂHLARININ GZLLK PERDESN
YIRTMAKDAN NEHY BÂRI
52 (2990) : Sâlim dedi ki
Ben Ebû Hureyre(R) den iit- :

dim öyle diyordu Ben Rasûlullah (S) dan iitdim öyle buyuruyordu
:
:

«Ümmetimin hepsi (Allah tarafndan) afvolunmudur, yalnz aikâre gü-


nâh ileyenler müstesnadr, onlar afvedilmemilerdir. Günâh âikâre kl-
mak nevinden biri de udur Kul geceleyin bir günâh iler. Sonra Rabb:

o günah (insanlarn gözünden) örtmü olduu halde sabaha


erer. Sabah-
leyin o kul Ey fulân! Ben dün gece öyle öyle iler yaptm
:
(gece ha-
yât yaadm) diye söyler. Halbuki Rabb onun günah iini örtbas ederek
gecelemidi. Müteâkiben Rabb yine onun günâhn Örtdüü halde
gece-
ler de sabaha girince Allah’n örtdüü gizlilik perdesini 28
açar» .

Râvî Zuheyr if’âl babndan deil de mufâale bâbmdan olarak Gü- :

nâhlar birine söyleyib açmak nevinden biri de udur, demidir.

-Jtjj i 1 j-P r t (\)

28. üphe yok günâhn gizlisi de aç


da fenadr, cezas vardr. Gizli yaplm olan gü-
nahlar otekue berikine ve bilhassa gençlere söyleyib anlatmakda
ise fazla olarak bun-
lar yayma, öretme ve tevik etme ma’nâs vardr. te
bu ikinci günâh, asl günâhdan
daha ar bir fesad ve cürüm olmakdadr. Gayr ahlâkî flimleri,
cinâyet, hrszlk, soy-
gun ve cürüm sahnelerini genç nesillere gösterib yaymak dahi ayni
ifsâd ve günahlar
tekrar tekrar ne$r ve tevik olduu da muhakkakdr.
y t

544 SAHlH-1 MÜSLM

U J U < ' • Ur" ^ U ( >'v <i-4 ) JI Bit . Ufcj (...)

. 4.
^ **• Îgj. U"
(9) AKSIR ANA HAYIR DUÂ ETMEK VE ESNEMENN SE
KERÂHAT BÂBI
53 — (2991) : Enes ibn Mâlik (R) öyle dedi : Bir kerre Pey-
gamberin yannda kii ayr ayr aksrd. Peygamber (S) bunlardaniki
birisine hayr duâ etdi, öbürüsüne de duâ etmedi. Peygamberin hayr
duâ etmedii kimse Peygamber’e ;


Fulân kimse aksrd da ona hayr duâ etdin. Ben aksrdm, fakat
bana hayr duâ etmedin! dedi. Peygamber:
— Muhakkak ki u zât (aksrmann sonunda) Allâh'a hamd etdi
(ELHAMDU LÎLLÂH dedi). Sen ise Allah'a 'hamd etmedin buyurdu 29 .

( ) : Buradaki râvî de Enes’den, o da Peygamber’den yu-


karki hadîs gibi rivâyet etdi.

tfo. V6 : . ( Slj )
U? 3 J&j 3 (tw) - û i

ci J
~ '

’cs - J 1
‘J?
: Jfe < iVj' t
+• ~ -
dili
*
J •’JÜl
-• j * r-
• lf~*~* O—laPj i* . ^Le â
*
,V-—a^âJ «iki
r # • , * *

< «1)1 JV ^kc d.1,1 jj : Jlfi . IfUl-Li c-I-hcj < Od IIjÛc : Uli li«Ç

Aa-1 ^kc !>! » 0 «il 'J *il CjJuIc# t çA.L j .


V-*^ l

54 —
Ebû Burde öyle dedi Ebû Mûsâ, Fadl ibn
(2992) :
:

Abbâs kznn evinde iken ben onun yanma girdim. Derken ben aksrdm.
Fakat Ebû Mûsâ bana hayr duâ etmedi. Fadl ibn A-bbâs’n kz Ummu
Külsûm de aksrd 30 Bu sefer Ebû Mûsâ ona YERHAMUK’LLÂH .
:

29. Temîtu âts . Aksran kimse ELHAMDU LLLÂH (= Allâh’a hamd olsun) derse buna
kar YERHAMUKELLÂH (= Allah sana rahmet etsin)!diye mukâbele etmekdir. Bu
yolda mukâbele etmek de kifâye nev’inden bir sünnetdir. Müteakiben aksranm, YEH-
DÎKUMULLÂHU VE YUSLÎHU BÂLEKUM (= Allâh sizi hidâyetde klsn ve hatrnz
ho etsin)! diye mukabele etmesi de sünnetin tamamlayc bir cüz’üdür:
I' 0- Bu « fadl m kz Ummu Kulsûm, Ebû Mûsâ E’ari’nin karsdr. Ebû Mûsâ.
ibn Abbâs’
bu kadn olu Hasen’d en ayrldkdan sonra onunla evlenmigdi. Ummu Külsûm
Ali'nin
Ebû Mûsâ'ya, olu Mûsâ’y dourmudur. Ebû Mûsâ ölünce Ummu Külsûm, Imrân
ibn
Talha ile evlendi. Sonra Imrân ondan ayrld. Sonra Ummu Külsûm
Kûfe’de vefat etti
ve Kûfe’ni n dna gömüldü tl^evevi).
î ; « ) 3 »

KlTAllU'Z-ZÜHD VE'R-REKAlK 545

(— Allah sana merhamet eylesin)! diye hayr duâ etdi. Müteâkiben ben
annemin yanna döndüm ve bunu ona haber verdim. Ebû Mûsâ annemin
yanma geldii zaman annem ona >
— Olum senin yannda iken aksrm, fakat sen ona hayr duâ et-
memisin. Kadnn olan Ummu Külsûm aksrnca ona hayr duâ etmi-
sin! dedi. Bmun üzerine Ebû Mûsâ:
—Senin olun aksrd. Fakat Allâh’a hamd etmedi. Bundan dolay
ben de ona hayr duâ etmedim. Karm Ummu Külsûm de aksrd. Aksr-
masnn ardndan ELHAMDU LLLÂH diyerek Allâh’a hamd etdi. Ben
de ona hayr duâ etdim. Ben Rasûlullah (S) dan iitdim «Biriniz aks- :

rb da Allâh’a hamd ettii zaman sizlcr ona hayr duâ ediniz. Eer Al-
lâh’a hamd etmezse siz de ona hayr duâ etmeyiniz» buyuruyordu dedi.

p Pû p-. lifli. . £&»- . jLc yr 4*1 p. P JujS sî? (tAAr) — ö o

^ ^1" 3 ) £ «Al
'*\ i il o\ s
£pv 6 XL 3 31 \ . p 3 tJZ Gfo .
^ui

§§§ Pj M* 3tî t^> y« 3t* » ac i < y


.
çP y 3 ^j
55 — Selemetu’bnu’l-Ekva’n olu Iyâz tahdîs etdi
(2993) :

ki, babas ona Peygamberden iitdiini öyle tahdîs etmidir Bir kimse :

peygamberin yannda iken aksrd. Peygamber de ona «YERHAMUKEL- :

I«ÂH (= Allâh sana merhamet eylesin)» diye duâ etdi. Sonra dier bir
kimse aksrd. Bu sefer Rasûlullah (S) ona Bu adam, nezle olmudur» :

dedi.

lif 3—» : I
Jl» . P-U— l p>- J J J Â..O j oy _ I J (J-Y

(f\Ai — :
û“\
* *

L jliJl f 3l» 5
j. j* (J ûc 1
^ ' ûc k
Jc ( x im3r ) 3:5^1
- *

. <1 plîal — I l» *çpp.A* l}l» . jlia-AJI

56 — (2994) : Ebû Hureyre (R) den, Rasûlullah (S) : «Es-


nemek eytandandr. Binâenaleyh sizden herhangi biriniz esniyecei za-
man gücü yetdii kadar onu tutsun» buyurdu.^

S. Müslim,' C. 8, F — 35
:

546 SAHH-Î MUSLÎM

>
. (J/ JS li*Â_;»- . J,>-\ J\ A.c «jr elit* » vjl—; ^ (tS\e) — ûV
-
: 57
tJ\ « 1 ^ \ L>x£_ <^;aL.I A.»— j V l:M O-f : Jû <
çjJ Ua ,j \ û
. o ^U-.v jlla-Jül jU . a.» o a.' < JT" a> \ ^. jl;r
iyi # «i'J

— Süheyl ibn Ebî Sâlih tahdîs edib öyle dedi


(2995) :

Ben Ebû Saîd Hudrî’nin bir olundan iitdim o, babama kendi babasn-
dan tahdîs ediyordu Ebû Saîd (R) öyle demidir Rasûlullah (S) bu- : :

yurdu
58 ki «Sizin herhangi biriniz esneyecei zaman eliyle aznn üze-
:

rini kapayb tutsun, çünkü eytân girer» 3l


.

' 1' •'A t - »îl^ •' * " V J A_


**
\
**
.*

^ 1
»•
!*•» e t
ûc ‘dr***
#
I

û ft
.

-^Â*'’Atc
— **-•
f
^
"I*
t/*
I . /
(•••)
»
— û A
»
. <r
'JX jlklllûU' < .jû dUlî <
jj'iü Wjfcr lî[ 'Jk S, â 'J/-j ûli o! ^
— ( ) : Ebû Saîd’in olu Abdurrahmân, babas Ebû Sa-
îd (R) den Rasûlullah (S) : «Biriniz esniyecei zaman eliyle tutsun, çün-
kü eytân girer» buyurmudur.

il' \ .* .
• -> • " .».*#• • (V - • '
\
**
^ » . .

ü. ^ J ft ‘
^ û c
J CS"^ (•••)““ û ^

‘ ^ -»»-I »_j ;î*.r lj>l » 4'l


J jl-j J\5 : J\i <
\
jc t ^.a*i' -v
;
.~ j ^
*
. a Jji-jk*
« W «•
lCdl jlî
jU m
. vAV;*-! U rlâChj’

• •" * #
• Î " • * •* f • .» « -
^4 A •
I .
| , | ,

û c ‘ J '
O cj 1
î:: '
O c •
J :
<-* *" . <-î^ j '
J (•••)


j >" A ,
-:
C * y- 1
'.
J*, v
c • : J\ * A.«- j \

59 ( ) : Süheyl ibn Ebî Sâlih, Ebû Saîd Hudrî’nin o-


lundan, o da babasndan, öyle demidir Rasûlullah (S) öyle buyurdu : :

«Biriniz namazda iken esniyecei zaman muktedir olduu kadar esnemeyi


habsedib tutsun, çünkü eytân girer».

Buradaki râvî de Ebû Saîd’in


( ) Rasûlullah (S) öyle :
:

buyurdu diyerek (57 rakaml) Bir ve (58 rakaml) Abdulazîz hadîsi gibi
rivâyet etmidir.

31. Boylece Peygamber muslimanlara medenî bir muaeret âdâbn öretmi oluyor : Çünkü
bu sûretle esneme esnasnda azn ho
olmayan hareketleri ve ekilleri örtülmü, azn
içine dardan girebilecek kötü eyler önlenmi ve hem de azdan,
gayri ihtiy&ri çka-
bilecek eylerin bakalarm rahatsz etmesine meydân braklmanudir.
j

KTABU'Z-ZÜHD VE’R-REKÂIK 547

u»<j j. (\-)

( tr!^ îfj 38 j . l£l : ^ 36 ) ^ 3 vS gJS 3 2 L^> (t


w) - v
r^lr 8
SÛ 3& : o'î» < ojl^ jk i j’jC
^ i
cS
-r
0* tA4
«
1*
• ö' /J'
*"
^
.
«
*Xj ‘-i^j ^ fi '
j .
jfc
^ ^ ^ jit jii. j . jj'fâ *&% '

(10) MÜTEFERRK HADSLER HAKKINDA BÂB


60 — öyle dedi Rasûlullah (S) öyle bu-
(2996) : Âie (R) ;

yurdu «Melekler nûrdan yaradld. Cânn da alevli bir ateden yaradl-


:

d. Âdem ise size vasfolunan eyden yaradld» 32 .

L (\\)

.
UVJ\ i» A? 3 % \s#\ S 2i J 3 L*> (T
w) - *\\
0* ‘
y. l/
c -A . v^U Ji\ a*c .
(
Jjîill c‘yV JiîUl j
)
*j3î)l

uij! vj .
^ (jj'd.y 3^3 .r-i cii
< oÂâ» d
££& «il 3f» :
3k < • j.jA ,j


. a T

:
%/> *\ifl jLl Ü
C-Ü î ££& ûî'J y*
^ lij
j .

o*'
V,'^

' : 3^
y
JjVI jtfl

^aIT!
ü ^
IÂ-*'o*Asei
'4 fty
: ö
VI

y
.

#
\
j\i\

l}\*
VI

*
t ;'j > •.
oVi r/^ da i 36.

. a c-ili l* V d ol jj (J {j *~\ 36

32. Bu hadîsde zikredilen varlklarn yaradldklar maddelere Kur’ân’da da iâret edil-


midir :

"Andolsun sizi yaratdk, sonra size suret verdik. Sonra da meleklere : Adem'e
secde edin dedik. Hemen secde etdiler. Fakat blis dayatd. Secde edicilerden olmad.
Allah: Sana emretdiim zaman, secde etmemenden seni men' eden ne idi? blis: Ben
ondan hayrlym (çünkü) beni ateden yaratdn, onu çamurdan yaratdn» (el-A’raf: 11-12).
»Rabbm o zaman meleklere demidi ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan ya-
ratacam. Artk onu tamamlayb içerisine de ruhumdan üfürdüiim zaman kendisi için
derhal (bana) secdeye kapann. Bunun üzerine bütün melekler topdan secde
etmi, yal-
nz blis kibirlenmeye yeltenmidi. O kâfirlerdendi. Buyurdu Ey blisi- ki elimle (ya’nî :

bizzât) yaratdma secde etmenden seni hangi


Kibirlenmek mi istedin? ey men etdi?
Yoksa yücelerden mi oldun? (îblîs :) Ben ondan hayrlym. Beni ateden, onu ise ça-
murdan yaratdn dedi. Buyurdu Hemen buradan çk, ziru artk sen talanansn '» (Sâd : -

71-77).
«O, insan bardak gibi kupkuru balçkdan yaratd. Cdnn da yaln bir ateden
bir
yaratd. 0 halde Rabbnzn hangi ni’metlerini yalan sayabilirsiniz?» (er-Rahmân: 14-16).
:

548 SAHÎH-Î MÜSLM

(11) FÂRE VE ONUN TAHVL OLUNMULUU HAKKINDA BÂB

61 — Ebû Hureyre (R) öyle de : Rasûlullah (S)


(2997) :

öyle buyurdu «srâîl oullarndan bir kavm (mesh olunarak) insanlk


:

camiasndan silinib yok oldu. O kavmin ne fenalk iledii bilinmiyor.


Ben zannetmem ki o ümmet fâreden baka bir eye mesh ve tahvil edil-
mi olsun. Görmez misiniz o, kendisi için deve sütü konulduunda onu
içmez de koyun sütü konulduu zaman onu içer?».
Ebû Hureyre der ki Ben bu hadîsi Kâ’b el-Ahbâr’a tahdîs ettim.
:

O da bana :

— Sen bunu Rasûlullah’dan iitdin mi? diye sordu. Ben de :

— Evet iitdim dedim. Kâ’b bana tekrar bu suâli sordu. Ben de ni-
hayet :

— Ben sana Tevrât’ m


okuyorum? (Ben ancak Rasûlullah’dan iit-
diimi söylüyorum) diye mukabele etdim.
Râvî Ebû Ishâk kendi rivayetinde «o ümmetin ne fenalk yaptn
bilmiyoruz.» demidir 33 .

O* 4
Oc ü c Z£.\j\ . OÜI J (yjp j (...)
— "\X
te £J.J £Ü (*x # £J i\ dVtj
m &\ d 36 c:y^J\

36i a jViSü

33. Mesh, bir eyin suretini çirkin surete tahvil etmek ma’nâsmadr. Günahkâr bir
kavmin
Allah tarafndan topdan maymun ve hnzr gibi bir hayvan cinsine tahvil
edilmesi de-
mekdir. Geçmi ümmetler hakknda hakîkaten veya mecâzen vukû’ bulmudur.
Hadîsde
iaret edilen hâdise de onlardan birisidir. Fâre deve sütü içmez
de koyun sütü içer
fkras srâîl oullarndan olan o kavmin fareye tahvil olunduunun delilidir.
Çünkü
devenin eti sütü. srâîl oullarna Allah tarafndan harâm klmmd.
srâîl oullan
kat’iyyen deve sütü içmezlerdi. Farenin de içmemesi onlar,
bir yerde toplayan nokta
oluyor. Ve ite bundan dolay Rasûlullah bir ihtimâl olarak
-sanmam ki onlar fâreden
baka bir hayvana tahvil edilsinler!» demidir.
Ebû Saîd Hudrî’den yine Müslim'in tahrîc etdii bir rivâyete göre Rasûlullah’n
yannda geçmi ümmetlerden maymun ve hnzr sûretlerine tahvil
mu da Peygamber -Allah meshedilen ümmet için çoluk, çocuk; soy,olunanlar
:
zikrolun-
sop brakmam-
dr»^ buyurmu. Bu rivayetle Ebû Hureyre hadîsi arasnda
tezâd vardr. Ebû Hureyre
hadîsi tahvil olunanlarn aynen devam ve tenasülünü ifâde
etdii halde Ebû Saîd ha-
dîsi zurriyyetin devam etmediini bildiriyor. Bu
husus âlimler arasnda ihtilâfa yol
açmdr
Zeccâc
bnu’l- Arabi, bugün mevcûd olan maymûnlarm; tahvil edilen
ile
ümmetin
nesimden olduklarm iddiâ etmilerdir. Cumhur ise Ebû Saîd rivayeti
ile amel ederek
inkrazm kabÛI ve iki rivayeti öyle tevcih etdi : Rasûlullah btidâ
tahvil olunan üm-
metleri aynen devam eder sanarak farenin memsûh
ümmetin aynen nesli olduunu ha-
ber vermd.r -hadîsin metni bu zann sarahatle
lah’a tahvil edilen ümmetin nesli devam etmedii
ifâde etmekdedir sonra Rasûlul- —
vahyedilmidir.
Kh'ABU'Z-ZOHD VK'R-REKÂIK 549

62 — ( ) : Ebû Hureyre (R) : «Fare tahvil olunmu bir


mahlûkdur. Bunun alâmeti udur ki, onun önüne koyun südü konulursa,
hemen içer. Önüne deve südü konulursa onu asla tatmaz» dedi. Kâ’bu’l-
ahbâr Ebû Hureyre’ye hitaben :


Sen bu hadîsi Rasûlullah (S) dan iitdin mi? diye sordu. Ebû Hu-
reyre :

— Benim üzerime Tevrat m indirildi ki! diye ta’rîzli cevâb verdi 34


.

' üy' y* ef'P' g/k -V ('*)

« - >*,. •
o}
r
«
^
(S
• i

u*'*
**

ü*
j
^^
f - " Af
u .
- i r . A# / \
(t\w) — ««m,

.« tx>.\
j V » U& i
Jp* ûc ‘
<i.'

j.'j* : V& . ’j-*4 > V-J ^UaJl UT A>.J (...)


t?* ^• • - * -
- C-

GÎ V'j2î && :V<« •/> 3 £>'s v*> 3 £5


'
t jfJi S» .

r
*r;.'J

. jüf. . ü 'J* ^ *
'

;
r;* , >' * « 3» o:

(12) «MÜ MN, BR YILAN DELNDEN


BÂBI
K KEF>$E SOKULMAZ»

63 — (2998) Ebû Hureyre (R) den


: Peygamber : (S) :

«(Akll ve reîd olan) mu’min bir tek ylan deliinden iki kerre sokul-
maz» buyurmudur 35 .

() Buradaki râvîler de bn Museyyeb’den, o da Ebû Hu-


:

jo;, rc’den^ o da Peygamber’den olmak üzere, yukarki hadîs gibi rivâyet

etmilerdir.

34. Kâ* bul- Ah bâr, aslen Yahûd âlimlerinden idi. Ahbâr lafz, Kâ’b’n bir Yahûdî haham
olduunu ifâde eder. Bu cihetle Ebû Hureyre Ben Tevrât okumuyorum, Peygamber’- :

den söylüyorum diye ta’rîz etmidir. Kâ’b, Rasûlullah zamanna yetimi,


duyduumu
fakat Ebû Bekr, yahut Umer zamannda musliman olmudur. Sonra am’a gitmi ve
ölünceye kadar Hm'
da kâmet etmidir. 32 hicret ylnda Usmân zamannda Hms’da
vefât etmidir.
35. Hadîsin vurûd sebebi ma’rûfdur Peygamber Bedr günü âir Ebu Izzey’i esîr ald ve
:

ona ihsanda bulundu. Bu zât da Peygamber aleyhine kkrtma ve hicv yapmyacan


taal^hüd etdi. Bunun üzerine Peygamber onu serbest brakb salverdi. Böylece Ebû Izze
kendi kavmma ulad. Sonra tekrar Peygamber aleyhine kkrtmaya ve hicve döndü.
Sonra Peygamber Uhud günü onu tekrar esîr etdi. Ebû zzet bu sefer de Peygamberden
ihsan ve iyilik istedi. Peygamber de bunun üzerine metindeki hadîsi söyledi... (Ne-
ve vî).
Hadîs akll ve reîd olan bir mu’minin iki defa gaflete düüb aldanmamasmn
gerckdiini ifâde etmektedir.

550 SAHÎH-Î MÜSLM

G (' )

d/ jU-lL ^ o 3 s^jVI ^ O LjIa (t*^) ti

: 3s < ^ , ’jj j J J‘JI jG


I
^ >& fcîjû. . ütü tft .
(
üÇk) jiâlj )

o d jj ^>/ v jiv ili £. ’^’rj\ l\ jp\ ;.v U »


^ âa/o 3S

L
.
.
.

.
«
’4 Gi jisû' ip t . > 4j .
r
i G> jlsG ^.G »> .

(13) «MU’MÎNlN HER HAYIRDIR» BÂBI

64 — (2999) : Suheyb (R) dedi ki : öyle Râsûlullah (S)


buyurdu «Mu’minin iine hayret ederim
:
: Çünkü onun her ii hayrdr.
Bu hâl mu’minden baka hiç bir- kimse için böyle deildir âyet ona :

sevinç verici bir ey isâbet ederse ükreder. Bu da kendi lehine bir ha-
yr olur. Eer ona zarar ve zyân verecek bir hal isâbet ederse sabreder,
bu da onun lehine bir bayr olur».

G-G J"'*. •L6 lj


! e ur r l 1'
.
(' 1
)

tf ^ * " • "
V > + ' v
— M^0
Vl • \ *. *
• ^ * • A A•
û® 4 *
^ ^ ’ 0>'^-
I • /
(
f* *
\
*)

j )> îjlÂs JÜ £5^ Mc i : ^Jli < A. \ t


-
j
* — •
,J
-
\
c/1
- •

: *,JiQi t ijU V jS'" ül » ^Ic Oob» . t±L»U» j»


< ^

. « ÛS'j IASG ; illi


'iG JB' jl, ÇJiî . Gl 3 g jf jl s -J,
. IUJ. ’3j V . % '
. ~J

(14) ÇNDE AIRILIK BULUNDUU VE ÖVÜLEN KMSE ÜZERNE


Bl FTNE OLMASINDAN KORKULDUU ZAMAN
MEDH ETMEKDEN NEHY BÂBI
65 — .
(3000) Peygamber’in huzu- : Ebû Bekre (R) dedi ki :

runda bir kimse dier bir kimseyi medh etdi. Bunun üzerine Peygamber,
(S) tekrarlayarak «Vay sana! Sen (böyle övmekle) arkadann boynu- :

nu kesdin. Yazk plsun sana! Sen arkadann boynunu kesdin!» buyur-


du 36 Sonra da «Sizden herhangi biriniz arkadan muhakkak medh et-
. :

36. Boyun kesmek, katiden istiâre edilmidir. Her ikisinin de- helâkde itirâkleri vardr.
Bir mu’minin medhi, medh edilen için helaki
ne olaca mûcib olmas, herkesin âkibeti
beer için bilinmemekle beraber medh edileni' kibre; kehdirîl fcefiehmeye sevk etmek
ihtimâli gâlib plduu idindir. Sonra mu’minin mu'mini yüzüne kar medh
etmesi dier
sahih hadîslerde gelmi olduundan Ebû Bekre hadîsindeki nehy ifrat
hâlindeki medhe
hamledilmidir. Hatta övmek, övüleni hayr ziyadeliine sevk etmek gibi
maslahat mû-
cib olursa mustehab bile olur denmidir.
. W
KTABU’Z-ZÜHD VE’R-REKAK 551

mek mevkiinde bulunursa Fulân kiiyi (görünüe göre) iyi sanrm. :

Onun muhâsibi* Allah’dr. Ben Allâh’a kar kimseyi (sîretiyle) temize


çkaramam. Onu öyle öyle zannederim desin. Fakat bunu da hakîkaten
o kimseyi bu sûretde biliyorsa öyle söylesin!» buyurdu.

+
•" >•


•***
,

/
.S*»

,•
*

<

* -

* -
1 3» *

J

jj* O ^^ + >
irs?)
u

(
.

(•••)
.


A? v, ,ûfa « JC.
^ : 3& ££ t£\ £>• 3 /î
. t
^U !^öl Jj. 1 1 ; J [Û . ^)>-j i^e 5 <; I ! t < ;! t “ JC' ü I

« îuc ju o.Vi , $g, y 'ju t . t S 31 jîj iL'jlî A ,


ji'j

L_Ü : 'JU . 'Üîe V . ’.U L jC j&" jl » g& l £JjY> DQ f .'di 3 >; Ijl^.
^
. « u» <j> j2 jiVj d jy"^ js' j|
1

tfti . L'Iâjj 3jî// itfiii 2 .


^iaYj vjtesû. Aiû i"J <fs^} .
(...)

^^ j •
gSS .4
. <û
f-f K vi y
£ l J^s
, «

13 ji-3
tf*r. jii s Vçâ

«u 'Jiâ

66 — ( ) Ebû Bekre’nin olu Abdurrahmân, b'âbâsndan,


:

o da Peygamber’den : Peygamberin huzûrunda bir kimse zikredildi. Bu-


nun üzerine bir kimse :

— Yâ Rasûlallah! u ve u husûslarda Allâh’m Rasûlünden sonra o


kimseden daha faziletli hiç bir kimse yokdur dedi. Bunun üzerine Pey-
gamber (S) :

— Yazk sana! Sen arkadann boynunu kesdin- dedi. Rasûlullah


bunu bir kaç kerre tekrar etdikden sonra da : Eer sizden bir. (dîn) kar-
deini muhakkak medh etmek mevkiinde bulunursa Fulân kiiyi (gö- :

rünüe göre iyi) sanrm desin. Ve bu sözünü de eer medh etdii kim-
senin medh etdii sfatlarla muttasf olduunu zannediyorsa söylesin; Ve
ben Allâh’a kar hiç bir .kimseyi tezkiye edib temize çkarmam! desin»
buyurdu.

( ) Buradaki iki râvî de yine u’be’den bu isnâdla (65 ra-


:

kaml) Yezîd ibn Zuray’ hadîsi tarznda rivâyet etmilerdir. Bu iki râvî-
nin hadîslerinde Bunun üzerine bir kimse Allâh’n Rasûlundan sonra
: :

ondan daha faziletli kimse yokdur dedi fkras mevcûd deildir.


W? SAHH-1 MÜSLM

— "W
ü
*.
^j. o*

£u\j >.j4 3
\ 3

. '£ <£ Sü y
^
' >-r :36 -
^ _* '
CT>^

‘ * «SV. Ü
(r* • n)

‘ «5

• l<
->fk ‘ *^“^* ‘ jÜ » tJlü

67 —
Ebû Mûsâ (R) öyle dedi
(3001) Peygamber (S) : :

birisinin bir adam övdüünü ve onu övmekde uzadb mubâlaa eyledi-


ini iitdi de bunun üzerine «Andolsun ki siz o ada (marûr edib) :

helâk etdiniz. Yahut bu adamn arkasn yardnz!* buyurdu 37 .

JÜJ ) îs.v )v V • «£5 3 % d‘ 3 ü Utfr(r • •


»)
- 1A
je-
: cJli < jj \
i
û fc

ûc ‘
‘^c*** O* * : VI» (
Jjîill Û-V

<ü\ \iy\: Jfej < V-PjO' <!ic ilÂiJl 3^» . JA JL»\ jf ‘

.. v r>^ü^
68 — (3002) Ebû Ma’mer öyle dedi:
Bir kimse kalkb :

emirlerden bir emîri övmeye balad. Mikdâd (R) da hemen o kimsenin


üzerine toprak saçd ve Rasûlullah (S) bizlere, meddâh (dalkavuk, ç- :

rtkan) kimselerin yüzlerine toprak saçmamz emretdi dedi.

^ : Vb ( <j-\ t>V iiiil'j ) j\A) J \Uj J (...)



J ^*- c çA <3*^ *3' • i t j Î.I Ujb. .
j\

jUtt JU» *Ç*fcl J jfej 'jc


: «ti .
J.3CS . }‘vi- . <; 5^ i Ü,«S

• ö
ti y*\ } .) Jl» JjI 0 jj: JüîdAiîlû
‘ 3J j||



^ : vii i

£/'3 jiii j xU 4 \J^^^ (...)

ûc ‘ jJ^J\ jLc Ür A ;'J « b‘!b- . Alii \ j jüte b*J>.


J ^

-
^y 1

f-^' 0
^
; ‘/fc ‘ Vf'lr.»
I
0; ‘


uS>’VI
#

37. Bu hadisdeki «siz*medh etdiiniz kimseyi urûr Ue boub


helâk etdiniz. yahut urûr
ile iirerek arkasn yardnz» cümlesindeki terdîd, râvînin ekkinden ileri
gelmidir.
Ve bunlar her birinden daha beli iki cjimledir.’
üphesiz ki övülecek bir meziyeti olmayan ihtirasl kimse
övülünce, bu sahte
alklar onu kendini beenmeye, kibir ve gurûra sevk eder.
Onun boynunu krar ve
kendisini helâk eder. Dier beli rivayete göre de
kibrinden yagrs yarlr. Bundan
KITABU'Z-ZUHD VE'R-HEKAIK 553

69 — Bize u’be, Mansûr’den, o da »brahim’den, o da


( ) :

Hemmâm ibn Hâris’den öyle tahdîs etdi Bir kimse Usmân’ medh et- :

meye balad. Bunun ü /erine Mikdâd hemen davranb iki dizleri üzerine
diz çökdü. Zaten kendisi iri bir adam idi. Müteâkiben de o medh edici
kimsenin yüzüne doru çakl avuçlayb atmaya balad. Usmân, Mikdâd’a
hitâben Senin hâlin nedir? dedi. Mikdâd da Rasûlullah (S)
:
«Meddâh : :

kimseleri gördüünüz zaman onlarn yüzlerine toprak saçnz!» buyurdu


dedi.

( 0Buradaki iki tarîk râvîleri de Hemmâm’dan, o da Mik-


:

dâd’dan, o da Peygamber’den olmak üzere yukarki hadîs gibi rivâyet


etmilerdir.

(\o)


J
^ M&'Jjl'j ol
% t»
S.

iîii yZ Al
(r..r)

Îg
— v-

. jîf-. <j j-î*


.
:~v 4 jü .
>- v j* \ i/’ji- . jbi

• « f VI
4
(15) BÜYÜK OLANA BR EY 'ELYLE UZADIB VERMEK BÂBI
70
(3003) — Abdullah ibn Umer (R) öyle tahdîs etdi
- :
:

Rasûlullah (S) buyurdu ki «Ru’yâda kendimi bir misvâk ile dilerimi :

ovar gördüm. Derken beni biri dierinden yal iki kii çekdiler.
Ben
de misvak onlardan küçüüne uzatdm. Bana Büyüüne ver! : denildi.
Bunun üzerine ben de büyüüne verdim» 38
.

',\J i Z.'Jt j j (n)

* ’ û* üc c/ «->u- * b a». . juj/ (tt%r) —V


^ vA ^
\

'vs t :
3jrj ^4 ^»
*
£§| ^4' îc‘
pu j ii_a ‘4 £Lî v\ : ol; Ui

dolay âlimler Peygamberin «Meddâh, dalkavuk, çrtkan kimselerin yüzüne


:
toprak
saçnz!» emrini ihtirâsl ikbâl sahihlerinin maskara alkçlarna
tahsis etmilerdir ki
her devirde görülen bu dalkavuklar, sahte teraneleri ile nice
saf ve temiz millî varlklar
bile badan çkarb putladrrlar.
;i8. Bunu diyen Cibril Aleyhisselâmdr.
:

554 SAHH-I MUSLÎM

(16) HADÎS SÖYLEMEKDE ACELE ETMEYB TEENN EYLEMEK VE


LM YAZMANIN HÜKMÜ BÂBI

71 — (2493) 39
: Hiâm, babas Urve’den öyle dedi : Ebû
HiK'eyre (R) tahdîs ediyor, ediyor da :

— Yâ Hücrenin sâhibesi! Dinle! Yâ Hücrenin sâhibesi, dinle! diyor-


du. Âie de bu srada nâfile namaz klmakda idi. Âie naamzm bitirince
yeeni Urve’ye hitâben :

—u
adam ve biaz evvelki söylediklerini iitmez misin? Peygam-
ber (S) bir hadîs tahdîs eder, anlatrd. Eer onun sözlerini saymak is-
teyen kii saysayd, muhakkak onlar sayabilirdi dedi 40 .

<J î ^4C oc ‘
^ f ^ (r* • t) — YT
j; 'jz .
J; ijsC- v » 36 & d£> o» s jul ,, f £
- 36 C-iî
fi 36 - % .
£> v i .
jc ft,; .

• 11


>?
^2 — (3004) : Ebû Saîd Hudrî (R) den, Rasûlullah (S) öyle
buyurdu : «Benim azmdan Kur’ân’dan baka hiç bir ey yazmaynz.
Kur’ân’dan baka bir ey yazm kimse varsâ Öhu idisin. Ancak yazmak-
szm benden dilediiniz gibi rivâyet ediniz. Bunda hiç bir be’s yokdur.
Bir de bile bile her kim bana isnâd ederek yalan uydurursa cehennem-
deki yerine hazrlansn» 41 .

39. Bu hadîs ayni râvîden olarak KTABU FEDÂL’S -SAHABE, Ebû Hureyre'nin fazilet-
lerinden bir bâb, bölümünde 160 sra rakamyle geçmidi. Bu sebebden o hadisin müte-
selsil rakamn almdr.
40. Bu hadîs Buhârî metninde daha tafsîllidir
Zubeyr ibn Avvâm’m olu ve Medine’nin en büyük tâbl’ âlimi Urveye.
teyzesi
Aie (R) : .

_ BF ey anlataca & m > bilmem sana hayret


verir, taaccub eder misin Buraya :
. ?
Ebû fulân
.
(y'a’nî Ebû Hureyre) Odamn
tarafna oturdu. (Sözüne hiç ara ver-
geldi. u
meksizin mütemadiyen) Peygamber’den hadîs söylüyor ve bunlan bana
duyurmak isti-
yordu. Halbuki ben nâfile namaz klyordum. Ben ibâdetimi
bitirmeden kalkd gitdi.
Eer ben (ibâdetimi tamamlayb ‘da) ona yetiebilseydim, muhakkak onu (böyle fâslasz
öylemekden) men’ edecekdim. yi bil ki Rasûlullah (S) sizin, sözünüzü
zincirlediiniz
gibi biribirine ekleme söz söylemi deildir. (O, açk
ve teennî ile söyler, dinleyenlerin
iddâki karmazd) dedi. (Buhârî,' menâkb, alâmatu’n-Nubuvve,
V, 33 «75»),
41. Kad Iyâd öyle dedi Sahâbe ile Tabilerden ibaret olan Selef arasnda hadîsi yazmak
:

hususunda çok ihtilâf vard. Hadîsleri yazmay onlardan bir


kerih gördü. Bir çou ksm
da cevaz verdi. Sonra bütün muslimanlar hadîsleri yazmann
cevâzmda ittifak etdiler.
Boylece ihtilaf da zâl oldu. Evvelkiler, bu yazmay nehy hakknda
gelen hadsdek
maksadn ne olduunda ihtilâf etmilerdi. Denildi ki : Bu nehy, hfz çok iyi
yapan ve
KTABU'Z-ZÜHD VE'R-REKAK
555
/Uij ;-*i ».l (w)

<- j r v *Ua* i*
e/ (>*»• J'
, :
A e 'e-; t . i IV L*jl>. . Jt- j> (r* • oj — yr
U» _,-L 4 jfej *^.ij jfc/ tilU J> jc
p 5||> JftlijLj jl j
.
. ‘ t
j;j |

jl£l» . U^c Ol w« : » . 4*u! U>c jl C-*;\î . cSjfî' a» Jl : dlLU Jl» jA


> lr^' J A ' •
pli' An jûj . « Aû üj 1
>j
: j& >l-)l oOi \>\ : JU» .
^Ijîl Jl jU i IsCii .
^r Ul J Ûi \ . <JI aJ'j

"AA C A'° ’J? J H Aü aA J* L;V» 1


.
pDI : ji' dûl £jj .
j*l pj

JSÜH : Ü& ^ J^-k V j^Vl L^Jl/l j^î >ÜT ^Jl : Jîs . J-lil a
.(jü UU> .^rU)' Jâc (_j>- .i ÛLÂ_* J-iili ^IJI Jl j* vîA_*Jl LAl *_^aIJ) 1 Jl Jk’ j\

(A •*•*

ci- ‘<*P !
t?/ j' :
vpj Ji Jiü .
® jU-û L-aIJji j (* JÜI .

c^;. vy <r v j j/ f^i J&3 .-£ j:c- *


•'

.£1 % . D;î
^
: Jûî

o:A o.;
. â-t .
jV Vi jr'iicrj.av ^ . njv ;c j, j

i ju . «il jl» ic 1 . UJl jlN Jl : «JÜ -.


j>î jl
*
£-*î Jl L«i U
:k;i A Jtîi .
j-iv j&* LT' A Jp j t/j ®J-» . j jjü . '«i A/p
Jj ®Â®Js .
Jj jû : Î-JJ lil)
j : Jl» .
J;: Jî» î IJ-aJ J-Çlc Sj j
j j;^v£ -a»-
j : dprj ata jj ;;j4
<. rJ J > iÂit .
ji; V . u;î jiî v J :Jûi .
j-Ar j j.:'A r
>;;vij vi^v
* ' # . ,

yazd zaman yazya i’timâd etmesinden endîe edilen kimse, hakkndadr.


Yazmay mu-
bâh klmaya dâir gelen hadîsler, ezberlemeyi güzel yapamayan kimselere
ah için yaznz» hadîsi, Hz. Ali'nin sahîfesi, içinde farzlar, sünnetler vehamledilir. «Ebû
diyet hüküm-
leri bulunan Amr ibn Hâzm'h kitâb
hadîsi, Ebû Bekr’in, Enes ibn Mâlik'i Bahreyne
zekat âmili olarak gönderdii zaman ona yazb verdii zekât
ve sadaka mikdârlarmi bil-
diren hadis; Ebû Hureyre’nin «Abdullah ibn Amr
ibn As yazard, ben yazmazdm» ha-:

dîsi ve bunlardan baka olan hadîsler


gibi.
Bu nehy hadisi, yukardan beri sraladmz hadîslerle nesh edilmidir. Peygamber
(S) yazlan hadîslerin Kur’ân’la karmasndan endîe etdi|i zaman bu yasa koymu-
dur. Bu endie zâil olub hadîslerin Kur’ânla karmayacandan emîh olunca,
hadîs ya-
zlmasna vermidir de denildi. Ancak hadîslerin Kur'ânla beraber bir
izin
tek sahîfede
yazlmalar nehy edilmidir. Bunun da sebebi Hadîslerin Kur’ânla
karmamas ve oku-
yucuya bir sahîfede bir seçilememezlik gelmemesidir de denilmidir.
Allah en iyi bilendir
(Nevev).
' : \ j

556 SAHH-! MÜSLM

t-
jütijl. .
JU .«ibo
^ jU • »— * jii jc JS C-
|
j

•blo [y £->j' : *aJ


jy 4
o*'^- aT. î
o3 fT

*^r £L> jj** ^ÂJL® . <~\j ~
J* ^ jLlîjl

*
* > \'\ -•" Jfû «» *u . - i- • *" >*'/• y - ". I !' • -
:
^ J;* 4 f^»'V î
0 =r

•'*- £»J J> *
,
» • A-.I J oy^ ,J jldO £* y »'f.'
J .
li

Jt^ **.
Jt=r til * i
j:® J : JU A.1^1 ^4 A.» U . U .<iLo jc

: * 'j-^*-* 4 * •^>-jUU V|5 Al_i ^c JU <~



Jt^-' . c
)j>

: üpt >i Jte . apt j ^V t


çs . s>ili j± J* zzj . ch.
a

fp&\ î
fi»
1
jy'jS oj^z-i* A) '_J-A : JU A»li?l JA jiû jl A«sAs .3 i r ? L5"": jj\* :
? ddJUM J_*jC

cJd îc
frj ;^ !
jnW :
J^ 4 •
<: i
J-*x ‘ . i _,îÂ>Ij Vli jt jU .
jU’Jl a. Irkiyi

• Jfc ? bj£?l j- 4 û : iu 'a ju . du:h j ^:V ^ .


\j£ tin ^ bîl^fi
: Jii î J* Uj :
Jλ A. J J. L 1 j-.ir ^>. Jr Is, OJ bil : dlUl) jU .
3 jjj \1S"
^.jjl
£» Y <_£* l S^ •*»- jr
.
£Â>. ^ . A^-J <j-ÜI

l^r^ll '(J?-~Udll JO»> '4 dili» . ^j-4^1 .


^^AjÜ^j » 4 I ^**1 : Ji jk* . ^SJ

‘^1 : îJk
Y _r j ^-Jl^aj^r . a:.:5^
^ X>-\ .^Â>> j* aIU j .a>-I

,^^1! [JU ok» ^~-JI |^>J


• .
-
AcXms^J
^ *L*j jir .
_j

c-*_ljl : a) j-i> dllJI


^U .
f^UJl u/ Jl .
f%]\
l
.
^ill u _/
Ul

. 0 -L*i .dlsC-Jl »I^SJ ^yl b. 2)jÂt b» jy ! Jil


3
<!xi .lj\*£

0*Ç . I jLii .
^:il : A j :» J I . \
r_* :>b Alo jc *^_>-b j- : • j'ljjl fjllj
y
' jt' 4
O A^l [ jdll jl JU [pi^ \17 jî olctlj jb
<( !
^’i •
:
f
.
. j) IjJ J lVj.1
^T V

(17) ASHÂBU’L-UHDÛD 42 SHRBÂZ, , RÂHB VE OLAN ÇOCUU


KISSASI BÂBI

73 — (3005) Bize Heddâb ibn Hâlid tahdîs etdi. Bize Hammâd ibn
Seleme tahdîs etdi. Bize Sâbit, Abdurrahmân ibn Ebî Leylâ’dan, o da

42. Uadd ve Uhdûl Yerde olan uzun uzad handee ve yara denir (Kamus Ter.).
:

/
KTABU’Z-ZÜHD VE’R-REKAIK 557

Suheyb (R) den tahdîs etdi ki, Rasûlullah (S) öyle buyurmudur «Siz- :

den evvelki ümmetlerden biri içinde bir hükümdâr vard. Onun bir de
sihirbaz 'bulunuyordu. Sihirbâz ihtiyar olduu zaman hükümdara :

— Ben ihtiyar oldum. Binâenaleyh bana bir olan çocuu gönder ki


ben ona sihri öreteyim dedi. Bunun üzerine hükümdâr ona öretebile-
cei bir olan çocuu yollad. Olan çocuu sihirbâza devâma balad
zaman yolu üzerinde bir râhib vard. Çocuk o râhibin yannda oturdu,
onun sözlerini dinledi ve râhib onun houna gitdi. Artk sihirbâza geldi-
inde râhibe de uruyor, onun yannda oturuyordu. Sihirbâza geldii za-
man, sihirbâz çocuu dövdü. Çocuk da bunu râhibe ikâyet etdi. Râhib
çocua :

— Sen sihirbâzdan korkduun zaman Beni âilem alkoydu dersin.


:

Ailenden endîe edib korkduun zamanda da : Beni sihirbâz alkoyub


geç brakd dersin! dedi. Artk o bu tarzda devâm etmekde iken bir gün
büyük bir haydan üzerine çkb vard ki, bu hayvan insanlar yollarn-
dan habs edib alkoymudu. Çocuk kendi kendine Ben bu gün sihirbâz
:

m, daha faziletlidir, yoksa râhib mi daha faziletlidir bileceim dedi. Ak-


binde bir ta ald da Yâ Allâh! Eer râhibin ii sana sihirbâzn iinden
:

daha sevgili ise habsedilmi olan bu insanlarn geçib gitmeleri için u


dâbbeyi öldür! diyerek ta frlatt ve dâbbeyi öldürdü. nsanlar da geçib
gitdiler. Müteâkiben çocuk, râhibin yanma geldi ve olanlar kendisine
haber verdi. Râhib de ona :

— Ey oulcuum! Sen bu gün benden daha faziletlisin. Senin iin


görmekde olduum bu yüksek dereceye ulamdr. Ve sen yaknda çetin
belâ ve imtihâna tâbi’ tutulacaksn. Bu imtihân ve tazyiklere uratld-
nda sakn hiç bir kimseye benim bulunduum yere delâlet etme! dedi.
Artk olan, körü, baras hastalna tutulan kurtafb iyi eder ve dier
hastalk ve dertlerden de insanlar tedâvî yapar oldu. Bunu hükümdârn
aslnda kör olan bir arkada iitdi. Akbinde bir çok hediyelerle olann
yanna geldi ve :

— Eer bana ifâ kazandrrsan burada bulunan u


eylerin hepsini
senin içintopladm dedi. Olan :

— Ben hiç bir kimseye ifâ ve salk veremem. Ancak Allah ifâ ve
salk verir. Eer sen Allah’a iymân edersen, ben Allâh’a dûa ederim, Al-
lah da sana salk ve ifâ verir dedi. Bunun üzerine o kor zât Allâh’a iy-
mâr etti. Allah da ona ifâ ihsân eyledi. Müteâkiben bu zât hükümdara
geldi ve eskiden oturmakda olduu gibi onun yannda oturdu. Hüküm-
dar ona :

— Gözlerini sana tekrar kim iâde etdi? diye sordu. O zât


— Rabbm iâde etdi dedi. Hükümdâr :

— Senin benden baka Rabbn m var? dedi. O zât :

— Benim Rabbm da, senin Rabbn da Allah’dr dedi. Bu cevâb üze-


:

558 SAHtH-î MÜSLM

rine hükümdar onu yakalad ve olan çocuuna delâlet edinceye


ona,
kadar azâb ve ikence etmekden ayrlmad. Nihayet, olan çocuu geti-
rildi. Hükümdâr ona hitâben
' :

— Ey oulcuum! Senin sihirbâzln körü, barasly iyi edecek ve


unu unu yapacak dereceye kadar ilerlemidir dedi. Olan :


Ben hiç bir kimseye ifâ vermiyorum. Ancak Allah ifâ verib iyi
ediyor dedi. Bu sözler üzerine hükümdâr onu da yakalad' ve ona de-
vaml azâb ve ikence eyledi. Çocuk nihâyet azâba dayanamayb râhi-
bin bulunduu yere delâlet etdi. Akbinde râhib de getirildi. Ona da :


Dîninden geri dön denildi. Râhib dînden dönmeyi reddedib da-
yatd. Hükümdar, büyük bir aaç bçks getirilmesini istedi. ra- Bçky
hibin bann saç ayrm
yerine koydu ve ikiye ayrd. Râhibin ban
ba iki tarafa düdü. Sonra hükümdânn meclis arkada olan o kimse
ona da
getirildi, :


Dîninden dön denildi. O da bu teklifi kabul etmeyib dayatd. Hü-
kümdâr onu da adamlarndan bir toplulua teslim edib :


Bu herifi ve' u u
dalara kadar götürün. Bunu o dalara çka-
rn, danen yüksek yerine uladnz
zaman, dîninden dönerse ne alâ,
yoksa onu dadan aa
atn! emrini verdi. Adamlar bu emir üzerine
onu götürdüler ve daa çkardlar. O zât son noktaya varnca :


Yâ Allâh! Dilediin herhangi bir eyle beni bunlardan kurtar!
diye duâ etdi. Hemen da çok iddetli bir sûretde sarslb hareket etdi.
Böylece onlarn hepsi düdüler. aaya
Sonra kendisi yürüyerek hü-
kümdârn yanma geldi. Hükümdâr ona :

— Arkadalarn ne yapdlar? diye sordu. O da :

— Allah beni onlardan kurtard dedi. Bu sefer hükümdâr onu yine


adamlarndan bir dier cemâate teslim edib :

— Bunu götürün firkate gibi uzun gemiye bindirin. Sonra bununla


denizin ortasna kadar götürün. Orada dîninden dönerse iyi, yoksa onu
denize frlatb atn! emrini verdi. Adamlar onu hükümdânn dedii gibi
yapb denizin ortasna götürdüler. O zât orada da :

—Ey Allâh’m! Dilediin ey ile beni bunlardan kurtar! diye duâ


etdi. Gemi hemen üstündekilerle ters dönüb devrildi. Böylece adamlarn

hepsi bouldular. O zât yine yürüyerek hükümdânn yanna geldi. Hü-


kümdâr bu sefer de yine :

— Arkadalarn ne yapdlar? diye sordu. O zât :

— Allah beni onlardan kurtard diye cevâb verdi ve hükümdâra hi-


tâben Sana emredeceim eyi yapmadkça sen beni asla öldüremiyecek-
:

sin dedi. Hükümdâr :

— Peki nedir o ey? diye sordu. O zât


— nsanlar açk bir arâzîde toplarsn. Müteâkiben beni orada bir
hurma gövdesine asarsn. Sonra benim deriden yaplm ok kuburumdan
KTABU’Z-ZÜHD VE'R-REKAlK 559

bir ok al yayn atacak kabzasna yerledir sonra BÎSMÎL-


sonra bu oku
LÂH RABBÎ’L-GULÂM (= Olann Rabb olan Allah’n .ismiyle) sö- !

zünü söyle. Sonra oku bana at. Sen .bunu yaptn zaman beni öldürmü
olursun dedi. Bu tavsiye üzerine hükümdar halk geni bir alanda top-
lad. Ve o zât da bir hurma aacnn bedenine balayb asd. Sonra o
zâtn kendi deri ok kuburundan bir ok ald. Sonra bu oku yayn frla-
tacak kabzasna yerledirdi. Sonra : BSMLLÂH RABBt’L-GULÂM sö-
zünü söyledi. Sonra da oku o zâta atd. Ok o zâtn gözü ile' kula ara-
sndaki dulun denilen yere sapland. O zât hemen elini, okun sapland
yer olân dulunu üzerine koydu ve öldü. Bu hâdise akbinde insanlar :

olan çocuunun Rabbma i-ymân etdik! Biz olan çocuunun


Biz
Rabbna iy:fc£n etdik. Biz olan çocuunun Rabbma iymâr\ etdik! diye
bardlar. Müteâkiben hükümdâra gelindi ve ona hitâben

Gördün mü? Saknb durduun eyi? Tahakkuk etdi. Allâh’a ye-
:

min olsun ki, saknb durduun ve korkduun ey senin bana indi. n-


sanlarn hepsi Allâh’a iymân etdiler denildi. Bunun üzerine hükümdar
yollarn azlarnda uzun çukurlar 43 açlmasn emretdi. Derhal bu uzun

43. Bu Askâbu’l-uhdûd ta’bîri Kur’ânda da geçmekdedir :

"Tutudurucu (malzeme ile hazrladklar) o ate kundaklarn sahihleri gebertilme-


dir. O zaman onlar (o atein) etrafnda oturucu idiler. Onlar
(Allâh’a) iymân edenlere
yapacaklar (ikenceler) hususunda (hükümdarlar nezdinde) âhidlik edeceklerdi. Onlar
içlerinden (mu’minlerin) o yegâne gali b, her hamde lâyk Allah’a iymân
etmelerinden
baka (hiç bir eyi) inkâr etmemilerdi. (O Allah ki) göklerin ve yerin mülkü hep önün-
dür. Allah her eye hakkyle âhddir. Hakikat erkek müminlerle kadn mu’minleri
be-
lâya uratanlar, sonra du tevbe etmeyenler, onlar için cehennem azab
vardr, onlar
için bir de yangn azab» (el-Burûc : 4-10).
Bu unlar yazlmdr
âyetlerin tefsirinde :

«Ashâbu’l-uhdûd katledildi. Burada JcutiZe (ya’nî katledildi fiili) hakikat ma'nâ-


sma olmak tecviz edilmi ise de ma’nevî helake de âmil olmak üzere tel’în ya’nî lâhi
rahmetden tard sûretiyle kahr ve tenkil ma’nâsma tefsiri daha ma’rûfdur.
Uhdûd ve hadd, yerde olan uzun handak veya yara, bir de kamç ile dövülen
kimselerin bedenlerinde yol yol kan oturarak moraran kamç yerlerine
denir. Burada
bedelu itimâl sûretiyle izah ediliyor: O ate ki vekûdlu, tutuduracak odunu,
çras
çok. Ya’ni o alevli atei mütemil olan Uhdûdun, o ate handakinin sahihleri
ki mu’-
minleri iymânlarndan yaz geçirmek üzere içine atmak için böyle ate
handakleri yap-
dklarndan dojay Ashâbu uhdûd nâmn almlardr. Lâkin kalblerdeki iymân
bu sû-
retle yakmaya çalanlar muvaffak olamam bilâkis tel’in edilerek
malûb, makhûr ve
bednâm olmulardr. Bu Ashâbu uhdûdun kimler ve nerelerde olduuna, Yemen’de,
Necran da, Irak da, âm’da, Habe’de, Mecûs Veya Yahûd veya baz hükümdârlar
tara-
fndan yapldna dâir müteaddid rivayetler nakledilmi ise de, Kur’ânda
ta’yînlerine
kasd tealluk etmediinden ancak vasflar ve fiilleri ile zikrolunmulardr.
Ebû Hayyân der ki Müfessirler, Ashâbu uhdûd hakknda ondan ziyâde akvâl
:
zik-
retmilerdir. Her kavlin de bir uzun kssas vardr. Biz onlar
bu kitâbmza yazmak
istmedik. Hepsinin mazmûnu udur: Kâfirlerden bir takm Kimseler
yerde handaklar
açtlar ve onlara ate yakdlar. Mu’minleri ona arz etdiler. Dîninden
döneni brakdlar,
iymânda srar edeni yakdlar. Ashâbu uhdûd, mu’minleri yakanlardr.
Kaffâl, kendi tefsirinde demidir ki: Ashâbu uhdûd kssasnda
muhtelif rivâyetler
zikretmilerdir. Maamâfîh içlerinde sahih denecek derecede bir ey yokdur. Ancak
un-
da müttefikdirler ki mu’minleden bir kavm, kavmlerine yahut
üzerlerine hâkim olan
1

56ü SAHH- MÜSLM 1

handaklar kazlb açld, oralarda büyük ateler yakdrd ve :


Kim dîninden dönmezse onu bu ate çukurlarnn içine atb ya-
kn! emrini verdi. Bu emir üzerine hükümdarn askerleri faaliyete geç-
diler ve insanlar o ate çukurlarna atb yakdlar. Nihâyet sra berabe-
rinde küçük bir çocuu bulunan b'ir kadna gelince, kadn ate çukuruna
dümekden irkilib geri geri çekildi. Bunun üzerine çocuu dile gelib ona:
— Ey anneciim! Sabret çünkü sen hakk üzeresin, dedi».

4» ^ ('A)

içj j ( o. rvh JiV j \rfss) >ÇS £*3 — v*


li A._J 3li J [yc t
J ,
\ AaU (j W. ^â-1 [ye J-el"! â = V& .
âjj?,

. \jslsr j\ J.‘J I jll*j V'


^ 1Â.A j j \ j i' \ 0^_/- 36 : * jr iSLc

. l_Âaei»*V /4 Oj .
jgji <x'l J —->-^0
I i JS>]\ 1 \ IÛâ) jbC_i

Ji t ' «s 3& ^7. Jf J • ; *7 «HJ d.'


^
•• •
!
(J

* 1 i£-tr . u: y -Ja j* J û* jc j 36" . *j^\ : J6 .


y ü£. ^5 j
^ : 3& î i i* 3

dil*- U ol*» : . • O' 1 O i Bis •


4 : O*» . \ 3*"A»

. ü; âTt difofcî !ui


j /o^- .dAj üT v j? 1 . dfo.1 îâ j «tî :3& 1 J/oki-Oy?

: 36 ! T: oii36 .»74: !J ^4 J/-j Ç5 S . dU>u" 2 .1 *jîj

: Jlls . ûJu.
—„
IaI»=* Aifl.ct-ai
-- — • ^;Is j6
(
. 4)1 : 36 ! 4)1 : ol» • 4)1
-*
: 36 1 4)1

: oi» ! 4)1

l" / M V, \* * *
d^
/ • .
• " 1 -y • * ,• f »• •" f f ' * f," 5, • I ,

( c> j) y 40*
j •
^JaSvi tUai

3 ^. j*j 4 )'
(
^.1 l?l 7 4 T'-'lj) *^ 5 j 1 ûjjIa jii ^r*j

j^ >
.1
. f <IU C ^ j‘
4 \ ,

iüaclj dA>*)lc oÂj-ldAîl*^ ! l :6l‘*4ol36 (r* *v)

kâfir birhükümdara muhalefet etmiler. O da onlar Uhdûda atdrmdir. Ve zannede-


rim ki bu vak’a Kuey
indinde mehû* idi. Allah Teâlâ bunu Rasûlunün ashabna zik-
rederek dînleri hakknda ma’rûz olduklar ezalara sabr ve tahammül gerekdiine ten^
bîh buyurmudur. Çünkü haberlerde mehur olduu üzere Kurey mürikleri mu'min-
tere eziyet ediyorlard.
X , — »

KlTAlîU'Z-ZÜHD VE'R-REKAlK 561

. u jjjÇ ji :'jû j ^‘3 .


& *;u'j & aya ibiü' ü-y; ti;‘j yi:.

(
^*iî J. 11: j|_,l!lj) lÂ-A^li .Icjj ‘ ûyl» J i i t ûî.?U 4 :
e
S*
al
.

£Lii it 'j?j , ijli- [}


y jljij . 1
-'

& yy.il üj % £§, l 'J/B, »

^
.
'j

* *

vÇ? yy j w Ut; a w $ 3>1 Ç 5)1

V
• 5*. »—»y 3 jij J)U ; ç ü 'j\t (J>- 63r* V (r* *a)


j ^-3 j <—»y (j ! ^s di_vy cAs* : . «üIâji <j\_>
j <u» ^sî

3? J^-4 CO jl :
V ^j w **yjUa\ oy' 3^»J • 1Â$w3a iSj^ 3 **V. 36ü 3Ü f 3iJÎ^ *4’•

>* < **> - .


#
c^ • -^ \u[ >s*\n
• 4 -"*. cJ y'-* < dU-'4 >

;;uj a^-ji i;3 Ul> • yikJ ^>14 &Jj &; •


g. i^tt
36
c
^‘ . £22 36 « î
*£ ^ ifJ o\ Li » 3 ts ili jiî j? j^;ji . (3^
« î <lc ^1 ji L/_ *^3j 1 » 36 y . ll*-ii 36 ® ? Aic ’Ji 3^34 ^ *^3 \

m
a«^j
j 7 366 j lîjLr
> *«\ jls <
3 0
*
! f
6 i>-t jU » 36 3 y~j ü_ i 6 >_\ v :

aj oi^ j\* *c5 y.y VK’j (jlj j . ai.c_ Sjc v3 .-< 49-3
3 **
^ ^ ^


Vx ^ "f-* k ' *
"f—
ü' A§
. •' * •* **• \ y
' r s* r a
' .^v
® -£:
*
c
(J*
'
^ 0^*1 c>
*
^-a-^ j»
*
^ ^ j* /r
*
a l-Uv <>
^
^ -*

y • û a*'j Jp 3 ÂiU . aij-Ij


3 3yü. tU» . 4 aI a.:jU_

. U !
JI yi ’j; *, ^jj

.
^c: 4 5 jU yû; Bili y, ;
y.ç 3S

^ Bu bâbda muhaddislerin en ziyâde tercih eyledikleri rivayet Müslim, Tirmizî, Ne-


seî ve daha bazlarnn Suheyb'den Peygamber (S) e merfûan tahrîc etdikleridir ki Tir-
mizî ona sâde «hasenun garîbun* demidir... Onun için biz de yalnz Kur’ânm beyân
ile iktifa edelim. Hangi kavmdan olursa olsun Aahâbu uhdûd tel’îh edildiler» (Hak I>îni,

VII, 5690-5691).

S. Müslim; C. 8, F — 36
£ £ 3 ). ^
t

562 ' SAHH-Î MÜSLM

•£$«ît v-Ata» . \g\y a) Ijji j ~* «l J £


li j-« (r* *\)

/jg.â'jp'jüv^ jisyioiCi.i^jijiinjlJrL '&> j--üii6j

Ü .43 3tâ • 'i' üj u . : 'j Jiâ . j‘i j


:
^ «i o*Üi c'J
y .'<f
'4i

iji'-fv . j pi 14, i; * . Vû aj » 36 i j 43 1 t . tî :
3 û « t î3oâ ^5u ili ;4 >

^ ^ o? b’V V <
’Jf Vj -^V3 'J?
Ij«â* Vj <
’jf

3& < vi'j •'î ûî ‘b^U&Tirj .^lJ^'^t^ (m.)


: LÂi Tâ : 3/.Ç 'J6 .1 ! np.3 4 ^ ^L £3 £Xa -343 v. irj , ^ ^
Lâikili .
jl 4 «V yU a* J 3: j dil c 4 ! 4 j Ijiiî !
yl ÎJ^-j i (
3)>-j
Iâ_‘»

jisC.» . «Li^ii <-* lc


j y
-t» j-l* ji ^=e~ ^ jlr jj ile j . Jji jj

. o?>£ 2 ü i3 ^ t süs « t MA d 3 ö .
s|§ ia/.; ;Ic ^L 3S‘
• ^0-* Jl $£'§’ JW î'r • t^-ü I»
^ 3 ^c Y •

pl J J-J •
^l~ J^ü -a -^> • $|§> ^IJ_>^ j ^ ollîj:» o.» ^-*

j
î^'lG Lols U U&3 . ’^ *^i (;>>;>; Lijiliji c^>j, $ oî&j .
3143

sn l J/-S jtj 0;
*
Uu" Ji . cZJiy
.
f* f

^ ^1 ^-»0^ f ^Y J**ü. %*:
f -^L (i^l üS'^» c5 ^.

1
13 C5
-*;. ^ it 3
j 2 -S ^ • <Ai 6 ’j; \
32 . 1 ^ Eju ^ l 3 ^ Ji-t

36 ^ it 3 ji; yu . dili li £ 4 .
^ i ÛJ^ 3ta . . * l^a j? . ’j±\ v

IâIö li[3 .
jl^ û}; »Jjt^i t.^lj \ 3j » 3^ . *il 3 ü . dllÜ : cJi «! j,Ç ü »


.« - DjL
^
'£ ÜJ6
VA jt C» 5 . oj. ij*j" j> fj «
l^ 3^" C’
T
>* j^3 j^t
^ ü 3- (f * ")
J V »A
'..M /
31' î^ ^Ji . (jûi 3i- ‘J .
35" i 3 rL Li' 153

,
? _ t

->.*y J ti^> f
lÂi^-j flâ l^kcû .
U*4 y iî i i- a v ts . <£j 4> Üikili
1 — ) »»

KITAUU’Z-ZUHD VE'R-RKKAIK 5G3

• (£<*\ j$f 4 j ^‘*>-*9


.
£t
;
il lolj Ll
j > «1J J.j (r* \r)

.
^l>^li>
ö
^ £3 3/li ö| «13/4 'J& .
»U
# ijty oig
coüla s «il jîl- je ^pfo’l b jûi . l^Vlatl
^ 3-*3 Âi-lî \3li3-l jjl «£|â ^iLila

. l
r \’^> •
34-Vl o'J>.ü'.J \
’J:-
. ÎS ^lii ‘ J+S& *

û^bJj < L«iv> I/ cJu^lil 13& lii U>- . dil doUiÜ a «il jil i 0 31«»

34 oi 34.1 oU>» aV 3 ü
^
= • £&fö « o' 04 .

-jJ
Cd 3& d (u;:v
^4 **
)

* • '1 ; v: *,»-!* / " s--'' «" V ' ö ' > 'u.


„ x
' .A iiii i 1 ^1 > '
(jÇ-
4 t-""-»* v_o 4^>- 1
^
A*-A*J t
^ A*> J
<A)1
jj
**
j

[/p^ 3 •
ti jLil Ji ot £L-liâ J t \ Sli i <i)

C-4^
'
4-wl^ ^ jl-~l J )
a <-**
^^ JliS . Aa j J
4j}l
J y~* . JL
**
•*

3i ! il 3 y~) \ • : oii t î eflL 3>î'j *J y.Ç !


t » 3& ^ ’j^l U ^L'l
J?
( Vudj
— *3» ^iü d4*
3 iîi
3 ^ Î*t 3 0415 35^ 3^ <j>.r_^=dj 3i 31 ^ * 1

3}-"jfcdJl C^Îj .
3 3 ! -^"i9 - ^'y— *j ~S^Js 13 ^ 3- OA-ls 0*-Î9 : 3^

ib-i-jl •
^ Jj~j fl^-* C-« •» <_£> 14 ^ 3b*i-J\ ^r . L_ii » 41 J 35" 3-* 34laiî
'
f, 'n.
ö l)*3
e
-,•!-.


«''.
,
-i -i ^ ' r >
V'*'- ' V- <^>cj '1
-'*
^
r' * - \"* ••
- -• - r*

(3 i

-w^ '
^ U^'^ /
J ‘4 • ^r .
l
j l/^

• <(
Ö}:^J jlüll 3i 3 < L^t <» y_ j\ '(ötlidJ < OA^-iâ . jl jj3 C>j3*

* J o-^J : o^-â» a s il ! j'.Ç l D *3 3 Jb ^SCLJ Lu-li . 3 (r* \r)

”3=r ) ^ *
y* 0^1 j
. • »
vlAa-j L ! «il J4 j i : ol» 3 î î î î^O j \M

3 3^ 3li • ^ij3: (j* jf < 3 »-.lcdl 3 ‘ *Ül gjjâ «il J yi-3i, >Jt, ji3iVl {j*

Ji cüüü 3ü « U'cjl 3r* 3^ ->6 ‘ i 0>îi 3 lii olitil

^31 3 *J <
Çi^ *v> 3 * 4 v *’ î^» j. 3-1 ‘u t^i

^yil 3 J 1 * *Vy c j * jia» V| ly-i A>-1


y 31

^ 3_i- J
^ Î kd-iiî «l 3 y-J
^ 3 J

564 SAHlH-1 MÜSLM

ti V -’isdl' »-L
'
«üi-li . *.,
"'
Ooti 0 <1
''
/ç",U I^A 9 3Ü .
<lj(j \> Z$
-• "
' ’ ' ’Z
• '
. . .

<-^ ar \
'
al’
j_Ç l d 3Üü aJ iLl V Â

&
.
^r. '
!

” >
' " '
^ * <• * / • '

.ju»Ü yr 5*> j .û£i uirij ^ £!$ i«3 ^ 3& i* .


a* •
JP*
: cJj j a :
*J»5

*jf w-*® !
!/.V t < -Âi- 9 3Ü 3 Â^fa •
J*» ti y
.CO^^y»- Ojb J 4liin CjJ
y .
*il J y~j £-\ C»\ tjy ^ J ^-tOl
1

£>J Jt . *1)1 11
^
»

jJ». t)-
4* • 0*1â» JÜ . 1
j jj (j>- 1
£ybJl ti ^ 3^ « ftü Âa-Ul "*4 0^* 3r* ^ •
j'.V ^ 8 3Üü

• lO^ <J*_)
aIILi «jj <1)1
y~j î Â>-U a-1


^*V ^ »3&- £ytl 3>l J j jj^r üJ' 15^J (r* u)

.t;^ ür\ j £.^3 tîie


1

.
su vL ’j; K'/jt ir> ’jfo . .
;> •
^j >5
l*>
- - \ &+
(j>- •
j - * r
^
.~ r
v.^
f . •-
c
-
*3
. t-*.' ö-
^ u- (_£>
r*
*3^ j j^§ 3
^ rî' V ": . .
- -,r
Jlî

'f^; r 4 < 1» I

‘ ‘ v- ti J’tj
y .
»IIl-jü <c^\^ Ll^. (: Âi-Ii
I •


• < -3 jy^-i ^ i}*"
4-* *
j 3^
(18) CÂBR’N UZUN HADÎS VE EBU’L- YEER KISSASI BÂBI

74 — (3006) Bize Tiârûn ibn Ma’rûf ile Muhammed ibn Abbâd, ha-
dîsin lafznda biribirine
olarak tahdîs etdiler. Bu sevk Hârûn’un- yakn
dur. Dediler ki Bize Hâtim ibn smâîl, Ebû Ya’kûb ibn Mücâhid’den, o
:

da Ubâdetu’bnu’s-Sâmit’in olu Ubâdetu’bnu’l-Velîd’den tahdîs etdi.


öy-
le demdir Ben ve babam beraberce, hepsi de ölüb gitmelerinden önce
:

Ensârm u
neslinden (yahut mahallesinden) ilim aramak için çkdk. Ni-
hâyet kavuduumuz ilk kimse Hasûlullah’n sahâbîsi Ebu’l-Yeser oldu 44 .

Beraberinde hizmet eden bir olan (kölesi) ve sahîfelerden bir demet


de bulunuyordu. Ebu’l-Yeser’in srtnda Arablarm geydii küçük
yollu
bir bürde ile bir Maâfir bezi, kölesinin srtnda da bir bürde ile Maâfir
beldesine mensûb bir Örtü vard. Babam Ebu’l-Yeser’e hitâben
— Ey amuca! Ben senin yüzünde bir öfke alâmeti, bir deiiklik gö-
:

rüyorum dedi. Ebu’l-Yeser de öyle dedi :

44. Ebu’l-Yeser, Kâ’b ibn Amr (R) dr. Kendisi yirmi yasnda iken Akabe’de
ve Bedr’de
hâzr bulunmudur. O Bedr ehlinden en son vefat eden sahâbîdir. Medine’de 55
sene-
sinde vefat etmidir. (Nevevî).
: : : :

KTAnU'Z-ZOHD vek-rkkAik 565

— Evet, biraz öyle! Benim fulânn olu


fulân harâmî üzerinde bir
malm vard. Onun âilesine geldim ve selâm verdikden sonra :

— O nerededir? diye sordum. Ev halk


— Hayr, söylemeyiz dediler. Derken bu srada benim yanma onun
küçük bir olu çkageldi. Ben çocua
— Baban nerededir? diye sordum. Çocuk :

— Senin sesini iitdi de hemen annemin gelinlik odasndaki sedirine


girdi diye haber verdi. Bunun üzerine ben :

— Darya benim yanma çk! Çünkü ben senin nerede olduunu


bildim, diye seslendim. O da çkb geldi. Ben ona :

— Senin benden gizlenmene seni sevk eden ey nedir? dedim. O :

— Allah’a yemin ederim ki, ben sana söyliyeceim sonra da sana .

yalan konumayacam. Allâh’a yemin ediyorum ki seninle konuub da


sana kar yalan söylememden ve sana va’d edib de va’dimi yerine ge-
tirmemekliimden korkdum. Halbuki sen Rasûlullah’n arkada, sahâbî-
sisin. Ben ise Allâh’a yemin ediyorum ki çok skntda kalm borçlu bir

fakirim dedi. Ben :

— Vallâhi mi? dedim. O tekrar :

— Vallâhi dedi. Ben :

— Vallâhi mi? dedim. O da


— Vallâhi! dedi. Ben üçüncü defa :

— Vallâhi mi? dedim. O da :

— Vallâhi böyledir dedi. Râvî der ki : Müteâkiben (borç) sahîfesini


getirdi ve onu mahvetdikden sonra
eliyle :

— Eer bir Ödeme imkâm bulursan bana olan borcunu ödersin. â-


yet imkân bulamazsan sana halâl olsun! (Parmaklarn gözleri üzerine
koyarak) Ben ehâdet ediyorum, iki gözüm gördü, u
iki kulam u
iitdi. (Kalbinin damarna iâret ederek) ve -u kalbim de Rasûlullah
(S) dan ezber etdi ki o «Her kim borçlu olan fakire mühlet verir yahut
:

ondan alacan balayb afvediverirse Allah onu kendi gölgesinde göl-


gelendirir* buyuruyordu dedi.

(3007) Râvî der ki Bu sefer bizzat ben ona hitâben


: :

— Ey amuca! Sen, hizmetçinin srtndaki bürdeyi alb da ona kendi


Meâfir örtünü versen ;yahut onu.n Meâfir örtüsünü alb da ona endeki
bürdeyi versen ve böylece senin üzerinde tam takm bir elbise, onun sr-
tnda da tam bir takm elbise olsayd! dedim. Bunun üzerine Ebu’l-Yeser
eliyle bam svazlad da Allâhm! Bu çocua bereket ihsân eyle! duâ-
:

s-n yaparak
— Ey kardeimin olu! iki gözüm gördü, u
iki kulam da iit- u
di, (eliyle kalb damarna iâret ederek) ve kalbim Rasûlullah (S) dan u
belledi ki o «Hizmetçilere yemekde olduunuz eylerden yedirin, gey-
:

mekde olduunuz eylerden de geydirin» buyuruyordu. Benim imdi ona


: : :

5Gü SAHlH-1 MÜSLM

dünyâ metândan vermekliim bana, onun kyamet gününde benim ha-


senâtmdan bir ksmn almasndan daha ehvendir dedi.
(3008) Sonra ondan geçdik ve nihâyet Câbir ibn Abdillâh’in yanma
geldik. Câbir kendi mescidinde bir tek örtü içinde ona bürünmü olarak
namaz klmakda Ben oradaki cemâatin üzerlerine basb atlyarak
idi.

ileri geçtim ve nihâyet Câbir ile kble arasna oturdum ve :

—Allah sana merhamet buyursun! Ridân yambamda dururken sen


bir tek örtü içinde mi namaz klyorsun? dedim. Eliyle gösüme öyle
bir iâret etdi ve parmaklarnn arasn ayrarak onlar yay gibi iki kat
yapd da öyle dedi
—Senin gibi câhil bir kimsenin benim yanma girmesini ve ben
nasl yapyorsam onu görüb de sonra onun da benim yapdm gibi yap-
masn u
mescidimizde iken Rasûlullah (S) bizim yammza
istedim. Biz
geldi, elinde bnu Tâb hurmasnn salkm çubuu vard. Derken mesci-
din kble cihetindeki duvarda bir balgam gördü. Hemen onu elindeki
hurma çubuu ile kazd. Sonra bize doru yönelib
—Hanginiz, Allâh’n kendisinden yüz çevirmesini ister? diye sordu.
Bizler bu suâl üzerine korkduk. Sonra Rasûlullah tekrar
—Hanginiz Allâh’n kendisinden yüz çevirmesini ister? buyurdu. Biz
yine korkub gözlerimizi aaya
indirdik. Sonra Rasûlullah üçüncü defa
olarak :

— Hanginiz Allâh’n kendisinden yüz çevirmesini ister? buyurdu.


Biz :


Herhangi birimiz bunu istemez yâ Rasûlallah! dedik. Rasûlullah:

Sizden herhangi biriniz kalkb namaza durduu zaman üphesiz
Allah Tebâreke ve Teâlâ onun yüzü tarafmdadr. Binâenaleyh sakn
yüzü istikâmetinde tükürük atmasn. Sa tarafna da tükürmesin. Ancak
sol tarafna ve sol ayann altna tükürsün. Eer sümkürme
ve tükürme
kendisini zorlar, galebe ederse o takdirde elbisesinin (mendilinin) içine
tükürüb öyle ovalayversin buyurdu. Sonra Rasûlullah bezinin bir ks-
mm dier ksm üzerine bükerek yaplacak hareketi gösterdi. Bunu ta’-
kîben de :


Bana abîr 45 kokusu gösterin buyurdu. Bunun üzerine cemâatden
bir genç kalkd, koarak ailesinin yanma gitdi. Müteâkiben
avucunun
içinde, büyük ksm
zaferândan yaplm ve halûk denilen güzel koku
getirdi. Rasûlullah onu ald ve elindeki hurma salkm
çubuunun tepe-
sine koydu. Sonra da bunu o balgam yerindeki izler üzerine
sürdü.

45. Abîr Zaferândan, bir kavle göre de koku çeitlerinden terkîb edilmi bir günâ
:
terkîb
addr. Tbbyye Tuhfesinde resmedildii üzere abîr dedikleri husûsî bir
terkbdir. Sfat,
beyaz sandal, üç parça mu dedikleri kök, sümbül kökü, krmz
gül, Hind sümbülü,’
turunç çiçei, ide çiçei, topalak ve nârenç, her birinden
birer cüz* ve az mikdâr
misk gâyet ince öütülüb terkîb ederler (Kamus Ter.).
:

KtTABU'Z-ZÜHD VE'R-REKAK 567

Câbir : te sizler bundan dolay mescidlerinizde halûk kokusu bu-


lundurdunuz dedi.
(3009) Biz Rasûlullah’n maiyyetinde Batnu Buvât gazvesinde yol
yürüdük. Rasûlullah (S), el-Mecdî bn Amr el-Cühenî’yi aramakda idi.
Bir saka devesini bizden be, alt ve yedi kii ta’kîb ediyordu. Nihayet
Ensâr’dan bir adamn, kendisine âid olan bir saka devesi üzerine binme
nevbeti devredib geldi. Kendisi deveyi htrd ve bindi. Sonra deveyi
kaldrb sürdü. O zât devenin üzerinde iken bir parça oyalanb gecikdi
ve bundan dolay o zât deveye :

—e\ Allah sana lâ’net etsin! diye azarlad. Rasûlullah derhal


— Devesini lâ’netleyen bu adam kimdir? diye sordu. O zât
1
:

—Benim, yâ Rasûlallah! dedi. Rasûlullah :

—O deveden aaya
in ve artk lâ’neti bir deve ile bize yoldalk
yapma. Sizler sakn kendi nefisleriniz aleyhine bedduâ etmeyiniz, çocuk-
larnz aleyhine bedduâ etmeyiniz, mallarnz aleyhine de bedduâ etme-
yiniz. Saknn ki, içinde Allâh’dan bir ey istenib de Allah’n size icâbet
edecei bir saate denk getirmeyin buyurdu.
Rasûlullah’n maiyyetinde gündüzün son vakti oluncaya ka-
(3010)
dar yol yürüdük. Ve Arabn sularndan bir suya yakladk. Rasûlullah
(S) «Bizim önümüze geçib de havuzlar düzeltecek, hem kendisi su içe-
cek, hem de bize içirecek olan adam kimdir?» diye sordu. Câbir der ki :

Ben kalkdm ve te bu adamdr yâ Rasûlallah! dedim. Rasûlullah


: :

«Hangi adam Câbir ile beraber gider?» buyurdu. Bunun üzerine Cebbâr
ibn Sahr ayaa kalkd. Beraberce kuyuya doru yol aldk. Nihâyet ha-
vuza bir yahut iki dolu kova su çekdik. Sonra havuzun deliklerini ve
aralklarn kesik ile kapatdk. Sonra onun içine, tamâmyle dolduruncaya
kadar su çekdik. Rasûlullah bizim üzerimize ilk çkagelen kimse oldu
ve «zin veriyor musunuz?» diye sordu. Biz Evet yâ Rasûlallah! dedik.
: :

Bunun üzerine devesinin ban


su içmesi için suya doru salverdi. Dii
deve su içti. Rasûlullah devenin yularm geri çekib ban
yukar kal-
drtd. Dii deve bacaklarn gerib ayrd ve iedi. Sonra Rasûlullah de-
veyi bir tarafa saptrb htrd. Sonra Rasûlullah havuzun bana gelib
ondan abdest ald. Sonra ben de kalkdm ve Rasûlullah’n abdest ald
yerden abdest aldm. Cabbâr ibn Sahr, hâcetini kazâ etmee gitdi. Ra-
sûlullah namaz klmak için kalkb dikildi. Benim üzerimde bir bürde
bulunuyordu. Ben onun iki tarafn önümden ve arkamdan çevirmeye
çaldm fakat bana yetimedi. O bürdenin bir takm saçaklar vard. Ben
onu ters çevirdim. Sonra iki ucu arasna gerildim. Sonra dümesin diye
boynumun üzerine doru çekib kstm. Sonra gelib Rasûlullah’m sol ta-
rafnda namâza durdum. Rasûlullah eliyle beni tutdu ve beni sa yann-
da dikeltinceye kadar döndürdü. Sonra Cabbâr ibn Sahr geldi ve abdest
ald. Sonra gelib Rasûlullah’n solunda namaza durdu. Rasûlullah ikimi-
5611 SAHÎH-t MÜSLM

zin ellerini beraberce tutdu ve bizi arkasnda dikeltinceye kadar geriye


itdi. Bunu ta’kîben Rasûlullah, ben hissetmediim halde bana bakmaya

balad. Sonra ben onun baktnn farkna vardm. Bunun üzerine bana
eliyle, beline bala diye iâret etdi. Nihâyet Rasûlullah namazdan ay-
rlnca :

— Yâ Câbir! dedi. Ben :

— Buyur, emrine hâzrm


yâ Rasûlallah! dedim.

Elbise geni olduu zaman iki taraf arasna gir. Dar olduu za-
manda ise onu beline bala buyurdu.
(3011) Rasûlullah’m maiyyetinde yürüdük. Bizden her bir kimsenin
her bir gündeki az
bir tek hurma idi. Kii o hurmay sora sora, yava
yava emer, sonra da onu bezi iç.ne sarar balard. Biz yaylarmzla yap-
raklar dökülsün diye aaçlar vurur ve dökülen yapraklan yer idik. Hat-
ta yediimiz bu yapraklarn sertlii ve aclndan dolay avurtlarmz
yara oldu. Bir gün bizden bir kimseye hurma verilmesi unutulurdu da
ben (onun için) yemin ederdim. Müteâkiben onu zaîflik ve tâkatszl-
ndan dolay kaldrb dikelterek götürürdük ve hurma taksim edicinin
yannda ona hurma verilmediine ehâdet ederdik. Bu sûretle ona hurma
verilirdi de o da kalkar hurmay alrd 46 .

(3012) Rasûlullah’n maiyyetinde yol aldk. Nihâyet geni bir vâdî-


de konak yapdk. Rasûlullah hâcetini kazâ etmek için gitdi. Ben de bir
kab su ile onun arkasn ta’kîb etdim. Rasûlullah etrafna baknd. Fakat
kendisini setr edib perdeleyecek hiç bir ey göremedi. Derken vâdînin
bir kenarnda iki aaç fark etdi. Müteâkiben Rasûlullah on' ardan birine
doru yürüdü ve onun dallarndan bir dal tutarak : «A^Ah’n izniyle ba-
na karitâatl olub yedeime gel!» dedi. Bunun üzerine aaç Rasûlul-
lah’n yedeinde burnuna burunsalk geçirilmi ve yedincisine itâat eder
bir deve gibi inkyâd eyledi. Nihâyet dier aacn yamna geldi. Onun
dallarndan da bir dal alb ona da «Allâh’n izni ile bana kar itâatl
olub yedeklememi kabûl et!» dedi. O da öteki aacn gibi Ra- yapd
yedeinde inkyâd etdi. Nihâyet aralarndaki mesâfenin ya-
sûlullah’n
rsnda olduu zaman onlar birledirdi de «Allâh’n izniyle bana kar :

biribirinizle birleiniz!» dedi. Bu aaç bttibiri ile birledi.


söz üzerine iki
Câbir der ki Rasûlullah : benim yakn bulunduumu hisseder de daha
da uzaa gider korkusu ile iddetli bir ekilde yerimden çkb kodum.
Müteâkiben oturdum da kendi kendime dalb konuuyordum. Bir aralk
bana yan tarafma bakmak hissi geldi. Bir de ne göreyim Rasûlullah

46. Ya’nî hurma


için bir yakrfm edici kimse vard da aralarnda hurmay
taksim ediyordu.
Ve her gün her bir inâna bir tek hurma veriliyordu. Nihâyet günlerin
birinde bu tak-
simi yapd ve bir inân unutdu. ona da verdiini zannederek
hurmasn vermedi. Ne-
ticede bu husûsda niza eldiler. Biz de o kimse lehine ona
hurma verilmemi olduuna
ehâdet etdik. te bu ehâdetden sonra ona pay olan hurma verildi.
(Mâzeri ve NevevD,
:

/ KTAHU'Z-ZÜHD VE'R-RKKAlK r>(ji)

benden tarafa geliyor. O iki aaç da biribirlerinden ayrlmlar, onlardan


her biri bir gövde üzerine dimdik olmu. Rasûlullah’a bakdm, ufak bir
duru yapd ve ba
ile öyle bir iâret etdi. (Râvî Ebû Isrriâîl, ba ile

saa sola iâret edib onu ta’rîf etmidir). Sonra yönelib geldi. Nihâyet
benim yanma ulanca :


Yâ Câbir! Benim u
dikeldiim yerimi gördün mü? diye sordu.
Ben :
-

— Evet yâ Rasûlallah! dedim. Pasûlullah :

— u iki aaca onlarn her birinden birer dal kes ve o dallar


git,

getir. Nihâyet u benim dikeldiim makamda dikildiin zaman, daim


birini sa
tarafna, birini de sol tarafna brak.
Câbir dedi ki Bu emir üzerine ben kalkdm, bir ta aldm. Akbin-
:

de onu krb keskinletdim. O da benim dal keseceim kadar keskinledi.


Aaçlarn yanma geldim ve onlarn her birinden birer dal kesdim. Sonra
onlar sürükleyerek geldim. Nihâyet Rasûlullah’n dikeldii yerde dikel-
dim de dal sa tarafma, bir dal da sol tarafma brakdm. Sonra
bir
Rasûlullah’n arkasndan yetidim ve :

— Emrini yerine getirdim yâ Rasûlallah! Bunu neden böyle yaptr-


dn? dedim. Rasûlullah :

— Ben azâb edilmekde^.olan iki kabrin yanndan geçdim ve benim


efâatimle bu iki dal, ya kaldklar müddetçe o iki kabrin sâhiblerinden
azabn hafifletilmesini arzu etdim buyurdu 47 .

(3013) Câbir dedi ki : Nihâyet b 2^ ordugâha geldik. Rasûlullah :

— Yâ Câbir! Abdest alacak bir parça su -nidâ et dedi. Ben :


Abdest alacak suyu olan var m? Abdest alacak suyu olan var
m? Abdest alacak suyu olan var m?
diye nidâ etdim ve Yâ Rasûlal- :

lah! Kafilede bir damla su bulamadm dedim. Ensârdan bir adam, se-
merin ön tarafnda olub üzerine su kablarnm asld tahta üstünde asl
duran kendine âid kuru tulumlarnn birinde, Rasûlullah için su sou-
turdu. Rasûlullah bana :


Ensâr’dan fulân olu fulâna git de onun eskimi kuru krbalarn-
da bir ey var m
bak! buyurdu. Ben hemen o zâtn yanma gitdim ve
o eski tulumlarndan birinin dib aznda kalm azck bir sudan baka

47. Bunu r
te yîdeden bir hadîs de udur
Bir defa Peygamber (S) Medine yahut Mekke
Abdullah ibn Abbâs (R) öyle dedi :

bahçelerinden birinin geçiyordu. Kabirlerinde azâb gören iki inann sesini


yanndan
duydu. Peygamber : «Bunlar azâb görüyorlar. Hem de azâb görmeleri büyük bir ey
için deildir» buyurdukdan sonra yine devam ederek «Evet (günâhlar büyükdür) biri
:

sidikden saknmazd, dieri de kouculuk ederdi* buyurdu. Ondan sonra yapraklar so-
yulmu taze bir hurma çubuu istedi. Çubuu iki parça etdi. Her birinin kabri üzerine
birer parça dikdi. Yâ Rasûlnllah! Bunu niçin yapdm? diye sordular. «Bunlar taze kal-
dkça belki azâblar hafifletilir* cevâbn verdi Buhar vudû babm mine’I-kebar en
( ,
9

lâ yestatira min bevlihî, I, 107 «79»).


: } :

570 SAHH-1 MUSLtM

bir ey bulamadm 48 Eer . ben o suyu krbann azndan boaltacak ol-


saydm, muhakkak tulumun kuruluu o azck suyu içiverecekdi. Rasûlul-
lah’a geldim ve :

— Yâ Rasûlallah! Ben
tulumlarndan birininoynaznda eski aa
kalm azck sudan baka oir ey bulamadm. Eer ben onu tulumun
azndan boaltacak olsaydm, muhakkak, tulumun kuruluu onu yutu-
verecekdi dedim. Rasûlullah :

— Git ve onu banaBen de hemen gidib onu Rasûlul-


getir buyurdu.
lah’a getirdim. Rasûlullah onu eline ald ve ne olduunu bilemediim
bir eyle kelâm etmee ve o tulumu skdrmaya balad. Sonra onu
bana verdi ve :

— Yâ Câbir! Büyük çanak getirmeleri için çar dedi. Ben :

— Ey kafilenin büyük çanann sâhibi! (Çana getir) diye nida


etdim. Ve akbinde çanak
yüklenilerek bana getirildi. Ben onu Rasûlul-
lah’n önüne koydum. Rasûlullah çanan içinde eliyle öyle iaret etdi.
Elini yayd, parmaklarn ayrd. Sonra- elini büyük çanan dibine
koydu ve
— Yâ Tulumu al da, BSMLLÂH diyerek o az suyu üzerime
Câbir!
dök! buyurdu. Ben BSMLLÂH dedim ve suyu Rasûlullah *n üzerine
dökdüm. Akbinde Rasûlullah’n parmaklar arasndan suyu kaynayb
fkryor gördüm. Sonra o büyük çanak fkrb devretti de nihâyet dob-
dolu oldu. Bunun üzerine Rasûlullah :

— Yâ Câbir! Suya ihtiyâc olanlara nidâ et! buyurdu. Müteâkiben


insanlar gelib doyuncaya kadar su içtiler. Ben tekrar :

— Suya ihtiyâc olan herhangi bir kimse kald m? diye sordum. Mü-
teâkiben Rasûlullah elini çanakdan kaldrd, çanak hâlâ dopdolu idi 49 .

(3014) Bir defasnda insanlar Rasûlullah’a açlkdan ikâyet arz et-


diler. Rasûlullah (S) «Allâh’n sizleri yaknda doyurmas umulur» bu-
:

48. Hadîs metnindeki baz lugatlarm zâh :

Secb, kuru tuluma denir hurda çakl talan koyub deveyi korkutmak için
ki içine
çalkayb rgalarlar. Ve u Krbaya yarsndan kesib
denir ki aasn
su kovas yaparlar.
Hmâr Hayvan semerinin ön tarafnda olan tahtaya denir ki ön ondan ya- ka
plr, üzerine su krbalar aslr.
Azlâ’: Hamrâ’ vezninde dubure denir ki, kç ma’nfismadr. Ve tulum
makûleslnin
su dökülecek yerine denir ki azdan baka olub oradan su alnr.
Afada olan az
olacakdr...
Cefne: Küçük kuyuya, büyük ve derince çanaa... denir (Kamûs Ter.).
49. Rasûlullah n
su mu çizesi daha baka sahâbîlerden de ayr ayn rivâyet edilmidir
a. Buhârî, teyemmüm, bâbu’t-teyemmum li’l-vechi ve’l -keffeynl, I,
152 «10» Imrân
ibn Huseyn hadîsi,
b. Buhârî menâk tb, alâmâtu’n-nubuvve (V, 34) deki Imrân ibn Husayn,
Enes ibn
Mâlik, Câbir ibn Abdillâh, Berâ’, Abdullah ibn Mes’ûd
ve dierleri tarafndan rivâyet
edilen müteaddid hadisler.
c. Buhdrî, megâzî, gazvetu Hudeybiyye, V. 260 .181, 182» Berâ' ve Câbir hadîsleri
ve daha bakalar...
KItABU’Z-ZÜHD VE'R-REKAlK r> 71

yurdu. Sonra biz Sîfe’l-bahr’e ya’nî deniz kenarna geldik. Derken deni-
zin dalgalar iddetle yükseldi. Bu srada deniz, sahile bir hayvan atd.
Biz o hayvann bir kenarna ate yakdk da böylece onu piirdik, kebab
yapb kzartdk ve doyuncaya kadar ondan yedik. Câbir dedi ki Ben ve :

fulân fulân, be adet kii beraberce o hayvann gözünü çevreleyen ka


kemiinin içine girdik de bizi oradan çkncaya kadar hiç bir kimse gö-
remedi. Biz onun kaburga kemiklerinden birini aldk da kavs hâlinde
yere dikdik. Sonra kafiledeki en iri adam, kafiledeki en büyük deveyi
ve kafiledeki en büyük hörgüç örtüsü ile beraber gelmesi için çardk.
te bu haldeki kimse onun altndan bam aaya emiyerek girib
gitdi 50
.

50. Bu hadisin Buhârî’deki rivayetleri daha tafsîllidir Câbir ibn Abdillah (R) dedi ki Ra-
: :

sûlullah (S) sahil tarafna bir askeri birlik gönderdi ve bunlar üzerine Ebû Ubeyde ibn
Cerrâh’ kumandan ta’yîn etdi. Bu birlik üç yüz neferden ibâretdi. Biz yola çkdk.
Yolun bir ksmnda bulunduumuz sra azmz
tükendi. Bunun üzerine Ebû Ubeyde,
mucâhidlere yanlarnda ne kadar erzak varsa getirmelerini emretdi. Getirilen erzak bir
araya toplad ki bu toplanan erzak iki daarck hurmadan ibâretdi. Bu hurma ile Ebû
Ubeyde, her gün azar azar vererek bizi geçindiriyordu. Nihâyet bu da sona ermidi.
Bir derecede ki, herkesin payna günde birer hurma düüyordu. (Câbir bu vak’ay an-
latrken Câbir’in râvîsi Vehb ibn Reysân ona :)
— Gündehurma sizin gdanza nasl yetiirdi? diye sordu. Câbir de :
bir

(Sen ne diyorsun?) Bu hurma da tükenince onun yokluunun acsn da tatdk.
Sonra deniz sâhiline vardk. Bir de ne görelim, deniz sâhilinde küçük da gibi bir balk
bulunuyordu. (Bunu, deniz sâhile atmd) sefer hey’etimiz on sekiz gün bu baln etini
Sonra Ebû Ubeyde’nin emriyle baln jki kaburga kemii dikildi. Sonra yine
yediler.
Ebû Ubeyde’nin emriyle hazrlanan bir süvari bu iki kemiin altndan geçdi. Fakat on-
lardan birisine dokunmad (Buhârî, megâzî, gazvetu Sîfi’l-bahr, V, 230 «357»).
Dier bir rivayet «öyledir : Câbir (R) öyle dedi : Rasûlullah bizi üç yüz suvârî
hâlinde gönderdi. _
Kumandanmz Ebû Ubeyde idi. âm’dan gelecek Kurey kervann
gözetliyorduk. Deniz sâhilinde yarm ay
oturduk. Bize çetin bir açlk isâbet etdi. Nihâyet
Mabat denilen dikenli aacn
yapraklarn, yemilerini yedik. Bundan dolay bu sefere
Ceyu’l-Habat ismi deverildi. Derken deniz bizim için sâhile Anber denilen bir balk
atmd. Bu balm etinden biz yarm ay yedik ve onun ya
ile yalandk. Nihâyet vu-
cûdlarmz, gücümüz ve kuvvetimiz yerine geldi...
Dierrivâyetde Câbir der ki: Ebû Ubeyde bize bu deniz mahlûkunun etinden
yeyiniz dedi. Biz de yedik. Medine’ye dönüb geldiimizde bu vak’ay Peygambere arz
eldik. Rasulullah «Yaynz, Allah onu denizden size rzk olmak için çkarmdr. Ya-
:

nnzda varsa bize de yediriniz* diyerek tasvîb etdi. Askerden bazlar o balk etinin
pastrmasndan bir parça Rasûlullah’a getirdi, o da yedi. ( Buhârî, megâzî, gazvetu Sîfi’l-
bahr, V, 230 «358, 359).
Hadîsdeki sîf, sâhil demekdir. Bu, sahil seferi 8 inci hicret ylnda vukû’ bulmudu.
\ ; . a

572 SAHÎH-Î MÜSLM

: J JU-y. iyfy" J _.L (\\)

jU‘j j, t*i; . j Gftz ^;î *.


t^ ^ u^ WÇ
2 (t . ,\) -v
• A*- j <-* c5 •
,4 j'-4 üj ' ci| Jy_A.«JJ jii : jb jjr îl jÂ\ o«r* : Jl»
.
• * > 0 *

(j ^ 7 y>- j • ai**.* . :
(^j ^ ci cH** • ci .z
** 4 cil I JUi
^

• b' J>“j A« O'y- ÂbJ bl*l-3 «_i (J-'-L*-


'
MC t
(J l 3^ • AÂZ AaZa»^
v'*—
.
' »

<_£>- . a>-I < 2i yi Jrlî *U . 14 !^ UzJlJ LjL\ , ^*5 :

t^OjTli . Uaâc Üyi . A a) cr~"~" *A C <^i*’ •


*Jb Q «i _>b * Ü O*} j
y

f : w>Ü j!r . •>
j j» < : lc > . bili jj ?£|â £^:JI aJ
£
b « li \Üf (_£JU i

0b j' G 1 bl» . bJ j>- U jp.x> \ o>- • ^Li . iÜ_>>- U di) fja.it \ (i I


3 ! «il J ji,j l

J>-li :
cfc !
f
A* C î O-' l : CÖ-Zs aLâÜ . I' ijl <j jji l
rb .J_ < S^JI ji
^ J..I
• ' «• -
t
x # ^
. ili Âi-li
.
yi : J(j ? J Lbb:»\ C.Ü : •
*y : tJÜ î JJ Ibû j\ : Jj . ’ÖJuîl Ja\
^
Jf ,Q. 0'_i j» J& ) (jbÂl'j
j
j.JÜl
^ p ^.iJI (jki-'l : obi
‘ 5 ^ c?-^ V_* c?> jü • c> J <-tS^ <«.4 ^.«î j j ^JLc»
< ( bkai"

. JiîjA-l Alisiy . A.y J.-


H,lâi_jl öl ^.*^3*. ^&^J'cA'U 3(î . L»^3 r*.wyû) \

*^y~» Jl» • ö>ü' b.A j< ! «il ti_y— ; l> : o 1-i» . ^4—1 i j-' ^> »bil ^4 (ö-lJl^c o-'-*»

^*f 'i •
u-*—" ol'j b J.«) l^ jli 3t> •
Jf : OÜ a ? jb ^ I u J^ . Ca^j ’Jâ
s
jj^ i'D Jb» . :.v. I ! «il J_«-j î : O-4 . ^^'V' j* 4.U ^ J* . j \jXL

d-A c •*»
J| : Jb» o;' • ^1« J <- y o«bi A» .
ji' Jjl j IcA» a l:> ”«i' jl

^=r A • • *AJI bAs . ^.Uajl L^C Û;l j'l LSbj U'lî . J 1 ,Cili . *lc Gf Icj A ÜC-Î l

'

Ü j j; jû .
:•;-
VI lüi 'ji: yi . ü; u ; 3ü v rA;‘ ji; v,
J-t-1 A’jj £ J* J ÖU; kfjA w‘ji ^»jÇÎj
^
• pfL-.l ö; .
î> (...)

a‘ Ctf -b ;
A^
t : 36 .r? p; .

-
. j >4 J{ -j ^
,
, y tfjff'. j;;i.

5 * ^
b* ‘ A!,
., J3 lj
j •
J--1 j öc '
J-V . o_-Jr 0113 frp . yû vvA.
J

KTÂBU'Z-ZÜHD VE'R-REKAiK. 573

Jj 3
yi jVl j
.
’Jl |§§ ^ î3. J-J ti £ * Ü» :
>O öL*^.

pv $ düj S t tt . ö \ -l . afr \X* 0\ w; a; 2S : Uîij . Vû

. I 3Jj jS'1
3^\ j üs 3 J_ ;
|
‘jt pû. d£ U Ç+ .
âü .
3 .
j 1

jj & j?
-tllc £] jv* \
jcjLls . }LJ 0_X*M lL*-ü» « (3 ti V B <Jλ dll>-C

£JC^)1 Jt*l» « dU -X, pi jTl ^litJUc J\y-l


< < Jc cl J \ B <J^ • $§§> *î>' Jj-j

! A,£ l ! «l Jpj ! jT*£ i :


j Jj>il_ . ö^kJ! l fj £'3 *jüji 3 J»> 3 d» 3"_jî tlldJ'

I <i 3P l

(19) GÖÇ HADÎS DE DENLEN HCRET HADS HAKKINDA BÂB

75 —
Bana Selemetu’bnu ebîb tahdîs etdi. Bize Hasen
(2009) 51

bnu’l-A’yen tahdîs etdi. Bize Zuheyr tahdîs etdi. Bize Ebû Ishâk tahdîs
edib öyle dedi Ben, Berâ’ ibn Âzib (R) den iitdim öyle diyordu Ebû
: :

Bekr Sddyk, babam evinde bulunuyorken yanna geldi de ondan bir


binek devesi satn ald. Ebû Bekr babam Âzib’e hitaben :


Benimle beraber olunu gönder de bunu benim eve kadar nak-
letsin dedi. Bunun üzerine babam bana :


Deveyi naklet dedi. Ben de deveyi aldm. Babam ba onunla be-
raber çkd da devenin bedelini alyordu. Bu srada babam Ebû Bekr’e :


Yâ Ebâ Bekr! Rasûlullah ile beraber geceleyin yürüdüünüz za-
man nasl yapdnz? Bana tahdîs edib anlat dedi. Ebû Bekr öyle dedi :


Evet (anlataym)! Bütün gecemizi yürüdük. Nihâyet güne, gün-
düzün yarsna gelib dikildi. Yol tamâmiyle boald. Artk oradan hiç kim-
se geçmiyordu. O srada gözümüze uzun gölgeli bir kaya göründü. Onun
üzerine henüz güne gelmemidi. Onun yaknnda indik. Ben kayann
yanma geldim ve kayann gölgesinde Peygamber’in uyumas için elimle
hazrladm. Sonra oraya bir posteki yaydm. Sonra
bir yeri düzeltib :


Sen uyu yâ Rasûlallah! Ben etrafnda olan eyleri bakar arad-
rrm ki buralarda bir düman olmasn dedim. Rasûlullah uyudu. Ben
orann etrafn aradrb gözetlemek için çkdm. Derken koyunlarn bu-
lunduumuz kayaya doru getirmekde olan bir koyun çoban ile kar-
ladm. O da bizim gibi o kayann gölgesinden faydalanmak istiyordu.
Ben onu karladm ve :

51. Bu hadîsin ksa bir rivâyeti Ebû Bekr’den olmak üzere «KTÂBU’L-ERBE, bâbu cevâzi
irbi’l-leben»de geçmidi. Bundan dolay oradaki müteselsil rakam tekrar edilmidir..
:

574 SAHlH-1 MÜSLM'

— Sen kimin çobansn ey delikanl? diye sordum. O :

— Mekke ehri ahâlîsinden bir adamn çobanym dedi. Ben :

— Senin koyunlarda süt var m? dedim. O :

— Evet vardr dedi. Ben :

— Peki benim için süt saar msn? dedim. O :

— Evet saarm dedi ve bir koyun tutdu. Ben ona :

— Memesi üzerindeki kl, toprak ve pislikleri silkele dedim. (Râvî


Ben Berâ’ elinin birini dieri üzerine vurarak silkib temizlemeyi iâret
ederken gördüm demidir). Çoban benim için, yannda bulunan iri ve
kaln karnl çanaa, bir adam kandracak kadar az bir süd sad. Benim
yanmda da içinde Pcygambcr’e su içirdiim deriden bir kab bulunuyor-
du ki, Peygamber ondan hem su içer, hem de abdest alrd. Ben müteâ-
kiben Peygamberin yanma geldim. Fakat onu uykusundan uyandrmak
istemediim için kendi kendine uyanncaya kadar bekledim. Bu srada
südün üzerine biraz sudan dökdüm. Hatta kabn biraz soudu. aas
Uyannca :

— Yâ Rasûlallah! u
sütden iç, dedim. Rasûlullah içdi. Ben de bun-
dan honud oldum. Sonra Rasûlullah :


Hareket etme zaman gelmedi mi? dedi. Ben :


Evet dedim. Ve güne ortadan zâil oldukdan sonra hareket etdik.
Bizim arkamza Surâkatu’bnu Mâlik düüb ta’kîb etdi. Biz bu srada düz
ve sert bir arâzî üzerinde bulunuyorduk. Ben :

— Yâ Rasûlallah! Bizim yanmza gelindi (ya’nî yakalanyoruz)! de-


dim. Rasûlullah :

— LÂ TAHZEM NNE’LLÂHE MEANÂ := Tasalanma, çünkü Allah


hiç üphe yok bizimle beraberdir (et-Tevbe : 40) dedi. Ve Rasûlullah
onun aleyhine bedduâ etdi. Bunun üzerine Surâka’nn' at tökezleyib kar-
nna kadar yere batd. Zannma göre Surâka bu beliyye üzerine :

— Ben
bildim ki siz benim aleyhime bedduâ etdiniz. imdi siz
kat’î
benim lehime duâ ediniz. Allah âhid olsun ki, ben sizin peinizdeki ara-
ylar sizden geri çevireceim dedi. Bunun üzerine Rasûlullah ona hayr
duâ da kurtuldu. Sonra geriye döndü ve artk kavuduu her bir
etdi, o
arayc kimseye Bu taraflar aramaya ben size kifâyet etmiimdir dedi.
:

Artk her kavuduu kimseyi muhakkak geriye çevirdi ve böylece de


bize yapd taahhüde vefâ gösterdi.

( ) Buradaki iki tarîk râvîleri de srâîl’den, o da Ebû Is-


:

hâk’dan, o da Berâ’ ibn Âzib’den rivâyet etdiler. Burada da Berâ’n o-


lu Ebû Bekr, babamdan on üç dirhem mukabilinde bir deve satn ald
:

demi ve Züheyr’in Ebû Ishâk’dan rivâyet etdii (75 rakaml) hadîsin


ma’nâsyla tamâmn sevk eylemidir. Râvî, Usmân ibn Umer rivâyetin-
den olan hadîsinde dedi ki Surâka bize yaklanca Rasûlullah onun
:
K TA HU’Z-ZÜHD VE'R-REKAK 575

aleyhine beddua etd. Akbinde beygiri karnna kadar yere sapland. Su-
râka hemen beygirden sçrayb :

— Yâ Muhammed! Ben bu beliyye senin iin-


kat’î olarak bildim ki,
dir. Binâenaleyh bana içinde bulunduum bu belâdan kurtarmas için
Allâh’a duâ ediver. Ben sana, arkamdan seni adamak için gelen kimse-
lere kar seni gizlemeyi taahhüd ediyorum. te benim ok kuburum- u
dur. Ondan ok al. Sen u, u, u
yerlerde benim deve sürülerim ve hiz-
metçilerimin yanndan geçeceksin. Onlardan her ihtiyâcn alb te’mîn
et dedi. Rasûlullah :

— Benim
senin develerine ihtiyâcm yokdur dedi. Nihâyet biz gece-
leyin Medine’ye geldik. Ora halk, Rasûlullah hangisinin yannda konak-
l yacak diye münazaa etdiler. Rasûlullah :

— Ben Abdulmuttalib’in daylar olan Neccâr oullarnn yanna ine-


ceim, bu sûretle onlara ikrâm ve eref vereceim buyurdu. Artk er-
kekler ve kadnlar, evlerin üstüne çkdlar, çocuklar ve hizmetçiler, yol-
lara daldlar da :

— Yâ Muhammed! Yâ Rasûlallah! Yâ Muhammed! Yâ Rasûlallah!


diye nidâ ediyorlard 52
.

52. Hicret kssasnn uzun bir rivayeti Hz. Âie’den gelmekdedir : Buhâri, menâkb, babu
lücreti’n-nebiyy ve ashâbihî ile’l-Medîne; Buhâri, menâkb, bâbu mak'demi'n-nebiyy
-e ( tuhâbihi’l-Medmete V, 151-160 « 380*.
»

Jl t-__> ll? - û i

: JU L>*a>- . -^ c LTjl». • Cj (r* \o) — \

''^
Ot’ ö
^ü 1)^3 : l a» . sil J ^Lj 0c j.j* j».l ü»‘a>- U Iâ.a

u:il Ijfc-A . l'As


.
^Uki. yG >•/ U r ijj 3 &.L LAlîl 1 jl>\ :
^
l H- -* • l' # |
* T" "• *,* */

* Z-J*'" <J : ’
J115 J • Jc J^iL>. J

RAHMAN VE RAHÎM OLAN ALLAH’IN SMYLE

54 — KTÂBU’T TEFSR -

(Tefsîr Kitâb)

— (3015) : Hemmâm ibn Münebbih : u, bize Ebû Hurey-


re’ninRasûlullah’da tahds etdikleridir dedi ve bir çok hadîsler zikretdi.
Onlardan biri udur Rasûlullah (S) öyle buyurdu «(Allah tarafndan)
:
:

srâîl oullarna : Beyti Makdis’in kapusundan secde ederek (eilerek te-


vazu ile) htta (= dileimiz günâhmz af.vetmendir) deyin ki
girin ve
size günâhlarnz mafiret ediverelim denildi. Fakat onlar bu emri teb-
dil etdiler de kapudan kçlar üzerinde emekleyerek girdiler ve (htta

yerine) «habbetun fî aaratin» dediler» x .

1. Bu hadîsde zikredilen âyet Kur’ân’n iki yerinde öyle geçmekdedir


«Ve bir vakit :
u ehre girin de ni' metlerinden dilediiniz veçhile bol bol yeyin
:

ve secdeler ederek kupuya girin ve htta deyin ki, size hatîelerinizi mafiret ediverelim,
muhsinlere ise da ha artracaz dedik. Derken o zulmedenler sözü deitirdiler
, kendi-
lerine söylenildiinden baka bir ekle koydular. Biz de o zâlimlere
fsk iledikleri için
gökden bir murdar aza b indirdik » (el-Bakara : 58-59).
“O zumun onlara : u
ehirde yerlein. Onun dilediiniz yerinden yeyin. Htta de-
KITÂBU T-TEFSlK 577

â -4t_. jl jtl *jc j A»ll)l j -u£ t> j^V (r • n) — Y

^ ^ dS - p «S j 3 i _ L,jL (
&ju. : ji>v Ut j .
^ : iû;

<J
c
J>-j > ^o\ ‘ döl» <> ü Jli-I : I o* - 4
>l ..


§Ü ÜS» fS ^^ '3 *
üS" <i- • *&j I)-t* J>-j

2 — (3016) : hn ihâh dedi ki : Bana Enes ibn Mâlik (R)


öyle haber verdi : Aziz ve Celîl olan Allah, Rasûlullah (S) üzerine ölü-
münden önceye kadar arka arkaya vahy indirdi. Nihâyet vefat etdi. Vah-
yin en çok olduu zaman, Rasûlullah’n vefat etdii günde idi.

yin. Kuyusundan hepiniz secde


edici olarak girin ki, suçlarnz mafiret edelim. yi ha-
reket edenlere ileride daha gazlasyla vereceiz denilmidi* (el-A’râf: 161-162).
«A’sam tefsirinde, htta Arabca olmayb aynen söylenmesi matlûb bir kelimedir
denilmi, dier müfessiler ise Arabca hat t ( )** ) masdarnn binâi ne^i olduunu
söylemilerdir.
eyi aaya almak ve arkadan yük indirmek demek olduundan htta
Hatt, bir
bir nevi indiri demek olur ki husûsî bir tarzda yükü ykmak veya
boyunlardaki vebâli
indirmek karar veya duasn ifâde eder. Ve umûmu mecâz sûretiyle cem’i de mumkindir.
Ya ni nuzûl kararn veriniz ve günahlarnza istifar ediniz demek olur. Bütün
aara
krâatlarmda htta merfû’ okunur. Binâenaleyh müfed deil mahzûf bir mübtedânm
haberi olarak (iimiz kttadr) takdirinde bir cümledir. Meselâ lisânmzda bir i’lân
veya
kumanda srasnda konak!, yemek!, uyku!, hareket! ve istirhâm srasnda lutuf, inayet,
ufiv gibi müfred kelimeler de böyle bir cümle takdirindedir»
(Hakle Dîni I, 362-363).
Târihin her devrinde hrs ile hyanetle tannm bir millet olan Yahudîler
Mûsâ
Peygamber zamannda onun tebli ettii her emri tersine telâkki ederek
bu evketli
Peygamber’e do türlü mükiller göstermiler ve her zaman hak ile
bâtl kardrm-
lardr. Kur’ân’da en çok bu milletin mâcerâlarmdan
bahsedilmekdedir. Bakara sûre-
sinin burada zikredilen âyeti etrafnda 11 kadar vâka bildirilmidir.
Bunlardan biri, ha-
dîsde iaret olunun vakadr. öyle ki: Senelerden beri Tîh sahrasnda
türlü günah-
kârlklarla geçirilen bedevi ve serseri hayatdan kurtulub
medenî bir hayâta ermeleri
için Kudüs’e hareketleri emrolundu. Ancak ehre
girerken Beyt Makdis’in kapusu önün-
de dindârâne bir tevazu, huû ile vaziyet almalar ve kapu
önünde htta diyerek tevbe
ve istifâr etmeleri de emredilmidi. Îsrâîl oullar bu iki emri
de tersine alarak tevâzu’
ile eilecek yerde kçn kçn emekliyerek
girmiler ve htta diye istifâr edecek yer-
de, istihzâ ve istihfaf ederek «habbe fi aaratin»
diye luzûmsuz bir söz söylemilerdir.
üphesiz o millet bu srarl serkelik ve günâhlarndan dolay zaman
zaman lâhî beüyye
ve azâblara ma rûz kalmdr. Müstakbel insanln onlardan
ibret almas için de, ibretli
halleri Kur’ânda ve hadîsde çokça zikredilmidir.

S. Müslim; C. 8, F — 37
: : j : * :

578 SAHÎH-l MÜSLM

: VI»
(
âV ÂÜ'5) J ^ y- ij' Jjj 4 A.i- j»l {f’J? (r* \v) —f
J\ S
^ J c3> 0; O- J ^S 'oÜL ÜTJb. .
( Î5.V ) 0-J' V ^
c VJl 'j* JÛ* i -o dü i 0 üirY VLj cJ y *j) . iri jj^r *^--\ ’

^
«Si . <*_,«> cJj 1 . cJ 1 <â>1 ü lj oî • ./ _>_ 2$'3- oJ j 1

- - * î #f ^
j . .1 ^ Alt

v j£" îi£\
'*fx. 13 •jidLi iiJ^î y;\ .
f
\
;£ £; 01i- 36

• [t/;-^w/*]
cs**t

3 — (3017) : Târik ibn ihâb’dan, (öyle demidir) : Yahû-


dîler Umer’e : <

— Sizler bir âyet okumaktasnz ki eer o âyet bize indirilmi olsay-


d, biz muhakkak onun indirildii günü bir bayram edinirdik dediler.
Bunun üzerine Umer (R) :

— Muhakkak
ben onun indirildii yeri, hangi günde indirildiini
ki
ve o indirildii zaman Rasûlullah’n nerede bulunduunu pek iyi bilmek-
deyim O âyet Arafât’da, Rasûlullah (S) Arafe’de vakfe yaparken indi-
:

rilmedir dedi. Râvî Sufyân öyle dedi Ben bu günün cumua günü olub :

olmadnda üphe ediyorum. Umer’in kasdettii âyet udur: «...Bu gün


sizin için dîninizi kemâle yetirdim, üzerinizdeki hi’metimi tamâma erdir-
dim ve size dîn olarak slama rzâ verdim..» (el-Mâide: 3).

,
Lrüp-
,
:

K
2)1» ( J^ j V i41_j )
ooj 1
ü ^ y 1 \Lsjjr (• •) — 1

< llllt ') :


yJ 2j r ll O^» : (JÎ> 4 (j
'
Ö jlb U C 4 \J!» J ^i.1 JC < A_.' I 2/C
LJ-I
(jl
r ' * * *\
' * *
+ " -
*

CL'i'ojJ *0^ — :
*•' VI «Â.A yO.4
(J, )3
V<1^V 1 I»
4

aâ* : *,v= 2fe 2)t» •


cj ; di
i' 3 i'üirv 4 a
;
s cJj (3i' /_J' 1 ko f^~y

£? o) j . o' j - û}»- jçjâ *il 2i Ürl3 •


* c ^-"3 •
V ol j'\ ^.ü)

• J j-J £0^3
4 — ( ) : Târik ibn ihâb öyle dedi : Yahûdîler Umer’e
hitaben :

— Eer u kemâle erdirdim, üzeriniz-


âyet «Bu gün sizin dîninizi
deki ni’metimi tamâmladm ve size dîn olarak Muslimanla rzâ ver-
dim» (el-Mâide: 3) âyeti biz Yahudi cemâati üzerine inmi ve biz de onun
. : : \

kîtAbut-tefsîh 579

indirilmi olduu günü biliyor bulunsaydk bu günü muhakkak bir bay-


ram edinirdik dediler. Bunun üzerine Umer :


Ben onun indirildii günü, sâat ve indii zaman Rasûlullah’n
nerede bulunduunu kafi olarak bilmiimdir. O âyet, biz Rasûlullah ile
beraber Arafât’da bulunmu halde iken cem’ gecesinde 2 indi dedi.

‘ 1~ A O
^ 4
cr-i:»
«- +
>.' *->
*
jc d
*
j**>: * ^U^ i — 0

°
! 1
!_ : JÛi jJl i tü'* ‘V • ^

^ : ÎJ^ î *>'\ Is^j :


^; c (* i î» üse’V < 2 i cJ J ' ll.l-e j) . \^yju

*^V (Ji : JÛ» . lio


r
^VI ^ o -i" lj °

.<i j -ulA j Jf _/ •
_/ j . <-s *z«»b <_5^

— 5 Târik ibn ihâb öyle dedi Yahûdî Tâif esinden


( ) : :

bir kimse Umer’e geldi ve :

— Ey Mu’minlerin Emîri! Sizin Kitâbmzda okumakda olduunuz


bir âyet var ki o âyet biz Yahûdîlere nâzil olmu olayd, onun indii
günü muhakkak bir bayram edinirdik dedi Umer: 3
.


Hangi âyetdir? diye sordu. Yahûdî

«Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni’metimi ta-
mamladm ve size dîn olarak slama rzâ verdim» (el-Mâide: 3) âyetidir
dedi. Bunun üzerine Umer :

— Ben onun nâzil olduu günü, olduu mekân muhakkak bil-


nâzil
nekdeyim. O, Rasûlullah üzerine Arafâf da cumua günü nâzil oldu dedi 4 .

2. Leyle tu’ l- cem’ Müzdelife gecesidir. «Biz cumua günü Arafât’da bulunuyorduk» sözü ile
f

de maksad budur. Çünkü cem’ gecesi Arafat gününün akamdr. Buna göre «cumua
gecesi» kavli ile kasdedilen, cumua günü olur. Umer’in maksad da Biz o günü iki :

vech ile bayram edinmiizdir Arafe günü ve cumua günü. Bunlardan her biri müs-
:

limanlar için bayram günüdür demek oluyor (Nevevî).


3. Bunu söyleyen zât, Kâ’b el-Ahbâr’dr. O zaman daha iymân etmemidi.
4. Umer’in cevâb suâle uygun dümemi gibi zannolunabilirse de uygunluu, lisân incelik-
lerine vâkf üç vecihle zâhir olur
olanlara
a. olduu için bayram gecesi nâzil ol-
Ayet, arafe günü ikindiden sonra nâzil
mu, yahut nuzûlü hemen bayram tahakkuk etmi demekdir.
ile

b. Cumua günü olmudur ki o gün muslimanlarn her hafta tekrar eden bayra-
mdr.
c. Arafe gününün kendisi de bayramdr. Nitekim bu hadîs, Ishâk ibn Kubaysa

rivayetinde: « -4* ^ ^ pfm = Arafe olan cumua


gününde nâzil oldu. Cumua da, Arafe de — Allah’a hamd olsun — bize bayramdr»; Ta-

bcrânî’nin rivayetinde : « a :* ^ ^ = ikisi de bize bayramdr» denilmidir


ki gerek son iki rivâyetdeki sarâhata, gerek metindeki ifâdeye nazaran suâle uygun
eevab verilmi demekdir.
A i «
SA”lH-l muslîm
58Ü

:.Hi) 2 & 6 J> S ^ « jü* i\ Cr» (^W-'V


t
y&j*- U& 5 ^6-
«i
«s SsA Ar} •
û c r* jl • ^*3 6 l
(
• 5 '

•ja yfo >r^v ji yî- 6i5 : ^ y 3t *-t i jîfjn s.'

• j j*> J 6JCr î* 9' :


!
6^ 3' V.
: [r/.u»/] i (i‘->*
»6^31 o?

.
cr)
6/-6 6 k r
>
S\ & \£j j? ü\ ^_ .3 ^l-A ! • • j&ti&’fe

Or^ li* 1
jX.J *A ^kri- l
>
^ 0* ^ '-A1 * * ^ 1)4 V^Ar*

^
* Crr 1

.
, ,U61
^ p L- U .jüp. a \yjj l
.
j3ÜM
*
0r > rAv\ X :; xs «j| io.-jiS r;&j o-û ol y : &C ’J& : iyj$
ALJ jk J JrXlîl j ’JX £j Of* ^ J» ‘ *^' J ^ :
tfci >
. [NTv/*u»/t] ^* }*£-*' j\ jj^t'yj or yy y

: y» 'il 3& 6 " j jVi V V» ‘ w\üO*1 j ’jx <: 1 i (jü "61 tfiM j : cJk

.
[r/‘U'/t] *16)3 ^ *^-~j '—*k> u y^Lû {_^ü3 ^uju v ûi y*®- o^j

<6ll' Âlt j i
o* jXl-J ji jjri'j j •
(S >-Vl <l V' j 63 Üjîj : ijtî

(J u6 15*^ j
k i j\ 3
_.
juLij jLn yj.* j jXj tjn>- i jjao- ^ jo^Lr jn

' -»
**

1
JuA>.
?
A^-r ^
r * - •' .• .
jsA\j
^« 1

\ J
/ -*

S
^> Jûm}
• ' \*
U :^
-
. A : -?-
•' ^ v *.
•"' t
iJ
*
1
^
»jU-l
?V > * V Lvj
a* 1 « / \
(••*)
/
" ) • 3 ^ - \

l jla^" V j3 yjf 615 :


A' 36 ^ \ i J^P J \ J)^\ 6 Oc ' ‘ (T;^ Oc
,
j>‘ ^ ./4% : . UM ^ 'Ji y, i6 iCj . uö 4
. juhj Jvdio^-ii 14

6 (3018) — Urvetu’bnu’z-Zubeyr öyle haber verdi Ken- : :

disi, (teyzesi) Âie'ye, Allâh’m : «Eer yetim kzlarn haklarm gözete-

miyeceinizden korkarsanz size halâl olan kadnlardan ikier, üçer, dör-


der nikâh edin. Ve eer bu sûretde adalet yapamyacanzdan korkar-
kItAbut-tefsIr 581

sanz, o zaman bir tane veya milkiniz câriye aln. Amamanz için bu
daha muvâfkdr...» (en-Nisâ: 3) kavlinin tefsirini sordu. Âie (R) öyle
cevâb verdi : Ey Kz kardeimin olu! Âyet.deki yetâmâ (= yetîmeler)
ile murâd olunan, öksüz kzdr ve vesâyeti altn-
ki o, velîsinin velâyet
da bulunub mal hissesinde velîye ortak olur. Ve onun mal ve güzellii
velîsinin houna gider. Bu cihetle (o sene) velîsi onu mehrinde adâlet
etmeksizin ve bakasnn o kza verdii kadar mehr de vermeksizin
onunla evlenmek ister. te (bu âyetde) o çeit velîlerin velayeti altn-
daki yetîm kzlar, haklarnda adâlet ve onlarn mehirlerini en yüksek
mikdârna yükseltmedikçe nikâh etmeleri nehy olundu ve bunlardan
baka kendilerine halâl olan kadnlardan nikâh etmeleri emredildi.
Urve dedi ki Âie (rivâyetine devâm ederek) öyle dedi Kadn-
: :

lar hakkmdaki bu âyet nazil oldukdan sonra insanlar, Rasûlullah’dan suâl


sorub fetvâ istediler. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allâh âyeti u
indirdi «Bir de senden kadnlar hakknda fetvâ istiyorlar. De ki On-
: :

lar hakkmdaki fetvây Allah veriyor Yazlm haklan olan mîrâs


size :

kendilerine vermediiniz ve nikâhlanmay istemediiniz öksüz kzlar


hakknda, o madûr çocuklar hakknda, yetimlere insaf ile bakmanz
hakknda, Kitâbda yüzünüze kar okunub duran âyetler var, daha da
hayra dâir ne yaparsanz üphe yok ki Allah onu da hakkyle bilicidir»
(en-Nisâ: 127).

Âie öyle dedi Yüce Allah’n «Kitâbda size okunmakda olan»


: diye
zikretmi olduu birinci âyetdir ki Allah onda «Eer yetîm kzlar : hak-
knda (adaleti yerine getiremiyeceinizden) korkarsanz, size halâl olan
dier kadnlardan ikier, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin...» (en-
Nisâ: 3) buyurmudur.

Âie (rivâyetine devamla) der ki : Dier âyetdeki Allâh’n : «Nikâh-


lanmalarn da beenib istemiyorsunuz» (en-Nisâ: 127) kavli, velâyetin-
deki öksüz kzcazn mal
ve güzellii az olunca velînin onun nikâhna
rabet göstermemesidir. Bu, mal ve güzellii fakîr olan öksüz kzlara
rabet etmediklerinden dolay malna ve güzelliine rabet ettikleri ye-
tîm kzlar adâlete riâyet etmedikçe nikâh etmekden yetimlerin velîleri
nehy olundular.

( ) Buradaki râvî de Urve’nin, Âie’ye, Allâh’m «Yetîm


: :

kzlar hakknda adâleti gözetmiyeceinizden korkarsanz...» (en-Nisâ: 3)


kavlinden sorduunu haber verib, Yûnûs’un Zuhrî’den rivâyet ettii (6
rakaml) hadîsi gibi rivâyet etmidir. Hadîsin sonunda Mallar ve gü- :

zellikleri az olduu zaman, velîlerin yetîm kzlarla evlenmeyi istemedik-


leri için, fkrasn ziyâde etmidir.
# y W

582 SAHÎH-1 MÜSLM

pLiA b‘Â . ol_ j»\ LrÂb Y& : . j’.lj


j i j- (•••) —V
J»-
jl'j cJ j I
:
j jl *^öâ>- jj j : «1^ ^ < Â-ljle *yc < A. 1

• ^ -*»-1
y cr*^5 • t)'** C*î3 • Ç-Ajj ^ J jaj <Eâ 3I "Vl

^yCjLU 'pÇjii J0‘ j ijL-i- v j\ yL j) 3ö : .


^j ^ ^
. V. ^ *11 .jji y>'j . «5Û ot‘ C a :
' . «d»

7 — ( Hiâm, babas Urve’den, o da Âie (R) den


) : Bize :

öyle tahdîs etdi «Yetîm kzlar hakknda adâleti gözetemiyeceinizden


:

korkarsanz...» (en-Nisâ: 3) kavli husûsunda Âie: Bu âyet unun hak-


knda nazil oldu ki, bir erkein yannda bir yetîm kz olur ve bu erkek
onun ve mîrâscs bulunur. Yetîm kzn mal var, fakat o erkekden
velîsi
baka onun müdâfaa ve nikâhna delâlet edecek bir velîsi de yokdur. te
yegâne velîsi olan bu erkek onu, malna tamâan, malna itirak etmek
için, kimseye nikâh etmez, men’eder, ona zarar verir ve onunla iyi muâ-
eretde bulunmaz. Binâenaleyh Allah Teâlâ «Eer yetîm kzlar hakkn- :

da adâleti yerine getiremiyeceinizden korkarsanz size halâl olan kadn-


lardan ikier, üçer, dörder nikâh edin.» (en-Nisâ: 3) buyurdu ki Size :

neler halâl kldm, bak da ziyân ve zarara düürecein yetîm kzcaz u


brak! buyurur.

Cf 1
tr-'. \
öc û 6-
<-> •A c
t k x^- . (j \ ö y^\ ,y.l Kisl# ~A
cZ ûrJ J ^ ÂLilI <j v-jbSClll
^ Uj : j>*
J i Â-lîlc-

J îfyiA lû* jj5dr . j IzJ j \ : cjt» .


Jy* j\ ojyjj
t&i v; tez ii te a\a j . te} o >;£:>.
\
.
f"
tez ö y f

^ *~ (. )den : Âie
«Yazlm haklan olan mîrâs (R) :

kendilerine vermediiniz ve nikâhlamay istemediiniz öksüz


kzlar hak-
knda, madûr çocuklar hakknda ve yetimlere insâf ile bakmanz
hak-
knda Kitâbda yüzünüze kar okunub duran âyetler var..» (en-Nisâ:
127)
kavli hakknda Âie öyle demidir Eu âyet u
yetîm kz hakknda in- :

dirildi ki o, bir erkein yannda olub o erkein


malnda ortakl bulu-
nur. Erkek hem onunla evlenmeyi arzu etmez
ve hem de onu bakasyle
de evlendirmeyi istemez. Ve o yetîm kz evlenmekden
men* eder. Artk
ne kendisi o kzcazla evlenir ve ne de onu bakasyle
evlendirin
' 1

KTABUT-TEFSÎR 583

*
^ L ‘ ^ Oc 4 *î! ^
ûc f
^ Jî*1 ^ \
y, i t* -L>- . »^. jT"*_y |-
l^^ g ( • •

)
— ^

1#1J •
J3:!^ 0^5CL" <1-111 1 : cJi . a._ VI u>lj» »IUI ,J d.'

* \
*" <^T' I '• Ç*"” V *•
î • ' ^ ' • -.' * 'M
• ’ i' 11' •

l) •
® Jl i ^ ,£> " ^
*
*'•
^+ *•-# «X* 01
- • •* * >
#

. CLii ju j ür>ui yi-j ;*Ç4


.

9 — ( ) : Âie (R) den : «Bir de senden kadnlar hakkn-


da fetva istiyorlar. De ki Bunlar hakkndaki fetvay size Allah veri- :

yor : Yazlm
haklar olan miras kendilerine vermediiniz ve nikâhla-
may istemediiniz öksüz kzlar hakknda, madûr çocijklar hakknda,
yetimlere insaf bakmanz hakknda Kitâbda yüzünüze kar okunub
ile
duran âyetler var...» (en-Nisâ: 127) âyetlerin tefsiri husûsunda Âie öyle
dedi O, öyle bir yetim kzdr ki, bir erkein yannda bulunur ve muh-
:

temilen o erkein malnda hatta hurmalkda ortak bulunabilir. Erkek


hem onunla evlenmeyi arzu etmez, hem de onu kendi malnda ortak ola-
cak baka bir erkekle evlendirmez. O kzcaz evlenmekden men’ eder
durur 5.

\* • ••
•\* •' - ' * *• !•<. >*,»„/
i *!-
'
Cf ‘
**
t
r*
1 -* û* ^
'.r f'.*
u> x>- . 1 j
*
^x->
*
y I
\_jy

(r • ^ a)
.

— ^

Jlj j 1 : [</»Ui/] J.5"^ lll» I^» : «1


j 4 ÂJLîlp
^
. ^ 'jjrt; *j‘
ÇK ^ fil
. 3 ^A ^d ju

5. Bu hadîsler ve içlerinde zikredilen âyetlerle anlatlan Câhiliyetde Arablar durum udur :

arasndaki teamüle göre bir kii velayet ve vesayeti altndaki öksüz kzn üzerine ma-
lahn atarsa örfen «bu kz benimdir» demek olur, kzn velîsinden baka bir kimse
artk onunla ebedî sûretde evlenmeye tâlib olamazd. Velî olan kii, kz güzel olur da
kendisi nikâh etmek isterse, nikâh ederdi. Ve kezâ, emsâli arasndaki teâmüle göre
takdîr ve ta’yîni lâzm gelen mehri vermezdi. Bununla beraber kzcazn mîrâsla sâhib
olduu maln kendi mal ile birlikde idâre edib gelidirerek kendisi istifâde ederdi, ök-
süze bir ey vermezdi. Kz güzel olmaz, veya dulu nikâh etmek istemezse bakas ile
evlenmesine mâni* olurdu. Arablar arasndaki çapulculuk âdetinin eseri olarak bu yolda
vesayet altna giren öksüz kzlar çok olurdu. Bir velînin velâyeti altnda on, on bee
kadar öksüz kzlar bulunduu olurdu. Velîler bunlarm hepsini veya arzu etdii mik-
tarm pek az mehr —vefatnda malna vâris olmak için— nikâh edebilmek hakkm
hâizdi. Mallarnda da diledii gibi tasarruf ederdi. Nikâh etmediklerini bakalarma ver-
medii gibi malma bir an evvel vâris olmak için, türlü ikencelerle ilerde kulla- ar
nrlard. te bu hadîslerde zikrolunan âyetlerle bu, insâfa, adalete aykr olan âdet ya-
sak edilmi, öksüz kzlar güzel olsun, olmasn, zengin olsun, olmasn musâvî ve âdil
bir muâmeleye tâbi* tutulmulardr. Bunlarn emsaline göre mehr ta’yîn edilerek nikâh
olunmalar, mehr tesmiye edilmeden nikâh olunanlarn mehri misle nâil olmalar ve
mallarnda âdilâne tasarruf edilmeleri emrolunmudur. Hz. Umer bu emr ve nehyin
tatbîkmda yetîm velîlerine cebrî tavsiyede bulunarak Velâyetinizdeki öksüz kzlar gü- :

sel ve zengin ise bakasna veriniz, deilse kendiniz nikâh ediniz der idi.
J ]

584 SAHÎH-1 MÜSLM


10 — (3019) : Âie (R) den : «Ve yetimleri nikâh çana er-
melerine kadar gözedib deneyin, o vakit kendilerinden bir rüd hisset-
tiniz mi hemen mallarn kendilerine teslim edin. Büyüyecekler de elle-
rine alacaklar diye omallar isrâfla yemee kalkmayn. htiyâc olmayan
tenezzül etmesin. Muhtaç olan da merû’ sûretde bir ey yesin...» (en-
Nisâ:- 6) âyetinin tefsirinde Âie : Bu âyet yetimin ilerini gören, maln
slah ve muhafazaya me’mûr olan yetim velîsi hakknda, bu yetimin ve-
lîsi muhtâc olduu zaman o maldan ma’rûf veçhile yiyebilecei hakknda

indirildi demidir.

'{/ * c E*Â>. (•••)“ NN


^.\ .

cJ [v/'LJ'/O < Lü»!— xi» ille 'j£ : Jhj

«H j jj 'j£ M «li
. t t C.\:£ V- ~ j\ j 'd\ 3 3 ;

11 — ( ) : Âie (R) den: «...Velîlerden kim zengin ise ye-


timin malm yemekden afif kalb saknsn. Kim de fakir ise o halde örfe
göre bir ey yesin.» (en-Nisâ: 6) âyetinin tefsirinde Âie Bu : âyet, yeti-
min muhtâc olduu zaman, yetimin malndan mikdârna göre me-
velîsi
rû sûretde nail olmas hakknda indirildi d midir.
( ) Burada da Hiâm bu isnâdla ayni hadîsi tahdîs et-
:

midir.

* <-»
*
\
^
Mjia
^
jUÂ. (j

\.c . •*.-
rçC. jj• l (j• Jkj y l (r*x •) — \ Y
,J
ocij ili
'

'f-'-t ü*/* j f% H :
tl’rj > i'j 3 ‘

N
. v5-Xllll d) â • [' ’/v' >V»/rr] C»*» j

12 — (3020) Âie (R) den Âie Aziz ve Çelil olan Al-


: :

lâh’n : *0 vakit onlar hem üstünüzden, hem altmzdan size gelmilerdi.


O zaman gözler ylm, yürekler grtlaklara dayanmt ve siz Allah’a
kar türlü zannlarda bulunuyordunuz» (el-Ahzâb: 10) âyeti hakknda :

Bu hal Handak harbi günü oldu demidir.

i
^
£?!£ . oU.il. J *
1x1 .VIjl 2 *
j\ (r-r\) — >r
^ » * -*

C- J- 1 : V'. [\ t a/*LJ'/i Uöl j\ I jjdJ


^ dj\î il^»l jji : <dlc ^c-

< ^5Cl~4i i V : J •
Vt^ ^ Jk - t d iljJl (j

* •*-* vü s* •
Dr J ^ 3
» ^

KTABU'T-TEFStR 535

13 — babas Urve’den, o da Teyzesi


(3021) : Bize Hiâm,
Âie’den tahdîs etdi. Âie (R) öyle dedi «Ve eer bir kadn kocasnn :

serkeliinden veya yüz çevirmesinden endie ediyorsa bir sulh ile ara-
larm düzeltmelerinde kendilerine bir günâh yokdur. SULH HEP HAYIR-
DIR...» (en-Nisâ: 128) âyeti öyle bir kadn hakknda indirildi Kadn, :

bir erkek yannda oluyor ve erkein o kadnla suhbet ve hayat arkada-


l uzuyor, neticede erkek o kadn boamak istiyor. te böyle olan ka-
dn kocasna Sen beni boama da beni yannda alkoy, buna karlk
:

sen benden yana (ya’nî benim senin üzerinde olan kocaln gerekdir-
dii haklardan yana) serbest ol! der. Böyle bir anlamann £evâz için
ite bu âyet nâzil oldu.

j>'j* J 4
jt t \ 'je.
^
1, 1*
j I
fy \ (...) — N i

• J IzJj : Aj» . jl ijjJL 'ja osû iTJ.I jl 5 : ^ jc

. j\ . "ijj 'Çj [ji JjCj} 4 V jl VAi 'Aç 'ojSCs


V,. . ^'J\
m

14 — ( ) : Âie (R) den, Âie : «Ve eer bir kadn koca-


snn serkeliinden veya yüz çevirmesinden endie ediyorsa bir sulh ile
aralarn düzeltmelerinde kendilerine bir günâh yokdur, sulh hep hayr- ,

dr...» (en-Nisâ: 128) âyetinin tefsirinde


öyle bir öyle dedi : Bu âyet
kadn hakknda indi ki, bir erkek yamnda bulunuyor ve oluyor ki kad-
nn suhbeti ve çocuu varken erkek o kadndan, fazla bir beraberlik ve
hayat arkadal istemiyor. Kadn da bu kocasnn kendisindeh ayrlma-
sn istemiyor. Bu durumda kocasna Sen benim hakkmdaki vazifele- :

rinden serbestsin! der.


" • * *
. • • " / \.~" m • y • * + 0 » —
H * ‘
*

'
J e ‘ • J S
I

j \ c
|

y.
I

1
I


J
| .

(r • t y) — \o

• Â-» •
ur
11
»A 'i A 4 '
' 1
0 1 >. : J cJU
^
V.ü /
* ^ <, *•
. iû^y il’*
,
yl* Lrl; . t* A>-

15 — (3022) : Urve dedi ki : Âie (R) : Ey kzkardeimin


olu! Onlar Peygamberin sahâbîleri için Allâh'dan mafiret dilemekle
me’mûr olmulard. Fakat onlar sahâbîlere sövdüler! dedi 6 .

C. Kadî IyVJ der ki Zahir : olan, mu’minlerin annesi Aie bu sözü, Msr halknn Usrtan
hak*knda söylediklerini, am ehlinin Ali hakknda söylediklerini, Harûriyye frkasnn
: — !

58G SAHH-! MÜSLM

( ) : Burada da H:~âm bu isnâdla yukarki hadîs gibi rivâ'


yet etmidir.

^jç. -k-.z. L*a>- .


,j i kfÂ*. .
‘isjç-1' Cj «il jÛ-c r * Tr )
(

Jli \ Y »Â.» j ^
ÂijCll! JaI >—al;^-î : Jii t _£*»
•*
"*
• *
A.»—
'
/.t t jL’AlI *jl
-- *• •

^ ) J ^ * î - - r ^ ^ ^ t

. J j* IU cJ J» -* 4 ) : Jv2 il
r dili ^l!c J/l
c. d>- ji j
^«>-


»,
^ î **—* ^
y
16 — Saîd ibn Cubeyr öyle dedi:
(3023) Kû e ehli u, :

«kim bir mu’mini kasden öldürürse cezâs, içinde ebedî kalc o.mak üze-
re cehennemdir. Allah ona gadab etmidir, ona lâ’net etmidir ve ona ,

çok büyük bir azâb hazrlamdr» (en-Nisâ: 93) âyetinin hükmü hakkn-
da ihtilâf etdiler. deveme binib Bunun üzerine ben, bn Abbâs’n yanma
kadar gitdim ve bu âyeti ondan sordum. bn Abbâs (R) Andolsun ki :

indirilen âyetlerin sonu indirilmidir. Sonra da bu âyeti hiç bir ey nesh


etmemidir dedi.

Ü £&* : Vfe •
jli»
ü)j Jîil J \lsjf j (...) — W
. illiyi Û4 : , ti Gfo. : iLf Vt- 'l}\ tyi \ . .
--
31
•I S • I

• J J* l i* jj-l
c C.J J-' :
yi; û O-iY I
^

-'/ IU >r y C'i :
/ÛlCüO. J5

17 — ( ) de cemîan Bize : Buradaki iki tarîk râvîleri :

u’be bu isnâdla tahdîs etdi dediler. Punlardan Muhammed ibn Ca’fer’in


hadîsinde ndirilenlerin sonunda indirildi, ifâdesi vardr. Nadr’n hadî-
:

sinde ise : Bu âyet muhakkak indirilen âyetlerin sonuncusundandr, ifâ-


desi vardr.

hütün sahâbîler hakknda söylediklerini iitdii srada söylemidir. Aie’nin iaret


etdii
istifar etme emri ise Allah’n kavlidir u
« Ve’llezîne câu inin ba’dihim ye külüne
:

RABBENA’GFlR LENÂ HVÂNÎ’LLEZÎNE SEBEKÛNA B’L-YMAN VE VE L


LÂ TEC’AL FÎ KULÛBNA ILLEN LÎLLEZNE ÂMENÛ RABBENA ÎNNEKE, RAÛ-
FUN RAHM = Bunlarn arkasndan gelenler öyle derler Ey Rabbnuz bize ve iymân :

ile daha önden bizi geçmi olan (dîn) kardelerimize


mafiret eyle! ymân etmi olanlar
için kalblerimizde bir kin brakma. Ey Rabbmz! üphesiz k sen çok re’fetli, çok mer-
hametlisin» — el-Har: 10— (Nevevî).
^
kîtAbut-tefsîk 587

V- • j**: O -Çit : VÛ .
jl^ 'J V* 3 ^ JUrf (••)“ >A

yy^ û yÇ* y' 3U o\ ^y. y û-’O


c t 11 a :
c
y J*' :
36 /:>-
y a-I < j_yA3

Oc
'»Lf O—*
->
2 •

y 3
U V* *•

• •*>'>=»
3-^ [>*J y-i : VI

[va/j ;
j'/» • jjt vj ^' r >yy Vj i«jj
j ^ciyyjij : if VLâJâ


J A ü 3Jy
' : 36
^ (, )
: 'Saîd ibn Cubeyr öyle dedi: Abdurrahmân ibn
Ebzâ bana Abbâs’dan bn
iki âyeti sormam emretti u :

a. «Kim bir mu mini kasden öldürürse cezas, içinde devaml kalc


olmak üzere cehennemdir...» (en-Nisâ: 93). Ben bu âyeti bn Abbâs’dan
sordum. bn Abbâs Onu hiç bir ey nesh etmedi dedi. :

b. «Ve onlar ki Allah’n beraberinde dier bir Tanrya duâ etmez-


ler, Allah’n haram kld
nefsi haksz öldürmezler ve zina yapmazlar.
Her kim de bunlar yaparsa ar cezaya çarpar» (el-Furkân: âyetin-
68)
den sordum irk ehli hakknda inmidir dedi.
:

y ‘ y.\ • yu/ o Jjj*

: 3^ i
j} Jt- ‘ t> A;»- jc i j+}*W J JjU'.A JC jLo V'jU \
( )

yy : 3u v J! o*- 1
Ol j v ûjjij : i' vi.jl
:
3^ > ^ 3^ t* iyrij (*y»- yit Os ^>3 yi üâc jj 3 f^C-y *&

* v* <31 [
v ,
/j>î> j, / T «] uju y /3 o -*
'3 0" 3* vi

^ V'y * «
/*
. te 3 r ^-y j jî-3 y: di s 3i

^
Allah’n
Abbâs (R) öyle dedi
( ) «Ve onlar ki • bn :
u :

beraberinde dier bir tanrya daha duâ etmezler. Allah’n haram


kld nefsi haksz öldürmezler ve zina yapmazlar; her kim
de bunlar
yaparsa ar cezaya çarpar. Kyâmet günü de azâb katlanr
ve içinde
hor, hakir, ebedî braklr» (el-Furkân: 68-69)
âyetleri Mekke’de nâzil
oldu. Mürikler: Bizler Allâh’dan saptk ve Allah’n harâm
nefsi kld
öldürdük ve bütün fâhielikleri ilemi olduumuz halde slâm
dîni bize
hiç bir fâide vermez dediler. Bunun üzerine Azz ve
Çelil olan Allâh :

«Ancak, tevbe ve iymân edib iyi amelde bulunanlar baka. te Allah


bunlarn kötülüklerini iyiliklere çevirir ve Allah Gafûr, Rahimdir...»
(el-Furkân: 70). âyetini indirdi.
bn Abbâs : Amma slâm dînine giren ve onun hükümlerini ve katlin
)

588 SAHlH-î MUS' m

harâm klnmasn akledib bilen kimse, bundan sonra insan öldürürse


artk onun için hiç bir tevbe yokdur dedi.

'jij
^ Efü : vfc . tipi >. 3 Jzyij ,-.u
t
s j»
• i* 1

i
}
(...) -v •

cA» : Jλ < j^>~ <j u.»- jc • j j O


i ‘V.-lîH a»- .
4 ^ Cj\ û 6,
(
A.«— (j 1

: J-ll <_ V' »Â.a < ; lc Ojûi Jfc .V :Jλ ? <*


^y îj*“* ür*J' ;
cr^t 6 ctV
'

: 36 ,rv j jL v 'i,
f > ji o jci; Yj >T £h «i
^ j/j>: v âi j
. ûu. : *ji>'* liü v;-j : ‘b il VT Ç:îü Vs£r Vf;*-» .

. Lir ^ VI : öû’Jal j JI i VI .Ü if'jî* Ji VJJ j j

20 — ( )
R
.. ^aîd ibn Cübeyr dedi ki Ben bn Abbâs’a:
: :

— Kasden bir mu’mini öldüren kimse için tevbe var m? diye sordum.
bn Abbâs :

— Hayr, onun tevbe yokdur dedi. Ben de ona kar Furkan sû-
için
resindeki u âyeti sonuna kadar okudum «Ve onlar ki Allah’n berabe- :

rinde dier
tanrya daha duâ etmezler, Allah’n harâm
bir nefsi kld
haksz öldürmezler ve zinâ yapmazlar; her kim de bunlan yaparsa ar
cezaya çarpar. Kyamet günü ona azâb katlamr ve onda hor, hakir ebedi
kalr. Ancak tevbe ve iymân edib iyi amel ileyenler baka. Çünkü Allah
bunlarn kötülüklerini iyiliklere tebdil eder. Ve Allah çok mafiret edici,
çok merhamet eyleyicidir» (Furkan: 68-70). bn Abbâs :

— Bu Mekke’de nâzil olmu olan âyetdir. Onu Medine devrinde


|

nâzil
olmu bulunan u «her
kasden öldürürse cezas içinde kim bir mu’n^ini
ebedî kalc olmak üzere cehennemdir. Allah ona gadab etmitir, ona lâ’-
net etmidir ve ona çok büyük bir azâb hazrlamdr» (en-Nisâ: 93) âyeti
neshedib hükmünü yürürlükden kaldrmdr dedi 7 .

7. bn Abbâs’a göre Islâma girdikden sonra kasden bir mu'mini Öldüren kaatil çin tevbe
yokdur. O, Allah’n: « Her kim bir mu'mini kasden öldürürse eezâe, içinde ebedî kalc
olmak üzere cehennemdir » (en-Nisâ : 93) âyeti ile ihticât etdi. çte bn Abbâs’dazi me§-
hûr olan görü budur. Yine ondan böyle ibr kaatil için tevbenin var olduu ve onun
da mafirete mazhar olmasnn cevâz rivâyet edilmidir. Bu görüün de delili : «Kim
bir kötülük yapar, yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’ dan
mafiret isterse o, Al-
lah’ çok mafiret edici, çok merhamet eyleyici bulur» (en-Nisâ: 110) âyetidir.
bu te
ikinci rivâyet bütün ehl sünnetin, sahâbîlerin, tâbiîlerin ve onlardan sonra
gelenlerin
mezhebidir. Selefin bazsndan bu görüe muhalif olarak rivâyet edilen görüler, talîza •

ve katiden sakmdrmaya hamledilmidir. Haddizâtmda Abbâs’n, birinci görüüne bn


hüccet olarak kulland en-Nisâ: 93. âyetden de mu’min Ölâh l
ÜliH £ehennfâae mu- k&
halled kalacana bir tasrîh yokdur. Orada ancak kaatilin cezâsuun
cehennemde kalmak
olduu hükmü vardr. Bundan ise kaatilin muhakkak bununla cezâlandrlaca hükmü
lâzm gelmez. Bu meselenin takriri ve âyetin ma’nâsnn beyân KTABUT-TEVBE’de ’

geçmidi. Allah en iyi bilendir (Nevevi).


J (

KTABU'T-TEFSÎR 589

Râvî Abdullah ibn Hâim’i rivayetinde bn Cubeyr Ben Furkân sû- :

resindeki u
«ancak tevbe ve iymân edib iyi amel ileyenler baka. Çün-
kü bunlarn kötülüklerini Allah iyiliklere tebdil eder. Allah çok mafiret
edici, çok merhamet -eyleyicidir» (el-Furkân: 70) âyetini tilâvet ettim de-
midir.

:
j *'
J-e
' \\.
JU
\
)
A.*-
%••***
<jr
> •- * .

x.
>* \ '•
'
j
f
\
>•
<j JL> y\
^ m
,
• .

(r-rt)
.

— \\
»• •>' .

l;
c ‘ c/ ^ O* y. ^ ^»-1 • : jl^>- V' ^ J»*l

•j j~- ji-\ ( iSj-*-"


: ü/j* ü} \l • Lft» ‘ ü «Â)l J>.~c ür «il jÛ-c

. : $ .
gi\j l >• |L ISI . : ÜS Cf f
'
Vjy t jT^l ^ Vjy
'^"
* :
j*. 73 • î^ :
»i.' >. bj Ji
7

illiyi lÂ.^ ^^1


. «
<
i;' i:
I • D; o*4 LAî> j (••)

cl/l
^t c ÎJ> j
• :
J*. : •

"JJ-* :
tJ^i

21 — (3024) : Abdullah ibn Abdillah ibn Utbe dedi ki : bn


Abbâs (R) bana :

— Sen Kur’ândan bütün olarak nâzil olan son sûreyi biliyor musun?
diye sordu. Ben :

— Evet biliyorum Z Â CÂE NASRU’LLÂH VE’L-FETHU sûresi- :

dir dedim. bn Abbâs :

— Doru söyledin dedi.


Ebû Bekr ibn Ebî eybe’nin rivâyetinde :

— Hangi sûredir biliyor musun? dedi de «sonuncu sûre» sözünü söy-


lemedi.
( Burada Ebû Umeys, bu isnâdla yukarki hadîs gibi ri-
) •

vâyet etdi. Burada da râvî Son sûre demidir. Bir de râvî isnâdda Ab- :
:

dulmecîd demi de, Abdulmecîd ibn Süheyl dememidir.


t 51 *.
*' ’* * ‘ •»'
A-a'lj
. r*
jr-f'^.l
1
•*.*

o
» «-• 1 -
A -:V“ lP
1 >• X -5*.' L
.

r * Yo )
,

— TT
i »Uac < j t3l-«~ î'
_^»-l : ol 'j>- VI . LTa>- : JÜ (öV JiiUlj _
( |

. jCl-lc. ^_.J,: jb»


,,
. VI Â.
r c.
,J
^
(j^lULll
^^ r î' j)
^
: "JÜ .

^
ürl
*

. [m Mj'/î] c— I
" jr^CLj^ j)\ IJ^â" V3 :ol t» • <-*--»)l dk'' l_jÂ>-l
5 * ^ilî»

.
c
^L)l : J Uyj
59U SAHlH-î MÜSLM

22 — (3025) bn
Abbâs (R) öyle dedi: Müslimanlardan
bir takm insanlar, kendine âid küçük bir koyun sürüsü içinde bulunan
bir kimseye kavudular. O kimse müslimanlara ESSELÂMU ALEY- :

KUM! diye selâm verdi. Fakat o müslimanlar bu selâm veren kimseyi


yakaladlar ve onu öldürdüler de beraberinde bulunan küçük koyun
sürüsünü aldlar. Bu hâdise üzerine u
âyet nâzil oldu «Ey iymân eden* :

ler, Allah yolunda adm atdnz vakit iyi anlayn, dinleyin, size slâm

selâm veren kimseye —


dünyâ hayatnn geçic: metâma göz dikerek —
sen mu’min deilsin demeyin. Allah yannda çok ganimetler vardr. Önce
siz de öyle idiniz. Allah kerem buyurdu da sizleri iymân ile tantd, onun
için iyi anlayn dinleyin. üphesiz ki Allah nc yaparsanz hakk ile ha-
berdardr» (en-Nisâ: 94) 8 .

bn Abbâs bu âyetdeki (seleme sözünü) selâme eklinde okudu.

(3026) : Ebû Ishâk


Ben Berâ’dan iitdim öy-
dedi ki :

le diyordu Ensâr, hacca gidib döndükleri zaman evlere ancak arka ta-
:

raflarndan girerlerdi. Bir kerre Ensârdan bir kimse geldi ve evinin ka-
pusundan girdi. Bu fiilinden ötürü kendisine dedikodu edildi. bunun te
üzerine: «...yilik ve tâat, evlere arkalarndan gelmeniz deildir. Fakat
iyilie eren, korunandr. Evlere kapularmdan gelin. Allâh’a korunun ki
felâh bulasnz» (el-Bakara: 189) 9 .

8. Bu âyetin nuzûl sebebi olarak bir kaç hâdise nakledilmidir. Bu hâdiseler


arasnda bir
tenâfî olmayb hepsi bir mecradadr. Bunun için âyetin nuzûlüne asü sebeb, bu vukû-
atm biribrine yakn bir zaman içinde taaddüdü olmu ve herkes kendi vak’asm
sebeb
bilerek onu nakletmedir ( Hak Dîni, II, 1424-1428).
9. Câhiliyetde Ensârdan bir ksm ihrama girdiklerinde ayet mübrem bir hâcetleri varsa
eve, baa, çadra, kapularmdan girmezlermi de binâ sâhibi olan ehlu medet,
evin sr-
tndan bir delik deler, oradan girer çkar veya arkadan bir merdiven
atar, tamâmyle
aarm; çadr halk olan ehlu veber de çadrlarnn arkalarndan dolanrlarm ve bu
câhiliyet âdetini .birr=hâlis iyilik, sayarlarm. te
bu kabil hâdiselerin biri yukarki
âyetin nuzûlüne sebeb olmu ve bu âdetler, bu iddetler,
bu aksilikler de kaldrlmadr
(Hak Dîni, I, 681).
kîtAbut-tefsîr 591

> /jj tr;ü *>t /' :


jr (n)

üj)^ • c/ -4 c
^
JcV' a (Jr>^ (
r TV ) *~
*

# S" U :
'J » _,'.: o- i o‘ ^ , A £ j ji vk , j** jj J v,
^ ;
bj
[
\ yjj,A\lo v] <il p^üjU jl ly* 1 y Jtü jl< y\:< VI »Â-f- iaj’Ic jl Oy-'.J

-îfe-^v
(1) YÜCE ALLAH IN «YMAN EDENLERN, ALLÂH’I VE HARDAN
:

NEN ZKR ÇN, KALELERNN SAYGI LE YUMUAMASI


ZAMÂNI HÂLÂ GELMED M?...» KAVL HAKKINDA BÂB

24 — Abdullah ibn Mes’ûd (R) öyle dedi Bizim


(3027) : :

musliman olmamzla, Allah’n bizleri «iymân edenlerin, Allah’ ve u


Hakdan ineni zikr için, kalblerinin sayg ile yumuamas zaman hâlâ
gelmedi mi? Onlar daha evvel kendilerine Kitâb verilib de üzerlerinden
uzun zamân geçmi, artk kalbleri kararm bulunanlar gibi olmasnlar.
Onlardan bir çou f âklard» (el-Hadîd 16) âyetiyle bizleri itâb etmesi :

arasnda henüz dört yl geçmidi.

y > y>.; ;
-v j y (*)

a j i;
Jy y\ p J -U>î >
,1 vj’ L>>> (r - ta) — Vû
>

j-vrj .
'Vjli
*
i - -A~>* .
( 'j iiVu» j)

S *
yy -• .

•i*; sV'î -y ; 3ü .
^ i'
• • -

: Ibî i • d-

\x• Li d> j\ ;vji


* -
s** ~T T, t- •

l
r 'i ~ '
.*^V V

\
— « . o Alc
.
V— 1\1 ;
\ • A>- : A» \ »A.A O* .

’-\3

(2)YÜCE ALLÂH’IN «EY ÂDEM OULLARI! HER MESCD :

HUZÛRUNDA ZYNETNZ ALIN...» KAVL HAKKINDA BÂB

25 — (3028) : bn Abbâs (R) öyle dedi : Câhiliyede kadn


çblak olduu halde Kâ’beyi tavâf eder ve Tavâf bezimden dolay beni :

kim ayblayacak! der idi. O tavâf bezi ki onu fercinin üzerine kor ve ;
592 SAHH-1 MÜSLM

«el-yevme yebdu ba’duhu ev kulluhu


fe mâ bedâ minhu fe lâ uhlluhu

= Bu gün onun (ya’nî f ercin) bir ksm yahut tamâm açlyor. Ondan
açlan da ben halâl klmam» beytini söylerdi 10 te bu âdeti kaldrmak .

üzere u âyet nazil oldu «Ey Âdem oullar! Her mescid huzûrunda
:

ziynetinizi aln, yeyin için isrâf etmeyin. Çünkü o (Allah) israf edenleri
sevmez» (el-A’râf: 31).

• JUÎ j (r)

i jJ I jc. \
^-rîr“ (J ' O Jy -J’.'LAî? (r»T\)

- ~ +• ; * ^

j i jû; jS' : 36 ..a jp . jd j -u ^>y Gfc. î'jU :\ Gü .


. (

•jC-ü ji JC; V3 s
> ' J>u. ütü t-56 ^l t'jJ 3>; : 'J jt'Sl jj

(
oV ) Sjfök# **
# ÇM î’^'^ 'M 1 •
V,! i[ »ilil Jf
/

10. Hamaset ve dînî asalet buTat :

Kurey ya Fîl vak’c&mdan evveJ veyahut sonra vukûunu zannetdilm bir bid’at
ortaya koydular ki târihde hums diye anhb dînî asâlet iddiasndan ibâretdir. Bu bid’ata
tutunan kabileler Biz brahim evlâdyz, Harem ehliyiz. Beytin sâhibiyiz, Mekke’nin
:

sakini ve muhafzlaryz, Arab kabilelerinden hiç bir kabile ferdleri bizim hâiz oldu-
umuz bu eref ve i’tibâr hâiz deildir. Binâenaleyh biz bundan böyle Harem hâri-
cinde hiç bir eye ta’zîm etmeyib bütün ihtirammz Hareme hasretmeliyiz... dediler,
Humsa olmayan dier kabilelerle beraber Arafât’a çkmay, onlarla beraber ifâza
dâhil
etmeyi braktlar. Bunlar hacc için, umre için gelen dier kabilelere ve bedevilere mü-
dâhaleye kadar ileri gitdiler. Harem hâricinden gelen herkesin Beyti ilk tavâf Kânur
elbisesi ile ya’nibu asilzadelere mahsûs kisve ile tavâf etmelerini karar altna alb tat-
bik etdiler. Bu kararn neticelerinden biri Kim âdi elbisesi ile gelib tavâf ederse ta-
:

vâfdan sonra o elbiseyi çkarb atmas zarûrî idi. Bu atlan elbiseye styâbu lekâ der-
lerdi ki turfa olmu elbise demekdi. Artk ondan ne sâhibinin ne de bakasnn
fâide-
lenmesi halâl deildi. Kimse ona el süremezdi. Fenâ vezninde lekâ, lugaten hakâret ve
zilletden dolay i’tibâr edilmeyib atlan eye denir. Bu taifenin elbiseleri de içlerinde
günâh ilenmi bir nesne olarak i’tibârdan dümü saylyordu. O kararn ikinci bir-
neticesi de asilzadelere mahsûs bir elbiseyi bulamyan bedevi erkekleri çblak,
kadn-
lar da yalnz önü yrtmaçl ksa iç gömlei ile tavâf etmeye mecbûr edilmesidir. bn
Hiân'n es-Sîre’sinde bütün elbisesinden soyulub bir iç gömlei ile tavaf etmee mec-
bûr olan, bir Arab karsnn hem tavaf edib, hem de metindeki beyti inâd etdii bil-
diriliyor... (bn Ishâk, bn Hiâm, es-Sîratu’n-Neberiyye, hadîsu'l-hums, I, 199-203).
nen âyetler ya’ni slâm dîni bütün bu câhiliyet bid’atlarm ve hurafelerini lav
etmi ortadan kaldrmdr.
KTÂBU’T-TEFSR 593

(3)YÜCE ALLAH’IN: « DÜNYÂ HAYÂTININ GEÇC METÂINI


KAZANACAKSINIZ DYE CÂRYELERNZ, EER KENDLER DE
FFETL OLMAK STERLERSE SZ FUHA MECBÛR ETMEYN...»
KAVL HAKKINDA BÂB

26 — (3029) : Câbir (R) öyle dedi : Abdullah ibn Ubeyyin


bnu Selûl, kendisine âid olan câriyesine hitaben : Git fâhielik yap da
bize dünyalk bir eyler kazan der idi. Bunun üzerine Aziz ve Celîl olan
Allah u âyeti indirdi : «Bir nikâha çâre bulamyanlar, Allah kendilerini
fazlndan zengin klncaya kadar iffetlerini korusun. Ellerinizin mâlik
olduu kölelerinizden mükâtebe isteyenleri, eer onlarda bir hayr bili
yorsan z, hemen kitâbete kesin ve onlara Allah’n sizlere verdii maln-
dan verin. Dünyâ hayatnn geçici metân kazanacaksnz diye câriyele-
rinizi, eer kendileri de iffetli olmak isterlerse, siz fuhâ mecbur etme-
yin. Kim onlar buna mecbur ederse üphesiz ki Allah onlara (o câriye-
lere) kendilerinin ikrâhlarndan sonra da çok mafiret edici, çok Imer- 1

lamet eyleyicidir» (en-Nûr: 33).

' " **
r*

. l:;; = ü 36; üj-Ji.d.U 1:jz j\


«•-
* j\-'£
'

27 — ( ) : Câbir (R) den (öyle demidir) : Abdullah ibn


Ubeyyin bn Selûl’e* âid olan ve Museyke denilen bir câriye ve kezâ
Umeyme derilen dier bir câriye vard. Abdullah, bu iki câriyesini zina

etmeler; için zorlac:.. Bu iki câriye de Peygamber’e bundan ikâyet arz


etdiler. Allah sonuna kadar u âyeti indirdi : «...Dünyâ hayâtnn geçici
metân kazanacaksnz diye câriyeleriniz eer kendileri de iffetli olmak
isterlerse, siz onlar fuha mecbûr etmeyiniz. Kim onlar buna mecbûr
ederse, üphesiz ki Allah onlara (o câriyelere) kendilerinin zorlanmala-
rndan sonra da çok mafiret edici, çok merhamet eyleyicidir» (en-
Nûr 33).:

" Müslim;' C -8
F: 33
s
SAHlH-î MÜSLM

Jr'J*' f/s (J
y/*-* :

^^r 1
.
(O

'ü* < u-*^ û* lt\A »> ^ x> - • ' »> Jy LA* (


r * r -) — TA
/ f^ ' Tl ^ ^.'•'/ **• "*' ' ", •\\ *A
\1\
+ !• \ • I •'' • " *••«' ^ ^ - . « .

J J cX-
l
1* ^'^: c c c
<+r) tft ^.r :
c3 <
û 4
ü 4

J
[°Y/‘i^W'v]L»yl £l
J» jjji
>'
J-l . \jfcj .
\fi-\ IX} O? : L’t •
r^t
£'
dr.. * iMi -r \1 - •
- ha r ’ \ . Vr; t

(4) YÜCE ALLÂF’IN «ONLARIN TAPDIKLARI DA —HANGS :

RABLARINA DAHA YAKIN OLACAK DYE — BZZAT VESLE


ARAYIB DURUYORLAR...»» KAVL HAKKINDA BÂB

— (3030)
28 Abdullah ibn Mes’ûd (R), Azîz ve Celîl olan :

Allah’n u «Onlarn tapdklar da — hangisi Rablarma daha yakn ola-


:

cak diye — bizzat vesile arayb duruyorlar. Onun rahmetini umuyorlar,


onun azabndan korkuyorlar. Çünkü Rabbnn azab korkunçdur» (el-
srâ: 57) âyeti hakknda öyle dedi Cinnlerden bir topluluk musliman :

olmulard. Halbuki daha evvel kendileri, bakalar tarafndan ibâdet


ediliyorlard. Cinnlerden olan bu topluluk slâma girdikleri halde de on-
lara ibâdet etmekde bulunan kimseler yine onlara ibâdet etmekde bâkî
kalmlard.

idi .
p’ej i föi . fcp't z p (...) _u
o ? 36

oj&op, oj\ Ü," i a? j:v. t v. -
»;_j
v;
tr) ’Jl

^
: : ,
<

:
y 'js ^jy îsciiî il»
« '>» /-t
p r> 3/45 cjy ^
^
.
.
.

l> t


Vj" f«v U iyll 41,

A-^- i
f
Ou-*iJw i 4****
^ jA ^ û'
V x j f t/ v j»
j.1) A+u
^ / v

" ^ * ** ^ ^
^

. *£-Vl
*

29 — ( Abdullah ibn Mes’ûd (R)


) «Onlarn tapdklar: :

da — hangisi Rablarma daha yakn olacak diye


bizzat vesile arayb —
duruyorlar...» (el-îsrâ: 57) âyeti hakknda öyle demidir nsanlardan :

bir topluluk, cinnlerden bir cemâate ibâdet edib tapyorlard Nihâyet


cinnlerden olan topluluk slâm dînine girdiler. O insanlar da cinnlilere
ibâdete tutunub kaldlar. te bunun üzerine «Onlarn tapdklar da
^

KlTABU'T-TEFSlR 595

— hangisiRablarna daha yakn olacak diye vesile arayb duruyorlar, —


onun rahmetini umuyorlar, onun azabndan korkuyorlar. Çünkü Rabb-
mn azab korkunçdur» (el-srâ: 57).
( ) Buradaki râvî de Süleyman’dan bu isnâdla rivâyet
•’

etmidir.

lj\>- • 1 A.c tj A,laJl JL.c L»*A>- O £3t>> j (...) —f *

I I ^
" i. > • ' .* - •' a " - •' m ' * i- ^ •' Î*
T I - .• 1
' I |» .* • ''d.*' /
j ' :
^ U <j
c *
ti ^Jr ‘
l!/ A*C ^C. i OU* ^
• â* V->^' lir* J* j dJj-* : 3λ •
^hT J J[ d d â.^l

j^Va. j 3J1 dJüjt : Uyî j/j^y ‘friAk j^oi ^.ivtj


. . j jL -^u
• J <1

30 — ( ) Abdullah ibn Mes’ûd (R) «Onlarn tapdklan


:
:

da — hangisi Allah’a daha yakn olacak diye bizzat vesile arayb du- —
ruyorlar...» âyeti hakknda öyle
Arab kavmndan bir top- dedi : Bu âyet,
hakknda nâzil oldu ki, o topluluk cinnlerden bir toplulua ibâdet
luluk
ediyorlard 11 Nihâyet cinnler slâma girdiler. Onlara ibâdet etmekde
.

olan insanlar ise Dunu hissedib bilemiyorlard. Bunun üzerine «Onlarn :

tapdklan da hangisi Allah’a daha yakn olacak diye bizzat vesile arayb
duruyorlar, onun rahmetini umuyorlar, onun azabndan korkuyorlar.
Çünkü Rabbmn azab korkunçdur» (el-srâ: 57) âyeti nâzil oldu.

l,\y tjJ- j _,L (o)

•'> ' - >


'\\ m .* ' • •
\ • - J r s ^ % >• i > •-

^
• . • . .

:
JU j^>- o 1
s~\ J '
,

J (J~jp
(r*r\) —
i -,
r•j : J "j» dJ' j U .
J; : j(> 1 X jZ I : jt» ? X yjl »i, : ürV ol»
1

- " *
*

âj ji. : 3l» î Jl* VI : oli 3l» . (


r» i VJ a>- 1 1:% V j\ Ji ’ji <
'

.
jjJaUl j cJ J* : 3l» * : c*li J& . j-y
+

(5) BERÂE, el-ENFÂL VE el-HAR SÛRELER HAKKINDA BÂB

.31 — Saîd ibn Cubeyr öyle dedi bn Abbâs’a


(3031) :


: :

Tevbe sûresi (ne hakknda nâzil oldu)? diye sordum. O:

11. «nsanlardan Dr topluluk, cinnlerden bir toplulua ibâdet ediyorlard» sözü hakknda
Taberî öyle dedHlbn Abbâs’dan
da mehûr olan budur. Yine bn Abbâsidan bu âyetin
Uzeyr’e, lysâ’ya ve onun anasna tapan kimseler hakknda indii
de rivâyet edildi-
Binâenaleyh âyet her iki kavle de uygun ve âmildir.
.

596 SAHÎH-Î MÜSLM

— Tevbe mi? Hayr o Fâdha sûresidir. Zira o devaml sûretde : VE


MÎNHUM VE MNHUM
onlardan ve onlardan diye) nâzil oluyordu.
(>/e

Nihâyet bizlerden dokunulmadk hiç bir kimse kalmayb mufifjfp bu sûre


içinde zikrolunacan zannetdiler dedi. Ben :

— Enfâl sûresi (ne hakknda nâzil oldu)? dedim. bn Aboâfs :


Bu, Bedr sûresidir (ya'nî Bedr harbini ve harb neticeleri ile hü-
kümleri anlatr) dedi. Ben :

— Har (ne hakknda nâzil oldu)? dedim. bn /.,bbcg .

— O Benû Nadr hakknda nâzil oldu dedi 12


.

J' (J Jjy J r \ (M

j '
J Jc . i..ûj 1
J,
\ (r«rr) —
• : ^ o J i Jfe <
"j* Jlyt

j]] J ‘y-'i ‘ û: * : ~'


oA "-5
‘üjî fVl «Vi jV Üy 'JUV j|j VI

LJj j J*' 'rj ‘


^>^>3 j •
^ t ^.ll j .
jHjlj


J' '
üt,* _>:'3 1 ‘ :
^r*
12. bn Hacer bu sonuncunun vechini öyle îzâh ediyor : Buradaki Haçr, kyâmet
günün-
deki har zannedilmemek için bn A^bâs böyle demi olmaldr.
Çünkü raurad Benû
Nadr’m çkarlmasdr.
«Har esnâsmda
bir cemâati yerinden ve barnaklarndan toplu sûretde
iz’âc edib
çkarmaya mevzû’dur. Sonra cemâat mülâbesesi ile cem’ etmek ma’nâsnda
kullanlm-
dr* (Kamus )

«Har, cemâati makarlarndan ya’nî durduklar yerlerinden çkarb iz’âc


ederek
harbe ve emsaline zorlamakdr... Har ta’bîr ancak cemâat hakknda
söylenir. Nitekim
Allah Teâlâ Kur’ân’n bir çok yerinde böyle ifâde buyurmudur
CRâgb sfehânî).
Bu sûredeki Har ise kyamet günü olacak olan son har deil,
numunesi olmak üzere

=
.

°» Ehl kitâbdan küfredenleri ilk sürgünde yurdlanndan


^^ ^ \ T
JjL
çkarandr
onun küçük

«(el-Har:
^
bir

2)
âyetinde zikrolunan ilk har’dr ki Benû Nadr Yahûdüerlnin
ilk hanc ma’nâs hakknda müfessirlerin beyânlarn mâm Fahruddîn Râzy
çkarlb sürülmezdir. bu
tefsirinde
öyle hulâsa etmidir Evvelâ har, bir cemâati bir mekândan dier
:
bir mekâna çkar-
mak demekdir. Buna ilk har denilmesinin sebebini beyânda ise
bir kaç vecih vardr:
Birincisi, bn Abbâs’n ve müfessirlerin çounun
kavlidir: Çünkü bu har, ehl kitâbn
ilk h ardr. Ya’nî bunda ehl kitâb Arab
yarmadasndan ilk defâ olarak çkarlmak
suretiyle har olunmulardr. Bundan evvel burada
böyle bir zillete dümemilerdi zzet
ve kuvvetleri vard.
* kincisi AUah
Teâlâ bunlarn Medine’den çkarlmalarn bir
har klm

ilk

har yapmdr. Sonraki de kyâmet har olacakdr. Sâat gelince insanlar


ve bunu
rafna hasrolunacaklar, orada kyâmet maheri olacakdr.
ta- âm
Üçüncüsü, bu ilk hairleri
sonraki de Hz. Umer’in onlar Hayber’den am’a
sürmesidir.
Dördüncüsü ilk har demek ilk harbde çkarlmalar demekdir.
Beincisi, Katâde demidir ki, bu birinci hardr.
kinci har bir ate nsanlar
merkdan marbe haredecek, yattklar yerde beraber yatacak,
uyuduklar yerde be-
raber uyuyacak — Müslim, fiten ve egrûti’s-sâat Hak Dîni, VI, — 4806-4808).
,

KtTABU’T-TEFSÎR 597

(6) ARABI HARÂM KILMA HÜKMÜNÜN NMES HAKKINDA BÂB

32 — (3032) : bn Umer (R) öyle dedi : Umer (ibn Hattâb


R) Rasûlullah’n minberi üzerinde hutbe yapd. öyle ki Evvelâ Allâh’a :

hamd ve senâ eyledi. Sonra öyle dedi .-Amma ba’du. Haberiniz olsun ki
hamrn tahrîmi muhakkak nazil olmudur. Tahrîmin indii gün hamr u
be eyden yaplyordu Budaydan, arpadan, hurmadan, kuru üzümden :

ve baldan. Hamr akl örten eydi;? 13 Ey insanlar! Üç ey var ki Rasûlul- .

lah’n onlar hakknda bize bir ilim (ve tavsiye) vermi olmasn çok arzu
etmidim. Bu üç ey: Dede (mîrâs), kelâle (mîrâs) ve ribâ bâblarmdan
bir takm bâblardr.

^ «
i *— " o c •
Lrb 4 • ^.) J: • Lr'y&j (••)
— rr

jr>" %
23 ! Câ" l :
2 A ‘ü ’<>'
<
>'


A 1
I** j ' • ‘ i ‘ J— ^ j ‘
ü- r :
i-** O.
4

aTI Ia«c L)i -v^c J j\ sloi} sL^v j


i :
^r» • ‘

W^ y
J: '
^ J ‘ i

4~le ûi j\ t-yui:; . vHf •


j
^*-3 XX ^ -j

-* J J\i ÜT : JLu •
L-’/-.
j'1» ^ w- :
! '
< ^j
33 — ( ) : bn Um îr (R) dedi ki Ben Umer ibn Hattâb’-
:

dan iitdim, o Rasûlullah’n fhinberi üzerinde öyle diyordu Amma :

ba’du. Ey insanlar! u muhakkak ki arabn haram klnmas emri, a-


rab u be eyden
Üzümden, hurmadan, baldan, budaydan ve arpadan
:

yaplrken inmidir. Hamr (ya’nî alkollü içki) akl humâr verib örten
eydir. Ey insanlar! Üç ey var ki ben Rasûlullah’n onlar hakknda bize
varb dayanacamz bir tavsiye ve bilgi vermi olmasn çok arzu etdim.
O üç mesele Dede (mîrâs), kelâle' Cmîrâs) ve ribâ bâblarmdan bir ta-
:

km bâblardr 14
.

13. Hz. Umer bu hutbesinde «el-hamru mâ hâmere’l -


umûmî bir kâide olarak söyledii :

akle = akln ziyasn örten, tefekkürünü gideren her içki hamrdr» sözü ayni zamanda
alkollü içkinin en güzel bir ta’rîfidir.
14. Hamr esasen örtmek ma’nâsna masdar olduu halde çi üzüm rasndan iddetlenmi
ve köpüünü atm olan araba isim olmudur. Çünkü akl bürüyüb örter ve bir ta’bîr
kafay dumanlar ki buna humâr denilir. Hamrn bu üzüm arabna tahsis edilmesi hu-
U
598 SAHH-1 MÜSLM

Buradaki iki tarîk râvîleri de Ebû Hayyân'dan bu is-

u
:
( ,
)

nâd ile yukarki iki râvînin hadîsi gibi rivâyet etmilerdir. kadar ki
bunlardan bn Uleyye kendi hadîsinde, bn drîs’in (33 rakaml hadîsde)
dedii gibi Üzümden demidir. ysâ ibn Yûnus hadîsinde de îbn Mus-
:

hir’in (32 rakaml hadîsde) dedii gibi Kuru üzümden demidir. :

â jr* '
3^ >? A M
J2& .jfe O) ’C ‘ff J.' V ^ (r.w) —
[/;U/tr] 'çr'j ’j jCai jlx!i : Cj 'pi; ji Û < iVy <>'

"l- f», i •* '


' * /-*•*- lî-'l
>Z>j\L\
*'

J
•2 " I -t, î

J
*

*-*V
\

VI
• I

J u.\ ÇJ. 'JjJ.


‘ ’
4
J i ‘
»J*-
--•> /• ' ,'\l'

C&J- . £5 l
S L
Gîi 'Ü£d.' S jy/'LA* (...)

ji C \ ^5- : li\i . ille Cj


«_r*« [>
c ‘
«J
'
*Cf
* ü.
I O* ‘ î>* ^5" *

.i"» ' .". 1- • ", j


.

*f- - ^
A>- .

r^v
lîc .

-
U' 2 ^/O i

f
-
YÜCE ALLÂH’IN «U KS, R ABLARI HAKKINDA
(7)
MUHAKEMEYE DURUMU H ASIMDIRLAR...»
KAVLNE DÂR BÂB
:

K
34 — (3033) Kays ibn Abbâd
: de*t*i ki Ben Ebû Zerr (R)-
:

den iitdim o, yemîn ederek öyle diyordu : «u ikisi, Rablan hakknda

muhâkemeye durumu iki hasimdrlar...» (el-Hacc 19) : Bedr gü-


âyeti;
nü biribirlerine kar cenkleen kimseler hakknda nâzil olmudur. Bun-

sûsî bir itlâkdr. Bu münâsebetle hamr, bir de umûmî olarak akla humâr veren ey
ma’nâsma kullanlr ki bu ma’nâca müskiratn ya’nî sarholuk veren eylerin hepsi
hamrdr. Hz. Umer’in bu hadîslerdeki beyânndan arilahacöi üzere dier maddelerden
yaplan içkiler de hamrdr. Demek ki bir içkinin hamr olma ölçüsü, onun akl örtüb,
örtmeme özelliidir. Akim ziyasn örten tefekkürünü gideren her içki alkollü içkidir,
harâmdr.
Islâmda alkollü içkilerin haram klnb me»’ edilmesi tedrfcen vâki* olmudur. Bu
tedricen men’in safhalar sra ile u
âyetlerde görülüyor : a. en-Nahl 67; b. el-Bakara: :

219; c. en-Nisâ : 43; d. el-Mâide : 90. Bunlarn zahl ekilde güzel bir tertibi Haan
Basrl Çantay tarafndan el-Bakara sûresinin 219 uncu ây un haiyesinde yaplm-*
dr (I, 58).
KlTABU'T-TETSlR 599

lar Hamza, Ali, Ubeydetu’bnu’l-Hâris (R) ile Kurey’den Rabîa’nm iki


olu Utbe ile eybe ve Velîd ibn Utbe’dir 15 .

( ) Buradaki iki tarîk râvîleri de cemîan Sufyân’dan, o


:

da Ebû Hâim’den, o da Ebû Miclez’den, o da Kays ibn Abbâd’dan riva-


yet etdiler. Kays ibn Abbâs Ben Ebû Zerr (R) den iitdim, yemîn ede-
:

rek «u ikisi Rabblar hakknda muhakemeye durumu iki haslndr-


:

lar...» âyeti muhakkak unlar hakknda nâzil olmudur diyordu dedi. Bu


hadîs de (34 rakaml) Hueym hadîsi gibidir.

«HITÂMUHU MSK» OLMASI NYÂZIYLA


SAHÎH- MÜSLM TEItCEMESNN SONU

15. Hadîsdeki âyetin bir öncesinden i’tibâren birkaçnn devârm eyledir : »Görmedin mi
göklerde olan herkes, yerde bulunan herkes ve her sev, 0Üne , a j, ve yldzlar, da lar
r
aaçlar, hayvanlar ve insanlarn bir çou hakîkaten Allâh’a secde ediyor. Bir çounun
üzerine de aza b hak olmudur. Allah kimi hor klarsa onu saadete kavuturacak yok-
dur. .üphesiz Allah ne dilerse yapar. Bu iki (snf ya’nî iymân edenlerle etmeyenleri)
Rablan hakknda biribirleri ile da’vâlasan iki zümredir. Binâenaleyh o küfredenler için
ateden elbiseler biçilmidir. Baslarnn üstünden kaynar su dökülür. Bununla kann-
lannm içinde ne varsa hepsi ve derileri eritilir. Onlar için demirden kamçlar da vardr.
Her ne zaman ateden onun bir gamndan çkmak isterlerse yine içine iade olunurlar ve
(onlara) Haydi tadn yangn azabn (denilir). üphesiz ki Allah iymân edib de güzel
:

güzel ameller ileyenleri altndan rmaklar akb duran cennetlere sokacak. Orada bun-
lar altundan bileziklerle, incilerle bezenecekler. Orada giyecekeri de ipekdir. Onlar
sözün
en güzeline irâd edilmiler ve kendisine çok hamd edilenin doru yoluna hidâyet edilib
iletilmilerdir » (el-Hacc: 18-24).
Bedr’deki ilk muharebe, münferid mübâreze hâlinde balam ve Kurey ordu-
sunun ba kumandan Utbe bn Rabîa, kardei eybe ile olu Velîd'i yanna alarak
meydana atlm ve Hâim oullarndan Mubâriz istemindir. Bunlara Ali, Hamza, Ubeyde
ibn Hâris (R) kar çkmlardr. Ali Velîdi; Hamza eybe’yi tepelemi, fakat
Ubeyde ile
Utbe biribirlerini yaralamlardr. Ali ile Hamza yetiib Utbe’yi de öldürmülerdir.
te
Ebû Zerr iffârî iymânllarla iymânszlar temsil eden bu iki zümrenin hâlini anlatan
«yu ikisi Rabblar hakknda muhakemeye durmu iki basmdrlar...» âyetinin, isimleri
saylan kimseler hakknda indii kat’î bir ifâde ile haber vermidir. ymânllarla iymân-
szlar arasndaki bu hak ve bâtl mücâdelesi tâ Âdem Reygamber'den beri bütün insanlk
târihinde süre gelmi ve kyâmete kadar da ard aras kesilmeden devâm edecekdir.
Bu
sûretle her iki tarafn ferdleri kendi âkibetlerini kendileri hazrlayacak ve fâni
dünyâ
hayatnn bu çetin imtihân, birisinin lehine ötekinin aleyhine netîcelenecekdir. Cenab
Hakk bizleri de KELMETULLÂHI EN ÜSTÜN KILMA YOLUNDAK bu devâml mu-
câhede ve mücâdelede iymânllar safnda yaamak, iym^nllar safnda ölmek ve iymân-
llar safnda tekrar dirilib cennetde ebedî ve sonsuz ni’metlere nâil olmak
nasîb eyle-
sin! Amîn.
MEHMED SOFUOÜJU

Ayam vilâyetinin Nazilli kazasnda 1923’de


Ali Molla le Esmâ’dan dodu. lk ve orta okulu
orada bitirdi. 1947 de Afyoh Lisesi’nden me’zûn
olub, Arabca, dersleri ald. 1953’de lâhiyât Fakül-
tesi’ni Pekiyi derece ile bitirerek stanbul mâm-
Hatîb Okulu’na öretmen ta’yîn edildi. 1956-1958
'

yllarnda Maârif Vekâletince Irak’a gönderildi.


ki yl Badâd Külliyetu’l-âdâb ve’l-ulûm’daki ders-
lere zamanda el-Medresetu’l-Mercâniyye’de
ayni-
Muhammed Fuâd el-Âlûsî’nin derslerine devam
ederek SAHÎH- MÜSLM ve dier hadîs külli-
yâtn inceledi. 1960-1961 öretim ylnda stanbul
Yüksek slâm Enstitüsü öretim üyeliine ta’yîn olundu. Hâleh ayni Ens-
titüde Tefsir öretmeni ve Müdir Yardmcsdr.

8 ubat 1969 / 21 Zu’l-ka’de 1388

Ey Rabbm! Bana ve ana-babama lütfettiin ni’metine ükretmemi


ve (geri kalan ömrüm içhVie) râzy olacan iyi iler yapmam
senin
bana ilham et! Rahmetinle beni de sâlih kullarnn a^rasnâ sok!

(en-Neml : 19)
BTR VE DUÂ
Yüce Allah’n nâçiz bir kulu olan ben Mehmed Sofuolu 24 Ekim 1964/18 Cu-
mâda’l-âhir 1384 târihinden beri be senedir gece gündüz derin bir ak ve muhab-
betle devâm eden SAHÎH-Î MÜSLM VE TERCEMES’nin metin ksm çalma-
larm bitirmi bulunuyorum. Buna balayb tamamlamaya tevfîk ve hidâyet bah-
eden Cenâb- Allah’a haddsiz hamdu senalar, bütün Peygamberlerine ve haasâtan
terceme edilen sözlerin ^sâhibi Hz. Muhammed’e saysz salât ve selâmlar olsun.
Hz. Muhammed’in bu ölümsüz sözlerini en güzel bir tertîble cem’ ederek sâadet
asrm kavramakda bizlere rehberlik eden mâm Müslim’e, onun bütün râvileri ve
ârihlerine de bol rahmetler olsun!
Bu tercemenin hem kendim, hem milletim ve bütün dîn kardelerim hakknda
en güzel hayâta ve en mutlu âkibete vesile olmasn da niyaz eylerim!
Bu eser, bir defa okundukdan sonra bir yana atlacak bir kitâb deildir. Bu
iyice tedkîk edilmeye, bir çok ksmlar aynen veya meâlen bellenmeye, içinde bu-
lunan düündürücü, ilerletici ve ölümsüz fikirler çok iyi anlalb tatbik edilmeye
lâykdr. Çünkü bu kitâbn muhtevâs Allâh’m ve Peysamber’in hiç eskimemek
üzere insanla öretdii ebedî bilgilerden ibâretdir : «Kim Allah’a ve Rasûlüne
itâat ederse, ite onlar, Allah’n, kendilerine ni’metler verdii Peygamberlerle, sd-
dyklarla, ehîdlerle, iyi kimselerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadadr!» (en-
Nisâ 69).
:

ALLÂHUMJV E SALL ALÂ MUHAMMEDN VE ALÂ ÂL MUHAM-


MEDN KEMÂ SALLEYTE ALÂ BRÂHÎME VE ALÂ ÂL BRÂHÎME
NNEKE HAMDITN MECÎD.
ALLÂHUMME BÂRK ALÂ MUHAMMEDN VE ALÂ ÂL MU-
HAMMEDN KEMÂ BÂREKTE ALÂ BRÂHÎME VE ALÂ ÂL BRÂ-
HÎME NNEKE HAMDUN. MECÎD.
VE’HURNÂ MEA’LLEZÎNE EN’AMTE ALEYHM GAYR’L-MA-
DÛB ALEYHM VELE’D-DÂLLN. ÂMN.
RAHMÂN VE RAHM OLAN ALLÂH’IN SMYLE

Ey Rabbm! Bana bir hüküm ihsan et ve beni sâlihler zümresine kat. Sonra-
bana bir sadâkat dili-zikr cemîl-tahsîs eyle! Benî nalm cennetinin vâris-
kiler içinde
lerinden kl (e-uarâ 82-84).:

Ey Rabbmz! Bizim günahlarmz ve iimizdeki israfmz mafiret eyle, ayak-


larmz sâbit kl ve kâfirler gürûhuna kar bizlere yardm et! (Âlu Imrân 147 ). :

Ey Rabbmz! Bizlere elerimizden ve zürriyetlerimizden gözler bebei olacak


(iyi insanlar) ihsan et! Bizi takva sâhiblerine rehber kl! (el-Furkân: 74).
Ey Rabbmz! Bize ve iymân ile daha önden bizi geçmi olan (dîn) kardele-
rimize mafiret buyur ve iymân etmi olanlar için kalblerimizde bir kin tutdurma!
Ey Rabbmz! üphesiz ki sen çok çafiret edicisin, çok merhamet eyleyicisin!
(el-Har 10).
:

Ey Rabbmz! Bize dünyâda da bir güzellik ver, âhiretde de bir güzellik ver 1

ve bizi o ate azabndan koru! (el-Bakara: 201).


Ey Rabbmz! Hisâb ayaa kalkaca gün bana, ana ve babama ve bütün iymân
edenlere mafiret eyle! (brahim: 41).
alebe sahibi Rabbn onlarn isnâd etmckde olduklar vasflardan yücedir, raü-
nezzehdir, gönderilen bütün Peygamberlere SELÂM ve ÂLEMLERN RABBI OLAN
ALLAH'A HAMD OLSUN! (es-Sâffât : 180-181).
ÇNDEKLER SAHÎFELER
45 — KTÂBU’L-BRR VE’S-SILA VE’L-ÂDÂB
(yilik, ihsân ve edebler kitâb)

(1) Ana-babaya iyilik ve onlarn buna en hakl ve en lâyk olular bab 8


(2) Ana babaya itaat ve iyilii, namaz ve dier nafile ibâdetlerden öne
geçirme bâb 12
(3) «Ana-babasma yahut ikisinden birisine ihtiyarlklar srasnda erigib de
cennete giremiyen kimsenin burnu topraklansn» hadîsi bâb ... ... 17
(4) Babann ve anann dostlarna ve benzeri akribalarn dostlarna ilgiyi devam
ettirib onlara iyilik etmenin fazileti bâb 18
(5) Birr ve ism lafzlarnn tefsiri bâb ... ... ... ... ... ... 20
(6) Akribalk ban ekleyib durma ve bu ba
kesmenin harâml bâb ... 21
(7) Birbirleri ile hasetlemenin, kinlemenin ve birbirlerine arka dönüb küsü-
menin harâm klnmas bâb ... ... 26
(8) er’î (kânûnî) bir özr bulunmakszn üç günden fazla küsüb ayrlmann
harâm klnmas bâb 27
(9) Delilsiz zannn; biribirinin aybn aratrmann; olub men-
hislere malûb
faatde infirâdc olmann; bir taraf zarara sokmak için bir mal üzerinde
inadla fiat artrmas yapmann ve buna benzer ilere girimenin harâm
klnmas oâb '.
29
(10) Muslimanm zulmedilmesi, yardmsz braklmas, hor görülmesi ile kan,
rz ve malnn harâm klnmas bâb 31
(11) Husûmetden, dümanlkdan ve biribirinden ayrlb kesilmekden nehy bâb 32
(12) Allah için sevmenin fazileti hakknda bâb ... 34
(13) Hasta ziyareti yapmann fazileti bâb 35
(14) Hastalk, hüzn, yahut buna benzer musibetlerde hatta ayana batan bir.
dikende bile m’minin sevaba nâil olaca bâb ... ... 38
(15) Zulmun haram klnmas bâb 45
(16) Zâlim olsa da mazlûrn olsa da (dîn) kardee yardm etmek bâb ... ... 50
(17) Mu’minlerin biribirlerine merhamet etmeleçi, efekat eylemeleri ve biri-
yardmlamalar bâb
birlerine destek olub 52
(18) Sövümekden nöly bâb 54
(19) Afv etmenin ve alçak gönüllülük göstermenin müstehâbl bâb 54
(20) Giy betin haram klnmas, >âb 55
(21) Allah’n dünyâda aybn örtdüf.ü kimsenin âhiretde de aybnn örtülmesi
ile müjdelenmesi bâb 56
(22) Kötülüünden saknlan kim3eye yumuak sözler söyliyerek mudârât
eylemek bâb 57
(23) Yumuaklkla muamele etmenin fazileti bâb 58
(24) Hayvanlara ve baka eylere lâ’net etmekden nehy bâb ... 60
(25) Hak etmemi olduu halde Peygamber (S) in bir kimseyi lâ’netlemesi, kötü
söz söylemesi, yahut bedduâ etmesinin o kimse lehine temizlik, ecr ve
rahmet olmas bâb 64
(26) ki yüzlülüün kötülenmesi ve iki yüzlülük yapmann harâm klnmas bâb 71
Yalan söylemenin harâm klnmas ve bundan mübâh olann beyân bâb
(

(27) 72
(28' Kouculuun harâm klnmas bâb 74
(29) Yalan söylemenin çirkinlii, doru sözlülüün ise güzellii ve fazileti bâb 74
(30) Öfke srasnda nefse hâkim olmann fazileti ve öfkenin hangi ey ile
giderilecei bâb 77
(31) nsann kendi nefsine mâlik olamaz bir yaradlsda yaradlmas bâb ... 80
(32) Yüze vurmakdan nehy bâb 81
(33) nsanlara haksz olarak azâb eden kimselere iddetli tehdîd bâb 83
(34) Mescid, çar
yahut bunlardan baka insanlar toplayan yerlere silâh ile
urayan kimselere, silâhlarn demirlerinden tutmalarm emretmek bâb 85
(35) Silâh ile bir müslimana iâret etmekden nehy bâb ... ... 87
(36) Yoldan halka ezâ verecek eyleri gidermenin fazileti bâb ... '
87
(37) Eziyet vermeyen kedi ve benzeri hayvanlaia azâb etmenin harâm kln-
mas bâb 89
6Ü4 SAHlH-1 MUSLlM

SAHFELER
(38) Büyüklük taslamann harâm bab ...klnmas 91
(39) Yüce Allah’n rahmetinden ümidsizlie düürmenin yasakl bâb
nsan 91
(40) Zaîflerin ve halk arasnda ân
ve öhreti düük kimselerin fazileti bâb 92
(41) «nsanlar helâk oldu» sözünden nehy bâb 93
(42) Komuluk ve komuya iyilik edilmesini tavsiye bâb
hakkm 94
(43) Bir kimseye kavuub buluma srasnda güler yüzlü olmann mustehâbl
bâb v ^
95
(44) Harâm olmayan husûslarda efaat etmenin müstehâbl bâb 96
<451 Dâima iyi kimselerle düüb kalkmann, kötü arkadalardan ise yanlayb
1 uzakl mann müstehâbl bâb ... 97
(46) Kz çocuklarna ve güzel muâmele etmenin fazileti bâb
46
iyilik 97
(47) Çocuu ölüb de bu acya karlk Allah’dan ecr ve sevâb ümid eden kim-
senin fazileti bâb 99
(48) - Allah bir kulu sevdii zaman onu kullarna da sevdirir» bâb ... ... 104
(49) «Ruhlar toplanm cemâatlardr» bâb ... 105
(50) «Kii sevdii ile beraberdir» bâb 106
(51) «yi kimseye senâ edildii zaman bu onun için bir müjdedir ve kendisine
zarar vermez- bâb 111

— KIÂBU’L-KADER
(1) nsann ana karnnda
47 yaradl keyfiyeti ile rzknn, ecelinin, amelinin
ekavet ve saadetinin yazlmas bâb ... 113
(2) Âdem ile Mûsâ Aleyhmesselâm’n birbirlerine kar hüccet ibrâz edib
çekimeleri bâb 126
(3) Yüce Allâh’n kalbleri sil dilerse evirib döndürmesi bâb 129
(4) *_Her ey bir kader ilev^r» bâb ; 130
(5) Âdem olu üzerine zinâdan ve dierlerinden olan nasibinin takdir olun-
duu bâb ... ... 131
(6) «Her doar: ftrat üzere doar» hadîsinin ma’nâs ile küffâr ve musliman
48çocuklarnn ölümlerinin hükmü bâb ... _ ... 133
(7) Ecellerin, rzklarn ve dier eylerin, kaderin sebkat etdii mikdârdan
ziyâde ve eksik olamyacan beyân bâb ... ... ... ... ... 140
(8) Kuvvetli olmay, aczi terk etmeyi, Allah’dan yardm istemeyi, takdir edil-
mi eyleri Allah’a tefviz eylemeyi emretmek hakknda bâb ... ... 142

— KTÂBU’L-LM (lim Kitâb)


(1) Kur’amn müteâbihleri ardna dümekden nehy, müteâbihe tâbi’ olan kim-
selerden ve'Kur’an hakknda ihtilâfdan nehy eyleme bâb ... 148
(2) Husûmeti pek iddetli olan kimse hakknda bâb 148
(3) Yahûdî ve Histiyânlarn yollarna tâbi’ olunmas bâb 149
(4) «Sözlerinde ve fiillerinde ileri gidib haddleri aanlar helâk olhmdur» bâb 180
(£) Zamânn sonunda ilmin kaldrilb kabz olunmas, cehâletin »e fitnelerin
meydâna çkmas bâb 151
(6) Güzel bir çr, yahut kötü bir çr açan, hidâyete yahut sapkla da’vet
eden kimse hakknda bâb ... ... 158

— KTÂBU’Z-ZKR VE D-DUÂ VE’T-EVBE VE’L-STÜFÂR


(Zifcr, duâ, tevbe ve mafiret deleme kitab)
(1) Yüce Allâh anmaya tevik bâb J62
(2) Allah’n isimleri ve onlar ezber edib sayan kimsenin fazileti hakknda bâb 164
(3) Duâya, «eer dilersen» artn katmyarak azmle (kararllk ve kat’iyetle)
yönelmek bâb ... ... ...
#
... ....
167
(4) '
Kendisine inen bir zarardan dolay ölümü temenni etmehin kerâhatl bâb 168
(5) «Her kim Allah’a kavumay severse. Allah da ona kavumay sever; Her
kim de Allah’a kavumay sevmezse, Allâh da ona kavumay sevmez»
hadîsi bâb 170
ÇNDEKLER

SAHFELER
(6) Allâh’ anmann, duâ etmenin ve Yüce Allah’a yakn olmaya çalmann
fazileti bab ... ... ... 173
(7) Dünyâda ukûbetin (cezann) acele gelmesini duâ etmenin kerâhati bab 176
(8) Zikr meclislerinin fazileti bâb 178
(9) -Yâ Allâh! Bize dünyâda bir güzellik ver, âhiretde de bir güzellik ver ve
bizi ate, azâbndan koru» sözleri ile duâ etmenin fazileti bâb 179
(10) «LA LAHE LLALLAH» demenin, «SUBHÂNALLÂH» demenin ve duâ
etmenin fazileti bâb 180
(11) Kur’an okumak ve zikretmek üzere toplanmann fazileti bâb 186
(12) Allah’dan mafiret istemenin ve mafiret istemeyi çoaltmann müste-
habl bâb 188
(13) Zikr ve duâ ederken sesi alçaltmann mustehabl bâb - 190
(14) Fitnelerin ve dierlerinin serlerinden Allâh’a bâb snma ... 193
(15) Aczden, tenbeliikden ve dier kötü hallerden Allah'a snma bâb ... .195
(16) Kazânn kötülüünden, bedbahtla erimekden ve dier gûnâ hallerden
Allâh’a snmak hakknda bâb 196
(17) Kiinin, uyuyaca srada ve yatana girerken okuyaca duâ bâb ... 199
(18) Yaplan eylerin errinden ve henüz yaplmayan eylerin errinden Al-
lâh’a snma
bâb 206
(19) Gündüzün evvelinde ve uyunaca srada tebih etme bâb 214
(20) Horozlarn ötmesi srasnda duâ etmenin müstehâbl bâb 217
(21) Gam ve keder. duas bâb 219
(22) « SUBHÂNALLÂH! VE BHAMDÎH» nin fazileti bâb 220
(23) Duâ hâzr deil iken muslimanlar lehine duâ etmenin fazileti bâb
edilenler 220
(24) Yemek ve içmek ardndan Allâh’a hamd etmenin müstehâbl bâb ... 222
(25) Duânn tahakkukunda acele etmedii ve «duâ etdim fakat duâm kabul
olunmad» diyerek duâdan kesilmedii müddetçe duâ edenin duâsnn
kabûl edileceini beyân bâb 223

KTÂBU’R-RKAK
(Kalbde ince duygular meydana getirecek eyler kitab)

(26) Cennet ehlinin çou fakirler, cehennem ehlinin çou da kadnlar olmas
ve kadnlar sebebiyle imtihan olunub snanmann beyân bâb 225
(27) .Maarada skb
kalan üç kiinin mâcerâs ve iyi amellerle Allâh’a yak-
lalmas bâb ’

231

49 — KTÂBU’T-TEVBE (Tevbe Kitâb)

(1) Tevbe etmeye tevik ve tevbe ile sevinib ferahlanma hakknda bâb ...
(2) Tevbe olarak mafiret dilemekle günâhlarn dümesi bâb
(3) Ahiret ileri hususunda devaml zikr, fikr murâkaba etmenin fazileti ve
vaktlarn bazsnda da bunu terk edib dünyâ ile megûl olmann cevâz bâb
(4) Yüce Allâh’n rahmetinin genilii ve lâhî rahmetin lâhî gadaba sebkat
eyledii hakknda bâb
(5) Günâhlar ve tevbe tekerrür etse de günahlardan yaplan tevbenin kabû
edilmesi bâb
(6) Yüce Allah’n (mü’minlere) himâyetkârl ve çirkin ileri harâm eyle-
mesi bâb
(7) Yüce Allâh’m : «üphesiz güzel: ikler^* çirkinlikleri giderir» (Hûd: 114)
sözü bâb
(8) Öldürmesi çok olsa da kaatilin tevbesinin kabûlu bâb
(9) Kâ’b ibn Mâlik ile iki arkadann te* belerine dâir olan hadîs bâb ",
(10) Hz. Aie’ye iftira hadîsi ve zinâ iftiras atan kimsenin tevbesinin kabûlü
hakknda bâb
(11) Peygamber (S) in hareminin sûu zann ve töhmetden berâat bâb ....

606 SAHÎH-1 MÜSLM


S AHÎFELE R

50 — KTÂBU SIFÂT’L-MUNÂFKÎNE VE AHKÂMUHUM


(Munâfklarn sfatlar ve hükümleri kitâb)

KTÂBU SIFAT’L-KIYÂME VE’L-CENNE VE’N-NÂR


(Kyâmet, cennet ve cehennemin sfat kitab)

(I) Hilkatin ilk balamas ve Âdem Aleyhisselâmm yaradlmas bâb 313


f
(2) Ölülerin yeniden diriltilmesi ve sevk olunmas ile kyâmet gününde Arzn
sfat hakknda bâb 314
(3) Cennet ahâlîsi için hazrlanacak konuk tââm bâb 315
(4) Yahûdilerin Peygamber (S) e Rûhdan sormalar ve Yüce Allah’n «Sana :

rûhdan soruyorlar...» kavli bâb 317


(5) Yüce Allah’n «Halbuki sen içlerinde iken Allah onlara azâb edici deil
:

idi...» âyeti hakknda bâb 319


(6) Yüce Allah’n «Sakn okumamazlk etme! Çünkü insan kendini müstani
:

görmekle muhakkak azar» kavli bâb ."


320
(7) Duman hâdisesi bâb ... _
322
(8) Ayn (ikiye) yarlmas bâb 326
(9) «Ezaya kar Azz ve Çelil olan Allâh’dan daha sabrl hiçbir kimse
yolcdur» bâb 330
(10) Kâfirin (azâbdan kurtulmak için) Arz dolusu kadar altunu (bile) fidye
vermek istemesi bâb 331
(II) «Kâfir, yüzü üzerine hasrolunur» bâb 333
(12) Dünyâ ehlinin en ni’metli ve refahl olanhn cehenneme daldrlmas;
dünyâ halknn en çetin ve skntl hayât süreninin de cennete dald-
rlmas bâb 333
(13) Mu’minin, kendi haseneleri dünyâda ve âhiretde mükâfatlandrlmas,
ile
kâfire ise hasenelerinin dünyâda ta’cîl edilib pein ödenmesi bâb 334
(14) "«Mu’minin meseli ekin gibidir; kâfirin meseli ise erkek çam aac gibidir»
hadîsi bâb 335
(15) «Mu’minin meseli hurma aacnn meselidir» hadîsi bâb 338
(16) eytânn insanlar biribirine kar kkrtb uradrmas; insanlar fitneye
düürmek için askerlerini bölük bölük göndermesi ve her bir insann be-
raberinde kendisinden hiç ayrlmayan bir eytân bulunmas bâb 340
(17) «Hiç bir kimse asla kendi ameli ile cennete giremiyecekdir, fakat Yüce
Allah’n rahmeti ile girebilecekdir» bâb 344
(18) — yi amelleri çoaltmak, ibâdet hususuna da çok gayret sarf eylemek
bâb 348
(19) Mev’za vermekde ifrat ve tefrîta varmayb, i’tidâl üzere hareket eyle-
mek bâb 350

51 — KTÂBU’L-CENNET VE SIFATI NAÎMHÂ VE EHLHÂ


(Ni’metlerinin ve ahâlîsinin sfatlar ile beraber cennet kitâb)

(1) «Cennetde bir aa^ vardr ki suvârî onun gölgesinde yüz yl yürürse onu
bitiremez» hadîsi bâb *
354
(2) Rdvâmn cennet ahâlîsi üzerine indirilmesi ve artk onlara ebediyyen ga-
dablanlmayaca bâb 355
(3) Cennet ehlinin cennetde kendilerinden yükseklerdeki kök sâhiblerini gök-
deki yldzn görünmesi gibi görmclcni bâb 356
(4) Ailesi ve mal mukabilinde (bile) Peygamber (S) i jörmek arzu edenler
hakknda bâb 357
(5) Cennetin çars, (toplant yeri) ve orada cennet ehlinin nail olacaklar
ni’met ve güzellikler hakknda bâb 358
(6) Cennete ilk girecek zümrenin, cennete ayn on dördüncü gecesindeki
sû re ti üzere girecekleri, onlarn sfatlan ve zevceleri bâb 358
ÇNDEKLER (107

SAHFKLElt
(7) Cennetin ve cennetliklerin sfatlar ile cennet ehlinin cennetde sabah aksam
tebih etmeleri hakknda bâb 3(51
(8) Cennet ehlinin ni’metlerinin devâm edecei ve yüce Allâh’n «Onlara : :

te yapmakda devam ctdiiniz (iyi iler) sayesinde mirâsc edildiiniz


cennet budur, diye nida cdilecekdir» kavli hakknda bâb 363
(9) Cennetdeki çadrlarn sfat ve orada mu’minlere mahsûs olan ehiller
hakknda bâb 364
(10) Dünyâdaki cennet nehirleri bâb 365
(11) «Cennete bir takm kavimler girer ki onlarn kalbleri kularn kalbleri
bâb
gibidir» hadîsi # 366
(12) Cehennem ateinin hararetinin iddeti, dibinin uzakl ve azâb edilen-
lerden ne mikdâr yakalayaca hakknda bâb 368
(13) «Cehennem cebbârlarn girecei, cennet ise zaîflerin (ya’nî mutî’lerin)
girecei yerdir» bâb 370
(14) Dünyânn fanilii ve kyamet gününde harn (toplanmann) beyân bâb 382

gününün sfat hakknda bâb» ... 3g6


’16) Dünyâda iken cennet ehlinin ve cehennem ehlinin tannmalarna yardm
edecek, sfatlar bâb ... 339
(17) Ölüye cennetden yahut cehennemden oturaca yerin gösterilmesi, kabir
azâbnn isbât ve ondan (Allâh’a) snlmas bâb 391
(18) Âhiretde hisâba çekilmenin isbât bâb 359
(19) Ölüm srasnda yüce Allâh’a hüsnü zann etmeyi emir bâb 401

52 — KTÂBU’L-FTEN VE ERÂT’S-SÂA
(Fitneler ve kyâmet alâmetleri kitâb)
(1) Fitnenin yaklamas ve Ye’cûc Me'cûc eddinin açlmas bâb ... ... 403
(2) Kâ’beyi kasdedecek olan ordunun yere batrlmas bâb ... ... ... 409
(3) iddetli yamur damlalarnn düme yerleri kadar çok olan fitnelerin
inmesi bâb 412
(4) «ki musliman klçlar ile biribirlerine yöneldikleri zaman» bâb ... 416
(5) Bu ümmetin bir ksmnn dier bir ksm ile helâk olmas bâb 418
(6) Peygamber (S) in kyamet kopuncaya kadar olacak eyler hakknda haber
vermesi bâb 419
(7) Denizin dalgalanmas gibi dalgalanacak olan fitne hakknda bâb .!! 422
(8) «Furat »ehri altundan bir da
açklamadkça kyâmet kopmaz» bâb .. 425
(9 Kostantîniy yenin (ya’nî stanbul’un) fethi, Deccâln çkmas ve Meryem
olu Iysâ Aleyhisselâmn inmesi hakknda bâb ... 428
(10) «Kyâmet, Rûmlar (ya’nî Hristiyanlar) insanlarn en çou olduklar halde
t kopar bâb» 429
(11) Deccâln çkmas srasndaki ktâlin çouna Rûmun (ya’nî Hristiyanlarn)
balayb devam etmeleri bâb 432
(12) Deccâlden evvel muslimanlarn yapacaklar fetihler bâb ... 434
(13) Kyâmetin kopmasndan önce meydana gelecek olan alâmetler hakknda
bâb ... 434
(14) «Hcâz arâzîsinden bir ate çkmadkça kyamet kopmayacakdr» bâb ... 438
(15) Kyâmetden evvel Medine’nin meskûniyeti ve ma’mûriyeti hakknda bâb 440
(16) «Fitne merkdan, eytânn iki boynuzunun doaca yerdendir» hadîsi bâb 440
(17) «Devs kabilesi (tekrar) Zul’halasa’ya tapmadkça kyamet kopmaz» bâb 443
(18) «insan, dier bir insann kabrine urayb da belânn iddetinden
dolay,
çlmü kimsenin yerinde olmasn temenni etmedikçe kyâmet kopmaz» bâb 444
(19) Ibnu Sayyâd’m zikri bâb
45y
(20) Deccâln sfatnn ve maiyy etinde olan eylerin zikri bâb
... ... 471
(21) Deccâlin sfat, Medine'nin ona harâm klnmas
ve bir mu’mini öldürüb
diriltmesi hakknda bâb
4g2
(22) Azîz ye Çelil olan Allâh’a göre en hakîr halde bulunan Deccâl
hakknda bâb 485
(23) Deccâln çkmas; yeryüzünde eylenmesif ysû'nn inmesi
ve Deccâli öl-
dürmesi. hayr ve iyân ehlinin gidib erli insanlarn kalmas; bunlarn
— —

608 SAHÎH- MÜSLM

SAHFELER
putlara ibâdet etmeleri, sûra üfürülmesi, kabirlerdekilerin dirilmesi hak-
knda bâb 487
(24) CESSÂSE kssas bab 493
(25) Deccâl hadîslerinin bakyyesi hakknda bir bâb ... 500
(26) Here u merc srasnda ibâdet etmenin faziletf bâb 503
(27) Kyâmetin yaklamas bâb 504
(28) — Sûra iki üfürme arasnda olacak eyler bâb 507

53 — KTÂBU’Z-ZÜHD VE’R-REKAAK
(Zâhidlik ve kalb incelikleri meydana getiren hadîsler kitab)

(1) «Alayclar olmanz müstesnâ, kendi nefislerine zulm eden kimselerin


meskenlerine girmeyiniz» bâb ... 533
(2) Dullara, fakire ve yetime ihsan etmek bâb 535
(3) Mescidler binâ etmenin fazileti bâb 538
(4) Fakirlere sadaka vermek bâb ... -
537
(5) Amelinde Allah’dan bakasn ortak klan kimse bâb (Bir nüshada da : .

Riyânn harâm klnmas bâb) ... 538


(6) Cehenneme düürecek bir kelime ile kelâm etmek bâb (Bir nüshada da :

Lisân muhafaza etmek bâb) 540


(7) yilik emredib de kendisi iyilik ilemiyen, kötülükden nehy edib de kendisi
kötülük ileyen kimsenin cezâs bâb 542
(8) nsan, kendi gizli günâhlarnn gizlilik perdesini yrtmaksan nehy bâb 543
(9) Aksrana hayr duâ etmek ve esnemenin ise kerâhati bâb ... 544
(10) Müteferrik hadîsler hakknda bâb 547
(11) Fâre ve onun tahvil olunmuluu hakknda bâb 548
(12) «Mu’min, bir ylan deliinden iki kçr re sokulmaz» bâb 549
(13) «Mu’minin her ii hayrdr» bâb 550
(14) çinde arlk bulunduu ve övülen kimse ürerinde bir fitne olmasndan
korkulduu zaman medh etmekden nehy bâb 550
(15) Büyük olana bir eyi eliyle uzadb vermek bâb .... „ ... ... ... 553
(16) Hadîs söylemekde acele etmeyib teenni eylemek ve ilmi yazmann hükmü
bâb _ • ... 554
(17) ASHÂBU’L-UHDÛD, sihirbâz, râhib ve olan çocuu kssas bâb ... 556
(18) Câbir’in uzun hadîsi ve Ebu’l-Yeser kssas bâb 564
(19) Göç hadîsi de denilen hicret hadîsi hakknda bâb 573

54 — KTÂBU’T-TEFSÎR (Tefsir kitab)

(1) Yüce Allâh’n «ymân edenle n, Allah' ve hakdan ineni zlkr için kalb-
:

lerinin sayg ile yumuamas zaman hâlâ gelmedi mi?» kavli hakknda bâb 591
(2) Yüce Allâh’n «Ey Âdem oullar! Her mescid huzûrunda zy ne tinizi âlin...»
:

kavli hakknda bâb 591


(3) Yüce Allâh’m : «...Dünyâ hayâtnn geçici metâm kazanacaksnz diye câriye-
lerinizi, eer kendileri de iffetli olmak isterlerse siz fuha fecbûr etme-
yin...» kavli hakknda bâb ... ... ... 593
(4) Yüce Allâh’m «Onlarn tapaklar da
: —
hangisi Rablanna daha yakm
olacak diye bizzat vesile arayb duruyorlar...» kavli hakknda bâb ... 594
(5) Berâe, el-Enfâl ve el-Har sûreleri hakknda bâb ... ... ... !.. 595
(6) arab haram klma hükmünün inmesi hakknda bâb r
97
(7) Yüce Allâh’n «u ikisi, Rablar hakknda muhakemeye durumu iki
: •

hasmdr Iar...» kavline dâir bâb 598


Mütercimin hal tercemesi 600
Bitiri ve düâ ... 601

You might also like