Professional Documents
Culture Documents
Köpektaşağı
Köpektaşağı
Köpektaşağı
Farklı yapısıyla dikkat çeken bu türe Türkiye’nin doğu bölgelerinde rastlanır. Diğer bütün bitkilerden
ayrılan en temel özelliği, üstten bakınca yapraklı sıradan bir ot gibi görünürken; saksafonu andıran
şekliyle, etli ve tüylü bir dokuya sahip olan çiçeklere sahip olmasıdır.
Çiçekleri toprağa değecek şekilde, gövdenin en altında bulunur. Yapraklarının ve diğer otların atında
saklanıyor olması sebebiyle bitkiyi fark etmek oldukça zordur. Köpektaşağı, çok yıllık bir bitkidir ve
Nisan-Mayıs aylarında çiçek açar.
Çiçekleri entomofildir (Entomon: böcek, philia: sevmek). Bitki, tozlaşma yapabilmek için arı, sinek gibi
polinatörlere ihtiyaç duyar. Bu canlıları kendisine çekebilmek için de oldukça yoğun bir koku salgılar.
Bitki nektar üretemediği için çürüğümsü bir koku yayar.
Böcek bir kez içeri girdiği zaman, çiçeğin ağzını saran ve karşı yönde uzayan tüyler böceğin çıkmasına
engel olur. Böcek içeride sıkışır ve bir gece boyunca kıvranır. Kıvrandıkça vücudu polenlerle
kaplanarak tozlaşmayı gerçekleştirir.
Yaklaşık bir gün süren bu süreç tam bitmeden böcek dışarı çıkamaz. Sabaha doğru tüyler solmaya ve
zayıflamaya başlar. Böylece üzeri tamamen polenlerle kaplanmış olan böcek, kaçma fırsatı bulur ve
diğer çiçeklere giderek tozlaşma döngüsünü tamamlamış olur.
Antik çağlarda Mısır, Yunan, Roma, Çin gibi birçok uygarlıkta, lohusa dönemindeki kadınlara
plasentayı rahatlıkla atabilmeleri için, köpektaşağının kökünden yapılan iksirin içirildiği Kilikya'lı hekim
Dioscorides tarafından M.S. 1. yy'da kayıtlara geçirilmiştir.
Bitkinin cins adı olan "Aristolochia" kelimesinin Yunanca "aristos: en iyi", "leχoúsa:yeni doğurmuş
kadın" kelimelerinden türetilmiş olması bitkinin doğumla bir ilişkisinin olduğunu kanıtlamaktadır.
Bitki, içeriğindeki "Aristolochic asit" sebebiyle aslında oldukça zararlı ve kansorejen etkilere sahiptir.