DİA - Sokrat C37012290

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 3

SOKOTO

tanlık döneminden kalmadır. Sakoto deri


ürünleri ve özellikle Sakoto kırmızı keçi de-
risiyle ünlüdür. Balıkçılığın geliştiği şehrin
çevresinde süpürge darısı, pirinç, yer fıs­
tığı, pamuk, tütün ve kala fındığı yetişti­
rilir. Sakoto'da bir çimento fabrikası ve bir
havaalanı bulunmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA :
el-Hac ömer ei'Füdf, Beyan ma uai):a'a: Voila
ce quiest arriue (nşr. ve tre. Sidi Mohamed Ma-
hibou- ).-L. Triaud). Paris 1983, s . 26, 35, 54·
55, 197; S. J. Hogben. The Mohammadan Emi-
rates of f'lorthern Nigeria, Oxford 1930, s. ı 09-
124; M. Last, The Sakoto Caliphate, New York
1967; J. M. Cuoq, Les musulmansen A{rique,
Sakoto'da Paris 1975, s . 259-263; P. B. Clarke, West A{rica
Sultan and Islam, London 1984, s . 113-120; Abdullah
sarayı­
Abdürrazık İbrahim. el-İslam ue'l-J:ıaçlaretü 'L-isla­
Nüerya
miyye fi f'lfclriya, Kahire 1984; R. Osswald, Das
Sokoto-Kali{at und Seine Etnischen Grundlagen,
Sakoto halifeliğinin başşehri Sakoto gü- rudur. Osman b. FOdl'nin kızı Nana Esma Beirut 1986; Ahmed Muhammed Kani, f'lf.jerya 'da
İslami Cihad (tre. ömer Gündüz). istanbul 1991,
nümüzde Nüerya'nın aynı adı taşıyan eya- da kadın eğitim ve öğretimi alanında böl-
s. 23-25; E. M'Bokolo, A{rique noire-histoire et
letinin merkezidir. Nüerya'nın kuzeybatı gede o zamana kadar görülmeyen bir ye- civilisations, Paris 1992, Il, 50-52; C. Coquery-
ucunda Nüer nehrinin kollarından olan So- niliği gerçekleştirdi. Onun girişimiyle ba- Vitrovitch, Histoire des viites d'A{rique noire, Pa-
kota nehrinin Rima nehriyle birleştiği nok- basının defnedilmiş olduğu ev dindar ha- ris 1993, s. 248; M. A. de Montclos. le Nigeria, Pa-
tanın doğusunda, kuzey yönünde Büyük nımların teşkilatlandığı bir merkeze dö- ris 1994, s. 15-19; D. Robinson, "Revolutions in
the Westem Sudan", The History of Islam in A{ri-
Sahra'yı geçen tarihi kervan yolu üzerin- nüştürüldü. Sakoto'da XX. yüzyılın başla­
ca (ed. N. Levtzion- R. L. Pouwels). Athens 2000,
de kurulan şehrin nüfusu savaşlar sebe- rında çok sayıda medrese bulunuyordu. s . 137-139; Kadir Özköse, Safi Davetten Devle-
biyle artınca yeni oluşan Sarbon Birni sem- Kadiriyye, Ticaniyye ve SenOsiyye tarikat- te: Osman b. Fudf ve Sakoto Halifeliği, İstanbul
ti şehre eklendi ve surlar genişletildi ( 1827). ları çok yaygındı. Eğitim dili Arapça'ydı, 2004; J. Boyd. "Sultan Abubakar III of Sakoto
( 1903- 1988) ", Islam et societes au sud du Saha-
1824 ve 1826-1827 yıllarında İngiltere hü- resmi yazışmalarda da Arapça kullanılı­
ra, sy. 3, Paris 1989, s . 119-127; Abdullah Hakim
kümeti adına iki defa Sakoto'ya gelen sey- yordu. Sömürge döneminde Sokoto, Ni-
Quick, "The Concept of al-Muwalat in the Sako-
yah Hugh Clapperton, Afrika içlerinde gör- jerya'nın sıradan bir eyaleti haline gelmek- to Caliphate and the Resulting Dilemma at the
düğü en kalabalık şehrin burası olduğu­ le birlikte Sakoto uleması halk üzerinde- Time of British Conquest" , a.e., sy. 7 ( 1993). s.
nu, şehri çevreleyen surların güneş ba- ki etkinliğini sürdürdü. Osman b. FOdl ve 17-31; Muarice Delafosse, "Sokoto", İA, X, 737-
738; D. Murray Last, "Sokoto", Ef2 (Fr.), IX, 742-
tınca kapatılan on iki kapısının bulundu- onun hareketine duyulan hayranlık sömür-
743. r:;j;l
ğunu söylemektedir. Halkının çoğunluğu­ ge yönetimine karşı yürütülen bağımsız­ I!IJ!I AHMET K AVAS

nu Hevsa ve FOlanl kabileleri mensupları ­ lık hareketlerinde de etkisini gösterdi.

nın teşkil ettiği şehrin nüfusu 2008 yılına Diğer önemli şehirleri Sabon Birni, Ban-
ait tahminlere göre 360.000'e ulaşmıştır. SOKRAT
gi, lllela ve Tambuwal olan Sakoto eyaleti
Sultan sarayı, 1820'den önce inşa edilen (ö. m.ö. 399)
1976'dan itibaren genellikle askeri valiler
ve 1960'larda yeniden yaptırılan Osman b. tarafından idare edildi. 1976'da Osman b. Antik fe lsefede
FO di ve Muhammed Bella camileri şehrin FOdl'nin adını taşıyan bir üniversite (The önemli bir dönüşüm gerçekleştiren
önemli mimari eserleridir. Osman b. FOdl'- Usmanu Danfodiyo University 1 University of Yun an filozofu.
L _j
nin mezarına komşu ülkelerden de çok sa- Sokoto) kuruldu. Üniversitede 1982'de bir
yıda ziyaretçi gelmektedir. İslam Araştırmaları Merkezi (Center for ls- Milattan önce 470'te Atina'da doğdu.
İlk halifelerin birer din alimi olmasının lamic Studies) açıldı. 2000 yılının ilk ayların­ Babası Sophroniscus taş ustası, annesi
etkisiyle Sokoto, başşehir yapılmasının ar- da Nüerya' nın diğer eyaletlerinde olduğu Phaenarete ebeydi. Bir süre babasının ya-
dından kısa süre içinde bölgenin en önem- gibi Sakoto'da da anayasadaki ahval-i şah­ nında taşçılık (heykeltıraşlık) yaptı (Laertius,

li ilim merkezi haline geldi. Osman b. FO- siyyeye dair şer'l hükümlerin yanı sıra diğer s. 75). İlkAtinalı filozof Anaxagoras'ın öğ­
di ve oğlu Muhammed Belio'nun kaleme şer'! hükümler de uygulanmaya başlandı. rencisi olan Archelaos'un yanında öğreni­
aldığı eserler bölgede İslam'ın öğretilme­ Şehirde oturan az sayıdaki gayri müslime me başladı. Erken dönem tabiat felsefe-
sinde büyük katkılar sağladı. Osman b. FO- içki satma yasağı getirildi. sinin yanı sıra onun ahlak alanındaki gö-
d!' nin gerçekleştirdiği cihad ve kurduğu XIX. yüzyıl boyunca Sahraaltı Afrikası'­ rüşleri Sakrat (Sokrates) üzerinde olumsuz

İslami yönetimi örnek almak isteyen Batı nın en büyük müstakil devletine başşehir­ bir etki bıraktığından kısa sürede ilgisini
Afrika'nın farklı bölgelerindeki alimler bu- lik yapan Sokoto, özellikle bu yüzyılın ikinci başka alanlara yöneltti {Taylor, s. 13-14).
raya yöneldi. Futa Calan'dan gelerek 1832- yarısında Batı Afrika ile Kuzey Afrika ara- Zira Sakrat varlığın menşei (arkhe) hakkın­
1838 yılları arasında burada kalan ve Mu- sındaki ticaret ağının önemli merkezleri da o güne kadar geliştirilen teorilerin ve
hammed Belio'nun kızıyla evlenen Ticaniy- arasında yer almıştır. Şehrin eski kesim- ispatı mümkün olmayan fiziki bilgilerin in-
ye tarikatı şeyhi ve TekrOr Devleti'nin ku- lerindeki Sudan mimari üslCıbuyla yapıl­ sanlığa hiçbir fayda sağlamadığını anla-
rucusu el-Hac ömer bunların en meşhu- mış camiler ve saraylar XIX. yüzyıldaki sul- makta gecikmemişti. Ona göre insanın.

352
SOKRAT

varlığın ilkesi veya fiziki varlıklar üzerine Sakrat'ın kullandığı yöntem diyalogdur her olduğuna , bedenin süfll arzu ve istek-
değil kendi varlığı üzerine düşüp zihin dün- (cedel); bununla o varlığa , özellikle ahlaka lerine karşı koyacak güce sahip bulundu-
yasını keşfetmesi gerekir. Kendisine bu fik- ait kavramları başkalarıyla konuşup sor- ğuna inanmaktadır. Gerçek mutlu l uğa
ri ilham edenin Anaxagoras'ın, "Evrendeki gulayarak gerçeğin ne olduğunu ortaya ulaşmak için ruhun beden üzerinde tam
düzenin ve kanunun sebebi akıldır" şek­ çıkarmak ve sofistlerin yol açtığı kavram bir hakimiyet kurması gerekir; mutluluk
lindeki ifadesiyle Delfi tapınağındaki ka- kargaşasından ve kaostan Atinalılar'ı kur- bilgiyle aydınlanan ruhun mutluluğudur.
hinlerin, "Kendin tanı" biçimindeki özde- tarmak istiyordu. Sakrat bu yöntemi ebe Sakrat bunun ne olduğunu hayatı boyun-
yişleri olduğu anlaşılmaktadır (Eflatun, s. olan annesinden öğrendiğini söyler. Ebe ca yaşayarak göstermiştir, bu bakımdan
60 vd .) Onun bu anlayışı felsefe tarihin - sadece çocuğun doğmasına yardımcı ol- o hem filozof hem büyük bir eğitimcidir.
de Sakrat öncesi ve Sakrat sonrası diye bir makla kalmaz, onun sağ mı ölü mü, sağ­ Politeist bir toplumda yaşadığı için Sak-
ayırım yapılmasına sebep olmuştur. Kay- lıklı mı sağlıksız mı olduğunu da belirler. rat da çok tanrılı halk dinini benimsemiş­
naklar Sokrat'tan, herkesin dikkatini çe- Kendisi de insanların zihninde var olan kav- ti; ancak ilahi inayet ve ilhama inanmak-
kecek şekilde sade ve basit bir hayat ya- ramları soru sorarak ve onlarla tartışarak ta, her şeyin üstünde yüce bir kudretin
şayan ve aktif politikadan uzak duran bü- ortaya çıkarır, sonuçta doğru mu yanlış mı varlığını kabul etmekteydi. Sakrat ünlü sa-
yük bir filozof, katıldığı savaşlarda cesur olduğu açıkl ı ğa kavuşmuş olur. Ancak ko- vunmasında, "Ey Atinalılar! Tek gerçek bil-
bir asker, giyim kuşama değer vermeyen, nuşma sırasında kendisinin konu hakkın­ ge vardır, o da Tanrı'dır" diyorsa da (Efla-
her zaman çıplak ayakla dolaşan bir der- da hiçbir şey bilmediğini söyler ve muha- tun. s. 63) onun mutlak anlamda monist
beder ve Atina'nın en çirkin erkeklerinden tabının verdiği cevapları irdeleyerek onla- olduğunu söylemek hayli güçtür. Sakrat
biri olarak söz eder. Geçimsiz ve kocasına rın tutarlı veya tutarsız olduğunu ona gös- dindar bir insan olmakla birlikte, "Genç-
saygısı olmayan Xanthippe ile evliliğinden termek isterdi. Sokrat'a göre bilgi zihin- lerin kafasını bozan bir günahkardır. Dev-
üç oğlu oldu. Sokrat, hayatının önemli an- de var olanı hatırlamaktır. Bu sebeple ho- Ietin tanıdığ ı tanrılar yerine kendi icat et-
larında içinden bir ses işittiğini, bu sesin ca talebesine yeni bir şey öğretmez, sade- tiği tannlara inanmakta ve bu şekilde ken-
kendisini şu veya bu şekilde davranması ce hatırlatır. Sofistlerin yaptığının aksine dine ait yeni bir din ortaya çıka rmak iste-
yönünde uyardığım söyler. Bu sese o "dai- amacı tartıştığ ı insanı susturup mahcup mektedir" diye şikayet edildi (a.g.e. , s. 65).
monion"um der. ikaz ve ihtar eden, sıra­ duruma düşürmek değildir. Onun asıl he- Bir heyet önünde kendini savunduysa da
dan işlerle uğraşmaktan alıkoyup bilge- defi örnekler vermek suretiyle tümel kav- mahkemece ölüm cezasına çarptırıldı ve
liğe yönlendiren bu ses ona göre ilahi bir ramiara ulaşmak ve bu kavramların tam bal dıran zehiri içerek hayatına son verdi.
sestir. Yarumcular bu sesin ilham perisi bir tarifini elde etmek, başka bir deyişle Sakrat'ın seçkin iki talebesi Ksenafon
yani cin (daimonia) olduğunu söyleselerde bilgiyi temellendirmektir. Sofistler ise di- (Ksenphon) ve Eflatun sayesinde bu ünlü
Sokrat, hayatının yüksek bir kudretin elin- yalektiği değil bir konu üzerinde uzun uza- filozofu daha yakından tanıma imkanı var-
de olduğuna ve bu yüce kudret tarafın­ dıya konuşma yapmayı tercih ediyordu. dır. İlkinin Şölen ve Sokrates'in Savun-
dan sevk ve idare edildiğine samirniyetle Büyük bir ahlakçı olan Sakrat geriye hiç- ması adlı eserinde Sakrat metafizikçi ol-
inanıyordu (von Aster, s. 96). Keskin zeka- bir eser bırakmadı, hayatı boyunca hep tar- maktan çok toplumda ısiahat isteyen bir
sı , büyüleyici konuşması, ince ironileri, per- tıştı ve sorguladı. Ona ait olduğuna kesin ahlakçıdır. İkincisinin Sokratesçi Di yalog-
vasızlığı, savunduğu ahlaki fikirlerin yük- gözüyle bakılan iki önerme vardır: "Er- lar diye bilinen onun gençlik diyalogların­
sekliği ve hayat tarzı insanları kendisine dem bilgidir" ve, "Hiç kimse bilerek kötü- da -bunlar Apologia, Kriton, Küçük Hippias,
çekiyordu. lükyapmaz." Bu konuda Sakrat daima ge- lan , Lakhes, Euthyphron, Kharmides ve
Sürekli değiştiği için varlık hakkında doğ­ nel prensipler üzerinde durur ve ahlaka Protagoras'ten ibarettir- Sakrat derin bir
ru ve geçerli bilgi edinmenin imkansız ol- dair ayrıntılarla ilgilenmez. İnsanı merke- düşünürdür; Herakleitos, Parmenides ve

duğunu savunan sofistleri şiddetle eleş­ ze alan ve bilgiyle uygulamayı birbirinden Anaxagoras'ın amansız rakibi, aynı zaman-
tirmekle birlikte onlar gibi tabiat ilimlerin- ayırmaya yanaşmayan Sokrat'a göre bilgi da idealist bir filozoftur. Sakrat'ın ölümün-
de kesinlik bulunmadığını söylüyor, boş ve uygulamayla anlam kazanır ; diğer bir ifa- den sonra öğrencileri çeşitli yerlerde Me-
faydasız düşüncelerden ibaret gördüğü deyle bilgisiz uygulamadan iyi bir sonuç gara, Kirene, Elis-Ereteria ve Kiniler adıy­
matematikle ilgilenmiyordu; " Bildiğim bir beklemek imkansız olduğu gibi uygulama- la Sokratik okullar kur arak onun gö rüş ve
şey varsa o da hiçbir şey bil m edi ğimd ir" SIZ bilgi de bir işe yaramaz. Mesela her - düşü ncelerini farklı açılardan yorumlamış­
diyordu. Bununla birlikte insan varlığın hangi bir konuda insan amacına ulaşmak larsa da sonuçta bu ahlakçı okulların bir-
mahiyetini bilemiyor ve "arkhe" sorununu istiyorsa kendini ona ulaştıracak yol ve leştikleri husus, "Hayatta en yüksek amaç

çözemiyorsa hiç olmazsa ne olması gerek- yöntemi bilmek zorundadı r. Öte yandan bilgiyle elde edilen erdemdir; mutluluk da
tiğini, hayatın anlam ve amacını, ruh için insan bilerek kötülük yapmaz, çünkü ya- bundan. başka bir şey değildi r " şekli n de
en yüksek iyinin ne olduğunu bilebilir. iş­ ratılış itibariyle insan kötü değildir, kötü- özetlenebilir.
te biricik sağlam ve faydalı olan bu bilgi- lüğün kaynağı bilgisizliktir. Eğer insan bir Ortaçağ h ıristiyan ve İslam kültüründe
dir yani ahlaktır. Ahiakın dışında asla cid- şeyin kendisi için iyi ve yararlı olduğunu Sakrat figürü üzerine ilginç yorumlar ya-
di bir felsefe yoktur. Gerçi Protagoras da, bilirse onu kesinlikle yapar. Kötülük yap- pılmıştır. Mesela Justin fılozofu bir hıristi­
"Her şeyin ölçüsü insandır" diyerek insanı mak yani yanılmak gerçek değerlerin ye- yan azizi gibi tasvir ederken Augustin, Ef-
ve değerleri merkeze almaktaysa da onun rine sahte değerleri koymaktan kaynakla- latun'un Ahd-i Atlk'i tanımış ve ondan et -
kastettiği şey değişen varlığın bir parça- nır. Değerler söz konusu olduğunda ger- kilenmiş olabileceğini söyler, fakat Sokrat' ı
sı yani fert olarak insandır; Sokrat'a göre çeğini sahtesinden ayırmasını bilen kim- hıristiyanlaştı rma çabasına katılmaz. Bazı
ise bu ölçü ahlaki düşüncenin değişmez ve se asla hata yapmaz. Şu halde insanı er- yazarlar ondan haks ı z yere ölüme gönde-
zorunlu unsuru olması itibariyle insandır demli kılan aklını doğru kullanabilmesidir. rilen iyi ve cesur bir insan diye söz eder-
(Weber. s. 42-43). Sakrat ruhun bedenden bağımsız bir cev- ken büyük çoğunlu k onu paganist inanç-

353
SO KRAT

lar taşıyan ve bir şeytandan haber alan BİBLİYOGRAFYA : ya getirilen Deli Hüsrev Paşa' dır. Kaynak-
bilge olarak takdim etmektedir (Taylor, s. Ksenophon. Şölen ve Sokrates'in Savunması lara göre ailesi oğullarını devşirme olarak
ıo3) (tre. Hayrullah Örs), istanbul 1962; a.mlf.. Sak- vermek istememiş, ancak Mehmed Bey
rates 'ten Antlar (tre. Candan Şent una), Ankara
Müslümanlar, Grekçe ve Süryanlce'den oğullarının istikbalinin çok parlak olduğu­
1994; Eflatun, Sokrates'in Savunması (tre. Nu-
Arapça'ya yapılan tercümeler esnasında man Özcan), istanbul 1998, s. 60 vd., 63, 65; Ya'- nu ve devlet kuşunun başlarına konduğu­
Eflatun'un Phaidon, Kriton, Timaios, Ka- küb b. İshak ei-Kind!, Felsefi Risaleler (tre. Mah- nu söyleyip onları ikna etmiştir (a.g.e. , vr.
nunlar (f'lomoi) ve Devlet (Politeia) diya- mut Kaya), istanbul 2002, s. 80; EbO Bekir er-Ra- J6h- J7h). Sokullu Mehmed Paşa ise 1576'-
zi, "Filozofça Yaşama", İslam Filozoflarından Fel- da Venedik elçisi Marc-Antonio Tiepolo'-
logları, ayrıca Huneyn b. İshak'ın Nevô.di-
sefe Metinleri (tre. Mahmut Kaya), istanbul 2003,
rü'l-telô.sife'si ve Geç Helenistik dönemde ya, devşirildiğinde manastırda yemek es-
s. 73-82; İbn Cülcül, Tabal).atü'l-etıbba' (nşr. Fu-
yazılan birtakım yazılar kanalıyla Sokrat'ı nasında yüksek sesle ilahi okumakta gö-
ad Seyyid), Beyrut 1405/ 1985, s. 30-31; Said el-
tanıdıklarından çok farklı bir Sakrat fıgürü Endelüs!, Tabal).atü'l-ümem, s. 25; İbn Fatik, Mui)- revli on sekiz yaşında bir genç olduğunu
tarü'l-f:ıikem ve mef:ıasinü 'l-kelim (nşr. Abdur- söylemiştir (Samarôc, s. 8-9).
ortaya çıkmaktadır. Huneyn ile çağdaş olan
rahman Bedevl), Beyrut 1980, s. 82-126; İbnü 'l­
ilk İslam filozofu Kindl bu konuda Sak- Kıft!, İI;Mrü'l-'ulema' (Lippert), s. 197-205; İbn
Edirne'ye getirildiğinde, Sadrazam Da-
rat'ın Faziletine Dair Bilgi, Sakrat'ın EbCı Usaybia, 'Uyünü'l-enba', s. 70-76; Muham- mad İbrahim Paşa'yı Mısır'a uğurladıktan
Sözleri Üzerine, Sakrat ile Archigenes med b. Mahmud eş-ŞehrezCır!, Tarii) u 'l-f:ıükema' sonra buraya gelen ve on ay kadar kalan
Arasmda Geçen Diyalog, Sakrat'ın Ölü- (nşr. Abdülkerlm EbCı Şüveyrib), Trablus 1988, s. Kanuni Sultan Süleyman'a Bosna'nın ta-
107 -144; E. von Aster, Felsefe Tarihi Dersleri (tre. nınmış ailelerinden toplanan kırk çocukla
mü Hakkında ve Sakrat ile Harranlılar
Macit Gökberk), istanbul 1943, s. 96; A. Weber,
Arasında Geçen Tartışma başlıklı beş birlikte takdim edildi. Ardından Edirne sa-
Felsefe Tarihi (tre. H. Vehbi Eralp), istanbul 1964,
eser kaleme almış, fakat bunların hiçbiri s. 42-43; Abdurrahman Bedevi, Eflatün fi'l-İslii.m, rayında eğitimine başladı. Bu sırada Meh-
günümüze ulaşmamıştır (Ya'kilb b. İshak Beyrut 1402/1982, s. 123-145; a.mlf. , Mevsü'a- med adını aldı ve Edirne Sarayı'nın iç ağ­
el-Kindl s. 80). Başlangıçta ve sonraki dö- tü'l-felsefe, Beyrut 1984, I, 576-579; C. C. W. Tay- lanları zümresine dahil edildi. Edirne Sa-
lor, Düşüncenin Ustalart: Sokrates (tre. Cemal rayı'ndaki eğitiminin ardından muhteme-
nem biyografi kitaplarında genellikle Sak-
Atila), istanbul 2002, s. 13-14, 103; D. Laertius,
rat maddi olan hiçbir şeye değer verme- len dönemin önde gelen devlet adamların­
Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri (tre.
yen, yersiz yurtsuz, bir küp içinde yaşa­ Candan Şentuna), istanbul 2003, s. 75. dan Defterdar İskender Paşa'nın maiyeti-
yan, devlet adamlarını yüzlerine karşı hiç ne verildi. Defterdarın lrakeyn Seferi sıra­
çekinmeden eleştiren ve putlara tapan-
li] MAHMuT KAYA sında öldürülmesinden sonra Enderun'a

larla mücadele eden bir zahid ve bir vaiz alındı. Önce küçük odada hizmet gördü,
şeklinde tasvir edilir (İbn Cülcül, s. 30-31; oradan iç hazine kısmına geçti. Ardından
SOKULLU MEHMED PAŞA
Said el-Endelüsl, s. 25; İbn Fatik, s. 82-9ı; sırasıyla rik3bdar, çuhadar, silahdar, çaş­
(ö. 987 /1579)
İbnü'l-Kıftl, s. 197-205; İbn EbO. Usaybia, nigirbaşı ve büyük kapıcıbaşı oldu (Şefik
Osmanlı sadrazamı. Efendi , vr. J8b·l9•).
s. 70-76; Muhammed b. Mahmud eş-Şeh­ L _j
rezOrl, s. ı 07- ı ı6) . Bu nitelikleriyle Sokrat Silahdar iken Bosna cizyesini toplama-
bir örnek ve önder filozof tipini temsil et- Hıristiyan adı Bayo (Bayiça) olup 1SOS'te ya memur edilen Ahmed Bey aracılığıyla
mektedir. Nitekim hekim ve filozof Ebu Bosna'nın Vışegrad kazasının Rudo nahi- babasını, ortanca kardeşini ve kendisine
Bekir er-Razl'nin yaşantısının Sokrat'a ben- yesinin Sokoloviç (Şahinoğlu) köyünde dün- küçük kardeşi olarak tanıtılan amcazade-
zemediği için filozof olamayacağı ileri sü- yaya geldi. Zinkeisen, İtalyan kaynakların­ sini İstanbul'a getirtti. Babası müslüman
rülünce kendini savunmak üzere kaleme dan naklen Ragusa yakınlarında Trebin- olup Cemaleddin Sinan adını aldı. Diğer iki
aldığı Filozoiça Yaşama adlı eserinde, ye'de doğduğunu yazar. Babasının adı Di- çocuktan öz kardeşi olan büyüğünün adı
"Sokrat hakkında ileri sürdükleri doğru­ mitriye olarak kaydedilir (Samarcic, s. 8). Mustafa konuldu. Mustafa birkaç yıl son-
dur; o hayatının önemli bir kısmını mün- Bazı Sırp kaynaklarına göre aynı ailenin Ra- ra ölünce adı en küçük çocuğa verildi. Meh-
zevi gibi yaşamışsa da sonradan bundan vanci köyünde yaşayan koluna mensuptur med Ağa, bir süre sonra annesini ve hala
vazgeçerek normal bir hayatı benimsemiş­ (lA, VII, 595) . Sadrazamiiğı döneminde pa- köyde yaşamakta olduğunu öğrendiği asıl
tir" der (EbO Bekir er-Razi, s. 73-82) . Hal- şa ile konuşan İtalyan elçileri kendisinin küçük kardeşini de istanbul'a getirtti. Bu
buki Sakrat'ın hayat tarzında iddia edildi- Sırp despatlarının soyundan geldiğini söy- çocuk İbrahim Paşa Sarayı'na verildiyse de
ği gibi herhangi bir değişiklik olmamıştır. lediğini ifade ederler. Ayrıca Boşnak asıllı fazla yaşamadı. Sokullu. Barbaros Hayred-
Ayrıca kaynaklarda Sakrat'ın Sinoplu Dio- olduğu da belirtilir. Boyunun uzunluğu se- din Paşa'nın 6 Cemaziyelewel 953'te (5
genes ile karıştırıldığı, putperestlere kar- bebiyle Osmanlı tarihlerinde "Tavli" veya Temmuz 1546) ölümü üzerine kaptan-ı der-
şı mücadele ettiğine inanıldığı ve geriye "Uzun" lakaplarıyla anılır. yalığa tayin edilerek taşraya çıktı. Kanuni
bir eser bırakmadığı halde İslami kaynak- İlk eğitimini Bosna manastırları arasın­ Sultan Süleyman'ın ikinci İran seferi es-
larda sayfalar dolusu özdeyişin ona mal da edebi bir merkez olan Mileşeva Manas- nasında 24 Rebiülewel 9S6'da (22 Nisan
edildiği görülmektedir (İbn Fatik, s. 91- tın'nda rahip olan dayısından aldı. Bura- ı 549) vezaretle Mısır beylerbeyiliğine ta-
ı26 ; Muhammed b. Mahmud eş-ŞehrezO.­ da iken papaz yardımcısı olarak çalıştı. yin edilen Semiz Ali Paşa'nın yerine Rume-
ri, s. 116-144) . Bu tür literatürün Diogenes Kanuni Sultan Süleyman'ın hükümdarlığı­ li beylerbeyiliğine getirildi (Emecen- Şa­
Laertius'tan itibaren Geç Helenistik dö- nın ilkyıllarında Bosna'dan devşirme top- hin, sy. 23119981. s. 96). 3 Receb 956'da
nemde yaygın hale geldiği ve müslüman lamakla görevlendirilen Yayabaşı Yeşilce (28 Temmuz 1549) padişahın huzuruna çı­
müelliflerin de bunlardan nakillerde bu- Mehmed Bey tarafından beğenilip sara- karak yeni vazifesine başladı ve yıl sonu-
lunduğu anlaşılmaktadır. Gazzali'nin tekfir ya alınmak üzere devşirme yazıldı (Şefi k na kadar sürecek askeri harekata katıldı.
etmesine karşılık İslam filozofları Sokrat, Efendi, vr. !6•-h). Sokoloviç ailesinden daha Bu kadar hızlı yükselmesi sarayda iken pa-
Eflatun ve Aristo'yu "ilahiyyOn" (deist ve me- önce de devşirme alındığı bilinmektedir. dişahın yakın çevresine girip Kanuni'nin
tafizikçi) olarak büyük bir saygıyla anar. Bunlardan en önemlisi yirmi yıl önce sara- güvenini kazandığını göstermektedir.

354

You might also like