Professional Documents
Culture Documents
Annem Babama Nasıl Verdi Acaba Neler Hissetti (Inci - Blogspot.com)
Annem Babama Nasıl Verdi Acaba Neler Hissetti (Inci - Blogspot.com)
com
hep merak ediyorum amk hiç aklımdan çıkmıyor. leş gibi sigara kokuyor
puşt nasıl yatılır altına..
kız kardeşim var 12 yaşında. hala kız.. daha bozmadılar da onu. onu kim
gibecek acaba? babam gibi leş biri koymasa sevgi bari.
geçen kızı tuttum kolundan çektim karşıma konuştum. dedim niye gidip
yetiştiriyorsun konuştuklarımızı? abi ne biçim laflar onlar olur mu öyle
şeyler ne ayıp söylüyorsun diyo. kes dedim, elbet sen de vereceksin..
yaşın geliyor. ben senin mutluluğun için uğraşıyorum dedim. bu ağlamaya
başladı bağırarak. babam duymuş aşağıdan amk ekmek bıçağını almış geliyor
oç nerden anladıysa. kapıyı kitledim giremedi annem yalvar yakar ikna
etti de sakinleşti.
neyse akşam oldu. baktım aşağıdan garip garip sesler geliyor.. ulaa dedim
akşam saat 9 bu saatte gibişe mi başladılar? sessizce bir iniyim dedim
bir baktım salonun ışığı yanıyor amk, sesler de ordan geliyor. kapıya
yaklaştım sessizce dinleyim derken birden babam açtı kapıyı amk terli de
değildi. napıyorsun burda lan gavat? diyor. benim de boşluğuma denk geldi
gibişiyorsunuz sandım dedim. yumruğu bir geçirdi oç burnum yarım saat
kanadı.
1 saat sonra geldi yanıma. tuttu ensemden oğlum bak adam ol artık, sen ne
biçim insansın? bir etrafına bak bir gariplik yok mu sende? diyor. dedim
baba ne alakası var. bu da hayatın gerçeği değil mi. gavat mısın oğlum
sen? diyor. pgibolojik destek almamı istiyorlarmış yine. en son 5 sene
önce gidip bırakmıştım. oç pgibiyatr çıplak fotoğrafımı mutfağa astığımı
duyunca cinsel sapkınlıkların var demişti. kocan seni iyi gibememiş deyip
vurup kapıyı çıkmıştım. gerçi o olaydan sonra da 1 araba dayak yemiştim
babamdan ama olsun verdiğim ayara değmişti. bir daha gibseler gitmem.
gerçi gibseler giderim..
geçtim üst katın dış kapısının önüne beklemeye başladım. merve nin
okuldan çıkış saatine daha 3 saat vardı ama bir umut bekleyim dedim yine
de. o sırada babam geldi köselesinin sesi 1 km den duyuluyor ayının. ben
de dikkat çekmek için öksürme numarası yaptım. böyle zeki taraflarım
vardır. akıllı numaralarla insanları ağıma düşürürüm. neyse oğlum dedi
orda mısın? evet gelsene dedim. iyi niyetli tavrımdan cesaret almış
olacak ki napıyorsun burda üşütme geç içeri dedi. kız kardeşimi
bekliyorum baba dedim. aferin oğlum hep düşün kardeşini böyle, saçma
sapan konuşma bida tamam mı? dedi, alnımı öptü. çok duygulandım lan. niye
itlik yapıyorum pamuk gibi adama? dedim. tamam baba dedim hep koruycam
kolluycam onu. aferin oğlum onun geleceği çok önemli bizim için dedi. ben
de samimiyetten yüz buldum biraz açıkçası ''evet baba. biliyor musun
bence ileride çok sexy bir kız olacak. erkekler peşinden koşar valla hep
* '' dedim. dirseğini ağzıma geçirdi dişim kırılıyordu amk. gibtir git
gözüm görmesin seni dedi.
ertesi gün kız kardeşimin sınıf arkadaşı yelizin annesi geldi bize.
duydum benim hakkım da konuşuyorlardı. yahu bu kadının benle ne alakası
var? diye düşündüm ve alt kata inip yakından dinlemeye karar verdim.
mesele şuymuş dinleyince siz de güleceksiniz; neymiş efendim neden
yelizin facebook duvarına terbiyesiz videolar atıyomuşum. terbiyesiz
video dediği de redtube dan çözünürlüğü iyi bir gay ferresi. doğum
günüydü kızın düşündük kötülük mü ettik? neyse ezik annem binbir özür
diliyor, dil döküyor falan. bence annem bunları kadının kocasından
hoşlandığı için yapıyor. kadının kocası var mı bilmiyorum ama varsa kesin
hoşlanıyordur annem. en son kadın hakkımda akli dengesi bozuk mu? falan
diyecek oldu daldım içeri. benim evime neden etek giymeden geliyorsunuz?
dedim. cevap hakkı tanımadan koşarak çıktım odama ve bir süre ağladım.
olayın akşamında merve odama çıktı. kapı kitliydi tabi giremedi içeri..
böyle hınzırlıklarım vardır insanları tuzağıma düşürürüm. abi aç kapıyı
diye bağırdı. fakat ona sütyen takmayan hiçbir kadının odama
giremeyeceğini uygun bir dille belirttim. abi aç kapıyı diye bağırınca
uyuyan babamı uyandıracağından korkup aldım içeri. abi neden
arkadaşlarımı faceden ekliyosun? duvarlarına neden kötü şeyler atıyosun?
dedi. daha çocuk olduğundan bu tip şeylerin önemini anlamayacağının
farkındaydım. konuyu değiştirmek için biraz mitoz bölünmeden ve üslü
sayılardan bahsetmeye çalıştım. fakat merve ısrarcı oldu ve aynı soruları
birdaha sıraladı. merve bence göründüğünden daha olgun bir çocuk. yine de
konuyu değiştirmek için çakmağın kibritten daha sonra bulunduğundan
bahsettim. of senle uğraşılmaz gibilerinden bir laf edip uzaklaştı. merve
zeki bir kız olsa da unutmamalı ki ben onun abisiyim ve daha çok görmüş
geçirmişliğim var. bu tip laf cambazlıklarına gelmem. merve gidince
kapıyı yeniden kitleyip babam uyanmadan uyuyo taklidi yapmaya başlamaya
karar verdim.
not: merve olgun bir kız olsa da göğüsleri yeterince büyük değil bence.
ertesi sabah zil sesiyle uyandım. saate baktım daha 9 buçuktu. babam
çoktan işe gitmiş, annem de daha uyanmamıştır diye düşündüm. merve de
öğlenci olduğu için o saatlerde uyuyor çünkü göğüslerinin gelişmesi için
uyku çok önemli. kapıyı ben açmaya karar verdim indim aşağıya. karşımda
turuncu mont giymiş 2 adam vardı. günaydın dediler cevap vermedim. biz
acr güvenlik hizmetlerinden geliyoruz binanızın güvenliği için... bir
şeyler dedi tam hatırlamıyorum. bizim siyasetle işimiz olmaz deyip
kapattım kapıyı. uykudan 1 kere uyanınca bir daha uyuyamıyorum. en iyisi
annemin kalkmasını beklemek ve olayı ona anlatmaktı. başımıza bir şey
gelebilirdi.. annem uyanana kadar merve'nin odasına gidip onu uyurken
izlemeye karar verdim. fakat kapısı kilitliydi. sonra hatırladım 2 yıl
önce odasına girip twilight posterini kilodumun içine sakladığımdan beri
o kapıyı açık tutmuyordu. en iyisi apartmanın deposuna inip kirli
kilotlar napıyor ona bakmaktı. depoya indim ve onları bir süre izledim.
hareketsiz öylece duruyorlardı ve bu biraz can sıkıcıydı. olaya heyecan
katmak için deponun anahtarını kapıcı dairesinin paspasından çalıp
kendimi depoya kitledim. şimdi işler değişmişti..
daha sonra akşama kadar odama çekilip inci sözlükte takıldım. akşam babam
geldi ve yanıma çıkmaya, halimi hatrımı sormaya bile tenezzül etmedi.
buna biraz içerlemiştim açıkçası.. onlar salondayken gizlice merve nin
odasına gittim. kapıyı çaldım, aç kapıyı dedim. ne var? dedi annem
portakal suyu yolladı dedim ve kapıyı açtırdım. böyle zekiliklerim
vardır, insanlara aklımla çalımlar atarım sık sık. merve senle çok ciddi
bir şey konuşmam lazım dedim. söyle abi? dedi bıkkın bir ifadeyle.
vajinanın hala doğduğun günki kadar el değmemiş olmasından rahatsız değil
misin? dedim. vajina ne abi? dedi. bacaklarının arasındaki tatmin
bölgesi. orayı parmaklamalı ve artık kendine bir eş bulma vaktinin
geldiğini anlamalısın dedim. içeri seslendi, babamı çağırdı. ne zamandır
dayak yemiyordum. huurnun evladı anahtarlığıyla vurdu gözüme. siz
yobazsınız, kim istemez kardeşinin kestaneyi çizdirmesini? dedim ve
koşarak odama çıktım. gururum incinmişti.
yaklaşık 15 dakika sonra babam odama çıkıp kapımı tıklattı. önder açıkbaş
nasıl ünlü oldu? diye sordum. cevap veremeyince almadım içeri.
sinirlenmiş olacak ki kendi annesine küfretmeye başladı. insan annesine
küfredebilecek samimiyeti kendinde bulabilmeli bence. bu davranışı hoşuma
gittiğinden aldım içeri. kolumdan tutarak yatağa fırlattı beni. neyse ki
kemeri yoktu ve bu bu kez çok da ağır bir dayak yemeyeceğimin
garantisiydi. bak eşek oğlum biz seninle ilgili bir karar aldık dedi. hiç
tepki vermeden suratına baktım, devam etmesini bekliyordum. perşembe günü
için randevu aldık pgibiyatra gönderiyoruz yeniden seni dedi. dayak
yemeyeceğime sevinsem de pgibiyatr olayı hoşuma gitmemişti. baba dedim
benim pgibiyatrla bir işim yok, bacak bacak üstüne atıp dikkatimi
dağıtıyorlar dedim. kes gideceksin avradını gibtirme dedi.. babamın
avradıma küfretmesi çok sinirlerimi bozuyor çünkü michelle rodriguez
değerli bir kadın. iyi amk dedim gideriz. bu yapıcı yaklaşımım onu
şımartmış olacak ki he adam ol gibilerinden atarlı bir laf etti. tam
kapıya yönelmiş çıkıyordu ki, baba bir şeyi unutmuyor musun? dedim. neyi?
diye sordu. önder açıkbaş soruma hala cevap vermedin dedim. avradıma bir
kez daha küfür etti. işte bu biraz fazla olmuştu..
pgibiyatrı ziyaret edeceğim gün sabah erkenden uyandım. bir süre yorganı
bacaklarımın arasına alarak ela'yı hayal ettikten sonra aşağı indim.
babam kahvaltı yapıyordu yalnız başına. günaydın dedi cevap vermedim.
baba kahvaltını neden kendin hazırlıyorsun? dedim. anneni yormak
istemiyorum oğlum dedi. gece verdiği yok, sabah kahvaltıya kalkmıyor
nasıl kadın bu baba? dedim. baktım ters ters bakıyor lafı değiştirmek
için biraz friedrich engels'in ailenin, devletin ve özel mülkiyetin
kökeni eserinden bahsettim. oğlum dedi bak sen kendinin farkında
değilsin. normal değil bu hallerin seninle ilgili yıllardır çok
endişeleniyoruz dedi. bugün ve bundan sonra ferhat beye gitmeyi ihmal
etmiyceksin dedi. o kim? dedim pgibiyatrmış amk. oha amcık ağız pgibiyatr
erkek mi bir de? diye bağırdım çatalı kafama fırlattı. fakat hızla
çekilip çatalın buzdolabına çarpmasını sağladım. böyle zekiliklerim
vardır. insanları beklenmeyen reflekslerimle şaşırtırım. ya baba
pgibiyatr erkekse gitmem, erkekler benden hoşlanıyor, çok rahatsız
oluyorum dedim. avradıma küfretti ve odama gitmemi söyledi. 3. kez
avradıma küfretmesi sinirlerimi bozmuş olsa da canımın yanmaması için
odama çıkmam gerekiyordu. odama çıkıp bizimkilerin uyanmasını bekledim.
not: merve nin memeleri en çok sabah 5-7 arasında gelişiyor bence. o
yüzden uyuması lazım.
saat 2 oldu ve üstümü başımı giyip aşağı indim. annemin kendisine ait bir
arabası olmadığından otobüsle pgibiyatrın kliniğinin bulunduğu caddeye
gittik. otobüste 70 yaşlarında bir amca sürekli bana bakıyordu. ayakta
zor duruyorsun yaşına başına bakmadan neyin peşinde koşuyorsun dedim
sessizce. duyan olmadı tabi. kliniğe girdik oç ferhat bizi 15 dakika
bekletti. bir görüşme yapıyormuş.. artık ferhat'ın bana duyduğu hislerin
gerçekliğine kesin inanıyordum ama ben onla ilgili ne düşünüyordum? bu
biraz kafamı karıştırıyordu. sanırım onla ilgili kararımı tipini görünce
karar verecektim.o sırada sekreterle hanımla sohbet ettik biraz. bana
nasıl olduğumu sordu ben de kız kardeşim merve nin göğüslerinin
kendisinin göğüslerinden daha küçük olduğunu belirttim. cevap vermek
istemedi.. ama yapabileceğim bir şey yoktu gerçek bu. neyseki ferhat'ın
işi bitti ve bizi içeriye çağırdı. acaba nasıl biriydi? ondan
hoşlanabilecek miydim? tüm bunlar kafamdan geçerken heyecanla odasının
kapısına doğru yöneldim.
o caddede bir park var gittim orda bir banka oturdum. annem peşimden
geldi hemen. noldu evladım? dedim. şefkatli tavrından cesaret bulup anne
madem bir ilişkin var neden bana bahsetmiyorsun? böyle şeyler tabi
olucak, amın var, alımlısın dedim. sokağın ortasında rezillik çıkarttırma
bana yürü eve diyor. merak etme annecim benim için önemli olan senin
yalan söylememen dedim. sevecen tavrım onu rahatlatmış olmalı ki hiç
cevap vermedi. eve gidene kadar konuşmadı. eve gidince sanırım
pgibiyatrdan kaçtığımı babama anlatmış. emektar oklavayla çıktı yukarı
oç. hayır oklava, sopa, levye türü bir şey kullanmasa da dövebiliyor
zaten beni. neden desteğe ihtiyaç duyuyor anlamıyorum. aç kapıyı dedi
prensip gereği kuala lumpur'un nerenin başkenti olduğunu sordum. aç
kapıyı gibtirme kafanı diye bağırdı. fakat taviz veremezdim. hep böyle
yapıyor amk sorumu cevaplamadan odaya girmeye çalışıyor. hala
prensiplerime, ritüellerime saygı duymuyor. senin ecdanını gibiyim deyip
uzaklaştı. insanın kendi ecdadına küfredebilmesi takdir edilesi bir
durum. bu yüzden 1 saniye kapıyı açsam mı diye düşündüm fakat dayak
yemeyi göze alamazdım.
sabah erken kalkıp duşa girdim. duşta aklıma ela geldi ve ne zamandır
görüşmediğimizi farkettim. uyanınca her zamanki gibi annemin çiçekli
bornozunu aldım ve elaların kapısını çaldım. kapıyı yine oç mehmet amca
açtı. neden ben gelince kapıyı hep bu herif açıyor anlamıyorum. oğlum bu
ne hal? dedi. ıslak bedenimi annemin çiçekli bornozunun sarmasından keyif
aldığımı söyledim ve ela evde mi? diye sordum. napacaksın ela'yı? dedi.
niyetimi yanlış anlamaması için tiger woods'un bir golften bu kadar
parayı nasıl kırdığını merak ettiğimi ve bunu ela'yla tartışmak
istediğimi belirttim. böyle zekiliklerim vardır. lafı bir anda istediğim
yere çeker, karşı tarafı şaşırtırım. ela yok evde oğlum sen de git üstüne
başına adam akıllı şeyler giy dedi. sanırım mehmet amca beni pek
sevmiyor. hep ters bana karşı davranışları.. neyse ona karşı olgun
davranmaya karar verdim ve eve girdim. annem ve merve kahvaltı
yapıyorlardı. yanlarına gidip merve'ye siyah kilotlu çorabın çok
yakıştığını söyledim. annem allah senin cezanı versin bu ne kılık? diye
bağırdı. amk sanki ilk defa görüyor. her defasında ne bu aşırı tepki..
merve ile bir an göz göze geldik, fakat gözlerini kaçırdı. fakat önce
üstümü değiştirmem gerekiyordu. sıra ona da gelecekti.
akşama kadar odamda incide takıldım. akşam olunca babam geldi. odamdan
hiç çıkmadım çünkü bu ara bana karşı sinirli pgibiyatra gitmediğimden
dolayı. bu yüzden merve gelene kadar odamdan çıkmadım. kapı sesini
duyunca fırladım hemen karşıladım kardeşimi. her zamanki gibi kezban
eteği ve boğazına kadar ilikli okul gömleği üzerindeydi. hayır
anlamıyorum 12 yaşına gelmişsin artık çocuk da değilsin. insan neden
göğüslerini sergilemez? bacaklarının dolgunluğuyla sınıf erkeklerinin
dikkatini çekmez? güzel de kız. neden böyle davrandığını anlamıyorum.
yemeğini yemeden babamın salonda olmasını fırsat bilip merve'yi yanıma
çağırdım. bacak aranı tıraşlıyor musun? diye sordum. abi bak çağırırım
babamı diyor. beni böyle tehdit edince çok sinirlendim ve babamın da
duyabileceği tonda bir yüksek sesle sen ne biçim insansın? bir kadın
kendini bozacak erkeğe bedenini hazırlamaz mı? hadi beni eziyorsun, amını
ıslatacak adama da mı saygın yok? dedim. genel anlamda tutarlı ve
bilinçli bir insan olsam da arada böyle fevri çıkışlarım oluyor. babam
muallaksi fırladı salondan ''öldürücem bu çocuğu kaçarı yok.'' diye
üzerime gelmeye başladı. yumruğu yeyince kafamı duvara vurdum. sen nasıl
insansın baba? insan bu kadar mı ilgisiz olur evladının sevgi, arkaüne,
göğüslerine? dedim. mutfağa bıçağa sarılmaya koştu. durumun
ciddileştiğini farkedince hemen odama çıktım ve kapıyı kilitledim. yerli
yersiz sinirleniyor iyice yaşlandı artık bu adam amk.
ertesi gün annemin gün arkadaşı hatice teyze bizdeydi. eteği dizinin 2
karış altında olduğundan sadece ayakları ve ayak bileği görünüyor hep. ve
bu onu çok çekici yapıyor bence.. bunu kendisine de söylemek için aşağı
indim. salona girince annem yüzünü astı, hatice teyze nasılsın oğlum?
dedi. konuya hemen giriş yapıp düzeysiz görünmemek için üniversitedeki
kızının nasıl olduğunu sordum. çok iyi sağol dedi. tutamadım kendimi
üniversite ortamı da iyidir haaaa deyip pis pis gülümsedim. annem gitmemi
işaret edince kafamdaki konuya sonra giriş yapmaya karar verdim. hınzır
bir adamım açıkçası.. biraz zeki olduğumdan kafamdan çok fazla düşünce
geçiyor ve söylemeden edemiyorum çoğu zaman. bu tespitlerim gelen
misafirleri/arkadaşları/akrabaları memnun etse de sebebini anlayamadığım
bir şekilde ailem çok rahatsız oluyor.o da onların bana karşı
besledikleri ön yargı ve kin duygusuyla alakalı sanırım. neyse o gün
kafamda daha önemli bir mesele vardı ve bu annemle konuşulacak dert
değildi. o yüzden dolaptan biraz mandalina çalıp odama çekilmeli, babamı
beklemeliydim. mandalinaları zulaladıktan sonra zaman geçirmek için biraz
inci'ye girdim.
not: mehmet amca firuze teyzeye neden bu kadar soğuk bir türlü
anlamıyorum.
neyse ki yarım saat sonra annem kalktı da bir şeyler hazırladı. çok nadir
onlarla aynı sofraya otururum ama bu kez çok açtım yapacak bir şey yoktu.
kahvaltıdan sonra odama çıkıp saba tümer'in bugünki konuklarını merak
etmeye başladım. tadı çıksın diye 15 dakika tv yi açmadım ama en sonunda
dayanamadım. tv sıktıktan sonra youtube'a girip enrique iglesias'ın hero
klibinin url sini ezberledim. ben ezberimi pekiştirmeye çalışırken
kapımız çalındı. koştum ben açtım gelen oç 1. katmış. unuttum adını
muazzez mi ayşe mi ne öyle bir ismi vardı kadının. oğlum annen evde mi?
dedi. normalde bu tip soruları hoş karşılamam ama sabır gösterip noldu?
diye sordum. o resimleri kaldırdım da sen asmışsın belli ki, annenle
konuşmam gerekiyor dedi. ayıp zeliha teyze bu saatte insan rahatsız
edilir mi? deyip kapıyı kapatmaya yeltendim. ama annem sanırım duymuş
konuştuklarımızı ne resimleri, ne oldu? diye yanımıza geldi. ben olayın
nereye varacağını anlamıştım. böyle zekiliklerim vardır. geleceği
insanlardan önce öngörüp ona göre tedbirimi alırım. buna çok şaşırırlar.
odama sıvıştıktan sonra annemin bana bağırdığını duydum ama ne dediği
anlaşılmıyordu. şimdi bir de 1. kattaki kadın çıktı amk. ona ne yaptım? o
niye şimdi kuyumu kazmaya çalışıyor? anlamış değilim. sesten babamın
uyanması an meselesiydi. merve uyanmazdı herhalde çünkü göğüsleri
gelişiyordu.
not: i can be your herooooooo, baabbbbyyyyyyyy
öğlene doğru hava biraz ısındı da işim kolaylaştı amk. oç babamdan ses
seda yok.. gelse almaya çalışsa gönlümü affederim ha, kızgınlığım da
geçti. ama cesaret edemiyor olabileceğini düşünüp akşamı beklemeyi tercih
ettim. bir baktım merve geliyor, okul kıyafetleriyle. saat de öğlen
olduğuna göre kesin okula gidiyor bu dedim. böyle zekiliklerim vardır.
ilk bakışta görülemeyecek şeyleri herkesden önce farkeder, ona göre
pozisyon alırım. neyse baktım etek yine bileklere kadar amk.. merve sizin
okulun çıkışında jöleli dik saçlı yakışıklı çocuklar bekliyor mu? dedim.
yok abi dedi.. oha amk nasıl okul ora? bir ara gelip hocalarınla ve
nöbetçi öğrenciyle görüşmem lazım dedim. niye beklesinler abi? ne
diyorsun sen? falan dedi amk gerizekalı bu kız bir gibten çakmıyor. bak
dedim eğer öyle çocuklarla karşılaşırsan onlara taqıl hayatını yaşa xd
dedim. xd ne abi diyor sonra bana mal derler. şunu arkaürsünler doktora
amk. mağarada yaşıyor sanki.. lafın bir yere varmayacağını anladığımdan
konuyu bağlamak için sporda şiddet yasasından rahatsız mısın? dedim. off
abi gidiyorum ben dedi. farkında olmadan tartışmayı istedğim noktaya
getirdim. böyle zekiliklerim vardır.
neyse amk hava karardı da oç babam daha fazla dayanamayıp indi aşağıya.
utandırmamak için o bir şey söylemeden tamam geliyorum dedim. çıktım
yukarı baktım annem çorba yapmış, yumuldum sofraya. sonra odama çıkıp
inci'ye girdim. birkaç provokatif başlık açıp, biraz illüminatiden
bahsettikten sonra tetrisin başına oturdum. babam geldi o sırada kapıyı
tıklattı. kill bill 3'ün vizyon tarihini sordum, bilemeyince almadım
içeri. ne halin varsa gör amk deyip aşağı indi. onun salona girdiğinden
emin olduktan sonra sessizce aşağı inip merve'nin odasına gittim. kapıya
önder açıkbaş'ın nasıl ünlü olduğunu sordum, cevab veremedi. merve sesimi
duymuş olacak ki açtı kapıyı. buyur abi ne var? dedi. önemli'in facede
paylaştığını gördün mü koptum * dedim. abi önemli de mi ekli sende?
diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı. merve hala abisinin kim olduğnu
anlayamamış. yemedim tabiki.. böyle zekiliklerim vardır. benim
silahlarımı bana karşı kullananların cezasını aklımla veririm. önemli'in
babasıyla annem tanışıyor mu? dedim. yok nereden tanışsınlar diyor. bu
annem çok fena kadın. kızı da tembihlemiş amk ağzından laf alınmıyor.
gittim anneme dedim anne bugün 1. kattaki kadına gittim. ne diller döktü
babamla msnde görüştüklerini sana söylememem için dedim. ne olursa olsun
o benim annem. bilmeye hakkı var.. saçmalama oğlum git başımdan diyor
amk. bu kadın ağır gerizekalı. neyse üstelemeyip yarın alışverişe
gitmemiz lazım anne dedim. niye? dedi. cevap vermemek için bugün ne
giysem'in program müziğini mırıldanmaya başladım. böyle zekiliklerim
vardır. tartışma istemediğim noktalara kayınca aklımla olaya müdahil
olur, işleri yoluna sokarım. neyse yarın gidicem ben gelirsen 1 buçuk
gibi hazır ol dedi. bir şey söylemeden gidiyor görünmemek için ''kim,
kiminle, nerede, ne zaman ve nasıl yakalandı? ünlüler dünyasından çok
özel haberler, flaş gelişmeler, müthiş ayrıntılar! meral kaplan'ın
sunduğu "süper kulüp" pazar 23.30'da fox'ta!'' diye bağırdım ve koşarak
odama çıktım. eti cinim yoktu, inci de sıkıyordu. ben de uykum gelene
kadar oturup rasim ozan kütahyalı'nın ne gibime derman olduğunu düşünmeye
başladım.
hemen indim aşağıya sordum anneme. benim babam kim? dedim. mal mal
konuşma git başımdan diyor. babam babam olmadığını iddia ediyor, kim
benim babam cevapla çabuk, yoksa bida odama almam seni dedim. öyle
deyince tırsmış olacak gitti babama sen ne dedin bu çocuğa? diye çıkıştı.
ben biraz uzaklaştım, dayaktan korktuğum için. zaten duydum sonra babam
yakışıksız ifadeler dillendiriyordu hakkımda. bunlardan bir gib
çıkmayacaktı, kendi yöntemlerimle öğrenmeliydim. merve'nin yanına gittim.
kapıyla küs olduğumuzdan ona bir şey söylemedim ve tıklattım. zaten onla
harcayacak zamanım da yoktu. merve açtı kapıyı, ne var? dedi. önce
benimle insan gibi konuşmasını, daha sonra göğüslerinin bir ara
fotoğrafını çekmemiz gerektiğini, bir iş için lazım olduğunu tembihledim.
git abi pff xs gibilerinden bir şey söyleyecek oldu, tuttum saçından.
söyle, geçen saklayıp da söyleyemediğin şey neydi? benim gerçek babam
kim? annem başka kimlere veriyor? dedim. sesi çıkmadı.. söyle çabuk yoksa
nermin'in face profiline yine mesut yar'ın kilo vermeden önceki
hallerinin fotoğraflarını atarım diye tehdit ettim, defol diye karşılık
verdi. bu kız tam bir kevaşe.. artık anlaşılmıştı, aile içinden doğru
cevap gelmeyecekti. bir an önce farklı yollara yönelmeliydim.
bizim kata çıkıp firuze teyzelerin kapısını çaldım. firuze teyze kapıyı
açınca bir şey söylemesine izin vermeden ''haykırmaaaak istiyoruoooğğmmmm
konuşamıyorum'' eserini ilhan irem'in tarzıyla seslendirmeye başladım. bu
daha samimi bir sohbet gerçekleştirmemizi sağlayabilirdi. noldu evladım
yine? dedi. bakın firuze teyze sevişmek doğal bir şey ve insanın bir
ihtiyacı. günümüzde yıldız tilbe bile sevişiyor dedim. oğlum git hiç
sırası değil dedi. ne sırası değil? bu saatte görmeyin siz de şu işi
kardeşim dedim. kapıyı kapatıyordu ki koydum ayağımı araya korkmasını
sağladım. bildiğiniz gibi böyle çevikliklerim ve böyle zekiliklerim
vardır. bu hareketimde iki yeteneğimi bir potada erittim. napıyorsun
oğlum sen? git evine yürü dedi. eşiniz annemi emmiş doğru mu? dedim.
anlamadığım birkaç arapça cümle söyleyerek kapıyı kapattı ve kafamı
karıştırdığını sandı. fakat bu hareketleriyle kendini ele vermiş oldu.
çünkü firuze teyzenin arapça bilme ihtimali çok düşüktü. böyle basit
hamlelerle aklımı karıştırmayacağından şüpheliler listeme kocasını
ekletmekten kaçamadı. yeterli bilgiyi toplamıştım. şimdi eve gidip taylor
swift'in love story şarkısı eşliğinde bir durum değerlendirmesi
yapacaktım. kapıyı çaldım, annem açtı. nereden geliyorsun? diye sordu.
konuyu değiştirmek için defne joy foster öldü 3 gün yas tuttunuz, 30
şehit öldü şimdi neredesiniz? dedim. mal mal baktı, fırsattan istifade
odamın yolunu tuttum.
not: ilhan irem, taylor swift'e kanye west'in yaptığı ayıbı yapmazdı.
sabah kalktım erkenden reserved ne demek ola ki amk? diye düşündüm biraz.
daha sonra quentin tarantino'nun adını hatırlayamadığım bir filmine
gönderme olduğuna karar verip işe koyulmayı tercih ettim. merve'nin
odasına inip biraz kapıyla dertleşmek istedim, fakat cevap vermedi oç.
tüm dünya bana karşı birleşmiş amk deyip eticin+cappy i mideye
indirdikten sonra firuze teyzelerin daireye indim. kapıyı tıkladım, açan
olmadı. fakat içerde ayak sesleri vardı amk uyuyor olamazlardı. böyle
zekiliklerim vardır, şeytanı ayrıntıda arar, aklımı kullanarak yerinde
gözlemler yaparım. açmaları için kapıyı daha sert vurmaya başladıktan
sonra firuze teyze açtı kapıyı. bir şey dememe izin vermeden bak çıkacam
söyleyecem artık sizinkilere yeter böyle oğlum, acıyorum ses çıkarmıyorum
dedim. sen kimsin bana acıyorsun firuzan teyze? kocanı çağır dedim. adını
firuzan olarak telaffuz ettim ki onu önemsemiyor gibi bir görüntü verip,
karşımda ezilmesini sağlayım. böyle hınzırlıklarım vardır. kocamı
çağırırsam dayak yersin, git bak dedi. babam değil mi? döver de, sever
de.. karışmayın çağırın dedim. ne diyorsun oğlum sen, çık elimi belada
koyma diyor oç. eğer kocasını çağırmassa zabıta ya da pakize suda'yı
çağıracağımı belirttim. fakat kadın oralı olmadı.. yetmezmiş gibi kapıyı
yüzüme kapattı. oğlunuz büyüyünce önder açıkbaş gibi olacak hepiniz oç
siniz deyip bizim daireye çıktım. konuyu manevi babama açma vakti
gelmişti.
bir süre burnumdan yere damlayan kanları izleyip kafamda robert downey
jr.'ın sherlock holmes performansını değerlendirdim. annem uyanmış amk o
geldi ne oldu yine? ne bu halin? salim allah belanı versin deyip ağlamaya
başladı. haltları sen yiyorsun, dayağını ben yiyorum anne dedim. ne
yaptın yine gerizekalı? sorusuyla karşılık verdi. joe biden'ın babam
olduğunu manevi babama söylediğimi belirttim. gözlerinden okudum bir
yıllar öncesine gitti.. hiçbir şey demedi, ilk yardım gereçlerini
getirdi. bunların yararı olmayacağını, acil bana merve'nin ojelerinin
lazım olduğunu söyledim, takmadı. benim de kalkıp onları getirecek halim
yoktu açıkçası. her tarafım acıyordu. daha sonra babam oç geldi annemle
sırtladılar beni odama taşıdılar. güya şefkatli görünüp joe biden'ı
aramama, onları terk etmeme engel olacak oç. ama yağma yok.. iyileştikten
sonra ona gününü göstermeye karar verdim. gözlerim dolacak gibi oldu,
kendimi tutmak için youtube'a girip harun kolçak'ın ''gir kanıma''
klibini izledim. biraz daha iyiydim.. biraz kafamı farklı şeylere
odaklamam gerekiyordu yine. zeki insanların da dinlenmeye ihtiyacı
vardır. o yüzden kafamdaki bir diğer önemli soru önder açıkbaş nasıl ünlü
oldu? ya yeniden cevap aramaya çalıştım. kendisinin okan bayülgen ile
eşit iq'da olduğunda bir kez daha karar kıldım ama dediğim gibi bunu
zaten biliyordum. bana daha farklı argümanlar lazımdı.
not: ela'yı david lynch'e yar etmem. niyetlerinin farkındayım ama bu asla
olmayacak.
baktım face'e, twitter'a joe biden'dan hala ses yok. bu annem de 1 kere
olsun adam gibi adama vermiyor amk. babam olma ihtimali olan herkes oç.
neyse çıktı annem yemek getirdim aç kapıyı diyor. önder açıkbaş nasıl
ünlü oldu? dedim. oğlum aç kapıyı uğraşamam senle diye karşlık verdi.
fakat yağma yoktu. şu sorularıma bu evde artık cevap verilecek amk. ciddi
bir şey soruyorum, önder açıkbaş nasıl ünlü oldu? diyerek sorumu
tekrarladım. buraya bırakıyorum yemeği alırsın dedi. açtım kapıyı pilav
nohut var.. üzerine vişneli cappy döküp afiyetle yedim. tam
hatırlayamadığım bir şeye sinirlenip boşların olduğu tepsiyi yatağın
altına sakladım. harun kolçak'ın gir kanıma klibini izleyip
sakinleştikten sonra yeniden joe biden'ı bulmanın yollarını aradım.
birden joe biden'ın bizim apartmandaki öğrenci kızın akrabası olduğu
aklıma geldi. o kızla hemen konuşmalıydım. evden çıkmama izin
vermeyeceklerinden üst kattan sıvışmaya karar verdim. böyle zekiliklerim
vardır. insanların benim üzerimde kurmaya çalıştıkları baskıya, onlara
akıl oyunları yapıp, beklenmedik anda beklenmedik eylemlerde bulunarak
cevap veririm. yürümekte zorlandığım için kızın katına inmem 15 dakikamı
aldı. ama sonunda varmıştım. tıkladım kapıyı, açtı. konuya alakalı bir
yerden girmek için bu model grubunun solisti neden spastik kız çocuğu
taklidi yapıyor? diye sordum, gülümsedi. bu olumlu bir gelişmeydi, balık
oltaya geliyordu. ne vardı? dedi. joe biden'ın telefon numarası lazım
dedim. o kim? diyor amk. yeni nesil ecdadını akrabasını tanımıyor ayıp oç
dedim. şaşırmış görünüyordu.. daha sonra anlamlı bir sosyal mesaj vermek
için ''ecdad tarih yazmış, torun okumaktan aciz.'' diye bağırdım. ehehe
ne kullanıyorsan aynısından istiyorum deyip kapıyı kapattı. oha! oha oha
oha oha wowwww... ekşici lan bu dedim. espriyi kest dedim. telefon
numarasını alamasam da kızın ekşici olduğu bilgisine ulaştım. bu da joe
biden ile ekşiyi direk ilişkili kılıyordu. zaten daha önce şüphelendiğim
bir durum olduğundan bir an önce odama çıkıp bunun üzerine düşünmeye
karar verdim. yaklaşık yarım saat sonra kimseye farkettirmeden
odamdaydım.
daha sonra odamda enrique iglesias'ın hero klibini izlerken joe biden-
ekşi ilişkisini düşündüm bir süre. tüm bu karışıklığın arkasından roberto
baggio'nun çıkabileceğini tahmin ediyordum. twitter'da ve facebook'ta
durumumumu edit:imla diye güncellendim. birkaç film izledim beğenmedim,
birkaç şarkı dinledim ağır eleştirdim. aralarına sızarsam belki daha
kolay çözülürler diye düşündüm. böyle zekiliklerim vardır. insanlara
yakın davranıp bana güvenmelerini sağladıktan sonra onları beynimin
duvarlarına hapsederek istediklerimi vermelerini sağlarım. fakat 2 saat
boyunca kimseden ses çıkmamıştı. merve'nin odasına inip konuyu kapıya
açmaya karar verdim. indim aşağıya, bak dedim kapı; aramızda çeşitli
gerginlikler, hoş olmayan olaylar yaşandı. gel geçmişe bir sünger
çekelim. dedim. hiç cevap vermedi oç. yine de büyüklük bende kalmalıydı.
eğer barışmak istersen ben odamdayım, harun kolçak dinleyip birbirimize
el şakası yaparız dedim. tamam gibilerinden kolunu oynattı. merve açtı
kapıyı.. napıyorsun abi burda? diyor. hiç dedim bir meseleyi hallettik.
bak merve dedim kaç gündür babamı arıyorum ve kendisine ulaşmama ramak
kaldı. ona ulaştıktan sonra sizi terk edecem. aklım sende kalarak
gitmeyim, şu aldığım sütyenleri kullan artık dedim. bak çağırırım babamı?
diye tehdit ediyor oç. hemen konuyu değiştirdim. bu egemen bağış ne komik
adam değil mi? seviyorum vallahi dedim. o kim abi diyor cahil oç. hem
sütyensizsin, hem cahil daha fazla muhattap olamam deyip odayı terk
ettim. giderken kapıya selamımı çaktım. daha sonra apartmandaki daireleri
gezip behzat ç. izleyip izlemediklerini sordum. verilen cevaplara göre
apartmandaki oçlik oranını hesapladım. sonuçlar beni üzmüştü.
ertesi gün akşsevgi kadar incide takıldım, eti cin yedim, ela'yı bekledim
vs.. akşam olduğunda aşağı indim. herkes salondayken mandalina
aşıracaktım. sesimi duymuş olacaklar ki manevi babam salona çağırdı,
gittim. ne vardı? dedim. gel yanımızda otur, dizi izleyelim dedi. arkaü
tutuştu oç nun.. yine de annemin hatırına oturdum. hiç ağzımı açmadan 20
dakika bekledim. daha sonra fatmagül'ün teyzesine sinirlenip masanın
üstündeki bardağı televizyona fırlatınca babam elinin tersiyle suratıma
bir tane yapıştırıp odadan kovdu. üvey baban mı var derdin var amk..
neyse odama çıkıp bir süre astrofizik üzerine düşündüm, hubble ultra
derin alanını seyrettim. bundan da sıkılınca şükran teyzelerin kapısını
çalmak için üst kattan sıvıştım. kapıyı tıkladım, şükran teyze açtı. oo
nasılsın şükran teyze, mehmet amca yok mu? dedim. var içeride demeye
kalmadı o oç da geldi. kapat kapıyı şükran diyor oç.. mehmet amca babam
karınızı tokmaklıyorsa sorunu onla çözün, zaten kendisi öz babam bile
değil dedim. git elimden kaza çıkacak diyor amk oğlu. neyse alt kata
benden hoşlanan öğrenci kızın dairesine indim, kapıyı tıklatınca hemen
açıyor. bu çok iyi bir özellik. insan ilişkilerinin etik kuralları gereği
naber? dedim. iyi canım sen diyor. bu da hemen atacak kapağı oç.. ağırdan
al kızım. evlenecez demedik. canım manım ne ayaksın? neyse kardeşimin
pedi bitmiş de sizden alabilir miyiz? dedim. tabi dedi. ama mümkünse
kullanılmış olsun diye rica ettim. öyle deyince bir döndü kaç yaşında
senin kardeşin? diyor. ne alakaysa amk bu kızın kafada bir kırıklık var.
12 ne oldu da? dedim. kapıyı yüzüme kapattı. amk sen bana naz yapacan
diye kardeşim zor durumda kalacak bencil oç. ilişkimizle ilgili
meseleleri bire bir halledelim kızı niye mağdur ediyorsun? bunları
söylemek için kapıyı bir kez daha tıkladım, yine açtı sağ olsun. konuya
farklı yerden girip tepkisini azaltmak için plüton'a da çok ayıp ettiler
ha.. dedim. ya arkadaşım ne istiyorsun benden? dedi. 1 ped rica ettik
küfretmediğin kaldı. aramızdaki sorunları baş başa halledelim, şimdi pedi
ver dedim. annenle tanışıyoruz, ona bir bir söyleyecem bunları deyip
kapıyı kapattı. sanana annemden oç deyip kapıya bir tekme attım ve ben de
yukarı çıktım. manevi babam çağırdı yanına, gittim. he dedim, noldu?
haftaya azize halanlar geliyormuş, 1 hafta kalacaklar dedi. burcu
bakireyse almam eve deyip odama çıktım. azize halam ilginç bir kadındır..
daha önce mehmet amca ve 1. kattaki kadının kocasıyla kısa süreli
ilişkiler yaşadı, yürütemedi. gençliğinde mehmet demirkol ile 2 yıllık
bir beraberlik yaşamış. şimdi bizim süleyman enişteyle evli görünüyor.
not: benim manitanın babasıyla süleyman eniştenin sık sık öpüştüğünü
duydum.
sabah erkenden kalkıp mandalina aşırmak için mutfağa indim. arkamı bir
döndüm ekrem oç.. mandalinaları olduğu gibi düşürdüm. napıyorsun burda?
derdin ne senin? joe biden ile şu an açıklayamayacağım bir kan bağı var
aramda. ayağını denk al olm dedim korkması için. kahkaha atıp odalarına
girdi oç. ben de fırsattan istifade hemen sıvıştım. fakat rahat
edemiyordum.. koskoca evde uyanık olan sadece ikimizdik ve bana
istediğini yapması için uygun ortam vardı. başka birileri uyandı mı diye
günler önceden yatağımın altında sakladığım tepsiyi arkaürme bahanesiyle
mutfağa indim. daha uyanan yoktu. konuyu burcu'ya açmak için merve'nin
odasına gittim. önce kapıya durumdan biraz bahsedip tavsiyelerini sordum.
takmadı hiç oç.. daha sonra 10 kere kapıyı tıklatınca merve açtı. ne var
abi? dedi. işim senle değil sütyenini tak deyip içeri girdim. burcu
uyuyordu. hemen uyandırdım.. bak burcu dedim kardeşin az önce kötü adam
kahkahası atıp beni ölümle tehdit etti dedim. hiçbir şey demeden
gözlerini ovalıyor oç.. bak dedim burcu eğer gerçekten aşıksan bana ona
engel olursun, beni öldürmek istiyor dedim. döndü sırtını uykuya daldı.
merve de mal mal bakıyor yüzüme. gergin atmosferi yumuşatmak için slash
de ortam çocuğu oldu ha, utanmasa kibariye'ye çalacak oç dedim. biraz
gülüştükten sonra ekrem oçna görünmeden odama çıktım. böyle çevikliklerim
vardır. acil durumlarda vücudumun esneme payını kullanır, işleri lehime
çeviririm. odama çıkıp kapıyı kitledikten sonra bir süre önder açıkbaş'ın
nasıl ünlü olduğunu düşündüm. fakat hala ekrem'in nefesini ensemde
hissediyordum.
sonra aşağı kattan sesler duydum. anlaşılan manevi babam uyanmıştı. indim
aşağıya baba konuşmamız lazım dedim. he söyle dedi rahat bir tavırla.
konuya yumuşak girip kendisini şok etmemek için fabregas: real'den
korkmuyoruz dedim. cevap vermedi suyunu içmeye devam etti. baba dedim
ekrem'e söyle benim peşimi bıraksın, biliyorum beni öldürmek istiyor
dedim. oğlum sen gerizekalı mısın? küçücük çocukla derdin ne senin? dedi.
konuyu değiştirmek için inci'deki panpalarım annemin göğüslerinin capsini
istiyor dedim. tepkisiz kalmayı tercih etti. baba bu çocuk beni öldürürse
sorumlusu sensin haberin olsun dedim. gibtir git almayım ayağımın altına
sabah sabah diye karşılık verdi. senin ben amk, halamı mehmet amcaya
pazarlamayan oç dur diye bağırdım. hata yaptığımın farkındaydım ama bir
anlık sinirle ağzımdan çıkıverdi işte. çatalı kafama fırlattı oç kalktı
ayağa bir sol direk çıkartıp 7 puanı cebine koydu. halanlar burdayken bu
saçmalıklarına bir son vermessen geçenkinden beter ederim seni dedi.
halam girdi birden mutfağa noluyor bu sesler ne? dedi. fakir olan
sizsiniz cefasını biz çekiyoruz o ekrem oç na söyle akıllı olsun deyip
odama fırladım. kalbim çok hızlı atıyordu. youtube'a girip ''canlı
yayında küfür'' videoları izledim, biraz kendime geldim. daha sonra
çıktım balkona ela'yı beklemeye başladım. yine ekti beni amk.. bu kız
kendini bulunmaz hint kumaşı zannediyor. haberi yok ki öğrenci kızla işi
pişiriyoruz. fazla naz aşık usandırır amk. neyse şimdi karının kızın
zamanı değil deyip ekrem'e karşı eylem planı ve gerekli yaptırımları
düşünmeye başladım.
belki apartmandan birileri bana destek olmayı kabul eder diye tüm
apartmanı gezmeye karar verdim. 1. kattaki sarışın kadından başlamaya
karar verdim ve dairesine gittim. kapıyı tıklatınca hemen açtı kapıyı he
oğlum buyur? dedi. evimizde bir katil var ve kimse gerçek yüzünü
göremiyor. bana yardım eder misin? diye sordum. cevap bile vermeden
kapıyı kapattı. kocan benden hoşlanıyorsa bunun sorumlusu ben miyim amk?
madem öyle tatmin et herifi. neyse zaman kaybetmeden firuze teyzenin
kapısını çaldım. konuya farklı yerden girmek için geliyor, geliyor!
bestelerin efendisi geliyor! selami şahin geliyor. bu sıcak sohbet
perşembe günü saba tümer'le bugün'de diye bağırdım. oğlum deli misin sen?
bağırma ne var? diye karşılık verdi. firuze teyzenin duvarlarını kolay
kaldıramayan bir kadın olduğunu bildiğimden esra erol'un programında
şarkı söyleyen kız sürekli detone farkında mısın? deyip sohbeti farklı
bir boyuta taşıdım. böyle zekiliklerim vardır. çok yönlü bir beyne sahip
olduğumdan herkesin aklına, bilinç dünyasına uygun çıkışlar yapar, onları
kendi aklımın derin dünyasına davet ederim. bu firuze teyze nerede ne
konuşacağını bilmiyor. annen mi bir şey istiyor? kapatıcam bak dedi.
kapat oç annemden sanane deyip yukarı kata fırladım. aramızdaki
samimiyete güvenerek önce mehtap teyzeye gitmeye karar verdim.
mehtap teyzenin kapısını çaldım, her zamanki gibi hemen açtı sağolsun.
hatice hanım 33 yaşında, 1 evlilik yaptı, 1 kızı var. istanbul'da yaşıyor
dedim. o kim oğlum, ne diyorsun yine? dedi. evimde bir katil olduğunu
kendisinin ya da eşinin yardımı olmadan ekrem'i alt edemeyeceğimden
bahsettim. yok oğlum, hadi bak işine dedi. eşiniz derken kocanızı
kastediyorum hanımefendi. bu ciddi bir konu diye karşılık verdim. bir şey
demeden kapıyı suratıma kapattı. insanlar çok kaba ve bencil. söyleyim
babama msn'den silsin mehtap teyzeyi. neyse kaybedecek vaktim yoktu.
karşı dairede düzeyli bir ilişki yürüttüğüm, adını şu an hatırlamadığım
ekşici kız arkadaşım vardı. çaldım kapıyı açar açmaz ooo ben de seni
bekliyordum, ne zamandır nerelerdesin? dedi alaycı bir gülümsemeyle.
ekşici olduğunu bildiğimden suyuna gitmek için ehehe çeşitli şakalar
komiklikler swf dedim. böyle zekiliklerim vardır. insanlara onlardanmış
gibi görünüp aklımın odalarına hapsolmalarını sağlarım. ne var yine, ne
oldu? dedi. beni öldürmeye çalışan pepee fan bir çocuk var, gel tutalım
şunu, kıralım bacaklarını? dedim. yaa neyin kafası bu ne diyorsun yaağğ?
dedi ağzını ayırarak. bozuntuya vermemek için ehehe ironiden anlamayan
nesle aşina değilim asgdhejsufds dedim. neyse işim var deyip kapıyı
yüzüme kapattı oç. hayat arkadaşımın bile bana sırtını çevirmesi
gerçekten koymuştu. fakat duygularımın esiri olmadan işime bakmalıydım.
sıra 3. kattaydı...
not: john lennon kel ve şişko bıyıklı amcayı görse yoko'ya şükrederdi.
şükran teyzelere çıktım, kapıyı çaldım. ela açtı kapıyı.. oha! oha! oha!
şok olmuştum. heyecanla i can be youuurrr herooo babyyy diye bağırıp
ağlamaya başladım. klibin final sahnesini canlandırmaya çalıştım fakat
ela giblemedi. daha sonra toparlanıp neyin tribindesin kızım? 2. kattaki
zaten veriyor dedim. ne diyorsun ya? deyip annesini çağırdı. şükran teyze
ne var oğlum yine, açmayacaz artık kapıyı bak? dedi. gergin atmosferi
yumuşatmak için kaley cuoco kadar sevimli bir varlık var mı dünyada? diye
sordum. böyle hoşluklarım vardır. amerikan dizileri izleyip, oradaki
tatlı hatunları hafızama alır, beynimin odalarında onlarla yeni hayatlara
yelken açarım. şükran teyze anlamıyorum ben seni diye karşılık verdi.
şükran teyze halamın oğlu ekrem, diyecek oldum lafımı kesti oç görgüsüz.
aa evet halanlar gelmiş, gelicem ziyarete dedi. ekrem beni öldürmek
istiyor, bu sorunu çözmeliyiz, kızınız dul mu kalsın? dedim. saçmalama
oğlum yine, git annene söyle uygunsa bu akşam gelmeyi düşünüyoruz dedi.
sanane annemden oç ağzın yok mu git kendin söyle diye bağırdım ve tabiki
koşarak üst kata çıktım. üst kattaki kapıdan eve girdim ki ekrem fark
etmesin. kimse bana yardım etmek istemiyordu ve bu durum biraz garipti..
bir süre düşündükten sonra ekrem'in tüm apartmanı örgütlediğine karar
verdim. savaş baltaları şimdi tamamen çıkmıştı.
daha sonra ankaralı yasemin'nden şoför abi'yi dinleyip aşağı kata indim.
ekrem oç ortalarda görünmüyordu. sanırım savaşı kazanmıştım. merve'nin
odasına gittim. beni kapı karşıladı. sen benle ilgili tepsiyle ileri geri
ne konuşuyomuşun birader? deyip sert durdum. böyle zekiliklerim vardır.
beynimin gösterim hücreleri gelişmiş olduğundan istediğim an istediğim
görüntüyü takınıp, insanların ve kapıların ona göre davranmalarını
sağlarım. utanmış olacak ki cevap veremedi oç.. kapıyı tıklatıp merve'nin
dışarı çıkmasını istedim. ne var abi? dedi. bu göğüslerin hali ne? bıktım
senden.. ben sırf senin gelişimin için bu evden ayrılmıyorum. bu kadar
dayağı o yüzden yiyorum. şu göğüslerini artık büyütmenin bir yolunu bul,
yoksa elimle ben sündürecem dedim. burcu atıldı ordan ne diyorsun abi
sen? diye. bu işten kendini sıyıramazsın burcu, seninkilerin de güdümlü
füze olmadığı çok açık dedim. güdümlü ne abi? dedi. ben de bilmiyorum
dedim. gerekli uyarıları yaptığımdan bir şekilde bağlayıp odama
çıkmalıydım. lars ulrich dave lombardo'nun taşağını yisin di mi yaaaa??
dedim. cevap vermediler.. fırsattan istifade odama fırladım.
babamı aldım karşıma. sen beni neden sürekli dövüyorsun oç? dedim
patlattım bir tane. sonra bir kafa gömdüm, iyice mayıştı. yere yığılınca
tekmelemeye başladım. acımıyordum... ağzı burnu her yer kan içindeydi.
michelle rodriguez geldi, yapma aşkım değmez dedi. annemin neden çıplak
oturduğuna anlam veremiyordum.. derken uyandım. baktım saat sabah 9
olmuş. gördüğüm rüyanın etkisiyle ter içindeydim. bir duş alıp kendime
geldim. enrique iglesias'ın hero klibini harun kolçak'ın gir kanıma
dansıyla süsledim. aşağı indim baktım halamlar valiz hazırlıyor. ekrem oç
hiç yüzüme bile bakamıyordu, tek çaresi evi terk etmek olmuştu. böyle
kuva-yi milliyeliklerim vardır. aklım ve yüreğim sayesinde girdiğim
savaşlarda ustaca savaşır, kazanmak için elimden geleni yaparım. oo
gidiyor musunuz hala? dedim. evet evladım, sağol her şey için diye
karşılık verdi. gergin atmosferi dağıtmak için gidin tabi ya eniştem evde
düz duvara tırmanıyodur ehehe dedim. hiç cevap vermeyip son
hazırlıklarını tamamladı. babam arkaürecekmiş bunları terminale, bir an
önce çıkalım deyip vedalaşarak gittiler. artık zaferim resmileştiğinden
kutlamalar başlamalıydı. kapı kapanır kapanmaz telefondan quenn'den we
are the champions açtım. ellerimi iki yana açtıktan sonra ortada
kavuşturdum, kafamı yere koyup bir takla attım. daha sonra çoraplarımı
çıkarıp halı üzerinde moonwalk yaparak figürlerimi tamamladım. müziğin
ruhuna uygun olarak ağır çekimde ağlayarak seviniyor gibi yaptım. annem
sanırım hareketlerime anlam verememişti. mal mal bakıyordu amk.. ruhsuz
bu kadın.
not: freddie mercury ile harun kolçak arasında bir ilişki olabilir. çok
meşgul olmasam bu durumu araştırabilirdim.
neyse gittik berbere girer girmez konuyu değiştirmek için haluk bilginer
de ye ye bıkmadı amk, hala seslendirme yapıyor aç gözlü oç diye bağırdım.
babam ne bağrıyon len? tarzı köylü bir tepkiyle kafama vurdu. berber bana
katılıyor olacak ki gülümsüyordu. buyurun abi dedi oturduk yan yana. oç
beni çırağa tıraş ettirdi. ne olsun abim? dedi çırak samimiyetinden yüz
bularak mehmet amca'ya dikkat etmesini, o adamın kendisinin teyzesiyle
bir alakası olabileceğini belirttim. babam oç atladı ordan takılma sen
ona, amerikan yap dedi. birden fırladım ayağa... yankee go home,
askerinle üslerinle, hamburgerinle defol!! diye bağırdım. fırlayacaktım
dükkandan ama oç kapıyı açamadım. sinirim yatışınca efendi efendi geçtim
yerine. uygun bir dille çırağa bazen teorik devrimci gibi görünmem
gerekebildiğini, amerikan tıraşının uygun düşmeyeceğini anlattım. makina
tıraşıla 9 a vurması konuşunda anlaşıp işe koyulduk. hiçbir koşulda
dayamasına izin vermeyeceğimi, kız arkadaşım ekşici olduğundan o geyiği
çok iyi bildiğimi belirttim. anlamış görünmüyordu, mal mal baktı. tıraşım
bitince babamınkinin bitmesini beklemek için gazetelerin resimlerinde göz
gezdirdim. ''sevgi koydular ülkenin yaa??'', ''ama bunlardan da iyisi yok
be kardeşim kime verelim?'', ''vay amk herifin arabasına bak aga'' türü
çeşitli sohbet açıcı berber cümleler ettim. gerekli reaksiyonu alamadım.
babamın tıraşı da bitince berber sağolasın abi, yengeye de selamlar
diyecek oldu; sanane annemden oç deyip hızla uzaklaştım.
odama koştum hemen, uyuyana kadar önder açıkbaş'ın nasıl ünlü olduğunu
düşündüm. sabah erkenden kalkıp twitter'a ve inci'ye baktım. joe biden'a
''we are living america, coca cola sometimes war'' diye mention atıp
gözdağı verdim. serkan inci'ye ''bana yardımcı olursan dilenmek zorunda
kalmassın, babam zengin.'' diye pm attım ve cevapları beklemeye başladım.
sonra kız arkadaşımın dairesine inmeye karar verdim. tıkladım kapıyı,
hemen açtı sağolsun. ohio eyaletinde seçim kampanyaları oldukça çekişmeli
geçmektedir ve başkanlık adayları mücadelede son aşamaya gelmişlerdir.
başkan mike morris 'in (george clooney) kampanya basın sözcüsü olan
stephen myers (ryan gosling) morris'e sadık biçimde var gücüyle
çalışırken, birden politik bir skandalın içene doğru çekildiğini fark
eder. şimdi bir karar verme sırası ondadır... ides of march! izler misin
benimle dedim? hayır teşekkür ederim, biraz meşgulüm diye karşılık verdi.
bırak mastürbasyonu, gel bak yarısında çıkarız dedim. ekşici olduğunu
bildiğimden bu şekilde ikna edebileceğimi düşündüm. böyle zekiliklerim
vardır. insanları istemeseler de beynimin odalarına hapseder, orda onlara
küçük oyunlar oynayarak istediğim konuda ikna etmeye çalışırım. fakat kız
arkadaşım meşgul olduğunu, artık kapıyı kapatması gerektiğini söyledi.
konuyu değiştirmek için amerikan sineması neymiş ya, haneke kinq bence
dedim. kapıyı hiçbir şey demeden kapattı. bu insanlar ne kaba amk..
herkes asosyal amk apartmanında.
neyse çıktım babamla evden gittik net cafeye. yılmaz oç çay içer misiniz?
dedi cevap vermedim tavrımı anlasın diye. bak bu masada oturacaksın masa
açıp kapatacaksın, paraları alacaksın vs.. dedi. konuyu değiştirmek için
burcu esmersoy'un ayak parmaklarından bahsettim. neyse babam oç gitti,
ben de ana makinanın başına geçtim. inci'ye girdim durumu anlattım,
gibleyen olmadı. twitter'a iş hayatının zorluklarıyla ilgili tweetler
attım. face e girip merve'nin sınıf arkadaşı ozan'ın duvarında ismail
türüt fotoğrafları paylaştım. fakat zaman geçmiyordu.. yılmaz oç da
annemden hiç bahsetmeyince kaçmak için bir fırsat bulamadım. üstelik 24
numaralı masada oturan adam beni kesiyordu. rahatsız edici bakışları 15
dakika sürünce rahatsız olup yanına gittim ve birlikte olmamızın mümkün
olmadığını uygun bir dille belirttim. ne diyorsun lan sen? sen kimsin?
vs.. gibi konuyu değiştirmek için bazı anlamsız sorular sordu. yılmaz oç
nin yanına gidip ben burda çalışamam, bu ne gevşeklik? babam beni buraya
apaçilere gibtir diye mi getirdi? deyip koşarak uzaklaştım. böyle
zekiliklerim vardır. işime gelmeyen durumlarda zekamı devreye sokar,
olaydan sıyrılmasını bilirim. eve vardığımda apartmanda kız arkadaşım ile
karşılaştım. naber? dedim. iyidir senden? dedi. konuyu değiştirmek için
khloé kardashian odom takes... new orleans? not so fast! diye bağırdım.
neyse gitmem lazım deyip anneme selam söylemeye kalktı. annemden sanane
oç deyip eve çıktım.
annem beni görünce şaşırdı. merve evde mi? diye sordum, çıktığını
söyledi. odasına gidip kapıyla artık aramızdaki husumeti sonlandırmamız
gerektiğini, eski dostlara böyle tavırların yakışmadığını söyledim.
anlayışla karşıladı. kapıyla arayı düzeltmem moralimi biraz düzeltse de
işten çıkmamı babama nasıl açıklayacağım konusu kafamı kurcalıyordu.
kafamı dağıtmak için enrique iglesias'ın hero klibinin youtube urlsini
harun kolçak posterinin arkasına yazdım. daha sonra bir süre önder
açıkbaş'ın nasıl ünlü olduğunu düşündüm. çıktım üst kattan şükran
teyzelerin daireye indim. şükran teyze kapıyı açar açmaz konuya farklı
yerden girip kafasını karıştırmaya çalıştım. kenan doğulu'nun ex aşkım
şarkısını söyleyip soner sarıkabadayı dansımı sergiledim. böyle
zekiliklerim vardır. keskin zekam ve önlenemez yeteneğim sayesinde
müziğin ve dansın gücünü kullanarak işlerimi yoluna koyarım. ne var
oğlum? dedi. akşam babamın gelip beni döveceğini, babamın beni burcu
esmersoy'un ayak parmaklarından bile daha fazla korkuttuğunu, gece
evlerinde kalmak istediğimi belirttim. git oğlum işine deyip kapıyı
yüzüme kapattı. oç ayda yılda bir işimiz düşüyor, yardım etsen gibiyorlar
mı? gerçi gibseler yardım eder.
bir sol direk dışında sağlam bir darbe almadan akşam dayağını atlattığım
için mutluydum. bu olayı harun kolçak'ın gir kanıma şarkısında çıplak
moonwalk yaparak kutladım. önder açıkbaş'ın nasıl ünlü olduğunu düşünüp
daha sonra merve'nin odasına indim. kapıya how i met your mother'ın
7x12'sini izlemesi gerektiğini, çok duygusal bir bölüm olduğunu söyledim.
kapıdan ses gelmeyince tıklattım, merve açtı. ne var abi? dedi. eğer
gelecek haftaki doğum günüme kadar göğüslerini yeteri kadar büyütmezse
sürpriz partime katılamayacağını söyledim. ne yapıyım senin partini?
kimse gelmez zaten dedi. ağır konuşmuştu... duygusal havayı dağıtmak için
david fincher'ın the girl with the dragon tattoo'su 13 ocakta sinemalarda
dedim. gider misin abi, işim var dedi. mastürbasyon yapmak istediğini
anladığımdan anlayışlı bir abinin yapması gerektiği gibi odayı terk
ettim. fakat doğum günüm ile ilgili söyledikleri kanıma dokunmuştu. büyük
bir parti yapıp onu sözlerinden dolayı utandırmalıydım.
not: firuze teyzenin harun tekin ile olan ilişkisinden eşinin haberi yok.
eşi derken kocasını kastediyorum.
not: sakallı adam yine beni bulursa bir daha televizyon izleyemezdim.
işleri bitti, yazmak için şimdi vakit bulabildim. kağıt yine kan oldu.
sopayla çok dayak yedim, yumruklar, 3 puanlar hepsi güzeldi. ama
bıçaklanmanın acısını ilk defa yaşıyorum sanırım. ilk yazmaya başladığım
günlerde de az daha bıçaklanıyordum ama hademe engellemişti sağolsun.
babamdan dayak yemek güzeldi.. sakallı olunca kötü. şunu farkettim; sizi
seven birinin dayak attığını düşündüğünüzde acıyı fazla hissetmiyorsunuz.
o yüzden deli değildim bence ben, kendimi rahatlatıyordum. dünyamın
içinden çıkmak kötü oldu. enrique iglesias, esra erol, önder açıkbaş
kızgınlardır şimdi bana. ama çok canım acıyor.. bir daha televizyon
izlemeyeceğimi söyledi sakallı. fakat bu kanamayla fazla yaşamayacağımı
biliyorum, böyle zekiliklerim vardır. akşam oldu, kendime ait olan tek
şey el feneriyle yazıyorum şu an. her yer çok sessiz.. kimsenin umurunda
değilim. yalnız ölmek gibisi yok. edebiyat öğretmeni olduğum günlerin
avantajını çok kullandım burada. neyse daha fazla yazmam, 1 saate ölmüş
olurum hero klibinin finalini gerçekleştirmek istiyorum. sonun bu
olduğunu bildiğimden yazdım bunları defterime. bulan okuyan olursa, 1
kişi tarafından da hatırlanmak güzel olur benim için. sanırım son
satırlarım bunlardı..
14.11.2011
alper
https://inci.blogspot.com