Uskudar Tarihi Cilt-1

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 400

ABİDELERİ VE KİTABELERİYLE

Ü SKÜ DA R TARİHİ
Cilt-I

İ B R A H İ M H A K K I KO N YA L I
ABİDELERİ VE KİTABELERİYLE ÜSKÜDAR TARİHİ - I

İbrahim Hakkı Konyalı

Üsküdar Belediyesi Kültür Yayınları

Üsküdar Belediyesi Adına Yayın Sahibi


Hilmi Türkmen
Belediye Başkanı

Kültür Sanat Danışmanı


Gülsüm Hasbal İsmailoğlu

Genel Koordinatör
Zekeriya Şanlıer
Başkan Yardımcısı

Kültür İşleri Müdürü


Mesut Meyveci

Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü


Hüseyin Hilmi Erdem

Hazırlayanlar
Metin Dizgi: İ. Akın Kurtoğlu - Fatih Dalgalı
Kitabeler Dizgi: Talat Sevil
Notlar ve Dizin: Fatih Dalgalı

KitapTasarım
Abdurrahman Doğan
Alper Aslangören

Kapak Görsel
Üsküdar Meydan Çeşmesi, William Henry Barlett, 1835.

Baskı ve Cilt / Printing and Binding


Hat Baskı Sanatları Sanayi ve Ticaret LTD ŞTİ
Litros Yolu 2. Mat. Sit. A Blok No: ZA5 Topkapı / İstanbul
Tel: 0 (212) 613 75 96 Faks: 0 (212) 501 22 70

Matbaa Sertifika No: 49114

Yayınevi Sertifika No: 42240

ISBN: 978-605-9719-58-2
978-605-9719-57-5 (Tk)

Birinci Baskı
Mayıs 2021

© 2021 Bu kitapta yayınlanan yazı ve resimlerin bütün hakları saklıdır.Tamamı yahut


bir bölümü yazılı izin alınmadan, fotokopi dahil optik, elektronik veya mekanik
herhangi bir yolla çoğaltılamaz, basılamaz, yayımlanamaz.
İÇİNDEKİLER

SUNUŞ 11 Üsküdar Kaymakamları 48


YAZAR HAKKINDA 13 Üsküdar Mollaları (Kadıları) ve Nâibleri 49
ÖNSÖZ 17 Üsküdar’ın Sert Taşı - Mezar Taşı Madeni 49
TARİH BOYUNCA ÜSKÜDAR 1970 Genel Nüfus Sayımına Göre
Üsküdar İlçesi Nüfusu 50
Üsküdar Adı ve Üsküdar’ın Yeri 23
Üsküdar’da Belde - Şehir İşleri 51
Üsküdar Menzilhâneleri 24
Bitinililer (Bithynia) Zamanında Üsküdar 25 ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFLAR
(Cami, Mescid, Türbe, Tekke, Mezarlık, Ev, Çeşme,
Frigyalılar Zamanında Üsküdar 26
Dükkân ve Arsalar)
Atinalı Alkibyad Üsküdar’da 26
Kanunî Zamanında Üsküdar Vakıfları 55
Harp Gemileri Üsküdar Limanı’nda 27
Üsküdar’da Vakıf, Mülhak Vakıf, Cami,
On Binler Üsküdar’da 27 Mescid, Türbe, Mezarlık, Ev, Dükkân ve Arsa 56
Fenikeliler Zamanında Üsküdar 28 Üsküdar’da Mevcut Cami, Türbe ve Mescidler 57
İranlılar Zamanında Üsküdar 29 51 Yıl Önce Üsküdar Mahalleleriyle Bulgurlu ve
Kadıköylü ve Üsküdarlı Gençler Hadım Edildi 29 Ümraniye Köylerindeki Gayr-i Menkul Vakıflar 60
Üsküdar’da Ateş Kuleleri 29
CAMİLER ve MESCİDLER 81
İlk Halifeler, Emevîler ve
Abbâsîler Zamanında Üsküdar 30 Üsküdar Cami ve Mescidleri 83
Hârûnürreşîd Üsküdar’da 31 Hadîka Sahibine Göre Üsküdar’daki Mescid ve
Cami Sayısı 84
Dânişmendliler Zamanında Üsküdar 32
Adliye Camii 85
Orhan Gazi Üsküdar Önlerinde 33
Ağa Camii - Malatyalı İsmail Ağa Camii 86
Orhan Gazi Üsküdar’da 36
Ağa Mescidi - Yeni Çeşme Mescidi 86
Orhan Gazi Tekrar Üsküdar’da 37
Ahmed Ağa Camii - Rodosîzâde
Yıldırım Bayezid Zamanında Üsküdar 37
Fethi Ahmed Paşa Camii 87
Yıldırım Bayezid Yoros’ta ve Anadolu Hisarı’nda 39
Ahmed Çelebi Camii 88
İstanbul’un Türkler Tarafından İkinci, Üçüncü ve
Dördüncü Muhasaraları Sırasında Üsküdar 41 Ahmediye Camii 88

Üç Kardeşler Fetretinde (Kavgasında) Üsküdar 41 Ahmed Ünal Camii 90

İstanbul Fethedilirken Üsküdar 42 Arakiyyeci Mehmed Ağa Mescidi -


Takkeci Mescidi 90
Osmanlı İdarî Teşkilatında Üsküdar 43
Alaca Minare Mescidi -
Üsküdar Kalesi 45
Murad Kaptan Mescidi 91
Üsküdar’ın Yedi Tepesi 46
Alemdar Köyü Yeni Camii 91
IV. Murad Zamanında Üsküdar’da İlmî ve
Altunizâde Camii 91
Mirî Müesseseler 46
Aşağı Dudullu Camii 94
IV. Murad Zamanında Üsküdar Mahalleleri
Aşçıbaşı Mescidi 94
Halkı ve Meşhur Şeyleri 46
Ayazma Camii 94
Abdülmecid ve Abdülaziz Zamanındaki
İdarî Teşkilatta Üsküdar 47 Hünkâr Mahfeli 99
Üsküdar Mutasarrıfları ve Kaymakamları 47 Ayazma Külliyesi Kaç Senede Yapıldı? 99
Üsküdar Mutasarrıfları 47 Kuş Köşkleri 99
Ayazma Kabristanı 100 Hayreddin Çavuş Mescidi 144
Aziz Mahmud Hüdâî Camii 101 Hüsrev Ağa Mescidi - Eski Hamam Mescidi 144
Bâki Efendi Camii 104 Ihlamurkuyu Köyü Mescidi 145
Bâli Çavuş Mescidi 105 İhsaniye Camii 145
Bedevî Tekkesi Mescidi 105 İmrahor Mescidi - Mirahur Mescidi 146
Beylerbeyi Camii 106 İnadiye Mescidi - Bandırmalı Dergâhı Mescidi 148
Bodrumî Camii 111 İranlılar Mescidi 149
Ömer Lütfî Efendi Kimdir? 112 İranlıların Kabristanı 151
Bulgurlu Camii 113 İsfendiyar Mescidi - Balaban Tekkesi Mescidi 152
Burhaniye Camii - II. Abdülhamid Camii 114 İstavroz Camii - Abdullah Ağa Camii 152
Cennet Camii 114 İstavroz Mescidi 153
Cevrî Usta Camii 115 İstavroz Mescidi 154
Çakaltepe Camii 116 Kandilli Camii 154
Çakırcıbaşı Camii 116 Kaptan Paşa Camii 155
Çakırcı Hasan Paşa 117 Kartal Baba Mescidi 157
Çekmeköyü Camii 118 Kavak İskelesi Camii 159
Çınarlı Camii - Hamdullah Paşa Camii 118 Kavak İskelesi Mescidi 159
Abdullah Paşa Kimdir? 119 Kavak Sarayı Camii 160
Çilehâne Mescidi 119 Kavsara Mescidi 161
Çingene Fırını Mescidi 120 Kaymakçı Tekkesi Mescidi 162
Çinili Camii 121 Kerime Hatun Camii 162
Fevzi Kimdir? 125 Kısıklı Camii 163
Himmet Kimdir? 125 Kilise Camii 164
Dârüşşifâ Mescidi 125 Kirazlıtepe Camii 164
Davud Paşa Camii - Kuleli Bahçe Camii 165
Üsküdar Ayasofya’sı Camii 125 Kumru Mescidi 165
Davud Paşa Kimdir? 127 Kurbağa Nasuh Camii - Kurban Nasuh Camii -
Divitçiler Camii - Kadıasker Camii 127 Hacı Bekir Camii 166
Durbali Mescidi 128 Kurbağa Nasuh Camii Yenileniyor 174
Emekli Mahallesi Camii 128 Kuru Çeşme Camii - Selami Ali Camii 175
Eski Vâlide Camii 128 Kuzguncuk Camii 176
Evliya Mescidi 134 Küçüksu Camii - II. Mahmud Camii 176
Fakîh Mescidi 134 Küçüksu Camii 177
Fatih Mescidi 134 Küplüce Camii 177
Fenâî Tekkesi Camii - Yaldızlı Tekke Camii 135 Mevlevîhâne Mescidi 179
Fevziye Camii - Bülbülderesi Camii 136 Mihrimah Camii 181
Fıstıklı Mescidi 137 Osman Bey’in Kabir Sandukası 185
Geredeli Mescidi 137 Mihrimah Sultan Vakfiyesi 193
Gülfem Camii 138 Mirzazâde Camii 194
Hâcce Hesnâ Hatun Mescidi 140 Mirzazâde Kimdir? 196
Hacı Ömer Camii 141 Miskinler Tekkesi Mescidi - Dedeler Mescidi 196
Hacı Paşa Mescidi 142 Mumcubaşı Mescidi 198
Hacı Yakub Camii 142 Nalçacı Tekkesi Mescidi 198
Hammal Mehmed Ağa Mescidi 142 Namazgâh Camii 199
Harab Mescidi 143 Nasûhî Tekkesi Mescidi 199
Haydar Dede Mescidi 143 Rüstem Paşa Kimdir? 200
Haydar Paşa Camii 144 Orta Sofa Mescidi 201
Osman Dede Mescidi 202 Üryânîzâde Camii 245
Osman Efendi Camii 202 Ümmühânî Hatun Mescidi 246
Paşa Limanı Camii 202 Ümraniye Camii - Cevher Ağa Camii 246
Pazarbaşı Mescidi 204 Vaniköyü Mescidi 246
Perşembe Tekkesi Mescidi 205 Vanlı Mehmed Efendi Kimdir? 247
Rum Mehmed Paşa Camii 206 Yeni Çeşme Mescidi 248
Salacak Camii 208 Yeni Vâlide Camii 248
Salih Efendi Mescidi 209 Hünkâr Mahfeli 250
Sansoncular Mescidi 209 Şadırvan 250
Sarı Gazi Köyü Camii 210 Yoğurthâne Mahallesi Camii 253
Sarı Gazi Mescidi - Sarı Kadı Mescidi 212 Yukarı Dudullu Camii 253
Selami Efendi Mescidi 212
TÜRBELER
Selami Efendi Kimdir? 212
Abacı Dede Türbesi 257
Selimiye Camii 213
Alemdar Baba Türbesi 257
Caminin Minareleri 217
Ahmediye Türbesi 258
Selimiye Hankâhı Camii -
Eminzâde Ahmed Ağa Kimdir? 258
Küçük Selimiye Camii 217
Ayşe Sultan Türbesi 258
Selimiye Dergâhı Camii
Avlusundaki Bazı Kabirler 220 Aziz Mahmud Hüdâî Türbesi 260
Selman Ağa Camii - Bâbüssaâde Ağası Camii 221 Aziz Mahmud Hüdâî 266
Serçe Hatun Mescidi 222 Aziz Hüdâî Türbesi’nin
Yanındaki Bazı Açık Türbeler 267
Sinan Paşa Camii 222
Aziz Hüdâî’nin Mülknâmeleri 268
Solak Sinan Mescidi 225
Cennet Türbesi - Cennet Efendi Türbesi 268
Son Durak Camii 226
Cennet Efendi Kimdir? 269
Sultan Çiftliği Köyü Camii 226
Derya Kaptanı Sinan Paşa Türbesi 269
Sultan Mahmud Camii 226
Divitçi Şeyh Mustafa Türbesi 271
Sultan III. Mustafa Camii - Adliye Camii 227
Edhem Paşa Türbesi 273
Süleyman Paşa Camii 227
Edhem Paşa Kimdir? 273
Süleyman Paşa Kimdir? 228
Fenâî Türbesi - Yaldızlı Türbe 274
Recep Paşa Kimdir? 229
Garib Dede Türbesi 275
Şehidlik Mescidi 229
Hacı Ahmed Paşa Türbesi -
Şemsi Paşa Camii 230
Doğancılar Türbesi 276
Şemsi Paşa Kimdir? 234
Hacı Hoca Türbesi 278
Şerefâbâd Camii 237
Halil Paşa Türbesi 279
Şeyh Camii 238
Halil Paşa Kimdir? 279
Tabaklar Mescidi - Konyalı Kardeşler Mescidi 239
Haydar Baba Türbesi 280
Tâhir Efendi Camii 240
Himmet Dede Türbesi 281
Tâhir Efendi Kimdir? 241
İvaz Fakîh Türbesi 282
Bu Cami ve Yaptıranı Hakkında Yanlış Bilgiler 242
İskender Baba Türbesi 282
Takkeci Mescidi - Arakiyyeci Mescidi 242
Karaca Ahmed Türbesi 283
Talimhâne Camii 243
Karaca Ahmed Kimdir? 287
Taşçılar Camii 243
Kavsara Türbesi 289
Tavâşî Hasan Ağa Camii 243
Kefçe Dede Türbesi 290
Tazıcılar Ocağı Camii 244
Miskinler Tekkesi Türbesi 290
Tenbeller Mescidi 245
Nakkaş Baba Türbesi 290
Toygar Hamza Mescidi 245
Nalçacı Türbesi - Cemil Paşa Türbesi 291
Tunusbağı Mescidi 245
Nasûhî Türbesi 291
Nasûhî Mezarlığında Gömülü Bulunanlar 292 Sultan IV. Mehmed’in Musallası - Namazgâhı 320
Nenesi Dede Türbesi - Şehidlik Namazgâhı 322
Selim Sultan Dede Türbeleri 293 Talimhâne Namazgâhı 323
Rum Mehmed Paşa Türbesi 293 Yağlıkçı Ayazma Namazgâhı 323
Salı Tekkesi Türbesi 296
ZAVİYELER - TEKKELER - HANKÂHLAR
Salih Baba Türbesi 297
Üsküdar’daki Tekkeler 327
Salih Baba Türbesi 298
Alaca Minare Tekkesi 328
Sarı Kadı Türbesi -
Sarı Gazi Mehmed Efendi Türbesi 298 Bedevî Dergâhı 329
Sarı Kadızâde Türbesi - Etmek - Ekmek Yemez Tekkesi 330
Gazizâde Şeyh Mustafa Türbesi 298 Hacı Hoca Tekkesi - Özbekler Tekkesi Mescidi 331
Şeyh Mustafa Kimdir? 300 Kapıcı Tekkesi 333
Şemsi Paşa Türbesi 301 Karaca Ahmed Tekkesi 334
Yeni Valide Sultan Türbesi - Miskinler Tekkesi 334
Emetullah Vâlide Sultan Türbesi 302 Nakşibendî Hacı Dede Tekkesi 334
Zeynep Kâmil Türbesi 304 Nur Baba Tekkesi 335
ÜSKÜDARLI BAZI HATTATLAR Salı Tekkesi 335
Abdullah -Hattat 311 Seyyid Ahmed Rifâî Tekkesi 338
Abdurrahman - Hattat 311 Yarımca Dede Tekkesi - Bektaşî Tekkesi 338
Ahmed - Hattat 311 İMARETHÂNELER
Ahmed - Hattat 311 Atik Vâlide Sultan İmareti,
Ahmed Vefkî - Hattat 311 Misafirhânesi, Tabhânesi 343
Ali - Hattat 311 Aziz Hüdâî İmareti 346
Fil İbrahim - Hattat 312 Mihrimah İmareti 346
Halil - Hattat 312 Rum Mehmed Paşa İmareti 346
Hasan - Hattat 312
ÜSKÜDAR’DAKİ VAKIF SULARI
Hasan - Hattat 312
Üsküdar’da Vakıf Suları 349
Hasan Raşit - Şeyhü’l-hattâtîn 312
Atik Vâlide Suları 349
Hüseyin - Hattat 312
İhsaniye Suyu 349
Hüseyin Hasbi - Hattat 313
Selimiye Suyu 349
Mehmed - Hattat 313
Küçük Çamlıca Suyu 350
Mehmed Asım - Hattat 313
Büyük Çamlıca Suyu 350
Mehmed - Basmacızâde Hattat 313
Bulgurlu’da Demirci Çeşmesi -
Mehmed Selâheddin - Hattat 313
Çukur Çeşme Suyu 350
Mustafa - Hattat 314
Bulgurlu Yerli Suyu Yerli Suyu 350
Mustafa Tâbi - Hattat 314
Libadiye Asfaltı Kenarındaki Haminne Suyu 350
Ömer - Hattat 315
Hüdâî Suyu 350
Selim Fehmi - Hattat 315
Arslan Ağa Suyu 350
Süleyman - Hattat 315
Selmân-i Pak Suyu 350
NAMAZGÂHLAR (Musallalar) Tazılar Ahırı Suyu 350
Alâiyeli Namazgâhı 319 Kayış Pınarı - Kayış Dağı Suyu 351
Ali Ağa Namazgâhı 319 Tulumba Vakfı 353
Ayşe Hatun Namazgâhı 319 İbrahim Paşa’nın
Çamlıca Namazgâhı 319 Üsküdar Su Yollarının Haritası 353
Haydar Paşa Namazgâhı 319
DİZİN 357
Küçük Çamlıca Namazgâhı 320
Nevnihal Hatun Namazgâhı 320
KİTAP HAKKINDA

Kendine has üslubu, belge kullanımı, araş- Ekleme ya da çıkarma yapılmamıştır. Kitapta
tırdığı konu ve ortaya çıkardığı eser zenginli- bulunan bazı şahıs ve yer isimleri dizgiden
ğiyle geçmişe ışık tutan araştırmacılardan biri dolayı farklı şekilde yazılmıştır, bu yazılışlar
olan İbrahim Hakkı Konyalı, bu dünyaya kalıcı dizinde sorun oluşturacağından dolayı ortak
izler bırakmıştır. Konyalı’nın uzun yıllar yap- bir kullanıma dönüştürülmüştür. Kitabın so-
mış olduğu araştırma ve notlarından hazırla- nuna eklenen dizin maddelerine, araştırmacı-
dığı Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, ya kolaylık sağlaması için sayfa yanlarına pa-
bölgede bulunan çok sayıda esere ve olaya ışık rantez içi açıklamalar eklenmiştir. Üsküdar’ın
tutmaktadır. 1940’lı yıllardan itibaren almış tarihi hakkında değerli bilgiler içeren kitabın
olduğu notlar ve görüştüğü kişilerden aktardı- önsözünde Konyalı, “Arapların dilimize “Hepsi
ğı bilgiler son derece önemlidir. 1976 yılında yapılamayanın, hepsi terk edilemez” şeklinde
Yeşilay Cemiyeti tarafından basılan bu eser, çevirdiğim pırlanta bir sözleri vardır. Ben bu
dizgisi yeniden yapılarak hazırlandı. Konya- söze uydum. Topladığım bütün vesikaları bu
lı’nın üslubuna ve verdiği bilgilere müdahale esere sığdırmama imkân yoktu. Onları da mil-
edilmedi. Ancak dönem şartları dolayısıyla letime vakfediyorum. Gelecek kuşakların tet-
yapılmış olan dizgi yanlışları dipnotlarla be- kikçilerinin, tarihçilerinin faydalanmalarına
lirtildi. Ayrıca kitapta yer alan, İbrahim Hakkı bırakıyorum. Kitabımın elbette noksanları ve
Konyalı’nın bahsettiği son dönem kişiler ve kusurları vardır. Bunları tamamlama ve doğ-
anlatılan eserler hakkındaki güncel bilgiler rulama zevkini de gelecek tarihçilere tattırma-
dipnotta MD (Metin Dışı) olarak belirtildi. Bu yı büyük bir haz sayıyorum.” ifadelerine yer
bilgilerle dönem kişileri hakkında kısa açıkla- vermiştir. Bu amaçla, basmış olduğu bu ese-
malara ve restorasyon geçirmiş eserlerin son rin, İbrahim Hakkı Konyalı’nın arzusu için bir
durumlarına ulaşabilirsiniz. Kullanılan görsel- adım olmasını temenni etmekteyiz.
ler, 1976 yılında basılan kitaptaki görsellerdir.
SUNUŞ

20. yüzyılda yetişen ve yaptığı araştırmalar, Üsküdar, tarihin hem yaşandığı hem de
kaleme aldığı kitaplar, tasnif ettiği veya kayda yazıldığı, coğrafyanın bütün nimetlerine sa-
geçtiği tarihî eserler, metinler ile tanınan hip, Anadolu’nun gözbebeği diyebileceğimiz
İbrahim Hakkı Konyalı özellikle şehir tarih- bir şehirdir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e her
leri ile Anadolu’nun nüfus kütüğünü sağlam- dönemde alimlerin yaşadığı, ilgi gösterdiği
laştıran şahsiyetlerden biridir. bir yer olagelmiştir. Merhum Konyalı Hoca,
Aynı zamanda Osmanlı arşivlerinin Bul- soyadını aldığı Konya’da doğmuş, uzun yıllar
garistan’a satılması meselesini gündeme geti- Üsküdar’da yaşamış ve yine Konya’da vefat
ren ve fikri takibi ile bir kısmının kurtarılma- etse de Karacaahmet Mezarlığı’na defnedil-
sına vesile olmuş bir gazetecidir. 30’lu yıllar miştir. Böylece ahirete değin hemşehrimiz
boyunca yazdığı yazılar ve yaptığı haberlerle olarak kalacaktır.
tarihimize sahip çıkmış, ömrü boyunca da bu
bilinçle çalışmış ve üretmiştir. Üsküdar Se- Bu güzide eseri yeni bir dizgi ve edisyonla
limiye Camii bünyesinde yer alan İbrahim okurla buluşturmak istedik. Hazırlanan eser
Hakkı Konyalı Vakıf Kütüphanesi ve Arşivi, gözden geçirilerek dizgi hataları düzeltildi,
merhumun birikim ve çalışmalarının çok de- kişi ve eserler hakkında notlandırmalar ya-
ğerli bir delilidir. pıldı ayrıca ayrıntılı dizin eklendi. Merhum
Konyalı Hoca’nın 1976 - 1977 yılların- Konyalı’nın o meşhur titizliğine, dikkatine
da iki cilt halinde yayımladığı “Abideleri ve layık bir edisyon olarak kütüphanelerdeki ye-
Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi” eseri ise Üs- rini alacak olan bu kitabı okurlarıyla buluş-
küdar’ımız adına hazırlanmış en güzel me- turmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz.
tinlerden biridir.

Hilmi Türkmen
Üsküdar Belediye Başkanı
YAZAR HAKKINDA

İbrahim Hakkı Bey, 1896 yılında Kon- okurken Hasankaleli âlim ve mutasavvıf İb-
ya’da Alâeddin Köşkü’nün Akıncılar Kapı- rahim Hakkı’nın Mârifetnâme’sini okumuş-
sı’na 50 metre uzaklıktaki bir evde dünyaya tur. İlgisini çeken ve aynı zamanda hayran
gelmiştir. Bu yüzden de bazı yazıları dışında kaldığı bu eserden ötürü yazarın ismi olan
gerçek soyadı olan Atis’in yerine Konyalı’yı Hakkı’yı kendisine isim olarak seçmiştir. Asıl
kullanmıştır. ismi İbrahim olup, soyadı kanundan sonra da
Atis’i almıştır. Buradan da anlaşılacağı gibi
Nalbandzâde Mustafa Efendi ile Atâzade gerçek kimliği İbrahim Atis’tir.
İbrahim Ağa’nın kızı Hatice Hanım’ın oğ-
ludur. Babası Nalbantzâde Mustafa Efendi, İbrahim Hakkı, demiryollarına personel
Konya’nın Takva Hoca Medresesi’nde ilim yetiştiren okula devam etmiş ve öğrenimini
yaparak icazetname almıştır. Konyalı’nın de- tamamladıktan sonra Osmanlı’nın ilk de-
yişiyle çevresinde faziletli, alçak gönüllü bir miryolcularından biri olmuştur. Savaş devam
kişi olarak tanınmıştır. ederken Batum’a istasyon müdürü olarak
atanmış, Batum terk edilinceye kadar o görevi
İbrahim Hakkı Konyalı ilköğrenimini sürdürmüştür. Bir süre sonra bu mesleği bıra-
Yıkık Mahalle’de, Rüştiye-i Fürûzat-ı Ha- karak Konya Sanayi Mektebi’nde Osmanlıca
midiye okulunda tamamlamıştır. Bundan dersleri vermeye başlamıştır. Ardından İstan-
sonra Bekir Sami Paşa Medresesi’nin yerine bul Meşihat Dairesi’nde ders vekâlet hulefa-
yapılan, kütüphanesi, laboratuvarları, konfe- lığı yapmıştır.
rans salonlarıyla Batı’nın en mükemmel ilim
kuruluşlarını aratmayan bir öğretim mües- İbrahim Hakkı Bey, on yedi yaşında Kon-
sesesi olan İslah-ı Medârisi’l-İslamiye isimli ya’nın Meşrik-i İrfan gazetesinde Kâbe-i
okulda öğrenimini sürdürmüştür. Burada iyi Muazzama’da Son Asılı Olanlardan Kus
derecede Arapça öğrenmiş, bu yüzden de İbn-i Sâib’in Tercümesi isimli ilk yazısı-
sonraki yıllarda Selçuklu ve Osmanlı kitabe- nı yayınlamıştır. Onun peşi sıra Konya’nın
lerini okuyabilen tarihçilerden biri olmuştur. ünlü gazetelerinden Babalık’ta yazmaya baş-
Günümüzde Anadolu Selçuklu ve Osman- lamış ve bu arada Hak Yolu isimli bir dergi
lı eserleri üzerinde araştırma ve yayın yapan çıkarmıştır. Konya’da yazılarıyla ünlenince
sanat tarihçi ve mimarlarımızın çoğu, onun İntibah’ta başyazarlık yapmış, mütareke yılla-
okuduğu kitabelerden yararlanmış ve kaynak rında Tercüman-ı Hakikat’te tarihi konuları
olarak yine onu göstermişlerdir. Rüştiye’de işlemeyi sürdürmüştür. Yazılarından bazıları
Ermenice yayın yapan Jamanak gazetesinde gazetede de yazılar yazmış, yazılarında kendi
tercüme edilerek yayınlanmıştır. Gazeteci adını kullandığı gibi Amber Reisoğlu, Ay-
olarak kendisini daha da geliştirmek isteyin- han Atis, Ayhan Nalbantoğlu, Nalbantzade
ce, basının merkezi olan İstanbul’a gelmiştir. İbrahim Hakkı, İbrahim Atis, Derviş Kara-
İstanbul’a geldiğinde, Konya’nın dışında ismi manoğlu, Hakkı Arayan, İbrahim Cimcoz,
duyulmamış genç bir gazeteciydi. İbrahim Hakkı, İ. Atis, Ömer Ataoğlu, Me-
diha Atis ve Vak’anüvis gibi müstear isimler
İbrahim Hakkı Konyalı, bir süre yazılarını de kullanmıştır.
imzasız veya takma isimlerle sürdürmek zo-
runda kalmıştır. Daha sonra Tan, Vatan, Yeni İbrahim Hakkı Konyalı, Salacak’taki evin-
Sabah, Açık Söz, Hergün, Bugün, Yeni İstan- den Salacak Araba Vapuru İskelesi’ne gider-
bul, İstiklal ve 1970’lerden sonra Yeni Asya ken kendisine bir araba çarpmış, aylarca ya-
gazetelerinde tarih ağırlıklı konuları yazmış- takta istirahat etmek zorunda kalarak çalış-
tır. Bunların yanı sıra Foto Magazin, 7 Gün, malarına ara vermişti. Akşehir kitabını yeni-
Örnek ve Tarih Konuşuyor gibi dergilerde de den yazması kendisinden istenmiş ve bunun
yazılarını sürdürmüştür. Sonraki yıllarda ken- için gittiği Akşehir’de 20 Ağustos 1984 tari-
disi Tarih Hazinesi dergisini çıkarmıştır. hinde, ardında birçok eser bırakarak yaşama
veda etti. Cenazesi İstanbul’a getirilerek Ka-
İbrahim Hakkı Konyalı’nın en büyük hiz- racaahmet’te daha önce hazırlattığı mezarın-
metlerinden birisi de eski devlet arşivinin da toprağa verildi. Yaşamı boyunca topladığı
bir kısmının kurtarılması için verdiği uğraş eserleri, belgelerini, fotoğrafları ve bilgi fişle-
olmuştur. Bu konuda gazetede haberler yap- rini Üsküdar’daki Selimiye Kütüphanesi’ne
mıştır. Arşivlerin tasnifinde bulunmuş, çok vakfetmiştir. İbrahim Hakkı Konyalı’ya 1979
sayıda belgeye ve bilgiye bu sayede ulaşmıştır. yılında Kültür Bakanlığı tarafından Yüksek
Yaşamı boyunca pek çok değerli eser kale- Hizmet Ödülü, 1981 yılında Konya Selçuk
me alan Konyalı, kişilik olarak meraklı, sorgu- Üniversitesi tarafından da fahri doktora un-
layan ve incelemeyi seven bir yapıya sahiptir. vanı vermiştir .1
Yazdığı kitapların yanı sıra çok sayıda dergi ve

1 Erdem Yücel, “Konyalı İbrahim Hakkı”,DİY.İA., İstanbul 2002, C.26, s.196.; Erdem Yücel, “Tarihçi ve Yazar İbrahim Hakkı Konyalı” Hayat Tarih
Mecmuası, İstanbul1976, S.1 (133), s.24-29.
İSTANBUL’UN FETHİNİ GÖREN ÜSKÜDAR

Üsküdar, bir ulu rü’yayı görenler şehri!


Seni gıpta ile hatırlar vatanın her şehri.

Hepsi der: “Hangi şehir görmüş onun gördüğünü?


Bizim İstanbul’u fethettiğimiz mutlu günü!”

Elli üç gün en mehâbetli temâşâ idi o!


Sanki halkın uyanık gördüğü rü’yâ idi o!

Şimdi beş yüz sene geçmiş o büyük hatırâdan;


Eli üç günde o hengâme görülmüş buradan;

Canlanır levhası hâlâ beşer ettikçe hayâl;


O zaman ortada, her saniye gerçek bir hâl.

Gürlemiş Topkapı’dan bir yeni şiddetle daha


Şanlı nâmıyle ‘Büyük Top’ denilen ejderha.

Sarfedilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece,


Karadan sevk edilen yüz gemi geçmiş Halic’e;

Son günün cengi olurken ne şafakmış o şafak,


Üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak,

Görmüş İstanbul’a yüzbin meleğin uçtuğunu;


Saklamış durmuş asırlarca hayâlinde bunu.

Yahyâ Kemâl Beyatlı


ÖNSÖZ

Üsküdar, Bizans’tan evvel vardı. Kocaman Beş buçuk asra yakın bir zamandan beri
bir kıta olan Asya, elini buradan Avrupa’ya Osmanlıların Üsküdar ve çevresinde yaptık-
uzatmıştır. Üsküdar iki kıtanın kavşağındadır. ları saraylar, köşkler, sahilsaraylar ve yalılar
sayılamaya­cak kadar çoktur.
Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî’nin Konya’da
buluştukları yer için Merecü’l-Bahreyn, iki Mimar Sinan’ın İstanbul’dan sonra ge-
denizin kavuştuğu yer denirdi. Üsküdar’a da niş sınırlı Osmanlı İmparatorlu­ğu’nun için-
Merecü’l-Berreyn, iki karanın el sıkıştığı, ka- de en çok yapı, mimari eser bıraktığı yer
vuştuğu yer denir. Üsküdar’dır.
Üsküdar’da adlandırabildiğimiz, adlandı- Koca Ağa Mimar Sinan burada tam te-
ramadığımız birçok medeni­yetler iç içe gir- şekküllü Mihrimah, Şemsi Paşa ve Eski Vâ-
miş ve üst üste yığılmış gibidir. Adlandırabil- lide Sultan külliyelerinden başka üç hamamlı
diğimiz mil­letlerden ve siyasi teşekküllerden Üsküdar-Ayaz­ma Sarayı’nı, Gülfem Hatun
Bitinyalılar, Frigyalılar, İranlılar, Romalılar ve Külliyesi’ni, Doğancıbaşı Hacı Ahmed Paşa,
Bizanslılar bu topraklara hâkim olmuşlardır. Sadrazam Mehmed Paşa, Rüstem Paşa ve
Siyâvuş Paşa adlarına abide mahiyetinde çe-
Üsküdar’da Roma’nın ve Bizans’ın bazı şitli mimari yadigârlar bırakmıştır. Mimar Si-
yapı döküntülerinden, başka­ larının tarihî nan Üskü­dar’da birçok cami, mescid, medre-
yâdlarından gayrı bir şey kalmamıştır. Üskü- se, dârülkurrâ, dârüşşifâ, mektep, tekke, han,
dar en medeni çehresini Osmanlılar zama- hamam, kervansaray, türbe ve saray yapmıştır.
nında almıştır. Üsküdar hiçbir vakit Türkler
zamanındaki gibi bir ümrana ve medeniye- Sinan’ın hâssa mimarları başılığından ev-
te kavuşmuş değildir. Üsküdar, Bizans var vel ve sonra Üsküdar’da pa­dişahlar, sultanlar,
olduktan sonra üçgen duvarların arkasında hayırseverler birçok ibadet, irfan ve sosyal yar-
nefessiz kalan ve sıkışan beldenin teneffüs dım müesseseleri, kışlalar, askeri tesisler, mat-
organları olmuştur. Romalı ve Şarki Romalı, baa ve işyerleri yaptırmışlardır. Ayrıca Üskü-
İstanbul’u Üsküdar’da teneffüs ederdi. Os- dar’ı bir iyi sular şehri hâline getirmişlerdir.
manlılar zamanında da öyle ol­muştur.
Üsküdar ve çevresi hasbahçelerle, mesire-
Bizanslıların, Osmanlı İstanbul’un saray- lerle, koruluklarla dolmuş­tur.
ları, avlakları, mesireleri, iyi suları, ayazmaları
hep Üsküdar’daydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş ve en
büyük kabristanı da Üskü­dar’dadır. Bu kabris- Bir gün, başta Üsküdar’ın pek kıymetli
tanın tarihini ilk halifeler zamanına kadar çı- kaymakamı Mustafa Arkun, Türkiye Yeşilay
kartmak mümkündür. Dânişmendlilerden bir Cemiyeti Genel Başkanı ve Karacaahmed
kumandan Üsküdar topraklarında gömülüdür. Mezarlığı Ko­ruma ve Güzelleştirme Derne-
ği’nin başkanı Selahaddin Kaptanağası, Şe­hir
Hazreti Peygamberin müjdelediği iyi ku-
Meclisi üyesi Dr. Cemal Köni, eski emniyet
mandan ve iyi asker olmak şerefini kazanmak
memurlarından Remzi Gün olmak üzere ka-
için İstanbul fethine gelenler ilk defa ve ilk
labalık bir heyet evime kadar geldiler. Benden
elde Üs­küdar’ı alırlardı.
Abi­deleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi’ni
İstanbul’un ilk şehitleri, gaza yolunda has- yazmamı istediler. Yeşilay Der­ neği’nin pek
talanarak hayatlarını kay­bedenler, Peygamber kıymetli, faziletli ve vefalı başkanı bu kitabın
toprağı denilen Üsküdar’a gömülmüşlerdir. dernek tarafın­dan bastırılmasını da teklif etti.
Karacaahmed Kabristanı İstanbul’un tapu
İşte bu kitap, müşterek bir arzu ve gayretle
senedi olmuştur. Üsküdar birçok cilt­lere gebe
böylece doğdu. Bu kitap, bunların ve bilhassa
bir tarih ummânıdır.
yurdun sosyal dertlerinin, hastalıklarının şifâ-
Ben kırk seneden beri İstanbul’un, bu ara- lanması için büyük emek ve gayret harcayan
da Üsküdar’ın tarihiyle meşgul oluyorum. Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nindir. Teşviklerini,
Görmediğim, incelemediğim, tavsifini yap- sa’ylerini şükranla, minnetle anmayı şerefli
madığım, varsa kitabesini almadığım, vakfiye bir borç bilirim.
suretini ve tedavül kaydını, arşiv ve­sikasını
Üsküdar’ın tarihi, tam teşekküllü mütehas-
çıkartmadığım abide mahiyetinde hiçbir eser
sıs heyetler tarafından in­celenecek kadar zen-
kalmamıştır. Camilerini, mescidlerini, türbe-
gindir. Bir İbrahim Hakkı Konyalı bunu yal-
lerini, tekkelerini, medreselerini, hamamla­
nız başına yapamaz. Arapların dilimize “Hep-
rını, kervansaraylarını, çeşmelerini, sebilleri-
si yapılamayanın, hepsi terk edilemez” şeklinde
ni, su bendlerini, hastahânelerini, kiliselerini,
çevirdiğim pırlanta bir sözleri vardır. Ben bu
havralarını, ayazmalarını, saraylarını, köşk-
söze uydum. Topla­dığım bütün vesikaları bu
lerini, kab­ristanlarını, kabristan taşlarının
esere sığdırmama imkân yoktur. Onları da
kitabelerini inceledim. Yüzlerce defter dol-
milletime vakfediyorum. Gelecek kuşakların
durdum. Üsküdar’ın Karacaahmed Kabris-
tetkikçilerinin, tarihçileri­nin faydalanmaları-
tanı’nda incelemediğim ya­zısı, tezhibi, nakşı,
na bırakıyorum. Kitabımın elbette noksanla-
amblemi, süsleri, taçları, duvakları, serpuşları
rı ve ku­surları vardır. Bunları tamamlama ve
ve al­tında yatanları yönünden mühim olan
doğrulama zevkini de gelecek ta­rihçilere tat-
tek mezar taşının kalmadığını sa­nırım.
tırmayı büyük bir haz sayıyorum.
Bu kitabımda bulacağınız tarihî abideler-
Kitabımı hazırlarken birçok Üsküdarlıla-
den birçoğu kitabeleriyle beraber yok olmuş-
rın, birçok dostlarımın yar­dımlarını gördüm.
tur. Ben bu kitabımla onları okuyucularıma,
Bunlara da şükranlarımı sunmayı bir vazife
gelecek kuşakların tarihçilerine sunuyorum.
bilirim. Bunların bazılarının isimlerini sırala-
Yaşım seksene merdiven dayamıştır. Trafik maktan da büyük zevk alıyorum.
kazası, sonra da enfark­tüs geçirdim. Yazma,
– Emekli denizcilerden Cengiz
basma, arşiv vesikası, resim itibariyle sayı-
Yularkıran.
sı yirmi bini aşan kütüphânemi ve arşivimi
vakfediyorum. – Çamlıca Muhtarı Abdi Denizolgun1.
1 Efendiliği, zarafeti, kibarlığı ve yardımseverliğiyle bilinen Ahmed Abdi Denizolgun’un soyu Peygamber Efendi’mizden gelmektedir. 1929 yılında
doğan Ahmed Abdi Denizolgun 09.06.2010 tarihinde vefat etmiştir. (MD)
– Emekli Albay Mehmet Gür. – Kıymetli tarihçi Şinâsi Akbatu3.
– Hacıbaba Müessesesi sahiplerinden – Yeni Asya muharriri ve foto muhabiri
Hıdır Göktaş. Selahaddin Tercan.
– Emekli maarifçi Akif Güner. – Vakıflar uzmanı Kemâl Erken4.
– Aziz Hüdâî Külliyesi’nin mütevel- – Yeşilay ve Mavi Kırlangıç dergileri
lisi kıymetli ebru sanatkârı Mustafa idare memuru İsmail Noyan.
Düzgünman2.

İbrahim Hakkı Konyalı

2 9 Şubat 1920’de Sultantepe’de doğan Düzgünman, Üsküdar’da ilk tahsilini tamamladıktan sonra babasına ait olan attar dükkânında çalışmaya
başladı. Annesinin akrabası olan Necmeddin Okyay tarafından 1938 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Türk Tezyinî Sanatlar Bölümü’ne
kaydettirildi. Ebru, cilt ve musiki alanından çok sayıda eser veren Düzgünman, 1953-1979 yılları arasında Aziz Mahmud Hüdâî Dergâhı’nın tür-
bedarlığını yapmıştır. 12 Eylül 1990 tarihinde vefat eden Mustafa Düzgünman, Karacaahmet Mezarlığı’nda medfundur. (MD)
3 Şinasi Akbatu İstanbul’da Sofular Mahallesi’nde, daha sonradan adı Hacı Salih Efendi Sokağı olan Salih Efendi Sokağı’nda 26 numaralı evde, 18
Şubat 1920 tarihinde doğmuştur. Kırım asıllı bir aileden gelen Akbatu’nun babası Mustafa Vedat Akbatu da 1883 yılında İstanbul’da doğmuştur.
Şinasi Bey, ilkmektebi Saraçhanebaşı’nda eski maarif nazırlarından Haşim Paşa’nın konağında açılan İstanbul 42’nci İlkmektebi’nde okumuş, Orta-
mektebi Fatih Gelenbevi Ortaokulu’nda bitirdikten sonra da Aksaray’da Pertevniyal Valide Sultan Lisesi’ne devam etmiştir. Burada iki yıl okuduktan
sonra kendi arzusu ile Şimendifer Mektebi’ne devam etmiş ve buradan 1941 yılında mezun olmuştur. Daha sonra Muratlı ve Çorlu istasyonlarında
hareket şakirtliği yapmış, 1942’de Kumkapı ve 1943’te de Uzunköprü istasyonlarında hareket memurluğu görevinde bulunmuştur. Akbatu, Demir-
yolları’ndan ayrıldıktan sonra Babıali’de dergi ve kitap musahhihliği yapmış, 1955 yılında İstanbul Ekspres gazetesinde gazeteciliğe başlamış, Akşam
ve Son Havadis gazetelerinde muhabirlik, yazarlık, sekreterlik görevlerinde bulunmuştur. Sonraki yıllarda Babıali’den ayrılarak serbest gazeteciliğe
başlamış ve zahmetli çalışmalar ile İstanbul’un eski eserleriyle ilgili emsalsiz bir arşiv oluşturmuştur. Şinasi Akbatu, akciğerlerindeki rahatsızlığın tekrar
nüksetmesi ve sırtındaki şişliklerin neden olduğu ıstıraplı bir enfeksiyon sonucunda 30 Mayıs 2002 tarihinde, 82 yaşında vefat etmiş, Edirnekapı
Şehitliği’ne defnedilmiştir. (Şinasi Akbatu hakkındaki bu bilgiler Bilgin Turnalı tarafından nakledilmişti.), (MD)
4 Kitapta soyadı Erken olarak yazılan Kemâl Elker, Doğancılar’da 1921 yılında doğdu. Babası Selâhaddin Elker, Başvekâlet Âli İktisat Meclisi Kâti-
b-i Umûmisi olan Nurullah Esat Sümer’in muavini görevinde bulunmuştur. Kemâl Elker, şiddetli baş ağrıları sebebiyle Tıbbıye’yi beşinci sınıfta
bırakmak zorunda kalmış, bu baş ağrılarının sebebini Mazhar Osman, aşırı okumaya bağlamıştır. Kemâl Elker 1945 yılında, Vilâyet Muhasebe
Müdürü olan Tevfik Demiroğlu’nun yanında memur olarak göreve başlamıştır. Kemâl Bey buradaki servis şefliği görevinden sonra Beşiktaş Mal
Müdürlüğü’nde müdür vekilliği, İstanbul Radyosu’nda radyo muhasebesinin idaresinde memurluk, İstanbul Defterdarlığı millî emlak şefliği, Millî
Emlak müdür muavinliği, Vakıflar’da mahlûlat mümeyyizliği, Vakıflar’da Gaziantep bölge şefliği, İstanbul Vakıflar Eski Eserler müşavirliği ve son-
rasında şefliği görevlerinde bulundu. Daha sonra Amcazâde Külliyesi’nde çalışarak burada Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi’ni oluşturdu. Aynı
zamanda Vatan Caddesi’nde bulunan Sultan Selim Medresesi’ndeki Türk Yazı Sanatları Müzesi’nin kurulmasına yardımcı oldu. 1973 yazında, Va-
kıflar Başmüdürlüğü’ne eski eserler uzmanı olarak tayin edilen Kemâl Bey, 1978 yılında Vakıflar’dan emekli oldu. Tevfika, Mehmet Emin, Bülent
ve Banu adlarında dört çocuğu olan Kemâl Elker, 10 Kasım 1988 tarihinde hastalanmış ve 11 Kasım Cuma günü Haseki Hastahânesi’nde vefât
etmiştir. 13 Kasım Pazar günü Şişli Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Yeniköy Mezarlığı’na defnedilmiştir. (Kemâl Elker hakkındaki
bu bilgiler Bilgin Turnalı tarafından nakledilmişti.), (MD)
TARİH BOYUNCA

ÜSKÜDAR
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

ÜSKÜDAR ADI ve ÜSKÜDAR’IN YERİ


Kalkedonyalılar (Kadıköylüler), tersanelerinin bulunduğu yere Kri­zepolis (Chrysopo-
lis) derlerdi. Burası bugün Üsküdar (Scutari) şehrinin kapladığı yerdir. Eski Krizepolis
şehri İranlıların işgali zamanında Ana­dolu Yarımadası’ndaki kavimlerden ve halktan ver-
gi olarak kendilerine gelen altınları buradaki hazinelerinde sakladıkları için burası Altın
Şehri anlamına gelen Krizepolis adını almıştır.
Yunan geleneklerinden, onların âdetlerinden ve taassuplarından bah­seden Bizanslı
Etyen, Rumların şehir ve ahali adlarını kendi ırkların­dan bazı kahramanların adlarından
aldığını söylüyor. Bunun iddiasına göre Krizeis (Chryseis) ile Agamemnon’un oğlu olan
Krizes (Chryses), Ajist (Aegist) ve Klitemnestr’in (Klytaimnestra) takibinden kaçarak
Kü­çük Asya’ya gelmiş ve şimdi Üsküdar denilen yerde ölmüş, burasını ken­disine ebedî
istirahat yeri yapmıştır. Şehir adını bundan almıştır1.
Güneş batarken Üsküdar’daki evler İstanbul tarafından yaldızlı gibi göründüğü için şeh-
re Altın Şehir adının verildiğini söyleyenler de var­dır. Krizepolis’in Üsküdar’a (Scutari) nasıl
çevrildiğini aklın kabul edece­ği bir şekilde izah edenler yoktur. Şöyle bir rivâyet daha vardır:
Bizanslılar zamanında İskütarı (Scutari) adlı bir çeşit askerlerinin burada İskütariyon
denilen kışlaları bulunduğu için böyle adlandırıl­mıştır2.
Küçük Asya sahibi, Üsküdar’ı anlatırken: “Bu Üsküdar (Scutari) is­mi, hiç şüphesiz İm-
parator Valensin Sajiter yani okçularla beraber vücu­da getirdiği Scutari yani Kalkanlı Alay’ı
tabirinden gelse gerek. Bun­lar ikinci Kalkanlı Alay’a tekaddüm ederler ve Şark’a mahsus milis
reisi­nin emri altında bulunurlardı. Hammer’in söylediğine göre, Üsküdar ke­limesi “Âsitandar”
Farsça kelimesinden gelme olan ve Ksenofon’a göre imparatorluğun postacılarını anlatan
bir isimdir3.” diyor.
Bazı kaynaklar Üsküdar adının Farsça olduğunu söyler, Burhân-ı Kâtı’ Tercemesi’nde
Üsküdar kelimesi şöyle açıklanmıştır:
“Menzilhâneye derler. Menzil atına dahi denir. Her merhalede (ko­nakta) padişah hüküm-
lerini ve başka mektupları elden ele süratle ileten ve eriştiren piyadelere ve ulaklara dahi derler.
Ulakların mektup koy­dukları kese ve haritaya da denir. Türkçede çevrezen derler4.”
Üsküdar, Anadolu’ya, Küçük Asya’ya ve Asya’ya giden posta yolla­rının ilk menzili ol-
duğu için adını Farsça, Üsküdar kelimesinden almış olması akla çok uygun gibi geliyor.
Evliya Çelebi’nin şehir ve yer adlarını “Güneş-Dil” teorisine hiç ben­zemeyen fakat hoş
bir şekilde Türkçeleştirdiğini görüyoruz. Üsküdar’ı yazarken şunları söylüyor:
“Asıl ismi Eskidâr’dır. Üsküdar bunun meşhur bir galatıdır. Üsküdar denilmesine de sebep,
Battal Gazi’nin Üsküdar Bahçesi yanında Hârûnürreşîd5 serâ perdesi önünde inşa ederek meş-
hur olduğu dârlardır6.”

1 Charles Texier, Küçük Asya, C. 1, s. 142.


2 Ernest Mamboury, İstanbul Rehber-i Seyyahin, s. 194.
3 Küçük Asya, C. 1, s. 142.
4 Burhân-ı Kâtı’ Tercemesi, C. 1, s. 151.
5 Bu isim kitapta Harun-ür-Reşid olarak yazılmıştır.
6 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. 1, s. 472.

23
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

ÜSKÜDAR MENZİLHÂNELERİ
Üsküdar’a bir menzilhâneler şehri denebilir. Üsküdar, Osmanlılara geçeliden beri
bir menzilhâneler şehri olmuştur. Osmanlıların bu şehirde birçok menzilhâneleri vardı.
Ayazma Camii’sini yaptıran Sultan Mustafa, burada hem menzilhânecilerin oturmaları
hem de menzilhâne hayvanla­rının bağlanmaları, beslenmeleri ve yetiştirilmeleri için üç
menzilhâne yaptırmıştır. Bunlar Doğancılar’da ve At Pazarı taraflarındaydı.
Şarl Teksiye7 de, Üsküdar adının nereden geldiği yazdıktan sonra, “Şark’ta Eski Zama-
nın ve Bugünün Postaları” başlıklı bir bölüm vardır.
Diyor ki:
“İranlılar, Krizepolis’de (Üsküdar’da) emirleri bütün imparatorluğa götüren bir konak
kurmuş ve Roma İmparatorluğu da bu teşkilâtı iyi bir surette muhafaza etmiştir.
Ogüst, İranlıları taklit ederek veredari yani postacı teşkilâtı yap­mış, buna her elli milde
bir durak tayin etmiştir. Bu duraklarda yalnız yedek hayvanları değil, bin libreye kadar
taşıyan iki ve dört tekerlekli arabalar da bulunurdu. Koşulacak beygir veyahut katırların
sayısı bir nizamnâme ile belirtilmişti. İki tekerlekli araba ancak 500 libre taşıya­caktı.
Beygir, 30 libreden ziyade kaldırmayacaktı. Yazın 8 ve kışın 10 katır koşulurdu. İki te-
kerleklilere ise 3 katır koşulurdu... Valantiyen, bu son arabalara 3 kişiden fazla binmesini
yasaklamıştır. Bunlardan başka, Veredi adıyla uzun mesafeleri süratle alan, yarış hayvan-
ları vardı. Hay­vanın eğeriyle, geminin hepsi 30 libreyi geçmemesi şarttı. Her durakta 20
hayvan hazır bulundurmaya, hiçbir vakit boş kalmamaya mecburdu... Hayvanların dörtte
biri her sene değiştirilirdi. Bu postalar vasıtasıyla, haberler en büyük süratle neşredilirdi.
Hayvanlara eğer vurmak için esirler daima hazır olur ve yalnız bu posta hayvanlarına
değil, süvari müfrezeleri için umumi yem ambarları bulunurdu. İmparatorlar bu va­sıtaları
kendileri kullanırlardı. Bu vasıtaları müsaadesiz kimse kullana­mazdı. Mutlaka müsaa-
denâme almak gerekirdi. Bu umumi posta teşkilatı, Bizans İmparatorluğu zamanında
bozulmaya başladı. Menzilciler hatır için veyahut parayla postaları kullanma hakkına sa-
hip oluyorlar ve hayvanları her gelene veriyorlardı. Yolların bozukluğu araba kullanmayı
faydasız bir hale getirmiştir. Türkler bu ülkeye sahip oldukları zaman, bu intizamsızlık
idarede mevcut idi. Binici ve göçebe bir kavim olmaları bakımından prensleri, en mühim
esasını hayvanların teşkil ettiği bu mü­esseseyi noksan ve fena bir halde bırakmadılar.
Romalıların manziyon dedikleri, yani bir mesafeden bir mesafeye tertiplenen mevkilerini
men­zilhânelerle mükemmel bir tarzda ikmal etmişlerdir.
Vaktiyle Romalıların vali veya hâkimleri tarafından verilen müsaadenâme yerini bu
defa paşa tarafından yazılan buyrultular tuttu. Hayvanları kullanmaya yalnız hükümet
adamlarının salahiyeti vardı. Şu kadar var ki, bu teşkilât arasında ticaret işleri de unu-
tulmamıştı. Vaktiy­le yollar iyi muhafaza edilmemiş, dikkatsizlikle beraber müdafaadan
do­layı da bozulmuş oldukları için araba işlemesine müsait değildi. Türkle­rin arabaya çe-
virdikleri Latinlerin Rheda’sı, Asya’da hayretle temaşa olunan nadir bir şey derecesine
geldi. Fakat buna mukabil de kervansa­raylar yapmaya çok dikkat ettiler. Kervansaraylar,
bir katında geniş ahır­lar ve mallar için ambarlarla, üst katında yolcular için odaları bulu-
nur. Bunların hizmetlerini görmek için de vakıflar yapılmıştır. Kervanlardan pek az ücret
7 Charles Texier (1802-1871), (MD)

24
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

alırlar. Kervansaraylar, tıpkı çeşmeler ve fukara misafirhâneleri gibi hayır müesseselerin-


den sayılırlar ve böyle bir eser bir Müslüman’ı nafile Kâbe ziyareti gibi sevaba kavuşturur.
İranlıların Angârî’sini ve Romalıların Veredarilerine halef ola­rak Türkler tarafından
yeniçerilere benzeyen ve elan mevcut olan bir teşkilleri vardır ki o da Bâbıâli’nin emir-
lerini götürmeye mahsus ve hü­kümetin postacısı sayılan Tatarlardır. Bunlar yalnız her
menzilhâneden lüzum gördükleri hayvanları almak salahiyetine değil, geçtikleri köy­lerin
ve hatta yolda rast geldikleri süvarinin hayvanını kendisininki ile değiştirmek hakkına
maliktiler. Bunu hiç kimse reddedemez ve sonra hayvanını en yakın menzilhâneye bıra-
kılmış bulurdu. Bu Tatarlar, kı­yafetlerinden derhal tanınırlar ve bir çeşit gömlek şeklinde
kırmızı bi­nişle fes giyerler, üzerlerinden hep sefer levazım ve mühimmatını terk etmezler,
yani her nevi silâhları ve çubuk edevatı hep beraberlerindedir8.”

BİTİNİLİLER (BİTHYNİA) ZAMANINDA ÜSKÜDAR


Üsküdar, Karadeniz sahiliyle Karadeniz Boğazı, Marmara arasında bulunan ve Yu-
nanlılarla Romalılar tarafından Bitini (Bithynia9) adı veri­len büyük, çok verimli toprak-
ları bulunan bölgenin ikinci derecede bir şehri idi. Kalkedonya’ya (Kadıköy) bağlıydı.
Kalkedonya, MÖ 675 tarihinde I. Mağarien sömürge kuvveti getiren Arşiyas (Archias)
tarafından kurulmuştur.
Şarl Teksiye, eski Kalkedonya’nın Üsküdar’la Kadıköy arasında Do­ğancılar Meydanı
adı verilen ovada kurulduğunu söylüyor ve şunları ila­ve ediyor:
“Burası bugün Üsküdar’daki askerlerin talim yeridir10. Kadıköyü Burnu’nun teşkil ettiği
küçük koyun sonunda güzel bir çınar ağacıyla göl­gelenmiş çeşmesiyle, Haydarpaşa Bahçesi var-
dır. Bu çeşme eski devirlerin Hermagoras Menbaı adıyla anılırdı. Kadıköy hatta harabeleri bile
kaybo­lan ve yalnız bir tarihî yâdı kalan eski Kalkedon şehrinin yerinde­dir11.”
Şarl Teksiye (Charles Texier), Üsküdar’ın tarihini yazarken kısaca şunları da söylüyor:
“Ticari önemi ne olursa olsun, Krizepolis (Üsküdar) şehri, Bitini kral­ları zamanında hiçbir
ümran ve terakki göstermemiştir12.”
Bitini, çeşitli kavimlerin parçalanmasından doğan bir devlettir. Siyasi sınırları elas-
tikidir. Fakat Üsküdar’ı içine alan bölge hep Bitini sı­nırları içinde kalmıştır. Adı çeşitli
kaynaklarda Bitinya, Bitonya gibi ya­zılan bu bölge, Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki
Bursa (Hüdâvendigâr) Vilâyeti’yle sınırlanıyor gibiydi. Hüdâvendigâr Vilâyeti’nin Bursa,
Ertuğrul, İzmit sancaklarının tamamı ile Bolu Sancağı’nın batısındaki ya­rısı, bu ülkenin
sınırları içerisindedir. Buranın meşhur şehirleri şunlardır:
Bursa, İznik, İzmit, Ereğli, Kadıköy.
MÖ 281 yılından 90’ıncı yılına kadar 5 hükümdar Bitini’yi idare et­miştir. Milattan 75

8 Küçük Asya, C. 1, s. 143-145.


9 Bu isim kitapta Bithynie şeklinde yazılmıştır. (MD)
10 Selimiye Kışlası’nın tâlim yeridir.
11 Küçük Asya, C. 1, s. 132.
12 Küçük Asya, C. 1, s. 142.

25
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

yıl önce ölen Bitini Hükümdarı Nikomed, Bitini’yi Roma Devleti’ne bırakmıştı. Daha
eski Osmanlı idarî teşkilatında Bitini, Anadolu Eyaleti’nin Hüdâvendigâr Livası’nın kap-
ladığı yerlere rastlar13.
Üsküdar, Osmanlılar zamanında Hüdâvendigâr Livası’nın Kocaeli Ka­zası’na bağlı kal-
mıştır. Burada, başta Âşık Paşazâde Tarihi olduğu halde Doğulu ve Batılı bütün tarihçi-
leri yanıltan, bocalatan bir yerin adını ve­receğim. Bu da Anadolu Kavağı’ndaki Yoros’tur.
Anadolu Kavağı’nın üstündeki bu kaleyi Sultan Yıldırım Bayezid fethetmişti. Tarihçiler,
eski yazımızın bilhassa noktasız yazılmaya müsait oluşundan, Yoros keli­mesini Bursa gibi
okumuşlardır. Arşivlerimizdeki vesikalarda Üskü­dar, Yıldırım’ın Osmanlı sınırları içine
aldığı Yoros ve Anadolu Hisarı gibi Kocaeli’ye bağlı olduğu için Üsküdar’ın doğru bir
tarihi ortaya çıka­mamıştır.
Strabon14, Krizepolis’i (Üsküdar) Kalkedonya’nın bir köyü gibi göste­riyor. Bazı müel-
lifler diyorlar ki:
“Kalkedonyalılar ve Krizepolisliler maarif yönünden kendilerini pek geliştiremediler amma ba-
lıkçılıkta, iplik bükmek ve yapmakta çok ma­haret sahibi olmuşlardı. Uskumru nev’i balıklar Kara-
deniz Boğazı’nda pek çok bulunur. Bazı mevsimler Karadeniz’e çıkmak için her yana karşı gi­derler,
sonra Akdeniz’e geçmek ve dünyanın başka denizlerinde uzun se­yahatlerini yapmak için dönerler.”
Konya Selçukluları Bitini’nin İznik şehrini almışlar, kendilerine baş­kent yapmışlardı
fakat Kadıköyü’ne ve Üsküdar’a sığdıkları hakkında kaynaklarda bilgi yoktur.

FRİGYALILAR ZAMANINDA ÜSKÜDAR


Büyük İskender’in ve haleflerinin zamanındaki Küçük Asya’nın ku­zeybatısı, Kalke-
donya (Kadıköy) ve Krizepolis (Üsküdar), Küçük Frigya’nın15 (Phrygie16) sınırları için-
deydi17. Frigyalıların millî tanrıçaları olan Sibel’e18, Sibel Mabetlerine ait burada hiçbir
eser ve iz yoktur. Kay­naklarımız da o devirde bu yerlerin durumu hakkında hiçbir şey
söylemiyorlar. Bütün haber kapıları sanki sihirli bir kilitle kilitlenmiştir.
Sibel dinince çam mukaddestir. Çünkü çam, dişi mabudenin âşık ol­duğu Atis’i temsil
ediyordu. Frigya’nın dini mabudelerinden Üsküdar ve çevresinde geniş çam ormanları
kalmıştır. Mukaddes çam adını Üsküdar’ın iki tepesine, Büyük Çamlıca ve Küçük Çam-
lıca’ya bırakmıştır.

ATİNALI ALKİBYAD ÜSKÜDAR’DA


Milattan 450 yıl önce doğan Alkibyad (Alkibiades19), Atina Cumhuriyeti’nin en meş-
hur kumandanlarındandı. Çocukluğundan beri amcasının yerine geçmek için Atinalıları
daima tehlikeli işlere yöneltmişti. Pelopo­nez Savaşlarında Atinalıları Sicilya’nın zaptına
tahrik etmiş, başlarına birçok felâketlerin gelmesine sebep olmuştur.
13 Ayn Ali Efendi’nin Kavânîn Risalesi, s. 14.
14 Kitapta İstrabon olarak yazılmıştır. (MD)
15 Kitapta Firicya olarak yazılmıştır. (MD)
16 Kitapta Phrigie olarak yazılmıştır. (MD)
17 Küçük Asya, C. 2, s. 355.
18 Kybele. (MD)
19 Kitapta Alcibiade olarak yazılmıştır. (MD)

26
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

Atina’da bir tanrı heykelinin kırılmasının kendisinden bilineceğini sanarak evvela Is-
parta’ya sonra İran’a kaçmış ve yurdunun aleyhinde ça­lışmıştır. MÖ 407 tarihinde Atina-
lılar bir savaşta mağlup olunca onu ça­ğırmışlardı. Alkibyad, Ispartalıların donanmalarını
mağlup etmişti20. Alkibyad, Sizık deniz muzafferiyetinden sonra MÖ 410 yılında Üskü­
dar’ın etrafına bir sur çevirmişti. Karadeniz Boğazı’ndan geçen gemilerin taşıdıkları şey-
lerin kıymetlerinin onda biri oranında geçit resmi almış­tır21.
Üsküdar’ın etrafı, 1975 yılında olduğumuza göre, 1568 yıl kadar önce kale duvarıyla
çevriliydi. Evliya Çelebi, Üsküdar surlarının bakiyelerini görmüştür. Üsküdar’da, kendi
bağının içinde de kale burçlarının temelleri görülüyormuş. Çelebi’mizin anlattığına göre,
Üsküdar’ın kara tarafında tâ Çamlıca dağlarına kadar surun önlerinde hendek varmış.
Çelebi’miz, bu­nu anlatmaya devam ederken: “Hendeğin toprağının iç yüzüne set gibi kapı
yerleri vesaire bırakılmıştır. Çamlıca Tepesi üzerine de bir karakol kulesi, Toygar Tepesi’nde,
Yassı Tepe’de, Piyale Paşa Tepesi’nde ve daha başka on iki yerde büyük karakolhâneler inşa edip,
Üsküdar’ın dört tara­fına 40.000 kadar nigehbân (bekçi) tayin etti.” diyor.
Çelebi’miz, bu işi efsanevi kahraman Battal Gazi’ye nispet ederken tabi hata etmiştir.
Üsküdar’ı saran kale duvarlarının çok geniş olduğu anlaşılıyor.

HARP GEMİLERİ ÜSKÜDAR LİMANI’NDA


Alkibyad, Üsküdar’ı aldıktan sonra otuz parça harp gemisini limanın muhafazasına me-
mur etmişti. Üsküdar Limanı’nın bir kısmı Kalkedonya şehri yıkıldığı zaman, diğer kısmı
da barbarlar gizlenecek ve kaçacak yer bulamasınlar diye Bizans İmparatorluğu tarafın-
dan, son kısmı da Mihrimah ve Sultan III. Ahmed külliyeleri yapılırken doldurulmuştur.

ON BİNLER ÜSKÜDAR’DA
MÖ 404 yıllarında on binlerin döküntüleri Trabzon’dan Karade­niz sahili yoluyla Üskü-
dar’a gelmişler, burada bir hafta kalmışlar, elle­rindeki ganimetleri Üsküdarlılara satmışlardır22.
İran hükümdarı Dara’dan sonra onun yerine geçen oğlu İkinci Erdeşir (MÖ 358-404),
hükümetini düzenlemeye gayret ediyordu. Kardeşi Keyhüsrev’in İran’da çıkardığı büyük
bir başkaldırma Erdeşir’i çok meş­gul ettiği için maksadına erişememiştir. O zamanlar
Keyhüsrev babası tarafından Libya’ya vali tayin edilmişti. Anasının teşviki ile Erdeşir’i
ye­rinden indirmek istemişti. Bu teşebbüste muvaffak olmak için Peloponez seferlerinde
kendilerine para yardımı yaptığı Ispartalılardan askeri yar­dım istemişti. Isparta’dan Kler-
hos kumandasında 13.000 kadar Peloponez ile 10.000 kişilik bir ordu topladıktan sonra
kardeşi üzerine yürümüştür. Babil’de Konaksa mevkiindeki savaşta Erdeşir, Keyhüsrev
ordusuna 90.000’lik bir orduyla karşı çıkmıştır. Fakat Yunanlıların şecaati karşısında zor
duruma düşmüştü. Nihâyet Keyhüsrev savaşta ölünce ordusu perişan ol­muştur. Bu sırada
Ispartalıların kumandanı Klerhos da telef olmuştu. Sa­yıları 10.000 kişiye inen Ispartalı-
lar, kendilerine Eksinefon’u kumandan seçerek savaş ede ede geri çekildiler.

20 Kamûsü’l-a’lâm, Alkibyad maddesi, C. 1.


21 Küçük Asya, C. 1, s. 142.
22 Küçük Asya, C. 1, s. 142 ve Rehber-i Seyyahin, s. 195.

27
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Eksinefon, on binlerini Babil, Asur ve Ermenistan içlerinden, İran­lıların arasından zor


şartlarla geçirerek Trabzon’a, oradan da Üsküdar yoluyla memleketlerine dönmüşlerdir.
Tarih, bunların hareketine On Binlerin Dönüşü adını vermiştir. İşte, Üsküdar pazarlarında
ganimetlerini satanlar bunlardır23.

FENİKELİLER ZAMANINDA ÜSKÜDAR


Üsküdar’ın tarihi çok eskidir. Üsküdar ve bağlı bulunduğu Kalke­donya (Kadıköy), Bi-
zans’tan evvel var idi. Kalkedonya adının Kartacalılar dilinde Yeni Şehir anlamına gelen
Karkidon’dan bozma olduğun­da güvenilir tarihçiler sözbirliği yapmışlardır. Kalkedonya,
bu adı taşı­yan dere üzerinde kurulmuştur. Bu derenin kıyılarında, tarihten evvelki devir-
lere ait birçok kalıntılar bulunmuştur. En uçta bulunan Moda’da da Helenistik Devri’ne
ait, siyah zemin üzerine kırmızı ile yapılmış pek çok çanak ve çömlek kırıntıları çıkmıştır.
Milattan 1650 yıl önce bile büyük bir medeniyet kurmuş olan Fenikeliler24 zamanın-
da Üsküdar, Kalkedonya’ya bağlı ve burasının bir limanıy­dı. Bu liman, oldukça derin ve
rüzgârlara karşı korunur bir halde idi. Ta­rihçilerin anlattıklarına göre cami, imaret, ker-
vansaray, medrese ve mektepten oluşan Mihrimah Külliyesi, Mimar Sinan tarafından H
954 - M 1547 yılında yaptırılırken hayli dolmuştu. Bu külliye Sultantepe’den inen keskin
bir yamacın böğrüne oturtulmak için temel ve yer açılırken, top­raklar ve taşlar limana dö-
külmüştü. Sultan III. Ahmed tarafından anası Emetullah Sultan adına H 1120 - M 1708
yılında yapılan Yeni Vâlide Kül­liyesi de bu limanı biraz daha doldurmuştur.
Milattan önce 6’ncı yüzyılda Kalkedonyalılar, Asya’nın Avrupa’ya elini uzattığı emin
limanda büyük ticaret müesseseleri kurmuşlardır. Asya’dan gelen kervanlar, buradan şim-
diki Beşiktaş İskelesi’nin önünde bulunan Deve Meydanı’na deniz araçlarıyla geçerlerdi.
Bu Deve Meydanı’na sonra Barbaros Hayreddin Paşa medrese, mektep ve mescid yaptır­
mıştır. Evi de buradaydı. Arşivimde bulunan vakfiyelerinden öğrendiği­mize göre Barba-
ros Hayreddin Paşa, evinin bahçesindeki tatlı sulu bir kuyunun iyi muhafaza edilmesini
tavsiye ediyor. Şöyle diyor:
“Konstantin devrinden kalma tatlı sulu kuyumu iyi muhafaza edi­niz!”
Ben, uzun ve yorucu bir araştırmadan sonra, ağzı kapanmış olan bu kuyuyu bulmuş-
tum. Deniz Müzesi Müdürü Albay Faruk Eros’a göster­dim. Müzenin bahçesi kenarında,
üstüne bir bilezik konarak teşhir edil­miştir.
Kalkedonya’nın ve oraya bağlı bulunan Üsküdar’ın Bizans’tan (İstanbul’dan) evvel var
olduğunu gösteren ve biraz efsaneleşen bir rivâyet var­dır:
Bizans’ın bânisi olan Vizas, bir şehir kurmak için Topkapı Sarayı’nın bulunduğu yer-
lerdeki ormanlar içinde incelemeler yapıyordu. Büyük Tanrı Zeus ( Jüpiter), arşından ses-
lenerek “Vizas, Vizas, şehri oraya kur!” demiş.
Vizas, büyük tanrının imrendiği yere Bizans’ı kurduktan sonra Kalkedonya (Kadıköy)
taraflarına bakmış, bu kadar güzel yer varken bir ba­taklık kenarına şehir kuranlara Körler
ve şehirlerine de Körler Şehri demiştir.
Kalkedonya’nın Körler Memleketi anlamına geldiğini söyleyenler de vardır.
23 Ahmed Refik, Tarih-i Umûmî, C. 1, s. 396.
24 Kitapta Finikeliler olarak yazılmıştır. (MD)

28
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

İRANLILAR ZAMANINDA ÜSKÜDAR


Kalkedonya ile beraber Üsküdar, Milattan önce 508 yılında -1975 yılında bulundu-
ğumuza göre, 2438 yıl önce- İran Hükümdarı Dara’nın hükmü altına girmişti. İranlılar
Üsküdar’ı aldıktan sonra Kalkedonya­lılar kalelerinin içine çekilmiş, dayanıyorlardı. İran-
lıların Kalkedonya’yı nasıl zapt ettiklerini tarihçi Polylen anlatırken diyor ki:
“İranlılar, methali bir tepenin yamacında ve diğer ucu sur içinde tâ çarşıya çıkan yer al-
tından bir lâğım delmişlerdir. Muhasara edilen hal­kın en rahat ve endişesiz bulundukları bir
gecede İranlılar bu yoldan gi­rerek şehri almışlardır25.”
Üsküdar şehri İranlıların hâkimiyeti sırasında Anadolu halkından vergi olarak gelen al-
tınları Üsküdar’daki hazinelerinde sakladıkları için buraya Altın Şehri adını vermişlerdir.

KADIKÖYLÜ ve ÜSKÜDARLI GENÇLER HADIM EDİLDİ


Yukarıda yazdığımız gibi Dara zamanında Kalkedonya (Kadıköy), İran hâkimiye-
ti altına girmişti. Kamabas, Kalkedonya’yı zapt ettikten sonra, burada ve buraya bağlı
olan Krizepolis’te (Üsküdar) ne kadar genç varsa hepsini tavâşî (hadım) yapıp, Dara’ya
göndermiştir. Bu davranış, Kalkedonyalıların İranlılara karşı sert davranışlarından ve
mukavemet­lerinden doğmuştur. Tavâşî yapmak kolay bir ameliye değildir. Elbette birçok
genç de ölmüştür.

ÜSKÜDAR’DA ATEŞ KULELERİ


Bizans imparatorları verdikleri emirleri yurdun her tarafına karadan süratle gönder-
mek ve yaymak, yurdun başka köşelerinden gelecek haber­leri ve istimdatları tez almak için
Tarsus ile Üsküdar arasında, geceleri ışıkla anlaşma ve haberleşme sağlayan yedi yerde ku-
leler yapmışlardır. Birinci kule Üsküdar’da, Bulgurlu Dağı (Küçük Çamlıca) üzerindeydi.
Dağ tepelerinde ve kulelerde yakılan ateşlerin gösterilme sayıları ile ke­limeler kurulu-
yor ve mânâlandırılıyordu.
Bulgurlu, Küçük Çamlıca Dağı’nın üstünde Acomit (Acoemite) adlı Uyumayanlar Ma-
nastırı’nın yanında idi. Burası, doğrudan doğruya şimdi kısmen Sultan Ahmed Camii’nin
yerinde bulunan Bizans Sarayı ile işaretleşerek muhabere ederdi. Burada Sultan Ahmed
Türbesi ile medreseleri­nin bulunduğu yerde bir işaret kulesi bulunuyordu. Profesör Mam-
boury26, burada yapılan bir kazıda kulenin temellerinin tespit edildiğini bana söy­lemişti. Bu
kuleden, Bizans İmparatoru III. Michael hayatı yazılır­ken bahsedilmektedir (M 842).
III. Michael imparatorluk işlerini yüz üstü bırakmış, kendisini At Mey­danı’ndaki yarış
oyunlarına vermişti. Yarışlar yapılırken saraydan bir muhabere memuru gelerek vilâyetler-
den birinin Araplar tarafından istila edildiği haberini getirmişti. Bu kötü haber imparato-
run neşesini kaçır­mıştı. Haberciyi kovmuş ve şu emri vermişti:
Şu kuleyi yıkınız, istimdat ve yardım isteme haberlerine vasıta olan bütün ateşleri
söndürünüz!27
25 Küçük Asya, C. 1, s. 145.
26 Ernest Mamboury, Rehber-i Seyyahin, İstanbul 1925. Mamboury ismi kitapta Manburi şeklinde yazılmışır. (MD)
27 Küçük Asya, C. 1, s. 145.

29
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Sultanahmet’teki kule derhal yıkılmıştır.


Bulgurlu Dağı Kulesi, gerek Galata ve gerekse sarayın karakolhânesi vasıtasıyla İstan-
bul’la muhabere ederdi.
Ateşle haberleşmenin tarihi tâ eskilere kadar çıkar. Truva’nın zaptı haberi, dağ tepele-
rindeki ateş kuleleriyle Yunanistan’a bildirilmişti. Golvalar da bu usulü biliyorlardı. Telgraf
işaretlerinin muntazam bir su­rette tertibi ancak dokuzuncu milat yüzyılında başlamıştı.

İLK HALİFELER, EMEVÎLER ve ABBÂSÎLER ZAMANINDA ÜSKÜDAR


Hazreti Peygamber, “Kostantiniyye (İstanbul) muhakkak alınacak­tır. Onun emîri (ku-
mandanı) ne güzel emîrdir, askeri ne güzel askerdir!”
buyurmuştur.
Bu hadis, ilk halifeler zamanından itibaren Müslümanları İstanbul’u almaya teşvik etmiştir.
Birinci İslâm Halifesi Ebû Bekir, İstanbul’a Sâmit oğlu Ubâde adlı bir elçi göndererek
İmparator I. Herakleios’u28 İslâm’a çağırmıştı. Bunda güvenilir kaynaklar söz birliği yapı-
yorlar. Mu’cemü’l-Büldân, Ashâb-ı Kehf ’i yazarken bu elçinin adını verir29.
İstanbul, Müslümanlar tarafından birçok defalar muhasara edilirken, Üsküdar karadan
ve denizden gelen Müslüman askerlerinin ilk amacı ve karargâhı olmuştur.
Bizans İmparatorluğu’nun her yerinde halk zulme uğruyor, ağır şart­lar içinde köle
gibi yaşamaya zorlanıyordu. Ayrıca halk arasındaki dini ihtilâflar, Müslümanların Bizans
topraklarında ilerlemelerini kolaylaştırı­yordu. Bir Batılı ve Hristiyan tarihçi, “Bizanslı-
lardan mezalim gören ahali, Arapların adil ve itidaline karşı büyük bir memnuniyetle boyun
eğiyordu.” diyor.
İslâm anayasasının getirdiği adalet, İslâmiyet’i Bizans toprakların­da süratle yaymış
ve geliştirmiştir. Arapların muzaffer orduları Ecnâdeyn Meydan Savaşı’nda muzaffer
olarak Şam’ı aldıkları zaman, İmpa­rator Herakleios: “Suriye, ebediyen elveda!” diyerek
Antakya’ya kaç­mıştır.
Emevî halifelerinden I. Muaviye, H 48 - M 668 yılında İstanbul fethine Süfyân’ın ku-
mandasında bir ordu göndermişti. Bunların içinde Abbas, Zübeyr oğlu Ömer, Peygam-
berin sancaktarı Ebu Eyyûb-i Ensârî de vardır30. Denizden gelen İslâm ordusu, Üsküdar’ı
derhal işgal et­miş ve karargâh haline getirmişti. Gemileri Üsküdar Limanı’ndan fayda­
lanmıştır. Yine I. Muaviye zamanında İstanbul, Müslümanlar tara­fından bir daha sarılır-
ken Üsküdar kapılarını açmıştır. Bu sefer de Bizanslılarla haraç karşılığı sulh yapılmıştı31.
Araplar yine Muaviye’nin za­manında H 53 - M 672 yılında, denizden İstanbul’u fethe
gelmişlerdi. Bu sefer altı yıl kadar sürmüştü. Üsküdar, İslâm ordusunun bir karargâhı ha-
linde idi. Arap donanması kış günlerinde Sizık Limanı’na çekilirdi. Arap­lar, ateş-i rûmî
denilen yakıcı vasıtalara mukavemet edememişlerdi. Müslüman gemilerinden birçoğu
28 Kitapta Herakliüs olarak yazılmıştır. (MD)
29 Mu’cemü’l-Büldân, C. 4, s. 274-276.
30 Tarih-i Ebü’l-Fidâ, C. 1, s. 197.
31 Ahmed Refik, Tarih-i Umûmî, C. 3, s. 126-127.

30
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

batmıştı. Müslüman askerleri karadan, Anadolu’dan geri gitmişlerdi. Kalan donanma da


Pamfilya sahillerini takip ederken fırtınadan harap olmuştur. Bizanslılar bundan sonra
biraz nefes almışlardı. Muaviye de bu sıralarda, H 61 - M 680 yılında ölmüştü. Halife-
ler, Hazreti Peygamber’in teşvik ettiği emir olmak için İstanbul’u almayı bir ülkü edin-
mişlerdi. İstanbul düşerse Bizans İmparatorluğu’nun çökeceğini hesaplıyorlardı. Araplar,
717 Eylül’ünde (H 99) Emevî Halifesi Süleyman’ın zamanında 800 gemiden oluşan bir
donanma ile İstan­bul’u fethe geldiler. Gemiler, şiddetli rüzgâr yüzünden şehrin güneyine
demir atamadılar. Kalkedonya (Kadıköy) ve Krizepolis (Üsküdar) li­manlarına girmişlerdi.
Bu suretle Üsküdar bir daha Müslüman askerleri­nin kısa bir süre için ellerine geçmişti.
Arap donanması Üsküdar ve Kadıköy önlerinde mağlup olduğu için İstinye’ye çekil-
mişlerdi. H 100 - M 718 yılında Arapların Mısır’dan ve Şimali Afrika’dan bekledikleri
donanma gelmişti. Bunların içinde Hristiyanlardan alınmış askerler de vardı. Hristiyan-
lar Bizanslıların tarafına geçince, Araplar Anadolu ile bağlantıları kesileceği endişesi ile
Ağustos ayında dönüp gitmişlerdir.
Bundan sonra Bizanslılarla Arapların ufak tefek savaşları, Bizans’ın güney sınırları
üzerinde oluyordu. Toros Dağları, Arapların Bizans’a hü­cumlarını zorlaştırıyordu.

HÂRÛNÜRREŞÎD ÜSKÜDAR’DA
Hârûnürreşîd32, ordusuyla Krizepolis (Üsküdar) önlerine gelmişti. Tarih-i Umûmî
müellifi, Hârûnürreşîd’in H 166 - M 782 yılında Üsküdar önüne geldiğini, bir sene kadar
burada kaldığını, H 167 - M 783’te İmparatoriçe İren ordusuna mağlup olduğunu, her
sene Bizanslılara 70.000 altın vermeye mecbur edildiğini yazıyor33.
Hârûnürreşîd bu tarihlerde halife değildi. Onun halifeliği H 170 - M 786’dan H 194
- M 809 yılına kadar sürmüştür.
Hârûnürreşîd Bağdad’tan, bir rivâyete göre 170.000 askerle çıkmış, karadan Üsküdar
önlerine gelmiş, Üsküdar’ı almış, Karadeniz Boğazı’nı tutmuştur. Boğazdan geçen gemi-
leri yakalıyordu. Halife ordusu İstanbul tarafına geçmiş, şehri sarmıştı. Şehirde müthiş bir
açlık vardı. Evliya Çe­lebi bunu: “Gaziler o kadar çok ganimet aldılar ki, götürmekten aciz kal-
mışlardı. Nihâyet 1.000 gemiye yükledi. Halep İskenderunu’na gönderdiler34.” şeklinde yazıyor.
Evliya Çelebi Battal Gazi’nin Üsküdar’ın Kız Kulesi’ne hâkim bir ye­rine çadırını
kurduğunu, 7 sene burada kaldığını, buralarda bağ ve bah­çeler yetiştirdiğini yazarken
şunları söylüyor:
“Şimdi o bağlara Battal Bağları, Âl-i Bahâdır Bağları, Gazi Köyü Bağ­ları derler... İşte
bu yedi sene içinde ilk defa olarak Üsküdar’ı ve Gazi köyünü Battal Gazi imar etmiştir.
Sonraları Battal Gazi, Şam gazalarına memur olundukta Kanator adlı kral, Gazi köyüne
metin bir kale bina ettirmiştir... Üsküdar’ı böylece sağlam bir şekilde elde ettikten sonra
Bat­tal Gazi’nin korkusundan deniz yüzünden bir büyük kale-i azim ittürüp, Üsküdar tek-
furunun kızını, vesâir kıymetli ve gerekli eşyasını içine koy­durdu... Burası Kız Kulesi’dir.
32 Kitapta Harun-ür-Reşid olarak yazılmıştır. (MD)
33 Ahmed Refik, Tarih-i Umûmî, C. 4, s. 140.
34 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. 1, s. 87.

31
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bu sırada Battal Gazi Şam fethini bitirerek Üsküdar’ın böyle tahkim edildiğini işitince
maiyetine 700 serdengeçti gazi alıp gelerek, gaflet sırasında Üsküdar’ı basar, oradan kayık
ile Kız Kule­si’ne geçüp kralın kızını, hazinesini vesâir levâzım-ı hükümetini alıp Üskü-
dar’a gelir ve orada Üsküdar Bahçesi’nde iki rekât namaz kılıp:
“İlâhî! Bu mahalli Ümmet-i Muhammed’e müyesser et ki Mâmur ve abadan olsun!” diye
dua ve niyaz eder. Sonra Üsküdar’a dokunmayarak ganimetlerini alıp, Medâin şehrine
revan olur. Sonra Battal Gazi’nin ayağı berekâtı olarak Kanator (!) kral Üsküdar’ı öyle
mâmur etmiştir ki köy bir Cennet bağı olmuştur. Aldıktan sonra Ebü’l-feth de imar et­
miştir. Lâkin asıl mâmurların mâmuru olması Süleyman Han Kanunî za­manına rastlar.
Bugüne kadar Battal Gazi’nin duası berekâtı olarak mamûr âbâd olmadadır35.”
Çelebi’mizin bunları yazarken hiçbir kaynak vermediğini de kaydet­mek isteriz.
Üsküdar, futbol topu gibi Bizanslılarla Müslüman orduları arasında ayaktan ayağa
geçmiştir. Müslüman askerlerden ölenlerin mübarek naaşlarının gömüldükleri yer Kara-
caahmed Mezarlığı’nın çekirdeği olmuştur.
Bu kabristan, Müslümanların İstanbul’da ilk mezarlıklarıydı. Bugün­kü korkunç hali
insana kan ağlatıyor. Müslümanlar, Üsküdar’ı Asya’da olduğu için daima Peygamber top-
rağı saymışlar ve ölülerini buraya göm­dürmüşlerdir.

DÂNİŞMENDLİLER ZAMANINDA ÜSKÜDAR


Dânişmendliler devleti, Anadolu’yu Müslüman yapan, Türkleştiren iki Türk devletin-
den biridir. İkincisi Konya Selçuklularıdır. Konya Sel­çukluları devletinin altın çağının
büyük padişahı Sultan II. Kılıçarslan, Dânişmendliler devletine son vererek Anadolu’da
Türk birliğini sağla­mıştı. Dânişmendliler devleti kendisini Selçukluların varlığı içinde
eri­tirken, Sultan Kılıçarslan Dânişmend ailesine, Dânişmendliler devleti büyüklerine
kendi idaresinde mühim hizmetler vermiş, el ele vererek Ana­dolu’da örnek bir Türk ve
İslâm devleti kurmuşlardır36. Dânişmend oğulları Bizans topraklarına kadar sızmışlar ve
Alemdağı’nın üstünde bir kale bile yaptırmışlardı. Tarihçi Mustafa Cenâbî, İstanbul’da
Ragıp Paşa Kütüphânesi’nde 953 numarada kayıtlı Türkçe tarihinde şu bilgiyi bulu­yoruz:
“Dânişmend Gazi’nin arkadaşı Sultan Turasan, İbn-i Ali İbn-i Seyyid Cafer El-Battal ile
birlikte dedeleri gibi gaza ile meşgul idiler. Bunlar halifeye elçi göndererek ondan izin istediler.
Halife onlara sancak, menşur göndererek fethedecekleri yerlerin idaresini verdi. Bunun üzerine
Ma­latya’dan çıktılar. Sultan Turasan, Kostantiniyye tarafına gitti, çok fü­tuhat yaptı. Kostan-
tiniyye kapısına vardı. Orada Karadeniz’e hâkim bir yerde, Alemdağı üzerinde bir kale inşa
etti ve orada yerleşti. Daima İs­tanbul tekfuruyla cenk ederdi. Nihâyet yardım gelmediği için
orada şehit oldular. Hâlâ bu dağa ziyaret ve dua için giderler.”
Dânişmend oğullarının tarihi henüz billurlaşmış değildir. Biz kita­beleri, vakfiyeleri,
sikkeleri, arşiv vesikalarıyla bir Dânişmendliler tarihi hazırlıyoruz, ömrümüz vefa ederse
bastıracağız.

35 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. 1, s. 476.


36 Bu hususta “Abideleri ve Kitabeleriyle Aksaray Tarihi” adlı kitabımızın 1. cildinin 263-269 ve 2. cildinin 445-446’ncı sahifelerinde geniş
bilgi vardır.

32
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

Turasan Sultan, Turasan Bey, Emîr Dânişmend Taylı Bey’in amcası Hasan Bey’in oğ-
ludur. Dedelerinin adını Cafer Alparslan Mitrab şeklinde gösterirler, daha üstünü vermez-
ler. Tarihçi Cenâbî, bu Cafer adından dedesinin Seyyid Battal Gazi olduğunu çıkarmıştır.
Turasan Bey, Abbâsî halifelerinden aldığı tabl, alem ve menşur ile Bizans’a karşı savaşa
geçmiştir. Dânişmendlilerin iç kavgalarından dolayı Alemdağı’nın tepesine yaptırdığı ka-
lesinde savaşırken şehit olmuştur. Son zamanlarda burası füze üssü yapılırken, ona nispet
edilen kale kalıntısı burada zorla yıkılmıştır.
Türbesi de haraptı. Son zamanlarda Füze Kumandanlığı esaslı bir surette tamir ettir-
miştir. Biz Üsküdar Kaymakamı Mustafa Arkun ile be­raber gittik, gördük. Füze Kuman-
danı’na teşekkürü millî bir borç biliriz.
Alemdağı bir mesire, türbesi bir ziyaret yeriydi.
Cenâbî, Dânişmendlilerin Bizans’ın kapısına kadar geldiklerini yaz­dığına göre bunla-
rın zaman zaman Üsküdar’a kadar sızdıkları kabul edi­lebilir.
Turasan Bey’in türbesini Osmanlı padişahları da ziyaret ederlerdi. İstanbul’da bir ko-
lera olmuştu. Her gün yalnız Edirnekapısı’ndan 300 ölü çıkıyordu. Sultan III. Murad,
Alemdağı’ndaki türbeyi ziyaret için emir vermişti. Turasan Bey’in türbesi ziyaret edilmiş,
dualar yapılmış, na­mazlar kılınmış, Edirnekapı’dan günde çıkan 300 ölü sayısı hemen
100’e inmiştir.
Büyük Hattat Amasyalı Şeyh Hamdullah Efendi ile Sarı Gazi kö­yünde gömülü bulu-
nan şeyhi İstanbul fethine katılanlardan Sarı Kadı Mehmed Efendi’nin oğlu Şeyh Mus-
tafa da Alemdağı’ndaki zaviyelerinde inziva hayatı yaşamışlardır.

ORHAN GAZİ ÜSKÜDAR ÖNLERİNDE


Tarihçi Cenâbî, Dânişmendlilerden Turasan Bey’in Bizans’ın kapısı sayılan Üsküdar’a
kadar geldiğini, Alemdağı’nda bir kale yaptırdı­ğını yazar. Turasan Bey, Anadolu’dan bek-
lediği yardımı alamadığı için Bizanslılarla çarpışırken kalesinin önünde şehit olmuştur.
Kaynaklarımız bu haberi genişleten bilgi vermekte çok hasistir.
Anadolu Selçukluları Bitini’nin İznik şehrini almışlar, kendilerine ilk başkent
yapmışlardı.
İlk Osmanlı padişahı Eskişehir’in Karacaşehri’nde istiklâlini kazan­dıktan sonra Bi-
zanslılara karşı savaş açmış, imparatorluğun toprakların­dan birçok yerler almıştır. Fakat
topraklarını tarihî Bitini ülkesine ka­dar genişletememiştir. Oğlu Orhan Gazi, Bizans’ın
Bitini bölgesini, Bursa’sını, İznik’ini ve İzmit’ini aldıktan sonra savaşı Bizans’ın kapısı
olan Krizepolis (Üsküdar) önlerine kadar getirmişti.
Orhan Gazi, İzmit Körfezi’nin kenarlarına serpilen Hereke, Tavşancıl (Filokrane)
Gebze (Libisa), Danca (Viricyon), Eskihisar (Nisetyatos), Maltepe (Pelakanon) kaleleri-
ni serçe gibi avlayarak Boğaziçi sahillerine, Üsküdar kapılarına kadar ilerlemişti.
Bizans tahtında III. Andronikos (H 728-742 - M 1328-1341) oturuyordu.

33
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bizans İmparatorluğu sarsılıyordu. İmparator telâşa düşmüştü. Trak­ya’da, Bizans civa-


rında, Dimetoka’da, Edirne’de bulunan askerlerini he­men topladı. Makedonya’da ve daha
uzak yerlerde bulunan askerlerin toplanması mümkün değildi. Toplanan askerleri hemen
Üsküdar’a gön­derdi. Tarihçi Hammer bu alelacele toplanışı şöyle anlatıyor:
“Toplanılan asker 1330 Haziran’ı başlarında (H 731) Boğaziçi’nin Asya sahilinde bulu-
nan ve Kostantiniyye köylerinden sayılan Skutari’ye (Eski Krizepolis-Üsküdar’a) vasıl oldular.
Orhan, Bizans ordusunun ha­reketinden haberdar olarak piyade ve süvarileri ile Mezobitini
sahilleri boyunca uzanan dağlara geldi. Askerlerini kendisi kumanda ediyordu. Askeri savaşa
pek alışık değil ise de, şan-ı mazisi harp sanatına tama­men vukufsuz bir düşman ile boy ölçüş-
mek için cesaret verici oluyordu. Andronikos, 4 fersah mesafeyi iki günde aldıktan sonra üçüncü
sabahı Pelakanon’u (şimdiki Maltepe) kurdu. Orada Osmanlı ordusu göründü.”37
Tarihleri yaradılışla ad başı yürüyen Türkler her devrin savaş sanatında yüksek kabili-
yet göstermişlerdir. İmparator bunu bilmiyordu. Orhan Gazi pek mahir bir hazırlıkla ve
davranışla Rum askerlerini bozmuştur. İmparatorun çadırının ve erguvani eğerleriyle bir-
likte atlarının bulunduğu ordugâhı zapt etti. Kaçanlarını kovaladı, onları kılıçtan geçir­di.
Bizanslılar buralarda yaptıkları bir savaşta Orhan Gazi’nin askerleri tarafından kor-
kunç bir yenilgiye uğramışlardı. Kantakuzen ve impara­tor, Orhan Gazi’nin üzerine yü-
rümüşlerdir. Kahraman Türk askerinin aslanca savaşı sırasında Kantakuzen’in altındaki
atı öldü, imparator kal­çasından yaralandı. Yaralı imparator az daha Orhan Gazi’nin eline
düşe­cekti.
Türkler tarih yapmışlar, fakat yazmamışlardır. Bizanslılar yenilişle­rini galebe, kaçışları-
nı zaferli saldırı şeklinde gösteren birçok kitap yaz­mışlar, yazdırmışlardır. Mağlup impa-
ratorlarını kahraman göstermiş­lerdir. Onlar tarihlerinde hep Türkleri geri püskürttükle-
rini söylerlerken, Türkleri başkentlerinin önünde buldular. Hep bir püskürtme vardı ama
bunu yapanlar Türklerdi. İslâm ve Türk düşmanı olan Hammer de Hrıstiyanlık gayretiyle
kitabında bu Bizans püskürtmelerine (!) geniş yer vermiş38.
Bir ara Karasi Beyi ile Orhan Gazi’nin askerleri Trakya’da Bizans­lıları rahatsız ediyor-
lardı. İmparator Andronikos bu iki tehlikeli düşman­dan hiç olmazsa birisiyle anlaşmak
istiyordu. Orhan Gazi bu sırada İz­mit’i muhasara etmiş bulunuyordu. İmparator deniz-
den İzmit’e hareket ederken Orhan Gazi’den “ Ya harp, ya sulh” teklifi gelmişti. İmparator
sulhu kabul etti. H 733 - M 1333 yılında Orhan Gazi ile bir sulh anlaşması yapıldı.
Orhan Gazi bundan sonra Küçük Asya’da Bizans İmparatorlu­ğu’nun elinde kalan yerlere
ilişmeyecekti. İmparatorla Orhan Gazi hedi­yeler alıp verdiler.
İhtiyar İmparator Andronikos ölmüştü. Orhan Gazi ile yapılan sulh de bozulmuştu.
H 743 - M 1348 yılında İmparator Kantakuzen ile sulh ye­nilendi. İmparator Orhan
Gazi’yi kendisine kuvvetli bir müttefik yapmak istedi. Bu sırada Orhan Gazi’den İmpa-
rator Kantakuzen’in kızıyla evlen­me teklifi gelmişti. İmparator Orhan Gazi’nin elçilerini
ağır hediyelere boğmakla beraber kat’î cevabı sonra bildireceğini söylemiştir. İmparator
müttefik Aydınoğullarından Umur Bey’le konuştu. Umur Bey de kızını Orhan Bey’e

37 Hammer, Devlet-i Osmâniye Tarihi, C. 1, s. 141.


38 Hammer, Devlet-i Osmâniye Tarihi, C. 1, s. 149.

34
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

vermeyi tavsiye ediyordu. İmparatoriçe Anna, Orhan Gazi’den yardım istiyordu. Kızını
vermekle bir sıhriyye sağlamanın uygun ola­cağını düşündü. Kantakuzen, imparatori-
çenin bu teklifini çok iyi karşıla­dı. Orhan Gazi nişanlısını almak için Kantakuzen’e 30
gemi, devlet bü­yükleri ile beraber birçok da süvari gönderdi. İmparator Kantakuzen
yanında imparatorluk hânedan azası, imparatorluğun büyükleri ve askeri bulunduğu
halde Silivri sahrasına gitti. Eski Bizans âdetine göre Prenses Teodora, Orhan Gazi’ye
gitmeden evvel bin renkli kaliçelerle (halılarla) döşenmiş yüksek ve muhteşem bir taht
üzerinde son defa olarak halka görünecekti. Bu tahtın yanında imparatoriçe ile başka
üç kızına mahsus çadır kurulmuştu. Nişanlı Teodora’nın gideceği geceye kadar kadın-
lar çadırlarında kaldılar. Prenses, sabahleyin imparator ve devlet büyükle­riyle beraber
araba üzerinde burada göründü. Halk prensesi görmek için muhteşem tahtının etrafını
ay ağılı (hâle) gibi sarmıştı. Verilen işaret üzerine tahttan altın işlemeli perdeler düş-
müş, nişanlı, ellerinde meşaleler bulunan diz çökmüş kadınlar arasında halka göründü.
Dümbelekler, trampetler sahrayı coşturdu. Söylendi, çalındı, oynandı. Bu şenlik üç gün
sürdü. Mükellef ziyafetler verildi. Sonra prenses muhteşem bir alayla Orhan Gazi’ye
götürüldü. Orhan Gazi bir hükümdarda bulunması lazım gelen bütün iyi hasletleri
kendinde toplamış, ergin ve olgun bir padişahtı.
Tarihçi Hammer, Prenses Teodora’nın Orhan Gazi’ye götürüldüğünü yazarken şu çok
kaba ve çirkin şeyleri söylemiştir:
“Prenses sevinç nağmeleri ile altmışlık barbarın firaşına (yatağına) götürüldü.”
Orhan Gazi, bu evlenmeden tam elli yıl önce, H 699 - M 1299 yılında Bilecik tek-
furuna zevce olarak götürülürken esir edilen Yarhisar tekfu­runun kızı Nilüfer’le evlen-
mişti. Nilüfer, Murad Hüdâvendigâr’ın anasıdır. Bursa’da ölmüştür39. Bir nehre onun adı
verilmiştir.
Şarklı tarihçiler imparatorun kızını Orhan Gazi’nin istemediğini, im­parator ve impa-
ratoriçe’nin böyle bir arzusu üzerine Orhan Gazi’nin mu­vafakat ettiğini yazıyorlar.
İbni Battûta, seyahatnâmesinde40 İznik’te Orhan Gazi’nin Beylon Hatun adlı karısıyla
görüştüğünü söylerken, “Orhan Gazi’nin zevcesi Beylon Hatun’un İznik’te oturarak orada-
kilere ve şehre hükmeder. Ken­disi sabiha ve fâzıladır!” diyor.
Teodora, Müslüman olmuştu. Hem de, dini bütün bir Müslüman.
Bizans imparatoru bir kızını da Kırım-Saray Hükümdarı Mehmed Özbek Han’a ver-
mişti. Seyyah İbni Battûta onu da ziyaret etmişti. Onun­la Saray şehrinden İstanbul’a
babasının, imparatorun yanına geldiğini genişçe yazar. İstanbul’a doğum yapmak için
gelmiştir.
İbni Battûta ona da Beylon Hatun diyor. Öyle anlaşılıyor ki, bu unvan İslâm hüküm-
darlarının aldıkları Hristiyan prenseslere veriliyor.
Hammer, bu evlenmeyi yazdıktan sonra “Bizans imparatorunun mah­kûmiyetleri bu
ikinci izdivaçtan başlamıştır.” diyor.
39 Sicill-i Osmânî, C. 1, s. 86.
40 İbn Battûta Seyahatnâmesi Tercemesi, C. 1, s. 342.

35
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

ORHAN GAZİ ÜSKÜDAR’DA


Orhan Gazi, Bizans prensesi ile evlendiğinin ikinci senesi, H 749 - M 1348 yılında
kayınpederi ile görüşmek için bütün ailesi ve saray halkı ile Üsküdar’a geldi. Hammer bu
ziyareti şöyle anlatır:
“Ertesi sene Sultan Orhan kayınpederi ile görüşmek için bütün âzâ-i ailesi ve sarayı halkı
ile Bizans’ın Asya sahiline uzanmış bir kasabası olan Skutari’ye41 geldi. Hayli günler iki hü-
kümdar sayd42 ve taam zevklerine vakitlerini verdiler. İmparator ve damadı hususi bir sofraya
otururlardı. Orhan’ın evvelki zevcelerinden olan dört oğlu için öte­kinin yanına başka bir sofra
kurulur, etrafta dahi Türk ve Rum büyükleri yere serilmiş kaliçeler43 üzerinde bulunurdu. İm-
parator kızı Teodora ve dört damadı ile (dört üvey oğlu ile olacak)44 birlikte Bizans’a azimet
etti. Orhan ise -huzûriyle muhafaza etmek istiyor gibi- ne ordugâhtan ne de donanmadan asla
ayrılmadı. Prenses, üç gün ailesi ara­sında, ana imparatoriçe ile kendisinin hemşireleri yanında
kaldıktan son­ra Orhan hânedanı, kıymetli hediyelerle Bitini’ye döndü.”
Orhan Gazi için Üsküdar’ın Marmara’ya ve Kız Kulesi’ne hâkim bir noktasına muh-
teşem bir otağ kurulmuştu. O vakit; sonra Doğancılar adını alan yerden Kuzguncuk’a çe-
kilen bir mevhum hattın doğusunda kalan topraklar Türklerin hâkimiyeti altında gibiydi.
Orhan Gazi kayınpederi ile o vakit çamlarla kaplı bulunan Çamlıca tepelerinde ve civa-
rında avlan­mıştı. Doğancılar’dan itibaren Üsküdar’ın doğusu tamamen çam orman­ları ile
örtülüydü. Çam sevgisi Bizanslılara Frigyalılardan kalmıştı. Frigyalılar, çamı yer tanrıçası
Sibel’in sevgilisi Atis’in sembolü olduğu için mukaddes sayarlar, kesmezlerdi.
Hammer, Orhan Gazi’nin bu ziyaretini yazdıktan sonra şunları da ilâve eder:
“Kantakuzen’e sadık bir dost değilse de, hami tedarik etmiş olması lâzım gelen bu dost-
luk bağı ve sıhriyyet Osmanlılara eski bir âdetleri olan yağmacılıklarını unutturacak kadar
kuvvet gösteremedi.”
“Orhan Gazi’nin Boğaziçi’ni terk etmesinden biraz sonra bir askeri birlik Çanakkale Boğa-
zı’nı geçerek Trakya beldelerini hasara uğrattı45.”
İstilâ ve fetih devrinde olan yeni bir devlet, bir evlenme hatırı için elbette siyasi tutu-
munu değiştiremezdi. Yeni devletin maksadı yağma değil, istila ve fetih idi. Bu yapılırken
de İslâm anayasasına göre oralara adalet ve hürriyet götürüyordu.
Hammer, garazkârlığını burada bir daha göstermiştir.
Damatlık ve kayınpederlik iyi münasebeti zaten Bostancı ve Maltepe’­yi ellerinde bulun-
duran Türklere, Üsküdar kapılarını açmıştı. Üsküdar’a pek çok Türk gelmiş ve yerleşmişti.
Üsküdar, Abbasoğulları’nın İstanbul fethine gelen askerlerine karar­gâh olduğu için
burada ölenler veya şehit olanlar, daha sonra Karacaahmed Me­zarlığı adını alan kabris-
tana gömülmüşlerdir.
41 Üsküdar.
42 Av, avlanmak.
43 Halılar.
44 İsmail Hami Danişmend, 4 damadıyla değil, Orhan Gazi’nin başka karısından olan dört oğluyla beraber Bizans sarayına gittiklerini yazar.
Giden 4 şehzâdenin Süleyman, Murad, Halil ve İbrahim olduklarını da söyler. Bunlar üvey analarıyla gitmişlerdir. İzahlı Osmanlı Tarihi
Kronolojisi, C. 1, s. 25.
45 Hammer, Devlet-i Osmâniye Tarihi, C. 1, s. 185.

36
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

ORHAN GAZİ TEKRAR ÜSKÜDAR’DA


Orhan Gazi, Osmanlı topraklarına çıkarma yapmalarından ve Türk kuvvetini hafife
alarak ittifaka tenezzül etmemelerinden dolayı kayınpe­deri Kantakuzen’in müttefiki olan
Venediklilere karşı derin bir husumet gösteriyordu. Boğaziçi’nde Venediklilere mağlup
olan Ceneviz donanması, Orhan Gazi’den yardım istemişti. Orhan Gazi H 753 - M 1352
yılında derhal Kadıköy’e ve Üsküdar’a süvari kuvveti göndererek bu vesileyle Boğaz’ın bu
mühim ve kilit noktalarına yerleşmiştir.
İzahlı Osmanlı Tarihi’ne göre Kadıköy ve Üsküdar en kuvvetli rivâyetle H 753 - M
1352 yılında Orhan Gazi tarafından fethedilmişti. Kadıköy ve Üsküdar İstanbul’un fet-
hinden 101 yıl kadar önce fethedilmiş demek­tir46.
Orhan Gazi’nin askeri, Üsküdar’ın yakınından, Boğaz’ı geçerek impa­ratorun payitahtı
mülhakatından olan Galata’da Cenevizlilere katılmış­tır. İşte bu davranış kayınpederi ile
Orhan Gazi’nin arasını açmıştır. İmpa­ratorun öbür damadı, yani Paleoloğ, kayınpederi
aleyhine Orhan Gazi’den yardım istemiştir. İki damat imparator aleyhine açıktan açığa
husumet gösteriyorlardı.
Orhan Gazi hiç olmazsa bir müddet, yani Paleoloğ’u az bir kuvvetle tutmak, sonra
büyük kuvvetlerle Kantakuzen’e yardım için terk etmek kendi çıkarlarına uygun olacağını
hesap etmiştir. Hakikaten bir süre son­ra Kantakuzen genç rakibi yani Paleoloğ’un kendi
aleyhine topladığı kuv­vete daha fazla dayanma kudreti yetmediği için yeniden Orhan
Gazi’nin yardımını istedi. Bütün bunlar Orhan Gazi’nin lehine neticeler verdi. Sul­tan
Orhan, maharetli siyaseti ile Bizans’ı çok zayıf düşürmüştü.

YILDIRIM BAYEZİD ZAMANINDA ÜSKÜDAR


Bostancı, Maltepe, Darıca, Eski ve Yeni Gebzeler ve Tavşancıl Orhan Gazi’den sonra
bir futbol topu gibi gâh Osmanlıların ve gâh Bizanslıların hâkimiyetlerine geçip durdu.
İstanbul’u almak için gelen Araplar, buralardaki kalelerden birçokla­rını yıkmışlardır.
Bunların çoğunu sonra Çelebi Sultan Mehmed yeniden yaptırmıştı47. Bu ara Gebze Ka-
lesi de yıkılmıştı. Başbakanlık Arşivi’nde, 733 numarada kayıtlı, Kocaeli Livası İl Yazıcı
Defteri’nden öğrendiğimize göre bugünkü Gebze’yi Sultan Orhan kurmuştur. Eski Geb-
ze’nin yeri biliniyor.
Orhan Gazi, İstanbul kapılarına, Bostancı ve Erenköy’e kadar bütün Bizans otlaklarını
Osmanlı sınırları içine kattığı zaman bugünkü Gebze’­nin bulunduğu yeri ve civarını ken-
disinin vakfı olan Şems köyü ile değiş­tirmiş, şehri, ev yerlerini halka bedava dağıtmıştır.
Tarihin birçok kördü­ğümlerini çözecek olan bu vesika, Orhan Gazi zamanında buraların
ne kadar çok Osmanlıların olduğunu göstermek için buraya aynen alıyorum:
“Karye-i Şems vakıftır Orhan Bey’den. Gekbüveze’nin (Gebze’nin) şe­hir yeri ile Orhan Bey
tâbe serâhü istibdâl etmiş. Şehir ve yerini şehirliye temlik etmiştir48.”

46 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. 1, s. 25.


47 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. 2, s. 167.
48 Yaprak, 61/A.

37
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Orhan Gazi, yeni kurduğu şehre bir de cami yaptırmıştır. Bu kubbeli ve minareli cami
hâlâ ayaktadır. Biz önünde derin kitabeli bir Bizans lâh­di bulmuştuk. Orhan Gazi, bu
civardaki Alaca Kilise ile Elmacık Meralarını, Dânişmend Viranı köyünü de kendi cami-
sine vakfetmiştir. Buralar son­ra Çoban Mustafa Paşa’ya verilmiştir49.
Bitini’nin bu yerleri Bizanslılarla Türkler arasında o kadar çok hâki­miyet değiştirmiştir
ki, hepsini vesikalarla tespit etmeye imkân yoktur. Sultan Murad Hüdâvendigâr zama-
nında bu topraklar Üsküdar önlerine kadar Osmanlıların hâkimiyetindeydi. Üsküdar bir
Türk şehri gibiydi.
Yıldırım Bayezid, Ungarus’a, Macarlara karşı bir savaş açmak için ha­zırlanıyordu.
Bizans imparatoru bir casusla Ungarus’a Türklerin kendile­rinin üzerine gelmek üzere
hazırlandıklarını haber vermek istiyordu. Bu casus mektubuyla beraber yakalandı. Yıl-
dırım Bayezid, fikrini değiştire­rek evvelâ Bizans’ın işini bitirmeyi kararlaştırdı. Bizans
İmparatoru, İstan­bul’daki üç büyük kiliseyi yıktırarak Altın Kapı (Yedi Kule) civarında
dört köşeli iki kule yaptırdı. Bunlar Yedi Kule’nin iki çok müstahkem kulesiydi. Yıldırım
Bayezid, Karaman Seferi’nden dönmüş, Bursa’ya gelmişti. Rumeli’ne geçecekti. İmpara-
torun bu hazırlıklarını öğrendi. İmparator V. Jan Paleoloğ’a şöyle bir ihtarda bulundu (H
742-794 - M 1341-1391):
“Bursa’da, sarayımda istihdam ettiğim oğlun Emanuel’in gözlerinin çı­karılmış olarak dön-
mesini arzu etmiyorsan, yeni yaptığın kuleleri yık!”
İhtiyar imparator dehşete düştü, derhal yaptırdığı kuleleri yıktırdı. Biraz sonra da duy-
duğu derin üzüntüden öldü.
Emanuel, Yıldırım Bayezid’in babası hakkındaki tehdidini öğrendiği için Bursa’dan
İznik’e kaçtı. Yıldırım Bayezid kızmıştı. İmparatora şöyle bir teklif gönderdi:
“İşlerinden dolayı Kostantiniyye’ye giden Müslümanların Rum mahke­meleri huzuruna çık-
maları doğru değildir. Bundan sonra bu şehirde Müslümanların işlerine bir Müslüman kadı
bakacaktır. Eğer bu isteğimiz ye­rine getirilmezse payitaht-ı İstanbul’un ve civarda Osmanlı-
ların elinde bulunan kazalardaki çıkış yerleri kapanacaktır50.”
Bu arada Üsküdar’da Müslümanların işlerine bakacak bir kadı buluna­caktı. Yıldı-
rım Bayezid bu mektubunu götüren memurun hemen arkasın­dan ordusuyla Bitini’den
Trakya’ya geçti. Âşık Paşazâde Tarihi’ne göre Edirne’ye vardı51. Sonra İstanbul’a yönel-
di. Payitahta varıncaya ka­dar bütün köyleri yıktı, ahalisini esir etti. İstanbul’un Türkler
tarafından 7 sene sürecek olan birinci muhasarası daha doğru bir ifade ile birinci ab­
lukası başlamıştı.
Âşık Paşazâde İstanbul’un muhasarasını şöyle anlatmıştır: “Geldiler, İstanbul’un üzeri-
ne düştüler. Denizden ve kurudan (kara­dan) kuşattılar. Kuruda bir nice yerden mancınıklar
kurdular. Ol za­manda o kadar top olmazdı. Topun çokluğu Murad oğlu Sultan Mehmed (Çe-
lebi Sultan Mehmed) zamanında oldu. Elhâsıl İstanbul’un hisarını bu­naltmışlardı.”

49 Bu hususta Temmuz 1951 tarihli ve 12 sayılı “Tarih Hazinesi” adlı mecmuanın, 594’üncü sahifelerinde geniş bilgi vardır.
50 Hammer, Devlet-i Osmâniye Tarihi, C. 1, s. 261.
51 Âşık Paşazâde Tarihi, s. 65.

38
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

Bu sırada Ungarus’un (Macarların) Tuna suyunu geçerek Sofya’ya yürüdükleri haberi gel-
mişti. Türkler İstanbul’u saran ve şehirlinin üs­tüne belâ yağmuru gibi taş ve yakıcı paçavralar
atan mancınıklarını yak­tılar. Ungarus’a yöneldiler. Dört başı mâmur bir zafer kazandılar.

YILDIRIM BAYEZİD YOROS’TA ve ANADOLU HİSARI’NDA


Bizans İmparatoru Jan Paleoloğ H 793 - M 1391 yılında ölmüş, yerine Bursa’dan ka-
çan oğlu Emanuel Paleoloğ geçmişti. Yıldırım Bayezid, elin­den ve başkentinden kaçan
yeni Bizans imparatoruna elçi ile ültimatom mahiyetinde şöyle bir teklif göndermişti:
“Eğer emirlerime uyup, rahat yaşamak istiyorsanız şehrin kapılarını kapatır, içerde istedi-
ğin gibi saltanat sürersin. Şehir dışında ne varsa hepsi benimdir!”
Padişah aynı zamanda İstanbul’da bir Türk mahallesi, bir Türk mah­kemesi kurulması-
nı, bir cami yapılmasını, verilen haracın arttırılmasını ve tabiiyet muahedesinin yenilen-
mesini de istiyordu. İmparator bunları reddetmişti.
Yıldırım Bayezid, Bursa’da hazırlıklarını yaptı, Bitini topraklarından, Kocaeli’nden ge-
çerek, Karadeniz’in Rumeli Kavağı üstüne geldi. Burada şimdi Yoros52 adını taşıyan yerde
bir kale yaptı.
Şarklı ve Garplı bütün tarihçiler Yıldırım Bayezid’in nasıl ve nere­den geldiğini yaz-
mazlar. Bunu ilk defa biz ilim âlemine tanıtacağız. Kita­bımızın bir başka yerinde de kı-
saca yazdığımız gibi eski harflerimizle noktasız yazılan Yoros = ‫ يوروس‬kelimesinin Bursa =
‫ بورسه‬gibi okunmuş olmasından doğmuştur. Âşık Paşazâde Tarihi’nde (1332’de Matbaa-i
Âmire’de basılan nüshanın 67’nci sahifesinde) bu haber şöyle ya­zılmıştır:
“Leşker-i azîm cem eyledi, geldi Kocaeli’nden Bursa’ya çıktı, Yahşi Bey’i gönderdi. Şeki Hi-
sarı’nı ahidle aldı. Bayezid Han kendisi Bursa’dan göçtü. Boğazkesen’in üst yanında bir hisar
yaptı. Güzelce Hisar derler. Hisar kim tamam oldu, er kodu, berk etti.”
Bu haberdeki Bursa kelimeleri Yoros, Şeki kelimesi de Şili53 olacaktır. İşte bu yanlış
okuyuş, dünya tarihçilerini bocalat­mış, yanlış yollara ve yorumlara sürüklemiştir. Yıldırım
Bayezid, H 793 - M 1391 yılında Yoros’ta büyük ve muhteşem kaleyi yapmıştır. Kalenin
içinde mescidi de vardır. Sultan II. Bayezid adaşı, dedesi Yıldırım Ba­yezid’in kaledeki
mescidini yenilemiştir. Ben bu kaleyi 40 senede birçok defalar inceledim, Muhteşem ka-
pısı ve duvarları ayaktadır. İçinde ha­mamı da vardı.
Fatih ve Kanunî kaleyi tamir ettirmişlerdir. Sultan IV. Murad bu ka­leye H 1033 - M
1623 yılında ilâveler yaparak, deniz kenarına kadar indirmiştir. Kale civarında, İstanbul
fethinden evvel şehit olanların kabirleri vardır54.
Yıldırım Bayezid, Boğaz’ın en hâkim noktasını seçmiştir. Hadîkatü’l-cevâmi’ bunu
Kavak yakınında Yoros Kal’ası Mescidi şeklinde almıştır. Başbakanlık Arşivi’nde bulunan
767, 733, 732 ve 759 numaralı İl Yazıcı Defterlerinde Yoros Kalesi ve vakıfları hakkında
geniş bilgi vardır. Şim­di buranın iskelesine Anadolu Kavağı İskelesi derler. Kavak Ağaları
52 Bu bazen Yoroz şeklinde de yazılır. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde böyledir.
53 Eski metinlerde Şile, hep böyle Şili şeklinde geçer.
54 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 1, s. 146.

39
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

(Gümrük Memurları) burada hizmet gördükleri için bu adı almıştır. İs­keledeki Anadolu
Kavağı Camii’nin haziresinde kavak ağalarının mezar­ları vardır.
Evliya Çelebi, Yoros Kalesi’ni genişçe anlatmıştır55.
Fatih ve Kanunî, bu kaleyi genişletmek suretiyle tahkim etmişlerdir.
Sultan IV. Murad, bu Kavak Kalesi’yle beraber Rumeli Kavağı’na da aynı tarihte bir
kale yaptırmıştır.
Yıldırım Bayezid, Yoros Kalesi’ni yaptırdıktan sonra Boğaz’ın daha dar yerine, şimdi
Anadolu Hisarı dediğimiz yerdeki Göksu’nun ağzına (Aretas-Göksu) bir kale daha yap-
tırdı. Buna Güzelce Hisar, Akça Hisar adı verilirdi. Fatih Sultan Mehmed de bu kalenin
önüne Rumeli Hisarı’nda olduğu gibi büyük top yuvaları yaptırmıştı.
Her iki kale bittikten sonra Yıldırım Bayezid, Bizans imparatoruna bir ültimatom
daha gönderdi. Âşık Paşazâde’nin ifadesiyle:
“Tiz hisarı (İstanbul’u) boşalt, bana ver ve illâ hazır ol üşde (işte) üzerine vardım!” dedi.
İmparator, padişahın teklifini reddetmişti. İstanbul’un muhasarası başladı. Yedi ay sür-
dü. Muhasara altında kalan Bizans ahalisi açlıktan kı­rılıyordu. Ahşap evler yıktırılarak,
fırınlarda ekmek pişirildi. İmparator Hrıstiyanlık adına Avrupa’dan yardım istemekle be-
raber, padişahın tek­liflerini de kabul etti.
İstanbul’da bir Osmanlı kadısı bulunacak, bir mescid yapılacak, yılda on bin flori olan
haraç verilecekti. Kadı tayin edildi, mescid yapıldı, Ta­rakçı Yenicesi’nin ve Göynük Hisa-
rı’nın Müslüman halkı İstanbul’a geti­rildi. Bir Türk mahallesi kuruldu.
Şehir dışındaki bağların ve bostanların hâsılatının onda biri nispetinde Osmanlı Dev-
leti’ne vergi verilecekti.
Yıldırım Bayezid, Timur Lenk’e yenildikten ve esir olduktan sonra, Bizans imparatoru
İstanbul’daki mescidi yıktırmış, Türk hâkimini ve Türk mahallesinde oturanları şehir-
den sürdürmüş, çıkartmıştı. Göynüklüler Tekfur Dağı’na (Tekir Dağı) gitmişler ve orada
yerleşmişlerdir56.
Âşık Paşazâde her muhasara için söylenen meşhur içine altın doldu­rulmuş, balık rüş-
vetlerinden bahseder. İstanbul fethinde de Çandarlı Ha­lil Paşa’ya aynı şekilde balık gön-
derildiği hakkında uydurma haberler yok mudur?
Yıldırım Bayezid’in bu muhasarası yedi ay sürmüştür. Macar Kralı Sekismond’un Bul-
garistan üzerine tecavüz etmeye hazırlandığı haberi gelmişti. Rumeli’de fazla askere ihti-
yaç vardı. Yıldırım Bayezid, İstanbul muhasarasını ablukaya çevirdi.
İstanbul surunun önüne kadar, varoşlara Türkler yerleşmişti. Ayrıca 6.000 kişilik bir
askeri garnizon da konulmuştu.
55 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. 1, s. 262.
56 İstanbul’un muhasarası hakkında şu kitaplardan faydalanılabilir: Neşrî Tarihi, C. 1, s. 328; Âşık Paşazâde Tarihi, (eski harflerle), s. 68,
(yeni harflerle), s. 138; Tacü’t-Tevârih, C. 1, s. 128; Lütfü Paşa Tarihi, s. 28; Hammer’in Osmanlı Tarihi, C. 2, s. 220; Dursun Bey Tarihi,
s. 31; Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. 1, s. 262; İslâm Ansiklopedisi, s. 430; Beşir Çelebi Tarihi, s. 139; Müri’t-Tevârih, s. 401.

40
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

Üsküdar Türkler için açık bir şehir halindeydi. Türkler burada tam bir ticari hâkimiyet kur-
muşlardı. Karadeniz’den Marmara’ya kadar Bitini bölgesi Türklerin hâkimiyetine girmişti.
İsmail Hami Danişmend, Doğulu tarihçilerden Âşık Paşazâde’nin Şile’yi Şeki gibi
yazmasından dolayı Şile’nin daha sonra fethedildiğini söylerken hata etmiştir.

İSTANBUL’UN TÜRKLER TARAFINDAN İKİNCİ, ÜÇÜNCÜ ve


DÖRDÜNCÜ MUHASARALARI SIRASINDA ÜSKÜDAR
İstanbul, H 793 - M 189157 yılından itibaren dört seneden beri abluka altındaydı.
Durumdan çok azap ve endişe duyan İmparator Emanuel Paleoloğ, Avrupa Hristiyanlık
âlemine başvurarak yardım istemişti. Fakat başkentini korumak için ancak bir avuç as-
keri yardım gönderilmişti. Bizans imparatorluğu içinde Paleoloğ ailesi arasında şiddetli
bir sürtüşme ve anlaşmazlık vardı. Muhasara uzun sürdü. Türklerin saldırıları umulan
neticeyi vermedi. H 797 - M 189558 yılı yazı sonunda muhasara kaldırıldı, fakat abluka
devam etti.
Üsküdar’daki Türkler eski imtiyazlı durumlarını muhafaza ettiler. Çünkü İçerenköy ve
Kayış Pınarı (Kayış Dağı) civarı Türklerin hâki­miyeti altındaydı.
Türklerin İstanbul’u üçüncü muhasaraları da fetihle neticelenmedi. Ama Üskü-
dar’daki Türklerin eski durumlarında da bir değişiklik olmadı. Bu muhasara da iki se-
neden fazla sürdü59.
İstanbul’un dördüncü muhasarası Bizans İmparatoru II. Emanuel Paleoloğ’un Türk-
lere karşı H 802 - M 1400’de Fransa’dan ve Hrıstiyanlık âleminden imdat toplamaya
gitmiş olması üzerine başlamıştır. Yıldırım Bayezid, imparatora yaptığı teklifte İstanbul’u
derhal kendisine teslim ederse ona bir sancak verileceğini bildirmişti. İmparator bu teklifi
müspet karşılamadı. Bu muhasara da dört ay sürdü.
Timur’un Anadolu’daki istilâ teşebbüsü üzerine bu muhasara netice vermemişti. Bi-
zans imparatorluğu, H 802 - M 1400 yılından itibaren Sultan II. Mehmed, H 850 - M
1457 yılında İstanbul’u fethedinceye kadar 53 sene daha yaşamıştır.
Yıldırım Bayezid’in esareti ve ölümünden sonra doğan fetret zama­nında Orhan Ga-
zi’nin Bitini’de (Kocaeli’nde) fethettiği yerleri tekrar Bi­zanslılar aldı. Üsküdar’daki Türk-
ler de şehirden uzaklaştırıldılar.

ÜÇ KARDEŞLER FETRETİNDE (KAVGASINDA) ÜSKÜDAR


Yıldırım Bayezid öldükten sonra üç kardeşler ihtilâfından doğan sal­tanat ve hâkimiyet
fetreti sırasında, H 810 - M 1407 yılında Şehzâde Süley­man Çelebi, yardımını sağlamak
için Gebze, Hereke, Darıca, Eskihisar, Pendik, Kartal, Bostancı, Erenköy ve Kayış Pınarı
gibi yerleri Bizans im­paratoruna verdi. Çelebi Sultan Mehmed, kardeş kavgalarını bitir-
dikten ve yalnız başına Osmanlı tahtına oturduktan sonra Bitini’de dedesi Orhan Ga-
zi’nin Bizanslılardan aldığı yerleri ölümünden bir yıl kadar önce, H 823 - M 1420 yılında
57 Bu tarih, 1391 olmalı. (MD)
58 Bu tarih, 1395 olmalı. (MD)
59 İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. 1, s. 109.

41
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

İzmit Körfezi sahillerindeki Göztepe’ye ve Erenköy’e kadar olan yerleri Bizanslılardan


tekrar aldı. Buralarda Osmanlı hâkimi­yetini sağladı.
Türkler de Üsküdar’daki eski ticaret serbestliklerine kavuştular.
Çelebi Sultan Mehmed, Bursa’da yaptırdığı hayır, irfan ve sosyal yar­dım müessesesine
(Yeşil Külliye’sine) gelir olarak bazı köyler vakfedecekti. Ona dediler ki:
“İzmit Körfezi’nin sahillerinde Müslüman ülkesinin içinde aynı köy­ler vardır. Buralar İs-
tanbul’un hâkimiyetindedir. Onları alalım!”
Çelebi Sultan Mehmed bunu inceledi. Gazi Timurtaş’ın oğlu Umur Bey’in kuman-
dasında asker göndererek, buraları Bizanslılardan aldı. Ye­şil Cami mâmuresine vakfetti.
Âşık Paşazâde bunu şöyle anlatmıştır:
“Sultan Mehmed Bursa’da imaret60 yaptı. Ona birkaç parça köy­ler vakfetmek istedi.
Halk dedi ki:
-Sultanım, bu deniz kenarında (İzmit Körfezi’nde) hayli köy­ler vardır kim, Müslüman
vilâyetinin içindedir ve illâ İstanbul’undur!
Sordu, bildi, üzerine asker gönderdi. Birisi Gegiboze’dir (Gebze). Hereke’den ana-
ra (tarafta), biri dahi eski Gegiboze’dir. O cenk etti. Anı yağma ile aldılar, umurlarını
Müslümanlara verdiler. Biri dahi Darucu’dır (Darıca). Ol ahidle verdi. Anı dahi imarete
vakfetti. Biri Pendik’tir. Kâfiri İstanbul’a gitti. Bu deniz kenarında kâfir hisarcıkları var­dır.
Şimdiye değin gâh Müslümanlara ve gâh kâfirlere dönerdi. Tâ Murad Han oğlu Meh-
med’e değin (Fatih)61.
Çelebi Sultan Mehmed zamanında Osmanlı hâkimiyeti Erenköyü’ne ve Kayış Pı-
narı’na (Kayış Dağı’na) kadar gelmişti. Sultan II. Mehmed’in İstanbul’u fethine 34 yıl
kadar kalmıştı.
Âşık Paşazâde buraların H 820 - M 1417 yılında fethedildiğini yazar. Ama Çelebi
Sultan Mehmed’in Bursa’daki Yeşil Külliyesi bundan 3 yıl sonra ikmal edilmiştir62.

İSTANBUL FETHEDİLİRKEN ÜSKÜDAR


Sultan II. Mehmed Edirne’de babasının tahtına oturduktan son­ra Karamanoğlu İb-
rahim Bey’in Osmanlı Beyliği aleyhine bazı teşebbüs­lerini öğrendi. Anadolu’ya geçti.
Akşehir’i aldı, Konya’ya girdi. İbrahim Bey’in suçunu kendisine bağışlattılar. Edirne’ye
dönüyordu, ona:
Sultanım, Gelibolu Boğazı’na kâfir gemileri geldi! dediler. Oradan geçemeyeceğini
anlayınca doğru Bitini’deki Kocaeli’ne geldi. Dedesi Yıl­dırım Bayezid’in yaptırdığı Akça
Hisar’a (Anadolu Hisarı’na) vardı. Ba­basının geçtiği yerden Rumeli tarafına geçti. Akça
Hisar’ın tam karşısına kondu. Çandarlı Halil Paşa’ya:

60 İmaret, aşhâne anlamına değil, mâmure demektir. Cami, mescid, han, hamam gibi her müesseseye imaret denilir.
61 Âşık Paşazâde Tarihi, s. 93.
62 İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. l, s. 179’da Yeşil’in H 822 - M 1419’da tamamlandığını yazar.

42
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

Lala, buraya bir hisar gerekli! dedi.


Gelip geçen milletlerin hiçbirisinin bu kadar süratle, bu ayarda ya­pamadıkları Rumeli
Hisarı’nı yaptırdı. Yıldırım Bayezid’in Anadolu Hisarı’nın önüne de top yuvaları ilâve
etti. Sonra Akçaylı oğlu Mehmed Bey’e:
Tiz var, İstanbul’un kapısını kapattır! dedi. Mehmed Bey, Bizans’ın kapılarına kadar
surların önündeki ve varoşlardaki İstanbulluları yağ­malattı...
Bizans İmparatoru:
Mehmed’in bizimle komşuluğu, doğanla karganın komşuluğuna benzer! diyor,
hazırlanıyordu.
Fatih, kendi icadı muhteşem toplarla, başka silahlarla, havai (havan) toplarıyla her iki
kaleyi tahkim ediyordu. Galata’daki Cenevizlilerle bir mütareke yaptı. Kadıköy ve Üskü-
dar kafeste keklik gibiydi. Ufak bir işa­retle hemen teslim oluverirlerdi. Bizanslılar yalnız
Kız Kulesi’ni toplarla tahkim etmişlerdi. Yaz gelince Fatih denizden ve karadan İstan-
bul’u ku­şattı. Silah tarihinde o güne kadar eşi görülmeyen silahlarıyla, Edirne’den getirdi-
ği ve İstanbul surlarının önünde döktürttüğü toplarla iç içe üç kat Bizans surunu kalbura
çevirdi. Türk’ün teknik bilgi ve üstünlüğüyle bü­tün kaleler ve burçlar serçe gibi avlandı.
50 gün, gece ve gündüz devam eden savaştan sonra Peygamberin müjdesi hakikat oldu.
Sultan II. Mehmed, Kostantiniyye’yi fetheden en güzel kumandan (emîr) ve askeri de en
güzel asker oldu. Kız Kulesi’ndeki toplar sustu. Sultan II. Meh­med, Hazreti Peygamberin
müjdelediği Fatih’lik unvanına yedi buçuk asır sonra erişti.
Fatih, Kız Kulesi’ni yeniden tahkim etti. Toplar koydurdu. Beş vakit mehter çalıyordu.
Osmanlıların mehteri bir çeşit istiklâl sembolü idi. Bu istiklâli Kara Osman Bey, Eskişe-
hir’in Karacaşehri’nde Selçuk hüküm­darından almıştı. Mehter; radyomuzda, televizyo-
numuzda belirli zaman­larda, tarihî ve hamasî marşlarımızı terennüm etmelidir. Mehter,
Askeri Müze kadrosundan alınarak Cumhurbaşkanlığı kadrosuna verilmeli, tarihine lâ-
yık bir şekilde çalıcı mehter yetiştirilmelidir. Bugünkü mehteri­miz hem giyiniş, kuşanış,
hem de çalış ve söyleyiş bakımından çok kusur­ludur.
İstanbul’un fethinden sonra Üsküdar’dan kaçan Rumların yerlerini Fatih Türklerle,
Anadolu’dan gelenlerle doldurdu. Umumi yazım yapıldı. Şehir imar edildi.

OSMANLI İDARÎ TEŞKİLATINDA ÜSKÜDAR


Osmanlı Devleti’nin eski teşkilatında İstanbul Vilâyeti adıyla bir memuriyete rastla-
nıyor. İstanbul, imparatorluğun payitahtı olması, bu­rada da sadrazamla vekillerden başka
çeşitli devirlerde İstanbul efen­disi (kadı), yeniçeri ağası, ihtisâb nâzırı, serasker, zaptiye
müşiri ve şehir emini gibi şehrin mülkiye ve belediye işlerinden, emniyet ve asayişinden
sorumlu birer müracaat yeri bulunması dolayısıyla, R 1325 - M 1909 yılına gelinceye
kadar İstanbul şehri ile mülhakatına ayrıca bir vali tayinine lüzum görülmemiştir. H 1242
- M 1826 yılına kadar İstanbul’un mülki, beledi ve inzibati idare amiri İstanbul efendisi
(kadı) idi. H 1242 - M 1826 tarihinden, yani İstanbul’da II. Mahmud tarafından yeni­
çeriliğin kaldırılmasından sonra bir ihtisab nâzırlığı kurulmuş ve o vakte kadar kadılar

43
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

tarafından görülen işler ona verilmiştir. H 1262 - M 1845 yılında da bir zaptiye müşirliği
kurulmuştur. Devletçe vilâyetlerin idaresine dair 7. Cumâdelâhire H 1281 - M 1864-65
tarihli, 75 maddelik bir vilâyet nizamnâmesi ve 29. Şevval H 1287 - M 1870 tarihli, 128
madde­lik başkaca bir idâre-i umûmiyye-i vilayât nizamnâmesi neşredilmişse de her iki-
sinde de İstanbul hariç tutulmuştur.
H 1262 - M 1845’ten H 1282 - M 1865-11 yılına kadar 20 sene içinde İstanbul’a ait
işler ve vazifeler zaptiye müşirliği tarafından görülmüştür.
H 1282 - M 1865-66 tarihinden itibaren İstanbul’da ve buraya bağlı yerlerde vilâyet
teşkiline lüzum görülmüştür. İstanbul’da 4 kazalı bir teş­kilât kurulmuştur. Bunlara kazâ-i
erbaa (4 kaza) deniliyordu. Bunlar, Çatalca ile kordon kazalar adı verilen Şile, Kartal ve
Gebze idi. Bunlarla Meclis-i İdâre-i Livâ-i Zaptiyye adıyla bir meclis meşgul oluyordu.
H 1286 - M 1869 tarihinde zaptiye müşirine İstanbul Valisi sıfatı ve salahiyeti eklenmiş-
tir. 101 maddelik bir nizamnâme ile bu işin yürütülmesi ka­rarlaştırılmıştır. Bu nizamnâ-
meye göre zaptiye müşirliği, 4 mutasarrıflığa, 8 kaymakamlığa ve 5 müdürlüğe ayrılmıştır.
Mutasarrıflıklar şunlardır:
İstanbul, Beyoğlu, Üsküdar, Çekmece.
Sekiz kaymakamlık da şunlardır:
Galata, Adalar, Kartal, Eyüb, Yeniköy, Beykoz, Çatalca63.
5 müdürlük de şuralarda kurulmuştur:
Küçükçekmece, Su yolu köyleri, Terkos, Gebze, Şile.
Bu nizamnâmede mutasarrıfla­rın, kaymakamların ve müdürlerin sa-
lahiyetleri belirtilmiştir. H 1293 - M 1876’da hükümet şekli meşrutiyet
olunca, İstanbul’da Paris şehri taklit olunarak belediye daireleri ve şehir
emaneti teşkilâtı kurulduğu sı­rada İstanbul ve mülhaklarının za­bıta iş-
leri eskisi gibi zaptiye nâzır­lığına verilmek üzere İzmit, Biga ve Çatal-
ca sancaklarıyla beraber mül­hak kazaların mali ve mülki işleri İs­tanbul
emanetine devredilmiş ve İs­tanbul mutasarrıflığı lağvolunmuştur. H
1293 - M 1876’dan H 1306 - M 1888 tarihine kadar 13 senelik vilâyet
işlerinin birçokları şehir emaneti tarafından yürütülmüştür. H 1306 - M
1888’den R 1325 - M 1909 yılına gelinceye kadar İstanbul emanetle
idare edilmiştir. R 1325 - M 1909’da II. Meşrutiyet inkılâbından sonra
ilk meclis toplantılarında Kanun-ı Esasi’nin ikinci maddesinde Dev-
let-i Osmâniye’nin payitahtı İstanbul şehridir ve bu şehrin sair Osmanlı
bilâdından ayrı olarak bir gûnâ imtiyazı ve muafiyeti yoktur fıkrası bil-
hassa taşra mebuslarının dikkatlerini çekerek İstanbul ikinci sınıf bir
Sultan III. Mehmed
vilâyet yapılmış, emniyet ve asayişinin sağlanması için de bir polis müdiriyet-i umûmiyesi
kurulmuştur. Vilâyetlerden, emniyet ve asayiş­ten valiler mesul olduğu halde, İstanbul’da
bu iş polis müdiriyet-i umûmiyesine verilmiştir. Başka vilâyetlerde belediyeler valilerin
emri altın­da oldukları halde, İstanbul’da hiçbir zaman şehir emaneti vilâyetin emrine ve-
rilmemiş, aksine teşkilinden beri defalarca vilâyet emanete ilâve halinde bir memuriyet

63 Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, C. 1, s. 1639’da Kaymakamlık sayısını 8 gösterdiği halde, metinde 7’sini saymıştır.

44
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

gibi idare olunmuştur. R 1326 - M 1910 yılın­dan beri İstanbul şehir


emaneti teşkilâtı hakkında yazılan birçok lâyiha­larda İstanbul vilâye-
tinin lüzumsuzluğu ileri sürülmüştür. İstanbul Valisi Süleyman Kâni
Bey, İstanbul’da vilâyet teşkilatının lüzumsuzluğu, bu vilâyeti şehir
emaneti ile birleştirilmesi hakkında Bâbıâli’ye teklifler yapmıştı. Yu-
suf Ziya Bey mütarekeden sonra birinci defa olarak İstan­bul valili-
ğinde ve aynı zamanda şehir emaneti vekilliğinde bulunduğu zaman,
vilâyetin fazla bir teşkilat olduğunu Dâhiliye Nezareti’ne bildirmiş,
vekâlet şu kararı almıştır:
Madde l - İstanbul Vilâyeti mülgadır (kaldırılmıştır).
Madde 2 - Bu kararnâmenin icrasına Dâhiliye Nezareti memurdur.
Emanet işinin tasfiyesi hayli müşkül olduğu için bu kararın tatbiki
sulhun sonuna bırakılmıştı. Cemil Paşa’nın ikinci defaki şehir eminliği
zamanında vilâyetin kaldırılmasından vazgeçilmiş, vilâyetle emanetin Sultan II. Murad

bir­leştirilmesi kararlaştırılmıştır. R 1337 - M 1921 yılında bu konu tek-


rar ele alınmış, inceleme komisyonundaki bütün üyeler vilâyet teşkilatı-
nın hara­retli müdafaacısı olmuşlar ve İstanbul’un vilâyet olarak kalması
kararlaştı­rılmıştır64.
Vilâyetle emanet ayrılmalı mıdır? davası sürüp gitmiştir.
İstanbul payitaht iken Beyoğlu mutasarrıflığı yapan, sonra şehir
emanetini de vekâleten idare etmek şartıyla İstanbul valiliğinde bulu­
nan Süleyman Kâni Bey, vilâyetin lağvı hakkında Dâhiliye Nezareti’ne
verdiği lâyihasının bir yerinde şunları söylüyor:
“Sultan II. Abdülhamid zamanında şehir emini olanlar İstanbul valiliği
de yaparlardı. Meşrutiyet’in ilanından sonra, R 1325 - M 1909 yı­lında
İstanbul valiliğini şehir emanetinden ayıran bir kanun neşredilmiş­tir.”
Bugün şehir emaneti İstanbul Belediyesi şeklinde devam ediyor, İs­
tanbul aynı zamanda bir vilâyet olduğu için bir de vali vardır. Üsküdar, Sultan I. Mahmud
bir kaymakamlık halinde İstanbul vilâyetine bağlıdır.

ÜSKÜDAR KALESİ
Üsküdar’ı (Hrisopolis) bir kale sarıyor muydu? Kadıköy’ün (Kalkedonya) bir kale için-
de bulunduğunu söylemekte bütün kaynaklar söz birliği yaptıkları halde, Üsküdar’ın hen-
deklerle sarılı olduğunu Evliya Çelebi haber veriyor. Çelebi’miz Kadıköy Kalesi’nin dö-
küntülerinin kendi bağının içinde bile bulunduğunu söyledikten sonra şunları ilâve eder:
“Battal Gazi Üsküdar’ın kara tarafına, tâ Çamlıca Dağlarına kadar bir hendek eştirir.
Toprağını iç yüzüne set ittürüb kapı yerleri vesaire bıra­kır ve Çamlıca Dağı üzerine de bir
karakol kalesi, Toygar Tepesi’nde, Yas­sı Tepe’de ve Piyale Paşa Tepesi’nde ve daha başka on iki
yerde büyük karakolhâneler inşa edüp, Üsküdar’ın dört tarafına 40.000 kadar gözcü kor.”
64 Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, C. 1, s. 1638-1649.

45
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Strabon ve başka tarihçiler Üsküdar’ı Kadıköy’ün bir köyü şeklinde gösterdiklerine


göre, Üsküdar’ın bir kalesi olmaması lazımdır. Hiçbir yerde sur duvarı döküntülerine de
rastlanmıyor. Evliya Çelebi bir yerde de Üsküdar’ın kalesi olmadığını açıklar.

ÜSKÜDAR’IN YEDİ TEPESİ


Evliya Çelebi, Üsküdar’ın İstanbul gibi yedi dağın, dere ve tepesi üze­rine kuruldu-
ğunu söyler.
Çelebi’mizin ifadesi şöyledir:
“Sultan IV. Murad’ın tahriri üzere Üsküdar yedi dağın, dere ve tepe­si üzerine bina olunmuş
9.000 kadar bağlı, bahçeli, yalı evler ve sair ima­retlerle süslü bir büyük şehirdir65.”
Çelebi’miz bu dağ ve tepelerden şu dördünün adını verir:
Toygar Tepe, Piyale Paşa Tepesi (Sultan Tepe), Yassı Tepe, Çamlıca.
Biz şunları da ekleyerek tepelerin sayısını bir fazlasıyla sekize çıkarı­yoruz:
Küçük Çamlıca, Doğancılar Tepesi, Selimiye Tepesi, Nakkaş Tepe.

IV. MURAD ZAMANINDA ÜSKÜDAR’DA İLMÎ ve MİRÎ MÜESSESELER


Osmanlı hükümdarları her 25
yılda bir yurdun umumi yazımını
ya­parlardı. Sultan IV. Murad da H
1048 - M 1638 yılında İstanbul’un
ilmî ve mirî binaların bir yazımını
yaptırmıştır. Bu yazıma göre Üskü-
dar’da ad­ları açıkça yazılan şu ilmî
ve mirî binalar vardır:
12 saray, 12 cami ve mescid, 5
medrese, 4 dârülkurrâ, 3 imaret,
11 aşhâne, 6 tekke, 5 hamam, 4
kervansaray, 500 han, 2 çeşme, 2
yağhâne, 2500 dükkân, 8 mesire, 7
gezi yeri.
Gelin alma
merasimi
IV. MURAD ZAMANINDA ÜSKÜDAR MAHALLELERİ HALKI ve
MEŞHUR ŞEYLERİ
Evliya Çelebi’miz Sultan IV. Murad zamanında Üsküdar’ın mahalle­lerini ve halkın
kazançlarını yazarken şunları söyler:
“Üsküdar’ın ahalisi birkaç fırkadır. Bir kısmı askeri taifenin ayan ve eşrafıdır ki çeşit
çeşit kıymetli elbise giyerler, bir kısmı da âlimler ve salih kişilerdir, bir bölümü de fakirliğe
kanaat eden Kîsûdar Mahmud Efendi fakirleridir ki bunlar sayılamayacak kadar çoktur.
Başka bir bölümü de gemiciler ve kayıkçılardır, bunlar sanatkâr adamlardır. Üsküdarlılar

65 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. 1, s. 70.

46
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

kudretlerine göre kapama, çuha, dolama ve ferace giyerler. Üsküdar halkının çoğu Ana-
dolu’dan gelmiştir. Dilleri Türkçedir. Bunların içinde dil ehli, çok güzel konuşan âlimler
ve şairler vardır.
Üsküdar’da Tebriz’den gelenler de vardır. Tebriz’in suyu ve havası çok güzel olduğu için
bunlar çok yakışıklı ve güzeldirler. Üsküdar’da bunların emsali yoktur.
Üsküdar’ın has ve beyaz pidesi, kirde denilen ince yufkası ve çöreği, tandır kebabı,
kaymağı, Hora üzümü, karanfilli üzüm şerbeti pek meş­hurdur66.”

ABDÜLMECİD ve ABDÜLAZİZ ZAMANINDAKİ


İDARÎ TEŞKİLATTA ÜSKÜDAR
13 Safer 1275’te (M 1859) Sultan Abdülmecid zamanında neşre­dilen valilerin, muta-
sarrıfların, kaymakamların ve müdürlerin vazifeleri­ni bildiren bir talimatnâme ile impa-
ratorluk toprakları idarî teşkilât ba­kımından eyalet, liva, kaza ve köylere taksim edilmiş,
eyaletler valilerin, livalar (sancaklar) kaymakamların, kazalar da mutasarrıfların idaresine
bırakılmıştır. Bir de doğrudan doğruya merkeze (İstanbul) bağlı sancaklar vardır ki bunlar
da mutasarrıfların idaresine verilmiş­ler67.
1281 yılı Cumâdelâhire’sinin 7’sinde (M 1864) ilan edilen vilâyâtın teşkîlât-ı esâsiyesi
nizamnâmesine göre imparatorluğun idarî teş­kilâtı değiştirilmiş ve memâlik-i mahrûsa-i
şahânedeki kıtaat-ı mütead­dide ve livaların münasebetlerine göre devâir-i müteaddideye
taksim ile her daire vilâyet ismiyle yâd olunmuş, her daire; idâre-i merkeziyyenin bulunduğu
sancakla beraber livalara, livalar kazalara, kazalar nahiyelere, nahiyeler de köylere taksim edil-
miştir. Vilâyetleri valiler, sancakları mu­tasarrıflar, kazaları kaymakamlar idare edeceklerdir.
Bazı köylerin bir­leşmelerinden doğan nahiyeler de kazalara ilhak edilerek, idare olunacak­tır.
Her bir mahalle de bir karye (köy) hükmünde olacaktır68. Kasaba ve şehirlerde en az elli ev
bir mahalle itibar olunacak ve her bir mahalle de bir karye (köy) hükmünde olacaktır69.

ÜSKÜDAR MUTASARRIFLARI ve KAYMAKAMLARI


İçişleri Bakanlığı Arşivi’nden Üsküdar’da mutasarrıflık ve kayma­kamlık yapanların
vazifeye başlama ve ayrılma tarihlerini gösteren liste­sini çıkardık. Burada mutasarrıfların
hizmetleri Rumî-mali, kaymakamlarınki ise Miladî tarihlerle gösterilmiştir.

ÜSKÜDAR MUTASARRIFLARI
Adı-Soyadı İşe başlama tarihi İşten ayrılma tarihi
Fâik Bey 1 Ağustos 1325 7 Şubat 1327
Râfet Bey 7 Haziran 1327 16 Temmuz 1328
Sadreddin Bey 13 Ağustos 1328 12 Kânunusani 1328
Râfet Bey 14 Kânunusani 1328 19 Teşrinievvel 1329

66 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi. C. 1, s. 478.


67 Vilât-ı izam ve mutasarrifan-ı kiram ile kaymakamların ve mudillerin vazifelerini şâmil talimatnâme, s. 2. Birinci, ikinci ve üçüncü maddeler.
68 Düstûr, C. 1, s. 608.
69 Düstûr, C. 1, s. 825.

47
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Fâik Ali Bey 2 Kânunusani 1329 31 Kânunuevvel 1330


Kâni Bey 3 Kânunusani 1330 6 Şubat 1331
Celâl Bey 9 Ağustos 1332 13 Ağustos 1332 (azil)
Kadri Bey 13 Ağustos 1332 25 Kânunuevvel 1334
Mehmed Ali Bey 8 Nisan 1335 6 Şubat 1335
Nureddin Bey 22 Haziran 1335 13 Ağustos 1335
Zebur Bey 13 Ağustos 1335 15 Mart 1336
Fahreddin Bey 15 Mart 1336 25 Nisan 1336
Zebur Bey 22 Nisan 1336 19 Ağustos 1336
İhsan Adli Bey 21 Ağustos 1336 3 Ağustos 1337
Sâmi Fethi Bey 12 Ağustos 1337 Ayrılış yok.

ÜSKÜDAR KAYMAKAMLARI
Adı-Soyadı İşe başlama tarihi İşten ayrılma tarihi
Lütfü Aksoy 15.03.1934 22.08.1938
İhsan Ünal 26.08.1938 21.10.1943
Selim İmece 27.10.1943 8.08.1949
Rifat Erdal 11.08.1949 20.03.1950
Feyzi Hamurculu 20.03.1950 2.05.1951
Ahmed Tekelioğlu 26.05.1951 23.12.1952
Vefik Kitapçıgil 28.02.1953 1.03.1954
Cevdet Basım 3.03.1954 16.08.1954
Ahmed Balkan 31.08.1954 27.05.1955
Kenan Kızıltan 27.05.1955 21.11.1955
Cevat Çapanoğlu 30.11.1955 3.07.1956
Haldun Menteşeoğlu 25.07.1956 16.06.1959
Sadi Sevincan 20.06.1959 20.07.1960
Üsküdar Kaymakamı
Mustafa Arkun Lütfü Karayün 26.07.1960 12.12.1960
Hikmet Özgensoy 12.12.1960 27.04.1961
Münip Râif Güney 28.04.1961 2.10.1964
Hüseyin Aydemir 12.08.1964 21.09.1967
Sâim Tunçel 29.09.1967 18.06.1973
Mustafa Arkun 18.06.1973 -------------

48
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

ÜSKÜDAR MOLLALARI (KADILARI) ve NÂİBLERİ


Üsküdar, İstanbul’un üç beldesinden birisidir. İlk zamanlarda her belde bir molla (kadı)
tarafından idare ediliyordu. Evliya Çelebi, Üsküdar’ı yazarken şunları söylüyor:
“Şehir ahalisinin şeriat tarafından hâkimi 500 akça payesiyle mol­ladır ki, 100 adamıyla
hükümet eder. Cümle eyaleti köylerdir. 5 nâibi hü­kümet eder. Senede 40.000 hâsılatı vardır.
İçinde yeniçeri ocağından bir oda olup, çarşısı içinde, yeniçeriyle kulluk bekler70.”
Daha sonraki teşkilâtlar Üsküdar Anadolu Kadıaskerliği’ne bağlı bir nâiblik olmuştur.
Ben, İstanbul salnâmesinden H 1265 - M 1848 yılından, H 1294 - M 1877 yılına kadar
burada nâiblik yapanları topladım, veriyorum.

Sene71 Nâibin adı


1265 Emin Efendi
1268 Esad Efendi
1269 Hüseyin Efendi
1271 Tevfîk Efendi
1273 Faîk Efendi
1274 Ahmed Hilmi Efendi
1276 Necib Efendi
1277 Mahmud Bey
1279 Tahsin Bey
1280 Afif Bey
1281 Hüseyin Lebib Efendi
1286 Abdülkerim Davud Efendi
1290 Arapzâde torunu Necib Efendi
1291 Abdüllâtîf Efendi
1293 Konyalı Mesud Efendi
1295 Ahmed Arif Efendi

ÜSKÜDAR’IN SERT TAŞI - MEZAR TAŞI MADENİ


Evliya Çelebi, İstanbul’un içindeki ve dışındaki madenleri sayarken on birinci made-
nin İstanbul’un dağlarında bulunan bir çeşit küfeki taşını gösterir. Ve şunları söyler:
“Üsküdar’ın dağlarında bir çeşit küfeki zayağan taşı hâsıl olur. Azîm vezni üzere ayrı ayrı,
parça parça kopar bir acîb seng-i haradır (mermer gibi sert taş). Ekseriya mezaristanlar için
kullanılır.”

70 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. 1, s. 478.


71 Seneler Hicrî yılları gösterir. Atlayan seneler de aynı nâibin hizmetinin devamını belirtir.

49
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

1970 GENEL NÜFUS SAYIMINA GÖRE ÜSKÜDAR İLÇESİ NÜFUSU


Sıra no Mahalle adı Nüfusu
1. Rum Mehmed Paşa 1.893
2. Ahmed Çelebi 2.712
3. İmrahor, Salacak, Sinanpaşa 2.897
4. Gülfem Hatun 1.318
5. İnkılâp 2.277
6. Vâlide-i Atik 3.487
7. Kefçe Dede 3.020
8. Tavâşî Hasan Ağa 2.348
9. Tabaklar 2.171
10. Aşçıbaşı 1.177
11. Arakiyeci Hacı Cafer 2.272
12. Murad Reis 2.582
13. Barbaros 3.067
14. Arakiyeci Hacı Mehmed 1.655
15. Pazarbaşı 4.761
16. İcadiye 11.338
17. Hace Hesnâ Hatun 4.237
18. Selman Ağa 1.286
19. Kuzguncuk 5.747
20. Hayreddin Çavuş 1.062
21. Selami Ali 9.449
22. Ayazma 1.699
23. Solak Sinan 2.521
24. Toygar Hamza 2.923
25. Selimiye 7.562
26. İhsaniye 5.004
27. Tenbel Hacı Mehmed 895
Yekûn: 91.340

28. Beylerbeyi Mahallesi 2.764


29. Abdullahağa 1.700
30. Küplüce 2.074
31. Kuleli72 1.302
32. Güzeltepe 1.210
33. Havuzbaşı 2.498
34. Kandilli 1.332
35. Bahçelievler 3.734
36. Burhaniye 1.523
37. Vaniköy 573
38. Kirazlıtepe 1.215
Yekûn: 19.925

72 Kuleli ve Vaniköy’den ayrılmak suretiyle Emek Mahallesi kuruldu. Burhaniye Mahallesi’nden ayrılmak suretiyle de Emniyet Mahallesi kuruldu.

50
TA R İ H B O Y U N C A Ü S KÜ D A R

39. Altunizâde 2.227


40. Bulgurlu 1.947
41. Kısıklı 2.905
42. Ferah 1.345
43. Örnek 2.781
Yekûn: 11.205

44. Atatürk 6.576


45. Namık Kemal 6.861
46. İstiklal 4.495
47. İnkılâp 2.420
48. Çakmak 2.276
Bölge dışı 318
Yekûn: 22.946

KÖYLER

Sıra no Mahalle adı Nüfusu


1. Aşağı Dudullu Köyü 913
2. Yukarı Dudullu Köyü 981
3. Reşadiye Köyü 227
4. Sultan Çiftliği Köyü 535
5. Sarı Gazi Köyü 852
6. Çekme Köyü 381
7. Yenidoğan Köyü 164
8. Alemdar Köyü 674
Yekûn: 4.727
Belediye dâhili mahalleler nüfusu : 145.416 (Ümraniye dâhil)
Köyler nüfusu : 4.727
Müesseseler nüfusu : 11.493
Bölge dışı : 9.631
İlçenin nüfusu : 171.267
İlçenin belediye dâhili mahalleler nüfusu : 122.470
Ümraniye nüfusu : 22.946
Köyler nüfusu : 4.727
Müesseseler nüfusu : 11.493
Bölge dışı : 9.631

İlçenin genel nüfusu : 171.267

ÜSKÜDAR’DA BELDE - ŞEHİR İŞLERİ


Sayısını vermekte cidden acizlik çektiğimiz asırlardan beri Üsküdar, Asya’nın Avru-
pa’ya el uzattığı bir yere kurulmuş ve iki kıtayı birbirine bağlayan bir şehir olmuştur. Büyük
bir tarihî üne sahiptir. Üsküdar, be­ledi sahada rüştünü çoktan idrak etmiştir. Müstakil bir
belediyeye kavuş­ma çağını çoktan aşmıştır. Üsküdar bilhassa son yarım asır içinde çok ih­
mal edilmiştir. Gelirlerini daima dev İstanbul belediyesi yutmuştur. Üs­küdar müstakil bir

51
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

belediyeye kavuşmalı, kendi yağıyla kavrulmalı, tarihine lâyık bir şekilde imar edilmelidir.
Son senelerdeki belde faaliyetleri Üsküdarlıları çok ümitlendirmiştir. Geniş sınırlı Üskü-
dar ilçesi bir il merkezi olmalıdır. Üsküdar, eskiden bir mutasarrıflıktı. Mutasarrıflıklar
il olurken Üsküdar, bu mükteseb hakkından faydalanamamıştır. Belediye Şube Müdürü
Orhan Gündey’in vazifeye başlarken İstanbul Belediye Baş­kanlığı’na gönderdiği raporda
Üsküdar’ın ihtiyaçlarını yedi madde halinde şöyle dile getirmiştir:
1. İstanbul Boğazı’nda Haydarpaşa’dan başlayarak Küçüksu sahil­lerine kadar uza-
nan ilçenin deniz sınırı ile bunun arkasında Büyük ve Küçük Çamlıca tepeleri,
Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy ve Kandilli sırtları üzerinde beldenin şahâne
güzelliğine yakışır, ona canlılık verecek oteller, moteller, lokantalar, kahvehâneler,
gazinolar ve başka başka tu­ristik tesisler kurulması.
2. Asya’nın kapısı sayılan ve önce bir mutasarrıflık olan Üsküdar’ı kurtarmaya mec-
buruz. Planlara göre yeni yollar açmak, meydanlar yap­mak, suyu ve elektriği daha
bol ve daha temiz bir ilçe, kısa ifade ile ta­mamen medeni bir ilçeyi gerçekleştirmek
için Üsküdar’ı yeni beledi ihti­yaçlara cevap verebilecek bir hale getirmek lazımdır.
Esasen bir muta­sarrıflık olan Üsküdar’a hakkı verilmelidir. Birçok mutasarrıflıklar
vi­lâyete çevrilirken, Üsküdar’dan bu hak esirgenmiştir.
3. İlk planda Harem-Şemsipaşa sahil yolu gerçekleştirilmelidir.
4. Boğaz’ın Anadolu sahil yolu, trafik ağırlığını kaldırmadığından, genişletmek için
yeni kamulaştırmaların gerçekleştirilmesi büyük harca­maları gerektirdiğinden sa-
hil yoluna paralel ikinci bir yolun Bağlarbaşı, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy,
Vaniköy ve Kandilli sırtları üzerin­den henüz toprak değeri artmamış yerlerden
geçirilmek suretiyle yapıl­malıdır.
5. Çamlıca Safa Tepesi’nin bir an önce ele alınarak, turistlerin il­gilerine lâyık bir hale
getirilmesi için planlama yapılması gerekir.
6. Duvardibi-Haydarpaşa tren köprüsü arasındaki çok işlek yol, trafik sıkışıklığı mey-
dana getirdiğinden, bu yolun alt yanı boş alanlar ve belediyeye ait yerler olduğun-
dan kolaylıkla genişletilebilecek durumda­dır. Haydarpaşa Lisesi’nin önüne rastla-
yan bahçe, bu yola katılmak sure­tiyle yolun genişletilmesi sağlanabilir.
7. Nakkaştepe semtindeki 82.000 m2’lik, şimdi metruk durum­da bulunan Musevi
Maşatlığı planlama teşkilatında tensib olunacak bir şekilde değerlendirilebilir.
Burada şimdi sahipsiz mezar taşları 400 yıldan beri bu alanı işgal etmiş durum-
dadır. Yeni definler yapılmaktadır. Bu yer Tapu Sicil Muhâfızlığı’nda belediyenin
öz mülkü olarak kayıtlıdır. Bu yerin mezarlık halinden çıkartılması için yapılacak
ilanlar sonucunda varsa sahipleri çıkacak, mezarların başka yerlere nakledilmeleri
sağla­nacaktır. Böylece belediyenin milyonlar değerindeki arsasından faydalan­ması
mümkün olacaktır.
Planlamada gösterilen yerlerde parkların, çocuk bahçelerinin, lunaparkların kurulması
çok uygun olacaktır.
Üsküdar belediye şubesi Üsküdar Karacaahmed Mezarlık Müzesi’ni yapmayı, yaptır-
mayı da planının başına almıştır.

52
ÜSKÜDAR’DA
VAKIF ve MÜLHAK VAKIFLAR
(CAMİ, MESCİD, TÜRBE, TEKKE, MEZARLIK, EV, ÇEŞME, DÜKKÂN ve ARSALAR)
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

KANUNÎ ZAMANINDA ÜSKÜDAR VAKIFLARI1


İstanbul’da, Başbakanlık Arşivi’nde, 251 numarada kayıtlı bir İstanbul Vakıflar Defteri
vardır. Bu defter, H 953 - M 1546-47 yılında Kanunî adına İstanbul’daki vakıfları tespit
etmiştir. 809 sahifedir. Cani bir şebeke, im­paratorluğun tarihî evrakını kuru ot fiyatına
okkası 3 kuruş 10 paraya Bul­garlara satarken yakalattığım tarih arşivinin kılıç artıkla-
rı arasında ka­lan bu defteri, ilk defa ilim âlemine tanıtma hizmetini yapmıştır. Kütüp­
hânemde bulunan Hadîkatü’l-cevâmi’nin yaprakları arasına eklettiğim kâğıtlara bunları
da işlemiştim. Sonra, birçoklarının yaptıkları gibi bu hizmetimden hiç bahsedilmeden
neşredilmiştir. Bu defterin sonunda şun­lar yazılıdır:
‫أ‬
‫حرر هذا بمعرفتى وقوعه عقه الحقير المحتاج الى عناية الملك المستعان عبد الرحمن بن سيدى على الم�مور بتفتيش االوقاف الواقعة فى دار‬
‫السلطنة المحروسة‬
Defter, İstanbul’daki vakıfları teftişe memur Seyyidî Ali oğlu Abdurrahman’ın bilgisi
altında yazılmıştır. Bu defter, H 953 - M 1546-47 yı­lındaki Üsküdar’ın vakıflarını tespit
etmiştir. Bunların çoğu başka yer­lerdeki vakıf eserler için gelir olarak yapılmış vakıflardır.
Şunlardır:

1- Kasımoğlu Hacı Hamza Mescidi Vakfı


Bunun, H 915 - M 1509 tarihli vakfiyesi vardır. II. Bayezid devrinin­dir.
Bu caminin Üsküdar’da Kaymak Mustafa Camii’nin yerindeki cami ol­duğunu tahmin
ediyoruz. Vâkıfı H 905 tarihinde ölmüş, camiyi Kaymak Mus­tafa Paşa yenilemiştir. Üs-
küdar’da bir de Toygar Hamza Camii vardır. Bugün Üsküdar’da bu adı taşıyan bir cami ve
mescid yoktur. İstanbul’da Kocamustafapaşa’da Hacı Hamza adlı birisinin de bir camisi
vardır. Kendisi H 987 yılında ölmüştür. Belki bu hayırsever Üsküdar’da sonra başka bir ad
alan bir mescid yaptırmıştır.

2- Pîr Mehmed kızı Ayşe Vakfı


Bu, ölülerine cüz okutmak için yapılmış bir vakıftır. Vakfiye tarihi yoktur.

3- Hacı Sinan Vîranlı diye meşhur Hoca Sinan Vakfı


H 884 yılı Muharrem’i başlarında, Fatih zamanında Mustafa oğlu Mehmed tarafından
tescil edilmiş bir vakfiyesi vardır. Gelirler iki mescid için vakfedilmiştir. Bu mescidlerin
yerleri tespit edilemiyor.

4- Sadrazam Rum Mehmed Paşa’nın vakfı


Bu paşanın Üsküdar’daki imareti için yaptığı gelir vakfıdır. Üsküdar’­da cami, hamam,
medrese ve türbesi vardı. Bugün yalnız cami ve tür­besi kalmıştır.

5- Emin Nureddin’in yaptırdığı mescidinin ve mescidinin avlu­sundaki


muallimhâne ve sebil vakfı
II. Bayezid zamanında Hüseyin oğlu Mevlânâ Yusuf tarafından tan­zim edilmiş vakfi-
yesi vardır. Bunun Gebze’de bir hamamı vardır.
1 Hicrî 953 yılında.

55
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

6- Şah Hûban Vakfı


H 930 Muharrem’inin evvellerinde Mehmed oğlu Mevlânâ Kadri tarafın­dan tanzim
ve tescil edilmiş vakfiyesi vardır. Bu bir para vakfıdır.

7- Küçük Davud Paşa diye meşhur olan Abdülhay oğlu Davud


Pa­şa’nın Üsküdar’da yaptırdığı mescidinde rûhîçün cüz okuma vakfı
Kara Nişancı diye de meşhur olan Davud Paşa’nın, Üsküdar’da Mimar Sinan Çarşısı
yanında Ayasofya Camii de denilen bir camisi vardır2.

8- Hacı Hasanzâde Mustafa’nın vakfı


H 961 yılı Safer’inin evvellerinde Ali Müeyyed oğlu Mevlânâ Ali tara­fından tanzim ve
tescil edilmiş vakfiyesi vardır. Para vakfetmiştir.

9- Ali kızı Hafza Hatun Vakfı


H 903 Muharrem’inin sonlarında Mevlânâ Yarhisarizâde’nin tescil ettiği vakfiyesi var-
dır. Bu bir ev vakfıdır.

10- Abdürrahman kızı Gülfem Hatun Vakfı


H 949 yılı Zilhicce’sinde, Ebüssuûd Efendi tarafından yapılmış vak­fiyesi vardır3.

11- Abdülmuîn oğlu Süleyman Ağa Vakfı


H 948 Receb’i evvellerinde Kassam Lütfü tarafından tescil edilmiş vak­fiyesi vardır.
Üsküdar’dan, İstanbul’da Eski Saray yanındaki mektebine gelir vakfetmiştir.
Ekrem Hakkı Ayverdi’nin Üsküdar’da Fatih devrine ait olduklarını gösterdiği eserler-
den birçoğu bu defterde olmadığına göre, teşhiste isa­bet edilmediği anlaşılıyor.

ÜSKÜDAR’DA VAKIF, MÜLHAK VAKIF, CAMİ, MESCİD, TÜRBE,


MEZARLIK, EV, DÜKKÂN ve ARSA
İstanbul’da Vakıflar Başmüdürlüğü’nden, Üsküdar ilçesi sınırları içerisinde bulunan
vakıf, mülhak vakıf, cami, mescid, türbe, mezarlık, ev, dükkân ve arsaların bir listesini
aldık. Buraya aynen koyuyoruz.

2 Kitabımızın “Davud Paşa Camii” başlığına bakılsın.


3 Kitabımızda “Gülfem Camii” başlığına bakılsın.

56
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

ÜSKÜDAR’DA MEVCUT CAMİ, TÜRBE ve MESCİDLER

VAKFI CİNSİ İLÇESİ MAHALLESİ SOKAĞI PAFTA ADA PARSEL YÜZÖLÇÜMÜ

Hayreddin
1 Şeyh Osman Kârgir Tekke Üsküdar Beygirciler 32 256 5 362.20
Çavuş
Ahşap ev ve Hâfız
2 Şeyh Salih Üsküdar İhsaniye 11 350 9 208.47
türbe Mehmed
Gündoğumu
3 İskender Baba Bahçeli tekke Üsküdar Kefçe Dede Cad. ve 27 405 1 374.00
Dönmedolap
Cami ve Tekke
4 Şeyh Selami Ali arsası ve kuru Üsküdar Kısıklı Selami Tekkesi 156 787 2 908.00
çeşme
Fatih Sultan
5 Cami Üsküdar Salacak Salacak Arkası 20 353 24 130.85
Mehmed
6 Nasûhî Cami Üsküdar Salacak Doğancılar Cad. 15 364 12 180.17
Hacı Mahmud ve
7 Tabaklar Camii Üsküdar Tabaklar Tabaklar Camii 37 1121 16 266.52
Hacı Ferhad
8 Mehmed Ağa Cami Üsküdar Aşçıbaşı İcadiye Cad. 34 281 29 143.79
Cami, meşruta,
9 Arslan Ağa Üsküdar Selman Ağa Selman Ağa 101 507 26 2245.99
ahşap ev
Selman Ağa
10 Selman Ağa Üsküdar Selman Ağa Selman Ağa 101 510 2 568.30
Camii
11 Mustafa Baba Türbe Üsküdar Vâlide-i Atik Bağlarbaşı 40 232 10 10.00
12 Abacı Dede Türbe Üsküdar Vâlide-i Atik Abacı Dede 40 232 33 18.00
13 Evliya Hoca Salih Mescid Üsküdar Vâlide-i Atik Çavuş Deresi 40 235 22 672.93
Laleli Sultan Ressam Ali Rıza
14 Cami Üsküdar Ayazma 21 356 2 2898.85
Mustafa Bey
Hayreddin
15 Saçlı Halil Türbe Üsküdar Sansar 32 255 3 011.82
Çavuş
Hayreddin Büyük Selim
16 Şeyh Nuri Türbe Üsküdar 32 256 37 26.60
Çavuş Paşa Cad.
Ayim Sabah
Hayreddin
17 Kurban Nasuh Cami, Tekke Üsküdar Büyük Selim 32 256 38 193.80
Çavuş
Paşa Cad.
18 Toygar Hamza Cami Üsküdar Toygar Hamza Selami 53 438 1 202.66
Ahşap ev ve
Hâkimiyet-i
19 Kara Davud Paşa bahçeyi havi Üsküdar İnkılâp 31 239 4 1093.92
Milliye
kârgir cami
Ahşap odaları,
Bulgurlu Hayreddin
20 müstemil Üsküdar Tavukçu Bakkal 32 253 11 236.15
Mehmed Çavuş
bahçeli cami
Hazinedar Cevri Arakiyeci Hacı
21 Cami Üsküdar Toptaşı Cad. 51 204 40 792.00
Usta Cafer
Esbak Hünkâr Bahçeli, kârgir,
22 emini Mehmed cami ve ahşap Üsküdar Abdullah Ağa Mescit 123 685 6 500.00
Emin Efendi ev
Şeyhülislâm Beylerbeyi
23 Üryanizâde Esad Bahçeli ahşap ev Üsküdar Abdullah Ağa Taşocağı, 122 689 4 450.00
Efendi Kuzguncuk yolu
Cami ve
Çakırcı Hasan
24 avlusunda türbe Üsküdar Ahmet Çelebi Doğancılar Cad. _____ 399 1 1700.66
Paşa
ve kabristan

57
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Serbostan Ahşap cami Abdullah Ağa


25 Üsküdar Abdullah Ağa 124 702 1 987.66
Abdullah Ağa ve ev Cad.
Altunizâde İsmail
26 Cami Üsküdar Altunizâde Küçük Çamlıca 28 10 1 1320.00
Zühdü
Dârüssaâde
27 Mescid Üsküdar Altunizâde Fâik Bey 168 1314 66 110.00
Ağası
Hacı Hüseyin İraniler Camii ve Seyyid Ahmed
28 Üsküdar Altunizâde 203 1129 7 6600.00
Ağa gasilhânesi Deresi
Bahçeli kârgir
Sultan Hamid-i Çamlıca yolu,
29 cami ve Üsküdar Beylerbeyi 125 766 4 3643.90
Evvel Yalı boyu
müştemilatı
Şeyhülislâm
Esbak Bodrumî Müştemilat,
30 Üsküdar Bulgurlu Bodrumî Camii 70 81 5 795.00
Ömer Lütfi cami
Efendi
Cami ve
31 Bayram Paşa Üsküdar Bulgurlu Bulgurlu Cad. 77 472 31 440.00
mezarlık
D. Hacı
Hüdâî Aziz Çilehâne, Mehmed ve
32 Üsküdar Bulgurlu 77 477 1 9840.00
Mahmud Efendi mescid Çilehâne ve
Tuzak
Hüdâî Aziz
33 Cami Üsküdar Bulgurlu Alemdağ Cad. 84 95 1 319.00
Mahmud Efendi
Abdullah Ağa
34 Vakıflar İdaresi Cami Üsküdar Bulgurlu 219 736 28 600.00
Cad.
Görgeç ve
35 Ömer Efendi Cami Üsküdar Bulgurlu 145 814 1 225.40
Kaynana
36 Hamdullah Paşa Cami Üsküdar Çengelköy Çınarlı Camii 146 820 1 107.96
Çengelköy,
37 Kerime Hatun Cami Üsküdar Çengelköy 143 826 1 670.00
Mezarlık
Kaymak Mustafa
38 Cami Üsküdar Çengelköy Kuleli Cad. 147 842 1 2006.00
Paşa
Tavâşî Hasan
39 Tavâşî Hasan Ağa Cami Üsküdar İcadiye Cad. 30 273 32 137.35
Ağa
El-Hâcc Hüseyin Ahşap ev, tekke
40 Üsküdar Küplüce Tekke 130 251 37 460.00
Hıfzı arsası ve türbe
İstanbul Vakıflar
41 Kârgir cami Üsküdar Küplüce Şemsi Bey 130 251 44 1870.00
Başmüdürlüğü
İstanbul Vakıflar
42 Cami Üsküdar Selami Ali Bülbüldere 68 1132 1 746.00
Başmüdürlüğü
43 Solak Sinan Cami Üsküdar Selami Ali Hatimi 64 252 245 210.00
44 Sultan Osman Cami Üsküdar İhsaniye Çatmacılar 12 352 10 868.55
Sultan Mahüman
45 Kârgir cami Üsküdar Kandilli Kandilli İskele 173 931 15 392.16
Evvel
Gülnuş Vâlide Kârgir cami ve Hâkimiyet-i
46 Üsküdar Gülfem Hatun 29 433 1 6581.03
Sultan müştemilatı Milliye
Üsküdar
Ahşap cami
47 Gülfem Hatun Üsküdar Gülfem Hatun Mahkeme 29 435 1 845.96
ve ev
Arkası
Aziz Mahmud
48 Cennet Efendi Türbe Üsküdar Gülfem Hatun 29 436 23 98.46
Efendi
Mezarlık, ahşap
49 Halil Paşa ev ve kârgir Üsküdar Gülfem Hatun Açık Türbe 29 441 21 967.90
türbe

58
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Kârgir cami ve
50 Ahmet Çelebi Üsküdar Gülfem Hatun Açık Türbe 29 441 35 211.30
türbe
Hüdâî Aziz Aziz Mahmud
51 Cami Üsküdar Gülfem Hatun 29 443 24 8866.55
Mahmud Efendi Efendi
Sultan Selim-i Şair Nesimi,
52 Cami Üsküdar Selimiye 1 288 1 2383.60
Salis Tıbbiye Cad.
Cami ve kârgir Hace Hesnâ
53 Abdülbaki Efendi Üsküdar Servilik 103 519 3 648.03
ev Hatun
Hace Hesnâ Hace Hesnâ
54 Kârgir cami Üsküdar Cami 104 522 9 106.67
Hatun Hatun
Mihrimah Vâlide Bahçeli kârgir Hace Hesnâ
55 Üsküdar İskele Meydanı ____ 526 2 1876.00
Sultan medrese Hatun
Mihrimah Vâlide Hace Hesnâ Hâkimiyet-i
56 Kârgir cami Üsküdar ____ 526 3 3622.02
Sultan Hatun Milliye
Defterdar Tâhir Selimiye İskele
57 Kârgir cami Üsküdar Selimiye 6 303 5 880.80
Efendi Cad.
Sultan Selim-i Çeşmeli Kebir
58 Cami Üsküdar Selimiye 3 322 1 7564.07
Salis Kışla Cad.
59 Fenâî Ali Efendi Cami Üsküdar Murad Reis Bozbey Reis 66 175 50 770.32
Çinili Mescid ve
60 Murad Reis Kârgir mescid Üsküdar Murad Reis 66 178 10 364.16
Tahtırevancı
Kösem Vâlide Çinili Mescid ve
61 Cami Üsküdar Murad Reis 66 179 1 2166.25
Sultan Çavuşoğlu Cad.
Mescid ve
62 Pazar Başı Üsküdar Pazar Başı Kabzımal 42 480 9 614.72
bahçesi
Ma. Müştemilat
63 Cevher Ağa Üsküdar Atatürk Altındağ Cad. 9 509 29 975.63
cami
Şemsi Ahmed Rum Mehmed
64 Cami Üsküdar Şemsi Paşa Cad. 62 431 3 1619.91
Paşa Paşa
Rum Mehmed
65 Hüsrev Ağa Cami Üsküdar Kavak İskelesi 62 431 16 605.37
Paşa
Esce Aba ve
66 Ahmed Ağa Cami Üsküdar Kefçe Dede 26 403 27 2278.75
Gündoğumu
Malatyalı İsmail
67 Kârgir cami Üsküdar Kefçe Dede Dönmedolap 28 408 21 ____
Ağa
68 Süleyman Paşa Cami Üsküdar Kefçe Dede Halk Cad. 26 403 81 786.70
Vakıflar
69 Cami Üsküdar İstiklal Işık 16 407 2 450.00
Başmüdürlüğü
Arakiyeci Hacı Arakiyeci Hacı
70 Cami Üsküdar Divitçiler Cad. 45 213 24 395.12
Hâfız Hâfız
Atik Vâlide
71 Cami Üsküdar Vâlide-i Atik Vâlide Kazas 39 228 1 7519.32
Sultan
72 Hace Ayşe Sultan Cami Üsküdar Salacak Doğancılar Cad. 17 356 1 255.82
Hamza Fakîh ve Aziz Mahmud
73 Cami Üsküdar Ahmet Çelebi 23 388 11 1383.60
Kaymak Mustafa Efendi
Sultan
Mahmud-u
74 Cami Üsküdar Kısıklı Çamlıca Cad. 157 762 2 767.00
Sani ve Tavâşî
Abdullah
75 Serçe Hatun Türbe Üsküdar Solak Sinan Tophânelioğlu 41 459 2 164.10
76 Solak Sinan Cami Üsküdar Solak Sinan Selamsız Cad. 41 455 1 580.00
Vâlide Sultan ve Gündoğumu
77 Türbe Üsküdar Aşçıbaşı 33 279 3 369.00
Hayreddin Cad.

59
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Muhasabeci Abdi
78 Harap mescid Üsküdar Selman Ağa Şeyh Camii 101 504 39 176.15
Efendi
Mehmed Said Hace Hesnâ Servilik ve
79 Cami ve meşruta Üsküdar 103 517 2 736.44
Efendi Hatun Kirişçi
Rum Mehmed Rum Mehmed
80 Cami Üsküdar Parlak 61 429 5 2365.06
Paşa Paşa
MÜLHAK CAMİLER ve TÜRBELER
Silâhdar Hace Hesnâ
1 Cami Üsküdar Paşa Limanı 107 1310 76 964.00
Abdullah Ağa Hatun
İvaz Fakîh
2 İvaz Fakîh Üsküdar Kısıklı Büyük Çamlıca 155 803 3 13.00
Türbesi
Mehmed Vânî Bahçeli ahşap ev
3 Üsküdar Vaniköy Vaniköy Cad. 179 927 27 1470.00
Efendi ve cami
Rodoslu Ahmed
Altında iki
Ağa ve oğlu Duvardibi ve
4 dükkânı Üsküdar Aşçıbaşı 33 286 2 143.00
Ahmed Fethi Dündoğumu
bulunan cami
Paşa

51 YIL ÖNCE ÜSKÜDAR MAHALLELERİYLE BULGURLU ve


ÜMRANİYE KÖYLERİNDEKİ GAYR-İ MENKUL VAKIFLAR
3 Mart 1924’te hilafet ilga edilmiş, bir gün sonra Halife Abdülmecid ve Osmanlı ha-
nedanı İstanbul’dan ve yurttan çıkarılmışlardır. İstanbul’­da yine rejim hâkimiyeti kurul-
duktan üç ay kadar sonra Üsküdar’daki Ümraniye ve Bulgurlu köylerindeki bütün gayr-i
menkul mazbut ve mül­hak vakıflar tespit edilmiştir. Tarihin karanlıklarına ışık tutacak ve
Va­kıflar Genel Müdürlüğü’nü aydınlatacak olan bir arşiv vesikası inceledik. Bu vesikada,
Üsküdar’daki mâmur, gayr-i mâmur, arsa, vakfedenleri bili­nen ve bilinmeyen gayr-i men-
kul vakıflar Üsküdar’dakiler mahallelere, Ümraniye ve Bulgurlu’dakiler köylere göre tespit
edilmiştir. Vesikanın ilk sahifesi kaybolmuştur. Bu sahifedeki vakıflar hakkında sonuna
bir tahmin notu koyduk. Bu vesikayı kitabımıza konulmak üzere kıymetli araştırıcı ve
tarihçi Şinâsi Akbatu kopya etmiştir. Vesikayı aynen veri­yoruz:

Üsküdar’da eski bir mahalle

60
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Kaptan Paşa Mahallesi


Sâime Hatun Mektebi: Aziz Mahmud Efendi Caddesi’nde. Arsa. Mülhak Evkâf.
Kabristan: Kaptan Paşa Sokağı’nda.
İmam Meşrutahânesi: Abdi Efendi Sokağı’nda. Mâmur. Mülhak Evkâf.
Müezzin Meşrutahânesi: Abdi Efendi Sokağı’nda. Mâmur. Mülhak Evkâf.
Fetva Emini Meşrutahânesi: Aziz Mahmut Efendi Sokağı’nda. Arsa. Mülhak.

Ayazma Mahallesi
Ayazma Camii Şerifi: Mumhâne Sokağı’nda. Mâmur. Evkâf-ı mazbutadan.
Ayazma Mektebi: Mumhâne Sokağı’nda. İmar edilmektedir. Mazbuta Evkâf.
Ayşe Sultan Türbesi: Ayazma İskele Caddesi’nde. Kabristan. Mazbuta.
Dârülhadis Medresesi: Ayazma İskelesi Caddesi’nde. İdaresi mazbuta. Evkâf-ı mül-
hakadan. Arsa.
Ayazma Camii Su Haznesi: Mumhâne Sokağı’nda. Mâmur. Mazbuta Evkâf.
Sultan Mustafa Çeşmesi: Ayazma İskelesi Sokağı. Mâmur. Evkâf-ı mazbuta.
Helâ: Ayazma Caddesi’nde. Evkâf-ı mazbuta. Mağsub.
Ayazma İmam-ı Evveli Meşrutası: Enfiyahâne Sokağı’nda. Mazbuta. Mâmur.
Ayazma İmam-ı Sani Meşrutası: Enfiyehâne Sokağı’nda. Mazbuta. Mâmur.
Ayazma Hatibi Meşrutası: Mumhâne Sokağı’nda. Mazbuta Evkâf. Mâmur.
Sultan Mahmud Çeşmesi: Mumhâne Sokağı. Mazbuta Evkâf. Muattal.
Tulumba: Mumhâne Sokağı’nda. Mâmur. Meçhul4.
Tulumba: Tulumba Sokağı’nda. Mâmur. Meçhul.
Su Terazisi: Tulumba Sokağı’nda. Mazbuta. Mâmur.
Sultan Mustafa Çeşmesi: Ayazma Camii Sokağı’nda. Mâmur. Mazbuta Evkâf.
Ayşe Sultan Çeşmesi: Ayazma-Mumhâne Sokağı’nda. Mazbu­ta. Suyu akmıyor.

Kara Davud Paşa Mahallesi


Kara Davud Paşa Camii: Karacaahmed Caddesi. Mazbuta Evkâf. Muhtac-ı tamir.
Deveci Oğlu Çeşmesi: Karacaahmed Caddesi. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Kuyu: Karacaahmed Caddesi. Meçhul. Arsa.

Kara Davud Paşa Mahallesi


İnas Mektebi: Aziz Mahmud Efendi Caddesi. Arsa. Evkâf-ı mülhekadan.
Kabristan: Karacaahmed Caddesi’nde.
Kara Davud Paşa Camii İmamına Meşrutahâne: Büyük Ha­mam-Boyacı Sokağı.
Muhtac-ı tamir. Mazbut Evkâftan.
Dükkân: Karacaahmed Caddesi. Meçhul.

4 Vakfedenleri bilinmeyenler, böyle “meçhul” şekilde yazılmıştır.

61
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Salacak Mahallesi
Fatih Camii: Mâmur. Evkâf-ı mazbutadan.
Salacak Dergâhı: Arka Sokak Caddesi’nde. Muhtac-ı tamir. Mülhaka Evkâftan.
Fatih Çeşmesi: İskele Caddesi. Muhtac-ı tamir. Mazbutadan.
Fatih Çeşmesi: Salacak İskelesi. Mâmur. Mazbutadan.
Safiye Sultan Çeşmesi: Salacak İskelesi. Muhtac-ı tamir. Maz­butadan.
Akif Efendi Mescidi: Muhtac-ı tamir. Mülhakadan.

Mirahur Mahallesi
Mirahur Camii: Mirahur. Doğancılar Caddesi. Muhtac-ı tamir. Mazbutadan.
Namazgâh: Mirahur. Doğancılar Caddesi. Arsa. Meçhul.
Rüstem Paşa Mektebi: Doğancılar Caddesi. Muhtac-ı tamir. Mazbuta Evkâf.
Hacı Ahmed Paşa Türbesi: Doğancılar Caddesi. Mâmur. Mül­hakadan.
Safvetî Dergâhı: Uzun Yol. Muhtac-ı tamir. Mülhaka Evkâf.
Mirahur Çeşmesi: Doğancılar. Mâmur. Mazbuta Evkâf.
Tulumba: Doğancılar. Mâmur. Meçhul.
Ahmed Paşa Kuyusu: Mirahur. Doğancılar. Mâmur. Evkâf-ı mülhakadan.
Su Terazisi: Mirahur. Uzun yol. Mâmur. Meçhul Evkâftan.

Gerede Mahallesi
Gerede Mescidi: Uncular Sokağı. Muhtac-ı tamir. Mazbuta Evkâf.
Yeni Cami: Karacaahmed Caddesi. Mâmur. Evkâf-ı mazbu­tadan.
Gülnûş Vâlide Sultan Mektebi: Balaban İskelesi. Mâmur. Maz­buta.
İmam Çeşmesi: Taşçılar Sokağı. Mâmur. Mazbuta Evkâftan.
Vâlide Sultan Çeşmesi: Bit Pazarı Caddesi, Mâmur. Mazbuta Evkâf.
Vâlide Sultan Sebili: Karacaahmed Caddesi. Mâmur. Mazbuta Evkâf.
Vâlide Sultan Türbesi: Karacaahmed Caddesi. Mâmur. Maz­buta Evkâf.
Vâlide Sultan Muvakkithânesi: Karacaahmed Caddesi. Mâmur. Mazbuta Evkâf.
İmam-ı Evvel Meşrutahânesi: İmam Çeşmesi Sokağı. Arsa. Mazbuta.
İmam-ı Sani Meşrutahânesi: Taşçılar Sokağı. Arsa. Mazbuta.
Hatib Meşrutahânesi: Taşçılar Sokağı. Arsa. Mazbuta Evkâf.
Gerede Mektebi: Uncular Sokağı. Arsa. Mazbuta Evkâftan.

Toygar Hamza Mahallesi


Toygar Hamza Camii: Toygar Hamza Sokağı. Mâmur. Mülha­ka Evkâftan.
Mehmed Ağa Mektebi: Toygar Hamza Sokağı. Arsa. Mazbuta.
Halil Efendi Çeşmesi: Toygar Hamza Sokağı. Mâmur. Mülha­ka Evkâf.
Hacı Halil Efendi Çeşmesi: Toygar Hamza Sokağı. Muhtac-ı tamir. Mazbuta Evkâf.

62
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Tenbel Hacı Mehmed Mahallesi


Kara Kadı Mescidi: Selami Ali Efendi Caddesi. Muhtac-ı ta­mir. Mülhakadan.
Kara Kadı Mektebi: Selami Ali Efendi Caddesi. Muhtac-ı ta­mir. Mazbutadan.
Tenbel Hacı Mehmed Mescidi: Selami Ali Efendi Caddesi, Ar­sa. Mazbutadan.
Selim Baba Tekkesi: Tekke Sokağı. Mâmur Mülhakadan.
Abdullah Efendi Tekkesi: Sarmaşık Sokak. Arsa. Mülhakadan.
Abdullah Efendi Tekkesi: Tekke Sokağı. Arsa. Meçhul Evkâf­tan5.
Selim Ağa Mektebi: Selami Ali Efendi Caddesi. Mâmur. Mül­haka Evkâf.
Selim Ağa Kütübhânesi: Selami Ali Efendi Caddesi. Mâmur. Mülhakadan.
İbrahim Paşa Çeşmesi: Selami Ali Efendi Caddesi. Muattal. Mazbuta.
İbrahim Paşa Çeşmesi: Atlamataşı. Yola alınmıştır. Mazbuta.
İbrahim Paşa Su Terazisi: Selami Ali Efendi Caddesi. Harap ve Muattal. Mazbuta.

Ahmed Çelebi Mahallesi


Ahmed Çelebi Mescidi: Açıktürbe Sokağı. Mâmur. Mazbuta Evkâf.
Hazreti Hüdâî Dergâhı: Açıktürbe Sokağı. Mâmur. İdaresi mazbut.
Halil Paşa Türbesi: Yeniçeşme Yokuşu. Harap. Mülhakadan.
Halil Paşa Medresesi: Yeniçeşme Yokuşu. Arsa. Mülhaka Evkâf.
Medrese Arsası: Açıktürbe Sokağı. Mülhakadan. (Minkarîzâde Medresesi olsa gerek.)
İbrahim Paşa Çeşmesi: Aziz Mahmud Efendi Sokağı. Mazbu­tadan. Harap ve muattal.
Ahmed Çelebi Çeşmesi: Uzunyol. Mazbutadan. Mehkud.
Hüdâî Çeşmesi: Açıktürbe Sokağı. İdaresi mazbuta. Suyu akmamaktadır.
Mütevelli Meşrutahânesi: Açıktürbe Sokağı. Mülhakadan. Harap.
Hüdâî Efendi Meşrutahânesi: Hüdâî Dergâhı. İdaresi mazbut. Mâmur.
Hüdâî Müezzinine Meşrutahâne: Hüdâî Dergâhı. İdaresi maz­but. Arsa.
Meşihata Meşruta Selâmlık: Hüdâî Dergâhı. Mazbut. Mâmur.
Meşihata Meşruta Haremlik: Hüdâî Dergâhı. Mazbut. Arsa.
Halil Paşa Sebili: Yeniçeşme Yokuşu. Mülhakadan. Harap ve muattal.
Halil Paşa Çeşmesi: Açıktürbe Sokağı. Mülhak. Muattal.

Selman Ağa Mahallesi


Selman Ağa Mescidi: Karacaahmed Caddesi. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Şeyh Camii ve Devâtî Zaviyesi: Bülbülderesi. Mülhakadan. Mâmur.
Serçe Hatun Mescidi: Bülbülderesi. Mülhakadan. Mâmur.
Abdullah Efendi Mescidi: Şeyh Camii Sokağı. Mülhakadan. Mâmur.
Fettah Efendi Mektebi: Bülbülderesi Caddesi. Mülhakadan. Arsa.
Nevfidan Hatun Mektebi: Bülbülderesi Caddesi. Mülhakadan. Mâmur.

5 Bu tekke iki ayrı şekilde yazılmıştır.

63
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Tophânelioğlu Çeşmesi: Bülbülderesi Caddesi. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.


İbrahim Paşa Çeşmesi: Şeyh Camii. Mazbutadan. Harap ve Muattal.
Ümmühânî Hâtûn Çeşmesi: Şeyh Camii. Mülhakadan. Mâmur.
Çeşme: Karacaahmet Caddesi. Meçhul. Mâmur.
İbrahim Paşa Çeşmesi: Karacaahmed Caddesi. Mazbuta. Yola alınmıştır.
Horhor Çeşmesi: Karacaahmed Caddesi. Mazbuta. Yola alın­mıştır.
Mustafa Paşa Çeşmesi: Karacaahmed Caddesi. Mazbuta. Yola alınmıştır.
Halim Gülüm Dergâhı: Karacaahmed Caddesi. Mazbuta. Muhtac-ı tamir.
Halim Gülüm Dergâhı Şeyhlerine Meşrutahâne: Karacaahmed Caddesi. Mazbuta.
Mâmur.
Mihrimah Mektebi Muallimi Meşrutası: Mahkeme Arkası So­kağı. Mazbuta. Mâmur.
Şeyh Camii Zaviyesi Meşihatine Meşrutahâne: Meçhul. Arsa. Şeyh Camii Caddesi.
Çeşme: Bülbülderesi Caddesi. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.

Gülfem Hatun Mahallesi


Gülfem Hatun Camii: Karacaahmed Caddesi. Mazbuta. Mâmur.
Gülfem Hatun Mektebi: Karacaahmed Caddesi. Muhtac-ı ta­mir.
Hazret-i Hüdâî Mektebi: Mekteb Sokağı. Mazbut. Arsa.
Sultan Mustafa Çeşmesi: Aziz Mahmud Efendi Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Cennet Efendi Türbesi: Aziz Mahmud Efendi Sokağı. İdaresi Mazbuta. Mâmur.
Hüdâî Çeşmesi: Aziz Mahmud Efendi Sokağı. İdaresi Mazbuta. Mâmur.
İbrahim Paşa Çeşmesi: Aziz Mahmud Efendi Sokağı. Evkâf-ı Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Çeşme: Karacaahmed Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Hüdâî Camii Müezzin Meşrutası: Hazret-i Hüdâî Sokağı. İda­resi Mazbut. Mâmur.

Evliya Hoca Mahallesi


Evliya Hoca Mescidi: Evliya Hoca Caddesi. Evkâf-ı mazbutadan. Mâmur.
Kassam Efendi Maslağı: Evliya Hoca Caddesi. Meçhul. Harap.
Kassam Efendi Çeşmesi: Evliya Hoca Caddesi. Meçhul. Suyu akmıyor.

Hâcce Hesnâ Hatun Mahallesi


Abdülbâki Efendi Camii: Servilik Caddesi. Mülhakadan. Mâmur.
Abdürrahman Ağa Camii: Paşa Limanı Caddesi. Mülhakadan.
Muhtac-ı tamir ve Yarımca Baba Zaviyesi.
İskele Camii: İskelebaşı Caddesi. Mazbutadan. Mâmur. Mih­rimah Sultan Camii
Said Efendi Camii: Sultantepesi. Mazbutadan. Mâmur.
Osman Dede Mescidi: Osman Dede Sokağı. Mülhakadan. Mağsûb.
Feyziyye Mescidi: Bülbülderesi Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Hâcce Hesnâ Hatun Camii: Sultantepesi Caddesi. Mülhaka­dan. Mâmur.

64
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Mumcuzâde Mektebi: Sultantepesi Caddesi. Mülhakadan. Arsa.


Feyziyye Mektebi: Bülbülderesi Caddesi. Mâmur.
(Mülhakası, Mazbutası yazılmamıştır).
Mihrimah Sultan Mektebi: Büyük Yokuş. Mazbutadan. Mâmur.
Mihrimah Sultan Medresesi: İskelebaşı Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Özbekler Tekkesi: Sultantepesi. Mazbutadan. Mâmur.
Asâdâr Baba Türbesi: Bülbülderesi Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Ali Rıza Efendi Türbesi: Sultantepesi Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Namazgâh: Sultantepesi Caddesi. Mazbut. Mâmur.
Börekçi Baba Türbesi: Bülbülderesi Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Mihrimah İmareti: Paşa Limanı Caddesi. Mazbatadan. Harap.
Özbekler Bahçesi: Sultantepesi Caddesi. Mazbutadan. Bahçe.
İmam Meşrutahânesi: Sultantepesi Caddesi. Mülhakadan. Arsa.
Müezzin ve Kayyum Meşrutahânesi: Sultantepesi Caddesi. Mazbuta. Muhtac-ı tamir.
Mirzazâde Camii Müezzini Meşrutahânesi: Sultantepesi Cad­ desi. Mazbuta.
Muhtac-ı tamir.
Mirzazâde Camii İmam ve Hatib Meşrutahânesi: Sultantepesi Caddesi. Mazbuta.
Muhtac-ı tamir.
Mütevelli Meşrutahânesi: Sultantepesi Caddesi. Mazbuta. Ar­sa.
Yarımca Baba Meşihatine Meşruta: Paşa Limanı Caddesi. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Özbekler Meşihatı Meşrutası: Sultantepesi. Mazbutadan. Mâmur.
Paşa Limanı Çeşmesi: Paşa Limanı Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Taşlı Çeşme: Bülbülderesi. Mazbut. Yola alınmıştır.
Hatice Sultan Çeşmesi: Bülbülderesi. Mazbuta. Mâmur.
Kethüda Çeşmesi: Bülbülderesi. Mazbuta. Harap.
Tophâneli Zâdeler Çeşmesi: Medrese Arkası Sokağı. Mülhaka­dan. Harap.
İsmet Bey Çeşmesi: Kuzguncuk Kayık İskelesi. Meçhul. Suyu akmıyor.
Arslan Ağa Çeşmesi: Sultantepesi. Mülhakadan. Mâmur.
Mihrimah Sultan Çeşmesi: Mahkeme Arkası. Mazbutadan. Mâmur.
Mihrimah Sultan Çeşmesi: İskele Başı Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Namazgâh Çeşmesi: Sultantepesi. Mazbut. Suyu akmıyor.
Su Haznesi: Kuzguncuk Caddesi. Mazbut. Mâmur.
Su Terazisi: Sultantepesi. Meçhul. Münhedim (Yıkılmış).
Su Terazisi: Sultantepesi. Mülhakadan. Mehkud (Yok).

Solak Sinan Mahallesi


Solak Sinan Camii: Selami Ali Efendi Sokağı. Mazbuta. Mâmur.
Solak Sinan Mektebi: Tophânelioğlu. Mazbuta. Muhtac-ı ta­mir.

65
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Hacı Halil Efendi Çeşmesi: Selami Ali Efendi. Mazbuta. Muat­tal.


Kuyu: Camii Şerif Sokağı. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Selami Ali Efendi. Meçhul. Mâmur.
Fatma Hatun Camii: Tekkekapısı. Mazbutadan Mâmur.
Hammal Mehmed Ağa Mescidi: Odalariçi. Mazbutadan. Mâmur.
Feyzullah Efendi Dergâhı: Tekkekapısı. Mülhükadan. Muhtac-ı tamir.
Feyzullah Efendi Kabristanı: Tekke Sokağı. Mülhakadan. Ar­sa halindedir.

Kefçe Dede Mahallesi


Kefçe Dede Camii: Ahmediye. Mazbuta. Mâmur.
Hoca Abdi Mescidi: Yeniçeşme. Mazbuta. Muhtac-ı tamir.
Kızlarağası Camii: Toptaşı. Meçhul. Arsa.
İskender Efendi Dergâhı: Ağa Hamamı. Mülhakadan. Mâmur.
Salı Tekkesi: Ahmediye. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Feyzullah Efendi Tekkesi: Ahmediye. Mülhakadan. Arsa.
Nurullah Efendi Tekkesi: Tabutçular. Mülhakadan. Mâmur.
Hallaç Baba Tekkesi: Tabutçular. Mazbutadan. Mâmur.
Ahmediye Mektebi: Ahmediye. Mülhakadan. Mâmur.
Sancaktar Ahmed Efendi Türbesi: Yeniçeşme. Meçhul. Mâmur.
Korucu Baba Türbesi: Karacaahmed Caddesi. Meçhul. Muh­tac-ı tamir.
Gizlice Evliya Türbesi: Açık Türbe Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Yer Sarsan Türbesi: Açık Türbe Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Türbe: Yeniçeşme. Meçhul. Mâmur.
Ahmediye Medresesi: Ahmediye Caddesi. Mazbuta. Mâmur.
Ahmediye Kütüphânesi: Ahmediye Caddesi. Mazbuta. Mâmur.
Rufai Tekkesi: Ahmediye Caddesi. Mazbuta. Mâmur.
Ahmediye Sebili: Ahmediye Caddesi. Mazbuta. Muhtac-ı ta­mir.
Ahmediye Camii Çeşmesi: Ahmediye Caddesi. Mazbuta. Mâmur.
Ahmediye Çeşmesi: Ahmediye Caddesi. Mazbuta. Mâmur.
Çeşme: Ahmediye Caddesi. Mülhakadan. Suyu akmıyor.
Feyzullah Efendi Dergâhı Çeşmesi: Ahmediye Caddesi. Meç­hul. Harap.
İbrahim Paşa Çeşmesi: Ağa Hamamı. Mazbutadan. Muattal.
Yeni Çeşme: Yeniçeşme. Meçhul. Muattal ve Harap.
Şadırvan: Yeniçeşme. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Ahmediye Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kabristan: Ağahamamı. Meçhul. Kabristan.
Kabristan: Yeniçeşme. Meçhul. Kabristan.
Kabristan: Karacaahmed Caddesi. Meçhul. Kabristan.

66
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Helâ: Yeniçeşme. Mazbutadan. Mâmur.


Helâ: Pabuççular içi. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Mütevelli Meşrutahânesi: Ahmediye. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Meşihat Meşrutahânesi: Ahmediye. Mülhakadan. Mâmur.
Türbedar Meşrutahânesi: Açıktürbe. Mazbutadan. Mâmur.
Su Terazisi: Ağahamamı. Meçhul. Kısmen Harap.

Selami Ali Efendi Mahallesi


Selami Ali Efendi Camii: Tekkekapısı. Mülhakadan. Arsa6.
Şüca Ahmed Paşa Camii: Şüca Bağı. Mazbutadan. Arsa.
Acıbadem Tekkesi: Acıbadem. Mülhakadan. Arsa.
Asâdâr Baba Türbesi: Selami Ali Efendi. Meçhul. Mâmur7.
Şüca Ahmed Paşa Çeşmesi: Şüca Bağı. Mazbutadan Harap.
Silâhdar Ağa Çeşmesi: Silâhdar Ağa. Meçhul. Mâmur.
Kösem Vâlide Çeşmesi: Silâhdar Ağa. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Selami Ali Efendi Çeşmesi: Tekkekapısı. Mülhakadan. Muh­tac-ı tamir.
Kuyu: Tekkekapısı. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Selami Ali Efendi. Meçhul. Mâmur.
Selami Ali Efendi Terazisi: Külhan Sokağı. Mülhakadan. Mu­attal.
Selami Ali Efendi Terazisi: Selami Ali Efendi Sokağı. Mülha­kadan. Muattal.
Şüca Ahmed Paşa Su Terazisi: Bülbülderesi Caddesi. Mazbu­tadan. Muattal.
Meydanlık Mezarlığı: Kabristan Sokağı. Mülhakadan. Kabris­tan8.
Bülbülderesi Kabristanı: Bülbülderesi Caddesi. Meçhul. Kab­ristan.
Selami Dergâhı Şeyhine Meşrutahâne: Tekke İçi Sokağı. Mülhakadan. Mâmur.

Tavâşî Hasan Ağa Mahallesi


Tavâşî Hasan Ağa Camii: İnadiye Menzilhâne Yokuşu. Mülhakadan. Mâmur.
Malatyalı İsmail Ağa Camii: Ağahamamı. Evkâf-ı mülhakadan. Mâmur.
Bâli Çavuş Mescidi: Tunusbağı Caddesi. Evkâf-ı mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Bandırmalı Dergâhı: İnadiye. Evkâf-ı mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Perşembe Tekkesi: İnadiye. Evkâf-ı mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Esmahan Sultan Mektebi: Tunusbağı Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Tavâşi Hasan Ağa Mektebi: Menzilhâne Yokuşu. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Ahmed Efendi Çeşmesi: İnadiye. Mülhakadan. Muattal.
İbnülemin Ahmed Ağa Çeşmesi: İnadiye. Meçhul. Mâmur.
Malatyalı İsmail Ağa Çeşmesi: Ağahamamı. Mülhakadan. Mâmur.

6 Evet, Arsa gösterilmiştir.


7 Aynı isimde bir türbe daha Hâcce Hesnâ Hatun’da yazıldı.
8 İki defa yazılmıştır.

67
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Malatyalı İsmail Ağa Şadırvanı: Ağahamamı. Mülhakadan. Mâmur.


Bandırmalı Yusuf Efendi Türbesi: İnadiye-Menzilhâne. Mül­hakadan. Muhtac-ı tamir.
İbnülemin Ahmed Ağa Namazgâhı: İnadiye-Menzilhâne. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: İnadiye-Menzilhâne. Meçhul. Tulumbası. Harap.
Kuyu: İnadiye-Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Voynuk Ahmed Ağa Kabristanı: İnadiye. Mülhakadan. Kab­ristan.
Karacaahmed Kabristanı: Tunusbağı. Meçhul. Kabristan.
Ayaş Mehmed Paşa Kabristanı: Tunusbağı, Meçhul, Kabristan.
Kabristan: İnadiye-Menzilhâne Yokuşu. Meçhul. Kabristan9.
Kabristan: Ağahamamı. Meçhul. Kabristan.
Kabristan: Dolab Sokağı. Meçhul. Kabristan10.
Kabristan: İnadiye. Meçhul11.
Bandırmalı Tekkesi Meşrutahânesi: İnadiye. Evkâf-ı mülha­kadan. Mâmur.
Malatyalı İsmail Ağa Camii İmam Meşrutası: Ağahamamı. Mülhakadan. Mâmur.

Selimiye Mahallesi
Sultan Selim Camii Şerifi: Selimiye Caddesi. Evkâf-ı mazbu­tadan. Mâmur.
Defterdar Tâhir Efendi Camii Şerifi: Harem İskelesi. Mazbutadan. Mâmur.
Lala Beşir Ağa Camii Şerifi: Kavak İskelesi. Mazbutadan. Mâmur.
Selimiye Dergâhı: Selimiye-Haydarpaşa. Mazbutadan. Mâmur.
Namazgâh: Selimiye Tazıcılar Ahırı. Meçhul. Mâmur.
Namazgâh: Selimiye-Hastahâne. Mazbutadan. Mâmur12.
Namazgâh: Selimiye Hastahânesi. Meçhul. Mâmur.
Namazgâh: Selimiye Meydanı. Meçhul. Kahve ve dükkâna mülhak.
Namazgâh: Selimiye Meydanı. Mazbutadan. Mâmur.
Defterdar Mektebi: Harem İskelesi. Mazbutadan. Harap.
Tekke Çeşmesi: Selimiye ve Haydarpaşa. Mazbutadan. Mâmur.
Selimiye Çeşmesi: Selimiye ve Haydarpaşa. Mazbutadan. Mâmur.
Daye Kadın Çeşmesi: Selimiye-Dayekadın. Mazbutadan. Mâmur.
Kavak Çeşmesi: Kavak İskelesi. Mazbutadan. Mâmur.
Tazıcılar Ahırı Çeşmesi: Selimiye Tazıcılar Ahırı. Meçhul. Mâmur.
Vakıf Kuyu: Selimiye Kışlası. Meçhul. Mâmur.
Hurşid Bey Kuyusu: Selimiye-Haydarpaşa. Meçhul. Mâmur.
Vakıf Kuyu: Selimiye Meydanı. Meçhul. Mâmur.
Vakıf Kuyu: Selimiye Meydanı. Meçhul. Mâmur.
Su Terazisi: Selimiye Kışlası. Evkâf-ı mazbutadan. Mâmur.
9 Aynı yerde 5 ayrı kabristan daha gösterilmiştir.
10 Aynı yerde 1 kabristan daha gösterilmiştir.
11 Aynı yerde 2 ayrı kabristan daha gösterilmiştir.
12 Selimiye Hastahânesi olarak tasrih edilmiştir.

68
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Su Maksimi: Selimiye-Kışla Meydanı. Mazbutadan. Mâmur.


İmam-ı Evvel Meşrutahânesi: Selimiye Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
İmamı Sâni Meşrutahânesi: Selimiye Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Ser Müezzin Meşrutahânesi: Harem İskelesi. Mazbutadan. Mâmur.
Muvakkit Meşrutahânesi: Hamam Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Ser Kayyum Meşrutahânesi: Harem İskelesi. Mazbutadan. Mâmur
Muallim Meşrutahânesi: Harem İskelesi. Mazbutadan. Mâmur.
Hâfız-ı Kütüb Meşrutahânesi: Tunusbağı. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Hatib Meşrutahânesi: Selimiye-Duvardibi. Mazbutadan. Arsa.
Müderris Meşrutahânesi: Selimiye-Hamam Sokağı. Mazbuta­dan. Arsa.
Hâfız-ı Kütüb-ü Evvel Meşrutahânesi: Selimiye-Duvardibi. Mülhakadan. Arsa.
İmamı Evvel Meşrutahânesi: Harem İskelesi. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Müezzinlik Meşrutahânesi: Harem İskelesi. Mazbutadan. Muh­tac-ı tamir.
Kayyum Meşrutahânesi: Harem İskelesi. Mazbutadan, Muhtac-ı tamir.
Selimiye Mektebi: Selimiye Camii. Mazbutadan. Mâmur.
Selimiye Muvakkithânesi: Selimiye Camii. Mazbutadan. Mâmur.
Pertev Paşa Kütüphânesi: Selimiye Dergâhı. Mülhakadan. Mâmur.
Tâhir Efendi Çeşmesi: Harem İskelesi. Mazbutadan. Mâmur.
Tâhir Efendi Mektebi: Harem İskelesi. Mazbutadan. Mâmur.
Namazgâh Çeşmesi: Haydarpaşa. Mazbutadan. Suyu akmıyor.
Kuyu: Selimiye Meydanı. Meçhul. Mâmur.
Arsa: Harem İskelesi. Mazbutadan. Arsa.

İhsaniye Mahallesi
İhsaniye Camii Şerifi: İhsaniye. Mazbutadan. Mâmur.
İhsaniye-i Sagîr Camii: İhsaniye-i Sagîr. Mazbutadan. Tamir olunmaktadır.
Namazgâh: Harem İskelesi. Meçhul. Bahçe halinde.
Salih Baba Türbesi: İhsaniye. Mülhakadan. Mâmur.
Süleyman Paşa Çeşmesi: Tunusbağı Caddesi. Mülhakadan. Mâmur.
Çeşme: İhsaniye-i Sagîr. Meçhul. Mâmur.
İsa Ağa Çeşmesi: İhsaniye-i Sagîr. Mazbutadan. Mâmur.
Çeşme: Sultaniye Sokağı. Meçhul. Harap.
Hatice Sultan Çeşmesi: İhsaniye-i Sagîr. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Hatice Sultan Çeşmesi: İhsaniye-i Sagîr. Mülhakadan. Mâmur.
Hatice Sultan Çeşmesi: İhsaniye-i Sagîr. Mülhakadan. Harap ve muattal.
Tıflı Gül Hanım Çeşmesi: Sultaniye Sokağı. Meçhul. Suyu akmıyor.
Vâlide Çeşmesi: İhsaniye. Mazbutadan. Mâmur.
Su Terazisi: Sultaniye Sokağı. Meçhul. Mâmur.
Su Terazisi: Harem İskelesi. Meçhul. Mâmur.

69
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Su Terazisi: İhsaniye. Mazbutadan. Mâmur.


Tulumba: Haydarpaşa Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: İhsaniye-i Sagîr. Mazbutadan. Mâmur.
Salih Baba Türbedar Meşrutahânesi: Mülhakadan. Mâmur.

Kazasker Ahmed Efendi Mahallesi


Kazasker Ahmed Efendi Camii: Divitçiler Caddesi. Mazbutadan Muhtac-ı tamir.
Avni Efendi Tekkesi: Divitçiler Caddesi. Mazbatadan Muhtac-ı tamir.
Ahmed Keşfî Efendi Tekkesi: Divitçiler Caddesi. Mülhakadan Mâmur.
Salı Tekkesi: Divitçiler Caddesi. Mülhakadan. Mâmur.
Namazgâh: Harmanlık, Meçhul. Mâmur.
Üstü Açık Türbe: Harmanlık. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Şaban Efendi Mektebi: Salı Sokağı. Meçhul Münhedim (Yıkıl­mış).
Abdülfettah Paşa Çeşmesi: Divitçiler Caddesi. Meçhul. Suyu akmıyor.
Ahmed Efendi Kuyusu: Divitçiler Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Kabristan: Arabacı Sokağı. Meçhul. Kabristan.
Kazasker Camii İmamı Meşrutası: Divitçiler. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.

Murad Reis Mahallesi


Murad Reis Mescidi: Mescid Sokağı. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Çinili Camii Şerifi: Çinili Camii Sokağı. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Ümmî Ahmed Efendi Tekkesi: Çinili Camii ve Hamam sokak­ları. Mazbutadan. Mâmur.
Efgan Kalenderhânesi: Çinili. Çavuşderesi. Mazbuta-i Müdevvereden. Mâmur.
Çinili Camii Mektebi: Çinili. Mazbutadan. Mâmur.
Vâlide Sultan Medresesi: Çinili. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Sinan Baba Türbesi: Kasım Ağa Sokağı. Meçhul. Mağsub.
Çinili Camii Çeşmesi: Çinili Camii. Çavuşderesi. Mazbutadan. Mâmur.
Kasım Ağa Çeşmesi: Kasım Ağa Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Acı Çeşme: Mescid Sokağı: Mazbutadan. Mâmur.
Kuyu: Çinili Camii-Çavuşderesi. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Çinili Camii-Çavuşderesi. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Maslak: Kasım Ağa. Meçhul. Mâmur.
Helâ Mahalli: Çinili Camii Şerifi. Mazbutadan. Harap ve mu­attal.
İmam-ı Evvel Meşrutahânesi: Çinili Camii Şerifi. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
İmam-ı Sâni Meşrutahânesi: Çinili Camii Şerifi. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Müezzini Evvel Meşrutahânesi: Çinili Camii Şerifi. Mazbuta­dan. Arsa.
Müezzini Sâni Meşrutahânesi: Çinili Camii Şerifi. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Kayyumbaşı Meşrutahânesi: Çinili Camii Şerifi. Mazbutadan. Mâmur.

70
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Ferraş Meşrutahânesi: Çinili Camii Şerifi. Mazbutadan. Arsa.


Çırağı Meşrutahânesi: Çinili Camii Şerifi. Mazbutadan. Arsa.
Kuyu: Yenimahalle hududu. Mazbutadan. Mâmur.
Maslak: Yenimahalle hududu. Mazbutadan. Mâmur.

Bulgurlu Mescid Mahallesi


Bulgurlu Mescid: Bulgurlumescid. Mülhakadan. Mâmur.
Sandıkçı Dergâhı: Tabutçular. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Külâhçı Baba Dergâhı: Tavukçu Bakkal. Meçhul. Arsa.
Safiye Sultan Çeşmesi: Bulgurlu Mescid Sokağı. Suyu akmıyor. Mazbutadan.
Çeşme: Çavuşderesi Caddesi. Meçhul. Harap ve muattal.
Kuyu: Bulgurlumescid. Mülhakadan. Mâmur.

Arakiyeci Hacı Cafer Mahallesi


Arakiyeci Hacı Cafer Mescidi: Kör Bakkal Mevkii. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Kör Bakkal Çeşmesi: Kör Bakkal Mevkii. Mazbutadan. Mâmur.
Çeşme: Hacı Hasan Bey Sokağı. Meçhul. Suyu akmıyor.

Arakiyeci Kacı (Hacı) Mehmed Mahallesi


Kapu Ağası Camii: Kapuağası. Mazbutadan. Mâmur.
Cevrî Usta Camii: Nuhkuyusu. Evkâf-ı Mazbutadan ve Müdevvereden. Muhtac-ı tamir.
Alaca Minare Camii: Alacaminare. Meçhul. Arsa.
Namazgâh: Nuhkuyusu. Meçhul. Mağsub.
Namazgâh: Seyyid Ahmed Deresi. Meçhul. Mâmur.
Yâkub Ağa Mektebi: Kapuağası. Evkâf-ı mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Cevrî Usta Mektebi: Cevrî Usta Camii. Evkâf-ı müdevvereden. Natamam.
Yâkub Ağa Kütüphânesi: Harmanlık. Mazbutadan. Mâmur.
Sebil: Kapuağası Mevkii. Meçhul. Arsa.
Hacı Hasan Ağa Çeşmesi: Nuhkuyusu. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Nuhkuyusu Çeşmesi: Nuhkuyusu. Mülhakadan. Suyu akmıyor.
Yâkub Ağa Çeşmesi: Harmanlık. Mazbutadan. Mâmur.
Nuhkuyusu Çeşmesi: Nuhkuyusu. Mülhakadan. Muhtac-ı ta­mir.
Su Haznesi: Bağlarbaşı Caddesi. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Su Haznesi: Bağlarbaşı. Kasımağa. Meçhul. Mâmur.
Su Terazisi: Kapuağası. Mazbutadan. Mâmur.
Maslak: Nuhkuyusu. Mazbutadan. Mâmur.
Maslak: Nuhkuyusu. Mazbutadan. Mâmur.
Maslak: Nuhkuyusu. Meçhul. Mâmur.
Mezad Hocası Kabristanı: Salı Sokağı. Meçhul. Kabristan.

71
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Kabristan: Nuhkuyusu. Mülhakadan. Kabristan.


Kabristan: Nuhkuyusu. Meçhul. Kabristan.
Kabristan: Nuhkuyusu. Meçhul. Kabristan.
Helâ Mahalli: Kasımağa. Meçhul. Muattal.
Hastahâne: Salı Sokağı. Meçhul. Mâmur.

Hayreddin Çavuş Mahallesi


Şeyh Osman Efendi Camii: Atpazarı Caddesi. Evkâf-ı mülha­kadan. Dört duvardan ibaret.
Hayreddin Çavuş Mescidi: Hayreddin Çavuş. Mazbutadan. Mâmur.
Çarşamba Dergâhı: Selim Paşa Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Çelebi Halil Efendi Türbesi: İskembesi Sokağı. Meçhul. Muh­tac-ı tamir.
Türbe: Hayreddin Çavuş. Meçhul. Türbe.
Çarşamba Derse Mahsus Mekteb: Hayreddin Çavuş. Mülha­kadan. Muhtac-ı tamir
(Aynen böyle yazılmıştır).
Mustafa Efendi Mektebi: Hayreddin Çavuş. Mülhakadan. Mâmur.
Mehmed Paşa Çeşmesi: Atpazarı. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Abbas Ağa Çeşmesi: Dutlu Kahve. Mazbutadan. Harap ve Mu­attal.
Sultan Ahmed Çeşmesi: Hayreddin Çavuş. Mazbutadan. Mu­attal.
Kuyu: Çavuşderesi. Meçhul. Mâmur.
İmam Meşrutahânesi: Hayreddin Çavuş. Mazbutadan Arsa.
Müezzin Meşrutahânesi: Hayreddin Çavuş. Mazbutadan. Ar­sa.

Pazarbaşı Mahallesi
Pazarbaşı Mescidi: Mescid Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Yaldızlı Tekke: Toprak Sokağı. Mülhakadan. Mâmur.
Kartal Baba Tekkesi: Nuhkuyusu Caddesi. Mülhakadan. Mâmur.
Sadık Efendi Tekkesi: Bağlarbaşı Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Taş Mekteb (Şehid Ahmed Paşa): Toprak Sokak. Meçhul. Muh­tac-ı tamir.
Bostancıbaşı Çeşmesi: Bağlarbaşı Caddesi: Mazbutadan. Harap.
Su Terazisi: Nuhkuyusu Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Bağlarbaşı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Yenimahalle Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Türbe: Miroğlu Sokağı. Meçhul. Arsa.
Ömer Paşa Türbesi: Toprak Sokak. Meçhul. Mâmur.
Çeşme: Bağlarbaşı. Meçhul. Muattal.
Su Maksimi: Yenimahalle. Meçhul. Muhtac-ı tamir.

Durbali Mahallesi
Durbali Mescidi: Mescidi Şerif Sokağı. Mazbutadan. Harap.

72
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Pazar Tekkesi: Tekke Sokağı. Mülhakadan. Mâmur.


Fâik Efendi Mektebi: Durbali Sokağı. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Halil Efendi Çeşmesi. Durbali Sokağı. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Meşrutahâne: Arablar Sokağı. Meçhul Arsa.

Atik Vâlide Mahallesi


Atik Vâlide Camii Şerifi: Çinili Camili Şerif Sokağı. Mazbuta. Mâmur.
(Aynen böyle yazılmış.)
Mustafa Dede Mescidi: Atpazarı. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Salih Efendi Mescidi: Çavuşderesi. Meçhul. Arsa.
Atik Vâlide Tekkesi: Atik Vâlide Tekkesi Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Acıbadem Dergâhı: Çinili Camii Caddesi. Mülhakadan. Münhedim.
Mehmed Efendi Tekkesi: Çavuşderesi. Mazbutadan. Mâmur.
Atik Vâlide Mektebi: İmaret Önü. Mazbuta’dan. Mâmur.
Atik Vâlide Medresesi: Atikvâlide. Mazbutadan. Mâmur.
Dârülhadis Medresesi: Bağlarbaşı Caddesi. Mazbutadan. Bimarhâne’ye maklub.
Feridun Ağa Kütüphânesi: Çinili Camii Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Atik Vâlide İmareti: İmaret Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Atik Vâlide Maslağı: Atikvâlide. Mazbutadan. Mâmur.
Bimarhâne: Toptaşı Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Türbe: Abacı Dede Sokağı. Meçhul. Mâmur.
Acı Çeşme: Çavuşderesi. Mazbutadan. Mâmur.
Çavuşderesi Çeşmesi: Çavuşderesi. Mazbutadan. Suyu akmıyor.
Mehmed Ağa Çeşmesi: Atpazarı. Mazbutadan. Mâmur.
Atik Vâlide Çeşmesi: Toptaşı Caddesi: Mazbutadan. Suyu ak­mıyor.
Atik Vâlide Çeşmesi: Tekke Önü Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Kemeraltı Çeşmesi: Kemeraltı Sokağı. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Üç Çeşmeler: Bağlarbaşı Caddesi. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Atik Vâlide Muvakkithânesi: Atik Vâlide Camii Şerifi. Mazbu­tadan. Mâmur.
Hatab Mahalli: İmaret Önü. Mazbutadan. Arsa.
Meşrutahâne: Maslak Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Helâ Mahalli: İmaret Önü Sokağı. Mazbutadan. Arsa.
Helâ Mahalli: Atikvâlide. Mazbutadan, Mâmur.

Aşçıbaşı Mahallesi
Karaca Ahmed Camii: Karacaahmed mevkii. Mülhakadan. Mâmur.
Aşçıbaşı Camii: Karacaahmed Mevkii. Mazbutadan. Mâmur.
Nûriddin Dergâhı: Mekteb Sokağı. Meçhul. Arsa.
Miskinler Dergâhı: Şerifkuyusu. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.

73
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Namazgâh: Seyyid Ahmed Deresi Köprüsü. Meçhul. Mâmur.


Namazgâh: Duvardibi mevkii. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Namazgâh: Miskinler Dergâhı mevkii. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Rodosî Ahmed Ağa Mektebi: Karacaahmed. Mülhakadan. Muh­tac-ı tamir.
Mahmud Çavuş Mektebi: Mekteb Sokağı. Meçhul. Arsa.
Sipahiler Mektebi: Karacaahmed Caddesi. Mülhakadan. Muh­tac-ı tamir.
Fethi Paşa Çeşmesi: Karacaahmed Caddesi. Mülhakadan. Mâmur.
Vâlide Çeşmesi: Karacaahmed Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Ayşe Hatun Çeşmesi: Duvardibi. Mazbuta. Suyu akmıyor.
Çeşme: Balcı Yokuşu. Meçhul. Harap.
Su Terazisi: Karacaahmed. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Su Terazisi: Karacaahmed. Meçhul. Muhtac-ı mâmur.
Su Terazisi: Duvardibi. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Sebil: Karacaahmed. Meçhul. Harap.
Sebil: Karacaahmed. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Saadeddin Efendi Sebili: Karacaahmed. Mülhakadan. Muh­tac-ı tamir.
Hüseyin Paşa Sebili: Şerifkuyusu. Mülhak. Mâmur.
Şerif Paşa Sebili: Bağdat Caddesi. Meçhul. Arsa.
Kapalı Sebil: Karacaahmed. Meçhul. Harap.
Zeliha Hanım Sebili: Karacaahmed. Meçhul. Harap.
Üstü Açık Sebil: Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Hacı Mustafa Ağa Sebili: Karacaahmed. Mazbut. Mâmur.
Sebil: Duvardibi. Meçhul. Arsa.
Kuyu: Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Hâcce Zeliha Hanım Kuyusu: Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Bağdat Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Miskinler Tekkesi. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Kuyu: Balcı Yokuşu. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Kuyu: Karacaahmed Caddesi. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Hasan Ağa Kuyusu: Karaca Ahmed Camii Şerifi. Meçhul. Mâmur.
Kabristan: Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Kabristan: Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Selim Dede Kabristanı: İnadiye. Meçhul. Mâmur.
Kuyubaşı Kabristanı: Kuyubaşı. Meçhul. Mâmur.
Tabanıyassı Kabristanı: Harmanlık. Meçhul. Mâmur.
Edhem Paşa Kabristanı: Seyyid Ahmed Deresi. Mülhakadan. Mâmur.
Yağlıkçılar Kabristanı: Seyyid Ahmed Deresi. Meçhul. Mâmur.

74
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Kabristan: Seyyid Ahmed Deresi. Meçhul. Mâmur.


Sık Serviler Kabristanı: Miskinler Dergâhı. Meçhul. Mâmur.
Pamuk Baba Kabristanı: Divitçiler. Meçhul. Mâmur.
Karacaahmed Kabristanı: Miskinler Dergâhı. Meçhul. Mâmur.
Emir Kaasım Kabristanı: Miskinler Dergâhı. Meçhul. Mâmur.
Sıra Sofalar Kabristanı: Şerif Kuyusu. Meçhul. Mâmur.
Tepebaşı Kabristanı: Şerif Kuyusu. Meçhul. Mâmur.
Kapalı Sebil Kabristanı: Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Kaygusuz İbrahim Baba Kabristanı: Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Fethi Paşa Camii Şerifi Kabristanı: Karacaahmed. Meçhul. Mâmur.
Kara Ağaçlar Kabristanı: Tunusbağı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Sofular Kabristanı: Tunusbağı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kabristan: Tunusbağı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Dede Sultan Türbesi: Karacaahmed mevkii. Meçhul. Mâmur.
Karaca Ahmed Türbesi: Karacaahmed mevkii. Mazbut. Mâmur.
Himmet Baba Türbesi: Karacaahmed mevkii. Meçhul. Mâmur.
Meşrutahâne: Mekteb Sokağı. Mazbut. Arsa.

Debbağlar Mahallesi
Debbağlar Mescidi: Camii Şerif Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Kemeraltı Mescidi: Atpazarı. Mazbutadan. Yola alınmıştır.
Nalçacı Tekkesi: Nalçacı Tekkesi Sokağı. Mülhakadan. Mâmur.
Bedevî Tekkesi: Balcıyokuşu. Mülhakadan. Harap.
Namazgâh: Atpazarı. Meçhul. Arsa.
Debbağlar Mektebi: Selim Paşa Taşı (Aynen). Mülhakadan. Mühtac-ı tamir.
Rüşdiyye-i Askeriyye: Toptaşı. Mazbutadan. Mâmur.
Himmetzâde Zaviyesi: Balcıyokuşu. Meçhul. Mâmur.
Üç Kızlar Türbesi: Camii Şerif Sokağı. Meçhul. Mâmur.
Kovacı Dede Türbesi: Balcıyokuşu. Meçhul. Mâmur.
Meydancık Çeşmesi: Meydancık Sokağı. Mazbutadan. Arsa.
İbrahim Paşa Çeşmesi: Atpazarı. Mazbutadan. Harap.
Hüdâî Çeşmesi: Selim Paşa Taşı. Mazbûtadan. Harap.
Acı Çeşme: Toptaşı. Mazbutadan. Mâmur.
Mehmed Ağa Çeşmesi: Balcıyokuşu. Mazbutadan. Mâmur.
Maslak: Tekke Sokağı. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Mezarlık Karşısı. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Balcıyokuşu. Meçhul. Mâmur.
Meşrutahâne: Nalçacı Tekkesi. Mülhakadan. Mâmur.

75
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Meşrutahâne: Camii Şerif Sokağı. Mazbutadan. Arsa.


Meşrutahâne: Nalçacı Tekkeci. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Kabristan: Selim Paşa Taşı. Mülhakadan. Mâmur.
Helâ Mahalli: Atpazarı. Mazbutadan. Mâmur.
Helâ Mahalli: Balcıyokuşu. Mazbutadan. Arsa.

Çakırcı Hasan Paşa Mahallesi


Çakırcı Camii Şerifi: Doğancılar Caddesi. Mazbutadan. Muh­tac-ı tamir.
Süleyman Paşa Camii Şerifi: Doğancılar Caddesi. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Nasûhî Tekkesi: Doğancılar Caddesi. Mülhakadan. Mâmur.
Namazgâh: Doğancılar Caddesi. Mazbutadan. Bahçe.
Süleyman Paşa Mektebi: Kefçe Dede. Mülhakadan. Harâb.
Süleyman Paşa Çeşmesi: Kefçe Dede. Mülhakadan. Mâmur.
Hasan Paşa Çeşmesi: Doğancılar. Mülhakadan. Mâmur.
Beşir Ağa Çeşmesi: Paşakapısı. Mülhakadan. Mâmur.
Hasan Paşa Çeşmesi: Doğancılar. Mazbutadan. Muhtac-ı ta­mir.
Mehmed Şâkir Bey Sebili: Doğancılar. Mülhakadan. Mâmur.
Hasan Paşa Çeşmesi: Doğancılar. Mazbutadan. Muhtac-ı ta­mir.
Maslak: Tunusbağı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Maslak: Tunusbağı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Su Terazisi: Tunusbağı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Su Maksimi: Tunusbağı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Doğancılar. Mazbutadan. Muattal.
Kuyu: Doğancılar. Meçhul. Mâmur.
Türkmen Kabristanı: Paşakapısı. Meçhul. Mâmur.
Kabristan: Doğancılar. Meçhul. Mâmur.
Meşrutahâne: Doğancılar. Mülhakadan. Mâmur.

Sinan Paşa Mahallesi


Sinan Paşa Camii: Bostan Sokağı. Mazbutadan. Muhtac-ı ta­mir.
Fıstıklı Mektebi: Fıstıklı Caddesi. Mülhakadan. Muhtac-ı ta­mir.
Çeşme: Kasab Sokağı. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Atike Sultan Çeşmesi: Hamam Sokağı. Mazbutadan. Muattal.
Sinan Paşa Çeşmesi: Bostan Sokağı. Mazbutadan. Mâmur.
Hatice Sultan Çeşmesi: Fıstıklı Mektebi Sokağı. Mülhakadan. Mâmur.
Kebir Su Maksemi: Doğancılar Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.
Kuyu: Doğancılar Caddesi. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Su Terazisi: Salacak Caddesi. Meçhul. Mâmur.

76
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Ümraniye Karyesi
Cevher Ağa Camii: Ümraniye. Mazbutadan. Mâmur.
Cavid Ağa Camii: Yalnızservi. Mülhakadan. Mâmur.
Cevher Ağa Mektebi: Yalnızservi. Mazbutadan. Mâmur.
Cevher Ağa Çeşmesi: Yalnızservi. Mazbutadan. Mâmur.
Çakaldağı Kabristanı: Yalnızservi. Meçhul. Mâmur.
Atik Kabristan: Alemdağı Caddesi. Mazbutadan. Tarla.
Müezzin Meşrutahânesi: Yalnızservi. Mazbut. Mâmur.
İmam Meşrutahânesi: Yalnızservi. Mazbut. Mâmur.

Bulgurlu Karyesi
Bayram Paşa Camii: Bulgurlu Meydanı. Mazbut. Mâmur.
Bodrumî Mescidi: Şeker Maslağı Caddesi. Mülhak. Mâmur.
Hüdâî Çilehânesi Mescidi: Çilehâne mevkii. Mazbut. Mâmur.
Haydar Paşa Mektebi: Bulgurlu Meydanı. Meçhul. Mâmur.
Bodrumî Mektebi: Şeker Maslağı. Mülhakadan. Mâmur.
Namazgâh: Küçükçamlıca. Mazbuta. Mâmur.
Küçükçamlıca Çeşmesi: Küçükçamlıca. Mazbut. Mâmur.
Demirci Çeşmesi: Bulgurlu Meydanı. Meçhul. Mâmur.
Meleksima Çeşmesi: Bulgurlu Meydanı. Meçhul. Muhtac-ı ta­mir.
Teberdar Ağa Çeşmesi: Bulgurlu Caddesi. Mülhakadan. Mâmur.
Toygar Çeşmesi: Bağlariçi Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Çeşme: Küçükçamlıca. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Haydar Paşa Şadırvanı: Bulgurlu Caddesi. Meçhul. Mektebe maklûb.
Su Hazinesi: Küçükçamlıca. Meçhul. Mâmur.
Hüdâî Maslağı: Bulgurlu. Mazbuta. Mâmur.
Libade Maslağı: Libade mevkii. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Bulgurlu Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Bulgurlu Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kabristan: Küçükçamlıca. Meçhul. Mâmur.
Kabristan: Libade Caddesi. Meçhul. Mâmur.
İmam Meşrutahânesi: Şeker Maslağı. Mülhakadan. Mâmur.
Helâ: Bulgurlu Caddesi. Meçhul. Mâmur.

Kısıklı Mahallesi
Bostancıbaşı Camii: Kısıklı mevkii.
Selami Ali Efendi Dergâhı: Türbe-i Şerif Sokağı. Mülhakadan. Harap.
Tâhir Baba Dergâhı: Büyükçamlıca Sokağı. Mülhakadan. Mâmur.

77
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bostancıbaşı Namazgâhı: Alemdağı Caddesi. Mazbutadan. Mâmur.


Ahmed Efendi Namazgâhı: Millet Bahçesi Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Namazgâh: Kısıklı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Ayşe Hatun Mektebi: Alemdağı Caddesi. Mülhakadan. Muh­tac-ı tamir.
Hasan Bey Mektebi: Büyükçamlıca. Meçhul. Harap.
Râfi Efendi Çeşmesi: Kısıklı-Alemdağı. Meçhul. Mâmur.
Ahmed Efendi Çeşmesi: Millet Bahçesi. Meçhul. Muattal.
Mermer Çeşme: Alemdağı Caddesi. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Büyükçamlıca Çeşmesi: Büyükçamlıca. Mazbut. Mâmur.
Ahmed Raşid Efendi Çeşmesi: Büyükçamlıca. Mülhak. Muh­tac-ı tamir.
Çeşme: Tramvay güzergâhı. Mazbut. Mehkud.
Köse Kâhya Çeşmesi: Büyükçamlıca. Mülhakadan. Mâmur.
Süleyman Ağa Çeşmesi: Büyükçamlıca. Meçhul. Muhtac-ı ta­mir.
Zeynel (?) Çeşmesi: Büyükçamlıca. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Büyükçamlıca. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Alemdağı Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Büyükçamlıca. Meçhul. Mâmur.
Su Terazisi: Sarıkaya. Meçhul. Muattal.
Kabristan: Sarıkaya. Meçhul. Muattal.
Kabristan: Büyükçamlıca. Mülhakadan. Mâmur.
İvaz Fakîh Türbesi: Çamlıca Tepesi. Mülhakadan. Mâmur.
İmam Meşrutahânesi: Kısıklı Camii Şerifi. Mazbutadan. Mâmur.
Meşihat Meşrutahânesi: Türbe Sokağı. Mülhak. Muhtac-ı ta­mir.
Su Haznesi: Türbe Sokağı. Mülhak. Mâmur.

Altunizâde Mahallesi
Cami-i Şerif: Altunizâde. Mülhak. Mâmur.
Prenses Nevcevat Hanım Camii: Koşuyolu. Mülhakadan. Mâmur.
Fâik Bey Camii: Çiftecevizler mevkii. Mülhakadan. Mâmur.
Fâik Paşa Camii: Acıbadem mevkii. Natamam. (Mülhakası, mazbutası yazılmamıştır.)
Namazgâh: Vâlidebağı. Mülhakadan. Mâmur.
Namazgâh: Koruluk mevkii. Meçhul. Mâmur.
Kapuağası Namazgâhı: Küçükçamlıca Caddesi. Meçhul. Mâmur.
Tayfur Ağa Namazgâhı: Besim Ağa Bağı. Mülhakadan. Mâmur.
Namazgâh: Tophânelioğlu. Meçhul. Mağsub.
Namazgâh: Küçükçamlıca. Meçhul. Mâmur.
Yağlıkçı Namazgâhı: Küçükçamlıca. Mazbutadan. Mâmur.
Altunizâde Mektebi-Zükûr (Erkek): Altunizâde Camii. Mül­hakadan. Muhtac-ı tamir.

78
ÜSKÜDAR’DA VAKIF ve MÜLHAK VAKIFL AR

Altunizâde Mektebi-İnas (Kız): Altunizâde Camii. Mülhaka­dan. Muhtac-ı tamir.


Altunizâde Muvakkithânesi: Altunizâde Camii. Mülhakadan. Mâmur.
Fâik Paşa Muvakkithânesi: Acıbadem. Mülhakadan. Natamam.
Tophânelioğlu Çeşmesi: Tophânelioğlu. Mülhakadan. Muhtac-ı tamir.
Mütevelli Çeşmesi: Koruluk. Mülhakadan. Mâmur.
Altuntizâde Çeşmesi: Altunizâde Camii. Mülhakadan. Mâmur.
Kalfa Çeşmesi: Çiftecevizler: Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Sultan Mahmud Çeşmesi: İcadiye. Mazbutadan. Muhtac-ı tamir.
Köftuncuoğlu Çeşmesi: Pilavcı Bayırı. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Çeşme: Acıbadem. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Tayfur Ağa Çeşmesi: Besim Ağa Bağı. Mülhakadan. Muattal.
Yağlıkçı Ayazması: Küçükçamlıca. Meçhul. Mâmur.
Su Terazisi: Tophânelioğlu. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Tophânelioğlu. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Koşuyolu. Mülhakadan. Mâmur.
Kuyu: Küçükçamlıca. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Küçükçamlıca. Meçhul. Muhtac-ı tamir.
Kabristan: Tophânelioğlu. Meçhul. Mâmur.
Müezzin Meşrutahânesi: Altunizâde. Mülhakadan. Mâmur.
Yine Müezzin Meşrutahânesi: Altunzâde. Mülhakadan. Mâmur.
Yine Müezzin Meşrutahânesi: Altunizâde. Mülhakadan. Mâmur.
Câbî (Tahsildar) Meşrutahânesi: Altunizâde. Mülhakadan. Mâmur.
İmam-ı Sâni Meşrutahânesi: Altunizâde. Mülhakadan. Mâmur.
İmam-ı Evvel Meşrutahânesi: Altunizâde. Mülhakadan. Mâmur.
Yine Müezzin Meşrutahânesi: Altunizâde. Mülhakadan. Mâmur.
Yine Müezzin Meşrutahânesi: Altunizâde. Mülhakadan. Mâmur.

Dağhamamı Mahallesi
Kuyu: Değirmen Sokağı. Meçhul. Mâmur.
Kuyu: Karakolhâne Sokağı. Meçhul. Mâmur13.

SON

13 Yukarıya aldığımız belgenin birinci sahifesi yok olmuştur. Daha sonraki sahifelerde devam eden vakıfların numaralarıyla, kopan sahifede
kalan yerlerin sayıları tespit edilebilir. Bu duruma göre eksik olan mahalleler, Rum Mehmed Paşa Mahallesi’dir. Şemsi Paşa mamûresi ve
civarı da kopan sahifede kalmıştır. Bu sahifede şu altı caminin kaldığı tahmin ediliyor:
Rum Mehmed Paşa, Şemsi Paşa, Kaptan Paşa, Adliye, İsfendiyar ve Kapıağası Süleyman Ağa camileri.
Bunlardan son dördü Hadîkatü’l-cevâmi’nin yardımıyla tahmin edilmiştir. Bu mahallede bir tekke ile bir medrese gösteriliyor ki tekkenin
Sa’dîyye tekkesi, medresenin de Şemsi Paşa Medresesi olması muhtemeldir. Rum Mehmed Paşa Medresesi daha evvel yıkılmış ve yok
olmuştur. Buradaki imaretin de Rum Mehmed Paşa İmareti olduğu kabul edilebilir. Burada on yedi çeşme ile beş kuyu ve bir de arsa
vardır. Kuyuların yerleri belli değildir. Çeşmeleri, kitabımızın “Çeşmeler” bölümünden çıkarmak mümkündür.

79
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

İcmal:

Cami ve Mescidi 80 adet Meşrutahâne 78 adet


Tekke 40 adet Hastahâne l adet
Mektep 46 adet Bimarhâne l adet
Medrese 9 adet İmaret 3 adet
Kütüphâne 5 adet Türbe 31 adet
Muvakkithâne 5 adet Kabristan 59 adet
Namazgâh 28 adet Bahçe l adet
Çeşme 158 adet Arsa 3 adet
Sebil 19 adet Helâ 10 adet
Kuyu 56 adet Müstağnen anhâ 51 adet
Maslak 11 adet İcâre-i Vâhideli
Su Terazisi ve haznesi 35 adet Müstağnen anhâ 3 adet

80
CAMİLER
ve
MESCİDLER
CAMİLER ve MESCİDLER

ÜSKÜDAR CAMİ ve MESCİDLERİ


Evliya Çelebi, Üsküdar’da şu cami ve mescidleri saymıştır:
1. İskele başında Mihrimah Camii.
2. Orta Vâlide Sultan Camii.
3. Kösem Vâlide Sultan Camii.
4. Sultan Ahmed Camii: Hünkâr Bahçesi’nde Tazıcılar Kârhânesi’ndedir. Bir mina-
reli eski tarz bir camidir.
5. Sultan IV. Murad Camii: Hünkâr Bahçesi kenarında alçak mi­nareli bir camidir.
Her cemaat varamaz.
6. Sultan IV. Mehmed Camii: Çamlıca bahçesinde binası metin bir cami-i hâstır.
7. Üsküdarlı Mahmud Efendi Camii.
8. Arslan Ağa Camii.
9. Şemsi Paşa Camii.
Evliya Çelebi, Üsküdar’daki mescidlerden yalnız birisini almış ve şöy­le demiştir:
“Hacı Paşa Mescidi. Mescidlerin en seçkinidir1.”
Hadîka sahibi, Kandilli’de Sultan I. Mahmud’un Vaniköyü’nde Vanlı Mehmed Efen-
di’nin, Kule Bahçesi dediği Kuleli Mektebi civarında Saksoncular Kuleli Bahçesi’nde
Kaymak Mustafa Paşa’nın, Çengelköyü’nde Hacı Ömer Ağa’nın Beylerbeyi’nde Sultan I.
Abdülhamid’in, İstavroz’­da Bostancıbaşı Abdullah Ağa’nın camisi ve mescidlerinin bu-
lunduğunu yazar.
Kuzguncuk’u yazarken de şunları söyler:
“Kuzguncuk nam köyde ehl-i İslâm oturmadığından, mescid ve cami olmayıp, bu köy yalnız
Yehud taifesine münhasırdır2.” der.
İstanbul’da Millet Kütüphânesi’nde 928 numarada kayıtlı Sıtkızâde Reşid Efendi’nin
yazdığı Hadîkatü’l-cevâmi’ haşiyesinde şunlar söyleniyor:
“Hadîkatü’l-cevâmi’ sahibi Ayvansaraylı Hüseyin Efendi, İstanbul’un içinde ve dışında tâ
Rumeli Kavağı’na, Üsküdar civarı ile Anadolu Kavak Hisarı’na varıncaya kadar 851 cami ve
mescidde namaz kılma faziletine nail olup, ahir ömründe 1201 Ramazan’ında akrabasından
Eyüb’de Kızıl Mescid imamı efendinin evine misafir gidip, Zal Paşa Camii’nde teravih nama-
zını kıldıktan sonra, misafir olduğu evin kapısından girerken, birden bire ölmüştür.”
Sâtı’ Bey’in kötü bir surette hazırladığı matbu Hadîkatü’l-cevâmi’de ise, İstanbul ve
civarında 881 cami ve mescidin bulunduğu yazılıdır.
25 Nisan 1340 tarihinde tutulan “İstanbul ve bilâd-ı selâsede mevcut cevâmi ve mesâcid-i
şerifenin beş sınıf üzerine müretteb defteri”nde bi­rinci sınıf camilerin 12, ikincilerin 23,
1 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 473-474.
2 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 173.

83
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

üçüncülerin 30, dördüncülerin 278, beşincilerin 399 ve toplamının 692 olduğu yazılıdır.
Bu defterde yanmış, yıkılmış 216 cami ve mescid bulunduğunu da göstermiştir. Şu halde
bu tarihte İstanbul’da ve üç belde denilen Eyüp, Beyoğlu ve Üsküdar’da 908 cami ve mes-
cid bulunuyordu.
Hadîkatü’l-cevâmi’e göre Üsküdar’da 77 cami ve mescid var idi.
Hadîkatü’l-cevâmi’ Üsküdar’daki Selâmiye Camii’ni yazarken şunları söyler:
“Hepsi sırasıyla yazıldığına göre Üsküdar’da otuz bir adet minber vaz olunmamış mescid
ve 46 adet Cuma namazı kılınır cami vardır. Hepsi 77 adede baliğ olur. Lakin Kavak Saray
denmekle ve Şerefâbâd şöhretiyle maruf olan saray-ı hümâyûndan Hâfız Mehmed Paşa Köşkü
denmekle meşhur olan kasır el’an mevcud olup, bu sarayın diğer yapıları yıkılarak yerlerine
kışla ve sair binalar yapılmıştır. Fil-asl Üsküdar İskelesi’nden Kavak Sarayı’na varıncaya ka-
dar müteaddit sultan sarayları ve çiçek bahçeleri mevcud olup, Harem İskelesi’nin arkasında
Şerefâbâd adlı saray-ı âlî dahi Sultan Ahmed Han-ı Sâlis hazretleri vaktinde bina olunmuş­tu.
İşte bu saraylar etrafında bazılarının zikr olunduğu gibi bugün mahall-i mezkûrda Sultan III.
Selim hazretlerinin hayır eserlerinden Selim Cami-i şerifi ile 1122 senesi Harem İskelesi’nde
bir sahib-i hayr tarafından bina olunan mescid-i şerif vardır3.”
Hadîka, Şerefâbâd Sarayı’nı Harem İskelesi’nde gösterirken hata edi­yor. Bu saray
Şemsi Paşa’da idi4.

HADÎKA SAHİBİNE GÖRE ÜSKÜDAR’DAKİ MESCİD ve CAMİ SAYISI


Hadîkatü’l-cevâmi’, Üsküdar’daki Selâmiyye Camii’ni yazarken şun­ları söyler:
“Cümlesi sırasıyla beyân olunduğu gibi Üsküdar’da 31 adet minber konmamış mescid ve 46
adet cum’a namazı kılınan cami vardır ki toplamı 77 adettir5.”
Hadîka sahibi, bundan sonra şu çok yanlış bilgileri sıralıyor:
“Lakin Kavak Sarayı dinmekle ve Şerefâbâd şöhretiyle maruf olan sarây-ı hümâyûndan
fakat Mehmed Paşa Köşkü dinmekle meşhur olan kasır el’an mevcud olup, sarây-ı mezbûrun
aslında Üsküdar İskelesi’nden Kavak Sarayı’na varıncaya kadar müteaddid sultan sarayları
ve çiçek bahçeleri olup, Harem İskelesi’nin arkasındaki Şerefâbâd nam sarây-ı âlî dahi Sultan
Ahmed Han-ı Sâlis hazretleri vaktinde bina olunmuştur. İşte bu sa­raylar etrafında bazıları-
nın zikri geçen camiler ve mescidlerden bugün eser kalmayıp, fakat zikrolunduğu gibi bugün
mahall-i mezkûrda Sultan Selim Han-ı Sâlis hazretlerinin hayır eserlerinden Selimiye Camii
ile 1122 senesi Harem İskelesi’nde bir hayır sahibi tarafından yapılan mescid-i şerif vardır.”
Ayvansaraylı Hüseyin Efendi’nin, zeyl yapacağım diye güzelim Hadîka’yı öldüren
Sâtı’ Bey’in buradaki hataları yapmış olduğunu sanıyorum. Kavak Sarayı ile Şerefâbâd
sarayları ayrı ayrıdır. Şerefâbâd Sarayı, Şemsipaşa’da, Şemsi Paşa Sarayı’nın yerine Sultan
III. Ahmed tarafından yapılmıştır. Kavak Sarayı, Kavak İskelesi’ndeydi6.
3 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 241.
4 Kitabımızın “Saraylar” bölümüne bakılsın.
5 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. l, s. 241.
6 Kitabımızın “Saraylar” bölümüne bakılsın.

84
CAMİLER ve MESCİDLER

Şimdi yerinde kısmen Askeri Hastahâne, eski Tıbbiye Mektebi var­dır. Harem İskelesi’n-
deki cami, defterdar ve tevkiî Tâhir Efendi 1122’de değil 1242’de yapmıştır. Bu, Tâhir Efen-
di Camii’ni yapanın Şirket-i Hayriye ve Boğaziçi müellifinin büyük bir hatasını düzeltelim.
Diyor ki: Padişah, Tâhir Efendi’yi kıskandığı için onu öldürtmüştür. Tâhir Efendi’yi padişah
öldürtmedi. Kendisi vazife ile Ordu’ya giderken Payas’ta taundan ölmüştür. Oraya gömül-
müştür. Caminin haziresine de bir anma taşı di­kilmiştir. Burada daha büyük bir hatayı dü-
zeltelim. Ekrem Hakkı Ayverdi, Tâhir Efendi Camii’ni Fatih Camii şeklinde göstermiştir.

ADLİYE CAMİİ
Bu cami Üsküdar’da, Şemsipaşa’da sahilde, adı sonra Şerefâbâd olan Sultan Sarayı’nın
ve karakolun yanındaydı. Ben bu camiyi 15 Haziran 1940 günü incelemiştim. Bu tarihten
10 yıl kadar evvel, yani 1930 yılla­rında yıkılmıştır.
Bu camiyi Sultan II. Mahmud, H 1232 - M 1816 yılında Mimar Sinan yapısı Şemsi
Paşa Kasrı’nı tamir ettirirken yeniden yaptırmış ve kendi mahlasına nispetle Adliye adını
vermişti. Ayvansaraylı Hüseyin Efendi, bu camiyi yazarken şunları söyler:
“İş bu camii bî nazır bina ve inşâ olunmuştur. Selâtin-i maziye ca­mileri gibi her çeşit leva-
zımatı mükemmel olarak mahfel-i hümâyûnu ve cum’a vâziyesi dahî vardır. Ve bir şerefeli tek
minaresi vardır. Mahallesi yoktur7.”
Bu cami, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ nde, 3336 numarada bulunan, 1122 tarihli
Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın, Üsküdar Su Yolları Haritası’nda sarayın yanında
minareli bir cami görülüyor. Burada sara­yın bir camisi vardı, yıkılmıştı. Sultan II. Mah-
mud yenilemiştir. 25 Ni­san 1340 yılında, İstanbul’da cami ve mescidleri tespit ve tasnif
eden def­terde bu cami dördüncü sınıf camiler arasında mâmur bir halde gösteri­liyordu.
Mir’ât-ı İstanbul kitabı H 1314 yılında neşredilirken bu cami mâmur idi. Tek minareli bu
caminin kapısı üstünde şu kitabe okunurdu:
‫جامع االحسان وهمت زيب دست سلطنت‬
‫غازى سلطان محمود عدلى شاه امام المسلمين‬
‫آ‬
‫اعتبار ايدوب شرف �باده اول شاه جهان‬
‫قيلدى بومعبد عالى ايله اشرفترين‬
‫كرچه سلطان مصطفاى ثالثك بر مسجدى‬
‫وار ايدى بوجاده ده اول ليك بى وقف متين‬
‫خسرو عالم بنا قيلدقده خدامين دخى‬
‫ايلدى وقف همايوندن وظيفه ايله مكين‬
‫يازدم اتمامنده واصف مصرع تاريخ تام‬
‫قيلدى حقا معبدى تجديد شاه كامبين‬
۱۲۳۰
Şair Vâsıf ’ın bu manzumesinin son tarih mısraı ebced hesabına vu­rulursa 1230 rakam-
ları çıkar ki, cami H 1230 - M 1814 yılında yenilenmiş­tir8.
Cami son çeyrek asır içinde yıkılıp yok olmuştur. Kitabe taşı da yok olmuştur.
7 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 191.
8 Adliye Camii, günümüzde Hava Üssü Lokali’nin olduğu yerin yanında idi. (MD)

85
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

AĞA CAMİİ - MALATYALI İSMAİL AĞA CAMİİ


Bu camiyi Hadîkatü’l-cevâmi’ böyle adlandırır. Yerliler, Malatyalı İsmail Ağa Camii
derler. Caminin son cemaat yeri ahşaptır. Minaresi taş­tandır. Ben bu camiyi 22 Eylül
1940’ta incelerken, minaresine 1926 yılında yıldırım düştüğü için haraptı.
Caminin mermer söveli kapısının üstünde şu kitabeyi okudum:
‫بش وقت جماعتله صالت اولد قجه ادا‬
‫ايده غفران بانئ اول و ثانى يه خدا‬
‫آ‬
‫اساسا بيك اون سكزده ياپدى اسماعيل �غا‬
‫بعده ايلدى احيا جامعك شوكت پاشا‬
۱۳۲۰
Kitabeyi bir de yeni harflerle okuyalım:
Beş vakit cemâatle salât oldukça edâ
İde gufrân bânî-i evvel ve sânîye Hüdâ
Esâsen bin on sekizde yaptı İsmail Ağa
Ba’dehû eyledi ihyâ câmiin Şevket Paşa
Kitabesine göre camiyi H 1018 - M 1619 yılında İsmail Ağa yaptırmış ve H 1320 - M
1902 yılında Şevket Paşa yenilemişti. Şevket Paşa, cami imamı Nurullah Efendi’nin söy-
lediğine göre, Yıldız Sarayı kumandanı idi. Yekpare mermerden minberi devrinin şaheser
bir yadigârıdır. Minberin boyu 2.20, yüksekliği 2.60 m’dir.
Camiyi yaptıran İsmail Ağa’nın kabri mabedin avlusundadır. Mezar kitabesi şudur:
“Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât esbak Bâbüssaâde Ağası Malatyalı İs­mail Ağa’nın ruhuna
Fâtiha... 1050.”
Hadîkatü’l-cevâmi’ sahibi, Malatyalı İsmail Ağa’nın kabrinin Ma­latya’da olduğunu
söylerken hata etmiştir. Caminin ‫ العارف يكـفيه االشاره‬cümlesinin ifade ettiği H 1945 yılında
yapıldığını söylüyor. Biz bu cümleyi hesaba vurduk 1040 tarihi çıkıyor.
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi, caminin yakınında bir çifte hamamı ve bir büyük çeşme-
si bulunduğunu söyler. “Topkapı Sarayı’nın Bâb-ı Hümâ­yûn’una yakın bir imaret ve bir de
tekke yaptırmıştı. Bunları İsmail Ağa, içkilerağası iken yaptırmıştı9.”
Üsküdar’da Duvardibi’nden Bağlarbaşı’na giderken soldaki semte Kapıağası adı verilir.
Semt bu adı İsmail Ağa’dan almıştır.
Üsküdar’da adliye binasının önündeki durağa da Paşa Kapısı denilir­di. Cami, 20 yıl
evvel tamir edilmiştir10.

AĞA MESCİDİ - YENİ ÇEŞME MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Toptaşı Caddesi’nde Kızlar Ağası Mahallesi’nde idi. Ben, 1940
yılında inceledim. Mescidin arsası kalmıştı. Bitişiğinde yu­murtacı Ahmed Efendi’nin 129
9 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 191.
10 Malatyalı İsmail Ağa Camii günümüzde de ibadete açıktır. (MD)

86
CAMİLER ve MESCİDLER

kapı numaralı dükkânı vardı. Bana, mes­cidin elli yıl evvel yıkıldığını söylediler. Harap
minaresi 25 yıl önce yı­kılmıştır11.
Mescid fevkânî idi. Çarşamba’da cami ve birçok yerde hayır eserleri bulunan Dârüs-
saâde Ağası Mehmed Ağa yaptırmıştı. Mescidin yanında bir de çeşme vardır.
Mescidin minberini Atik Vâlide Camii’nin imamı Mustafa Efendi koy­durmuştu12.
Mehmed Ağa’nın hal tercemesini, çeşmesini yazarken ver­dik.

AHMED AĞA CAMİİ - RODOSÎZÂDE FETHİ AHMED PAŞA CAMİİ


Cami Üsküdar’da Karaca Ahmed türbe ve tekkesinin tam karşısındadır13. Kapısının
üstünde şu kitabe okunur:
‫امام اهل قبله حضرت عبد المجيد خانك‬
‫شعاع شمع اقبالين فرونتر ايليه موال‬
‫آ‬
‫شهنشاه جهان �را خديو عدل پيرا كيم‬
‫آ‬
‫�نك دركاه احسان پرورنده بندۀ ادنا‬
‫أ آ‬
‫ردوسى حاجى حافظ �حمد �غا يعنى بانيسى‬
‫ركابدار جناب شهريارى اسبق تا‬
‫موفق اولديغى وقف جليله ماتقدمدن‬
‫ضميمه ايليوب بو موقعى ياپمش ايدى اعال‬
‫بناسى ذاتى احشاب اولديغندن حيلى مدت‬
‫خرابه يوز طوتوب نجل نجيبى مهر ثالث تا‬
‫اساسندن يقوب ياپدى حجردن نقد همتله‬
‫نه باال جامع النور اولدى الحق هم زهى زيبا‬
‫كلوب بش وقتى قيلنجه ديدى تاريخنى شوكت‬
‫جناب فتحى پاشا قيلدى باق بوجامعى احيا‬
۱۲۷۲
Şair Sevket’in hazırladığı bu tarih manzumesinin son mısraı ebced hesabına vurulunca
1267 rakamları çıkıyor. Şair, tâ’miye yapmıştır. Son mısradan evvelki mısrada “gelüb beş”
demiştir. Buna göre çıkan rakam­lara beş eklenince H 1272 tarihi çıkar (M 1855). Bu ta-
rihte cami taştan ve fevkânî olarak yapılmıştır. Altında dükkânlar vardır.
Kitabeden öğrendiğimize göre, bu camiyi evvelce Sultan Abdülmecid’in rikabdarla-
rından (özengi ağalarından) Rodoslu Hacı Hâfız Ahmed Ağa ahşap olarak yapmıştı.
Oğlu Fethi Ahmed Paşa yeniden ve taş ola­rak yapmıştır. Ahmed Fethi Paşa, Rodosîzâde
şöhretini taşıyan babası Hâfız Ahmed Ağa’nın H 1216 - M 1801 yılında ölümünden
birkaç ay sonra doğmuştur. H 1224 - M 1809 yılında Enderun mektebine alınmış, H
1241 - M 1825 yılında miralaylık rütbesiyle cebehâne kışlası denilen Aya İrini Kilisesi’ne
zabit tayin edilmiştir. Sonra mabeynci ve başçuha­dar ve H 1246 - M 1830 yılında hâssa
feriki olmuştur. H 1251 - M 1835 yılında Avusturya imparatorunu tebrik için muvakkat
elçilikle Viyana’ya gitti. Bir sene sonra bu elçiliğe asıl olarak tayin edildi. Sonra vezirlik

11 Caminin yerinde günümüzde binalar bulunmaktadır. (MD)


12 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 214; Mir’ât-ı İstanbul, s. 111; Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 214.
13 Rodosîzâde Fethi Ahmed Paşa Camii, Üsküdar Belediyesi tarafından kapsamlı bir restorasyon geçirerek 10 Ağustos 2018 tarihinde
ibadete açılmıştır. (MD)

87
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

verilerek Aydın valiliğine gönderildi. H 1254 - M 1838 yılında Paris sefiri oldu. İngiltere
kraliçesinin taç giyme törenine Türkiye mümessili olarak katıldı. Daha sonra ticaret nâzırı
(vekili), sonra padişahın kızı Asiye Sultan’la evlenerek damat oldu. Meclis-i Vâlâ üyeliği,
başkanlığı, mühimmat-ı harbiye nâzırlığı, Tophâne müşirliği yaptı. H 1274 - M 1857 yı-
lında ölmüştür. Askeri Müze’nin kurucusudur. Bu camiden başka Rodos’ta kü­tüphânesi,
mektebi ve saat kulesi vardır. Mehmed, Besim ve Mahmud paşalar oğullarıdır14. Fethi
Ahmed Paşa, Sultan Mahmud’un türbesi haziresinde gömülüdür.

AHMED ÇELEBİ CAMİİ


Bu cami, Hüdâî Mahmud Cad­desi’nde15 Açık Türbe Soka-
ğı’nın köşesindedir. Ahşap çatı örtülü kârgir ya­pıdır. Zarif ahşap
minaresi son ce­maat yerinin ortasından sivrilmiştir. Kıble tarafı-
na beş, sağına ve soluna altışar pencere açılır. Minberi yoktu. Son
yıllarda ahşap bir minber konmuştur. Kuzey tarafında bir imam
meşrutası vardır. Batı tarafına açı­lan avlu kapısından girince sağda
üç mezar taşı görülür. Buraya dayan­mış bir taşta “sâhibü’l-hayrât
mer­hûm el-Hâcc Ahmed Çelebi ruhuna Fâtiha. Sene 975.” kitabesi
okunur. Cami birçok defalar tamir ve tadil edilmiş, yeniden yapıl-
mıştır. Hadîkatü’l-cevâmi’, camiyi yaptıranın mezarının mabedin
mihrabı önünde olduğunu söylüyor. Biz bu mezarı görmedik.
Caminin sağındaki bir mezar ta­şında şunları okuduk:
“Bu mescid-i şerifin bânisi merhum el-Hâcc Ahmed Çelebi’nin
ruhu için el-Fâtiha. 8 Şevval 1181.”
Cami H 975 - M 1567 yılında yaptıran Hacı Ahmed Çele-
bi’nin H 1181 yılında, yani 206 sene sonra ölmüş olması düşünü-
lemez. Bu caminin ikinci bânisi bir başka Hacı Ahmed Çelebi’nin
mezar taşıdır. Adaşların böyle birçok camiler, mescidler yaptırdık-
ları veyahut tamir ettirdikleri görü­lür.
Ahmed Çelebi
Camii Buraya H 1334 - M 1914 yılında ölen birisinin mezar taşı da getirilerek dikilmiştir.
Ahmed Çelebi’nin İstanbul tarafında da ahşap bir mescidi da­ha bulunuyordu16.
Caminin karşısında Şeyhülislâm Minkarîzâde Yahya Efendi’nin tür­besi vardır. Şimdi
yıkılmıştır.

AHMEDİYE CAMİİ
Ahmediye Camii kendi adını verdiği medrese, dershâne, kütüphâne, sebil ve çeşmelerden
oluşan külli­yenin avlusunun içindedir17. Avlunun iki kapısı vardır. Birisi kıbleye, biri­si de ku-
zeye açılır. Kıbleye açılan kapısından mabede dokuz taş basa­maklı merdivenle çıkılır. Kapıdan
girince mabed soldadır. Son cemaat yeri yıkıldığı için ahşaptan uydurma olarak yapılmıştır.
14 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 10.
15 Günümüzde Hüdai Mahmut Sokak’tır. (MD)
16 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 214.
17 Ahmediye Külliyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2018-2020 yıllarında kapsamlı bir restorasyona alınmıştır. (MD)

88
CAMİLER ve MESCİDLER

Muntazam kesme taşla yapılan camiyi, eteğinde sekiz pencere


bulu­nan tek kubbe örter. Dört kubbesin­de mini mini kubbecikler
ana kubbeyi etekler. Mabedden kıble tara­fına altında iki, üstünde
üç, sağ ve solunda ikişer sıra halinde dörder pencere açılır. Mihra-
bında yeşil ze­minli, Kâbe-i Muazzama resimli bir çini vardır. Mer-
mer minberi devri mimberciliğinin çok muvaffak bir yadigârıdır.
Külahı kenarında şu ya­zı dolaşır:
‫ – عن ابى هريرة رضى هللا تعالى عنه ان صلى هللا تعالى‬۱
‫ – عليه وسلم قال اذا قلت لصاحبك يوم الجمعة‬۲
‫ – انصت واالمام يخطب فقد لفوت صدقه رسول هللا‬۳
Hazreti Peygamber’in bu hadisine göre: “İmam Cuma günü hutbesi-
ni okurken arkadaşına sus desen bile çirkin ve kötü bir söz söylemiş olur­sun!”
Caminin minberi mermerdendir. Çok güzeldir. Son cemaat
yerinin sa­çağı da çok güzeldir. Bu külliye son yıllarda esaslı bir
şekilde tamir edi­lirken cami de tamir edilmiştir. Fakat son cemaat
yeri eski haline geti­rilmemiştir. Kemer kısmı pek çirkin sırıtıyor.
Caminin kapısının üstüne çok güzel bir sülüs ile beş satır halinde
şu kitabe okunur:

Ahmediye
‫لقد كان هذا قبل للناس معيبدا‬ Camii

‫بناه ولى من ذوى الخير مسجدا‬


‫وذا كان يدعى كبجه خواجه لدى الورا‬
‫فاحي لوجه هللا وفقا مؤبدا‬
‫فابزى يه الدهر الدهارير بعده‬
‫وربى له هذا على ماتعودا‬
‫فلما تداعى للخراب وكاد ان‬
‫يرى ارضه قضما وعقوا مجردا‬
‫آ‬
‫بنى رافعا عز اسه الحاج احمد �غا‬
‫فاحي مقاما فى الجنان متجدا‬
‫كريم متى استرقدت تلفيه راقدا‬
‫نبيل اذا تلقاه تلقاه فارن‬
‫أ‬
‫ولم ي�ل جهدا فيه فى بذل ماله‬
‫مالقى حباه لالنام واخلدا‬
‫واذا شاده غنى سليم مورخا‬
‫وقال ببسم هللا بيتا وانشدا‬
‫فلله حسنى احمد بن االمين قد‬
‫بنى جامعا للعاكـفين مجددا‬
۱۰۲٤
Şair Selim’in Arapça hazırladığı bu manzum kitabeye göre caminin yerinde eskiden
Kefçe Hoca denilen zatın bir mescidi bulunuyordu. Za­manla yıkılmış ve yeri kupkuru
bir toprak haline gelmiştir. Eminzâde Ahmed Ağa büyük paralar harcayarak buraya bu
camiyi yaptırmıştır. Kitabe­nin son iki mısraı ebced hesabına vurulunca altındaki 1124

89
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

rakamları çıkar. Ahmed Ağa camiyi H 1124 - M 1712 yılında yaptırmıştır. Bu kitabeyi
şimdiye kadar hiç kimse okuyamamış ve doğru olarak yazamamıştır. Ben ilk defa tam ve
doğru olarak ilim âlemine sunuyorum. Hadîka sahibi, yal­nız son iki mısraını karışık ola-
rak almış ve altına da 1134 tarihini yaz­mıştır.
Caminin kapısının üstüne asılan bir levhada şunları okuduk:
۱۲۷۷ ‫ ل سنه‬۲٥
‫موفق اولدى على افندى تعميرينه تاريخ‬
‫هم احيا اتدى جامع شريف احمديه يــى‬
Bu kitabeye göre cami, H 1277 - M 1860 yılında Ali Efendi isminde birisi tarafından
tamir edilmiştir. Caminin sağında ahşap bir yer vardı. Tamir sırasında yıkılmıştır.
Mabedin solunda çok büyük bir çitlembik ağacının dibinde buradaki ilk mescidin bânisi
Kefçe Dede’nin H 947 tarihli bir mezar taşı ve kabri var idi. Bu kabir ve taş kaldırılmıştı.
Ben 1975 senesinde bu taşı enkaz altında buldurarak caminin kıble du­varı önüne koydur-
dum. Caminin kıble tarafı ve sol aşağı tarafı kabristan­dır. Burada H 1175 - M 1761 yılında
ölen ve külliyeyi yaptıran Ahmed Ağa’nın kızı Emetullah Hatun’un, H 1180 - M 1766
yılında ölen oğlu Ferit Bey’in, H 1159 - M 1746 yılında ölen başka oğlu Osman Ağa’nın
aynı yılda ölen üçüncü oğlu Emin Mehmed Ağa’nın, Vâkıfın H 1180 - M 1766 yılında ölen
dördüncü oğlu İbrahim Ağa’nın mezarları vardır. Ahmed Ağa’nın türbesi de buradadır18.

AHMED ÜNAL CAMİİ


Bu cami Beylerbeyi’nde, Küplüce’dedir. 1969 yılında hayırseverler­den Ahmed Ünal
tarafından minareli ve kubbeli olarak yaptırılmıştır.

ARAKİYYECİ MEHMED AĞA MESCİDİ - TAKKECİ MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Arakiyeci Mehmed Ağa Mahallesi’nde Toptaşı Gündoğumu
Caddesi’nde Kapu Ağası mektep ve çeşmesinin solunda idi. Ben mescidi incelerken harap
bir halde idi. Mescid 44 yıl kadar önce yan­dıktan sonra yenilenmişti. Ben 1941’de mescidi
incelerken minaresinin de harap bir halde bulunduğunu görmüştüm. Yaptıranının türbesi
de mabe­din önünde idi. Ben mezar taşını görmüştüm. Üstünde şu kitabeyi oku­muştum:
“Câmi-i şerîf bânîsi arakiyyeci el-Hâcc Mehmed Ağa’nın ve kâffe-i ehl-i îmânın ervâhına
el-Fâtiha. 950.”
Takkeci Mehmed Ağa, H 950 - M 1543 yılında ölmüştür. Mescidin ki­tabesi var mı
idi? Bilmediğimiz için yapıldığı tarihi tespit edemedik. Ayvansarâyî Hüseyin Efendi19;
mescidi yaptıran Arakiyyeci Mehmed Ağa’nın mescidi önünde gömülü olduğunu ve H
950 yılında öldüğünü, minberin Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın mühürdarı, tezkire-
cilik ve defterdarlık yaptıktan sonra H 1178 - M 1764 yılında ölen Abdullah tara­fından
konulduğunu söylüyor. Abdullah Efendi, Topkapı Sarayı’nda kah­ve içerken ölmüştür.

18 Kitabımızda “Türbeler” bölümünde anlatılmıştır.


19 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 218.

90
CAMİLER ve MESCİDLER

ALACA MİNARE MESCİDİ - MURAD KAPTAN MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Murad Reis Mahallesi’nde, Bağlarbaşı Caddesi’nde kendi adıy-
la anılan sokağın başında20, Arakiyyeci Hacı Mehmed Mahallesi’yle Murad Reis Mahal-
lesi arasındadır. Ben 1940 yılında mescidi in­celerken bakımsızlıktan harap olmuş, yerlere
serilmişti. Yalnız küpüne kadar olan kısmı taş, üst kısmı taş ve tuğla ile yapılan minaresi
ayakta idi. Bir bahçe haline getirilen avlusunda bir su teknesi bulunuyordu.
Ayvansaraylı Hüseyin Efendi bu mescidi yazarken şunları söyler:
“Mescidi yapan Hoca Murad adlı bir kapudan olup mezarı ve öldüğü yer malûm değildir.
Zamanla minaresi harap olduğundan Sultan I. Mahmud’un vâlidesi Saliha Sultan yeniden
yaptırarak ihya etmiştir. Mescidin karşısında Tarîk-ı Nakşibendî’den Hacı İbrahim Efendi’nin
tekkesi var­dır. Alaca Minare Tekkesi diye bilinir. Mahallesi yoktur21.”
Bu mescidi büyük Türk denizcisi Murad Reis mi yaptırmıştır, yoksa aynı adı taşıyan
bir başka denizci mi yaptırmıştır? Her ikisi de aynı za­manda mı yaşamıştır? Sicill-i Os-
mânî sahibi bunları ayrı ayrı yazmıştır.
Büyük Türk denizcisi Kemal Reis’in biraderzâdesi ve Rodos üzerine sefer yapan, dünya
haritası yapan, bahriye kitabı yazan Gelibolulu Pîrî Reis’in arkadaşlarından idi. Korsanlıktan
yetişmiştir. Pîrî Reis ve Seydi Ali Reis ile beraber Kızıldeniz ve Umman Denizi seferlerine
katılmıştı. Pîrî Reis’in Mısır’da idamından sonra H 961 - M 1553 yılında Mısır donan­ması
bunun kumandasına verilmişti. Hürmüz Boğazı’nda Portekizliler ile çarpışmıştı. Nihâyet H
1063 - M 1652 yılında Rodos’ta ölmüştür. Orada türbesi ve tekkesi vardır.
Bu malumatı veren Şemseddin Sami Bey, şu bilgiyi de ekler: “Üskü­dar’da cami-i şerifi
ve sair hayratı vardır22.”
Süreyya Bey ise Murad Reis hakkında şunları söyler: “Eski korsan­lardan olmağla Ce-
zayir’den getirtilerek Mora Sancağı verildi. Bahriye’de istihdam edildi. H 1018 - M 1609
yılındaki harpte ziyadesiyle şecaat gös­terdi. H 1018 yılında öldü. Rodos’ta tekkesinde
gömülüdür. Tekkesi ve camii vardır. Seksen yaşını aşmıştı23.
Şemseddin Sami Bey, Murad Reis’in H 1068’de öldüğünü söylerken hata etmiştir. H
1018 - M 1609 yılında ölmüştür. Biz bu camiyi yaptıra­nın denizci Murad Kaptan olduğunu
kabul ediyoruz. H 1030 - M 1620 yı­lında ölmüştür. Şemseddin Sami Bey hata etmiştir.

ALEMDAR KÖYÜ YENİ CAMİİ


Alemdar köyünde, 1964 yılında temeli atılan yeni bir cami vardır. Kubbelidir. 1975
Mart’ında henüz tamamlanmamıştı. Hayırsever halkın yardımı ile yapılıyordu.

ALTUNİZÂDE CAMİİ
Üsküdar’da kendi adı ile anılan yerde Küçük Çamlıca yolundadır. 24 kapı numarasını
20 Günümüzde de Alaca Minare Sokak olarak geçmektedir. (MD)
21 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 217.
22 Kamûsü’l-a’lâm, Murad Reis maddesi, C. 6, s. 4254.
23 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 357.

91
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

taşır. Cami, taş yapı ve tek kubbelidir. Avlu kapısının üstünde kemer gibi yükselen mer-
merde üstte sülüs ile Besmele, altta ta’lîk ile şu üç satırlık kitabe okunur:
‫آ‬
‫راه حقده خير ايدوب �لتونى زاده ايلدى‬
‫معبدك جودوسخاسندن نثار سيم وزر‬
‫ياپدى جامع كه اولدى جامع نورمبين‬
‫قطعۀ الماسدن رسمى لطيف وخوبتر‬
‫سنك تاريخى مجوهر اولسه شاياندر سنيح‬
‫اولدى اسماعيل افندى معبدى خير االثر‬
‫ كـتبه راقم‬۱۲۸۱
Şair Senih’in hazırladığı, Büyük Hattat Râkım’ın yazdığı bu kitabe­nin son tarih mıs-
raının noktalı harfleri ebced hesabına vurulunca H 1282 - M 1865 yılı çıkar. Hattat,
kitabeye caminin yapılmasına başlandığı tarihi yazmıştır veyahut başka bir zühul vardır.
Camiyi Altunizâde İsmail Zühdü Paşa yaptırmıştır. Mabedin abdesthânesi, su mus-
lukları 1941 yılında harap ve bozuk idi. Tek kubbeli mabetten sağına, soluna ikişer sıra
halinde altışar, kıble tarafına ve son ce­maat yerine üçer pencere açılır. Son cemaat yerinin
üç kapısı vardır. Ka­pılar oymalı ahşaptır.
Mihrabın üstünde kucaklaşmış
bir halde Yâ Fettah, altında Kelime-i
Tevhid, daha altında ise Besmele ve
iki tarafında kûfî hat ile Yâ Al­lah, Yâ
Muhammed yazılıdır.
Mabedin önünde, kıble tarafında
camiyi yaptıranın mezar taşında şu
kitabe okunur:
Hüve’l-Hallâku’l-Bâkî
Bu civarın bânisi, imân ve ihyâ-
sı ve cami-i şerifin dahi bânisi olup,
hayr ve hasenatı meşhur olan Meclisi
Ayan azasından ve müşir-i kiram­dan
Altunizâde İsmail Zühdü Paşa’nın
Rûhîçün el-Fâtiha. Sene 1305.
Kitabeye göre Ayan Meclisi aza-
sından Müşir İsmail Zühdü Paşa,
Altunizade H 1305 - M 1887 yılında ölmüştür.
Camii Yanında H 1309 - M 1891 yılında ölen karısı Habibe Nevres Hanım’ın ve H 1308 - M
1890 yılında ölen hemşiresi Şerife Emine Hanım’ın kabirleri de vardır.
Mabedin kadınlar mahfeli vardır. Minberi mermerdir. Korkulukla­rında altışar şualı
yıldız kabartmaları görülür. Külahı mermer şebeke ha­lindedir.
Mihrabın yanında şunlar okunur:
“Ağrıbuz’da Kal’a derûnunda Bayrakdar Mustafa Paşa Camii Şerifi’­nin minber kapısı taş

92
CAMİLER ve MESCİDLER

olub, cami mezkûrun kiliseye 1292’de tahvili üze­rine pabuçluğa konulmuş olduğu halde bilmü-
nasebe bu tarafa getirilmiş teberrüken işbu mahalle vaz’ olunmuşdur.”
İsmail Zühdü Paşa, Ağrıboz Kalesi’ndeki Bayrakdar Mustafa Paşa Camii H 1292 -
M 1875 yılında Yunanlılar tarafından kilise yapıldığı, taş minber kapısını getirterek bu
caminin pabuçluğuna koydurmuştur.
Mihrabın üstündeki “Elâ bizikrillâhi tatmainnul kulûb” âyetini ta’lîk ile Hattat Sami
Bey yazmıştır.
Sami Bey’in 1303, 1305
ve 1306 tarihlerinde yazdı-
ğı güzel levhalar da camiye
asılmıştır. Sami Bey, Hattat
İsmail Hakkı Efendi’nin
tilmizlerin­den idi.
Muntazam kesme taşla
yapılan minaresi 88 basamak-
lıdır. Mabedin son cemaat ye-
rini üç tonoz kubbe örter.
Paşa, H 1293 - M 1876
yılında Rus muharebesine
bir tabur asker gön­dermişti.
Müezzin Cemil Efendi’nin
babası Müezzinbaşı Hüsnü
Efendi de bu taburun imamı
idi. Bu taburun sancağı min-
Altunizade
berde asılıdır. Aleminde “ Yâ Muhammed” yazılıdır. Camii’nin başka
bir resmi
Mabedin sağında bir hamamı, önünde üç dükkân, rüşdiye ve ibtidai mektebleri vardır.
Vakfın çok geliri vardır. 1941 yılında bir çiftliğinin 80 bin liraya satıldığını söyler. Vakfi-
yesine göre, caminin beş müezzini, iki imamı, bir hatibi ve bir kürsü şeyhi vardır.
Caminin kıble duvarının dışında üç satır halinde ta’lîk bir kitabe daha vardır. Bunda
caminin ikmal tarihi H 1282 - M 1865 olarak gösterilmiştir.
Şair Âsım’ın hazırladığı kitabe şudur:
Ricâl-i rütbe-i ûlâdan İsmail Efendi’dir
Eden bu mevkii âsâr-ı hayrı ile teşkîl
Husûsan eyledi ıslâhla bu câmii inşâ
Harîm-i kalb-i pâkinde olub nev âyeti kandîl
Dedim intâk-ı hakla Âsımâ târîh-i itmâmın
Yapıldı hasbeten lillâh Beytullâh-ı İsmail

93
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫رجال رتبۀ اوالدن اسماعيل افنديدر‬


‫آ‬
‫ايدن بوموقعى �ثار خيرى ايله تشكيل‬
‫خصوصا ايلدى اصالحه بوجامعى انشا‬
‫آ‬
‫حريم قلب پاكنده اولوب نو�يتى قنديل‬
‫ديدم انطاق حقله عاصما تاريخ اتمامن‬
‫ياپلدى حسبة هلل بيت هللا اسماعيل‬
۱۲۸۲

AŞAĞI DUDULLU CAMİİ


Bu cami Aşağı Dudullu köyündedir. Kârgir
yapı, üstü ve minberi ah­şaptır. Kısa minaresi
kapısının solundadır. Altı pencereden ışık alır.
Hiçbir yerinde yapıldığı tarihi ve yaptıranı gös-
teren bir kitabe yoktur. So­lunda bir imam meş-
rutası vardır.

AŞÇIBAŞI MESCİDİ
Bu fevkânî mescid Karacaahmed’dedir. Du-
varları iri kesme taşla, üst kısmı ahşap ile ya-
pılmıştır. Minaresi kıble tarafında köşededir.
Altında bir su tulumbası vardı.
Küçük Dudullu
Camii Ben mescidi 1940 yılında incelerken harap bir halde idi. Sonra kadro harici yapılarak
1954 yılında satılmıştır24.
Bu mescidi Sultan IV. Mehmed’in aşçıbaşısı olan Mehmed Ağa yap­tırmıştı. Kabri de
mescidinin haziresinde idi. ‫ ساعت سالمت‬terkibinin ebced hesabıyla tutarı olan H 1062 - M
1651 yılında ölmüştür. Minberini Sultan III. Ahmed zamanında aşçıbaşı olan Selim Ağa
H 1120 - M 1708 yılında koymuştur. Mescidin mütevellileri saray aşçıbaşıları olurlardı.
Selim Ağa, Karacaahmed’de Hind Elçisi Mezarlığı’nda gömülüdür.

AYAZMA CAMİİ
Bu cami Üsküdar’da Asya’nın Avrupa’ya elini uzattığı hâkim ve tarihî bir tepenin,
Damalis Burnu’nun üstüne yapılmıştır. Kız Kulesi bu ca­minin Sarayburnu’na uzanmış
bir eli gibidir. Güzel Marmara, Damalis Burnu’nda biter. Zümrüt Boğaz bu­radan başlar.
Sultan III. Mustafa Ca­mii, Marmara’yı, Boğaz’ı, Haliç’i ve İstanbul’u ayakları altında
tutan bir yere oturmuştur. Üsküdar’da daha muhteşem, daha büyük camiler var­dır. Fakat
hiçbirisinin yeri Ayazma Cami’ninki kadar güzel ve hâkim de­ğildir. Ayazma Cami, Yeni
Cami ile kapanan Sinan mektebinden sonra doğan yeni mimarinin oldukça mu­vaffak
eserlerinden biridir.
Caminin, birisi deniz tarafında olmak üzere üç avlu kapısı vardır.

24 Cami, 1993 tarihinde yeniden inşa edilmiştir. (MD)

94
CAMİLER ve MESCİDLER

Deniz kapısının üstünde celî sülüs ile ‫ان الصالة كانت على المؤمنين كـتابا‬
‫ موقوتا‬âyeti yazılıdır.
Bu kapının iç tarafın­da da:
‫ قال هللا تبارك و تعالى سالم عليكم طبتم فادخلواها خالدين‬okunur.
Dışta kita­benin El-mü’minûn’un (nun) (‫ )ن‬harfinin kuyru-
ğuna altunlu bir dal yapılmış ve yer yer yıldızlar serpilmiştir.
Avlunun sol köşesine güzel ve eşsiz bir çeşme yapılmıştır25.
On yuvarlak merdivenle son cemaat yerine çıkılır. Son cema-
at yeri­ni sekiz mermer sütunun üstüne yükselen üç kubbe örter.
Buranın sağın­daki mihrapçık üstünde: ‫عجلوا بالصلوة قبل الفوت‬,
solundakinin üstünde de ‫ وعجلوا بالتوبة قبل الموت‬yazılıdır.
“Vakti geçmeden namaz kılmakta acele edin. Ve ölüm gelme-
den önce tevbe etmekte acele edin.” anlamınadır. Kıble kapısının
sağın­da ve solunda birer mükebbirlik vardır. Kapının iki ya-
nındaki köşeli ve zarif iki sütunun başlarında altunlu hilaller
parlar. Kapının üstünde güzel bir sülüs ile beş satır halinde
mensur ve iki satır halinde manzum iki kitabe vardır. Nesir
halindeki kitabe şudur:
“Eâzım-ı selâtîn-i izâm, efhâr-ı havâkîn-i kirâm imâm-ı ehl-i sünnet ve’l-cemâat, muk- Ayazma Camii
kabristanında
tedâ-yı kevâkib-i sipihr-i hilâfet, hâdim-i haremeyni’ş-şerîfeyn, bâsıtu’l-adl beyne’l-hâfı- kıymetli bir
keyn, es-Sultan Mustafa Han, ibnü’s-Sultan Mehmed Han halledallâhü devletehû ilâ inkırâ- mezar taşı
zi’z-zamân ve ebbede saltanatehû ilâ âhiri’d-deverân hazretleri iş bu câmi-i şerîfi ve ma’bed-i
münîfi hasbeten li vechillâhi’l-kerîm ve taleben li merzâti’r-Rabbi’r-Rahîm müceddeden binâ
ve ihyâ buyurup bu hayr-ı cesîmlerinin sevâbını vâsıl-ı rahmet-i Rabbi’l-âlemin olan vâlide-i
muhteremeleri merhûme ve mağfûretün lehâ Mihr-i Şâh Emine Hâtûn tâbe serâhâ ile câ-
lis-i serîr-i cennet olan birader-i ekberleri merhûm ve mağfûrun leh Şehzâde Sultan Süley­man
aleyhi’r-rahmeti ve’l-gufrânın rûh-ı pür fütûhlarına hibe ve ihdâ bu­yurmaları ile Cenâb-ı
Hakk ve Feyyâz-ı mutlak bu misillü nice meberrât-ı cezîleye mazhar eyleye... Âmîn... Sene
erbaa ve seb’îne ve miete ve elf.”26
Bu kitabeye göre Sultan III. Mustafa bu camiyi ve teferruatını ölen anası Mihrişah
Emine Hatun ile büyük kardeşi Şehzâde Sultan Süleyman’ın ruhlarını şad etmek için
H 1174 - M 1760 yılında yaptırmıştır. Bu kita­benin altındaki ta’lîk kitabe de şudur:
‫مقتداى اهل سنت جامع مجموع خير‬
‫قيلدى چون بومعبد زيبايــى انشا بى ريا‬
‫صدر عصرى بنده سى راغب ديدى تارخنى‬
‫جامع رعنا بناء شاه سلطان مصطفى‬
)۱۱۷٤(
25 Kitabımızın ”Çeşmeler” bölümüne bakılsın.
26 Ekrem Hakkı Ayverdi, bu kitâbeyi İstanbul Ansiklopedisi’ne yazdığı bir yazıda çok hatalı nakletmiştir.

95
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Muktedâ-yı ehl-i sünnet câmi’-i mecmu’-ı hayr


Kıldı çün bu ma’bed-i zîbâyı inşâ bî-riyâ
Sadr-ı asrı bendesi Râgıb didi târîhini
Câmi’-i râ’nâ binâ-i Şâh Sultan Mustafa (1174)
Ketebehû ed-dâî Veliyyüddîn ufiye anhü
Bu kitabenin son mısraı ebced hesabına vurulursa 1174 rakamları çıkar. Bu, altına da
rakamla yazılmıştır. Caminin H 1174 - M 1760 yılında yapıldığını gösterir.
Bu tarih manzumesini devrin sadrazamı Ragıb Mehmed Paşa hazırlamış, yazısını da
bilhassa ta’lîkte İranlılara bile üstadlığını kabul ettiren devrin şeyhülislâmı Veliyyüddin
Efendi yazmıştır.
Mabedi tek kubbe örter. Kubbenin eteğinde 20 pencere vardır. Mabedin içine 86 pen-
cereden ışık şelaleleri akar. Çok aydınlıktır. Kubbe, as­kılarla duvarların dört köşesindeki
yarım fil ayaklarına oturur. Caminin duvarları ve pencere araları, ikinci sıra pencere altla-
rına kadar ebru kâ­ğıdı gibi çok nefis ve renkli somakilerle kaplanmıştır. Birinci sıra pen­
cere üstlerini de som beyaz mermer oturtulmuş, siyah taşlı bir süs kornişi sarar.
Mihrabı, çok muhteşem ve eşsiz bir tarih yadigârıdır. Üstünde: ‫ كلما دخل عليها زكريا المحراب‬yazı-
lıdır. Sanatkâr mihrabı yedi renkli taşla bir kuyumcu gibi işlemiştir. Tavus kuşu kuyruğu
şeklindeki geniş bir oyma da buraya çok yakışmıştır.
Som mermerden yapılmış minberi, Osmanlı minber mimarisinin şa­heser bir örne-
ğidir. Renkli somakilerle ve oymalarla süslenmiştir. Şebe­keli merdiven korkuluklarında
on bir renkli göbek taşı vardır. Vaiz kür­süsünün üstünde besmele yazılıdır. Camide dört
Kur’an rahlesi vardır. Mihrabın önündeki iki büyük şamdan da çok muvaffak tarih ber-
güzârlarıdır. Mabedin sağındaki bir pencere padişahın ölümünden bir sene sonra H 1189
- M 1775 yılında kapı haline getirilmiştir. Bu kapıdan mabedin sağ tarafındaki abdest
musluklarına, abdesthâneye ve muvakkithâneye inilir ve çıkılırdı. Mabedin Celâl lâfzını,
Hz. Muhammed’in ve dört seçkin halifenin isimlerini ve başka yazıları Hattat Seyyid
Mustafa yazmıştır. Mabedin ikinci sıra pencerelerinin renkli alçı çerçevelerinde Esmâ-i
Hüsnâ yazılıdır. Alçı çerçeveler çok güzel eserlerdir.
Caminin pencere kapakları cevizden yapılmıştı. Sonradan üstlerine yağlı boya sürül-
müştü. Caminin hünkâr ve müezzin mahfilleri vardır. Taş minaresi sağındadır. Minare
H 1289 - M 1872 ve H 1299 - M 1881 yıllarında fırtınadan yıkılmış ve yenilenmiştir.
Minarenin yüksekliği de azaltılmıştır27.
Mihrabın solundaki rakkaslı saatin üzerindeki plakada şunlar oku­nur:
“Amile es-Seyyid Mustafa min telâmizi Derviş Yahya 1215.”
Bunu Derviş Yahya’nın şakirtlerinden Seyyid Mustafa H 1215 - M 1800 yılında yapmıştır.
Cami üç, dört defa tamir görmüştür. Sıvaları ve nakışları değiştiril­miştir. Bir defasında
açık olan son cemaat yerinin yanları kapatılmıştı. En son tamirine 1969 yılında başlan-
mış, yeter derecede para bulunamadığı için yarım bırakılmıştır. Caminin sıvalı mı, yoksa
27 Tahsin Öz, İstanbul Camileri, C. 2, s. 7.

96
CAMİLER ve MESCİDLER

taş olarak mı kalacağı hakkında ihtilaflar çıkmıştır. Cami sıvalıydı. Caminin her çeşit
işçiliğine ve bilhassa mermerlerinin ve renkli taşlarının seçilişine çok dikkat edil­miştir.
Caminin ana kubbesinden sarkan geniş kuturlu bir kandil askısı var idi. Askıda kan-
diller çeşitli renklerle süslenmiş, püsküllenmiş birçok de­ve kuşu yumurtası da bulunurdu.
Deve kuşu yumurtası Sinan devri cami­lerimizde ve türbelerimizde de askı süsü olarak
kullanılırdı. Eyüb’de Si­nan yapısı Siyavuş Paşa Türbesi’nde de kullanılmıştır.
Ben 35 yıl önce Ayazma Camii’sini incelerken Topkapı Sarayı Arşivi’n­den 1137 nu-
marada kayıtlı bu külliyenin bir inşaat defterini bulmuş ve bunu ilk defa İstanbul Abi-
deleri adlı kitabımın onuncu sahifesinde ilim âlemine tanıtma hizmetini yapmıştım. Bu
defter, cami kadar yüksek bir kıymet taşır. Şimdiye kadar ilim ve tarih âlemince meçhul
kalan birçok hakikatleri ortaya çıkarıyor. Eski inşa tarzı, inşa malzemesi, sıva, süsle­me
usulü, eski boyaların hazırlanma şekilleri bütün teferruatıyla bu def­terde görülür. Cami-
nin arsa yerinin vaktiyle getirdiği kiralardan tutunuz da, yapıda kullanılan çivi, cam ve en
ince teferruatına kadar bu defterden öğreniyoruz. Bu defter tarihçileri, mimarları, güzel
sanat­çıları maliyecileri ayrı ayrı meşgul edecek pek mühim bir vesikadır. Deftere göre
camide pehle (yan) mermer, Abbasî mermer ve istendil mermeri kullanılmıştır. Yirminci
asrın bilginleri eski sıvaların mermer gibi sağlam ve parlak oluşunun sırrını çözememiş-
lerdi. İşte bu defter ilim ve sanat âlemine bu sırları açıklıyor.
Eskiden sıva çamurları bal, yumurta ve cıva ile hazırlanıyordu. Bu caminin sıvası için
beher yüz danesi 77 kuruştan 6.737 kuruş tutar. 8.750 yumurta ile okkası 35 kuruştan
2.190 kuruş tutan 626 okka halis bal ve 1.060 kuruşluk da cıva kullanılmıştır.
Bu caminin “Şerefâbâd Sahilsarayı” denilen kasrın arkalarında yı­kılan eski Ayazma Sa-
rayı’nın bahçesine kurulduğunu da Topkapı Sarayı Arşivi’nde 5.466 numarada kayıtlı
bir vesikadan öğreniyoruz. Caminin taşçı­ları ile marangozları için 68.782 kuruş 26 akça
harcanıldığı halde 90 gün çalışan nakkaş kalfalarına 1.575 ve 70 gün çalışan nakış işçile-
rine, nefer­lerine de 3.451 kuruş gibi mühim bir para sarf edilmiş ki, eskiden ressam­lara ve
nakkaşlara daha büyük bir yer ve değer verildiği anlaşılmaktadır.
Caminin iç süslerinde deve kuşu yumurtalarından da faydalanılmıştır. Cami için be-
heri 130 kuruştan 151 deve kuşu yumurtası alınmış, 19.630 kuruş masraf gösterilmiştir.
Kubbe kazanlarının, minare alemlerinin ve diğer yerlerin yaldızlanması için devrinin en
yüksek ayarlı altını olan ve adına yaldız altını denilen beheri 465 kuruştan tam 255 altın
alın­mış, ayrıca da 13.134 kuruşluk gümüş varak kullanılmıştır. Muhtelif boya hazırlan-
mak için de şu malzemeye başvurulmuştur:
Sölügen, ağır isfidaç (üstübeç), frengi isfidaç, kaba zengâr, çam sakı­zı sarı tutkal, beç
çividi, zencefire, laciverd, acem zırnığı, siyah tutkal, lâhur çivid, kırmız, lotor, gülbehar, cila
toprağı, rugân-ı nefticem, rugan-ı ardaç, rugan-ı neft.
Deftere göre kandil askısı olan sekiz Mühr-i Süleyman ile bunları kubbeye asmak
için 69.825 kuruşluk örme zincir alındığını görüyoruz. Mühr-i Süleymanların büyüğüne
1.800, ortalarının her birine altışar yüz kuruştan 4.200 kuruş sarf edilmiştir. Kandil ve
deve kuşu yumurtalarının altlarına mahfel tahtına süs olarak kullanılmak için 119.625
kuruşluk ib­rişim püskül, 10.440 kuruşluk som sırma püskül kullanılmıştır.

97
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bu defter büyük ciltlere ana olacak kadar mühimdir. Biz şimdilik bu kadarla yetindik.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde, müzelerimizde eski eserlerin inşa mal­zemelerinin na-
bızlarını tutacak mütehassıslar henüz yetişmediği için res­tore adına yapılan birçok şeyler
kaş yapayım derken göz çıkarma kabi­linden oluyor. Biz, mütehassıslar yetişinceye kadar
tarihî abidelerin yal­nız akıntılarını kesmekle yetinmelerini tavsiye ediyoruz. Bursa’daki
Ye­şil Türbe’nin çinileri bu acemi kimselerin ellerinde sökülmüş, mahvedil­miştir. Sinan’ın
Üsküdar’daki Şemsi Paşa Camii’ni, Doğancı Hacı Ahmed Paşa’nın türbesini tamir etmek
isteyenler bu iki tarih abidesini mahvetmişlerdir, Şemsi Paşa Camii’nin sıvalarını sıyır-
mışlar, sıvalar üzerine maharetle tatbik edilen süsleri ve yazıları mahvetmişlerdir. Kitabe-
lerini yerlerine koymamışlardır. Bu hususta yüzlerce örnek verebilirim.
Selçuk mimarları da yapılarında ve sıvalarında yumurta kullanırlar­dı. Bu hususta Abi-
deleri ve Kitabeleriyle Konya Tarihi isimli kitabı­mızda geniş bilgi vardır.
Ben, 21 Ağustos 1941 günü Ayazma Kilisesi’ni28 incelerken mabette asılı bir levha var
idi. Üstünde sülüs ile yazılmış on satır halinde şu man­zumeyi okumuştum:
‫ بكزمز برجانبة بوموقع رونق فزا‬-
‫بارك هللا بارك هللا بويله جاى دلكشا‬
‫ يعنى سلطان مصطفى اول شهريار باصفا‬- ‫كوردى روحانيتين خاقان ذيشان جهان‬
‫آ‬
‫ معتمد تعيين اولندى حضرت اسحق �غا‬-
‫بويله واال جامع پاكيزيــى بنياد ايدوب‬
‫ دولت واقبال ايله اولسون مظفر دئما‬- ‫حضرت بارى خدا مقبول دركاه ايلوب‬

‫ معبد روشن مكان احياء سلطان مصطفى‬- ‫اى سزاىئ سيريدوب نظم ايلدم تاريخنى‬
۱۱۷٤ ‫سنه‬
Şair Sezai’nin hazırladığı bu manzume hem caminin yapıldığı tarihi hem de İstanbul
gümrük emini İshak Ağa’nın caminin mutemedi29 olduğunu haber veriyor. Camiye asıl-
mış fevkalade tezyin ve tez­hip edilmiş bir hilye levhası da mabedi süslüyordu. Altında şu
ketebe var idi:
۱۱۷۳ ‫ من تالميذ السيد احمد الشهير بخواجه زاده سنة‬....‫كـتبه العبد الضعيف المحتــاج الى رحمة ربه اللطيف مصطفى المعروف بكاتب زاده‬
Bu kıymetli hilyeyi, cami tamamlanmadan bir yıl önce H 1173 - M 1759 yılında Ho-
cazâde şöhretli Seyyid Ahmed’in talebesinden Kâtipzâde Hattat Mustafa yazmıştır.
Camide padişah adına yazılmış zerefşa altun püskürme süslü, tezhipli bir Kur’an-ı
Kerim de vardı. Neşriyatım üzerine caminin imamı bu Kur’an’ı mabeddeki kasaya ki-
litlemişti. Vefatından sonra kasa kırılarak bu Kur’an çıkarılmıştı. Ben bu Kur’an’ı, Vatan
Caddesi’nde kurduğum Eski Yazılar Müzesi’ne aldırttım ve teşhire koydum.
Caminin tamiri dolayısıyla kandil askısı ve başka şeyler kaldırılmış, depoya konulmuş-
tur. Altı yıldan beri de caminin içi sıvansın mı, taş mı kalsın? davası inceleniyormuş. Yuka-
rıda yazdığım gibi caminin içi sıvalıy­dı. Bu muhteşem eserin restoresi tamamlanmalıdır30.

28 Ayazma Camii olacaktır. (MD)


29 Bina emini.
30 Ayazma Cami’nin restorasyonu, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Restorasyon çalışmaları devam etmektedir. 23
Haziran 2020. (MD)

98
CAMİLER ve MESCİDLER

Hünkâr Mahfeli
Caminin soluna, caminin mahfellerinin en güzellerinden birisi, pırlanta bir süs gibi
yapılmıştır. Köşkün kapısı doğuya açılır. Dört mermer basa­makla kapısının önüne çıkılır.
Solunda padişahın binek taşı vardır.
Kapı­sının üstünde sülüs ile ‫ يامفتح االبواب – افتح لنا خير الباب‬yazılıdır. “Ey ka­pılar açan Allah’ım!
Bize hayırlı kapı aç.” anlamındadır. Üstünde padişahın tahtının bulunduğu istirahat köşkü
zemin katın üzerine ufak, çok güzel konsüllerle sarkmış, kesme taştan iki sıra pencereli
bir oda vardır. Bura­dan üstü örtülü bir geçitle caminin hünkâr mahfeline geçilir. Geçidin
üstü harap olmuş, önü de bir güvercin mezarlığı haline gelmiştir. Köşk de yağ­mur sızıntı-
larının tahribine terk edilmiştir. Köşkün çinileri de yer yer sö­külmüş ve aşırılmıştır.
Köşkün camiye girilecek kapısının üstünde sülüs ile şu kitabe okunur:
۱۱۷۲ ‫اشهد ان الاله هللا واشهد ان محمد عبده ورسوله كـتبه سيد عبد هللا‬
Bunu Hattat Seyyid Abdullah, caminin bitirilmesinden iki sene evvel H 1172 -
M 1758 yılında yazmıştır.
Mahfelin yukarıya çıkan sofa kapısının üstünde de ‫ من بنى مسجدا بنى هللا له بيتا فى الجنة‬kitabe-
si okunur. “Kim Allah için bir mescid yaparsa Allah da onun için Cennet’te bir ev yapar.”
anlamındadır.
Padişah mahfelinde bir kavukluk vardır. Burada “Cennet anaların ayakları altındadır.”
anlamında ‫ الجنة تحت اقدام االمهات‬hadisi yazılıdır.
Hünkâr mahfeli yedi yuvarlak, bir dört köşe sütun, müezzin mahfeli de beş yuvarlak
bir dört köşe sütun tarafından tutulur. Mahfelin üstünde ikisi yuvarlak, birisi beşik örtüsü
şeklinde üç kubbe örtülüdür. Hünkâr mahfelinin kafesleri ve korkulukları arasında beş
ince ve zarif siyah sü­tun yükseliyor.
Bu sütunların yine siyah taştan, çok ince işlenmiş başlıkları bilhassa dikkati çeker. Hünkâr
mahfelinin duvarlarında 28 adet kaba İtalyan çini­leri görülür. Buradaki mermerden yapıl-
mış ve duvara yapıştırılmış ka­vukluk da oymacılık sanatının muvaffak bir eseridir. 1975’te
burasını tekrar gördüm. Haraplığı artmış, çinilerinden birçokları da yok olmuş­tur.

Ayazma Külliyesi Kaç Senede Yapıldı?


Topkapı Sarayı Kütüphânesi’nde bulduğumuz külliyenin yapım def­terinden öğrendi-
ğimize göre caminin inşasına H 1271 - M 1757 yılında baş­lanmış ve H 1174 - M 1760
yılında tamamlanmıştır. Caminin inşası için 506.095 kuruş 49 akça harcanmıştır.

Kuş Köşkleri
Müslüman Türkler, kuşların korunmasına ve gözetilmesine çok dik­kat ederlerdi. Kışın
karda aç kalan kuşlara yem, yollarına devam edemeyen leyleklere ciğer vakfeden hayır sa-
hipleri vardı. Saraylara, köşk­lere, cami ve mescidlere kuş köşkleri de yapılırdı. Bu caminin
avlu kapılarının üstlerinde ve yanlarında, kıble duvarlarının ortasında, köşelerin­de mabed
ve köşk şeklinde işlenmiş zarif kuş yuvaları, bilhassa yabancı turistlerin dikkatlerini çeker.

99
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Mabedin avlusundan sağına ve soluna tak halinde birer kapı daha açılır.
Sağdaki kapısının üstünde: ‫سالم عليكم بماصبرتم فنعم عقبى الدار‬
So­luna açılan kapısının üstünde: ‫ سالم عليكم ادخلوها الجنة بما كنتم تعملون‬yazılıdır.
Mabedin kıble tarafında mektep vardı. Yıkılarak yerine yenisi ya­pılmıştır. Mabedin
zarif muvakkithânesi yıkılmıştı. Caminin sağ duvarı­nın dış köşesine şakulî bir güneş saati
(basita) yapılmıştır. Köşesine de yapan adını şöyle kazdırmıştır: ۱۱۷۷ ‫ رسمه يحيــى نه‬Türkçesi
“bunu H 1177 yılında Yahya resmetti.” demektir.
Ayvansaraylı Hüseyin Efendi bu camiyi yazarken: “Bu camii Sultan III. Mustafa yaptır-
mıştır. Bu camiin de diğer sultan camileri gibi bütün levazımatı mükemmeldir. Müstakil mu-
vakkit hücresi dahi vardır. Yakı­nında bir mektep ve tek bir bina da yapmıştır... Caminin meza-
ristanında gömülü olanların çoğu Enderun-u Hümâyûn adamlarındandır. Mahallesi vardır31.”
Sultan III. Mustafa, külliye için burada birçok gelir yapıları da yap­tırmıştır. Caminin
soluna 40 yastık dokuma kârhânesi (yapım evi) bir lonca, bir de bükücü kârhânesi yaptır-
mıştı. Bu kârhânelerin kubbeli par­çalarından bazıları bize kadar gelmiştir. Bir kısmının
yerleri de futbol sahası halindedir. Kârhâneleri ben 45 yıl önce ayakta görmüştüm.

Ayazma Kabristanı
Ayazma Camii’sinin kıble tarafı bir nazire halinde kabristandır. Bura­daki bazı mezar
taşları eşsizdir. Gömülü olanlardan bazılarını yazıyorum:
1. Silâhdarzâde Mir Seyyid Mehmed Emin Efendi. H 16 Zilkade 1243.
2. Bâbüssaâde ve Galatasaray ağalarından Hasodabaşı Abdullah Ağa. H 1202.
3. Sultan III. Mustafa’nın çuhadar ağası Mustafa Ağa. H 17 Zil. 1196.
4. Padişahın Silâhdarı Seyyid Mehmed Ağa. H 1185.
5. Sultan III. Mustafa’nın dadısı Ayşe Hatun. H 23 Ram. 1173.
6. Müderris ve Hattat Bosnalı Hacı Osman. H 1180.
7. Kethüda Hatice Hatun. H 1179.
8. Sultan Selim’in ebesi Rukiyye Kadın. H 1183.
9. Dârüssaâde Ağası Mercan Ağa. H 1186.
10. Padişahın baş musahibi Mansur Ağa. H 1193.
11. Ayazma Camii’sinin muvakkiti Mehmed Seyyid. H 1181.
12. Ayazma Camii İmamı Hacı Salih. H 1318.
13. Hattat Hacı Alizâde Mehmed Kemâleddin. H 1180.
14. Müşir, Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın hemşiresi Şakire Hanım. H 1320.
15. Bâbüssaâde Ağası Hacı Ali Ağa. H 1209.
16. Şair Naşid İbrahim Bey. 1206 H.
17. Bâbüssaâde Ağası Seyyid Abdullah. H 1209.
18. Ser alây-ı pâdişâhı Selman Ağa. H 1209.
31 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 189.

100
CAMİLER ve MESCİDLER

19. Hâne-i hâssa ağalarından Ali Bey. H 1203.


20. Vâlide-i Atik Camii imamı Osman Efendi. H 1316.
21. Hattat Hacı Osman’ın kızı Fatıma. H 1181.
22. Sultan Mehmed’in hazinadarı Küçük Beşir Ağa. H 1258.
23. Üsküdar Adliye Camii birinci imamı ve Rüstem Paşa muallimi Dağıstanlı Hâfız
Mehmed Şerif ve hiye (tarihsiz)
Bu cami hakkında “Ayazma Sarayı” yazılırken daha geniş bilgi veril­miştir.

AZİZ MAHMUD HÜDÂÎ CAMİİ


Cami, yaptıranının adını taşıyan sokakta, Üsküdar’a hâkim, tatlı bir
meyil üzerindedir. Cami, zaviye, imarethâne, derviş hücreleri, mektep ve
meşruta evlerden oluşan külliyeye sonradan bir hünkâr mahfeli ile kü­
tüphâne de katılmıştır.
Zaviye, mescid, imarethâne, tür­be, mektep, çeşme ve meşrutaları Aziz
Mahmud Hüdâî Efendi H 1007 - M 1598-99 yılında, Sultan I. Ahmed
zamanında kendisi yaptırmıştır. Da­ha sonra yine kendisi mescidine bir
minber koydurarak cami haline ge­tirmiştir. Bu külliye kârgir veyahut
ahşap yapılı mıydı bunu kesin ola­rak bilmiyoruz. Minaresi bulunduğu
muhakkaktır.
Hadîkatü’l-cevâmi’de şu bilgi vardır:
“Minaresinde çifte müezzin ezan okur, her gece temcid verilir. Muka­
belesi Cuma namazından sonradır. Caminin avlusunda şadırvanı, etrafın­
da ferkânî ve tahtânî mahfeler ve za­viyenin kapısında müteaddit çeşme­ler
vardır. Zaviyenin hücreleri ca­minin etrafındadır. Şeyh dairesi baş­ka olup,
meşruta evler dahi var­dır32.”
Aziz Mahmud
Evliya Çelebi, camiyi Üsküdarlı Mahmud Efendi Camii şeklinde adlandırır33. Tek- Hüdâî
kesinin İstanbul’da tek Celvetî tekkesi olduğunu, gece ve gündüz 300 dervi­şin Allah’ın Camii
zikriyle meşgul bulunduklarını, bunların birer hücresi bu­lunduğunu söyler.
Aziz Hüdâî Efendi Vakfı çok zengindi. Mâmuresine birçok gelir­ler vakfetmiştir ve
35 sene evvel Başvekâlet Arşivi’nde 21. Cumâdelâhire 1087 (M 1676) tarihli bir satış
vesikası buldum. Bundan öğrendiğimi­ze göre vakfın mütevellisi Mustafa’nın muvafaka-
tiyle Bulgurlu civarında bulunan tarlaları mutasarrıfları Mehmed ve Salih Çelebi, Sultan
IV. Mehmed’e satmışlardır. Bedeli olan 500 Esedi kuruşu padişah adına birinci mirâhur
İbrahim Ağa ödemiştir. Vâkıfın caminin ve türbesinin kitabeleri var mıydı bunları da bil-
miyoruz. Cami ve zaviyeyi, meşrutaları, çeşmelerden birisini Sultan Abdülmecid H 1272
- M 1855 yılında yenilemiştir. Tekkenin altındaki ve üstündeki iki avlu kapısı daima açık
olduğu için burasına Hüdâî Ulusu Sokağı, Açık Türbe Sokağı adı verilmiştir. Aşağı yola
açılan avlu kapısının üstünde beş satır halinde şu tarih manzumesi okunur:

32 Hadîkat-üI-Cevâmi’, C. 2, s. 196.
33 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 473.

101
Aziz Mahmud Hüdâî’nin Tacı
CAMİLER ve MESCİDLER

‫ عمر وشكوكـتله خدا تختنده قيلسون كامياب‬- ‫حضرت عبد المجيد خانى الى يوم الحساب‬
‫آ‬
‫ �ستانن ايلدى معموره وزرين قباب‬- ‫پبر محمود هدائينك علوهمتى‬
‫ كعبۀ عشاقدر اولمش مطاف شيخ وشاب‬- ‫سعى ايله كسب صفا قيل كيم بودركاه بلندده‬
‫آ‬
‫ قد خميده اولمش �نكچون سپهر بى طناب‬-
‫باش كسر بةبابه مهرينى فرش ايليوب‬
‫ اول عزيز جلوتى ايلر درونن لمعه تاب‬- ‫بنده سن انوار هو ايله قيلوب روشن چراغ‬
‫آ‬
‫ چشمه سار جانبيندن روان �ب ناب‬- ‫جويبار فبض وهمت كم دراحساننك‬
‫ قلدى هرمصرعده برتاريخ ترقيم وحساب‬-
‫لوح بابه يازدى برمطلع سنيح كمترين‬
‫آ‬ ‫أ‬
‫ صدق ايله كل �ستان قطب عالمدر بوباب‬-
‫اولدى دركاه هدايــى بنده يه خيرالم�ب‬
۱۲۷۲ ۱۲۷۲
Bu manzumenin üstünde Sultan Abdülmecid’in çiçekli ve altın yaldızlı bir tuğrası
vardır. Bu kitabeyi Şair Senih hazırlamıştır. Son iki mısra ayrı ayrı ebced hesabına vuru-
lunca altlarına da yazılan rakamlar çıkar ki, Sultan Abdülmecid bu dergâhı H 1272 - M
1855 yılında yeniden yaptırmıştır. Kitabede dergâhın kubbelerinin altınla yaldızlı olduğu
söyle­niyor. Bu kapının sağında Nevşehirli İbrahim Paşa’nın damadı Mehmed Paşa’nın H
1141 - M 1728 yılında yaptırdığı bir, solunda da iki çeşme vardır. Birincisinin üstünde sü-
lüs iki satırlık kitabesine göre H 1018 - M 1609 yı­lında tamir edilmiştir. İkinci çeşmenin
üstünde iki kitabe vardır. Üstündeki kitabeye göre H 1033 - M 1623 yılında yapılmıştır.
Altındaki beş sa­tırlık kitabeye göre de çeşmeyi Sultan Abdülmecid H 1272 - M 1758
yı­lında yenilemiştir34.
Çeşmenin üstünde meşruta bir ev vardır. Evden sonra kabristanın ka­pısı görünüyor.
Camiye çıkarken sağda da yine vakfa ait ahşap bir ev bu­lunuyor. Yukarıya çıkarken sağlı
sollu kabristandır. Türbeden sonra cami gelir. Caminin kapısının üstünde Sultan Abdül-
mecid Han’ın tuğrası ve dört satır halinde ta’lîk ile yazılmış şu kitabe vardır:
‫ ظهبر اولمش فتوح مملكات ايچره نصرت اقطاب‬- ‫شه غازى واليات منقبت عبد المجيد خانه‬
‫ ايدتجه قيلدى فيض روحانيت اقطاب‬- ‫رصانتله عزيز محمود افندى دركهن انشا‬
‫ سزادر اولسه باب خانقاهده زينت اقطاب‬- ‫دعاى شوكـتيله زييورايكى جوهرين تاريخ‬
‫ معين اولون امورنده خدايا همت اقطاب‬- ‫شه دين كيم هدايــى خاتفاهن ايلدى بنياد‬
۱۲۷۲
Şair Ziver’in hazırladığı bu tarih manzumesinin son iki mısraı ebced hesabına vuru-
lunca 1272 rakamları çıkar ki Sultan Abdülmecid, hankâhı ve camiyi H 1272 - M 1758
yılında yaptırmıştır. Sağındaki semahâne ka­pısı denilen kapının üstünde, celî sülüs ile iki
satır halinde şu kitabe oku­nur:
Eğer vâsıl olam dirsen dilâ sen sırr-ı maksûda
Gel âbâd ile yüz sür âsitân-i Şeyh Mahmud’a
Bu kapıya semahâne, zikir kapısı deniliyor.
Caminin bundan başka sağ tarafında üç kapısı daha vardır. Caminin al­tı kabristandır.
Kapılardan birisinden buraya inilir, ikincisi şeyh kapısı, üçüncüsü kadınlar mahfeli kapısıdır.

34 Kitabımızın “Çeşmeler” bölümüne bakılsın.

103
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Caminin içini ahşap bir kubbe örter. Kıymetli bir avizesi vardır. Ka­dınlar mahfeli ve
hünkâr mahfelleri oldukları gibi muhafaza edilmişler­dir. Hünkâr mahfelinin kapısı yol aşırı
imaret mutfağının üstündedir. Mahfele yol, buradan askı halindeki bir kısımdan geçer.
Aziz Hüdâî’nin kendi yaptırdığı cami küçüktü. İlk caminin yeri içeri­den bir çizgi halin-
de görülmektedir. Sultan Abdülmecid, camiyi büyül­terek yenilemiştir. Caminin içinde çok
kıymetli levhalar vardır. Cami 1975 yılında Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından tamir edi-
liyordu. Bu külliyeyi yangından sonra Sultan Abdülmecid tamamen yeniden yaptırmıştır.

BÂKİ EFENDİ CAMİİ


Abdülbâki Efendi Camii35 de denilen bu mabed, Üsküdar’da Servilik Caddesi’nde,
Bülbülderesi’ne giden yolun sağındadır. Avlusuna dokuz taş basamaklı merdivenle inilir.
Caminin önünde dar bir ahşap son cemaat yeri vardır. Tamamen muntazam kesme taşla
yapılan minaresine elli basamak­la çıkılır. Minare devrine göre mükemmel bir eserdir.
Mabedin kapısının üstünde iki kitabe vardır: Yukarıdaki beş satırlık ta’lîk kitabe şudur:
‫شويرده وار ايدى اول زمانده برعبادتكاه‬
‫خراب اولمشدى صكره قورقولوردى اندراسندن‬
‫اوتوز ييلدر دروننده اداء فرض اولنمزدى‬
‫آ‬
‫جماعت كيرمز اولمشدى �كاخوف وهراسندن‬
‫بوكره لطف ايدوب برصاحب خير همم پيرا‬
‫ياپلدى نوبنو اولدى متين اسكى بناسندن‬
‫كوزل انشاء ايدلدى رسمى حسنى دلنشين اولدى‬
‫بو اعال براثردر حسن همت مقتضاسندن‬
‫سنيح اهل صالتى ايله شوتايخ ايله تبشير‬
‫ينه تعمير اولندى مژده بو معبد اساسندن‬
۱۲۹۲ ‫ ش سنة‬۱۰ ‫فى‬
Şair Senih’in hazırladığı bu kitabeye göre eskiden burada bir cami varmış, çok harap
olduğu için namaz kılınmazmış, bir hayır sahibi camiyi yeniden mükemmel bir şekilde
yapmıştır. Tarih mısraı ebced hesabına vurulunca 1292 rakamları çıkar. Bu altına da ya-
zılmıştır. Yeni mabed 1292 yılı Şaban’ının onuncu günü bitmiştir.
Altındaki iki satırlık ta’lîk kitabe şudur:
‫ ايلدى امر رسوله اقتدا‬- ‫نيت اخالص ايله بر اهل خير‬
‫ ياپدى همتله قبول ايتسون خدا‬- ‫سعى ايدوب بومعبدك بنيادنه‬
‫ ايلسونلر قدسيان دائم ندا‬- ‫خير باقى اولدى بو جامع ديوب‬
‫ فرض بش وقتك اولندقجه ادا‬- ‫حق ويره بانيسنه اجر عظيم‬
‫ ييت طاعت معبد اهل هدا‬- ‫فكر ايدوب تاريخنى جورى ديدى‬

Şair Cevrî’nin hazırladığı bu manzumenin son mısraı ebced hesabına vurulunca 1063
rakamları çıkar. Bu, mabedin ilk yapılış tarihidir. Kitabede yaptıranın adı yoktur. Hadîka
sahibi, Abdülbâki isminde bir hayırseve­rin yaptırdığını söylüyor.
Cami, H 1063 - M 1652 yılında yaptırılmıştır. Hadîka sahibi bu ikinci ki­tabeyi

35 Günümüzde caminin girişinde “Halep Mollası ve Müderris Abdülbaki Efendi Cami’i Şerifi 1054-1644” yazmaktadır. (MD)

104
CAMİLER ve MESCİDLER

yanlışlarla kopya etmiş ve altında rakamla tarihi olmadığı halde yanlış hesaplayarak 1054
tarihini de atmıştır36.
Mabedin kıble tarafı mezarlıktı. Burada on iki mezar taşı kalmıştır. Biz burada camiyi
yaptıranın mezar taşını bulduk. Sülüs ile yazılan kitabesi şudur:
‫الفاتحه‬
‫مرحوم مغفورله‬
۱۱٤۲ ‫ سنه‬.‫عبد الباقى افندى روحيچون‬

“El-Fâtiha... Merhûm ve mağfûrun leh müderris Abdülbâkî Efendi rûhu içün... Sene 1142.”
Camiyi yaptıran müderris Abdülbâkî Efendi, H 1142 - M 1729 yılında öl­müştür.
Burada H 1159 - M 1740 yılında ölen Çinili hamamcısı Ömer Ağa’nın anası Fatıma
Hanım’ın, H 1162 - M 1748 yılında ölen Hattat Abdüllâtif Şükrü Efendi’nin ve H 1174
- M 1760 yılında ölen Hacegân-ı Hümâyûndan Ali Efendi’nin kızı Safiye Hanım’ın ki-
tabeli kabir taşları vardır.

BÂLİ ÇAVUŞ MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Tavâşî Hasan Ağa Mahallesi’nde Bandırmalı Tekkesi yakının-
da idi. Ben 20 Mart 1941 yılında mescidi ararken arsasını buldum. Mescidin eski imamı
Ali Efendi bana bu mescidin H 1006 - M 1597 yılında yapıldığını söyledi. Mescidin
kitabesi ve kabrinin mezar taşı da kaybolmuştur.

BEDEVÎ TEKKESİ MESCİDİ


Bu mescid Çengelköyü’nde Havuzbaşı Dere Sokağı’ndadır. 140 kapı numarası taşır.
Buna Kadirî Tekkesi, Şeyh Nevruz Tekkesi de denili­yor37.
Bu tekke semahâne olan mescid, imaret, misafirhâne, şeyh ve derviş meşrutalarından
ve bir de türbeden oluşuyordu. Son şeyhi Afganistan’dan kaçarak Türkiye’ye sığınan Mu-
hammed Velî isminde birisi idi. Bu kişi mu­harrir Nureddin Artam’ın babası idi. Tekkenin
solundaki köşkünde otu­ran Nedim Hatipoğlu’dur. Son şeyhi dedelerinin Buhara’dan Bel-
h’e, ora­dan da Türkiye’ye geldiklerini söylüyorlardı. Bu tekkeyi Sultan Vahideddin yeni-
lemişti. Son şeyhi Nureddin Artam’dı. Onun Cemâleddin Artam adlı küçük bir kardeşi
de vardı. İkisi de ölmüştür. Burada son zaman­larda Mevlevî ayini yapılıyordu. Tekkeye,
Kadirî Tekkesi de deniliyordu.
Ahşap tekkenin mescidi iki katlıdır. Şimdi metruk ve harap bir halde­dir. Ahşap minaresi
de yıkılmış, yok olmuştur. İmarethânesi ve meşruta­ları kiraya verilmiştir. Tekkeleri kapayan
kanun yürürlüğe girdikten son­ra Nureddin Artam mescidi, meşrutalarını, imarethânesini
Vakıflar İda­resi’nden satın almıştır. Artam öldükten sonra küçük kardeşi Cemâleddin’e
geçen tekke, mescidi ve meşrutalarıyla beraber bir başkasına satıl­mıştır. Burasını mülk
yapmak için kapısının üstündeki kitabe ile türbesindeki kitabeli mezar taşı yok edilmiştir.
36 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 237.
37 Şeyh Nevruz Camii’nin ana girişi günümüzde Mehmet Gümüşay Sokak’tan yapılmaktadır. Havuzbaşı Sokak’tan bir merdivenle aşağı
inilmektedir. (MD)

105
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Tekkenin imarethânesi vardı. Nureddin Artam’ın akrabasından bir ka­dın misafirhâne-


ye inenlerin yemeğini pişirirdi.
Mescidin, semahânenin ve imarethânenin 1975 yılı Nisan’ında yeni sa­hibi tarafından
yıkılarak yerine apartman yapılma hazırlığı vardı.
Bu tekkenin gelir vakfına Sultan II. Abdülhamid ayda 250 kuruşluk bir zam yapmıştı38.
Tekkenin karşısında tarihî üç havuz vardı. Bir pınardan gelen su, arslan ağzından bi-
rinci havuza akar, bu dolduktan sonra tatlı bir şırıltıyla ikinci ve üçüncü havuzlara geçerdi.
Burada bir kahvehâne vardı. Havuzun üstünde ve etrafında yaşları dört yüz, beş yüz yılı
aşmış muhteşem çınar­lar, dişbudaklar, serviler ve çamlar vardır. Havuzlar sinek yapıyor
diye doldurulmuş, suyu da dereye verilerek denize akıtılmıştır. Burası, Havuzbaşı adıyla
pek meşhur bir mesireydi. Belediyenin havuzları kurtaracağını öğrendim. Tekkenin biraz
üstündeki muhteşem fıstık ağaçlarının süslediği köşkte büyük İslâm ve Türk şairi Meh-
med Akif Bey oturuyordu. Şairin bu tekkeye sık sık uğradığını yaşlı komşuları söylediler.

BEYLERBEYİ CAMİİ
Bu cami, Beylerbeyi’nde iskeleden çıkınca solda deniz kenarındadır. Ca­mi buradaki
İstavroz Sarayı’nın Hırka-i Şerif Dairesi’nin yerine yapıl­mıştır. Sultan I. Abdülhamid
annesi adına yaptırdığı cami, vaktiyle Hırka-i Şerif ’in muhafaza edilmiş olmasından
mübareklik olan yere kurdurmuştur. Padişah ve oğlu Sultan II. Mahmud bilhassa yazın
Cuma na­mazlarını burada kılarlardı. Caminin hünkâr mahfiline hem karadan hem deniz
tarafındaki avlulardan, yani kuzey ve güney taraflarından gidile­bilir. Caminin kara avlu
kapısı Beylerbeyi asfaltına, Yalı Boyu Caddesi’ne açılır.
Geniş taş saçaklı mermer kemerli kapının sağında ve solunda dörder avlu penceresi ve
birer çeşme vardır. Kapının girerken solunda granitten bir de binek taşı görülür. Padişahlar
camiye atla gelip giderlerken atlarına bu taştan binerler ve inerlerdi. Tak kapının solunda
hamam vardır. Kapının üstünde güzel bir ta’lîk ile dört satır halinde şu kitabe okunur:
‫آ‬
‫ – پادشاه هفت كشور مئل �ثار خير‬۱
‫آ‬
‫يعنى ظل هللا عدل �راى خان عبد الحميد‬
‫عصر پر نصرتده اول شاه مكارم كـترك‬
‫آ‬
‫عالمك الن ليلى قدر ويومى صبح عيد‬
‫ – تحت عاليبحت عثمانى يه جالس اولولى‬۲
‫خير وبرى نوبنو اولمقده صدقيله مزيد‬
‫اولدى احيا همت شاهانه سيله بو محل‬
‫وادى هيهات ايكن شهر اولدى معمور وجديد‬
‫ – ايلدى بنياد بر جامع كه انوار خدا‬۳
‫خارجندن اولمده مشهود احرار وعبيد‬
‫چونكه ضبط سال برشيئ مهمدر الجرم‬
‫ايلدى مكـتوبى نامق بنده سى فكر سديد‬
‫ كلدى برهاتف بوطرز اوزره ديدى تاريخنى‬-٤
‫معبد اسالم نوبنياد خان عبد الحميد‬
۱۱۹۲
38 Mir’ât-ı İstanbul, s. 201.

106
CAMİLER ve MESCİDLER

Şair Mektupçu Namık’ın hazırladığı bu tarih manzumesinin son mıs­raı ebced hesabı-
na vurulunca 1192 rakamları çıkar ki, Sultan I. Abdülhamid bu camiyi H 1192 - M 1778
yılında yaptırmıştır. Kitabede padişah şöyle vâsfediliyor:
“Yedi iklimin hayır eserleri yaptırmaya mâil padişahı, adaletli Al­lah’ın gölgesi Han
Abdülhamid. Onun saltanat devrinde âlemin geceleri Kadir Gecesi, günleri bayram sa-
bahı oldu. Yüce bahtlı Osmanlı tahtına oturalı ihsanı ve hayrı cidden arttı. Himmetiyle
burasını ihya etti. Burası tozlu topraklı bir vadi iken yepyeni bir şehir oldu. Bir cami yaptı
ki, Allah’ın nurlarını hür ve köle herkes görüyor. Bunun yılını zapt etmek mühim bir
şeydir. Mektupçu Namık kulu bu hususu düşünür­ken bir hatif ona tarihini şöyle söyledi:
Abdülhamid Han’ın yeni yapılmış bir İslâm mabedi, 1192.”
Caminin deniz tarafındaki kuzey avlu kapısının üstünde Sultan II. Mahmud’un tuğra-
sı görülür. Avlunun sağında ve solunda birer penceresi var­dır. Som mermerle yapılan avlu
duvarından kuzeye 12 pencere açılır. Sağ ve sol kapıların iki tarafında da ikişer pencere
görülür. Caminin kıble kapı­sına on mermer merdivenle çıkılır. Son cemaat yerinin kapı-
sının üstünde Mahmud Esad Yesârî’nin nefis ta’lîki ile şu kitabe okunur:
‫هو الخالق الباقى‬
‫ قصر فردوس كبى حضرت عبد الحميد‬- ‫روح عالى كهر والده سلطان ايچون‬
‫ اوشهك والدءسى رابعه سلطانه مجيد‬- ‫ياپدى بو جامع پاكى ايده اجرين ايصال‬
‫كـتبه العبد الداغى محمود اسعد اليسارى‬
Biz bu kitabeden, Sultan II. Abdülhamid’in, Cennet köşküne benze­yen bu camiyi
annesi Rabia Sultan’ın ruhunu şâd etmek için yaptırdığını öğreniyoruz. Sultan II. Ab-
dülhamid’in annesi, Sultan III. Ahmed’in kadı­nı Rabia Şermî Sultan, H 1135 - M 1722
yılında ölmüş yeni cami haziresine gömülmüştür39. Padişah, camiyi annesinin ölümün-
den 57 yıl sonra yaptırmıştır.
Son cemaat yerinin tavanı ahşap kaplıdır. Son cemaat yerinden deniz tarafına, camiden
de buraya dörder pencere açılır. Solundaki oda kayyum odasıdır. Kıble kapısının kemeri
yekpare mermerdendir. Ortasından çat­lamıştır. Üstünde altı satır halinde ta’lîk ile şu 24
mısralık kitabe okunur.
‫ جامع جمله محامد يعنى خان عبد الحميد‬- ‫رونق كرسئ شاهى زيور محراب دين‬
‫أ‬ ‫أ�ولشهنشاء زمانكيم دوران دهر اولور‬
‫ پيشكاه محفل دولتم� بنده عبيد‬-
‫ باب دركاه معالسندن عالم مستفيد‬- ‫زير واالقبۀ خفظنده دنيا مستريح‬
)40( ‫ بردالرابى معادل دريكـتاى فريد‬- ‫بحرجودندن كنار عالمه چيقدى ينه‬
‫ كيم بوطرح دلكشاسيله جهان ايچره وحيد‬- ‫يعنى ياپدى ساحل درياده بونو جامعى‬
‫آ‬
‫ سيم وزران مهرومه �ويزه در سرخ وسفيد‬- ‫اختران عين قناديل ضيا افشانيدر‬
‫ كحل ايدر هب دودۀ قنديلنى نجم سعيد‬- ‫شمع محرابندن ايلرماه انوار اقتباس‬
‫آ‬
‫ پادشاه عالمى خندان ايده رب مجيد‬- ‫صبح صادق كبى �چدقجه باب وروزنى‬
‫ تخكاه سلطنتده ايلسون عمرين مزيد‬- ‫حق تعالى نيجه بويله خيره توفيق ايليوب‬
‫ بوى بخش اولدى ايكى مصرع مثال مشكبيد‬- ‫باغ الهام الهيدن مشام طبعمه‬
39 Sicill-i Osmânî, C. 1, s. 34.
40 Hadîka bunu “mezîd” şeklinde yanlış yazmıştır.

107
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫ اولديلر الحق عفيفا حسنله بيت القاصيد‬- ‫هر برى اولدى حساب اولنجه تاريخ تمام‬
‫ معبد مطبوع ونوبنياد خان عبد الحميد‬- ‫كعبه يــى ياد ايتديرر دلجومكان اولدى هله‬
۱۱۹۲ ۱۱۹۲
Şair Afif ’in41 hazırladığı bu kitabenin son iki mısraı ayrı ayrı ebced hesabına vurulursa
1192 rakamları çıkar. Padişah, camiyi H 1192 - M 1778 yılında yaptırmıştır.
Şair, yıldızları camiye kandil, gümüş ayla, altın güneşi ak ve kırmızı renkli avize yapı-
yor. Caminin solundaki mahfelin kapısının üstünde şu kitabe okunur:
‫ بو طرح پكله حسن ختامه اوليجق واصل‬-
‫عبادتكاه واال محفل سلطان عاليشان‬
‫ سعادتله شهنشاهه همايون اوله محفل‬- ‫يازلدى جوهرين تاريخ توفيقا بودركاهه‬
Şair Tevfik’in hazırladığı bu manzumenin son mısraının noktalı harf­leri ebced hesa-
bına vurulunca 1190 rakamları çıkar. Bir evvelki mısradaki tâ’miyeye göre ‫ بو‬kelimesinin
birinci harfinin ifade ettiği 2 rakamı da ilave edilirse 1192 tarihi bulunur. Mahfel H 1194
- M 1778 yı­lında camiyle beraber yapılmıştır.
Padişah mahfeline caminin solundan çıkılır ve buradan müezzin mahfeline açılan ka-
pıdan geçilir. Mahfelin önü tunç şebekelidir. Mahfel, mü­ezzin mahfelinden ayrılmıştır.
Duvarının dört tarafına Yesârî Mahmud Esad Efendi’nin güzel ta’lîki ile bir kitabe ya-
zılmıştır. Ben bu kitabeyi 35 yıl önce almıştım. Yağmur sızıntıları bu kitabenin hemen
hepsini silmiş, akıtıp götürmüş. Bazı parçaları zor okunabilir hale gelmiştir. Şimdiye ka­
dar hiçbir yerde neşredilmemiştir. Buraya koyuyorum:
‫ جهانه همت ولطف شهانه سى مبذول‬-
‫جناب حضرت عبد الحميد خانك كيم‬
‫آ‬
‫ مدام طبع همايونى خيريله مشغول‬- ‫وجودى مايۀ جودو كرمدر �فاقه‬
‫آ‬
‫ بوجايكاه فلك �ستان اوزره شمول‬- ‫بمروغ همت ونورى توجه ايديجك‬
‫ مكان پاك تعبد محل حسن قبول‬- ‫ياپدى يمنله اولدى بوجامع واال‬
‫ خلوص ايله كيم ايدرسه بودركه ايچره دخول‬- ‫اولور قرين اجابت دعاسى بيشبهه‬
‫آ‬
‫ سزاى احسن تحسين اهل فهم وعقول‬- ‫نه پاك دركه عالى كه هرمقامى �نك‬
‫ لطيف عنبر سار وعوددن مجبول‬-
‫كزين منبر وكرسى كالوب سياه وسفيد‬
‫ بولور حصول دعاييله بونده هر مسؤل‬- ‫على الخصوص كه بو محفل همايونكم‬
‫ بوخيرى بولدى شرفله ختامه چونكه وصول‬- ‫عنايت (ازليله) اوشاه ذيشانك‬
‫ جناب رابعه سلطانه ايده حق موصول‬- ‫ثوابين ايلدى اهدا جليله والده سى‬
‫ معمر ايله اوشاهى بنور بال رسول‬- ‫سرير سلطنتده صفا ايله يارب‬
‫آ‬
‫ حميد خانك اوله حقه معبدى مقبول‬- ‫ديدى رشيد دى �كه بورسمه تاريخن‬
۱۱۹۲
‫العبالداعى محمود اسعد اليسارى غفرله‬
Şair Reşid’in42 hazırladığı bu manzumenin son mısraı ebced he­sabına vurulunca 1192
rakamları çıkıyor. Bu altında yazılmıştır. Kitabe öbür kitabeler gibi mahfelin H 1192 - M
1778 yılında yapıldığını gösteriyor.
Manzumede, fildişiyle süslenen minber ve vaiz kürsüsü övülü­yor. Bunların amber
41 Şair, Afif İbrahim Efendi’dir. Kethüda kâtipliği, Viyana sefirliği, topçular kâ­tipliği, defter eminliği yaptı. H 1224 - M 1809 yılında öldü.
Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 484.
42 Hocazâde Reşid Efendi, saray helvacılarından Hasan Ağa’nın oğludur. Saray­da Arapça ve Farsça hocası, büyük bir âlim ve şair idi. H
1206 - M 1791 yı­lında ölmüştür. Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 289.

108
CAMİLER ve MESCİDLER

kokulu ûd ağacından yapıldığı söyleniyor. Bu kita­bede padişahın bu camiyi anası Rabia


Sultan’ın ruhunu şâd etmek için yap­tırdığı tekrarlanıyor.
Hünkâr mahfelinin solunda Lihye-i Saadet dolabı vardır. Dışarıya dört penceresi açı-
lan mahfelin istirahat salonunda abdesthâne, dolap ve mer­merden iki maşrapalık ve bir
de ağzı açık vardır. Buralar lale, gül ve zambak nakışlarıyla süslenmiştir. Kapı ve dolap
kapakları kakmalı, içleri çinilerle bezelidir, pencere söveleri de ak mermerden yapılmıştır.
Sonra nakışların ve kabartmaların üstlerine yağlı boya sürülmüştür. Sultan Reşad’ın bu
camiye yaptığı selamlık sıralarında bunlar temizlenmiştir. Kapısının üstündeki mermere
‫ ان العزة هلل جميعا‬kazınmıştır. Bu kapının müezzin mahfeline açılan kapısının üstünde bir âyet
vardır. Mahfel salo­nundan dokuz pencere açılır. 35 yıl önce tavanları harap olmuştu. Şim-
di caminin kuzey kısmına rastlayan duvarları hünkâr ve müezzin mahfelleri ve altları su
almalar yüzünden korkunç bir hale gelmiştir. Son tamir es­nasında buralara bazı demir
çemberler konmuş fakat tamir ettirilmemiştir. Bu yüzden padişahın namaz kıldığı yer
ve duvarlarındaki Yesârî’nin altın yazıları mahvolmuştur. 35 yıl önce mahfelin orta ayna
duvarında alçı pencerenin altında bir kitabe vardı. Kısmen silinen bu kitabenin ‫المعروف‬
‫ بميدانجى‬gibi bir parçasını okumaya çalışmıştım. Bunun alçı pencerelerin yazılarını, Mey-
dancı şöhretli birisinin yaptığı anlaşılıyor. Caminin, sağında tek minaresi vardı. Sultan I.
Abdülhamid’in oğlu Sultan II. Mahmud eski minaresini yıktırarak hünkâr mahfelinin
soluna bir minare daha yaptır­mıştır. Ayrıca mabedin yol aşırı sağına mektep ve muvak-
kithâne yaptırmış­tır. Soldaki yeni minareden sonra denize açılan avlu kapısının üstünde
Sultan Mahmud’un (Adlî) tuğrasının iki tarafına şu on satırlık kitabe kazılmıştır:
‫) افتحار‬43( ‫ ايتسون بقاده دولت نجيليله‬- ‫جنتمكان حضرت عبد الحميد خان‬
‫ مخدوم اعظمى كبى شوكـتلوشهريار‬-
‫برپادشاد هه ايتمدى خير الخلف خدا‬
‫ اولدى حيات ثانى يه مظهر اوتاجدار‬- ‫خيراتنى مكمل ايدوب نور ديده سى‬
‫ اولسون منار شوكـتى دنياده برقرار‬- ‫چقدقجه عرشه يارب اذان محمدى‬
‫ محمود خان بومعبدى باپدى ايكى منار‬- ‫رفع ايليوب عتيقنى تارخنى ديدم‬
۱۲۲٦
Manzumenin son mısraı ebced hesabına vurulunca 1226 rakamları çıkar. Sultan II.
Mahmud babasının camisinin sağındaki minaresini de yık­tırarak H 1226 - M 1811
yılında yeniletmiş, soluna bir minare daha ilave etmiştir. 35 yıl önce mektebin yerinde
eski minarenin temelleri görülü­yordu. Bu minareler caminin inşasından 34 yıl sonra
yapılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü son tamir sırasında bu minareleri yıktırarak ye-
nilerini yaptırmıştır. Cami denize doğru kayıyordu. Bu da beton dayanaklarla destek-
lenerek kayma önlenmiştir. Caminin batıya, çarşıya açılan kapısının üstünde güzel bir
celî sülüs ile: ‫ وادخلوا من ابواب متفرقه‬içinde de: ‫ فسبح بحمد ربك وكن من الساجدين‬âyetleri yazılıdır. İçindeki
âyetin altında “Ahmed” imzası okunur. Caminin bütün bu celî sülüslerini bu Hattat
Ahmed’in yazdığı anlaşılıyor.
Kıble kapısının içinde: ‫فول وجهك شطر المسجد الحرام‬
‫أ‬
Doğu kapısının içinde: ‫ واعبد ربك حتى ي�تيك اليقين‬âyetleri yazılıdır.

43 Mir’ât-ı İstanbul sahibi bunu “buhlile” şeklinde yazmıştır, s. 192.

109
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bu kapının dış üstünde de: ‫ يدل من يشاء فى رحمته‬okunur.


Cami çok aydınlıktır. Mabedi tek, büyük bir kubbe örter. Eteğinde yirmi büyük pen-
cere vardır. Pencerelerin altında ve kubbe eteğinde yüksek üsluplu bir sülüs besmele ile
sonuna kadar: ‫ هوهللا الذى الاله اال هو الرحمن الرحيم الملك القدوس السالم المؤمن‬yazılıdır.
Ana kubbeyi, dört tarafında üçer pencereli dört yarım kubbe destekler. Camiye çeşitli
yönlerdeki 55 pencereden ışık şelalesi akar. Mihrap yeri beş pencereli yarım bir kubbe ile
harice taşmıştır. Burada üç sıra halinde 14 pencere vardır.
Mihrap mermerdendir. Mihrap üstündeki yuvarlak pencerenin altın­daki çini madal-
yonda mor zemin üzerine Besmele ve İhlâs âyeti yazılmış­tır. Yazının çekerli hareketleri
madalyonun ortasında kiremit renkli zemin üzerine beyazla hendesi şekiller oluşturur.
Şeklin tam ortasında on şualı bir yıldız vardır. Mabedin alt sıra pencerelerinin altlarını
ikişer sıra ha­linde çiniler sarmaktadır. Fakat çinilerde yeknesaklık yoktur. Burada eski
ve yeni çinilerden zengince bir koleksiyon vardır. İçlerinde, başka yerlerde az rastlanan
parçalar da bulunur. Mihrabın sağında ve solunda çiniler vardır. İkinci sıra pencerelerin
altındaki çinilere mavi zemin üzerine sonuna kadar ‫ هللا الاله اال هو الحى القيوم‬yazılmıştır.
Çinilerde hakiki renkleriyle badem çiçekleri ve goncalar vardır. Yazı­ların arasına lale ve
yapraklar serpiştirilmiştir. Bu yazının altındaki kı­sımlarda İtalyan çinileri görünür. Bun-
ların sonradan konduğu anlaşılıyor. Mihrabın iki tarafında iki büyük sarı şamdan vardır.
Mumların madeni kaide mahfazalarının üstüne Sultan Abdülaziz tuğraları işlenmiştir.
Burada sedef kakmalı iki Kur’an rahlesi ile üzerinde ‫ هذا وقف اسماعيل بك‬yazılı bir dersiam piş
tahtası vardır.
Minber ve vaaz kürsüsü fildişi kakmalı ahşaptır. Bunların ûd ağacın­dan yapıldığı bir
kitabede söyleniyordu. Burada şaheser bir de Lihye-i Saadet kutusu vardır. Caminin
renkli alçı pencereleri çok güzeldir. Mihrap tarafındakilerden birisinde ‫ يامانع‬birisinde de
‫ يانافع‬yazılıdır. Ca­minin 10 x 15 ebadında 150 m2’lik eski bir halısı vardır.
Caminin sağındaki kapısından çıkıyoruz. Sağımızda dini sohbet ve müezzin odaların-
dan sonra minare kapısı gelir. Minare kapısının boşluğu eskiden mektep idi. Kitabesini
Sultan I. Abdülhamid’in mektebini yazar­ken verdim.
Cami avlusunun batıya, çarşıya açılan kapısının üstünde dört satır ha­linde şu 16 mıs-
ralık kitabe okunur:
‫ شاه صاحب جود خان عبد الحميد‬- ‫مقتداى اهل السنت داد كر‬
‫ بر واحسانندن عالم مستفيد‬- ‫اولور‬
‫شهريار فيض بخشاكم‬
‫ بودالرا جامع خوب وجديد‬- ‫اشته ازجملة مثال لطفيدر‬
‫ قطعۀ جنت ديسم اولماز بعيد‬- ‫طرح تقريب سرور ايلردله‬
‫آ‬ ‫عكس قديل فارين ديركورن‬
‫ �به دوشمش بر ديزى عقد الفريد‬-
‫ سايۀ اقبالك ايت يارب مزيد‬-
‫مؤمنينه سجده كاه اولقجه بو‬
‫ ايكى تاريخ اولدى اى سرور بديد‬- ‫درج اولوب بريت جوهرداره‬
‫ معبد احيا ايتدى حقا خان حميد‬- ‫راه حفه خبر نيت ايليوب‬
۱۱۹۲ ۱۱۹۲

110
CAMİLER ve MESCİDLER

Şair Sermed’in hazırladığı bu kitabenin son beytinin her mısraındaki noktalı harfler
ebced hesabına vurulunca 1192 rakamları çıkar. Caminin Sul­tan I. Abdülhamid tara-
fından H 1192 - M 1778 yılında yapıldığı anlaşılı­yor. Şair bu manzumesinde minare-
nin kandillerinin sudaki akislerini suya düşmüş bir dizi gerdanlığa benzetiyor. Caminin
avlusunun sağında on musluklu bir abdest alma yeri, önünde ahşap imam ve müezzin
evleri vardır.
Caminin mimarı Mehmed Tâhir, binaemini de Mustafa Efendi’dir44. Hadîka sahibi,
Toklu Dede Camii’ni yazarken bunun Toklu Dede Camii’ne, H 1186 - M 1772 yılında
yeni bir yol açtığını, sonra şehir emanetine nakledil­diğini, Sultan I. Abdülhamid’in İs-
tanbul’daki imaretini ve Beylerbeyi’ndeki camisine ve başka hayır eserlerine binaemini
olduğunu, bu padişahın İstanbul’daki medresesini ve türbesini tamamlarken öldüğünü
yazar. 1194 yılı Cumâdelâhire’nin birinci günü zelzeleden korkmuştu. Evine götü­rülmüş
ve ertesi günü ölmüştür. Eğrikapı dışında Toklu Tepe Kabrista­nı’na gömülmüştür.
Mustafa Efendi, Ayvansaraylı Hüseyin Efendi’nin yakın akrabasın­dan idi45. Sicill-i
Osmânî sahibi, Hasbî Mustafa Efendi’nin Ahmed Çelebi’nin oğlu olduğunu, Darphâne
Eminliğinde ve Hamidiye İmareti’yle, Beylerbeyi Camii’nin inşaatında binaemini bulun-
duğunu ve zelzeleden korkarak öldüğünü yazıyor46.

BODRUMÎ CAMİİ
Bu cami, Küçük Çamlıca’nın doğu yamacına, güzel manzaralı, güzel havalı bir yeri-
ne kurulmuştur. Cami, bulunduğu sokağa da adını vermiştir. Caminin yol aşırı önünde,
bileziği ve kapağı som, ak mermerden yapıl­mış bir kuyu vardır. Suyu, meşhur Çamlıca
sularının ayarındadır. Caminin sokağa bakan duvarındaki ak mermerde altı satır halinde
ta’lîk ile şu mensur ve manzum kitabe okunur:
‫ – مسجد اسس على التقوى من اول يوم احق ان تقوم فيه‬۱
‫ – عن على رضى هللا تعالى عنه قال رسول هللا صلى هللا تعالى عليه وسلم‬۲
‫ – من بنى هلل مسجدا بنى هللا له بيتا فى الجنة‬۳
Hudâvend-i muazzam Abdülhamid Han’ı
Serîr-i saltanatda dâim itsün Hazret-i Mevlâ
O şâh-ı zill-i Yezdân’ın atâ-i bî-şümâriyle
Ömer Lütfî Efendi eyledi bu mescidi inşâ
Düşer binde bir ancak Re’fetâ bu güher târîh
Yapıldı Ravza-i Cennet gibi bir ma’bed-i zîbâ
1309
Şair Refet’in hazırladığı bu kitabeye göre Şeyhülislâm Ömer Lütfî Efendi, bu mabedi
Sultan II. Abdülhamid’in ihsanıyla H 1309 - M 1891 yılında yaptırmıştır. Kitabenin son
tarih mısraının noktalı harfleri ebced hesabına vurulunca 1308 çıkar. Hâlbuki altında
1309 rakamları gö­rülüyor. Yazıyı taşa kazan, kazdığı senenin tarihini atmış olacak.
44 İstanbul Camileri, C. 2, s. 12.
45 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. l, s. 146.
46 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 447.

111
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Caminin avlusunun solunda, suyunu kuyudan alan çeşmenin üstünde, yaptırdığı mekte-
binin tarihi vardır. Caminin avlu kapısının solunda, du­varda şu iki satırlık kitabeyi okuyoruz:
Al abdesti bu mescidde kıl namaz
Kabul olur eyle anda çok niyaz
1311
Bu, camiden üç sene sonra yapılan çeşmenin kitabesidir. Tamir sırasın­da buraya konul-
muştur veyahut çeşme daha sonra sola alınmıştır. Avlu kapısından girince mabed sağda-
dır. Adi taş yapılı ve ahşap örtülüdür.
Ahşap minaresi yıkılmıştır. Mabedin saçakları harap olmuştur. Kü­çük minberi de ah-
şaptır. Mabedin mihrabı üzerinde “Küllemâ dehale aleyhâ zekeriyye’l-mihrâb” levhası var-
dır. Bunu H 1309 - M 1891 yılında, Mısrîzâde Ali yazmıştır. Camiye, Şeyhülislâm Ömer
Lütfî Efendi’ye su­nulan 34 mısralık bir yeni yıl tebriki manzumesi, güzel bir ta’lîk ile
ya­zılarak, levha halinde asılmıştır.
Şu mısra ile biter:
Afiyetle ol muammer, görme âlâm ü keder
Şalini tâ’dâdâ kaadîr olmaya devr-i zaman
Bunu, Maraşlı Ahmed Kemaleddin yazmıştır. Caminin avlusunun solunda sandukası
som ak mermerden yapılan merkad, camiyi yaptıranındır. Baş taşında şu kitabe okunur:
“Hüve’l-Hallâku’l-Bâkî Şeyhülislâm-ı sâbık Bodrumî el-Hâcc Ömer Lütfî Efendi’nin rûhu
içün ve kâffe-i ehl-i îmân ervâhına lillâhi’l-Fâtiha”
Kitabeye göre, eski Şeyhülislâm Hacı Ömer Lütfî Efendi, H 1314 - M 1896 yılında
ölmüştür. Caminin avlusu bir çiçek ve gül bahçesi halin­dedir. İmamı Ahmed Emânet,
camiyi ve bahçesini çok temiz tutmuştur. Caminin acele tamire ihtiyacı vardır.
Hacı Ömer Lütfî Efendi’nin, hariciyeli ve dâhiliyeli ahşap büyük konağı, caminin sa-
ğında ve bitişiğindedir. Yer yer çökmüş ve yıkılmıştır. Konağı, bağı ve bahçesi terk edilmiş
bir haldedir.

Ömer Lütfî Efendi kimdir?


Ömer Lütfî Efendi, Menteşe (Muğla) ilinin, Bodrum ilçesinin, Çıralas bucağına bağlı,
Sandıma köyünde, H 1233 - M 1817-1818 yılında doğmuş­tur. Babası Hacı Mehmed,
dedesi Ömer Efendi’dir. Devrinin madde ve mânâ ilimlerini tamamladıktan sonra İstan-
bul’a gelmiş, Akşehirli Ömer Efendi’den icazet almış, müderris olmuş, birçok talebeye
icazet vermiş­tir. Sultan Abdülaziz tahta oturduktan sonra, Şehzâde Yusuf İzzeddin Efen-
di’ye hocalık yapmıştır. H 1282 - M 1865 yılından itibaren Tophâne Müftülüğü, Askeri
Şûra Müftülüğü, Şer’î Tetkikat Meclisi Azalığı, Üskü­dar Vilâyet Mahkemesi Başkanlığı,
İstanbul Kadılığı görevlerini yapmış, 1307 yılı Zilkade’sinin 6. günü (M 1889) şeyhülis-
lâm olmuş ve 1309 yılı Mu­harrem’inin 15’inde ayrılmıştır (M 1891). Küçük Çamlıca’daki
konağına çekilmişti. Burada bir cami ve mektep yaptırmıştır. Bu irfan ve hayır eserlerini
Sultan II. Abdülhamid’in yardımıyla yaptığını camisinin kita­besinde belirtmiştir. Sultan

112
CAMİLER ve MESCİDLER

II. Abdülhamid’in hal fetvasını imzalaya­rak V. Sultan Murad’ı saltanat tahtına getireceği
hakkındaki bir jurnal üzerine azl ve evinde oturmaya mecbur edilmiş olması haberi doğ­ru
değildir. Çok güzel Arapça ve Farsça bilirdi. Kitapları vardır47. Yu­karıda mezar taşından
aldığımız kitabesine göre 1314 yılı Zilhiccesi’nin 18’inde (M 1896) ölmüş ve camisinin
avlusuna gömülmüştür. Osmanlı Devleti’nin 116. şeyhülislâmı sayılırdı.

BULGURLU CAMİİ
Bu cami Bulgurlu’dadır. Mabed taşla yapılmıştır. Kıble tara-
fından sağına ve soluna ikişer pencere açılır. Minaresi sağında-
dır. Minberi ve müezzin mahfeli ahşaptır. Caminin önünde iki
büyük çınar vardır. Çı­narların önündeki musalla taşının firizleri
çok güzeldir.
Camiyi teberdarlardan Mehmed Ağa yaptırmıştır. Minberini
Bayram Paşa koydurmuştur. Bayram Paşa, camide hizmet alan-
lar için gelirler vakfetmiştir. Sultan I. Mahmud’un silâhdarların-
dan Süleyman Ağa ya­kınında bir sıbyan mektebi yaptır­mıştır.
Buradaki tek hamam ile Bulgurlu’nun birçok arazisi Hüdâî Aziz
Mahmud’un gelir vakıfları arasında­dır.
Bulgurlulular bulgur yaptıkları için böyle adlandırılmıştır.
Hüdâî Aziz Mahmud Efendi buraya bir di­bek de vakfetmiştir48.
Mabedin sağ tarafı kabristandır. Burada gömülü olanların la-
kapları şöyledir:
1. H 1249 - M 1833’te ölen cami imamı Emin Efendi’nin
eşi Zahide.
2. H 1296 - M 1878 yılında ölen Bulgurlu Camii imam
oğulluğundan Emin Ağa’nın eşi Darıcalı Zeynep.
3. H 1306 - M 1888 yılında ölen imam efendinin torunu
Mehmed Emin Ağa. Bulgurlu
Camii
4. H 1328 - M 1911’de ölen Mehmed Eminzâde Darıcalı Mehmed Tâhir.
5. H 1249 - M 1833’te ölen Bulgurlu Camii
İmamı Mehmed Emin.
6. H 1287 - M 1870’te ölen Bulgurlu İma-
mı Mehmed Said.
7. H 1260 - M 1844’te ölen Ellezoğlu Fey-
zullah Ağa.
8. H 1299 - M 1881 yılında ölen Batum Mek-
tebi birinci muallimi Hâfız Râgıb Efendi.
Bulgurlu mektebi-
nin parçalanmış taş
47 İlmiyye Salnâmesi, s. 613; Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, s. 265, 1273.
kitabesi
48 Hadîkatü’l-cevâmi’. C. 2, s. 256.

113
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bulgurlu’da bir de Çilehâne Mescidi vardır. Ben bu incelemeyi 30 Mart 1941’de yapmıştım.
1975 yılı Temmuz ayında camiyi tekrar inceledim, cami yenilenircesine tamir edil-
miştir. Mektep yıkılmış yok olmuştur. Parçalanan kitabesi­ni caminin kapısı önünde bul-
dum49. Bu hususta Bulgurlu Çeşmesi’ni yazar­ken geniş bilgi verdim. Bu hususta 23 Tem-
muz 1975 tarihli Yeni Asya gazetesinde “Kimdir bu ülkenin târihî eserlerini koruyanlar?”
adlı bir yazı neşrettim.

BURHANİYE CAMİİ - II. ABDÜLHAMİD CAMİİ


Bu cami Altunizâde’den Beylerbeyi’ne inerken Burhaniye Mahalle­si’nde asfaltın sa-
ğındadır50. Avlusundaki kuyunun bilezik taşında “Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât 1326” yazı-
lıdır. Vakfedenin adı yoktur.
Caminin kapısının üstünde rika ile üç satır halinde şu kitabe okunur: “Zinet efzâ-yı
makam-ı muallâ-yı hilâfet-i İslâmiyye ve erîke pîra-yı saltanat-ı Osmâniyye es-sultan ibn-
is-sultan es-sultan el-gâzî Abdülhamid Han sâni hazretleri tarafı eşrefinden iş bu camii şerîf
1320 sene-i Hicrîyesi Cumâdelûlâ’sında inşâ edilmiştir.”
Kitabeye göre camiyi, Sultan II. Abdülhamid 1320 yılı Cumâdelûlâ’sında, M 1902’de
yaptırmıştır. Cami kârgirdir. Üstü ahşap örtülüdür. Müez­zin mahfeli vardır. Ayrı bir kapı
ile çıkılan son cemaat yerinin üstünde Kur’an kursu bulunuyor. Mabedin minaresi sağın-
dadır. Alemine kuşlar için güzel yuvalar yapılmıştır. Caminin içinde tarihî bir çalar saat,
Hattat Hüseyin’in H 1318 - M 1900 yılında yazdığı:
Lî hamsetün utfî bihâ harre’l-vebâi’l-hâtime
El-Mustafâ ve’l-Murtazâ vebnâhümâ ve’l-Fâtıma
levhası ile Hatice Hanım’ın aynı tarihli, çok güzel işlenmiş bir tab-
losu var­dır.

CENNET CAMİİ
Cami, Beylerbeyi’nin Cennet Mahallesi’nin Boğazı, Beyoğlu’nu,
kıs­men Marmara’yı görünüş çerçevesi içine alan güzel bir tepesi üze-
rine kurulmuştur51.
Cami, 1967 yılında hayırsever ta­ cirlerimizden Ahmed Ünal
tarafın­dan yaptırılmıştır. Mabed fevkânî­dir. Altında bir dükkân, ya-
nında imam ve müezzin meşrutaları vardır. 170 m2’lik bir arsa üzerine
ku­rulmuştur. 400 kişi namaz kılabilir. Önünü beton bir saçak örter.
Tek kubbeli cami, 24 pencereden ışık alır. Üç küçük kubbenin örttüğü
müezzin mahfeli ve demir parmaklıklı minbe­ri vardır. Etrafını hanı-
meli ve gül­lerin sardığı mabedde manevi ve uhrevi kokudan başka
dünyanın en güzel kokuları müminlerin dimağla­rını ıtırlandırır.
Beylerbeyi’nde
Cennet
49 Mektebe ait kitabe caminin arka tarafında, yerde durmaktaydı. Üsküdar Belediyesi yetkilileri tarafından zarar görmemesi için Selimi-
Camii
ye’ye nakledilmiştir. (MD)
50 Burhaniye Camii, Üsküdar Belediyesi tarafından aslına uygun bir şekilde restore edilerek, 6 Kasım 2020 tarinde kılınan Cuma Namazı
sonrasında yeniden ibadete açılmıştır. (MD)
51 Cennet Camii, 16 Şubat 2019 tarihinde Abdullah Tivnikli ve ailesinin katkılarıyla Üsküdar Belediyesi tarafından yenilenmiştir. (MD)

114
CAMİLER ve MESCİDLER

Hüseyin Çiçek adlı dikkatli ve mabedin temiz kalması için titizlikle çalışan bir müez-
zini vardır. Dilimli minaresi sağındadır.
Bu cami, Beylerbeyi’nin Sultan I. Abdülhamid, Bostancıbaşı Ab­dullah ve Küplüce
camilerinden sonra dördüncü camisi olarak yapılmış­tır. Bundan sonra Çakal Tepe ve
Kirazlı Tepe camileri yapılmıştır.

CEVRÎ USTA CAMİİ


Bu Cami Üsküdar’da Duvardibi’nden Bağlarbaşı’na giden asfaltın so­lunda, Askerlik
Şubesi Sokağı’nın içindedir. Cami şimdi Zeynep Kâmil Hastahânesi Sitesi’nin içinde
kalmıştır. Mabed muntazam kesme taşla ya­pılmıştır. Kıble tarafına iki, sağ ve soluna üçer
pencere açılır. Müezzin mahfeli vardır. Tuğla kubbesi sağırdır. Sağındaki kısa ve köşeli
minare­si de kesme taşla yapılmıştır. Son cemaat yerinde bir mermer su muslu­ğu vardır.
Zeynep Kâmil Hastahânesi’nden kalorifer verilmek suretiyle ısıtılmaktadır. Batı tarafın-
da ahşap imam ve müezzin odaları vardır. Hayırseverler tarafından bu meşrutalar bütün
olarak yapılmak isteniyor.
Buraya Nuh Kuyusu Camii adı da veriliyor. Caminin hiçbir yerinde yapıldığı tarihi
veya yaptıranı gösteren bir kitabe yoktur. Camiyi H 1302 - M 1884 yılında Osmanlı sa-
rayı hazinedarlarından Cevrî Usta esaslı bir surette tamir ettirmiştir52.
Caminin son cemaat yerinin önünde üç mezar vardır. Birisi Bektaşî şeyhlerinden Fethî
Baba’nındır. Taşında şu kitabe okunur:
Bir çerâğ dahi vardı âleme verdi ziyâ
Gel mezârın bunda bul bu menzil-i âl-i abâ
Bir eser kodu cihânda pîr Feyzullah Baba
Hayder-i seyf-i derimden niyâz çıktı Fethi Baba (1228)
Fethi Baba H 1228 - M 1813 yılında ölmüştür. Buradaki bir mezar ta­şında şunları okudum:
“Devletlû, ismetlû, hazînedâr hazretlerinin vâlide-i muhteremeleri esbak Cerîde Nâzırı Saâ-
detlû Mehmed Saîd Efendi’nin kalfalarından mer­hûme Hadîce Hanım’ın ruhuna Fâtiha. 1274.”
Hadice Kalfa, H 1274 - M 1857 yılında ölmüştür.
Burada bir de H 1234 - M 1818 yılında ölen Züleyha Hatun’un mezar taşı vardır.
Mabedin kıble tarafında da bazı mezarlar buluyordu. Bunlardan biri­si yazısı, nakışları,
sandukası bakımından çok kıymetli idi.
Vakıflar İdaresi, caminin kıble tarafına abdesdhâne yapmak için kazı yaparken mezar
seviyesinden çok aşağı inmiş ve şiddetli bir rüzgâr bu çok güzel eseri uçurarak, parampar-
ça etmiştir. Parçalanan baş taşının bir parçasında şunları okudum:
“Devletlû necâbetlû Mecîd Efendi Hazretlerinin perverdegân-ı harîm-i ismetlerinden
Mihrimâh Hanım’ın rûhu içün rızâen lillâhi Fâtiha. Mu­harrem. 1312 ve Mayıs 1310.”
Vakıflar İdaresi bu muhteşem mezarı tamir ettirmelidir.
52 Mir’ât-ı İstanbul, s. 135.

115
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Mihrimah Hanım, son Halife Abdülmecid’in şehzâdeliği zamanında, H 1312 - M


1894 yılında ölmüştür.
İstanbul’daki cami ve mescitleri tespit eden Vakıflar İdaresi’nin def­terinde 206 nu-
marada bu cami Cevrî Usta, Hazinedar, Üsküdar, Arakiyeci Hacı Mahmut Mahallesi,
Toptaşı şeklinde gösterilmiştir.

ÇAKALTEPE CAMİİ
Bu cami Beylerbeyi’nin üstünde, kendi adını taşıyan hâkim bir tepe­nin üstüne Şevki
Liko isimli bir hayırseverin önderliği ve teşviki ile ha­yırseverlerin yardımları sayesin-
de kurulmuştur. Tek minareli bu cami, Boğaz’ın güzel manzarasını süslemektedir. Cami
1975 yılı sonlarında iba­dete açılacaktır.

ÇAKIRCIBAŞI CAMİİ
Bu cami Üsküdar’da Doğancılar’da Üsküdar kaymakamlık binasının yol aşırı karşısın-
da, köşede dört yol ağzındadır. Bu camiye bazı kaynak­larda Doğancılar Camii de denilir.
Hadîkatü’l-cevâmi’ bizim yazdığımız gibi adlandırmıştır.
Evliya Çelebi, bu mescidi Hacı Paşa Mescidi şeklinde adlandırır. Üsküdar’daki mes-
cidlerin en seçkini olarak gösterir. Bundan başka da bir mescidin adını vermez.
Evliya Çelebi, Kanunî Sultan Süleyman’ın beylerbeyilerini yazarken de “Damat Hasan
Paşa, Süleyman Han’a damat olup Acem’e (İran’a) ka­çan Şehzâde Bayezid içün Acem’e elçilik
ile gidüp Şehzâde Bayezid’i evlâdlarıyla alub, Sivas Kalesi’nde boğdurarak şehid edüp, Paşa
Kal’ası yakı­nında defnettiler.” diyor.
Cami kârgir yapıdır. Kıble tarafına ve sola dörder, sağından beş pen­cereden ışık alır.
Ben camiyi 1941’de ilk defa incelediğim zaman binanın üstü ahşap ve kurşun örtülü idi.
Mabed çok haraptı.
Son cemaat yeri de ahşaptır. Mabedden buraya dört pencere açılır. Kapısı, minberi ve
kürsüsü cevizdendir. Oyma sanatının güzel ve muvaf­fak eserleri sayılırdı. Bu kıymetli
eserlerin üstlerine yağlı boya çekilmiş­tir. Müezzin mahfeli de ahşaptır.
Caminin sağına ve soluna ve kaymakamlık tarafına açılan iki kapısı vardır. Sağındaki-
nin üstünde üzeri alçı ile kapanmış Sultan II. Mahmud’un tuğrası vardır. Tamir esnasında
bu tuğra açılmıştır. Tuğranın altında şu kitabeyi okudum:
‫ اسمى وش شايسته درخيره بولوب عزورفاه‬- ‫ذات عصمت سيرتى اوچنحى اقبال خانمك‬
‫ ايلدى شادان بوسمتك حلقنى بى اشتباه‬- ‫ياپديروب بو جامعى اولكندن اعالرصين‬
‫ مؤمنين تابونده قلدقجه نماز پنجكاه‬- ‫اوله اعمالى حواس خمسۀ خيرات جود‬
‫ ايلد كده خامه بيت نظمى (زيور) پناه‬- ‫سويلندى بو ايكى تاريخ بربيت ايچره باق‬
‫ سعينى شايستۀ اجر جزيل ايده اله‬- ‫ياپدى باق اوچنجى اقبال خانم اعلى معبدى‬
‫كـتبه عبد الحميد الشهرى‬
Hattat Abdülhamid’in kaleminden çıkan ve Şair Ziver’in hazırla­dığı bu tarih man-
zumesinin son iki mısraı ebced hesabına vurulursa bi­rincisi 1265, ikincisi 1287 çıkar.
Hâlbuki altında 1275 yazılıdır ki, ebced he­sapları yanlıştır.

116
CAMİLER ve MESCİDLER

Mir’ât-ı İstanbul sahibi tarih mısralarından birincisindeki ‫ بيت‬kelimesini ‫ زيب‬şeklinde


kopya ederek yanlışlığı artır­mıştır53.
Kitabeye göre cami çok harap olmuştu. Sultan II. Abdülhamid’in üçüncü ikbali Şayes-
te Hanım H 1275 - M 1858-59 yılında camiyi yeniden yap­tırmıştır.
Çakırcıbaşı Hasan Paşa, camiyi H 966 - M 1558-59 yılında yaptırmıştı. Ayvansaraylı
Hüseyin Efendi, “Cami-i şerifin üzeri ibtida kurşun kaplı iken mütevellilerinden Celep Fevzi
kiremit döşetmiştir54.” diyor.
Mabed son yıllarda hayırseverler tarafından 300.000 lira kadar harca­narak esaslı bir
şekilde tamir edilmiş, son cemaat yerine su alınmıştır. Konyalı Cici de avlusuna bir su
musluğu ve abdestlik yaptırmıştır. Mabedin taş minaresi solundadır.
Hasan Paşa, camisini çakırcıbaşı iken yaptırmıştı. Çakır, avcı kuşlardan­dır. Sarayın ça-
kırları burada beslenir ve yetiştirilirdi.
İsfendiyaroğullarından Doğancıbaşı Hacı Ahmed Paşa’nın Mimar Si­nan tarafından
yapılan türbesi kuzeyindedir.
Caminin mihrabının önü kabristandır. Burada Sultan III. Mustafa’nın vezirlerinden
Eğri Savaşı’na katılan Koca Mehmed Paşa’nın mezarı vardı. Şimdi bu mezar ve mezar
taşı yok olmuştur. Caminin kuzey tarafı munta­zam pencereli, duvarla çevrilmiş bir kab-
ristandır. Burada da kıymetli me­zar taşları vardır. Burada İzmirli Ali Paşa’nın kesilmiş
başı da gömülüdür. Mezar taşındaki tarih mısraı şudur:
“Şehîd oldu Ali Paşa, mahallin Adn ide Mevlâ 1133.”
Ali Paşa iki defa Mısır valiliği yapmıştır. Sonra idam edilmiştir. Bu­rada başka mezar
taşları da vardır. Ali Paşa’nın bu civarda bir çeşmesi de var idi.
Bu caminin karşısında Sinan Paşa Sokağı’nın başında Doğancıbaşı Hacı Ahmed Pa-
şa’nın hamamı var idi. O da yıkılmıştır. Ali Paşa’nın burada mektebi ve çeşmesi de vardı.
Bunlar da yıkılmıştır. Yerleri arsa halinde­dir.

Çakırcı Hasan Paşa


Doğancılar, diğer adıyla Çakırcıbaşı Camii’ni yaptıran Hasan Paşa, Os­manlı sarayının
Enderun mektebinden yetişmiştir. Çakırcıbaşı olmuş, İran’a elçi olarak gönderilmiş, dön-
dükten sonra ümera arasına girmiştir. H 969 - M 1561 yılında Sultan II. Selim’in kızıyla
evlendirilerek Osmanlı hânedanına damat olmuştur. H 971 - M 1563 yılında Bosna va-
liliğine gönde­rilmişti. H 976 - M 1568 yılında Rumeli Beylerbeyiliği’ne tayin edilmiştir.
Sonra kubbe veziri (paşa) olmuştur55. 981 yılı Ramazan’ının yirmisinde birdenbire ölmüş
ve Edirne’de yaptırdığı medresesinin yakınındaki kab­ristana gömülmüştür56.
Çakırcıbaşı Hasan Paşa öldükten sonra dul karısı Şah Sultan, Zal Mahmud Paşa’ya
53 Mir’ât-ı İstanbul, s. 100.
54 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 230.
55 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 122.
56 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 230.

117
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

verilmişti. Paşa ile beraber 988 yılı Şaban’ında aynı günde öl­müştür. Eyüb’de, Zal Mah-
mud Paşa Türbesi’ne gömülmüştür57 (M 1580).
Çakırcı Ahmed Paşa için Süreyya Bey şunları söyler: “Gâyet iyi silah kullanırdı. Kerem-
li, akıllı, cömert, çok güzel konuşan bir zât idi.”
İstanbul’da Fatih Millet Kütüphânesi’nde 93 numarada Çakırcıbaşı Ha­san Paşa’nın H
999 -M 1590 tarihli orijinal vakfiyesi vardır58.

ÇEKMEKÖYÜ CAMİİ
Bu cami Üsküdar’ın 85 ev, 500 nüfusu bulunan Çekmeköyü’ndedir. Ahşap örtülü taş yapı-
dır. Taştan kısa bir minaresi, son cemaat yeri­nin solunda Kur’an kursu odası vardır. Caminin
hiçbir yerinde yapanını, yaptıranını gösteren bir kitabe yoktur. 1919 yılında tamir edilmiştir.
Köyde emlak sahiplerinden Doktor Şükrü Saraçoğlu’nun üç katlı bir köşkü vardı. Yan-
mış, yalnız duvarları kalmış. Köyün üç çeşmesi bulunu­yor. Suları Keçi Ağılı’ndan ve Sap-
dere’den gelir. Köy hâkim ve güzel bir tepe üzerine kurulmuştur.

ÇINARLI CAMİİ - HAMDULLAH PAŞA CAMİİ


Cami Çengelköyü’nde, Çınarlı Cami Sokağı ile Pazar Kayalı Sokağı’­nın arasındadır59.
Önünde İstanbul’un en yaşlı ve en büyük çınarlarından birisi bulunduğu için mabed böyle
adlandırılmıştır. Çınarın denize karşı olan bir dalı çok uzun olduğundan yere sarkarak kırıl-
maması için altına ağaçtan yedi destek verilmiştir. Çınarın 1050 yaşını aştığını söylüyorlar.
En uzun kolunu denize uzatan bu dev çınarı görebilmek için yerli ve ya­bancı ziyaretçisi pek
çoktur. Garplı turistler bu ağacı görmeden gitmeyi kusurlu bir seyahat sayıyorlar.
Şimdiki caminin yerinde Hacı Ömer isminde bir hayır sahibinin yap­tırdığı bir mescid
vardı. Kendisi de bu mescidin önüne gömülmüştü. Hadîka sahibi, ne mescidin üstünde ne
de yaptıranın mezar taşında bir tarih bulunmadığı için ne vakit yapıldığının bilinmediğini
söylüyor. Daha son­ra Sultan I. Mahmud’un vâlidesi Saliha Sultan mescidi tamir ettirmiş,
bir minber koydurmuş ve tuğladan bir minare de yaptırmıştır. Mescidin Çengelköyü’nde
gelir olarak vakfedilmiş evleri de vardı.
Bu mescid Çengelköyü’nün iskelesinin önüne yapılmıştı. Derya kap­tanı, sonra sadra-
zam olan Abdullah Paşa, buradaki mescidi yenileyerek bir cami haline getirmiştir. Mabed
taşla yapılmıştır. Üstü çatı halindedir. Kıblesine, sağ ve soluna ve kuzeyine ikişer pencere
yapılmıştır. Minaresi ahşaptır. Minberi yoktur60.
Abdullah Paşa, camiyi derya kaptanı olduğu H 1234 - M 1818 yılında yaptırmıştır.
Ben caminin içinde iki şamdan gördüm. Her ikisine de şu va­kıf satırları yazılmıştır:
.‫بوغاز ايچنده چنكال قريه سنده عبد هللا پاشا مرحومك مسجد شريفك شمعدايندر‬
۱۲٥۱ ‫فى غرۀ ن سنه‬
57 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 426.
58 Bu kütüphânede 933 numarada Sokullu Mehmed Paşa’nın, 931 numarada Sultan I. Ahmed’in üstünde el yazıları bulunan ve 1160
numarada Mehmed Lütfullah’ın vakfiyeleri de vardır.
59 Caminin yanında bulunan sokak Dere Kayığı Sokak’tır. (MD)
60 Cami, Üsküdar Belediyesi tarafından restorasyonu tamamlanarak 29 Temmuz 2016 tarihinde ibadete açılmıştır. (MD)

118
CAMİLER ve MESCİDLER

Bu şamdanlar mescide H 1251 yılı Ramazan’ının başında vakfedilmiştir. Mir’ât-ı İs-


tanbul sahibi camide asılı gördüğü bir levhada mabedin H 1234 yılında yapıldığını söy-
lüyor. O beyit şudur:
‫– قپودان صدر حمد هللا پاشا امن ربانى‬
‫كلوب بر قطب تابان مهر ايله امداد تاريخى‬
۱۲۳٤
Mabedin önünde dört musluklu bir çeşme vardır. Çeşmenin sağındaki duvarda bir fıs-
kiye vardır. Su fazla gelince buradan fışkırır. Etrafına ne­şe ve yazın serinlik saçar. Camiyi
yaptıranın adı Abdullah’tır. Çengelköylü halk bunu Hamdullah şeklinde kullanırlar. Bu
ikinci bir ad gibi olmuş­tur.
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde Çengelköy’ü yazarken “Sahilinde bir küçük cami var-
dır.” der. Çelebi’miz bu cami ile Hacı Ömer’in yaptırdı­ğı ilk camiyi kastediyor.

Abdullah Paşa kimdir?


Abdullah Paşa, Kerküklü Seyyid Hasan Paşa’nın oğludur. Boynueğri Abdullah Paşa
diye meşhur idi. Çengelköylüdür. Hâssa silâhdarlığı, kapıcılar kethüdalığı, mîrâhurluk
yapmış, H 1158 - M 1745 yılında vezir­lik verilerek Kıbrıs valisi, H 1260 - M 1844 yılında
sadrazam olmuştur. H 1263 - M 1846 yılında azledilerek Rodos’a gönderildi. Sonra Kon-
ya, Bosna ve Mısır valiliklerinde hizmet gördü. H 1265 - M 1848 yılında azledildi. Daha
sonra Diyarbakır valiliği verildi. H 1173 - M 1759 yılında Ha­lep valisi oldu. H 1174 - M
1760 yılında orada öldü61.
Hadîkatü’l-cevâmi’, “İsmi Hamdullah olup lâkin Abdullah demekle şöhret bulmuştur.” diyor.

ÇİLEHÂNE MESCİDİ
Bu mescid Küçük Çamlıca’nın Alemdağı’na bakan tatlı bir yamacı üzerindedir. Buraya
Bulgurlu tarafındaki Çiçek Sokağı’ndan her çeşit ve­sâit ile çıkılabilir. Mabed yukarıya çıkar-
ken solda muntazam hazırlanmış bir yayvan set üzerindedir. Birkaç merdivenle çıkılan ikinci
set üzerinde bir kuyu ve som mermerden yapılmış bir su deposu ve meşrutahâne var­dır62.
5 metre uzunluğunda ve 10 metre enindeki mabed taşla yapılmıştır. Kalın ve kısa
minaresi sağındadır. Mescidin hiçbir yerinde yapıldığı tarihi ve yaptıranını gösteren bir
kitabesi yoktur. Aziz Hüdâî’nin İstanbul’a geldiği zaman taştan yaptırdığı ilk iki odalı
evinin esası saklanarak yeniletildiği söyleniyor. Duvarlarının kalınlığı 0.70 metredir. Beş
pencereden ışık alır. İrşad vazifesine başlayıncaya kadar Aziz Hüdâî burada oturmuş,
sonra Üsküdar’daki tekkesini, mescidini kurmuştur. Minarenin üstünde Latin harfleriyle
şu kitabe okunur:
“Minareyi yaptıran Kadriye Tanrıverdi’nin bütün ölmüşlerinin ruhuna Fâtiha,
15-11-1958.”
Sağındaki sofada bir meşruta vardır. Elektrik tesisleri, camları ve her şeyleri mükemmel
olduğu halde bu mabed ve meşrutası yı­kılmaya, yağmalanmaya bırakılmıştır. Döşemeleri
61 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 382.
62 Çilehâne Mescidi, Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı yerleşkesi içinde bulunmaktadır. Aslına uygun bir şekilde restore edilmiştir. (MD)

119
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

ve tavanları yer yer yı­kılmıştır. Vakıflar İdaresi’ni uyarıyoruz: Bu tarihî yâdı ve adı bulunan
yeri kurtarsınlar.
Bu geniş ve aydınlık sofanın solunda bileziği ve çıkrığı çok mükemmel bir halde bize ka-
dar gelen bir kuyu vardır. Bileziğinde çok güzel bir ta’lîk ile iki satır halinde şunlar yazılıdır:
“Cennetmekân Sultan Mahmud Han hazretlerinin kadınlarından III. Âşûbî Can Kadın
efendinin hayrâtıdır. 1285.”
Bu kuyu Sultan II. Mahmud’un kadınlarından Âşûbî Can tarafından padişahın ölü-
münden 30 yıl sonra H 1285 - M 1868 yılında yaptırılmıştır. Önünde İstanbul’da eşi-
ne rastlanmayan yekpare som mermerden yapılmış, üstüne yuvarlak ve çok zarif bir süs
oturtulan dört musluklu bir su deposu bulunuyor. Arkasında iki satır halinde ta’lîk ile şu
kitabe okunur:
“Pîr Muhammed Hüdâî Azîzü’l-kadrin
Bu makâmı yapılıp maksim-i âb oldu binâ
Levh nazm oldu bu tarihî güherle karneyn
Nev-eser yapdı zihî Himmet-i Kâmil Paşa (1291)”
Kitabeye göre bu su dağıtma yerini, abdest musluklarını H 1291 - M 1874 yılında
Kâmil Paşa yaptırmıştır.
Son mısraın noktalı harfleri ebced hesabına vurulunca bu tarih çıkı­yor. Bu su makse-
mini Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’nın kızı Zeynep Hanı­m’ın kocası Kâmil Paşa, devlet
şurası başkanı iken yaptırmıştır63.
Aziz Hüdâî, çile doldurduğu bu yere sık sık atı ile giderdi. Atının seme­ri şimdi tür-
besinde muhafaza edilerek bize kadar gelmiştir. Mescide gider­ken yolun solundaki yaşlı
çınarları Aziz Hüdâî’nin diktiği söylenir.
Çile (çille), dervişlerin kırk günlük yaşantılarını, manevi terbiyeleri­ni tamamladıkları
günlere denilen Marsça bir kelimedir. Dilimizde daha çok çile şeklinde kullanılıyor. Bu-
rada Aziz Hüdâî’nin yer altı çilehânesi var idi.
Vakıf kayıtları burasını musalla şeklinde adlandırıyor. Burada me­zar taşı kaybolmuş bir
açık türbe de vardır.

ÇİNGENE FIRINI MESCİDİ


Bu mescid, Üsküdar’da Kara Kadı Mahallesi’nde idi. Mescidi Kadı Alâeddin Efendi
yaptırmıştı. Hiçbir yerinde yapıldığı tarihi gösteren bir ki­tabe yoktu. Yalnız yaptıranın
H 1000 - M 1591 yılında öldüğünü biliyoruz. Minberini İmamzâde Mustafa Efendi
koymuştu. Diyarbekirli Feyzullah Efendi burasını bir tekke haline getirmişti. Bu hayır
sahibi de H 1050 - M 1640 yılında ölmüş, mescidin önüne gömülmüştü. Bu zatın şiirleri,
ilahileri vardır64. Bu mescid kadro harici bırakılmıştı. Yıkılmış ve yok olmuş­tur65.
63 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 70.
64 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 234.
65 Cami 1988 yılında yeniden yaptırılmıştır. Kassam Çeşme Sokak ile Selami Ali Efendi Caddesi kesişiminde bulunmaktadır. Karakadı
Alaaddin Camii olarak bilinmektedir. (MD)

120
CAMİLER ve MESCİDLER

ÇİNİLİ CAMİİ
Bu cami Üsküdar’da Nuh Kuyusu, Çinili Mescid Sokağı’ndadır. Padişah­lar, vâlide sul-
tanlar, sultanlar, şehzâdeler, sadrazamlar, vezirler, devlet büyükleri ve hayırseverler cami-
lerinin yerlerini çok titizlikle seçerlerdi. Müslüman nüfus kalabalığının da bunda etkisi
vardır. İstanbul’un bilad-ı selase denilen Eyüb, Üsküdar ve Galata’nın en hâkim yerleri ve
tepeleri, hâkim yamaçları, sahilleri hep camilerle, mescidlerle, medreselerle, türbe­lerle ve
başka sosyal yardım müesseseleriyle kaplanmıştır. İstanbul’un yedi tepesi gibi Üsküdar’ın
yedi tepesini, hâkim yamaçlarını ve sahillerini de minareleri bulutlarla öpüşen camiler
süslemektedir. Çinili Cami Külliyesi de Haliç’i, Boğaz’ı, Marmara’yı bir Şark halısı gibi
ayaklarının altına seren hâkim bir tepenin yamacına kurulmuştur. Bu cami eşsiz çinile-
rinden do­layı Çinili Cami, Eski Vâlide Sultan Camii ile Üsküdar İskele Meydanı’n­daki
Yeni Vâlide camileri arasında bulunduğu için Orta Vâlide Sultan Camii veya Orta Vâlide
Camii adını da alır66.
‫ حضرت سلطان اكرم والده‬- ‫مادرسلطان ابراهيم خان‬
‫ اوله بيت عبادت عابده‬- ‫بوبناء حقى ياپدى خير ايچن‬
‫ منزل اوله عابده وزاهده‬- ‫دعوت اوله بش وقتنده رحمته‬
‫ كيم اكا حق لطف هم احسان ايده‬-
‫ياپدى مكـتب چشمه حمام وسبيل‬
‫ داخل ايت يارب جنان خالده‬- ‫اهل خيرى بونده طاعت ايده نى‬
‫ اولدى بيك الليده خير الوالده‬- ‫فوزيا لفظا ومعنا تاريخى‬
Caminin iki avlu kapısı vardır. Kuzey kapısının üstünde Şair Fevzi’­nin şu on iki mıs-
ralık tarih manzumesi okunur:
Şair cami, mektep, çeşme, sebil, hamam, dârülkurrâdan oluşan bu ibadet, hayır, irfan ve
sosyal yardım külliyesinin tarihini manzumesinin son mısraında hem lâfız hem de ebced
hesabına göre hazırlamıştır. Bu kül­liye H 1050 - M 1640-41 yılında yaptırılmıştır.
Bu manzumeyi Sultan I. Ahmed’in eşi, Sultan IV. Murad’ın ve Sultan İbrahim’in anası
Kösem Sultan şeklinde de meşhur olan Mahpeyker Sultan, oğlu Sultan İbrahim’in hü-
kümdarlığı zamanında yaptırmıştır.
Mabede ilerlerken solumuzda sekiz sütunlu bir kubbenin altındaki mermer şebekeli
şadırvan, mimarisinin çok muvaffak yadigârlarındandır. Birkaç basamaklı merdiven bizi
mabedin son cemaat yerine çıkarır. Caminin üç tarafını 20 tane mermer sütunlu bir sa­
çak örtüyor. Muntazam kesme taşla yapılan caminin sağındaki minaresinin şerefe altını
akant yapraklarının süslediği bir minaresi vardır. Son ce­maat yeri çinilerle kaplıdır. Fakat
bunların çoğu alınmış ve yerlerine başka başka çiniler oturtulmuştur. Kapısının üstünde
Şair Himmet’in iki satır halinde sülüs ile yazdığı şu tarih manzumesini okuyoruz:
‫ خلوص اوزره لوجه هللا خيرات ايتمه درشانى‬- ‫هميشه حضرت واالجناب والده سلطان‬
‫آ‬
‫ موقف ايتدى خيراته �نى توفيق ربانى‬- ‫ياپوب بوجامعى اكه نيجه امالك وقف ايتدى‬
‫ بوجامعده اوالن طاعت اوله مقبول سبحانى‬- ‫تمام اولنجه ديدى همتا تاريخينى هاتف‬

Kitabenin son mısraı ebced hesabına vurulunca H 1050 - M 1640-41 yılı çıkar.

66 Çinili Camii, İstanbul Valiliği Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı ve Üsküdar Belediyesi tarafından restorasyonu tamamlanarak, 19
Ocak 2018 tarihinde ibadete açılmıştır. (MD)

121
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Evvelki kitabede ve bunda Vâlide Sultan, Allah rızası için hulûsi kalple hayırlar yapan
Cenâb-ı Vâlide Sultan şeklinde geçiyor. Son kitabede hayırları için birçok emlâk vak-
fettiği de açıklanmıştır.
Cami tek ve sağır kubbelidir.
İçi kubbe kasnağına kadar Sinan
mekte­bi devrinin muhteşem çini-
leriyle kaplıdır. Uluslararası süsle-
me tarihinde müstesna bir yer alan
caminin çinileri önemle incelen-
diğinde Os­ manlı Türklerinin ilk
çinicilik devri 16. yüzyılın ilk ya-
rısına ka­dar devam etmiş ve ikin-
ci yarısından sonra renk ve desen
bakımından bü­ yük bir tekâmüle
erişmiştir.
17. asrın ilk yarısında bu mek-
tep kapanmış, çöküntü devri baş­
lamıştır. Koca Ağa Sinan mimari-
siyle beraber inkişaf eden mütekâ-
Çinili
Camii’nin içi
mil çiniciliğimiz bu camimizle son eseri­ni vermiş ve sonra çöküntü devrine girmiştir. Bu
mabeddeki çinilerde beyaz, siyah, lacivert, açık mavi, mor, yeşil, kırmızı renklerle, karan­fil,
lale, gül, erik çiçeği ve papatya­ların ahenkli birleşmesini görüyoruz.
Caminin minberi taş işçiliğinin bütün inceliklerini toplamıştır. Min­berin külahı Ka-
dırga’daki Sokullu Camii’nde olduğu gibi tamamen çini ile kaplanmıştır. Mabedin üç ta-
rafındaki ikişerden altı pencerenin üstün­deki çini panolarda mor zemin üzerine beyaz ile
“Besmele” ve “Kürsî âyeti” yazılmıştır. Cami ikinci sıra pencerelerin altına kadar çini kap-
lıdır. Bu pencerelerin altında mor zemin üzerine beyaz ile “Fetih Sûresi” dolaşmak­tadır.
Tekkeleri, türbeleri, medreseleri,
dârülkurrâları, sıbyan mektepleri­ ni ve
diğer kültür ve ilim yuvalarını kapatan
kanun yürürlüğe girdikten sonra, bu
külliye yüz üstü bırakılmış, yer yer çö-
küntüler ve çini hırsızlıkları başlamıştır.
Solundaki dârülkurrâsı yerlere serilmek
üzere idi 01.04.1938 tarihli Tan gaze-
tesinde bu korkunç ihmali ağır bir dille
tenkit etmiştim. İstanbul Vakıflar Baş-
müdürlüğü, bütçesine 4.000 lira koya­rak
mabedin çöken son cemaat yerini ve so-
lundaki medreseyi tamir et­tirmişti. Ma-
bedin ayna duvarlarındaki pencerelerine
de alçı pencereler geçiriliyordu Ben bu

Çinili Camii
kitabesi
122
CAMİLER ve MESCİDLER

sıralarda camiyi tekrar görmeye gitmiştim. Çerçe­veler büyükçe ya-


pılmıştı. Fakat hain bir kişi bunları yerlerine zorla yer­leştirmek isti-
yordu. Hain eller pırlanta kıymetindeki çinilere keser dar­belerini in-
diriyordu. Pencere altında dolaşan muhteşem çini panoyu tuzla buz
etmişti. Bunu gazetemde tekrar yazdım. Bu tamire bakan mimarın
şiddetle cezalandırılmasını istemiştim. Olan olmuştu. O devir, böy­le
bir devir idi67.
Mihrabın içi tamamen çini kaplı idi. Mihrapta sağındaki çini
yazılar­dan “Besmele” yazılı olanı tamamen, mihrabın solundaki sı-
radan da iki parça vaktiyle çalınmıştır. Pencere kapakları üzerinde
“Kasîdetü’l-bürde” yazılıdır Bu mabed de eskiden düşman bir unsu-
run, Ermenilerin pis kalem işleriyle telvis edilmişti. Tamir esnasında
eski renkler kısmen meydana çıkarılmıştı. Çiniler Vâlide Külliyesi
devrinin mimarlığı kadar diplomatlığı ile de meşhur olan Kasım
Ağa tarafından yaptırılmıştır68. Kasım Ağa’nın ölümünden evvel
kendisinin yaptırdığı muhteşem mezar sandukası Karacaahmed
Mezarlığı’ndadır.
Kösem Vâlide Sultan klişesiyle Osmanlı tarihine geçen acı, tatlı ve kanlı olaylara adı Çinili Camii
mihrabı
karışan Vâlide Sultan’ın 40 yıl kadar devlet işlerinde, devletin iç ve dış siyasetinde büyük
etkisi olmuştur. Kocası Sultan I. Ahmed, oğulları IV. Murad ve Sultan İbrahim’le torunu
Sultan IV. Mehmed’in ilk saltanat yıllarında olumlu olumsuz etkileri olmuş ve Sultan IV.
Meh­med zamanında 1061 yılı Ramazan’ında ölmüştür69. Şemsüddin Sami Bey hâl ter-
cemesini yazarken “hüsn-ü cemal, akıl ve dirâyetiyle zama­nında meşhur olmuştur.” diyor70.
Kösem Vâdile Sultan, yeni caminin ilk temelini atmış, Anadolu Kavağı Kal’ası’nı ve
dışındaki camisini, bu Çinili Camii Külliyesi’ni yaptırmıştır. İstanbul’daki Yeni Vâlide
Hanı da onun gelir vakıfları arasında idi. Hanın içindeki mescidi de o yaptırmıştı. Her
sene Hac mevsiminde küçük saka ve büyük saka tahsisleriyle geçecekleri yerlerde hacılara
su, şerbet dağıttırırdı. İstanbul’dan Surre çıkacağı gün, bütün sultan camilerinin imamla-
rının, hâfızlarının padişah huzurunda Kur’an okumalarını bir gelenek haline getirmişti71.
Mekke ve Medine halkına Surre adıyla geniş yar­dımlar yapardı.
Evliya Çelebi bu cami hakkında “Kösem Vâlide Sultan Camii” başlığı altında şunları söylüyor:
“Bu Kösem Vâlide Sultan, Ahmed Han’ın hatunu, Osman Han’ın, III. Murad72 ve İbrahim
Han’ın vâlideleridir. Sultan Ahmed’den beri yedi padişah zamanında iş görüp, bu camii hayat-
larında ve kendi nefisleri için bina ettirmişlerdi. Bir bayır üzerinde havadar bir zeminde bir
büyük kub­beli taşra sofalı, haremli minareli, rûşen bir camidir.”73

67 İstanbul Abideleri adlı kitabın 28-29. sahifelerine bakılsın.


68 Mimar Kasım Ağa, Osmanlı sarayında Cinci Hoca’yı musallat etmiştir. Kasım Ağa, Üsküdar’da Karacaahmed civarında padişah kasrında
bir de ahır yapmış­tı. Bkz: Naîmâ Tarihi. C. 4, s. 112.
69 Sicill-i Osmânî, C. l, s. 66.
70 Kamûsü’l-a’lâm, C. 2, s. 392.
71 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 186.
72 Evliya Çelebi burada hata ediyor. Kösem Vâlide Sultan III. değil IV. Mu­rad’ın anasıdır. Caminin naklettiği kitabesinin son beyti de hatalıdır.
73 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 472.

123
Çinili Camii’nin muhteşem minberi
CAMİLER ve MESCİDLER

Fevzi kimdir?
Caminin tamamlanmasını ebced hesabıyla bir tarih manzumesine söy­letmiş olan Fev-
zi, Fevzi Mehmed Çelebi adıyla meşhurdur. Hoş tabiatlı bir şair idi. Halvetî tarikatına
mensuptu. Divan-ı Hümâyûn kâtiplerindendi. H 1084 - M 1683-84 yılında ölmüştür74.

Himmet kimdir?
Caminin tarih kitabelerinden birisini hazırlayan Himmet Efendi, Bolulu Hacı Ali
Efendi’nin oğluydu, müderristi. Sonra Bayramî tarikatına gir­miştir. Yenibahçe’de zaviyesi
vardı. Davud Paşa Camii’nin vaiziydi. H 1095 - M 1683-84 yılında ölmüştür75. Kabri,
Üsküdar’da Divitçiler’de Bezcizâde Mehmed Muhyiddin Efendi’nin dergâhındadır. Di-
vançeleri, tarikatnâmeleri vardır76.

DÂRÜŞŞİFÂ MESCİDİ
Bu mescidi Sultan III. Murad’ın anası Nurbânû Vâlide Sultan H 991 - M 1583 yılında
dârüşşifâsının içinde yaptırmıştır. Mimar Sinan yapısıdır. 1940 yılında mescidi incelerken
hastahâne, Tekel İdaresi’nin tütün deposu olarak kullanılıyordu.
Hadîkatü’l-cevâmi’ sahibi bu mescid için şu kısa bilgiyi vermiştir: “Bâniyesi Vâlide Atik
demekle şöhret bulan Nurbânû Sultan’dır. Bu mes­cidin hizmeti vezâifi dahi kendisinin büyük
camii vakfından verilir77. Şimdi burası harab bir haldedir.”

DAVUD PAŞA CAMİİ - ÜSKÜDAR AYASOFYA’SI CAMİİ


Cami Üsküdar’da Hâkimiyet-i Milliye Caddesi’nde Mimar Sinan Çarşısı’nın biraz
ilerisindedir. Cadde genişletilirken avlusunun mühim kısmı kesilmiştir. Önündeki büyük
çitlenbik ağacının dibindeki kabir kalmıştır78. Taşında şu kitabe okunur:
‫ غرۀ ن‬.۱۰۹۱ ‫– سنه‬ ‫– علمدار احمد بابا‬ ‫الاله اال هللا – محمد رسول هللا‬
Bu, 1091 yılı Ramazan’ının başında ölen Alemdar Ahmed Baba’nın kabridir. Bu Ah-
med Ağa’yı tarih Kabakulak Ahmed Ağa şeklinde alır. Mîr-i alem (sancak emiri) idi. H
1078 - M 1667 yılında emekliye ayrılmış­tı. Sonra ölmüştür79.
Ben bu camiyi 1940 yılında incelemiştim. Mabed kesme taşla yapılmış­tır. Mabedin
son cemaat yeri ve ön kubbesi çökmüştü. Bu kubbe bir tamir sırasında ahşap olarak yapıl-
mıştı. Mabedin kıble kapısından başka sağa bir kapısı daha açılırdı. Avlusunun iki kapısı
vardı. Şimdi dışarıda kalan Alemdar Ahmed Baba’nın mezarı da avlusunun içinde idi.
Avlu kapısının üstünde ta’lîk yazı ile üç satır halinde şu kitabeyi okumuştum:

74 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 23.


75 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 629.
76 Osmanlı Müellifleri, C. l, s. 189.
77 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 218.
78 Kara Davud Paşa Camii, 18 Temmuz 2017 tarihinde meydana gelen yoğun yağış neticesinde su basmasına maruz kalmıştır. Uzun süre
bakım ve onarım çalışmaları yapıldıktan sonra, 2020 yılı içinde yeniden ibadete açılmıştır. (MD)
79 Sicill-i Osmânî, C. l, s. 221.

125
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫ نيجه مدتلر اولمشدى دوچار عقدۀ تاخير‬- ‫ياپوب بوجامعى داودپاشا اخر نعمير‬
‫آ‬
‫ قلوب اهل ايمانى بوصورت ايلدى تسرير‬- ‫ايدوب الحاج عزيز �غا بوييل اعمارينه همت‬
‫ اولندى معبد داود پاشا بك بجا تعمير‬- ‫سنيحا ايله بوتاريخى تبليغ اهل ايمانه‬
۱۲۷٤
Şair Senih’in hazırladığı bu tarih kitabesinden öğrenildiğine göre Davud Paşa Cami-
i’nin yerinde eskiden harap bir cami var idi. Paşa bunu tamir ettirmişti. Hacı Aziz Ağa, H
1274 - M 1857 yılında onarmıştır. Mabedin sağ tarafındaki kapı üstünde beş satır halinde
şu kitabeyi okudum.
‫ دركه اقبالك ايتمنس قبلۀ شاه وكدا‬- ‫جامع جملۀ فضائل خان محمودك خدا‬
‫ منبر دينه شرف ويردى بحق مصطفا‬- ‫اول امام المسلمين چون خطيب همتى‬
‫ خودشاه بايزيدوزيرى داود پاشا‬- ‫بنده كانيدر حسين اغا كه ياپمش معبده‬
‫ اوله سعي همتى مقبول دركاه خدا‬- ‫واقف ثانيدر الحق هم ده صاحب توليت‬
‫آ‬
‫ بومعال جامعى قلدى حسين �غا بنا‬- ‫جوهر تاريخ اتمامين نثارايت حامدا‬
۱۲٥٥
Şair Hâmid’in hazırladığı tarih manzumesinin son satırının noktalı harfleri ebced he-
sabına vurulursa H 1255 tarihi çıkar. Bu altına da ya­zılmıştır. Kitabeye göre Sultan II.
Bayezid’in vezirlerinden Davud Paşa’nın yaptırdığı cami, Sultan II. Mahmud’un ağala-
rından Hüseyin Ağa H 1255 - M 1869 yılında yenilemiştir. Şimdi bu kitabe caminin
sağındaki birinci pencerenin üstündedir.
Kıble kapısının üstünde de beş satır halinde şu kitabeyi okudum:
‫آ‬
‫ الى يوم القيام يادا يلسونلر خير ايله �نى‬- ‫جناب حضرت داود پاشا خير كافى‬
‫أ‬
‫ جناب بايزيد خان ولى ه �صف ثانى‬- ‫او ذات پر كرامت اولمش ايدى قدر ايله‬
‫آ‬
‫ داود پاشا ولينك جامعى بوخير العنوانى‬- ‫�ياصوفيه سيدر اسكدارك وسط سوقده‬
‫ بو تعمير مجدد ايله كلدى قوۀ ثانى‬- ‫قواسنه ايرشمش ايدى لرزه خوف باريله‬
‫آ‬ ‫آ‬
‫ صداقت �فرين وير حسين �غايه هرشانى‬-
‫متوليسنه ايدوب لسان حاهلل تحسين‬
‫ نه پاك جامع داود پاشا معمور ارلدى نورانى‬- ‫تاريخده رضا دعوت ناسه بر ندا چيقدى‬
۱۱۱٥
Şair Rıza’nın hazırladığı bu tarih manzumesinin son mısraı ebced hesabına vurulursa
Davud Paşa Camii’nin zelzeleden harap olduğu için mü­tevellisi Hüseyin Ağa tarafından
H 1215 - M 1800 yılında tamir ettirilmesi çıkar. Bu, caminin ilk tamiridir. Kitabede bu
cami için Üsküdar Çarşısı­’nın Ayasofya’sı denilmektedir. 40 yıl sonra Sultan II. Mah-
mud’un ağalarından ve mabedin yine mütevellisi olan Hüseyin Ağa, camiyi yeniden yap-
tırmıştır. Cami yine harap olmuştu. Bu defa inşasından 19 yıl sonra H 1274 - M 1857
yılında Hacı Aziz Ağa tamir ettirmiştir.
Hadîka’da bu cami için: “Camii, yapan Kara Nişancı demekle meşhur Davud Paşa’dır.
Gekbüze (Gebze) de Fazıl (911 )‫ فاضل‬tarihinde ölüp, oraya defnedilmiştir. Bu caminin avlu-
sunda iki kapı olup, mahalle tarafına açılan kapı yakınındaki fevkânî mektep Varadin Sava-
şı’nda şehid olan Türk Ahmed Paşa’nın hayır eseridir. Mahallesi vardır.”80
Caminin avlusunda iki odalı bir meşruta var idi. Bunlar yok olduğu gibi, ikinci kapı ve
mektep de ortadan kalkmıştır.
80 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 205.

126
CAMİLER ve MESCİDLER

Üsküdar’ın Ayasofya’sı Davud Paşa, iki defa yapılmış ve iki defa da tamir edilmiştir.
Üçüncü tamiri benim Son Posta gazetesindeki ısrarlı neşriyatım üzerine Vakıflar Umum
Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. Son cemaat yerine büyük masrafla sekiz kalın mermer
sütun getirilmiş­tir. Üç sağır kubbenin ortasındaki büyük kubbe yıkıldığı için tahta ile
kapatılmıştı. Bu da eski haline getirilmiştir.
Caminin avlusuna son zamanda Sultan Abdülmecid’in anasının baş ağası Abdülgani
Ağa’nın Zeynep Kâmil Hastahânesi civarında, H 1261 - M 1845 tarihinde yaptırdığı
çeşmenin teknesi getirilmiştir81.
İstanbul Camileri adlı kitabında Tahsin Öz, caminin kitabelerini gör­mediği için çok
yanlış ve indî bilgiler vermiştir82.

Davud Paşa kimdir?


Kara Nişancı şöhretiyle tanınan Davud Paşa, Fatih Sultan Mehmed devrinin değerli
adamlarından idi. Sultan II. Bayezid zamanında H 899 - M 1493 yılında nişancı, H 903
- M 1497’de sancak paşası, H 908 - M 1502’de derya kaptanı ve Gelibolu beyi olmuştur.
Aynı yılda kubbe vezirliği ve­rilmiş, bir süre sonra da emekli olmuştur. H 911 - M 1505
yılında Gebze’de ölmüştür. Türbesi oradadır. Üsküdar’daki camisinden başka Üsküp’te de
cami ve imaret yaptırmıştı. Osmanlı hânedanından bir kız alarak damat olmuştu83.

DİVİTÇİLER CAMİİ - KADIASKER CAMİİ


Bu cami Üsküdar’da Divitçiler Caddesi’nde idi. Ben camiyi 25 Eylül 1941 tarihinde
incelerken bu tarihî mabedin yeri arsa haline gelmişti. Tamamen taşla yapılan mabedin
minaresi de vardı. Bakımsızlık ve ihmal yüzünden bu kıymetli tarih yadigârı yok olmuş-
tur. Bu camiyi Muallimzâde Ahmed Efendi yaptırmıştı.
Ahmed Efendi, 974 yılı Rebîülevvel’inde Anadolu kadıaskeri, aynı yı­lın Zilhicce’sinde
Rumeli kadıaskeri olmuş ve 980 yılında yetmiş yaşında birden bire ölmüştür. Fatih Ca-
mii’nde cenaze namazı kılındıktan sonra Bursa’ya götürülerek babası Şeyh Muslihiddin
Efendi’nin Zeynîlerdeki mezarının yanına gömülmüştür. Oğlu, Ahmed Efendi de aynı
yılda ölmüş­tür. Bu caminin minberini Ahmediye Camii’ni yaptıran Tersane Emini Ah­
med Ağa koydurmuştu84.
Divitçiler Camii’nin mezarlığındaki mezar taşlarını incelemiştim. Burada H 1050 - M
1640 yılında ölen Muhammed ibn-i Muhammedil Ensârî’nin mezar taşı vardı. Kadıasker
Ahmed Efendi Camii’nin, Hasan Hilmi Efen­di’nin alt kısmı kırılan ve ölüm yılı kaybo-
lan taşıyla, H 1075 yılında ölen Mustafa beyin mezar taşları var idi.
Caminin önündeki bir taşta da şu kitabe yazılı idi:
‫فاتحه‬
‫ ايلدى دار بقايه عزم راه‬- ‫حيف كيم دنيادن اول حكمت شناسى‬
‫ اولدى بى شك واصل قرب اله‬- ‫برسوى االصل همنام على‬
81 Kitabımızda “Çeşmeler” kısmına bakılsın.
82 İstanbul Camileri, C. 2, s. 19.
83 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 324.
84 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 222.

127
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫ موجد موجز ايدى طاب ثراه‬- ‫اول حكيم نكـته دان فيلسوف‬
‫ ذات كامل هم لبيب پادشاه‬- ‫شاعر صاحب سخن معجزه كو‬
‫ جوهرى معجون ايدوب ايتدى پناه‬-
‫سحق ايدوب اجزاى جسمن روزكار‬
‫آ‬
‫ بو على حكمت بقايه كـتدى �ه‬- ‫اشك چشمم دوكرك تاريخ ديدم‬
۱۱٤٦
Şair Cevrî tarafından hazırlanan akıcı üsluplu bu güzel tarih manzu­mesinden öğrendiği-
mize göre bu taş nüktedan, filozof Bursalı Şair Ali Efendi’nindir. Son mısraı ebced hesabına
vurulunca bize 1144 rakamlarını veriyor. Hâlbuki altında H 1146 - M 1733 tarihi vardır.
Sicill-i Osmânî sahibi, bu Ali Efendi’yi Yedekçizâde olarak gösterir ve şu bilgiyi verir:
“Devlet kalemlerinden feyz alarak hâcegândan oldu. 1136 yılında Top­hâne sarnıcının bi-
nasına memur edildi. 1140 Şevval’inde sipah kâtibi, sonra başmuhasebeci oldu. 1146 yılı Sa-
fer’inin on beşinde öldü. Karacaah­med Mezarlığı’na defnedildi. Torunlarından Tâhir Efendi,
1201’de ve Mehmed Nazif Efendi 1208’de oğlu ile yanına gömüldüler85. Şimdi cami gibi bu ve
daha başka birçok kıymetli mezar taşları da yok olmuştur.”

DURBALİ MESCİDİ
Bu mescid Kavukçular’da idi. Kadro harici bırakılarak 1950 yılında yıktırılmıştır. Ha-
dîka’nın söylediğine göre: “Camiyi Sultan II. Mehmed’in İstanbul fethine katılan gazilerden
Ali Baba isminde bir hayırsever yap­tırmıştı.”86 Caminin mimari olmasa bile tarihî kıymeti
itibariyle muhafaza edilmesi lazımdı. Vakıflar İdaresi’nde bunları bilecek mütahassıslar
hiçbir vakit var olmadığı için bu mabed enkazcıya insafsızca satılmıştır.
Mezarı Üsküdar’da Kavukcular içinde ve dükkânların arasında kal­mıştı. Ziyaret edilirdi.
O da viran olup gitmiştir. Bu adın “Dur-bee Ali” den bozma olduğu söylenir. Mahallesi vardır.

EMEKLİ MAHALLESİ CAMİİ


Bu cami Çengelköy’de Kuleli Taş Ocakları, Emekli Mahallesi’ndedir87. Cami mahal-
lenin, Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından 21.11.1963’te yaptırılmıştır. Cami
beton ve tuğla ile sağındaki minaresi de tuğla ile yapılmıştır. Ahşap çatı örtülüdür. İmam
ve müezzin kadrosu ve müezzin meşrutası vardır.

ESKİ VÂLİDE CAMİİ


Üsküdar’da Toptaşı’nda kendi adını taşıyan yerde, Üsküdar’ın en yük­sek tepelerinden
birisinin üstünde şahin ihtişamıyla kurulan bu cami, tarihi boyunca “Vâlide-i Atik”, bu
terkip zamanla çözülerek “Atik Vâlide” ve giderek Türkçeleştirilerek “Eski Vâlide Camii,
Nur Banu Camii, Orta Vâlide Camii ve Vâlide Sultan Camii” şeklinde geçer.
Yazma ve basma Tezkiretü’l-bünyân, Tezkiretü’l-ebniye ve Tuhfetü’l-mi’mâriyye adlı
nakkaş ve Şair Sâî’ye nispet edilen, Koca Ağa Mimar Sinan’ın eserlerinin listelerini
85 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 533.
86 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. l, s. 236.
87 Bu mahalle, “1970 Genel Nüfus Sayımına Göre Üsküdar İlçesi Nüfusu” adlı tabloda Kuleli’de Emek Mahallesi olarak geçmektedir.
Tablodaki dipnotta da “Kuleli ve Vaniköy’den ayrılmak suretiyle Emek Mahallesi kuruldu. Burhaniye Mahallesi’nden ayrılmak suretiyle
de Emniyet Mahallesi kuruldu.” şeklinde bir açıklama vardır. (MD)

128
CAMİLER ve MESCİDLER

gösteren kitaplarda bu cami, 81. cami olarak Merhum Vâlide Sultan Camii şeklinde ge-
çer88. Yalnız Fatih Mil­let Kütüphânesi’nin tarih kısmında 921 numarada kayıtlı yazma
Tezkiretü’l-bünyân’da bu cami nedense kaydedilmemiştir.
Evliya Çelebi “Orta Vâlide Sultan Camii” başlığı altında şu bilgiyi verir:
“At Pazarı yakınında tarif olunmaz bir azîm hayırdır. III. Murad’ın anası yaptırmıştır.
Bir bayır üzerinde olup güya nurdan bir kubbedir. Üç yanlarında cemaat tabakaları ve
kandiller tabakaları vardır. Bunda dahi çeşit çeşit billur cam pencereler vardır. Caminin
yan kubbeleri olup, hele büyük kubbesi pek âlîdir. Taşra haremi içine çınar, ıhlamur ağaç-
ları dikil­miştir. Sağında ve solunda birer şerefeli, iki endamlı minaresi vardır. Kubbeleri
baştanbaşa nil renkli kurşunla münevver olup Mimar Sinan’ın tam ve kâmil metanet
üzere yaptığı yüce binalardandır89.
Hadîkatü’l-cevâmi’, camiyi
Vâlide-i Atik Camii şeklinde
yazmıştır. Arşiv vesikaların-
da da çokça böyle geçer. Bu
gün Üsküdar’da üç tane vâlide
sultan camisi vardır. Bu cami
yapıldığı zaman başka vâli-
de camisi olmadığı için Vâlide
Sultan Camii veya Vâlide Ca-
mii adını taşırdı. Bundan 59 yıl
sonra Mahpeyker Kösem Sul-
tan bu caminin biraz aşağısında
bir cami yaptırınca buna Vâli-
de-i Atik - Atik Vâlide Camii
adı verilir oldu. Üsküdar’da, Üs-
küdar Meydanı’nda Sultan III.
Eski Vâlide
Ahmed’in ana­sı Gülsüm Emetullah Sultan adına H 1120 - M 1708 tarihinde bir vâlide Camii’nin
camisi daha yapılınca birincisine eski, ikincisine orta, buna da Yeni Vâlide Camii adı ta- içinden
kıldı. Bugün bu adlar yaşıyor.
Bu adlandırma ve tasnif çok doğrudur. Evliya Çelebi’nin birincisine verdiği Orta Vâli-
de Camii’ndeki orta kelimesi caminin değil, vâlide­nin bir vasfı olması lazım gelir.
Üsküdar şehrinin tam ortasına düştüğü için bu camiye daha evvelden “Orta Vâlide Ca-
mii” denildiğini söyleyenler de vardır90.
Nurbânû Sultan burada cami ile beraber medrese, dârülhadis, mek­tep, imarethâne,
tabhâne, çeşmeler ve zaviye yaptırmıştır. Burası tam te­şekküllü bir külliyedir.
Camiden avlusuna dört kapıdan girilir. Biz, hünkâr mahfeli tarafın­dan kıbleye açılan
88 1315 yılında İstanbul’da İkdam Matbaası’nda basılan nüsha, s. 62.
89 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 472.
90 Mimar Sinan’ın Eserleri adlı kitabımız, s. 89.

129
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

kapısından giriyoruz. Mabedin sağın-


da dârüşşifâ, solunda zaviye yollarına
ve kuzeyde de medreseye açılan üç kapı
daha vardır. Avluyu 91 sütunun üstün-
de yükselen 40 kubbeli bir revak sar­
maktadır. Revaklarda 34 pencere vardır.
Son cemaat yerinin önünde eski ihtişa-
mına ağlayan öksüz ve kırık bir şadır-
van görüyoruz. Oymacılık ve taşçılık
sanatının bütün inceliklerini toplayan
bu şadırvanın parmaklık­ları beyaz mer-
merden oyulmuş ve bir dantel gibi işlen-
miştir. Türk’ün sanatkâr eli sert mermere
bir balmumu gibi hendesenin en güzel
Eski Vâlide
Medresesi’nin
şekil­lerini vermiştir. 1941’de burasını incelerken bu şebekelerin param parça olduğunu
içinden görmüştük. Şadırvanın üstüne avludaki ihtiyar çınarın bir dalı düşmüştü. Şebeke parça-
ları son cemaat yerinde bir enkaz yığını halinde duruyordu. Son cemaat yerinin önünde
on sekiz sütun ve dört yığma di­rek üstüne dayanan bir saçak vardır. Bu saçak son cemaat
yerini üç ta­raftan etekler. Buradaki sütun başlıkları ustaların yedi-sekizli dedik­leri şekil-
lerdendir. Caminin bu saçağı Tophâne’deki Kılıç Ali Paşa ve Üskü­dar’daki Mihrimah
camilerinin sundurmalarına benzer.
Son cemaat yerini, başlıkları istalaktitli altı sütun üzerine binen beş kubbe örtüyor.
Kıble kapısının önündeki kubbe çarmıh işareti şeklinde­dir. Mabedden buraya açılan pen-
cerelerin ve iki minarenin kapılarının üstlerinde on çini pano vardır. Bu panolarda sağdan
sola doğru sıra ile şunlar yazılıdır:
‫وينصرك هللا نصرا عزيزا‬
‫انزل السكينة فى قلوب المؤمنين‬
‫اشهد ان ال اله اال هللا‬
‫قل يا عبادى الذى اشرفوافى‬
‫انفسهم التقنطوا من رحمة هللا‬
‫ان هللا يغفر الذنوب جميعا‬
‫انه هو الغفور الرحيم‬
‫واشهد ان محمد رسول هللا‬
‫فيزدادوا ايمانا مع ايمانهم وهلل جنود السموات واالرض وكان هللا عليما حكيما‬
Son cemaat yerinde, sağda kapıya yakın mükebbirlik vardır ki, sonra­dan pencere ye-
rine yapıldığı üstündeki çini panonun kaldırılarak kapı ta­rafındaki duvara tespit edilmiş
olmasından anlıyoruz.
Muhtelif renklerin çerçevelediği mor zeminli panoların üzerine yazı­lar beyaz ile yazıl-
mıştır. Aralarına haki renkleriyle güller, karanfiller, me­nekşe ve laleler serpilmiştir.
Mermer istalaktitli medhal bir sanat şaheseridir. Kapısının üstüne açı­lan levhada şu
tarih mısralarını okuyoruz:

130
CAMİLER ve MESCİDLER

‫نورباو اوذات پرعصمت طرف خيره ايليوب نيت‬


‫أ‬
‫ايتدى بومعبد لطيفى بنا حبذا ر�ى احسن وزيبا‬
‫اثر خاصيدر بو خير كزين اولدى تاريخ بهشت برين‬
۹۹۱
Bunları yeni harflerle de okuyalım:
Nurbânû o zât-ı pür ismet
Taraf -ı hayra eyleyüb niyet
İtdi bu ma’bed-i latîfi binâ
Habbezâ re’y-i ahsen ü zîbâ
Eser-i hâssıdır bu hayr-ı Güzîn
Oldu târîh bihişt-i berîn
991
Kitabenin son mısraının son iki kelimesi
ebced hesabına vurulunca 991 rakamları çı-
kar. Bu altına da yazılmıştır. Nurbânû Vâlide
Sultan bu camiyi H 991 - M 1583 yılında
yaptırmıştır.
Şimdi içeriye giriyoruz... Mabed tek ve büyük
kubbelidir. Kubbenin eteğinde on sekiz pencere
vardır. Mahya katının altı çepeçevre damlalıdır.
Ana kubbeyi beş taraftan dörder pencereli beş
yarım kubbe etekler. Kıble kapısının üstünde ya-
rım kubbe yoktur. Buradaki ayna duvarından dı-
şarıya üç pencere açılmıştır. Üstünde iki kat ha-
lindeki müezzin mahfelleri yalıya müstesna bir
ahenk sağlıyor. İkinci kat mahfelini dört mermer
Üsküdar’da Eski
sütun tutar. Kubbeleri ortadaki fil ayakları ile yanlarındaki iki granit sütun ve duvarların Vâlide Camii’nin
içine kısmen gömülmüş sekiz payende tutuyor. Mabedin üç tarafını da mahfeller sarmıştır. çinilerinden -
Eski Vâlide
Sağ tarafı hünkâra tahsis edilmiş, par­maklıklarla kapatılmıştır. Mahfeller 32 sütün üstüne Camii
dayanmaktadırlar. Caminin iki yanlarında mahfelleri kısmen örten ikişer kubbe daha vardır.
Mahfellerin altları kabartmalarla ve tezhip işleriyle süslüdür. Hünkâr mahfelinin altındaki
yüksek bir zevkten doğan tezhip işleri yağlı boya ile kapatılmıştır. Çökme ve çözülme devir-
lerimizde mabedlerin tamirlerini ellerine alan gayrimüslim mimarlar ve işçiler Türk sanatını
öldürmek ve hiç olmazsa körletmek için yağlı boya ve badanaya müracaat etmişlerdir. Bir-
çok camilerimizde olduğu gibi burada da kötü kasıtlarını yüze çıkar­mışlardır.
Minber mermerdendir. Korkulukları şebeke halindedir. Mihrap istalaktitlidir. Üstünde
üç pencere vardır. Yarım kubbe ile mabedden biraz dışarıya taşmıştır. Mihrabın iki taraf-
ları ve yan duvarları nefis çinilerle kaplanmıştır. Bilhassa yanlarındaki iki çini pano renk
ve desen itibariy­le bize Türk çiniciliğinin en olgun ve mütekâmil örneklerini verirler. Bu
panoların ve pencerelerin üstlerini mor zemin üzerine beyaz yazı ile Bes­mele, Kürsî âyeti
yazılı olan çini levhalar süsler. Minberin sağındaki iki mihrap çıkıntısının, solundaki üç
pencerenin üstlerindeki çini panolarda da aynı renklerle Besmele, Fetih Sûresi’nden bazı

131
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

âyetler yazılıdır. Müezzin Fevzi Ürer ile mabedin bütün pencerelerini saydık. Mabed tam
yüz pen­cereden ışık alıyor. Bu ziya çinilerden fışkıran bahar ve renk ihtişamı ile kucak-
laşıyor. Yazıların aralarına serpilmiş papatya, menekşe lale, gül, ba­dem ve erik çiçekleri o
kadar canlandırılmıştır ki; insanın elini uzatarak bunları burnuna götürüp koklayacağı
geliyor. Üstünden 404 yıl geçtiği hal­de renklerinde hiçbir solukluk ve sırlarında ince bir
çatlaklık bile yok­tur91. Zeminler gâyet parlaktır. Fırın, renkleri katiyen birbirine karıştır-
mamıştır. Fırında pişirilirken mercan veya domates allığı alan kırmı­zıların, asıl zeminde
biraz yüksek kalışları çinilere müstesna bir çekicilik veriyor. Sinan devrinin çinilerinde
öyle hususlar vardır ki; bazen bir renk yalnız bir mabedin çinisinde kullanılmıştır. O renk
bir daha başka bir yerde ya kullanılmamış veyahut kullanılamamıştır. Bu camide mihrabın
yanlarındaki iki panoda badem dallarını yapan renklere başka hiçbir ca­mide rastlamadım.
Kılıç Ali Paşa ve Rüstem Paşa camilerinde de nev’i şahısları ile biten böyle renkler
görülür. Mabedin sağına ve soluna açılan iki kapısı daha vardır. Kapı ve pencere kanatları
sedef, fildişi ve abanoz kakmalıdır. Ma­bedin sağ ve solundaki çifte kubbeler camiyi sanat
göğüne yükseltecek iki kanada benzer. Sinan bu kanatlarla mabede başka bir hususiyet
vermiştir. Mabed mimari tarihimizde çok müstesna bir yer kaplar.
Hadîkatü’l-cevâmi’ ile onu tetkiksiz ve körü körüne kopya eden İstan­bul eski müzeler
müdürlerinden Halil Ethem92 ve İstanbul’u hiç tanı­madığı ve bilmediği halde Rehber-i
Seyyahin adlı bir yanlışnâme yazan Mösyö Mamboury93 hiçbir tetkike ve vesikaya da-
yanmadan mabedin yanlarındaki ikişer kubbenin Pir Ali adında bir mütevelli tarafından
ilave edil­diğini söylüyorlar. “İstanbul Camileri” adlı bir kitap yayınlayan Tahsis Öz de bu
hatayı tekrarlamış ve yaşatma imkânı sağlamıştır.
Hâlbuki bu kubbeler mabedle beraber yapılmıştır. Evliya Çelebi de yukarıda verdiği-
miz yazılarında bu kubbeyi görmüş ve tavsif etmiştir. Halil Ethem, mabedin mimarını
keşfedemediği için sükûtla geçmiştir. Mösyö Mamboury “agleb-i ihtimale göre mimarı
Davud Ağa’dır.” diyor. Osmanlı Mü­ellifleri sahibi94 ise Mimar Nasuh’u anlatırken şunları
söyler:
“Mimar Kurban Nasuh Üsküdar’da Atik Vâlide Camii şerifinin mima­rıdır. 955’te vefat
eylemiştir. Debbayhâne’de Rıfâî dergâhında medfundur.” der.
Cami H 991 yılında yapıldığına göre H 955 yılında ölen adam nasıl ya­pabilir? Yuka-
rıda da açıkladığımız gibi Eski Vâlide Mâmuresi’nin mimarı, dahi sanatkârımız Sinan’dır.
Mabedin sağına ve soluna katiyen sonradan kubbe ilâve edilmiş değildir. Yalnız bir zelze-
lede sağdaki minaresi şerefe altına kadar, diğeri de büsbütün yıkılmıştır. Minareler sonra-
dan tamir edilmiştir. Bunu ispat etmek için de sağındaki minare basamaklarının aşın­mış
olduğu halde, solundaki basamaklarının henüz temiz kaldıklarını gös­terebiliriz. Mimar
Sinan vefatından beş sene evvel bu mâmureyi tamam­lamıştır.
Nurbânû manzumesini tetkik edenlerden hiçbirisi inşaatın ne vakit yapıldığını yaz-
mamışlardır. Biz bunu da tetkik ettik. Başvekâlet Arşivi’nde H 973 olaylarını kaydeden
91 Eski Vâlide Camii hakkında 16 ve 23 Nisan 1938 tarihli Tan gazetesindeki yazılarımızda daha geniş bilgi vardır.
92 Camilerimiz, s. 72.
93 Rehber-i Seyyahin, s. 284.
94 Osmanlı Müellifleri, C. 3, s. 110.

132
CAMİLER ve MESCİDLER

Mühimme Defteri’nde Sapanca ve İzmit kadılarına yazılan ve mâmurenin mütevellisine


verilen 25 Ramazan 978 tarihli bir hüküm vardır. Bu hükümde II. Selim bilhassa şunla-
rı kaydeder: “Taht-ı kazanızda bazı ebniye-i atîkada ve arazi-yi haliyede mermer bu­lunup
ferzend-i ercümend oğlum Murad tabe bekahu vâlidesi... canibin­den Üsküdar’da bina olunan
cami mahalli içun kazdırılub ihraç eylemek içun mütevellisi olan Sipahi oğlanları zümresinden
adam gönderdikte bazı kimseler mani oldukları i’lam olunmağın buyurduk ki; vardıkta te’hir
eylemeyüp anın gibi müşarun ileyhin cami-i münifi adam gönderilip taht-ı kazanızda mer-
mer bulunan yerlerden ihraç eylemek istedikte kimesneyi dahi ettirmeyup, eğer tarladan, eğer
çayırdan, eğer arazi-i haliyeden her kande olursa kazup ihraç ettirüp dahi taht-ı kazanızdan
kifâyet miktarı araba tedarik eyleyüp ücretleri ile cami bina olunduğu mahalle çektirilüb teallül
ettirmiyesiz. Zikr olunan binaya lâzım keresteyi ve pelüt tahtasını görmek istediklerinde ol
bâbda dahi muavenet ve müzaheret eyleyüb... amma mermer bahânesiyle kimsenin evin ve
mülkünü yıktırmayub hi­laf-ı şer’i teaddi eylemekte ziyade hazer eyliyesiz.”95
İşte bu hükümden öğreniyoruz ki, caminin inşası için hazırlık da H 978 - M 1570
yılında başlamıştır. Şu halde mâmure 13 senede tamamlanmış de­mektir. Yine aynı arşivde
bulunan ve Üsküdar mollasına hitap eden 1104 senesi Muharrem’inin ortalarında yazılan
bir hükümden de Eski Vâlide Ca­mii İmareti’nin 12 bâb debagat hânesi bulunduğu anla-
şılmaktadır96. Bu mâmurenin vakıfları arasında civarındaki çifte hamamdan başka, Üskü­
dar’daki Yeni Vâlide Camii civarındaki Yeşil Direkli Hamam, İstanbul’daki Çenberlitaş’ın
karşısındaki Çifte Hamam ve Langa’daki havuzlu tek hamam da vardır. Havuzlu Hamam
yıkılmıştır. Yalnız meşhur ve şaheser büyük mermer havuz 25 yıl evvel yazlık sinema
olarak kullanılan arsanın için­de idi. Caminin kıble tarafı mezarlıktır. Burada serpuşları,
yazıları, kita­beleri, kitabelerinin üstlerindeki tuğraları itibariyle çok mühim mezar taş­ları
vardır. Bunlardan mühim gördüklerimi ölüm tarihleriyle beraber sı­ralıyorum:
Kehhal (Göz hekimi) Mehmed Efendi. H 1182
Hattat Hulusi Ahmed Efendi. H 1291
Humbarahâne Nâzırı Abdülhay. H 1233
Bâbüssaâde Ağası Hüseyin Ağa. H 1284
Koru Ağası Mehmed Arif. H 1239
Mü­şir Hasan Tahsin Paşa. H 1307
Hasan Tahsin Paşa’nın karısı ve Tophâne-i Âmire Kâtibi Hacı Mustafa’nın kızı
Rukiyye. H 1314
Birinci Hâssa Hümâyûn-u Harp erkânından Osman Paşa. H 1286
Ulemadan Sem’i. H 1299
Padişah mukarreplerinden Abbas Ağa. H 1030
Bolu Voyvodası Hacı Abdullah. H 1220
Edirne Kadısı Kilisli Hüseyin. H 1179

95 Onuncu Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı, s. 33.


96 On İkinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı, s. 9.

133
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Dergâh-ı âlî kapıcıbaşılarından Atik Vâlide Camii mütevellisi Hacı Hüseyin Ağa. H 1240
Galatasaray ağalarından Vâlide-i Atik mütevellisi Seyyid Ağa.
Kütahyalı Hacı Ali Paşa’­nın damadı, Urfa Mutasarrıfı Süleyman Bey. H 1309
İstanbul kadısı ve Hâssa-ı Hümâyûn Müftüsü Hacı Hasan Hulusi. H 1286
Rumeli Kadıaskeri Ali Meşreb Efendi’nin oğlu Hacı Abdullah. H 1265
Anadolu Kadıaskeri Ali Raik. H 1275
Müşir Mustafa Nuri Paşa’nın hazinedarı Hüseyin Ağa’­nın damadı, Hâcegân-ı Divan-ı
Hümâyûndan Mehmed Şükrü. H 1253
Evkâf Müfettişi Şatırzâde Mehmed Emin Efendi’nin kızı Ayşe Hanım 1244
Telhisci Hacı Mustafa Ağa’nın karısı Fatıma Kadın. H 1227
Hayriye tücca­rından Ahmed Ağa’nın kaim vâlidesi Hamide. H 1264
Müderris Mustafa Efendi. H 1202
Zühdi İsmail Paşa’nın kardeşi Enderun-u Hümâyûn güğümbaşılığından çıkarılan
Habeşi Alizâde Hattat Mehmed Said Efendi. H 1252
Sirozlu Yusuf Muhlis Paşa’nın kızı Ayşe Hanım. H 1275
Filibe kadısı, Surre Eminizâde Yahya Aziz Efendi. H 1266
Dergâh-ı Hümâyûn hâs­sadan çıkma Seyyid Yusuf. H 1224
Eski Sadrazam Gedik Ahmed Paşa Vak­fı’nın mütevellisi Hammâmî Hacı İzzet. H 1282
Eski Vâlide Camii Ruznâmecisi Mehmed Mesud Efendi’nin karısı Hatice Zekiye. H 1259
Arakiyeci İbrahim Ağa. H 1238

EVLİYA MESCİDİ
Bu mescid Üsküdar’dadır. 25 Şaban 1940 tarihinde İstanbul’daki ca­mi ve mescidleri sı-
nıflandıran defterde bu mabed beşinci sınıf mescidler arasında 28 numarada kayıtlıdır. Bu
mescid arsa haline gelmiştir. Arsa­sının yerini keşfedemedim. Mescidi, Evliya Hoca Meh-
med Efendi yaptırmıştı. Kabri de mescidinin önünde idi97. Mezar taşı da yok olmuştur.

FAKÎH MESCİDİ
Cami ve mescidleri tasnif eden 25 Şaban 1940 yılında tutulan bir def­terin 146. sahi-
fesinde yazılan Sultantepe’de Hâcce Hesnâ Mahallesi’ndeki bu mescid arsa haline geti-
rilmiştir. Arsası satılmıştır.

FATİH MESCİDİ
Bu mescid Üsküdar’da Salacak İskelesi’nin arka sokağındadır. Fevkânîdir. Kıble tara-
fında iki sıra halinde dört, sağına ve soluna da beşer penceresi açılır.

97 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 237.

134
CAMİLER ve MESCİDLER

Mabed taş ve tuğla ile yapılmıştır. Üstü ahşaptır. Tuğladan minaresi sa­ğındadır. Duva-
rına asılı tezhipli bir levhada sülüs ile on beş satır halinde şu kitabe okunur:

‫آ‬
‫ خادم بطحا ويثرب شاه دين محمود خان‬- ‫جامع لطف وعطايا كعبۀ �مال خلق‬
‫ ايلدى تحت دولة مقدميله كسب شان‬- ‫هفت اقليمى مبرات ايله معمور ايلدى‬

‫آ‬ ‫آ‬
‫ اولدى هر بر كوشه شمدى �نكله رشك جنان‬- ‫اسكدارى نيجه خيرات ايله �باد ايليوب‬
‫ ايتمشدى اعتبار هيچ برشه سامى مكان‬- ‫قلب عاشق كبى قالمشدى فقط بوجا خراب‬
‫آ‬
‫ اولين خيرى ايكن بو جامع عرش �ستان‬- ‫يعنى كيم بوالفتح غازى خان محمد حضرتن‬
‫آ‬ ‫آ‬
‫ �ز قالمشديكه بامى بومه اوله �شيان‬- ‫اهدامه ميل ايدوب هرجانب معموره سى‬
‫آ‬
‫ اولدى عمرانينه صادرحكم ذيشانى او�ن‬- ‫سمع عاليشانه بوماده الحق اوليجق‬
‫ روح پاك جدينى شاد ايتدى سلطان جهان‬-
‫ياپديلر امر همايون اوزره محكم جديد‬
‫ مجمع اصحاب زهد وسجدكاه قدسيان‬-
‫معبد ارباب تقوى جامع كردون ظالل‬
‫آ‬
‫ منبرى معراج رحمت همسرنه �سمان‬- ‫محفلى برج عطارد در قناديلى نجوم‬
‫ زرعلم خورشيد وسقفى مجمع كروبيان‬- ‫هم مناره سى سروزيبنده رياض مغفرت‬
‫ ايلدى مقبول خيراتن خداى مستعان‬- ‫عمر نوحه زهد ميسايه موفق ايليوب‬
‫آ‬
‫ شمع محراب حالفت اوله لر عثمانيان‬- ‫جامع هفت �سمان اولقجه ثابت استوار‬
‫آ‬
‫ معبد بو الفتحى �باد ايلدى محمود خان‬- ‫حرف منقوطيله تاريخن ديدى هاتف سعيد‬
۱۱٦٦ ‫ ش سنه‬۲۸
‫من تالميذ حافظ خليل افندى غفرلهما‬ ‫االسكدارى‬ ‫زاده غفرلهما وكـتبه الفقير محمد امين‬ ‫بشهرى‬ ‫نظمه احقر العباد واحوجهم الحاج محمد سعيد الشهير‬
Bu tarih manzumesini Şair Şehrîzâde Mehmed Said hazırlamış, Hâfız Halil Efen-
di’nin tilmizlerinden Üsküdarlı Hattat Mehmed Emin yazmıştır.
Bu manzumeye göre Fatih’in mescidi harap olmuş, yıkılmış, baykuş­lar yurdu olmuştu.
Sultan I. Mahmud, mescidi ve minaresini H 1166 - M 1752 yılında yeniden yaptırmıştır.
Şair, manzumesinde mescid hakkında şu tavsifleri yapmıştır: “Cami âşık kalbi gibi ha-
rap kalmıştı. Hiçbir padişah bununla ilgilenmedi. Arşın eteği gibi olan bu cami fetih babası
Sultan Mehmed’in ilk hayratlarından idi. Yıkılmak üzere idi. Az kalsın baykuşlara yuva ola-
caktı. Sultan Mah­mud dedesinin ruhunu şad etti. Bu mescid bütün zahid ve takva sahiplerinin
toplandığı yerdir. Mahfelleri attarlar burcu, kandilleri yıldızlardır. Minaresi güzel bir servi
gibidir. Altınlar âlemi güneşin damı, meleklerin toplandığı yerdir. Yedi gök durdukça Osmano-
ğulları, hilâfet mihrabının mumu olsunlar.”
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi bu mescid hakkında şu iki satırlık bil­giyi vermiştir:
“Mescidi yapan fetih babası Sultan Mehmed Han hazretleridir. Min­berini Hekimbaşızâde
Ali Paşa, birinci sadrazamlıkları zamanında koy­muştur. Mahallesi vardır.”98

FENÂÎ TEKKESİ CAMİİ - YALDIZLI TEKKE CAMİİ


Buna Yaldızlı Tekke Camii de derler. Üsküdar’da kendi adını taşıyan mahallede Ça-
vuşbaşı Mektebi’nin karşısındadır. Kârgir yapıdır. İçinin üç tarafı altlı üstlü mahsurelidir.
Caminin kıble tarafına altlı üstlü dört pen­cere açılır. Mihrabı ahşaptır. Caminin içinde,
Hattat Mehmed Rıfat’ın H 1292 - M 1875 yılında kabartma olarak yazdığı dört seçkin

98 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 267.

135
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

halifenin adlarını taşıyan levhalar çok nefistir. Mabedin minaresi avlu kapısından girince sol-
dadır. Tuğladan yapılmıştır. Bu tekke camisini ve tekkeyi Kütahyalı Şeyh Seyyid Ali Efendi
H 1126 - M 1714 yılında yaptırmıştır. Burası bir Celvetî tekkesi idi. İlk şeyhi de kendisidir.
Şeyh Seyyid Ali Efendi, adaşı Şeyh Selami Ali Efendi’den irşad icazeti alarak Mani-
sa’ya hicret etmişti. Burada bir cami ve tekke yaptırmış ve bir de kuyu kazdırmıştı. Şeyh
Kuyusu adıyla meşhur olmuştu. Şeyhi ve mürşidi Selami Ali Efendi, H 1104 - M 1692
yılında ölünce İstanbul’a gel­miş ve onun tekkesine şeyh olmuştu. Bir süre sonra Bu tek-
keyi bir irşad arkadaşına devretmiş ve kendi adını taşıyan yere gelip tekkeyi yaptırmış­tır.
Burada 32 yıl kadar irşad vazifesi yaptıktan sonra ölmüştür. H 1158 - M 1745 yılında
ölmüş, tekkesinin önündeki türbesine gömülmüştür. Ye­rine halifesi Abdullah Rıfkî Efen-
di şeyh olmuştur. O da H 1184 - M 1770 yılında ölmüştür. Onun yerine de şeyhin oğlu
Mehmed Nazif Efendi gelmişti.
H 1180 - M 1766 yılında minaresi bir yıldırımla harap olmuştu. Durum Sultan
III. Mustafa’ya bildirilmişti. Padişah divan hocagânından Tıflî Mehmed Efendi’yi bina
emini tayin ederek cami, minare ve türbeyi, der­viş hücrelerini ve şeyh meşrutalarını
yeniden yaptırmıştır.
Fenâî Ali Efendi, H 1123 - M 1711 yılında Baltacı Mehmed Paşa’nın ikinci sadra-
zamlığı zamanında Rusya’ya karşı açılan savaşa katılmıştır. Aldığı bir sancak, türbesinde
başı ucuna dikilmişti. Kendisinin taşıdığı bayrak da sandukasının üstüne örtülmüştü.
Kilisli Şair Hüseyin Efendi, Ali Fenâî Efendi’nin ölümü için on altı mısralık bir tarih
manzumesi yazmıştır. Bu tarih manzumesi bir levha ha­linde türbesine asılmıştı.
Manzume:
‫مرشد كامل فناي شيخ على جلوتى‬
‫سالك راه حقيقت پيشواى خاص وعام‬
‫غيبدن هاتف ايدوب تبشير تاريخن ديدى‬
۱۱٥٨ ‫قيلدى السيد فناي دار فردوسى مقام‬
beyti ile başlar ve
‫ ياپديلر بومعبدى الحق لطيف ودلنواز‬-
‫حبذا كيم وادى بلبلده اصحاب كرم‬
‫آ‬
‫ حقه ال �چمش بوقبرستان ايچون ايلرنياز‬- ‫منزوى برشاهد حق يينه بكزر كوييا‬

tarih beyti ile biter.
Zeynep Kâmil Hanım, Fenâî Türbesi’ne gömülen anası Semi Nur Hanım’ın kabir şe-
bekesini altınla yaldızlattığı için tekke ve türbe Yaldız­lı Tekke adını da almıştı.

FEVZİYE CAMİİ - BÜLBÜLDERESİ CAMİİ


Cami Üsküdar Bağlarbaşı asfaltının sağında Bülbülderesi’ndedir99. Vaktiyle burası or-
manlarla, bülbülün sevdiği sık çalılarla kaplı olduğu için bülbül çoktu. Bundan dolayı
böyle adlandırılmıştır.

99 Cumhuriyet Caddesi ile Selanikliler Sokak’ın kesişimindedir. Caminin adı, Feyziye Camii olarak geçmektedir. (MD)

136
CAMİLER ve MESCİDLER

Mabedin antresi ahşaptı. Asıl mabed muntazam kesme taşla yapıl­mıştı. Eskiden son
cemaat yerini mermer sütunlar üzerinde oturan bir dam örterdi. Solunda taştan bir mi-
naresi vardır. Caminin sol tarafındaki duvarında bir taşın kitabesi kazınmıştı. Mabed
son yıllarda esaslı bir su­rette tamir edilmiş, imam meşrutası, abdest alma yerleri ve helâ
yapılmış­tır. Çok temiz bir mabed olmuştur.
Mabedin kapısının üstünde ta’lîk yazıyla yazılmış şu dört satırlık ki­tabe okunur:
‫أ‬
‫ الصال يامؤمنين كل بنله �يله كشف راز‬- ‫شاهراه اوزره ديكلمش عشق ايله ايلرندا‬
‫أ‬
‫ عابدا كل جامع فيضيه ده ايله نماز‬- ‫ر�فتا اتمامنه يازدم زهى تاريخ تام‬
۱۳۰۰
Refet isminde bir şairin hazırladığı tarih kitabesine göre cami, H 1300 - M 1882 yı-
lında yapılmıştır. İstanbul camilerini ve hayrat hademesini yazan defterde bu cami beşinci
sınıf camiler arasında, 245 numarada kayıt­lıdır. Yalnız bu defterde vakfedenin adı yoktur.
Kitabesine göre cami hayırseverlerin yardımıyla yapılmıştır.
İstanbul Camileri adlı kitapta, caminin Yusuf isminde birisi tarafından yapıldığı yazılıyor100.
Caminin önünde taravetini hiç bozmadan bize kadar gelen çok yaşlı bir çınar vardır.

FISTIKLI MESCİDİ
Bu mescid Beylerbeyi’nde Abdullah Mahallesi’nde Tekke Meydanı’ndadır. Mabed taş-
tan yapılmıştır. Sağında tuğla minaresi vardır. Çok ay­dınlıktır. 44 yıl önce esaslı bir surette
tamir edilmiştir. Mabedin duvarla­rının dışına alçıdan güzel kuş köşkleri yapılmıştır101.
Ben camiyi 1 Nisan 1941’de incelerken müezzini İbrahim Efendi, ca­miyi Emin Efen-
di isminde bir hayır sahibinin ahşap olarak yaptırdığını, sonra amcasının kârgire çevirdi-
ğini söylemiştir.
Mabedin önündeki çınarın altında büyük bir havuz vardı. Yok ol­muştur. Bir yaşlı Bey-
lerbeyili, denizin eskiden buraya kadar bir kuyu ha­linde sokulduğunu, buraya Tunus İs-
kelesi denildiğini söyledi.
Mabedin solunda bir namazgâh taşı buldum. Üstünde ۱۳٥٤ ‫ كلما دخل عليها ذكريا الحراب‬yazılmış-
tır. Bu taş eskiden çeşmenin önündeki namazgâhta imiş. Sonradan buraya getirilmiştir. H
1254 - M 1838 yılında namazgâhı vakfeden hayır sahibinin ismi bilinmiyor.
Biz bu mescide matbu Hadîkatü’l-cevâmi’de rastlamadık. Caminin önünde mezarlık
vardır. Burada H 1261 - M 1845 yılında ölen caminin bânisi Emin Efendi ile H 1272 -
M 1855 yılında ölen caminin ikinci imamı Seyyid Mehmed Emin Efendi gömülüdürler.

GEREDELİ MESCİDİ
Bu mescid Üsküdar’da Gülfem Hatun Mahallesi’n de İmam Nasır Soka­ğı’nda idi.
Bu sokağın içine Yeni Vâlide Emetullah Camii’nin avlu kapısı açılırdı. Ben 13 Mart
100 İstanbul Camileri, C. 2, s. 14.
101 Beylerbeyi’nde Şahbazyiğit Sokağı’ndaydı. İstanbul Çevre Kültür ve Tarihi Eserleri Koruma Derneği (İSTED) tarafından araştırmaları
yapılarak tescil ettirilmiştir. (MD)

137
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

1941 günü mescidi aradım. Arsası kalmıştı102. Bu mes­cide Kızıl Mescid de derlerdi. Ge-
redeli Çelebi isminde birisi yaptırmış­tı. Sükût-u Etkiya terkibinin ebced hesabına göre
anlattığı H 998 - M 1589 yılında ölmüş, Karacaahmed Mezarlığı’na gömülmüştür103.

GÜLFEM CAMİİ
Cami, Üsküdar’da Mahkeme Arkası Sokağı’nın içindedir. Bu sokak Üs­küdar Meyda-
nı’ndan gelirken sağdadır. Cami de sokağın içinde, soldadır104. Mabed fevkânîdir. Altında
bodrumu vardır. Taştan yapılmıştır. Kıble ta­rafına, sağına ve soluna, ikişeri de altında ol-
mak üzere dörder pencere açılır. Üstü ve kubbesi ahşaptır. Sağındaki tuğla minaresi Sinan
devrinin eseridir. Mihrabı iskalaktitlerle süslenmiştir. Son cemaat yeri de vardır. Son se-
nelerde mabed esaslı bir şekilde tamir edilmiştir. Kemeri ak ve renkli taşlarla örülmüştür.
Kapısının üstünde ta’lîk yazı ile üç satır halin­de şu kitabe okunur:
‫ بوكلفم جامعى يانمش ايدى حيلى سال اقدم‬- ‫بحمد هللا ينه معمور اولوب اولدى عبادتكاه‬
‫آ‬
‫ نقود وافره صرف ايليوب انشايه چوق �دم‬-
‫ينه اصحاب خير وهمت عرض اشتراك ايتدى‬
‫أ‬
‫ كلستانه شبيه اولدى ياپلدى جامع كلفم‬- ‫سنيحا كل كبى تاريخ �چلدى باغ طبعمده‬
۱۲۸٥ ‫سنه‬
Kitabeyi bir de yeni harflerle okuyalım:
Bihamdillâh! Yine ma’mûr olub oldu ibâdet-gâh
Bu Gülfem Câmii yanmış idi bir hayli sal akdem
Yine ashâb-ı hayr ü himmet arz-ı iştirâk itdi
Nukûd-ı vâfire sarf eyleyüb inşâya çok âdem
Senîhâ gül gibi târîh açıldı bağ-ı tab’ımda
Gülistâna şebîh oldu yapıldı Câmi-i Gülfem
Sene 1285
Şair Senih’in hazırladığı bu tarih manzumesinden öğrendiğimize gö­re cami yanmıştı.
Hayli zaman harap ve perişan kalmıştı. Hayırsever hal­kın yardımları ile H 1285 - M
1868 yılında yeniden yapılmıştır. Şair, camiyi gülistanda açılan bir güle benzetiyor.
Mabedin son cemaat yerine eskiden bir su musluğu konmuş ve üstü­ne: “Sâhibü’l-hayrât
rûhu için sebîl” yazılmıştır. Caminin önüne, sağına ve soluna birer mermerden su teknesi
konmuştu. Sağdakinin üstünde gü­zel bir ta’lîk ile iki satır halinde şu kitabeyi okudum:
‫آ‬
‫ يكى چشمه ده كى دخانجى حاجى احمد �غا‬- ‫حسبة هلل ايچون صوحزينه سك قيلدى احيا‬
‫ زوجه سى مرحومه حاجه فاطمه خانمى ايلين خير ايله ياد‬- ‫جامع شريف موقعنده قلدى عالى اثر كم شبه سز‬
۱۲۸٥ ‫ جا سنه‬۱۹
Kitabeye göre bu su haznesi, H 1285 - M 1868 yılında Üsküdar’daki Yeni Çeşme’de
oturan Duhancı (tütüncü) Hacı Ahmed Ağa tarafından karısı rahmetli Fatıma Hanım’ın
ruhunu aziz etmek için yaptırılmıştır.

102 Cami 1998 yılında iki hayırsever tarafından “Geredeli Çelebi Camii” adıyla yeniden yaptırılmıştır. Uncular Caddesi ile İmam Nasır So-
kak’ın kesişimindedir. (MD)
103 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 204.
104 Caminin bulunduğu sokak günümüzde Gülfem Sokak ismindedir. Gülfen Sokak’ın devamı Eski Mahkeme Sokak’tır. Bu sokak da Haki-
miyeti Milliye Caddesi’ne çıkmaktadır. (MD)

138
CAMİLER ve MESCİDLER

Solda da güzel taşçılık ve sanatın şaheser bir örneği olan som mer­merden bir abdest
suyu haznesi vardır. Kapağının üstünde Hattat Abdul­lah’ın kalemiyle fevkalade ve nefis
bir sülüs yazı ile iki satır halinde şu kitabe okunur:
‫ ساعتى طاعته صرف ايله همان‬- ‫ساعت واحده در عمر جهان‬
‫ وكافۀ اهل ايمان ارواحنه‬- ‫اولين واخرين كافۀ ايمان ارواحنه‬
‫وجميع شهدا ارواحنه رضاء هلل الفاتحة‬
‫ كـتبه عبد هللا‬۱۲۹۰ ‫ رجب سنه‬۲
Bu su teknesi, H 1290 - M 1873 yılında bütün müminlerin ve şehitlerin ruhlarına
Fâtiha okunmak kastıyla yaptırılmıştır.
Caminin solu bahçe halindedir. Gecekondu şeklinde iki odası vardır. Camiyi ve mek-
tebi yaptıran Gülfem Hatun’un türbesi yıkılırken, Sinan devri mezar taşı sanatının güzel
bir yadigârı olan ayak ve baş taşları bu­raya kaldırılmıştır. Üstünde şu kitabe okunur:
‫كل من عليها فان‬
‫قط انتقلت الى رحمة هللا‬
‫الشهيدة المتاج المرحومه‬
‫كلفم خاتون‬
۱۰٦۹ ‫بنت عبد هللا سنه‬
Kitabeye göre Gülfem Hatun H 1069 - M 1658 yılında ölmüştür. Caminin müez-
zini Mehmed Efendi’nin anlattığına göre Gülfem Hatun’un ke­mikleri, mezar taşları ve
sandukası Yemişçi Osman’ın dükkânının bulun­duğu yerde, koca çınarın altındaki türbe-
sindeydi. 49 yıl kadar önce türbe­si ve mektebi yıktırılırken, sandukasıyla beraber mezar
taşları da buraya nakledilmiştir.
Hadîkatü’l-cevâmi’de bu cami hakkında şunlar söyleniyor: “Yapan Sultan Süleyman
hazretlerinin harem-i hümâyûnları cevarilerindendir. Cami-i mezbure yakın caddeye ba-
kan türbesi ve bitişiğinde mektebi dahi vardır.
Mezar taşında:
۹٦۹ ‫صاحبة الخيرات سعيده شهيده كلفام خاتونفى سنة تسع وستين وتسعمائة‬
diye yazılıdır. Mahallesi vardır.105”
Arapça kitabenin Türkçesi şudur: “Hayrat sahibesi saide, şehide Gülfem Hatun! 969 yı-
lında (öldü)”
Bu günkü taşında Gülfem Hatun’un M 1069 yılında öldüğü yazılıdır. İki ölüm yılı
arasında tam yüz senelik bir fark vardır. Hâlbuki onun vak­fiyesinde ve arşiv vesikasında
H 949 tarihi bulunduğunu gördük. Mezar taşındaki tarihle vakfiye tarihi arasında 120
yıllık fark vardır. Gülfem Ha­tun, vakfını yaptıktan sonra daha 120 yıl yaşamış olması
lazımdır. Bu mümkün olmadığına göre, cami ve türbe yanarken mezar taşı da yandığı
için yenisi yapılırken taşa 969 tarihleri yerine 1069 rakamları kazılmıştır. Kanunî Sultan
Süleyman’ın cariyesinin ölüm yılının padişahın ve yakın­larının sağ oldukları zaman böyle

105 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 205.

139
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

yanlış yazılması asla kabul edilemez ve düşünülemez. Bu hata yangından sonra yapıl-
mıştır. Şimdiye kadar da bu hata kimsenin dikkatini çekmemiştir. Tahsin Öz, İstanbul
Camileri’ni ya­zarken de bunun farkına varmamıştır.
Burada H 1050 - M 1640 yılında ölen Hüdâî Aziz Efendi’nin mukabelecisi Mehmed
Efendi’nin de mezar taşı vardır.
1941’de caminin son cemaat yeri CHP Şemsi Paşa Merkezi halinde kullanılıyordu.
Gülfem Hatun’un kabri çöplük halindedir. Taşları da eğilmiştir. Bu­rasının en kısa za-
manda kurtarılması lazımdır.
İstanbul’da Başbakanlık Arşivi’nde 250 numarada kayıtlı defterin mü­teferrika kıs-
mındaki kayıtlardan öğrendiğimize göre Abdurrahman kızı Gülfem Hatun’un 949 yılı
Cumâdelâhire’sinde ortalarında tanzim ve tescil edilmiş Şeyhülislâm Ebüssuûd Efen-
di’nin imzasını taşıyan bir vakfi­yesi vardır. Gülfem Hatun’un Manisa’da da evkâfı bulu-
nuyor. Vakfiye­deki bir şartına göre: Eski saray ağaları evkâfının nâzırı olacaklardır.
Adı gül ağızlı anlamına gelen Gülfem Hatun dönmedir. Dönmele­rin babaları Allah’ın
güzel adlarının önüne kul anlamına gelen bir “abd” getirmek suretiyle gelişi güzel verilirdi.
Gülfem Hatun, Kanunî Sultan Süleyman’ın cariyelerinden çok zengin bir hatun
idi. Karaca Ahmed Zaviyesi’ni de o yenilemiştir. Üsküdar’da ken­di adını taşıyan bir
mahallesi vardır.
Vakfiyesinde ve mezar taşında adı Gülfem şeklinde geçer. Hadîkatü’l-cevâmi’de bu ad
gül renkli anlamına Gülfam şeklinde yanlış gös­terilmiştir106.

HÂCCE HESNÂ HATUN MESCİDİ


Bu mescid Sultantepe’de kendi adıyla anılan mahallede İmam Sokağı’ndadır107.
Fevkânîdir. Bodrum kısmı taşla, üstü ahşapla yapılmıştır. Altın­da iki meşruta oda vardır.
Tuğla minaresi son cemaat yerinin sağındadır.
Mescidin kıble tarafında, mihrabın solunda, penceresinin dış tarafında, üstünde dört
satırlık şu kitabeyi okudum:
‫جناب حاجه خديجه حسنا مرقديدر بو محل ياهو‬
‫كچوب كـتمه اوقو بر فاتحه ايت روحنه اهدا‬
‫اوخير انديش يا پوب بومسجدى برعصر اولده‬
‫اخيرا تاتملدن برحريق ايتمش ايدى امحا‬
‫يا پيلدى سايۀ شاهانه سنده حسن طرز اوزره‬
‫شهنشاه زمانك عمرينى افزون ايده موال‬
‫منيرا سويله دم اتمامنه تاريخنى لفظا‬
‫تمام اولدى بيك اوچيوز اون سكزده جامع زيبا‬
Bu kitabeye göre Hâcce Hatice Hesnâ Hanım’ın yaptırdığı mescid yanmıştı. Sultan II.
Abdülhamid’in sayesinde H 1618 yılında cami temelinden yeniden yapılmıştır.
106 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 207.
107 Caminin bulunduğu sokağın adı günümüzde Hacı Hesna Hatun Camii Sokağı’dır. (MD)

140
CAMİLER ve MESCİDLER

Hadîka’da bu mabed hakkında şu kısa bilgi vardır: “ Yaptıranın ismi Hâcce Hatice Hesnâ
Hatun’dur. Köle cinsindendir. Kabri mihrabı önün­dedir. Mahallesi vardır108.”

HACI ÖMER CAMİİ


Bu cami Çengelköy’de Hamdullah Paşa Camii’nin yakınında bir sokak içindedir109.
Karşısında, köşede Sultan II. Mahmud’un bir çeşmesi vardır. Ayvansaraylı Hüseyin Efen-
di bu mescidi Çengel Karyesi Mescidi şeklinde yazarken “ Yaptıranı Hacı Ömer Efendi’dir.
Mezarı da oradadır. La­kin ne mezar taşında ne de kapısının üstünde vakti ve zamanı kayıtlı
olmadığından malûm değildir. Sonra Sultan II. Mahmud’un vâlideleri Saliha Sultan minber
koydurmuş ve bir tuğla minare yaptırmış, mescidi de tamir ettirmiştir110.” diyor.
Biz camiyi tetkik ederken imamı bu caminin tarihinin Fatih devrine ka­dar çıktığını
söylüyordu. Biz bu hususu teyit edecek bir vesika bulama­dık.
Cami taş yapılı ve ahşap örtülüdür. Medhalinin duvarına konan bir taşta yedi satır
halinde şu ta’lîk kitabe okunur:
‫آ‬ ‫آ‬
‫ قالمش ايدى عرصه حالنده اون �لتى ييل تمام‬-
‫ جامع الحاج عمركه طقسان �لتى ده يانوب‬- ۱
‫ حاصلى بكلردى برهمت بوخدمت والسالم‬-
‫ – وقفى بى حاصل بويوزدن چاره ناقابل ايدى‬۲
‫ جملة بوامر خيره ايلدك اقدام تام‬- ‫ – باالعانه قريه جه انشاسي تصميم ايدوب‬۳
‫آ‬
‫ چاره سز قالمشكن انش�ت قسما ناتمام‬-
‫ – ايتميوب لكن كـفايت الده كى موجود مز‬٤
‫ امر اتمامى ميسر اولدى بر وقف مرام‬- ‫ – سايۀ لطفنده حميد الشيمه نك‬٥
‫ جامع نه قبه اولدقجه الهى بردوام‬- ‫ – نام پاكى خطبه زيب منبر دوران اوله‬٦
‫ لطف حقله بولدى مژده جامع قريه ختام‬- ‫ – سويلدى سعدى مع التبشير تاريخ كهر‬۷
۱۳۱۲
Şair Sa’di’nin hazırladığı bu kitabenin son mısraının noktalı harfleri ebced hesabına
vurulunca 1312 rakamları çıkar ki, H 1312 - M 1894 yılında cami yenilenmiştir.
Kitabeden öğrendiğimize göre cami H 1296 yılında yanmış, 16 yıl arsa halinde kal-
mıştır. Gelir vakfı da bulunmadığı için Çengelköylülerden ha­yırseverler camiyi yenilemek
istemişler, fakat paraları yetmemiştir. Sul­tan II. Abdülhamid camiyi yaptırmıştır.
Mir’ât-ı İstanbul sahibi caminin kitabesini yanlış okuyarak 1290 yılın­da yandığını
söylemiştir. Caminin minaresi sağındadır. Müezzin mahfeli vardır. Minberi ahşaptır.
Camiye H 1276 - M 1956 yılında iki tunç şamdan vakfedilmiştir. Cami 16 pencereden
ışık alır. Caminin Allah, Muhammed ve seçkin dört halife Hasan, Hüseyin, Bilâl-i Habeşî
yazılarını Hattat Sami H 1312 - M 1894 yı­lında yazmıştır. Burada bulunan Hattat Sami’nin
yazdığı ‫ ان هللا يغفر الذنوب جميعا انه هو الغفور الرحيم‬âyetini Nakkaş Hasan tezhip etmiştir. Aynı hattatın yazdığı
H 1291 - M 1874 tarihli “Yâ Hazreti Pîr Seyyid Ahmed el-Bedevî” levhası bir sanat şaheseridir.
Burada Hattat İzzet’in H 1310 - M 1894 yılında yazdığı ‫ انما المؤمنون اخوة‬levhası da pek
nefistir. Cami güzel yazılı levhalar bakımından çok zengin­dir. Cami 125 m2 üzerine ya-
pılmıştır. 200 kişi alır.
108 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 236.
109 Kaptan-ı Derya Seyit Ali Paşa Sokağı ile Görgeç Sokak kesişiminde bulunmaktadır. (MD)
110 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 171.

141
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

HACI PAŞA MESCİDİ


Yazma ve basma bütün Tezkiretü’l-bünyânlarda ve Tezkiretü’l-ebniyelerde Mimar Si-
nan’a nispet edilen cami ve mescid listelerinde bu mescid Üsküdar’da Hacı Paşa Mescidi,
Üsküdar’da Elhâs Paşa Mescidi şeklinde yer alır111.
Evliya Çelebi de Üsküdar mescidlerini sayarken “Mescidlerinden Ha­cı Paşa Mescidi en
güzidesidir” diyor112.
Evliya Çelebi Hacı Paşa’nın sarayının da Mimar Sinan yapısı oldu­ğunu söylüyor. Ha-
dîkatü’l-cevâmi’de Hacı Paşa Mescidi yoktur. Öyle an­laşılıyor ki bu mescid, Hacı Pa-
şa’nın sarayının yanındaydı. Mimar Si­nan’ın yaptığı Üsküdar’ın bu en güzel mescidi, Hacı
Paşa’nın sarayı ile be­raber yok olmuştur.
İsfendiyaroğullarından Şemsi Ahmed Paşa’nın akrabasından Hacı Ahmed Paşa, H
996 yıllarında yaşı 100’ü aştığı halde ölmüştür113.

HACI YAKUB CAMİİ


Bu cami Bağlarbaşı’ndan, Beylerbeyi’ne inen asfaltın sağında-
dır . Ömer Hilmi Kasrı’nın önündedir. Ca­mi 1935 yılında Rizeli
114

Hacı Yakub Kazdağlı tarafından Şile’den getirti­len iyi cins taşla yap-
tırılmıştır. Şim­diye kadar hiçbir cami ve mescid, çok dayanıklı ve gü-
zel renkli Şile taşıyla yapılmamıştır. Aynı taştan minaresi sağındadır.
Camiden kıble tarafına beş, sağı­na ve soluna dörder pencere açı-
lır. Mihrap alçı, minberi ahşaptır.
Solunda müezzin ve imam meş­rutaları, abdesthâne ve abdest
alma yerleri vardır. Hizmetlileri için ken­disi gelir vakfetmiştir.
Vâkıf, Rize’de de büyük bir cami yaptırmıştır.
Hacı Yakup 1963 yılında ölmüş, Sakızağacı Mezarlığı’na
gömülmüş­tür.
Caminin solundaki Şehzâde Ömer Hilmi Kasrı ile 50 dönümlük
arazisi de onun mülküdür.
Yakup Ağa
Camii HAMMAL MEHMED AĞA MESCİDİ
Bu mescid Üsküdar’da Solak Sinan Mahallesi’nde, Azizlik Sokağı’yla Dayı Sokağı’nın
birleştiği yerdedir. 6 kapı numarasını taşırdı. Mabed ah­şaptır. Son cemaat yerinde bir
kuyu ile mermerden bir su musluğu vardı.
Bu mescid Hamal Mehmed Ağa tarafından yaptırılmıştı. 1935’te kad­ro harici bırakıla-
rak Vakıflar İdaresi tarafından satılmış ve yıktırılmıştır. Yapıldığı tarihi tespit edememiştim.
111 Tezkiretü’l-bünyân (matbu), s. 34.
112 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 476.
113 Kitabımızda “Hacı Ahmed Paşa Türbesi’ne” ve “Doğancılar Hamamı’na” bakılsın.
114 Şehit Selman Kandemir Sokağı ile İcadiye Bağlarbaşı Caddesi kesişiminde 42 numaradadır. Cami, Kazdal Camii olarak bilinmektedir.
Cami girişinde “Kazdal Camii 1953” yazmaktadır. (MD)

142
CAMİLER ve MESCİDLER

HARAB MESCİDİ
Bu mescid Üsküdar’da Kavak İskelesi yakınındaydı. Mescidi, Çaço şöhretli Dârüssaâ-
de Ağası Hacı İbrahim Ağa yaptırmıştı. İbrahim Ağa, Sultan IV. Murad zamanında
H 1048 - M 1638 tarihinde dârüssaâde ağa­sı olmuştu.
Ayvansaraylı Hüseyin Efendi bu camiyi yazarken “Bu mescid harab olmuştu. Tazıcılar
Ocağı ile Zağarcılar Ocağı arasındaki meydancıkta idi. Yalnız bir kapısı ile mihrabı kalmıştı.
Üzerinde olan tarihi hıfz edilmiş ve yazılmıştır115.” diyor.
Şair Cevrî’nin hazırladığı iki satırlık manzumenin tarih beyti şudur:
‫آ‬
‫هاتف قدسى ديدى جورى �نك تاريخنى‬
‫مسجد واال زهى دار الثواب عابدين‬

Hâtif-i kudsî dedi Cevrî anın târîhin


Mescid-i vâlâ zihî dârü’s-sevâb-i âbidîn
1049
Bu mescid müstahdemlerinin maaşları Ayasofya Vakfı’ndan ödeniyor­du. Yakınındaki
çömlekçiler kârhânesi evvela İbrahim Ağa’nın yedekçileri için yapılmıştı.
Yolun öbür tarafındaki namazgâh ile altındaki çeşmeyi Hazinedar Ali Ağa yaptırmıştı.
Mescid, çeşme ve namazgâh şimdi yok olmuştur.
Burada sarayın zağar denilen küçük köpeklerini eğiten Zağarcıla­rın Ocağı vardı. Ay-
vansarâyî Hüseyin Efendi, Tazıcılar Ocağı’nın da var olduğunu söylüyor.
Biz Tazıcılar Mescidi’ni yazarken, bu mescidin Tazıcılar Ocağı için yapıldığını, tazıcı-
ların iyi at yetiştirenlerin ocağı olduğunu sanmıştık. Sa­rayın çok iyi koşan tazı köpekleri-
nin de burada yetiştirildiği anlaşılmak­tadır. Üsküdar’da Osmanlı Devleti’nin şahincileri-
nin, doğancılarının, atmacacılarının, balabancılarının ve daha başka yırtıcı ve avcı kuşları
besleyenlerin ocakları vardı.
Mescidin adı Harap Mescid’dir. Bu adı harap olduğu için yani ha­rap olduktan sonra
aldığı anlaşılıyor. İlk adını bilmiyoruz.

HAYDAR DEDE MESCİDİ


Nakşibendî şeyhlerinden Buharalı Haydar Dede’nin yaptırdığı bir za­viyenin mescidi
idi . Kendisi de mescidin mihrabı önünde gömülü idi. H 1112 - M 1700 yılında ölmüş-
116

tür. Resâ mahlası ile güzel şiirleri vardır.


Bu mescidin minberini Hekimoğlu Ali Paşa koydurmuştu. Resâ Efen­di’den sonra bu-
raya H 1116 - M 1704 yılında ölen Niyaz Efendi şeyh ol­muştu.
Haydarpaşa demiryolu yapılırken zaviye ve mescid yıkılmıştır. Yal­nız türbesi Haydar-
paşa Köprüsü’nün yanında yollar arasında kalmıştır. Son zamanlarda tamir edilmiştir.
115 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 226.
116 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 240.

143
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

HAYDAR PAŞA CAMİİ


Hadîkatü’l-cevâmi’ bu cami hakkında şunları söylüyor:
“Bunu Ömer Efendi’nin oğlu Mehmed Efendi yaptırmıştır. Cami Sul­tan III. Mustafa’nın
cebehâne uşaklarından Ömer Efendi’nin ruhu için ya­pılmıştır. Sultan I. Abdülhamid’in hü-
kümdarlık yıllarında esir tacirle­rinden Topal Mahmud Ağa da iskele yakınına bir muhtasarca
köşk ve al­tında bir çeşme yaptırmıştır. Burası eskiden sultan bahçelerindendi. Vezirlerden Hay-
dar Paşa’nın tasarrufuna geçtiği için şimdi onun adıyla meşhurdur117.”
Mir’ât-ı İstanbul sahibi, Haydar Paşa hakkında şunları söylüyor:
“Haydar Paşa, eskiden beri İstanbul halkının ruz-ı hazarda, Kadıköy halkının her mev-
simde mesiresidir. Anadolu şimendifer istasyonu dahi burada bulunduğundan, Haydar Paşa
İskelesi namıyla idare-i mahsusanın bir de vapur iskelesi vardır118.”
Anadolu-Bağdad demiryollarının ilk garı Haydar Paşa İstasyonu yapılırken bu cami
yok olmuştur.

HAYREDDİN ÇAVUŞ MESCİDİ


Bu mescidi Kanunî Sultan Süleyman’ın çavuşlarından Hayreddin yaptırmıştır. Kendisi
H 964 - M 1556 yılında ölmüş, mescidinin mihrabı önünde gömülmüştü119.
Mescid, Hayreddin Çavuş Mahallesi’nde Beygirciler Sokağı’nda idi, haraptı120. 1965
yılında kadro harici yapılarak satılmış, yerine yeni binalar yaptırılmıştır. Ben sokakta,
üzerinde kitabe bulunan yuvarlak bir mezar taşı bulmuştum. Üstünde şu kitabe yazılı idi:
۹٦٤ ‫ مرحوم خير الدين چاووش روحيچون الفاتخه سنه‬/ ‫صاحب الخيرات‬
Kitabesine göre bu taş, mescidi yaptıran H 964 yılında ölen Hayreddin Çavuş’undur.

HÜSREV AĞA MESCİDİ - ESKİ HAMAM MESCİDİ


Mescid Üsküdar’da Kavaklı İskele Sokağı’ndadır121. Mabed taş ve tuğla ile yapılmıştır.
Tuğla mihrabı dışarıya taşmıştır. Kıblesine, sağına ve so­luna birer penceresi açılır. Tuğla
minaresi sağındadır. Son cemaat yeri ve minberi ahşaptır. Mabedin sağ tarafında, dar so-
kağın içinde eski hamam vardır. Mescid bu hamamın adıyla da anılır olmuştur122.
Hadîkatü’l-cevâmi’ bu mescidi Ağa Mescidi şeklinde almıştır. Şunları söyler:

117 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 245.


118 Mir’ât-ı İstanbul, s. 33.
119 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 213.
120 Cami, Beygirciler Sokağı ile Ferah Sokağı’nın birleştiği yerde ve ilk sokağın sol köşesinde idi. Caminin yanında Şehzade Numan’a ait
1728-29 tarihli çeşme vardır.(Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, C. 1, İstanbul 2001, s. 212); Ferah Sokak, Toptaşı
Caddesi’nden ayrılarak Gündoğumu Caddesi ile birleşmektedir. Beygirciler Sokak ise Toptaşı Caddesi’nden Pırnal Sokak hizasından
Ferah Sokak’a çıkmaktadır. (İstanbul Şehir Rehberi, İstanbul 1934, Harita No:8.), (MD)
121 Kavak İskele Sokağı, Doğancılar Caddesi ile Şemsi Paşa Caddesi’nin Eski Keresteciler tarafındaki kesişimine yakın, Darı Sokağı ve Do-
ğancılar Caddesi arasındadır. (İstanbul Şehir Rehberi, İstanbul 1934, Harita No:8.), Günümüzde Rumi Mehmet Paşa Sokağı’dır. Cami,
restore edilmiş ve ibadete açıktır. (MD)
122 Caminin bulunduğu sokaklar günümüzde Darende Sokak ve Rumi Mehmet Paşa Sokak’tır. Cami, 14.11.2016 tarihinde İstanbul Vakıf-
lar 2. Bölge Müdürlüğü tarafından restorasyona alınmıştır.(MD)

144
CAMİLER ve MESCİDLER

“ Yaptıran Dârüssaâde Ağası Hüsrev Ağa’dır. Mihrabı önünde gömü­lüdür. Minberini Kalı-
noğlu Hacı Ahmed Ağa koymuştur. Bir de mektep yaptırmıştır123.”
Mescidin hiçbir yerinde yaptıranı ve yapıldığı tarihi gösteren bir ki­tabe, yaptıranın
kitabeli mezar taşını da bulamadık.

IHLAMURKUYU KÖYÜ MESCİDİ


Bu mescid Ihlamurkuyu köyündedir. Hayırseverlerin
yardımla­rıyla yapılan bu mescid, 1975 yılında ibadete
açılmıştır. 22 pencereden baş­ka kubbenin dört tarafın-
daki açık­lıklardan da içine bol ışık akar. Tek kubbesi
çetir şeklinde yapıldığı için eşsizdir. Minaresi yoktur,
yaptırılması düşünülüyordu.

İHSANİYE CAMİİ Ihlamurkuyu


Camii
Cami, kendi adını verdiği mahallededir124. Kârgir bir yapıdır. On dört pencereden ışık
alır. Son senelerde yenilenircesine onarılmıştır. Solunda kısa bir taş minaresi vardır. Kapı-
sının üstünde şu kitabe okunur:
‫ بوجامع اولدى برخيلى زمان ياهو عبادتكاه‬-
‫قيلوب سلطان عثمان خان ثالث ابتدا انشا‬
‫آ‬
‫ جماعاتى كزردى �رايوب هرسو عبادتكاه‬- ‫تماميله اولوب اون ييل مقدم محترق ناكاه‬
‫آ‬
‫ مجدد كاكير انشاء اولندى شو عبادتكاه‬- ‫بوكره �قچه لر صرفيله اوفاف همايوندن‬
‫ متين اولدى ينه بيت اعال ياپلدى بوعبادتكاه‬- ‫سنبح احياسنه تكبير ايله تاريخ انشاد‬
۱۲۸۷
Semih isminde bir şairin hazırladığı bu tarih manzumesinin son tarih mısraı ebced
hesabına vurulunca 1287 rakamları çıkar. Şair, birinci mısrada zor anlaşılan bir tâ’miye
(işaret) yapmıştır. Tekbîr = ‫ تكبير‬şek­linde yazılan ‫ = تك بر‬tek bire dayanılarak çıkan “bir” ra-
kamı ekle­nince tarih rakamları 1287 olur.
Kitabeye göre camiyi Sultan III. Osman yaptırmıştı125. H 1277 - M 1860 yılındaki bir
yangında yanmıştı. Mahalle ve semt halkı cemaatle namaz kılacak yer bulamıyorlardı.
Vakıflar İdaresi camiyi yeniden yaptır­mıştır.
Caminin sağına rahmetli Ferik Cemil Paşa H 1301 - M 1883’te hayrına beş musluklu
bir çeşme yaptırmıştır. Haziresinde Sultan III. Mustafa’nın ikballerinden H 1197 - M
1782 yılında Habibe Hatun’un H 1297 - M 1789 yı­lında ölen ceyb-i hümâyûn hazine-
darı Hacı Ahmed Efendi’nin mezarları vardır.
Hadîkatü’l-cevâmi’ sahibi Ayansarâyî Hüseyin Efendi bu caminin ya­pılışını şöyle anlatır:
“Bânisi rahmetli Sultan III. Osman hazretleridir. İhsaniye diye maruf olan daire içinde
bulunan evlerle beraber bu camiyi yapmıştır.”
Hüseyin Efendi caminin yapılışı hakkında tarih manzumesi de yaz­mıştır. Biz de
aynen alıyoruz:
123 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 205.
124 Cami, Dr. Sıtkı Özferendeci Sokağı ile Neyzenbaşı Halil Can Sokağı arasındadır. (MD)
125 Sultan III. Osman, H 1168 - M 1754 yılından H 1171- M 1757 yılına kadar hükümdarlık yapmıştır.

145
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫ قلدى چون تشريف تحت عثمانيه يــى‬- ‫حضرت سلطان دريادل رسوم عثمانيان‬
‫ ايلدى اظهار بو اسرار انسانيه يــى‬- ‫قبله يه ايتدى توجه ارض قدسه ابتدا‬
‫آ‬
‫ قلبى اولدى رشحه پاش �ثار ربانيه يــى‬- ‫ياپدى برنو بلدۀ معمور احسان ايليوب‬
‫ هيچ قپانماز دفتر اعمال رحمانيه يــى‬- ‫بر اثردر تاقيامت خير جارى بونده كم‬

‫ قيلدى جمله غبط كار اسواق مرجانيه يــى‬- ‫اولدى جمعيت دكاكين ايله كونا كون رنك‬
‫آ‬
‫ �كدرر بوخيرى هپ شاهان عثمانيه يــى‬- ‫حق تعالى ظاهر وباطنده معمور ايلسون‬
‫ حق ايچون سلطان عثمان ياپدى احسانيه يــى‬- ‫رسم عثمان ايله تاريخ يازدى كلك دل‬
۱۱٦۹
Kitabeye göre Sultan III. Osman, İhsaniye adıyla burada birçok dük­kânlardan, evler-
den ve çarşılardan oluşan bir belde-şehir kurmuştur. Camisini de son tarih mısraının eb-
ced hesabıyla bize verdiği H 1169 - M 1755 yılında yaptırmıştır. Caminin bütün hizmet-
lilerinin maaşı ve başka masrafları Nuruosmaniye’deki caminin gelirlerinden sağlanırdı.
Burada caminin yanında ayrıca bir de İhsaniye Mescidi vardır. Bunu da Sultan Osman
aynı yılda yaptırmıştır.
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi, İhsaniye Mescidi’ni yazarken “Burada bulunan evler, Sul-
tan IV. Mehmed’in kızı ve Sultan Osman Han’ın halası olan Hatice Sultan’ın Ayvansarâyî
dışındaki sahilhânesi yakının­daki mektep, sebil ve caminin gelir vakıflarıdır126.”
İhsaniye Camii ve mescidi, Nuruosmaniye Camii ile beraber aynı ta­rihte yapılmıştır.
Bu mescid de yanmıştır. Yalnız arsası kalmıştır.

İMRAHOR MESCİDİ - MİRAHUR MESCİDİ


Bu mescidin klasik ve doğru adı Mirahor Mesci-
di’dir. İmrehor Mescidi de denilir. Avamın ağzı bunu
İmrahor Mescidi yapmıştır. Mescid kendi adını ver-
diği mahalle­de ve meydandadır. Salacak’ın üs­tünde ve
Ayazma Camii’nin yakının­dadır127. Ben mescidi 1941
yılında in­celerken çok haraptı. 1966 yılında “Üsküdar
İslâm Abidelerini Koruma Cemiyeti” tarafından 95 bin
lira har­canarak esaslı bir surette tamir edilmiştir. Ma-
bedin sağında tuğladan bir minaresi vardır. Mabed,
kârgir yapıdır. Mabedin solu ve müezzin mahfelinin
üstü kadınlar mahfelidir. Tamir edilirken renkli alçı
pencereler geçirilmiştir. Mabedden soluna bir kapı
İmrahor daha açılırdı. Tamir edilirken bu kapı kapatılmış, soluna bir kapı daha açılarak burası iki
Camii
oda haline getirilmiştir. Burasını 1936 yılında kurulan “Üsküdar Karacaahmed ve Havalisi
Mezarlıklarıyla Şehitliği Güzelleştirme Kurumu” ile 1951’de ku­rulan Üsküdar İslâm Abi-
delerini Koruma Kurumu’na tahsis edilmiştir.
Mescidin hiçbir yerinde yapanı, yaptıranı ve yapıldığı tarihi göste­ren bir kitabe
yoktur. Mescidi, Sadrazam Bosnalı Cigalezâde Sinan Pa­şa’nın mirahuru Mehmed
Ağa yaptırmıştır128.
126 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 228.
127 Cami, Doğancılar Caddesi ile Öğdül Sokak’ın kesişimindedir. (MD)
128 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 138.

146
İmrahor Camii’nde Hattat Mahmud Celâleddin’in bir Levhası
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Hadîkatü’l-cevâmi’ sahibi “Cigalezâde Sinan Paşa’nın mirahuru Ha­cı Mehmed Ağa yap-
tırmıştır. Kabri bilinmiyor129.” diyor.
Tahsin Öz, İstanbul Camileri adlı eserinde, H 1006 - M 1597 mescidin yapıldı-
ğını söylüyor130.
Caminin sağında yekpare büyük bir su teknesi var idi. Üstünde sülüs ile şu kitabeyi
okumuştum:
‫صاحب الخيرات والحسنات مرحوم ومغفور خواجه كان ديوان همايوندن جنتمكان احمد رضا افندينك وزير همايون قلمى حلفاسندن ناجى افندينك‬
۱۲۲۸ ‫حليله سى جنتمكان عايشة صديقه واقربا وتعلقا تلرينك روحلرى ايچون الفاتحه‬
Kitabeye göre su hazinesi H 1228 - M 1813 yılında hâcegândan Ahmed Rıza Efen-
di’nin vezir-i hümâyûn kalemi halifelerinden rahmetli Naci Efendi ile karısı Ayşe Sıddı-
ka Hanım adlarına yapılmıştır. 20 Ocak 1945 günü mabedi tekrar incelerken bu büyük
tarih yadigârının hoyratça sö­külerek karşı tarafa ters olarak atılmış olduğunu gördüm. Bu
tarih yadi­gârının yerine konulması lazımdır.
Caminin tunçtan yapılmış bir çift şamdanı çok güzeldir. Caminin şura­sına burasına
asılmış kıymetli hattatların levhaları vardır.
Hattat Sabri’nin üstünde: ‫وكل شيء عالمة وعالمة االسالم الصلوة‬
“Her şey için bir alâmet vardır. İslâm’ın alameti namazdır.” yazılı bulunan levhası, M
1325 tarihini taşır. Hattat Şefik’in H 1285 tarihli levhası da çok kıymetli­dir. Levhada
şunlar yazılıdır:
‫لى خمسة اطفى بها حر الوباء الخاطمه‬
‫المصطفى والمرتضى وابناهما والفاطمه‬
“Benim için vebanın en şiddetli hararetini söndüren beş şey vardır. Mustafa, Murtaza oğul-
ları (Hasan ve Hüseyin) ve Fatıma’dır.” anlamınadır.
Caminin karşısında Ayşe Sultan’ın bir dârülkurrâsı vardı. H 1007 - M 1598 yılında
yapılan bu irfan yuvası bakımsızlıktan yıkılmıştır. Bitişi­ğindeki kabristanda 34 sene evvel
çok kıymetli mezar taşları vardı. Bir oduncu bunları kırmış, şuraya buraya atmıştır. Ayakta
tek bir taş bile kalmamıştır. Buradaki mezar taşı parçalarından Ahmet Ratib Paşa’nın ve
eşinin burada gömüldükleri anlaşılıyor.

İNADİYE MESCİDİ - BANDIRMALI DERGÂHI MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da İnadiye Mahallesi’nde Menzilhâne Yokuşu başında, Gündoğu-
mu Caddesi’ndedir131. Celvetî tekkesidir.
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi, tekke mescidinin aslında fevkânî oldu­ğunu, burası
Şeyh Yusuf Nizameddin, Celvetî’nin evi iken Sadrazam Hakimzâde Ali Paşa’nın birin-
ci defa sadrazamlığında yeniden bu şeyh için zaviye yaptırdığını, mescidine minber de
koyduğunu söylüyor132.
129 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 227.
130 İstanbul Camileri, C. 2, s. 48.
131 Bandırmalı Dergâhı Mescidi, eski adı Menzilhâne Yokuşu olan Gündoğumu Caddesi ile İnadiye Mezarlık Sokak’ın birleşiminde, sokağın
sol köşesinde bulunmaktaydı. (MD)
132 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 210.

148
CAMİLER ve MESCİDLER

Ali Paşa, kendi camisinin gelirinden buraya da vakfetmiştir. Şair Bahri, tekkenin bânisi
için şu tarih beytini söylemiştir:
‫آ‬
‫دوكس ازيك دهان �يد بكويد بحريا تاريخ‬
‫مقام جلوتى يــى ايلدى احيا على پاشا‬
۱۱٤٥

Tekke mescidi harap olmuştu. H 1150 - M 1737 yılında Şehlâ Ahmed Paşa, tekkeyi ve
mescidi yenilemiştir. Şeyh Yusuf Nizameddin Efendi­’nin oğlu bu yenileme için şu tarih
mısralarını söylemiştir:
‫طبعمه ملهمدر بو تاريخ اى نظيف‬
‫خانقاه دلكشاى اوليا‬
۱۱٦٩

Ben 1941’de mescidi inceledim. Mescid fevkânî idi. Sağ tarafı sütun­lar üstünde yola
doğru çıkmıştı. Ahşap mabedin dört meşruta odası var­dır. Son şeyhi kuş deliğinde oturan
Yusuf Efendi idi. Tekkenin şeyhlerin­den Haşim Efendi altında gömülü idi.
Mescid ahşaptı. 1930 yılında yıkılmıştır. Mescidin avlusunda çok en­teresan serpuşlu
bir mezar taşı var idi. Kitabesi şöyledir:
۱۱۷۰ ‫مصرده بابا قيغوسز دركاهنده قصرعين شيخى قطب الورى حسن بابا سنه‬

“Mısır’da Baba Kaygusuz Dergâhı’nın şeyhi Hasan Baba H 1170 - M 1756 yılında ölerek
buraya gömülmüştür.”

İRANLILAR MESCİDİ
Bu mescid Karacaahmed Mezarlığı’nın doğusunda, Seyyid Ahmed De-
resi’nin kenarına meyilli bir yere yapılmıştır. Buraya asfalt bir yolla girilir.
Geniş avlu kapısının üstünde Farsça ‫ مسجد وقبرستان ايرانيان‬yazılıdır. “İranlıların
mescidi ve kabristanı” anlamınadır. Çok temiz ve asfalt bir antre bizi mescid
ve teferruatına götürür. Mescidin sağ tarafı havuz­lu bir dinlenme yeridir.
Mescid meyilli bir yere yapılmıştır. Kuzeye açılan mescidin kapısına 14
ba­samaklı merdivenle çıkılır. Son cemaat yeri camekânla ikiye bölünmüş
haldedir. Solda mescidin ve kabristanın idare amiri oturur. Sağdakinden,
mabedin sağındaki kadılar bölümüne geçilir. Burası aynı zamanda İranlı-
larca mübarek sayılan günlerde bir yemek salonu halinde kullanılır. Burası,
ortasında küçük bir kubbe bulunan çatıyla örtülüdür.
Caminin kapısının üstünde Hattat Hâmid’in güzel sülüsü ile:
‫ كـتبه حامد‬۱۲۲٦ ‫قال هللا تعالى ان الصالة كانت على المؤمنين كـتابا موقوتا‬
İranlılar Külliyesi’nin
yazılıdır. Bu âyeti Hattat Hâmid, H 1339 - M 1920 yılında yazmıştır. müdürü Hacı
Mahmud
İçeriye giriyoruz. Mabed çok aydınlıktır. Çok kıymetli halı ve secca­delerle süslen- Zergerî
miştir. Üstü çatıdır. Mihrabını ve yanlarını bol renkli ve oyularak içlerine beyazla âyetler

149
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

yazılan çiniler süsler. Bu şekille on iki imamın ve Hazreti Muhammed’le kızı Hazreti
Fatıma’nın isimlerini taşı­yan 14 çini panoda İran’da yapılarak İstanbul’a getirilmiş, 1974
Ramazan’ında monte edilmiştir. Bu mihrap 6 tondur. İstanbul’a trenle geti­rilmiştir. Mih-
rabın sağ kanadında kakma halinde ‫ قد افلح المؤمنون‬ile başlayan ve ‫ وهم فيها خالون‬ile biten âyetler
yazılıdır. Üstünde ‫ فول وجهك شطر المسجد الحرام‬içinde ‫ فنادته المالئكة وهو قائم يصلى فى المحراب‬ve önünde Bes-
mele yazılmıştır. Sağında ve solunda ‫ اشهد ان ال اله اال هللا‬okunur. Buraya “vakti geçmeden namaz
kılmakta acele ediniz.” anlamına gelen ‫ واشهد ان محمد رسول هللا صادق الوعد االمين‬ve “ölüm gelmeden tövbe
etmede acele ediniz.” anlamına ‫ عجلوا بالصالة قبل الموت‬yazıları da yazılmıştır.
Mihrabın sol köşesine çiniye, Farsça şunlar yazılmıştır:
‫طراح وكاشى كارسيد مصطفى طبطباىئ‬
‫آ‬
‫ شمسى‬۱۳٥۲ ‫سفارس انجمن �ثار ملى ايران سنه‬

Bu kitabeden öğrendiğimize göre bu çini mihrabı İran Millî Eserler Encümeni’nin


siparişi üzerine, 1352 güneş yılında Seyyid Mustafa Tabtabaî, Tahran’da yapmıştır. Planı
da o hazırlamıştır.
İranlılar Derneği’nin müşaviri İstanbul’daki Vâlide Camii’nin hatibi ve vaizi Sayın Ba-
bullah Sıkatü’l-İslâm’ın anlattıklarına göre bu şekil çini İran’da hazırlanmaktadır. Çinilere
yazılacak yazı evvela kâğıda yazılıyor, bunlar makasla kesiliyor, parçalar numaralanıyor.
Sonra arzu edilen renkli çiniler bu kâğıtlara göre kesilerek yerlerine oturtuluyormuş. Bu
hayli vakit alan bir sanat işidir.
Mescidin minberi ahşaptır. Çinilerin yazılarını Necefli Ahmed Zencânî yazmıştır. Bu
da mihrabın soluna çini üzerine şu şekilde yazılmıştır:
‫كـتب احمد النجفى الزنجانى‬

Mabedin alt katında ölülerin yıkanması, teçhiz ve tekfin edilmesi için bir salon var-
dır. Buraya gassalhâne diyorlar. Burada suyu elektrikle ısıtılan tesisler ve önüne som ak
mermerden yekpare bir ölü yıkama ve bir de ölü kefenleme yeri vardır. Burası birçok
gasilhânelere örnek ola­cak bir şekilde hazırlanmıştır. Diğer tesisleri gibi çok temizdir.
Gassalhânenin sağında ‫ كلما دخل عليها ذكريا المحراب‬âyeti yazılıdır.
Altında:
‫صدقله حقك رضاسنده اولوب ايله نياز‬
‫سجده ايت اللهه ميدانه كل محراب بودر‬
‫بانىئ غسالخانه الحاج جنيد على تاجر خوي‬
۱۲۷۱

kitabesi vardır. Bu kitabeye göre bu gassalhâneyi tacirlerden Cüneyd Ali H 1271 - M


1857 yılında yaptırmıştır. Gassalhânenin solunda da şu kitabe okunur:
۱۳۳۸ ‫بانئ ثانى غسال خانه مشهدى عباس على بن احمد خوبى‬

Bu kitabeye göre gassalhâneyi H 1338 - M 1919 yılında Hoylu Hacı Ahmedzâde

150
CAMİLER ve MESCİDLER

Meşhedî Abbas Ali yeniden yaptırmıştır. Buraya H 1321 - M 1902 yılında Hacı Meh-
med Takî, Hacı Rıza bir de çeşme yaptırmıştır.
Mabedin binlerce kişiyi ağırlayacak bir çayhânesi ve aşure pişirme yeri vardır: Ölü
gömmeye gelenlere çay, 10 Muharrem’de ziyaretçilere aşure ziyafeti çekilir. Kadın ve er-
kek yemek yerleriyle mescid, İranlıla­rın kurdukları bir dernek tarafından idare edilmek-
tedir. Çok temiz, çok bakımlıdır.
Mescid ve kabristanı 79 yaşlarında Ali Zerger Yaşizâde, Hacı Mahmud Zergerî idare
etmektedir. Aşure günlerinde burasını İranlılardan başka elli binden fazla Türk uyruklu
vatandaş ziyaret edermiş.
Mabedin solundaki ve kuzeyindeki İranlılar Mezarlığı’na her sene ortalama 83 ölü gö-
mülürmüş ve çok eskiler dışında buraya şimdiye kadar 3.607 ölü gömülmüştür. Bunların
muntazam defterleri vardır.
Mescid ve gassalhânede gördüğümüz en eski tarih H 1271 - M 1857’dir. Gassalhâne
altında olduğuna göre mescidin de yüz yirmi dört yıllık bir ömrü olması lazım gelir. Fakat
burada 1101 Hicret yılında vefat eden İranlıların mezar taşları görülüyor.

İranlıların Kabristanı
İranlıların kabristanları Üsküdar’da Karacaahmed’de Seyyid Ahmed Deresi’ndeki mes-
cidlerinin ve gassalhânelerinin solunda bir tepenin yamaçlarındadır. Kabristan çok temiz
tutulmuştur. Anayollar asfaltlanmıştır. Kabristana girince sağdaki bir taşta şu kitabe okunur:
‫بسم هللا الرحمن الرحيم‬
‫أ‬
‫ وانا هلل‬/ ‫ رحم هللا المستقدمين منكم والمست�خرين‬/ ‫ انتم لنا سلف ونحن لكم تبع‬/ ‫ مؤمنين ورحمة هللا وبركاته‬/ ‫السالم عليكم اهل الدين من قوم‬
.۱۲۷۰ ‫انا ترجعون سنه‬

Bu kitabe dilimize şöyle çevrilir:


“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. İman eden kullardan olan kişiler, Allah’ın rahmet
ve bereketi sizin üzerinize olsun! Siz bizim geçmişlerimizsiniz! Biz de size uyacaklardanız.
Allah geçmişlere ve sonraki­lere rahmet etsin. Biz Allah içiniz. Hepimiz O’na döneceğiz!”
Bu kitabeyi buraya H 1270 - M 1853 yılında Hoylu bir tacir olan Hacı Ahmedzâde Meş-
hedî Abbas Ali diktirmiştir. Gassalhâneyi de bu yaptır­mıştır. Kabristanda İstanbul’da ölen
İranlılar gömülüdür. Bunların ara­sında Hazreti Peygamberin torunları da vardır. Burada H
1160 - M 1747 yılında ölen Şah Hüseyin kızı Huri Sultan ve daha birçok kişiler de gömülüdür.
Mescidin ve kabristanın müdürü Hacı Mahmud Zergerî burasını ge­zerken bize kı-
lavuzluk ettiler. Kendilerine teşekkür ederiz. Buradaki Caferzâde aile türbesi çinilerle
yapılmıştır. Bunun taşına Rıza Tevfik’in şu mısraları yazılmıştır:
“Ey yolcu, şu eşsiz mezar önünde
Bir lâhza dur da düşün istikbalini
Zehnini ürküten esrar önünde
Dinle bir fanisin hasb-ı halini.”
Rıza Tevfik

151
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bu kabristanda bazı kitabelerin ufkî olarak kabirlerin üstüne kondu­ğunu da görüyo-


ruz. İranlılar Üsküdar tarafındaki Karacaahmed Mezar­lığı toprağını peygamber toprağı
saydıkları için başka Müslümanlar gibi ölülerini buraya gömerlerdi.

İSFENDİYAR MESCİDİ - BALABAN TEKKESİ MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Balaban İskelesi Caddesi’nde, Yeni Vâlide Camii’nin yol aşırı
doğusundadır. Ahşap, üç kat halinde idi. İkisi küçük, üçü büyük beş derviş ve şeyh odası
vardı. Ben 30 Mart 1941’de burasını ince­lerken tekke harap bir halde fakat ayakta idi.
Şimdi arsa haline gelmiş­tir. Bahçesinde dört adet kitabeli mezar taşı var idi. Birisinin
üzerindeki kita­be şuydu:
۱۰٤٧ ‫هو الباقى اسفنديار زاده لردن الشيخ بلبان احمد بابا حضرتلرينك روحنه الفاتحه سنه‬

Bu, tekkeyi ve mescidi yaptıran İsfendiyaroğullarından Şeyh Balaban Ahmed Baba’nın


mezarıdır. H 1047 - M 1637 yılında ölmüştür. Bu Balaban Ahmed Baba, Şemsi Paşa
manzumesini yaptıran Şemsi Ahmed Paşa’nın ve Doğancılarbaşı Hacı Ahmed Paşa’nın
indiği İsfendiyaroğulları ailesindendir. Burada H 1310 - M 1892 yılında ölmüş Şeyh
Hacı Mustafa Efendi’nin mezar kitabesi de vardır. Bahçesi ve kabristanı duruyor. Mescid
yeri arsa halindedir.
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi, bânisi İsfendiyar adlı birisidir. Yeter de­recede emlak
tedarik ederek mescidine imam ve müezzin tayin ettiğini, bir süre sonra bu mescidde
imamlık yapan Sa’dîyye tarikinden Yağcızâde Şeyh Seyyid Ahmed Efendi’nin burada
Sultan III. Murad zamanında tekkede Sa’dîyye tariki üzerine ayin yaptığı için bu tekkeye
Sa’dîye tek­kesi denildiğini söylüyor.
“Tekkeyi ve mescidi yaptıranın kabri ve ölüm yılı bilinmiyor.” der­ken hata etmiştir. Biz
kabrini ve ölüm yılını bulduk.

İSTAVROZ CAMİİ - ABDULLAH AĞA CAMİİ


Bu cami Kuzguncuk Beylerbeyi asfaltı üzerindedir. Beylerbeyi Sarayı Tüneli’nden son-
ra gelen meydanın sağında, içerlek bir yerdedir.
Burada Bizanslılardan kalma istavrozlu bir kiliseleri bulunduğu için semt böyle adlan-
dırılmıştır. Burada İstavroz adlı bir de Osmanlı sarayı vardı. Bu saray Sultan Abdülaziz
tarafından yıktırılarak yerine Beyler­beyi Sarayı yaptırılmıştır.
İstavroz Kilisesi’nin harabesi 20 sene evveline kadar ayakta idi. Yol genişletilirken yık-
tırılmış, yerine apartmanlar yaptırılmıştır.
Cami, Beybostanı Sokağı’ndadır. Kârgir bir binadır. Mabedin kıble tarafına altta dört,
üstte beş, sağında ve solunda da dörder pencere açılır. Minaresi solundadır. Minare ile
cami arasında beş meşruta oda vardır. Kapısının üstünde güzel bir ta’lîk ile üç satır halin-
de şu kitabe okunur:

152
CAMİLER ve MESCİDLER

‫ ايده هللا تعالى شوكت ودارانتى محدود‬-


‫امام اهل سنتدر قيالن بوجامعى احيا‬
‫آ‬ ‫آ‬
‫ حراب اولدى ولى وقفى نقدى يوقدى موجود‬- ‫تملدن ايلمشدر �نى عبد هللا �غا بنياد‬
‫ عالوه ايلدى حيراتنه اول شاه صاحب جود‬- ‫قيلوب اموال اوقاف همايونيله‬
‫آ‬
‫ ورعنا جامعى تجديد قيلدى عدلى خان محمود‬- ‫اولنسون بانينه رفعت �ويزه جوهرين تاريخ‬
۱۲٤٨
‫الفقير يسارى زاده مصطفى عزت غفرلهما‬
Şair Rifat’ın hazırladığı ve büyük Türk hattatı Yesârizâde Mustafa İzzet’in güzel ta’lîki
ile yazılan bu tarih manzumesinden öğrendiğimize göre bu camiyi, Bostancılarbaşı Ab-
dullah Ağa yaptırmıştı. Harap olmuştu. Vakıf geliri de kalmamıştı. Sultan II. Mahmud,
H 1248 - M 1832 yılında yeniletmiştir. Son mısraın noktalı harfleri ebced hesabına vu-
rulunca 1248 rakamları çıkar. Bu altına yazılmıştır.
Hadîkatü’l-cevâmi’de, bu caminin vakıflarının eskiden Hatice Turhan Sultan’ın köprü
başındaki Yeni Camii’nin vakfına bağlandığı, Sultan I. Mahmud zamanında mabede bir
padişah mahfeli ilave edildiğini yazar. Sultan I. Abdülhamid camiyi esaslı bir surette ta-
mir ettirmiş ve Vâlide Sultan Vakfı’ndan ayırarak kendi vakfına ilave etmiştir.
Naîmâ tarihinde, H 1022 - M 1613 yılı evaili arasında Felemenk hükü­meti mümessi-
linin ve tacirlerinin İstanbul’a büyük gemilerle ticaret eş­yası getirdiklerini ve dönmek için
padişahı Üsküdar bahçesinde ziyaret ederek izin istediklerini yazarken, İstavroz Mesci-
di’nin yapılması hak­kında şu bilgiyi de verir:
“İstavroz Bahçesi çok dar ve mescidi de bulunmadığından bahçede çalışan esnaf ve hizmet-
lilere hem yer ve hem de bir mescid yapılması emr olunmuştur. Bunlar kırk günde tamamlandı.
Padişah burada bir müddet kalmış denize çıkmış ve dinlenmiştir.”
Bostancılarbaşı Abdullah Ağa’nın Kısıklı’da çeşmenin üstünde de bir camisi vardır. H
1000 - M 1591 yılında ölmüş, camisinin önüne gömülmüş­tür.
Matbu Hadîkatü’l-cevâmi’ bu camiyi yazarken büyük bir hata işle­miştir. Güya İstavroz
Camii’ni Deli Abdullah Paşa diye meşhur olan Hamdullah Paşa’nın genişleterek yenilet-
tiğini söylüyor.
Bu Hamdullah Paşa’nın derya kapudanı, H 1238 - M 1722 yılında da sadrazam ol-
duğunu, üç ay sonra azledilerek ve emekli yapılarak İzmit’e gönderildiğini, dört ay sonra
burada öldüğünü de ilave eder.
Bu Hamdullah-Abdullah Paşa İstavroz Camii’ni değil, Çengelköy’de kendi adıyla anı-
lan camiyi genişleterek yenilemiştir.
Yazma Hadîkatü’l-cevâmi’ bunu doğru yazmıştır. Sâtı’ Bey, Hadîkatü’l-cevâmi’yi ge-
nişleteyim derken böyle sayısız korkunç hatalar işlemiş­tir.

İSTAVROZ MESCİDİ
Bu mescid, İstavroz Sarayı’nın içinde idi. Beylerbeyi Sarayı yapılır­ken İstavroz Sarayı
ile beraber yıkılmış ve yok olmuştur. Boğazın bu kesiminde İstavroz balığı çok çıktığı için
burasının böyle adlandırıldığı­nı Evliya Çelebi yazıyor.

153
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

İSTAVROZ MESCİDİ133
Bu mescid, Beylerbeyi’nde, Fıstıklı denilen yerdeydi. Boğaz Köprüsü yapılırken çevre-
yolu için istimlâk edilerek, yok olmuştur. Bu mescid, H 1022 - M 1613 yılında Sultan I.
Ahmed tarafından kırk günde İstavroz Bahçesi’nde yaptırılmıştı134. Sonra yenilenmişti.

KANDİLLİ CAMİİ
Bu cami Kandilli İskelesi’nden çıkınca sağdadır. Mabed taşla yapıl­mıştır. Üstü ahşap
çatı örtülüdür. 16 pencereden ışık alan mabed çok ay­dınlıktır. Minaresi sağdadır. 1961
yılında Vakıflar İdaresi tarafından ye­nilenmiştir. Mabedin altı mahzendir. Sağ tarafının
altından dere geçer. Müezzin mahfeli ve minberi ahşaptır. Mabedi, Sinan devrinin en
kıy­metli çinileri süsler. Bu çiniler cami yapılırken Okmeydanı’ndaki beş de­fa sadrazam-
lık yapan Yemen Fatihi Sinan Paşa’nın harap olan camisin­den bizim ısrarlı neşriyatımız
üzerine getirilmiştir. Caminin mihrabı ve kenarlarını eşsiz Osmanlı çinileri süsler. Du-
varlarında kalem işleri var­dır. Kıble tarafına açılan iki pencerenin üstündeki renkli alçı
çerçeve­lerden birisinin üstünde Allah, altında “La İlahe İllallah”, öbürünün üs­tünde Mu-
hammed Rasulallah yazılıdır. Mihrabın üstünde ‫ كلما دخل عليها زكريا المحراب‬yazılıdır.
Bu, caminin 1961 yılında yenilendiğini gösterir. Yazıyı Hattat Rıfat Efendi yazmıştır.
Caminin Sinan devrinin şaheser çinilerinde kiremit, açık mavi, koyu mavi, yeşil, sarı
renkler kullanılmıştır. Çinilerde bahar, bütün çiçekleriyle canlandırılmıştır. Sümbül, karanfil,
yıldız, lale çiçekleriyle, enginar yaprakları çokça kullanılmıştır. Mihrapta iki çini değişiktir.
Minberde bir Hristiyan tarafından hediye edilmiş büyük ve çok kıy­metli bir ‫على رضى هللا‬
‫ عنه‬levhası vardır. Çini mihrabın sağındaki ‫ هللا ربى‬solundaki kitabeli panoları çok kıymetli
yadigârlardır. Camiyi, Hattat Ahmed Ziya Bey’in 1352 tarihinde yazdığı levhası da süs-
lüyor. Avizesi de güzeldir.
Hadîkatü’l-cevâmi’, Kandilli Camii’ni yazarken “Bu cami fevkânîdir. Sultan I. Mah-
mud yaptırmıştır. Burasının Kandilli Bahçe diye meşhur olması şundandır. Sultan IV. Murad,
Revan fethine gidecekleri sırada bu­raya bir büyük saray yapılmasını emretmişti. H 1042 - M
1632 yılında za­ferle sonuçlanan seferden döndüklerinde burada yapılan yeni saraya naklet-
mişlerdi. Burada Mehmed isminde bir şehzâdeleri oldu. Burada yedi gece kandil donanması
yapılmıştı. Bu yüzden burası Kandilli adını al­mıştı. Sultan I. Mahmud zamanında bu Saray
harap olmuştu. Padişah sa­rayı yeniden yaptırdı. Sarayın üç tarafını gelir vakfına katmıştır.
Deniz kenarları iki icareli, diğer yerleri tek icare ile isteyenlere ferağ edilmiş, çarşısına dük-
kânlar, hamam ve çeşme yaptırılmıştır. Buraya Nev-âbâd adı verilmiştir. İşte bu sırada cami
yeniden yapılmıştır135.” diyor.
Kandilli iki defa baştanbaşa yanmıştır. Marmara’da ve Boğaziçi’nde gönül alıcı manza-
rası vardır. Burası eskiden İngilizlerce çok sevilmiş ve rağbet edilmiş bir yerdi136.

133 Fıstıklı’da
134 Naîmâ Tarihi, C. 2, s. 109.
135 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 165.
136 Rehber-i Seyyahin, s. 200.

154
CAMİLER ve MESCİDLER

KAPTAN PAŞA CAMİİ


Bu cami kendi adını verdiği mahallede, hâkim bir yamacın üzerine kurulmuştur137.
Avlusunun batıya ve doğuya iki kapısı vardır. Batı kapı­sından girince solunda abdest
muslukları ve helâ, sağında terk edilmiş bir su teknesi, caminin tam karşısında ahşap
imam meşrutası görülür.
Cami muntazam kesme taşla yapılmıştır. Sağındaki taş minaresine ahşap son cemaat
yerinden çıkılır. Kapısının üstünde Şair Refet’in hazır­ladığı dört satır halindeki şu ta’lîk
tarih kitabesi caminin macerasını çok güzel anlatıyor:
1 - Bu vâlâ ma’bedin bânî-i evveli sâhibü’l-hayrât
Olub Hamza Fakîh kutb-ı zamân ol zat-ı bî-hemtâ
Velâkin sonra Kaymak Mustafa Paşa-yı deryâ-cûd
Gelüb tarz-ı bihîn üzre mükemmel itdi ihyâ
2 - Harîk-ı hânümân-sûz âfet-i nâgâh zuhûrundan
Dil-i âşık gibi yanub harâb olmuştu vâ hayfa
Akabinde Cenâb-ı zü’l-Celâl i’mâr ü termîmin
Nefise Hanım’ın kıldı zamîr-i pâkine ilkâ
3 - Kemâl-i şefkatinden sa’y ü himmet eyledi derhâl
Hulûs-i kalb ile ta’mir idüb çün cennetü’l-Me’vâ
Hüdâ nâil ide her birini ecr ü mesûbâta
Bi-hakk-ı beyt-i ma’mûr u bi-nûr-i Ka’betü’l-ulyâ
4 - Mübârek bed’ine bir tâm ve ikmâle güher birle
Bu vechile târîhini Re’fet eyledi imlâ
Hüdâvend-i ebed dergâh-ı pâkinde kıla makbûl 1308
Rızâ-yı Bârî içün yapdı Şerîfe Câmi’-i zîbâ
1309
Bu kitabeden öğrendiğimize göre camiyi ilk defa yaptıran Hamza Fakîh isminde bir
hayırseverdir. Sonra Kaymak Mustafa Paşa, camiyi güzel bir tarzda yeniden yaptırmıştır.
H 1305 - M 1887 yılında cami yanmıştı. Şerife Nefise Hanım camiyi tamir ettirmiştir.
Caminin tamirine H 1308 - M 1890 yılında başlanmış, bir senede tamamlanmıştır.
Cami tek kubbelidir. Kubbesinin önünde 16 penceresi vardır. Bu kubbeyi köşelerin-
deki beyzî dört yarım kubbe eteklemektedir. Bu camiyi 37 yıl önce incelemiş ve Yedi
Gün mecmuası sahibi Sedat Simavi Bey’in İstanbul Abideleri adıyla neşrettiği kitabıma
koymuştum138.
Diyordum ki: “Cami Sultan III. Ahmed ve Nevşehirli İbrahim Paşa inkılâbı zamanında
yapılmış olmasına rağmen, Sinan mektebinin esasları­na tamamen sadık kalınmıştır. Mabe-
din içi tamamen çini ile kaplanmıştı. İhtimal yanan son cemaat yeri de çinilerle süslenmişti.
Şimdi caminin için­de altı yerde çinili panolar kalmıştır. Pencerelerinin üstlerinde de vardır.
137 Kaptan Paşa Camii, Kaptanpaşa Sokağı ile Abdi Efendi Sokağı kesişimindedir. Caminin alt tarafındaki Aziz Mahmut Efendi Sokağı’n-
dan da girişi bulunmaktadır. Kaptan Paşa Camii, Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 2’nci Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilmiş,
2 Haziran 2017 tarihinde ibadete açılmıştır.(MD)
138 Bu kitap benimdir. Bir ara bir heyet tarafından neşredilmiş gibi tekrar ba­sılmıştır. Şimdi genişletilerek tekrar basılacaktır.

155
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Diğerleri yangında harap olduğu için yerle-


ri sıvanmış ve çini desenine göre boyanmış-
tır. Buradaki çinilerde kiremit rengi, yeşil,
lacivert, mor, beyaz renkler de görülüyor.
H 1129 - M 1716 yılında Kütahya ve
İznik’te çinicilik tamamen ölmüş­ tü. Sul-
tan III. Ahmed H 1131 - M 1718 yılında
İznik ve Kütahya nâiblerine birer hüküm
göndererek iki seneden beri faaliyetleri-
ni durduran çini imalâthânelerinin tekrar
faaliyete geçirilerek İstanbul’a numuneler
gön­derilmesini bildirmiştir. Aynı yılda bü-
yük inkılâpçı İbrahim Paşa da ka­yın pede-
Kaptan Kaymak
ri Sultan III. Ahmed’e yazdığı bir telhiste
Mustafa Paşa Eyüb’de kâşi (çini) yapan ustalara lazım olan malzemenin getirtilmesine müsaade etmesini
Camii istemiştir. Padişah ve sadrazamın tamamen ölen bu Türk sanatını di­riltmek için büyük fa-
aliyet gösterdikleri görülüyor. Aynı sene de Edirnekapı’da Tekfur Sarayı’nda bir çini fabri-
kası kurulmuştur. Bu fabrika ku­ruluşundan altı sene sonra oldukça güzel ve başarılı çiniler
yapmıştır. İş­te Kaptan Mustafa Paşa’nın camisinde gördüğümüz çiniler, Tekfur Sa­rayı çini
imalathânesi mahsulüdür.
Bu camiyi şimdiye kadar hiç kimse tetkik etmemiştir. Bu mescid çini­ciliğin öldükten son-
ra tekrar dirilişinin eserlerini koynunda sakladığı için ehemmiyetle tetkike şayandır. Mabed
son senelerde titiz ve malû­matlı bir müezzinin elinde son derece temiz muhafaza edilmek-
tedir. H 1168 - M 1754 yılından sonra Türk çiniciliği bir daha dirilmemek üzere öl­müştür.
H 1170 - M 1756 yılında Viyana’dan ve daha sonra da İtalya’dan çi­niler getirilmeye baş-
lanmıştır. Topkapı Sarayı’nda I. Abdülhamid’in ya­tak odasında Viyana çinileri, şehzâdeler
mektebinin merdiven başlarında, Vâlide Sultan dairesinde, Ayazma Camii’nde İtalya çinile-
rini görüyoruz. Bu çinilerin eski çiniler yanında renkli bir tuğla kadar bile değerleri yok­tur.
Çinicilik tarihimizi tetkik edeceklere Kaptan Paşa Camii’ni ehemmi­yetle tavsiye ederiz139.
Cami bundan sonra tamir edilmiştir. 11 Şubat 1975 günü camiyi tekrar ziyaret ettim.
Hayırseverler tarafından bahçenin avlusu betonla kaplan­mıştır. Cami avlusunun sol tarafı
altında tabutluk vardır.
Cami tamir edilirken Ermeni ustalarına yaptırılmış, kalem işleri ile bozulmuş, son ta-
mirde devrine yakışan desenlerle süslenmiş, pencereleri­ne renkli alçı pencereler geçirilmiş-
tir. Mabedin mermer minberi çok gü­zeldir. Külahı da çini kaplıdır. Minberin korkulukları
mermer şebekeli­dir. Mihrabının üstü istalaktitlidir. Vaiz kürsüsü ahşaptır. Mabed çok ay­
dınlıktır. Mihrabın solundaki tarihî çalar saatin üstüne konan bir levha­da şunları okudum:
‫ساعتك معجزۀ حضرت يوسف ايدوكن‬
‫ضم احاد ايله ضربزن ايشيت ليل ونهار‬
‫اسم يوسف صد وپنچه وشش اولدقده شمار‬
‫ساعته باق نيجه كچمش اوحساب اوزره چاالر‬
139 İstanbul Abideleri, s. 52-53.

156
CAMİLER ve MESCİDLER

Bu levha saatin ayarını, çalışını ve Hazreti Yusuf ’un icadı olduğunu gösteriyor. Cami-
nin kıble ve sağ tarafları ile set altı sol tarafı kabristan­dadır. Sağ tarafındaki birinci me-
zarın baş taşında H 1309 - M 1891 yılında ölen ve caminin üçüncü yapıcısı olan Şerife
Nesibe Hanım’a ait olduğu yazı­lıdır. Burada gömülü olanlardan bazıları da şunlardır:
1. 1925 yılında ölen Ayan azasından Tatar Osman Paşa. Osman Paşa’nın, caminin
biraz aşağısındaki tarihî konağı 1975 yılında yıktırılmıştır.
2. Seraskerlik süvari komisyonu başkanı, R 1321 yılında ölen Mehmed Reşid Paşa.
3. H 1283 - M 1866 yılında ölen İkinci Ordu Veznedarı Hasan Ağa.
4. H 1326 - M 1908 yılında ölen Hazine Nezareti Muhakemat Reisi Münir Hü-
seyin Paşa.
5. H 1175 - M 1761 yılında ölen Üsküdar’da Kısmet-i Askeriye Başkanı Ali Ağa.
6. H 1225 yılında ölen Medine Kadısı Hacı Mehmed.
Hadîkatü’l-cevâmi’de bu cami hakkında özet olarak şunlar yazıl­mıştır:
“Caminin ilk bânisi Hamza Fakîh’dir. H 905 - M 1499 yılında ölmüş, caminin mihrabı
önüne gömülmüştür. Cami harap olmuştu. Sultan III. Ahmed’in sadrazamı Nevşehirli İbra-
him Paşa’nın damadı Kaymak Mus­tafa Paşa, camiyi yeniden yaptırarak minber koydurmuş-
tur. Mustafa Paşa, H 1133 - M 1720 yılında derya kapudanı olmuş, H 1143 - M 1730 yı-
lındaki Patrona Olayı’nda şehid olmuştur. Dedelerinden Kara Mustafa Paşa’nın medresesinin
haziresine gömülmüştür. Bu cami H 1140 - M 1727 yılında yenilemişti140.”
Kaymak Mustafa Paşa, Poçinli İbrahim Paşa’nın oğludur. Kapucubaşılık, ikinci mi-
rahorluk, kapıcılar kethüdalığı, vezaretle tevkiîlik (nişan­cı), İstanbul kaymakamlığı yap-
mış, H 1133 - M 1720 yılında derya kapudanlığına getirilmişti. 1143 yılı Rebîülevvel’in-
de öldürülmüştür. Caminin sağında ve solunda çeşmeleri vardır141.
Mescidin içinde çok kıymetli şu levhalar asılı idi:
Üst üste tuğra şeklinde H 1240 - M 1824 yılında Hattat İsmail’in, H 1192 - M 1778
yılında yazılmış Hattat Mehmed Vasfî’nin tezhipli ve nefis hilyesi, Hattat Rızâî’nin H
1288 tarihli, Yesârîzâde Mustafa İzzet’in H 1290 - M 1873 nefis bir levhası, H 1278 - M
1861 tarihli Mekke-i Mükerreme resmi, H 1293 - M 1876 tarihli Hattat Seyyid Halil
Nebil’in, H 1316 - M 1898 tarihli Hattat Mehmed Esad’ın, H 1272 - M 1855 tarihli
Mehmed Şevket’in, H 1317 - M 1899 tarihli Mehmed Nazif ’in levhaları vardır. Ben bu
incele­meyi 1940 yılında yapmıştım.

KARTAL BABA MESCİDİ


Bu mescid, Üsküdar Duvardibi-Bağlarbaşı asfaltı üzerinde, Askerlik Şubesi’nin karşı-
sında, köşededir142. Mes­cidin ahşap üst kısmı yıkılmış, yalnız duvarları kalmıştır. Kadirîy-
ye zaviyesinin mescidi halinde idi. Burası harap olmuştu. Mısır Valisi Kavalalı Mehmed
140 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 227.
141 Kitabımızın “Çeşmeler” bö­lümüne bakılsın.
142 Kartal Baba Camii, Nuhkuyusu Caddesi, Kartal Baba Caddesi ve Yamacı Sokağı birleşiminde bulunmaktadır. Kartal Baba Camii, 2014
yılında Üsküdar Belediyesi’nin de katkılarıyla yeniden inşa edilmiştir. Cami, 15 Nisan 2016 tarihinde ibadete açılmıştır. (MD)

157
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Ali Paşa’nın azatlı cariyele­rinden Lalter Hanım, M 1878 - H 1295 yılında


yeniden yaptırmıştır. Mabedin sağ duvarı köşesindeki bir taşta şu kitabeyi
okudum:
‫قيلدى بودر كاهى اول النۀ فيض وكمال‬
‫بسط ايدوب قارتال بابا الحق جناح همتى‬
‫طائر روحى اوچوب كچمش اولمشدى حراب‬
‫لعل ترخانم كوزل ياپديردى بولدى جنتى‬
‫اسبق مصر واليسى محمد علي پاشا مرحومك‬
۱۲۹٦ ‫معتقه سى مومى اليها سنه‬

Kıldı bu dergâhı evvel lâne-i feyz u kemâl


Bast idüb Kartal Baba el-hakk cenâh-ı himmeti
Tâir-i rûhu uçub geçmiş olmuşdu harâb
Lalter Hanım güzel yapdırdı buldu cenneti
Esbak Mısır Vâlîsi Mehmed Ali Paşa
Merhûmun mu’tekâsı mûmâ-ileyhâ
Sene 1296
Lalter Hanım’ın mezarı da mabedin kuzeyindeki haziresindedir.
Türk mezar taşçılığı sanatının güzel bir yadigârı olan baş taşında çok
güzel bir sülüs ile şu kitabe okunur:
“Mısır valisi esbak Mehmed Ali Paşa mutekalarından olup Kartal Baba
Dergâh-ı şerifinin bâniye-i sa­niyesi olarak müceddeden inşa ve müteakiben
irtihal-i tecelligâh-ı bekâ eden muhibbe-i turur-ı aliyye mer­hum Lalter Ha-
nım’ın ruhu içün Fâtiha. Fi 24 L. Sene 1295.”
Kartal Baba Lalter Hanım bu mescidi yaptır­dığı 1295 yılı Şevval’inin 24. günü öl­
Camii’ni yaptıran müştür. Burada aynı yılda ölen mü­derris Sivrihisarlı İbrahim Efendi ile Derya Kaptanı
Lâl Hatun’un
mezar taşı Mehmed Paşa’nın ortanca kızı Âdile Hanım’ın mezar taşları vardır.
Âdile Hanım’ın mezar taşını büyük
Türk hattatı Abdullah Efendi yazmıştır.
Caminin karşısında Şeyhülislâm Ârif
Hikmet’in mezarı, çeşmesi ve sebili vardır.
Bu mescitte Kadirî tarikatına mensup
olanlar ayin yaparlardı. Mir’at-ı İstanbul
sahibi “Bu dergâh 1296 senesinde Mehmed
Ali Paşa tarafın­dan mükemmel surette tamir
olunmuştur143.” diyor. Kitabesinden öğren-
diğimize göre dergâhı Mehmed Ali Paşa
değil onun azatlı cariyelerinden Lalter
Hanım kendisi yaptırmıştır.
Kartal Baba
Camii’nin
harap hali 143 Mir’ât-ı İstanbul, s. 134.

158
CAMİLER ve MESCİDLER

KAVAK İSKELESİ CAMİİ


Ben bu camiyi 22 Eylül 1940 tarihinde incelemiştim. Burası yasaklan­mış bölge idi.
Selimiye Kışlası kumandanının yanıma kattığı Eskişehirli İbrahim Onbaşı ile buraları
gezdim ve notlar aldım.
Cami fevkânîdir. Taş ve tuğla ile yapılmıştı. Sekiz pencereden ışık alıyordu. Minberi
ahşaptı. Son cemaat yerinin üstü müezzin mahfeli idi. Sağdaki minaresi 1929 yılında
yıkılmıştı. 22 taş basamaklı merdiven ile caminin kapı sahanlığına çıkılırdı. Minaresini
incelediğimiz bu camiden daha evvel yapıldığı, küpünden ve kalan parçalarından anlaşı-
lıyordu. Bu caminin biraz üstünde o vakit faal olan bir askeri fırın bulunuyordu. Bu fırını
Sultan Abdülaziz askerine beyaz ekmek çıkarmak için yaptır­mıştı. Ben kitabesini 17 sene
evvel enkaz arasında buldum. Deniz Müzesi’ne naklettirdim. Fırının üstünde hazinesi taş
ve tuğla ile yapılmış harap bir çeşme bulunuyordu. Kitabesi düşmüş ve yok olmuştu.
Bu çeşmeyi Sultan I. Ahmed yaptırmıştı. Yolun öbür tarafındaki namazgâh ile altındaki
çeşmeyi Hazinedar Ali Ağa yaptırmıştır. Şimdi bu namazgâh ve çeşme de yok olmuştur.
Hadîkatü’l-cevâmi’ sahibi Kavak İskelesi Camii’ni Sultan IV. Mehmed’in hazinedar-
larından Lala Beşir Ağa, (El-hâtime) ‫ الخاتمه‬keli­melerinin ebced hesabıyla tutarı olan H
1077 - M 1666 yılında yaptırmış­tı. Minberini de dârüssaâde ağası Şeyhülharem Hacı Be-
şir Ağa, İzzethâne ‫ عزتاخنه‬terkibinin ebced hesabıyla tutarı olan H 1133 - M 1720 yılında
Sultan III. Ahmed zamanında koydurmuştur.

KAVAK İSKELESİ MESCİDİ


Harem İskelesi’nden ve Selimiye Kışlası’ndan sonra bir Kavak İs­kelesi vardı. Burada
bir de Kavak İskelesi Mescidi bulunuyordu. Bu mes­cidi Sultan IV. Mehmed’in hazineda-
rı olan Lala Beşir Ağa yaptırmıştı. Yapılış tarihini Arapça “El-hâtime” kelimesinin ebced
hesabıyla tutarı olan H 1077 - M 1666 olarak görüyoruz.
Elimizde bulunan İstanbul’da Üsküdar, Galata ve Eyüb’deki bütün camileri beş sınıf
üzere 25 Nisan 1940 tarihinde tespit eden defterde bu cami, beşinci sınıf camiler arasında
262 numarada yer alıyor. Kavak İs­kelesi’nde Selimiye’de vaki Lala Beşir Ağa deniliyor.
Bu mescid Harem Vapur İskelesi yapılırken, 1959 yılında yıktırılmış ve yerinden yol
geçmiştir. Ben bu mescidde namaz kılmıştım. Bu caminin minberi bânisi Beşir Ağa’nın
adaşı Dârüssaâde Ağası Şeyhülharem Hacı Beşir Ağa H 1166 - M 1752 yılında Sultan
III. Ahmed zamanında konmuştur144. Cami fevkânîdir. Altında dükkânlar vardır.
Ben bu mescidi 22 Eylül 1940’ta incelemiştim. Bu tarihte burası ya­saklanmış bölge
idi. Selimiye Kışlası kumandanlığının bana verdiği Es­kişehirli İbrahim Onbaşı ile buraya
girdim. Mescidi o vakit şöyle tavsif etmiştim:
“Mescid fevkânîdir. Taş ve tuğla ile yapılmıştır. Sekiz pencereden ışık alır. Minberi
ahşaptır. Sağındaki minaresi 1939 yılında yıkılmıştır.145
Mescidin kapısına 22 mermer basamaklı merdivenle çıkılır. Mescidin al­tında altı
144 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 224.
145 Caminin ihyası için 7 Nisan 2021 Çarşamba günü Üsküdar Belediyesi tarafından temel atma töreni gerçekleştirilmiştir. (MD)

159
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

dükkân vardır. Burada eskiden bir de Kavak Sarayı Mescidi vardı. Yok olmuştur. Yeri
bile bilinmiyor. Bu mescidin üst tarafındaki fı­rın faaldi. Fırının üstünde Kavak Sara-
yı’nın büyük su deposu bulunuyor­du. Önündeki çeşmenin kitabesi yok olmuştur. Ali
Ağa Çeşmesi de burada idi.”

KAVAK SARAYI CAMİİ


Osmanlılar, gümrük alınan yerlere kavak derlerdi. İstanbul’da birçok yerlerde kavaklar
vardır. Anadolu Kavağı-Rumeli Kavağı bunlar arasındadır. Üsküdar’da Harem İskelesi’yle
şimdiki Haydarpaşa Lisesi arasındaki sahilde bir kavak vardı. Buralardaki gümrük me-
murlarına kavak ağaları denirdi. Kavak İskelesi’nin yanında bir de Kavak Sarayı bulunu-
yordu. Sarayın yanındaki mescid de Kavak Sarayı Mescidi adını alıyordu.
Matbu Hadîkatü’l-cevâmi’de bu mescid hakkında şu kısa bilgi var­dır:
“Bânisi Sultan I. Ahmed’dir. Bu caminin mahfel-i hümâyûnu ve diğer levazımatı vardır.
Vakfı bu padişahın İstanbul’daki camisine bağlıdır146.” Cami yıkılmış ve yok olmuştur.
İstanbul’da Fatih Ali Emiri Efendi Kütüphânesi yazmaları arasında bulunan 924 nu-
marada kayıtlı yazma Hadîkatü’l-cevâmi’nin 88. yaprağın­da bu cami hakkında şu kısa
bilgiyi okuduk:
“Kavak Sarayı Camii’nin bânîsi Sultan I. Ahmed’dir ki, İstanbul’daki büyük camisi ya-
nındaki müstakil türbesinde gömülüdür. Bu caminin mahfeli ve sâir levazımı var iken uzun
zamandan beri yıkılıp harap kalmıştı. Sonra şehid Sultan III. Selim hazretleri din ve devletin
düşmanlarından intikam almak için bu Kavak Sarayı’nın içinde büyük bir kışlak (kışla) yap-
tırmış, muallem (ta’limli) asker toplayıp Cuma ve Pazartesi ve Per­şembe günleri Üsküdar’da
Kavak Sarayı’nda ve eski Vâlide Dârüşşifâsı’nda olan kışlada Tophâne’de ve Beyoğlu’nda,
Levend Çiftliği’nde, Ana­dolu tarafında Konya’da, Kütahya’da, Konya Sancağı’nda bulunan
Karaağaç’ta ve bunun emsali yerlerde birçok asker toplayıp talim ederlerdi. Piyade olan tüfen-
kendazların her biri bir defa da on iki el tüfenk atarlardı. Ve süvariler de bunlar gibi atıp, ata
binmeyi ve inmeyi ve süvarili­ğe ait hünerleri kemâl derecede ve noksansız yaparlardı. Bazı fit-
ne mi­zaçlı hasetçi kimseler kendi menfaatleri için kendi aralarından padişahın işine karışıp bu
yaptığı şeyleri iyi ve yerinde görmeyip her biri bir hezeyan (saçma) söylerlerdi. Zamanımızda
herkes müvahhaş (kötü) şeye meyilli olduklarından fitne ve fesat çıkarmaya çalıştılar. Nihayet
1223 se­nesi Ramazan ayında Kadir Gecesi’nde baş kaldırdılar. Gulv ettiler. Birçok tahribat-
tan ve hasardan sonra Sultan IV. Mustafa şehid ve evvelce bu iyi şeyleri yapan ve kuran Sultan
III. Selim Han hazretleri dahi şehid olup yaptığı ve ihya ettiği şeyler isyan eden alçakların elle-
riyle -Allah onlara lanet etsin- yakıldı, yıkıldı. İçlerinde bulunan askerler dahi bunca savaş ve
öldürüşmeden sonra kaçtılar, dağıldılar, perişan oldular. Bunların eşyasını ve kışlada bulunan
her şeyi yağmaladılar. -Allah onları ve bizi ıslah etsin- Bu yıkılan kışlanın karşısında şehid
Sultan Selim merhumun iki minareli ve birer şerefeli bir büyük camisi, mahfel-i hümâyûnu,
minberi ve yakınında hamamı, mektep, tekke ve İstanbul şalcısı için bir büyük kârhâne (ima-
lathâne), tezgâh ve yazı basmahâne­si ve sair eserleri olup, bu caminin vakıf yerleridir. Bunlar
hâlâ vardır. Başka ne varsa harap olmuştur. Mahallesi vardır. Allah rahmet eylesin.”

146 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 224.

160
CAMİLER ve MESCİDLER

KAVSARA MESCİDİ
Bu mescid Üsküdar’da Bağlarbaşı yokuşunun alt tarafındaydı147. Ben 35 sene önce
incelerken mescidin duvarlarının yıkıldığını, yalnız mihra­bının ayakta kaldığını görmüş-
tüm. Mihrabın üstünde: ‫ كلما دخل عليها زكريا المحراب‬âyeti okunurdu. Mescidin yerini, şûrây-ı devlet
azasından Edip Bey’in anası Şazimend Hanım 38 yıl evvel satın almıştır. Mes­cidin so-
lundaki üç meşruta oda sağlamdı. Türbenin yanındaki taş mina­resi de ayakta idi. Cami ve
türbe kubbeli idi.
Mescidin kapısının üzerindeki kitabeli taş, beş parça halinde türbeye kaldırılmıştır.
Manzum kitabede bazı imlâ yanlışları vardır. Okuyabildi­ğim satırları aşağıya alıyorum:
‫آ‬
‫ مكرم والده سى بزم دهرى شاد ايدوب هر�ن‬- ‫شه كردن همت حضرت عبد المجيد خانك‬
‫ بريده اشته بو جامع اولونسون سجدۀ رحمان‬- ‫جهانه سرتسر انجم كبى خيراتلرى تاردر‬
‫آ‬
‫ مطاف اولبادر رهبرى بى شك ايشيت اى جان‬- ‫زهى طاعتله اهل واليتكم بيت �سا‬
‫ قعود ايله تحياتى اوقو بويله در فرمان‬- ‫همان كل خمس اوقاتده اداى امر حق ايله‬
‫ ازانلر اوقونورصوت نوادن ايليوب دوران‬- ‫ نعرۀ هللا اكبر چاغررهردم‬:‫مؤزين‬
‫ اولور اجرا دمادم بونده بيل احكام چار اركان‬- ‫شب و روز مفتوح جمع اولوب اهل عبادتكم‬
‫ اك اول نور چشم سايه سنده جمله مز شادان‬- ...‫عطا ولطف ونعمتله بتون عالم يسير‬
‫ رضاء هللا ياچودربى نهايت ايتديكى احسان‬- ‫نقود همت عاليسنى حيراته صرف ايدر‬
‫ محفوظ وستر ازديدۀ عدوان‬...‫ قيله هر حال‬- ‫خداهم ذاتى هم نجل خان عبد المجيديده‬
‫ سرير سلطنتده مستدام عمر ايده سبحان‬- ‫اوشاهك سايه سين دور ايتميوب فرق عبادتدن‬
‫ صال تاريخ‬.......‫ تام‬- ......‫اداى فرض ايدوب‬
148
‫ بزم عالمى حقا والده سلطان‬- ......‫زهى شاد ايتدى‬
۱۲٥٧149
Bu mescidi Kavsarazâde Mustafa Dede yaptırmıştır. Kendisi de Kavsara lakabıyla
anılır. Bu kelime “sepet” anlamındadır. Torunlarından birisi mütevelli olduğu zaman
dedesinin mescidini tamir ettirmiş ve yazdığı bir manzumeyi levha halinde mescide
asmıştır. Manzume şudur:
‫ قبرى انوار صدقيله طلودر‬- ‫صانمكز خالى مصطفى ده ده يــى‬
‫ قوصره شهرتيله برقوليدر‬- ‫بونده مدفون اوالن اول اللهك‬
‫آ‬
‫ دار بقايه صانمكز اولودر‬- ‫بيك يوز �لتمش يديده كـتمشدر‬
‫ ايتدى تعمير جدى بك اولودر‬- ‫بيك يوز يكرمى بشده برولدى‬
‫ فاتحه كيم كچلرك يولودر‬-
‫نظر لطفله اميد ايدينوب‬

Bu mescidi yaptıran Kavsara Mustafa Dede, H 1067 - M 1656 yılın­da ölmüştür. Adını
vermeyen bir torunu H 1125 - M 1713 yılında dedesinin mabedini tamir ettirmiştir. Mes-
cidi, yukarıya aldığımız kitabeye göre Sultan Abdülmecid’in birçok ibadet, irfan ve sosyal
yardım ve hayır eserleri yaptıran anası Vâlide Sultan H 1257 - M 1841 yılında yeniletmiştir.
Mescidi yaptıran Mustafa Dede’nin türbesi mescidin yanındadır150.

147 Çavuşdere Caddesi ile Kartal Baba Caddesi birleşiminde bulunmaktadır. Cami, 1998 yılında bugünkü haliyle yenilenmiştir. (MD)
148 Noktalı yerler kırılmıştır.
149 ‫ مؤذن واذان‬kelimeleri ‫ ز‬-z harfi ile yazılmıştır.
150 Ki­tabımızın “Türbeler” bölümüne bakılsın.

161
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

KAYMAKÇI TEKKESİ MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Ağa Camii yakınında idi. Buna İskender Baba Dergâhı Mes-
cidi de derler151. 25 Nisan 1940 tarihinde İstanbul camileri ve mescidlerini tespit eden
defterde bu mescid, beşinci sınıf mescidler ara­sında 273 numarada kaydedilmiştir. Bu
tarihte ibadete açıktı, Mâmurdu. Şimdi yıkılmış ve yok olmuştur. Mescidi Kanunî Sultan
Süleyman’ın yeniçeri efendiliğinde ve başka hizmetlerde bulunan Mehmed Efendi yap­
tırmıştı. H 955 - M 1548 tarihinde ölen Mehmed Efendi, mescidinin önüne gömülmüş-
tü. Yanında da bu tekkede şeyhlik yapan İskender Baba’nın kabri vardır.
Bu tekke ve mescid harap olmuştu. Kaymakçı Şeyh denilen Halvetî tarikinden bir şeyh
buraya şeyh olmuştu. Tekke ve mescid onun adı ile anılır olmuştu152.

KERİME HATUN CAMİİ


Bu cami Çengelköy’de yukarı mahallededir153. Taş yapı ve düz dam ör­tülüdür. Minaresi
sağındadır. Çok aydınlıktır. Kapısının üstünde üç satır halinde sülüs ile şu kitabe okunur:
‫آ آ‬ ‫آ‬
‫ كريمه خاتونه ايروب اجل خدا‬- ‫قپو �غاسى احمد �غا �نه سى‬
‫ وارين اندى حق رضاسنه فدا‬- ‫ياپدى بونده بومنور جامعى‬
‫آ‬
‫ سزادر دوزخدن ايده �نى جدا‬- ‫وروبن فردوس اعاله مقام‬
‫آ‬
‫ بولدى تمام كلدى هاتفدن ندا‬-
‫بيك �لتمش سكز ذى القعده ده‬
Kitabeye göre bu camiyi 1068 yılı Zilkadesi’nde (M 1657) kapuağası Ahmed Ağa,
ölen anası Kerime Hatun’un ruhunu şad etmek için yaptır­mıştır. Cami son senelerde
esaslı bir şekilde tamir edilmiştir. Yanında bir de Kur’an kursu vardır. Tahsin Öz, İstanbul
Camileri adlı kitabında bu camiyi Kerime Hatun’un 1168 yılında yaptırdığını söylerken
yüz yıllık bir hata etmiştir.
İstanbul’da Fatih Millet Kütüphânesi’nde 926 numarada kayıtlı yaz­ma Hadîkatü’l-cevâ-
mi’nin 201. yaprağında “Bu camiyi yapan Kerime Hatun’dur. Tak-ı dergâhında olan tarihi bu-
dur.” diyor. Hatalı ve yan­lış kitabe naklediyor. Tarihi de 1160 gibi yanlış gösteriyor.
O vakit Çengelköyü’nde bu camiden başka cami ve mescid yokmuş. Hakikaten diğer cami-
ler ve mescidler daha sonra yapılmıştır. Hadîka’nın bundan sonraki yazılarını buraya alıyorum:
“Yakınında olan mektep ve mescid sahibi, bâniyesinin oğlu olup kapuağalarından Ah-
med Ağa’dır ki, İbrahim Ağa Çayırı’nda gömülü ol­duğu zeylinde Kuru Çeşme Mektebi
yazılırken söylenmiştir.
Caizdir ki vâlidesinin kabri dahi kendi yanında ola. Ahmed Ağa’nın vakfına kim
mütevelli olursa bu vakfın dahi tevliyeti, kâtipliği, tahsil­darlığı ana şart etmiştir. Sultan
Mahmud Han’ın günlerinde mahfel-i hü­mâyûn ihdas olunmuştur. Bu karyede bunlardan
gayri mabed yoktur.”

151 Gündoğumu Caddesi ile Dönme Dolap Sokağı’nın birleştiği köşededir. (MD)
152 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 214.
153 Cami, Çengelköy’de Kemalettin Tuğcu Sokağı ile Kalantor Sokağı’nın birleşimindedir. (MD)

162
CAMİLER ve MESCİDLER

KISIKLI CAMİİ
Türkler dar ve kısığa benzeyen kayalar
arasından çıkan ve sızan suya “Kısıklı” derler.
Ahmed Vefik Paşa bu kelimeyi anlatırken
“kayadan çır çır akan çeşme154” diyor.
Vaktiyle burada kayadan çır çır akan bir
su vardı. Semt adını bun­dan almıştır. He-
men bu çır çır akan suyun üstüne yapılan
çeşme de böyle adlandırılmıştır.
Cami taşla yapılmıştır. Geniş saçakları
ahşaptır. Mabedin son ce­maat yeri kârgirdir.
İki tarafında ikişer geniş penceresi vardır155.
Kapısının üstünde güzel bir sülüs ile şunlar
yazılıdır:
۱۳٤٦ ‫قال عليه السالم افضل االعمال الصلوة فى اول وقتها سنه‬
‫كـتبه عمر وصفى‬
Bu kitabedeki hadisin Türkçesi şöyledir:
“Hazreti Peygamber (sav) buyurmuştur ki; iş-
lerin en faziletlisi vaktin evvelinde namaz kılmaktır.” Hattat Ömer Vasfî’nin yazdığı bu Kısıklı
Camii
kitabenin altındaki tarih, caminin H 1346 - M 1927 yılındaki bir tamirini gösteriyor.
Caminin minberi ve müezzin mahfeli ahşap, istalaktitli mihrabı alçıdır. Taş minaresi sa-
ğındadır. Mabedi iki kıymetli avize süsler. Mabedin son, 1927 yılında esaslı bir şekil­de
tamir edildiğini görüyoruz.
Hadîkatü’l-cevâmi’ bu cami hakkında şu kısa bilgiyi veriyor: “ Yap­tıran Abdullah Ağa’dır.
Sultan III. Murad’ın Bostancıbaşılarındandır. 1000 tarihinde vefat edip bu mescidin hazine-
sine gömülmüştür. İstavroz’da ve Langa’da dahi birer cami yaptırmıştır. Mahallesi yoktur156.”
Şimdi vereceğimiz kitabesine göre Hadîka sahibi vâkıfın ölüm yı­lında hata etmiştir.
Camiyi yaptıran Abdullah Ağa’nın lahdi mabedin haziresindedir. Mermer sanduka, ayak
ve baş taşları yazı, süsleme, na­kış bakımından bir sanat şaheseri sayılabilir. Baş taşının
üstünde beş satır halinde güzel bir sülüs ile şunlar okunur:
‫آ‬
‫�ه من الموت‬
‫العبد فانى‬
‫هللا باقى‬
‫آ‬
‫بنى بونده دعا ايله �كانى‬
‫آ‬
‫ير لغاسن يرنكى كون حق �نى‬
Arapçalarının Türkçesi, Türkçesinin bugünkü ifadeleri de şöyledir:

154 Lehçe-i Osmânî, s. 677.


155 Kısıklı Abdullah Ağa Camii, Kısıklı Büyük Çamlıca Caddesi ile Minare Sokak arasındadır. Cami, 5 Haziran 2016 tarihinde restorasyonu
tamamlanarak yeniden ibadete açılmıştır. (MD)
156 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 254.

163
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

“Ölümün elinden ah! Kul fânidir! Allah bakîdir! Beni burada bir dua ile ananı yarınki gün
(ölünce) Hak onu affetsin!”
Taşın arkasında da şunları okudum:
‫آ‬
‫�ه من الموت‬
‫االمل طويل‬
‫والعمر قصير‬
‫آ‬
‫بى بونده دعا ايله �كانى‬
‫آ‬
‫يرنكى كون يرلغاسن حق �نى‬

Bu beş satır da dilimize şöyle çevrilir:


“Ölümün elinden ah! Emel uzun, ömür kısa. Beni burada dua ile ananı, yarınki gün Allah
affetsin anı...”
Ayak taşının içinde ve dışında hendesi süsler ve kabartmalar var­dır. Üstünde de bir satır
halinde “sene 895 Hicrîye” diye yazılıdır. Bu Abdullah Ağa’nın H 895 - M 1489-90 yılında
öldüğünü gösteriyor. Sicill-i Osmânî sahibi de Abdullah Ağa’nın ölüm yılını Hadîka’daki
hata ile ka­bul etmiştir157. Abdullah Ağa’nın Beylerbeyi’nde İstavroz’da bir ca­misi daha var-
dır. Mabedin avlusunda, üstünde sene 1297 yazılı bulu­nan bir su teknesi vardır.
Hiçbir kitabeyi, vakfiyeyi yerinde incelemeye lüzum görmeden mat­bu Hadîka’yı kı-
saltarak kopya eden, hatta Hadîka’da ayrı ayrı yazılan aynı mabedi bile olduğu gibi kabul
eden, daha doğru bir ifadeyle bu ese­ri katleden Tahsin Öz, İstanbul Camileri adlı kitabı-
nın 2. cildinin 41. sahifesinde Hadîka’nın hatasına kapılarak şu garip bilgiyi sıralamıştır:
“Bânisi III. Murad’ın Bostancıbaşısı Abdullah Ağa olup 1000’de (1591) vefat ettiğine naza-
ran 16. yüzyılda yapılmış ve son olarak 1927’de tamir edilmiştir.”

KİLİSE CAMİİ
Bu cami Üsküdar’ın Alemdar köyünde, bir tepenin tatlı meyli üze­rindedir. Alemdar, eski-
den bir Ermeni köyü idi. Bu kilise de Ermeniler tarafından yapılmış idi. Kapısının üstündeki
Ermenice kitabenin üstüne yağlı boya sürüldüğü için yaptıranını ve yapıldığı tarihi tespit
edemedik. Sağında ve solunda dörder pencere ve güneyine birisi üstünde üç pencere açılır.
Kilise ortası kemerli, beşik örtüsü şeklinde kubbelidir. Üstüne son­radan çatı örtülmüştür.
Tuğla minaresi sağındadır. Sol tarafına sonradan yapılan birer merdivenle kadınlar mahfeline
çıkılır. Kilisenin önünde üstleri çiçeklerle süslü iki mermer taş vardır. Bunun daha eski bir
ya­pıya ait olduğu anlaşılıyor. Kilisenin keşiş ve zangoç odaları var idi. Bun­lar yıkılmıştır.

KİRAZLITEPE CAMİİ
Bu cami Beylerbeyi’nin altıncı ve son camisidir. Boğaz’a hâkim, haş­metli, kendi adını
taşıyan Kirazlı Tepe’nin üstüne bir şahin duruşuyla kurulmuştur158. Kubbeli ve minareli-
dir. İmam ve müezzin meşrutaları var­dır.

157 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 364.


158 Cami Altı Sayal Sokağı ile Kazdal Caddesi arasındadır. Kirazlıtepe Camii, Üsküdar Belediyesi tarafından depreme dayanıksız olduğu gerek-
çesiyle yıkılmış ve 20 Ekim 2018 tarihinde yeni caminin temeli atılmıştır. Camide 2 lojman, 28 yataklı yurt ve 2 derslik bulunmaktadır. (MD)

164
CAMİLER ve MESCİDLER

Cami, hayırseverlerin yardımlarıyla yapılıyordu. 1975 yılı sonların­da ibadete açılacaktır.

KULELİ BAHÇE CAMİİ


Bu cami Kuleli’dedir. Buna Kaymak Mustafa Paşa Mescidi de derler. H 25 Nisan
1340 - M 1921 tarihinde İstanbul’daki cami ve mescidleri tasnif eden defterde bu mabed
beşinci sınıf camiler arasında 568 numarada ka­yıtlıdır.
Mabedin ahşap olan son cemaat yerinin kapısı üstünde ta’lîk ile dört satır halinde
şu kitabe okunur:
‫ بر مثلى نه كلدى نه كلور دورانه‬- ‫سلطان جهان قطب زمان محمود خان‬
‫ دوندى بوفضا ساهرۀ رضوانه‬-
‫ياپدردى بومعبدى چون قصر بهشت‬
‫ پرتو ايدرك حمدوثنايزدانه‬- ‫بربيت ايله يازدم ايكى تاريخ كزين‬
‫ نوجامع زيبا اثرشاهانه‬- ‫قيلدى قله لى سمتنى جاى فردوس‬
۱۲٥۳ ۱۲٥۳

Şair Pertev Paşa’nın hazırladığı kitabede mescidi yeniden yaptıran Sultan II. Mah-
mud; cihan sultanı, dünyaya benzeri gelmeyen padişah gibi, mabed de Cennet köşkü ve
yeni cami şeklinde tavsif edilmiştir. Man­zumenin son iki mısraları ebced hesabına vuru-
lunca mabedin H 1253 - M 1837 yılında yapıldığı anlaşılıyor.
Mabedin taş minaresi solundadır. Son cemaat yerine onar taş basa­maklı merdivenle
çıkılır. Sağında 11 merdivenle çıkılan ahşap hünkâr mahfeli vardır. Kârgir mabedin kıble
tarafına dört, soluna üç pencere açılır. Kubbelidir. Dört köşesinde mini mini dört kubbe
daha vardır. Minberi ahşaptır. Caminin altı bodrumdur. Solunda dört büyük ve tarihi çı-
nar gö­rülür. Üstü kurşun örtülüdür. Ben mabedi 13 Haziran 1941 Cuma günü inceledim.
Hadîkatü’l-cevâmi’ bu mabedi Kuleli Bahçe Mescidi şeklinde ad­landırır. Mabedi Sul-
tan III. Ahmed’in sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa’nın damadı Kaymak Mustafa Paşa
yaptırmıştı. Paşa kayınpederiyle beraber H 1143 - M 1730 tarihinde Patrona Musli Va-
kası’nda öldürülmüştü. Divanyolu’nda Parmakkapı’da dedesi Merzifonlu Kara Mustafa
Paşa’­nın medresesindeki hazireye gömülmüştür.
Kaymak Mustafa Paşa, mescidin yanındaki çeşmeyi H 1137 - M 1724 yılında yaptır-
mıştır. Çelebizâde İsmail Asım Efendi bu çeşme için güzel bir tarih manzumesi yazmış-
tır159. Caminin minberini Hattat Hasan koydu. Cami harap olmuştu. Sultan II. Mahmud
yeniden yaptırmıştır. Ay­nî Divanı’nda Kulelibahçe’de, H 1248 yılında yapılan bir cami
için bir inşa manzumesi vardır160.

KUMRU MESCİDİ
Bu mescid Üsküdar’da Küçük Yokuş başındadır. Fevkânîdir. Kârgir ve ahşap örtülüdür.
Minberi yoktur. Minaresi sağında Arslan Ağa Çeş­mesi’nin üstüne açılan adi bir sundur-
madan ibarettir. Kıblesine ve sağına ikişer, soluna birer penceresi açılır. Müezzin mahfeli
ahşaptır. Ben 1941 yılında incelerken mabed kadro harici bırakılmıştı. Kırşehirli Ayış
159 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 170.
160 Aynî Divanı, Beyazıt Millî Kütüphanesi, 56-59, s. 273.

165
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

ismin­de bir kadın içinde bekçilik yapıyordu. Sağında Arslan Ağa Çeşmesi var­dır. Mabe-
din altında meşruta odası vardı. Bu mescidin adını tayin hayli zor oldu. Müezzini Ab-
dülbaki Efendi, caminin adının Abdi Mescidi ol­duğunu söylüyordu. 15 Haziran 1941’de
mescid yıkılmış ve yok olmuştu161.
Hadîka sahibi bu mescid hakkında şu kısa bilgiyi veriyor: “ Yapan Hacı Mehmed Efen-
di’dir. Kabri Üsküdar’ın dışında mezaristandadır, Ma­hallesi yoktur162.”
Yapıldığı tarihi ve yaptıranın ölüm yılını tespit edemedik.

KURBAĞA NASUH CAMİİ - KURBAN NASUH CAMİİ -


HACI BEKİR CAMİİ
Bu cami Üsküdar’da Hayrüddin Çavuş, diğer adıyla Debbağlar Ma­hallesi’nde, Selim
Paşa Taşı Caddesi’nde Ayin Sokağı’nın başındadır163.
Ayvansaraylı Hüseyin Efendi Hadîkatü’l-cevâmi’inde bu cami hak­kında şunları söyler:
“Fevkânîdir. Fi’l-asl mescidin eski yapıcısı
Kurbağa Nasuh adlı bir hayır sahibi olup, ora-
da gömülüdür. Yıllar geçince bu mescid haraba
yüz tutmuştu. Hacı Bekir Ağa adlı bir hayır
sahibi yeniden yaptırmış ve min­ber koydura-
rak yeni gelirler vakfetmek suretiyle ihya et-
miştir. Bir mek­tebi de vardır. Kabri Karaca
Ahmed yakınındadır. Mahallesi yoktur164.”
İstanbul Camileri adlı kitapta bu cami
yazılırken: Kurbağa Nasuh Mescidi, Çar-
şamba Tekkesi Mescidi, Hacı Bekir Mesci-
di başlığı altında şunlar söylenir:
Kurban Nasuh Camii’nin “İlk bânisi Kurbağa Nasûhî olup, Hacı
çinilerinden
Bekir tecdid etmiş. Ahşap ve fevkânî olan bu
mescidin minaresi ayaktadır. Çarşamba günleri Rifâî ayinleri yapıldığından
bu isimle de maruftur165.”
Kurban Nasuh
Camii
25 Nisan 1342 tarihinde tutulan ve İstanbul’daki camileri ve mescidleri sınıflandıran
orijinali kütüphânemde bulunan defterde bu cami, beşin­ci sınıf camiler arasında, 270
numarada kayıtlıdır. 51 yıl önce cami ibadete açıktı. Türbeleri ve tekkeleri kapatan kanun
yürürlüğe girdikten sonra yüz üstü bırakıldığı için harap olmuştur.
Camiyi yaptıran Kurban Nasuh’un mezar taşı, cami avlusuna girerken sağdadır. Tari-
kat serpuşlu taşında yedi satır halinde şu kitabeyi okudum:
161 Selmanağa 2. Çıkmazı ile Şeyh Camii Sokak birleşiminde bulunmaktadır. Muhasebeci Abdi Efendi Camii ismiyle bilinen caminin mermer
kitabesinde “Abdi Efendi Camii, İmarı: 1977 H. 1398” yazmaktadır. (MD)
162 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 236.
163 Büyük Selimpaşa Caddesi ile Ayın Sokağı birleşiminde bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde “Kurban Nasuh Baba Camii” yazmaktadır. (MD)
164 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 218.
165 İstanbul Camileri, C. 2, s. 28.

166
CAMİLER ve MESCİDLER

‫ذوهمم عرفان وكامل حمزه وى يه دن ايكن‬


‫ايلمش بودر كهى (قربان نصوح) بابا بناء‬
‫صرف ايدوب نقدينۀ همت طريقنده بوپير‬
‫ترك ايدوب خيريله نامن كـتمش عدنه انتها‬
‫ايله اهدا فاتحه خوان اولوب روان پاكنه‬
‫قيل اخوت حقك ايفا زائر صاحب وفا‬
٩٩٥ ‫تاريخ ارتحال سنه‬

Bu kitabeye göre bu dergâhı Hamzevîlerden


Kurban Nasuh Baba birçok para ve himmet sarf
ederek yaptırmış, H 995 - M 1586 yılında da öl­
müştür. Yaptırdığı dergâh yıkıldığı için -eğer var
idiyse- kitabesi bize kadar gelmediğinden yapıl-
dığı tarihi bilmiyoruz. Bazı kaynaklar bunu Kur-
bağa Nasuh şeklinde gösteriyorlar. Hâlbuki mezar Kurban Nasuh
Kurban Nasuh’un
taşında Kurban Nasuh Baba’dır. Tarikatına, pirine mezar taşı Camii’ni yeniden
kendini adadığı için kurban vasfını almış olması yaptıran
Prof. Dr. Sabahattin
muhtemeldir. Belki de sağlığında Kurbağa Nasuh şöhreti var idi. Halkın terbiyesi bir Tonguç
büyük hakkında böyle konuşmaya müsaade etmediği için kurbağayı kurban yapmışlardır.
Meşhur Öküz Mehmed Paşa’ya da öküz demeyi nezaketsizlik ve saygısızlık saydıkları
için öksüz demişlerdir.
Muhitinde yaygın bir rivayete göre Hâssa Mimarlarıbaşı
Sinan, H 991 - M 1583 yılında Sultan III. Murad’ın anası
Nurbânû Sultan adına Üs­küdar da Atik Vâlide Camii’ni ya-
parken, Kurban Nasuh da yardımcı mi­mar olarak çalışmıştır.
Vâlide Sultan’ın külliyesinden aşırdığı yapı malzemesi ile bu
dergâhı yaptırdığı anlaşıldığı için idam edilmiştir. Bun­dan do-
layı da kendisine Kurban Nasuh denmiştir.
Bunun bir uydurma olduğu muhakkaktır. Vâlide Sultan, kül-
liyesi ta­mam olduğu yıl ölmüştür. Hâlbuki kendi mezar taşın-
dan öğrendiğimize göre Kurban Nasuh ondan dört sene sonra
ölmüştür. Dergâhın yanında mektep ve muvakkithâneleri de
var idi. Bunlar da yıkılmış ve yok olmuş­tur.
Kurban Nasuh’un yaptırdığı iki katlı dergâh ve mescidi-
nin ne vakit yıkıldığı ve Hacı Bekir’in hangi tarihte yenile-
diği ve hayır sahibinin kim­liği hakkında henüz elimize bir
vesika geçmedi.
Burada Çarşamba günleri Rifâî ayini yapıldığı için tekkeye
Çar­şamba Tekkesi ve Rifâî Tekkesi de denirdi. Rifâî şeyhlerin-
Kurban Nasuh
den Mehmed Nuri Efendi, torunlarının rivayetine göre üç defa düşünde Kurban Nasuh’u Camii’nin
görmüş, zaviyesinin yenilenmesini istemiştir. Bunun üzerine Meh­med Nuri Efendi zavi- çinilerinden
yeyi, muvakkithânesini ve mescidini yeniden yap­tırmıştır.

167
Kurban Nasuh Camii’nin minberi
Mehmed Selahaddin'in mensup olduğu Cubbâvî
Tarikatı’nın kurucusu Saadeddin'in adını
taşıyan bir levhası

Mehmed Selahi'nin hattı ile


(Benden sonra bir resul gelecektir. İsmi Ahmed'dir.)
anlamına gelen bir ayet

Hattat Mehmed Selahaddin'in tarikat pirini


gösteren ta’lîk bir yazısı

Hattat Selahi'nin
(Allah'ın farzlarını yerine getir, mutî olursun)
anlamına gelen bir levhası
Hattat Selahaddin'in bir yazısı

Hattat Selahaddin'in kalemiyle (Her şeyi sudan diri kıldık) anlamında ayet-i kerime

Hattat Mehmed Selahaddin'in kalemiyle bir âyet

Hattat Abdülaziz'in talebesinden Mehmed Selahaddin'in H 1363 tarihli bir levhası


CAMİLER ve MESCİDLER

Mehmed Nuri Efendi’nin bu külliye hakkında H 1270 - M 1853 tarihli bir vakfiyesi
vardır. Bu vakfiye H 1277 - M 1870 yılında tescil ettirilmiştir.
Bu vakfiyeye göre; dergâhın, muvakkithânenin, caminin de bu yıllarda ya­pılmış ve
tamamlanmış olması lazımdır. Orijinali elimizde bulunan Sul­tan II. Abdülhamid tara-
fından verilen H 1321 - M 1903 tarihli tuğralı bir beratı bize vâkıfın adını ve vakfiyesinin
tarihini yazdığımız şekilde göstermektedir. Yine bize kadar gelen Sultan II. Abdülha-
mid’in; Şeyh Meh­med Nuri Efendi Vakfı’nın imamlık ve hatiplik cihetlerinin H 1333
- M 1914 yılında torunlarından Mehmed Hayreddin’e verildiğini gösteren be­ratından
öğreniyoruz.
Şeyh Mehmed Nuri Efendi, vakfının mütevelliliğini evladına şart koş­muştur. Şeyh
Mehmed Nuri, H 1273 tarihinde vefat edince vakfının tevli­yeti kızı Hidâyetullah’a ve-
rilmiştir. Elimizde bulunan beratlardan öğ­rendiğimize göre hiç evlenmemiş bu hanım,
babasının zaviyesine para vakfetmiş ve mütevelliliğini de Kurban Nasuh Dergâhı postni-
şini kardeşi Şeyh Tevfik Efendi’ye ve nesiller boyu bunun erkek evladının en iyisine şart
koşmuştur.
Bu vakfiyelerde Kurban Nasuh Dergâhı şöyle geçer: “Kurbağa Nasuh Ağa Hankâhı”
Dergâhı ve mescidi yenileyen Şeyh Mehmed Nuri Efendi torunların­dan Kutbuddin
Yalım Bey’in koleksiyonunda bulunan sülüs yazılı, tezhipli manzum bir levhadan öğren-
diğimize göre 1179 yılı Receb’inin 27’sinde doğmuş, 1273 yılı Muharrem’inin 17. Salı
günü 94 yaşında ölmüştür. Bu manzumeden birkaç beyit alıyorum:
İçüb câm-ı Hüseynîden terakkî buldu ol üstâd
Geçüb doksanı sinni serveri bezm-i ricâl oldu
Tamâmen eyledi kırk beş sene seyr-i sülûk
Rızâullah tahsîl içün ta’lîm sarf-ı mâl oldu
Şair Şemsi’nin hazırladığı bu manzumenin son tarih beyti şöyledir:
Çıkub isnâ aşer pîrân didi ey şems-i güher-tâc
Bu sâl Hazret-i Nûrî vâsıl-ı cemâl oldu
Vilâdeti sene 1179 fî 27 Receb
Vefâtı 1273 sene 17 Muharremü’l-harâm fî yevm-i Salı
Tarihte tâ’miye vardır. Son mısraın noktalı harfleri ebced hesabına vurulunca 1285
rakamları bulunur. Bundan 12 rakamı çıkarılırsa Mehmed Nuri Efendi’nin H 1273-M
1856 yılında öldüğü anlaşılır. Kutbüddin Ya­lım Bey’de bulunan tezhipli ve dört mısralık
bir tarih levhasının son beyti şudur:
Söyledi bu bendesi hüzniyle târîh-i güher
Eylesün Nûrî Efendi tekke-i hulde cülûs
Son mısraın noktalı harfleri ebced hesabına vurulunca H 1273 yılı çıkar. Hattat, altına
levhayı yazdığı tarih olan 1274 Muharrem tarihini yaz­mıştır.

171
Hattat Mehmed
Selahaddin'in
yazısı ile
iki hadis

Mehmed
Selahaddin'in
kalemiyle Arapça
bir manzûme
Mehmed
Selahaddin'in
kalemiyle Hazreti
İsa'dan sonra
Ahmed adlı Hazreti
Peygamberin
geleceğini müjdeleyen
bir ayet

Mehmed Selahaddin'in
kalemiyle şu anlama
gelen bir ayet:
“Allah'ım kendimize
zulmettik. Eğer bize
acımaz ve affetmezsen
husran içinde kalanlar-
dan oluruz.”

Hazreti Hüseyin
için yazılmış bir
beytin harekeli
sülüs ile yazılışı
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Manzumelerde, vakfiyelerde, beratlarda Mehmed Nuri Efendi, Seyyid kızı Hidâyetul-


lah Şerife şeklinde anıldığına göre Hazreti Peygam­ber’in torunlarından oldukları anla-
şılıyor. Yalım Bey’de çok güzel sülüsle yazılmış tezhipli üçüncü bir levha daha vardır. Bu
da Mehmed Nuri Efendi’nin tekkesinde şeyh olan oğlu Tevfik Efendi’nin ölüm tarihini
tespit ediyor. 10 mısralık bu tarih manzumesinin son mısraı ve altındaki ta­rih şudur:
Şâh Mervân ile Allah kıla Tevfik’i karîn
Fî seneti 1317 Muharrem
Buna göre Şeyh Tevfik Efendi H 1317-M 1899 yılında ölmüştür.
Tevfik Efendi’nin kız kardeşi, ailesi arasında daha ziyade Hediyye Sultan şeklinde
anılan Hidâyetullah Hanım da babasının tekkesine mühim miktarda para vakfetmiştir.
Bunlar Kurban Nasuh’un mezarının yanındaki kapalı türbeye gömül­müşlerdir. Mezar
taşları yoktur. Öyle anlaşılıyor ki, şimdi Kutbuddin Yalım Bey’de bulunan tezhipli levha-
lar bunların sandukalarının baş taraf­larına asılmıştı. Mir’ât-ı İstanbul sahibi 77 yıl önce
Mehmed Nuri Efen­di’nin başı ucunda asılı olan levhayı görmüş ve kopya etmiştir166.
Ben 1940 ve 1975 yıllarında bu camiyi incelemiştim. Kurban Nasuh’un yanında Şeyh
Mehmed Nuri Efendi’nin torunlarından 1323 yılı Ramaza­n’ında (M 1905) ölen Hacı
Mehmed Efendi ile 1307 yılı Şubat’ının 19. gü­nünde, 1308 yılı Receb’inde (1890) ölen
bahriye nezareti muhasebecisi İb­rahim Ethem Sururi Efendi’nin kabirleri var idi. Bunlar
cami yenilenir ve türbe tamir edilirken, türbenin kuzeyine nakledilmişler ve üstlerine
mer­mer kitabe levhaları asılmıştır.

Kurbağa Nasuh Camii Yenileniyor


Tekkeleri ve türbeleri kapa­yan kanun yürürlüğe girdikten sonra zaviye yıkıl-
mıştı. Şeyh Meh­med Nuri Efendi’nin torunlarından bir hanımın kocası olan
Doktor Sabahaddin Tonguç tarafından es­ki planına ve Mimar Sinan devri yapı
malzemesine uygun bir şe­kilde yenilenmiştir. Yalnız Mimar Sinan’ın yetiştir-
melerinden Mimar Nasuh Ağa’nın yaptırdığı 67 mer­divenli muntazam kes-
me taşla ya­pılmış, şerefe altları istalaktitli minaresi olduğu gibi kalmıştır. Ko­ca
Ağa Mimar Sinan, başını kaldırsa da devri mimarisi imparatorlu­ğun çöküntü
devrinde yok olduk­tan sonra çinilerle, devri süslemeleriyle böyle bir mabe-
din ya­pıldığını görse, bânisinin alnından öperdi. Hayır sahibi bir doktor olan
Tonguç Bey, örnek bir cami yaptırmıştır. Cami avlu duvarları tamamen kesme
taşladır. Türbe aynı şekilde tamir edilmiştir. Üstleri de kurşunla örtülmüştür.
Avlusu cami sahanlığına çıkılan 14 basamaklı merdiveni, abdest alma yerleri
ve abdesthâneleri som ak mermerden döşenmiştir. Her yer­de selîm zevk hâkim
olmuştur. Denebilir ki cami, dört başı mâmur deliksiz bir inci gibidir.
Avlu kapısının üzerine yeni harflerle Kurban Nasuh Baba Camii yazılmıştır.
Caminin bodrum katı, sağında abdesthânesi ve abdest alma yer­leri vardır. 14
basamaklı merdivenleri çıkınca soldaki madeni levhada şunlar okunur: “Bu cami
ve türbe-i şerif Doktor Sabahaddin Tonguç ta­rafından yeniden yapılmıştır. 1974.”
166 Mir’ât-ı İstanbul, s. 123.

174
CAMİLER ve MESCİDLER

Son cemaat yerinden minareye çıkılır. Tavanlar ve duvarlar Sinan devrinin renkleriyle
ve desenleriyle süslenmiştir. Som mermerden ke­merli kapısının üstünde nefis bir sülüs ile:
۱۳٩٤ ‫ نورى‬.‫انه من سليمان وانه بسم هللا الرحمن الرحيم‬
yazılıdır. Bunu, H 1394 - M 1974 yılında Hattat Nuri yazmıştır.
Caminin içi, ikinci sıra pencerelerine kadar Yıldız Seramik Fabrikası­‘nın baharın
renklerini, çiçeklerini canlandıran çinileriyle kaplanmıştır. Mihrabını, renkleri ve çi-
çekleri değişik çiniler süsler.
Üstünde:
‫فول وجهك شطر المسجد الحرام‬
yazılıdır. Bunu, H 1394 - M 1974 yılında Hattat Atıf yazmıştır.
Üst pencerelerin renkli alçı çerçeveleri çok muvaffak eserlerdir. Mih­rabın üstündeki
yuvarlak renkli alçı pencerede Besmele yazılıdır. Alt pencerelerin, üstüne dolaşan lacivert
zeminli çini üzerine büyük hattat merhum Abdülkadir Efendi’nin H 1376 - M 1956 yı-
lında yazdığı Besme­le ile Nahl Sûresi’nin ‫ يتفكرون‬dan ‫ اتى من هللا‬kadar âyetleri süslüyor. Minberi
ahşaptır. İki güzel şamdan da minbere ayrı bir çe­kicilik vermiştir. İmamı Mehmed Akbay,
müezzini Mehmed Demir’dir.
Cami iki sıra halinde 17 pencereden ışık alır. Prof. Dr. Sabahad­din Tonguç, cami ve
türbe için bir milyon lira harcamıştır.

KURU ÇEŞME CAMİİ - SELAMİ ALİ CAMİİ


Bu cami Üsküdar’da Bülbülderesi’nden Başlarbaşı’na çıkan asfaltın üzerinde sağ-
da ve tarihi Kuru Çeşme’nin karşısındadır167. Mimarı Ömer Kirazoğlu’dur. Mabed 530
m2’lik bir yere yapılmıştır. 1.000 kişi namaz kıla­cak genişliktedir. Mabed “Üsküdar Kuru
Çeşme Selami Ali Camii Tesislerini Yaşatma Derneği” tarafından 750.000 lira harcanarak
yaptırılmış­tır. İnşaata 1954 yılında başlanmış ve 1957 yılında ibadete açılmıştır. Ma­bedin
altında gasilhâne (ölü yıkama yeri) ve sağında, avluda öğretmen Veciha Saraç Hanım
tarafından yaptırılmış sekiz yüzlü bir şadırvan ve helâları vardır.
Caminin minaresi sağındadır. Cami çok güzel bir plana göre yapılmış­tır. Üç kapısı
vardır. Son cemaat yerinin sağından minareye, solundaki odadan da içini üç taraftan saran
kadın ve müezzin mahfellerine çıkılır. Sağ ve sol kapılar birer zarif balkona açılır.
Mabedi, 24 pencereli tek ve büyük bir kubbe örter. Eteğinde mahya­lık vardır. Mabed beton
tuğla ve briketle yapılmıştır. Eğer taş ve tuğla ile yapılsa idi Mimar Sinan, mimarının alnından
öperdi. Bahçesine de sağında iki kat halinde imam ve müezzin meşrutaları yapılmıştır. İki
ima­mı, iki müezzini vardır. Mabedin mihrabı mermerden, minberi ahşaptan yapılmıştır.

167 Cumhuriyet Caddesi ve Kuruçeşme Camii Sokağı arasındadır. Cami, Aziz Mahmud Hüdâî Vakfı kurucularından, uzun yıllar vakıf müte-
velli üyeliği yapan Fahreddin Tivnikli adına yeniden inşa edilmiştir. 2015 yılında yıktırılan cami, 2016 yılında ibadete açılmıştır. Yeni yaılan
caminin adı “Selamiali Fahreddin Tivnikli Camisi” dir. (Ali Şeydan, Üsküdar Sempozyumu IX, “Üsküdar Camii Adlarının Toponomisi ve
Adların Dil Bilgisel Yapıları”, C. 2, s. 112.), (MD)

175
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

KUZGUNCUK CAMİİ
Bu cami Kuzguncuk’ta, vapur is­kelesinin karşısında, köşe başın-
da Surp Krikor Ermeni Kilisesi’nin solundadır168. Muntazam kesme
taşla ya­pılmış çok aydınlık, bakımlı ve te­miz bir camidir. Cami 1952
yılında yaptırılmıştır. Minaresi sağındadır. Ben yapıldığını ve ibadete
açıldığını bilirim. Minaresinin külahını tama­men elektrik ampulle-
ri sarar. Boğaz’a, Köprüye kadar ışık saçardı. Kapısının üstünde gü-
zel bir ta’lîk ile Besmele, kapısının sağ kanadında ‫قال النبى عليه السالم‬, sol
kanadında ‫ الصلوة عماد الدين‬yazılıdır. Peygambe­rimizin bu hadisi “namaz
dinin di­reği” anlamına gelir. Mihrap ve kıb­le duvarını tamamen mor
ve mavi çinilerle, bahar çiçeklerini canlandı­ran renkli çini panolar
süsler. Mihrabın üstünde ‫ كلما دخل عليها زكريا المحراب‬yazılıdır.
Minberi ahşaptır. Mabedi tek ve büyük bir kubbe örter. Son cemaat
yerinin sağında ve solunda birer oda vardır. Abdest muslukları vardır.

KÜÇÜKSU CAMİİ - II. MAHMUD CAMİİ


Bu cami Küçüksu Kasrı’nın yol aşırı tam karşısındaydı. Camiyi
Sultan II. Mahmud H 1251 - M 1834-35 yılında yenilemek sure-
Kuzguncuk tiyle yaptırmıştır169. Solunda taştan sülün endamlı bir minaresi vardı.
Camii
Cami Bostancılar Koğuşu’nun önündeydi. Kapısının üstünde Şair Tahsin’in hazırladığı
şu tarih manzumesi okunurdu:
Muktedâ-yı dîn ü devlet mübtenâ-yı saltanat
Pâdişâh-ı mülk ü millet rükn-i dîn-i Ahmedî
Ol emîrü’l-mü’minînin niyyet-i hayriyyesi
Bendegânı sevkdır savb-ı sevâba maksadı
Zikr-i Hakka varmağı Göksu’da teşvîk içün
Lutf idüb bu câmii tecdîde fermân eyledi
Hak müeyyed eyleyüb tevfîkini itsün refîk
Emr-i nusret tev’em-i tedbîri olsun sermedî
Söyledim itmâmına târîh Tahsin tamâm
Hân Mahmûdü’l-fiâl ihyâ kıldı ma’bedi
1251
Son tarih mısraı ebced hesabına vurulunca H 1251 rakamları çıkar. Bu altına da ra-
kamlarla kazınmıştır.
Cami ve minaresi ayaktaydı. Kasra misafir olan birinci devlet başkanı tarafından mi-
naresi yıktırılmıştı. Mabed de camilikten çıkarılmış, Halk Evi’ne verilmişti. Daha sonra
dans salonu oldu. Yazın Küçüksu Kasrı’nda oturan eski Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın za-
manında cami tamamen yıkılarak yok edilmiştir. Caminin arkasında Bostancılar Ocağı,
168 Kuzguncuk Çarşı Caddesi ile Yenigün Sokağı kesişimindedir. (MD)
169 Ata Tarihi, C. 3, s. 143; Mir’ât-ı İstanbul, s. 218.

176
CAMİLER ve MESCİDLER

hamam, ya­kınında karakolhâne vardı. Şimdi bunların burada bazı döküntüleri kal­mıştır170.
Küçüksu ve çevresinde padişahlar adına dikilmiş üç nişan taşı bize kadar gelmiştir.

KÜÇÜKSU CAMİİ
Bu cami Kandilli-Küçüksu Kabristanı’nın, Küçüksu Deresi’nden sonra iki yol ağzı-
na hayırseverlerden Şebinkarahisarı’nın Alucra kaza­sının Fasya köyünden, 55 yıl önce
İstanbul’a gelerek Küçüksu’yun iki tarafında 75 dönüm kadar meyvelik ve sebzelik alan
H. Zihni Gürler tara­fından bir milyon lira harcanarak yaptırılmıştır. Mimarı C.Ülge’dir.
Camiyi tek büyük kubbe ile sağında üç küçük kubbe, son cemaat ye­rini de üç sütun
üstünde yükselen bir revak örter. Cami, 18 pencereden ışık alır. Cami, 1975 yılı sonlarına
doğru ibadete açılacaktır.

KÜPLÜCE CAMİİ
Bu cami Beylerbeyi’nde Küplüce Sokağı’ndadır171. Kapısının önünde kü­çük bir ca-
mekân vardır. Kapısının üstünde şu dört satırlık ta’lîk kitabeyi okudum:
‫حسن نيت سعى وهمت برده توفيق خدا‬
‫أ‬
‫برلشوب كلدى وجوده بويله ت�سيس كزين‬
‫لوح دلدن چيقدى برتاريخ جمال هللا ايچون‬
‫بومعال جامعى ياپديردى اخوان دين‬
۱۳۲۷
Şair Mehmed Akif Bey’in hazırladığı bu tarih manzumesinin son mıs­raı ebced hesabı-
na vurulunca 1327 rakamları çıkar. Bu altına da yazılmış­tır. Mehmed Akif Bey uzun yıllar
burada oturmuşlardı. Ben oturdukları evi gördüm.
Kitabenin son tarih mısraı ebced hesabına vurulunca 1329 tarihi çı­kıyor. Hâlbuki altı-
na 1327 rakamları kazılmıştır. Bunda bir hattat hatası olduğunu sanıyoruz. Mehmed Akif
Bey caminin bittiği tarihi yazmıştır. İdareciler veyahut hattat caminin yapımına başlandı-
ğı tarihi kazdırmışlardır. Kitabeyi bir de yeni harflerle okuyalım:
Hüsn-i niyyet sa’y ü himmet bir de tevfîk-ı Hüdâ
Birleşüb geldi vücûda böyle te’sîs-i güzîn
Levh-i dilden çıkdı bir târîh cemâlullâh içün
Bu muallâ câmii yapdırdı bak ihvân-ı dîn
1327
Müezzin Hâfız Şevki Bey’in anlattığına göre camiyi yaptırmaya yedi liralık bir hazırlık-
la başlanmıştır. İlk teşebbüs maliye mümeyyizlerinden rahmetli Cemil Bey’den gelmiştir.
Planını Mimar Mehmed Naili Bey ha­zırlamıştır. Meşrutiyet’in ilk yıllarında beşer, onar ve
yirmişer kuruşluk yardım biletleri çıkarılmıştır. Hindistan’a kadar gönderilerek satılmıştır.
170 Cami Küçüksu Caddesi üzerinde, Küçüksu Kasrı’nın karşısındadır. Mihrişah Vâlide Sultan Camii adıyla yeniden yapılmış, 2014 yılında
ibadete açılmıştır. (MD)
171 Cami, Küplüce Cami Sokağı ve Şemsi Efendi Sokağı arasındadır. Caminin avlusuna, Şemsi Efendi Sokağı tarafından büyük bir giriş
bulunmaktadır. 2014 yılında restorasyona giren cami, 2016 yılında ibadete açılmıştır. (MD)

177
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Böylelikle 500 altun para toplanmıştır. Mümeyyiz Cemal Bey, Şair Mehmed Akif
Bey’e kitabesini hazırlatmıştır. Kitabe Küplüce Dağı’ndan çıkan yerli taşa kazılmıştır.
Minaresini sonradan hayır sahiplerinden Remziye Hanım yaptırmıştır. Minarede şu beş
satırlık tarih kitabesini okudum:
‫صاحبة الخيرات غنى اوغلى كريمه سى رمزيه خانم‬
‫نزد جامعده مناره ياپمغه برصالحه‬
‫حسبة هلل ايتدى صرف نقد اقتدار‬
‫برمؤذن چيقدى اعالء ايلدى تاريخنى‬
‫فاطمه رمزيه خانم ايلدى بنياد مناره‬
۱۳۲۷
Kitabeye göre minareyi H 1327 - M 1909 yılında Fatma Remziye Ha­nım yaptırmıştır.
Bu hanım Hazine-i Hâssa Başveznedarı Halil Efendi’nin eşidir. Minarenin küpüne kadar
olan kısmı yerli küfeki, üstü Marsilya küfeki taşıyla yapılmıştır. Mabed kârgirdir. Üstü ahşap
çatı örtülüdür. Min­beri ve müezzin mahfeli de ahşaptandır.
Ben 20 Eylül 1940 yılında camiyi incelerken minarenin harap olduğu­nu görmüştüm.
Sonra tamir edilmiştir. Camiye bir ara, asker oturtulmuştu. O vakit harap olmuştur. Av-
lusunda bir şadırvan vardır. Üstünde şu kita­beyi okudum:
‫حنيفه هو كل اندام قادينك روحيچون فاتحه‬
۱۳۲۸
Burada 16.5 kulaçlık bir de kuyu vardır. Bileziğine şunlar kazılmıştır:
“Galatalı antikacı Hacı Sadullah Efendi’nin merhume Hâcce Hanife Hanım’ın hayratıdır.
Fî Ramazan 1327.”
Hanife Hanım, Hariciye mektupçusu Münir Bey’in kalfalarındandır. Mabedin altı
bodrumdur.
Küplüce Mezarlığı’nda H 1351 - M 1925 yılında ölen Fatih dersiamla­rından Hacı İbra-
him Edhem, H 1332 - M 1913 yılında ölen muallim Hacı Zihnî Efendilerle, 1932’de ölen
Bursalı Nureddin Paşa, H 1299 yılında oğlu Hasan Bey ile beraber ölen Mısır ümerasından
Hasan Rasim Paşa, H 1231 - M 1815 yılında ölen maden emini Abdi Paşazâde Müderris
İbrahim Edhem Bey ve efendilerin kitabeli mezar taşları bulunan kabirleri vardır.
Küplüce Mezarlığı’nda nâmurad olarak öldüğü iddia edilen Beylerbeyi Camii birinci
imamı Hacı Ali Efendi’nin mezarı da vardır. 1224 yılı Safer ayının başında ölmüştür.
Mezar taşının kitabesini buraya alıyorum:
‫قيل بنى مغفرت اى رب يزدان‬
‫بحق عرش اعظم نور فرقان‬
‫كلوب قبرم زيارت ايدن اخوان‬
‫ايده روحمه برفاتحه احسان‬
‫بكلربكى جامع شريفنده امام اول‬
‫بودنيادن نامراد كيدن مرحوم‬

178
CAMİLER ve MESCİDLER

‫ومغفر الحاج على افندينك‬


۱۲۲٤ ‫ فى غرة ص سنة‬.‫روحيچون الفاتحه‬
Buraya bir Hristiyan çocuğu da gömülmüştür. Ben 1940 yılında kab­ristanı incelerken
dediler ki: “Burada Rus mültecilerinden 10 dil bilen âlim, Filozof Emirof adlı bir profesör otu-
ruyor. Birisi kız, sekizi oğlan do­kuz çocuğu vardır. Bu profesör evvelâ Avusturya’ya sığınmış,
sonra ora­dan İstanbul’a gelmiştir. Harkofludur. 76 yaşındadır. İngiliz sefarethânesine gider ge-
lirmiş. Her Cumartesi günü İstanbul’a iner, sebze haline uğ­rar bir haftalık erzak alırmış. Altı
aylık bir çocuğu ölmüştü. Kendileri ev­de âdetlerine göre çocuğu teçhiz ettiler. Getirip buraya göm-
düler. Ben çocuğun kabrini gördüm. 19.2.1939’da ölmüştür. Kitabesi Rusçadır. Adı da Mat’dır.”

MEVLEVÎHÂNE MESCİDİ
Bu mescid eski adıyla İmrahor, yeni adıyla Doğancılar
Caddesi’nden çarşıya inerken yolun solundadır. İki katlı
ahşap bir binadır. Sağında za­viyesi vardır. Mescid, türbenin
üstün­dedir. Sağında bahçe tarafında çıkın­tı halinde tahta
minaresi görünür. Mescid türbeleri, zaviyeleri, medre­seleri
ve sıbyan mekteplerini kapa­tan kanun yürürlüğe girdikten
sonra da kadro harici yapılarak, yıkılmaya terk edilmiştir.
Ömürleri elli, altmış seneyi geçen adi tahta evler tarihi
kıymetleri var diye yıktırılmazken, ömrü iki asrı aşan bu
zaviye yok olmaya terk edilmiştir. 1975 yılında hem zavi-
yenin ve hem de mescidin çatıları çökmüş, çatıların enkazı
alt kattaki yatırların sandukalarının üzerine yıkılmıştır172.
Üsküdar
Burası birçok şair, edib ve hattat yetiştirmiş bir sosyal yardım ve irfan müessesesi idi. Son Mevlevîhânesi
şeyhi değerli âlim ve Şair Kayserili Ahmed Remzi Efendi idi. Bu mescid H 1206 - M
1793 yılında Mevlevî Numan Dede tarafından yaptırılmıştır. Numan Dede’nin yaptırdığı
Mevlevîhâne harap olmuştu. Sultan II. Mahmud esas­lı bir surette tamir ettirmiş, Pertev
Paşa da bu tamir için şu tarih man­zumesini yazmıştı:
‫شنهشاه مؤبد حضرت سلطان محمود خان‬
‫آ‬
‫حق ايتمش ذاتنى قطب سر�مد دور امكانه‬
‫هميشه پيشه سى احياى دين ودولت ودنيا‬
‫نه جامعلر نه دركهلر نه يرلر ياپدى شاهانه‬
‫ازان جمله بوزيبا خانقاهى ايلدى معمور‬
‫دل عاشق كبى چوقدنبرو اولمشدى ويرانه‬
‫مثال ثابت وسياره لردر بونده عاشقلر‬
‫دونرلر كه طورورلر باش اكوب برشمس تابانه‬
‫اوشمسك شوقيدر چون زره سر كردان ايدن يوخسه‬
‫آ‬
‫نكاه والتفات ايتمزلر �نسز چرح كردانه‬
‫سماع وذوق وشوق اولدقجه بودركاه واالده‬
‫صفايــى هردم احسان ايله يارب شاه دورانه‬
‫مشير خاصى احمد فوزى پاشا اولدى أم�مور‬

172 Mevlevîhâne, 1975 yılında Şahap Geyik tarafından aslına uygun bir şekilde restore ettirilmiştir. Sonraki dönemlerde Klasik Türk Sanatları
Vakfı tarafından sanat eğitimi verilen Üsküdar Mevlevîhânesi, Üsküdar Belediyesi tarafından 2017 yılında başlanan restorasyonu 2019
yılında tamamlanmış ve 18 Mart 2019 tarihinde açılmıştır. (MD)

179
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫نه دولت مظهر اولمش بويله دولت بويله احسانه‬


‫برى جوهردن اعال ديكر ممتاز ومستثنا‬
‫ايكى تاريخ يازدم بنده پرتو مستمندانه‬
‫ينه شادان قيلدى روح موالنايــى محمود خان‬
‫ياپلدى طرح زيب افزا بواعال مولويخانه‬
۱۲٥۰
Bu tarih mısralarının birincisinin bütün harfleri, ikincisinin yalnız noktalı harfleri ebced
hesabına vurulunca 1250 rakamları çıkar. Sultan II. Mahmud’un has müşiri Ahmed Fevzi
Paşa’yı bina emini tayin ederek H 1250 - M 1834-35 yılında Mevlevîhâneyi yeniden yap-
tırmıştır. Vaktiyle kitabeleri tespit edildiği için türbede şunlar gömülü idi. Hepsinin sandu-
kaları, üstlerinde adları ve ölüm yıllarını gösteren kitabeleri vardı. Bun­lar şunlardı:
H 1213 yılında ölen ve zaviyeyi yaptıran Şeyh Numan Halil Dede.
H 1216 yılında ölen Mehmed Hüsameddin Çelebi.
H 1217 yılında ölen Şeyh Hacı Ali Dede.
H 1223 yılında ölen İsmail Hulusi Dede.
H 1252 yılında ölen Abdullah Necib Dede.
H 1267 yılında ölen Abdülkadir Kadri Dede.
H 1291 yılında ölen Arif Himmeti Dede.
H 1297 yılında ölen Abdullah Mehmed Zeki Dede.
H 1304 yılında ölen Mehmed Hasib Dede.
H 1320 yılında ölen Mehmed Halid Dede.
H 1328 yılında ölen şeyhü’l vüzera derya kapudanı Ahmed Vesim Dede.
Üskü­dar, Beşiktaş ve Galata Mevlevîhâneleri kudumzeni 1214 yılında ölen Ali Şey­da Dede.
Bunların hepsi ayrı ayrı değerleri olan kişilerdi. Mehmed Zeki Dede çok iyi ta’lîk ya-
zan bir hattat idi.
İstanbul’da ilk Mevlevîhâne Fatih Sultan Mehmed’in Şehzâdebaşı’nda kiliseden çe-
virdiği Kalenderhâne Camii’nin yanında idi. Galata’da ve Çırağan Sarayı’nın yerinde de
birer Mevlevîhâne vardı. Buraya Mevlevîhânede gömülü olanların mezar kitabelerini
gösteren Merâkıd-ı Mûtebere-i Üsküdar adlı kitabın 58. sahifesinde ve bu kitaba adını
veren Mevlevîhânenin son şeyhi Ahmed Remzi Dede’nin el yazısı ile mührüyle bir mu­
kaddimesini koyuyorum:
Hüve’l-Hayyü lâ yemût
Hak sa’yini meşkûr ide Hakkı Efendi’nin hemân
Bak Üsküdar emvâtını kayd ile ihyâ eyledi
Bu defterin tanzîmine hakkâki himmet eyleyüb
Seng-i mezârın nakşını hattıyla imlâ eyledi
Çekdi beyâza serteser kabr-i Karacaahmed’i
Eslâfa ta’zîm etmeği ahlâfa îmâ eyledi

180
CAMİLER ve MESCİDLER

Dârü’l-kütübde hıfz içün aldı getirdi nüshayı


Ehl-i tevârîhe güzel bir tuhfe ihdâ eyledi

Behçetî İsmail Hakkı kâne mahfûzan b-il-feyzi v-et-tevakkî efendinin tertib ve tah-
rîrine muvaffak buyruldukları bu eser târik-i dâr-i fena ve âzim-i diyâr-ı beka olan eâzım
ve ekâbirin mekabir ve tarihlerini gösterir defter olub, namına Merâkıd-ı Mûtebere-i
Üsküdar = ‫ مراقد معتبره اسكدار‬deni­lirse tarih-i tertibi olan 1348 sâl-i hicrîsini de bildirmiş olur.
Ve billâhi’t-tevfîk.
Sâil-i afv-i Ahad Çâkir
Ahmed Remzi

MİHRİMAH CAMİİ
Bu caminin adı bir vakfiyesinde, Tezkiretü’l-bünyân ve devrinin birçok arşiv vesika-
larında Mihr-i mah = Mihr ü mah şeklinde yazılır. Va­kıflar Genel Müdürlüğü arşivinde
bulunan bir vakfiyesinde adı mah-ı mihr = ‫ ماء مهر‬şeklinde geçer. Mihr, Farsça güneş, ay
anlamınadır. Arada bir de atıf edatı olan vav vardır. Türkçe güneş ve ay demek­tir. Daha
sonraki kaynaklarda ve bugün bu ad Mihr-i mah gibi izafet şeklinde yazılır ve söylenir
olmuştur. Ayın güneşi demektir. Büyük hü­kümdar Kanunî’nin kızına bu adın, çok gü-
zelliği kastedilerek verilmiş ol­ması ihtimali vardır. O güneşe ve aya benzetilmiştir. Ayın
güneşi olmaz. Fakat güneşin ayı dense olabilir. Böyle de yazmışlar. Biz, bir vakfiyesinden
yazıldığı şeklinde kullanılmayı seçiyoruz.
Üsküdar’da Sultantepesi’nin
eteğinde hâkim bir set üzerine ku-
rulan bu cami, Üsküdar İskelesi’n-
de ve Sultan III. Ahmed Çeşme-
si’nin karşısındadır. Eski kaynak-
larda leb-i derya denizin dudağın-
da kurulmuş olarak gösterilir.
Nakkaş Sâî’ye nispet edilen
yazma ve basma, manzum ve men-
sur Tezkiretü’l-bünyân, Tezkire-
tü’l-ebniye ve Tuhfetü’l-mi’mâ-
riyye adlı kitaplardaki Mimar Si-
nan’ın olduğu iddia edilen listeler-
de bu cami, Merhume Sultan Ca-
mii, Merhume Mihri-mah Sultan
Camii şekillerinde ge­çer173. Haseki Hürrem Sultan Mihrimah
Camii’nin
Mihrimah Külliyesi cami, medrese, imaret, kervansaray, mektep, ki­ler, ambardan oluş- dışarıdan
muştur. Tezkiretü’l-bünyân’da medrese Mihrimah Sultan Medresesi Üsküdar’da, imareti görüntüsü

173 Tezkiretü’l-bünyân (eski harflerle basılan), s. 30 ve 39. sırada yazılmıştır.

181
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Mihr-i mah Sultan İmareti Üsküdar’­da şekillerinde geçer174. Külliyeler içinde bulunan
mektep, ahır, ambar, çeşme, sebil ve kiler gibi şeyler ana müesseseye bağlı olduğundan
Sâî’nin listelerinde ayrı ayrı yer almazlar. Aşağıda inceleyeceğimiz ve vak­fiyesinde görece-
ğimiz gibi bu külliye bir cami, bir dershâne ve 16 hücreli medrese, sekiz odalı misafirhâne,
bir kiler, bir ambar ve bir ahırdan oluş­muştur.
Set üzerindeki caminin avlusuna on bir
basamaklı iki yönlü adi taş merdivenle çıkı-
lır. Son cemaat yerinin önünde iki yüzlü ve
yirmi musluk­lu som mermerden bir şadır-
van vardır. Şadırvanın üst kısımları mermer
şebekelidir. Şebekelerin göbeklerinde altışar
şualı küçük yıldızlar görülür. Tatlı bir meyle
kurulan bu mabedi bir kartala benzetirsek
bu şadırvan, uçmaya hazırlanan kartalın başı
gibidir. Beş ayrı ve üç de son cemaat ye­rinin
ortaklama sütunları üstünde yükselen kurşun
kaplı bir saçak, şadırvanı örtmektedir. Şadır-
vanın mermer şebekelerinin üstünde zambak
kabartmalı bir kuşak dolaşmaktadır. Bu süs-
ler, şadırvana göz ve gönül avlayıcı bir durum
1835 yıllarında
Mihrimah Camii
vermektedir. Sütunların kaidelerindeki servi kabartma­ları da cidden zariftir.
ve Sultan Ahmed
Çeşmesi Son cemaat yerinin önünde üç taraftan dördü kalın ve yığma olmak üzere on altı sütun
üzerine dayanan bir saçak dolaşmaktadır. Son cemaat yerinin rafını altı sütun üzerindeki
beş kubbe örter. Ortadaki kubbe çarpı işareti şeklinde ve daha derincedir. Sütun başlıkları
istalaktitlidir. Bu sütunların üstlerindeki altı kemerde son cemaat yerinin kıble duvarında-
ki istalaktitli başlıklı dört payen-
de ile iki salkımlı küme baş­lıklara
dayanır. Yüce sanatkâr Mimar Si-
nan bu mabedle yepyeni bir plan
ortaya çıkarıyor. Kıble duvarında-
ki sütun başlıklarında istalaktitle-
ri de­rinleştirecek yerler yapmıştır.
Planının müstesnalığı yalnız son
cemaat yerine inhisar etmiyor.
Mabedin kendi planı bir yonca
yaprağı şeklindedir. Topkapı Sa-
rayı’nda Sinan devrine ait olduğu
iddia edilen bir planın Mihrimah
Camii’nin olduğu, biraz tadil ile
tatbik edildiği anlaşılmak­tadır.
Mihrimah Camii
(eski hali) Camilerimiz adlı küçük bir kitap yazan eski müzeler müdürü Sakızlı İbrahim Paşazâ-
de Halil Edhem, son cemaat yerleri önündeki saçakların yalnız set üzerlerindeki kurulan
174 Tezkiretü’l-bünyân (matbu), s. 35, 39.

182
CAMİLER ve MESCİDLER

camilere mahsus olduklarını söyler-


ken hata ediyor. Tophâne’deki Kılıç
Ali Paşa Camii set üzerinde olmadığı
hal­de, bu çeşit saçakları vardır. Halil
Edhem son cemaat yerinde sekiz sü-
tun bulunduğunu söylemek suretiyle
de ikinci bir hata daha işlemiştir.
Son cemaat yerinin sağında, sonra
açıldığı anlaşılan bir mükebbirlik var-
dır. Mabedden buraya dört pencere
açılmaktadır. Caminin birer şerefeli
iki minaresinin kapıları son cemaat
yerine açılmaktadır. Solundaki mina-
renin kapısı üzerinde şimdiye kadar
hiçbir yerde eşine rastlanmayan bir
oymacılık ve kakmacılık şaheseri var-
Mihrimah
dır. Bir taşa kabartma olarak Kelime-i Tevhid kazılmış, yazıların boşluklarına ve kelime- Camii
lerin etrafına kırmızı ile karışık renkli, çeşitli taş oturtulmuştur. Sonra bu levha aynı şe-
kilde bir çerçeve içine alınmıştır. Sanatkâr bu eseri sanki mikroskopla işlemiştir. O kadar
ince ve hurda işçilik vardır ki, insan Türk’ün bu yük­sek kudreti karşısında hayran kalıyor.
Diğer minare kapıcının üstüne bir madalyon içine sade Kelime-i Tevhid kazılmıştır.
Caminin kıble kapısı mermerden bir taç ve tak halindedir. İstalaktit salkımlarının al-
tında beş satır halinde nesih ile şu Arapça kitabe okun­maktadır:
‫ – اسس بنيان هذا المسجد الجامع المشيد االركان صاحبة الخيرات والحسنات درة تاج السلطنة‬۱
‫ – العظيمة الشان عصمة الملك والدنيا والدين خانم سلطان خصها هللا بمزيد االحسان بنت‬۲
‫ – خاقان الخواقين فى الخافقين سلطان السالطين فى المشرقين عامر معمورة االرض بالعدل واالحسان مؤسس‬۳
‫ – بنيان االمن واالمان الهل االيمان السلطان ابن السلطان سليمان خان ابن سلطان سليم‬٤
۹٥٤ ‫ – خان خلد خالفته خلود الزمان وتم بمنه المنان فى شهر ذى الحجة الحرام من شهور سنة اربع وخمسين وتسعمائة من هجرة النبوى‬٥

Kitabeyi bir de yeni harflerle okuyalım:


1. “Essese bünyâne hâze’l-mescidi’l-câmii’l-müşeyyedi’l-erkâni sâhibetü’l-hayrât
ve’l-hasenât dürretü tâci’s-saltanat
2. El-azîmetü’ş-şân ismetü’l-mülkü ve’d-dünya ve’d-dîn hanım sultan hassehallâhü
bi-mezîdi’l-ihsân bint
3. Hakanü’l-havâkîn fi’l-hâfikayn sultanü’s-selatîni fi’l-meşrıkayn âmiri ma’mûre-
ti’l-arz bi’l-adli ve’l-ihsan müessisi
4. Bünyâni’l-emn ve’l-eman li ehli’l-îmân es-Sultan ibni’s-Sultan es-Sultan Süley-
man Han ibni’s-Sultan Selim
5. Han hallede hilâfetühû hulûdü’z-zamân ve temme bi-mennihi’l-Mennân fî
şehri Zi’l-hicceti’l-harâm min şuhûri seneti erbaa ve hamsîn ve tis’a mie min
hicreti’n-Nebevî”

183
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bu Arapça kitabe dilimize şöyle çevrilebilir:


“Bu sağlam ve erkânlı camiyi hâfikaynda (do-
ğuda ve batıda hakanların hakanı), iki meşrıkta
(Şark’ta ve Garp’ta) Sultanların sultanı adl ve
insa­niyle yeryüzünü imar eden iman ehli (mü’min-
ler) için emn ü eman kuru­cusu Selim Han’ın oğlu
Sultan oğlu Sultan, Sultan Süleyman Han’ın kızı
hayrat ve hasenat sahibi diye, dünya ve yurdun
ismeti, Allah’ın kendisini fazılla, ihsan yapmakla
seçkin kıldığı Hanım Sultan yaptı. Cami Peygam­
berin hicretinin 954. yılı Zilhicce’sinde bitti.”
Bu kitabe şimdiye kadar tam ve doğru olarak
hiçbir yerde neşredilmemiştir. Hadîkatü’l-cevâ-
Mihrimah Camii’nin mi’ sahibi bu kitabeyi tam ve doğru olarak oku-
uzaktan görüntüsü yamamıştır. Kitabedeki ‫’درة تا السلطنة العظيمه الشان‬ı oku-
yamadığı için atlamıştır. Mir’ât-ı İstanbul’da
Hadîka’yı körü körüne kopya et­tiği için aynı
hatayı işlemiştir.
Kitabeye göre cami, Kanunî Sultan Süley-
man’ın kızı, Rüstem Paşa’nın karısı Mihri-
mah Sultan adına yapılmıştır. Cami, 954 yılı
Zilhicce’sin­de tamamlanmıştır. 1548 yılı Tem-
muz ayına rastlar. Bu tarihi 1547 şeklin­de gös-
terenler hata ediyorlar.
Caminin yapılış tarihi kitabesinde açıkça
gösterildiği halde, Kanunî’nin nişancılarından
Ramazanzâde Mehmed Çelebi mabedin tarihi-
Mihrimah
Camii ni iyi ve doğru bilecek bir devirde yaşamış iken
bu mâmurenin H 950 senesin­ de yapıldığını
söylemek suretiyle fahiş hata etmiştir. Bu zatın
matbu tarihinde verdiği bu şekildeki malumatın
hemen hemen hepsi yanlıştır. Ha­seki Sultan’ın
cami, imarethâne, dârüşşifâ ve medresesinin H
932 yılın­da yapıldığını söylemesi bu örnekler-
den birisidir.
Kitabede camiyi yaptıran Mihrimah Sul-
tan’ın adı verilmemiş, yalnız Hanım Sultan den-
miştir. Türk geleneğine göre kadınlara çok saygı
gös­terildiği için kitabeleri ve arşiv vesikalarında
çok kere adları verilmez.
1835 yıllarında
Mihrimah Camii ve Yalnız vakfiye, hüccet ve i’lam gibi vesikalarda, adları mutlak zikredilir. Osmanlı
solda Şemsi Paşa
Camii

184
CAMİLER ve MESCİDLER

hânedanına mensup kadınların birçok yerlerde adlarının


zikredilmemiş olması bundandır.
Mihrimah Sultan’ın Hanım Sultan’lık adına galebe çal-
dığı için zikredilmemiş olması şeklindeki ihtimali biz haki-
kate uygun bulmuyoruz.
Caminin sağında ve solunda kapıları, son cemaat yeri-
ne açılan munta­zam kesme taşla yapılmış tam şerefeli sülün
endamlı iki minaresi vardır. Şerefe altları çok güzeldir.
Caminin içine giriyoruz:
Camiyi, kasnağında on altı pencere bulunan tek büyük
kubbe örter. Bu kubbeye kıble tarafında, sağ ve sol yanların-
da, önlerinde dörder pencere bulunan üç yarım kubbe da-
yanmakta, ana kubbeye bambaşka ve ihtişam­lı bir görünüş
sağlamaktadır. Bu yarım kubbeleri üçer istalaktit salkımı
sarkan üçer pencereli ikişer mini mini kubbe daha besle-
mektedir. Bunlar­dan kapı tarafındaki kubbelerin pencereleri
ikidir. Büyük kubbe ortadan iki yığma ve kapı tarafından,
duvarların içinde iki ayrı yığma sütun üstüne dayanır. Bu Üsküdar
sütunların başlıkları istalaktitlidir. Küçük kubbeler de duvara kısmen gömülmüş yarım fil İskelesi ve
Mihrimah
ayaklarına ve duvarlara oturtulmuş­tur. Mihrap mermerden ve istalaktitlidir. Minber de Camii
som mermerden ya­pılmıştır. Şebekelerinde on üçer şualı yıldızlar ve hendesi şekiller var-
dır. Minberin basamaklarının altları zambak şeklinde oyulmuştur. Külah di­rekleri kırmızı
somakidendir. Mabedin sağ tarafına açılan ikinci bir kapı­sı daha vardır. Bu kapının önünü
de ayrıca iki sütunlu bir saçak örter.
Kapı ve pencere kanatları fildişi, sedef ve abanoz ile kakmalıdır. Vaaz kürsüsü de Türk
kakmacılık sanatının güzel bir örneğidir. Kıble kapısının üstünde müezzin ve kandil mah-
felleri ve ayrıca sekiz renkli sütun üzerine ahşap oyma korkuluklu hünkâr mahfeli vardır.
Bu kapının üstünde yarım kubbe yoktur. Burası yedi pencereli bir ayna duvarı ha­lindedir.
Müezzin mahfelinin alt tavanı yüksek bir tezhip işi ile kaplı idi. Fakat birçok başka ma-
bedlerde olduğu gibi üstlerine yağlı boya çekile­rek mahvedilmiştir.
Mabedin kapı kanatları kemik, fildişi ve abanoz oymalarla süslüdür. Bilhassa kenarları
çok nefistir. Beş şualı fildişi yıldızların ortalarına fır­çanın ve kalemin bile zûr yapabileceği
altışar şualı yıldızlar işlenmiştir. İki büyük göbek, şaheserdir. Kapının kanatlarına fildişi
ile Kelime-i Tevhid işlenmiştir.

Osman Bey’in Kabir Sandukası


Son cemaat yerinin sağında ve saçak altında mezar taşçılığının ve sandukacılığının
çok muvaffak bir yadigârı olan parmaklık içine alınmış bir mezar vardır. Sandukanın sol
pehlesinde çok güzel işlenmiş bir hançer kabartması görülür. Örfî destarlı baş taşında
‫ الاله اال هللا محمد رسول هللا‬ve “Okuyalım ruhu için Fâtiha” yazılıdır. Ayak taşında da Şair Hükmî’nin
şu iki tarih beyti okunur:

185
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫مير پاكيزه نسب حضرت عثمان بيك‬


‫مرغ روحى ايديجك باغ جنانه طيران‬
‫ايليوب صدقله روحنه دعالر حكمى‬
)‫ديدى تاريخ (جنان اوال مقام عثمان‬
۹٨٤
Bunu bir de yeni harflerle okuyalım:
Mîr-i pâkîze neseb Hazret-i Osman Bey’in
Mürg-i rûhu idicek bâğ-ı cinâna tayrân
Eyleyüb sıdk ile rûhuna duâlar Hükmî
Didi târîh (cinân ola makâm-ı Osman)
984
Son mısradaki parantez içine aldığımız cümleler ebced hesabına vu­rulunca 984 ra-
kamları çıkar. Bu altına da rakamlarla yazılmıştır. Osman Bey, H 984 - M 1576-77 yılın-
da ölmüştür.
Bu dört mısraı nesir halinde bugünkü dilimize şöyle çevirebiliriz: “Temiz soylu Osman
Bey hazretlerinin ruh kuşu Cennetler bağına uçunca hükmî sıdk ile dualar iderek şu tarihi söy-
ledi Osman’ın yeri Cen­netler ola!”
Bu Osman Bey, Rüstem Paşa’nın başka bir karısından olan oğludur. Sicill-i Osmânî
sahibi bu Osman Bey hakkında şunları yazıyor:
“Sadr-ı esbak Rüstem Paşa’nın mahdumudur. 984’te ölmüştür. Mihrimah Sultan Camii’n-
de gömülüdür. Sultanzâde olmayıp ancak sultandan dahi Rüstem Paşa’nın büyük iki oğlu olup
mezkûr camide gömülüdürler. Taşlarda isimleri yazılmamıştır175.”
Rüstem Paşa’nın Mihrimah Sultan’dan olan iki büyük oğlunun gömü­lü olduğu tür-
be bu cami ile medrese kapısı arasındadır. Süreyya Bey, Mihrimah Sultan’ı yazarken de
“Rüstem Paşa’ya tezvic olunup ondan ev­lâdı olmuştur. Kızı Ayşe Hanım, sultan olup yirmişer,
otuzar yaşına kadar yaşamış, iki oğlu oldu ki, Üsküdar’da camisinde gömülüdürler176.”
Bazı sandukalara hançerler kazılırdı. Eyüb’de, Hançerli Sultan Tür­besi’nde ve daha
başka yerlerdeki kabir sandukalarında böyle hançer ka­bartmaları ve nakışları görülür.
Topkapı Sarayı Hazine Kütüphânesi’nde 1524 numarada kayıtlı bulunan ve ilk defa bi-
zim tarafımızdan ilim ale­mine tanıtılan Hünernâme’nin ikinci cildinin 171. minyatürün-
deki Şeh­zâde Sultan Mustafa’nın kaputunda hançer görülmektedir.
Hançerin, yalnız öldürülenlerin kabir taşları ve sandukalarına kazıl­dığı hakkında ke-
sinlik ifade eden bir kaynak yoktur. Niğde Aksaray’ının Gaybi köyü mezarlığında üstle-
rine hançerler işlenmiş mezar taşları gör­düm.
Osman Bey’in ölüm tarihini nazm eden Şair Hükmî Mehmed Çelebi Geliboluludur.
Sultan III. Murad zamanında ölmüştür. Değerli bir şair idi177.
175 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 416.
176 Sicill-i Osmânî, C. l, s. 83.
177 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 229.

186
CAMİLER ve MESCİDLER

Son cemaat yerindeki sağdan üçüncü mermer sütuna vaktiyle, belli ki Şarki Roma İm-
paratorluğu zamanında açılan asma yaprağı yerine, kır­mızı ve daha başka bir yere de yeşil
somaki geçirilmek suretiyle güzel bir görüntü sağlanmıştır.
Son cemaat yerinin solundaki sütunun tunç bileziğine güzel bir nesih ile şunlar yazılmıştır:
‫التكون للعيش مجروح الفواد‬
‫انما الرزق على هللا الكريم‬
‫ربيع االول فى يوم دوشنبه‬
‫ عثمان چلبى‬۱۰۲۰
Osman Çelebi isminde birisinin 1020 yılı Rebîülevvel’inin ilk haftasın­da perşembe
günü (M 1211) kazıdığı bu Arapça beytin Türkçesi şudur:
“Mayşet (rızık) için gönlü yaralı olma! Rızık ancak Kerim olan Allah’­ındır.”
Yine soldaki sütunların birisinin üzerine şunlar kazılmıştır: “Elçiler Şah’a giderler. Mu-
harrem’in ikisinde. 1070.”
Sultan IV. Mehmed zamanında 1070 yılı Muharrem’inin ikinci günü İran Şahı’na el-
çiler gönderildiğini gösteren bu kaydı tarihini kaynaklar doğrulamaktadır. Evliya Çelebi,
evkâf tarafından mühim olayları, cami, türbe gibi abidelerin tunç bileziklerine kazımaya
memur edilmiş adamlar bulunduğunu yazar. Süleymaniye’nin, Şehzâdebaşı Camii’nin ve
daha baş­ka camilerin tunç bileziklerine yangınlar, şehzâde ve sultanların evlen­meleri, sul-
tanların ölümleri gibi mühim olayların kazıldıklarını tespit et­tik178.
Caminin içine asılan H 1215 - M 1800-1801 yılında hâcegân-ı dîvân-ı hümâyûndan
Yakup Efendi’nin yazdığı levha güzel bir eserdir. Camide mektep tarafına açılan üçüncü
bir avlu kapısı daha vardır.
Caminin sağ köşesine, duvar dibine bir basite yapılmıştır. Bu güneş saatini H 1183
- M 1769 yılında Yeni Cami muvakkiti Derviş Yahya çizmiş, evkâf memurlarından sa-
atçizâde Mehmed Arif Efendi yapmıştır. Bize kadar gelen basitelerin en iyilerindendir.
Yalnız mihveri bozulmuştur. Mabedin eski abdesthâne tarafında bir su teknesi vardır. Bir
tarafında “Hacı İsmail Efendi’nin pederi Raşid Ağa’nın ve Ayşe Sıddıka’nın ruhuna Fâtiha
1281.” yazılıdır. Diğer tarafında da “Feshâne kapı çuhadarı el-Hâcc Rağıb Ağa’nın ruhu
içun” yazılıdır. Avlunun sağında dört odalı müezzin ve kayyum meşruta odaları vardır. Bu
H 1265 - M 1848 yılında yanmış, bir daha yenilenmemiştir. 1941 yılında bunlar harap bir
halde idi. Cami tamir edilirken bunlar kaldırılmıştır.
Evliya Çelebi bu cami hakkında şunları yazıyor:
“Mihrimah Sultan Camii iskele başındadır. Bu camiyi Sultan Süley­man sene 954 tarihinde
yaptırıp, sevabını kerimesi Sultan merhumenin ru­huna hediye etmiştir. Bu cami leb-i deryada
olup haremine iki taraftan taş merdivenlerle çıkılır. Ortasında çınarlarla müzeyyen yerler olup
taş­rasında yan sofaları üzere amudlarla bina olunmuş bir kubbe-i âliyesi vardır. Birer tabakalı
iki de minaresi vardır179.”
178 Bu hususta Yedigün Matbaası tarafından yayınlanan “İstanbul Abideleri” adlı kitabımızın 113. sahifesinde geniş bilgi vardır.
179 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 473.

187
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Caminin bina emini Mehmed Ağa’dır. Üsküdar’da Taşçılar Camii’ni yaptırmış ve


Mihrimah Camii’nin tamamlanmasından biraz sonra, H 955 - M 1548-49 yılında idam
edilmiştir. Kabri mabede girerken sağdadır180.
Süreyya Bey bu Mehmed Ağa hakkında der ki:
“Enderun’dan çıkmıştır. Çaşnigîr, kapıcılar kethüdası olmuş, şaki Ka­lenderi yakalama ve
elde etme gibi büyük hizmette bulundu. Sonra Mihrimah Camii’ne bina emini olup 955’te fevt
oldu. Üsküdar’da Taşçılar Mescidi’ni yapıp mihrabı önüne gömüldü.181”
Mihrimah Camii’nin solu ve kıble tarafı kabristandır. Bu kabristan küçük bir mezar
taşları müzesi halindedir. Burada, bu külliyenin müte­vellilerinin, Rüstem ve kardeşi derya
kapudanı Sinan paşaların yakınla­rının ve bazı meşhurların mezarları vardır. Ben burada
gömülü olanların mezar taşlarını inceledim. Kitabelerini aynen aldım. Mezar taşlarını se­
nelerine göre değil, yerlerine ve sıralarına göre yazacağım.
Caminin solundaki müstakil baş taşları, tarikat serpuşları sandu­
kanın baş taşın-
da “Merhûm ve mağfûrun leh Şeyh Abdürrahim ibn-i Şeyh Tennûrî ruhu için Fâtiha. Sene
1047.” yazılıdır.
Şeyh Abdurrahman Abaza Şeyhi şöhretini taşıyan Bayramîye tari­katından Sarı Ba-
bazâde Kayserili Seyyid Abdürrahim’dir. H 1047 yı­lında idam edilmiştir182. Ayak taşı
yuvarlaktır.
15 Rebîülevvel 1274’te (M 1857-58) ölen saray-ı hümâyûnda nüfus yazıcı Mustafa
Tevfik Efendi.
H 1204 - M 1789 yılında ölen hâssa başmücellidi Seyyidi Efendi.
17 Şevval 1271’de (M 1854) ölen Cigalazâde Rüstem Paşa kâtibi Mehmed Raif Efendi.
H 1281 - M 1864 yılında ölen Mihrimah Camii Kayyumbaşısı Ha­cı Hasan Efendi.
10 Safer 1268’de (M 1851) ölen Hattat Zühdî Efendi’nin baş taşındaki kitabe şudur:
‫بونده نيجه ارباب فن يوق اولدى ذاتى وار ايكن‬
‫عاقلميدر رغبت ايدن بودار حزن محنته‬
‫برخواجۀ صاحب قلم بر فاضل رنكين قلم‬
‫چكدى بوعالمدن قدم محتاج اولدى رحمته‬
‫آ‬
‫اول خوشنويش ونكـته دان كـتب شفا ايله هر�ن‬
‫ايلردى امرار زمان باقمزدى اخر حذمته‬
‫آ‬
‫�زدر بوعالمده هله اقران اوذات كامله‬
‫خط نسخ كلكى ايله كيرمشدى بشقه زينته‬
‫زهدى كوره ن ايتسون خيال تاريخنى جوهر مثال‬
‫جف القلم كوجدى بوسال خطاط جنته‬

180 Taşçılar Camii’ne bakılsın.


181 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 112.
182 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 187.

188
CAMİLER ve MESCİDLER

Kitabeyi bir de yeni harflerle okuyalım:


Bunda nice erbâb-ı fen yok oldu zâtı var iken
Âkil midir? Rağbet iden bu dâr-ı hüzn ü mihnete
Bir hâce-i sâhib kalem bir fâzıl-ı rengîn kalem
Çekdi bu âlemden kadem muhtâc oldu rahmete
Ol hoş-nüvîş-i nüktedân kütüb-i şifâ ile her ân
Eylerdi imrâr-ı zamân bakmazdı âhar hizmete
Azdır bu âlemde hele akrân o zat-ı kâmile
Hatt-ı nesh kilki ile girmişti başka zînete
Zühdî gören itsin hayâl târîhini cevher misâl
Ceffe’l-kalem göçdü bu sâl hattât Zühdî Cennete...
Tarih manzumesinin son mısraının noktalı harfleri ebced hesabına vurulursa 1268 yılı
çıkar ki, Hattat Zühdî H 1268 - M 1851 yılında ölmüştür.
Kitabeye göre nesih yazısını yeni buluşlarla müstesna bir kemale erişti­ren Hattat Zühdî
Efendi, şifa kitaplarıyla meşgul idi. Nükteleriyle de meşhurdur. Bundan başka büyük hat
üstatlarından İsmail Zühdî ile Ab­dullah Zühdî efendiler var idi.
Süreyya Bey, bu Zühdî Efendi hakkında şunları söylemiştir:
“1268 Safer’inin on beşinde ölmüştür. Hatt-ı nesihte maharetli bir hat­tat idi183.”
Tahrip devinin ağzından kurtarıp Vatan Caddesi’ndeki Yavuz Sultan Selim adına oğlu
Kanunî Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a yaptırdığı medreseyi yok olmadan kurtararak,
burada açtığım ve tasnif ettiğim müze­de bu Zühdî Efendi’nin de yazıları vardır.
Zühdî Efendi’nin baş taşında ulemaya mahsus serpuş ve lahdin önün­de de kuşların
yağmur sularından faydalanmaları için yalak vardır.
Bilginlerden H 1023 - M 1594-95 yılında ölen Şeyh Ahmed’in kısa ve yuvarlak mezar
taşında dört satır halinde şu kitabeyi okudum:
Geçdi nâgâh gazeli hatîb Şeyh Ahmed
Çeşmine oldu menzil tûde-i hâk
Mevt-i âlim çü mevt-i âlemdir
N’ola dünyâyı eylese gamnâk
Pâk sıfat-ı Îsâ mücerred idi
Rûhuna minber ola nüh-eflâk
İntikâline Hâşimî târîh didiler:
Geçdi Şeyh Ahmed-i pâk
Sene 1023

183 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 43.

189
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Şair Hâşimî’nin hazırladığı bu tarih manzumesinin son mısraı ebced hesabına vu-
rulunca Şeyh Gazali Hatib Ahmed Efendi’nin H 1003 - M 1594-95 yılında öldüğü
anlaşılıyor. Bu caminin hatibi idi. Kitabede “alimin ölü­münün, âlemin ölümü” olduğunu
söyleyen, Arapça büyük bir söz vardır.
Bir yuvarlak taşın üstüne H 1008 - M 1599 yılında ölen Han Ah­med’in ölüm tarihi
şu Farsça kitabe ile tespit edilmiştir:
‫كـفتۀ عبد الواسع افندى كيالنى‬
‫خوشئ عالم ناخوش اى دل‬
‫مى نيوزد بهمين امدوشد‬
‫كه خان احمد عالى مسند‬
‫چه كرفنار غم بى حد شد‬
‫بهر تاريخ وفاتش مى كـفت‬
)‫هاتف غيب كه (خان احمد شد‬
Hemşehrisi Şair Geylanî Abdülvâsi Efendi’nin hazırladığı bu man­zumenin parantez içi-
ne aldığımız cümlesi ebced hesabına vurulursa 1008 rakamları çıkar ki, Han Ahmed bu ta-
rihte ölmüştür. Han Ahmed’in ölümü Sultan III. Mehmed’in hükümdarlık zamanına rastlar.
Bu mezar taşı tarihin karanlıklarına ışık tutacak bir önem taşır. Bu taşı ilk defa ilim
âlemine sunuyoruz.
Bu Han Ahmed, Geylân hâkimi (beyi) idi. H 1001 - M 1592-93 yılında Türk hükü-
metine sığınmıştı. İstanbul’da H 1008 - M 1599 yılında ölmüş ve buraya gömülmüştür.
Osmanlı hükümeti kendisini ağırlamış ve çok iyi misafir etmişti.
Süreyya Bey, Han Ahmed hakkında ölüm yılında bir yıl hata ile şu malûmatı veriyor:
“Ahmed Han, Geylân hıttarı emir valaşanî iken, 1001’de İran’dan kaçıp Devlet-i Aliyye’ye
iltica ve dehalet eyledi. İstanbul’da padişahın nimetleriyle nimetlendirildi. 1009’da öldü184.”
Topkapı Sarayı Müzesi’nde Han Ahmed’in Osmanlı padişahına hediye eylediği çok
kıymetli bir kürk vardır. Teşhir ediliyor.
İstanbul’da Başvekâlet Arşivi’nde 70 numaralı mühimme defterinin 874 numarasında
kayıtlı 22 Muharrem 991 (M 1583) tarihli bir hüküm vardır. Bu hüküm Bağdad Bey-
lerbeyi’sine gönderilmişti. Bağdad Beylerbeyi’si Geylân hâkimi Han Ahmed tarafından
hazreti İmam Ali’nin tür­belerinin münasip bir yerine konulmak üzere sanat değeri çok
yüksek bir kapı gönderildiğini, o vakit buna ihtiyaç olmadığı için bir tarafa konuldu­ğunu
ve zamanla bazı yerleri bozulduğu padişaha bir mektupla bildiril­mişti. Sultan III. Murad,
bu hükmünde kapının bir yere konulmasını Bağ­dad Beylerbeyi’sine emretmiştir.
Aynı arşivde 70 numaralı mühimme defterinde, 351 sıra numarada 9 Receb H 1001
(M 1592-93) tarihli bir hüküm bulduk. Bu hüküm, Bağdad’a varıncaya kadar yol üzerin-
de bulunan beylerbeyilere, beylere ve kadıla­ra yazılmıştır. Hükümde Geylân hâkimi Ah-
med Han’ın Türkiye’ye gelmek üzere Geylân’dan Bağdad’a hareket ettiği ve hangi beyler-
beyiliğe, beyliğe ve kadılığa gelir ve uğrarsa kendisinin iyi karşılanması bildiril­mektedir.
184 Sicill-i Osmânî, C. l, s. 205.

190
CAMİLER ve MESCİDLER

Mihrimah haziresinde gömülü bulunanları sıralamaya devam ediyorum:


Türk mezar taşı sanatının çok kıymetli bir yadigârının baş taşında şu Farsça iki
mısra okunur:
‫مصطفى از ملك فنا‬
‫كرد رحلت بجانب موال‬
‫كشت تاريخ رفتش بخدا‬
‫أ‬
‫منزلش باد جنت الم�وى‬
“Mustafa fena evinden (dünyadan) Mevlâ tarafına gitmiştir.
Onun Tanrı’ya gidişi için şu tarih olmuştur (söylenmiştir):
Menzilin Cennetü’l-me’vâ olsun...
Bu Mustafa’nın kimliği hakkında bilgi edinemedik.
Bir taşta şu iki mısra yazılıdır:
Ol bülbül-i gülzâr-ı cennet
Bizleri yaktı nâr-ı firkat
Bu taş mâbeyn-i hümâyûn memurlarından Ferik Ethem Paşa’nın oğlu Mehmed
Bey’indir. 1271 yılında ölmüştür. Burada erkânı harbiye mirli­valarından Ethem Paşa’nın
H 1266’da ölen oğlu Mahmud Bey’in de mezar taşını gördük. Paşa’nın H 1280 yılında
ölen üçüncü oğlu Abdullah Seyyid de burada gömülüdür. Ethem Paşa’nın oğlu Galip
Bey’in mahdumu Hasan Mübahi Bey de H 1296 yılında ölmüş, dedesinin türbesinin
önüne gömülmüştür.
Burada gömülü olanlardan bazıları da şunlardır:
– Cağalazâde kethüdası Osman Ağa’nın karısı Züleyha H 1207.
– Hacı Ahmed Ağa 1117
– Mihrimah Sultan İmareti vekil harcı Seyyid Hasan Ağa H 1258.
– Ticarethâne-i Âmire dayine-i hâssa muhasebecisi rutbe-i saniye ashabından Hacı
Mehmed Tâhir 1282.
– Mihrimah mütevellisi İsmet Bey’in zevcesinin azadlısı Şerife Zübeyde 1284.
– Mukabele süvari kalemi serhalifesi Hâfız Efendi’nin karısı Cağalazâde Hayriye 1227.
– Mihrimah İmareti’n­de altmış sene fodlacıbaşılık yapan Hüseyin 1200.
– Reisü’l ulema Fındıkzâde İbrahim Halil Efendi’nin kızı hâssa ordu-yı hümâyûn
müşiri Reşid Paşa’nın mühürdarı Rafet Bey’in refikası Şerife 1308.
– Reisü’l ulema Fındıkzâde İbrahim Efendi’nin karısı Zîbâ 1298.
– Ceyb-i hümâyûn kâtiplerinden Hacı Tahsin 1323.
– Hâssa başmücellidi Seydiye Efendi’nin anası Emine 1204.
– Mihrimah Camii müezzinbaşısı Hacı Ahmed Raşit 1271.
– Halvetî tarikinden Debreli Şeyh Ali Efendi’nin karısı Fatıma 1251.

191
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

– Mih­rimah Camii kayyumbaşısı Hacı Hüseyin 1210.


– Cağalazâde Fatıma Hanım’ın damadı sehm halifesi Sadullah Efendi 1249.
– Hâssa silâhşörlerinden Cağalazâde Derviş Ali Bey 1213.
– Cağalazâde Şakir Bey’in oğlu Mahmud Necib Bey 124.
– Cağalazâde Ali’nin kerimesi Bihnas Hanım 1215.
– Cağalazâ­de Ali’nin kerimesi Rabia 1214.
– Cağalazâde Ali Bey’in kızı Asuman 1224.
– Cağalazâde Rüstem Paşa sülâlesinden Mehmed Bey’in Fatıma Naime 1310.
– Cağalazâde İbrahim Bey’in zevcesi Fatıma Hatun 1203.
– Cağalazâde Fatıma’nın oğlu Ataullah 1235.
– Cağalazâde Ali Bey’in mahdumu Ali Arif 1212.
– Mihrimah Sultan hatibi Nuri Efendi’nin karısı Fatıma Afife 1335.
– Mihri­mah Sultan birinci imamı Hâfız Tahsin 1331.
– Şeyh Murad sülâlesinden Binbaşı Hacı Recep kızı Ayşe 1298.
– Cağalazâde Mehmed Bey’in karısı Ha­tice 1258.
– Mihrimah sülâlesinden Cağalazâde Mehmed Bey’in mahdumu Enderun-u
Hümâyûn’dan çıkarılan Cağalazâde, Rüstem Paşa ve Mihrimah Sultan vakıfları
mütevellisi Mustafa Ragıb 1290.
– Mihrimah Sultan ve zev­ci veziriazam Cağalazâde, Rüstem Paşa sülâlesinden ve
onun vakfının mütevellilerinden ve evkâf-ı hümâyûn cihad idaresi halifelerinden
Ahmed Han’ın karısı Şerife Hacer 1320.
– Mihrimah Sultan ve zevci veziriazam Cağalazâde Rüstem Paşa sülâlesinden ve
onun vakfının mütevellilerinden ve evkâf-ı hümâyûn cihad idaresi halifelerinden
Ahmed İhsan 1318.
– Mih­rimah Sultan ve zevci veziriazam Cağalazâde Rüstem Paşa sülâlesinden ve
vakfın mütevellisi evkâf-ı hümâyûn cihet kalemi halifelerinden Es-seyyid İbrahim
ibn-i Halil 1307.
– Mütevelli Osman Cemal Bey’in zevcesi Fa­tıma Zehra 1325.
– Cağalazâde Mehmed Bey’in oğlu Ahmed Bey 1215.
– Cağa­lazâde Ali Bey’in oğlu İbrahim Efendi 1199.
– Esham mukataası halifesi Ca­ğalazâde Mehmed Ragıb 1242.
– Cağalazâde Esma Hanım’ın kızı Fatıma 1230.
– Cağalazâde Mehmed Sıtkı Bey 1203.
– Ferik Şamlı Hacı Mehmed Paşa 1321.
– Eski müzeler müdürlerinden Halil Edhem’in kardeşi Abdullah Sedîde 1280.
– Halil Edhem’in diğer kardeşi Mehmed İlyas 1271.
Cağala mezar taşı kitabelerinde Cağala adı cağal, cağalî, ciğale şekillerinde yazılmış-
tır. Mihrimah İmareti’nin, Mihrimah Külliyesi’nin son mütevellileri asırlardan beri idare
ettikleri müesseseyi kuran Sadrazam Damat Rüstem Paşa ile Cağalazâde Sinan Paşa’yı

192
CAMİLER ve MESCİDLER

yahut Rüstem Paşa’nın kardeşi derya kapudanı Sinan Paşa ile Cağalazâde Sinan Paşa’yı
birbirine karıştıracak kadar bilgisizlik ve ilgisizlik göstermişlerdir. Bu ceha­letlerini mezar
taşlarına bile kazdırmışlardır. Cağalazâde Rüstem Paşa diye bir adam yoktur. Sinan Paşa
vardır ki, bu da Mesineli veyahut Cenevrelidir. Babası Piyâle Paşa tarafından esir edilmiş-
tir. Asıl adı Cipion, soyadı da Cigale’dir. Hâlâ İtalya’da bu adı taşıyan bir aile varmış. Bu
Sinan Paşa, İstanbul’da bir semte Cağaloğlu adını bırakmıştır. Bu semtte bir sarayı vardır.
Rüstem Paşa aslen Bosnalıdır. İki aile arasındaki bu asırlık yanlışlık düzelmelidir. İki aile
şeceresi adeta Arap saçına dön­müştür. Bu çözülmelidir.
Süreyya Bey, Rüstem Paşazâde’yi yazarken şunları söyler: “Kanunî Sultan Süleyman’ın
damadı Rüstem Paşa hânedanıdır ki, ke­rimesi Ayşe Hanım Sultan’dan olanına Mihrimah
Sultanzâdeler dahi de­nir. El’an bu sülâlelerden vardır. Bu sülâle ile Cağalazâde Sinan Paşa
sülâlesi birleşmiştir. Ondan Semih Paşa evlâdı gelmiştir. Leskovikli Rüstem Paşa oğulla-
rına dahi böyle denir ise de bunlar, Arnavutluk hânedanındandır. Bunlardan Beylerbeyi
payeli Kâni Paşa vardır185.

Mihrimah Sultan Vakfiyesi


Ankara’da Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde 635 numaralı defter­de Mihrimah Sul-
tan’ın bu camiye ait bir vakfiyesi vardır. Üstünde “merhu­me, mağfuret-ün leha Mihrimah
Sultan ve merhum Rüstem Paşa hazret­lerinin evkâf-ı şerifeleri mukafaat-ı hududi ve ima-
rat-ı âmireleri hıdematı beyanında olan vakfiye-i mamulün binalarıdır” yazılıdır. Vakfiye
Türkçedir. Üçüncü sahifesinde şu manzume çok güzeldir:
‫نه تاج ونه تحت ونه ملك ونه مال‬
‫نه جاه ووجاهت نه فضل وكمال‬
‫آ‬
‫خالص ايده مز موتدن �دمى‬
‫فنا ازده ياپان عالمى‬
‫وجوده كلن ينه اولور عدم‬
‫دخى خوش كوردن يميز اخرندم‬
‫كيدر كيمسه قالماز كلور چون اجل‬
‫اجل يوق همان حقه عز وجل‬
Bu manzumeyi bir de bugünkü yazı ile okuyalım:
Ne tâc u ne taht u ne mülk ü ne mâl
Ne câh ü vicâhet ne fazl u kemâl
Halâs idemez mevtden âdemi
Fenâ izde yaptı yapan âlemi

Vücûda gelen yine olur adem


Dahi hoş gören yimez âhir nedem
Gider kimse kalmaz gelür çün ecel
Ecel yok hemen azze ve cell

185 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 692.

193
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Vakfiyede Mihrimah Sultan şöyle vasıflandırılmıştır:


“Mihrimah Sultan Hanım ebbedallâhü teâlâ bi-evtâdi’l-hulûd fî arsati’l-vücûd.”
32 sahife tutan vakfiye 957 yılı Rebîülevvel’inin ortalarında Mihrimah Mâmuresi’nin
inşasından üç sene sonra tescil edilmiştir. Vakfiyeyi Cevher Ağa ibn-i Abdullah ile Mer-
can Ağa ibn-i Abdurrahman’ın şahadetleriyle dikkati sabit olan Mahmud Ağa ibn-i Ab-
dülmuin tescil ettirmiştir. Tes­cile ulemadan ve sadattan Mehmed Çelebi ibn-i es-Seyyid
Ali, Baba Çelebi, İbrahim kethüda ibn-i Abdülmennan, Mevlâna Mehmed Çelebi ibn-i
Nurullah, Anadolu vilâyeti muhasebecisi Mehmed Çelebi, Cenderecizâde Mehmed Çe-
lebi, Kâtip Ali Çelebi ibn-i İvaz kâtiplik etmişlerdir.
Vakfiye ile Üsküdar’da cami, on altı hücre ve bir dershâneli medrese, sekiz bab misafir-
hâne, ahur, bir kiler, bir ambar ve bir han vakfedilmiş­tir.
Vakfiyede cami tasvir edilirken şunlar söylenmiştir:
“Câmi’-i cemi’-i şerâyif ü muhassenât ve Hayy-ı letâif-i müzeyyenât olub sakf-ı merfû’
u nûr ü ziyâde.
Beytü’l-Ma’mûr sakfına müzâhî ve sath-ı müstenîri felek-i müstedîr gibi pür-himmet
ve......... Mihrâb-ı bî-nazîr-i âleme tak urarak, mahfel-i dil-pezîri nâdire-i afâk... Kub-
be-i vâlâsı şebih-i pür-nûr, minâre-i zîbâsı misâle şecere-i tûbâ nûrun alâ-nûr. Şadırvân-ı
numûne-i Kevser.”
Yine aynı arşivde 635/2 numaralı ikinci bir vakfiye daha vardır. Bu vakfiyenin maksadı
şöyle anlatılmıştır:
“Hazreti Sultan mahrûse-i Üsküdar, vesîatü’l-aktârda binâ ve inşâ ettikleri imârât-ı cedî-
de-i âmirenin mütemmimât-ı maâlî ve sâirât-ı levâ­zımı için Filibe, Tatar Pazarı, Samakov,
Avret Hisarı, Selanik, Karaferye, Yenişehir, Çatalca ve Gerniş kazalarında vâki olup vak-
fettikleri kurânın eyyâm-ı salia avâm-ı sâbıka... ma’mûlün bihâ olan hudûdu ve merâsimin
ma’lûm idinüb lâzım ve emr-i mühim olan yerlere alâmet-i kariyye vaz’ idesün deyü...”
Bu vakfiyede bütün vakıfların hududu tespit edilmiştir. Fakat vakfi­yede tespite memur
edilen kişinin adı yoktur. Natamam kalmıştır.
Vakfiyelerin birisinde Hanım Sultan’ın adı Mihr-i mah birisinde de Mah-ı mihr şek-
linde geçer.

MİRZAZÂDE CAMİİ
Bu güzel cami Üsküdar’da Sultantepesi’nde, Kirişçi Sokağı’ndadır186. 460 kapı numa-
rasını taşır. Avlu kapısının birisi Kirişçi Sokağı’na, birisi de Servilik Caddesi’ne açılır.
Caminin avlusunda birisi 18, birisi 8 tonluk iki su deposu vardır. Suyun fazlası tarlaya
akıyordu. Mabedin son cemaat yeri ahşaptır. Sağındaki minaresi küpüne kadar taş, üstü
tuğladır. Caminin kıble tarafına iki sıra halinde 8 pencere açılır. Renkli alçı çerçeveleri çok
muvaffak eserlerdir. Bunlardan ikisi tamamen yok olmuş birisi tamire muhtaçtı. Bunlarda
186 Caminin girişi Selvilik Caddesi’ndedir, Kirişçi Sokağı’ndan da ayrıca bir giriş vardır. Selvilik Caddesi’nde bulunan kapısının üstündeki
mermer kitabesinde “Şeyhül-İslam Mirzazade Şeyh Mehmet Efendi Camii Şerifi M. 1734” yazmaktadır. (MD)

194
CAMİLER ve MESCİDLER

renkli laleler ve vazolar canlandırılmıştır. Mabedin sağında ve solunda çıkıntı halinde bi-
rer kanat vardır. Bunlardan da üçer pencere açılır. Mabedin mihrap içi, kıble tarafı duvar-
ları kanatlara kadar çok kıymetli çinilerle kaplıdır. Ben mihraptaki çinileri saydım. Yetmiş
parça kalmıştı. On dördü mütarekenin kara günlerinde işgalci as­kerler tarafından ça-
lınmıştır. Tuğlalarda kiremit renkli güller yeşil yap­raklar işlenmiştir. Zeminleri beyazdır.
Çinileri devrinin en başarılı eserleridir. Mihrabın sağında güllerle çerçevelenmiş, hendesi
şekillerle yapıl­mış ayrı desenler ve ayrı zeminli çiniler vardır. Çinilerde şu beş renk kul­
lanılmıştır: Kiremit renk, yeşil, koyu yeşil, gri ve çivit renkler... Solun­da ve sağında yer yer
başka çiniler gördüm. Buralara 16 parça halinde da­ha eski devirlere ait çiniler kaplanmış-
tır. Bunlarda tabii renkleriyle la­leler, enginar yaprakları görülür. Sonradan birleştirildikleri
anlaşılan ma­vi desenli ve çiçekli çiniler de vardır. Mabedde tahta bir levha üzerine 16 satır
halinde yazılmış şu levhayı buldum:

‫ايليوب اشبو قصه يه ايما‬ ‫جريان ايتدى مبحث خله‬ ‫ميزازاده فاضل وحله‬
‫أ‬
‫قافيه تنك ايكن بالمهله‬ ‫مفتى خلتى سو�ل ايتمش‬ ‫مفتئ دهر عالم مله‬
‫آ‬
‫فيض والهامله ديدى تاريخ‬ ‫حالن �كمش اوصاحب الوصله‬ ‫كوردى بركيجه برميشره كيم‬
‫آ‬
‫جامع نورى مسجد الخله‬ ‫اولدى خيلى زمان بورؤيا‬ ‫خيرد ادين �نده در جمله‬
۱۱٤٤ ‫سنه‬ ‫حالت انكيزا وهادى سيله‬ ‫يعنى بوبقعۀ مباركه ده‬
‫كـتبه احمد راقم خواجه سراى همايون‬ ‫عاقبت اولدى اول حالت‬ ‫سيد الخلق صاحب الحله‬
‫آ‬
۱۳۱٧ ‫وضع مسجد بوبقعه يه عله‬ ‫اولدى رومده جلوه كر �ما‬
‫آ‬
‫�يشيدنجه بومعنايــى علمى‬ ‫نور ايله طولدى برشعله‬
‫اول فقير وحقير ذوقله‬ ‫اول لسان فصيح حق كودن‬

Bu manzume H 1144 - M 1730 yılında hazırlanmış iken, H 1317 - M 1899 yılında sa-
ray-ı hümâyûn hocalarından Hattat Ahmed Râkım Efendi ta­rafından yeniden yazılmıştır.
Bu manzumeye göre camiyi yaptıran Mirzazâde Mehmed Efendi bir rüya görmüş.
Düşünde hülle kelimesi üzerinde durulmuş. Mehmed Efendi bunu rüyasına giren zattan
sormuş. Sonra bunun mânâsının buraya bir cami yaptırmak olduğunu öğrenince bu gü-
zel mabedi yaptırmıştır. Arap­ça noktalı “ha” ile “sadık dost ve dostluk” anlamınadır. Meh-
med Efendi bu dar kafiyeli manzumeyi 1144 yılında hazırlamıştır. Cuma namazının kı­
lınmasına müsaade edilmesini de bu manzumeyi sunarak istemiştir.
Arzuhali şudur:
“Ma’rûza-i dâî-i hâsları budur ki, mahmiye-yi Üsküdar humiyet ani’l-ekdâr mahallâtın-
dan Hâcce Hatun Mahallesi’nde bu dâîleri devlet-i aliyyelerinde bir mescid-i şerif binâsı-
na muvaffak olup mescid-i mezbûrun salât-ı cuma ve salât-ı ıydeyn (iki bayram) ikâmeti-
ne müsâadesi olmağın mescid-i mezbûrda minber vaz’ olunup, hutbe, salât-ı cuma ve salât-ı
ıydeyn ikâmetine izn-i hümâyûnları müfîd hatt-ı hümâyûn-ı saâdet-makrûnlarıyla bâlâ-yı
arz-ı hâlimi tezyîn ve teşrîf-i iclâl buyurmaları müsted’â-yı dâî-i hâslarıdır. Bâkî fermân
kerâmetlü, şecâatlü diyânetlü mehâbetlü efendimindir. Ed-dâî Şeyh Muhammed ufiye anhü.”
Ben 1941 yılında yanında mektebi de bulunan bu güzel mabedi ince­lerken mütevellisi
Mahmud Mazhar Bey’di. Bu külliye mazbut evkâftan­dır.

195
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Camide kıymetli bir halı vardı, çalınmıştır. Bedestancı Ali Bey ilgili­lere “Bu camiyi ye-
niden yapayım! Bu halıyı bana verin” dermiş! Bu çok eski bir Acem halısı imiş. Burada bir
tarafında Hazreti Peygamberin mü­barek sakalı, bir tarafında sorguç bulunan üstü elmas
ve zümrütlerle süs­lü bir yadigâr daha varmış. Özbekler şeyhi damadı Cemil Bey vasıta-
sıyla müzeye alınmış. Sonra kaybolmuştur.
Camide altın zemin üzerine oyma kâğıtla yapılmış, Sultan Mustafa’ya ait kıymetli bir
levha gördüm.

Mirzazâde kimdir?
Mirzazâde Şeyh Mehmed Efendi, Şeyhülislâm Mirza Mustafa Efen­di’nin oğludur.
Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’ye damat olmuştu. Süratle yükselerek İzmir, Edirne, İs-
tanbul kadılıklarında, Anadolu kadıaskerliğinde bulundu. Sultan III. Ahmed zamanında
Avusturya Seferi açılacağı zaman toplanan danışma divanında Sadrazam Şehid Ali Pa-
şa’nın mütalaalarına karşı çıktığı için Pravadı’ya sürülmüştü. Az sonra affedilerek İstan-
bul’a döndü. Rumeli ve Anadolu kadıaskerliklerinde bulundu. H 1142 - M 1730 yılında
Patrona Halil isyanında azledilen Şeyhülislâm Yenişehirli Abdullah Efendi’nin yerine şey-
hülislâm oldu. Gözleri görme­meğe başladığı ve çok zayıf düştüğü için bu vazifeden affını
istedi, Üskü­dar’da Sultantepesi’ndeki evinde inzivaya çekildi. Üç yıl sonra H 1147 - M
1734 yılında öldü. Üç günde bir Kur’an-ı hatmeden zühd ve takva sa­hibi bir zattı. Meza-
rı, babasının Kalenderhâne civarındaki mezarının ya­nındadır187. ‫ = شيخ محمد‬Şeyh Mehmed
Efendi Türbesi ebced hesabına vurulunca ölüm yılı olan H 1147 - M 1724 yılı çıkar188.

MİSKİNLER TEKKESİ MESCİDİ - DEDELER MESCİDİ


Bu mescid, Karacaahmed mezarlıklarının içinde, Karaca Ahmed Tür­besi’nden Ayrılık
Çeşmesi’ne giden yolun sağ kenarında idi. Yol açılırken tekke ile beraber mescid de yı-
kılmıştır. Buradan geçen yola eskiden Hay­darpaşa Yolu derlerdi. Miskinler Tekkesi’ni ve
mescidini Yavuz Sultan Selim H 920 - M 1514 yılında yaptırmıştır189.
Arapça olan miskin kelimesinin mânâsı hiçbir şeyi olmayan, fa­kir demektir190. Dili-
mizde bu kelimenin anlamı genişlemiştir. Fa­kir, hakir, zayıf, aciz, beceriksiz, elinden iş
gelmez, mıymıntı ve cüzzam illetine tutulan adama miskin denir olmuştur.
Hadîkatü’l-cevâmi’ bu miskin kelimesinin fakir anlamına ol­mayıp, cüzzamlı kişi anla-
mına geldiğini açıklamıştır. Türk’ün nezaketi, bu hastalığa tutulanlara cüzzamlı diyeme-
diği için “Miskin” demiştir.
Kadın, erkek, küçük cüzzamlılar bu tekkeye alınırlardı. Miskinlerin yine kendilerinden
bir şeyhi ve hususi ayinleri vardı.
Miskinler Tekkesi, evvelâ 9 küçük daire halinde, Sultan II. Mahmud’un hazine ve-
kili Ali Ağa tarafından H 1225 - M 1815’te 11 daire daha ek­lenmek suretiyle yeniden
yapılmıştır.
187 Mecelle-i İlmiye, s. 510.
188 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 538.
189 Rehber-i Umûr-ı Beytiye sahibi Mehmed İzzet, Miskinler Tekkesi’nin III. Selim tarafından yapıldığını söylerken hata ediyor.
190 Ahterî-i Kebîr.

196
CAMİLER ve MESCİDLER

Cüzzam, serpici bir hastalıktır. Hz. Peygamber, “Cüzzamlıdan, arslandan kaçar gibi
kaçınız!” buyurmuştur.
Hadîka sahibi bunun güya soya sürer bir hastalık olduğunu yazdık­tan sonra şunları
ekliyor:
“Bu hastalık her kimde zuhur ederse bunlara gittiğinde eğer o illet­ten bir nişane var ise
yanlarına alırlar. Ve illâ başka kimseyi içlerine almazlar. Kadın olsun, erkek olsun hepsinin
cüzzamlı olması, şarttır191.”
Miskinler Tekkesi’nin gelir vakıfları vardı. Her gün sabahleyin her miskine iki çift fod-
la ile Büyük Vâlide Sultan İmareti’nden çorba, akşam­ları pilav, çorba ve et verildiği gibi,
haftada pazartesi ve perşembe gün­leri tatlı olarak pilav ile zerde verirlerdi.
Tekkenin önünde ve yol kenarında üstü oyuk mezar taşı şeklinde, bir metre kadar
yüksekliğinde bir taşın içine gelip geçenler, hayırseverler para bırakırlardı. Bunu gören
miskinler hep bir ağızdan bağırarak dua ederler, toplanan paraları aralarında paylaşırlardı.
“Osmanlı Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü” tekkenin H 1326 - M 1908 Temmuz İnkılâbın-
dan sonra Miskinler Tekkesi’nin kapatıldığını söylüyor192.
Mescidin minberini H 1172 - M 1758 yılında Yağlıkçı Mehmed Paşa koymuştur. Hind
elçiliği yapan Mehmed Paşa, damat, sadrazam olmuş, sonra Edirne’de idam edilmiştir.
Bu tekke, Miskinler Tekkesi, Miskinhâne, Miskinler Dergâhı şeklinde de anılırdı. 50
yıl önce tekke harap bir haldeydi. Boğaz Köprüsü’nün çevre yolu açılırken tekke ve mes-
cidi, civarındaki kabirlerle beraber yıkılmış ve yok olmuştur. Biz vaktiyle kapısının üstün-
deki kitabeyi almışız, bura­ya koyuyoruz:
Şâh-ı himmetkâr dâver-i kerâmet-iştihâr
Hazret-i Sultan Mahmud ibn-i Sultan Hamîd
Zühd-i şâh-ı mülk-i irfân dâver-i iklîm-i şân
Nuhbe-i devrân hidiv-i kâmran şâh-ı mezîd
Böyle kân-ı merhamet dârâ-yı şefkat küsteri
Bir getürmüşdir cihâne Hazret-i Rabb-i Mecîd
Dest-i mi’mâr-ı inâyâtile ol şehinşâhın
Kalb-i âlem olsa âbâdan değil emr-i baîd
Himmeti ma’mûr idüb sahn-ı cihânı sûbesû
Nice hayrâta muvaffak oldu ol şah-ı Reşîd
Bendegânı dahi de’b ü âdetin derpîş idüb
Her biri bir hayr ile ahdinde oldu müstefîd
İşte ez cümle vekil-i günci kim Ali Ağa
Ol şehe celb-i duâ içün kılub sa’y-i ekîd
İtdi âbâdan bu virân mesken-i miskinleri
191 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 246.
192 Fasikül XV., s. 546.

197
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Kıldı Hakk’a âciz ü bî-keslere lütf-i mezîd


Bunca demlerdir harâbezâr olub her cây
Zîr ü bâlâsında olmuşdı imâret nâ-bedîd
Şiddet-i bâd ile bâb ü revzeni idüb medîd
Birbiriyle gûyâ eyler idi güft ü şinîd
Ham olub bütün cevânib şalhurde misâl
Kuruyub çökmüşdi sakf ü bâbı mânend-i kadîd
İtmeyüb bir kimse ta’mîre nigâh-i iltifât
Kalmış idi öyle virân ü harâb ahd-i medîd
Mazhar-i tevfîk-i Mevlâ olub ol zât-ı güzîn
Yapdı bir muhkem binâ mesken ki çün kûh-i cedîd
Eyleyüb hayr-i meberrâtın Cenâb-ı Hakk kabûl
Sâye-i şâhide mesrûr ide ber-vefk-ı ümîd
Hiç söz olmaz Vâsıf ’a bu hayra yaz târîhini
Oldu dâr-ı mesken miskinlere inşâ cedîd
1225
Şair ve tarihçi Vâsıf ’ın hazırladığı kitabenin son mısraı ebced hesa­bına vurulunca çok
harap olan tekkenin H 1225 - M 1810 yılında Sultan II. Mahmud’un hazinedarı Ali Ağa
tarafından yeniden yaptırıldığı anla­şılmaktadır.
Mürg-i Kevser Hanım, H 1305 - M 1887 yılında Miskinler Tekkesi’nin yanına mus-
luklar ve tulumbalı bir kuyu yaptırmıştı. Kendisi de kuyusu­nun yanında gömülü idi. Bun-
lar da yok olmuştur. Miskinler Tekkesi’nin karşısına Sultan Mahmud’un hazinedarı Sa-
lim Ağa, muhteşem bir çeşme yaptırmıştır193.

MUMCUBAŞI MESCİDİ
Üsküdar’da Sultantepesi’ndedir194. Hadîka bu mescid hakkında şu kısa bilgiyi veriyor:
“Bu fevkânî bir mesciddir. Mumcubaşı Mehmed Ağa yaptırmıştır. Kabri bilinmiyor195.

NALÇACI TEKKESİ MESCİDİ


Nalçacı Camii, Üsküdar’da İnadiye’de Nalçacı Halil Sokağı’ndadır. So­kak eskiden
Nalçacı Halil Sokağı adını taşıyordu. Şimdi sokağın iki ba­şında Hunnabî Sokağı lev-
hası asılıdır196.

193 Kitabımızın “Çeşmeler” bölümüne bakılsın.


194 Mescid, Sultantepe’de Selvilik Caddesi ile Elmasçı Sokağı birleşiminin karşısında bulunan Arslan Ağa Çeşmesi’nin arkasında, arsada
idi. (Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, C. 1, İstanbul 2001, s. 283.) Mescidin yerinde günümüzde sivil mimari yapılar
bulunmaktadır. (MD)
195 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 236.
196 Nalçacı Tekkesi Mescidi, İstanbul İl Özel İdaresi ve Üsküdar Belediyesi’nin ortaklığıyla 2009 yılında başlanan restorasyonla 2 Mart 2012
tarihinde ibadete açılmıştır. Mescidin bulunduğu sokak Nalçacı Hasan Sokağı’dır. 1934 tarihli İstanbul Şehir Rehberi’nde de sokak ismi
Nalçacı Hasan Sokak olarak geçmektedir. Mescidin girişinde bulunan iki levhada “Bosnevi Mehmet Tevfik Efendi Nalçacı Halil Camii
Yaptırma ve Yaşatma Vakfı 2012 - Nalçacı Halil Camii İhya Tarihi 2012” yazmaktadır. (MD)

198
CAMİLER ve MESCİDLER

Ben 1940 yılında mabedi incelerken cami yıkılmıştı. Yalnız minaresi ayakta idi. Mi-
narenin üstü muntazam kesme taşla yapılmış, alt tarafı mer­merle kaplanmıştı. Mabedin
kıble tarafında bir türbe vardır.
Ayvansaraylı Hüseyin Efendi, mescidi Nalçacı Şeyh Halil Efendi’nin yaptığını, ken-
disinin Antalyalı Vehhab-ümmi’nin müridlerinden olduğu­nu, mezar taşından H 1040
- M 1727 yılında öldüğünün anlaşıldığını ya­zıyor197.
Mescidin minberini, sonra Maraş valisi ve vezir olan Abdullah Paşa koymuştur. Mescidi
yaptıranın mezar taşı da yok olmuştur. Mabedin kıble tarafındaki türbeyi Cemil Paşa yap-
tırmıştır198. Mescidin dört odalı bir meşrutası vardı. O da yıkılmıştır. Tek­kenin son şeyhi
İhsan Bey’di. Kendisiyle görüşemedim. Ondan evvelki şeyhleri Mustafa ve Tayyar beylerdi.

NAMAZGÂH CAMİİ
Bu cami Ümraniye’ye girerken ta-
rihi Muhasebeci Köşkü’nün yanında­
dır199. Burası eskiden bir namazgâh idi.
Kitabesi caminin solundaki sofada hâlâ
durmaktadır. Bahşayiş isminde birisinin
vakfettiği anlaşılıyor. Ki­tabesi açıklığını
yitirdiği için tarihini ve vâkıfın babası-
nın adını sökeme­dik.
Cami, 1960 yılında hayırseverlerin
yardımlarıyla yeniden ahşap ola­rak yap-
tırılmıştır. Ahşap minaresi de sağındadır. Ümraniye'de Ümraniye’de bir
Namazgah Camii köşk harabesi.
Eski cami de ahşap idi. Birinci Cihan Harbi sırasında asker işgali al­tında kaldığı için
harap olmuştu. Müezzin mahfeli vardır. Altı pencereden ışık alır. Çok aydınlık ve temiz
bir mabeddir. Mabed Seyyid Mustafa İzzet’in “Allah kuluna yeter değil midir?” anlamına
‫ اليس هللا بكاف عبده‬ile başka bir hattatın müsenna (kucaklaşma) şeklinde yazılmış ‫وهو على كل شئ عليم‬
levhaları asılmıştır.
Caminin yol aşırı batısında Muhasebeci Köşkü denilen iki katlı muh­teşem bir köşk var
idi. Köşkün direkleri ve kerestesi özel olarak Romanya’dan getirilmişti. 18 metre uzun-
luğunda ve 60 cm eninde keresteler kullanılmıştı. Tavanlarının, dolaplarının ve pencere
kapaklarının ahşap işçiliği çok beğenilirdi. Mimari kıymeti olan bu köşk çok ihmal edil-
mişti. 1975 yılında enkazcıya satılarak yıktırılmıştır.

NASÛHÎ TEKKESİ MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Doğancılar Parkı’nın karşısındaki çıkmaz soka­ğın içindedir200.
Sokağa girerken tekkeyi yaptıran Hasan Paşa’nın çeşmesi, solunda da zeminden hayli
yüksek kabristanı vardır. Az ilerisinde soldaki türbenin duvarında ta’lîk ile Şair Zekaî’nin
197 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 215 - 238.
198 Kitabımızın “Türbeler” bölümüne bakılsın.
199 Alemdağ Caddesi’nden İzzettinbey Sokağı ayrımı köşesindedir. (MD)
200 Tunusbağı Caddesi üzerinde, Kefçedede Sokağı karşısındadır. (MD)

199
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

şu iki satırlık manzumesi okunur.


‫ اديله داخل اول صوفى بودركاه نصوحيدر‬- ‫مقام اوليادر در منبع فيض فتوحيدر‬

Bu kitabe Nasûhî Dergâhı’na gelindiğini gösteriyor. Türbenin sağında dergâhın mes-


cidi vardır. Mescidin kapısı üstünde beş satırlık şu kitabe okunur:
‫حضرت قطب انام نصوحئ بنام‬
‫سيرين ايليه تقديس جناب وال‬
‫آ‬
‫بومقام ايدى �نك خاىقۀ ارشادى‬
‫جسم درويش كبى يانمشيدى احشابى‬
‫كاركير ايلدى انى فحر الوزرا‬
‫ديدم احالصله عاصم ايكى تاريخ تام‬
‫تكيۀ پر نصوحيدر افندى بومكان‬
‫ياپدى ايزديولنه رستم پاشا‬
۱۲٨۰ ‫سنه‬
Şair Âsım’ın hazırladığı bu kitabeye göre burası Şeyh Nasûhî’nin tek­kesi idi. Ahşap
tekke yanmıştı. Ebubekir Rüstem Paşa bu tekkeyi taştan yenilemiştir. Manzumenin son
iki mısraı ayrı ayrı ebced hesabına vuru­lunca H 1280 - M 1766 yılı çıkar. Paşa, tekkeyi
bu tarihte yenilemiştir.

Rüstem Paşa kimdir?


Rüstem Ebubekir Paşa, Yeniçeri Ocağı’ndan yetişmiştir. Askeri ni­zamiye kurulduğu
zaman süvari olmuş, az zamanda miralay (albay), H 1256 - M 1840 yılında süvari livası,
iki sene sonra ferik ve aynı yıl içinde Ankara valisi olmuştur. Hâssa ordusu erkânlığından
sonra H 1263 - M 1846 yılında hâssa meclisi reisliğine yükselmiş, aynı sene içinde veza-
retle Anadolu ordusu müşirliğine getirilmiştir. Edirne ve Selanik valiliklerinde bu­lunmuş,
iki sene kadar azledilerek sürgüne gönderilmiştir. 1279 yılı Receb’inde ölmüş ve yaptırdığı
Nasûhî Tekkesi’ne gömülmüştür (M 1765)201.
Bu tekkeyi ve mescidi IV. Sultan Mehmed’in kızı Hatice Sultan ile evlenerek Osmanlı
hânedanına damat olan Sadrazam Hasan Paşa yap­tırmıştır. Köşedeki çeşmesini de tekke
ile beraber H 1280 - M 1863-64 yı­lında yaptırmıştı. Adına tekke yapılan Nasûhî Hacı
Mehmed Efendi H 977 - M 1569 yılında Kastamonu’da ölen Kastamonulu Şeyh Şaban
Efendi’nin neslindendir. Üsküdar’da doğduğu için Üsküdarlı diye meşhurdu. İs­tanbul’da
tecvid sahibi Karabaş Ali Efendi’nin halifesi idi. Halvetî tarikatına mensuptu. Kendisi
ikinci pir şeklinde vasıflandırıldı. Damat Sadrazam Hasan Paşa kendisine Üsküdar’daki
Doğancılar’daki tekkeyi yaptır­mıştı. H 1117 - M 1705 yılında Eyüb Camii’ne salı vaizi
tayin edilmişti. H 1126 - M 1714 yılında Kastamonu’ya sürülmüş, bir sene sonra affedi-
lerek tekkesine dönmüştü. 1130 yılı Ramazan’ının 17. gecesi ölmüştür. Sicill-i Osmânî
sahibi “fuzaladan ve mazannadan olup ilâhiyyatı vardır.” der. Ve oğullarını, torunlarını,
kendisinin yerine şeyh olanların adla­rını da şöyle verir:
“Kendisi ölünce yerine oğlu Ali Alâeddin, onun yerine oğlu Fazlullah Efendi şeyh
201 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 379.

200
CAMİLER ve MESCİDLER

olmuştur. Fazlullah Efendi ölünce yerine oğlu Şehameddin Efendi şeyh oldu. O da ölün-
ce yerine bugün postnişin Muhyiddin Efendi şeyh olmuştur. Fazlullah Efendi’nin kızının
oğlu İbrahim Afet Efendi’dir ki bundan Nasûhîzâdeler deyu ulemadan bir şube doğmuştur.
Diğer mahdumu Fahreddin Mehmed Efendi, Maçka’daki Şabanîyye Zavi­yesi’ne H 1122
- M 1710 yılında şeyh oldu. Fazlullah Efendi’nin kızının oğlu Mehmed Mesud Efendi,
Üsküdar’da Doğancılar’da Safvetî Paşa Tekkesi’ne şeyh olmuş, H 1240 - M 1824 yılında
hacda ölmüştür. Yerine oğlu Abdurrahim Şükrü Efendi şeyhliğe getirildi. O da 1284 yılı
Cumâdelâhire’sinin 24’ünde ölmüştür. Sonra yerine oğlu Mesud Efendi şeyh olmuştur, Bu
da H 1298 - M 1880 yılında ölmüştür. Biraderi Sair Efendi el-yevm şeyh bulunmaktadır202.
Süreyya Bey’in kitabı H 1311 - M 1892 yılında yazıldığına göre bu ta­rihlerde Şeyh
Said Efendi sağdı.
Osmanlı Müellifleri sahibi kendi kütüphânesinde olan ve hepsi yaz­ma olan şu sekiz
kitabını gösteriyor:
1- On ciltlik bir tefsir.
2- Risâletü’r-Rüşdiyye.
3- Risâletü’l-Fahriyye.
4- Risâletü’l-Velediyye.
5- Şuabü’l-Îmân.
6- Şerhü Gazel-i Mısrî-i Niyazî.
7- Mecmuatü’l-Ehadis.
8- Divan-ı İlahiyyat.
Bazı kitapları da kaybolmuştur. Torunlarından tekkesinin şeyhi Kerâmeddin Efendi
tarafından mufassal hal tercümesi yazılmıştır203.
Mabed kârgirdir. Son cemaat yerinin arkasında dört hücre vardır. Müezzin mahfeli bu
hücrelerin üstündedir. Mescidin üstü, minberi ahşap­tır. Eskiden mescidden, solundaki
türbeye bir kapı açılırdı. Sonradan ka­patılmıştır. Son yıllarda mescid, türbe, çeşme ve
meşrutalar esaslı bir su­rette tamir edilmiş, çeşmenin arkasına mükemmel bir abdest alma
yeri yapılmıştır.

ORTA SOFA MESCİDİ


Bu mescid şimdi yok olan Kavak İskelesi Mescidi’nin yanında idi. Bu mescidi Ka-
nunî Sultan Süleyman yaptırmıştı. Mescid matbu Hadîkatü’l-cevâmi’de yoktur. Ali Emiri
Efendi Kütüphânesi’nde bulunan yazma nüs­hada bu mescid hakkında şunları görüyoruz:
“Orta Sofa Mescidi’nin bânisi Sultan Süleyman-ı evveldir. Saray-ı mezburun hademesi
elinde olup vazife, imamet ve ulufe ocaktan tayin olun­muştur.204”
Bu mescid, Sultan III. Selim zamanında Selimiye Külliyesi yapılırken yıkılmıştır.

202 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 557.


203 Osmanlı Müellifleri, C. l, s. 176.
204 Ali Emiri Efendi Kütüphanesi, TKYN 924, s. 188-189.

201
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

OSMAN DEDE MESCİDİ


Kütüphânemizde bulunan İstanbul’daki ve üç belde denilen Eyüb, Beyoğlu ve Üskü-
dar’daki cami ve mescidleri sınıflandıran bir defterde yanıp, yıkılan mabedler arasında 146
numarada Üsküdar’da Hâcce Hesnâ Hatun Mahallesi’nde Fakiyh Mescidi vardır. 25 Nisan
1345 tarihinde yeri arsa halinde idi. Bu mescid Sultantepesi’nde idi. Yerini tespit edemedik.

OSMAN EFENDİ CAMİİ


Üsküdar’da At Pazarı’nda Hâcce Hesnâ Hatun Mahallesi’ndedir. Aziz Hüdâî Mahmud
Efendi Zaviyesi’nin şeyhlerinden Osman Efendi yaptır­mıştır205. Bir de medrese yaptırmıştı.
Şair Bihiştî bu caminin yapılışını bir tarih manzumesiyle tespit etmiştir. Tarih beyti şudur:
‫بهشتى احتتامنه ديدى بر اهل ديل تاريخ‬
‫محل طاعة االبرار جاى اولياء هللا‬
۱۱۳۳
Bihiştî ihtitâmına didi bir ehl-i dil târîh
Mahall-i tâatü’l-ebrâr cây-i evliyâullâh
1133
Kitabeye göre cami H 1133 - M 1720 yılında yapılmıştır. Burası bir tekke idi. Cami
kadro harici bırakılmıştı. 25 Nisan 1340’ta camileri tasnif eden defterin beşinci sınıf ca-
mileri arasında 143 numarada gösterilmiş­tir. Bu tarihte arsa halinde idi. Osman Efendi
camiyi yaptırdıktan 7 sene sonra ölmüştür.

PAŞA LİMANI CAMİİ


Bu cami Üsküdar İskele Meydanı’ndan Kuzguncuk’a giden asfaltın sa­ğındaki ambar-
lardan ve eski karakol binasından sonra gelir206. Ben camiyi 1940 yılında incelemiştim.
Cami fevkânîdir. Altı bodrumdur. Taşla yapıl­mıştır. Üstü ahşaptır. Caminin sağına ve so-
luna altından ve üstünden iki sıra halinde onar ve kıble tarafına dört pencere açılır. Cami
haraptı. Mabedin ön kısmı ve minberi ahşaptır. Solunda hünkâr (padişah) mahfeli vardır.
Alt kısmı taştan, üstü tuğladan yapılan minaresi mabedin sağın­dadır. Minarenin sağına
bir basita (güneş saati) konmuştur. Altında şu kitabe okunur:
“Resemehû Ali müezzin-i câmi-i cedîd der Üsküdar”
‫رسمه على مؤذن جامع جديد دراسكدار‬
Kitabeye göre bu güneş saatini, Üsküdar Yeni Camii müezzini Ali yap­mıştır.

205 Cami, Dr. Fahri Atabey Caddesi ile Eski Toptaşı Caddesi arasında bulunmaktadır. Cami yıkıldıktan sonra arsası boş kalmış ve sonraki
yıllarda üzerine bir oto tamircisi yerleşmiştir. 15.8.1984 - 23.12.1985 tarihleri arasında Semiha Şakir tarafından bu arsa üzerine ihya
edilmiştir. İhya edilen caminin adı Hacı Bedel Mustafa Efendi Camii olmuştur. (Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, C.
1, İstanbul 2001, s. 78.), (MD)
206 Paşa Limanı Caddesi’nde İstanbul Devlet Tiyatroları Üsküdar Tekel Sahnesi’nin yan tarafında bulunan Silâhdar Abdurrahman Ağa Camii,
1995 yılında tamir görmüş ve 2016 yılında da kapsamlı bir restorasyona alınmıştır. 2018 yılında bitmesi planlanan restorasyon tamamla-
namamış, süre uzatımına gidilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan restorasyon çalışmasının iş bitim tarihi 06.05.2021
olarak güncellenmiştir. (MD)

202
CAMİLER ve MESCİDLER

Camide bulduğum kırmızı zemine siyahla yazılmış bir levhada şunları okudum:
‫هذا الجامع بيت هللا‬
‫فاذكروا اسم هللا‬
۱۱۸۰
Türkçesi: “Bu cami Allah’ın evidir. Burada Allah’ın ismini zikredi­niz. Sene 1180.”
Bu levha bize caminin H 1180 - M 1766 yılında yapıldığını gösteriyor. Bir başka tez-
hipli levhada da şunları okudum:
۱۱۷۸ ‫ نمقه الحاج احمد السرى المعروف بيازيجى طبيب فى غرة رجب سبه‬.‫بركة العمر فى حسن العمل‬
Yazıcı Tabib diye meşhur olan Hacı Ahmed Sırrı’nın 1178 yılında Re­cep başlarında
yazmış olduğu bu levhanın mânâsı şudur:
“Ömrün bereketi, yani uzun ömürlü olmak, iyi işli olmaktadır.”
Bu levha caminin tamamlanmasından iki yıl evvel, 1764 yılında yazıl­mıştır.
Bu camiyi Sultan III. Mustafa’nın silâhdarlığından ayrılmış Abdurrahman Ağa yap-
tırmıştır. Ayvansaraylı Hüseyin Efendi, caminin içine ası­lan bir levhada caminin yapılış
tarihini gösteren şu iki mısraı görmüştür:
Fehm-i hâtifden denildi bî-bedel târîh kim
Secde-gâh olsun Rasûlün ümmetine bu mekân
1180
Fehmi isminde bir şairin hazırladığı bu levhayı ben görmedim. Camiyi yaptıran Mus-
tafa Ağa H 1184 - M 1770 yılında ölmüş ve Üsküdar’da Dedeler yakınında Yanık Ömer
Kapısı civarındaki hazireye gömülmüştür. Ben ne bu hazireyi ne de hayır sahibinin mezar
taşını bulabildim. Hazire ile beraber taş da yok olmuştur.
Hadîkatü’l-cevâmi’ sahibi bu camiyi yazarken şunları da ekler:
“Bu caminin yakınında bazı hayır sahipleri bir çeşme ile bir namazgâh yapmışlardır. Ya-
kınında bir Bektaşî tekkesi dahi ihdas edilmişti. H 1241 - M 1825 yılının sonlarında Bek-
taşî tekkeleri yıkılırken bu tekke de yıkılmıştır. Bu civarda altı göz hububat ambarı yapılıp,
Nizâm-ı Cedid kulluğu da ihdas olunmağla bundan yirmi sene geçince Asâkîr-i Mansure tayin
olundu. Bu caminin mahallesi yoktur207.”
Hüseyin Efendi bu camiden sonra Üsküdar’ın camileri ve zaviyeleri başladığını da
söyler. Camide Arap dil edebiyatına örnek olabilecek kadar kuvvetli 25 satırlık bir levha
daha buldum. Güzel bir sülüs ile yazılan bu manzumeyi de yok olmaktan kurtarmak
maksadıyla buraya alıyorum:

207 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 182.

203
‫‪A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ‬‬

‫لكون حريم الحق فيه مسجدا‬ ‫لذات بنى هذا المكان نفطفا‬ ‫االل سالطين االقاليم سرمدا‬
‫كان صرح من قوارير اسدا‬ ‫الهل محالت الواصل معبدا‬ ‫مدار امور الشرع حفظا لحده‬
‫رفيعا على صحن الجنان مجردا‬ ‫وقد كان قلب المؤمنين باسرهم‬ ‫امام جميع المسلمين ومقتدا‬
‫احاط به بحر الخليج (*) وكوثر‬
‫‪1‬‬
‫لصوت جماعات الصلوة مبددا‬ ‫خطيب البرايا فى المنابر دلها‬
‫وازهار وحيه قد نسرت زبرجدا‬ ‫والسيما تلك الصلوة لجمعة‬ ‫مقيم عماد الدين فى الكون مسندا‬
‫وال رسمه اال كرسم العطارد‬ ‫لمل لم يكون قرب الجوامع لالدا‬ ‫اال وهو السلطان ذو الشوكة العلى‬
‫وقد كان محفوطا لديه فاوردا‬ ‫وما وفق الرحمن فردا لمثله‬ ‫وهاهو امير المؤمنين مؤيدا‬
‫اناراالله من بناه بحقه‬ ‫لكون المحل ضارعا متفقدا‬ ‫مكين سرير السرمدى خالفة‬
‫مدى كون هذا الخير للناس مسجدا‬ ‫فالح يا لهام االله بقلبه‬ ‫امير الزمان خادم الدين مفردا‬
‫وقدارخ الفهمى ابقاء بحقه‬ ‫وتوفيق حق كان فى اللوح موعدا‬ ‫جزاه اله العالمين بلطفه‬
‫بيت بديع السلك نظما مجددا‬ ‫فاحياه اذعانا الثار من بنى‬ ‫وابقاه سلما فى الدهور مخلدا‬
‫سمى ابن عوف صاحب العز سالما‬ ‫ونص كالم هللا فيه مؤكدا‬ ‫وهلل دراالخادمين ببابه‬
‫بنى جامعا للعاكـفين مجددا‬ ‫واوفى لعهد ااه حق وفائه‬ ‫لقد كان امر الرب فيهم مسددا‬
‫سنه ‪۱۱۸۰‬‬ ‫ومازال والعهد القديم مجددا‬ ‫واوفيهم من للعمارة مقدم‬
‫كـتبه اضعف الهبد محمد راصم غفر ذنوبه‬ ‫بناه على تقوى من هللا جامعا‬ ‫هو العبد اللرمن اسما وموردا‬
‫مصابيح انوار الصلوة مشيدا‬ ‫سلحداره المعروف بالمجد والعلى‬
‫*‬ ‫‪Araplar ve Arap coğrafyacıları‬‬
‫‪Karadeniz Boğazı’na Haliç derler.‬‬
‫جرى بان يسمى بيت مقدس‬ ‫كريم السحايا ذو المكارم ممتدا‬
‫‪Yüksek üsluplu bu tarih kasidesinde caminin yeri, zümrüt boğaz, çi­çekler, camiyi yap-‬‬
‫‪tıran hayır sahibi Mustafa çok güzel tasvir edilmiştir. Sa­hil mahallelerde bilhassa Cuma‬‬
‫‪namazı kılınacak bir cami bulunmadığı için bu mabedin yapılmasına lüzum görüldüğü‬‬
‫‪de belirtilmiştir. Bu kasi­deyi Fehmi isminde bir şair tanzim etmiştir. Mehmed Rasim‬‬
‫‪isminde bir hattat da yazmıştır.‬‬

‫‪PAZARBAŞI MESCİDİ‬‬
‫‪Bu mescid Üsküdar’da Pazarbaşı Mahallesi’nde Toprak Sokağı’ndadır208. Mabed taş ve‬‬
‫‪tuğla ile yapılmıştır. Mabedden üç tarafına ikişer pencere açılır. Tuğladan yapılmış kısa mi-‬‬
‫‪naresi sağındadır. Müezzin mahfeli ve üstü ahşaptır. Minberi yoktur. Yaptıranı mihrabın‬‬
‫‪önünde gömülüdür. Dört köşeli mezar taşında ta’lîk ile 9 satır halinde şu kitabeyi okudum:‬‬
‫بوواال معبدك بانيسى مرحوم حاجى ميرزاكيم‬
‫كوچوب ملك فنادن روح پاكى سوى عقبايه‬
‫آ‬
‫وجودى �لت خيرايدى محضا اهل ايمانه‬
‫وفاتى مورث حزن اولدى حيفا پير برنايه‬
‫آ‬
‫قلندقجه اوقندقجه صالة خمسه وقر�ن‬
‫يازلسون دفتر اعمالنه ياربى سرمايه‬
‫أ‬
‫يازلدى فوتنه حزن ايله د�فت معجمين تاريخ‬
‫روح شريفلرى ايچون الفاتحه‬
‫سنه ‪۱۱۲۱‬‬
‫‪Nâzım, Refet’in hazırladığı bu tarih kitabesinin son mısraının noktalı harfleri ebced‬‬
‫‪hesabına vurulunca 1121 rakamları çıkar. Bu altına rakam­la da yazılmıştır. Kitabeye göre‬‬
‫‪mescidi H 1121 - M 1806 yılında ölen ha­yır sahibi Mirza yaptırmıştır.‬‬

‫‪208 Kabzımal Sokağı’nda bulunan Pazarbaşı Mescidi yeniden yaptırılmıştır. Girişinde bulunan mermer kitabede “Pazarbaşı Camii İlk Banisi‬‬
‫)‪Hacı Mirzah Efendi 1120 - Yeniden İmarı 1977 - Derdek Tarafından Yaptırılmıştır.” yazmaktadır. (MD‬‬

‫‪204‬‬
CAMİLER ve MESCİDLER

Ayvansarâyî Hüseyin Efendi kitabında mescid hakkında şu kısa malumatı veriyor:


“Bânisi Pazarbaşı Ahmed Ağa’dır. Kabri bilinmiyor. Mahallesi vardır209.”
Mescidi yaptıranın adının Mirza Ahmed olduğu anlaşılıyor. Ayvan­sarâyî Hüseyin
Efendi yaptıranın mezarının bilinmediğini söylüyor. Biz bunu bulduk. Mir’ât-ı İstanbul
sahibi bu mescidin H 1109 - M 1697 yılında yapıldığı­nı ve minaresinin ahşap olduğunu
söylüyor. Benim gördüğüm minare hem kısa ve hem de tuğladan idi.

PERŞEMBE TEKKESİ MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da İnadiye Mahallesi’nde, Menzilhâne Yokuşu ba­şında Gündo-
ğumu Caddesi’ndedir. Burası bir Rifâî tekkesidir. Semâhânesi ahşaptır. Tekkenin avlu
duvarı muntazam kesme taşla yapılmıştır. Sağında üç ahşap odası vardır. Semahânenin
sağ, sol ve üst kısımları kafeslidir. Semahâne aynı zamanda mesciddir. Buradan soluna ve
kuzeyine ikişer pencere açılır. Sağda türbesi vardır. Türbede beş yatır bulunuyor.
1- H 1259 - M 1843 yılında ölen Şeyh Feyzullah Efendi: Sandukanın baş ucundaki
levhada ölüm tarihini gösteren şu iki mısra okunur:
‫حافظا تاريخ جوهر ديدى جانلر ذكرله‬
‫حقه فيض هللا افندى عزم بالحق ايلدى‬
2 - H 1281 - M 1864 yılında ölen İbrahim Efendi: Sandukasına asılan manzum ölüm
kitabesinde şu iki mısra okunur:
‫حرف منقوط ايله يازدم رحلتى تاريخنى‬
‫آ‬
‫شيخ ابراهيم افندى عزم عقبا قلدى �ه‬
‫ايكى ارچيقدى ظريفى سويلدى تاريخنى‬
‫هوديوب كوچدى عزيزم بزم خلد وحدته‬
3 - H 1316 - M 1898 yılında ölen Şeyh Aziz Efendi: Manzum tarih ki­tabesinin son
iki mısraı şudur:
‫سويلدى هاتف همان تاريخ جوهر فوتنه‬
‫شيخ صادق بولدى ياهو منزل دار جنان‬
4 - H 1242 - M 1826 yılında ölen Şeyh Sadık Efendi: Ölümü için ya­zılan manzume-
nin son tarih beyti şudur:
‫اوچ ملك كلدى ظريفى سويلدى تاريخ‬
‫آ‬
‫�منه كلزار جنت سنبليد درسنبلى‬
5 - H 1318 - M 1900 yılında ölen Âmine Hatun: Ölümü için yazılan manzumenin
son tarih beyti şudur:
Tekkenin bahçesinde şu kitabeyi okudum:
‫صاحب الخيرات والحسنات ودراغب الجنة والمثوبات‬
‫جنتمكان مرحوم الحاج حافظ يوسف افندى‬
۱۲٤۳ ‫ ن‬۲٥ ‫فى‬
209 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 217.

205
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bu kitabeye göre tekke H 1243 - M 1827 yılında Hacı Hâfız Yusuf adı­na yapılmıştır.
Kapısının üstünde şu kitabe vardır:
‫آ‬
‫�ستانۀ رفاعى اين مقام‬
‫سيد احمد يپرهم قطب انام‬
۱۱٤٥
Bu kitabeye göre H 1145 - M 1732 tarihinde burası Rifâî tekkesi, şeyhi de Seyyid
İbrahim Efendi idi. Tekkenin inşasına H 1143 - M 1730 yılında Hacı Yusuf Ağa adına
başlanmış, iki sene sonra tamamlanarak Seyyid Ahmed buraya şeyh olmuştur.
Ben bu tekkeyi 1940 yılında incelemiştim. 20 Haziran 1942’de tekke bir kaza neticesi
kısmen yanmıştı. Ben tekkeyi incelerken son şeyhi Ha­san Efendi idi. Kendisiyle görüştüm.
1975 yılında tekke ve kabirler tama­men yok olmuş, avlusundaki servi ağacı yıkılarak duvar-
larını çökertmiş­tir. Kitabesini kumlar içinden çıkardım. Müzeye gönderilmesini istedim.

RUM MEHMED PAŞA CAMİİ


Üsküdar’da Boğaz’a, Haliç’e, Beyoğlu’na ve Marmara’ya hâkim güzel bir yamaca kuru-
lan Rum Mehmed Paşa Camii210, 5 Nisan 1340 yılında İs­tanbul’daki cami ve mescidleri
tasnif eden ve sınıflandıran resmi bir va­kıflar defterinde, dördüncü sınıf camiler arasında,
107 numarada kayıtlı­dır. Caminin iki ulu kapısı vardır. Caminin son cemaat yeri devşir-
me altı sütun üzerine oturtulmuş, beş kubbe tarafından örtülür. Bu kubbeler yıkıl­mıştı.
Buraya ahşap bir saçak yapılmıştı. 1945 yılından sonra tamir edi­lirken kubbeleri yeni-
lenmiştir. Soldan iki sütün eklidir. Son sütun dört parçadan oluşmuştur. Böyle direklere
bindir direk derler. İstanbul’daki Binbir Direk adlı
Bizans sarnıcı böyle üst üstüne bindirilmiş sütun-
larla yapıldığı için adına bindir direk denilmişti.
Sonra halkın ağzında bin-bir direk şeklini almıştır.
Topkapı Sarayı’nda bulunan bir vesikada sar­nıcın
adı doğru yazılmıştır. Esasen sarnıçta bin bir direk
olmadığı için şim­diki adın yanlışlığı ortaya çıkar.
Soldaki son sütun dört parça başka başka cinsten
taş, üst üste bindirilerek yapılmıştır. Bu direklerin
başlıkları düz ve çok basittir. Küp yavrusuna ben-
ziyor. Ya üstlerinde güvercin kabart­maları ve akant
yaprakları bulunan Bizansî sütun başlıkları basitçe
Rum Mehmed Paşa ka­zınmak veyahut alelacele adi taş oyulmak suretiyle yapılmıştır. Sütunlar ak ve pembe
Türbesi ve Camii
dalgalı mermerlerdendir. Sütunların bazılarında vaktiyle parmaklık geçirilmek için açılmış
delikler görülür. Cami taştan yapılmış­tır. Taş minaresi sağındadır. Minarenin şerefe altı
istalaktitlidir. Şerefe şebekesinde altışar şualı yıldızlar vardır.
Mabedden son cemaat yerine sağdan ve soldan bireri altında, bireri üstünde dört pen-
cere açılır. Mabedin kapısı küfeki taşından yapılmıştır. Üstünde yeşil zemin üzerinde dev-
rinin sülüsü ile iki satır halinde Arap­ça şu kitabe okunur:

210 Rum Mehmed Paşa Camii, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 24.05.2011 tarihinde restorasyona alınmıştır. 04.09.2019 tarihinde
bitmesi planlanan cami restorasyonu tamamlanamamış, halen devam etmektedir. 22 Haziran 2020. (MD)

206
CAMİLER ve MESCİDLER

‫امر الدار الرفيع قد بنا هذا البناء‬


‫طالبا من لطف حق اجره دار البقا‬
‫انه لما رجا من ربه حسن القبول‬
)‫قال فى تاريخه (منا تقبل ربنا‬
‫حاجى راسم‬
Kitabe o devrin birçok kitabelerinde olduğu gibi Arapça sarf ve na­hiv kurallarına uy-
mamaktadır. Mısraları da karışmıştır. Kitabeyi Hattat Hacı Rasim yazmıştır. Tarih dü-
şürülen kelimeler parantez içine alınmış ve “Rabbimiz bunu bizden kabul eyle!” anlamına
gelen dua kelimeleri ebced hesabına vurulunca caminin H 876 - M 1471-72 yılında Fatih
Sultan Mehmed’in ikinci defaki hükümdarlığı zamanında Konya’nın Fatih tara­fından
alınmasından dört sene sonra yapılmıştır.
Bu cami İstanbul’daki Murad Pa­şa Camii ile aynı yılda yapılmıştır. Mehmed Paşa Ca-
mii bundan sekiz, kısmen yıkılan ilk Fatih Camii do­kuz, yine yıkılan ilk Eyüb Camii on
üç yıl önce, Çinili Kümbet de bir yıl sonra yapılmıştır.
Şu halde bu cami Türklerin İs­tanbul’da yaptırdıkları ilk dini bina olması bakımından
çok mühimdir. 1940 yılında mabed yüz üstü bırakıl­mış, harap bir halde idi. Yakınındaki
medresesi çoktan yıkılmış ve yok olmuştu.
Hadîkatü’l-cevâmi’ bunun harap olduğunu söylüyor211. İstanbul’­daki Mahmud Paşa ve
Murad Paşa medreselerini Muhyiddin Üstündağ’ın valiliği zamanında belediye hoyratça yık-
tırmış ve yok etmişti. Ben İstanbul Abideleri kitabımda bunu yazdıktan sonra şöyle demiştim:
“Şimdi o devirden yalnız Davutpaşa Medresesi kalmıştır ki, o da can çekişiyor212.”
Şimdi içerisine giriyoruz.
Camiyi tek büyük bir kubbe ile
mihrap tarafından yarım bir kubbe
örter. Ana kubbenin kasnağında se-
kizi sağır olmak üzere on altı pencere
vardır. Bu kubbe kapı tarafında bü-
yük bir kemerle duvarlara girmiş, iki
ayağa oturmaktadır. Kıble tarafından
büyük bir yarım kubbe ana kub­beyi
beslemektedir. Yarım kubbenin iki
köşesinde birer pencereleri iki beyzî
yarım kubbe vardır. Yarım kubbe-
nin dört yerinden kalın istalaktitler
sarkar. Yarım kubbeden mabede tek
bir pencere açılmıştır. Mabedin son
tamiri esnasında badanaların ve kara
kalem işlerinin altından yapıl­ dığı
Rum Mehmed Paşa
devrin renkli süsleri çıkmış, bunlar birer parça halinde bırakılmıştır. Camii’nin mihrap
ve minberi
211 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 195.
212 İstanbul Abideleri, s. 91.

207
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Minberi tahtadan, mihrabı alçıdandır. Kıble tarafında ve yanlarında ikişer pencere, üç


taraftaki ayna duvarlarda da yedişer pencere sayılır ki, mabed 38 pencereden ışık alıyor.
Mabedin büyük kubbesinin örttüğü yerlerin sağında ve solunda ikişer kapı vardır. Bunlar
mabedin tek kubbeli ve bir odalı olan kanatlarına açılır. Bunlar mabedin ziyafethâne ve
tabhâneleri ve itikâf yerleri idi. Sonradan soldaki kanat tekke halin­de kullanılmıştır. Bu
kısımlardan yanlarına birer kapı açılmakta idi. 1954 yılında bu kanatlarından birisinde
imam, birisinde müezzin oturuyordu. Kanatların kubbeleri sağırdır. Şimdi bu kanatlar
depo halinde kullanılı­yor. Mabedde üstüne gümüş rengi sürülmüş iki tarihi şamdan ile
camide Hattat Arif ’in H 1309, Mehmet Sami’nin H 1307 tarihinde yazılmış kıymetli
birer levhası vardır. Mabedin önünde bir kuyu ve kitabeli büyük bir su teknesi vardı. Bu
tekne çınarın altına atılmıştır.
Bunun münasip bir yere konulması lazımdır. Mabedin kıble ve sol ta­rafı kabristandır.
Rum Mehmed Paşa’nın türbesi de caminin önündedir.
Hadîkatü’l-cevâmi’ bu camiyi yazarken:
“Muhtasarca bünyâd olunup medrese ve kurbunda hamam ve şadır­van vesair levazımatı
mevcuttur. El’an medresesi haraptır, mahallesi var­dır213.” diyor. Cami plan itibariyle Bursa
camilerine benzer. Medrese­den, hamamdan, şadırvandan eser kalmamıştır.
Mehmed Raif Bey, 22 sene evvel bu camide Aziz Hüdâî’nin bir şube­sinin pazar gece-
leri ayin yaptıklarını söylüyor214.
Sultan III. Ahmed, caminin yanına H 1141 - M 1728 yılında bir çeş­me yaptırmıştı.
Yıkılmıştır. Kitabesini kitabımızın “Çeşmeler” bölümüne koyduk. Caminin yol aşırı kuze-
yinde Şemsi Paşa Şerefâbâd Sarayı’nın harap su depoları vardır. Güneyinde de Mahmud
Şevket Paşa’nın harap ko­nağı bulunuyor.

SALACAK CAMİİ
Bu cami Salacak İskelesi’nin çıkarken sağında, sahildedir215. Tarihî Salacak, bilhassa
yazın çok serin güzel manzaralı bir yer olduğundan zevk ehlince pek makbul bir yer
sayılırdı. Sahil meyhânelerle dolmuştu. Din­dar ve Müslüman Salacaklılar cami ve ma-
bedlerin 50 metre kadar yakın­larında sarhoşluk (sekir) verici içki satılmasını yasaklayan
kanunname­den de faydalanmak için buraya teşrifatçı Akif Mehmed Efendi tarafın­dan
bir mescid yapılmıştı216.
Bu mescid kadro harici bırakıldığı için satılmıştır. Üsküdar’dan İstan­bul’a su geçirecek
hattın başında bulunduğu için 1974 yılında su yolları idaresi tarafından istimlâk edilmiştir.
Bu civarda bir de Akif Mehmed Efendi’nin yaptırdığı Etmek Yemez Tekkesi Mescidi
vardı, yıkılmıştır.
213 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 195.
214 Mir’ât-ı İstanbul, s. 59.
215 Salacak Vapur İskelesi’nin hemen yanında ve Salacak İskele Sokağı’nın sağ köşesinde ve deniz kıyısında idi. Denizle mabed arasında,
sonradan üzeri yol olan geniş bir duvar vardı. Cami, 1940 yılında evkafça kadro harici bırakılmış ve satılmıştır. 1974 yılına kadar ev ola-
rak kullanılan mabedin yeri yol çalışmaları nedeniyle kaybolmuştur. (Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, C. 1, İstanbul
2001, s. 303.), (MD)
216 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 226; İstanbul ve Boğaziçi, C. 2, s. 13.

208
CAMİLER ve MESCİDLER

Akif Mehmed Efendi ‫ ختام عمل‬terkibinin ifade ettiği H 1181 - M 1767 yılında ölmüş,
Fıstıklı yakınında Hüdâî Mahmud Efendi’nin dervişleri­nin yanına gömülmüştür.
Mescidi, Akif Güney Bey ihya edeceğini bana 29.06.1974 yılında söy­lemişti.

SALİH EFENDİ MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Atik Vâlide Camii Mahallesi’nde Çavuş Derviş denilen yerde
Çınarlı Tekkesi yakınında idi. Salih Efendi, Atik Vâlide Ca­mii yapılırken bina eminine
kâtiplik yapıyordu. H 1000 - M 1591-92 yılın­da ölmüş, caminin önüne gömülmüştür217.
Cami ve mescidleri sınıflandıran defterin beşinci sınıfında ve 133. nu­marada kayıtlıdır.
Elli yıl evvel haraptı. Şimdi yok olmuştur218.

SANSONCULAR MESCİDİ
Hadîkatü’l-cevâmi’ bu mescid hakkında Kule Bahçesi yakınında başlığı altında şu kısa
bilgiyi vermiştir.
“Bânisi Sultan Süleyman Han-ı kadimdir. Sansonhâne bina olundu­ğu esnada, yakınında
bu Mescid-i Şerifi dahi bina etmişlerdir219.”
İstanbul Camileri adlı kitabın müellifi Tahsin Öz, bu mescid hakkın­da hiç malûmat
bulamadığı için Kule civarı demekle yetinmiştir, bilemeyişini bir şekilde perdelemiştir.
Bu kelime, eski yazılı kaynaklarda ,‫ صكسون‬şekillerinde ya­zılır. İkinci Nûnî kâfile
yani Nun ile Kef arasında okunan bir harftir. Nûnî Kâf bugün yazı dilimizden kovulmuş-
tur. Anadolu’da ve meselâ eski Karaman eyaletinde bu harf yaşıyor. Kâf-i yayî ve Kâf-i
vavî de yazı dilimizden çıkarılmıştır. Noksan ve yetersiz kabul edilen yeni harflerde de
buna cevap verecek bir harf yoktur. Bu harfler incele­meye ve tasfiyeye tabi tutulunca,
elbette bu ihtiyaç da cevaplandırılacak­tır.
Ahmed Vefik Paşa, Lûgat-i Osmânî’sinde ‫ صكسون‬kelimesini ya­zarken şunları söyler:
“Bunun yanlışı Samsun’dur. Sanson kavga köpeği. Sansoncu evvellerde bir güruh Avcı As-
keri Sansonlar çok iri av köpekleri idi” Bi­zim arşiv vesikalarından anladığımıza göre bunlar
Tibet’ten getirilir­lerdi. En çok büyük ve yırtıcı av hayvanlarının, ayıların avlanmasında
kullanılırlardı. Osmanlı Türkleri, avlanmayı bir çeşit askeri staj saydık­ları için zağar, tazı,
sanson gibi şahin, balaban, doğan, atmaca, çakır, laçin, zağanos gibi avcı kuşlarla da av-
lanırlardı. Yeniçeri Ocağı’nı teşkil eden 196 ortadan 71. ortaya Sansoncu adı verilirdi.
Osmanlı Sarayı’nın, Yeniçerilerin doğanları, şahinleri, atmacaları, tazıları, Üsküdar’daki
hususî kuruluşlarda, ocaklarda beslenirler, terbiye edilirlerdi. Doğanlar, Üsküdar’da şim-
di aynı adı taşıyan yerde beslenirlerdi. Yırtıcı kuşları yav­ru iken yakalamak için hususî
adamlar memur edilirlerdi. Mesela, Erzu­rum’un İspir ilçesinde sarp kayalar üstünde do-
ğan yuvalarındaki yavruların başkalarının yakalamamaları için adamlar tayin edilirdi.
Bunlar, yavruları uçma çağına gelirken yakalarlar, saraya getirirlerdi. Devlet başkanları,
217 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 219.
218 Çavuşdere Caddesi’nden, Tekke Arkası Sokağı’nın girişinde sağ taraftadır. (MD)
219 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 169.

209
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

hükümdarlar arasında avcı kuşlar, en değerli hediye olarak seçilirdi.


İspirî çakırları meşhur idi.
Avcı kuşlar hakkında “Tarih Hazinesi” adlı mecmuamızın 1951 tarih ve 12 sayılı nüs-
hasının 603-606. sahifesinde geniş bilgi vardır220.
Sansoncular Mescidi, eskiden Kule Bahçesi şimdi kısaltılmış şekliyle Kuleli şeklinde
anılan yerdeki, Kanunî’nin yaptırdığı Sansonhâne’nin yakınında idi.
Yeniçerilerin Sansoncu teşkilâtının bu Sansonhânedeki vazifelileri bu mescidde na-
maz kılarlardı.
Kanunî Sultan Süleyman, burada çok güzel bir kasır yaptırmıştı. Evliya Çelebi, bu
Kule Bahçesi’ni anlatırken şunları söyler:
“Sultan Süleyman, burada yüce ve müzeyyen bir kasır yaptırmıştır ki cihannümâdır, her
katında fıskiyeler, fevvâreler, müteaddid hücreler vardır ki, hâlâ Kule Bağçesi derler221.”
Bu mescid, bu kasır yıkılır ve başka şekillerde yapılırken yok olup gitmiştir.

SARI GAZİ KÖYÜ CAMİİ


Eski kaynaklarda adı Sarı Kadı ‫ قاضى‬şeklinde yazılan ve eski harflerimizdeki “dad” har-
finin Türklerce “zı” gibi de okunmasından bu köyün adı daha sonraları Sarı Gazi gibi
söylenir ve yazılır olmuştur. Türkler Kur’an’da Fâtiha Sûresi’ndeki ‫‘ وال الضالين‬i “velezzallin” ve
“veleddallin” gibi okurlar. Türkler ikinci harfi “dad” olan ve bir peygam­berin adı olan ‫خضر‬
kelimesini de Hızır ve Hıdır şeklinde okur­lar.
Hadîka sahibi bu mabedi Sarı Kadı Köyü
Mescidi şeklinde almış­ tır. Türklerin bu adı
Kadı Köy ile karıştırılmaması için böyle yap-
mış olmaları ihtimali de yabana atılamaz.
Sarı Gazi, varoluşu tarihi İstanbul fethine
kadar çıkarılan çok eski bir köydür. Ben bu
köyü 11 Haziran 1975 Çarşamba günü, köyün
köklü ailelerinden Hıdır Göktaş ve Yeni Asya
gazetesi Foto Muhabiri Selahaddin Tercan ile
bir daha inceledim. Sarı Gazi, Üsküdar’ın bü-
yük ve tarihi köylerinin başında gelir.
Sarı Gazi Camii
kitabesi Sarı Gazi Köyü Camii, Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa Efendi’nin türbe­sinin yol aşı-
rı karşısında idi. Son yarım asır içinde tarihi abidelerimiz kor­kunç bir ihmale uğradığı
için bu cami yanındaki şadırvanı ve su depolu çeşmesi ile beraber yıkılmıştır. Şimdi, ca-
minin arsası kalmıştır. Bu camiyi Üsküdar’da Mimar Sinan yapısı büyük Vâlide Sultan
Külliyesi’ni yaptıran Sultan III. Murad’ın anası Nurbânû Sultan yaptırmıştı. Minberini
daha sonra Sultan III. Mustafa’nın yazı hocası Bosnalı Osman Efendi, vak­fına mütevelli
220 Sanson hususunda Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü’nün XIX. Fasikül’ünde 112. ve 124. sahifesine de bakılsın.
221 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 468.

210
CAMİLER ve MESCİDLER

Sarıgazi Köyü Camii kitabesi Sarı Gazi köyünde Sarı Gazi Camii
olduğu sırada koydurmuştur. Bu Osman Efendi, H 1181 - M 1167222 yılında ölmüş, Üs-
küdar’da Sultan Mustafa’nın Ayazma Camii’nin önüne gömülmüştür.
Sarı Gazi Köyü’nün hayırseverleri şimdi Sarı Kadızâde Türbesi’nin doğu tarafını beton-
dan tek kubbeli bir cami yaptırmışlardır. Ben bu ca­minin önünde duvara ters dayanmış kita-
beli bir taş buldum. Üstünde çok bozuk imlâlı ve bozuk ifadeli şu beş satırlık ifadeyi okudum:
1 - Hazret-i Sultan Selim-i Sâlis Hanın
...................................- Baş kadının
2 - Binâ kılmış mescid-i Sarı Gazi mahallinde
3 - Ta’mîre muhtâc olmuş idi bu eser
Eyledi ta’mîr sarf eyleyüb emvâlin:
4 - Dolub Kur’ân salât ile derûnu
Edâ oldukça ola kabûl duâsı cümlenin
5 - Cümlenin Murad’ı maksûdunu vire Hak
Tecellîsi âşikâr oldu Hüseyn’in
1275
Bu kitabeden öğrendiğimize göre cami Sultan III. Selim’in başkadını tarafından H
1275 - M 1858 yılında minber ve mihrabı ile beraber tamir edilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki
H 991 - M 1583 yıllarında Nurbânû Sulta­n’ın yaptırdığı mabed harap olmuştu. 284 yıl
sonra tamir edilmişti.
İlk mabed Koca Ağa Sinan’ın hâssa mimarbaşılığı zamanında ya­pılmıştı. Ben bu ki-
tabenin yeni yapılan caminin kapısının üzerine konulma­sını köylülere tavsiye ettim. Eski
Vâlide Sultan Camii’nin kitabesi var mıydı? Bilmiyoruz.

222 Tarih, 1767 olmalı. (MD)

211
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Buralarda ve türbenin önünde yerlere serilmiş som mermerden mimari döküntüler var-
dır. Burada Nurbânû Sultan’ın şadırvanı ve çeşmesi de bulunuyordu. Köylüler enkazından
faydalanmak için bu şadırvanı, çeş­meyi ve deposunu yıkmışlardır. Biz burada yere ters atıl-
mış, kaldırılması zor, büyük bir çeşme taşı bulduk. Üstünde kitabe bulunduğunu söylediler.
Kaldırtacak adam bulamadık. Bu kitabe köy tarihinin bazı karanlıklarına ışık tutacaktır.

SARI GAZİ MESCİDİ - SARI KADI MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’ın sekiz köyünden biri olan Sarı Gazi köyündedir. Hadîka-
tü’l-cevâmi’ bu mescidi “Üsküdar yakınında Alemdağı civa­rında Sarı Kadı Köyü” şeklinde
yazmıştır. Türkler eski yazımızdaki sad’dan sonra gelen “dad” harfini “zı” okudukları için
halkın dili bunu Sarı Gazi yapmıştır. Biz kazı asker de deriz kadı asker de deriz.
Büyük İslâm mutasavvıfı olan Necmeddin Kübra’nın sekizinci göbek torunlarından
ve onun Kübrevîyye tarikatı şeklinde meşhur olan tari­kata mensup olanlardan Şeyh İlyas
Bey ile halifesi ve pîrdaşı Sarı Kadı Mehmed Dede ve bunun mahdumlarından Mustafa
Dede buradaki türbe­de gömülüdürler.
Şeyh İlyas Bey, Fatih’in İstanbul’u alan gazileri arasındadır. H 887 - M 1475 yılında öl-
müştür. Necmeddin Kübra’nın aile zinciri sekiz göbek ile Cüneyd-i Bağdâdî’ye bağlanıyor.
Bu mescidi Üsküdar’daki Eski Vâlide Camii’ni yaptıran Nurbânû Sul­tan yaptırmak
suretiyle bu köyü diriltmiştir. Mescidin minberini Sultan III. Mustafa’nın yazı hocası
müderris Bosnalı Osman Efendi bu mescidin vakfına mütevelli olduğu zaman koydur-
muştur. Bu Osman Efendi, H 1181 - M 1767-68 yılında ölmüş, Üsküdar’da Ayazma
Camii haziresine gömül­müştür223.

SELAMİ EFENDİ MESCİDİ


Bu mescid ve tekkesi Kısıklı’da, Kısıklı Camii’nden Çamlıca’ya çıkan
yolun solunda idi. Şimdi tekkeden ve mescidden eser kalmamıştır. Selami
Ali Efendi bu tekkesini ve mesci­dini yaptırmış, vakfiyesini yazdırma­dan
H 1104 - M 1692 yılında ölmüştür. Bu mescidinin haziresine gömülmüş­
tür. Sonra Damat Mehmed Paşazâde İzzet Ali Paşa, mescide minber koy­
durmuş ve gelirler vakfetmiştir224.

Selami Efendi kimdir?


Selami Ali Efendi tahsilini ta­mamladıktan sonra müderris olmuş sonra
kadılığı seçmiş, İstanköy’de müfti iken Celvetî tarikına ihtisâb etmiş, Şeyh
Abdullah Efendi’ye mürid olmuş, Ondan irşad icazeti diploması almış,
Bursa’da bir zaviye yapmıştır. Sonra İstanbul’a gelmiş, H 1090 - M 1679
yılında Aziz Mahmud Hüdâî Tekkesi’ne şeyh olmuştur. Bir ara şeyhliği
alınmış, sonra padişahın emriyle aynı tekkeye şeyh olarak geti­rilmiştir.
Sicil sahibi, 1103 Safer’inde öldüğünü söylerken bir senelik bir hata
Selami Ali Efendi 223 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 261.
mezar taşı
224 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 257.
kitabesi

212
CAMİLER ve MESCİDLER

et­miştir. Süreyya Bey, Selami Ali Efendi hakkında şunları söylüyor: “Cezbe ve sahavet sa-
hibi, şiddetli ve muhib idi Bağlarbaşı’nda bir tekke ve camii, Bülbülderesi’yle Acıbadem’de birer
cami, Bulgurlu ve Kısıklı’da birer za­viyesi vardır. Her birine vazifeli tayin edildi. Çamlıca’da
yeni bir tekke yaptı ki el’an adına mensuptur225.”
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi de şunları söylüyor: “Selamsız demekle maruf mahalde vaki
cami, tekke ve yine Üsküdar da Acıbadem nam ma­halde bir cami, Bulgurlu nam karyede dahi
bir mescid ve Bursa’da dahi bir zaviye bina etmiştir. Hayırlar sahibi bir zat imiş.”

SELİMİYE CAMİİ
Bu cami Üsküdar’da kendi adını verdiği Sultan III. Selim sitesi ara­sındadır226. Cami,
mahfel, şariyyehâne (erzak deposu), kışla, hamam227, mek­tep, tekke, kumaş ve kadife ima-
lathâneleri, çarşı ve meşrutalardan olu­şan bu site Marmara’ya ve Haliç’e bakan hâkim bir
tepe üzerine kurul­muştur. Sitenin yerlerinde birçok saraylar vardı. Caminin yeri hazırlan­
dıktan sonra Ayvansaraylı Hüseyin Efendi’ye göre Uzun Hüseyin228 bina emini tayin
edilmiş, H 1216 - M 1801-1802 yılında yapımına başlanmış ve H 1220 - M 1805-6
yılında tamamlanmıştır229.
Caminin dört avlu kapısı vardır. Kapılarının hepsi de tak halindedir. Batıya açılan ka-
pısının dışında celi sülüs ile:
‫قال هللا تعالى جنات عدن تجرى من تحتها االنهار‬
İçinde:
‫من بنى مسجدا بنى هللا له بيتا فى االخرة‬
Kuzey tarafına açılan kapının dış yüzüne:
‫وان هلل مساجد فالتدعوا مع هللا احدا‬
İç yüzüne:
‫ان الصالة كانت على المؤمنين كـتابا موقوتا‬
Doğu kapısının dış yüzüne:
‫سالم عليكم ادخلوا الجنة بما كنتم تعملون‬
yazılmıştır. İç yüzünde yoktur. Kuzey kapısının dış yüzüne:
‫انم يعمر مساجد هللا من امن باهلل واليوم االخر‬
İç yüzüne:
‫ان الصالة تنهى عن الفحشاء والمنكر‬
yazılmıştır. Güney ve kuzey avlu kapılarının üstlerinde birer kubbecik görülür.
225 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 53.
226 Cami ve caminin arka kısmında bulunan İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesi restorasyona alınmıştır. (MD)
227 Caminin hamamı, Üsküdar Belediyesi tarafından restore edilmektedir. Hamam, restorasyon sonrasında 25 bini dijital olmak üzere 45
bin kitapla Nevmekân Selimiye adıyla hizmet verecektir. (MD)
228 Kalemden yetişmiş, hâcegândan olmuş Eyüb ve Selimiye camileri bina eminliği yapmış, Selimiye Camii’ni H 1216’dan H 1220’ye kadar
dört senede yaptırmış, sonra şehiremini, Anadolu muhasebecisi, Haremeyn muhasebecisi ve H 1227 - M 1814’te Tophâne nâzırı, daha
sonra tevkiî (Nişancı) olmuş H 1234 - M 1818 yılında ölmüştür. Sicill-i Osmânî. C. 2, s. 220.
229 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 189.

213
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Karacaahmed tarafından açılan kapıdan girince sağda abdest alma yerleri, solda ab-
desthâneler vardır. İçeriye girince soldan itibaren mek­tep, imam ve hatip nöbet odası,
müezzin odası, nöbetçi müezzin odası ferraş odası vardır. Sağdaki tarihi çınarın dibinde
at, katır ve eşek bağla­mak için çok zarif bir mermer baba görülür.
Caminin son cemaat yerine üç taraftan dokuz mermer basamakla çıkı­lır. Son cemaat
yerinin üstünü altı sütun üzerine binen beş kubbe örter. Sağ revak kapısının üstünde:
‫سالم عليكم بما صبرتم فنعم عقبى الدار‬

İç tarafında:
‫ادخلوا بسالم امنين‬

Sol revak kapısının dış yüzünde:


‫سالم عليكم طبتم فادخلوها خالدين‬
yazılıdır.
Camiden son cemaat yerine iki sıra halinde sekiz pencere açılır. Son cemaat yerinin
sağında ahşap bir mükebbirlik ve her iki tarafında mihrapçık, caminin iki minaresine
açılan birer kapı vardır. Taştan yapılan mi­narelerin şerefe altları sadedir. Minarenin biri
99, birisi 100 basamaklıdır. Her iki minarenin tamir esnasında paratonerleri kopmuştur.
Bir yıldırım minareleri yere serebilir. Zaten bu minareler birkaç defa yıkılmış ve yıkılma
tehlikesi geçirmiştir.
Mabedin kıble kapısı som ak mermerden bir tak halindedir. Üstünü yapraklar süsler.
Üstünde Sultan III. Selim’in tuğrası, altında da güzel bir ta’lîk ile dört satır halinde şu
kitabe okunur:
‫زيور تاج خالفت شاه عالى منقبت‬
‫مقتداى اهل سنت سايۀ رب رحيم‬
‫جامع الخيرات شاهنشاه كروبى نهاد‬
‫آ‬
‫ايلدى بومعبدى �باد چون قصر نعيم‬
‫اسكدارى قيلدى احيا چونكه حسن همتى‬
‫ايكى نوتاريخله زين اولدى بوبيت نظيم‬
‫ياپدى اعاله طرح ايله جامع امام المتقين‬
۱۲۱۹
‫برمجسم نوردر بو معبد سلطان سليم‬
۱۲۱۹
Bu tarih manzumesinin son iki mısraı ayrı ayrı ebced hesabına vuru­lunca 1219 ra-
kamları çıkar ki bunlar altlarına da Hind rakamlarıyla ya­zılmıştır. Cami H 1219 - M
1804 yılında tamamlanmıştır. Bu kitabe Ayvansaraylı Hüseyin Efendi’nin verdiği yılı
tashih etmektedir.
Bu kitabede padişah hilâfet tahtının süsü, yüksek hasletli şah, ehl-i sünnetin uyduğu,
Allah’ın gölgesi gibi vasıflarda övülüyor.

214
CAMİLER ve MESCİDLER

Kıble kapısından girince sağda ve solda müezzin mahfelinin önünde iki sofa vardır.
Müezzin mahfeline sağdan ve soldan birer kapı ile ve taş basamaklı merdivenle çıkılır.
Her iki kapının üstünde: ‫ يامفتح االبواب افتح لنا خير الباب‬yazılıdır.
Müezzin mahfelinden aşağı inen kapının birisinin üstünde: ‫ رضى هللا عنه‬.‫ يا حضرت بالل حبشى‬öbü-
ründe ‫ ياحضرت ابن مكـتوم‬okunur.
Müezzin mahfelinin altında ve tam ortada Türk ağaç işçiliğinin çok kıymetli bir ya-
digârı olan altun yaldızlı tahta bir kurdele vardır. Bakan, bunu kumaştan yapılmış sanır.
Müezzin mahfelinin sağından, hünkâr mahfeline açılan kapının üstünde:
‫اللهم يامصرف القلوب صرف قلوبنا على طاعتك‬
İç tarafında:
‫آ‬
‫ربنا �تنا فى الدنيا حسنة وفى االخرة حسنة وقنا عذاب النار‬
Müezzin mahfelinin solundaki hünkâr ve ulema mahfeline açılan kapının üstünde:
‫ان هللا هو الرزاق ذوالقوة المبين‬
İçinde de:
‫يا مفتح االبواب افتح لنا خير الباب‬
yazılıdır.
Mabedi, eteğinde 24 pencere bulunan tek ve derin bir kubbe örter. Mihrap som
mermerdendir.
Üstünde girift sülüs ile: ‫حيث ماكنتم فولوا وجوهكم شطره‬
Altında celî sülüs ile: ‫ كلما دخل علبها زكريا المحراب‬yazılıdır.
Mihrap yarım kubbe halinde dışarıya taşmıştır.
Bu kısmın büyük kemerinin üstünde ‫الحول وال قوة اال باهلل‬
Mihrabın sağında: ‫الاله اال هللا‬, solunda ‫ محمد رسول هللا‬ya­zılıdır.
Minber som mermerdendir. Korkulukları ve alt kısımları yekparedir. Minber umumi
görünüşüyle mermerden dökülmüş gibidir. Mabedin vaiz kürsüsü de böyledir. Üstünde
ta’lîk ile: ‫ انما يحشى هللا من عباده العلما‬yazı­lıdır. Mabedin birinci sıra pencerelerinin üstünde mihra-
bın sağından başlayarak güzel bir celî sülüs ile Besmele ve Fetih Sûresi yazılıyor.
Caminin kıble kapısından başka iki kapısı daha vardır. Sağdaki hem revak ve hem
hünkâr mahfelinin altına, soldaki de revaka açılır. Revaların altlarında abdest muslukları
görülür. Bu revaklar vaktiyle kışın karlı, donlu havalarında birer kılıfla örtülürdü. Demir
halkaları hâlâ gö­rülüyor. Abdest musluklarının üstünü askı halinde madeni örtüler örter­
di. Bunlar yok olmuştur. Konya Selçukîleri, mesela Konya’daki İnce Mi­nare gibi kıymetli
ve çinili eserleri, Osmanlılar da Topkapı Sarayı’ndaki Bağdad ve Revan köşklerini don-
dan, yağmurdan ve yakıcı güneşten koru­mak için böyle kılıflarlardı.

215
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Caminin sağ kapısının iç üstünde: ‫اللهم اغفرلى وارزقنى وعافنى‬


Dışında: ‫اللهم اغفر ذنوبى وافتح لى ابواب فضلك‬
Kapısının içinde: ‫اللهم افتح لى ابواب رحمتك‬
Dışında da: ‫ اللهم اغفر ذنوبى وافتح لى ابواب فضلك‬yazılıdır.
Caminin sağında iki kat halinde hünkâr mahfeli vardır. Buna Hünkâr Kasrı derler. Bu,
mabedin sağ kanadı gibidir. Altında bodrum bulunuyor. Kışlaya açılan kapısının önünde
dört sütunun tuttuğu revak vardır.
Kapı­sının üstünde celî sülüs ile: ‫ربى اثرلنى منزال مباركا وانت خير المنزلين‬
yazılıdır.
Sağında dokuz sütunlu birer revak vardır. Mahfelin altından buraya bir kapı daha açı-
lır. Üstünde: ‫ سالم عليكم كـتب ربكم على نفسه الرحمة‬Buradan mabede açılan üçüncü kapının üstünde ‫حافظو‬
‫ على الصالة والصالة الوسطى‬yazılıdır. Mahfelin kuzeye iki sütun üzerine oturtulmuş bir çıkması var­
dır. Hünkâr mahfelinin birinci katındaki tahta sütunların tahta basamak­ları çok güzeldir.
Burada bir salon, bir oda ve merdiven altı vardır. Ah­şap merdivenle çıkılan üst katta bir
salon ve üç minareden de buraya giz­li bir kapı açılır.
Salon kapısının dış üstünde: ‫الحمد هلل وسالم على عباده الذين اصطفى‬,
Hünkâr mahfelinin kapısının iç ve dış üstlerinde ‫ طيبا مباركا فيه‬,‫ سالم قوال من رب الرحيم‬,‫الحمد هلل حمدا كـثيرا‬
yazılıdır.
Ben burasını 1972-74 yıllarında, 25 yıl önce ve 28 Nisan 1975 Pazarte­si günü beşinci
ve altıncı defa inceledim. Korkunç ve tüyler ürpertici du­rum hakkında Yeni Asya gazete-
sinde feryatnameler neşrettim. Dinleyen bir kulak bulamadım. Ahşap döşemeli bu kasrın
kapıları, hünkâr mah­felinin camiye açılan pencereleri yok olmuş, tavanları ve döşemeleri
çök­müş, serserilere, baykuşlara yuva olmuştur. Ben burasını incelediğim gün müezzin Ne-
cati Kurucu kurşun hırsızlarını yakalamıştı. Buranın camiye açılan kapıları ve pencereleri
kırılmıştır. Caminin halı, şamdan ve levhala­rının çalınması muhtemeldir.
Padişah burada namaz kılardı. Kışlasına karşı olan burası aynı za­manda bir istirahat
yeri ve müşavere kasrı idi.
Caminin solunda bir mahfel vardır. Burası da iki katlıdır. Kapısı kuze­ye açılır. Ahşap
harap merdivenlerinden korkarak çıktık. Buradan avlu­ya sekiz pencere açılır. Burada şer-
bet ve kahve ocağı ile iç içe birisi sa­lon halinde üç oda vardır. Dolapları, dolap kapakları
ve ağzı açıkları ta­vanları, döşemeleri yıkılmış, harap olmuştur. Padişah muayyen günlerde
burada alimlerle, olgun ve erişkin kişilerle toplantı yaparak ilmî musahebelerde bulunur-
du. Buradan müezzin mahfeline açılan kapının içinde ve dışında şunlar okunur:
‫يا مفتح االبواب افتح لنا خير الباب‬
‫اللهم يامقلب القلوب ثبت قلوبنا على طعاعتك‬
Bu mahfelin sundurmasını tutan sağdaki mermer sütunun mer­mer başlığı çatlamış, sütun
kaidesinden fırlamış ve eğilmiştir. Yakında yerlere serilecektir. Acil bir müdahale lazımdır.

216
CAMİLER ve MESCİDLER

Caminin bütün kapılarının iç ve dış üstlerinde Kur’an’dan âyetler ya­zılıyor. Hiçbir ca-
mide bu kadar kitabe yoktur. Cami kitabe bakımından rekor kırmıştır.

Caminin Minareleri
Sultan III. Selim, camiyi ibadete açıldıktan birkaç hafta sonra selâm­lık yapılmış, ma-
bedde ilk namazı kılmıştır. Padişah, minareleri çok kalın olduğu için beğenmemişti. Mi-
nareler dışarıdan tıraş edilerek inceletilmişti. 1226 yılı Cumâdelûlâ’sının 21. günü (M
1820) esen şiddetli bir lodos minarelerin birisini yarısından, öbürünü kökünden kırmış,
devirmişti. Camide de gedikler açmıştı. Minareler yeniden yapılmış, cami de tamir edil-
mişti. Bu lodos İstanbul ve civarında on üç caminin minaresini de yık­mıştı.
Padişah caminin dört tarafında konaklar, kumaş ve kadife dokuma imalâthâneleri,
dükkânlar ve başka binalar yaptırmış, bunların gelirlerini camiye vakfetmiştir. Beyoğlu’n-
daki Galata Sarayı’nın lüzumsuz olan bazı yerlerinin beher arşını ellişer kuruşa satılarak
parası camiye vakfedilmiş­tir.
Cami, 1954-59 yıllarında tamire başlanmıştı. Fakat Ayazma Camii gibi tamir yarıda
bırakılmıştır. Kasır ve mahfeller yıkılma tehlikesi geçi­riyor.
Caminin kapı tokmaklarından birisinde ‫الاله اال هللا‬,birisinde de ‫ محمد رسول هللا‬yazılıdır.

SELİMİYE HANKÂHI CAMİİ - KÜÇÜK SELİMİYE CAMİİ


Cami Tunusbağı, Duvardibi asfaltının sağında Karacaahmed Mezarlı­ğı’nın karşı-
sındadır. Kârgir yapıdır. Ahşap tavanlıdır. Kandil asılacak yer­lerinde güzel kabartmalar
görülür. İkişer zarif mermer sütun üstünde müezzin ve hünkâr mahfelleri vardır. Cami
avlusunun eskiden üç kapısı vardı. Şimdi iki kapısı faaldir. Caminin üstünde güneş şualı
bir alem var­dır. İstanbul’da bu çeşit alemler azdır.
Caminin Karacaahmed Mezarlığı tarafına açılan büyük avlu kapısı­nın üstünde büyük
hattat Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’nin nefis ta’lîki ile altı satır halinde 3,5 metre
eninde, 5 metre boyunda şu kitabe okunur:
‫ايدوب بوحانقاهى ابتدا سلطان سليم انشاء‬
‫آ‬
‫بناسى محتصر �ماكه مبناسى غايتله مفيد اولدى‬
‫على بهجت افندى شيخ ارشاد اولديلر بونده‬
‫مريد فيض اولنلر حضرتدن مستفيد اولدى‬
‫جناب مولوى مجالى سرندن اولدى ظاهر‬
‫كمال تقشبند اجمال حالنده بديد اولدى‬
‫آ‬
‫كوچوب �نلر كچوب دملر خراب اولمشدى بويرلر‬
‫عمارتدن صانورسين ساكنانى نا اميد اولدى‬
‫بوكره قيلدى احيا حضرت سلطان محمود خان‬
‫ياپلدى وسعت اوزره هريرى طرز جديد اولدى‬
‫آ‬
‫زهى قطب خالفت شمس قدرت �سمان رفعت‬
‫سراپاى جهانه سايۀ لطفى مديد اولدى‬
‫زهى اسكندر معجز اثردر طورديغى يردن‬
‫بر ادنى همتى بيك فتنه يه سدسديد اولدى‬

217
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫آ‬
‫طوته �فاقى صيت شوكـتى تاكه بومعبدده‬
‫صداى ذكر حق پيوستۀ عرض مجيد اولدى‬
‫بيوردى حذمت انشايه پرتوبنده سين أم�مور‬
‫نه دولت بويكله كمتر اويله سلطانه عبيد اولدى‬
‫برى بداء وبرى اتمامنه تاريخدر الحق‬
‫ايكى مصرع كه يازدم دلكشا بيت القصيد اولدى‬
۱۲٥۰ ‫بودركاهى مجدد ياپدى قطب دين محمود خان‬
۱۲٥۰ )230( ‫بوزيبا تكيۀ بهجت فزا طرح جديد اولدى‬
‫المذنب الراجى يسارى زاده مصطفى عزت غفرهللا ذنوبه‬
Bu kitabe yazanı, yazdıranı, hazırlayanı, klâsik ifade ile mânâsı ve müeddası bakı-
mından şaheserdir. Bütün güzel sanatları toplamıştır. Kita­beye göre burası Sultan III.
Selim tarafından yaptırılmış bir hankâh idi. Konyalı Ali Behçet Efendi burada şeyh idi.
Ali Behçet Efendi, Mevlevî tarikatı ile Nakşibendî tarikatını temsil ediyordu. İki tarika-
tı kendisinde toplamıştı. Ali Behçet Efendi ölünce bu hankâh nice zamanlar harap ol­
muştu. Sultan I. Mahmud231 bu hankâhı genişleterek yeniden yaptır­mıştır.
Şimdi incelediğimiz cami hankâhı bir mescidi idi. Hankâhın bütün odaları yıkılmış,
yok olmuştur. Padişah, Pertev Paşa’yı bina emini yap­mıştı. Kitabenin son iki mısraından
birisi ebced hesabıyla hankâhın ya­pılışına başlama, ikincisi bitme tarihini gösteriyor.
Birinci mısra ebced hesabına vurulunca H 1250, ikinci mısra vuru­lunca H 1251 ta-
rihi çıkar. Hankâhın inşasına H 1250 - M 1834-35 yılında baş­lanmış ve bir sene sonra
tamamlanmıştır.
Tekkeleri, zaviyeleri, hankâhları, medreseleri ve sıbyan mekteplerini kapatan kanun
yürürlüğe girdikten sonra hankâh kapanmıştı. Bütün oda­ları yıkılmış, tamiri sırasında
hem hankâh odaları, hem de meşruta bina­lar yıkılmış ve yok olmuştur. Yalnız solundaki
mescidi imam meşrutası olarak kullanılan ve aslında Pertev Paşa Kütüphânesi olan taş
bina kal­mıştır.
Caminin avlu kapısının iç yüzünün üstüne konan mermere kazılmıştır:
Bu kitabe,
‫ياپلدقده بوجامع خوابده اوچ ار اولوب ظاهر‬
‫بريسى حضرت بهجت ايمش اول قطب ربانى‬
‫ديمش صاچلى افندى يه قپويه ياز بوتاريخ‬
‫بوجامعده اوالن طاعت اولور مقبول سبحانى‬
۱۲۷۲
Kitabeye göre cami yapılınca uykuda üç er görünmüştür. Bu ergin ki­şilerden birisi Şeyh
Konyalı Ali Behçet Efendi imiş. O saçlı efendiye ka­pıya şu tarih mısraını yazdırmıştır:
“Bu câmide olan tâat olur makbûl-i subhânî” Bugünkü ifade ile: “Bu camide yapılan iba-
detler Allah tarafından kabul edilir.” demektir. Ebced hesabına vurulunca da caminin ya-
pıldığı tarih olan H 1251 rakamları çıkar.
230 Paşa’nın bu kitabesi, matbu divanının 50. sahifesinde vardır.
231 Sultan I. Mahmud, H 1143 - M 1730’dan H 1168 - M 1754 yılına kadar hü­kümdarlık yapmıştır.

218
CAMİLER ve MESCİDLER

Kitabede rüyayı gören zatın kimliği açıklanmıyor. Sultan I. Mahmud veyahut Pertev
Paşa olabilir. Kitabe üslûp bakımından Pertev Paşa’nın üslubuna benzer.
Sultan III. Selim bu tekkeyi Üsküdar’da yaptırdığı cami, tek hamam, çarşı ve sıbyan
mektebi ve meşrutahâneleri ile beraber 1216-1221 Hic­ret yılında yaptırmıştır. Ayvansa-
raylı Hüseyin Efendi bu tekkeyi “Tarîk-ı Nakşibendî’ye mahsus âlî tekke” şeklinde yazıyor232.
Ayvansaraylı Hüseyin Efendi tekkenin ilk şeyhinin Kengirili Abdullah Efendi oldu-
ğunu söylüyor. Sonra müderrisliğe geçmiş, Kudüs kadılı­ğında bulunmuş, dönerken de
yolda ölmüştür.
Selimiye Camii’nin dört tarafına konaklar, evler, kumaş kârhâneleri ve başka binalar
yaptırmıştı. Bunların hepsi caminin gelir vakıfları arasın­da idi.
Tekke camisinin manzum kitabesini hazırlayan Pertev Mehmed Said Paşa, Danca’ya
yerleşen Tatar bir ailenin çocuğudur. Orada doğmuştur. Tahsilini tamamladıktan sonra
sadaret mektubu kalemine tayin edilmiş­tir. Sonra divan beylikçisi, reîsülküttâb olmuş-
tur. Bir ara memuriyet ile Mısır’a gidip dönmüştür. H 1246 - M 1830 yılında sadaret
kethüdası ve H 1251 - M 1835-36 yılında kethüdalık mülkiye nâzırı olmuştur. H 1252
- M 1736 yılında vezaretle paşa olmuştur. Süreyya Bey’e göre 1252 yılı Cumâdelâhire’si-
nin 11’inde azledilerek Edirne’ye gönderildiği, Osmanlı Müellifleri’ne göre H 1253 - M
1837 yılında Edirne’ye sürülerek orada idam edil­diği yazılıyor.
Paşa, Edirne’de İstanbul yolu üzerinde Seyyid Celal Türbesi’nin bi­tişiğine gömülmüş-
tür. Süreyya Bey, alim, şair, sofiyye tariklarına mail, cömert, adam yetiştirmeyi, ikramı
sever bir adam olduğunu söylüyor.
Âşıkça bir münacatı vardır. Bunu ölümünden biraz evvel yazmış­tır. Oradaki şu iki
mısraı hal tercümesi kitaplarına girmiştir:
“Yek cür’a ile öyle harâb eyle ilâhî
Fark etmiyeyim haşre kadar menzil ü râhı”
Vefatından biraz evvel yazdığı şu beyti ile Mevlevî olduğu, Mevlevîliği sevdiği çok iyi
anlaşılıyor:
“Uzandı leyle-i hasret yetiş yâ Şems-i Tebrîzî”
Osmanlı Müellifleri hal tercümesini verirken şunları söyler:
“Akif Paşa ile aralarında rekabet bulunduğu tebsıradan anlaşılı­yor. Üsküdar’da Selimiye
Dergâhı’nda mükemmel bir kütüphânesi vardır. Divanı basılmıştır. Edirne’de bulunduğu za-
man Kuru Kafa adlı bir risale yazmıştır. Torunu Aziz Bey, bu kitabının bulunamadığını söy-
lemiştir. Şeyh Ali Behçet Efendi’ye ihtisâb etmiştir. Meşhur siyasî Mustafa Reşid Paşa’yı takdir
ederdi. Onun ilerlemesine delâlet etmiştir. Kadirbilir bir adamdı233. Şihap ve Cemal isminde
iki oğlu, Emine isminde bir de kızı var idi.” Cemal Bey, H 1308 - M 1896 kızı H 1310 - M
1892 yılında öl­müştür234. Caminin avlu kapısından girince solda, demir parmaklıklı açık
türbede Ali Behçet Efendi gömülüdür235.
232 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 190.
233 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 38.
234 Osmanlı Müellifleri, C. 2, s. 114.
235 Sicill-i Osmânî sahibi, Ali Behçet Efendi hakkında şunları söyler: “Nakşibendî şeyhi olup, 1238 Receb’inin yedinci günü vefat etti.

219
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Selimiye Dergâhı Camii Avlusundaki Bazı Kabirler


Selimiye Dergâhı’nın Karacaahmed Kabristanı’na açılan kapısından girince solda, de-
mir parmaklı ve şebekeli kubbe altında Şeyh Konyalı Ali Behçet Efendi’nin türbesi var-
dır. Üstünde Mevlevî sikkesi görülür. Tür­benin üstünde şunlar okunur:
‫تربۀ پاك حضرت بهجت‬
‫شدنمونه زروضۀ جنت‬
‫آ‬
‫درزيارت نموده دل �كاه‬
‫واقف فيض عالم وحدت‬
Taşın kitabesi şudur:
‫الموجود اال هو‬
‫صاحب كرامات الزينية واللدنية‬
‫جامع كماالت المولوية والنقشبندية‬
‫حجة السلوك واالرشاد بهجة‬
‫االقطاب واالوتاد موالنا الشيخ‬
‫على بهجت افندى قدس سره الجلى‬
‫حضرتلرى‬
‫اوقو اى فاتحه خوان خاتمۀ تاريخن‬
‫كوجدى دعوتكه ديداره جناب بهجت‬
‫ اثنين‬۱۲۳٨ ‫ جا سنة‬۷ ‫فى‬
Mevlevî ve Nakşibendî tarikatlarının bütün kemâllerini kendisinde toplayan irşad kut-
bu Konyalı Ali Behçet Efendi’nin mezar taşı kitabesinin solundaki iki tarih beyti onun
müridlerinden ve halifelerinden Pertev Pa­şa’nın yazdığı tarih manzumesinin son beytidir.
Son mısraı ebced hesabı­na vurulunca H 1238 rakamları çıkar. Bu tarih ölüm ayı ve gü-
nüyle beraber altına da ayrıca yazılmıştır.
Ali Behçet Efendi, 1238 yılı Cumâdelûlâ’sının 7. Pazartesi günü ölmüştür.
Ali Behçet Efendi’nin Mevlevî tarikatında pîrî ve mürşidi Alâeddin Çelebi’dir. Ali
Behçet Efendi’nin babası Ebubekir Çelebi, dedesi Hasan Çe­lebi, büyük dedesi Hüse-
yin Çelebi’dir.
Nakşibendî tarikatındaki mürşidleri ise Mehmed Emin’dir. Onun mür­şidi Mehmed
Agâh, onunki Mustafa Rızaeddin, onun mürşidi de Meh­med Ali’dir. O da irşad ve icaze-
tini Semerkandlı Ebû Abdullah Seyyid Mehmed’den almıştır.
Ali Behçet Efendi’nin türbesinin önündeki kabir, Ali Behçet Efendi’­nin halifelerinden
humbarahâne nâzırı Nakşibendî Ahmed Hamdi Efen­di’nindir. Mezar taşında H 1246 -
M 1830 yılında öldüğü yazılıdır. Ahmed Hamdi Efendi, Pertev Paşa ile beraber Ali Beh-
çet Efendi’den halifelik ica­zeti almıştır. Kendisinin vasiyeti üzerine buraya gömülmüştür.
Selimiye Dergâhı Camii’nin ve Pertev Paşa Kütüphânesi’nin etrafı hazire halinde kab-
ristandır. Birçoklarının mezar taşları kaybolmuştur. Burada, Selimiye Dergâhı’nın ilk şey-
hi ve Sultan III. Selim’in mürşidi Nimetullah Efendi de mihrabın yanında gömülüdür.
Mezar taşından öğ­rendiğimize göre H 1232 yılı Ramazan’ının yedisinde ölmüştür.
Selimiye’de tekkede gö­mülüdür, iyi hal sahibi idi. Pertev Paşa ile Halet Efendi’nin inandıkları bir kişi idi.” Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 31.

220
CAMİLER ve MESCİDLER

Ali Behçet Efendi’nin halifelerinden H 1260 - M 1844 yılında ölen Tâhir Ağa Hankâ-
hı Şeyhi İbrahim Hayrânî, bunun oğlu aynı hankâhın şeyhi H 1286 - M 1869 yılında
ölen Hacı Mehmed Feyzullah, Ali Behçet Efendi hankâhının müdîri ve kütüphâne me-
muru H 1277 - M 1850 yılında ölen İbrahim Efendi, Osmanlı Devleti ricalinden yüz
yaşını aşan Rıza Efendi, Ali Behçet Efendi’ye ihtisâb edenlerden padişah silâhdarı H
1248 - M 1832 yılında ölen Tâhir Ağa, şair H 1318 - M 1900 yılında ölen Senih Efendi,
kadın mesnevîhanlardan H 1326 - M 1908 yılında ölen Nakşibendî Şerife Hanım da
tekkenin haziresinde gömülüdürler.
Dergâhın haziresinde bulunan mezar taşlarının çoğu başka kabristan­lara nakledilmişlerdir.
Süreyya Bey, Ali Behçet Efendi hakkında şu kısa bilgiyi vermiştir: “Nakşibendî şeyhi
olup 1238 Receb’inin 7. günü vefat eyledi. Selimi­ye’de tekkede gömülüdür. İyi hal sahibi olup
Pertev Paşa ile Halet Efen­di’nin mütebaak idi236.”

SELMAN AĞA CAMİİ - BÂBÜSSAÂDE AĞASI CAMİİ


Üsküdar’da Selman-ı Pak Caddesi’nde eski tramvay yoluna ayrıldık­tan sonra köşede-
dir . Mabedin duvarları taş ve tuğla ile yapılmıştır. Çatısı, minberi ve son cemaat yeri
237

ahşaptır. Mabedin kıble tarafına ve sağına ikişer, soluna üç pencere açılır. Mabedin mi-
mari bir kıymeti yoktur. Fa­kat sağındaki tuğla minaresi eskidir. Mabedin dış köşesinde üç
yüzlü bir çeşme vardır. Çeşmenin üst kenarlarında çiniler görülür. Mabedin avlu­sunda bir
su teknesi vardır. Üstünde üç satır halinde şu kitabe okunur:
‫آ‬
۱۲٥٦ ‫صاحب الخيرات والحسنات مرحوم ومغفور طفلى زاده محمود �غانك زوجه سى فاطمه خانمك روحيچون الفاتحه‬
Bu su teknesi H 1256 - M 1840 yılında Tıflîzâde Mahmud Ağa’nın eşi Fatıma Hatun
adına vakfedilmiştir.
Camiyi kapıağası Selman Ağa yaptırmıştır. Matbu Evliya Çelebi’de yanlış olarak Sü-
leyman Ağa şeklinde gösterilmiştir.
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi caminin kapısı üstünde şu Arapça kita­beyi görmüştür:
‫آ‬
‫) �غا ابن عبد هللا طلبا للرحمة ووقع الخنم فى رجب لسنة اثنى عشر وتسعمائة‬238( ‫اسس بنيان هذه البقعة المباركة سلمان‬
Bu kitabeye göre Abdullah oğlu Selman Ağa’nın yaptırdığı bu cami, 912 yılı Receb’inde
bitmiştir (M 1506). Selman Ağa, Sultan II. Bayezid’in kapıağası idi. Biz caminin yanında,
yaptıranın mezar taşını bulduk. Üstün­de şu kitabeyi okudum:
‫آ‬
‫دار السعاده �غاسى صاحب الخيرات‬
‫والحسنات المرحوم المغفور‬
‫السعيد الشهيد سلمان‬
‫آ‬
‫�غا روحنه وكافۀ اهل ايمان‬
‫ارواحنه رضاء هلل تعالى‬
٩۱٤ ‫الفاتحه سنه‬
‫فى ج‬
236 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 31.
237 Selmanı Pak Caddesi ile Hakimiyeti Milliye Caddesi’nin birleşiminde sol taraftadır. 3.500 metrekarelik meydan çalışması kapsamında
caminin etrafındaki yapılar kamulaştırılarak yıkılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü kontrolünde, Koruma Kurulu’nun 05.04.2018 tarihli
kararı ile Üsküdar Belediyesi ve Hülya - Yusuf Yılmaz Vakfı sponsorluğunda restorasyon çalışmaları devam etmektedir. (MD)
238 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s 204’de “Süleyman” yazılmış.

221
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Kitabeye göre Sultan II. Bayezid’in dârüssaâde ağası Şehid Selman Ağa, 914 yılı
Cumâdelâhire’sinde camiyi yaptırdıktan iki sene sonra öl­müştür (M 1508). Cami ve mi-
naresini üç sene evvel Eskişehirli hayırsever bir zengin olan Süleyman Çakır çok güzel bir
şekilde yenilemiştir. Abdesthâne ve abdest alma yerleri de yaptırmıştır.

SERÇE HATUN MESCİDİ


Mescid Üsküdar’da Bülbülderesi Caddesi’nde Ermeni Haykaz’ın 124 No’lu evinin
bitişiğinde idi239. Ahşaptı. Ben 1941 yılında incelediğim zaman harapça idi. 25 Nisan
1940 tarihinde İstanbul camilerini sınıflandıran def­terde bu mescid beşinci sınıf camiler
arasında 180 numarada Serçe Ha­tun şeklinde geçer. Mabed ibadete açıktı. Sonra ihmal
edildiği için harap olmuştu. Vakıflar İdaresi satmıştır.
Mescidin kıble tarafında büyük bir servinin altında vakfeden hatu­nun mezarı vardır.
Taşında şu sülüs kitabe okunurdu:
‫صاحبة الخيرات مرحومه خواجه سرچه خاتون روحيچون الفاتحه‬
Bu kitabeye göre Hâce Serçe Hatun bu mescidi yaptırmıştır. Mezar taşında ölüm tari-
hi yoktur. Yanındaki kabir Numan Baba’nındır. Bunun da ölüm yılı yoktur.
Hadîka’da mescid hakkında şu kısa bilgi vardır:
“Bânisi Serçe Hâce Mehmed Efendi’dir. Merkadi bilinmiyor. Mahallesi yoktur.” Mezar ta-
şında Serçe Hatun yazıldığına göre Hadîka sahibi yanılı­yor. Burada sonradan imamlık
yapan Hoca Mehmed adlı birisini mesci­din yapıcısı sanmıştır.

SİNAN PAŞA CAMİİ


Cami Üsküdar’da Sinan Paşa Mahallesi’nde, Halk Dershanesi Sokağı’ndan denize
inerken soldadır. Mabed taş ve tuğla ile yapılmıştır. Mabedden kıble tarafına, sağına ve
soluna, ikişeri de altında olmak üzere dörder­den on iki pencere açılır.
Cami, 25 Nisan 1940 tarihinde cami ve mescidleri sınıflandıran ve ori­jinali benim
kütüphânemde bulunan defterde beşinci sınıf camiler ara­sında, 177 numarada yer alır. M
1924 yılına rastlayan tarihte cami ibade­te açıktı.
Arşivimde bulunan İstanbul ilindeki cami ve mescidleri gösteren defterde 488 numa-
rada Yemen Fatihi Koca Sinan Paşa’nın Üsküdar’daki camisi gösterilirken şunlar yazılıdır:
“On kânunuevvel 1932 tarihinde eşyası kaldırılmış ve hademesi olmadığına dair şerh verildi.
Kıymet-i mimariyesi yok olsa da mevcud renkli penceresinin muhafazası icab eder.” 1935 yı-
lında cami kadro harici bırakılmıştır. Yanında minaresi ve önünde çeşmesi bulunan cami,
Mimar Sinan yapısı değilse de onun hâssa mimarlığı zamanında yapılmış asil bir bina idi.
Paşa’nın Okmeydanı’ndaki camisini Mimar Sinan yapmıştı. Caminin renkli alçı çerçe-
veleri çok değer­li tarih yadigârı idi. Kadir bilmez Vakıflar İdaresi tarafından mabed yüz
üstü bırakılınca arsasına göz dikenler tarafından yıkılmış yahut yıktırıl­mıştır. 1940 yılında
camiyi incelerken caminin son cemaat yeri yok olmuş, mabedin üstü de yandığı için dört
239 İsmail Dümbüllü Sokağı ile Selmanı Pak Caddesi’nin birleşimindedir. Cami girişinde bulunan mermer kitabede “Serçe Hatun Mescidi,
Bu Cami Hacı Harun Ekşi Tarafından 1998 Yılında İnşa Edilmiştir.” yazmaktadır. (MD)

222
CAMİLER ve MESCİDLER

kalın duvarı kalmıştı. Mabedin döşe­me taşları ve tuğlaları gecekonducular tarafından yık-
tırılmıştır. Minaresinin küpüne kadar olan kısmı da yıkılmıştı.
Tahsin Öz, İstanbul Camileri adlı kitabının 2. cildinin 59. sahifesinde şunları yazıyor:
“ Yemen Fatihi Sinan Paşa tarafından (H 954) 1547’de yaptırılmış olan bu mabed kadro
harici ve harap bir halde iken halk tarafından 1959’da tamir ettirilmiştir.”

Sinan Paşa Camii’ni


Tahsin Öz’ün bu satırlarında tarihî hatalardan başka caminin 1959’da yapılmış olma- Yaptırma Derneği
sını söylemesi de doğru değildir. Vakıflar Umum Müdürlüğü de yapılmasına ve tamirine üyeleri
müsaade etmemiştir. Nihayet 1974 yılında be­nim Yeni Asya gazetesindeki ağır tenkidim
üzerine caminin tamirine başlanmış ve 975 yılının ilk aylarında tamiri hayli ilerlemiştir.
Ben camiyi 25 yıl evvel incelerken mihrabının önünde sanat değeri çok yüksek bir kita­
besi ve mezar taşı var idi. Haziresinde de kitabesi kırılmış mezar taşları vardı. Burada H
1169 yılında ölen Şeyh Firdevsî’nin H 1189’da ölen Şeyh Seyyid Mehmed Nurullah’ın,
H 1227’de ölen Şeyh Raufizâde Ahmed Nesîb Abdurrahman Efendi’nin, H 1170’te ölen
Şeyh Raufi Ahmed Efendi’nin mezar taşları var idi. Şimdi bunların çoğu yok olmuştur.
Caminin hiçbir yerinde yapıldığı tarihi ve yaptıranı gösteren bir tarih yoktu. Çeşmesi-
nin üstündeki kitabeli taş da yok edilmişti.
Yemen Fatihi Sinan Paşa’nın Okmeydanı’nda Piyâle Paşa’dan itiba­ren bütün Beyoğ-
lu’nu, İstanbul’u, Galata’yı, Hürriyet-i Ebediyye Tepesi’ni, Haliç’i görünüş çerçevesi içine

223
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

alan tepede bir camisi vardı. Bu cami de yüz üstü bırakıldığı için yıkılmıştır. Ben 1940
yılında incelerken yalnız dört duvarı kalmıştı. Mabed gecekonduculara taş ocağı olmuştu.
Ben kapısının üstündeki kitabesini almıştım. Şimdi yok olan bu mabedin ki­tabesi doğru
olarak hiçbir yerde neşredilmemişti. Buraya koyuyorum:
‫صاحب الخيرات اوالن سنان پاشا‬
‫ناصر الدين حاص النيت‬
‫قلدى بوجمعۀ شريفى بنا‬
‫كه اوله جمع جامع امت‬
‫اخرتده شفيعى اوال رسول‬
‫بونده ايدن اقامت سنت‬
‫هاتف غيببدن ديدى تاريخن‬
‫بيت هادى وقبلۀ حاجت‬
‫تم الجامع فى سنة سبع وثمانين وتسعمائة‬
Kitabeye göre bu cami H 987 - M 1579 yılın-
da yapılmıştı. Avlusun­da İstanbul’da eşi bulun-
mayan sanat şaheseri bir şadırvan var idi. Benim
ısrarlı neşriyatım üzerine bu şadır­van Beyoğ-
lu’nda Ağa Camii’nin av­ lusuna nakledilmişti.
Evliya Çelebi bu cami hakkında:
“Çarpuşte ve kurşun kubbelidir. Haremine merdi-
ven ile inilir. Gayet ruşen ve muallâdır240.” diyor.
Beş defa sadrazamlık yapan ve Yemen’i ala-
rak Osmanlı sınırları içine katan bu büyük ada-
mın iki camisi de böyle yüz üstü bırakılmıştır.
Birisi yok olmuş, birisi de yok olmak üzere idi.
Sinan Paşa Camii
böyleydi Sinan Paşa’ya yaşından ve hizmetinden dolayı Koca Sinan derler­di. Arnavut’tur. Ayas
Paşa’nın kardeşidir. Enderun’da yetişmiştir.
İlk hizmeti çaşnigirbaşılıktır. Malatya, Kastamonu, Gazze, Trablusşam mirlivalıkların-
da, Erzurum ve Halep beylerbeyliklerinde, Mısır va­liliğinde bulundu. H 977 - M 1569’da
Yemen serdarı ve sonra da donanma serdarı oldu. Tunus ve Halkulvad’i aldı. H 988 - M
1580 yılında kendisine sadrazamlık verildi. Muhtelif aralıklarla beş defa sadrazam oldu.
1004 yılı Şubat’ının beşinde öldü241. Gedikpaşa Sebili’nin yanındaki kubbeli türbesine
gömüldü. Osmanlı İmparatorluğu’nun muhtelif yerlerinde yüz­den fazla cami, İstanbul’da
Kulaksız’da çifte hamam yapmıştı. Medrese ve camileri için zengin gelirler vakfetmiştir.
Türbesinde bir sandık içinde orijinal vakfiyeleri bulunmuştur. Vakfiyeleri Topkapı Sarayı
Arşivi’nde­dir. Cami soluna 16 köşeli, taştan bir minare yapılmak suretiyle 1975 yılın­da
esaslı bir surette Kayserili bir hayırsever tarafından tamir ettirilmiş­tir. Cami, 30 Ağustos
1975 tarihinde törenle ibadete açtırılmıştır.

240 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 416.


241 Hadîkatü’l-Vüzerâ, s. 35; Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 109; Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 229; İstanbul ve Boğaziçi, C. l, s. 63.

224
CAMİLER ve MESCİDLER

SOLAK SİNAN MESCİDİ


Üsküdar’da kendi adını verdiği mahallede ve Selami Ali Efendi Caddesi’ndedir. Ben
1940 yılında mescidi incelerken kadro harici bırakılmıştı242.
Mescid taş yapı, üstü ahşap örtülüdür. Mescidin mihrabında mavi zemin üzerine Kâbe
resmi, altına da gümüş renkli zemin üzerine siyah ile Na’leyn-i Şerif yapılmış kıymetli bir
çini vardı. Bunun bir müzeye kaldırıl­masını tavsiye etmiştim.
Caminin kısa ve bodur bir minaresi vardır. Minaresinde şu kitabeyi okudum:
‫صاحب الخيرات والحسنات‬
‫جامع شريف بناء صوالق سنان‬
۹٥٤

Bu kitabeye göre cami Solak Sinan tarafından H 954 - M 1547 yılında yaptırılmıştır.
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi Solakbaşı Sinan Ağa’nın yaptırdığı bu camiyi yazarken
caminin içine asılmış bir levha görmüş, bunda caminin ta­rihini tespit eden manzumede
mescidin bina tarihini göstererek şunları yazar:
“Cami-i şerif binayı Solak Sinan ilâ ahirihi. İtmam binasının tarih kısmı 955 dir243.”
Cami, minaresinden bir sene sonra tamamlanmıştır. Mescidin minbe­rini Sultan I. Mah-
mud zamanında ihtisap ağalarından Mehmed Ağa koymuştur (H 1166 - M 1752-53).
Sicill-i Osmânî de Kaba Sakal Sinan Ağa’yı yazarken “Öldüğünde Üsküdar’da yaptığı
mescidine gömülmüştür244.” diyor.

Sondurak Camii yapılırken


242 Cami, Selamiali Caddesi ile İsmail Dümbüllü Sokak birleşimindedir. 1993 yılında tamir görmüş, ibadete açıktır. (MD)
243 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 226.
244 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 109.

225
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

SON DURAK CAMİİ


Bu cami Ümraniye’nin Son Du­rak Mahallesi’ndedir. Adını mahalle­sinden almıştır.
Cami, adının açıklan­masını istemeyen hayırsever bir hacı tarafından 1975 yılında yaptı-
rılmıştır. Kubbeli beton yapıdır.

SULTAN ÇİFTLİĞİ KÖYÜ CAMİİ


Sultan Çiftliği, Sultan III. Murad’ın anası Nurbânû Sul-
tan’ın Üs­küdar’da yaptırdığı külliyesinin gelir vakıfları arasın-
da idi. Adını ondan almıştı.
Köy camisi, Garip Dede Türbesi­‘nin karşısında idi. Vâlide
Sultan ta­rafından yaptırılmış olması muhte­meldir. Mabed ih-
malden yıkılmıştır. 1951 yılında, karşısına taştan yeni bir cami
yapılmıştır. Üstü ahşaptır. Sa­ğında kısa bir minaresi vardır. Altı
pencereden ışık alır.
Sultan Çiftliği köyünde sekiz çeşme vardır. Sularını meşhur
Şeker Suyu ile Eski Su’dan alırlar. Şeker Suyu, Üsküdar’ın çok
iyi sularındandır. Köye indirilerek, şişelerle satıl­ması için ha-
zırlığa başlanılmıştır (11 Haziran 1975).

SULTAN MAHMUD CAMİİ


Bu cami, Zeynep Kâmil Hastahânesi’nden yeni açılan asfalt
yolla Üs­küdar’a inerken, sağdadır. Bu mabedi ilk defa Aziz Hü-
dâî Tekkesi şeyh­lerinden Devatçızâde (Divitçizâde) Mehmed
Efendi yaptırmıştır. Harap olmuştu. Sultan I. Mahmud’a dilek-
Sultan Çiftliği çeyle müracaat olunmuş, padişah ca­miyi yeniden yaptırmıştır. Şair Nimet Efendi cami için
Camii
şu tarih manzumesini yazmıştır:
Şehriyâr-ı zî-himem Hâkân-ı Ferhunde şiyem
Padişâh-ı pür-kerem, Sultan-ı dîn Mahmud Han
Gûş edince bu muallâ mâ’bed-i feyz-âverin
İnhidâma meylini ol dâver-i çarh-âsitân
Bî-bedel tecdîd ü i’mârına fermân eyleyüb
Eyledi Şeyh Devâtî rûh-i pâkin şâdumân
Ol makâm-ı lâmîü’l-envârı zîbâ tarhile
Oldu bir nev câmi-i pâkîze-i feyz-âşiyân
Ol şeyhin şâh-ı kerâmet-kârı böyle nev-be-nev
Nice âsâra muvaffak ide Hayy ü Müsteân
Yek kalemle yazdı Ni’met bendesi târîhini
Kıldı ihyâ bu müzeyyen câmii Mahmud Han
1162245
245 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 210.

226
CAMİLER ve MESCİDLER

Cami kubbelidir. Minaresi yoktur. H 1162 - M 1748 yılında I. Sultan Mahmud tara-
fından yapılmıştır. Altında çeşmesi vardır. Yol açılırken yu­karıda kalmıştır.

SULTAN III. MUSTAFA CAMİİ - ADLİYE CAMİİ


Bu cami Üsküdar’da Şemsipaşa-Şerefâbâd Kasrı’nın güneyinde, Sul­tan Abdülmecid
Karakolu’nun yanında, sahildeydi. Sultan III. Mustafa yaptırmıştı. Sultan II. Mahmud,
Şemsipaşa-Şerefâbâd Kasrı’nı yenilerken bu camiyi de yenilemiştir246. Adı da padişahın
lakabıyla Adliye Camii şeklinde meşhur olmuştur247.

SÜLEYMAN PAŞA CAMİİ


Doğancılar yokuşundan aşağıya inerken sağdan ikinci so-
kağın sol başındadır248. Ben camiyi 12 Haziran 1941’de in-
celemiştim. Mabed çok munta­zam kesilmiş yeknesak taşla
yapıl­mıştır. Mabedden kıble tarafına iki sıra halinde doku-
zar, sağına ve solu­na altışar pencere açılır. Son cemaat yeri-
ne de üç penceresi vardır. Son cemaat yerinde küpüne kadar
ayak­ta kalan kesme taşla yapılmış mina­resi vardı. Üst kısmı
zelzele ile yıkıl­mıştı. Taşları Şemsi Paşa Camii’nin tamirin-
de kullanılmıştır. Son cemaat yerinde iki mihrapçık bulunu-
yordu. Son cemaat yerinin tavanı devrinin ağaç işlemeciliği-
nin şaheser örnek­lerinden idi. Bu tavanın bir kısmı müzeye
kaldırılmıştır. Vakıflar İda­resi tarafından cami kadro harici
bı­rakılmış ve tasfiyeye tabi tutulmuş idi. Benim Son Posta
gazetesinde ısrarlı neşriyatım üzerine tamir edilerek ibade-
te açılmıştır. Minaresi de yeniden yapılmıştır. Şerefe altı is-
talaktit idi. Tamirinden evvel camiyi Vakıflar İdaresi, Kayış
Dağı Suyu şişe deposu olarak kullanıyordu. Tamir esnasında
soluna helâ, abdest yerleri, sağına müezzin meşrutaları yapıl-
mıştır. Kapı perdesine başka yerden tedarik edilmiş itikâfa
ait, yeriyle münasip olmayan bir levha iliştirilmiş­tir.249
Mabedin sağındaki sokağın adı Viran Saray Sokağı’dır. Ca-
minin kıble tarafında Süleyman Paşa’nın sarayı vardı. 50 yıl
kadar önce Ahmediye yangınında yanmıştır. Yerinde Abdullah
Bey’in 3 kapı numaralı ahşap konağı vardı. Sarayın arkasında
on dönümlük bir bahçe bulunuyordu. Ben inceleme yaparken Süleyman Paşa
sarayın hamamı ayakta idi. Mabedin ilerisinde sarayın su deposu ve sarnıcı görülüyordu. Camii

Caminin sağındaki Viran Saray Sokağı’nın içinde Süleyman Paşa’nın mezarının duva-
rına yerleştirilen bir taşta güzel bir sülüs ile dört satır halinde şu kitabeyi okudum:

246 Ata Tarihi, C. 3, s. 167.


247 Kitabımızda “Şerefâbâd Kasrı’na” ve “Adliye Camii’ne” ba­kılsın.
248 Halk Caddesi’nden Viransaray Sokağı’na dönerken köşededir. Cami, Üsküdar Belediyesi tarafından restore edilmektedir. (MD)
249 Üsküdar Belediyesi tarafından gerçekleştirilen restorasyonun ardından 25 Aralık 2020 tarihinde, kılınan Cuma Namazı sonrasında
yeniden ibadete açılmıştır. (MD)

227
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫حلم وانصافله معروف اوسليمان پاشا‬


‫حيف كم ظلم فراوانله ناالن اولدى‬
‫اكره حصننده مؤملره شفقت ايتدى‬
‫نقل زاد ايلمكه عسكره فرمان اولندى‬
‫آ‬
‫كوچ كلوب عسكر بدفكره �نك فرمانى‬
‫جمله سى باشنه قصد ايلدى دشمان اولدى‬
‫عيد اضحاده شهيد ايتديلر اول مظلومى‬
‫واصل رحمت حق نائل غفران اولدى‬
‫بى كنه كـتدى جهاندن او وزير مشفق‬
‫اى دريغاينه ناحق ييره برقان اولدى‬
‫آ‬
‫ديدى تاريخنى ارباب بصريت �نك‬
‫آ‬
‫جنت عدنه واروب �نده سليمان اولدى‬
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi ve Mir’ât-ı İstanbul sahibi kitabeyi ol­duğu gibi değil,
devirlerindeki okunuşa göre ve yanlış olarak kopya et­mişlerdir. Biz aslına sadık kalarak
kopya ettik.
Bu manzumeyi bir de bugünkü nesir dilimize çevirelim:
“İnsafıyla, yumuşaklığıyla bilinen Süleyman Paşa ne yazık ki büyük bir zulümle ağlatıldı.
Egre Kalesi’ndeki Müslümanlara acıdığı için oraya erzak taşıması hususunda verdiği emir
kötü düşünceli askere ağır geldi. Bunların hepsi kendisine düşman oldular. Başına kıydılar. O
mazlumu Kurban Bayramı’nda şehid ettiler. Allah’ın rahmetine vardı. Mağfiretine kavuştu.
O şefkatli vezir, günahsız olarak dünyadan gitti. Basiret sahipleri onun ölüm tarihini şöyle de-
diler: Güzel cennete vardı. Orada Süleyman oldu. Cennet-i Adn’e varıp, anda Süleyman oldu.”
Tarih manzumesinin son mısraı ebced hesabına vurulunca 1099 ra­kamları çıkıyor. Ha-
dîka sahibi bunu 1098 olarak bulmuştur. Bir senelik bir fark vardır.
Süleyman Paşa’nın caminin haziresindeki çitlembik ağacının yanındaki sade mezar
taşında şu kitabe okunur:
‫ پاشا روحنه الفاتحة‬/ ‫ سليمان‬/ ‫ وزير اعظم‬/ ‫ ومغفورله‬/ ‫مرحوم‬
Taşın kavuğu düşmüştür. Taşına ölüm tarihi yazılmıştır. Yanındaki kabir H 1198 - M
1873 yılında ölen padişah silahşoru Feyzi Bey’in oğlu Mehmed Edip Bey’indir. Paşa’nın
sağındaki mezar H 1041 - M 1631 yılında idam edilen Recep Paşa’nındır. Burada Süley-
man Paşa’nın kızı, Fatıma Hanı­m’ın da mezarı vardır.

Süleyman Paşa kimdir?


Süleyman Paşa Hersek’te Pirebolludur. Sarı Süleyman Paşa diye meşhurdur. Saray hel-
vacılığı yapmıştır. Dilsiz Tavşan Ağa’ya kethüda sonra kapucubaşı, H 1080 yılı Rebîülâ-
hir’inde çavuş, H 1083 - M 1672 yı­lında sadaret kethüdası, H 1087 - M 1676 yılında
mirahur olmuş, Mekke-i Mükerreme su yollarını tamire gönderilmiş, H 1090 - M 1683
yılında ikinci vezirliğe ve seraskerliğe yükselmiş, Babadağı valiliğinde ve Köprülüzâde
Ahmed Paşa’nın kethüdalığında bulunmuş, H 1097 - M 1685 yılında İbra­him Paşa’nın
yerine sadrazam olmuştur. Ungarus’a (Macaristan) savaş açılmıştı. Serdarlık göreviyle
Mudun cihetine gönderilmişti. Savaşı kay­betmişti. Düşman Belgrad’a kadar gelmişti.

228
CAMİLER ve MESCİDLER

Asker, öldürülmesi isteğinde direnince İstanbul’a kaçmış ve bir Yahudi’nin evinde giz-
lenmiştir. Burada yakalanmış ve H 1098 - M 1686 yılı Zilhicce’sinde İstanbul’da Kurban
Bayramı’nın ilk günü idam edilmiştir. Yedi sene kadar sadrazamlık yap­mıştır. Şemseddin
Sami Bey “Korkak, ehliyetsiz, yalancı, hileci bir adamdı.250” diyor. Sadrazamlığı Sultan IV.
Mehmed zamanına rast­lamıştır. Süreyya Bey, onun için “Salacak’ta camisi vardır. Oraya
defnedildi.” derken hata etmiştir251. Onun camisi Salacak’ta değil, Doğancılar’dadır.

Recep Paşa kimdir?


Yanında gömülü olan Recep Paşa da Bosnalıdır. Hemşehrisi sayılır. Topal Recep Paşa
diye meşhurdu. Bostancı Ocağı’ndan yetişmiş, bostancıbaşı olmuş, sonra kapıcılar ket-
hüdası, I. mirahur olmuştu. Kendisine Sul­tan I. Ahmed’in Öküz Mehmed Paşa’dan dul
kalan Gevher Han Sultan verilerek damat olmuş, sonra da vezaret verilerek Karadeniz’e
serdarlıkla tayin edilmiştir. Başarılı oldu. H 1032 - M 1632 yılında Sultan II. Osman
zamanında derya kapudanlığına getirildi. İki sene bu hizmette kaldıktan sonra sadaret
kaimakamı, H 1040 - M 1630 yılında Sultan IV. Murad za­manında sadrazam oldu.
Sadrazamlığı altı ay kadar sürmüştü. Beğe­nilmiş, hoş görülmüş, davranışlarından dolayı
kargaşalıklara sebep oldu­ğundan H 1041 - M 1631 yılında idam edilmiş ve Süleyman
Paşa’nın camisi haziresine gömülmüştür. Naîmâ, Recep Paşa’nın Topkapı Sarayı’nda öl­
dürüldüğünü anlatırken şunları söyler:
“Recep Paşa’nın ölüsü, boğazında isyah yılan gibi bir kemend olduğu halde bir hasır üze-
rinde sürütülerek Bâb-ı Hümâyûn’un dışında zorbala­rın önüne atıldı252.” Yerine Tabanıyassı
Mehmed Paşa sadrazamlığa getirildi.
Recep Paşa, Süleyman Paşa Camii’nin haziresine gömüldüğüne göre, Süleyman Pa-
şa’nın idamından 57 yıl önce burada bir mezarlık vardı de­mektir. Süleyman Paşa hakkın-
da Raşid Tarihi’nde geniş bilgi vardır.

ŞEHİDLİK MESCİDİ
Bu mescid Karacaahmed Mezarlığı’nın içinde gasilhânenin yol aşırı karşısında, köşe
başındadır. Mabed fevkânîdir. Taşla yapılmıştır.
Kapısının üstünde Sultan Reşad’ın mermere kazılmış ve Hattat Hakkı Bey tarafından
çekilmiş bir tuğrası, caminin ittisalinde imam ve müezzin meşrutası vardır. Bu kısmın
revakı ve caminin tavanı çökmüştür.
Caminin suyu var idi. Altı pencereden ışık alan bu mabed, Birinci Ci­han Savaşı sıra-
sında şehid olanların gömüldükleri kabristanın tam karşı­sına yapılmıştı. Şimdi, altı tabut-
luk olarak kullanılıyor.
Mabed de itlere yuva, baykuşlara tünek olmuştur253.
Caminin biraz ilerisinde Sultan III. Ahmed mektebinin hocaların­dan H 1116 - M
1704 yılında ölen Ahmed Efendi ile H 1169 - M 1755 yılında ölen Osman Efendi’nin
mezar taşları vardır.
250 Kamûsü’l-a’lâm, Süleyman Paşa maddesi, C. 4, s. 2619; Aynı eser, Recep Paşa maddesi.
251 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 69; Aynı eser, C. 2, s. 270.
252 Naîmâ Tarihi, C. 3, s. 110.
253 Mescid restore edilmiş ve ibadete açıktır. (MD)

229
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

ŞEMSİ PAŞA CAMİİ


Cami, türbe, medrese ve saraydan oluşan Şemsi Paşa Külliyesi, Üskü­dar’da kendi
adını verdiği yerde, deniz kenarındadır. Üsküdar ve Bala­ban iskelelerinin sağında, Mar-
mara’nın bitip güzel Boğaz’ın başladığı ye­re çok zarif ve hoş bir kuş kafesi gibi oturtul-
muş bir tarih yadigârıdır.

Şemsi Paşa Sâî’ye nisbet edilen bütün yazma ve basma eserlerde bu mabed Üsküdar’da Şemsi Ah-
Külliyesi’nin
denizden med Paşa Camii şeklinde yer almıştır. Yalnız Usul-i Mimar-i Osmanî ile basılan Tez-
görüntüsü kiretü’l-ebniye’de her halde tertip veya­hut kopya hatası ile Şemsi Ahmed Paşa şeklinde
gösterilmiştir.
Evliya Çelebi bu camiyi şöyle anlatmıştır:
“Şemsi Paşa Camii leb-i deryada küçük bir camidir. Amma o kadar şirin bina olunmuştur
ki, geriden gören bir kasr-ı müzeyyen zanne­der.”
Hadîkatü’l-cevâmi’deki adı da Şemsi Ahmed
Paşa Camii’dir. Ca­minin deniz tarafına ve sağ-
dan kara tarafına -tütün deposu tarafına- açı­lan
iki avlu kapısı vardır. Mabedin karşısı ve sağını
medrese odaları ve dershâne sarar. Sol bitişiğin-
de türbesi görülür.
Bu pırlanta manzume 1938 yılına kadar ih-
mal edilmiş, unutulmuş, mi­naresi yıkılmış, kub-
beleri çatlamış, üstündeki kurşunları soyulmuş,
med­rese odaları ve dershânesi ahır, ağıl, cami
abdesthâne haline getirilmişti.
Orijinali kütüphânemde bulunan ve 25 Ni-
san 1340’ta (M 1924) İs­tanbul’daki cami ve
Şemsi Paşa Camii’nin Şemsi Paşa Camii’nin
sülün minaresi kapısı
230
CAMİLER ve MESCİDLER

mescidleri sınıflandıran Vakıflar Genel Müdürlüğü­‘nün defterinde “yanmış ve yıkılmış ca-


miler” kısmında 122 numarada harap olarak gösterilmiştir. Yine kütüphânemde bulunan
evkâfın bir başka İstanbul cami ve mescidlerini alfabetik bir şekilde gösteren defterde bu
cami 508 numarada arsa olarak gösterilmiştir. Kadro harici bırakılarak arsası satışa çıka-
rılacaktı. Evet! Mimar Sinan’ın deliksiz bir inci gibi bu pek kıymetli ve eşsiz eseri haraç
mezat satılacak ve yıktırılacaktı.
Ben 7 Nisan 1938 tarihli Tan gaze-
tesinde bu korkunç cinayeti bildir­ miş,
Sinan severlerden ve bütün Türklerden
ilgi isteyen bir yazı neşretmiştim. “Bi-
zim Mimar Sinan severliğimiz münafık
imanı gibi hançerelerimizden kalbimize
inmez” demiştim. O sırada Cumhurbaş-
kanı Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nday-
dı. Atatürk bunu okumuş ve ilgili daireye
emir verdire­rek caminin minaresini yeni-
den yaptırtmış, medreseyi, dershâneyi ve
tür­beyi esaslı bir surette tamir ettirtmiş-
tir. Ben Tan gazetesindeki yazıma şöyle başlıyordum: Şemsi Ahmed Paşa
Türbesi’nde Hattat
İzzet’in bir levhası
“Boğaz, Anadolu sahilinde, Kız Kulesi’nin sağındaki eski karakol bi­nasının bulunduğu
yerden başlar. İstanbul’a gelen her seyyah Bosfor’a açılan vapurunun güvertesinde durur.
Elinde dürbünü, derin Boğaz’ın dil­lere destan efsanevi manzaralarını arar. Kafasını bütün
masivadan temiz­ler. Onu yalnız Boğaz’dan kopya edeceği bediî manzaralara açar.
Damalis = Kız Kulesi’nden sonra dürbününe Şemsi Paşa sahil-
lerindeki, hotantoların kulübelerini andıran toprak ve pis kubbeler
çarpar. Burası bir mandıra, kubbemsi şeyler de üstüne toprak çekilmiş
saman yı­ğınları olacaktır. Ve hayalinin burkulduğunu görür...
Sinan için törenler yapıyoruz! Onun sanatını ve dehasını belirt-
mek için kitaplar hazırlıyoruz. Fakat gözümüzün önünde en muh-
teşem ve son eserlerinden birisi olan Şemsi Ahmed Paşa sitesi harıl
harıl çöküyor da görmüyoruz! Biraz sonra ayakta duran enkazı da
toprağa uzanacak... İmkân var iken büyük şairimizin mezarını, ca-
misini, medresesini ve dâhi Sinan’ımızın incisini kurtaralım. Mü-
zelerimizi, belediyemizi, Evkâf İdare­si’ni, Tarih Kurumu’nu vazi-
feye çağırıyorum.”
Mimar Sinan’ın Eserleri adıy­ la yazdığım, bütün eserlerinin
muh­telif resimlerini içine alan iki ciltlik bütün kitabım Ulus Mat-
baası’ndaki Falih Rıfkı’nın odasından çalınmış ve şimdiye kadar
bulunamamıştır. O yazma kitabımda bu camiyi incelemiş­tim. On-
lardan da faydalanıyorum. Şöyle ki:
Caminin yapısının önündeyiz. Şimdi yerlerinde yeller esen
Şemsi Paşa
Camii

231
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

sütun izlerinden ve kaidelerinden öğreni­yoruz ki, burada vaktiyle beş sütun üstünde yük-
selen saçak altında bir son cemaat yeri var idi. Mabedden buraya ikisi altta, beş pencere
açılı­yor. Mabed tamamen muntazam kes­me taşla yapılmıştır. Kapısının keme­ri zambak
şeklinde işlenmiş kırmızı Hereke taşı ve beyaz mermerle örül­müştür. Bunun üstünde yine
bir taşın çerçevelediği mermerde iki satır ha­linde Şair Ulvî’nin şu iki beyti okunur:
‫شمسى پاشا ايلدى بو جامعى بنياد چون‬
‫اومرز كيم اوله مرحومك يرى دار السالم‬
‫علويا هاتف كورنجه ديديكم تاريخنى‬
‫سجده كاه اولسون حبيبك امتينه بومقام‬
۹۸۸ ‫سنه‬

Bunu yeni harflerle de okuyalım:


Şemsi Paşa eyledi bu câmii bünyâd çün
Umarız kim ola merhûmun yeri dârü’s-selâm
Ulvîyâ hâtif görünce didî kim târîhini
Secdegâh olsun Habîbin ümmetine bu makâm
Sene 988
Son mısraı ebced hesabına
vurulunca caminin H 988 - M
1080 yılında Şemsi Paşa tarafın-
dan yaptırıldığı anlaşılır. Manzu-
meyi Şair Ulvî hazırla­mıştır. Son
mısradaki ‫ امتينه‬ümmetine kelime-
sinin “ye” ile yazılmış olmasına
dikkat etmek lazımdır. Mir’ât-ı
İstanbul gibi ‫ امتنه‬şeklinde yanlış
Şemsi Paşa Camii kopya edersek, on sayı noksanıyla
kitabesi caminin H 978 yılında yapılmış olması lazım gelir. Hâlbuki kitabe bizim kopya ettiğimiz
gibidir. Yalnız (‫ )ى) (حبيبك‬si, aynı zamanda (‫ ’)ى) (امتينك‬sidir.
Mabed tek kubbelidir. Köşe-
lerindeki yarım beyzî kubbeler
ana kub­ beyi beslerler, ahenk-
leştirirler. Yarım kubbelerin
eteklerinden üç büyük istalaktit
salkımı sarkmıştır. Mihrap mer-
merden ve istalaktitlidir. Mih-
rap tarafında ikisi altında olmak
üzere altı, sağında yedi pencere
Şemsi Ahmed ve türbe ta­ rafında iki pencere
Paşa’nın vardır. Sol tarafı yekpare zarif bir tunç şebeke ile türbeye açılır. Bu şebeke devrinin ince
parçalanarak atılan
türbe kitabesi
bir sanat eseri idi. Birçok yerle­rinden koparılmış ve mahvedilmiştir. Şimdi yerine bir uy-
durma şebeke konmuştur.

232
CAMİLER ve MESCİDLER

Kubbenin kandil askısı yerinde Sinan devrinin yazısı ve boyaları ile ‫هللا‬
‫نور السموات‬... âyeti yazılı idi. Kubbe eteğinde... ‫ هو الذى‬âyeti dolaşı­yordu. Mabe-
di süsleyen kalemkâr tezyinatta beyaz, mor, siyah, kırmızı, sarı, koyu mor
lacivert renkler kullanılmıştır. Mabedin kapısının üstünde bir müezzin
mahfeli vardı. Bu mahfel çok kıymetli iki sütun üzerinde yükseliyordu.
Bu sütunlar, mabed arsa sayılarak terk edildikten sonra başka taşınabi-
lir parçalarla birlikte aşırılmıştır. Birisini 1934 yılında sökerek Şirket-i
Hayriye idaresi Üsküdar Meydanı’na dikmiş ve üstüne de reklam saati
oturtmuştur. Ben bunu buldum ve caminin avlusuna naklet­tirdim. Bu-
nun bir eşi de itfaiye bina­sında görülmüştü. Onu da aldırtarak getirttim.
Bunlar camideki yerlerine diktirilecekti. 1974’te camide, avlu­sunda bu
pek kıymetli taşları bula­madım. Bu az bulunur taşlar yok ol­muştur. Cami
ilgilileri bunların ne olduğunu bilmiyorlar. Elbette ki ça­lınmış olacak.
Caminin içi tamamen devrinin harcıyla sıvanmıştı. Pencere üstlerin­
deki panolarda, kubbede ve duvarlar­daki yazılarda şimdiye kadar başka bir
yerde rastlamadığım bir hususi­yet görmüştüm. Yazılar kabartma idi. Bazı
dökülen yerlerini kaldır­mıştım. Altından yazı şekillerine gö­re çakılmış kü-
Şemsi Paşa
çük başlı çiviler çıkı­yordu. Sanatkâr yazılara uzun ömür ve mermer dayanıklılığı sağlamak Camii’nin
için bu usule müracaat etmişti. Vakıflar İdaresi’nde ehil eski eserlerin nabzını tutacak mi- alçı pencereleri
marlar, sanatkârlar o vakit bulunmadığı için caminin sıvaları tamamen soyulmuş, bütün
yazılar yok edilmiş, çırılçıplak görünüşü ile insanı sıkan taşlar bırakılmıştır. Ayaz­ma Cami-
i’nde ve başka camilerde bu kötü tahripkârlığın yapılacağını esefle görüyoruz.

Şemsi Paşa Camii Şemsi Paşa


Camii’nin kubbe
Ben 38 yıl önce camiyi incelerken kubbenin ve duvarların sıvaları yer yer dökülmüş, içi süsleri ve
bir abdesthâne yapılmıştı. Birisi mihrapta büyük abdestini bozmuş, âyet-i kerîme üzerine kitabesinden
bir parça
necis parçalarını sürmüştü. Durum korkunç ve pek iğrençti.
Mabedin sağ köşesindeki minaresi küpüne kadar yıkılmıştı. Minare şerefe altı istalaktitli

233
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

olarak büyük bir muvaffakiyetle yeniden yapılmış­tır. Mabedin kıble tarafı mezarlıktır.
Mabedin ve medresenin sağ tara­fına Paşa, Mimar Sinan’a bir de saray yaptırmıştı254.

Şemsi Paşa kimdir?


Bu Mâmureyi yaptıran Şemsi Ahmed Paşa enteresan bir tiptir. Ta­rihçilerin bir kısmı
onu göklere çıkarırlar. “Şiirde mahir, muhzarata vakıf idi255.” derler. Bir kısmı da onun orta
derecede bir şair olduğunu söy­lerler ve “selîka-i şi’riyyesi ne lâyıku’t-tahsîn ve ne de külliy-
yetle kâbil-i nefrîn idi256.” derler.
Künhü’l-Abhâr’da “Âlî” merhum onu yedi kat yerin dibine batırır257.
Peçevî bir gün Şemsi Ahmed Paşa’nın nazmettiği beş yüz beyit kadar tutan Vikâye
mukaddimesinin satıldığını görmüş, inceleyince bir yerinde Ebüssuûd Efendi’nin imzası
varmış. Bu imzanın hatırı için 40 akçaya bu kitabı satın almıştır.
Kitap, Şemsi Ahmed Paşa’nın kendi el yazısıyladır. Ebüssuûd Efen­di birçok mısralarda
Paşa’nın kullandığı bazı kelimeleri kazıyarak yerle­rine başka kelimeler yazmış ve
‫اكرچه امضاى شريفلرنده ماهر معيد شاعر‬
258
) ( ‫قد ملك الممالك السلطانيه يحكم االمارة والوزارة‬

şeklinde tavsiflerin altına da imza koymuştur.


Şemsi Paşa, Vikâye’sinin matlaını şöyle yazmıştır:
Besmeleyle olur inâyet-i Hak
İsm-i zâtın bize hidâyeti çok
Ebussuûd Efendi ikinci mısraı kazıyarak yerine:
“Hamd ile bulur şuha revnak” mısraını yazmıştır.
Bu şekilde otuz, kırk yerde ya bazı kelimeyi kazıyarak yerine başka şey yazmış veyahut
da imlasını düzeltmiştir. Sonra da bir tezkire ile kitabı kendisine iade etmiştir.
Ebüssuûd Efendi mektubunu bu tadil ve tashihleri yaptıktan son­ra kitap ile beraber
göndermişti. Aynen neşredilen mektubunda paşanın kudretsizliğiyle alay edilmiş gibidir.
Ebüssuûd Efendi’nin mektubunda Arap Şair Mühelhil’in de adı geçer.
Mühelhil’i bir düşmanı yakalamış, öldürüyormuş. Düşmanına şu mıs­raını hemşiresine
göndermesini vasiyet etmiş:
‫يا بنات الحى ان اباكما‬
“ Ya benâtü’l-hayyi inne ebâkümâ”

254 Kitabımızın “Saraylar” bölümüne bakılsın.


255 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 17.
256 Peçevî Tarihi, C. 2, s. 10.
257 Künhü’l-Abhâr, Nur-u Osmaniye Kütüp. No. 348 yap. 295.
258 Bu cümle bugünkü dilimizle şöyle anlatılır: “Sultan’ın memleketlerine onun emirlik ve vezirlik hükmü ile nasıl malik olmuşsa, fazilet ve
maharet hükmü ile de bilgi memleketlerine öyle malik olmuş şair.”

234
CAMİLER ve MESCİDLER

Mühelhil öldürüldükten sonra düşmanı bu mısraı hemşiresine göndermiştir. Hemşi-


resi feraset ve zekâsıyla sözün gelişinden ikinci mısraın şu olacağını bulmuş:
‫قتيل قاتاله قد اتا كما‬
“Katîlün kâtilâhü kad etâkümâ”
Bu iki mısraın Türkçesi şöyledir:
“Ey diri kalan kızlar! Babanız öldürülmüştür. Ka-
til de size gelmiştir.” Şairin hemşiresi ağlayarak hâki-
me baş vurmuş, kardeşini bu adamın öl­dürdüğünü
şikâyet ve ihbar etmiştir. Tahkikat sonunda adamın
cinayeti ortaya çıkmıştır. İşte Ebüssuûd Efendi de
mektubuna Mühelhil’in hemşiresine gönderdiği üs-
lup üzere her beytin birer mısraı yazılıp galiba bizi
imtihan için göndermiş ola.” diyor. Yukarıda yazdı-
ğımız gibi Vikâye’nin matlaı şöyle düşürülmüştür:
Şemsi Paşa,
‫بسمله ايله اولور عنايت حق‬ Rum Mehmed Paşa
‫حمد ايله بولور سخن رونق‬ ve Ayazma
Camileri
‫اسم ذاتك بزه هدايتى چوق‬
‫لطف وارشادينه نهايت يوق‬
Şemsi Ahmed Paşa kendi aile kökünün Halid ibn-i Velid’e çıktığını ve kendi haline
tercüman ettiği uzunca bir manzumesinde şöyle söylüyor:
Şemsi olsa nola cihân ferîd
Cedd-i alâm Hâlid ibn-i Velîd
Sonra da Hazreti Halid’den başlayarak kendisine kadar olan aile şecere­sini şöyle sayar:
Halid, Nureddin Şehid, Şemseddin Ya’kub, Ali, İbrahim, Kızıl Ahmed, Mehmed Mirza.
Karısı tarafından Osmanlı hânedanına men­sup olduğunu ve kendi adını şöyle yazıyor:
“Hâlid’e çıkdı silsile ile peder
Âl-i Osman’a müntesibdir mâder
Adım Ahmed’dir benim ammâ
Şemsi Paşa da denürse n’ola
Mustafa’dır biraderin adı
İşte geldik geçer eyyâmı”
Bu manzumede Şemsi Paşa verdiği memuriyetleri saymıştır: Küçük Yavuz’un hizme-
tinde bulunmuş, Enderun’dan müteferrikaya çıkmış, si­pahi oğlanları ağası olmuş, Şam,
Rumeli ve Anadolu eyaletlerine sonra da Rumeli Beylerbeyiliği’ne tayin edilmiş, serasker
olmuş, Zigetvar fethine katılmış, emekli olmuş ve 988 yılı manzumesini tamamlayabil-
miştir. Paşa’nın bu hayır ve irfan müessesesi dünyasıyla ahreti arasına köprü ol­muştur.
Kanunî, II. Selim ve III. Murad’a musahiplik, avcıbaşılık yapan Paşa’ya Kanunî’nin bir
çevre dolusu mantar hediye etmiş olması onun söz dinleme edeplerine son derece riayet
ettiğini ve iyi bir musahip olduğunu gösteriyor.

235
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Şemsi Ahmed Paşa mantarı çok severmiş. Bir gün Kanunî eve gider­ken bunu da ça-
kırcı ve avcıbaşı olduğu için yanına almıştı. Padişah güzel bir çayırda hasekilerine man-
tar toplatmış ve sırmalı bir destimale doldurtmuştur. Dönüşte padişah şehre yaklaşırken
mantar çevresini Şemsi Paşa’ya hediye etmiştir. Paşa, Kanunî’nin üzengisini öpmüş, bu
lûtfunun sebebini sorunca aldığı cevap şu olmuştur:
– Şemsi, bundan evvelki avlanmalarımın birinde sana “Bugün de bir taş yatur259 bula-
madık. Avlanamadık!” diye anlatıyordum. Sen de dinliyordun. Sözümü bitirinceye
kadar dinledin. Sonra;
– Ben filan yerde bir taş yatır gördüm, dedin. Gittik. Hakikaten ora­da bir taş yatur
vardı. Ve vardık. Zira bir avcının taş yaturu görüp de heyecandan onu haber ver-
memek elinden gelmez. Hâlbuki sen kelâmı şa­hânemize hürmet edip sözümüz
bitmeden av yerini haber etmedin. Bu ha­reketin nezdi şahânemde gayet makbul
olmuştur! demiştir.
Şemsi Paşa’nın da, padişahı ve devlet büyüklerini rüşvet almaya alış­tırdığını, padişahın
Vâlidesinin 40 bin altun gibi büyük rüşvet aldığını bir gün kethüdası Koçu’ya anlatırken:
– Lillâhi’l-hamd Âl-i Osman’dan Kızıl Ahmedli’nin intikamını al­dım! demiş. Orada
bulunan tarihçi Ali’ye de:
– Padişahı rüşvete dadandırdım. Hatta bir gün bir yerden kırk bin sikke miktarı bü-
yücek bir lokma tattırdım. Bundan sonra ne padişah rüş­vet almaktan feragat eder,
ne de rüşvet bu mülkü payidar eyler! Onlar nasıl bizi mülkü yurdumuzdan uzak
ettilerse, yakında ben de onların kâr ve bâr saltanatından mehcur olmalarına sebep
olacağım! demiştir.
Bu suretle Osmanoğulları saltanatının temellerine ilk tahrip bom­basını Ahmed Paşa
yerleştirmişti.
Şemsi Ahmed Paşa, Çandaroğulları sülale zincirinin son halkasıdır. Son Kastamonu
Beyi olan Kızıl Ahmed’in oğlu Mirza Mehmed Paşa’nın oğludur. Bu ailenin kurucusu İl-
hanlılardan Keyhato tarafından Kasta­monu valiliğine tayin edilen Çandar isminde Oğuz
Türklerinden bir Sel­çuk emîri idi. Din hâkimiyeti ve sevgisi kuvvetli bulunduğu zaman-
larda herkesin kendisini seyyid gösterme modası alıp yürümüştü.
Şemsi Ahmed Paşa da:
– Biz Halid ibn-i Velid sülâlesindeniz! demeye başlamıştır. Bu aile­nin Kürt olduğunu
ileri sürenler de vardır. Fakat aile su katılmamış Türk’­tür. Mesela bu ailenin onuncu
Beyi olan İsmail, Hulviyyat adlı kitabını Türkçe yazmış, aynı zamanda kuvvetli bir
şair olan Şemsi Paşa da Vikâye mukaddimesini Türkçe nazmetmiştir. Bir divan
tutacak kadar olan bütün şiirleri de Türkçedir. Mısırlı İbn-i Eyas da Osmanlıların
kurucusu Sultan Osman’ı halis bir Arap yapmamış mıdır?
Şemsi Ahmed Paşa ailesi sekizinci beyi İsfendiyar’a nispetle İsfendiyaroğulları, sonun-
cu ve on birinci beye nispetle de Kızılahmedliler diye de anılır.

259 Taş yatur bir av hayvanıdır.

236
CAMİLER ve MESCİDLER

Şemsi Ahmed Paşa onurlu, izzet-i nefsini her şeyin üstünde tutardı. Gözü ve gönlü
dedelerinin payitahtı olan Kastamonu’daydı. Osmanlı İm­paratorluğu’nu yıkarak orada
Çardaroğullarını diriltmek tasavvurundaydı. Devrinin vakanüvisleri ve tarihçileri işte bu-
nun için paşayı o kadar sevmezler. Paşa, camisinin yanındaki sarayını Sultan II. Selim’e
vermişti. Sultan Selim’in son zamanlarda ve doktorların sıkı istirahat tavsiyelerin­den ka-
çarak bu sarayda kaldığını tarihçilerimiz de okuyorlar260.
Bu camiye Kuşkonmaz Camii de denilmeğe başlanmıştır. Hâlbuki asıl Kuşkonmaz
Camii Hasköy’dedir.

ŞEREFÂBÂD CAMİİ
Bu cami, Üsküdar’da, Şemsipaşa-Şerefâbâd Sahilsarayı’nın güneyinde, şimdi Askeri
Hava Kuvvetleri Lokali yapılan, Sultan Abdülmecid’in yaptırdığı karakolhânenin yanında
ve deniz kenarında idi. Sultan III. Mustafa (H 1171-1187 - M 1757-1774) tarafından yap-
tırılmıştır. Sonra Sultan II. Mahmud, Şerefâbâd Kasrı’nı yenilerken bu camiyi de yenilemiş­
tir. Bundan sonra Adliye Camii şeklinde anılır olmuştur. Hadîka bunu, Şemsipaşa yakının-
da Adliye Camii şeklinde almış ve Sultan Mahmud tarafından H 1232 - M 1816 yılında
yenilendiğini söylemiştir. İlk yaptıranı­nın adını vermemiştir. Ata Tarihi’nde bânisi Sultan
III. Mustafa olan Şe­refâbâd Camii’nin tamiri hakkında şu tarih manzumesi yazılmıştır:
Câmiü’l-ihsan ü himmet zîb-i taht-ı saltanat
Gazi Han Mahmud-ı Adlî-şen İmâmü’l-müslimîn
Yazdım itmâmında Vâsıf mısrâ-ı târîh-i tam
Kıldı Hakkâ ma’bed-i tecdîd şâh-ı kâmbîn261
1230
)262( ‫قيلدى حقا معبدى تجديد شاه كامبين‬
Şair Vâsıf ’ın hazırladığı bu kitabenin yazılı şekildeki son mısraı ebced hesabına vu-
rulunca 1229 rakamları çıkıyor. Hâlbuki altına 1230 ra­kamları yazılmıştır. Eğer mısrada
“tecdîd” kelimesi “tecdîden” şeklinde alınırsa tarih düzelir.
Hadîkatü’l-cevâmi’in Harem İskelesi Sarayı, Şerefâbâd Mescidi şeklinde verdiği şu
malûmat tamamen uydurmadır:
“Şerefâbâd dinmekle ma’ruf Kavak Sarayı bina olunmazdan evvel, bu mescid bina olun-
muş olmakla, bu sarayın ittisalinde vâki’ olduğundan hademe vazâifi Bostancılar Ocağı’n-
dan tâyin olunmuştur.”
Kavak Sarayı, Şerefâbâd Sarayı değildir. Kitabımızın bu saraylarına bakılsın.
ŞEREFÂBÂD MESCİDİ
Matbu Hadîkatü’l-cevâmi’de bu mescid “Harem İskelesi yanında Şerefâbâd Mescidi”
başlığı altında şöyle yazılmıştır:

260 Şemsi Paşa Sarayı için kitabımızın “Saraylar” bölümüne bakılsın.


261 Ata Tarihi, C. 3, s. 167.
262 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 206.

237
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

“Şeref-âbâd denmekle maruf Kavak Sarayı bina olunmazdan evvel bu mescid yapılmış olup
bu sarayın bitişiğinde hıdmet vezaifi Bostancılar Ocağı’ndan tayin olunmuştur.”
Ali Emiri Efendi Kütüphânesi’nde 925 numarada kayıtlı yazma nüs­hasının 118/B ve
924 numarada kayıtlı yazma nüshasının 189/B sahifelerinde bu mescid hakkında şunları
okudum:
“Bir kadim mescid olup vazifesi ve hıdmetleri Bostancılar Ocağı’ndan verilir. Zaman geç-
tikten sonra bitişiğinde Şeref-âbâd demekle maruf sahilsaray-ı hümâyûn bina olunup bu veç-
hile şöhret buldu.”
Bu mescidden bize kadar ancak bu yanlış malumat gelebilmiştir. Bu yanlış malûmatı
bize elimizdeki matbu Hadîka vermiştir. Bu hatayı Ayvansaraylı Hüseyin Efendi mi yap-
tı, yoksa Sâtı’ Bey mi yaptı? Kim yapar­sa yapsın hata etmiştir. Şeref-âbâd Sarayı, Şemsi
Paşa’dadır. Kavak Sa­rayı ise, şimdi yeri yok olan Kavak İskelesi’nde sahilde idi.
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde 3336 numarada kayıtlı Nevşehirli İbrahim Paşa’nın
vakıf suları haritasında her iki sarayın ve camilerinin resimleri vardır. Şerefâbâd Camii’ni
daha sonra Sultan II. Mahmud, Şemsi Paşa Sarayı’nın yerindeki Şerefâbâd Kasrı’nı tamir
ettirirken yenilemiştir263.

ŞEYH CAMİİ
Bu cami Üsküdar’da Selman Ağa Mahallesi’nde Üsküdar Meydanı’ndan Bağlarbaşı’na
giden asfaltın solundadır264. Cadde tarafında hazire halinde kabristanı vardır. Cami taş ve
tuğla ile yapılmıştır. Çatı örtülüdür. Taş minaresi sağındadır. Şerefe altı sadedir. Cami 34
yıl önce tamir edilmiş­tir. 2 Mart 1975 Pazar günü camiyi incelerken Vakıflar Başmüdür-
lüğü tarafından 300 bin lira harcanarak tamirine başlandığını gördüm. Dış ka­pısının üs-
tünde yedi satır halinde Mısırlızâde oğlu Rıza’nın ta’lîki ile ya­zılmış şu kitabeyi okudum:

‫پايدار ايتسون قيام حشردك رب المجيد‬ ‫دفتردار باب خيره ايلمشدى قيد نام‬
‫حضرت شاه جهانك بحرى پاشا بنده سى‬ ‫صورت حالى امام مسلمينه سويليوب‬
‫سيم وزر ريزان ايدر باران كبى هرجانبه‬ ‫بربره جميع ايتسه لر عالمده كى خيراتنى‬
‫ايليوب انس ومالك هركوشه ده اعتكاف‬ ‫ياپديروب بو معبدى وقتيله برذاث سعيد‬
‫قيلديغچون جلب دعوات ايتمكه سعى مزيد‬ ‫ايلدى انشاسنه تحصيل قرمان اكيد‬
‫پك بيوك ميزاب احساندر اوسلطان وحيد‬ ‫بومعظم شهر اولوب غايت دوالرا وسديد‬
‫قيلسون اول شاه فلكجاهه ثناياى عديد‬ ‫قلب عاشق وش مرور وقت ايدوب اما خراب‬
‫ناسه اعالن ايليوب كاظم قولى تاريخنى‬ ‫جيذا شاهنشه دورانكه سر كردار اولور‬
‫بومعزز جامعى ياپديردى خان عبد المجيد‬ ‫اوالسون شهر شرفزانك بوده برمسجدى‬
۱۳۰٤ ‫مصرلى زاده على رضا سنه‬ ‫اولمز اولمشدى وجودندن اهالى مستفيد‬
‫آ‬
‫�ستان شوكـتين تقبيل ايچون چرح عنيد‬

Şair Kâsım’ın hazırladığı bu kitabeye göre Bahri Paşa, Sultan II. Abdülhamid za-
manında H 1304 - M 1886 yılında camiyi yeniden yaptırmıştır. Kitabede bu caminin
âşık kalbi gibi harap olduğu, ahalinin faydalanamadığı, her tarafa hayır ve sosyal yardım
263 Kitabımızın “Saraylar” bölümüne bakılsın.
264 Selmanı Pak Caddesi’nde, Şeyh Mustafa Devati Camii. (MD)

238
CAMİLER ve MESCİDLER

eserleri yaptırmak için yağmur gi­bi altın ve gümüş harcayan Bahri Paşa’nın bu camiyi
de yaptırdığı söyle­niyor. Camiyi ilk defa yaptıranın adını ve yapıldığı tarihi vermiyor. Bu
kitabenin son tarih mısraını ebced hesabına vuruyorum. 1308 rakamları­nı buluyorum.
Hâlbuki altına 1304 rakamları kazılmıştır. Kitabede dört yıllık bir yanlış vardır.
Ben camiyi 34 yıl önce incelerken haraptı. Bazı gazetelerdeki neşriya­tım üzerine tamir
edilmiştir. Bu sırada caminin inşa tarihini gösteren 3 sa­tırlık bir kitabe bulunmuş ve ka-
pısının üstüne çengellerle tespit edilmiş­tir. Sekiz mısralık kitabe şudur:
1 - Kethüdâ Arslan Ağazâde ki nâmı Mustafa
2 - .....265
3 - Tamâm oldukda Hâfız didi târîhini anın
Câmi-i ashâb-ı sünnet cây-ı erbâbî sülük sene 1061
Şair Hâfız’ın hazırladığı bu tarih manzumesinin son mısraı ebced he­sabına vurulunca
1062 rakamları çıkar. Hâlbuki taşa 1061 kazılmıştır. Bir senelik bir hata vardır. H 1062 -
M 1651 yılında yapılan bu cami Arslan Ağazâde Mustafa Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Hadîkatü’l-cevâmi’ sahibi bu caminin yapıldığı tarihi vermiyor. Tah­sin Öz de “on al-
tıncı yüz yılın ikinci yarısında yapıldığını, yaptıranın da caminin haziresinde gömüldüğünü”
söylüyor ki, bu yanlıştır. Camiyi yaptı­ran Şeyh Mustafa, caminin haziresinde değil, yanın-
daki türbesinde gömü­lüdür.
Caminin tarih kitabesini söyleyen Hâfız’ın adı Mustafa Çelebi’dir. Hiyeli Bey’in adam-
larından olduğu için Hiyeli Hâfız diye meşhurdu. H 1025 - M 1654 yılında ölmüştür.
Süreyya Bey, “Maarif perver, latifeci bir şair idi.” diyor266.
Caminin son cemaat yerinin duvarında Ali isminde biri tarafından “ya hüve 1341.”
yazılmıştır.
Caminin avlusunda on yüzlü bir şadırvan, iki katlı ahşap müezzin ve imam meşrutası,
caminin solunda da tek katlı ahşap bir meşruta vardır.
Arşivimizde bulunan 25 Nisan 1340 tarihinde İstanbul’daki camileri tespit ve tasnif
eden defterde dördüncü sınıf camiler arasında 142 numa­rada kayıtlıdır. Selman Ağa Ma-
hallesi’nde bu caminin vâkıfları Devatî Mustafa Ağa ve Arslan Ağa şeklinde gösterilmiş-
tir. Hâlbuki camiyi kethü­da Arslan Ağa değil, onun oğlu Mustafa Ağa yaptırmıştır. Bu
Mustafa, Divitçi Şeyh Mustafa’dır. Camiyi yaptırdıktan sekiz sene sonra ölmüş, mabedin
avlusundaki türbesine gömülmüştür. Caminin kitabesini ilk defa neşrediyoruz. Caminin
sağı ve kıble tarafı kabristandır. Kıble tarafındaki bir türbede Beyazîzâde Ahmed Efendi
gömülüydü. H 1091 - M 1680 yılında ölmüştür. Türbe yıkılmış ve yok olmuştur.

TABAKLAR MESCİDİ - KONYALI KARDEŞLER MESCİDİ


Mescid, Üsküdar’da Tabaklar Mahallesi’nde Tabaklar Camii Sokağı’ndadır. Mescid taş-
tan yapılmıştır. Üstünü adi dam örter. Sağındaki mina­resi yıkılmıştır. Minaresinin enkazı
ile Şemsi Paşa manzumesi tamir edil­miştir. 35 yıl kadar önce minaresini Hatice isminde
265 Cami tamir edilirken, kitabenin önüne iskele kurulmuştu. Tamir bir seneden beri devam edip, iskele kaldırılmadığı için kitabenin tamamı
okunamamıştır.
266 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 98.

239
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

hayırsever bir hanım yeniden yaptırmıştır. Mabedinin kıble tarafı köşesinin dışına boya ile:
۱۲۱۸ ‫ماشاء هللا غرۀ جا‬
yazılmıştır ki, mescidin H 1218 - M 1803 tarihinde tamir edildiğini göste­riyor. Mes-
cidin kıble tarafı hazire halinde kabristandır. Burada şunların kitabeli mezar taşları vardır:
1 - H 1286 - M 1869 yılında ölen Sadık Baba. Taşındaki kitabesi şu­dur:
۱۲۸٦ ‫هودوست – سرخلقۀ مجذوبان – الهى مرحوم صادق بابانك روحيچون الفاتحه سنه‬
2 - H 1212 - M 1797 yılında ölen mescid imamı Ali Efendi. Minberi 1940 yılında
yenilenmiştir.
Bu mescid Konyalı Kardeşler Mescidi diye meşhurdur. Ferhat ve Hacı Mehmed is-
minde iki hayırsever Konyalı, Konya’dan İstanbul’a gel­dikleri zaman Üsküdar’daki Eski
Vâlide Camii yapılıyormuş. Bunlar ca­minin inşasında bazı hizmetlerde bulunmuşlardı.
Cami bitince camiyi yaptı­ran Vâlide Sultan’dan artan enkazı istemişler. Almalarına mü-
saade edil­miş. H 955 - M 1548 yılında bu mescidi yapmışlar. Mescid, Vâlide Sultan Ca-
mii’nin tamamlanmasından dört sene sonra yapılmıştır267.
Konyalı kardeşler öldükten sonra Üsküdar’da Karacaahmed’de Seyyid Ahmed Deresi
kabristanına gömülmüşlerdir. Mescidin kendi adını ta­şıyan mahallesi vardır268.

TÂHİR EFENDİ CAMİİ


Hadîkatü’l-cevâmi’de yer almayan bu cami, Harem Vapur İskelesi’nden yukarıya doğ-
ru çıkarken solda, Harem Palas’ın önünde fevkânî bir mabeddir. Altında, temelinden
kaynayan bir su, yol aşırı deniz tarafındaki büyük çınarın altından çeşme halinde parka
akmaktadır. Eskiden bu­rada tarihî bir kahvehâne vardı.
Cami muntazam kesme taşla yapılmıştır. Minaresi sağdadır. Caminin iki avlu kapısı
vardır. Eskiden vapur iskelesi hemen caminin önünde oldu­ğu için İskele Camii adını da
alır. Caddeye açılan kapısının üstünde yu­varlak mermer bir madalyon içinde fevkalâde
ve nefis bir sülüs ile: ‫ وهو السميع العليم‬yazılıdır. Allah işitici ve bilicidir anlamındadır. Avlu­ya
girince soldaki hazirede camiyi yaptıran Defterdar Tâhir Efendi’nin ma­kam taşı vardır.
Üstünde şunlar yazılıdır:
‫اشبو جامع شريف وتحتنده چشمۀ – لطيف وجوارنده مكـتب فيفك بانيسى صاحب الخيرات والحسنات – اعظم رجال دولت عليه دن رحمتلو‬
‫آ‬
‫ومغفرتلوا السيد محمد طاهر افندى – حضرتلرى �ناطولى جانبى دفتردارى ايكن بياس نام محلدده اجل معووديله مطعونا دار بقايه رحلت وغريق درياى‬
‫ ص‬۲ ‫رحمت وفردوس جنانه عزيمت ايتمش اولمقله روحيچون رضاء هلل تعالى الفاتحه فى‬

Caminin cadde tarafındaki sol köşesindeki 1248 rakamları, mabedin H 1248 - M


1832 yılında yapıldığını gösterir. Caminin altındaki çeşmenin, üstündeki Sultan II. Mah-
mud’un tuğrası harf inkılâbını yanlış anlayan­lar tarafından hoyratça kırılmıştır. Mektebi
arsa halinde satılmıştır.

267 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 216. 298.


268 Mescid yenilenmiş ve ibadete açıktır. (MD)

240
CAMİLER ve MESCİDLER

Kitabeye göre bu caminin altındaki lâtif çeşmenin civarındaki güzel mektebi yaptıran
devletin büyüklerinden Seyyid Mehmed Tâhir Efendi, Anadolu defterdarı iken Payas
adlı yerde 2 Safer 1248 tarihinde (M 1832) eceliyle taundan ölmüştür. Oraya gömülen
Tâhir Efendi’nin adına buraya Allah’ın rahmetini celb etmek için bir makam taşı dikil-
miştir. Yandaki mezar taşında da şunları okudum:
‫ الفقير‬۱۲٩٤ ‫بو جامع شريفك بانيسى اوقاف همايون ناظرى اسبق متوفى طاهر افندينك حليله سى فاطمه الزهرا خانمك روحيچون الفاتحه‬
‫مصرى زاده رضا‬
Bu taş H 1248 - M 1832 yılında ölen eski Evkâf Nâzırı Tâhir Efendi’­nin karısı Fatıma
Hanım’ındır. Çok güzel yazısını Hattat Mısrîzâde Ali Rıza Efendi yazmıştır.
Burada Tâhir Efendi’nin 1243 yılı Cumâdelûlâ’sının 22’sinde (M 1827) ölen anası
Şerife Saliha Hanım’ın mezarı da vardır. Mabedin altı de­po halindedir. Bir ara gübre
deposu halinde birisine kiralanmıştı. 1962 yı­lına kadar mabed, deposu ve avlusu harap bir
halde idi. Mehmed adlı bir hayırseverin gayretiyle ve halkın yardımlarıyla cami, minaresi,
avlusu ye­nilenerek tamir edilmiş, bahçesi abdesthânesi yapılmış ve abdest musluk­ları ta-
kılmıştır. Bahçesi bir gül ve çiçek bahçesi haline getirilmiştir.
Her taraftan içine ışık doluşan, içi mümin kalbi gibi aydınlık olan caminin mihrabı
üzerinde:
‫ صدق هللا العظيم‬.‫قال هللا تعالى فلنبلونك قبلة ترضيها فوول وجهك شطر المسجد الحرام‬
yazılıdır.
Camide H 1048 - M 1638 tarihinde Zeyneddin oğlu Halil tarafından yazılmış güzel
bir Kur’an-ı Kerim vardır.

Tâhir Efendi kimdir?


Seyyid Mehmed Tâhir Efendi defterdarlık mektubî kaleminde hiz­mete başlamış, yük-
selerek tuğrakeş olmuştu. H 1236 - M 1820 yılında ken­disine hocalık verilmiş, bir sene
sonra sağ ulufeciler kâtibi, H 1240 - M 1824 yılında şıkk-ı evvel defterdarı oldu. H 1244
- M 1828 yılında orduya alınarak sadaret kethüdalığı, birkaç ay sonra ikinci defa birinci
şık defterdarlığı verildi. H 1245 - M 1829 yılında istifa etmişti. H 1246 - M 1830 yılı
evkâf nâzırlığı, H 1247 - M 1831 Şevval’inde tevkiî (Nişancılık) ve Mısır ordusu defter-
darlığı verildi269. 1248 yılı Safer’inin ikisinde Payas’ta ölmüş ve oraya gömülmüştür.
Sicill-i Osmânî sahibinin naşının İstanbul’a getirilerek camisinin avlu­suna gömüldüğü
hakkında verdiği haber tashihe muhtaçtır. Çok iyi hat­tat idi. Sultan II. Mahmud’un tuğ-
ralarını çekerdi. Caminin ve çeşmenin üs­tündeki yazılar ve tuğra kendisinindir. Kapısının
üstündeki yazıyı pek az hattat yazabilir. Kapının solunda avlu penceresinin üstünde de
şunlar okunur:
‫كل نفس ذائـقة الموت – يا هو – ثم الينا ترجعون‬
Bu cami, Selimiye’den 22 yıl sonra yapılmıştır.

269 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 241.

241
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bu Cami ve Yaptıranı Hakkında Yanlış Bilgiler


Bu camiyi, Nişancı (tevkiî) Tâhir Efendi yaptırmıştır. Yaptırdığı ta­rihi, kendisinin
kimliği ve ölüm yılı hakkında geniş bilgi verdik. O, Payas’ta taundan ölmüş, oraya gömül-
müştür. Cami haziresine de makam taşı dikilmiştir.
Sicill-i Osmânî sahibinin verdiği bilgi yanlıştır270.
Mir’ât-ı İstanbul sahibinin bu camiyi Sultan II. Mahmud’un yaptır­dığı hakkındaki
haberi de doğru değildir271.
Ekrem Hakkı Ayverdi, Fatih Devri Mimarisi adlı kitabında sahife 28’de bu mescidi
şöyle yazmıştır:
“Fatih Mescidi: Harem İskelesi’ne çıkar çıkmaz solda bulunup, II. Sultan Mahmud tarafın-
dan tecdîd edilmiş olan, çatılı ve fevkânî camidir. Oldukça güzel kesme taşlarla ampir binadır.”
Ekrem Hakkı Ayverdi, Üsküdar’ın Sarı Gazi köyündeki mescidi de Fatih devri eseri
olarak göstermiştir. Bu mescid, Fatih devrinin değildir. Atik Vâlide Sultan’ındır. Durbali,
Toygar Hamza mescidlerinin Fatih dev­ri eseri oldukları hakkında da vakfiye gibi, kitabe
gibi güvenilir belge gösterilemiyor.

TAKKECİ MESCİDİ - ARAKİYYECİ MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Kör Bakkal’da, Hacı Cafer Ağa Mahallesi’nde Kör Bakkal So-
kağı’ndadır. Buna Kör Bakkal Mescidi de derler. Mabedin iki tarafından dörder taş ba-
samaklı merdivenle çıkılır. Taş yapıdır. Son cemaat yeri ve minberi ahşaptır272. Damı da
çatı örtüdür. Sağındaki mi­naresi tuğladandır. Mescidin kapısının üstünde iki satır halinde
sülüs ile şu kitabe okunur:
‫عرقيه جى حاجى جعفر چلبى‬
‫محله سى ومسجد شريفيدر‬
۱۰۱۲
Kitabeye göre mescidi Arakiyyeci Hacı Cafer Çelebi yapmıştır (H 1012 - M 1603).
Mescidin kıble tarafında yaptıranın mezarı vardır. Penceresine konan taşta iki satır halin-
de şu sülüs kitabe okunur:
۱۰۱۲ ‫ رحمة هللا عليه‬.‫عرقيه جى حاجى جعفر چلبى مرقد شريفيدر‬
Bu kitabeye göre, Hacı Cafer Çelebi H 1012 - M 1603 yılında ölmüştür. Öl­düğü yıl
da camisini yaptırmıştır.
Bu mescidi ilk defa Mehmed Ağa isminde bir hayır sahibi yaptırmıştır. Sonra kendi
azadlı kölelerinden Cafer Ağa yenilemiştir. Ayvansaraylı Hüseyin Efendi bu mescidi an-
latırken şunları söyler:

270 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 246.


271 Mir’ât-ı İstanbul, s. 85.
272 Mescid restorasyon geçirerek 26 Ekim 2018 tarihinde ibadete açılmıştır. Giriş kapısının sağındaki metal levhada “Arakiyeci Hacı Cafer
Çelebi Camii” yazmaktadır. (MD)

242
CAMİLER ve MESCİDLER

“Takkeci Mescidi denmekle şöhret bulmuştur. Minberini Sultan III. Mustafa’nın son hü-
kümdarlık yıllarında züemadan Seyyid Mehmed Emin Ağa koymuştur. Mahallesi vardır273.”
Sicill-i Osmânî sahibi Cafer Çelebi’yi yazarken şunları söyler: “Ara­kiyyeci izafetinden
olup Takkeci Mescidi’nin bânisidir. Minberini Kâtip Mehmed Efendi koymuştur. Veled-i Ka-
rabaş Mahallesi’nde mektep, Daye Hatun civarında bir mescid yaptı274.”
Türkler başlarına giydikleri teri alan ve emen serpuşa, arakiyye der­ler. Arapça arak, ter
demektir. Teri aldığı için böyle adlandırılmıştır. Türkçede takke denir.

TALİMHÂNE CAMİİ
Bu cami Kuleli’nin üstünde, Talimhâne Mahallesi’ndedir. 1963 yılında hayırseverler-
den Hacı Amca Kurd’un önderliğinde yapılmıştır. Tek kub­belidir. 12 pencereden ışık alan
mabedin dilimli minaresi sağındadır. İmam ve müezzin meşrutaları ve yanında geliri bir
dükkân vardır275.

TAŞÇILAR CAMİİ
25 Nisan 1940 tarihinde İstanbul’daki camileri sınıflandırarak tespit eden, hususi ar-
şivimde bulunan defterin 155. sıra numarasında bu cami ‫ قمى چلبى‬cami Karacaahmed’dedir.
Bânisi Gazanfer Ağay-ı Kadim şek­linde gösterilmiştir.
Ayvansarâyî Hüseyin Efendi bu camiyi Kanunî Sultan Süleyman’ın kızı ve Rüstem
Paşa’nın karısı Mihriman Sultan için Üsküdar’da yaptırdı­ğı caminin bina emini Mehmed
Ağa’nın yaptırdığını, kendi mezarının ca­minin mihrabı önünde bulunduğunu yazar.
Caminin karşısında Himmet Dede diye maruf olan bir zatın, ölümünden evvel
hazırlattığı mezarında gömülü idi. Şair Hâşimi bunun mezarı için şu tarih manzu-
mesini söylemiştir:
‫قدوۀ اهل صفا حضرت همت ده د ه كيم‬
‫ايتدروب حال حياتنده مزارينى بنا‬
‫هاشمى داعى ديدى مرقدينك تاريخنى‬
‫جانيله مشهد همت ده ده يه ايله دعا‬
۱۰٤۱
Himmet Dede, H 1041 - M 1631 yılında ölmüştür. Biz bu camiye niçin Eski Ga-
zanfer Ağa Camii denildiğini tespit edemedik. Merâkıd-ı Mûtebere-i Üsküdar adlı Ka-
racaahmed’deki mezarların kitabelerini tespit eden yazmada, Himmet Dede’nin mezar
taşının kitabesi vardır.

TAVÂŞÎ HASAN AĞA CAMİİ


Bu cami Üsküdar’da İnadiye’dedir276. Tuğla ve taşla yapılmıştır. Üstü ve son cemaat yeri
ahşaptır. Kapısının üstüne konan küçük bir taşta şu kitabeyi okudum:
273 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 215.
274 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 73.
275 Kaldırım Caddesi üzerinde bulunan caminin girişinde “T.C. Başbakanlık Üsküdar Müftülüğü Talimhane Camii 1964” yazmaktadır. (MD)
276 Cami, Gündoğumu Caddesi ile İnadiye Mektebi Sokağı birleşiminde bulunmaktadır. Cami 2010 yılında onarım geçirmiştir. (MD)

243
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫آ‬
‫طواشي اول حسن �غا صاحب عزو خير انديش‬
‫مقدم ايلمشيدى بومبارك معبدى انشاء‬
‫خديجه خانم اول زاهده صاحبة الخيرات‬
‫آ‬
‫حرابه حكمنى كيمش ايكن يتشدى خضر�سا‬
‫خلوص قلب وخالص نيت ايله نقد جودندن‬
‫ايكنجى دفعه ده مانند چفت ايلدى احيا‬
‫خدا نائل ايده هربرينى اجر ومثوباته‬
‫بحق بيت معمور وبنور كعبة العليا‬
‫أ‬
‫كهروش ر�فتا نظم ايلدم اتمامنه تاريخ‬
‫خديجه خانم احيا ايلدى بوجامعى ياال‬
۱۳۱۰
Şair Refet’in hazırladığı bu kitabeye göre bu camiyi Tavâşî Hasan Ağa yaptırmıştır.
Harap olmuş idi. Hatice Hanım isminde birisi camiyi H 1310 - M 1892 yılında yenilet-
‫آ‬
miştir. Hadîka sahibi, adını taşıyan camiyi ‫ خلد �شيان‬terkibinin ebced hesabına göre verdiği,
H 995 - M 1586 yı­lında yaptırmıştır277.
Caminin sağında tuğla bir minaresi vardır. Önünde mektebi bulunu­yordu. Mektep
yıkılarak yerine ahşap bir ev yapılmıştı. 15 Haziran 1941’de caminin etrafı mezarlık ha-
lindedir. Bakımsızlıktan taşları devrilmiş, topraklara gömülmüştü. H 17 Şevval 1171 - M
1757’de ölen saray başkapıcısı ve seralem Abdülbaki’nin mezarı buradadır. Tavâşî Hasan
Ağa’nın mezar taşını bulamadım.

TAZICILAR OCAĞI CAMİİ


Taz, Farsça bir kelimedir. Beş mânâsı vardır derler. Birisi bizim tazı dediğimiz çok
koşan av köpeği anlamınadır. Tazı Farsçada, Arapça dilinde denildiği gibi çok koşan ata,
Arap atına da denir278. Biz bu keli­meyi dilimizde tazı şeklinde kullanırız.
Kanunî Sultan Süleyman, Karacaahmed Mezarlığı’nın doğusunda, bay­tar okulunun
arkasında iyi av köpeği (tazı) yetiştirmek için bir ocak yap­tırmıştı. Buna Tazıcılar Ocağı
denirdi. Fevkânî bir bina idi. Üstünde oca­ğın mescidi vardı. Hadîkatü’l-cevâmi’ bu mes-
cidi yazarken “Bunu Kanunî Sultan Süleyman yaptırmıştır. Fevkânî bir binadır. Hekimoğ-
lu Ali Paşa birinci sadareti zamanında tazıcıların dileği üzerine Bostancıbaşı Ömer Ağa’ya
gönderdiği bir emirle bu mescidi yeniden yaptırmıştır, Ömer Ağa H 1143 - M 1730 yılında
ölmüştür. Üsküdar mezarlığına gömülmüştür.279” der.
Şimdi bu mescid yok olmuştur. Karacaahmed’in doğu bölümündeki kabristana “Tazı-
cılar Mezarlığı” derler. Ömer Ağa da burada gömülüdür.
Evliya Çelebi, Üsküdar’daki Sultan Ahmed Camii’ni yazarken “Hün­kâr bahçesi yakı-
nında, tazıcılar kârhânesindedir.” diyor. Buradaki tazıcı­lar, kamçı yapanlar anlamınadır.
Tahsin Öz, İstanbul Camileri adlı kitabında bu ocağa iyi koşucu at­lar yetiştirdiği için
böyle ad verildiğini yazarken, hata ettiğini sanıyoruz. Bunun yakınında bir de Zağarcılar
Ocağı bulunduğuna göre bunun da bir çeşit süratli koşan av köpeği olan tazı yetiştiren bir
ocak olduğunu kabul etmek isteriz.
277 Hadîkatü’l-cevâmi’, sayfa numarası yok.
278 Burhân-ı Kâtı’ Tercemesi İlavesi, s. 19.
279 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 224.

244
CAMİLER ve MESCİDLER

TENBELLER MESCİDİ
Üsküdar’da Hacı Selim Ağa Kütüphânesi’nin yakınında, Tenbeller Mahallesi’nde
idi . Kütüphânemizde bulunan İstanbul cami ve mescidlerini sınıflandıran, 25 Nisan
280

1940 tarihli bir orijinal defterde mescidi beşinci sı­nıf mabedler arasında göstermiştir.
Mescidi Halimi Hacı Mehmed Efendi yaptırmıştı. Mescid kadro harici bırakılarak yıkıl-
mış, yerine 22. İlkokul yapılmıştır.
Hacı Mehmed Efendi, H 1134 - M 1721 yılında ölmüş, mescidinin hazi­resine gömülmüş-
tü. Mescidi yıkılırken kemikleri ve mezar taşı Selim Ağa Kütüphânesi avlusuna getirilmiştir.

TOYGAR HAMZA MESCİDİ


Bu mescid, Üsküdar’da Selami Ali Efendi Caddesi’ndedir281. Ben mes­cidi 1940 yılında
incelerken notlarımı almıştım. Cami kadro dışı bırakıl­dığı için çok haraptı.
Mescidi Toygar lakabıyla anılan Hamza Çelebi yaptırmıştır. Bu se­bepten bu semte Toy-
gar Tepesi deniliyor. Mescidin minberini Sultan I. Mahmud zamanında matbah emini olan
Hacı Hâfız Halil Efendi koydur­muştu. Bu Hâfız Halil Efendi, H 1167 - M 1753-54 yılında
defter emini iken ölmüş, İstanbul’da Âşık Paşa Camii mezarlığına gömülmüştür282.
Mescidi yaptıran Hamza Çelebi’nin kabri mescidinin mihrabı önünde idi. Çöp altında
kaldığı için inceleyemedim. Çeşmesi de vardır283.

TUNUSBAĞI MESCİDİ
Hadîkatü’l-cevâmi’ bu mescid hakkında kısaca şu bilgiyi vermiştir: “Bânisi Hoca Bali
adlı hayır sahibidir. Kendi dahi mescidinin karşı­sında yol kenarında gömülüdür. Mezar taşın-
da ölüm tarihi yoktur284”, 25 Nisan 1940 tarihinde tutulan camiler defterinde Tunusbağı
Mescidi’ne rastlanmıyor. Çok evvel yok olduğu anlaşılıyor. Biz mezar taşını gördük.

ÜRYÂNÎZÂDE CAMİİ
Bu cami Kuzguncuk’ta Beylerbeyi’ne giderken Nak-
kaş Mezarlığı’nın karşısında sahildedir285. Fevkânî ah-
şaptır. Tahtadan, zarif minaresi solundadır. Şeyhülislâm
Kilisli Üryânîzâde Ahmed Esad Efendi yaptır­mıştır.
Dördüncü sınıf camilerden sayılırdı. Harap bir halde-
dir. Hiçbir yerinde kitabesi yoktur.
Ahmed Esad Efendi H 1307 - M 1889 yılında öl-
müş, Eyüb’de Ebüssuûd Efendi mezarının karşısına
gömülmüştür.
Kuzguncuk’ta
Oğlu Cemil Molla’nın burada, tepede pek muhteşem üç katlı bir köşkü vardır. Üryânîzâde Camii
280 Tembel Hacı Mehmet Sokağı ile Selamiali Efendi Caddesi’nin birleşiminde, yerinde “Hacı Selimağa Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi”
bulunmaktadır. (MD)
281 Selamiali Efendi Caddesi ile Toygar Hamza Sokağı’nın birleşimindedir.(MD)
282 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 235.
283 Kitabımı­zın “Çeşmeler” bölümüne bakılsın.
284 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 228.
285 Abdullahağa Caddesi üzerinde bulunan cami, 10.07.2013 tarihinde restorasyona alınmış, 2017 yılında tamamlanarak ibadete açılmış-
tır. (MD)

245
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

ÜMMÜHÂNÎ HATUN MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Tenbel Hacı Mehmed Mahallesi’nde idi. Üskü­dar cami ve mes-
cidlerini sınıflandıran defterin yanan ve arsa haline gelen mescidler arasında 26 numarada
kayıtlıdır. Vakıflar Başmüdürlüğü’nden aldığımız bir defterde bu mescid, 104 numarada
kayıtlıdır. Arsa haline gelmiştir. Arsanın üzerine ne yapıldığını tespit edemedik.

ÜMRANİYE CAMİİ - CEVHER AĞA CAMİİ


Bu cami, Ümraniye’de çar-
şı içinde, çeşmenin karşısın-
dadır286. Taş yapı­ dır. Caminin
umumi kapısı olarak hazırlanan
kısmında, kemer üstünde, Sultan
II. Abdülhamid’in, El-Gazi’li
bir tuğrası ve altında da H 1315
tarihi vardır. Bunun altında da
yedi satırlık bir tarih manzume­si
okunur. Daha altında çiçek şek­
linde bir kabartma göbek var-
dır. Or­tasına beş şualı bir yıldız
Ümraniye’de Cevher Ağa Camii kitabesi işlenmiş­tir. Taş minaresi sağın-
Cevher Ağa Camii dadır. Minare 1962’de Lüleburgazlı minareci Orhan Esen tarafından tamir edilmiştir.
Caminin saçakları haraptır. Tamire muhtaçtır.
Camiyi H 1315 - M 1897-98 yılında Sultan II. Abdülhamid’in baş mu­sahibi Cevher
Ağa yaptırmıştır. Cev­her Ağa, II. Meşrutiyet inkılâbın­dan sonra Dîvân-ı Harb-ı Örfî
tara­fından idam edilmiştir. Karşısındaki çeşme de onundur. Avlusundaki şa­dırvanın üs-
tünde şu manzume var­dır:
Emek şartıyla kurdu bu mekânı
Hazırladı rahmet-i Gufrânı
1954 Mehmet Tanrıverdi
Yapdı bu şadırvânı

VANİKÖYÜ MESCİDİ
Bu mescid Vaniköyü İskelesi’ndedir. Caminin sol tarafındaki kapısının önünü altı ah-
şap sütunun tuttuğu bir dam örter287. Mabed taş yapıdır. Üs­tü, minberi ve müezzin mah-
feli ahşaptır. Mabedin kıble ve deniz taraf­larına dördü üstünde, dördü altında sekizer, sağ
tarafına iki sıra halinde altı pencere açılır. Mabedin sol tarafında hünkâr mahfeli, mah-
felin altın­da iki odayla bir sofa vardır. Mahfel ahşaptır. Mabedin sol tarafına da bir kapı
açılır. Sağındaki minaresi taş ve tuğla ile yapılmıştır. Hünkâr mahfeline sağdan ve sol-
dan on dörder merdivenle çıkılır. Mabedin için­de Mehmed isminde bir hattatın H 1243

286 Alemdağ Caddesi üzerinde, Mektep Sokak ile Cevherağa Camii Sokak arasındadır. (MD)
287 Vaniköy Camii, 15 Kasım 2020 Pazar günü, saat 13.20 sıralarında çıkan bir yangınla kullanılamaz hale gelmiş, harap olmuştur. Cami,
minare haricinde tamamen yanmıştır. (MD)

246
CAMİLER ve MESCİDLER

‫آ‬
- M 1827 yılında kabartma olarak yazdığı ‫ من �من بالقدر امن من الكدر‬levhası çok güzeldir. Sultan
II. Mus­tafa’nın, eliyle yazarak mescide astığı, tarihî levhayı göremedim. Vânî Mehmed
Efendi’nin ölümünü gösteren ve caminin içinde asılan darbhâne-i âmire nezareti kâtibi
Ali Efendi’nin yazdığı bir manzumeyi buraya naklediyorum:
‫چكمدى اول ذات عالى همته‬
‫برسرمو دكلو دنيا قيمته‬
‫آ‬
‫دافن پوس ايتدى دنيا �لمدى‬
‫محنتن دهردنينك ذمته‬
‫رحمته مركز وجود نقطه سى‬
‫محو ايدوب ايردى زالل رحمته‬
‫نه مبارك ذات ايدى معلوم‬
‫الوال تصنده اهل حكمته‬
‫آ‬
‫�ل عثمان پادشاه شوكت‬
‫راه وبرمز هركسه بورفعته‬
‫مجلسنده فيلسوف عالمك‬
‫طفل ابجد خوان ايدى الشبهته‬
‫اى دريقا شمس علمك غيبتى‬
‫اسبتون دنيايــى صالدى ظلمته‬
‫وانى فاضل رضايــى جمعه ده‬
)‫كيتمه سى تاريخ (رخلت جنته‬
۱۰٩٦
Şair Fazıl Rızayî’nin hazırladığı bu kitabeye göre Vânî Mehmed Efendi, H 1096 - M
1684 yılında bir Cuma günü ölmüştür. Son mısraı ile ondan bir evvelki mısraın parantez
içine aldığımız parçaları ebced hesa­bına vurulunca ölüm tarihi olan 1096 rakamları çıkar.
Bu caminin, medresenin, mektebin ve sahilsarayın bulunduğu yeri Sultan IV. Mehmed
şeyhi olan Vânî Mehmed Efendi’ye mülk olarak ver­miştir. Şeyh Efendi burada kendisi
için bir sahilsaray ile evler, sahildeki camiyi ve arkasındaki medreseyi yaptırmıştır. Sultan
II. Mustafa padişah olunca eliyle yazdığı bir levhayı mabede asmıştır. Sultan I. Mahmud
mes­cide bir padişah mahfeli yaptırmıştır. Sultan Mahmud’un vezirlerinden Devâtdâr
Mehmed Paşa, Küçüksu Kasrı’nı yeniledikten sonra H 1166 - M 1752 yılında bu camiyi
yeniden yaptırmıştır. Sultan Mahmud yaz günlerinde mabedde namaz kıldıkları için bir
daha tamir edilmiştir.

Vanlı Mehmed Efendi kimdir?


Seyyid Mehmed Efendi Vanlıdır. Padişah şeyhi idi. Sultan IV. Meh­med zamanında
Sadrazam Köprülü Mehmed Paşazâde Fazıl Ahmed Paşa onu M 1072 - M 1661 yılın-
da Van’dan getirtmiştir. Şeyhülislâm Minkârîzâde ile ilişki kurarak şöhret yapmıştır. Padi-
şah huzurunda seferde ve hazar­da ders okutmaya memur edilmiş, padişahın anası Hatice
Turhan Sultan’ın yaptırdığı Yeni Cami’de ilk Cuma vaazı yapmıştır. Sultan II. Mustafa’ya
şehzâdeliği zamanında ders vermiştir. Mevlevîlerin semâlarını, Halvetîleri sevmez, onla-
rın ayinlerini men ederdi. Babaeski’deki Bektaşî tekkesini yıktırmış, imparatorlukta şarap
satılmasını men ettirmiş idi. Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Beç (Viyana)
Seferi’nde Mehmed Efen­di ordu şeyhi tayin edilmişti. Viyana bozgunundan sonra Mustafa

247
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Paşa idam edilirken o da Bursa yakınındaki Kestel köyüne sürülmüştü. 1096 Zilkade’sinin
ortalarında ölmüş, oradaki camisinin haziresine gömülmüş­tür288.
Osmanlı Müellifleri sahibi onu anlatırken “Müslümanların kalplerini birleştirmeye hiz-
met edemeyen, siyaset bilmeyen âlimlerdendir. Carais-i Kur’an, A’malü’l-Yevmi ve’l-leyz, Ri-
sale-i Mebde-i ve’l-mi’âd, adlı kitap­ları vardır. Devlet büyüklerine gönderdiği mektupları bir
araya toplayan Münşeat adlı bir kitabı Ayasofya Kütüphânesi’ndedir289.”
Bir kaynak Vaniköyü’nü yazarken şunları söylüyor: “Vânî Efendi ev­velce bostancılar ta-
rafından idare edilen Papaz Korusu adlı padişah bah­çesinde hizmet alanların mescidini ge-
nişleterek yaptırmıştır. Vânî Efendi buraya yaptırdığı on yedi yalıyı camiye vakfettiği gibi,
kendisine de bir sahilsaray yaptırmıştır. O vakitten beri köy, Vaniköy adıyla anılıyor. Elli sene
evveline gelinceye kadar imamının mühründe Karye-i Mustafaviyye tabi Üsküdar yazılı imiş.
İmam Efendi bu mührü bozdurarak Vaniköyü adını kazdırmıştır290.”
Şirket-i Hayriye ve Boğaziçi’nin Ahmed Mithat Efendi’ye nispet ede­rek yazdığına
göre, Vânî Mehmed Efendi gayet mutaassıp imiş. Ham sofulara, sahte dervişlere karşı bü-
yük bir husumeti varmış, ayrıca da Mevlevîlere karşı haşin davranırmış. Bir ara padişaha
İstanbul’daki Mevlevîhâneleri kapattırmıştır.

YENİ ÇEŞME MESCİDİ


Bu mescid Üsküdar’da Hâkimiyet-i Milliye Caddesi’nde, Hale Sineması, eski postahâ-
ne ve mal müdürlüğü binalarının üstündeki parkın yerindey­di. 1941 yılında minaresinin
bulunduğu yerde İş Bankası’nın reklam saati vardı. Mescid 1933 yılında yıkılmıştır. Mes-
cidi Çarşamba’da büyük bir cami, Üsküdar’da başka mescid, mektep ve çeşmeler yaptıran
Dârüssaâde Ağası Mehmed Ağa yaptırmıştı. Kendisi H 999 - M 1590 yılında ölmüş,
Çarşamba’daki camisinin yanındaki türbesine gömülmüştür291.

YENİ VÂLİDE CAMİİ


Bu cami Üsküdar’da Gerede Mahallesi’nde, İskele Meydanı’nın solundadır. 5 Nisan
1940 (H 1342) tarihinde İstanbul’daki cami ve mescidleri sınıflandıran defterde bu cami
birinci sınıf camiler arasında 3 numarada yer alır. Buradaki adı Cedid Vâlide Camii’dir.
Yine Vakıflar İdaresi’nin bir başka defterinde de şöyle gösterilmiştir:
“Vâlide-i Cedid, Üsküdar Cadde-i Kebir Âsâr-ı atîkadandır.” Hadîkatü’l-cevâmi’ bunu
Cami-i Vâlide-i Cedid şeklinde göster­miştir. Üsküdar’da üç Vâlide Sultan camisi vardır.
Birisi, Toptaşı’ndaki III. Murad’ın anası Nurbânû Sultan’ındır. H 991 - M 1583 yılında
yapılmıştır. İkincisi, Sultan I. Ahmed’in karısı Mahpeyker Kösem Sultan’ındır. H 1050
- M 1640 yılında yaptırılmış­tır. Üçüncüsü olan bu cami de H 1122 - M 1710 yılında Sul-
tan III. Ahmed’in anası Gülnûş Emetullah292 Sultan adına yaptırılmıştır. Yapılış tarihleri-
ne göre birincisine eski, ikincisine orta, buna da Yeni Vâlide Sultan Camii adı verilmiştir.
Bugün de daha çok bu ad ile anılır.
288 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 169.
289 Osmanlı Müellifleri, C. 2, s. 50.
290 Şirket-i Hayriye ve Boğaziçi, s. 119.
291 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 205.
292 Bu Vâlide Sultan’ın adını eski müzeler müdürü Halil Ethem ve daha birçok yeni yazarlar Ümmetullah şeklinde yanlış okuyorlar. Doğrusu
Emetullah’tır.

248
CAMİLER ve MESCİDLER

Osmanlı İmparatorluğu’nun ba’sü ba’de’l-mevt (ölümden son-


ra diri­liş) hamlesinin en mükemmel yadigârlarındandır. Sultan
III. Ahmed kendisi gibi çok uyanık olan sadrazamı Nevşehirli
İbrahim Paşa ile el ele vererek ve Garb’ın tekniğini ala­rak im-
paratorluğa kaybettiği eski kuvvetli ve ihtişamlı devrini geri ge-
tirmek istiyorlardı. Her yönden ke­mâlin zirvesinde bulunan Os-
manlı İmparatorluğu’nun yitirdiği bütün kıymetleri canlandırarak
Garb’ın teknik medeniyetini almak, Sinan dev­rinin mimarisini,
çiniciliğini, taş ve ahşap işçiliğini ve güzel sanatların her çeşidi-
ni kalkındırmak istiyordu. Yeni Vâlide Camii’nde, daha doğru bir
ifade ile Yeni Vâlide Sitesi’nde bu hamlenin çeşitli tezahürlerini
gör­mek mümkündür.
Yeni Vâlide Sitesi cami, imaret, türbe, sebil, çeşme, şadırvan,
muvakkithâne, mektep, hünkâr mahfeli, çarşı, bedesten, meşruta
evleri ve mah­yacı odasından oluşan tam teşekküllü bir manzume-
dir. Devri mimarisinin çok muvaffak bir yadigârıdır. Sultan III. Ahmed
(Topkapı Sarayı
Resim Galerisi’nden)
Cami klâsik plana sadık kalınarak yapılmıştır. Cami sütunlarında, en iyi ak mermer
kullanılmıştır. Çinileri de ya Eyüb’de veyahut İznik’te padişahın emriyle yapılmıştır.
Caminin inşasından dokuz sene sonra padi­şah İstanbul’da Tekfur Sarayı’nda bir çini
imalathânesi yaptırmıştır. Ca­minin avlusu beş kapılıdır. Bu kapılar sebilden başlayarak
şöyle sıralanır:
Sebil ve hünkâr kapısı, bedesten kapısı, imaret ve mektep kapısı, imam kapısı, çarşı kapısı.
Avlu kapılarının üstlerinde kitabe yoktur. Şimale açılan kapısının üstünde tuğla ve
taşla yapılmış bir sıbyan mektebi ile altında mahya odası vardır. Şadırvan avlusuna onar
mermer basamaklı üç kapıdan girilir.
Avlunun sağ kapısı üzerinde celî ile: ‫سالم عليكم كـتب ربكم على نفسه الرحمة‬,
Kuzey kapısının üstünde: ‫اشهد ان الاله اال هللا واشهد ان محمدا رسول هللا‬,
Sol kapısının üstünde ‫ سالم عليكم بما حيرتم فنعم عقي الدار كـتبه محمد البرسوى‬yazılıdır. Caminin ve türbe­nin
celî yazılarını Hezarfen Mehmed Efendi yazmıştır293. Dış avlu­nun, Üsküdar Meydanı’na
30 penceresi vardır. Bedesten kapısının yanı­na konmuş bir su teknesinin kapağında ta’lîk
ile şu kitabe okunur:
“Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât merhûm duhâncı el-Hâcc Mehmed Ağa rûhu içün
el-Fâtiha. 1282.”
Avlunun mektep kapısının yanına sonradan büyük bir yangın su havuzu yapılmıştır.
Şimdi terk edilmiş harap bir haldedir. Avlunun kuzey tarafına tamir sırasında 30 abdest
musluğu yapılmıştır.

293 Hezarfen Mehmed Efendi’nin babası Mustafa Efendi’dir. Yazıların çeşitlerin­de, tezhipte, katı’lıkda çok muvaffak olduğu için kendisine
hezar-ı fen denil­miştir. Yazı hocası, Kürdzâde İbrahim Efendi’dir. Saray hocası idi. Yeni Vâlide Camii’nin celî yazıları onundur. H 1153 - M
1740 yılında ölmüştür. Hat ve Hattâtan, s. 143; Tuhfe-i Hattâtîn, s. 456.

249
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Hünkâr Mahfeli
Sol şadırvan avlusundan sonraki kısma, üç ahşap ve bir mermer sü­tun üzerine ahşap bir
hünkâr mahfeli yapılmıştır. Mahfel şimdi harap ve perişan bir haldedir. Tamire muhtaçtır.
Caminin sol köşesinde küçük bir oda vardır. Kapısının üstünde ta’lîk ile şu kitabe
yazılmıştır:
‫أ‬
‫وان للمتقين لحسن م�ب‬
‫جنات عدن مفتحة لهم االبواب‬
Kitabenin altında ve kapı kenarlarında birer iri sümbül nakış vardır. Şadırvan avlusu-
nun revaklarını on dört mermer sütun üstünde yükselen on altı kubbe, son cemaat yerini
dört sütun üzerinde yükselen beş kubbe örter. Bu kubbelerin ikisi yuvarlak, ortadaki ile
yanlardaki ikisi basıkçadır. Mimar bunlarda muvaffakiyetli bir hüner göstermiştir. Son
cemaat yerinde iki mihrapçık ve sağında bir mükebbirlik vardır. Caminin bütün sütun
başlıkları istalaktitlidir.

Şadırvan
Caminin iç avlusunun ortasında sekiz yüzlü muhteşem bir şadırvan vardır. Şadırvan
tunç şebekelidir. Şebekeleri sekiz gömme mermer sütun tutar. Cepheleri çiçeklerle süs-
lenmiştir. Her yüzün üstünde ta’lîk ile Şair Taib’in on altı mısraı okunur:
‫ كه عين سلسبيل صحن جنت دينسه ارزانى‬- ‫زهى خوش طرح شادروان دلجوى صفا كستر‬
‫آ‬ ‫آ‬ ‫آ‬
‫ سكندر �رزو ايتمزدى هركز �ب حيوانى‬- ‫كوريدى حوض براقنده بو�ب رواننجشى‬
‫ ويرر حسن بناى دلنشينى زوق روحانى‬- ‫هزار نغمه سنج ايلر هواسى مرغ تصويره‬
‫ كه شيرينكام ايدر هردم زاللى نشوه جويانى‬- ‫باقلسه بر ايچم صودر لطافنده بو شادروان‬
‫ اولنجه بويله اولسان خير جارى فيض ربانى‬- ‫كوزل بولدى صوين مجراى مكرمت حقا‬
‫ دعاى والده سلطان عاليقدر ذيشانى‬- ‫صوكبى ازبر ايتسون تائبا شاداب اولور عالم‬
‫ طولندقجه جهانده جولر اطراف كلستانى‬- ‫هميشه مورد خير ايده حق ذات همايونن‬
‫آ‬
‫ زهى زيبنده شادروان ملك �راى سلطان‬- ‫دبدم جارى اولنجه بردم خرمده تاريخين‬
۱۱۲٤294
Şair Taib’in hazırladığı bu kitabeye göre şadırvan H 1124 - M 1712 yılında yapılmıştır295.
Son cemaat yerinin sağına konmuş bir mermer su teknesinin üstünde şu kitabe okunur:
“Hacc-ı şerif avdetinde Sâfra’da vefat eden koltukçu el-Hâcc Emin Ağa’nın eser-i hayrâtı-
dır. Vâlidesi el-Hâcce Züleyha Hanım cümle geçmiş­leri ruhlarına Fâtiha. 1275.”
Bu kitabeye göre bu su teknesi H 1275 - M 1858 yılında Züleyha Ha­nım tarafından
yaptırılmıştır.
Caminin kıble kapısını üç taraftan zarif bir şekilde işlenmiş istalaktitler sarar ve süsler.
Kapının üstünde Şair Taib’in ta’lîk ile on iki satır ha­linde şu 48 mısraı vardır:
294 İstanbul Üniversite Kütüphanesi yazmaları arasında 3094 numarada kayıtlı ki­tabın 72. yaprağında bu tarih manzumesi vardır. Bu
yazmadaki kitabeden öğrendiğimize göre şadırvan camiden iki sene sonra tamamlanmıştır. Bu yaz­mada Şair Taib Ahmed’in, Sultan
Ahmed’in anası adına yaptırdığı cami, iki çeşme, türbe, imaret, sebil ve mektep hakkında da yazılmış tarih manzumeleri vardır.
295 Şair Osmanzâde Taib Ahmed Efendi, şairlerin ve tarihçilerin fâzıllarından idi. Divanı henüz basılmamıştır. Mısır valisi tarafından zehir-
letilerek H 1136 - M 1749 yılında ölmüştür. Sultan Osman’dan Sultan III. Ahmed’e kadar ge­lip geçmiş sadrazamların hal tercemelerini
yazmıştır. Basılmış ve basılma­mış on dört kadar kitabı vardır. Osmanlı Müellifleri, C. 2, s. 116.

250
‫‪CAMİLER ve MESCİDLER‬‬

‫‪ – ۲٧‬حريم دلكش پهناور حرمنكش طاعات‬ ‫‪ – ۱‬پناه دين دولت والده سلطان عاليشان‬
‫آ‬
‫‪ – ۲٨‬رخام فرشى صحن كوهر كنجينۀ تقوى‬ ‫‪ – ۲‬مكرم مادر سلطان احمد خان ملك �را‬
‫‪ – ۲٩‬اولدى اطالسنده نقش انجم جرح واال‬ ‫‪ – ۳‬رياض جنت ايتمشدر جهانى يمن آ�ثارى‬
‫آ‬
‫‪ – ۳۰‬دوشردى پيشكاهنده خطايــى پوريا �سيا‬ ‫‪ – ٤‬اورد عالمده شمدى عامر معمورۀ عقبى‬
‫‪ – ۳۱‬زالل حوضى اجرا اتدى حكم اب حيوانى‬ ‫‪ – ٥‬اوله شايستۀ غفران بارى كبريا خيرى‬
‫‪ – ۳۲‬قورى برنامى قالدى چشمۀ خضر اولدى ناپيدا‬ ‫‪ – ٦‬هميشه مصدر انواع خيرات ايليه موال‬
‫‪ – ۳۳‬شراب كوثرك عينى ديمك جسبان ايدى كويا‬ ‫‪ – ٧‬لوجه هللا اولوب بوجامعك طرح افكن بنياد‬
‫آ‬
‫‪ – ۳٤‬اواليد نشوه بخش تشنكان ساحۀ غبرا‬ ‫‪ – ٨‬بوجامعده مالذ سبحه كردان خدا �يين‬
‫‪ – ۳٥‬منارى سرو زيبنده غرام كلشن توحيد‬ ‫‪ – ٩‬طريق حقده برعالى اثر ايتدى ينه احيا‬
‫آ‬
‫‪ – ۳٦‬مؤذنلر هزار نغمه پردازى �نك كويا‬ ‫‪ – ۱۰‬بوجامعدر مطاف قدسيان عالم باال‬
‫‪ – ۳٧‬تكه پبراى انظار خير در هر شكلى مرغوب‬ ‫‪ – ۱۱‬جماعت پنج وقت احالصله كلبرك دعواتى‬
‫‪ – ۳٨‬مجسم نوردر سرتا قدم بوجامع واال‬ ‫‪ – ۱۲‬محمد مصطفى روح شريفنه ايدر اهدا‬
‫‪ – ۳٩‬اولوب زهاد عالم جهره ساى خاك دركاهى‬ ‫‪ – ۱۳‬زهى فرح عبادتكاه پرفيض مقدس كيم‬
‫‪ – ٤۰‬دعاى خير سلطانى جهانى ايلر استيفا‬ ‫‪ – ۱٤‬دورنى همت اقرادر مثال كعبۀ عليا‬
‫‪ – ٤۱‬كمال اخالص پاكله اخالصه مبندر‬ ‫‪ – ۱٥‬قباب سقف پاكى كنبد كردون‬
‫‪ – ٤۲‬كه توفيق ايتدى بارى اكا بويله خير مستثنى‬ ‫‪ – ۱٦‬عماد طاق شرقى عمود صبحله هم پا‬
‫‪ – ٤۳‬شروع وضع بنيادينه تاريخ اوله (خورشيد)‬ ‫‪ – ۱٧‬مشبك روضۀ روشن نهادى مطلع انوار‬
‫‪۱۱۲۰‬‬ ‫‪ – ۱٨‬معال محفلى شاهنشه مهر ضيا بخشا‬
‫‪ – ٤٤‬عجبمى نيرا عظم كبى اوله شرف پيرا‬ ‫‪ – ۱٩‬بيض شمعى محرابك شعاى نحل نور اندود‬
‫‪ – ٤٥‬سزادر تائبا درج ايليوب بريت معموره‬ ‫‪ – ۲۰‬سواد دودۀ كحل ديدۀ حوران‬
‫‪ – ٤٦‬ايكى تاريخ ايله حسن ختامن ايتسه امال‬ ‫‪ – ۲۱‬مجال اول قدر هر جام بللوركه عكسنده‬
‫‪ – ٤٧‬محلنده ياپلدى والده سلطانك آ�ثارى‬ ‫‪ – ۲۲‬تمايان اولدى اشكال نقوش تارم مينا‬
‫‪۱۱۲۲‬‬ ‫‪ – ۲۳‬مقوس ابروان طاقنه جوزا كمربسته‬
‫‪ – ٤٨‬كزبده بيت طاعات الهئ معبد زيبا‬ ‫‪ – ۲٤‬مقرنس طرۀ مطبوعنه خورشيد روح فرسا‬
‫‪۱۱۲۲‬‬ ‫‪ – ۲٥‬وراى ابر شرمه كيردى حيرتله هالل اولدى‬
‫‪ – ۲٦‬كورنجه مهجۀ عالم فروغك كرۀ غرا‬

‫‪Tarih manzumesinin 43. mısraı son kelimesi hesaplanınca 1120 ra­kamı çıkar ki, cami-‬‬
‫‪nin inşasına H 1120 - M 1708 yılında başlanmış demek­tir. Manzumenin son iki mısraı‬‬
‫‪ebced hesabına vurulunca 1122 rakamları çıkar ki cami, H 1122 - M 1710 yılında iki‬‬
‫‪yılda tamamlanmıştır. Kapının istalaktitlerinin damla halindeki her süsünün önünde yu-‬‬
‫‪varlak kabartma­lar vardır. Bunlarda yıldızlı hendesi şekiller ve Mühr-i Süleymanlar tam‬‬
‫‪yüz on altı defa tekrarlanmıştır. Hiçbir şekil diğerine benzemez.‬‬
‫‪Nedim’in muasırı ve arkadaşı büyük şair ve tarihçi Osmanzâde Taib Efendi bu tarih‬‬
‫‪manzumesinde Yeni Vâlide Camii’ni ve külliyesini çok güzel tasvir etmiştir. Sanki keli-‬‬
‫‪melerini boyaya batırarak caminin resmi­ni yapmıştır.‬‬
‫‪Şair caminin içini Kâbe-i Muazzama’ya benzetiyor ve şu tasvirleri sı­ralıyor:‬‬
‫‪“Temiz sakfının kubbeleri feleğin künbedi gibidir. Doğu tarafının di­rekleri, güneşin doğar-‬‬
‫‪ken gösterdiği direklere benzer. Şebekeli kısımları güneşin doğduğu yerdir. Yüce mahfeli ziya‬‬
‫‪güneşinin doğduğu yerdir. Mihrabın şamdanlarının dağıttığı ışık mahl nurlarının ışığıdır.‬‬
‫‪Mumların göbeklerindeki siyahlıklar, hurilerin gözlerine çekilmiş sürmedir. Billur camları o‬‬
‫‪kadar parlaktır ki, gök kubbesinin şekillerini aks ettiriyor. Ka­visli takının kaşlarına cevza bur-‬‬
‫‪cu kemer çatmıştır. Onun altındaki kı­vırcık saç lülesini gören güneş utanarak kaçtı, buluta gir-‬‬
‫‪di. Onun havzı (şadırvanı) dirilik suyu akıtıyor. Bunu gören Hızır, çeşmesinin kuru adın­dan‬‬

‫‪251‬‬
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

başka bir şey kalmadı. Buna Kevser Şarabı da denebilir. Minareleri tevhid gülşeninin servileri
gibidir. Müezzinleri de onun bülbülüdür. Bu cami baştan ayağa kadar cisimleşmiş bir nurdur.”
Cami kare bir plan üzerine yapılmıştır. Dört fil ayağı üstünde yükse­len büyük kubbe-
sinin eteğinde 24 pencere vardır. Sağı ve solu korkuluk­ları mermer şebekeli mahfeldir.
Hünkâr mahfeli soldaki tabakanın sonundadır. Caminin pencereleri alçı çerçevelidir. Bu
alçı çerçeveleri Tophâneli Ahmed’in yaptığını şu kitabeden öğreniyoruz:
‫عمل احمد طوپخانه‬
Dört köşe planlı mabedin merkez kubbesi biraz basıktır. Dört fil aya­ğına dayanan dört
kemerle, yanlardan dört yarım kubbenin teşkil ettiği sekiz köşe üzerine oturtulmuştur.
Mihrabı som mermerle yapılmıştır. En üstünde büyük bir zambak ka­bartması vardır.
Üstünde: ‫ كلما دخل عليها زكريا المحراب‬yazılıdır. Mihrabın sağına ve soluna çini kaplanmıştır. Mihra-
bın önünde ikisi büyük dört şamdanı vardır. Som mermerden minberi de devrinin şaheser
bir örneğidir. Kabartmaları, nakışları, çiçekleri çok muvaffakiyetle işlenmiştir. Mihrabın
soluna Kâbe-i Muazzama örtüsünden bir parça asılmıştır. Mabed, Vakıflar Genel Mü-
dürlüğü tarafından mimarisi ve süsleri asıllarına uygun bir şekilde tamir edilmiştir.
Yeni Vâlide Sultan Camii ve Külliyesi devrinin şairlerini dile getir­miştir. Caminin, şa-
dırvanının, sebilinin, çeşmelerinin ve türbesinin yapıl­ması ve tamamlanması için pek çok
manzum tarihler yazmışlar ve söyle­mişlerdir.
Hadîka sahibi, Emir Buhari şeyhi Karamanlızâde Şeyh Ahmed Efen­di’nin on surette
tarih çıkan şu iki mısraı söylediğini yazar:
‫جامع والده سلطان عجب واالاثر‬
‫دار اهل اقتدا ومنزل اهل رجا‬
۱۱۲۰
Bugünkü harflerle de okuyalım:
“Câmi-i Vâlide Sultan aceb vâlâ eser
Dâr-ı ehl-i iktidâ ve menzil-i ehl-i ricâ
1120296”
Bu beytin son mısraı ebced hesabına vurulunca 1120 rakamları çı­kar. Bu, caminin in-
şasına H 1120 yılında başlandığını gösterir.
Ayvansaraylı Hüseyin Efendi bu tarih manzumesini yazdıktan sonra Vâlide Sultan’ın
caminin inşasından yedi yıl sonra H 1127 - M 1715 yılında öldüğünü de kaydeder.
Topkapı Sarayı arşivinde mabedin evkâfına ait bir defter vardır. Caminin sülün en-
damlı minareleri ikişer şerefelidir. Mermer şerefe korku­lukları şebekelidir. Şerefe altların-
dan istalaktitler sarkar. Ramazanlarda mahyalar kurulur.

296 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 188.

252
CAMİLER ve MESCİDLER

YOĞURTHÂNE MAHALLESİ CAMİİ


Cami, Ümraniye’nin Yoğurthâne Mahallesi’ndedir. Cami, 1975
yılı son­
larında ibadete açılmıştır. Hayırse­
verlerin yardımlarıyla
yapılmıştır. Mabedi eteğinde pencereler bulunan bir büyük kub-
be, son cemaat yerini de üç küçük kubbe örter. Minaresi henüz
yapılmamıştır.

YUKARI DUDULLU CAMİİ


Cami kârgir bir yapıdır. Mina­resi sağındadır. Son cemaat yeri ah­
şaptır. Minarede yeni harflerle şu kitabe okunur: “Orhan Esen, Lüle­
burgazlı, Yaptıran Mehmed Yılmaz 1961.”
Bu kitabeye göre camiyi Lüleburgazlı Orhan usta yapmıştır. Yaptı-
ran hayır sahibi Mehmed Yılmaz’dır. Caminin içine asılan bir levha-
dan öğren­diğimize göre cami, M 1890 yılında yapılmıştır. 71 yıl sonra Yoğurthane
Camii
hayırsever­lerin de yardımıyla yenilenmiştir.

253
TÜRBELER
TÜRBELER

ABACI DEDE TÜRBESİ


Üsküdar’da Abacı Dede Sokağı’nda ahşap bir türbe vardı. Halk buna Abacı Dede
Türbesi diyor. Biz içinde parçalanmış iki mezar taşı bulduk. Birisinin isim tarafı kırılmış,
yalnız H 1119 tarihi kalmıştır, ikincisinin üstünde ta’lîk bir yazı ile “Merhûme Mustafa
Efendi zevcesi Ümmühânî Hatun rûhiçün Fâtiha. Sene 1094.” yazılıdır.
Yaşlı Üsküdarlılar burada eskiden kubbeli türbe bulunduğunu, yıkıldıktan sonra ahşap
olarak yenilendiğini söylediler1.
Yapanı, yaptıranı ve burada yatan hakkında henüz elimize bir vesika geçmedi.

ALEMDAR BABA TÜRBESİ


Bu türbe Üsküdar’ın Alemdar köyünde, Alemdar Tepesi’nde idi. De­mir parmaklıkla
çevrili bu açık türbe içinde bir yatır vardı. Halk buna öteden beri Alemdar Baba Türbesi
diyordu. Nezirler yapılır, kurbanlar kesilirdi. Burası aynı zamanda Üsküdar’ın bir mesiresi
ve avlağıydı. Ev­liya Çelebi, Üsküdar’ın mesirelerini sayarken “Teferrüc-i Avgâh-ı Alem
Dağı” başlığı altında şu kısa bilgileri verir:
“Acaip av âlemi olur2.”
Alem Dağı’nın çok eski bir tarihi var. Anadolu’yu Türkleştirmekte ve Müslüman yap-
makta büyük payları olan Dânişmendoğulları buralara ka­dar sızarak Bizanslılarla savaş
yaparlardı. Dânişmendlerin buraya bir kale yaptırdıklarını da tarihi kaynaklar haber ve-
riyorlar. Bu kale bize kadar gelmemiştir. Burada savaşırken şehit olan Dânişmendlinin
türbesi bize kadar gelmişti. Son zamanlarda bu tepeden faydalanılmak isterken, Türklerin
bu topraklardaki en eski türbesi yok edilmiştir. Tarihçi Cenâbî, Dânişmendlilerin bu tür-
besi hakkında bize şu bilgiyi veriyor:
“Dânişmend Gazi’nin arkadaşı Sultan Turasan İbn-i Ali İbn-i Seyyid Cafer el-Battal ile
birlikte cedleri gibi gaza ile meşgul idiler. Bunlar ha­lifeye elçi göndererek fethedecekleri yerlerin
idaresini istediler, o da ver­di. Bunun üzerine Malatya’dan çıktılar. Sultan Turasan, Kostanti-
niyye ta­rafına gitti. Çok fütuhat yaptı. Kostantiniyye kapısına kadar vasıl oldu. Orada Kara-
deniz’e hâkim bir yerde Alemdağı üzerinde bir kale inşa etti ve orada yerleşti. Daima İstanbul
küffârı ile cenk ederdi. Nihayet yardım gel­mediği için orada şehid oldular. Hâlâ bu dağı ziyaret
ve dua için gidi­lir3.”
Bu yurdun tarihî abidelerini tespit eden vazifeli bir daire yoktur. Bu yüzden böyle eşsiz
tarih yadigârları yok olup gidiyor. Yurdun tarihî abideleriyle meşgul olacak bir teşekkül
şimdiye kadar yoktu. Bu gidişle yok olmakta devam edeceği anlaşılıyor4.

1 Türbe, Abacıdede Sokağı’nda, Toptaşı Meydanı Sokağı birleşiminde bulunmaktadır. Türbe, betonarme olarak yapılmıştır. İçi yeşil fayans-
larla kaplı ve bir lavabo bulunmaktadır. Türbenin temizliği mahalle sakinleri tarafından yapılmaktadır. Yakın zamanda türbenin dışı koyu
yeşil renge boyanmıştır. Türbenin girişi Toptaşı Meydanı Sokağı’ndandır. Abacıdede Sokağı’nda bir penceresi vardır. Yine bu sokağa
bakan duvarında iki mermer kitabe bulunmaktadır. Bunlarda « Ölüm Yılı 1314 Mustafa Nahas Abacı Dede - Abacı Dede Türbesi H. 1119
M. 1904 Vak. Böl. Müd.» yazmaktadır. (MD)
2 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 478.
3 İstanbul Ragıp Paşa Kütüphanesi, Nr. 983, s. A. 440.
4 Danîşmendliler hakkında Abideleri ve Kitabeleri ile Niğde-Aksaray Tarihi’nin birinci cildinin 253-269 ve ikinci cildinin 1451’inci sahife-
lerinde geniş bilgi vardır.

257
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

AHMEDİYE TÜRBESİ
Üsküdar’da Ahmediye Camii’nin ve medresesinin avlusunda, caminin kubbe tarafında-
dır. Sütün üzerinde yükselen bir kubbe merkadini örter. Baş taşında şu kitabeyi okudum:
‫الفاتحه‬
‫دريغا حاجى احمد صاحب الخيرات امين زاده‬
‫كه ترك عالم فانى ايدوب عزم ايتدى بقايه‬
‫رضاى حقه مال وجانن بذل ايلدى مرحوم‬
‫كه بيلمشدى جهان باقى دكل اعال و ادنايه‬
‫نيشبمساز فردوس برين اولوب خدا وندا‬
‫رسول اكرم اولوب جنت اعالده همتا‬
‫بو مصرعله ديدى تاريخ فوتن كلدى برداعى‬
‫امين زاده جهاندن كوچدى تافردوس اعاليه‬
۱۱٤۲
Şimdiye kadar hiç okunamayan ve hiçbir yerde neşredilmeyen bu kitabenin son tarih
mısraı ebced hesabına vurulunca 1142 rakamları çıkıyor. Altına 1143 yazılmıştır. Bu, taşın
yapıldığı tarih olacaktır.
Eminzâde Hacı Ahmed Ağa H 1142 - M 1729-30 yılında ölmüştür.

Eminzâde Ahmed Ağa kimdir?


Eminzâde Hacı Ahmed Ağa, İzmirli Ali Paşa’nın kardeşidir. Üç defa İstanbul güm-
rükçüsü, silâhdar, sipahiler ağası başbakıkulu olmuş, H 1128 - M 1715 yılında paşalıkla
Erzurum beylerbeyi oldu. Aynı yılda rüt­besi alınarak Arşuva Kal’ası’na gönderildi. Sonra
çavuşbaşı, darphâne emini, H 1139 - M 1726 yılında tersane emini, sonra Sultan I. Ah-
med’in kemerlerine bina emini oldu ve H 1142 - M 1729 yılında öldü, yap­tırdığı man-
zumesine gömüldü.
Hadîka sahibi H 1146 - M 1733 yılında Sultan Mahmud zamanında öl­düğünü söy-
lerken hata etmiştir5. Sicill-i Osmânî sahibi de aynı hatayı tekrarlamıştır6.
Ahmed Ağa Camii’nin ilk vaizliğine Bursalı Şeyh İsmail Hakkı Efen­di’yi tayin etmiş-
tir. 70 yazmadan oluşan bir kütüphânesi var idi.

AYŞE SULTAN TÜRBESİ


Bu türbe Üsküdar’da Mihrimah Camii’nin avlusunda, cami ile med­rese arasına yapıl-
mıştır. Daha sonra bu pırlanta manzumenin arasına Sakızlı Ethem Paşa’nın türbesi bir
kama gibi sokularak bu güzel görüntüyü mahvetmiştir. Bu türbe sanatseverlerin zevkleri-
ni iğneliyor. Göze diken gibi batan bu türbe başka bir yere kaldırılmalıdır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküntü devrinde birçok kıymetlerimizi kaybeder-
ken bediî zevkimizi de yitirmişiz. Önüne gelen nüfuzunu kulla­narak muhteşem abi-
delerimizi kötülemek, sıfıra indirmek için ellerinden gelen hiçbir kötülüğü işlemekten
5 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 206.
6 Sicill-i Osmânî, C. l, s. 245.

258
TÜRBELER

çekinmemişlerdir. Bu kötü devirde Mi­mar Sinan’ın her eseri böyle yapılmıştır. Kendisi-
nin Yenikapı’daki eşsiz minaresi, mescidi, mektebi, künklerini eliyle yaptığı gül ve çiçek
bahçe­sinin fıskiyeli havuzu da yok edilmiş, yerlerinde zevksiz apartmanlar yük­selmiştir.
Ayşe Sultan Türbesi muntazam kesme küfeki taştan yapılmıştır. Arka tarafına rastla-
yan köşeler evvelâ silme halinde devam ederken istalaktitle kubbe eteğini sarar. Kubbenin
önünde iki mini mini kubbenin örttüğü iki sütunlu bir revak vardır. Ben 1940 yılında
türbeyi incelerken taştan alemi yere düşmüştü. Türbe de pek haraptı. İçi de köpeklere
yuva olmuş­tu.
Türbeden sağına, soluna ve kıble tarafına dörder pencere açılır. Ka­pısı kuzey tarafında-
dır. Türbeyi sağır bir kubbe örter. Türbenin içinde ikisi erkek, ikisi kadın dört yatır vardır.
Erkek lahitlerinden birisinin ba­şında sarıklı, birisininkinde de dolamak serpuş vardır.
Sağdaki kadın lahdinin baş taşında çok iyi işlenmiş karanfil ve lale kabartmaları, ka­vuğun
üstünde de altınla işlenmiş bir sorguç gördüm. Taşların hepsi me­zar taşı işçiliğinin en
muvaffak yadigârlarıdır. Hiçbirisinde yatırların ad­larını, ölüm yıllarını gösteren kitabeler,
türbenin kapısının üstünde de yap­tıranını, yapıldığı tarihi gösteren bir kitabe yoktur.
Türbenin içine H 1243 - M 1827 yılında ölen Seyyid Ahmed Efendi­’nin mezar taşı
atılmıştır. Türbenin önü kadılara mahsus bir mezar hazi­resi halindeydi. Türbe sonradan
esaslı bir surette tamir edilmiştir.
Kapısının iç tarafına gerilmiş kitabeli bir mermer var idi. Bu düşmüş, sonra dışarıya
atılarak yok edilmiştir. 1940 yılında caminin eski kayyumu bu türbe için Esmâhan Kaya
Sultan Türbesi’dir diyor. Burada Esmâhan’ın kocası, bir şehzâde ve bir de kadının gömülü
bulunduğunu ilâve ediyordu.
Esmâhan Kaya Sultan, Sultan IV. Murad’ın kızı ve Melek Ahmed Paşa’nın karısıdır.
H 1072 - M 1661 yılında Eyüb’deki yalısında doğum yapar­ken ölmüştü. Evliya Çelebi
bunun Sultan türbesine, babasının yanına7 gömüldüğünü açıkladığına göre, buradaki Es-
mâhan Kaya Sultan’ın kim olabileceğini bulmak müşküldür. Bu sandukaların önlerinde
hüviyetlerini gösteren levhalar vardı. Bunlar imha edildiği için türbeyi tenvir edecek hiç-
bir şey kalmamıştır. Buraya en çok yakışan Mihrimah Sultan’ın kızı Ayşe Sultan’dır. Fakat
Sicill-i Osmânî, onun da Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdâî Efendi Türbesi’nde gömülü
olduğunu söylüyor8.
Ayşe Sultan’ın Ankara’da Vakıflar Umum Müdürlüğü arşivinde 635 numaralı defterin
32. sahifesinde 49 sıra numarasına kadar devam eden, H 1003 yılında ölümünden dört yıl
evvel tescil ettirdiği vakfiyesinde ken­disine yaptırdığı türbesi için bazı gelirler vakfettiği
görülüyor. Bizim kanaatimize göre bu türbe Ayşe Sultan ve Mihrimah’ın çocukları için
yapıl­mıştır.
Süreyya Bey, Rüstem Paşa’yı yazarken “Paşa’nın Sultan hazretlerin­den mahdum ve keri-
meleri olup yirmişer, otuzar yaşlarında irtihal ile Vâlidelerinin Üsküdar’daki camisinde türbeye
defnedilmiştir. Başka karı­sından olan mahdumu Osman Bey dahi 984’te ölmüş, Üsküdar’da o

7 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 355.


8 Sicill-i Osmânî, C. l, s. 49.

259
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

camiye ayrıca defnedilmiştir9.” diyor. Erkek mezar taşlarının sorguçlarla, kadınlarınkiler de


çok kıymetli nakışlarla süslenmesi de bunu gösteriyor.

AZİZ MAHMUD HÜDÂÎ TÜRBESİ


Türbe, caminin solundadır. Kapısının üstündeki levhada ta’lîk ile iki satır halinde şu
kitabe okunur:
‫بومشهد مجمع ارواح اجساد خداييدر‬
‫ادبله كير عزيزم تربۀ پاك هدائيدر‬
‫دال تحصل ايدم ديرسك اكرذوق الهيدن‬
‫آ‬
‫نصيبن �لور البت كرن باب هدائيدن‬
Kitabeyi bir de yeni harflerle okuyalım:
Bu meşhed10, mecma-ı ervâh-ı ecsâd-ı
Hudâîdir
Edeble gir azîzim türbe-i pâk-i Hüdâîdir
Dilâ tahsîl idem dersen eğer zevk-i ilâhîden
Nasîbin alır elbet giren bâb-ı Hüdâîden
Şair, Allah anlamına Farsça ‫ خدا‬- Hudâ
ve doğru yol anlamı­na ‫ هدا‬- Hüdâ kelimele-
ri ile güzel kafiye kurmuştur. Bu dört mısra
nesir halinde dilimize şöyle çevrilir:
“Bu meşhed, Allah yolundakilerin cesetle-
rinin, ruhlarının toplandığı yerdir. Azizim;
buraya edeble gir. Burası Hüdâî’nin pak tür-
besidir. Ey gönül; eğer ilâhi zevki tahsil ede-
yim dersen böyle yap. Hüdâî’nin kapısın­dan
giren herkes elbet nasibini alacaktır.”
Kitabenin altında yapıldığı tarihi göste-
Aziz Hüdâî’nin H 1011 tarihli Aziz Hüdâî’nin H 1008 tarihini taşıyan ren rakamlar yoktur. Bütün Hüdâî manzu-
mülknâmesi en eski mülknâmesi mesi yandıktan sonra Sultan Abdülmecid
cami, semahâne, türbe ve meşrutaları beraber yaptırdığı için burasını da H 1272 - M
1855 yılında yaptırmıştır.
Kapısının üstüne asılan tezhipli bir levhada 4 satır halinde şunlar oku­nur:
‫أ‬
‫ ت�دبله نياز ايله مقام عارفانيدر‬- ‫خلوص قلب ايله يوزك سور خاكپاينه‬

‫ طريق جلوتى پيرى عزيز محمود هدائيدر‬-
‫جناب قطب اعظمدر بوذات مكرمدر‬
‫كـتبه نجم الدين‬
Bu dört mısraı bir de yeni harflerle okuyalım.

9 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 378.


10 Mir’ât-ı İstanbul sahibi “meşhed” kelimesini “meşhur” okumuştur. Bu zat hemen her kitabeyi yanlış okumuş, girift ve zor olan kitabe-
leri de atlayıp geçmiştir.

260
TÜRBELER

Hulûs-ı kalb ile kâmil yüzün sür hâk-i pâye


Teeddüble niyâz eyle makam-ı ârifânedir
Cenâb-ı kutb-ı a’zamdır bu zât-ı mükerremdir
Tarîk-i Celvetî pîri Aziz Mahmud Hüdâîdir.
Sicill-i Osmânî sahibi, Mahmud Hüdâî Efendi’yi yazarken şun-
ları söy­ler:
“Evlâdından, Evliya Mehmed, Mustafa Ebrar Efendiler 1004’te, Ali
Murtaza Efendi 1010’da, Abdülvâhid Efendi 1020’de, kerimesi Ayşe
1009’da, kerimesi Ümmü Gülsüm 1020’de vefat etmeleriyle, evlâdının
arkasını almıştır. Müşârun-ileyh evladıyla ve Ayşe Hanım Sultan bint-i
Mihrimah Sultan ve sadrazam-ı esbak Halil Paşa’nın mahdumu ve oğul-
larının lalası ve birinci dervişi olup, 1038’de ölen Şeyh Mustafa, hepsi bu
türbede gömülüdürler11.”
Kapıdan türbedarın oturduğu yere girilir. Sağda güzel, mermer
bile­zikli bir kuyu vardır. İç kapısının üstünde üç satır halinde ta’lîk ile
şu Arapça tarih mısraı okunur:
‫ حصه هللا تعالى بالجود‬- ‫قدمضى شيخ شبوخ االفاق‬
‫ روض لطيف ومقام محمود‬- ‫سرت بالسر وعاينت غدا‬
‫ برياض وحياض مورود‬- ‫زينت جنت عدن وقصور‬
Aziz Hüdâî’nin
‫ مثل غلمان الذى دار خلود‬- ‫طوق الخورا بالنور‬ H 1037 tarihli en son
‫أ‬ mülknâmesi
‫ هاتف قال لشيخ محمود‬-
‫س�ل الخاطر عن صاحبها‬
۱۳۰٨
Son tarih mısraındaki Li Şeyh Mahmud ‫ لشيخ محمود‬terkibi ebced hesabına vurulunca
1038 rakamları çıkar. Bu altına da yazılmıştır.
Hüdâî’nin, H 1038 - M 1628-
29 yılında öldüğü anlaşılır. Bu
kitabenin üstüne Hattat İzzet’in
ta’lîk ile yazdığı “Destur yâ Haz-
ret-i pîr” levhası asılmıştır.
Burada, Londra’da yapılmış,
tarihî rakkaslı bir çalar saat vardır.
Türbenin ortasını, dört mermer Aziz Mahmud Hüdâî Türbesi’nin kitabesi
Aziz Mahmud
sütunun üstünde yükselen ahşap Hüdâî Türbesi’n-
kubbe örter. Kubbenin içi Celvetî tacı şeklinde on üç dilimlidir. Bu dilimler renkli süsler de Hüdâi’nin oğlu
Şeyh Abdülvâhid’in
halindedir. Kubbeye kıymetli bir büyük Venedik avizesi asılmıştır. Bunun bir eşini de mezar sandukasının
Topkapı Sarayı’nda gördük. Türbede bu­nun biraz küçüğü ikinci bir Venedik avizesi daha kitabesi
vardır. Türbeden kıble tarafına üç, kuzey tarafına dört, kapı tarafına bir pencere açılır.
Türbenin dört duvarının üst taraf­larında Mahmud Celâleddin’in nefis bir sülüsü ile
“Tebâreke” Sûresi okunur. Sûre birinci sırada bitmediği için kapı­nın ve pencerelerin üst-
lerinde devam ediyor.
11 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 318.

261
Aziz Mahmud Hüdâî’nin tarihî hırkası (Türbesinde) İbrahim Hakkı Konyalı Aziz Mahmud Hüdâî’nin asası ile

Aziz Mahmud Hüdâî’nin sandukası


Aziz Mahmud Hüdâî Türbesi’nin kapısının üzerindeki kitabe

Aziz Mahmud Hüdâî Aziz Hüdâî türbedarı Mustafa Bey,


Türbesi’nde bir vakfiyesinin kabı Hüdâî’nin asası ile

Aziz Mahmud Hüdâî’nin kapı kitabesi Aziz Mahmud Hüdâî’nin levha halindeki ismi
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Ortada Hüdâî’nin yaldızlı, demir parmaklık içinde ahşap


sandukası var­dır. Başucuna neftî renkli Halvetî tacı konmuş-
tur. Sandukanın üstüne kıymet­li Kâbe örtüleri, şalvar ve bir de
Surre Bayrağı örtülmüştür. Parmaklığa, Hüdâî’nin fildişinden
yapılmış, kiraz ağacından güzel bir asası asılmıştır.
Hüdâî’nin sandukasının kıble tarafında pencereden itibaren
H 1009 - M 1600 yılında ölen kızı Ayşe’nin, H 1004 - M 1595
yılında ölen oğlu Mus­tafa Ebrar’ın, solunda H 1004 - M 1595
yılında ölen oğlu Evliya Mehmed Muhtar’ın, ölüm yılı gösteril-
meyen kızı Zeynep Hanım’ın sandukaları var­dır.
Aziz Mahmud
Hüdâî’nin Tuğra Ayak ucundaki sandukaların altlarında da şu kişiler ebedî uykularını uyuyorlar:
şeklindeki adı
Hüdâî’nin kızı Rukiye Hatun’un M 1052 - M 1642 yılında ölen kızı Fatma Zehra,
Hüdâî’nin H 1034 - M 1624 yılında ölen oğlu Ahmed Sıddîk,
H 1020 - M 1611 yılında ölen Abdülvâhid,
H 1010 - M 1061 yılında ölen oğlu Ali Murtaza,
H 1034 - M 1624 yılında ölen kızı Fatma Zehra,
H 1086 - M 1675 yılında ölen kızı Fatma Zehra.
Erkeklerin başlarında Celvetî tacı vardır. Aziz Hüdâî’nin kızı Fatma Zehra ölmüştü.
Bunun adı daha sonra doğan bir başka kızına verilmiştir.
Türbede Hüdâî’den başka dört kızı, bir kız torunu, beş de oğlu gömü­lüdür. Bunların
hepsinin sandukalarının başlarında adlarını
ve ölüm yıl­larını gösteren güzel sülüs ile yazıl-
mış levhalar vardır. Türbenin son şeyh­lerinden
Rûşen Efendi, H 1335 - M 1916 yılında tür-
bede gömülü olanların bir planını yapmıştır,
bu da türbede asılıdır. Hadîkatü’l-cevâmi’nin
tür­bede gömülü olanlar için verdiği adlar ve
sayılar yanlıştır.
Aziz Mahmud Hüdâî’nin tacı Türbede sandukaların üstlerine konmuş
bazı zikir ve tehlil tesbihleri vardır. Bunlardan
birisi 918 taneli yüzsürü, daha büyük 366 ta-
neli abanoz, 293 taneli amberdir.
Türbede Hattat Abdullah Zühtü’nün H
1271 - M 1854, Seyyid Mehmed Reşid’in H
1241 - M 1825 tarihli güzel levhaları vardır.
Türbede bulunan üç sandık içinde Hü-
dâî’nin elbisesi, taçları, hırkası, atının eğeri ve
Aziz Mahmud Aziz Mahmud Hüdâî’nin eğeri
Hüdâi Türbesi’ndeki başka hatıraları vardır.
vakfiyenin birinci
sahifesi Yeşil çuha hırkasının içi pamukludur. Düğmeleri yuvarlak tahta üze­rine sarmadır. Hır-
kayı, türbeler kapatıldığı zaman yer yer güveler ve bö­cekler tahrip etmiştir.

264
TÜRBELER

Bulgurlu’da, Küçük Çamlıca’daki çilehânesine


gidip gelirken atına vurdukları eğeri, devri eğer-
lerinin şaheser bir sanat örneği olarak bize kadar
gelmiştir. Elimizde bulunan bir listeden öğrendiği-
mize göre imam meşrutasının içindeki taş odada üç
sandıkta Kâbe örtüleri, Hüdâî’ye, kızlarına, oğulla-
rına, torunlarına ait kıymetli tarih bergüzârları var-
dır. Bun­ların sayısı otuz beştir.
Hüdâî’nin türbesi aynı zamanda eşsiz ve kıymet-
li yadigârlarıyla, tari­hin karanlıklarına ışık tutacak
vesikalarıyla bir arşivdir. Bunları türbe­nin bakıcısı
Mustafa Düzgünman çok dikkatle ve titizlikle sak-
layarak bize kadar getirmiştir. Bu arşiv büyük bir
cilde gebedir. Ömrümüz vefa eder­se bunları ayrıca
kitap halinde neşredeceğiz. Burada, üstlerinde pa- Aziz Mahmud Hüdâî Aziz Mahmud
Türbesi’nde kıymetli bir kandil Hüdâî’nin sandukası
dişah el yazıları bulunan tezhipli beratlar, vakfiye-
ler, hüccetler, mülknameler de vardır.
Hüdâî’nin H 1011 tarihli zaviye, H 1014 tarihli kütüphâne, Derya Kaptanı Sinan Pa-
şa’nın, Kadıasker Mehmed Süadâ’nın, Hüdâî’nin mü­ritlerinden Sadrazam Halil Paşa’nın
müsakkafat vakıf defterleri de var­dır.
Adı Genç Osman olaylarına karışan Sadrazam
Halil Paşa, Hüdâî’­nin müridiydi. Tevazuundan ken-
disini onun kapıcısı sayardı. Söylendiği­ne göre Halil
Paşa şeyhinin külliyesinin kıble tarafında şeyhi için
kubbeli muhteşem bir türbe yaptırmış ve ona bura-
ya gömülmesini teklif etmişti. Hüdâî kendisine daha
evvel camisinin bitişiğinde türbe yaptırmıştı. Paşa­ya
cevabı şu olmuştu:
“Gelip geçmiş şeyhler türbelerini hep zaviyelerinin Aziz Mahmud Hüdâî’yi
yanlarına yapmış­lardır, buraya gömüleceğim!” büyüklemek için söylenmiş
dört mısra
Hüdâî, Halil Paşa’dan bir yıl önce ölmüş ve türbe-
sine gömülmüştür.
Halil Paşa da şeyhinden bir sene sonra ölmüş, yap-
tırdığı türbesine değil, Hüdâî’nin türbesinin yanında-
ki bir türbeye gömülmüştür.
Tuğra şeklinde Aziz Aziz Mahmud Hüdâî
Mahmud Hüdâî’nin ismi Camii

Aziz Mahmud Hüdâî adını Aziz Mahmud Hüdâî Aziz Mahmud


tespit eden bir levha Zaviyesi’nin damgası Hüdâî Tekkesi’nin
mührü

265
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Hadîka sahibi, Halil Paşa’nın kendi türbe-


sine gömülü olduğunu söy­lüyor, biz de bu ka-
naatteyiz. Şimdi üstü açık olan türbede Halil
Paşa’ya nispet edilen H 1037 - M 1627 yılın-
da öldüğünü gösteren kitabe yanlıştır. Bu da
Halil Paşa’nın buraya gömülmediğine ayrı bir
delildir. Türbe, İs­tanbul’da açık bulunan tür-
Aziz Mahmud Hüdâî
Türbesi kapısının belerin en bakımlısıdır. Babası vaktiyle burada imamlık yapan Mustafa Düzgünman’ın
üzerindeki levha Hüdâî’ye bağlılığı ve sonsuz say­gısı türbeyi böyle tertemiz tutturmuştur.

Şeyh Üftade levhası Aziz Mahmud Hüdâî levhası

Aziz Mahmud Hüdâî


Bu, üç ad ve lâkap ile birden yahut ikisiyle, hatta yalnız birisiyle bu üç ad alt üst edi-
lince bile kimliği anlaşılan bu zat, büyük bir ergin, bilgin ve şairdir. Celvetî tarikatının da
pirlerindendir.
Sivrihisar’da (Sifri Hisar) yahut Koçhisar’da doğduğu hakkında iki rivayet vardır. Sil-
silename-i Celvetî ikinci ihtimali daha kuvvetli bulu­yor12. Devrinin madde ve mânâ ilim-
lerini tahsilden sonra müderris olmuş, sonra Bursa’da Üftade Efendi’den irşad ve halifelik
icazeti almış, sonra Üsküdar’a gelmiş, yaptırdığı mescid ve zaviyesinde irşad vazifesini
yapmıştır. Fatih, Üsküdar’da Mihrimah ve Sultan Ahmed camilerinde vaazlık etmiştir.
Zaviyesinin mescidini cami haline getirmiş, minber koymuş ve burasını irşad merkezi ha-
line sokmuştur. Sultan IV. Murad’a Eyüb Türbesi’nde saltanat ve hilâfet kılıcı kuşatmıştır.
Camisinin minaresinde çifte müezzin ezan okur ve her gece temcid verilirdi. Üsküdar’a
yerleşmiş ve burasını ikinci vatan yapmıştı. Üsküdar’a gelmeden evvel Mısır’a git­miş,
madde ve mânâ ilimlerini genişletmiş, Arapçasını kuvvetlendirmişti. Arapçası, Türkçesi
kadar kuvvetli idi. Arapça münacat manzumesi, Arap dilinin çok muvaffak bir eseridir.
48 halifesi olduğu, isimleriyle birlikte yazılan tomar halindeki bir ve­sikadan öğrenil-
mektedir. H 1038 - M 1628-29 yılında ölmüş, camisinin ya­nındaki türbesine gömülmüş-
tür. Öldüğünde 92 yaşında idi13.
Arapça ve Türkçe manzum ve mensur 23 kitabı vardır. Bunlardan yalnız üç tanesi ba-
sılmıştır. Basılanlar, divanı ile Tarikat-nâme ve Necâtü’l-garik adlı kitaplarıdır. Tefsirini
daha evvelki tefsirlere bakmadan hazır­ladığı söyleniyor14.
‫ يامرسل الرياح ويامنشئ السحاب‬- ‫يا من بنى بال عمده هذ القباب‬
beyti ile başlayan 14 beyitlik münacatı Arap dilinin bir edebî yadigârı ola­cak kudrettedir.
12 Osmanlı Müellifleri, C. l, s. 175.
13 Mir’ât-ı İstanbul, s. 63.
14 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 317.

266
TÜRBELER

İlâhilerinden birisini Mesnevî şârîhi Abdullah Efendi tahmis etmişlerdir. Şöyle başlar:
“Bana senden yakındır Hak, sakın olma dilâ gâfil
Hemân şenlikdir ancak ortada bana olan hâil”
Bu beyit şöyle biter:
“Hüdâî vahdete bak kim sana mâni değil kesret
Ola mı âfitâbe hiç vücûdu zerrenin hâil15”
Şeyh Aziz Mahmud Hüdâî kelimeleri ebced hesabıyla ölümüne tarih düşmüştür.
Evliya Çelebi, Tekke-i Hazreti Mahmud Efendi ile başlayan bir bö­lümünü şöyle bitirir:
“Celvetî tarikatının yegâne âsitânesidir. Gece gündüz üç yüz kadar fukarası Allah’ın zikri
ile meşgullerdir. Her birinin birer köşede savmeaları vardır. Cuma namazlarından sonra öyle
tehid-i sultanî olurlar ki dinleyen âşıklar sermest olurlar16.”
Aziz Hüdâî Efendi, zaviyesinin şeyhliğini evlâdına şart koşmamıştır. Bunlar mütevelli
olurlar. Kendisinin ve nesiller boyunca zaviyesindeki şeyhlerin halifeleri dergâha şeyh
tayin edileceklerdir. Bu hususta türbe­sini yazarken daha geniş bilgi verilmiştir.

Aziz Hüdâî Türbesi’nin Yanındaki Bazı Açık Türbeler


Aziz Mahmud Hüdâi’nin, türbesinin solunda, iki sofa halinde, üstleri sonradan açılmış
iki uzun türbe vardır. Birinci türbenin birinci sofasın­da, üstleri çimentoyla sanduka haline
getirilmiş, on üç ve mermer taşlı bir kabir vardır. Bunlardan altısı isimsiz hanımefendi
hazretleri, 5’i de efendi hazretleri kitabelidir. Ölüm yılları ve kimlikleri bilinmiyor. Bu
beton sandukaların, yanlarına yapıştırılan mermerlere yatırların adları ve ölüm yılları yeni
harflerle yazılmıştır. Bunları buraya alıyorum:
Şeyh Şihabüddin 1050
Şeyh Rûşen Tevfîkî (1309)
Şeyh Abdürrahman Nesîb (1025)
Hüdâî’nin torunu Şeyh Mustafa (1056)
Hüdâî’nin eşi (tarihsiz ve adsız)
Şeyh Mehmed, Hüdâî’nin damadı (1053)
Şeyh Sadullah (1265)
Şeyh Ahmed (1049)
Ayşe Sultanzâde Mehmed Paşa (1056)
Mihrimah Sultan’ın kızı Ayşe Sultan (tarihsiz)
Hüdâî’nin kızı Ümmügülsüm (tarihsiz)
Buradaki Cetvetî serpuşlu mezar taşı, 1241’de ölen Şeyh ve meclis-i meşâyıh reisi
Gülşen Efendi’nindi.
Bu türbenin kıblesindeki açık türbede de 6 lahit vardır. Bunlardan ikisi adsız ve ta-
rihsizdir. Yalnız taşlarına hanımefendi yazılmıştır. Bi­risi yine adsızdır. Efendi hazretleri
15 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 201, 202.
16 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 474.

267
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

yazılmıştır. Birisi de Hüdâî’nin to­runu 1067’de ölen Mesûd’un, birisi 1048’de ölen Lala
Mustafa’nın, öbürüsü de 1037’de ölen Halil Paşa’nındır.
Biz bu kitabelerin çoğunun yanlış, bazı kitaplardan gelişigüzel toplan­mış olduğuna
kaanîiz. Mihriman Sultan’ın kızı Ayşe Sultan’ın tarihsiz me­zar taşı ile oğlu Mehmed Pa-
şa’ya ait 1056 tarihli mezar taşlarının Sicill-i Osmânî’den alındıkları anlaşılıyor. Hadîka’da
yoktur. Hüdâî’nin müridlerinden Sadrazam Halil Paşa’nın burada hususi türbesi vardır.

Aziz Hüdâî’nin Mülknâmeleri


Aziz Mahmud Hüdâî Türbesi’nde Kitabü’l-fetâve’s-sofiyyeti adlı bir kitabın güzel ya-
pılmış, meşin bir mahfazasının içine, Aziz Hüdâî’nin, mülknâmelerinin konulduğunu,
üstüne bağlanmış şöyle bir etiketten öğ­reniyoruz:
“Hazret-i pirimiz efendimizin evkâf-ı şerîfelerinin müsakkafâtı mülk-nâmeleridir. Malûm
ola efendim. 17. Za. Sene 1279.”
Türbesinde bulunan bu mülknâmelerin hepsini ayrı ayrı inceledim ve saydım. Sayısı
49’dur. Bunların 23’ünde Aziz Hüdâî’nin ve babasının adları geçer; diğer mülknâmelerde
adları yoktur. Adları geçen mülknâmeler şu Hicrî yılları taşırlar:
1008 (iki adet), 1010, 1011, 1016 (iki adet), 1018 (iki adet), 1021, 1022, 1023 (iki
adet), 1026 (iki adet), 1027, 1029 (iki adet), 1030, 1031 (iki adet), 1032, 1035, 1037.
Aziz Hüdâî’nin satın aldığı emlâkin hepsi Üsküdar’dadır. Bunlar ev, konak, at değir-
meni, bağ, bahçe, hamam vesairedir. Bu mülknâmelerden birisinden öğrendiğimize göre
Aziz Hüdâî, türbesini sağlığında yaptır­mış, bir de türbedar tayin etmiştir.

CENNET TÜRBESİ - CENNET EFENDİ TÜRBESİ


Bu türbe, Aziz Mahmud Hüdâî Tekkesi’nden aşağıya inen yolun tam karşısında idi.
Ahşap bir yapı idi. Kapısının üstünde dört satırlık şu ta’lîk kitabeyi okumuştum:
‫رابعه خانم اولوب صاحبۀ خير وكرم‬
‫ايلدى حق يولنه جودوسماحت اجرا‬
‫يعنى بوجنت افندينك ايدوب تربه سنى‬
‫صرف نقديله بنا قيلدى مزارين احيا‬
‫قيل زيارت كه كلوب روضۀ جنتدربو‬
‫شمۀ خاك عطرناكى ويرير قلبه صفا‬
‫مولوى نذرى ايله شمسى ديدم تاريخن‬
‫رابعه جنته ياپدردى مقام عليا‬
‫ نمقه محمد مصرى‬۱۲٨٧
Mevlevî Şemsî’nin hazırladığı bu manzumeye göre, Rabia isminde bir hayırsever ha-
nım, Cennet Efendi’nin türbesini H 1287 - M 1870 yılında yeniden yaptırmak suretiyle
ihya etmiştir.
Tarih manzumesinin son mısraı ebced hesabına vurulunca da 1287 ta­rihi çıkıyor. Tür-
beden dışarıya beş pencere açılıyordu. Türbe yok olmuş­tur17.
17 Türbe, Aziz Mahmut Efendi Sokağı’nda Aziz Mahmud Hüdâî Camii’nin girişinin tam karşısındadır. 2018 yılında restorasyonu tamam-
lanmıştır. (MD)

268
TÜRBELER

Cennet Efendi kimdir?


Cennet Mehmed Efendi, Tophâneli Kâtib İshak Çelebi’nin oğludur. Pederinin mes-
leğini tutmuştu. Sonra Aziz Mahmud Hüdâî’ye mürid oldu. Bir aralık Simav zaviyesinin
şeyhliğini yaptı. H 1067 - M 1656 yılında Aziz Mahmud Efendi Zaviyesi’nin Şeyhi Me-
sud Efendi öldüğü zaman bu dergâha şeyh oldu. H 1075 - M 1664 Cumâdeluhrası’nın
23’ünde ölmüş, incelediğimiz türbesine gömülmüştür18.
Hadîka sahibi, Cennet Efendi hakkında şunları söyler:
“Cennet Efendi denmekle maruf Fenâî Mehmed Efendi ibn-i İshak’dır ki Hüdâî Hazretle-
rinin âsâdârıdır. İrşad icazetini ondan almıştır.”
Nâli Mehmed Efendi ölümü için şu tarihi söylemiştir:
۱۰۷٥ ‫اهل جنت الدى بوين جنتك‬
Bu tarih mısraı ebced hesabına vurulunca 1075 tarihi çıkar, bunu da yanına yazmıştır19.
Cennet Efendi, Aziz Hüdâî’nin asasını (değneğini) taşırdı. Şair ve edib bir efendi idi.
Cennet Efendi Türbesi’nin karşısında çeşmeler vardır. Türbe ve haziresindeki kabirle-
rin bir kısmı Aziz Mahmud Efendi haziresine nakledil­mişlerdir.

DERYA KAPTANI SİNAN PAŞA TÜRBESİ


Sadrazam Rüstem Paşa’nın kardeşi Sinan Paşa’nın açık türbesi Üskü­dar da Mihrimah
Camii’nin haziresinde, mihrabın önündedir. Mimar Sinan devri mezar sandukacılığının
ve mezar taşçılığının şaheser bir örneğidir. Mezarın sandukası yeşil somakiden, baş taşı
ve cephesi ile ayak som ak mermerdendir. Baş taşının kaptan-ı deryalık serpuşu da çok
muvaffak bir sanat eseridir. Baş taşının önünde:
‫ الاله اال هللا محمد رسول هللا‬aşağısında birer madalyon içinde sağında ‫ المرحوم المغفور قپدان سنان پاشا‬ortasın-
da ‫ سنة احدى وستين وتسعمائه‬ve solunda ‫ الى رحمة هللا تعالى روحنه فاتحه‬yazılıdır.
Baş taşının sağında yine madalyon içinde ‫ كل من عليها فان‬solunda da ‫ كل نفس ذائـقة الموت‬yazılıdır.
Sağ ve solundaki âyetlerin mânâları şudur:
“Dünya üzerindeki herkes fânidir.”, “Her nefis ölümü tadıcıdır.”
Ortadaki ölüm tarihinin Türkçesi de;
961 yılındadır. Yuvarlak olan ayak taşının arkasında yukarıda bir madalyon içinde:
‫آ‬
‫كيم بومر حومى دعاييله �كا‬
‫آ‬
‫حق تعالى رحمت ايتسون �كا‬
Kim bu merhûmu duâ ile ana
Hak teâlâ rahmet eylesin ana.
yazılıdır.

18 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 88.


19 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 198.

269
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bunun altında da şunlar okunur:


‫يوسف ثانى ايدى احبايه‬
‫كورنردى عدو كزبنه سنان‬
‫آ‬
‫سحريا كل دعايــى خير ايد �كا‬
‫روحى پاكن شاد ايده سبحان‬
‫هاتف غيب ديدى تاريخنى‬
‫طالدى رحمت دكيزينه قپودان‬
‫فى سنة احد وستين وتسعمائه‬

Yusuf-ı sânî idi ahbâba


Görünürdü adüvv gözüne Sinan
Sihriyâ gel duâ-yı hayr it ana
Rûh-ı pâkini şâd ide Sübhân
Hâtif-i gayb didi tarîhini
“Daldı rahmet denizine kapudan”
Fi seneti ihdâ ve sittîn ve tis’a mie
Kız Memi şöhretli zamanının reisülküttabı Sıhrî Mehmed Efendi’nin ölümü için söy-
lediği on beyitli ölüm manzumesinin yalnız üçü olan bura­daki kitabe, bugünkü dilimizle
şöyle ifade edilir:
“Ahbabına ikinci bir Yusuf idi. Düşman gözüne süngü gibi görünürdü. Ey Sıhrî! Gel sen onu
hayır ile an! Allah onun pak ruhunu şad etsin!” Kitabenin taşa yazılmayan parçası şunlardır:
‫ويرير اخر فنايه فلك تنى‬
‫نوح دخى اولورسه كشتيبان‬
‫هرقچن دم جكه نهنك اجل‬
‫آ‬
‫قطرجه كلميه �كا عثمان‬
Bunlar bugünkü nesir dilimize şöyle çevrilir:
“En son felek teni fenaya verir (yok eder). Geminin kaptan Nuh dahi olsa ecel kaplanı ne
vakit dem çekerse, umman bile olsa ona bir damla gibi gelir.”
Sıhrî Mehmed Efendi’nin kitabesinin son mısraı ebced hesabına vuru­lunca 961 ra-
kamları çıkar. Sinan Paşa H 961 - M 1553 yılında ölmüştür. Kâtip Çelebi ve Süreyya
Bey bu tarih mısraını ‫ طالدى رحمت دكزينه قپودان‬şeklinde yazarlar. Bu yazışlara göre Sinan Paşa’nın
951’de ölmesi lazımdır. Bu mısradaki ‫ دكزينه‬kelimesini ‫ دكيزينه‬şeklinde yazmak lazım­dır. Taş-
ta da böyle yazılmıştır.
Göbek adıyla beraber Sinanüddin Yusuf Paşa, Hırvat asıllıdır. Kanunî’nin damadı
Rüstem Paşa’nın kardeşidir. Enderun’dan yetişmiştir. Sa­raydan kendisine Hersek Sancağı
verilerek çıktı. H 955 - M 1548 yılında derya kaptanı oldu. Trablusgarb’ı fethetmiş, Tur-
gut Paşa’yı Osmanlılara kazandırmıştı. H 963 - M 1546 yılında Mimar Sinan cami, med-
rese, mektebden müteşekkil bir manzume yaptırmaya başlamıştı. Bu külliye bit­meden
evvel ölmüştür. İstanbul’da, Lütfi Paşa’da da bir mescid yaptır­mıştı20.
20 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 106; Tuhfetü’l-kibâr fî esfâri’l-bihâr, s. 97.

270
TÜRBELER

Bu Sinan Paşa ile Cağala (Cigale) zâde Sinan Paşa’yı birbirine karış­tırmışlardır. Ca-
ğalazâde Sinan Paşa, Ceneviz Cumhuriyeti’nin en büyük kaptanlarından Cağala’nın oğ-
ludur. Babasıyla ve birçok Ceneviz kaptanlarıyla beraber Piyâle Paşazâde esir edilmiştir.
Saraya alınarak Müslüman edilmiş ve Enderun’da yetiştirilmiştir. Sarayda silâhdar, sonra
ye­niçeri ağası olmuş, Sultan II. Selim ve III. Murad zamanında Erzurum, Bağdad, Van
ve başka eyaletlerde valiliklerde bulunmuş, İran savaşlarına katılmış, H 999 - M 1590
yılında derya kaptanlığına getirilmiş, üç sene son­ra azledilerek kubbe vezirliği verilmiş, H
1005 - M 1596 yılında Eğri Se­feri’nde sadrazam olmuştur. Sadrazamlığı kırk gün kadar
sürmüştür. Son­ra yine valilik ve ikinci defa derya kaptanlığı ve İran serdarlığı verilmiş­ti.
H 1014 - M 1605 yılında Diyarbekir’de ölmüştür. İstanbul’da kendi adı­nı taşıyan sarayı
ve hamamı vardı. Oğlu Mahmud Paşa’dır21. Mahmud Paşa bir işe yaramaz adam şöh-
retiyle H 1052 - M 1642 yılında ölmüştür. Süreyya Bey, Cağalazâdeleri yazarken “Eski
Sadrazam Sinan Paşa’nın evlâdına denir ki içlerinden tefeyyüz edenler olmuştur. Bunlar el’an
var­dır. Tevliyetlerine mutasarrıftırlar.” der. Bunlar Rüstem Paşa’nın aile­siyle her nasılsa
Arapsaçı gibi karışmışlardır. Cağalazâdeler kendilerini Rüstem Paşa’nın neslinden gibi
göstermişlerdir. Sinan Paşa’nın yanında bunlardan birçokları gömülüdür.

DİVİTÇİ ŞEYH MUSTAFA TÜRBESİ


Bu türbe Üsküdar’da Şeyh Camii’nin avlusunda ve caminin tam karşı­sında idi. Türbe
taştan yapılmıştır. Üstü çatı örtülüdür. Kapısının üstünde iki tarih manzumesi vardır. Yu-
karıda iki satır halindeki şu kitabeyi oku­dum:
‫سلطان حميد خانك عهد خالفتنده‬
‫خير ايله ياد اولونسون نام جليلى دائم‬
‫بوتربۀ معال تجديدا اولدى بنياد‬
‫صحتله عمرى اولسون شوكـتله شانى مزداد‬
Kitabe altınla yaldızlanmıştır. Bu kitabe, türbenin Sultan II. Abdülhamid tarafından
yeniden yapıldığını gösteriyor. Altındaki yedi satırlık rika yazılı kitabe şudur:
‫پير محمود هدايــى خلفاسندن ايدى‬
‫مصطفى شيخ دواتى كيم اودر مرشدراه‬
‫پك حراب اولمشدى تربه سنك هرطرفى‬
‫آ‬
‫ايتدى تجديد صاحبة الخير خلوص ايله �نك‬
‫مدفن پاكنى ياپدرمق ايچون عطف نكاه‬
‫آ‬
‫زوجى �نك ايدى مرحوم حسين خاكى‬
‫آ‬
‫اول اولمشدى �نك مسكنى ده خاك سياء‬
‫اوخير صاحبه سى فاطمه زهرا خانم‬
‫كيتدى عقبايه بوسال ايچره داخى ايواه‬
‫شيمدى بوتربه ده مدفونه در اول مرحومه‬
‫آ‬
‫سي�تيله ذنوبن ايده مغفوراله‬
‫آ‬
‫چاريار اوله شفيعى �نك عقباده جالل‬
‫مسكن ايتسون اكا فردوسى ونعيمى هللا‬
Celâl isminde bir şairin hazırladığı bu kitabeye göre burası, camiyi yaptıran Aziz
21 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 111; Kamûsü’l-a’lâm, Cağalazâde maddesi.

271
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Mahmud Hüdaî halifelerinden Devâtî (Divitçi) Türbesi idi. Çok harap olmuştu. Hüse-
yin Hâkî Efendi’nin karısı Fatıma Zehra Hanım tamir ettirmek istiyordu. Kocası daha
evvel ölmüştü. Fatıma Zehra Ha­nım tamir ettirmek üzere iken ölmüş ve buraya gömül-
müştür. Türbenin kapısının sağındaki iki pencere ile solundaki bir pencerenin üstlerinde
de mermere kazılmış kitabeler vardır. Sağındaki iki pencereden birincisinin üstündeki
kitabe şudur:
‫عالم قدسه كيدوب شيخ مصطفى‬
‫مرقدندن اولدى انوار اليحه‬
‫ذاكر مولى اوالن مرد الجرم‬
‫آ‬
‫كلشن جنتدن �لور رايمه‬
‫آ‬
‫روح روحانيت ذكرى �نك‬
‫اولميامى مثل عنبر فاتحه‬
‫آ‬
‫سر حقدن بيخبر بيلمز �نى‬
‫صورانى سن عالم وصالحه‬
İkinci pencerenin üstündeki kitabeyi de şöyle kopya ettim:
‫آ‬
‫�غلمقدن يازه مز مدحن قلم‬
‫أ‬
‫دوشدى ي�س وماتمى هرمادحه‬
‫آ‬
‫�ه ياشيخ مصطفى هو دييه رك‬
‫ايلدى اشعار تاريخ فايحه‬
‫آ‬
‫فوتنه تاريخ اولور ديندكجه �ه‬
22
‫روح پاك مصطفى را فاتحه‬
۱۰٦٧ ‫سنه‬
Hasan ismindeki bir şairin hazırladığı bu manzumenin son mısraı ile evvelki mısraın
sonundaki (ah) kelimesi de eklenerek ebced hesabına vu­rulunca 1167 rakamları çıkar.
Hâlbuki altına 1067 rakamları kazılmıştır.
Bu kitabeyi üç defa tetkik ettim. 22 Eylül 1940’ta yaptığım ikinci incelemem ve 2
Mart 1975 yılında yaptığım üçüncü incelememde kitabe­nin rakamının 1067 olduğunu
gördüm. Bunda yüz senelik bir hata olduğu anlaşılıyor. Derviş Hasan bu kitabeyi belki
de türbenin tamiri sırasında yazmıştır. Camiyi yaptıran Devati Şeyh Mustafa Efendi ne
1067’de ne de 1167’de öldü. İstirahat ‫ استرحت‬kelimesinin ebced hesabıyla ifade ettiği H
1070 - M 1659 yılında ölmüştür.
Hadîka sahibi de aynı yılda öldüğünü yazıyor23. “Süreyya Bey, ölüm yılını tespit ede-
memiştir. H 1060 yılından sonra ölmüştür.” diyor24. H 1090 - M 1679 yılında ölen oğlu
Mehmed Talib Efendi de babasının yanına gömülmüştür.
Ben türbede altı sanduka gördüm. İkisi baba ve oğul Şeyh Mustafa ve Mehmed Ta-
lib efendilerindir. İkisi de türbeyi tamir ettiren Fatıma Zehra Hanım’la kocası Hâki
Efendi’nindir. Beşincisi ise, Hasip Efendi’nindir. Tür­be kapısının solundaki pencerenin

22 Mir’ât-ı İstanbul sahibi, sahife 167’de kitabenin mısralarını karıştırmış, birçok da hata etmiştir. Mesela “Fâyihâ” kelimesini ‫ مثل‬,‫فاتحه‬
kelimesini ‫ مسك‬gibi yapmıştır.
23 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 233.
24 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 198-293.

272
TÜRBELER

üstündeki şu kitabe bunun H 1314 - M 1896 yılında öldüğünü gösteriyor.


‫شيخ حسيپ رهنماى طالبان راه حق‬
‫روح عدنه كـتدى جسمك ايتدى بونده احتفا‬
‫آ‬
‫كيدوب �ردنجه زوجه سى برلشديلر‬
‫فاتحه خوان اولسون سونلر جمله سنه دئما‬
۱۳۱٤ ‫ ذا‬۱٥
Kitabeye göre Şeyh Hasip Efendi’nin karısı da bu türbede gömülüdür. Kitabede adı
yoktur. Böylece türbede gömülü olanların altısı da ilk defa tarafımızdan tespit edilmiş
oldu. Ben 3 Mart 1975 yılında bir gün türbeyi tetkik ederken içine tamir edilmekte olan
caminin eşyası doldurulmuştu.

EDHEM PAŞA TÜRBESİ


Türbe, Üsküdar’da Mihrimah Camii’nin solunda, hazire içindedir. Tür­be, Sinan’ın bu
muhteşem eserinin kalbine bir kama gibi saplanmak suretiyle güzel görünüşünü bozmuş-
tur. Türbenin solunda Mihrimah Medre­sesi vardır. Türbe muntazam kesme taşla yapıl-
mıştır, kubbelidir. Kubbe­nin iç dört köşesinde kûfî hattı ile Muhammed ve Ali, kubbede
de Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali adları on iki defa tekrarlanmıştır. Türbeyi Edhem Pa-
şa’nın oğlu İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü, sonra mebus olan Halil Edhem tamir
ettirmiştir.
Türbenin içinde altı kabir vardır. Ortada H 1310 yılında ölen Sadra­zam Edhem Pa-
şa’nın, sağında Edhem Paşa’nın kayınbiraderi tersane mek­tupçusu, H 1313 yılında ölen
Mehmed İsmet Efendi’nin, bunun yanında Edhem Paşa’nın 13 Ramazan 1321-20 - Teş-
rinisani 1319’da ölen karısı Şe­rife Fatma Hanım’ın; arkadaki sırada pencerenin önünde
Edhem Paşa’nın, oğlu H 1313 yılında ölen Girid Vilâyeti Müşaviri İsmail Galib Bey’in,
bunun sağında Edhem Paşazâde Mustafa Bey’in 1325 yılında ölen oğlu Ali Sami Bey’in
merkadleri vardır.
Bir kabrin kimliğini gösteren levhası yoktur.

Edhem Paşa kimdir?


Sakız’dan getirilerek satılmış bir Hristiyan çocuğudur. Kendisini Sadrazam Hüsrev
Paşa satın almış, büyütmüş, okutmuş, askeri okula girmiş, tahsil için Fransa’ya gönde-
rilmiş, H 1255 - M 1839 yılında miralaylık­la (albaylıkla) Erkân-ı Harbiye Dairesi’ne
verilmiştir. Sonra Gümüşhacıköyü Keban madenlerine müdür yapılmış, dönüşünde ma-
beyne alına­rak bir süre sonra ferik olmuştur. Valiliklerde, maarif, ticaret nezaret­lerinde,
sefirliklerde, murahhaslıklarda bulunmuş, 1294 yılı Muharrem’i­nin 18’inde (M 1877) de
sadrazam olmuş, H 1295 - M 1875 yılında azledil­miş, sonra Viyana sefirliği, dâhiliye
nâzırlığı yapmış ve 1310 yılı Rama­zan’ının ikinci günü ölmüş ve türbesine gömülmüştür.
Ana dili olan Rumca ve Fransızca bilirdi. Kardeşi Papaz idi.
Edhem Paşa, sadrazam iken sık sık Bâbıâli’ye gelirmiş. Bir gün Edhem Paşa ona:
- “Ağabey, buraya sık sık gelme; Sadrazamın kardeşi papazmış, diye dedikodu oluyor.” demiştir.

273
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

FENÂÎ TÜRBESİ - YALDIZLI TÜRBE


Türbe, Fenâî Tekkesi Camii’nin önündedir. Sultan III. Mustafa cami, tekke, derviş
odaları ve şeyh meşrutaları ile beraber H 1180 - M 1766 yılında yenilemiştir. Ben 1941
yılında tekke ve türbeyi incelerken Fenâî Efendi’nin sandukası önüne dikilmiş bir sancak
gönderi gördüm. Aleminde “Lâilâhe illallah Muhammedur Resûlullah. Nasrun minallâhi ve
fethün karîb.” yazılıdır.
Sandukanın örtüsüne de sim ile şu manzume işlenmiştir:
‫فنا ملكنده ظن ايتمه كزنلر‬
‫فنابولمز وترك ايتز فنايــى‬
‫بقا بولمق ايسه مقصودك اوكرن‬
‫فناييده كل اول سنده فنايــى‬
‫بنم سيد على الجلوتى كيم‬
‫فناده شهرتم كرچه فنايــى‬
‫بقا بولدى فنا ايچره فنايــى‬
‫فنايــى بولمينجه كيمسه بولمز‬
‫بقايــى حق ايله مثل فناي‬
Fenâ ve Fenâî kelimelerinin bir kuyumcu maharetiyle işlenmesin­den doğan bu man-
zume yüksek bir anlam taşır.
Türbenin duvarına bir geyik boynuzu asılmıştır ve H 1062 - M 1651 tarihli çini bir
Kâbe-i Muazzama resmi yerleştirilmiştir. Türbe yer yer harap olmuştu. Fenâî’nin sandu-
kasının başına dokuz satır halinde sülüs ile yazılmış bir levha konmuştur. Levhanın baş
tarafı yırtılmıştır. Kopya ettim, buraya koyuyorum:
‫ سالك راه حقيقت پيشواى خاص وعام‬- ‫مرشد كامل فنايــى شيخ على الجلوتى‬
‫ ذكر حق ايله كذار ايلردى وقتى صبح وشام‬- ‫بوجهان فانينك نقشنه مائل اولمايوب‬
‫ ويرمش ايدى ذاتنه زيب صالح ايله نظام‬- ‫ماسولدن عزات ايله ترك الفت ايليوب‬
‫ سر (موتوا) ايله عامل ايدى وحدتده مدام‬- ‫بزم كـثرندن چكوب ال المش ايدى‬
‫ نقد وقتن ايتمدى تضييع بولنجه ختام‬- ‫صرف ايدوب انواع مبروراته عمرين روزوشب‬
‫ خوابكاهن ايليه حق روضۀ دار السالم‬- ‫جمله طاعاتى اولوب دركاه عزتده قبول‬
‫ قيلدى السيد فنايــى دار فردوسى مقام‬- ‫غيبدن برى ايدوب تبشير تاريخن ديدى‬
‫ محمد عارف‬۱۱٥٨ ‫سنه‬
Bu manzume, Şair Mehmed Arif tarafından hazırlanmış, ebced hesaplı bir ölüm tari-
hidir. H 1158 - M 1745 yılını gösterir.
Türbe, beş pencereden ışık alır.
Ben türbeyi gezerken en son Şeyhi Hasan Şâkir Bey bana kılavuzluk etti. Kendisinden
evvel tekkenin Şeyhleri Ahmed İhsan, Şâkir ve Meh­med efendiler idiler.
Fenâî Ali Efendi’nin H 1129 - M 1716 tarihinde katıldığı Rus Sava­şı’na götürdüğü,
üstünde Kelime-i Tevhid bulunan sancağı duvara asılmış­tır. Türbede Fenâî Ali Efen-
di’nin kendisinin kullandığı el değirmeni var­dır. Bununla buğday öğütürmüş.
Bu tekkenin ve türbenin üçüncü yapıcısı Zeynep Kâmil Hanım’dır. Kendi adı ile anılan

274
TÜRBELER

hastahâneyi yaptırmadan evvel bu manzumeyi yenilercesine tamir ettirmiştir. Zeynep


Kâmil Hanım’ın anası Şem’i Nur Ha­nım rüyasında Fenâî Ali Efendi’yi görmüş, Fenâî
Tekkesi’ni yaptırmak istemişti. Buna muvaffak olamadan ölünce, kızı Zeynep Kâmil Ha-
nım bu tamiri yaptırmıştır. Anasının sandukasını saran parmaklıkları altunla yal­dızlattığı
için buraya Yaldızlı Tekke denilmiştir.
Türbede şu kişiler gömülüdür:
1. H 1306 - M 1888 yılında ölen Mısırlı Mehmed Ali Paşazâde Ha­lim Paşa’nın kız
kardeşi Vicdan Hanım.
2. Halim Paşa’nın H 1280 - M 1863 yılında ölen eşi Şem-i Nur Hanım.
3. Şirket-i Hayriye’nin H 1313 - M 1895 yılında ölen müdürü Hü­seyin Hâki Efendi.
Bunun mezar taşında şu kitabeyi okudum:
‫كل نفس ذائـقه الموت‬
‫آ‬
‫ واردى بوراده ياتان وجودك‬- ‫�چ ديدۀ انتبياهى زائر‬
‫ مصروف ايدى خيره هرايشنده‬- ‫اللهنه اعتقاد پاكى‬
‫آ‬
‫ اردنده فراق سرمديسى‬- ‫�مال جنان تابناكى‬
‫ لكن صدمات موته قارشى‬- ‫اوالدينى هب براقدى باكى‬
‫ مادام كه عاقبت ومحقق‬- ‫بى سود دكلمى سينه چاكى‬
‫ بر فاتحه ايت هديه سن ده‬- ‫خلقك بو طريقه انسالكى‬
‫ تارخنى سويلدم مجوهر‬- ‫امواته بيراقمه انهما كى‬
‫ شعبان‬۱۳۱۳ ‫ و‬۱۳۱۱ ‫ كانون اول‬٨ ‫فردوس خدايه كوچدى خاكى‬
Hüseyin Hâki Bey H 1311 - M 1893-94 yılında ölmüştür.
4. 31 Mart 1325’te ölen Kâmil Paşa’nın kâtib-i hususiliğinden yeti­şen Şirket-i Hay-
riye müdürü Hâfız Mehmed Vehbi.
5. Said Halim Paşa’nın refikası Nazlı Hanım. Mezar taşı yapılma­mıştır.

GARİB DEDE TÜRBESİ


Bu açık türbe Sultan Çiftliği köyünde, caminin yakınında büyük ve yaşlı bir karaağacın
altındadır. Kabrin etrafı demir parmaklıkla çevrilmiş­tir. Kabrin kitabeli mezar taşı yoktur.
Sandukasına dayanan bir mermerde şu kitabeyi okudum:
Gönlü Garib Dede’nin rûhuna Fâtiha
Ya Kadîr, Ya Kadîr, Ya Kadîr, Ya Kadîr
Kerem kıl kulundur Hacı Ahmed Lütfi Fakr
Müceddeden inşâ idüb kabrini tenvîr
Dâreynde mes’ûd buyursun anı Cenâb-ı Kadîr
Fi / l Ramazan / 1328 Re’fet
Kitabeye göre kabri H 1328 - M 1910 yılında Hacı Ahmed Lütfî isminde birisi tamir ettir-
miştir. Garib Dede’nin kimliğini, ölüm yılını tespit edecek bir vesika henüz elimize geçmedi.

275
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

HACI AHMED PAŞA TÜRBESİ - DOĞANCILAR TÜRBESİ


Türbe Doğancılar’da Çakırcı Camii’nin batı köşesindedir. Kapısının üstünü som mer-
merden beyzî küçük bir kubbe örter. Üstü de taşla kap­lanmıştır. Bu revak kısmen Eyüb’deki
Ermeni Mehmed Paşa Türbesi’nin revakına benzer. Kapısının kemeri beyaz ve kırmızı
mermerle örülmüş­tür.
Türbe muntazam kesme taşla yapılmıştır. Türbe altlı üstlü yedişer pencereden ışık alır.
Kapısının üstünde iki satır halinde şu kitabe okunur:
‫شام بكلربكيسى اوالن اونسل خالد‬
‫كندو دستيله قودى تربه سنك بنيادين‬
‫آ‬
‫بلمك ايسترسك �نى شمسى ددى تاريخن‬
‫آ آ‬
‫درلر ايدى حاجى احمد پاشا �نك �دين‬
Kitabeyi bir de yeni harflerle okuyalım:
“Şam beğlerbeğisi olan nesl-i Hâlid
Kendi destiyle kodu türbesinin bünyâdın
Bilmek istersen anı Şemsî didi târîhin
Derler idi Hacı Ahmed Paşa anın adın”
Kitabe bugünkü dilimize nesir halinde şöyle çevrilir:
“Halid neslinden Şam Beğlerbeğisi türbesinin temelini kendi eliyle kodu. Bunun kimliğini
bilmek istersen Şemsî onun tarihini şöyle dedi: Adına Hacı Ahmed Paşa derlerdi.”
Kitabenin tarih mısraı ebced hesabına vurulunca H 984 yılı çıkar, M 1576-77 yılına
rastlar. Hacı Ahmed Paşa bu yılda Sultan III. Murad’ın hükümdarlığı zamanında ölmüş
ve bu türbesine gömülmüştür.
Ben türbeyi 22 Eylül 1940’ta üçüncü defa incelemiştim. Türbe yüz üstü bırakılmış, içi
ve civarı çöplük haline gelmişti. Kubbesinin kurşun­ları da çalınmış, yok edilmişti. Türbeyi
Mimar Sinan yapmıştır25.
Türbenin içinde ikisi erkek, ikisi kadın
dört yatır vardır. Erkeklerin sandukaları
tahtadandır. Kadınlarınkiler Sinan devri
kabir taşlarının şa­heser yadigârlarıdır.
Hacı Ahmed Paşa, Konya Selçukîler
Devleti dağıldıktan ve yıkıldıktan sonra
Anadolu’da doğan beyliklerden Kastamo-
nu’da kurulan Candaroğulları Beyliği’nin
kurucularının soyundan inmiştir. Bu bey-
liğe kurucularına nispetle Candar oğulları,
son hükümdarlarına nispetle Kızıl Ah-
medliler derler. Yaklaşık olarak H 691’den
H 866 - M 1461 yılına kadar 171 yıl kadar
25 Tezkiretü’l-bünyân, s. 38.
Mimar Sinan eseri olan, Doğancıbaşı Hacı Ahmed Paşa’nın türbesi

276
TÜRBELER

istiklâllerini muhafaza etmişlerdi. H 866 - M 1461 yılında Fatih’in tayin ettiği son hüküm-
darı Kızıl Ahmed azledilmiş, yurdu kesin olarak Osmanlı sınırları içine alınmıştır.
Çandaroğulları kendilerinin ashabdan Halid ibn-i Velid soyundan in­diklerini iddia eder-
ler. Bu ailenin son hükümdarı Kızıl Ahmed’in oğlu Mirza Mehmed Paşa ve bunun oğulları
Şemsi Ahmed ve Mustafa Paşalar Osmanlı vezirlerinden idiler. Şemsi Ahmed Paşa, Çanda-
roğullarının Halid ibn-i Velid sülâlesinden indiklerini Vikâye mukaddimesinde yazmıştır26.
Hacı Ahmed Paşa Enderun’da yetişmiş, çakırcıbaşı olmuştur. H 963 - M 1555 yılında
büyük mîrâhur, üç sene sonra Konya, sonra Rumeli beylerbeyisi, H 971’de Şam, H 979’da
ikinci defa Konya valisi olmuştur. Sul­tan II. Selim ve Sultan III. Murad zamanlarında
padişahların nedimi idi. Yaşı yüzü aştığı halde padişahlarla ava giderdi27.
Sicill-i Osmânî, Hacı Paşa’nın H 996 yılında öldüğünü söylerken 11 yıllık bir hata işlemiştir.
Üsküdar’ın şimdi Doğancılar adını alan yer ve çevresi ormanlarla kap­lı idi. Padişahla-
rın doğanları, balabanları, şahinleri, çakırları, atmacaları ve başka avcı kuşları burada bes-
lenirler ve yetiştirilirlerdi. Bu kuşlar daha çok kuzu ve koyun başı yerlerdi. Salhânelerden
(mezbahalardan) her gün bu kuşlar için baş gönderilirdi.
Türbesinin kitabesini akrabasından
Şemsi Ahmed Paşa hazırlamıştır. Evliya
Çelebi, Kanunî Sultan Süleyman’ın bey-
lerbeğilerini sayarken “Şemsi Ahmed Paşa,
Kızıl Ahmedlülerden beşinci vezir Mustafa
Paşa’nın bira­deridir. Üç padişaha has vezir
olmuştur. Hacı Ahmed Paşa dahi Kızıl Ah-
medlülerdendir28.” diyor.
Doğancılar’ın çok geniş, park halinde bir meydanı var idi. Padişahlar Üsküdar’a göç- Mimar Sinan
yapısı,
tüklerinde bütün doğanbazlar (doğancılar) da buraya gö­çerlerdi. Evliya Çelebi burasını Hacı Ahmed
“seyrangâh-ı doğancılar meydanı” şeklin­de yazmıştır29. Paşa Türbesi
böyleydi
Doğancılar’da, Hacı Ahmed Paşa’nın muhteşem bir sarayı vardı. Evliya Çelebi, Mimar
Sinan tarafından yapılan bu sarayı Hacı Paşa Sarayı şeklinde anar. Bu saray Hacı Ahmed
Paşa’nın türbesinin doğusunda denize hâkim bir set üzerinde idi. Yıkılmış ve yok olmuş-
tur. Hacı Ahmed Paşa’­nın türbesinin yanında Mimar Sinan yapısı bir de mescidi vardı.
Evliya Çelebi bunun hakkında da “Hacı Paşa Mescidi Üsküdar mescidlerinin en güzîdesin-
dendir30.” diyor.
Sicill-i Osmânî sahibi Doğancı Hacı Ahmed Paşa’nın Doğancılar Mey­danı yanında
H 930 - M 1523 yılında bir de hamam yaptırdığını söylüyor31. Bu hamam da yıkılmıştır.

26 Peçevî Tarihi, C. 2, s. 11; Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 191,


27 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 204.
28 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 170.
29 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 477.
30 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 474.
31 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. l, s. 231’de, hamamın 993’te yapıldığını yazar.

277
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Türbenin etrafı mezarlıktı. Vakıflar İdaresi harap olan, yıkılma teh­likesi geçiren bu
türbeyi tamir ettirmişti. Bu idarenin eski eserlerin nab­zını iyi tutan mütehassısları bu-
lunmadığı için tamir edilirken kapısının önündeki zarif mermer sütunlu revakını yıkıp
atmışlardır. Şemsi Ahmed Paşa Türbesi’ni ve camisini tamir ederken de aynı korkunç ha-
talar işlen­miştir. Kaş yapayım derken göz çıkarılmıştır. Civarındaki kabristandaki mezar
taşları türbenin etrafına pırasa diker gibi gelişi güzel sıralanmıştır. Paşanın mescidi sara-
yının yakınındaydı. O da sarayla beraber yok olmuş­tur. 45 sene evvel türbenin çektirdiğim
bir resmini buraya koyuyorum. Resimde revak görülüyor.

HACI HOCA TÜRBESİ


Bu türbe, Üsküdar’da Sultantepesi’nde Hacı Hoca Zaviye ve Mescidi’nin sağındadır32.
Mermer söveli kapısının üstünde tâ’lîk ile beş satır halin­de şu kitabe okunur:
‫آ آ آ‬ ‫آ آ‬
‫ هجرى دلى ياقد �مان �ه �ه‬- ‫كيتدى برمخدوم جوان �ه �ه‬
‫آ آ‬
‫ دينسه نوله ماه جهان �ه �ه‬- ‫وجهى منور ايدى شعله فشان‬
‫آ آ‬
‫ اون بش ايدى ياشى همان �ه �ه‬-
‫كنجلكنه دويمدى طفل ايدى حيف‬
‫آ آ‬ ‫حضرت صديقه وارر جدلرى‬
‫ نسله وار خاص نشان �ه �ه‬-
‫آ آ‬
‫ ظاهر اولوب بونده اينان �ه �ه‬- ‫غارده كى حيه نك اسراريكم‬
‫آ آ‬
‫ هيچ اوله مى حزنى نهان �ه �ه‬- ‫والدى صاغ اوله ندر چاره سى‬
‫آ آ‬ ‫آ‬
‫ على رضا جاي جنان �ه �ه‬- ‫�ه چقوب كـتدى بوتاريخدر‬
۱۲٤۰
Bu kitabeye göre: Burada sülâle zinciri Hazreti Ebû Bekir’e kadar uzanan on beş yaşın-
da Ali Rıza da gömülüdür. H 1245 - M 1829 yılında öl­müştür. Son mısra ebced hesabına
göre hazırlanmıştır.
Kapının sağında da dört satır halinde şu kitabe vardır:
‫ حضرت سلطان حميد خان شهريار عدل وداد‬- ‫باعث عمران عالم خادم بيت الحرم‬
‫ عونى پاشا زاده مير احمد عالى نثراد‬- ‫سايۀ عدل شهنشاهيده خالص بنده سى‬
‫ بى بدل تعمير ايدوب روح شريفن قيلدى شاد‬- ‫نسل صدبقيه دن ميررضانك تربه سن‬
‫أ‬ ‫أ‬
‫ ايلدى اعمار بو اقدس تربه يــى احمد فو�د‬- ‫دوشدى باعوان خدا ر�فت بوتاريخ لطيف‬
۱۳۱٩

Şair Refet’in hazırladığı bu tarih manzumesinden öğrendiğimize gö­re, Sultan II. Ab-
dülhamid’in hükümdarlığı yıllarında, Avni Paşazâde Mir Ahmed, Hazreti Sıddîk neslin-
den Mir Rıza’nın türbesini H 1309 - M 1891 yılında çok güzel tamir ettirmiştir. Kapının
solundaki kitabe de şudur:
‫آ‬
‫ حيه نك �ثارينى پاينده ايتدى رونما‬- ‫عرق بوبكر اوليغك قوتنده حق ايدوب عيان‬
‫ كنج ايكن قيلدى على رضا افندى عدلى جا‬- ‫حرف جوهر دار ايله ليال ديدى تاريخنى‬
۱۲٤٥
Şaire Leyla’nın hazırladığı bu kitabe, genç yaşta ölen Ali Rıza için ebced hesabına göre
söylenmiş bir ölüm tarihi manzumesidir. Manzumede;

32 Münir Ertegün Sokağı üzerinde, Özbekler Tekkesi’nin sol tarafındadır. (MD)

278
TÜRBELER

Hazreti Peygamberin gârda (mağarada) Hazreti Ebû Bekir ile giz­lendikleri ve bir yı-
lanın Hazreti Ebû Bekir’in ayağını soktuğu menkıbesi hatırlatılmıştır.
Türbenin sağ tarafında pencere üstünde de şu ta’lîk kitabe vardır:
)‫اولمدى هيچ كمسه باقى مهمان خانه (د ه‬
‫آ‬
‫�ه ايتدى برمخدوم پاك عالى نشب عزم بقا‬
‫قاعتيروا يا اولى االلباب‬
Bu kitabenin, genç yaşta ölen Ali Rıza için hazırlandığı anlaşılıyor. Kitabe “Ey akıl
sahipleri ibret alınız!” anlamına Arapça âyet-i kerîme ile bitiyor.
Tekkenin solundaki hazirede şunlar gömülüdürler:
H 1221 - M 1806 yılında ölen Şeyh Mehmed Receb Efendi.
H 1202 - M 1787 yılında ölen Buharalı Molla Âlimoğlu Şeyh Abdülgafur.
H 1263 - M 1846’da ölen Şeyh Sadık.
H 1271 - M 1854’te ölen Şeyh Abdurrezzak.
Özbekler Tekkesi’nin sağında, Sokullulardan Hakkı Paşa’nın köşkü vardır. Torunları
oturuyorlar. 12 Haziran 1941’de en son torunu Muhyiddin Bey idi. 37 yıl önce ölmüştür.
Tekkenin karşısındaki büyük ve muhteşem bağı, Koru Demirağ satın almıştı. Burası,
eskiden Cemile Sultan’ın korusu idi.
Ben bu incelemeyi yaparken Sokullulardan Muhyiddin Bey’in kızı ile konuştum.

HALİL PAŞA TÜRBESİ


Bu türbe, Üsküdar’da Yeniçeşme Yokuşu’nda Açık Türbe Sokağı’nda köşe başında bir
set üzerindedir. Türbe, türbe mimarisinin şaheserlerindendir. Muntazam kesme taşla ya-
pılmıştır. Önünü sütun başlıkları istalaktitli, üç sütunun üstünde yükselen üç kubbe örter.
Kemerleri mermer­dendir. Buraya, türbeden ikisi alttan, üçü üstten beş pencere açılır. Ka-
pısının üstünde güzel bir sülüs ile şu kitabeyi okudum:
۱۲۱٤ ‫ كـتبه متولى‬.‫اذا تخيرتم فى االمور فاستعينوا من اهل القبور‬
“İzâ tehayyertüm fi’l-umûr festeînû min ehli’l-kubûr”
Ketebehû mütevellî 1214
H 1214 - M 1799 yılında yazılan bu kitabenin Türkçesi şudur:
“İşlerinizde tehayyüre uğradığınız zaman, kabir ehillerinden (ölüler­den) yardım isteyiniz.”
Türbeyi tek sağır kubbe örter. Dört köşesinden minik yarım kubbe­ler ve eteklerinde
istalaktitler vardır. Pencere ve dolap söveleri mermer­dendir. Her dört tarafına yukarıdan
üçer, alttan sağına, soluna ve kıble taraflarına da üçer pencere açılır. Sağ tarafında iki
pencere vardır. Dolap­ların içlerinde ve pencere altlarında yeşil çini kalıntılarını gördüm.
Vak­tiyle türbenin içinin çini ile kaplı olduğu anlaşılıyor.

Halil Paşa kimdir?


Halil Paşa, Maraşlıdır. İdam edilen Beylerbeyi Mehmed Paşa’nın kar­deşidir. En-
derun’dan (Saraydan) yetişmiştir. Doğancıbaşı, sonra çakırcıbaşı ve H 1016 - M 1607

279
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

yılında Yeniçeri Ağası oldu. Sonra derya kaptanlığı verilerek Trablusgarb taraflarına me-
mur edilmişti. Asi Sefer Dâi’yi zararsız hale getirdi.
H 1026 - M 1617 yılında sadrazam oldu. İki sene sonra İran sefirine serdar olarak
gönderildi. İyi idare edemediği için azlolundu. Muhtelif yıllarda dört defa derya kaptan-
lığı yaptı. H 1036 - M 1626 yılında ikin­ci defa sadrazam oldu. H 1037 - M 1627 yılında
azledilmiş, Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdâî Dergâhı’nda münzevî bir hayat yaşamıştır.
H 1039 - M 1629 yılında ölmüş ve incelediğimiz türbeye gömülmüştür.
Sicill-i Osmânî sahibi, onun itidalli ve mülayim olduğunu yazar33. Oğlu Mahmud Bey
ölünce babasının yanındaki türbesine gömülmüştü. Öbür oğlu Ebubekir Bey, has odadan
terbiye almış, H 1059 - M 1649’da kapıcıbaşı olmuş ve Sultan IV. Mehmed zamanında
ölmüş, ağabeyinin yanına defnedilmiştir.

HAYDAR BABA TÜRBESİ


Bu türbe Haydarpaşa Garı’nda, demiryollarının arasında kalmıştır. Garın hatlarının
sayısı arttırılırken buradaki türbenin kaldırılması isten­mişse de bilâhare yerinde bıra-
kılmıştır. Türbeyi 10 Ağustos 1975 Pazar günü son defa incelerken bir defa da burada
memur olan Halil Gazi’den dinledim. Türbe şimdi demir yollar arasında kalmıştır. İlahi
rahmetin üs­tüne yağması için yatırın üstüne demirden parmaklık hâlinde bir kubbe ve
altına da bir sanduka yapılmıştır. Yer mozaikle döşenmiştir. Sanduka­nın başucuna abdest
ibriği, peşkir, tesbih, sabun ve kolonya şişesi kon­muştur. Her taraf çiçeklerle süslenmiştir.
Türbenin kapısının üstüne şöyle bir levha konmuştur:
“Bismillâhirrahmânirrahîm. Burada yatmakta bulunan Abdullah Ba­ba’nın ve Haydar
Baba hazretlerinin ruhuna Fâtiha”
Türbe, sanduka ve buradaki iki basit ve bozukça yazılı mezar taşı ka­im yeşil boya taba-
kasıyla kaplanmış­tır. Sandukanın ayak tarafındaki yu­varlak mezar taşında şu kitabe okunur:
“El-merhûm el-mağfûr müte­veffâ Abdullah Ağa rûhuna el-Fâtiha 1282.”
Bu mezar taşı H 1282 - M 1865-66 yılında ölen Abdullah Ağa isminde birisinindir.
Kimliği hakkında hiç bilgi yoktur. Türbenin medhalindeki mezar taşında da şunlar okunur:
“Sâhibü’l-hayrât ve ve’l-hasenâti’ş-şerîfe Hıdır Ağa İbn-i Hâlid Ağa. Sene 1211.”
Bu da hayrat ve hasenat sahibi Hâlid oğlu Hıdır Ağa’nındır. H 1211 - M 1796-97 yı-
lında ölmüştür. Hıdır Ağa’nın nerede ve ne gibi hayır yaptığı hakkında kaynaklarda hiçbir
bilgi yoktur. Burada Haydar Baba’ya ait bir mezar taşı yoktur. Bu kitabeli taşlardan birisi
113 yıl, öbürüsü de 184 yıl önce ölen iki kişiye aittir.
Eskiden burada harap ve kitabesiz bir açık türbe vardı. Yanındaki büyük zaviye ve mesci-
di istasyon yapılırken yıkılmıştı. Buradaki zaviyeyi ve mescidi Nakşibendî şeyhlerinden şair,
Buharalı Haydar Efendi yaptır­mıştır. Bu zaviyeyi ve mescidi ne vakit yaptırdığı bilinemi-
yor. Ama ken­disi eski yazı ile mağfur kelimesinin ebced hesabıyla tutarı olan H 1112 - M

33 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 286. Sicil sahibi, Halil Paşa’nın ölüm yılında tereddüt ediyor, 1039 veyahut 1040 diyor. Hadîka sahibi, 1039
olduğunu ya­zıyor.

280
TÜRBELER

1700-1701 yılında ölmüştür. Bu mescidin minberini Hekimzâde


Ali Paşa koydurmuştur. Şeyh Haydar’dan sonra buraya Mehmed
Niyâz şeyh olmuştu. H 1116 - M 1704-1705 yılında ölünce Şeyh
Haydar’ın yanına gö­mülmüştü. Zaviyenin yanında kabristan vardı.
Şeyh Haydar’ın ve Meh­med Niyâz’ın eğer var idiyse kitabeli mezar
taşları bize kadar gelmemiş­tir. Devlet Demiryolları idaresi türbe-
yi yaptırırken zaviyenin mezarlığından kalmış iki basit kabir taşını
gelişi güzel buraya koymuştur. Şeyh Haydar Efendi, Resâ mahlâ-
sıyla şiirler yazmıştır34.
Sicill-i Osmânî sahibi bunu Haydar Resâ Efendi şeklinde alır
ve şun­ları söyler:
“Şeyh ve Buhara tarafı emirlerinden olmakla, Şair Haydar ve
Nakşi­bendî denildi. Rum’a gelip Üsküdar’da sakin oldu. Bülbülde-
re’sinde Nak­şibendî zaviyesi ve mescidini inşa etti. 1112’de vefat ile
orada defnolundu. Sahib-i kemâlât olup Farisî ve Türkî şiirler inşa-
dında muktedir idi35.”
Şeyh Haydar Efendi’nin gömüldüğü yerde ihtilaf çıkmış bulu-
nuyor. Bu incelenmesi lazım gelen yepyeni bir konudur. Haydar
Baba’nın tetkik ettiğimiz bu türbeye gömülmemiş olması ihtimali
de kuvvetleniyor. Ona ait bir kitabe de yoktur.
Haydar Baba
Bu türbenin Haydar Paşa’ya ait olduğunu söyleyenler hata ediyorlar. Bu zaviye ve mes- Türbesi
cid buraya yapılmadan evvel burasına Haydarpaşa sem­ti deniliyordu. Şeyh Haydar Efen-
di zaviyesini ve mescidini Haydarpaşa denilen bu yere yaptırmıştır.

HİMMET DEDE TÜRBESİ


Himmet Dede’nin türbesi Üsküdar’da Taşçılar Camii’nin karşısında idi36. Ölmeden evvel
türbesini ve mezar taşını kendisi hazırlamış, Şair Hâşimî de şu tarih manzumesini yazmıştı:
‫قدوۀ اهل صفا حضرت همت دده كيم‬
‫ايتديروب حال حياتنده مزارينى بنا‬
‫هاشمى داعى ديدى مرقدينك تاريخنى‬
‫جانيله مشهد همت دده يه ايله دعا‬
۱۰٤۱
Kıdve-i ehl-i safâ azret-i Himmet Dede kim
İtdirüb hâl-i hayâtımda mezârım binâ
Hâşimî dâî didi merkadinin târîhin
Cânile meşhed-i Himmet Dede’ye eyledi duâ
1041
Şair Hâşimî’nin hazırladığı bu kitabeye göre Himmet Dede H 1041 - M 1631 yılında
türbesini hazırlamış Ümmî Çelebi’nin mısraının:
‫همت افندى اولدى دار بقايه عازم‬
34 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 240.
35 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 260.
36 Karacaahmed Mezarlığı’nın içinde, Şehitlik Camii’nin ilerisindedir. Etrafı yeşil boyalı demir şebekeyle çevrilidir. (MD)

281
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

ebced hesabıyla tutarı olan H 1069 - M 1658 yılında ölmüştür. Himmet Dede, Eski
Vâlide Camii’nin bir hücresinde oturan bilgin bir kişi idi37.

İVAZ FAKÎH TÜRBESİ


Bu açık türbe, Büyük Çamlıca’nın Safa Tepesi’nde, Marmara’ya, Ka­dıköy’e, Boğazi-
çi’ne, Haliç’e ve Topkapı Sarayı’na hâkim bir yerdedir38. Kabrin baş ve ayak taraflarında
bi­rer servi vardır. Mezar uzunca yapıl­mıştır. Büyüklüğü, madde büyüklü­ğünde ve uzun-
lukta arayanlar böyle mezarlar yaparlardı. Yûşâ Tepesi’nde Hz. Yûşâ veyahut Hergül’e
atfe­dilen efsanevi mezar da çok uzun ya­pılmıştır, İvaz Fakîh’in mezarında es­ki harflerle
yazılmış, adını, ölüm yılını gösteren orijinal bir taş yoktur. Eskiden eski harfli basit bir
kitabe vardı. Türbe tamir edilirken baş ta­şına yeni harflerle şunlar yazılmıştır:
“Hüve’l-bâkî. Hicrî 735’te vefat eden mazanneden İvaz Fakîh kuddise sırrahûnun 1944’te
Bay Zeynel Alantar tarafından kabri yaptırıldı.”
Ayak taşına da:
“1957 yılınca belediyece onarılmıştır.” yazılmıştır.
İvaz Fakîh için gösterilen H 735 - M 1334-35 tarih, Sultan Osman’ın hükümdar-
lık yıllarına rastlar. İstanbul’un pek meşhur ziyaret
yerlerindendir. İsteklerinin hakikat olmasını, sıkın-
tılardan kurtulunmasını iste­yenler ayak taşına saksı
parçaları, çakıl ve küçük taş parçaları yapıştırır­lar.
Yanında bir de tekke vardı. Ayak ucundaki ku-
yusu, kuyunun kitabeli bilezik taşı kıymetli bir tarih
yadigârıdır. Evliya Çelebi, Üsküdar’ın mesi­relerini
sayarken:
“Şehrin her tarafı mesire ve gezi yeridir. Padişaha
mahsus Cennet gi­bi bahçeler vardır. Büyük Çamlıca
mesiresi eflâke baş çekmiş bir yüksek dağın tâ zirvesinde
İvaz Fakîh Tekke-i Bülend idi39.” der.
Türbesi
Buradaki tekkeyi söyler ama adını vermez. Buradaki yatırdan da hiç bahsetmez. Bu
Çelebi Sultan Mehmed devrinin Lâçin tımarına sahip olan bir kahraman idi. Mezar ta-
şındaki tarihi tevsik edecek orijinal bir vesika henüz ele geçmemiştir.

İSKENDER BABA TÜRBESİ


Bu türbe Gündoğumu Sokağı’nın sonunda, kendi adını taşıyan kabris­tanın yanındadır.
Türbe yeniden yapılmıştır. İçinde tahtadan büyük bir sanduka vardır. Kabristana açılan
pencerelerine içeriye mum atmak için delikleri görülen tel kafesler geçirilmiştir. Hiçbir
yerinde burada yatanın, türbeyi yaptıranın adlarını, ölüm ve yapım yıllarını gösteren bir
37 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 224.
38 Büyük Çamlıca’da İBB Sosyal Tesisleri’nin önünde bulunmaktadır. (MD)
39 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 476.

282
TÜRBELER

kitabe yoktur. Kuzeye açılan kapısının önünde iki yatır vardır. Birisinin mezar baş taşın-
dan öğrendiğimize göre, burada Halvetîyye şeyhlerinden H 1224 - M 1809 yılında ölen
Kaymakçızâde Şeyh Mehmed Efendi’nin ha­lifesi Hacı Abdurrahman yatmaktadır. Tür-
benin ittisalinde bir çeşme vardı, şimdi yalnız su deposu kalmıştır. Kitabesi yok olmuştur.
Evvelce alınan kitabesi, kitabımızın çeşmeler bölümünde verilmiştir.

KARACA AHMED TÜRBESİ


Bu türbe, Üsküdar’da, kendi adını verdiği semtte Rodoslu Ahmed Fethi Paşa Cami-
i’nin karşısındadır. Taş yapı, üstü kiremit örtülü ahşaptır.
Binanın cephe yüzünde iki demir kapı ve dört pencere vardır. Sağ­daki kapıdan türbe-
ye, soldakinden tekkeye girilir. Ortada sebil vardır. Türbenin kapısının üstünde güzel bir
ta’lîk ile iki satır halinde şu tarih okunur:
Ravza-i feyz-i fütûh-ı Karacaahmed’dir
Gel erenler oku bir Fâtiha kıl istimdâd
Eyledi zevcesi Fehmiyye Hanım rûhiçün
Matbah-ı âmire me’mûru Ziya Bey bünyâd
1283
Matbah-ı âmire (saray mutfağı) memuru Ziya Bey bu türbeyi H 1283 - M 1866 -67
yılında rahmetli karısı Fehmiyye Hanım’ın ruhu içün yeniden yaptırmıştır40. Türbe, sebil
ve zaviyeyle beraber yaptırılmıştır. Üst­lerini tek bir çatı örter. Kapıdan dar bir ara-
lığa girilir. Buranın sağından mezarlığa bir kapı açılır. Buraya sonradan bir çeşme
yaptırılmıştır. Biraz ilerleyince solda bir pencere, zaviyeye açılan bir kapı vardır.
Karşıdaki kapıdan türbeye girilir. Türbe kapısının sağında bir pencere görülür.
Türbeden kıbleye dört, doğuya üç pencere açılır. Kubbemsi bir şekil ve­rilen ta-
vanı kireçli harçla sıvanmıştır. Karaca Ahmed’in sandukası ahşap­tır. Baş tarafına
yeşil renkli bir amâme konmuş, üstüne kumaş örtülmüş­tür. Burada yatanın kimli-
ğini, ölüm yılını gösteren bir kitabe yoktur. Bir dolap içinde Karaca Ahmed’e nis-
pet edilen kolsuz bir hırka, bir kutu içinde hırkanın kuşağı ve bir de takke vardır.
Hakiki rengini kaybeden hırkanın çok kalın bükülmüş deve yünün­den yapıl-
dığı söyleniyor. Ağırlaştırılmak ve dayanıklılığını arttırmak için üstüne sicim gibi
kalın ipliklerle bir çeşit işleme yapılmış gibidir. Ben bu hırkayı türbeler ve tekke-
ler kapandıktan sonra türbenin bir köşesine atıl­mış, güvelerin, böceklerin kemir-
mesine terk edilmiş bulmuştum. Bir gaze­tedeki yazım üzerine Topkapı Sarayı
Müzesi müdürü bunu incelemiş ve bir dolaba koydurmuştur. Hırka lime lime ve Hazreti Ebü’d-Derdâ’nın
parça parça bir haldeydi. Parçalar kaba sicimlerle bir birine tutturulmuştur. kitabesi

Kuşağın tek düğmesi tahtadan bir ağırşak halindedir. Takke üstüne “Yâ müfet-
tiha’l-ebvâb” işlenmiş bir bohçaya sarılı olarak bir kutuya kon­muştur. Takke sekiz
kat boğasi denilen kalınca bir bezin üstüne geçi­rilmiş, açık kahverengi kalınca bir
yün kumaştan yapılmıştır. Üstüne renkli yün ipliğiyle süsler yapılmıştır. Takke sa-
rılacak amâme ile tâc haline getirilirdi.
Karaca Ahmed’in
40 Mir’ât-ı İstanbul sahibi, Fehmiyye’yi Fehime okumuştur, s. 116. takkesi

283
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Sandukanın üstüne 909 iri taneli ve tek imameli bir ağaç tesbih ser­pilmiştir. Hırka do-
labında daha küçük taneli bir tesbih daha vardır. Do­lapta yazıları bakımından yüksek de-
ğer taşımayan dört yazma Kur’ân-ı Kerim ile yine sanat değerleri olmayan Tiğtab denilen
şifâ tasları mu­hafaza edilmektedir. Duvarlara asılan Allah, Muhammed ve seçkin dört
halifenin adları yazılı levhalar başka yerlerden getirilmiştir. Buraya Kadıköylü Ağabeyzâ-
de Ali Rıza Bey kabartmalarla süslü bir kavukluk hediye etmiştir. Türbede bulunan bazı
levhaların yüksek sanat değerleri yoktur. Türbeye asalet vermek için buraya asılan naylon
ve matbu levha­ların kaldırılması lazımdır. Karaca Ahmed’i öven ve sandukaya dayanan,
fahiş imlâ hatalarıyla yeni harflere çevrilen levha da buradan kaldırılma­lıdır. Türbenin
kapısının üstüne aslı, Deniz Müzesi’nde bulunan derya kaptanı Cezayirli Hasan Paşa’nın
yanında arslan bulunan bir resmi de Karaca Ahmed’in resmi diye asılmıştır. Yeni Asya
gazetesindeki neşriyatı­mız üzerine bu ve buna benzer mânâsız ve uydurma resimler şimdi
kaldı­rılmıştır. Bu resim “Türk Akıncısı, Evliyası, Hekimi Karaca Ahmed Sultan Hazretleri”
adlı kitabın on birinci sahifesine de konmuştur.
Buradaki hırkayı Karaca Ahmed’in harplerde giydiği, harp gömleği ol­duğu hakkın-
daki haberler de doğru değildir. Harp gömlekleri üstlerine Kur’ân-ı Kerim yazılmış, sık
dokunmuş gayet ince bezlerden yapılırdı. Bu gömlekler zırhların altına giyilirdi. Bazıla-
rının içine de ince zırh geçirilir­di. Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde, Askeri Müze’de
ve Topkapı Sarayı’nda böyle savaş gömlekleri teşhir edilmektedir. Kolsuz ve ağır harp
gömleği olmaz.
Bir daha tekrarlamak isterim: Türbelerle ilgili makamın Karaca Ahmed’le ilgisi olma-
yan, tarihî yâdları ve değerleri bulunmayan şeylerin hepsini türbeden çıkartmaları lazımdır.
Türbeden koridora çıkıyoruz. Sağdaki kapıdan sonra bir pencere var­dır. Bu pencere
karanlık bir yere açılır. Burada tek çimento sandukalı ve üç taşlı bir kabir vardır. Bu son
tamiri esnasında yapılmıştır.
Elektrik ampulü ve kordon buldum. Dar pencereden demir parmak­lıkla çevrilmiş olan
yere sokuldum. Tarikat serpuşlu birinci taşta şu ki­tabe okunur:
“Derviş Halil’in ciğerkûşesi merhûm ve mağfûr Selim Dede rûhu içün el-Fâtiha. 1156.”
Bu, derviş Halil’in H 1156 - M 1743-44 yılında ölen oğlu Selim Dede’nin mezar ta-
şıdır. Yine tarikat serpuşlu ikinci taşta da şu kitabe vardır:
“Merhum ve mağfur tekkenişîn Şeyh Halil ruhu için Fâtiha. Sene 1173.”
Bu Karaca Ahmed Tekkesi’nin H 1173 - M 1759-60 yılında ölen Şeyhi Halil’in me-
zar taşıdır. Oğlu Selim Dede’den 17 yıl sonra ölmüştür. Üçün­cü taştan da şu manzumeyi
kopya edebildik:
Rûhuna Fâtiha
Karacaahmed ol sultan ki kutbü’l-ârifîn idi
Niyâz ile gelüb her subh u şâm eşiğine yüz sür
Kerâmet ehlidir evlâdı hem sâhib-i nazardır
Ziyâret ile ta’zîm et huzûrunda ayağın dur
Berât gecesi öldü Şeyh Muhammed didiler târîh

284
Karaca Ahmed'in cübbesi ve tesbihi
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Bu köhne tekkeden el çekdi hem göçdü Muhammed Dede


Merhûm içün her kim Fâtiha ihsân ide
Hak Teâlâ azâbın âsân ide
Sene 1050.
Bu bir Berat gecesi ölen Şeyh Mehmed’in mezar taşıdır. Tarih mısraı okunamayacak
kadar bozuktur. Kopya ettiğimiz şeklinde ebced hesabına vurulunca altındaki tarih çık-
mıyor. Ölüm yılını da 1050 gibi okudum. Te­mizletildikten sonra tekrar incelenmelidir.
Duvara bitiştirilmiş gibi gömülen bu üç taşın arkasında dikdörtgen şeklinde kitabeli
bir taş vardır. Şimdiye kadar zifiri karanlıkta kalan tür­benin tarihine ışık tutacak olan bu
kitabe matbah emini Ziya Bey’in yık­tırıp yenilediği Karaca Ahmed Türbesi’nin kapısının
üstündeydi. Ziya Bey kendisini ilk safta bir hayır sahibi gibi göstermek gayretiyle, türbe-
nin kapısının üstünden indirttiği bu kitabeyi karanlık yerdeki bir duvarın temeline yakın
bir yere koydurmuş ve okunmaması için önünü üç taşla maskelemiştir. İlgili daireden ve
Karaca Ahmed Türbesi’ni Koruma Derneği’nden bu kitabenin binanın cephesindeki bir
yere kaldırılmasını rica ediyorum. Üç satırlık ta’lîk kitabe şudur:
1 - Dürretü’t-tâc sâhibetü’l-izz ü atâ
Hazret-i Vâlide Sultan o hayrü’n-nisvân
Karaca Ahmed gibi sultan-ı veliyyullâhın
Merkad-i pâkini ihyâ kılub itdi bünyân
2 - Eyledi dîvâr-ı cenâbına açub hûb bâb-ı şerîf
Rûh-ı pâkinden erişe ana her dem feyzân
Cezbesi çekdi şehinşâh-ı cihânı getürüb
Üstüne hâzır ide himmetin anın Rahmân
3 - Bundadır üçler ve kırklar, yediler, ricâl-i gayb
Yeridir bunda kabûl oluna dualar her ân
Ravzasın her ki ziyâret ide hayriyle duâ
İde hem pâdişehe hem sâhibetü’l-hayra duâ
Didi itmâmına Âsârî dahi târîh
Pak-i câ tekkegeh-i Karaca Ahmed Sultan
Kitabenin alt kısmında sağında fî sene, solunda da erbaa ve elf hicrîyye yazılıdır.
Tarih kitabesini Şair Âsârî hazırlamıştır. Tarih mısraı ebced hesabı­na vurulunca 1004
rakamları çıkar. Bu tarih Arapça olarak da yazılmıştır. Vâlide Sultan, Karaca Ahmed’in
kabrini duvar yaptırmak ve bir kapı aç­tırmak suretiyle ihya etmiştir. Padişahın da Karaca
Ahmed’i ziyaret ettiği belirtilmiştir. Kitabede ne Vâlide Sultan’ın ne de oğlu padişahın
adları zik­redilmiştir.
Kitabeden Karaca Ahmed’in kabrine duvar ve bir kapı yapıldığı ya­zıldığına göre, üs-
tünün açık olduğu anlaşılıyor. Bu Vâlide Sultan, Sultan IV. Mehmed’in anası ve Sultan
III. Murad’ın başkadını Safiye Sultan’dır. Sa­fiye Sultan’ın kayınvâlidesi Nurbânû Sultan
Üsküdar’da eski Vâlide Külli­yesi’ni yaptırmıştı. Safiye Sultan, türbeyi yaptırdıktan on sene
sonra H 1014 - M 1605-1606 yılında ölmüş ve Ayasofya’daki Sultan III. Murad’ın türbe­
sine gömülmüştür41.
41 Sicill-i Osmânî, C. l, s. 48.

286
TÜRBELER

Kitabede tekkeden bahis yoktur. Evliya Çelebi, Karaca Ahmed’in tür­besinden bahset-
mez. Tekkesini de “Tekye-i Karaca Ahmed Sultan mezâristan içindedir42.”
Karaca Ahmed’in Safiye Sultan’dan evvel kapalı bir türbesi yoktu. Yal­nız kabri vardı.
Kabrinin kitabeli bir taşı var mıydı? Kaynaklarımız bu­nu bize haber vermiyorlar. O halde
Karaca Ahmed’e nispet edilen hırka ve takkenin de tekkenin bir başka şeyhine ait olduğu
zannı uyanıyor.
Adını yukarıda yazdığımız kitap, Karaca Ahmed Türbesi’nin solundaki dört sütunlu
türbenin Karaca Ahmed’in atına ait olduğunu söylerken hata ediyor. Bu türbe at türbesi
değil bir paşa türbesidir.

Karaca Ahmed kimdir?


Bu günkü bilgimiz, Üsküdar’ın en eski mezarlığına adını veren, kendi­sinin de H 1004
- M 1595-96 yılından evvel burada yalnız bir kabri bulun­duğu bilinen Karaca Ahmed üze-
rine hakikat projektörünü tutmuş değildir. Karaca Ahmed hakkında henüz billurlaşmış ve
kesinleşmiş bilgi yoktur. Bursalı Firdevs-i tavil, Firdevs-i rûmî denilen uydurmacı bir şair
bir romandan hiç farkı olmayan Hacı Bektâş-ı Velî Velâyetnâmesi’yle Hacı Bektâş-ı Velî’yi,
Yunus Emre’yi, Tapduk Emre’yi, Karaca Ahmedleri öyle bir halt etmiş ki, karıştırmış ki, bir
delinin kuyuya attığı taşı asırlardan beri gelip geçen birçok kırk akıllılar çıkaramamışlardır.
Bu adamın uyduruculuğu anlaşıldığı için Sultan II. Bayezid kendi adı­na yazdığı man-
zum ve mensur 38043, bir rivayete göre 36044 ciltli Süleymannâme adlı kitabın 300 cilt-
ten fazlasını yaktırtmış ve yok etmiş­tir. Daha sonra bugünkü tarihi romanlar gibi yaz-
dığı anlaşılan mensur ve manzum Velâyetnâmesi her nasılsa yakılmadan, yok olmadan
kurtulmuş­tur. Bu kitap çok sonraları Hacı Bektâş-ı Velî neslinden olduğunu iddia eden
Feyzullah isminde birisi tarafından Nihânî mahlâslı acemi bir şaire altı bin kadar beyt
halinde nazmettirilmiştir45.
Biz bu Velâyetnâme’nin baştan başa uydurma olduğunu kitaplarımız­da, mecmuaları-
mızda ve gazetelerde defalarca yazdık. Bu uydurma Velâyetnâme, Karamanlı Yunus Em-
re’ye kırk yıl Tapduk Emre Dergâhı’na doğru odun taşıttırır. Hâlbuki Karamanlı Yunus
Emre hali ve vakti ye­rinde, dünyalığı da bolca bir şairdi. Karaman’da emlâki, arazisi, kiriş-
hânesi vardı. Müridleriyle Horasan’dan gelen dedesi İsmail Hacı’nın Karaman’da kendi
adını taşıyan şimdi Âşıklar Öreni denilen yerde zaviyesi ayaktadır. Yunus Emre’nin oğlu
Süleyman’ın da Karaman’da köyleri, arazisi vardır.
Uzun Firdevsî’nin bu uydurma Velâyetnâme’si başta Fuat Köprülü olmak üzere bilginle-
rimizi yanlış yollara, yanlış yorumlara sürüklemiştir. Yunus Emre’nin vakıfları, vakıf tedavül
kayıtları, arşiv vesikaları, Karaman’daki türbesi bize kadar gelmiştir. Yeni tarihçilerimizde, ilim
adam­larımızda bir hazırcılık ve lopculuk vardır. İncelemeden, yorulmadan kop­yacılık yap-
mayı tercih ediyorlar. Bunların, meselâ Mimar Sinan hakkın­daki bilgileri Tezkiretü’l-bün-
yân basılırken başına bir Rum tarafından yazılan mukaddimeden ileri gitmiyor. Şehzâde
42 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 475 ve 479.
43 Tezkire-i Lâtifî, s. 260; Kamûsü’l-a’lâm, Firdevsî maddesi, s. 3818.
44 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 14 de Firdevsî’yi, Kanunî devri şairleri arasında sayarken hataya düşmüştür.
45 İlk Mutasavvıflar, s. 291.

287
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Camii’ni Mimar Sinan’a çıraklığında yaptırırlar. Osmanlı İmparatorluğu altın çağında çırağa
iş yaptırmazdı. Şehzâde Camii’ni Hâssa Mimarlarıbaşı Mimar Sinan yapmıştır.
Yunus Emre hakkında çevrilecek filmin elbisesini hazırlayacak bir hanım, benden bilgi
istemişti. Yunus Emre hakkındaki kitaplarımı, yazı­larımı verdiğim halde senaryoyu ha-
zırlayan zat uydurma Velâyetnâme’yi kendisine kaynak yapmıştır.
Karaca Ahmed hakkındaki çapraşık, karışık ve perişan bilgiler bu uy­durma Velâyet-
nâme’den alınmıştır. Karamanlı Yunus Emre’ye bir düzine yerde türbe ve makam yaptı-
rıldığı gibi, Karaca Ahmed’e de birçok yerler­de türbeler ve makamlar yaptırılmıştır. Her
gördüğü sakallıya baba der gibi Karaca Ahmed adlı her ölüye meşhur Karaca Ahmed
teşhisi konmuştur.
Hacı Bektâş-ı Velî, İslâm’ın naslarını hazmetmiş, olgun, ergin, dört başı Mâmur Sünnî bir
Müslümanlı. Onun kurduğu bir tarikat da yoktu. Fuat Köprülü “Bektaşî tarikatı Hacı Bektâş’ın
meydana koyduğu bir şey olmadığı cihetle bu tarikatın Yesevîlikle alâkasını göstermez!” diyor46.
Hacı Bektâş-ı Velî ile muasır ve onunla dost olduğu söylenen Karaca Ahmed’i Bektaşî
ve Alevî yapmak imkânı yoktur. Bektaşî yapmak gayre­ti içinde olanlar vardır. Üsküdar’da-
ki Karaca Ahmed Türbesi de böylelerinin elindedir. Karaca Ahmed Zaviyesi, Sünnîlerin
zaviyesiydi. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Bektaşî tekkelerini açıkça yazmayı prensip
haline geti­ren bir gezgindir. Üsküdar’daki tekkeleri yazarken şunları söyler:
“Tekke-i Karaca Ahmed Sultan, mezâristan içindedir. Tekke-i Hacı Bektâş-ı Velî, Kaya
Sultan Yalısı dibinde, Öküz Limanı’nda bir küçük âsitâne-i dervîşândır.”
Evet, Çelebi’mizin, söylediği Bektaşî tekkesi, Paşalimanı’nda bize kadar gelmişti. Tek-
keleri kapayan kanun kapatmıştır.
Tarih bize, Orhan Gazi’nin ergin ve olgun kahramanları arasında bir Karaca Ahmed
bulunduğunu söylüyor. Orhan Gazi kayınpederi Bizans im­paratorunu ziyaret için karısı
ile beraber Üsküdar’a gelmiş, günlerce kal­mıştır. Daha evvel ve sonra da Bitini’nin Üs-
küdar bölgesinde Bizanslılarla çarpışmıştır. Karaca Ahmed’in hastalanarak Üsküdar’da
ölmesi veyahut bir savaş sırasında şehit olması ve buraya gömülmesi mümkündür. Bu bize
kadar gelen ağız rivayetlerinin en yakışık alanı gibidir.
Karaca Ahmed için Manisa’nın Horoz köyünde, Afyon’un ve Akhisar’ın Karaca köy-
lerinde türbeler gösteriliyor. Sivrihisar’da, Aydın’da, Berga­ma’da da ona nispet edilen ma-
kamlar varmış. Türbelerinin ve makamları­nın hiçbirisinde kitabe yoktur. Vakfiyeleri hak-
kında padişahların defterhâne hazinelerinde kendi mühürleri altında muhafaza edilen il
yazıcı defterlerinde Kuyûd-i Kadîme arşivinde şimdiye kadar bir belgeye rast­lanmamıştır.
İstanbul gibi Manisa’da, Bergama’da halkın arasında en yay­gın rivayet Karaca Ahmed’in
Bektaşî, Alevî olmadığıdır. Afyon’un bir kö­yündeki türbe üzerine 69 yıl kadar evvel ko-
nan bir kitabede Karaca Ahmed adının geçmesi hiçbir ilmî değer taşımaz. Bir hayır sa-
hibi böyle bir riva­yeti yazmış olabilir. Ciddi ilim adamları Başbakanlık, Topkapı Sarayı,
Kuyûd-i Kadîme ve Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivlerinde araştırmalar yaptıktan sonra
46 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 475.

288
TÜRBELER

güvenilir vakfiye ve vesika çıkarsa Sultan Orhan ve Hacı Bektâş-ı Velî muasırı Karaca
Ahmed’in hüviyeti ve gömüldüğü yer anla­şılacaktır. O vakte kadar Üsküdar’da Karaca
Ahmed Türbesi’ndeki yatıra kat’î teşhis koymak ve hele orada derme çatma, uydurma
kitaplar, resimler satmak, yurdun her zamankinden fazla birlik ve beraberlik istediği bir
za­manda orasını çeşitli bahânelerle bir Bektaşî, Alevî tekkesi haline getir­mek asla doğru
olmaz. İlgililerin dikkatini çekeriz.

KAVSARA TÜRBESİ
Bu türbe, Üsküdar’da Bağlarbaşı yokuşunun altında aynı adla anılan mescidin yanın-
dadır. Türbe, taş yapı kubbelidir47.
Mescidi yaptıran Kavsara Mustafa Efendi burada gömülüdür. Kubbe­yi ve camiyi, Sultan
Abdülmecid’in anası Bezmiâlem Vâlide Sultan H 1257 - M 1841 yılında tamir ettirmiştir.
Kavsara Dede’nin mezar taşının başında bir tarikat tacı vardır. Güzel sülüsle yazılan
kitabesini buraya alıyorum:
‫آ‬
‫ روحى شاد اوله زهى قوسره مصطفى بابا‬-
‫جان وكوكيليله محب حضرت �ل عبا‬
‫ ندايــى (ارجعى) امرك ايشتدى يعنى معناده‬- ‫ايدركن وادى صحت سراده طور اسايش‬
‫ فهم ايدنجه جانب عقبايه عزم تام‬- ‫داردنياده اقامت غير ممكن اوليغن‬
‫مرحوم ومغفور قوسره مصطفى بابانك روحيچون الفاتحه‬
۱۱٦٧

Cân ü gönlile muhibb-i Hazreti Âl-i Abâ


Rûhu şâd ola zihî Kavsara Mustafa Baba
İderken vâdi-yi sıhhat Serâda tavr-ı âsâyiş
Nidâ-yı irciî emrin işitdi yani ma’nâda
Dâr-ı dünyâda ikâmet gayr-i mümkün olduğun
Fehm idince cânib-i ukbâya azm-i tâm
Merhûm ve mağfûr Kavsara Mustafa Baba’nın rûhiçün el-Fâtiha.
1167
Biz kitabenin altındaki rakamları böyle okuduk. Buna göre Kavsara Baba, H 1167 - M
1753’te ölmüştür.
Hâlbuki torunu, mescide astığı levhada onun 1067’de öldüğünü söylü­yor. Her halde
devrindeki hakkâk veyahut taş yenilenirken yazan hakkâk bunda bir hata işlemiştir.
Mustafa Baba, H 1067 - M 1656 yılında ölmüştür. Türbeye atılmış H 1298 yılında
ölen Mehmed Zeki Bey’in mezar taşında şunları okudum:
‫الدنيا ملعونة وملعون فيها اال بذكر هللا‬
“Ed-dünyâ mel’ûnetün ve mel’ûnün fîhâ illâ zikrullâh”
“Dünya ve dünyada olan mel’undurlar, Allah’ı zikredenler müstesna” anlamınadır.

47 Çavuşdere Caddesi ile Kartalbaba Caddesi birleşiminde bulunan Mustafa Kavsara Baba Camii’nin arka kısmındadır. (MD)

289
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

KEFÇE DEDE TÜRBESİ


Kefçe Dede’nin açık türbesi, Üsküdar’da Ahmediye Camii’nin içinde büyük çitlembik
ağacının altında idi48. Son zamanlarda mezarı kaldırılmış, yerine sebze ekilmiştir.
Ben mezar taşını enkaz arasında buldum. Üstünde şu kitabeyi oku­dum:
“Sâhibü’l-hayrât merhûm Kefçe Dede’nin rûhuna Fâtiha. Sene 947.”
Kefçe Dede, H 947 - M 1540 yılında Kanunî devrinde ölmüştür. Ahme­diye manzu-
mesinin yerinde bir mescid yaptırmıştı. Mescidi yıkıldığı için. Eminzâde Ahmed Ağa
yerine kendi manzumesini kurdurmuştur.
Kitabesinde ona Kefçe Hoca diyor. Kefçe yaparak geçinen bir âlim imiş.

MİSKİNLER TEKKESİ TÜRBESİ


Bu türbe, Miskinler Tekkesi Mezarlığı’nın solundadır. Tek sağır kub­belidir. Kapısı ku-
zeye açılır. Kapının solunda bir pencere vardır. İçinde bir yatır bulunuyordu. Son zaman-
larda Belediye Fen İşleri Asfalt Şefliği, içerideki yatırın kitabeli mezar taşını çıkararak
atmış ve burasını depo haline getirmiştir. Türbe harap bir haldedir. Mezarlıktaki kıymetli
kitabeli taşlar 1975 yılı Mart’ında hoyratça sökülerek Ayrılık Çeşmesi yanına Mezar Taş-
ları Müzesi’ne götürülmüştür.

NAKKAŞ BABA TÜRBESİ


Bu açık türbe, Kuzguncuk’un batı kuzeyinde kendi adını verdiği me­zarlıktadır. Kita-
beli mezar taşı yoktur. Belediye tarafından dikilen levha taşında şunlar okunur: “ Yavuz
Sultan Selim ricalinden Nakkaş Baba. İstanbul Belediyesi 1953.”
Nakkaş Baba, Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Zaferi’nde Tebriz’i al­dıktan sonra getir-
diği sanatkârlar arasında İstanbul’a gelmiştir. Habîbi Karamâni’ye intisap ederek ondan
irşad icazeti almıştır. İsmine nispet edilen köyde ziraatla meşgul idi. Ölünce adını verdiği
kabristana gömül­müştür. Öldükten sonra oğlu Derviş Çelebi, yerine derviş postuna otur­
muştur. Kanunî Sultan Süleyman ava gittikçe Derviş Çelebi kendisine “Baba taamı” adıy-
la yemek ikram edermiş. Onun davranışı, zekâsı, ka­biliyeti padişahın dikkatini çekmiş,
maiyetine almış. Nihayet yüksele­rek Anadolu defterdarı, baş defterdar, ordu defterdarı
olmuştur. H 968 - M 1560 yılında ölmüştür49. Doğru ve fıkıh ilmini iyi bilen bir kimse
idi. Babasının ve kardeşi Haydar Çelebi’nin yanına gömülmüştür.
Bu mezarlık gibi tepe de Nakkaş adıyla anılır. Buraya topçu ve piya­de askeri için bir
karakolhâne yapılmıştır. Önünde bir batarya top bu­lunurdu. Osmanlı padişahları tahta
çıktıkça ve bayramlarda burada beşer top atılırdı.
Tepe, Boğaz’a ve İstanbul’a hâkimdir. 27 Nisan 1975 günü bu faal kabristanı tekrar
inceledim. Otlar ve ça­lılar mezarlığı kapatmıştı. Çok eski mezar taşları bulamadım. Uzun
bir mermere sıralanmış ta’lîk kitabeli mezar taşlarından öğrendiğimize gö­re eski şeyhülis-
lâm’dan Üryânîzâde Ahmed Esad Efendi’nin H 1316’da ölen kızı Fatıma Arife Hanım’ın,
48 Ahmediye Külliyesi restorasyon çalışmaları kapsamında türbe de restorasyondadır. 20 Haziran 2020. (MD)
49 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 328; Mir’ât-ı İstanbul, s. 189.

290
TÜRBELER

Üryânî Cemil Molla’nın, H 1317 yılın­da ölen Behire Selma, Cemil Molla­‘nın, H 1322
yılında ölen oğlu Ah­med Tarık’ın, H 1323’te ölen Üryânîzâde Ömer Said’in, Trabzon
Valisi Muhlis Bey’in, H 1307’de ölen oğlu Cemil Bey’in, Köprülüzâde Mustafa Bey’in
H 1225’te ölen oğlu Abdulvâhid’in, H 1307’de ölen Beylerbeyili bestekâr Şevki Bey’in
kendisi ve kızları vardır.
Burada bulunan Nakkaş Zaviyesi yok olmuştur. Yerini bilene de rast­lamadım. Evliya
Çelebi bunu Nakkaş Paşa diye anar.

NALÇACI TÜRBESİ - CEMİL PAŞA TÜRBESİ


Türbe Üsküdar’da, İnadiye’de, Nalçacı Hasan Sokağı’nda, Nalçacı Mescidi’nin kıble
tarafındadır. Ben 1941 yılında incelerken üstü çökmüş­tü.
Kapısının üstünde ta’lîk ile iki satır halinde şu kitabeyi okudum:
Muhibb-i sâlikâne olmak için bir ziyâretgâh
Cemil Paşa binâ itdi bu vâlâ türbeyi lillâh
1291
Bu türbeyi H 1291 - M 1874 yılında Cemil Paşa, Nalçacı Şeyh Halil Efendi, tari-
katına mensup olanlar ve onu sevenler için yaptırmıştır. Tür­bede şu beş yatır var idi:
Şabanîye tarikatından H 1299 - M 1881’de ölen Hacı Mehmed Tevfik. Kuzguncuk -
H 1283 - M 1866’da ölen kadılardan Aydoslu Mehmed Said. Beylerbeyi
Mezarlığı’nda
H 1283 - M 1866’da ölen Şeyh Mehmed. Bestekar
Şevki Bey’in
H 1155 - M 1703’te ölen Debbağ Hacı Hasan Ağa ve aynı yılda ölen Şeyh Mehmed. mezar taşı

Türbeyi Cemil Paşa yaptırmıştır. Abdülaziz tahta geçtiği zaman, onun yaveri idi. Sonra
başyaver, başkarîn, daha sonra ferik olmuştur. Edirne ve Halep valiliklerinde bu­lunmuş, H
1300 - M 1882 yılında vezir (paşa) olmuş, H 1307 - M 1889 yılında ölmüş, Karacaahmed
Mezarlığı’na gömülmüştür50.

NASÛHÎ TÜRBESİ
Bu türbe Üsküdar’da Doğancılar’da, çıkmaz sokağın içindeki tekkesi­nin bitişiğindedir.
Türbe taşla yapılmıştır Önünde mescidin minaresi var­dır. Eskiden türbeden mescide bir
kapı açılırdı. Türbenin içinde tahta sandukalı on merkad vardır. Ortadaki demir şebekeli
sanduka Şeyh Nasûhî Hacı Mehmed Efendi’nindir. Diğerleri de Nasûhî Mehmed Efen-
di’nin oğulları ile kadın erkek torunlarının ve türbede şeyhlik edenlerindir. Bazılarının
sandukalarının üstlerinde kimliklerini ve ölüm yıllarını göste­ren levhalar vardır.

50 Sicill-i Osmânî, C. 2, s. 87.

291
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

NASÛHÎ MEZARLIĞINDA GÖMÜLÜ BULUNANLAR


Adları ve Vasıfları Hicrî Ölüm Yılları
Vekayı şer’iye kâtibi Nasûhîzâde torunu İbrahim İffet Efendi 1251
Mimar ağa kethüdası Hacı Ali Efendi’nin eşi Emine Hanım 1240
Müneccimbaşı kethüdası Mahmud Efendi’nin eşi Emine Kadın 1241
Saray kapıcıbaşısı İbrahim Paşa’nın kethüdası Mehmed Ağa 1243
Rumeli kadıaskeri ve reîsü’letibbâ-i şehriyari Hâfız Hayrullah Efendi 1260
Rumeli kadıaskeri ve reîsü’letibbâ-i şehriyari Hâfız Hayrullah Efendi’nin eşi
1210
Safiye Sultan’ın çıraklarından Hibetullah
Rumeli kadıaskeri ve reîsü’letibbâ Mustafa Behçet Efendi 1249
Rumeli kadıaskeri ve reîsü’letibbâ Mustafa Behçet kızı Nefise Hanım 1211
Padişah reîsü’letibbâsı Mehmed Sadık Efendi 1215
Mısır Kadısı Vardarî Şeyhzâde Yahya Kâmil Efendi 1242
Birinci hâssa ordusu müfettişi İlyas Efendi 1281
Reîsü’letibbâ Hayrullah Efendinin eşi Fatıma Hanım 1229
Meclis-i kebir maarif reisi Nasuhîzâde torunu Ali Haydar 1321
Nasûhî Tekkesi Şeyhi Muhyiddin Efendi’nin oğlu Şeyh Mehmed Celâleddin 1319
Nasûhîzâde Şeyh Mehmed Mesud Efendi’nin oğlu Şeyh Abdurrahim Şükrü 1284
Asâkir-i hâssa müşiri darbhor Mehmed Reşid Paşa 1284
Asâkir-i hâssa müşiri darbhor Mehmed Reşid Paşa’nın oğlu kaimakam Galip Bey 1294
Çiçekçibaşı Salih Efendi 1157
Mekke’de ölen Nasûhîzâde Şeyh Hacı Mesud 1210
Şabânîye tarikından Nazikî Dergâhı Şeyhi Hüseyin Hasan 1331
Ayasofya karşısındaki hankâhın Şeyhi Nazikî Efendi 1331
Derviş Abdülkadir Efendi 1167
Habbaz kethüdası Derviş İbrahim 1187
Seyyid Ahmed Muhtar Paşa’nın eşi Emine Hanım 1292
Muhtar Paşa’nın torunu Fatıma Feride Hanım 1305
Muhtar Paşazâde Mehmed Vahid Bey 1310
Maliye nâzırı Seyyid Ahmed Muhtar Paşa 1280
Muhtar Paşazâde Mehmed Bey’in eşi Fatıma Fâika Hanım 1310
Nasûhîzâde Fazlullah Efendi mahdumu Şeyh Alâeddin 1223
Yalnız Mehmed Baba 1217
Nasûhî Tekkesi şeyhlerinden İbrahim Efendi 1140

292
TÜRBELER

Sivas ordusu kumandanlarından Ali Paşa’nın oğlu Mustafa Nazmi Bey 1337
Şeyh Nasûhî torunlarından Esad Efendi 1325
Damad-ı hazreti şehriyari Mehmed Said Seyyid Paşa 1288
Nasûhî Degâhı şeyhlerinden Muhyiddin Efendi’nin kızı Firdevs Ümmühan Hanım 1290
Hâssa askeri kolağası Hasan Efendi 1279
Saray-ı enderun hazînesi kethüdası Abdullah Şeref Efendi 1286
Sultan II. Abdülhamid’in Serkurenası Selim Efendi’nin eşi Hatice Hanım 1290
Feshâne ruznâmecisi Mustafa Raşid 1298
Padişah yaverlerinden Hacı Emin Paşa’nın oğlu padişah yaveri Mustafa Vehbi Paşa 1316
Seretibbâ-i şehriyari Behçet Efendi’nin damadı Ahmed Efendi 1274
Şeyhülharem Emin Paşa 1291

NENESİ DEDE TÜRBESİ - SELİM SULTAN DEDE TÜRBELERİ


Bu açık türbe Duvardibi-Bağlarbaşı asfaltı üzerinde Karacaahmed Mezarlığı’nın karşı-
sında, ikinci su terazisinin ve çeşmenin yol aşırı karşısındadır51. Burada iki, tarikat serpuşlu
mezar taşı vardır. Birisinde “Kutbü’l-ârifîn Nenesi Dede ruhuna Fâtiha”, öbüründe de “Kut-
bü’l-ârifîn Selim Dede Sultan ruhuna Fâtiha” yazılıdır. İkisinde de ölüm tarihleri yoktur.
Bunların hayatlarını halk efsaneleştirmiştir. Birisi güya buraya ço­cukken gelen Karaca
Ahmed’e süt temin ettiği için Nenesi Dede denil­miştir. Sütleri olmayan veyahut az olan
kadınlar ziyaret ederler. Öteki­nin efsanedeki bir eseri pek bilinmiyor.
Serpuşlarına göre bunların birer şeyh oldukları anlaşılıyor. Ciddi kay­naklarda bil-
gi bulamadık.

RUM MEHMED PAŞA TÜRBESİ


Türbe, Rum Mehmed Paşa Camii’nin kıble tarafındadır52. Muntazam kesme taşla ya-
pılmıştır. Sekiz yüzlüdür. Üst kısmından sekiz, altından yedi pencereden ışık alır. Kitabesi
yoktur. Cami ile beraber H 876 - M 1471 yılında Mehmed Paşa tarafından yaptırılmış-
tır. Altında cenazelik ve mumyalık denilen bodrum yoktur. Tahta sandukasının üstüne
sonradan büyük amâmeli bir serpuş konmuştur. Başucuna iki levha asılmıştır. Birisinde
şunları okudum:
“Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerinin sadrâzamıdır. Rûmî Mehmed Paşa Mevlâna
Celaleddin-i Rûmî kuddise sirruhu’s-sâmî hazretlerinin sülâle-i şerîflerinden 1331.”
İkinci levhada şunlar yazılı idi:
“Ebu’l-feth Sultan Mehmed Han tâbe serâhü hazretlerinin sadr-ı aza­mı olup maktûlen
vefât etmiş olan Rumî Mehmed Paşa’nın merkadidir. Rahimehullah. 1269 Gaferallâhü leh.
Târîh-i vefatı 876.”
51 Nuhkuyusu Caddesi’nden ayrılan İnadiye Cami Sokak üzerinde, 33 numaralı binanın yanındadır. Kabirlerin önünde bulunan mermer
kitabede «Dede Sultan - Süt Baba» yazmaktadır. (MD)
52 Cami ve türbede restorasyon devam etmektedir. 20 Haziran 2020. (MD)

293
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Muhtelif zamanlarda yazılan bu levhaların ikisi de yanlıştır. Yazan­lar Rum Mehmed


Paşa ile Mevlânâ’nın torunu Nişancı Mehmed Paşa’yı birbirine karıştırmıştır. Ben, İstan-
bul Abideleri adlı kitabımda bu hatayı belirtirken şunları söylemiştim:
“Bu yanlış levhaların oradan kaldırılmasını teklif etmek, tarihçiler için bir borçtur53.”
Bu türbede yatan Bizanslı bir dönme (mühtedi) olan Rum Mehmed Paşa’dır. Buna
Rûmî demek hatalıdır. Rumî, Anadolulu demektir. Mevlâna Celaleddin-i Rûmî, Meh-
med Paşa-yı Rûmî, Pîr Mehmed Paşa-yı Rûmî gibi...
Rum Mehmed Paşa, Osmanlı sarayında terbiye ve tahsil görmüştür. Konya ve Lâren-
de’nin fethinde Konyalılara ve Lârendelilere (Karaman­lılara) tüyler ürperten zulümler
yapmış, çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç demeden onları yaya olarak ev göçü halinde
İstanbul’a sürdürür­ken mensup olduğu Hristiyan Bizans’ın intikamını almıştır.
Âşık Paşazâde Tarihi’nde Fatih’in Konya’yı nasıl aldığını anlatırken der ki:
“Mehmed Paşa Konya’dan evler sürdü. Veziri Rum Mehmed Paşa eydür:
– Devletlü Sultan’ım! Mehmed’in sürdüğü evlerin ekseri fakirlerdir. Ve hem azdır!
dedi. Bu Rum veziri İstanbul’un intikamını almağa gayet müştak idi kim ehl-i İs-
lâm’ı incide idi. Sultan Mehmed dahi dedi:
– Var imdi nice yazarsın. Yaz! Seni göreyim! dedi. Elhasıl Lârende’den ve Konya’dan
ziyade evler almaktan maksadı ehl-i İslâm’ın evlerini yıktırmaktı54.”
Âşık Paşazâde, Osmanlı Devleti’nin vezirleri ile yaptıkları şeyleri sayarken şunları söyler:
“Al-i Osman kapısında evvel vezir oluncaya değin, atabe-i ulyaya gelen ulema ve fukaraya
padişahtan teşrif-i sadaka olurdu. Kimine sûf, kimine çuka, kimine akça verirlerdi. Heman
kim Rum Mehmed geldi, ve­zir oldu, bu sadaka kesildi. Mennâun l-il-hayr oldu. Ahir it gibi
boğdular. Asıl menakıbın İstanbul bâbında deyüp dururum! ve nihayet Üsküdar’da bir imaret
ve bir medrese yaptı gitti55.”
Âşık Paşazâde Tarihi’nin 174. sahifesinde Alâiye fethini anlatırken Rum Mehmed Pa-
şa’nın Alâiye’yi fethetmeden döndüğünü, çünkü Alâiye beyinin kardeşi Rum Mehmed’in
avratı olduğunu söylüyor. Alâiye Beyi, Kılıç Arslan Bey idi.
Fatih’in sadrazamı Konyalı Nişancı Mehmed Paşa’yı yazarken de, bunun karısının
Alâiye Beyi Kılıç Arslan Bey’in kızı olduğunu, onun para­sıyla İstanbul’da bir cami yap-
tırdığını söylüyor56.
Rum Mehmed Paşa’nın karısı Alâiye Beyi Kılıç Arslan Bey’in kardeşi, Rumî Mehmed
Paşa’nın karısı da Kılıç Arslan’ın kızı idi.
Rum Mehmed Paşa saraydan çıktıktan sonra ümera arasında hizmet aldı. Sonra bey-
lerbeyi ve serdar oldu. Konya fethedilirken savaşlarda bu­lundu.

53 İstanbul Abideler, s. 91.


54 Âşık Paşazâde Tarihi, Eski harflerle baskı, s. 17.
55 Âşık Paşazâde Tarihi, s. 191.
56 Âşık Paşazâde Tarihi, s. 192.

294
TÜRBELER

Vezir ve H 872 - M 1467 yılında sadrazam oldu. H 875 - M 1470 yılında azledildi. Ve
Karaman Eyaleti’nde yaptığı korkunç zulümlerinden dolayı idam edildi.
Sicill-i Osmânî sahibi onun H 879 - M 1474 yılında Konya valiliği yap­tığını, azledil-
dikten sonra idam edildiğini söylerken hata ediyor.
Hadîka da Kara Çelebizâde Abdülaziz Efendi’ye dayanarak onun sadrazam ol-
madığını yazar.
Şemseddin Sami Bey de Kamûsü’l-a’lâm’da bunun Mahmud Paşa’nın sadrazamlığı za-
manında, Konya fethi sırasında ikinci vezir olduğu­nu, Fatih’e Mahmud Paşa’yı gammaz-
layarak azlettirdiğini ve H 872 - M 1476 yılında bir sene sadrazam olduğunu yazdıktan
sonra şunları söyler:
“Hadîkatü’l-vüzera her nasılsa bunu sadrazamlar arasında sayıyor. Mahmud Paşa’nın az-
linde 872’de İshak Paşa’nın nasb olunduğunu yazıyor. Hâlbuki İshak Paşa, Rum Mehmed Pa-
şa’ya halef olup 875’te nasb olun­muştur.”
Türbenin sağı, solu ve kıble tarafı hazire halinde kabristandır. Türbe­nin solu Rum
Mehmed Paşa ailesinin ölülerine tahsis edilmişti. Burada Fatih ve II. Bayezid devrinin
mezar taşlarının çok mükemmel ve şaheser örnekleri vardır. Bir baş taşında şunlar okunur:
‫الملك هلل الواحد – القهار انتقل من دار – الفناء الى دار البقاء المرحومة المغفورة الستة – الكريمه بنت المرحوم المغفور‬

Ayak taşında da şunlar yazılıdır:


)٩۱۳( ‫عين الحيات بنت – محمد پاشا فى اواخر شهر ذى القعدة – تاريخ ثلث عشر وتسعمايه‬
Arap dil kaidelerine pek uymayan bu kitabelerden öğrendiğimize gö­re; burada Meh-
med Paşa’nın H 913 - M 1507 yılında ölen kızı Aynü’l-hayat gömülüdür. Babasından 38
sene sonra ölmüştür. Burada dört parça halin­de yerlere serpilmiş bir taş daha buldum. Bir
araya getirdim. Üstünde şunları okudum:
٩٧۰ ‫(يغمناز) بنت محمد – پاشا غفرهللا لها – فى شهر اواخر – ذى القعدة – فى تاريخ سنة‬
Bu da H 970 - M 1562 yılında babası Rum Mehmed Paşa’dan 95 sene sonra ölen
Yığımnaz57 adlı bir kızıdır.
Ayak tarafında bulduğum bir taşta da şunlar okunur:
‫انتقلت من دار القاء – الى دار البقا – المرحومة المغفور السعيدة الشهيدة المحتاجة – الى رحمة هللا تعالى‬
Bunun biraz evvel verdiğim ayak taşının baş taşı olduğu muhakkaktır. Burada kırılmış
bir taşta da şunlar okunur:
‫انتقلت من دار الفناء – الى دار البقاء المرحومة المغفورة السعيدة‬
Yine burada bulduğumuz bir taş parçasında da şunlar okunur:
‫الشهيد السعيد محمد پاشا طاب ثراه وجعل الجنة‬
Bunun Mehmed Paşa’nın bir oğlunun mezar taşı olduğu zannedi­lir. Fakat üst kısmını
bulamadım.
57 Bu adın okunuşu şüphelidir.

295
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Ben bu taşlan, 1940 yılında toprağın içinden ve ağaç kovuklarından çıkarmıştım. Bu-
rada bir kazı yapılmasını tavsiye etmiştim. 8 Mart 1975 yılında tekrar gördüm. Taşların
bazısı yerlere atılmış, parça taşlar da yok olmuştur. Burada baş ve ayak taşlarının her iki
yüzü de kitabeli iki taş daha vardır. Bunlar yazısı ve süsleri itibariyle çok değerli sanat
yadigârla­rıdır. Baş taşının içinde:
‫آ‬
‫قد انتقل – من دار الفناء – الى دار البقا – المرحوم قورد – ابن باال �غا‬
Arkasında:
‫الى رحمة هللا تعالى – وجعل الجنة مثواه فى اليوم الثالث‬
yazılıdır.

Ayak taşının iç ve dışında kitabe şöyle devam eder:


‫والعشرين يوم االثنين ربيع االول سنة اربع عشر وتسعماية من الهجرية النبوية‬
Burada 914 yılı Rebîülevvel’inin 22. Pazartesi günü ölen Bâlâ Ağa oğlu Kurd gömü-
lüdür. Kurd, Rum Mehmed Paşa’dan 39 yıl sonra ölmüş­tür. Bu Kurd’un kimliğini tespit
edemedik. Rum Mehmed Paşa’nın damat­larından birisi olduğunu tahmin ediyoruz.
Rum Mehmed Paşa mezarlığında sandukaları, mezar taşları bize kadar gelen şu kişiler
de gömülüdürler:
1 - H 1066 yılında ölen Fahri Sultan kethüdası Baydar Bula.
2 - Ali Paşa’nın odabaşısı H 1124 yılında ölen Yusuf Ağa.
3 - Yusuf Ağa’nın aynı yılda ölen kızı Rukiyye ve bir sene sonra ölen Civan Fayiha.
4 - H 1266 yılında ölen Filibe Nâzırı Mustafa Ağazâde Hacı Hazret Bey.
5 - Kapudan Hacı Mehmed Paşa’nın hazine başyamağı H 1228’de ölen Mustafa Ağa.
6 - İkinci müneccim Mehmed Efendi’nin H 1274’te ölen oğlu Ali Rıfat.
7 - Enderun-u Hümâyûn hâssa ağalarından H 1229’da ölen Yeniçe­ri Mustafa.
8 - Sadrazam Süleyman Paşa’nın oğlu H 1126’da ölen Mustafa ve bir sene sonra ölen
başka oğlu Abdullah Beyler.
Burada Rum Mehmed Paşa’nın neslinden nâzır Paşazâde ile bunun kızı Hançerli Ayşe
Hanım’ın da mezar taşları vardır. Taşların ölüm yılları kazılmamıştır. Burada harap olan
çok güzel bir mermer sandukada da yalnız 980 yılını okuyabildik.
Rum Mehmed Paşa Camii imamı Mehmed Veysel Efendi’nin H 1292’de ölen oğlu
Fahreddin de burada gömülüdür.

SALI TEKKESİ TÜRBESİ


Bu türbe Üsküdar’da Divitçiler’de Salı Sokağı’ndaki58 Salı Tekkesi’nin (Salı Hankâhı)
bitişiğindedir.
Ben incelerken türbe haraptı. Bu türbe bir mezar taşları müzesi ha­lindedir. Taşlar
58 Salı Sokağı’nın ismi Dr. Burhanettin Üstünel Sokağı olarak değiştirilmiştir. (MD)

296
TÜRBELER

yazıları, tezhipleri, nakışları, süsleri, şekilleri bakımın­dan çok değerlidir. Türbenin kapısı-
nın üstünde bozuk yazılı ve bozuk imlâlı şu kitabeyi okudum:
)‫قطب عالم بزجى رحلت ايتدى دنيدن (دنيادن‬
‫قلدى جاملك بقاده رحمة هللا عليه‬
‫حق تعالى ديلرز سيرينى تقديس ايليه‬
‫دييلم (دييه لم) صبح ومساده رحمة هللا عليه‬
‫آ‬
‫قالدى �ثارى جوامعده اويزه توحيدله‬
‫پنج وقت فرضى اداده لرحمت هللا عليه‬
‫هيچ كسى يوق نامى ياد ايدوب ايتميه دعا‬
‫آ‬
‫جمله ياد و�شناده رحمته هللا عليه‬
‫آ‬
‫ذكر وتوحيد اولدغى برده ال �چوب طالبان‬
‫ياد ايدوب ديه لر دعاده رحمة هللا عليه‬
‫اول فنا فى هللا عزيزك صافى تاريخك ديدى‬
‫فانئ هو بزجى زاده رحمة هللا عليه‬
۱۰۲۰
Şair Sâfî’nin hazırladığı bu güzel kitabeden öğrendiğimize göre bu türbe Bezcizâde
adına yapılmıştır. Kitabede Bezcizâde’nin adı verilmemiş­tir. Kendisinin Allah içinde var-
lığını eriten bir şeyh olduğu anlaşılıyor.
Bezcizâde H 1020 - M 1611 yılında ölmüştür. Yakınındaki Kadıasker Camii yıkıldığı
için halk buradaki hankâha ve türbeye Kadıasker Camii ve Türbesi diyorlar. Kitabeden
öğrendiğimize göre Bezcizâde’nin eserleri camilerde asılı imiş. Aynı zamanda bir hattat
olduğu anlaşılıyor.
Türbede üç lahit vardır. İttisalinde Himmetzâde Hankâhı vardır. Hankâhın zikir ve
tehlil yeri mescid halindedir. Mescidin minaresi yok, min­beri vardır. Burası Nakşî dergâ-
hıdır. Son şeyhi Abdülhayy Efendi idi.
Dört odalı şeyh meşrutası ahşaptır. Ahmed Ratıb Paşa da burada gömülü­dür.

SALİH BABA TÜRBESİ


Bu türbe Karlık Bayırı-Doğancılar Caddesi üzerinde soldadır. Dört duvarlı üstü açık-
tır. İçinde iki yatır vardır59. Sağdakinin mezar taşında şu Arapça kitabe okunur:
‫قد انتقل من دار الفنا‬
‫الى دار البقا المرحوم المغفور‬
‫المبرور الشيخ صالح ابن‬
‫يحيــى بن يوسف العياسى القريشى‬
‫اكمرا كشى المغربى احسن هللا‬
‫أ‬
‫يلطفه سنه ستة وثمانين وم�ة والف‬
۱۰ ‫ش‬
Burada yatan şeyhin adı Salih, babasının ki Yahya, dedesininki Yu­suf ’tur. 1186 yılı
Şaban’ının 10’unda ölmüştür (M 1772). Kendisi Abbasî, Kureyşi, Merakuşî ve Mağribî

59 Türbe, Bestekar Selahattin Pınar Sokağı ile Hafız Mehmet Bey Sokağı’nın birleşiminde bulunmaktadır. Türbenin yan duvarları yeşil
mozaik kaplı ve üstü demir şebeke ile örtülü, bakımlı haldedir. Türbede Şeyh Salih Efendi Hazretleri ve Nurullah Efendi Hazretleri
medfundur. 21 Haziran 2020. (MD)

297
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

şekillerinde vasıflandırılmıştır. Solundaki mezar taşından öğrendiğimize göre burada


Şam kadısı iken H 1212 - M 1797 yılında ölen Hâfız İbrahim Efendi gömülüdür. Arka-
sında genişçe bir bahçesi ve sağında iki katlı ahşap bir türbedar meşrutası vardır. Bu ya­tır
hakkında daha fazla bilgi edinemedik.

SALİH BABA TÜRBESİ


Bu açık türbe, Vâlide-i Atik Mahalesi’nde, Çavuş Deresi’nde, Tekke Arkası Sokağı’n-
dadır. Mezar taşının kitabesi önüne son zamanlarda mum yakmak için betonla büyük
bir kandillik yapılmıştır. Taşın tarikat serpu­şu görülüyor. Kitabesini okuyamadığımız için
kimliğini ve ölüm yılını tespit edemedik.

SARI KADI TÜRBESİ - SARI GAZİ MEHMED EFENDİ TÜRBESİ


Bu açık türbe Üsküdar’ın Sarı Gazi köyünde, köy çayırının alt başın­dadır. Mezar
taşı yoktur. Yanında kendisinin bir kerametle açtığı söyle­nen bir kuyu vardır. Rivayete
göre Mehmed Efendi müritlerine bir kera­met göstermek için burada kılıcını sapladığı
yerden bu tatlı su kuyusu açılmıştır. Hadîkatü’l-cevâmi’ Sarı Kadı Köyü Mescidi’ni ya-
zarken şun­ları söyler:
“Bu Üsküdar’a yakın Alemdağı civarında bir köydür. Kübrevîyye’den Şeyh İlyas Bey’in oğlu
ile İlyas Bey’in halifesi ve pirdaşı Sarı Kadı Meh­med Dede merhumun oğlu Mustafa Dede
Efendi bu köyde hususi türbe­de gömülüdür. H 887 - M 1487 yılında ölmüştür. Fatih ile İstan-
bul’a ge­lenlerdendir60.”
Sicill-i Osmânî, Mehmed Kadı’yı yazarken şunları söylüyor: “Kadılardan olup, 873’te
öldü. Üsküdar ilerisinde bir mescid yaptı.
Kadı Köyü mevkiidir. Orası kenduya nisbet olundu. İstanbul’da dahi bir mescidi vardır61.”
Bunun mezarının yanında pîrdaşı Şeyh İlyas Bey’in kabri vardır. Onun da mezar
taşı yoktur.
Sarı Kadı Mehmed Efendi’nin türbesinin ilerisine büyük bir havaalanı yapılacaktır.

SARI KADIZÂDE TÜRBESİ - GAZİZÂDE ŞEYH MUSTAFA TÜRBESİ


Bu türbe Sarı Gazi köyündedir. Taş yapılı türbenin üstü ahşap örtü­lüdür. Kapısının
üstünde dört satır halinde şu sülüs kitabeyi okudum:
Mâder-i Sultan Selim Han ibn-i Sultan Mustafa
Mihr-i Şah Sultan-ı vâlâ himmet-i re’fet-meâb
Kesb-i rûhâniyyet-i ervâh-ı ehlullâh içün
Eyledi türbe-i rânâyı ta’mîr
Kitabenin tarihi yoktur. Kitabeye göre türbeyi Sultan III. Mustafa’­nın kadını, Sultan
60 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 261.
61 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 103.

298
TÜRBELER

III. Selim’in anası Mihrişah Sultan tamir ettirmiştir. Mihrişah Vâlide Sultan H 1220 - M
1805 yılında ölmüş, Eyüb’deki türbe­sine gömülmüştür. Çok hayırsever bir kadın sultan idi.
Türbenin içinde tek ahşap sandukalı bir kabir vardır. San-
dukanın baş tarafına asılan Mehmed Rıfat’ın yazdığı 19 sa-
tırlık bir kitabeden öğrendi­ğimize göre burada Sarı Gazizâ-
de Şeyh Mustafa Efendi gömülüdür. (Müş-tak-ı İlâhî - ‫مشتاق‬
‫ )لهى‬terkibinin ebced hesabıyla ifade ettiği H 887 - M 1482
yılında Sultan II. Bayezid’in ilk saltanat yılında ölmüştür.
Necmeddin Kübrâ’ya nispet edilen Kübrevîyye tariki şeklin-
de meşhur olan tarikatın sâliklerindendir. Babası Sarı Gazi
(Sarı Kadı) Şeyh Mehmed Dede’dir. Bu levhada bu tarikata
mensup olan su üç kişiyi de sayıyor: Sarıgazi’de Şeyh
Mustafa Türbesi
1 - Şeyh İlyas Bey.
2 - Pîrdaşı Sarı Gazi Şeyh Mehmed Efendi ki Şeyh Mus-
tafa’nın ba­basıdır.
3 - Şeyh Mustafa Efendi’nin kardeşi Musa Dede.
Şeyh Mustafa Efendi’nin aile şeceresi 7 kuşaktan Nec-
meddin Kübrâ’ya çıkar. Bunun aile zinciri de Cüneyd-i Bağ-
dâdî’ye ulaşır.
Şeyh İlyas Bey ile Sarı Gazi Mehmed Efendi, köyün kır tarafında açık türbede Sarıgazi
köyünde Şeyh
gömülüdür62. Mustafa’nın
sandukası
Şeyh Musa Dede’nin kabri de bir ulu ağacın altındaymış. önünde

Hadîkatü’l-cevâmi’ bize bu tür­be hakkında şu bilgiyi veriyor.


“Şeyh Mustafa türbede yalnızca gömülüdür. Sandukasında destarlı küla-
hı vardır. Türbenin dışında ka­dını ve çocukları gömülüdürler. Bun­lara yakın
büyük bir ağacın altında da Şeyh Mustafa’nın kardeşi İsa Dede’nin63 mezarı
vardır. Türbenin kıble tarafındaki büyük servilerin altındaki mezarlıkta bu-
lunan bütün kabirler ve mezar taşları yok olmuş­tur.
Şeyh Mustafa’nın karısının ve evladının ölüm yıllarını ve adlarını tespit
edemedik. Türbenin önüne ve kısmen kabristana dispanser yapıl­mıştır.
Türbenin kıble tarafında kitabeli zarif bir çeşme vardır64.
Türbenin kuzeyindeki eski Vâlide Sultan Çeşmesi, deposu ve şadır­vanı
yıkılmıştır. Ters atılmış kitabeli taşını yerden kaldırtamadığımız için kitabe- Sarıgazi köyünde
sini alamadık. Şeyh Mustafa’nın
sandukasına asılan
tarihî levha

62 Kitabımızda “Sarı Gazi Türbesi” başlığına bakılsın.


63 Hadîka sahibinin İsa dediği zat bu levhada Musa şeklinde gösterilmiştir. Hadîka, C. 2, s. 261.
64 Kitabımızda “Sarı Gazi Çeşmesi” başlığına bakılsın.

299
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Şeyh Mustafa kimdir?


Sarı Gazi (Sarı Kadı) köyünde, hususi türbesinde gömülü bulunan, Şeyh Mustafa, Sarı
Kadı Mehmed Dede’nin oğludur.
Sicill-i Osmânî, Mehmed Dede’yi şöyle anlatmıştır:
“Şeyh İlyas’ın oğludur. Alemdağı’nda mescidi vardır. Ni’me’l-ceyş’tendir. 887’de öldü. Ken-
disinin Mustafa Dede, İsa namlarında oğulları vardı. Vefatlarında yanına gömüldüler65.”
Şeyh Mustafa’nın kabir sandukasına asılan levhadan, bunun babası­nın Sarı Gazi oldu-
ğu, Musa adlı bir kardeşi bulunduğu, Şeyh Mustafa’­nın yedi göbek dedesinin Necmeddin
Kübrâ olduğunu, bunun şeceresi­nin Cüneyd-i Bağdâdî’ye66 bağlandığı yazılıdır.
Levhada, Kübrevîyye tarikine mensup oldukları da söyleniyor. Sarı Kadı köyünde gö-
mülü olanlardan birinin de Sarı Gazi’nin pîrdâşı İlyas Bey olduğu ilâve ediliyor.
Hadîkatü’l-cevâmi’de Sarı Kadı Köyü Mescidi yazılırken şunlar söy­leniyor:
“Bu köy Üsküdar’a yakın, Alemdağı’nın yanındadır. Şeyh İlyas Bey ile onun halifesi ve pîr-
dâşı Sarı Kadı Mehmed Dede Efendi merhumun oğlu Mustafa Dede Efendi bu köyde hususi
türbede gömülüdür. Müştak-ı İlâhî 887 tarihinde ölmüştür. Ebu’l-feth Sultan Mehmed Han
Gazi ile gelen güzel askerlerdendir67.”
Şeyh Mustafa ve babası İstanbul fethine katılmış, Hz. Peygamber’in “Onu fetheden
asker ne güzel askerdir” hadisleriyle müjdelenmişlerdir.
Bizce Hadîkatü’l-cevâmi’ ile Şeyh Mustafa’nın sandukasındaki levhanın verdikleri bil-
gi doğrudur. Sicil sahibi, baba ile oğlu karıştırmıştır.
Şeyh Mustafa, devrinin madde ve mânâ ilimlerini hazmetmiş bir er­gindir.
Hattatların kutbu, kıblesi, Amasyalı Şeyh Hamdullah Efendi’nin mürşididir.
Tuhfe-i Hattâtîn, Şeyh Hamdullah’ı yazarken şunları söyler:
“Zeyniyye tarikatından Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa Efendi’den irşad icazeti (Dest-i
inâbet) almıştır68.”
Sultan II. Bayezid, Amasya’da umumi vali iken, Şeyh Hamdul­lah Efendi’den yazı dersi
almış, Padişah olunca da onu İstanbul’a aldırmış, Okmeydanı’ndaki Okçular Tekkesi’ne
şeyh yapmıştır. Şeyh Hamdullah Efendi, Topkapı Sarayı’ndaki padişaha ve şehzâdelere
ders verirdi.
Sultan I. Selim, babası II. Bayezid’i Karıştıran’da öldürt­müştü. Şeyh Hamdullah Efen-
di bundan çok müteessir olmuş, Alemdağı yakınındaki Şeyhi ve mürşidi Mustafa Dede
Efendi’nin yanında inzivaya çekilmişti. Bunu bilmeyenler Hamdullah Efendi’nin bir ara
vesveseye ka­pılarak, Alemdağı civarında bir yerde saklandığını yazarlar.
Hamdullah Efendi vesvese hastalığına kapılmamış, hamisi ve şakirdi Sultan II. Ba-
yezid’in ölümünden duyduğu teessürle Sarı Kadı köyün­deki şeyhinin yanına gitmiştir.
65 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 105.
66 Necmüddin Kübrâ, H 688 yılında Gürcan’da, Cengiz istilası sırasında şehid olmuştur.
67 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 261.
68 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 186.

300
TÜRBELER

Hamdullah Efendi, H 927 - M 1520 yılında ölmüştür. Mezarı Karacaahmed Kabrista-


nı’nın, 9 numaralı parselinde, hattatlar bölümündedir. Bütün tarihçiler onun ölüm yılını
yanlış yazı­yorlar. Mezar taşında bizim yazdığımız tarih yazılıdır. Yeni Asya gaze­tesinin
14-15-16 Haziran 1975 tarihli sayılarında biz bu hususta geniş bil­gi verdik.

ŞEMSİ PAŞA TÜRBESİ


Üsküdar’da kendi adını verdiği semtte, caminin sol bitişiğinde deniz kenarındadır.
Türbeyi camiden geniş bir tunç şebeke ayırıyordu. Türbenin kubbesinde nev-i şahsına
has bir özellik vardır. Yapı ustaları bu çeşit kubbelere -her nedense yanlış olarak- dört
Farisî adını veriyorlar. Türbe mabede fevkalâde ahenkli bir durumla yapıştırılmıştır. 1938
yılın­da türbenin Hereke taşından yapıl­mış kapı kemeri, ön duvarı çökmüş, kubbesi yer yer
çatlamış ve yıkılmış idi. Karşı duvardaki sülüs kitabenin yalnız birkaç kelimesi kalmıştı.
Ben türbenin taş kitabesini yıkıntılar ve çöpler altından çıkararak bir araya getirdim. Bü-
yük parçanın altından çıkan bir yılan zarar veremeden kaç­tı. Parçalarda bozuk imlâlı ve
vezin­li şu satırları okudum:
‫نه يازيلمشدر اوقى مشهدمك طاشنده‬
‫سركذشتم بيلنسين ديرسك اكر باشمده‬
‫ياالهى هرنفسنده شمسى بى چاره نك‬
‫جورمنه (جرمنه) قلمه نظر بر اعمال يوزندن دخى‬
Ben, tamir eden mimardan bu kitabeli taşın türbenin kapısının üstü­ne konmasını iste-
miştim. Koymamıştır. Ben bu kitabeli taşı 1974 yılında caminin kıble duvarı önünde yere
kapanmış bir halde buldum. Fotoğrafı­nı çektirdim. Gönül, yerine konulmasını istiyor.
Hadîkatü’l-cevâmi’ ve onu incelemeden kopya eden Mir’ât-ı İstanbul sahibi “türbede
olan tarih dahi budur” kaydı ile şu üç beyti yazmışlar­dır69.
‫تربه سنى كنار درياده‬
‫آ‬
‫شمسى �نك اچون ايلدى بنياد‬
‫كچركن بوكنار ديارده‬
‫آ‬
‫�شنالر دعايله ايده ياد‬
‫ياالهى بحق نورنبى‬
‫آ‬
‫ناردن ايله اول قولك �زاد‬
Kitabeyi bir de yeni harflerle okuyalım:
Türbesini kenâr-ı deryâda
Şemsî anın içün eyledi bünyâd
Geçerken bu kenâr-ı deryâdan
Âşinâlar duâ ile ide yâd
Ya ilâhî bi-halk-ı nûr-ı nebî
Nârdan eyle ol kulun âzâd70”
Ben bu kitabenin parçalarını bile görmedim. Her halde bu, türbedeki bir levhadan
kopya edilmiştir. Kitabe taşa çok girift bir şekilde yazıldığı için okuyamadıklarından kop-
ya etmemişlerdir. Şemsi Paşa’nın sanduka­sından eser kalmamıştır.
69 Hadîkatü’l-cevâmi’, s. 193.
70 Mir’ât-ı İstanbul, s. 56.

301
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Lâtifi Tezkiresi sahibi, Şemsi Paşa’yı çok beğeniyor. Diyor ki:


“Padişahımız hazretlerinin makbûl-i dergâh olan kullarından ve ha­vâs
zümresinin makbullerinden hoş tab kimesnedir71.”
Şemsi Paşa, nazımda ve nesirde ihmal edilmeyecek kadar muvaffak ol-
muş bir şairdir. Çok tuhaf tesadüflerdendir ki, böyle ince ve muvaffak şair-
lerin mezar kitabeleri imlâ, vezin ve kafiye hatalarıyla doludur. Edirnekapı
Mezarlığı’ndaki Şair Bâkî’nin mezar taşının yazısı ve imlâsı da bü­yük şai-
rin ruhunu azaplandırıyordur. Bizim neşriyatımız üzerine Vakıflar İdaresi
mezar taşını tamir ettirmiştir. O bozuk kitabeyi atmıştır.
Şemsi Paşa’nın ölümü için ebced hesaplı birçok tarihler düşülmüş­tür:
Şemsi Paşa cami, medrese ve türbesi yapılırken ölmüştür72.

YENİ VÂLİDE SULTAN TÜRBESİ -


EMETULLAH VÂLİDE SULTAN TÜRBESİ
Bu türbe, Üsküdar’da İskele Meydanı’ndaki Yeni Vâlide Camii kül­
liyesinin arasında sebilden sonra gelir. İlâhî rahmetten faidelenilmek için
Şemsi Paşa türbenin üstü, Bursa’daki Sultan II. Murad’ın türbesi gibi açıktır.
Türbesi
böyle idi Türbenin üstünü, bir kubbe değil, tel örtmektedir. Türbe, sekiz köşeli ve sekiz mermer
sütunludur. Sütun başlıkları istalaktitlidir. Türbenin şebe­keleri tunçtur. Kubbe eteğinde
yüksek bir sülüs ile İnnehü min Süleymane ve İnnehü Bismillahirrahmanirrahîm” ve âye-
tü’l-kürsî yazılıdır. Âyet, “Sadakallahülazîm ve bellâğa Resûlühü’l-kerîm” ile biter.
Türbenin kubbe eteğinin içi gibi dışını da zengin istalaktitler, zam­baklar, yapraklar,
nebatî ve hendesî şekiller süsler.
Türbe mimarisi, her çeşit süsleri, yazıları, nakışları, mezar taşları, şebekeleri bakımın-
dan, devrinin şaheser bir örneğidir. Sanatkârlar iç var­lıklarının ve hünerlerinin güzellik-
lerini, ak mermerlerde dile getirmiş­lerdir. İnkılâp devrinin bütün sanat kolları burada
seriler halinde canlandırılmıştır.
Türbenin sağında sebil, solunda muvakkithâne vardır.
Vâlide Sultan’ın mezar taşları, türbeye heybet ve ihtişam vermekte­dir. Devrinin yazı,
nakış ve taşçılık işlerinin en mükemmellerini üstünde mıknatıs gibi toplayan iki taş bize
kadar sanat asaletlerinden hiçbir şey kaybetmeden gelmiştir.
Ayak ve baş taşlarının yukarılarında tavus kuyruğu şeklinde mihrapçıklar, istalaktitler
ve kabartmalar vardır. Ayak taşında bahar gülleriyle, laleleriyle, zerrinleriyle, karanfilleriy-
le bir vazoya buket halinde girmiştir. Vaktiyle çiçekler ve başka süslerle renklendirilmiştir.
Mezar taşlarında kırmızı, yeşil, mavi ve altın renkleri kullanılmıştır. Kitabenin ze-
mini şarabî idi.
Baş taşında ta’lîk ile şu Arapça kitabe okunur:
71 Lâtifî Tezkiresi, s. 210.
72 Sicill-i Osmânî, C. 3, s. 170.

302
TÜRBELER

‫هذا ضريخ سيدة المخدرات صاحبة الخيرات والحسنات مشرق شمس السلطنة الزاهره مطلع فجر الخالفة الباهره ام ابى النصر والمغازى حضرت‬
‫أ‬
‫السلطان المظفر المؤيد احمد خان الغازى قد انتقلت الى رحمة ربها المقضية يو�ها هللا غرف الخبان راضية بحيث صادف وقت انتقالها بالكـفا يرالغزاة الذين‬
‫انقلبوا بنعمة هللا من اير الفردة نكانها قدتهتم الكرام مثواهم وقدمت نفسها النفسيه تحفة لشريف مسراهم يشفقها فى اوالها بما ينفعها فى اخراها من الخيرات‬
۱۱۲۷73 ‫المبرورة والمبرات المشكورة نورهللا مرقدها وفى اعلى عليين ارقدها وذلك سابع ذى القعدة الحرام سنة سبع وعشرين ومائة والف‬

Çok iyi bir Arapça ile yazılan bu kitabede padişahın anasının adı yoktur. O, hatunların
efendisi, hayrat ve hasenat sahibesi, parlak salta­nat güneşinin doğduğu, ziyalı hilâfet ayı-
nın çıktığı yer, zafer ve savaş babası Ahmed Han Gazi’nin anası şeklinde gösterilmiştir.
Onun ölümü, gazilerin savaştan zaferle dönüşlerine rastladığı için aziz ruhunu, onla­
rın şerefine armağan ettiği söyleniyor. Ölümleri 1127 yılı Zilkade’sinin yedinci günü M
1715-16 yılına rastlamaktadır.
Yeni Vâlide Camii’nin bütün celî yazıları ile türbenin eteğindeki sü­lüs celisi, âye-
tü’l-kürsî, Damat İbrahim Paşa’nın dârülhadisinin celi ve ta’lîk kitabelerini, sebile bitişik
olan çeşmenin ta’lîk yazısını, Bursalı Hattat Mehmed Efendi yazmıştır. Babası Mustafa
Efendi de hattat idi. Kendisi sülüs ve celî yazıda, tezhipçilikte üstad idi. Bekârdı. İstan-
bul’da Nakkaşlar kârhânesinde ve Saka Çeşmesi’ndeki Vâlide Hanı yakınında bir hücrede
otururdu. H 1153 - M 1740 yılında ölmüştür. Topkapı Sara­yı’nda da yazı hocası idi74.
Emetullah Sultan, Sultan IV. Mehmed’in başkadını, Sultan II. Mustafa’nın ve Sultan
III. Ahmed’in anasıdır. H 1106 - M 1694 yılında II. Mustafa tahta çıkınca, klasik kay-
nakların Mehd-i ulyâ şeklinde ifade ettikleri gibi padişah anası olmuştur75.
Hadîkatü’l-cevâmi’ bunu, Gülsüm Emetullah, Sicill-i Osmânî Gülnûş Emetullah şek-
linde adlandırır76.
Hadîka sahibi, 1127 yılı Zilkade’sinin sekizinci Salı günü, Süreyya Bey Zilkade’nin doku-
zuncu günü öldüğünü söylerlerken hata ediyorlar. Mezar taşı, yapılan bu hataları düzeltiyor.
Bu Vâlide Sultan, İstanbul’da ve başka yerlerde birçok hayır, irfan ve sosyal yardım
müesseseleri kurmuştur. İstanbul’da Şimkeşhâne’de bir mescid, fevkânî mektep ve sebil,
Mekke’de Hasekiyye İmareti’ni, büyük oğlunun hükümdarlığı zamanında Galata Yeni
Camii’ni, İstanbul’da ahşap minareli bir başka cami, Hac yolunda ve başka yerlerde çeş-
meler, sebiller ve köprüler yapmıştır.
En büyük eseri, Üsküdar’daki Yeni Vâlide Külliyesi’dir.
H 1127 - M 1715 yılında oğlu Sultan III. Ahmed ile beraber Edir­ne’ye gitmişti. Türk
askeri Avrupa’daki bir zaferden dönüyordu. Orada yetmiş yaşlarında ölmüş, naaşları araba
ile İstanbul’a getirilerek Zilka­de’nin on birinci Cuma günü alaturka saat beşte buradaki
türbesine gö­mülmüştür.
Türbe ve muvakkithânenin solu kabristandır. Burada gömülü olanla­rın mezar taşla-
rı, yazıları, nakışlan, serpuşları, taçları, duvaklan itibariyle iyi saklanması lâzım gelen bir
73 Bu kitabe, şimdiye kadar hiçbir yerde tam ve doğru olarak neşredilmemiştir, ilk defa biz ilim alemine sunuyoruz.
74 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 456.
75 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. l, s. 124’de Emetullah ve C. 2, s. 187’de Gülsüm Emetullah şeklinde yazar.
76 Sicill-i Osmânî, C. l, s. 64.

303
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

müze halindedir. Burada gömülü olanların hepsinin mezar taşı kitabelerini aldım. Ölen-
lerin adlarını, ölüm yıllarını ve mühimlerinin kitabelerini veriyorum:
1. Emetullah Vâlide Sultan’ın Kethüdası H 1135 yılı Cumâdelâhire’sinde ölen Hacı
Mehmed Paşa.
2. H 1206 yılında ölen Erzurum valisi ve Anapa seraskeri Hacı Abdullah Paşa. Bunun
kitabesini Mahmud Celaleddin yazmıştır.
3. H 1145’te ölen padişah hazinedarı Destarî Abdullah Ağa.
4. H 1171’de ölen Birinci Tezkireci Hacı Mehmed.
5. H 1167’de ölen İstanbul Kadısı İbrahim Efendi.
6. Vâlide Sultan’ın H 1150 yılında ölen başağası Ali Ağa.
7. Mihrişah Sultan’ın H 1185’te ölen üçüncü kadın çırağı Memnune Kadın.
8. Enderun-u Hümâyûn gedikli zaimlerinden Hasnî Efendi’nin H 1242 yılında ölen
torunu Üsküdarlı Hacı Mehmed Es’ad.
9. H 1186 yılında ölen Büyük Köprü’nün bina emini ve Maliye Tezkirecisi Süleyman
Efendi.
10. H 1193’te ölen Hattat Hacı Osman Efendi’nin oğlu Selim Meh­med Molla.
11. H 1193’te ölen İstanbul Gümrüğü Başkâtibi Şileli Hâfız Halil.
12. H 1207 de ölen Reîsülküttâb Mehmed Raşid Efendi’nin anası Ümmü Gülsüm,
13. H 1192’de ölen Divan-ı Hümâyûn Kalemi Kesedarı Cafer.
14. Padişah yaverlerinden Üsküdar ciheti kumandanı H 1321 yı­ lında ölen Ferik
Mehmed Lûtfi Paşa.
15. Hâssa ordusu merkez birinci fırka kumandanı H 1319’da ölen Miralay (Albay)
Mahmud Raci.
16. Teftiş-i umûmî askerî komisyonu ikinci başkanı H 1315’te ölen İsmail Paşa.
17. Reîsülküttâb Raşid Efendi’nin oğlu Cafer Bey’in H 1219’da ölen karısı.

ZEYNEP KÂMİL TÜRBESİ


Bu türbe, Üsküdar’da Zeynep Kâmil Hastahânesi’nin bahçesindedir. Hastahânenin
şimdi kapatılan eski kapısından girince sağda idi. Türbe mun­tazam kesme taşla yapıl-
mıştır. Kubbelidir. Üç pencereden ışık alır. İçeri­de üç tahta sandukalı yatır vardır. Başta
Yusuf Kâmil Paşa’nın, ortada manevi kızlarının sandukaları görülür. Üçüncüsü Zeynep
Hanım’ındır.
Kâmil Paşa’nın sandukasına dayanan levhada kendi ağzından söylen­miş gibi şu man-
zum tarih kitabesi okunur:
“Yusuf-ı Kâmil idim âlem-i fânîde benâm
Sinn-i seb’îne varub buldu hayâtım encâm
İnkılâbât-ı cihânı üzre geçerdi ömrüm
Gâh şâd ü gehi âzürde-i renc ü âlâm
...

304
TÜRBELER

Yanarak, yakılarak, âh-ı tahassür çekerek


Afvıma lutf-ı ilâhîden ider istirhâm
Göricek cevher-i târîhimi kalmaz elemi
Kıldı Hak huld-i berîn türbemi hem dâr-ı selâm.
1294”
Bu manzumenin son mısraının noktalı harfleri ebced hesabına
vuru­lunca 1294 rakamları çıkar ki, Paşa H 1294 - M 1886-87 yı-
lında ölmüştür. Sicill-i Osmânî sahibi onun 1293 Ramazan’ının
24. günü öldüğünü söyler­ken hata etmiştir77.
Bu kitabeden öğrendiğimize göre paşa 70 yaşında ölmüştür.
Hayatının pek dalgalı, zaman zaman şad, bazen elemli ve hüzün-
lü, bazen hasret dolu geçtiği zaman inkılâplarının hepsini yaşa-
dığı anlaşılıyor.
Yusuf Kâmil Paşa, H 1223 - M 1808 yılında Arapgir’de
doğmuştur. Meşhur Gökbeğ ailesinden İsmail beyzâde Meh-
med Bey’in oğludur. Ba­bası çok küçük yaşta iken ölmüş, amcası
Gümrükçüzâde Osman Paşa’nın yanında büyümüş, okumuş ve
yetiş­miştir.
Yusuf Kâmil Paşa devrine göre çok iyi tahsil görmüştür. Arap-
ça ve Farsçadan başka Fransızca da bilir­di. Bir süre Divan-ı
Hümâyûn kale­mine devam etmiştir. Sonra Mısır’a gitmiş, Mı-
sır hazinesi kâtipliğinde bu­lunmuştur. Mısır Valisi Mehmed Ali Zeynep Kâmil
Paşa tahsilini, dürüstlüğünü beğen­diği için kendisini maiyet kâtibi yapmıştır. Sonra as- Türbesi
kerlik mesleğini seçmiş, beş yılda mirliva olmuştur.
Yusuf Kâmil Paşa, Mehmed Ali Paşa tarafından H 1262 - M 1845 yı­lında Adile Sul-
tan’ın İstanbul’da yapılan düğününe gönderilmiştir. O za­man padişah olan Abdülmecid,
Yusuf Kâmil Paşa’ya mir-i miranlık ver­miştir. Yusuf Kâmil Paşa, Mısır’a döndükten sonra
Mehmed Ali Paşa’nın ikinci kızı Zeynep Hanım’ı diğer kız kardeşlerinin ve ailesinin
istememe­sine rağmen kendisine nikâhlamıştır. Fakat daha sonra Mısır valiliğine geçen
Abbas Paşa, Zeynep Hanım’dan ayrılması için onu sıkıştırmaya baş­lamıştır. Yusuf Kâmil
Paşa sıkıştırmaya rağmen eşini boşamadığı için Asvan’a sürülmüş, orada hapsedilmiştir.
Üç ay kadar hapiste kaldıktan sonra Sadrazam Mustafa Paşa’ya müracaat etmiş, paşa da
padişahın fermanıyla Yusuf Kâmil Paşa’nın H 1266 - M 1849 yılında İstanbul’a gel­
mesini sağlamıştır. Rumeli beylerbeyliği rütbesiyle Meclis-i Vâlâ üyeliği­ne tayin edilmiş-
tir. Aynı yıl içinde vezir olmuştur. H 1268 - M 1851’de açı­lan Encümen-i Daniş’e dâhili
üye seçilmiş, bir sene sonra ticaret nâzırı (bakanı), iki sene kadar sonra Tanzimat Meclisi
başkanı, H 1279 - M 1862’de sadrazam olmuş, beş ay kadar bu makamda kaldıktan sonra
azledile­rek yine muhtelif mahallerde üyelik, başkanlık, adliye nâzırlığı ve şura-yı devlet
başkanlığı yapmıştır. Bazı üyelik ve başkanlıklara ikişer de­fa getirilmiştir.
Yusuf Kâmil Paşa ve eşi çok zengin idiler. Türbelerinin yanındaki hastahâneyi beraber

77 Türk Meşhurları sahibi İbrahim Alaaddin Gövsa da bu hatayı tekrarlamıştır.

305
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

yaptırmışlardır. Hastahâne ikisinin adını birden taşır. Paşanın ve eşinin İstanbul’da, Mı-
sır’da birçok emlâki vardı, Bayezid’de Hasan Paşa medrese ve sebilinin karşısında çok
muhteşem bir konakları vardı. Sultan Abdülaziz bir defa bu konağa iftara gelmiş idi.
Cumhuri­yet inkılâbından sonra bu konak Fen Fakültesi’ne tahsis edilmiş idi. Ha­san Âli
Yücel’in maarif vekilliği zamanında bir gece bekçisinin ihmali yü­zünden sobadan sıçra-
yan kıvılcımla tarihi konak yanmış, yerine üniversi­te binası yapılmıştır. Yusuf Kâmil Paşa
akim idi. Çocuğu olmamıştır.

Zeynep Kâmil Hastahânesi Zeynep Kâmil Hastahânesi


kurucularından Zeynep Hanım kurucularından Kâmil Paşa

Paşa ve Zeynep Hanım çok eli açık ve hayırsever insanlardı. Sosyal yardımı severlerdi.
Birçok fakir halka iyilik yapmışlardır. Yusuf Kâmil Paşa edib, şair, iyi yazan, iyi konuşan
bir ilim adamı idi. Fenelon’dan meş­hur Telemak adlı eseri dilimize çevirmiş ve basılmıştır.
İbnü’lemin Mahmud Kemal İnal Bey bu paşanın hal tercümesini Kemâlü’l-Kâmil
adlı bir broşürde yazmış, bazı şiirleriyle yazılarını Eser-i Kâmil Paşa adlı kitabında
yayınlamıştır.
Süreyya Bey, Sicill-i Osmânî’sinde onun hayatını yazarken “Fazıl, şair, kâtip, cömert,
tedbirli, keremli, zevk ehli ve akim idi78.” diyor.
Zeynep Hanım, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın ikinci kızı idi. Mısır’da

78 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 72.

306
TÜRBELER

doğmuştur. H 1261 - M 1845 yılında Yusuf Kâmil Paşa ile ev­lenmiştir. Bu evlenmeyi
hoş görmeyen ve Yusuf Kâmil Paşa’yı da sevme­yen Said Paşa, Mısır valiliğine gelince yu-
karıda yazdığımız gibi Yusuf Kâmil Paşa’yı hapis ve Zeynep Hanım’ı baskıyla boşamaya
mecbur etmiş­tir. Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın delaletiyle ve Sultan Abdülmecid’in
fermanıyla Yusuf Kâmil Paşa İstanbul’a çağırılmış, bir müddet son­ra Zeynep Hanım da
İstanbul’a gelerek nikâhları yenilenmiştir.
Zeynep Hanım kocasından beş sene sonra, H 1299 - M 1881 yılında öl­müş, kocasının
yanına gömülmüştür.
Türbelerinde çok kıymetli iki gümüş şamdan, bazı kıymetli levhalar ve yazılar vardır. H
1281 tarihli Kelime-i Tevhid levhası çok muvaffak bir tarih yadigârıdır.
Burada Nur-u Osmanî Mektebi’nde yazı hocalığı yapan Hattat Meh­med Hamdi
Efendi’nin H 1291 - M 1874 yılında yazdığı Kur’an-ı Kerim de saklanmaktadır.
Türbede Zeynep Kâmil ailesinin 47 parça kıymetli zatî eşyası da camekânlar içinde
teşhire konulmuştur. Bunların arasında buhurdanlar, vazolar, kristal takımları vardır. Tür-
beleri kapatan kanun yürürlüğe girdikten sonra bu türbenin kapısına da bir kara kilit asıl-
mış, içindekiler mahvolmaya terk edilmişti. Rahmetli refikam Mediha Konyalı, çocuğu­
nun ölümü ile ağır bir doğum hastalığı geçirdiği için burada kırk gün kalmıştır. Tertip
sahibi olan, beş vakit namazını kılan hâfız Eyüb Sabri Bey, hastahânenin başhekimi idi.
Onunla kapıyı açtırarak türbeyi tan­zim etmiş idik. Türbe şimdi iyi bir bakıcının muhafa-
zasındadır. Eyüp Sab­ri Bey, Hacdan dönerken trafik kazasında vefat etmiştir.
Zeynep Hanım çok şişman ve güzel bir kadındır. Türbeye güzel bir resmi asılmıştı.
Parmağında çok kıymetli bir yüzük var idi79.

79 Hastahânenin tarihî binası ve Zeynep Kâmil Türbesi, İstanbul Valiliği tarafından restore edilerek 16 Nisan 2019 tarihinde hizmete ve
ziyarete açılmıştır. (MD)

307
ÜSKÜDARLI
BAZI HATTATLAR*

* Kitabımıza Üsküdarlı bütün hattatların, şairlerin, âlimlerin hepsini koyacak idik. Hacim büyümüştür. Bunları ayrı bir kitap halinde
hazırladık. Şimdilik Tuhfe-i Hattâtîn’den aldığımız bazı hattatları koyuyoruz.
Ü S KÜ D A R L I B A Z I H AT TAT L A R

ABDULLAH -HATTAT
Üsküdarlıdır. Salih Efendi’nin oğludur. Cerrahzâde şöhretini taşır­dı. Sülüs ve nesih
yazılarını Hattat Yusuf Efendi’den öğrenmiştir. H 1170 - M 1659 yılında ölmüştür. Ka-
racaahmed Mezarlığı’na gömülmüştür1.

ABDURRAHMAN - HATTAT
Halil Ağa’nın oğlu Abdurrahman, Üsküdarlıdır. Üsküdar’daki Çavuşbaşı Mektebi’nin
hocası idi. Sülüs ve nesih yazısını üstad Mevlâna Mehmed Rasim Efendi’den öğrenmiş
ve icazetname (yazı diploması) almıştır. Silâhdar Hamza Paşa’nın yanında Rumeli’nde
seyahatler yapmıştır2. Ölüm yılını tespit edemedik.

AHMED - HATTAT
Üsküdarlı Hattat Fil İbrahim Efendi’nin oğludur. Fil İbrahim, başarılı bir bilgin ve
imam idi. Yazı dersini babasından ve icazeti Suyolcuzâde Mustafa Efendi’den almıştır3.

AHMED - HATTAT
Üsküdarlı Ahmed, Koyuncuzâde şöhretini taşır. Üsküdar’da Yeni Vâlide Camii’nin baş
müezzini idi. Sülüs ve nesih yazılarını Şekercizâde Said Mehmed Efendi’den öğrenmiş,
icazetname almıştır. Bu iki yazıda üstad idi.
Müstakimzâde’nin zamanında Yeni Mihrişah Camii’nde çocuklara ders ve­rir idi. H
1189 - M 1775 yılında ölmüştür4.

AHMED VEFKÎ - HATTAT


Ahmed Vefkî (‫ )وفقى‬Üsküdar’da doğmuştur. İyi ta’lîk yazardı. Yazı icazetini Zeyrek mü-
ezzini Hattat Hüseyin Efendi’den almıştır. Kendisi aynı zamanda besteci idi. Birçok ilâhi
bestelemiştir. Tersanede Çorlulu Ali Paşa Camii’nin vaazı ve Drağman Tekkesi’nin birin-
ci müezzini idi. Eyüp’de Sivâsî tekkesinde bir hücrede otururken H 1162 - 1748 veyahut
H 1165 - M 1851 yılında ölmüştür. Eyüp’de Sivâsî tekkesinin dışında gömülmüştür5.

ALİ - HATTAT
Üsküdarlıdır. Babası kaymakçı olduğu için Kaymakçıoğlu diye şöh­ret bulmuştu. Güzel
yazı yazmayı Karakız şöhretli Hocazâde Mehmed Efendi’den öğrenmiş ve ketebe icazeti
almıştı. Vâlide kethüdası Kaimmakam Mehmed Paşa’nın kâtibi idi. H 1124 - M 1712
yılında ölmüştür6. Karacaahmed Mezarlığı’na gömülmüştür.

1 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 273.


2 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 245.
3 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 59.
4 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 103.
5 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 642.
6 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 337.

311
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

FİL İBRAHİM - HATTAT


Üsküdarlı Hattat Fil İbrahim, değerli Hattat Anber Mustafa Ağa’nın talebesindendir.
Nesih yazıları çok kere hocasının sanılırdı. Oğlu Ahmed de iyi bir hattat idi7.

HALİL - HATTAT
Üsküdarlıdır. Sülüs ve nesih yazısını Karakız diye meşhur Hocazâde Mehmed Efen-
di’den öğrenmiş ve icazet almıştır. Tuhfe-i Hattâtîn kitabının müellifi Müstakimzâde
Süleyman Bey, Saideddin Efendi kendisi ile konu­şur, sohbet ederdi. Oğlu Abdürrahman
Efendi de ders arkadaşı idi. H 1150 - M 1737 yılında ölmüştür8. Kabri Karacaahmed
Mezarlığı’ndadır. Birçok Kur’an yazmıştır. Birçok da levhası vardır.

HASAN - HATTAT
Hamza oğlu Hasan, Üsküdarlıdır. Sultan II. Bayezid’in hocası Amasyalı Şeyh Ham-
dullah Efendi’nin üçüncü kuşakta aile şeceresinden Şükrullahzâde Mehmed’in akraba-
sından idi. Pîrî, Mehmed’dir. Sonra da Şeyh Hamdullah Efendi’nin oğlu Mustafa De-
de’nin oğlu Mehmed Dede’den yazı dersi ve icazet almıştır. Üsküdar’da iken Vâlide Ca-
mii’nin celî yazıla­rını o yazmıştır. H 1023 - M 1614 yılında ölmüş ve Karacaahmed’in
karşı­sındaki settin köşesine gömülmüştür. Altı mısralık mezar taşını talebesin­den Bursalı
Hâşimî yazmıştır9.

HASAN - HATTAT
Üsküdarlıdır. Babasının adı Numan’dır. Bir de eski Hattat Hasan var­dı. Kadim Hasan
şeklinde meşhurdur. Ondan ayırt edebilmek için buna İkinci Hasan derlerdi. Meşhur
Hattat Hâfız Osman’dan nesih ve sülüs yazılarını öğrenmiş ve ketebe icazetini almıştır.
Şimdiki Okur Site’nin (es­ki harbiye nezaretinin) yerinde bulunan eski Osmanlı sarayın-
daki oğlanların yazı hocası idi10. H 1145 - M 173. yılında ölmüş, Üsküdar’da Karaca­
ahmed Mezarlığı’na gömülmüştür.

HASAN RAŞİT - ŞEYHÜ’L-HATTÂTÎN


Hattatların şeyhi Karahisarlı Hacı Hâfız Hasan Raşid Efendi’nin kabri Karacaahmed
Kabristanı’ndadır. Mezar taşında şunlar okunur:
“Şeyhü’l-hattâtîn Karahisarî el-Hâcc Hâfız Hasan er-Raşid Efendi aleyhi’r-rahme. Fî N.
3 Sene 1273.”
Kitabesine göre Karahisarlı Hacı Hâfız Hasan Raşid Efendi, 1273 yılı Ramazan’ının
üçünde ölmüştür. Hattatların şeyhi (şeyhü’l-hattâtîn) şöh­retini taşırdı.

HÜSEYİN - HATTAT
Behramzâde Hattat Hüseyin Efendi Üsküdarlıdır. Babası Nurbânû Vâlide Sultan’ın
kethüdası idi. Hüseyin aslen babasıyla beraber Maveraünnehr’den gelmiştir. Üsküdarlı
7 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 50.
8 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 198.
9 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 157.
10 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 163.

312
Ü S KÜ D A R L I B A Z I H AT TAT L A R

Gül Hâfız diye meşhur olan Mehmed Efen­di’den sülüs, nesih ve güzel yazı yazmayı öğ-
renmiş, icazet almıştır11. H 1070 - M 1659 tarihinde yazdığı güzel yazıların geliriyle rahat
ve refah bir hayat sürüyorlardı. Ölüm tarihini tespit edemedik.

HÜSEYİN HASBİ - HATTAT


Hüseyin Hasbi Efendi Üsküdar’lı bir hattattır. Devatçızâde ailesindendir. Çok iyi yazı
yazardı. Eski saray hocası Üsküdarlı Hasan Efendi’den ya­zı icazeti almıştır12. Ölüm yılını
tespit edemedik.

MEHMED - HATTAT
Üsküdar’ın Kadıköy yakınlarında bir yalıda doğmuştur. Topkapı Sara­yı Enderun’una gir-
miştir. İlk hizmeti Topkapı Sarayı anahtar şakirtliğidir. Sonra tersanede cob kâtipliği yapmış-
tır. Sülüs ve nesih yazıları Bursalı Hezarfen Mehmed Efendi’den öğrenmiştir. Hac ettikten
sonra Yedikulelizâde Seyyid Abdülhalim Efendi’nin ölümü üzerine Topkapı Sarayı ağası­nın
yanına yazı hocalığına tayin edilmiştir. ‫ = تقديم التراب‬takdim-üt-türab terkibinin ebced hesabıyla
tutarı olan H 1188 - M 1774 yılında öl­müş, Karacaahmed Mezarlığı’na gömülmüştür13.

MEHMED ASIM - HATTAT


Üsküdar’da doğmuştur. İyi bir hattat idi. Üsküdar’ın Ağakapısı Mahal­lesi’nde oturan
Ağakapılı İsmail şöhretini taşıyan hattattan icazetnâme almıştır. Kâmil bir insandı. ‫الظاهر‬
= Ez-zâhir kelimesinin ebced hesa­bına göre anlattığı H 1137 - M 1715 yılında ölmüş,
Karacaahmed Kabrista­nı’na gömülmüştür14.

MEHMED - BASMACIZÂDE HATTAT


Üsküdarlı Basmacızâde şöhretini taşıyan Mehmed, kıymetli bir hattat­tır. Hemşehrisi
Hasan Sabit Efendi’den ketebe (‫ )كـتب‬icazetnamesi al­mıştır. ‫ = شرفيابى مالقات‬Şerefyâb-ı mülakat
terkibinin ebced he­sabıyla tutarı olan H 1165 - M 1571 yılında ölmüştür15. Üsküdar’da
Karacaahmed Mezarlığı’nda gömülüdür.

MEHMED SELÂHEDDİN - HATTAT


Kurban Nasuh Tekkesi’ni yenileyen Mehmed Nuri Efendi’nin torunla­rından Kutbud-
din Yalım Bey’de, Hattat Mehmed Salaheddin Efendi’nin çoğu sülüs, bir kısmı ta’lîk ile
yazılmış yazıları vardır. Şimdiye kadar hiçbir yerde adı geçmeyen bu büyük hattatı biz bu
yazımızla ilim ve tarih âlemine tanıtıyoruz.
Ketebesini (imzasını) Mehmed Salaheddin, Salahî ve Salaheddin şekillerinde yazan ve
atan bu hattatın elimizde bulunan yazılarında 1360, 1361, 1362, 1363 Hicrî yılları vardır
Birisinde kendisinin Rifâî Hattat Abdülaziz Efendi’nin şâkirdlerinden olduğu yazılıyor.
Sa’deddîn-i Cübbavî yazısının altına da “bende-i bendegân-i Sa’deddîn-il fakir Muhammed
Salaheddin 1363” imzasını atmıştır.
11 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 171.
12 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 183.
13 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 493.
14 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 486.
15 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 491.

313
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Ehvaz’da bir nahiyenin adı olan Cübba’da doğmuş olan kıymetli bil­gin ve erginlerden
Rifâî Sa’di’nin kölelerinden, müntesiplerinden olduğu­nu söylüyor.
Bu büyük hattatı ve üstadı Abdülaziz’i, İbnü’lemin Mahmud Kemal İnal Bey de son
hattatlarında almamıştır. Kendisinin Rifâî tarikine men­sup ve Mehmed Nuri Tekkesi’nin
müridlerinden olduğu anlaşılıyor. Yazı­larından birisi şudur:
‫كن غنى القلب واقنع بالقليل‬
‫مت والتطلب معاشا من لئيم‬
‫التكون للعيسن مجروح الفواء‬
‫انما الرزق على هللا الكريم‬
Dilimize şöyle çevrilir:
Kalbi zengin ol, aza kanaat et,
Ol fakat bir alçaktan geçinecek bir şey isteme
Yaşamak için kalbin yaralı olmasın
Rızık ancak Kerim olan Allah’ındır.
Şu âyet-i kerîme’yi de yazmıştır:
‫أ‬
‫ومبشرا برسول ي�تى من بعدى اسمه احمد‬
Bu âyette Hazreti İsa kendisinden sonra Ahmed isminde bir peygam­ber geleceğini
müjdeliyor. Bir yazısı da şudur:
‫بعثت التمم مكارم االخالق‬
Hazreti Peygamber bu hadisinde “Ben iyi ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyuruyor.
Hazreti Hüseyin’in şehâdeti için yazılan şu Türkçe iki mısraı hare­keli sülüs ile yazmıştır.
Çıksın ol göz ki sana eyliye kahr ile nigâh
Yanan ol dil ki buğzunadır menzilgâh
1302
Bu tekkede feyz alan bu büyük hattatın bazı yazılarıyla kitabımızı süslüyoruz.

MUSTAFA - HATTAT
Mustafa Üsküdarlıdır. Hemşehrisi, İkinci Hasan diye meşhur olan hattattan ders ve
ketebe icazeti almıştır. Yazılarının altına Çiçekîzâde diye imza kor. Amasyalı Şeyh Ham-
dullah kadar kuvvetli bir hattat oldu­ğunu Müstakîmzâde söylüyor16. Karacaahmed Me-
zarlığı’na gömülmüş­tür. Ölüm yılını tespit edemedik.

MUSTAFA TÂBİ - HATTAT


Üsküdarlıdır. Babasının adı da Mustafa’dır. Babası kassam idi. Kam­bur olduğu için
kassam-ı ahdep diye meşhurdu.
Mustafa Tâbi padişah müezzini, kardeşi Mehmed Kurbi de Yeni Saray (Topkapı
16 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 558.

314
Ü S KÜ D A R L I B A Z I H AT TAT L A R

Sarayı) kâtibi idi. Kardeşi ölünce Mustafa Tâbi yerine tâyin edilmiştir. Sülüs ve nesih
yazısını Eğrikapılı Çelebi Efendi diye meşhur olan hoca Mehmed Rasim Efendi’den
öğrenmiş, icazet almıştır17.
Mustafa Tâbi Efendi iyi bir musikişinas idi. Güzel de şiir yazardı. Kasideleri vardır.
Müstakîmzâde, güzel şiirlerinden birisini nakletmiştir.

ÖMER - HATTAT
Üsküdarlıdır. Hamalzâde şöhretini taşırdı. Sülüs ve nesih yazısını Üsküdarlı İkinci
Hasan’dan öğrenmiştir. Üsküdar’da Yeni Vâlide Camii okulunda hoca idi18. Hakkında şu
Farsça beyit söylenmiştir:
‫عرق سعى براى ديكران مى ريزد‬
‫حاصل خواجه زبار خود وحمال يكبست‬
Ölüm yılını tespit edemedik.

SELİM FEHMİ - HATTAT


Üsküdarlıdır. Peşkircizâde şöhretini taşır. Sülüs ve nesih yazısını Mısırlızâde Seyyid
Abdullah’tan öğrenmiştir. H 1170 - M 1756 tarihinde ke­tebe icazeti almıştır19. Ölüm
yılını tesbit edemedik.

SÜLEYMAN - HATTAT
Üsküdarlıdır. Sülüs ve nesih yazısını Belgradlı Mehmed Efendi’den öğrenmiş ve ke-
tebe izni almıştır. Yeni Saray (Topkapı Sarayı) hocası idi. H 1097 - M 1685 tarihli bir
Kur’an-ı Kerim’i pek meşhur idi. Müstakîmzâde bu Kur’an’ı görmüştür20.

17 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 544.


18 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 351.
19 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 209.
20 Tuhfe-i Hattâtîn, s. 218.

315
NAMAZGÂHLAR
(MUSALLALAR)
NAMAZGÂHLAR

ALÂİYELİ NAMAZGÂHI
Bu namazgâh, Üsküdar’da Dolapbaşı Tophânesi Caddesi’nde, Tophânelizâdeler Çeş-
mesi’nin karşısındadır. Üstünde şu kitabe okunur:
Sâhib ve mâlik Alâiyeli es-Seyyid Hacı Mehmed
Mihrab
Sene 1190
Namazgâhı, H 1190 - M 1776 yılında Alâiyeli Seyyid Hacı Mehmed vakfetmiştir.
Önünde bir de kuyu vardır.

ALİ AĞA NAMAZGÂHI


Bu namazgâh Karacaahmed civarındaki Tazıcılar Ocağı ile Zağarcı­lar Ocağı arasında,
eski Baytar Mektebi’nin bulunduğu yere yakın yol üze­rinde idi. Bize kadar gelmemiştir1.
Bu namazgâhı Hazinedar Ali Ağa yaptırmıştı.

AYŞE HATUN NAMAZGÂHI


Bu namazgâh Karacaahmed’de Çiçekçi Durağı’nda Harem İskele Cad­desi’ne sapan
sokağın sağ başındadır. Çok güzel hazırlanmış bir taş üze­rinde şu kitabe okunur:
Sâhibetü’l-hayrât merhûme Veliyye Ayşe Hanım rûh-ı şerifi mukaddes ola.
Taşın üstünde de Sene 1181 yazılıdır.
Bu namazgâh H 1181 - M 1770 yılında Ayşe Hanım adına dikilmiştir.
Biraz ilerisinde kuyusu vardır.

ÇAMLICA NAMAZGÂHI
Bu namazgâh Selami Ali Efendi Zaviyesi’nden Büyük Çamlıca Tepesi’­ne çıkarken,
tomruk yolunun üzerinde, sağda settin üzerindeki çeşmenin yanındadır. Solunda Abdü-
laziz’in torunlarının köşkü2 vardır. Bu namazgâhı H 1064 - M 1653 yılında Sultan IV.
Mehmed yaptırmıştır. Yanında iki de kitabeli mezar vardır. Birisi Mevlevîlerden H 1101
- M 1689 yılında ölen Derviş Mehmed Dede’nin, Sultan II. Mahmud’un kadınlarından
Âşık Beycan Kadın’ın H 1284 - M 1867 yılında ölen ağası Ferhad Ağa’nındır.

HAYDAR PAŞA NAMAZGÂHI


Bu namazgâh Haydarpaşa istasyon köprüsünün önünde idi. Bu namazgâh Sultan III.
Mustafa’nın Cebehâne Ocağı memuru Ömer Efendi’nin ruhu için oğlu Mehmed Efen-
di tarafından yaptırılmıştı. Burası padişah bahçelerinden idi. Sonra Haydarpaşa ailesine
geçmişti. Bu namazgâhın ya­nında, taşında yalnız Haydar Baba yazılı bir türbe var idi.
Son yıllarda yol genişletilirken bu türbe tamir edilmiş, namazgâh yok olmuştur. Bura­da
yatanın kimliğini ve ölüm yılını kesin olarak bilmiyoruz. Haydarpaşa Kışlası’nı yaptıran
Haydar Paşa burada mı gömülüdür? Yoksa buradaki Haydar başka bir Haydar mıdır?3. Bu
ciheti aydınlatan bir vesika he­nüz elimize geçmedi.
1 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 226.
2 Yusuf İzzeddin Efendi Köşkü. (MD)
3 Mir’ât-ı İstanbul, s. 36.

319
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

KÜÇÜK ÇAMLICA NAMAZGÂHI


Bu namazgâh Acıbadem asfaltının sonunda, Küçük
Çamlıca’nın altın­da bir çayırlığın içindedir. Sütre taşın-
da şu kitabe okunur:
“Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye’l-mihrâb Kethüdâ-yı
Mehmed Şâkir, Fî N 1243”
Bu namazgâhı, Mehmed Şâkir’in kethüdası H 1243
- M 1827 yılında dikmiştir.
Karşısında gövdesi bir çadır haline gelmiş, çok yaşlı
bir çınar vardır.
İbrahim Hakkı Küçük Çamlıca’da
Konyalı, Küçük IV. Sultan Mehmed Namazgâhı
Çamlıca Çeşmesi’nin
karşısındaki tarihî NEVNİHAL HATUN NAMAZGÂHI
çam ağacının
içinde
Namazgâh Karacaahmed-Duvardibi’nden Kadıköyü’ne giden asfal­tın solunda, Seli-
miye Kışlası’ndan gelen yolun tam karşısındadır.
Sütre denilen namazgâh taşının arkasında uzun bir servi kabartması vardır. Bu taşın
yüzü nakışlarla bezenmiştir. Mezar taşına benzeyen bu taşın üstünde güzel bir sülüs ile
şu kitabe okunur:
“Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye’l-mihrâb”
Şevketlü efendimizin câriyesi merhûme ve mağfûrün lehâ Saraylı Nevnihal Hatun
hayrâtıdır. Rûhu şad olsun. Rızâen lillâh
El-Fâtiha 1227
Kitabeye göre, bu namazgâhı Sultan II. Mahmud’un cariyelerin­den Nevnihal Hatun
adına H 1227 - M 1812 yılında yaptırılarak vakfedil­miştir.
Yolcular ve Karaca Ahmed Camii’ne ölü defnetmeye gelenler burada namaz kılarlardı.
Kitabedeki yeni dal anlamına gelen ‫ نونهال‬keli­mesi ‫ نونحال‬şeklinde yanlış yazılmıştır.

SULTAN IV. MEHMED’İN MUSALLASI - NAMAZGÂHI


Bu musallâ-namazgâh, Büyük Çamlıca’da, su başında, Yusuf İzzeddin Efendi Kasrı’nın
sağındaki set üzerindedir. Buraya son yıllarda Havuzbaşı Gazinosu denir olmuştur. Sul-
tan IV. Mehmed buraya, H 1071 - M 1660-1661 yılında bir çeşme yaptırmış, Sultan II.
Mahmud da bu çeşmeyi H 1251 - M 1835-36 yılında esaslı bir surette tamir ettirmiştir.
Çeşmenin kitabesini nefîs ta’lîk ile Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi yazmıştır. Bu çeş-
menin suyu biraz arkasından çıkar. Son zamanlarda Çamlıca Muhtarı Abdi Denizolgun,
suyun deposunu esaslı bir surette tamir ettirmiştir. Nefis suyu, dört ta­vada dinlenerek
akıyor. Çok temiz­dir. Güvenilerek içilebilir. Fakat çok azdır.
Sultan IV. Mehmed, çeşmesinin arkasına üç, dört basamakla çıkılan musallasını yaptır-
mıştır. Yanında çeşme ve musalla ile yaşıt olduğu an­laşılan ulu bir çınar vardır. Musalla­nın

320
NAMAZGÂHLAR

22 mısralık kitabesi mermer taş üzerine, çok güzel bir sülüs ile
kazıl­mıştır. Bu kitabe şimdiye kadar Şarklı ve Garplı hiç kimse
tarafın­dan doğru okunamamış ve yayınlanmamıştır. Mir’ât-ı İs-
tanbul sahibi bu­radaki kitabeyi okuyamadığı için almamış; Sultan
II. Mahmud’un çeş­menin tamiri hakkındaki 22 mısralık kitabe-
sinden ancak on ikisini alabilmiş, diğerlerini ve son tarih beytini
atlamak suretiyle çok hata etmiştir4.
Biz musallanın kitabesini okuduk, buraya olduğu gibi koyuyoruz:

‫تاريخ مصالى حضرت سلطان محمد خان غازى خلدهللا ملكه‬


‫ نظام دين دولت روح دنيا‬- ‫شه اعظم محمد خان غازى‬
‫ عدوكش قهرمان روز هيجا‬- ‫جهانكير وجهان بخش وجهانبان‬
‫ مثل سيل اقتدى خون اعدا‬- ‫براقدى تيغ هيبت شرق وغربه‬
‫ عجب رونق متاع زهدو تقوا‬- ‫زمان دولت وعدلنده بولدى‬
‫ كه اول سلطان غازى ظل موال‬- ‫نيجه بولمز صالح وزهد رونق‬
‫ اولوب محراب واركانى مهيا‬- ‫مصال وضعنه امر ايتدى بالذات‬
‫ وجود پادشاهى ايله ابقا‬- ‫سرير سلطنتده يا الهى‬
‫ صالتى معتبر قدرى معال‬- ‫دعاسى مستجاب اولردى مقبول‬
‫ بحق سورۀ فرقان وطاها‬- ‫قبول ايت بودعايــى دركهكده‬
‫ مكان محترم عالى مصال‬-
‫مصاليه ديدى تاريخ نالى‬ Büyük Çamlıca’da
۱۰٧۱ ‫سنه‬ su başında Sultan
IV. Mehmed’in
Kitabede Sultan IV. Mehmed şöyle vasıflandırılmıştır: kitabesi

“En büyük şah Mehmed Han Gazi, din ve devletin tanzim edicisi, dün­yanın ruhu, ci-
hangir, cihan bağışlayan, dünya bekçisi, düşmanı bertaraf eden, savaş gününün kahramanı,
kılıcı doğuya ve batıya heybet verdi, düşman kanı sel gibi aktı, Allah’ın gölgesi olan bu Gazi
Sultan’ın iyilik ve zühdü nasıl revnak bulmaz? Buraya musalla konmasını kendisi emretti,
mihrabını ve her çeşit lüzumlu şeyleri hazırlattı. Allah’ım onu saltanat koltuğunda ebedî eyle.
Rabbim duasını makbul, namazını muteber, kad­rini yüce kıl. Allah’ım, bu duayı Furkân ve
Tâhâ sûreleri hakkına kabul et.”
Kitabeyi bir de yeni harflerle okuyalım:
Târîh-i Musallâ-yı Hazret-i Sultan Muhammed Han Gazi halledallâhü mülkehû
Şeh-i a’zam Muhammed Han Gazi
Nazzâm-ı dîn ü devlet rûh-ı dünyâ
Cihângîr ü cihânbahş ü cihanbân
Adüvkeş kahraman-ı rûz-ı heycâ
Bırakdı tiğ-i heybet şark u garba
Misl-i seyl akıtdı hûn-i a’dâ
Zamân-ı devlet ve adlinde buldu
Aceb revnak metâ’-ı zühd ü takvâ
4 Mir’ât-ı İstanbul, s. 52.

321
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Nice bulmaz salâh ü zühd revnak


Ki ol Sultan-ı Gâzî zıll-i Mevlâ
Musallâ vaz’ına emretdi bi’z-zât
Olub mihrâb ü erkânı müheyyâ
Serîr-i saltanatda Yâ ilâhî
Vücûd-ı Pâdişâhı eyle ibkâ
Duâsı müstecâb olurdu makbûl
Salâtı mu’teber kadri muallâ
Kabûl it bu duâyı dergâhında
Bi-hakk-ı sûre-i Furkân ü Tâhâ
Musallâya didi târîh Nâlî
Mekân-ı muhterem âlî musallâ. Sene 1071.
Son tarih mısraı ebced hesabına vurulunca 1061 rakamları çıkıyor. Hâlbuki üstüne
1071 yazılmıştır. Hattat mısraı yanlış yazmıştır. Şöyle yazsaydı doğru çıkardı:
‫مكانى محترم عالى مصال‬
Mekânı muhterem âlî musallâ
Çamlıca’da, Sultan IV. Mehmed’in ve Sultan IV. Murad’ın da birer saray­ları vardı.
Evliya Çelebi, IV. Murad’ın sarayını anlatırken şunları söyler:
“Büyük Çamlıca’da padişahımız kendilerine mahsus Bağ-ı cihan adıyla bir âlî bahçe
ittirdi ki onda olan kasra tarih-i hakîr şudur:
Didim ey Evliyâ bu kâba târîh
Mübarek ola kasrın pâdişâhım.
Bu kasır belki de Yusuf İzzeddin Efendi’nin kasrının, bağ ve bahçelerinin yerinde idi.
Râif Bey, burada Fatih Sultan Mehmed’in H 887 - M 1482 yılında yap­tırdığı bir
çeşme bulunduğunu, bu çeşmenin Sultan IV. Mehmed tarafın­dan tamir edildiğini ve
suyunun arttırıldığını söylüyor. Şimdi böyle bir çeşme yoktur. Biz hiçbir kaynakta da bu-
rada Fatih’in bir çeşmesinin bu­lunduğunu görmedik. IV. Sultan Mehmed de kitabesinde
bundan bahsetmediğine göre, bunun doğru olmadığı anlaşılıyor.

ŞEHİDLİK NAMAZGÂHI
Bu namazgâh Karacaahmed Mezarlığı’nın içinde, şehidliğin karşısın­da ve Şehidlik
Mescidi’nin karşısında, gasilhânenin ortasındaki settin üze­rindedir. Bu namazgâh mih-
rabı ve yazıları bakımından İstanbul’un en mü­kemmel namazgâhıdır. Mihrab som ak
mermerden yapılmıştır. Sağında Hattat Hakkı Bey’in fevkalâde nefis bir sülüs ile “Allah
celle celâlühû”, solunda “Muhammed Aleyhisselam” yazılıdır. Üstünde “Besmele” ve onun al-
tında da ۱۳۲٤ ‫ كلما دخل عليها زكريا المحراب سنه‬okunur. Altında “bu­nu Hakkı yazdı” anlamına “ketebehû
Hakkı” yazılıdır. Mihrabın ortasına çok güzel bir kandil kabartması işlenmiştir. Birinci
Cihan Harbi’nde şehid olanların cenaze namazları burada kılınmıştı. Bu sanat âbidesinin
iyi mu­hafaza edilmesi lazımdır. R 1334 - M 1917 yılında Sultan Reşad tarafın­dan yaptı-
rılmıştı, iki sene sonra aynı padişah buraya bir de mescid yap­tırmıştır.

322
NAMAZGÂHLAR

TALİMHÂNE NAMAZGÂHI
Kuleli’nin üstünde, Sultan Mahmud Talimhânesi’nin yol aşırı karşısın­da Adalet Öz-
can’ın evinin önünde bir namazgâh vardı. Bu namazgâhın mihrab taşını 29 Mayıs 1975
günü burada H 1323 - M 1904 yılında Topal Ahmed Ağa’nın yaptırdığı kuyunun bileziği
üstünde bulduk.
Kitabesi şu­dur:
“Hâze’l-mihrâb sâhibü’l-hayrât Paşalı oğlu Süleyman Ağa eseridir.
Sene 1267.”
Bu namazgâh H 1267 - M 1850 yılında yapılmıştır. Yerini komşuları almıştır. Biz taşın
yerine dikilmesini temin ettik.

YAĞLIKÇI AYAZMA NAMAZGÂHI


Bu namazgâh Küçük Çamlıca-Altunizâde yolu üzerinde Ömer Bey Çeşmesi’nin kar-
şısında idi.
Taşın üstünde şunları okumuştum:
“Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye’l-mihrâb. Sene 1291.”
Bu namazgâh H 1291 - M 1872 yılında yapılmıştır. Yaptıranı bi­linmiyor.

323
ZAVİYELER
TEKKELER
HANKÂHLAR
ZAVİYELER - TEKKELER - HANK ÂHL AR

ÜSKÜDAR’DAKİ TEKKELER
Üsküdarlı Seyyid Ahmed Münib Efendi, 88 yıl önce İstanbul’daki tek­keleri şeyhle-
rinin adlarıyla ve bulundukları yerlerle beraber toplamış ve H 1307 - M 1889 yılında
Mecmua-i Tekâyâ adıyla İstanbul’da Âlem Mat­baası’nda bastırmıştır. Bu kitaba göre İs-
tanbul’da 305 tekke vardır. Bun­lardan 57’si Kadirî, 13’ü Halvetî, 35’i Rifâî, 32’si Şâzilî,
5’i Mevlevî, 8’i Bedevî, 23’ü Sa’dî, 65’i Nakşî, 1’i Bayramî, 23’ü Sünbülî 22’si Celvetî, 25’i
Şabânî, 4’ü Uşşâkî, 3’ü Sinânî, 3’ü Gülşenî, 14’ü Cerrâhî’dir.
O tarihte Üsküdar ilçesinin sınırları içinde 47 tekke vardı. Bunlar âyinlerini hafta-
nın muayyen günleri, gündüzleri yaparlardı. Yalnız Nakşîlerin geceleri de âyin yaptıkları
olurdu.
Tekkeler âyin yaptıkları günlerin adlarıyla, meselâ Çarşamba Tek­kesi gibi de anılırdı.
88 yıl önce Üsküdar’daki tekkeleri, şeyhlerinin adlarını ve mensûb ol­duğu tarikatları
aşağıya yazıyorum:

Tekkenin adı Bulunduğu yer Tarikatı Şeyhi


1 At Pazarı, Osman Efendi Hayreddin Çavuş Mahallesi Celvetî Mustafa Efendi
2 Özbek Bülbülderesi’nde Kadirî Mukîm Efendi
3 Bandırmalı Şeyh Yusuf İnadiye Mahallesi Celvetî Fahreddin Efendi
4 Devâtizâde Şeyh Camii yanında Celvetî Tâlib Efendi
5 Gani Efendi Tabutçular içinde Sa’dî Ali Efendi
6 Nasûhî Doğancılar’da Şa’bânî Muhyiddin Efendi
7 Aziz Mahmud Hüdâî Gülfem Hatun Mahallesi Celvetî Rûşen Efendi
Selamsız Caddesi,
8 Acıbadem Celvetî Ahmed Efendi
Acıbadem’de
9 Şeyh Ahmed Çengelköy Bedevî Ahmed Efendi
10 Sandıkçı Şeyh Ekrem Tabutçular içinde Rıfâî Âbid Efendi
11 Feyzullah Efendi Ahmediye Mahallesi Şa’bânî Hamdi Efendi
12 Avnîzâde Divitçiler Mahallesi Kadirî Yıkılmıştır
13 Hindîler Selamsız Caddesi Kadirî Veliyyüddin Efendi
14 Yarımca Baba Paşalimanı Kadirî Mehmed Efendi
15 Yağcızâde Balaban İskelesi Cerrahî Âşir Efendi
16 Şeyh Hâmil Beylerbeyi Bedevî Hâmil Efendi
17 Şeyh Hâfız Karacaahmed civarı Halvetî Hâşim Efendi
18 Zincirlikuyu Büyük karakolhane Kadirî Emin Efendi
19 Seyfeddin Efendi Çavuşderesi Sa’dî Mustafa Efendi
20 Safvetî Paşa Doğancılar Şa’bânî Said Efendi

327
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

21 Atîk Valide Atik Valide Camii’nin içi Şa’bânî Şerafeddin Efendi


22 Etmekyemez Salacak Mahallesi Bayrâmî Aziz Efendi
23 Şeyh Habib Toptaşı Bedevî Halim Efendi
24 Saçlı Hüseyin Tabutçular Sünbülî Yunus Efendi
25 Bacılar Aziz Mahmud Hüdâî civarı Celvetî Yıkılmıştır
26 Şeyh Fethi Efendi Ahmediye Mahallesi Sa’dî Şemeddin Efendi
27 Kartal Baba Nuhkuyusu Kadirî İbrahim Efendi
28 Şeyh Himmet Divitçiler Mahallesi Bayrâmî Abdülhayy Efendi
29 Ümmî Ahmed Çinili Camii civarı Şa’bânî Ahmed Efendi
Mehmed Galip
30 İskender Baba Ağa Hamamı Celvetî
Efendi
31 Şeyh Selâmi Çamlıca yakınında Celvetî Ahmed Efendi
32 Şeyh Nuri Debbağlar Mahallesi Rıfâî Tevfik Efendi
33 Şeyh Fenâi Ali Pazarbaşı Mahallesi Celvetî İhsan Efendi
34 Şeyh Mahmud Ahmediye Camii Rıfâî Mahmud Efendi
35 Özbekler Sultantepe Nakşî Edhem Efendi
Tenbel Hacı Mehmed
36 Tenbel Hacı Mehmed Celvetî Şeyhi yok
Mahallesi
37 Havuzbaşı Beylerbeyi Kadirî Nevruz Efendi
Mehmed Said
38 Şeyh Hüseyin İstavroz Deresi Bedevî
Efendi
39 Selimiye Selimiye Mahallesi Nakşî Said Efendi
40 Şeyh Selim Çınar adlı yerde Nakşî Ömer Efendi
41 Serbölük Ahmed Efendi Divitçiler’de Kadirî Ahmed Efendi
42 Arif Dede Mehmed Ağa Camii’nde Cerrâhî Galip Efendi
43 Şeyh Sâdık Pazarbaşı Mahallesi Nakşî İsmail Efendi
44 Ayşe Sultan İmrahor’da Celvetî Şeyhi yok
45 Kalenderhâne Çinili Camii civarı Nakşî Şeyhi yok
46 Musâlla Bulgurlu’da Celvetî Şeyhi yok
47 Nalçacı Halil Debbağlar Mahallesi Şa’bânî Tayyar Efendi

ALACA MİNARE TEKKESİ


Bir adı da Pazar Tekkesi olan bu zaviye, Üsküdar’da Alaca Minare Mescidi’nin1 kar-
şısındadır. Tekkeyi, Hacı İbrahim isminde hayır ve sosyal yardımsever birisi yaptırmıştı2.
1 Alaca Minare Mescidi’nin bulunduğu yerde günümüzde Kartal Baba Parkı vardır. Mescid, şimdiki Apak Apartmanı’nın yanında idi. (MD)
2 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 218.

328
ZAVİYELER - TEKKELER - HANK ÂHL AR

Tekkenin çok güzel yapılmış bir mescidi ve tehlil yeri vardı. Ben 15 Haziran 1940
tarihinde burasını incelerken tekkenin yalnız dört duvarı kalmıştı. İki ay evvel Vakıflar
İdaresi’nin yıktırdığını söylediler3.
Tekkenin âyin yeri kârgir ve muhteşem bir bina idi. Son şeyhi de İsmail Efen­di idi.
Mir’ât-ı İstanbul sahibi bu tekkenin H 1143 - M 1730 yılında Hacı Dede isminde birisi
tarafından yapıldığını söylüyor ve kapısının üstün­deki kitabeyi de naklediyor. O halde
Hadîkatü’l-cevâmi’in “Tariki Nakşibendîye’den Hacı İbrahim Efendi’nin tekkesi” şeklindeki
ifâdesinden bu Hacı İbrahim Efendi’nin tekkenin yapıcısı değil şeyhi olduğunu anlamak
lazım geliyorsa da biz Mir’ât-ı İstanbul sahibinin hata ettiğini tespit ettik. Hacı Dede H
1274 - M 1857 yılında ölmüştür.
Ben tekkenin önünde bir su teknesini gördüm, üstünde şu kitabeyi okudum:
“Âsitâneli Dilsizzâde el-Hâcc Büyük Fesli Mehmed Fahreddin Efendi­‘nin hayratıdır. Gur-
re-i Receb 1326.”
Bu su teknesini, İstanbul’la Dilsizzâde Hacı Büyük Fesli Mehmed Fahreddin, H 1326
- M 1908 yılında vakfetmişdir. Tekkenin mezarlığın­da H 1250 - M 1834 yılında ölen
Reşid Paşa’nın karısı Züleyha Hanım’ın ve H 1222 - M 1807’de ölen Reşid Efendi’nin
(Paşazâde) Kâmil İbrahim Be­y ’in mezar taşlarını gördüm. Tekkenin kapısının soluna
dikilmiş bir mezar taşında da şunları okudum:
Şeyh Hüseyn-i Nakşibendî muktedâ-yı safâ
Nice müddet kûşe-i vahdetde uzlet eyledi
Mürşid-i kâmil idi hayli maârif ehlini
Himmetile mahrem-i sırr-ı hakîkat eyledi
Da’vet olunca kitâb-ı îrciîle Hazret’e
Rûh-ı pâki âlem-i lâhûta rıhlet eyledi
Didi Yahya nâsa hâtif fevtinin târîhini
Nakşibendî Hacı Dede azm-i Cennet eyledi.
Fî gurrei R Sene 1274
Bu, H 1274 - M 1857 yılında ölen tekkenin şeyhi Hacı Dede’nin mezar taşıdır. Mir’ât-ı
İstanbul sahibinin, tekkenin bânisi olarak gösterdiği Hacı Dede bu olacak. O, tekkenin
1143’te yapılmış olduğunu söylerken hata işlemiştir. Ayvansaraylı Hüseyin Efendi’nin
tekke bânisi olarak gösterdiği Hacı İbrahim Efendi’yi kabul etmek lâzımdır.

BEDEVÎ DERGÂHI
Bu dergâh Çengelköy’ünde Halk Caddesi çıkmazındadır. 33 kapı nu­marasını taşır.
Tekkeleri kapatan kanun yürürlüğe girdikten sonra der­gâh da kapatılmıştır4. Bakımsız-
lıktan iki katlı ahşap tekke ve mescidi yıkılarak yok olmuştur. Avlu kapısının üstündeki
mermerde 40 yıl önce şu kitabeyi okumuştum:

3 Alaca Minare Tekkesi (Şeyh Sadık Efendi Tekkesi), restorasyona alınmış ve 2015 yılında restorasyon tamamlanmıştır. Tekke binası İnsan
ve İrfan Vakfı tarafından kullanılmaktadır. (MD)
4 Üsküdar Belediyesi ve İl Özel İdaresi tarafından restorasyona alınan tekke binası, 29 Haziran 2014 tarihinde hizmete açılmıştır. Tekke
binası İstanbul Müftülüğü Kız Kuran Kursu olarak kullanılmaktadır. (MD)

329
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫آ‬
‫ ثانئ رابعه يعنى عدويه �كاه‬- ‫دختر محصنه اوصاف ابراهيم ادهم‬
‫ كه همه ماملكن حق يوله ايتدى تباه‬- ‫اويله بر صاحيۀ جودوسخا درويشه‬
‫ ايلدى زوجنى هم پست نشينى هلل‬-
‫كايتدى انشاء بدوى سلكنه بوخانقهى‬
‫ ذكر ايدوب كل ديه لم عشقله يا هو هللا‬- ‫اولدى برزاويۀ زمر ۀ اهل توحيد‬
‫آ‬
‫ زوجى شيخ احمده يا پدى عدويه دركاه‬- ‫نفى اثباتله دوشدى �كا تاريخ اى شمس‬
۱۲٨۳
Şair Şemsi’nin hazırladığı bu kitabeye göre İbrahim Edhem Efendi’­nin kızı Rabia
Adviyye Hanım H 1283 - M 1866 yılında bu dergâhı Bedevî tarikatına mensup olan-
lar için yaptırmış, kocası Ahmed Efendi’yi de bu­raya şeyh tayin etmiştir. Biz vaktiyle
bu dergâhın hücresine atılmış bir levhada bu dergâh için yazılmış 24 mısralık bir tarih
manzumesi daha bulmuştuk. Bunda dergâhın ‫ فارغب‬kelimesinin ebced hesabına göre çı-
kan H 1283 yılında yapıldığı yazılıyordu. Abdest musluklarının su hazinesinin üzerinde
de şunlar yazılı idi: “Şevketlü mehâbetlû Sultan Abdülaziz Han hazretlerinin cariyelerinden
merhume Feleksu Kalfa’nın hay­ratı 1286.”
Feleksu Kalfa, dergâhı yaptıktan üç sene sonra buraya su getirtmiş­tir. Burada Hattat
Sami’nin de iki levhası var idi. Ben bunları 20 Nisan 1975 yılında Çengelköy’de Hacı
Ömer Efendi Camii’nde gördüm.
Dergâhın mezarlığında da beş mezar taşı vardır. Birisi H 1289 - M 1872 yılında verem-
den ölen dergâh şeyhinin kızı İfakat Hanım’ındır. Taşın­da yedi satırlık bir manzume vardır.
Taşlardan birisi de H 1254 - M 1834’te doğup H 1317 - M 1899’da ölen tekkeyi yaptıran
Rabia Adviyye Hanı­m’ındır. Üçüncü taş H 1330 - M 1931’de ölen tekkenin şeyhi Ahmed
Efen­di’nindir. Birisi de Rabia Adviyye Hanım’ın babası İbrahim Edhem Efen­di’nindir.
Ben 20 Nisan 1975 Pazar günü tekkenin kapısının üstünden düşüp kı­rılan mermer
kitabesini dergâhın bahçesine atılmış buldum. Dergâhın iki katlı harap meşrutasında son
şeyhi Ahmed Efendi’nin oğlu Seyfullah Bey oturuyordu.
Sultan II. Abdülhamid tekkenin gelir vakfına ayda 250 kuruş gelir ilâve etmiş, tekkenin
harem dairesini yaptırmış, semahâne ve başka yer­lerini de tamir ettirerek tefrişini yapmıştır5.

ETMEK - EKMEK YEMEZ TEKKESİ


Bu tekke, Üsküdar’da, Ayazma civarında Lâmekâni Hüseyin Soka­ğı’nda, Kız Kule-
si’nin karşısındaydı. H 1181 - M 1767 yılında ölen teşrifatçı Hüseyin Efendi yaptırmıştı6.
Ben burasını 1941 yılında incelediğim zaman ortada yapı döküntüleri, kapısız penceresiz
bir küçük bina ve su sızıntı­ları görmüştüm. Burasının daha evvel bir ayazma olduğunu
tahmin etmiş­tim. Harap kapının üstünde şu kitabeyi okumuştum:
‫شهير اتمك يمزدينمك ايله عارف ياهلل‬
‫كيم اسميدى حسين اول ذات ايدوب بودركهى احيا‬
‫مؤخر محترق اولمشدو قالمشدى يرى ايواه‬
‫كچوب دملر عمارتى خاطره كلمز ايدى حتى‬
5 Tebriknâme-i Millî, s. 26, 37.
6 Ekmek Yemez Tekkesi bakım ve onarım çalışmaları İstanbul 6 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu 16.12.2015 tarih 3015
sayılı karar doğrultusunda, Üsküdar Belediyesi tarafından başlatılmıştır. Öncesinde yeşil fayans kaplı olan yapının fayansları çıkarılmıştır.
Belirtilen karar kapsamında, 2020 yılında başlatılan bakım onarım çalışmaları devam etmektedir. 06 Haziran 2020. (MD)

330
ZAVİYELER - TEKKELER - HANK ÂHL AR

‫بوكره شيخ سيد مصطفى عاكـف افندينك‬


‫علوهمتى قيلدى مجدد كاركير انشاء‬
‫فيوضات الهى يه تجليكاه اولوب دائم‬
‫آ‬
‫همان �يين اهل هللا اولسون موقع اجرا‬
‫سيخ اوجلردن استمداد ايدوب نظم ايلدى تاريخ‬
‫شودركاه بلند اعمار اولندى يمن ايله اعال‬
‫ نمقه حافظ حسن الفحرى غفرله‬۱۲٨٦ ‫سنه‬
Şair Senih’in hazırladığı bu kitabenin son mısraı ebced hesabına vu­rulunca 1283 ra-
kamları çıkar. Bir evvelki mısrada bulunan tâ’miyeye göre buna 3 rakamı ilave edilirse
1286 rakamları çıkar. Bu, altına da yazılmıştır.
Kitabeden öğrendiğimize göre etmek yemez şöhretli Hüseyin Efendi bu dergâhı yaptır-
mıştı. Dergâh yanmıştı. Şeyh Seyyid Mustafa Akif Efen­di H 1286 - M 1869 yılında yeni-
den yaptırmıştı. Tekkenin kitabesini Hâfız Hasan Fahri Efendi yazmıştır. Mir’ât-ı İstanbul
sahibi bu kitabeyi birçok hatalarla kopya etmiş, tarihini de 1276 olarak yanlış göstermiştir7.

HACI HOCA TEKKESİ - ÖZBEKLER TEKKESİ MESCİDİ


Hacı Hoca Tekkesi, Üsküdar’da Sultantepe’dedir. 16 kapı numarasını taşırdı. Tekke
şimdi, Özbekler Tekkesi şeklinde meşhurdur. Tekkenin ahşab mescidi, Bülbülderesi’ne
hâkim yüksek bir tepe üzerine kurulmuş­tur. Mescidden kıbleye iki, sağ ve soluna üçer
pencere açılır. Minaresi ve minberi yoktur. Burada yazısı, yazanı, anlamları bakımından çok
kıymet­li levhalar buldum. 12 Haziran 1941’de bunları inceledim. Hepsini de kop­ya etdim:
Bir levhada nefîs bir yazı ile Yâ Hazret-i Pîrî Seyyid Abdülkadir-i Geylânî yazılıdır.
Duvara asılı ikinci levhada şunları okudum:
‫آ‬
‫ سر مر�ت جمال هللا اوالن نقشبندز‬- ‫مظهر نور رسول هللا اوالن نقشبندز‬
‫ اهل عشقه ناله جانكاه اوالن نقشبندز‬- ‫ذكر منبر ذكر حقيدر كاهى اما جذبه ده‬
‫آ‬
‫ �سمان فيض مهرماه اوالن نقشبندز‬- ‫سربسر اشيا اولور انوار منبردن نقشبندز‬
‫ عالم معنى ده صاحب اوالن نقشبندز‬- ‫خنده ايلر اطلس كردونه چاك خرقه يز‬
‫ خانقاه ذكرده صاحب جاه نقشبندز‬- ‫صرف انفاس ايلرز دايم طريق عشقده‬
‫ مسند فقر وقناده شاه اوالن نقشبندز‬- ‫ايلدك راه كالل عشقده نفس وجود‬
‫ فحرانس وجان ايله همراء اوالن نقشبندز‬- ‫پيشوامز پريمز صدر اعظم بزم‬
‫ روز محشرده مظهر دلخواه اولش نقشبندز‬- ‫فيض حقدر رابطه بندخلوصز تا ابد‬
‫ كـتبه العبد المذنب عبد الكريم ساكن قلندر خان قرب حضرت ايوب‬۱۲٨۳ ‫سنه‬
Bu manzumede Nakşibendî tarikatının Hafî kolunun meziyyetleri sa­ yılmaktadır.
Bunu, Eyüb’de Kalenderhâne’de oturanlardan Abdülkerim Efendi yazmıştır.
Tahta bir levha üzerinde de ta’lîk ile şu manzumeyi okudum:
‫ هميشه هرامورنده بوله توفيق يزدانى‬- ‫جناب دركه عالى مقام درويشان‬
‫آ‬
‫ خداعمرينى فزون ايتسون مبارك ايلسون �نى‬- ‫ولى برخانۀ دلكش يا پوب شمدى تمام ايتدى‬
‫آ‬ ‫آ‬
‫ كدوراتدن امين ايتسون دروننده اوالن جانى‬- ‫همان �فات دهردن �نى خفظ ايليه هللا‬
‫ بوتاريخ همان برخامه زر يازسه ارازن‬- ‫بال تاجزو باالى زرين طاقنة اليق‬

7 Mir’ât-ı İstanbul, s. 70.

331
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

‫ عزيز مير احمد كيم ايدر تفييل دامانى‬- ‫حضور دولته شيمدى كلوب عرض ستايشله‬
‫ يا پلدى خانۀ روشن بودر قصر سليمان‬- ‫مجوهر حرفله يازسك سزادر بويله بر تاريخ‬
۱۱٩٤ ‫ اثر خامۀ سليمان روحى سنه‬۱۲۳۰ ‫غرۀ را سنه‬
Süleyman Rûhi Efendi’nin H 1194 - M 1780 yılında hazırladığı bu man­zume H 1230
- M 1814 yılında kopya edilerek dergâha asılmıştır. Bu ki­tabeden öğrendiğimize göre
Avnî Paşazâde Mir Ahmed, bu tekkeyi H 1194 - M 1780 yılında yenilemiştir.
Mescidin son cemaat yeri olan kısımda sülüs iki satırlık şöyle bir kitabe okudum:
Gel birader Nakşibendî tekkesin eyle makâm
Bil bunu erbâb-ı hâle kim odur Dârü’s-selâm
Bu beyt, burasının bir Nakşibendî tekkesi olduğunu göstermek için yazılmıştır. Tekkeden
mabede giden ve mezarlığa açılan pencerelerin aralığına altı satırlık şu sülüs kitabe konmuştur:

‫ بحمد هللا على االئه هر صبح وشام‬- ‫ايتدى باسم خدا اليق صدر كالم‬
‫آ‬
‫) كل حين الف الصلوة والسالم‬۱( ....- ‫خواجۀ كوينه �لنه اصحابنه‬
‫ قيلدى بو واديده ميدان سخن ايچون خرام‬- ‫بعد ازين كلك سبكپاى نكورفتاره نو‬
‫ حق تعالى ايلسون عرفان وفضلن بر دوام‬- ‫حضرت شبخم محمد عبد االكبرا ازبكى‬
‫ مولدى شهر سمرقندر زهى دار السالم‬- ‫جد پاكى شاه سيد نعمة هللا ولى‬
‫ اولدى ناظر بر قدم اقرار ايله خاص وعام‬- ‫قوة قدسيه سى انكار اولنمز بر نفس‬
‫آ‬ ‫آ‬
‫ ذات عاينقدرينه انك براى احترام‬- ‫بيكوز �لتمش �لتى تاريخنده صدار اخالصله‬
‫ ايده بارى دائما روح روانن شادكام‬- ‫ياپدى عبد هللا افندى يــى ريا بوتكيه يــى‬
‫ فتخ اولوب حمد اوله باب هللا على وفق المرام‬- ‫ايلدى اعمار صوكره شيخ افندى چون يرين‬
‫ دورسلطان مصطفاده باشليوب ايتدى تمام‬- ‫رسم مطبوع اوزره شودر كاهده فيض حق‬
‫ بر سرير سلطنت اولسون هميشه مستدام‬- ‫اول شه عالم الهى شوكت واجال هللا‬
‫آ‬
‫ اولدى حرف جوهر يسبله �كا تاريخ نام‬- ‫عاقبت عبد كمينه سويليوب بو مصرعى‬

Son iki mısra ve rakkamlar silinmiş olduğu için okuyamadım8.


Nâzım, bu manzumesinde sadrazam kethudâlığından mir-i miranlık ile Maraş valisi olan
Abdullah Paşa’nın bu tekkeyi H 1166 - M 1752 tari­hinde Sultan III. Mustafa zamanında
yeniden yaptırarak, Semerkandlı Özbekî Şeyh Abdullahi’l-ekber’i buraya şeyh yaptığını
belirtiyor. Nakşibendî tarikatına mensub olan bu şeyh efendi burasını daha geliş­tirmiştir.
Tekke bu şeyhin Özbekî unvanı ile Özbekîyye Tekkesi adı ile de meş­hur olmuştur.
Bu kitabeli duvarın arkasındaki pencere önünde tekkenin ilk şeyhi Abdullahi’l-ek-
ber’in mezarı vardır. Ayak taşında şu kitabe okunur:
“Eş-Seyh es-Seyyid Abdullahi’l-ekber ibnü’s-Seyyid Sadullah Semerkandî. Sene 1202.”
Bu kitabeye göre, Semerkandlı Seyyid Sadullah’ın oğlu Şeyh Seyyid Abdullahi’l-ekber
H 1202 - M 1787 yılında ölmüştür.
Burada H 1321 - M 1903 yılında ölen Şeyh İbrahim Efendi’nin de meza­rı vardır.
İbrahim Edhem Efendi, demir ve tahta oymacılığında büyük şöhret yapmış bir sanatkâr
idi. Güzel ebru da yapardı.
8 Badana altında kaldığı için okunamamıştır.

332
ZAVİYELER - TEKKELER - HANK ÂHL AR

Hattat Necmeddin Hoca ebru ve cild yapmayı kendisinden öğren­miştir.


Tekke mescidinin sırasında hankâhın üç, cadde tarafında alt katta yedi, üstte beş odası
vardı. Arka tarafında da altı oda bulunuyordu.
Bu Nakşibendî tekkesinin son şeyhi Ata Efendi, 1935 yılında ölmüş­tür. Belkıs ve Be-
dia adlı iki kızı vardır.
Ben 1941 yılında tekkeyi incelerken Bedia Hanım, Ankara Gazi Eği­tim Enstitüsü’nde
okuyordu. Beraberce Amcazâde Hüseyin Paşa Yalısı’nı gezmiştik.
Son şeyhi İbrahim Edhem Efendi’nin evinde birçok madenî ve tahta oyma sanat eser-
leri vardı. Dolabının üstünde kendi sülüsü ile şu iki mıs­ra yazılı idi:
‫النقوش محفوظة فى الدوالب‬
‫وعاملها مدفون فى التراب‬
En-nukûşu mahfûzatün fi’d-dûlâb
Ve âmilühâ medfûnün fi’t-türâb
Bunun Türkçesi şudur:
Nakış işleri dolapta mahfuzdur.
Yapan da toprağın altına gömülmüştür.
Burada mermere kendisinin işlediği “ Yâ Hazreti Nakşibendî” levhası ile ve dallarla iş-
lenmiş madenî bir parçada ta’lîk ile ‫ اين نيز بكذرد‬oku­nuyordu. Burada tahtadan oyma mü-
rekkeblikler, oyma kapı halkaları üzerinde yaprak süsleri bulunan “Mükâfât-ı Mekteb-i
Ravza-i terakki 1308.” levhası da vardı.
Hadîka, bu mescid hakkında şu malûmatı veriyor:
Bu tekkeyi H 1167 - M 1753 yılı Zilhicce’sinde sadrazam kethudalığından mir-i mi-
ranlık ile Maraş valisi olan Abdullah Paşa yaptırmış­tır9.
H 1168 - M 1754 yılında Maraş’ta ölmüştür. Üsküdar’da Nalçacı Tek­kesi’ni de yaptır-
mıştır. Bu tekkeyi H 1166 yılında yeniden yaptırarak ta­riki Nakşibendî’den Hacı Hoca den-
mekle meşhur Şeyh Seyyid Abdullah Efendi’ye temlik eylemişlerdir. H 1171 - M 1757 yı-
lında Çaprastlı Hasan Ağa, masraflarını üzerine aldığı için Şeyh Abdullah Efendi de tekke-
yi tariki Nakşibendîye’ye vakfetmiştir. Zamanla ilavelerle genişletilerek bir zaviye olmuştur.
Tekke, Sultantepe’de Mirzâzâde Bağı’nın bitişiğinde yüksek bir yerde­dir. Burada hâlâ
Nakşibendî tariki üzere Hocagân hatmi yapılır10.
Tarihî yâdı olan bu tekke ve mescidi, kadro dışı bırakılmıştır.

KAPICI TEKKESİ
Bu tekke Aziz Mahmud Hüdâî Zaviyesi’nin bitişiğine, Sadrazam Maraşlı Halil Paşa
tarafından yaptırılmıştı. Bu zaviye, Halil Paşa’nın türbe­sinin sağında üç-dört odalı bir
inziva yeri idi.
9 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. l, s. 240.
10 Ahmet Ertegün tarafından kapsamlı bir restorasyon geçiren tekke, günümüzde İSAR Özbekler Tekkesi İhtisas Merkezi olarak kullanıl-
maktadır. Ahmet Ertegün 2006 yılında vefat etmiştir. (MD)

333
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Hadîkatü’l-cevâmi’ sahibi, Aziz Mahmud Hüdâî Zaviyesi’ni yazarken şunları söyler:


“Şeyh hazretlerinin dervişlerinden Vezir Halil Paşa’nın bu tekke yakı­nında Kapıcı Tekkesi
denmekle maruf müstakil bir zaviyesi vardır ki, bu dahi asıl tekkeye bitişik ve ona mülhaktır
ve birkaç hücreleri vardır. Bu, paşanın müstakil türbesi olup ve türbenin altında sebili ve kendi
türbe­sinin ittisalinde bir türbe dahi vardır ki, paşanın oğlu Mahmud Bey gömü­lüdür. Paşa, H
1039 - M 1629 yılında ölmüş, bir sene evvel de mürşidi ve şeyhi Aziz Mahmud Hüdâî ölmüştü11.”
Tekke adalarından şimdi yalnız bir tanesi ayaktadır.
Halil Paşa, mürşidine çok bağlı idi. Kendisini, onun kapıcısı gibi ka­bul ederdi. Bunun
için tekkesine Kapıcı Tekkesi adını vermişti.

KARACA AHMED TEKKESİ


Karaca Ahmed Tekkesi, Karacaahmed Mezarlığı’nın içindedir. Bunu bize Evliya Çelebi
de haber veriyor. Fakat yaptıranını ve yapıldığı tarihi söylemiyor. Çelebi’miz şöyle diyor:
“Tekke-i Karaca Ahmed Sultan, mezâristan içindedir.”
Tekkeyi, Matbah Emini Ziya Bey yenilemiştir12. Bugün tekke odalarını veyahut şeyh
meşrutasını Karaca Ah­med Türbesi’ni Koruma Derneği tamir ve tadil ettirerek dernek
salonu ha­line getirmiştir. Tekkenin alt kattaki mutfağı da onarılmıştır. Burada beş tarihi
kazan vardır. Aşure günleri, çorba kaynatılır13.

MİSKİNLER TEKKESİ
Bu tekke, Karacaahmed Mezarlığı’nın içindeydi14.

NAKŞİBENDÎ HACI DEDE TEKKESİ


Bu tekke, Üsküdar’da Nuh Kuyusu’nda Hüsameddin Ağa Çeşmesi’nin15 bitişiğindey-
di16. Kapısının üstünde şu kitabe okunurdu:
‫ نيچه مدت كشۀ وحدتده عزلت ايلدى‬-
‫شيخ حسين نقشبندى مقتداى اصفيا‬
‫ همتيله محرم سر حقيقت ايلدى‬-
‫مرشد كامل ايدى حيلى معارف اهلنى‬
‫ روح پاكى عالم الهوته رحلت ايلدى‬-
‫دعوت اولنجه خطاب ارجعئ حضرته‬
‫ نقشبندى حاجى ده ده عزم خنت ايلدى‬- ‫ديدى تاريخ ناسه هاتف فوتنك تاريخنى‬
۱۱٧۳
Son mısra ebced hesabına vurulunca 1173 rakamları çıkar ki bu tek­kenin Nakşibendî
şeyhi Hacı Dede şöhretli Hüseyin Efendi’nin M 1759 - H 1173 yılında öldüğü anlaşılı-
yor. Tekkenin yapıldığı tarih yazılmamıştır.

11 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 196.
12 Kitabımızda “Karaca Ahmed Türbe­si’ne” bakılsın.
13 Tekke, Karacaahmet Sultan Cemevi olarak hizmet vermektedir. (MD)
14 Kitabımızda “Miskinler Tekkesi Mescidi’ne” bakılsın.
15 Bu çeşme Köprülü Fazılpaşa Sokağı’nda Şeyh Sadık Efendi Tekkesi’nin kapısının sol tarafında idi. (MD)
16 Konyalı’nın Nakşibendî Hacı Dede Tekkesi olarak belirttiği tekke, Alaca Minare Tekkesi (Şeyh Sadık Efendi Tekkesi) olarak yazdığı tek-
kedir. Kitapta, kitabelerde bir karışıklık olduğu görülmektedir. (MD)

334
ZAVİYELER - TEKKELER - HANK ÂHL AR

Burada M 1778 - H 1192 yılında ölen Şeyh Mehmed Fahri ve M 1759 - H 1173’de
ölen Şeyh Fevzi Efendi de gömülü idiler17.

NUR BABA TEKKESİ


Bu Bektaşî tekkesi, Çamlıca’da, İstavroz Deresi’nin üstündeydi18. Mes­cidi ve âyin yeri
vardı. Nur Baba’dan sonra oğlu Ali Baba’nın şeyhlik yap­tığı bu tekke, mescidi ile beraber
yıkılmış, yok olmuştur. Semtteki Nur Baba Sokağı bu tekkenin adını yaşatıyor.
Yakub Kadri Bey, Nur Baba romanının konusunu bu tekkeden ve şey­hinden almış ola-
bilir. Bektaşîler, Karacaahmed’de Nur Baba ve oğlu için süslü ve güzel sandukalı kabirler
yaptırmışlardır.

SALI TEKKESİ
Bu tekke Üsküdar’da Divitçiler’de kendi adını verdiği Salı Tekkesi Sokağı’ndadır19.
Ben incelerken tekke ve türbe 30-32 kapı numaralarını ta­şırdı. Taş ve tuğla ile yapılmıştır.
Salı Tekkesi’nin semahânesi ahşaptır. Kubbeye iki, sola üç penceresi vardır. Sağ tara-
fının üstünde kadınlar, ayrıca müezzin mahfeli de vardır. Tekkenin avlu kapısının içinde
sülüs ile şunlar yazılıdır:
‫يا مفتح االبواب افتح لنا خير الباب‬
“Ey kapılar açan (Allah) bize hayırlı kapılar aç!” demektir. Yine burada ‫خانقاه يزجى – اده قطب‬
‫ االقطاب‬yazısı da okunur.
“Kutupların kutbu Yazıcızâde hankâhı” demektir.
Kadıasker Camii yıkılıp yok olduğu için bu hankâha (tekkeye) Kadıasker Camii de diyorlar.
Osmanlı Müellifleri, Yazıcızâdeleri şöyle anlatmıştır:
“Ulemadan bir ailedir ki, İbrahim ve Seyyid Efendiler mevalindendirler. Yazıcı Divrikli
Mehmed Efendi evlâdına dahi Yazıcızâdeler denür ki Vezir Arif Paşa bunun oğludur.”
Hankâhın avlu kapısının üstünde de biraz aşağıda verdiğimiz kitabe­ye göre buraya
Himmet Hankâhı, Himmetzâde Hankâhı da derler.
Süreyya Bey Himmetzâdeleri şöyle anlatır:
“Şeyh Himmet Efendi torunlarıdır ki, bir asır kadar devam etmiş­tir20.”
Himmet Efendi Bolulu Hacı Ali’nin oğludur. Müderris olmuş, sonra Bayramîye ta-
rikatına girmiş, İbrahim Efendi buna Yenibahçe’de bir za­viye yaptırmıştır. Davud Paşa
Camii’nde vaizlik yaptı. H 1095 - M 1683 yı­lında öldü21. Bu hankâh da onun adına H
1025 - M 1616 yılında yapılmış­tır. Abdullah, Ataullah Mehmed adlı oğulları, Hüseyin
17 Mir’ât-ı İstanbul, s. 136.
18 Tekkenin haziresi Emniyet Sokağı’ndadır. Nur Baba’nın kabri de bu hazirededir. (MD)
19 Sokak ismi değiştirilmiş, Dr. Burhanettin Üstünel Sokağı adı verilmiştir. (MD)
20 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 710.
21 Sicill-i Osmânî, C. 4, s. 629.

335
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Hasan, Abdülkadir, Numan Abdussamed adlı torunları vardır. Son torunu Sultan Mah-
mud zamanında ölmüştür. Bu hankâh bir asır kadar Himmetzâdelerin idaresinde kalmış,
sonra Yazıcızâdelere geçmiştir. Mirliva Mahmud Paşa Himmetzâdelerden Abdülhayy
Efendi’nin damadıdır. Süreyya Bey’in, saydığı Himmetzâdelerin arasında Şeyh Abdül-
hayy Efendi yoktur.
Hankâhın son şeyhi Abdülhayy Efendi’ydi. Kendisiyle görüştüm. Hankâhın zikir ve
tehlil yeri Kadıasker Camii yıkıldıktan sonra aynı adı yaşatmıştır. Hankâhın dört odalı
meşrutası ahşaptır.
Avlu kapısının üstünde çok nefis bir ta’lîk ile şu kitabeyi okudum:
‫آ‬
‫�ستان همته كل يوز سوروب ايله دوام‬
‫همت ايلر كيم سكا البته اول پيرا االنام‬
‫حاضر اول صدقيله ذكره هو ايله دورانه كير‬
‫ابريشون فيض الهى اوله مقصودك تمام‬
‫ كـتبه قدرى‬۱۲۰٥ ‫ ش‬٧
Bu kitabeye göre tekkeyi H 1025 - M 1616 yılında Himmet Efendi yaptırmış veyahut
onun adına yaptırılmıştır. Çok güzel yazısını Hattat Kadri yazmıştır.
Salı Tekkesi’nin mezarlığı, bir mezartaşları müzesi gibidir. Mezarlığın­
da şunlar
gömülüdür:
1. Nakîbüleşraf Boluluzâde Seyyid Mehmed Emin Efendi, 1 Ramazan 1162’de öl-
müştür (M 1748).
2. Bunun karısı Saliha Hanım, H 1156’de ölmüştür.
3. Solakbaşı Ağazâde Mustafa Bey, H 1257 yılında ölmüştür.
4. Damat Mahmud Paşa.
Taşının kitabesi şudur:
‫ كوچوب ميرلوا محمود پاشا قيلدى عدنى جا‬- ‫اوتوز بش ييل مقدم احتيار عزلت ايتمشدر‬
‫ قيلوب قطع مراتب بربر ايتدى اعتبار پيدا‬- ‫اولوب عسكر نظام عسكرينك ابتداسنده‬
‫ اولوب دماى قيلدى كسب فيض صورت ومعنا‬- ‫جناب شيخ همت زاده عبد الحى افندى يه‬
‫ مثال (ارجعى) يه امتثال ايتدى وده حاال‬- ‫نه چاره صورتن قلب ايتمك معنايه البددر‬
‫أ‬
‫ اوله محمود پاشا يه ميسر جنت الم�وا‬- ‫شيخ اشته يازلدى بادعاى خير بو تاريخ‬
۱۲٩٥ ‫سنه‬
Şair Senih’in hazırladığı bu kitabeye göre, nizamiye askerine giren Mirliva Mahmud
Paşa, Şeyh Himmetzâde’ye damat olmuş, 25 yıl kadar uz­let hayatı yaşamış ve H 1295 - M
1878 yılında ölmüştür.
Şair Senih’in hazırladığı tarih manzumesi ebced hesabına vurulunca ben 1290 tarihini
buluyorum. Bir evvelki mısradaki ta’miyyeye göre “ba” kelimesinin ifâde ettiği “üç” rakamı
da eklenirse 1293 olur. Tarihte iki senelik bir noksan vardır.
Ayak taşına Mahmud Paşa’nın hal tercümesi şöyle yazılmıştır:
“1220 senesi İpekçi Şeyh Mehmed Efendi’nin oğlu olarak doğmuştur. Bidayet nizamda

336
ZAVİYELER - TEKKELER - HANK ÂHL AR

mesleki askeriyeye dâhil, derece derece kat’ı meratip ile 1260 tarihinde mirlivalık rütbesine
nail, Himmet Efendizâde Şeyh Abdülhayy Efendi merhumun damadı bulunduğu halde, 1264
yılı tekaüd, bil-icra 1295’te ölmüştür.”
Mezar taşında kabartma bir taç vardır.
5. Terkos kazasına bağlı Ormanlı köyünün Emir Ali oğullarından Mustafa Ağa’nın
kızı ve Mirliva Ahmed Ragıb Paşa’nın Vâlidesi Fatıma Şerife Hanım’dır. Fatıma
Şerife Hanım, 19 Cumâdelûlâ 1296 (M 1878) yılında ölmüştür. Bu 4 numarada
incelediğimiz Mahmud Paşa’nın anasıdır.
6. Tekkenin ikinci yapıcısı Hüseyin Hüsnü Efendi. Mezar taşında şu kitabe okunur:
‫الموجود اال هللا‬
‫بندۀ حاجى ييرام ولى‬
‫بانئ ثانى اين مقام عالى‬
‫طوپخانۀ عامره محاسبه جيسى‬
‫آ‬
‫خاك ۀاك اقدام �ل عبا‬
‫همتى الشيخ حسين افندى‬
‫روح شريفلريچون الفاتحه‬
۱۲۲٦ ‫فى جماذى االول سنه‬
Bu, Bayramî tarikatına mensup Şeyh Hüseyin Efendi, Salı Tekkesi’ni yeniden yaptır-
mıştır. Tophâne muhasebecisiydi. H 1326 - M 1908 yılında ölmüştür.
7. Burada H 1303 - M 1885 yılında ölen Seyyid Abdüşşekür’ün de mezar taşı vardır.
Mahfî mahlası ile meşhurdur.
8. İslâm mezar taşlarının şaheser bir örneği olan bu taş serpuşu, yazısı, kitabesi bakı-
mından fevkalâde kıymetlidir. Üstünde biribirine geç­miş bir şekilde Allah, Fatıma,
Hasan, Hüseyin yazılıdır. Altında şu tarih manzumesi okunur:
‫آ‬
‫ اهل عبايم دتى دهره اولورمى رغبتم‬- ‫بندۀ �ل عبايم زاده كان همتم‬
‫آ‬
‫ اول سببدن ده قطع ايتدم هللا الفتم‬- ‫چونكه كوردم بوفنادن كيمه كام �لمش دكل‬
‫ بويله غدار ولئيجه اولمدى امنيتم‬- ‫اهل عشقه قان ايچر نكدر هميشه عادتى‬
‫ جان فدا ايتدم انكچون جانمه اولدى منتم‬- ‫عاشق اوالن ترك جان اتمك كرك جاناننه‬
‫ كندى كندك ذبح ايدوب جهانده همتم‬- ‫والدين زار ايليوب رفعت ديدى تاريخنى‬
۱۲٦۰ ‫روحيچون فاتحه فى ش سنه‬

Şair Rifat’ın hazırladığı bu tarih manzumesinden öğrendiğimize gö­re, dedesinin adını


taşıyan Himmet 1260 yılı Safer ayında (M 1844) öl­müştür. Biz son tarih mısraından
1280 çıkarıyoruz.
9. Himmetzâde Seyyid Abdülhayy Efendi’nin kerimesi ve Mahmud Paşa’nın eşi Şe-
rife Azize Hanım’ın mezartaşı da buradadır. H 1309 - M 1891 yılında kocasından
14 yıl sonra ölmüştür.
10. Himmet Efendi’nin torunlarından Ağa Hüseyin Paşazâde Ali Şevket Paşa’nın kızı
Rabia Adviyye Hanım’ın mezar taşı da buradadır. H 1319 - M 1901 yılında ölmüştür.

337
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

11. Medine Kadısı Ankaralı Hasan Hamza Efendi’nin oğlu Himmet­zâde Seyyid Ab-
düşşekür Efendi de burada gömülüdür. H 1256 - M 1840’da doğmuş, H 1306 - M
1888 yılında ölmüştür.
12. Barutçuzâde Şeyh Ahmed Efendi H 1267 - M 1850’de ölmüş, bu­raya gömülmüş-
tür. Mezar taşında altı satırlık bir kitabe vardır.
13. H 1319 - M 1901 yılında ölen Ahmed Raif Paşa’nın mezar taşı da buradadır.
Hankâhın önünde çok zarif tatlı tabağı şeklinde mermerden bir su teknesi vardır. Üs-
tünde “meded ya Hazreti Himmet” yazılı bir sikke di­kilmiştir. Altında bir madalyon içinde
“Merhume ve mağfuret-ün-leha Fatıma-t-üz-Zehra Hanımefendi’nin vakfıdır. Sene 1309.”
yazılmıştır. Ben bu hankâhı 25 Eylül 1941’de incelemiştim.

SEYYİD AHMED RİFÂÎ TEKKESİ


Bu tekke Üsküdar’da Gündoğumu Caddesi’nde, Menzilhâne Yokuşu’ndadır. Ben der-
gâhı 7 Mart 1975 Perşembe günü inceledim. Tekke yıkıl­mıştır. Yerine basit ve küçük
bir ev yapılmıştır. Tekkenin avlusundaki büyük servi bu sene yıkılmış, tekkenin kapısıyla
duvarını yıkmıştır. Ben tozlar içinde üstünde iki satırlık yazı taşıyan bir mermer buldum.
Müzeye gönderilmek üzere ev sahibine teslim ettim. Üstünde Farsça şunlar yazı­lı idi:
‫آ‬
‫�ستاتۀ رفاعى اين مقام‬
‫سيد احمد پيرهم قطب انام‬
۱۱٤٥
Bu tekkeyi H 1145 - M 1825 yılında Rifâî tarikatına mensup Seyyid Ahmed ismin-
de birisi yaptırmıştır. Mezarlığı haraptır. Yaptıranın mezar taşı da yoktur. Burada yığın
halinde kırılmış birçok mezar taşı gördüm. Burada Defter-i Hakani Nâzırı Yusuf Rıza
Efendi’nin H 1241 - M 1825 yı­lında ölen kızının da mezarı vardır. Mehmed Raif Bey, H
1314 yılında tekkeyi ayakta ve Mâmur görmüştür22.

YARIMCA DEDE TEKKESİ - BEKTAŞÎ TEKKESİ


Bu tekke Üsküdar-Kuzguncuk yolu üzerindeki Hüseyin Avni Paşa Çeşmesi’nin üs-
tündedir. Tekke, ahşap iki katlı bir binadır. Beş odası var­dır.
Mütareke yıllarında, Dolmabahçe Sarayı önünde yatan Yunanistan’ın Kılkış zırhlısı bu
tekkeyi top ateşine tutarak hasara uğratmıştı. Sonra ta­mir edilmiştir.
Tekkenin kapısının üstünde ta’lîk ile yazılmış şu kitabe vardır:
Yapdı bu dergâh-ı âlînin yeniden bâbını
Kâşif-i kenz-i hakîkat Şerif Ahmed
Kitabenin üstünde Bektâşî tacı vardır.
Bu Şerif Ahmed H 1263 - M 1846 yılında ölmüşdür. Mezar taşının ki­tabesini aşağıda
bir numarada gösterdik.

22 Mir’ât-ı İstanbul, s. 112.

338
ZAVİYELER - TEKKELER - HANK ÂHL AR

Tekkenin önü ve Hüseyin Avni Paşa Çeşmesi’nin hazinesinin üstü kab­ristandır. Bura-
da gömülü olanların bazılarını mezar taşı kitabeleriyle be­raber buraya alıyorum:
1. Bende-i Hazret-i Abdülkadir-i Geylânî bânî-i sânî-i dergâh-ı Yarımca Dede Haz-
retleri eş-Şeyh es-Seyyid el-Hâcc Ahmed Efendi rûhu içun el-Fâtiha 1263.
2. Kısa bir mezar taşında şu kitabe vardır:
El-Fâtiha
Merkad-ı Sultan Yarımca Dede’dir bu cây-ı Bektaşîde kutb idi ol şâh-ı cezbedir.
Mânâsı şudur:
Burası, Bektaşîlerin şeyhi ve kutbu Yarımca Dede’nin mezarıdır.
3. Burada Bektaşî babalarından Seyyid Hacı Mustafa’nın da kabri vardır. Kitabenin alt kıs-
mı toprağa gömüldüğü için ölüm yılını tespit ede­medim. Kitabenin baş tarafı şöyledir:

‫ وجد وحالت صاحبى مرشد كمال رتبه ده‬-


‫قدوۀ عشاق سيد حاجى مصطفى بابا‬
‫ حاجى بكـتاش ونى راهنده پشت وبازده‬-
‫شاد اوله روح روانى عاشقانه نيجه دم‬
‫ ديدى ايوهللا همانده حاضر اولدى مرقده‬- ‫ناكهان سمعته ايردى چون صداى ارجعى‬
. . . . . ‫حرقۀ باشنه چكدى شوقله حق هو ديوب‬

4. Bu dördüncü taşta şunlar okunur:


Bende-i âl-i abâ basmacı ustalarından Es-Seyyid Hasan Efendi’nin ruhu içun el-Fâti-
ha. Fî 17 Receb 1275. Bu taşda Bektaşî tacı ve gülleri vardır.
5. Sikkeli bir baş taşından da burada Ömer Baba’nın yattığını öğ­reniyoruz. Kitabesi şudur:
‫ اولمشدى فيض پيرله همحالت حبا‬- ‫حاجى عمر بابا كه بوكلشنده نيجه سال‬
‫ راه رجاده برنفس ايتمدى هيا‬- ‫حيا ايدوب يارمجه بابانى نام عمر‬
‫ ال محمد عشقنه دائم كيوب عيا‬- ‫كچدى شب برانده صدق وصفياله‬
‫ قل ى ديار حانه سياحت غمر بابا‬- ‫البد كلور بومصرع تاريخ قوتنه‬
۱۲۰۷ ‫ ذ سنه‬۱٥
Bu kitabenin son mısraı ebced hesabına vurulunca H 1207 - M 1792 yılı çıkar.
Bunlardan başka burada H 1287’de ölen Bektaşî babası Şeyh Mehmed’in, Şeyhülislâm
Arif Efendi’nin torunu Aşır Efendi’nin H 1215’te ölen Bektaşî babası Nuri Baba’nın,
Bektaşî babası Mehmed Rıza’nın da kabirleri vardır.
Bu tekkenin son şeyhi Mehmed Kâzım Efendi 1930 yılında ölmüştür. Üç kızı, bir oğlu
varmış. Kızları Hayriye, Nâhide, Hanife’dir. Mehmed Kâzım’ın Abbas, Vahdi ve Haluk
adlı üç torunu vardır.
Biz 1941 yılında tekkeyi incelerken son şeyhi Mehmed Kâzım Efendi’nin oğulları
bana dediler ki:
Burası Bektaşî tekkesidir. Babamız Mehmed Kâzım Efendi, Kadirî tarikini ihraz

339
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

etmiştir. Mehmed Kâzım Efendi’nin Babası Mehmed Arif, onun babası da tekkenin
ikinci bânisi Ahmed Şerif ’dir.
Burada tekkenin Bektaşî şeyhlerinden Hacı Ömer’in de mezarı oldu­ğunu kitabesiyle
yukarıda verdik.
H 1207 - M 1792’de Sultan III. Selim zamanında ölen Hacı Ömer’­den evvel bu tekke
vardı. Evliya Çelebi de bu tekkeyi seyahatnamesinde şöyle anlatmıştır:
“Tekke-i Hacı Bektaşî Veli, Kaya Sultan Yalısı dibinde Öküz Limanı’nda bir küçük âsitâ-
ne-i dervişândır23.”
Bektaşî tekkesi, IV. Murad zamanında vardı. Ne vakit yapıl­dığını tesbit edemedik.
Yarımca Dede de burada babalık yapan bir Bek­taşî’dir. Bu tekke IV. Murad zamanında
küçük bir tekke idi. Kapa­tıldığı zaman da küçük idi. Hüseyin Avni Paşa’nın Bektaşî ol-
duğunu söyleyenler vardır.

23 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 475.

340
İMARETHÂNELER
İMARETHÂNELER

ATİK VÂLİDE SULTAN İMARETİ, MİSAFİRHÂNESİ, TABHÂNESİ


Bu imaret, Nurbânû Vâlide Sultan Camii’nin yol aşırı sağındadır. Şair ve nakkaş Sâî’nin
Mimar Sinan’a nispet edilen basma ve yazma bütün lis­telerde bu imaret “Üsküdar’da Vâ-
lide Sultan İmareti” şeklinde yer alır1.
Üsküdar’da Sultan III. Ahmed’in anası Emetullah Sultan adına yap­tırdığı cami ve
imaret Yeni Vâlide Camii ve İmareti şeklinde meşhur olmadan evvel Üsküdar’da iki Vâ-
lide Sultan İmareti vardı. Bu Nurbânû Sultan Külliyesi, Orta Vâlide’ye nispet edilerek
yazılır ve söylenirdi.
Evliya Çelebi bu imarete inen misafirle-
re günde iki defa birer bakır sini ile birer tas
buğday çorbası, birer ekmek, her gece birer
mum ve her at başına yetecek yem, Cuma
geceleri misafirlere zerde, pilav verildiğini,
zengin fakir genç ve ihtiyarlar için nimetlerin
bol olduğunu, Üsküdar’daki bütün camiler-
de hizmet alan 800 kişinin de bu imaretten
faydalandıkları­nı, bunun büyük bir vakıf ol-
duğunu söylüyor2. Üsküdar Asya’yı Avru­pa’ya
bağlayan son durak olduğu için imaretleri
çoktur. Çelebi’miz bunu haber verirken de:
Yeni Vâlide
İmareti’nin
“Üsküdar’da yemek veren imaret on bir yerdedir. Eğer her birini ayrı yazsak uzar, o vakit harap hali
seyahatnamemiz bir ziyâfetnâme olur.” diyor.
Nurbânû Vâlide Sultan’ın cami, mekteb, medrese, tekke,
imarethâne, tabhâne (dinlenme yurdu), dârüşşifâ, hamam-
lar, misafirhâneler, külli­yesinden sonra en büyük yapısıdır.
Koca Ağa Sinan, yerinin elverişli ol­masından da faydala-
narak burada mimari yadigârlarının en mükemmeli­ni yap-
mıştır. İmarethâne, dârüşşifâ, dinlenme yurdu, misafirhâne,
ker­vansaray gibi geniş teferruatlı abideler külliyesini iç içe,
yan yana hatta üst üste öyle maharetle yapmıştır ki, akıllara
durgunluk verir. Bu külli­yenin dört tarafını yol çerçeveler.
Eski Vâlide İmareti’nin
Girid’in efsanelere karışan bir labiren­ti, Lavirentos’u vardır. içinden bir görünüş
Eski Vâlide
Şifahânesi’nin
Bu labirent iç içe dolaşık, karışık karanlık bir mağaradır. İçerisine gi­ren yolunu şaşırır, bir perişan bir
köşesi
daha dışarıya çıkamazmış. Buraya girenler ip yu­mağını kapısının önünde bırakırlar, ipin ucu
ellerinde içeriye girerler, sonra bu ipin kılavuzluğuyla, yani ipe tutunarak dışarıya çıkarlarmış.
Ben Sinan’ın bu tarih yadigârını bu günkü durumuyla tarihin Lavirentos’una benzetiyorum.
Ben elimde kâğıd, kalem 29 Haziran 1975 günü, kuzeye, Atik Vâlide Sokağı’na açılan
kapısından girdim.
Odalarını, sofalarını, fırınlarını, ocaklarını, dehlizlerini, koridorları­
nı, revaklarını,
1 Tezkiretü’l-bünyân (Matbu), s. 39.
2 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 474.

343
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

sütunlarını, küçük büyük kubbelerini, av-


lularını, bahçe­
lerini sayacak, not alacak,
kitabımın sahifelerine aktaracaktım. İşe
başladım, sahifeler doldurdum.
Biraz sonra Lavirentos’un tarihi karan-
lıklarına düştüm. İncelediğim yere tekrar
geldiğimi, kör düğüm olduğumu gördüm.
İskender değildim ki, bir kılıç ile Gordi-
on’un kağnısındaki kördüğüm gibi bunu
keseyim. Defterimi cebime soktum. İm-
paratorluğun çöküntü devrinin ihmali yir­
minci asrın son yarısının korkunç cinayeti
diye vasıflandırabileceğimiz yularsız hare-
ketiyle bu mimari şaheser bir Lavirentos
Üsküdar’da Eski
Vâlide İmareti’nin olmuştur. Lavirentos’un efsanesinin pembe tülü arkasında kalan çekici bir tarihi vardır.
perişan hali Burası hem köstebek yuvası, hem de baykuş tüneği olmuştur.
Asırların insafsızlığı, odaların, sofaların, salonların duvarlarını del­miş, ocakları, şö-
mineleri kapatmış, en korkunç cinayeti Tekel İdaresi yap­mıştır. Kubbeleri kör kazmaya
havale etmiş, elleri titremeden yıkmış, üstlerine duvarlar çıkarak, merdivenler ekleyerek
katlar yaptırarak, ce­zaevi yapılan doğu kısmın duvarları yükseltilmiş, şuursuz, oransız ek
oda­lar, bölmeler yapmıştır.
Külliyenin doğu tarafındaki, yolcuların indikleri misafirhânenin iki kapısı vardır. Sağ-
dakinden sâdat, şerifler, itibarlı misafirler ve binekleri alınırdı. Burası üç kısım halinde idi.
Her iki tarafında birer köşkümsü yerleri göze çarpar. Şimdi bu kısım cezaevi olarak kul-
lanılıyor. Burası beş yüz kadar mahkûm alırdı. Son af kanunu zincirleme halinde genişle­
tilince, 1975 yılı Haziran ayında tutukluların sayısı 173’e inmiştir.
Üst kısımları yatakhâne, alt kısımları yemekhâne, koğuş olarak kul­lanılıyor. Sağ üst
kısmı üst üste iki kat karyolalarla yedek salon haline getirilerek 27 Mayıs’ta tutuklanan
devlet ve hükümet adamları Yassıada’ya gönderilmeden evvel burada hapsedilmişlerdir.
Bu kısmın solunda, külliyenin Sinan yapısı mükemmel ve müşterek bir hamamı vardır.
Şimdi burası yalnız tutuklulara tahsis edilmiştir. Bu kısmın arkasına jandarmaların dışa-
rıda nöbet tutmaları için asma gezinti yerleri yapılmıştır. Cezaevi idaresi de bu kısmın
sağında ve üst katındadır. Buradan külliyenin irili ufaklı bütün kubbeleri, avluları görülür.
Son zamanlarda kubbe kurşunları yeniden çalınmaya başlanmıştır. Hatıra bı­rakmak iste-
yen jandarmalar, kubbe kurşunları üzerlerine isimlerini ya­zarlarken delmişler, kubbeleri
kalbur haline getirmişlerdir. Yağmur su­ları altlarına geçiyor, tahribatı genişletiyor ve sü-
ratlendiriyor. Sol tarafı­na kötü zevkin bir çığırtkanı gibi jandarma binası eklenmiştir. Bu
uydur­malar turistlerin gözlerine çelik çubuğu gibi batmaktadır. Kimbilir bizim dumura
uğramış bediî zevkimiz için neler söylüyorlar.
Sayıları hiçbir vakit yüzü geçmeyen kuru kalabalıkla her sene tür­besi önünde Sinan
gününü anarken, devlet olarak, hükümet olarak, halk olarak yüzümüz kızarmıyor. Biz
Mimar Sinan’ı hiç tanımıyoruz. Tanınmayanın sevileceğine kim inanır? Bizim Sinan

344
İMARETHÂNELER

severliğimiz, münafık imânına benziyor. Hançerlerimizden kalplerimize inmiyor. İslâm


An­siklopedisi’nde bile Sinan hakkında birkaç satırdan başka bir şey yazıl­madı.
Neredesin devlet, hükümet, Millî Eğitim, Kültür Bakanlıkları Mü­zeler Umum Mü-
dürlüğü, ömrü yüz seneyi geçmeyen, yerlere serilmek üze­re olan tahta kötü binaları ko-
ruyacağım diye emek sarf etmeye çalışan Gayrimenkul Eski Eserleri Koruma Derneği?
Yirminci asrın ikinci yarısında, tarihin ölümsüz yaptığı dahi Sinan’ı­mız Atik Vâlide
Külliyesi’nde boğazlanıyor, kıtır kıtır kesiliyor. Can kur­taran yok muuuu?!
Atik Vâlide Külliyesi’nin bu kısmının ana kapısı batıya açılır. Önü­nü zarif başlıklı, iki
sütunun üstünde yükselen bir saçak örter. Burada daha sonraki devirlerin tahta işçiliğinin
oldukça güzel yadigârlarını bul­mak mümkündür.
Kapının üstünde ak mermerin tam ortasındaki padişah tuğrası kazın­mıştır. Sağında “La
ilahe illallah, Muhammedür Rasûlûllah” yazılıdır.
Buradan, tonozlu bir kısmın örttü-
ğü ilk kısımdan sonra eteğindeki dört
pencereden içeriye bol ışık şelâlesi bo-
şaltan büyük kubbenin altına gelinir.
Kubbede ve yanlarında renkli süslerin
açık izleri görünür. Bura­dan külliyenin
sağ, orta ve sol bölümlerine birer kapı
açılır. Sağ tarafa açılan kapıdan külliye-
nin mutfak ocaklarının, fodla fırınları-
nın bulundukları kısma gidilir.
Bu kanattan kıble tarafına, Atik
Vâlide Sokağı’na bir kapı açılır. Ana
kapının karşısından yemek salonları-
nın, mescidin bulunduğu kısıma giri­lir.
Eski Vâlide
Odaların şömineleri vardır. Bir kubbenin altında hastaların banyo etmeleri için mermerden Sultan
yapılmış bir havuz görülür. manzumesi
cezaevi
Her kubbenin örttüğü yerde bir ocak vardır. Külliyenin sol tarafın­daki kapı Kartal
Baba Sokağı’na açılır.
Her bölümün önünde mermer sütunların tuttuğu revaklar vardır. Külliyenin mescidi
de asıl hüviyetini kaybetmiştir. Külliyenin her bölü­münün avlusunda ıhlamur ağaçları
vardır. Yabani otlar insan boyunu aşmıştır. Buralarda yılanlar bile yuva tutmuştur. En
büyük tahribat Tekel İdaresi tarafından, soldaki kısımda yapılmıştır. Kubbeler hoyratça
yıkıl­mış, duvarları yükseltilerek, ikinci ve üçüncü katlar, tavan araları şuraya buraya mer-
divenler, geniş ve uzun salonlar ve depolar yapılmıştır. Tekel İdaresi bu davranışıyla büyük
cinayetler işlemiştir, yakasından tutulma­lıdır; mesulleri bulunmalıdır.
Bu muhteşem külliyenin asıl hüviyetiyle planlarını ortaya çıkarmak için selâhiyetli ki-
şilerin uzun süre meşgul olmaları lazımdır.
Külliyenin talihsizliği çok eskiden başlamıştır. Hadîkatü’l-cevâmi’de şunları okuyoruz:

345
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

“Bunu vakfeden padişahın anası, bu hususa çok dikkat etmiş ve him­met göstermiştir. Gerek
dârüşşifânın, gerek tabhânenin bütün levazı­mı mükemmel olarak tayin olunmuştur. Sultan
III. Selim Han devrinde Nizam-ı Cedid Ocağı açıldığı esnada, tabhâne, tımarhâne ve misa­
firhânesi süvari askerlerine kışla tayin olunmuştur. Son zamanın icabı ile Nizam-ı Cedid fesh
olarak, burası muattal kalmış iken on dört ay geçtikten sonra Alemdar Mustafa Paşa’nın Sek-
ban-ı Cihâdiyye tertibinde yine Mâmur kılınmış, sonra Asâkir-i Nizamiye Süvarisi’ne mahal
ve me’va olmak üzere tamir edilmiş ve yenilenmiştir3.”

AZİZ HÜDÂÎ İMARETİ


Bu imaret Aziz Hüdâî Camii’nin kuzeyinde ve hünkâr mahfelinin bitişiğinde, iki
kat halindedir.
Harab olmuş, ikinci kat çökmüştür. Ocağı ve bacası ayaktadır. Esaslı surette tamir
edilmesi lazımdır. Kapısı hünkâr mahfelinin arkasındadır. H 1272 - M 1855’te Sultan
Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. Sağında kabristan, arkasında Aziz Hüdâî’nin geniş
bahçesi vardı. Ortasında kameriyye şeklinde zarif bir makamı ve etrafında derviş hücreleri
bulunuyor­du. Bütün külliye yanarken bunlar da yanmıştır. Bahçenin bir kısmına ilkokul
yapılmıştır. Kalan kısma da ortaokul yaptırılmak isteniyordu (1975).

MİHRİMAH İMARETİ
Kanunî’nin kızı, Rüstem Paşa’nın karısı Mihrimah (Hanım Sultan) İmareti, Üsküdar
Meydanı’nda Mihrimah Medresesi’nin solunda, kısmen şimdiki helâların yerinde idi. Üs-
küdar kaymakamı İzzeddin Çağpar ta­rafından yol genişletmek bahânesiyle yıktırılmıştır.
İmarethâne ve yanındaki kervansaray (han), cami ile beraber Mi­mar Sinan tarafından
yapılmıştı. İmarethânenin mutfağı, fodla fırınları yemek salonları vardı.
Nakkaş ve Şair Sâî tarafından Tezkiretü’l-bünyân, Tezkiretü’l-ebniye adları ile hazır-
lanan kitaplarda bu imarethâne “Üsküdar Mihrimah İma­reti” şeklinde geçer4. Bu imaret-
hâne yıkılırken benim Son Posta gaze­tesinde yaptığım ağır tenkit o vakit Dolmabahçe
Sarayı’nda bulunan Cum­hurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün dikkatini çekmiş, hemen
İzzeddin Çağpar azledilmiş, fakat imarethâne ile tabhâne denilen dinlenme yurdu yok
olmuştur. Evliya Çelebi, Üsküdar’daki imarethâneleri sayar­ken Mihrimah İmareti’nden
başlar ve şunları söyler:
“İskele başında, Mihrimah Sultan İmareti mahve sal b-il-guduv-i vel asal ayende ve reven-
deye mihman saraylarda sakin beher gün iki defa birer bakır sini ile herkese birer tas buğday
çorbası ve birer nan ve her şeb (gece) birer şem’a (mum) ve her at başına bir yem sadakası var-
dır. Üç günden ziyâde mihman olanlara virmezler. Vâkıfın şartı böyledir5.”
Buna göre bütün ay ve bütün sene misafir sarayı denilen imaret­hâneye inenlere her
gün sabah ve akşam yemek verirlerdi. Yalnız kimse burada üç günden fazla kalamazdı.
Misafir edilmezdi. Fazla kalmak isteyenlere yol verirlerdi.

RUM MEHMED PAŞA İMARETİ


Bu imaret Rum Mehmed Paşa’nın camisinin yanında idi. Bize kadar gelmemiştir.
3 Hadîkatü’l-cevâmi’, C. 2, s. 184.
4 İkdam Matbaası’nda basılan nüsha, s. 39.
5 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, s. 174.

346
ÜSKÜDAR’DAKİ
VAKIF SULARI
ÜSKÜDAR’DAKİVAKIF SUL ARI

ÜSKÜDAR’DA VAKIF SULARI


831 sayılı Sular Kanunu gereğince vakıf sularının hepsi belediyelere, İstanbul’da Şehir
Emaneti’ne devredilmiştir. Üsküdar’daki vakıf suları da böyle olmuştur. Vakıflar İdaresi
bu suların gelirlerinden İstanbul Şehir Eminliği’ne (İstanbul Belediyesi’ne) hiçbir şey
vermemiştir. İstanbul Su­lar İdaresi her sene bütçesine vakıf suları için l lira gibi sembolik
bir pa­ra koymaktadır. Buna rağmen birçok tarihi çeşmeleri ve sebilleri tamir ettirmiştir
ve ettirmektedir.
Biz Üsküdar’da şu vakıf suları tesbit ettik:

Atik Vâlide Suları


Bu su, Büyük Çamlıca’nın doğusundaki Çakal Dağı’nın eteklerinden çıkar. Ümraniye
asfaltı altından galeri ile geçer. Galerinin içine PVC boru döşenmiştir. Çakal Dağı’nın
altındaki baş muslukta klorlanır. Çeşit­li kaynaklardan akan su, altı muslukta toplanır.
Çamlıca Kız Lisesi’nin altından yine galeri içine döşenen borularla geçer. Koşuyolu’ndan,
yeni top sahasının altından geçerek, Nuh Kuyusu Maksemi’ne gelir. Suyun isale (akıt-
ma) hattının uzunluğu on buçuk kilometredir. Seksenlik, yüz­lük ve yüzellilik borularla
akıtılmaktadır. Borular yeni döşetilmiştir. Bu su Bulgurlu semtinde, Toygar ve Libadiye
katmalarını da alır. Burada bir takviye kloru daha yapılır. Bu suyun, Nuh Kuyusu’ndaki
maksemden aşa­ğısı şehir şebekesidir. Camilere, çeşmelere ve klasik ifadeyle ashâb-ı mi-
yah denilen, vaktiyle vakıftan satın alınmış sahiplerine dağıtılır.
Camilerin, çeşmelerin ve ashab-ı miyahın yolları çok bozuktur. Bu su, Atik Vâlide
Külliyesi’ni vakfeden Nurbânû Sultan’ın vakfıdır. Sonra­dan karışmalar ve vakıf şartlarına
aykırı şeyler olmuştu.

İhsaniye Suyu
Büyük Çamlıca’nın alt eteklerinden kaynayan bu su, beş katman ile kuvvetlenerek ana
maslakta toplanır. Pik ve plastik karışımı borularla Kısıklı, Altunizâde ve Üsküdar-Du-
vardibi yoluyla Doğancılar’daki Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın Şerefâbâd Kasrı
için H 1122 - M 1710 yılında yaptırdığı, üstünde Nedim’in manzum kitabesi bulunan
tarihi maslağa gelir. Buradan camilere, çeşmelere ve ashab-ı miyaha dağıtılır. Su yolları
bozulan camiler, çeşmeler ve ashab-ı miyah bundan faydalana­mıyorlar. Bu suyun ilk vak-
fedeni Nevşehirli İbrahim Paşa’dır.
Doğancılar’daki maslak, Sultan III. Ahmed’in Şerefâbâd Kasrı için ya­pılmıştı.

Selimiye Suyu
Bu su, Koşuyolu’nun doğusundaki sırtlardan, Kanlı Köşk denilen yer­lerden çıkar. Al-
tunizâde top sahasından, Yüksek İslâm Enstitüsü’nün ya­nından, Karacaahmed Mezarlı-
ğı’ndan ve Miskinler Tekkesi’nin yanından geçer. Selimiye Kışlası’na, Selimiye Camii’ne,
Selimiye Tekke Camii’ne, hamamına ve buradaki çeşmelere akar. Miskinler Tekkesi ci-
varındaki İsa Ağa Çeşmesi de bundan faydalanırdı. Şimdi bu muhteşem çeşme harap­tır.
Suyu da akmaz. Bu suyu, Sultan III. Selim vakfetmiştir. Eskiden su te­razileri ile gelirdi.
Duvardibi’ndeki ve Kapıağası’ndaki iki su terazisi ayaktadır.

349
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Küçük Çamlıca Suyu


Bu su, Küçük Çamlıca’nın eteklerinden kaynar. Sultan IV. Mehmed’in vakfıdır. İki
katması vardır. Küçük Çamlıca’daki Sultan IV. Mehmed’in Akarca Çeşmesi’nden akar.
Bu su, Kadıköy ve Üsküdar’da sucular tarafından satılır. Devamlı serbest akan sulara
“Akarca Su” derler.

Büyük Çamlıca Suyu


Bu suya, “İnce Su” derler. Büyük Çamlıca’da Yusuf İzzedin Efen­di’nin köşkünün ya-
nından kaynar ve hemen önündeki çeşmeden akar. Arkasında Sultan IV. Mehmed’in
namazgâhı vardır. Sultan II. Mahmud bu çeşmeyi yenilemiştir. Suyu az olduğu için başka
yere akmaz. Yanındaki Benlizâde Çeşmesi’nin vakıf suyu bakımsızlıktan kaybolmuştur.
Bu su, Sultan IV. Mehmed’in vakfıdır.

Bulgurlu’da Demirci Çeşmesi - Çukur Çeşme Suyu


Bu su, çeşmenin 30 - 40 metre kadar yakınından kaynar ve bu tek çeş­meden akar.

Bulgurlu Yerli Suyu Yerli Suyu


Bu su, Bulgurlu top sahasının alt tarafından kaynar. Galeri içine dö­şenen borularla
Aziz Hüdâî Hamamı’nın ve Bulgurlu Camii’nin yanındaki çeşmeden akar. Sular İdaresi
bu çeşmenin yanına mermerden yeni bir çeşme daha yaptırmıştır.

Libadiye Asfaltı Kenarındaki Haminne Suyu


Bu su, çeşmenin arkasından kaynar. Galeri içinden borularla gelir. Akarca halindedir.

Hüdâî Suyu
Kısıklı ile Altunizâde arasında Millet Bahçesi’nin sağındaki yamaçlar­dan çıkar. Su,
(PVC) plastik altmış üçlük borularla akar. Yalnız Altunizâde Camii ve çeşmesi faydalanır.
Hüdâî Efendi’nin vakfıdır.

Arslan Ağa Suyu


Bu su, Sultantepe’den kaynar. Mihrimah ve Şeyh camilerine, Üs­küdar Meydanı’ndaki
Sultan III. Ahmed Çeşmesi’ne akar. Şimdi yalnız ca­milerin şadırvanı faydalanıyor. Bu su
Şeyh Camii’ni yaptıran Arslan Ağa­‘nın vakfıdır.

Selmân-ı Pak Suyu


Bu su, Bülbüldere’sinde, Selanikliler Mezarlığı’nın bulunduğu yamaç­tan çıkar. Bülbülde-
re’sini takip ederek Selmân-ı Pak Camii’ne gelir ve çeşmesinden akar. Başka çeşmeleri yoktur.

Tazılar Ahırı Suyu


Bu su, Selimiye Kışlası’ndan, Duvardibi-Kadıköy asfaltına çıkarken soldadır. Akarca
halindedir. Vâkıfının adı çeşmenin üstündeki kitabede yazılıdır1.
1 Kitabımızdaki “Çeşmeler” bölümüne bakılsın.

350
ÜSKÜDAR’DAKİVAKIF SUL ARI

Kayış Pınarı - Kayış Dağı Suyu


Bu su, birçok katmaları ile Sultan III. Ahmed’in sadrazamı Nevşehir­li İbrahim Paşa tara-
fından Kadıköy’e, Üsküdar’a, padişahın Kavak, Bağdad ve Şerefâbâd kasırlarına akıtılmıştır.
Bu suyun Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde 3366 numarada kayıtlı, 18 m, 30 cm uzun-
luğunda kaynakları, terazileri, maksimleri, ızgaraları, katmaları, aktığı yerdeki çeşmeleri,
yoldaki maslakları, resimleriyle gös­teren bir haritası vardır. İbrahim Paşa, Üsküdar’ı bu gü-
zel suyu ile su şehri haline getirmişti. Padişahın, padişah kadınlarının, prens ve pren­seslerin,
vezirlerin, zenginlerin, cami yaptıranların 40 kadar çeşmesi bu sudan faydalanmışlardı. Ki-
tabımızın bir başka yerinde bu haritayı ge­nişçe tanıttık. Bu harita H 1222 - M 1710 yılında
yapılmıştır. H 1166 - M 1752 yılında Mehmed Paşa da bu suya bazı katmalar sağlamıştır.
Bu çok zengin hayat suyu İbrahim Paşa şehid edildikten, Sultan III. Ahmed taht­tan indi-
rildikten sonra kötü bir şekilde tasarruf edilmiş, parçalanmalar olmuştur.
Vakıf sular, belediyeye geçtikten sonra İbra-
him Paşa’nın ve bu suyun adı unutulmuştur. Be-
lediye Vakıf Suları İdaresi bu suyun adını bile bil­
miyor. Kadıköy’e, Üsküdar’a ve Kayış Dağı’ndan
Kadıköy’e ve Üsküdar’a kadar birçok yerlere iyi
su veren bu ana müessese yağmalanmış, gibidir.
Evliya Çelebi, Üsküdar’ın mesirelerini sa-
yarken Kayış Pınar’ın ağaç­lar içinde, tatlı hayat
suyu bulunan bir mesire olduğunu yazar ve şun-
ları anlatır:
Kayış Pınarı
(Kayış Dağı)
“Mesîre-i Kayış Pınarı: Dıraht-sitan içre bir ab-ı hayât-ı zulâldir .” Kıymetli tetkikçi
2

Cengiz Yularkıran ve Rüştü Üstün ile 27 Temmuz 1975 Pazar günü, otomobille Üskü-
dar’ın bu eski ve tarihi mesiresini ve suyunu aradık.
Osmanlı idari teşkilatında daima Üsküdar’a bağlı olan Kayış Pınarı - Kayış Dağı şimdi
Kartal’a bağlanmıştır. İçerenköyü’ne 4 kilometredir. Biz İçerenköyü’nden geçerek gittik.
Kayış Dağı her yerinden iyi vasıflı, güzel sular sızdırıyor. Kayış Pınarı, Kayış Dağı’nın
eteğinden kaynıyor. Burada yüksekçe bir tarihi set vardır. Yirmi ağacın gölgelediği bu set,
pınarın üstündedir. Önünde gözün alabildiğine açılan bir düzlük vardır. Osmanlı İmpara-
torluğu’nun ikinci padişahı Orhan Gazi, Üsküdar önlerine geldiği zaman Türk süvarileri
bu dağın arkasına gizlenmiş, Bizans impa­ratorunun kumanda ettiği askerlerine burada
baskın yaparak kırdırmıştır. Üsküdar’ı hedef yapan ilk Osmanlı zaferi burada kazanılmış-
tır. Orhan Gazi kayınpederi Bizans imparatoru ile buralarda avlanmıştır. Burası yalnız
Üsküdar’ın değil İstanbul’un en güzel mesiresiydi. Her tarafından kristalleşmiş dirilik suyu
kaynardı. Setin önündeki çeşmelerden halk serbestçe faydalanırdı. Burada padişahların ka-
sırları vardı. Setin üstündeki eski kitabenin yerine 1931 yılı tamirinde yazısız bir mermer
konmuştur. Setin solunda bir pul binası bulunuyordu. Buradan doldurulan damacana ve
kaplara kurşun mührü vurulurdu. 27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar Kadıköy’ün ve Üskü-
dar’ın içme suyu arabalarla, kamyonlarla bura­dan alınır, dağıtılırdı. Bu tarihten sonra bu
2 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. l, s. 478.

351
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

menba, başka kaynaklarla birleştirilerek sıhhî boru içine alınmıştır. Mesirenin eski ihtişa-
mından hiçbir eser kalmamıştır. Su utancından yerin dibine geçmiş ve batmış gibidir.
Yere güneş düşürmeyen yaşlı çamların yerini çalılar kaplamıştır. Bu mesirenin çeşme-
leri, setti, ağaçları eski günlerinin hasretini çekiyor.
831 sayılı Sular Kanunu gereğince H 1345 - M 1926 yılında bütün vakıf suları gibi
Kayış Dağı suyu da Vakıflar İdaresi’nden Şehir Emaneti’ne dev­redilmişti. Şehir Emini
Operatör Dr. Emin Erkul zamanında suyu akıtan borular genişletilerek, boşa akan su-
lardan da faydalanılmıştır. 1934 yılında umuma ve vakfa ait suların işletmesi 2226 sayılı
kanunla İstanbul Sular İdaresi’ne devredilmiştir. 1965 yılından başlanarak eski isâle (akıt-
ma) hattı çapı 90 milimlik (PVC) borularla yenilenmiştir.
Asıl su, Kayış Dağı’nın batı ciheti eteklerinden kaynar ve 8 katma ile beslenir. Katma-
lar şunlardır:
Zeynel Dayı, Ayazma, Hacı Ömer, Fundalık, Meşelik, Kestane, Kan­dilli Dere, Ço-
ban Çeşmesi.
Birleşen sular baş muslukta toplanır. Buradan 60 tonluk Çatakbaşı Deposu’na girer,
burada klorlanır. Kozyatağı’nda, Böcekli’de 60’ar ton­luk iki depo daha vardır. Baş maslak-
tan Çatakbaşı, İkbaliye depolarına 14.5 kilometrelik %90 m/m kuturundaki (PVC) boru-
larla akmaktadır. Çatakbaşı, İçerenköyü, Kozyatağı-Acıbadem ve Kadıköy semtindeki 16
halk çeşmesiyle bir cami ve ashab-ı miyahı vardır. Yani 23 yere su ver­mektedir. Günlük
ortalama verimi 250 m3 kadardır.
İdromatik derecesi 2.5’tur.
Bu suyun en son çeşmesi Acıbadem’dedir. Kadıköy Askerlik Şubesi’­nin önünde de bir
çeşmesi vardır. Bu su Sultan III. Selim’in vakfıdır.
Nevşehirli İbrahim Paşa’nın haritasında Kayış Pınarı’nın yanında ka­sır, biraz ilerisinde
Sultan Çiftliği, biraz ilerisinde Kiçi Pınar, Beylik Mandra katmaları görülür.
Suyun başındaki büyük bina padişahların av kasrı idi. Şimdi bunlar­dan hiçbir eser
kalmamıştır. Yaşlılar bunların adlarını bile duymamış­tır.
Buradaki su bekçisi İbrahim Yüksel, Kayış Dağı’nın üstünde harçlı yapı harabeleri
bulunduğunu söylüyor. Orada bulduğu bir mermer fıskiye havuzunu barakasının önüne
getirip koymuştur. Suyu kadar havası da güzel olan bu Kayış Dağı pınarının settinden bir
çeşme akıtılmalıdır. As­falttan buraya kadar olan yol da düzenlenmelidir. Bu turistik pınar
ve ta­rihi mesire diriltilmelidir.
Ben Üsküdar vakıf sularını incelerken Belediye Vakıf Sular Müdürü yardımcısı Rıza
Yılmaz’dan ve Vakıf Sular Anadolu Yakası Kayış Dağı Suyu Kontrolörü Alabay’dan fay-
dalandım. Kendilerine teşekkür ederim.

352
ÜSKÜDAR’DAKİVAKIF SUL ARI

TULUMBA VAKFI
Üsküdar’da Karacaahmed’de Aşçıbaşı Camii’nin karşısında mezarlık duvarına konan
bir taşta yazılı şu on satırlık kitabeyi okudum:
1. Aşçıbaşı Mahalesi sakinlerinden Hâcce Züleyha Kadın kendi ma­lından alarak câ-
mi-i şerîf karşısında tulumbasına 1.500 kuruş vakfeyledim.
2. Üzerine terâküm olunan mâhiyyeden beher sene câmi-i mezkûrda iki mevlû-
dü’n-nebî kırâat oluna. Ve ta’mîr ve termîmine sarf oluna. Ba’de­hû
3. bâ-i’lâm-ı şer’î mütevellî ve nâzır nasb eyledim. Ba’de’l-inkırâz ma­hallinde sâkin
dîn karındaşlarım rızâen lillâh ru’yet ideler. Geçmişleri­mizin rûhları şâd ola... Sene
1263.
Kitabeye göre Züleyha Kadın, camisinin karşısındaki tulumba için 1.500 kuruş vakfet-
miştir. Paranın geliri ile her sene camide iki defa mevlid okunacaktır.
Vakfiyenin tarihi H 1263 - M 1846’dır.

İBRAHİM PAŞA’NIN ÜSKÜDAR SU YOLLARININ HARİTASI


Üsküdar’ı su şehri haline getiren Sultan III. Ah-
med’in damadı ve sadrazamı Nevşehirli İbrahim
Paşa’nın Üsküdar su yollarının İstanbul’­ da Türk
İslâm Eserleri Müzesi’nde 3336 numarada kayıtlı
bir haritası var­dır. Haritanın uzunluğu 18, eni 0.30
metredir. Üstünde “İbrahim Pa­şa Vakfı’ndan Olan
Su Yolları Haritaları” yazılıdır. Haritada su yolunun
çıktığı yer olan Kayış Dağı yanındaki Kayış Pına-
rı’ndan Üsküdar’da, iskele karşısındaki Sultan Ah-
med Çeşmesi’ne kadar olan bütün maslaklar, tera­
ziler, katmalar, ıskaralar, lağımlar, çeşmeler renk-
li resimlerle gösteril­ miştir. Haritada Üsküdar’da
Şemsi Paşa’daki Sultan Ahmed’in Şerefâbâd ve Ka- Türk ve İslam
vak İskelesi’ndeki Kavak Saraylarının ve bazı camilerin resimleri ya­pılmıştır. Ki bu harita Eserleri
tarihin birçok kör düğümlerini, Büyük İskender’in Gordion kağnısındaki çözülmez dü- Müzesi’ndeki
haritada
ğümü kestiği gibi çözüyor. Haritalarda su taksim yerleri de (maksemler) kubbe şeklinde su yolları mevkii
gösterilmiştir. Harita, suyun muhtelif yerlere bölündüğü yerlerde Arapça “meslek” kelimesi
ile gösterilmiştir. Türkler bu kelimeyi dil sekansına uydurarak “Maslak” yapmıştır.
Bu haritanın son noktasından başlayarak ilk kaynağına ve katmala­rına doğru göste-
rilen yerleri yazacağım. Haritada bütün çeşmeler, mas­laklar, katmalar, ıskaralar, lâğımlar
ve havuzlar adlarıyla yazılmıştır. Ad­sız bırakılan bazı çeşmeler de vardır. Bunları sırayla
yazıyorum:
1- Büyük İskele’de, şimdiki Üsküdar İskelesi, merhum Sultan Ahmed Han Gazi Çeşmesi.
2- Padişahın Şerefâbâd Kasrı. Bu kasır Şemsi Paşa Camii’nin sağın­da ve sahildedir.

353
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Kasrı kesen bir avlu duvarı sarmaktadır. Önünden de­


niz kenarından Kız Kulesi sahillerine doğru yol vardır.
Sarayın iskelesi vardır. Saray iki katlıdır. İkinci katın
alçı pencereleri görülüyor. Bahçe­sinin ortasında büyük
bir havuz vardır. Saraydan sonra haritaya, civar-ı Şemsi
Paşa yazılmıştır. Burada minareli bir çeşme vardır. Bu,
sonra Sultan II. Mahmud tarafından yenilenen Sultan
III. Mustafa’nın camisi idi.
3- Şehzâde Sultan Mehmed Çeşmesi.
4- Şehzâde Sultan Süleyman Çeşmesi.
5- Selman Camii yakınında Kulluk yanında İbrahim
Paşa Çeşmesi.
6- Bülbül Deresi’nin sonunda Hatice Sultan Çeşmesi.
7- Tenbeller Mahallesi’nde Kireçhâne karşısında Sultan
Mahmud’un Vâlidesi Çeşmesi.
8- Süleyman Ağa Mahallesi’nde Şeyh Camii bitişiğin-
de III. Kadın Çeşmesi.
9- Tenbeller Mahallesi’nde Sultan Mustafa ve Sultan
Süleyman Vâlidesi Çeşmesi. Bu çeşmenin sağında altı
Üstünde Nedim’in
manzumesi
kuleli ve geniş havuzlu uzunla­masına çeşmeler görünüyor.
bulunan su
maksimi. 10- Bulgurlu Mescidi karşısında Esma Sultan Çeşmesi.
(Su dağıtma yeri)
11- Kefce Mahallesi’nde Halil Paşa Türbesi yakınında Şehzâde Sul­tan Bayezid Çeşmesi.
12- Aziz Mahmud Efendi Tekkesi yakınında eski Kethüda Mehmed Ağa’nın iki çeşmesi.
13- Gülfem Hatun Mahallesi’nde Sultan Mustafa Çeşmesi.
14- Debbağlar Mahallesi’nde Şehzâde Sultan Abdülhamid Çeşmesi.
15 - At Pazarı içinde Sulu Han karşısında merhum Fatıma Sultan Çeşmesi.
16- Hayreddin Mahalesi’nde Osman Efendi Camii yanında mer­hum İbrahim Paşazâde
Mehmed Paşa’nın çeşmesi. Yanında maslak vardır.
17- Hamza Fakıh Mahallesi’nde Şehzâde Abdülhamid’in vâlidesinin çeşmesi. Yanında
cami vardır.
18- Hamza Fakıh Mahallesi’nde merhum kapudan Mustafa Paşa Çeşmesi.
19- Hammam-ı Atîk (eski hamam) yanında Mehmed Paşa Mahal­lesi’nde İbrahim Paşa
Çeşmesi.
20- Çavuş Hayreddin Mahalesi’nde Şehzâde Seyfeddin Çeşmesi.

354
ÜSKÜDAR’DAKİVAKIF SUL ARI

21- Hasan Ağa Mahallesi’nde merhum İbrahim Paşa Çeşmesi. Bura­da maslak, adsız iki
çeşme ve terazi vardır.
22- Soğancılar’da taksim kubbesi. Burada da minareli bir cami var­dır.
23- Şevketlü efendimizin Kavak’ta vâkî saray-ı hümâyûnları. Ge­niş bir avlu içinde bu-
lunan sarayın ikisi küçük, biri büyük üç kapısı var­dır. Muhteşem sarayın ortasındaki
iki katlı kısmın sağında ve solunda se­kiz baca görülüyor. Sahilsarayın iskelesi vardır.
24- Tevkiî (Nişancı) Ali Paşa Çeşmesi. Yanında ıskara vardır.
25- Mütevelli Çeşmesi’ndeki kemer. Burada şunlar yazılıdır: “Kalfa Çeşmesi tarafında ye-
niden yapılan lağımdır. Sene 1122.” Burada kemer ve ıskara görülüyor.
26- İbrahim Ağa Çayırı’nda namazgâh. Geniş avlu içindeki namazgâhta taştan bir min-
ber vardır.
27- Vakfın kâtibi Seyyid Halil Efendi’nin kendi bağında yeniden ya­pılan katmanın ma-
hallidir. Sene 1122.
28- Kalfa Çeşmesi. Burada şunlar yazılıdır: “Kadıköyü’nde Çiçekçibaşı Bahçesi nam mahal.”
29- Acıbadem civarında Havuzlu Bağ dedikleri mahal. Buraya şun­lar yazılmıştır:
“Bir maslaktan maslağa gelince ikisinin arası Zira 440. Mücedded künkten 1110. Cümle-
sinin hesabı bu hesap üzeredir.” Daha sonra şun­ları okuyoruz: “Çamlıca kurbunda Semerci
bağından hâsıl olma katma­dan Mehmed Paşa hazretlerinin bina eyledikleri lağımdır, 1166.
Mehmed Paşa hazretlerinin müceddeden bina ve tamir eylediği iki adet lağımdır. Yalnız Sel-
veri kurbunda vaki baş kubbe.”
30- Kiçi Pınar mahallinde olan katma.
31- Beylik Mandıra ardında olan iki katma.
Haritanın başında şunları okuyoruz:
“Kayış Pınarı’nda olan “dağ” kelimesi “dad” ve “gayın” ile yazılmıştır. Harita da Ören
Köyü ve Alem Dağı da gösterilmiştir. Haritada üç yerde tarih vardır. Haritanın yapıldığı
tarih yazılmamıştır. Kalfa Çeşmesi tara­fında yapılan lağım ile vakfın kâtibi Seyyid Halil
Efendi’nin kendi bağın­da yeniden yapılan katmanın H 1122 - M 1710 yılında yapıldığı
yazılmış­tır. Bu tarihlerde Nevşehirli İbrahim Paşa, Haremeyn muhasebecisi idi. Haritada
bir yerde de 1166 rakamları vardır. Bunun da sene olduğunu kabul ediyoruz. Çamlıca
yakınında semerci bağından hâsıl olma katmadan Mehmed Paşa hazretlerinin bina ey-
lediği lağım yazılırken 1166 rakam­ları yazılmıştır. Bu, Nevşehirli İbrahim Paşa’nın şehid
edilmesinden 23 yıl sonrasına rastlar. Bu tarihte Sultan I. Mahmud hükümdar idi.

355
DİZİN
DİZİN

Abbasoğulları, 36 Abdülmecid, 103, 104, 260, 305


I, II, III, IV, V
abdest, 96, 111, 120, 137, 139, 142, Abdülmuîn oğlu Süleyman Ağa
155, 174, 201, 214, 215, 222, 227, (Vakıf ), 56
I. Abdülhamid (bk. Sultan...), 83, 241, 249, 280 Abdülvâhid Efendi, 261
106, 107, 109, 110, 111, 115, 144, Abdi Denizolgun (Çamlıca Abdürrahman Ağa Camii, 64
153, 156 Muhtarı), 18, 320
Abdürrahman Efendi, 312
I. Mağarien, 25 Abdi Efendi Sokağı, 61, 155
Abdürrahman kızı Gülfem Hatun
I. Muaviye, 30 Abdi Mescidi, 166 (Vakıf ), 56
II. Abdülhamid Camii, 114 Abdullah Ağa, 57, 58, 163, 164, 280 Âbid Efendi (Sandıkçı Tekkesi), 327
II. Abdülhamid (bk. Sultan...), 246 Abdullah Ağa Camii, 152 Acem, 116, 196
II. Bayezid (bk. Sultan...), 55, 295, Abdullah Baba(bk. Haydar Baba), Acı Çeşme, 70, 73, 75
300 280
Acıbadem, 67, 73, 78, 79, 213, 327,
II. Mahmud Camii, 176 Abdullah Efendi, 63, 90, 158, 267 320, 352, 355
II. Mahmud (bk. Sultan...), 43, 141 Abdullah Efendi Mescidi, 63 Acıbadem Dergâhı, 73
II. Mehmed (bk. Sultan, Fatih Abdullah Efendi Tekkesi, 63 Acıbadem mevkii, 78
Sultan Mehmed), 43 Abdullah Mahallesi, 137 Acıbadem Tekkesi, 67
III. Ahmed (bk. Sultan...), 84, 156, Abdullah Mehmed Zeki Dede, 180
159, 165, 248 Acoemite (bk. Acomit), 29
Abdullah Necib Dede, 180 Acomit (bk. Acoemite), 29
III. Andronikos, 33
Abdullah oğlu Selman Ağa, 221 Açık Türbe Caddesi, 66
III. Âşûbî Can Kadın, 120
Abdullah Paşa, 118, 119, 153, 199, Açık Türbe Sokağı (Açıktürbe
III. Michael, 29 304, 332, 333 Sokağı), 63, 101, 279
III. Murad (bk. Sultan...), 33, 123, Abdullahağa (Mahalle), 50, 245
125, 129, 152, 163, 164, 167, 186, Adalar, 44
190, 210, 226, 235, 248, 271, 276, Abdurrahim Şükrü Efendi, 201 Âdile Hanım, 158
277, 286 Abdurrahman, 140 (Gülfem Adlî, 109, 237
III. Mustafa (bk. Sultan...), 237, 354 Hatun babası), 194 (Mercan),
203 (Silahdar), 283 (Hacı), 311 Adliye, 79, 85, 101, 227, 237
IV. Mehmed (bk. Sultan...), 101, (Hattat), 312 Adliye Camii, 85, 101, 227, 237
123, 146, 320, 350
Abdurrahman Ağa (Silahdar), 203 Adviyye Hanım (bk. Rabiha Adviye
IV. Murad (bk. Sultan...), 123, 322, Hanım, Bedevî Dergâhı), 330,
340 Abdülbâki (Abdülbâki Efendi
Camii), 64, 104 337
V. Jan Paleoloğ (bk. Paleoloğ), 37, Aegist (bk. Ajist), 23
38, 41 Abdülbaki Efendi (Vakıf ), 59
Abdülbâki Efendi Camii, 64, 104 Afganistan, 105
V. Sultan Murad (bk. Sultan...), 113
Abdülfettah Paşa Çeşmesi, 70 Afif, 49 (Nâib), 108 (Şair)
A Afif Bey (Nâib), 49
Abdülgani Ağa, 127
Abdülhamid Han (bk. Sultan II. Afif İbrahim Efendi (Şair), 108
Abacı Dede, 57, 73, 257 Abdülhamid, II. Abdülhamid), Afrika, 31
Abacı Dede Sokağı, 73, 257 107, 111, 114
Afyon, 288
Abacı Dede Türbesi, 257 Abdülhayy Efendi (Salı Tekkesi), Ağa Camii, 86, 87, 243, 246
abanoz, 132, 185, 264 297, 328, 336, 337
Ağa Hamamı, 66, 328
Abbas, 30, 72, 133, 151, 305, 339 Abdülkadir Efendi (Hattat-
Derviş), 175, 292 Ağa Mescidi, 86, 142
Abbas Ağa Çeşmesi, 72
Abdülkadir Kadri Dede, 180 ağaç, 129, 215, 227, 284, 296
Abbas Paşa, 305
Abdülkadir-i Geylânî, 339 Ağahamamı, 66, 67, 68
Abbâsî, 33
Abdüllâtîf Efendi, 49 Ağakapılı İsmail, 313

359
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Ağakapısı Mahallesi, 313 Ahmed Ünal Camii, 90 Alaca Kilise, 38


Ağrıboz Kalesi, 93 Ahmed Vefik Paşa (Lûgat-i Alaca Minare Camii, 71
Ahmed Ağa, 59, 60, 87, 90, 134, 162, Osmânî), 163, 209 Alaca Minare Mescidi, 328
258 Ahmed Vefkî (Hattat), 311 Alaca Minare Tekkesi, 91, 329, 334
Ahmed Ağa Camii, 258 Ahmed Vesim Dede (Kaptanıder- Alacaminare (mevkii), 71
Ahmed Arif Efendi (Nâib), 49 ya), 180
Alâeddin Çelebi (Mevlevî), 220
Ahmed Çelebi, 50 (Nâib), 63 Ahmediye (mahalle-cami-tür-
be-çeşme-kütüphane-medre- Alâiye, 294
(Mahalle), 88 (Cami), 111
(Beylerbeyi Camii) se-mektep-sebil), 66, 67, 88, 89, Alâiye Beyi, 294
127, 227 (yangın), 258, 290, 327, Alâiyeli, 319
Ahmed Çelebi Camii, 88 328
Ahmed Çelebi Çeşmesi, 63 Alâiyeli Namazgâhı, 319
Ahmediye Caddesi, 66
Ahmed Çelebi Mahallesi, 63 Alâiyeli Seyyid Hacı Mehmed, 319
Ahmediye Camii, 66, 88, 127, 258,
Ahmed Çelebi Mescidi, 63 290, 328 Albay Faruk Eros (Deniz Müzesi
Müdürü), 28
Ahmed Efendi, 66 (Sancaktar), Ahmediye Camii Çeşmesi, 66
67 (Çeşme), 70 (Mahalle, Alem Dağı, 257, 355
Ahmediye Çeşmesi, 66
Kazasker, Tekke), 78 Âlem Matbaası, 327
(Namazgâh), 86 (Yumurtacı), Ahmediye Kütüphânesi, 66
Alemdağ Caddesi, 199, 246
127 (Muallimzâde-Kadıasker), Ahmediye Medresesi, 66
133 (Hattat Hulusi...), 145, 229 Alemdağı, 32, 33, 77, 78, 119, 212,
Ahmediye Mektebi, 66 257, 298, 300
(Kadıasker), 152 (Sa’dî şeyhi),
190, 223 (Şeyh), 229 (mektep Ahmediye Sebili, 66 Alemdar, 51, 91, 125, 164, 257, 346
hocası), 239 (Beyazîzâde)250 Ahmediye Türbesi, 258 Alemdar Ahmed Baba (Kabakulak
(tabib), 252 (Karamanlızâde),
Ahmet Çelebi, 57, 59 Ahmed Ağa), 125
259 (Seyyid), 293, 327 (Şeyh),
328 (Şeyh), 330 (Bedevî Ahmet Ratib Paşa, 148 Alemdar Baba, 257
Dergâhı),338, 339 (Şeyh) ahur, 194 Alemdar Baba Türbesi, 257
Ahmed Efendi Çeşmesi, 67, 78 Ajist (bk. Aegist), 23 Alemdar Köyü, 51
Ahmed Efendi Kuyusu, 70 Akarca, 350 Alemdar Köyü Yeni Camii, 91
Ahmed Efendi Namazgâhı, 78 Akarca Çeşmesi, 350 Alemdar Mustafa Paşa, 346
Ahmed Fethi Paşa, 60, 87 Akarca Su, 350
(Rodosîzâde), 283 (Rodoslu) Alemdar Tepesi, 257
Akça Hisar, 40, 42
Ahmed Fevzi Paşa, 180 (Müşir) Alevî, 288, 289
Akçaylı oğlu Mehmed Bey (fetih
Ahmed Hamdi Efendi (Nakşiben- askeri), 43 Alevî tekkesi, 289
dî), 220
Akdeniz, 26 Ali Ağa, 100 (Bâbüssaâde Ağası),
Ahmed Hilmi Efendi (Nâib), 49 143 (Hazinedar), 157 (Kısmet-i
Akhisar, 288
Ahmed İhsan, 192, 274(Şeyh, Fenâî Askeriye Başkanı), 160
Tekkesi) Akif Efendi Mescidi, 62 (Çeşme), 196 (hazine vekili),
Akif Güner (emekli maarifçi), 19 197, 198 (Hazinedar), 304
Ahmed Keşfî Efendi Tekkesi, 70 (Başağa), 319 (Namazgâh)
Akif GüneyBey (Salacak Camii),
Ahmed Mithat Efendi, 248 Ali Ağa Namazgâhı, 319
209
Ahmed Paşa Kuyusu, 62 Akif Mehmed Efendi (Salacak Ali Baba, 128 (Durbali Mescidi),
Ahmed Raşid Efendi Çeşmesi, 78 Camii-Etmek Yemez Tekkesi 335(Nur Baba Tekkesi)
Mescidi), 208, 209 Âl-i Bahâdır Bağları, 31
Ahmed Ratıb Paşa, 297
Aksaray, 19, 32, 186, 257 Ali Behçet Efendi (Konyalı,Şeyh,
Ahmed Refik, 28, 30, 31
Akşehir, 42 Selimiye Hankâhı), 218, 219,
Ahmed Ünal, 90, 114 220, 221
Akşehirli Ömer Efendi, 112

360
DİZİN

Ali Efendi, 63, 90 (Selami Ali Altunizâde Mektebi-Zükûr (erkek Arakiyeci Hacı Mehmed
Efendi-mahalle-sokak), 105, okulu), 78 (Mahalle), 50
128 (Şair), 136 (Kütahyalı, Altunizâde Muvakkithânesi, 79 Arakiyeci İbrahim Ağa, 134
Şeyh), 178 (İmam), 191 (Şeyh),
200 (Karabaş), 212 (Selami Altuntizâde Çeşmesi, 79 Arakiyeci Mehmed Ağa(Mescid
Ali...), 213, 240 (İmam), 245, 247 Alucra, 177 banî), 90
(Katip), 274 (Fenâî), 292, 327 Amasyalı, 33, 300, 312, 314 Arakiyyeci, 90 (Mehmed Ağa), 91
(zaviye) (Mahalle), 242, 243 (Mescid)
Amasyalı Şeyh Hamdullah (bk.
Ali Meşreb Efendi (Rumeli Ka- Hamdullah, Hattat), 33, 300 Arakiyyeci Hacı Cafer Çelebi, 242
dıaskeri), 134 Arakiyyeci Hacı Mehmed
ambar, 182, 194, 202, 203
Ali Murtaza Efendi, 261 Mahallesi, 91
AmcaKurd (Talimhâne Camii), 243
Ali Paşa, 117 (İzmirli), 120 Arakiyyeci Mehmed Ağa, 90
(Mısır Valisi), 130, 132 ÂmineHatun, 205
Arakiyyeci Mehmed Ağa Mescidi, 90
(Kılıç), 134 (Kütahyalı), Anadolu, 11, 14, 15, 23, 26, 29, 31, 32,
135 (Hekimbaşızâde), 141 33, 39, 40, 41, 42, 43, 49, 52, 83, Arakiyyeci Mescidi, 242, 243
(sokak),143 (Hekimoğlu), 123, 127, 134, 144, 160, 194, 196, Arap, 30, 31, 193, 203, 204, 234, 236,
148, 149 (Hekimzâde), 158 200, 209, 213, 231, 235, 241, 257, 244, 266, 295, 305
(Mısır Valisi), 183 (Kılıç), 276, 290, 352 Arapça, 89, 108, 113, 139, 159, 172,
196 (Sadrazam),212 (Damat
Anadolu Eyaleti, 26 183, 184, 187, 190, 195, 196, 206,
Mehmed Paşazâde İzzet), 244
Anadolu Hisarı, 26, 40, 42, 43 207, 221, 243, 244, 261, 266, 279,
(Hekimoğlu), 258 (İzmirli), 281
286, 297, 302, 303, 353
(Hekimzâde), 293 (kumandan), Anadolu kadıaskeri, -liği, 49, 127
296, 305 (Mısır Valisi), 355 Arapgir, 305
(Nişancı-Çeşme) Anadolu Kadıaskeri Ali Raik, 134
Araplar, -ın, 18, 29, 30, 31, 37, 204
Ali Paşa Çeşmesi, 355 Anadolu Kavağı, 26, 39, 40, 123, 160
Arapzâde, 49
Ali Raik (Anadolu Kadıaskeri), 134 Anadolu Kavağı Camii, 40
Arapzâde torunu Necib Efendi
Ali Rıza Efendi Türbesi, 65 Anadolu Kavağı İskelesi, 39 (Nâib), 49
Ali Zerger Yaşizâde (bk. İranlılar Anadolu Kavak Hisarı, 83 Archias (bk. Arşiyas), 25
Mescidi), 151 Anadolu Selçukluları, 33 Aretas (bk. Göksu), 40
Alkibiades (bk. Alkibyad-Alcibia- Anadolu Yarımadası, 23 Arif Himmeti Dede (Mevlevî), 180
de), 26 Anapa, 304 Arif Paşa (Vezir), 335
Alkibyad (bk. Alkibiades-Alcibia- Andronikos (İmparator), 33, 34
de), 26, 27 Arka Sokak Caddesi, 62
Angârî, 25 Arnavutluk, 193
Allah, 13, 92, 99, 101, 107, 122, 140,
141, 151, 154, 160, 164, 169, 173, Ankara, 193, 200, 259, 333 Arsa, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 69, 70,
174, 184, 187, 199, 203, 214, 218, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü, 333 71, 72, 73, 74, 75, 76, 80, 246
228, 240, 241, 260, 267, 270, 284, Ankaralı, 338 Arslan Ağa, 57 (Vakıf ), 65 (Çeş-
289, 297, 314, 321, 322, 335, 337 me), 83 (Cami), 165 (Çeşme),
Antakya, 30
Altın Kapı, 38 166 (Çeşme), 198 (Çeşme), 239
Antalyalı Vehhab-ümmi (Şeyh), (Kethüdâ), 350 (Su-yu)
Altın Şehir (Üsküdar, bk. Altın 199
Şehri), 23, 29 Arslan Ağa Camii, 83
Altunizâde, 51, 58, 78, 79, 92, 114, antikacı (Galatalı Hacı Sadullah
Efendi), 178 Arslan Ağa Çeşmesi, 65, 165, 166,
323, 349, 350 198
Altunizâde Camii, 91 Arakiyeci, 50, 57, 59, 71, 90, 116, 134,
242
Arslan Ağa Suyu, 350
Altunizâde İsmail Zühdü (Paşa), Arslan Ağazâde Mustafa Efendi,
58, 92 Arakiyeci Hacı Cafer, 50, 57, 71, 242
239
Altunizâde Mahallesi, 78 Arakiyeci Hacı Cafer Mahallesi, 71
Arşiyas (bk. Archias), 25
Altunizâde Mektebi-İnas (kız Arakiyeci Hacı Mahmut Mahallesi,
116
Arşuva Kal’ası, 258
okulu), 79

361
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Asâdâr Baba Türbesi, 65, 67 Atik Vâlide Camii (-Eski), 73, 87, Ayazma, -sı, 17, 24 (Cami), 50
Asâkir-i Nizamiye Süvarisi, 346 129, 132, 134, 167, 209 (mahalle) 61 (mahalle),79
Atik Vâlide İmareti (-Eski), 73 (su), 94 (Cami), 95 (Cami), 97
Ashâb-ı Kehf, 30 (Cami), 98 (Kilise-bk. dipnot),
Asiye Sultan (Sultan Abdülmecid Atik Vâlide Mahallesi, 73 99 (Külliye), 100 (Kabristan),
kızı), 88 Atik Vâlide Maslağı, 73 101 (Saray) 146 (Cami),
156 (Cami), 211 (Cami),
Askeri Hava Kuvvetleri Lokali, 237 Atik Vâlide Medresesi, 73
212 (Cami), 217 (Cami),
Askeri Müze, 43, 88, 284 Atik Vâlide Mektebi, 73 233 (Cami), 235 (Cami), 323
Askeri Şûra Müftülüğü, 112 Atik Vâlide Sokağı, 343, 345 (Namazgâh), 330 (mevkii-su),
352 (su),
Askerlik Şubesi Sokağı, 115 Atik Vâlide Suları, 349
Ayazma Cami, 24, 61, 94, 95, 97, 98
Asur, 28 Atik Vâlide Sultan, 59, 242
(bk. dipnot), 100, 146, 156, 211,
Asvan, 305 Atik Vâlide Sultan İmareti(-Eski), 212, 217, 233, 235
Asya, 17, 23, 24, 28, 29, 32, 34, 36, 51, 343
Ayazma Camii Sokağı, 61
52, 94, 343 Atik Vâlide Tekkesi, 73
Ayazma Camii Su Haznesi, 61
Aşağı Dudullu Camii, 94 Atik Vâlide Tekkesi Sokağı, 73
Ayazma Camii Şerifi, 61
Aşağı Dudullu Köyü, 51 Atike Sultan Çeşmesi, 76
Ayazma Hatibi Meşrutası, 61
Aşçıbaşı, 50 (Mahalle), 57 (Mahal- Atikvâlide (Mahalle), 73
Ayazma İmam-ı Evveli Meşrutası,
le), 59 (Mahalle), 60 (Mahalle), Atina, 26, 27 61
73 (Mahalle), 353 (Camii)
Atina Cumhuriyeti, 26 Ayazma İmam-ı Sani Meşrutası, 61
Aşçıbaşı Camii, 73, 353
Atinalı Alkibyad (bk. Alkibiades), Ayazma İskele Caddesi, 61
Aşçıbaşı Mahallesi, 50, 57, 59, 60, 73 26
Ayazma Kilisesi, 98
Aşçıbaşı Mescidi, 94 Atis (Sibel-Kibele’nin sevgilisi), 26,
Ayazma Mektebi, 61
aşhâne, 42, 46 36
Ayazma Sarayı, 17, 101
Âşık Beycan Kadın (Sultan II. Atpazarı Caddesi, 72
Mahmud’un kadınlarından), 319 Aydın (vilayet), 88, 288
avcı kuşlar, 117, 143, 209, 210, 277
Âşık Paşa Camii, 245 Aydınoğulları, 34
avize, 108, 163
Âşık Paşazâde, 26, 38, 39, 40, 41, 42, Aydoslu Mehmed Said (Kadı), 291
Avni Efendi Tekkesi, 70
294 Ayn Ali Efendi (Kavânin Risalesi),
Avni Paşazâde Mir Ahmed (Hacı
Âşık Paşazâde Tarihi, 26, 38, 39, 40, 26
Hoca Türbesi), 278
42, 294 Aynî Divanı, 165
Avret Hisarı, 194
Âşıklar Öreni (Karaman’da-), 287 Ayrılık Çeşmesi, 196, 290
Avrupa, 17, 28, 40, 41, 94, 303, 343
Âşir Efendi (Şeyh), 327 Ayşe Hanım, 134 (Mehmed Emin
Avusturya, 14, 87, 179, 196
Aşure, 151, 334 Efendi kızı), 186 (Rüstem Paşa),
Avusturya Seferi, 196 193 (Rüstem Paşa), 261 (Rüs-
At Meydanı, 29
Aya İrini Kilisesi, 87 tem Paşa), 296 (Hançerli), 319
At Pazarı, 24, 129, 202, 327, 354 (Namazgâh)
Ayan Meclisi, 92
Ata Tarihi, 176, 227, 237 Ayşe Hanım Sultan, 193, 261 (Rüs-
Ayasofya, 56, 126, 127, 143, 248, 286, tem Paşa)
Atatürk, 51, 59, 231 292
Ataullah Mehmed (Salı Tekkesi- Ayşe Hatun Çeşmesi, 74
Ayasofya Camii (Davud Paşa
Himmet Efendi oğlu), 335 Camii, Üsküdar Ayasofya’sı), 56 Ayşe Hatun Mektebi, 78
Ateş Kuleleri, 29,30 Ayasofya Vakfı, 143 Ayşe Hatun Namazgâhı, 319
ateş-i rûmî (Rum Ateşi), 30 Ayaş Mehmed Paşa Kabristanı Ayşe Sıddıka (Naci Efendi eşi), 187
Atik Kabristan (Ümraniye Karyesi), (Tavâşî Hasan Ağa Mahallesi), Ayşe Sultan (Mihrimah Sul-
77 68 tan-Rüstem Paşa kzı), 61, 148,
259, 267, 268

362
DİZİN

Ayşe Sultan Çeşmesi, 61 Bağdat Caddesi, 74 Battal Bağları, 31


Ayşe Sultan Türbesi, 61, 259 Bağlarbaşı, 52, 57, 71, 72, 73, 86, 91, Battal Gazi, 23, 27, 31, 32, 45
Ayşe Sultanzâde Mehmed Paşa, 267 115, 136, 142, 157, 161, 213, 238, Baydar Bula (Kethüdâ), 296
289, 293
Ayvansarâyî, -Ayvansaraylı, -Ay- Bayezid, 38, 39, 40, 116, 306
vansaraylı Hüseyin Efendi, Bağlarbaşı Caddesi, 71, 72, 73, 91,
142 Bayezid Han, 39
-Hüseyin Efendi, 83, 84, 85, 86,
90, 91, 100, 111, 117, 135, 141, Bağlariçi Caddesi, 77 Bayrakdar Mustafa Paşa Camii, 92,
143, 146, 148, 152, 166, 199, 203, 93
Bahçe, 65, 69, 76, 80, 335
205, 213, 214, 219, 221, 225, 228, Bayram Paşa, 58, 77, 113
238, 242, 243, 252, 329, Bahçelievler, 50
Bayram Paşa Camii, 77
Aziz Efendi, 134 (Filibe kadısı), 140 Bahri Paşa (Şeyh Camii), 238, 239
Bayramî, 125, 327, 337
(Hüdâî), 205 (Şeyh), 328 (Şeyh) Bâkî (Şair), 92, 112, 195, 302
Bayramîye, 188, 335
Aziz Hüdâî, 19, 101, 104, 119, 120, Bâki Efendi Camii, 104
202, 208, 260, 261, 263, 264, 267, Baytar Mektebi, 319
Bâlâ Ağa oğlu Kurd (Rum Mehmed
268, 269, 346, 350 Beç (Viyana), 247
Paşa Türbesi), 296
Aziz Hüdâî Efendi Vakfı, 101 Balaban, 62, 152, 230, 327 Bedestancı Ali Bey (Mirzazâde
Aziz Hüdâî İmareti, 346 Camii), 196
Balaban Ahmed Baba, 152
Aziz Mahmud Efendi Caddesi, 61 Bedevî, 75, 141, 327, 328, 330
Balaban İskelesi, 62, 152, 327
Aziz Mahmud Efendi Zaviyesi, 269 Bedevî Dergâhı, -Tekkesi, 75, 105,
Balaban Tekkesi Mescidi, 152 329
Aziz Mahmud Hüdâî, -cami, -tür- Balcı Yokuşu (-Balcıyokuşu), 74, 75,
be, 19, 101 (Cami), 102, 175, 212, Bedevî Tekkesi Mescidi, 105
76
259, 260 (Türbe), 261, 262, 263, Bedia Hanım (Şeyh Ata Efendi
264, 265, 266, 267, 268, 269, 280, balık, 40 kızı), 333
327, 328, 333, 334 Bâli Çavuş Mescidi, 67, 105 Behçetî İsmail Hakkı, 181
Aziz Mahmud Hüdâî Türbesi, 260 Baltacı Mehmed Paşa, 136 Behramzâde Hattat Hüseyin
Azizlik Sokağı, 142 Bandırmalı Dergâhı, 67, 148 Efendi, 312
(Mescid) bekçi, 27
B Bandırmalı Dergâhı Mescidi, 148 Bektaşî, 115, 203, 247, 288, 289, 335,
Bandırmalı Tekkesi, 68, 105 338, 339, 340
Baba (-Bektaşi), 115, 149, 152, 157,
162, 167, 194, 222, 240, 290, 292, Bandırmalı Tekkesi Meşrutahânesi, Bektaşî babası, 339
293, 335, 339 68 Bektaşî babası Mehmed Rıza, 339
Baba Çelebi, 194 Bandırmalı Yusuf Efendi Türbesi, 68 Bektaşî babası Nuri Baba, 339
Baba Kaygusuz Dergâhı, 149 bânisi, -bâni, -Bâni 28, 88, 90, 92, Bektaşî babası Şeyh Mehmed, 339
137, 145, 149, 152, 157, 159, 160,
Babadağı, 228 Bektaşî tekkesi, 203, 247, 288, 335,
164, 166, 201, 205, 209, 222, 237,
Bâbıâli, 25, 45, 273 243, 245, 329, 340 338, 339, 340
Babil, 27, 28 Barbaros, 28, 50 belediye, 43, 44, 51, 52, 207
Bâbüssaâde, -Ağası, 86, 100, 133, Barbaros Hayreddin Paşa, 28 Belgradlı Mehmed Efendi
221 (Hattat), 315
Barutçuzâde Şeyh Ahmed Efendi,
Bâbüssaâde Ağası Camii, 221 338 Benlizâde Çeşmesi, 350
Bâbüssaâde Ağası Hacı Ali Ağa, basita (güneş saati), 100, 202 Besim Ağa Bağı, 78, 79
100 Besmele, 92, 110, 122, 123, 131, 175,
Basmacızâde (Mehmed, Hattat),
Bâbüssaâde Ağası Hüseyin Ağa, 313 176, 215, 322
133 bestekâr, 291
Başbakanlık Arşivi, 37, 39, 55, 140
Bağdad, 31, 144, 190, 215, 271, 351 Beşiktaş İskelesi, 28
Başvekâlet Arşivi, 101, 132, 190
Bağdad Beylerbeyi, 190

363
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Beşir Ağa, 76, 101, 159 Bizans Sarayı, 29 Bozbey Reis (Sokak), 59
Beşir Ağa Çeşmesi, 76 Bizanslı, -lar, -ların, 17, 23, 30, 31, Börekçi Baba Türbesi, 65
Beşir Çelebi Tarihi, 40 34, 41, 43, 37, 294 Buhara, 105, 281
Beyazîzâde Ahmed Efendi (Şeyh Bodrum, 112, 140 Buharalı, 143, 279, 280
Camii -medfun), 239 Bodrumî (Şeyhülislâm), 58, 77, 112 Buharalı Haydar Dede, -Efendi
Beybostanı Sokağı, 152 Bodrumî Camii, -Mescidi, 77, 111 (Şeyh), 143, 280
Beygirciler, 57, 144 Bodrumî Mektebi, 77 Buharalı Molla Âlimoğlu Şeyh Ab-
Beygirciler Sokağı, 144 Boğaz, 37, 39, 40, 52, 94, 116, 121, dülgafur, 279
Beykoz, 44 154, 164, 176, 197, 206, 230, 231, Bulgurlu, 29, 30, 51, 57, 58, 60, 71, 77,
290 101, 113, 114, 119, 213, 265, 349,
Beylerbeyi, 50, 52, 57, 58, 83, 90, 106, 350, 354
111, 114, 115, 116, 137, 142, 152, Boğaz Köprüsü, 154, 197
153, 154, 164, 177, 178, 190, 193, Boğaziçi, 33, 34, 36, 37, 154, 208, 224 Bulgurlu Caddesi, 77
245, 279, 291, 327, 328 Boğazkesen, 39 Bulgurlu Camii, 113, 350
Beylerbeyi Camii (Hamid-i Evvel Bolu, 25, 133 Bulgurlu Dağı, 29, 30
Camii), 106, 111, 178 Bulgurlu Dağı Kulesi, 30
Bolu Sancağı, 25
Beylerbeyi Mahallesi, 50 Bulgurlu Karyesi, 77
Bolu Voyvodası, 133
Beylik Mandıra, 355 Bulgurlu Mehmed (Vakıf ), 57
Bolulu Hacı Ali Efendi (Himmet
Beylon Hatun (Orhan Gazi eşi), 35 Efendi babası), 125 Bulgurlu Mescid, -i, 71, 354
Beyoğlu mutasarrıflığı, 45 Boluluzâde -Mehmed Emin Efen- Bulgurlu Mescid Mahallesi, 71
beyzî, 155, 207, 232, 276 di, 336 Bulgurlu Mescid Sokağı, 71
Bezcizâde, 125, 297 Boluluzâde Seyyid Mehmed Emin Bulgurlu Meydanı, 77
Bezcizâde Mehmed Muhyiddin Efendi, 336
Bulgurlu Yerli Suyu, 350
Efendi, 125 Bosfor(bk. Boğaziçi), 231
Bulgurlumescid (Sokak), 71
Bezmiâlem Vâlide Sultan, 289 Bosna, 117, 119
Burhaniye, 50, 114, 128
Biga, 44 Bosnalı Osman Efendi (Hattat,
Sultan III. Mustafa), 210, 212 Burhaniye Camii, 114
bilad-ı selase, 121
Bostancı Ocağı, 229 Burhaniye Mahallesi, 50, 114, 128
Bilâl-i Habeşî, 141
Bostan Sokağı, 76 Bursa, -lı, 15, 25, 26, 33, 35, 38, 39,
Bimarhâne, 73, 80 42, 98, 127,128,178, 208, 212, 213,
Birinci Cihan Harbi, -Savaşı, 199, Bostancı, 36, 37, 41 248, 258, 266, 287, 302, 303, 312,
229, 322 Bostancıbaşı (Cami, Çeşme, Na- 313
Bit Pazarı Caddesi, 62 mazgâh),72, 77, 78, 83, 244 Bursalı Hattat Mehmed Efendi,
Bithynia (bk. Bitiniler), 25 Bostancıbaşı Abdullah Ağa, 83 303

Bitini (bk. Bithynia, -Bitinya), 25, Bostancıbaşı Camii, 77 Bursalı Hezarfen Mehmed Efendi,
26, 33, 36, 38, 39, 41, 42, 288 Bostancıbaşı Çeşmesi, 72 313

Bitini bölgesi, -Bitonya, 25, 33, 41 Bostancıbaşı Namazgâhı, 78 Bursalı Şair Ali Efendi, 128
Bitinyalılar,- Bitinililer, 17, 25 Bostancıbaşı Ömer Ağa, 244 Bursalı Şeyh İsmail HakkıEfendi,
258
Bizans, 17, 23, 24, 27, 28, 29, 30, 31, Bostancılar Koğuşu, 176
32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, Bülbüldere, -si, 58, 63, 64, 65, 67,
Bostancılar Ocağı, 176, 237, 238 104, 136, 175, 213, 222, 327, 331
43, 206, 288, 294, 351
Bostancılarbaşı Abdullah Ağa, 153 350,
Bizans İmparatorluğu, 24, 27, 30, 31,
34 Boyacı Sokağı, 61 Bülbülderesi Caddesi, 63, 64, 65, 67,
222
Bizans imparatoru, -İmparatoru, Boynueğri (-Abdullah Ağa), 119
29, 35, 38, 39, 40, 41, 43, 288, 351 Boynueğri Abdullah Paşa, 119 Bülbülderesi Camii, 136
Bülbülderesi Kabristanı, 67

364
DİZİN

Büyük Çamlıca, 26, 60, 163, 282, Ahmed Ağa), 61 (Ayazma-Kara 113 (Bulgurlu), 114 (Burhaniye-
319, 320, 321, 322, 349, 350 Davud), 62 (Fatih-Mirahur- II. Abdülhamid-Cennet),
Büyük Çamlıca Suyu, 350 Yeni-Toygar Hamza), 63 115 (Cevri Usta-Nuh
(Şeyh-Deâtî), 64 (Şeyh-Gülfem Kuyusu), 116 (Çakaltepe-
Büyük Çamlıca Tepesi, 319 Hatun-Hüdâî-Abdülbâki Çakırcıbaşı-Doğancılar), 117,
Büyük İskender, 26, 353 Efendi-Abdurrahman Ağa- 118 (Çekmeköyü-Çınarlı-
Büyük Köprü, 304 İskele-Said Efendi-Mihrimah), Hamdullah Paşa), 119, 120
65 (Mirzazâde-Solak Sinan), (Karakadı Alaaddin), 121
Büyük Vâlide Sultan İmareti, 197 66 (Fatma Hatun-Kefçe (Çinili-Eski Vâlide Sultan-Orta
Büyük Yokuş, 65 Dede-Kızlarağası-Ahmediye), Vâlide Sultan), 122 (Sokullu-
67 (Selami Ali-Şüca Ahmed- Çinili), 123 (Çinili-Kösem
Büyükçamlıca Çeşmesi, 78
Tavâşî Hasan-Malatyalı İsmail), Vâlide Sultan), 125 (Davud
Büyükçamlıca Sokağı, 77 68 (Malatyalı İsmail-Sultan Paşa-Üsküdar Ayasofyası), 126
Selim-Tâhir Efendi-Beşir Ağa), (Davud Paşa), 127 (Divitçiler-
C 69 (Selimiye-İhsaniye-Kazasker Kadıasker-Fatih-Ahmediye),
Ahmer Efendi-Çinili), 70 128 (Emekli Mahallesi-Eski
Câbî (Tahsildar), 79 (Çinili), 71 (Kapu Ağası- Vâlide-Nur Banu-Orta Vâlide),
Cevri Usta-Alaca Minare), 129 (Vâlide Sultan-Vâlide-i
Cafer Ağa (Takkeci, Arakiyyeci 72 (Şeyh Osman), 73 (Atik Atik-Yeni Vâlide), 131 (Vâlide),
Mescidi), 242 Vâlide-Çinili-Kara Ahmed- 132 (Atik Vâlide), 133 (Eski
Cafer Alparslan Mitrab (Dâniş- Aşçıbaşı), 74 (Karaca Ahmed- Vâlide), 134 (Atik Vâlide),
mendli), 33 Fethi Paşa-Debbağlar), 75, 76 135 (Fenâî Tekkesi-Yaldızlı
Caferzâde (aile), 151 (Çakırcı-Süleyman Paşa-Sinan Tekkesi), 136 (Fevziye-
Paşa), 77 (Cevher Ağa-Bayram Feyziye-Bülbülderesi), 137
cağal, -cağalî, -Cağala, -Cağalazâ- Paşa-Bostancıbaşı), 78 (Kısıklı- (Yeni Vâlide Emetullah), 138
de, (bk. Cigalazâde, -ciğale)148, Prenses Nevcevat Hanım- (Gülfem-Geredeli Çelebi),
192, 193, 271 Fâik (Paşa) Bey-Altunizâde), 140 (Hacı Hesna Hatun),
Cağalazâde Sinan Paşa, 192, 193 79 (Altunizâde-Süleyman 141 (Hacı Ömer-Hamdullah
cami imamı, 86, 113 Ağa),80, 83 (Mihrimah-Orta Paşa), 142 (Hacı Yakub-
Vâlide-Kösem Vâlide-Sultan Kazdal), 144 (Haydar Paşa),
Camii, -cami, 11 (Selimiye), 17, Ahmed-IV. Murad-IV. 145 (İhsaniye-Ihlamurkuyu),
19 (Şişli), 24 (Ayazma), 28, Mehmed-Mahmud Efendi- 146 (İhsaniye-Nuruosmaniye-
29 (Sultan Ahmed), 38, 39,40 Arslan Ağa-Şemsi Paşa-Zal Ayazma-İmrahor), 147
(Anadolu Kavağı), 42 (Yeşil), Paşa), 84 (Selâmiye-Selimiye), (İmrahor), 150 (Vâlide), 152
46, 55 (Kaymak Mustafa-Toygar 85 (Tâhir Efendi-Fatih-Adliye), (Yeni Vâlide-İstavroz-Abdullah
Hamza), 56 (Ayasofya-Davud 86 (Ağa-Malatyalı İsmail Ağa), Ağa), 153 (Yeni-İstavroz), 154
Paşa), 57 (Şeyh Selami Ali- 87 (Atik Vâlide-Rodosîzâde (Kandilli), 155 (Kaptan Paşa),
Nasûhî-Tabaklar-Arslan Ağa- Fethi Ahmed Paşa), 88 156 (Ayazma-Kaptan Paşa),
Selman Ağa-Laleli-Kurban (Ahmed Çelebi-Ahmediye), 89 157 (Kartal Baba), 158 (Kartal
Nasuh-Toygar Hamza-Kara (Ahmediye), 90 (Ahmed Ünal), Baba), 159 (Kavak İskelesi),
Davud-Bulgurlu-Cevrî 91 (Alemdar Köyü-Altunizâde), 160 (Kavak Sarayı), 162 (Ağa-
Usta-Çakırcı Hasan), 58 92 (Bayrakdar Mustafa Paşa- Kerime Hatun), 163 (Kısıklı-
(Altunizâde-İraniler-Hamid-i Altunizâde), 93 (Bayrakdar Abdullah Ağa), 164 (Kilise-
evvel-Bodrumî-Hüdâî Aziz- Mustafa Paşa-Altunizâde), Kirazlıtepe), 165 (Kuleli Bahçe),
Ömer Efendi-Çınarlı-Kerime 94 (Aşağı Dudullu-Ayazma- 166 (Kurbağa Nasuh-Kurban
Hatun-Kaymak Mustafa- Küçük Dudullu), 95 (Ayazma), Nasuh Hacı Bekir-Muhasebeci
Tavâşî-Solak Sinan-Gülnuş 97 (Ayazma), 98 (Şemsi Paşa- Abdi Efendi), 167 (Atik
Vâlide-Gülfem Hatun), 59 Ayazma), 99, 100 (Ayazma), Vâlide-Kurban Nasuh), 168
(Selimiye-Tâhir Efendi-Cevher 101 (Vâlide-i Atik-AdliyeAziz (Kurban Nasuh), 174 (Kurban
Ağa-Rum Mehmed-Arakiyeci Hüdâî-Mahmud Efendi), 103, Nasuh), 175 (Kuru Çeşme-
Hacı-Atik Vâlide-Hace Ayşe- 104 (Bâki Efendi-Abdülbâki Selami Ali), 176 (Kuzguncuk-
Serçe Hatun-Solak Sinan), Efendi), 105 (Şeyh Nevruz), 106 Küçüksu-II. Mahmud), 177
60 (Şeyh-Rum Mehmed- (Beylerbeyi), 107, 111 (Toklu (Küçüksu-Küplüce-Mihrişah
Silâhdar Ağa-Vânî-Rodoslu Dede-Beylerbeyi-Bodrumî), Valide), 178 (Beylerbeyi),

365
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

180 (Kalenderhâne), 181 (Taşçılar-Şehitlik), 282, 283 Cemil Molla(Üryânî), 245, 291
(Mihrimah-Merhume Sultan), (Rodoslu), 288 (Şehzâde), Cemil Paşa, 45 (vilayet emini), 145
182 (Mihrimah), 183 (Kılıç 289 (Kavsara Baba), 290 (Ferik), 199(Nalçacı Tekkesi
Ali Paşa-Mihrimah), 184 (Ahmediye), 293 (Rum Mescidi), 291 (Nalçacı Türbesi)
(Mihrimah-Şemsi Paşa), 185 Mehmed), 294, 296, 297
(Mihrimah), 186 (Mihrimah), (Kadıasker), 302 (Yeni Vâlide), Cemil Paşa Türbesi, 291
187 (Şehzâdebaşı-Mihrimah), 303 (Yeni Vâlide), 311 (Yeni Cemile Sultan (Koru), 279
188 (Taşçılar-Mihrimah), 191 Vâlide-Mihrişah-Çorlulu Ali Cenâb-ı Vâlide Sultan (Vâlide Sul-
(Mihrimah), 192 (Mihrimah), Paşa), 312, 315 (Yeni Vâlide), tan), 122
194 (Mirzazâde), 195, 198 320 (Karaca Ahmed), 327
(Nalçacı), 199 (Namazgâh), (Şeyh), 328 (Atik Vâlide- Cenâbî (Tarihçi), 32, 33, 257
200 (Eyüp), 202 (Osman Çinili-Ahmediye-Mehmed Ceneviz Cumhuriyeti, 271
Efendi-Paşa Limanı-Yeni- Ağa), 330 (Ömer Efendi), 335
Cengiz Yularkıran (emekli denizci),
Hacı Bedel Mustafa Efendi- (Kadıasker-Davud Paşa),336,
18, 351
Silâhdar Abdurrahman Ağa), 343 (Nurbânû Sultan-Yeni
203, 204 (Pazarbaşı), 206 (Rum Vâlide), 346 (Aziz Hüdâî- Cennet (-Efendi, -Köşk, -Camii, -
Mehmed), 207 (Murad Paşa- Selimiye-Selimiye Tekke), 350 Mahalle) 32, 58, 64, 99, 107, 111,
Mehmed Paşa-Fatih-Eyüp), (Bulgurlu-Altunizâde-Şeyh- 114, 165, 228, 268, 269, 282, 329
208 (Salacak), 209 (Atik Vâlide), Selmân-ı Pak), 351, 352,253 Cennet Camii, 114
210 (Sarı Gazi Köyü), 211 (Aşçıbaşı-Şemsi Paşa), 354
(Eski Vâlide), 212(Ayazma- (Selman-Şeyh-Osman Efendi) Cennet Efendi, 58, 64, 268, 269
Kısıklı), 213 (Selimiye), 217 Camii Şerif Sokağı, 66, 75, 76 Cennet Efendi Türbesi, 64, 269
(Ayazma-Selimiye Hnakâhı- Cennet Mahallesi, 114
Küçük Selimiye), 218, 219 Candar oğulları, - Candaroğulları
(Selimiye), 220 (Selimiye 276 Cennet Mehmed Efendi, 269
Dergâhı), 221 (Selman Ağa- Candaroğulları Beyliği, 276 Cennet Türbesi, 268
Bâbüssaâde Ağası), 222 (Sinan Cavid Ağa Camii, 77 Cennet-i Adn, 228
Paşa), 223, 224 (Ağa-Sinan Cebehâne Ocağı, 319
Paşa), 225 (Son Durak), Cerrâhî, 327, 328
226 (Sultan Çiftliği-Sultan Celâl Bey (Üsküdar Mutasarrımı), Cerrahzâde, 311
Mahmud), 227 (III. Mustafa- 48
Cevher Ağa, 59, 77, 194, 246
Adliye-Süleyman Paşa-Şemsi Celep Fevzi (Çakırcıbaşı Camii),
Paşa), 229 (Süleyman Paşa), 117 Cevher Ağa Camii (Ümraniye), 77,
230 (Şemsi Paşa), 231 (Şemsi 246
celî, 95, 103, 109, 215, 216, 249, 303,
Paşa), 232, 233 (Ayazma), 312 Cevher Ağa Çeşmesi, 77
237 (Kuşkonmaz-Şerefâbâd-
Celvetî, 101, 136, 148, 212, 261, 264, Cevher Ağa ibn-i Abdullah, 194
Adliye), 238 (Şerefâbâd-Şeyh-
Mustafa Devati), 239, 240 266, 267, 327, 328 Cevher Ağa Mektebi, 77
(Vâlide-Tâhşr Efendi-İskele), cemaat, 83, 86, 88, 89, 92, 93, 95, 96, Cevrî (-Usta, -Camii, -Şair), 71,
241, 242 (Arakiyeci Hacı Cafer), 104, 107, 114, 115, 116, 117, 118, 104, 115, 116, 128, 143
243 (Talimhâne-TaşçılaAğa- 121, 122, 125, 127, 129, 130, 137,
Cevrî Usta, 71, 115, 116
Tavâşî Hasan Ağa-Talimhane), 138, 140, 142, 144, 149, 155, 159,
244 (Tazıcılar Ocağı-Sultan 163, 165, 175, 176, 177, 182, 183, Cevrî Usta Camii, 71
Ahmed), 245 (Aşık Paşa- 185, 187, 194, 201, 206, 214, 221, Cevrî Usta Mektebi, 71
Üryânîzâde), 246 (Ümraniye- 222, 227, 232, 239, 242, 243, 250,
Cevher Ağa-Vaniköy), 248 Cezayirli Hasan Paşa, 284
253, 332
(Yeni Vâlide-Cedid Vâlide), 249, Charles Texier (bk. Şarl Teksiye),
Cemal Bey, 178 (mümeyyiz), 192,
250, 251, 252, 253 (Yoğrthâne 23, 24, 25
219
Mahallesi-Yukarı Dudullu), CHP, 140
258 (Ahmediye-Ahmed Ağa- Cemâleddin Artam (Bedevî Tekkesi,
Mihrimah), 260, 265 (Aziz Nureddin Artam’ın kardeşi), 105 Chryseis (bk. Krizeis), 23
Hüdâî), 266, 268, 269,270, Cemil Bey, 177 (Küplüce Camii), Chryses (bk. Krizes), 23
271 (Şeyh), 273,274 (Fenâî 196 (Özbekler şeyhi damadı), Cigalazâde Rüstem Paşa, 188
Tekkesi), 276 (Çakırcı),281 291(Trabzon valisi oğlu)

366
DİZİN

Cigalezâde (bk. cağal, -cağalî, Çandarlı Halil Paşa, 40, 42 Sultan-Kethüda-Tophâneli


-Cağala, -Cağalazâde, -ciğale), Çaprastlı Hasan Ağa, 333 Zâdeler-İsmet Bey-Arslan
148, 192, 193, 271 Ağa-Mihrimah Sultan-
Çarşamba (mevkii), 14, 72, 87, 166, Namazgâh), 66 (Hacı Halil-
Cinci Hoca, 123 167, 210, 248, 327 Sokak-Ahmediye-Feyzullah
Cuma, 19, 84, 89, 101, 106, 114, 160, Çarşamba Dergâhı, -Tekkesi, 72, Efendi-İbrahim Paşa-Yeni),
165, 195, 204, 227, 247, 267, 303, 166, 167, 327 67 (Sokak-Şüca Ahmed
343 Paşa-Silâhdar Ağa-Kösem
Çarşamba Derse Mahsus Mekteb,
Cumhurbaşkanlığı, 43 72
Vâlide-Selami Ali Efendi-
Cumhuriyet, 11, 136, 175, 306 Ahmed Efendi-İbnülemin
Çatalca, 44, 194 Ahmed Ağa-Malatyalı İsmail
Cübba (nahiye adı), 314 Çatmacılar (Sokak), 58 Ağa), 68 (Tekke, Selimiye-
Cüneyd Ali (İranlılar Mescidi), 150 Daye Kadın-Kavak-Tazıcılar
Çavuş Deresi, -Çavuşderesi, 57, 70,
Ahırı), 69 (Tâhir Efendi-
Cüneyd-i Bağdâdî, 212, 300 71, 72, 73, 298, 327
Namazgâh-Süleyman Paşa-İsa
Çavuş Derviş (mevkii), 209 Ağa-Hatice Sultan-Tıflı Gül
Ç Çavuşbaşı Mektebi, 311 Hanım-Vâlide), 70 (Abdülfettah
Paşa-Çinili-Kasım Ağa-Acı),
Çaço (unvan. Dârüssaâde Ağası Çavuşderesi Çeşmesi, 73 71 (Safiye Sultan-Kör Bakkal-
Hacı İbrahim Ağa), 143 Çekme Köyü, -Çekmeköyü, 51, 118 Hacı Hasan Ağa-Nuhkuyusu-
çadır, 35, 320 Çekmece, 44 Yâkup Ağa), 72 (Mehmed
PaşAbbas Ağa-Sultan Ağa-
Çakal Dağı, 349 Çekmeköyü Camii, 118 Bostancıbaşı), 73 (Halil Efendi-
Çakal Tepe, 115 Çelebi, 27, 32, 37, 41, 42, 45, 46, 72, Acı-Çavuşderesi-Mehmed
Çakaldağı Kabristanı, 77 119, 138, 187, 194, 220, 239, 242, Ağa-Atik Vâlide-Kemeraltı-
243, 270, 277, 282, 288, 290, 334, Üç), 74 (Fethi Paşa-Vâlide-Ayşe
Çakaltepe Camii, 116 343 Hatun-Meydancık-İbrahim
Çakırcı Ahmed Paşa (Çakırcıbaşı Çelebi Halil Efendi Türbesi, 72 Paşa-Hüdâî-Acı-Mehmed
Camii, -Doğancılar), 118 Ağa), 76 (Süleyman Paşa-
Çelebi Sultan Mehmed, 37, 41, 42, Hasan Paşa-Beşir Ağa-Atike
Çakırcı Camii, 76, 276 282 Sultan-Sinan Paşa-Hatice
Çakırcı Camii Şerifi, 76 Çelebizâde İsmail Asım Efendi Sultan), 77 (Cevher Ağa-
Çakırcı Hasan Paşa, 57, 76, 117 (-İsmail Asım Efendi), 165 Küçükçamlıca-Demirci-
Çakırcı Hasan Paşa Mahallesi, 76 Çenberlitaş, 133 Meleksima-Teberdar-Toygar),
78 (Râfi Efendi-Ahmed
Çakırcıbaşı, 117, 118 Çengel Karyesi Mescidi, 141 Efendi-Mermer-Büyükçamlıca-
Çakırcıbaşı Camii, 117 Çengelköy, -ü, 52, 58, 83, 105, 118, Ahmed Raşid-Kösem Kâhya-
Çakmak (Mahalle), 51 119, 128, 141, 153, 162, 327, 329, Süleyman Ağa-Zeynel?-), 79
330 (Tophânelioğlu-Mütevelli-
Çaldıran Zaferi, 290 Altunizâde-Kalfa-Sultan
çeşme, -Çeşme, -si, 13, 25
Çamlıca, 18, 27, 36, 45, 46, 52, 58, (Kadıköyü), 46, 57 (Vakıf- Mahmud-Köftuncuoğlu-Tayfur
59, 78, 83, 111, 212, 213, 320, 322, Selami Ali), 59 (Sokak), 61 Ağa), 80, 86 (Ağa Camii), 87
328, 335, 349, 350, 355 (Sultan Mustafa-Ayşe Sultan), (Ağa Mescidi), 88 (Ahmediye),
90 (Arakiyyeci Mehmed Ağa),
Çamlıca Kız Lisesi, 349 62 (Fatih-Safiye Sultan-
95 (Ayazma), 101 (Aziz Hüdâî),
Çamlıca Muhtarı (bk. Abdi Mirahur-İmam-Vâlide Sultan-
103, 106, 112 (Bodrumî), 114
Denizolgun), 18, 320 Hali Efendi), 63 (İbrahim
Paşa-Sokak-İbrahim Paşa- (Bulgurlu), 117 (Ali Paşa), 118
Çamlıca Namazgâhı, 319 Ahmed Çelebi-Hüdâî-Halil (Çekmeköyü), 119, 120, 121,
127 (Eski Vâlide), 129, 137
Çamlıca Tepesi, 27, 78 Paşa), 64 (Tophânelioğlu-
İbrahim Paşa-Ümmühânî (Fıstıklı Mescidi), 138 (Yeni),
Çamlıca yolu, 58 141 (II. Mahmud), 143 (Harab
Hahun-İbrahim Paşa-Horhor-
Çandar (Selçuk emiri), 236 Mustafa Paşa-Sultan Mustafa- Mescidi), 144 (Haydar Paşa),
145 (Ferik Cemil Paşa), 151
Çandarlı, 40, 42 Hüdâî-Kassam Efendi), 65
(Paşa Limanı-Taşlı-Hatice (Hacı Rıza), 153 (Abdullah

367
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Ağa), 154 (Kandilli Camii), çille, -çile, -çile doldurmak, 120 dârülkurrâ, 17, 46
157 (Kaptan Paşa),158 (Kartal Çingene Fırını Mescidi, 120 Dârüssaâde Ağası, 58, 100, 145, 159,
Baba), 159 (Kavak İskelesi), 248
160, 162, 163, 165 (Kaymak Çiniler Vâlide Külliyesi, 123
Mustafa), 166 (Arslan Ağa),175 Çinili, 59, 70, 71, 73, 105, 121, 122, dârüşşifâ, 17, 130, 184, 343
(Kuru-Selami Ali), 181 (III. 123, 124, 207, 328 Dârüşşifâ Mescidi, 125
Ahmed), 182, 196 (Ayrılık), Çinili Cami Külliyesi, 121 Davud Paşa, 56, 57, 61, 125, 126, 127,
198 (Arslan Ağa), 199 (Hasan
Çinili Camii, -Mescid, 59, 70, 71, 335
Paşa), 200, 201, 203, 208 (III.
Ahmed), 210, 212 (Nurbânû 73, 121, 122, 123, 124, 328 Davud Paşa Camii, 56, 125, 126, 335
Sultan), 221 (Selman Ağa), 222, Çinili Camii Çeşmesi, 70 Davutpaşa Medresesi, 207
223 (Sinan Paşa), 226 (Sultan
Çinili Camii Mektebi, 70 Daye Hatun (mekii), 243
Çiftliği köyü), 227, 240 (Tâhir
Efendi), 241, 245 (Toygar Çinili Camii Sokağı, 70, 73 Daye Kadın Çeşmesi, 68
Hamza), 246 (Cevher Ağa), Çinili hamamcısı, 105 Dayekadın (Selimiye Mahallesi,
248 (Yeni), 249 (Yeni Vâlide), mevkii), 68
250, 251, 252, 269, 283 (İskender
Çinili Kümbet, 207
Baba), 290 (Ayrılık), 293, 299 Çinili Mescid Sokağı, 121 Dayı Sokağı, 142
(Sarıgazi köyü), 303 (Yeni çitlembik (ağaç), 90, 228, 290 Debbağ Hacı Hasan Ağa, 291
Vâlide), 319 (Tophânelizâdeler), Debbağlar Mahallesi, 75, 166, 328,
320 (II. Mahmud-Çamlıca), 322 Çorlulu Ali Paşa Camii, 311
354
(Fatih Sultan Mehmed), 323 çömlekçiler, 143
(Ömer Bey) 334 (Hüsameddin Debbağlar Mektebi, 75
Çukur Çeşme Suyu, 350
Ağa), 338 (Avni Paşa), 339, Debbağlar Mescidi, 75
349 (İsa Ağa), 350 (Akarca- Dede, 75, 76, 111, 180, 243, 286, 293,
Benlizâde-Demirci-Bulgurlu), D
299, 329
352 (Çoban), 353 (Sultan
Ahmed), 354 (Sultan Mehmed- Dağhamamı Mahallesi, 79 Dede Sultan Türbesi, 75
Sultan Süleyman-İbrahim Dâhiliye Nezareti, 45 Dedeler (mevkii), 203
Paşa-Hatice Sultan-III. Damalis (Kız Kulesi), 94, 231 Dedeler Mescidi, 196
Kadın-Esma Sultan-Bayezid-
sultan Mustafa-Abdülhamid- Damalis Burnu, 94 Defterdar Mektebi, 68
Fatıma Sultan-İbrahim Damat İbrahim Paşa, 90, 303 Defterdar Tâhir Efendi, 59, 68, 240
Paşa), 355 (İbrahim Paşa-Ali Damat Mahmud Paşa, 336 Defterdar Tâhir Efendi Camii
Paşa-Mütevelli-Kalfa) Şerifi, 68
Damat Mehmed Paşazâde İzzet Ali
Çeşmeli Kebir (Sokak), 59 Paşa, 212 Defter-i Hakani, 338
Çınarlı Cami Sokağı, 118 Damat Sadrazam Hasan Paşa, 200 Değirmen Sokağı, 79
Çınarlı Camii, 58 Danca (Viricyon), 33, 219 Deli Abdullah Paşa, 153
Çırağan Sarayı, 180 Dânişmend, 32, 38, 257 Demirci Çeşmesi, 77, 350
Çırağı (Murad Reis Mahallesi), 71 Dânişmend Gazi, 32, 257 Deniz Müzesi, 28, 159, 284
Çıralas (bucak), 112 Dânişmendliler, 32 dergâh, -ı, Dergâhı, Dergâh-ı âlî,
Çiçek Sokağı, 119 Dara, 27, 29 19, 63, 75, 103, 134, 155, 158, 162,
Çiçekçi Durağı, 319 167, 171, 220, 280, 287, 302, 329,
darbhâne-i âmire, 247 330, 331, 338, 339
Çiçekçibaşı, 292, 355 Darıca (bk. Darucu), 37, 41, 42 Derviş Çelebi, 290
Çiçekîzâde, 314 Darıcalı Mehmed Tâhir, 113 Derviş Mehmed Dede, 319
Çifte Hamam, 86, 133, 224 Darıcalı Zeynep, 113 Derviş Yahya, 96, 187
Çiftecevizler (mevkii), 78, 79 Darphâne, 111 derya kaptanı, Derya kaptanı, 118,
Çilehâne, 58, 77, 114, 119 Darucu (bk. Darıca), 42 127, 270, 284
Çilehâne Mescidi, 114, 119 Dârülhadis Medresesi, 61, 73 Derya Kaptanı Sinan Paşa, 269

368
DİZİN

Derya Kaptanı Sinan Paşa Türbesi, Doğancıbaşı Hacı Ahmed Paşa, 17, Ebû Bekir, 30, 273, 279
269 117, 276 Ebu Eyyûb-i Ensârî, 30
derya kaptanlığı, 271, 280 Doğancılar, 19, 24, 25, 36, 46, 57, 59,
Ebubekir Çelebi, 220
62, 76, 116, 117, 142, 144, 146,
Destarî Abdullah Ağa, 304 Ebubekir Rüstem Paşa, 200
179, 199, 200, 201, 227, 229, 276,
Devatçızâde, 226, 313 277, 291, 297, 327, 349 Ebüssuûd (Efendi), 56, 140, 234,
Devâtdâr, 247 Doğancılar Caddesi, 62, 76, 144, 235, 245
Devâtdâr Mehmed Paşa, 247 146, 179, 297 Ecnâdeyn Meydan Savaşı, 30
Devâtî, 63, 226, 272 Doğancılar Camii, 116 Edhem Efendi (Paşa), 74, 273, 328
Devatî Mustafa Ağa, 239 Doğancılar Meydanı, 25, 277 Edhem Paşa Kabristanı, 74
Doğancılar Parkı, 199
Devati Şeyh Mustafa Efendi, 272 Edhem Paşa Türbesi, 273
Doğancılar Tepesi, 46
Devâtî Zaviyesi, 63 Edirne, 34, 38, 42, 43, 117, 133, 196,
Doğancılar Türbesi, 276 197, 200, 219, 291, 303
Deve Meydanı, 28
Dolab Sokağı, 68
Deveci Oğlu Çeşmesi, 61 Edirne Kadısı, 133
Dolmabahçe, 231, 338, 346
Devlet Demiryolları, 281 Edirne Kadısı Kilisli Hüseyin, 133
Dolmabahçe Sarayı, 231, 338, 346
Devlet-i Osmâniye, 34, 36, 38 Edirnekapı, -sı, 14, 19, 33, 156, 302
donanma, 31, 224
Devlet-i Osmâniye Tarihi, 34, 36, 38 Dönmedolap (Sokak), 57, 59 Edirnekapı Mezarlığı, 302
dibek, 113 DrağmanTekkesi, 311 Efgan Kalenderhânesi, 70
Dilsiz Tavşan Ağa, 228 Dudullu, 94 Egre Kalesi, 228
Dilsizzâde (Hacı Büyük Fesli Duhancı, 138 Eğri Savaşı, 117
Mehmed Fahreddin), 329 Durbali (bk. Dur-bee Ali), 72, 73, Eğri Seferi, 271
128, 242
Dimetoka, 34 Eğrikapılı Çelebi Efendi (Hattat),
Durbali Mahallesi, 72 315
Dîvân-ı Harb-ı Örfî, 246
Durbali Mescidi, 72, 128 Ekrem Hakkı Ayverdi, 56, 85, 95,
Divan-ı Hümâyûn, 125, 134, 304,
305 Durbali Sokağı, 73 242
Dur-bee Ali (bk. Durbali), 128 Eksinefon (kumandan, Ispartalı),
Divan-ı İlahiyyat, 201
Dutlu Kahve, 72 27, 28
Divanyolu, 165
Duvardibi, 52, 60, 69, 74, 86, 115, El-Gazi (Sultan II. Abdülhamid),
Divitçi, 239, 272 157, 217, 293, 320, 349, 350 114, 246
Divitçi Şeyh Mustafa, 239 Duvardibi mevkii, 74 El-Hâcc Hüseyin, 58
Divitçi Şeyh Mustafa Türbesi, 271 dükkân, 46, 56, 93, 114, 160, 243 Elhâs Paşa Mescidi, 142
Divitçiler, 59, 70, 75, 125, 127, 296, Dündoğumu (Sokak), 60 Elmacık Meraları, 38
327, 328, 335 Düstûr, 47 Emanet (Belediye), bk. şehir
Divitçiler Caddesi, 70, 127 emaneti, 45
Divitçiler Camii, 127 E Emanuel, -Paleoloğ, 38, 39, 41
Divrikli Mehmed Efendi ebced, 85, 87, 89, 92, 94, 96, 103, 104, Emek Mahallesi, 50, 128
(Yazıcızâde, -ler), 335 107, 108, 109, 111, 116, 120, 121, Emekli Mahallesi, 128
Diyarbekir, -li, 120, 271 125, 126, 128, 131, 138, 141, 145,
153, 159, 165, 171, 176, 177, 180,
Emekli Mahallesi Camii, 128
Diyarbekirli Feyzullah Efendi, 120
186, 189, 190, 196, 198, 200, 204, Emetullah Sultan, -Hatun, 28, 90,
doğan, 14, 15, 18, 19, 25, 26, 41, 47, 207, 214, 218, 220, 228, 232, 237, 129, 303, 343
94, 131, 209, 264, 274, 276 239, 244, 247, 251, 252, 258, 261, Emetullah Valide Sultan Türbesi,
doğanbazlar, 277 267, 268, 269, 270, 272, 274, 276, 302
Doğancı Hacı Ahmed Paşa, 98, 277 278, 280, 282, 286, 299, 302, 305,
313, 322, 330, 331, 334, 336, 339 Emevî, 30, 31
Doğancıbaşı, 17, 117, 276, 279

369
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Emin Ağa, 113, 250 Eskidâr (bk. Üsküdar), 23 Fahri Sultan, 296
Emin Efendi, 49 (Nâib), 57, 113, Eskihisar, 33, 41 Fâik Ali Bey(Üsküdar mutasarrıfı),
137, 327 48
Eskişehir, -li, 14, 33, 159, 222
Emin Mehmed Ağa (Osman Ağa Fâik Bey, 47(Üsküdar mutasarrıfı),
Eskişehirli İbrahim Onbaşı, 159
oğlu), 90 58 (Sokak), 78 (Cami)
Esma Sultan Çeşmesi, 354
Emin Nureddin (sebil vakfı), 55 Fâik Bey Camii, 78
Esmâhan Kaya Sultan Türbesi, 259
Eminzâde Ahmed Ağa, -Hacı, Faîk Efendi (Nâib), 49
(Ahmediye Camii), 89, 258, 290 Esmahan Sultan Mektebi, 67
Fâik Efendi Mektebi, 73
emîr, 43 Esmâ-i Hüsnâ, 96
Fâik Paşa Camii, 78
Emir Buhari, 252 Ethem Paşa, 191
Fâik Paşa Muvakkithânesi, 79
Emîr Dânişmend Taylı Bey, 33 Etmek (Ekmek) Yemez Tekkesi,
Fakîh Mescidi, 134
208, 330
Emir Kaasım Kabristanı, 75 Fakiyh Mescidi, 202
Etmek Yemez Tekkesi Mescidi, 208
Emniyet Mahallesi, 50, 128 Falih Rıfkı (Atay), 231
Etyen (Bizanslı yazar), 23
Encümen-i Daniş, 305 Farisî, 281, 301
evkâf, Evkâf İdaresi, 187, 192, 193,
Enderun, -u Hümâyûn, 87, 100, 231, 241, 268 Farsça, 23, 108, 113, 149, 150, 181,
117, 134, 188, 192, 224, 235, 270, 190, 191, 244, 260, 315, 338
271, 277, 296, 304, 313 Evliya Çelebi, 23, 27, 31, 32, 37, 39,
40, 45, 46, 47, 49, 83, 101, 116, Fasya (Alucra’nın köyü), 177
Enfiyahâne Sokağı, 61 119, 123, 129, 132, 142, 153, 187, Fatıma Hanım, 105, 138, 192, 228,
Erdeşir (İran hükümdarı), 27 210, 221, 224, 230, 244, 257, 259, 241, 292
Ereğli, 25 267, 277, 282, 287, 288, 291, 322,
334, 340, 343, 346, 351 Fatıma Sultan Çeşmesi, 354
Erenköy, 37, 41, 42 Fatıma Şerife Hanım, 337
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 23,
erik çiçeği, 122 31, 32, 37, 39, 40, 46, 47, 49, 83, Fatıma Zehra Hanım, 272
Erkân-ı Harbiye Dairesi, 273 101, 119, 123, 129, 142, 187, 210, Fatih, 3, 14, 15, 19, 39, 40, 42, 43, 55, 56,
224, 257, 259, 267, 277, 282, 287, 57, 62, 85, 118, 127, 129, 135, 141,
Ermeni Haykaz (Serçe Hatun
288, 340, 343, 346, 351 160, 162, 178, 180, 207, 212, 242,
Mescidi), 222
Evliya Hoca Caddesi, 64 266, 277, 293, 294, 295, 298, 322
Ermeni MehmedPaşa Türbesi, 276
Evliya Hoca Mahallesi, 64 Fatih Camii, 62, 85, 207
Ermenistan, 28
Evliya Hoca Mescidi, 64 Fatih Çeşmesi, 62
Ernest Mamboury (kitapta
Manburi…), 23, 29 Evliya Mehmed, 261, 264 Fatih Devri Mimarisi, 242
Ertuğrul (Osmanlı), 25 Evliya Mehmed Muhtar, 264 Fatih Mescidi, 134
Erzurum, 15, 209, 224, 258, 271, 304 Evliya Mescidi, 134 Fatih Millet Kütüphânesi, 118, 129,
Eyüb, 44, 83, 97, 118, 121, 156, 159, 162
Esad Efendi, 49, 57, 245, 293
186, 200, 202, 207, 213, 245, 249, Fatih Sultan Mehmed (bk. Fatih),
Esce Aba (Sokak), 59
259, 266, 276, 299, 307, 331 40, 57, 127, 180, 207, 293, 322
Eser-i Kâmil Paşa, 306
Eyüb Camii, 200, 207 Fatma Hatun Camii, 66
Eski Hamam Mescidi, 144
Eyüb Türbesi, 266 Fatma Remziye Hanım, 178
Eski Saray, 56 Eyüp Sabri Bey, 14, 15, 307 Fatma Zehra, 264
Eski Su, 226
Fazlullah Efendi, 200, 201
Eski Vâlide Camii, 128, 132, 133, F
FehmiyyeHanım, 283
134, 212, 240, 282
Fahreddin Bey (Üsküdar Feleksu Kalfa, 330
Eski Vâlide Camii İmareti, 133
mutasarrıfı), 48 Felemenk, 153
Eski Vâlide Sultan, 121, 211
Fahreddin Efendi, 327, 329 Fenâî Ali Efendi, -Fenâî, 59, 136,
Eski Yazılar Müzesi, 98 Fahreddin Mehmed Efendi, 201 274, 275

370
DİZİN

Fenâî Tekkesi, -Camii, 274, 275 Filozof Emirof, 179 Girid, 273, 343
Fenâî Türbesi, 136, 274 flori, 40 Girid Vilâyeti, 273
Fenikeliler (Kitapta Finikeliler…), fodla, 345, 346 Gizlice Evliya Türbesi, 66
28 Fransa, 41, 273 Golvalar, 30
Ferah (Mahalle, Sokak), 51, 144 Fransızca, 273, 305 Gordion, 344, 353
FerhadAğa, 319 Frigya, -lılar (Kitapta Firicya), 17, Göksu (bk. Aretas), 40, 176
Feridun Ağa Kütüphânesi, 73 26, 36 Görgeç, 58, 141
Ferik Cemil Paşa, 145 Fuat Köprülü, 287, 288 Göynüklüler, 40
ferraş, -Ferraş, 71, 214 Füze Kumandanlığı, 33 Göz hekimi, 133
Fethi Ahmed Paşa, 87, 88 Göztepe, 14, 42
Fethi Paşa Camii Şerifi Kabristanı, G
gül, 109, 112, 122, 132, 138, 140, 241,
75 259
Galata, 30, 37, 43, 44, 121, 159, 180,
Fethi Paşa Çeşmesi, 74 217, 223, 303 Gülfem Camii, 138
Fetih Sûresi, 122, 131, 215 Galatasaray, 100, 134 Gülfem Hatun, 17, 50, 58, 59, 64,
Fettah Efendi Mektebi, 63 Garib Dede, 275 137, 139, 140, 327, 354
Fetva Emini Meşrutahânesi, 61 Garip Dede Türbesi, 226 Gülfem Hatun Camii, 64
fevkânî, 87, 94, 126, 148, 149, 166, Garp, -lı, 39, 118, 184, 321 Gülfem Hatun Mahallesi, 64, 137,
198, 240, 242, 303 327, 354
Gaybi köyü, 186
Fevzi, 125, 132 Gülfem Hatun Mektebi, 64
Gazanfer Ağay-ı Kadim, 243
Fevzi Mehmed Çelebi, 125 Gülnûş Emetullah, 248, 303
Gazi köyü, 31
Fevzi Ürer, 132 Gülnuş Vâlide Sultan, 58
Gazi Köyü Bağları, 31
Fevziye Camii (Feyziye Camii, Gülnûş Vâlide Sultan Mektebi, 62
Feyziyye Mescidi), 64, 136 Gazi Timurtaş, 42
GülşenEfendi, 267
Feyziyye Mektebi, 65 gazinolar, 52
Gülşenî, 327
Feyzullah Efendi, 66, 327 Gazizâde Şeyh Mustafa Türbesi,
298 Gümrük Memurları, 40
Feyzullah Efendi Dergâhı, 66 Gündoğumu, -Sokağı, -Caddesi,
Gazze, 224
Feyzullah Efendi Dergâhı Çeşmesi, 57, 59, 90, 144, 148, 162, 243, 282,
66 Gebze, 33, 37, 41, 42, 44, 55, 126, 127 338
Feyzullah Efendi Kabristanı, 66 Gedik Ahmed Paşa Vakfı, 134 güneş saati (basita), 100, 187, 202
Feyzullah Efendi Tekkesi, 66 Gegiboze, -Gekbüveze, -Gekbüze, Güneş-Dil (Teori), 23
37, 42, 126
Fındıkzâde, 191 Güzelce Hisar, 39, 40
Gelibolu, -lu, 42, 91, 127
Fıstıklı, 76, 154, 209 Güzeltepe, 50
Genç Osman, 265
Fıstıklı Caddesi, 76
Gerede Mahallesi, 62, 248 H
Fıstıklı Mektebi, 76
Gerede Mektebi, 62
Fıstıklı Mektebi Sokağı, 76 H. Zihni Gürler (Küçüksu Camii),
Gerede Mescidi, 62
Fıstıklı Mescidi, 137 177
Geredeli Çelebi, 138
Fil İbrahim (Hattat), 311 Habbaz, 292
Geredeli Mescidi, 137
fildişi, 110, 132, 185 Habeşi Alizâde Hattat Mehmed
Gerniş (kaza), 194 Said Efendi, 134
Filibe, 134, 194, 296
Gevher Han Sultan, 229 Habibe Hatun, 145
Filibe kadısı, 134
Geylân (mevkii), 190 Habibe Nevres Hanım, 92
Filokrane (Tavşancıl), 33
gezi yeri, 46, 282 Habîbi Karamâni, 290

371
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Hâcce Hanife Hanım, 178 Hacı Mustafa Ağa Sebili, 74 Halil Ethem, 132, 248
Hâcce Hatice Hesnâ Hanım, 140 Hacı Ömer, 83, 112, 118, 119, 141, Halil Gazi, 280
Hâcce Hesnâ Hatun, 64, 67, 202 330, 340, 352 Halil Paşa, 58, 63, 261, 265, 266, 268,
Hâcce Hesnâ Hatun Camii, Hacı Ömer Camii, 141 279, 280, 333, 334, 354
-Mescidi, 64, 140 Hacı Ömer Lütfî Efendi, 112 Halil Paşa Çeşmesi, 63
Hâcce Hesnâ Hatun Mahallesi, 64, Hacı Paşa Mescidi, 83, 116, 142, 277 Halil Paşa Medresesi, 63
134, 202 Hacı Paşa Sarayı, 277 Halil Paşa Sebili, 63
Hâcce Zeliha Hanım Kuyusu, 74 Hacı Rıza, 151 Halil Paşa Türbesi, 63, 279, 354
Hâcce Züleyha Kadın, 353 Hacı Sadullah Efendi, 178 Halim Efendi, 328
Hace Ayşe Sultan, 59 Hacı Selim Ağa Kütüphânesi, 245 Halim Gülüm Dergâhı, 64
Hace Hesnâ Hatun, 50, 59, 60 Hacı Sinan Vîranlı, 55 Halk Caddesi, 227, 329
Hâce Serçe Hatun, 222 Hacı Yakub Camii, 142 Halk Evi, 176
Hacı Abdurrahman, 283 Hacı Yakup, 142 Halkulvad (mevkii), 224
Hacı Ahmed Ağa, 138, 145, 191 Hacı Yusuf Ağa, 206 Hallaç Baba Tekkesi, 66
Hacı Ahmed Çelebi, 88 hadım, 29 Halvetî, 125, 162, 191, 200, 264, 327
Hacı Ahmed Efendi, 145 Hadice Kalfa, 115 Halvetîyye, 283
Hacı Ahmed Lütfî, 275 Hadîka (bk. Ayvanarâyî), 83, 84, 90, Hamal Mehmed Ağa, 142
Hacı Ahmed Paşa, 62, 142, 152, 276, 104, 107, 111, 118, 126, 141, 162, Hamalzâde, 315
277 163, 164, 166, 184, 197, 198, 210,
212, 222, 237, 238, 244, 252, 258, hamam, -Hamam, 17, 42, 46, 55, 61,
Hacı Ahmed Paşa Türbesi, 62, 142, 69, 70, 76, 106, 113, 121, 133, 144,
276, 277 266, 268, 269, 272, 280, 295, 299,
303, 333 154, 177, 208, 213, 219, 224, 268,
Hacı Ahmed Sırrı, 203 277, 343, 354
Hâfız-ı Kütüb, 69
Hacı Aziz Ağa, 126 Hamam Sokağı, 69, 76
Hafî, 331
Hacı Bekir Ağa, 166 Hamdi Efendi, 327
Hâki Efendi, 272
Hacı Bekir Camii, 166 Hamdullah, -Efendi, 58, 119, 141,
Hâkimiyet-i Milliye, -Caddesi, 57, 153, 300, 301
Hacı Bektâş, -ı Velî, 287, 288, 289 58, 59, 125, 248
Hacı Büyük Fesli Mehmed Fahred- Hamdullah Paşa, 58, 141, 153
Hakimzâde Ali Paşa, 148
din (Dilsizzâde), 329 Hamdullah Paşa Camii, 141
hakkâk, 289
Hacı Cafer Ağa Mahallesi, 242 Hamidiye İmareti, 111
Hakkı Paşa, 279
Hacı Dede, 329, 334 Hâmil Efendi, 327
Hale Sineması, 248
Hacı Ferhad, 57 Haminne Suyu, 350
Hacı Halil Efendi Çeşmesi, 62, 66 Halep, 31, 104, 119, 224, 291
Hammal Mehmed Ağa Mescidi, 66
Hacı Hamza, 55 Halep İskenderunu, 31
Hammer, 23, 34, 35, 36, 38, 40
Hacı Hasan Ağa Çeşmesi, 71 HaletEfendi, 220, 221
Hamza Çelebi, 245
Hacı Hasanzâde Mustafa, 56 Haliç, 94, 121, 204, 206, 213, 223, 282
Hamza Fakîh, 59, 155, 157
Hacı Hoca Tekkesi, -Zaviyesi, 278, Halid, 235, 236, 276, 277
331 Hamza oğlu Hasan, 312
Hâlid Ağa, 280
Hacı Hoca Türbesi, 278 han, 17, 42, 46, 194, 346
Halid ibn-i Velid, 235, 236, 277
Hacı Hüseyin Ağa, 58, 134 Han Ahmed, 190
Halife, 14, 31, 32, 60, 116
Hacı İbrahim Efendi, 91, 329 Hançerli Ayşe Hanım, 296
Halife Abdülmecid, 14, 60, 116
Hacı Mahmud, 57, 151 Hançerli Sultan Türbesi, 186
Halil Edhem, 182, 183, 192, 273
Hacı Mahmud Zergerî (İranlılar Hanım Sultan, 184, 185, 194, 346
Külliyesi müdürü), 151 Halil Efendi Çeşmesi, 62, 73

372
DİZİN

Harab Mescidi, 143 Hatimi (Sokak), 58 Hattat Abdullah, 139, 264


Harem, 52, 68, 69, 84, 85, 159, 160, Hattat, 14 (Mehmed Şevki Hattat Abdullah Zühtü, 264
237, 240, 242, 319 Efendi), 33 (Şeyh Hamdullah), Hattat Abdülaziz Efendi, 313
Harem İskele Caddesi, 319 92 (Râkım), 93 (Sami-İsmail
Hakkı), 96 (Seyyid), 98 Hattat Abdülhamid, 116
Harem İskelesi, -Vapur İskelesi, 68, (Kâtipzâde Mustafa), 99 (Seyyid Hattat Ahmed, 109, 154, 195
69, 84, 85, 159, 160, 237, 240, 242 Abdullah), 100 (Bosnalı Hacı Hattat Ahmed Rakım Efendi, 195
Harem İskelesi Sarayı, 237 Osman-Hacı Alizâde), 101
(Hacı Osman), 105 (Abdüllâtif Hattat Ahmed Ziya Bey, 154
Haremlik, 63
Şükrü), 109 (Ahmed), 114 Hattat Anber Mustafa Ağa, 312
Harmanlık, 70, 71, 74
(Hüseyin), 116 (Abdülhamid),
Hârûnürreşîd, 23, 31 Hattat Arif, 208
133 (Hulusi Ahmed), 134
Hasan Ağa Kuyusu, 74 (Mehmed Said), 135 (Mehmed Hattat Bosnalı Hacı Osman, 100
Hasan Âli Yücel, 306 Emin-Mehmed Rıfat), 139 Hattat Fil İbrahim, -Efendi, 311,
(Abdullah), 141 (Sami-İzzet), 312
Hasan Baba, 149
147 (Mahmud Celâleddin), 148
Hasan Bey, 33 (Dânişmendli), 71 (Sabri-Şefik), 149 (Hâmid), Hattat Hacı Alizâde Mehmed
(Sokak), 78 (Mektep), 178 (Nu- 153 (Yesârizâde Mustafa İzzet),
Kemâleddin, 100
reddin Paşa oğlu) 154 (Rıfat-Ahmed Ziya), 157 Hattat Hacı Osman, -Efendi, 101,
Hasan Bey Mektebi, 78 (İsmail-Mehmed Vasfi-Rızâî- 304
Hasan Efendi, 188 (Mihrimah Seyyid Halil-Mehmed Esad), Hattat Hacı Rasim, 207
Camii Kayyumbaşı), 206 158 (Abdullah), 163 (Ömer
Vasfi), 165 (Hasan), 169 (Selahi- Hattat Hakkı Bey, 229, 322
(Şeyh), 293 (Askeri Kolağası),
313 (Hattat), 339 (Basmacı) Mehmed Selahaddin), 170 Hattat Hâmid, 149
(Mehmed Selahaddin), 171, Hattat Hasan, 165, 312
Hasan Hilmi Efendi, 127 172 (Mehmed Selahaddin),
Hasan Paşa, 76, 116, 117, 118, 199, 175 (Nuri-Atıf-Abdülkadir), Hattat Hulusi Ahmed Efendi, 133
200, 306 177, 180 (Mehmed Zeki Dede), Hattat Hüseyin, 114, 311
Hasan Paşa Çeşmesi, 76 188 (Zühdi), 189 (Zühdi), 195 Hattat Hüseyin Efendi, 311
(Râkım), 199 (Mustafa İzzet),
Hasan SabitEfendi (Hattat), 313 204 (Mehmed Rasim), 207 Hattat İsmail, 93, 157
Hasan Tahsin Paşa, 133 (Hacı Rasim), 208 (Arif ), 217 Hattat İzzet, 141, 231, 261
Hasbî Mustafa Efendi (bk. Sill-i (Yesârizâde Mustafa İzzet), Hattat Mehmed Emin, 135
Osmânî), 111 229 (Hakkı Bey), 231 (İzzet),
241 (Mısrîzâde Ali Rıza-Tâhir Hattat Mehmed Esad, 157
Haseki Sultan, 184
Efendi), 246 (Mehmed), 249, Hattat Mehmed Hamdi Efendi,
Hasekiyye İmareti, 303 261 (İzzet), 264 (Abdullah 307
HasipEfendi (Şeyh), 272, 273 Zühtü), 297 (Bezcizâde), 300
Hattat Mehmed Rıfat, 135
Hasodabaşı Abdullah Ağa, 100 (Hamdullah), 303 (Mehmed-
Mustafa), 304 (Hacı Osman), Hattat Mehmed Vasfî, 157
Hâssa Hümâyûn, 133 307 (Mehmed Hamdi), 311 Hattat Mısrîzâde Ali Rıza Efendi,
Hâssa Mimarlarıbaşı, 167, 288 (Abdullah-Abdurrahman- 241
Hastahâne, 68, 72, 80, 85, 306 Ahmed-Ahmed Vefkî-Ali),
312 (Fil İbrahim-Halil-Hasan-
Hattat Necmeddin Hoca, 333
Haşim Efendi (Şeyh), 149 Hasan Raşit-Hüseyin), 313 Hattat Râkım, 92
Hatab Mahalli, 73 (Hüseyin Hasbi-Mehmed- Hattat Rızâî, 157
Mehmed Asım-Mehmed
Hatib, 62, 65, 69 Hattat Sami, -Bey, 93, 141, 330
Basmacızâde-Mehmed
Hatib Meşrutahânesi, 62, 65, 69 Selâheddin), 314 (Mustafa- Hattat Seyyid Abdullah, 99
Hatice Sultan, 65, 69, 76, 146, 200, Mustafa Tâbi), 315 (Selim Hattat Seyyid Halil Nebil, 157
354 Fehmi-Süleyman-Ömer
Hamalzâde), 322 (Hakkı Bey), Hattat Seyyid Mustafa, 96
Hatice Sultan Çeşmesi, 65, 69, 76, 354 330 (Sami), 333 (Necmeddin Hattat Şefik, 148
Hatice Turhan Sultan, 153, 247 Hoca), 336 (Kadri)

373
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Hattat Yusuf Efendi, 311 Hazreti Ebû Bekir, 278, 279 Hind, 94, 197, 214
Hattat Zühdî, 188, 189 Hazreti Fatıma, 150 Hind Elçisi, 94
Hattatların şeyhi (Karahisarlı Hacı Hazreti Halid, 235 Hind Elçisi Mezarlığı, 94
Hâfız Hasan Raşid Efendi), 312 Hazreti Hüdâî Dergâhı, 63 Hisar, 39, 42
havuz, 106, 133, 137, 345, 354 Hazret-i Hüdâî Mektebi, 64 Hiyeli Bey, 239
Havuzbaşı, 50, 105, 106, 320, 328 Hazret-i Hüdâî Sokağı, 64 Hoca Abdi Mescidi, 66
Havuzbaşı Dere Sokağı, 105 Hazreti Muhammed, -Hz. Hoca Sinan Vakfı, 55
Havuzbaşı Gazinosu, 320 Muhammed, 96, 150 Hocazâde, 108, 311, 312
Havuzlu Bağ, 355 Hazreti Peygamberin, 18, 43, 151, Hocazâde Mehmed Efendi, 311
Haydar Baba, 280, 281, 319 173, 196, 279
Hocazâde Reşid Efendi, 108
Haydar Baba Türbesi, 280 Hazreti Sıddîk, 278
Hora üzümü, 47
Haydar Dede Mescidi, 143 Hazreti Yusuf, 157
Horhor Çeşmesi, 64
Haydar Paşa, 77, 144, 281, 319 Hediyye Sultan (Hidâyetullah
Hanım), 174 Horoz, 288
Haydar Paşa Camii, 144 Hoylu, 150, 151
Hekimbaşızâde Ali Paşa, 135
Haydar Paşa İskelesi, 144 Hrisopolis (bk. Üsküdar Kalesi), 45
Hekimoğlu, -Hekimzâde Ali Paşa,
Haydar Paşa İstasyonu, 144 143, 281 Hristiyan, 30, 31, 35, 154, 179, 273,
Haydar Paşa Mektebi, 77 Helâ, 61, 67, 70, 72, 73, 76, 77, 80 294
Haydar Paşa Namazgâhı, 319 Helenistik Devri, 28 Humbarahâne Nâzırı Abdülhay,
Haydar Paşa Şadırvanı, 77 133
Hereke, 33, 41, 42, 232, 301
Haydar Resâ Efendi (Şair), 281 Hurşid Bey Kuyusu, 68
Hereke taşı, 232, 301
Haydarpaşa, 25, 52, 68, 69, 70, 143, Hüdâî, 58, 59, 63, 64, 75, 77, 88, 101,
Hergül, 282 113, 119, 120, 140, 209, 260, 261,
160, 196, 280, 281, 319
Hermagoras Menbaı, 25 262, 263, 264, 265, 266, 267, 268,
Haydarpaşa Bahçesi, 25 269, 350
Hersek, 228, 270
Haydarpaşa Garı, 280 Hüdâî Aziz Mahmud Efendi, 58,
Hersek Sancağı, 270
Haydarpaşa Kışlası, 319 59, 113
Hezarfen Mehmed Efendi, 249
Haydarpaşa Yolu, 196 Hüdâî Camii Müezzin Meşrutası,
Hıdır Ağa, 280 64
hayırsever, 55, 114, 128, 138, 222,
224, 226, 240, 268, 299, 306 Hıdır Göktaş (Sarıgazi köyü saki- Hüdâî Çeşmesi, 63, 64, 75
ni), 19, 210
Hayreddin, 28 (Barbaros), 50 (Ma- Hüdâî Çilehânesi Mescidi, 77
halle), 57 (Mahalle), 59 (Vakıf ), hırka, 283, 287
Hüdâî Dergâhı, 63
72 (Mahalle), 144 (Mescid), 171 Hırka-i Şerif, -Dairesi, 106
(Mehmed), 327 (Mahalle), 354 Hüdâî Efendi Meşrutahânesi, 63
Hırvat, 270
(Mahalle) Hüdâî Mahmud Caddesi, 88
Hidâyetullah, 171, 174
Hayreddin -Hayrüddin Çavuş, 50, Hüdâî Maslağı, 77
57, 72, 144, 166, 327 Hidâyetullah Hanım, 174
Hüdâî Müezzinine Meşrutahâne,
Hayreddin Çavuş Mahallesi, 50, 57, Himmet Baba Türbesi, 75 63
72, 144, 327 Himmet Dede, 243, 281, 282 Hüdâî Suyu, 350
Hayreddin Çavuş Mescidi, 72, 144 Himmet Dede Türbesi, 281 Hüdâî Ulusu Sokağı, 101
Hazinedar, -hazinedar, 57, 116, 143, Himmet Efendi, 125, 335, 336, 337 Hüdâvendigâr, 25, 26
159, 319
Himmet Hankâhı, 335 Hüdâvendigâr Livası, -Vilâyeti,
Hazinedar Ali Ağa, 159, 319 Himmetzâde Hankâhı, 297, 335 25,26
Hazinedar Cevri Usta, 57 Himmetzâde Zaviyesi, 75 Hünernâme, 186
Hazine-i Hâssa Başveznedarı, 178

374
DİZİN

hünkâr, -Hünkâr, 57, 83, 96, 99, 101, İbrahim Afet Efendi (Fazlullah İmam, 61, 62, 65, 68, 69, 70, 72, 77,
104, 106, 109, 129, 131, 165, 185, Efendi torunu), 201 78, 79, 89, 128, 137, 138, 140, 164,
202, 215, 216, 217, 244, 246, 249, İbrahim Ağa, 90, 101 (Mirahur), 190, 243, 248
250, 252, 346 134 (Arakiyeci), 143 (Dârüssaâ- İmam Çeşmesi, 62
Hünkâr Bahçesi, 83, 244 de Ağası) İmam Çeşmesi Sokağı, 62
hünkâr kapısı, 249 İbrahim Ağa Çayırı, 162, 355 İmam Meşrutahânesi, 61, 65, 72,
Hünkâr Kasrı, 216 İbrahim Alaaddin Gövsa (Türk 77, 78
Hünkâr mahfeli, 99, 101, 104, 109, Meşhurları eseri sahibi), 305 İmam Sokağı, 140
129, 131, 165, 185, 215, 216, 246, İbrahim Bey, 42 (Karamanoğlu), İmam-ı Evvel, 62, 69, 70, 79
249, 250, 252, 346, 192 (Cağalazâde)
İmam-ı Evvel Meşrutahânesi, 62,
Hürmüz Boğazı, 91 İbrahim Edhem Efendi (Rabia Ad- 69, 70, 79
Hürriyet-i Ebediyye Tepesi, 223 viyye Hanım babası), 330, 332,
333 İmam-ı Sâni, 70, 79
Hüsameddin AğaÇeşmesi, 334 İmam-ı Sani Meşrutahânesi, 62
İbrahim Efendi, 137, 191, 192, 205,
Hüseyin Ağa, 126, 134 221, 249, 292, 298, 328, 329, 335 İmamzâde, -Mustafa Efendi, 120
Hüseyin Avni Paşa Çeşmesi, 338, İbrahim Hakkı Konyalı, 11, 18, 19, İmaret, 42, 73, 80
339 213, 262, 320
İmaret Önü, 73
Hüseyin Çiçek, 115 İbrahim kethüda ibn-i Abdülmen- İmaret Sokağı, 73
Hüseyin Efendi, 49, 143, 145, 203, nan, 194
219, 330, 331, 334, 337 imarethâne, 101, 129, 184, 343, 346
İbrahim Paşa, 63, 64, 66, 75, 156,
Hüseyin HâkiEfendi (Şirket-i 182, 228, 292, 351, 353, 354, 355 İmparator, 30, 34, 35, 36, 38, 39, 40, 41
Hayriye müdürü), 275 İbrahim Paşa Çeşmesi, 63, 64, 66, İmparator V. Jan Paleoloğ, 37, 38, 41
Hüseyin Hasbi Efendi (Hattat), 75, 354, 355 İmparatoriçe, 31, 35
313 İbrahim Paşa Su Terazisi, 63 İmparatoriçe Anna, 35
Hüseyin HüsnüEfendi (Salı Tekke- İbrahim Paşa Vakfı, 353 İmparatoriçe İren, 31
si), 337
İbrahim Yüksel (su bekçisi), 352 İmrahor, 50, 146, 147, 179
Hüseyin Lebib Efendi (Nâib), 49
İcadiye, 50, 57, 58, 79, 142 İmrahor Mescidi (İmrehor
Hüseyin Paşa Sebili, 74 Mescidi), 146
İçerenköy, 41
Hüsrev Ağa, 59 (Vakıf ), 144 (Mes- İnadiye, 67, 68, 74, 148, 198, 205, 243,
cid), 145 (Dârüssaâde Ağası) İçişleri Bakanlığı Arşivi, 47
291, 293, 327
Hüsrev Ağa Mescidi, 144 İfakat Hanım (Bedevî Dergâhı),
330 İnadiye Mahallesi, 148, 205, 327
Hz. Yûşâ, 282 İnadiye Menzilhâne Yokuşu, 67
İhlâs, 110
İhsan Adli Bey (Üsküdar mutasar- İnadiye Mescidi, 148
I, İ
rıfı), 48 İnas, 61
Ihlamurkuyu Köyü Mescidi, 145 İhsan Bey (Nalçacı Tekkesi şeyhi), İnas Mektebi, 61
Isparta, 27 199
İnce Minare, 215
Işık, 59 İhsaniye, 50, 57, 58, 69, 70, 145, 146,
İnce Su, 350
İbn Battûta Seyahatnâmesi, 35 349
İnkılâp, 50, 51, 57, 302
İbn-i Ali İbn-i SeyyidCafer İhsaniye Camii, -Şerifi, -Mescidi,
El-Battal, 32 69, 146 İran, 27, 29, 116, 117, 150, 187, 190,
271, 280
İbni Battûta, 35 İhsaniye Mahallesi, 69
İran Millî Eserler Encümeni, 150
İbn-i Eyas, 236 İhsaniye Suyu, 349
İbnülemin Ahmed Ağa Çeşmesi, 67 İraniler Camii, 58
İhsaniye-i Sagîr- -Camii, 69, 70
İbnülemin Ahmed Ağa Namazgâ- İranlı, -lar, 17, 24, 29, 149, 150, 151, 152
ihtisâb nâzırı, 43
hı, 68 İranlılar Derneği, 150
İl Yazıcı Defteri, 37

375
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

İranlılar Mescidi, 149 94, 95, 96, 97, 98, 101, 106, 109, İvaz Fakîh Türbesi, 60, 78, 282
İranlılar Mezarlığı, -Kabristanı, 111, 112, 115, 116, 117, 118, 119, İzahlı Osmanlı Tarihi, 36, 37, 41, 42
149, 151 120, 121, 122, 123, 127, 128, 129,
132, 133, 134, 136, 137, 140, 141, İzmir, 196
İsa Ağa Çeşmesi, 69, 349 144, 148, 150, 151, 153, 155, 156, İzmirli Ali Paşa, 117, 258
İsa Dede (Şeyh Mustafa kardeşi), 299 157, 158, 159, 160, 162, 164, 165, İzmit, 14, 25, 33, 34, 42, 44, 133, 153
166, 174, 176, 177, 179, 180, 184,
İsfendiyar, 79, 152, 236 İzmit Körfezi, 33, 42
187, 190, 193, 198, 200, 202, 205,
İsfendiyar Mescidi, 152 206, 207, 208, 209, 210, 212, 217, İznik, 25, 26, 33, 35, 38, 156, 249
İsfendiyaroğulları, 152, 236 219, 222, 223, 224, 228, 229, 230, İzzeddin Çağpar (Üsküdar kayma-
231, 232, 239, 240, 241, 242, 243, kamı), 346
İshak Paşa, 295
244, 245, 248, 249, 250, 257, 258,
İskele, 59, 62, 64, 65, 83, 121, 144, 260, 266, 270, 271, 272, 273, 282,
202, 208, 240, 248, 302, 346, 353 283, 288, 290, 294, 298, 300, 301, J, K
İskele Caddesi, 62 303, 304, 305, 306, 307, 319, 321,
Jan Paleoloğ (bk. İmparator V.), 39
322, 327, 329, 330, 331, 335, 338,
İskele Camii, 64, 240 349, 351, 352, 353 Jüpiter, 28
İskele Meydanı, 59, 121, 202, 248, İstanbul Abideleri, 123, 155, 156, Kaba Sakal Sinan Ağa, 225
302
187, 207 Kabakulak Ahmed Ağa, 125
İskelebaşı Caddesi, 64, 65 İstanbul Belediye Başkanlığı, 52 Kâbe-i Muazzama, 89, 251, 252, 274
İskembesi Sokağı, 72 İstanbul Belediyesi, 45, 290, 349 Kabristan, 61, 66, 67, 68, 70, 71, 72,
İskender Baba, 57, 162, 328 İstanbul Boğazı, 52 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 151
İskender Baba Türbesi, 282 Kabristan Sokağı, 67
İstanbul Camileri, 96, 111, 127, 132,
İskender Efendi Dergâhı, 66 137, 140, 148, 162, 164, 166, 209, Kabzımal, 59, 204
İskütarı (bk. İskütariyon, Scutari, 223, 244 kadı, 38, 43, 49, 212
Üsküdar, Eskidar), 23 İstanbul efendisi, 43 Kadıasker Ahmed Efendi Camii,
İskütariyon (bk. Scutari, Üsküdar, İstanbul Kadılığı, -kadısı, 112, 134, 127
Eskidar), 23 304 Kadıasker Camii, 297, 335, 336
İslâm, 30, 32, 34, 35, 36, 40, 83, 106, İstanbul Kadısı İbrahim Efendi, 304 Kadıköy, -Kadı Köy, -Kadıköyü, 25,
107, 146, 148, 150, 212, 288, 294, 26, 28, 29, 31, 37, 43, 45, 46, 144,
İstanbul salnâmesi, 49
337, 345, 353 210, 282, 298, 313, 320, 350, 351,
İstanbul Vakıflar Defteri, 55 35, 355
İslâm Ansiklopedisi, 40, 345
İstanbul Valisi, 44, 45 Kadıköy Kalesi, 45
İslâm Halifesi, 30
İstanbul Vilâyeti, 43, 45 Kadıköylü, -ler, 23, 284
İsmail Ağa, 86
İstanköy, 212 Kadıköyü Burnu, 25
İsmail Asım Efendi (-Çelebizâde),
165 istasyon, 280, 319 Kadim Hasan (Hattat), 312
İsmail Efendi, 93, 187, 329 İstavroz, 83, 106, 152, 153, 154, 163, Kadir Gecesi, 107, 160
164, 328, 335 Kadirî, 105, 158, 327, 328, 339
İsmail Hami Danişmend, 36, 37, 41
İstavroz Bahçesi, 153, 154 Kadirî Tekkesi, 105
İsmail Hulusi Dede, 180
İstavroz balığı, 153 Kadri Bey (Üsküdar mutasarrıfı), 48
İsmail Noyan, 19
İstavroz Camii, 152 kahvehâneler, 52
İsmail Zühdü Paşa, 93
İstavroz Deresi, 328, 335 Kaimmakam Mehmed Paşa, 311
İsmet Bey Çeşmesi, 65
İstavroz Kilisesi, 152 Kalenderhâne, 180, 196, 331
İspir, 209
İstavroz Sarayı, 106, 153 Kalenderhâne Camii, 180
İstanbul, 12, 14, 15, 17, 18, 19, 23, 28,
29, 30, 31, 32, 33, 35, 36, 37, 38, 39, İstiklal, 51, 59 Kalenderi, 188
40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 49, 51, İş Bankası, 248 Kalfa Çeşmesi, 79, 355
52, 55, 56, 58, 60, 83, 84, 85, 87, 88,
İvaz Fakîh, 60, 78, 282 Kalkanlı Alay, 23

376
DİZİN

Kalkedonya, -lılar, 23, 25, 26, 27, 28, Karaağaç, 160 kârgir, 57, 58, 59, 88, 101, 116, 146,
29, 31, 45 Karabaş Ali Efendi, 200 253, 329
Kamabas (İranlı), 29 Karaca Ahmed, 73, 74, 75, 87, 166, kârhâne, 160
Kâmil İbrahimBey, 329 196, 283, 284, 285, 286, 287, 288, Karıştıran, 300
Kâmil Paşa, 120, 275, 304, 305, 307 289, 293, 320, 334 Karkidon, 28
Kanator, 31, 32 Karaca Ahmed Camii, 73, 74, 320 Karlık Bayırı, 297
kandil, 97, 98, 108, 154, 185, 233, 265, Karaca Ahmed Tekkesi, 284, 334 Kartal, 41, 44, 72, 157, 158, 161, 328,
322 Karaca Ahmed Türbesi, 75, 196, 345, 351
Kandilli, 50, 52, 58, 83, 154, 177, 352 286, 287, 288, 289, 334 Kartal Baba, 72, 157, 158, 161, 328,
Kandilli Bahçe, 154 Karacaahmed, 14, 18, 36, 52, 61, 62, 345
63, 64, 66, 68, 73, 74, 75, 94, 123, Kartal Baba Mescidi, 157
Kandilli Camii, 154 128, 138, 146, 149, 151, 152, 180,
Kandilli İskele, -si, 58, 154 196, 214, 217, 220, 229, 240, 243, Kartal Baba Sokağı, 345
244, 281, 283, 284, 291, 293, 301, Kartal Baba Tekkesi, 72
Kâni Bey (Üsküdar mutasarrıfı), 48
311, 312, 313, 314, 319, 320, 322,
Kâni Paşa (Beylerbeyi), 193 karye, 47
327, 334, 335, 349, 353
Kanlı Köşk, 349 Karye-i Mustafaviyye, 248
Karacaahmed Caddesi, 61, 62, 63,
Kantakuzen, 34, 35, 36, 37 64, 66, 74 Karye-i Şems, 37
Kanun-ı Esasi, 44 Karacaahmed mevkii, 73, 75 Kasab Sokağı, 76
Kanunî, -Sultan Süleyman, 32, 39, Karacaahmed Mezarlığı, -Kabrista- Kasaba, 47
40, 55, 116, 139, 140, 144, 162, nı, 14, 18, 36, 68, 75, 123, 128, 138, Kasım Ağa, 70, 123
181, 184, 189, 193, 210, 235, 236, 149, 152, 217, 220, 229, 244, 281,
Kasım Ağa Çeşmesi, 70
243, 244, 270, 277, 287, 290, 346 291, 293, 311, 312, 313, 322, 334
Kasım Ağa Sokağı, 70
Kapalı Sebil, 74, 75 Karacaahmed Mezarlık Müzesi, 52
Kasımağa, 71, 72
Kapalı Sebil Kabristanı, 75 Karacaşehri, 33, 43
Kasımoğlu Hacı Hamza Mescidi
Kapıağası, 79, 86, 349 Karadeniz, 25, 26, 27, 31, 32, 39, 41,
Vakfı, 55
204, 229
Kapıcı Tekkesi, 334 Kassam, 56, 64, 120
Karadeniz Boğazı, 25, 27, 31, 204
Kaptan, 61, 79, 141, 155, 156 Kassam Efendi Çeşmesi, 64
Karaferye, 194
Kaptan Paşa Camii, 155 Kassam Efendi Maslağı, 64
Karakız, 311, 312
Kaptan Paşa Sokağı, 61 Kassam Lütfü, 56
karakol, 27, 45, 202, 231
kaptan-ı derya, 269 kassam-ı ahdep, 314
karakolhâne, 177, 290
Kapu Ağası Camii, 71 Kastamonu, -lu, 200, 224, 236, 237
Karakolhâne Sokağı, 79
Kapuağası, 71, 78 Kastamonu Beyi, 236
Karaman, 38, 209, 287, 295
Kapuağası Namazgâhı, 78 Kastamonulu Şeyh Şaban Efendi,
Karaman Seferi, 38
Kara Ağaçlar Kabristanı, 75 200
Karamanlı Yunus Emre, 287, 288
Kara Çelebizâde Abdülaziz Efendi, Kâtip Ali Çelebi ibn-i İvaz, 194
295 Karamanlızâde Şeyh AhmedEfen-
Kâtipzâde Hattat Mustafa, 98
di, 252
Kara Davud Paşa Camii, 61, 125 Kavak, 39, 40, 59, 68, 84, 143, 144,
Karamanoğlu, 42
Kara Kadı Mahallesi, 120 159, 160, 201, 237, 238, 351, 353,
karanfil, 122, 154, 259 355
Kara Kadı Mektebi, 63
karanfilli üzüm şerbeti, 47 Kavak Ağaları, 39
Kara Kadı Mescidi, 63
karargâh, 30, 36 Kavak Çeşmesi, 68
Kara Mustafa Paşa, 157
Karasi, 34 Kavak İskelesi, 59, 68, 84, 143, 159,
Kara Nişancı, 56, 126, 127
Karasi Beyi, 34 160, 201, 238
Kara Osman Bey, 43

377
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Kavak İskelesi Camii, -Mescidi, Kefçe Dede Camii, 66 Kısıklı Camii, -Şerifi, 78, 163, 212
159, 201 Kefçe Dede Mahallesi, 66 Kısıklı Mahallesi, 77
Kavak Kalesi, 40 Kefçe Dede Türbesi, 290 Kışla Meydanı, 69
Kavak Saray, -ı, 84, 160, 237, 238, 353 Kefçe Hoca, 89, 290 Kız Kulesi, 31, 32, 36, 43, 94, 231, 354
Kavak Sarayı Camii, -Mescidi, 160 Kehhal, 133 Kız Memi, 270
Kavaklı İskele Sokağı, 144 Kelime-i Tevhid, 92, 183, 185, 274, Kızıl, 83, 138, 235, 236, 276, 277
Kavalalı Mehmed Ali Paşa, 306 307 Kızıl Ahmed, 235, 236, 277
Kavânîn Risalesi, 26 Kemâl Elker (Kitapta Erken…), 19 Kızıl Mescid, 83, 138
Kavsara, 161, 289 Kemal Reis, 91 Kızıldeniz, 91
Kavsara Baba, -Dede, 289 Kemeraltı Çeşmesi, 73 Kızlar Ağası Mahallesi, 86
Kavsara Mescidi, 161 Kemeraltı Mescidi, 75 Kızlarağası Camii, 66
Kavsara Mustafa Dede, -Efendi, Kemeraltı Sokağı, 73
161, 289 Kiçi Pınar, 352, 355
Kengirili Abdullah Efendi, 219 Kilise, 164
Kavsara Türbesi, 289
Kerâmeddin Efendi, 201 Kilise Camii, 164
Kavsarazâde Mustafa Dede, 161
Kerime Hatun, 58, 162 Kilisli, 136, 245
Kavukçular, 128
Kerime Hatun Camii, 162 Kirazlı Tepe, -Kirazlıtepe, 50, 115,
Kaygusuz İbrahim Baba Kabrista-
nı, 75 Kerküklü, 119 164
Kayış Dağı, 41, 42, 227, 351, 352, 353 Kerküklü Seyyid Hasan Paşa, 119 Kirazlıtepe Camii, 164
Kayış Dağı Suyu, 227, 351, 352 kervansaray, -lar, 17, 24, 25, 46, 181, Kireçhâne, 354
343, 346 Kirişçi, 60, 194
Kayış Pınarı, 41, 351, 352, 355
keşiş, 164 Kirişçi Sokağı, 194
Kaymak Mustafa, -Paşa, 55, 58, 59,
83, 155, 156, 157, 165 Kethüda Çeşmesi, 65 Kîsûdar, 46
Kaymak Mustafa Camii, 55 Kethüdâ-yı Mehmed Şâkir, 320 Kîsûdar Mahmud Efendi, 46
Kaymakçı Şeyh, 162 Keyhato (İlhanlı), 236 kitabe, 85, 87, 89, 92, 93, 94, 95, 99,
Kaymakçı Tekkesi Mescidi, 162 Keyhüsrev, 27 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109,
kıble, -Kıble,88, 89, 90, 92, 93, 94, 95, 110, 111, 112, 114, 115, 118, 119,
Kaymakçıoğlu, 311
99, 100, 105, 107, 109, 113, 115, 120, 125, 126, 127, 135, 137, 138,
Kaymakçızâde Şeyh Mehmed 139, 141, 144, 145, 146, 150, 151,
116, 125, 126, 130, 131, 133, 134,
Efendi, 283 152, 158, 162, 165, 174, 183, 184,
135, 138, 140, 142, 152, 154, 157,
Kaynana, 58 165, 176, 182, 183, 185, 188, 194, 188, 190, 200, 202, 206, 212, 214,
195, 199, 202, 207, 208, 214, 215, 217, 218, 221, 222, 228, 232, 239,
Kayserili Ahmed Remzi Efendi,
221, 222, 227, 234, 239, 240, 242, 242, 249, 250, 253, 257, 259, 260,
179
246, 250, 259, 261, 264, 265, 279, 263, 266, 270, 271, 272, 273, 276,
Kayyum, -başı, 65, 69, 70 278, 279, 280, 281, 282, 283, 284,
291, 293, 295, 299, 301, 345
Kayyumbaşısı Hacı Hasan Efendi, 286, 288, 296, 297, 299, 302, 303,
188
Kıbrıs, 119 319, 320, 321, 332, 334, 337, 338,
kazâ-i erbaa, 44 Kılıç Ali Paşa, 130, 132, 183 339

Kazasker Ahmed Efendi Camii, 70 Kılıç Arslan Bey, 294 Klerhos (Kumandan, Ispartalı), 27
Kazasker Ahmed Efendi Mahalle- Kılıçarslan, 32 Klitemnestr (Klytaimnestra), 23
si, 70 Kılkış (zırhlı gemi), 338 Klytaimnestra (Klitemnestr), 23
Kebir Su Maksemi, 76 Kırım, 19, 35 Koca Ağa Mimar Sinan (bk. Sinan,
Keçi Ağılı, 118 Kırşehirli Ayış, 165 Mimar Sinan), 17, 122, 128, 174,
211, 343
Kefçe Dede (Kepçe Dede), 50, 57, Kısıklı, 51, 57, 59, 60, 77, 78, 153, 163,
59, 66, 76, 90, 290 212, 213, 349, 350
Koca Mehmed Paşa, 117

378
DİZİN

Kocaeli, 14, 26, 37, 39, 41, 42 Krizeis (Chryseis), 23 Kuyu, 61, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 74,
Kocaeli Kazası, -Livası, 26, 37 Krizepolis (Chrysopolis), 23, 24, 25, 75, 76, 77, 78, 79, 80
Kocamustafapaşa, 55 26, 29, 31, 33, 34 Kuyubaşı Kabristanı, 74
Koçhisar, 266 Krizepolisliler, 26 Kuyûd-i Kadîme, 288
Koçu, 236 Ksenofon, 23 Kuzguncuk, 36, 50, 52, 57, 65, 83,
kubbe, 89, 93, 95, 96, 99, 104, 110, 152, 176, 202, 245, 290, 291, 338
Konaksa mevkii, 27
117, 122, 125, 127, 130, 131, 132, Kuzguncuk Camii, 176
Konya, 11, 14, 15, 17, 26, 32, 42, 98, 149, 155, 165, 175, 176, 177, 182,
160, 207, 215, 240, 276, 277, 294, 185, 187, 206, 207, 214, 215, 220, Kuzguncuk Kayık İskelesi, 65
295 231, 233, 250, 252, 253, 258, 259, Kuzguncuk yolu, 57, 338
Konya Selçukîler Devleti, 276 261, 271, 276, 279, 280, 302, 344,
Kübrevîyye, 212, 298, 299, 300
353, 355
Konya Selçukîleri, -Selçukluları, 26, Küçük Asya, 23, 25, 26, 27, 29, 34
32, 215 Kudüs, 219
kule, -Kule, 29, 30, 38, 83, 209, 210, Küçük Çamlıca, Küçükçamlıca,
Konyalı Cici, 117 -Dağı, 29, 46, 52, 58, 77, 78, 79, 91,
330
Konyalı Kardeşler Mescidi, 240 111, 112, 119, 265, 320, 323, 350
Kule Bağçesi, 210
Konyalı Mesud Efendi (Nâib), 49 Küçük Çamlıca Namazgâhı, 320
Kuleli, 14, 50, 58, 83, 128, 165, 210,
Koru Ağası Mehmed Arif, 133 Küçük Çamlıca Suyu, 350
243, 323
Koru Demirağ, 279 Küçük Davud Paşa, 56
Kuleli Bahçe Camii, -Mescidi, 165
Korucu Baba Türbesi, 66 Kuleli Bahçesi, -Kulelibahçe, 83, Küçük Frigya, 26
Koruluk mevkii, 78 165 Küçük Selimiye Camii, 217
Koruma Derneği, 137, 286, 334, 345 Kuleli Taş Ocakları, 128 Küçük Yokuş, 165
Kostantiniyye, 30, 32, 34, 38, 43, 257 Kulluk, 354 Küçükçamlıca Çeşmesi, 77
Koşuyolu, 78, 79, 349 Kumru Mescidi, 165 Küçükçekmece, 44
Kovacı Dede Türbesi, 75 Kurbağa Nasuh, 166, 167, 171, 174
Küçüksu Camii, 176, 177
Koyuncuzâde (Hattat, Üsküdarlı Kurbağa Nasuh Ağa Hankâhı, 171
Ahmed), 311 Küçüksu Deresi, 177
Kurbağa Nasuh Camii, -Mescidi,
Köftuncuoğlu Çeşmesi, 79 166, 174 Küçüksu Kasrı, 176, 177, 247
köle, 30, 107 Kurban Bayramı, 228, 229 küfeki, 49, 178, 206, 259
Köprülü Mehmed Paşazâde Fazıl Kurban Nasuh, 57, 132, 166, 167, Külâhçı Baba Dergâh, 71
Ahmed Paşa, 247 168, 171, 174, 313 Külhan Sokağı, 67
Köprülüzâde Ahmed Paşa, 228 Kurban Nasuh Baba, 166, 167, 174 Küplüce, 50, 58, 90, 115, 177, 178
Köprülüzâde Mustafa Bey, 291 Kurban Nasuh Baba Camii, 166, Küplüce Camii, 177
174
Kör Bakkal, 71, 242 Küplüce Dağı, 178
Kurban Nasuh Dergâhı, -Tekkesi,
Kör Bakkal Mescidi, 242 Küplüce Mezarlığı, 178
171, 313
Körler Memleketi, -Körler Şehir KüplüceSokağı, 177
Kureyşi, 297
(bk. Kadıköy,-ü), 28
Kuru Çeşme Camii, 175 Kürt, 236
Köse Kâhya Çeşmesi, 78
Kuru Çeşme Mektebi, 162 Kütahyalı, 134, 136
Kösem Sultan, -Kösem Vâlide Sul-
tan,59, 83, 121, 123 Kuru Kafa, 219 Kütahyalı Hacı Ali Paşa, 134
Kösem Vâlide Çeşmesi, 67 kuş, 99, 137, 149, 230 Kütahyalı Şeyh Seyyid Ali Efendi,
kuş köşkleri, 99, 137 136
Kösem Vâlide Sultan Camii, 83, 123
Köşk, -ün, -ü, -ler, 17, 99, 199, 319 Kuşkonmaz Camii, 237 kütüphâne, -Kütüphâne, -si, 71, 80,
88, 160, 201, 221, 238, 245, 248, 265
köy, -ler, 32, 47,51, 83, 212, 248, 288, Kutbuddin Yalım (Şeyh Mehmed
298, 300 Nuri Efendi torunu), 171, 174 Kybele (bk. Kibele, Sibel), 26

379
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

mahalle, -Mahalle, -si,19, 47, 60, Maveraünnehr, 312


L
61,71, 79, 85, 90, 91, 93, 100, 126, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, 44, 45
Lala, 43, 68, 159, 268 128, 133,135, 139, 141, 160, 163,
166, 195, 205, 209, 222, 226, 243, Meclis-i İdâre-i Livâ-i Zaptiyye, 44
Lala Beşir Ağa, 68, 159 257, 327, 328, 354, 355 Meclis-i Vâlâ, 88, 305
Lala Beşir Ağa Camii Şerifi, 68 Mahkeme Arkası Sokağı, 64, 138 Mecmua-i Tekâyâ, 327
Lala Mustafa, 268 Mahmud Bey, 49, 191, 280, 334 Mediha Konyalı, 307
lale, 109, 110, 122, 132, 154, 259 Mahmud Celâleddin (Hattat), 147, Medine Kadısı, 157, 338
Laleli Sultan Mustafa, 57 261, 304 medrese, 28, 46, 55, 59, 79, 88, 129,
Mahmud Çavuş Mektebi, 74 181, 182, 186, 194, 202, 208, 230,
Lalter Hanım (Cariye), 158
258, 294, 302, 306, 343
Lâmekâni Hüseyin Sokağı, 330 Mahmud Efendi, 58, 59, 63, 64, 202,
209, 267, 269, 292, 328, 354 Medrese, 63, 65, 80, 224
Langa, 133, 163 Medrese Arkası Sokağı, 65
Mahmud Esad Yesârî (Hattat), 107
Lârende, 294 Medrese Arsası, 63
Mahmud Mazhar Bey (Mirzazâde
Lâtifi Tezkiresi, 302 Camii mütevellisi), 195 Mehmed Agâh (Şeyh) 220
Latin, 119 Mahmud Paşa, 117, 207, 271, 295, Mehmed Ağa, 57, 62, 73, 75, 87, 90,
Lavirentos, 343, 344 336, 337 94, 113, 146, 148, 188, 198, 225,
Mahmud Şevket Paşa, 208 242, 243, 248, 249, 292, 354
Leskovikli Rüstem Paşa, 193
Mahpeyker Kösem Sultan, 248 Mehmed Ağa Çeşmesi, 73, 75
Leşker-i azîm, 39
Mahpeyker Sultan, 121 Mehmed Ağa Mektebi, 62
Levend Çiftliği, 160
Mahya, 131 Mehmed Akbay (Kurban Nasuh
Libade, 77 Camii imamı), 175
Makedonya, 34
Libade Caddesi, 77 Mehmed Akif, -Bey (Şair), 177, 178
Malatya, 32, 86, 224, 257
Libade Maslağı, 77 Mehmed Ali Bey (Üsküdar Muta-
Malatyalı İsmail Ağa, 59, 67, 68, 86 sarrıfı), 48
Libade mevkii, 77
Malatyalı İsmail Ağa Camii, 67, Mehmed Ali Paşa (Mısır Valisi),
Libisa, 33 68, 86 120, 158, 275, 305
Libya, 27 Malatyalı İsmail Ağa Çeşmesi, 67 Mehmed Bey, 43 (Akçaylı oğlu),
Lihye-i Saadet, 109, 110 Malatyalı İsmail Ağa Şadırvanı, 68 191 (Ferik Ethem Paşa oğlu),
liva, 47 192 (Rüstem Paşa ailesinden),
Maliye Tezkirecisi, 304
292 (Muhtar Paşazâde)
Lûgat-i Osmânî, 209 Maltepe, 33, 34, 36, 37
Mehmed Çelebi, 186 (Şair Hükmî),
Lüleburgazlı, 246, 253 Mamboury (bk. Ernest, Mösyö, 194 (ibn-i es-Seyyid Ali)
Lüleburgazlı minareci Orhan Esen, Mambouri), 23, 29, 132
Mehmed Çelebi ibn-i es-Seyyid
246, 253 Manisa, 140, 288 Ali, 194
Lütfi Paşa, 270 Maraş, -lı, 112, 199, 332, 333 Mehmed Dede (Sarı Kadı, Şeyh),
Lütfü Paşa Tarihi, 40 Maraşlı Ahmed Kemaleddin, 112 212, 298, 299, 300, 312 (Mustafa
Dede’nin oğlu)
Maraşlı Halil Paşa, 333
M Mehmed Demir (Kurbağa Nasuh
Marmara, 14, 25, 36, 41, 94, 114, 121, Camii müezzini), 175
154, 206, 213, 282
mabeynci, 87 Mehmed Efendi Tekkesi, 73
maslak, -Maslak, 70, 71, 73, 75, 76,
Macar Kralı Sekismond, 40 80, 349, 352, 353, 354, 355 Mehmed Emin Ağa, 113, 243
Macaristan, 228 Maslak Sokağı, 73 Mehmed Galip Efendi (Şeyh), 328
Maçka, 201 Matbah Emini Ziya Bey, 334 Mehmed Halid Dede, 180
Mağribî, 297 Matbah-ı âmire, 283 Mehmed Han Gazi (Fatih Sultan
Mehmed), 321

380
DİZİN

Mehmed Hasib Dede, 180 Mehmed Zeki Bey, 289 Reis-Bulgurlu-Arakiyeci


Mehmed Hüsameddin Çelebi, 180 Mehmed Zeki Dede (Abdullah-), Hacı Cafer), 72 (Hayreddin
180 Çavuş-Pazarbaşı-Durbali), 73
Mehmed Kâzım Efendi (Şeyh), (Mustafa Dede-Salih Efendi),
339, 340 Mehmet Gür (Emekli Albay), 19 75 (Debbağlar-Kemeraltı-
Mehmed Kurbi (Topkapı Sarayı Mehter, 43 Bodrumî-Hüdâî Çilehânesi),
kâtibi), 314 80, 83 (Hacı Paşa-Abdullah
Mekke, 123, 157, 228, 292, 303
Mehmed Lütfullah (Vakfiye), 118 Ağa-Kızıl), 84, 85, 86 (Ağa-
Mekke-i Mükerreme, 157, 228 Yeni Çeşme), 87, 88, 89, 90
Mehmed Mesud Efendi, 134 (Ruz- Mekteb Sokağı, 64, 73, 74, 75 (Arakiyeci Mehmed Ağa-
nâmeci), 201 (Fazlullah Efendi Takkeci), 91 (Alaca Minare-
torunu), 292 (Şeyh) mektep, -Mektep, 17, 28, 80, 90, 100,
Murad Kaptan), 94 (Aşçıbaşı),
101, 109, 110, 112, 114, 121, 126,
Mehmed Mirza (Şemsi Ahmed 99, 101, 105 (Bâli Çavuş),
129, 145, 146, 160, 162, 167, 181,
Paşa soyu), 235 106, 111, 112, 114 (Çilehâne),
182, 187, 213, 214, 243, 244, 246,
116 (Hacı Paşa), 118, 119
Mehmed Nazif Efendi, 128, 136 248, 249, 250, 303
(Çilehâne), 120 (Çingene
Mehmed Niyâz (Şeyh), 281 Melek Ahmed Paşa, 259 Fırını), 123, 125 (Dârüşşifâ),
Mehmed Nuri Efendi (Şeyh), 167, Meleksima Çeşmesi, 77 128 (Durbali), 134 (Evliya-
171, 174, 313 Fakîh-Fatih), 135, 137 (Fıstıklı-
Menteşe, 112 Geredeli), 138 (Kızıl), 140
Mehmed Özbek Han (Kırım Saray Menzil, 23 (Hâcce Hesnâ Hatun), 141
Hükümdarı), 35 (Çengel Karyesi), 142 (Hacı
menzilhâne, -Menzilhâne, -ler, 24,
Mehmed Paşa, 72 (Çeşme), 79 67, 68, 148, 205, 338 Paşa-Hammal Mehmed Ağa),
(Rum), 84 (Hafız), 103 (damat), 143 (Harab-Tazıcılar-Haydar
117 (Koca), 118 (Sokullu), 136 Menzilhâne Yokuşu, 67, 68, 148, Dede), 144 (Hayreddin Çavuş-
(Baltacı), 158 (Derya kaptanı), 205, 338 Hüsrev Ağa-Eski Hamam),
167 (Öküz), 192 (Ferik), 197 Merâkıd-ı Mûtebere-i Üsküdar, 145 (Ihlamurkuyu Köyü),
(Yağlıkçı), 206 (Rum), 207 180, 181, 243 146 (İhsaniye-İmrahor-
(Rum), 208 (Rum), 229 (Öküz), Merakuşî, 297 İmrehor-Mirahur), 148
236 (Mirza), 247 (Devâtdâr), (İnadiye-Bandırmalı Dergâhı),
268, 279 (Ermeni), 277 (Mirza), mermer, 49, 86, 92, 95, 96, 97, 99, 106, 149 (İranlılar), 150, 151, 152
279 (Beylerbeyi), 293 (Rum), 107, 115, 121, 127, 131, 133, 137, (İsfendiyar-Balaban Tekkesi),
294 (Nişancı), 295 (Rum), 156, 159, 164, 166, 174, 182, 187, 153 (İstavroz), 154 (İstavroz),
296 (Rum), 304 (Hacı), 311 194, 204, 214, 216, 217, 222, 233, 156, 157 (Kartal Baba), 159
(Kaimmakam), 346, 351, 354 240, 249, 250, 252, 257, 259, 261, (Kavak İskelesi), 160 (Kavak
(İbrahim Paşazâde), 355 267, 278, 293, 296, 302, 321, 330, Sarayı), 161 (Kavsara), 162
338, 345, 351, 352 (Kaymakçı Tekkesi), 165
Mehmed Paşa Çeşmesi, 72
Mermer Çeşme, 78 (Mustafa Paşa-Kuleli Bahçe-
Mehmed Paşa Köşkü, 84 Kumru), 166 (Abdi-Kurbağa
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa,
Mehmed Rasim, -Efendi (Hattat), 165, 247 Nasuh-Çarşamba Tekkesi-
204, 315 Hacı Bekir), 167, 171, 179
mescid, 17, 18, 28, 39 (Yoros (Mevlevîhâne), 183, 188
Mehmed Reşid Paşa, 157, 292 Kal’ası), 40, 42, 46, 55 (Taşçılar), 195, 196 (Miskinler
Mehmed Rıfat (Hattat), 135, 299 (Kasımoğlu Hacı Hamza), Tekkesi-Dedeler), 197, 198
Mehmed Said Efendi (Şeyh), 60 56, 57 (Evliya Hoca), 58, (Mumcubaşı-Nalçacı Tekkesi),
59, 60 (Harap),62 (Akif 199 (Nasûhî Tekkesi), 200, 201
Mehmed Şâkir Bey Sebili, 76 Efendi-Gerede),63 (Kara (Orta Sofa-Kavak İskelesi),
Mehmed Tâhir, 111 (Mimar), Kadı-Tenbel Hacı Mehmed- 202 (Osman Dede-Fakiyh),
113 (Darıcalı), 191 (Hacı), 241 Ahmed Çelebi-Selman 204 (Pazarbaşı), 205 (Perşembe
(Seyyid) Ağa-Serçe Hatun-Abdullah Tekkesi), 206, 208 (Etmek
Mehmed VeyselEfendi (Rum Efendi),64 (Evliya Hoca- Yemez Tekkesi), 209 (Salih
Mehmed Paşa Camii imamı), 296 Osman Dede-Feyziyye), 66 Efendi-Sansoncular), 210
(Hammal Mehmed Ağa-Hoca (Sansoncular-Sarı Kadı Köyü),
Mehmed Yılmaz (Yukarı Dudullu Abdi-Bâli Çavuş), 70 (Murad 211, 212 (Sarı Gazi-Selami
Camii), 253

381
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Efendi), 213, 218, 222 (Serçe Meydancık Çeşmesi, 75 Mihrimah İmareti, -Mihr-i mah,
Hatun), 225 (Solak Sinan), 229 Meydancık Sokağı, 75 65, 182, 191, 192, 346
(Şehidlik), 231, 237 (Şerefâbâd), Mihrimah Külliyesi, 28, 181, 192
238, 239 (Tabaklar-Konyalı Meydanlık Mezarlığı, 67
Kardeşler), 240, 242 (Fatih- Mezad Hocası Kabristanı, 71 Mihrimah Medresesi, 273, 346
Toygar Hamza-Takkeci- mezar, -lık, 18, 52, 58, 75, 88, 90, 92, Mihrimah Mektebi Muallimi
Arakiyyeci-Kör Bakkal), 95, 100, 105, 113, 115, 117, 118, Meşrutası, 64
242, 243 (Takkeci), 244, 245
120, 123, 127, 128, 133, 139, 140, Mihrimah Sultan Çeşmesi, 65
(Tenbeller-Toygar Hamza- 141, 144, 145, 148, 149, 151, 152,
Tunusbağı), 246 (Ümmühânî Mihrimah Sultan İmareti, 191, 346
158, 166, 167, 178, 180, 185, 186,
Hatun-Vaniköyü), 247, 248 188, 189, 190, 191, 192, 193, 197, Mihrimah Sultan Medresesi, 65,
(Yeni Çeşme), 259, 266, 270, 277 199, 203, 204, 212, 220, 221, 223, 181
(Hacı Paşa), 278 (Hacı Hoca), 228, 229, 240, 241, 243, 244, 245, Mihrimah Sultan Mektebi, 65
280, 281, 289, 290, 291(Nalçacı),
257, 259, 260, 261, 267, 268, 269,
297, 298 (Sarı Kadı Köyü), Mihrimah Sultan Vakfiyesi, 193
275, 278, 280, 281, 282, 283, 284,
300 (Sarı Kadı Köyü), 303, 322 Mihrimah Vâlide Sultan, 59
286, 289, 290, 291, 293, 295, 296,
(Şehidlik), 328 (Alaca Minare), 297, 298, 299, 302, 303, 304, 312,
329, 331 (Özbekler Tekkesi),
Mihrişah Emine Hatun, 95
319, 329, 330, 337, 338, 339
332, 333, 334, 335, 345, 354 Millet Kütüphânesi, 83
(Bulgurlu) mezar taşı, -ları, 18, 52, 88, 90, 92, 95,
Millî Eğitim, 345
100, 105, 113, 115, 117, 118, 120,
Mescid Sokağı, 70, 72 127, 128, 133, 139, 140, 141, 144, Mimar, 17, 28, 56, 85, 117, 123, 125,
Mescidi Şerif Sokağı, 72 145, 148, 149, 151, 152, 158, 166, 129, 132, 142, 174, 175, 177, 181,
167, 178, 186, 188, 189, 190, 191, 182, 189, 210, 222, 231, 234, 250,
mesire, 17, 33, 46, 282, 351, 352
192, 193, 197, 199, 203, 204, 212, 259, 269, 270, 276, 277, 287, 288,
Mesîre-i Kayış Pınarı, 351 220, 221, 223, 228, 229, 240, 241, 292, 343, 344, 346
Mesnevî, 267 243, 244, 245, 257, 259, 260, 267, Mimar Kasım Ağa, 123
Mesud Efendi, 49 (Nâib, Konyalı), 268, 275, 278, 280, 281, 286, 289,
290, 291, 293,295, 296, 297, 298,
Mimar Nasuh, 132, 174
201, 269 (Şeyh)
299, 302, 304, 312, 329, 330, 337, Mimar Sinan (bk Sinan, Koca Ağa
Meşihat, 67, 78 338, 339 Mimar...), 17, 28, 56, 85, 117, 125,
Meşrutahâne, 61, 64, 67, 73, 75, 76, 129, 132, 142, 174, 175, 189, 210,
Mezobitini, 34
80 222, 231, 234, 259, 269, 270, 276,
Mısır, 31, 91, 117, 119, 120, 149, 157, 277, 287, 288, 343, 344, 346
Mevlânâ, 17, 55, 56, 194, 293, 294, 158, 178, 219, 224, 241, 250, 266,
311, 292, 305, 306, 307
Mimar Sinan Çarşısı, 56, 125
Mevlânâ Ali, 56 Mısır valiliği, 117, 224, 305, 307 minare, 97, 109, 110, 111, 118, 132,
136, 141, 183, 205, 224, 246
Mevlâna Celaleddin-i Rûmî, 293, Mısır Valisi, 120, 157, 305, 306
294 Minkarîzâde, 63
Mısırlızâde oğlu Rıza, 238
Mevlânâ Kadri, 56 Minkarîzâde Medresesi, 63
Mısırlızâde Seyyid Abdullah, 315
Mevlâna Mehmed Çelebi ibn-i Mir Rıza, 278
Nurullah, 194 Mısrîzâde Ali, 112
Mirahur, -mîrâhur, 62, 101, 119, 146,
Mevlâna Mehmed Rasim Efendi, Mihrap, 110, 131, 142, 176, 185, 215, 148, 228, 229, 277
311 232
Mirahur Camii, 62
Mevlânâ Yarhisarizâde, 56 Mihrimah, -Mihr ü mah, -Mihr-i
mah, -Mihri-mah, 17, 27, 28, 59, Mirahur Çeşmesi, 62
Mevlânâ Yusuf, 55 64, 65, 83, 116, 130, 181, 182, 183, Mirahur Mahallesi, 62
Mevlevî, 105, 179, 218, 219, 220, 268, 184, 185, 186, 187, 188, 191, 192, Mirahur Mescidi, 146
327 193, 194, 258, 259, 261, 266, 267,
269, 273, 346, 350 mirî, 46
Mevlevî Numan Dede, 179
Mihrimah (Sultan) Camii, 64, 83, Mirliva Mahmud Paşa, 336
Mevlevî Şemsî, 268
182, 184, 186, 187, 188, 191, 192, Miroğlu Sokağı, 72
Mevlevîhâne, 179, 180 258, 269, 273 Mirza Mehmed Paşa, 236, 277

382
DİZİN

Mirzazâde Camii, 65 Murad oğlu Sultan Mehmed (Fatih münzevî, 280


Mirzazâde Mehmed Efendi (Şeyh), Sultan Mehmed), 38 Mürg-i Kevser Hanım, 198
195 Murad Paşa Camii, 207 Müslüman, -lar, 25, 30, 31, 32, 35, 38,
Mirzazâde Şeyh Mehmed Efendi, Murad Reis (Mahalle), 50, 59, 70, 91 40, 42, 99, 121, 152, 208, 257, 271
195, 196 Murad Reis Mescidi, 70 Müstakimzâde, 311, 312
misafirhâne, 105, 106, 182, 343 musallâ, 320, 322 Müstakimzâde Süleyman Bey, 312
Miskinhâne, 197 Musevi, 52 Müşir Hasan Tahsin Paşa, 133
Miskinler, 73, 74, 75, 196, 197, 198, Musevi Maşatlığı, 52 Müşir Mustafa Nuri Paşa, 134
290, 334, 349
Mustafa Arkun (Üsküdar Kayma- Mütevelli, 63, 65, 67, 79, 192, 355
Miskinler Dergâhı, -Tekkesi, 73, 74, kamı), 14, 18, 33, 48
75, 196, 197, 198, 290, 334, 349 Mütevelli Çeşmesi, 79, 355
Mustafa Baba, 57 (Vakıf ), 289 Mütevelli Meşrutahânesi, 63, 65, 67
Miskinler Tekkesi Mescidi, 196 (Kavsara)
Miskinler Tekkesi Mezarlığı, 290 müze, Müze, -si,19, 273, 283, 290,
Mustafa Cenâbî (Tarihçi), 32 304, 353
Miskinler Tekkesi Türbesi, 290 Mustafa Dede, 73, 161, 212, 298, 300
Moda, 28 Mustafa Dede Mescidi, 73 N
molla, 49 Mustafa Düzgünman, 19, 265, 266
Mora Sancağı, 91 Naci Efendi, 148
Mustafa Ebrar (Aziz Hüdâî evladı),
mozaik, 297 261, 264 Nahl Sûresi, 175
Mösyö Mamboury (bk. Mamboury, Mustafa Efendi, 72, 87, 111, 120 Naîmâ, 123, 153, 154, 229
Ernest, Mambouri), 132 (İmamzâde), 202, 249, 257, 303, Naîmâ Tarihi, 123, 154, 229
Muallim Meşrutahânesi, 69 327 Nakîbüleşraf, 336
Muallimzâde Ahmed Efendi, 127 Mustafa Efendi Mektebi, 72 nakkaş, Nakkaş, 46, 97, 128, 141,
Muaviye, 30, 31 Mustafa Kemal Atatürk, 346 181, 290, 291, 343, 346

Muğla, 112 Mustafa Paşa Çeşmesi, 64, 354 Nakkaş Baba, -Türbesi, 290
Muhakemat Reisi, 157 Mustafa Reşit Paşa, 219 Nakkaş Hasan, 141
Muhammed ibn-i Muhammedil Mustafa Rızaeddin (Şeyh), 220 Nakkaş Tepe, Nakkaştepe, 46, 52
Ensârî, 127 Mustafa Tâbi - Efendi, 314, 315 Nakşî, 15, 297, 327, 328
Muhasebeci Köşkü, 199 Muvakkit, -hâne, 69, 80 Nakşibendî, 143, 218, 219, 220, 221,
Muhyiddin Bey (Hacı Hoca Türbe- Müderris, 69, 100, 104, 134, 178, 335 280, 281, 329, 331, 332, 333, 334
si), 279 Müderris İbrahim Edhem, 178 Nakşibendî Ahmed Hamdi Efendi,
Muhyiddin Efendi, 125 (Bezcizâ- 220
Müderris Mustafa Efendi, 134
de), 201 (Şeyh), 292 (Şeyh), 293 Nakşibendî Hacı Dede Tekkesi, 334
(Şeyh), 327 (Şeyh) Müezzin, 61, 65, 72, 77, 79, 93, 114,
115, 116, 132, 141, 154, 165, 177, Nakşibendî Şerife Hanım, 221
Muhyiddin Üstündağ (Vali), 207 185, 199, 201, 204, 215 Nalçacı Camii, 198
Mukîm Efendi (Şeyh), 327 Müezzin Cemil Efendi, 93 Nalçacı Halil, 198
Mumcubaşı Mescidi, 198 Müezzin Meşrutahânesi, 61, 72, 77, Nalçacı Halil Sokağı, 198
Mumcuzâde Mektebi, 65 79 Nalçacı Hasan Sokağı, 198, 291
Mumhâne Sokağı, 61 Mühelhil, 234, 235 Nalçacı Mescidi, 291
Murad Hüdâvendigâr, 35, 38 Mühimme Defteri, 133 Nalçacı Şeyh Halil Efendi, 199, 291
Murad Kaptan (Alaca Minare Mühr-i Süleyman, 97, 251 Nalçacı Tekkeci, 76
Mescidi), 91 mülkiye, 43, 219 Nalçacı Tekkesi Mescidi, 198
Murad Kaptan Mescidi (bk. Alaca Müneccimbaşı, 292
Minare Mescidi), 91 Nalçacı Tekkesi Sokağı, 75

383
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Nalçacı Türbesi, 291 Nazikî Efendi, 292 Nurbânû Vâlide Sultan, 125, 131,
Nâli Mehmed Efendi, 269 NazlıHanım (Said Halim Paşa re- 312, 343

namazgâh, Namazgâh, 62 (Mirahur fikası), 275 Nureddin Artam (Muharrir), 105,


Mahallesi), 65 (Hâcce Hesnâ Necefli Ahmed Zencânî (İranlılar 106
Hatun Mahallesi-Çeşme), 68 Mescidi), 150 Nureddin Bey (Üsküdar Mutasar-
(İbnülemin Ahmed Ağa-Seli- Necib Efendi (Nâib), 49 rıfı), 48
miye Mahallesi), 69 (Çeşme-İh- Nureddin Şehid (Şemsi Ahmed
saniye Mahallesi), 70 (Kazasker Necmeddin Kübra (Mutasavvıf ),
212 Paşa soyu), 235
Ahmed Efendi Mahallesi), 71
(Arakiyeci Kacı Mehmed Ma- Nedim (Şair), 105, 251, 349, 354 Nûriddin Dergâhı, 73
hallesi), 74 (Aşçıbaşı Mahallesi), Nedim Hatipoğlu, 105 Nur-u Osmanî Mektebi, 307
75 (Debbağlar Mahallesi), 76
Nenesi Dede, -Türbesi, 293 Nurullah Efendi (Şeyh), 66, 86, 297
(Çakırcı Hasan Paşa Mahallesi),
77 (Bulgurlu Karyasi), 78 (Bos- nesih, 183, 187, 189, 311, 312, 313, Nurullah Efendi Tekkesi, 66
tancıbaşı-Ahmed Efendi-Al- 315 Nuruosmaniye Camii, 146
tunizâde Mahallesi-Kapuağa- Nev-âbâd, 154
sı-Tayfur Ağa-Yağlıkçı), 80, 137
Nevfidan Hatun Mektebi, 63 O
(Fıstıklı Mescid), 143 (Harab
Mescid), 159 (Kavak İskelesi Nevnihal Hatun, 320
Odalariçi, 66
Cami), 199 (Camii), 203 (Paşa Nevnihal Hatun Namazgâhı, 320
Limanı Camii), 319 (Alâiye- Ogüst, 24
li-Ali Ağa-Ayşe Hatun-Çam- Nevruz Efendi, 328
Oğuz, 236
lıca-Haydar Paşa), 320 (Küçük Nevşehirli İbrahim Paşa (bk. Da-
Çamlıca-Nevnihal Hatun-Sul- mat İbrahim...), 103, 155, 165, Okçular Tekkesi, 300
tan IV. Mehmed-Musalla), 322 238, 249, 349, 351, 352, 353, 355 Okmeydanı, 154, 222, 223, 300
(Şehidlik), 323 (Talimhâne-Yağ- nigehbân, 27 On Binlerin Dönüşü, 28
lıkçı Ayazma), 350 (Sultan IV.
Mehmed) 355 (İbrahim Ağa Niğde, 186, 257 Ordu, 14, 15, 85, 157
Çayırı) Nikomed, 26 Orhan Gazi, 33, 34, 35, 36, 37, 38,
Namazgâh Camii, 199 Nilüfer (Yarhisar tekfuru kızı), 35 288, 351

Namazgâh Çeşmesi, 65, 69 Nimetullah Efendi (III. Selim Orhan Gündey (Belediye Şube
mürşidi), 220 Müdürü), 52
Namazgâhı, 78, 319, 320
Nisetyatos (Eskihisar), 33 Ormanlı (köy), 337
Namık, 51, 107
Nişancı, 213, 242, 294, 355 Orta Sofa Mescidi, 201
Namık Kemal, 51
Niyaz Efendi, 143 Orta Vâlide, 83, 121, 128, 129, 343
Nasır Sokağı, 137
Nizam-ı Cedid, -Ocağı, 346 Orta Vâlide Camii, - Sultan, 83,
Nasuh, 167 121, 128, 129
nizamnâme, 24, 44
Nasûhî, 57, 76, 166, 200, 291, 292, Osman Dede Mescidi, 64
293, 327 Nuh Kuyusu,-Nuhkuyusu, 71, 72,
115, 121, 157, 293,328, 334, 349 Osman Dede Sokağı, 64
Nasûhî Dergâhı, 200
Nuh Kuyusu Camii, 115 Osman Efendi Camii, 202
Nasûhî Hacı Mehmed Efendi, 200
Numan Dede (Mevlevî), 179 Osmanlı, 11, 17, 25, 26, 33, 34, 37, 38,
Nasûhî Tekkesi, 76, 200, 292 40, 41, 42, 43, 44, 46, 60, 96, 107,
Nur Baba (Bektaşi), 335
Nasûhî Tekkesi Mescidi, 199 113, 115, 117, 122, 123, 125, 127,
Nur Baba Sokağı, 335 132, 143, 152, 154, 184, 190, 197,
Nasûhî Türbesi, 291
Nur Baba Tekkesi, 335 200, 201, 209, 210, 219, 221, 224,
Nasûhîzâde, 292 235, 237, 248, 249, 250, 258, 266,
Nur Banu Camii, 128
Nasûhîzâde Fazlullah Efendi, 292 277, 288, 290, 294, 312, 335, 351
Nurbânû Sultan, 125, 129, 167, 210,
Nasûhîzâdeler, 201 211, 212, 248, 286, 343, 349 Osmanlı Devleti, -İmparatorluğu,
17, 25, 43, 113, 143, 221, 224, 237,
Nazikî Dergâhı, 292 Nurbânû Sultan Külliyesi, 343 249, 258, 288, 294

384
DİZİN

Osmanlı Müellifleri, 125, 132, 201, Paşa, 19 (Haşim), 24, 26 (Âşık), İbrahim), 156 (İbrahim-
219, 248, 250, 266, 335 27 (Piyale), 28 (Barbaros Kaptan Mustafa), 157 (Tatar
Osmanlı Sarayı, 209 Hayreddin), 32 (Ragıp), Osman-Mehmed Reşid-Münir
38 (Çoban Mustafa-Âşık), Hüseyin-Nevşehirli İbrahim-
Osmanlılar, -ın, 17, 24, 26, 37, 38, 43, 39, 40 (Çandarlı Halil), Kaymak Mustafa-Kara
160, 215, 236 41, 42 (Çandarlı Halil), 45 Mustafa-Poçinli İbrahim), 158
Osmanzâde Taib Efendi, 251 (Cemil-Piyale), 46, 50 (Rum (Kavalalı Mehmed Ali-Derya
Mehmed), 55 (Kaymak Kaptanı Mehmed-Mehmed
Ö
Mustafa-Rum Mehmed), 56 Ali), 163 (Ahmed Vefik), 165
(Küçük Davud), 57 (Cadde, (Kaymak Mustafa-Şair Pertev-
Öküz Limanı, 288, 340 sokak, vakıf ), 58, 59, 60, 61- Nevşehirli İbrahim-Merzifonlu
79 (Mahalle-Çeşme-Vakıf ), Kara Mustafa), 166 (Selim), 167
Öküz Mehmed Paşa (bk. Mehmed 86 (Şevket), 87 (Rodosîzâde (Öküz Mehmed), 178 (Bursalı
Paşa), 167, 229 Fethi Ahmed), 88 (Mehmed, Nureddin-Hasan Rasim-Abdi-
Ömer Ağa, 105, 244 Besim, Mahmud, Ahmed), 90 Şair Pertev), 180 (Ahmed
(Damat İbrahim), 92 (İsmail Fevzi), 182 (Sakızlı İbrahim),
Ömer Bey Çeşmesi, 323
Zühdü-Bayrakdar Mustafa), 183 (Kılıç Ali), 184 (Rüstem),
Ömer Efendi, 58, 112, 144, 319 93 (İsmail Zühdü-Bayrakdar 186 (Rüstem), 188 (Sinan),
Ömer Hilmi Kasrı, 142 Mustafa), 96 (Ragıb Mehmed), 191 (Ferik Ethem-Reşid),
97 (Siyavuş), 98 (Doğancı 192 (Rüstem-Şamlı Hacı
Ömer Kirazoğlu (Mimar), 175 Hacı Ahmed), 100 (Gazi Mehmed), 193 (Rüstem-Sinan-
Ömer Lütfi Efendi, 58(Vakıf ), 111, Osman), 101 (Rüstem), 113 Piyale-Semih-Kâni), 196 (Şehid
112 (Şeyhülislâm) (Nevşehirli İbrahim-Mehmed), Ali), 197 (Yağlıkçı Mehmed),
Ömer Paşa Türbesi, 72 113 (Bayram), 116 (Damat 199 (Abdullah-Cemil-Hasan),
Hasan), 117 (Çakırcıbaşı 200 (Ebubekir Rüstem, Rüstem
Örfî, 185 Hasan Paşa-Doğancıbaşı Hacı Ebubekir-Hasan), 201 (Safvetî),
Özbekler, 65, 196, 278, 279, 328, 331, Ahmed-Koca Mehmed-İzmirli 202, 206 (Rum Mehmed), 207
333 Ali-Zal Mahmud), 118 (Zal (Murad-Mehmed-Mahmud),
Özbekler şeyhi damadı CemilBey, Mahmud-Çakırcı Ahmed- 208 (Rum Mehmed-Şemsi-
196 Çakırcıbaşı Hasan-Hamdullah- Şevket), 209 (Ahmed Vefik),
Abdullah-Sokullu Mehmed), 212 (İzzet Ali-Pertev) 218
Özbekler Tekkesi, 65, 278, 279, 331, 119 (Abdullah-Kerküklü (Pertev), 219 (Pertev-Mehmed
333 Hasan-Baynueğri Abdullah), Said-Akif-Mustafa Reşid),
Özbekler Tekkesi Mescidi, 331 120 (Kâmil-Mısır Valisi 220 (Pertev), 221 (Pertev), 222
Mehmed Ali), 125 (Davud), (Sinan), 223 (Sinan-Piyale), 224
P 126 (Davud-Türk Ahmed),127 (Sinan-Ayas), 227 (Süleyman-
(Davud), 130 (Kılıç Ali) 132 Şemsi-Süleyman), 228
Pabuççular içi, 67 (Kılıç Ali-Rüstem), 133 (Hasan (Süleyman-Recep-Köprülüzâde
Tahsin-Osman), 134 (Hacı Ali- Ahmed-İbrahim), 229 (Recep
padişah, 23, 85, 98, 101, 107, 123, Mustafa Nuri-Zühdi İsmail- (Topal)-Öküz Mehmed-
135, 153, 165, 202, 214, 221, 226, Sirozlu Yusuf Muhsin-Gedik Süleyman-Tabanıyassı
228, 236, 247, 248, 249, 293, 303, Ahmed), 135 (Hekimbaşızâde Mehmed), 230 (Şemsi), 231,
304, 305, 314, 319, 322, 345, 351 Ali), 135 (Baltacı Mehmed), 142 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238
Paleoloğ (bk. İmparator V. Jan, V. (Çelebi Hasan-Şemsi Ahmed- (İbrahim-Bahri), 239 (Bahri-
Jan), 37, 38, 41 Hacı Ahmed), 143 (Hekimoğlu Şemsi), 243 (Rüstem), 244
Pamfilya, 31 Ali), 144 (Haydar), 145 (Ferik (Hekimoğlu Ali), 247 (Devâtdâr
Cemil), 146 (Cigalezâde Mehmed-Fazıl Ahmed-Kara
Pamuk Baba Kabristanı, 75 Sinan), 148 (Cigalezâde Sinan- Mustafa), 248, 249 (Nevşehirli
Papaz, 248, 273 Ahmet Ratib-Hakimzâde Ali), İbrahim), 257, 258 (İzmirli
149 (Ali-Şehlâ Ahmed), 152 Ali Paşa-Sakızlı Ethem), 259
Papaz Korusu, 248
(Şemsi Ahmed-Hacı Ahmed- (Melek Ahmed-Rüstem),
Paris, 44, 88 Hamdullah-Deli Abdullah), 261 (Halil-Derya Kaptanı
Parlak, 60 154 (Sinan Paşa), 155 (Kaptan- Sinan), 265 (Halil), 266 (Halil),
Kaymak Mustafa-Nevşehirli 267 (Sultanzâde Mehmed),
Parmakkapı, 165

385
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

268 (Halil-Mehmed), 269 Paşa Limanı Çeşmesi, 65 postacı teşkilâtı, 24


(Derya Kaptanı Sinan- Paşazâde, 178, 273, 292, 296, 329, postnişin, 201
Rüstem), 270 (Sinan-Yusuf- 332, 337
Rüstem-Turgut-Lütfi), 271 Pravadı (mevkii), 196
(Sinan-Piyale-Mahmud), 273 Patrona, 157, 165, 196 Prenses, 35, 36, 78
(Edhem-Hüsrev), 275 (Mısırlı Patrona Halil, 196 Prenses Nevcevat Hanım Camii, 78
Mehmed Ali-Kâmil-Said Patrona Musli, 165
Halim), 276 (Hacı Ahmed- PrensesTeodora, 35
Ermeni Mehmed), 277 (Mirza Payas, 85, 241, 242
Mehmed-Hacı Ahmed-Şemsi payitaht-ı İstanbul, 38 R
Ahmed), 278, 279 (Hakkı-
Pazar Başı, -Pazarbaşı, 50, 59, 72,
Halil), 281 (Hekimzâde Rabia Adviyye Hanım (bk. Adviyye
204, 205, 328
Ali-Haydar), 283 (Rodoslu Hanım), 330
Ahmed Fethi), 284 (Cezayirli Pazar Kayalı Sokağı, 118
Rabia Sultan, -Şermî, 107, 109
Hasan), 291 (Nakkaş-Cemil), Pazar Tekkesi, 73, 328
292 (İbrahim-Mehmed Reşid- Râfet Bey (Üsküdar Mutasarrıfı), 47
Muhtar), 293 (Ali-Mehmed Pazarbaşı Ahmed Ağa, 205
Râfi Efendi Çeşmesi, 78
Said Seyyid-Rum Mehmed), Pazarbaşı Mahallesi, 72, 204, 328
294 (Nişancı Mehmed-Rum
Ragıb Mehmed Paşa, 96
Pazarbaşı Mescidi, 72, 204
Mehmed), 295 (Mahmud-Rum Ragıp Paşa Kütüphânesi, 32
Mehmed), 296 (Rum Mehmed- Peçevî, -Tarihi, 234, 277
Râif Bey, 322
Ali- Hacı Mehmed), 297 Pelakanon, 33, 34
(Ahmed Ratıb), 301 (Şemsi), Ramazan, 83, 117, 119, 123, 125, 133,
Peloponez, 26, 27 150, 160, 174, 178, 200, 220, 273,
302, 303 (Damat İbrahim),
304 (Hacı Abdullah-Mehmed Peloponez Savaşları, 26 275, 305, 312, 336
Lûtfi-İsmail-Kâmil), 305 (Yusuf Pendik, 41, 42 Ramazanzâde Mehmed Çelebi, 184
Kâmil-Mehmed Ali), 306 Perşembe Tekkesi, 67 Raşid Ağa, 187
(Hasan-Yusuf Kâmil-Mehmed
Ali), 307 (Yusuf Kâmil-Said), Perşembe Tekkesi Mescidi, 205 Raşid Tarihi, 229
311 (Silâhdar Hamza-Çorlulu Pertev Paşa, 69, 179, 218, 219, 220, Raufi AhmedEfendi, 223
Ali-Kaimmakam Mehmed), 221 Raufizâde Ahmed Nesîb Abdur-
319 (Haydar), 327 (Safvetî), rahman Efendi, 223
Pertev Paşa Kütüphânesi, 69, 218,
329 (Reşid), 332 (Abdullah),
220 Recep Paşa, 228, 229
333 (Amcazâde Hüseyin-
Halil-Abdullah), 334 (Halil), Peşkircizâde, 315 Refet, 137, 204
335 (Arif-Davud), 336 (Damat Peygamber (bk. Hz. Muhammed), Rehber-i Seyyahin, 23, 27, 29, 132,
Mahmud), 337 (Ahmed 18, 30, 31, 32, 89, 163, 174, 197, 154
Ragıb-Mahmud-Ali Şevket), 300, 314
338 (Ahmed Raif-Hüseyin Reis, 91
Pilavcı Bayırı, 79
Avni), 339 (Hüseyin Avni), Reîsülküttâb, 304
340, 346 (Alemdar Mustafa- Pir Ali, 132
Remzi Gün (Emniyet memuru), 18
Rüstem), 349 (Nevşehirli Pîr Mehmed kızı Ayşe Vakfı, 55
İbrahim), 351 (Nevşehirli Remziye Hanım (Küplüce Camii),
İbrahim), 352, 353, 354 (Şemsi pîrdâş, 300 178
Paşa-Halil), 355 (Nişancı Pîrî Reis, 91 Resâ (Haydar Dede’nin mahlası),
Ali-Mehmed-İbrahim) Piyâle Paşa, 193, 223, 271 143, 281
Paşa Kal’ası, 116 Piyale Paşa Tepesi, 27, 45, 46 Resâ Efendi, 143
Paşa Kapısı, 86 Piyâle Paşazâde, 271 Ressam Ali Rıza Bey, 57
Paşa Limanı, -Paşalimanı, 60, 64, Poçinli İbrahim Paşa, 157 Reşadiye Köyü, 51
65, 202, 288, 327
polis müdiriyet-i umûmiyesi, 44 Reşid Efendi, 329
Paşa Limanı Caddesi, 64, 65, 202
Polylen (Tarihçi), 29 Revan, 154, 215
Paşa Limanı Camii, 202
Portekizliler, 91 Rıza Tevfik, 151

386
DİZİN

Rifâî, 166, 167, 205, 206, 313, 314, Salacak Dergâhı, 62


S
327, 338 Salacak İskelesi, 62, 134, 208
rika, 114, 271 Saadeddin Efendi Sebili, 74 Salacak Mahallesi, 62, 328
Rize, 142 Sabahaddin Tonguç (Doktor, Salı Tekkesi, -Hankâhı, 66, 70, 296,
Rizeli Hacı Yakub Kazdağlı, 142 Kurban Nasuh Camii), 174, 175 335, 336, 337
Rodos, 88, 91, 119 Saçlı Halil, 57 Salı Tekkesi Sokağı, 335
Rodosî Ahmed Ağa Mektebi, 74 Sadık Efendi Tekkesi, 72 Salı Tekkesi Türbesi, 296
Rodosîzâde, 87 Sadrazam, -lar, 17, 55, 85, 121, 134, Salih Baba, 69, 70
Rodosîzâde Fethi Ahmed Paşa 146, 148, 192, 196, 200, 247, 265,
Salih Baba Türbesi, 69, 297, 298
Camii, 87 268, 269, 271, 273, 295, 296, 305,
307, 333, 349 Salih Çelebi, 101
Roma, -lı, -lar 17, 24, 25, 26, 187
Sadrazam Bosnalı Cigalezâde Si- Salih Efendi, 19, 73, 209, 292, 311
Roma Devleti, -İmaparatorluğu,
24, 26
nan Paşa, 146 Salih Efendi Mescidi, 73
Rufai Tekkesi, 66 Sadrazam Damat Rüstem Paşa, 192 Saliha Sultan, 91, 118, 141
Rum, 34, 36, 38, 50, 59, 60, 79, 206, Sadrazam Halil Paşa, 265, 268 Samakov, 194
207, 208, 235, 281, 287, 293, 294, Sadrazam Mehmed Paşa, 17 Sami Bey, 91, 93, 123, 273
295, 296, 346 Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa, Sâmi Fethi Bey, 48
Rum Mehmed Paşa, 50, 59, 60, 79, 85, 349
206, 207, 208, 235, 293, 294, 295, Sâmit oğlu Ubâde, 30
Sadrazam Rum Mehmed Paşa
296, 346
(bk. Rum Mehmed Paşa, Rumi Samsun, 209
Rum Mehmed Paşa Camii, 206, Mehmed Paş), 55 sancak, 32, 41, 125, 127, 136, 274
207, 293, 296 sancak paşası, 127
Sadreddin Bey (Üsküdar Mutasar-
Rum Mehmed Paşa İmareti, 346 rıfı), 47 Sancaktar Ahmed Efendi Türbesi,
Rum Mehmed Paşa Türbesi, 293 Safa Tepesi, 52, 282 66
Rumca, 273 Safiye Sultan, 62, 71, 286, 287, 292 Sandıkçı Dergâhı, 71
Rumeli, 38, 39, 40, 42, 43, 83, 117, Safiye Sultan Çeşmesi, 62, 71 sanduka, 163, 267, 272, 280, 282, 291
127, 134, 160, 196, 235, 277, 292,
305, 311 Safvetî Dergâhı, 62 Sanson, -cu, 209, 210
Rumeli Beylerbeyiliği, 117, 235 Safvetî Paşa Tekkesi, 201 Sansoncular Mescidi, 210
Rumeli Hisarı, 40, 43 sahilsaraylar, 17 Sansonhâne, 209, 210
Rumeli kadıaskeri, 127, 134, 292 Sâî, 128, 181, 182, 230, 343, 346 saray, -Saray, -lar, -lı 17, 35, 36, 46,
84, 94, 108, 140, 152, 154, 188,
Rumeli Kavağı, 39, 40, 83, 160 Said Efendi, 64, 327
201, 213, 228, 234, 244, 249, 277,
Rûmî Mehmed Paşa (bk. Rum Said Efendi Camii, 64 283, 292, 293, 313, 314, 315, 320,
Mehmed Paşa), 293 Saideddin Efendi, 312 354, 355
Rus, 93, 179, 274 Sâime Hatun Mektebi, 61 saray mutfağı, 283
Rus Savaşı, 274 Sair Efendi, 201 Sarı Gazi, 33, 51, 210, 211, 212, 242,
Rûşen Efendi, 264, 327 298, 299, 300
Saka Çeşmesi, 303
Rüstem Ebubekir Paşa, 200 Sarı Gazi köyü, 33, 51, 210, 211, 212,
Sakız, -lı, 182, 258, 273
Rüstem Paşa, 17, 62, 101, 132, 184, 242, 298
Sakızağacı Mezarlığı, 142
186, 192, 193, 200, 243, 259, 269, Sarı Gazi Köyü Camii, -Mescidi,
270, 271, 346 Sakızlı Ethem Paşa, 258 210, 212
Rüstem Paşa Mektebi, 62 Salacak, 50, 57, 59, 62, 76, 134, 146, Sarı Gazi Mehmed Efendi Türbesi,
208, 229, 328 298
Rüstem Paşazâde, 193
Rüşdiyye-i Askeriyye, 75 Salacak Arkası, 57 Sarı Kadı, 33, 210, 211, 212, 298, 299,
Salacak Camii, 208 300
Rüştü Üstün, 351

387
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Sarı Kadı Köyü Mescidi, 210, 298, Selâmlık, 63 Selmân-ı Pak Camii, 350
300 Selamsız Caddesi, 327 Selmân-ı Pak Suyu, 350
Sarı Kadı Mehmed Dede, 212, 298, Selanik, 194, 200 semahâne, 103, 105, 260, 330
300
Selanikliler Mezarlığı, 350 Semerkandlı, 332
Sarı Kadı Mehmed Efendi (bk.
Mehmed Efendi), 33, 298 Selim Ağa, 63, 94, 245 Semerkandlı Ebû Abdullah Seyyid
Selim Ağa Kütübhânesi, -Kütüphâ- Mehmed, 220
Sarı Kadı Mescidi, 212
nesi, 63, 245 Semi Nur Hanım, 136
Sarı Kadı Türbesi, 298
Selim Ağa Mektebi, 63 Semt, -e, 86, 163, 245
Sarı Kadızâde, 210, 211, 300
Selim Baba Tekkesi, 63 Senih (Şair), 92, 103, 104, 126, 138,
Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa Efen- 221, 331, 336
di, 210, 300 Selim Dede, 74, 284, 293
Selim Dede Kabristanı, 74 Ser Kayyum, 69
Sarı Kadızâde Türbesi, 211
Selim Han, 84 (II. Selim), 160 (III. Ser Müezzin, 69
Sarıkaya, 78
Selim), 184 (I. Selim), 298,- (III. Serbostan Abdullah Ağa, 58
Sarmaşık Sokak, 63 Selim), 346 (III. Selim) Serçe Hatun, 59, 63, 222
Sâtı, 83, 84, 153, 238 Selim Paşa Caddesi, 72 Serçe Hatun Mescidi, 63, 222
Scutari (bk. Üsküdar, Eskidar), 23 Selim Paşa Taşı, 75, 76, 166 serdengeçti, 32
sebil, -Sebil, 13, 55, 71, 74, 80, 88, Selim Sultan Dede Türbeleri, 293
121, 146, 182, 249, 250, 283, 302, serpuş, -lu, 149, 166, 267, 284, 293
303 Selimiye, 25, 46, 50, 59, 68, 69, 84, Servilik, 59, 60, 64, 104, 194
159, 201, 213, 219, 220, 221, 241,
Sedat Simavi, 155 349, 350 Servilik Caddesi, 64, 104, 194
sedef, 110, 132, 185 Selimiye Caddesi, 68, 69 Seydi Ali Reis, 91
Selahaddin Kaptanağası (Yeşilay Selimiye Camii, 69, 84, 213, 219, 349 Seyfullah Bey, 330
Cemiyeti Genel Başkanı), 18 Seyid Ahmed Deresi Köprüsü, 74
Selimiye Çeşmesi, 68
Selahaddin Tercan(Yeni Asya gaze- seyrangâh-ı doğancılar meydanı,
tesi foto muhabir),19, 210 Selimiye Dergâhı, 68, 69, 219, 220
277
Selami Ali, 50, 57, 58, 63, 65, 66, 67, Selimiye Dergâhı (Hankâhı) Ca-
mii, 217, 220 seyyah, -Seyyah,35, 231
77, 120, 136, 175, 212, 213, 225,
245, 319 Selimiye Hastahânesi, 68 Seyyah İbni Battûta, 35
Selami Ali Camii, 175 Selimiye Kışlası, 25, 68, 159, 349, 350 Seyyid Abdullah, 100, 332
Selami Ali Efendi, 63, 65, 66, 67, 77, Selimiye Mahallesi, 68 Seyyid Abdülkadir-i Geylânî, 331
120, 136, 212, 213, 225, 245, 319 Seyyid Abdüşşekür, 337
Selimiye Mektebi, 69
Selami Ali Efendi Caddesi, 63, 120, Selimiye Meydanı, 68, 69 Seyyid Ahmed, 58, 74, 75, 98, 141,
225, 245 149, 151, 206, 240, 259, 292, 327,
Selimiye Muvakkithânesi, 69 338
Selami Ali Efendi Camii, 67
Selimiye Suyu, 349 Seyyid Ahmed Deresi, 58, 71, 74, 75,
Selami Ali Efendi Çeşmesi, 67
Selimiye Tekke Camii, 349 151, 240
Selami Ali Efendi Dergâhı, 77
Selimiye Tepesi, 46 Seyyid Ahmed Efendi, 259
Selami Ali Efendi Mahallesi, 67
Selman Ağa, 50, 57, 60, 63, 100, 221, Seyyid Ahmed Münib Efendi, 327
Selami Ali Efendi Sokağı, 65, 67 222, 238, 239 Seyyid Ahmed Rifâî Tekkesi, 338
Selami Ali Efendi Terazisi, 67 Selman Ağa Camii, 221 Seyyid Battal Gazi, 33
Selami Ali Efendi Zaviyesi, 319 Selman Ağa Mahallesi, 63, 238 Seyyid Celal Türbesi, 219
Selami Dergâhı, -Tekkesi, 57, 67 Selman Ağa Mescidi, 63 Seyyid Hacı Mehmed, 319
Selami Efendi Mescidi, 212 Selman Camii, 354 Seyyid İbrahim Efendi, 206
Selâmiyye Camii, 84 Selman-ı Pak Caddesi, 221 Seyyid Mehmed Ağa, 100

388
DİZİN

Seyyid Mehmed Efendi, 247 (Mimar), 138 (Mimar), 139 Soğancılar (mevkii), 355
Seyyid Mehmed Emin Efendi, 137 (Mimar), 142 (Mimar), 146 Sokullu Camii, 122
(Cigalezâde) 148 (Cigalezâde),
Seyyid Mehmed Reşid, 264 154 (Mimar), 155 (Mimar), Sokullu Mehmed Paşa, 118
Seyyid Mehmed Tâhir Efendi, 241 167 (Mimar), 174 (Mimar), Sokullulardan MuhyiddinBey, 279
175 (Mimar), 181 (Mimar), Solak Sinan, 50, 58, 59, 65, 142, 225
Seyyid Mustafa, 96, 150, 199
182 (Mimar), 188 (Paşa), 189
Seyyid Mustafa İzzet, 199 Solak Sinan Camii, -Mescidi, 65,
(Mimar), 192 (Cağalazâde),
225
Seyyid Mustafa Tabtabaî, 150 193 (Cağalazâde), 210 (Mimar),
211 (Mimar), 222 (Paşa), 223 Solak Sinan Mahallesi, 65, 142
Seyyidî Ali oğlu Abdurrahman, 55
(Paşa), 224 (Paşa), 225 (Solak), Solak Sinan Mektebi, 65
Sıhrî Mehmed Efendi (Kız Memi, 231 (Mimar), 233 (Mimar),
Reisülküttab), 270 Solakbaşı Ağazâde Mustafa Bey,
234 (Mimar), 249 (Mimar),
336
Sık Serviler Kabristanı, 75 259 (Mimar), 265 (Derya
Kaptanı), 269 (Derya Kaptanı), Son Durak Camii, 225
Sıra Sofalar Kabristanı, 75 270 (Paşa-Mimar), 271 (Paşa), Son Durak Mahallesi, 226
Sıtkızâde Reşid Efendi, 83 273 (Mimar), 276 (Mimar), Son Posta, 127, 227, 346
Sibel (bk. Kibel, Kibele), 26, 36 277 (Mimar), 287 (Mimar),
288 (Mimar), 343 (Mimar), Strabon (bk. Üsküdar), 26, 46
Sibel Mabetleri, 26 344 (Mimar), 345 (Mimar), 346 su bendlerini, 18
Sicill-i Osmânî (bk. Süreyya Bey), (Mimar), Su Haznesi, 65, 71, 78
35, 88, 91, 107, 108, 111, 117, 118, Sinan Baba Türbesi, 70
119, 120, 123, 125, 127, 128, 146, Su Maksimi (bk. Maksim), 69, 72,
164, 186, 188, 189, 190, 193, 200, Sinan devri (bk. Mimar Sinan, -Si- 76
201, 213, 219, 220, 221, 224, 225, nan), 97, 132, 138, 139, 154, 175, Su Terazisi, 61, 62, 65, 67, 68, 69, 70,
229, 234, 239, 241, 242, 243, 258, 182, 233, 249, 276 71, 72, 74, 76, 78, 79, 80
259, 260, 261, 266, 268, 269, 270, Sinan Paşa, 76, 117, 148, 154, 193, Su yolu, 44, 353,
271, 272, 277, 280, 281, 286, 287, 222, 223, 224, 269, 270, 271
290, 291, 295, 298, 300, 302, 303,
Sultan, -lar, 17, 19, 24, 26, 27, 28, 29,
Sinan Paşa Camii, 76, 223, 224 32, 33, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43,
305, 306, 335
Sinan Paşa Çeşmesi, 76 44, 45, 46, 47, 51, 58, 59, 61, 64, 65,
Sicilya, 26 Sinan Paşa Mahallesi, 76, 222 68, 72, 79, 83, 84, 85, 87, 88, 91,
Sifri Hisar (bk. Sivrihisar), 266, 288 94, 95, 96, 100, 101, 103, 104, 105,
Sinan Paşa Sokağı, 117
106, 107, 109, 110, 111, 112, 113,
Silâhdar Abdullah, 60 Sinânî, 327 114, 115, 116, 117, 118, 120, 121,
Silâhdar Abdurrahman Ağa Camii, Sinanpaşa, 50 123, 125, 126, 127, 128, 129, 135,
202 136, 139, 140, 141, 143, 144, 145,
Sinanüddin Yusuf Paşa, 270
Silâhdar Ağa, 67 146, 151, 152, 153, 154, 155, 156,
Sipahi, 133 157, 159, 160, 161, 162, 163, 165,
Silâhdar Ağa Çeşmesi, 67 Sipahiler Mektebi, 74 167, 171, 176, 177, 179, 180, 181,
Silâhdar Hamza Paşa, 311 Sirozlu Yusuf Muhlis Paşa, 134 182, 183, 184, 186, 187, 190, 194,
Silâhdarzâde Mir Seyyid Mehmed 196, 197, 198, 200, 201, 203, 208,
Sivas, 14, 15, 116, 293
Emin Efendi, 100 209, 210, 211, 212, 213, 214, 217,
Sivâsî, 311 218, 219, 220, 221, 222, 225, 226,
Simav, 269 Sivrihisar (bk. Sifri Hisar), 266, 288 227, 229, 234, 236, 237, 238, 240,
Sinan (bk. Mimar Sinan), 17 Sivrihisarlı İbrahim Efendi, 158 241, 242, 243, 244, 245, 246, 247,
(Mimar), 28 (Mimar), 50 248, 249, 250, 257, 258, 259, 260,
(Solak), 55 (Vakıf ), 56 (Çarşı), Siyâvuş Paşa, 17 266, 267, 268, 271, 274, 275, 276,
58 (Solak), 59 (Solak), 65 Siyavuş Paşa Türbesi, 97 277, 278, 280, 282, 284, 286, 287,
(Solak-Mahalle), 70 (Türbe), Sizık Limanı, 30 288, 289, 293, 294, 298, 299, 300,
76 (Mahalle), 85 (Mimar), 302, 303, 304, 306, 307, 312, 319,
Skutari (bk. Üsküdar, Eskidar), 34,
94 (Mimar), 97 (Mimar), 98 320, 321, 322, 323, 330, 332, 334,
36
(Mimar), 117 (Sokak), 122 336, 339, 340, 343, 345, 346, 349,
(Mimar), 125 (Mimar), 128 Sofular Kabristanı, 75 350, 351, 352, 353, 354, 355
(Mimar), 129 (Mimar) 132 Sofya, 39

389
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Sultan Abdülhamid Çeşmesi, 354 Sultan IV. Murad, 39, 40, 46, 83, 121, 184 (Kanunî), 187 (Kanunî),
Sultan Abdülmecid, 47, 87, 101, 103, 143, 154, 229, 259, 266, 322 189 (Kanunî), 193 (Kanunî),
104, 127, 161, 227, 237, 289, 307, Sultan IV. Murad Camii, 83 201 (Kanunî), 209 (Kanunî),
346 210 (Kanunî), 221 (Ağa),
Sultan İbrahim, 121, 123 222 (Çakır), 227 (Cami),
Sultan Ahmed, 29, 72, 83, 84, 123, Sultan Mahmud, 59, 61, 79, 88, 109, 228 (Paşa), 229 (Paşa), 243,
182, 244, 250, 266, 353 244, 277, 287 (Yunus Emre
120, 135, 162, 197, 198, 227, 237,
Sultan Ahmed Camii, 29, 83, 244 242, 247, 258, 323, 354 oğlu), 290, 296 (Sadrazam),
Sultan Ahmed Çeşmesi, 72, 182 304 (Maliye Tezkirecisi), 312
Sultan Mahmud Camii, 226
(Müstakimzâde), 315 (Hattat),
Sultan Ahmed Türbesi, 29 Sultan Mahmud Çeşmesi, 61, 79 323 (Paşalı oğlu), 332 (Şair), 354
Sultan Bayezid Çeşmesi, 354 Sultan Mustafa, 24, 61, 64, 95, 96, (Kanunî)
Sultan Çiftliği, 51, 226, 275, 352 186, 196, 211, 298, 354 Süleyman Ağa Çeşmesi, 78
Sultan Çiftliği Köyü, 51 Sultan Mustafa Çeşmesi, 61, 64, 354 Süleyman Çakır (Selman Ağa
Sultan Çiftliği Köyü Camii, 226 Sultan Orhan, 36, 37, 289 Camii), 222
Sultan Hamid-i Evvel (bk. I. Ab- Sultan Osman, 58, 146, 236, 250, 282 Süleyman Kâni Bey (İstanbul
dülhamid, - Beylerbeyi Camii), Valisi), 45
Sultan Reşad, 109, 229, 322
58 Süleyman Paşa, 59, 69, 76, 227, 228,
Sultan Sarayı, 85
Sultan I. Ahmed, 101, 118, 121, 123, 229, 296
154, 159, 160, 229, 248 Sultan Selim, 19, 59, 68, 84, 100, 160,
Süleyman Paşa Camii, 227
183, 211, 237, 298
Sultan I. Mahmud, 45, 83, 91, 113, Süleyman Paşa Camii Şerifi, 76
118, 135, 153, 154, 218, 219, 226, Sultan Selim Camii Şerifi, 68
245, 247, 355 Süleyman Paşa Çeşmesi, 69, 76
Sultan Selim Han, 84, 298
Sultan II. Abdülhamid, 45, 106, 107, Süleyman Paşa Mektebi, 76
Sultan Selim-i Salis (bk. II. Selim),
111, 112, 114, 117, 140, 141, 171, 59 Süleymaniye, 14, 187
238, 246, 271, 293, 330
Sultan Süleyman, 95, 139, 184, 187, Süleymannâme, 287
Sultan II. Bayezid, 39, 126, 127, 221, 201, 209, 210, 244, 354
222, 287, 299, 300, 312 sülüs, -Sülüs, 89, 92, 95, 98, 99, 103,
Sultan Tepe,-Sultantepe, -si, 19, 28, 105, 109, 110, 121, 135, 139, 148,
Sultan II. Mahmud, 85, 106, 107, 46, 64, 65, 134, 140, 181, 194, 196, 158, 162, 163, 171, 173, 175, 203,
109, 116, 120, 126, 141, 153, 165, 213, 215, 216, 222, 227, 240, 242,
198, 202, 278, 328, 331, 333, 350
176, 179, 180, 196, 198, 227, 237, 264, 274, 279, 298, 301, 302, 303,
238, 241, 242, 319, 320, 350, 354 Sultan Turasan, 32, 257
311, 312, 313, 314, 315, 320, 321,
Sultan II. Mehmed (bk. Fatih Sul- Sultaniye Sokağı, 69 322, 332, 335
tan Mehmed), 41, 42, 43, 95, 128, Sultantepesi Caddesi, 64, 65 sümbül, -Sünbülî, 250, 327, 328
135, 293, 300
Suriye, 30 Süreyya Bey (Sicll-i Osmânî yaza-
Sultan III. Ahmed, 27, 28, 94, 107, rı), 91, 118, 186, 188, 189, 190,
155, 156, 157, 159, 181, 196, 208,
Surp Krikor Ermeni Kilisesi, 176
193, 201, 213, 219, 221, 229, 239,
229, 249, 250, 303, 343, 349, 350, Surre Bayrağı, 264 259, 270, 271, 272, 303, 306, 335,
351 Suyolcuzâde MustafaEfendi, 311 336
Sultan III. Mustafa, 94, 95, 100, 117, Süfyân, 30 Sütre, 320
144, 145, 203, 210, 212, 227, 237,
243, 274, 298, 319, 332 Süleyman, 15 (Tırpan), 31 (Emevî
Halifesi), 32 Kanunî, 36, 41 Ş
Sultan III. Mustafa Camii, 227 (Şehzade), 45 (Kânî Bey), 59
Sultan IV. Mehmed, 83, 94, 123, (Vakıf ), 69 (Vakıf ), 76 (Cami), Şaban Efendi Mektebi, 70
159, 187, 229, 247, 280, 286, 303, 78 (Çeşme), 79 (Cami), 95
Şabânî, -ye, 201, 292, 327
319, 320, 321, 322, 350 (Şehzâde), 113 (Silahdar),
Sultan IV. Mehmed Camii, 83 116 (Kanunî), 134 (Urfa Şabanîyye Zaviyesi, 201
Mutasarrıfı), 139 (Kanunî), Şadırvan, 66, 249, 250
Sultan IV. Mehmed’in Musallası, 140 (Kanunî), 144 (Kanunî),
320 Şah Sultan, 117, 298
162 (Kanunî), 1183 (Kanunî),

390
DİZİN

Şair, Şaire, 13 (Yahyâ Kemâl), 14 Şair Himmet (Efendi, -Hakkak), şehir emaneti, eminliği, 44, 45, 111,
(Nigâr), 47, 59 (Şair Nesimi 121, 125 349
Cd.), 85 (Vâsıf ), 87 (Şevket), 89 Şair Hükmî, 185, 186 şehit, 32, 33, 36, 39, 257, 288
(Selim), 92 (Senih), 93 (Âsım),
98 (Sezai), 100 (Naşid İbrahim Şair Hüseyin Efendi, 136 Şehlâ Ahmed Paşa, 149
Bey), 103 (Senih-Ziver), 104 Şair Kâsım, 238 Şehrîzâde Mehmed Said, 135
(Senih-Cevrî), 106 (Mehmed Şair Mehmed Akif Bey, 177, 178 Şehzâde, -ler, 41, 95, 112, 116, 121,
Akif ), 107 (Mektupçu Namık), 142, 156, 186, 287, 288, 354
108 (Afif-Tevfik-Reşid), 111 Şair Mehmed Arif, 274
(Sermed-Refet), 116 (Ziver), Şair Naşid İbrahim Bey, 100 Şehzâde Camii, 288
121 (Fevzi-Himmet), 125 Şehzâde Ömer Hilmi Kasrı, 142
Şair Nimet Efendi, 226
(Fevzi), 126 (Senih-Hâmid-
Şair Pertev Paşa, 165 Şehzâde Seyfeddin Çeşmesi, 354
Rıza), 128 (Cevrî-Ali Efendi-
Sâî), 135 (Şehrizâde Mehmed Şair Refet, 111, 155, 244, 278 Şehzâde Sultan Mehmed Çeşmesi,
Said), 136 (Kilisli Hüseyin), 138 354
(Senih), 141 (Sa’di), 143 (Cevrî), Şair Rifat, 153, 337
Şehzâde Sultan Süleyman Çeşmesi,
145 (Semih), 149 (Bahri), Şair Sâfî, 297 354
153 (Rifat), 155 (Refet), 165 Şair Senih (bk. Senih), 92, 103, 104,
(Pertev Paşa), 171 (Şemsi), 176 Şehzâde Süleyman Çelebi, 41
126, 138, 331, 336
(Tahsin), 177 (Mehmed Akif Şehzâdebaşı Camii, 187
Bey), 178 (Mehmed Akif Bey), Şair Tahsin, 176
Şeker Maslağı, 77
179 (Kayserili Ahmed Remzi), Şair Taib, 250, 251
185 (Hükmî), 186 (Hükmî), 190 Şeker Maslağı Caddesi, 77
Şair Tevfik, 108
(Hâşimî-Geylanî Abdülvâsi), Şeker Suyu, 226
198 (Vâsıf ), 199 (Zekaî), 200 Şair Ulvî, 232
Şekercizâde Said Mehmed Efendi,
(Âsım), 202 (Bihiştî), 203, Şair Vâsıf, 85, 198, 237 311
204, 219, 221 (Senih), 226 Şair Zekaî, 199
(Nimet), 231, 232 (Ulvî), 234 Şeki, 39, 41
(Mühelhil), 235, 236 (Şemsi Şair Ziver, 103, 116 Şemeddin Efendi (Şeyh), 328
Paşa), 237 (Vâsıf ), 238 (Kâsım), Şaire, 278 Şems köyü, 37
239 (Hâfız), 243 (Hâşimi), 244
Şaire Leyla, 278 Şemseddin Sami Bey, 91, 229, 295
(Refet), 247 (Fazıl Rızayî), 250
(Taib), 251 (Taib), 252, 260, Şam, 30, 31, 32, 235, 276, 277, 298 Şemseddin Ya’kub, 235
266, 269, 272, 274 (Mehmed şariyyehâne, 213 Şemsi Ahmed Paşa, 59, 142, 152,
Akif ), 278 (Refet-Leyla), 230, 231, 232, 234, 235, 236, 237,
Şark, 23, 24, 121, 184
280 (Buharalı Haydar), 281
277, 278
(Haydar-Hâşimi), 286 (Âsârî), Şarki Romalı, 17
287, 297 (Sâfî), 302 (Bâkî), 306, Şarklı, 35, 39, 321 Şemsi Ahmed Paşa Türbesi, 231,
330 (Şemsi), 331 (Senih), 336 278
(Senih), 337 (Rifat), 343 (Sâî), Şarl Teksiye (bk. Charles Texier),
24, 25
Şemsi Bey, 58
346 (Sâî)
Şatırzâde Mehmed Emin Efendi, Şemsi Paşa, 17, 59, 79, 83, 84, 85, 98,
Şair Afif, 108 140, 144, 152, 184, 208, 227, 230,
134
Şair Âsım, 93, 200 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237,
Şâzilî, 327 238, 239, 301, 302, 353, 354
Şair Bahri, 149
Şebinkarahisarı, 177 Şemsi Paşa Caddesi, 144
Şair Bihiştî, 202
Şehameddin Efendi, 201 Şemsi Paşa Camii, 83, 98, 184, 227,
Şair Cevrî, 104, 128, 143 230, 232, 233, 353
Şehid Ahmed Paşa, 72
Şair Fazıl Rızayî, 247 Şemsi Paşa Kasrı, 85
Şehidlik Mescidi, 322
Şair Fevzi, 121 Şemsi Paşa Külliyesi, 230
Şehidlik Namazgâhı, 322
Şair Geylanî Abdülvâsi Efendi, 190 Şemsi Paşa Şerefâbâd Sarayı, 208
şehir, 11, 12, 23, 28, 37, 40, 41, 43, 44,
Şair Hâmid, 126 45, 51, 107, 111, 146, 349 Şemsi Paşa Türbesi, 301
Şair Hâşimî, 190, 243, 281

391
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

Şems-i Tebrîzî, 17, 219 İbrahim Efendi, Hasan Efendi), Şeyh Abdürrahman Nesîb, 267
Şemsipaşa, 52, 84, 85, 227, 237 210 (Mustafa Efendi), 212 Şeyh Ahmed, 189, 267, 327
(İlyas Bey, Abdullah Efendi),
Şerefâbâd, -Şerefâbâd, 84, 85, 97, 218 (Ali Behçet Efendi), 219 Şeyh AzizEfendi, 205
227, 237, 238, 349, 351, 353 (Kengirili Abdullah Efendi), Şeyh Camii, 60, 63, 64, 166, 271, 327,
Şerefâbâd Camii, -Mescidi, 237 220 (Nimetullah Efendi), 350, 354
221 (İbrahim Hayrânî), 223
Şerefâbâd Sahilsarayı, 97, 237 Şeyh Camii Sokağı, 63
(Firdevsî, Seyyid Mehmed
Şerefâbâd Sarayı, 84, 237 Nurullah, Ahmed Nesib), 226 Şeyh Camii Zaviyesi, 64
Şerhü Gazel-i Mısrî-i Niyazî, 201 (Divitçizâde Mehmed Efendi), Şeyh Fevzi Efendi, 335
238 (Camii), 239 (Divitçizâde),
Şerif Paşa Sebili, 74 Şeyh Feyzullah Efendi, 205
247 (Vânî Mehmed Efendi),
Şerife Emine Hanım, 92 252 (Karamanlızâde Ahmed Şeyh Gazali Hatib Ahmed Efendi,
Şerife Nefise Hanım, 155 Efendi), 258 (İsmail Hakkı 190
Efendi), 261 (Mustafa, Şeyh Hacı Ali Dede, 180
Şerife Nesibe Hanım, 157 Abdülvâhid), 264 (Ruşen
Şerifkuyusu, 73, 74 Efendi), 265 (Aziz Mahmud), Şeyh Hacı Mustafa Efendi, 152
Şevket Paşa, 86, 337 267 (Aziz Mahmud, Şeyh Hamdullah (bk. Hamdullah),
Şihabüddin, Ruşen Tevfikî, 300, 312
Şevki Liko, 116 Sadullah, Ahmed), 269 (Mesud Şeyh Haydar Efendi, 281
Şeyh, 14 (Eyüp Sabri Efendi), 271 (Divitçi Mustafa),
Kalyoncuoğlu), 33 272, 273 (Hasip Efendi),274 Şeyh İbrahim Efendi, 332
(Hamdullah), 57 (Vakıf listesi), (Hasan Şakir Bey, Ahmed Şeyh İlyas, -Bey, 212, 298, 299, 300
60 (Sokak), 63 (Cami), 64 İhsan), 279 (Mehmed Receb Şeyh Kuyusu, 136
(Cami-Dergâh), 72 (Osman Efendi, Abdülgafur, Sadık,
Efendi), 93, 101, 103, 105 Abdurrezzak), 281 (Haydar Şeyh Mahmud, 103, 261, 328
(Muhammed Velî, Nureddin Efendi), 283 (Mehmed Efendi), Şeyh Mehmed Efendi, 196, 299, 336
Artam), 115 (Fethi Baba), 284 (Halil), 286 (Mehmed), Şeyh Mehmed Nuri Efendi, 171,
127 (Muslihiddin Efendi), 291 (Halil Efendi, Nasûhî 174
136 (Seyyid Ali Efendi), 143 Efendi), 292 (Muhyiddin
(Niyaz Efendi), 148 (Yusuf Efendi, Mehmed Celâleddin, Şeyh Mehmed Receb Efendi, 279
Nizameddin), 149 (Haşim Mesud, Nazikî Efendi), 293, 297 Şeyh Musa Dede, 299
Efendi, Hasan Baba), 152 (Abdülhayy Efendi), 298 (İlyas Şeyh Muslihiddin Efendi, 127
(Balaban Ahmed Baba, Hacı Bey), 299 (Mustafa Efendi, Sarı
Mustafa Efendi, Seyyid Kadı), 300 (Mustafa Efendi- Şeyh Mustafa, 238, 239, 261, 267,
Ahmed Efendi), 162 (İskender Sarı Kadı), 312 (Hamdullah), 272, 299, 300
Baba), 166, 167 (Mehmed 314, 327 (Tekke-Şeyh listesi), Şeyh Mustafa Efendi, 299
Nuri Efendi), 171 (Tevfik 328, 329 (Hacı Dede), 330
Efendi), 174, 179 (Ahmed Şeyh Nasûhî, 200, 291, 293
(Ahmed Efendi), 331 (Seyyid
Remzi Efendi), 180 (Numan Mustafa Akif Efendi), 332 Şeyh Nevruz Tekkesi, 105
Halil Dede, Hacı Ali Dede, (Abdullahi’l-ekber), 333 Şeyh Numan Halil Dede, 180
Ahmed Remzi Dede), 188 (Ata Efendi, İbrahim Ethem
(Abdürrahim ibn-i Tennûrî), Efendi), 334 (Hacı Dede), Şeyh Nuri, 57, 328
189 (Ahmed), 190 (Gazali 335 (Mehmed Fahri, Fevzi Şeyh Osman, 57, 72
Hatip Ahmed Efendi), 191 Efendi, Himmet Efendi), Şeyh Osman Efendi Camii, 72
(Ali Efendi), 192 (Murad), 194, 336 (Abdülhayy Efendi,
195, 196 (Mehmed Efendi), Himmetzâde), 337 (Hüseyin Şeyh Sadık, -Efendi, 205, 279, 329,
199 (Halil Efendi, İhsan Bey), Efendi), 339 (Yarımca Dede, 334
200 (Nasûhî, Şaban Efendi), Mehmed Kâzım Efendi), 340 Şeyh Sadullah, 267
201 (Fazlullah Efendi, Mesud (Hacı Ömer), 350 (Camii), 354 Şeyh Said Efendi, 201
Efendi, Kerâmeddin Efendi), (Camii)
202 (Osman Efendi), 205 Şeyh Salih, 57, 297
Şeyh Abdullah Efendi, 212, 333
(Feyzullah Efendi, Aziz Efendi, Şeyh Selami Ali, -Efendi, 57, 136
Sadık Efendi), 206 (Seyyid Şeyh Abdurrezzak, 279
Şeyh Seyyid Abdullah Efendi, 333

392
DİZİN

Şeyh Seyyid Ali Efendi, 136 Tabaklar Camii Sokağı, 239 Taşocağı, 57
Şeyh Seyyid Mustafa Akif Efendi, Tabaklar Mahallesi, 239 Tatar, -lar, 25, 157, 194, 219
331 Tabanıyassı Kabristanı, 74 Tatar Osman Paşa, 157
Şeyh Şihabüddin, 267 Tabutçular, 66, 71, 327, 328 Tatar Pazarı, 194
Şeyh Tennûrî, 188 Tâhir Baba Dergâhı, 77 tavâşî, 29
Şeyh Yusuf Nizameddin, 148, 149 Tâhir Efendi, 69, 85, 128, 241, 242 Tavâşî Hasan Ağa, 50, 58, 67, 105,
Şeyhi Hasan Şâkir Bey, 274 Tâhir Efendi Camii, 85 244
Şeyhi İbrahim Hayrânî, 221 Tâhir Efendi Çeşmesi, 69 Tavâşî Hasan Ağa Camii, 67
Şeyhülharem, 159, 293 Tâhir Efendi Mektebi, 69 Tavâşî Hasan Ağa Mahallesi, 67,
Şeyhülislâm, 57, 58, 88, 111, 112, 105
Tahran, 150
140, 158, 196, 245, 247, 339 Tavâşi Hasan Ağa Mektebi, 67
Tahsildar, 79
Şeyhülislâm Ârif Hikmet, 158 Tavşancıl, 33, 37
Tahsin Bey (Nâib), 49
Şeyhülislâm Feyzullah Efendi, 196 Tavukçu Bakkal, 57, 71
Tahsin Öz, 96, 127, 140, 148, 162,
Şeyhülislâm Minkarîzâde Yahya 164, 209, 223, 239, 244 Tayfur Ağa Çeşmesi, 79
Efendi, 88 Tayfur Ağa Namazgâhı, 78
Tahtırevancı, 59
Şeyhülislâm Mirza Mustafa Efen- Tazı, -tazıcılar, 244
di, 196 Takkeci Mehmed Ağa, 90
Takkeci Mescidi, 90, 242, 243 Tazıcılar Ahırı, 68
Şeyhülislâm Ömer Lütfî Efendi,
111, 112 Tâlib Efendi, 327 Tazıcılar Ahırı Çeşmesi, 68
Şeyhülislâm Üryanizâde, 57 Talimhâne Camii, 243 Tazıcılar Kârhânesi, 83
Şeyhülislâm Yenişehirli Abdullah Talimhâne Mahallesi, 243 Tazıcılar Mescidi, 143
Efendi, 196 Talimhâne Namazgâhı, 323 Tazıcılar Ocağı, 143, 244, 319
Şeyhzâde Yahya Kâmil Efendi, 292 Tan, 122, 132, 231 Tazıcılar Ocağı Camii, 244
şıkk-ı evvel, 241 Tanrı Zeus, 28 Tazılar Ahırı Suyu, 350
Şile (bk. Şili), 39, 41, 44, 142 Tanzimat Meclisi, 305 Teberdar Ağa Çeşmesi, 77
Şili, 39 Tapduk Emre, 287 Tebriz, 47, 290
Şimkeşhâne, 303 Tarakçı Yenicesi, 40 Tekel İdaresi, 125, 344, 345
Şinâsi Akbatu, 19, 60 Tarih Hazinesi, 38, 210 Tekfur Dağı, 40
Şirket-i Hayriye, 85, 233, 248, 275 Tarihçi, 32, 33, 34, 35, 257 Tekfur Sarayı, 156, 249
Şirket-i Hayriye ve Boğaziçi, 85, Tarihçi Cenâbî, 33, 257 Tekir Dağı, 40
248
Tarihçi Hammer, 34, 35 tekke, -Tekke, -si, 15 (Mîr-i
Şüca Ahmed Paşa Camii, 67 Budelâ (Kediler) Tekkesi), 17,
Tarih-i Ebü’l-Fidâ, 30 46, 57 (Selami), 58, 63 (Selim
Şüca Ahmed Paşa Çeşmesi, 67
Tarih-i Umûmî, 28, 30, 31 Baba-Abdullah Efendi),65
Şüca Ahmed Paşa Su Terazisi, 67 (Özbekler), 66 (Salı- Feyzullah
tarikat serpuşu, 298
Şüca Bağı, 67 Efendi-Nurullah Efendi-Hallaç
Tarikat-nâme, 266 Baba-Rufaî), 67 (Acıbadem-
Şükrullahzâde Mehmed, 312
Tarîk-ı Nakşibendî, -ye, 91, 219, 329 Perşembe), 68 (Bandırmalı),
Şükrü Saraçoğlu, 118 70 (Avni Efendi-Ahmed
Tarsus, 15, 29
Keşfi Efendi-Salı-Ümmî
Taş Mekteb, 72 Ahmed Efendi), 72 (Yaldızlı-
T Kartal Baba-Sadık Efendi)73
Taşçılar Camii, 188, 281
(Pazar-Atik Vâlide-Mehmed
Taşçılar Sokağı, 62 Efendi), 74 (Miskinler) 75
Tabaklar, 50, 57, 239
Taşlı Çeşme, 65 (Nalçacı-Bedevî), 76 (Nalçacı-
Tabaklar Camii, -Mescidi, 57, 239
Nasûhî), 79 (Sa’dîyye), 80, 86,

393
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

87 (Karaca Ahmed)91 (Alaca Telemak, 306 Tophânesi Caddesi, 319


Minare), 101 (Aziz Mahmud), Telhisci Hacı Mustafa Ağa, 134 Topkapı Sarayı, 28, 86, 90, 97, 99,
105 (Bandırmalı-Bedevî- 156, 186, 190, 206, 215, 224, 229,
Nevruz), 106, 119 (Çilehâne), Tenbel Hacı Mehmed, 50, 63, 246
249, 252, 261, 282, 284, 288, 300,
120 (Çingene Fırını), Tenbel Hacı Mehmed Mahallesi, 303, 313, 315
122,135 (Fenâî,Yaldızlı),136 63, 246
(Yaldızlı), 137 (Tekke Topkapı Sarayı Arşivi, 97, 224
Tenbel Hacı Mehmed Mescidi, 63
Meydanı), 148 (Bandırmalı), Topkapı Sarayı Hazine Kütüphâ-
149, 152 (Balaban), 160, 162 Tenbeller Mahallesi, 245, 354 nesi, 186
(Kaymakçı), 166 (Çarşamba), Tenbeller Mescidi, 245 Topkapı Sarayı Kütüphânesi, 99
167 (Çarşamba), 171, 174
Teodora, 35, 36 Topkapı Sarayı Müzesi, 190
(Nuri Efendi), 196 (Miskinler,
Dedeler), 197 (Miskinler), 198 Tepebaşı Kabristanı, 75 Toprak Sokağı, 72, 204
(Nalçacı),199 (Nasûhî), 200, Terkos, 44, 337 Toptaşı, 57, 66, 73, 75, 86, 90, 116,
201 (Safvetî Paşa), 202 (Osman
Tevfik, 14 (Çelikel), 19 128, 144, 202, 248, 257, 328
Efendi Camii), 203 (Bektaşi),
205 (Perşembe), 206, 208
(Demiroğlu), 49 (Nâib), 108 Toptaşı Caddesi, 73, 86, 144, 202
(Etmek Yemez), 209 (Çınarlı), (Şair), 151 (Rıza), 171 (Şeyh),
174 (Şeyh), 188 (Nüfus Yazıcısı), Toros Dağları, 31
212 (Aziz Mahmud), 213, 218
198 (Bosnavî), 291 (Şabanîye), Toygar Çeşmesi, 77
(Selimiye), 219, 220, 226 (Aziz
328 (Şeyh) Toygar Hamza, 50, 55, 57, 62, 242,
Mahmud), 247 (Bektaşi), 265
(Aziz Mahmud), 267, 268 Tevfik Efendi (şeyh), 171, 174, 328 245
(Aziz Mahmud), 274 (Fenâî, Tevkiî (bk. Nişancı), 355 Toygar Hamza Camii, -Mescidi,
Yaldızlı), 275 (Fenâî,Yaldızlı), 55, 62, 245
278 (Özbekler),279 (Özbekler), Tezkireci Hacı Mehmed, 304
282 (İvaz Fakîh), 283 (Karaca Tezkire-i Lâtifî, 287 Toygar Hamza Mahallesi, 62
Ahmed), 284, 286, 287, 288 Tıbbiye Mektebi, 85 Toygar Hamza Sokağı, 62, 245
(Bektaşi), 289 (Alevî), 290 Toygar Tepesi, 27, 45
(Miskinler), 291 (Nasûhî), 292 Tıflı Gül Hanım Çeşmesi, 69
(Nasûhî), 296 (Salı), 298 (Tekke Tıflî Mehmed Efendi, 136 Trablusgarb, 270, 280
Arkası Sokak), 300 (Okçular), Tıflîzâde Mahmud Ağa, 221 Trablusşam, 224
311 (Drağman), 313 (Kurban Trabzon, 27, 28, 291
Nasuh), 314 (Mehmed Nuri), Timur Lenk, 40
327 (Üsküdar tekkeler listesi), Toklu Dede, 111 Trakya, 34, 36, 38
329 (Alaca Minare), 330 Truva, 30
Toklu Dede Camii, 111
(Bedevî-Etmek Yemez), 331 tuğra, 107, 116, 157, 241
(Hacı Hoca, Özbekler), 332, 333 Tonguç Bey (Doktor), 174
(Nalçacı-Kapıcı), 334 (Karaca Topal Ahmed Ağa, 323 Tuhfe-i Hattâtîn, 249, 300, 303, 309,
Ahmed-Miskinler-Hacı Dede), 311, 312, 313, 314, 315
Topal Mahmud Ağa, 144
335 (Nur Baba-Salı), 336, 338 Tulumba, 61, 62, 70
(Seyyid Ahmed Rıfâî, Yarımca Topal Recep Paşa, 229
Tulumba Vakfı, 353
Dede), 339 (Bektaşi), 340, 343, Tophâne, 88, 112, 128, 130, 133, 160,
349 (Miskinler, Selimiye), 354 183, 213, 319, 337 Tuna, 39
(Aziz Mahmud) Tunus, 137, 224
Tophâne Müftülüğü, 112
Tekke ArkasıSokağı, 209, 298 Tunusbağı, 67, 68, 69, 75, 76, 199,
Tophâne müşirliği, 88
Tekke Çeşmesi, 68 217, 245
Tophâne-i Âmire, 133
Tekke İçi Sokağı, 67 Tunusbağı Caddesi, 67, 69, 75, 76,
Tophâneli Kâtib İshak Çelebi, 269 199
Tekke Meydanı, 137
Tophâneli Zâdeler Çeşmesi, 65 TunusbağıMescidi, 245
Tekke Sokağı, 63, 66, 73, 75
Tophânelioğlu, 59, 64, 65, 78, 79 Turasan, -Bey, -Sultan, 32, 33, 257
Tekke-i (Tekye-i) Karaca Ahmed
Sultan,287, 288, 334 Tophânelioğlu Çeşmesi, 64, 79 türbe, -Türbe, -si, -ler, 13, 17, 18, 29
Tophânelizâdeler, 319 (Sultan Ahmed), 33 (Turasan),
Tekkekapısı, 66, 67

394
DİZİN

55 (Rum Mehmed), 56, 57 271 (Divitçi Şeyh Mustafa), Urfa, 134


(Mustafa Baba-Abacı Dede- 272, 273 (Edhem Paşa), 274 Uskumru, 26
Saçlı Halil-Şeyh Nuri), 58, (Fenâî-Yaldızlı), 275 (Garip
59, 60 (İvaz Fakîh), 61 (Ayşe Dede), 276 (Hacı Ahmed Paşa- Usul-i Mimar-i Osmanî, 230
Sultan), 62 (Hacı Ahmed Doğancılar-Ermeni Mehmed Uşşâkî, 327
Paşa-Vâlide Sultan), 63 (Halil Paşa),277, 278 (Hacı Hoca), Uzun Firdevsî, 287
Paşa),64 (Cennet Efendi), 65 279 (Halil Paşa), 280 (Haydar
(Asâdâr Baba-Ali Rıza Efendi- Baba), 281 (Himmet Dede), 282 Uzun Hüseyin, 213
Börekçi Baba), 66 (Sancaktar (İvaz Fakîh-İskender Baba), Uzun Yol, 62
Ahmed Efendi-Korucu Baba- 283 (Karaca Ahmed), 284, 285,
Gizlice Evliya-Yer Sarsan), 67 286, 287, 288, 289 (Kavsara), 290
Ü
(Asâdâr Baba), 68 (Bandırmalı (Kefçe Dede-Miskinler-Nakkaş
Yusuf ), 69 (Salih Baba), 70 Baba), 291 (Nalçacı-Cemil
Üç Çeşmeler, 73
(Üstü açık türbe-Sinan Baba), Paşa-Nasûhî), 293 (Nenesi
72 (Çelebi Halil-Ömer Paşa), Dede-Selim Sultan Dede-Rum Üç Kızlar Türbesi, 75
73, 75 (Dede Sultan-Karaca Mehmed Paşa), 295, 296 (Salı Üftade Efendi, 266
Ahmed-Himmet Baba-Üç Tekkesi), 297 (Salih Baba), 298
Kızlar-Kovacı Dede), 77, 78 (Salih Baba-Sarı Kadı-Sarı Ümmî Ahmed Efendi Tekkesi, 70
(İvaz Fakîh), 80, 87 (Karaca Gazi Mehmed-Sarı Kaızâde- Ümmî Çelebi, 281
Ahmed), 88 (Sultan Mahmud- Gazizâde Şeyh Mustafa), 299, Ümmü Gülsüm, 261, 304
Açık türbe-Yahya Efendi), 90 300, 301 (Şemsi Paşa), 302 (Yeni
(Ahmed Ağa), 91, 97 (Siyavuş Vâlide Sultan-Emetullah Vâlide Ümmügülsüm (Aziz Hüdâî kızı),
Paşa), 98 (Yeşil-Hacı Ahmed Sultan), 302, 303, 304 (Zeynep 261, 267
Paşa), 101 (Aziz Hüdâî), 103, Kâmil), 305, 307, 319 (Haydar Ümmühânî Hâtûn Çeşmesi, 64
105, 111, 117 (Doğancıbaşı Hacı Baba), 333 (Halil Paşa), 334 Ümmühânî Hatun Mescidi, 246
Ahmed), 118 (Zal Mahmud), (Karaca Ahmed), 335, 344, 354
120, 121, 122, 127 (Davud (Halil Paşa) Ümraniye, 51, 60, 77, 199, 226, 246,
Paşa), 136 (Selami Ali), 139 253, 349
Türbe Sokağı, 78
(Fenâî Efendi-Gülfem Hatun), Ümraniye Camii (bk. Cevher Ağa
142 (Hacı Ahmed Paşa), 143, Türbedar, 67, 70 Camii), 246
151, 160, 161 (Kavsara), 166, Türbe-i Şerif Sokağı, 77 Ümraniye Karyesi, 77
174 (Kurban Nasuh), 174,
Türk Ahmed Paşa, 126 Üryânîzâde Ahmed Esad Efendi,
175, 179 (Mevlevîhâne),180,
186 (Hançerli Sultan), 187, Türk Akıncısı, 284 245, 290
190 (İmam Ali), 191 (Hasan Türk denizcisi, 91 Üryânîzâde Camii, 245
Mübahi), 196 (Şeyh Mehmed- Üryânîzâde Ömer Said, 291
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, 85,
Karaca Ahmed) 199 (Nasûhî),
238, 284, 351 Üsküdar, 3, 11, 12, 13, 14, 17, 18, 19,
200, 201 (Perşembe Tekkesi),
206 (Rum Mehmed), 208, Türkçe, 32, 181, 236, 266, 314 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32,
210 (Şeyh Mustafa), 211 (Sarı Türkî, 281 33, 34, 36, 37, 38, 41, 42, 43, 44, 45,
Kadızâde), 212 (Mustafa Dede), 46, 47, 48, 49, 51, 52, 55, 56, 57, 58,
219 (Seyyid Celal-Ali Behçet),
Türkiye Yeşilay Cemiyeti, 14, 15, 18 59, 60, 83, 84, 85, 86, 87, 90, 91, 94,
220 (Selimiye Dergâhı), 224 Türkler, 17, 24, 25, 34, 38, 39, 40, 41, 98, 101, 104, 105, 112, 114, 115,
(Sinan Paşa), 226 (Galip Dede) 42, 99, 163, 210, 212, 243, 353 116, 118, 119, 120, 121, 123,125,
230 (Şemsi Paşa), 231, 232, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132,
Türkmen Kabristanı, 76
239 (Divitçi Şeyh Mustafa), 133, 134, 135, 136, 137, 138, 140,
248 (Mehmed Ağa), 249 (Yeni tütüncü, 138 142, 143, 144, 146, 148, 151, 152,
Vâlide), 250, 252, 257(Abacı 153, 157, 159, 160, 161, 162, 164,
Dede-Alemdar Baba), 258 U 165, 166, 167, 175, 179, 180, 181,
(Ahmediye-Eminzâde-Ayşe 182, 185, 186, 188, 194, 195, 196,
Sultan), 259 (Aziz Hüdâî), UmurBey, 34, 42 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204,
260, 261, 262, 263, 264, 265, 266 205, 206, 208, 209, 210, 212, 213,
Uncular Sokağı, 62
(Eyüb), 267 (Aziz Hüdâî), 268 219, 221, 222, 225, 226, 227, 230,
(Cennet), 269 (Sinan Paşa), Ungarus, 38, 39, 228 233, 237, 238, 239, 240, 242, 243,

395
A B İ D E L E R İ V E K İ TA B E L E R İ Y L E Ü S KÜ D A R TA R İ H İ

244, 245, 246, 248, 249, 257, 258, Vâlide Sultan Çeşmesi, 62, 299 Yahşi Bey, 39
259, 266, 268, 269, 271, 273, 277, Vâlide Sultan Medresesi, 70 Yahudi, 229
278, 279, 280, 281, 282, 283, 286,
287, 288, 289, 290, 291, 294, 296, Vâlide Sultan Muvakkithânesi, 62 Yahya, 12, 13, 100, 134, 297, 329
298, 300, 301, 302, 303, 304, 311, Vâlide Sultan Sebili, 62 Yâkub Ağa Çeşmesi, 71
312, 313, 315, 319, 327, 328, 329,
Vâlide Sultan Türbesi, 62 Yâkub Ağa Mektebi, 71
330, 331, 333, 334, 335, 338, 343,
344, 346, 349, 350, 351, 352, 353 Vâlide Sultan Vakfı, 153 Yakub Kadri (Karaosmanoğlu), 335
Üsküdar Ayasofyası Camii (bk. Vâlidebağı, 78 Yaldızlı Tekke, 72, 135, 136, 275
Davud Paşa Camii, -Ayasofya Vâlide-i Atik, 50, 57, 59, 101, 128, Yaldızlı Tekke Camii, 135
Camii), 125 129, 134, 298 Yaldızlı Türbe, 274
Üsküdar Bahçesi, 23, 32 Van, 247, 271 yalı, -lar, -yı, -sı, -da17, 46, 58, 106,
Üsküdar Çarşısı, 126 Vânî, 60, 247, 248 131, 248, 259, 288, 313, 333, 340
Üsküdar İslâm Abidelerini Koruma Vânî Efendi, 60, 248 Yalı boyu, 58, 106
Cemiyeti, 146
Vânî Mehmed Efendi, 247, 248 Yalı Boyu Caddesi, 106
Üsküdar Kalesi (bk. Hrisopolis), 45
Vaniköy, -ü, 50, 52, 60, 83, 128, 246, Yalnızservi, 77
Üsküdar Kaymakamı, 14, 33, 48 248 Yanık Ömer Kapısı, 203
Üsküdar Limanı, 27, 30 Vaniköyü İskelesi, 246 Yarhisar, 35
Üsküdar Menzilhâneleri, 24 Vaniköyü Mescidi, 246 Yarhisar tekfuru, 35
Üsküdar Vilâyet Mahkemesi Baş- Vanlı Mehmed Efendi (bk. Vânî Yarımca Baba, 64, 65, 327
kanlığı, 112 Mehmed Efendi), 247
Yarımca Baba Zaviyesi, -Tekkesi,
Üsküdarlı Mahmud Efendi Camii, Vardarî, 292 64, 338
83, 101
Vâsıf (Şair), 85, 198, 237 Yarımca Dede, 339, 340
Üstü Açık Sebil, 74
Vatan Caddesi, 19, 98, 189 Yassı Tepe, 27, 45, 46
Üstü Açık Türbe, 70
Veciha Saraç (Öğretmen), 175 Yavuz Sultan Selim, 189, 196, 290
Velâyetnâme, 287, 288 Yazıcı Tabib, 203
V
Veliyye Ayşe Hanım, 319 Yazıcızâdeler, 335
vakfı, -Vakfı, 14, 37, 55, 56, 119, 141, Veliyyüddin Efendi, 96, 327
160, 171, 175, 179, 198, 221, 329
Yedekçizâde, 128
Vikâye, 234, 235, 236, 277 Yedi Gün, 155
Vakıf Kuyu, 68
vilâyet, 44, 45, 47 Yedi Kule, 38
Vakıflar Başmüdürlüğü, -Genel
Müdürlüğü, -İdaresi, -Umum Viran Saray Sokağı, 227 Yedikulelizâde Seyyid Abdülhalim
Müdürlüğü, 56, 58, 59, 60, 88, 98, Viricyon (Danca), 33 Efendi, 313
104, 105, 109, 116, 120, 127, 128, Viyana, 87, 108, 156, 247, 273 Yemen, 154, 222, 223, 224
142, 145, 154, 155, 181, 193, 206,
221, 222, 223, 227, 231, 233, 246, Vizas (Bizans), 28 Yemen Fatihi (bk. Sinan Paşa), 154,
248, 259, 278, 288, 302, 329, 349, Voynuk Ahmed Ağa Kabristanı, 68 222, 223
352 Yemişçi Osman, 139
Valantiyen, 24 Y Yeni Asya, 19, 114, 210, 216, 223,
Valensin Sajiter (İmparator), 23 284, 301
Yağcızâde Şeyh Seyyid Ahmed Yeni Cami, 62, 94, 153, 187, 202, 247,
Vâlide Çeşmesi, 69, 73, 74 Efendi, 152 303
Vâlide Kazas, 59 yağhâne, 46 Yeni Çeşme, 66, 138
Vâlide Sultan, 59, 62, 70, 122, 123, Yağlıkçı Ayazma Namazgâhı, 323
128, 129, 153, 156, 161, 167, 210, Yeni Çeşme Mescidi, 86, 248
226, 240, 248, 252, 286, 299, 302, Yağlıkçı Ayazması, 79 Yeni MihrişahCamii, 311
303, 304 Yağlıkçılar Kabristanı, 74 Yeni Şehir, 28

396
DİZİN

Yeni Vâlide Camii, 248 Yukarı Dudullu Camii, 253 (Simav-Aziz Hüdâî), 278 (Hacı
Yeni Vâlide Emetullah Camii, 137 Yukarı Dudullu Köyü, 51 Hoca), 280, 281 (Şeyh Haydar),
283 (Karaca Ahmed), 287 (Aşık-
Yeni Vâlide Külliyesi, 28, 303 Yunan, -lılar, -istan, 23, 30, 93, 338 lar Öreni), 288 (Karaca Ahmed),
Yeni Valide Sultan Türbesi, 302 Yunus Efendi, 287, 288, 328 291 (Nakkaş), 319 (Selami Ali
yeniçeri ağası, 43, 271 Yusuf İzzeddin Efendi, 319, 320, Efendi), 325, 328 (Alaca Mina-
322
re), 333 (Aziz Hüdâî), 334, 335
Yeniçeri Mustafa, 296 (Yenibahçe’de),
Yeniçeri Ocağı, 200, 209 Yusuf İzzeddin Efendi Kasrı, 320
Zebur Bey (Üsküdar Mutasarrıfı),
Yeniçeşme, 63, 66, 67, 279 Yusuf Kâmil Paşa, 304, 305, 306, 307 48
Yeniçeşme Yokuşu, 63, 279 Yusuf Rıza Efendi, 338 Zeliha Hanım Sebili, 74
Yenidoğan Köyü, 51 Yûşâ Tepesi, 282 zelzele, 227
Yenikapı, 259 Yüksek İslâm Enstitüsü, 349 Zeyneddin oğlu Halil, 241
Yeniköy, 19, 44 Zeynel (?) Çeşmesi, 78
Z
Yenişehir, 194 Zeynel Alantar (bk. İvaz Fakîh Tür-
besi), 282
Yer Sarsan Türbesi, 66
Zağarcılar Ocağı, 143, 244, 319 Zeynep Hanım, Zeynep Kâmil,
Yesârî Mahmud Esad Efendi, 108,
Zal Paşa Camii, 83 -Zeynep Kâmil Hanım, 115,
109
120, 127, 136, 226, 264, 274, 275,
Yesârîzâde, 157, 217, 320 zambak, 109, 182, 185, 232, 252 304, 305, 306, 307
Yeşil Cami, 42 zangoç, 164 Zeynep Kâmil Hastahânesi, 115,
Yeşil Direkli Hamam, 133 zaptiye, 43, 44 127, 226, 304, 306
Yeşil Külliye, -si, 42 zaptiye müşiri, 43, 44 Zeynep Kâmil Türbesi, 304
Yeşil Türbe, 98 Zaviye, -si, -ler, -ye..., 33 (Alemda- Zeyniyye, 300
Yeşilay, -Derneği, 14, 18, 19 ğı), 63 (Devâti), 64 (Şeyh Ca- Zeyrek, 311
mii-Yarımca Baba), 75 (Him-
Yıldırım Bayezid, 26, 38, 39, 40, 41, metzâde), 101 (Aziz Hüdâî), Zigetvar, 235
42, 43 125 (Yenibahçe’de), 129 (Eski Ziya Bey, 283, 286, 334 (Matbah
Yıldız Sarayı, 86 Vâlide Camii), 130, 140 (Karaca Emini)
Ahmed), 143 (Haydar Dede), Zübeyr oğlu Ömer, 30
Yıldız Seramik Fabrikası, 175
148 (İnadiye-Bandırmalı), 157
YoğurthâneMahallesi, 253 (Kartal Baba), 167 (Kurban Zühdî Efendi (Hattat), 188, 189
Yoğurthâne Mahallesi Camii, 253 Nasuh), 171, 174, 179 (Mev- Zühdi İsmail Paşa, 134
levîhâne), 180, 201 (Şabanîyye), Züleyha Hanım, -Hatun, 115, 250,
Yoros (Yoroz), 26, 39, 40 202 (Aziz Hüdâî), 203, 212, 213 329
Yoros Kal’ası Mescidi, 39 (Kısıklı’da), 218, 265 (Aziz Hü-
Yoros Kalesi, 39, 40 dâî), 266 (Aziz Hüdâî), 267, 269

397

You might also like