Çanakkale Onseki̇z Mart Üni̇versi̇tesi̇ Sosyoloji̇ Bölümü

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART Ü NİVERSİTESİ SOSYOLOJİ

BÖ LÜ MÜ

YOKSULLUK VE KAPİTALİZM

NAZMİYE Ö ZDEMİR
210217024

(Bu ö dev Sos. 107 Bilimsel Yazım Teknikleri Dersi Kapsamında Arş. Gö r. Dr. Burcu Saka’ya
sunulmuştur.)

26.01.2022
ÇOMÜ
2

KAYNAKÇA

https://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423875138.pdf

Friedrich Engels / İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu (Sol Yayınları)

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/9313
2

YOKSULLUK VE KAPİTALİZM

Bu metinde işleyeceğim konu modern kapitalizmin yoksulluk üzerindeki etkisini anlatacaktır.


Yoksulluk kapitalizme paralel olarak ilerlemektedir. Kapitalizm geliştikçe maddi yaşam koşullarındaki
yoksulluk kendini daha açık ortaya çıkarmaktadır. İlk olarak kapitalizmi özetleyeceğim. Daha sonra
ikinci olarak, yoksulluk konusunu tartışacağım. Son bölümde ise kapitalizmin yoksulluk üzerindeki
etkisini analiz edeceğim.

Kapitalizm, yüzyıllardır sömürü sistemi olarak işlev görüyor. Üretim araçlarının gelişmesi
doğrultusunda hem kapitalizm hem de üretici güçler eş zamanlı olarak gelişim göstermiştir.
Kapitalizm emekçileri, cinsiyet ve yaş fark etmeksizin yoğun bir sömürüye maruz bıraktı. Üretim
araçlarının gelişmesi, sanayi de yaşanan devrim, insanlığın maddi koşullarını iyileştirmek yerine her
geçen gün daha da kötüleşmeye doğru götürdü.

Yoksulluk, kapitalizm ile beraber daha da derinleşti. Emek gücünü kapitaliste satan veya kiralayan
emekçiler, kapitaliste bir değer fazlalığı da verdiler. Burjuvazi, emeği bu şekilde sömürerek kârına kâr
kattı. Toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan emekçiler, emek gücünü kapitaliste satmaz ise ya
açlıktan öleceklerdi ya da “yasa dışı” durumlarda bulunacaklardı. Kapitalizm beraberinde çelişkilerini
de getirmiştir. Günün uzunca bir saati boyunca çalışıp üretim araçlarından yoksun olan emekçi kitleler
kapitalizmin boyunduruğu altında her gün daha da çok eziliyorlardır. Çalışan kitlelere verilen ücret ise
yalnızca uyuyup uyanması ve sabah kalkıp işe tekrar gelebilmesi için, yani kendini sadece günlük
olarak yeniden üretebilmesi için yetiyordu. Emekçi kitleler bu koşullar altında kapitalizmin ağır
sömürüsüne ve onun gerici propagandasına daha çok maruz kalır olmuştu. Yoksullaşmayla beraber
artan ahlaki çöküntü belirginleşmeye başladı. İşçi sınıfı hırsızlığa ve fuhuş yoluna çekildi. Özellikle
fabrika köylerinde işçi sınıfı mahalleleri pislik içinde ve yaşadıkları evler harabeden öte değildir.

Kapitalizm ayrıca yedek bir sanayi ordusu da yaratıyor. Bu sanayi ordusu öyle yoksul durumda ki
“ahlak dışı” her şeyi yapar duruma gelmiştir. Bir kapitalist ülkede ekonomik kriz boy göstermeye
başladığında halkın büyük çoğunluğu olan işçiler, yoksulluk ile hiçbir zaman olmadığı kadar daha
keskin bir biçimde burun buruna gelmiştir. Üretim anarşisi ile beraber sermaye sınıfı her bunalım
yaşadığında işçilerin payına yoksulluk düşmektedir.

“Tüm ticaretine, zenginliğine ve görkemine karşın Liverpool, işçilerine aynı barbarlığı reva görür.
Nüfusun beşte-biri, yani 45.000’i aşkın insan dar, karanlık, rutubetli, havasız bodrumlarda yaşar;
kentte böyle 7802 bodrum var. Bunların yanı sıra bir avlu çevresinde dört bir yandan yükselen 2270
yapı vardır; bunlar küçük yerleşim yerleridir, giriş kapısı tektir -dar, üstü kemerli pasajdır; tamamı
sıradan, çok kirli ve özel olarak işçi sınıfının oturduğu yerler. … Bristol’ da bir vesile ile, 2800 aile
ziyaret edilmiştir; bu ailelerin %46’sına, aile başına yalnızca tek oda düşmekteydi.” (Friedrich Engels-
İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu- Sol Yayınları s:80/81)

Yukarıdaki alıntıya benzer şekilde ülkemizde hatta şehrimizde bulunan emekçiler de farksız durumda
değillerdir. Örneğin Çanakkale’deki roman azınlığı içindeki işçi sınıfı kendine bir yer edinememektedir.
Çadırlarda yaşamlarına devam etmek zorunda bırakılan kişiler iş konusunda da sömürünün ağır
şartlarına tabii tutulmaktadırlar. Her geçen gün yerleşim yerlerinde yeni bir inşaat olurken onlar bu
evleri sadece izlemekle ve de yapımında çalışmakla yetinebilmektedirler.
2

Yoksulluk, Türkiye’de çözüm bekleyen en önemli sosyo–ekonomik sorunlar arasında yer almaktadır.
Türkiye’de yaklaşık 381 bin kişi temel gıda ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun olarak açlık sınırının
altında; 13 milyon 108 bin kişi gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında; yaklaşık

10 milyon 186 bin kişi ise göreli yoksulluk sınırının altında harcama imkânına sahiptir. (2010/Yrd. Doç.
Dr. Şadan ÇALIŞKAN – Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk- dergipark.org.tr)

Günümüze kadar bu sayılar gittikçe artmıştır. Hatta artık kapitalizm kendini yönetemez duruma
gelmiştir. Gıda, sanayi, enerji, ulaşım ve birçok alanda yapılan zamlar da bunun göstergesi olmaktadır.
Yapılan bu zamlar ile beraber de yoksulluğun en acı günlerine hızlıca giriş yapmış bulunmaktayız.
Kapitalizm kendi kârını oluşturmak için zamanla ufak ufak yaptığı zamları artık daha da hızlı ve yüksek
oranda oluşturarak yoksulluğun hızlıca artmasını da sağlamıştır. 1970’lerde yağ kuyruklarında olan
insanlar bugün daha da sıkıntıya girmiş ve neredeyse tüm gıdaların en ucuz olduğu yerlerde
kuyruklarda görünmektedirler. Örneğin; belediyelerin ekmeği daha ucuza ulaşmamızı sağladıkları
Halk Ekmeği kuyrukları.

Günümüz toplumunu oluşturan başlıca iki sınıftan biri olan işçi sınıfı, üretim araçlarından yoksun
olduğu için burjuvazinin emek sömürüsüne, açlığa ve yoksulluğa boyun eğmek zorunda kalmıştır.
Kapitalizm üretici güçlerin önündeki gelişimi sınırlayarak onların özgürce atılımını engellemiştir.
Gelişmekte olan ülkelerde oluşan yoksulluk, sanayi gelişiminden dolayı beraberinde işçi sınıfının
çoğalmasını ve yoksulluğun da artmasına sebebiyet vermektedir. Sömürünün hızlandırıldığı bu sanayi
sektöründe kapitalistler hırslarını ön planda tuttukları için vicdanlarından yoksun bir ahlaki yapıda
kendilerini göstermektedirler. Bu durumda oluşan yoksulluk da onların eserleridir. Kapitalizm
yoksulluğun başlıca sebebidir ve iyileştirilebilir bir düzen değildir.

You might also like