Professional Documents
Culture Documents
Ildefonso Falcones - Deniz Katedrali
Ildefonso Falcones - Deniz Katedrali
KATEDRALI
Pegasus Yayınları: 218
Bestseller Roman: 56
DENİZ KATEDRALİ
ILDEFONSO FALCONES
Özgün Adı: LA CAT EDRAL DEL MAR
PEGASUS YAYINLARI
Gümüşsuyu Mah. Osmanlı Sk. Alara Han
No: 27/9 Taksim/ İS TANBUL
Tel: 0212 244 23 50 (pbx) Faks: 0212 244 23 46
www.pegasusyayinlari.com/ info@pegasusyayinlari.com
ILDEFONSO FALCONES
DENIZ •
KATEDRAL!
İspanyolca'dan Çeviren:
PINAR GÖKPAR
PEGASUS YAYINLARI
Carmen'e
BİRİNCİ BÖLÜM
TOPRAGIN KÖLELERİ
I
1320 yılı
. 11 .
DENİZ KATEDRALİ
. 12 .
ILDEFONSO FALCONES
. 13 .
DENİZ KATEDRALİ
. 14 .
ILDEFONSO FALCONES
. 15 .
DENiZ KATEDRALİ
. 16.
ILDEFONSO FALCONES
. 17 .
DENİZ KATEDRALİ
. 18 .
ILDEFONSO FALCONES
. 19 .
DENİZ KATEDRALİ
. 20 .
ILDEFONSO FALCONES
. 21 .
DENİZ KATEDRALİ
. 22 .
ILDEFONSO FALCONES
. 23 .
DENİZ KATEDRALİ
. 24 .
ILDEFONSO FALCONES
. 25 .
DENİZ KATEDRALİ
. 26 .
ILDEFONSO FALCONES
. 28 .
2
. 29 .
DENİZ KATEDRALİ
. 30 .
ILDEFONSO FALCONES
. 31 .
DENİZ KATEDRALİ
, 32 ,
II.DEFONSO FALCONES
' 33 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 34 .
ILDEFONSO FALCONES
. 35 .
DENiZ KATEDRAL!
+ + +
. 36 .
ILDEFONSO FALCONES
. 37 . -
3
. 38 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 39 .
DENİZ KATEDRALİ
. 40 .
ILDEFONSO FALCONES
. 41 .
DENİZ KATEDRALİ
"Oğluma ne oldu?"
"Yapamam. Yapamam..."
Çocuk ağzı dolu bir halde Bernat'a baktı ve onu takip etme
si için işaret etti. Sessizce, duvarların dibinden yürüyerek demir
ocağına vardılar. Kapılardan geçerek ocağın arka kısmına gitti-
. 42 .
ILDEFONSO FALCONES
. 43 .
DENİZ KATEDRALi
Çoc uk önüne geçip engel olmaya çalıştı ama Bernat hiç te
reddüt e tmedi. Tek eliyle küçük Arnau'yu ve ekmek somunumı
tutuyordu. Diğer eliyle de duvarda asılı duran demir bir sopayı
aldı ve kapıdan çıkmak üzere olan çırağın kafasına vurdu. Çırak
bir kelime bile edemeden yere düştü. Bemat arkasını dönüp bak
madı bile. Kapıyı kapath ve oradan ayrıldı.
+ + +
' 44 '
I LDEF ONSO FALCONES
. 45 .
DEN İ Z KATEDRALİ
, 46 ,
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 47 .
DEN İ Z KATEDRALİ
. 48 .
4
. 49 .
DENiZ KATEDRALi
Bu genç adam ertesi gün beyinin ona söylediği saatte işe git
memiş. Ne de bir sonraki gün. Babası ise sessizce çalışmaya de
vam etmiş. Ü ç ay sonra genç adamı zincire vurulmuş olarak geri
getirmişler ve kırbaçlamışlar. Herkes genç adamın gözlerinde bir
gurur pırıltısı görmüş.
. 50 .
ILDEFONSO FALCONES
"Kırk bin kişinin içinde bizi kim bulabilir ki?" diye geçirdi
içinden, Arnau'ya bakarak. "Sen özgür olacaksın, oğlum."
. 51 .
DENiZ KATEDRALİ
"Ya çocuk?"
"Şu yaranı ört, çiftçi" dedi, "yoksa şehre bir adım bile ata
mazsın."
. 52 .
ILDEFONSO FALCONES
. 53 .
DENİZ KATEDRALİ
. 54
ILDEFONSO FALCONES
. 55 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 56 .
ILDEFONSO FALCONES
karşılığında hiçbir zaman bir şey talep etmemiş ama evine hep
elinde sebze ya da biraz buğdayla dönmüştü . Ona güveniyordu.
Deli Estanyol talebi kabul etti.
Çırak olarak geçirdiği beş zorlu yıldan sonra Grau çömlek
çi oldu. Çalışmasından memnun olan ve kendisine m ü te vazı bir
aylık vermeye başlayan ustasının yanında çalışmaya devam etti.
On sekiz yaşına geldiğinde de verdiği sözü yerine getirmiş ve
Guiamona ile evlenmişti.
. 57 .
DENİZ KATEDRALİ
. 58 .
ILDEFONSO FALCONES
. 59 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
ILDEfONSO FALCONES
. 61 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 62 .
ILDEFONSO FALCONES
. . 63 .
DENİZ KATEDRALİ
. 64 .
5
"Kahrolası çiftçiler!"
Bernat şiddet kullanarak cevap verecekti ama, Jaume'nin
yüzündeki gülümseme ona engel oldu.
. 65 .
DENİZ KATEDRALi
Bütün her şeye, haftada iki kez, işi olmadığı zaman zenci
dadının Amau'yu genellikle uyur vaziyette aşağı indirdiği an
lar adına tahammül ediyordu. Bernat onu kucağına alıyor, temiz
çamaşırlarının, çocuk parfümünün kokusunu içine çekiyordu.
Sonra uyandırmamak için yavaşça giysilerini aralıyor, bacakla
rına, kollarına ve doymuş karnına bakıyordu. Büyüyor ve şiş
manlıyordu. Bernat çocuğu kollarına yerleştiriyor ve zenci dadı
Habiba'ya yalvaran gözlerle bakarak biraz daha zaman vermesi
ni istiyordu. Bazen oğlunu okşamaya kalkıyor, ama nasırlı elleri
bebeğin tenini çiziyor, o zaman da Habiba Amau'yu çekip kuca
ğından alıyordu. Günler sonra, kendisiyle hiç konuşmayan zenci
dadıyla sessiz bir anlaşma yaptı. Parmaklarının tersi ile çocuğun
pembe yanaklarını okşuyor, tenine dokundukça içi titriyordu.
Dadı kız onu geri vermesi için işaret ettiğinde, çocuğu alnından
öpüyor ve sonra kıza teslim ediyordu.
. 67 .
DENİZ KATEDRALi
Daha iyi anlaşılabilmesi için o dönemde kullanımda olmayan onluk sistemde yer alan ölçü
ler kull•nılmıştır. (Editörün !\otu)
. 68 .
ILDEFONSO FALCONES
. 69 .
DENİZ KATEDRALİ
. 70 .
İKİNCİ BÖLÜM
SOYLULARIN KÖLELERİ
6
1329 Noel'i
Barselona
. 73 .
DENİZ KATEDRALİ
, 74 .
I LDEFONSO FALCONES
+ + +
. 75 .
DENİZ KATEDRALİ
. 76 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 78 .
ILDEFONSO FALCONES
. 79 .
DENİZ KATEDRALİ
"Orası bir liman değil. Liman korunaklı bir yer olmalı. Senin
işaret ettiğin yer ise ... " Öğretmen eliyle denizin dalgalan ıslattığı
sahili gösterdi. "Dinleyin," dedi çocuklara. Barselona herzaman
bir denizci şehri olmuştur. Çok yıllar önce, babanızın anlattığı
tüm bu şehirler gibi bizim de bir limanımız vardı. Romalılar dö
neminde gemiler mons Taber koyuna sığınıyorlardı. Yaklaşık şu
ralara," diye şehrin iç taraflarını işaret etti. "Ama kara denizden
parçalar çaldı ve liman da yok oldu. Sonra Comtal limanımız
yapıldı ama o da ortadan kayboldu. En son limanıız ise doğal
bir tepe olan Les Falsies'in korunaklı kıldığı I. Jaime limanıydı.
Şimdi Les Falsies tepesinin nerede olduğunu biliyor musunuz?"
. 80 .
ILDEFONSO FALCONES
. 81 .
DENİZ KATEDRALİ
. 82 .
I LDEFONSO FALCONES
. 83 .
DENİZ KATEDRALİ
. 84 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 85 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 87 .
DENİZ KATEDRALİ
. 88 .
ILDEFONSO FALCONES
. 89 .
DENİZ KATEDRALİ
. 90 .
7
+ + +
. 91 .
DENİZ KATEDRALİ
. 92 .
ILDEFONSO FALCONES
. 93 .
DENİZ KATEDRALİ
. 94 .
ILDEFONSO FALCONES
. 95 .
DENİZ KATEDRALİ
. 96 .
ILDEFONSO FALCONES
. 97 .
DENİ Z KATEDRALİ
"Neden . . . ?"
"Tırman hadi!" diye Arnau'ya emir verdi duvarın üzerinde
oturan çocuk.
İkisi birlikte küçük bahçenin içine atladılar. O anda çocuk
eve bitişik olarak yapılmış küçük bir odaya bakakaldı. Odanın
sadece bahçeye bakan duvarının yüksek bir yerinde, pencere
gibi küçük bir açıklığı vardı. Arnau biraz bekledi ama çocuk ha
reket etmedi.
"Peki şimdi ... ?" diye sordu sonunda.
Çocuk Arnau'ya doğru döndü.
"Ne mi ... ?"
Çocuk Arnau'ya kulak asmadı. Arkadaşı tahta bir kasayı
alıp, pencerenin altına yerleştirirken onu seyretti. Çocuk kasaya
tırmanıp delikten içeri baktı.
"Anne" diye içeri seslendi.
Pencereden zayıf bir kadın kolu uzandı dışarı. Dirseğini de
liğin kenarına dayadı ve hiç tereddüt etmeden küçük çocuğun
saçlarını okşamaya başladı.
"Joanet" diye tatlı bir sesin seslendiğini duydu Arnau, "bu-
gün erkencisin, güneş daha tam tepeye çıkmadı."
Joanet evet anlamında başını sallamakla yetindi.
"Bir şey mi oldu yoksa?" diye sordu kadın.
Joanet cevap vermeden önce birkaç saniye bekledi. Bir nefes
aldı ve:
"Bir arkadaşımla geldim" dedi.
"Bir arkadaşın olmasına çok sevindim. Adı ne peki?"
"Arnau".
"Benim adımı nasıl biliyor? Tabii, beni ağaçtan izliyordu"
diye düşündü Arnau.
. 98 .
I LDEFONSO FALCONES
+ + +
İKİ ÇOCUK TEKRAR Barselona sokaklarının gürültüsüne ka
rıştılar. Arnau, Joanet'ten bir açıklama bekliyordu. Ama çocuk
hiçbir şey söylemeyince, sonunda kendisi sordu:
"Annen neden bahçeye çıkmıyor?"
"Çünkü orada kilitli" diye cevap verdi Joanet.
. 99 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 1 00 .
"ANNESİ BİR PENCERE boşluğundan çocuğun başını okşuyor"
diye anlath o gece babasının yanında, şiltenin üzerine uzandı
ğında. "Hiç görmemiş. Babası izin vermiyormuş. Annesi de."
Babası, yeni arkadaşının annesinin yaptığı gibi Arnau'nun
başını okşuyordu. Aralarındaki sessizliği, aynı mekanı paylaş
tık.lan kölelerin ve çırakların horlama sesleri bozdu. Bernat böyle
bir cezayı hak etmek için o kadının ne yapmış olabileceğini dü
şünüyordu.
Kazancı Ponç hiç tereddüt etmeden ona cevap verebilirdi
halbuki: "Zina" Dinlemek isteyen herkese onlarca kez anlatmıştı
bu hikayeyi.
"Onu sevgilisiyle sevişirken yakaladım, onun gibi genç biri;
demir ocağında çalıştığım saatleri fırsat biliyorlardı. Tabii ben de
valiye gidip, kanunlarımızda yazılı olan cezayı öğrendim." İri yan
kazana, kanunların tek başına uygulamasını öngördüğü cezayı
herkese anlatırken adeta zevk duyuyor gibiydi. "Prenslerimiz bil
ge insanlar, kadınların ne kadar kötü olduklarını biliyorlar. Sadece
asil kadınlar yemin ederek zina suçundan kurtulabilirler; diğerle
ri, benim Joana gibileri Tanrı'nın adaletine mahklımlar."
Düelloya tanık olanlar, Joana'nm genç sevgilisinin kemikle
rinin, Ponç tarafından nasıl kırıldığını hala hatırlıyorlardı; demir
ocağında çalışmaktan her tarafı sertleşmiş iri kazancı ile, ken
disini aşka adamış genç, zarif delikanlı arasındaki bu kavgada
Tann'nın elinden pek de bir şey gelmemişti.
Krallık kararı geleneklere uygun şekilde verildi. "Eğer kadın
kazanırsa, kocası onu onurlu bir şekilde kabul edecek ve bu dava
ve kavga sırasında kadının ve arkadaşlarının yaptığı tüm harca
maları ve kavgaya kahlan diğer tarafın da zararlarını ödeyecekti.
Ama eğer erkek kazanırsa, sahip olduğu her şey ile birlikte ko
casının hakimiyeti alhna girecekti." Ponç okuma yazma bilmiyor
ama dinlemek isteyenlere, verilen kararı ezbere söylüyordu .
. 101 .
DENİZ KATEDRALİ
Po11ç eğer ]oaııa 'yı geri almak istiyorsa, 011 11 giiPenli bir şekilde,
evi11i11 içi11de, 1 2 karış ıızuıılıığwıda, 6 karış genişliğinde i.'l' yaklaşık
sekiz karış yiiksekliğinde bir yerde yaşaınas1111 sağlayacaktı. Kııd1 11a
yatacağı smııaıı bir şilte ve iizeri11e örtii de ııerecckti. B uraya ayrıı.:ıı
ilıtiyaçlarıııı karşılayabilmesi için yere bir delik yapılacak ı:ıe foa11a 'ya
yemek verilebilmesi için bir de pencere açılarnktı: Pv11ç her gii 11 k11d1 11a
yaklaşık yarım kilo pişmiş ekmek ı:ıc istediği kadar s u ııerecek, kadmııı
ölümüne sebep olacak lıiçbir şey vermeyecek Pe yapmayacaktı. Adı ge
çeıı ]oaııa, Poııç'a teslim edilmeden önce, Pvnç tiim bu /111sııslar /ıak
kındıı temi11at verecekti.
. 1 02 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 03 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 04 .
8
i•
ki yeni arkadaş her gün buluştular. Bazen gemileri görmek
için sahile doğru koştular, bazen de Barselona sokaklarında
amaçsızca gezindiler. Puiglerin duvarının arkasında oynadıkları
zamanlar, Josep'in, Genis'in ya da Margarida'nın sesini her du
yuşlarında, Joanet arkadaşının gözlerini gökyüzüne kaldırdığını
ve sanki bulutların arasında yüzen bir şey arıyormuşçasına bak
hğını görüyordu.
. 1 05 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 06 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 07 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 08 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 09 .
DENİZ KATEDRALi
. 1 10 .
ILDEFONSO FALCONES
. 111 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 12 .
9
. 1 13 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 14 .
I LDEFONSO FALCONES
"Girelim mi?"
"Hey, bir dakika bekleyin," dedi adam. " İşe geri dönmem
gerek. " Karşıya, faal bir şekilde çalışan işçilere doğru baktı . Yak
laşık on iki yaşlarında görünen bir çocuğa "Angel," diye seslen
di. Çocuk koşarak yanlarına geldi. "Bu i ki çocuğu kiliseye götür.
Pedere Bakire Anamız'ı görmek istediklerini söyle," dedi .
. 115 .
DENiZ KATEDRALİ -
. 1 16 .
ILDEFONSO FALCONES
. 117 .
DENiZ KATEDRALİ
"Sen ne yapacaksın?"
"Ben dua etmeyeceğim. Annemle konuşacağım. Sen annenle
konuşurken diz çökmüyorsun değil mi?"
Joanet arkadaşına baktı. Hayır, tabii ki çökmüyordu ...
"Fakat peder bize onunla konuşabilirsiniz demedi ki . Dua
edebilirsiniz dedi."
"O zaman ona hiçbir şey söyleme, tamam mı? Söylersen,
ona �.-nin yalan söylediğini, gerçekten benim kardeşim olmadı
ğını söylerim."
Joanet, Arnau'nun yanında dikilirken, kilisenin içini süsle
yen bü tün gemileri incelemenin tadını çıkardı. Onlardan biri
ne sahip olmayı ne kadar çok isterdi! Onların gerçekten suyun
üzerinde batmadan durup duramadıklarını merak etti. Duruyor
olmalıydılar: Aksi halde, neden biri onları oysun ki? Onlardan
birini alıp suyun kenarına bırakabilirdi, ve böylece . . .
. 1 18 .
I LDEFONSO FALCONES
. 1 19 .
DENİZ KATEDRALİ
, 120 ,
IO
. 121 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 22 .
ILDEFONSO FALCONES
lımıza bile gelmemiş bir şeyi fark etmiş olmaları mümkün. Ne
den iskeleleri yükselttiğimizi mi öğrenmek istiyorsun? Çünkü
yukarıdan, her birinin en tepesindeki noktadan, tam altı kemer
çıkacak ve bunlardan her birinin üzerine, yeni kilisenin apsisi
oturtulacak.
"Apsis ne demek?" diye sordu Amau.
Berenguer gülümsedi ve arkasına baktı. Etraftakilerden ba
zıları çocuklar gibi yapacağı açıklaıilayı bekliyorlardı.
"Apsis buna benzer bir şey," dedi üstat, iki elinin parmakları
ile bir kubbe oluşturarak. Çocuklar o büyülü ellere bakakaldı
lar; arkadaki adamlar, Peder Albert de dahil olmak üzere o ellere
bakıyorlardı. "Şimdi en yüksek kısıma," dedi ellerini ayırıp sa
dece tek elinin işaret parmağının tepesini göstererek, "kili ttaşı
adı verilen büyük bir taş yerleştirilecek. Öncelikle bu büyük taşı
iskelelerin en üst noktasına makaralarla taşımamız gerekiyor.
Şuraya, tepeye, görüyor musunuz?" diye işaret etti. Herkes gök
yüzüne baktı. "Oraya yerleştirdikten sonra, kemerlerin bu taşla
birleşmesini sağlayacağız. O yüzden iskeleleri bu kadar yüksek
yapıyoruz."
"Peki neden bu kadar zor bir iş yapıyorsunuz?" diye tekrar
sordu Amau. Peder çocuğun sorularına alışmış olmasına rağmen
bunu duyunca biraz şaşırdı. "O zaman bütün bunlar kilisenin
içinden görünmeyecek. Çatının üzerinde kalacak."
Berenguer güldü. Diğerleri de ona katıldılar. Peder Albert
ise derin bir nefes aldı.
"Elbette görünecek, evlat. Kilisenin şimdiki çatısı, yeni kilise
yapıldıkça ortadan kaybolacak. Sanki bu eski küçük kilise bir ye
nisini doğuracak gibi olacak . . . çok daha büyük bir yenisini ...
Joanet'in yüzündeki üzgün ifade üstadı şaşırttı. Küçük ço
cuk bu küçük kilisenin samimiyetine, kokusuna, karanlığına çok
alışmıştı oysa.
. 1 23 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 24 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 125 .
DENİZ KATEDRALİ
. 126 .
ILDEFONSO FALCONES
. 127 .
DENiZ KATEDRALİ
' 128 .
ILDEFONSO FALCONES
. 129 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 30 .
ILDEFONSO FALCONES
, 131 .
DENİZ KATEDRALl
. 1 32 .
ILDEFOr-;so FALCONES
. 1 34 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 1 35 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 36 .
ILDEFONSO FALCONES
Sağ elinde altın renginde bir sopanın ucunda Sant Jordi'nin bay
rağını taşıyordu: Beyaz bir alan üzerinde kırmızı haç. Arkasında
bir başka subay daha vardı. O da savaş kıyafetleri giymiş ve elin
de şehrin armasını taşıyordu. İki adam meydanın tam ortasına,
şehri mahallelere bölen taşın bulunduğu yere kadar yürüdüler.
Tam orada durup, ellerindeki Sant Jordi ve Barselona bayrakları
nı gösterip birlikte bağırdılar:
" Via fora! Via fom!"
Kiliselerin çanları çalmaya devam ediyordu. " Via fora! " ses
leri ise herkesin ağzındaydı artık.
O ana kadar sessizce olup biteni seyreden Joanet birden ba
ğırmaya başladı.
Sonunda Estranx a'nın şaşkınlığı geçti ve Arnau'ya oradan
uzaklaşmaları için bir şeyler söylemeye başladı. Meydanın tam
ortasında parlayan zırhları ve kılıçları ile ihtişamlı bir halde dim
dik duran subaylardan gözlerini alamayan çocuk, birden zenci
kadının elini bıraktı.
"Hadi, gidelim buradan, Arnau" dedi Estranya.
"Hayır" diye karşı geldi çocuk, Joanet'ten de cesaret alarak.
Estranya Arnau'nun omuzlarından tutup çocuğu sallamaya
başladı.
"Hadi, gidelim. Bu bizim işimiz değil."
"Sen ne diyorsun, köle kadın?" dedi, onlar gibi olup bite
ni seyreden ve Estranya ile Arnau arasındaki tartışmayı duyan
kadınlardan biri. "Çocuk köle mi?" Estranya hayır anlamında
başını salladı. "Barselona vatandaşı mı?" Arnau evet anlamında
başını salladı. " Via fora " bizim işimiz değil de ne demek o za
man?" Estranya kekeledi. Ayakları yürümemekte inat eden bir
ördeğinkiler gibi geri geri gidiyordu.
"Sen kimsin, köle kadın?" diye sordu bir başka kadın. "Ne
hakla çocuğu Barselona'nın onurunu korumaktan mahrum tu
tuyorsun?"
. 137 .
DENİZ KATEDRALİ
. 138 .
ILDEFONSO FALCONES
. 139 .
DENİZ KATEDRALİ
Arnau, gözleri faltaşı gibi açılmış bir halde hem etrafta olup
biteni seyrediyor, hem de Biat Meydanı'nda toplanan gruplar
arasında Joanet'i takip etmeye çalışıyordu.
"Peki ne yapmak gerekiyor? Tehlikeli bir şey mi?" diye sor
du Arnau silahların arasında dolaşırken.
"Genellikle tehlikeli olmaz," diye gülümseyerek cevap ver
di, Joanet. Vali, savaş çağrısını hem şehri hem de kral adına kabul
eder. Bu yüzden kralın ordularıyla savaşmak kesinlikle yasakhr.
Aslında her şey saldırganın kim olduğuna bağlıdır. Eğer saldıran
feodal beylerden biri ise, genellikle Barselona Jıostıııı un yaklaştı
ğını duyunca, boyun eğip, bütün taleplerini kabul eder.
"O zaman savaş olmaz mı?"
"Yetkililerin kararına ve beyin davranışlarına bağlı. En son
seferde bir kale yerle bir edilmişti; o zaman savaş oldu işte, ölü
ler, saldırılar ve ... Bak! Enişten oradadır," dedi Joanet, çömlekçi
lerin bayrağını işaret ederek. "Hadi gidip bakalım!"
Sancağın altında, birliğin önde gelen diğer üç adamı ile bir
likte, Grau Puig de oradaydı. Savaş kıyafetleri giymiş, uzun çiz
meleri, vücudunu baldırlarına kadar koruyan deriden bir giysi,
belinde ise kılıcı vardı. Bu dört önemli şahsın etrafında şehrin
tüm çömlekçileri toplanmıştı. Grau Arnau'nun oralarda dolaştı
ğını görünce, Jaume'ye bir işaret yaptı ve Jaume çocukların yol
larını kesti.
"Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu.
Amau bakışlarıyla Joanet'ten yardım istedi.
"Savaşa katılanlara yardım etmeye gidiyoruz" dedi Joanet.
"Onlara yemek ya da ihtiyaç duydukları şeyleri bulacağız."
"Üzgünüm ama yapamazsınız," demekle yetindi Jaurne.
"Peki şimdi ne olacak?" diye sordu Amau, Jaume çocuklara
arkasını döndüğünde.
. 140 .
ILDEFONSO FALCONES
. 141 .
DENiZ KATEDRALİ
"Sen Estranya'nın bize verdiği eti bir görsen... " diye içinden
geçirdi Arnau.
Joanet arkadaşının düşüncelerini okudu ve ağzıyla iğrenç
anlamında bir işaret yaptı. Arnau bunu yalnız Joanet'e anlat
mıştı. Et orucunun yapılmadığı günlerde, önlerine yemeleri için
konan tencerelerin içinde sallanan etlerin nereden alındığını ba
basına birkaç kez anlatmaya yeltenmişti ama, onun, kölelerin ve
çırakların nasıl da iştahla tencereye üşüştüklerini görünce vaz
geçmiş, kendisi de kaşığını daldırmıştı.
"Sagramentali savaşa götüren başka sebepler var mı?" diye
sordu Arnau.
"Elbette. Barselona'nın imtiyazlarına ya da vatandaşların
dan birine karşı yapılmış herhangi bir saldırı, sagraınentali savaşa
götürmeye yeterlidir. Örneğin biri Barselona vatandaşlarından
birini kaçırırsa, sagraınentali hemen onu kurtarmaya gider."
Böyle konuşa konuşa ilerlemeye devam ettiler. Bir taraftan
da Arnau ve Joanet bütün sahil kısmını seyrediyorlardı. Onla
rı görünce yolu boşaltan karşılaştıkları halkın meraklı bakışları
altında, Sant Boi, Castelldefels ve Garraf'tan geçtiler. Deniz bile
hostun geçişini saygıyla karşılıyor, Sant Jordi sancağı altında iler
leyen yüzlerce silahlı adamın geçtikleri yerlerde sessizliğe bürü
nüyordu. Güneş bütün gün gruba eşlik etti. Deniz artık gümüş
rengine büründüğünde, Sitges kasabası yakınlarında geceleme
ye karar verdiler. Fonollar Beyi, şehrin önde gelen isimlerini şa
tosunda misafir etti. Geri kalanlar ise kasabanın kapısında kamp
kurdular.
"Savaş olacak mı?" diye sordu Arnau.
Bütün bastaixler ona baktılar. Yaktıkları ateşten gelen kıvılcım
sesleri sessizliği bozdu. Joanet uzanmış, Ramon'un kaslarından
birini kendine yastık yapmış, uyuyordu. Bazı bastaixler endişeli
bir şekilde birbirlerine baktılar. Savaş olacak mıydı?
. 142 .
ILDEFONSO FALCONES
. 143 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 44 .
ILDEFONSO FALCONES
. 145 .
I2
. 146 .
I LDEFONSO FALCONES
. 1 47 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 148 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 1 49 .
DENİZ KATEDRAL1
. 1 50 .
I LDEFONSO FALCONES
. 151 .
DENİZ KATEDRALİ
. 152 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
+ + +
. 153 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 54 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 55 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 1 56 .
ILDEFONSO FALCONES
. 157 .
IJ
. 1 58 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 59 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 1 60 .
ILDEFONSO FALCONES
, 161 ,
DENİZ KATEDRALİ
. 1 62 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 1 63 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 1 64 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 65 .
DENİZ KATEDRALi
+ + +
. 1 66 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 67 .
DENİZ KATEDRALİ
"Şimdi mi?"
"Evet, oğlum, hemen şimdi. Buna ihtiyacı var, " diye düşün
dü Bernat.
"Lütfen."
"Geceleri kiliseye girmenin yasak olduğunu biliyorsun. Pe
der Albert..."
"Gürültü yapmayız. Hiç kimse fark etmez. Lütfen."
Amau kabul etti ve iki çocuk sessizce Pere'nin evinden çıkıp,
birkaç adım ilerideki Santa Maria de la Mar Kilisesi'ne gittiler.
Bernat yatağında kıvrıldı. Başlarına ne gelebilirdi ki? Kilise
de herkes çocukları seviyordu.
Ay, içerideki iskelelerle, yan yapılmış duvarlarla, sütunlar
la, apsislerle oyun oynuyordu adeta. Santa Maria sessizlik için
deydi. Sadece, orada burada yanan birkaç küçük ateş bekçilerin
varlığını bildiriyordu. Arnau ve Joanet Bom Sokağı'na gelene
kadar kilisenin etrafını dolaştılar; ana giriş kapalıydı. Bütün mal
zemelerin bulunduğu Moreres Mezarlığı tarafı ise en iyi koru
nan bölgeydi. Küçük bir ateş, inşaatın cephesini aydınlatıyordu.
İçeriye girmek hiç de zor değildi: Duvarlar ve kolonlar apsisten,
Bom Kapısı' na kadar iniyor, orada ahşap bir platform, giriş mer
divenlerinin yerini gösteriyordu. İki çocuk, üstat Montagut'un,
kapının ve merdivenlerin yerini gösteren çizimlerinin üzerine
basarak Santa Maria'ya girdiler ve sessizce Santisimo şapeline
doğru ilerlediler. Tam burada, güzel işlenmiş sağlam demir par
maklıklar arkasında, bastaixlerin bittikçe değiştirdikleri büyük
uzun mumların aydınlattığı Bakire Ana anlan bekliyordu .
. 168 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 69 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 70 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 71 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 72 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 73 .
rnau'nun, Bakire Meryem'in artık onun da aımesi olduğu
A nu söylediği günden beri Joan her boş zamanında kiliseye
koşuyor, Santfsimo Şapeli'nin demir parmaklıklarına tuhınarak,
yüzünü parmaklıkların arasından içeri sokup, omzunda bebek,
ayaklarının dibinde de bir tekne olan taş figürü hayranlıkla sey
rediyordu.
"Bir gün başını bir daha oradan çıkaramayacaksın" dedi bir
keresinde Peder Albert.
Joan başını çıkarıp ona gülümsedi. Rahip eğilerek çocuğun
saçlarını okşadı.
"Onu seviyor musun?" diye sordu şapelin içini işaret ede
rek.
Joan tereddütlü bir sesle:
"O şimdi benim annem" diye cevap verdi heyecanla.
Peder Albert boğazında bir şeylerin düğümlendiğini hisset
ti. Hanımefendimiz Meryem Ana hakkında ona ne çok şey an
latabilirdi halbuki! Konuşmaya çalışlı ama başaramadı. Sesinin
düzelmesini beklerken çocuğu kucakladı.
"Peki ona dua ediyor musun?"
"Hayır. Sadece onunla konuşuyorum." Peder Albert soru
soran gözlerle çocuğa bakh. "Evet. Ona hayatımda olan biteni
anlatıyorum."
Rahip Bakire Anamız' a baktı.
+ + +
. 1 74 .
ILDEFONSO FALCONES
. 175 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 1 76 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 77 .
DENİZ KATEDRALİ
. 178 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 79 .
DENİZ KATEDRALİ
, 1 80 ,
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
' 181 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 1 82 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 1 83 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 1 84 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 185 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 86 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 87 ·.
DENiZ KATEDRALİ
. 188 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 89 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 90 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 191 .
IJ
1 5 Nisan 1 334
Barselona
. 192 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 93 .
DENİZ KATEDRALİ
. 1 94 .
ILDEFONSO FALCONES
"Faka t. . . "
"Boşver, evla t."
Evlerine dönerken konuşmadan yürüdüler.
O akşam, Arnau ve Bernat garip görevlerini yerine getir
mek üzere hapishaneye gittiler. Katedral okulundan dönerken,
meydanı geçmek zorunda olan Joan'ın eve gelince anlattıkların
da duyduklarına göre, ayaklanma hala devam ediyordu. Santa
Maria' dan, meydanın tepesine uzanan Mar Sokağı bile kalabalı
ğın bağınşlan duyulabiliyordu. İnsanlar, sabahki satıştan çekilen
tahılın depolandığı yer olan yargıcın sarayının etrafına üşüşüp,
burada yığılıyorlardı. Burası aynı zamanda Grau'nun tutuklula
rının da muhafaza edildiği yerdi.
Kalabalık tahıl istiyordu ve eyalet yetkililerinin bunu düzen
li bir şekilde paylaştıracak yeterli sayıda adamı yoktu. Beş meclis
üyesi, bir çözüm bulmaya çalışması için yargıcı ziyaret ettiler.
"Herkes yemin etsin," dedi bir tanesi. "Yemin etmeyen tahıl
alamaz. Her tahıl satın alan, sadece ailesine yetecek miktarda ta
hıl aldığına dair yemin etsin."
Diğer bir konsey üyesi: "Bunun işe yarayacağını düşünüyor
musun?" diye şüpheyle sordu.
"Yemin kutsaldır," dedi birincisi sertçe cevabı yapıştırarak.
"İnsanlar kontratları için and içmiyorlar mı, veya masum olduk
larını iddia ederlerken, ya da yükümlülüklerini yerine getirecek
lerine dair? Kutsal emanetlerin önünde yemin etmek için San
Felix'in stınağına gitmiyorlar mı?"
Sarayın balkonundan kararlarını açıkladılar. Kelimeler açık
lamaları duyamayanlara kadar yayıldı ve dindar Hıristiyanlar,
yemin edeceklerini haykırdılar . . . bir kez daha, hayatları boyun
ca sık sık yaptıkları gibi.
Tahıl tekrar meydana çıkarıldı. Açlık neredeyse elle dokunu
lur şekilde hissediliyordu. Bazıları yeminlerini ettiler, fakat çok
. 1 95 .
DENiZ KATEDRALi
. 196 .
ILDEFONSO FALCONES
. 1 97 .
DENİZ KATEDRALİ
"Gel, al bunu." Bemat onun eline iki para kesesi uzattı: Ken-
dininkini ve esirler için olanını.
"Bunlarla ne yapmam gerek?"
"Eve git, oğlum, eve git."
Arnau babasının kalabalığın ortasında gözden kayboluşunu
izledi. En son gördüğü şey babasının gözündeki nefret kıvılcım
larıydı.
"Nereye gidiyorsunuz, baba?" diye arkasından bağırdı.
"Özgürlüğü aramaya," dedi yanlarında bir yerde oturan ve
şehrin sokaklarını arı kovanlarına döndüren kalabalığı izleyen
bir kadın.
"Ama, biz zaten özgürüz," diyecek oldu Amau.
"Açlığın olduğu yerde, özgürlük yoktur, evlat," diye açıkla
dı kadın.
Amau, gözyaşları içinde, koşuşturan kalabalığın arasında,
yolunu bulabilmek için mücadele etti.
+ + +
KARGAŞA İKİ TAM GÜN sonra sona erdi. Meclis üyeleri ve baş
ka birçok soylunun köşkleri yağmalandı. Öfkeli kalabalık, önce
yiyecek arayışıyla . . . daha sonra da intikam arayışıyla şehrin
etrafını dolaştı.
. 1 98 .
I LDEFONSO FALCONES
. 1 99 .
I6
. 200 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
+ + +
. 201 .
DENİZ KATEDRALİ
. 202 .
ILDEFONSO FALCONES
"Hayır. . ! Baba!"
.
+ + +
. 2 03 .
DENiZ KATEDRALİ
. 2 04 .
ILDEFONSO FALCONES
. 205 .
DENlZ KATEDRALİ
. 206 .
ILDEFONSO FALCONES
. 207 .
DENİZ KATEDRALİ
. 208 .
ILDEFONSO FALCONES
. 209 .
DENİZ KATEDRALİ ·
, 210 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 211 .
DENİZ KATEDRALİ
. 2 12 '
ILDEFONSO FALCONES
. 21 3 .
DENİZ KATEDRALİ
. 214 .
astaixlerin kasasını çaldıktan sonra kaçarken düşmüş ol
B
11
malı" dedi kralın subaylarından biri. Arnau hala bilinç
siz bir şekilde yerde yatıyordu.
Peder Albert başını sallayarak bunu kabullenmediğini be
lirtti. Amau nasıl böyle korkunç bir şey yapmış olabilirdi? Bas
taixlerin kasası, hem de Santfsimo Şapeli'nde, Bakire Anası'nın
yanı başında! Askerler gün doğmadan iki saat önce kendisine
haber vermişlerdi.
"Hayır, bu olamaz" dedi içinden.
"Evet, peder", diye ısrar etti subaylardan biri. "Bu kese ço
cuğun elindeydi," dedi, içinde Grau'nun parasının bulunduğu
keseyi havaya kaldırarak. "Bir çocuk bu kadar çok parayla ne
yapar, yoksa?"
"Ya yüzü?" dedi bir diğer asker. "Eğer çalmak için değilse,
neden biri yüzünü saklamak için çamurla sıvasın ki?"
Peder Albert yine başını salladı. Bir taraftan da askerin elin
de tuttuğu keseye bakıyordu. Gecenin o saatinde orada ne işi
vardı? O çantayı nereden bulmuştu?
"Ne yapıyorsunuz?" diye sordu peder, askerlerin Arnau'yu
yerden kaldırdıklarını görünce.
"Onu hapse götürüyoruz."
"Olmaz öyle şey," diye söylendi peder.
Bütün o olanların bir açıklaması vardı elbet. Arnau'nun bas
taixlerin kasasını çalmaya yeltenmiş olması mümkün değildi.
Hayır, bunu Amau yapmış olamazdı.
"O bir hırsız, peder."
. 215 .
DENİZ KATEDRALİ
. 216 .
ILDEFONSO FALCONES
. 217 .
DENİZ KATEDRALİ
, 218 ,
ILDEFONSO FALCONES
Amau uzun bir süre anlattı, ama kendisine vuran adamı ta
rif edemedi; etraf karanlıktı diye cevap verdi, yanındaki iki kişi
nin sorulanna. Adam çok iri ve kuvvetliydi. Sonunda rahip ve
bastaixler birbirlerine baktılar; çocuğa inanıyorlardı. Ama şapelin
dışında bekleşen o kadar kişiye hırsızlığı onun yapmadığına na
sıl inandıracaklardı? Rahip önce Bakire Ana'ya, sonra da kilidi
zorl anmış kasaya bir baktı ve şapelden dışarı çıktı.
"Yemin ederim."
. 220 .
ILDEFONSO FALCONES
Subay bastaixlere baktı. Bir cevap verecekti ama, artık bir an
lamı kalmadığını anladı. Bazı bastaixler Arnau'nun yanında yak
laşmış, sırtını ovuşturuyorlardı bile.
, 221 ,
DENİZ KATEDRALİ
"Yalan söylüyor!"
. 222 .
ILDEFONSO FALCONES
"Bu bir tuzak," dedi hiç vakit kaybehneden. "Biri beni suçlu
göstermek için onu oraya bırakmış olmalı. Çocuk! Kesin bunu
çocuk yapmışhr!
"Hayır . . . hayır."
Bundan tam alb yıl önce Kral Alfonso, limanda meydana ge
len çok sayıda eşkıyalık olayları yüzünden, limanda çalışanların
kesici aletler bulundurmalarını yasaklamışh. Kullanılmasına tek
izin verilen silah, ucu sivri olmayan küçük hançerlerdi. Mayorkalı
ise kralın verdiği bu emre karşı gelmiş, bu sivri uçlu muhteşem
hançerini birçok kişiye çıkarıp böbürlenerek göstermişti. Dernek
ten bu yüzden ablma tehdidi ile karşı karşıya kaldığında ise, han
çeri demircinin evine kütleştirmesi için götürmeyi tercih ehnişti.
, 223 ,
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 224 .
ILDEFONSO FALCONES
nın kınlan kilitlerini tamir etmesi için bir çilingir çağırdılar. Kasa
tekrar kilitlenene kadar, hepsinin orada olması gerekiyordu.
. 225 .
DENİZ KATEDRALİ
. 226 .
I8
Joan, ona baba olmuş bu adamın, bir meşale gibi yanan gö
rüntüsünün önünde mıhlanmıştı.
. 227 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
' 22 8 '
ILDEFONSO FALCONES
"Ne dedin?" diye sordu Amau, ağzı tıka basa dolu bir şekil
de, onlara doğru dönerek.
+ + +
. 229 .
DENİZ KATEDRALİ
. 230 .
ILDEFONSO FALCONES
. 231 .
DENİZ KATEDRALİ
. 232 .
ILDEFONSO FALCONES
. 233 .
DENİZ KATEDRALİ
. 234 .
ILDEFONSO fALCONES
. 235 .
DENİZ KATEDRALİ
İki tane daha. Arnau üçüncü tuz küpünü kıyıya teslim etti
ğinde, dernek başkanlarından biri olan Josep onun yanına geldi.
. 236 .
ILDEFONSO FALCONES
. 237 .
DENİZ KATEDRALİ
"Fakat..., "
Evet, biliyordu. Sırtına ilk küpü alır almaz, yarası tekrar ka
namaya başladı.
. 238 .
ILDEFONSO FALCONES
Bundan sonraki birkaç gün, Arnau tek bir tur yük taşıdı ve
sonra şapele geri döndü. Kadırga gemileri çoktan demir almışh
ve ticaret gemilerindeki mallar da alışıldık parçalardı: Kumaşlar,
mercan, baharat, bakır, balmumu . . . Sonra bir gün Arnau'nun sır
hnın kanaması kesildi. Josep yarayı tekrar kontrol etti ve Arnau
bütün gününü ağır kumaş paketleri taşırken önüne çıkan her
bastaixe gülümseyerek geçirdi.
Aynı zamanda ilk maaşını da almışh. Grau için çalışırken al
dığından sadece birkaç kuruş fazlaydı. Bernat'ın çantasında hala
kalmış olan bir kaç demir para ile birlikte, hepsini Pere'ye verdi.
Parayı saydığında, "yeterli değil," diye düşündü. Bemat Pere'ye
daha fazla verirdi. Kesenin içine tekrar dikkatlice baktı. Ama bu
çok uzun sürmedi ki, birden farkına vardı. Eli hala kesenin için
deyken, yaşlı adama baktı. Pere yüzünü buruşturdu.
. 239 .
DENİZ KATEDRALİ
. 240 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 241 .
DENİZ KATEDRALİ
"Bu senin ilk seferin, değil mi?" dedi Ramon, onu tebrik
ederek. Arnau cevap vermedi ve kolları iki yana düştü. "Merak
etme, evlat," dedi elini omzuna koyarak, çoktan kıyıyı terk etme
ye başlamış olan diğerlerine yetişmek için onu cesaretlendirerek.
"Unutma ki, Bakire Anamız için taş taşıdığında, bir parçasını da
o taşır."
. 242 .
ILDEFONSO FALCONES
. 24 3 .
DENİZ KATEDRALİ
. 2 44 .
ILDEFONSO FALCONES
"Ah ! " dedi Ramon ve; listeyi ezbere saymaya başladı: "ka
tedral için, Santa Maria del Pi için, Santa Anna, Pedralbes Ma
nashn için, kraliyet tersanesi için, Santa Clara için, şehir surları
için. Her şey yapılıyor ve değiştiriliyor; sonra zengir.1er ve soylu
lar için yeni yapılan evler var. Kimse tuğla ya da ahşap istemiyor.
Herkes taş kullanmak istiyor."
"Bedelsiz verdiği tek taş Santa Marfa için olan . . . belki bir de
Pedralbes Manashn için olabilir, çünkü orası kraliçenin emriyle
yapılıyor. Geri kalan tümünü yüksek bir bedelden satıyor."
"Şehir mi?"
"Hayır."
"Tüccarlar mı?"
"Onlar da değil."
"Günahkarlar mı?"
. 245 .
DENİZ KATEDRALİ
. 246 .
ILDEFONSO FALCONES
Meclis üyelerinden biri, Josep, bir taşı işaret etti. Taş ustası
omuz silkti, Arnau'ya baktı ve bir kez daha kafasını salladı ve
duvarcılara onu almaları için el salladı. "Hepsı aynı," demişti
bastaixlere tekrar tekrar.
Taşla beraber yaklaşan iki duvarcıyı görünce, Arnau onlara
doğru gitti. Eğildi ve vücudundaki bütün kaslarını gerdi. Her
kes sessizliğe gömüldü. Duvarcılar bloğu yavaşça bıraktılar ve
onu elleriyle sımsıkı kavramasına yardım ettiler. Ağırlık ona ba
sınç yaptıkça, daha fazla eğildi ve bacakları kıvrılmaya başladı.
Dişlerini kenetledi ve gözlerini kapadı. "Yapabilirsin," dendiğini
duyduğunu sandı. Gerçekte hiç kimse konuşmamıştı, fakat oğ
lanın sendelediğini gören herkes, içinden aynı şeyi söylemişti.
"Yapabilirsin!" Amau yükün altında bükülen bedenini dikleştir
di. Diğerlerinin birçoğu derin bir nefes aldılar. Fakat yürüyebi-
. 247 .
u�N l L KATEDRALi
Öne doğru bir adım ath. Blok taşın ağırlığı onu diğer adımı
atmaya zorladı, ve tekrar ilkini . . . ve ikinci kez diğerini. Eğer du
rursa ... , eğer durursa, taş onu ezecekti.
"Yapabilirsin!"
. 248 .
ILDEFONSO FALCONES
. 249 .
DENİZ KATEDRALİ
"Fakat ... ," diye taşlan işaret ederek karşı koydu Amau.
. 250 '
I9
. 251 .
DENİZ KATEDRALİ
Biraz sonra Sim6 ayağa kalkıp, kendi tabağını ve iki kız kar
deşinin boşalmış tabaklarını Mariona'ya uzath.
"Sepicinin kızları."
+ + +
. 252 .
I LDEFONSO FALCONES
, 253 ,
DENİZ KATEDRALİ
. 254 .
ILDEFONSO FALCONES
"Amau."
. 255 .
DENiZ KATEDRALi
"Kırılır."
. 256 .
ILDEFONSO FALCONES
"Evet, üstat."
+ + +
Amau odaya şöyle bir göz ath. Anne ve kızlar masada otur
muş dikiş dikiyorlardı. Üçü de Amau'ya baktılar.
. 2 57 .
DENİZ KATEDRALİ
. 258 .
ILDEFONSO FALCONES
. 259 .
DENİZ KATEDRALİ
. 2 60 .
ILDEFONSO FALCONES
"Ne oldu?"
. 261 .
20
. 262 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
"Asıl ufak bir kız çocuğu olan sensin," dedi Aledis öfkeyle.
"Kadın mış? Ne yani? Ben bir kadın değil miyim? dedi Ale
dis annesini, kız arkadaşlarını ve babasını düşünerek. Kim bilir . .
. kim bilir, belki de kız kardeşi haklıydı. Denizin Bakire Anası'ına
olan inancını tüm Barselona'ya kanıtlamış olan Arnau gibi bir
bastaix, onun gibi bir kız ona bakh diye neden utanacaktı ki?"
+ + +
. 263 .
DENİZ KATEDRALİ
"Sen çıldırmışsın!"
. 264 .
ILDEFONSO FALCONES
"Kızlar!"
+ + +
. 265 .
DENİZ KATEDRALİ
"Ama dayanamaz."
. 266 .
ILDEFONSO FALCONES
şil tesinin üzerine atıp, uykuya dalmak istediği için perişan bir
şekilde eve dönmeye çalıştığını nasıl anlatacaktı? "Hayır, hayır,"
diye tekrarladı Amau. "Teşekkürler . . . Ramon"
+ + +
"Neden?"
"Neyi öğrenecekmiş?"
"Amau'yu sevdiğini."
"Onu seviyorsun."
. 2 67 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 268 .
ILDEFONSO FALCONES
"Değil mi?"
"Neden?"
. 269 .
DENİZ KATEDRALİ
"Bu mümkün değil. Aledis böyle biri değil," diye karşı geldi
Arnau sonunda.
. 2 70 .
ILDEFONSO FALCONES
. 271 .
DENİZ KATEDRALİ
"Elbette!"
"Efendim."
"Teşekkürler."
+ + +
, 2 72 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 273 .
DENİZ KATEDRALİ
. 274 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
DENİZ KATEDRALİ
Bir soylu. Çocuk buna inanmış mıydı acaba? Hiç kimse ken
disini soyluların karşısında değersiz hissedemezdi. Dalgaların
. 276 .
ILDEFONSO FALCONES
. 2 77 .
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TUTKUNUN KÖLELERİ
2I
G
ast6 Segura'nın kızını bastaix Amau'ya vermeyi reddetme
sinin üzerinden dört yıl geçmişti. Konuşmalardan birkaç ay
sonra Aledis, cinsel istekleri ağır bastığı için kızın olmayan çeyizi
konusunda sorun çıkarmayan yaşlı ve dul, eski bir sepici ile ev
lendirildi. Aledis'i kocasına teslim edene kadar da annesi kızın
yanından bir an bile olsun ayrılmadı.
. 281 .
DENİZ KATEDRALİ
O dört yılı Arnau böyle yaşadı; sakin, sadece işi, Santa Maria
Kilisesi ve özellikle de kardeşi Joan ile meşgul olarak.
. 282 .
ILDEFONSO FALCONES
. 283 .
DENİZ KATEDRALİ
. 284 .
ILDEFONSO FALCONES
. 285 .
DENİZ KATEDRALİ
. 286 .
ILDEFONSO FALCONES
Kral III. Pedro, üç yıldan daha fazla bir süre terkedilmiş hal
de bir köşeye fırla ttığı bu şehrin vatandaşlarının gözünü boya
mak, onları şaşırtmak istiyordu ve başardı da. İki kral, kardinal,
başpiskopos, birçok soylu ve piskoposların taşıdığı değerli ku
tunun altında yürüyorlardı. Santa Maria'nın geçici olarak kurul
muş sunağına gelince, başpiskoposun elinden, Şehit Eulalia'nın
kalıntılarını, Arnau da dahil çevredeki herkesin dikkatli bakışları
arasında teslim aldılar. Kalıntıları Santa Marfa' dan katedrale ka
dar kralın kendisi kadar götürdü. Katedrale girdiğinde kalıntıla
rın bulunduğu kutu, bunun izin özel olarak ana sunağın altında
yapılan yere ebediyen dinlenmesi için gömüldü .
. 287 .
22
. 288 .
ILDEFONSO FALCONES
"Neden?"
, 289 ,
DENİZ KATEDRALİ
. 290 .
ILDEFONSO FALCONES
. 291 '
DENİZ KATEDRALİ
. 292 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 293 ,
DENİZ KATEDRALİ
. 294 .
ILDEFONSO FALCONES
. 295 .
DENİZ KATEDRALİ
. 296 .
23
. 297 .
DENİZ KATEDRALİ
. 298 .
ILDEFONSO FALCONES
"Bunu yapamam."
"Evlenip bir aile kurman gerek," diye ısrar etti Peder Al-
bert.
. 299 .
DENİZ KATEDRALİ
Arnau onun yüzüne bakmak için döndü ve ilk kez hiç tanı
madığı birini gördü: Ölesiye ciddi ve hevesli bir şekilde ona bir
soru yöneltmiş birini. Kardeşindeki bu değişimi nasıl da kaçır
mıştı? Gözünün önünde onun hala, şehri göstermek için her yere
koşuşturan, annesi onun saçlarını okşarken bir sandığın kenarın
dan bacakları sallanan, güleç yüzlü küçük oğlan çocuğu görün
tüsü vardı. Şu geçen dört yılda ikisi ne kadar az konuşmuşlardı!
O her zaman gemiler yükleyip boşaltmak için işteydi ve görevini
yapmış olmanın huzuru içinde, eve çok geç ve konuşamayacak
�
kadar yorgun dön yordu.
"Evet."
Sadece o ve Joan.
"Evet."
. 300 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 301 .
DENİZ KATEDRALİ
O sabah Amau bir başka taşı almak üzere geri dönüş yolun
daydı. Yalnız başınaydı. Bir elinde capçanasını taşıyordu, göğsü
çıplaktı. Aledis onu balıkçı tezgahının önünden geçerken gördü.
Güneş, vücudunu kaplayan terin üstünde parlıyordu ve o, kar
şılaştığı herkese gülümsüyordu. Aledis sıradan dışarı çıktı. Ar
nau! Bu isim neredeyse dudaklarından fırlayacaktı, ama bunu
yapamayacağını biliyordu. Sıradaki bütün kadınlar ona bakıyor
du. Arkasında sırada bekleyen yaşlı kadın, Aledis ile önündeki
kadının arasındaki mesafeyi işaret etti. Aledis eliyle kadına öne
geçmesini işaret etti. Bütün o dedikoducu kadınların dikkatini
nasıl dağıtacaktı. Kusacakmış gibi yaptı. Kadınlardan biri ona
yardıma geldi, ama Aledis onu geri çevirdi; kadınlar gülüştüler.
Aledis tekrar öğürdü ve bazı hamile kadınların, anladıklarını be
lirten bakışları arasında, koşarak oradan ayrıldı.
. 302 .
ILDEFONSO FALCONES
Ne cevap verecekti?
"Neyin var?"
"Neyin var?" diye ısrarla sordu Arnau, kızı dik tutmaya ça-
lışırken.
"Ne yapıyorsun?"
. 303 .
DENİZ KATEDRAL1
Aledis titriyordu.
. 3 04 .
mau ve Maria, Santa Marfa' da evleneli, neredeyse iki ay
A olmuştu. Töreni Peder Albert yönetmiş ve bütün bastaixler
de, Pere, Mariona ve çoktan tepesini hraş etmiş ve Fransisken ta
rikatının giysisini giymiş olan Joan gibi, orada hazır bulunmuş
lardı. Evlilik sonrası vadedilen maaş artışıyla, Arnau ve kansı,
kıyıya yakın bir ev seçtiler. Maria'nın ailesi ve katkıda bulunmak
isteyen birçok kişi, evi döşemelerine yardımcı oldu: Arnau'nun
bir şey yapmasına gerek kalmadı. Ev, eşyalar, kap kacak, giysiler,
yemekler . . . hepsi onun yorulmaması için ısrar eden Maria ve
annesinin elinden çıkmıştı. İlk gecelerinde Maria tutkulu olma
sa da çekinmeden kendini Amau'ya verdi. Ertesi sabah Amau
şafakla birlikte uyandığında, kahvalhsını hazır, onu beklerken
buldu: Yumurtalar, süt, salamura et, ekmek. Aynı sahne gün or
tasında ve akşam yemeğinde tekrarlandı, ve ertesi gün, ve ondan
sonraki gün: Maria Amau'nun yemeğini hep masada hazır tuttu.
Aynca ayakkabılarını çıkarıyor, onu yıkıyor, kesik ve yaralarını
tedavi etmesine yardım ediyordu. Yatakta her zaman istekliydi.
Günbegün Amau bir erkeğin isteyebileceği her şeye sahip oldu:
Yemek, temizlik, itaat, ilgi, bakım ve genç ve çekici bir kadının
vücudu. Evet, Amau. Hayır, Amau. Maria onunla asla tarhşma
dı. Eğer bir mum istese, Maria ne yapıyor olursa olsun, elinde
ki işi bırakıp, gidip ona mumu getiriyordu. Eğer sızlanırsa, onu
öpücüklerle yumuşahyordu. Ne zaman nefes almak istese, Ma
ria ona hava getiriyordu.
. 305 .
DENİZ KATEDRALİ
. 306 .
I LDEFONSO FALCONES
+ + +
. 307 .
DENİZ KATEDRALİ
. 308 .
ILDEFONSO FALCONES
. 309 .
25
. 310 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
Barselona, 1 341
. 311 .
DENİZ KATEDRALİ
. 312 .
ILDEFONSO FALCONES
. 313 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 314 .
ILDEFONSO FALCONES
. 315 .
DENİZ KATEDRALİ
sine bitişik olan bir inşaat iskelesi kurdular. Deniz kıyısına doğru
inen büyük ahşap bir yapıydı. Bastaixler ise, o arada işi olmayan
herkesin yardımıyla, Santa Marfa'dan ağaç kütüğü ve tahta taşı
yorlardı.
Karanlık bashrınca işe ara verildi. Arnau yorgunluktan peri
şan bir halde döndü evine.
"Kralımız kendisi için hiç böyle bir çılgınlık istememişti.
Sandalların üzerine kurulan her zamanki iskeleyle yetinirdi. Bir
hainin kaprisine neden katlanıyor acaba?"
Bütün bu düşünceleri ve konuşmaları, Maria'nın omzuna
yaphğı masajdan sonra kayboldu.
"Yaraların daha iyi olmuş," dedi kız. "Sardunya çiçeği ile
frambuaz kullananlar da var, ama biz hep kayakoruğu bitkisini
tercih ediyoruz. Büyükannem büyükbabamı, annem de babamı
bu bitkiyle iyileştiriyordu."
Arnau gözlerini kapadı. Kayakoruğu mu? Günlerdir Aledis'i
görmemişti. İyileşmesinin tek sebebi buydu aslında!
"Neden kendini kasıyorsun?" diye azarladı Maria, Arnau'yu
da düşüncelerinde koparıp aldı. "Gevşe biraz... eğer gevşer
sen ... "
Kızı dinlemiyordu. Ne için? Başka bir kadının sebep olduğu
yaraları iyileştirmek için mi gevşeyecekti? En azından ona kız
saydı. ..
Ama Maria ona kızmak yerine o gece kendisini yine ona
teslim etti; sevgiyle yanaştı, kendini yumuşakça ona verdi. Oysa
Aledis yumuşaklığın ne olduğunu bilmiyordu. Onunla tıpkı
hayvanlar gibi sevişiyorlardı! Arnau da o gece Maria'yı kapalı
gözlerle kabul etti. Ona nasıl bakacaktı ki? Kız Arnau'nun vücu
dunu ve ruhunu okşadı ve kocasına zevki tattırdı.
Gün doğduğunda, Arnau Framenors'a gitmek için kalktı.
Maria aşağıda, ocağın başında, Arnau için çalışıyordu .
. 316 .
ILDEFONSO FALCONES
. 317 .
DENİZ KATEDRALİ
. 318 .
ILDEFONSO FALCONES
. 319 .
DENİZ KATEDRALİ
. 320 .
I LDEFONSO FA LCONES
. 32 1 .
Mayıs, 1 343
Sa11ta Marta de la Mar Kilisesi
Barselona
. 322
ILDEFONSO FALCONES
Santa Maria bile ona sırt çevirmiş gibiydi. Büyük bir kısmı
örtülü olan kilisede, şehrin zengin tüccarları çalışmaya başlamış
tı artık; kendilerinden iz bırakmak için şapellerin içlerine kendi
armalarını işliyorlardı.
. 323 .
DENlZ KATEDRALi
. 3 24 .
ILDEFONSO FALCONES
. 325 .
DEN İ Z KATEDRALİ
. 326 .
I LDEFONSO FALCONES
. 327 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
, 328 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 329 .
DENİZ KATEDRALi
. 330 .
ILDEFONSO FALCONES
. 331 .
DENiZ KATEDRALi
+ + +
. 332 .
ILDEFONSO FALCONES
. 333 .
ahişeydiler; renkli giysilerinden belli oluyordu. Aledis onla
F ra yaklaşıp yaklaşmamakta tereddüt etti, ama et ve sebze ye
meğiyle dolu tencereden yayılan kokular kızı o tarafa doğru çe
kiyordu. Açtı. Çok halsizleşmişti. Onun gibi genç olan kızlar, ate
şin etrafında o hırmuş, neşeli neşeli sohbet ediyorlardı. Aledis'in
kamp çadırlarına çok yaklaştığını görünce onu da davet ettiler,
ama onlar birer fahişeydi. Aledis kendisine şöyle bir baktı: Üstü
başı yırtık pırtıktı, kir pas içindeydi ve kötü kokuyordu. Fahişe
ler Aledis'i tekrar çağırdılar; hareket ettiklerinde güneş ışığının
parlattığı renkli ipek elbiseleri Aledis'in gözlerini alıyordu. Kim
se ona yiyecek ikram etmemişti. Yollarda sürünürken gördüğü
her ateş üzerindeki tencerelerden yemek almaya çalışmamış
mıydı sanki? Ona bir kişi acımış mıydı? Hepsi de ona zavallı bir
dilenci gibi davraruruşlardı; evet dilenmişti de: Bir parça ekmek,
biraz et ve biraz da sebze. Uzattığı eline tükürmüşlerdi. O kadın
lar orospuydular ama tencerelerindeki yemeği paylaşmayı teklif
edivorlardı.
Kral ordularının, ülkenin kuzeyindeki Figueras şehrinde
toplanmasını emretti. Kralı yalnız bırakmayan soylular ve Jıost
oraya doğru yola çıktılar. Aralarında Barselonalı askerler de var
dı. Ve tabii ki Arnau Estanyol da. Elinde babasının eski kurmalı
yayı ve küt uçlu hançeri.
Kral Pedro, Figueras' da yaklaşık bin iki yüz atlı ve dört bin
piyade askeri toplamayı başardı ve bununla da kalmadı. Aynı za
manda askerlerin akrabalarından oluşan almogdvarlar grubu da
katılmıştı. Bu grup göçebe olduklarından, yanlarında ailelerini
de götürüyorlar, her türlü mal tüccarlığı da yapıyorlardı. Asker-
' 3 34 .
ILDEFONSO FALCONES
, 33 5 ,
DENİZ KATEDRALİ
. 336 .
ILDEFONSO FALCONES
. 337 .
DENİZ KATEDRALİ
. 338 .
ILDEFONSO FALCONES
. 339 .
DENİZ KATEDRALİ
. 340 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 341 .
DENİZ KATEDRALİ
. 342 .
ILDEFONSO FALCONES
, 343 ,
DENİZ KATEDRALİ
. 344 .
ILDEFONSO FALCONES
34 5 .
DENİZ KATEDRALİ
Arnau yaklaştı.
. .1 4 6 .
ledis, açlıktan ölmek üzere olan bir hayvan gibi güvece
A doğru ahldığında, üç genç kadın sessizliğe büründü ve ona
baktı. Dizlerinin üzerine çöktü ve bir gözünü de onlardan ayır
madan, nefes almak için bile duraklamaksızın, kepçeyle doğru
dan tencerenin içinden, sebzeleri ve eti yemeye başladı. Üçünün
arasından en genci, gök mavisi bir elbisenin üzerine dökülen sarı
bukleli saçlı olanı, diğer ikisine dudak büktü: İçlerinden hangisi
bu duruma düşmemişti ki? diyormuş gibiydi. Arkadaşları anla
dıklarını belirten bir ifadeyle onun bakışlarına karşılık verdiler,
sonra üçü birden Aledis'in yanından uzaklaştılar.
Kız bu haldeyken, sarı bukleli olanı, kampın üzerine çöken
temmuz güneşinden korundukları geniş çadırın içine, ilk üçüne
göre biraz daha yaşlı olan diğer dört kadının d a durup dikkat
le Aledis' e baktığı yere doğru döndü. Aralarında, bir taburenin
üzerinde oturan hanımları da aynısını yapıyor, kızı izliyordu.
Aledis göründüğünde başını sallamış ve o da Aledis' e yemek ve
rilmesi konusunda hemfikir olduğunu belirtmişti. O zamandan
beri gözlerini Aledis'in üzerinden ayırmamıştı: Kızın giysileri
çok kirliydi, fakat kendisi çok güzeldi . . . ve çok gençti. Onun
burada ne işi vardı? Başıboş aylak biri değildi: Dilenmek için
yalvaracak birine de benzemiyordu. Bir fahişe de değildi: Kim
lerle beraber olduğunu gördüğünde, içgüdüsel olarak geri çekil
mişti. Çok pisti, yırtık bir iş önlüğü giymişti, saçları darmadağı
nıkh ve yağ içindeydi. Fakat dişleri bembeyaz parlıyordu. Hiç
açlık çekmemiş olduğu ve dişlerde lekeler bırakan hastalıklar
dan haberi olmadığı, açıkça anlaşılıyordu. Burada ne yapıyordu?
Bir şeylerden kaçıyor olmalıydı, fakat neden?
. 347 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 348 .
ILDEFONSO FALCONES
"Beğendin mi?"
Aledis döndü ve çadırın girişinde duran hanımı gördü.
Onun bir işaretiyle, Aledis'in giyinmesine yardım eden sarı buk
leli genç kız, Antonia gözden kayboldu.
"Evet. .. hayır... ," Aledis kendine bir kez daha bakh. Elbise
parlak yeşil renkteydi. Belki bu kadınlarda omuzlarına sarabile
ceği bir şey bulunurdu. Eğer omuzlarını örterse kimse onun bir
fahişe olduğunu düşünmezdi.
. 349 .
DENİZ KATEDRALİ
. 350 .
ILDEFONSO FALCONES
. 351 .
DENiZ KATEDRALi
. 352 .
ILDEFONSO FALCONES
. 3 53 .
DENİZ KATEDRALİ
. 3 54 .
I l.DEFONSO FALCON ES
+ + +
. 355 .
DENİZ KATEDRALİ
. 356 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 358 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 359 .
DENİZ KATEDRALİ
. 360 .
ILDEFONSO FALCONES
"Aledis mi?"
Francesca onun afalladığını görebiliyordu. Bu ne anlama ge
liyordu ?
"Siz ikiniz sürekli konuşarak ne yapıyorsunuz?" diye bağır
dı dışarıdaki askerler ve gülerek kapıya vurdular. "Sorun ne, o
erkek senin için çok mu fazla?"
Amau ve Francesca birbirlerine baktılar. Kadın ona kapıdan
uzaklaşması için işaret etti, Amau onu dinledi. Fısıltıyla konuş
maya başladılar.
"Maria mı dedin?" diye sordu Francesca, odanın diğer ucun-
da, pencerenin yanına geldiklerinde.
"Evet, karımın adı Maria' dır."
"Aledis kim öyleyse? Bana dedi ki ... "
Amau başını salladı. Gözlerinde hüzünlü bir pırıltı mı var
dı? diye merak etti Francesca. Arnau onun gözlerinin önünde
ufalıyor gibiydi: Kolları gevşemiş şekilde iki yana düşmüştü ve
başı boynuna çok ağır geliyormuş gibiydi. Fakat hiçbir şey söy
lemedi. Francesca derinde bir yerde bıçak yarası gibi bir acı his
setti: Neler oluyor oğlum? diye düşündü.
"Aledis kim?" diye ısrarla sordu.
Amau ağırlaşmış kafasını yavaşça salladı. Her şeyi geri
de bırakrnışb, Maria'yı, işini, Bakire Anası'nı . . . ve şimdi ise,
o buradaydı! Hem de hamileydi! Herkes öğrenecekti. Artık
Barselona'ya, evine, işine nasıl dönecekti?
Francesca pencereden dışarı baktı. Karanlık bir geceydi. Onu
sımsıkı yakalamış olan bu ağrı da neydi? Pisliğin içinde sürünen
. 361 .
DENİZ KATEDRA Lİ
. 362 .
ral İhtişamlı III. Pedro, 28 Haziran 1343 tarihinde kampın
K Rosell6n' a doğru ilerlemesi emrini verdiğinde, Figueras' da
geçirdiği alhna gündü.
. 363 .
DENİZ KATEDRALİ
. 364 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 365 .
DEN iZ KATEDR,\ Lİ
. 366 .
ILDEFONSO FALCONES
. 367 .
DENİZ KATEDRALİ
. 368 .
ILDEFONSO FALCONES
"Uyan, kılıç!"
Arnau gözlerini bu paralı askerlerden alamıyordu. Hepsi
birlikte bağırıyorlardı.
. 369 .
DENİZ KATEDRALİ
. 370 .
ILDEFONSO FALCONES
. 371 .
30
. 372 .
ILDEFONSO FALCONES
tan çok memnun oluyorlardı. En sevdikleri şey ise can alıcı nok
tayı sona saklamaktı. Biraz sonra adam konuşmasına devam etti:
"Fransızlara karşı yaptığımız savaşta, yani Elna bize aitken, Bü
yük Pedro şehri savunacağına söz verdi ve bir grup Katalan atlı
yı oraya gönderdi. Atlılar ise şehre ihanet ettiler; gece kaçıp şehri
düşmanın eline bıraktılar," asker ateşe tükürdü. "Fransızlar kili
seleri yıktılar, çocuk.lan duvarlara vurarak öldürdüler, kadınlara
tecavüz ettiler ve bütün erkekleri de idam ettiler . . . sadece biri
dışında. İşte bu yüzden Elna katliamı bizlerin vicdanında büyük
bir yük. Hiçbir Katalan Elna'ya yaklaşmaya cesaret edemez."
Arnau Kibirli Elna'run açık kapılarına tekrar baktı. Sonra da
bakışlarını hizada duran orduya çevirdi; herkes Elna'yı büyük
bir sessizlik içinde uzaktan izliyordu.
"Peki kimin canım bağışladılar?" diye sordu Amau, kural
ları bozarak.
"Bastard de Rosse116." Arnau, asker tekrar anlatmaya karar
verene kadar bekledi: "Yıllar sonra o asker Fransız ordularına
Maçana yolunda rehberlik yaparak Katalonya'yı işgal etmeye
geldi."
+ + +
. 373 .
OENlZ KATEDRALİ
. 3 74 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 375 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 376 .
ILDEFONSO FALCONES
Amau hançeri öfkeyle itti. Keskin uç, örgü demir zırhı ge
çip düşmanın�midesine saplandı. Adamın elindeki kılıç gücünü
kaybetmiş ama yine de tehlike saçarak savruluyordu. Amau
saplı hançeri bu sefer yukarı doğru öyle bir çekti ki, adamın iç or
ganlarının sıcaklığını elinde hissetti ve düşmanını yerden yukarı
kaldırdı. Hançer adamın karnını ikiye ayırdı. Elindeki kılıç yere
düştü. Adam Arnau'nun üzerine yıkıldı. Şimdi yüz yüzeydiler.
Adamın dudakları gözlerinin önünde hareket etti. Ona bir şey
mi söylemek istiyordu? Savaşın o büyük gürül tüsüne rağmen
Amau adamın nefesinin sesini duydu. Acaba ne düşünüyor
du? Ölümü görebiliyor muydu? Gözleri yuvalarından oynayan
adam, sanki bir şeyi işaret eder gibiydi ve o anda Arnau üzerine
. 377 .
DENİ Z KATEDRALİ
+ + +
+ + +
. 378 .
ILDEFONSO FALCONES
1 5 Ağustos 1 343
Kııınpımya ayini
BÜTÜN ORDU SAHİLDE toplanmış, denizin koruyucusun;ı
şükranlarını sunuyordu. III. Pedro Kutsal P;ıpa'nın baskılarına
dayanamamış, Mayorka Kralı Jaime ile anlaşma yapmaya razı
olmuştu. Haber bütün orduya yayıldı. Arnau rahibi dinlemiyor
du; dinleyen çok az kişi vardı. Herkesin yüzü asıktı . Bakire Anası
bile Amau'yu teselli edemiyordu. Adam öldürmüştü. Ağaçları
yakmıştı. Çiftçilerin ve çocuklarının korkulu gözleri önünde
üzüm bağlarını ve tarlaları yerle bir etmişti. Kasabaları ve içle
rinde yaşayan iyi insanları yok etmişti. Kral Jaime ise anlaşmayı
başarmış, Pedro da ona taviz vermişti. Arnau Santa Marfa de la
Mar'da verilen vaazları hatırladı: "Katalonya'nın sizlere ihtiyacı
var! Kral Pedro'nun sizlere ihtiyacı var! Savaşa gidin!" Ne sava
şı? Sadece katliamdı yaptıkları. Tek kaybedenlerin, mütevazı in
sanlar, sadık askerler ve çocukların olduğu mücadeleler... Hepsi
de bir sonraki kış tahıl bulamayıp, açlık çekeceklerdi. Ne savaşı?
Kurnaz kralların laf taşıyan piskopos ve kardinallerinin çıkar
dıkları savaş mı? Rahip ayine devam ediyor ama Arnau söyle
diklerini dinlemiyordu. Neden öldürmek zorunda kalmıştı? Öl
dürdükleri adamlar ne işe yaramışlardı?
Ayin bitti. Askerler küçük gruplar halinde kiliseden ayrıl
dılar.
"Peki ya söz verilen ganimet?"
"Perpifıan zengindir, çok zengin," dediklerini duymuştu Ar-
nau.
"Kral askerlerine paraları nasıl ödeyecek?"
Amau asker gruplarının arasında dolanıyordu. Ganimetten
ona neydi? Onu tek ilgilendiren o çocukların bakışlarıydı; Amau
ve bir grup askerin, tarlalarını yakıp yıkarken ve kışın onları do
yuracak tahılları alıp götürürken, ablasının elinden tutmuş on-
. 379 .
DENİZ KATEDRALİ
. 380 .
3I
. 381 .
DENİZ KATEDRALi
. 382 .
ILDEFONSO FALCONES
. 383 .
DENİZ KATEDRALİ
. 384 .
ILDEFONSO FALCONES
. 385 .
DEN!Z KATEDRALİ
+ + +
. 386 .
ILDEFONSO FALCONES
. 3 87 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 388 .
ILDEFONSO FALCONES
. 389 .
DENİZ KATEDRALİ
. 390 .
ILDEFONSO FALCONES
. 391 .
DENİZ KATEDRALİ
'K.dtirler!"
"Katiller!"
Arnau bu sefer de elleri sopalı ve bıçaklı yirmi kişilik bir
grupla karşılaştı. Gurup bütün yolu kaplamış, pencereye yapı
şıp onlara bakanlara hakaretler savumyordu. Neden ölüleri için
ağlamakla yetinmiyorlardı ki? Durmadı ve sağa sola dirseklerini
savurarak aralarından geçip yoluna devam etti. Bir an grubun
etrafında toplandığı noktaya baktı: Bir evin kapısının önünde
kanlar içinde Arap bir köle, göğüslerinde sarı işaret taşıyan üç
çocuğun üzerine sinmiş onları korumaya çalışıyordu. Kendi
ni aniden saldırganları Arap kölenin arasında buldu. Sessizlik
oldu ve çocuklar korkuyla dolu küçük yüzlerini gösterdiler. Ar
nau onlara baktı; Maria'ya çocuk veremediği için çok pişmandı.
Çocukların küçük kafalarının üzerinden geçen bir taş Amau'yu
sıyırdı. Arap köle, Arnau ile taşın arasına girdi. Midesine isabet
eden bu taşın verdiği aadan kıvranmaya başladı. Küçük yüz
ler doğrudan Amau'ya baktılar. Karısı çocukları çok seviyordu;
Hıristiyan, Arap ya da Yahudi, hiç fark etmezdi. Sahilde, sokak-
larda hep onları izlerdi . . . gözlerini onlardan ayırmaz, sonra da
dönüp Arnau'ya bakardı .. .
"Çekil! Çık oradan," dediğini duydu Amau, arkasında.
"Bu çocuklara ne yapmak istiyorsunuz?" diye sordu.
Elleri bıçaklı birçok adam karşısına geçtiler.
"Onlar birer Yahudi," diye cevap verdiler bir ağızdan.
"Peki sadece bu yüzden mi onları öldüreceksiniz? Anne ba
balarını öldürdüğünüz yetmiyor mu?"
"Kuyuları zehirlediler," dedi bir diğeri. "İsa'yı öldürdüler. Ka
fir törenleri için Hıristiyan çocukları öldürüyorlar. Evet, açıp kalp
lerini alıyorlar . . . kutsal ekmek ve şarabı çalıyorlar." Amau onları
dinlemiyordu. Bumunda hala Yahudi mahallesindeki kan kokusu
vardı. . . Castell-Rossell6' daki. En yakınındaki adamı tutup yüzü
ne bir yumruk attı ve bıçağını çıkarıp oradakileri tehdit etti .
. 392 .
ILDEFONSO FALCONES
. 393 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 394 .
ILDEFONSO FALCONES
. 395 .
DENİZ KATEDRALİ
. 3 96 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 397 .
DENİZ KATEDRALİ
. 398 .
I LDEFONSO FALCONES
. 399 .
32
. 400 .
ILDEFONSO FALCONES
. 40 1 .
DENİZ KATEDRALİ
. 402 .
I LDEFONSO FALCONES
+ + +
. 403 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 4 04 .
ILDEFONSO FALCONES
. 405 .
UENIZ KATEDRALİ
elinde oyuncaktan başka bir şey değiliz. Onlar kaç kişinin ölebi
leceğini ya da kaç kişinin sefil olacağına aldırmadan veriyorlar
kararlarım."
Hasdai iç çekti.
"Ah sana bir anlatsam Amau. Bizler kralın malıyız ... "
"Ben de savaşa gidip, zavallı insanların ekinlerini yaktım."
İki adam bir süre düşüncelere daldılar.
"İşte," dedi Amau, sessizliği bozarak, "şimdi incirlerin hika
yesini biliyorsun."
Hasdai ayağa kalktı ve Amau'nun omzuna dokundu, sonra
da onu içeri girmeye davet etti.
"Hava serinledi," dedi, gökyüzüne bakarak.
+ + +
. 406 .
ILDEFONSO FALCONES
. 407 .
DENİZ KATEDRALİ
, 408 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 409 .
DENİZ KATEDRALİ
"Çok basit. Sipariş aslında faiz ile para ödünç vermenin kı
lık değiştirmiş halinden başka bir şey değil. Bir tüccar, genellikle
de bir sarraf, bir tüccara kendisine mal alması veya satması için
para veriyor. Tüccar, işi bittikten sonra sarraftan aldığı miktarı ve
onun yanında, kazandığı paranın bir kısmını sarrafa iade ediyor.
Yani faizli ödünç paradan başka bir şey değil, sadece adı farklı:
Sipariş. Parayı ödünç veren Hıristiyan böylece aslında parasıyla
para kazanmış oluyor, yani Kilise'nin yasakladığı şey: Alın te
riyle değil, parayla para kazanmak. Biz aynı şeyi yaphğırruzda
adımız tefeci oluyor, Hıristiyanlar yaphğında ise olmuyor."
"Peki hiçbir fark yok mu?"
"Sadece bir tane: Siparişlerde para}'l veren, daha sonra yapıla
cak işin riskini taşıyor. Eğer tüccar geri dönmez ya da deniz yolcu
luğu sırasında korsanların saldırısına uğrayıp parayı kaybederse,
parayı veren de kaybetmiş olur. Sözde faizle ödünç verme işinde
böyle değil, yani ödünç alan kişi mala bir şey olması halinde faizi
ile parayı geri ödemeye mecbur. Ama uygulamaya gelince, eğer
ortada mal yoksa bizim de paramız ödenmiyor. Sonuç olarak tüc
carlar risk almayacakları siparişler istiyorlar ve biz de krallanruza
verecek parayı bulmak zorundayız. Anladın mı?"
"Yani biz Hıristiyanlar faizle para ödünç vermiyoruz ama
siparişlerle elde ettiğimiz sonuç aslında aynı şey," dedi Arnau
özetle.
"Evet doğru. Aslında Kiliseniz'in yasaklamak istediği şey
faiz değil, alın teri yerine para ile para kazanmak ve tabii bu
ödünçler krallara, soylulara ya da şövalyelere verilmemişse.
Çünkü bir Hıristiyan krallara, soylulara ya da şövalyelere faizle
ödünç para verebilir. Kilise bu paranın savaş için olduğunu ve
dolayısıyla geçerli bir sebep olduğunu varsayar."
"Ama bunu yapanlar sadece Hıristiyan sarraflar," dedi Ar
nau. "Birkaç Hıristiyan'ın yaptığı şey yüzünden bütün Hıristi
yanlar... "
. 410 .
ILDEFONSO FALCONES
, 411 ,
33
. 412 .
ILDEFONSO FALCONES
. 4 13 .
DENiZ KATEDRALİ
. 414 .
ILDEFONSO FALCONES
. 415 .
DENİZ KATEDRALİ
, 416 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 417 .
34
JJ ı �te!" diy� iki katlı küçük, kapısında beyaz bir haç olan evi
•
ışaret ettı.
Guillem olarak vaftiz edilen Sahat da yanındaydı ve
Amau'nun ev seçimini onayladı. "Gerçekten mi?" diye sordu
Amau. Guillem başı ile tekrar onayladı ve bu sefer yüzünde bir
gülümseme belirdi.
Amau şaşkınlıkla küçük eve baktı. O sadece evi uzaktan
göstermiş, Guillem de kabul etmişti. Hayahnda ilk defa dilekleri
bu kadar çabuk gerçekleşiyordu. Acaba bundan sonra hep böyle
mi olacaktı? Hala şaşkınlık içindeydi.
"Bir şey mi oldu, sahip?" Arnau Guillem'e öfkeli bir bakış
fırlattı. Ona kaç kere kendisine sahip diye hitap etmemesini söy
lemişti. Ama köle bunu reddediyordu; dışardan köle sahip gibi
gözükmelilerdi. "Yoksa evi beğenmedin mi, sahip?" dedi.
"Elbette beğendim. İş için de uygun mu sence?"
"Elbette. Daha iyisi olamazdı. Bak," dedi eliyle işaret ederek,
"Canvis Nous ve Canvis Vells'in tam kesiştiği yerde. Bundan
daha iyisi olamazdı."
Amau Guillem'in işaret ettiği yere baktı. Canvis Vells denize
kadar ilerliyor, Canvis Nou ise tam önlerinden başlıyordu. Ama
Amau bu evi bu yüzden seçmemişti; o sokaklardan yüzlerce kez
geçmiş olmasına rağmen, sarraflar sokağı olduğunu fark etme
mişti bile. Ev Santa Maria Meydaru'nda, kilisenin ana kapısının
tam karşısındaydı.
"Bu iyiye işaret," dedi kendi kendine.
"Bir şey mi dedin, sahip?"
. 418 .
ILDEFONSO FALCONES
. 419 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 420 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 42 1 .
DENİZ KATEDRALİ
. 422 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 423 .
DENİZ KATEDRALİ
. 424 .
ILDEFONSO FALCONES
. 425 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 426 .
ILDEFONSO FALCONES
. 427 .
DENİZ KATEDRALl
eğer her şey yolunda gihnezse Arnau'nun adı, her ne kadar Has
dai ona yardım etse de, çalıştığı o adamlar karşısında lekelenmiş
olacaktı. Belgeleri o imzalamıştı. Uzak ülkelerde çalıştığı adam
larla olan ilişkileri, güvene dayalıydı. Kör bir güven. Daha ilk
işinde yanlış yapan bir sarraf, ileride nasıl başarı elde edebilirdi.
"Arnau bile bana Mayorka' dan geçen rotalar üzerinde çalış
mamamızı söyledi," dedi, tek açılabildiği insan olan Hasdai'ye,
Yahudi adamın evinin bahçesinde otururlarken.
Bakışlarını birbirlerinden kaçırıyorlardı. Ama yine de birbir
lerinin düşüncelerini okuyabiliyorlardı. Dört gemi dolusu köle!
Bu iş Hasdai'ye bile zarar verebilirdi.
"Jaime teslim olduğu gün bile verdiği sözü tutmadıysa,"
dedi Guillem Hasdai'ye bakarak, "Katalanlann ticaretine ve
mallarına ne olacak?"
Hasdai cevap vermedi. Ne diyebilirdi ki?
"O zaman tüccarların başka bir liman seçecekler."
"Barselona mı?" diye sordu Guillem başını sallayarak.
"Böyle olacağını nereden bilecektik?" dedi Yahudi adam,
onu sakinleştirmeye çalışarak.
Arnau çocuklarının hayatını kurtarmıştı.
1349 yılının Mayıs ayında, Kral Pedro Katalan donanmasını
Mayorka'ya gönderdi. Bunun için en hareketli ticaret mevsimini
seçmişti.
"Mayorka'ya hiçbir gemi göndermediğimiz çok iyi oldu,"
dedi Arnau.
Guillem de başıyla onaylamak zorunda kaldı.
"Ya gönderseydik?" diye sordu Arnau, "ne olurdu?"
"Ne demek istiyorsun?"
"Biz insanlardan para alıp, siparişe yatırıyoruz. Eğer
Mayorka'ya gemi gönderseydik ve Kral Jaime gemiye el koysay-
. 42 8 .
ILDEFONSO FALCONES
. 429 .
35
Birden sırtında taş taşıyan bir bastaix çıkh önüne. Salgın has
talıktan kurtulan bastaixlerin sayısı çok azdı. Kayınpederi Ramon
da dahil, birçoğu da ölmüştü ve Amau da sahilde, eski arkadaş
larıyla birlikte, onlar için ağlamışh.
"Sebastia," dedi, geçen bastaixi görünce.
. 430 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + + .
. 431 .
DENİZ KATEDRALİ
. 432 .
ILDEFONSO FALCONES
. 433 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
SEKİZ YAŞINDAKİ KIZIN adı Mar' dı. Üç aylık bir süreden son
ra, vebanın ve anne babasının ölümü ile yaşadığı sarsıntıyı atlat
maya başlamıştı. O günden itibaren, sarraf dükkanında sadece
demir paraların ya da defterleri çizen tüy kalemlerin sesi yoktu:
Kahkahalar ve koşuşmalar Arnau'nun evini dolduruyordu. Kız,
Guillem'in kendisine bakmak için tuttuğu kadın kölenin elinden
kaçıp onları izlemek için odaya daldığında kızı azarlıyorlar, ama
sonra da gülümseyerek birbirlerine bakıyorlardı.
Arnau Donaha'yı kabullenememişti.
"Başka köle istemiyorum," diye çıkışmıştı Guillem'e.
Ama o zaman üstü başı yırtık, kir pas içindeki genç kız ağ
lamaya başlamıştı.
"Onun için buradan daha iyi bir yer neresi olabilir ki� Eğer
istemiyorsan onu satabilirsin ama unutma ki başka biri satın ala
cak. Onun yemeğe, bizim de küçük kıza bakacak birine ihtiyacı
mız var." Kız Arnau'nun önünde diz çöktü. "Kim bilir ne kadar
acı çekmiştir," dedi Guillem. "Şimdi onu geri verirsem ... "
Arnau hiç istememesine rağmen kabul etmek zorunda kaldı.
. 434 .
ILDEFONSO FALCONES
. 435 .
DENİZ KATEDRALİ
. 436 .
ILDEFONSO FALCONES
. 437 .
1 Ocak 1354
Smı tn Mar(a de la Mar Meydanı
Barse/011a
. 438 .
I LDEFONSO FALCONES
. 439 .
DENİZ KATEDRALİ
. 440 .
ILDEFONSO FALCONES
. 44 1 .
DENİZ KATEDRALİ
, 442 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 443 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 444 .
ILDEFONSO FALCONES
. 445 .
DENİZ KATEDRALİ
. 446 .
ILDEFONSO FALCONES
"Ne öneriyorsun?"
"Sen ne yapmak istiyorsun?"
"Elbette onu mahvetmek!"
"Söylenenlere göre Grau oldukça yaşlanmış, işlerini oğulları
ve karısı yürütüyormuş. Bir düşünsene! İşlerinden biri kötü git
se, her şeylerini kaybederler."
"Borçlarını satın al." Arnau vücudunun bir kasını bile oy
natmadan konuşmuştu. "Bana borçlu olmasını ve bunu da bil
memesini istiyorum. İşlerinden birinin kötü gitmesini sağla . . .
hayır, birinin değil," diye düzeltti. "Hepsinin!" diye bağırdı ma
saya vurarak. "Hepsinin," dedi bu kez alçak sesle. "Onları elim
den kaçırmak istemiyomm."
+ + +
20 Eylül 1 355
Barseloııa Limam
. 447 .
DENİZ KATEDRALİ
. 448 .
ILDEFONSO FALCONES
. 449 .
DENİZ KATEDRALİ
. 450 .
37
. 451 .
DENİZ KATEDRALİ
pacak başka işiniz yok mu?" dedi karşılarına geçerek, büyük bir
ciddiyetle.
İki adam da evet anlamında başını salladı. Artık şüpheleri
yoktu: Mar bir kadın olmuştu.
"Bir prensese layık çeyizi olacak," dedi Arnau Guillem' e
dükkana geldiklerinde. "Para, eşya ve bir ev . . . hayır bir saray! "
aniden arkadaşına döndü. "Puiglerden haber var mı?"
"Elimizden uçup gidecek," dedi Guillem, Amau'nun soru
sunu duymazdan gelerek.
İkisi de bir an sessiz kaldılar.
"Bize torunlar verecek," dedi sonra Amau.
"Yanılıyorsun. Kocasına çocuklar verecek. Biz kölelerin ço
cuğu olmaz, hele torunları hiç."
"Sana kaç kere özgürlüğünü teklif ettim?"
"Ben özgür olup ne yapacağım? Böyle iyiyim ama Mar'ı evli
olarak hayal etmek . . . daha şimdiden kim olursa olsun, damat
tan nefret etmeye başladım."
"Ben de öyle," dedi Amau.
İki arkadaş birbirlerine baktılar ye kahkahalara boğuldular.
"Soruma cevap vermedin," dedi Amau, "Puiglerden haber
var mı? Onların köşkünü Mar'ın olmasını istiyorum."
"Pisa'ya, Filippo Tescio'ya haber gönderdim. Bu dünyada
istediğimizi yapabilecek tek kişi Filippo."
"Ona ne söyledin?"
"Puiglerin siparişlerinin Barselona'ya varamaması,
Barselona' dan çıkanların da gidecekleri yere ulaşamaması için,
gerekirse korsan tutmasını söyledim. Mallan çalmasını ya da
yakmasını, ne isterse onu yapmasını söyledim."
"Peki cevap verdi mi?"
. 452 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 453 '
DENİZ KATEDRALİ
. 454 .
ILDEFONSO FALCONES
"Efendim."
Kız sustu.
"Yok bir şey," dedi masadan kalkarak.
Guillem bakışlarıyla odadan çıkan kızı izledi; bu düşünce
her ne kadar onu rahatsız etse de, muhtemelen peder haklıydı.
+ + +
. 455 .
DENİZ KATEDRALİ
. 456 .
ILDEFONSO FALCONES
. 457 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 458 .
ILDEFONSO FALCONES
. 459 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 460 .
ILDEFONSO FALCONES
. 46 1 .
DENİZ KATEDRALİ
. 462 .
ILDEFONSO FALCONES
. 463 .
DENİZ KATEDRALİ
"Tabii, sahip."
Oğulları Grau'yu koltuk altlarından hıtup götürdüler. Ba
rone?, köleler koltuğunu almadan önce ayağa kalkh. Bir köşeye
geçti.
Arnau'ya bakmaya devam ediyordu.
"Üzerindekiler de benim."
Titremiş miydi?
"Herhalde onu da ... " dedi Genis Puig, babası kucağında.
"Üzerindekiler de benim," diye tekrar etti Arnau sözünü ke-
serek, Isabel' den gözlerini ayırmadan.
Titriyor muydu?
"Anne," dedi Josep. "Git üzerini değiştir."
Titriyordu.
"Guillem," diye bağırdı Arnau.
"Anne. Lütfen."
Guillem barones' e yaklaşh.
Titriyordu!
"Anne!"
"Peki üzerime ne giymemi bekliyorsun," diye bağırdı Isabel,
üvey oğluna dönerek.
Isabel titreyerek tekrar Arnau'ya döndü. Guillem de
Arnau'ya baktı. Gözleri "gerçekten elbisesini çıkartmamı istiyor
musun?" diye sorar gibiydi.
Arnau kaşlarını çattı ve yavaş yavaş, çok yavaş, Isabel başım
öne eğdi ve öfkeden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Amau, Guillem' e, kadının hıçkırıkları bütün salonu doldu
rana kadar beklemesini işaret etti.
"Bu gece," dedi, Guillem'e dönerek, "bütün bu binanın bo
şaltılmış olmasını istiyorum. Onlara hiç çıkmamış olmaları ge-
. 464 .
ILDEFONSO FALCONES
. 465 .
9 Haziran 1 359
Barselona
. 466 .
ILDEFONSO FALCONES
. 467 .
DENİZ KATEDRALi
. 468 .
ILDEFONSO FALCONES
. 469 .
DENİZ KATEDRALİ
, 470 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 471 .
DENİZ KATEDRALİ
. 472 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 473 ,
DENİZ KATEDRALİ
. 474 .
ILDEFONSO FALCONES
. 475 .
DENİZ KATEDRALİ
. 476 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
"Bu işi biz hallederiz," dedi arkasında duran biri. Arnau ar
kasını döndü ve gemiye yeni çıkan subaylardan biriyle karşılaş
tı. "Majesteleri gemisinde sizleri bekliyor."
Kral iki gece boyunca askerlerden Amau Estanyol'un na
sıl biri olduğunu dinlemişti. "Zengin," demişti Barselona kon
sey üyeleri, "çok zengin majesteleri." Kral, Amau hakkında
söylenenleri çok fazla önemsemeden dinliyordu: Bastaix oluşu,
Eiximen d'Esparça emrinde savaşmış olması, Santa Marfa'ya
olan bağlılığı. Kral genç adamın dul olduğunu duyduğunda ise
gözleri faltaşı gibi açılmıştı. "Zengin ve dul," diye düşündü kral;
"belki de bu kadından kurtuluşumuz olur... "
"Arnau Estanyol" diye yüksek sesle gelişini bildirdi, kralın
hizmetlilerinden biri. "Barselona vatandaşı."
Kral güvertede bir koltukta, Kastilya gemisinin çekilmesin
den sonra kral gemisine akın eden birçok soylu, şövalye, konsey
üyesi ve şehrin önde gelenleri ile oturuyordu.
Arnau tam kralın önünde diz çökmüştü ki, kral ayağa kalk
masını işaret etti.
"Yaptıklarınız bizleri çok memnun etti," diye söze başladı
kral; "cesaretiniz ve zekanızın bu savaşı kazanmamızda büyük
etkisi oldu."
Kral sustu ve Arnau bir an ne yapacağını bilemedi. Konuş
malı mıydı, yoksa beklemeli miydi? Oradaki herkes ona bakı
yordu.
"Bizler," diye kral sözlerine devam etti, "bu yardımlarınıza
karşılık olarak sizi ödüllendirmek isteriz."
Peki şimdi konuşmalı mıydı, yoksa beklemeli miydi? Kral ona
ne gibi bir ödül verebilirdi? O zaten dilediği her şeye sahipti ...
"Granollers, Sant Vicenç dels Horts ve Caldes de Montbui
Baronluklarıru çeyiz olarak vereceğim, gözdem Elionor ile sizi
evlendireceğim."
. 478 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 479 .
DENİZ KATEDRALİ
. 480 .
I LDEFONSO fALCONES
. 48 1 .
DENİZ KATEDRALİ
"Peki ya karakteri?"
"Soylu biriymiş," demekle yetindi.
Elionor hakkında duyduklarını Amau'ya neden anlatacaktı
ki? Doğru, çekici bir kadındı ama bütün dünyaya karşı öfkeli ol
duğunu, kaprisli, şımank, kinci ve hırslı olduğunu söylememiş
ti. Kral kadını bir soylu ile evlendirmiş, kısa süre sonra da kocası
öldüğünden ve çocukları olmadığı için saraya geri dönmüştü.
Bu Arnau'ya yapılan bir iyilik miydi? Kralın bir ödülü müydü?
Joan'ın bilgi topladığı herkes imalı bir şekilde gülüyordu. Kral
artık Elionor' a tahammül edemiyor ve Barselonalı zengin bir
adamla onu evlendirmek istiyordu. Bir sarraftan daha iyi bir
aday kim olabilirdi ki? Kral Pedro her anlamda bu işten kazanç
lı çıkacaktı: Elionor' dan kurtuluyor ve zengin bir adamla yakın
ilişki içine giriyordu. Neden bunları Arnau'ya anlatacaktı ki?
"Soylu biri demekle neyi kastediyorsun?"
"Soylu işte," dedi Joan Amau'dan bakışlarını kaçırarak.
"Soylu biri, soylu bir kadın, bütün kadınlar gibi onun da bir ka
rakteri var."
Elionor da Amau hakkında araştırma yapmıştı ve bu konu
da haberler geldikçe öfkesi daha da arbyordu: O eski bir bnstaix,
yani Ribera kölelerinin kurduğu bir demek üyesiydi. Kral onu
bir bastaix ile evlendirmeye nasıl cüret ederdi? Zengindi, çok
zengindi, söylediklerine göre ama, Amau'nun parasının onun
için ne önemi vardı ki? Sarayda yaşıyordu ve her şey elinin al
tındaydı. Amau'nun kaçak bir taşralının oğlu olduğunu ve dola
yısıyla onun da doğuştan bir toprak kölesi olduğunu öğrenince,
kral ile konuşmaya karar verdi. Kral saraylı birinin kızını böyle
bir kişiyle evlendirmeye nasıl kalkışabilirdi?
Ama III. Pedro kızı kabul etmedi ve 21 Haziran günü,
Mayorka'ya gitmeden iki gün önce evlilik töreninin yapılmasını
emretti.
+ + +
. 482 .
ILDEFONSO FALCONES
. 483 .
DENİZ KATEDRALİ
. 484 .
ILDEFONSO FALCONES
. 485 .
39
. 486 .
ILDEFONSO FALCONES
. 487 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
+ + +
. 488 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 489 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 490 .
ILDEFONSO FALCONES
. 491 .
DENİZ KATEDRALİ
. 492 .
ILDEFONSO FALCONES
. 493 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 494 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 495 .
DENİZ KATEDRALİ
. 496 .
üneş açık ve sıcak bir günü müjdeliyordu. Bulutsuz gökyü
G zü, yaklaşık kırk yıl önce, Bernat Estanyol adındaki toprak
kölelerinden birinin düğün törenindeki gibi, düzlükte toplanan
binlerce insanın üzerinde masmavi bir kubbeye benziyordu. Sa
atler yaklaşıyor ve Elionor, Montbui şatosunun o kocaman sa
lonunda, en güzel giysileriyle, sinirli sinirli bir o tarafa, bir bu
tarafa gidip geliyordu. Sadece soylular ve şövalyeler eksikti!
Joan, siyah giysileriyle bir sandalyede oturuyor, Arnau ve Mar
da, sanki bu günün onlar ile hiçbir ilgisi yokmuş gibi, Elionor her
iç çektiğinde, birbirlerine imalı bakışlar fırlatıyorlardı.
Sonunda soylular teşrif ettiler. Elionor gibi heyecanlı olan
hizmetlilerinden biri salona girerek geldiklerini haber verdi. Eli
onor hemen pencereye koştu ve salonda bulunanlara doğru dön
düğünde, yüzü büyük bir mutlulukla aydınlanmıştı. Soylular ve
şövalyeler, onlara özgü olan büyük bir gürültüyle, kalenin önün
deki düzlüğü dolduruyorlardı. O görkemli giysileri, kılıçları, mü
cevherleriyle halkın arasına karışarak, çiftçilerin yırtık pırtık, gri,
kasvet saçan giysilerine renk ve parlaklık katıyorlardı. Dizginle
rini bir adamın tuttuğu atlar ahşap setin etrafında toplanmaya
başlamış, mütevazı insanların beylerinin gelişini karşıladıkları
sessizliği, kişnemeleriyle bozmuşlardı. Hizmetliler, beyleri için
canlı renklerde ipek kumaşlarla döşenmiş güzel sandalyeleri,
soyluların ve şövalyelerin yeni beylerine sadakat yemini edeceği
yere, tahta setin hemen önüne yerleştiriyorlardı. İçgüdüsel ola
rak halk, soylular ve kendileri arasında geniş bir boşluk bırakıp,
imtiyazlılarla aralarında olan farkı belirlemişlerdi.
Elionor tekrar pencereden baktı ve kendisine bağlı olan bu
insanların, onu görkemli bir şekilde karşılıyor olmalarının ver-
. 497 .
DENİZ KATEDRALİ
. 498 .
ILDEFONSO FALCONES
. 499 .
DENiZ KATEDRALİ
. 500 .
ILDEFONSO FALCONES
. 501 .
DENİZ KATEDRALİ
oldukça artmış. Seni temin ederim ki, kral benim sözlerime karşı
gelmeyecektir."
Arnau katibe baktı ve devam etmesini işaret etti:
" . . . kötüye kullanılan bütün o gelenekleri iptal ediyorum ... "
diye bağırdı katip.
"Beylerin, tebaasındakilerin varlıklarının bir bölümüne mi
ras olarak el koymalarına izin veren intestia hakkını kaldırıyo
nım." Amau, katip sözlerini tekrar edebilsin diye, yavaş yavaş
ve çok açık bir şekilde konuşmasına devam etti. Halk sessizlik
içinde, hem şaşkın hem de umutlu bakışlarla onu dinliyordu.
"Soyluların zina ile suçlanan kadının varlıklarının yarısına ya
da bütününe el koyulması hakkı veren cugutiayı iptal ediyorum.
Çocukları olmadan ölen evli çiftçilerin mallarının bir kısmına el
koyma hakkı veren exorquiayı iptal ediyorum. Beylerin çiftçilere
istedikleri gibi kötü davranmalarına ve eşyalarına el koymala
rına izin veren ius maletractandiyi iptal ediyorum." Arnau'nun
sözleri büyük bir sessizlik içinde dinleniyordu. Katip bile söyle
diklerinin bu kadar sessizlik içinde dinlendiğini görünce şaşırdı
kaldı. Francesca, Aledis'in kolunu sıkıca tuttu . "Topraklarında
çıkan yangın sebebiyle çiftçinin beyine ödediği tazminat olan
arsiayı; zifaf gecesi beye gelin ile cinsel ilişkide bulunma hakkı
veren firma de espoli forzadayı . . .
Oğlu görmedi ama, Arnau'nun söylediklerinde ciddi ol
duğunu yavaş yavaş anladıktan sonra neşeyle hareketlenmeye
başlayan halkın arasındaki yaşlı kadın, annesi, Aledis'ten elle
rini çekerek, yüzüne götürdü. Aledis o anda her şeyi anlamıştı.
Gözleri yaşlarla doldu ve hanımını kucakladı. Amau tahta setin
üzerinden tebaasındakileri teker teker özgür bırakırken, soylular
da bu durumu krala bildirmenin en iyi yolun hangisi olduğunu
tartışıyorlardı.
"Çiftçilerin bugüne kadar yapmaya zorlandığı ve karşılığını
da hak ettikleri gibi alamadıkları bütün sorumluluklarını iptal
. 502 .
ILDEFONSO FALCONES
. 503 .
DENİZ KATEDRALİ
"Yalandı."
. 5 04 .
ILDEFONSO FALCONES
. sos .
I' eni burada bırakmayı düşünmüyorsun değil mi?"
B Elionor merdivenlerden aşağı uçarcasına indi. Amau bü
yük salonda masada oturmuş, toprakları üzerinde kötüye kul
lanılan geleneklerin iptal edildiğini belirten belgeleri imzalıyor
du. "Bunları imzalar imzalamaz buradan gidiyorum," demişti
Joan'a. Rahip Mar'la birlikte Amau'nun arkasında ayakta durup
onun belgeleri imzalayışıru izliyordu.
Amau yaptığı işi bitirdiğinde başını kaldırdı. Şimdi
Elionor'la yüzleşme zamanıydı. Bu evlendiklerinden beri ilk ko
nuşmalarıydı. Arnau ayağa kalkmadı.
"Neden seninle kalmamı istiyorsun?"
"Benden böylesine küçük düşürüldüğüm bir yerde kalmamı
beklemiyorsun, öyle değil mi?"
"Başka türlü sorayım öyleyse: Neden benimle gelmek iste
yesin ki?"
"Sen benim kocamsın," diye tiz bir sesle bağırdı Elionor.
Bunu defalarca düşünmüştü: Montbui'de kalamazdı ama saraya
da dönemezdi. Amau yüzünü ekşitti. "Eğer beni burada bırakıp
gidersen, ben de krala şikayet ederim."
Bu kez kadının sözleri Amau'yu kısa bir süre düşünmek
için durdurdu. "Krala gideriz!" diye soylular da onu tehdit et
mişlerdi. Soyluların tehditleriyle baş edebileceğini düşünmüştü,
fakat... İmzaladığı belgelere baktı. Eğer kralın himayesindeki Eli
onor 'un sesi de bunlara eklenirse...
"İmzala bunları," dedi belgeleri kadına doğru uzatarak.
"Neden imzalayayım ki? Eğer sen o anlaşmaları feshedersen
. 506 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 507 .
DENlZ KATEDRALl
. 508 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 509 .
DENİZ KATEDRALİ
. 51 0 .
42
. 511 .
DENİZ KATEDRALİ
. 512 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 5 14 .
ILDEFONSO FALCONES
. 515 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 516 .
ILDEFONSO FALCONES
. 517 .
DENİZ KATEDRALİ
. 518 .
43
. 519 .
DENİZ KATEDRALİ
San Le6n Magno da, carnalis copula yani cinsel birleşme ol
madan, evliliğin Kilise huzunında kabul edilmeyeceğini söylü
yordu.
Evlilik bağı hakkında birçok öğretisi olan, Bolonya
Üniversitesi'ndeki hocası Graciano da evliliğin en büyük gerek
sinimlerinden biri olarak cinsel ilişkiyi gösteriyordu: Una caro.
San Pablo bile, Efeslilere gönderdiği meşhur mektubunda "Ka
rısını seven, kendisini de sever. Çünkü kimse kendi etinden nef
ret edemez; onu besler, ona bakar, b.pkı İsa'nın Kilise'ye yapb.ğı
gibi," diyordu.
Peder Joan, gecenin ilerleyen saatlerine kadar kitaplarını
okudu, inceledi. Aradığı neydi? Kitaplardan birini tekrar eli
ne aldı. Gerçeği ne zamana kadar inkar edebilecekti? Elionor
haklıydı: Cinsel münasebet olmadan evlilik kabul edilemezdi.
"Neden onunla çiftleşmedin? Günah işliyorsun. Kilise evliliğini
tanımıyor." Bir mumun ışığında Hoca Graciano'nun öğretileri
ni yavaş, yavaş, parmağıyla yazılan takip ederek tekrar tekrar
okudu. Aradığı şeye bir türlü rastlayamıyordu. "Kralın gözdesi!
Gözdesini kral sana kendi elleriyle teslim etti, sen ise onunla cin
sel ilişkiye girmedin. Kral öğrense buna ne der? Seni Elionor'la
evlendiren o oldu. Kralın kendisi gelini sunağa kadar getirdi, sen
ise sana verdiği bu ödül karşısında onu gücendirdin. Ya pisko
pos? Piskopos buna ne der?" Graciano'nun yazılarını okumaya
devam etti. Bütün bunları, kadın olarak kaderine boyun eğip
oturmayı reddeden genç bir kızın kibiri yüzünden yapıyordu.
Joan saatlerce kitapları karıştırdı ama aklı Elionor'un pla
nında ve bu planının altematiflerindeydi. Ona doğrudan bunları
söylemesi gerekiyordu. O zaman kendisini Amau'nun karşısı
na oturmuş, belki de ayakta durarak, evet, ikisi de ayakta ha
yal ediyordu. "Elionor ile yatman gerekiyor. Günah işliyorsun,"
diyecekti. Kızar mıydı acaba? Katalonya Baronu'ydu, Deniz
Konsolosu'ydu. O Amau'ya akıl verecek kim oluyordu ki? Sonra
. 520 .
ILDEFONSO FALCONES
. 52 1 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 522 .
ILDEFONSO FALCONES
. 523 .
DENİZ KATEDRALİ
. 524 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 525 .
DENİZ KATEDRALİ
. 526 .
ILDEFONSO FALCONES
, 527 ,
DENİZ KATEDRALİ
. 528 .
44
mau Mar' dan ilk haberleri alana kadar, tam on gün sıkıntılı
Abir belirsizlik içinde bekledi. Bu on gün boyunca her işini
durdurdu. Sadece kızın hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolu
şunun nedenlerini ve kıza neler olduğunu araştırdı. Valiyle ve
konsey üyeleriyle bir araya gelerek, onlardan kızı bulmak için
ellerinden geleni yapmalarını istedi. Kız ve bulunduğu yer hak
kında her türlü bilgiyi getireceklere, yüklü miktarlarda ödüller
vereceğini açıkladı. Hayatında etmediği kadar dua etti ve so
nunda Elionor'un gelip, onu bir tüccarın aradığını söylemesiyle,
bütün şüphelerinde haklı olduğunu anladı. Kız, Felip de Ponts
adında, Amau'ya borcu olan bir şövalye tarafından kaçırılmış,
Barselona'nın kuzeyinde, bir saatlik yürüme mesafesinde olan
Matar6 yakınlarında güvenlikli bir kalede tutuluyordu.
Amau missatgesi oraya gönderdi. Kendisi de Santa Marfa'ya,
dualanna geri döndü.
Kilisede kimse onu rahatsız etmeye cesaret edemiyordu, iş
çiler bile işlerini yavaşlatmışlardı. Hayatı boyunca büyük önem
taşımış olan o taş figürün altında, Arnau, on gün boyunca yaka
sını bırakmayan ve şimdi de Felip de Ponts'un yüzüyle birlikte
canlanan o korku ve panik dolu sahneleri kafasından uzaklaştır
maya çalışıyordu.
Felip de Ponts, Mar' a kendi evinin içinde saldırmış ve artık
direnemeyecek hale gelene kadar kıza vurmuştu. Sonra da onu
bir çuvala koyup, kızla beraber, hırdavatla dolu ve hizmetlile
rinden birinin sürdüğü bir at arabasının arkasında oturmuştu.
Bu şekilde herkes onun bir yerden mal almaya ya da bir yere
mal satmaya gittiğini düşünmüş, şehrin kapılarından geçerken
kimse şüphelenmemişti: Güvenlikli şatonun bir köşesinde yer
. 529 .
DENİZ KATEDRALİ
alan çiftlik evine geldiklerinde de, kızın şerefini birçok kez, her
seferinde daha da fazla şiddet kullanarak lekelemişti. Her sefe
rinde de rehinesinin güzelliğinin daha da farkına varmışh. Felip
de Ponts Joan'a kızın bekaretini onu soymadan alacağına, kendi
vücudunu asla göstermeyeceğine ve bu iş için gerekli en az gücü
kullanacağına söz vermişti ama, şehvet düşkünlüğü, bir şövalye
olarak verdiği bu sözü tutamamasına sebep olmuştu.
Arnau'nun hıçkırıklar arasında, yüreği ağzında, Santa
Maria'nın içinde hayal ettikleri, gerçekte kızın çektiği acılarla
karşılaştırılamazdı bile.
Missatgesin kiliseye girişi, işlerin tamamen durmasına sebep
oldu. Subayın sözleri, tıpkı konsolosluğun mahkeme salonunda
ki gibi, her yerde yankılandı.
"Saygıdeğer Konsolos, anlatılanlar doğru. Kızınız kaçırılmış
ve şu anda şövalye Felip de Ponts'un elinde."
"Onunla konuştunuz mu?
"Hayır, saygıdeğer Konsolos. Kendisini şatoya kapattı ve bu
olay ticaretle ilgili olmadığı için bizim yetkimizi reddetti."
"Kızdan haberiniz var mı? "
Subay başını öne eğdi.
Arnau tırnaklarını ibadet sehpasına geçirdi.
"Yetkim mi yokmuş? Eğer yetki istiyorsa," dedi dişlerini sı
karak, "neymiş görecek."
+ + +
. 530 .
ILDEFONSO FALCONES
. 53 1 .
DENİZ KATEDRALİ
. 532 .
ILDEFONSO FALCONES
. 533 .
DENİZ KATEDRALİ
. 534 .
ILDEFONSO FALCONES
. 535 .
DENİZ KATEDRALİ
. 536 .
ILDEFONSO FALCONES
. 53 7 .
45
. 538 .
ILDEFONSO FALCONES
. 539 .
DENİZ KATEDRALİ
. 540 .
ILDEFONSO FALCONES
. + + +
. 54 1 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 542 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
+ + +
. 543 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 544 .
ILDEFONSO FALCONES
. 545 .
DENİZ KATEDRALİ
rağmen, Joan biliyordu ki, saklanmış birçok çift göz onu izliyor
du. Saklayacak çok şeyleri mi vardı ki?
Bu şekilde karşılandıktan sonra, Joan ona köydeki kalınabi
lecek en iyi yeri teklif edeceklerini biliyordu. Orada yine bunlar
gibi iyi durumda olan insanların olanaklarıyla doldurulmuş gü
zel bir sofra bulacaktı.
"Sadece bir parça peynir, biraz ekmek ve su istiyorum. Geri
kalan her şeyi götürün ve adamlarımın da yediğinden emirı olun,"
diye bir kez daha tekrarladı ve kendisini sandalyeye bırakh.
Yerleştirildiği evin biçimi de tanıdık gelmeye başlamışh.
Mütevazı, basit bir konuttu, fakat ahşap bir baraka ya da çamur
dan öte bir şey olmayan diğerlerinin yanında çok farklıydı, taş
tan yapılmıştı. Tam ortasında şöminenin bulunduğu odadaki tek
eşya, masa ve birkaç sandalyeden oluşuyordu.
"Ekselansları yorulmuş olmalılar."
Joan tabağındaki peynire bir bakış attı. Buraya gelebilmek
için o ve adamları, sabahın ayazında, ayaklan çamura bulanmış
ve çiyden ıslak bir şekilde, kayalık patikaları tırmanarak birkaç
saat yürümek zorunda kalmışlardı. Masanın alhnda ağrıyan bal
dırını ovaladı ve sağ ayağını, onu da ovalayabilmek için sol aya
ğımn üzerine çapraz koydu.
"Bana 'Ekselansları' demeyin," diye bir kez daha tekrarladı,
"ve yorgun da değilim. O'nun adını korumak söz kop.usu olduğu
zaman Tanrı yorgunluğ·a karşı hoşgörülü değildir. Ben bir şeyler
yer yemez hemen başlayacağız. İnsanları meydana toplayın."
Barselona'yı terk etmeden önce, Santa Caterina Manas
tıri'ndan, Papa IX. Gregor'un 1231 yılında yazdığı, gezgin Engi
zisyoncular tarafından kabul edilmiş yöntemleri anlatan bilimsel
eserini incelemek için izin istemişti.
"Günahkarlar! Tövbe edin!" Önce insanlara öğütlerle ve
vaaz vermekle başladı. Köyün altmış ya da biraz fazla sayıdaki
. 546 .
ILDEFONSO FALCONES
. 547 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 548 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 549 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 550 .
ILDEFONSO FALCONES
. 551 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
+ + +
. 552 .
ILDEFONSO FALCONES
, 553 ,
DENİZ KATEDRALİ
"Ederim."
. 554 .
ILDEFONSO FALCONES
"Anton Sinom."
Bu küçük, belli belirsiz bir kamburu olan adam, iki yanın
da iki askerin kule gibi kuşatmasının arasında onun sorularını
cevapladı. Joan hızla adamın sesindeki teslimiyet belirtisini ya
kaladı.
"Adın hep bu muydu?"
Anton Sinom tereddüt etti. Joan bekledi.
"Burada insanlar beni hep bu isimle tanırlar," dedi sonunda.
"Peki başka yerde?"
"Başka yerde başka bir adım var."
Joan ve Anton birbirlerine baktılar. Kısa boylu adam gözle
rini yere indirmedi.
"Hıristiyan bir isim mi?"
Anton olumsuz anlamda başını salladı. Joan gülümsemesini
bastırdı. Nereden başlayacaktı? Adamın günah işlediğini bildi
ğini söyleyerek mi? Bu dönek Yahudi buna kanmazdı. Köydeki
hiç kimse onun sımnı keşfedememişti; eğer etmiş olsalardı, onun
hakkında birden fazla suçlama olurdu. Dönmüş Yahudiler sıklıkla
hedef olurlardı. Bu Sinom zeki biri olmalıydı. Joan bunW1 üzerinde
düşünerek, birkaç dakika adama anlamlı şekilde baktı: Bu adam
ne saklıyor olabilirdi? Neden geceleri evinde bir ışık yakıyordu?
Joan ayağa kalktı ve dışarı çıktı; ne katip ne de askerler onu
takip etmek için harekette bulunmadılar. Kapıyı arkasından ka
patınca, dışarıda toplanmış olan meraklı seyirciler kımıldama
dan donup kaldılar. Joan onları görmezlikten geldi ve gözcü su
baya "İçerideki adamın ailesi burada mı?" diye sordu.
Subay onlara doğru bakan bir kadın ve iki çocuğu işaret etti.
Bir şeyler vardı. ..
"Bu adam hayatını kazanmak için ne iş yapıyor? Nasıl bir
evi var? Mahkemenin önüne çıkacağını söylediğiniz zaman ne
yaptı?"
. 555 .
DENİZ KATEDRALİ
"Hayır."
"Elbiselerini çıkarın!"
. 556 .
ILDEFONSO FALCONES
Unlu bile değil, ve sen bir fırınasın. Bir fırıncının giydiği el
biselerin ona un bulaşmasına tamamen engel olacağına inanma
mı mı bekliyorsun? Çalışırken de yine, 11\endini kış soğuğundan
"Evet."
+ + +
. 557 .
DENİZ KATEDRALİ
İki asker, son vaaz için gereken her şeyi hazırlamakla meşgul
olan Joan'a baktılar. Çok eskimiş, yırtık pırtık ve kirden kaskatı
olmuş siyah giysisi, onun hareketlerini gönülsüzce takip ediyor
du.
. 558 .
ILDEFONSO FALCONES
Joan kadına baktı. "Hiç çocuğun var mı?" diye soracaktı ne
redeyse. Küçük bir pencerenin dışından, onunla konuşabilmek
için bir sandığın üzerine çıkıp, tek tesellileri olan saçlarının ok
şandığını hissedebilmek için, ne gibi bir yanlış yapmışlardı? Fa
kat adamın onu cezalandırmaya bir hakkı . . .
+ + +
Joan köye son bir bakış attı. Küçük meydanda hala yankıla
nan kendi sesini duyabiliyordu; o gün geç vakitlerde, bir başka
sına varacaklardı, ve sonra bir başkasına ... "ve he-ç birinde" diye
düşündü Joan, "insanlar bakışlarını bana dikip, vaazımı korku
içinde dinleyecekler. Sonra birbirlerini suçlayacaklar, ve günah
ları açığa çıkacak. Benim her şeyi araştırmam gerekecek. Güna
hın üzerindeki örtüyü açmak için hareket etme şekillerini, ifade
şekillerini, sessizliklerini, duygularını sorgulamam gerekecek."
. 559 .
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KADERİN KÖLELERİ
Paskalya, 1367
Barselona
"İşte sahip olduğum bu, Anne. Her şeyden çok dış görünüş
· S61 ·
DENlZ KATEDRALİ
"Saygısızlık!"
' 5 64 '
ILDEFONSO FALCONES
"Bu nefret neden, Elionor? Arzu ettiğin her şeye zaten sahip
değil misin?"
. 565 .
DENİZ KATEDRALİ
. 566 .
ILDEFONSO FALCONES
"Buraya çağırın."
. 567 .
DENİZ KATEDRALİ
"Biliyorum, biliyorum."
. 568 .
ILDEFONSO FALCONES
"Nasılsınız?"
"Kötü, Arnau kötü. Biz yaşlılar için çok önemli değil, gençler
de dayanacak.lardır ama çocuklar saatlerdir ne yediler ne içtiler.
Aralarında birçok yeni doğmuş bebek var. Annelerin sütleri bit
tiğinde . . . daha birkaç saattir içerideyiz ama vücudun ihtiyaç
ları ... "
"Biz pazarlık yapmaya çalıştık ama vali bizi kabul etmek is
temedi . Biliyorsun. Yapılacak sadece bir şey var: Özgürlüğümü
zü satın al."
+ + +
. 569 '
DENİZ KATEDRALİ
"Yapamam, peder" dedi bir gün Santa Maria' da, rahip ona
konuyu açtığında.
. 570 .
ILDEFONSO FALCONES
"Barones . . . "
Amau gülümsedi.
"Evlat. .."
. 57 1 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 572 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
Yirmi beş bin şilin ve on beş suçlu! Yargıcın, Don Juan'ın da
nışmanları ile konuşup, ertesi gün Arnau'ya bildirdiği cevap bu
olmuştu.
"On beş suçlu mu? Dört gözü dönmüş adamın zırvaları yü
zünden on beş kişiyi idam etmek mi istiyorsunuz?"
. 573 .
DENİZ KATEDRALİ
. 574 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 575 .
DENİZ KATEDRALİ
süt verdiler. Eğer biraz daha beklersek beş suçlu ölen insanların
yanında çok az kalacak."
"Ayrıca kırk beş bin de şilin," diye ekledi Arnau.
"Hepimiz ölümle burun burunayken paranın ne önemi
var."
"Peki ne yapacağız ?" diye sordu Arnau.
"Israr et, Arnau" diye yalvardı Hasdai.
Prensin ulağına acele etmesi için on bin şilin verildi . . . ama
belki de hiç yola çıkmamıştı. Arnau ertesi sabah yine çağrıldı. Üç
suçlu."
"Onlar insan!" diye bağırdı Arnau, valiyle yaptığı bu tartış
mada.
"Onlar Yahudi, Arnau. Onlar sadece birer Yahudi. Krallığın
malı olan kafirler. Sizin yaptıklarınız olmasa bugün hepsi ölmüş
olurdu ve kral kutsal ekmeğe yapılan saygısızlığın üç suçluyla
ödenmesini istiyor. Bunu halk da istiyor.
"Kral ne zamandır halkına kulak veriyor?" diye düşündü
Arnau.
"Ayrıca," dedi vali, "bu şekilde konsolosluğun sorunları da
çözülmüş olacak."
Yaşlı adamın cesedi, anaların kuru göğüsleri, ağlayan çocuk
lar, iniltiler ve kötü koku: Bütün bunlar, Arnau'yu kabul etmeye
zorladı. Vali de koltukta arkasına yaslandı.
"İki şart var," dedi Arnau: "Birincisi suçluları kendileri se
çecekler," vali kabul etti. "İkincisi de bu anlaşma piskopos ta
rafından onaylanacak ve inananların öfkelerinin dineceği sözü
verilecek."
"Bunu zaten hallettim, Arnau. Yahudi mahallesinde yeni bir
katliam görmek istediğimi mi sanıyorsun?"
+ + +
, 576 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 577 .
DENİZ KATEDRALİ
. 578 .
I LDEFONSO FALCONES
. 57 9 .
47
+ + +
. 580 .
ILDEFONSO FALCONES
. 581 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 5 82
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
, 583 '
DENİZ KATEDRALİ
11Ve sen krala verecek bir ordusu bile olmayan sıradan bir
şövalyesin," dedi baron. Yine onun cümlesini tamamlayarak.
Genfs Puig Llorenç de Bellera'nın oğlu Jaume'nin önünde
durdu.
"Bunlar sana gülünç mü geliyor?"
Jaume de Bellera Navarcles şatosunda öfkeyle yürüyen
Genfs'i seyrettiği koltuktan hiç kalkmadı.
"Evet," diye cevap verdi birkaç saniye sonra. 11Hem de çok
gülünç. Senin Arnau Estanyol' dan nefret etme sebeplerin, be
nimkilerin yanında gülünç kalıyor."
Jaume de Bellera bakışlarını Genfs'e çevirdi.
11Öyle dönüp dolaşmayı keser misin?11
11Askerin ne zaman gelecek?" diye sordu Genfs, yürümesine
ara vermeden.
İkisi de Margarida Puig'in, gönderdiği bir mektupta ima et
tiği haberlerin onayını bekliyorlardı. Genfs Puig, Navarcles'den,
bir zamanlar Puiglerin yaşadığı evde saatlerce tek başına vakit
geçiren Elionor'un güvenini kazanması için kız kardeşini ikna
etmişti. Bu hiç de zor olmamıştı: Elionor kendisi gibi kocasın
dan nefret eden birine güvenmeye ihtiyaç duyuyordu. Baronun
Deniz Konsolosluğu'ndan çıkıp Yahudi mahallesine gittiğini
Elionor'a haber veren de yine Margarida olmuştu. Amau ile
Raquel'in zina hikayesini uyduran da. Şimdi Arnau Estanyol'un
. 5 84 .
ILDEFONSO FALCONES
. 585 .
DENİZ KATEDRALİ
. 586 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 587 .
DENİZ KATEDRALİ
, 588 ,
ILDEFONSO FALCONES
"Elionor mu?"
"Buna şaşırdın mı?"
Joan dengesini kaybetti ve Arnau'ya dayandı.
"Neyin var, Joan?" diye sordu ağabeyi, düşmemesi için onu
tutarak.
"Burası . . . seni böyle görmek . . . başım dönüyor."
"Çık buradan," dedi Arnau. "beni burada teselli etmektense,
dışarıda daha faydalı olabilirsin."
Joan ayağa kalktı. Dizleri titriyordu.
"Evet. Sanırım haklısın."
Nöbetçiyi çağırdı ve zindandan çıktı. Şişko nöbetçinin ar
kasından bütün dehliz boyunca yürüdü. Yanında birkaç demir
para vardı.
"Al," dedi adama. Adam paralara bakakaldı. "Eğer ağabe
yime iyi davranırsan yarın daha fazlasını veririm," tek cevap
önünden geçen farelerin sesi oldu. "Beni duydun mu?" diye ıs
rarla sordu. Tünel boyunca farelerin sesini de bastıran bir ho
murtu duyuldu sadece.
+ + +
. 589 .
DENİZ KATEDRALİ
. 590 .
ILDEFONSO FALCONES
. 591 .
DENİZ KATEDRALİ
. 592 .
ir haftadır ilk kez Amau soğuk su içti ve kuru ekmek dışın
B da bir şeyler yedi. Zindan bekçisi ayaklarıyla onu bir kenara
iterek, yere kova kova su döktü. "Su dışkıdan daha iyidir," diye
düşündü Amau. Birkaç saniye boyunca sadece yere çarpan su
sesi ve şişko nöbetçinin hırılhh nefesi duyuldu; ölüme teslim ol
muş ve yüzünü sürekli bezler arasında saklayan yaşlı kadın bile
bakışlarını Arnau'ya çevirmişti.
"Kovayı bırak" dedi bastaix, nöbetçi uzaklaşırken.
Amau adamın sadece ona bakhklan için mahkumlara nasıl
da kötü davrandığını görmüştü. Nöbetçi Arnau'ya kova ile tam
vı ıracaktı ki kendine hakim oldu; o zaman tükürdü ve kovayı
yere fırlath. Dışarı çıkmadan önce bir gölgeyi de tekmelemeyi
ihmal etmedi.
Toprak suyu çektikten sonra Amau tekrar yerine oturdu.
Dışarıda bir kilise çanı duyuldu. Pencereden süzülen zayıf gü
neş ışınlan ve kilisenin çan sesi dünya ile olan tek bağlanhsıy
dı. Amau başını kaldırdı ve çan sesini dinledi. Santa Marfa ise
apaydınlıkh, ama henüz çanları yoktu; taşlara vuran murç sesle
ri, tahtaya vuran çekiç sesleri ve işçilerin bağırışları kiliseden ol
dukça uzaktan bile duyulabiliyordu. O seslerden birinin yankısı
zindana kadar vurduğunda, Tanrım! Işık ve o sesler Arnau'yu
sarıp sarmalıyor, onu denizlerin Bakire Anası için çalışanların
yanına taşıyordu. Amau sırtında Santa Marfa'ya taşıdığı ilk ta
şın ağırlığını hissetti. Ne kadar çok zaman geçmişti. Her şey ne
kadar da değişmişti! O zamanlar o bir çocuktu ve Bakire Ana' da
hiç tanımadığı annesini bulmuştu ...
En azından Raquel'i o korkunç kaderden kurtarmayı başar
mıştı. Elionor ile Margarida Puig'i onları işaret ederken gördü-
. 593 .
DENİZ KATEDRALİ
. 594 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 595 .
DENİZ KATEDRALİ
. 596 .
ILDEFONSO FALCONES
ki? Cevap ver, Peder Joan, neden barones? Ağabeyin onun ihbar
ettiğini bildiğine göre, ne günahlar gizliyor?" Joan ohırduğu yer
de küçüldü. Kaç kere o da aynı yola başvurmuşhı? Kaç kere bir
sanığın söylediği sözleri yakalayıp ... ? Arnau onu ihbar edenin
Elionor olduğunu nasıl biliyordu? Acaba gerçekten. . . ?
"İhbar edenin Elionor olduğunu Arnau söylemedi?" diye
yalan söyledi Joan. "Ben öğrendim."
Nicolau Eimeric ellerini gökyüzüne kaldırdı.
"Sen mi öğrendin? Peki nasıl öğrendin, Peder Joan?"
"Ondan nefret ediyor. . . Hayır. . . !" diye sözlerini düzeltmeye
çalışb ama Nicolau Eimeric sorularıyla üzerine atlamıştı bile.
· "Peki neden?" diye bağırdı mahkeme başkanı. "Peki kralın
gözdesi neden karısından nefret ediyor? İyi,Tann korkusu olan
Hıristiyan bir kadın, neden kocasından nefret eder ki? Kocası o
kadında bu kadar büyük bir nefret uyandıracak kadar ona ne
yapmış olabilir? Kadınlar, erkeklere hizmet etmek için doğarlar;
dünyevi ve ilahi bir kuraldır. Erkekler karılarını döverler ama
onlar bu yüzden kocalarından nefret etmezler; erkekler kadınla
rını bir yere kapabrlar ama yine onlardan nefret etmezler; kadın
lar kocalan için çalışırlar, kocaları istedikleri zaman onlarla se
vişirler, onlara bakmak ve emirlerine itaat etmek zorundadırlar
ama bunlardan hiçbiri onlardan nefret etmelerine sebep olmaz.
Neler biliyorsun, Peder Joan?"
Joan dişlerini sıkh. Daha fazla konuşmamalıydı. Kendisini
yenilmiş hissediyordu. "Sen bir Engizisyon sorgucususun, sen
den bildiklerini anlatmanı istiyorum," diye bağırdı Nicolau."
Joan yine cevap vermedi. "Günaha çanak tutamazsın, işle
yenden çok ona çanak hıtan günahkardır."
İrili ufaklı birçok kasabanın meydanında ve orada toplanan
halkın karşısında yaptığı öfkeli konuşmalar Joan'ın gözünün
önünden geçti.
. 597 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 598 .
ILDEFONSO FALCONES
. 599 .
DENİZ KATEDRALİ
. 600 .
ILDEFONSO FALCONES
. 601 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 602 .
ILDEFONSO FALCONES
. 603 .
DENİZ KATEDRALİ
. 604 .
ILDEFONSO FALCONES
"Neden?"
"Eulalia ve ben."
. 605 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 606 .
ILDEFONSO FALCONES
. 607 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 608 .
ILDEFONSO FALCONES
. 609 .
DENİZ KATEDRALİ
"zamanı gelince kısa süre önce kalmış bir kadının çektiği acı ifa
desini takınmayı bilirim ben."
"Peki tamam da," dedi Teresa, "şu dul kadını unutup neden
bu kadar neşeli olduğunu bize anlatmıyorsun?"
İki kız da güldüler. Aledis, Montju1c Dağı'nın eteklerinde,
çalılıkların içine saklanmış iki kızın çıplak, kusursuz, seksi vü
cutlarını izlemekten kendini alamadı . . . gençlik. Bir an kendisini
hatırladı. Yıllar önce aynı yerde ...
"Ah!" diye bağırdı Eulalia, "bu . . . batıyor."
Aledis Eulalia'yı ayak topuklarına kadar uzanan bol ve ren
gi solmuş entariyle gördü.
"Bir sepicinin öksüz kızları ipek elbise giymezler."
"Ama . . . bu batıyor," diye şikayet etti Eulalia, entariyi iki
parmağıyla çekip vücuduna yapışmasını önleyerek.
"Aslında normal olan bu," dedi Aledis, "siz ikiniz de bunu
unutmuşsunuz."
Aledis kızlara rengi solmuş ve kaba iki kumaş parçası gös
terdi. Kızlar yaklaşıp aldılar.
"Bu da ne?" diye sordu Teresa.
"Bunlar korse ve üzerinize... "
"Hayır. Bizden bunları üzerimize ... "
"İffetli kadınlar göğüslerini kapatırlar." İki kız da itiraz et
meye çalıştı. "Önce göğüsler," diye emretti Aledis, "sonra entari
ler ve üzerine tunikler. Şükredin ki," dedi kızların bakışları kar
şısında, "şükredin ki çivili çul almadım. Aslında çivili çul giyip,
günahlarınızdan arınmanız hiç de fena olmazdı."
Üç kadın korseleri giymek için birbirlerine yardım ettiler.
"O iki adamı baştan çıkarmamızı istediğini sanıyordum,"
dedi Eulalia, Aledis kızın büyük göğüslerinin üzerine oturttuğu
korseyi düzeltirken; "bu kıyafetlerle nasıl olacak. .. ?"
, 610 ,
ILDEFONSO FALCONES
, 611 ,
49
. 612 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 613 .
DENİZ KATEDRAL1
, 614 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 615 .
DEN İ Z KATEDRALİ
. 616 .
ILDEFONSO FALCONES
. 617 .
50
. 618 .
ILDEFONSO FALCONES
"Bu bir kez olur," dedi Aledis, "ya da birkaç kez, erkekler
masumiyeti, bekareti severler. Bir kere elde ettiklerinde de ... Son
ra insanları kandırarak kasaba kasaba dolaşmamız gerekir ve iyi
para da alamayız."
"Bana dünyayı verseler Katalonya'da bu kıyafetlerle ... ," Te
resa yine kaşınmaya başladı.
"Kaşınma!"
"Ama kimse bizi görmüyor ki," diye kendini savundu kız.
"Ne kadar kaşınırsan o kadar çok batar."
"Çocuğa neden göz kırphn?" diye sordu Eulalia.
Aledis iki kıza da bakh.
"Sizi ilgilendirmez."
"Ondan para aldı mı?" diye sordu Teresa.
Aledis çocuğun kıyafetlerini bile çıkaracak zaman bulama
dığını ve sonra da acemi bir şiddetle üstüne çıkışını hahrladı.
Erkekler masumiyeti ve bekareti gerçekten seviyorlardı. ..
"Bir şeyler aldım işte," diye cevap verdi gülümseyerek.
+ + +
. 619 .
DENİZ KATEDRALİ
. 620 .
ILDEFONSO FALCONES
. 62 1 .
DENİZ KATEDRALİ
. 622 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 623 .
DENİZ KATEDRALİ
. 624 .
I LDEFONSO FALCONES
. 62 5 .
DENİZ KATEDRALi
+ + +
. 626 .
JI
. 627 .
DENİZ KATEDRALİ
"Tamam" dedi.
+ + +
Ona haberi getirmiş olan genç rahip bir adım geri çekildi.
Şarap tüccarı olan erkek kardeşi o gece, evlerinde yemek yerken,
. 628 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 629 ,
DENİZ KATEDRALİ
"Nasıl. . . ?"
"Dinleyin" diyen bir ses yankılandı. "Yaşlı kadının ziyaret
çisi." Aledis tekrar adama baktı. "Sizinle konuşmak istiyorum.
Ben Amau Estanyol'um."
"Neler oluyor, Francesca?"
"Beni buraya kapattıkları günden beri bana, nöbetçinin onun
annesi olduğumu söylediğini söylüyor, adının Amau Estanyol
olduğunu ve kendisini Engizisyonun hıtukladığını söylüyor . . .
işte benim için gerçek işkence bu oldu."
"Peki sen ne dedin?"
"Hiçbir şey,"
"Beni dinleyin!"
Aledis bu sefer adama dönmedi.
"Engizisyon Amau'nun bir cadının oğlu olduğunu kanıtla
mak istiyor," dedi Francesca.
"Lütfen beni dinleyin."
Aledis Francesca'nın kollarına dokunduğunu hissetti. Yaşlı
kadının kollarını sıkması, Arnau'nun yankılanan yalvarışlarına
eklendi.
"Peki ona ... ?" Aledis öksürdü. "Peki ona hiçbir şey söyleme
yecek misin?"
. 630 .
ILDEFONSO FALCONES
. 631 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 632 .
52
, 633 ,
DENİZ KATEDRALİ
. 634 .
ILDEFONSO FALCONES
. 635 .
DENİZ KATEDRALİ
. 6 3 (ı .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 637 .
DENİZ KATEDRALİ
. 638 .
ILDEFONSO FALCONES
. 639 .
DENİZ KATEDRALİ
"Eğer beş yıl önce bana bir hayvan değil de, bir insan gibi
davranmış olsalardı, dedi Mar, dönüp, Joan'a bakarak, "hala
Arnau'nun yanında olurdum. "
"Anlatacak çok şeyi var" dedi Mar, "ve ona ihtiyaamız ola
bilir, katırla uyusun."
+ + +
. 640 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 641 .
DENİZ KATEDRALİ
"Joan" dedi Aledis çabucak, "bu iki soylu dün kızlarımı ra
hatsız ettiler ve bana öyle geliyor ki niyetleri . . . onların cesareti
ni kırmak için bana yardımcı olur musun?"
+ + +
. 642 .
ILDEFONSO FALCONES
. 643 .
DENİZ KATEDRALİ
Sen gittiğinden beri, Eimeric gücüne güç kattı ve artık açıkça krala
karşı çıkmakta tereddüt etmiyor. Kral yıllardır Papa 'ya, zorunlu olduğu
I LDEFONSO FALCONES
. 645 .
DENİZ KATEDRALİ
. 646 .
ILDEFONSO FALCONES
. 647 .
DENİZ KATEDRALİ
. 648 .
ILDEFONSO FALCONES
. 649 .
DENiZ KATEDRALi
+ + +
. 650 .
ILDEFONSO FALCONES
' 65 1 '
53
, 652 ,
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 653 .
DEN!Z KATEDRALİ
+ + +
. 654 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 655 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
, 656 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 657 .
DENiZ KATEDRALİ
+ + +
. 658 .
ILDEFONSO FALCONES
. 659 .
DENİZ KATEDRALİ
"Evet."
. 660 .
I LDEFONSO FALCONES
Nicolau katibi susturdu ve yüzünde sert bir ifade ile "bu ra
hip de mi yalan söylüyor?"
. 661 .
DENİZ KATEDRALİ
, 662 ,
ILDEFONSO FALCONES
. 663 .
DENİZ KATEDRALİ
değilse, nedir?"
"Aa."
"Bin üç yüz yıldan fazla bir süre önce olup bitmiş bir şeyden
söz ediyorsunuz. Günümüzde doğan bir Yahudi'nin neden piş
manlık duyması gerekiyor? O zamanlar olmuş bir şey için, onu
suçlayamazsınız."
. 664 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 665 .
DENİZ KATEDRALİ
"Evet."
"Aç, Pere!"
. 666 .
ILDEFONSO FALCONES
ğine yaklaşırken.
"Kızım!" dedi titreyen bir sesle" kaç kez seni yeniden kucak
layıp, böyle kaldırmayı hayal ettim! Ama şimdi çok daha ağırsın,
büyümüş, bir kadın . . . "
+ + +
. 667 .
DENİZ KATEDRALİ
. 668 .
ILDEFONSO FALCONES
"Üç kişilik bir yer" diye sözünü kesti Guillem; "iki oda, biri
benim için, biri de onlar için."
"Ya kocan?"
"Öldü."
"Ya Joan? Joan bir sorgucu. Ondan hiç haber var mı? Arnau
için arabuluculuk etmedi mi"
. 669 .
DENİZ KATEDRALİ
"Biz?"
"Evet. Bir dul kadın tamdım, Aledis, burada iki kızıyla otu
ruyor. Çocukken Arnau'nun arkadaşıymış. Barselona' da iken,
onun tutuklandığını duymuş. Ben onlarla kalıyorum. İyi bir ka
dın. Yemekte hepsini göreceksin."
+ + +
. 670 .
ILDEFONSO FALCONES
. 671 .
DENİZ KATEDRALİ
"Neyi kastediyorsun?"
. 672 '
ILDEFONSO FALCONES
. 673 .
DENİZ KATEDRALİ
. 674 .
54
, 675 ,
DENİZ KATEDRALİ
sun?" diye sordu Berenguer d'Erill. "Fani bir insan, ilahi kuralla
rı yargılayabilir mi?"
+ + +
. 677 .
DEN İZ KATEDRALİ
+ + +
. 678 .
ILDEFONSO FALCONES
"Babanı tıpkı bir şeytan gibi yaktın mı?" diye sordu ona tek
rar bağırarak.
"Benim babam şeytan değildi!" diye cevap verdi Arnau, ba
ğırarak, bir yandan da kendisini hareketsiz hale getirmeye çalı
şan askerlerden kurtulmaya çalışıyordu.
"Ama onun cesedini yaktın."
"Neden, Joan? Benim kardeşimsin ve Bernat. . . Bernat seni
her zaman oğlu gibi sevdi." Arnau başını eğdi ve öylece kaldı.
"Neden. . . ?"
"Senden bunu yapmanı annen mi istemişti?"
Arnau sadece başını kaldırabildi.
"Senin annen şeytanın kötülüğünü ileten bir cadı," diye ek
ledi piskopos.
Ne diyorlardı?
"Baban seni kurtarmak için bir genci öldürmüştü. Bunu iti
raf ediyor musun?" diye bağırdı Nicolau.
"Ne . . . ?" demeye çalıştı Arnau.
"Sen," dedi Nicolau onu parmağı ile göstererek. "Sen de Hı
ristiyan bir erkek çocuğunu öldürdün, onunla ne alıp veremedi
ğin vardı?"
"Annen ve babandan mı, o çocuğu öldürme emrini
aldın?" diye sordu piskopos.
"Onun kalbini mi istiyordun?" diye sordu Nicolau.
"Kaç çocuk öldürdün?"
"Kafirlerle ne gibi bir ilişkin var?"
Sorgucu ve piskopos, onu sürekli soru yağmuruna tutuyor
lardı. Baban, annen, delikanlılar, cinayetler, kalpler, sapkınlar,
Yahudiler... Joan! Arnau titreyerek, tekrar başını önüne eğdi. Tit
riyordu.
" İtiraf ediyor musun?" diye yineledi Nicolau .
. 679 .
DENİZ KATEDRALİ
. 680 .
ILDEFONSO FALCONES
. 681 .
DENİZ KATEDRALİ
"Basit bir siyasi çıkar için," diye sözünü kesti Jacopo. "Florin
kraliyet parası; Montpellier darphanesinde basılması tamamen
kraldan kaynaklanıyor. Croat ise, Barselona, Valencia gibi şehir
lerde kralın izniyle basılıyor. Kral herkese parasının değerli gös
termek istiyor, her ne kadar yanlış yapıyor olsa da ve bu bizim
için, yapabileceği en avantajlı hata. Kral altının gümüşe oranla
paritesini, diğer pazarlardakinin on üç katı olarak belirledi!"
. 682 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 683 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 684 .
ILDEFONSO FALCONES
. 685 .
DENİZ KATEDRALİ
. 686 .
ILDEFONSO FALCONES
. 687 .
55
+ + +
. 688 .
ILDEFONSO FALCONES
yip, sonra onu bıraktılar. Arnau başı eğik bir şekilde, dizlerinin
üzerine düştü. Nicolau'nun sessizliği bozduğunu duydu, ama
sözlerini anlayamadı. O rahibin ona yapacakları, onu niye ilgi
lendiriyordu ki? Onu zaten kardeşi mahkum etmemiş miydi?
Hiç kimsesi, hiçbir şeyi yoktu . . .
"Annesini getirin!"
+ + +
+ + +
. 689 .
DENİZ KATEDRALİ
. 690 .
ILDEFONSO FALCONES
. 69 1 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
Buna rağmen, " Via fora " şehre ulaşmıştı ve insanlar şaş-
. 692 .
ILDEFONSO FALCONES
. 693 .
DENİZ KATEDRALİ
. 694 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 695 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 696 .
ILDEFONSO FALCONES
İlk abş başarılı olmadı, ama ikincisi, bpkı onu takip eden di
ğer taşlar gibi hedefi vurdu.
Adamlar durdular.
. 697 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
+ + +
"Ne istiyorlarmış?"
. 698 .
ILDEFONSO FALCONES
. 699 .
DENİZ KATEDRALİ
Subay onun sözünü kesti. "Eğer siz, bana bu sarayı nasıl ko
ruyabileceğinizi söylerseniz, onları tutuklayacağım; kralın yardı
mınuza gelmeyeceği açık." Subay dışarıyı işaret etti, kalabalığın
sesi giderek yükseliyordu. Medet umarak piskoposa baktı.
Nicolau kızardı.
. 700 .
ILDEFONSO FALCONES
. 701
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 702 .
ILDEFONSO FALCONES
. 70 3 .
DENİZ KATEDRALİ
"Şerefim üzerine."
+ + +
. 704 .
ILDEFONSO FALCONES
Nicolau derin bir iç çekti ve tavana bakh. Subay açık bir emre
ihtiyaç duymadan Guillem'i tehdit etmekten vazgeçti.
. 705 .
DENİZ KATEDRALİ
. 706 .
ova Meydanı'na ayak basar basmaz, Francesca meydanın
N kapısından uzaklaşıp, sarayın duvarına sırtını dayadı.
Oradan, Arnau'nun üzerine çullanan insanları ve şehir da
nışmanlarının onun etrafında oluşan kordonun bozulmaması
için boş yere çabaladıklarını gördü. "Oğluna bak!" Nicolau'nun
ona söylediği sözler lıostun çığlıklarını bastırmıştı. "Ona bak
mamı istemiyor muydun, sorgucu? İşte orada ve seni yendi."
Francesca, Amau'nun yığılıp kaldığını görünce, parmaklarının
ucunda yükselip duvardan baktı. Ama hemen sonra insan kala
balığı önünü kapladı; artık sadece kafalar, silahlar, sancaklar ve
tam ortada şiddetle ellerde sallanan küçük Bakire Ana heykeli
gözüküyordu.
Sürekli bağırıp havada silahlarını sallayan lwst, yavaş ya
vaş Bisbe Sokağı'na girdi. Francesca bulunduğu yerden kımıl
damadı. Duvarın desteğine ihtiyacı vardı. Bacaklarında artık
güç kalmamıştı. Meydan boşalmaya başladığında, karşısında
iki kadını gördü. Aledis, Mar ve Joan'ı takip etmek istememişti:
Francesca'nın danışmanlarla beraber olması imkansızdı. Onun
gibi yaşlı bir kadın . . . İşte oradaydı! Francesca'yı küçük, büzül
müş, savunmasız bir şekilde hıtunabileceği tek desteğe dayan
mış olarak bulan Aledis, boğazında giderek büyüyen bir düğüm
hissetti.
Engizisyon askerlerinin, hostıın uzaklaşmasını fırsat bilip,
piskoposluk sarayının kapılarına doğru koşmaya başladıkları
an, Aledis de Francesca'ya doğru koşmaya başladı. Yaşlı kadın
bir basamağın üzerinde kalakalmıştı.
"Cadı!" diye haykırarak yüzüne tükürdü ilk asker.
. 707 .
DENİZ KATEDRALİ
. 708 .
ILDEFONSO FALCONES
Aledis ürperdi.
+ + +
. 709 .
DENİZ KATEDRALİ
. 710 .
ILDEFONSO FALCONES
Guillem sustu.
"Adım . . . "
. 71 1 .
DENİZ KATEDRALİ
"Doğru mu bu?"
. 712 .
ILDEFONSO FALCONES
. 713 .
DENİZ KATEDRALİ
"Küçük bir ceza," dedi ayağa kalkarak Nicolau, "bir yıl bo
yunca her pazar bir pişmanlık pelerini giyecek, bunun karşılı
ğında da arkadaşların, Yahudi'nin alacağından vazgeçmesini
sağlayacaklar."
. 714 .
57
"Ona çok iyi bak" diye tekrar etti Aledis, Mar üzerine ge
len insanlardan kurtulup, ona bakmaya çalışırken. "Yıllar önce
bunu ben yapmayı istemiştim . . . "
. 715 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
. 716 .
ILDEFONSO FALCONES
"Arnau."
+ + +
. 717 .
DENİZ KATEDRALİ
. 718 .
ILDEFONSO FALCONES
"Biz size onu geri getireceğiz!" diye bağırdı Genis Puig, ye
niden subayı tehdit ederek, ama bu kez bakışlarını onlardan çek
meyerek.
. 719 .
DENİZ KATEDRALİ
. 720 .
ILDEFONSO FALCONES
. 721 .
DENİZ KATEDRALi
+ + +
. 722 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 723 .
DENİZ KATEDRALİ
. 724 .
ILDEFONSO FALCONES
"Ne dediniz?"
"Hiçbir şey, hiçbir şey. İyi yaphnız. Limandan çıkıp bir iki
gün içinde onların yanma dönün."
+ + +
. 725 .
DENİZ KATEDRALİ
+ + +
Guillem gülümsedi.
. 726 .
ILDEFONSO FALCONES
lan haciz edilecek, ayrıca bir yıl boyunca Santa Marfa del Mar
Kilisesi'nin önünde, her pazar tüm tövbekarlar gibi pişmanlık
pelerini giyecekti.
. 727 .
mau günün geri kalan kısmında uyudu. Güneş doğarken,
A Mar, yapraklar ve balıkçıların odunluğa yığdığı tahtalarla
ateş yıktı. Deniz sakindi. Kadın gözlerini yıldızlı gökyüzüne dik
ti, sonra koyu çevreleyen kayalığa baktı: Ay şımarıkça kayaları
aydınlatarak, sivri köşeleriyle oynuyordu.
. 72 8 .
ILDEFONSO FALCONES
+ + +
. 729 .
DENİZ KATEDRALİ
. 730 .
ILDEFONSO FALCONES
"Düşündüm de . . . "
"Hain!" diye azarladı onu Mar yaramaz bir çocuk gibi yüzü
nü buruşturarak.
+ + +
. 731 .
DENİZ KATEDRALİ
Yere baktı.
"O halde paralar benimle geliyor, " diye yeniden sözünü kes
ti Guillem. " Yoksa onları Engizisyon'a mı vermemi istersin?"
. 732 .
ILDEFONSO FALCONES
. 733 .
59
. 734 .
ILDEFONSO FALCONES
Askerler çil yavruları gibi her tarafa yayılan meraklı gruba karşı
ab.ldılar. Arnau, sürekli arkasına dönüp, gözlerini arabadan ayıra
masa da, Guilem'in kendisini oradan uzaklaşb.rmasına izin verdi.
+ + +
"O şeref bana ait," diye cevap verdi Arnau. "Fakirleri istemi-
. 735 .
DENİZ KATEDRALİ
. 736 .
ILDEFONSO FALCONE5
Guillem kölelerden birini çağırıp, ona para dolu bir kese verdi.
+ + +
"Git, sen öde," dedi Joan. "Benim başka bir borcu kapatmam
gerekiyor, " diye mırıldandı kendi kendine.
' 73 7 '
DENİZ KATEDRALİ
. 738 .
ILDEFONSO FALCONES
. 739 .
60
1 5 ağustos 1 384
Meryem Ana'nın göğe çıkışı kutlamaları
San ta Mar(a del Mar Kilisesi, Barselona.
. 740 .
ILDEFONSO FALCONES
. 74 1 .
DENİZ KATEDRALİ
başka bir bağış yapmak için para isteyemedi. Arap bir yıl önce
aniden ölmüştü. Arnau onu bahçede, her zamanki gibi, Mekke
yönüne bakan sandalyesinde, oturur halde bulmuştu.
Herkesin bildiği gibi, orada hep gizlice dua ederdi.
Arnau Müslüman cemaati üyelerle konuşmuştu, hepsi de
gece vakti cesetle ilgilenmişti.
26 Aralık 1 379 gecesi, kilisede korkunç bir yangın çıkmış
tı. Alevler kutsal eşyaların bulunduğu yeri, orgları, kemerleri,
ve içeride taştan olmayan her şeyi kül etmişti. Ama taş kısım
lar da zarar görmüştü, özellikle oymalı kısımlar ve Kral Alfonso
Benigno'nun betimlendiği kubbe kilittaşı.
Kral babasına hediyesinin yerle bir olduğunu görünce öfke
den çıldırdı ve eski haline getirilmesini istedi, ama Ribera mahal
lesi sakinleri kilisenin eşyaların bulunduğu yere, apsise, orglara,
sunaklara yeterince para harcamışlardı. Kralın arzusunu yerine
getirmek için durumları yoktu. Kral Alfonso'nun kırmızı ve altın
rengi at figürü, tekrar ustaca alçı üzerine yapılıp, kubbe kilittaşı
na yapıştırıldı.
3 Kasım 1383 tarihinde ana girişe en yakın kubbe kilittaşı
da yerleştirilmişti, üzerinde tapınağın inşaatına izin vermiş tüm
anonim vatandaşların onuruna Tersane komisyonunun kalkanı
nın resmi vardı.
Arnau onu görmek için yukarı doğru baktı. Mar ve Bemat
da onu taklit ettiler ve üçü de büyük sunağa doğru yürümeye
başlarken gülümsediler.
Kubbe kilittaşı dikildikten sonra, kemerlerin tonoz kaburga-
•
!arının yerleştirilmesi beklenirken, Arnau hep aynı şeyi söylü-
yordu: "bizim işaretimiz," demişti bir gün oğlu Bernat'a.
Delikanlı gözlerini yukarı doğru dikmişti.
"Baba" dedi, "o halkın kalkanı. Sizin gibi insanların kemer
lerde, taşlarda, kiliselerde kazılmış armaları var oysa." Arnau
. 742 .
ILDEFONSO FALCONES
. 743 .
DENİZ KATEDRALİ
. 744 .
Yazarın Notu
. 745 .
DENİZ KATEDRALİ
. 746 .
ILDEFONSO FALCONES
. 747 .
DENİZ KATEDRALİ
. 748 .
ILDEFONSO FALCONES
. 749 .
DENİZ KATEDRALİ
. 750 .
ILDEFONSO FALCONES
' 75 1 '