Çocuk Suçluluğu

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 5

Çocuk Suçluluğu

Sokağa yönelen çocukları iki genel grup olarak kategorileştirmek


mümkündür. İlki, “sokakta çalışan çocuklar” ikincisi ise “sokakta
yaşayan” veya “sokak çocukları” olarak nitelendirilen çocuklardır.

Sokakta Çalışan Çocuklar Kavramı; Ailelerinin geçimine yardımcı


olmak veya kendi harcamalarını karşılamak gibi ekonomik gerekçelerle
sokakta ücret getirici işlerde çalışan dolayısıyla zamanlarının önemli bir
kısmını sokaklarda geçiren ancak genelde iş sonrası evlerine geri dönen
çocukları tanımlamaktadır. Bu çocukların en belirgin özelliklerinden
biri –ki aynı zamanda bu özellik onları “sokak çocuklarından” veya
“sokakta yaşayan çocuklardan” ayıran en belirgin farkı oluşturur- bu
çocukların aileleri ile olan ilişkilerinin devam ediyor olmadır.

Sokak Çocukları veya Sokakta Yaşayan Çocuklar Kavramı; Genelde,


kısmen veya hiçbir şekilde aile desteği olanağına sahip olmayan veya
bu destekten yoksun olan ve dolayısıyla ev ve aile ile irtibatları görece
kesilmiş olan -bazen veya hiç eve dönmeyen- yaşam mekânları olarak
da sokakları kullanan sahipsiz çocuk kümesini tanımlamaktadır. Bunlar
genelde, evden atılmış veya aileleri tarafından sokağa terk edilmiş veya
aile içi şiddet, istismar veya istenmeme durumundan dolayı evden
kaçmış veya eve sürekli gitmeyen, aileleri bilinmeyen veya ailesi
olmayan ya da ailesi olduğu halde tamamen başıboş bırakılan
çocuklardır.

UNICEF yetkilileri tarafından konuya ilişkin olarak yapılan bir başka


ayrım ve tanımlama da şu şekildedir:
1. Aileleriyle sürekli ilişkisi olan çocuklar (sokaktaki çocuk).
2. Aileleriyle zaman zaman ilişkisi olan çocuklar (sokağın çocuğu)
3. Aileleriyle hiç ilişkisi olmayan veya ailesiz çocuklar (terk edilen ve
ihmal edilen çocuk)
Sokakta yaşayan veya sokaktaki çocuklar, sokağı genelde hem bir
çalışma hem bir sapkın tutum sergileme (uyuşturucu madde kullanma
ve satma, dilencilik yapma, başka bireylere sataşma, hırsızlık, gasp ve
cinayet v.b. suçlar işleme, birtakım tacizlerle insanları rahatsızlık verme
gibi) ve hem de bir ev ortamı (dışarıda gecelemek gibi) olarak
kullanırlarken, sokakta çalışan çocuklar ise genelde sokağı sadece bir
çalışma alanı olarak kullandıklarını söylemek mümkündür. Bu nedenle
sokakta çalışan çocukların, aileleri ile olan ilişkilerinin önemli ölçüde
devam ettiği ve dolayısıyla ailelerinin denetiminin kısmen de olsa söz
konusu olduğu söylenebilir. Sonuçta bu çocuklar, ailelerinin geçim
güçlüklerine katkıda bulunmak için çalışmaktadırlar. Bu çerçevede
sokakta çalışan çocuk ile sokakta yaşayan çocuk arasındaki en ayırıcı
iki temel fark olarak akşamları eve dönme ve aile denetimi/bağlılığı
konusunda ortaya çıkmaktadır denilebilir.
Güneş ve Kalaycı (2004: 7) çocuğu sokağa iten nedenleri ve onları
sokakta bekleyen tehlikeleri şu şekilde belirtmektedirler:
1.Çocuğu sokağa iten nedenler
a) göç ve göçle ilintili ortaya çıkan uyum sorunları,
b) yoksulluk, işsizlik, ekonomik yoksunluk gibi iktisadi etkenler
c) çocuğun para kazanma veya aile bütçesine katkıda bulunma
yönündeki kültürel değerlerin varlığı,
d) arkadaş grupların etkisi,
e) çocuğun aile bireyleri tarafından istismar ve ihmal edilmesi,
f) aile içi şiddet, cinsel taciz ve tecavüz,
g) eğitimsizlik,
h) aile parçalanması,
ı) çarpık kentleşme,
i) sokağın bireyi çeken yapısı ve sokakta özgür davranabilme olanağı,
j) medyanın menfi etkileri,
k) denetlenmeyen oyun salonlarının çekiciliği,
l) bireylerin, sokaklardaki çocuklara merhamet ve yardımseverlik
duygusu altında verdikleri para ve eşyanın etkisi ve uzmanlık becerisi
olmayan bazı gönüllü kuruluşların medyatik çalışmalarının yarattığı
olumsuz etkiler.
2. Sokakta yaşayan çocukları bekleyen riskler ise şu şekilde
belirtilmiştir
a) ihmal ve istismara maruz kalma,
b) Bali, tiner, sigara, alkol gibi bağımlılık yapıcı bazı maddeleri
kullanmaya alışma,
c) zihinsel ve fiziksel gelişimindeki gerileme,
d) dayak, yaralama ve ölme gibi bazı şiddet tutumları ile karşı karşıya
gelme,
e) hırsızlık, gasp gibi suçları işlemeye eğilimli olma,
f) psikolojik sorunlar,
g) fiziksel kazalara uğrama,
ı) eğitim ve sağlık alanında bazı sorunlar ile karşı karşıya gelme,
i) cinsel taciz ve tecavüze uğrama.

Oranlar
• Sokakta bulunan kız çocuklarının oranı erkek çocukların
oranından daha azdır.
• Göç eden ailelerin çocukları diğer ailelerin çocuklarına oranla
daha fazla sokağa itilmiştir. Göç nedenlerinin başlıca sebebi
yoksulluktur.
• Sokakta yaşayan ve çalışan çocukların eğitime devamlılığı göz
önünde bulundurulduğunda, bu durumun eğitim hayatlarını
olumsuz yönde etkilediği ifade edilir. Çocukların devam etmeme
nedenleri aile ve kendisinin ilgisizliği, ekonomik zorluklar ve hiç
okula gitmemiş olmalarıdır.
• Aile yaşantısının bu çocukların sokakta olmasına etkisini
süpervizyon eksikliği, ebeveyn denetimi, kardeş sayısı, kalabalık
aile yapısı, sınırlılık koyması gibi nedenler ile açıklayabiliriz.
• Çocukların aile içi fiziksel şiddete (dayak) maruz kalıp
kalmadıklarına ilişkin görüşleri zaman zaman dayak ile karşı
karşıya kaldıkları yönündedir. Şiddet de bir sorun çözme
mekanizmasıdır. Dayağa maruz kalma nedenleri çoğunlukla
çalışmak istemedikleri veya istenilen düzeyde para
getiremedikleri içindir.
• Çocukların evden kaçmaları, ebeveynlerin izinlerinin ve
rızalarının dışında geceyi dışarıda geçirilebilecek şekilde evden
uzaklaşmaları anlamına gelmektedir. Çocukların evden
kaçmalarının nedenleri; evde dayağın olması, arkadaşların
teşviki, üvey çocuk olmasıdır.
• Çocukların sokakta çalışmaya başlama yaşları çoğunlukla 10 yaş
ve 10 yaştan öncedir.
• Çocukların sokakta yaptıkları iş türlerinin başında çöp toplama
gelmektedir. Bunu seyyar satıcılık ve ayakkabı boyama takip
etmektedir. Ayrıca bu çocuklardan çalışmaktan memnun olan
çocuklar diğerlerine oranla daha fazladır.
• Çocukların polis tarafından göz altına alınma sebeplerinin
başında suç ve sapkın eylemlerde bulunma gelmektedir.
• Çocukların bağımlılık yapıcı maddelere ulaşmasının kolay
olmasından dolayı bağımlılık yapıcı bir madde kullanma oranları
oldukça fazladır. Sokakta çalışan/yaşayan çocuklar için akran
ilişkileri çok önemlidir. Madde kullanan bir arkadaşın olması onun
için de bir risk oluşturur. Madde kullanma nedenlerinin içinde
arkadaş çevresi, merak, can sıkıntısını gidermek, eğlenmek ve
heyecan yaratmak vardır.
• Çocukların işlediği suçu tekrarlama oranı %25 tir. Tekrarlayan suç
olmasının rehabilitasyon hizmetlerinin yetersiz olmasıdır. İşlenen
suçların büyük bir çoğunluğu mal varlığına karşı işlenen suçlardır.
Bunu vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar izler.
• Çocuk suçluların ve ailelerinin eğitim düzeyi de alarm veriyor.
Görüşmeye katılan çocukların ebeveynlerinin eğitim seviyesine
bakıldığında, annelerin yüzde 70’i okuryazar değildir. Bu oran
babalar için yüzde 30’dur. Çocuk suçluların eğitim seviyeleri de
oldukça düşüktür. Çocukların neredeyse yarısına yakını (yüzde
45) ortaokul düzeyinde eğitime sahiptir. Örneğin lise eğitimine
başlamış çocukların oranı sadece yüzde 2,8’dir.
Toplumsal Değişme ve Çocuk Suçluluğu

Dünyada olduğu gibi, Türkiye de, son 50-60 yılda, büyük ekonomik,
toplumsal ve politik değişimlere tanık olmuştur. Özellikle
modernleşme-endüstrileşme süreçlerinin tetiklediği kontrolsüz göç
olgusu çarpık kentleşme, gecekondulaşma, işsizlik/yoksulluk, kentsel
anomi ve marjinalleşme gibi olumsuzlukları beraberinde getirmiştir. Bu
süreci dipten dibe besleyen başka bir dinamik de eşitsizliği ve
adaletsizliği üreten piyasa ekonomisi modelinin başat hale gelmesidir.
Bu model, bilindiği gibi bir yandan refahın belli bölgelerde merkezlerde
ve kişilerde yoğunlaşmasını sağlarken diğer yandan bilhassa göç alan
büyük kentlerde yoksulluğu ve sefaleti de derinleştirmektedir.
Neo liberal iktisadi politika ya da ekonomik küreselleşme
kavramlarıyla da anılan bu politika az gelişmiş ülke ekonomilerini
olumsuz etkilemektedir. Çünkü, bu politikaların bir sonucu olarak
devletin sosyal harcamaları budanmakta, devletin ekonomiyi bağımsız
olarak yönetme ve yönlendirme potansiyeli temelden yok olmaktadır.

Kriminojen Çevre Etkili


Çocukların suç işlemesinde, içinde yaşadığı “sosyal çevre” tetikleyici rol
oynuyor. Denilebilir ki, çocuk suçluların, “aile” ve “akran” çevresi
“kriminojen” unsurlar barındırıyor. Görüşme yapılan çocuklara
ailesinden cezaevine giren olup olmadığı sorulduğunda, çocukların
yüzde 48’i evet yanıtını vermektedir. Akraba çevresinden cezaevine
giren çocukların oranı (yüzde 63) daha da yüksektir. Denilebilir ki
çocuklar, suç üreten ve ergen için ciddi risk oluşturan çevreden
gelmektedir. Cezaevinden tahliye olan çocuğun, bahsi geçen
“kriminojen” ortama geri dönüşü onun tekrar cezaevine girmesini
kaçınılmaz kılmaktadır. Suç üreten ortamın bertaraf edilmemesi söz
konusu fasit dairenin devamı etmesi anlamına gelmektedir.

You might also like