Sindirim Sistemi 2023-2024

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 20

SİNDİRİM SİSTEMİ Sindirim olayı mekanik (fiziksel) sindirim ve kimyasal

Hayvanlar çoğunlukla besinlerini büyük moleküller halinde sindirim olarak 2 şekilde gerçekleşir:
alırlar. Bu moleküller;
➢ Hücre zarından geçemezler.
➢ Hücreler tarafından doğrudan kullanımazlar.
Bu nedenlerle parçalanmaları gerekir.
Büyük yapılı (kompleks=protein ,yağ, karbonhidrat) besin
maddelerinin enzim ve su yardımı ile yapı taşlarına
(monomerlerine) ayrılmasına sindirim denir.

Sindirim bir hidroliz olayıdır.

UYARI:
Hidroliz olayında kesinlikle ATP HARCANMAZ...
Hidroliz sırasında gerekli enerji ortam ısısından sağlanır.
• Sindirim sonucunda;
– Polisakkarit ve disakkaritler, basit şekerlere
– Yağlar, gliserol ve yağ asitlerine
– Proteinler, amino asitlere
– Nükleik asitler, nükleotitlere parçalanır. Kimyasal sindirim, gerçekleştiği yere göre hücre içi ve
• Sindirim sonucunda oluşan monomerler, hücre hücre dışı sindirim olmak üzere ikiye ayrılır:
zarından geçerek hücrede;
- Enerji kaynağı olarak kullanılabilir.
- Hücrenin kendi makromoleküllerini yapmak için
kullanılabilir.
- Daha sonra kullanılmak üzere depolanabilir.

Hücre içi sindirim:

Endositoz ile ( fagositoz veya pinositoz ile) koful


oluşturularak hücre içine alınan veya hücre içinde
üretilen besinlerin, lizozom(hidroliz) enzimleri ile
monomerlerine kadar parçalanmasıdır. Sindirim
sonucu oluşan monomerler koful zarından
difüzyonla hücrenin sitoplazmasına geçer. Bu
sırada koful içinde bulunan sindirim atıklar
ekzositoz ile hücre zarından dışarı
ortama atılır.
• Hücre içi sindirim bir hücrelilerden amip, öglena,
paramesyum gibi canlılarda, çok hücrelilerden
süngerler, sölenterlerde, planarya canlılarında, ve
akyuvarlarda görülür.
 Hücre ç nde depolanmış büyük yapılı bes nler n  Besinler sindirildikten sonra emilim olayı
(prote n, yağ, n şasta) kullanılab l r hale gerçekleşir. Karbonhidrat, yağ, protein ve nükleik
get r lmes tüm canlılarda ortaktır. asitler kimyasal sindirimle bu yapıları oluşturan
Örneğin; amip, öglena ve paramesyum gibi tek moleküllere ayrıldıktan sonra hücre zarından
hücreli canlılar ile süngerler, sölenterler ve akyuvar geçebilir.
hücrelerinde görülür.  Monomerler, su, iyonlar ve vitaminler ise
• Örneğin; amip, öglena ve paramesyum gibi tek sindirime uğramaz, doğrudan hücre zarından
hücreli canlılar ile süngerler, sölenterler ve akyuvar geçebilir.
hücrelerinde görülür.  Pasif ve aktif taşıma ile hücreye alınan moleküller
• NOT: İnsanlarda akyuvar hücresinde görülen hücre hücrenin ihtiyaç duyduğu yeni moleküllerin
içi sindirim yalnızca savunma amaçlıdır. sentezlenmesi, hücrede enerji üretilmesi gibi
• NOT: İnsanda akyuvar hücrelerinin olaylarda kullanılır.
mikroorganizmaları savunma amaçlı yok etmesi ve  Besinlerin işlenmesinde son aşama ise sindirim
karaciğerdeki Kupffer (Kuffer) hücrelerinin sisteminde sindirilmeyen besinlerin vücuttan
yaşlanmış alyuvarları parçalaması hücre içi uzaklaştırılmasıdır.
sindirimle gerçekleşir. İNSANDA SİNDİRİM SİSTEMİ
• NOT: Sindirim enzimleri hidrolitik enzimlerdir. Bu
enzimler hidroliz esnasında su kullanarak besin
moleküllerinin kimyasal bağlarını yıkar.
• NOT: İnsanlarda akyuvar hücresinde görülen hücre
içi sindirim yalnızca savunma amaçlıdır.
• NOT: Sindirim enzimleri hidrolitik enzimlerdir. Bu
enzimler hidroliz esnasında su kullanarak besin
moleküllerinin kimyasal bağlarını yıkar.

Hücre dışı sindirim

• Dış ortamdaki besinlerin hücre dışına salgılanan


enzimler yardımıyla monomerlerine kadar
parçalanmasına denir.
• Parçalanma olayından sonra monomerler hücre
içine alınır.
• NOT:Hücre dışı sindirimin hücre içi sindirime göre
avantajı, hücre dışı sindirimde hücre içine
alınamayacak kadar büyük besinlerin de
sindirilebilmesidir.
• İnsanda hücre içinde depolanan
makromoleküllerin ihtiyaç durumunda yapı
taşlarına parçalanması ve bağışıklık hücrelerinin
vücuda giren mikroorganizmaları hücre içine alıp Sindirim sistemini oluşturan yapılar besinlerin
scasfdasgsdgsdfasddas
parçalaması da hücre içi sindirimdir. sindirilmesi, emilmesi, depolanması ve atıkların atılması
• NOT:İnsanlarda sindirim, sindirim kanalında (hücre için özelleşmiştir. Yardımcı organlar ise enzimler ve diğer
dışında) gerçekleşir. molekülleri içeren salgılarıyla sindirime katkı sağlar.
• Tükürük bezleri, mide, pankreas ve ince bağırsak Sindirim sistemi, otonom sinir sistemi ve hormonların
tarafından sindirim kanalına gönderilen enzimler kontrolünde çalışır.
büyük molekülleri hücre dışı sindirimle yapı
taşlarına kadar parçalar.
Sindirim Kanalı Organları Dişin görünen kısmına taç, diş etine gömülü kısmına
boyun, çene kemiğine yerleşmiş kısmına kök denir.
Ağız:
Diş dıştan içe doğru incelendiğinde:
Besinlerin mekanik(dişler ile) ve kimyasal(tükürük içindeki Mine tabakası: Sert, dayanıklı ve parlak olup, kalsiyum
amilaz ile) olarak sindirildiği bölümdür. fosfattan oluşmuş dişin taç kısmını örten tabakadır.
Dentin tabakası: Minenin altında bulunan dişin kemik
Sindirimin başladığı kısımdır. kısmıdır. Dişin büyük kısmını kaplar.
Ağızda sindirime yardımcı olan dişler, dil ve ağıza açılan Diş özü (Pulpa): Dentinin altında bulunur ve kan
tükürük bezleri bulunur. damarları,
sinir ve bağ doku bakımından zengindir.
Dil, besinlerin tat almanın yanı sıra besinlerin Diş, çimento (yapışkan) isimli sert bir madde ve dentin
karıştırılmasını ve yutağa zarı ile çene kemiğine kaynaşır.
gönderilmesini sağlar. Not:
 Çiğneme olayı istemli olarak başlayıp refleks
Dişler ve dil konuşmaya da yardımcı olur. olarak devam etmektedir!
 Mine, dişe beyaz rengini verirken dentin sarı-
koyu rengini verir. Diş yaşlandıkça dentin miktarı
artar, mine miktarı azalır. Bu da yaşlandıkça
dişlerin daha sarı görünmesine sebep olur.
 Mine tabakasında sinir hücreleri olmadığı için bu
tabaka duyarlı değildir. Diş minesi sinirlerle kaplı
olsaydı yemek yerken ısırma, ezme ve çiğneme
gibi işlemler sırasında çok acı çekerdik!

Dişler:
• Dişler, çene kaslarının hareketi ile gerçekleştirdiği
çiğneme işlevi sırasında besinleri keser, ezer ve
parçalar. Böylece besinleri daha küçük parçalara
ayırıp toplam yüzey alanlarını genişleterek mekanik
sindirimde rol oynar.
• Ağzın pH değeri hafif baziktir.
• Ağızda çiğneme istemli başlayan sonra refleks
olarak devam eden bir olaydır.

Dil:

Dil
Tükürük bezleri:

Yemek Borusu (Özofagus):

Yutak ile mide arasında yer alır. Temel görevi lokmanın


mideye iletilmesini sağlamaktır. Yemek borusunda
Dil altı tükürük bezleri ve incebağırsak salgısında da bir mekanik ya da kimyasal sindirim olmaz.
miktar lipaz enzimi bulunur. Fakat önemsizdir.
Trigliseritler büyük ölçüde pankreastan gelen lipazla
incebağırsakta sindirilir.
Ağızda sindirim olayı:

Dişler ile tüm besinlerin mekanik sindirimi gerçekleşir.

Aynı zamanda nişastanın kimyasal sindirimi başlar.


Yapısı dıştan içe doğru; bağ doku, halka şeklinde boyuna
uzanan düz kaslar ve en içte çok katlı yassı epitel doku
Yutak (Farinks): mukoza tabakası bulunur.
Ağızdaki besinin yutağa iletilmesi istemli olarak başlayan Yemek borusu boyunca yerleşmiş olan ve salgı yapan
ve sonrasında istemsiz olarak devam eden bir refleks
bezlerin ürettiği mukus, hem mukoza tabakasını korur
olayıdır. Ağızdan sonra gelen yutak, yemek borusu ve
hem de yemek borusunun iç yüzeyini kayganlaştırarak
soluk borusuna açılır.
Hem soluk borusuna hem de besinlerin kolay ilerlemesini sağlar.
yemek borusuna açılan, kaslı yapıda bir geçittir. Orta kısmında bulunan düz kasların kasılıp-gevşemesi
Görevi, ağızdaki besinlerin yemek borusuna sonucu oluşan ritmik dalga hareketi ile besinler yemek
iletilmesidir. Bu olay yutkunma ile gerçekleşir.
borusundan mideye doğru ilerler.
Yutkunma istemli, yutma ise refleks olarak
gerçekleşir. Sfinkter kaslar vücudun birçok yerinde bulunan
Yutkunma sırasında gırtlak yukarı özelleşmiş bazı bölgelerin geçiş noktalarındaki halkasal
doğru kalkar ve gırtlak kapağı (epiglotis) soluk kaslardır.
borusunun ağzını (glottis) kapatarak besinlerin
yemek borusuna geçmesini sağlar. Genel olarak kasılı haldeki bu kaslar bulunduğu bölgeyi
Bu sayede besinlerin soluk borusuna kaçması daraltır ve bölümler arasında madde geçişini düzenler.
engellenmiş olur.
Yemek borusuna bağlı olduğu kısma kardia (mide
ağzı),midenin üst kısmı fundus, orta kısmına karpus (gövde)
alt kısımda ince bağırsakla bağlantılı olduğu onikiparmak
bağırsağına bağlı kısmına ise pilor (mide kapısı) denir.

 Mide ağız bölgesindeki sfinkter, mide içeriğinin


Peristaltik hareket: yemek borusuna geri dönmesini engeller.
 Pilor bölgesindeki sfinkter midedekilerin yavaş ve
kontrollü olarak ince bağırsağa geçmesini sağlar.

Besinlerin mideye ulaşması için ritmik dalgalar halinde


ilerler.Bu hareketlere peristaltik hareketler denir.
Besinlerin hareketinde bu hareketin yanında yer çekimi de
etkilidir. Yemek borusunun alt ucundaki kasılı ve kapalı
konumdaki sfinkterin gevşemesi ile besin mideye girer.
Not: Yemek borusunun başlangıcında çizgili kaslar,
devamında ise düz kaslar bulunur. Bu sebeple, yutma
istemli başlar, besinler düz kasa geldiğinde istemsiz olarak  Midenin en dışında bağ doku ve epitel dokudan
devam eder. oluşan periton bulunur.
Sindirim kanalının iki ortak özelliği vardır.  Periton ince bir zar şeklinde karın boşluğundaki
(1)Besinlerin sindirim kanalında ilerlemesi düz kasların diğer organların da dış yüzeyini örter, karın boşluğu
peristaltik hareketleri ile gerçekleşir. duvarını astarlar.
(2) Sindirim kanalı yapı olarak dıştan içe doğru; bağ doku,  Buradaki epitel dokunun salgı yapan hücreleri
organların yüzeyini kayganlaştırır, hareketlerini
ortada düz kaslar, en içte ise mukozadan meydana gelir.
kolaylaştırır, sürtünmeyi önler.
Peristaltik hareketin ters gerçekleşmesi (mideden yemek
 Mide yemek borusundan gelen besinlerin geçici
borusuna doğru) ile kusma olayı gerçekleşmiş olur. olarak depolandığı, mekanik ve kimyasal sindirimin
Mide: yapıldığı, karma bez özelliğine sahip bir organdır.
Besinlerin geçici olarak depolandığı, mekanik ve kimyasal  Besin ve sıvı, midede depolanabilir. Besinler burada
sindirimin yapıldığı organdır. mide salgılarıyla karıştırılarak kısmen sindirilmiş
Diyaframın altında, karın boşluğunun üst sol kısmında kimus adı verilen bir karışım (bulamaç) hâline
bulunan “j” şeklinde bir organdır. Yemek borusu ve ince getirilir.
bağırsak arasında bulunur.
Yapısında dıştan içe doğru; bağ doku, ortada enine-boyuna-  Pepsin enziminin çalışması için uygun pH ortamı
çapraz yerleşmiş düz kaslar ve en içte mukus ve sindirim oluşturur.
 Besinlerle birlikte vücuda giren
enzimlerini salgılayan hücrelerin oluşturduğu mukoza mikroorganizmaların öldürülmesini sağlar.
tabakası bulunur.  Pankreas ve bağırsak bezlerinin salgı yapmasını
sağlar.
• Besinlerin yapısındaki proteinlerin yapılarının
bozulmasına neden olur ve böylece kimyasal
sindirimi kolaylaştırır. Besinlerdeki proteinlerin
denatüre olmasını sağlayarak pepsin ile peptit
bağlarının etkileşiminin artmasını sağlama, et ve
bitkilerde bulunan hücreleri bir arada tutan hücre
dışı matriksi parçalamadır.
• Besinlerdeki kalsiyum ve demir mineralleri ile B12
vitaminin emilimini kolaylaştırır.
• Mukozanın dışında yer alan kaslı tabakada enine,
boyuna ve çapraz dizilmiş düz kaslar bulunur.
• Bu dizilim şekli, kasların kasılıp gevşemesi sırasında
mide öz suyu ile besinlerin iyice karışmasını sağlar.
• Kas faaliyetleri ile mekanik sindirim gerçekleştirilir.
• Kısmen sindirilmiş besinler ve asidik mide öz suyu
karışımı kimusu oluşturur.
• Midedeki besinler, ince bağırsağın sindirim ve
emilim hızına göre kontrollü ve yavaş bir şekilde (2-
6 saat) peristaltik hareketlerle ince bağırsağa iletilir.
Midenin Temel Görevleri:
Mide içinin pH’ının çok düşük olmasına ve içinde protein
 Alınan besinleri geçici olarak depolar.
sindiren enzimin bulunmasına rağmen mide bundan nasıl
 Kasılıp gevşeme hareketleri ile besinlerin mekanik
zarar görmez?
sindirimlerini gerçekleştirir.
 Proteinlerin kimyasal sindirimini başlatır. 1. Proteinleri sindiren pepsin enzimi, salgılandığı hücreye
 İçinde besin varsa, mide kasları dalgalanma zarar vermesin diye pasif hâldeki pepsinojen olarak
hareketi ile besinleri yarı sıvı bulamaç halindeki salgılanır.
kimusa dönüştürür. 2. Mide iç yüzeyini epitel hücreleri tarafından salgılanan
 Asidik ortamı sayesinde bazı mikroorganizmaları mukus tabakası
yok eder. (Doğal bağışıklık sağlar.) kaplar. Mide iç yüzeyini koruyan bu tabaka, üç günde bir
 Midedeki mukoza epitel hücrelerinin bazıları HCI kendisini yeniler.
salgılarken bazıları da B12 vitaminin emilmesine 3. Gastrin ve enterogastin hormonlarının düzenleyici etkisi,
yardım eden İntrensek faktörü salgılar. Mide midenin uygun zamanda mide özsuyunu üretmesini sağlar.
asidinin yetersiz olması B12 vitamininin emilimini
olumsuz etkiler. 4. Mukoza tabakasındaki hücreler yüksek rejenerasyon
 Midenin çalışmasını vagus siniri ve gastrin kapasitesine sahiptir.
hormonu düzenler. NOT: Birçok sindirim enzimi Zimojen olarak bilinen inaktif
 Mide duvarının iç yüzeyinde bulunan mukoza formda üretilir. Bu nedenle bu enzimler kendilerini üreten
tabakası çok sayıda katlanmalara ve mide hücrelere etki edemezler.
bezlerinin bulunduğu derin çukurlara sahiptir
 Mide iç duvarını astarlayan hücreler mide özsuyu • Zimojen sindirim kanalına salgılandıktan sonra
denilen sindirim sıvısını üretir. aktifleştirilir. Sindirim kanalını astarlayan hücreler,
 Mide özsuyunun bileşiminde; Mukus, HCl mukus örtü ile korunmuş olduğu için sindirilmezler.
(hidroklorik asit),(parietal hücre), pepsinojen • Oluşan pepsin, diğer pepsinojen moleküllerini de
enzimi(şef hücreleri) bulunur. pepsine dönüştürebilir.!!!!
 Mukus, HCl’yi bağlayıp aside karşı tampon görevi Midenin enzim salgılamasını uyaran faktörler:
yaparak mide duvarının sindirilmesini önler. 1. Hormonal etki: Besinin mideye ulaşması ve mide
 Pepsinojen, aktifleştikten sonra proteinlerin duvarında oluşan gerilim etkisiyle mide bezlerinden gastrin
kimyasal sindirimini başlatır. Proteinlerin küçük
polipeptit parçalarına (pepton) dönüşmesini hormonu salgılanır ve kana verilir. Midenin yapısında
sağlar. bulunan bazı hücrelerden (G hücreleri) salgılanır. Gastrin
HCl nin görevleri: hormonu kan yoluyla tekrar mideye gelerek hem mide öz
suyu salgılanmasını hem de mide hareketlerini uyarır.
 Hidroklorik asit, midenin gastrik çukurlarından
bulunan Pariyetal hücrelerden salgılanır.) 2. Sinirsel etki: Besinlerin tadı ve kokusu beyinde ilgili
 İnaktif durumdaki pepsinojeni aktif pepsine merkezleri uyarır. Bu sayede besin mideye gelmeden salgı
dönüştürür. üretmeye başlar.
 HCl mide öz suyunun pH’sının yaklaşık 2 civarında 3. Mekanik (fiziksel) etki: Besinlerin mide duvarına teması,
olmasını sağlar. midenin salgı üretimini uyarır.
Midenin Çalışması:
1. Besinin görüntüsüne , kokusuna, tadına veya mideye
ulaşmasına bağlı olarak otonom sinirlerden vagus sinir
asetilkolin salınıyla mideyi uyarır.
2.Uyarılan mide bezlerinden pepsinojen ve mukus
salgılanır.
3. Mide hücrelerinden salgılanan Gastrin hormonu,
mideden HCl salınımını sağlar.
4.HCl (Hidroklorik asit), mide de asidik bir ortam Yapısı; en dışta bağ doku, ortada halka şeklinde ve
oluşturarak pepsinojen enzimini aktif pepsin enzimine boyuna uzanan düz kaslar, en içte mukoza tabakasından
oluşur.
dönüştürür ve aynı zamanda mideye gelen bazı
mikroorganizmaları da yok eder. Mukoza tabakası hem salgılama hem de emilimin
5. Aktif hale gelen pepsin enzimi, proteinlerin kimyasal yapıldığı yerdir. Mukoza tabakası çok sayıda katlanmalar
sindirimini başlatır. Proteinler kısmen kimyasal sindirime yapmıştır. Bu katlanmaları oluşturan epitel doku
uğrar ve küçük polipeptitler (pepton) oluşur. hücreleri bağırsak boşluğuna doğru çok sayıdaki parmak
şeklinde villus adı verilen kıvrımlar oluşturur. Villuslarda
6. Midede kasların etkisiyle kasılıp gevşeme hareketleri kan kılcal damarları ve lenf kılcal damarları bulunur.
gerçekleşerek besinlerim mekanik sindirimi de gerçekleşir.
Bu sırada besinler kimüs adı verilen bulamaç hale gelir.
Bulamaç hale gelen besinler pilordan onikiparmak
bağırsağına (ince bağırsak başlangıcı) geçer.

Villusu oluşturan epitel hücrelerin her birinin bağırsak


boşluğuna bakan yüzeylerinde de mikrovillus adı verilen
sitoplazmik uzantılar vardır.
Mukoza tabakasındaki katlanmalar, villuslar ve
mikrovilluslarla ince bağırsağın emilim yüzeyini artırır.
Villuslardaki epitel hücrelerin ömürleri yaklaşık 5
gündür. Yaşlanan hücreler bağırsak sıvılarına karışırken
Mide’de sindirim olayı: alttaki hücrelerin hızlı mitoz bölünmeleri ile kısa sürede
yenileri yapılır.
Villus ve mikrovillusların sindirim ile ilişkileri yoktur. Bu
yapıların görevi ince bağırsaktaki emilim yüzeyini
artırmaktır.
olayları ile kimyasal sindirim ve midedeki kaslar ile
mekanik sindirim gerçekleşir. İnce bağırsak; alınan tüm besinlerin kimyasal sindirimini
Notlar: tamamlama ve sindirim sonucu oluşan monomerlerin
• Mukoza tabakasının bir başka görevi ise, kan emiliminin gerçekleştiği yerdir.
yapımında gerekli olan B12 vitamininin emilmesini
sağlayan özel bir madde salgılamasıdır.
• Mide mukozasında herhangi bir yaralanma olursa
yenilenme ile o bölge tamir edilir. Tamir edilmezde
o bölge de kazıntı başlar ve iç yüzeyindeki zar
iltihaplanır. Bu zarın iltihaplanmasına gastrit denir.
Midenin iç yüzeyindeki herhangi bir kısmın
aşınması ile oluşan yaraya ülser denir. Bir çeşit
bakteri türü bu yaralara yerleşerek çoğalır ve
enfeksiyonlara sebep olur.
• Mide boşken düz kasların kasılması insanda açlık
hissini oluşturur.
İnce Bağırsak:
Mide ile kalın bağırsakta bulunan,uzunluğu 6 m nin
üstünde bir organdır.
Hem sindirim kanalına gönderdiği ekzokrin salgıları ile hem
de ürettiği hormonlarla karma bez özelliği gösteren bir
organdır.
 Mukoza tabakasında salgı yapan bezlerin bir kısmı
bağırsak duvarı hücrelerini koruyan ve bağırsak
yüzeyini kayganlaştıran mukusu bir kısmı da
sindirim enzimlerini salgılar.
 Ağız boşluğu ve midede bazı besinlerin kimyasal
sindirimi başlasa da kimyasal sindirimin yoğun
olarak gerçekleştiği yer ince bağırsaktır.
 İnce bağırsakta karbonhidrat, yağ, protein ve
nükleik asitlerin kimyasal sindirimi gerçekleşir. İnce
bağırsaktan salgılanan sindirim enzimleri ise  Karaciğer ve safra kesesinden koledok kanalı ile
 disakkaridazlar (maltaz, laktaz, sukraz), gelen safranın ve pankreastan virsung kanalı ile
 dekstrinaz gelen pankreas özsuyunun (pankreatin)
 aminopeptidaz, enz mler döküldüğü kısıma Duodenum denir.
 karboksipeptidaz,  Salgıların döküldüğü noktaya water kabarcığı
 dipeptidazlar, tripeptidaz denir.
 nükleotidazlar,  Safra salgısı ile yağların fiziksel sindirimi,
 enterokinaz pankreas özsuyu ile kimyasal sindirim gerçekleşir.
 nükleozidazlar,  İnce bağırsakta besinlerin sindirimi sonucu
 fosfatazlardır. oluşan sıvıya kilus denir.
 Mideden onikiparmak bağırsağına geçen asidik
karışıma kimus denir.
 Kimusa; pankreas, karaciğer, safra kesesinden
gelen sıvılar ve bağırsak duvarındaki bezlerden
salgılanan sıvılarla onikiparmak bağırsağında
karışır.
 Onikiparmak bağırsağının mukoza tabakasındaki
bezler tarafından salgılanan sıvılar içindeki
mukus, bağırsak duvarındaki hücreleri asidik
kimustan korur.
 Salgı içindeki bikarbonat iyonları (HCO3 - ) da pH
değerinin nötr ya da hafif bazik olmasında rol
 İnce bağırsaktaki kas tabakasını halkasal ve oynar.
uzunlamasına yerleşmiş düz kaslar oluşturur. Kaslar  İnce bağırsaktaki kimyasal sindirim için ortam
peristaltik hareketlerle besinin ilerlemesini sağlar. pH’sının 7,5-8,0 olması gerekir.
İnce bağırsağın dışında da periton adı verilen zar  İnce bağırsakta pH’yı nötralize eden diğer
tabakası bulunur. kaynaklar ise
 İnce bağırsak üç bölümden oluşur.  pankreas,
 Mideden sonra gelen ;ilk kısım duodenum  karaciğer ve
(onikiparmak bağırsağı),  safra kesesi salgıları içindeki bikarbonat
 jejenum (boş bağırsak) iyonudur.
 kalın bağırsağa bağlanan kısmı ileum (kıvrımlı
bağırsak) adını alır.

İnce bağırsağın mideden sonra gelen ilk kısmına


onikiparmak bağırsağı (duodenum) adı verilir.
Burası sindirimin ve emilimin en yoğun gerçekleştiği yerdir. Kimüs, mideden onikiparmak bağırsağına gelince; ince
Pankreas özsuyu ve safranın sindirim kanalına girişi burada bağırsaktan kolesistokinin ve sekretin adı verilen sindirim
gerçekleşir. hormonları salgılanır. Bu iki hormon midenin çalışmasını
Jejenum ve ileum hem besinlerin kimyasal sindirimi hem de yavaşlatıcı etki gösterir. Kolesistokinin , pankreastan
sindirilmiş besinlerin ve suyun geri emilimi gerçekleşir. sindirim enzimlerinin salınmasını uyarır.
Midedeki asitli kimusun onikiparmak bağırsağına KALIN BAĞIRSAK
geçmesinin etkisiyle onikiparmak bağırsağından sekretin ve Sindirim kanalının ince bağırsaktan sonra başlayıp anüs
kolesistokinin hormonları salgılanır. Bu hormonlar kanla ile biten yaklaşık 1-1.5 m uzunluğundaki kısmıdır.
ilgili organlara ulaşır.  En dışta periton,
 ortada peristaltik hareketlerde etkili olan
halkasal ve uzunlamasına yerleşmiş düz kaslar
 Sindirim kanalı boşluğuna bakan en iç kısmında
epitel hücrelerin oluşturduğu mukoza tabakası
bulunur.
Kalın bağırsakta kimyasal sindirim olmaz. Burada bol
miktarda mukus salgılayan ve emilimde görevli hücreler
bulunur.

Sekretin hormonu; pankreası uyararak bikarbonat


iyonlarının virsung kanalı ile onikiparmak bağırsağına
salgılanmasını sağlar. Bikarbonat iyonları bağırsağın ph’nın
7-8 arasında kalmasını sağlar.
Kolesistokinin hormonu; safra kesesini uyararak
karaciğerde üretilen ancak safra kesesinde depolanan safra
sıvısının safra kanalına (koledok kanalı) boşalmasını ve
pankreası uyararak pankreas enzimlerinin salgılanmasını
sağlar. Koledok kanalı ve virsung kanalından gelen salgılar
water kabarcığı isimli birleşme noktasından onikiparmak
bağırsağına boşaltılır.

Kalın bağırsak Üç Bölüme Ayrılır:


• İnce bağırsak ve kalın bağırsağın birleştiği yere
çekum (kör bağırsak) denir.
• Kolon, kalın bağırsağın büyük kısmını oluşturur.
Kolon, çıkan kolon, enine kolon, inen kolon, s
şeklinde (sigmoid) kolon gibi bölümlere ayrılır.
• Kolonda yaşayan çoğu bakteri, metabolizma-
larının yan ürünü olarak metan ,hidrojen sülfür
gibi kötü kokulu gaz üretir. Bu gazlar anüs yoluyla
atılır.
• Kalın bağırsağın anüsle bağlandığı son kısmına
rektum (düz bağırsak) denir. Dışkı atılıncaya
kadar burada depolanır ve sonra anüsle dışarı
atılır. Rektum ile anüs arasında iki büzücü
dairesel kas vardır. Bunlardan içteki istemsiz,
Enterogastron sınıfına ait hormonlar, bağırsaklardan dıştaki ise istemli çalışır.
• Kör bağırsakta bulunan parmak şeklindeki çıkıntı
salgılanıp midenin hareketlerini inhibe eden hormonlardır.
apandis adını alır. Bu bölgenin iltihaplanmasına
Bu hormonlar arasında sekretin, kolesistokinin, gastrik apandisit denir.
inhibitory peptid (GIP) gibi hormonlar yer alır. • Eğer apandis dejenere olursa buradaki bazı
bakteriler kana geçer ve enfeksiyonlara neden
Normalde birer enterogastron olan sekretin ve olabilir.
kolesistokinin mide hareketlerinin yavaşlamasında • Apandis iki görevi yerine getirmektedir.
etkilidir. Eğer on iki parmak bağırsağına inen kimüs • 1. Vücuda yararlı mikropları üreterek, sindirim
özellikle yağ bakımından zenginse sekretin ve sistemine yardımcı olur.
kolesistokinin yanı sıra diğer enterogastonlar da (GIP) • 2. Ürettiği bu mikroplar sayesinde bağışıklık
sisteminin güçlenmesine katkı sağlar.
salgılanır.
Kör bağırsak ile ince bağırsağın birleştiği yerde bulunan
İnce bağırsaktaki enzimler ile pankreas öz suyu içindeki büzücü dairesel kaslardan oluşan kapak, kalın
bağırsaktaki atık maddelerin ve bakterilerin ince
bazı enzimler ve karaciğerde üretilen safra sıvısı yardımıyla
bağırsağa geri dönüşünü engeller.
besinlerin sindirimi ince bağırsakta tamamlanır ve buradan Kalınbağırsağın Görevleri
emilim olayı gerçekleşir. Sindirilemeyen besin atıkları ise 1. Su, sodyum, klor ve potasyum gibi elektrolitlerin kana
peristaltik hareketler ile kalın bağırsağa iletilir. emilimini tamamlamak, mukus salgılamak
2. B ve K vitamini üreten faydalı bakteriler için yaşam ortamı Sindirime Yardımcı Organlar ve Yapılar
oluşturmak ve bu vitaminlerin emilimini gerçekleştirmek
3. Dışkının vücuttan atılıncaya kadar geçici olarak
depolanmasını sağlamak
4. Bazı bakterilerin ürettiği folik asit, biotin, B12 gibi B grubu
vitaminleri ve K vitamini de emilerek kan dolaşımına katılır
NOT: Su ile birlikte çeşitli iyonların emilimi de gerçekleşir.
Böylece ince bağırsaktan gelen içinde sindirilmemiş
besinlerin de bulunduğu kimus yarı katı hâle gelerek dışkıyı
oluşturur. Kalın bağırsağın mukus salgısı; bağırsak duvarını
yıpranmalara karşı korur, dışkıyı bir arada tutan yapışkan
bir ortam oluşturur ve bağırsak iç yüzeyini kayganlaştırarak
dışkı hareketini kolaylaştırır.

Tükürük Bezleri:

• Kulak altı, çene altı ve dil altı olmak üzere üç çift


tükürük bezi bulunur.
• Tükürük, tükürük bezleri tarafından salgılanır.
• Ağzın nemli kalmasını, besinleri kayganlaşmasını
ve ağızda karbonhidratların kimyasal sindiriminin
başlamasını sağlar.
 Nişasta ve glikojenin maltoz + dekstrinlere kadar
parçalanmasını sağlar.
 Mukus; sodyum ve kalsiyum gibi bazı iyonlar,
Not: Uzun süreli antibiyotik kullanımı, bağırsaklarda
glikoprotein ve sudan oluşmuş yoğun bir sıvıdır.
yaşayan B ve K vitamini üreten faydalı bakterilerin zarar
Tükürük içinde ayrıca ağızdaki asitleri nötralize
görmesine neden olduğundan B ve K vitamini eksikliğine
ederek çürümeleri önleyen tampon bileşikler
yol açmaktadır.
bulunur.
• Kalın bağırsakta en fazla bulunan bakteri türü
 Seröz, çene altı tükürük bezleri tarafından
Escherichia coli (Eşerişya koli)'dir. Bu bakteri
salgılanır ve besinlerin eritilerek tadının
türünün göl ve nehirlerdeki varlığı, lağım sularının
alınmasını sağlar.
arıtılmadan bu sulara karıştırıldığının göstergesidir.

İçerisinde bulunan lizozim enzimi, diş çürümelerine neden


olan bakterilerin çoğunu yok ederek antimikrobiyal etki
yapar ve dişleri çürümeye karşı korur.
Aynı zamanda bu pH değişimi ile bakteriler çoğalabilir ve
ağız enfeksiyonları ile diş çürümelerine neden olabilir.

NOT: Kalın bağırsakta ince bağırsaktan farklı olarak mukoza


tabakasında villuslar, hormon ve enzim üreten hücreler
bulunmaz. Bu nedenle kalın bağırsakta kimyasal sindirim
gerçekleşmez.
Bilirubin: Karaciğer ve dalakta parçalanan alyuvarlardan Tükürüğün içinde amilaz (pityalin) enzimi, mukus, su,
açığa çıkan bilirubin safranın yapısına katılır. bikarbonat, potasyum, sodyum, klor, kalsiyum gibi
iyonlar ve antimikrobiyal maddeler ve seröz bulunur.
 Safra sıvısında yer alan bilirübin kalın bağırsakta Tükürüğün Bileşimi:
parçalanarak dışkının rengini verilir.
 Dışkı dışarıya atılıncaya kadar kalın bağırsağın son
bölümlerinde depolanır.
 Dışkıda çoğunluğu su olmak üzere selüloz lifleri,
yağ, protein gibi sindirilmemiş besinler, inorganik
maddeler, epitel hücre döküntüleri, ölü bakteriler
gibi birçok içerik bulunur.
• NOT: Tükürük salgılanması sadece sinirsel denetim • Her lobunda çok sayıda lopçuk bulunur.
ile olur. Parasempatik (vagus) siniri uyarısı tükürük • Lobçuklar karaciğerin en küçük yapısal
salgısını artırır.
birimleridir.
• Sempatik sinirler azaltır. Örneğin, besini görme,
kokusunu alma gibi durumlarda tükürük • Karaciğer hücreleri; atardamar, toplardamar ve
salgılanması tükürük bezlerinin sinirsel yolla kapı toplardamarı ile bağlantılıdır.
uyarıldığını gösterir. • Lobçukların çevresinde toplar damar, safra
• Tükürüğün pH’ı nötrdür, yükselirse mineraller kanalları ve karaciğer atar damarının kolları uzanır
çökerek diş taşlarını oluşturur. • Karaciğerin sindirim ile ilgili işlevi yağların
KARACİĞER : sindirimine yardımcı olan safra sıvısını üretmektir.
Midenin üzerinde karın boşluğunun sağ üst kısmında yer Üretilen safra sıvısı, safra kesesinde depo edilir.
alan vücudun en büyük organıdır. • Safrayı üretmesi ve kanallarla ince bağırsağa
Karaciğer; deriden sonra vücudun en büyük organıdır. göndermesi karaciğerin ekzokrin bez özelliğidir.
Endokrin ve ekzokrin salgılarıyla büyük bir karma bezdir
Karaciğerin sol lob, sağ lob, kuadrat lob ve kaudat lob
olmak üzere dört lobu vardır.
Kan, karaciğer hücrelerine dalak, ince bağırsak, mide,
pankreas ve kalın bağırsaktan gelen kapı toplardamarı ve
kalpten çıkan aortun bir kolu olan karaciğer atardamarıyla
gelir.
Karın bölgesindeki böbrekler hariç tüm organların kanını
kapı toplar damarı ile alır. (portal sistem) Lobçuk atardamarı: karaciğer atardamarıyla gelen temiz
Bir atar damar ve iki toplar damarı olan tek organdır. kanı karaciğer hücrelerine taşır.
Safra kanalı: karaciğer hücrelerinin ürettiği safrayı safra
kesesine taşır.
Kapı toplar damarı: sindirim sisteminden gelen kirli kanı
ve besinleri karaciğer hücrelerine taşır. (Mide, ince
bağırsak, kalın bağırsak, pankreas ve dalaktan toplanan
kanı getirir.)
Lobçuk merkez toplar damarı: karaciğer hücrelerinden
gelen kirli kanı karaciğer üstü toplar damarına taşır.
PORTAL SİSTEM:
Kan;çevreden-merkeze
Safra; merkezden çevreye
• Mideden onikiparmak bağırsağına geçen kimus • Safra taşları; safradaki kolesterol, bilirübin,
içinde yağların bulunması ince bağırsaktan fosfolipit ve safra tuzları gibi safra içeriğindeki
kolesistokinin hormonu salgılanmasını uyarır. maddelerin arasındaki oran bozulduğu zaman
Kolesistokinin hormonu kan yoluyla safra kesesine oluşur.
gelir, burada depolanan safranın koledok kanalına • En çok görülen safra taşları, kolesterolün
salgılanmasını uyarır. birikmesiyle oluşan kristalleşmedir. Yağ oranı
• İnce bağırsağın ürettiği sekretin hormonu da yüksek besinlerle uzun süre beslenen kişilerde
karaciğerin safra üretmesinde etkilidir. safra taşı oluşumu daha sık görülür.
• Safra içindeki safra tuzları, yağların mekanik  Albümin, globulin, fibrinojen gibi plazma
sindiriminde ve yağların kimyasal sindirimi sonucu proteinlerini sentezler.
oluşan yapı taşları ile yağda çözünen vitaminlerin  Kanın damar içinde pıhtılaşmasını engelleyen
emiliminde görevlidir. heparin üretir.
• Görev sonunda safra tuzlarının büyük bir kısmı ince  Kanın pıhtılaşmasında görev alan trombojen ve
bağırsaktan emilerek safra üretilmesi için tekrar fibrinojeni salgılar.
 Eritropoitein hormonu üreterek kırmızı kemik
karaciğere gelir.
iliğinden alyuvar yapımını uyarır. (Eritropoetinnin
Karaciğerin Görevleri: %10’nunu karaciğer, %90’nını böbrekler üretir.)
• Vücut ısısının ve kan basıncının düzenlenmesinde
görev alır.
• Amino asitlerin yıkımı sonucu oluşan NH ’ü
3
(amonyak) üreye dönüştürür.
• Vücuda girmiş olan birçok ilaç ve zehirli (hidrojen
peroksit gibi) - zararlı maddelerin oluşturduğu
toksik etkiyi azaltır ya da ortadan kaldırır
(detoksifikasyon).
• Zehirli H2O2’i (Hidrojen peroksit) katalaz enzimi ile
su ve oksijene parçalar.
• Kan şekerinin düzenlenmesinde görev alır.
Glikozun fazlası glikojen şeklinde karaciğerde
depolanır. Kan şekeri düştüğünde ise karaciğerdeki
glikojen glikoza yıkılarak kana verilir. Ayrıca,
ihtiyaç duyulduğunda özellikle amino asitlerden
glikoz sentezini gerçekleştirir.
• NOT: Memeli hayvanlar yağ asitlerini glikoza
dönüştüremez.
• A, D, E, K ve B12 vitaminleri ile Fe ve Cu gibi
mineralleri depolar. Öncül maddelerden A
vitaminini sentezler.
• Kesilme durumunda pıhtılaşmayı sağlayan
protrombin ve fibrinojeni üretir.
• Kanın damarlar içinde pıhtılaşmasını engelleyen
heparini üretir ve kana verir.
• Lobçuklarında alyuvar yapan retikuloendotel
hücreleri bulunur. Bu sayede özellikle kansızlık ve
embriyonik dönemde kan hücrelerinin üretilmesini
sağlar.
• Esansiyel (temel) olmayan amino asit çeşitlerini
sentezler.
• Kandaki birçok hormonu dolaşımdan uzaklaştırır.
• Proteinleri ve karbonhidratları yağa dönüştürür.
Bu sayede besinin fazlasını depolanabilecek hale
getirilmesinde etkili olur.
• Glikoprotein, lipoprotein, kolesterol sentezler.
• Karaciğerde bulunan kupfer hücrelerinde
yaşlanmış ve hasarlı alyuvarlar parçalanır. Ömrünü
tamamlamış alyuvarları, kupfer hücreleri ile
parçalayarak safra pigmentlerini veya yeni
sentezlenecek alyuvarlar için ham maddeyi
oluşturur.
YAĞ GÖRÜNCE SAFRA , SAFRA GÖRÜNCE YAĞ !!!!!

( SAFRA/KARACİĞER )

Karaciğerin sindirimdeki görevi;

Yağların mekanik sindirimini sağlayan safra salgısını


üretmektir. Üretilen safra, safra kesesinde depolanır.

Çizgili kaslarda üretilen laktik asidi, piruvat ya da glikoza


dönüştürür. Not: Safra, yağların mekanik sindirimini yapar; enzim
değildir!
Vücudun birçok sistemi ile ilişkili, son derece önemli Safra sıvısının görevleri:
görevleri olan karaciğere iki koldan kan gelir. • Safra tuzları ile yağları mekanik sindirime uğratır.
Bu sayede yağlar küçük yağ damlacıklarına
Bunlardan birisi mide, ince bağırsak, kalın bağırsak,
dönüşür.
pankreas ve dalaktan toplanan kanı getiren kapı • Yağda eriyen vitaminlerin (A,D,E,K) ve yağ
toplardamarı, diğeri de kalpten çıkan aort atardamarının monomerlerinin ince bağırsaktaki emilimini
kollarından biri olan karaciğer atardamarıdır. kolaylaştırır.
• Antiseptik özelliği ile bağırsaktaki bazı zararlı
Karaciğerden çıkan damar ise karaciğer toplardamarıdır.
bakterileri öldürür.
• İnce bağırsak içeriğini nötralize ederek pankreas
ve ince bağırsak enzimlerinin etkinliğini arttırır.
• Karaciğerde kupfer hücrelerinin yaşlı alyuvarları
parçalaması ile oluşan bilirubinin dışkı ile
atılmasını sağlar.
• Safranın içeriğinde su, safra tuzları, kolesterol, yağ
asitleri, inorganik tuzlar, bilirubin bulunur.
• Safra salgısındaki tuzların çökelmesiyle safra
taşları oluşur ve safra kanallarını tıkayabilir. Bu
durumda karaciğer safraya vermesi gereken
bilirubini kana verebilir ve deride sarı renk oluşur.
(sarılık)
NOT: Safra tuzları ince bağırsağın ileum kısmında aktif
olarak geri emilir ve kan yoluyla karaciğere geri gönderilir.

• Safra asitlerinden safra tuzları karaciğerde


peroksizomlarda üretilir.
Safra taşlarının safra kanalını tıkamasının en önemli
belirtisi safra boyasının dışkıya karışmamasından olayı
dışkının rengini kaybetmesidir. Safra kanalı tıkanırsa
yağların sindirimi ve emilimi zorlaşır. A, D, E, K
Safra kesesi: vitaminlerinin eksikliği görülür. Kişi zayıflar, safra kana
• Yaklaşık 7-10 cm uzunluğunda, karaciğerin sağ karışır ve sarılık hastalığı görülür.
lobunun altında bulunan, kaslı bir yapıdır. Pankreas:
Karaciğer tarafından üretilir.
• Mide ile onikiparmak bağırsağı arasında yer alan,
• Safra sıvısında; su, sodyum bikarbonat, safra
tuzları, kolesterol, yağ asitleri ve bilirubin hem hormon (endokrin) hemde sindirim enzimi
bulunur. Karaciğerin sağ lobunun altında bulunan üreten (ekzokrin) karma bir bezdir.
safra kesesinde depolanır. • Endokrin bez olarak; langerhans odacıkları insülin
• Besinler onikiparmak bağırsağına ulaştığında ve glukagon hormonlarını üretir. Bu hormonlar
buradan onikiparmak bağırsağından salgılanan kandaki glikoz miktarını ayarlar.
kolesistokinin hormonunun etkisi ile safra kesesi • Ekzokrin bez olarak; acinar hücreleri ile içinde
kasılır ve depoladığı safra sıvısı koledok kanalı ile sindirim enzimleri bulunan pankreas öz suyunu
water kabarcığına ve oradan da onikiparmak üretir. Pankreas öz suyu virsung kanalı ile water
bağırsağına dökülür.
kabarcığına ve buradan da onikiparmak
• Safra sıvısında sindirim enzimleri bulunmaz ancak
safra tuzlarının etkisiyle yağlar, küçük yağ bağırsağına dökülür.
damlacıklarına ayrılır. Böylelikle yağların yüzeyi Pankreas özsuyu içinde; su, bikarbonat, bazı iyonlar ve
genişlemiş olur ve sindirim enzimlerinin etkisi sindirimde görev yapan bazı enzimler (amilaz, lipaz,
artar. tripsinojen,kimotripsinojen,nükleazlar (deok-
siribonükleaz,ribonükleaz)prokarboksipeptidaz bulunur.


Protein sindiriminde görevli olan enzimler inaktif olarak
salgılanır, onikiparmak bağırsağında aktifleştirilir.
Tripsinojen ince bağırsak hücrelerinin ürettiği enterokinaz
enzimi ile aktifleştirilir, tripsin enzimine dönüştürülür.
Tripsin de kimotripsinojen enzimini kimotripsin ve
prokarboksipeptidaz enzimini karboksipeptidaz şeklinde
aktifleştirir.

• Pankreas salgısının pH değeri yaklaşık 7.5-8.8


arasındadır.
• Pankreas salgısının oluşması için sekretin ve
kolesistokinin hormonları ile vagus sinirleri birlikte
görev yapar.
1. KARBONHİDRATLARIN SİNDİRİMİ
• Karbonhidratların kimyasal sindirimi ağızda başlar,
ince bağırsakta tamamlanır.
Ağız: Tükürükte bulunan tükürük amilazı (pityalin), nişasta
ve glikojen moleküllerini parçalayarak iki glikozdan oluşan
maltoz ve küçük polisakkarit zinciri olan dekstrine dönüşür.
Mide özsuyu asitli olduğundan amilaz enzimi midede etkin
değildir. Aynı zamanda mide özsuyunda karbonhidrat
sindirimi ile ilgili enzim de bulunmaz.
2.PROTEİNLERİN SİNDİRİMİ
Proteinlerin kimyasal sindirimi midede başlar ve ince
bağırsakta sona erer.
İnce bağırsak: Ağızda başlamış olan karbonhidrat sindirimi Mide: Besinlerin uyarıcı etkisi ile (görme, koklama ve
pankreastan salgılanan amilaz enzimi ile ince bağırsakta düşünce) vagus siniri, mide bezlerinden gastrin
devam eder. hormonunun salgılanmasına yol açar.
• Pepsin enzimi pH’nın 2-3 olduğu aralıkta en iyi
Pankreastan salgılanan ve tükürüktekinden daha etkili
çalışır. 5’in üzerindeki pH’larda etkisini kaybeder
olan amilaz enzimi ağızda sindirilemeyen nişasta ve
• Kan dolaşımına katılan gastrin hormonu mide
glikojeni onikiparmak bağırsağında maltoz ve dekstrine
hücrelerini mide özsuyu salgılaması için uyarır.
parçalar.
• Özsu içinde bulunan HCI, mide bezlerinde
üretilen ve pasif bir enzim olan pepsinojeni aktif
olan pepsin enzimine dönüştürür.
Daha sonra ince bağırsak bezlerinden salgılanan maltaz,
sükraz (sakkaraz), laktaz ve dekstrinaz enzimleri ile basit
şekerler oluşturulur. Böylece karbonhidrat sindirimi ince
bağırsakta tamamlanır.
İnsan sindirim sisteminde selülozu sindiren enzim
üretilmez. Besinlerle alınan selüloz dışkı ile atılır.
• NOT: Sekretin hormonu pankreası uyararak
kimüsü nötralize eden bikarbonat (HCO3
)salınmasını sağlar. Sekretin karaciğerde safra
İnce bağırsak: üretilmesini hızlandırır.
• İnce bağırsak salgılarının pH değeri 7,5-8
• Midede proteinler tam olarak sindirime uğramaz.
arasında olacak şekilde hafif baziktir.
• Kimus, mide kapısından ince bağırsağa geçer.
• NOT!!! Sekretin karaciğerde safra üretilmesini
• Kimusun ince bağırsağa teması sonucu mukozadan
hızlandırır. Kimüs yağ bakımından zengin
entorokinaz enzimi salgılanır.
olduğunda sekretin ve kolesistokinin çok
• Enterokinaz enziminin protein sindirimindeki rolü
miktarda salınır. Bu hormonlar, midede
dolaylıdır. Çünkü doğrudan peptit bağlarına etkisi
peristaltik hareketi ve mide öz suyu
yoktur.
salgılanmasını önleyerek midenin çalışmasını
• Enterokinaz, pankreas salgısı olan tripsinojeni
yavaşlatır.
aktifleştirerek tripsine dönüştürür.
• (Kimus: Mideden ince bağırsağa geçen yarı
sindirilmiş haldeki besin maddeleri)
Karboksipeptidaz enzimi, pro karboksipeptidaz A ve B
şeklinde pankreastan salgılanır. İncebağırsakta tripsin
tarafından aktif karboksipeptidaz haline getirilir.
İncebağırsaktan salgılanmaz.

NOT: Proteinlerin sindirimi ince bağırsakta devam eder.


Pankreastan gelen tripsin ve kimotripsin enzimleriyle daha
küçük polipeptitlere parçalanır.
Tripsinojen, kimotripsinojen ve pro karboksipeptidaz
enzimleri pepsinojen gibi inaktif enzimlerdir. Bu enzimler
ince bağırsağa geçtiğinde aktifleşerek görevini yerine getirir.
Pankreas salgısındaki pro karboksipeptidazlar ile ince
bağırsak epitel hücrelerinden salgılanan dipeptidazlar,
karboksipeptidazlar ve aminopeptidazlar polipeptitlerin
amino asitlere kadar parçalanmasını sağlar.!!!! (MEB!!!! )
Pepsinojen inaktif enzimdir ve HCl ile aktif olan pepsin
enzimine dönüşür.
Tripsinojen inaktif enzimdir ve onikiparmak
bağırsağından salgılanan enterokinaz enzimi ile aktif olan
tripsin enzimine dönüşür.
Kimotripsinojen inaktif enzimdir ve tripsin ile aktif olan
kimotripsin enzimine dönüşür.
Prokarbosipeptidaz inaktiftir ve tripsin ile aktif olan
karboksipeptidaz enzimine dönüşür.
Yağların Sindirimi:
 İnce bağırsakta kimyasal sindirimi gerçekleşir.
Nükleik asitlerin sindirimi:
Nükleik asitlerin kimyasal sindirimi ince bağırsakta
gerçekleşir. Pankreastan onikiparmak bağırsağına
salgılanan sıvı içindeki nükleazların etkinliği ile nükleik
asitler nükleotitlere parçalanır. İnce bağırsak tarafından
üretilen nükleotidaz, nükleozidaz ve fosfataz enzimleri de
nükleotitleri azotlu organik bazlara, pentozlara ve  Yağlar önce safra sıvısı ile aktif olan yağ
fosfatlara parçalar. damlacıklarına dönüşür, sonra yağ damlacıklarına
lipaz etki eder.
Not:

Besinlerin Kimyasal Sindirimi:

Besinlerin Sindirim Bölgeleri

Karbonhidratların Sindirimi:
• Ağız ve ince bağırsakta kimyasal sindirimi
gerçekleşir.

Proteinlerin Sindirimi:
Mide ve ince bağırsakta kimyasal sindirimi gerçekleşir.
Besinlerin Emilimi: NOT: Emilimin en yoğun olduğu yer villus ve
mikrovilluslar ile yüzey alanı artırılmış olan ince
• Sindirim sonucu oluşan yapı taşlarının, kan
dolaşımına katılmak üzere alınmasına emilim denir. bağırsaklardır.
• Besinler, sindirim kanalının mide, ince bağırsak ve Emilim olayı, villusların içinde bulunan kan kılcalları ve
kalın bağırsak bölümlerinde emilebilir. lenf kılcalları ile gerçekleşir.
• Ağızda ve yemek borusunda besin maddelerinin
emilimi olmaz.
• Ağızda; bazı zehirler, nikotin ve bazı iyonlar , bazı
hormonların emilimi , bazı ilaçlar
• Midede ; sodyum, klor, brom ve iyot, alkol, su, bazı
iyonlar ve bazı ilaçlar,
• İnce bağırsakta monomer maddelerin, vitaminlerin,
suyun ve iyonların emilimi olur
• Kalın bağırsakta; sindirim atıkları içinde bulunan su
ve mineraller, bağırsak bakterilerinin ürettiği K ve B
vitaminleri emilir.

Glikoz, fruktoz, galaktoz ve amino asitler, kısa zincirli yağ


asitleri, B ve C vitaminleri, su ve mineraller ince bağırsak
epitelinden kılcal kan damarına geçer.
Bu geçiş hem pasif(zardan difüzyonla değil kolaylaştırılmış
difüzyonla) hem de aktif taşımayla gerçekleşir.

Kan Kılcalları ile Emilim Olayı:

Glikoz, amino asitler, suda eriyen vitaminler ve


mineraller villuslardaki kılcal kan damarlarına geçerek,
kapı toplar damarı ile karaciğere getirilir. Sonra
karaciğer üstü toplar damarı ile kalbe gelir ve buradan
atar damarlarla vücuda taşınır.
Besin emilimi sadece pasif taşıma ile gerçekleşseydi ne
olurdu? Bol karbonhidrat içeren bir öğünden sonra karaciğere
gelen kandaki (kapı toplar damarı ile) fazla glikozlar
• Geçiş sadece pasif olarak devam etseydi iki tarafta
karaciğerde glikojen şeklinde depo edilir. Bu nedenle
maddelerin konsantrasyonu eşitlenince madde
transferi sona ererdi. Bu maddelerin bir kısmı da kapı toplar damarındaki glikoz derişimi, karaciğer üstü
kalın bağırsaktan atılırdı. Aktif taşımanın olması toplar damarındakinden fazladır.
besin maddelerinin hemen hepsinin kana geçişini
garantiler. Açlık durumunda ise; depo edilmiş olan glikojenin
hidrolizi sonucu oluşan glikozlar kana verilir ve bu
sayede kan şekeri ayarlanır. Bu durumda, karaciğer üstü
toplar damardaki glikoz derişimi kapı toplar
damarındakinden fazladır.
Kan yoluyla emilimde besinlerin izlediği yol :
1. Villuslardaki kılcal damarlar
2. Kapı toplardamarı
3. Karaciğer
4. Karaciğer üstü toplardamarı
5. Alt ana toplardamar
6. Sağ kulakçık
Kan Kılcalları ile Taşınan Besinlerin İzlediği Yol:

Lenf Kılcalları ile Emilim Olayı:


• Yağların sindirimi ile oluşan yağ asidi ve gliserol
ince bağırsak villuslarının epitel hücrelerine
geçerek endoplazmik retikulum tarafından yeniden Not: İnce bağırsaktan emilen yağların yaklaşık %90’ı ve
dehidrasyonla yağlara (trigliseritler) dönüşür. Bu yağda eriyen vitaminleri (A,D,E,K) lenf kılcalları ile taşınır.
yağların çevresi protein bir kılıfla kaplanarak Geriye kalan yaklaşık %10’luk kısa zincirli bazı yağ asitleri
şilomikron isimli küçük tanecikler meydana gelir. (örneğin tereyağındaki kısa zincirli yağ asitlerinin bir
• Şilomikronlar, lenf kılcallarına geçer ve lenf yoluyla
peke sarnıcına aktarılır. Peke sarnıcı karın kısmı suda çabuk eridiklerinden trigliseritlere
bölgesinde bulunan lenf damarlarının toplandığı dönüşmez)az da olsa suda çözündükleri için kan kılcalları
kesedir. ile taşınır.
• Şilomikronlar buradan lenf ile göğüs kanalı denilen
lenf damarına geçer. Buradan sol köprücük altı Not: Bağırsak epitel hücreleri tarafından besin
toplar damarından kana karışan şilomikronlar, üst maddelerinin emilim mekanizması farklılık gösterir.
ana toplar damarlar ile kalbin sağ kulakçığına gelir. Örneğin suyun emilimi osmozla, früktozun emilimi
Böylece yağlar dolaşıma katılmış olur. kolaylaştırılmış difüzyonla olur. Amino asitler, glikoz,
Lenf yoluyla emilimde besinlerin izlediği yol:
vitaminler ve mineraller epitel hücrelerine ya pasif ya da
1. Villuslardaki lenf kılcalları
aktif taşımayla olur. Gliserol ve yağ asitleri difüzyonla
2. Lenf toplardamarları(kilus boruları)
3. Peke sarnıcı villus epitel hücrelerine, oradan da oluşan şilomikronlar
4. Göğüs (büyük) lenf damarı ekzositoz ile lenf kılcallarına geçebilir.
5. Sol köprücük altı toplar damarı Not: Kan kılcallarından (glikoz ve aminoasitler)ve lenf
6. Üst ana toplardamar
kılcallarından emilen (şilomikronlar=yağtürevi)besinler
7. Sağ kulakçık
ince bağırsaktan sonra ilk kez kalbin sağ kulakçığında
Lenf Kılcalları ile Taşınan Besinlerin İzlediği Yol:
karşılaşır.

Kalın bağırsakta emilim olayı:

Sindirilen besin maddelerinin artıkları içerisinde bulunan


suyun kalan bölümü, sodyum ve klor iyonları, bakteriler
tarafından oluşan K ve B vitaminleri ve tuzların emilimi
kalın bağırsakta gerçekleşir.
Trigliseritler; fosfolipitler, kolesterol ve özel proteinlerle
Burada gerçekleşen işlem geri emilim (reabsorbsiyon)
kaplanarak şilomikronlara dönüşür. Yağlar, suda değil emilim (absorbsiyon) olayıdır. Geri emilim ve
çözünemediği hâlde şilomikronlar, suda çözünebilir emilim farklı olaylardır.
özelliktedir.!!!!!!!!
Sindirim Sistemi Rahatsızlıkları
Aftlar, Ağız Mantarları
Kabızlık
Dışkı, bağırsaklarda ilerlemesinin yavaşlaması sonucunda Aftlar; yanak ve dudakların iç yüzeyinde, dilde, diş
kalın bağırsakta bekleme süresi artacağından içerdiği suyu etlerinde ve yumuşak damakta oluşan küçük, ağrılı ve
kaybeder. Bu durum dışkının atılmasını zorlaştırır. Kabızlığı beyaz renkli yaralardır. Nedeni tam olarak bilinmemekle
önlemenin en kolay ve etkili yöntemi bol su içmek ve lifli birlikte stres, beslenme yetersizliği, bir hastalık
gıdalarla beslenmektir. Lifli besinler bol su tuttuğundan nedeniyle vücut direncinin azaldığı veya antibiyotik
dışkının sulu kalmasını sağlayacak ve dışarı atılması kullanımı sonucunda ağızdaki bakteri florasının
kolaylaşacaktır. bozulduğu durumlarda görülür. Özel bir tedavi
gerektirmeden 10 gün içinde iyileşebilmektedir.
İshal İstenirse yumuşatıcı kremler, mantar ilacı olan
Bağırsaklardaki dışkının içindeki suyun ve elektrolitlerin antimikotik ilaçlar kullanılabilir ve enfeksiyon oluşması
emilimlerinin normalden daha yavaş olmasından dolayı durumunda doktor kontrolünde antibiyotik alınabilir.
dışkının fazla sulu olarak atılmasıdır. Su kaybının yerine
konulamaması durumunda özellikle çocuklarda ölüme yol
açabilir. İshalin tedavisinde öncelikle mikrobik bir hastalık
söz konusu ise antibiyotik kullanılarak enfeksiyon önlenmeli
ve bol su içilmelidir. Çocuklarda ishal durumunda kaybedilen
su ve elektrolitlerin yerine konması için hazır olarak
bulunabilen rehidratasyon içeceği verilir. Rehidratasyon
içeceği 1 L suyun içinde yaklaşık yarım kaşık tuz ile 8 kaşık
şeker oranının karışımından Gastrit
oluşmaktadır.
Laktoz Hassasiyeti Mideyi asidik etkilerden koruyan mukoza tabakasındaki
özelleşmiş hücreler, mide iç yüzeyini kaplayan akışkan
Laktoz, süt şekeri olan bir disakkarittir. Bu disakkaritin ince bir mukus üretir. Mide iç duvarını döşeyen mukozanın
iltihaplanması durumuna gastrit denir.
bağırsaklarda üretilen laktaz enzimi ile sindirildiği
karbonhidrat sindirimi konusunda anlatılmıştı. Yeni doğan Mide mukozasının zarar görmesi daha fazla mide asidi
çocuklarda tek besin kaynağı olan süt, ilerleyen yaşlarda üretimine de neden olabilir. Fazla asit üretiminin
yanında düzensiz ve kötü beslenmek, çok sık ağrı kesici
yeteri kadar tüketilmezse laktaz enzimi yetersiz üretilmeye kullanmak, aşırı alkollü içecek tüketmek ve tütün
başlanır. Böyle bir kişi yıllar sonra süt içmeye başlarsa sütün mamulleri kullanmak, stres ve bakteri enfeksiyonları da
içindeki laktozu sindiremez ve süt içtiğinde ağrı, gaz ve karın mide mukozasına zarar verir. Gastrit sıklıkla karın ağrısı,
mide bulantısı, midede ekşime gibi belirtilerle kendini
şişkinliği ve ishal şikâyeti ile karşılaşır. Günümüzde laktoz
gösterir.
hassasiyetine sahip insanların süt içebilmesi için piyasada
satılan içine laktaz enzimi ilave edilmiş süt veya içerisinden
laktozun ayrıldığı laktozsuz süt tercih edilmelidir.

Ülser
Mide sıvılarının etkisi sonucu mide mukozasının tahrip
Diş Çürükleri olmasıyla oluşan yaraya ülser denir. Ülser, onikiparmak
Çocuk, genç, yetişkin veya yaşlı ayırt etmeksizin her zaman bağırsağı ve yemek borusunda da oluşabilir. Gastrite
ortaya çıkabilen diş çürükleri beraberinde dayanılmaz acılar neden olan etmenler ülsere de neden olabilir. Ülserin
getirir ve çiğneme bozukluklarına neden olur. Diş çürümesi, oluşması için asidik koşulların yanında en büyük etken
diş plakları üzerinde yerleşmiş olan bakterilerin dişlere zarar Helicobacter pylori (Helikobakter pilori) bakterisidir.
vermesi sonucunda ortaya çıkar. Bu bakteriler özellikle Aside dirençli olan bu bakteri, mukoza tabakasına
karbonhidratlı besinlerin atıklarının fazlalılığına bağlı olarak yerleşir ve dokuyu tahrip eder. Özellikle onikiparmak
sayılarını artırır ve asit üretirler. Bu asitler dişin mine bağırsağı ülserlerinin neredeyse tamamında H. pylori‘ye
tabakasına zarar verir ve dişte bir delik açılır. Delik açıldıktan rastlanmıştır.
sonra ise bakteriler dişe daha hızlı yayılarak diş kaybına
neden olabilir. Diş çürüklerinde karbonhidratlı besinlerin çok Gastrit ülsere göre daha yüzeysel bir hasardır.
yenmesinden ziyade sık yenmesi artırıcı role sahiptir.
Reflü
• Mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır.
Yemek borusunun asitten korunma özelliği
olmadığından yemek borusuna zarar verir.

Hemoroit
Anüs bölgesindeki toplardamarlara baskı uygulanması
sonucu hemoroit (basur) gelişir. Dışkılama sırasında
ıkınma, kronik ishal ya da kabızlık, aşırı kilo ve obezite,
gebelik gibi durumlarda oluşan baskı sonucu
toplardamarlar genişler. Baskı devam ederse şişkin
damardan kan sızabilir ya da bölgede pıhtı oluşabilir.
Kanama veya kaşıntı genellikle hemoroitin ilk belirtileridir.
Hemoroitten korunmak için yüksek lifli diyetlerle
beslenerek kabızlıktan kaçınmak gerekir.

You might also like