Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 7

M.T.

Sprout, “Mahan: Evangelist of Sea Power

Alfred Thayer Mahan, Sea power ve naval strategy’nin emperyalizmde ne kadar etkili olduğunu ve çok önemli bir yeri
olduğunu savunmuştur.

Kimse deniz gücü teorisini ve deniz stratejisini Alfred Thayer Mahan kadar doğrudan ve derinden etkilememiştir.
Amerikan naval politikasında uzun süredir devam eden bir devrimi hızlandırdı ve yönlendirdi.

He was a historian of distinction and, at the same time, a propagandist for the late nineteenth century revival of
imperialism.

Mahanın teorileri 17 ve 18. Yüzyıllara dayanıyordu, bu yüzyıllar was the heyday of sea power.
Mahan'ın 1890'da yayınlanan çığır açan kitabı The Influence of Sea Power on History, benzersiz bir şekilde uygun bir
zamanda yayınlandı.
Sonraki on yıl, denizcilik tarihinde büyük önem taşıyan uluslararası olaylarla doluydu: Almanya'nın modern bir filo
inşa etme kararı, Japon donanmasının yükselişi, İspanyol-Amerikan Savaşı ve bunun sonucunda Amerika Birleşik
Devletleri'nin bir dünya olarak ortaya çıkışı. güç. Dahası, denizcilik mimarisi ve denizcilik teknolojisi o sıralarda
sanayi devriminin sonraki aşamalarından geçiyordu: yelkenler yerini buhara, tahta gövdeler demir kenarlara ve zırh
levhalarına, yivsiz delikler yivli toplara bırakmıştı. Ufukta yeni silahlar beliriyordu ve özel donanma işlevleri için özel
tipte donanma gemileri tasarlanıyordu. Ancak denizcilik düşüncesi, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde,
denizcilik teknolojisinin gerisinde kaldı.

He played a leading role in persuading the United States to pursue a larger destiny overseas during the opening years
of the twentieth century.

Mahan’ın tarihte birsürü book ve essayleri vardı. Mahan made a clear distinction between naval strategy and tactics.
Naval forces was more than a military establishment for Mahan. Bu nedenle Mahan naval forceları a military
establishment ve işgalleri püskürtme aracı olarak gören diğer yazarlara göre daha önemli bir konuma sahipti ve he
was more influencial than the other writers. .

Britain, was the most dominant sea power. Mahan convinced that the sea power is an intrument of policy serving to
enhance the nation’s power and prestige, as it was for Great Britain. ( Yani, sea power ulusun yöneticiliğini ve
prestijini artırmak ya da hizmet veren bir politika aracı)

Ulusal kaderlerin şekillenmesinde deniz gücünün büyük önemi vurgulanmaktadır.

Denize kıyısı olan her ülkenin donanmasının güçlü olması bir mecburiyetti. Mesela Britanya, İspanya, İtaya.

Bir ulusun barış zamanı ticareti, onun deniz savaşındaki "dayanma gücünün" bir göstergesidir. Hem barış zamanında
hem de savaş zamanında gemilerin bakımı için gerekli olan bu beceriler, bir bütün olarak nüfus arasında büyük bir
rezerve sahip olmalıdır. Örneğin İngiltere, yalnızca denizci bir ulus değil, aynı zamanda bir gemi inşa eden ve ticaret
yapan bir ulustu ve it had human and technical respurces that were so essential to succes in naval war.

Ancak Fransa, halihazırda toprakları verimli bir ulus olduğu için deniz powerına öncelik vermiyordu. Britanya’nın 17
ve 18. Yüzyıldaki en büyük rakipleri Fransa ve Holland’dı ve Britanya jeografik pozisyonundan dolayı onlardan daha
şanslıydı.

Koloniler ve deniz güçü arasında bağlantılar vardı. Deniz gücü sayesinde emperyalistler farklı bir ülkede kendilerine
dayanak kurabileceklerdi, ticaret için yeni outletler oluşacaktı, shipping için yeni bir alan oluşacaktı, more
employment for people ve more comfort and wealt olacaktı. Sömürge edinilmesiyle ticaret ve askeri gelişmeler
olacaktı.
Ancak Democratic governmentların öngörüşleri (foresight) ve barış zamanında askeri harcama yapma istekleri yoktu.

1880'lerde yeni bir emperyalizm ortaya çıktı, Avrupa ülkeleri arasında pazarlar ve hammaddeler için yoğun rekabet
başladı.

Mahan 1890'da deniz gücü üzerine ilk kitaplarını yayınladığında, Avrupa dışında büyük bir deniz gücü olmadığından,
Avrupa sularının kontrolü dünyadaki tüm okyanusların kontrolü anlamına geliyordu. Britanya'nın denizlerdeki dünya
çapındaki hakimiyeti ancak Avrupalı olmayan güçlerin yükselişiyle tehdit edildi. Bununla birlikte, 19. yüzyıl boyunca,
İngiliz deniz üstünlüğü, dünyanın başlıca deniz yollarının aslında Britanya İmparatorluğu'nun iç iletişimini
oluşturacak şekildeydi

O zamandan sonra Japan, US, Germany ve başka ülkeler naval powerlarını gelirtirdiler ve Britain için bir tehdit
haline geldiler.

1890’da US was lack of colonies, then they needed to open a trans-isthmian canal at Panama.

Amerikan donanması zayıf olmasına ve US'in deniz gücünün temel unsurlarındaki konumu İngiltere'ninkiyle
kıyaslanamaz olmasına rağmen Mahan, US’in kendisini büyük bir deniz gücü, hatta belki de en büyük deniz gücü
yapabileceğini hissetti. US, tüm donanmasını sürekli olarak genişletme ve güçlendirme, uygun deniz üsleri ve
denizaşırı koloniler edinme ve ticaret denizini inşa etme politikasını benimserse, denizdeki konumu güvence altına
alınabilirdi. Merkezi konumumuz, saldırılara karşı güvenliğimiz, büyük endüstriyel gelişimimizle birleştiğinde, başka
avantajlarının olmamasını telafi edebilidi. Aynı zamanda teknoloji ve zamanla beraber sea power değişiyordu, bunu
Mahan yazılarında söylemişti.

1890’dan önceki yıllarda Mahan teorileri dersi Theodore Roosevelt dahil birçok deniz subayı ve kamu görevlisine
veriliyordu. Roosevelt first was the Assistant Secretary of Navy (1889) then he became the President of the US (1901-
09). Roosevelt was familiar with Mahan’s ideas ve bu idealardan çokça yararlanmıştır.

Yapılan kongre sonucu olarak 1897'de US’in Kuzey Atlantik Filosu ( North Athlantic Squadron) gerçekçi bir şekilde
savaşabilecek bir savaş gücüne dönüşüyordu, savaş filosu olarak da adlandırılabilir.

US’in Pasifik'teki yeni tecrit edilmiş mülkleri, ülkenin stratejik durumunu derinden değiştirdi. Mahan uzun zamandır
Hawai Adaları'nın ilhakını Pasifik Kıyılarımızın güvenliği için askeri bir gereklilik olarak görüyordu. Filipinler'in
satın alınması, Hawaii'yi ilhak etmek için başka bir argüman ekledi ve 1898 yazında bunun gerçekleşmesinde belki de
belirleyici faktördü

Birleşik Devletler, Mahan'ın deniz gücü felsefesinin daha geniş yönlerini hiçbir zaman tam olarak uygulamaya
koymasa da, onun deniz stratejisi doktrini ve baskın deniz gücünün gerekliliğine olan inancı, sonunda kendi
donanması ve genel olarak ülke tarafından kabul edildi. Mahan'ın Theodore Roosevelt ile tanışması yakın ve kalıcı bir
dostluğa dönüştü. Roosevelt, Mahan'ın fikirleriyle tamamen bilgili hale geldi ve onların kendisininkiyle benzersiz bir
şekilde uyumlu olduğunu gördü. İspanya ile savaşın patlak vermesinden hemen önce Deniz Kuvvetleri Sekreter
Yardımcısı olarak, Roosevelt'in bu çatışmanın hazırlıklarına çok katkısı olmuştu.

McKinley'in Eylül 1901'de öldürülmesi, Roosevelt'i Amerika Birleşik Devletleri Başkanı yaptı ve böylece Amerikan
donanmasının tüm gelişimini değiştirdi, çünkü Makan'ın deniz gücü felsefesi Theodore Roosevelt'in şahsında Beyaz
Saray'a girdi." savaş bir tüm strateji olarak y par- özel donanma şeklinde kuvvetler, hangi iyi ki var sanat için veya
Atlantik ablukaya alınmış ve biraz mesafe , böylece bir Sonraki yıllarda Theodore Roosevelt, ulusun hem deniz hem
de dış politikasına hakim oldu." Başkanlığa, Mahan'ın yıllardır savunduğu bir kıstak kanalının inşasına kendini adamış
bir şekilde gelmişti. Bu girişim, Roosevelt yönetiminin dikkate değer başarılarından biriydi.Mahan'ın, böyle bir
kanalın ancak Birleşik Devletler donanmasının yaklaşmaları üzerinde tartışılmaz bir hakimiyete sahip olması halinde
stratejik bir varlık olabileceği yönündeki uyarılarını dikkate alarak, donanma gücümüzü artırmak için bir seferberlik
başlattı. Bu zamandan sonra Roosevelt’in başarıları katlanarak ilerledi ce US world’ great naval powerlarından biri
oldu.

Roosevelt'in Beyaz Saray'dan ayrılmasından sonraki beş yıl boyunca donanma yavaş ve belirsiz bir büyümeyi
sürdürdü. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nın ilk yılı, Amerikan donanma programını 1901'den beri politikayı
yönlendiren "İngiltere'den sonra ikinci bir donanma" standardının çok ötesine taşıyan denizcilikte yükselen bir
dalgalanmanın habercisiydi. Mahan bir yıl daha yaşasaydı , Aralık 1915'e kadar. Başkan Wilson'ın Kongre'den
dünyanın "en güçlüsüne eşit" bir donanma istediğini duyabilirdi. 1916 Deniz Yasası aslında Amerika Birleşik
Devletleri için "eşsiz bir donanma" yetkisi verdi

1901'den beri ABD donanması, Britanya'dan sonra gelendonanmaydı,ve 1916'da rakipsiz bir donanma haline gelmişti.
US was glad that they have such a glorious history.

Alman devlet adamları Mahan’ın düşüncelerini consider ederek kendilerine yol çizdiler ve resmen Mahan’a hayranlık
duydular.
Mahan’ın teorileri yıllarca çok önemli devlet adamları tarafından öğrenildi ve bu bağlamda hareket edildi. Bu nedenle
Mahan dünya çapında çok önemli düşünceleri olan bir yazardı.

In 1890, Captain Alfred Thayer Mahan, a lecturer in naval history and the president of the United States Naval War
College
• His theories based upon the 17th and 18th centuries, at the heyday of sea power
• By direct influence through Theodore Roosevelt, the US to pursue a larger destiny overseas on the 20 th
century
• First, naval forces = a branch of military establishment
• Later, sea power = an instrument of policy to enhance the nation’s power and prestige
• The union of a large maritime commerce and a great naval establishment
• Britain, the predominant sea power of the world (the landed aristocracy)
• Relation between colonies and sea power → a foothold in a foreign land, a new outlet for commerce, a new
sphere for shipping, more employment for people, more comfort and wealth
• Territorial acquisition → colonial posts = commercial and military
• Democratic governments = no foresight and willingness to keep up their military expenditures in peacetime
• In the 1880s, a new imperialism, the intensive competition among European nations for markets and raw
materials
• In 1890, the US, lack of colonies then need for the opening of trans-isthmian canal at Panama
• By 1897, the North Atlantic Squadron = a fighting felt
• The annexation of the Hawaiian Islands, a military necessity for the security of Pacific Coast
• Acquisition of the Philippines, another argument for annexing Hawai
• In 1898, the war and their annexations
Theodore Roosevelt, the Strenuous Life: Essays and Addresses

Theodore Roosevelt: 26th president of the US. Presents a defence of American empire building (1899)  The
Strenuous Life
Hedefim zorluklardan ve tehlikeden kaçmayıp hep en yüksek başarıyı hedefleyenlere ulaşmak
Tembel ve kolay olan hayat, büyük şeyler için çabalama arzusunun ve gücün yokluğundan kaynaklanır  ne ulusa ne
de bireye faydası vardır
Siz Chicago’lular Amerika’yı güçlü yapmak için çabaladınız. Çocuklarınızı çalışacak şekilde yetiştiriyorsunuz.
Zengin olsan bile oğluna boş zamanını boşa harcamamasını ve iyi değerlendirmesini öğretmelisiniz. Eğer geçimini
sağlayacak bir hayatın varsa boş zamanlarında bilimde, sanatta, edebiyatta, keşifte daha çok iş yapmaya mecbursun.
We admire  komşularına haksızlık etmeyen, arkadaşına yardım eden, çabayı temsil eden, hayatın sert mücadelesine
hazır olan kişi
Sadece ailesinin çabalamasından kaynaklı olarak bazı insanlar çabalama yükümlülüğünden kurtulabilir eğer bu şans
iyi kullanılırsa ( yazar, general olmak, siyaset, keşif, edebiyat alanında çalışmak) bu fırsatı hak ettiğini gösterir
Ama
Eğer bu şansı boş bir hayat geçirmek için kullanırsa kişi hantaldır (cumberer). Rahat bir hayat tatmin edici değildir.
A healthy state exists with  kadın ve erkek sağlıklı, temiz ve dinç bir yaşam, çocuklarını zorluklarla savaşmak için
eğiten, zaferi zahmet ve riskten nasıl çıkarıp elde edeceğini bilen bir yaşama sahip olursa.
Man: cüret etmek, katlanmak, çalışmaktan memnun olmak (dare, endure, labor), kendini ve ona bağımlı olanları
korumak
Woman: ev hanımı, sağlıklı çocukların bilge ve korkusuz annesi olmak
Daudet: “the fear of maternity, the haunting terror of the young wife of the present day”
Eğer erkekler işten, haklı savaştan korkarsa, kadın annelikten korkarsa o devlet çürür
Birey nasılsa devlette öyledir.
Savaşlar: yuva dağılması, askerlerin aylarca yürümeleri, ölümler, ekonomik harcamalar  Çatışmadan kaçarak
bunların hepsini önleyebilirdik. Ama eğer çatışmadan kaçsaydık bu güçsüz olduğumuzu ve bir devlet olmayı hak
etmediğimizi gösterirdi.  Istırap, kayıp, keder, umutsuzlukla yüzleştiler ve sonunda köleler serbest bırakıldı, birlik
yeniden sağlandı ve US gücünü geri kazandı
Bu jenerasyon olarak bu tip zorluklarımız yok ama başka sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.  Sadece
sınırlarımızın içinde olanlara odaklanırsak ve dış ilkelerle ilgilenmezsek gerilemeye mecburdur. Daha iyi olmak için
çabalamayan ve görevlerini yerine getirmeyen bir ulus erkeksi özelliklerini kaybetmeyen başka bir ulusun gerisinde
kalır.
To be great people  büyük sorunlardan kaçamayız
1898 İspanya’nın Hawaii, Cuba, Porto Rico and Philippines (Amerika onlardan sorumlu) e saldırısı karşısında
korkaklar gibi savaştan kaçılabilir ya da brave and high-spirited olup savaşa katılabilir. Sorunu çözmeyi deneyip ve
başarısız olmak hiç denemeyip başarısızlığı garantilemekten daha iyidir.
Çekingen, tembel, üleşine güvensiz, cahil kişiler ihtiyaçlara uygun ordu ve donanma yapmaktan, payımıza düşeni
yapmaktan çekiniyorlar.
Bir ülkenin uzun süre ayakta kalması için: tutumlu, enerji tasarruflu, girişimli endüstriyeli olmalı.

Lincoln: lawyer, politician, and 16th president of the US


Grant: he led the Union Army to victory in the American Civil War in 1865 and thereafter briefly served as Secretary
of War
We owe them so much because they fought for the nation and of those who are dependent on them with their lives.
They understood that they have duties to the nation and to the race.
Sadece kendi sınırları içinde yaşayan ve başkalarını umursamayan bir millet olamaz çünkü başkalarının
umursamamak için sınır çizmememiz lazım ama ülkeler güçlendikçe bu imkansızdır. Uluslar çıkarları için deniz ve
ticaret üstünlüğü sağlamak için birbirleriyle temasta olmak zorundadırlar.  Kıstak kanalı inşa edilmeli (isthmian
canal)  bir yarımadayı karaya bağlayan kanal
Batı Hint Adaları ve Filipinler sorunlar vardır, bunları çözmemek korkaklıktır çünkü bizim tarafımızdan çözülmese
bile daha güçlü ve cesur bir ırk tarafından çözülecektir. Bence US bu güce sahip. Filipinlerin nüfusunu savaşçı
Müslümanlar ve vahşi putperestlerden oluşuyor, halkın çoğu özyönetime uygun değil geri kalanı da gelecek için
eğitilebilir ama o zamana kadar onları yönetebilecek bir güç lazım. Bu gücü üstlenmekten finansal ve zahmetten
dolayı çekinenlere tahammülüm yok diyor adam. Bunu yapamayanların “özgürlük” ve “yönetilenlerin rızası” gibi
şeyleri mazeret göstermeleri daha kötü. Onlara yardım edebilirsek halka büyük fayda sağlayacağız ve görevimizi
yerine getirmiş olacağız. Bu işi yapmak için cesaret, dürüstlük ve iyi muhakeme yeteneği gerekiyor. Adalardaki silahlı
direnişi durdurup egemenliğimizi kabul ettirdiğimizde adaların dürüstlük ve sağduyuyla yönetilmelerini sağlamalıyız.
Yönetici, yetenek ve uygunluğa göre seçilmeli, yerlilere tarafsız adalet uygulayan ve kendi hükümetine de aynı
dürüstlük ve sadakatle davranan biri olmalı.
Porto Rico  tek başına ayakta duracak kadar büyük değil, halkları çıkarları doğrultusunda onları akıllıca ve iyi
yönetmeliyiz.
Cuba bağımsız bir devlet mi yoksa güçlü bir cumhuriyetin parçası mı olacak karar onlara ait ama o zamana kadar
askeriyemiz sınırlarında kalmalı ve güveni korumalıyız.

CONCLUSION
Sizi rahat bir hayata değil zahmetli ve çabalı bir hayata çağırıyorum. Boş, tembel ve rahat bir barış ararsak önemli
savaşlardan çekinirsek daha cesur ve güçlü halklar bizi geçecek ve dünya hakimiyeti kazanacaklardır. Bu neden
görevlerimizi yerine getirip çatışmalı hayata hazır olmalıyız, yüksek ideallerimiz olmalı. Her şeyden önce, çekişmenin
haklı olduğundan emin olduğumuz sürece, ulusun içinde veya dışında, ahlaki veya fiziksel hiçbir çekişmeden
çekinmeyelim, çünkü yalnızca çekişme yoluyla, zorlu ve tehlikeli çabalarla nihai olarak hedefi kazanabiliriz gerçek
ulusal büyüklüğü.

DERS NOTLARI
• Assistant Secretary of the Navy (1898) and the President (1901-1909)
• Since 1901, the US navy, a navy second only to Britain and in 1916, a navy second to none
• Happy is the nation that has a glorious history
• To be a really great people → to play a great part in the world (men, no fear of righteous war and women, no
fear of motherhood)
• In 1898, face to face with the problem of war with Spain

• Until order and liberty secured


• Unfit for self-government (like India or Egypt)

• Responsibilities in Hawaii, Cuba, Porto Rico and the Philippines


• To build a navy and an army adequate to our needs
• To build a canal in Panama→ to have say in deciding the destiny of the oceans of the East and the West ←
stronger and manlier power to step in and do the work
• To win the goal of true national greatness, to establish the supremacy of our flag
Cecil Rhodes, Confessions of Faith

This is written in 1877-england perspective


 Good life  being useful to our country (UK)  we raise our children with limits. We could have much more
English people if we could have retained America.
 UK is the finest race  more English people = better human race
 Şuan ki en kötü ırkları Anglo-Sakson hakimiyetine aldığımızı düşünün  more employment power
 More territory= more English newborns
 Great portion of world under control= end of all wars
 If UK still had America  Turko-Russo war could have been prevented by money and supplies
 Masonic order (example)= wealthy and powerful, bazen büyük bir grup insan kendilerini en saçma amaçlara
odaklayabiliyor.
 A secret society to the furtherance of the British Empire and the bringing of the whole under civilized world
under British rule and making the Anglo-Sakson race an empire.
 An English should never say that losing America was good.
 Amerikalılar da İngilizleri kaybettiklerinde çok şey kaybettiler, hükümetleri şimdi hep sahtekarlık yapıyor.
İngiliz yönetimi yumuşatıcı ve yükselticidir ve İngiliz yönetimi altında kalsalardı belki daha iyi hale
gelebilirlerdi.
 Son 100 yılda Amerika’ya yerleşen İngilizleri düşünün  onları kaybettik, onlar olsaydı daha iyi bir toplum
olabilirdik  bu kaybettiklerimiz birkaç kötü devlet insanı yüzünden oldu.
 Hiçbir baba çocuğunun başka bir ülkeye göç etmesini teşvik etmez poverty is better under our own flag
than wealth under a foreign one.
 Africa is still lying ready for us it is our duty to take it. It is our duty to seize every opportunity of acquiring
more territory and we should keep this one idea steadily before our eyes that more territory simply means
more of the Anglo-Saxon race more of the best the most human, most honourable race the world possesses. 
bunu gerçekleştirmek için bir secret society çok iyi olurdu.
 Hayatını para biriktirmekle geçiren, tarihi öğrenmemiş adamlar tarafından yönetiliyoruzbeceriksizler
 Artık sadece birlikte yaşayan insanlar var ve ülkelerine hizmet etmelerini sağlamanın bir yolu yoktur.
How was the Romish Church a success? : herkes içince kendine göre bir iş buldu

İngiliz imparatorluğunun büyümesi için aynı şekilde bir society kuralım: working with one object and one idea its
members placed at universitys, schools English youth will grow seeing them  will grow feelings and mind for
such an object.
Eğer kişi dayanıklı ve uygunsa: elected and bound by oath to serve for the rest of his life in his country.
Eğer uygun değilse: sent to a part of the empire where it was felt he was needed

Lets take a Case 1 kendi kararlarını alabilen, ama ne yapması gerektiği konusunda kararsız bir adam. Umursamazca
hayatını yaşar ama bir zaman sonra değişiklik ister ve hayatında reform yapıp seyahat etmeye başlar, hayat amacını
bulduğunu sanar ama yine sıkılır ve yeniden değişim ister; kargaşadan uzak bir hayata gider, yine sıkılır. Hayatta ne
yapabilirim diye düşünür, her şeye sahibim ama mutsuzum der. Onun içinde Aristotle’ın bir parçası vardır ama o bunu
bilmiyor, bu adam cemiyete gidip teste girmeli ve üye olarak alınmalıdır.
Case 2iyi bir adam olmak için her şeye sahip ve tek arzusu ülkesine hizmet etmek. Ama iki şeyden yoksun: araç ve
fırsat. Society bu insanları bulmalı ve amaçları için yardım etmeli.

Society her zaman oy vermeye, konuşmaya, İngiliz birleşimini desteklemeye hazır olmalıdır. Society, ilham vermeli,
onları geliştirecek üyeler almalı ve oy pusulasıyla test edilmeli.

Case 3 büyük servet sahibi ama çocuklarından mahrum kalan birini ele alalım. Acı içinde, kendini komşularından
soyutlayarak sefil bir varoluşa teslim oluyor. Society, bu adamlara planın büyüklüğünü anlatıp onlara canlarını ve
mallarını vermeleri için yalvarmalıdır.

Yazar diyor ki: geliştirme girişimimde bulunamadan ölürsem, bütün malımı böyle bir toplum kurmaya çalışan
Shippard’a bırakıyorum.

A secret society to:


 British rule throughout the world
 Mükemmel bir göç dağılımıyla yaşanabilir her yerin İngiliz sömürgesi altına alınması
 Özellikle: Afrika kıtası, kutsal topraklar, Fırat Vadisi, Kıbrıs, Çin ve Japonya’nın deniz
kıyısı ve Amerika
 İmparatorluğun kopuk üyelerinin bir araya getirilmesi
 Sömürge sistemiyle savaşları önlemek
 İnsan çıkarlarını desteklemek
DERS NOTLARI

 Financier and empire builder of British South Africa


 Prime Minister of Cape Colony (1890–96)
 Organizer of the giant diamond-mining company
De Beers Consolidated Mines, Ltd. (1888)

Confession of Faith
• We are the finest race in the world and that the more of the world we inhabit the better it is for the human race
• Every acre added to our territory means in the future birth to some more of the English race who otherwise
would not be brought into existence
• Why should we not form a secret society with but one object the furtherance of the British Empire and the
bringing of the whole uncivilized World under British rule for the recovery of the United States for the
making the Anglo-Saxon race but one Empire
• Would they (Americans) have occurred had they remained under English rule great as they have become how
infinitely greater they would have been with the softening and elevating influences of English rule
• Think of those countless 000’s of Englishmen that during the last 100 years would have crossed the Atlantic
and settled and populated the United States
• Africa is still lying ready for us it is our duty to take it
• It is our duty to seize every opportunity of acquiring more territory and we should keep this one idea steadily
before our eyes that more territory simply means more of the Anglo-Saxon race more of the best the most
human, most honourable race the world possesses
• To forward such a scheme what a splendid help a secret society would be a society not openly acknowledged
but who would work in secret for such an object
• The extention of the British rule throughout the World
• The perfecting of a system of emigration from the UK
• The occupation by British settlers of the entire occupation of Africa, the Holy Land, the Valley of the
Euphrates, Cyprus, the whole of South America, the Islands of the Pacific, the whole of Malay Archipelo, the
seaboard of China and Japan
• The ultimate recovery of the US of America as an integral part of the British Empire

You might also like