Professional Documents
Culture Documents
Todd McGowan - Evrensellik Ve Kimlik Siyaseti
Todd McGowan - Evrensellik Ve Kimlik Siyaseti
Axis Yayınları
Todd McGowan
Erkal Ünal
Todd McGowan
Orijinal adı:
Universality and Identity Politics (2017)
Bu m etnin orijinali 2020 yılında Columbia University Press tarafından Ncw York'da
yayımlanmışnr.
Axis Yayınları
Nisbetiye Mahallesi, Başlık Sokak, Tıilin Apt., 8/ 15, Beşiktaş/İstanbul
e-posta: axis@axisyayinlari.com
Yayınevi Sertifika No: 42925
Teşekkür .
.... . ............... ... ....... ..... ...... . ................. ........................................... ........ .......... 9
Giriş: Evrenselliği Bulmak .
.. . .... . . ............... . . .. . . .... ..... .. .......... . ... . .................. .... . ..... 13
1. Tikel Çağımız . .
...... ................... . ................. .. ................. . ....................... ..... . ......... 43
2. Naınevcut Olmanın Önemi . .... .... ......... ....... ........... .. .................. .. ... . ....... . ...... 77
3. Evrensel Kötüler . . .
. . ....... . .. . . .. .... . .... ................. .................. ............ . .............. ...... . ! 09
9
E V R E NS E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA SE T İ
10
T EŞEKKÜR
Mari Ruti zamanını sırf kitabı baştan sona okumaya değil, ki
tabın bazı kilit noktalarını benimle birlikte yeniden düşünmeye de
ayırdı. Mari, olmayan şeyleri varmış gibi görüyor ve yoklukları nasıl
sürdüreceğini biliyor. Onun önerilerinden her sapışını, ortaya çıkan
sonuçtan yakınmak için yeni bir malzeme sunuyor.
Kitap tam matbaaya gidecekken, Paul Eisenstein her şeyi bir ke
nara bırakarak kitabı baştan sona okudu ve kıymetli geribildirimlerde
bulundu. Ondan bunu yapmasını istemeden önce, "Büyük bir iyilik
ne kadar büyük olur?" diye yüksek sesle sordum. "Sorundaki kastı
anlamıyorum:' diye yanıt vererek, tek yaptığımız şey golf oynamak
11
E V R E NS E L L İ K V E K İ M L İ K SİYA S E T İ
12
Giriş
Evrenselliği Bulmak
Gulag'dan Sonra
Modernitenin vaadi evrensel özgürleşme vaadidir.* Fransa'daki dev
rimciler liberte, egalite veJraterniteyi şiar edindiklerinde,** modern
dünyanın ağarmasıyla beliren vaadi kesin bir dille ifade etmişlerdi.
Gelenekten ve geleneksel otoriteden kopulmasıyla birlikte, moder
nite birilerini özgürlükten mahrum bırakmanın ya da eşitsiz bir
toplum kurmanın her türlü teorik gerekçesine son vermiştir. Evren
sellik tüm toplumlarda ve tüm toplumların içinde herkesin bu de
ğerleri paylaştığı, hakim toplumsal düzenlemeler bunu gizlese bile
Kitabın ana konusu içinde yer alması nedeniyle metinde sıkça geçecek "universal"
ve "universalism" ile "particular" ve "particularism" terim çiftini, "tikel" ve
"tikelcilik" ile "evrensel" ve "evrenselcilik" şeklinde karşıladık. Felsefi ve bazı
siyasi bağlamlarda "universal"ı ifade etmek üzere kullanılan kelimelerden biri
"tümel" (dolayısıyla, "tümelcilik" ), "particular"ı ifade etmek üzere kullanılan
kelimelerden biri de "kısmi"dir (dolayısıyla, "kısmicilik). Bir anlam alanının
hatlarına (darlığına ya da genişliğine, belirliliğine ya da genelliğine) işaret eden
bu terimler bağlamında, daha yaygın olarak kullanıldığıru düşündüğiimüz "tikel"
ve "evrensel" karşılıklarını kullanma kararı aldık -çn.
••
(Fr.) Özgürlük, eşitlik, kardeşlik; ya da daha eskilerin tabiriyle, hürriyet, müsavat,
uhuvvet -çn.
13
E V R E NS E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA SE T İ
14
GİRİ Ş : E V R E N S E L L İ G İ BULMAK
ile sefil yoksulluk coğrafi mesafeyle birbirinden ayrılsa bile, anlık ile
tişim sağlayan internet sayesinde bu mesafe buharlaşıyor ve her iki
taraf da birbirini görebiliyor. Teknolojik ilerlemelerimiz göz önüne
alındığında, aklanamaz eşitsizliğin ne kadar yaygın olduğunu göz
den kaçırmak artık imkansızlaşmıştır.
15
E V R E N S E L L İ K V E K İM L İ K S İ YAS E T İ
ruha atıfta bulunsa, mihenk taşı olarak neredeyse her zaman Ame
rikan Devrimi'nden değil de Fransız Devrimi'nden bahsedilir. Bu
nun tek nedeni, daha önce gerçekleşmiş olmasına rağmen Amerikan
Devrimi'nin liberte, egalite vefraternite gibi akılda kalıcı bir slogan
üretmemiş olması ya da Amerikan Devrimi'nde çok sayıda heyecan
verici kafa kesme vak:asının yaşanmamış olması değildir. 2 Amerikan
Devrimi'nin köleleri kendi özgürleşme projesinin dışında tutarak öz
gürleşmenin evrenselliğine ihanet etmiş olmasıdır sorun.
çok daha fazla kalıcı gücü vardı; oysa Fransız Devrimi, yoksulluğu tamamen
sona erdirme teşebbüsü gibi siyaset-dışı sorunlara takılıp kaldığı için ister istemez
başarısızlığa uğrayıp yerini tasfiyelere bırakmıştı. Bkz. Hannah Arendt, On
Revolution (New York: Penguin, 2006 [Tıirkçesi: Devrim Üzerine, çev. Onur
E ylül Kara, İletişim Yayınları, 2012). Değerlendirmesinde Arendt'in neden
kesinlikle yanıldığına dair sarih bir açıklama için bkz. Jean-Claude Milner,
Relire la Revolution (Paris: Editions Verdier, 2016).
2 "Biz Halk'; "Bana ya özgürlük verin ya da ölümü" veya "Tıim insanlar eşit
yaratılmıştır" gibi her biri etkileyici olan ifadelerin kaynağı Amerikan Devrimi'ydi.
16
G İ R İŞ: E V RE N S E L L İ G İ B U L M A K
17
E V R E N S E L L İ K V E K İM L İ K S İ YA S E T İ
18
Gİ R İŞ: E V R E N S E L L İ G İ B U L M A K
19
EVRENSELLİK VE KİMLİK SİYASETİ
5 Örneğin Kant'ın "Of the Different Races ofHuman Beings" [Farklı İnsan Irkları
ÜzerineJ başlıklı kısa denemesi, zamanının Avrupa'sındaki egemen önyargılan
kabul ettiğini ve bir ideal olarak beyazlığa inandığını gösterir. Bkz. lmmanuel
Kant, "Ofthe Different Races ofHuman Beings'; çev. Holly Wilsonve Günter
Zöller,Anthropology, History, andEducation içinde, ed. Günter ZöllerveRobert
B. Louden (Cambridge University Press, 2007), s. 82-97.
6 Başlangıçtaki durumumuztın özgür olmadığımız bir durum olduğu fikrinin
kaynağı lrnmanuel Kant'nr. Kant, ahlak yasasını ram da bizi içinde bulunduğumuz
durum dan çıkarabildiği için özgürlükle ilişkilendirir. Günümüzdeki düşünürler
20
Gİ R İ Ş : E V RE NSELLİGİ B U L M A K
arasında Alain Badi ou, Kant' ın bu flkri mir asını gayet a<jık şekilde takip ediyor
ve onu n durumumuza ilişkin yargısını paylaşıyor. Ne var ki B adi ou'y a göre,
bizler için özgürlük s ahasını imleyen şey ahlak yas ası değil, olaydır.
Bu vesileyle, metnin ana konusu olm ası itibariyle, "kimlik" diye karşıladığımız
"identity" terimine dair bir n ot düşmekte de fayda var. Felsefi bir arka plan ı
olm akla b irlikte, kitapta d ah a ziyade güncel bir siyasi tartışma yürütüldüğü
için m etinde tutarlı biçimde "kimlik" terimini kullanma kararı aldık, ama bu
terimin aynı z am anda "özdeşlik" anlamına geldiğini, bu ikisini ç oğu z am an
birlikte düşünmek gerektiğini daima akılda tutmakta yarar var -çn.
7 Kıtadaki il e Britanya'daki modem Avrupa felsefesi arasında bir uçurum vardı.
Kıtada, Descartes ve Pascal ya da Spinoza ve Leibniz gibi birbirlerine açıkça
karşı olan düşünürlerin neredeyse hepsi kendilerini evrensele adamışn. Britanyalı
düş ünürlerse tikel kimlik konusunda daha ümitv:lr olma eğilimindeydi; aradaki
bu farklılık Britanya ampirizmi nden kaynaklanıyor, ardından siyasi alana da
sirayet ediyordu.
21
EV R E N S ELL İ K V E K İ M L İK S İ YA SE T İ
22
G İ R İ Ş : E V R E N S E LL İ G İ B UL M A K
23
E V R E NS ELL İ K V E K İ M LİK S İ YAS E T İ
24
G İ R İ Ş : E V RE N S E LL İ G İ B U L M A K
25
EVRENSELLİK VE KİMLİK SİYASETİ
26
GİRİŞ: EVRENSELLİGİ BULMAK
11 Ernest Hemingway, The Sun Also Rises (New York: Scribncr, 2003), s. 249
[Türkçesi: Güneş de Doğar, çev. Dost Körpe, Bilgi Yayınlan, 202 1].
12 Hcmingway'in romanını okuyan herkes Brett'in Romero'yu terk etme kararının
özgür bir eylem olduğunu fark etmez. Hemingway uzmanı Donald Daiker,
27
EVRENSE LLİK VE K İMLİK SİYASE Tİ
28
GİRİŞ : EVR E N S ELLİGİ B ULMAK
29
EVREN S ELLİK VE K İMLİK SİYASETİ
açıdan parmak basmak istediği temel husus, yasayı ya tikel bir bire
yin ya da toplumun alanından başka bir alana yerleştiımemiz gerek
tiğidir. Yasa, özneyi özgürlüksüzlüğe saplanmış halde tutan her türlü
zorlantıya karşı öznenin harekete geçmesini mümkün kılar. Kant, ya
sanın evrenselliğinde özgürleşmenin şeklini görür. Özgürlüğe mut
lak bağlılığı onu ahlak yasasına çeker.
Dünyanın İşçileri
Marx Kant'tan doğrudan etkilendiğine dair bir belirti göstermez. Ta
rihin seyri konusundaki diyalektik: kavrayışında Kant'a değil, daha ya
kın selefi olan Hegel'e borçludur. Yine de Marx, tıpkı Kant (ve He
gel) gibi, özgürleşmenin anahtarı olarak evrenselliğe bağlıdır. Kendi
döneminde kalem oynatan sosyalist ve komünist düşünürlerin hiç
birinde bulamadığı evrensel teoriyi sağlamak: için yazmıştır. Marx'ın
nazarında, işçilerin özgürlüğe ulaşmalarının yegane yolu tikel kimlik
lerine yatırımlarını bırakıp evrensel sınıf (proletarya) konumunu üst
lenmelerinden geçer. Özgürlük evrensele adım atmamızı gerektirir.
Marx'ın Kapitalde ve diğer başlıca eserlerinde açıkça öne sür
düğü argüman, tik:elliğin ya da tikel kimliğin kutsanmasının aslında
kapitalizmi ve onun insanın varlığı üzerindeki denetimini güçlendir
diğidir. Özgürlük, tamamıyla tikel bir mücadele olarak görülür ve
kavgası bu çerçevede verilirse, kapitalizmi besler. Tikel kimliğimizle
özdeş olduğumuzu ne kadar çok hayal edersek, kendimizi o kadar
çok yalıtık özneler olarak görürüz ki kapitalizm de bunu gerektirir.
Kapitalist özneler kendilerini yalıtık monadlar olarak görürler ve ki
şinin tik:elliğiyle özdeşleşmesi bu yalıtılmışlık hissini üretir. Özgür
lük ancak evrensel özgürlük mücadelesine dönüştüğünde kapitalist
zebellaha meydan okuyabilir.
Marx, evrensellikte bir tehlike görmek şöyle dursun, esas tehdi
din kapitalist sosyoekonomik: sistem içinde kişinin tikel kimliğinin
30
G İRİŞ: EVR E NSELLİGİ BULMAK
31
EVRENSELLİK VE K İ M LİK SİYASETİ
Nasıl ki Marx tikel kimliği ezilen özneler için bir yem olarak
görmüşse, Simone de Beauvoir ve Frantz Fanon da öyle görmüştür.
Beauvoir ve Fanon ile, Marx' ın aksine, her ne kadar Batı felsefe ge
leneği içinde kalsak da, Avrupalı beyaz adamların arenasından çı
karız. Beauvoir ve Fanon'un özgürleşmenin anahtarının evrensellik
olduğu konusundaki ısrarları (bu görüşü Batı felsefe geleneğiyle pay
laşırlar), bunun sadece toplumsal avantajlarına bağlı olanların iddi
ası olmadığını ortaya koyar.
15 Simone de Beauvoir, The Second Sex, çev. Constance Borde veSheila Malovany
Chevalli er (New York: Vintage, 2012) , s. 259 [Türkçesi: İkinci Cimiyet (2 cilt),
çcv. Gülnur Acar Savran, Koç Üniversitesi Yayınları, 20 19].
32
GİRİŞ : EVR E NSELLİGİ BULMAK
Fanon Beauvoir'dan daha şiddetli bir isyanı savunsa da, her iki
sinin de mücadelenin evrenselliğine yaptığı yatırım aynıdır. Fanon'a
göre, sömürgeleştirilenler sömürgeci zalimlerini devirdiklerinde,
bunu Avrupa'nın mahvettiği kendi tikel yerel kimlikleri uğruna değil,
33
EVRENSEL L İ K VE KİMLİK SİYASETİ
34
GİRİŞ : EVR E N S ELLİGİ BULM AK
Tikel Varlıklar
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana, özgürleşme teorisyenleri
faşizm, Stalinizm ve küresel kapitalizm gibi totalleştirici tehlikelere
karşı bir alternatif ararken yerel ti.kel kimliklere sığınmışlardır. Ön
ceki düşünürlerin gözünde özgürleşmeci projenin ayrılmaz parçası
35
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
18 Başta Alain Badiou olmak üzere, evrensellik hususunda kahramanca ısrar eoneye
devam eden önemli istisnalar vardır. Fakat Badiou, evrensellik adına, sözgelimi
cinsiyetçiliğe ya da homofobiye karşı mücadele pahasına, komünist hipotezi
evrenselliğin tek ifadesi olarak öne çıkarma eğilimindedir. Bu eğilim en net halini
Nicolas Sarkozy hakkında yazdığı kitabın sonlarında alır: "Komünist hipotezin
kendisi geneldir fgeneric], her türlü özgürleşmeci beyanın temelidir, siyaset ve
tarihi dert ediyorsak şayet, kayda değer yegane şeyin adını koyar" Alain Badiou,
The Meaning ofSarkozy, çev. David Fernbach (Londra: Verso, 2008), s. 1 13-1 14.
Badiou, komünizmi, diğer tüm mücadeleleri içinde banndırdığı gerekçesiyle tek
hakiki evrensel olarak kabul eder. Bu görii§ü benimsemesinin nedeni, evrenselin
gerçekleştirilebileceği, onun bir yokluk olmadığı kanısında olmasıdır.
36
G İ RİŞ : EVREN S E L L İ G İ B U LMAK
37
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
38
GİRİŞ : EVREN SELL İ G İ B U L M A K
39
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
40
G İ Rİ Ş : EVRE N S E L L İ G İ B U L M A K
41
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
42
1
T ikel Çağımız
Evrenselin İnşası
S iyaset söz konusu olduğunda yaygın olan b akışa göre siyaset,
hakimiyet mücadelesi veren iki veya daha fazla tikel grup arasındaki
bir bölünmedir. Bu minvalde siyaset kabile savaşına benzer. Siyase
tin galibi, diğer kabilenin zafer kazanacağı zamana dek egemen ka
bile olur. Mücadeleyi tipik olarak anladığımız haliyle, Sol, ezilenle
rin veya zulmedilenlerin yanında, bu kesimlere ait olmasa da onlara
merhamet duyanların yanında yer alır. Bu koalisyon sol eğilimli ka
bileyi oluşturur. Sağ ise kapitalist sistemden en çok nemalanan ege
men sınıfın yanındadır; ama bu grup ilave bölükler olmazsa güçsüz
bir azınlık olarak kalacağından, Sağ bu azınlığa yedicileri, kökten
cileri ve özgürlükçüleri dahil eder. Bu koalisyon da sağ eğilimli ka
bileyi oluşturur.
43
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
44
TİKEL ÇAG I M I Z
Bazı Marksistler Rosa Luxemburg kadar ileri giderek milli bağımsızlık adına
girişilen sömürgecilik karşıtı isyanların dünya çapındaki işçi mücadelesi açısından
önemli olmadığını iddia etmişlerdir. Bu görüş etrafında ihtilaflar vardır ama önde
gelen bir Marksist düşünürün bu görüşü benimseyebilmesi millete yönelmenin
Marksist siyaset için doğurduğu sorunu ortaya koyar.
45
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
2 George Lakoff, Moral Politics: How Liberals and Conservatives Think, 2. basım
(Chicago : University of Chicago Press, 2002), s. 420.
46
TİKEL ÇAGIMIZ
3 Lakoff'un çocuk yetiştirme üzerine yapılan tüm ara1rı rrnal ann Kollayan
Ebeveyn'in Katı Babadan daha başarılı olduğunu gösterdiğini iddia etmesine
karşın, aş ı rı Kollayan Ebeveyn'in amansız kaygılarının ceremesini çeken
herkes, evrensellikle ilişkiyi bir kenara bırakarak, bu figürün Katı Baba'ya göre
her açıdan üstün olduğunu pekala sorgulayabilir. Dead Poets Society'yi (Ölü
Ozanlar Derneği; Pcter Wcir, 1 989) izleyen biri, John Charles Keating (Robin
Will iarns) şahsındaki Kollayan Ebeveyn figürünün bir çocuğu nasıl da intihara
sürükleyebileceğini açıkça görebilir.
47
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
genellikle kördür. Evrensel ile tikel, diyalektik bir ilişki içinde var ol
salar da (tikellik olmadan evrensellik olmaz, evrensellik olmadan da
tikellik) kalkış noktası olarak hangi konumun seçildiği önemlidir.
Kalkış noktası olarak tikel ile evrensel arasındaki bu karşıtlık,
her ne kadar ayrım genellikle bu şekilde anlaşılmasa da, her türden
muhafazakar siyaset ile özgürleşmeci siyaset arasındaki ayrımı oluş
turan şeydir. Benim iddiam o ki Sağ ve Sol terimlerini anlamanın
en uygun yolu onları sırasıyla tikellik ve evrensellikle ilişkilendir
mektir. Eğer bu adım atılmaz ve bunun yerine karşıtlık rakip kabi
lelerle alakalı bir karşıtlık olarak görülürse, işte o zaman Sağa zım
nen avantaj verilmiş olur.
48
TİKEL ÇAGIMIZ
4 Bkz. C. L. R. James, The Black Jacobins: Toussaint L'Ouverture and the San
Domingo Revolution, 2. basım (New York: Random House, 1963).
5 Maximilien Robespierre, Oeuvres de Maxmilien Robespierre, Tome VII: Discours
]anvier-Septembre 1 791, ed. Marc Bouloiseau, Georges Lefebvre ve Albert
Soboul (Paris: Presses Universitaires de France, 1950), s. 362.
49
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
50
TİKEL ÇAGIMIZ
51
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
52
TİKEL ÇAG I M I Z
53
EVRENSELL İ K V E KİM LİK S İ YA S E T İ
54
TİKEL ÇAG I M I Z
55
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
görünümün altında yatan ideal evrensel form (yani eidos) ile baş
lar. Platon evrenselin bilginin başlangıç noktası olduğunu vurgula
maktan hiç çekinmez.
lamda bir solcu olmaktan alıkoyan şey, evrenseli ortak bir başarısızlık
noktası olarak düşünmemesidir, ama evrenselliği yoklukla ilişkilen
dirmesi bu doğrultuda atılmış ilk adımdır. Platon'u bize doğru yönü
gösteren ama bizzat oraya varamayan öncümüz olarak görmeliyiz.
56
TİKEL ÇAGIMIZ
57
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
58
TİKEL ÇAG I M I Z
59
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
14 Aiistotle Politics, çev. B.Jowett, The Complete WOrks ofAristotle için de, 2 cilt, ed.
,
Jonathan Bames (Princeton, NJ: Princeton Universicy Press, 1 984), 1264b: 1-2
[Tı.i.rkçesi: Aristoteles, Politika, çev. Özgüç Orhan, Pinhan Yaymcılık, 2020].
15 Ekonomiyi siyasetin dışında tutma gereksinimi Hannah Arendt'in siyaset felsefesinde
de temel bir sınıra işaret eder. Arendt modern dünyada siyasetin gelgeçliği konusunda
müthiş bir kavrayışa sahip olsa da, Aristoteles'in ekonomiyi siyasetin bir kenarda
tutması gereken ayn bir alan olarak sürdüren ikiciliğini asla aşmaz.
16 Hegel Mantık Bilimı'nde evrensellik ile tikellik arasındaki ilişkiye dair en gelişkin
açıklamasını ortaya koyar, ki bu kitapta evrenselliği reorileştirirken temel aldığım
dayanaklarından biri de bu anlatımdır. Hegel'in bu açıklaması hiçbir kısmında
60
TİKEL ÇAGIMIZ
düpedüz kendi içine kapanmaz ve kendi başına var olmaz. Her tik.el
varlık, olmadığı şeyle iç içedir daima. 17 Evrensel, tikelin bağlı olduğu
öteki değil, tikelin kendi kendine yeterliğini imkansız kılan şeydir.
Tikelin kendini yalıtık halde sürdüremediği nokta, evrenselliğe da
hil oluşunun ayırt edilir hale geldiği noktadır. Bu bağlantıyı kuran
eksiklik evrenselliğin sahasıdır. Tikel nesneler kendi içlerine kapalı
ve yalıtık olsalardı, onları herhangi bir şekilde etkilemek imkansız
olurdu. Sahici tikellik, yalıtık monadlar olurdu. Fakat bir ağacı kes
mek ya da bir domatesi yemek, hatta bir gölün üzerinde bir taşı sek
tirmek evrenselliğin bu nesnelerin tikelliğine sızdığını ortaya koyar.
Bunlar tikellerin başka tikellerle çarpışması değildir sadece. Bu tür
bütünüyle duru değildir ama Hegd başarısızlık noktasına ulaşan belirli bir biçimle
ilgili bir metafora döndüğünde bu açıklama en berrak halini alır: "Herhangi bir
şeyin erişebileceği en olgun, en yüksek aşama, düşüşünün başladığı aşamadır.
Anlama yetisinin çarpıyor gibi götündüğü belirlenimlerin sabitliği, yitmez olanın
biçimi, kendi kendine göndermede bulunan evrenselliğin biçimidir. Ama bu
evrensellik kavramın kendisine aittir ve bu nedenle, evrenselliğin kendisinde,
sonlunun çözülüşünün ifade bulduğu ve sonsuz ölçüde yakında olduğu
bulunacaktır. Bu evrensellik sonlunun belirlenmişliğiyle doğrudan doğruya
çelişir ve onun evrensellik için uygunsuz olduğunu açıklaştırır:' Georg Wilhelm
Friedrich Hegel, The Science ofLogic, çev. George Di Giovanni (Cambridge:
Cambridge University Press, 20 1 0), s. 539-540 [Ttirkçesi : Mantık Bilimi, çev.
Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, 20 14]. Hegel evrenselliğin sonlu tikelin kendisi
olmaya devam edemediği noktada ortaya çıktığını fevkalade bir şekilde görür.
Tik.eller ölmeseydi, evrenseli asla tanıyamazdık. Tikelin ölümü onu tanımlayan
çelişkinin üstesinden gelindiğinde gerçekleşir. Hegel' in felsefesinin nihai meramı,
evrenselliğin ancak çelişki yoluyla var olduğudur.
17 Slavoj Ziiek bugün evrenselin önceliğini ve siyasi mücadele için evrensellikte
ısrar etmenin önemini açıkça ortaya koymada herkesten daha ileri gitmiştir.
Zi.Zek'e göre evrensel, toplumsal dokuyu boylu boyunca keser ve tik.ellerin ele
almaya çalıştığı bir kopuş yaratır. Ziiek'e göre "Evrensel, bir Mesele-Kördüğümün,
yakıcı bir Sorunun sahasını adlandırır ve Tik.eller de bu S orunu çözmeye
yönelik girişimlerdir ama başarısız Cevaplardır:' Slavoj Zizek, The Parallax
Vıew (Cambridge, M A : MIT Press, 2006), s. 35 [Ttirkçesi: Paralaks, çev. Sabri
Gürses, Encore Yayınları, 20 14].
61
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
62
TİKEL ÇAG IMIZ
63
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Toplama Yapmak
Bilginin veya siyasetin başlangıç noktası olarak tikellerden yola çı
kılırsa, evrenselliğe asla ulaşılamaz. Bu başlangıç noktası açısından
bakıldığında, evrensellik olsa olsa tüm tikelleri içeren bir bütünlük
olabilir. Bu evrensel kapsayıcılık tasavvurunun sorunlu yanı hiçbir
kapsayıcılığın asla yeterince evrensel olamayacağıdır. Evrensele ulaş
mak için eklenecek en az bir tikel daha olacaktır hep.
ABD'nin farklı kimliklerden oluşan imajı düşünüldüğünde bu
durum daha da belirginleşir. ABD'de farklılıkların resmen tanınma
sında tam bir kapsayıcılığa ulaşmak hedeflenir. ABD Nüfus Sayım
Dairesi yetkilileri, kimlik farklılıklarını tanımak amacıyla, kimseyi
dışarıda bırakmamaya çalışan kategoriler oluşturur. Bu amaçla, şa
şırtıcı bir dizi ırksal tanımlamaya başvurur. Nüfus Sayımı, "Hispa
nik ya da Latin" ve "Hispanik ya da Latin değil" ayrımıyla başlar. Bu
etnik kategorilerin her birinin altında, "Yalnızca Beyaz': "Yalnızca
Siyah veya Afrikalı Amerikalı': "Yalnızca Amerika Yerlisi ve Alaska
Yerlisi': "Yalnızca Asyalı': "Yalnızca Hawaii Yerlisi veya Diğer Pasi
fik Adalı': "Yalnızca Başka Bir Irktan': "Başka Bir Irk Dahil Olmak
Üzere İki veya Daha Fazla Irktan" ve "Başka Bir Irk Hariç Olmak
Üzere İki veya Daha Fazla Irktan" ve "Üç veya Daha Fazla Irktan"
kategorileri yer alır. 19 Kapsayıcı bir bütün oluşturmaya dönük bu gi
rişime hızla bakarak bile ondaki sorunu anlayabiliriz. Kategorilere
ayırmak, kapsayıcılığın başarısızlığını ortaya çıkaran, herkesi kapsayan
bir kategori ("Yalnızca Başka Bir Irktan") gerektirir. Şayet listedeki
lerin dışındaki bir ırka mensupsam, bir istisna olmak dışında, Nüfus
Sayımı tarafından oluşturulan evrensel gruba ait değilim demektir.
Aynı mantık toplumsal bakımdan da işler. Örneğin kapsa
yıcı olma arzusuyla, genel bir kişiden "he/ she/they" zamirleriyle
ı9 ABD Nüfus Dairesi, "Race and Emicity': https://www.ccnsus.gov/newsroom/
blogs/random-sarnplings/2021 /08/measuring-racial-ethnic-diversity-2020-
census.html (son erişim tarihi 8 Eylül 2023)
64
TİKEL ÇAGIMIZ
İngilizcede bu zamirler, suasıyla, erkek üçüncü tekil şahsa (o), kadın üçüncü
tekil şahsa (o) ve üçüncü çoğul şahsa (onlar) göndermede bulunur. Türkçe bu
zamirde cinsiyet ayrunı yapmadığı için, çeviride doğrudan İngilizce zamirler
kullanılacak -çn.
"Ze" zamiri, İngilizcede cinsiyet açıdan yansız olmak amacıyla önerilmiş bir
zamirdir -çn.
"Sie" ve "x'; İngilizcede yine cinsiyet ayrımı gözetmemek amacıyla önerilen iki
diğer zamirdir -çn.
65
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Kölelikten Özgürlüğe
Irkçılığın nasıl işlediğine ve siyasi muarızlarının ona nasıl tepki ver
diğine bakarsak, özgürleşme ile evrensellik arasındaki bağlantıyı gö
rebiliriz. TUı:n ırkçılıklar evrenselliğin reddine dayanır. Evrenselci bir
ırkçılık yoktur, tıpkı kendini rekabet halindeki tikellikler imgesine
kaptırmaktan kaçınan bir ırkçılık olmadığı gibi. Irkçılar tikel kim
liklerini başkalarınınkinden üstün tutarlar ve kendilerini her türlü
ırksal bariyerin ötesinde başkalarıyla birleştiren evrenselliği açıkça
reddederler. Irkçılığın en uç uzantısı olan kölelik, evrenselliğin baş
tan aşağı terk edilmesini gerektirir. Biri köleleştirmek isteniyorsa, bu
öteki evrenselliğe ait olamaz. Sonuç olarak, evrensellik iddiası köleci
bir toplum için daima bir tehdit teşkil eder.
66
TİKEL ÇAGIMIZ
İlk uzun metrajlı 6lmi The Birth ofa Nation'da (Bir Ulusun Do
ğuşu, 20 16) Nate Parker, siyah vaiz yardımcısı köle dünyasında oyna
dığı ikircikli rolü betimler. 2 1 Filmde, Amerikan tarihinin en meşhur
köle isyanı, Nat Turner'ın (Nate Parker) 1 8 3 1 'de Virginia'da önder
lik ettiği isyan tasvir edilir. Her ne kadar bu isyan Turner ve asi arka
daşları için yenilgi ve ölümle sonuçlanmış olsa da, beyaz yetkililerce
bastırılana dek isyan elliden fazla beyazın ölümüne neden olmuş ve
Turner iki aydan fazla bir süre boyunca yetkililerin elinden kaçmış
tır. İsyan, beyazlar arasında siyahları köleleştirerek işledikleri tikelci
suçlarının bedelini ödeyecekleri korkusunu yaratmıştı. Cezalandırıl
malarının kaynağı Nat Turner'ın evrenselliğiydi.
67
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
68
TİKEL ÇAGIMIZ
Filmin kilit anı, Tumer'ın protokolü ihlal ederek yoksul bir be
yazı vaftiz etmesidir. Bu ırklararası Hıristiyan dayanışması eylemirıe
karşılık olarak, Turner'ın vaktiyle mutedil olan efendisi (ve çocukluk
arkadaşı) Samuel Tumer ona karşı acımasızlaşır ve kırbaçla vahşiçe
dövdükten sonra ona hapiste amansız günler geçirtir. İşirı şaşırtıcı
yanı şu ki bu hadise Turner'ın isyan etmesine yol açar. Tetikleyici iş
lev gören şey dayağın vahşiliği değil, Hıristiyanlığın mesajındaki ev
renselliğirı reddedilmesidir. Beyaz efendi Turner'ı Hıristiyan evren
selliğini eyleme döktüğü içirı cezalandırdığında, Tumer buna köle
sistemine karşı geniş çaplı bir isyana önderlik ederek karşılık verir.
Turner köle sisteminirı sebep olduğu tikel istismarları sineye çeke
bilmiştir, ama inandığını iddia ettiği evrenselliği, yani Hıristiyan
lıkta ifade edilen evrenselliği çiğnemesine en sonunda başkaldırır.
Görüldüğü üzere, köleliğirı kendisi ve yol açtığı barbarlık isyana
yol açmıştır. Kölelik evrensel eşitliğirı düpedüz inlclndır. Fakat isyanın
en dolaysız nedeni, Parker'ın tahayyül ettiği haliyle, efendirıirı Hıris
tiyan evrenselliğini inkar etmesidir. Turner bu noktaya kadar köleli
ğin dehşetini (beyaz bir adam tarafından tecavüze uğrayan karısının
çektiği ıstırap da dahil olmak üzere) kabul eder, ama bu dehşet Hı
ristiyan evrenselliğine yaptığı çağrının cezalandırılmasını da içerdi
ğirıde isyana kalkışır. Parker ırkçı şiddete kafa tutmada evrenselliğin
oynadığı rolü göstermek için isyanın kökenini bu şekilde tasvir eder.
Evrenselirı bakış açısından yola çıkıldığında, ırkçılığa karşı mü
cadele ivedileşir. Turner kendi tikel kimliğirıirı perspektifi içinde kal
dığı sürece, ne kadar adaletsizliğe şahit olursa olsun ya da ne kadar
ıstırap çekerse çeksin, isyan etme olasılığını aklına getirmez. İsyana
temel mesajını anlamak bakımından böylesine önemli bir figür haline gelmesi,
İsa'nın ortalığı ayağa kaldıran sevme tarzının bu en zorlu yönüne işaret eder."
Richard Boothby, yayımlanmamış müsvedde. İncillerin en üstünkörü okuması
bile Mesih'in köle sahiplerinin değil kölelerin tarafında olduğunu açıkça ortaya
koyar.
69
E V R E N S E L L İ K VE K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Tik.elin Ayartısı
Thomas Hobbes'tan Ayn Rand'e sağ cenahtan teorisyenlerin tikeli
epistemolojik başlangıç noktası olarak görmeleri, hatta evrenselin
varlığını sorgulayacak kadar ileri gitmeleri kendi içinde gayet man
tıklıdır. 25 Tikelle başlamak miıhafazakar ya da liberal düşünürün ko-
24 Parker filmin gösterime girdiği dönemde, üniversite yıllarında bir cinsel saldı
rıdaki rolü nedeniyle (yargılanıp beraat etmiş, ama olayın parçası olduğunu ka
bul etmişti) büyük eleştiri aldı. Parker'ın sonrasında başanlı bir kariyeri olsa da,
mağdur kadın saldırının ardından intihar etmişti. Bu dava filmin vizyona gir
mesini aksam. Parker'ın telafi girişimleri, sorumluluğu üzerinden atmaya ve ey
lemlerini mazur göstermeye çalışağı için, durumu daha da kötüleştirdi. Parker'ın
davranışlarını göz önüne alırsak, eleştiriler haklıydı. Ama bu olay daha sonra
eleştirmenlerin filmin olgusal aynnalannı yanlış okumalarına sebep oldu. Ör
neğin bazı eleştirmenler Parker'ın bildik bir ataerkil tavırla Turner'ın karısına
tecavüz edilmesini isyanı tetikleyen olay olarak kullandığını iddia etti. Ne var
ki bu hiç doğru değildir. Turner'ı harekete geçiren şey evrenselliğin ihlalidir,
tikel yatırımlan değil. Turner, eleştirmenlerin iddia ettiği gibi, karısına tecavüz
edilmesinin ardından değil, köle sahibinin onu bir beyazı vaftiz ettiği için döv
mesinden sonra isyan eder. Film Turner'ın cinsiyetçiliğinin kesin bir onayını
sunmaz.
25 Atlas Silkindi'de Ayn Rand, kahramanıJohn Galt'a Aristoteles'in tikelciliğinden
onaylayıcı bir dille bahsettirir. Şöyle yazar: "Yıizyıllar evvel, hataları ne olursa
olsun, filozoflarınızın en büyüğü olan adam, tüm bilginin formülünü ve
kuralını ifade etmişti: A, A'dır. Bir şey kendisidir. Bu ifadesinin anlamını hiç
kavramadınız. Ben bunu tamamlamak için buradayım: Varoluş Kimliktir, Bilinç
Özdeşleşmedir." Ayn Rand, Atlas Shrugged (New York: Penguin, 1999 ), s. 1O 16
70
TİKEL ÇAGIMIZ
[Türkçesi: Atlas Sil.kindi, çev. Belkıs Dişbudak Çorakçı, Plato Filin Yayınları,
2007] . Rand'in kapitalizmin en doymak bilmez biçimine müdanasız yaonmının
bu epistemolojiyle ayrılmaz bir bağı vardır.
26 Bu kolektif yapıtın üçüncü yazan Slavoj Zizek evrenselliğin tutkulu bir savu
nucusudur ve bu nedenle, ona yönelik saldırılarında bir takım gibi davranan
Butler ve Laclau'dan ayrılır. ZiZek, çalışmalarının pek çok noktasında, burada
biraz farklı bir vurguyla geliştirdiğim aidiyetsizlik olarak evrensellik fikrine çok
yakın bir evrensellik fikrini ortaya koyar. Evrenselliği, her toplumu kendinden
ayıran ve aynı zamanda toplumlar arasındaki husumetin temelini oluşturan
antagonizmayla aynı hizaya koyar. ZiZek'e göre, bir toplum ne kadar barışçıl
hale gelirse gelsin, antagonizmanın evrenselliğini ortadan kaldıramaz. Bu ev
rensellik anlayışı en gelişmiş haline Sex and the Failed Absolute'ta [Cinsiyet ve
Başansız Mutlak] ulaşır. Zizek bu kitabında Hegel'i izleyerek " (toplumsal bir
yapının J istikrarının yalnızca dışarıdan (başka devletlerle savaşla) tehdit edil
mediğini, çünkü bu dış tehdidin (savaş tehdidinin) bir uygarlığı içeriden ayakta
tutan şey olduğu"nu iddia eder. Slavoj ZiZek, Sex and the FailedAbsolute (New
York: Bloomsbury, 20 1 9), s. 343. Bir toplum içindeki di.�manlığı ortadan kal
dınrsak, bu antagonizma muhakkak toplumlar arasında ortaya çıkacaktır. Top
lumw1 üyeleri arasındaki istikrarlı iç bağ, başka milletlerle dış çatışmaya bağ-
71
E V R E N S E L L İ K VE K İ M L İ K S İ YA S E T İ
72
TİKEL ÇAGIMIZ
28 Judith Butler, "Restaging the Univcrsal: Hegemony and tlıe Limits ofForma
lism': Contingency, Hegemony, Universality içinde, ed. Judith Butler, Ernesto
Laclau ve Slavoj Zizek (Londra: Verso, 2000), s. 35.
73
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
74
TİKEL ÇAGIMIZ
75
2
Namevcut Olmanm Önemi
77
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
78
NAMEVC U T O L M A N I N Ö N E M İ
79
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
80
N A M EV C U T O L M A N I N Ö N E M İ
81
E V R E N S E L L İ K VE K İ M L İ K S İ YA S E T İ
otoriter toplum bile, bireyleri kendi düzenine tam bir başarıyla kata
mamasının bir neticesi olarak var olan özgürlüğün içini boşaltamaz.
Toplumsal kuvvetler üzerimizde ne kadar etkili olursa olsun, bu itaa
tin bir şekilde altını oyan bilinçdışı bir ilave olmadan itaat edemeyiz.
Stalinist Sovyetler Birliği'nde itaat etmeyenler için özel sahalara du
yulan ihtiyacın sebebi de buydu. Gulag'ın esbab-ı mucibesi, evrensel
özgürlüğün yapılandırıcı bir yokluk şeklinde kitlesel endoktrinasyona
nüfuz etmesidir. Bu yokluk kendi varlığını, bireyi kendisiyle uyum
suz hale getiren bilinçdışına borçludur. Her ne kadar bilinçdışının,
bilinçli olarak istemediğimiz şeyleri içerdiği için, özgür olmadığımız
saha olduğunu varsaysak da, bilinçdışı olmasaydı özgürlük de olmazdı.
ABD'de hayli popüler olan, içi kremayla doldurulmuş yağlı kek -çn.
82
N A M EVC U T O L M A N I N Ö N E M İ
2 Bu hususu ilk öne süren Hegel olmuşnır. Tinin Fenomenolojisı'ni, her sözümona
aidiyet konumunun kendi altını nasıl oyduğunu göstermenin bir yolu olarak
kaleme almıştır. Bu kitapta mutlak bilmeye ulaştığımızda, nihayetinde ait
olduğumuzu idrak etmeyiz; bilakis, ait olamayışımızla yüzleşmek zorunda
kalırız. Mutlak surette bildiğimiz şey budur. Psikanaliz daha soma ortaya çıkmış
ve psişenin yapısını analiz ederek bu hükmü doğrulamıştır.
83
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
3 Hegel Tinin Fenomenowjisi'nin Önsöz'ünde "her şey hakiki olanı sadece töz
olarak değil, aynı zamanda özne olarak kavramaya ve ifade erıneye bağlıdır"
derken, amacının bu olduğunu doğrudan belirtmese de, evrensel eşitlik
formülünü ifade erıniş olur. G. W. F. Hegel, Phenomenology oJSpirit, çev. Terry
Pinkard (Cambridge: Cambridge University Press, 2018), s. 12 [Türkçesi: Tinin
Görüngübilimi, çev. Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, 2004) .
84
NAMEVCU T OLMANIN ÖNEMİ
85
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
86
NAM EVC U T O L MANIN Ö N E M İ
87
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
88
N A M EVC U T O L M A N I N Ö N E M İ
6 Gcorge W. Bush, "2003 State of thc Union Address'; 28 Ocak 2003, http ://
www .washingtonpost.com/wp-srv/ onpolitics/transcripts/bushtext_O 12803.
huni (son erişim tarihi 8 Eylül 2023).
89
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
90
NAMEVC U T O L M AN I N Ö N E M İ
7 Jennifer Friedlander'dan bir metafor ödünç alırsak, efendi, peruk takan kel
bir adam gibidir. En ufak bir sarsmtı onunla ilişkilendirilen kudret imgesini
bir aşağılanma sahnesine çeviriverir. Efendinin otoritesi her an çökebilecek bir
imgeye bağlıdır. Bu analiz hakkında daha fazlası için bkz. Jennifer Friedlander,
Feminine Look: Sexuation, Spectatorship, Subversion (Albany: State University
ofNew York Press, 2008).
8 Evrensellik, anlamlandırma yapısını doğuran kopuştan, gösterenin kendi
kesilınişliğinden ortaya çıkar. Bir ana gösteren bu kesilınişliği anlamlandırmaya
ve anlamlandırma sistemini anlamlı bir yapı olarak kurmaya çalışır, ama zorunlu
olarak başarısız olur. Ana gösterenin anlamlı bir yapı yaratma girişimi aynı
zamanda evrensele tikel bir ifade kazandırma girişimidir. Bu tikel ifade her
zaman yetersiz kalır ve böylece, evrenselin herhangi bir tikel toplumsal biçime
indirgenemezliğine delalet eder. Tikel ifadenin her zaman evrenseli ifade etmekte
başarısız olmasının nedeni, Jacques Lacan'ın Öteki'deki eksikliğin göstereni
diye adlandırdığı şeydir. Ana gösterenin sınırını işaret eden eksik gösteren,
ilksel bastırmanın gösterenidir bu. Evrensel olan ana gösteren değil, Öteki'deki
eksikliğin gösterenidir. Bu iki gösterenin rolü hakkındaki kafa karışıklığımız
evrenselliği karalamamıza ve onu tahakkümle ilişkilendirmernize yol açar.
Lacan'ın kendisi bu aynının siyasi içerimlerini irdelememiştir çünkü Öteki'deki
eksikliğin gösterenini siyasi evrenselliğin sahası olarak hiç teorileştirmemiştir.
Bunu evrensel değerlerin öne süriilmesiyle hiç ilişkilendirmemiştir.
91
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Konuşan Namevcudiyetler
Evrenseli, kapsamadaki başarısızlıkla ilişkilendirmek, evrenseli asla
ifade etmeye çalışmamamız gerektiği anlamına gelmez. Başka bir de
yişle, onu doğrudan ifade edemeyiz çünkü bir yokluk şeklinde ortaya
çıkar. Evrensele, bir gruplamaya ait olmayan şey aracılığıyla, evrense
lin geçerli değil gibi göründüğü an sayesinde erişiriz. Müşterek nok
tamız sahip olmadıklarunız olduğundan, evrensel ancak eksik olan
üzerinden ortaya çıkabilir. Evrenselin figürleri, bir toplumdaki sö
zümona ayrıcalıklı özneler, yani apaçık uyumlu gibi görünenler de
ğil, aidiyetsizliklerini ortaya koyanlardır. Bireyler simgesel tanınma
alanına dahil olmayı başaramadıklarında, yoklukları onları evrensel
likle aynı safa geçirir.
Evrenselin kendisi ortak bir eksiklik olduğu için, bunu mev
cudiyet değil namevcudiyet üzerinden belirtmek gerekir. Sözgelimi
herkesin özgür ya da eşit olduğunu söylemek kadar basit değildir
bu. Evrensel elle tutulur bir bütün değil, bütünün başarısızlığıdır.
Anlamlandırmadaki bir yokluk olan evrenseli elle tutulur bir şeye
dönüştürme girişimi onu kesinlikle ıskalar. Sahici evrenselliği ifade
etmek yerine, bütünü gösterir olmuş tikel kimliğe ayrıcalık tanınır.
Bu yüzdendir ki "Black Lives Matter" [Siyahların Canı da Candır]
yerine ''.All Lives Matter" [Herkesin Canı Candır] diyerek evrensel
liği ifade edemezsiniz. "Herkesin Canı Candır" demek, mevcut si
yasi düzende beyazların hayatlarının daha önemli olduğunu zımnen
kabul etmek demektir. Evrensellik bu şekilde formüle edilirse, ilan
edilen evrenselliğe hemen bir istisna getirilmiş olur. Bir evrenseli for
müle etme kisvesi altında, dışlayıcı bir tikel inşa edilir.
Eşit olmayanlar ve dışlanmışlar şeklinde zuhur edenler, ev
rensel eşitlik figürleridir. Bugünün toplumundan eşitsiz muamele
görenler (çok düşük ücretlere çalıştırılanlar, ırkçı yapılara maruz
kalanlar veya cinsel saldırı tehdidinden mustarip olanlar) ait değil
dir. Aidiyetsizliklerinde, evrensel eşitliği temsil ederler. Bu figürler
92
NAMEVCUT OLMANIN ÖNEMİ
Frantz Fanon bir yandan evrensel değerleri ilan edip diğer yan
dan sömürgeleştirilenler üzerinde şiddetli tahakkümü sürdürürdük
leri gerekçesiyle Avrupaya yüklenirken, aslında evrenselliğe yükleni
yor değildir. Fanon evrensel eşitliği bu şekilde ifade eder. Eleştirisinde,
evrensel eşitliği, sömürgeleştirilmiş halkları ait olmayanlar olarak içe
ren bir evrensel kapsama sistemine indirgediği gerekçesiyle Avrupayı
hedef alır. Avrupa, vizyonuna dahil olanlar için sözümona evrensel
değerlerini formüle etmek amacıyla, kendi evrenselliğine ait olma
yan bir sınıf yaratmak zorunda kalmıştır. Avrupanın çarpık evren
selliği sömürgeleştirilenlerin aidiyetsizliğini gerektiriyordu.
93
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
94
NAMEVC UT O L M A N I N Ö N E M İ
95
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
96
N A M EVC U T O L M A N I N Ö N E M İ
97
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Bir kimlik başarısızlığı olarak evrensel, özü gereği onu asla bü
tünüyle gerçekleştiremeyişimizi beraberinde getirir. Ne var ki evren
seli mevcut kılamamak, evrenselliğin önünde duran bir dış engel de
ğildir. Mesele, tikellerin nihayetinde evrenselin içinde asimile olmaya
direnmesi değildir. Evrenselin gerçekleşmemesi evrenselliğin kendisi
için asli bir öğedir. Büsbütün gerçekleşmiş bir evrenselin yokluğu
evrenselliğin özüdür çünkü bu durum hakimiyet kurmadaki başa
rısızlığın neticesidir. Evrensel, tam aidiyet imkansızlığının bir başka
adıdır. Sonuçta, evrenselliğe onu gerçekleştirme mücadelesiyle erişi
riz, onun ilerideki gerçekliği hakkında beyanlarda bulunarak değil.
15 Fanon Marx'ın düştüğü hataya düşmez çünkü Marksist olmadan önce Hegelci
bir düşünürdür. Marx'ın aksine Hegel, özgürleşmeyi çelişkiden arınmış bir
geleceğe ulaşmak olarak görmez; çelişkinin zonınluluğıınu kabul eder ve bu
da aid.iyetsizllkteki evrenselliği tanımayı gerektirir.
98
NAMEVC U T O L MANIN Ö N E M İ
99
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 00
NAMEVCUT O L M A N I N Ö N EMİ
101
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
102
N A M EVC U T O L M A N I N Ö N E M İ
20 Robespierre ve Saint Just örneklerini öylesine seçip almadım. Önde gelen pek
çok Jakoben arasında da benzer ifadeler bulmak mürnkiindür. Ömeğin Jean
Paul Marat şöyle der: "Hürriyeti şiddet yoluyla tesis etmek gerekir; ve artık
özgürlüğün despotizmini örgütlemenin, kralların despotizmini ezmenin vakti
gelmiştir." Jean-Paul Marat, "Debats': Archives parlementaires de 1 787 a 1 860:
1 793 içinde (6 Nisan 1 793) : 387.
1 03
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Bilinmeyen
Evrenselliği topluma ait olamama üzerinden kavramak, evrenselliği
ortak bir özellik veya ortak bir değer olarak müştereken sahip oldu
ğumuz şey olarak algılamaktan kaçınmamızı mümkün kılar. Bir an
lamda, evrensellik farklı bireyler arasında ortak olan şeylerle elbette
açıkça ilgilenmelidir. Eğer öyle olmasaydı, evrensel olmazdı. Fakat
öznelerin ortak noktası sahip oldukları değil, sahip olmadıkları şey
lerdir. Evrensel, her özneye, öznenin kendisiyle tümden özdeşleşe
memesi yoluyla, her öznede öznenin kendisi için bile bilinmeyen
olarak kalan şey yoluyla dokunur.
1 04
NAM EVC U T O L MANIN Ö N E M İ
105
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
23 Haruki Murakami, The Wiııd-Up Bird Chronicle, çev. Jay Rubin (New York:
Vintage, 1 997), s. 250 [Türkçesi: Zemberekkuşu'nun Güncesi, çev. Nihal Önel,
Doğan Yayınları, 20 1 5].
1 06
NAM EVC U T O LMANIN Ö N E M İ
1 07
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 08
3
Evrensel Kötüler
1 09
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 10
EVRE N S E L KÖT Ü L E R
111
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
pasajda şöyle der: "Hegel tikel unsuru tikelliğe aktararak, tikel un
1 12
EVREN S E L KÖTÜLER
1 13
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 14
EVRE N S E L KÖT ÜLER
1 15
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Nazi İdeolojisi
Nazizm hakkında İkinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan değerlen
dirmelerde, neredeyse yalnızca Nazizmin tik.el kimliklere saldırıla
rına odaklanılmıştı. Yaygın bilincimizde, Holokost'un kurbanları ön
celikle Yahudiler, ikincil olarak da Romanlar ve eşcinsel erkeklerdi. ı o
Bu tik.el kurbanlar hakkındaki yaygın anlayış doğru olsa da, söz ko
nusu liste hikayenin tamamını içermez. Sadece başka bir grubu de
ğil, Nazizmin siyasi mantığını dupduru gün ışığına çıkaran, yani Na
zizmin sırfYahudilere değil, evrenselliğe de saldın olduğunu açıkça
ortaya koyan kişileri dışarıda bırakır.
Toplama kamplarına ( 1 942'de kurulan ölüm kamplarına değil)
gönderilen ilk kurbanlar Reich'ın siyasi düşmanları ve komünistler
di. 11 Siyasi düşmanlara ve komünistlere dönük ilk saldırı Nazizmin
siyasi projesine işaret eder. Ne var ki komünistler Holokost'a dair en
1 16
EVRE N S E L KÖT Ü L E R
1 17
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 18
EVRE N S E L KÖT ÜLER
1 19
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 20
EVRE N S E L KÖT Ü L E R
121
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 22
EVRE N S E L K Ö T Ü L E R
kadar uzanan tek bir çizgi vardır:' Al&ed Rosenberg, The Myth ofthe Twentieth
Century: An Evaluation ofthe Spiritual Intellectual Confrontatiom ofOur Age,
çev. Vivian Bird (Newport Bcach, CA: Noontidc Press, 1 982), s. 300.
17 Raul Hilberg, The Destruction ofthe European]ews, gözden geçirilmiş basım,
(New York: Holmes & Meier, 1 985), s. 8-9.
1 23
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 24
EVRE N S E L KÖTÜLER
1 25
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 26
E V RE N S E L K Ö T Ü L E R
1 27
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
23 Giorgio Agamben, Homo Sacer: Sovereign Power and Ban: Life, çev. Daniel
Heller-Roazen (Stanford, CA: Stanford University Press, 1 998), s. 1 14.
(Fr.) bilmem nedir; bir şeyin açıklanamaz özelliği -çn.
1 28
E V RE N S E L KÖ T Ü L E R
1 29
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 30
EVRE N S E L KÖTÜLER
zaferine işaret eder. Nazizmin çok fazla iktidar peşinde koştuğu için
kötü olduğuna inanıyorsak, Nazizmin askeri yenilgisi Nazilerin ide
olojik zaferini ilan etmiş demektir.
24 Marksistler, Stalin'in suçlarına karşı Marksizmi savunmak için bunların tek bir
meczup bireyin suçları olduğunu iddia ederken, Marksizmi savunayım derken
aslında farkında olmadan Marksizme bağlı olmadıklarını ele verirler. Marksizm
gibi özgürleşmeci bir teoriyi aklamak uğruna bile olsa, tarihte bir bireyin
ayrıcalıklı kılınması, tarihi sınıf mücadelesinin alanı olarak gören Marksist taıih
teorisinin temeline aykırıdır. Mar:x'a göre yalnızca burjuva tarihçileri bir bireye
tarihin gelişimi üzerinde büyük bir etki atfeder.
131
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 32
EVRE N S E L K Ö T Ü L E R
pek lüzüm yoktur:' 26 Stalin'in tasvir ettiği üzere, onW1 Sovyetler Bir
liği, kendi evrenselliğine uymayan tüm tikelleri tasfiye eden bir ev
renseldir. Bu ifadesiyle Stalin'in propagandasını yaptığı fantazmatik
Sovyetler Birliği tasavvurW1da, tüm tikel sapmalar Parti'nin evrensel
misyonu içinde yok olmalıdır.
1 33
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
yürürlüğe koyduğunda ortaya çıkan şey tam aidiyet değil, kitlesel di
reniş ve korkunç kıtlık olmuştu. Stalin kolektifleştirme yoluyla aidi
yetsizliği sona erdirdiğine inandığı için (ki bu Marx'ın öngördüğü
şeyin gerçekleşmesidir) , aidiyetsizliğin neden kolektife katkıda bu
lunmaktansa hayvanlarını yok etmeyi tercih eden inatçı köylüler
mahiyetinde sürdüğüne dair bir açıklama da bulmak zorundaydı.
Stalin'in kula/dar diye adlandırdığı bu inatçı köylülerin varlığı, pro
leter devrimin, Marx'ın öngördüğü gibi, aidiyetsizliği ortadan kal
dırmadaki başarısızlığına işaret ediyordu.
1 34
EVRE N S E L KÖT ÜLER
135
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 36
EVRE N S E L K Ö T Ü L E R
1 37
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
29 Jacques Derrida, Specters ofMarx: The State ofDebt, the Work ofMourning,
and the New International, çev. Peggy Kamuf (New York: Routledge, 1 994),
s. 75 [Tıirkçesi: Marx'ın Hayaletleri: Borç Durumu, Yas Çalışması ve Yeni
Enternasyonel, çev. Alp Tıimertekin, Ayrıntı Yayınlan, 200 1 ] .
3 0 Evrensdci olmayan b u Marksizm hareketinin e n etkili teorisyenleri, yeni bir
ittifak siyaseti anlayışı geliştiren Chantal Mouffe ve Ernesto Ladau'dur. İttifak
siyaseti versiyonlarındaki temd sorun, evrenselliği a priori bir yana bırakarak
yola çıkmaları ve ardından bu kayıp evrenselliğe ulaşmak için çabalayan ama
bu yolda asla başarılı olamayan koalisyonlar kurmaya çalışmalarıdır. l 980'ler
ve l 990'larda bu liberal siyaset teorisi, gerek evrensele duyulan şüpheye gerekse
bunun gerekli olabileceğine dair o örtük hisse hitap ettiği için çok büyük etki
yaratmıştı. Bkz. Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe, Hegemony and Socialist
Strategy (Londra: Verso, 1 985) [Hegemonya ve Sosyalist Strateji: Radikal
Demokratik Bir Politikaya Doğru, çev. Ahmet Kardam, İletişim, 2008].
138
EVRE N S E L KÖ T Ü L E R
1 39
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
140
EVRE N S E L KÖ T ÜL E R
141
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
nüvesi vardır. İkisi de kimlik kisvesi altında yatan farkları saptar. 33 Fo
ucault sözgelimi deliliğin, tıbbın ya da cezalandırmanın tarihindeki
ayrıntıları ortaya çıkararak, evrensel tarihlerin okunmaz hale getir
diği şeyleri tanır. Foucault'nun stratejisi, evrenselleştirici açıklamala
rın kapsamadığı tikelleri aramaktır.
142
EVRE N S E L KÖT ÜLER
tikel pratiklere dalmak için evrenseli pas geçmedeki ısrarı, hiç kuşku
suz, d�üncesinin ölümünden sonra nail olduğu kalıcılığın kilit bir
bileşenidir. Bu ısrar, yerel pratiklere dalmanın başlı başına bir analiz
tarzı olarak yeterli olması için bir yol sağlar. Bu yerel pratikleri evren
sel bir tarihsel mücadeleye bağlamak gerekmez ve gerekmemelidir.
Düşüncesi geliştikçe, Foucault evrenselliğin olası etik sonuçları
hakkında giderek daha fazla kaygı duymaya başlar. Evrensel şekilde
d�ünmek tikellere şiddet uygulamak anlamına geliyordur. Foucault,
tikel pratikleri başlangıç noktası olarak alarak, doğmdan teorileştirme
nin kendisinden kaynaklanan bu şiddetin parçası olmaya direnir. Bu
anlamda, teori uğraşını hakikat ve bilgi üretiminin kısıtlamalarının
dışında sürdürmeye çalışır. Düşüncesini pratiklerin somut analizine
bağlamak suretiyle, evrenselliğin şiddetinden kaçındığı kanısındadır.
Foucault'nun evrenselliğe duyduğu şüphe, onu her zaman ek
sik ve yoksun kalan bir şey olarak değil de bir tahakküm aracı ola
rak görmesinden kaynaklanır. Foucault, evrenselliğin tahakküm e
meydan okumanın anahtarı olduğunu düşünmeden, evrenselliği
tahakküm olarak görür. Evrenselliği doğru bir şekilde görememek,
Foucault'nun ölümünden onlarca yıl sonra bugün bile düşünceleri
mizi şekillendirmeye devam eden tik.el siyasetine yol açmıştır. Ev
renselin işleyişini göremeyip evrenselliğe başvurmayı ihmal ettiği
mizde, onun özgürleşmeci gücüyle bağımızı koparır ve onu, tıpkı
Foucault'nun yaptığı gibi, söküp atmamız gereken bir pranga ola
rak görmeye başlarız. Evrensellikten duyulan kuşku, içinde bulun
duğumuz duruma teslimiyetle sonuçlanır. 35
143
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
144
4
Kapitalizmin Eksiği ve Hoşnutsuzluklar1
Yalıtılmışlığın Tehlikeleri
Kapitalist çağ insanlık tarihinde bireylerin kendilerini hemcinsle
riyle hiçbir içkin bağı bulunmayan yalıtık varlıklar olarak görmele
rine imkan tanıyan ilk çağdır. Kapitalist evrende, ne herkesi birbi
rine bağlayan bir tanrı ne de tilin toplumun sadakatini kazanmış bir
lider vardır. Böyle bir yapının kapitalizmin devrimci değişime karşı
kırılganlığını, istikrarsızlığını gösterdiği düşünülebilir. İnsanlar ara
sında açık bağlar kurmayan bir sistem kısa ömürlü olmaya mahkfun
görünür. İronik olan şu ki bireylerin yalıtılmışlığı kapitalist sistemi
tehdit etmez ; aksine, onun devamlılığını müınkün kılar.
Kapitalizmin yapılandıncı ilkesi bir efendi figürü değildir. Tanrı
ya da bir hükümdarın adı değil, meta biçimidir. Meta biçimi, tıpkı
teokratik bir sistemde Tanrı'nın yaptığı gibi, kapitalist sistep:ıdeki
tilin değerlerin temelini oluşturur. Kapitalist toplumda meta biçi
mine boyun eğdiğimiz sürece istediğimizi söyleyebilir ya da yapabi
liriz, bu da her şeye mübadele edilecek ve biriktirilecek bir meta ola
rak muamele etmek anlamına gelir. Bu biçim sırf ekonomik ilişkileri
değil, insanların her etkileşim tarzını, hatta kendileri hakkındaki dü
şünme tarzlarını da zorla belirler. İnsanların değerleri, kendilerini pi
yasadaki metalar olarak nasıl gördüklerine bağlıdır.
145
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
146
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
147
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
148
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
149
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 50
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
Meta biçimi her yere yayılır. Fakat kapitalist toplumda hiç kimse
kapitalist toplumun kendisi adına ya da genel olarak birikim adına
çalışmaz. Meta biçiminin, kendi tikel çıkarlarını kapitalist toplu
mun çıkarları uğruna bir kenara bırakan açık savunucuları yoktur.
Kapitalist devletlerin ordusunda görev yapanlar bile kapitalist eko
nomiyi değil ülkeyi savrtnduklarına inanırlar. Hıristiyan şehidin ya
da Fransız Devrimi askerinin aksine, meta biçimi yaşayabilsin diye
ölmem gerekmez. Bunun yerine, kapitalist özneler sermayeyi kendi
tatminleri için kullandıklarını düşünürler, sermayenin aslında onları
kendi dürtüsünü tatmin etmek için kullandığını fark etmezler. 3 Te
mel kapitalist aldatmaca budur.
151
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
4 Marx açıkça şöyle der : "Bir kapitalist olarak, o yalnızca sermayenin kişileşmiş
halidir. Onun ruhu sermayenin ruhudur. Lakin sermayenin tek bir itici gücü vardır:
kendini değerli kılma, artı değer yaratma, sabit parçası olan üretim araçlarının
mümkün olan en fazla miktarda artı emeği emmesini sağlama dürtüsü." Kari
Marx, Capital: A Critique ofPolitical Economy, 1. cilt, çev. Ben Fowkes (New
York: Penguin, 1 976), s. 342 [Türkçesi: Kapital, 1. cilt, çev. Mehmet Selik ve
Nail Satlıgan, Yordam Yayınları, 202 1 ) . Sermayenin kişileşmiş hali olarak bu
şekilde işlev görebilmek için, tek tek her kapitalistin kendi bireysel failliklerine
inanmaları gerekir.
5 Can çekişen İsa, onu öldürmeye girişen o evrensel düşmanlarının ne yaptıklarını
bilmediklerine işaret ederken, kapitalizmdeki meta biçiminin savunucuları ise
bilmeden hareket edenlerdir.
1 52
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
1 53
EVR E NSELL İ K VE K İMLİK SİYASE T İ
1 54
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
anda işleyen etik bir dönüş olarak sunar. Ama tıpkı fahişenin milyonerle yaşadığı
aşk macerası gibi, gerçekten bir şeyler üreten kapitalist imgesi de kapitalizmin
nasıl işlediğini gizler.
155
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 56
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
1 57
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
11 Adam Smith , An Inquiry into the Nature and Causes ofthe Wealth ofNations
(Hamburg: Management Laboratory Press, 2008), s. 343-344 [ Türkçesi:
Milletlerin Zengi-nliği, çev. Haldun Derin, 4 Bankası Kültür Yayınları, 2006] .
12 Adam Smith, The Theory ofMoral Sentiments (New York: Penguin, 2009), s.
214 [Türkçesi: Ahlaki Duygular Kuramı, çev. Derman Kızılay, Pinhan Yayınları,
20 1 8 ] .
158
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
1 59
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
15 Kar! Marx, Tbe Economic and Philosophic Manuscripts ef1844, çev. Martin Milligan
(New York: International Publishers, 1 964), s. 1 50. Marx aynı fikri Kapitalin ilk
cildinde farklı terimlerle ifade eder: "Kapitalistin bağrında birikim tutkusu ile keyif
arzusu arasında Faustvari bir çatışma gelişir:' Marx, Capital, Volume J, s. 74 1.
1 60
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
16 Marx şöyle der: "Kapitalist üretim nüfusun doğal artışının sağladığı harcanabilit
emek gücü miktarıyla katiyen yetinemez. Sınırlanmamış faaliyeti için bu doğal
sınırlardan bağımsız bir endüstriyel yedek orduya gereksinim duyar." Marx,
Capital Volume J, s. 788. Bu yedek sanayi ordusu emeğin kazanabileceği
ücretleri düşürür ve böylelikle sermaye birikimini kolaylaştırır.
161
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 62
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
1 63
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 64
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
Boş Özne
Kapitalizm özneleri kendi tikelliklerinin deneyinü içinde yalıtık
halde bıraksa da, bu tikellik daima boştur. Kapitalist yapılandırıcı ilke
bu tikelliği içeriksiz bırakır. Öznenin kendisi boş meta biçiminden
başka bir şey değildir. Üretimimden ve tüketimirnden ibaretimdir,
bundan başka bir şey değilimdir. Kapitalizm bireylere keyfini süre
bilecekleri metalar temin eder, ama herhangi türde bir kimlik sun
maz ki bu da onu diğer tüm sosyoekonomik sistemlerden ayırır. Ka
pitalist evrende bir tikel olarak kişinin hangi kimliğe sahip olduğu
sorusu karşısında kapitalizm bütünüyle yansız kalır. Kapitalist bir
özne olarak kişinin elinin altında hiçbir kimlik yoktur. Kişi kendini
bir tikel olarak deneyimler, ama bu tikellik meta biçiminin damga
sını taşır ve işte bu yüzden boştur.
165
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
20 Marx, Capita� "Volume 1, s. 229-230. Georg Simmd Paranın Felseftsi nde '
bununla bağlantılı bir hususa parmak basar: "Para bize, kişisel ve özgül olan
her şeyi dışlarken insanlan birleştirmek için yegane imkanı sağlamıştır:' Georg
Siınmd, The Philosophy ofMoney, 2. basım, çev. Tom Bottomore ve David
Frisby (New York: Routledge, 1 990), s. 345.
21 Kojin Karatani paranın asıl cazibesinin her türlü kimliğin ötesine geçmemizi
sağlaması olduğunu belirtir. Para sayesinde, kimlik değiştirilebilir hale gelir.
Şöyle yazar Karatani: "İnsanların paraya yönelmesinin sebebi paranın doğrudan
mübadele edilebilirlik sunan genel eşdeğer biçim olmasıdır. Bu para fetişizmi satış
konumundan, yani kendimizi başkalannın iradesine tabi kılmaktan kaçınma ve
bunun yerine, istediğimiz zaman doğrudan mübadele edebileceğimiz bir konum
arama arzumuzda ifadesini bulur." Kojin Karatani, Architecture as Metaphor:
1 66
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
Language, Number, Money, çev. Sabu Kosho (Cambridge, MA: MIT Press,
1 995 ) , s. 169- 170 [Türkçesi: Metafar Olarak Mimari: Dil, Sayı, Para, çev. Barış
Yıldırım, Metis Yayınları, 2006] . Karatani'nin terimleriyle, sarış konwnunda
olmak tam da bir kimliğe sıkışıp kalmamak demektir.
1 67
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
22 Kar! Marx, Grundrisse, çev. Martin Nicolaus (New York: Penguin, 1 993), s.
1 63- 1 64 [Türkçesi: Grundrisse: Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma,
çev. Sevan Nişanyan, İletişim Yayınlan, 2008}.
1 68
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
1 69
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
170
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
Kayıp Devrim
Marx'ın Kapitaldeki ve başka yapıtlarındaki iddiası, kapitalizmin
kimliği yok etmesinin kendi tikelliklerine hiçbir bağlılığı olmayan
işçiler yaratacağıdır. Kapitalistler kendi tikelliklerinin boşluğunu hiç
değilse para ve başka metalarla doldurabilirler. Kapitalistlerin ken
dilerine bir içerik kazandırmaya yetecek tikel birikimleri vardır. Bu
birikim onlara tatminsizlik üstüne tatminsizlikten başka bir şey ge
tirmese bile, en azından ileride sağlanacak bir düzeydeki birikimin,
yoksun oldukları şeyi sağlayacağını umut edebilirler. Bu umut, ka
pitalist sistemin tutmadığı vaatlerine karşın, bu sisteme yatırım yap
malarını sağlayan şeydir. İşçilerinse böyle bir seçeneği yoktur. Marx'a
göre işçiler içerikten yoksun saf biçimdir, dolayısıyla devrimci öznel
liğin motorudur.
Grundrisse'de Marx, kapitalizmin tüm savunucularının salık
verdiği gibi, kapitalistlerin izlediği birikim yolundan gitmeye ça
lışan işçilerin yüz yüze geldiği sınırlılığı tespit eder: "Çok çalışın,
biriktirin ve bizim gibi olun". Fakat böyle bir görüşün çok sayıda
işçi tarafından benimsenmesi mümkün değildir. Marx'ın ifade et
tiği üzere, "Tek bir işçi, ortalamanın üzerinde, bir işçi olarak ya
şamak için olması gerekenden daha fazla çalışkan olabilir, bunun
tek sebebiyse bir başkasının ortalamanın altında kalması, daha
tembel olmasıdır; ancak bir başkası israf ettiği için ve israf ederse
171
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
tasarruf edebilir." 25 Kapitalist gibi biriktiren işçi bunu ancak bir is
tisna olarak yapabilir; bu yüzdendir ki birikim yapma yoluna gir
meye çalışırsam, işçi arkadaşlarımı da paralarını barda veya video
oyunlarında harcamaya teşvik etmeliyimdir. Örnek olmaya çalış
mak yerine, sıkı çalışmamın aptalca ve manasız olduğunu söyleme
liyimdir çünkü benimle aynı yolu izleyen başkalarının olmasını is
temem. Her işçi benim gibi çalışkan olmaya çalışsaydı, metalarının,
yani emek güçlerinin değerini düşürürlerdi ve böylece hepimizin
eline daha az para geçerdi. Çok fazla kolektif çalışkanlık ve biri
kim, işçilerin birikim projesi için kullanabilecekleri daha az geli
rin elde edilmesiyle sonuçlanır. Kapitalistin yolu haddizatında iş
çiye açık değildir, sadece istisna olarak işçiye açıktır.
İşçilerin kendi öznelliklerine muhteviyat kazandırabilecekleri
herhangi bir yolun olmaması, Marx'ın işçi sınıfının rüşeym halin
deki bir devrimci sınıf işlevi gördüğü yolundaki varsayımının te
melini oluşturur. Kapitaliste bir içerik kazandıran birikim olası
lığından mahrum olan işçi sınıfı, kapitalist sınıfın sahip olduğu
kimlikten de yoksundur. Tikelliği boş olduğu için, zincirlerinden
başka hiçbir şeyi feda etmeden devrimin öncülüğünü üstlenebilir.
İşçi sınıfı devrime yönelerek her şeyi kazanabilir ve bu yolda kay
bedeceği hiçbir şey yoktur.
Marksizmin yirminci yüzyıldaki akıbeti üzerine yapılan otop
silerin çoğu kapitalizmin işçi sınıfının çıkarlarına uyum sağlama, bu
çıkarlara alan açma kabiliyetine odaklanır. Herbert Marcuse'nin Tek
Boyutlu İnsan'da vardığı hüküm budur. Marcuse'ye göre "yönetici
ler tüketim mallarını ne kadar çok sunabilirse, altta yatan nüfus çe
şitli yönetici bürokrasilere o kadar sıkı sıkı bağlanır." 26 Marcuse'nin
1 72
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
1 73
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
hayati bir rol oynar. Kimlik projeleri kimi zaman kendilerini ka
pitalizme karşıt olarak sunsa da, en aşırı biçimlerinde bile, kapita
lizmle uyum içinde işlemeye devam eder.
Yirminci yüzyılda hiçbir kimlik siyaseti projesi Nazizmden
daha ileri gitmemiştir. Nazizm, Alman milli kimliğini ve Aryan et
nisitesini, genellikle "Uluslararası Yahudiliğin" bir komplosu ola
rak tanımladığı kapitalizmin buyruklarından üstün tutar. Hitler'in
kendisi Kavgam'da Alman milli kimliğini savunurken "En zorlu
muharebe hasım milletlere karşı değil, beynelmilel sermayeye karşı
verilecektir;' diyerek bunu açıkça ortaya koyar. 27 Fakat Nazizmin
kapitalizmle kıyaslandığında kimliğe verdiği bu büyük role rağ
men, kapitalist birikim projesi Nazi Holokost'u sırasında son sü
rat ilerlemiştir.
Nazizm Yahudiler için kötüydü ama iş dünyası için öyle de
ğildi. Nazizm, kaynakları üretken işletmelerden ölüm kamplarına
yönlendirmesine karşın, Almanların kapitalist yapının çarklarını
yağlayan bir kimliğe sahip olmasını sağlamıştı. Dahası, kapitalist iş
letmeler imha süreciyle uyumlandılar, hatta bundan nemalandılar.
Nazilerin Aryan kimliği iddiasıyla ahenk içinde işleyen kapitalist
birikimin en meşhur örneği, 1. G. Farben şirketinin Auschwitz'de
yaptıklarıdır. Kimya ve ilaç şirketi 1. G. Farben, Auschwitz'de ucuz
işgücü olarak birkaç Yahudi çalıştırmakla kalmadı. Sahanın ken
disinden ve Auschwitz'in sağladığı muazzam işgücü potansiyelin
den istifade etmek için kampta bir fabrika bile kurdu. 1. G. Farben
kendisini Auschwitz'in işleyişinin ayrılmaz bir parçası haline ge
tirdi. Auschwitz'in ticari kaygılarla nasıl bağ kurduğuna bakarsak,
Nazi kimlik projesinin kapitalizmle bağdaştığından şüphe etme
nin imkansız olduğunu anlarız. Her ne kadar Yahudi işletmeleri
hiç de zenginleşmemiş ve Nazizme direnen bazı iş dünyası liderleri
1 74
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
175
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 76
K A P İ TA L İ Z M İ N E K S İ G İ V E H O Ş N U T S U Z L U K L A R I
177
5
Kimlik Siyaseti Bu
1 79
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Kimlik, bizim için tuttuğu konum nedeniyle asli gibi gelir. Be
lirlenmişlik ile özgür seçim arasındaki bir sınır bölgesinde var olur.
Bir yandan, eşcinsel, beyaz ya da kadın olmaya karar verdiğim ke
sin bir bilinçli an yoktur. Hatta dini kimliğim bile çoğu zaman bi
linçli bir seçimin sonucu değil, içine doğduğum ya da bilinçli ka
rarımı vermeden önce bilinçdışı bir şekilde yöneldiğim şeydir. Öte
yandan, bugünün dünyasının pek çok yerinde, siyasi projeme ka
rar verebildiğim kadar (hatta daha da fazla) kimliğime de giderek
daha fazla kendim karar verebiliyorum. (Beni başkalarıyla yan yana
getiren) siyasi projemin aksine, kimliğim kendimi nasıl tanımladı
ğımın sonucudur. Kendimi heteroseksüel, queer, biseksüel, Hıristi
yan, Müslüman, Budist, erkek, kadın, trans vb. olarak tanımlamayı
tercih edebilirim. Hatta insanların bana atıfta bulunurken kullana
cakları zamiri seçecek kadar ileri gidebilirim. 2 Özgür seçim kuralı
1 80
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
181
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 82
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
1 83
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 84
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
185
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
4 Gençken bir keresinde ateşli bir köktenci Hıristiyan arkadaşımla ölümden son
raki yaşamın doğası hakkında sohbet etmiştik. Yakın zamanda ölen inançsız
erkek kardeşi de dahil olmak üzere, cehenneme gideceklere nasıl bakmamız
gerektiğini tarif etmekten fena halde keyif alıyordu. Onun bu keyfinden irkil
mem, belki de cehenneme giden yolda attığım ilk adımdı.
5 Bir milletin mensuplarının kendi milletleriyle ilgili hoşlarına gidecek çok az
şey olduğunu söylemek, elbette onlara yapılabilecek en büyük iltifattır.
1 86
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
1 87
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 88
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
1 89
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
190
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
Günbegün Mücadele
Hiçbir kimlik asla güvende değildir. Kimlik siyasetinin savunucuları
değerin kaynağı olan kimliği desteklemek için hiç durmadan çalışır.
Kimlikçi proje bunu, kimliğin üzerine sokulacaklara veya kimliği teh
dit edebileceklere karşı mücadele ederek yapar. Bir kimliğe sahip ol
mak, kimliği daima saldın altında olan ve bunu püskürtmek için ça
balanması gereken bir şey olarak resmetmektir.
7 Evrenselliğin mantığı ise tam tersi yönde işler: Evrensellik için, başarısız olmak
başarılı olmaktır.
191
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 92
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
9 4te bu yüzden Donald Trump asla tam anlamıyla başarıyla bir sınır duvarı inşa
edememişti. Göçmenlerin çoğu sının gizlice geçmediğinden, duvarlar göçe karşı
etkili bir araç işlevi göremez. Bununla birlikte, göçmenleri ABD'den gerçekten
uzak tutacak her türlü bariyer Trump'ın siyasi projesini tamamen boşa çıkarırdı.
1 93
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
10 Cari Schmitt, The Concept efthe Political, çev. George Schwab ( Chicago:
University of Chicago Press, 1 996), 54 [Türkçesi: Siyasal Kavramı, çev. Ece
Göztepe, Metis Yayınları, 2006) .
1 94
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
Evrensel Lanet
Nazi retoriğini boylu boyunca yaran en büyük korku evrenselden
duyulan korkudur. Her kimlik siyaseti projesinin altında bu korku
yatar. Tüm kimlik siyasetleri evrensellikte kendi tükenişini görür.
Hitler küresel hakimiyeti hedeflese de, bir tür evrensellik kurmayı
değil, Alman kimliğini yaymayı tasavvur ediyordu. Aslında evren
sellik, Alman kimliğinin altını oyacak bir tehdittir ki Naziler işte bu
yüzden ona karşı mücadeleye girişmiştir. Nazizmin Yahudi-Bolşeviz
mine (jüdischer Bolschewismus) karşı bitmek bilmez salvolarının al
tında yatan şey, bu terimin her iki kutbuyla da ilişkilendirdikleri ev
renselliktir. Nazi ideologlarına göre, Yahudilerin tehlikesi, herhangi
bir özgül kimliğe bağlılığı olmayan evrenselci bir projenin tehlikesi
dir. Nazizmin gözünde Yahudiliği tanımlayan husus kendine ait her
hangi bir kimliğinin olmamasıdır. Yahudi olmak evrensel bir özne
11 George W. Bush Irak Sava!iı'nın sona erdiğini ilan ettiğinde, üzerinde "Görev
Tamamlandı" yazan devasa bir pankarnn önünde konuşmuştu. Savaşın uzun yıllar
devam emıesi bu pankarn yalanladı ve onu birçokları için Bush'la özdeşleşmeden
kopmanın �areti haline getirdi. Belki de Bush pankana "Kavgam" yazdırmalıydı.
195
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 96
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
1 97
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 98
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
1 99
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
gördüğü tehdidin aynısını kabul etse de (ondan beş yıl önce !), yine de Yahudi
doğasını kimlikle özdeşleştirmeye devam eder ve komürıizme evrenselci dönüşü
bu kimliğe yapılmış bir ihanet olarak görür. Bu da onu, Yahudi-Bolşevizm
konusunda Hitler'e sempati duymasına rağmen, Nazilerin ortaya koyduğu yeni
antisemitizm biçiminden ayırır.
17 Timothy Snyder, Black Earth: The Holocaust as History and 'l#ırning (New
York: Tim Duggan Books, 20 1 5), s. 5.
200
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
20 1
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
18 Arno J. Mayer, Why Did the Heavens Not Darken ? The ''Final Solution" in
HıStory (Londra: Verso, 20 12), s. 96. Mayer şöyle ekler: "Son zamanlardaki eınperyal
iddialannın evrenselci olmayan karakterini aldancı sosyal Darwinist ve ırkçı öğretileriyle
do ğruluyorlardı." Mayer, Why Did the Heavens Not Darken ?, s. 96.
202
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
19 Bu ve benzeri ifudderin bir sonucu olarak Alain Badiou, Aziz Paulus'u evrenselliğin
keşfinde merkezi bir figür olarak görür: "Paulus, evrenselin ilk teorisyenlerinden
biri olması hasebiyle bir kurucudur:' Alain Badiou, Saint Paul:
The Foundation of
Univmalism, çev. Ray Brassier (Stanford, CA: Stanford University Press, 2003),
s. 108. Açık ateizmine ve dine kendi tabiriyle bir hakikat prosedürü statüsü
vermeyi reddetmesine karşın, Badiou yine de Aziz Paulus'un Hıristiyanlıkla
ilişkisini olaya sadakat çerçevesinde esaslı paradigma olarak görür.
20 François Julien'e göre, "Tekbiçim, halihazırda k.üresellejme tarafından yayılmakta olan
evrenselin sapkın ikizidir. Dünyaya sirayet ederken, meşruiyerini hissettiremeden
On the Univmal: The Unifiırm,
gizlice evrensel kılığına bürünür." François Julien,
the Common, andDialogueBetween Culıures, çev. Michad Richardson ve Krzysztof
Fijalkowski (Cambridge: Polity, 20 14), s. xi. Julien'i tekbiçim kategorisini
kullanmaya zorlayan şey küresel kapitalizmin hakimiyetidir. Kapitalizm çok
çeşitli ve birbirinden farklı içeriklere mükemmelen uyum sağlasa da, bunu
meta biçimine uygun olmaları koşuluyla yapar. Meta biçimi, tekbiçimin bugün
kendini gösterme biçimidir.
203
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
21 Slavoj ZiZek, evrenselliği, tarafsız kalmaya ya da her iki tarafı da kapsamaya ça
lışarak değil, ancak bir taraf tutarak keşfedebileceğimizi tekrar tekrar vurgular.
22 Gerek köktenci Hıristiyanlık gerekse İslamcılık, kimlik siyasetine ilişkin bu ni
telendirmenin istisnaları gibi görünür. Her ikisi de başkalarını kendi saflarına
katmaya dayanan geleneklere aittir ve devamlı yeni taraftarlar arar. Bu durum,
Nazizm ya da Öne� Amerika hareketinin aksine, her ilcisinde de Hıristiyanlık
204
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
ve İslamın evrenselci projesiyle bir parça bağ kaldığını gösterir. Fakat aynı za
manda, inançsızları kendi dinlerine kaanak yerine öldürmeyi tercih eaneleri,
b arındırmayı sürdürdükleri herhangi bir evrenselliğin yalnızca bir kalıntı oldu
ğunu ve artık aktif olmadığını ortaya koyar.
205
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Eşitlik takdire şayan bir hedef olsa da, Freud'a göre bu aynı za
manda imkansız bir hedeftir. Bu anlamda, evrensel siyaset kendi olası
lıkları konusunda aldatıcıdır. Freud Uygarlığın Huzursuzluğu'na düş
tüğü bir dipnotta, evrensel eşitlik iddiasına "bariz bir itiraz" olduğu
konusunda ısrar eder. Şöyle yazar: "Bireylere hiç de eşit olmayan fi
ziksel nitelikler ve ruhsal yeteneklerle donatmış olan doğa, çaresi ol
mayan haksızlıklar yaratmıştır:' 24 Freud burada klasik muhafazakar
pozisyona başvurur: Doğa bize çeşitli kabiliyetlerimiz aracılığıyla
eşitsizlik bahşetmiştir ve hiçbir toplumsal örgütlenme bu doğal ada
letsizliği düzeltemez.
23 Sigmund Freud, Civilization and Its Discontents, çev. Joan Riviere, The Standard
Edition ojthe Complete Psychowgical 'ITT!rks ofSigmund Freud içinde, ed. James
Strachey, vol. 2 1 , Hogarth, Londra, 1961, s. 1 14- 1 1 5 [Tıirkçesi: Uygarlığın
Huzursuzluğu, çev. Haluk Barışcan, Metis Yayınları, İstanbul, 1999] .
24 Freud, Civilization and Its Discontents, s. 1 1 3.
206
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
25 Kari Marx, Grundrisse, çev. Martin Nicolaus (New York: Penguin, 1 993 ), s. 242.
207
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
208
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U
209
6
Kimlik Siyaseti Bu Değil
Jordan Kuralları
Muhafazakarlar kimlik siyaseti suçlamasına genellikle ırkçılık, cin
siyetçilik veya homofobiyle mücadele edenlere saldırmak için baş
vurur lar. Bir grubu kimlik siyaseti yapmakla itham etmek, bu gru
bun evrensel siyasi kaygıları dışlayarak yalnızca kendi kimlikleriyle
ilgili bir şikayete odaklandığını, suçlamada bulunanlarınsa akıllarında
evrensel çıkarlar olduğunu iddia ettiklerini gösterir. Kimlik siyaseti
suçlaması, rakibinden daha evrenselmiş gibi yaparak tartışmayı ka
zarunanın bir yoludur. Bu eleştiri hattına göre, sözümona kimlik si
yasetinin savunucuları herkes için adaleti savunmak yerine, kendi
leri ve müttefikleri için adalet istiyordur. Belirli bir kimliğe herkesin
kaderinden daha fazla değer veriyorlardır. Dolayısıyla, kimlik siyase
tinin muhafazakar aleyhtarları onlara saldırmakta kendilerini haklı
görürler. Onlar azınlığın değil, bütünün iyiliğini destekliyordur. 1
da kampüslerde güçlü. Orada, 'Bir kadın olarak; 'Bir eşcinsel olarak ve 'Bir
'
Müslüman olarak' gibi korkunç ifadeler yaygındır. �!er o kadar ileri gitti ki, bazı
öğrenciler artık bir kişiye hitap etmeden önce tercih ettiği cinsiyet zamirinin ne
21 1
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
olduğunu sormanız gerektiğinde ısrar ediyor, çünkü yanlış bir zamir kullanırsanız
(mesela kendini bir "kadın" olarak tanımlayan bir "erkek"e "erkek" derseniz)
kişilikleri ezilir ve iyileşmek iırin aylarca terapi görüp ıray iırmeleri gerekir. Kimlik
siyaseti narsist ve muhtarrrır. Başkalarıyla dayanışma yerine, kendini düşünmeyi,
evrensellik yerine kısmiciliği teşvik eder:' Brendan O'Neill, "Identity Politics
Has Created an Army of Vicious, Narcissistic Cowards� Spectator, 19 Şubat
20 15, https://www.spectator.eo.uk/artide/identity-politics-has-created-an-army
of-vicious-narcissistic-cowards/ (son erişim tarihi 8 Eylül 2023). O'Neill'dan
aldığımız bu pasajın son kısmı kendisini nerede konumlandırmak istediğini
ortaya koyuyor: kimlik siyasetinin tikdciliğine karşı evrenselin yanında.
212
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
213
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
3 Jordan Peterson, "Identity Politics and the Marxist Lie of White Privilege':
Sovereign Nations Conference, Washington, DC, 20 17, https://www.younıbe.
com/watch?v=PfH8IG7AwkO (son erişim tarihi 8 Eylül 2023).
214
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U DEGİL
4 Kimlik siyaseti teriminin tutarlı biçimde kullanıldığı ilk yer "The Combuhee
River Collectivc Statement"tır [Combuhee Nehri Kolektifi Bildirisi]. Siyah
feministlerden oluşan bu kolektif 1 970'lerde bir araya gelıniştir. Bu terimi kendi
yaşadıklan baskı deneyimlerinden kaynağını alan bir dizi siyasi mücadeleyi
tanımlamak için kııllanmışlardır. Fakat bildirilerinde kimlik siyaseti terimini
kııl landıktan kısa süre sonra, bu feministler her türlü ayrılıkı;ılığı reddederek siyasi
amaçlarının aslında kendi tecrübeleriyle sınırlı olmadığını ortaya koymuşlardır.
Önerileri aslında kendi kimlikleri için sağlanacak dar ilerlemeler değil, radikal
bir evrensel özgürleşmedir. Kolektifteki kadınlar sosyalist bir devrimi savunsa
da, aynı zamanda ırkçılık ve cinsiyetçilik karşın olınayan bir ekonomik devrimin
hakikaten özgürleşmeci olınak için yeterince evrensel olamayacağını da iddia
215
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
216
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
217
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
218
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
7 Black Lives Matter, "In Response to the State of the Union': 14 Şubat 20 18,
https://blacldivesmatter.com/responsestate-of-the-union/ (son erişim tarihi 8
Eylül 2023).
219
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
220
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
White Lives Matter'ın tikelciliği aşikar olsa da, All Lives Mat
ter'ınki o kadar aşikar değil. Aslında bu sloganın savunucuları onu
Black Lives Matter' ın sözürnona kimlik siyasetine karşı kapsayıcı bir
yanıt olarak sunuyor. İtiraz edilmesi zor görünen bir slogandır bu.
Gelgelelim Black Lives Matter'dan All Lives Matter'a geçiş kimlik
ten evrensele geçiş değildir. Evrensellikten bir geri çekilişe işaret eder.
22 1
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
10 Jacques Lacan Seminar XX'de [XX. Seminer] dişil cinselliği bütün-değil [not
all] mantığına göre tanımlar. Bunu, bütünün dışında bir istisna ortaya koyarak
tamlığa ulaşan eril bir bütün mantığıyla karşılaştırır. Lacan böylece, mümkün tek
evrensdliğin bütün-değilin evrenselliği olduğunu gösterir. Bütünün evrenselliği
npkı eril kudret gibi sahtedir.
222
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
223
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
12 Bkz. örneğin, Mark Lilla, The Once and Future Liberal: Ajter Jdentity Politics,
HarperCollins, Ncw York, 2017).
224
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
225
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
226
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
227
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
228
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
229
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
16 Mari Ruti bu teorik itirazlan harikulade anlaor ve ne kadar ikna edici olduklannı
onaya koyar: "Eşcinsel evliliğin queer deştirmenleri, evliliği baştan aşağı kokuşmuş
bir sistemin çürük temeli olarak görüyorlar." Mari Ruti, The Ethics of Opting
Out: Queer Theory's Defiant Subjects (New York: Columbia University Press,
20 17), s. 1 6. Ruti beni az kalsın ikna ediyordu.
230
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
23 1
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
17 Çeşitliliğin sağduyuya yerleşmiş olması onu sorgulamak için bir gerekçe teşkil
eder. Bir toplumsal hareket sağduyuya yerleşmiş görünüyor ya da neredeyse
oybirliğiyle onaylanıyorsa, bunun iyi bir sebebi vardır. İdeoloji sağduyuyu belirler.
Sağduyu statüsündeki hareketler neredeyse her zaman ideolojik hareketlerdir.
232
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
233
E V R E N S E L L İ K VE K İ M L İ K S İ YA S E T İ
20 Bkz. Sheryl Sandberg, Lean in: Women, Work, and the Will to Lead (Ncw
York: Knopf, 20 1 3) [Tıirkçesi: Sınırlarını Zorla: Kadınlar, İş ve Liderlik İsteği,
çev. Zeynep Yılmaz, CEO PLUS Yayınlan, 20 17).
234
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
21 beli hooks, "Dig Decp: Bcyond Lean Jn': The Feminist Wire, 28 Ekim 20 1 3,
https://thcfi:ministwirc.com/201 3/10/ 17973/ (son erişim tarihi 8 Eylül 2023).
23 5
E V R E N S E L L İ K VE K İ M L İ K S İ YA S E T İ
Evrenselcilik ya da Ölüm
Tikelciliğin sınırlılıklarının ölümcül hale geldiği bir alan vardır. İk
lim değişikliğine bakacak olursak, evrenselliğin reddinin olası siyasi
içerimlerinin feci olduğunu görürüz. İklim değişikliğini küresel bir
fenomen olarak düşündüğümüzde bile, başlangıç noktamız çoğu
zaman iklim değişikliği illerini oluşturmak için birbirine iliştirdiği
miz çeşitli rahatsızlıklar oluyor. Değişen hava örüntüleri, daha yo
ğun fırtınalar, daha yüksek su seviyeleri, artan sıcaklıklar gibi tikel
tezahürlerde karşılaşıyoruz iklim değişikliğiyle. O zaman soru, bu
tikel meselelerin iklim değişikliğini oluşturup oluşturmadığı soru
suna dönüşüyor ki bu tam da iklim şüphecilerine kapıyı aralayan
şeydir. Ama hepimiz bu tikel belirtilerin iklim değişikliği anlamına
geldiği konusunda hemfikir olsak bile, tikelci düşünce tepki verme
tarzımızı şekillendiriyor.
236
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
237
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
238
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
239
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
240
K İ M L İ K S İ YA S E T İ B U D E G İ L
241
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
sadece, bu sorun karşısında asla yeterli olmayacak bir dizi yanıt bı
rakır. Tikel kimlik ile evrensellik arasındaki mücadelenin bahsi, va
roluşun kendisidir artık.
242
Sonuç
En Kötüsünden Kaçmmak
Bugün siyasetin hakim biçimi, her biri kolektif pastadan kendi pa
yına düşeni almak için savaşan çok sayıda tikel kimlikten meydana
geliyor. Bu biçimin kendisi, S oğuk Savaş' ın başlaması ve İkinci
Dünya Savaşı'nın ardından evrensellikten teorik açıdan uzaklaşıl
masıyla sökün eden çağımızın gerici vaziyetine tanıklık ediyor. Bu
süre zarfında kapitalist sistemin çarpıcı derecede genişlemesi bizi gi
derek bu teorik dönüşün tikelciliğin kucağına attı. Sağcı popülist
lerin dünyanın her yerinde seçimleri kazanıyor olması bu temel te
orik zaferin neticesidir.
243
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
1 Alain Badiou, Theory ojthe Subject; çev. Bruno Bosteels (New York: Conrinuum,
2009), s. 1 8 1 .
244
S O N U Ç : E N KÖT Ü S Ü N D E N KA Ç I N M A K
245
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
2 Hannah Arendt Şiddet Üzerine'de şöyle der: "Kanaatimce hiçbir şey, siyasi
meselelerde iktidar ve şiddetin biyolojik çerçevede yorumlandığı organik
düşiince geleneğinden teorik açıdan daha tehlikeli olamaz:' Hannah Arendt,
On Violence (Orlando, FL: Harcourt, 1 969), s. 75 [Türkçesi : Şiddet Üzerine,
çev. Bülent Peker, İletişim Yayınlan, 1 997) . Siyaseti doğal ya da biyolojik bir
şey olarak yorumlar yorumlamaz, meydanı tikelciliğe bırakmış oluruz.
246
S O N U Ç : E N KÖ T Ü S Ü N D E N KAÇ I N M A K
247
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
248
Dizin
A B
ABD Anayasası 17 Badiou, Alain 2 1 , 36, 55, 1 05,
Adorno, Theodor 39, 1 10, 1 1 1, 203, 244
1 12, 1 1 3, 125, 126, 1 27, 129, 1 36 Barbarossa Harekatı 1 96
Afrika Ulusal Kongresi 1 5 Beauvoir, Simone de 24, 32, 33,
Agamben, Giorgio 1 1 , 1 14, 1 27, 34, 37
128, 129 Benjamin, Walter 67, 238
Ali Lives Matter (Herkesin Canı Bedin Duvarı 8 1
Candır) 92, 2 1 8, 221 , 223 Birth '!fa Nation, Tbe ( 1 9 1 5 ta
Amerikan Devrimi 1 5, 16, 17 rihli film; Bir Ulusun Doğuşu) 67
Amerikan İç Sa�ı 99 Birth ofa Nation, The ( 20 1 6 ta
Amiş 1 82 rihli film; Bir Ulu5un Doğuşu) 67
Arap Baharı 41, 229 biyopolitika 128
Arendt, Hannah 1 5, 1 6, 60, 1 1 0, Black Lives Matter (Siyahların Canı
1 1 3, 1 1 5, 128, 135, 246 da Candır) 92, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9,
Aristoteles 54, 57, 58, 59, 60, 62, 220, 221, 223, 225, 235
65, 70, 72, 1 53 Blade Runner ( 1982 tarihli film; Bı
Asayiş Komitesi 101, 102, 244, 245 çak Sırtı) 1 87
Auschwitz 1 12, 1 1 3, 1 24, 125, Blair, Tony 247
126, 174 Blue Lives Matter (Mavilerin Canı
Aydınlanma 24, 94 da Candır) 221
Bolşevizm 196, 1 97, 200
249
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
250
DİZİN
H
Habermas, Jürgen 1 36 J
Haiti Devrimi 41, 48, 5 1 Jackson, Mick 238
Harman, Graham 39 Jakobenler 1 6, 49, 1 03, 208
Hegel, G. W F. 20, 30, 60, 6 1 , 67, James, C. L. R. 48, 49, 206, 208
7 1 , 83, 84, 95, 98, 1 00, 1 0 1 , 1 07, Jefferson, Thomas 24
1 1 1, 1 12, 1 13, 236 Julien, François 94, 203
Heidegger, Martin 1 25
Hemingway, Ernest 27, 28, 29
Hıristiyanlık 67, 68, 1 65, 203, 204, K
205, 206 kabilecilik 44, 1 1 2
Hilberg, Raul 1 23, 1 24, 129 Kalvinizm 68
Hitler, Adolf 1 1 3, 1 1 6, 1 22, 1 23, Kant, Immanuel 20, 2 1 , 24, 25,
127, 128, 1 32, 133, 174, 175, 1 89, 26, 27, 28, 29, 30, 34, 37, 42, l41
190, 1 9 1 , 192, 193, 195, 1 96, 1 97, kapitalizm 30, 35, 36, 38, 40, 8 1 ,
1 98, 1 99, 200, 20 1 , 202 96, 1 1 5, 1 3 1 , 147, 1 5 1 , 1 59, 1 63,
Hobbes, Thomas 62, 63, 70, 1 87, 188 165, 170, 171, 173, 207, 224, 241
Holokost 109, 1 1 1 , 1 12, 1 1 6, 1 1 8, kapsama 93, 98, 223, 23 1 , 233
1 19, 1 20, 121, 123, 124, 125, 126, kapsayıcılık 64, 65, 66, 95, 100, 138
127, 174 Karatani, Kojin 1 66, 1 67
Holokost Müzesi 1 2 1 Katolik Kilisesi 1 56, 1 97
hooks, bell 234, 235 komünizm 175, 1 96, 20 1 , 206
Horkheimer, Max 39 Konfüçyüs 42
House efCardl' (televizyon dizisi) 84 Kore Savaşı 1 36
Howard, Byron 225 Kornbluh, Anna 1 1 , 1 5 1
25 1
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
köldik 1 6, 17, 49, 59, 66, 99, 233 1 12, 1 13, 1 1 5, 122, 1 3 1, 133, 1 34,
Kölelik Karşıtı Sözleşme 1 5 135, 137, 1 38, 139, 146, 1 50, 1 5 1 ,
Ku Klux Klan 67 1 52, 1 57, 160, 161, 164, 166, 168,
Kültür Devrimi 1 8 171, 172, 173, 196, 207, 208, 209
Matewan ( 1 987 tarihli film, Ma-
tewan) 228
L Mayer, Arno 122, 202
Lacan,Jacques 33, 66, 9 1 , 147, 222 McDonalds 1 1 5
Ladau, Ernesto 7 1 , 72, 73, 138 Merleau-Ponty, Maurice 135, 136
Lakoff, George 46, 47 meta biçimi 40, 146, 149, 1 50, 1 5 1,
Lanzmann, Claude 1 18, 1 19, 120, 121 1 57, 160
Le Pen, Marine 243 Milner, Jean-Claude 16
Leibniz, Gottfried 21 Moore, Rich 225
Lenin, Vladimir I. 45, 200 Mouffe, Chantal 138
Levinas, Emmanuel 1 14 Murakami, Haruki 1 05, 1 06, 1 07
Lilla, Mark 224
Lincoln, Abraham 99
Locke, John 63
N
Lorde, Audre 42
Napoleon, Bonaparte 50, 51, 104, 229
Louis, XVI. 10, 1 02, 1 03
Nazizm 38, 39, 1 09, 1 10, 1 1 1, 1 13,
Louverture, Toussaint 48, 50, 5 1
Luther, Martin 1 23, 1 97 1 14, 1 1 5, 1 16, 1 17, 1 1 8, 1 1 9, 121,
Luxemburg, Rosa 45, 1 22 122, 124, 127, 128, 129, 131, 135,
1 37, 148, 173, 174, 1 88, 1 89, 190,
191, 193, 198, 199, 201 , 202, 204
New England Patriots 78, 79
M
Nietzsche, Friedrich 1 39
Macron, Emmanuel 247
NKVD 244
Marat, Jean-Paul 1 03
nominalist 72, 194
Marcuse, Herbert 172, 1 73
Marksizm 1 3 1 , 135, 137, 138
Marshall, Gary 141, 1 54
Martin, Trayvon 1 1 , 96, 123, 125, o
1 60, 1 68, 1 97, 207, 2 1 8 Obama, Barack 176
Marx, Kari 1 1, 20, 24, 30, 3 1 , 32, 34, O'Neill, Brendan 1 36, 2 1 1 , 2 1 2
41, 45, 67, 93, 96, 97, 98, 99, 1 1 l , Overney, Pierre 140
252
DİZİN
25 3
E V R E N S E L L İ K V E K İ M L İ K S İ YA S E T İ
T Weir, Peter 47
Terör Saltanao 50, 1 00, 1 0 1 , 1 02, Welles, Orson 1 22
244, 245, 246 White Lives Matter (Beyazların
Tomsic, Samo 40 Canı Da Cansır) 22 1
Troçk:i, Lev 1 34 Wiesel, Elie 1 1 8
Trump, Donald 177, 1 86, 1 93, Wind-Up Bird Chronicle, The
2 1 9, 234, 243 (Zemberekkuşu'nun Güncesi) 106
Truınp, Donald, Jr. 243
Trump, Erle 243
Turner, Nat 67, 68, 69, 70 y
Yahudi-Bolşevizm 200
yerelcilik 34
v
Volcrow (1997 rarihlifilm,Zelu/e) 238
z
Zimmerman, George 2 1 8
w ZiZek, Slavoj 10, 61, 71, 72, 73, 204
Wahnsee Konferansı 1 1 6 Zootopia (20 1 6 tarihli film, Hay-
Wal-Mart 1 70 vanlar Şehri) 225, 226, 227, 228
254