Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 2

Rıfat Can Telci – 22196913

“Kin (2021)” Filminin Sosyolojik Suç Kuramları İle İncelemesi

Öncelikle konuyu Yılmaz Erdoğan’ın canlandırdığı “Harun” karakteri üzerinden


değerlendirirsek; Harun’un zamanında beraber çalıştığı ve muhtemelen aynı seviyede olduğu iş
arkadaşı olan Ahmet Mümtaz Taylan’ın canlandırdığı “Cevat”, kariyerinde ilerlemiş ve emniyet
müdürlüğüne kadar yükselmişdir. Harun ise o kadar yükselememiş ve onun altında çalışan bir
Baş Komiserdir. Filmin başında edinilen izlenim Harun’un dürüst, vicdanlı ve ahlaklı bir polis
olmasına karşın Cevat’ın hedeflerine ulaşmak için her yola başvurabilecek biraz makyevelist ve
narsistik tutumda bir karakter olduğudur. Cevat’ın bu tutumu da meyvelerini vermis olmalı ki,
kendisi emniyet müdürlüğüne kadar yükselmiştir. Burada bir miktar alt kültür teorisinden
bahsedebiliriz. Cevat’ın her zaman etik bir şekilde hareket etmemesi onun hızlı yükselme ve güç
odaklı bir altkültürün parçası yaparken, Harun’u ise etik ve dürüstlük odaklı bir altkültürün
parçası olduğunu söyleyebiliriz.
Yapısal işlevselcilik kuramı açısından, Durkheim’ın “Anomie” kavramı ile Harun’un
işlediği cinayeti değerlendirdiğimizde, Harun’un cinayeti ve cinayetin çözülmesi için gerekli
kanıtları gizlemesi normatif bir davranış değildir. Yasal çerçeveleri aşmış, toplumsal normlara
uymamıştır. Temelinde motivasyon ise, terfi beklentisi ve mesleğindeki saygınlığını koruma
arzusudur. Toplumda kural ve kanunlar çerçevesinde beklenen davranış ile Harun’un ahlaki
değerleri ve doğru bildikleri arasında bir çatışma yaşanmıştır. Bu durum anomie için iyi bir örnek
teşkil eder. Aynı zamanda bu yaklaşım genel olarak “Kara Film” türündeki filmlerde sıklıkla
izlenen bir şablon niteliğindedir.
Harun’un bu davranışı Genel Gerilim Teorisi (GGT) ile de açıklanabilir. Cinayeti
kariyerini korumak pahasına gizlemesi, toplumsal başarı hedeflerine ulaşma motivasyonu ile
gerçekleşmiştir. GGT bireylerin bu hedeflere ulaşamadıklarında ya da ulaşmalarına engel ya da
tehdit içeren bir durumun varlığıda, suça karışabileceklerini belirtir.
Sosyolojik suç kuramlarını Cem Yiğit Uzümoğlu’nun canlandırdığı “Tuncay” ve Duygu
Sarışın’ın canlandırdığı “Gül” karakterleri üzerinden değerlendirdiğimizde bir çok kurama
gönderme olduğunu söyleyebiliriz.
Etiketleme teorisi açısından değerlendirdiğimizde, Tuncay ve Gül’ün babalarının
suçlanması toplum tarafından suçlu ailesi etiketini bu kişilere yapıştırmıştır. Bu durumda Tuncay
ve Gül çevrelerinden negatif eğilimli davranışlara, dışlanmalara ve muamelelere maruz
kalmışlardır. Bunu Gül’ün bir monoloğunda ne kadar zor bir hayat yaşadığını ve çok
yorulduğunu söylemesinden anlayabiliyoruz. Toplumun onlara atadığı etiketlerin, Tuncay ve
Gül’ün bireysel tutum ve davranışları, intikam arayışları ve suç işlemelerinde önemli bir rol
oynadığı görüşündeyim.
Gerilim teorisi açısından değerlendirdiğimizde, babalarının suçlanması Tuncay ve Gül’ün
toplumdan dışlanması, onları toplumsal kabul görmüş hedeflere ulaşma şanlarından mahrum
bırakmıştır. Bu durumda intikam planları toplumsal hedeflere ulaşamamanın yarattığı gerilimi
hafifletme biçimi olarak görülebilir. Bunlara ek olarak Genel Gerilim Teorisi ile
açıklayabileceğimiz bir nokta ise, Tuncay ve Gül’ün toplumsal adaletsizlik inançları ve
sonucunda sahip oldukları öfke duygusudur. Gül’ün kolunda “iustitia omnibus” yazan bir dövme
vardır. Bu latince söylem “herkese adalet” anlamındadır. Gül adalet aramaktadır. Toplum
içindeki adaletsizliklere karşı bir tepkidir ve suç davranışı için motivasyonunu hiç
kaybetmemesine neden olmaktadır. Gül, kendisi ve ailesi için haksızlığa uğradıklarına
inanmaktadır. Aynı şekilde Tuncay’ın çocukken işlediği suç, babasının maruz kaldığı
adaletsizliğe ve zorbalıklara şahit olması ile doğrudan açıklanabilir.
Tuncay ve Gül’ü sosyal düzensizlik teorisi açısından değerlendirdiğimizde, bu kişilerin
ailesi muhtemelen kırsaldan kente göç etmiş, ekonomik zorluklardan dolayı fakir bir mahalleye
yerleşmiştir. Dolayısı ile bu çevrelerde toplumsal kurumların zayıf kaldığı, suça yönelimin daha
kolay olduğu söylenebilir. Ayrıca bu çevrede toplumsal bağların zayıflığı, güvenli çevrenin
yoksunluğu kişilerin suça itilmesinde önemli bir etkendir. Bu çevrelerde yetişen çocukların
sosyal dışlanmaya maruz kalmaları, toplumun genel değerleri ve normlarından sapmaları
beklenebilir. Sonuç olarak suç olgusu bir yerde kaçınılmaz bir durum haline gelebilir. Konunun
genelinde bu kişilerde hakim olan adaletsizlik ve öfke, içinde büyüdükleri çevre ile beraber
değerlendirildiğinde suçu açıklamak için iyi bir bütünsellik sunmaktadır.
Ek olarak, toplumsal olarak dışlanmış bir altkültürün üyesi olmak, Tuncay ve Gül’ün
adaletsizlik duygularının temelinde yer almaktadır. İntikam ve adalet arayışı, bu tip bir
altkültürün, tepki olarak normu ve değeri olarak konumlanmış olabilir. Suç işlemek; bu tip norm
ve değerlerin bir aracı olarak hizmet edebilmektedir. Bu altkültürün oluşumunda yazının ilk
kısımlarında belirttiğim etiketlemenin büyük bir rolü olduğu çok açıktır.
Filmin sonunda Tuncay’da, Gül’de kendi hayatlarına son verdiler. Bu noktada,
adaletsizliğin, çaresizliğin, yalnızlığın, etiketlenmiş olmanın, anominin, dışlanmanın kişileri nasıl
suça sürüklediğini ve normların çözülmesi ve sürekli gerilim ile nasıl bir sona ulaşıldığını
göstermektedir. Sosyolojik suç kuramlarından hemen hemen hepsi ile filmdeki suçlar bir noktaya
kadar açıklanabilir fakat genel gerilim teorisi, sosyal düzensizlik teorisi ve yapısal işlevselcilik
yaklaşımı kabul edilebilir açıklamaları daha net ve anlaşılabilir bir perspektiften bizlere
sunmaktadır.

You might also like