Savaş bitmiş ama Türkün mücadelesi yeni başlamıştı.
Sevr’le birlikte Türkün bileğine
vurulmuş kalın prangalar, Türkü yıldırmamıştı. O tarihten sonra işgal kuvvetleri aziz vatan yurtluklarını cebren işgal edip; köylerini, kazalarını basıp, Türk yurtlarını tacizden asla geri durmuyorlardı. 10 seneden beri cephelere asker yetiştirmiş Anadolu ocağı nüfussuz ve işgale karşı koyacak güçten mahrum kalmıştı. Bütün bunlardan daha elim olan asıl şey iktidar sahiplerinin akıl almaz bir gafletle beraber Anadolu’yu ve Trakya’yı, Türkün bin yıllık yurdunu işgal mandalarına açmış olmasıydı. -Acaba gerçekten de umut yok mu. -..? -Hacılar, hocalar çıktı ya. İşgal kuvvetlerine karşı direnmeyin. İngiliz mandasında devletimiz hiç olmadığı kadar ihtişamı yakalayacak. İşte, acaba diyorum gerçekten de umut yok mu? Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir daim umudumu yitirmedim.. Milli mücadelemizin kalıplaşmış isimlerinden Ebedi Şefimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dudaklarından dökülmüş binlerce anlamlı sözcükten yalnızca bazılarıydı bunlar. Peki onun dayanağı neydi; O yalnızca Türk milletine güvenmişti. Bir avuç Türk yedi düvele topsuz, tüfeksiz nasıl karşı koyar değil, muhakkak koyacaktır vizyonuyla ilerledi. Atatürk’ün asıl mücadelesi 29 Ekim 1923’ten öncesinde değil, sonrasında başlar. Türkün göğsüne saplanmış cehalet hançerine mücadeleyle başlar. Atatürk’ün cehalet felsefesine göre, bir kişinin cahil olmaması için okumuş olması değil, hakikati görmesi tez alınır. Pek tabi okumuş, belli mertebelere ulaşmış kişiler cehalet içinde bulunabilir. Burada Türk gencinin üzerine düşen, Atatürk’ün yukarıdaki sözlerine binaen hareket etmektir. Acınası bir gafletle cumhuriyeti ve hürriyeti günah ilan eden kalın zihniyeti, akıl ve bilimle, Türklük bilinciyle def etmektir. Evet, özgürce yaşayacağız ama bizden sonraki nesillerin de özgürce yaşayabilmesi için temelleri cumhuriyetle atılan çağdaş Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatmaktan geçiyor. Bu yüzden Atatürk’ü anlamak deriz. Atatürk’ü anlamak onu ilahlaştırarak değil aksine onun da bizim gibi aciz biri olduğunu bilmekten geçiyor. Atatürk her şeyden önce düşünür ve öngörülü bir insandı. O bitmiş bir milleti küllerinden tekrar yeşerttiyse bunu cehalete ve cumhuriyet düşmanlarıyla sonuna kadar savaşarak başardı. O bir nesil yetiştirdi; çağdaş, okumuş, bilinçli. Bugün Cumhuriyetimize ve Hürriyetimize erişimimizin yüzüncü yılına doğru bizlere düşen asli görev, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde cehalete karşı savaşmış gençlerden biraz olsun rez alıp, cehle savaş açmak ve şanlı cumhuriyet tuğunu bizden sonraki nesillere taşımaktır. Kabul edin veya etmeyin Atatürk bu milleti Türklük ülküsüyle tanıştırdı ve evet tekrar hep bir ağızdan bağırarak söylüyoruz: CUMHURİYET İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR !!!