Abdülaziz'in tahttan indirilmesiyle sonuçlanmış bir hükûmet darbesidir.
30 Mayıs 1876 Darbesi'nin liderlerinden Mithat
Paşa
🔥 Darbeden 1 gün önce 29 Mayıs 1876 günü Yeni
Osmanlılar Cemiyeti başkanı Mithat Paşa, serasker Hüseyin Avni Paşa, Harbiye Mektebi Nazırı Süleyman Paşa, Şûra-ı Askerî Reisi Redif Paşa, yeni Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi’den padişahın indirilmesi için bir fetva aldılar. Böylece darbenin ertesi gün yapılması için her şey hazırdı. 30 Mayıs 1876 Darbesi'nin liderlerinden Hüseyin Avni Paşa
🔥 30 Mayıs günü Harbiye Mektebi öğrencileri Süleyman
Paşa'nın emrinde, Taşkışla ve Gümüşsuyu kışlalarındaki askerler ise İstanbul ordu komutanı Refik Paşa’nın emrinde harekete geçtiler. Medrese öğrencileri de bu gruba katıldılar. Dolmabahçe Sarayı'nı çember altına alındı. Tahttan indirilen Abdülaziz bir kayıkla saraydan uzaklaştırıldı. Yerine V. Murat Osmanlı padişahı ilan edildi.
🔥 Feriye Saraylarında gözaltına alınan devrik padişah 4
Haziran günü bilekleri kesilmiş bir şekilde ölü bulundu. Abdülaziz'in eşlerinden Neşerek Kadın Efendi 11 Haziran'da vefat etti. Bu olaylardan Abdülaziz'i tahttan indiren devlet görevlilerini sorumlu tutan Neşerek Hanım'ın kardeşi Çerkes Hasan 15 Haziran 1876 günü Midhat Paşa'nın konağına giderek hükûmet toplantısını bastı[3][4]. Serasker Hüseyin Avni Paşa'yı ve Hariciye Nazırı Mehmed Raşid Paşa’yı öldürdü. Midhat ve Ahmed Paşaları da öldürmek için kovaladı. Çerkes Hasan yakalanana kadar 5 kişi ölü yatıyordu. Bu olay üzerine zaten ruhsal bir bunalımda olan padişah V. Murat'ın durumu daha da kötüleşti. 31 Ağustos'ta şeyhülislamdan tekrar bir fetva alınarak tahttan indirildi ve yerine II. Abdülhamit geçirildi.
Bâb-ı Âli Baskını, Osmanlı İmparatorluğu'nda 23
Ocak 1913 günü Enver Bey ve Talat Bey'in başını çektiği bir grup İttihat ve Terakki üyesi tarafından hükûmet binası Bâb-ı Âli'nin basılmasıyla yapılan askerî darbe. Bu baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa öldürülmüş, Sadrazam Kâmil Paşa'ya zorla istifası imzalattırılmıştır. Darbe sonrasında Mahmud Şevket Paşa Hükümeti kurulmuş ve İttihat ve Terakki Partisi yönetime hakim hale gelmiştir. Baskının gerçekleştiğinin duyulmasının ardından Bâb-ı Âli'nin önünde artarak toplanan kalabalık.
🔥 1911 yılının son aylarında İttihat ve Terakki'ye muhalif
Hürriyet ve İtilaf Fırkası kurulmuş, İstanbul'da yapılan ara seçimleri de kazanmıştır. İttihat ve Terakki bunun üzerine erken seçime gitmiş ve hileli bir şekilde 1912 seçimlerini kazanmıştır. Bunun üzerine Hürriyet ve İtilaf Fırkası yanlısı Halâskâr Zâbitân bir askeri muhtıra vererek Mehmed Said Paşa Hükûmeti'ni düşürmüştür. Ardından Ahmed Muhtar Paşa'nın sadrazamlığında tarafsız bir hükûmet kurulmuş fakat dört ay sonra Halâskâr Zâbitân'ın baskıları sonucu Ahmed Muhtar Paşa istifa etmiş ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası yanlısı Kâmil Paşa Hükümeti kurulmuştur.
🔥Kamil Paşa Hükümeti döneminde Balkan Savaşları'nda
yaşanan bozgun sonucunda Osmanlı Balkanlardan tümüyle çekilmek zorunda kalmıştı. İttihat ve Terakki, hükûmetin Edirne'yi de Bulgarlara teslim edeceğini öne sürerek halkı kışkırtmış ve Bâb-ı Âli Baskınını düzenlemiştir. Baskına Enver Bey, Talat Bey, Yakub Cemil, Mustafa Necip, Filibeli Hilmi, Sapancalı Hakkı ve Mithat Şükrü Bey aktif olarak katılmış, çok sayıda İttihatçı da Bâb-ı Âli'nin çevresine yerleştirilmiştir.
🔥 Baskının Birinci Balkan Savaşı'nın yaşandığı dönemde
Osmanlı Hükûmeti'nin başında bulunan Kâmil Paşa'nın savaştaki başarısızlık ve uluslararası baskılar sonucunda tarihî başkent Edirne'yi Bulgarlara bırakacağı endişesiyle yapıldığı konusunda bir görüş birliği vardır. [1][2] Kâmil Paşa ve kabinesi baskının yapıldığı günlerde Balkan devletleri ile ateşkes yapmış ve sorunu siyasi yollarla çözmeye çalışmaktaydı. Bulgarlar, Osmanlı Ordusu'nun Edirne'yi boşaltmasını ve kentin teslim edilmesini istemiş,[3] İttihat ve Terakki Kâmil Paşa Hükûmeti'nin Edirne'yi teslim edeceği propagandası ile halkı galeyana getirmiş ve darbe yapmıştır.
🔥 İktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki, Mahmud Şevket
Paşa'nın ölümünden sonra agresif bir tutum sergilemiş, İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra gözlemlenen çeşitli ve demokratik siyasi atmosferin yok olmasına sebep olmuştur. AYDENİZ DÜŞÜNMEZ