Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 80

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2012 APRIL-MAY-JUNE 2012 SAYI 5 ISSUE 5

içindekiler
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde
değişim zamanı Hacılar Büyük
Höyük Kazısı-2011 Tarih Sümer’de
başladı! New York’un Sanat
Tapınağı METROPOLITAN Tarihin
Sessiz Tanığı: ATLI KÖŞK Oniki bin
yıllık tarihin ipuçları KÖRTİK TEPE
MAYA TAKVİMİ İKSV 40. Yılını
Kutluyor KAMAN MÜZESİ

Time of change at the


İstanbul Archaeological
Museums Hacılar Büyük
Höyük Excavations-2011
HISTORY BEGAN AT
SUMER! New York’s
Art Temple: the MET
“EQUESTRIAN VILLA”,
THE SILENT WITNESS
OF HISTORY Traces of
a twelve-thousand-year
history KÖRTİK TEPE
MAYAN CALENDAR
İKSV celebrates its 40th
anniversary KAMAN
MUSEUM

6
5 Başyazı
19 Mayıs 1919, BANDIRMA VAPURU ve
40 İSTANBUL ARKEOLOJİ ATATÜRK’ün Şehri SAMSUN
MÜZELERİ’nde
değişim zamanı

44 Hacılar Büyük Höyük

14
Kazısı - 2011
Tarih SÜMER’de
50 ... en yeşil... en iddialı... başladı!
KAMAN MÜZESİ

56 MAYA TAKVİMİ
2012 korkusu

22
62 oniki bin yıllık tarihin ipuçları
KÖRTİK TEPE New York’un Sanat Tapınağı
METROPOLITAN
66 Sanat Hizmetinde
40 Yıllık Hatır!

72 Haber turu

74 Takvim

76 TÜRSAB-MTM müze rehberi

78 TÜRSAB-MTM müze harita


30 Tarihin Sessiz Tanığı
ATLI KÖŞK
Nisan-Mayıs-Haziran
2012
TABLE OF CONTENTS Sayı 5

April-May-June
2012
Issue 5
6
19 May 1919, the FERRY BANDIRMA
and ATATÜRK’s city SAMSUN

Editorial 5

14 Time of change at the 40


İSTANBUL ARCHAEOLOGICAL
History began
MUSEUMS
at SUMER!

Hacılar Büyük Höyük 44


Excavations - 2011

22 KAMAN MUSEUM 50
New York’s Art Temple The greenest... The most challenging...
THE MET
MAYAN CALENDAR 56
the fear of 2012

30 Traces of a twelve-thousand-year
history: KÖRTİK TEPE
62

“EQUESTRIAN VILLA”,
the silent Serving the arts for 66
witness of history
40 years

News in overview 72

Calendar 74

TÜRSAB-MTM museums guide 76

TÜRSAB-MTM map of museums 78

3
TÜRSAB-MTM İŞ ORTAKLIĞI TARAFINDAN ÜÇ AYDA BİR YAYINLANIR
PUBLISHED QUARTERLY BY THE TÜRSAB-MTM JOINT VENTURE

TÜRSAB-MTM İş Ortaklığı adına SAHİBİ / TÜRSAB YÖNETİM KURULU BAŞKANI


OWNER on behalf of the TÜRSAB-MTM joint venture / PRESIDENT OF THE TÜRSAB EXECUTIVE BOARD
Başaran ULUSOY

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ / RESPONSIBLE MANAGING EDITOR


Feyyaz YALÇIN

YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD


Başaran ULUSOY, Arzu ÇENGİL, Hakan HİMMETOĞLU, Köyüm ÖZYÜKSEL,
Kibele EREN, Ayşim ALPMAN, Aylin ŞEN, Hümeyra ÖZALP KONYAR

TÜRSAB adına YAYIN KOORDİNATÖRÜ / EDITORIAL COORDINATOR on behalf of TÜRSAB


Arzu ÇENGİL

YAYIN YÖNETMENİ / EDITOR-IN-CHIEF


Ayşim ALPMAN

GÖRSEL YÖNETMEN VE YAYIN DANIŞMANI / ART DIRECTOR AND EDITORIAL CONSULTANT


Hümeyra ÖZALP KONYAR

GÖRSEL VE EDİTORYAL YÖNETİM / VISUAL AND EDITORIAL MANAGEMENT


Özgür AÇIKBAŞ

HABER MÜDÜRÜ / NEWS EDITOR


Aylin ŞEN

GRAFİK UYGULAMA / GRAPHICAL IMPLEMENTATION


Semih BÜYÜKKURT

ÇEVİRİ / TRANSLATION
Ahmet ALPMAN

YÖNETİM MANAGEMENT YAYIN EDITORYAL BASKI PRINTING

TÜRSAB-MTM İŞ ORTAKLIĞI BİLNET MATBAACILIK


BRONZ YAYINCILIK
Villa Sk. No:7 Esentepe Biltur Basım Yayın ve Hizmet AŞ.
Pürtelaş Mah. Güneşli Sk. No: 22 D: 1
Şişli Esenşehir Mah. Dudullu Organize
34433 Cihangir
İstanbul / Türkiye Sanayi Bölgesi 1. Cadde No:16
İstanbul / Türkiye
Tel / Phone: (212) 259 84 04 Ümraniye İstanbul / Türkiye
Tel / Phone: (212) 244 85 37-38
Faks / Fax: (212) 259 06 56 Tel / Phone: 444 44 03
Faks / Fax: (212) 244 85 34
www.muze.gov.tr Faks / Fax: (216) 365 99 07-0
e-mail: bronzyayin@gmail.com
e-mail: yardim@muze.gov.tr www.bilnet.net.tr e-mail:info@bilnet.net.tr

MÜZE Dergisi Basın Konseyi üyesi olup, Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir. The Museum Journal is a member of the Turkish Press
Council and has resolved to abide by the Press Code of Ethics. MÜZE Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak gösterilmeden
alıntı yapılamaz. None of the articles and photographs published in the The Museum Journal maybe quoted without mentioning of resource.

4
While the War of Independ-

D
ence is in full swing with
battles taking place at a 100
kilometres’ distance from
Ankara, Mustafa Kemal takes
an initiative which seems
unimaginable under the
circumstances; he initiates
the founding of the Hittite
Museum in Ankara as the first
museum of a yet not declared
Republic, destined to be later
called “Museum of Anatolian
Civilizations”.
First of all, this act is evi-
aha Kurtuluş Savaşı kazanılmış, bitmiş değil. Hatta, Ankara’ya en dence of Mustafa Kemal’s firm
fazla 100 km. uzakta muharebe tüm hızıyla devam ediyor. Ancak conviction that the Liberation
Mustafa Kemal, o koşullarda akla bile gelmeyecek bir adım atıyor. War will be won. But there is
Henüz ilan edilmemiş Cumhuriyet’in ilk müzesini, daha sonra more: by this decision, Atatürk
“Anadolu Medeniyetleri” adını alacak olan Eti Müzesi’ni kurduru- emphasizes the significance
yor. Bu karar, bize öncelikle, Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nın of history and its preservation
kazanılacağına dair kesin inancını gösteriyor. Ama dahası var. Ata- for a firm establishment of
türk “ulus bilincinde” tarihin ve onu korumanın anlamını vurgulu- “national consciousness”. In
yor. Şu sözler de ona ait zaten; “Bir vatanın sahibi olmanın yolu, his words: “The path of form-
o topraklarda doğmuş uygarlıkları tanımak, sahip olmaktan geçer.” ing a nation passes through
ABD’nin ve dünyanın en büyük müzelerinden Metropolitan’ın, bu the acknowledgement and
sayımızda okuyacağınız kuruluş öyküsü de bunun çok somut bir preservation of the various
örneği. Gerçekten de toprağın vatan olabilmesi için gerekenlerin civilizations having flourished
başında, o toprakların geçmişine sahip çıkmak geliyor. on our soil.”
Cumhuriyet, daha ilan edilmeden kurulan Eti Müzesi’nden 1937 Indeed, the history of the
yılına kadar 20’den fazla müzeye kavuşmuş. 1800’lerden itibaren foundation of one of world’s
yurt dışına kaçırılan eserlerin Türkiye’ye iadesi için de hemen leading museums, the Met-
harekete geçmiş. Müzecilikte bugün gelinen nokta, bir bakıma ropolitan Museum of Art
Atatürk’ün vasiyetini yerine getirmek anlamına geliyor. Müze Dergi as described in this issue,
de, bu yolda, çok önemsediğimiz bir sorumluluk yüklüyor. Üstlen- illustrates convincingly this
mekten gurur duyduğumuz bir görev veriyor. idea, in the sense that the
creation of the Metropolitan

Başaran Ulusoy
was considered a matter of
national pride and honour by
the young American nation.
The young Turkish Republic as
well, created over 20 muse-
ums from the establishment
of the Hittite Museum-at a
time when the Republic did
not yet exist, until 1937. It
immediately took action to
obtain the return to Turkey
of Anatolian treasures smug-
gled out of the country from
the 1800’s onwards. The point
we reached at this juncture
in terms of our museums
reflects in a sense the fulfil-
ment of Atatürk’s legacy. In
this context, the publication
of MÜZE DERGİ constitutes a
responsibility entrusted upon
us, a duty we proudly accept
Gaiaud tarafından çizilmiş ve1864 yılında Paris’te yayımlanan Le Tour du Monde dergisinde yer alan Selçuk gravürü.
to accomplish.
Old illustration of Ephesus gymnasium ruins, Selçuk-Turkey. Created by Gaiaud, published on Le Tour du Monde, Paris, 1864. With my best regards.
5
BİR KENT
VE MÜZELERİ
One City
and Museums

Yazı-Text
Hümeyra Konyar
Fotoğraflar-Photos
Rasim Konyar

19 mayıs, üç gün süren yolculuk ve bandırma vapuru... türk halkının


kaderini değiştiren bu simgeler hem milli mücadele yıllarını hem de
cumhuriyet’in doğuşunu yansıtıyor. kendisini “atatürk’ün şehri”
sloganıyla tanıtan samsun, benzersiz tarihimize ayna tutuyor.

19 May 1919, the Ferry Bandırma and


ATATÜRK’s CITY SAMSUN
19 May, a three days’ passage, the Bandırma vessel... These symbols of the turn in the destiny of the
Turkish nation represent the national struggle years within the path leading to the birth of the Turkish
Republic. Samsun, proudly identifying itself as the City of Atatürk, mirrors our nation’s unique history.

6
19 Mayıs 1919,
Bandırma Vapuru
ve

Atatürk’ün
Şehri
Samsun

7
ıl 1919... I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osman- The year 1919... First World War’s “defeated Central Power” Otto-
lı İmparatorluğu parçalanmış... Ağır koşullarına rağ- man Empire, having signed the Armistice of Moudros imposing
men Mondros mütarekesi imzalanmış... İşgal devlet- heavy conditions is crumbling... Occupying powers’ ships enter
lerinin gemileri İstanbul Boğazı’na girmekte... the Bosporus straits...
Bağımsızlık savaşının kazanılabilmesi için mücade- Mustafa Kemal, convinced that the struggle against foreign occu-
lenin Anadolu’dan başlaması gerektiğine inanan Mustafa Kemal, 18 si- pation must take its start within the Anatolian sanctuary under-
lah arkadaşı ile birlikte bir gemi yolculuğuna çıkar. takes a passage by sea with 18 of his comrades.
16 Mayıs günü İstanbul’dan yola çıkan Bandırma adlı vapurun rotası Sailing from Istanbul on 16 May, the Ferry Bandırma sets course
Samsun’a çevrilir. Deniz hırçın, rüzgar sert, Bandırma Vapuru ise eski ve towards Samsun. The sea is rough, the vessel is old and weak.
yaşlıdır. Mustafa Kemal’in yolculuğu hakkında istihbarat alan işgal kuv- Having received intelligence reports concerning Mustafa Ke-
vetleri karargahından yakalama emri çıkmış, Bandırma’nın peşinden bir mal’s move, occupying forces’ headquarters obtain the issuance
destroyer gönderilerek batırılması istenmiştir... of an arrest warrant against him and send a destroyer after the
Yolculuk 3 gün sürer. 19 Mayıs 1919 günü sabahı Bandırma Vapuru Bandırma to sink it.
Samsun açıklarına demir atar... After a three days’ passage, the Bandırma anchors on 19 May
Türk ulusunu, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne götürecek yolun ilk 1919 off the shore of Samsun...
adımı böyle atılır. The first step of the long journey destined to lead the whole na-
tion towards the independent Turkish Republic has thus been
Amisos’dan Samsun’a taken.
Karadeniz Bölgesi’nin neredeyse tam ortasında, Kızılırmak ile Yeşilır-
mak deltalarının arasında yer alan Samsun’un tarih öncesi dönemlerine From Amisos to Samsun
ilişkin farklı bilgiler varsa da kazılarda ele geçen buluntular, Kalkolitik ve Samsun is situated at the centre of the Black Sea region, between
Bakır Çağları’nda yaşam olduğunu kanıtlıyor. the delta of Kızılırmak (“Red River”, the Halys of antiquity) on

Bandırma Vapuru ile içindeki temsili mankenler.


The Ferry Bandırma and wax models of the heroes.

Bölgeye ilk yerleşen Gaskalar’ı Hitit dönemi izliyor ve nihayet M.Ö. 8.


yüzyılda Yunanlı göçmenler, Amisos adlı küçük bir kent kuruyor. İşte bu-
gün, ‘Cedit’ olarak bilinen mahallede kurulan kent, Samsun’un yerleşik
tarihini başlatıyor.
Amisos yüzyıllar boyu çok kez el değiştiriyor. Pers egemenliği, Büyük İs-
kender dönemi ve Pontus Krallığı’nın izlerini Roma ve Bizans İmpara-
torlukları izliyor.
1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya giren Türkler, bölgedeki pek çok
kentle birlikte Samsun’u da alınca kentte Türk dönemi başlamış oluyor.
Bu dönemde Samsun, Danişmend Beyliği, Selçuklu Devleti ve Canik
Beyliği tarafından yönetiliyor ve 1413 yılında Osmanlı Devleti sınırlarına
katılıyor.
Tarih boyunca çeşitli mücadelelere sahne olan, topraklarında savaş
hiç eksilmeyen Samsun, Türkiye Cumhuriyeti için bambaşka bir an-
lam taşıyor. I. Dünya Savaşı’ndan sonra parçalanarak işgal edilen
Anadolu’yu kurtarmak için Mustafa Kemal tarafından başlatılan bağım-
sızlık mücadelesinin ilk adımı Samsun’da atılıyor. Bu nedenle de Sam-
sun, Atatürk’ün adıyla anılıyor. Kentin pek çok yerinde Mustafa Kemal
8
14 OCAK–15 NİSAN
Daniel Canogar
Küratör: Kathleen Forde

Müzekart+ ile avantajınız var

Borusan Contemporary ana


sayfasına ulaşmak için kodu
cihazınıza okutun.
Gazi Müzesi salonlarından biri ile the west and the Yeşilırmak (“Green River”, the Iris of antiquity)
10. Yıl Nutku’nun kendi el yazısıyla
yazılmış orijinal sayfaları (üstte) delta on the east. Archaeological finds lead to the conclusion
ve Atatürk Onur Anıtı. that human settlements existed in the area as early as during
A Ghazi Museum hall and Atatürk’s the Chalcolithic (Copper) Age (5th millennium BC). The Hittites
10th Year of the Republic Address
in his original handwriting (above) follow the Gaskas believed to be the area’s first settlers and
and Atatürk Honour Memorial. eventually in the 8th century BC, Greek migrants establish a small
colony called Amisos there. The present-day neighbourhood
called “Cedit” is the original location where the town was ini-
tially founded. Amisos is changing hands several times through-
out history. Persian domination, Alexander the Great’s period
and Pontus Kingdom’s era are followed by the Roman and later
the Byzantine Empires. Finally, the Turks setting foot in Anatolia
following their 1071 Malazgirt (Manzikert) victory, take hold of
several cities in the region including Samsun. During that first
Atatürk’ü ve bağımsızlık mücadelesini konu alan anıtlar yükseliyor. Turkish era, Samsun is administered by the Turcoman Danish-
Samsun’un Terme ilçesinde tarihin en ünlü kadın savaşçıları olan mend Dynasty, the Seljuk Sultanate of Rum and the Anatolian
Amazonlar’ın yaşamış olduğu varsayımı ise kente bir başka sembol daha Canik Beylik before it becomes part of the Ottoman State’s ter-
kazandırıyor. Özellikle Batıpark, kocaman bir Amazon heykelinin gölge- ritory in 1413. Samsun, a city where numerous fights took place,
sinde uzanıyor. where war was never absent, bears a very special significance
for the Republic of Turkey, since it is the place where Mustafa
Bandırma Vapuru yeniden yaratılıyor
19 Mayıs, üç gün süren yolculuk ve Bandırma Vapuru... Türk halkının
kaderini değiştiren bu simgeler ne kadar değerli olursa olsun, Kurtuluş
Savaşı’nın ağır şartları bu önemli anıları barındıran Bandırma Vapuru’nu
korumaya yetmez. 1924 yılında emekli edilen Bandırma, 1925’de söküle-
rek parçalanır... Bandırma Vapuru yok olmuştur ama Kurtuluş Savaşı’nı
anlatan tüm yazılar, belgeler ve öykülerde, ‘Samsun ve Bandırma’ hep
yan yana anılır. Nihayet 2001 yılında Samsun Büyükşehir Belediyesi Ban-
dırma Vapuru’nun birebir aynısını inşa ettirmek üzere harekete geçer.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının karaya ilk ayak bastıkları meydana
yerleştirilen yeni gemi 2003 yılında, Bandırma Vapuru Müzesi olarak
ziyarete açılır.
Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve vapur mürettebatını simge-
leyen balmumu heykellerin de yer aldığı müzenin içi, dönemin
eşyaları ile döşenir. 1878 yılında İngiltere’nin Glasgow kentin-
de inşa edilen Bandırma Vapuru’nun planlarına sadık kalına-
rak yapılan yeni Bandırma’nın da boyu 47 metre 70 santim,
genişliği 6 metre 83 santim ve yüksekliği 4 metre 27 santimdir.

Atatürk’ün şehri Samsun


Kendisini “Atatürk’ün Şehri” sloganıyla tanıtan Samsun, gerçekten
de Atatürk’e adanmış bir müze kenttir. Bandırma Vapuru Müzesi’nin
yanısıra Atatürk ve Kurtuluş Savaşı’nı simgeleyen anıtlar, Gazi Müzesi ve
Selanik Evi, hem milli mücadele yıllarını hem de Cumhuriyet’in doğuşu-
nu yansıtır.
10
AMELİYATLI KAFATASLARI
Samsun Arkeoloji ve Etnog-
rafya Müzesi, başta Amisos
antik kenti buluntuları olmak
üzere Kalkolitik Çağ’dan Geç
Osmanlı dönemine kadar
pek çok esere ev sahipliği
yapıyor.
Müzenin bir bölümünde
Kalkolitik, İlk Tunç, Hitit,
Helenistik ve Roma eserleri
yer alıyor, diğer bölümde
Samsun ve çevresinden
derlenen etnografik eserler
sergileniyor. Müzenin en çok
konuşulan parçalarından biri,
Bafra ilçesi İkiztepe kazıla-
rında bulunan, İlk Tunç Çağı’na ait ameliyatlı kafatasları. Amisos Gazi Müzesi
mozaikleri ve hazineleri ile bronzdan yapılma çıplak atlet heykeli Kale Mahallesi, Mecidiye Caddesi üzerinde yer alan Gazi Müzesi binası,
ise müzede sergilenen diğer önemli eserler. aslında Samsun halkı tarafından 1924’de Mustafa Kemal’e hediye edilen
tarihi bir yapı. 1902 yılında inşa edilen ve Mantika Palas adıyla bir dö-
nem otel olarak işletilen iki katlı bağdadi yapı, 2006 yılında yeniden res-
tore edilerek Gazi Müzesi’ne dönüştürüldü.
Mustafa Kemal ilk olarak 1919’da kente geldiği zaman bu binada kalmış,
daha sonraki gelişlerinde de burada konaklamıştı.
Gazi Müzesi’nde Mustafa Kemal ve arkadaşlarını simgeleyen balmumu
heykeller, dönemin mobilyaları ve Atatürk’ün bazı eşyaları yer alıyor.
Müze bünyesinde ayrıca bir konser salonu ve Atatürk ile ilgili kitaplardan
oluşan bir kütüphane var.

Üç önemli anıt
Samsun’da Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı’nı konu alan üç
önemli anıt yer alıyor. Atatürk Onur Anıtı, İlkadım Anıtı ve Milli Mücade-
le Anıtı.
1928-1931 yılları arasında Avusturyalı Heykeltıraş Heinz Krippel tarafın-
dan yapılmış olan Atatürk Onur Anıtı, heybetli duruşu, form anlayışı ve
OPERATED SKULLS kaidesindeki rölyeflerle dünyadaki benzerleriyle birlikte anılır. Bronz anı-
tın kaidesiz yüksekliği 4 metre 75 santim, kaideli yüksekliği ise 8 metre
The Samsun Museum of Archaeology 85 santimdir.
and Ethnography houses items origi- Heykeltıraş Hakkı Atamalı tarafından 1981-1982 yılları arasında yapı-
nating from Amisos ancient city lan İlkadım Anıtı’nın ön cephesindeki üç figür, Atatürk ve arkadaşlarının
and neighbouring area excava- Samsun’a gelişlerini sembolize ediyor.
tions dating from the Chalcolithic Bandırma Vapuru Müzesi’nin bulunduğu alanda yükselen ve 7 figürü
Age up to the Ottoman period. olan Milli Mücadele Anıtı ise Kurtuluş Savaşı’nı simgeleyen rölyeflerle
Artefacts from the Chalcolithic, destekleniyor.
Early Bronze, Hittite, Hellenistic
and Roman periods are located Selanik’teki evin kopyası
in the first department. Ethno- Kentin bir başka “tıpkı yapım” projesi, Atatürk’ün doğduğu evi simgeli-
graphic objects collected yor. Samsun-Tekkeköy yolu üzerinde yer alan ve 2006 yılında açılan yapı,
from Samsun and its Mustafa Kemal’in 1881 yılında Selanik’de doğduğu evin birebir kopyası.
hinterland are in the Müze evin iç mekanları ve mobilyaları da orijinaliyle örtüşüyor.
second department.
Operated skulls dat-
ing from the Early
Bronze Age, stem-
ming from nearby Bafra- Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergilenen önemli eserler arasında İlk
İkiztepe excavations are Tunç Çağı’ndan kalma ameliyatlı kafatasları, Amisos Hazinesi’ne ait parçalardan
among the museum’s most altın taç ile M.S. 1. yüzyıla ait bronz, çıplak atlet heykeli yer alıyor (solda).
Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin kopyası (yukarıda). Deniz kıyısı boyunca
remarkable pieces. Amisos uzanan Batı Park’ta dev bir Amazon heykeli yükseliyor (sağda üst iki fotoğraf) ve
mosaics, treasures and a Amisos Tepesi’nde yer alan mezar görüntüleri (sağ sayfa).
bronze nude athlete statue
Some remarkable pieces from the collection of the Samsun Museum of Archaeol-
ogy: operated skulls from Early Bronze Age, the Golden Crown from the Amisos
are further valuable items treasury and 1st century AD bronze nude athlete statue (left). Replica of the house
of the museum’s collection. in Thessaloniki where Atatürk was born (above).
Rising giant statue of an Amazon at ‘Batıpark’ (West Park) (two photographs on the
above-right) and the tombs at Amisos Hill (right page).
12
Kemal Atatürk established the Turkish liberation movement on May
19, 1919, the date which marks the beginning of the Turkish War of
Independence. The city is adorned with several landmarks symbolic
of that glorious and unique historical chapter.
Another particular feature of Samsun is the theory that the legend-
ary nation of female warriors Amazons lived in the present-day
Terme township of the Samsun province. Hence, an imaginary Ama-
zon statue decorates the Batıpark leisure area.

The Ferry Bandırma is being re-created


Notwithstanding the crucial historical role played by the Ferry
Bandırma, the ship was de-commissioned in 1924 and scrapped in
1925... The Bandırma vessel had disappeared but all the accounts,
documents and memories about the War of Independence con-
tinued to remind of the close link between Samsun and the Ferry
Bandırma. Finally, in 2001, Samsun Metropolitan Municipality HEM TARİH HEM KEYİF
decided to build a replica of the Bandırma. The new Bandırma was Samsun Batıpark’ın hemen karşısında yer alan Baruthane Tümü-
placed at the wharf where Mustafa Kemal and his comrades actu- lüsleri Amisos Tepesi olarak da anılıyorsa da antik kentin kurul-
ally disembarked on 19 May 1919 and, inaugurated as a museum in duğu yer burası değil. Burası, Helenistik döneme ait iki ayrı meza-
2003. The Bandırma duplicate was built by adhering to the plans of rın yer aldığı ve açık hava arkeoloji müzesi olarak düzenlenmiş bir
the original ship which had been built in 1878 in Glasgow, within alan.
the original dimensions, 47m. 70cm. in length, 6m. 83cm. in width Yürüme yolları, seyir terasları, restoran ve Batıpark’a uzanan
and 47m. 70cm. in height. It was decorated with furniture of the era 320 metrelik bir teleferik ile desteklenen Amisos Tepesi, Samsun
and wax statues of the heroes, Mustafa Kemal and his friends, were için hem bir kültür durağı, hem de
installed in the ship. güzel manzarası ile eşsiz bir seyir
noktası oluşturuyor. Baruthane
Atatürk’s City Samsun Tümülüsleri’ndeki mezarların M.Ö.
Proudly identifying itself as the “City of Atatürk”, Samsun is indeed 330- 30 yılları arasında, Mithrida-
a large museum city dedicated to Atatürk and the years of national tes Sülalesi’nin egemenliğindeki dö-
liberation. Besides the Ferry Bandırma Museum, there are a number neme ait olduğu biliniyor. Özellikle
of other landmarks such as the Ghazi Museum, the Selanik House güney tümülüsün altındaki mezarın
which are emblematic of the War of Independence and the journey sıvalı ve boyalı olması Karadeniz
leading to the foundation of the Republic. için önemli bir örnek oluşturuyor.
Yıllar önce soyulmuş ve tahrip edil-
Ghazi Museum miş olarak bulunan mezarlardan
The Ghazi Museum located at the Kale Mahallesi (Castle District), çıkan çanak çömlek ve kemik par-
Mecidiye Street, is actually a building presented by the people of çaları, koku şişeleri ve bronz çiviler
Samsun to their hero Mustafa Kemal in 1924. Built in 1902 and Samsun Müzesi’nde sergileniyor.
having served as the Mantika Palace Hotel for a period of time, the
two-storey timberwork dwelling was renovated and inaugurated as
the Ghazi Museum in 2006.
Mustafa Kemal had resided in that house during his initial Samsun
visit in 1919 as well as on the occasion of his following overnight
HISTORY AND LEISURE
stays in Samsun. The Ghazi Museum decorated with furniture of the
The Baruthane Mounds located in the vicinity of the Batıpark
era on which are placed some of Atatürk’s personal objects, also
leisure area are popularly referred to as the Amisos Hill. However,
hosts wax statues of Mustafa Kemal and his comrades. The muse-
this is not the location where Amisos was established. It is actually
um is equipped with a concert hall and a library composed mainly
an open air archaeological museum space comprising two Hellen-
of books related to Atatürk.
istic period tombs. That hill equipped with a 320 m aerial ropeway
linking it to Batıpark, with its terraces, restaurant and promenade,
Three relevant monuments
is as much a cultural stop as a vista point from where one can ad-
In this context, three sculptural monuments come to the fore in
mire the scenic view. The tombs are from the period of the Mith-
Samsun. The Atatürk Honour Memorial sculpted between 1928-
ridates Dynasty dated between 330 and 30 BC. One of the tombs
1931 by Austrian artist Heinz Krippel with the stately posture of the
still coated with plaster and paint constitutes an important sample
main statue representing Atatürk on a rearing horse and the reliefs
for the Black Sea region’s history. Items found in the tombs can be
on its pedestal, is a preeminent artwork in its category.
seen at the Samsun museum.
The height of the main statue is 4m 75cm, and the height of the
whole monument including its pedestal is 8m 85cm. The Samsun
First Step Memorial sculpted in the years 1981-1982 by Turkish art-
ist Hakkı Atamalı depicts symbolically the arrival of Mustafa Kemal
and his comrades at Samsun on 19 May 1919.
The National Liberation Memorial erected near the Ferry Bandırma
Museum is composed of 7 figures including Atatürk along with
reliefs, portraying the heroes and episodes of the National War of
Independence.
The Selanik Museum, located on the road between Samsun and
Tekkeköy, is a replica of the house where Atatürk was born in 1881
in Selanik (Thessaloniki).The interior of the house inaugurated in
2006, is decorated in a similar manner to the original.
SÖYLEŞİ
Interview

Yazı -Text
Fügen Yıldırım

Fotoğraflar
Semih Büyükkurt

Tarih
Sümer’de
başladı!

İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenen


Sümer eserlerinden dua heykelleri ile ev
satın alma ile ilgili yasal belgeden bir kesit,
M.Ö. 1757.
Sumerian prayer statues and fragment
from a property purchase agreement (1757
BC), İstanbul Archaeological Museums.
ilk ahlaki değerler, ilk aşk
şarkısı, ilk yazılı hukuk kuralları
sümerler’e ait. mimarlığın,
matematik ve astronominin
temellerini de onlar atmış. yazılı
hukukun kurallarını koymuşlar.
geniş bir edebiyat anlayışları,
destanları ve mitolojileri var.
sümerolog muazzez ilmiye çığ,
bu verilere bakıp “tarih sümer’de
başladı” diyor. ve yeni kitabıyla
ortaya atacağı yeni iddianın
ipuçlarını veriyor.

HISTORY BEGAN AT
SUMER!
The first ethic rules in history, the first love
song, the earliest written law texts originate
from the Sumerian civilization. They laid the
foundations of architecture, mathematics
and astronomy. They had a broad under-
standing of literature, created epic poems
and their own mythology. Based on a series
of such data, Sumerologist Muazzez İlmiye
Çığ claims that history began at Sumer.
Her new book offers many a clue
to sustain her assertion.

15
ygarlık tarihinin mimarları için pek çok “adres” A variety of theories exist as to the historic origin of
verilebilir. Ama yazılı belgeler, “Sümerler” diyor. civilization. But, earliest written documents in history
Uygarlık tarihini, daha net deyişle tarihi Sümer’den point out to the Sumerians, as the first architects
başlatıyor. Neden mi! Bundan 6 bin yıl önce Dicle of civilization. The Sumerians, who lived on
ve Fırat nehirleri arasındaki bereketli topraklarda yaşayan Sümerler, the fertile soil between the rivers Tigris and
önce bataklıkları kurutup şehirler kurdular. Sonra bu şehirleri surlarla Euphrates 6000 years ago, drained the
çevirdiler. Kanallar, barajlar ve bentlerle selleri önlediler, tarımı ge- marshes for agriculture, established
liştirdiler. Tekerleği tarımda kullandılar, daha da önemlisi çivi yazısını cities and surrounded them with
icat ettiler. Üstelik, ilk yazılı kanunlar, ilk takvim, ilk matematik, ilk walls, protected them from
astronomi bilgileri de Sümerler’e ait. floods by building canals and
Bu kadar da değil. Uygarlık tarihinin mimarları Sümerler yaşamları- dams, developed trade, created
na dair hemen hemen her şeyi kilden yaptıkları tabletlere kaydedip, industries, includ- ing weaving,
arşivlerde ve kütüphanelerde sakladılar. 19.yüzyıl ortalarında Mezo- leatherwork, metalwork, masonry
potamya tepelerinde yapılan kazılarda çıkartılan tabletlerdeki yazılar, and pottery. They used the wheel in agricul-
uzun süren eziyetli çalışmalar sonunda deşifre edildi. Tabletler, çoktan ture and pottery and, most importantly, they in-
unutulmuş bir medeniyetin içinde bir kültürün doğuşunun hikayesini vented Cuneiform, the oldest example of writing on earth.
anlatıyordu. They delivered the earliest examples of written law, invented the first
O tabletleri elden geçiren... Okuyan... Tasnif eden... Kısacası calendar, and forged the first notions of mathematics and astronomy.
Sümerler’in olağanüstü uygarlık serüvenini gün ışığına çıkaranlar- Moreover, they put everything on record in archives and libraries con-
dan biri Muazzez İlmiye Çığ’dı. Türkiye’nin öncü, dünyanın da sayılı sisting of inscribed clay tablets. Scholars were eventually able to deci-
Sümerologlarından biri olan Muazzez İlmiye Çığ, hayatını buna adadı. pher, through laborious and burdensome efforts, the tablets unearthed
Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış on binlerce tableti temizleyip, at excavations performed on the hills of Mesopotamia, from the mid
sınıflandırıp numaralandırdı. 74 bin tabletten oluşan çivi yazılı belge- 19th century on. The tablets were indeed revealing the story of the birth
ler arşivini oluşturdu. 7 bin tabletin kopyasını yapıp katalog halinde of a culture within a long forgotten civilization.
yayımladı. One of the scholars who examined, read, classified, in other words,
Müze Dergi’nin bu sayısı için Muazzez İlmiye Çığ ile konuştuk. Bize who brought to the daylight the extraordinary historical adventure of
hem Sümerler’i hem de kendi serüvenini ve son kitabını anlattı. the Sumerian civilization is Muazzez İlmiye Çığ, Turkish archaeologist
and historian who devoted her life to the study of Sumerian culture.
MÜZE DERGİ: Sümerler Mezopotamya’ya nereden gelmişler? Turkey’s foremost Sumerologist and one of the world’s leading schol-
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Orta Asya’dan gelmiş olabilecekleri söy- ars in this field, she cleaned, classified and labelled ten thousands of
lendi. Hatta bir Fransızca kitapta Sümerlerin Orta Asya’dan gelmiş tablets in Sumerian, Akkadian and Hittite languages. She forged an
olabileceği, dillerinin Ural-Altay dilleri grubundan olmuş olabileceği archive consisting of 74 thousand cuneiform tablets, and published a
yazıldı. Atatürk de okuyor bu kitabı ve bu satırların yanına ‘ÖNEMLİ’ catalogue consisting of copies of 7 thousand tablets.
diye bir not düşüyor. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi kurulunca, ora- We spoke to Muazzez İlmiye Çığ on behalf of MÜZE DERGİ. She told us
da Asuroloji yerine bölümün adını Sümeroloji koyduruyor. Önce about the Sumerians, her personal journey and her latest book.
Asurlar’ın sonra Sümerler’in dili çözüldü. Çünkü onların dili Sami
dildi, yani Araplar’ın dili gibi Akadça kökünden. Sonra adamlar dediler MÜZE DERGİ: Where did the Sumerians come from to Mesopotamia?
ki, Sümerler’in dili hiçbir dile benzemiyor ve nereden geldikleri belli MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “A theory exists that they may have come from
değil. Şimdi genel olarak Batı’da düşünce bu. Ama ben yaptığım Central Asia. There is a French book pointing out to the possibility that
çalışma ile Sümerler’in Orta Asya’dan oraya geldiğini gösterdim. Ural they may have come from Central Asia and that their language may
Altay dillerinde Japonca’da ve Korece’de kökleri ve anlamları aynı olan belong to the Ural-Altaic group of languages. Atatürk who read that
bin kadar kelime var... Daha sonra, bazı araştırmacılar, buldukları bu book wrote down the note “IMPORTANT” next to the related passage.
kökleri, M.Ö. 7000’e kadar götürdüler. Ve bu kelimelerin içinde yarı Following the establishment of the Faculty of Language, History and
yarıya Sümerler’in kullandığı kelimeler bulundu. Bunlar tarımla, hay- Geography, he suggested that the department dedicated to the study
vancılıkla, tekstille ilgili kelimeler. Yani Orta Asya’da o zaman bunlar
var ve Sümerler de bunlarla birlikte gelmişler.
Daha sonra matematik, astronomi ve yazıyı
buluyorlar. Türkmenistan’da bir taş buldular,
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Şark Eserleri Müzesi’nde sergilenen
onu da M.Ö. 6000 yılına götürüyorlar, üzerin- ve M.Ö. 18. yüzyıla tarihlenen Eski Babil dönemine ait
de Sümerlerin ilkyazı işaretlerinden bazılarını olan bu yazıt dünyanın bilinen en eski aşk şiiri olarak
değerlendiriliyor. Sümer inancına göre toprağın bereketini ve
buldular...” döl yatağının verimli olmasını sağlamak amacıyla kralın yılda
bir kez bereket ve aşk tanrıçası İnanna yerine bir rahibe ile
MÜZE DERGİ: Sümerler’de gündelik hayat, evlenmesi kutsal bir görevdi. Bu şiir, büyük olasılıkla kral
Suşin için seçilmiş bir gelin tarafından, yeni yıl bayramını
örgütlenme nasıl? kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Muazzam bir örgüt- ziyafetlerde, şölenlerde müzik, şarkı ve dans eşliğinde
lenme var tabii. Şehirler yapmışlar, tarlalar var. söyleniyordu (solda).
Lagaş Şehir Beyi Ur Baba’ya ait çivi şeklinde yapı kitabesi,
Bentler, barajlar, kanallar yapmışlar. O kanal- M.Ö. 22. yüzyıl (üstte).
ları hem tarım hem ulaşım için kullanmışlar. This epigraph dated 18th century BC on display at the
İstanbul Archaeological Museums Ancient Near East
Ulaşımda kanalları kim, nasıl kullanacak ayrıca Museum, is considered history’s first known love poem.
şartları var. Yani her şeyi düzenlemişler. Bu According to Sumerian belief, it was a sacred duty for
kanallardan bazıları yelkenliyle, bazıları kürekle the king to marry, once a year, a priestess representing
the goddess of love and fertility, Inanna. This poem was
geçiyor. Bazıları da kıyıdan halatlarla çekiliyor.” probably written to be recited by a bride priestess chosen
for king Sushin, during the New Year festival celebrated with
MÜZE DERGİ: Tapınakları var, onları nasıl music, song and dance (on the left).
A nail-shaped building inscription belonging to Lagash City
kullanıyorlar? Lord Ur Baba, 22nd century BC (above).
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Her tanrıya ev yap-
mışlar. Nasıl insanların evi var, tanrıların da evi

16
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Şark Eserleri Müzesi’nde sergilenen Lugal-Dalu’nun
kireçtaşı heykeli (sağda). Adab eserlerinin en önemlisi sayılan eser, ‘vekil rahip’
heykellerinden biri olarak kabul ediliyor. Sümer inancına göre tapınaklara
yerleştirilen bu heykeller, temsil ettikleri kişi tapınak dışında olduğu süre boyunca
bu kişi adına tanrıya şükranlarını sunmaya devam ederdi.
The limestone statue of Lugal-Dalu at the İstanbul Archaeological Museums
Ancient Near East Museum (on the right). This most important artefact from the
ancient city of Adab is one of the ‘deputy priest’ statues placed in the temples.
According to the Sumerian belief, those statues continued to express gratitude
to the god on behalf of the persons they were representing, during their absence
from the temple.

Tarihteki “ilk”ler
Amerikalı Sümerolog Samuel NoahKramer, 1956 yılında yazdığı ‘Tarih
Sümer’de Başlar’ adlı kitabında, Sümerler’in insanlık tarihine kattığı
‘ilk’leri anlatmış. Hukukta, edebiyatta, tarımda, mimarlıkta, matema-
tikte, astronomide ve daha pek çok alandaki gelişmişliği gözler önüne
sermiş.

İlk “okullar”
İlk “soğuk savaş”
İlk “iki meclisli kongre”
İlk “vergi indirimi”
İlk ecza rehberi
İlk ahlaki değerler
İlk atasözleri, ilk “deyiş”ler
İlk hayvan hikayeleri
İlk edebi tartışmalar
İlk tufan
İlk yeniden doğuş
İlk şövalye
İlk edebi alıntı: Gılgamış destanı
İlk aşk şarkısı
İlk kütüphane kataloğu
İlk altın çağ
Çiftçiler için ilk takvim
Cennet kavramının ilk kullanımı
“Gündelik iş” kavramının ilk uygulaması

The “firsts” in history


American Sumerologist Samuel Noah Kramer, in his 1956 published
book entitled ‘History Begins at Sumer’, enumerated the “firsts” con-
tributed by the Sumerians to mankind’s history; thus describing their
degree of development in a variety of domains, from law, literature,
agriculture, architecture to mathematics, astronomy etc.

First “schools”
First “cold war”
First “congress with two chambers”
First “tax deduction”
First “pharmaceutical guide”
First “calendar for farmers”
First “moral values”
First application of the “daily work” notion
First “proverbs and idioms”
First stories on animals
First literary discussions
First use of the notion “heaven”
First deluge
First resurrection
First chevalier
First literary citation: the Epic of Gilgamesh
First love song
First library catalogue
First golden age

17
Muazzez İlmiye Çığ ‘Sümerli Ludingirra’ adlı
kitabı için şunları söylüyor:
“Biliyor musunuz, aslında Ludingirra o
tabletleri yazmadı. Onu ben kurgu yaptım.
‘Zaman Tünelinde Sümer’e Yolculuk’ ilk
kitabım. O zaman bana telefonlar geldi

Ekonomi tarıma dayalı


ailelerden, ‘siz çocuklar için yazmışsınız ama
biz de çok yararlandık’ diye. Onun üzerine
ben Sümerli Ludingirra’yı yazdım. Adamın
şiirlerini biliyoruz. Yazılan bütün o konular
Sümerler Mezopotamya’ya geldikten sonra tarım tabletlerde olan konular ama ben onu daha

ve hayvancılığa başlamışlar. Buğday, arpa ek-


kolay anlaşılması için kurgulayarak sundum
okurlara. Mümkün mertebe kısa yazıyorum
mişler, meyve sebze yetiştirmişler. Buğdaydan un fazla sıkıcı olmasın ve kolay okunsun
yapıp çok çeşitli ekmekler üretmiş, arpadan bira istiyorum. Ben doğrudan doğruya konuya
giriyorum.”
yapmışlar. Artan tahılları ihraç etmişler. Muazzez İlmiye Çığ declares the following on
Hayvanların tüylerini eğirip, tezgâhta doku- her book ‘Ludingirra the Sumerian’:
yup kumaş yapmışlar. Sadece bir mabette 1500
“Actually Ludingirra is not the author of
these tablets. I fictionalized that. When my
tezgâh varmış. first book ‘Time Tunnel Voyage to Sumer’
Sütten yağ ve peynir üretmişler. Ayrıca susam was published, I received phone calls from

yağı yapmışlar. Tarım ürünlerini satıp, dışarı-


parents telling me that they found this book
very instructive for both their children and
dan kıymetli taş, altın, gümüş alıp onları işlemiş themselves. Thereupon, I wrote ‘Ludingirra
ve tekrar dışarıya satmışlar. Çömlek atölyeleri the Sumerian’. His poems are known and

kurmuşlar.
all the themes are those mentioned in the
tablets. I just re-arranged that in a fiction to
Sümerler ekonomik yaşamlarını çok düzgün make it easier for the readers to understand.
olarak kayıtlara geçirmişler: Çömleğin ne kadar
I don’t want to bore the reader; I try to be
brief and direct.”
büyüklükte olacağı, kaç kişi tarafından, ne kadar
sürede yapılacağı... Dokuma tezgâhında kaç
kişinin çalışacağı, kullanılacak kumaşın miktarı
ve o işin ne kadar zamanda yapıldığı...
Ürünler satış ve dağıtım için mabetlerde toplan- olması lazım. Tapınakları tanrı evi olarak yapıyorlar, tanrıları heykel olarak koyuyorlar.
mış, satışlar kontrollü olarak oradan yapılmış. Perdelerle ayırıyorlar. Önlerine masa koydukları tanrılarına yiyecek getiriyorlar. Tanrıla-
Gümüş ve bakır para olarak kullanılmış, arpa rın ellerini leğenlerin içine ibrikle su dökerek yıkıyor, havluyla kuruluyorlar. Leğenlerin,
karşılığı da alım satım yapılmış. ibriklerin altından olanları varmış. Ancak mezarlarda rastlanabilir bunlara. Amaçları, bu
mabetlerde tanrıları eğlendirmek. Çünkü eğer tanrılar eğlenirse, keyiflenirse, insanlara
Economy based zararları olmayacak. Tanrılar eğer kızarsa, afet veriyor. Sel oluyor, fırtına kopuyor. Yani,

on agriculture
insanlar günah işledi de, tanrılar ceza verdi diye bir şey yok orada. Günah mefhumu
yok.

Sumerians began to practice MÜZE DERGİ: Tapınakların içinde okul da var mıydı?
agriculture and stockbreeding MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Okullar ilk çağlarda yalnız okur- yazar yetiştirmek ve ekono-
after settling down in Mesopo- mide kayıt tutmak amaçlı. Daha sonra bilim adamı yetiştiren okullar da oluyor. Orada
tamia. They cultivated wheat yetişenler okullarda okunacak kitapları hazırlıyor, başka şehirlerdeki okullara gönde-
and barley, grew fruits and riyorlar. Ayrıca bir de akademinin yetiştirdiği insanlar var; şiirler, ilahiler, destanlar,
vegetables. They made flour ağıtlar, efsaneler yazmışlar. Bunları yazanlar sanatçılar. Bu eserler çeşitli yerlerde
out of wheat and fabricated kütüphanelere konuyor. Kütüphanelerde tasnifler yapmış, kilden etiketler hazırlayıp,
many sorts of breads, brewed iplerle raflara asmışlar. Arşivleri de var; mabetlerde, saraylarda yapılanlar, vergiler, ge-
beer from barley, exported len hediyeler günlük olarak yazılmış. Günlükler toplanmış, haftalıklar, aylıklar, yıllıklar
surplus cereals. They span istatistik olarak ortaya çıkmış. Hakim ve yargıçların verdiği kararları küp içine koyarak
animal hair and manufactured saklamışlar. Ayrıca hukuki belgeler ve anlaşmalar var. İlk kanunu da zaten 4 bin yıl önce
textiles on weaving looms. There Sümerler yapmıştı.”
were 1500 looms in one temple. They produced
butter and cheese out of milk. They also produced MÜZE DERGİ: Bugün kullandığımız takvimi Sümerler’in bulduğu doğru mu?
sesame oil. They sold their agricultural products and MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Evet, ay, saatler. Yalnız onlar bizim iki saati bir saat olarak
in return, bought precious stones, gold and silver, kullanıyorlar. Günü 12 saat olarak yapmışlar. 60 tabanlı sayı bulmuşlar. Dereceler
out of which they fabricated jewellery and sold için son derece önemli. Hesaplar 60 tabana göre yapılmış.Bir saatin 60 dakikadan, bir
them to people of neighbouring lands. They created dakikanın 60 saniyeden oluşması ya da dairede 360 derece olması gibi... Geometri ve
pottery workshops. They kept detailed records of cebirin ilk formüllerini ortaya koyan Sümerler’in matematik bilgileri, günümüz mate-
their economic activity, like the size of the pottery to matiğinin temeli olarak kabul edilir. Matematik, astronomi biliyorlar. Burçları biliyorlar.
manufacture; the number of people needed to make Bütün burçların adlarını aynen devam ediyoruz. Kepler’e kadar bilinen ilk beş gezegeni
it and in which time span it would be completed... Sümerler keşfetmişti.”
Or, how many workers were employed on a weav-
ing loom, the amount of the output material and the MÜZE DERGİ: Anadolu’da Sümerler’e dair herhangi bir eser kalıntısı var mı?
amount of time needed to finish the work. Various MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Hayır, Anadolu’ya hiç çıkmamışlar, gelmemişler.”
products were stocked in temples/warehouses, for
sale and distribution purposes. Sales were carried out MÜZE DERGİ: Sümeroloji’yi siz o zaman nasıl keşfedip seçtiniz, nereden aklınıza
in a controlled and orderly manner and documented. geldi?
Silver and gold were used in transactions, but barley MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Biz iki arkadaşız ve Eskişehir gibi güzel bir yerde öğretmeniz.
was also used as a form of payment. İkimiz de biraz kaçıktık tabii. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açıldı, öğretmenleri de bir ke-
reliğine kabul etmeye kalktılar. Biz ondan yararlanıp, kalktık gittik. Gözü kapalı iki kız...
Ben Fransızca istiyordum. Fakat bölümler doldu dediler…”
18
of Mesopotamian cultures be named Sumerology instead of Assyriol-
ogy. The Assyrian language was earlier deciphered than the Sumerian
language, because, like Arabic, it is a Semitic language originating
from the Akkadian language. Not able to categorize Sumerian in any
known linguistic family, western specialists declared that the original
homeland of the Sumerians could not be determined. However, my
own research led me to find evidence as to the Central Asian origin
of the Sumerians. In the Ural-Altaic languages, Japanese and Korean,
exist around one thousand words of common origin and semantics.
Certain researchers established that the common roots of these words
were to be dated at 7000 BC and approximately half of these roots
were to be found in the words used by the Sumerians, mainly words re-
lated to agriculture, animal breeding and textiles. That is to say that as
early as 7000 BC, those spheres of activity existed in Central Asia and,
that Sumerians are the ones who introduced them to Mesopotamia.
Later, they invented mathematics, astronomy and writing. Also a stele
was found in Turkmenistan, dated 6000 BC, carved with some of the
Sumerian symbols.”

MÜZE DERGİ: What were the Sumerian daily life organization


schemes?
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenen Sümer eserleri: Gudea’nın Tanrı MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Their organization forms were tremendously
Enlil’e adağı Yazıtlı Dibek Taşı (M.Ö. 2141-2122) (solda kutu içinde), Ev satın developed indeed. They cultivated soil, built cities, dykes, dams and
alma ile ilgili yasal belge (M.Ö. 1757) (üstte).
Türkiye’nin öncü, dünyanın da sayılı Sümerologlarından biri olan Muazzez İlmiye
canals used both for irrigation and transport. They set up rules regulat-
Çığ, sorularımızı evinde yanıtladı. ing traffic on the canals. They utilized different forms of navigation
Sumer artefacts exhibited at the İstanbul Archaeological Museums: Stone such as sailboats, rowboats and boats towed alongshore with ropes.”
mortar with Gudea’s oblation to God Enlil inscription (2141-2122 BC) (left in
the frame). Property purchase document (1757 BC) (above). Turkey’s foremost
Sumerologist and one of world’s leading scholars in this field, Muazzez İlmiye MÜZE DERGİ: How did they organize worship?
Çığ answered our questions at her home. MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “They built a house for each god. Each shrine
was dedicated to one god. They placed the god’s statue in the shrine,
on an altar protected through curtains where they put foodstuffs
destined to the god. They washed and wiped god’s hands with a towel
like in an ablution ritual. They used golden washbowls and pitchers,
MÜZE DERGİ: Bazen tesadüfler çok güzel sonuçlar yaratabiliyor... believing that if they pampered them, gods would be good to humans;
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Evet, benim hayatımda çok güzel tesadüfler angry gods would cause floods and disasters. But, they did not have
oldu. İki arkadaş Ankara’ya gittik, para yok, pul yok, ışıksız, sobasız the notion of sin and divine punishment in the current sense.
bir oda. Şubat’ın 15’i. Ankara’nın soğuğu. Ocağımız yok, yemeğimiz
yok. Bir aşçıya abone olduk, o bize akşamları yemek getiriyor, bir ye- MÜZE DERGİ: Were there schools in the shrines?
meği ikimiz yiyoruz. Aradan üç ay geçti, bize yatılı olma imkânı çıktı. MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Schools were destined to teach writing and
Ondan sonra öğretmenlikten ayrılıp üniversiteye bağlandık. Okulu train scribes to keep records of economic activities. Later, they estab-
bitirince hocalar üniversitede kalmamızı istediler. Biz, müzeye gide- lished schools for science education as well. The scholars educated in
ceğiz dedik. 1940 yılında müzeye girdim. Bugüne kadar her gün “iyi those schools would then write learning books destined to schools in
ki müzeye gittim” diye şükrediyorum. Bugün yaptığım bütün işleri other cities. There were also the intellectuals with academic training
müzede çalışmama borçluyum.” and artists who wrote poems, hymns, epics, elegies. Their productions
were kept in libraries, classified and
archived on shelves with tag labels at-
tached on strings. They also kept record
of activities and events taking place in
temples, palaces; they registered taxes,
gifts and donations on a daily basis.
Daily, weekly and monthly records were
gathered together to form the annual
statistics. Verdicts of judges were stored
in earthenware jars. There were also
agreements and legal documents, while
in fact, the first law in history was written
by Sumerians 4 thousand years ago.”

MÜZE DERGİ: Is it so that the calendar


we are using now was a Sumerian inven-
tion?
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Yes, the
months and hours. But they used a day
of 12 hours, two of our hours constitut-
ing one Sumerian hour. They found a
number system based on 60. This is
important for degrees and time cal-
culations, like one hour composed of
19
60 minutes, one minute consisting of 60 seconds and a circle
Sümer Atasözleri consisting of 360 degrees. They invented the first models in ge-
ometry and algebra considered the fundaments of modern day
• Zamanını boşa geçirdin ne işe yaradı?
mathematics. They dealt with mathematics, astronomy and
• Madem ki biliyorsun, neden öğretmiyorsun?
astrology. We continue today to use the same zodiac signs as
• Çok yiyen uyuyamaz.
they did. The original five planets known until Kepler found
• Açık ağıza sinek girer.
the other ones were discovered by the Sumerians.”
• Kalpte olan düşmanlık getirmez, dildir düşman eden.
• Bir kez yalan söylersen, doğruyu söylesen de inanılmaz.
MÜZE DERGİ: Are there Sumerian vestiges in Anatolia?
• Yürürken ayağını sıkı bas.
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “No, they never came up to Ana-
• Arkadaşlık bir gün sürer, akrabalık sona dektir.
tolia.”
• İyi giyinen kimsenin önünde herkes eğilir.
• Köpeksiz köyde tilki bekçidir.
MÜZE DERGİ: How did you come about to be interested
• Gümüşü olan mutlu olabilir, arpası olan mutlu olabilir, hiçbir
in Sumerology?
şeyi olmayan rahat uyur.
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “I and my friend, we were two
• Bey gibi yaparsan köle gibi yaşarsın, köle gibi yaparsan bey gibi
happy teachers working in a beautiful place like Eskişehir,
yaşarsın.
but both of us were daredevils! As soon as the Faculty of
• Baharatın hiçbiri kadın kadar güzel kokmaz.
Language, History and Geography was established in An-
• Öleceğiz harcayalım, uzun yaşayacağız biriktirelim.
kara, both girls, we went there and applied to be enrolled
as students. I wanted the French language department,
but it was full and I had to choose another department...”

Sumer Proverbs MÜZE DERGİ: Sometimes coincidence yields very good results...
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Yes, it is true; there were many happy coin-
• You wasted time in idleness, what purpose did you serve? cidences in my life. Two young girls, we are in Ankara in the middle of
• Since you claim having knowledge, why don’t you teach? February, it is cold and we stay in a room without heating, without light,
• The one who eats much cannot sleep. trying to survive with little money, sharing one meal between us. Three
• Fly enters open mouth. months later, we are accepted as boarders, so that we became full time
• Feelings of the heart do not cause hostility; it is the tongue students. Following graduation, I went to work at the museum from 1940
that provokes animosity. onwards where I spent fruitful years for my research in Sumerian studies.
• Once you lie, you will no longer be trusted even when you tell the
truth. MÜZE DERGİ: How did your career evolve?
• Step firm when you walk. MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Tablets had been unearthed and brought to the
• Friendship lasts one day, blood kinship is forever. museum. Highly qualified professors were our mentors. We started to work
• Everyone respects the one who dresses well. on the tablets under their supervision. Together with my friend and col-
• Fox keeps guard in village without watchdog. league Hatice Kızıl, we decided that the tablets had to be catalogued and
• The one who owns silver, the one who has barley can be happy, but archived and that we had to complete that work until the day of our retire-
the one who has nothing sleeps well. ment. Following my retirement in 1972, I continued to work at home. I wrote
• You will live like a slave if you act like a lord, you will live like a lord 18 books.”
if you act like a slave.
• No spice on earth smells as good as the scent of a woman. MÜZE DERGİ: Is there a new book under preparation?
• We will die, so let us spend; we will live long-time, so let us save. MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “I am in the process of preparing a book on the
kinships between civilizations. My conclusion in this respect is that the
Sumerians were a branch of the Turks, which is the only possible explana-
tion! Turks existed before but were dispersed due to the great deluge. There
were major floods in Central Asia. The plain where Turks used to live was
inundated to form the Aral Lake, which in turn flowed into the Caspian Sea;
and The Caspian Sea overflowed all the way to Eastern Anatolia. The deluge
episode is accounted for in Turkish as well as Sumerians sources, Sumeri-
MÜZE DERGİ: Nasıl bir çalışma hayatınız oldu?
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Tabletler çıkmıştı, müzede öylece duruyordu. Orada da
bizim çok değerli hocalarımız vardı. Onlarla birlikte tabletler üzerinde çalışmaya
başladık. Arkadaşım Hatice Kızıl’la birlikte bu tabletlerin arşivlenmesi gerektiğine
karar verdik ve emekli oluncaya kadar bu işi bitirmemiz şart dedik. 1972’de emekli
olduktan sonra da evden sürdürdüm çalışmalarımı. 18 kitap yazdım.”

MÜZE DERGİ:Yeni bir kitap var mı?


MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ: “Şimdi bağlantıları konu alan bir kitap yapıyorum. Bağlan-
tılardan öyle bir şey çıkıyor ki, Sümerler Türkler’in bir kolu, başka çare yok! Türkler
daha önceden vardı ve dağıldılar. Ben o dağılmayı tufan hikayesine bağlıyorum. Orta
Asya’da muazzam taşkınlıklar olmuş. Türklerin yaşadığı ova deniz haline gelmiş. ans reporting about it in the Epic of Gilgamesh. From there,
Oradan Aral dolmuş, Hazar’a akmış, Hazar taşmış, Anadolu’nun doğusuna kadar bu it was transmitted to the Old Testament and from the Torah
bir tufan olayı. Ben o tufan olayının Türkler’de hikayesi var mı diye baktım, tıpatıp, it was transmitted to the Koran. Turks were united until
Sümer hikayesine benzeyen hikayeler buldum. Tufan hikayesini Sümerler, Gılgamış the deluge, many of them died during it. Their surviving
destanında yazmışlar. Oradan Tevrat’a, Tevrat’tan Kuran’a geçiyor. Türkler bir bütün- groups were divided into branches and scattered to differ-
dü; o tufanda ölenler öldü, kalanlar dört bir tarafa kollar halinde dağıldılar. Sümer- ent regions; Sumerians constituted one of those branches!
ler de o kollardan biri. Sümerler diyor ki, ‘vaktiyle tek dilde konuşuyorduk, sonra Sumerian sources claim that they “spoke one single tongue
tanrı kızdı bizim dillerimizi ayırdı’. Evet, 40 lehçeye ayrıldı gerçekten. Bu Türkler’de before; then, god was angry and divided our language into
var sadece. Gittikleri yerlerin diline göre değiştiriyorlar dillerini. Türkmenistan’a, many”. Indeed into 40 dialects. Such phenomenon is typi-
Özbekistan’a gidenler önce anlamasalar da kısa bir süre sonra kolayca anlamaya cal of the Turks, who generally harmonize their language
başlıyorlar, çünkü kökleri aynı. Tabii bana karşı çıkacaklar da olacaktır ama bu konu- with the language found at their new homeland. Today, our
da açılacak bir tartışma iyi olur, tekrar üzerine bir şeyler katabilirler.” people who travel to Turkmenistan and Uzbekistan start, if
not at the very beginning, but surely after a while, to under-
stand the local Turkic dialect. Of course, because they have
common roots with our Turkish... My position in this regard
will certainly be subject to criticism. I don’t mind it. On the
contrary, a renewed discussion on the subject matter has
the potential of leading to fruitful new conclusions.”

İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde, Güney ve Kuzey Mezopotamya


vitrinlerinde sergilenen Sümer eserleri (sol ve sağ sayfalarda).
Pişmiş topraktan kilitli mühür (sol sayfa, üstte).
Kabartmasında yılan ile kartalın mücadelesini betimleyen Kolorit Vazo
(sol sayfa, sağ altta). Adak Steli (sol sayfa, sol altta).
Kral Urnanşe’ye ait adak kabartması (üstte).
Sumer artefacts exhibited at the İstanbul Archaeological Museums,
Southern and Northern Mesopotamia Showcases (left and right
pages).
Terra cotta locked seal (left page, above).
Vase with snake and eagle fight scene relief (left page, on the right
below). Votive offering stele (left page, on the left below).
King Urnanshe’s votive relief (above).

Sümer’in üretken ve Sumer’s productive, free and


özgür kadınları elegant women
“Sümerler genellikle tek eşliler. Evlilikler, hakim kar- Sumerians were generally monogamous. The wedding ceremony was
şısında, kadın ve erkeğin şahitleri huzurunda gerçek- being performed by a judge, in the presence of both sides’ witnesses
leşiyor ve belgeleniyor. Eğer tarafların evlilikle ilgili and the nuptial alliance was documented. When needed, a prenuptial
şartları varsa onlar da kaydediliyor. settlement containing the terms of the marriage agreement was pro-
Evlilik sırasında kadın, kadınlık görevini yapamayacak duced. If the wife was in a circumstance preventing her from perform-
bir haldeyse, koca, karısının izniyle bir başka kadın ala- ing her duty as a woman, the husband was allowed to take a second
biliyor. Ama o, ikinci kadın oluyor ve karısı istemezse wife with the permission of his first spouse. Nevertheless, the second
onu sokağa attırabiliyor. İstanbul Arkeoloji Müzesinde woman remained second and the first wife had the right to send her
bulunan bir anlaşma metninde, kadın diyor ki: ‘Ben away in case she would want to. In an agreement text on display at the
şu isimli kadını kendime kardeş, kocama karı olarak Istanbul Museums of Archaeology, a wife states: ‘I... took the woman
aldım. Eğer kocam beni boşarsa, ben onu da alıp named... as sister to myself and wife to my husband. If my husband
götürürüm’. Kadın boşanmak isterse kocasını mahke- divorces me, I shall bring her away with myself’. Women had the right
meye verebiliyor ve tazminat da alabiliyor. Kadınlar to apply to the court for divorce and to demand compensation. Women
ticaret yapabiliyor, kefil olabiliyor, tek başlarına tanık could deal in trade, stand bail, and testify as witness on their own. All
olabiliyorlar. Ebelerin tümü kadın. Kadın doktorlar obstetricians were women and there were also female physicians. Besides,
var, zaten sağlığın koruyucusu da tanrıçalar. Kâtipler goddesses were in charge of protecting health. Even though the number of
arasında az sayıda kadın bulunsa da, bazı şehirlerde female scribes was limited, in some cities the weaving industry was entirely
dokumacılığı idare edenlerin tümü kadın. İpliğin yapıl- managed by women. Every stage of the process, from the manufacturing of
ması, boyanması, kumaşın dokunup teslim edilmesine the yarn, its colouring, the weaving of the textile and its delivery to the client
dek her şeyi kadınlar yapıyor. Müfettişler de kadın. was performed and managed by women. Inspectors were also women.

21
DÜNYA
MÜZELERİ
World Museums

Yazı-Text
Sevinç Akyazılı

22
New York’un Sanat Tapınağı

METROPOLITAN
sadece bir müze değil... yapı taşlarının abd’nin kurucuları
tarafından konulduğu bir ‘milli anıt’... amerika’nın
köklerini anlatıyor... konuklarını o günlerden bugüne
uzanan bir yolculuğa çıkartıyor... yılda 5 milyon izleyicisi,
2 milyondan fazla eseriyle metropolıtan museum of art,
gerçek bir sanat tapınağı...

New York’s Art Temple: the MET


Not just a museum... A “national monument” inspired from the ideals of the American
Founding Fathers, illustrating the country’s roots, taking its guests on a long journey from
the origins up to the present-day. Welcoming annually 5 million visitors, the Metropolitan
Museum of Art nestling more than 2 million treasures, is a true temple of art.

23
It is a well-known cliché to consider Europe as
holding the monopoly in the field of culture and
art, whereas the United States being a young
nation, its contribution on this arena is often
underestimated. But no one can ignore the central
place of New York’s Metropolitan Museum of Art,
ültür sanat faaliyetleri, müze-
the MET, among the world’s leading museums.
cilik, koleksiyonculuk deyince
The abundance of its collections as well as its
birçok kişi için ilk akla gelen
genuine museological practices breed its calibre.
coğrafya Avrupa’dır. ABD
Located in front of yet another famous New Yorker
ise, belki de tarihinin henüz
landmark, the Central Park, the museum, home
çok genç oluşundan, hep “ihmal” edilir. Oysa
to more than 2 million artefacts, welcomes yearly
müzecilik alanında MET’in yani Metropolitan
5 million visitors. Almost nothing is missing at
Museum of Art’ın adını anmadan geçmek müm-
this fabulous museum! Sarcophagi and mummies
kün değildir. Zira MET, dünyanın gerek müzeci-
from Ancient Egypt, Early and High Renaissance
lik uygulamaları gerekse koleksiyon zenginliği
masterpieces, finest samples of Oriental Art, arte-
açısından en önemli müzelerinden biridir. New
facts from the Hellenic, Babylonian, Assyrian civili-
York’ta en az kendisi kadar ünlü Central Park’a
zations and the Collection of Islamic Art, recently
bakan bu muhteşem müze, yılda 5 milyona yakın
renovated and reorganized, among other, owing to
konuk ağırlıyor. 2 milyondan fazla sanat eserine
the support provided by Turkey’s Koç Family.
de ev sahipliği yapıyor. Neler yok ki müzede!
Besides the fame of its permanent collections, fas-
Mısır’dan getirilen lahitler, mumyalar, Erken
cinating events such as a special show of designs
ve Yüksek Rönesans sanatçılarının şaheserleri,
by late British fashion icon Alexander McQueen
Uzakdoğu sanatının en zarif parçaları, Helen,
who passed away in 2010, draw public attention
Babil, Asur uygarlıklarından günümüze kalan
to the museum. The “fashion exhibition” attracted
sanat eserleri ve Koç Ailesi’nin 10 milyon dolar
a record 5100 guests only in one day. Hence,
tutarındaki maddi desteğiyle iki yeni galeriye
management decided to keep doors open until
kavuşan İslam Eserleri Koleksiyonu.
midnight during the week-end. The aim of such
Daimi koleksiyonların ve sergilerin yanı sıra,
events is to trigger the interest of younger genera-
MET, galerilerinde ağırladığı özel / ilginç sergi-
tions for the museum, thereby indirectly drawing
lerle de konuşuluyor. Bunun son örneği, 2010
their attention to art and history. This is like a na-
yılında hayatını kaybeden genç İngiliz modacı
tional goal. After all, the creation of the museum
Alexander McQueen’in tasarımları oldu. Mü-
was inspired from the lofty ideals underlying the
zedeki ‘moda sergisi’ sadece ilk gün 5 bin 100
founding of the United States.
konukla bir rekor kırdı. İlgi böyle olağanüstü
boyutlara varınca, müze kapılarını hafta sonu
gece yarısına kadar kapatmama kararı aldı. Bu ve
benzeri sergilerin amacı, müzeye genç kuşakları
çekmek. Sanatı ve tarihi onlarla paylaşmak. Bu,
neredeyse ‘milli’ bir hedef gibi. Ne de olsa müze, Müzede sergilenen Hiyeroglif yazı tabletlerinden bir örnek
bir anlamda Amerika Birleşik Devletleri’nin kuru- (solda) ve salonlarından biri (sağda).
A sample of hieroglyphic tablets on display at the museum
cusu Abraham Lincoln ve ekibinin eseri. (left) and one of the halls (right).

Koç Ailesi Galerileri, Osmanlı’yı The “Koç Galleries” present


dünyaya tanıtıyor! Ottoman Art to the world!
Metropolitan Müzesi’nin en önemli özelliklerinden biri de sık On November 1st, 2011, the Department of Islamic Art reo-
sık kendisini yenilemesi . 2011 yılı da bu yenileme çalışmaları pened its fifteen galleries after an eight-year renovation. Two
anlamında önemli bir gelişmeye sahne oldu. İslam Eserleri of the new galleries are the Koç Family Galleries, -Carpets,
bölümü, 8 yıl süren bir çalışmanın ardından ikisi Koç ailesinin Textiles and the Greater Ottoman World- and -Arts of the
adını taşıyan 15 galeriye daha kavuşarak 1 Kasım’da kapılarını Ottoman Court (14th-20th centuries)-. Rahmi Koç, the Honor-
açtı. 2009 yılında Metropolitan Müzesi ile bir protokol imzala- ary Chairman of the Board of Koç Holding, who
yan Koç Holding, 10 yıl boyunca her yıl yapılacak birer spoke at the inaugural ceremony, said: “These
milyon dolarlık maddi destek karşılığında İslam Eserleri galleries’ common denominator is to show the
Koleksiyonu’nun sergileneceği 15 galeriden ikisine multilayered character of Ottoman patronage,
‘Koç Ailesi’ isminin verilmesini onaylamıştı. ‘Halılar, Kumaşlar ve through the rich diversity of courtly, provincial, and
Büyük Osmanlı Dünyası’ ve ‘Osmanlı Saray Sanatları’ galerilerinin açılış village art.
töreninde konuşan Koç Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Rahmi The fact that these two galleries will bear the name of our
Koç, “Desteklediğimiz iki galerinin ortak teması, burada sergilenen eserlerin family for the next 75 years to come, fills me with great
Osmanlı İmparatorluğu’nun çok katmanlılığını gösteriyor olması. Metropo- pride.”
litan Müzesi’ndeki bu iki galerinin 75 yıl boyunca ailemizin adını taşıyacak Among the strengths of the collection are works from the
olmasından ötürü gurur duyuyorum.” dedi. imperial workshops of Istanbul under the reign of Sultan Sül-
Koç Ailesi’nin katkılarıyla kurulan galerilerdeki halılar ve hanedan üyelerine eyman, and the Museum’s unparalleled collection of Ottoman
ait zırhlar İslam Sanatı bölümünün en gözalıcı parçaları arasında anılıyor. carpets, textiles, and arms and armour.

24
25
‘Ulusal’ hedef
Takvimler 19’uncu yüzyılın ikinci yarısını gösterirken, Amerika’da
kültür sanat hareketleri hız kazanmıştı. Brooklyn Müzesi yeni bina-
sına taşınmış, tanınmış işadamı Peter Cooper kültür sanat alanında
Amerikan hayatına değişik bir bakış açısı sunan Cooper Bilim ve
Sanat Geliştirme Birliği’ni kurmuştu. Ancak ülkeyi yönetenler ‘ulusal
nitelikte bir müze’ peşindeydi. Etnik ve sosyal açıdan büyük farklı-
lıklar gösteren kesimleri, ortak bir kültürde buluşturacak bir müze
gerekiyordu.
New York Ulusal Topluluk üyeleri tarafından Abraham Lincoln’e
iletilen bu fikir kısa sürede kabul gördü ve fizibilite çalışmalarına
başlandı. Çalışmalar 13 Nisan 1870 tarihinde, kamu yararına eğitim
amaçlı Metropolitan Müzesi’nin kurulmasıyla taçlandı. Müzenin ku-
rucu heyetinde işadamları, sponsorlar ve tanınmış sanatçılar vardı.

Bağışlarla zenginleşti
Metropolitan’ın kuruluşunda aktif görev alan ve Avrupa sanatı
konusundaki uzmanlığıyla tanınan William T. Blodgett koleksiyon
oluşturmak için çıktığı Avrupa seyahatinden 174 parça başyapıtla
geri döndü. Flaman resim sanatının eşsiz örnekleri müzeye yerleşti-
rilen ilk parçalar oldu. Ardından Amerikan Hükümeti’nin Kıbrıs’taki
bir görevlisi aracılığıyla Helen, Yunan, Roma ve Minos kültürlerine
ait 6 bin heykel müzeye getirildi. Heykellerin getirilmesine aracı
olan İtalyan asıllı Luigi Palma di Cesnola’nın müze müdürlüğü
görevine getirilmesiyle koleksiyon hızla genişledi. Müze binası da
yeni gelen parçaların rahat sergilenebilmesi için 1888’de restore
edildi. Tek cepheli binanın kuzey ve güney yönlerine yeni galeriler
ilave edildi. Central Park’a ve 5’inci Cadde’ye bakan bölüm yeniden
Metropolitan Müzesi’nden görüntüler (üstte) ve sfenks inşa edildi.
heykellerinden biri (sağ üstte). Diyonisos mitolojisinden
sahneler aktaran lahit Roma-Yunan Galerileri bölümünde
Müzenin koleksiyonu her geçen gün zenginleşiyordu. Koleksiyoner-
sergileniyor (sağ altta). ler önemli yapıtları isimlerini yaşatmak için müzeye hediye ediyor,
Views from the Metropolitan Museum (above) and a sphinx sanatseverler koleksiyonlarını MET’e miras bırakıyordu. Örneğin,
statue (above right). The Roman “Triumph of Dionysos and the
Seasons” marble sarcophagus is exhibited at the Greek and
ülkeyi var eden en büyük yatırımın, yani Amerikan Demiryolları’nın
Roman galleries (below right). sponsoru Marquand 1888’de aralarında Van Dyck, Vermeer ve
26
National goal
In America, culture and art movements gained momentum in the
second half of the 19th century. The Brooklyn Museum moved into its
new venue, industrialist and philanthropist Peter Cooper founded the
Cooper Union for the Advancement of Science and Art in Manhattan,
New York City. Yet, the leaders of the country were feeling the neces-
sity to establish a common cultural ground to foster the unity of the
young American nation, composed of a variety of ethnic and social
communities with different backgrounds. In this vein, a group of civic
leaders, businessmen, artists, art collectors, and philanthropists
joined forces under the “Union League Club” in New York to create a
“national institution and gallery of art” to bring art and art education
to the American people. Their endeavours culminated in the establish-
ment, as a non-profit organization of public interest, of “The Metropoli-
tan Museum of Art” on 13 April 1870.

Growth through contributions


The Met secured its first collection of art, due to William T. Blodgett, a
member of the executive committee, who on his own initiative bought
three private collections consisting of 174 Dutch and Flemish mas-
terpiece paintings during a journey to Europe. The museum acquired
the Cesnola Collection consisting of 6 thousand Helen, Roman and
Minoan sculptures, from General Luigi Palma di Cesnola, the Ameri-
can Consul to Cyprus, and amateur archaeologist. In 1879, Cesnola
became the first director of the newly expanded Metropolitan Museum
of Art. During his tenure, various new collections were acquired and
the museum was restored to house the new pieces; wings were added
to the north and south of the building, the façade overlooking the 5th
Avenue and its rear side overlooking the Central Park were redesigned
and rebuilt in 1888. The same year, the railroads entrepreneur, phi-
lanthropist and art collector Henry Gurdon Marquand, made valuable
presents and loans from his collection of paintings, including works of
Van Dyck, Vermeer and Manet. The numerous new donations, through
which the museum was being constantly expanded, were prompted by
27
Manet’nin eserlerinin yer aldığı koleksiyonunu müzeye bağışla-
mıştı. Öyle bir heyecan dalgası yaratılmıştı ki, sanki bağışlar müze
kadar ülke için de yapılıyordu.

Dev koleksiyonlar
Aslında bu yaklaşım çok da nedensiz sayılmazdı. Çünkü ABD
büyüyüp dünyanın süper gücü olmaya doğru giderken, dünyanın
zenginliklerini de ülkenin kalbi sayılan New York’ta topluyordu!
Önce antik Mısır’ın eşsiz eserleri geldi. 1907’de Mısır Sanatı Bölü-
mü ve Dekoratif Sanatlar Bölümü tamamlandı. Sonra sıra, büyük
bölümü Osmanlı topraklarında yer alan bölge ve eserlerine geldi.
Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Yukarı Mezopotamya’dan getirilen
sanat eserleri müzeye yerleştirildi.

Da Vinci’den Picasso’ya...
Medeniyetlerin neredeyse resmigeçit yaptığı müzenin her bölümü
birbirinden ilginç, değerli ve sıradışı sanat eserlerini barındırıyor.
Özellikle Erken ve Yüksek Rönesans eserlerinin içinde bulunduğu
Avrupa Resim Sanatları bölümü için yorum yapmak neredeyse im-
kansız. Bu bölümde bulunan Leonardo da Vinci, Raphael, Tintoret-
to, Titian, Giotto, Botticelli, Giovanni Bellini, Michelangelo, Dürer,
Rubens, Rembrandt, Vermeer, Goya, Delacroix, Monet, Manet,
Metropolitan Museum of Art, geçtiğimiz günlerde uluslararası üne sahip çağdaş Gauguin, Seurat, Van Gogh, Matisse ve Picasso gibi sanatçıların
Türk ressam Burhan Doğançay’ın ‘Ribbon Mania’ isimli eserini daimi koleksiyonuna eserleri baş döndürüyor.
aldığını açıkladı. Metropolitan Museum of Art’ın İslam Eserleri bölümünün küratörü
Dr. Sheila R. Canby konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin en önemli
Metropolitan Müzesi, bu paha biçilmez eserler ve pek çok antik
ressamının bu ikonik çalışması müze koleksiyonuna çok büyük değer kattı.” dedi. uygarlığın eserlerini sergileyen galerileriyle tam bir cazibe merkezi.
In recent days, the Metropolitan Museum of Art included in its permanent collection Konuklarına gündelik yaşam nesnelerinden kültürüne / sanatına
the work entitled ‘Ribbon Mania’ of internationally acclaimed Turkish painter Burhan
Doğançay. MET’s Islamic Art Curator Dr. Sheila R. Canby declared that “this iconic kadar 6 bin yıllık bir tarihi sunuyor. Elbette bütün bu “zenginlik”
painting by Turkey’s foremost painter added great value to the museum collection.” bir güne sığmadığı için de yeniden, yeniden çağırıyor...

Metropolitan Müzesi’nde sergilenen


ünlü tablolardan bir kaçı: Washington
Delaware Nehri’ni geçerken/Emanuel
Leutze (sol üst), Su Testili Kadın/
Johannes Vermeer (sağ üst),
Melankoli /Albrecht Dürer (sol alt)
ve Kanagawa’da Büyük Dalga/
Katsushika Hokusai (sağ alt).
Müzenin içinden görüntüler
(sağ sayfa).
Some famous paintings of MET’s
collection: Washington crossing
the Delaware /Emanuel Leutze
(above left), Woman with Water
Pitcher / Johannes Vermeer (above
right), Melancholia / Albrecht Dürer
(below left) and The Great Wave
at Kanagawa / Katsushika Hokusai
(below right).
Scenes from inside the museum
(right page).

28
a patriotic enthusiasm deeming a contribution to the Met

MET’ten notlar... equal to a valuable service to the country.

Giant collections
• Dünyanın en büyük müzelerinden biri olan MET 190 bin metrekarelik bir alan üzerine This mental attitude was indeed worthy of the United
kurulu. States emerging as a superpower, aiming at gathering
• Özel sergilerin olduğu günler dışında müzeye giriş ücretsiz. Ziyaretçiler için ‘önerilen the wealth of the world in its hands. And no better place
bağış tutarı’ ise 20 Dolar. than New York, the heart of the country, could serve as a
• Müzenin sadece Eski Mısır bölümünde M.Ö. 5000-M.S. 400 yılına kadar uzanan repository for all these treasures! Ancient Egypt’s priceless
dönemde yaratılan ve aralarında Dendur Tapınağı’na ait objelerin de bulunduğu 36 bin artefacts came first. In 1907, the Departments of Egyptian
parça eser sergileniyor. Art and of Decorative Arts were completed. Thereafter, the
• Avrupa resim ve heykel sanatının en nadide örnekleri müzenin ikinci katında sergile- treasures originating to a large part from Ottoman terri-
niyor. Katın geri kalan bölümünde de Uzakdoğu Eserleri ve İslam Eserleri bölümü yer tories, Iraq, Syria, Upper Mesopotamia, followed by those
alıyor. from Azerbaijan and Iran joined the museum.
• Dünyanın en zengin İslam eserleri koleksiyonlarından birine sahip olan MET’te
7-20’nci yüzyıl arasında üretilen sanat eserleri sergileniyor. İslam eserlerinin daha iyi an- From Leonardo da Vinci to Picasso
laşılabilmesi için Müslüman coğrafyası ve sanatını anlatan work shoplar düzenleniyor. Civilizations of the whole world are like parading through-
out the galleries of the museum, presenting their utmost

Facts and figures... interesting and outstanding samples. Met’s twenty-five


hundred European paintings comprise one of the great-
est such collections in the world, from the Early and High
• One of the world’s largest museums, the MET is spanning an area of 190 thousand Renaissance art periods up to the contemporary period,
square meters. including breathtaking masterpieces of Leonardo da Vinci,
• Entrance to the museum is free of charge, except on days of special exhibitions. Visi- Raphael, Tintoretto, Titian, Giotto, Botticelli, Giovanni
tors are encouraged to donate 20 Dollars to support the museum. Bellini, Michelangelo, Dürer, Rubens, Rembrandt, Vermeer,
• A total of 36 thousand objects dating from 5000 BC to 400 AD are part of the Egyp- Goya, Delacroix, Monet, Manet, Gauguin, Seurat, Van Gogh,
tian Art collection, including original columns and reliefs of the Temple of Dendur. Matisse and Picasso.
• The second floor is devoted to the finest examples of European paintings and sculp- The Met offering to the public eye such priceless works
tures as well as to the collections of Asian Art and Islamic Art. of art and countless artefacts from numerous old civiliza-
• The MET houses one of the world’s largest collection of Islamic Art consisting of tions, thus presenting 6 thousand years of history within
works of art dated between 7th to 20th centuries. The museum organizes workshops on the broadest spectrum of human achievement is a perfect
Islamic geography and art in order to ensure a deeper understanding of the collection. centre of attraction calling its visitors to come back day
after day.
29
ÖZEL
MÜZELER

Private
Museums

Yazı -Text
Sevinç Akyazılı

30
emirgan sahilindeki atlı köşk,
bugün türkiye’nin en önemli
özel müzelerinden birine yani
sakıp sabancı müzesi’ne ev
sahipliği yapıyor. müze sadece
içinde barındırdığı sanat
eserleriyle değil, yüzyılları
kucaklayan hatıralar ve
görkemli mimarisiyle de pek
çok öykü anlatıyor

ATLI
Tarihin Sessiz Tanığı:
KÖŞK

“EQUESTRIAN VILLA”, THE SILENT


WITNESS OF HISTORY
Atlı Köşk, the “Equestrian Villa” on the Emirgan shore of the Bosporus
is nowadays home to the “Sakıp Sabancı Museum”, one of the leading
private fine arts museums in Turkey. With its magnificent architecture and
its centuries old memories, the mansion whispers many stories apart from
its art collection.
31
Solda: Rembrandt Harmensz van Rijn, Portre, 1646 civarı, Pano üzerine yağlıboya,
19 x 15 cm. Üstte: Abraham van den Tempel, Amsterdamlı Tüccar ve Ailesi, 1671,
Tuval üzerine yağlıboya, 190 x 200 cm. Sağda: Johannes Vermeer, Aşk Mektubu,
1667-69, Tuval üzerine yağlıboya, 44 x 38,5 cm.
Left: Rembrandt Harmensz van Rijn, Portrait, around 1646, oil on board, 19 x 15
cm. Above: Abraham van den Tempel, Amsterdan Merchant with his Family, 1671,
oil on board, 190 x 200 cm. Right: Johannes Vermeer, Love Letter, 1667-69, oil on
board, 44 x 38,5 cm.

stanbul’un en zarif binalarından biri, son yıllarda, In recent years, one of Istanbul’s most exquisite buildings is experi-
Türkiye’de pek az rastlanan bir manzaraya tanıklık encing an unusual development, namely an ever increasing number
ediyor. Hayır, Boğaziçi’nin neredeyse kucakladığı o of queuing visitors at its gate. Ten thousands of art lovers rush to the
doyumsuz manzarasından değil, binanın önünde Equestrian Villa, home to the Sabancı University’s Sakıp Sabancı Mu-
uzayıp giden kuyruklardan söz ediyoruz. seum, to see the exceptional painting exhibitions of grand masters
Yıllardır binlerce, on binlerce kişi kuyruğa giriyor. Dünyanın en önemli such as Picasso, Dali and eventually Rembrandt.
sanatçılarının sergisi için buluşuyor. “Resim için kim kuyruğa girer ki”
sorusuna anlamlı bir yanıt veriyor. Mirgün Gardens
Picasso, Dali ve şimdi de Rembrandt. Peş peşe İstanbullularla buluşu- The story actually goes quite back in time to the first half of the17th
yor. century, to the reign of the powerful Sultan Murat IV. In the1600’s the
O güzel buluşmaların mekanı, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müze- area between İstinye and Baltalimanı was consisting of a dense cy-
si, ya da yarım yüzyıldır bilinen adıyla, “Atlı Köşk”. press forest. The seashore was untouched. In 1635, Murat IV returned
home from a successful military campaign which led to the expan-
Mirgün Bahçesi sion of Ottoman territories to the east, in company of the Governor/
Aslında öykü çok daha geriye, yüzyıllar öncesine uzanıyor: 1600’lerin ilk Custodian of Revan (Yerevan), Emirgüneoğlu-Tahmasp Kulu Han
yarısına ve Osmanlı’nın kudretli padişahlarından IV. Murat’a. (Servant of Tahmasp Shah, Safavid Emperor of Iran), who surren-
1600’lü yıllarda Baltalimanı’ndan İstinye’ye kadar uzanan bölge, bir dered the Revan Castle without resistance to the Ottomans. As a re-
servi ormanıydı. Sahiline de el değmemişti. 1635 yılında IV. Murat, ward for this act, Emirgüneoğlu was receiving from a generous Sultan
Osmanlı’nın topraklarını genişleten Doğu seferinden, yanında Revan Va- Murat IV the above-mentioned woods estate large over 400 thousand
lisi / Muhafızı Emirgüneoğlu Tahmasb Kulu Han ile dönmüştü. Emirgü- square meters. Thereafter, the district was going to be known under
neoğlu, Revan kalesini savaşmadan teslim etmiş, karşılığında da devasa the name of “Emirgüne Gardens” and, eventually as “Emirgân”.
bir bahçe ile ödüllendirilmişti. İşte o bahçeye, “Emirgüne Bahçesi” Emirgüneoğlu’s name was changed into Yusuf Pasha, who built the
denecek... Daha sonra isim Emirgan’a dönecekti... first waterside mansion in this neighbourhood bearing his initial
Adı Yusuf Paşa’ya çevrilen Emirgüneoğlu, adını verdiği bölgede ilk name. His mansion and the “Mirgün Gardens”, often honoured by
sahilhaneyi, yani yalıyı da yaptıran isim oldu. Yalı ve Mirgün Bahçesi, IV. Sultan Murat IV, became one of the most prestigious venues in town.
Murat’ın ziyaretleriyle kısa zamanda kentin en gözde mekanlarından biri However, Yusuf Pasha’s fate drastically changed following the de-
haline geldi. mise of Murat IV. Sultan Ibrahim I had Emirgüneoğlu executed and
Ne var ki, onun ölümünden sonra herşey tersine döndü. Sultan İbrahim confiscated his estate which he dispensed to public foundations.
Emirgüneoğlu’nu idam ettirdi. Mallarına ve yalısına el koydu. Araziyi de In ensuing years and centuries, a group of new waterside mansions
vakıflara ve halka dağıttı. made appearance. Ottoman Pashas had their mansions built in and
Sonraki yıllarda sahilde yeni yalılar başgösterdi. Osmanlı Paşaları, around the huge Mirgün Gardens. The most prestigious block in the
devasa Mirgün Bahçesi’nin kenarına kıyısına köşkler, yalılar yaptırdı. En area consisted of the sumptuous Palace of the Governor of Egypt,
32
33
görkemli yapılarsa Mısır Hıdivi İsmail Khedive Ismail Pasha and seven mansions occupied by the members
Paşa’nın sarayı ve aile mensuplarının of his family.
yaşadığı 7 yalıydı.
Equestrian Villa
Atlı Köşk devri After the foundation of the Turkish Republic, Prince Mehmed Ali
Takvimler 1923 yılını gösterirken Hasan, grandson of Khedive Ismail Pasha purchased in 1927 a
Emirgan sahilhanesinde yeni ve derelict house at Emirgân, which used to belong to his forefathers
“modern” bir yapı yükseldi. during the 19th century and, commissioned the renowned Italian ar-
İsmail Paşa’nın torunu Prens chitect Edouard de Nari to build a new mansion. However, the house
Mehmed Ali Hasan’ın remained unused for many years until the elder sister of the Egyptian
yaptırdığı bina, dönemin Prince, Princess Iffet Hasan made it her home in 1944.
ünlü ismi İtalyan mimar Meanwhile, the Turkish Republic was creating its own values and
Eduardo De Nari’nin imzası- Ottoman elites like the heirs of Egyptian Khedives were selling their
nı taşıyordu. Ama Emirgüneoğlu properties in Turkey to lead less grand-style lives abroad.
gibi Prens Hasan da çok uzun In 1951, Hacı Ömer Sabancı, father of Sakıp Sabancı and founder
süre oturamayacaktı o binada. Türkiye Cumhuriyeti kendi değerlerini of Sabancı Holding, purchased the mansion from Princess Iffet for
yaratıyordu artık. Mısır Hıdivi’nin mirasçıları da tıpkı diğer Osmanlı spending summer months with his family. Inside the entrance gate of
seçkinleri gibi bazı mülklerini elden çıkartmaya, daha mütevazı hayat- his mansion, he placed the bronze statue of a horse he purchased at
lar kurmaya veya Türkiye dışında yaşamaya başlamışlardı. an auction. The sculpture was designed by Louis Daumas in Paris in
Emirgan sahilindeki bu muhteşem köşk, pek çok kişi gibi Türkiye’nin en 1864 and cast by Vor Thiebaut. The second equestrian statue placed
önemli sanayicilerinden Hacı Ömer Sabancı’nın da dikkatini çekmişti. in the villa’s courtyard is a reference to an older episode of Istanbul’s
Sabancı, 1950 yılında köşkü Prenses İffet’den satın aldı. history. That statue is a replica of one of the four horse sculptures
Köşkün alamet-i farikası kabul edilen at heykellerinin köşkle buluşması stolen from the city during the 4th Crusade campaign and currently lo-
da bu sayede oldu. Sabancı Ailesi Fransız heykeltıraş Louis Doumas’ın cated in front of the San Marco Basilica in Venice. Hence, the house
1864 yılında yaptığı at heykelini alarak bahçeye yerleştirdi. İkinci atsa became popularly known as Atlı Köşk, the “Equestrian Villa”.
daha uzak bir geçmişe nazire yapıyordu. Thus the time of the Equestrian Villa began at Emirgân, the silent
Aile, İstanbul’a düzenlenen 4’üncü Haçlı Seferi sırasında Sultanahmet witness of history!
Meydanı’ndan Venedik’e götürülüp San Marco Kilisesi’nin önüne yer-
leştirilen dört attan birinin dökümünü alarak bahçeye yerleştirdi. The Museum opens its doors
Tarihin sessiz tanığı Emirgan’da artık Atlı Köşk zamanıydı! Hacı Ömer Sabancı and his family lived in the mansion until his
decease in 1966. Thereafter, the mansion was home to Sakıp Sabancı
Müzeyle kapılar açılıyor and family between 1969 and 1999. The Sabancı family was not only
Hacı Ömer Sabancı’nın 1966 yılındaki vefatından sonra Türkiye’nin en investing in industrial undertakings, but also to a great extent in
önemli sanayicilerinden ve en renkli simalarından Sakıp Sabancı, Atlı works of art. The collection became so vast and sophisticated over
Köşk’e yerleşti. the years that Sakıp Sabancı decided to share it with the public. The
Sabancı ailesi sadece sanayi alanında yatırımlara imza atmakla kal- mansion was leased in 1998 for a period of 49 years to Sabancı Uni-
mıyor aynı zamanda sanata da önem veriyordu. Ailenin kısa zamanda versity along with all the antique furnishings and art collections. The
hatırı sayılır bir hat ve resim koleksiyonu oluşmuştu. Sakıp Sabancı ile museum bearing his name was inaugurated in 2002, two years before
röportaj yapmaya giden gazeteciler, gördükleri sanat eserleri karşısında, Sakıp Sabancı’s passing away and further extended in 2005. Today,
kendilerini adeta bir müzede gibi hissettiklerini söylüyor, Sakıp Sabancı the original mansion and a modern gallery annex host extensive art
da sık sık biriken koleksiyonunu halkla paylaşmak istediğini dile geti- collections of the19th and 20th centuries. Beyond the abundance of its
riyordu. Nitekim Sakıp Sabancı, ailesiyle birlikte 32 yılını geçirdiği bu rich permanent collection, the Sakıp Sabancı Museum grew rapidly
köşkün müzeye dönüştürülmesi için 1998 yılında harekete geçti. Bina into a cultural sanctuary due to its conservation workshops, the
ve içindeki tüm eserler müzeye dönüştürülmek üzere Sakıp Sabancı international temporary exhibitions, the seminars, training courses,
Üniversitesi’ne devredildi. Koleksiyonlar, Sakıp Sabancı’nın adını taşı- musical concerts, conferences it is hosting throughout the year.
yan bir müzede sergilenecek yani halkın malı olacaktı. Bina büyük bir Finally, the exhibitions of great masters such as Picasso, Dali, Rodin
restorasyona tabi tutuldu. Müze Sakıp Sabancı hayata veda etmeden iki put the museum on the front page of the public agenda. This year, on
yıl önce yani 2002 yılında kapılarını açtı. 2005 yılında yapılan düzen- the occasion of its tenth anniversary, the museum is hosting another
lemeyle genişletildi. Sonrasında da zengin koleksiyonu, ev sahipliği legendary painter, namely Rembrandt.
yaptığı uluslararası geçici sergiler, konservasyon birimleri, örnek eğitim
programları, gerçekleştirdiği konser, konferans ve seminerlerle uluslara- Collections of the museum
rası alanda dikkat çekmeye başladı. President of the Sabancı Museum is an internationally acknowledged
Müzeyi Türkiye’de gündemin ön sıralarına taşıyansa dev isimlerin sergi- scholar, Dr.Nazan Ölçer. Having studied ethnology, ancient history
leri oldu. Sabancı Müzesi, Türk halkını Picasso, Dali, Rodin gibi dünya- and history of art at the Ludwig Maximilian University
nın en ünlü sanatçılarının eserleriyle buluşturdu. Müze bu yıl 10’uncu in Munich, she worked intensively at the University’s
yaşını kutlamaya hazırlanıyor. Böyle önemli bir kavşakta da efsane bir antiquity and ethnology collec- tions as well as
sanatçıyı, Rembrandt’ı ağırlıyor. at the Munich Museum for Ethnology. She
began working in 1972 as curator at the
Museum of Turkish and Islamic
Üstte: Bir Çift Düğün Eldiveni, 1622 Kuzey Hollanda, oğlak derisi, ipek, saten,
altın sırma, tatlı su incileri, uzunluk 24 cm. Sağda: Delft Baharat Kutusu, 1660-80, Art in Istanbul.
seramik, yükseklik 19,5 cm. Sağ sayfa, sol üstte: Hoca Ali Rıza, manzara, tarihsiz, Between 1978
tuval üzerine yağlıboya, 54 x 73 cm. Sağ üstte: Şevket Dağ, Ayasofya, 1906, tuval
üzerine yağlıboya, 250 x 180 cm. Altta: Nazmi Ziya Güran, Şezlongda Pembeli
Kadın, 1904, tuval üzerine yağlıboya, 54 x 73 cm.
Above: A pair of wedding gloves, 1622 North Holland, goat leather, silk, satin, gold
gimp, freshwater pearls, length 24 cm. Right: Delft Spice Box, 1660-80, ceramic,
height 19,5 cm. Right page, above left: Hoca Ali Rıza, landscape, undated, oil on
board, 54 x 73 cm. Above right: Şevket Dağ, Ayasofya, 1906, oil on board, 250
x 180 cm. Below: Nazmi Ziya Güran, Lady in Pink on Chaise Longue, 1904, oil on
board, 54 x 73 cm.

34
35
Müzenin koleksiyonları
Sabancı Müzesi, misafir ettiği ya da sahip olduğu eserler kadar, o
eserleri “teslim” ettiği isimle de dikkati çekiyor. Müze müdürü Dr.
Nazan Ölçer sadece Türkiye’nin değil dünyanın yakından tanıdığı
bir uzman. Daha üniversite döneminde müzecilikle ilgilenmeye
başlamış. Sonrasında saha çalışmalarıyla da sanat tarihi ilgisini
beslemiş. 1972 yılında Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde çalışma-
ya başlamış. 1978 yılından 2003 yılına kadar bu müzenin müdür-
lüğünü yapmış. Pek çok ödülün yanı sıra 1991 yılında Fransa’da
sanat ve edebiyat dalında “Şövalyelik Nişanı” almış bir bilim
kadını. Dr. Nazan Ölçer şimdi bu birikimini Sabancı Müzesi için
kullanıyor. Müzenin salonlarına davet edilecek efsane eserler ve
müzenin paha biçilmez kendi koleksiyonları için..
Sakıp Sabancı Müzesi’nin Osmanlı Hat Koleksiyonu, Osmanlı
Hat sanatının 500 yıllık örneklerine yer vermesi itibariyle özellik-
le uluslararası alanda ün yaptı. Yüzlerce yıllık nadir el yazması
Kuran-ı Kerim’ler başta olmak üzere, murakkaalar, levhalar, hil-
yeler, fermanlar, berat ve menşurlarıyla ünlü koleksiyon özellikle
Türk-İslam sanatına ilgi duyan yerli ve yabancı sanat tutkunlarını
müzeye çekiyor. Müzenin resim koleksiyonu, erken dönem Türk
resminin seçkin örnekleriyle Osmanlı İmparatorluğu’nun son dö-
neminde İstanbul’da çalışmış yabancı sanatçıların eserlerinden
oluşuyor. 1850-1950 yılları arasında yoğunlaşan koleksiyonda;
Raphael, Konstantin Kapıdağlı, Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmed
Paşa, Süleyman Seyyid, Nazmi Ziya Güran, İbrahim Çallı, Feyha-
man Duran, Fikret Mualla gibi yerel sanatçılarla Fausto Zonaro ve
Ivan Ayvazovski gibi yabancı sanatçıların eserleri bulunuyor.
Müzenin bu bölümü ziyaretçilerine ilginç bir seyir serüveni sunu-
yor. Ziyaretçiler, Sakıp Sabancı Müzesi’nin mobilya ve dekoratif
eserler koleksiyonunun bulunduğu odaları gezerken, Türkiye tari-
hine damgasını vuran bir ailenin, Sabancılar’ın hayatına ve sanat
anlayışlarına dokunma fırsatı yakalıyor. Çünkü Atlı Köşk’ün giriş
katındaki bu üç odada, Sabancı ailesinin köşkte yaşadığı dönem-
de kullandığı mobilyalar ve evlerini dekore etmek için seçtikleri
18-19’uncu yüzyıl dekoratif Avrupa sanatı örnekleri sergileniyor.

Üstte: Nazmi Ziya Güran, Taksim Meydanı, 1935, tuval üzerine yağlı-
boya, 73.5 x 92 cm. Ortada: Cevat Dereli, Üç Güzeller, tarihsiz, karton
üzerine yağlıboya, 63 x 92,5 cm. Alt solda: Gerrit Adriaensz Berckheyde,
Herengracht’ta Altın Dönemeç, pano üzerine yağlıboya, 42,5 x 57,9 cm.
Alt sağda: Şeker Ahmed Ali Paşa, Ormanda Karaca, 1891, tuval üzerine
yağlıboya, 55 x 43,5 cm.
Above: Nazmi Ziya Güran, Taksim Square, 1935, oil on board, 73,5 x 92
cm. In the middle: Cevat Dereli, Three Belles, undated, oil on paperboard,
63 x 92,5 cm. Below left: Gerrit Adriaensz Berckheyde, Golden Bend on
Herengracht, oil on board, 42,5 x 57,9 cm. Below right: Şeker Ahmed Ali
Paşa, The Roe-deer in Forest, 1891, oil on board, 55 x 43,5 cm.

36
37
Osman Hamdi’den Rembrandt’a
Sakıp Sabancı Müzesi, sadece kalıcı koleksiyonlarıyla değil geçici sergileriyle
de büyük ilgi topluyor. Açıldığından bu yana Picasso, Rodin, Abidin Dino
gibi Türk ve dünya sanatının önemli isimlerinin eserlerini İstanbullu sanat-
severlerle buluşturan Sakıp Sabancı Müzesi iki önemli sergiye ev sahipliği
yapıyor: Bir Ülke Değişirken Tanzimat’tan Cumhuriyete Türk Resmi isimli
sergi 24 Aralık’ta açıldı. Sergi Osman Hamdi Bey, Fikret Mualla, Halil
Paşa, Şehzade Abdülmecit Efendi ve İzzet Ziya gibi Türk sanatının önemli
isimlerinin eserleri aracılığıyla yakın dönem tarihimize ışık tutuyor. Sergi-
nin en ilgi çekici taraflarından biri de, Osman Hamdi Bey’in Naile Hanım
isimli portresinin Türkiye’de ilk kez sergilenecek olması. Sanat tutkunlarının
heyecanla beklediği bir diğer sergi ise: Karanlıkla Işığın Buluştuğu Yerde:
Rembrandt ve Çağdaşları. Sakıp Sabancı Müzesi Hollanda Türkiye ilişki-
lerinin 400’üncü yılının kutlanacağı 2012 yılına özel bir sergi düzenledi. 22
Şubat’ta açılan sergide Rembrandt’ın yanı sıra Hollanda resminin en önemli
sanatçılarının aralarında bulunduğu 59 sanatçıya ait 73 tablo, 19 desen ve
18 obje olmak üzere 110 eser sergileniyor.

From Osman Hamdi Bey to Rembrandt


The Sakıp Sabancı Museum is not only drawing attention due to its permanent
collections but also through its temporary exhibitions. Having hosted exhibi-
tions of world’s major artists such as Picasso and Rodin and of Turkish artists
like Abidin Dino, the museum is currently presenting two important exhibitions.
First is the new permanent exhibit inaugurated on 24 December 2011, presenting
a 100-piece collection that chronicles the past 200 years of the art of painting
in Turkey. Entitled “As a Country Evolves: The Turkish Art of Painting from
and 2003, she occupied the post of director of that institution. Reformation to Republic”, the show at the newly refurbished permanent exhibit
Among many other distinctions, she is the recipient of the gallery includes works of Osman Hamdi Bey, Fikret Mualla, Halil Paşa, Crown
“Chevalier des Arts et des Lettres” award (1991) from the French Prince Abdülmecit Efendi and İzzet Ziya. On this occasion, the Naile Hanım
Ministry of Culture. The Sakıp Sabancı Museum is benefitting (Lady Naile) portrait by Osman Hamdi Bey is presented for the first time to
from Dr. Nazan Ölçer’s valuable knowledge and experience the Turkish public. The second exhibition opened on 22nd February is entitled
since 2003. “Where Light meets Darkness: Rembrandt and his Contemporaries” organized
The collection of calligraphy consisting of nearly 400 pieces on the occasion of the 400th Anniversary of Turkish-Dutch relations. On display
offers a comprehensive view of Ottoman calligraphic art over a are 110 pieces consisting of 73 paintings,19 drawings and 18 objets d’art by 59
period of 500 years, with manuscript Korans and prayer books, Dutch artists including Rembrandt.
calligraphic panels, decrees, imperial documents, declarations,
imperial seals, poetry books and calligraphic tools.
The painting collection consists mainly of samples of early
Ottoman and Republican Turkish painting and works of foreign
artists who lived in Istanbul during the last period of the Otto-
man Empire. More than 320 selected paintings from the period
1850-1950, by notable local artists like Raphael, Konstantin
Kapıdağlı, Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa, Süleyman
Seyyid, Nazmi Ziya Güran, İbrahim Çallı, Halil Paşa, Feyha-
man Duran, Fikret Mualla, and by European artists like Fausto
Zonaro and Ivan Ayvazovsky are on display.
Most valuable 18th and 19th century Chinese porcelain Famille
noire and Famille verte, polychrome vases and decorated
plates as well as an impressive collection of 19th century French
porcelain, including large numbers of Sèvres vases, and Ger-
man porcelain produced in Berlin and Vienna along with deco-
rative art works consisting of figurines, metalwork, porcelain,
objets d’art and furniture on display at the entrance floor of the
mansion, deliver clues to the delighted visitor, on the life style
and approach to art of the Sabancı family.

Nazan Ölçer (üstte). Osman Hamdi Bey, Naile Hanım Portresi, tarihsiz, tuval
üzerine yağlıboya, 52 x 41cm.
Nazan Ölçer (above). Osman Hamdi Bey, Portrait of Naile Hanım, undated,
oil on board, 52 x 41 cm (on the right).

38
19.
REPUBLIC OF TURKEY MINISTRY OF CULTURE AND TOURISM
STATE OPERA AND BALLET
th ULUSLARARASI ASPENDOS

INTERNATIONAL OPERA & BALLET FESTIVAL

14 Haziran / June 2012 TURANDOT Opera


İzmir Devlet Opera ve Balesi
İzmir State Opera and Ballet

20 Haziran / June 2012


Estonya Ulusal Operası RIGOLETTO Opera
Estonian National Opera

25 Haziran / June 2012 PRENS IGOR


Ekaterinburg Devlet Akademik Opera ve Balesi Opera
Ekaterinburg State Academic Opera and Ballet Theatre PRINCE IGOR
27 Haziran / June 2012 AŞK VE ÖLÜM Bale
Ekaterinburg Devlet Akademik Opera ve Balesi
Ekaterinburg State Academic Opera and Ballet Theatre LOVE AND DEATH Ballet

30 Haziran / June 2012


Güney Kore - Daegu Operası
Antalya Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu LA TRAVIATA Opera
South Korea - Daegu Opera
Antalya State Opera and Ballet Orchestra and Chorus

04 Temmuz / July 2012 Bale


Mersin ve Samsun Devlet Opera ve Baleleri ZORBA Ballet
Mersin & Samsun State Opera and Ballets

03 Eylül / September 2012


Çin - Pekin Operası / China - Beijing Opera MADAMA BUTTERFLY Opera
Samsun Devlet Opera ve Balesi Orkestrası
Samsun State Opera and Ballet Orchestra

06 Eylül / September 2012


Antalya Devlet Opera ve Balesi LUCIA DI LAMMERMOOR Opera
Antalya State Opera and Ballet

10 Eylül / September 2012 KUĞU GÖLÜ Bale


Türk Devlet Opera ve Bale Toplulukları
Turkish State Opera and Ballet Companies SWAN LAKE Ballet

15 Eylül / September 2012


Ankara Devlet Opera ve Balesi TANNHÄUSER Opera
Ankara State Opera and Ballet

Temsiller Haziran’da 21:00’de - Eylül’de 20:30’da başlar. / Performances start at 9:00 p.m. in June and 8:30 p.m. in September.
Gerektiğinde programda değişiklik yapılabilir.
The program can be modified in case of necessity.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde
değişim zamanı
görkemli bir koleksiyona sahip olan istanbul arkeoloji
müzeleri’nin bazı salonları eylül’e kadar ziyarete kapatılıyor.
amaç, eserlere ve ziyaretçilere yaraşır bir “21. yüzyıl konforu”
sunmak.

Time of change at the İstanbul Archaeological Museums


İSTANBUL Some of the galleries of the İstanbul Archaeological Museums will be closed to the public until
ARKEOLOJİ September, due to restoration and re-organization work to be carried out in accordance with
MÜZELERİ modern museological practices, worthy of the 21st century.
İstanbul
Archaeological
Museums

Yazı-Text
Elif Türkölmez

40
Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye The first museum of the Ottoman Empire and Republic of
Cumhuriyeti’nin ilk müzesi olan İstanbul Arkeo- Turkey, the İstanbul Archaeological Museums will undergo
loji Müzeleri yeni bir restorasyon sürecine girdi. a new series of renovations. Seven halls of the classical
1891 yılında Osman Hamdi Bey tarafından main building of the museum founded 1891 by Osman
kurulan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin Klasik Hamdi Bey, will be restored and reinforced against seismic
Bina kısmındaki yedi salon, TÜRSAB-Türkiye risks by TÜRSAB, the Association of Turkish Travel Agen-
Seyahat Acentaları Birliği tarafından hem res- cies.
tore ediliyor hem de depreme karşı güçlendiri- The endeavours in this direction aim at strengthening
liyor. the building structure to protect its priceless collections
Müzenin olası sarsıntılarda zarar görmesini and its visitors. The walls and concrete columns are being
engellemek için başlatılan güçlendirme çalış- reinforced with steel plates, the floor coverings with high
maları, hem binayı ve müze içinde sergilenen resistance square tension bars. Infrastructure renovation is
dünya çapındaki koleksiyonları hem de müze also on the agenda, air-conditioning, electrical and secu-
ziyaretçilerini korumayı öngörüyor. Bu anlamda rity systems are being repaired and re-installed. Exhibition
duvar ve kolonlar çelik plakalarla güçlendirili- halls are being remodelled to bring about a comfortably
yor, kat döşemeleri ise yüksek dayanımlı gergi spacious architectural layout.
çubuklarla sağlamlaştırılıyor. Restorasyon kap- The building designed by Architect Alexander Vallaury
samında müzenin altyapı sorunları da çözülü- is among the rare examples of its kind in the world,
yor. İklimlendirme, elektrik, güvenlik sistemleri conceived as a museum from the outset. It is now be-
uygulanıyor. Bir müze için en önemli detaylar- ing renovated in conformity with the requirements of a
dan olan sergileme alanları da daha ferah ve contemporary museum so that it will be able to compete
konforlu bir düzenlemeye dönüştürülüyor. with its counterparts around the world such as New York’s
Mimar Alexander Vallaury imzasını taşıyan Metropolitan Museum, London’s British Museum or the
bina, dünyada müze olarak tasarlanan nadir famous Louvre Museum in Paris.
yapılardan biri. İşte bu özelliğe, şimdi çağdaş
müzeciliğin gerektirdiği yenilikler ekleniyor. Collections will remain accessible to the public!
Dünya çapındaki muadilleri New York’taki The The halls number 13 to 20 in the south wing of the clas-
Metropolitan Museum, Londra’daki The British sical building will be closed during the first phase of the
41
Museum veya Paris’in dünyaca ünlü müzesi Louvre ile yarışacak restoration. However, the most important pieces originally on
hale getiriliyor. display in these halls were transferred to the Assos Hall where
a new exhibition space was arranged to this end. At the second
Salonlar kapansa da koleksiyonlar açık! phase of the restoration, the renovated and re-organized south
Restorasyonun birinci aşamasında İstanbul Arkeoloji Müzeleri Klasik wing will be re-opened whereas the north wing will be closed to
Bina güney kanat 13-20 numaralı salonlar ziyarete kapatıldı. Fakat be renovated.
ziyaretçileri bu eserlerden mahrum bırakmamak adına bu bölümdeki The guiding principle in this respect is not to deprive the visitor
eserlerin en önemlileri Assos Salonu’na taşındı ve bu salonda yeni from seeing the treasures of the museum. Then the works of art
bir sergi alanı düzenlendi. Restorasyonun ikinci aşamasında ise to be transferred include major pieces such as the Athena Statu-
güney kanat ziyarete açılacak, kuzey kanat kapatılacak. ette, the Alexander the Great Head, the Hermes Sculpture, the
Temel ilke “ziyaretçiyi mahrum bırakmama”. Ne de olsa, taşınacak Emperor Marcus Aurelius Bust, the Emperor Augustus Bust, the
eserler, müze koleksiyonunda çok önemli ve değerli bir yere sahip. Great Agrippina Bust, the Wrestlers and Musicians’ Ceremonial
Neler yok ki o eserler arasında: Athena Heykelciği, Büyük İskender Scene, the Charioteer Relief, the Lion Sculpture, the Cockfight Di-
Başı, Hermes Heykeli, Büyük Agrippina’nın Büstü, İmparator Augus- recting Eros Group Sculpture, the Farewell Scene Grave Stele, the
tus Büstü, İmparator Marcus Aurelius Büstü, Tören Sahneli Blok: Artemis Statue, Female Poet Sappho’s Head, the Hermaphrodite
Güreşenler ve Müzisyenler, Arabalı Sürücü Kabartması, Aslan Hey- Statue, the Marsyas Sculpture, the Aphrodite Statuette, Kithara
keli, Horoz Dövüştüren Eroslar, Veda Sahneli Mezar Steli, Artemis Playing God Apollo and many more sculptures and tomb steles.
Heykeli, Kadın Ozan Sappho’nun Başı, Hermafrodit Heykeli, Marsyas Two wide-screen monitors will be installed in front of the en-
Heykeli, Afrodit Heykelciği, Kithara Çalan Tanrı Apollon ve daha pek trance to the closed sections, offering 3-dimension visuals
çok heykel ya da mezar steli... showing the interior of these sections. The halls in question will
Ayrıca, kapalı olan salonların girişinde kurulan iki adet ekran ile re-open on 2016 following the completion of the renovation task.
kapatılan salonları 3 boyutlu olarak özel gözlük ile izleme olanağı İstanbul Archaeological Museums continue to welcome their
sunulacak. Salonlar 2016’da yenilenmiş olarak ziyaretçilere tekrar visitors with their three components, the Classical Building, the
açılacak. Ancient Near East Museum and the Tiled Pavilion. Restoring
Asırlık ağaçların çevrelediği bahçesinin bile insana huzur verdiği this museums’ compound is tantamount to rendering a great
müze, Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk service to the country’s cultural and historical heritage. TÜRSAB
Müzesi’nden oluşan üç ayrı binayla ziyaretçilerine hizmet vermeye is indeed proceeding from such motivation while conducting the
devam ediyor. Dünyada müze binası olarak tasarlanan ve kullanılan restoration work at the museum, intending to deliver a rewarding
ilk on müze içinde yer alan İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni yenileyerek legacy to future generations, in terms of worthwhile museums
korumak, aynı zamanda kültür mirasımızı korumak demek. TÜRSAB, capable of competing with their global counterparts.
restorasyon çalışmalarını işte bu bilinç ve motivasyonla yürütüyor;
gelecek nesillere dünya müzeleriyle yarışan bir müze devredebilmek
için çaba harcıyor.

II. Dünya Savaşı’nda boşaltılmıştı


Dünyanın en önemli müzeleri, çağın gerektirdiği ihtiyaçlara uy-
gun düzenlemeler yapmak için sık sık restore edilir. Örneğin New
York’taki Queens Müzesi yakın zamanda büyük bir onarım sürecin-
den geçti. Hem eserlerin sergilenme biçimleri, hem de ziyaretçilerin
gezi ve görüş alanlarının yenilenmesi açısından büyük bir mimari
başarı örneği oldu. Daha konforlu, ziyaretçi dostu bir müze haline
getirildi.İstanbul’un en önemli mimari yapıtları arasında yer alan ve
UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan Ayasofya Müzesi
de, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle kap-
samlı bir restorasyon çalışmasına tabi tutuldu. Ana kubbenin ve nar-
teksin restorasyonunu takiben, yarım kubbelerin restorasyonu, galeri
katının onarımı, bahçenin açıkhava müzesi olarak düzenlenmesi, I.
Mahmut kütüphanesinin onarımı gibi çalışmalar gerçekleştirildi.

42
Dünyanın sayılı müzelerinden olan İstanbul Evacuated during World War II
Arkeoloji Müzeleri daha önce de pek çok Frequent restoration and re-organization of
kez restorasyon çalışmalarına tabi tutuldu.
1903 yılında kuzey ve güney kanadın eklen-
museums is a necessary task in order to bring
them up-to-date with modern requirements.
Uzman ellere emanet
mesiyle oluşan ana müze binasına, yeni Recently, it was the case of the Queens Mu- Restorasyon, tadilattan farklı
sergi salonlarına duyulan ihtiyaç nedeniyle seum in New York, which underwent a major olarak, çok önemli bir uzmanlık
1969-1983 yılları arasında bir ilave yapıldı renovation considered a successful archi- alanı. Yenileme sırasında onarılan
ve bu bölüm Ek Bina olarak adlandırıldı. II. tectural achievement resulting in a more eser ya da yapının aslına sadık
Dünya Savaşı sırasında savunma amacıyla comfortable, visitor-friendly museum layout. kalmak, eserin tarihi önemine
boşaltılan müze, savaştan sonra yeniden The Ayasofya (Hagia Sophia) Museum, a zarar getirecek müdahalelerden
düzenlendi. 1963 yılında müze yapısında property inscribed on the UNESCO World kaçınmak gerekiyor. Restorasyonu,
büyük bir düzenleme yapılarak 1974 yılında Heritage List, which is one of Istanbul’s bu konuda deneyimli çalışanların
tekrar ziyarete açıldı. En son 1999-2000 yılla- foremost architectural treasures, was sub- olduğu firmaların yapması çok
rında bakım ve onarımları yapılan Eski Şark ject to an extensive restoration supported önemli. Çünkü bu tür güçlendir-
Eserleri Müzesi 8 Eylül 2000’de bugünkü by the Istanbul, European Capital of Culture me ve yenileme çalışmalarında
halini aldı. Müzede ayrıca 2002 yılında çatı 2010 Agency. Following the restoration of çakılacak her bir çivinin ayrı ayrı
yenilenmesi yapıldı. the main dome and the narthex, restoration sorumluluğu var.
of the lateral semi-domes and of the upper Klasik Bina’da devam eden deprem
gallery floor, the conversion of the garden güçlendirme ve restorasyon uygula-
into an open-air museum and the restora- maları Süleymaniye Camii ve Mısır
tion of the Sultan Mahmut I Library were Konsolosluğu’nun restorasyonlarını
completed. gerçekleştiren Güryapı tarafından
İstanbul Archaeological Museums, among yapılıyor. Restitüsyon ve Restoras-
leading museums of the world, underwent yon projeleri Seçkin Mimarlık tara-
several renovations. In 1903, the north and fından hazırlanan müzenin deprem
south wings were added to the main build- güçlendirme projeleri ise İSMEP-
ing. Between 1969-1983, an annex was built İstanbul Kentinin Sismik Riskinin
due to the urgent need for additional exhibi- Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık
tion halls. The museum was evacuated for Projesi kapsamında İtalyan-Türk
defence purposes during the Second World ortaklığıyla SPC ve OSM firmaları
War and reorganized following the end of the tarafından Kültür ve Turizm Ba-
war. The museum underwent a major restruc- kanlığı sorumluluğunda geliştirildi.
turing from 1963 onwards and was re-opened
in 1974. The Ancient Near East Museum was
Expert hands
subject to a general maintenance in the years
1999-2000 and re-opened on 8 September
2000, acquiring its current state. In 2002, the
roof of the main building was repaired. Restoration is a specific technique
different from alteration. It is essen-
tial to preserve the original state and
characteristics of the object or build-
Deprem Güçlendirmesi ve Restorasyon Çalışması Klasik Bina 13-20 salonlarında devam ediyor (solda). ing while proceeding with its restora-
tion and to avoid any intervention
Duvarlar ve kolonlar çelik plakalarla güçlendiriliyor (yukarıda).
Restoration and seismic reinforcement work are underway in Classical Building Halls 13-20 (on the left).
The walls and columns are being reinforced with steel plates (above). prone to harm its historical value.
The entrusting of sensitive restora-
tion projects to reliable companies,
experienced and tested in this domain
is as relevant as the skills of their
qualified craftsmen.
Restoration and reinforcement work
at the Classical Building is carried
out by Güryapı, the company which
performed the restoration of the
Süleymaniye Mosque and Consulate
General of Egypt building. Seçkin
Architecture Bureau drew up the
restitution and restoration projects.
The earthquake reinforcement
project of the museum was developed
by Turkish-Italian joint venture firms
SPC and OSM within the framework
of the “Reduction of Seismic Risk
and Emergency Readiness Project for
the City of Istanbul”(ISMEP), under
the responsibility of the Ministry of
Culture and Tourism.

43
ARKEOLOJİ
Archaeology
Yazı -Text
Prof. Dr. Gülsün Umurtak
&
Prof. Dr. Refik Duru
Hacılar’ın İkinci Höyüğünde Çalışmalara Başlandı
Çeviri-Translation
Angela M. Bell
Hacılar Büyük Höyük Kazısı - 2011
Work has begun at the second höyük at Hacılar
Hacılar Büyük Höyük Excavations - 2011
nadolu Yaylası’nın tarihöncesi It would be true to say that the settlement near the village
(prehistorik) uygarlıkları konusunun of Hacılar, located 27 km southwest of Burdur, was among
öğrenilme sürecini başlatan mer- the significant sites that initiated the discovery of the
kezlerden en önemlilerinden birinin Prehistoric civilisations of the Anatolian Plateau – in fact
ISPARTA
-hatta en önemlisinin-, Burdur’un 27 BURDUR it was the most important. This prehistoric settlement,
km. güney batısında bulunan Hacılar H. BüyükKuruçay
Höyük which became known just as ‘Hacılar’ as it took the name
Köyü civarındaki bir yerleşme olduğu Hacýlar
BUCAK
of the nearby village, was discovered in 1956 by English
Höyücek
söylenebilir. Yakınında bulunduğu archaeologist James Mellaart after he set out to investi-
köyün ismine uyularak sadece ‘Hacılar’ olarak anılan Bademaðacý H.
gate the place of origin of some painted pottery that had
bu tarihöncesi yerleşme yeri, 1956 yılında İngiliz arkeo- Bademaðacý been shown to him in Burdur and he began excavations
logu James Mellaart’ın Burdur’da kendisine gösterilen there the following year. By the end of the excavations
boya bezemeli çanak çömleğin izini sürmesi sonunda ANTALYA
that lasted four years, extremely significant archaeologi-
saptanmış ve ertesi yıl kazılmasına başlanmıştı. 4 yıl cal remains and other finds had been uncovered from
süren çalışmaların bitiminde, o zamana dek Anadolu this long lasting settlement extending from the Neolithic
Yaylası’nda varlığı bilinmeyen, hatta varlığından kuşku AK DENÝZ Period to the following Early Chalcolithic, periods that
duyulan Neolitik Çağ ile onu izleyen Erken Kalkolitik’in had not previously been known on the Anatolian Plateau
sonuna kadar devam eden çok uzun süreli bir yerleşmeye and ones that some even doubted ever existed in the re-
ait ilginç ve çok önemli arkeolojik bulgular ele geçmiş- gion. The information provided by the Hacılar excavations
ti. Hacılar kazısının verdiği bilgiler bir yandan arkeoloji deeply impacted the archaeological world and, along with
dünyasını derinden etkilerken, öte yandan ele geçen son this, the high quality painted pottery displaying evidence
derece ustalıkla yapılıp, alışılmamış fantastik bezeme Res./Fig. 1 of impressive workmanship and decorated with unusual
öğeleriyle süslü, çok yüksek kalitede çanak çömlek ve fantastic decorations and the skilfully shaped three-
kilden olağanüstü ustalıkla biçimlendirilmiş tam plastik kadın figürinleri dimensional clay female figurines also awakened considerable interest
de büyük ilgi ve heyecanla karşılanmıştı. Bu ikinci olgu, Avrupalı ve yerli and excitement. This second factor immediately attracted the attention of
koleksiyoncu ve müzecilerin de hemen dikkatini çekmiş, bu eserlere olan European and local collectors and museum directors and the demand for
talep olağanüstü boyutlara ulaşmıştı. Hacılar’da resmi kazılar henüz these items reached incredibly high levels. Even while the official excava-
devam ederken, bazı kişiler tarafından başlatılan kaçak kazıların boyutları, tions at Hacılar were continuing, some illegal digs started and the extent
resmi kazıların bitiminden sonra daha da büyümüş, ele geçen eserler de, of these increased significantly after the official excavations came to an
önce İstanbul’da Kapalıçarşı’ya, oradan da Avrupa’nın eski eser pazar- end. The items uncovered by these digs first reached the Covered Bazaar in
larına akmaya başlamıştı. Böylece başından itibaren, Hacılar kazısı her Istanbul and from there made their way to the antique markets of Europe.
bakımdan uluslararası bir üne kavuşmuş ve arkeoloji çevrelerince çok
büyük ilgi ile izlenmişti. Hacılar’ın kazılmasından uzunca bir süre sonra,
Burdur çevresinde tarihöncesi dönemlerin araştırılmasına tekrar başlan-
mıştır. 1976 yılında İstanbul Üniversitesi adına Prof.Dr. Refik Duru’nun
başkanlığındaki bir kurul, ‘Burdur Bölgesi Kazı ve Araştırma Projesi’ni HACILAR BÜYÜK HÖYÜK
başlatmış, iki yıllık yüzey araştırmalarından sonra, 1978-1988 arasında
Kuruçay Höyüğü’nde, 1989-1992’lerde Höyücek’te ve 1993-2010 yılla-
rında da Bademağacı Höyüğü’nde olmak üzere, toplam 35 yıl yöredeki
arkeolojik araştırmalarını sürdürmüştür (Res.1). Bu satırların yazarlarının HACILAR
yönetimindeki bu bilim kurulu, 1985 ve 1986 yıllarında, Hacılar’da kazılar
sonrası olaylarını aydınlatmak ve bu arada tarihöncesi yerleşmelerinin
mezarlığını bulmak amacıyla iki dönem de Hacılar Köyü çevresinde kazı-
lar yapmıştır. Bütün bu çalışmalar sonucunda, Antik coğrafyada Pisidia
olarak bilinen Burdur ve yakın çevresinin, Anadolu tarihöncesi dönem-
lerinin en iyi bilinen bölgelerinden biri haline geldiği söylenebilir. 2010
yılında Bademağacı Höyüğü kazılarının bitiminde, Burdur Bölgesi Kazı ve
Res./Fig. 2
Araştırma Kurulu, Hacılar kazısının yeterince ayrıntılı yapılmadığı, aydın-
latılması gerekli önemli pek çok sorunu olduğu için, bu merkezin yakın
çevresinde araştırmalara devam edilmesinin doğru olacağı gerekçesiyle
çalışmalarını, J. Mellaart’ın kazı yaptığı Hacılar ören yerinin 400-500 m.
kuzeyinde bulunan bir höyükte yürütme kararı almıştır (Res. 2). Hacılar’ın
ilk kazı yerinden ayırt edilmesi amacıyla ‘Hacılar Büyük Höyük’ ismiyle ka-
yıtlara geçmiş olan bu ikinci yerleşimde, 2011 yılı yaz aylarında, Prof. Dr.
Gülsün Umurtak başkanlığında ve Prof. Dr. Refik Duru’nun (Kazı Onursal
Başkanı) katılımı ile kazılara başlanmıştır (İstanbul Üniversitesi Bilimsel
Araştırma Projesi No. 15305).
Yaklaşık olarak 280 m x 240 m boyutlarındaki höyüğün yüksekliğini tam
olarak söyleyebilmek, çevresinin topografyası çok karmaşık olduğun-
dan, pek kolay değildir. Doğu yamacın dışından geçen dere yatağından
ölçülürse, yükseklik 10 m.yi bulmakta, batıda ise, yükselen arazi eğimi
nedeniyle tepe, ancak yaklaşık 3 m olarak algılanmaktadır. Höyüğün
kültür sıradüzeni hakkında bilgi edinmek amacıyla bu ilk kazı sezonun-
da kuzeydeki en yüksek kesimde açılan üç açma (A, B ve C açmaları) ile
höyüğün kuzeybatı ve kuzey eteklerinde üç deneme açmasında (DA 1, DA
2 ve DA 3) kazılara başlanmıştır.

Mimarlık
Tepe Açmaları: İlk kazı mevsimindeki sınırlı çalışmalarda, tepenin üst
kesimindeki A Açması’nda (10 X 30 m) 3.5 m, B açmasında (60x10 ve 60x5 Res./Fig. 3
45
In this way, right from the beginning the Hacılar Excavations became
internationally well-known from every point of view and were followed with
great interest in archaeology circles. Several years after the excavations at
Hacılar, research of the prehistoric periods in the Burdur vicinity recom-
menced. In 1976 a team under the auspices of Istanbul University and
directed by Prof. Refik Duru began the ‘Burdur Region Excavations and Re-
search Project’. After an initial two-year survey, archaeological excavations
took place at Kuruçay Höyük from 1978-1988, at Höyücek from 1989-1992
and Bademağacı Höyük from 1993-2010, meaning this process continued
for a total of 35 years (Fig. 1). In 1985 and 1986, this scientific research
committee under the leadership of the writers of this article carried out
two seasons of excavations in the vicinity of Hacılar Village with the aim
of shedding light on the events that occurred after the Hacılar Excavations
and also attempting to find the cemetery of the prehistoric settlement.
Res./Fig. 4 As a result of all this work Burdur and its surrounding area, known as
Pisidia in ancient geography, became one of the best known regions in the
study of the prehistoric periods of Anatolia. In 2010, after the completion
of the Bademağacı Höyük Excavations, the Burdur Region Excavations and
Research team agreed that there were many matters and problems that
had not been adequately investigated in the Hacılar Excavations and these
needed to be brought to light and it was decided that the right response
would be to continue research in the vicinity of this centre at a höyük 400-
500 m north of the Hacılar site where J. Mellaart carried out excavations
(Fig. 2). Excavations began at this second settlement, which was called
‘Hacılar Büyük Höyük’ (to distinguish it from the first excavations site at
Hacılar), in the summer months of 2011 under the direction of Prof. Dr.
Gülsün Umurtak (Istanbul University Scientific Research Project No. 15305)
and with the participation of Prof. Dr. Refik Duru (Honorary Director of Ex-
cavations). It was not easy to estimate the exact height of the höyük, which
is approximately 280 m x 240 m in dimension, as the surrounding topogra-
phy is very complex. If the height of the mound is measured from the river
bed of the small river that flows just beyond the eastern slope, the height
on the eastern side reaches 10 m, while on the western side the top of the
mound is only about 3 m due to the rising slant of the slope. In order to
determine the cultural stratigraphy of the mound, in this first excavations
season excavations began with three soundings opened up at the highest
Res./Fig. 5
point on the northern side (soundings A, B and C) and three trial (investi-
m) 1.5 m ve bu alanın 40 m güneybatısındaki C Açması’nda (10 X 20 m) gative) soundings (DA 1, DA 2 and DA 3) on the northwestern and northern
1.5 m kadar derinleşilmiş ve her üç açmada da, İlk Tunç Çağı’na (İTÇ) ait slopes of the höyük.
üç ayrı mimarlık katının varlığı saptanmışır (Res. 3). İlk kazı yılının sonuç-
larının ilerideki çalışma dönemlerinde değişmesi olasılığı göz önünde The Architecture
tutularak kesin olarak isimlendirilmeyen bu yerleşme katlarının, Burdur The Sounding at the top of the Mound: During the limited work of the
Bölgesi’nin daha önceden bilinen bulgularına, özellikle çanak çömleğine first excavations season, at the top of the mound Sounding A (10 X 30 m)
dayanılarak, İlk Tunç Çağı’nın (İTÇ) ortalarına tarihlendirilmesinin doğru was dug down to a depth of 3.5 m, Sounding B (60x10 and 60x5 m) to 1.5
olacağı düşünülmüştür. m and in Sounding C (10 X 20 m), 40 m southwest of this area, a depth
Söz konusu açmalarda, tarla düzleminin hemen altından başlayarak of about 1.5 m was reached. In all three of these soundings architectural
çok bozulmuş durumda taş temellere rastlanmış, ancak bu temeller, ait remains belonging to the Early Bronze Age (EBA) were determined (Fig.
oldukları yapıların planları açısından, fazla bilgi vermemiştir (Res. 4). 3). Bearing in mind the possibility that further investigation could change
Batı Yamaç Açması: Batı yamaçta 5 m. çapında bir Deneme Açması the results of this first year of excavations, based on finds already known
(DA2) olarak başlanan, daha sonra her yönden yapılan eklerle 15x20 m from the Burdur Region - especially the pottery- it was thought appropriate
ölçülerine ulaşan Batı Yamaç Açması’nda (BYA) ise, dikkatle planlanmış to tentatively date the levels of this settlement to the middle of the Early
“testere dişi” şeklinde kırılmalarla kuzey-güney doğrultusunda gelişen Bronze Age (EBA).
çok odalı bir yapılaşma ile karşılaşılmıştır (Res. 5). Duvarlarının altı 4-5 Some badly damaged stone foundations were uncovered just under the
sıra orta boy taşlarla, üst kesimi kerpiçle örülmüş olan bu yapı komplek- surface of the field in the above mentioned trenches, but it was not possi-
sinin planlaması, büyük olasılıkla yerleşmenin en dış halkasında bulu- ble to obtain much information about building plans from these founda-
nulduğunu göstermektedir. Burada batı sınırı oluşturan dış duvarlar (!) tions (Fig. 4).
1.50 m genişlikte olup, aynı zamanda, ara-yan duvarları ortak olan bitişik The Sounding on the Western Slope: The Western Slope Sounding

Res./Fig. 6 (Yük./H. 8.8 cm) Res./Fig. 7 (Yük./H. 10 cm) Res./Fig. 8 (Ağız Çapı/Rim Diam. 43 cm) Res./Fig. 9 (Ağız Çapı /Rim Diam. 37 cm)

46
düzende ve biri diğerine göre ileri çıkacak şekilde yerleşti- (“Batı Yamaç Açması” in Turkish, abbreviated to BYA) was a trench 5 m
rilmiş dört mekânın da dış duvarını oluşturmaktadır. Yan in diameter that was first opened up as an investigative Trial Sounding
yana yapılmış, dikdörtgen planlı ve arkeoloji yazınında (DA2) but was then extended in all directions to reach 15x20 m in dimen-
‘Megaron’ olarak isimlendirilen yapılara çok benze- sion. A carefully planned multi-roomed structure on a north-south axis
yen bu bağımsız mekânların kapıları, yerleşme içine with “saw-edge” indentations on the walls was uncovered in this Western
bakan dar kenarlara açılmıştır. Kapıların iki yanında, Slope Sounding (BYA) (Fig. 5). The lower sections of the walls consisted of
yapıların uzun duvarlarının uzantısı olarak, ileriye 4-5 layers of medium sized stones, while the upper sections were made of
doğru gelişen kısa duvar çıkıntıları (ante) vardır. mud bricks (kerpiç); the plan of this building complex shows that it would
Ortalama 4.5x5.5 m boyutlarındaki mekânların iç have been situated on the outermost edge of the settlement. At this point
duvarları 1.00-1.10 m kalınlıktadır. the outer walls (!) that formed the western boundary were 1.50 m in width
Bu açmada ele geçen çanak çömleğin değerlendiril- and were joined to other side walls between them; the walls were placed
mesi ve yukarıda tanıtılan mekânlardan alınan yanık in such a way that each wall extended a bit further outward than the previ-
Res./Fig. 10 tahıl örnekleri üzerinde yapılan C14 ölçümlerinden ous one and these four structures / dwellings also formed the outer wall.
(Yük./H. 14.7 cm)
(Beta Analytic-London) elde edilen sonuçlara da- The doors of these rectangular buildings, which were adjacent and strongly
yanılarak yerleşmenin MÖ 3010 ile 2890 tarihlerine, resemble the buildings known as ‘Megaron’ in archaeological terminology,
dolayısıyla, Geç Kalkolitik’den İlk Tunç Çağı’na geçiş sürecine ait olması were situated on the narrower sides of the structures and faced /opened
gerektiği düşünülmektedir. up towards the inside of the settlement. On both sides of the doors, there
were some short projections (ante) that jutted outwards as extensions of
Buluntular the longer walls. The average dimensions of these dwellings were 4.5 x 5.5
Çanak çömlek: Höyüğün tepe kesimindeki kazılarda bulunan İTÇ m and the inner walls were about 1.00-1.10 m in thickness. On the basis of
dönemi çanak çömleğinde iyi arıtılmış hamurdan, astarlı ve çok iyi an evaluation of the pottery from this trench and the 14 C readings from
açkılı, iyi fırınlanmış gri-siyah renkli mallar şimdilik sayıca en kala- examples of burnt grain from the areas described above (Beta Analytic –
balık grubu oluşturmaktadır. Çoğunluğu kesik düz dudaklı yayvan, London) it is thought that this settlement dates to between 3010 and 2890
çan biçimli derin, makara kulplu ve ağız üstü yatay kulplu BC, that is the transition period from the Late Chalcolithic
çanakların, gaga ağızlı ufak ve orta boy testilerin, orta ve to the Early Bronze Age.
büyük boy çömleklerin yer aldığı bu grup özenli
yapımı ile dikkat çekmektedir. Bu grupta bant The Finds
şeklinde kabartma ve kesişen çizgiler, üçgenler, The Pottery: The most common group among the
zikzaklardan oluşan incrusté bezemeler tercih EBA pottery found so far at the top of the mound
edilmiştir. Görece daha az sayıdaki kırmızı as- during the excavations is a grey-black ware group
tarlı ve açkılı, oldukça iyi fırınlanmış mallar with a paste purged of impurities, slipped and
yayvan, derin, bazen tek kulplu, bazen akı- highly burnished and hard fired. This group, which
tacaklı çanaklar (Res. 6), gaga ağızlı minya- mainly consists of shallow bowls with plain truncated
tür (Res. 7), ve orta boy testiler, büyük boy mouth rims, deep bell-shaped bowls with spool
çömleklerden oluşmaktadır. Tüm örnekle- shaped handles and horizontal handles attached to
rin Kuruçay’ın İTÇ II/2 ve 1. tabakalarından the mouth rims, small and medium sized beak-spouted
bilinen çanak çömlekle hamur, yapım özellikleri ve jugs and small and medium sized jars, is notable for its
formları bakımından büyük benzerliği olduğu görülmektedir. quality workmanship. The preferred decoration type of this group is
BYA’da bulunan çanak çömlek arasında astarlı, açkılı, gri Res./Fig. 11 bas relief strip / band decoration and incrusted decoration consisting
(Yük./H.
renkli mat görünümlü, oldukça iyi fırınlanmış; geniş ağızlı, 16-11.4-17.2 cm)
of intersecting lines, triangles and zigzags. Comparatively fewer in
içbükey profili olan, düz dipli, tek kulbu olan çanaklar (Res. number, the considerably well fired red slipped and burnished wares
8-9), şişe (Res. 10), testiler (Res. 11), çömlek ve minyatür consist of deep bowls sometimes with one handle and sometimes
kaplar sayıca çok fazladır. Koyu gri, kahve renkli, astarlı ve çok iyi aç- with a spout (Fig. 6), beak spouted miniature (Fig. 7), and medium sized
kılı olan dar boyunlu, gövdesi yatay kabartma bantlarla süslü testiler jugs and large jars. The complete examples bear a close resemblance from
(Res. 12) ise görece daha az olan çanak çömlek grubunu oluşturmak- the point of view of paste, form and workmanship to the pottery known
tadır. from Kuruçay EBA levels II/2 and 1. Among the pottery from the BYA, the
İdoller: Tepenin üst kesimindeki İTÇ yerleşmesine ait yıkıntı molozu grey slipped and burnished wares are matt in appearance and hard fired;
içinde, değişik derinliklerde olmak üzere kilden yapılmış 4 idol ele the wide-mouthed concave profile bowls with a plain base and sometimes
geçmiştir (Res. 13-14). Bu tipten idoller, Anadolu’da bu dönemin with one vertical handle (Fig. 8-9), a bottle (Fig. 10), jugs (Fig. 11), jars and
egemen inancı olan ‘Ana Tanrıça’ kültünün, çok yaygın olan sembol- miniature vessels are among the most numerous. The pottery group pro-
leridir. portionately fewest in number is the group of dark grey and brown slipped,
Mühürler: İTÇ katlarında 3 tane pişmiş toprak damga mühür bulun- well burnished narrow necked jugs with body sections decorated with
muştur. Bir tanesinin baskı yüzeyinde çizgi ve noktacıklardan oluşan horizontal relief strips containing motifs (Fig. 12).
bir kompozisyon, diğerinde bir gamalı haç (swastika) motifi (Res. 15) The Idols: Four clay idols were found at different depths in the debris be-
yer almaktadır. Üçüncü parça, tutamağı yatay delikli, 5.8 cm çapın- longing to the EBA settlements that formed the top layer
daki baskı alanında spiral, zigzag içi noktalı dörtgen şeklinde işaret- of the mound (Fig. 13-14). This type of idols were very
ler olan grimsi bej renkli ünik bir eserdir (Makalenin ilk sayfasındaki common symbols of the ‘Mother Goddess’ cult, the
resme bakınız). dominant belief system in Anatolia during this period.
Maden: Bronzdan küre başlı ve delikli bir iğne, höyüğün batı yamaç- The Seals: Three baked clay stamp seals were found
larında üst birikim içinden ele geçmiştir. in the EBA levels. There is a composition consist-
İlk kazı dönemi sonundaki bazı saptama ve yorumlar ing of lines and small dots on the stamp surface
Hacılar Büyük Höyük’te 47 gün devam eden birinci kazı dönemi of one of these seals and a swastika motif on an-
sonunda yaptığımız saptama ve yorumlardan bazılarını aşağıda other (Fig. 15). The third piece is a unique item
sunuyoruz. greyish beige in colour, 5.8 cm in diameter with
Bu yılın sonuçları ilerideki yıllarda değişmezse, HBH’deki en son a horizontal pierced handle and a stamp surface
yerleşme İTÇ içinde (MÖ 2700-2400) olmuştur. Başka bir anlatımla containing motifs such as spirals, zigzags and
höyük, MÖ 2400 dolaylarında terk edilmiş ve bir daha yerleşilmemiş- quadrangular shapes filled with dots (See the picture Res./Fig. 12
tir. Höyükteki yerleşmelerin zamansal alt sınırı konusunda herhangi on the first page of this article). (Yük./H. 14.2 cm)

47
bir öneri yapmak, ana toprağa kadar olan 15 m.ye yakın Metal Finds: A pierced bronze pin with a spherical head was found in the
birikimin kaldırılmasına değin, doğal olarak mümkün top soil of the western slope of the höyük.
değildir.
İTÇ yerleşmelerine ait temel kalıntıları az ve çok Some Observations and Comments after the First Excavations
bozulmuş, dolayısıyla da ev planları ve evlerin iç Period
kısımlarındaki ayrıntılar öğrenilemediğinden, şimdilik Some observations and comments arising from the 47 days of excava-
dönemin mimari nitelikleri konusunda değerlendir- tions at Hacılar Büyük Höyük are presented below:
me yapılmayacaktır. Bu çağın iyi bilinmeyen ve If future excavation work does not change the results of this season, the
Kuruçay Höyüğü’nde temsil edilmeyen evreleri, final settlement at Hacılar Büyük Höyük can be dated to the middle of
olasıdır ki höyüğün tepe kesiminde önümüzdeki EBA (2700-2400 BC). In other words, the höyük was abandoned around
yıllarda gelişecek kazılarla çok daha iyi durumda 2400 BC and was not resettled again. It would obviously not be possible
gün ışığına çıkacaktır. to estimate the date of the earliest settlement until the approximately 15
Batı Yamaç Açması’nda sınırlı bir alanda izlenen m of accumulation has been removed and virgin soil has been reached.
mimari düzenleme, yerleşmenin korunması- As the foundations of the EBA settlements were not very extensive and
na / savunulmasına yönelik bir uygulama gibi were badly damaged, it was not possible to learn much about the plans
algılanmaktadır. Söz konusu sistem, açık biçimde of the houses and their interior layout so no attempt will be made to
Res./Fig. 13
(Yük./H. 5 cm) yerleşmenin dış çizgisinin kavisli olduğunu gös- evaluate the architectural characteristics. It is likely that as excavations at
termektedir. Dıştaki kalın duvara içten bitiştirilmiş the top of the mound develop some better preserved remains from this
olan mekânlar eğer birer ‘megaron’ olarak düşünülürse, o zaman bu period, which is not well known and not represented at Kuruçay Höyük,
uygulama, Batı Anadolu’daki İTÇ yerleşmelerinde, örneğin Badema- will be uncovered. In the Sounding on the Western Slope, the architec-
ğacı’ndaki duruma uymaktadır. Başka bir anlatımla Bademağacı’nda tural layout followed in a limited area appears to be part of some kind of
gözlenen megaron planlı evlerin höyüğün dış çizgisine uygun şekilde defence system designed to protect the settlement. This defence system
diziliş uygulaması, Bademağacı’ndan yaklaşık 300-400 yıl önce Hacı- clearly shows that the outer boundary of the settlement is curved. If it
lar Büyük Höyük’te görülen bir yöntemdir. is accepted that the dwellings attached to the thick outer wall from the
Yukarıda kısaca tanımlanan tüm bulgular, bu dönemin Kuruçay Geç inside are actually ‘megaron’ in type, it would mean that this architec-
Kalkolitik kültürü ile ilgili çanak çömlek geleneğinin henüz unutul- tural style fits with that of other Western Anatolian EBA settlements,
madığı ancak, İlk Tunç Çağı’na özgü bazı yeni kap formlarının ve such as Bademağacı. In other words, the layout seen at Bademağacı
süsleme ögelerinin benimsendiği, mimarlıkta ise Kuruçay where the megaron plan houses were arranged to fit in with the outer
GKÇ yapı tarzı ile hiç ilgisi olmayan kısa ante’li, geniş boundary of the höyük is seen at Hacılar Büyük Höyük around 300 - 400
duvarlı, megaronumsu yapı tipinin uygulanmaya years before the application of it at Bademağacı. All the factors and
başlandığı bir geçiş dönemi olduğunu göster- evidence briefly described above show that the Kuruçay Late Chalcolithic
mektedir. C 14 analizlerinin sonuçları da bu culture and its pottery tradition had not been forgotten although some
görüşümüzü desteklemektedir. new pottery forms and decoration techniques characteristic of the Early
Hacılar Büyük Höyük’te gerçekleşen ilk yıl çalış- Bronze Age had been added, while the architecture shows that this must
malarının verdiği bilgiler ve ortaya çıkan taşınmaz have been a transition period during which megaron type buildings with
mimarlık buluntularıyla ele geçen küçük eserler, short ante sections and long walls developed that were very different
önümüzdeki 8-10 yıl içinde höyüğün diğer kesim- from the Kuruçay Late Chalcolithic building style. The results of the 14C
lerinin ve alt katlarının kazılmasıyla edinilecek analysis support our views. The information gained from the first year of
bilgilerin ne derecede zengin ve önemli olabileceği excavations at Hacılar Büyük Höyük, along with the actual architectural
konusunda fikir vermektedir. Bölgede Hacılar’dan remains and small finds, gives some indication of the possible rich-
Res./Fig. 14
(Yük./H. 4.8 cm)
başlayarak Kuruçay, Höyücek ve bugün Antalya ness and importance of the insights that are likely to be obtained from
İli sınırları içinde kalmış olmakla birlikte, coğrafi the excavation of other sections of the mound and the lower levels in
ve kültürel açıdan Burdur Bölgesi’nin güney kesiminde yer alan the coming 8 - 10 years. There is no doubt that in spite of the extensive
Bademağacı Höyüğü’nde yapılmış geniş ölçekli kazılara rağmen, MÖ excavations carried out in the region beginning at Hacılar and continuing
8000 yıllarından tarihi çağlara kadar olan yaklaşık 6000 yıllık süre at Kuruçay, Höyücek and Bademağacı Höyük (located within the present
içinde, burada yaşanmış ancak hâlâ tanınmayan ya da kalıntılarını day boundaries of Antalya Province but in an area which geographically
bulamadığımız değişik kültür evrelerinin ve açıklanması gereken pek and culturally belongs to the southern part of the Burdur Region), there
çok sorunun varolduğunda kuşku yoktur. Örneğin, “Hacılar’ın son are still many problems related to certain cultural periods in the approxi-
yerleşmesinin MÖ 5500 dolaylarında yıkılıp, bu yerleşmenin terk mately 6000 year timespan from around 8000 BC to the historical periods
edilmesinden sonra, Hacılar Erken Kalkolitik kültürünün sahipleri that need to be investigated as, even though it is known there was habi-
nereye gitmiştir ve bölgedeki kültürel süreç nasıl devam etmişti” tation during these times, the settlements remain virtually unknown or
ya da “Kuruçay’da MÖ 3500’lere tarihlenen Geç Kalkolitik dönemin there are no remains related to them. For example, we do not yet know
başlamasına kadar olan yaklaşık 2000 yıllık süre içindeki gelişme- the answers to questions such as “Where did the people who estab-
ler nelerdir” gibi soruların yanıtlarını bilmiyoruz. Olasıdır ki Büyük lished the Hacılar Early Chalcolithic culture go after this last settlement
Höyük’teki yerleşme, Hacılar’ın son yerleşmesi olan Hacılar I’in at Hacılar was abandoned around 5500 BC and how did the cultural
yıkılıp terk edilmesinden sonra başlamıştı. process of this region continue?” or “What were the developments at
Yukarıdaki varsayımımız doğru ise bu durum, Geç Kuruçay in the time gap of around 2000 years before the beginning of
Kalkolitik’in sona ermesinden İlk Tunç Çağı’nın the Late Chalcolithic period around 3500 BC?” It is likely that the set-
başlama tarihine (yaklaşık MÖ 3000) kadar tlement at Büyük Höyük began after Hacılar I, the last settlement at
olan zaman parçası içindeki gelişmeler ve Hacılar, had been destroyed and deserted. If the above theory is right,
dolayısıyla İlk Tunç Çağı’na geçişin koşul- it means that this höyük will prove very significant in the investigation
larının öğrenilmesi gibi sadece bölgemiz of developments during the period from the end of the Late Chalco-
için değil tüm Batı Anadolu’nun prehistorik lithic to the beginning of the Early Bronze Age (approx. 3000 BC) and
çağlarının anlaşılabilmesi açısından son therefore also the conditions that led to the transition to EBA, not
derece önemli olacaktır. Yukarıda bazılarını just for our region but also for gaining an understanding of the pre-
saydığımız bazılarını da bugünden öngöreme- historic periods in all of Western Anatolia. We think that excavations
yeceğimiz pek çok soruna önümüzdeki yıllarda at our höyük in the coming years will help to provide answers to some
Res./Fig. 15
(Çap/Diam. 2 cm) höyüğümüzde yapılacak kazılarda yanıtlar bulu- of the questions mentioned above as well as to many other issues not
nabileceğini düşünüyoruz. yet foreseen.
48
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ KOLEKSİYONUNDAN

HAMMURABI KANUNLARI
DER KI!
“Bir adam kendisine çocuk veren
kadından ayrılmak isterse çeyizini ve
tarlanın, malların bir kısmını verir...”
Kral Hammurabi binlerce yıl önce
kanunu yazdı... Bu tabletlerle günümüze
miras bıraktı.

Ana Sponsor

İstanbul Arkeoloji Müzeleri


TÜRSAB’ın desteğiyle yenileniyor

İstanbul Arkeoloji Müzeleri


Osman Hamdi Bey Yokuşu Sultanahmet İstanbul • Tel: 212 520 77 40 • www.istanbularkeoloji.gov.tr
MÜZELER
Museums

Yazı -Text
Gönül Kıvılcım

50
...en Yeşil... en İddialı...

KAMAN
MÜZESİ
tarihi “yaşatmak” için höyük şeklinde yapılmış
ilk ve tek müze... japonya’nın dışındaki en büyük
japon bahçesine sahip... 21 bin metrekarelik
bahçesi nedeniyle abd’de “en iyi yeşil müze”
ödülünü aldı...

KAMAN MUSEUM
THE GREENEST... THE MOST
CHALLENGING...
The first and only museum in the shape of a mound to
“represent” history...
Adorned with the largest Japanese garden outside of Japan...
Crowned with the U.S. “Best Green Museum Award” in view
of its 21 thousand square meters garden...
51
apadokya, kızgın lavların, volkanik dağların, peri Cappadocia, land of hot lava, volcanic mountains and fairy
bacalarının ülkesi. Kapadokya, yabani atların, chimneys, home to wild horses, Kızılırmak (the Red River) and
Kızılırmak’ın, bozkırın yurdu. Büyülü, etkisinden the moorland, is an enchanted geography exerting a lasting
kolay kolay kurtulamayacağımız bir coğrafya bu- impact upon its visitor. Its attraction emanates as much from the
rası. Bozkırın yabanıllığının bunda payı olduğu wildness of the steppe as from the rich historical heritage of its
ölçüde, toprağın altından çıkan tarihin de payı var. İç Anadolu’nun underground. The Kaman Kalehöyük Archaeology Museum, inau-
müthiş zengin tarihini sergileyen müzeler zincirine son yıllarda gurated 2010 in Kırşehir, joining the chain of museums exhibit-
eklenen bir tanesi var ki, diğerlerine fark atıyor. Kaman Kalehöyük ing the heritage of Central Anatolia deserves special attention by
Arkeoloji Müzesi, pek çok ilginçlik ve “ilk”le anlatılmayı ve elbette virtue of its particular features.
gezmeyi hakediyor. Kaman is an enclave in the northwest of the Seljuk town of
Kaman şirin bir Selçuklu şehri olan Kırşehir’in kuzeybatısında Kırşehir, not as renowned as touristic attraction points Ürgüp and
yer alan ve adını Ürgüp ya da Göreme gibi, Kapadokya’daki diğer Göreme. Nevertheless, recent excavations show that the silent
turistik yöreler kadar sık duymadığımız bir yerleşim bölgesi. Ancak Anatolian soil still harbours many more mounds to be excavated,
son yıllardaki kazılar gösteriyor ki, kazılacak daha çok höyük, çıka- many more tombs and palaces to be uncovered.
rılacak çok mezar, saray ve kimbilir bilmediğimiz hangi hakikatler Kırşehir, placed at the centre of the historical Cappadocian trian-
var suskun Anadolu topraklarında. gle, earlier known as Makissos, was re-founded as Justinianopolis
Kırşehir, tarihte Kapadokya diye anılan üçgenin merkezi olarak during the reign of Byzantine Emperor Justinianus. Turks called
anılıyor. Önceleri Makissos olarak bilinen şehir, Bizans imparato- this town, situated in the middle of the moorland, the city of the
ru Jüstinianos döneminde yeniden kurulmuş ve adı Jüstinianopo- steppe, Kır Şehri.
lis olarak değişmiş. Türkler ise bozkırın ortasındaki bu kente “Kır It is at a 17 km. distance north of the Kızılırmak, the Red River,
Şehri” adını vermiş. surrounding in the form of a large arc the ancient Cappadocian
Bölgede yeşeren medeniyetlerde büyük payı olan Kızılırmak neh- highland and which played a crucial role in the emergence of the
ri, şehrin ortasından değilse de on yedi kilometre güneyinden ge- various civilizations of the area.
çerek il topraklarını suluyor. Zaten, Sivas yakınlarından doğup The excavations initiated in the Kaman Kalehöyük region in 1986
Samsun’da denize dökülen Kızılırmak yayı içindeki engebeli plato- thanks to Japanese scholar Sachihiro Omura and his Turkish col-
da yer alan antik bölgeye eskiden verilen isim Kapadokya. laborators proved the multi-layered configuration of the region’s
Kaman Kalehöyük’te 1986’dan beri Japon arkeologların devam history.
ettirdiği kazılar yöre tarihinin ne kadar çok katmanlı olduğunun en Artefacts uncovered at Kaman were reflecting four different
güzel ispatı. Yapılan arkeolojik kazılar sonucunda dört farklı kültür cultural periods, namely, the Ottoman period, the Iron Age, the
katı tespit edilmiş: Bunlar geriye doğru sayarsak; Osmanlı Döne- Middle and Early Bronze Ages and the Ancient Bronze Age. Ka-
mi, Demir Çağı, Orta ve Genç Tunç Çağı, Eski Tunç Çağı. man Kalehöyük’s history going back to the 23rd century BC, its
Geçmişi bu kadar eskiye, M.Ö 23’üncü yüzyıla kadar uzanan Ka- museum deserves special attention in many ways.
man Kalehöyük’teki müze, pekçok açıdan çok iddialı.
The tumulus museum shelters the tumulus’ heritage
Höyük’teki miras Höyük Müze’de Inspired from the shape of the excavated Kalehöyük (castle
Müzenin iddiası öncelikle binasının kendisinden geliyor. 5 bin yıla mound) cairn, the museum was built in the form of a tumulus, to
yayılan bir tarihi yaşatmak için, bina Kalehöyük’ün kendi formun- represent a past nearly five thousand years old and, designed so
dan esinlenen projeyle bir “höyük müze” olarak inşa edilmiş. Zi- as to allow visitors to see the uncovered artefacts as well as to
yaretçilerin buluntularla kazı yöntemlerini birlikte görme imkanı witness the methods of their excavation. Kalehöyük is a typical
sağlayacak biçimde şekillendirilmiş. Kalehöyük aslında çapı 280 Anatolian mound with a diameter of 280 meters and a height of
metre yüksekliği 18 metre olan tipik bir Anadolu höyüğü. Müze 18 meters, whereas the museum emulating it is much larger with
ise, ondan esinlenmekle birlikte çok daha büyük:1500 metrekare a 1500 m2 covered space.
kapalı alana sahip. The giant museum houses various finds described as “exciting”
Neler yok ki, bu müzede! Uzmanların “heyecan verici” diye nite- by experts, originating from the IInd century Protohittite and As-
lediği buluntular, M.Ö II yüzyıla işaretli Asur Ticaret Kolonileri syrian Trade Colonies period. Three-storey structures and stone
Çağı’nı gözler önüne seriyor. Höyükte ortaya çıkarılan üç katlı stock rooms uncovered inside the Kalehöyük tumulus are testify-
yapılar ve büyük taş depolar en zengin dönemlerin Asur Ticaret ing to the wealthy Age of Assyrian Trade Colonies in Cappadocia.
52
Five thousand years old stone and terra cotta measuring weights,
bronze drillers, seals from the Hittite Empire period, various
objects such as kitchen utensils and ornaments from the Ottoman
period, shed light on the cultural journey of a thousands of years
old past.

“Best Green Museum”


The Kalehöyük Museum, home to a collection of nearly 3000
items including epigraphic tablets, is a product of Turkish-Japa-
nese partnership, made possible by a Japanese cultural grant. It is
endowed with a huge Japanese garden, considered the largest of
its kind outside of Japan. That garden, insufflating life into the dry
Anatolian moorland, paved the way to the granting to the mu-
seum of the U.S. “Best Green Museum Award” in 2010.

Kolonileri çağında ve eski Hitit döneminde olduğunu gösteriyor.


Kazılarda ortaya çıkan ve genel yaşam hakkında ipuçları veren
buluntular binlerce yıllık bir uygarlık yolculuğunu anlatıyor: 5 bin
yıllık taş ve pişmiş topraktan ağırlıklar, çeşitli amaçlarla kulla-
nılan bronz deliciler, Hitit imparatorluk dönemine ait mühürler,
Osmanlı çağına ait bronz bir tabaka, çanak çömlek gibi mutfak
eşyaları ve süs eşyaları.

“En İyi Yeşil Müze”


Açıldığından bu yana dikkatleri üzerine çeken müze geçtiğimiz yıl
Amerika’da “En İyi Yeşil Müze” ödülünü de almış. Zira Japonya’nın
karşılıksız hibe programıyla inşa edilen Kaman Kalehöyük Müzesi,
devasa bir Japon Bahçesi’ne sahip. Japonya dışında dünyadaki en
büyük Japon Bahçesi, Anadolu bozkırına hayat veriyor, müzenin
çekiciliğini kat kat artırıyor.

Japon prensi Tomohito Mikasa’nın katılımı ile 2010’da açılan Kalehöyük Müzesi’nde
bir sinevizyon köşesi, kapalı sergi salonları, kütüphane ve bir de kafe bulunuyor.
The Kalehöyük Museum, inaugurated in 2010 with the participation of His Imperial
Highness Prince Tomohito of Mikasa, houses covered exhibition halls, a library, a
cinevision corner and a coffee shop.
53
Osmanlı döneminden Tunç Çağı’na The arrangements in the garden are
kadar, aralarında farklı biçimlerde based on the “Shakkai” technique
üretilmiş bronz, altın, gümüş takıla- and the “Kaiu” style. Shakkai is a
rın ve tabletlerin bulunduğu 3000’e method in which the landscaping is
yakın eserin sergilendiği müzenin inspired from the environing nature.
hemen yanındaki bahçeye “Shakkai” Kaiu means the sequential presenta-
tekniği ve “Kaiu” stili imzasını atmış. tion of the landscape components by
Shakkei tekniği çevredeki doğal strolling through the garden alleys.
manzaradan ilham alınarak yapılan The opening ceremony in July 2010
bir düzenleme tekniği. Kaiu stili was attended by His Imperial High-
ise bahçedeki değişik manzaraların ness Prince Tomohito of Mikasa,
dolaşılarak gösterilmesi. Bitmedi! Honorary President of the “Year of
Japon prensi Tomohito Mikasa’nın Japan 2010 in Turkey”. The Kaman
katılımı ile 2010’da açılan ve dün- Kalehöyük Archaeology Museum is
yada höyük şeklinde yapılmış ilk ve now competing for the “Best Mu-
tek müze olan Kaman Kalehöyük seum of the Year in Europe Award”
Arkeoloji Müzesi bu yıl da Avrupa’da for 2012. Museum’s Director Adnan
Yılın Müzesi 2012 yarışmasına aday Güçlü, noting that his museum in-
gösterildi. Kırşehir Müzesi Müdü- tegrating harmoniously with nature
rü Adnan Güçlü, müzenin doğayla has many unique features, beginning
bütünlük arz ettiğini ve bu ödülü with its tumulus shaped architecture,
alacaklarına inandığını söylüyor. Gö- is confident: “I think we are going to
rülen o ki, Kırşehir ve çevresindeki receive this award.” Japanese archae-
arkeolojik zenginlikler daha uzun bir ologists continue their research in
süre gündemde olacak. Çünkü Japon the area. They discovered a palace
arkeologlar geçtiğimiz yıl da Kırşehir from the Seljuk period in the course
yakınlarındaki Karahıdır’da çok bü- of excavations initiated last year at
yük bir höyükte kazılara başladı. Ve the Karahıdır mound near Kırşehir.
daha kazının başında iyi haber geldi. They plan to extend their work over a
Kazı ekibi, ilk sondajlarda Selçuklu period of fifty years. Thus, the region
dönemine ait bir saraya rastladıkla- where also the future finds are to be
rını ve kazıları elli yıla yaymayı plan- exhibited, is destined to remain on
ladıklarını, çıkan eserleri de burada the archaeological agenda for many
sergileyeceklerini bildirdi. years to come.
Geçen yıl, ‘En İyi Yeşil Müze’ ödülüne layık
görülen Kaman-Kalehöyük Arkeoloji Müzesi,
‘Avrupa’da Yılın Müzesi 2012 Yarışması’na aday
gösterildi.
The Kaman-Kalehöyük Museum of Archaeology,
crowned 2010 with the U.S. “Best Green
Museum Award” is nominated for the ‘2012
European Museum of the Year Award’.

Rakamlarla Müze ve Bahçe Museum and garden in figures


1500 m2 kapalı alana sahip müze; 830 m2 açık ve 470 m2 The museum has 1500 m2 covered space;
kapalı sergi salonları, kütüphane, sinevizyon köşesi, kafe, 830 m2 open and 470 m2 indoor exhibi-
eserlerin inceleme- araştırma- fotoğraflama ve restoras- tion space, houses a library, a cinevision
yonuna imkân tanıyan laboratuar, eser depoları, idare corner, a coffee shop, a photography,
odaları ve teknik (ısıtma iklimlendirme) bölümlerinden restoration and research laboratory,
oluşuyor. 1993 yılında kazı alanı yanına Japon Prensi storage rooms, management offices, air-
Mikasa anısına yapılan Bahçe ise 30 bin metrekare alan conditioning and technical units.
üzerine kuruldu. Mikasanomiya Anı Bahçesi’nde, 5 türü The Japanese garden was erected in
Japonya’dan getirilen 33 türden 16 bin ağaç ekili. Bahçede 1993 in honour of Prince Mikasa, now
ayrıca, 3 yapay göl, pompa ile çalışan yapay şelale, 2 adet the eldest living member of the Imperial
taş fener, 13 katlı taş kule ve çay törenlerinin yapıldığı Ja- House of Japan, on a 30 thousand m2
pon evi de bulunuyor. Müzeyi ve Japon Bahçesi’ni gezmek piece of land. 16 thousand trees of 33
için Kırşehir’den 30 km. uzaklıktaki Kaman’a, oradan da different types including 5 Japanese va-
20 dakikalık bir yolculukla Çağırhan’a gitmek gerekiyor. rieties adorn the Mikasanomiya Garden
which also includes 3 artificial lakes, an
artificial waterfall, 2 stone lanterns, a 13
storey stone tower and a Japanese tea
ceremony house.
The museum and the garden are reached
through a trip of 30 km. from Kırşehir
to Kaman and a 20 minutes ride from
there to Çağırhan.

54
İstanbul
is you
shop
&
inviting

for
fun

•Up to 50% discount and campaigns •Colourful festival parade, concerts,


•All night long shopping experience DJ parties, street shows and
•Tax-free shopping many more suprises
SANDIK ODASI
Storage Room

Yazı-Text
Aylin Şen

56
Chichen Temple, Itza, Mexico (left page). Mayan calendar (on the right).
Chichen Tapınağı, Itza, Meksika (solda). Maya Takvimi (sağda).

MAYA TAKVİMİ

2012 korkusu
hazır “maya takvimi’ne göre bu yıl kıyamet
MAYAN CALENDAR
kopacak” söylencesi almış başını gitmişken
mayalar’ı tanımanın tam zamanı. işte,
THE FEAR OF 2012
It is indeed in vogue this year to get acquainted
gerçekle fantezinin birbirine karıştığı, with the Mayans, now that the Mayan Calendar
is supposed to predict the end of the world for
son derece renkli ve bir köşesinden bize 2012. Here is a colourful story mixing fantasy with
uzanan bir öykü... reality.

Diyelim ki, Meksika’ya gittiniz ve Maya uygarlığından miras pira- Suppose that you are in Mexico visiting the Mayan pyramids, hav-
mitleri geziyorsunuz. Geziye çıkmadan önce de bir parça okumuş, ing gathered some information about the issue before your trip,
bilgi toplamışsınız. Notlarınıza bakıp rehberinize soruyorsunuz: you are asking your guide: “How did the Mayans suddenly disap-
“Mayalar birdenbire neden ve nasıl ortadan kayboldu?” Rehberiniz pear?” Your guide, who had to face this question countless times,
kimbilir kaçıncı kez duyduğu soruya şu yanıtı veriyor: “Kaybolduğu answers: “It is not really correct to say that they disappeared.
pek söylenemez. Örneğin ben bir Mayayım!” Look at me for instance, I am a Mayan!”
“2012 yılında kıyamet kopacak” dediği rivayet edilen Maya Takvimi As the word spread around the world that the Mayan Calendar
nedeniyle, bu olağanüstü uygarlık popüler kültürün de ilgi alanı- was predicting the end of the world for 2012, the Mayan civiliza-
na girdi. Popüler kültür söz konusu olunca da arkeolojinin sandık tion entered the sphere of interest of popular culture. By the
odasına atılmış ne kadar eski / eksik / tozlu iddia varsa ortalığa same token, many a cliché of popular culture was revitalized,
saçıldı. Ve elbette o iddiaların da en heyecanlı, en gerilimli ve returning to the daylight from storage rooms of history. Like, for
hatta en kanlı olanları seçilip kıyamet öyküsünün malzemesine instance, the myth of virgins sacrificed to gods, a myth thrown
dönüştürüldü. away some time ago. Before returning to the “calendar “story and
Bir başka örnek: Tanrılara kurban edilen bakireler mitosu. Maya Mayan legends, let us follow first the path of this “lost civiliza-
uygarlığına dair pekçok yazıya, genç ve güzel bir kızın devasa bir tion” myth.
57
kuyuya atıldığını gösteren bir illüstrasyon eşlik eder. Oysa o “mi- Where did the Mayans go?
tos” çoktan sandık odasına atılmıştır. The world really believed for a long period of time that the Mayans
Takvimle ilgili iddialara ve Maya söylencelerine döneceğiz. Ama had suddenly and mysteriously disappeared from the face of the
önce şu “kayıp uygarlık” öyküsünün izini sürelim. earth. Some archaeological arguments seemed to substantiate the
existence of such mystery. For instance, in the ancient city of Uxmal
Nereye kayboldular? were found dishes with half eaten meals as if people ran away before
Dünya gerçekten de uzun süre, Mayalar’ın ansızın ve gizemi çözü- finishing their dinner. In a major religious centre like Teotihuacan
lemeyen biçimde ortadan kaybolduğunu düşündü. Arkeolojik kimi were found many uncompleted building structures, leading to be-
bulgular da bu gizemi destekler gibiydi. Örneğin Uxmal kentinde lieve that the city was suddenly abandoned. And as for centuries, no
insanlar, arkalarında, içindeki yemeğin yarısı yenmiş tabaklar bı- evidence was available to prove that the Mayans had survived, the
rakıp gitmişlerdi. Teotihuacan gibi “dini merkez” saydıkları kenti, disappearance theory was not invalidated. But, more recent research
pekçok inşaatı yarım bırakarak terketmişlerdi. Ya da kaçmışlardı. indicates that, since war was a normal way of life for the Mayans,
Yüzyıllar boyunca Mayalar’ın varlığını doğrulayan uygarlık izlerine some cities might have been completely or half destroyed as a result
de rastlanmayınca gizem tamamlanmıştı. of war and that their inhabitants may have consequently fled in large
Oysa bugün soruların en azından bir kısmı yanıtlanabiliyor. Çünkü groups into the depth of the tropical forest.

TEPEK’TE BİR TUY! TEPEK’TE BİR TÜY


(A FEATHER ON THE HILL)
Maya kültürünün Daniken benzeri “fantezi peşin-
deki” yazarları peşinden koşturması boşuna değil. The fact that Mayan history provokes the
Bilimin tüm çabasına, arkeolojinin tüm çalışmalarına curiosity of eccentric writers like Däniken
karşın tarihleri, hala kara deliklerle dolu. Öyküleri, who are after juicy stories, is not a coin-
gizem meraklılarına ilham verecek bilinmezlerle sarılı. cidence, since there still remains many a
Bunun en önemli nedeni, yazı sistemleri. Çünkü dark aspect to clarify in Mayan culture,
Mayalar, bilinen anlamda alfabetik olmayan bir yazı notwithstanding the progress achieved so
sistemi kullanmış. “Karma” bir sistem yaratmışlar. far by the archaeological science in this field.
Bir yandan Çin yazısındaki gibi sembolik biçimler Their writing is based on a mixed system using
kullanılmış, bir yandan da diğer dillerde olduğu gibi symbols similar to Chinese ideograms and pho-
sesleri belirten harf/işaretler. netic signs simultaneously, making deciphering
İşte bu karma yapı, Maya yazısının ve dolayısıyla very difficult. Consequently, there is a certain
yazıtların çözülmesini son derece zorlaştırmış. Kimileri amount of guesswork in the information gath-
çözülememiş, çözülenlerin içinde de “tahmine dayalı” ered up to this date. But, scholars claim to have
ifadeler yer almış. Yine de bilim insanlarına göre yüzde decoded 80 per cent of the inscriptions.
80’i çözülebilmiş. In any event, the Mayan language presents similari-
Ve bu ilginç konuda, bizim açımızdan en ilginç not: ties with the Turkish language. Similarities exist
Maya dili Türkçe’ye çok benziyor. Hem sözcüklerin in grammar, because both languages are ag-
“eklemeli” olması gibi özellikleriyle gramerleri ben- glutinative, with prefixes and suffixes attached
zerlik gösteriyor. Hem de doğrudan bazı sözcükler to radicals. There are also a number of words
“biz kardeşiz” diyor. İşte birkaç örnek: of the vocabulary revealing a common origin.
Some examples are below:
Maya dilinde: Tucan (okunuşu Tukan) / Türkçe
anlamı: Tokan, Doğan Mayan: Tucan (Tukan) -Turkish: Tokan,
Maya dilinde: Kaxnak (okunuşu Kaşnak) / Türkçe Doğan (Hawk)
anlamı: Kasnak Mayan: Kaxnak (Kashnak-Turkish: Kasnak (Rim,
Maya dilinde: İch (okunuşu İç) / Türkçe anlamı: İç, içeri stretcher)
Maya dilinde: Tuy / Türkçe anlamı: Tüy Mayan: Ich (itch) -Turkish: İç, içeri (inside)
Maya dilinde: Tepek / Türkçe anlamı: Tepe Mayan: Tuy-Turkish: Tüy (Feather)
Mayan: Tepek-Turkish: Tepe (Hill)
Bu son örnek, öykünün payımıza düşen kısmına unutulup gitmiş bir
işaret koyuyor. O işaret, ilk Türk diplomatlardan Hasan Tahsin Bey’in A Turkish diplomat, Hasan Tahsin Bey, who served as chargé
soyadı: Mayatepek. Kanun çıktığında “Mayatepek” soyadını almış. d’affaires in Mexico between 1935-1937, took Mayatepek
Çünkü.. (Mayan hill) as his family name. He had already researched
Hasan Tahsin Mayatepek, 1935-1937 yılları arasında Meksika’da mas- the Maya civilization before and Atatürk asked him to deepen
lahatgüzar olarak çalışmış. Öncesinde zaten Maya uygarlığı ile ilgili his knowledge of the Mayan culture during his tour of duty in
araştırmaları olan Mayatepek, bu görevinde Atatürk’ün özel isteğiyle Mexico. Indeed, he conducted research on the subject matter
daha derinlemesine bir çalışma yapmış. Maya ve Türk kültürünü “ta- of affinities between the two cultures, Turkish and Mayan, in
rih ve dil” üzerinden araştırmış. Araştırma sonuçlarını yüzlerce sayfalık terms of language and history and, conveyed lengthy reports
raporlar halinde Ankara’ya göndermiş. to Ankara. The reports were submitted to the 3rd Turkish
Daha sonra 3. Türk Dil Kurultayı’nda Güneş Dil Teorisini destekle- Language Congress to substantiate the ‘Sun Language Theory’
mek için kullanılan raporlar şimdi arşivde. Maya Takvimi tartışmala- and are now in Turkish archives far away from Mayan Calen-
rından bile daha uzakta! dar controversies.

58
arkeolojik bulgular ve uzmanların o bulgular üzerine çalışmaları
gösterdi ki, “savaş” Mayalar için bir yaşam biçimiydi. Savaşlar kimi
zaman bir kenti olduğu gibi yok etmiş ya da kalabalık grupları tro-
pik ormanın içlerine sürmüştü.
İspanyol istilası sonrasında da Mayalar sırra kadem basar gibi yok
olup gitmese bile paramparça olmuş, kültürünü devam ettireme-
miş, küçük kabileler halinde varlığını korumaya çalışmıştı.
Bunda bir nebze başarılı oldukları açık. Çünkü Mayalar’ın torunları-
nın torunları olarak kabul edilen kimi topluluklar Orta Amerika’da –
farklı ülkelerde- yaşamlarını sürdürüyor. Köklerinin aynı olduğu var
sayılsa bile konuştukları “dil” itibariyle ayrılıp o dile göre isimlen-
diriliyorlar. Son araştırmalara göre, en kalabalıkları Awakatekolar.
Guatemala’da yaşıyorlar, sayıları da yaklaşık 17 bin kişi. En küçük
grupsa Meksika’daki 123 kişilik İtzalar.

Yoksa Mayalar uzaylı mı!


Mayalar’ın nereye gittikleri az çok biliniyor! Peki ya nereden gel-
dikleri? Bir başka “gizem” tartışması da bu konuda. Arkeolojinin
sandık odası, bu konuda tarihin en renkli ve tuhaf öyküleriyle dolu.
“Tuhaf”tan başlayalım: Kimilerine göre Mayalar -en azından uygar-
lığa yön veren kralları / rahipleri- uzaydan gelmişti. Ünlü piramitler
ve üzerindeki resimler en büyük kanıt olarak gösteriliyordu. Teker-
leği bilmeden inşa edilen o yapılar, ancak çok daha gelişmiş bir
uygarlık ürünü olabilirdi. Ya da filan kabartmaya yukardan değil de
yere yatarak baktığınızda günümüzün astronotuna benzer bir figür
ortaya çıkıyordu. Bilim insanları elbette “siz de normal baksanız!”
diye uyardılar! Piramitlerin de tıpkı Mısır’daki gibi çok sayıda köle
ve belirli bir bilgiyle inşa edilebileceğini söylediler. Yine de uzay
avcılarının heyecanını dindiremediler!
En “renkli” ve popüler öykü ise kayıp kıta Mu’ya uzanıyordu:
Mayalar; bilginin en saf haline sahip efsanevi Mu kıtasından göç
etmişlerdi. Arkeologların ve genel olarak bilim dünyasının rağbet
etmediği bu görüşün sahibi James Churchward idi. Ve ona göre
günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce Büyük Okyanus’un sularına Moreover, the Spanish invasion caused, if not the complete eradica-
gömülen Mu kıtası zaten uygarlık adına bildiğimiz her şeyin anava- tion of the Mayans, at least their extensive dispersion, so that they
tanıydı. Mayalar, işte o uygarlığın bilgisini ana kıtaya göçerken yan- were no longer able to maintain the unity of their original culture
and were reduced to survive in the form of small tribes in relatively
smaller enclaves. However, the fact that they succeeded in surviv-
ing is evidenced by the existence of several communities of Mayan
ancestry living in various parts of Central America. Although their
roots may have been common, they are categorized and named after
their current linguistic dialect. The largest group is consisting of the
17 thousand Awakatekos living in Guatemala and, the smallest group
are the only 123 Itzas living in Mexico.

Are Mayans from outer space?


Hence, the whereabouts of the Mayans is more or less established.
But, what is the truth about their origin? This is the subject of yet
another mystery discussion, filling the storage room of archaeology
with most colourful and strange stories.
Some pretend that the Mayans or at least their kings and priests
dominating the civilization came from outer space. A theory seem-
ingly substantiated by the famous pyramids and the figures drawn on
them, because the pyramids, built before the invention of wheel, had
to be the product of a higher civilization; or that the figures on the
reliefs looked like our present-day astronauts, when observed from
the bottom by laying on the ground. Scientists retorted that, these
pyramids might have been constructed by using a great number of
slaves and with a certain amount of technical know-how, such as
in the case of the Egyptian pyramids and, that there was no logical
necessity to trying to interpret reliefs by looking at them from the

Maya tanrı figürü (solda), Maya heykellerinden biri (üstte) ve Itza Kukulcan
Piramitleri’nde yeraltı kazısı (solda).
Mayan god figure (left page, in the frame), Mayan sculpture (above) and
underground excavations at the Itza Kukulcan Pyramids (on the left).
59
larında götürmüşler ve günümüzde bile parmak ısırtan eserlere bottom up. However, the excitement did not cease to exist on the
imza atmışlardı. presumed space conjecture.
Another popular story was that the Maya civilization was emanating
Bir yılda 17 saniye yanıldılar from the lost continent Mu, possessing the purest form of knowl-
Mayalar, bilgilerini kayıp kıta Mu’ya mı borçluydu? Fantastik bir edge, according to James Churchward who pretended that the Mu
soruya elbette ancak fantastik bir yanıt verilebilir! Gerçek ise, continent, which sank deep into the ocean 12 thousand years ago,
olağanüstü yeniliklere imza attıkları... Matematik ve astronomide was the original homeland of human civilization as we came to know
çağlarının çok önünde gittikleri.. it and, that the Mayans coming from MU, brought all the knowledge
Mayalar şaşırtıcı düzeyde bir astronomi bilgisine sahipti. Güneş, of that civilization with them while migrating to the mainland so
Ay ve Mars hakkında net gözlemlerde bulunmuşlar, onunla da that they created amazing monuments which still continue to sur-
kalmamış çok daha uzak yıldızları ve hareketlerini izlemişlerdi. Bu prise us today.
sayede, örneğin güneş tutulmalarını önceden tahmin edebiliyor-
lardı. An error of only 17 seconds in a year!
Belki çok daha şaşırtıcı olansa, 2012 yılı dendiğinde akla gelen Whether the Mayans were coming from Mu or not is a fantastic
“Maya Takvimi”ydi. question which deserves a fantastic answer. But it is certain that
İki tür takvim kullanıyordu Mayalar: Kutsal işler için kullanılan they were holders of a highly sophisticated culture; their knowledge
“dini takvim” ve gündelik hayatta kullandıkları “güneş takvimi”. in mathematics and astronomy was surprisingly advanced. They
Dini takvim 260 gündü. Güneş takvimi ise 365 gün. Tam olarak made precise observations as to the movements of Sun, Moon
söylemek gerekirse Mayalar’ın bir yılı 365,2420 gündü. Modern and Mars and even of much farther away planets and stars with a
astronomiye göre bir güneş yılının 365,2422 olduğunu, ikisi ara- great degree of accuracy. They were able to calculate and predict
sında sadece ve sadece 17 saniyelik bir fark bulunduğunu söyler- sun eclipses in advance. On the issue of the year 2012, the Mayan
sek, şaşırtıcı ifadesi bile herhalde yetmez. Calendar seems of great relevance. The Mayans used two different
Dünyanın döngüsü böylesine “hassas” bir ölçüyle hesaplanırsa, types of calendar, the “religious calendar” for sacred purposes and
kuşkusuz başka hesaplar da dikkate / ciddiye alınacaktır. Maya the “Sun Calendar” for daily life.
Takvimi diye bilinen hesap da bunun en popüler örneğidir. Religious calendar year was consisting of 260 days, whereas the
“Popüler” diyoruz, çünkü bugünü ilgilendiriyor. 2012 sun calendar year comprised 365 days, to be very
yılına işaret ediyor. Maya Takvimi’ne göre 2012 precise, 365,2420 days. Compared to modern
yılının 21 Aralık günü “zamanların sonu” gelecek. astronomy’s sun year of 365,2422 days, there is a
Mayalar bu öngörüyle kıyametin kopacağını mı surprisingly minimal difference of only 17 seconds
söylüyordu? Yoksa kimi yorumcuların iddia et- per year.
tiği üzere yeni bir çağın başlangıcını mı haber Since the Mayan sun calendar is based on such
veriyordu? accurate calculations, it is clear that other
Bu yorumu yapanlar, Mayalar’ın “tarih anlayı- Mayan affirmations will necessarily have also
şını” hatırlatıyor. Onlara göre, insanoğlu, her to be taken into account. The Mayan calendar

Mayalar hakkında birşeyler okuyan herkesin “ilk öğren- Initial connotation or the first image associated with the
diği”, devasa çukurlara atılan bakire genç kızlardır. Tan- Mayans, are large and deep holes into which are thrown,
rılara kurban edilen genç kızlar yüzlerinde dehşet ifade- as sacrifice to gods, young virgins flying down to death
siyle ölüme uçar. Oysa son bulgular bambaşka bir bilgi with a terrified face. But recent documentation indicates
sunuyor: Evet, Mayalar tanrılara insan kurban ederdi. that, indeed Mayans were sacrificing human beings, but
Ama kurbanlar ya savaş esirleriydi ya da küçük oğlan rather than young virgins, those were war prisoners or
çocuklar. Üstelik o kurbanlar ölüme dehşet duygusuyla young boys. Moreover, the victims were supposedly sanc-
değil, büyük dinlerdekine çok yakın bir “cennet”in vaa- tified like in the case of heroic martyrdoms found in great
diyle giderdi. Yani umutla, hatta kendisini monotheistic faiths, thus somewhat diminishing their fear
“kutsanmış” hissederek! of death through a promise to join heaven.

60
Meksika’da yer alan Palenque antik kenti (sol sayfa),
Uxmal antik kenti kazılarında bulunan tanrı heykeli,
Yucatan, Meksika (sol altta). Tulum, Maya kalıntıları ve
muteşem sahilleri nedeniyle Teotihuacan ve Chichen
Itza’dan sonra Meksika’nın en çok turist çeken üçüncü
bölgesi (yanda).
Palenque Ancient City in Mexico (left page), god
sculpture unearthed at Uxmal Ancient City, Yucatan,
Mexico (left page, below). Tulum is Mexico’s third most
popular touristic destination after Teotihuacan and
Chichen Itza, due to its Mayan ruins and spectacular
beaches (left).

points out to the 21st December 2012 as the


date of the end of all times. What did the Ma-
yans mean by that prediction? Did they mean
apocalypse, the end of the world, or did they
augur the emergence of a totally new era, such
as it is being interpreted by some authors?
Those adopting this interpretation remind the
Mayan periodisation of history according to
which mankind went through four successive
eras ending each with a deluge-like disaster.
In this framework, the year 2012 is to mark the
end of the 5th era and this would also corre-
spond to an ending triggered by some sort of
cataclysm.

Little courageous people


We do not have to wait long to get the answer
to the above question; we are only months
away from the 21st of December. Who knows
if we are expecting a big flood or a big war! In
any event, their 2012 predictions constituted
an opportunity for trying to learn more about
the Maya Civilization.
Some characteristics:
• Their height was around 1,54 m. They had
black straight hair and broad shoulders.
• Women enjoyed equal rights in society; their
prerogatives were not limited exclusively to
biri tufan benzeri yıkımlarla sona ermiş olan dört devir geçirmişti. 2012 yılında da son the economic field; they were also seen in
devir, yani “5. çağ” bitecekti. Ve bu da yine bir yıkımla gerçekleşecekti. higher posts in administration.
• It was not a matriarchal society, but newly-
Küçük-cesur insanlar wed couples had to live in the bride’s house
Bu sorunun yanıtını almak için fazla beklemeyeceğiz. O tarihe sadece aylar kaldı artık. during the first few years of the marriage.
21 Aralık’ta sahiden bir yanıt alır mıyız, alırsak bu nasıl tecelli eder? “Bir zamanın sonu” • Military, administrative and social structures
tufanla mı yoksa büyük bir savaşla mı gelir? Kimbilir! were articulated in clear and detailed terms.
Ama her ne olursa olsun, 2012 kehanetlerinin Mayalar’ı tanımak için güzel bir fırsat On top of the social pyramid were placed the
verdiği ortada. nobles called “fathers and mothers” thereby
Arkeolojik bulguların çizdiği portreye göre gerçekten de tanımayı hakkeden bir uygar- emphasizing the position of women in society.
lıktı Mayalar: In descending order from the top were the lo-
• Boyları ortalama 1.54 metreydi... Siyah ve düz saçlı, geniş omuzluydular. cal presidents, commanders, district authori-
• Kadınları toplumun eşit parçasıydı. Sadece üretimde -yani ekonomide- değil yöne- ties and, a sort of law enforcement task force
timde de yeri vardı. Pekçok kadın üst düzey mevkilere gelmişti. comparable to the police.
• Anaerkil bir toplum değildi. Ancak yeni evliler en az birkaç yıl kızın evinde yaşamak • They had developed taste and flavour prefer-
zorundaydı. ences already in early centuries AD. They never
• Askeri, idari ve toplumsal yapı net ama aynı zamanda çok ayrıntılı biçimde düzenlen- drank pure water, but always mixed it with
mişti. Sosyal piramidin en üstünde -yine kadının yerini vurgular biçimde- “babalar ve fruit juices. Basic food was corn with which
anneler” denilen soylular bulunuyordu. Aşağı doğru indikçe yerel başkanlar, komutan- they created a rich culinary culture. Present-
lar, mahalle sorumluları ve düzeni sağlayan bir tür polis yer alırdı. day Mexican tortillas are probably a Mayan
• MS ilk yüzyıllarda bile lezzeti keşfetmişlerdi. Suyu asla sade içmiyorlar; daha çok heritage. They used to eat little cooked or fried
meyve özleriyle karıştırarak içiyorlardı. Temel gıda maddesi mısırdı ve mısırla çok zen- pieces of corn-dough filled with vegetables or
gin bir mutfak kültürü yaratabilmişlerdi. Örneğin tortilla muhtemelen Maya mutfağın- meat. They also prepared dough with cacao
dan mirastı. İçine et ve sebze koydukları küçük hamurları kızartarak ya da haşlayarak yi- seeds, which they mixed with milk or water to
yorlardı. Kakao tohumundan elde edilen hamuru da su ya da sütle karıştırarak çok özel create a special drink, the “Xolocatl”- not too
bir içecek yaratmışlardı. Adı “xolocatl” olan bir içecek! far from chocolate.
Bunlar, Mayalar hakkında kaba bir özet. Ama bu kadarı bile daha fazla öğrenme, This is just a rough summary of some Mayan
Mayalar’ı tanıma isteği uyandırmıyor mu! traditions inciting to learn more about them.
61
SÖYLEŞİ
Interview

Yazı -Text
Fotoğraflar-Photos
Dr. Hamid Aydın

oniki bin yıllık tarihin ipuçları

KÖRTİK TEPE
dünyanın ilk tapınağı olan göbekli tepe’nin yarattığı
heyecan yatışmamışken, gene güneydoğu’dan gelen bir
başka haber bilim dünyasında ikinci bir şaşkınlığa neden
oldu. bismil’deki körtik tepe höyüğü’nün tarihin ilk
büyükşehirlerinden biri olduğu ortaya çıktı!

Traces of a twelve-thousand-year history


KÖRTİK TEPE
While the excitement aroused by the discovery of world’s first shrine at
Göbeklitepe persisted, a second wave of amazement was provoked by the
discovery of one of history’s earliest urban settlements at the Körtik Tepe
Tumulus near Bismil Township in southeast Turkey.

62
Anatolia, the birth place of human civilization, the place where history
was “created”: the latest archaeological research is tending to corrobo-
rate this thesis. The discovery of history’s first house of worship at
nadolu, uygarlığın doğum yeri. Tarihin “yaratıldığı” Göbeklitepe near Şanlıurfa was a groundbreaking event unsettling ex-
yer. Bu, artık bir iddianın çok ötesinde. Arkeolojik isting hypotheses on the Neolithic Age. While the impact of the above
çalışmalar, bunları kanıtlıyor. Örnek üstüne örnek discovery was still alive within the science community, the excitement
veriyor. Şanlıurfa yakınlarında, Göbekli Tepe’de doubled at the news on the discovery of one of history’s earliest big
gerçekleştirilen kazılardaki buluntular, “dünyanın ilk cities near Batman. The excavation led by Prof. Dr. Vecihi Özkaya,
tapınağını” ortaya çıkartmıştı. Bu buluş, bilim ve kültür sanat çevrelerin- Head of Dicle (Tigris) University’s Archaeology Department, performed
de etkisini sürdürürken, Batman’dan gelen haber heyecanı ikiye katladı. for the last six years at Körtik Tepe mound, began to reveal the secrets
Çünkü ilk tapınağın bulunmasının ardından, tarihin ilk büyük şehirle- of a twelve-thousand years old settlement.
rinden biri ortaya çıkmıştı. Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dr. Hamid Aydın, a professional plastic surgeon and amateur archae-
Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Vecihi Özkaya tarafından altı yıldır ologist who devoted his life to his second occupation, interviewed
sürdürülen Körtik Tepe kazıları, 12 bin yıl öncesine ait bir kentin sırlarını Prof. Dr. Vecihi Özkaya on behalf of MÜZE DERGİ.
dökmeye başladı.
Prof. Dr. Vecihi Özkaya ile yapılan söyleşiyi, gerçek mesleği “tıp doktor- Dr. AYDIN: When did the excavation at Körtik Tepe start? What is the
luğu” olduğu halde hayatını arkeolojiye adayan bir başka bilim adamı, origin of that name?
Dr. Hamid Aydın gerçekleştirdi.

Dr. AYDIN: Körtik Tepe kazısı ne zaman başladı? Körtik Tepe ismi
nereden geliyor? Diyarbakır il sınırları içinde kalmasına rağmen Batman
iline ait bir kazı olarak algılanıyor Körtik Tepe. Nedir işin aslı?
Prof. Dr. ÖZKAYA: Körtik Tepe kazısı, Ilısu Barajı ve HES Projesi
kapsamında, 1999 yılında yapılan bir yüzey araştırmasını müteakiben
2000 yılı yazında başladı. Diyarbakır İli, Bismil İlçesine bağlı Ağıl Köyü
mezrası olan Pınarbaşı mevkiinde yer alır. Höyüğün ismi, 1989 yılında
Amerikalı bilim adamları tarafından yapılan bir araştırma sonucunda
kayıtlara Körtik Tepe olarak geçmiştir. Körtik Tepe bir dünya mirasıdır. Prof. Dr. ÖZKAYA: The Körtik Tepe excavation was led off in 2000
Diyarbakır ya da Batman arasında bir tercih yapmak doğru değildir. İdari following a survey made in 1999 for the Ilısu Dam and Hydro-Electrical
açıdan Diyarbakır’a bağlı, ancak coğrafi açıdan Batman’a daha yakındır. Power Plant project. The mound located near the township of Bismil
Nitekim kazı kampımız Batman’dadır. at Diyarbakır Province was registered by American scholars under the
name of Körtik Tepe.
Dr. AYDIN: 1269 eserin Diyarbakır Müzesine teslim edildiğini biliyoruz.
Bu eserler içinde en önemli olanları hangileri? Dr. AYDIN: We know that 1269 objects uncovered there were brought
Prof. Dr. ÖZKAYA: Bu rakam sadece bir kazı döneminde ortaya çıka- to the Diyarbakır Archaeology Museum. Which pieces among them
rılan envanterlik ve etüdlük eserlerin sayısını yansıtmaktadır. Örneğin, would you qualify as the most important ones?
2011 kazı mevsiminde Diyarbakır Müzesi’ne teslim edilen envanterlik Prof. Dr. ÖZKAYA: The “Regulation on the Protection, Classifica-
eserlerin sayısı 760, etüdlük eserler ise 600 civarındadır. Bunlar hem tion, Registration and Admission into Museums of Movable Cultural
teşhire değer, hem de bilimsel derinliği olan eserlerdir. Bunların yanı and Natural Heritage” makes a distinction between two categories of
sıra, her biri kendi döneminin bilinmezlerine farklı yaklaşımlar sunan artefacts: the ones to be inventoried and those eligible for examina-
yüzlerce mezar ve bağlantılı bulgular bu istatistiğin dışındadır. tion. The figure 1269 represents the overall number of pieces of both
categories unearthed during one excavation period. During the 2011
Dr. AYDIN: Gazeteler bazı yerlerde kazı çalışmaları başladığında “tarih excavation period, 760 inventoried and 600 examination pieces were
yeniden yazılacak” başlıkları atarlar. Körtik Tepe için böyle bir iddialı consigned at the Diyarbakır Museum. Those pieces consist of material
ifade kullanılabilir mi? appropriate as much for exhibition as for scientific in-depth analysis.
Prof. Dr. ÖZKAYA: Aslında tarih her gün değişiyor. Bilinenler tartışılır On the other hand, hundreds of tombs and related sites each shed-
duruma geldiği gibi, varsayımlar da bazen kesinleşiyor. Doğru bir tanım- ding light on the history of their particular period are not included in
lama olmakla birlikte, tarihi bütünüyle değiştirmek iddiası kuşkusuz those statistics.
inanılması zor bir iddiadır. Olayı Körtik Tepe açısından değerlendirdiği-
mizde, Anadolu ve Yakındoğu Neolitiği konusunda bilinenleri kısmen Dr. AYDIN: The media are prone to announce the “re-writing of his-
değiştirdiği söylenebilir. Neolitik dönemin, diğer bir tanımlamayla tory” whenever a new archaeological excavation is set on track. Would
tarıma bağlı ilk yerleşim olgusunun Levant Bölgesi’nden başlayıp daha such a sensational characterization be appropriate in the case of
sonra Anadolu’ya yayıldığı konusunda yaygın kabul gören görüşler artık Körtik Tepe?
tartışılır duruma gelmiş, yaklaşık aynı dönemde Anadolu’da da, Yukarı Prof. Dr. ÖZKAYA: In reality, history is re-written every day. Existing
Dicle Vadisi’nde daha gelişkin bir yerleşim anlayışının var olduğu kanıt- data are being revised or confirmed through new findings. Although
lanmıştır. Yerleşik düzene geçişin asıl nedeni olarak tarımın başlaması it would correspond to an accurate description of some cases, the
gösterilmişse de, Körtik Tepe, henüz tarımın başlamadığı ve evcilleş- contention to upset history entirely is hard to accept. In the case of
tirmenin gerçekleştirilmediği bir dönemde yerleşimin başladığını ve Körtik Tepe, we can affirm that it partially unsettled previous hypoth-
birçok sosyal yapılanmanın gerçekleştiğini ortaya koymuştur. eses with regard to the Neolithic Age in Anatolia and the Near East.
Körtik Tepe’de dikkate değer diğer bir olgu da, sosyal hiyerarşinin The former theory according to which the first agricultural commu-
varlığıdır. Ortak değerlerin yanı sıra, bireysel varlıkların ortaya çıkması nities of the Neolithic Age were established in the Levant (eastern
dönem için ve insanlık için Körtik Tepe nezdinde ilklerin temsilcisidir. Mediterranean littoral) Region, expanding at a later stage to Anatolia
İnancın kurumsallaşmasında ve kurallaşmasında önemli gelişmelerin became disputable. It came to light that during approximately the
varlığına tanıklık eden sonuçlara ulaşılmış; varsayılanın aksine ‘ana same historical period, an even more developed human settlement
tanrıça’ kavramı yerine ‘baba tanrı’ olgusunun varlığına ilişkin önemli concept existed in Anatolia at the Upper Tigris Valley. The second es-
kanıtlara ulaşılmıştır. Ve bunun gibi sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik tablished understanding was that the beginning of sedentary society
yapının algılanmasında oldukça önemli sonuçlara ulaşılmıştır. coincided with the beginning of agriculture. But at Körtik Tepe, we

63
Dr. AYDIN: Körtik Tepe’de inilen en eski tarih ne?
Göbekli Tepe ile kıyaslandığında Körtik Tepe’nin
daha eski bir yerleşim yeri olduğu söylenebilir mi? Tıp Doktorluğundan
Prof. Dr. ÖZKAYA: Körtik Tepe’de varılan her derin- Arkeolojiye
lik analiz ve verilerle tarihlenmiş, henüz dip katman-
ların tarihi konusunda kesin sonuçlara ulaşılamamış
olmakla beraber, en son yapılan C14 analizleriyle Gerçek mesleği “tıp doktorluğu”
MÖ 10400’lere tarihlenmiştir. Daha erken bir tarih olduğu halde hayatını arkeolojiye
konusunda güçlü kanıtlar olmakla birlikte bu aşama- adayan Dr. Hamid Aydın, Yaşar
da rakamsal ifade için erkendir. Üniversitesi’nde ‘tıp arkeolojisi’ ders-
Körtik Tepe’nin Göbekli Tepe’den daha eski bir yer- leri veriyordu. Aydın, iki farklı bilim
leşim yeri olduğuna hiç kuşku yoktur. Sadece eskilik dalının kesiştiği meslek yaşamını şu
açısından değil, kültürel dokunun algılanmasında, sözlerle özetliyor:
Körtik Tepe kapsamında dönemin anlaşılmasında ve “Tıp doktoruyum ve yaklaşık 2000
uygarlığın çekirdeğini oluşturan Mezopotamya kül- yılından bu yana arkeolojiyle ilgile- From Medicine to
türlerinin kökenlerinin araştırılmasında Körtik Tepe niyor, Yaşar Üniversitesi’nde arke- Archaeology
önemli bir kaynak durumundadır. oloji dersleri veriyordum. Derslerim
uzmanlığım nedeniyle tıp arkeolojisi
Dr. Hamid Aydın is a medical doctor who
üzerine yoğunlaşıyordu. Tarihteki ilk
Dr. AYDIN: Kurtarma kazılarının hiç açılmaması devoted his life to archaeology. He lectures in
tıbbi işlemler neler? Hipokrat ve İbn-i
gerektiği söyleniyor. Eğer hiç açılmazsa üstü su ile
Sina gibi isimler neler yapmışlar, nasıl medico archaeology at the Yaşar University.
dolsa bile kazı alanı zarar görmüyor. Körtik Tepe
aletler kullanmışlar. Bunu anlatıp Dr. Aydın summarizes below his professional
için bütün höyüğün açıldığı, kazının tamamlandığı
inceliyoruz. Arkeolojiye olan merakım life path at the intersection of these two dif-
söylenebilir mi?
Kuşadası’nda 2000 yılında yapılan ferent disciplines:
“I am a plastic surgeon and actively dealing
Prof. Dr. ÖZKAYA: Kapısına kilit vurulmuş, hiç
keşfedilmemiş, bütün insanlığı ilgilendiren bir ar- bir kazı çalışmasına tıbbi destek
sağlamamla başladı. Kadıkalesi’nde with archaeology since 2000, teaching archae-
şivin suyun altında kalmasının kime ne faydası olur
öğrenciler kazı yapıyordu ve ben de ology at the Yaşar University, specializing in
bilemiyorum. Baraj inşaatı hem bu kültürel varlıklar
için bir tehdit hem de bir şanstır. Önemli olan bunu onlara destek veriyordum. Zamanla medical archaeology. I research the history
şansa çevirmektir. Ben Körtiktepe çalışmalarının kazı alanına gidip gelmeye başladım. of medicine, the first medical operations in
büyük bir şans olduğuna inanıyorum. O eserlere ilk kez dokunmanın nasıl bir history, the achievements of Hippocrates and
heyecan yarattığını anlatamam. Bu Ibn Sina (Avicenna), the medical tools they
Dr. AYDIN: Bereketli Hilal’in kuzey uzantısı dünya- süreç, ruhumda çok ayrı bir kapının utilized. My initial involvement with archae-
nın ilk yerleşim yeri olabilir mi? Eğer öyleyse Türkiye aralanmasına ve arkeolojiiyle ciddi ology emanates from a time when I was
bunu nasıl değerlendirmeli? biçimde ilgilenmeme yol açtı. Kitaplar, providing medical assistance to an excavation
Prof. Dr. ÖZKAYA: Bereketli Hilal tek başına araştırmalar derken, kendimi Yaşar team in Kuşadası in 2000. I was assisting the
insanlığın ve uygarlığın çekirdeğidir. Bunda şüphe Üniversitesi’nde arkeoloji dersleri students participating in the excavation at
yoktur. Bütün dinlerin, ilklerin yurdudur. Bunda verirken, kazı alanlarını fotoğraflar- the Kadıkalesi archaeological site. As a person
Anadolu’nun pay sahipliği düne kadar kabul edilme- ken buldum. Her fırsatta bu duygunun interested in history, I was extremely happy
mekteydi. Ancak özellikle Yukarı Dicle Vadisi’ndeki peşinden koşuyorum ve bu beni mutlu to witness this activity. I felt a great emotion
Bereketli Hilal’in Anadolu’daki uzantısı, ilki olmasa ediyor. when I first touched the unearthed artefacts.
Körtik Tepe öncelikle benim doğdu-
da ilk yerleşimlerin paydaşı olmuştur ki, bu durum That experience opened a new perspective for
ğum toprakların bir değeri. Ben Bat-
Körtik Tepe ve çağdaşı yerleşimler aracılığıyla artık me whereupon I undertook to get seriously
manlıyım ve sözünü ettiğimiz höyük
tartışma götürmez düzeyde kanıtlanmış durumda- involved with archaeology, doing research in
de Batman Çayı ve Dicle Nehri’nin
books, taking photographs of excavating sites,
dır. Bir farkla, o da daha gelişkin ve ileri bir kültürel
birikimle… birbirine en yakın olduğu noktada
yer alıyor. Kazı başkanı Prof. Vecihi eventually teaching archaeology at the Yaşar
Dr. AYDIN: Körtik Tepe’deki yaşam tarım, hayvan- Özkaya ile tanıştığım zaman, duya- University; to run after this path in my life
cılık, balıkçılık, depolama gibi işaretler taşıyor mu? caklarımın bu kadar şaşkınlık yarata- makes me very happy.
Evler neden yuvarlak yapılıdır? cağını düşünmemiştim. Prof. Özkaya, As a native of that region, Körtik Tepe is a
Prof. Dr. ÖZKAYA: Körtik Tepe, tarım ve hayvancı- Körtik Tepe ve civarının dünyanın ilk treasure of special interest to me. The men-
lığa bağlı kalmaksızın yerleşilmiş ve bu özelliğiyle metropolü olduğunu söyledi. O anki tioned mound is situated where the Batman
bilinenleri değiştirmiş bir yerleşimdir. Balıkçılık heyecanımı tahmin edebilirsiniz...” Creek gets the closest to the Tigris River. I
vazgeçilmez önemli bir beslenme kaynağıdır. Arke- went on the excavation site where I met the
obotani çalışmalarımız, Körtik Tepe yerleşiklerinin head of the archaeological team Prof. Dr.
doğadan ve su kaynaklarından devşirdikleri zengin Vecihi Özkaya. I was very excited when Prof.
bitkisel beslenmeyi bildiklerini; Arkeozooloji çalış- Özkaya revealed to me that Körtik Tepe and
malarımız ise, yine doğadan avladıkları hayvanlarla vicinity were identified as one of history’s
beslendiklerini açık bir şekilde ortaya koymuştur. earliest metropolises.”
Beslenme günübirlik ve ortak olmayıp, tam aksi,
gelişmiş toplumlarda olduğu gibi bireysel ve bireysel
depolama şeklindedir.
Yuvarlak yapılı evler, tanımlanabilen bütün erken
yerleşimlerin genel bir karakteridir. Örneğin günü-
müz Afrika’sında, kabilelerde de bu tür yapılanma Dr. Hamid Aydın (yukarıda) ve
görülür. Belki de kolay imar etme özelliği sunduğu Prof. Dr. Vecihi Özkaya (solda).
Dr. Hamid Aydın (above) and Prof. Dr. Vecihi
için böyle bir tercih söz konusudur. Ancak en önemli Özkaya (on the left).
etken üst yapı sorunun çok kolay ve pratik şekilde
çözümlenmesidir.
64
found evidence that permanent human settlements with religious ritual
and social complexity existed even before the era of agriculture and
animal domestication. Earliest signs of the existence of social hierarchy
and individuality besides common values, significant original findings
with respect to the era and human history characterize Körtik Tepe.
Also were found clues as to the existence of a “Fatherly God” ritual in
this area, as opposed to the Mother Goddess figure largely prevailing
among Neolithic Age societies.

Dr. AYDIN: What is the date of the earliest period reached at Körtik
Tepe? Is Körtik Tepe an earlier settlement compared to Göbeklitepe?
Prof. Dr. ÖZKAYA: Analytical methods and data were used in deter-
mining the date of each layer reached at Körtik Tepe. Although we did
not yet secure exhaustive results concerning the deepest layers, we can
affirm, based on C14 analyses, that the settlement is dated 10.400 BC.
There are serious indications that it might be even older; but it would
be too early to pronounce exact figures at this stage. There is no doubt
that Körtik Tepe is an older settlement than Göbeklitepe. But beyond
its oldness, the relevance of Körtik Tepe as a valuable source of science
lies in its contribution to the perception of the cultural texture, to the
understanding of the era and the origin of Mesopotamian cultures as
nucleus of civilization.

Dr. AYDIN: There is an argument that “salvage” or “rescue” excavations


should not be undertaken at all and, that even if the area is filled by a
dam reservoir, the site will remain intact under water. Is it possible to more developed human settle-
say that the Körtik Tepe mound was entirely uncovered and its excava- ment concept based on a more
tion completed? advanced cultural background was
Prof. Dr. ÖZKAYA: What is the benefit of an archive remaining under present there.
water and locked to everyone, particularly if that archive is a knowledge
source of great interest to mankind? Dam projects are a threat to cul- Dr. AYDIN: Why were the houses
tural heritage but, at the same time, it is incumbent upon us to trans- built in circular shape and which
late this threat into a chance to salvage cultural and historical assets. I elements related to agriculture,
believe that Körtik Tepe excavations offer a great chance in that sense. stock breeding, storage methods
and fishing did you discover at
Dr. AYDIN: Could the northern extension of the Fertile Crescent be the Körtik Tepe?
arena of history’s earliest settlement? How should Turkey approach this Prof. Dr. ÖZKAYA: Körtik Tepe
prospect? was a settlement established independently from agriculture and
Prof. Dr. ÖZKAYA: There is no doubt that the Fertile Crescent is the animal breeding; that constitutes its particular aspect which led to a
core and birth place of mankind’s civilization. It is the home of the revision of previous theories. Fishing was an indispensible source of
earliest worship rituals. Anatolia’s shareholding in this context was not nutrition. Our archeobotanic research revealed that Körtik Tepe people
recognized up until recently. However, it is now a proven fact that the were picking a rich variety of vegetal foods from nature and water
Anatolian extension of the Fertile Crescent at the Upper Tigris Valley sources. Our archeozoological research revealed that hunting was a
was home to some of the oldest human settlements in conjunction with major nutrimental source for them as well. Nutrition habits were not
the Fertile Crescent itself. Thanks to the archaeological work at Körtik in the form of a daily and communal supply, but based on individual
Tepe and the other settlements of the same era in this geography, we meals and individual storage of foodstuffs, similar to developed hu-
learned that during approximately the same historical period, an even man societies.
Houses were built in circular shape as in the case of most of the known
earlier human settlements. Living examples of that type of housing can
Körtik Tepe kazısında bulunan taş ve kemik aletler, takılar, figürlü ritüel taş objeler be found today in African pastoral communities. That shape is appar-
ve yontma taş kaplar (üstte). Körtik Tepe kazısından görünüm, yuvarlak planlı yapı
(altta ortada) ve dibek taşı (altta sağda). ently easier to build and offers a practical solution to upper structure
Stone and bone tools, ornaments, figurative ritual objects and carved stone vessels construction problems.
(above). View of the Körtik Tepe excavation area, round-shaped structure (centre
below) and stone mortar (below right).

65
SANAT HİZMETİNDE

4 yıllık hatır!
festival ve etkinlikleriyle
istanbul’un kültürel
yaşamında önemli bir rol
üstlenen istanbul kültür
sanat vakfı (iksv) 40. yılını
kutluyor.

Serving the arts for


40 years
The Istanbul Foundation for Culture and
Arts (İKSV), taking on an essential role
in the field of Istanbul’s cultural life is
celebrating its 40th Anniversary.

66
DOSYA
Dossier

Yazı -Text
Elif Türkölmez

67
The Istanbul Foundation for Culture and Arts-İKSV is playing a leading
role in the cultural life of Istanbul for the last 40 years, by present-
ing to the public world’s foremost performers and representatives in
every field of art and culture, organizing classical festivals as well as
avant-garde events offering the latest artistic trends. The Istanbul Film
Festival, organized each year in April, the Theatre Festival in May, the
Jazz Festival in July provide to Istanbul’s audiences the opportunity to
get acquainted with the world’s best productions in their field.
The Foundation was established in 1973 by a group of 17 business-
men and art amateurs under the leadership of Dr. Nejat F. Eczacıbaşı,
as a non-profit organization of public interest, with a view to organ-
izing international art festivals. The Istanbul Festival organized in
1973, the first of its series, coincided with the 50th Anniversary of the
foundation of the Turkish Republic. Its programme was consisting
mainly of classical music, but in ensuing years, the festival added
progressively film presentations, theatre, jazz and ballet performances
to its repertoire and realized special exhibitions at historical loca-
tions. As a consequence of growing public interest and the increasing
number of events, the festival had to be re-structured by being divided
into several specialized festivals devoted to different art disciplines.
Thanks to these festivals, Turkish audiences enjoyed the opportunity
of meeting and discussing in Istanbul, with leading personalities of
the international cultural arena, such as Federico Fellini, Béla Tarr,
KSV tam 40 yıldır İstanbullu sanatseverleri, John Malkovich, Paul Simon etc.
dünyadaki kültür ve sanat üretiminin seçkin ör-
nekleriyle, yeni girişimler ve değişik akımlarla 40th Anniversary special events
buluşturup düzenlediği festival ve etkinliklerle Publication of a special book in June 2012, devoted to 40 years of İKSV
İstanbul’un kültür ve sanat yaşamında öncülük history, as narrated by its founders, members, employees, sponsors,
görevini üstleniyor. İKSV’nin her yıl Nisan ayında düzenlediği artists and members of the public, will constitute the principal act
İstanbul Film Festivali ile dünyanın en prestijli festivallerinde of celebration. The book will describe the successive stages of the
gösterilen filmleri izliyor, Temmuz ayında Caz Festivali ile iyi Foundation’s evolution since its inception, the featured activities and
müziğe doyuyor, Mayıs’taki Tiyatro Festivali ile en iyi oyunların the important transformations that took place, as witnessed by per-
prömiyerini İstanbul’da görme şansına erişiyoruz. sonalities who took direct part in this process. It will shed light on the
Vakıf, kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olarak progressive institutionalization and growth of Turkey’s first non-profit
İstanbul’da uluslararası sanat festivalleri düzenlemek amacıyla art and culture organization in a multifaceted manner through testi-
1973 yılında Dr. Nejat F. Eczacıbaşı önderliğindeki 17 işadamı monies and accounts based on, among other, personal experiences.
ve sanatsever tarafından kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. First in the series of special events, will be the performance of the
yıldönümü olan 1973 yılında düzenlenen ilk İstanbul Festivali, experimental theatrical group La Fura dels Baus, founded in 1979 in
programında çoğunlukla klasik müziğe yer veriyordu. Bir süre Barcelona, known for their urban theatre, use of streets and unusual
sonra festival kapsamında diğer sanat dallarına da yer verilmeye settings, performances of contemporary theatre and opera. They will
başlandı. Film gösterimleri, tiyatro, caz, bale performansları ve present in Istanbul the world premiere of their new production com-
tarihi mekânlarda gerçekleştirilen sergiler de programda yer aldı. missioned by the Istanbul Foundation for Culture and Art. The event
İzleyicilerin giderek artan ilgisi sonucu farklı sanat disiplinleri- will take place at the Golden Horn Camialtı Shipyard, on Thursday,
ne ait etkinlikler, zaman içinde gelişerek ayrı festivaller olarak 21st and Friday, 22nd June on the occasion of the 40th anniversary of the
yapılandılar. Bu festivaller sayesinde Federico Fellini’den Bela inauguration of the first edition of the Istanbul Festival.
Tarr’a, John Malkovich’ten Paul Simon’a kadar dünyanın, kendi The prestigious Berlin Philharmonic Orchestra will perform on Thurs-
alanında en önemli isimlerini İstanbul’da görme, onlarla sohbet
etme şansını yakaladık.
Hollanda Dans Tiyatrosu (üstte). La Fura dels Baus (altta ve sağ sayfada).
Nederlands Dans Theater (above). La Fura dels Baus (below and right page).
40. yıla özel etkinlikler
İKSV, 40. yaş kutlamaları için pek çok etkinlik düzenleyecek.
Ancak bunların içinde en önemlisi kuşkusuz 40 yıllık birikimin,
kurucular, çalışanlar, destekçiler, sanatçılar ve izleyiciler tarafın-
dan anlatılacağı kitap. Vakfın kuruluş yıldönümünün kutlanacağı
Haziran ayı içinde yayımlanacak kitapta, vakfın kuruluşundan
bugüne geçirdiği dönüşümler, öne çıkan etkinlikler ve önemli
dönemeçler, bu süreçlere katkıda bulunmuş kişilerin tanıklıkları
aracılığıyla anlatılacak. İstanbul’un kültür-sanat yaşamına yön
veren bir kurum olarak İKSV’nin 40 yıllık tarihini, bu tarihin yapıl-
masında emeği geçen kişilerin ifadeleriyle, “çoksesli” bir biçimde
yansıtmayı amaçlayan kitap, Türkiye’nin ilk kâr amacı gütmeyen
kültür-sanat kurumunun kuruluş, kurumsallaşma ve büyüme
hikâyesini, doğrudan deneyimler yoluyla kayda geçirecek.
40. yıl etkinliklerinin ilki ise, La Fura dels Baus gösterisi olacak.
Gerek görkemli sokak tiyatrosu etkinlikleriyle gerekse tiyatro ve
opera yorumlarıyla dünya çapında tanınan gösteri topluluğu
La Fura dels Baus’un İKSV tarafından özel olarak sipariş edilen

68
yeni projesinin dünya promiyeri, ilk İstanbul
Festivali’nin başlangıcının yıldönümünde, 21
Haziran Perşembe ve 22 Haziran Cuma akşamları
Haliç Camialtı Tersanesi’nde gerçekleştirilecek.
İKSV’nin 40. yılında ev sahipliği yapacağı bir
diğer önemli etkinlik ise dünyanın en prestijli
orkestralarından Berlin Filarmoni Orkestrası’nın
daimi şefi Sir Simon Rattle yönetiminde vereceği
konser. 27 Eylül Perşembe akşamı Haliç Kongre
Merkezi’nde gerçekleştirilecek Sir Simon Rattle
yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrası konse-
rinin solistleri dünya çapında tanınan genç Türk
sanatçılar, çellist Efe Baltacıgil ve kardeşi
kontrbas sanatçısı Fora Baltacıgil.
2012 yılında İKSV ayrıca Türkiye ve Hollanda ara-
sındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamaları
kapsamında da özel etkinlikler gerçekleştirecek.
Çağdaş dansın dünyadaki en başarılı temsilci-
lerinden biri olan Nederlands Dans Theater, 14
Haziran Perşembe ve 15 Haziran Cuma akşamları
iki özel gösteri için İstanbul’da olacak.
Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişki-
lerin 400. yılı kutlamaları kapsamında düzenle-
necek bir diğer etkinlik ise 10 Kasım Cumartesi
akşamı Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşti-
rilecek konuk şef Lorin Maazel yönetimindeki
Kraliyet Concertgebouw Orkestrası’nın konseri
olacak. Orkestra, her biri virtüöz 120 müzisyenden
oluşuyor.

2012 Çin Kültür Yılı projeleri


Türkiye ile Çin arasındaki kültürel yakınlaşmayı
ve politik ilişkilerin güçlendirilmesini amaçlayan
2012 Türkiye’de Çin Kültürü Yılı, İKSV tarafından
düzenlenecek çeşitli etkinliklerle de kutlanacak.
2013’te ‘Çin’de Türk Yılı’ olarak sürdürülecek
olan bu alışveriş ülkelerin, insanların birbirlerini
kültürleriyle, sanatlarıyla olabildiğince yakından
tanımalarına olanak sağlayacak.
İKSV, 2012 yılı boyunca düzenleyeceği İstanbul
Festivalleri’nde ‘2012 Türkiye’de Çin Kültürü Yılı’
için özel bölümler ayıracak. 31. İstanbul Film
Festivali kapsamında Çin filmlerinden oluşan
özel bir bölüm yer alacak. 18. İstanbul Tiyat-
ro Festivali’nde Pekin Operası görsel bir şölen
sunarken, Şanghay’dan gelecek olan Song and
Dance Ensemble Çin kültürünün çağdaş çizgileri-
ni yansıtacak. Ayrıca, Ansai Waist Drummers ekibi
geleneksel sokak etkinliklerinden bir örnek sunar-
ken, Uçurtma Atölyesi ve Sergisi gençlere yönelik
bir eğitim projesi olarak dikkat çekecek.
İKSV, 2012 yılında, 40. yıl özel etkinliklerinin yanı
sıra, İstanbul Film, Tiyatro, Müzik ve Caz Festival-
leri, Leyla Gencer Şan Yarışması, Filmekimi ve ilki
düzenlenecek İstanbul Tasarım Bienali’ni gerçek-
leştirecek. Salon da yıl boyunca güncel müziğin
merakla beklenen isimlerinin yanı sıra tiyatro ve
edebiyat etkinliklerine de ev sahipliği yapmaya
devam edecek.
Vakıf, düzenlediği etkinliklerle olduğu kadar, hiz-
met verdiği Deniz Palas binasıyla da İstanbul’un
kültür sanat ve eğlence etkinliklerine katkıda bu-
lunuyor. Binanın giriş katında hizmet veren İKSV
Tasarım mağazasında Abidin Dino, Bedri Rahmi
Eyüboğlu gibi sanatçıların ve Ela Cindoruk, Şenay
Akın gibi tasarımcıların işlerini satın alabilir, te-
ras kattaki X Restaurant’ta eşsiz İstanbul manza-
rası eşliğinde içkinizi yudumlayabilirsiniz.
69
Kırk yılın unutulmaz anları
• Modern dansın yaşarken efsane olmuş ismi Pina Bausch’un İstanbul için yazıp 2003 yılında
sahnelediği ‘Nefes’ adlı dans gösterisi, beklenenden çok büyük ilgi gördü. AKM büyük salon-
daki koltuklar yeterli olmayınca merdivenlere sandalyeler yerleştirildi.
• 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin onur konuğu olan İtalyan sinemasının efsane
yıldızı Sophia Loren, onur ödülü için teşekkür ederek, “Bu ödülü, Oscar ödülümün yanına
koyacağım’’ dedi.
• 2011 yılında düzenlenen 18. İstanbul Caz Festivali’nin ‘Caz Kalpli İstanbul’ temalı afişi
büyük beğeni topladı.
• Tüm dünya için ilham verici bir örnek oluşturan Venezüella Simón Bolívar Senfoni Or-
kestrası 39. İstanbul Müzik Festivali’ni karnavala çevirdi. Üç gün boyunca konser veren El
Sistema çocukları Türkiye’de de yoksul çocuklardan oluşacak bir orkestranın kuruluşu için
ilham oldu.
• 2007 yılında Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında İKSV işbirliğiyle hayata
geçirilen ve Türk Sineması klasiklerini restore ederek yeniden tanıtma amacı taşıyan ‘Türk
Klasikleri Yeniden’ projesi kapsamında ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ filmi restore edildi.
• İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında oynanan III. Richard oyunu sayesinde ünlü oyuncu
Kevin Spacey’yi sahnede kanlı canlı izleme fırsatı bulduk.

40 years’ unforgettable moments


• The performance in 2003 of the dance act, called “Breath”, composed, choreographed
and, dedicated to Istanbul by living legend of modern dance, Pina Bausch, attracted a much
larger audience than expected, so that additional seats had to be placed on the stairs of the
AKM (Atatürk Cultural Centre) main hall.
• The guest of honour of the 24th Istanbul Film Festival,
Italian cinema’s living legend Sophia Loren, while thanking
for the Prize of Honour she received from the Foundation,
said: “ I will place this award next to my Oscar.”
• The poster of the 18th Istanbul Jazz Festival in 2011 de-
signed as “Istanbul’s Jazz Heart” received great praise.
• The 39th Istanbul Music Festival was turned into a
carnival by the performances of the Simón Bolívar Youth
Orchestra of Venezuela. The orchestra composed of the
group of poor “El Sistema” children performing for three
consecutive days, was seen as a source of inspiration for
similar projects to be undertaken in Turkey.
• In the framework of the 2007 Istanbul film Festival, a
project entitled “Turkish Classics Again”, carried out in
collaboration with İKSV, aimed at the restoration of the
worn-out copies and introduction to present-day audiences
of Turkish film history classics, provided for the restoration
of “Selvi Boylum, Al Yazmalım” (English title: The Girl with
the Red Scarf), a 1978 Turkish romantic drama directed by
Atıf Yılmaz, which hence moved to the big screen again.
• The Istanbul Theatre Festival offered the opportunity to
Turkish audiences to watch the live performance of actor
Kevin Spacey in Shakespeare’s “Richard III”.
day, 27 September at the Golden Horn Convention Centre, under its
appointed conductor Sir Simon Rattle. Young Turkish musicians of
international renown, cellist Efe Baltacıgil and his brother contrabass
artist Fora Baltacıgil will perform as soloists during the concert.
One of the most eminent representatives of the contemporary art
of dance, the Dutch dance company Nederlands Dans Theater, will
present two special performances in Istanbul, on Thursday 14 and
Friday 15 June 2012, on the occasion of the 400th Anniversary of the
establishment of Turkish-Dutch diplomatic relations, coinciding with
the 40th anniversary of İKSV.
The 400th Anniversary of diplomatic relations between Turkey and
the Netherlands will constitute the occasion of yet another special
performance, namely the concert of the Royal Concertgebouw Or-

special category consisting of Chinese films. The 18th Istanbul Thea-


tre Festival will offer two Chinese performances, namely the visual
and musical feast of the traditional Beijing Opera and the Shanghai
Song and Dance Ensemble presenting the contemporary features
of modern Chinese art. The Ansai Waist Drummers will perform the
drum dance which is a large-scale folk dance with an old history, an
example of unique traditional Chinese street art. The Kite Workshop
and Exhibition is an educational project intended for the youth.
In addition to the 40th Anniversary special events, the Foundation
will organize in 2012, as in every year, the Istanbul Film, Theatre,
Music and Jazz Festivals, the Leyla Gencer Voice Competition, the
Film October and the first edition of the Istanbul Design Bien-
nale. And the special performance hall “Salon İKSV” will continue,
throughout the year, to be the venue hosting international and
national representatives of current trends in modern music as well
as events in the field of theatre and literature.
In addition to those activities, the İKSV contributes also to Istan-
bul’s culture, art and entertainment life through its headquarters
chestra from Amsterdam, under guest conductor Lorin Maazel to take since 2009, the Deniz Palas building in Şişhane, built in the early
place on Saturday, November 10, 2012 at the Golden Horn Conven- 20th century in Art Nouveau style by architect Georges Coulouthros.
tion Centre. The orchestra is composed of 120 musicians each one of The seven-storey building of 4,200 square metres is home to the
them at virtuosic level. Foundation’s offices as well as a café, a restaurant, the performance
venue Salon İKSV, the Leyla Gencer House and the İKSV Design
2012 Year of Chinese Culture Store, where works of great artists such as Abidin Dino, Bedri Rahmi
The İKSV Foundation will also take active part in the implementa- Eyüboğlu and design products by contemporaneous designers like
tion of the Year of Chinese Culture in Turkey project, destined to Ela Cindoruk, Şenay Akın are available for purchase. The X Restau-
foster cultural and political relations between the two countries, with rant on the top floor offers unique views of Istanbul while sipping
events to be held throughout 2012. This project will be complement- your drink.
ed through the Year of Turkish Culture in China project, to be carried
out in 2013; both projects aiming at allowing the populations of the
two countries to be acquainted with each other’s unique cultural and
artistic assets.
In this vein, İKSV will devote special chapters to the Year of Chinese Viyolonsel sanatçıları Efe Baltacıgil ve Fora Baltacıgil (üstte).
Şef Sir Simon Rattle ve Berlin Filarmoni Orkestrası (solda ve üstte).
Culture within the programmes of the Istanbul Festival series to be Cello and Contrabass musicians Efe Baltacıgil and Fora Baltacıgil (above).
held throughout 2012. The 31st Istanbul Film Festival will include a Conductor Sir Simon Rattle and the Berlin Philharmonic Orchestra (left and above).
71
For children who want
to become
‘Mad Professors’
HABER TURU ‘Mad Professors’, an international
group offering entertaining events
for children with themes such as sci-

NEWS IN SHORT
ence, health, hygiene, environment
and nature, will present their perfor-
mances for the first time in Turkey at
the Istanbul Aquarium. ‘Mad Profes-
sors’ is a funny show destined to chil-
dren 4 to 16 years old, which achieved
‘Çılgın Profesör’ great success around the world. It was
presented by 146 performers in 35 dif-
olmak isteyen ferent countries since 1996. Offering
120 workshops, ‘Mad Professors’ in-
çocuklar için troduce all forms of science to chil-
dren. They intend to develop chil-
Çocuklara bilim, sağlık, hijyen, çev- dren’s self-confidence, motivation
re, doğa gibi alanlarda eğlenceli and sense of wonder through their
aktiviteler sağlayan ‘Çılgın Profe- presentations and workshops in the
sörler’ Türkiye’de ilk defa İstanbul field of environment, sustainable de-
Akvaryum’da çocuklarla buluşuyor. velopment, greenhouse effect, soil,
4-16 yaş arası çocuklara yönelik ‘Çıl- nutrition and astronomy. For reser-
gın Profesörler’ dünya çapında olağa- vation and information:
Koç Üniversitesi nüstü başarı elde etmiş eğlenceli bir (0212) 219 83 19
gösteri. 1996’dan beri 35 farklı ülkede
artık ‘Müzekart’lı 146 temsilcisi ile sergileniyor. 120 adet
atölye çalışması sunan ‘Çılgın Profe-
Şubat ayında Koç Üniversitesi, öğrencilerine 5130 adet Mü-
sörler’, çocuklara bilimin tüm form-
zekart armağan etti. Koç Üniversitesi öğrencileri bir yıl boyunca T.C. Kültür
larını tanıtıyor. Çevre, sürdürülebilir
ve Turizm Bakanlığı’na bağlı üç yüzden fazla müze ve örenyerini diledikleri
gelişim, toprak, sera etkisi, beslenme,
kadar ziyaret edebilecekler.
astronomi ve atölye çalışmalarını içe-
ren ‘Çılgın Profesörler’, çocukların
Koç University and ‘Museum Card’ kendilerine güvenlerini, motivasyon-
larını ve merak duygularını geliştiri-
Koç University presented 5130 Museum Cards as a gift to its students. Koç Uni- yor. ‘Çılgın Profesörler’le tanışmak
versity students have now free access for one year to more than 300 government- isteyenlerin 0212 219 83 19 numaralı
run museums and historical sites in Turkey. telefonu arayarak rezervasyon yap-
tırmaları yeterli olacak.
Çengelhan Rahmi M. Koç Müzesi’nde
atölye zamanı Gelibolu Yarımadası’nda 12 Bin Yıl
Geçtiğimiz yıl Ankara’da ilk kez gerçekleştirilen, Düşekalka ile Çengelhan
Öncesine Ait İnsan İzleri
Rahmi M. Koç Müzesi ortak projesi Hafta Sonu Atölyeleri, bu yıl, yenilenen
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeo-
atölye mekânında katılımcılarıyla buluşuyor. Haftasonu Atölyeleri 7-9 yaş
loji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Onur Özbek başkanlığındaki ekip, 12 bin
arası katılımcılar için. Atölyelerin isimleri ve tarihleri ise şöyle: 7 Nisan 10.30-
yıl önce Gelibolu Yarımadası’nda insanların yaşadığına dair bulgulara rastla-
12.30 Dilek Ağacı. 14 Nisan 10.30-12.30 Leonardo’nun Makineleri. 28 Nisan
dı. Doç. Dr. Özbek, 12 bin yıl önce ‘Üst Paleolitik’ denilen dönemde insanların
10.30-12.30 Müzede Macera. 5 Mayıs 10.30-12.30 Kendi Müzeni Oluştur. 12
taş, kemik ve ahşaptan yaptıkları aletlerle avlandığını ve hayatta kalmaya
Mayıs 10.30-13.00 3 Boyutlu Ankara (Ailece). Ön kayıt ve ayrıntılı bilgi için:
çalıştığını belirtti.
0 312 309 68 00
Söz konusu dönemde hiçbir mimari yapının bulunmadığını anlatan Özbek,
Workshop time at the tarih öncesi dönemde insanların, geniş alanlara kurdukları ilkel barınaklarda
yaşadığını, av hayvanlarının bol olduğu yerlerde avlandıklarına işaret etti.
Çengelhan Rahmi M. Koç
Museum The 12000 years old human traces in
The Weekend Workshops, a joint project of Gallipoli Peninsula
Düşekalka and Rahmi M. Koç Museum, held
last year in Ankara for the first time, will be The archaeological research led by Prof. Dr. Onur Özbek, from the Archaeol-
organized this year at the renovated workshop ogy Department of Çanakkale 18 March University’s Faculty of Arts and
venue. The Weekend Workshops are destined Sciences, ascertained some evidence that people lived at the Gallipoli Penin-
to the 7 to 9 years old participants. The titles sula 12000 years ago. Dr. Özbek said that the people, who lived 12000 years
and dates of workshops are as follows: Wish ago, during the ‘Upper Palaeolithic Period’, struggled to stay alive by hunting
Tree, April 7, 10.30-12.30; the Engines of Leon- animals with tools fabricated out of stone, bone and wood. Prof. Dr. Özbek
ardo, April 14, 10.30-12.30; Ankara in 3D (with pointed out that there was no architectural structure in that period and that
family participation), April 28, 10.30-13.00. For prehistoric people were living in primitive shelters established in large spaces
registration and information: (0312) 309 68 00 and hunting at areas abundant in prey animals.
Sabancı Vakfı’ndan AKM’ye destek
Kültür Bakanlığı Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenip yeniden
açılması için Sabancı Vakfı’yla sponsorluk anlaşması imzaladı. Anlaşmaya
göre Sabancı Vakfı, restorasyon için 30 milyon lira maddi destek verecek,
AKM’nin büyük salonuna ise Sabancı’nın adı verilecek.
Sabancı Vakfı’nın yapım ortağı olacağı AKM restorasyonu için ihale süre-
cinin nisan sonuna kadar tamamlanması, restorasyonun da 29 Ekim 2013’te
tamamlanması öngörülüyor.

Donation to AKM from Sabancı Foundation


The Ministry of Culture and Tourism has signed a sponsorship agreement with the
Sabancı Foundation for the restoration and renovation of Atatürk Cultural Centre
(AKM) in Taksim. According to the agreement, the Sabancı Foundation will provide
a financial support of 30 Million Turkish Liras to the project and the great hall of
AKM will be named ‘Sabancı Hall’. The AKM restoration tender process is to be
finalized by the end of April and the restoration work to be completed until 29 Oc-
tober 2013.

Esrarengiz İncil TÜRSAB Garibaldi Binası’nı restore edecek


Ankara’da Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy, Beyoğlu’nda bulunan İtalyan
Konsolosluğu’na ait Garibaldi Binası’nın işletme hakkını aldıklarını açıkladı. Ulusoy, “Beyoğlu bir opera bi-
Ankara Adliyesi Adli Emaneti’nde 1500 nasına kavuşacak. Burada operanın yanı sıra sanat gösterileri, tiyatro ve sergiler de yapılacak” dedi. İtalyan
yıllık bir İncil bulundu. Hz. İsa’nın ilk Konsolosluğu’nun Türk - İtalyan dostluğunun gelişmesi için kendilerinden cüzi bir kira istediğini belirten Ulusoy,
öğütlerini verdiği Aramice dili ve Süryani opera olarak yapılan ve 500 metrekarelik alana sahip binanın 1 yıl içinde açılacağı bilgisini verdi.
alfabesiyle yazılı tarihi İncil, polis nezare-
tinde Ankara Etnografya Müzesi’ne dev- TÜRSAB will renovate the Garibaldi House
redildi. 8 yıldır adli emanette bekletildiği
ortaya çıkan İncil’in değerinin 40 milyon Başaran Ulusoy, President of the Executive Board of TÜRSAB, said that they obtained the operation rights to the
lira olduğu tahmin ediliyor. Papalık, İncil Garibaldi House building in Pera, a property of the Italian government. “Thus Beyoğlu (Pera) will gain an opera
üzerinde inceleme ve araştırma talebinde house”, said Başaran Ulusoy who added: “Art events, theatre performances and exhibitions will be held there as well.”
bulundu. Ulusoy pointed out that the Consulate General of Italy in Istanbul, desirous to contribute to the development of
Turkish-Italian friendship, was charging only a minor rent. The Garibaldi House, originally built as an opera venue
with an area of 500 square meters will be opened to the public in one year following renovation.
Mysterious Bible in Ankara
In Ankara, an estimated 1500 years old Bi-
ble worth 40 Million Turkish Liras, seized
from a gang of smugglers and kept in a
Courthouse safe for years, was recently
handed over to the care of the Ethnogra-
phy Museum. The Vatican has issued a
request to examine the historic Bible writ-
ten in Syriac, a dialect of Aramaic, the sup-
posed native tongue of Jesus.

Tarihi Cami 350 Yıl Sonra Bulundu


Erzincan’a 50 kilometre uzaklıktaki Kemah Kalesi’nde başlatılan arkeolojik kazıda ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin
Seyahatnamesi’nde zikrettiği Bey Cami 350 yıl sonra gün yüzüne çıkarıldı.
Caminin temel seviyesinde duvarlarına ve mihrabına ulaştıklarını belirten kazı başkanı Doç. Dr. Hüseyin Yurt-
taş, “Eski Kemah’ta üç metrelik bir taş yığını vardı. Bu taşı incelerken Seyahatname’yi okuduk. Kazıya başladık
ve Çelebi’nin ‘taş minareli’ dediği Bey Cami olduğunu anladık” dedi.

Historic mosque found after 350 years


An archaeological excavation at the Kemah Castle 50 km from Erzincan led to the rediscovery of the historic Bey
Mosque mentioned in the Book of Travels (Seyahatname) of famous 17th century Ottoman traveller Evliya Çelebi.
Head of the excavation team Associate Prof. Dr. Hüseyin Yurttaş, indicating that they reached the walls and altar
of the mosque at foundation level, said: “While examining a 3 meters tall pile of stones in old Kemah, we read Evliya
Çelebi’s Seyahatname. We started to excavate and discovered that this was the Bey Mosque ‘with the stone minaret’
as mentioned by Çelebi.

73
TAKVİM c a l e n d a r

Nisan • Mayıs • Haziran


2012
April • May • June

Sakıp Sabancı Müzesi’nde rehberli ‘resim Devlet Tiyatroları’nda 2012 festivalleri


sergisi turları’ başlıyor Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, ge-
lenekselleşen uluslararası tiyatro festivallerinden; 27 Mart-30 Nisan 2012
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), resim koleksiyonu sergisi tarihleri arasında Adana’da ‘14. Devlet Tiyatroları – Sabancı Uluslarara-
‘Bir Ülke Değişirken - Tanzimattan Cumhuriyete Türk Resmi’ için ücret- sı Tiyatro Festivali’, 14-24 Nisan 2012 tarihleri arasında Konya’da ‘5. Bin
siz rehberli turlara başladı. Her cumartesi saat 14:00’te, Sabancı Üniversi- Nefes Bir Ses Uluslararası Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali’, 25-30
tesi öğrencilerinin rehberliğinde gerçekleştirilecek turda, ziyaretçilere, kolek- Nisan 2012 tarihleri arasında Ankara’da ‘8. Küçük Hanımlar Küçük Beyler
siyonda yer alan eserler üzerinden Türk resim sanatının tarihsel yolculuğu Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali’, 1-15 Mayıs 2012 tarihleri arasın-
anlatılıyor. Koleksiyonu derinlemesine tanımak isteyen sanatseverler için 9 da Trabzon’da ‘13. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’, 17-30 Mayıs
Haziran’a kadar devam edecek rehberli turlar; Osmanlı Devleti’nden Tür- 2012 tarihleri arasında ise Antalya’da ‘3. Devlet Tiyatroları Antalya Ulus-
kiye Cumhuriyeti’ne uzanan modernleşme sürecinde, Türk resim sanatına lararası Tiyatro Festivali’ gerçekleştirilecek.
kapsamlı bir bakış sunuyor.
Guided exhibition tours begin at Sakıp Sabancı Turkish State Theatres’ 2012 Festivals
Museum The Turkish State Theatres announced the list of their traditional series of
international festivals for the year 2012: the 14th State Theatres- Sabancı Inter-
Sabancı University Sakıp Sabancı Museum (SSM), offers free guided tours at the national Theatre Festival will be held from March 27 to April 30 in Adana; the
exhibition “As a Country Evolves: The Turkish Art of Painting from Reforma- 5th “Thousands Of Breaths in One Voice International Theatre Festival Of
tion to Republic”. The tours to take place every Saturday at 14:00 hours, guided Countries Who Are Making Theatre In Turkish Language” will be held on 14
by Sabancı University students, will highlight the history of Turkish painting, on to 24 April in Konya; the 8th Little Ladies Little Gentlemen International Chil-
the basis of the collection featured at the exhibition. The guided visits will con- dren’s Theatre Festival will be held from April 25 to April 30 in Ankara; the 13th
tinue until June 9, presenting to participants a comprehensive retrospect of the International Black Sea Theatre Festival will be held from May 1st to May 15th
Turkish art of painting within the modernization process from the Ottoman in Trabzon; the 3rd Turkish State Theatres Antalya International Theatre Fes-
Empire to the Republic of Turkey. tival will be held from May 17 to May 30 in Antalya.

İstanbul Modern’de iki sergi


İstanbul Modern, Hollanda ve Türkiye arasındaki diplo-
matik ilişkilerin 400. yılı kutlamaları kapsamında La La La
İnsan Adımları: Boijmans Van Beuningen Müzesi Koleksi-
yonundan Bir Seçki başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor. 16
Şubat - 6 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Modern Süreli
Sergiler Salonu’nda yer alacak sergi, 1849 yılında kurulan,
Hollanda’nın dünyaca tanınmış Boijmans Van Beuningen
Müzesi’nin Direktörü Sjarel Ex’in koleksiyonlarındaki 140
binin üzerindeki yapıt arasından İstanbul Modern için hazır-
ladığı özel bir seçkiyi içeriyor.
Klasik dönem, modern ve çağdaş sanatın tanınmış isimlerini
bir araya getiren sergide, farklı coğrafyalardan 28 sanatçı-
nın resim, çizim, yerleştirme, baskı, fotoğraf ve videolarından An exhibition focusing on human relations
oluşan 53 çalışma bulunuyor. İstanbul Modern’in Boijmans
Van Beuningen Müzesi ile işbirliği, Rotterdam’da geçtiğimiz Within the framework of the celebrations of 400 years of diplomatic relations between the
ay açılan İstanbul Modern - Rotterdam başlıklı sergi ile sü- Netherlands and Turkey, Istanbul Modern is hosting the exhibition La La La Human Steps: A
recek. Selection from the Collection of the Museum Boijmans Van Beuningen. Held from February 16
İstanbul Modern ayrıca, kuruluşundan bu yana oluşturdu- to May 6 in Istanbul Modern’s Temporary Exhibition Hall, the show consists of a special selec-
ğu fotoğraf koleksiyonundan bir seçkiyi Dünden Sonra adlı tion gathered for Istanbul Modern by the Director of Boijmans Van Beuningen Museum, Sjarel
sergiyle izleyicilerle buluşturuyor. 16 Şubat - 3 Haziran 2012 Ex, from the museum’s collection of over 140 thousand works. The Museum Boijmans Van
tarihleri arasında İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi ve mü- Beuningen was founded in 1849 and is one of the Netherlands’ most renowned museums with
zenin alt katında açılan sergide 53 sanatçının 179 yapıtı yer a worldwide reputation.
alıyor. Ayrıca 66 sanatçının 213 yapıtı da dijital ortamda gös- Istanbul Modern hosts “After Yesterday”, a selection of its photography collection gathered
terilecek. since the day the museum was founded. Featuring 179 works by 53 artists, the show takes place
Türkiye’de fotoğrafın modern ve çağdaş örneklerini bir ara- between February 16 - June 3, 2012 at the Istanbul Modern Photography Gallery and at the
ya getiren sergi, Osmanlı döneminden günümüze uzanan sü- museum’s lower floor. A further 66 works by 213 artists will also be on display in digital format.
reçte fotoğrafın teknik ve kavramsal gelişimini ortaya koyu- Bringing together modern and contemporary examples of photography in Turkey, the exhibi-
yor. Bugünden geriye doğru bir akışla ilerleyerek, Türkiye’de tion displays the technical and conceptual development of photography from the Ottoman Era
fotoğrafın günümüzde ulaştığı noktadan 1800’lerin Pera’sına to the present. It shows photography’s adventure in reverse chronology, starting at the point
dek fotoğraf serüvenini ele alıyor. reached by photography in present-day Turkey moving back to the Pera of the 1800’s.

74
Festivaller - Festivals
31. İstanbul Film Festivali 22. Karagöz Kültür Sanat ve
31 Mart - 15 Nisan 2012 Kakava Festivali
31st Istanbul Film Festival 18 Mayıs 2012 - 26 Mayıs 2012
March 31 - April 15, 2012 22nd Karagöz Culture Art and
Kakava Festival
18. İstanbul Tiyatro Festivali May 18 - May 26, 2012
10 Mayıs - 5 Haziran 2012
18th Istanbul Theatre Festival
May 10 - June 5, 2012 15. Uçan Süpürge Uluslararası
Kadın Filmleri Festivali
40. İstanbul Müzik Festivali 10 Mayıs 2012 - 17 Mayıs 2012
31 Mayıs-29 Haziran 2012 15th Flying Broom International
40th Istanbul Music Festival Women’s Film Festival
May 31 - June 29, 2012 May 10 - May 17, 2012
Van Gogh’u bir de üç boyutlu görün
12. Uluslararası İzmir Film Festivali Akdeniz Üniversitesi Tiyatro
21 Nisan 2012 - 28 Nisan 2012 Türk ilaç sektörüne 100 yıldır hizmet veren Abdi İbrahim, 100’üncü kuruluş yıl-
Topluluğu 6. Uluslararası dönümünü, dünyanın en büyük ressamlarından biri olan Van Gogh’un eserlerini
12th International Izmir FilmFestival Tiyatro Festivali
April 21 - April 28, 2012 09 Nisan 2012 - 17 Nisan 2012 bugüne kadar hiç deneyimlenmemiş yepyeni bir formatta sunan Van Gogh Ali-
6th Akdeniz University Theatre ve Dijital Sanat Sergisi ile kutluyor.
15. Uluslararası İstanbul Troupe International Singapur’daki dünya prömiyerinin ardından ilk kez Türk sanatseverlerle bulu-
Kukla Festivali Theatre Festival şan, geleneksel sanat ve modern teknolojinin sentezlendiği Van Gogh Alive, dahi
03 Mayıs 2012 - 13 Mayıs 2012 April 9 - April 17, 2012
15th International Istanbul ressamın en ünlü eserlerini 3 bin’in üzerinde dijital imaj ile çerçevenin içinden
Puppet Festival çıkararak izleyicilerine klasik müze gezisinin çok ötesinde bir deneyim yaşatıyor.
May 3 - May 13, 2012 29. Uluslararası Ankara Van Gogh Alive, dev ekranlar, duvarlar, kolonlar, zemin ve hatta tavanı kapla-
Müzik Festivali yan 3 bin’den fazla dev boyuttaki Van Gogh görseliyle, ziyaretçilerine geleneksel
Alaçatı Uçurtma Festivali 05 Nisan 2012 - 28 Nisan 2012 müze ziyaretlerinde bildiklerini unutturarak sanatla olan bağlarını değiştiriyor.
14 Nisan 2012 - 15 Nisan 2012 29th Ankara International Van Gogh Alive, ışık, renk ve seslerin etkileyici uyumunu kullanarak duyuları
Alaçatı Kite Festival Music Festival
April 14 - April 15, 2012 April 5 - April 28, 2012 uyarırken, bir serginin nasıl olabileceğine dair oluşan tüm düşüncelere meydan
okuyor. SENSORY4 teknolojisiyle donatılmış yüksek çözünürlüklü 40 projektör
aracılığıyla dev ekranlara, duvarlara, kolonlara, zemine, tavana yansıtılıyor.
‘Van Gogh Alive’ Digital Sanat Sergisi’ni 15 Mayıs’a kadar İstanbul Karaköy,
1950 Öncesi Türk Antrepo 3’te görebilirsiniz.
Sineması Sergisi
Explore Van Gogh in 3D
TÜRVAK Sinema-Tiyatro Mü-
zesi, sinemaseverleri 3 Nisan The Pharmaceutical Products Firm Abdi İbrahim is celebrating its 100th anniver-
- 30 Haziran 2012 tarihleri ara- sary with a digital art exhibition called Van Gogh Alive. This exhibition pre-
sında ‘Afiş, Resim ve Belgelerle sented for the first time in Turkey following its premiere in Singapore, offers its
1950 öncesi Türk Sineması’ ser- audiences an unforgettable experience.
gisiyle buluşturuyor. Müze’nin Explore the work and life experiences of this prolific artist Van Gogh during the
özel koleksiyonunda bulunan, period 1880 to 1890. Interpret his thoughts, feelings and state of mind during his
Türk Sineması’nın 1950 önce- time in Arles, Saint Rémy and Auvers-sur-Oise, the locations where he created
si dönemine ait afiş, resim ve many of his timeless masterpieces. See these works in hyper-fine detail, with
belgeler ilk kez sanatseverlerle special attention paid to key features, allowing you time to study colour and
buluşuyor. Sergi, müze giriş ka- technique. Photographs and video have also been augmented with Van Gogh’s
tında bulunan TÜRVAK Sergi works to demonstrate his sources of inspiration.
Salonu’nda Pazartesi günleri Synchronized to a powerful classical score, more than 3,000 Van Gogh images
hariç her gün 10:00-18:00 ara- at enormous scale create a thrilling display that fills giant screens, walls, col-
sında gezilebilir. umns, ceilings and even the floor - immersing you entirely in the vibrant colours
and vivid details that constitute Van Gogh’s unique style.
In an instant, Van Gogh Alive can transport a visitor to another time and place,
Turkish Cinema Before 1950 immersing them in the artist’s world. Adults and children alike, wander through-
out the space, exploring nooks and crannies and engaging with the experience
The exhibition ‘Turkish Cinema before 1950: Posters, Pictures and Documents’ in a manner that transcends traditional installations. The exhibition will last
takes place at the TÜRVAK Cinema-Theatre Museum between April 3rd - June until May 15, 2012.
30th, 2012. It presents for the first time, a selection of posters, pictures and
documents relat-
ed to the Turkish
Cinema of the İzmir baharı kitaplarla karşılıyor
era before 1950,
from the Muse- TÜYAP Kitap Fuarları baharı 17. kez İzmir’de karşılıyor. Bu sene 14-22 Nisan
um’s special col- tarihleri arasında Uluslararası İzmir Fuar Alanı’nda (Kültürpark) düzenlenecek
lection. The exhi- 17. İzmir Kitap Fuarı’na 350 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılırken fuar
bition is open süresince 150’ya yakın kültür etkinliği gerçekleştirilecek.
every day, ex-
cept Mondays, Book Fair goes to Izmir in the spring
from 10am to
6pm at TÜR- Springtime starts for TÜYAP Book Fairs in Izmir. The 17th Izmir Book Fair
VAK Exhibition will be held at the İzmir International Fairgrounds between the 14th and 22nd
Hall on the April. 350 publishers and NGOs will take part in the fair and more than 150
ground floor. cultural events will be held.

75
TÜRSAB-MTM
MÜZE REHBERİ
TÜRSAB-MTM MUSEUMS GUIDE

İL MÜZE KAPALI KASIM-MART NİSAN-EKİM İLETİŞİM


CITY MUSEUM CLOSED NOVEMBER-MARCH APRIL-OCTOBER CONTACT

Aksaray Ihlara Vadisi Örenyeri Ihlara Valley • 08:00 - 17:00 08:30 - 18:30 (382) 453 7701
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Ankara • 08:30 - 17:30 08:30 - 19:00 (312) 324 3160
Museum of Anatolian Civilizations

Alanya Kalesi Castle of Alanya • 08:30 - 17:00 09:00 - 19:30 (242) 735 7337

Aspendos Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 238 5688
Aspendos Archaeological Site

Noel Baba Müzesi St. Nicholas Museum Pazartesi Monday 08:00 - 17:30 09:00 - 19:00 (242) 871 6820

Simena Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 874 2022
Simena Archaeological Site

Antalya Müzesi Antalya Museum • 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 238 5688

Myra Örenyeri Myra Archaeological Site • 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 871 6821

Olympos Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 892 1325
Olympos Archaeological Site
Antalya
Patara Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 843 5018
Patara Archaeological Site

Perge Örenyeri
• 08:00 - 17:30 09:00 - 19:00 (242) 426 2748
Perge Archaeological Site

Phaselis Örenyeri
• 08:30 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 821 4506
Phaselis Archaeological Site

Side Müzesi Side Museum Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 753 1006

Side Antik Tiyatrosu Side Antique Theatre • 08:00 - 17:00 08:00 - 17:00 (242) 753 1542
Termessos Örenyeri • 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 423 7477
Termessos Archaeological Site

Afrodisias Örenyeri • 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (256) 448 8086


Aphrodisias Archaeological Site
Aydın
Milet Örenyeri Miletus Archaeological Site • 08:00 - 19:00 08:00 - 19:00 (256) 875 5562

Didim Örenyeri
• 08:00 - 19:00 08:00 - 19:00 (256) 811 5707
Didyma Archaeological Site

Assos Örenyeri Assos Archaeological Site • 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (286) 721 7218
Çanakkale
Troia Örenyeri Troia Archaeological Site • 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (286) 283 0061

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi


Gaziantep Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 08:00 - 17:00 (342) 324 8809
Gaziantep Zeugma Mosaic Museum

Hatay Hatay Müzesi Hatay Museum Pazartesi Monday 08:00 - 16:30 09:00 - 18:30 (326) 214 6168

76
İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Pazartesi Monday 09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 520 7740
İstanbul Archaeological Museums

Ayasofya Müzesi
Pazartesi Monday 09:00 - 16:30 09:00 - 19:00 (212) 522 1750
Hagia Sophia Museum

Çarşamba
Kariye Müzesi Chora Museum 09:00 - 16:30 09:00 - 19:00 (212) 631 9241
Wednesday

İstanbul İstanbul Büyük Saray Mozaikleri Müzesi


Pazartesi Monday (212) 518 1205
İstanbul Mosaic Museum

Türk ve İslam Eserleri Müzesi


Pazartesi Monday 09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 518 1805
Museum of Turkish and Islamic Arts

Topkapı Sarayı Müzesi Salı


09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 512 0480
Topkapı Palace Museum Tuesday

Topkapı Sarayı Müzesi Harem Dairesi


Salı / Tuesday 09:00 - 15:30 09:00 - 17:00 (212) 512 0480
Harem Apartments

Bergama Asklepion Örenyeri


• 08:00 - 17:30 08:30 - 19:00 (232) 631 2886
Bergama Asklepion Archaeological Site

Efes Müzesi Ephesus Museum • 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 892 6010

Efes Örenyeri Yamaçevler


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (232) 892 6010
İzmir The Terrace Houses

St. Jean Anıtı St. Jean • 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 892 6011

Bergama Akropol Örenyeri


• 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 631 0778
Bergama Akropolis Archaeological Site

Efes Örenyeri
• 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 892 6010
Ephesus Archaeological Site

Cennet-Cehennem Örenyeri
Mersin • 08:00 - 17:00 08:00 - 20:00 •
Chasm of Heaven and Hell

Kayaköy Örenyeri Kayaköy • 08:30 - 20:00 08:30 - 20:00 (252) 614 1150

Sedir Adası Sedir Island • 08:00 - 18:00 (252) 214 6948

Kaunos Örenyeri
• 08:30 - 20:30 08:30 - 20:30 (252) 614 1150
Kaunos Archaeological Site

Muğla Knidos Örenyeri


• 08:30 - 19:00 08:30 - 19:00 (252) 726 1011
Knidos Archaeological Site

Bodrum Mausoleion Anıt Müzesi


Pazartesi Monday 08:00 -17:00 08:00 -19:00 (252) 316 1219
Mausoleion

Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi


Bodrum Museum of Underwater Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 08:00 -19:00 (252) 316 2516
Archaeology

Göreme Açıkhava Müzesi Karanlık Kilise


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 2167
The Dark Church

Özkonak Yeraltı Şehri


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 513 5168
Özkonak Underground City

Derinkuyu Yeraltı Şehri


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 2167
Nevşehir Derinkuyu Underground City

Göreme Açıkhava Müzesi


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 2167
Göreme Open Air Museum

Kaymaklı Yeraltı Şehri


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 278 2500
Kaymaklı Underground City
Zelve Örenyeri-Paşabağlar Örenyeri
• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 3535
Zelve - Paşabağlar Underground City

Sümela Manastırı Sümela Monastery Pazartesi Monday 09:00 - 16:00 09:00 - 16:00 (462) 531 1064
Trabzon   Trabzon Ayasofya Müzesi
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (462) 223 3043
Trabzon Hagia Sophia Museum

77
istanbul arkeoloji müzeleri
ayasofya müzesi
kariye müzesi
istanbul büyük saray mozaikleri müzesi
türk ve islam eserleri müzesi
topkapı sarayı müzesi
topkapı sarayı müzesi harem dairesi

troıa örenyeri
assos örenyeri

bergama asklepıon örenyeri


bergama akropol örenyeri
efes müzesi
efes örenyeri
efes örenyeri yamaçevler
st. jean anıtı

afrodısıas örenyeri
milet örenyeri
didim örenyeri

kayaköy örenyeri
sedir adası
kaunos örenyeri
knıdos örenyeri
bodrum mausoleıon anıt müzesi
bodrum sualtı arkeoloji müzesi

alanya kalesi
aspendos örenyeri
noel baba müzesi
simena örenyeri
antalya müzesi
myra örenyeri
olympos örenyeri
patara örenyeri
perge örenyeri
phaselis örenyeri
side müzesi
side antik tiyatrosu
termessos örenyeri

78
göreme açıkhava müzesi karanlık kilise
özkonak yeraltı şehri
derinkuyu yeraltı şehri
göreme açıkhava müzesi
kaymaklı yeraltı şehri
zelve örenyeri

sümela manastırı
trabzon ayasofya müzesi

gaziantep zeugma mozaik müzesi


TÜRSAB-MTM İŞ ORTAKLIĞI’NDAKİ
hatay müzesi MÜZE ve ÖRENYERLERİ
cennet-cehennem örenyeri
ıhlara vadisi örenyeri
anadolu medeniyetleri müzesi
MUSEUMS AND ARCHAEOLOGICAL
SITES UNDER THE MANAGEMENT OF
TÜRSAB-MTM BUSINESS PARTNERSHIP

79
2 3 M a r t - 2 0 M ay ı s 2 0 1 2

cermodern.org

avantajınız var.

You might also like