Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 354

Rachel Gibson - Sırlar Aşka Engel Mi

et
www.CepSitesi.Net

.N
esi
Sit
C ep
w.
ww
et
.N
esi
Sit
BİR İN C İ BÖLÜM

M ort’s B ar’ın girişinin hemen üzerindeki beyaz neon ta­


ep

belanın titreşerek parıldayan ışıklan İdaho, Truly'nin içkiye


susamış güruhunu tıpkı ışıklı bir böceksavar gibi kendine çe­
kiyordu. Ne var ki, M ort’s bira severleri kendine çeken bir
C

mıknatısın ve soğuk Coors biraların yudumlanıp, cuma ge­


celeri kavgaya karışılan bir yer olmanın çok daha ötesin­
w.

deydi. Tarihi bir öneme sahipti, en az Alamo kuşatması kadar


büyük bir öneme. Bu küçücük kasabada diğer işletmeler ardı
ardına açılıp kapanırken, Mort’s hep aynı çizgisinde devam
ww

etmişti.
Yaklaşık bir yıl önce barın yeni sahibi galonlar dolusu
temizleyici ve boya kullanarak, mekâna yeniden çeki düzen
vermiş ve bir de ciddi bir uçkura sahip olma prensibi heninı-
setmişti. Onun öncesinde, kadınların iç çamaşırlarını ııpkı
bir lunaparkta h alka atam asın a barın tepesinde dura
n u /U ra atm a g irişim le ri y en i b ir sp o r olarak a d d e d U ,!^ '
tevdi. Şim dilerde, bun u y ap m ay a kalkışan kadınlar kendile'

et
nnı yan çıplak b ir halde kapının önünde buluveriyorlard! ^
Hey gidi günler.

.N
M addie Jo n cs, M o rt's B a r 'ın hem en önündeki kaldı-
nm da d u n n u ş. g ö zlerin i ta b elad an alam ıyordu. N e var ki
çökm ek üzere olan karanlığı yarıp geçen bu bilinçaltı cazibe

esi
onun için çok da b ir şey ifade etm iyordu. A ce Yapı Marketi
ve Panda R estoran arasında sık ışıp kalm ış bu eski binanın
çatlaklanndan dışarı m ütem adiyen b ir uğultu ve m üzik sesi
sızıyordu.
Sit
M addie’nin yanından kot pantolon ve askılı bluz giymiş
bir çift hızla geçip gitti. K apının açılm asıyla dışarıya sızan
insan sesleri ve şüphesiz C ountry m üziğine ait ezgiler Main
ep
C addesi'ne yayıldı. Kapı içeri girenlerin ardından kapanırken
M addie hâlâ barın önünde ayaküstü bekliyordu. Çantasının
C

omzundaki askısını düzeltip döküm lü m avi hırkasının fer­


muarını çekti. Truly’den ayrılalı yirm i dokuz yıl olm uştu ve
w.

anlaşılan buranın, geceleri ne k ad ar serin olduğunu unut­


muştu. Hatta temmuzda bile.
M addie elini kapının kulpuna doğru uzattı am a sonra
vazgeçip geri indirdi. Nereden çıktığım anlayam adığı tuhaf
ww

bir korku ensesindeki ayva tüylerini diken diken etmişti ve


midesine bir kramp girm işti. Daha önce bunu o kadar çok
yapmıştı ki. Bu korku da nereden çıkm ıştı şimdi? Neden bu
kez? Kendi kendine aslında cevabını bildiği sorular soru-
Sırlar Aşka Engel mi?

yordu. Çünkü bu kez mesele kendi meselesiydi ve biliyordu

et
ki o kapıyı açıp içeri adımını attıktan sonra artık dönüşü ol­
mayacaktı.
Eğer arkadaşları onun bu halini, tıpkı ayaklarına beton

.N
dökülmüş gibi oraya mıhlanıp kaldığını görselerdi çok şaşı­
rırlardı. Bugüne kadar pek çok seri katille, acımasız caniyle
görüşüp röportajlar yapmıştı. Ne var ki, onun için antisosyal

esi
kişilik bozukluğu olan aptallarla konuşmak Mort's Bar'da
onu bekleyen şeyle yüzleşmenin yanında çocuk oyuncağı ka­
lıyordu. 21 YAŞINDAN KÜÇÜKLER GİREMEZ tabelası­
nın ardında onu bekleyen şey geçmişiydi. Ve Maddie başka­
Sit
larının geçmişini kurcalamanın kendi geçmişini kurcalamak­
tan çok daha kolay olduğunu yeni yeni öğreniyordu.
Kendi kendine, Tanrı aşkına, diye söylenip kapıya
ep
uzandı. Bir an küçük bir çocuk gibi pısırıklaştığı için ken­
dinden iğrenerek, korkusunu güçlü iradesinin demir yumru­
ğunun ardına gizledi. Olmasını istemediği hiçbir şey olmaya­
C

caktı. Kontrol tamamıyla ondaydı. Her zaman olduğu gibi...


İçeri adımını atmasıyla müzik kutusunun gümbür güm­
bür sesi, bira ve sigara kokusu etrafını sardı. Kapı ardından
w.

kapanırken, M addie gözlerini loş ışığa alıştırmaya çabalı­


yordu. M ort’s sadece bir bardı. Ülkenin pek çok yerinde git­
tiği binlerce bara benzeyen bir bar... Onu larklı kılıp, sıra-
ww

danhktaıı uzaklaştıran hiçbir özelliği yoktu. Hatta kızıl kah\c


renkteki uzun bar tablasının üzerine sıra sıra dizilmiş boy­
nuzlar bile onu farklı kılmıyordu.
M addie oldum olası barlardan hoşlaıınıazdı. 0 /x ı
de kovboy tarzı olanlardan. Duman, m üzik ve su gibi tüket
len b tra ... Kovboyları da pek sevdiği söylenemezdi. Bildig

et
kadarıyla, daracık kalçaları saran W rangler m arka pantolon
lar hiçbir zaman botların, kemer tokalarının ve ağızlarda ge­

.N
velenip durulan tütünün yerini tutamazdı. O ise takım ve İtal­
yan tarzı deri ayakkabı giyen erkeklerden hoşlanıyordu. Gel
gör ki, son dört yıldır hayatında bırakın bir sevgiliyi, bir

esi
erkek sinek bile yoktu.
M eşe ağacından yapılm ış bar tablası ve önündeki tek
boş tabureye doğru yavaşça ilerlerken etrafındaki kalabalığı
göz ucuyla şöyle bir süzdü. Gözleri etrafta birkaç kovboy
Sit
şapkası, üzerinde reklam yazıları olan birkaç promosyon şap­
ka. asker tıraşlı ve birkaç da aslan yelesi modelli saç seçe­
bildi. Bir de seksenlerin modası atkuyruklan, omuz boyunda
ep
kısa saçlar, berbat görünümlü permalı saçlar ve dışa fönlen-
miş saçlar dikkatini çekti. Tek görem ediği aslında buraya
görmek için geldiği kişiydi, gerçi onun masalardan birinde
C

oturuyor olmayacağını az çok tahmin etmişti.


Mavi tişörtlü bir adamın ve kabarık saçlarının yeni ya­
w.

pıldığı her halinden belli bir kadının arasındaki boş tabureye


oturdu. Kasanın ve içki şişelerinin ardında bar tablası bo­
yunca uzanan aynaya bakarken iki barmen bira servisi yapıp,
kokteyl hazırlıyorlardı. İkisi de bu güzel barın sahibi gibi
ww

durmuyorlardı.
Soldaki adam, “O küçük piliç A t’/DC rock grubunun bir
parçasıymış, bilmem anlatabiliyor muyum?" dedi. Maddie
daha bunu duyduğu ilk an adamın bildiğimiz. Back in Black
Sırlar Aşka Engel mi?

ya da Higfnvay to Hell şarkılarını söyleyen gruptan bahset­

et
mediğini anlamıştı. Bunu söyleyen altmışlı yaşlarda, başında
hayli yıpranmış bir promosyon şapka olan ve önünde fıçıyı

.N
andıran bir bira göbeği taşıyan bir adamdı. Maddie aynadan
bar tablası boyunca oturup, göbekli adamın sözleriyle mest
olmuş adamları şöyle bir süzdü.

esi
O an barmenlerden biri önüne bir örtü serip ne içmek
istediğini sordu. Barmen, her ne kadar kapıdaki uyarı gereği
yirmi bir yaşında olmak zorundaysa da, sanki 011 dokuzunda
gibi duruyordu. Yine de bu sigara dumanının altında ve diz
Sit
boyu saçma muhabbetin arasında içki servisi yapabilecek
kadar büyüktü.
“Sapphire Martini, sek ve üç zeytinli ” dedi zeytinlerin
kalorisini hesaplayarak. Çantasını kucağına aldı ve barmenin
ep

dönüp cin ve vermut şişelerini alışını izledi.


O sırada soldaki adam yeniden laflamaya başladı. “O
küçük yavruya haftada bir bana da getirdiği sürece kız arka­
C

daşıyla ilişkisinin benim için sorun olmayacağım söyledim.”


“Yapma ya.”
w.

“Aynen öyle.”
İşte küçük kasaba Idaho böyle bir yerdi. Burada alkollü
içki yasaları göz ardı edilir ve saçma sapan hikâyeler şahane
ww

birer edebiyat eseri olarak addedilirdi.


Maddie konuşulanlar karşısında gözlerini de\irıp. yo­
rumlarını kendine saklamak adına dudaklarını ısırdı. Akima
geleni pat diye söyleme gibi bir huyu vardı. Her ne kadar o.
bunun kötü bir özellik olduğunu düşünmese de etrafındaki
insanların bu huyundan pek hoşlandığı söylenem ezdi
Gözlerini yeniden aynaya çevirdi. Barı iyice tarayarık

et
bar sahibim görmeye çalıştı. G erçi onun taburelerden birinde
ya da bir masada oturm uş olm ayacağını iyi biliyordu. Ada
mın kasabadaki diğer barını aradığında bu gece bu barda ola­

.N
cağını söylem işlerdi. Belli ki odasında birkaç kitap karıştırı­
yor ya da eğer babasına çektiyse bayan barm enlerden birinin
\iieudunun derinliklerinde araştırm alarını sürdürüyordu.

esi
O sırada M ad d ie’nin çaprazındaki kadınlardan biri,
“ Her şeyi ben düşünm eliyim .’' diyerek yanındaki arkadaşına
dert yanmaya başladı. “Kendi doğum günü tebrik kartımı alıp
Sit
Yehova Şahitleri adına kendim e gönderdim . Böylece kendini
kötü hissedip, yaptığının kafasına dank edeceğini sanıyor­
dum."
ep
Maddie. Yok artık, diye kendi kendine söylenerek, bunu
söyleyen kadını aynadan şöyle bir süzdü. Kadın sarı saçları
etli omuzlarına dökülmüş, göğüsleri giydiği parlak taşlı at­
C

letinden fırlamış halde bir yanında A bsolut, bir yanında Skyy


votka öylece oturuyordu.
“Kendini kötü hissedecekm iş. N erede? Bir de bu tarz
w.

duygusal kartlardan hoşlanm adığını söylem ez mi?” Kadın


eline şemsıyeli bir içki kadehi aldı. “ Önüm üzdeki hafta an­
nesi şehir dışına çıktığında yanına gidip ona yemek yapmamı
ww

istiyor.” Gözlerinin altındaki ter dam lacıklarını eliyle silip


burnunu çekti. “Ona gelm eyeceğim i söylem eyi düşünüyo­
rum."
O-an Maddie hayretle kaşlarını kaldırarak, “ Sen benimle
Sırlar Aşka Engel mi?

dalga mı geçiyorsun?" deyiverdi. Tamamen istemdışı bir ref­

et
leks gibi yapmıştı bunu.
Barmen hazırladığı içkiyi Maddie’nin önüne koyarken.
“Anlamadım?" dedi.

.N
Maddie başını iki yana salladı. “Yok bir şey." Cüzdanını
çıkarıp içkisinin parasını ödedi. Bu sırada etrafa parlak ışıklar
saçan müzik kutusundan ne anlama geldiğini bir türlü anla­

esi
yamadığı “Honky Tonk Badonkadonk” şarkısı yükseliyordu.
Müziğin sesi etraftaki muhabbet sesleriyle karışmıştı.
Ceketinin kollarını yukarı çekip, martinisine uzandı.
Bardağı dudaklarına götürürken kol saatinin parıldayan akrep
Sit
ve yelkovanına bir göz attı. Saat dokuz olmuştu. Barın sahibi
her neredeyse birazdan mekâna damlardı. Bu gece gelmezse,
bunun nasılsa yarını da vardı. İçkisinden bir yudum alıp, cin
ep
ve vermutun arkalarında sımsıcak bir yol bırakarak midesine
gidişini hissetti.
Barın sahibi bir an önce ortaya çıksın istiyordu. İçtiği
C

martinilerden kafayı bulmadan ve aşka susamış pasif-agresif


kadınların ve hezeyan içindeki erkeklerin muhabbetine kulak
kabartırken neden bu taburenin tepesinde oturduğunu unut­
w.

madan gelmeliydi beklediği kişi. Kaldı ki insanların kendi­


sininkinden daha acınası hayat hikâyelerini dinlemek bazen
çok da zevkli olmuyordu.
ww

Kadehini bar tablasının üzerine bıraktı. Muhabbetlere


kulak kabartmak pek onun tarzı değildi. Daha çok doğrudan
konuya girmeyi tercih ederdi. İnsanların'hayatlarını didik
didik edip, sakladıkları küçük sırları pişkince gün >ü/ü ne çı-
k a m u y a bayılırdı. B a /ıla n onu hiç uğraştırm az, tüm s,rl„
o rta lığ a s aç ,v e rirle rd i. B azıların ın ağzından laf almak

et
kolay olm a z , ad eta laf, ağızlarından cım bızla çekerdi Pis ?
zor b ir işi vardı am a seri katillerin, katliam cı canilerin ve „
radan p sikopatların hay atların ı kalem e alm ayı seviyordu.

.N
G erçekten, kad ın ların yaptıkları işte sıyrılm aları gerek­
tiğini d ü şü n ü y o rd u ve kendisi de M adeline D upree takma
adıyla edebiyat dünyasında kendine seçkin bir y er edinmişti.

esi
K alem e aldığı h ik ây eler kanlıydı. H astaların, dengesizlerin
hikâyeleriydi. A rk ad aşların ın da içinde olduğu bir grup bu
hikâyelerin onun da kişiliğine zarar verdiği kanısındaydılar.
Sit
O ise tüm bunların onun çekiciliğine çekicilik kattığını dü­
şünüyordu.
A m a işin aslı ne ark ad aşların ın düşündüğü gibi ne de
ep
kendi sandığı gibiydi. G ördüğü ve yazdığı şeyler onu etkili­
yordu. H er ne kadar kendi akıl sağlığıyla, görüşüp, araştırdığı
insanlar arasına b ir sınır k oyuyorduysa da çatlaklardan sızan
C

hastalık ardında silinm esi zor, yapış yapış kara bir iz bırakıp
gidiyordu.
w.

Yaptığı iş sayesinde dünyayı diğer insanlardan farklı al­


gılıyordu. D ünya onun için yaptığı İ ş i ’ detaylarıyla anlatan
b ir seri katilin karşısın a hiç geçip oturm am ış insanlardan
ww

farklıydı. Ama aynı zam anda bu yaşadıkları onu tanımadığı


birini gördüğünde korkudan altına eden kadınlardan da daha
güçlü kılıyordu. Şu hayatta g ö /ü n ü korkutan çok az şey vardı
ve insanlar hakkında kuruntuları yoktu. Kendi kafasında pek
çok insanın aklen m akul olduğunu düşünüyordu, ama işte bir
de diğerleri vardı. Yüzde on beşlik bir kesim vardı ki, onlar
sadece kendi bencil ve sapkın zevklerinin esiriydiler. Gerçek

et
anlamdaki seri katiller bu yüzde on beşlik grubun sadece
yüzde ikisi kadarlık bir oranını oluşturuyordu. Diğer sosyal

.N
sapıklar ise her yerde görebileceğiniz türden tecavüzcüler,
katiller, haydutlar ve çalışanlarının emeklilik hesaplarını giz­
lice hortumlayan yöneticilerdi.

esi
Güneşin doğudan doğup, batıdan battığından ne kadar
eminse bir o kadar emin olduğu bir gerçek daha vardı ki. o
da herkesin kendine ait sırlarının olduğuydu. Kendisinin de
sırları vardı. Sadece diğerlerinden farklı olarak o sırlarını
Sit
kendine saklıyordu o kadar.
Kadehini yeniden dudaklarına götürüp bakışlarını barın
diğer köşesine çevirdi. Arkadaki kapı açıldı ve içerideki ay­
ep
dınlık koridordan karanlık mekâna biri girdi.
M addie gelenin kim olduğunu biliyordu. Daha karan­
lıktan çıkıp gelmeden tanımıştı onu. Karanlık o geniş göğ­
C

süne ve siyah tişörtünün omuzlarına çökmeden tanımıştı. İşık


çenesini, burnunu ve içinden geldiği gece kadar siyah saçla­
rını yalayıp geçm eden tanımıştı.
w.

Adam bar tablasının arkasına geçti, kırmızı önlüğünü


takıp kalçalarının üzerinden dolandırdı ve iplerini ön tarafta
fermuarının hemen üstünde birbirine bağladı. Maddie onunla
ww

daha önceden tanışmamıştı. Hiçbir zaman aynı mekânda bu­


lunmamışlardı ama otuz beş yaşında, yani ondan bir yaş
büyük olduğunu biliyordu. Yaklaşık bir seksen seki/ boyun­
da ve seksen beş kilo ağırlığında olduğunu da. Tam on iki yıl
boyuncu orduya h i a * , vermiş, helikopterler uçunu,„ , .
eler fırlatm ıştı. B abasının ism inden csinlenJ rck ™ ' *■

et
>n Mtchael llennessy konm uştu, ama herkes ona M ic k T
yordu. Tıpkı babası gibi yakışıklı olduğu su g ö rü n * * bir1

.N
vcktı. İnsanlara başlarını çevirtip baktıracak, kalpleri durdu­
racak ve k a d ın la n kötü düşüncelere sevk edecek türden bîr
yakışıklılığı vardı. O na baktıkça sım sıcak dudaklar, eller ve
fırlatılıp atılm ış kıyafetler geliyordu insanların akima. Sonra

esi
da b ir k adın ın âdem elm asının üzerine bırakılan sıcacık bir
nefes ve bir arabanın arka koltuğunda birbirine değen etler
d ü şüyordu akıllara.
Sit
M ad d ie 'n in bu düşüncelere pek kapıldığı söylenemezdi.
M eg ism inde b ir ablası vardı ve kasabada biri M ort’s,
d iğeri H en n essy ’s olm ak üzere iki barı vardı. İkinci bahset­
ep
tiğim iz bar o daha doğm adan çok önce açılmıştı. H ennessy’s,
M ad d ie ’nin annesinin çalıştığı, Loch H ennessy’yle tanıştığı
ve öldüğü yerdi.
C

Sanki bakışlarını hissetm iş gibi adam kafasını önlüğün


ip lerinden kaldırıp M ad d ie’ye baktı. G özleri buluştuğunda
w.

M ad d ie ’nin birkaç adım ötesinde duruyordu. M addie o anda


b o ğ a zın d a kalan yudu m u n u güçlükle yuttu. Ehliyetindeki
resm inden göz renginin mavi olduğunu, daha doğrusu turku­
ww

vaz rengi old u ğ u n u biliyordu. Tıpkı K arayip Denizi gibi...


Ve şim di o gözlerin ona baktığını bilmek M addie’yi hayretler
iç inde bırak ıy o rd u . K adehini yeniden bar tablasının üzerine
b ırak arak elini ağzına götürdü.
Ç alan k u lü p m üziğinin son notalar, duyulurken adam
Su lar Aşka Engel mı:

önlüğünün iplerini bağlamayı bitirip birkaç adım daha yak­


laştı Artık aralarındaki tek mesafe bir kızıl kahve bar tablası

et
kadardı. Gözlerini gözlerine dikerek, etraflarındaki gürültüyü
yarıp geçen ve derinden gelen bir sesle, “ Hayatta kalmayı

.N
becerebilecek misin?” diye sordu.
Maddie yutkunup son bir kez daha öksürerek, “ Uma­
rım," dedi.

esi
Bu sırada yandaki taburede oturan sarışın kadın,
“Selam, Mick,” diye seslendi.
“Selam, Darla. Nasıl gidiyor?”
“Eh işte.”
Sit
Kadını şöyle bir süzüp, “Hep böyle diyorsun,” dedi. “ Bu
gece uslu duracak mısın?”
“Beni bilirsin,” diyerek bir kahkaha attı kadın. “Hep
durmayı planlanın. Ama her an biri beni kandmp yoldan çı­
ep

karabilir.”
Mick koyu renk kaşlarından birini yukarı kaldırıp.
“Ama yine de bu gece giydiğin iç çamaşırına sahip olacaksın,
C

değil mi?” diye sordu.


“Benim sağım solum belli olmaz.” Öne doğru eğildi.
w.

“Ne yapacağımı önceden keslinnek zordur. Bazen çılgın biri


oluveriyorum işte.”
Sadece bazen mi? İnsanın kendi kendine sırf erkek ar­
ww

kadaşı utansın diye doğum günü tebrik kartı alması delilik


sınırlarına varan bir pasif-agresif bozukluk sayılırdı.
“Sakın çamaşırını çıkarayım deme, seni yine çıplak kal­
çalarınla dışarıya fırlatmak istemem.”
) ı w m i? Yani b u, b u n u n d ah a ön ced en olduğu a n h
m . g e liy o rd u ? M a d d ie iç k isin d e n b ir yudunr d a h i

et
D a rla nın \ \ r a n g l e r m ark a kot p an to lo n u n u n içine tıkıştı '*!’
m ış h a tır, s a y ılır b ü y ü k lü k te k i k ıçın a b ir göz attı.
D a rla saçın ı e liy le g e riy e atark en , “B ahse girerim bura­

.N
da k i h e rk e s o m a n z aray ı g ö rm ek ten m em nun olurdu,” dedi
B u g e ce ik in c i k e z M a d d ie ’nin içkisi boğazında kalı­
y o rd u .

esi
M ic k ’in k en d i k e n d in e k ık ırd am asıy la M ad d ie ’nin dik­
k ati y e n id e n M ic k ’e kay d ı. M ic k ’in göz alıcı m avi gözlerin­
d e n ne k a d a r eğ len d iğ in i o k u y ab iliy o rd u . “Tatlım , biraz su
Sit
iste r m isin ? ” diye sordu.
M ad d ie başını iki y ana sallay ıp boğazını tem izledi.
“ B u içki senin için b iraz sert değil m i?”
ep
“ H ayır, g ay et iy i...” Son b ir kez daha öksürüp kadehini
ta b la n ın ü z erin e bırak tı. “ S ad ece b iraz g ö z ko rk u tu y o r o
k ad ar.”
C

M ic k ’in d u d ak ların ın ken arları tanıdık b ir tebessüm le


y ukarı doğru kıvrılırken b ro n z yanaklarının hem en üzerinde
w.

iki d e rin ç u k u r o luştu. “ Seni daha önce buralarda hiç görm e­


dim . B u ralard an m ı geçiyorsun?”
M ad d ie ak lından D arla’nm koca çıplak kıçını çıkarıp,
ww

n e d e n M o rt’s ’da o ld u ğ u n u h atırlam aya çalıştı. G örünürde


M ick H e n n cssy ’den nefret etm esi gerekirdi ama etmemişti.
“ H ayır. R ed Squirrel C ad d esi’nden bir ev aldım .”
“G üzel yer. G öl tarafında m ısın?”
“ E vet ” M addie, M ick ’in çekiciliğini de tıpkı yakışıklı-
f ır la r Aşka Engel mi?

lığı gibi babasından alıp almadığını merak etti. Öğrendiği ka­

et
darıyla, Loch Hennessy bir bakışıyla kadınlan baştan çıka­
rabilen bir adamdı. Annesini de böyle etkilemiş olmalıydı.
“Yaz tatili için buradasın o zaman, öyle mi?"

.N
“ Evet."
Mick başını eğip Maddie’nin yüzünü dikkatle inceledi.
Bakışlarını gözlerinden dudaklarına kaydırdı ve bir süre göz­

esi
lerini dudaklarından alamadı. Kalp atışları giderek hızlanır­
ken gözlerini yeniden gözlerine çevirdi. “Adın neydi, kahve­
rengi gözlti?"
Maddie, M ick’in her an kendi geçmişiyle bir bağlantı
Sit
kurabileceği korkusuyla “Maddie,” dedi.
“ Sadece Maddie mi?"
Takma adını kullanarak, “Dupree," dedi.
ep
Bu sırada barın diğer tarafından biri Mick diye seslendi.
Mick gözlerini bir an sesin geldiği yöne çevirip, sonra dik­
katini yeniden M addie’ye verdi. Doğal bir tebessümle gü­
C

lümserken gamzeleri yeniden ortaya çıkmış, o erkeksi yüzü­


nün ifadesi yumuşamıştı. Maddie’yi tanımamıştı. “Ben Mick
w.

Hennessy," dedi. Müzik yeniden çalmaya başlarken, "Tru-


ly’yc hoş geldin. Bakarsın tekrar görüşürüz,' dedi.
Maddie ona neden kasabaya geldiğini ve şu aıı neden
ww

M ortY da oturduğunu söyleyemedeıı uzaklaşmasını izledi.


Henüz bunu söylemek için doğru zaman ve doğru mekan gel­
memişti ama bu işin belkisi yoktu. Her ne kadar henüz haberi
yoksa da M ick onu buralarda sık sık görecekti \ t btlkı de
bir sonraki seferde bu kadar misafirperver olmayacaktı.
H arın sesleri v e k o k u la n ü zerin d e b ir a ğ .rh k o lu ,
kon. M ad d ie ç an tasın ı y e n id e n o m zu n a astı. T a b u r e d e n ^
loş ışıktaki k alab alığ ın a rasın d an ilerlem eye koyuldu. Ka'1^ ’

et
narılığında, o m z u n u n ü zerin d en b ara ve M ick ’e son bir bak9
attı. M ick te p e sin d e k i ışık la r p a rıld a rk e n k afasını h a f i f f c j 1

.N
riy e d o ğ ru a ta ra k g ü lü m s e d i. M a d d ie b ir an duraksadı ve
M ick d ö n ü p sıra sıra d iz ilm iş fıçı m u slu k ların d an bira dol­
d u ru rk en kap ın ın tu ta m a ğ ın ı sık ıc a kavradı.

esi
O rada ö y le c e d u rd u . M ü zik ku tu su n d a, “erkeklere viski
a tla ra b ira ,” d iy e n b ir p a rç a y ü k se liy o rd u . M ad d ie durup,
g ö z le rin i M ic k ’in e n se sin in h em en ü zerin d ek i sim siyah saç­
Sit
larında v e siy ah tişö rtü n ü n iç in d ek i g en iş om uzlarında gez­
dirdi. M ick d ö n ü p d o ld u rd u ğ u b iray ı b a r tablasının üzerine
b ıra k tı. B ir şey le re g ü le rk e n o n u izled i. O ana kadar Mick
ep
H e n n e s s y ’n in n a sıl b iri o la c a ğ ı h a k k ın d a en ufak b ir fikri
y o k sa d a y in e d e k a rş ısın d a b u d en li h a y at dolu, neşeli, kah­
k a h a la r atıp, g ü lü m s e y e n b ir ad am g ö rm ey i beklem iyordu.
C

K aran lığ ın ve sig ara d u m a n ın ın içinden M ick ’in gözleri


de M a d d ie ’yi b u ld u . M ad d ie san k i aradaki b unca m esafeye
w.

rağ m en h e r an o n a d o k u n u v e re ce k m iş gibi hissetti am a bili­


y o rd u ki b u s a d e c e b ir h a y ald i. K ap ın ın karan lık girişinde
öy le c e du rd u . A rtık M a d d ie ’yi k a la b alığ ın içinde ayırt ede-
ww

miyor olmalıydı. Kapıyı a ç ıp k en d in i dışarıd ak i akşam ın se­


rinliğine bırak tı. O . M o rt's 'd a o tu ru rk en g ece tıpkı siyah, ağır
bir perde gibi T r u ly 'n in ü z e rin e çö k m ü ştü . Etrafta iç ferah-
latan tek a y n n t, y a n a n b irk a ç iş yeri tabelası ve rastgele dı-

zilm iş sokak la m b a la rıy d ı.


Sırlar Aşka Engel mi.’

Arabaya doğru yaklaşırken çantasından çıkardığı anah-


tarsız kilit sistemiyle şoför tarafının kapısını açtı ve kendini

et
arabanın içindeki serin deri koltuğun üzerine bıraktı. Aslında
mala mülke pek önem veren biri değildi. Yeni kıyafetler,

.N
ayakkabılar zerre kadar umurunda değildi. Bugünlerde iç ça­
maşırlarını da gören kimse olmadığından, sutyeni küloduna
uymuş uymamış hiç önemli değildi. Öyle pahalı mücevher­

esi
leri de yoktu. îki ay önce bu M ercedes’i almadan önce eski
Nissan Sentra’sında üç yüz bin kilometreden daha fazla yol
kat etmişti. Artık yeni bir araca ihtiyacı olduğundan Volvo
SU V ’Iara göz gezdiriyordu ki bakışları birden bu siyah
Sit
S600’de kilitlenip kalmıştı. Teşhir salonunun ışıkları araba­
nın üzerinde tıpkı T a n n ’nın gönderdiği işaretlermiş gibi pı­
rıldıyordu ve sanki melekler etrafa toplanıp Momıon Tapınak
ep
Korosu’nun şükür ilahisini söylüyor gibilerdi. Maddie kimdi
ki Tanrı’dan gelen bir mesajı yok sayacaktı? Bayiden içeri
girmesinden sadece birkaç saat sonra arabayı almış ve Boise'
C

deki evinin garajına çoktan yerleştirmişti.


Vitesin hemen üzerindeki çalıştır düğmesine basıp far­
w.

ları yaktı. CD çalardan yükselen Warren Zevon'un “Exci-


table Boy ” şarkısı arabaya doldu. Ayağım frenden çekip,
Main C addesi’nin tam ortasından bir U dönüşü yaptı. VVarren
ww

Zevon’un şarkı sözlerinin harikulade olduğu kadar rahatsız


edici bir yönü de vardı. Sözler sanki delilik ve akliselindik
arasındaki çizgide durup, zaman zaman ayağını diğer tarata
geçiriveren birini anlatır gibiydi. Çizgiyle dans edip, otıu
yoklam aktan ve kaçıklığa kapılmadan yemden çı/guuıı ak
its e lin d ik ta ra fın a geçm esin d en bahsediyordu. Ama M ^ -
m c sle g m ric k i te crü b elerin d en biliyordu ki pek çok i„saıl
Vt ı m e k te g eç k alıp , delilik sınırını aşıyordu.

et
M e rc e d e s T n farları kül rengi geceyi delip geçerken
M a d d ie k a sa b a n ın tek trafik işaretinin bulunduğu yerden sola

.N
d ö n d ü . İlk a ra b ası b ir Volkswagen R abbit’di ve öylesine hur­
d a y d ı ki k o ltu k la n b ir arada tutm ak için koli bandı kullanı­
y o rd u . M ad d ie o zam an d an bu zam ana çok yol kat etmişti.

esi
A n n e s iy le b irlik te y aşad ığ ı R oundup K aravan A lan ı’ndan.
o n u b ü y ü te n b ü y ü k teyzesi M artha’nm tıkış tıkış küçük evine
u z a n a n yo l ö y le uzundu ki.
Sit
M a rth a e m e k liliğ i g elen e k ad ar R exall E czanesi’nde
k a s a g ö re v lisi o larak çalışm ıştı ve M addie’yle beraber ken­
d ile rin e v e rile n k ü çü k m aaş çekleriyle ve M addie’nin sosyal
ep
g ü v e n lik m a a şıy la geçim lerini sağlam aya çalışm ışlardı. Her
n e k a d a r pa ra la rı yok denecek kadar azdıysa da M artha’nm
e v d e b ir d ü z in e k ed isi vardı. Evin içi m ütem adiyen Friskies
C

m a m a ve k ed i k u m u kokuyordu. Bugün bile M addie kedi­


le rd e n n e fre t ed iy o rd u . Bu konudaki tek istisna yakın arka­
w.

d a şı L u c y ’n in kedisi S n o o k u m s’du. Snookie bir kedi için ol­


d u k ç a tatlı say ılırd ı.
G ö lü n d o ğ u y a k asın d a n y ak laşık b ir buçuk kilom etre
ww

k a d a r d a h a ile rle y ip , b irkaç ay önce aldığı iki kati, evinin


h e m e n ö n ü n d e k i g ü r ve yü k sek çam ağ açlan m a çevreleri,ğ,
a ra b a y o lu n a g ird i. B u evi ne kadar süre elinde buiundura-
b ile m iy o r d u . B elki b ir y d . be,ki Uç be,ki be*. Bir ev
" L , n o k t a n s a y a ttn m da o lu r düçüncestyle ev satm almaya
Sırlar Aşka Engel mi?

karar vermişti. Truly civarındaki evler oldukça pahalıydı ve

et
eğer olur da evi satmaya karar verirse bu satıştan çok kârlı
çıkabilirdi.
Maddie, M ercedes’inin farlarını söndürüp, kendini ta­

.N
mamen karanlığa bıraktı. Arabadan indi ve içine çöken kay­
gıyı kulak ardı edip, çok sayıda altmış Vatlık ampulle aydın­
latılmış verandanın merdivenlerini tırmandı. O hiçbir şeyden

esi
korkmazdı. Özellikle de karanlıktan hiç korkmazdı ama bi­
liyordu ki kendisi kadar uyanık ve dikkatli olmayan kadınları
karanlıkta kötü şeyler bekleyebiliyordu. Ki bu kadınların kol
Sit
çantalarında kendilerini korumaya yarayacak yeterli cepha­
nelikleri hiç olmazdı. Elektro şok tabancası, gürz, kişisel bir
uyarı alarmı, muşta tarzı şeylerden bahsediyorum. Bir genç
kızın böyle bir kasabada önünü göremeyeceği kadar karanlık
ep
bir gecede çok dikkatli olması beklenemezdi. Ağaçlarla kaplı
gür bir ormanın tam ortasına inşa edilmiş bu kasabada dört
bir yandaki ağaçlardan ve çalılıklardan hayvan hışırtıları ek­
C

sik olmuyordu. Boncuk gibi gözleriyle kemirgenler kızların


kileri kontrol etmeden uyumalarını bekleşirlerdi. Maddie bu­
w.

güne kadar hiç kendi kişisel korunma araçlarını kullanmak


zorunda kalmamıştı ama bugünlerde yağmacı bir fareyi elek­
tro şok tabancasıyla öldürebilecek kadar bu işte iyi olup ol­
ww

madığını da fena halde merak ediyordu.


M addie’nin orman yeşili kapının kilidini açıp, içeri gir­
mesiyle içerideki ışıklar otomatik olarak yandı. Kapıyı ardın­
dan kapatarak kilitledi. Çantasını kapının hemen yanındaki
kırmızı kadife sandalyenin üzerine bıraktı. Köşelerde kaçışan
h iç b ir sev görü n m ü y o rd u . G eniş salonun ,a„, orta, m ,
h ,r Sflminc vardl ve salonla yemek odasm, b irb iri,,?3
ayırm a görevi g öriiyorılu. Ne var ki M addk. ^

et
kısm ını ofis olarak kullanıyordu.
K adife kanepenin hemen önündeki sehpada Maddie’nin

.N
araştırm a dosyaları ve beşe yedi santim etre çapında gümüş
b ir fotoğraf çerçevesi duruyordu. Uzanıp çerçeveyi eline aldı
ve annesinin sa n saçlarına, mavi gözlerine ve kocaman te­

esi
b essüm üne dikkatle baktı. Bu fotoğraf Alice Jones’un ölü­
m ünden birkaç ay önce çekilm işti. Tıpkı bu yirmi dört yaşın­
daki cıvıl cıvıl, hayat dolu kadının solan fotoğrafı gibi Mad-
Sit
d ie 'n in de geçm işe dair pek çok anısı solup gitmişti. Aklında
k alan lar parça parça, bölük pörçük şeylerdi. Annesinin işe
gitm eden önce m akyaj yapıp saçlarını tarayışını hayal meyal
hatırlıyordu. M avi Sam sonite m arka çantasını eline alıp, ora­
ep

dan oraya gidişini hatırladı. G eçen yirmi dokuz yılın hayal


m eyal görüntülerinden, annesinin son kez Chevy Maverick
C

m odel arabasını yükleyip, kuzeye iki saatlik bir yolculuğun


ard ın d an T ru ly ’ye varışım anım sıyordu. Turuncu uzun tüylü
b ir halının kapladığı karavan evlerine taşm ışlarını düşündü.
w.

M ad d ie ’nin annesine dair aklında en çok kalan şey ise


ten in in koku şuydu. B adem li b ir krem sürm üş gibi kokardı
ww

teni. A m a en çok da bir sabah büyük teyzesinin Roundup Ka­


ra v a n A la m ’na gelip annesinin öldüğünü haber verişini ha­
tırlıy o rd u .
M ad d ie elindeki çerçeveyi tekrar yerine bırakıp, ahşap
p a rk e zem in in üzerinden m utfağa geçti. Buzdolabından bir
Sırlar Aşka tn geı mı.

diyet kola çıkardı ve kapağını çevirerek açtı. Martha her


zaman Alice’in aklının bir karış havada olduğunu söyleyip

et
dururdu. Tıpkı bir kelebek gibi bir yerden başka bir yere, bir
sevgiliden başka bir sevgiliye kanat çırparak kendini oraya

.N
ait hissedeceği bir yer ve aşkı arardı. Aradığını bulsa da hep
yeni yerler ve yeni sevgililer onu beklerdi.
Maddie şişeyi tepesine dikti ve kapağını yeniden çevi­

esi
rerek kapattı. O, annesine hiç benzemiyordu. Bu dünyadaki
yerini çok iyi biliyordu. Olduğu gibi olmaktan memnundu
ve onu sevecek birilerine hiç ihtiyaç duymuyordu. İşin aslı,
henüz hiç âşık olmamıştı. Yakın arkadaşı Clare’in para ka­
Sit
zanmak için yazdığı kitaplarında geçen türden bir aşkı henüz
hiç yaşamamıştı. Tıpkı annesinin yaşadığı gibi hayatını ele
geçirip, sonra da ölümüne sebep olacak kadar aptalca âşık
olmamıştı.
ep

Hayır, M addie’nin bir erkeğin aşkında hiç gözü yoktu.


Erkeğin vücudu ise ayrı bir olaydı, zaman zaman bir sevgili
istediği olurdu. Haftada birkaç gün gelip sevişip gidecek tür­
C

den sevgililer. Çok hoş sohbet olması da gerekmezdi. Hatta


onu yemeğe çıkarması bile gereksiz.di. Onun ideallerindeki
w.

adam ona sadece yatakta eşlik etmeli ve sonra da çekip git­


meliydi. Ama ideallerindeki erkeği bulmak için önünde iki
engel vardı. Birincisi, bir kadından sadece seks isteyen bir
ww

erkek genelde pisliğin teki olurdu. İkincisi de. yatakta iyi ol­
duğunu düşünen erkek çoktu ama bunu eyleme dökebilen
çok azdı. İstediği tarzda erkek bulma işi başlı başına bir sonın
halini alınca da Maddie dört yıl önce aramaktan vazgeçmişti.
K olasını kapağından tutarak mutfaktan çıktı. Ayağt
parm ak arası terlikleri şıpırdatarak önce salondan, sonra^'
şöm inenin yanından geçerek ofisine yöneldi. Dizüstü b ir*

et
savarı duvara dayanm ış L şeklindeki çalışm a masasının he
m en üzerindeydi. U zanıp masanın dolap kısmına tutturulma'

.N
lam banın ipini çekti. A ltm ış vatlık iki ampul; yığm halinde
duran günlükleri, dizüstü bilgisayarını ve “İsmini Sor Götüne
V ur" tem alı y apışkanlı not kâğıtlarını aydınlattı. Masanın

esi
üzerinde farklı şekillerde ve renklerde toplam on tane günlük
vardı. K ırm ızı, mavi, pembe günlükler. İki tanesinin üzerinde
k ilid i v ard ı, biri ise üzerine sadece siyah tahta kalemiyle
Sit
"G ü n lü k ” yazılm ış spiralli sarı bir defterdi. Tüm bu günlükler
an n esin e aitti.
M ad d ie en üstteki beyaz deftere göz atarken elindeki
k o la şişe sin i hafifçe k alçasına vuruyordu. B üyük teyzesi
ep

M artha birkaç ay önce ölm üştü ve onun ölüm üne kadar Mad-
d ie ’n in annesinin günlüklerinden hiç haberi olmamıştı. Mad­
die, M arth a ’nm bu günlükleri kasten sakladığını düşünm ü­
C

yordu. B unları M addie’ye verm eyi düşünüp, sonra da bir kö­


şed e u n utup kalm ası daha m uhtem eldi. Ne de olsa Alice, Jo-
w.

nes aile ağacın d a y er alan aklı bir k an ş havada olan tek kadın
değ ild i.
M a rth a ’nm y aşay an tek .ak rab ası olarak işleri yoluna
ww

k o y m a k , c e n a z e y i d ü zen lem ek ve evini boşaltm ak M ad-


d ie ’ye kalm ıştı. Teyzesinin kedileri için birer ev bulmayı be­
c e rm iş ve kalan pek çok şeyi Goodvvill yardım kuruluşuna
b a ğ ışlam ıştı. B ulduğu son kutulardan birinde çok sayıda eski
ayakkabı, modası geçmiş çantalar ve koli bandıyla yapıştı­
rılmış bir ayakkabı kutusu bulmuştu. Önce bu yırtık pırtık

et
kutuyu kapağını dahi açmadan çöpe fırlatmayı düşünmüştü.
H âl/içinden bir ses keşke öyle yapsaydım diye düşünüyor­
du. Keşke kutuya şöyle bir bakıp, kalbinin ağzına gelişini

.N
hissedip sonra da unutsaydı. Çocukken hep onu annesine
bağlayan bir bağ olsun isterdi. Sahip olup saklayabileceği
türden şeyler. Onları zaman zaman ortaya çıkarıp ona can

esi
veren kadınla arasındaki bağı hissedebilmeyi düşlerdi. Ço­
cukluğu hep bir şeyleri özlemekle geçmişti. Meğer özledik­
leri onca zamandır birkaç metre ötesinde, bir dolabın tepe­
sinde saklıymış. Bir Tony Lama kutusuna gizlenip onu bek­
Sit
lermiş.
Kutunun içinde annesinin günlükleri, ölüm ilanı ve ölü­
müyle ilgili gazetede çıkan haberlerin kupürleri vardı. İçinde
ep
bir de mücevherlerinin saklı olduğu saten bir çanta vardı.
Çoğu ucuz birkaç parçaydı. Foxy Lady tarzı bir kolye, birkaç
tane turkvuaz renkli yüzük, bir çift gümüş halka küpe ve St.
C

Luke H astanesi’nin üzerinde “Jones Bebek" yazılı küçük


pembe bir kol bandı.
w.

O eski yatak odasında bunları bulduğu ilk gün nefes ala­


mamış, göğsü sıkışıp kalmıştı. Sanki oracıkta tekrar bir
çocuk oluvermişti. Korkmuş ve yalnız bir çocuk... Kutuda­
ww

ki leri uzanıp alamayacak ve arada bir bağ kuramayacak ka­


dar ürkmüş ama nihayetinde zar zor hatırladığı annesine ait
elle tutulur bir hatıra bulduğu için heyecanlı bir çocuk...
Maddie elindeki kola şişesini masanın üzerine bıraktı

25
vc ofis sandalyesini lers çevirdi. O gün. o ayakkabı kutusunıl
da beraberinde eve getirm iş ve içinden çıkan ipek çamay,
kendi m ücevher kutusunun içine koymuştu. Sonra da oturup,

et
günlükleri okum aya başlam tştı. Hepsini ardı ardma okuyup,
bir çırpıda bitiriverm işti. A nnesi günlüklerim yazmaya ou

.N
ikinci yaş gününde başlamıştı. Bazılarının boyutlar, büyük®,
beli, ki o sav falan doldurm ak biraz zor olmuştu. Bu günlük,
ler sayesinde Alice Jo n es'un kim olduğunu ogrendı.

esi
A nnesinin h enüz on iki yaşındayken bir an once btıyü.
a n e Francis gibi bir aktris olm ak isted i|ın , öğrendi,
yup A nn ^ m da hayatının aşkını bulmayı uman

k ız v e aşk, hep yan lış yerlerde arayan bir kadın


Sit
owr d r e : —
ep
ama^vahıızlığı daha da perçinlerim,ştı-
C
w.
ww

26
et
.N
esi
SitİK İN Cİ B Ö L Ü M

Mick Hennessy bir tomar paranın üzerine lastik geçirip


onu da kredi kartı ekstreleri ile borç senetlerinden oluşan yı­
ep
ğının yanına bıraktı. Masanın hemen üzerinde duran elektro­
nik bir bozuk para sayma makinesinin sesi M ort’s B ar’ın
arka tarafındaki bu küçücük odanın içini çınlatıyordu. Mick
dışında herkes artık evine gitmişti ve Mick de kasa hesabını
C

tamamlar tamamlamaz evinin yolunu tutacaktı.


Bar sahibi olmak ve bar işletmek M ick’in genlerinden
w.

gelen özelliklerdi. Mick’in büyük büyük dedesi içki yasağı­


nın olduğu dönemlerde ucuz hububat alkolü yapıp satardı.
Oıı sekizinci yasanın değişip yasakların son bulmasıyla fıçı­
ww

lar dolusu alkolün yeniden Amerika'ya hücum etmesinden


iki ay sonra da Hennessy's B ar’ı açmıştı. Bar işletmeciliği
ailesinin hayatında Mick kendini bildi bileli vardı.

27
Mick barında kavgacı ayyaşlar,» pek
yeri geldiğinde pi„ r„ „ ,uk tas, ,
alıp insanlara cevap vermek zorunda değildi V ^

et
barlarından birinden içeri girse hayan boyunca
şeye karş, hissetmediği bir sahiplik hissi uyanırdı i l i f ir

.N
lan her zam an gUrüllfılü, güm bür güm bür ve kaolikıi lm T
kaos onun kontrolündeydi. bu
Barda harcadığı saatler ve sahip olma hissinin dışmd

esi
M ick’in en sevdiği şeylerden biri de para kazanmaktı. Yaz
ayları boyunca turistlerden ve B oise’de yaşayıp da yaz için
T ruly'deki yazlıklarına gelen insanlardan tonlarca para ka­
zanıyordu.
Sit
Para saym a m akinesi durduğunda M ick kümeler halinde
yığılm ış bozuk paraları karton poşetlere koydu. O an gözü­
nün önünde koyu renk saçlı, kırm ızı dudaklı bir kadın beli­
ep
riverdi. A rka taraftan bara giriş yapar yapm az Maddie Dup-
ree’yi fark etm iş olm ası onu hiç şaşırtm am ıştı. Asıl, fark et­
memiş olsaydı şaşardı. O pürüzsüz güzel teni, o baştan çıka­
C

rıcı kahverengi gözleriyle tam da M ick ’in dikkatini çekecek


türden bir kadındı. D udaklarının hem en kenarındaki küçük
w.

beni anım sadığında, çok uzun zam andır böyle dudaklar öp­
m ediğini ve bir kadının bedeninin kuytu köşelerine yolculuk
etm ediğini de hatırladı. Birisinin çenesinden aşağı kayıp boy­
ww

nunu, yum uşacık tenini ve en tatlı yerlerini öpmeyeli hayli


zam an olm uştu.
İki yıl önce Truly’ye taşındığından beri seks hayatı tabiri
caizse acınacak haldeydi. Ve bu çok kötüydü. Truly insanla
Sırlar aşku

•nü kiliseye gi»ikleri ve gencecik yaşta evlendik-


"" Pf .-ıfbir kasabaydı. İnsanlar ellerinden geldiğince evli­

et
leri kuçtı llşır egcr becerem ezlerse tekrar bir
’' X : " = ş L düşerler*. MıckMn ise ne evli ka-

.N
dnîlarda ne de evlilikte gözü vardı. Bu konuyu aklının ucun-

Ha S İ M T m l y 'd e de bekâr kadınlar vardı. K asabada


barı olunea pek çok bekâr kadınla da tanışm a fırsatı

esi
ik i t a n e

olmuştu. Ama onlarla her muhabbetinde anlıyordu ki onların


meraklarını cezbeden tek şey sadece M ick’in içki listesi de­
ğildi. Mick çoğunu çok eskilerden beri tanırdı. O m eşhur hi­
Sit
kâyeyi, çıkan dedikoduları ve muhtem elen de M ick’in kim
olduğunu iyi biliyorlardı. Bilseler de ya da öğrenecek olsalar
da Mick hep onu tanımayan ve geçm işinden bihaber kadın­
larla birlikte olmak istiyordu. Anne ve babasının hayatların­
ep
daki iğrenç detayları bilmeyen bir kadınla...
Mick paraları ve senetleri bir para çantasının için yer­
leştirip fermuarını sıkıca kapattı. O sırada çalışma m asasının
C

hemen üzerindeki duvarda asılı olan saat, sabah 02.05’i gös­


teriyordu. Cilalı meşe m asanın hemen üzerinde Travis’in ya­
w.

naklarını ve burnunu kaplamış kahverengi çilleriyle en son


çekildiği okul fotoğrafı vardı. M ick’in yeğeni her ne kadar
henüz yedi yaşındaysa da on dördünde gibi gösteriyordu ve
ww

tam bir Hennessy erkeğiydi. M ick, yüzündeki o m asum gii-


h şe bir an olsun kanmıyordu. Tıpkı ataları gibi koyu renk
saçları, mavi gözleri ve haşin bir tavrı vardı. Eğer kontrol al­
tına alınmazsa atalarının kavgacılığını, âlemlere ve kadınlara

29
düşkünlüğünü de alınası kaçınılmazdı. Belki bu "• ,
dmda bırakıldığında ve tek başına olduğunda'°Xt' ,llkler»a.
ö /ellik ler değillerdi ama Hennessy nesli tadındTb ^

et
nedir bilm ediğinden, hepsinin karışımı ölümcül L
ğurabiliyordu. ' onuçiar do

Otlsiıı diğer köşesine doğru ilerleyip, elindeki a

.N
tasım kasanın en üst gözüne, o gecenin muhasebe iş k m l^
nin yazılı olduğu kâğıdın hemen yanına yerleştirdi K ^
ağır kapısını yavaşça kapatarak çelik kolunu aşağıya in d i^

esi
ve şifresini tuşlayarak kilitledi. M ort’s ’un arka tarafındaki
küçük odada bu kez tuşların sesi yankılanıyordu.
Travis, şüphesiz M eg ’in hayatını gerçekten cehenneme
Sit
çeviriyordu ve M ick ’in kız k ardeşinin de erkekleri pek anla­
dığı söylenem ezdi. M eg erkek çocuklarının neden taş fırlat­
tıklarına, neden e llerin e g e çe n h e r şeyden silah yapmaya
çalıştıklarına ve ortada h içb ir sebep yokken neden yumruk­
ep

laşm aya başladıklarına b ir tü rlü akıl sır erdiremiyordu. Tra-


vis'in hayatında tam pon görevi görüp, M eg ’e onu yetiştirme­
sinde yardım cı olm a görevi M ic k ’e aitti. Böylece Travis’in
C

etrafında konuşacak ve o n a nasıl iyi b ir adam olunacağım


Öğretecek birileri b u lu n acak tı. N e v ar ki M ick ’in de bu ko­
w.

nuda uzm an ya da iyi adam o lm a konusunda ışıl ışıl parlayan


bir cevher olduğunu sö y lem ek zordu. A m a en azından az çok
ww

bilgisi vardı ve bir adam ı n ey in y a v şa k yaptığından haber

dardı.
Masanın üzerinden bir tom ar anahtar alıp, ofisinde ^
şan çıktı. Giydiği botun topuklan parke zem ine çarptıkç
Mnn iç i" * bU*“ fın<la konuşabileceği yo da ona nas,
N,İCK '" ‘Tunacagm, öğretebilecek k im seler yoktu. O n u

et
iyi b,r “C ü k a n n c s i ve k,z kardeşi olm uştu, bu y ü zd en de
hiiya,.v"kendi başına öğrenmek zorunda kalm ış.,. Ç o ğ u k ez

.N
de'enzör /oldanöğrenmişti öğrenmesi gerekenleri. Travıs in
de aym şey leri yaşamasın, istemiyordu.
Barın ışıklarını söndürüp arka kapıya yöneldi. A nahtarı

esi
kilide sokup kapıyı kilitlerken sabahın serin m eltem i yü zü n ü
ve boynunu yalayıp geçti. M ick liseyi bitirir bitirm ez T ru ly ’
den ayrılmış ve başkentteki Boise D evlet Ü n iv e rsite sin e g it­
mek üzere yollara düşmüştü. Ne var ki üç yıllık b eyhude bir
Sit
çabanın ve gördüğü iğrenilesi m anzaraların ardından askere
gitmeye karar vermişti. O zam anlarda dün y ay ı b ir tan k ın
içinden izliyor olmak ona çok zekice h azırlan m ış b ir plan
ep
gibi geliyordu.
Kırmızı Dodge Ram marka kam yoneti çöp konteyneri-
nin hemen yanına park edilm işti. K apıyı açıp k o ltu ğ a tır­
C

mandı. Evet, dünyayı görmüştü. H atta h atırlam ak isted iğ in ­


den çok daha fazlasını görmüştü. Tek farkla; dünyayı izlediği
w.

yer bir tankın içi değildi. O nun yerine b inlerce m etre y ü k ­


seklikteki Apache helikopterlerin kokpitlerinden seyre dal-
mışt, dünyayı. Ordudan ayrılıp T n ıly 'y e y erleşm eden önce
ww

Amerikan ordusunun devasa kuşların, h av alan d ırıy o rd u .


t u ona muhteşem bir kariyer ve iyi b ir hayat standardının
yanında daha pek çok şey kazandırmıştı. K adınlar,,, olm adığı
“ nas'' ba,,m n ' aresi"'-- bakılacağım , nasıl o turup kal­

31
kılacağım, nc z

5 2 2 K İ ? S = 5 a ? -

et
M ick kam yonetini çalışt,np b - t ^

.N
b ! k le d i- iki ■»" vard, ve neyse k i b e n ^ ^
Çesa " '^ o n l a r la „a s ,| b J teaİ1 ş i a r l a „
ö ğ ren m işti. B u sayede kafalar, k,n p , ^ “L f

esi
v e rm e d e n so ru n lar, çözebiliyor v e . r ü k ^ T - T " Hhl1

keyfini sür«yordu.Aksiha,d:adara, ; t C t : ; : r
fd,r k avsadan diğerine at,ayacak- k- * - m . »
Ugmde old u ğ u g.bi m osm or b ir göz ve pailak dudakla,£
Sit
z ıy o r olacaktı. O zam anlar dünyadaki aptallarla nasıl baş ede­
c eğim bilem iyor, anne ve babasının başkahramam oldukları
sk an d a lla y aşam ay a çalışıyordu. Bir odaya girdiğinde ardı
ark ası kesilm eyen fısıltılarla yaşamak, kilisede ya da Vallej
ep
M a rk e t’inde üzerine çevrilen bakışlara katlanmak zorund;
kalıyordu. O kuldaki çocukların iğneli laflarına göğüs geriyo
ve en kötüsü de M eg ile birlikte artık doğum günü partilerim
C

d a v e t ed ilm iy o rlard ı. M ick o dönemde karşısına çıkan he


g ü ç lü ğ ü y u m ru k larıy la savuşturm aya çalışmıştı. Kardeş
w.

M eg ise kendi içine dönerek onarmaya çalışmıştı yaralanır


M ick kam yonetin farlarını yakıp vitesi geriye attı. Ara
b an ın arkasındaki park lambaları yolu aydınlatırken, Mic
ww

o m zu n u n üzerinden arkaya bakarak yavaşça park yerinde


çık m a y a başladı. Eğer daha büyük bir kasabada yaşıyor o
salard ı, Loch ve Rose H ennessy’nin şehvetli hayatları birkv

32
arlar Aşka Engel m ı'

et
ha,>a içcriT.dIP L - y£rini *cni bir skandala b,ra ''
S‘" " " CSgl t1h kahvelerini yudumlarken dedikodusunu ya-
‘“" T d l h a büyük bir haber abrd, yerini. Ne var k, Truly

.N
S , ü Î i n d e bir kasabada o güne kadarki en büyük skan-
d l r çalıntı bisiklet vakalar, ve Sid ü rim es'tn m evs.nr, dt-
sl„da yasak ava çtkmts olmas.ydt, ö y le olunca Loch ve Rose

esi
Hennessy’nin pislikleri kasabanın ağzına yıllar boyunca p e­
lesenk olmuştu. Hikâyedeki her trajik ayrıntının spekülasyo­
nunu yapmak ve ısıtıp ısıtıp ortaya dökmek insanların boş
vakitlerinin yegâne eğlencesi olmuştu. Bayramlardaki geçit
Sit
törenlerinde, buz heykelleri yarışmasında ve kasabanın çeşitli
oluşumları için her para toplanışında söylentiler kulaktan ku­
lağa yayılırdı. Kasaba ahalisi bayramlarda kasabayı donat­
mayı ve okuldan sonra uyuşturucuya hayır programları dü­
ep

zenlemeyi hiç atlamıyordu. Aynı ahalinin unuttuğu ya da


gözden kaçırdığı bir gerçek vardı ki, o da Loch ve Rose Hen-
nessy nin yarattığı skandalin tam ortasında kalmış iki küçük
C

masum çocuğun olduğuydu.


Arabayı tekrar ileri vitese atarak dar park yolundan loş
w.

bir ışıkla aydınlatılmış caddeye çıktı. Çocukluk anılarının


Pek çoğu eski, hayal meyal şeylerdi ve T an rıy a şükürler
olsun ki çoğunu unutmuştu. Ama bazıları vardı ki tıpkı bir
ww

nstal berrak ve dün gibi hatırmdaydı. Tıpkı bir gece se-


Nbn kapriarm, çahp. onlara eşyaların, toplamaların, söyle-
VL S° " ra ^ büyükannesi Loraine nin evine götürmesi
Mıck ekip arabasının arkasında üzerinde tişörtü, al­

33
Rılt İICİ (rihsoıı

tında ıv çamaşırı, ayağında spor ayakkabıları ve elinde To,^.

et
marka oyuncak kamyonuyla öylece oturduğunu, Meg’jn ■*
sanki dünyanın sonu gelmiş gibi ağladığını hâlâ anım sıyor^
Gerçekten onlar için dünyanın sonu gelmişti. Telsizden yt^

.N
selen cızırtıları, heyecanlı ses tonlarını ve başka bir poljSjn
diğer küçük kız çocuğunu aradığını hatırlıyordu.
Mick arkasında yanan birkaç şehir ışığını geride bıraka­

esi
rak yaşadığı caddeye dönmeden önce kuzguni gecede yak-
Iaşık üç kilometre boyunca yol aldı. Anne ve babası ö l d ü k t e n
sonra M eg'le birlikte büyüdükleri evin yanından geçti. Bü­
yükannesi Loraine Hennessy kendi halinde şefkatli ve sevgi
Sit
dolu bir kadındı. Her zam an onun ve M eg’in kar botları ve

eldivenleri olmasına ve de yanlarında her zaman yiyecek bir


şeyler bulunmasına çok dikkat ederdi. Ama çocukların en
ep
çok ihtiyaç duydukları şeyi hep göz ardı etmişti. Normal bir
hayat sürebilme ihtiyacını...
Loraine, Mick ve M eg’in anne ve babalarıyla yaşadığı
C

çiftlik evini satmaya yanaşmamıştı. Kasabanın eteklerindeki


ev yıllar boyunca terk edilmiş bir halde öylece beklemiş, bir
w.

fare yuvasına dönüşmüş ve yıllar önce orada yaşayan ailenin


canlı tanığı olmuştu. Kasabaya yeni gelen birinin o evi gör­
meden kasabaya giriş yapması imkânsızdı. İyiden iyiye uza­
ww

yan yabancı otlar, yer yer soyulmuş beyaz duvarlar ve sark­


mış çam aşır ipleri karşılardı m isafirleri.
Mick ve Meg her yıl tam dokuz ay boyunca p a z a r te s i­

den cumaya okula giderlerken bıı evin önünden geçm ek zo­


runda kalırlardı. Otobüsteki diğer çocuklar “The Dukes ol
Sırlar Aşka Engel mi?

.. artr dizisini konuşup ya da öğle yemeği için beslenme

et
Ş i a r ı n d a ne olduğuna bakarlarken Meg ve Mick kafala­
rın" pencerenin olduğu tarafa çevirm em eye özen gösterir-
^ " ^ M id e le rin e sanki bir taş gelip oturm uş gibi olur,

.N
nefeslerini tutup kimsenin eski evlerinin önünden geçtiklerini
fark etmemeleri için dualar ederlerdi. Ama bazen bu dualar
boşa çıkar ve otobüsteki herkes M ick’in anne ve babasının

esi
başına gelen olaylarla ilgili en son dedikoduları fısıldaşıp du­
rurdu.
H er gün okula servisle gitmek başlı başına bir eziyet ha­
lini almıştı. Günlük bir işkence gibiydi, ta ki 1986’nın soğuk
Sit
bir Ekim gecesi ev infilak edip yerle bir olana kadar. Yangı­
nın sebebi kundakçılık olarak belirlenmiş ve kapsamlı bir so­
ruşturma başlatılmıştı. Kasabadaki hemen hemen herkes
ep
sorgulanmış ama evi ateşe verenin kim olduğu bulunama­
mıştı. Kasabadaki herkesin bunu kimin yapmış olabilece­
ğiyle ilgili bir fikri vardı ama kimse bu tezden emin ola­
C

mıyordu.
Büyükanne Loraine üç sene önce öldüğünde Mick, evi
Allegrezza kardeşlere sattı. Hatta ailenin sahip olduğu barı
w.

da satmayı aklından geçirdi ama neden sonra vazgeçip, tekrar


kasabaya dönerek ban kendi işletmeye karar verdi. Meg’in
ona ihtiyacı vardı. Travis’in de. Ve döndükten sonra hayretle
ww

fark etti ki artık kasaba ahalisi skandaldan bahsetmez ol­


muştu. Artık ardından peşi sıra gelen fısıltılar duymaz ol­
muştu, olsa bile de duymazlıktan gelmeyi öğrenmişti.
Mick kamyoneti yavaşlatıp, tekrar sola döndü ve ev inin
uzun araba yoluna girip Shaw D ağı’nın eteklerindeki te
tınnanmava başladı. Truly’ye taşındıktan kısa bir şiire e
bu iki katlı evi satın almıştı. Evin kasabayı tepeden gören

et
gölü çevreleyen sarp dağların da görüldüğü harika bir man
/arası vardı. Kamyonetini garajdaki altı m etrelik sürat tek

.N
nesinin yanma park edip, çam aşırhanenin olduğu bölümden
eve girdi. Ofisinin lambasını açık unutm uştu. Geçerken sön­
dürdü. Karanlık salona doğru ilerleyip m erdivenleri ikişer

esi
ikişer tırmanmaya başladı.
Mick çoğu zaman çocukluğunun odak noktası olan geç­
mişi düşünmem eye çalışırdı. Tuhaftır, Truly artık bu konu­
Sit
nun üzerini kapatm ış gibiydi. O ysaki M ick de artık zaten
insanların onun hakkında ne söylediği ya da ne düşündüğünü
zerre kadar takmıyordu. K oridorun sonundaki yatak odasına
girip, pencerelerdeki ahşap panjurlardan içeri sızan ay ışığı­
ep

nın gölgesinde yatağına doğru ilerledi. A rka cebine elini at­


tığında yüzüne ve göğsüne g ö lg eler ve çizgi çizgi, belli
belirsiz ışık huzmeleri vuruyordu. C ebindeki cüzdanını çı­
C

karıp şifoniyerin üzerine fırlattı ve tişörtünün uçlarından iki


eliyle yakalayıp başından sıyırıp çıkardı. A m a geçmişin
w.

M ick’in zerre kadar um urunda olm am ası M eg ’in de her şeyi


atlattığı anlamına gelm iyordu. İyi günleri de, kötü günleri de
ww

olmuştu. Am a büyükannelerini kaybettikleri günden bu yana


M eg'in kötü günleri giderek çoğalm ış ve bu hayat Travis için
de çekilm ez bir hal almıştı.
G ölgeler ve ay ışığı yeşil yorganın ve m eşe ağacından
yapılm ış yatak başlarının üzerine düşüyordu. Ç ıkardığı tişör-
ünü ayaklarının dibine atıp, odanın diğer tarafına geçti.
* * Truly’ye Ser* dönmenin bir hata olduğu hissine kapı­

et
lıyordu. Sanki bir yere mıhlanıp kalmış ve kıpırdayamıyor-
nuış gibi hissediyordu, neden böyle hissettiği konusunda

.N
hiçbir fikri yoktu. Bir bar daha satın almıştı ve arkadaşı Steve
ile birlikte helikopter servisi işine girmeyi düşünüyordu. Pa­
rası vardı, başarılıydı ve ailesiyle birlikte ait oldukları yer

esi
Truly’ydi. Sahip olduğu tek ailesiyle. Ve de sahip olabile­
ceği... Yine de bazen hayattan beklentileri olduğu düşünce­
sini aklından çıkaramadığı anlar olurdu.
Yatağın ucuna oturmasıyla yatak hafifçe çöktü. Eğilerek
Sit
botlarını ve çoraplarını çıkardı. Meg, M ick’in tek ihtiyacının
ona iyi bir eş olabilecek bir kadınla tanışmak olduğu kanı­
sındaydı. Oysaki M ick kendini hiç evli barklı bir erkek olarak
ep
düşünenıiyordu. En azından şim dilik... İyi giden ilişkiler ya­
şamıştı. Bozuldukları güne kadar iyi giden ilişkiler. Ama hiç
biri bir ya da iki yıldan daha fazla sürmemişti. Sebepse hep
C

M ick’in çekip gitm esi, kızları parmağına yüzük takarak


nikâh masasına oturtmaya razı gelmemesiydi.
Ayağa kalkıp, üzerinde bir tek iç çamaşırı kalana dek
w.

soyundu. M eg’e göre Mick anne ve babasının evliliklerinin


kötü gittiğine şahit olduğu için evlenmekten korkuyordu,
ama bu doğru sayılm azdı. İşin aslı, anne ve babasını çok
ww

fazla hatırlam ıyordu. Aklında kalanlar sadece hayal meyal


göl kenan piknikleri ve anne ve babasının kanepede birbir­
lerine sokularak oturmalarıydı. Bir de annesinin mutfak ma­
sasına çöküp ağlayışını ve elindeki ağır telefonu tele\ izyona
fırlatışını hatırlıyordu.
Hayır, problem anne ve babasının lanet ilişkilerine
hatıraları değildi. Sadece bugüne kadar hayatının gerj ^

et
nını birlikte geçirmeye değecek bir kadın bulamamıştı o k^
dar. Mick bunu büyük bir sorun olarak görmüyordu.

.N
Yorganı kaldırıp kendini serin kum aşların arasına bı
raktı. Ve o gece ikinci kez aklına M addie Dupree geldi. Ka
ranlıkta kendi kendine gülümsedi. Kadın ukalanın tekiydi

esi
ama bunu bir kadının yüzüne vurmak M ick’in tarzı değildi
Aslında Mick bir erkeğe ayak direyebilen kadınlardan hoş-
lanıyordu. Elindekiyle yetinmeyi bilenler hoşuna gidiyordu
Geçimini sağlamak için bir erkeğin eline bakanlar değil. Sü­
Sit
rekli bir şeyler isteyen, zırlayan ya da çatlak kadınlardan hiç
hoşlanmazdı. Özellikle de ruh hali tıpkı bir sarkaç gibi sü­
rekli değişen kadınlardan hiç haz etmezdi.
ep
Mick yan dönerek komodinin üzerindeki saatine bir göz
attı. Saatini sabah ona kurup yedi saatlik deliksiz bir uyku
için kendini hazırlamıştı. Ama m aalesef, işler beklediği gibi
C

olmadı.
Ertesi sabah, çalan telefonla derin uykusundan uyandı.
w.

G özlerini açıp, yatağına vuran sabah güneşinin ışıklarıyla


birkaç kez kırpıştırdı. Arayanın kim olduğuna bakıp, kablo­
suz telefona uzandı.
ww

“Ö dümü kopardın.” Ü zerindeki yorganı çıplak göğüs­


lerinin üzerine indirdi. “Sana acil bir durum olm adıkça saat
ondan önce aramamanı söylem iştim .”
“A nnem işe gitti ve benim havai fişeğe ihtiyacım var,”

38
ded'--Sabah.n saat sekiz buçuğunda m ı?” K alkıp oturdu ve

et
- j saçlarının arasından geçirdi. “ Bakıcın yanında mı?
Cİ,111“Evet Yarın 4 Temmuz ve benim hiç havai fişeğim

.N
yok.
•'Şimdi mi aklına geldi?” Bunun altında başka bir iş
vardı. Konu Travis olduğunda hikâyenin altında hep başka
bir iş olurdu. “Annen havai fişeklerini neden almadı sana?”

esi
Uzun bir sessizlik olunca M ick yeniden söze başladı. “Ger­
çeği anlatsan iyi edersin çünkü zaten M eg’e de soracağım.”
“Almadı çünkü ağzım çok bozukmuş.”
Sit
Mick ayağa kalktı ve şifoniyere doğru ilerlerken ayak­
lan üzerine bastığı bej rengi kalın halıya gömüldü. Çekinerek
sord: “Neden?”
“Şey... çünkü yine köfte pişirdi. Hem de benim köfte­
ep
den nefret ettiğimi bile bile.”
Mick çocuğa kabahat bulmuyordu. Hennessy kadınları
berbat köfteleriyle meşhurdu. Şifoniyerin ikinci çekmecesini
C

açarak merakla ve aceleyle sordu: “Sonra?”


“Ben de tadının bok gibi olduğunu ve senin de öyle dü­
w.

şündüğünü söyledim.”
Mick tam elini uzatıp şifoniyerden beyaz bir tişört
almak üzereydi ki bir an duraksayıp aynadaki aksine baktı.
ww

“O kelimeyi gerçekten kullandın mı?”


” Hı hı, ondan sonra da bana havai fişek almayacağını
söyledi. Ama sen de hep o kelimeyi söylersin.”
Çocuk haklıydı. Aldığı tişörtü omzunun üzerine atıp.

39
Kan çanağı gözlerine oaKmaK için yen id en aynaya eği^-
“ Beııım söyleyebileceğim kelimeler ve senin s ö y le y e b il '

et
ğin kelimeler ü/eriııe konuştuğumuzu sanıyordum.”
“ Biliyorum, ama ağzımdan kaçtı işte,"
“Ağzından kaçan sözlere dikkat etsen iyi edersin.”

.N
Travis iç geçirdi. “ Biliyorum. Üzgün olduğumu söyle.
dim. Ki aslında hiç değildim. Ciddiyim. Tıpkı senin de dedi
ğin gibi. En aptal kızlara bile üzgün değilsen bile üzgün

esi
olduğunu söyle, hatta sen haklı onlar haksız olsa bile diyen
şendin.”
Aslında Mick tam olarak böyle dememişti. “M eg’e bunu
Sit
benim söylediğim i söylem edin um arım .” Çekm eceden bir
L evi’s kot çıkarıp devam etti, “Değil m i?”
“Tabii ki.”
Kız kardeşinin kararını yok sayamazdı ama bir erkek de
ep
doğrulan söylediği için cezalandırılm am alıydı. “ Eğer annen
izin vermiyorsa havai fişekleri ben alam am , ama bir yolunu
bulm aya çalışınz.”
C
w.

B ir saat sonra Mick kam yonetinin arka koltuğuna bir


poşet dolusu havai fişek koym uştu. H andy M an yapı marke­
tinin park yerindeki güvenli m alzem eler satan bir reyondan
ww

çeşit çeşit patlayıcılann yanı sıra birkaç tane yıldız saçan ve


y ılan şeklindeki patlayıcılardan almıştı. Bunları Travis için
değil. 4 T cm m uz’da bir barbekü partisi verecek Louie Alleg-
rezza için alm ıştı. Eğer soran olursa böyle diyeceklerdi, ama
i n s a n l a r ın bıına inanacağından şüpheliydi. Bu kasaba-
tüm ahalisinin ateşli oyuncaklara takıntılı olduğu bir ger­

et
e k ti Aynı şekilde M ick’in de göl üzerine fırlatılmayı bek­
leyen bir kutu yasaklı patlayıcısı vardı. Yetişkinler etrafta ço­

.N
cuklar olmadığı sürece güvenli ve garantili patlayıcılar kul­
lanmıyorlardı. Yasal olan o fişekler sanki birer alıştırma turu
gibi geliyordu onlara.
Louie’in oğlu Pete A llegrezza ve Travis arkadaşlardı.

esi
Günler öncesinde M eg eğer Travis belaya bulaşmayacak
olursa onun da M ick ile birlikte barbeküye gitmesine izin
vermişti. Barbekü yarındı ve Mick, Travis’in bir gün daha
Sit
dişini stkıp, iyi bir çocuk olmaya çalışacağım biliyordu. Mick
kamyonetinin kapısını kapatıp, Travis’le birlikte park alanı­
nın içinden yapı m arkete doğru ilerlemeye başladı. “Eğer
uslu durursan, belki bir yıldız saçan tutmana izin verebili­
ep

rim.’’
Travis m ızm ızlanarak, “ Yapma, yıldız saçanlar bebek
işi,” dedi.
C

“O kadar çok vukuatın var ki, hava kararmadan kendini


yatağında bulmazsan şükret.” Gün ışığı yeğeninin siyah saç­
w.

larına ve Ö rüm cek A dam ’lı tişörtünün omuzlarına vuru­


yordu. “Son zam anlarda davranışlarını kontrol etmekte hayli
zorlanıyorsun.” M arketin kapısını açıp, kasanın arkasında
ww

duran m arket sahibini el sallayarak selamladı. “ Meg hâlâ iki­


mize de çok sinirli ama bir planım var.” Meg birkaç aydır sü­
rekli mutfak lavabosunun altında akan bir bonıdan dert yanıp
duruyordu. Eğer Mick ve Travis o akıntıyı onarırsa Meg her
gün bir tencere dolusu su boşaltmaktan kurtulmuş ol
ve belki de bu sayede daha hoşgörülü biri olup çıkabilip
Travis ayağındaki spor ayakkabılarını sürüyerek d-'

et
styla birlikte sıhhi tesisat bölümüne doğru yürüdü. Mark '
hortum bakan bir çift ve çeşit çeşit çekm ece saplarının içjn

.N
den seçim yapmaya çalışan Bayan Vaughn dışında pek kimSî
yoktu. Bayan Vaughn, M ick’in ilkokul öğretmeniydi. Mick
onu her görüşünde hâlâ hayatta ve böyle geziyor oluşuna

esi
şaşar kalırdı. Kadın neredeyse bir dinozordan daha yaşlıydı
Mick bir PVC boru ve birkaç plastik contaya uzanırken.
Travis eline bir silikon tabancası alıp elindeki sanki bir a45
M agnum silahmış gibi koridorun sonundaki kuşyemliğine
Sit
nişan aldı.
Mick tesisat bandına uzanırken Travis’e, “Onu yerine
bırak." dedi.
ep
Travis hayali silahını birkaç kez daha ateşledikten sonra,
yeniden rafın üzerine bıraktı. “Gidip geyiklere bakacağım.”
diyerek köşeyi döndü ve gözden kayboldu. Handy Man mar­
C

ketinde insanların bahçelerini süslem ek için satın aldıkları


büyük plastik hayvan maketleri vardı. Ne var ki Mick bura­
w.

larda her an gerçek hayvanların bahçelerde görülm e ihtimali


varken insanların bu plastiklere neden bunca para döktüğüne
bir türlü anlam veremiyordu.
ww

A ldığı boruyu kolunun altına sıkıştırarak, her ne kadar


belaya bulaşm a niyeti olmasa da yedi yaşında her erkek ço­
cuğunun olduğu gibi belaya bulaşmadan duramayan y e ğ e n im

aram aya koyuldu. M arket boyunca ilerleyip, kasanın önün­


Sırlar Aşka Engel mi '

deki kuyruklara bir göz attı ve paspasların sergilendiği bölü­

et
mün yanında öylece kalakaldı.
Erkeksi bir hazla dudaklarının kenarları yukarı doğru
kıvrılarak gülümsedi. Maddie Dupree altı numaralı koridorun

.N
tam ortasında elinde parlak sarı bir kutuyla öylece duruyordu.
Kıskaçlı bir tokayla tutturduğu saçları sanki birileri başının
arkasına tüylü bir toz bezi yerleştirmiş gibi duruyordu. Bakış­

esi
ları kusursuz vücudunda gezinmeye başlayarak önce boy­
nunda sonra da omuzlarında dolaştı ve en sonunda siyah
tişörtünün üzerinde kilitlenip kaldı. Dün gece onu tam olarak
inceleme fırsatını bulamamıştı. Ama işte şimdi Handy Man’
Sit
in parlak ışıkları altında kanlı canlı bir kapak kızı gibi karşı­
sında duruyordu. Tıpkı kilo almamış ya da henüz silikon yü­
zü görmemiş liseli kızlar gibiydi. İçinde bir arzu dalgasının
ep

kabardığım hissetti. Ona bir şeyler hissetmeye başlayacak


kadar bile tanımıyordu onu aslında. Evli miydi, bekâr mıydı,,
hayatında biri, ya da evde bekleyen bir düzine çocuğu var*
C

mıydı hiçbir fikri yoktu. Bildiği tek şey kadının onu bir mık­
natıs gibi yanma çektiğiydi.
“Anlaşılan farelerle başın dertte,” dedi.
w.

“Ne?” Maddie başını kaldırıp sanki yanlış bir şey ya­


parken yakalanmış gibi bir tavırla gözlerinin içine baktı.
“Tanrım.” Dudaklarını aralayıp derin bir nefes aldı. Mick in
ww

tüm dikkatiyse dudaklarının hemen kenarındaki bendeydi.


“Beni korkuttun.”
“Üzgünüm,” dedi ki aslında hiç değildi. Maddie iri göz­
leri, nefes nefese ve biraz da korkmuş haliyle çok güzel gü-

43
tünüyordu. Mick başını kaldırıp, elindeki boruyla M
nin elinde tuttuğu kutuyu gösterdi. “ Fare problemin m i ^ *

et
“Aslına bakarsan bu sabah kahve yaparken biri ^
nm ın dibinden geçip gitti." Burnunu kırıştırdı. “K ileH n^
pisinin altından geçip gözden kayboldu. Şu an büyük ihtin^

.N
le orada oturm uş, meyveli çikolatalarım ın tadını çıkanyo!
dur."
"M erak etm e,” diyerek güldü Mick. "Em inim çok fa2ı

esi
yiyem eyecektir.”
"H iç yem em esini tercih ederim . A m a zehir yemesine
lafım yok." Dikkatini yeniden elindeki kutuya verdi. Koyu
Sit
renk saçları omuzlarına döküldüğünde M ick çilek kokusu al­
dığını fark etti.
O sırada Travis köşeyi dönerek koridorun sonunda gö­
ründü ve olduğu yerde kalakaldı. M addie’ye gözlerini dikti,
ep

farkında olm adan ağzı açık kalm ıştı. M ick hislerini tahmin
edebiliyordu.
" ‘E ğer kem irgen ulaşam ayacağınız yerlerde ölürse kötü
C

k o k u problem iyle karşı karşıya kalabilirsiniz’ yazıyor. Evin


iç in d e çürüm üş fare k okusu aram ak istem iyorum .” Göz
w.

u cuyla M ick ’e baktı. “ A caba bunlardan kurtulm ak için daha


iyi b ir y ol yok m udur?”
"Y apışk an bantları hiç tav siy e etm em ,” dedi kenarda
ww

d u ra n b ir k utu yapışkanı göstererek. “ Fareler üzerine yapışıp


k a lıy o r ve çok ciyaklıyorlar.” İşte çilek kokusu yine gelmişti-
A c a b a etra fta sin e k k u şla n için kokulu y em likler m i var? diye
d ü ş ü n d ü . " B a n a kalırsa kapan kullanm alısın,” diyerek fikrim
SÖyledgahi mi? Peki sence de kapan... kulağa biraz vahşice

et
gelmiyor mu.
T r a v i s , dayısı M ick’in yanına gelerek, “Kapanlar bir fa­

reyi çat diye ortadan ikiye ayırabilir,” dedi. Topuklarının üze­

.N
rinde geriye doğru yaylanarak sırıttı. “Bazen de peynir için
uzattıkları kafaları kopuverir.”
“Tanrım, seni ufaklık...” M addie kaşlarını kırıştırarak

esi
bakışlarını Travis’e çevirdi. “Ama bu çok korkunç?”
“Hı hı.”
Mick su borusunu yeniden kolunun altına sıkıştırıp, elini
Travis’in başının üzerine koydu. “ Bu korkunç çocuk benim
it
yeğenim Travis Hennessy. Travis, Maddie Dupree’ye mer­
pS
haba de.”
Maddie elini uzatıp Travis’in elini sıktı. “Tanıştığımıza
memnun oldum Travis.”
”Ben de öyle.”
Ce

“Ve kapanlar hakkında verdiğin bilgiler için çok teşek­


kür ederim,” deyip Travis’in elini bıraktı. “Eğer farelerin
boynunu vurmaya karar verirsem söylediklerini aklımın bir
w.

köşesinde bulunduracağım.”
Travis eksik ön dişlerinden birini açığa çıkararak gü­
lümsedi. Yedi yaşındaki bir insanın tüm cazibesini kullana­
ww

rak, “Geçen yıl tonlarca fare öldürdüm," diyerek lafa daldı.


“ İstersen beni arayabilirsin.”
M ick göz ucuyla yeğenini şöyle bir süzdü. Travis sanki
konuşurken hafiften göğsünü kabartmış gibiydi. Travis in

45
kendini daha fa/la utandırm asına engel olabilmek •
alladı. "Farelerden kurtulm anın en iyi yolu eve kerT^11
tır." 3V

et
M addie başını iki yana sallayıp, yumuşacık, sıcacık
nemli gözlerini M ick 'e çevirerek. “K edilerle pek a n la ş ^

.N
diğim i söyleyem em .” dedi. M ick’in bakışları yeniden Ma]
die'n in dudaklarına kaym ıştı ve içten içe yine ne kadar
zam andır böyle güzel dudaklar öpm ediğinin merakı iÇjn

esi
deydi. "Evim de kedi görm ektense m utfağım da kopmuş ka.
falar ya da ortalığa yayılan kokularıyla nerede olduğu belli
olm ayan cesetler görm eyi tercih ederim .”
Sit
M addie kopm uş kafalardan ya da kokuşan cesetlerden
bahsederken M ick tam am en başka bir âlem de cinsel arzusu­
nun uyanışına tanıklık ediyordu. Tam da H andy Man yapı
m arketinin ortasında sanki on altılık b ir ergenmiş gibi ken­
ep

dine hâkim olm akta zorlanıyordu. B ugüne kadar pek çok


güzel kadınla berber olm uştu ve artık b ir çocuk değildi. Tra-
vis’i kendisini utandırm aktan kurtarm ıştı ama onu bu durum­
C

dan kim kurtaracaktı?


Elindeki dolgu m alzem esini göstererek, “Yapmamız ge­
w.

reken birkaç tam irat işim iz var,” diyerek bir adım geri gitti.
"S ana fareler konusunda kolay gelsin.”
"G örüşürüz çocuklar.”
ww

Travis, “Tabii,” diyerek dayısının peşi sıra köşedeki ka


saya doğru seğirtti. “Ç ok hoş kız,” diye fısıldadı. “ S a ç la r ın ın

rengine bay ıld ım .”


M ick gülüm seyerek elindeki su borusunu kasaya bıraktı.
Uk henüz yedi yaşındaydı, ama ne de olsa bir Hennessy

erkeğiydi-

et
.N
esi
Sit
ep
w .C
ww

47
et
.N
esi
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sit
5 Eylül 1976

Dan benim için karısından ayrılacağını söylemişti. D e­


ep
diğine göre zaten m ayıstan beri kanepede uyuyordu. Oysaki
bugün öğrendim ki, karısı haziranda ham ile kalmış. Beni
kandırdı, bana y a la n sö yled i! M utluluk benim kapımı ne
C

zaman çalacak? Beni şu hayatta seven tek insan kiiçük kızım.


(Jç ya şm a girdi ve bana h er g ün beni ne kadar çok sevdiğini
w.

söylüyor. O çok daha iyi bir hayatı hak ediyor.


N eden İsa bizi yaşa n a ca k daha giizel bir yere götürm ü­
y o r ki?
ww

M addie gözlerini kapatıp başını büro sandalyesinin ar­


kasına yasladı. G ünlükleri okurken annesinin yalnızca ünlem
kullanm aya olan m erakını değil aynı zamanda evli erkeklere
olan düşkünlüğünü de fark etmişti. Yirmi dört yıllık ..
boyunca üç evli erkekle birlikte olmuştu. Loch’u say m ay ^

et
diğerleri hep onun için karısından ayrılacağına yeminler^'
iniş, ama gel gör ki hepsinin de sonunda onu kandırıp ^
lan söylediği ortaya çıkmıştı.

.N
Maddie elindeki günlüğü masanın üzerine fırlatıp, k0)
larını başının üzerine doğru uzatarak esnetti. Alice’in evli er
keklerle olduğu kadar bekârlarla da ilişkileri olmuştu. Ama

esi
en sonunda hepsi de ona yalanlar söyleyip kandırmış ve günü
gelince de başka biri için terk edip gitmişlerdi. Kuralı bozan
tek istisna Loch olmuştu. Ama ilişkileri bu kadar kısa sürede
Sit
sonlandırılmış olmasa Maddie emindi ki Loch da diğerleri
gibi yalanlarını sıralayıp, annesini kandıracaktı. Evli ya da
bekâr, annesinin hayatına giren bütün erkeklerin tek ortak
noktası onu kalbi kırık bir halde yan yolda bırakmaları ol­
ep
muştu.
Açık pencereden esen hafif meltem yan komşunun bah­
çesindeki barbekü partisinin seslerini içeri taşıdı. Bugün gün­
C

lerden 4 Temmuz’du ve tüm Truly sakinleri bayram havasın­


daydı. Kasabadaki tüm binalar kırmızı, beyaz ve mavi fla­
w.

m alarla donatılmıştı. Sabah M ain C addesi’ndeıı bir tören


alayı geçmişti. Maddie yerel gazetede Shaw Park'ta büyük
bir kutlama programının hazırlandığını ve karanlığın çökme­
ww

siyle ‘büyüleyici bir havai fişek gösterisinin' başlayacağım


okum uştu.
M addie ayağa kalkıp banyoya yöneldi. Böylesine küçük
bir kasabada bir havai fişek gösterisi ne kadar büyüleyici ola-

50
b i rdi ki? B a şk en t Boise’de bile uzun zam andır doğru düz-

et
Jin b ir gösteri olmamıştı.
jakuzili küvetinin su giderini tıkaçla tıkayıp musluğu
açtı Soyunurken klozetin hemen üzerindeki küçük havalan­

.N
d ır m a penceresinden komşularının kahkahalarını duyabili­
yordu. Sabah erken saatlerde Louie ve Lı'sa Allegrezza
kapıya gelip onu da barbekü partisine davet etmişlerdi. Ne

esi
var ki kendini en iyi hissettiği zamanlarda bile tanımadığı in­
sanlarla muhabbet kurma konusunda hep sıkıntı yaşardı. Ve
son zamanlarda kendini pek iyi hissetmiyordu. Bulduğu o
günlükler aslında bir bakıma bir lütuftu onun için. Uzun za­
Sit
mandır aklında olan sorulara cevap olmuşlardı. Doğduğu
günden beri onun dışında etrafındaki tüm insanların cevap­
larını bildiği sorulara... Günlüklerden babasının Madridli ol­
duğunu ve annesinin liseyi bitirdiği yaz ona hamile kaldığını j
ep

öğrenmişti. Babası Amerika’ya aile ziyareti için gelmiş ve*/


birden birbirlerine delicesine âşık olmuşlardı. Yaz sonundajj
Alejandro tekrar Ispanya’ya dönmüştü. Alice hamile oldu­
C

ğunu söylediği onlarca mektup yazmasına rağmen hiçbirine


cevap alamamıştı. Anlaşılan büyük aşkları aslında tek taraf­
w.

lıydı.
Maddie saçlarını yukarıda toplayıp, büyük bir kıskaçlı
tokayla tutturdu. Babasını hiçbir zaman tanıyamayacağı. yü­
ww

zünü görüp, sesini duyamayacağı gerçeğiyle yüzleşeli çok


olmuştu. Babasının ona hiçbir zaman bisiklet ya da araba sür-
meyi ögretemeyecek olmasını sineye çekmişti. Aıııa şimdi
ortaya çıkan bu günlüklerle tünı hissettikleri yeniden gün yü-
/ü n e çıkmıştı. A lcjandro'nun yaşayıp yaşamadığın, Ve u
dic'nin onun kızı olduğunu öğrenirse nasıl bir tepki v

et
ğiııi içten içe merak ediyordu. 6rece'
M addie akan suyun içine çikolatalı Alman pastas,

.N
malı banyo köpüğü döküp küvetin hemen yan tarafına da^
kolatalı pasta aromalı bir spa krem i yerleştirdi. İç ç a n ^ '
larının birbiriyle uyumu ya da ayakkabısının marka olmasına

esi
çok önem verm iyor olabilirdi ama banyo ürünleri onun içjn
olm azsa olm az şeylerdi. K okulu karışım lar ve nemlendirici-
ler en büyük tutkusuydu. Ona her gün stilistlerin ellerinden
çıkan kıyafetler verm ektense böyle losyonlar ve bir vücut
Sit
kremleri vermeleri yeterdi.
Soyunup, küvetin içine girdi ve kendini yavaşça mis ko­
kulu suyun içine bıraktı. K öpüklü suyun altına gömülürken.
ep
“A hh." diyerek iç geçirdi. K üvetin soğuk porselen kenarına
yaslanıp gözlerini kapattı. B anyosunda akla gelebilecek her
koku mevcuttu. Gülden elm aya, espressodan çikolatalı pas­
C

taya kadar her kokuya sahipti ve yıllar önce içindeki haz düş­
künü kadınla barış im zalayıp, onunla yaşam ayı öğrenmişti.
w.

B ir zam anlar ona zevk veren her şeyin dibine vurduğu


a nlar olm uştu. Listenin en başında ise erkekler, tatlılar ve pa­
halı vücut krem leri yer alıyordu. Bu dibe vuruşun sonunda
ww

e linde kalan tek şeyse erkeklere dair dar b ir bakış açısın'11


yanı sıra koca bir kalça olm uştu. H er ne kadar yumuşak ve
pürüzsüz olsa da nihayetinde koca bir kıçtı sahip olduğu. Ç°
c u k lu ğ u n d a hayli kiloluydu ve yeniden arkasında koca bir
y ü k ü taşım a k orkusu ona yaşam tarzını değiştirtm ışh-
Sırlar Aşka Engel mi?

• -üncü yaş gününün sabahına karşısında bir cheesecake ve

et
Derick adında bir çocukla gözlerini açmıştı. İşte o andan iti­
baren de artık yaşam tarzını değiştirmesi gerektiğini anla­
mıştı Ve o sene pasta vasatken, Derrick de tam bir hayal

.N
kırıklığıydı.
O günlerde de içinde haz peşinde koşan bir kız vardı
ama henüz içindekileri eyleme dökemiyordu. O zamanlarda

esi
da vücut losyonlarına ve banyo bakım ürünlerine düşkündü
ama tüm bunları vücudunu dinlendirip stresten arındırmak
ve pul pul dökülen kuru cildini nemlendirmek için yapı­
yordu.
Sit
Bir parça huzur bulma umuduyla içine yattığı suyun
içine biraz daha gömüldü. Vücudu köpüklere ve ılık suya tes­
lim olmuş ama aklı hâlâ huzura kavuşmamıştı. Geçen son
ep
haftaların hesabını yapıp duruyordu. Hikâyesinin zamanla­
ması ve aldığı notlar konusunda hayli yol kat etmişti. Anne­
sinin en son günlüğünde adı geçen insanların, Truly’de edin­
C

diği birkaç arkadaşının ve birlikte çalıştığı kişilerin bir isim


listesini çıkarmıştı. Kasabanın soruşturma memuru 1978'de
w.

ölmüş ama şerifi hâlâ Truly’de yaşamaktaydı. Çoktan emekli


olmuştu ama Maddie şeriften kayda değer bilgiler alabilece­
ğinden emindi. Elinde gazete kupürleri, polis raporları, so­
ww

ruşturma memurunun bulguları ve Hennessy ailesiyle ilgili


olabildiğince çok bilgi vardı. Şimdi artık tek yapması gere­
ken annesini hayattayken tanıyan ve öldüğüne de tanıklık
eden birileriyle konuşmaktı.
Annesiyle birlikte çalışan iki kadının hâlâ kasabada ya-
gıdığım öğrenmişi vc yann ‘S1 on,aıla konuşmak
caku K a sa b a d a k iinsanlarla konuşup gerçekleri gün yü^ a'
ç ık a r m a n ın \ akti gelmiş de geçiyordu bile. ^

et
Ilık su ve kokulu köpükler kamının üzerinden ve göğ(.
ferinin altından kayıp gitti. Günlüklerini okuduğunda San^
g il)l

.N
yirmi dokuz yıl sonra ilk defa annesinin sesini duymuş
hissetmişti. Alice yazılarında yalnız kalma korkusundan ha'
mileliğinden ve Maddie’nin doğumundan duyduğu heyecan

esi
dan bahsetmişti. Kendisi ve bebeğiyle ilgili umutlarım Ve
hayallerini okumak Maddie için hem çok yaralayıcı hem de
buruk bir sevinç olmuştu. Ama bu yaralayıcı ve buruk keşif
lerden anladı ki annesi kendi kafasında ve kalbinde yarattıg!
Sit
san saçlı, mavi gözlü kadından çok farklıydı. Alice hayatında
hep bir erkeğe ihtiyaç duyan kadınlardandı ve aksi olduğunda
kendini değersiz hissediyordu. M uhtaç, s a f ve her zaman
iyimser biri olmuştu. Maddie ise annesinin aksine hiçbir za­
ep
man kendini bir erkeğe muhtaç hissetmemiş, s a f ya da fazla
iyimser olduğunu düşündüğü tek bir an olmamıştı. Çocukken
C

bile öyle değildi. Ona can veren kadınla arasında hiçbir ortak
noktanın olmaması, onu annesine bağlayan hiçbir bağın ol­
maması içinde onulmaz bir boşluk yaratıyordu.
w.

Daha küçücük bir çocukken M addie ruhunun etrafına


sert bir kabuğu andıran bir duvar örm üştü. İşini yaparken bu
ww

sen kabuk en büyük serveti olmuştu ama artık o sert kabuğun


yumuşayıp eridiğim fark ediyordu. K endini toy ve her türlü
tehlikeye açık bin gibi hisseder olm uştu. O nu ne tür tehlike­
lerin beklediğini bilemiyordu ama bu histen nefret ettiği çok
et
ÇOK ....
üçten fazla hayat kadınını öldüren bu iğrenç pisliğin
y ir m i

hayatını yazıyordu. Şüphesiz Roddy’nin hayatını yazmak an-

.N
nesininkinden çok> daha
J . . L „ l . „ 1 -------1, ,
kolaydı. Ne var ki günlükleri alıp
eve getirdiği daha ilk dakikada artık bu yolun dönüşünün ol­
madığının farkına varmıştı. Kariyeri her ne kadar bir hesap

esi
kitap işi değilse de tamamen şans eseri de sayılmazdı. Bir ci­
nayet yazarı olduğuna ve annesinin bir kadının elinden çık­
mış olduğu her halinden belli yazılarını okuduğuna göre artık
oturup annesini ondan koparan cinayeti de kaleme almanın
Sit
vakti gelmişti.
Musluğu ayağıyla kapatıp, küvetin hemen yanma bırak­
tığı spa kremini eline aldı. Şekerli yoğun kremi avucuna sık­
masıyla burnuna çikolatalı pasta kokusu doldu. O an birden
ep

aklına annesinin yanında durup, sandalyenin tepesine çıkarak


ocağın üzerindeki puding tenceresini karıştırışı geldi. O za­
manlar kaç yaşındaydı ya da nerede yaşıyorlardı hiçbir fikri
C

yoktu. Bu anı, belli belirsiz bir duman gibi gelip geçmişti


gözlerinin önünden ama kalbinde bir yanı her daim yalnız
w.

olan noktaya fena dokunmuştu.


Ayağa kalkıp bir ayağını çıkmak için küvetten dışarı at­
tığında göğüslerinin ucunda birkaç köpük asılı kaldı. Anla­
ww

şılan bu kez banyo yaparken hep hissettiği rahatlama ve


huzuru bulamamıştı. Çabucak kollarında ve bacaklarında bi­
riken köpüklere suyu çırptı. İşi bittiğinde küvetten çıkarak

55
kurulandı ve son olarak da çikolata arom alı bir vücut
nuyla tüm vücudunu ovdu. Ut *0s^

et
Ü zerinden çıkan kıyafetleri çam aşır sepetine f,rj
yatak odasına yöneldi. En yakın iiç arkadaşı Boise’de ^
yordu ve onlarla öğle ya da akşam yem eğinde buluşup

.N
kodu yapm ayı fena halde özlem işti. A rkadaşları Lucy ciar
ve Adele ona ailesi kadar yakın ve bir böbreğini çıkarıp Ve

esi
deseler bir an bile düşünm eyeceği ya da para vermekten asla
korkm ayacağı tek kişilerdi. M addie onların asla yapılan iyj.
ligin altında kalm ayacaklarını biliyordu.
Geçen yıl Clare nişanlısının başka bir adam la ilişkisi ol­
Sit
duğunu öğrendiğinde kızlar derhal toplanıp C lare’i teselliye
gitm işlerdi. Bu dört kadının içinde kalbi en çabuk kırılan ve
en hassas olanı C lare’di. Clare aynı zam anda gerçek aşka her
ep
zam an inanm ış bir aşk rom anı yazarıydı. N işanlısının ihane­
tinin ardından uzunca bir süre sonsuza dek m utlu olma inan­
cını kaybetm işti. Ta ki Sebastian V aughan isim li bir muhabir
C

hayatına girip inancını yeniden fılizlendirene kadar. Sebas­


tian. C lare için tam bir aşk kahram anı olup çıkmıştı. Eylül
w.

ayında da nikâh m asasına oturm aya karar verm işlerdi. Mad­


d ie ’nin birkaç gün içinde B o ise’e gidip nedim elerin elbise
provasına katılm ası gerekecekti.
ww

İşte b ir kez daha bir arkadaşı sayesinde bu tu h af kıyafet


g iy e c ek ve bir kilisenin en ön sırasında öylece d ik ile c e k ti.

H en ü z b ir yıl önce Lucy’nin nedim eliğini yapm ıştı. L u c y b 'r

g izem li hik ây eler yazarıydı ve kocası Q uinnTe de bu sayede


tan ışm ıştı. Q uinn, L ucy’nin bir seri katil olduğunu sanın*1?11-
Sırlar Aşka Engel mi?

Uzun lafın kısası, yine de bir cinayetin aşklarına engel oima-

et
sına izin vermemişlerdi.
Dördü içinde tek bekâr kalanlar Adele ve Maddie’ydi.

.N
Maddie üzerine siyah pamuklu bir külot giyip, üzerindeki
havluyu yatağının üzerine fırlattı. Adele de fantastik hikâye­
ler yazarak geçimini sağlıyordu ve her ne kadar onun da er­

esi
keklerle arasında kendi çapında sorunları varsa da Maddie’
nin onun kendisinden önce evleneceğine dair inancı tamdı.
Maddie sutyenini göğüslerinin üzerine yerleştirip kop­
çasını arkadan bağladı. Aslında kendini evli olarak hayal bile
Sit
edemiyordu. Hayatında bir kediyi ne kadar istiyorsa bir ço­
cuğu da o kadar istiyordu, yani hiç. Bir erkeğe ihtiyaç duy­
duğu tek anlar ya kaldırılacak ağır eşyaların olduğu ya d$
yanında yatan sıcak ve çıplak bir beden istediği anlardı. Ge^i
ep

elinin altında her daim dayanıklı bir el arabası ve Carlos adim


verdiği büyük bir vibratör hazır bekliyordu. Ne zaman ağjr
bir şeyler kaldıracak olsa ya da seks ihtiyacı hissetse elini
C

uzatması yetiyordu. Belki hiçbiri aslının yerini tutmazdı ama


işte ihtiyaç duyduğu anda el arabası bagajda. Carlos da ba-
w.

şucundaki komodindeydi. Her ikisi de hiçbir zararı olmadan,


kalp kırmadan, onu kandırmadan uslu uslu oturuyorlardı.
Yani alan da satan da halinden memnundu.
ww

Bir kot pantolonla en sevdiği kapüşonlu eşofman üstünü


giydi. Onun diğer kadınlar gibi evlilik ve çocuk doğurmak
•Çin şiddetli arzuları, içgüdüleri ya da artık zamanının geldi­
ğini söyleyen baskıları yoktu. Ama tabii bu yalnızlık çekme­
diği anlamına da gelmiyordu. Yalnızlık çekiyordu hem de
fena halde.
Ayağına parm ak arası terliklerini giyip yatak
salona, oradan da m u tfağ a geçti. K om şunun na

et
gelen sesler giderek yükselirken buzdolabına uzandı
açıp, kendine karbonhidrat oranı azaltılm ış bir merlot ^

.N
alırken açık pencerelerden içeri sesler doluşuyordu O ^
payalnız, tek başına oturuyor ve görünüşe göre kendi half
acıyordu. Ki bu hiç tarzı değildi. K endine hiçbir zaman ^

esi
mazdı. D ünyada acınacak ve sorunları olan o kadar çok insan
vardı ki.
Bu esnada cızırdayarak ilerleyen bir düzine torpilin ha­
Sit
vayı yarıp geçen sesiyle M addie sıçrayıp neredeyse elindeki
tirbuşonu yere düşürüyordu. “K ah ro lası,” diye söylenerek

elini kalbinin üzerine götürdü. V erandaya açılan geniş kapı­


ların ardına baktığında havanın hafiften kararmaya başladı­
ep
ğını ve gölün yüzeyinin züm rüt yeşili renginin yavaş yavaş
siyaha döndüğünü gördü. Şarabı bir kadehe doldurup bahçe
verandasına çıktı ve içkisini verandanın korkuluklarının üze­
C

rine bıraktı. Yan kom şunun verandasında ve kumsalda bir


düzin e insan vardı. G ölün hem en kenarında üç adet havai
w.

fişek borusu kuma saplanm ış ve ağızları gökyüzüne çevril­


m iş biçim de konuşlandırılm ıştı. Etraftaki pek çok çocuk er­
k e klerin gözetim inde ellerindeki y ıld ız saçanları
ww

salhyof-

torpil patlatıyor ve işaret fişeğine benzeyen fişekler fırlat'


yorlardj. Tüm sahili patlayan envai çeşit patlayıcının rcngJ
renk du m an ı sarm ıştı ve çocuklar dum anın içinde tıpk'
lam badan çıkan cinler gibi koşuşturuyorlardı.
Bunca duman ve kargaşanın içinde Mick Hennessy du­
d a k la r ın ın arasında tıpkı uzun ince bir sigara gibi tuttuğu eski

et
bir tahta parçasıyla öylece duruyordu. Maddie geniş omuz­
larını, siyah saçlarını ve yanındaki, gözlerini ona dikip izle­

.N
yen çocuğu bir çırpıda tanımıştı. Mick yeğenine yanan bir
yıldız saçan uzattı ve Travis tek ayağının üzerinde sekerek
elindekini sallamaya başladı. M ick’in dişlerinin arasındaki
tahta parçasını çıkarıp, bir şeyler söylemesiyle Travis aniden

esi
durup, elindeki yıldız saçanı tıpkı bir heykelmişçesine önün­
de sabitledi.
Maddie şarabından bir yudum daha aldı. Dün yapı mar­
Sit
ketinde onu görmek Maddie için gerçekten büyük bir sürpri^
olmuştu. Aradığı zehir kutusuna öylesine dalmıştı ki Mij#
dibine kadar gelene dek onu fark edememişti. Babasınınâi-
lere benzeyen o masmavi gözleri bu kadar yakından gördü­
ep

ğünde elinde olmadan ağzından bir, “Tanrım,'’ kelimesi


dökülü vermişti.
Mick ve yeğenini uzaktan seyrederken elindeki kadehi
C

indirip korkulukların üzerine bıraktı. Mick ile ilgili ne düşü­


neceğini bilemiyordu. Bunun sebebi onu çok az tanıyor ol­
w.

ması ya da onu tanıyıp tanımamasının çok da önemli olup


olmaması değildi. Yazmayı planladığı kitabın onunla hiçbir
ilgisi yoktu, odaklanması gereken tek şey sadece Loch. Rose
ww

ve Alice arasındaki aşk üçgeniydi. Tıpkı Maddie gibi Mick


de bu olayın masum kurbanlarından biriydi.
Louie Allegrezza ve beraberindeki iki adanı gölün kı\ı
sına gelip, oraya saplanılmış soda şişelerinin içine fişekleri
yerleştirdiler. Fişeklerin fitillerini ardı ardına ateşle
M addie fişeklerin suyun üzerinden gökyüzüne fırlayan ^
sıra patlayışlarını seyre daldı. ^ Pe?i

et
Lisa kocasına doğru dönerek, “ Etrafta çocuklar v
katli olun," diye bağırdı.

.N
Şişelere yeni fişekleri y erleştirirk en , “ Bunlardan kin,
seye zarar g elm ez," diye bağırdı kocası. Fişeklerden dörd'
havaya fırlarken beşincisi dosdoğru M ad d ie’ye doğru uçta

esi
M addie’nin ani bir refleksle kendini yere atm asıyla fişek ba
şınm üzerinden sıyırıp geçti.
"H ay ak si!”
Fişek biraz ilerisine düşerek patladı. M addie yüreği ağ­
Sit
zına gelm iş bir halde korkuluklara tu tu n arak yavaşça doğ­
ruldu.
L ouie uzaktan seslenerek, “A ffedersin,” diye bağırdı.
ep
K ararm aya yüz tutan gecenin ışıkları altında M ick Hen-
n e ssy bakışlarını M addie’ye çevirdi ve dakikalarca gözlerini
o n dan alam adı. Onu burada görm enin şaşkınlığıyla kaşlarını
C

y u k a rı kaldırm ıştı. Sonra sanki çok kom ikm iş gibi ayakları­


n ın ü zerin d e geriye doğru y aylanarak b ir kahkaha patlattı.
w.

Y anakların d a beliriveren gam zeleri ve m avi gözlerinde ışıl


ışıl y a n an neşesiyle tıpkı güvenilir ve zararsız bir izci çocuğu
a n d ırıy o rd u . A m a M addie’nin bildiği kadarıyla zararsız izcl
ww

ç o c u k la r bej rengi göm leklerini son düğm esine kadar ilikler


ve p a n to lo n la rın ın içine sokarlardı. O ysaki karşısındaki ada­
m ın g ö m le ğ in in açık olan önü karın kaslarını ve göğüskat2'
sin in a ra s ın d a n aşağ ılara uzanan, insanın yalam am ak iÇın
kendini zor tuttuğu ince yolu, göbeğini ve kotunun bel kıs-
mında kaybolup giden kamını tüm güzelliğiyle ortaya çıka-

et
nvordu. Tabii ki bu, M addie’nin M ick’iıı bir yerlerini yalaya­
cağı anlamına gelmiyordu. Ama yine de bu, Mick ve Maddie
kim olurlarsa olsunlar, Maddie’nin gözlerinin kör olduğu an­

.N
lamına da gelmiyordu.
Lisa gürültüyü bastırmaya çalışarak, “Louie. fişekleri
ateşlemeden haber ver,” diye bağırdı. “Maddie, bu tarafa gel.

esi
Burada daha güvende olursun.”
M addie gözlerini M ick’in göğsünden zar zor koparıp,
komşusunun üç metrelik bahçesine çevirdi. Sırf güvenlik için
Sit
kendi verandasından hemen yan verandaya geçmek pek manty
tikli değildi belki ama haftalardır yaşadığı tek heyecan Miç|f
in göğüslerine bakmak olunca kendi başına k a lm a k ta n sın
tarafa geçmenin daha iyi bir fikir olacağına karar verdi*
ep
Ayağa kalkıp kadehini de eline alarak aradaki kısaiane-
safeyi yürüdü. Verandaya girer girmez Louie’nin kızı Sopfrie
ve arkadaşlarıyla tanıştı. Kızlar Boise Devlet Üniversitesi*
C

nde okuyorlardı ve Truly’ye hafta sonunu geçirmek için gel­


mişlerdi. M addie kumsalın alt tarafında yaşayan pek çok
w.

komşuyla tanıştı. Tüm gün ayaklarından baş aşağı sallanıp


mekik çekiyora benzeyen güzel sarışın kadın Tanya King.
kocası, oğlu ve sahilde havai fişek fırlatan Suzanne Porter
ww

ilk hatırladıklarıydı. Sonrasında isimler birbirlerine gimıeyt


başladı ve kimin kim olduğunu, nerede yaşadığını ve ne za­
mandır kasabada olduğunu akimda tutamaz oldu. Akimda tek
kalanlar somurtarak karşı karşıya oturup hızlıca Bask diliı
bir şeyler konuşan Louie’nin annesi ve teyzesi Na
Bu kadınları aklından çıkarm ası imkânsızdı. °,Sa°Mılı
Lisa, "B iraz daha şarap ister m isin?” diye sordu “

et
kırm ızısı ve beyaz şarabım ız var. Ya da istersen bir ^
kola da verebilirim .” Ve^

.N
"Hayır, teşekkürler.” Yarı dolu kadehini kaldırıp
terdi. "Bugünlük bu kadarı bana yeter.” Ertesi sabah erk^
kalkıp işe koyulması gerekliydi ve fazla şarap baş ağrısı ^

esi
pıyordu.
“Louie’yle evlenip Pete’i doğurm adan önce bu 4 Tem
m uz partileri tam bir karm aşaydı. İçkiler su gibi akıyor, teh
likeli fişekler atılıyordu.”
Sit
M addie'nin gördüğü kadarıyla aslında çok fazla değişen
b ir şey yoktu.
M addie’nin tanıştığı son kişi sanki on iki aylık hamiley­
ep
m iş gibi koca bir karına sahip olan L isa’nın eltisi Delaııey’di.
D elaney sanki M ad d ie’nin akim dan geçenleri okumuş
gibi, "D oğum um eylülde,” dedi.
C

“ Şaka yapıyorsun.”
"H ayır.” Delaney güldü. B aşını iki yana sallarken atkuy­
w.

ruğu yaptığı san saçlan om uzlarını süpürdü. “ İkiz kız bebek­


ler bekliyo ru z.” B aşıyla sahili g ö stererek “ L o u ie’nin yanın­
d ak i de kocam Nick. H arika b ir baba o lacak .”
ww

Tam o esnada sanki sö zleşm işler gibi, harika baba aday1


d ö n ü p kalabalığın içinde g özleriyle k arısını aram aya başladı-
A d a m o ld u k ça uzun ve inanılm az d ereced e y a k ış ık lıy a ve
g ö rü n ü ş e g ö re bu sah ild e y a k ışık lılık k o n u su n d a Mick ı
bilecek tek kişi oydu. Derin bakışları karısını buldu-
8Şlka ırtık M ick ’le yarışm ak için bir seb eb i kalm am ıştı.

et
g u n d a .« kadında gözü olan bir adam dan daha seksi
H a y a tta îc k u *1 °
bir şey olamaz. Özellikle de eğer kadın tipiyle bir Buda hey­

.N
kelini anımsatıyorsa...
Nick A llegrezza “İyi m isin?” d iye bağırdı.
Delaney kendi kendine, “Tanrı aşkına,” diye söylenerek

esi
•İyiyim," diye bağırdı.
"Otursan daha iyi olm az mı?”
Delaney kollarını iki yana açıp, “Ben iyiyim,” dedi.
Maddie’nin bakışları yeniden M ick’e kaydı. Mick tek
Sit
ayağının üzerinde çömelerek Travis’e elektronik bir flaş yak­
masında yardımcı oluyordu. M addie bir an M ick’in de tek
bir kadında mı, yoksa babası gibi pek çok kadında mı gözü
ep
olduğunu merak etti. Acaba bu tarafa dönüp birine mi yoksay
hepsine mi bakmıştı?
Louie, “Patlayacak,” diye bağırdı ve Maddie dikkatini'
C

bu kez ıslık çalarak gökyüzüne uzanan fişeklere çevirdi.


Neyse ki füze bu kez M addie’nin başının üzerinden geçme­
miş, gölün üzerinde patlamıştı. Deli gibi atan kalbi biraz
w.

olsun rahatlamıştı. Aslında Maddie hiç de korkak biri değildi.


Öyle olsa, birkaç yıl önce katıldığı savunma kursunda elektro
Şok cihazının üzerinde denenmesi için gönüllü olmazdı. Ama
ww

gel gör ki bu uçuşan füzelerden fena halde ödü kopuyordu.


O sırada Delaney, “Geçen hafta karnımda birkaç ka­
sılma oldu ve doktorum bebeklerin muhtemelen erkeıı gele­
bileceğini söyledi,” diyerek Maddie’nin dikkatini yeniden
kanıma çekli. “ Bu durum N ick’i çok korkutuyor
hatim. Bu kızları buluncaya kadar hayli zor g ü n l e t bei’nı-

et
En zor kısmı atlattığım ıza göre bundan sonrası
olacaktır." a la
M addie kendini bildi bileli hamile kalmamak ’ ■

.N
den geleni yapmıştı. D elaney'in ham ile kalabilmek
neler yaşadığını m erak ettiyse de henüz onu çok iyi
dığından sorm aya cesaret edem edi. a‘

esi
Lisa eltisinin göbeğini okşayıp, “ Evet, ikiniz deçok20r
zam anlar geçirdiniz am a asıl zor günler neymiş, aynı evin
içinde on üç yaşında iki ergen kız çocuğuyla baş başa kaldı-
Sit
ğm ızda anlayacaksınız." dedi.
“Hiç sorun değil. Nick kendi gibi erkeklerle karşılaşırlar
korkusuyla kızlan yirm i bir yaşına kadar gözünün Önünden
ayırm am aya kararlı.”
ep
Suzanne bu lafın üzerine elindeki beyaz şarap kadehini
k ald ın p bir kahkaha attı. “N ic k ’in gün gelip de durulup ço-
luğa çocuğa karışacağını hiç um m azdım . Louie ne kadar çıl­
C

gınsa, Nick de o kadar azgındı.”


Lisa mavi gözlerinin üzerindeki kaşlarını çatıp hemen
w.

kocasını savunm aya çalışarak, “ Louie hiç de çılgın değildi,


dedi.
ww

Delaney, “ Ama herkes ona Ç ılgın Louie derdi ” diyerek


eltisin e hatırlatm ada bulundu. “ İlk arabasını çaldığında kaç
yaşın d ay d ı? ö n m u?”
“ Ya, tabii, bunu yaparken L o u ie’nin yanındaki koltukta
otu ra n da Nick olm asın?” Lisa burnunu kıvırarak, AynCl
_Id, denemez, sadece birkaç saatliğine ödünç
buna arabayı v

et
„ldı o fc*dar . buruşturarak, “ Senin ağzından çıkan.
Delaney
, s,n duyuyor mu?" diye sordu.

.N
Usa omuzlarım silkti. "D oğru tabii. Kaldı ki, Louie’nm
aklına yaramaz fikirleri sokan hep Nick olurdu. O korkunç
kartopu savaşlarını hatırlamıyor m usun?”

esi
“H a tırlıy o ru m tabii. Ama o günlerde Nick benim dikka­
timi çekm ek için bana kartopu falan fırlatmıyordu.” Delaney
g ü lü m seyerek elini koca kam ının üzerine yerleştirdi. “Hâlâ
bazen azgın olduğu söylenebilir ama o eski okul günlerindeki
Sit
hali kalmadı.”
“Her sınıfta kötü nam salmış bir çocuk mutlaka vardı.
1990’ın yaramaz çocuğu da Mick H ennessy’ydi,” dedi Suz-
anne. “Başı hep beladaydı. Sekizinci sınıfta Bay Shockey’in
ep

suratına bir yumruk indirmişti.”


Maddie sanki konuşulanlara hiç kulak kabartmıyormuş
edasıyla şarabından bir yudum aldı.
C

Lisa, M ick’i savunm aya çalışarak, “ Eminim ki Bay


Shockey hak etmiştir. Âdet sancılan çektiğimiz günlerde bile
w.

bizi metrelerce koştururdu. Sadist piç kurusu...”


Delaney, Lisa’ya yeniden bir hatırlatma yaparak, “Senin
de sancıların hiç bitm ek bilmezdi,” dedi. “Hatta birinci sı­
ww

nıfta bile. Ama gayet de turp gibiydin,” dedi.


Lisa omuzlarını silkti. “Bu konuda tek söyleyeceğim şey
büyürken yaşadığı onca zor günlere rağmen M ick’in kendini
gerçekten iyi yetiştirdiği.”
M addie. M ick ’in ço cu k k en nc tü r sorunlar
bilem iyordu am a az çok tahm in edebiliyordu. yaşaci]4in,
Tanya kadehini kaldırıp bir yudum alırken, “M icl^

et
yüdüğüne tanıklık etm edim am a hikâyesini duydum
"Ve g erçekten o günleri çok iyi atlattı.” Tanya k a d e h in i^ '

.N
d m dan belli b elirsiz g ü lünısem işti. A nlaşılan o ki Ta ^
M ick ’in ne derece iyi olduğunu yakineıı biliyordu. ^
Suzanne, “D ikkatli ol Tanya, M ick de tıpkı babası

esi
biri,” diyerek Tanya’ya u y an d a bulundu. “O da tek bir ka
dm la öm rünü geçirecek erkeklerden değil. G eçen yıl Cinda
L arson, M ick ’in yalnızca kendine ait olduğunu sanırken
Sit
m eğer aynı anda birkaç kadını daha idare ediyorm uş.”
M addie. tek farkla, en azından M ick evli bir adam değil,
diye düşündü.
Tanya ufak tefek vücudunun üzerine askılı yazlık bir el­
ep
bise geçirm işti. Çıplak om uzlarından birini silkerek, “ Bende
d aha geçen yıl boşandım ,” dedi. “Özel bir ilişki arayışında
d e ğ ilim .”
C

M add ie içkisinden bir yudum daha alırken aklının bir


k ö şe sin e b ir not kaydetti. M ick’in kadınlarla olan ilişkileri
w.

g e re k kişise l gerekse profesyonel anlam da onu hiç ilgilen­


d irm iy o rd u . K endi ilişkileri kitapta nasıl y er almayacaksa
a y n ı şe k ild e M ic k ’in ve M eg ’in ilişkileri de almayacaktı
ww

A m a y in e de m erak etm eden duramıyordu. Acaba onların ço­


c u k lu k la rı k en d isin in k in d en daha mı iyi geçm işti? Am a şim­
d iy e k a d a r d u y d u k la rıy la bu sorunun cevabı hayırdı.
S u z a n n e v eran d an ın korkuluklarına doğru ilerleyip sa'
T 1 bağırdı. “ Donald, büyük fişekleri gölün üzerine

et
hİl° rdig^'izdcn Cmİn 0İUn'” S° nra dÖnÜP yenİden yerİne
ve g a le rin i M addie’ye dikti. “ Çocukların var mı?”

jiy c sordu.

.N
“Hayır.” Eğer yanında ham ile bir kadın olmasaydı ço­
cuklardan pek haz etmediğini de eklemek isterdi.
“Ne iş yapıyorsun?”

esi
Şayet bu soruya şu an doğru cevap verirse, ardı arkasına
gelen pek çok soruya m aruz kalacağını biliyordu. Ki böyle-
sine bir 4 Temmuz partisinde sorular şu an karşılaşmak iste­
diği son şeydi. H enüz m esleğini söylem ezdi. Özellikle de
Sit
Mick ve Travis ona doğru yaklaşırlarken. M ick’iıı açık göm­
leğinin uçları göğsünün ve kalçasının üzerinde rüzgârın et­
kisiyle dalgalanıyor, orada oturan her kadının olduğu gibi
ep
Maddie’nin de dikkatini çıplak belinin hemen altındaki kot
pantolonuna çekiyordu.
Hiç şüphe yoktu ki M ick Hennessy bir kadını tam can
C

evinden vuran türden bir adamdı. İşte şimdi dosdoğru Mad­


die’ye doğru yürüyordu ve M addie eğer onun insanı cehen­
w.

nem ateşine sürükleyecek kadar seksi olmadığını söylerse


kesinlikle yalan söylem iş olurdu. Yalan söyleyerek başkala­
rını kandırabilirdi belki ama kendini asla.
ww
et
.N
esi
DÖ RDÜNCÜ BÖLÜM
Sit
Louie, “P atlayacak,” diye bağırarak pek çok fişeği ardı
ardına ateşledi. Bu sayede M addie’yi de yarı gerçek ya da
ep
külliyen yalan hakkında düşünm ekten kurtarmış oldu. Dört
füze başına değil de gökyüzüne doğru gittiğinde M addie
rahat bir nefes aldı.
C

Bu fişekler bir öncekilerden daha büyüktü ve patladık­


larında rengârenk yıldızlar saçıyorlardı. Louie ağır silahlarını
w.

ortaya çıkarırken hiç kim senin telaşlı göründüğü falan yoktu.


Anlaşılan tek telaşlanan M addie'ydi.
Pete, M ick ve Travis ile birlikte verandanın m erdiven­
ww

c i n i tırm anırken. “Ben orada kalmak istiyordum,” diye m ız­


mızlandı.
“ B üyük gösteri birazdan başlam ak üzere,” dedi M ick.
“Bu yüzden çocuklar güvenli bir yerlere geçm ek zorunda.”
Büyük g österi m i? M addie bardağını tepesine
yandan da acaba Mick, Tanya'nın hevesini kursa-t
k ıp göm leğini ilikler mi diye düşünüyordu. Tabii ^

et
erken saatlerinde hava oldukça sıcaktı ama şimdilerde81" ^
lem eye başlam ıştı. ^

.N
"D onald da çocuk ama," diyerek şikayet etti Pete
Lisa, “Donald on dört yaşında," dedi. “Eğer böyle şi^
yet etm eye devam edeceksen, git ve büyükannenle, Narcisa i

esi
Teyze’nin yanında otur." i
Bunu duyar duymaz Pete kendini basamakların üzerine
atıp oturuverdi. “Burada otururum.” Travis de gelip yanma
oturdu. İkisi de verandaya hapsedilmiş olmaktan dolayı son
Sit
derece mutsuz görünüyordu.
Tanya, M ick’e doğru dönerek, “ Selam Mick,” dedi.
M ick gözlerini Travis’ten kaldırdığında ilk karşılaştığı
gözler M addie’ninkiler oldu. Mick o mavi gözlerini Mad-
ep
d ie 'n in hemen sol tarafında duran güzel kadına çevirmeden
önce b ir süre M addie'ye dikti. “Ah, Selam Tanya. Nasıl gi­
C

diyor?”
“ İyi. Hâlâ bir şişe Bushmills Malt 21 viskim var. Gös­
teriden sonra ne yapıyorsun?"
w.

“Ö nce Travis’i eve bırakmam, sonra da işe dönmem


gerek,” dedi. “ Belki başka zaman..." Yanlarından geçip so­
ğutucunun yanma gitti ve içecek bir şeyler almak için eğildi.
ww

Soğutucunun beyaz kapağını kaldırırken gömleği biraz daha


açılmıştı. “Hey, Travis, Pete," diye seslendi. “Alkolsüz bira

ister misiniz?"

70
Sırlar Aşka Engel mi?

gocuklar aynı anda arkalarına döndüler. “Evet.”


-pekâlâ”

et
jki Hires marka alkolsüz birayı buz ve su dolu soğutu-
•udan alıp çocukların ellerine verdi. Kendisi de bir Red Bull

.N
alıp kap3!* kapattı.
O sırada Lisa, “ Maddie, Mick Hennessy’yle tanışmış
n11vdm?” diye sordu.
* A lışkanlıkla, hep yaptığı üzere M addie elini uzatırken

esi
-Evet, tanışm ıştık ,” d ed i.
M ick ıslak elini pantolonuna silip Maddie’nin parmak­
larını soğuk ve nemli avucunun arasına aldı. “Bugün hiç fare
öldürebildin mi?
Sit
“Hayır.” Mick başparmağıyla Maddie’nin yüzük parma­
ğını hafifçe okşayıp gülümsedi. Bunu bilerek mi yapmıştı
yoksa tamamen bir tesadüf müydü bilemiyordu ama bu ha­
ep

reketle Maddie bileğinde tatlı bir ürperti hissetti. Uzun yıl­


lardan sonra ilk kez bu kadar seksi bir duygu hissediyordu.
“Hayır, henüz hiç öldüremedim. ama umarım ki biz konu­
C

şurken birkaç tanesi son nefesini veriyordun” Elini tuttuğu


kişinin kim olduğunu ve neden burada olduğunu anımsaya­
w.

rak elini geri çekti. M ick kim olduğunu öğrendiğinde bir


daha elini tutm ayacağı m n da, tatlı bir ürperti hissetmeyece­
ğinin de farkındaydı. Bunu kendisi de istemezdi herhalde.
ww

“Bir haşere uzm anı çağırsana,” dedi Tanya.


Maddie daha önceden birini çağırmış ama evine bir ay
'‘üreyle girememişti.
Lisa, “Yalnız, kim i çağırdığına dikkat et.” diyerek uyar-
d,. "Burada tesisatçılar ve haşere uzmanlar, bira t
çalışırlar. B ir anda görünüp saat üçte o rta l* J f " " ;» ı,
gibi bir huylan vardır.” ybo|^a

et
“Anlaşılan saat üç. bira vakti oluyor.”
“ Aynen öyle.” O esnada Lisa’nm kayınvalidesi Se

.N
Lisa suratını ekşitip, “Affedersin,” diyerek vani»* . ^
rıldı. n,anndanay.

Lisa giderken Delaney arkasından, “T ann’ya şükür h

esi
değil de onu çağırdı,” diye fısıldadı. Cnı
Mick elindeki Red BuIFun kapağını açarken, “İstersen
sana dediği saatte gelecek bir uzmanın numarasını verebili­
Sit
rim ." dedi. “Hem de iş bitene kadar evinde kalması garanti ”
“Bu sorunla kocan ya da erkek arkadaşın ilgilense daha
iyi olmaz mı?” diye sordu Tanya.
M addie gözlerini Tanya’ya çevirdi. Maddie bu cümlede
ep
komşuluk hissine m ahsus o dostane havanın varlığını seze-
memişti. Mick verandaya geldiğinden beri verandanın havası
son derece değişm işti. Tam olarak em in olam asa da, Tan-
C

ya'nın buradaki en iyi arkadaşı olm ayacağını az çok kestire-


biliyordu. “Erkek arkadaşım yok ve hiç evlenmedim.”
w.

“Hiç mi?” Tanya sanki b ir ucubeye bakar gibi tek kaşını


kaldırdığında Maddie gülm em ek için kendini zor tuttu.
“ İnanması zor, değil m i?” dedi. A slında Tanya’nın en­
ww

dişelenm esini gerektirecek b ir d u rum yoktu ortada. Mad­


d ie ’nin dünyada ilişki yaşam ayacağı tek adam Mick Hen
n e ssy ’ydi. Hatta o hoş karın kaslarına ve göğüslerinin ara
sından süzülüp giden seksi yola rağm en... “Aslında hiç
* « • B ull’undan bir yudum aldı. Ka-

et
.N
esi
““ IdîcUçecVgini dudaklar,ndan çekip, altdudagında kalan
ıslaklığı eliyle sildi. "Hayır. A rtık uslandı."
"Kadınlar hâlâ çam aşırlarını fırlatıyorlar m ı?” diye sor­

du Delaney.
Sit
Mick başını iki yana sallayarak “Eskisi kadar değil. Tan-
n ’ya şükürler olsun” dedi karanlıkta parlayan beyaz dişlerini
göstererek. “İnanın, kafası güzel, y a n çıplak kadınlan barım ­
ep
dan atmak öyle sandığınız kadar eğlenceli bir iş değil.”
Maddie güldü. Kırk yıl düşünse M ick H ennessy’nin bu
kadar sevilesi bir adam olacağını tahmin edem ezdi. “Ne sık ­
C

lıkla oluyor bu?” Ama yine de, nihayetinde L och H en ­


nessy’nin oğluydu işte.
w.

Mick omuzlarını silkti. “M ort’s ben devralm adan ö n ce


gerçekten ipini koparmış bir yerdi ve bazı insanlar hâlâ yeni
kurallara alışmakta zorlanıyorlar.”
ww

“İnsanlar G rover’m Gas and Go barını devralan Jack-


son un yeni Texaco’suna hâlâ alışamadılar.” D elaney derin
bir nefes alıp usulca, “Ayaklarım beni öldürüyor,” dedi.
Yeni bir yaylım ateşi açm adan önce L ouie y e n id e n .
“ Patlayacak.” diye bağırdı. M addie arkasına dönüp
/ü n e havalanan fişeklere baktı. ^ ^ij.

et
A rkasında. M ick’in kahkahaları fişeklerin gürültü •
bastırılm ıştı. Yeniden önüne döndüğünde M ick, Delane^°
oturm ası için bir sandalye bulmaya çalışıyordu. Tanya da ?

.N
lann arkasından gitmişti. Doğrusu M addie’nin Tanya’nm
tiğine pek üzüldüğü söylenemezdi. K adınlar söz konusu bjj-
erkek olduğunda nasıl da prenses edasından çıkıp bir cada

esi
loza dönüşebiliyorlardı, M addie’nin aklı bir türlü almıyordu
D ünyada bir dolu erkek varken, neden hepsi birden gidip
aynı kişiyi istiyordu? Üstelik de aşk ve ayrılık konusunda
Sit
elini hiç taşın altına sokm ayan birini. M ad d ie bunun içjn
kim seyi ayıplamıyordu ama anlayam adığı nokta kadınların
nasıl bu kadar çabuk kendini kaptırabildikleriydi. Birkaç bu­
luşm a ve iyi bir seksin ardından hepsi de âşık olup çıkıyor­
ep

lardı. Bu nasıl oluyordu ki? M üm kün m ü ydü böyle bir şey?


Sofıe A llegrezza ve arkadaşları L o u ie ’n in havai fişek
C

gösterisini daha iyi izleyebilm ek için M ad d ie’nin yanındaki


k orkuluğun yanm a geldiler. M addie k ad eh in i korkuluğun
w.

üzerine bırakarak Louie’nin üç büyük fişek b orusunu doldu­


ruşunu izledi. O hiçbir zam an kendini d aha iyi hissetm ek ya
d a tam am lam ak için bir erkeğe ihtiyaç duym am ıştı. O, an-
ww

n e sin e hiç benzemiyordu.


“ P atlay acak .” Bu kez fü zeler d a h a g ö k y ü z ü n e ulaşıp
a rd ı ard ın a büyük bir gürültüyle patlam ad an funyelerinin ya'
n işi duyulu y o rd u . M addie korkm uş b ir h alde geriy e doğru
s ıç ra d ığ ın d a sert bir şeye çarptı. Yeşil, altın sarısı ve kırmız*
Sır/ar/ işko k / k *- "

ölün üzerine bir yağm ur gibi inerken iki büyük el


lŞlklaf g kavradı. “Affedersin.” K afasını çevirip baktığında

et
k°! Telerin yüzünde oynaştığı M ick’le karşılaştı.
gÖ g -Soruıı değil.” M addie’yi elleriyle geriye doğru itmek-

.N
olduğu yerde kalm asına izin verip, kollarını tutmaya
devam etti. "Söylesene.”
“Neyi?”

esi
Eğilip kulağına fısıldadı. “Eğer hiç de fena bir av s ayıl­
mazsan neden hâlâ yalnızsın?”
Sımsıcak nefesi M ad d ie’nin başının hemen yanına
l değip, boynundan aşağı süzülm üştü. “ Sen neden hâlâ yalnız­
Sit
san ben de aynı sebeple yalnızım .”
“Nasıl yani?”
“Sen de yalnız olmayı tercih etm iyor musun?”
ep
“Yapma tatlım , hiçbir kadın yalnız olmak istemez.” El­
leri, üzerindeki eşofm an üstünü kırıştırarak önce dirseklerine
indi, ardından yeniden yukarı kaydı. “ Beyaz bir gelinlik,
C

pembe panjurlu bir yuva ve iyi bir baba adayı bütün kadın­
ların rüyalarını süsler.”
w.

“Bütün kadınlarla tanıştın m ı?”


M addie, onun gülüm sediğini hissetti. “Yani, payıma
düşen kadarıyla diyelim .”
ww

“Ben öyle duym adım am a.”


“Her duyduğuna inanm asan iyi edersin.”
“O zam an sen de h er kadının iyi bir baba istediğine
•nanntasan iyi edersin.”
“ Yani sen şimdi benim, çocuklarına baba adayı olmamı
istemiyorsun, öyle mi?”
“Şaşırtıcı, değil mi?"

et
Mick güldü. Maddie başının hemen yan tarafınti
bir kahkaha duydu. “Çok güzel kokuyorsun.” M a d ^
M ick'in hemen arkasında derin bir nefes aldığını hissetf

.N
“Alman pastası.”
“Ne?”
“Çikolatalı pasta losyonu sürdüm .”

esi
“Çikolatalı pasta yemeyeli hayli zam an oldu.” Maddie
az önce elini sıktığında uzun yıllardır hissettiği en iyi ^
konusunda yanılmıştı. Saçlarının arasında hissettiği bu ıl^
Sit
nefes ve kollarını saran bu ellerin hissinin yanında o ilk ür-
pertinin esamesi bile okunamazdı. B unlar orgazmın doruk­
larına ulaşmakla aynı histi neredeyse. M addie bir an seks
konusundaki halinin içler acısı olduğunu fark etti. Mick ku­
ep

lağına eğilip, “ İştahımı kabartıyorsun,” dedi.


“Pastadan mı bahsediyorsun?”
Elleri omuzlarına kadar çıkıp sonra yeniden dirseklerine
C

indi. “Yeni başlangıçlardan,” dedi.


O sırada Travis ayağa kalkıp, “Mick Dayı,” diye bağırdı.
w.

“ K asabanın havai fişek gösterisi ne zam an başlayacak?”


M ick başını kaldırıp Travis’e baktı. Elleri M addie’nin
kollarını son bir kez sıkıp, iki yanına düştü. “H er an başla­
ww

y a bilir,” diyerek bir adım geri çekildi. Sanki sözleşmişçesine-


a rt arda gelen kuvvetli patlam alar yeri sallayarak gökyüzü­
n ü n karanlığını renkten renge boyayarak aydınlattılar. Sotıe

A JIeg rez z a küçük ses sistem inin d ü ğm esine bastı ve Jın»


H ,ndrix’i|1 "The Star Spangled Banner” şarkısı gecenin içine
yayıldı- Sahilden atılan fişeklerin yanında kasabanın kulak­

et
ları tırmalayan gösterisi sürerken ormanın içinde yaşayan sa­
kendilerine kaçacak delik arıyorlardı.
k in le r

Truly’ye hoş geldin. Şaşkınlık ve dehşetin kol gezdiği

.N
kasabaya...

esi
"Eğlendin m i Travis?”
K a m y o n e tin diğer ucundan ağzı dolusu bir esneme du­
yuldu. “Evet. Ama belki gelecek yıl daha büyük fişekler at­
mama izin verirler.”
Sit
“Belki de. Uslu durduğun sürece neden olm asın?”
“Annem dedi ki, eğer uslu durursam bana bir köpek ala­
cakmış.”
ep
Mick kamyonetini M eg’in araba yoluna doğru döndü­
rüp, Ford Taurus marka arabasının yanma park etti. K öpek
hiç de fena bir fikir sayılmazdı. Bir erkeğin köpeğe her daim
.C

ihtiyacı vardı. “Ne tür bir köpek?”


“Ben üzerinde beyaz benekleri olan siyah köpekleri se­
viyorum.”
w

Evin içinde ışıklar yanıyor, kapının girişini ise tek bir


ampul aydınlatıyordu. İkisi birlikte kam yonetten inip, m er­
ww

divenleri tırmanmaya başladılar. Saat on bir buçuk olm uştu


ve Travis’in artık yürüyecek hali kalmamıştı. “N e kadar süre
uslu bir çocuk olman gerekecek?”
”Bir ay.”

77
Ç ocuk başını derde sokmadan bir haftayı g e '
k». “ Pekâlâ, ağzından çıkanlara dikkat edersen bLTk”1^ 0^ 11
bilirsin .” Elindeki anahtarları pantolonunun cebine'

et
rup yeğenine kapıyı açtı. s°ku$tu.
M eg beyaz geceliğini ve pembe tüylü sabahhğ,nı

.N
m iş. kanepenin üzerinde oturuyordu. Elinde tuttuğu e ^
nihayet gözlerini kaldırdığında yeşil gözlerinin yaşla d ^ ”
görülüyord u . Zoraki bir gülüm sem eyle dudakları kıvrıl^

esi
ğında ise M ick "in omuzlarına yine bir korku gelip çökmüştü
İşte yine zo r bir gece bekliyordu onları.
“ Havai fişekleri gördün mü anne?” Travis annesinin du-
rum unu gördüyse de pek önem siyorm uş gibi durmuyordu.
it
“ H ayır, tatlım , dışarı çıkm adım . A m a seslerini duy­
pS
d u m .” M eg ayağa kalktı ve Travis kollarını annesinin beline
d oladı. “ Ç ok büyüklerdi!”
“ U slu durdun mu?” Elini Travis’in başının üzerine ko­
y arak M ick ’e baktı.
Ce

T ravis, “Evet,” diyerek yanıtladı annesini. Mick de ba­


ş ıy la yeğenini onayladı.
“A ferin benim akıllı oğlum a.”
w.

Travis kafasını kaldırdı. “Pete belki geceyi orada geçi­


re b ile c eğ im i söyledi ama annesi başka b ir zam an, dedi.”
“ S onra bakarız.” Tıpkı anneleri gibi M eg de bembeyaz
ww

ten i v e u zu n siyah saçlarıyla güze! bir kadındı. Ve tıpkı an­


n e si g ib i davranışları da tutarsız, ne zam an ne yapacağı be­
lirsiz d i. “ G id ip pijam alarını giy ve yatağına yat. Birazdan
g e lip iyi g e c e le r öpücüğünü vereceğim ."
•s e s n e y e r e k , -Tam am .” dedi. “ İyi geceler, M ick

et
^ • çeler ahbap.” İçinden bir ses M ick’e bir an önce
söylüyordu. G eriye doğru b ir ad,m alt,,
â k la rd a n beklediği şey gelip, serin gecenin üzerine çök-

.N
rnek üzereydi.
Meg oğlunun odadan çıkışını izledi, sonra elini öne
doğru uzatıp avucunu açtı. “Annemin alyansını buldum .”

esi
-Meg."
“O gece bara gitmeden önce parmağından çıkarıp, ko­
modinin üzerine bırakmış. Yüzüğünü hiç çıkarmazdı.”
Sit
“Hani bir daha onun eşyalarını karıştırm ayacaktın?”
“Karıştırmayacaktım.” Avucunu kapatıp, başparmağının
tırnağını ısırdı. Büyükanne Loraine’nin mücevherlerinin ara­
sındaymış. Dört yapraklı yonca kolyesini ararken buldum.
ep
Hani şu, ona şans getirdiğine inandığı için boynundan hiç çı­
karmadığı kolye vardı ya. Yarın işe giderken onu takmak is­
temiştim.”
C

Tanrım, kız kardeşinin böyle yapmasından nefret edi­


yordu. Kendisi M eg’den tam beş yaş küçüktü ama hep ağa­
w.

bey rolünü oynamaktan bıkmıştı.


Meg’in kocaman yeşil gözleri M ick’e döndü ve ellerini
’ki yanına bıraktı. “B abam ız gerçekten bizi terk edecek
ww

miydi?"
Lanet olası, Mick nerden bilebilirdi ki? Loch’un ne ya­
pacağını kim bilebilirdi, hem öleli yıllar olmuştu. Ölmüş, git-
nı,Ş, her şey geçmişte kalmıştı. Neden Meg de artık bu işin

•70
peşini bırakmıyordu?
B elki de böyle olm asının sebebi o geceden h'

et
önce henüz on yaşma girmiş olmasaydı. Anneleri ^
lulu 3 8 ’lik tabancasını doldurup evden çıkmış ve h Unnai11'
m erm iyi babalarının ve Alice Jones isimli bir

.N
s^sonun îu
rm e bir yağm ur gibi yağdırmıştı. M eg yirmi dokuz yıI •
yaşanan o geceye dair annelerinin Loch ve son aşığ,nı ^
ri'ışünden çok daha fazlasını hatırlıyordu. Annesinin k”

esi
nam luyu ağzm a sokup tetiği çekm esiyle sadece kendi hay
tına son verm em iş olduğunu biliyordu. Kendi beyniyle bir
likte her iki çocuğunun da hayatlarını havaya uçurmuştu ve
Sit
M eg hâlâ tam anlamıyla iyileşm iş sayılm azdı.
“ B ilm iyorum . M eggie. B üyükannem iz öyle demiyor-
d u .” A m a bu hiçbir şey ifade etmezdi. Loraine her zaman ko­
casının ve oğlunun bitmek bilm eyen ilişkilerini, yüz kızartıcı
ep

suçların ı sonrasında da M ick ’in yaptığı h er şeyi görmezden


g elm iş, tüm olanlara kulaklarını tıkam ıştı. Tüm hayatını ger­
ç ek leri görm eyi inkâr ederek geçirm işti. O nun için her şey
C

m ü k em m elm iş gibi davranm ak çok daha kolaydı. Özellikle


d e h iç b ir şey m ükem m el değilken.
w.

“ A m a o zam anlar büyükanne b izim le birlikte yaşamı­


y o rd u . O nereden bilecekti ki? Sen de öyle. D aha çok küçük­
tü n . H a tırla m a zsın .”
ww

“ H atırlam am gerektiği kadarını h atırlıyorum .” Mick el­


le rin i k a ld ırıp yüzünü ovuşturdu. D aha ö n ce bu konuşma)1
ç o k k e z y a p m ış la rd ı ve b iliyordu ki sonu y in e hiçbir Vere
v a rm a y a c a k tı. “A rtık ne önem i v ar k i?”
Sırtar»**" — »-

. .rt.k sevmiyor muydu, M ick?” _


"B"" h r iki yanına indirdi, başının ardına b ir ağrı
Ellerini her J

et
sapI«*rr,,şt.ln yanaklarından gözyaşları süzülüyordu. “ E ğer

.N
bizi hâlâ seviyorduysa, annem onu neden öldürdü?
^ ö n c e d e n de ilişkileri olmuştu. Kasabadaki herkes onun
7 c çok ilişkisi olduğunu dilden dile anlatıyordu.”
Mick kardeşine doğru yürüyüp ellerini tüylü sabahlığı­

esi
na! omuzlarına koydu. “D üşünm e artık.”
“Denedim. Senin gibi olmaya çalıştım , kim i zam an ba­
şardım da am a... Neden annemiz parmağında yüzüğüyle def­
nedilmedi?”
Sit
Burada daha büyük bir soru varsa, o da annesinin sila­
hına neden mermi koyduğuydu. Am acı gerçekten onları ö l­
dürmek mi yoksa L och’u ve genç âşığını korkudan altına
ep

ettirmek miydi? Kim bilir? A rtık bunları düşünm ek insanı


çıldırtmaktan başka bir işe yaram azdı. “A rtık bir önem i yok.
Hayatımız artık geçm işteki gibi değil, M eg.”
C

Meg derin bir nefes aldı. “Haklısın. Y üzüğü b ir y erlere


saklayıp, olanları unutacağım .” B aşını iki yana salladı.
w.

“Bazen elimde olm adan düşünüyorum işte.”


Mick kardeşini göğsüne doğru çekip, sımsıkı sarıldı ona.
“Biliyorum.”
ww

“Çok korkuyorum .”
Mick de korkuyordu. M eg’in de annesinin içine düşüp,
kendini kurtaram adığı girdapta yitip g itm esin d en k o rk u ­
yordu. Mick hep annesinin onun ya da M eg için p işm an lık
d uyup duym adığını m erak etm işti. A caba bir b
son nefesini verirken a rtın d a bıraktığ, o n an lm -!'
ya da kaybı düşünm üş m üydü? O gece silahını

et
acaba ak lından çocuklarını ardında kim sesiz b ı r a k ^ 1^ 1'
da yıkık dökük kalıntılar arasında yaşam aya zorta ^ Va

.N
lm dan geçm iş m iydi? H ennessy V e giderken onlan ?
m üş m ü y d ü y o k sa önem sem em iş m iydi? “ İlaçlan ^
m ı?” nı a,Cİ!>'

esi
“O nları alm ca kendim i çok yorgun hissediyorum.”
“ A m a alm an g erek .” G eri çekilip kardeşinin yü2ünç
baktı. “ Sen T rav is’in h er şeyisin. Aynı şekilde benim de.”
İç geçirdi. “Hiç de değil. H em Travis bensiz çok daha
Sit
iyi b ir hayat sürebilir.”
“ M eg ." G özlerinin içine baktı. “ Sen de herkes gibi
bun u n doğru olm adığını biliyorsun.”
ep
“ B iliy o ru m .” Saçlarının yüzünden çekti. “Sadece bir
erkek çocuğu yetiştirm ek çok zor, onu kastettim .”
M ick içinden, um arım gerçekten bunu kastetmiştir, diye
.C

g e çiriy o rd u . “ İşte bu yüzden ben yanındayım ya.” Gülüm­


sedi, eve girdiği andan beri sanki on yaş yaşlanmıştı. “Ve hiç­
b ir yere gitm eye de niyetim yok. D ünyanın en iğrenç köftele­
w

rin i y ap san d a ...”


M eg gülüm sedi ve bununla ruh hali de değişti. Sanki bi­
ww

risi k a fa sın ın içini açıp b ir düğm eye basm ış gibiydi. “ Ben


k ö fte le rim i sev iy o ru m .”
“ B iliy o ru m .” Ellerini indirip, cebinde anahtarını aran­
m a y a b a şla d ı. “ A m a sen yaşlı kadm yem eklerini seviyor-
Sırlar Aşka biıget

.. M c , tıpkı büyükannesi gibi yemek yapıyordu. Sanki

et
sun‘ ^ n d e özel bir günde güveç yapıyor gibi yapardı
bir huzurcvınoe u

yCtlie-Çok kötüsün ve Travis’i de olum suz etkiliyorsun.”

.N
Mcg bir kahkaha atarak kollarını göğüslerinin üzerinde bir-
I eştirdi “Ama sen yanımda olunca kendimi çok daha iyi his­
sediyorum.”

esi
M ick. “ İyi geceler,” deyip kapıya doğru yöneldi. Kam­
yonetine doğru yürürken gecenin serinliği yüzünü ve boy­
nunu yalayıp geçti. Derin bir nefes alıp bıraktı. M eg’in her
zaman kendini iyi hissetmesine yardım etmişti. Her zaman.
Sit
Ama sonrasında kendini berbat hisseden hep kendisi olu­
yordu. Meg ani çöküşler yaşar, atlattığında yeniden eski ha­
line dönerdi. Oysaki iyileşirken ardında bıraktığı bölük
ep

pörçük, kırık dökük parçaları hiç fark etmezdi.


Mick on iki yıl boyunca evden uzak olunca, kardeşinin
farklı ruh hallerini tamamen unutmuştu. Bazen hiç dönmemiş
C

olmayı istiyordu.
w.
ww
et
.N
esi
B E Ş İN C İ B Ö L Ü M
Sit
Maddie çalışma m asasında o tu ru rk en b ir şişe d iy et k o ­
laya uzanıp kapağını açtı. Şişeyi uzun b ir süre tep esin e d ik ­
tikten sonra kapağı yeniden kapattı. B u sabah d ah a g ö zlerin i
ep
açar açmaz kitabının nasıl b aşla y a c ağ ı k a fa sın d a ş e k ille n ­
mişti. Eskiden her kitabı insanın k anını do n d u ran g erçek lerle
C

başlardı.
Bu kez oturup şöyle yazdı:
w.

“Sana sö z veriyo ru m , bu k e z ç o k fa r k lı o la c a k b e b e ­
ğim, "
ww

Alice J o n es g ö z le r in i ö n c e k ü ç ü k k ızın a a r d ın d a n d a
yola çevirdi. “T ru ly ’y i ç o k s ev e ce k sin . G ö rse n c e n n e t g ib i
bit y e r ve a rtık İsa ’n ın b izi y a şa m a m ız için d a h a iyi b ir v ere
gönderm e vakti g e ld i d e g e ç iy o r bile. ”
K üçük k ız h iç b ir şe y söylem edi. B u sözleri d
d u y m u ştu . A n n e sin in s e s in d e k i bu h eyeca n l e 2 ° * * * *
h a y a t v a a tle rin i d a h a ö n c e d e d inlem işti. B u ke- d ' " ' * bif

et
şe v g ittik le r i adresti. ~ e^ etl
A m a hep o ld u ğ u ite r e , k ü ç ü k k ız annesine ina,m,

.N
fiyordu. B u n u y ü re k te n istiyordu. H en ü z beş yaşm a vem
m işti b e lk i am a h a ya tla rın d a hiçb ir şeyin d aha iyi obn
ğ ın ı a n la y a c a k ka d a r b ü yü m ü ştü artık. H içb ir şev de değ^

esi
m eni işti zaten.
"K üçük, g ü z e l b ir k a ra va n evd e yaşayacağız. "
K ız g ö ğ sü n d e kavuşturduğu kollarını açıp, etraftaki çam
Sit
a ğ a ç la rın ın a ra b a n ın ö n c a n ım d a n h ızla g eçip gitmelerini
sey retti. K a ra v a n ev m i? D a h a ö n ce hiç bahçeli bir evde ya­
şa m a m ıştı.
ep
" Ü ste lik ön ba h çed e sa lın c a kla r d a var. "
S a lın c a k la r m ı? D a h a önce h iç sa lın ca ğ ı da olmamıştı
B a k ışla rın ı a n n esin e ve sa rı sa çla rın d a ışıl ışıl yanan güneş
C

ışık la rın a çevirdi. A n n e si tıpkı y e n i y ıl kartlarındaki melek­


le re benziyordu. Tıpkı b ir N o el ağacının tepesinde durması
w.

g e re k e n b ir b eb ek gibiydi. A nnesinin cenneti bulm a vaatle­


r in e k e n d in i inandırdı. D a h a iyi b ir y a şa m süreceklerine
in a n d ı - k i bu iyi hayat sa d ece beş ay sürdü- ta ki öfkeli bir
ww

k a d ın ın A lic e J o n es 'un bedeninde bir sürü m erm i deliği açıp-


rü y a y ı k â b u sa dön ü ştü rd ü ğ ü g eceye kadar.

M ad d ie sandalyesini m asadan uzağa iterek ayağa kalktı


P a m u k lu pijam asın ın kolları yukarı uzanıp, vücudunu esne-
dirseklerine düşmüştü. Vakit öğleyi geçmiş ama henüz
"^alm am ıştı- Yakın arkadaşı Clare yazmaya başlamadan

et
dU* ‘hcr gün mutlaka önce duşunu alır, sonra makyajım ya-
°n^ak geçerdi masasının başına. M addie ise öyle yapmazdı.
Bu berbat görüntüsüyle FedE x’in kuryelerine yakalandığı

.N
pek çok an olmuştu. A ma bu, onun zerre kadar umurunda de­
ğildi.
Hemen duşa girip, günün geri kalanının planını yap­

esi
maya koyuldu. Elinde davayla yakından ilişkisi olan pek çok
insanın adı ve adres listesi vardı. İlk ziyaretini Carleen Daw-
son'ın çalıştığı Value Rite İlaç M arketi’ne yapacaktı. Carleen
Sit
Maddie’nin annesiyle aynı dönemde Hennessy’s Bar’da gar­
son olarak çalışmıştı. M addie kadınla röportaj yapmak isti­
yor, telefonla görüşm ektense yüz yüze görüşmenin daha
faydalı olacağını düşünüyordu.
ep

Duştan sonra badem aromalı losyonunu sürüp, vücudu-,


nun sımsıkı saran siyah bir elbise giydi. Saçlarını toplayı
gözlerine biraz m askara, dudaklarına da koyu kırınızı bir
C

sürdü. Ayaklarına kırm ızı sandaletler geçirip, deri evrak ç=


tasının içine bir defter attı. Aslında evrak çantasının için
w.

kileri kullanmaya pek niyeti yoktu, ama yine de elinde böyle


bir çanta taşıyor olması ona hava katıyordu.
Value Rite İlaç Marketi, Main Caddesi’nin birkaç sokak
ww

Ötesinde, H elen’s kuaför salonunun hemen yanındaydı. Mar­


ketin dışındaki saksılarda boy boy dizilen sardunya çiçekleri
Ve sarı tenteler dükkânı adeta bir renk cümbüşüne bo>u-
yordu. İçerisi ise yara bandından aspirine envai çeşit tıbbi
«c‘vi yerlİ halk,n kcndi el emeği «te „
l? V ve «V heykelcikleriyle a g z l t i %

et
T - g a h ı a duran birine< C a r k m .. l J Z Z Z c <
a d ştın n a lık yiyecekler koridorunda olduğunu ^
Ü zerin d ek i b ey az tişörtü ve kırmızı mavi r e n i '

.N
n u g u y le ıçm de je lib o n ve patlamış mısırların o l d l v'
u «ya eğilm iş olan kısa boylu bir kadına, “ Siz Carleen n *
so n m ıs ın ız ? " d iye sordu. **'

esi
K adm ayağa kalkıp çift odaklı gözlüklerinin ard,ndan
M a d d ie ’y e baktı. “Evet.”
M erhaba, adım M ad d in e Dupree. Yazanın.” Carken’e
Sit
b ir k a rtv iz it uzattı. “ Sizinle birkaç dakika görüşmek istiyor­
d u m .”
“ Ş u and a m esaideyim .”
“ B iliy o ru m .” C arleen ’in saçları artık yapılmaktan ke­
ep

ç e y e d ö n m ü ştü ve M addie bu kasaba halkının saçlarıyla ne


a lıp v e re m e d iğ i olduğunu fena halde merak ediyordu. “İster­
s e n iz ç a lışm a saatleriniz dışında bir araya gelebiliriz.”
C

C a rle e n ö nce elindeki güm üş siyah renklerdeki kartvi­


z ite , a rd ın d a n tek rar M addie’ye baktı. “Yaşanmış cinayetler?
w.

Y a şa n m ış c in a y etle ri mi yazıyorsunuz? Ann Rule gibi mi

y a n i? ”
İş te b u b ira z sin irin e dokunmuştu. “Evet, aynen öyle...”
ww

“ S iz e n a sıl y ard ım edebileceğim i bilmiyorum. Truly’de


ö le ç o k seri k a til falan olm az. Birkaç yıl önce B oise’de
k a d ın b ir seri k atil vardı, bunca erkeğin arasında bir kadın.

İn a n a b iliy o r m u su n u z ? "
Maddie’nin buna inanm ası hiç de zor d eğildi
AS,,Ild“ Lucy de o dönem de şüphelilerden biriydi. Ve

et
kan]| sald m iann hikâyesini yazm ayı plan-
^addie ne

.N
lam'car,een elindeki bir jelibon paketini raflardan birine yer-
irirken, “Buralarda çok fazla olay olm az,” dedi.
bir seri katilin hikâyesini yazm ıyorum.”

esi
-Ne yazıyorsunuz o zam an?”
M a d d i e elindeki evrak çantasının kulpunu daha da sıkı

kavradı ve ellerinden birini cebine soktu. “Yirmi dokuz yıl


önce Rose Hennessy eşini ve Alice Jones isimli garsonu öl­
Sit
dürüp, silahını en son kendine doğrulttuğunda siz de Hen­
nessy Bar’da çalışıyordunuz.”
Carleen şaşkınlıkla kalakaldı. “ Ben orada değildim.”
“Biliyorum. Gece olduğu için siz çoktan evinize dön­
ep
müştünüz.”
"Bu çok uzun zam an önceydi. Neden şimdi bu hikâyeyi
yazmak istiyorsunuz ki?”
C

Çiinkii bu hikâye benim hayatımın ta kendisi. “Çünkü


bütün yaşanmış cinayet hikâyeleri seri katillerle ilgili değil.
w.

Bazen en iyi hikâyeler normal insanların içinden çıkıyor.


Korkunç cinayetleri planlayıp uygulayan normal insanlar­
dan..."
ww

Tahmin edebiliyorum.”
Alice Jones’u tanır m ıydınız?
Evet, tanırdım. Rose’u da öyle ama sanırım bu konuyla
‘telli koııuşmasam daha iyi olur. Gerçekten çok üzücü bir
olay d ı v e köprünün altından hayli sular aktı." Eijn(j ,
v iziti yenid en M ad d ie'y e uzattı. "Üzgünüm, size vara
m eyeceğım .

et
M ad d ie n e zam an üstelem esi ve ne zaman durması
re k tig in i ç o k iyi biliyordu. En azından şim dilik... “P e i^

.N
y in e d e b ir düşünün isterseniz.” Gülümsedi, bir eli hâlâ ce.
bind ey k en diğeri
0 . . . çantasının
YU>»cumıuı kulpunu
ıs.uıpunu tutuyordu. “Ve eğer %
rinizi
rinizi değ iştirecek olursanız
d eğiştirecek olursanız heni
beni arayabilirsiniz.”

esi
C arleen kartı m avi önlüğünün önündeki cebe yerleştirdi
“Fikrim i değiştirm eyeceğim . Bazı şeylerin geçmişte kalması
ç o k d ah a iy i.”
Sit
B elki d e haklıydı, am a C arleen ’in bilmediği ama ya-
k ın d a öğreneceği b ir şey vardı ki, o J * '
c e v a p o la ra k kabul etmezdi.
ep

“H ayır. Size yardım cı olam am .”


M ad d ie, Jevvel F in ley ’in çopur çopur olm uş kapı giri­
C

ş in d e a y ak ta bekliyordu. Finley de A lice öldüğünde Hen­


n e s s y 's B a r ’da garsonluk yapıyordu. “Sadece birkaç dakika­
w.

nızı a la c a k .”
“ M eşg u lü m .” JeweJ saçlarını pembe bigudilerle sarmıştı
v e M a d d ie Jevvel’in saçlarından buram buram Dippity-do
ww

m a rk a jö le kok u su alıyordu. Ulu Tanrım, Dippity-do hâlâ sa­


tılıy o r m ııy d u ? “R o se benim çok yakın arkadaşımdı, o yüz­
d e n o n u n a le y h in e k onuşam am ,” dedi Jevvel. “Onun başına
g e le n le r tam an lam ıy la b ir trajedi. Ben de onun kötü talihin-

on
ttifa d c e tm e y e c e ğ im /'

Je° •• • talih mi? “ Benim amacım hiç kimseden istifade

et
k değ »1sadece hikâyeye bir de herkesin durduğu taraf-
tai^bakınaya çalışıyorum.”

.N
-Senin tek amacın para kazanmak.
-İnanın bana, para kazanmanın çok daha kolay yollan
var” Maddie yavaş yavaş sinirlenmeye başladığını hissedi­
yordu ama kendine hâkim olmaya çalıştı. “Belki daha müsait

esi
bir zamanınızda görüşebiliriz.”
“Hayır.”
“Çok işinizin olmadığı bir anda gelsem?”
Sit
“Seninle Rose’la ilgili tek kelime etmeyeceğim ve bu
kasabadakilerin de konuşacağından şüpheliyim.” Kadın bir
adım atarak evine girip, “Hoşça kalın,” diyerek kapıyı ka­
pattı.
ep

Maddie kapının girişine bir kartvizit sıkıştırıp kaldınmm


kenanna park ettiği M ercedes’ine doğru yürümeye başladı.
Maddie sadece hayırı bir cevap olarak kabul etmemekle kal­
C

maz, aynı zamanda tıpkı Terminatör gibi hep geri dönerdi.


w.

“Ne zaman döneceğini biliyor musunuz?”


“Bu tamamen balıkların durumuna bağlı. Eğer hasılat
ww

kötüyse yarın dönerler. Yok, eğer iyiyse, ne zaman dönecek­


lerini Tanrı bilir. Levana Potter, M addie’nin kartvizitine
bakıp arkasını çevirdi. “ Ama sana şu kadarını söyleyebilirim
o geceye dair her şeyi hâlâ hatırlıyor.” Emekli şerifin ka-
n sı gözlerini kaldırıp M addie'ye baktı. “Ve o gece •
dıkça halâ tüyleri diken diken olur." Maddie, Levana'131'^ '

et
lik tarzı evinin çiçeklerle bezeli bahçesinde toprakla
ken bulm uştu. İyi haber, belli ki şerif M addie’yle kon ^

.N
için gönüllü olacaktı. Kötü haberse ne zaman döneceği t
m arnıyla alabalıkların keyfine kalmıştı. “Tarafları tnn
l“niy0t
m uydunuz?
“ Elbette.” Levana elindeki kartviziti gömleğinin cebine

esi
koydu ve bahçe eldivenini yeniden eline geçirdi. “Hen-
nessyT er bu kasabada nesillerdir yaşıyorlar. Alice’i çok fazla
tanım azdım . Sadece Üçüncü Cadde’de sahip olduğum don­
Sit
durm a ve hediyelik eşya dükkânına geldiğinde birkaç kez
sohbet etm iştik, o kadar. Güzel kadındı ve çok tatlı birine
benziyordu. Tıpkı bir meleği andırıyordu. Bir kızı vardı, onu
biliyorum . A lice öldükten sonra kızı, teyzesi almıştı. Ona ne
ep
oldu hiç bilm iyorum .”
M addie hafifçe gülümsedi. “ Kızın adını hatırlıyor mu­
sunuz?”
C

Levana başını hayır anlamında iki yöne salladı ve per-


m alı beyaz saçları hafifçe uçuştu. “Tanrı aşkına, hayır... Bu
w.

yirm i dokuz yıl önceydi ve ben kızı sadece birkaç kez gör­
düm . K ahretsin ki, ben bazen kendi adımı bile hatırlamakta
z o rla n ıy o ru m .”
ww

“ A lice, R oundup Karavan Alanı’nda yaşıyordu.”


“ N e y azık ki, orası yıllar önce yıkıldı.”
“ E vet biliyorum . Am a Alice ve kızıyla aynı dönemlerde
orada y a şa m .? k işilerin kay.tlar.na ulaşam ,yorum ." AK<*
torlar Aşka Engel mi?

. -nde birkaç kadının adını yazmıştı. “A lice’in kapı

et
giüı,0kler”jakjlecek Trina diye birini tanıyor muydunuz?”
^ ” Levana başını salladı. “Kulağıma hiç tanıdık
, edi Ama Bili tanır,” dedi kocasını kastederek. “Bu ka-

.N
gc nie elip geçmiş herkesi hatırlar. Balık avından döner
dönmez kartınızı ona vereceğim."
“Teşekkürler. Ben yarın kasabada olmayacağım ama e r­

esi
tesi gün yine buradayım.”
“Söylerim, ama bu muhtemelen önümüzdeki haftayı bu­
labilir.”
Harika. “Bana vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.”
Sit
Potters’lardan dönerken M addie küçük bir marketin
önünde dunıp kızarmış tavuk ve birkaç ağrı kesici aldı. Car-
leen tamamen kendini kapatmış ve yardıma yanaşmamıştı.
ep

Jevvel ise resmen düşmanca bir tavır takınmıştı. Maddie’nin


başı fena halde zonkluyordu. Hiç yol alamamış olması canını
sıkıyordu ve birilerinin kafasını sıkıştırıp, boynunu kırma­
C

mak için kendini zor tutuyordu.


Koluna taktığı mavi sepetle, marketin üç numaralı ka-.
w.

sasının önünde kuyruğa girdi. Carleen ve Jevvel’e karşı bir


sonraki görüşmesinde daha samimi bir tavır takınmaya k a r
vermişti. Şeker gibi tatlı, dost canlısı bir yaklaşım sergileye­
cekti. Bu da işe yaramazsa, tamamen Jerry Springer'a bağ-
ww

Ia>ıp kadınların koca kıçlarına tekmeyi basacaktı.


Yan sıradaki kadınlardan biri, “Dün sizi Value Rite’da
Sürdüm,” dedi.
Maddie elindeki alışveriş sepetini tezgâhın yürüyen baıı-

91
dına koyarken. “ Bana mı dediniz?” diye sordu
“ Hvet." Konuşan kadının koyu renk kısa
rinde de önünde torunlarının resmi olan bir tişö rt^ ^ ' Veöi*-

et
leen. sizin Rose ve Loch Hennessy ile ilgüj ara Vardl-
ğ.n.z. söyledi.” Şlrma% ,.

.N
Vay, bu şehirde haberler ne çabuk yayıl,yordu
"Doğru."
“ Rose benim çocukluk arkadaşımdı. Beraber bîr

esi
Biraz sorunlan vardı ama özünde iyi biriydi.”
Biraz so ru n ... B uralarda iki kişinin başına bir şaijör
mermi boşaltmanın adı bu m uydu? M addie bunu
psikotik bir çöküş olarak görüyordu. “Eminim öyledir.’
Sit
“O küçük garson, evli bir adam la kırıştırmanın bedelini
ödedi.”
Maddie bitkin, kızgın ve şimdi de damarına basılmış bir
ep
halde, “ Yani evli bir erkekle kırıştıran her kadının akıbeti bir
bar zem ininde ölmek mi olm alı diyorsunuz?”
Kadın kasadaki yürüyen bandın üzerine bir çanta dolusu
C

patates bıraktı. “ Yani, demek istiyorum ki eğer evli adamlarla


gezip tozarsan başına çok da hoş olm ayan şeyler gelebilir.
w.

Hepsi bu.”
H ayır, hepsi bu değildi am a M addie yine de dilinin
ucuna gelenleri söylem em eyi tercih etti.
ww

M addie evrak çantasını kanepenin üzerine fırlatıp-


nesinin sehpanın üzerinde duran fotoğrafına baktı. Pek

94
. mi'mdan başka hiçbir ise yaram adı,’ dedi. Ayagm-
" « » » ' ,s| " b||ar| flrial„ ve fotoğrafı yüzüstü kapattı. Kendi

et
dakİ ay°k u> fivaskoya dönerken annesinin neşeli gülüşünü
tanı bir uy® j
* f in n e y e t a h a m m ü 1 edemiyordu.

.N
Y a lın a y a k mutfağa geçerek, buzdolabını açtı ve bir gün
•e açtığı merlot şişesine uzandı. Sonra fikrini değiştirip,
eline Skyy votka, diyet tonik ve yeşil bir limon dilimi aldı.
Bazen bir kız yalnız başına olsa bile içkiye ihtiyaç duyabi­

esi
lirdi. Votkasını ayaksız büyük bardağına döküp üzerine to­
niğini eklerken aklından George Thorogood’un “ I Drink
Alone" şarkısı geçti. Bu şarkıyı oldu olası hiç sevmemişti.
Sit
Belki de kendisi de bir yazar olduğundan şarkının nakaratını
fazla ağdalı buluyordu. Elbette ki birisi yalnız başına içerken
yanında başka kimse olamazdı.
Bardağın içine tam bir buz parçası ve bir dilim limon
ep

ekliyordu ki kapı çaldı. Bardağını eline alıp dudaklarına gö­


türürken salona doğru yürümeye koyuldu. Aslında kimseyi
beklemiyordu, özellikle de kapının dışında duran kişi bekle­
C

yeceği son kişiydi.


Gözetleme deliğinden gelenin Mick Hennessy olduğum|
w.

gördü ve kilidi çevirip kapıyı açtı. Akşamüzeri güneşi M ick’


in bir yanağına ve dudaklarının kenarına vuruyordu. Mavi
ekose bir gömleğin altına bir atlet giymiş ve gömleğinin kol­
ww

larını pazılarının göründüğü yere kadar gelişigüzel kesmişti.


Gömleğinin soluk mavi ekoseleri gözleriyle tam bir
uyum içerisindeydi. Bronz teni ve siyah saçları sanki bir der-
8'nın kapağından fırlamış gibi duruyor, insanı aşka davet
edip, kalpleri param parça ediyordu.
Kısık ama kalın bir sesle, “ M erhaba M addie ”
karı kaldırmış olduğu bir elinin parm aklarının ar* C ' Vlu

et
■ • j a s i r K la k '
kartvizit tutuyordu. °ir
Kahretsin! M ick 'le yüzleşm ek bugün yaşamak '

.N
ceği son şeydi. İçkisinden büyük bir yudum daha aldı ve ^
dini M ick'in bağırıp çağırm alarına hazırladı. Ama Mi^
bağırmak yerine insanın içine işleyen bir tebessüm yerleşti^

esi
suratına.
“Sana iyi bir haşere uzm anının ism ini vereceğimi söy
lemiştim." Elindeki kartviziti M ad d ie’ye uzattı. Kart siyah
Sit
değil beyazdı ve üzerinde de bir fare resm i vardı.
Maddie dudaklarının kenarlan h a fif b ir gülümseme ve
rahatlamayla kıvrılana kadar tedirginliğinin farkına vanna-
mıştı. Uzanıp kartviziti aldı. “ Bunca y olu s ırf bunu bana ver­
ep
mek için gelmene gerek yoktu.”
“ Biliyorum .” Bu kez M ad d ie’ye turunculu, sarılı bir
kutu uzattı. “E m ie'nin haşere uzm anları buraya gelene kadar
C

bunu kullanabileceğini düşündüm . K okuşm uş bir leşi ara­


maktan daha kolay.”
w.

“Teşekkürler. Daha önce hiçbir erkek bana . .. ” durup


kutunun üzerine baktı. “5 0 0 ’lük b ir fare kapanı verm em işti-
Mick kıkırdadı. “2 0 0 ’lük de bir kapan vardı ama ben en
ww

iyisini hak ettiğini düşündüm .”


M addie kapıyı biraz daha açtı. “ İçeri gelm ek istet
m isin?” M ick’e neden T ruly’de olduğunu söylem esi gereki­
yordu ama şimdi değil. Şu an hiç başka bir yüzleşm e yaş3'
lk havada d e ğ ild i.
.•Çok kalamam.” İçeri geçip M addıe’nın yanından ge-

et
havada açık havanın ve ağaçsı bir sabunun kokusu
kalmıştı- “ Kız kardeşim yemeğe bekliyor.”

.N
^ -Hep bir kız kardeşim olsun istemişimdir. Şöyle kız ar­
kadaşlarımın dışında tatil için yanına gidebileceğim bir kız
kardeş...”

esi
-Eğer M eg’i tanım ış olsaydın, kız kardeşin olmadığı
iç in ne kadar şanslı olduğunu anlardın.”
Maddie kapıyı kapatıp, M ick’le birlikte salona geçti.
Kabul etmek gerekir ki, onun evinde olması çok tuhaf bir
Sit
duyguydu. Bu sadece gelenin Mick Hennessy olmasından
değil, aynı zamanda uzun zam andır evine bir erkek almama­
sından da kaynaklanıyordu. Evin enerjisi bir anda değişmiş,
ep
eve sanki seksi bir hava gelmişti. “Neden?” / a^
“Meg b a ze n ...” G ülümsedi ve girdiği odaya şöyle bir / /
göz gezdirdi. “ Çok kötü bir aşçı da o n d an ...” Maddie gijjp
C

lümscdi ama aslında asıl söyleyeceğinin bu olmadığını hij£


setti. “Yani hani şu kendini çok iyi bir aşçı sanıp aslıtıfa
w.

olmayan kadınlar var ya o da onlardan. Ve ileride bir giinT^,


bir aşçı olacağa da benzemiyor. Eğer, bir güvecin içine b e-;v -
zelyeleri atıp buna yemek diyorsa ben anında oradan uzuyo-
ww

rtım.” Bakışlarını M addie’ye çevirdi. İçkisini göstererek.


2 ° r bir gün müydü?” diye sordu.
“Aynen öyle.”
“Meyveli çikolatalarına dadanan fare sayısı çoğaldı ga­
liba?”
M ad d ie başını h a y ır yolanım da salladı »
tırlıy o rd u ki? '• UnunaSl| ^
“ N e oldu p ek i?"

et
M ad d ie aslında M ick 'in olan biteni yakm , am
re neceğ in i biliyordu. “Ö nem li bir şey değil. B irseT "^ ® 1'

.N
k a d a r z am an ın v ar m ı?” ^ er
“ B iran v ar m ı?”
“ S adece ultra olanlardan var.” i

esi
B urun kıvırdı. “ Sakın bana karbonhidrat hesabı yap% i
m sö y lem e.” f
“ A h , tabii k i.” M addie m utfağa geçerken Mick de1
Sit
h e m e n arkasındaydı. “ E ğer yapm azsam , kalçalarını başını
alıp gid eb ilir.” B aşını çevirip om zunun üzerinden Mick’in
b a k ışların ı kalçalarına kaydırışını gördü.
“ B ence gayet hoş görünüyorlar.”
ep
“ K esinlikle.” Sanki çok zam anı varmış gibi bakışlarını
ye n id e n M ad d ie’nin yüzüne çevirdi. “ Votka, cin ve viskim
var.”
C

G özlerini kısm asıyla siyah kirpikleri daha da uzun gö­


rü n d ü M ad d ie’nin gözüne. “ Viski alayım .”
w.

M addie m utfak dolaplarından birini açıp, parmakların "1


ü zerin d e yükseldi. M ick ’in gözlerindeki bu bakışı iyi tanl‘
yordu. B elki dört yıldır kim seyle sevişmemişti ama en azın­
ww

dan bu bakışı hatırlıyordu.


M ick, M ad d ie’nin arkasına yaklaşıp, “Ben alırım,”
y e re k yukarıdaki rafa doğru uzandı.
M ad d ie üzerinde yükseldiği ayaklarını indirip, önüne

98
Mick o kadar yakın duruyordu ki M addie eğer hafifçe
d6tl6Ü’-isfbum unu M ick’in boynuna göm ebilirdi. M ick’in

et
^ g ö m le ğ in in uçlar, göğüslerini okşuyordu, M addie b iran

nefesini tuttu.

.N
Mick elindeki m odası geçm iş bardağı M addie’ye uza-
tırken gözlerinin içine baktı. “Al bakalım .” Bir adım geri çe­

kildi.

esi
“Teşekkürler.” M ick’in etrafından dolanarak buzdola­
bını açtı. Kapağı açm asıyla yüzüne çarpan soğuk hava alev
alev yanan yanaklarına çok iyi gelmişti. Bu olmamalıydı. En
azından Mick ile... Eğer M ick’in yerinde bir başkası olmuş
Sit
olsaydı Maddie adamın vücudunu kendi kötü emellerine alet
etmekten hiç çekinmezdi.
Mick arkasındaki tezgâha yaslanıp kollarını göğsünde
ep
kavuştururken, “Idaho’lu m usun?” diye sordu. “Yoksa son­
radan mı taşındın?”
“Boise’de doğup büyüdüm .” Sadece beş ay boyunca
C

Truly’de ve Kaliforniya Ü niversitesi’ne gitmek için de altı


yıl Güney K aliforniya’da kalmıştı. Bardağın içine birkaç
parça buz attı.
w.

Ailen Boise’de mi yaşıyor?”


Babamı hiç görmedim.” Buzdolabını kapatıp, elindeki
bardağı tezgâha bıraktı. “Beni teyzem büyüttü, o da birkaç
ww

aVönce öldü.”
Annen nerede?”
Seninki neredeyse o rada... Yaklaşık sekiz kilometre
tede toprağın altında yatıyor. “Ben küçükken ölmüş.” Mad-
^ c e S İ , i P i .k i d 0 ,a b ln d a n b ir ş .? e v .s k iç ık a r
Ü z ü ld ü m .”

et
. . . . . ° ' 1U hayal m e>'al hatırlanın.” Maddie bir an d,
M ıek de küçük bir çocukken kendi anne ve baba™ ?

.N
b c n ığ m , sö ylem esin i bekledi. Ama Mick susmay, tercih *
d° ğ rulup elindeki Corwn Royal marka viskiyi Mick’
e uzattı. “Kusura bakma. Bushmills 21 kadar iyi değil ama
idare et."

esi
M ick şişey i M addie’nin elinden alıp kapağını açtı. “Bir
içk i arkadaşı her zaman iyidir.” Bardaktaki buzların üzerine
ü ç parmak kadar viski doldurdu.
Sit
“ B en i tan ım ıy o rsu n .”
M ick elin d ek i şişeyi tezgâhın üzerine bırakıp, kadehini
d u d a k la rın a götürdü. "İşte sende en çok hoşlandığım şeyler­
ep
d e n biri de bu .” İçkisinden bir yudum daha alıp ekledi, “Or­
ta o k u ld a s ın ıf arkadaşı değildik. Kız kardeşin kız kardeşimin
ark a d aşı değil ve annen de annemin en yakın arkadaşı değil.’
C

H ayır, an n en le d eğ il um a babanla oldukça yakın dost­


lardı. “T an y a d a burada büyüm em iş ama."
“ D o ğ ru , am a çok gergin biri o. Rahat olup, anın tadım
w.

ç ık a ra m ıy o r.” B ardağım indirip, salona bir göz attı. “Burası


g ö lü n e n eski evlerinden biri.”
“ E m lakçın ın dediğine göre, kırklı yıllarda inşa edilmiş-
ww

M ick hafifçe eğilip, koridorun sonundaki yatak odası ve


h _ktl -E n son geldiğime göre oldukça değişmiş-
b a n y °M u tfak v e banyoların geçen yıl restore edildiği söylen­
d i ” M ad d ie içkisinden bir yudum aldı, - f i , son ne aan».

100
gCİnl-Ah bilmiyorum.” Doğrulup, M addie’nin yüzüne baktı.

et
Belki on beş yaşındaydım . Yani yaklaşık yirm i yıl kadar

.N
^ “Arkadaşlarından biri mi burada yaşıyordu?”
“Öyle de denebilir. Tabii eğer Brandy G reen’e arkadaş
denebilirse." Sözlerine devam ederken dudaklarının kenarına

esi
b ir teb essüm gelip yerleşti. “A nne ve babası O regon’daki
Pendleton Rodeo’sunda çalışıyorlardı.”
“Anlaşılan onların yokluğunda sen de burada kendi ça­
pında rodeo yapıyordun.”
Sit
Dudaklarının kenarındaki tebessüm şeytani bir sırıtışa
bıraktı yerini. “Eh, öyle de denebilir.”
Maddie hoşnutsuzlukla kaşlarını çattı. “Hangi oda
ep
Brandy’ninkiydi?” M uhtem elen M ick 'in ilk deneyimleri
odanın duvarlarına sinmişti.
“Emin değilim .” K adehinin içindeki buzları birbirine
C

varptmp, yeniden dudaklarına götürdü. “Vaktimizi daha çok


anne ve babasının odasında geçiriyorduk. Onların yatağı
w.

^ b ü y ü k tü .”
Aman Tanrım! Yani sen benim yatak odamda seviştin,
mi? Elini göğsünün üzerine koydu. “Daha ben bile o
ww

keşk-* SeV'^nıc^ 'm ” Daha bunu ağzından kaçırdığı ilk an.


diniC ^ardsa da 'O ne girsem, diye düşündü. Kendi ken-
utandıran biri değildi ama olduğunda da bu du-
■»rka ^ nCfrel ederdi- Ö zellikle de şimdi M ick'in başını
atlP kahkaha atmasıyla bu durumdan daha da nefret
etmişti. “ Hiç kom ik değil.”
"fcvct. v-ok k o m ik ..." M ick kendi çapında birkaç d c

et
daha eğlendikten sonra. M addie’ye dönüp, “Tatlım bak
istersen bu m eseleyi hem en şim di burada halledph;.’^
dedi. blllr* ’’

.N
Eğer bu lafın arkasında b ir tehdit ya da bir sırnaş,k|lk
sezm iş olsaydı M ick 'i hem en oracıkta kapı dışarı ediverirdi

esi
Ama bunu öylesine basit ve direkt olarak söylemişti ki elinde
olm adan güldü. “ H ayır, sağ ol.”
“ Em in m isin?” İçkisinden bir yudum daha alıp tezgâhın
üzerine bıraktı.
Sit
“E m inim .”
“ Burada o işi son kez yaptığım a göre çok daha iyi oldu­
ğum u söylem eliy im .” M ad d ie ’y e fırlattığı gülüşü baştan
ep
ayağı karizm a, güven ve günah doluydu. “O zamandan bu
yana çok fazla tecrübe k azandım .”
M addie’ninse son zam anlarda hiç tecrübesi olmamıştı
C

G öğsündeki sıkışm a ve kam ının içinden akıp giden ılık bir


hisle bunu daha iyi anlam ıştı. M ick onun için seks perhizine
w.

son vereceği dünyadaki son adam dı. Aklı bunun son derece
farkındayken, bedeni bu gerçeği t a m a m e n u m u r s a m a z görü
nüyordu.
ww

M ick. M addie’nin eline doğru uzandı ve başparmağıyla


parm aklarını okşadı. “S eninle ilgili en çok neyi se v iy o ru
biliyor m usun?”
“C'rown viskim i m i?”
Başını hayır anlam ında salladı.
“B eyaz bir gelin lik , pem be panjurlu bir ev ve iyi bir

et
baba adayı istem em em i mi?”
-O da var tabii, am a.” M addie’yi kendine doğru çekti.
-Çok güzel kokuyorsun.”

.N
Maddie bardağını tezgâhın üzerine bıraktı ve bugün
erken saatlerde sürdüğü vücut kremini düşündü.
M addie’nin elini kaldırıp bileğinin iç kısmını kokladı.

esi
"Tıpkı kiraz gibi...”
••Badem.”
“Dün çikolata kokuyordun. Bugün badem. Yarın nasıl
Sit
kokacaksın m erak ediyorum .” M addie’nin elini kendi om­
zuna koydu.
“Şeftali olabilir.”
M addie’nin saçlarım eliyle kenara çekip, yüzünü boy­
ep
nuna yaklaştırdı. “Şeftaliyi de en az çikolata ve badem kadar
çok severim. İştahımı kabartıyorsun.”
Maddie bu hissi iyi tanıyordu. “Sanırım kız kardeşinin
C

bezelye güveci ziyafetine geç kalmasan iyi edersin.” Mick’in


az önce boynunun hemen yan tarafına kondurduğu ateşli
w.

öpücüklerin yerini hafif bir tebessümün aldığını hissetti. Bir­


den içi ürperdi ve başı bir tarafına düştü. Onu durdunnalıydı
ama hemen değil. A z sonra.
ww

“Belki de artık seni yemeliyim.”


Maddie gözlerini kapattı. Anlaşılan başı dertteydi.
Bunun olmaması gerekiyordu. Mick Hennessy'nin şu an
ülü‘n evinde, onu yemek istediğini söylüyor olmaması, onun
^ M ick'in nereden başlayacağı konusunda kafasında hain
m „ d ° !d n n ııy o r o lm am ası gerekiyordu. Ellerini M
^ o g u a l c n n d e g ezd irip , parm aklarını saçlarım a içi

et
A ndırm ayı a rz u lu y o r olmamalıydı. ^
E g c r d a h a çok v aktim olsaydı sana neler yapacağım

.N
n ic k is te r m iy d in ? " Ellerini M addie’nin beline dolad, v'
k e n d in e d o ğ ru çekti. M addie aklını başından alan ve Mick’in
p a n to lo n u n u n ön tarafında oluşan şişkinliği hissetti.

esi
M ic k , M a d d ie 'n in kulak m em esini dişlerken Maddie
g ü ç lü k le yu tk u n d u . “ Ebeveyn yatak odasını özledin galiba?”
M ic k k a fa sın ı kaldırdığında, M addie, M ick’in seksi
m a v i g ö z le rin in arzuyla hafifçe aralanm ış olduğunu gördü.
Sit
“ Y a ta k o d a stn a ne gerek var ki?"
H a k lıy d ı. Elini om zunun üzerinden boynunun yan tara­
fın a g ö tü rd ü . B elki de kendini bunca zam andır seksten mah­
ep
ru m b ıra k m a k la hata ediyordu. M ick’in vücudunun kendi
v ü c u d u n a yaptığı baskı öyle inanılmazdı ki, bir an olsun dur­
m a sın ı istem iy o rd u . A m a durm alıydı, elbette. Birazdan dur­
C

m a lıy d ı.
“ S en çok güzel b ir kadınsın, Maddie.” Dudaklarına ha­
w.

f ifç e b ir ö p ü c ü k kondurdu. “ Eğer vaktim olsaydı, elbiseni


k e n d i e lle rim le çözm ek isterdim .”
“ B u n u b en kendim de yapabilirim .”
D u d ak ların ın b ir kenarı hafifçe kalktı. "Ama eğer ben
ww

« . r a m c o k daha eğlenceli olur." Sonra M addie’nin dudak-


r nı y u m u şac ık , baştan çıkarıcı bir şekilde «ptü. Dudaklan-
k m e d e n M ad d te ’yi kendine biraz daha çekti. Madd«
n ,| ÇC i M ic k ’in kısa siyah saçlarının arasından geçirip ens^'
doğru uzattı. Dudakları zevkle aralanmıştı. M ick’in dili

et
>1IlC ın içinde dolanıyordu. Öyle ıslak ve sıcaktı ki... Tadı
dİo'iski ve şehvet karışımı gibiydi.
Maddie’nin bacaklarının arasını ateş basmış ve ıslan­

.N
mıştı. Elini M ick’in sımsıkı karın kaslarında ve göğsünün di­
limli çıkıntılarında gezdirdi. Çok uzun zaman olmuştu. Böyle
bir erkeğe dokunmayalı, onu öpm eyeli... Vücudunu Mick’e

esi
daha da yapıştırmak istiyordu. Teni uyuşup kaskatı kesilirken
elleri Mick’in kıyafetlerini parçalayıp, çıplak tenini hisset­
mek istiyordu. Hayli zaman olmuştu. Olmuştu çünkü Maddie
Sit
uzun zamandır bu hislerden vazgeçmişti, kaldı ki bugüne
kadar onu Mick kadar heyecanlandıran bir erkeğe rastlama­
mıştı.
Mick’in elleri M addie’nin belinde bir aşağı bir yukarı
ep

kayıyordu. Ellerini daha da sıkı doladı beline. Başpannakları


Maddie’nin göğüslerinin hemen altına baskı yapıyordu. Ba­
şını hafifçe bir tarafa eğip M addie’nin dilini ağzının içine
C

aldı. Ağzı sıcacık ve kaygandı. Maddie parmaklarını Mick’in


açlarında dolaştırıyor, kendini var gücüyle Mick’in şişkin
w.

erkekliğine bastırıyordu. Göğüslerinin sertleşen uçları Mick'


in sert göğüs kaslarına baskı yaparken Mick zevkle inledi.
İşler kontrolden çıkmaya başlamıştı. Bir anda kendilerini çıl-
ww

gmca dönen bir açlık, hırs ve uzun süredir bastırılmış bir şeh-
Vct girdabının içinde buluverdiler. Gittikçe daha derinlere
düşüyorlardı ve işler kendiliğinden gelişiyordu. Girdap gi-
derek daha da büyüyor, M addie'yi gittikçe daha fazla etkisi
a*tlna «diyordu.
Birden kendini geri çekti. “ Dıır.”
M ick şaşkınlıkla bakakaldı. “ N eden?”

et
“Ç ü n k ü ..." D erin b ir nefes alıp, yav a şça geri blr .
Çünkii benim kim okluğum u bilm iyorsun ve öğrendi^ ^

.N
benden nefret edeceksin. “Ç ünkü kız kardeşin seni yenT^
bekliyor." ege
B ir an ağzını açıp karşı çıkacak gibi oldu ama sonra ha-

esi
tırlam ışçasm a kaşlarını çattı. “ K ahretsin." Bir adım geri çe.
kilm eden önce M ad d ie'y i sım sıkı kavrayan elleri gevşedi ve
iki yanm a düştü. “ B itirem eyeceğim bir işe başlamak istemez­
dim .”
Sit
“A slına bakarsan ben b ir şeyleri b aşlatm ak niyetinde de
değildim ." M addie dudaklarını yalayıp bir an kafasından her
şeyi itiraf etm eyi geçirdi. H em en oracıkta. Tam da şimdi...
ep
N asılsa duyacaktı, kendi ağzından duym ası daha iyi olurdu.
“ Bu hiç iyi bir fikir d eğ il.”
“Y anılıyorsun.” M ick uzanıp M addie’nin elini tuttu ve
C

onu da kendisiyle b eraber ön kapıya doğru sürükledi. “Bu­


rada iyi olm ayan b ir şey varsa o da zam anlam a.”
w.

M addie girişe doğru ona eşlik ederken, “Ama beni ta­


nım ıyorsun," diye karşı çıktı.
“ Ne bu acele?” K apıyı açıp önünde durdu. M addıe’nin
ww

gözlerinin içine b ak ıp derin b ir nefes verdi. Pekâlâ. bilmen


gereken bir şey mi v ar?”
M addie b ir an için cesaretini yitirdi. Ya da beiki de be­
deni o nun için h âlâ y an ıp tutuşurken ona gerçekleri anlatma-
m n zam anı değildi. Bunun yerine farkl, bir yol izlemeye W-
erdi “Bir tür seks perhizindeyim diyelim.”
raf -Bir tür?” Y üzüne d ikkatle baktı. “Seks perhizi mi, o

et
nasıl oluyor?”
Güzel. Nasıl oluyordu? “Yani, uzun zamandır bir er­

.N
kekle sevişmedim.”
Mick kaşlarını çattı. “Yoksa lezbiyen misin?”
"Hayır.”

esi
"Ben de öyle düşünm üştüm . Bir lezbiyen gibi öpüşmü­
yorsun.”
“Lezbiyenlerin nasıl öpüştüğünü nereden biliyorsun?”
Maddie’nin gözleri M ick’in kâh mavi gözlerinde kâh
Sit
vücudunda geziniyordu. M ick dudaklarını yeniden Mad­
die’nin sımsıcak dudaklarına bastırdı ve Maddie kamının
içinde bir sıcaklık hissetti. Oksijenin ciğerlerinin içinden çe­
ep
kilip gittiğini hissetmiş, başı dönmüştü. Tanrım, ne nefes ala­
biliyor, ne de düşünebiliyordu. Zevkten kendinden geçmek
üzereydi adeta.
C

Mick nihayet M addie’yi bıraktığında Maddie kapının


girişine yaslandı. “ Ben bilirim,” dedi.
w.

Maddie “Tanrım, yıkıp giden bir kasırga gibisin,” diye-


rek İÇ geçirdi. Parm aklarını dudaklarında gezdirdi. Adeta
uyuşmuş, hissizleşmiş dudaklarında... “Etrafındaki her şeyi
ww

^ l e emer m isin?”
“Her şeyi değil.” Verandaya çıkıp gün ışığının altında
durdu. “ Yani henüz değil.”
et
.N
esi
A L T IN C I B Ö L Ü M
Sit
Maddie, b ir n ed im e olarak kollarını iki yana uzatmış
bekliyordu. Terzi kadın koltuk altlarına şeftali renkli saten
bir kumaş iğneliyordu. D iğer iki nedim e de yarı çıplak bir
ep
halde hemen yanı başında durup, kâh iğneleniyor kâh dür-
riikleniyorlardı.
Maddie yanakları al al olm uş gelin adayı Clare’e, “Bu
C

iyiliğimi unutm a,” dedi. M addie o sabah Truly’den yola çık-


roış, ertesi gün evine dönm eden arkadaşlarıyla dışarıya çık­
w.

ı y ı planlamıştı.
Bir de şu açıdan bak,” dedi Clare, nedime gelinlikçi­
sindeki oturduğu kanepeden seslenerek. “ En azından kıya­
ww

fetler Lucy’nin bizi kendi düğününde giymeye mecbur bırak-


l,£‘ elbiseler kadar rüküş değil.”
Ter/i elbisesinin kenarını iğnelerken Lucy hemen karşı

109
atağa geçt, -Mey. hiç de öyle değil, çok güzellerdi Sjr e
diyerek şaşaalı elbiselerini savundu. e>”
Bu kez A dele, “ Sanki bir m ezuniyet balosundan k-

et
gibiydik.” diyerek la f attı. K adınlardan biri e l b i s e s i n i n ^
sini iğnelerken Adele gür kıvırcık saçların, elleriyle t e p e s i

.N
toplam ıştı. “ A m a daha kötülerini de gördüm . Kuzenim jÎ
lene nedim elerine m or, beyaz renkli, perdelik kumaş desenli
elbiseler giydirm işti."

esi
İnee zevkinin sonuna kadar arkasında durmaya kararlı
C lare bir iç geçirdi.
“ N asıl yani? Hani şu sandalyelerde ya da duvar kâğıt­
Sit
larında gördüğüm üz türden desenler m i?” diye sordu Mad­
die.
“A ynen öyle. H er nedim e tıpkı yürüyen birer kanepeye
benziyordu. Hele de Jö len e ’in diğer kızlara göre biraz daha
ep
dolgun a rk a d a ş ı...”
Lucy, “ Bu çok kötü,” diyerek arkasını döndü. Bu sayede
terzi kum aşın arka tarafında daha rahat çalışabilecekti.
C

“ H atta suç,” dedi A dele. “ Bazı şeyler kanunlarca yasak­


lanm alı. Ya da bu m üm kün değilse bir insana yapılan duy­
w.

gusal baskının bir telafisi olm alı."


C lare, A d e le ’e dönüp, eski erkek arkadaşını kastederek
“ Ehvayne şim dilerde neler yapıyor?” diye sordu.
ww

A dele tam iki yıl boyunca Dwayne Larkiıı’le flört etnu?


ve bu işin sonunun nikâh masasında biteceğine kendini inan-
dırm ıstı. Bu n ed en le D vvayne'nin pek çok hoş olmayan alış­
k anlığını g ö rm ezd en g elm işti. Tıpkı cüsseli ve çok terle)"»

ıto
Iduğı» İÇ'11 göm leklerini giym eden önce kollarının altını
bir,|°ması gibi alışk an lık lar... Su gibi bira içmesini ya da

et
k° talik derecesinde Star Wars izliyor olmasını da dert etme­
mişti Ne de olsa kimse m ükem m el değildi. Ama ne zaman

.N
kj [)wayne. Adele’e kıçının tıpkı annesininki gibi başını alıp
uittigim söylemişti, işte o an Adele hiç düşünmeden Dvvayne*
ikapı dışarı koyuvermişti. Hiç kimse ona koca bir kıçı oldu-

esi
şunu söylemeyeceği gibi hasta annesini de rencide edemezdi.
Ama Dwayne hayatından bir türlü çıkmak bilmemişti. Birkaç
haftaya bir Adele kapısının önünde daha önceden Dvvayne’e
hediye ettiği ya da onun evinde unuttuğu birkaç parça eşya
Sit
bulurdu. Dvvayne eşyaları oraya öylece atıp giderdi. Üzerinde
tek bir not olmadan, kendisi ortalarda görünmeden. Olmasa
da olur bir yığın e şy a ...
ep
“Doğum günü için, ona sınırlı sayıda basılmış bir Darth
Vader hediye etm iştim .” A dele ellerini indirdiğinde gür sarı
saçları sırtına döküldü. ‘‘Onu da kapımın önünde buldum.
C

Hem de başı kesilmiş bir halde.”


Maddie, Dvvayne’nin o hediyeyle ne alıp veremediği ol­
w.

duğunu farklı sebeplerle de olsa az çok anlıyordu. Eğer


Adele, sınırlı baskı ya da değil, kendi doğum gününde hediye
°larak bir Darth Vader alsaydı bu onu çok öfkelendirecekti.
Ama yine de, hiçbir şiddet eğilimi hafife alınmamalıydı. ‘ Bir
ww

larm sistemi edinsen iyi edersin. Sana verdiğim şok taban-


Cası hâlâ duruyor mu?”
A d e le , t e r / i k o l g e n iş liğ in i a lır k e n k ıp ırd a m a d a n d u rd u .

,r yerlere koymuştum.”
“ Bir an önce onu bulup, Dvvayne’i gebertniclisj *
zının elbisenin korse kısmına geçmesiyle Maddie k”' ^
indirdi. “Ya da eğer istersen sana da benimki gibi

et
şok tabancası alayım, böylece kıçına beş bin voltluk h ^
trik verebilirsin.” lrelel('

.N
A delc vücudunu hareket ettirm eden sadece başm, dö
dürerek tıpkı M ad d ie’y e sen delisin der gibi baktı. “Bu onul
sonu olm az m ı?”

esi
M addie b ir an d u ru p dü şü n d ü . “K alp rahatsızlığı Var
m ı?”
“Sanm ıyo ru m .”
Sit
“O halde b ir şey o lm az.” Terzi b ir adım geri çekilip el­
biseye uzaktan şöyle b ir baktı. “A m a sanki son nefesini ve­
riyorm uş gibi kıvranabilir.”
A dele ve C la re ’in ağ ızları duyduklarıyla bir karış açık
ep

kalm ıştı, M ad d ie’nin kalan b ir gram lık aklını da kaçırdığını


d üşünüyorlardı. O n u on ay lay an tek kişi L ucy oldu. O da bir
seri katille b oğ u şm ak zo ru n d a kaldığından, kişisel güvenlik
C

araçlarının ne denli önem li olduğunu bizzat yaşayarak öğren­


m işti. “O nu y ere d ü şü rü r dü şü rm ez de bu kez biber gazıyla
w.

saldır.”
“ Dvvayne a p ta lın teki o lab ilir am a şiddet eğilimli bin
d eğil,” dedi A d ele. “ O D arth V ader’ı kapımda bulm ak bana
ww

korkunç b ir şeyi d a h a hatırlattı hem.


“ N e y i? ” E ğ e r Dvvayne, A d e le ’nin tek b ir kılm a zarar
v erdiyse M addie o n u kendi elleriyle bulup elektroşok man'
yağı y apacaktı.
-Hani şu Prenses L ey la’nın esir kıyafeti var ya. Benim
şu an onun elinde.”

et
° Clare oturduğu kanepenin d iğer ucuna doğru yanaştı.
-Senin bir esir k ıyafetin m i var?”
’ninse kafasında tek b ir soru vardı. “Benimle

.N
M a d d ie

dalga mı geçiyorsun?”
Lucy’nin b eyn in i ise iki soru meşgul ediyordu. “Bu da
ne demek şim di? Ve, “M etal bir bikiniden mi bahsediyor­

esi
sun?"
Adele sanki m etal b ir bikini bir kadının gardırobunun
olmazsa olmaz, norm al b ir parçasıym ış gibi başını salladı.
Sit
•‘Aynen öyle. Ve onu m üm künse tek parça halinde geri isti­
yorum.” Bir an düşünüp, lafına devam etti. “Yani iki parça­
sını da demek istedim . Pazıbentleri ve boyunluğunu da..."
Adele arkadaşlarının dehşete düşm üş bir ifadeden endişeli
ep
bir ifadeye doğru sürekli değişen yüz ifadelerini görmüş ol­
malı ki hem en savunm aya geçti. “Hey, ben o kıyafete bir
dünya para döktüm. Şimdi de elbisemi geri istiyorum.” Terzi
C

aldığı Ölçüyü not etm ek üzere birkaç adım geri çekildiğinde


Adele kollarım göğüslerinin altında birleştirdi. “Siz şimdi
w.

sakın bana seks oyunları oynamadığınızı söylemeyin. ’


Lucy başını iki yana salladı. “ Hayır, ben sadece eski
erkek arkadaşım Jude Lavv’mış gibi davranıyordum. Ama
ww

°nun bundan hiç haberi olmadı tabii. Bu yüzden bence bu


b'r sei(s oyunu sayılm az.”
Hcr zam an insanlara kendilerini daha iyi hissettirme ça-
bas'nda olan Clare de, “Şey, ben de bir keresinde Sebastian’a
kostüm lerim ve kelepçelerim olduğunu s5ylenıişti
duğu yerde yeniden arkasına yaslandı. “Ama val ° tUr'
ü/g ö n ü m .” s°yledirrı

et
M addie tepkilerini görebilm ek için yanlarındaki ü
kadının yüzlerine baktı. A m a kadınların suratları sanki bT'

.N
pazar kilisesi öğretm eni gibi ifadesizdi. Belki de bu k'oıT*
m aların çok daha kötülerini duym uşlardı. Maddie bakışlarını
yeniden sanki bir şey bekliyorm uşçasına kafasını yana eğen

esi
A d ele'e çevirdi.
“N e v ar?” diye sordu M addie.
“Senin öyle m üstehcen aletlerin olduğunu biliyorum.”
Sit
Aslında M addie çoğu kez sadece lafta öyleydi. “Ben hiç
giyinm edim ki.” Bir an d u n ıp sonra A dele’i yatıştırmak is­
tercesine. “A m a eğ er kendini daha iyi hissedeceksen söyle­
yeyim . yatağa bağlandığım oldu.”
ep
“ Benim de.”
“ Elbette.”
“ A m an ne önem li.” A dele hiç de tatm in olmuş gibi dur­
C

m uyordu. “ H erkes yatağa bağlanm ıştır.”


O esnada terzilerden biri, “ Bu doğru,” diyerek lafa ka­
w.

rıştı. B ileğindeki iğnedanlıktan bir iğne çekerken A deie’e bir


bakış fırlattı. “Ve eğer kendinizi daha iyi h is s e d e c e k s in iz söy-
leveyim . benim de b ir K ırm ızı Başlıklı Kız kostümüm var-
ww

“Teşekkürler, B ayan.”
“ R ica ederim .” Parm ağıyla havada bir daire çizdi. “Dö­
nün lütfen.”
N edim eler elbise provalarını tam am lar tamamlama

114
emeği için her zam an gittikleri, en sevdikleri kafeye
^ le ^ C a f e Ole belki kasabanın en iyi Meksika yemeklerini

et
gl mıyordu ama m argarita konusunda eline su dökebilen
f o k tu . Aşır, yüksek sesli İspanyol müziği eşliğinde en sev­
dikleri masalardan birine yönlendirildiler. Mekânın büyüsüne

.N
hemen ayak uydurmuşlardı. C lare’in düğünü ve Lucy’nin iri-
kıyım kocası Q uinn’le ailelerini genişletme kararı üzerine
konuştular. Hepsi de yaklaşık yüz kilometre uzakta kendine

esi
yeni bir yaşam kuran M addie’nin hayatının merakı içindeydi.
Maddie içkisini dudaklarına götürürken, “Aslında san­
dığım kadar kötü değil,” dedi. “Dördüncü Cadde dışında, ol­
Sit
dukça güzel ve sakin bir yer. Kasabadaki kadınların yarısının
saçları berbatken, yarısınınki mükemmel... Yerlilerle yazlık­
çılar arasındaki farklılıktan mı kaynaklanıyor, henüz anlaya­
madım.” O m uzlarım silkti. “Bu kadar uzun süre eve tıkılı
ep
kalmanın akıl sağlığımı olumsuz etkileyeceğini düşünmüş­
tüm ama öyle olmadı.”
Lucy, “Bilirsin seni severim,” diyerek söze başladı. Bu
C

cümlenin sonunda her zaman mutlaka bir ama olurdu. “Ama


senin akıl sağlığın zaten yerinde değil.”
w.

Muhtemelen sözlerinde haklıydı.


Garsonlardan biri yemeklerini önlerine koyarken Clare,
K/tap nasıl gidiyor?” diye sordu.
ww

Yavaş.” M addie tavuklu bir tostada salatası sipariş


etmiş ve garson yemeği bırakır bırakmaz çatalına sarılmıştı.
A,mesinin günlüklerini bulup Truly’den bir ev satın aldıktan
^ ü ra ancak arkadaşlarına annesinin ölüm hikâyesini yaza-

115
cağından bahsetmişti. Ki bu da birkaç hafta önceydi
bu kadar u /u n süre beklediğini bilemiyordu. A s h n d a ^

et
dallarıyla özel yaşam ının detaylarını paylaşmak kon** ^
çok çekingen değildi. Her ne kadar söyledikleri onlan ^

.N
hayret ve korku içinde bıraksa da. Ama annesinin g ü n lü ^
rini okuduktan sonra kendini çok toy hissetmiş, bir süre ken
disi bu duruma alışıp, özümsemeyi denemişti. Ancak oncbn
sonra birilerine açabilmişti bu konuyu.

esi
A dele içinden peynir ve ekşi sos sızan enchilada’sma
yumulurken, “ Hennessy’lerle tanıştın mı?” diye sordu. Adele
her gün düzenli olarak sporunu yapardı, bu nedenle istediği
Sit
her şeyi yiyebiliyordu. M addie ise onun tam tersine spordan
nefret ederdi.
“Sadece Mick ve yeğeni Travis’le tanıştım.”
“M ick'in kitabınla ilgili ilk tepkisi ne oldu?”
ep
“ Aslında, henüz bilmiyor.” Salatasından bir çatal daha
alıp devam etti. “ Henüz ona söylemek için doğru zamanı ya­
kalayam adım .”
C

“ Eee,” Lucy kaşlarını merakla kaldırdı. “Ne konuştunuz


şim diye kadar peki?”
w.

Elbette ki ikisinin de evlilikte gözü olmadığından.


M ick’in kalçalarını ve kokusunu çok beğendiğinden bahset­
tiklerini söyleyemedi. “Genelde farelerden b a h s e t t i k . ” Yalan
ww

da sayılmazdı hani.
"D ur bir dakika.” Adele elinin birini havaya kaldırdı. *
senin ve annenin kim olduğunu biliyor ama siz hâlâ ftrelef
den bahsediyorsunuz, öyle mi?

116
-Ona henüz kim olduğumu söylemedim." Üç arkadaşı
emeklerini bırakıp hayretle gözlerini Maddie’ye diktiler.

et
..0 barında iş başındayken ya da herkes bir barbekünün et-
mlinda toplanmışken, gidip de ona ‘Merhaba. Benim adım

.N
Maddie ve annen, annemi öldürdü’ mü demeliydim? Arka­
daşları Maddie’nin haklılığını onaylamasına başlarını salla­
yıp yemeklerine devam ettiler. “ Dün de aynı şekilde kötü bir

esi
zamanlamayla bir aradaydık. Günüm berbat geçiyordu. O ise
öyle hoştu k i... Bana otel şeklinde bir ftıre kapanı getirmişti
sonra da beni öptü.” Elindeki çatalı bir parça tavuk ve avo­
kado dilimine batırdı. “Öyle olunca, ben de söylemeyi unut­
Sit
tum gitti.”
Arkadaşları bir an yine öylece kalakaldılar.
"Senin lafını çalmış gibi olacağım ama sen bizimle
ep
dalga mı geçiyorsun?" dedi Lucy.
Maddie başını iki yana salladı. Belki de bunu hiç söyle­
meyip, kendine saklamalıydı. Ama artık çok geçti.
Bu kez elini havaya kaldırma sırası Clare’deydi. “Dur
C

hir dakika. Benim için bir şeyi açıklığa kavuşturabilir


misin?”
w.

Tabii." Maddie. Clare’in soracağı sıradaki soruyu tah­


min ederek, aynı durumda kendisi de olsa soracağı soruyu
E n lik le cevapladı. “Gerçekten çok seksi biri ve bu konuda
ww

^°k iyi. Beni nasıl ateşleyeceğini iyi biliyor."


Sorumun cevabı bu değildi." Maddie’nin kalabalık oı-
(amlarda uygunsuz davranışlar sergilediğini düşündüğü her
^ ^Ptığı gibi yine etrafını şöyle bir kolaçan etti. “Sen Mick

117
H enncssy-yle birlikte oldun am a o senin kim old .
mıyor. Sence ö ğ ren d iğ in d e tepkisi ne olacak?" UgU"“ bil-
“ Sanırım öfkeden kudurur."

et
C lare eğilerek m asaya biraz daha yaklaştı. “Tahı
b iliyor m usu n ?" ,TUn ede-

.N
"H enüz onu nasıl tepki vereceğini kestirebilecek kad
iyi tanım ıyo ru m .” A m a işin aslı tanıyordu. Çok kızacağın
ve kızm akta haklı olduğunu biliyordu. A m a yine de, dürüst

esi
olm ak gerekirse, gerçekten ona gerçekleri anlatacak doğÜ,
zam an bir türlü gelm em işti. Evine gidip dudaklarına yapışan
o olm am ıştı. H er şeyi başlatan M ick’ti.
Sit
"O na gerçekleri söylediğinde şok tabancanı da yanında
bu lu n d u rsan iyi ed ersin ,” diyerek b ir tavsiyede bulundu
Lucy.
"O şid d et g ö stereb ilecek biri değil. Onu şoklamaya
ep

gerek duyacağım ı hiç sanm ıyorum .”


"O nu tan ım ıy o rsu n .” A dele elindeki çatalı Maddie’ye
doğru sallarken b ir g erçeğe de parm ak basıyordu. “Annesi
C

de anneni öldürm üştü.”


C lare, M ad d ie’nin sözlerini bu kez kendisine hatırlata­
w.

rak. "Ve senin de bize hep dediğin gibi, asıl dikkat edilmesi
gereken insanlar aklı başında gibi duranlardır,’ dedi.
"A yrıca kişisel güvenlik önlem leri olm azsa hepimizin
ww

b irer kuş gibi avlanacağım ızı söyleyen sen değil miydin?


Lucy bir kahkaha atıp, içkisini kaldırdı. "Ayrıca çoğunu bu­
layım derken elindeki azdan da olma.
"Sağ olun, sayenizde neden arkadaş olarak üçünüzü seÇ'

118
• t,jr kez daha anladım .” Bunun sebebi hâlâ hayatta olup
vh»ddie’ye öncm vercn tek k i?i,erin on,ar olmasıydı. "Ya-
^ söyleyeceğim . Sadece biraz zaman kazanmaya çalışı­

et
yorum-’
Clare arkasına yaslandı. "Y üce Tanrım."

.N
“Yine ne oldu?”
“Sen korkuyorsun.”
Maddie eline aldığı margaritasını gözbebekleri soğuktan

esi
donuncaya dek tepesine dikti. "Şuna sadece biraz çekiniyo­
rum diyelim.” Elini alnına götürerek, "Ben hiçbir şeyden

korkmam,” dedi.
Sit
Yüksek korumalı Revo marka gözlüklerinin siyah çer­
çevesi Mick’in burnunun hemen üzerinde duruyor ve mavi
ep
aynalı camların ardına saklanmış gözlerini saat altı güneşinin
kavurucu sıcağından koruyordu. Okulun otoparkından beyz-
bol sahasına doğru yürürken, gözleri on iki numaralı ve üze­
C

rinde Hennessy’s yazan mavi bir tişörtü ve kırmızı bir vurucu


başlığını anyordu. Bütün gününü kitaplarını düzenlemek ve
w.

dağıtımcıdan bira sipariş etmekle geçirmiş olduğundan oyu-


nün başlangıç vuruşunu kaçırmıştı.
Açık tribünün alt sıradaki koltuklarından birine oturup,
ww

^ y d i, Travis,” diye bağırdı. Öne doğru eğilip kollarını diz­


e n i n üzerine koydu.
^ ravis beyzbol sopasını omuzlarından birinin üzerine
^ u ş , siyah vuruş noktasına doğru ilerliyordu. Karşı

ti<)
takım . Brooks Sigorta, eldivenlerini takıp sahadaki
alırken Travis koçunun öğrettiği atışların p r o v a s ı n , ^ ’11'
sopasını havada topa vururm uşçasına sallıyordu T r ^ 13' ^

et
da bir vurucunun durması gerektiği gibi durmuş, s o p a s ^
laınış am a topu ıskalam ıştı. *S'nı Sal'

.N
“ Ö nem li değil, evlat,” diyerek bağırdı Mick.
M eg ise kendi arkadaşları ve Travis’in takını arkada
larının anneleriyle oturduğu en üst sıradan, “Bu sefer ya^'

esi
çaksın.” diye bağırdı.
M ick gözlerini yeniden sahaya döndürmeden önce ka­
fasını yukarı çevirip kız kardeşine baktı. Dün geceki kardeş
Sit
yem eği çok iyi geçm işti. M eg yem ek için biftek ve fmnda
patates yapm ış ve pek çok insanın tanıdığı eğlence düşkünü
M eg tavrını takınm ıştı. N e var ki, tüm yem ek boyunca Mick
o m asada olm ak değil, kasabanın diğer ucunda hakkında hiç­
ep
bir şey bilm ediği bir kadının göl kıyısındaki evinde olmayı
ve tüm gece farelerden bahsedip, burnunu boynuna gömmeyi
istemişti.
C

M addie D upree’de çözem ediği bir gizem vardı. O güzel


yüzünün, seksi bedeninin ve teninin güzel kokusunun dışında
w.

çözem ediği bir şe y ... Ö yle b ir şey ki, o şey her neyse, onun
yüzünden, aslında başka şeyler düşünmek zorunda olduğu
çoğu zam an kendini hep onu düşünürken b u lu v eriy o rd u -
ww

O nun yüzünden b ir türlü hesapta yaptığı hataları bulamıyor


kafasını toparlayam ıyordu.
Travis yeniden atış noktasına gelip sopasını savurdu. W
kez tam isabet ettirm iş lopu döndüre döndüre ikinci ve

120
köşelerin arasına göndermişti. Elindeki sopayı yere
WUnLÜ kafasındaki başlığı bir öne bir arkaya savurarak koş-

et
l,r,Jl11b-ışla*11- 'f°P sekerek sahanın dışında bekleyen top tu­
nunun başının üzerinden geçip gitti, tutucu da topun peşi
' C koştu. İlk köşedeki hakem Travis’e koşmasını söyledi­

.N
ğinde Travis üçüncü köşeye doğru hızla seğirtti. Travis
üçüncü köşeye vardığında top tutucu topu daha yeni yakala­
yıp birkaç metre öteye fırlatmıştı. Travis yeniden koşmaya

esi
başlayıp hedef köşeye doğru kayarak ulaştığında henüz dış
ovuncu ve ikinci köşedeki oyuncu topu yakalamaya çalışı­
yorlardı.
Sit
Mick neşeyle bağırıp başparmağını yukarı kaldırarak
Travis’i tebrik etti. Sanki çocuğun amcası değil de babasıy­
mış gibi gururlanmıştı. Gerçi şu an. Travis’in hayatındaki tek
erkek oydu. Travis babasını beş yıldır görmemişti; Meg bile
ep

babanın nerede olduğundan bihaberdi. Ya da belki de daha


doğrusu o işsiz güçsüz aylağın nerede olduğunu bilmek is­
temiyordu. Mick, Gavin Black ile sadece bir kez karşılaş­
C

mıştı, o da düğündeydi. İlk bakışta adamın boş gezenin boş


kalfası olduğunu anlamış ve zaman içinde de yanılmadığını
w.

görmüştü.
1 ravis pantolonundaki tozu çırpıp kafasındaki başlığı
koVuna uzattı. Takım arkadaşlarıyla e! çakıp takım kulübe­
ww

mde bir koltuğa oturdu. M ick’e doğru bakıp, küçük ağzında


k« a bir gölge gibi görünen eksik dişini göstererek sırıttı.
^ er Şu an Gavin Black. M ick’in önünde oturuyor olsaydı.
Mlck hiç düşünmeden adamın kıçına tekmeyi basıp okulun

121
dışına gönderiverirdi. Bir adanı nasıl olur da 0 »ı
sorm azdı? Ü stelik iki yıl boyunca çocuğunu k e n ^ T ^
büyüttükten s o n ra ... Hadi oldu diyelim , peki k ı z ^ 1'

et
böv le bir adam ı eş olarak nasıl seçerdi? kar°eŞi
İkinci vunıcu lopa vurup, T rav is’in takımı alana

.N
d ığında M ick ellerin i d izlerin in ü zerine koydu. Trav ^
M eg için yapılabilecek en iyi şey M eg 'in kendine güveni
birini bulm asıydı. H em ona hem de Travis’e iyi gelecek^

esi
adam , sürekli yanlarında olacak b irisi... K
M ick, T rav is’i çok seviyordu ve her zam an da yanında
olacaktı. Tıpkı henüz küçük birer çocuklarken M eg’e yaptığ,
Sit
gibi. A m a artık yorulm uştu. Sanki M eg ’e zam an ayırdıkça,
o hep daha fazlasını istiy o r gibiydi. G iderek büyükannesine
benzem eye başlam ıştı. O ysa M ick, Loraine’den uzak kala­
bilm ek için tam on iki yıl b o yunca eve dönmemişti. Eğer
ep
M eg ’e izin v erirse, M e g ’in ona bir daha kopmamak üzere
bağlanacağından korkuyordu. Ve bunu hiç istemiyordu. İster
çocu k lu ğ u n d a o lsu n isterse savaş m eydanlarında, yaşadığı
C

hengâm eli b ir h ay attan sonra tek istediği biraz huzur ve sa­


kinlikti. İki b ar sah ib iy k en ne kadar huzurlu ve sakin oluna­
w.

bilirse o kad ar h u zu rlu ve sakin olabilm eyi diliyordu.


M eg hay atın d a h ep b ir erkeğe ihtiyaç duyan kadınlar­
dandı. H er z am an o n u dengeleyecek biri olm alıydı yanında
ww

A m a bu kişi M ick olm am alıydı. A klına birden, bir koca ara­


yışında olm ad ığ ın ı söy ley en M addie geldi. M ick bu cüm W
daha önce de pek çok kadının ağzından duym uştu ama soz
k o n u su olan M ad d ie o lunca bu kez kulağa daha in a n d ık
rdü M a d d ie ’nin h a y a lın ı n a sıl kazan d ığ ın ı bilm iyordu
^ ,ıy jş yapıyorsa k e n d i k e n d in e y e tm e sin i sa ğ lıy o r o l­
ama ^cr

et
1,al,Mıek, Travis’i biraz daha yakından görebilmek için
kalkıp, vurucuların bulunduğu alana doğru ilerledi.

.N
^ravis o sırada elindeki eldiveni göğe kaldırmış, içine sanki
ce n n etten bir top düşecekm iş gibi merkez alanda bekliyordu.
Aslında dün M addie’yi öpmek gibi bir niyeti yoktu. Sa­

esi
dece ona haşere uzmanının kartını ve fare kapanını verip ay-
nlmayı düşünmüştü. Ama M adide’nin daha kapıyı açtığı ilk
an tüm planları altüst olmuştu. Vücudunu tamamen sararak
Sit
bütün kıvrımlarını ortaya çıkaran siyah elbisesiyle kapıyı aç­
tığında Mick sadece bir an önce o elbiseyi çıkarmayı düşünür
hale gelmişti. Tıpkı bir doğum günü hediyesi gibi iplerini çe­
kerek onu açmak istiyordu. Her yerine dokunup, tatmayı di­
ep

liyordu.
Ellerini kaldırıp önündeki zincirli çiti kavradı. Belki
dünkü zamanlaması kötüydü ama Mick, Maddie’yi bir kez
C

daha öpme fırsatını yakalayacağını adı gibi iyi biliyordu.


“Selam, M ick.”
w.

Mick kafasını kaldırıp omzunun üzerinden baktığında


Jevvel F inley'in kendisine doğru yaklaşmakta olduğunu
gördü. Jevvel annesinin en iyi arkadaşlarından biriydi. Scoot
ww

' e ^ e s adında akla zarar ikiz oğullan ve sürekli mızmızlanıp


a£layan Belinda adında ama herkesin Boo diye çağırdığı bir
vardı. Küçükken Mick bir gün Boo’ya sert bir top tırlat-
rr,,5 Vc Boo sanki ölümcül bir darbe almış gibi saatlerce ag
lamışt.. M eg 'e göre, Boo artık eskisi kadar mizm>- .
ğıldı ama ikizler her zam an olduklar, gibi hâlâ akl
lard». a ^rar.

et
"M erhaba, Bayan Finley. Bu geceki maçta oynav.
rununuz var m .?" n l°-

.N
Jew el karşıdaki kulübeyi göstererek. “K ızımın 0gı
Frankie Brookfıeld Sigorta’nın dış saha oyuncusu,” dedi
Ah. Topları tıpkı bir kız gibi fırlatan şu çocuk Şimdi a

esi
laşıldı.
Elinden geldiğince kibar olm aya çalışarak, “Scootvc
Wes neler yap ıy o rlar?” diye sordu. A slında ne yaptıklan
Sit
zerre kadar um urunda değildi.
“ Balık çiftliklerini batırdıktan sonra, ikisi de birer ticari
sürücü ehliyeti aldı ve şu anda bir taşım acılık şirketinin bü­
yük araçlarını kullanıyorlar.”
ep

M ick dikkatini yeniden sahaya ve Travis’e verdi. Travis


ise eldivenini havaya fırlatıp yakalam akla meşguldü. “Hangi
şirket?” Eğer gün gelir de taşınm aya karar verirse o şirketi
C

aram am ak için sorm uştu bu soruyu.


“York N akliye ve M u h afaza... Ama bitmek bilmeyen
w.

işlerden yılm ış dürüm dalar. Yeterli parayı biriktirdiklerinde,


işi bırakıp televizyondakilere benzeyen ve ev tadilatı üzerine
bir iş kurm ayı düşünüyorlar.”
ww

M ick ikizlerin kendi işlerinin patronları olduklarında bir


yılı geçirm eden iflas bayrağını çekeceklerini b iliy o rd u . O ço­
cukların tam am en birer embesil olduklarını söylemek abartıl'

bir tabir olm azdı herhalde.

124
..Ev tadilat işinde çok para var.”
-fv et ” D önüp T ravis’e dikkatini oyuna vermesi gerek-

et
tini gerekiyordu.
-‘S cooter’m ded iğin e göre y a k la şık olarak a y lık elli bin

.N
dolr»r"
•*Hı hı.” Yok artlk- Travıs Ş,m di de dönm üş, yoldan
aeçen arabaları seyrediyordu.
••O yazarla konuştun mu?”

esi
Travis’e dikkatini oyuna vermesi için bağırmaması ge­
rekiyordu ama bunu yapm ayı çok istiyordu. “ Hangi ya­

zarla?”
Sit
“Annen, baban ve ölen o garson Alice Jones hakkında
kitap yazacak olan yazar.”
C ep
w.
ww
et
.N
esi
Y E D İN C İ B Ö LÜM
Sit
Maddie seyahat çantasını yatağın üzerine fırlatıp, fer­
muarını açtı. Başında inceden bir ağrı vardı. Bu ağrının se­
bebinin uykusuzluk mu, A dele’le içkiyi biraz fazla kaçırmış
ep
olması mı, yoksa arkadaşlarının kırık dökük aşk hikâyelerini
dinlemek mi olduğunu kestiremiyordu.
Cafe O le’de yemeklerini yedikten sonra Adele’le bir­
C

likte Boise’deki evine geçip, geceye orada devam etmişlerdi.


Adele’in aşk hayatıyla ilgili her zaman anlatmaya can attığı
w.

komik hikâyeleri vardı -gerçi Maddie hikâyelerin hepsini de


eğlenceli bulmazdı y a - yine de iyi bir arkadaş olarak hikâ­
yeleri dinleyip şarap kadehlerini doldurmak görevi onundu.
ww

Maddie kendi komik ve keyifli aşk hikâyelerini anlatmayalı


hay'i zanıan olmuştu, o yüzden sadece Adele’i dinleyip, yeri
ildiğinde ona tavsiyelerde bulunmayı tercih etti.

127
B o ise'd en a y rılm ad an önce M addie, A dele”
hafta sonunu birlikte geçirebilm eleri için Trul ^ ' §eleCçlî
m işti. Adele de gelm eyi kabul etmişti. Ve M a d d ie ^ * * 1*

et
liyordu ki A dele, T n ıly ’ye ceplerinde bir dünya veni l ? ' b|'
le gelecekti. yen,h'kâyCy.

.N
M addie kirli kıyafetlerini çantasından çıkarıp ba
daki kirli sepetine fırlattı. Vakit öğleyi biraz geçm iş
fena halde acıkm ıştı. G elen elektronik postalarım k o n tm î

esi
edip bazılarına cevap verirken b ir parça tavukgöğsü ve bira;
krem peynirli kereviz yedi. Telesekreterini kontrol etti ama
sadece tek bir mesaj bırakılm ıştı. O da hah yıkamacısındandı
Sit
Ş erif Potter’daıı hâlâ ses seda yoktu.
Sonrasındaki planı M ick’i bulup ona kim olduğunu ve
neden kasabada olduğunu anlatm aktı. Yapılabilecek en doğru
şey bu olacaktı ve M ick ’in bu gerçeği kendi ağzından duy­
ep
m asını istiyordu. M ick ’i işlettiği barlardan birinde bulabile­
ceğini biliyordu ve içinden, umarım bu gece Mort ’s 'da çalışı­
yordu)-, diye geçirdi. H ennessy’s ’e girm eyi hiç istemiyordu,
C

en azından şimdilik. A nnesinin can verdiği bu bara daha önce


hiç adım ını atm am ıştı. O nun için H ennessy’s, kitabında an­
w.

latacağı için ziyaret etm ek zorunda olduğu bir cinayet ma­


hallinin çok ötesindeydi. A m a Öninde sonunda mekâna gid>P
notlar tutm ası ve gö zlem yapm ası kaçınılm az o la c a k tı. Ve
ww

kesinlikle bundan korkm uyor, sadece biraz çekiniyordu.


Lavaboda tabağını sudan geçirip bulaşık makinesine ko­
yarken bir yandan da M ick ’in gerçeği öğrendiğinde ne dent
öfkeleneceğini düşünüyordu. A rkadaşları hatırlatana kadaf-

12X
ını da yanında bulundurm a gibi bir niyeti yoktu.
,ok Mick son derece zararsız biri gibi görünse de

et
^ !* terlerden füze fırlatınışlığı vardı. Ayrıca annesi de
bC i kaybedip telafisi olm ayan hatalar yapmış bir aptaldı.
I^ldı k‘ Maddie kendini psikolojik rahatsızlıkları olan in-

.N
.anlan mütemadiyen kendine çeken bir paratoner gibi görii-
vor ve yıllarca o insanlarla oturdukları masalara zincirlenmiş
"bir halde görüşmeler yaptığından, tedbiri yine de hiç elden

esi
bırakmıyor, en azından bir biber gazıyla kendini güvene alı­
yordu.
Kapı çaldı ve M addie bu kez M ick’i kapı girişinde di­
Sit
kilirken gördüğünde hiç şaşırmadı. Tıpkı geçen sefer olduğu
gibi Mick parmaklarının arasında yine bir kartvizit tutuyordu.
Yalnız bu kez kartvizit hiç şüphesiz Maddie’ye aitti.
Mick bakışlarını mavi camlı gözlüklerinin ardına gizle­
ep

miş, dudaklarını hissiz bir ifadeyle germişti. Yüzünden mem­


nuniyet akmıyorduysa da çok da kızgın görünmüyordu. An­
laşılan biber gazıyla onu kör etmesine gerek kalmayacaktı.
C

Gerçi zaten üzerinde de yoktu.


Maddie bakışlarını elindeki karta çevirdi. “Bunu nere­
w.

den buldun?”
“Jewel Finley’den."
Kahretsin. M ick’in her şeyi bu şekilde öğrenmesini hiç
ww

,s|ernezdi ama olanlar onu şaşırtmamıştı da. “Ne zaman?


Dün gece Travis’in beyzbol maçında.”
“Bu şekilde öğrendiğin için gerçekten çok üzgünüm.
' '< * • “ M a d d i e o n u i ç e r i d a v e t e t m e m i ş t i a m a M i c k 'i n d a v e t

129
bekler gibi b ir hali yoktu.

M ick bir seksen sekizlik boyu ve seksen b e ' ıs­


rarlı bir adam ın ağırlığıyla yanından geçip gideme kka‘

et
bana söylem ed in ?" diye sordu. Şim di artık onu du ^
bir tankın ö n ü n e atlayıp onu durdurm ak kadar b

.N
çaba olacaktı. eyhudebir

M addie de kapıyı k ap atıp, M ick ’i takip ederek i


girdi. “ B enim le ilgili h içb ir şey bilm ek istemediğini söT

esi
m iştin. U nuttun m u ?" ye‘
"B u çok saçm a." G eniş pencerelerden içeri dolan gQn
ışığı kanepenin sırtına, sehpaya ve parke döşemelere vum.
Sit
yordu. M ick bu ışık huzm esinin içinde durup gözlüklerini çı­
kardı. M ad d ie o an M ic k ’in öfkesi konusunda yanıldığım
anladı. G özlerinin içinde adeta alev alev yanan mavi bir öfke
vardı. “ Ben h akkında b ir şey b ilm ek istem iyorum derken sa­
ep

dece eski erkek arkadaşların, en sevdiğin çikolatalı kurabiye


tarifin ve ortaokuldaki sıra arkadaşının kim olduğuyla ilgi­
lenm ediğim i k astetm iştim .” Kartı kaldırıp gösterdi. “Bu fark­
C

lı bir şey ve lütfen şimdi hiç de öyle değilm iş gibi davranma.


M addie saçlarını kulaklarının arkasına itti. Mick öfke­
w.

lenm ekte çok h aklıydı. “ M o rt’s B a r’a ilk geldiğim o gece-


aslında sana ken d im i tanıtm ak, kim olduğum u ve neden ka­
sabada o ldu ğ u m u söylem ek için gelm iştim . Ama bar o gÇÇ*
ww

o k ad ar yoğ u n d u ki söyleyebileceğim doğru zamanı bir tur"


yakalayam ad ım . Seni o yapı m arketinde ve D ö rd ü n cü a

d e ’de gö rd ü ğ ü m d e d e bu kez yanında Travis vardı. O


nm da uygun o lm ay acağ ın ı düşündüm .
.•Peki y a e v in e g e l d i ğ i m v e y a ln ı z olduğumuz ge çen
. Gözlüğünü ö fk e y le b a ş ın ın ü z e rin e itti.

et
sefCr; o g ü n sa n a s ö y le m e k ist e d im .”

-Öyle mi?” Elindeki kartı siyah M ort’s Bar tişörtünün

.N
bine soktu. “Ne zam an? Dilini boğazımın içine sokmadan
önce mi. y o k s a so n r a m ı ? ”
Maddie bir an nefes alm akta zorlandı. Evet, Mick sinir­

esi
lenmekte son derece haklıydı ama hikâyeyi sil baştan yaz­
maya hakkı yoktu. “ Beni öpen şendin.”
Mick, M addie’nin itirazlarını duymamışçasına, “Bede­
nini göğsüme yapıştırm adan önce uygun bir zaman bulabi­
lirdin belki.” dedi.
Sit
“Yapıştırmak mı? Beni kendine çeken şendin.” Maddie
gözlerini kıstı ama sinirlenmemeye kararlıydı. “Sana beni ta­
nımadığını söylem iştim .”
ep
“Ve nedense bana kasabaya annemin ve babamın hikâ­
yesini yazmak için geldiğin gibi önemli bir şeyi söylemek
yerine bir tür seks perhizinde olduğunla daha çok ilgilene­
C

ceğimi düşünerek onu söyledin.” Ağırlığını tek bacağına


yerip başını bir tarafa eğdi ve bakışlarını Maddie’ye dikti.
w.

Bana söylemeyi düşünmüyordun, değil mi?”


Saçmalama.” M addie kollarını göğüslerinin altında bir­
i n e kenetledi. “ Burası çok küçük bir yer, öninde sonunda
ww

Ayacağını biliyordum .”
"Ve ben duyana kadar beni baştan çıkarıp ağzımdan lal
a,tT|aya çalışacaktın, öyle değil mi?”
Maddie kendi kendine sakın bir delilik yapma diye söy-
lendı. Eğer delilik yapacak olursan şok tabanca
kasınılm az o/ıu: “ S öylediklerinde iki hata v a r'' p
bir yaparak elini havaya kaldırdı. “ Birincisi, afc

et
m aya çalıştığım ı söyledin. Ö yle bir şey yapmada* ** ^
ğıyla iki işareti y ap arak , “ İkincisi seni baştan

.N
çalıştığım ı söyledin. Bu da yanlış.” *
M ick. M ad d ie’ye bir adım yaklaşıp, gülümsedi. Ama
bessüm ü hoş ve etkileyici olm aktan çok uzaktı. “EöPr *
0^1 0 Plin

esi
daha fazla vaktim olm uş olsaydı, kendini yatakta sırtüstü ya
tıyorken b ulacaktın.”
“ Sen hayal g ö rüyorsun.”
Sit
“ Sen de yalan söylüyorsun. H em bana hem de kendine."
“ Ben kendim e asla yalan söylem em .” Öfkesinden yada
cüssesinden zerre k ad ar etkilenm ediğini göstermek isterce­
sine gözlerinin içine baktı. “Ve sana da asla yalan söyleme­
ep
d im .”
M ick gözlerini kısarak, “A m a bilerek ve isteyerek ger­
çekleri sakladın ki ikisi de aynı şey.”
C

“ Bu biraz fazla oldu. Bana ahlak dersi vermeye kalkı­


yorsun öyle m i? Söylesene M ick, yattığın tüm kadınlar bir­
w.

birlerinden h ab erd arlar m ı?”


“ Ben kadınlara yalan söylem em .”
“Tabii canım , sen sadece elinde bir fare kapanıyla^
ww

pıya dayanıp, sonra da bu sayede kadınların donlarından ıÇefl


d alm ayı hayal edersin, değil mi?
“ Sana kapanı bu yüzden getirmedim. _
“ Pekâlâ, şu an yalan söyleyen kim acaba?” Kapıy180>
, -Gitsen iyi edersin,” dedi.
'^ V 'c k jse |CIimı bile kıpırdatm adı. “ Bunu yapamazsın,

et
M il Aitemın hayatını yazam azsın.”
-Bal gibi de yazarım ve yazacağım da.” Mick’i bekle­
men kapıya doğru yönelip, kapıyı açtı.

.N
° -Neden ama? Senin hakkında araştınna yaptım.” Ayak­
kabısının topuklan sert parke zem inde kızgınlığının ifadesi
yüksek sesler çıkarırken M ick, M addie’ye doğru yöneldi.

esi
-Sen seri katillerle ilgili hikâyeler yazıyorsun. Benim annem
bir seri katil değildi. Sadece kocasının ihanetlerinden bıkıp
usanmış bir ev hanımıydı. Bir an cinnet geçirip hem kocasını
Sit
hem de kendini öldürdü. O rtada büyük bir cani falan yok.
Ted Bundy ya da Jeffrey Dahm er gibi hastalıklı piç kuruları
da yok. Annemin ve babam ın başına gelenler insanların oku­
mak için can atacağı heyecan verici bir malzeme olmaktan
ep

çok uzak.”
“Bırak da bunun kararını ben vereyim. Ne de olsa bu
konuda senden daha donanım lıyım .”
C

Mick kapının eşiğinde durup yüzünü tekrar Maddie’ye


çevirdi. “Annem sadece bir gece öfkesine yenik düşüp, ço­
w.

cuklarını kimsesiz ve akli dengesizliğinin kurbanları olarak


ortalıkta bırakan kederli bir kadındı.”
Hep kendinden ve ailenden bahsederken bu olayda
ww

taşka bir masum kurban olduğunu atlıyorsun.”


k ^ ^ garson parçasının m asum olduğunu kim söyleyebilir

İslında Maddie’nin kastettiği masum kurban kendi-


siydi. “A nlaşılan sen de bu kasabadaki herkesle
paylaşıp. A lice Jo n es’un ölüm ü hak ettiğini
“K im senin ölüm ü hak ettiğini söylemiyorum I

et
da evli bir adam la kırıştırdığı b ir gerçek.”
M ick işte şim di gerçek ten d am arına basm,şt, ..

.N
annen o kadını alnının ortasından vurup, suratını d 6 ^
son derece haklıydı, öyle m i?” b' ^
M ick sanki suratının ortasına bir tokat yemiş gibi anib

esi
hareketle başını geri çekti. A nlaşılan ne fotoğrafları göm^
ne dc olayın raporlarını okum uştu.
“ B aban u çk u ru n a d üşkün b ir çapkın olabilir ama bu
Sit
onun yine de b ir b arın o rtasın d a üç kurşunla vurulm asını
haklı çıkarır m ı? Ü stelik de annen onun can verişini izler­
ken.”
M ick sesini ilk kez yükseltti. “ İyice saçmalama başla­
ep
dın. A nnem neden onun can verişini izlesin ki?”
Eğer saçm aladığını söylem em iş olsaydı Maddie tüm si­
nirine rağm en daha fazla üzerine gidip, M ick’i üzmeyecek»
C

“ Kanlı ayak izleri b an n dört b ir köşesindeydi. Herhalde ken­


dini vurduktan sonra ayağa kalkıp dolanacak hali yoktu.
w.

M ick tek kelim e edem eden olduğu yerde kalakaldı.


“ Alice Jo n es’un da bir çocuğu vardı. O küçük kız da a"
nesini kaybetm eyi hak etm iş miydi? K im sesiz kalmakla111' ,
ww

cezalandırılm alıydı?” M addie elini M ick’in göğsünün ü# (


rine koyup, itti. “ O yüzden sakın bana annenin artık e?*nl
ihanetlerinden bıkıp usanm ış kederli bir ev hanımı oldug1^
söylem e. B aşka yolları vardı bunun. C inayet işlemede'1
ulaştıracak pek çok yol vardı.” M ick bir adım geri
v'ö/Ün1^apinın önünc çıktı. “Ve sakın bir daha buraya gelip,

et
aWralne yapacağımı söylem eye kalkma. Ve hoşuna gitse de
baIlJ He umurumda değil. Ben kitabımı yazacağım.” Ka-
1)ltnies<-

.N
\v ı kapatmaya çalıştı ama M ick kolunu araya koyup buna
engel oldu.
“Pekâlâ, öyle olsun.” Başının üzerine yerleştirdiği göz­

esi
lüğünü yeniden gözlerine indirdi. “Ama bunu yaparken ben­
den uzak dur,” deyip kolunu kapıdan çekti. “Ve sakın aileme
de yanaşayım dem e.”
Maddie kapıyı hızla çarparak, gözünün önündeki saçla-
Sit
nnı geriye itti. Kahretsin. İşte bu çok kötü olmuştu. Mick çok
kızmış, kendisi de öfkesine hâkim olamamıştı. Kahretsin ki
hâlâ öfkeden kuduruyordu.
ep

Mick’in kamyonetini çalıştırdığını duydu ve alışkanlık


gereği kapıyı kilitledi. Kitabı yazarken ona ya da ailesine ih­
tiyacı yoktu ama gerçekte işbirliği içinde olsalar hiç de fena
C

olmazdı. Özellikle de Loch ve Rose’un hayatlarını kaleme


alırken buna çok ihtiyaç duyabilirdi.
w.

“İşte, bu kötü oldu,” diyerek salona geçti. Şimdi kitabı


onların katkısı olmadan yazmak zorundaydı. Annesinin fo­
toğrafı hâlâ sehpanın üzerinde duruyordu. Öylesine genç ve
geleceğe dair umut doluydu ki. Maddie fotoğrafı eline alıp,
ww

Camın üzerinden annesinin dudaklarına dokundu. Mick in


^ d a olduğu sürece fotoğraf da sehpanın üzerinde durmuştu
atoa o fark etmemişti.
A s l ı n d a M a d d i e ’ n i n n i y e t i k e n d i s i n i n s a d e c e b u k ita b ı
ya/ıııaya kararlı bir yazardan ibaret olmadığım s"
M ıek'in annesi ardında kim sesiz bir çocuk d a h a ^ ^ ^ 1'
\m a görünüşe göre M ick artık M addie’yle ügiİj

et
duym ak istemiyor, onun gerçekte kim olduğuyla hi
miyordu. Iç

.N
M ick kam yonetini M eg ’in haftada beş gün garsonluk

esi
yaptığı ve bahşiş topladığı Shore View Lokantası’nm hemen
önündeki otoparka çekti. Hâlâ öylesine öfkeliydi ki önüne
çıkan her şeye ya da herkese bir yum ruk savurmak istiyordu
Sit
Tıpkı M ad d ie ’yi de o m uzlarından yakalayıp, pilini pırtını
toplayıp buralardan gitm eye ikna edene kadar sarsmak iste­
diği gibi. Ö yle ki H ennessy’leri ve acınası hikâyelerini son­
suza dek unutsun istiyordu. G el gör ki M addie açık açık hiç­
ep
bir yere gitm eyeceğini söylem işti. Bu durumda Mick’e düşen
görev M eg 'e bu haberi başkasından duym adan önce kendi
ağzından verm ekti.
C

K am y o n etin k o n tağ ın ı kapatıp, başını bir süre geriye


attı. A nnesi, babasının can verişini izlemişti öyle mi? Bunu
w.

bilm iyordu. K eşke hiç de öğrenm eseydi. İki kişiyi öldüren


bir kadınla, ekm eğin kenarlarını kesip tam da onun istediği
büyüklükte d ilim ley erek fıstık ezm eli ve çilek reçelli sand­
ww

v iç le r h a zırla y an o anneyi nasıl bağdaştırabilirdi ki? Onu


banyoya sok u p saçlarını yıkayan, sonra da gece olunca k o r
nuna alıp uyutan şefkatli kadınla barda, yerde kanlı ayak iZ'
Itrim bırakan k adını birbirine nasıl benzetebilirdi? Nasıl olup
lki kadın aynı kişi olabilirdi?
^hyözünü elleriyle ovalayıp, gözlüklerinin altından göz-

et
MKturdu. Kendini öyle yorgun hissediyordu ki. Jewel
, fjfli 0^u?ıu
Maddie’nin kartını verdikten sonra doğrudan Hennessy’s

.N
g e le re k kendini odasına kapatm ıştı. İnternetten Maddie
hakkında araştırma yapm ış ve pek çok bilgiye ulaşmıştı.
Mick, Maddie’nin basılm ış beş kitabı olduğunu öğrenmiş,

esi
vesikalık ve imza gününde çekilmiş fotoğraflarına ulaşmıştı.
Şüphesiz ki daha yakından tanımaya karar verdiği Maddie
Dupree isimli kadın psikotik katilleri kaleme alan yazarın ta
kendisiydi. Şimdi de annesinin babasını öldürdüğü gecenin
Sit
hikâyesini yazmaya hazırlanan Maddie Dupree... Kamyone­
tinin kapısını açıp dışarı çıktı. Ve ne yazık ki onu durdurmak
için elinden hiçbir şey gelmiyordu.
ep
Eskiyi de anım sadığında, Shore View Lokantası'nın ko­
kusunun hâlâ aynı olduğunu fark etti. Yağ, yumurta ve tütün
kanşımı bir koku. Bu lokanta A m erika’da bir kimsenin otu-
C

mp hem kahvesini yudum layıp hem de Camel ya da Lucky


Stnke marka sigarasını tüttürebileceği tek yerdi. Bu yüzden
w.

Je sürekli hep sigara tiryakileriyle dolup taşardı. Mick her


^ferinde M eg’e p a sif içicilikten akciğer kanseri olmadan
CVyel başka bir yerde iş bakmasını söylediyse de Meg bura-
ww

j^ki bahşişlerin başka bir yerde iş aramasını gerektirmeyecek


adar ’y* olduğunu söylerdi.
Saat öğleden sonra ikiydi ve Mick içeri girdiğinde lo-
ntanın yarısı boştu. Meg tezgâhın hemen ardında durmuş
°yd ö ru ner’e bir fincan kahve doldurup söylediği bir şeye
gülmekle m eşguldü. Siyah saçlarını atkuyruğu ya
lak pem be bir tişörtün üzerine beyaz bir önlük ^ Par'
M iek'e bakıp el salladı. talc,îiiştı.

et
“Selam. Mick. Aç m ısın?” diye sordu.
“ Hayır.” Tezgâhın önündeki taburelerden birine

.N
Revos m arka gözlüklerini başının üzerine itti. “Belki
biraz erken çıkarsın diye um m uştum .”
“ N eden?” Y üzündeki tebessüm anında silindi ve elin

esi
deki kahve sürahisini tezgâhın üzerine bıraktı. “Bir şey mj
oldu? T ravis'le mi ilgili?”
“Travis gayet iyi. Sadece seninle b ir şey konuşmak isti­
yordum .”
Sit
M eg sanki aklını okuyabilecekm iş gibi M ick’in gözle­
rinin içine baktı. “ Hemen geliyorum ,” diyerek mutfağa girdi.
Döndüğünde çantasını da yanına almıştı.
ep
M ick ayağa kalkıp, onun ardından dışarı çıktı. Lokan­
tanın kapısı arkalarından kapanır kapanm az, Meg dönerek
“Ne oldu?” diye sordu.
C

“K asabada bir kadın var. Yaşanmış cinayetlerin hikâye­


lerini yazıyor.”
w.

Çakıllı araba yolundan kamyonete doğru ilerlerken Meg


parlak güneş ışıklarının etkisiyle gözlerini kısıyordu. “Ad'
ne?”
ww

"M adeline D upree.”


M eg 'in ağzı şaşkınlıkla açık kalmıştı. “Madeline
ree mi? O nun Y e r in d e Olsam kitabının yazar, değil m» o?
kitabında hani şu kadınlar, öldürüp çamaşırların, kendi ta '«
-rinin altına giyen Patrick Wayne Dobbs’un hikâyesini
elb,fİ° *" o kitabı okuyunca öyle çok korkmuştum ki bir haf-

et
^ z ö r n e uyku girm em işti.” M eg başını salladı. “Truiy’de

„e işi var k
Mick gözlüklerini güneşten korumak için yeniden göz­

.N
erine indirdi. “G örünüşe göre, bu kez annemizin ve baba-
Juzın hikâyesini yazacak.”
Meg öylece kalakaldı. “N e?”

esi
•‘Beni duydun.”
“Ama neden?”
“Tanrım, bilm iyorum .” M ick elini kaldırıp, sonra yeni­
Sit
den indirdi. “Eğer seri katillerle ilgili kitaplar yazıyorsa, an­
nemin ve babam ın hikâyesi onu neden cezbetti anlaya­
mıyorum.”
Meg kollarını önlüğünün önünde birbirine bağladı ve
ep

birlikte yürümeye devam ettiler. “O gece olanlar hakkında


neler biliyor?”
“Bilmiyorum, M eg.” Kamyonetin yanında durdular ve
.C

Mick arkasını ön çam urluğa dayadı. “Annemizin o kadını


başından vurduğunu biliyor.” Kız kardeşi bunu duyduğunda
biç tepki vermedi. “Sen bunu biliyor muydun?"
w

Meg omuzlarını silkip başparmağının tırnağını kemirdi.


^Ve1, *erif büyükanneme söylerken duymuştum.”
ww

Mick kardeşinin gözlerinin içine bakıp daha kendisinin


dmediğj neler bildiğini merak etti. Acaba annesinin kendi-
j,*1* bernetı öldürm ediğinden de haberdar mıydı? Gerçi ne
^ ederdi ki? Görünüşe göre Meg haberleri beklediğinden

139
çok daha tyi kakılıyordu. "İyi misin,„
Meg başm, «et anlam,nda sallad, -n
^ ' ' « e ğ i m i z bir şey var m,r ' nü d“Wı»W)J

et
Sanmıyorum.”
M eg şoför kapısının olduğu yere dav ,

.N
“G idip onunla konuşsan?” P’ b,r *9 Çekti
“Konuştum. Yazacağın, söyledi v e bizim on
etmememiz hiç umurunda değil gibi Z ^

esi
“Kahretsin.” gorunuyor.”
“Aynen öyle.”

; ; ? ^ i yine herkes bu oiay, konuşmaya başlayacak.


Sit
A nnem in arkasından atıp tutacaklar yine.”
"M u h tem elen üçünün de arkas.ndan aüp tutacaklar
A m a ne yazacak ki? O gece gerçekten ne olduğunu bilen her
ep
kes öldü.”
M eg gözlerini uzaklara dikti.
O gece n eler olduğuyla ilgili bildiğin başka bir şey var
C

m ı?”

M eg kollarını çözdü. “Sadece annemin artık daha fazla


w.

dayanam ayıp babam ı ve o garson kadını öldürdüğünü bili­


y o ru m .”
M ick aslında bu konuda ona tam olarak inanamıyordu
ww

am a yirm i d o k u z yıl sonra artık ne fark ederdi ki? Meg on­


ların yanında d eğildi. O da o gece şerif gelip de haberi ver­
diğinde M ic k ’le birlikte evdeydi.
M ick m asm avi açık gökyüzüne çevirdi bakışlarını ‘0
a d ın ın küçük bir kızı olduğunu unutmuştum.”
'^ K v e t . gerçi adını şim di hatırlayamıyorum.” Meg göz-

et
ni yeniden M ick’e çevirdi. “ Çok da umurumda değil
'atcn- Annesi fahişenin tekiydi.”

.N
/8 C-Bu kızın suçu değil, Meg. O da annesini kaybetti.”
“Eminim ki bizden çok daha iyi durumdaydı. Alice
jones babamızla kırıştırıyor ve bunu kimin bildiğiyle zerre

esi
kadar ilgilenmiyordu. İlişkilerini bütün bir kasabanın gözüne
so k a ra k yaşadılar, o yüzden şimdi kalkıp da benden isimsiz,
sıfatsız, kimsesiz bir çocuk için üzgün olmamı bekleme.”
Mick ilişkinin herkesin gözü önünde yaşanıp yaşanma­
Sit
dığını bilmiyordu. Ama eğer öyleyse o zaman suçun büyük
kısmını üstlenmesi gereken kişi babasıydı, çünkü evli olan
oydu.
“Buna göğüs gerebilecek misin?”
ep

“Hayır, ama elimden ne gelir ki?” Çantasının omzun­


daki askısını düzeltti. “ Katlanacağım, daha önce de yaptığım
gibi.”
C

“Ona senden ve Travis’den uzak durmasını söyledim: o


yüzden muhtemelen sorularıyla sizin canınızı sıkamayacak-
w.

tır.”
Meg kaşlarından birini yukarı kaldırdı. “Peki, sorula­
n a senin canını sıkacak mı?”
ww

ftir kadının, bir adamın canını sıkmasının daha pek çok


,arkl‘ y°Iu vardı. Sakın bir daha buraya gelip bana nevapa-
CQğ,n,‘ »öylemeve kalkma. Ve hoşuna gitse de gitmese de
h r u m d a değil. Ben kitabım, vazacağnn. Hem delinin teki.

141
hem inatçı, hem de fena halde seksi biriydi. K-
çarpm adan önce kocam an kahverengi gözlerini kpî
m ıştı ona. “ H ayır," diyerek yanıtladı kardeşini. " s T ^ '

et
benim de canım ı sıkam ayacak.”

.N
M eg, M ick’in kam yonetini çalıştırıp park yerinden ç*
m asını duyııncaya kadar bekledi ve sonra derin bir nefe

esi
verip, ellerini başının iki yanına götürdü. Parmaklarını şa.
kaklanna bastırıp, başının içinde giderek büyüyen baskıyı alt
etm eye çalışarak gözlerini kapadı. M adeline Dupree, onların
Sit
anne ve babasının hikâyesini yazm ak üzere kasabalarına gel­
m işti. B irilerinin onu durdurabilm ek için yapabileceği bir
şeyler m utlaka olmalıydı. Hiç kimse öyle elini kolunu salla­
yarak insanların hayatını mahvedem ezdi. Başkalarının özel
ep
h ay atların a burnunu sokup geçm işini kurcalayan kişilere
karşı bir yasa olmalıydı.
M eg gözlerini açıp ayağındaki Reebok marka beyaz
C

sp o r ayakkabılarına baktı. Çok geçm eden kasabadaki herkes


olanları öğrenecekti. Çok geçmeden yine herkes konuşmaya,
w.

çek iştirm ey e ve sanki girdiği her yerden b ir an önce kaçıp


g itm ek zorundaym ış gibi gözlerini ona dikip, izlemeye baş­
layacaktı. B azen kendi kardeşi bile ona sanki aklını yitirme
ww

g ibi bakıy o rd u . M ick geçm işin üzerine sünger çekip unut­


m ak ta ço k iyi olduğunu iddia etse de aslında geçmişe dair
un u tam ad ığ ı pek çok şey vardı. Gözleri bulutlandı ve g°z'
y a şla rı a y ak ların ın hemen dibindeki çakıltaşlarınm üzerme
Mick aynı zam anda duygusallıkla akli dengesizliği
dÜ*tU karıştırıyordu. Bu konuda onu suçlayamazdı. Anne

et
^"b'ba'at'y13 büy üm eleri en sonunda on |arın ölümüyle so­
lla n a n duygusal bir m ücadele olmuştu.

.N
^ park alanına yeni bir kamyonetin girmesiyle Meg göz-
ni kaldırıp, Steve C astle’ın Tacoına marka kamyonetinin
kapışım açarak aşağı indiğini gördü. Steve, Mick’in en yakın

esi
arkadaşı ve H ennessy’s B ar’ın müdürüydü. Meg onun hak­
k ın d a çok fazla şey bilm iyordu. Tek bildiği onun da Mick ile
birlikte savaşta helikopter pilotuğu yaptığı ve o dönemlerde
vaşadığı bir kaza sonucu sağ bacağının dizden alt kısmını
Sit
k a y b e ttiğ iy d i.

Steve ona doğru yaklaşıp, gür sesi park alanına yayılır­


ken, “Selam, M eg,” diye bağırdı.
ep
“Selam.” Meg hızla gözlerindeki yaşlan sildi ve ellerini
yeniden aşağı indirdi. Steve iriyarı bir adamdı ve kafasını ta­
mamen dazlak olacak biçim de tıraş ediyordu. Uzun boylu,
C

geniş göğüslü ve öylesine erkeksi bir havası vardı ki, cüssesi


Meg’in gözünü korkutuyordu.
w.

“Zor bir gün geçiriyorsun galiba?”


Meg. Steve’in mavi gözlerinin içine bakarken yanakla-
nn'n kızardığını hissetti. “Affedersin. Erkeklerin kadınları
ww

fa rk e n görmekten hoşlanmadıklarını biliyorum.


Gözyaşları beni rahatsız etmez. Ben kız gibi gözyaşı
ktn pek çok yiğit asker gördüm.” Kollarını poker oynayan
baskılı tişörtünün önünde birbirine bağladı. Şimdi,
bakalım, seni bu kadar üzen ne, tatlım?
M eg aslında çok iyi tanımadığı insanlara duygu,
m azdı am a nedense Steve farklıydı. Her ne kadar cüsse"' ^
zünü korkutuyorduysa da onun yanında kendini 8Ö'

et
hissediyordu. Belki bunun sebebi sadece ona “t a t l ı n y ^
seslcnm esiydi. M eg dudaklarını aralayıp, içindekileri b i r ^

.N
pıda döküverdi. “ Az önce M ick buradaydı ve bana kasab^'
gelen bir yazarın annem izin babam ızı öldürdüğü gecenin h'3
kâyesini yazacağını söyledi.”

esi
“ A h, evet, bunu ben de duydum .”
“ Sahi m i? Nereden duydun?”
“ Dün gece Finley kardeşler H ennessy’s ’de konuşurlar­
ken duydum .”
Sit
M eg elini kaldırıp yine tırnağını kem irm eye başladı.
“ O zam an tüm kasaba da duym uş demektir. Orada bu­
rada bu konuyu konuşup, üzerine yorum lar yapmaları yakın­
ep
dır.”
“Y apacak bir şey yok.”
M eg elini indirip, başını iki yöne salladı. “ Biliyorum ”
C

“A m a belki sen onunla konuşabilirsin.”


“ M ick denem iş. Ne düşündüğüm üzün umurunda olma­
w.

d ığ ın ı ve kitabını yazacağını söylem iş.” G özlerini yeniden


a y a k k a b ıla rın a dikti. “ M ick de ona benden ve T r a v is ’den
uzak durm asın ı söylem iş.”
ww

“ O ndan neden çekiniyorsun? Neden gidip ona içindeki­


leri sö y lem iy o rsu n ? ”
M eg g ö zlerin i kaldırıp Steve’in gözlerinin içine ve a
fa sın d a p a rıld a y a n güneş ışıklarına baktı. “ İçim den ge<?cn
, jigjieneceğini sanm ıyorum .”
-B e lk i dc, am a bunu onunla konuşmadan bilemezsin.”

et
ve k ollarım çözüp koca ellerinden birini Meg’in omzunun
Ste' ne koydu. “B ildiğim bir şey varsa, o da insanın korku­
m l a y ü z le ş m e s i gerektiğidir. Eğer neyle karşılaşacağını bi-

.N
onun üstesinden gelm en çok daha kolay olur.”
Meg bu sözün doğruluğundan emindi ve çok iyi bir tav­
siye olduğunu düşünüyordu. Ama şu an omzunun üzerinde

esi
duran elin ağırlığından başka b ir şey düşünemez haldeydi.
Steve’in kuvvetli ellerinin sım sıcak dokunuşunu adeta kar­
nının içinde hissediyordu. Eski kocasından bu yana hiçbir er­
Sit
keğin sıcaklığını hissetm em işti. Kasabadaki erkekler onunla
konuşup, flört ediyor am a hiçbiri birkaç fincan kahve içme­
nin ötesine gitm iyorlardı.
Steve avucunu M eg ’in om uzlarından aşağı kaydırıp
ep

elini tuttu. “K asabaya geldiğim den beri merak ettiğim bir şey
var.”
“Neymiş?”
C

Kafasını eğerek M eg ’i dikkatle süzdü. “Neden bir erkek


arkadaşın yok?”
w.

Sanırım bu kasabadaki erkekler anneme benzerim diye


knden biraz korkuyorlar.”
Steve önce kaşlarını çatıp ardından da kahkahayı koyu-
ww

közünü aydınlatan koca bir kahkaha atmıştı.


Ie, “ Hiç kom ik değil,” dediyse de aslında Steve Cast-
o , ; ^ln*ayan kahkahasıyla söylediğinin bir şekilde komik
u8«nu biliyordu. Kaldı ki bu kadar yakın olup, el ele tu-
et
.N
esi
S E K İZ İN C İ B Ö L Ü M
Sit
Payette G ölü’nün üst kısımlarındaki balık avı iyi geçmiş
ep
olmalıydı ki Ş e rif P otter perşem be gününe kadar eve dön­
memişti. Ancak eve dönüp, M addie’nin kartvizitinin eline
geçmesiyle hiç vakit kaybetm eden M addie’yi aramış ve er­
C

tesi gün için kendi evinde buluşm ak üzere randevu vermişti.


Maddie nin yaptığı işte sırtını dayayıp, her zaman destekçisi
w.

okeağma kesin gözüyle baktığı bir şey varsa, o da polislerdi.


Bterse bir Los A ngeles detektifi, isterse küçük bir kasabanın
$enfi olsun, polisler her zam an eski dosyalardan bahsetmeyi
d e rle rd i.
ww

Yaşh şerif yakın gözlüklerinin ardından olay yeri fotoğ-


oj 3rina bakarken, “O geceyi asla unutamam,” dedi. Emekli
Bılı^130 sonra yağ bağlayıp kilo alan pek çok şerifin aksine
P°tter oldukça zayıftı ve tepesinde hâlâ gür beyaz saçlaıı
vardı. "M anzara öyle korkunçtu ki."
M addie kayıt cihazını Ş e rif P o tter’ın o tu rd ır
Boy m arka bebek m avisi televizyon koltuğuna

et
yaklaştırdı. P otter'ların evinin içi botanik ve vahşi y a ş a ^
natının tüm uyum suz renklerini öyle geniş bir y elp azed ^

.N
arada barındırıyor ki M addie gün bitmeden gözlerinin bozÎT
m asından korkuyordu.
"L och ve R ose'u çocukluklarından beri tanırdım " dj

esi
yerek sözlerine kaldığı yerden devam etti. "Ben de onlardan
sadece birkaç yaş büyüğüm am a bu büyüklükteki kasaba­
larda, hele de yetm işli yıllarda herkes birbirini tanırdı. Rose
hayatım da gördüğüm en güzel kadınlardan biriydi. Onun o
Sit
iki insana ve kendine ne yaptığım görm ek bizim için de çok
büyük bir şok olm uştu.”
"H enn essy ’lerin davasından önce kaç cinayet davasını
ep
araştırdınız?”
"B ir tane. Ama onun da H ennenssy’lerin davası yanında
esa m e si okunm azdı. Bir köpek tartışm ası yüzünden yaşlı
C

J en n e r öldürülm üştü. Genelde kasabadaki olaylar kazara si­


lahla adam yaralam a tarzında olaylar olurdu ve bu da genelde
w.

av m evsim in e denk gelirdi.”


“O lay yerine ilk ulaşan ..." Maddie raporlara bakmak
ü zere b ir an durdu. “ M em ur Grey Tipton olm uş.”
ww

Ş erif, "E vet. O olaydan birkaç ay sonra görevinden ay­


rılıp b u ra la rd a n gitti,” dedi. "Birkaç yıl önce de öldüğüm1

d u y d u m .” .
İşte bu kasabaya geldiğinden beri karşısına çıkan en*

148
venisi daha eklenm işti. Ya insanlar olanlar hakkında

ltfl b'niaya yana!?mıyor ya da Ö,mÜŞ oluyorlardl- E" azından

et
^ÜlTMemur T ipton’un raporları ve aldığı notlar vardı.
* 1981 yılında dört çeker bir arazi aracı kazasında öl-
" ^ r ö r e v d e n ayrılm asıyla kasabadaki cinayetin bir ilgisi

.N
mili-
var mıydı?"
Şerif Potter fotoğrafları birbirine karıştırarak, “Tek se­
bebiydi diyebilirim. Grey, Loch’un çok yakın bir arkadaşıydı

esi
ve onun o şekilde vurulm uş olduğunu görmek Grey’i gece-
lerce uykusuz bırakm ıştı,” dedi. Fotoğrafların içinden Ro-
se un ölen eşinin hemen yanı başında uzandığını gösterenini
Sit
çekip Maddie’ye gösterdi. “Buralarda ilk kez böyle bir olay
yaşıyorduk. Daha önce pek çok kanlı trafik kazasına şahit ol­
muştum ama onlar kişisel olaylar değillerdi.”
Ortada yazılabilecek bir duruşma olmadığından, Maddie
ep

mümkün olduğunca kişisel bilgi edinmeye çalışacaktı. Ve


Hennessy’ler konuşm aya gönüllü olmadığından başka kay­
naklarla yetinmek zorundaydı.
C

“Grey çok zor günler geçirdi. En sonunda da işi bırak­


mak zorunda kaldı. D emek ki insan boğazına kadar kana bu­
w.

lanmadıkça bir durumla nasıl baş edebileceğini bilemiyor.”


Sonraki saat boyunca Maddie ve Şerif Potter olay ma­
ilin d e n bahsettiler. Fotoğraflar ve raporlar, kim, ne, nerede
ww

, Çne ^ro an sorularını yanıtlasa da neden sorusunun üzeri


lâ Örtülüydü. M addie ses kayıt cihazındaki kaseti çevirip
Siz hem Loch hem de Rose’u tanıyorsunuz. Sizce o
gecc "e olmuş olabilir?”

IAO
Bu tiir davalarda hep bir tetikleyici unsur olurd
luvu sınırlan aşm aya zorlayan bir stres etkeni mutlak-1* ^
lıydı. “ D uyduğum ve okuduğum kadarıyla A lic ^ °lnia‘

et
L och’uıı tek ilişkisi d eğildi?" ^0nes^
"H ayır. D eğildi. Evlilikleri yıllar boyunca inişli çıkl

.N
b ir rota izlem işti." Ş erif başını sallayıp, gözlüklerini ç ^ d ,'
Şehrin dışındaki o çiftlik evine taşınm adan önce Pine
G ö lü ’nün hem en kıyısında yaşıyorlardı. Birkaç ayda bir

esi
kom şuları telefonla şikâyette bulunur ve ben de apar topar
y an lan n a gitm ek durum unda kalırdım ."
"G ittiğinizde nasıl bir m anzarayla karşılaşırdınız?"
Sit
"G eneld e bağ n şm alar ve çığlıklar karşılardı beni. Bir
kez L och’un üstünün başının yırtıldığına ve suratında kırmızı
bir izin olduğuna tanık olm uştum .” Bili kıkırdadı. “Bir ke­
resinde de olay yerine vardığım da ön cam lardan birinin kı­
ep
rıldığını ve bir kızartm a tavasının bahçeye fırlatılmış oldu­
ğunu gördüm .”
“ H iç tutuklandıkları olmadı m ı?”
C

“ Hayır. Bir de bakardın yine çifte kum rular gibi mutlu­


luk tabloları çiziyor olurlardı.”
w.

D em ek çifte kum ruculuk oynam adıkları z a m a n la rd a

d iğ e r insanları da kötü giden evliliklerinin içine ç e k iy o rla rd ı

"A m a ç iftlik evine taşındıkları günden itibaren, büronuza


ww

gelen telefo n lar kesildi, öyle mi?"


"A ynen öyle. Etrafta şikâyetçi olacak komşu yoktu a

o n d a n ."
"Ç iftlik evi şu an nerede?"

150
Yandı D üşü n celi bir halde bir an duraksadı, alnın-
. M/ ,j]er daha da kırıştı. “Sanırım yirmi yıl kadar ön-

et
^ B ir 8ccebirİSİ eVC8İdİP>gaZyağiylaevi ate?evererek
-Yaralanan kimse oldu mu ?

.N
-O zamanlarda evde yaşayan kimse yoktu.” Kaşlarını
yatarak kafasını salladı. “Yangını kimin başlattığını hiçbir
zaman bulamadık. Yine de kafamda suçlunun kim olabilece­

esi
ğiyle ilgili şüphelerim vardı.”
“Kim?”
“Evin yanıp kül olm ası sadece iki kişiyi mutlu edebi­
Sit
lirdi. Elindeki kibritlerle oyunlar oynayan çocuklar böyle bir
yeri yakamayacağına göre.”
“Mick miydi yani?”
“Ve de kardeşi, ama bunu hiçbir zaman kanıtlayanındım.
ep
Ya da açıksözlü olm ak gerekirse kanıtlamak istemedim di­
yelim. Mick büyürken hep problemli bir çocuk oldu. Sürekli
acı veren bir çıban gibiydi, ama onun bu haline içim çok
C

acırdı. Gerçekten zor b ir hayat yaşadı.”


Pek çok çocuk anne ve babasını kaybediyor ama hepsi
w.

de kundakçı olup çıkmıyor.”


3erif öne doğru eğildi. “ Pek çok çocuk Rose Hen-
n*8Sy nin ardında bıraktığı hayatı yaşamak zorunda kalmı­
ww

yor.’’

Hu doğruydu ama M addie'niıı bu hayatla ilgili bildiklen


sınırlıydı. Defterinden bir sayfa çevirip. “Alice Jones Ro-
UP Karavan A lam ’nda yaşıyordu.” dedi. ’ 1978 yılında
aynı yerde yaşayan Trina isimli birini hatırhy0r
"H ayır, hiç tanıdık gelm edi.” Bir an durup ipÜS.Unu^?',
sonra öne doğru eğildi. "B elki de H arriet Landers^ia ^ Vc

et
sen daha iyi edersin. O da yıllarca aynı yerde yaşacll 80r<iş'
nunda yer bir im arcıya satıldığında eli kolu bağlan

.N
oradan gitm ek zorunda kaldı.” 1Vî
“ Şu an nerede yaşıyor?”
"Levana.” diye bağırarak karısına seslendi. Levana evi

esi
arka tarafından göründüğünde, “Harriet Landers’ın nerede
yaşadığını biliyor musun?” diye sordu.
"S anırım Sam aritan V illa’da yaşıyor.” Levana, Mad-
d ie 'y e bakıp ekledi, "W hitetail ile B eşinci C adde arasındaki
Sit
em eklilerin buluştuğu huzurevinde. Bugünlerde biraz işitme
problem i yaşıyor.”
ep

Harriet Landers oturduğu tekerlekli sandalyenin üzerin­


den, "N e dedin?” diye bağırdı. “Tanrı aşkına, biraz yüksek
C

sesle konuşam az mısın?”


M addie, Sam aritan Villa’nm küçük bahçesindeki demir
w.

sandalyelerden birine oturmuş, gözlerini kadının üzerine dik­


m işti. K adının yaşının kaç olduğunu kestirm ek hiç de kolay
değildi. M addie, Bir ayağı çukurda olm akla fo silleşm e ara­
ww

sında b ir yerlerde olmalı, diye düşündü. “A dım M addie Dup-


ree! A caba sizinle... ”
"S en o yazar olm alısın,” diyerek M addie’nin lafını kesti
H arriet. “ B uraya H ennessyTer hakkında bir kitap yazma>a
i duydum-
t*1 h u zu rev i çevresinde bile haberler ne kadar da hızlı
VÖ>rdu “Evet‘ SİZİn dC bİr dönem ler R°undup Karavan

et
'^'"Cda y«a<f|g ,nızl s« y |ediler ”
Ala"-yakl«ık elli yıl ” H arriet neredeyse kafasındaki beyaz

.N
a feind ak i dişlerin tüm ünü kaybetmişti. Üzerin-
i«clanr» >c
ki beyaz danteller ve çıtçıtlarla süslenmiş pembe sabahlı­
k la oturuyordu. A m a görünüşe göre aklı gayet yerindeydi.

esi
-Size hangi konuda yardım cı olabilirim bilmiyorum.”
■•Roundup’ta hayatın nasıl olduğunu anlatabilirsiniz me­

sela-
Sit
“Hıh.” Yumru yum ru olmuş ellerinden birini havaya kal­
dırıp gözünün önünde dolanıp duran bir arıyı kovaladı. “Her­
kesin duymaktan pek hoşlanacağı şeyler değil. İnsanlar kara­
van evlerde yaşayanların beş parasız, işe yaramaz insanlar
ep

olduğunu düşünürler. O ysaki ben karavanımı hep çok sev­


miştim. Evini istediğinde yükleyip, sırtına vurup, taşımak
fikri beni hep cezbetm iştir.” Kupkuru kalmış omuzlarından
C

birini silkti. “G erçi buna hiç gerek kalmadı ya neyse.”


“İnsanlar bazen çok acım asız ve kibirli olabiliyor,” dedi
w.

Maddie. “Ç ocukken b iz de karavanda yaşardık ve bana ka-


l'fsa dünyanın en güzel eviydi.” Aslında bir bakıma söyle­
dikleri doğruydu, çünkü o karavan o güne kadar onun ve an-
ww

H^sinin yaşadığı y erlerin yanında bir nimet gibi kalıyordu.


^ n,a k'z de hiç işe yaram az insanlar değildik.”
Harriet’in çökm üş m avi gözleri Maddie’yi tepeden tır-
na8a Şöyle bir süzdü. “ Sen de mi karavanda yaşadın.’
“ E vet. Bayan." M addie ses kay» cihaz,-
k o n u şm a m ,z , kaydetm em in sizin için bir
m ı • d iy e sordu. a^IncaSl

et
“N e d en yapacaksın bunu?”

^ " B ö y ie ce söylediğiniz 5eyleri tam olarak akta,abilccc

.N
ğim .

Harriet kupkuru dirseklerini tekerlekli s a n d a ly e


kolların a dayayıp öne doğru eğildi. “Keyfine bak.” E]j -ı"

esi
kayıt cihazını gösterdi. “N e bilmek istiyorsun?” ^6
“A lic e Jones’un Roundup’da yaşadığı o yazı hatırlıyor
m u sun uz?”
Sit
“ E lb ette. G erçi ben onun evinin b ir alt sokağında yaşar­
d ım . k a p ı ko m şu su değildim yani. A m a bazen arabamla ge­
ç e rk e n o n u görürdüm . G erçekten güzel b ir kadındı ve küçük
ep
b ir k ız ı vardı. O k üçük kız bütün gün, gece yanlarına kadar
e v le rin in önü n d ek i salıncakta sallanırdı.”
E v et, M addie de bunu hatırlıyordu. Salıncakla öyle yu­
C

k a rıla ra ç ıkard ı ki, ayaklarının gökyüzüne değeceğini düşün­


d ü ğ ü n ü an ım sad ı. “ A lice Jo n es’la hiç konuştunuz mu?Ikl
w.

a rk a d a ş g ib i, oradan buradan?”
H a rrie t’in kaşları alnını kırışıklar içinde bırakarak kı
n ş tı. “ P ek hatırlam ıyorum . Üzerinden çok uzun zaman g#1
ww

v e a rtık h a fız a m beni yarı yolda bırakıyor.”


“ A n lıy o ru m . B enim de hafızam ın mükemmel o ^
s ö y le n e m e z .” B ir sonraki sorusunun ne olduğunu hai,rl^
iç in e lin d e k i n o tlara baktı. “Yine o dönem lerde Roun
a m ış T rin a isim li bir kadın hatırlıyor musunuz?
Tfjna O lsen’dan bahsediyor olmalısın. Betty O lsen’m
kızı. Ateş kırm ızısı kızıl saçları ve çilleri vardı.”

et
Maddie H arriet'in söylediği ismi bir köşeye not edip yu­
varlak içine aldı. “Trina hâlâ Truly’de mi yaşıyor, biliyor mu­

.N
sunuz^ ’
“Hayır. Betty Öleli hayli zam an oldu. Karaciğer kanse­

riydi.”

esi
“Üzüldüm.”
“Neden, onu tanır m iydin?”
“Ah... hayır.” K alem inin kapağını yeniden arkasına
laktı. “Alice Jones’un yaşadığı o dönemlerden aklınızda
Sit
kalan başka bir şey var mı?”
“Çok şey var.” Sandalyesinde hafifçe kıpırdandı ve
sonra da, “Galvin H ennessy’yi çok iyi hatırlıyorum mesela,”
ep
dedi.
Maddie emin olm ak için, “Loch’un babası mı?” diye
sordu. “Galvin’in M addie’nin annesiyle ne alakası olabilirdi
C

ki?”
Aynen öyle. O da tıpkı bütün Hennessy erkekleri gibi
yakışıklı iblisin tekiydi.” Kafasını iki yana sallayıp, iç ge-
w.

Ç,rdi- Ama bir kızın H ennessy’lerle evlenmesi için aklını


p ırm ış olması lazım.”
Maddie notlarının arasında G alvin’iıı adını aradı. Da-
ww

^ a d a n kendisine verilen Kuruluş Günü el ilanının altın-


* kâğıtlarına baktı. Ama hatırladığı kadarıyla Galvin in
'Ç ir polis raporunda geçmemişti.
Û hergeleyle Ford Rambler marka arabamın arka kol­
tuğunda öldüğü güne kadar düşüp kalktım.”
Maddie başını birdenbire kaldırdı. “Efendin ->•
Harriet en sonunda onu öksürüğe boğan çatj^

et
tılı bir kahkaha attı. Maddie öylesine endişelennV'
deki notlarını çimlerin üzerine bırakıp, Harriet”^ ^ ^

.N
vurmak üzere arkasına geçti. Nihayet Harriet kendine8' ^
ğinde Maddie, “İyi misiniz?” diye sordu. Tannm, kadm8^ '
yaşlıydı ve Maddie hiç de onun yüzünden son nefesini ve**

esi
istemiyordu.
“Keşke suratının halini sen de görebilseydim Anık bu
kasabada kimsenin bir şeylere şaşıracağını sanmazdım. Hele
de benim yaşımda biri sayesinde,” diyerek kıkırdadı.
Sit
“Y ani?” M addie yeniden y erin e oturdu. “ H ennessy’s
B ar’da o gece olanlarla G alv in ’in de b ir alakası var mı?”
“ Hayır. O, olaydan çok önce ölm üştü. Arabamda Gal-
ep
v in 'in ölüm sebebi olduğum için Loraine beni hiçbir zaman
affetm edi. A m a bu kasabada kim e taş atsan Hennessy erke­
ğiyle yatm ış bir kadına çarpar.”
C

“N eden?” diye sordu M addie. Etrafta yakışıklı ve çekici


onca erkek varken... “ H ennessy erkeklerini Truly kadınları­
w.

nın gözünde dayanılm az kılan ne?”


“G üzellikleriyle insanın gözlerini okşuyorlar ama daha
da önem lisi pantolonlarının içlerinde taşıdıkları şey.
ww

“ Yani siz şim di o n la rın ...” M addie bir an durup e^*nl


kaldırdı, seçeceği kelim eyi bulam am ış gibiydi. Aslında bu
lurdu. A klına bir an en sevdiği kelime olan, at gibi mi yal11’
demek geldi ama böyle bir kelimeyi yaşlı bir kadının önün#

156
etmekten nedense çekindi.
.nın sevgili kullarıdır onlar,” diyerek devam etti
^ S o n r a k i saat içinde H arriet, C alvin Hennessy ile ya-

et
Harf|Ct n ve m eşhur ilişkiyi tüm ayrıntılarıyla anlattı. An-
j.A] uzun
o kİ Han-*et de ° iür kadın,ardandl- Doksanlı yaşlann-

.N
'^ f o is a . vücudu artık pörsiim üş bir posaya da dönse Har-
Landers da yabancılara seks hayatlarını anlatmaya bayı­
lan o tiif kadınlardandı.

esi
Ve şanslı kız M addie tüm bunları kayıt cihazına bir bir
kaydediyordu. Sit
Hennessy’s B a r’da çarşam ba geceleri hafta ortasını kut­
lama gecesiydi. K asaba sakinlerinin çarşamba gecesini atla­
tıp hafta sonuna iki gün kalışını kutlamaları için barda saat
ep

yediye kadar içkiler yarı fiyatına satılıyor ya da bir dolarlık


kupon karşılığında veriliyordu. Yediden sonra, birkaç insan
bardan ayrılırken, kalanlar âlemlerine normal fiyattan devam
C

ediyorlardı. Bu çarşam ba gecelerinin fikir babası Galvin


Hennessy olmuştu. Ve gelenek nesiller boyunca sürüp git-
w.

mişti. Mick’in barı devralm asıyla bazıları bu gecelerin son


Nacağının korkusu içindeydiler. Ne de olsa Mick. Mort’s
®ar da insanların don fırlatma geleneğini bir bıçak gibi kes-
ww

mi#»- Ama son iki yıldır Truly halkı hâlâ ucuz bira içip, bir
N ra bira tüketebiliyorsa, bazı geleneklerin hâlâ kutsal sa-
^ 'dığı hissiyle rahat bir nefes alabilirlerdi.
Stcve Castle barın b ir ucundaki bilardo masasının üze-
tu ,e c ^,l'P atışını yaparken, Mick elinH

Ctl aç san tlm k ad ar daha uzundu ve bu * ^ Mlck'

et
B A Y A N L A R D İK K A T: -T H E N O T E B O o k " ; ^ '
B A Y IL D IM y a n i , g en iş göğsünü s m s .k , sara,, bir^ NE

.N
v a rd ı. M ick , S te v e ’i uçuş eğitim leri yaptıklar. zamanla-T
b e n ta n ıy o rd u . O zam anlarda S teve’in başı gür san saçlarla
k a p lıy d ı. A m a şim dilerde en az vurup, masanın altına gön.

esi
d e rd iğ i b ila rd o to p la n kadar dazlaktı.
M ic k o rd u d a n ayrıldığında Steve hâlâ görevine devam
e d iy o rd u . T a ki B lack H aw k helikopteri Felluce semalannda
Sit
o m u z d a n a teşlem eli bir Sa-7 füzesiyle vurulana kadar. Beş
a s k e rin ö lü p , yedi askerin yaralandığı kazada Steve de baca­
ğ ın ı k a y b e tm işti. Aylar süren rehabilitasyon ve yeni bir pro­
te z in a rd ın d a n . K uzey K aliforniya’daki evine dönmüş ama
ep
e v liliğ in i b ıra k tığ ı gibi bulam am ıştı. Epey zor zamanlar ve
s a n c ılı b ir b o şan m a süreci geçirdiği günlerde Mick ona
T r u ly ’y e ta şın ıp H ennessy’s B ar’ı işletmesini teklif etmişti.
C

O d a h iç d ü şü n m ed en kamyonetine atlayıp birkaç gün içinde

g e lm iş ti.
w.

M ick , S te v e ’in bu küçük kasabada sonsuza dek yaşama­


mı b e k le m iy o rd u . A m a geleli bir buçuk yılı geçmişti ve ken-
d e e ö l kenarından bir ev satın almıştı.
ww

. ^ jçjn s te v e ’in bir kardeşten farkı yoktu. Her ikisi


MlC d ev im lerd en geçm iş ve aynı anılarla yoğrulmuş-
de aynı e türlü anlam veremedikleri bir hayat sûr­
la rd ı. SiviH erin 1 geçirdikleri günlerle ilgili topluluk
i r-Ai Ve ord u da g v
m ü ş le rd i- v e
■«de ikisinin de ağzını bıçak açmaz, bu konuda asla ko-
iv-en>tn
.—azlardı-

et
nU5 steve altı numaralı topu köşedeki cebe göndenniş, şimdi
)ki numaralı topa vurmaya hazırlanıyordu. “Dün Meg bu-
% seni arıyordu,” dedi. “ Sanırım tüm kasaba o hikâ-

.N
* * çalkalanıyor, çünkü yazar kadın Şerif Potter ve Harriet
Lalders’la görüşmüş.”
-Meg dün gece arayıp haber verdi.” Steve, Mick’in.

esi
Meg-in ani duygusal patlamaları ya da ruh değişiklikleriyle
ilgili konuştuğu tek kişiydi. “ Şu kitap meselesi onu sandığım
kadar da üzmedi.” En azından çılgına dönmemişti. Oysaki
Sit
Mick bir alyans bulm asıyla kendini kaybedebilen bir kadın­
dan çok daha kötü bir tepki bekliyordu.
“Belki de sandığından çok daha güçlüdür.”
Belki de, ama M ick ’in bu konuda şüpheleri vardı.
ep
Steve iki num aralı topa tüm gücüyle vurdu fakat top
cepli köşeye çarpıp delikten geri çıktı. “Ben de bunu istiyor­
dum.”
C

”Hı hı.” M ick ıstakasm ı tebeşirledi ve kalan son topu


ulan on numaralı topu yan ceplerden birine gönderdi.
w.

Steve ıstakasm ı duvardaki askıya asarken. “Sanırım


katın arkasına geçsem daha iyi olacak,” dedi. “ Kapatana
^ a r burada olacak m ısın?”
ww

Mayır.” M ick ıstakasm ı Steve’inkinin yanma yerleşti-


I^en bara şöyle bir göz attı. Hafta içlerinde hem Mort s hem
Hennessy s B ar gece yarısı olduğunda kapanırdı. * Ben de
^ ^en* barm enin neler yaptığına bir göz atsam iyi olur.
ana kadar nasıl buldun1*”

R o n n ^ r n d a " ÇOk ^ ^ A sl* ^ e n b

et
çofcu h 1 ,Şe almamal,ydım. Van Da ^
fctıbuş para etm ez." Mick iki hafta önce hen i 'a,,«
- orada durduğu sürece bamya gibi * * ■ £ £ £ * * *

.N
g u lçm R on n ıe’yi işten kovmuştu. “Yeni çocuk R"P
b ir bar işletiyorm uş, o yüzden kotam- diye 005^0™ '* '*'.

esi
A slın d a M ıck ’in aklından geçenler Mort’s Bar için bir mıît
b u lu p , daha az çalışıp daha çok para kazanmaktı. Devlefo
e m e k lilik maaşlarına ya da Sosyal Güvenlik kurumlarına gü-
y e n m e d iğ in d e n kendi yatırımlarını kendisi yapıyordu.
Sit
S te v e b elli belirsiz aksayarak uzaklaşırken, “Eğer yar­
d ım a ihtiyacın olursa haberim olsun,” dedi.
S te v e ’in h elikopteri vurulduğunda Mick, Irak’ta değildi.
ep
A m a o n u n d a d ah a önceden bu tür kazalardan kıl payı kur-
tu lm u ş lu ğ u v a rd ı, A pache m odel helikopteri roket güdümlü
b i r b o m b a y la v u ru ld u ğ u n d a o da A fganistan’a acil iniş yap­
.C

m a k d u ru m u n d a k alm ıştı. Pek iyi bir iniş yaptığı söylene­


m e z d i a m a y in e de hayatta kalm ayı başarmıştı.
U ç m a y ı g erç ek ten çok seviyordu ve g e ç m iş te k i yaşa-
w

m „ d a ;r en ço k özlediği şey buydu. M esleğinde özlemediği


« k ş e y is e to z toprak ve ordu hayatının entrikalarıydı. B J "
ww

~ L-ması için beklerler ve sonrasında aniden ge


g ü n g ö r e v çı n ır,ardl am a nedense görev son anda hep
bir ha^ r Bu şek ild e boş boş oturup e m ir beklemektense

i ş s iz o lm a y 1 te r°* ^ |-aZia olayın yaşanmadığı, sakin bif


• -’ lerd e de Ç
gugun

160
bada yaşıy°rdu- Ama buna rağ men hiÇ sıkılmıyordu.

S ı .k i ' desonzamanlarda'

et
Mick barın diğer ucundaki boş dans pistine baktı. Hafta
. ^ n d a genelde bir müzik grubuyla anlaşırdı ve pist hınca

.N
hmç dolardı. Bu geceyse birkaç kişi ayaküstü muhabbet edcr-
ken gon kalan müşteriler kâh masalarda kâh barda oturuyor­
lardı. Çarşamba geceleri saat dokuz olduğunda bar genellikle
boşalır, sadece sürüden ayrılan birkaç kişi âlemine devam

esi
ederdi. Çocukken babalan Mick ve Meg’i sık sık bara getirir
ve onlardan alkolsüz bira servisi yapmalarını isterdi. Onlara
bol köpüklü biranın bardağa nasıl doldurulacağını öğretirdi.
Sit
Şimdi geriye dönüp baktığında Mick bunun insanın çocuk­
larına öğretebileceği en iyi şey olmadığını düşünse de, o dö­
nemlerde Meg’le beraber bundan çok keyif aldıklarını anım­
sıyordu.
ep

Maddie. Baban uçkuruna düşkün bir çapkın olabilir


ama bu onun y in e d e bir barın ortasında üç kurşunla vurul­
masını haklı çıkarır mı? Üstelik de annen onun can verişini
.C

derken, demişti.
Mick babasını geçen şu son iki günde beş yıldır düşün­
düğünden çok daha fazla düşünmüştü. Eğer Maddie gerçek-
w

*en doğruyu söylediyse, annesi babasının can verişini izle­


mişti ve Mick bir türlü bu sahneyi aklından çıkaramıyordu.
ww

Öilardo masasının bir kenarına oturup ayaklarını diğer


masalardan birine uzattı. Bu sırada buzdolabından bir şişe
He'"eken çıkarıp kapağını açan Steve’i izliyordu. Mick, o
Alice Jones’un bar tablasının arka tarafında, anne ve
o a h a sm m is e tablanın ön tarafında öldüğünü biüy0r(iu
c e y e dair te k bir fo to ğ ra f görm em iş, tek bir rapor o k ^

et
m ış s a da, annesinin işlediği cinayetleri, orada burada kon
Itırken duym uştu. V e her şey i duyduğunu sanıyordu,
ş im d i anlıyordu k i henüz duymadığı şeyler vardı.

.N
» , ,.O tu z b e ş’ yıllık ömründe
" ........... — „ bu uoı
bara defalar girin
a ueraıarca
M e g ın elind e M ick’in 'm üç yaşında babasıyla Jbirlikte
üc yasında h»h»,,vi. L Pbani*1
m '!
resin d e otururken çekilm iş bir fotoğrafı vardı. U

esi
H e n n e s s y ’ler nesiller boyunca bu barda di™,,
A "“ v e babasının ölümünün
n .d e n eld en geçirilm iş, o uğursuz geceye ai, olan ^
Sit
s ilin e li e p e y zam an olmuştu.
A rka kapıdan içeri girdiğinde annesinin babasına ve 0
g a r so n k ıza yaptıkları bir an için bile akimın ucundan geç­
ep
m e z d i.
Ta ki bugüne kadar.
M addie. Yani annen o kadını alnının ortasından vunıp
C

suratını dağıtırken son derece haklıydı, öyle mi? demişti.


M ic k kafasından ne Maddie Dupree’yi ne de o lanet ci­
w.

n a y e t k ita b ın ı bir türlü çıkaramıyordu. Dünyada kafasını


o n u n la m e şg u l etm ek isteyeceği son şey anne ve babasının
ö lü m ü y d ü . G e ç m işi bir yerlerde gömülü kalsa çok daha
ww

iy iy d i v e o g e çm işi eşeleyerek kurcalayan kadın aklına mth-


- .‘ctoveceği son kişiydi. Oysaki kadın tek kı-
lam p kalmasını is te y e c e ğ i w
bir k e p ç e g ib i aslında saklı kalması gereken ne varsa
şilik bir Kcpyv e - çıkarıyordu. Ama elinden hiçbir şey gel'
eşeleyip gün y■■"-'ine
ü zü n e çıkarıyordu. Ama elinden hiçbir* şc?
» ö-
miyordu. O nu durdurmak için tek yapabileceği belki de Mad-
. In e|iııi kolunu bağlayıp, bir dolabm içine hapsetmek
P “ irdi. Gerçi onun elini kolunu bağlamak Mick'i sadece

et
^ ^ g tıa k ta n alıkoymak adına cezbetmiyordu.
^ Maddie, Tanrım, yıkıp giden bir kasırga gibisin. Etra-

.N
, «irf; her şeyi böyle emer misin? demişti. Ve anlaşılan Mad­
e n i n Mick’in hayatta birlikte olmak isteyeceği son insan
olması hiç de fark etmiyordu. Dudaklarına yapışmış dudak­
ları. öperkenki bakışları ve nefes nefese hali Mick’in beyni­

esi
nin tam ortasına gelip oturm uştu: dışarı çıkmak nedir bil­
miyordu.
Mick oturduğu yerden kalkıp, dans pistini geçerek bara
it
yöneldi. Reuben Saw yer tüm yaşlılığı ve sarhoşluğuyla yine
her zamanki taburesinde oturuyordu. Reuben karısını otuz
pS
yıl önce kaybetmişti ve otuz yıldır her gece aynı taburenin
üzerinde karısının kederine gömülüyordu. Mick ruh eşleri
kavramına inanmazdı, bu yüzden de böylesi bir kedere akıl
Ce

sır erdiremiyordu. Bildiği tek şey, eğer bir adam bir kadın
yüzünden yalnızlık çekiyorsa, yapacağı son şey teselliyi bir
Şişe Jack D aniel's’da aramak olmalıydı.
Mick yanlarından geçip giderken pek çok kişi laf atarak
w.

Mick’e seslendiyse de Mick oralı olmadı. Kimseyle çene ça­


lacak hali yoktu. En azından bu gece. Koridordan geçip arka
kp'ya doğru ilerlerken liseden eski bir kız arkadaşı onu dur­
ww

durdu.
pam Puckett kadınlar tuvaletinden çıkarken, ’ Selam.
Mick-" diye seslendi.
Mick duymazdan gelip öylece geçip gitmenin kabaca
b ir d avra n ış olacağını düşündü "Selan „
"’ilS'y la k “ dovctkâr bir havayla e f e i
<. o la y ıp arkadaşça olam ayacak kadar u"'un bo>N

et
k u ca k la d ı. m b,r Mire ^

î^ Uİağlna' 'NaSl1gidiyor?” diye sordu,

.N
ty ı. Pam liseden beri tam üç kez evlenin bn
M »ek bunu ço k önceden tahmin ettiğinden hiç
M ic k geri çek ilip Pam 'in yüzüne baktı. “Senden nehabej

esi
“Fena d e ğ il.” Pam üzerinde yükseldiği ayaklarını indirdi
a m a e lin in biri hâlâ M ick ’in göğsünün üzerindeydi. “Seni
u z u n zam andır buralarda göremiyordum.”
Sit
“V aktim in çoğunu diğer barda geçiriyorum.” Pam hâlâ
ç e k ic i bir kadındı. Ve M ick onu eve atmak için tek yapması
g e r e k e n in elin d en tutup doğruca bardan çıkarmak olduğunu
iy i b iliyord u . O da elini Pam’in belinden çekmeyerek ikinci
ep

b ir işaretin g e lm e siy le heyecanlanmayı beklemeye koyuldu.


“ H âlâ şerifin bürosunda mı çalışıyorsun?”
“E vet. H âlâ g elen telefonları cevaplıyorum . Her gün bı-
C

r a k a c a ğ ım diyorum a m a ...” Bu sırada eli M ick’in göğsünde


bir a ş a ğ . b i r yukar. hareket ediyordu.
w.

B a n kapatm ak için M ick’in daha üç saat, vardı. I


M ° n '»s ' a Al*
d a g«ütm
itm eesi
s i gerekm
^ iyordu. P am
^ 'le
^ daha önce e
ww

İ lk te o m u sadece bir araya gelip güzel vakit geî,t£“


am acı se • • -Y alnız mızın?” diye sordu,
ik i y e tiş k in »• belinc kay(jıraraı<parmağım kern
Pam e lle n n 1
k ö p rü ler in d e n b .r m e u k .
durumun M ick’i heyecan^'
ı gerckiyorflu ama Mick Pe^ etkilenmişe benzemi-
111

et
c*" flS'-Bii'lca<>: kız arkada$ım var yanımda.”
^ g y l e s e n e Mick. yattığın tüm kadınlar birbirlerinden ha-
jarlar mı? M addie’yi aklından çıkarmanın en iyi yolu

.N
^ y a p m a k tı. Biriyle beraber olmayalı neredeyse bir ay ol­
muştu vc tek yaPmasI 8ereken Parn’in elini tutarak arka ka­
nlan çıkarken onu da peşinden sürüklemekti. "Evlenmeyi

esi
2!ç düşünmediğimi biliyorsun, değil mi?”
pam bir an kaşlarını çatar gibi oldu. -‘Sanırım bunu bil­
meyen yok, Mick.’
“Yani bu konuda sana asla yalan söylemedim.”
Sit
“Hayır, söylem edin.”
Pam’i çırılçıplak kucağına aldığında onun aklında olan
bilen ne varsa silip götürmesine izin verecekti. Pam seksin
ep
çok uzun ve yorucu olmasından hoşlanmazdı. Hızlı ve erke­
ğin dayanabileceği kadar çok olmasını severdi ve Mick bu­
nun için biçilmiş kaftan sayılırdı. Mick başparmağını kızın
C

kamından yukarıya doğru gezdirdiğinde heyecanlanmaya


başladığını hissetti.
w.

Pam o an, “Kasabaya gelip, herkesle görüşen o yazarı


duydum,” dediğindeyse, bir anda o heyecan kursağında kal-
Mick’in tüm hevesi sönmüştü.
Keşke bunu söylem eseydi, diye düşündü. “Görüşürüz.
ww

p'‘ui indirip kapıya doğru bir adım attı.


"Gidiyor musun?” Aslında bu cümlenin altında şu
anlar,ı yatıyordu: Berniz mi gidiyorsun?
A lışm am lazım.”
M ick bardan çıkıp Mort y a d .
« '» d » hava hâlâ kararmam,*, GöX W‘ “H a b .,

et
M addie Dupree geçm işini kurcalıyor kasab a" aSn S ,
nuşturuyor ve şimdi de seks hayadnı’ e . k i l i y j ^ l ' ^

.N
dakika onu bağlayıp bir yerlere gizlemek arzu su , a " her
da artıyordu. g'ûtT^<K
M ort’s Bar’ın arka tarafına kamyonetini park eri

esi
açlıktan kamı gurulduyordu. Bu yüzden doğrudan bara^
m ek yerine birkaç dükkân aşağıdaki Willow Creek B ^ h f
v e Restoranım a girdi. Saat dokuzu geçm iş ve öğle yemeği
Sit
den beri ağzına tek lokma koymamıştı. Tevekkeli değil ba
şında b elli belirsiz bir ağrı vardı.
M ekân neredeyse boş sayılırdı ve arka kapıdan girdi­
ğ in d e burnuna dolan tavuk kanatlarının kokusuyla k am ı daha
ep
da ço k kazınm ıştı. Doğrudan tezgâha gidip genç kad ın gar­
sonlardan birine siparişini verdi. Bu mekânın pastınnah çav­
dar e k m e ğ i v e fırında patates cipsi üzerine bir ra k ib i daha
C

yok tu . Vakti bol olsaydı bir de bira siparişi verirdi. Buranın


biraları gerçekten tadına doyum olmaz lezzetteydi.
w.

R e sto ra n ın içi dünyanın pek çok yerinde satılan bira şi­


ş e s i posterleriyle dekore edilmişti. Thirsty Dog Wheat pos-
te rin in ta m altındaysa elini kolunu bağlayıp, bir köşeye sakla­
ww

m ak is te d iğ i kadnı oturuyordu.
M a d d ie D u p ree m asasının üzerindeki bir büyük kase
.1z b ir d o sy ay la öylece oturuyordu. Saçlarını arka
lata V^ aÇJaiTiış ye d u daklarına kıpkırm ızı bir ruj sürmüş111-
k3rşisındaki taburelerden birine otururken, Maddie
S'u , rengi gözlerini kaldırarak Mick’e baktı. “Çok meşgul

et
dedi Mick.
g Maddie elindeki çatalı ona doğru sallayarak, “Merhaba.

.N
vlıck.“ dedi- “Otursana.”
Maddie üzerindeki hırkanın düğmelerinin tümünü ilik­
lememiş* üst düğmelerini açık bırakmıştı. Açık olan yerden
altına beyaz bir tişört giydiği görülüyordu. Vücudunu sımsıkı

esi
saran beyaz bir tişört. “Bili Potter’la konuştuğunu duydum.”
"Haberler ne kadar da çabuk yayılıyor.” Çatalına biraz
marul ve peynir takarak ağzını açtı. Çatalı ağzına almasıyla
Sit
kırmızı dudaklarım kapatmış ve yavaş yavaş çekerek yeniden
ağzından çıkarmıştı.
Mick dosyayı göstererek, “Ne o, benim sabıka kaydımı
mı okuyorsun yoksa?” diye sordu.
ep
Maddie ağzındaki lokmayı çiğnerken bir yandan da
Mick’i izliyordu. “Hayır,” dedi lokmasını yuttuktan sonra.
"Şerif senin sürekli acı veren bir çıban gibi olduğundan bah­
C

setti ama bir sabıka kaydının olduğundan bahsetmemişti.”


Dosyayı kapatıp yanındaki boş sandalyenin üzerine bıraktı.
w.

"Seni neden tutukladı? Çevreye zarar verdiğin için mi? Or­


talık yerde işediğin için mi? Yoksa pencere röntgenciliği yap-
l‘ğm için mi?”
ww

Ukala şey. “Daha çok kavgaya karıştığım için.


'Bana bir yangından bahsetti. Bunu biliyorsun, değil
mı?” Salatasından bir çatal daha alıp, buzlu çayından bir
yüüum alarak lokmasını ıslattı.
M ick gülüm sedi. "Benim v .
yok." emm yağından fa)
h*5,l

et
“ E m inim öyledir." Elindeki çatalı tabaa *
kasm a yaslam p. kollanm koca göğüslerinin
avuşturdu. Tişörtü öyle inceydi ki Mick içine „■ ° N

.N
su tyen i rahatlıkla görebiliyordu. 8lyd,ği K
“Harriet Landers’la sohbetin güzel geçti m ir
M addie gülm em ek için kendini zor tutarak duda*

esi
kenarını ısırdı. “İlginç bir görüşme oldu.” '“ln,n
M ick oturduğu sandalyeye biraz daha gömülerek kaşla.
n n ı çattı. Botlarının uç kısımlarıyla Maddie’nin ayaklannı
Sit
okşadı v e M addie başını yana doğru eğdi. Tıpkı pürüzsüz ışıl
ışıl yanan bir ipekmiş gibi görünen saçları omuzlarına düş­
tüğünde gözleri M ick’in üzerindeydi. Birkaç dakika boyunca
g ö zlerin i M ick ’in gözlerinden alamadı ve en sonunda doğ­
ep
rularak ayaklarını geri çekti.
“ H arriet arabasının arkasında dedem i ölümüne becerdi.”
C

d e d i. “ B u d a b ir cinayet sayılır.”
M a d d ie ö n ü n d ek i tabağı iterek kollarını masanın üze­
rin d e b irle ştird i. “ Bu doğru, ama insanı cezbeden türden bir
w.

h ab er...”
“ Ve sen de bu haberi kitabında yazacaksın.”
“ K ita b ım d a büyükbabanın zam ansız ölümünden bahset-
ww

• u ir d ü şü n m e d im .” Kafasını hafifçe bir tarafa doğru çe-


^ J i c k T b ü y ü k kahverengi gözlerinin ucuyla süzdü-
V İf,P ailen in g eçm işine dair ayrıntılar k u lla n m a k ıs
“ A m a kitapta ailen» b

te r im .”
••Tabii ya-
,.Vada fotoğraflar da olabilir.

et
Mick oturduğu yerde doğrulup, ellerini masanın üzerine
•tirdi ve öne doğru eğildi. “Sana aile fotoğraflarından

.N
\Ine«ui istiyorsun, öyle mi? Mutlu aile pozları? Belki Noel’
U şükran G ünü’nde ya da Yellovvstone’a gittiğimiz yaz ta-
^ d e çekilmiş kareler?"

esi
Maddie buzlu çayından bir yudum daha aldı ve bardağı
veniden masanın üzerine bıraktı. “Bu harika olurdu.”
“Boş versene. Bana şantaj yapmana izin veremem.”
“Bu şantaj değil. Daha çok ikimiz de istediğimizi elde
Sit
ediyoruz diyelim. Ve benim tek isteğim Hennessy’lerin aile
hayatından birkaç kare fotoğraf görmek.”
Mick masaya biraz daha yaklaşarak, “ İstemek ne kadar
ep

da kolay, değil mi?” diye sordu. Bu arada garson gelip elin­


deki plastik yemek torbasını M ick’in önüne bırakmıştı. Mick
gözlerini bir an olsun M addie’den ayırmadan, “Barımdan
C

uzak dur," dedi.


Maddie de ona doğru eğildi; aralarındaki mesafe sadece
w.

birkaç santimden ibaretti. “Yoksa?”


Tanrım ne kadar da gözüpek bir kadındı ve Mick bu ha-
l,ne neredeyse bayılıyordu. Neredeyse. Mick ayağa kalkıp
ww

^ a cebinden cüzdanını çıkardı ve masanın üzerine yirmi


S a flık bir banknot fırlattı. “Yoksa seni kıçının üzerinde dı-
atıveririm.”
et
.N
esi
D O K U Z U N C U BÖLÜM
Sit
“Sen aklını k açırm ışsın .”
“Bir şey o lm a z .” M addie om zunun üzerinden Adele'e
ep
bir bakış fırlatıp M o rt’s B a r’ın kapısını açtı.
“Sana e ğ er b arın a gelirsen seni kıçının üzerinde dışan
atacağını söylem em iş m iy d i?”
C

“Teknik o larak , o sırada H ennessy’s B ar’dan bahsedi­


yorduk.”
w.

Barın içine g ird iler ve kapı arkalarından usulca kapandı.


Adele, M ad d ie’y e b iraz daha sokulup, mekândaki gürültüyü
ww

Vc roüzik k u tusun u n sesini bastırm aya çalışarak, “Sence tek-


nık detaylar um u ru n d a olacak m ıdır?” diye sordu.
M addie bu so ru n u n cevabının gayet açık olduğunun far­
kındaydı. Ve bakışların ı loş ışıklarla aydınlatılmış barda gez-
duıP barın sahibini aram aya koyuldu. Cuma gecesi saat sekiz
et
.N
o*1 s B a r' a son gelişinde gördüğü Darla ile All
/ a la n n P artisin d e tanıştığı kom şusu Tanya barda

esi
ç a rp a n la rd a n d ı. M ick ortalıklarda yoktu, ki bu da rahany
n e fe s ala b ilec e ğ i anlam ına geliyordu. Korkmuyordu aslında
S a d e c e M ick gözlerini üzerine dikm eden önce bann içinde
Sit
b irk a ç m e tre daha ilerleyebilm eyi umuyordu.
S aç la rın ı daha önceden büyük bigudilerle sarmıştı ve şu
a n g e n iş b u k leleriy le gayet hacim li görünüyorlardı. Her za­
m a n k in d e n d ah a fazla makyaj yapm ış ve üzerine penye, bo­
ep
y u n d a n b ağ lı b ey az b ir elbise giym işti. Ayaklarında da beş
s a n tim lik to p u k lu açık ayakkabılar vardı. Eğer kapı dışarı
e d ile c e k s e , en azından o yolu alırken bakımlı görünmek is­
C

tiy o rd u . Y an ın d a kırm ızı bir hırka taşıyordu çünkü biliyordu


k i s a a t d o k u z u g österdiğinde hırkası olm azsa soğuktan do-
w.
ww
yöz|criııi bara doğru dönerek sandalyelerine oturur-
JU" inl'Planı tekrar tekrar gözden geçirmişlerdi. Gayet ba-

et
ISfk^ iç b ir risk yoktu: M ort’s B ar’a gir, birkaç duble bir
r ( ve çık. Tereyağından kıl çekmek kadar kolay bir işti

.N
^ A d e le 'in panik halinde olduğu her halinden belliydi.
jm3. ; kanıdan içeri her an bir özel harekât timi girecek ve
^ i• 1
^laşnikoflarını çekip onları yere yatmaya zorlayacak gibi

esi
davranıyordu.
-Hayır. Henüz göremiyorum.” Maddie çantasını masa­
sının üzerine, kolunun yanına bırakıp bara şöyle bir göz attı.
Müzik kutusu ve barın ışıkları bar ahalisinin üzerinde gezi­
Sit
nirken oturdukları köşeye çok fazla vurmuyordu. Bililerine
görünmeden, gelen gideni görebilmek için kusursuz bir nok­
taydı oturdukları yer.
ep
Adele, M addie’ye doğru eğilip, “Nasıl birisi?” diye
sordu.
Maddie tek elini havaya kaldırıp garsonu yanma çağı-
C

nrken. "Uzun boylu, siyah saçlı ve masmavi gözlü,” diyerek


yanıtladı. Bir şevi istediğinde çok çekici ve öpüşürken insanın
aklım başından alan birisi... Maddie, Mick’in evine gelip
w.

İare kapanını verdiği, onu öptüğü, ellerini beline koyduğu


S?ünü anımsadı, kalbi sıkışır gibi oldu. “Eğer bardaki kadınlar
açlarını düzeltmeye başlayıp, naneli netes tazeleyicilerine
ww

u/anırlarsa bil ki gelmiştir.”


öir kadın garson permalı iğrenç saçları, kalçalarını sım-
Mkl Sa™n W rangler kot pantolonu ve üzerindeki Mort’s Bar
örtüyle gelip siparişlerini aldı.
Garson siparişleri alıp uzaklaşınca Adele “n
k en ım el yani?” diye sordu. ’ ° ka<W^

et
M a d d ie b aşın ı evet anlam ında salladı. M tike
Ç ekten o n u ta rif ed eb ilecek en iyi kelim eydi i n c ^ 1.

.N
sulandıran cinsten bir çekiciliği vardı; öyle ki Maddi ^
da ıkı k ez dişlerini etine geçirm em ek için kendini
tut-
m u ştu . B u hissi W illow C reek B irahane ve Restoranı nda

esi
la ta s ın d a n b a k ışlarım k ald ırıp karşısında oturan Mick’
d ü ğ ü n d e d e h issetm işti. Tam kendini işine verip Şerif
te r 'ı n n o tla rın ı oku y o rd u ki, birden tüm seksiliği ve öfkesiyle
k a rş ıs ın d a M ic k ’i b uluverm işti. N orm alde sinirli bir adamı i
Sit
a s la s e k s i b u lm a z d ı am a M ick norm al bir adam sayılmazdı
M ic k k a rşısın d a içini gıcıklayarak ona barından uzak durma­
s ın ı sö y le d ik ç e , g özleri daha derin v e büyüleyici bir maviye
ep
ç a lıy o rd u . M ad d ie b ir an kendini, a caba m asanın üzerinden
u z a n ıp d u d a k la rım ı duda kla rın a ya p ıştırsa yd ım ne yapardı?
d iy e d ü ş ü n ü rk e n bu ld u . A cab a boynunu öpüp, kulak meme­
C

s in i d iş le s e n a sıl b ir tep k i verirdi?


A d e le , “ B u g ü n C la re ’le k onuştum ,” diyerek Maddie yi
w.

d a ld ığ ı d e rin d ü şü n celerd en çıkardı. G arson, A dele’m siparişi


B itc h o n W h e e ls v e M a d d ie ’nin sip arişi ekstra sert votka
m a r tin iy i g e tire n e d e k iki arkadaş yaklaşm akta o la n düğün­
ww

d e n la fla d ıla r. G a rso n u n saçları belki berbattı am a ışını yap

m a k ta ü s tü n e y o k tu .
G a r s o n s ip a rişle ri b ıra k ıp , uzaklaşırken A dele, B
a ı„,-,n «açlarıyla zoru ne?” diye sordu,
d a k ı ka ^ fım ş ö y ıe bir göz gezdirince bardaki kotu
M a d d ie
iyi saç oranına yarı yarıya eşit olduğunu fark
** ^ " ' d e onu anlam aya ç alışıy o ru m ” diyerek içkisini du-

et
etw- ^ götürdü. “Y ansının saçı gayet iyi, ama diğer yarı-
at çö p e.” B ardağının üzerinden bar ahalisini
deVaın etti. M ick hâlâ ortalarda görünmüyordu.

.N
SÖZn'-Sana geç«n h afta buluştuğum çocuğu anlatmış iniy­
d i ” diye sordu A dele.
•‘Hay»r.” M addie hırkasını bir kenara bırakıp, yeni bir

esi
berbat geçen randevu hikâyesi dinlem ek üzere hazırlandı.
-Beni m odifiye edilm iş b ir Pinto’yla evimden aldı.”
“Pinto mu? O arabalar yetm işlerin kendi kendine infilak
Sit
eden arabaları değil m i?”
“Aynen öyle. R engi ben buradayım diye bağıran cırtlak
bir turuncuydu. Ve arabayı sürerkenki havasını bir görsen,
ep
onu Jeflf Gordon sanırdın.” A dele buklelerinden birkaçını ku­
lağının arkasına attı. “ H atta ellerinde parmaksız eldivenleri
bile vardı.”
.C

“Dalga geçiy o r olm alısın. N ereden buldun bu adamı?”


“Yarış pistinde.”
Maddie, A d e le ’e y arış pistinde ne işin vardı, diye sor-
w

ttadı. Merak etm iyordu. “ Bana onunla sevişmediğini söyle.


Hayır. A rabayı o k ad ar hızlı kullanan birinin diğer iş­
ww

e n i n de hızlı o la c ağ ın ı düşündüm .” Derin bir iç geçirdi.


Santnm ben bah tsız randevularla lanetlenmişim.”
Maddie lanetlere inanm azdı ama Adele’in bu lafına di-
sözü yoktu. O b u g ü n e kadar erkekler konusunda tanı-
60 bedbaht kadındı. G erçi kendisinin de bu konuda çok
Şanslı o ld u ğ u söylenem ezdi ya neyse.
B ir saa t ve üç berbat randevu hikâyem ■
M ıc k 'te n hâlâ eser yoktu. B irer içki daha söyledi!

et
a rtık M ic k ’in bu gece bara uğramayabileceğin' T '
b a şla m ıştı. ^ dQ« n n ^

.N
“ M erhaba, B ayanlar.”
M ad d ie m artinisinden başını kaldırdığında kar
d ik ile n iki adam buldu. H er ikisi de oldukça uzun b o y i ^

esi
rış m ve b ro n z tenliydi. Selam verenin aksanmdan Avust^*
y a lı o ld u ğ u açıkça belli oluyordu.
A d ele, “ M erhaba,” diyerek içkisinden bir yudum aldı
A d e le ’in başın d an bu kadar çok talihsiz hikâyenin geçmesi­
Sit
n in y e g â n e sebebi belki de etrafındaki tüm erkeklerin dikka­
tin i ç e k ip , o nları cezbediyor olm asıydı. Altın rengi bukleleri
v e k o c am an m avi gözleriyle erkekleri kendine adeta bir mık­
ep
n a tıs gib i çek iy o rd u . Şüphesiz A dele’in çekiciliği millet ay­
rım ı y a p m ıy o r; dili, ırkı ne olursa olsun tüm erkekleri etkisi
a ltın a a lıy o rd u . M addie içki kadehinin ardından Adele’e
C

b a k ıp g ü ld ü .
A d e le , “ O tu rm ak ister m isiniz?” diye sordu.
w.

Ç o c u k la r A d e le ’in lafını ikiletmeksizin hemen birer san­


d a ly e ç e k ip o tu rd u lar. M ad d ie’nin yakınında oturan adam.
“ A d ım R y an ,” d iy erek kendini tanıttı. K onuşurken tıpkı Tim­
ww

s a h D u n d e e g ib i sesli harfleri patlatıyordu.


M a d d ie elin d ek i içkisini masanın üzerine bıraktı. ‘ Ma

d ,e “ A r k a d a ş ı m T o m ." diyerek arkadaşın, göslerdi. “Truly


v3ş.yorsunuz
^ y e n i taşındık." M addıe’nın adamın, “Ne hoş,” ya da

et
"anasın'-" demesini bekler gibi bir hali vardı. Ortam ada-
rengini seçemeyecek kadar karanlıktı ama adam çok

.N
n,,,1ıa "Peki ya siz?”
* * Adam, M a d d ie ’n in on u daha rahat duyabilm esi için san-
esini ona b iraz daha y a k laştırd ı. “ B iz buraya yazın çıkan

esi
(jriîian yangılarına m ü d a h a le için g e ld ik .”
Hem y a b a n c ı hem h o ş... “ Siz de paraşütle yangının
içine atlayan itfaiyecilerden misiniz?”
Adam kafasıyla onu onayladı. Sonra Avustralya’daki
Sit
yangın sezonunun A m erika’dakine tam zıt zamanlarda oldu­
ğunu anlatmaya başladı. Bu yüzden pek çok AvustralyalI it­
faiyeci yaz geldiğinde Batı A merika için çalışıyordu. Adam
uzun uzun anlattıkça, M addie giderek daha da çok etkileni­
ep

yordu. Sadece sözleri değil, konuşurkenki sen tonu da Mad-


die'nın aklını başından alm ış ve adam konuştukça Maddie
adamın seks için perhiz bozduracak cinsten olduğunu düşün­
C

meye başlamıştı. T ru ly ’de kısa bir süre kalacak, sonra da


çekip gidecekti. Parm ağında alyansı falan yoktu, gerçi bu
w.

evli olmadığı anlam ına gelmezdi. Maddie emin olmak için


“dama biraz daha yaklaşıp, “ Evli misin?” diye sordu. Ama
“dam tam cevap verm ek üzereydi ki iki koca el bir anda
ww

Maddie’yi om uzlarından yakalayıp, ayağa kaldırdı. Maddie


Jta'aşça arkasını döndüğünde bir M ort’s Bar tişörtünün ar-
d,na gizlenmiş geniş b ir göğüskafesiyle burun buruna geldi.
^Cvrelerini çepeçev re kuşatan karanlığa rağmen, Maddie
gözlerini uzun ve ince bir boyun, güçlü bir
büzüşmüş dudaklara kaldırmadan burun b u r u ı ^ 0 **

et
göğüslerin kime ait olduğunu anlamıştı. G özlerinin^'
ateş parçalan saçtığını görebilmek için aydmlıfa h * 8*?’8*'
yoktu. lç '^'Vacı

.N
Mick öne doğru eğilerek M addie’nin kulağına, “se
rada ne yaptığını sanıyorsun?” diye sordu. ^ bü'
M ick'in teninden sabun kokusuyla kanşık kendine h

esi
bir koku yayılıyordu. “Sanırım seninle konuşuyorum ” *
M ick ellerinden birini kollarından aşağı kaydırarak
M addie’nin elini tıpkı bir mengene gibi kavradı. “Yürü, gi­
diyoruz.”
Sit
Maddie masanın üzerinde duran çantasını alıp, omzunun
üzerinden önce Ryan’a sonra Adele’e bakarak, “Birazdan dö­
nerim ,” diye bağırdı.
ep
Onu peşinden sürükleyerek kalabalığın içinden MortY
un arka tarafındaki odaya götüren Mick, “Buna emin misin?”
diye sordu. Maddie, D arla’ya çarparak, “Affedersin.” dedi.
C

M ick, M addie’nin elini sımsıkı tutuyor ve tıpkı bir defans


oyuncusu gibi kalabalığı yararak ilerliyordu. Maddie ise
w.

m üzik kutusunun sesini bastırm ak istercesine, “ A ffedersi­


niz," “Kusura bakmayın lütfen,” diye bağırarak Mick’in peşi
sıra yol alıyordu. Nihayet barm sonuna ulaştıklarında kısa
bir koridordan geçtiler ve Mick onu peşi sıra küçük bir oda
ww

nın içine soktu.


Kapıyı kapatıp nihayet elini bıraktı. “Sana barım an
uzak durmanı söylem iştim .”

178
Maddie odaya hızla bir göz gezdirdiğinde gözüne me-
yapılmı:? bir çalışma masası, bir askılık, büyük metal

et
’^kasa ve deri bir koltuk çarpmıştı. “Hennessy’s Bar'dan
l a i ğ i n i samyordum”
-H iç de oradan bahsetmiyordum.” Gözlerini kıstı. Mad-

.N
jje Miek’m vücudundan dalga dalga yayılan öfkeyi açıkça
hissedebiliyordu. “Tanrı’ya şükret ki ben nazik bir adamını.
0 yüzden sana arkadaşını da yanma alıp ön kapıdan çıkıp

esi
gitme fırsatını vereceğim.”
Maddie bir k e z daha o n u n öfkesinden zerre kadar kork­
muyordu. A k sin e , g ö z le r in d e n fışkıran öfkeyi görmek onu
mutlu ediyord u. S ırtın ı k ap ıya dayayarak, “Yoksa?” diye
Sit
sordu.
“Yoksa seni kıçının üzerinde dışarı atıveririm.”
Maddie başını hafifçe bir tarafa eğdi. “O zaman seni
ep

uyarmalıyım, eğer bana dokunacak olursan elektroşok taban­


camı kullanıp kıçına elli bin voltluk bir akım vermek zorunda
kalacağım.”
C

Mick şaşkınlık içinde gözlerini kırpıştırdı. “Yanında bir


şok tabancası mı taşıyorsun?”
“Diğer malzemelerimin yanında evet, onu da taşıyo­
w.

rum."
Mick gözlerini yeniden usulca kırpıştırdı, sanki Mad-
^,c yi doğru duyduğundan emin olamıyor gibiydi. “Diğer
ww

Elzem eler dediklerin neler?”


Biber gazı. Muşta. Yüz yirmi beş desibellik bir gü\en-
^ la r n n . Bir çift kelepçe ve bir tane de cop.
"IV ki. yam nda b ir elektroşok cihaz,

s u n r - K ' rk SCk" Cya' C,,C yaSa' « C o ^ V

et
“ Sen aklını k açırm ışsın.”
M addie gülüm sedi. "H erkes öyle diyor."

.N
M iek k o n u şm ad an önce dakikalarca EÖ7ıer •
e odakladı. “ İnsanların etrafında dolanarak on ^
d en de liy e döndürm eyi alışkanlık haline mi getirdin"

esi
E vet, insanları zam an zam an zıvanadan çıkardı», a •
ntydtı am a bunu bir alışkanlık haline getirdiği söylenemez*
“ H ayır.” Sit '
“O zam an b ir tek beni delirtm eyi seviyorsun?”
“ Seni delirtm ek gibi bir niyetim yok, M ick.”
M ick bronz alnındaki kaşlarından birini havaya kaldırdı.
“A slında bu geceye kadar seni delirtmek gibi bir niyetim
ep
hiç o lm am ıştı. A m a insanlar bana neleri yapıp neleri yapma­
y a ca ğ ım ı söyled iğ in d e kendim i kaybediyorum .”
“ H adi c an ım .” K ollarını geniş göğsünün altında birbi­
C

rin e bağladı. “ N eden yanında o m alzem eleri taşıyorsun?”


“ Ç ünkü işim gereği çok da nazik olmayan insanlarla gö­
w.

rü şm e le r y ap ıy o ru m .” O m uzlarını silkti. “Gerçi görüşınele


rim iz d e g e n eld e b ellerin d e zincirler, ayaklarında demirler
o lu y o r ve m asay a kelepçelenm iş oluyorlar. Ya da bazen
ww

m ızd a bir cam oluyor. Tabii ki cezaevleri güvenlik raalze^


le rim i içeri g e çirm e m e izin v erm iy o rlar ama cezaevi"
ay rılırk en y eniden m alzem elerim i teslim .
y a m m d a o ld u ğ u n d a k en d im i daha güvende htssedtyoru
M ic k bir adım geriye gidip M addie’yi baştan ayağı
^ j ü “Norma! biri gibi görünüyorsun ama hiç de öyle de-

et
M a d d ie bunun bir iltifat mı yoksa hakaret mi olduğunu

.N
m la y a m a m ış tı. Ama büyük bir ihtimalle iltifat olsun diye
söylememişti.
Mick topuklarının üzerinde yaylanıp, başını hafifçe yu-

esi
kar, kaldırdı ve bakışlarını yeniden Maddie’ye odakladı.
•‘Köşedeki masada neredeyse üzerine çıkacakmış gibi oturan
san şm çocuğu da şoklayacak miydin?’*
“Ryan’ı mı? Hayır, ama eğer kartlarını doğru oynasaydı
Sit
gecenin ilerleyen saatlerinde onu kelepçeleyebilirdim.”
“Yapma, adam abazanın teki.”
Hani işin doğrusunu bilmese, Maddie, Mick’in onu kıs­
kandığını düşünecekti. “Onu tanıyor musun?”
ep

“Abaza olduğunu anlamak için onu tanımaya gerek


yok.”
Bu çok saçmaydı. “Eğer birini tanımıyorsan abaza ol­
C

duğunu nereden bilebilirsin ki?”


Ama Mick cevap vermek yerine, “Neredeyse adamın
w.

ağzının içine girecektin,” dedi.


“Bu çok kom ik... Üniversiteden beri barda tanıştığım
k'r yabancıyla birlikte olmadım.”
ww

“Belki de yaptığın ‘seks perhizimden usanmışsmdırha.


^ dersin?"
Usanmak ne kelime. Maddie bu dunundan adeta yaka
S,lk'yordu. Ama ne zaman aklına şöyle ateşli, sınırsız, vah-
sek s gelse, M ick de gelip aklının bir k« .
vcn y o rd u . R yan çok hoş biriydi ama ne de olsa u ^ %■

et
b .r y abancıy d ı. Ve M addie an ık barda ta„,ştlğl
lıkte olm uyor, flö n etm iyordu. “B enim y a lm z h g ,* " 1' bir'
dert e tm e .” y m ı kendine

.N
M ic k ’in bakışları yavaş yavaş M addie’nin önce d
la rın a , so n ra çen esin e, boynuna ve oradan da göğüsi* ^

esi
mdi- Saat d o k a zu geçm işti, bu yüzden Maddie h a f if t e n ^
m ey e başlam ıştı. “Tatlım, senin vücudun yalnızlık için y ^ .
tılm a d ı z a te n .” G öğ ü slerin in ürpererek kabaran sert uçlan
elb isesin in önünde iki keskin tepecik oluşturmuştu. “0 seks
Sit
için y a ra tıld ı.” B ak ışların ı yeniden gözlerine dikti. “Tüm
ge ce dev am edip, sabaha k ad ar süren sırılsıklam, nefes ne­
fese b ir seks hem d e.”
ep
N o rm a ld e bunu b ir başkası söylese M addie yumruğunu
ço k tan su ratın ın ortasına indirm iş olurdu. Ama bunları söy­
leyen M ick olunca M addie kam ının içinde sıcacık bir gıcık­
C

lanm a hissetti ve elini kaldırıp bu sırılsıklam seks görevi için


g ö n ü llü o ld u ğ u n u belirtm em ek için kendini zor tuttu. Yal­
w.

n ız lık b ir ruh h alid ir.”


“ A klını k açırm ış olm anın sebebi bu olmalı o h alde.
“ S ence şu an b ir abaza gibi davranan kim?” M a d d ie om
ww

zunuıı üzerin d ek i çantanın askısını düzelterek


g e lle d i. E llerin i tam çan tasın a götürm ek üzerey ı j
L b ir h arek etle ellerini başının hem en üzerinde, yasland

kapıya dayad ı. .k :ninkindeıı bir santim daha ^


M a d d ie , M i c k ’m k e n d ıs ın ın k in
olan yüzüne baktı. “Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
^ «Burada böylece durup kıçıma elli bin voltluk elektrik

et
erişini izleyecek halim yok ya."
'e M a d d ie gülm em eye çalıştıysa da başarılı olamadı. “Sa­

.N
dece çantamı düzeltm ek istemiştim.”
•‘İstersen bana paranoyak de ama sana inanmıyorum.”
“Gerçekten seni şoklayacağımı mı düşündün?” Bu ak­

esi
imın ucundan bile geçm em işti oysaki.
“Şoklamayacak m iydin?”
Maddie kıkırdadı. “Hayır. Sen kıçına elli bin volt ver­
mek için fazla tatlısın.”
Sit
“Tatlı değilim .” Mick, M addi’nin yüzünü ve boynunu
yalayıp geçen derin bir nefes verdi. “Çilek gibi kokuyorsun.”
“Vücut krem im .”
ep
“Handy M an yapı marketinde karşılaştığımız gün de
çilek kokuyordun.” Mick birden burnunu Maddie’nin saçla­
rının arasına gömdü. Maddie öylesine şaşırmıştı ki sanki şok
C

tabancasıyla elektrik verilen kendisiymiş gibi titredi. “Öyle


üüzel kokuyorsun ki. Beni çıldırtıyorsun.” Tüm ağırlığıyla
'■ücudunu M addie’ninkine bastırıyordu. “Daha seni barda ilk
w.

Kördüğüm gün bunu yapmak istemiştim.” Eğilerek boynunu


kokladı.
Beni kıçımın üzerinde dışarı atacağım sanıyordum.^
ww

Nas'l olmuştu da vücudunu bir anda böyle ateş basmıştı?


jaha birkaç dakika önce üşüyen kendisiydi. Ama şimdi te-
n’n alev alev yandığını hissediyordu.
^ konuya sonra döneceğim.” Mick, Maddie nin <■
n n ı s e rb e s t b ıra k m ış tı a m a v ü c u d u n a
M a d d ie ’yi h âlâ k a p ,ya d o ğ ru s ı k ^ n ^ be„
p c m s .n , p a n to lo n u n iç in d e so la y a t,m u ş oldu* bir»«

et
O y le u z u n v e s e m i ki M ad d ie b a cak lar,n in ic t T f“' k «i.
b e lirs iz b ir acı h issetti. G ö rü n ü şe gö re H arriet hak?1^ belli

.N
n e s s y e rk e k le ri T a n rfm n sev g ili kullarıydı. “ K o k la ^ ' ^
ilk o la ra k şu ra d a n b a şla m a k iste d im ,” diyerek hırkalı
ite re k M a d d ie ’n in ç ıp la k o m z u n u öptü. “Ö yle v ın T 111

esi
le z z e tli k i . . . ” u?akve

“ Y u m u şac ık te n le ri s ev e rim .” M ad d ie ’nin bir an soluğu


k e s ilir g ib i o ld u , g ö z le rin i y u m du . M ic k ’in dudaklarının vü­
Sit
c u d u n u n d a h a da a şa ğ ıla rın d a g e zin m esi için can atıyordu.
“ B u k o n u d a b ira z h a z d ü şk ü n ü o ld u ğ u m u söyleyebilirim.”
M ic k d u d a k la rın ı M a d d ie ’n in b o y n undan hafifçe kaldı­
ep
rıp , “ H e m h a z d ü şk ü n ü o lu p h em d e nasıl yalnız olabiliyor­
s u n ? ” d iy e so rd u .
“ P e k k o la y o lm u y o r.” H e le d e şu anda hiç kolay olmu­
C

y o rd u . E ğ e r d ik k a tli o lm a z sa h az d ü şk ü n ü tarafı ya ln ız lık ta­


ra fın a a ğ ır b a sa c a k v e k en d in i b ir an d a o r g a z m ın zirvesinde
w.

b u lu v e re c e k ti. K i a slın d a h iç d e fen a b ir fik ir sayılm azdı-

Ö z e llik le d e k a rş ısın d a k i M ick iken. E lini kaldırıp


y ü z ü n e g ö tü rd ü v e y e n i y e n i çık an kirli s a k a lla r ın ı o ş
ww

“ Ö z e llik le d e sen e tra fta y k e n .” .. . yük-


M ic k g ü ld ü . B o ğ a z ın d a n k ısık ve erkeksl bır S6S
göz;
s e lm işti. Y ü z ü n ü y e n id e n y u t a n
jeh v^ l'e h a fifçe aralanmış ocu ğ u n u
le n n ın 7v...w v - , G ö z l e r i a r z u y la pan
ö y le sin e u z u n g ö ru n u y o rd u K -
ni M a d d i e ’n in b e lin e d o la d ı.

illCr**Sen b e n im b u d ü n y a d a s a h ip o la b ile c e ğ im so n erkek-

et
.. M a d d ie d u d a k l a r ı m M i c k ’in d u d a k la r ın a gö tü rd ü ve

M ick b a stırd ığ ı v ü c u d u n u h a fifç e ge ri çekti. “A m a aynı za-

.N
n ^ d a d a e n ç o k is t e d i ğ i m . ”

Mick dudakları M ad d ie’nin dudaklarında, “Hayat ne


kadarda kahpe,” dedi.
Maddie de onu başıyla onaylayarak parmak uçlarında

esi
yükseldi. Ellerini başının arkasında gezdiriyor, dudaklarını
tüm gücüyle M ick’inkilere bastırıyordu. M ick’in elleri belini
daha da sıkı kavradı. Ve dakikalarca sıcacık avuçları belinde,
Sit
dudak dudağa kalakaldılar. M ick boğazından bir hırıltı yük­
selirken bir elini M addie’nin bel boşluğuna, diğerini de hır­
kasının üzerinden om uzlarının arasına yerleştirdi. Maddie’yi
göğüslerine doğru çekerek öptü. Öpüşü öylesine yumuşacık
ep

ve tatlıydı ki. M ick, M addie’nin dudaklarını büyük bir iştahla


somuruyor, dilini ağzının içine alıp emiyordu.
C

Maddie’nin omzundaki çantası yere düştüğünde Maddie


b°Şta kalan elini M ick’in kaslı kolları ve omuzlarında gez­
dirdi. Mick’in de vücudu alev alev yanıyor, üzerine bastırdığı
w.

SÖğsü M addie’nin mem elerini yakıyordu. Maddie sekste


Pasif olmaktan hiç hoşlanmazdı;bu nedenle Mick dudaklarım
^hvetle e™erken o da ellerini mütemadiyen Mick in ense-
ww

Mnde' sert göğüs kaslarında ve sırtında gezdiriyordu. Eğer


İ s ı n d a k i Mick Hennessy olmasa adamın üzerindeki göm-
Cği foktan çıkarıp atmış, çıplak vücudunun tadını çıkarışı r
olurdu.
et
.N
esi
s e m . kı n e r ed ey se M a d d ie’nin kasıklarını ac, içerisinTı!'
rakacakt,. N ered ey se. M ick, M addie’nin kollar,„da„ h,2
sin i sıy ır ırk en M addie ona doğru bastırmıştı vücudunu'
K ırm ızı hırkayı başınm üzerinden odanın bir köşesine fırlattı
Sit
N a s ıls a a rtık M a d d ie ’n in o n a ih tiy acı yoktu çünkü vücudu
a le v a le v y a n ıy o rd u . M ad d ie parm ak ların ı M ick’in gömleği­
n in ü z e r in d e k ıv ırm ış, d u d a k la rın ı M ic k ’in boynuna götür­
ep
m ü ş tü . D ilin in a ltın d a k i te n in in tad ı eşsizdi. Uyanlnuş bir
a d a m ın s ım s ıc a k v ü c u d u n asıl em ilirse öyle emdi Mick'in
te n in i. K ıy a fe tle rin i a v u ç la y a ra k ellerini M ick ’in penisinin
C

ü z e rin d e g e z d ird i. B ö y le şin e güzel b ir şeyi hissetmeyeli yıl


la r o lm u ş tu . B ir e rk e ğ in e lle rin i vü cu d u n d a gezdirm esini,
w.

s ım sıc a k d u d a k la rın ı, b o ğ azın d an kopup gelen hırıltıları duy-

m a y ı ç o k Ö zlem işti. arkasındaki


n :..ı. T v ^ /trU p ’n i n h o v n u n u n h e m e n
ww
•nC dolam ışlardı. M addie, M ick’in dudaklarına adeta
btfnıulniu*tu- *stese onu durdurabilirdi- Ama Mick’in durma­

et
mı istemiyordu. Henüz değil. Daha da ilerlemesini is­
terken onu durduramazdı. M addie’nin elbisesinin üstü beline

.N
düştüğünde M ick askısız bir sutyenin içine hapsolmuş gö­
k le rin i avuçiadı. Sutyeninin hemen altındaki metal çerçeve
doksan beş beden göğüslerinin dik ve diri durmasını sağlı­

esi
yordu. Mick, M addie’nin göğüs uçlarını pamuklu kumaşın
Özerinden okşadı. M addie kasıklarının acımasını hiçe saya­
rak vücudunu M ick’inkine daha da fazla bastırırken, Mick.
Maddie’nin ağzının içinde inliyordu. Maddie çok terlemiş,
Sit
aklı başından adeta gitmişti. Tüm vücudu karıncalanıyor, gö­
ğüsleri ağır geliyordu. G öğüs uçları sımsıkı ve dimdik ol­
muştu. Böylesine bir hazzın kollarına düşmeyeli çok uzun
ep
/aman olmuştu. Ellerini M ick’in kâh göğüslerinde kâh beli­
nin altındaki şişkin erkekliğinin üzerinde gezdiriyordu.
“Dokun bana,” diyerek inledi Mick ve Maddie, Mick e
C

itaat etti. M ick’in elleri Maddie'niıı göğüs uçlarım sıkarken


Maddie de elini M ick’in penisi boyunca bir aşağı bir yukarı
hareket ettirip onu okşuyordu. Elleri fermuarının bittiği yer-
w.

den adeta bir taş kesilip şişmiş uzun sertlik boyunca gidip
alıyordu. Adamın organı gerçekten at gibiydi ve Maddie nın
bacaklarının arasındaki nemli bir zonklama hissi Mick ııı el-
ww

1erinden birini kavrayıp, bacaklarının arasında ge/dırmemek


‘v,n kendini zor tutuyordu. Elini külotunun içine sokup, onu
‘fa n ın ın üzerinde gezdirmek, ona kendini a\uçldll,u‘ s
adc,a can atıyordu. Maddie ellerini birden çekti.

I W7
M ick aniden başım kaldırdı. “ Biraz H ı.
B iraz daha devam edem e M addıe kend '

et
n ık a n n d a d o laş,rken bnlacakn. “ H a y ır" Bi " *>■
bildiğ in d e M ick 'in elleri iki y a „,„ a d ü ş m . B ad"» M ît.

cağ ım ız, sen de biliyorsun. Biz birlikle olum f a ­

.N
llın ask ıların , ensesinde yeniden birbirine b a ğ la * , E,!biSeSİ'
d a n da M ic k 1, süzüyordu. “ B irlikte olamayız " S1" '
M ick gözlerindeki haşin ifadeyle başın, iki yana

esi
B unu yem den gözden geçirebileceğim izi s a n ı y L ^ '
\ em den gözden geçirecek hiçbir şey yok.” Kars
daki adam M ick H ennessy’ydi ve kendisi de Maddie Jones
Sit
“ in a n bana, sen benim bu dünyada birlikte yatağa girebile­
ceğim son erkeksin. Ve aynı şekilde ben de senin düşüp kal­
kabileceğ in son kad ın ım .”
“A m a neden, anlam verem iyorum .”
ep
A slın d a ona söylem eliydi. Hepsini bir çırpıda anlatma­
lıydı. K im olduğunu ve M ick ’in onun neyi olduğunu dile ge­
tirm eliydi. “Ç ü n k ü ...” D udaklarını yalayıp, güçlükle yutkun­
C

du. B oğazı birdenbire kupkuru olmuştu. Aralarındaki cinsel


ç ekim kaçınılm az, sıcacık bir nabız atışı gibiydi. M ad d ie’nın
w.

M ic k ’in b o ynunda em diği y er m orarm aya yüz tu tm u ştu

M ick m avi gözlerindeki alev alev yanan bir şehvetle gözle


rini M ad d ie ’ye dikti. M ad d ie'n in katlanamayacağı tek şe)
ww

bu ateşli şehvetin yerini nefrete bırakması olurdu.


yacaktı. Şim di söyleyem eyecekti. Belki sonra. “Çunku en
annen, baban ve A lice Jones hakkında bir kitap y m y * *
Ve seninle sevişecek olm an, bu gerçeği üegiştiremeye
. 0layl»nn daha da ç,km aza girmcsine sebeP olacak."
^ birkaç adım geri giderek çalışma masasının kena-

et
oturdu. Derin bir nefes alarak ellerini saçlarının içinden
^ ırd ı "Bunu unutm uştum .” Ellerini yeniden iki yanma in-

.N
^ d i "Bir an için kasabaya geçmişimi eşeleyip, hayatımı ce­
henneme çevirmeye geldiğini unutmuşum."
Maddie eğilip yere düşen çantasını aldı. "Çok üzgü­

esi
nüm " Üzüntüsünde samimiydi ama üzgün olmak gerçekleri
değiştirm iyordu. Keşke değişi ir sevdi, diye geçirdi içinden.
“Durabildiğine göre, çok da üzgün olmasan gerek."
“Hayır,” diyerek arkasında duran kapı koluna uzandı.
Sit
“Hayır, o kadar da üzgün değilim.”
“Daha ne kadar, M addie?”
“Ne demek bu?”
ep

Mick derin bir nefes alıp verdi. “Daha ne kadar kasa­


b a kalıp hayatımı mahvedeceksin?”
Güzel soruydu. “Bilmiyorum. Belki gelecek bahara
C

kadar.”
Mick bakışlarını ayaklarına çevirdi. “Kahretsin.”
w.

Maddie çantasını omzuna takıp masasının üzerinde el­


i y l e taradığı saçlarının dağınıklığıyla öylece oturan Mick'e
İçindeki gidip saçlarını düzeltmesini söyleyen sesi var
Süetiyle bastırmaya çalışıyordu.
ww

Mick bakışlarını yeniden Maddie’ye kaldırdı. Anlaşi-


’ b'rbirinıizin kıyafetlerini parçalamadan birbirimize on
j k^den daha fazla yaklaşamıyoruz. Ve sana barımdan u/ak
dernek bir boğanın gözünün önünde kımıı/ı bir bayrak

Itu ı
sallam aktan farksız. A m a senden yine de barla
durm anı rica ediyorum .” u*ak

et
M a d d ie’nin bir an kalbi duracak gibi oldu. Belki d
ö y le gelm işti am a y in e de dikkatli olmakta fayda vardı
bir daha buralarda görm eyeceksin,” diyerek k a p ıy ı açtı v |

.N
bangır bangır Country m ü ziği v e bira kokusu eşliliğinde Ade-
l e ’e ulaşm ak üzere dışarıdaki kalabalığa karıştı. Mon'sBar'a
İlk g ir d iğ i dakika acaba M ick dediği gibi onu kıçının üze-

esi
rinde so k a ğ a atıp atm ayacak d iy e merak ediyordu.
Ş im d iy se, acaba öyle yapsa daha mı iyi olurdu, diye dü­
şünüyordu.
Sit
M ick od a sın ın kapısını kapatıp, sırtını kapıya dayadı.
ep
G özlerini yum arak avucunu zonk zonk atan penisinin üzerine
bastırdı. Eğer M addie izin vermiş olsaydı, çoktan elini bacak­
larının arasına götürm üş, külodunu indirmiş ve onunla he­
C

m en oracıkta, kapının hem en ardında birlikte o la c a k tı. Biran


için içind en , keşke kapıyı içeri girer girmez kilitlemeyi okıl
w.

etseydim , d iy e g e çird iy se de, bunu y a p a m a y a c a ğ ın ı bili-

yordu.
E lini p en isin d en çek ip m asasının başına geçti. Ma
ww

d ie ’nin yere fırlattığı kırmızı hırkası ö y l e c e yerdeduruyorj^

S a n d alyesin e oturup
o tu ru p hesapları
nesiipıun incelem
n ı t u c . .eye
^ koyulmadan
, ön#
g id ip hırkayı oidu ^_____ kaldırdı. Bara geldiğinde sanki
ğu yerden
Iduğu
mdan uza
barından uzak durm asını sö y led iğ i o değilmiş gibi.a;hj tvl&
M»*d'
•imcini yudumlarken gördüğünde Ç0^
d ie ’yı barda oturup martinisini yuc
Hn az M ad d ie’nin çantasında taşıdığı şok taban­
ı n ı n yaratacağ1 büyüklükte bir şok olmuştu onun için bu.

et
şa ş k ın lığ ın b ir ucunda da büyük bir öfke ve içini ke-
[fljrip duran burnunu boynuna gömme arzusu gizliydi.

.N
Maddie’nin o A vustralyalI adamla sohbet ettiğini gör­
düğünde bir garip hissetm işti kendini. Rahatsız olmuştu bu
görüntüden. Bir an için içinden adamın kafasını uçurmak gel­

esi
mişti. Ki bu çok kom ikti. M ick’in AvustralyalIlarla bir alıp
veremediği yoktu aslında ve Maddie Dupree ile de arasında
bir ilişki söz konusu değildi. Ona karşı kesinlikle hiçbir şey
hissetmiyordu. H issettiği tek şey öfke ve çığ gibi büyüyen
Sit
bir şehvetti. Erkekliğini bacaklarının arasına yerleştirirken
dudaklarım boynunda gezdirm ek istiyordu o kadar. Tekrar
tekrar.
ep
M addie’de çözem ediği bir şey vardı. Güzel vücudu ve
tatlı yüzünün ötesinde bir şey ... Teninin kokusundan ve o
ukala ağzından daha başka bir şey. Öyle bir şey ki bara daha
C

hunini attığı ilk an gözlerini karanlık bir köşedeki masaya


Çekecek kadar güçlü bir şey. İçeri girer girmez sanki onu yıl­
w.

ardır tan iyotm uşçasına karanlık gölgesinden gördüğünün o


°*duğunu bangır bangır bağıran bir şey. Sürekli onu öpmeye.
008 dokunmaya, sımsıkı sarıp, sanki ait olduğu yer orasıymış
ww

8İb| göğsüne bastırm aya teşvik eden ve bir türlü tanımlaya-


mad'ğı bir şey. Oysaki M addie’nin olması gerektiği yer onun
^ değildi. Mick ise o yanaldayken bu gerçeği mümkün ol-
sünca görmemeye çalışıyordu.
fırk ay ı burnuna götürdü. Tıpkı onun gibi k o k u v o rd u
et
T t l . ç i l e k g i b i . B ir d e n h ır k a y ı m a sa n ın (berine f,rla„ ,
n , h a b ir k a ç h a fta ö n c e s in e kadar ö y le dingin birhayal,

.N
, Z r ',.e n lis in d e n z e r r e k a d a r izler taş,mayan birgefe.
' l ir im y a p m a k ta y d ı. U nutm ak için hayli çabata-
c c g ın h esap başaTâığı b ir g e ç m i ş -
d ıg ı v e so n u n d a da * ^ ^ M a d d i e ’n i n siyah Merce-

esi
Ta ki bu g ü n e ka ar ,.n ^ y a t ı n ı yoldan çıkardığı
j e s 'i n i k a s a b a y a s ü rü p ,

g ü n e k ad ar. Sit
C ep
w.
ww
et
.N
esi
O N U N C U BÖLÜM
Sit
Maddie’ nin annesinin R o u n d u p • ^
adaşının ve komşusunun o » » » « ^ ^ Trina
ep
müştü. Annesinin ölümünden n ^
»en-Hays karavanını satıp Ont üç ye-
t a l i yılların ortasında bir itf a iy e ^ e « ^ ^
C

uin çocuk ve iki torun sa h ib i olmuş • ı-ıdının o


le karşısında oturan kadına baktıkça a i
ı s*;ıwınf vc bova KU
w.

nemdeki kabarık kırmızı saçlarım, ç '


ne batmış gibi duran gözkapaklarını anımsar *
'rt»u. Kadının gözlerine baktıkça korku «çmdı ;
lt'diyordu, Trina’y, gömıek aynı zamanda puanlıydı
ww

"nbç b u yorganı da getirm işti aklına. Bunun tu t m m


lne anlama geldiğini bilemiyordu. Ama nc zaman o v ır
^ Arınsa kendini hissediyordu
Trma. “ A l.ee gerçekten çok hoş bir k„n .
Sm bir a l'P. c ev izli turtasını yerke„ ' . . dedi *»hv,

et
M add.e aralarındaki masanın üzerinde d, 8' n«i'
hazm a bir g ö z atıp, gözlerini yeniden Trina’va kay" «i-
mi dört yaşındayd ı.” Çevirdi "Yir.

.N
İkim iz bir araya gelip bir şişe şarap açar ve sel
bahsederdik. Ben dünyayı gezm ek isterdim. Alice’in

esi
yali ise evlenm ekti.” Trina başını iki yana sallav.p tu ^ T
dan bir lokm a daha aldı. “Belki de bunun sebebi küçükbir
kızın ın olm asıydı. B ilem iyorum ama tek isteği bir adam J
lup, evlen m ek v e daha çok çocuk sahibi olmaktı.”
Sit
M ad d ie, a n n esin in başka çocuklar istediğini bilmiyordu,
a m a bu iste ğ e a n la m v e rm e k te d e zorlanmıyordu. Annesi
e ğ e r y a şa m ış o lsay d ı, M a d d ie ’nin eninde sonunda bir kız ya
ep
da e rk e k k a rd e ş e d in m e si k a çın ılm a z olacaktı. Ve Maddie
bu n u n üz erin e d aha ön ced en yapm ış olduğu pek çok kez gibi
e ğ e r R ose H e n n essy tarafın d an m ahvedilm iş olm asaydı ha­
C

y a tın ın n e k a d ar fark lı o lab ileceğ in i düşündü. Maddie haya


tın d a n ç o k m e m n u n d u . K en d in i, olduğu kadını seviyord^
w.

H a y a tın ı h iç b ir şey e d e ğ işm ey e niyeti yoktu


z a m a n zam an ne k a d ar farklı bir hayat sürebileceği
n ıe d e n de ed em iy o rd u . r,
ww

“ L och ya da R ose H ennessy''yi tanır m ıydnıu- ^


g ö z le rin i T rin a ’ya d ik ip ona bakarken, b ir yan a ■ ^
an n es, y a şa say d , hâla o dönem in saçlar,n, n u , * ^
yo k sa z a m a n a ayak u y d u n rr m uyd„7 d,ye düşunm

m edi.
-Onlar benden ya^ a büyüklerdi ama ikisini de tanırdım,
solu belli olm ayan bir kadındı.” Trina kahvesinden

et
R0SCudum daha aldı. "L och ise doğuştan karizmatikti. Hiç
b,r' jz ki Alice ona âşık olmuştu. Gerçi ona âşık olmayan

.N
'/m ıy d ı ki? Kaldı ki çoğum uz onun nasıl biri olduğunu bile
bile y a p ı y o r d u k bunu.
“Loch’un A lic e için n eler hissettiğini biliyor muydu­

esi
nuz?”
"Tek bildiğim A lice’in Loch’un onun için karısını ve ço­
cuklarını terk edeceğini düşündüğüydü." Trina omzunu silkti.
"Ama birlikte olduğu her kadın istisnasız bu hisse kapılırdı.
Sit
Bu hisse kapılmayan biri varsa o da Loch'un kendisiydi. El-
betteki, pek çok ilişkisi olmuştu ama Rose’u hiçbir zaman
bırakmamıştı.”
ep

"Peki, sizce Loch ve Alice arasındaki ilişkiyi farklı kılan


ne oldu? Rose’un sabrını taşırıp, o gece silahını doldurarak
Hennessy’s B ar’ın yolunu tutmasının sebebi neydi?”
C

Irina başını salladı. "Bana kalırsa Loch un ihanetlerin­


den bıkıp usanmıştı.”
w.

Helki dc.
“Ya da belki de A lice’in diğer kızlardan çok daha genç
Ve KÜ/el olmasıydı sebep. Kim bilir? Ogüııleıden hatırımda
ww

Vok kalan şey A lice’in Loch’a ne kadar hızlı âşık oldu


h W“- Ona ne kadar hlzh vc çl|gma . âş.k o l c u n a mana-
'"azsın."
A n n e s i n i n g ü n l ü k l e r i n i o k u d u k t a n s o n r a . M a d d i» . a>

b « n a i n a n m a k t a h iç d e g ü ç lü k ç e k m iy o rd u .
T nna turtasından bir parça daha alıp |ok
gözlerin i M ad d ie’nin dudaklarına dikti. b ^ '^

et
gozkapak lan m kısıp, M addie’nin gözlerinin i ç i n T 'Çİnd(*i
zını hatırladım . Sen A lice’in küçük kızısın, değil ^ A|'
M addie başını evet anlam ında salladı. Nihayet h

.N
ç eğı a çık lay ab ild iğ i için üzerinden biiyük bir vük l UgCr'
g ibi hissediyordu. alk^
T rina gülüm sedi. “Vay be, işe bak. Teyzen seni al,Pcö

esi
türdükten sonra hep sana ne olduğunun merakı içindeydim”
“ Beni yanm a alan annem in teyzesiydi ve onunla birlikte
B o ise ’e taşındım . G eçen b ah ar onu kaybettim. O öldükten
Sit
sonra da annem in günlüklerine ve size ulaştım.”
Trina uzanıp M addie’nin m asanın üzerindeki eline do­
kundu. Elleri buz gibiydi; M addie kendini tuhaf hissetti.
“ A lice yaşasaydı seninle çok gurur duyardı.”
ep
M addie de bunu düşünebilm eyi çok isterdi aırıa bundan
h iç b ir zam an em in olam azdı.
“Pekâlâ, evlendin mi?”
C

“ H ayır.”
T rina, M ad d ie’nin eline son bir kez daha dokunup çata
w.

lına uzandı. “ D aha gençsin. Ö nünde daha çok vakit var. ^


M addie konuyu değiştirm eye karar verdi. ‘‘Akll^ ]Vor
yal m ey a l p uan tiyeli pem be b ir yorgan geliyor. Sız a t ,
ww

m usunuz böyle b ir şeyi? düşün#


"H ım m .” T u rtasın d an bir ısırık daı a n
, • • * ,n!1 Hikti “ Evet. Bakışlarını y
iç in d e gö z le rim » v a n a ^ ^ ,çjn yap„ı.S»
M a d d ie ’y e ç ev irip gülüm sem .
■ni o yorganın içine sarardı, tıpkı bir...”
^ '••B u r r ito g ib i/’ dedi M addie annesinin dediği bu keli-

et
. 3n,msayarak . Sen benim puantiye/i bumtonısun. Eğer
Maddie duygusal bir kadın olmuş olsaydı tam kalbine doku­

.N
nun bu küçük ayrıntı onu gözyaşlarına boğabilırdi. Ama
Viuddie hiçbir zam an duygusal bir kadın olmamıştı. Biiyü-
juiünden beri ağladığı zam anlar bir elin parmaklarını geç­

esi
m eyecek kadar azdı. Aslında ruhsuz biri sayılmazdı ama
(jaba henüz küçücük bir çocukken gözyaşlarının hiçbir şeyi
değiştirmediğini öğrenmişti.
Trina ile kırk beş dakika daha görüştükten sonra tuttuğu
Sit
notlannı ve kayıt cihazını da alıp Boise'in yolunu tuttu. O
öğleden soııra bir nedim e kıyafeti provası daha vardı. Arka­
daşlarıyla geç saatte bir öğle yemeği yiyip Truly'ye doğru
yola çıkmadan önce Naıı’s Gelinlik ve Moda Evi’nde bu­
ep

luştu.
Yolda bir paket tuvalet kâğıdı ve altı kutu diyet kola
‘dmak tizere Value Rite İlaç Marketi'ne uğradı. Markette
C

Ç*-‘Şit çeşit rüzgâr çanları ve bülbül yemlikleri de sıralanmış,


'“üşa sunulmuştu. Maddie yeşil borulardan yapılmış bir riiz-
w.

çanı seçti evi için. Daha önce hiç bülbül yemliği olma-
bu yüzden de bir tanesini eline alıp kullanma talimatın.
"kudu- Çok aptaicaydı, hakikaten. Üstelik gelecek ya/
ww

^ dc yaşayıp yaşamayacağı bile belli değildi. E\ i bir yu


Vaya tündürm enin ne gereği vardı ki? Ama yine de yemliği
*lp aüşveriş arabasındaki diyet kolaların yanına yerleştirdi.
V‘ *«<» bılc isterse bu yemliği d e beraberinde gö tü reb .l.rd .

m7
I t i b ir>atının aracı olarak almıştı „c dc ^
bır kadındı. Y alı,,/ yasayan bir kadının» i«
ihtiyacı olmazdı ama yine de Maddie'nin şimairir m'

et
çıkarmak için acelesi yoktu. ' evi el<le«
C arleen D aw son köpek m am aları bölümünde ta

.N
bo y u n lu k ların b u lu n d u ğ u rafların önünde uzun siyah**'*
bir k a d ın la la flıy o rd u . M addie alışveriş arabasın, süre?''
yan ların d an g eçerk en gülüm sedi. C arleen ise onu gö^

esi
c üm lesini y a n d a keserek M ad d ie’nin geçmesini beklemişti
M ad d ie, C a rle e n ’in ark asın d an , “ İşte bu o,” dediğini
duydu. M ad d ie y oluna devam ediyordu ki birden bir el ko­
luna dokundu.
Sit
“Bir dakikanızı alabilir miyim?”
M addie arkasını d ö n düğünde b ir çift yeşil gözle karşı­
laştı. E nsesin d ek i ayva tüyleri sanki gördüğü kişiyi tammış­
ep
ç asın a diken d ik en o lm uşlardı. K adının üzerinde bir tür üni­
form a gibi b ir şey vardı, b ir restoran ya da kafede çalıştığı
h e r halinden belliydi. “ B uyurun?”
C

Kadın elini çekti. “Ben M e g Hennessy. Sanırım sız


benim ailemin kitabını yazıyorsunuz.”
w.

M eg. Onu hemen tanımıştı. Rose’un fotogra ar‘n .


kadar da benziyordu. M ic k ’in babasına benzediğia ^
de annesinin tıpatıp bir kopyasıydı. Enaesl" ' güzlerinin
ww

giderek sırtından aşağı inmiş, sa t' ' . neamln |<aiilı"c


içine bakıyormuşçasına içiinin ^ bu o|0y-
A m a tabii ki M e g de en az Maddıe
da “Evet, doğru."
..paha önce kitaplarınızı okudum. Genelde seri katilleri
.ntf ahy°rslınuz’ Psiko,° j ik sorunları olan katilleri. Ama

et
annem bir seri katil değildi.”
bCnl Maddie şimdi bu konuya tam da burada, bir markette ve

.N
Carleen'in göz,eri önünde Sirmek istemiyordu. “Belki de bu
konuyu başka bir yerde konuşsak daha iyi olur.”
Meg başını iki yana salladığında saçları omuzlanın sü­

esi
pürüp geçti- “A nnem iyi biriydi.”
Bu kesinlikle tartışm aya açık bir konuydu ama Value
Rite tartışmak için hiç de uygun bir mekân sayılmazdı. "Ben
sadece olan biteni tarafsız bir biçimde kaleme alıyorum, o
Sit
kadar." Gerçekten de öyle yapıyordu. Annesiyle ilgili gör­
mezden gelip, es geçebileceği pek çok kabul edilmesi zor
gerçeği olduğu gibi yansıtmıştı.
ep
“Umarım öyledir. Biliyorum ki Mick sizinle bu konuda
konuşmak istemiyor. Onun ne hissettiğini anlayabiliyorum
an'a anlaşılan biz yardım etsek de etmesek de siz bu kitabı
C

yazmaya kararlısınız.” Çantasında bir şeyler aranıp en so­


nunda bir tükenmezkalem ve giimüş rengi bir sakız ambalajı
çıkardı. “A nnemin ve babamın ölümlerini neden bir roman
w.

k°nusu olacak kadar ilginç buluyorsunuz anlamıyorum ama


herhalde kendinize göre bir sebebiniz vardır,” dedi ambalajın
yüzüne bir şeyler karalarken. “Ama eğer soracağınız
ww

angi bir şey olursa beni bu numaradan arayabilirsiniz.”


Maddie kolay kolay şaşıran biri değildi ama Meg ona o
^ ,dl ^ a tt.ğ m d a adeta şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu.
G e ç e ğ i n i b ile m e d i. Te k yapabildiği kâğıttaki numura>a
A k a r a k k â ğ ıd ı ik iy e k u tlam ak
oldu.
_ a '>"„em den o garsonun akrabalar ,

et
<-S '.•İmdeki kalemi yeniden çantasının 'y ^ k° ”l,stu'>«r-
2 Î T Wr tU,am siyah sa9- solgun yanakîaV U'

.N
Jokuldu. -Em inim ailem hakkında Sİ2e ya,an “»"»e
anlatmışlardır." y yanI'Ş şeyıer

" A lie e 'in y a şa y a n tek b ir akrabası var, o da kız, -

esi
M e g k a ta s ın , k a ld ırıp , saçların , kulağının arkasina M
n e . a n la ,tl ‘»•'"■ yorum . B uralarda artık onu h a n d a»
te k b ir k ışı b ile y o k . E m in im o da annesi gibi yuva yıkan bir
k a d ın o lu p ç ık m ıştır.”
Sit
M a d d ie e lle riy le tu ttu ğ u alışv eriş arabasının kulpunu
b ir a z d a h a sık tı a m a y in e de yüzüne nazik bir tebessüm yer­
le ş tirm e y i b e ce re b ilm işti. “ Siz ne kadar annenize benzediy-
ep
s e n iz e m in im o d a o k ad ar b enzem iştir.”
“ B en a n n e m e h iç b en zem iy o ru m .” M eg olduğu yerde
ş ö y le b ir d o ğ ru ld u ve sesi sanki biraz daha tizleşmişti-
C

“ B e n im a n n em o n u aldatan kocasını öldürdü. Bense benim­


k in i b o ş a d ım .”
w.

“ K e şk e a n n en iz de boşanm anın daha iyi bir çozum o a


b ile c e ğ in i d ü şü n eb ilse y ıu iş.”
“ B azen in san ların sabrı fazlaca zorlanabilir-
ww

S açm alık . M addie bu bahaneyi daha önce


ç o k p sik o p atın ağzından da duym uştu. Hep duy ®^ bl.

şa b n m ı öyle
va k W , m . - m a z e re t,. M addie _ babanlzm A Iİ«J»n‘'
lo lo n u n u n ceb in e tıkıştırırken.
sırtar a şua c.ıii>a mır

jle 0lan ilişkisinde annenizin sabrını bu derece taşıran şey

et
leydi?" diye sordu.
Maddie, M eg’ deıı de bu soruyu her suçluya soruşunda
aldığı tepkiyi bekliyordu. Yani sadece omuzlarını silkme­

.N
sini... Ama Meg bunun yerine yeniden çantasında bir şeyler
aranmaya başladı. Eline bir tomar anahtar alıp, kollarını gö­
ğüslerinin altında birleştirdi.

esi
“ Bilmiyorum.” Başını salladı.
Yalan söylüyor. Maddie gözlerini Meg'in yeşil gözleri­
nin içine dikerken, Meg bakışlarını Purina ONE ve Beggin'
Sit
Strips köpek mamaları poşetlerinin üzerine çevirdi. Bildiği
bir şeyler vardı. Ama nedense bu konuda konuşmak istemi­
yordu.
“O gece neler olduğunu sadece iiç kişi biliyor. Annem,
ep
babam ve o garson kadın. Ve üçü de öldü.” Meg parmakla­
rından birini anahtarlığın içine sokup anahtarları diğer par­
maklarıyla kavradı. “Ama eğer anne ve babamın hayatları
C

hakkında gerçekleri öğrenmek isterseniz, beni arayın, arayın


ki size her şeyi tüm ayrıntılarıyla anlatıp, kafanızdaki som
w.

işaretlerini kaldırayım,” dedi ve arkasını dönüp gitti.


M a d d ie , ‘T e ş e k k ü r ederim, arayacağım," diyerek yanıt-
ladl onu. M e g ’in yardım için bu kadar hevesli olması aslında
Çok da şaşırtm am ıştı onu ve M eg'i aradığında Rose ve Loch
ww

Un hayatlarıyla i lg ili doğru b ilgiler alıp alamayacağından


süPheliy d i. M e g " in anlattıkları muhtemelen onun kendi yo-
o lacaktı. M a d d ie gerçeklerin ü/erinin kapatılacağından

c Ç°ğıı şe yin es geçileceğinden emindi.

201
M addie alışveriş arabasını çıkışa doğru sürerek
nnı
kasanın üzerine bıraktı. M ick kardeşinin zor
ğundan bah setm işti. A caba M eg dc annesiyle ayn? ^

et
problem i m i yaşıyordu? M addie, M eg'in annesine ve hat^
k en d isin e o la n düşm anlığını v e kızgınlığını açık açık hisset

.N
m işti. Hatta ö y le k i A lic e ’in adını bile ağzına almıyordu ama
o g e c e y e dair bir şey ler bildiği aşikârdı. Maddie bundan adı
g ib i em indi. A m a bildiği her neyse, Maddie bunu açığa çı­

esi
karacaktı. M eg H en n essy’den çok daha akıllı ve kaybedecek
ç o k daha fazla ş e y i olan insanların ağzından bile ne sırlar al­
m ıştı. Sit
M ad d ie tü m g ü n ü n ü d ış a n d a geçirip eve döndüğünde
ep
o n u k a rşıla y an b ir faren in leşi oldu. G eçen hafta Emie’nin
h a şe re uzm an ları ev e g elerek h e r tarafı ilaçlamışlardı. Bu ne­
d e n le , M ad d ie d e h e r an o rad a burada fare leşleri buluyordu.
C

E lin d e k i m a rk e t p o şe tle rin i tezg âh ın üzerine yerleştirerek


b irk a ç y a p ra k k âğ ıt hav lu kopardı. Fareyi kuyruğundan tu­
w.

tarak d ışarıd a k i çö p te n ek elerin e atm ak üzere dışarı çıktı.


“ N e y a p ıy o rs u n ? ”
M ad d ie o m z u n u n ü zerinden ulu çam ağaçlarının yara
tığı koyu gölgelere d o ğ ru baktı. Ve gözleri b iran
ww

k o m a n d o la r

gibi giyinm iş iki küçük çocuğa takılıp kaldı. „


Maddie elindeki fareyi gösterdi. "Bunu çöpe atıyo> _
Travis Hennessy elindeki yeşil plastik taramalı tü
nam luftuyja yanağın, kaşıdı. "Kafası kopmuş mu.
-Korkarım hayır.”

et
-Tüh!"
Maddie elindeki fare leşini çöpe fırlattı,
pete, “Annem ve babam bugün Boise’e gidiyorlar,” di-

.N
yetek Maddie’yi durumdan haberdar etti. “Çünkü teyzemin
bebekleri doğdu.”
Maddie dönüp P ete’e baktı. “Sahi mi? Çok güzel bir

esi
haber bu.”
“Evet, öyle, Pete de bu yüzden geceyi bizde geçirecek.”
“Babam bizi birazdan Travis’in evine bırakacak. Dedi­
Sit
ğine göre amcam N ick ile birlikte birkaç tek atacaklarmış.”
Pete elindeki kam uflaj tüfeğini turuncu plastik oklarla dol­
durdu. “Bebeklerin adları Isabel ve Lilly.”
“Peki, şeyi biliyor musun?”
ep

O an Louie çocuklara seslenerek Maddie’nin lafını ya­


nda kesti. Çocuklar aynı anda. “Görüşürüz,” deyip, topukla-
nnın üzerinde arkalarına dönerek ağaçların arasında
C

kayboldular.
“Güle güle.” M addie çöp tenekesinin kapağını yeniden
w.

gerine koyarak eve girdi. Ellerini yıkayıp, fareyi bulduğu yen


dezenfektanla sildi. Saat yediyi geçmişti; gidip George Fo­
rman marka ızgarasının üzerine bir tavukgöğsü attı. Bir sa
ww

Uta yapıp, yemeğinin yanında iki kadeh şarap içti. Uzun bir
8ün geçirmişti. Yemeğini yiyip tabaklarını bulaşık makme-
Mnc yerleştirdikten sonra gidip kıyafetlerini çıkardı \e onla-
W * * tam kalçasının üzerinde PEMBE yazan Vanana s
v 'w« marka bol bir pijama ali. geçirdi baraklarına. Ürerine
do kapiişoıılu bir eşofm an iistii geçirerek
>apn. V ,rerek saViarlnı
a,k^

et
Ç a l ış m a m a s a s ın ın la m o rta s ın d a s a r, e-
' a r d ı; M a d d ie b irk a ç la m b a y ı a çıp kendini " ot * # «

.N
O.KC O d e fte ri e lin e a ld ı. U z a n ıp kum andayı a 1 ? ^ "

V alU e RİtC' d e k i k o n u ş m a la rın , anım sadı Ege Me" ^


s .m n e y in ç „ d ı m ,ğ , k o n u s u n d a y a,an söylediyse,

esi
« u la rd a d a ç o k ra h a t y a la n sö y ley eb ilird i. Ki bunlan ispa,b
m a k y a d a y a la n o ld u ğ u n u o rta y a ç ık a n n ak Maddie içi„ çol
z o r o la b ilird i.
Sit
A & E k a n a lın d a “ C o ld C a s e ” dizisi başlamıştı, Maddi
e lin d e k i k u m a n d a y ı y a n ın d a k i k o ltu ğ a fırlattı. Ayaklarını
s e h p a y a d a y a y ıp M e g ’e d a ir izlen im lerin i hızla not etmeye
b a ş la d ı. S o n ra s ın d a M e g ’e so racağ ı soruların bir listesini ya­
ep
p ıy o rd u . T am , “A n n e v e b ab an ızın öldüğü geceye dair hatı­
r ın ız d a n e le r k a ld ı? ” so ru su n u y azm ıştı ki kapı çaldı.
S a a t d o k u z b u ç u k tu . M ad d ie gözetlem e deliğinden bak
C

tığ ın d a k a rş ıs ın d a y in e b u g ü n e k ad ar kapısına gelip. vera


d asın d a duran tek adam ı gördü. M ort’s B a r’ dakı ofisın^
w.

M ic k ’ i öpüşünün üzerinden bir haftadan tazla zam an g!


m işti. M a d d ie ’ nin elbisesinin bağcığını çözerek onu .^
v e M a d d ie ’ yi onun için yanıp tutuşur halegetire ı ^ ^
ww

gün „olm
ı,« .w tıı. Bu gece M ick ’ m
uştu. in suratında
surat.naa hiç
r v ^

ffa d c yoktu am a M addie’ nin vücudunun bu gerçeg

d ırış e ,lig i s ö y l e n e n d i ^ « ,? •
M addie karnındaki şıddci

açtı
Mick ellerini b eline dayam ış, öylece verandada dikilir-
..Meg'le konuştum .” dedi. Yine tüm erkeksi agresi/liği

et
eben buradayım diye bağıran erkeklik hormonu iizerin­

.N
tleydi-
"Merhaba. M ick.”
"Sana kardeşim den uzak durman gerektiğini söyledi­
ğimi sanıyordum.”

esi
"Ve ben de sana senin bana emir veremeyeceğini söyle­
diğimi sanıyordum .” M addie kollarını göğüslerinin altında
kavuşturup, gözlerini M ick ’e dikti. Gecenin çökmeye yüz
Sit
tuıan ilk gölgeleri M ick’i gri renkli bir ışığa boyuyor ve de
gözlerini ürkütücü b ir maviye bürüyordu. Keşke bu kadar
buyurgan bir tavır takınm ıyor olsaydı.
Bir türlü geçm ek bilmeyen dakikalar boyunca ikisi de
ep

gözlerini birbirlerinden ayırmadı, ta ki Mick ellerini iki yana


indirip konuşana dek. “ Bütün gece burada durup birbirimize
mı Akacağız? Yoksa beni içeri davet edecek misin?”
C

Olabilir.” M ick’i içeri davet edecekti ama bu konuda


Eklerinin zil çaldığını da pek söyleyemezdi. "Yine kabala-
w.

mısm?”
Ben asla kabalaşmam.”
Maddie tek kaşını havaya kaldırdı.
ww

Y an i e n a z ın d a n n a z ik o lm a y a ç a lış a c a ğ ım .

M a d d ie y a r ı m a ğ ı z l a s ö y le d i d iy e d ü ş ü n d ü . "Peki dilini
/ , r n , n i ç in e s o k m a m a y ı b e c e r e b i l e c e k in is in

"Bu sana b a ğ lı. P e k i, sen e lle rin i benim küçük Mick den
^ Atabilecek misin?”
M ı . M ic k de peşi sıra s°'o„a ^
-Sarı not deften aç,kb irb içjm d

et
.N
E v e t, a y n e n ö y l e . . . ” kaPattı.

esi
“ O n u a ra y a m a z s ın .”

M a d d ie o ld u ğ u y e rd e d o ğ ru ld u . İşte yine neyi yapıp


n e y i y a p m a m a s ı g e re k tiğ i k o n u su n d a nutuga baştanı».
Sit
M ic k e v in e g e lm iş tü m h ey b eti ve azam etiyle sanki “ta m *
k ra lı b e n im d e rc e s in e d ik iliy o rd u . “ Senden emir almayaca­
ğ ım ı ö ğ re n d iğ in i s a n ıy o rd u m .”
ep
“ B u b ir o y u n d e ğ il M a d d ie .” M ic k ’in üzerinde siyah
p o lo y a k a b ir tiş ö rt v e d ü şü k bel L e v i’s kot pantolon vardı.
“ M e g ’i ta n ım ıy o rs u n . B u n u n onu nasıl etkileyeceğini bile­
C

m e z s in .”
“ O z a m a n s e b e b in i sen sö y le de bilelim .
w.

“ T ab ii y a. S ö y le y e y im de sen de onunla ilgili bu gerçel1


k ita b ın d a k u lla n , d e ğ il m i9”
““ S
S a n a k ita p ta seni y a d a kardeşini y a z m a d ı ğ ı m ' so y
ww

Jdarmdan bin
im . M a d d ie k o ltu ğ u n ko lu n a oturup ayajdarın
m iş tim
s e h p a y a u z a ttı. “ D ü rü st o lm a k g erek irse ıc ,

,,™ » 1 ,1 . ^ , S İ '

'
Maddie ellerinden birini göğsünün üzerine koydu.
kl senin de istediğin gibi ben M eg’den uzak durmaya

et
Ç o r d u m ama bana yaklaşan o oldu. Ben ona gitmedim.

* bana g e ld i "

.N
"Bunu biliyorum .
»O yetişkin bir kadın ve de senden büyük. Sanırım be­
nimle konuşup konuşm am a kararını tek başına verebilir.”

esi
Mick, Fransız tarzı kapıya doğru giderek önce veran­
daya, ardından da verandanın ardındaki göle dikti gözlerini.
Koltuğun yanındaki lam badan sızan ışık omuzlarına ve yü­
zünün bir tarafına vuruyordu. “Benden yaşça büyük olabilir
Sit
ama onun ne yapacağını kestirmek zordur.” Birkaç dakikalı­
ğına sessizliğe göm üldü, sonra başım çevirip omzunun üze­
rinden M addie’ye baktı. Birden sesi değişti, sorusunu sorar­
ep
ken kederli bir ton gelip yerleşti boğazına, “Annemin ayak
izlerinin barm dört bir yanında olduğunu nereden biliyorsun?
Polis raporlarında mı okudun?”
C

Maddie usulca ayağa kalktı. “Evet.”


B ir sonraki soruyu güçlükle duyabildi. "Başka?
w.

‘Ayak izlerinin fotoğrafları da var.”


“Tanrım,” Başım iki yön e salladı. “Raporda başka ne
R ıyord u dem ek istedim .”
ww

“Her zamanki şeyler. Katilin mekâna geldiği saat ve çe­


kerin duruş p ozisyonu gibi bilindik şeyler.
B a b a n ı n e k a d a r s ü r e h a y a tta kalmış •
Y a k la ş ık o ıı d a k i k a . ”
Mick ağırlığım tek ayağının üzerine vererek ko arım
*«"'» göğüslerinin önünde birleştirdi r - ,
s >z kaldıktan sonra, “ Yani belki de ' av saniyed .
« u n hayanın k u r ta r a b ild i.- dedi annC"’ ^

et
“iste se yapabilirdi.” 'P
K ısa bir sessizlik oldu Mick- • .

.N
virdi. Bu kez m avi g ö z ,erinde d u y g u U îü b l ı ^ ’* *
akıka. bir eşin kocasının kan kaybederek canv" Vard,"°"
m esı ıçm çok uzun bir süre.” Şlnı 12le‘

esi
M addie birkaç ad,m gelerek M ick’e yaklaşt, “Eve,-’
“Polisi kim aramış?”
A nnen. Kendini vurmadan hemen önce...”
Sit
“Yanı aramadan önce babamın ve o garson kadının öl­
dü ğünden em in olm ak istem iş.”
M addie bir an durdu. “ O garson kadın dediğinin bir adı
var.”
ep
“ B iliyorum .” Kederli bir tebessüm dudaklarının bir kıv­
rımına gelip yerleşti. “Çocukken, büyükannem hep ‘o garson
C

kad ın’ derdi. Benim kisi de oradan kalma bir alışkanlık.


“Sen bunların hiçbirini bilmiyor muydun?”
B aşını iki y ana salladı. “Büyükannem hoş şey
w.

o lm a y a n

le r h a k k ın d a p e k konuşm azdı. İnan bana, annemin baba^


v e A lic e J o n e s ’u öldürüşü konuşulm ayacak konular
ilk b a şın d a y d ı.” B akışlarım yeniden dışarıya
ww

ç e v ird i,

fo to ğ ra fla r o ld u ğ u n u söylem iştin.”


“ E vet, var.”
“ B u rad alar m ı?” onunda
M addie b ir an ne d iyeceğin i bilemedi ama sonun

->n«
söylem eye karar verdi. “ Evet.”

^ • ‘Başka ne v a r/

et
-polis raporları ve olay yeri fotoğrafları dışında, elimde
röportajla1"’ gazete kupürleri, çizimler ve soruşturma memu­

.N
raporu var.”
ru n u n

Mick verandanın Fransız tarzı kapılarını açıp, dışarı


çıktı. Tüm haşm etleriyle göğe doğru yükselen çam ağaçları­

esi
nın kara gölgeleri verandaya vuruyor, alacakaranlığın sessiz
grisini kovalıyordu. Hafifçe esen bir meltem çam ağaçlarının
kokusunu getirdi ve M ick’in alnının hemen üzerinden baş­
layan saçlarını havalandırdı. “On yaşındayken belki eski ga­
Sit
zetelere bir göz atabilirim düşüncesiyle kütüphaneye gitmiş­
tim, ama kütüphaneci büyükannemin arkadaşıydı. Bu yüzden
vazgeçip geri dönm üştüm .”
ep
“O geceye dair hiçbir şey görmedin mi?”
“Hayır.”
“Görmek ister misin?”
Mick başını hayır anlamında salladı. “Hayır. Annem ve
C

babamla ilgili aklımda kalan çok fazla şey yok zaten, şimdi
töm o olanları okumak aklımda kalan tek anılan da mahve­
w.

debilir.-
M a d d i e ’n i n de annesine d a i r aklında kalan çok lazla şey

y°ktu- Son zamanlarda, okuduğu günlükler sayesinde birkaç


ww

y e n id e n anımsamaya başlamıştı o kadar. Belki de de

d '^ n gibi o lm a z .”

M ic k g ü ld ü am a s ö y le n e n ş e y i k o m ik b u ld u ğ u ıç m

^ ,1- “ S e n b u k a s a b a y a g e l e n e k a d a r a n n e m i n b a b a m ı n ö lü -

20V
«ünü iz le d iğ in d en bile h ab erd ar d eğ iWi,n o „ ,
nefret ettiğini b ilm iy o rd u m .” n bu

et
"Bence annen, babandan nefret etmiyordu Ad, ,
de çok gü çlü d uygulardır. İnsanlar gün ge | ip de|i '' nefr«

.N
dik leri kişileri ö ldürebilirler. B elki anlam veremiyor
bun u n o ld u ğ u n u b iliy o ru m .” PUZa%a
Bu aşk değil. B aşka b ir şey...” Verandanın karanlık kö

esi
şeşine do ğ ru ilerledi ve ellerini ahşap korkulukların üzerine
k oydu. G ö lü n d iğ er tarafında ay, dağların üzerinden yüzünü
g österm ey e başlam ıştı ve ça rşa f gibi kıpırtısız gölün üzerinde
ışıl ışıl b ir yak am o z oluşm uştu. “ Sen kasabaya gelene kadar,
Sit
g e çm işin üzerini çoktan örtm üş, olanları ait olduğu zamanda
b ırakm ıştık . Sonra sen kurcalam aya, burnunu her şeye sok­
m ay a b a şlad ın ve m illetin ağzına da malzemeyi yeniden ver­
ep
m iş oldun . T ıpkı ben büyürken olduğu gibi...”
M add ie, M ic k ’e y a k laşıp kalçasını korkuluğa dayadı.
K o llarım göğü slerin in altında bağladı ve M ick’in karanlıkta
C

k alan yüzüne baktı. Ö ylesine yakındı ki, M ick’m elleri Mad


d ie ’nin hem en y an ın d a korkuluklara dayalıydı. ^
w.

“ Bu senin değil, anne v e babanın hikayesi.


“Ö yle m i diy o rsu n ?”
"B u y üzden m i çok kavgacı bir çocuktun?
ww

M ick, M ad d ie ’nin gözlerinin içine bakıp sess .


"B elki de sad ece k av g a etm eyi sevıyorum ur h05
"Y a d a belki de insanların annen ve ^
olm ayan ş e y l e r söylem elerim Mer şey in *
“ B eni tanıdığını sanıyorsu
Sırtar AŞKcrETfgermr

gö ğ ü n ü düşünüyorsun.”

et
v‘ Maddie omuzlarından birini silkti. Evet, onu tanıyordu.
0ir bakım3 aynı hayatları yaşadıklarını düşünüyordu. “Emi­
nim ki annenin, babanı ve genç âşığını öldürdüğünü herkesin

.N
bildiği küçük bir kasabada yaşamak çok zordur. Çocuklar
bazen çok acımasız olabiliyorlar. L af olsun diye söylemiyo­
rum. gerçek bu. İnan bana, biliyorum. Çocuklar bazen al­

esi
çakça dalga geçebiliyorlar.”
Esen meltem M addie’nin ensesindeki birkaç uzun saç
rutamını havalandırıp yanaklarına taşıdı. Mick eliyle Mad-
Sit
die'nin yüzüne düşen saçları çekip, “Ne yaptılar o alçak ço­
cuklar sana? Seni oyunlarına almadılar mı?” diye sordu.
“Aslında beni hiçbir şeye almadılar. Biraz şişko bir ço­
cuktum.”
ep

Mick, M addie’nin saçlarını kulağının arkasına itti.


"Biraz mı?”
“Çok.”
C

“Kaç kiloydun?”
Bilmiyorum ama altıncı sınıfa giderken çok güzel bir
w.

Ç'fi siyah botum vardı. Bacaklarım öylesine kalındı ki botıın


fermuarını yukarıya kadar çekemezdim. Ben de çekilmeyen
^,Smı a$ağı doğru kıvırırdım ki herkes o botun tarzının öyle
ww

®lduğunu sansın. Ama tabii bu numarayı yemediler ve ben


c blr daha o botları giymedim. İşte o yıllarda bana Cincm-
^a" Maddie diyorlardı. İlk başlarda artık beni Şişko Maddie
^ Y u m a d ık la rı için sevinsem de sonradan bana nedeıı
y c dediklerini öğrendiğimde sevincim kursağımda kaldı.
''•'lan n d .ık i karanlıkta M ick‘in h
“ '!"nc kaldırdığın, g ö ,du

et
w l ''ncinnati donen peynirli -ıcU a' ‘klamaM koy,,,"'
^ i k t e i n i s ö y l e d i l e r '1 ^ « K ,r

.N
Küçük şeytanlar.” Mick elini geri ceb i
adar aksı olduğun işte şimdi anlaşıldı.” ' " b"

M a d d ie ak si biri m iyd i? B e lk i d e . “ P e k â lâ av
s e n in m a z eretin ne?” ' 8’n için

esi
M addie M ick-in cevap vermcden ^ ^ ^

s e y rettiğ in i h issetti. “ Ben senin kadar aksi biri değilim.”


\ a, ne d em ezsin ,” diyerek dalgasını geçti Maddie.
Sit
Vani en azından sen bu kasabaya gelene kadar öyle biri
d e ğ ild im .”
B en daha kasabaya gelm eden önce Şerif Potteı ’ı az uğ­
ep
ra ştırm a m ışsın am a.”
“ B u k a sa b a d a büyüm ek bazen gerçekten d ay a n ılm a z

o lu y o rd u .”
C

“ T ahm in ed ebiliyorum .”
“ H ayır, ed em ezsin .” Derin bir nefes alıp geri verdi. İn
w.

s a n la r a cab a annem e benzeyip birini mi öldüreceğim, yoto


b ü y ü y ü p bab am a mı benzeyeceğim diye merak içindeydi a
Bu b ir çocuğun baş etm esi için oldukça zor bir duru
“ B u seni de hiç korkuttu mu? Yani
ww

M ick başın, salladı. ” Hayır, hiç.


s o ru n la rın d a n biri, onu sürekli bir şey»
o ld u . B abam ın so runuysa hiç y P
y apıp, evlen m ek ti.'
Sırlar Aşka Engel mi?

.«jjc*n de e v le n m e y e re k ke n d in ce çözüm ü buldun, öyle

et
^ -‘D o ğru.’* M i c k d ö n ü p M a d d i e ’nin yanındaki korkulu k­
la

.N
oturdu ve e lini a v u ç la rın ın arasına aldı. “Tıpkı senin kar­
bonhidratlardan k a ç a ra k şiş m a n lığ ı önlemen gibi."

“Bu ço k farklı... B e n haz düşkünü biriyim ve karbon­


hidratlardan ç o k d ah a fa z la sın a d ur demem gerek.” Bu arada

esi
Uaddie'in için d e k i haz d ü şk ü n ü kadın M ic k 'in sıcacık avu­
cunun kolundan y u k a rı ve gö ğü sle rin in altına doğru kaydı­

ğını hissediyordu.
Sit
“Seksten de k a ç ıy o r su n .”
“Evet ve eğer pe rh izim i bozacak olursam işler gerçekten

çirkinleşebilir.”
"Ne kadar çirkinleşebilir?”
ep

M ic k birden fa z la ya k la şm ıştı, M addie ayağa kalktı.


“Dibine v u rab ilirim .”
"S e k sin m i? ”
C

M ad d ie M i c k ’in avu cu n u n içindeki elini çekmeye ça­


k ı y s a da M ic k elini daha da sıkı sardı. “Yoksa karbonhid­
ratların m ı? ”
w.

Mick boşta kalan eliyle Maddie'nin eşofmanının arka-


Slnı yakalayarak yeniden, “Seksin mi?” diye sordu.
“Evet.”
ww

M ic k gecenin k aranlığınd a bembeyaz dişlerini açığa çı-


arar»k insanı günaha davet edercesine güldü. “Ne kadar ç.r-
^ b i l i r s i n r Y a v a şç a M a d d ie ’yi kendine doğru çekerek

U la rın ın arasına aldı.


I lin in s ıc a k lığ ı, b a c a k la rın ın d o k u n u şu , cezbedi ■
lilş ü M a d d i e 'n i n a k lın ı b a sın d a n alıyordu. Öyle ki o ,'" *

et
h ı / i n ı h o / m a y a k ış k ır tıp iç in d e k i karşı koyma g ü c o * ^
h i r e d i y o r d u . G ö ğ ü s l e r i a ğ ırla ş m ış, leni gerilmiş , e ^

.N
K • -k ’ın o n u ö p tü ğ ü ilk g ü n d e d e hissettiği gibi * * * ,

;idS

esi
••Bilm ek istem ezsim istenm-
..ö y le m i d iy o rsu n ? deü
Sit
C ep
w.
ww
et
.N
esi
O N B İR İN C İ BÖLÜM
Sit
“Dilini ağzımın içine sokmayacağını sanıyordum.”
Mick başını kaldırıp Maddie’nin ay ışığının yıkadığı yü­
züne baktı ve eşofman üstünün önündeki fermuara uzandı.
“Sanırım birazdan dilimi ağzının içinden başka yerlerde de
ep

gezdiriyor olacağım.” Fermuarı aşağı çekti ve eşofmanın ke­


narları aralanırken Maddie’nin göğüslerinin arası tüm derin
•iğiyle Mick’in gözlerinin önüne seriliverdi. Altında İ ç
C

*ey yoktu ve yüzünden sadece birkaç santim ötedeki


göğüs uçlarına bakmak Mick’i bir anda taş gibi
w.

Maddie. “ Birisi g ö r e c e k . ” diyerek Mick’m bılegm. ya­


kaladı. . . •
• Ferm uarı Maddie nııı
Allegrezza’lar, Boise'e gittiler. Krmu
ww

"«ta* ulaşıncaya d e k aÇaS. in f . j v c s o r Ilu . Y i n e d c e So f-


Ya d i ğ e r t a r a ft a k i k o m ş u la r .

215
m an ın kenarların, birbirinden avın v
M a d d ie ’nin g öğü sleri ay ,ş,g ,nda M,ck>engC|

et
görünü yord u, dik leşm iş m em euçlan'k8 "* ^ Ves» * '
baştan ç ,karan erotik birer obje ^ b i ; ! r nl'k ^

.N
' ‘D ışarıda kim seler yok. kald, v .
kım şen in hiçbir şey görem eyeceği kadar karL“ ,k " a ' ^
lerını M addie nın çıplak beline dolayarak bel hr, ı

esi
rad, v e kend ine daha da yaklaşttrd,. -Bunu y l p , ^ '
ktm se gö rm ez.” M addie’nin kannn, « pmek içi„>£ *
da bunu y a p tığ ım ı...” Göğüslerinin arasını öplü.
“M ick .”
Sit
“ E v e t? ”
M ad d ie ellerini M ick ’in saçlarm ın içinden geçirdi. Bunu
y a p a rk e n M ic k ’in k afatasın a değen tırnakları Mick’in ürpe-
ep
re re k z e v k a lm a sın a seb ep olm uştu. M addie’nin nefesleri
k e sik v e tu tarsızd ı. “ B unu yapm asak daha iyi olur.”
“ D u rm a m ı iste r m isin ?”
C

“ H a y ır.”
“ G ü z el. N ih a y et dilim i yerleştireceğim yeri buldunr
w.

A ğ z ın ı a çıp diliy le M ad d ie ’nin dikleşm iş göğüs uçlann


ra fın d a b ir d a ire çizd i. M addie bu gece şekerli kurabiye

k o k u y o rd u ve tadı da tıpkı bir kurabiye kadar ta y


ww

- M m . . . ” M ad d ie inleyerek M ick’m bap


b ira z d a h a y a k ia şu rd ,. ”Ç ok iyi. Mick.
u z u n z a m a n o ld u .” M addie . . ^ s**
Z a le n M ick d e niye,i yok»- * > *
M ic k ’in zaten durm ay
s ı n a r s if K U ı-ıı^c-ı tut:

J jc-yi H a rd w a r e Y a p ı M a r k e t i ’ııde g ö rd ü ğ ü günden beri

et
Vl3rnak iste d iği ş e y in fırsa tın ı tam da yakalam ışken. M a d ­

e n i n b e lin d e ki e lle rin d e n b irin i çe k ip gö ğsü n ü avuçladı.

-Çok güzel b ir k a d ın s ın . ” B ir a z u z a k la şıp M a d d ie ’nin ar-

.N
^ l a parıld aya n g ö z le r in in için e ve aralanm ış dudaklarına

l^ tı. " D ilim i tüm v ü c u d u n d a ge zd irm e k istiyorum . Buradan


başlayarak...” M a d d i e ’n in g ö ğ s ü n ü a ğz ın a aldı ve yavaşça

esi
emmeye b a şla d ı. M a d d i e ’n in g ö ğ s ü n ü n uçları uyarılarak

biraz daha şişti v e M i c k ’in a ğ z ın ın içinde bıraktığı tat ve his

eşsizdi. M ic k , M a d d i e ’n in g ö ğ s ü n ü av u çlaya ıı elini aşağı


Sit
kaydırarak ö n ce p ü rü z sü z k a m ın d a gezdirdi, sonra da geniş

pijamasından içeri k a y d ırd ı. M a d d ie ’yi M o r t ’s B a r ’da öptüğü


günden beri o n u b ir d ah a y a ln ız yakalarsa neler yapacağının
fantezilerini k u ru y o rd u . E lin i M a d d ie ’nin bacaklarının ara­
ep

sına kayd ırd ı v e in c e c ik kü lo tu n u n üzerinden M a d d ie ’yi


avuçladı. Ö y le s in e s ıc a k ve ıslaktı ki, M ic k ’in de kasıkları
şehvetle k a s ılıp g e riliy o rd u . O n u ço k istiyordu. O nu çok
C

uzun zam andır h iç b ir k a d ın ı istem ediği kadar çok istiyordu.


0ndan uzak k a lm a y ı denem işti am a işte onu g ö m ıek için ya-
w.

^ ü ığı ilk i irşatta a ğ z ın ı gö ğü sle rin e yapıştırm ış, elini kul­


lu n u n içinc so k m u ş tu ve bu kez vücudunu alev alev yakan
* hveti sö ndürm e den hiçb ir yere gitm eye niyeti yoktu. M ad -
*lle de «nu istiy o rd u ve M ic k ona istediğini vermek için çok-
ww

ha/lr hale g e lm işti. H e r ikisi de yorgunluktan hitap


^ ü n c c y e dek M i c k ’in gitm eye ce ği gün gibi ortadaydı.
" b u ra s ı m ı? ” M ick parm aklarım M addie’nin kaygan or-
8#1,lnın a ra sın a y e rle ş tird i. M addie zevkten öylesine ıslan

217
"»*«1 ki M ic k bir a„ ö n c c

oraya k o y m a k iç in can atıyordu. daha

et
••Et et." M a d d ie n e te s n efese bir halde e|u -
o m u zların a y erleştird i. erıni Miclc-in

.N
M ic k dudaklarını M addie’ninkilerden haftfc,
tırarak, “ S e n i b ö y le sin e ıslattığım ı bilmek çok h o ş u l^ '
yor,” d ed i. “ D ilim i de orada gezdinnek istiyorum.” ^

esi
la n m arkalara doğru kaydırarak M addie’nin küçük kadın,
ç ık ın tısın ın üzerinde gezdirdi. “Tam burada.” Maddie başım
salladı. “ B undan rahatsız olm azsın, değil mi?” Maddie başım
Sit
ö n c e hayır anlam ında, sonrasında da evet anlamında salladı.
H ey eca n d a n iki hareketi birbirine karıştırmıştı.
T ırn a k la rın ı M ic k ’in o m u zların a daha da fazla geçirir­
k e n “ M ic k ,” d iy e seslen d i. “Lütfen d u rm a ...” Derin bir nefes
ep

a ld ı. “ A h , T a n rım , d u rm a .” G ü çlü b ir orgazm dizlerindeki


d e rm a n ı k e s e rk e n M ad d ie şid d etle inledi. PanM klanha'
k ü lo tu n u n iç in d e b ir ile n b ir g e n salınıp, Maddl® nl ^
C

a v u ç la r ın ın a ra sın d a z ev k içinde
d ie 'y i b e lin d e n k a v ra y ıp düşm esini enge . yord,.
w.

ö p ü c ü k k o n d u rd u , b ir an ön ce içine girmek . ^
H e r v u ru ş u n d a p en isin i sım sık, saran duvarlar
ww

iç in a d e ta k ıv ra n ıy o rd u . 1(,h ildj6i„de, " B « le °İS1*


M addie kendine nih ay et gclebıldıgm

işlem em iştim ." dedi. scrtl« "'i*cr


M ,e k elim k ü lo tu n u n ı v ^ - pa
I.g in ı M addıe-yc h a s " ^ '_ |)jm ,a)dar„„ Ma
E b e n d e sana katılacağın-
ögsü»ün u cu n d a g e z d ir d i v e du d ak ların ı M a d d ie ’nin d u d ak ­

l a d a y a y a ra k o n a o la n a ç lığ ın ı, do yu n ısu z lu ğu n u ve bir

et
türlü d i/ g in le y e m e d iğ i şe h v e tin i hissetm esini sağladı.
M a d d ie d u d a k la r ın ı b ir an için M i c k ’ten kurtararak.

.N
-Yanında p re z e rv a tifin var, d e ğ il m i? ” d iye sordu.

"E ve t.”
M a d d ie y a rı ç ıp la k b ir h alde M i c k ’in elini tutarak onu

esi
eve doğru sü rü k le d i. “K a ç tane v a r ? ”
K a ç tan e? K a ç ta n e ? “İk i. Se nde kaç tane v ar?"

“H iç yo k . B iliy o r s u n ben y a ln ız bir kadınım ." M ad d ie

içeri g ird ik le rin d e k a p ıy ı arkalarından kapatıp M ic k ’e doğru


Sit
döndü. “D e se n e b u ik i prezervatifi tüm gece yetmesi için ida­

reli k u llan ac ağız .”


“P lan ın n e d ir ? ”
ep
M ic k ’i k a p a ttığ ı k a p ıy a do ğru itti ve göm leğini başının

üzerinden s ıy ır a r a k ç ık a rd ı ve bir kenara fırlattı. “H iç başlat­


mamış o lm a n g e re k e n b ir şey.” M a d d ie kontrolü eline a l­
C

maya b aşlad ı, ö y le k i M a d d ie ’nin sabırsızlığı M ic k ’in kot


Pantolonunun d ü ğ m e le rin i b ir çırpıda koparıp pantolonu bir
kö?eye fır la tm a m a k iç in k endini zor tutmasına sebep o lu ­
w.

yordu. “ B u y ü z d e n so n u n u getirm ek zorunda olduğun bir


•” M a d d ie , M i c k ’in bo ynunu öperken göğüsleri M ic k ’in
ç,P'ak tenini o k ş u y o r v e elleri sürekli tüm vücudunda gezi­
ww

y o r d u . «S e n i Ç1|d ırtm a k için kendi vücudunu kullanaca-

M i c k ’ in b o y n u n u n kenarın, emerek pantolonunu ve


^ ■ n m d izle rin in üzerine indirdi. “Senin için bir sakıncası

y°k, değil m ı ? "

2W
la n r ın ı. k esin lik le hav.r •• »-•
' '• ü h h e n i n k a n ım a b a tıy o rd u v e M din"lik „

et
>MP. ı l ı m İle n g e ri h a re k et ettirerek ok eM'SlerinUv»f-
B u n u y a p a r k e n d e b a şp a rm a ğ ın , M i c k * i „ ^

.N
d a m a r ın ü z e rin d e g ezd iriy o rd u . S,ndekl S'îki.
- Ç o k g ü z e l b ir a d am sın , M ick Hennessy,” dedi Pa
g ıy la p e n is in in b a ş k ısm ım okşadı. “ S en.”

esi
H a d i c an ım .
“ Ve d e k o c a m a n .”
M ic k d e rin b ir nefes aldı. ”O nu istediğin gibi kullana-
b ilir s in .”
Sit
B iliy o ru m .” M ad d ie, M ic k ’in âdemelmasını dişledi,
s o n ra s ın d a d a y a v aşç a d izlerinin üzerine çöküp yol boyunca
ep
ö n c e k a m ın ı so n ra da kasıklarını öptü. “Hazır mısın?”
A h , T an rım k ad ın koca ağzını aletinin üzerinde kullana-
ç a k tıı. M ic k tu ttu ğ u n e fe sin i b ir çırpıda bırakarak. Evet.
C

dedi.
‘D ilim i oradu gezdirmem seni rahatsız etmez."Maddi
w.

dizlerinin üzerine çöküp gözlerini yukarı kaldırdı, kırım'


dudaklarının kenarına bir sırıtış yerleştim uşti. “Değil oıiT
“Y ü ce Tanrım, asla.”
ww

M ad d ie kadifemsi dilini M ick ’in kaim aletinin üzeriad


gezdirirken gözlerini gözlerine kilitlemişti. Mick de var g»'
c ü y le dizlerini sıkıp Maddie’nin üzerine yıkılmamak if
kendini z o r tu tu y o rd u . “Dilimin burada olması hoşuna p 1
k e n d in i
y o r m u?
••{;vet. Tanrım , bunu yaparken hep böyle konuşacak

et
ıntyd1' . . ,
Maddie a le tin in hemen tepesindeki ya rığı yaladı. “Peki

.N
^jra.sı?”
M ic k adeta ç ıld ır ıy o r d u ve M a d d ie bunu bilerek yapıyo r

gibiydi. “ E v e t ."
M a d d ie g ü lü m s e d i. “O z am an bundan çok hoşlaııacak-

esi
s,n.“ D u d a k la r ın ı a r a la y ıp M i c k ' i dibine kadar sıcacık ve

ıslak ağz ın ın iç in e ald ı. M ic k , “V a y canına,” diye fısıldayarak

ellerini M a d d ie ’n in sa ç la r ın ın içinden geçirdi. Pek çok kadın


Sit
erkekleri a ğ ız la r ın a a lm a k o n u su n d a çekingen davranıyor­

lardı. G ö rü n e n o k i, M a d d ie o kadınlardan değildi. M addie.


erkekliğini tıp k ı b ir b u r g a ç için e a lm ış gibi öylesine seksi
emiyordu k i M i c k ş u an etrafında olan biten hiçbir şeye d ik ­
ep
kat edecek d u r u m d a d e ğ ild i; tiim dikkatini M addie'y e ver-

m*Şti. S ıc a c ık elleri, sıc a k v e ısla k ağzı, dayanılmaz bir cinsel


h*2 vererek ü z erin de ge zin e n dilinden başka hiçbir şeye dik­
C

katini verem ez olm u ştu . Sırtın ı dayadığı sırça kapı tenine buz
£>bı de ğerken g ö z le rin i s ım s ık ı kapadı. M ad d ie ’mn bir an
w.

*ef>P du raca ğım d üşünüyordu. K adınlar hep olmadık bir yer-


dururlardı a m a M a d d ie durm adı. Şiddetli, güçlü bir or-

-',/m nefesini k esip , sa n k i bir yü k treni onu ezip geçmiş gibi


^ rM ld ığ,nd a b ile M a d d ie dudaklarını geri çekmemişti.
ww

k '» ı SOn k a sılm a sı b itip yeniden nefes alabilir hale geh-


>lru kadar o nu b ırak m am ıştı, Ç o ğ u kadın ağzıyla bir <.rktgt
memnun e d ece ğini b ild iğin i sanır. Bazdan bu konuda
a »yıdtr a m a M ic k daha önce M addie’in yaşattığı S» ■•
deneyim hiç yaşamamışı,.
••Teşekkürler." dedi n efes nefese Ve 7ar

et
SCSİC' . r 2 0 r « a H i,
"Bir şey değil.” Önünde durmaya de,
ğıyla dudağımı, kenarın, sildi. -Hoşuna g in i t i '^ ^

.N
esi
M addie kolların, M ick’e doladığında göğüslerinin uçbl
M .ek m gog sü n ü okşadı. “ Her ikim iz de ilk turlar. atsgım*
göre, um arım işe dönm eyi düşünmüyorsundur, çünkü daha
senin için planlarım var.”
Sit
Hayır, M ick ’in M ort’s Bar’a gitm esine hiç gerek yoktu.
Y eni iş e aldığı müdür gayet iyi işi çıkarıyordu. Maddie’nin
om zun a bir öpücük kondurup ellerinden birini göğüslerinin
ep
ü zerine koydu. Daha bir dakika önce kasıklarından patlaya­
rak çıkan şeh v et yeniden alev almıştı.
Onun da kendine göre bazı planları yok değildi.
C
w.

M a d d ie p e rh iz in i hiç bozm am alıydı. M ıck’le sevış^ k


pek ç o k a çıd an y a n lış b ir karardı ama olaylar kontro jsn ^
m a d a n ö n c e d u r d iy e b ilm e k için yaklaşık o ara
ww

k a lm ış tı. D a h a d u d a k la rın ı göğüslerine> h ’dl An1i>


k ü lo tu n d a n içeri d ald ırd ığ ı ilk ^ hünerIİ p a r* *
gel g ö r ki b u n u y a p a m a r n ı ş o . ^ ^ ! ^ ^ ve d o y u n * ^ .
la n n ı te n in d e h issettiğ i an vücudunda ge/.ms,n
o lu p çıkm ıştı. M ie k ’in eller.
rdu. Uzun zam andır dokunulmamış yerlerine dokunsun is-
y°ordu. Gözlerinin içine bakmak ve M ick’in onu ne kadar

et
^uladığım görm ek istiyordu.
Altın ve kırmızı renkli yorganın üzerine düşen lambanın

.N
ılgında Mick, M addie’nin çıplak bel boşluğunu öpüp yavaş
vavaş yukarıya çıkmaya başladı. “Her zaman öyle güzel ko­
kuyorsun k i...” M ick ellerini ve dizlerini Maddie’nin vücu­

esi
dunun her iki tarafında yatağa dayamıştı ve eğilip omuzlarını
öperken penisi M addie’nin bacaklarının arasına değiyordu.
Hayır, M ick’le bu işe hiç bulaşmamış olmalıydı ama
Sit
bunun için vicdan azabı çektiği de söylenemezdi. Yani en
azından şimdilik. Özellikle de Mick içinde uzun zamandan
beri uyuyan duyguları uyandırdığında. Özlediğinin farkına
bile varmadığı duygular... Yarın uyandığında hem kendi hem
ep
de Mick’in hayatını bir çıkmaza soktuğu için pişmanlık du­
yabilirdi ama bu gece olabildiğince bencil davranıp yatağın­
daki çıplak adamın keyfini çıkaracaktı.
C

Maddie sırtüstü dönüp Mick’in kara kirpiklerle çerçe­


ven m iş şehvetle parıldayan mavi gözlerinin içine baktı.
w.

“Çok iyisin,” dedi ellerini kollarından yukarı çıkarıp kaslı


^ o /la rm ı okşarken. “Bana da kendimi iyi hissettiriyorsun.”
M ic k e ğ ile re k M a d d i e ’nin o m uz başım öptü ve ptnisi
p i d e n b a c a k la rın ın arasın, okşadı. “Vücudum u nasıl kul-
ww

^ucagım anlat ban a ,” dedi M ic k . . ..


M a d d i e b a ş ı n ı ç e v i r i p k u la ğ ın a fıs ıld a y a ra k . Sürpriz.
dedi.

'Korkmalı mıyım?”
•J fc r aletini ye„idcn kaldmn |

soru n °ln taA " C îerçek ten d e ^ r b ^ a<*d ie j,e

et
A tm a n /a m a n onu orgazm n o k t a ™ g e t i r i p ^ " 1 "«■

.N
k e n d im g e n çek ti. Tam M addie onu yatağa J L bİ"fen
a tla m a y ı düşünüyordu ki M ick uzanıp kom odinin ^ ^
“aiİ"e
p re ze r v a tifin i aldt. M addte bir yandan Mick'in k a m T ^

esi
k u t bir yand an da elind ek i prezervatifi M ick’in aletinin (ize
r ın e y e rleştir iy o r d u . Sonrasında M ick, Maddie’yi sırtüstü
y a ta ğ a y ap ıştırıp bacaklarının arasında diz çöktü. E lleriy le
Sit
k o c a aletin i kavradı v e yavaşça M addie’nin kaygan vajina­
s ın ın iç in e girdi. K ocam an ve alev alev yanan penisini gide­
rek dah a da fa zla bastırarak ilerledi. Maddie ise Mick'in
ep
g ir işin d e n a ld ığ ı k atışık sız bir zevk le inlemişti.
“ İyi m isin ? ”
“ E vet. İşte burada oluşunu çok seviyorum.”
C

M ick pen isin i geri çekip daha da derine doğru yeniden

ittirdi. “ Peki ya burası?”


w.

M addie dudaklarını yalayarak başıyla onaylat on-


taklarından birini M ic k ’in beline dolayarak daha j n
meşini sağladı. M ic k penisin,
ww

d e n M a d d ie ’nin vajinasının d e m . , e „a.


ğm üzerinde bir ileri bir gen s a lla n d ık ç a

f itç e a ç ılıy o rd u . yoğun zevkten mı


M ad die bir çığbk attl; yek bildiği bu anın bı
acKİan,m b a ğ ı n a b ı l e m ^ '
hIÇ istemediğiydi.
a ffe d e rs in .” M ick, M addıe’nm yanağına bir öpücük

et
^ u r d u . “Hazır olduğunu düşünmüştüm.”
•‘Hazmm ” diyerek inledi. “Tekrar yap ” Ve Mick, Mad­

.N
denin sözünü dinledi. Tekrar tekrar. Maddie uzun zamandır
kimseyle sevişm em iş ve sevişmenin bu kadar güzel oldu­
ğunu unutmuştu; eğer böyle güzel olacağını bilseydi bu kadar

esi
ara vermezdi.
Mick boğazının derinliklerinden gelen bir hınkıyla in­
ledi ve ellerini M addie’nin başının hemen yanına koydu.
Sit
"Öyle sıkı sarıyorsun ki beni.” Maddie’nin dudaklarını öpüp
başını hafifçe yukarı kaldırarak, “Ve öylesine güzel,” dedi.
Maddie’nin tüm vücudu ateşler içinde yanıyordu. Bir­
leştikleri noktadan başlayarak tüm vücuduna yayılan bir ateş
ep

sarmıştı her yanını. Parmaklarını Mick’in sıcacık omuzlarına


Aydırarak, “Daha hızlı, Mick,” diye fısıldadı. Mick’in de­
rinliklerine dokunuyor olmasından çok hoşlanıyordu. Şişkin
C

P*nis başının G noktasına sürtünüşünden ve sonrasında da


^riim yoluna girmesinden inanılmaz bir haz alıyordu. Terden
w.

S|r,lsıklam olmuş bedeninin bedenine baskı yapmasından ve


frizlerinin derin mavisinden çok haz almıştı. Mick gidip ge
M e rin e bir a n b ile a ra v e rm e d e n ellerinden b ir in i a5afn k a y -
4nP M bacaklarından birinin altına yerleştirdi.
ww

a d d i e ’n i n

"B u B a c a ğ ı n ı b e l i m e s a r . " d e d i g ü ç l ü k l e d u y u l a n b u

, ' *e ‘ A l n ı n ı M a d d i e ’ n i n a l n ı n a d a y a y ı p n e l e r i n i j a k a k

W ,* * d u . G i d e r e k d a h a d a h ı z l a n d ı . Ve d a h a d a s e r tle » ı.

M « k iç i„ e g ir ip çrk lık ça o rg a/m m d o r u k l a r ı n d a d o . > ’

225
"»»ya oldukça yakınlanan Maddie, «Mick »
L ütîen d u rm a .” 5 diye
H iç şan sın yok zaten .”

et
Tıpkı aniden çtkan bir yangın gibi, bacaklar,„
tutuşan b ir ateş tüm vücudunu s a n m a , tek arası'>*>

.N
d e bildiği şey M ick ve bedeninin verdiği 2evkü “ÂHP ^
ledt, bir, iki, b elk i de üç kez. M ick ’e sekste „e
o ld u ğ u n u , ne çok zevk aldtğm ı ve seksi ne kadar « * 1 '*

esi
s ö y le m e y e ç al,ş,y o rd u am a M ick ’in penisi, vaji„as„,a“ "
v u ru şu n d a sözleri yarım kalıyor, ağzından tam olarak dökü-
le n ıiy o rd u . M ick h er v uruşuyla M addie’yi öyle yoğun bir
Sit
z ev k in k o lların a çekiyordu ki M addie bağırmak için dudak­
larını araladı. Enfes bir dalga vücudunu sarsarken çığlığı bo­
ğ azında sıkışıp kaldı, vajinasının kaslan genişleyip kasılırken
M ic k ’i dah a d a sıkı kavrıyordu. M ick var gücüyle gidip
ep
g elip, yorg u n nefesini M addie’nin yanağının üzerine bırakır­
k en son b ir vu ru ş ve derinden gelen bir inlemeyle zirveye
ulaşan a dek bu böyle devam etti.
C

M ad d ie y en id en nefes alabilecek duruma geldığm e


“ A h ... y ü c e ...T a n rım ,” dedi.
w.

“ A ynen ö y le .” M ick dirseklerinin üzerinde doğ

M a d d ie ’nin y ü zü n e baktı. nIltmusum"


-S e k s in bu kadar zevkli bir şey olduğunu * * » *
ww

- ü e n e ld e bu k a d ar zevkli olduğu
M ick. M addie-nin alntna de sem y « H * '
itti. “ H atta bu k ad ar iyisini
“ Bir şey değil ”

226
Sırlar Aşka tlngel mi?

M ic k derin g a m z e le rim o rtaya çıkararak güldü. “Teşek-

et
e'r « \ i a d d i e ’d e n se s ç ık m a y ın c a tek kaşını kaldırarak

/ k rini ona d ik ti.


M addie gü lü m se y e r e k M ı c k ’ın beline doladığı bacakla

.N
nnı gevşetti- “T e şe k k ü rle r.”
Mick önce M addie’nin içinden, ardından da yataktan
çikn. Banyoya doğru giderken omzunun üzerinden, “Bir şey

esi
değil" dedi.
M addie y a n d ö n ü p gö z le rin i kapadı. İç geçirerek ken­

dini seks so n ra sı g e le n d e rin rahatlam anın içine bıraktı. V ü ­


Sit
cudunda k a s ılm ış tek b ir k a s k alm am ıştı, daha önceden böy-

lesine iyi g e v ş e d iğ in i h iç hatırlam ıyordu. M ic k ’in tuvalette


sifonu çe ktiğini d u y d u v e k o lla rın ı başının altındaki yastığa
doladı. Stres azaltan b ir aktivite olarak daha sık sevişmeliydi.
ep

“C arlo s k i m ? ”
M addie gö z le rin i açtı. İçin e gird iği rahatlamanın içinden

anında sıy rılıv e rm işti. “N e ? ”


C

M ic k ya ta ğın k e n a rın a oturup om zunun üzerinden M ad­

di6 ye baktı. “B a n a C a r lo s dedin.”


w.

Bunu hiç h a tırla m ıy o rd u . “N e zam an?”

lam b o şa lırk e n .”
Tanı o larak ne d e d im ?
M ıc k ’in d u d a k la r ı can sık ın tısıy la kıvrılmıştı. E\et.
ww

Fvet C a r l 0 8 «

^ ad d ie ’n in yüzü k ıp k ırm ız ı kesilmişti- öyk

“t v c ı D a h a ö n ce bana başka bir erkeğin adını söv le>vn

227
b iriy le s e v iş m e m iş im ," B ir an durup düşündr
te k ra r d ev am e tti, "B u n d an pek ho şlan d ığ ım ,« '
M ad d ie k alk ıp oturdu. "A ffedersin " '

et
“ C arlo s k im ?'

A n laşılan M ick sorm aktan vazgeçmeyecekti bu vr a

.N
İdle itira f etm ek zorunda kaldı. “Carlos bir erkek d T " ,
M ick g özlerini k ırp ıştm p birkaç dakika Maddie'den al'
m adı. “ N e yan i, kad ın m ı?”

esi
M ad d ie b ir kahkaha atarak yatağın başucundaki korno-
d ini gösterd i. “ Ü stteki çekm eceyi aç.”
M ick öne doğru eğilerek çekm eceyi açtı. Gördüğü şeyle
Sit
önce kaşlarını çatıp sonrasında yeniden kaldırdı. “Bu bir...?"
“ Evet, işte C arlos bu.”
Şaşkınlıkla M ad d ie ’ye baktı. “Ona bir de isim mi koy­
dun?”
ep
M ad d ie oturdu. “ İçli dışlı olduğumuza göre bir de adı
olsa fena olm az diye düşündüm .”
“ R engi m or.”
C

“ Ve k aran lık ta parlıyor.” ^


Mick kıkırdayarak çekm eceyi kapattı. “Çok a u
w.

m ü ş.”

î r r t s : - » - - » - - ' * * ’'
ww

y ,r - z o . k i . , « « « ■ » '
“T ü m bu n lar ve U btun y a ta ğ ın a s r i n e koydu-
öyle m i?” M ick elin i yem den y

22*
-Sen C arlos’tan çok daha iyisin.” Dizlerinin üzerinde
,eyip M ick’c arkadan sarılıp göğüslerini tuttu, te n in le

et
Sitg«Ç irnıeyİ 003 te rd h e d erim ”
Mick gözlerinin içine baktı. “Ama benimki karanlıkta

.N
parlamıyor.”
“Evet, belki parlam ıyor ama ben senin gözlerinin seks
ateşiyle yanışım, öpüşünü ve bedenime dokunuşunu daha
vok seviyorum.” Çıplak göğüslerini Mick’in sıcacık sırtına

esi
bastırdı. “Sen de içimde titreyip beni alev alev yakabiliyor­
sun.”
Mick dönerek M addie’yi yatağa yatırdı. “Seninle birlik­
Sit
leyken bu odada geçirdiğim son gecedeki gibi hissettim ye­
niden. Doymak bilm eyen biri olup çıktım yine. Sanki on
beşimde gibiyim ve tüm gece bunu yapmaya devam edebili­
rim.”
ep

Bir tutam siyah saç M ick’in alnına düştü ve Maddie uza­


nıp düşen tutamı yeniden yerine yerleştirdi. “Oda son kez
burada olduğun zamandan farklı mı, neydi kızın adı?
C

‘Brandy G reen.” M ick odaya şöyle bir göz gezdirdi.


Akaju rengi şifoniyerlere, komodinlere ve üzerlerindeki lanı-
w.

klara baktı. “Doğrusunu söylemek gerekirse, odanın nasıl


buğunu hatırlamıy orum ”
^ °k mu zaman oldu?”
ww

f Bak,Şİarını yeniden Maddie’ye çevirdi. "Hayır, odayı


biri ,etlcrneyec e k kadar meşguldüm de ondan, (.»ülmcsiy
‘ ,c Közlerinin etrafında kırışıklıklar oluşmuştu. Bran

5" 'lf öğrencisiydi, ben dc ikinci sınıfa gid.çonlum Vc

229
'a rgü c«„),e „ „ „ e lki,emc , e laŞ,„daydlm„
b aşa ra b ild in mi p ek i?”

et
“ E tkilem eyi m i?” B ira n ip in a - ■■
ladı. "B ilm iy o ru m .” * " du?und0. sonrabaşmı^

.N
“ A m a beni etk iled in .”
••B iliyorum ." A rk asın a doğru uzanarak MadıT •
g ö ğsüne d o ğru çekti. ddle yi de

esi
“ N ered en b iliyorsun?”
“Ç ün k ü çığ lık çığlığaydın.”
M addie om zunun üzerindeki sa ç la r, elleriyle arkaya ini
“Ö yle m iy d im ?”
Sit
^ “ Evet ve bu benim çok hoşum a gitti.” Mick eliyle Mad­
d ie ’nin k o lların ı b ir aşağı b ir yukarı okşuyordu. “Bu da
dem ek olu y o r ki kendini sekse veriyorsun.”
ep
M addie om uzlarını silkti. “Seksi seviyorum. Kaliforniya
Ü n iv e rsite sin d e ikinci sınıfta bekâretimi ilk erkek arkadaşım
F rankie P eterso n ’a verdiğim günden beri sevişmeyi seviyo­
C

rum .”
M ick ’n elleri olduğu yerde kalakaldı. “Ne yani, kaç-
w.

yirm i yaşm a kadar bekledin m i?”


“ U n u t t u n m u , b e n C in c in n a t i M a d d i e ’yd im . A m a tey
z e m in e v in d e n ç ı k ı p ü n iv e r s ite y e g it t iğ im a n d a yiyeceğe ^
ww

c a y a c a k p a r a b u l a m a y ın c a o tu z a ltı k i lo bird en verd ^

d ö n e m le r d e ç o k d a fa z la s p o r y a p a r d ım . Ö y le kı s p o r j ^

m a k t a n c a m m ç ık a r d ı. B u y ü z d e n ş im d i y o r u c u ve acı

h i ç b i r ş e y e y a n a ş ı p , o n u n iç in ter d ö k m ü y o r u m .
M i c k ’in k a m ı n d a k i in c e b ir y o l şe k lin d e u z a y ıp «ide,

-»m
fti0 üzerinde g e zd ird i.

et
* -S p o r y a p m a k iç in k en din i hırpalamana hiç gerek yok.”

Elini y a v a şça M a d d i e n in k alçala rın a indirdi. “Böyle mü-

tfirunelsin.’

.N
-Biraz yum uşağım , sıkılaşmam gerek.”
-S e n b ir k a d ın sın . Y u m u şa k lık hamurunda olmalı.”
“A m a b e n ...”

esi
M a d d ie ’y i sırtü stü ya tırıp yüzüne dikkatle baktı. “Sana

bakıyorum v e se n i iste m e m e m e neden olabilecek tek bir


kusur gö re m iy o ru m .” B a k ış la r ın ı yüzünde gezdirdi. "Senden
uzak kalm aya ça lıştım . E lle rim e sahip olm ayı denedim. Am a
Sit
yapamadım.” G ö z le rin in içine baktı. “B elki bu geceden sonra
becerebilirim."
M a d d ie ’n in b ir an nefesi kesilir gibi oldu. Tek gecelik
ep
bir aşk iste m iyo rd u . D a h a ç o k geceler onunla birlikte olmak
istiyordu a m a o M i c k H e n n e s s y ’ydi, kendisi de Maddie
Jones. O n a g e rç e k le ri sö y le m e k zorundaydı. Ç o k geç olma­
dan.
C

”0 z a m a n b ir a z so n ra k i se vişm e m iz mükemmel ol-


0,3h.” E lin i M i c k ’in b a şın ın arkasına götürerek kısa saçları-
w.

n,n içinden ge çird i. “V e o n d an sonra sen yarın yine benim


ö zü m d en z ıv a n a d a n çık m a y a , ben de yine yalnız bir kadın
0lmaya d e va n ı e d ebiliriz. H e r şey bu geceden önce izlediği
ww

y°lda devam e d ebilir.”


M ic k 'in d u d a k la r ın ın kenarı hafifçe yukarı kalktı,
ce ö yle o lu r m u ? ” .

M«Jdic başını e v e t a n la m ım la salladı. " İ k ^ *


arayışında d e ğ iliz , hatla bu odanın ötesinde aran,
İtlik yok . İk im iz de aynı şey i istiyoruz, Mick." m !.rba&-

et
dakiarını kendi dudaklarına doğru çekerek "Hi b-' ^ ^
S a d ec e tek g e c e lik bir ilişk i.” dedi. Perhizine y e n i f e ! y°k'

.N
y a ta ğ ın d a n so n sev işm esin in hatırda kalır cinsten o l j * '
istiyordu. asıtl1

M ad d ie gidip küveti suyla doldurup, suya mango aro-

esi
m a lı b a n y o köp üğü dökene dek M ick’i odada bir başma bı­
raktı. S on rasınd a dönüp, M ick ’i elinden tutarak banyoya
sürükledi. B irlikte köpüklerle oynadılar ve vakti geldiğinde
Sit
d e M addie, M ic k ’in kucağına tıpkı bir ata biner gibi oturdu.
Y alnız bu k e z orgazm ın zirvesine çıktığında söylediği ismin
M ic k ’in ism i olm asına çok dikkat etti.
S e k s bitip, M ick son prezervatifini de sifonla birlikte
ep
k a n a liz a sy o n a gönderdikten sonra Maddie sırtını Mick’i..
g ö ğ sü n e dayadı. Tek göğsü M ick’in avuçlarının arasında uy­
k u ya dald ı. M addie uykuya dalmadan he“ enJ " nCekası|[|anna
C

bir şeyler anlatıyordu. M addıe kalçasm^ ^ sabah


bastırmış v e ö y le c e dalıp gitm işti. „jyetindeydı
w.

lık g e çirip M ic k ’i kapıya kadar y o g(. yem huzur ve


am a kend ini uzun zam andır hıss Ama biliyordu •“
korunm a güdülerinin kollarına bırak * £ ^
ww

bu sa d e ce bir yanılsam aydı. ve


dışınd a hiç k im se M a d d ıe y ^ ç|kaffl>ak gu « ^
yapam azd ı. A m a y m e e ^ yalnızd,. Tam lS“ M,ck
M addie sabah uy^ Anla^ma y ° ktu- istcklery
A ra d a h iç b ir b a ğ yoktu-
tir bile dem eden çekip gj|m .
Yan u rafin a dönüp duvarmda titre*,'
tünelinin ışıklarına baktı. Elini hemen °yna?an sa*>ah

et
i oluşan çukura götürdü ve parmak boş yast>k -
iapattı. Böylesi çok daha iyiydi. ^ yUmruk ?ekI>nde

.N
Mick’e kim olduğunu hiç söyIcm ,
haber vermeden çekip g itse de ve hatta ^ kasabadan
raeyecck olsa da M ick ’in gün gelin h r daha asla gör-

esi
«yordu. Kiiap mflarda
dar olacaktı. " aImaz i l e r d e n haber-

b'iydi.Bir gece belki ç o k ^ y ifa n * j™ * 0™ gİtmeSİ daha


Sit
onlar için imkânsızdı 1 e^lldl ama da)w fazlası
C ep
w.
ww
et
.N
esi
O N İK İN C İ BÖLÜM
Sit
Maddie kaydettiği kasedi dinleyip olayların belirli bir
sıralamasını yapm ak için küçük kartlara kargacık burgacık
notlar alırken, Trina Olsen-Hays’in sesi ofisinde yankılanı­
ep
yordu. Uygun bilgileri not ettiğinde, bu kartlan elindeki diğer
kartlarla karıştırarak bir zaman çizelgesi elde etmiş olacaktı.
Sonrasında da bu çizelgeyi ofisinin duvarlarından birine asa­
C

rak takibini yapacaktı. İlk kitabını çıkardıktan sonra öğren-


m*Şti ki olaylan küçük küçük kartlara yazarak sıralamak iş-
w.

,er>daha da kolaylaştırıyordu.
Maddie b ir saat kadar not aldıktan sonra, ses kayıt ciha-
2,01 kapatıp sandalyesine yaslandı. Esneyip, parmaklarını ba-
ww

*lnin hemen üzerinde birbirine kenetledi. Günlerden pazardı


* Muhtemelen Truly halkı kiliseden daha yeni çıkıyordu.
1 add«e tek bir dinin öğretileriyle yetiştirilmemişti. Çocuk-

235
tu ğ unda pek çok k onuda olduğu gibi kilis
keyfe k ed er b ir yol izlem işti. Ya can, i s t e d L ? ^ *

et
da gitm em iş, ya teyzesinin bir türlü dikiş tutturam" Va
e stiğinde uyg u lad ığ ı p azar seanslarında onu y a b k ^

.N
m ış, ya da s ırf onun program ının bir parçası diye ^
m ek zo ru n d a kalm ıştı. Teyzesi “60 D akika”
zam an din ü zerin e b ir bölüm görse, hemen Tanrı katınd* *

esi
lerin kendisi a çısın d an kötü gittiğini düşünürdü ve hiç
k a y b etm ed e n M ad d ie ’yi de önüne katarak önlerine ç^aıTilk
k ilise y e gid erlerd i. Sonra da eve dönüş yolunda ne kadar İyi
b ir vasi old u ğ u n a kendini inandırm aya çalışırdı. Birkaç pazar
Sit
so n ra ise, M arth a yen id en kilisenin yolunu unutur, dikkatini
b a şk a şey le re v erm iş olurdu.
E ğ e r M ad d ie b ir din seçm iş olsaydı, büyük ihtimalle
ep
K a to lik b ir H ıristiy an olm ayı tercih ederdi. Onu bu konuda
c e z b e d e n u n su rlarsa v itray cam lar, haçlı kolyeler ve Vatikan
şeh riy d i. M ad d ie, V atik an ’ı seneler önce ziyaret etmişti ve
C

V atikan k e sin lik le b ü y ü ley ici b ir yerdi. Onun gibi bir dinsiz
için b ile ... A m a e ğ er K atolik olm uş olsa, şimdi kiliseye gidip
w.

p a p az a M ick H e n n e s sy ’yle işlediği günah için a f çıkarıyor


o lm a sı g e re k ird i. A f çık arm ad an anladığı şey, pişman 01
tö v b e e tm e k ti. A m a M ad d ie bu konuda hiç_de ^H e
ww

ğ ild i. B elki p ap azı k an d ırab ilird i am a Tanrı uyu


b u o y u n a g e lm e zd i. gerçekten
A y a ğ a k a l k ı p salo n a geçti. ama
h a rik a vakit. gGeiçirm
r m i işti.
ş ti. S
S e v i ş m i ş l e r d i - Hem
e v n ş m de
^P ^ AlicC

işte h e r gü z el şey g ib i o d a k 's a :


annesi olduğuna söylemediği için vicda„ ^
‘ fini snnm.st, ama umduğu gibi olmad,. PckS|â be|kj

et
L z İÇİ « ‘>'ordu am " l<end'nİ 0 kad” * kora hisse,mi.
Eğer M ick-le bır d.şkiye başlamış olsalar kendini

.N
i * , k ö tü h i s s e d e b i l i r d i , ama ortada öyle bir durum yokıu
a rk a d a ş bile sayılmazlardı, ki M u d d i e 'n i n üzgün olduğu lek
bir konu varsa o da Mick le hiçbir zaman arkadaş olamaya­

esi
n ı gerçeğiydi. Oysa bunu ne çok i s t e r d i. S a d e c e s e k s iç in

değil. Mick’in yanında olmaktan gerçekten hoşlanıyordu.


Fransız tarzı kapılara doğru ilerleyerek göle baktı.
Mick’i, kız kardeşini ve M ick’in Meg’le konuşmaması için
Sit
ısrarlarını düşündü. Neden? Meg yetişkin bir kadındı. Hem
kendinin hem de oğlunun bakımını üstlenmiş yalnız bir ka­
dındı. Mick ne olmasından korkuyordu?
'■Miyav.”
ep

Maddie bakışlarını yere çevirdi. Pencerenin diğer tara­


fında küçücük bir yavru kedi oturmuş, ona bakıyordu. Tüy­
leri bembeyaz ve b ir gözü mavi bir gözü yeşildi. Kafası
C

yücuduna göre fazlaca büyük gibi duruyordu. Anlaşılan do­


k ta n ya da öyle bir sebepten kaynaklanan bir bozukluktu.
w.

Maddie parmağını sallayarak, “Evine dön, dedi.


“M iy a v . ”
Kedilerden nefret ederim.” Kediler onun için iğrenik
ww

â k l a r d ı . Tüm kıyafetlerinize tüylerini bırakırlar, patı e-


Mobilyalarınızı lime lime ederler ve tüm
miskin uyurlardı.
Miyav.”
"Unut gitsin,” Maddie arkasını dönün , ,
MU» geç,,, (.'arşaflan, yasltk k.l.flar, ve y „ '

et
?Ck'İndc du™ ^ - Hepsini Z S Vte0 4
yanındaki çam aşır odasına götürdü Ona M' mutfağın
her şevden bir an önce kurtulma* gerekiyordu

.N
bıraktığı çukurdan, kom odinin üzerindeki bo " * la
ambalajlar,ndan... Hepsinden kurtulmabyd, M ic r '''’1'1'
ch eesecak e gibiydi ve etrafta ona cheesecake'i " t " *

esi
sevip, özlediğini ham latacak hiçbir şey olman,al,y“
İlkle de bir g e ce öncesinde ttka basa yiyip komaya girecek
kadar ch eesecak e’e doyduktan sonra artık ondan uzak d»
m alıydı.
Sit
Ç arşafların ı ve yastık kılıflarını makineye attı, deterjan
k o y u p d üğ m esin e bastı. M akinenin kapağını tam kapatmıştı
ki kapı çaldı. B ir anda yüreği ağzına geldi. Bugüne kadar ka­
ep
pışm a g elen h ep aynı kişi olm uştu. M idesindeki hissi ve kal­
b indeki ç arp ın tıy ı g ö z ardı etm eye çabalayarak evin ön tara­
fına geçti. Ü zerin d ek i N ik e m arka yeşil tişörtüne ve siyah
C

şortu n a şöyle b ir baktı. O ldukça eski ve geniş şeyler seçmişti


b ugün için v e ü zerindekilerin insanın içini gıcıklayan bir ha
w.

vaları hiç y o k tu . G erçi dün gece giydiği eşofman ü s tu ve


geniş pijam an ın da çok seksi olduğu söylenemezdi am
b u n u p e k de sorun etm iş gibi görünm üyordu. ^
ww

K apı d e liğ in d e n g elenin kim olduğuna baktl^ ündeici


ş tsm d a M ic k ’i d e ğ il, b ir b aşkastn, buldu. Meg;g

die içten içe M eg ın on


. jn merakı için d e y d i. B e lk i d e T rav is söylemişti. H e m M eg

et
''"p az ar ö ğle d e n so n ra s.n d a M a d d ie ’ye ne için gelm iş ola-

bllirdi k i? M u h t e m e le n M a d d i e ’yle kitapla ilgili konuşmak


fiy o rd u . A m a M e g a n n e sin e o kadar çok benziyordu ki,

.N
Viaddie'nin a k lın a b ir ih tim a l daha geldi. Pekâlâ, bir tür he­

saplaşma için de k a p ıs ın d a olab ilirdi. M addie biran, acaba


,ok tabancamı elime alsam mı? diye düşündü ama eğer M e g

esi
sadece y irm i d o k u z y ıl ö n ce o lan olay hakkında konuşmak
için g e ldiyse o n u e lli b in v o ltlu k bir elektrik akımıyla karşı­

lamak hiç de h o ş o lm a z d ı. Ü ste lik ters de tepebilirdi. Özel­


likle de M e g ’den ö ğ re n e c e ğ i ç o k şey varken. Kapıyı açtı.
Sit
M e g . “S e la m , M a d e lin e . U m arım rahatsız etmiyorum-

dur,’’ diyerek sö z le rin e başlad ı. “Pete’i evlerine bırakmıştım


da. Bu arada se n in le de b irk a ç dakika konuşmak istedim.”
ep
“A lle g r e z z a T a r bu k ad a r erken mi döndüler?"

“Evet. E v e b u sa b a h geldiler.”
H a fifç e esen b ir m eltem M e g ’in siyah saçlarının arka­
C

sını h a v a la n d ırd ıy sa da M e g bundan hiç rahatsız olmuş gibi


durmuyordu. M a d d ie b ir ad ım geri çekilerek, * İçeri gelsene,
dedi.
w.

"Teşe k kü rler.” M e g gö zündek i güneş gözlüklerini başı

nın üzerine itip içeri gird i. Üzerinde haki renkli bir etek ve
k,sı» kollu siy a h b ir b lu z vardı. Annesine o kadar çok benzı-
ww

y°rdu ki, M a d d ie sa n k i karşısın d a bir hayalet gördüğü his


s'ne k a p ıh y 0r(ıu a m a k e n d isin in annesinin tavırlarıyla >

b a n m a s ı ne k a d a r adale tsizse aynı şekilde M e g


Mn,rı t a v a la rıy la y a rg ıla m a k o kadar adaletsiz olurdu.

239
H er ikisi de y ü rüyüp salona geçerlerken lu
nasıl yard ım cı o lab ilirim ?" diye sordu. “ *• X
"O iin g e ce kard eşim burada m ıydı?"

et
D uy d u ğ u so ru y la b irlik te M addie'nin dizle •
derm an birden kesiliverm işti sanki. M eg'i onun k ,il",

.N
tiren ne o la b ilir acab a diye düşünürken, onu buraya”'8"138' -
d ün k ü ah lak sız gece olabileceği akim ın ucundan
m işti. K eşk e şok tab an casını eline alm ış olsaydı. "E w r""

esi
M eg derin b ir iç geçirdi. “O na buraya gelm emeli sfly-
lem iştim . B en yetişkin biriyim ve kendi kendime yetebilecek
kapasited ey im . E ğ er seninle annem ve babam hakkında ko­
n uşursam ü zü leceğ im d en korkuyor.”
Sit
M ad d ie san k i ü z erin d en b ü yük bir yük kalkmış gibi

rah at b ir n efes aldı. “ O tu r lü tfen ,” diyerek eliyle kanepeyi


gösterdi. “ İçecek b ir şey ler ister m isin? Korkarım evde sade­
ep
ce d iyet k o la ve su var.”
“ H ayır, te şe k k ü r ed erim .” M eg oturdu ve Maddie de
karşısın d ak i sandalyeye geçti. “ M ick ’in evine kadar gelerek
C

sana ben im le konuşm am anı söylem esinden dolayı gerçekten


çok ü z g ü n ü m .” .
w.

M ic k ’in y ap tık ları sadece bununla sınırlı kalsa ıyıy >•


“Tıpkı senin gibi ben de b ir yetişkinim ve ben de
den em ir a lm am .” M addie, M ick’in bugüne kadar v g
ww

b ir em re itaat e tm işti; o da güvertelerken Maddie ye t


leriyle bakıp, "G el ve kucağım a otur?’ dediği andr
M eg ç an tasın , sehpan,n üzerine bırak,,. M ek *
değildir. Sadece fazla korumacı bır yap,s, var o kad.

240
klugunda çok zor günler geçirdi ve anne ve babam,z hak-
' “„da konusmakıan pek hoşlanmaz. Eger onunla farkl, ko-

et
j a r a ltın d a tanışm ış olsaydınız eminim ondan çok hoş-

|anifd,n‘
Bu şartlar altında bile Maddie’nin kanı Mick’e fazla­

.N
mla kaynamıştı. Tanrı bilir bir Hennessy erkeği olmasa onun
k u c a ğ ın d a oturuyor olmak çok daha mest edici o lu r d u . “Emi­
nim öyledir.”

esi
M eg kaşlarını hafifçe çattı. “Kasabada dilden dile dola­
şan bir söylentiye göre kitabınız filme uyarlanacakmış."
“Sahi m i?”
Sit
“Evet. C a r le e n d ü n iş ye rim e gelip annemi Angelina Jo-

üe’nin, b a b a m ı d a C o l i n F a rr e ll’in oynayacağını söyledi.”

C o lin F a r r e ll b ir p a rça da o lsa m antıklı olabilirdi çünkü

ne de o lsa a d a m İr la n d a lIy d ı. A m a Angelina Jolie ne ala­


ep

kaydı? “B a n a b u k o n u d a b ir te k lif falan gelmedi." Tannm,

daha y a y ın e v in e k ita p ta n bahsetm em işti bile. “O zaman sen

gördüklerine k a s a b a y a her an bir film ekibinin falan gelm e­


C

yeceğini s ö y le y e b ilir s in . ”
“Ç o k r a h a tla d ım .” dedi M e g . Sonrasında bakışlarını \ e-
w.

randaya a ç ıla n F r a n s ız k a p ıla ra çevirdi. “Kedin içeri g i ı m k

istjyor g a lib a .”
“B e n im k e d im d e ğil. S a n ırım sokak kedisi. Maddie ba
ww

$lr» iki y a n a s a lla y ıp y e n id e n sandalyesine dayandı.

k 'r ^ d i istiy o r sa n a la b ilir sin .”


H a y ı r . H a y v a n l a r l a a r a m ı n p e k iy i o l d u ğ u n u s ö y l e ş

m e n ı- O ğ l u m a e ğ e r b i r a y b o y u n d a u s lu d u ru n ® o n a U

241
alacağıma dair sö z verdim .” Güldü. “Şinicı-
yapsa da anlaşma bozulsa diye gözünü,7 ' 7
M eg güldüğünde birazcık M ick’e beır • yorut1V’

et
de bir ilirafta bulunarak, "Benim de h a y v a n llT * 1' Ma<l<iie
iv. olduğu söylen em ez." dedi. Bir yandan da M.aT n'1'1

.N
s ır f hayvanlardan ya da anne ve babasından bahse, t
mi geldi diye düşünüyordu. “Çok zahmetliler.” **
"Ah. o kısm ı hiç problem değil. Hayvanlan sevmivon

esi
çünkü ölüyorlar.” y n,m
M addie ise kedilerin en çok bu özeliğini seviyordu.
“Ç ocukken bir Kaniş köpeğim iz vardı. Adı Prenses’ti.
Sit
A slında daha çok M ick’n köpeğiydi demek daha doğru olur.”
M ick ’in bir K aniş’i mi vardı? M ick’in bir Kaniş sahibi
olm asının şaşkınlığı bir yana bir de köpeğe Prenses adını ver­
m işti. “A dını o mu koydu?”
ep
“Evet ve on üç yaşına geldiğinde Prenses maalesef öldü.
M ick ’i hayatı boyunca ağlarken gördüğüm tek an köpeğini
C

göm düğü andı. A nne ve babamızın cenazesinde bile meta­


netini korum uş, tek damla gözyaşı dökmemişti.” Meg başın»
w.

salladı. “H ayatım boyunca ö y le çok insanı kayb ettim

K endim i bir hayvana adayıp, onu da kaybetmek


rum. Pek çok in s a n bu duyguyu a n l a y a m ıy o r ama en
ww

çok MU i,i u » u U 1 .» M.» *

,dirik edebileceğinden... |e j|etişim kurT„an.* * '


“Şim di sen, neden seni
„ıeden kapm da bitiverdiğimi merak ediyorsımdur.”
Ie° -sanınm annen ve baban konusunda konuşup, o ağustos

et
^ i n d e neler olduğunu öğrenmek için can atıyorsun."
* Meg başıyla onu onaylayarak saçlarını kulaklarının ar­

.N
kasına ini- “Yaşananları neden kaleme almak istediğini bil­
iyorum ama belli ki bunu yapacaksın. O yüzden olanları
bir de bizim tarafım ızdan dinlemeni istedim. Mick seninle

esi
bu konuda asla konuşmayacak. Bu durumda iş bana düşü­
yor."
“Konuşmamızı kaydetmemin bir sakıncası olur mu?”
Meg cevap vermeden önce uzun süre düşününce Mad­
Sit
die bir an izin vermeyebileceğini düşündü. “Sanının kendimi
kötü hissettiğimde ara verebileceksek bu sorun olmaz."
“Tabii, nasıl istersen.” Maddie oturduğu sandalyeden
kalkıp çalışma masasına gitti. Küçük kayıt cihazına yeni bir
ep

kaset yerleştirip, etine de bir dosya ile bir kalem aldı ve ye­
niden salona döndü. “Söylemek istemediğin hiçbir şeyi söy­
lemek zorunda değilsin,” dedi. Oysa Maddie'nin işi insanla-
C

nn ağzından la f alıp, tüm gizleri ortaya dökmekten ibaretti.


Maddie kayıt cihazını ağzına yaklaştırarak Meg’ın adını ve
w.

krihi kaydetti, daha sonra da kayıt cihazını sehpanın kena-


nna bıraktı.
M e g c ih a z a ş ö y le b ir bakıp, “Nereden başlayayım ?
ww

diye sordu.
“Eğer seni rahatsız etmeyecekse, neden annt v^ ahan
da,r hatırında kalan şeylerden biraz bahsetmiyorsun. '
lc arkasına yaslanıp ellerini nazikçe kucağına koy

243
et
1

.N
“ E v et.”

A slında h er g ü n k av g a etm ezlerdi ama ettik! •


d e ...” B ir an için d uraksadı ve gözlerini eteğini,, üzerT"*1'

esi
bitledi. -B ü y ü k a n n em ikisinin de saman alevi gibi çok
ö fk e le n d ik le rin i söylerdi. K avgaları da. aşkları da diğer in
san la ra g ö re çok daha tu tkuluydu.”
Sit
“ B una in an ıy o r m u su n ?”
A ln ın d a b ir k ırışıklık beliriverdi ve ellerini kucağında
b irb irin e k en etled i. “ Tek bildiğim , babam ın olağanüstü bir
ep
insan old u ğ u y d u . H er zam an m utluydu. Durmadan şarkılar
m ırıld a n ırd ı. H erk es o nu çok severdi, şeytan tüyü vardı
san k i.” G ö zlerin i kaldırıp M ad d ie’ye baktı. “A nnem se tüm
C

gün ü n ü e v d e ben ve M ick ’le ilgilenerek geçiriyordu.


“ A nnen m utlu m uydu?”
“ O . .. b azen ü zgün olurdu am a bu kötü bir anne olduğu
w.

a n la m ın a g elm iy o r,” d iyerek, m utlu aile pikniklerinden ' e


ww
„cn ozüldügürKİL- n e ler o lu r d u ? " diye sonlu.

' ‘ " M a * 1' 6 a r k a S " ' a y a S İa n ' P k ° " an m SOgUslerini altında

et
e r le r in e k a v u ştu rd u . " A ç t k ç a s ı, o anlarda işlerin a,vana-

' « * ! . * » " b ilm e y e n y o k ' E m in im ki 5 'r i f P„„er size an.

.N
wmin. babamın k ıy a fe tle rin i ateşe verdiği günü anlatmıştır."
A s lın a bakılırsa, ş e r if bu o lay dan hiç bahsetmemişti.

-Sonrasında d a yangını kendi başına kontrol alıma al-

esi
mıştı. Komşular itfaiyeye boşu boşuna haber vermişlerdi.”
-Belki de buralar ormanlık alanlar ve yangına çok mü­
sait yerler olduğu için endişelenmişlerdir.”
Sit
Meg omuzlarını silkti. “Mayıs ayıydı. Yani yayılması
çok zordu. Buralarda yangın sezonu mayıstan sonra başlar.”
Bu tabii ki yangının ormana ciddi zararlar vermeyeceği
anlamına gelmiyordu ama Maddie konuyu uzatmayı gereksiz
ep

buldu, kaldı ki bu anlamsız konuyu tartışmak ters de tepebi­


lirdi. “Annenle babanın öldüğü güne dair neler hatırlıyor­
sun?”
C

M e g o d a n ın d iğ e r k ö şe sin d e duran televizyonun boş ek­

ranına baktı. “O g ü n ü n ç o k sıc a k olduğunu hatırlıyorum.


w.

Annem be ni v e M i c k ’i y ü z m e m iz için halk plajına götür-

mü*tü. B a b a m d a g e n e ld e b iz im le olurdu ama o gün yanı­

m d a d e ğ ild i.”
ww

N e d e n g e lm e d iğ in i b iliy o r m usun?
, “Hayır, ama büyük ihtimalle o garson kadınla bera­
berdi/’

Maddie o garson kadının da bir adının olduğu g‘-rç,-g

•>us
nin üzerin d e fazla durm adı. “Siz Ht IL- « i •
ne o ld u r 2halkpla^ gİUİklensonta

“ T ek rar eve d ö n ü p akşam yem eği yedik B

et
değildi am a bu ço k da olağandışı bir dunun s a y , ! ^ ^ evde
nim ki hâlâ işteydi. O g ece ‘gönlünce ye’ g e c e s i y d i ^

.N
kes ne y e m e k istiyorsa onu yem ekte serbestti. M ick ^ '^ '
san d v iç v e b e n d e p iz z a yedim . Sonrasında da d o n d l^
yiy ip “ D o n n y v e M arie” dizisini izledik. Ne izlediğimizi^

esi
iyi ha tırlıy o ru m çü n k ü M ick D onny ve Marie Osmond’uiz
lem ek zo ru n d a k aldığı için adeta çıldırmıştı. Ama sonra “Ye­
şil D ev ”i izlem eye başladığında neşesi tekrar yerine gelmişti.
Sit
S o n ra a n n em b iz i y atırd ı am a gece yarısı annemin ağlama
sesini d u y a ra k uyandım . Y ataktan çıkıp onun odasına gitti­
ğim d e an n em i y a ta ğ ın ın k e n a n n a oturm uş ve giyinik bir
ha ld e b u ld u m .”
ep
M ad d ie , “N e d e n ağ lıy o rd u ?” diyerek öne eğildi.
M eg , M a d d ie ’y e dönüp, “Ç ünkü babamın başka bir ka
d ın la ilişk isi v a rd ı,” dedi.
C

“Bunu sana annen mi söyledi?” .


“ Tabii ki hayır, am a b en on yaşm day ım.
w.

a n la y a b ile c e k d u ru ro d ay d .m ." M eg goz e n m ^ ^ ^


bizi o k a d ın için terk ed ip gitm ezdi.
ww

"Hayatına giren her kadm ^ st<;rs(;n onIara sor. Al»


lediği kom ik olm adığı halde gu • ^ Howard a
Van D a m m e 'a ,J o a n C am p b ell .
F in le y ’e sor. H e p s i de bab am ın onlar için annemi terk

et
I c e ğ i n i s a n d ' a m a b S b a m bUnU 3Sİa yapm adl- Annem i asla
Mnücmadı ve o g a r s o n k a d ın için de bırakıp gitmezdi.”

- A d ı A lic e J o nes.” M a d d ie neredeyse M e g'in haline acı-

.N
,acaku. K a r ş ıs ın d a o tu rm u ş, bab asının hayatından geçip
giden k a d ın la rın is im le rin i sayıyordu.

•‘Evet.”

esi
“Jewel F in le y m i d e d in ? O annenin arkadaşı değil

miydi?”
“A y n e n ö y le ,” d iy e re k du d ağın ı büktü M eg. "Artık nasıl

bir a rk ad aşsa...”
Sit
“O g ü n h iç o la ğ a n d ış ı b ir şey oldu m u?”
" S a n m ıy o r u m . ”

M a d d ie k o lla r ın ı d iz le rin in üzerine koydu ve öne doğru


ep
eğilerek M e g ’in g ö z le rin in içine baktı. “Genelde bu tür aklı
başında k a d ın la r ın cin n e t ge tirip önce kocalarını, sonra da

kendilerini ö ld ü r d ü ğ ü v a k a la rd a ilişk iyi çıkmaza sokan bir


şey olur. V e ge n e ld e k e n d in i çıkm azda hisseden kişi her şe­
C

yini k aybedip, artık y a p a c a k b ir şeyinin kalmadığını hisset-

roeye b aşlay arak k e n d in i daha da güçsüz hisseder. Yani. eğer.


w.

annenizin cin n e tin in se bebi babanızın ihaneti değilse, mut-

taka başk a b ir şe y d i.”


B elki d e a m a cı sa d e c e onları elindeki silahla korkut
ww

'»aktı. B elki d e onları korkutup her şeyi yeniden yoluna ko-


y^bilecegİHi d ü şü n m ü ştü .”
G e n e ld e bu tür v a k a la r a biçile n k ılıf buydu am a çok

aZ,nd* ge rç e k te n b ö y le olurdu. " S e n böyle mi düşünüyor-


B elk i ^ o n la n VIplak.

lr ‘v:!.u,: t ’kiar.,ı.ıda h- ^ i-„ in dCa ^ i y?kaı^>«,--

et
'a r d , . A 'ic c b u r .a b la s ,m n

v a rd r ^ <*

.N
^ ' s s n ,ai r tekilde
s ks . . „ rl d . s s ^

esi
,,M

“ D ü şünü yorsun am a em in olamıyorsun.”


Sit
M e g k o lla rın ı ç ö z ü p a y ağ a kalktı. “Annem, babam, se­
v iy o rd u . B e n o ra y a h erh a n g i b ir kim seyi öldürme niyetiyle
g ittiğ in i s a n m ıy o ru m .” Ç a n ta sın ı om zu n a taktı. “Gitmem
g e r e k .”
ep
M a d d ie d e a y a k la n d ı. “ P ek âlâ, yardım ın için teşekkür­
le r,” d iy e re k M e g ’e k a p ıy a k a d a r eşlik etti. “Bu konuda sana
g e rç e k te n m ü te ş e k k irim .”
C

“ E ğ e r a y d ın la tm a n g e re k en b aşk a bir nokta olursa beni


w.

a ra m a n y e te r.”
“ A ra y a c a ğ ım .” M e g g ittik ten sonra M addie yeniden ^
lo n a d ö n ü p , k a y ıt c ih a zın ı k ap attı. M eg için çok üzüln Ş
ww

G e rç e k te n içi a c ım ıştı. M eg de tıpkı kendisi gibi ‘


k u rb a n ıy d ı. A m a y a şç a h em M ick hem de M ad ıe ^
o ld u ğ u iç in o k o rk u n ç g e c e y e d a ir çok a a az ^

lıy o rd u . H a tırla y ıp da
olduğu o rta d a y d ı. M ad d ie nin her şey
„İÇ sorun değildi, en azından şimdilik. Maddie kitabının
^ l i i m ü n ü yazm ış am a sonra zaman çizelgesi üzerinde

et
^ şm a k İÇİ" yazm aya ara vermi* i- 0 la y'a™ sırasın, öğren-
jjğinde--- ^

.N
“Mîyav-
Maddie kafasını arkaya doğru uzatarak dışarı baktı.
••Tanrı aşkına.” Y eniden kapının yanına gidip pencerenin
d iğ e r tarafında duran kediye baktı. “Git buradan.”

esi
“Miyav.”
Maddie dikey stor perdelerinin zincirini çekip perdeleri
kapattı; böylece artık sinirini bozan bu kediyi görmeyecekti.
Sit
Mutfağa gidip kendine karbonhidrat oranı düşük bir yemek
hazırladı. Yemeğini de alıp sesini sonuna kadar açtığı televiz­
yonun karşısına geçti. Yemekten sonra sırf zevk için duş alıp
tenini vanilya arom alı bir spa kremiyle ovdu. Beyaz şişe için­
ep

deki jelibon kokulu bir vücut losyonu havlusunun hemen ya­


nında, lavabonun üzerinde duruyordu. Dün Boise’deki evin­
C

deyken kargoyla eline ulaşm ış ve o da hiç düşünmeden dö-


nîlŞte çantasının içine atıvermişti.
Tanrım, Trina’yla buluşmayı, nedime kıyafet provasına
w.

gitmeyi ve M ick’le sevişmeyi tek bir güne, yani düne sığdır-


"J8*1 nas,l başarmıştı? Küvetin tıkacını açarak ayağa kalktı.
ww

^atlar da m eşgul bir kızdı.


.. Maddie kurulanıp kremsi losyonunu tenine sürdü. Çiz-
f *' P u m a la rım giy ip üzerine de pembe bir tişört geçirdi.
nra tekrar salona geçip hâlâ sehpanın üzerinde duran kayıt
lnı el*ne aldı. O sırada televizyonda bir cep telefonu re
lamının sesi yankılanıyordu; uzanıp kunta
m esm e basn. M c g 'in annesinin önce ik i^ i kaPaıdn*
d.ndan da intihar ettiği g ecey e d a ir hat,rlad',u a*

et
dinlem ek istiyordu. Iadlklar,n, y ^ '
“Miyav."

.N
"Kahrolas,!" Storperdenin zincirini ye„,'den
akşamın kararmaya yü z tutmuş gölgelerinin &nde
bem beyaz bir kartopu gibi duran baş belası kedÎnnT ^

esi
yerinde oturduğunu gördü. M addie ellerini b e lin e ^ ^
camın diğer tarafındaki kediye dikti gözlerini. “S a b r ım ^
luyorsun am a.” 20r‘
“M iyav.”
Sit
B ö y lesin e küçük bir beden ortalığı sesiyle nasıl bu de­
rece v e lv e ley e veriyor, M addie’nin aklı bir türlü almıyordu.
“G it buradan!” K edi sanki anlam ış gibi ayaklanıp etrafında
ep
şö y le bir döndü ama dönüp dolaşıp yeniden aynı noktaya
g e lip oturdu.
“M iyav.”
C

“ B u kadarı da fa zla .” M addie çamaşır odasına gidip


h ızla üzerine bir kot ceket geçirdi v e yeniden verandaya açı­
w.

lan Fransız kapıların önüne ağır adımlarla geldi. Kapılan açıp


k ediyi dikkatle kavrayarak havaya kaldırdı. Kedicik öylesin
ufaktı ki tüm karnı bir avucunun içine sığabiliyordu. Şim 1
ww

senin pirelerin v e mantar hastalığın da vardır.

“ M iyav.” ^.pcafe-
K e d iy i k en d isin e ço k yaklaşttrm adan bir ^
tinde kend isin den uzakta tuttu. "Şu an ihtiyaç,m olan
fal, bir sokak kedisi.”
lu*’a
-Miyav.

et
••Şşşt. Sana şimdi güzel bir ev bulacağım.” Zavallı ke-
dicik sanki M addie’yle arkadaş olacaklarmış gibi mırıldan­

.N
m a başlamıştı bile. M addie mümkün olduğunca sessiz bir
şekilde merdivenlerden inip, parmaklarının ucunda Allegrez-
’j-lann bahçelerinin soğuk çimenlerinin üzerine geçti. Mut­

esi
fak ışıkları yanıyordu ve sürgülü kapının ardında Louie
sandviç hazırlıyordu. “ Bu insanları çok seveceksin.” diye fı­
sıldadı.
"Miyav.”
Sit
“Ciddiyim. Bir çocukları var ve çocuklar yavru kedicik­
lere bayılır. Tüm sevim liliğini takın, sonra bir de bakmışsın
ki içeridesin.” K ediyi verandanın üzerine bıraktı, sonra da
ep
koşarak evine döndü. Sanki bir beladan kaçıyormuşcasına
eve girer girmez kapıyı sımsıkı kilitleyip, perdeleri de indirdi.
Kanepeye oturup, başını geriye yasladı. Sessizlik. Tanrım
C

sana şükürler olsun. Gözlerini yumup, kendi kendine gerçek­


ten iyi bir iş çıkardığını söyledi. İstese başına bir şey fırlata­
w.

rak da uzaklaştırabilirdi minik kediciği. Küçük Pete Allegrez-


za tatlı bir çocuktu. Muhtemelen bir kedisi olsun isterdi ve
ona sıcak bir yuvanın kapılarını açabilirdi. Büyük ihtimalle
Uzun zam andır midesine tek bir lokma girmediğinden Loui
ww

kediciğin yakarışlarını hemen duyup, önüne koca bir parç'


et atıverecekti. Şu Maddie ne kadar da akıllı bir yardım me
le6iydi.
“Miyav.”
‘*Scn b enim le dalga mı g e çiy o rsu n ? - A va*, l . ,
lerini açtı. 'PgÖ2.
“ M iyav.”

et
“ Pekâlâ. Sana karşı nazik o lm aya çalıştım " Bi

.N
vaiak odasına gid ip ayaklarına b ir çift parm ak arası ^
lık geçirdi. "Seni aptal kedi." Sonra yeniden
arka kapıyı açarak kediciği yeniden eline aldı. Kediyi

esi
rinin hizasın a k ald ırıp g ö zlerin i tu h a f gözlerine dikti “Sana
iyi b ir y u v a b u ld u ğ u m u n farkına varam ayacak kadar sersem
b ir h a y v an sın .”
“M iyav.”
Sit
Bu talih o lsa gerekti. Kör talih. Kesinlikle yaptığı bir
kötülüğün cezasını çekiyordu. B oşta kalan eliyle çantasını
alıp, çam aşır odasının kapısının hem en yanındaki düğmeye
ep
basarak verandanın ışıklarını söndürdü. Dışarı çıktığında
çantasındaki uzaktan kum andayla arabasının kapılarını açtı.
“Deri koltuklarımı tırmalamayı aklından bile geçirme sakın,
C

diyerek k ed iciğ i yanındaki ön koltuğa bıraktı. P az ar gece­

siydi ve hayvan barınağı kapalıydı. O yüzden kediyi oraya


w.

bırakma gibi bir seçen eğ i yoktu. Eğer, arabasıyla gölün diğ^


yakasına geçip , kediciği oradaki evlerin verandalarında
ww

rine bırakırsa, y o lu bir daha hayatta bulup ^önen\ eZ eSjne


V ites kolunun hem en üzerindeki çalıştır ^ ^
bastı. K alpsiz biri değild i. Tabii ki kediyi £ edic$
bir Pitbull köpeği bağlı olan bir e v e bırakm aya^
b ö y le bir kadere terk etm ey ecek ti. ^ y a ııd a k ' Pa
A rabayı geri v itese takıp, bakışların1 h
jcri koll«âî> kuruluP dosdoğru karşıya bakan kediciğin
L i d e r i arkasına çevirdi. Sonrasında da İspanyolca, "Hasla

et
I^Vista. bebek” diyerek kediciğe veda etti.
-Miyav.”

.N
Mick, D odge m odel kamyonetiyle D-Lite Marketi’nin

esi
park alanına girip, ön kapının birkaç sıra ötesindeki boşluğa
arabasını park etti. İçeri girerken, marketin parlak ışıkların­
dan birinin altına park edilm iş siyah Mercedes’i fark etmişti.
Sit
Her ne kadar kendisi o güne kadar arabayı hiç görmese de.
kasabadaki herkes M adeline Dııpree’nin tıpkı Batman gibi
siyah bir M ercedes’inin olduğunu biliyordu. Açık renk bir
film çekilmiş cam ların ötesinden Maddie’nin sadece başını
ep

ve yüzünü belli belirsiz görebiliyordu. Arabaya doğru ilerle­


yerek sürücü cam ını tıklattı. Cam çıt bile çıkarmadan ya­
vaşça aşağı doğru süzüldü. Park yerinin ışığı parlak camı sı-
C

yırıp geçtiğinde, birden, bir gece önce posasını çıkaran ka­


dının kahverengi gözleriyle karşılaştı.
w.

“Güzel araba,” dedi.


“Sağ ol.”
“ Miyav.”
ww

M i c k b a k ış la r ın ı M a d d ie ’nin yüzünden alıp h tm t° _


â ğ ı n d a d u ran ve b e m b e y a z b ir lü y yum ağını andıran * ı . *•

Çevirdi. “M a d d ie , neden b ir kedi taşıyorsun?"

'S a k ın a ğ z ın ı a ç a y ım dem e.” ^


M i c k g ü ld ü . “N e zam an bir kedi sahibi o k l|n.
et
7 kS| y°nu

.N
V'ekten d e ç o k gü zel bir evdi.” ger'
“ E, sonra ne oldu?”

esi
M addie başını salladı. “Bilmiyorum. Verandaya gizlice
y a k la ş ıp tam kediyi atarak kaçmak üzereydim ki, bu lanet
ş e y birden m ırıldanm aya ve kafasını çeneme sürmeye baş­
la d ı.” K aşlarını çatarak bakışlarını M ick’e çevirdi. "Sonra­
it
sın d a da kendim i burada oturup, televizyonda izlediğim kedi
pS
rek lam la rın ı v e mam a olarak Whiskas mı yoksa Fancy Feast
m i a lsa m d iy e düşünürken buldum.”
M ic k kıkırdadı. “A dı ne?”
M a d d ie gözlerim kapat.p fısıldayarak. "Kartopu.” dedi.
Ce

M ic k ’ in kıkırdam ası bir anda bir kahkahaya dönüştü.


M a d d ie g ö z lerin i açarak M ick’ e dik dik bakı,. "Ne var.

“ K arto p u m u?”
w.

“ Ç ü n k ü rengi beyaz...

“Miyav.”
ww

Mick’in r
s e s -i n e r e d e n b i l i y o r " '
Maddie arabasının kapısını açtığında Mick bir adım geri
“Kardeşin söyledi.” Pencereyi kaldırıp kediyi de boşta

et
ylün avucuna alarak arabadan çıktı. “Ve sen böylesine bu-
’ n bir tavır takınmadan önce, kız kardeşin evime gelip

.N
benimle annen ve baban hakkında konuşmak istediğini Söy­
ledi.”
-Ne anlattı sana?”

esi
•'Çok şey.” Kapıyı kapatıp kilitledi. “Ama daha çok
Alice Jones kasabaya taşınana kadar senin ve onun bulutların
üzerindeymişçesine bir çocukluk geçirdiğinizden bahsetti.”
“Ona inanıyor musun?”
Sit
“Tabii ki hayır.” Kediyi kot ceketinin içine sokarak ko­
caman çantasını da omzuna astı. Bu çanta içinde şok taban­
casını taşıdığı büyük çantaydı. “Özellikle de annenin, baba­
nın kıyafetlerini ateşe verdiğini yanlışlıkla ağzından kaçır­
ep

dıktan sonra hiç inanmadım."


“Evet. Ben de hatırlıyorum o olayı.” Anlaşılan bu olayı
bilmeyen yoktu. “Ön bahçede çıkan yangının uzun süre sön­
C

mediğini hatırlıyorum.” Mick büyük ihtimalle o dönemlerde


beş yaşındaydı. Annesi aklını tamamen yitirmeden bir yıl ön­
w.

ceydi.
‘‘Ayrıca eğer dedikodular senin de kulağına çalındıysa.
Şimdiden söyleyeyim; başrollerini Colin Farrell ve Angeliııa
ww

■lolie’nin paylaştığı bir film falan çekilmeyecek."


Mick bu dedikoduyu duymuştu ve şimdi bunun sadece
bir söylentiden ibaret olduğunu duymak onu rahatlatmıştı.
‘Üstündekiler pijama mı?”

255
et
™ n a oen rark ettim .”

.N
esi
M a d d ie , M ic k ’le y en id en sevişebileceklerini hi
y o rd u . D o ğ ru su d a bu o lu rd u . M ick o sırada. “Bu J T ^ '
g e liy o r? ” d iy e so rd u . ° enmı
“ N e b e n d e n m i g e liy o r? ”
Sit
“ P irin ç p a tla k lı k u ra b iy e k o k u su ?” M addie'ye bir adım
y a k la ş ıp b a şın ı ö n e d o ğ ru eğ d i. “Tabii ki yine senden geli­
y o r.”
ep
“ B u b e n im je lib o n k o k u lu vü cu t losyonum.”
“ V ü c u t lo sy o n u m u ? ” A h, T a n rım ” Maddie gerçekten
b ir a ra y a g e ld ik le rin d e y in e b ir a n d a kendilerini yatakta bul-
C

m a v a c a k la rın a in a n ıy o r m u y d u ? “T üm gün seni düşündüm.


w.

g ib i d e lic e s in e b ir h ız la a k ıp g id iy o rd u .
ww
an k bir kadım onun olması için ikna etm eye ça-
lMr*C'Vl>*Genelde bu ısrarlar kadınlardan gelirdi. Kadınlar

et
1^,' 0'derse birlikte olurlar, yoksa olmazlardı.
'^ M a d d ie söylediğine kendisi de tam inanmayarak. “Bu

k(.* olmaz.’ dedi.

.N
Ama söz konusu Maddie olduğunda zaten olayların nor­
mal akışında seyretm esi beklenem ezdi. “Ama benim seni
ijpüşümden v e sana dokunuşum dan çok hoşlandığını söyle­

esi
miştin. Unuttun mu?”
"Ben, a aa ..." diyerek kekelemeye başladı Maddie.
Normalde gün içinde bir kadını düşünüp onu takıntı ha­
Sit
line getirmek M ick’in tarzı değildi. Bugüne kadar hiçbir ka­
dının gün içinde neler yaptığını düşünmemiş, çalışıyor mu.
fare yakaladı mı ya da onu bir daha nasıl koynunuı alabilirim
sorusunun cevabıyla zihnini meşgul etmemişti. “Yatak kıya­
ep
fetlerini çoktan giymişsin bile.” Mick dudaklarım M addie’
ninkilere değdirince M addie soluğu kesilerek dudaklarım
araladı. Normalde M ick’in M addie’yle vakit kaybetmesine
C

hiç gerek yoktu çünkü dışarıda zahmetsizce elde edebileceği


pek çok kolay lokma vardı. “Yapma, sen de istiyorsun.”
w.

“ Miyav.”
Maddie bir adım geri çekildi ve M ick’in eli boşlukta ka­
lakaldı. “Kedi maması almam gerek.”
ww

Mick bakışlarını Maddie'ııin kot ceketinin düğmelerinin


arasından uzatan tüylü beyaz kafaya çevirdi. Mu kedi, şo v la
nın ta kendisi olmalıydı.
Maddie. Benim akıllı kızım,” diyerek kedisinin ha>tnı
Rttche/ (Jihsnn

o kşadı. M ick ’e b akıp sonrasında da marketin k

et
neldi. Ve kedisine, ” Bu adam a çok dikkat et. O c k ^
ad am ." diye fısıldadı. ^ b if

.N
esi
Sit
C ep
w.
ww
et
.N
esi
Sit
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Elindeki küçük tasm anın üzerinde pembe taşlar ve mi­


ep

nicik de bir zil vardı. Maddie bu tasmayı saat üç civarında,


gelen postaları almak için çıktığı caddedeki posta kutusunun
içinde bulmuştu. Ne bir not vardı yanında ne de bir isim. Sa­
C

dece bir tasm a...


Kartopu’nuıı varlığından haberdar olan tek bir kişi vardı.
w.

Oda Mick'ti. Maddie şaşkınlıkla kalp krizi geçirirler korku­


suyla arkadaşlarına yeni kedisinden bahsetmemişti. Maddie
Jones ve bir kedi sahibi olm ak... İmkânsız. Hayatını kedi­
ww

mden nefret ederek geçirmiş olduğu halde işte şimdi elinde


Pembe tasmasıyla öylece durmuş büro sandalyesinde kıvrılıp
yuyan tüy yumağına bakıyordu.
tirdi 'k* eüyle birden havaya kaldırıp göz hizasına ge-
Bu benim sandalyem,” dedi. ”Sana bıı yatak yaptım.”
K ediyi kucaklayarak onu doğruca çam.1B
Y ıllanm ış bir havlu yerleştirdiği karton ku^ ' " * . ^
'a n ın ıçıne biraklt. -Birinci kural: P a , r „ „ be„im i r > a V«.

et
B enim eşyalarım ı kullanıp onlar, tüy içj„d e . *,nci kuı,,.
D iz çöküp elindeki tasmayı K artopu’mm boynu! T 3*5"1"

.N
“ M iyav.” y na bağlacı,.
M addie kaşlarını çatarak baktı minik kedicis
“ M iyav.” 8e-

esi
“G üzel. Çok tatlı oldun.” Ayağa kalk.p p a r m a d ı ,
cığ e d oğru salladı. “ Ü çüncü kural: Seni evime ah
verdim . A m a hepsi bundan ibaret. Sakın benden sevgi
b e k le m e.” Topuklarının üzerinde gerisingeri dönüp ç a ^
Sit
o d a sın d a n çıktı. A rkasından çıngırdayarak gelen bir zil ^
o n u m u tfağ a k ad ar takip etti. M addie gözlerini yeniden yere
ç ev ird i. D erin b ir iç geçirip çekm eceden bir telefon rehberi
ep
ç ık a rd ı. S a n sayfaları karıştırdı ve telefonuna uzanıp yedi ra- ]
k a m lı nu m aray ı tuşlam aya başladı.
T elefonu , “ M o rt’s Bar,” diyerek cevaplayan adam Mick
C

d e ğ il, b ir b aşk asıy d ı.


“ M ic k orad a m ı a cab a?”
w.

“ S a a t sek iz e k a d ar burada o lm az genelde.” ^


“ R ic a etsem ona benim için bir mesaj iletebilir misini
“ B ir d a k ik a , b ir k alem alay ım .” Kısa süreli bir ses
ww

â jn a rd ın d a n a d am , “ Ş im di söyleyebilirsiniz, de .-
“ M ic k , ta sm a için teşekkürler. Kartopu.

“ K artop u mu dediniz?” lütfen "


“ E v e t . A rayan ı Kartopu olarak kay
-ptkâlâ. notunuzu yazdım."
•Teşekkürler.” Maddie aramayı sonlandırıp rehberi ka-

et
§ ,at se k iz i on geçe Maddie bir cinayet dergisinin say-
J n , ‘kar.$iınrken telefonu çaldı.

.N
. -A lo”
-K edin beni aramış.”
Maddie’yi bugünlerde gülümsetebilen tek şey Mick'in
<esinı duymak oluyordu ki bu hiç hayra alamet sayılmazdı.

esi
-Neden acaba?’
•Tasma için teşekkür etmiş.”
Maddie kırmızı büro sandalyesinde bacağını yalayarak
Sit
iki numaralı kuralı hiçe sayan Kartopu’na baktı. “Terbiyeli
bir kediciktir o.”
“Bu gece ne yapıyorsun?”
“Kartopu’na nasıl çatal bıçak kullanacağını öğretece­
ep

ğim.”
Mick güldü. “Ne zaman yatıracaksın onu?”
Maddie derginin sayfasını çevirerek para için onunla ev­
C

lenen üç genç karısını katleden yaşlı adamla ilgili makaleye


bir göz gezdirdi. “Neden sordun?”
w.

i “Seni görmek istiyorum.”


: Maddie de onu görmeyi çok istiyordu. Bu çok kötüydü.
Ve de büyük bir sorun. Telefonunda onun sesini duyar duy-
maz gülleri açsın istemiyordu. Onu bir park yerinde görüp
ww

de ellerini ve dudaklarını hatırlamak istemiyordu. Onu gör­


dükçe, düşündükçe, istedikçe hayatları daha da içinden çı­
kılma/. bir hal alıyordu. “ Biliyorsun bunu yapamam, dıve-

26 1
W r^ K -S:,y ra d ah.H .ev jrd .

k in e n i ^ Ve * eli* e n yan,„a

et
.N
nnda ka'akald' “B
" E v e t' m 'Çm “ “ mi veriy„rs,m?> ^

G e n e ld e k itap lan n d a kullanılacak resimleri u

esi
m e z d , a m a bu seferlik d e böyle olsundu. tek'
S e n i g ö rm e k istiyorum .”
“ S e n b a n a rü şv et mi te k lif ediyorsun?”
T e le fo n u n d iğ e r ucunda k.sa süreli bir sessizlik
Sit oldu ve

s o n ra s ın d a M ick y em d en konuşm aya başladı. "So n u , olur


m u?”

O lu r m u y d u ? “ Eğer, birkaç fo to ğ raf için seninle sevişe­


ep
c e ğ im i s an ıy o rsa n , ev et b ir sorun.”
M ick b ık k ın lık dolu b ir ifadeyle, “Tatlım,” diyerek söz
b a ş la d ı. “ K e şk e seni ç ırılçıp lak koynum a almak bu kadar
C

k o la y o la b ils e y d i, am a m a a lese f değil.”


H e n n e s s y ’s B a r’a gid ip birkaç fotoğraf çekti d i y e ç ırıl­
w.

ç ıp la k s o y u n a c a k d eğ ild i ya. D ört yıldır hayatında seks o l­


m a d a n g a y e t g ü z el yaşıy o rd u . Yani istese iradesine hâkim
o lm a y ı ç o k iy i b ecereb iliy o rd u .
ww

•‘N e d e n g e c e y a rısı gibi gelm iyorsun? O z a m a n a m


b o ş a lm ış o lu r v e sen d e islediğin kadar çok fotogn»

„ t o « s ı ı ı - ” ln “
Sırlar Aşka Engel mi?

«njn o barın fotoğraflarını çekmek için yanıp tutuş­

et
a b i l i r ^ ve şimdi de bu gerçeği Maddie’ye karşı koz
'ferik kullanıp, o da kendi istediğini almaya çalışıyordu.
^ addic bir an acaba iradesi canlanıp da bu baştan çıkarıcı

.N
teklif* geri Çevirir mi, diye düşündüyse de, söz konusu mes­
leği ve vicdanı olduğunda iradesi hep sessiz kalıyordu.
-Orada olacağım .” Maddie telefonu kapattıktan sonra

esi
derin bir nefes alıp, uzun süre nefesini tuttu. O bara girmek
daha önce pek çok kez girdiği, incelediği olay yerlerine gir­
mekten çok daha farklı olacaktı. Bu kez davası, kendi dava-
sıydı.
Sit
Nefesini bıraktı. Olay yerlerinin kanlı fotoğraflarını gör­
müş. polis raporlarını okumuştu. Şimdi yirmi dokuz yıl sonra
aynı yeri bu şekliyle görmek çok da zor olmasa gerekti. Bu­
ep
güne kadar pek çok kez elleri kelepçeli ve masaya bağlı pek
çok katilin karşısında oturmuş, adamların eğer fırsatları olsa
ona neler yapacaklarını anlatmalarını dinlemişti. O kâbusla­
C

rın yanında şimdi Hennessy’s Bar’a girmek çocuk oyuncağı


gibi kalıyordu. En az tereyağından kıl çekmek kadar basit.
w.

Hennessy’s Bar alelade gri bir renkle boyanmış ve dı­


şarıdan göründüğünden çok daha büyük bir yerdi. İçeride iki
ww

bilardo masası ve uzun barın her iki duvarına yaslanmış h.ıl-


de büyük bir dans pisti vardı. Pistin tam ortasından aşağısa
doğru inen üç basamaklı bir merdiven vardı. Pistin önünde
beyaz korkuluklarla çevrilmiş bir alan ve çesriicn alanın

26.1
içinde de on tane yuvarlak masa vardı. Hennessy's
/am an M ort’s Bar gibi kurai tanımaz kötü k a d ın la ,-^
olmamıştı. İnsanların daha çok kafa dinlemek iyj'j

et
güzel m üzikler dinlemek için takıldıkları b iry er 0 1? 'ler'çiP>
liııirdi. Tabii b ird e bir zam anlar korkunç bir cinayet^'3 ^

.N
olm asıyla. Ama H ennessy’s ’in bu son özelliği çokt683^
tu İmaya yüz tutmuştu, ta ki bir kadın yazar gelip 0j ^ Unu'
den kurcalayıncaya dek. 1^en‘‘

esi
M ick bar tablasının arkasında durup kokteyl kan
kabının içine biraz South Cin doldurdu. Sonrasında da1"1113
lerini M ad d ie ’ye kaldırıp atkuyruğu yaptığı saçların d a^
ışıklarının etkisiyle ışıldayan kızıl kahve saç tellerine baktı
Sit
Sonra yeniden elindeki şeffaf şişeye döndü gözleri. '‘Büyük
biiyükdedem burayı 1925 yılında açm ış.”
M addie fo to ğ raf m akinesini bar tablasının üzerine bıra­
ep
k ıp m erakla sordu, “Yasaklar dönem inde m i?”
“ E vet.” Pistin önündeki alanı gösterdi. “Burası daha ön­
c ed e n restoran olarak kullanılıyorm uş,” dedi. “Arka tarafta
C

d a h u b u b a t alkolü yapıp satarm ış.”


M addie, M ic k ’in boynuna kondurduğu her öpücükle sı­
w.

c a c ık ve sek si b ir hale bürü n en k oca kahverengi gözlerini


M ic k ’e d ik ti. Şu an d ay sa g ö zleri sanki gözlerinin önünde
b ire r h a y a le t b elirm işçesine kocam an açılmıştı. Maddie. ^
ww

y a k a la n m a d ı m ı? ” diye so rarak yeniden etrafına bak^ ^


b a ş la d ı. B u a k şa m M ic k 'in bütü n iletişim kur™a ^ adlij£)i
g e ri ç e v iriy o rd u . M ick bu gece arka kapıyı açıp a ordu
k a rş ıs ın d a b u ld u ğ u n d a , M addie ö ylesine gergi" i °
* onu duvara yaslayıp nefesi kesilinceye kadar öpm e
kİ' M' L ı ç a b u c a k vazgeçmek zorunda kalmıştı.

et
flknn-Hayır” Mick baş,m İkİ yana Salladl* H C r İk İS İ 06 M a d ’
•nin oraya fotoğraf çekmek için geldiğini biliyorlardı ve
v'ficL Maddie’nin barın içindeki gerginliğine bir türlü anlam

.N
veremiyordu. Oysa mutlu olacağını düşünm üştü. Uzun za ­
mandır beklediği bir şeyi yapm asına fırsat tanım ıştı am a
Viaddie bundan hiç de mutlu olmuş gibi görünmüyordu. San­

esi
ki her an dağılıverecekmiş gibi duruyordu. “O günlerde ka­
saba gerçekten çok küçük ve önemsiz bir yermiş ve büyük
büyükdedem herkesin sevdiği biriymiş. Yasaklı günler sona
erdiğinde dedem de mekânı yeniden elden geçirip bara çe­
Sit
virmiş. Onarımı ve birkaç gerekli yeniliği saymazsak m ekâ­
nın hâlâ o günkü aslına sadık kaldığını söyleyebiliriz." K arı­
şım kabına birkaç damla da vermut ekleyip kabın kapağını
ep
kapattı. “Dedem şu gördüğün yeri dans pistine çevirm iş ve
babam da şuradaki bilardo masalarını getirtmiş.” Karıştırm a
kabını eline alıp, cin ve vermutu tek eliyle sallarken diğer
C

elini de bar tablasının altına uzattı. “ Ben de çok fazla d eğ i­


şiklik yapmamaya karar verdim.” Bar tablasının üzerine ardı
ardına iki tane soğutulmuş martini kadehi çıkardı. K ürdan­
w.

lara birkaç zeytin saplayarak kadehlerin içine bıraktı. H azır­


ladığı içkiyi zeytinli kadehlere dökerken bir yandan da gözle­
rini Maddie’nin çenesinde, oradan aşağı inip boynunda, son­
ww

rada her an patlayarak kopacak ve göğü s çatalını M ick ’in


gözlerinin önüne seriverecekmiş gibi duran beyaz b lu /u n d a
gezdirdi. “Mort’s Bar’a hem paramı hem de em eğim i yatır-

265
dım. G elecek hafta dostum Steve’le birlikte
olarak bölgede helikopter turlar, düzenlem ekle"' ^ 'Ş ko|u
tınm c.yla buluşacağız. Kim bilir belki de d ik iş 'T ^ ^

et
Benim anladığım şey bar işletmeciliği ama kendi
başka uğ raşlar da edinm ek istiyorum . Bu sayede'

.N
rim de sa y m ıy o m ıu şu m gibi hissediyorum .” O n u ^ ' ^
d inlem ediğin in m erakı içinde kadehlerden b ir in i^ dm'eyip
doğru itti. Ma<ldie’ye

esi
M addie kadehin sapını kavradı. “Neden yerinde
ğını d ü şü n ü y o rsu n ? ” Sa^ '’
G örünen o ki dinliyordu. “ Bilm iyorum . Belki de çocuk
k en h e p b urad an k açıp g id eb ileceğ im b ir günün gelmesini
Sit
b e k le d im .” M ick kad eh in in içindeki kürdanı alıp zeytinler
d e n b irini ağ zın a attı. “A m a bak, h âlâ buradayım.”
“A ilen b urada. B en im k im sem yok, sadece birkaç kez
ep

g ö rd ü ğ ü m b ir iki tane ku zen im v a r o kadar. Eğer bir erkek


y a d a k ız k a rd e şim o lm u ş o lsay d ı o nlarla yaşamayı çok is­
te rd im . Yani en a zın d an ö y le y ap ard ım diye düşünüyorum.”
C

M ic k b ird e n M a d d ie ’n in d e annesini küçük bir çocuk- ,


k e n k a y b e ttiğ in i h atırlad ı. “ B ab an nered e?”
w.

“ B ilm iy o ru m . O n u h iç g ö rm e d im .” K ü r d a n ıy la ma*1

n iş in i k a rış tırd ı. “ B en im h an g i içk iy i sevdiğimi nered


ww

liyorsun?”
m d e ğ iş i® .
M ic k a c a b a k o n u y u k a s ıtlı o la r a k >
sırlar. b i I İ J ^ ,
d ü ş ü n d ü . “ B en s e n in h a k k ın d a k i tüm
d a M ickkahk! Baf
M a d d ie b ir an te la şa k a p ılır g ib i o ld u y sa
h a tır lıy a 11'
b a s tı. “ S e n i g ö rd ü ğ ü m ilk g e c e n e ıçtığınt
etrafından dolanarak gelip M addie’nin yanına
'^ ^ M a d d i e yüz yüze oturabilmek için sandalyesini ona

et
t”Ur£,U virdi ve M ick de ayaklarından birini Maddie’nin bar
g re s in in ayağının üzerine dayadı. M addie’nin üzerinde
ıa ak bir etek vardı ve M ick’in kumaşa değen dizleri Mad­

.N
e n i n eteğini yukarı doğru ittirip sıyırıyordu.
“Gerçekten m i?” M addie içkisini eline alıp kadehinin
üzerinden M ick’e baktı. İçkisinin yarısını bir dikişte bitirdi.

esi
Vfick’in en iyi ve en pahalı cinini su içer gibi tepesine diki­
yordu ve eğer ağır gitmezse anlaşılan bu gece eve onu Mick
bırakacaktı, ki bu da hiç fena bir fikir sayılmazdı. “O geceye
Sit
dair Darla’nın sana çıplak kıçını göstenne çabasından başka
bir şey hatırlamana şaşırdım açıkçası,” diyerek altdudağını
yaladı.
“O gece yine tüm ukalalığının üzerinde olduğunu da ha­
ep
tırlıyorum.” M addie’nin elini tutup başparmağıyla parmak-
lannı okşadı. “Bir yandan da o güzel ağzını öpmenin nasıl
bir his olacağını düşünüyordum.”
C

“Artık öğrendin.”
“Evet.” Mick bakışlarını M addie’nin yüzüne, yanakla-
w.

nna, çenesine ve ıslak dudaklarına çevirdi. Sonrasında da ye­


niden gözlerine döndü. “Artık nasıl bir his olduğunu biliyo-
rum, şimdi de geçen gece öpmediğim yerlerini öpmenin nasıl
ww

bir his olacağının merakı içindeyim.”


Maddie kadehini bar tablasının üzerine bıraktı. “Tanrım,
bu konuda çok iyisin."
“ Ben pek çok konuda iyiyim.”

267
“Ö / e l l i k l e d o b i r k a d ım ik n a e d e b i lm e k
‘V*n as),n .
se inlediğin şeyleri söyleme konusunda." 1 hj.s,
M ick. M addie'nin elini bıraktı. “ Ne yani

et
ciddi olmadıkımı mı düşünüyorsun?" 2*er,nkie
M addie fotoğraf makinesini eline alarak sandal

.N
döndü. Mick ayağını çekince de ayağa kalktı “Em' Sln(k
ciddisindir." Sırtını M ick’e dönüp, makinesini gö2 ^
kaldırdı. “ Bu sözler her zaman ağzında ve de her kadın ' ^
M ick de kadehini alarak ayağa kalktı. “Bu sözle ' ı?'” *

esi
kadınlara da söylediğimi düşünüyorsun, öyle mi?”
M addie odağı ayarlayarak boş m asaların fotoğraf,
çekti. M akinenin flaşı çaktı ve M addie, “Tabii ki” diye ^
Sit
y anıtladı onu.
Bu gerçekten M ick’in canını acıtm ıştı çünkü doğru de­
ğildi. "Pekâlâ, tatlım, sence de kendini biraz hafife almıyor
m u su n ?"
ep

“B en kendi değerim in farkındayım .” Deklanşöre yeni­


den basm asıyla flaş bir kez daha patladı. “A m a işlerin nasıl
y ü rü d ü ğ ü n ü de bilirim .”
C

M ick içkisinden bir y udum daha alınca soğuk cin boğa­


z ın d a n aşağı sıcacık b ir yol b ırak arak içinde huzursuzlanan
w.

b ir n o k ta n ın y an ın a g id ip otu rd u . “ N e biliyormuşsun baka­


lım , a n la t da biz d e b ile lim .”
ww

“ S e n in v ak it g e çird iğ in tek kad ın ın ben olmadığı*111


liy o r u m .” M ak in e sin i in d irip b arın d iğ e r tarafına

rik iü .
“ Ş u a n d a g ö rü ş tü ğ ü m tek k a d ın sensin.
..Şu anda. Ama bunun sonrası da var. Ne de olsa biz ka-
nIar değiş tokuşa alışkınız.”
Hlaş bir kez daha çakarken Mick de yürümeye başladı.

et
..BunU sorun ettiğini hiç sanmıyordum.” Barın karanlık ta­
ralına geV*P kalçasını müzik kutusuna dayadı.

.N
“ E tm iy o ru m . Demek istediğim şu ki, siz erkekler için
karanlıkta hepimiz aynıyız.”
jşte şimdi gerçekten Mick’i kızdırmaya başlıyordu ama

esi
Mick. Maddie’nin bunu kasıtlı yaptığını düşünüyordu. Neden
prıu görmek için bu kadar ısrar ettim ki, diye düşündü. Gö­
rünen o ki Maddie, Mick hakkında çıkan dedikodulara inan­
mıştı ve Mick neden kendisinin bunu sonın ettiğinin merakı
Sit
içindeydi. M addie, M ick’in başka kadınlarla görüşmesini
sorun ediyor gibi durmuyordu ama Mick nedense kendini sü­
rekli bir aklama telaşı içindeydi. Belki de Maddie’nin dediği
ep
gibi yapmalıydı. Hemen şimdi Maddie’yi oracıkta kapı dışarı
etmeli ve başka birini aramalıydı. Ama problem şuydu ki.
Mick yanında başka birini değil, Maddie’yi istiyordu ve bu
gerçek de M ick’in sinirini en az Maddie’nin tavrı kadar bo­
C

zuyordu.
Maddie bar tablasının önünü pek çok farklı açıdan çok
w.

defa resimledi. Sonrasında Mick yeniden konuşmaya başladı.


“Yanılıyorsun. Bir erkek için karanlıkta bütün amcıklar aynı
değildir.”
ww

Maddie gözlerini Mick’e çevirdi. Mick böyle konuşarak


belli ki Maddie’nin canını sıkmak istemişti, ama bilmediği
bir şey vardı ki Maddie öbür kadınlara hiç ben/eme/di. t a-

2M

> 4 .
K .h tıel fjifiso ıı

nını sıkmaktatısa derin bir ııeles alıp yavaşça gCrj e


‘"Beni çıldırtmaya mı çalışıyorsun?” ‘ kt|.

et
“Her şey ortada. Bana kalırsa, beni çıldırtmaya
yorsun." Ça'işu

.N
Maddie bir an durup düşündü ve ona hak verdi “n
' ^ aklı-
sın.
“Neden?”
“Düşünerek adım atmak istememem konusunda ” ıvıa(j

esi
die barın sonuna doğnı ilerleyip yerdeki kaydırmaz paspa$
lara baktı. Birkaç fotoğraf daha çekip makinesini indirdi
Neredeyse M ick’in duyamayacağı kadar kısık bir sesle
Sit
“Sandığımdan çok daha zor oldu,” dedi.
Mick yaslandığı yerde doğruldu.
Maddie, “Bar tablası, aynalar, ışıklandırma ve eski kasa
hâlâ aynılar," dedi. Makinesini tablanın üzerine bırakarak bar
ep
tablasının ucuna tutundu. “Tek fark sadece ortada olmayan
kan ve cesetler."
M ick ona doğru yürüyüp yanından geçerken kadehini
C

korkulukların üzerine bıraktı.


"A nnen burada öldü. Buna nasıl dayanabiliyorsun?
w.

diye sorduğunda M addie’nin sesinde bir burukluk vardı.


M ick ellerini M addie’nin om uzlarına koydu. “Artık
bunu düşünm üyorum .”
ww

M ad d ie dönüp, M ick’in gözlerinin içine baktı. ^


d ie 'n in gözleri kocam an açılmıştı ve acı çeker gibi bir ^
vardı. "B u nasıl olabilir? Annen, babanı tam da merdive
rin ü zerindey k en vurm uş.”
-Hura*1 sadece bir mekân. Dört duvarlı, çatılı bir yer.”
^ick elleri»' Maddie’nin omuzlarından bir aşağı bir yukarı

et
kaydırarak kolların, okşadı. “Çok uzun zaman oldu, dediğim
g,bi artık bunu düşünmüyorum.”

.N
- A m a ben d ü şü n ü y o ru m .” D udaklarını ısırıp, gözyaşla­
r ı silm ek için b a şın ı d iğ e r tarafa çevirdi.

Mick daha önce kadın bir yazarla hiç tanışmamıştı ama

esi
anlaşılan kadın yazarlar başkalarının hikâyelerini yazarlarken
bile fazla duygusal oluyorlardı.
"Bu gerçekten sandığımdan çok daha zor oldu. Genelde
kitaplarımda kullanacağım fotoğrafları ben çekmem ama bu
Sit
kez yapabilirim sanmıştım.”
Belki de kitabını yazabilmek için kendini olayların de­
taylarına hapsederek tıpkı onlar gibi hissetmeye çalışıyordu.
Tanrım, Mick bunu da nereden çıkarmıştı? Doğru dürüst
ep
kitap okumazdı bile.
Maddie bakışlarını yeniden Mick’e çevirdi. “Gitmem
gerek.” Bar tablasının üzerine bıraktığı fotoğraf makinesini
C

alarak Mick’in arkasından geçip gitti. Ve kapıya varmadan


ceketini ve çantasını bıraktığı taburenin üzerinden aldı.
w.

Gece tam anlamıyla bir fiyaskoyla son bulmuştu ve


Mick nedenini bir türlü anlayamıyordu. Ne yapmıştı ya da
yapmamıştı bilemiyordu. O sadece Maddie nin birkaç fo­
toğraf çekeceğini, biraz içip, konuşacaklarını ve sonrada
ww

Şansı yaver giderse sevişeceklerini düşünmüştü. Maddie ye


arka kapıdan çıkıp otoparka girene kadar eşlik etti.
Arka kapıdan çıkar çıkmaz. “Arabayı sürebilecek du-

271

J*' A
runıda mısın?” diye sordu.
Maddie bir ışık huzmesinin içinde dunıp ceketini

et
riııe geçirdi. Başını evet anlamında salladı. O sırada ç a n t^ '
yere düşürmüştü. Çantasını eğilip almak yerine elleriyle ^
zünü kapattı. CyÜ'

.N
“İstersen seni ben bırakayım, ne dersin?” Mick yanına
yaklaştı ve eğilip çantasını düştüğü yerden aldı. Kadınlar ta­
rafından büyütülmüştü, onları genelde anlardı ama Maddie

esi
D upree’yi bir türlü çözemiyordu. “Araba kullanamayacak
kadar üzgünsün.”
M addie yaşlarla dolmuş gözlerini M ick’e dikti ve ah
it
kirpiklerinden bir gözyaşı damlası yuvarlanıp giderken
“M ick sana kendimle ilgili söylemem gereken bir şey var.
pS
A slında bunu sana haftalar öncesinden söylemeliydim.” dedi.
İşte bu, M ick’in hiç hoşuna gitmemişti. “Sakın bana evli
olduğunu söylem e.” Çantasını arabanın motor kapağının üze­
Ce

rine koyarak beklemeye koyuldu.


M addie başını iki yana salladı. “B en... b e n ...” Derin bir
nefes v ere re k yanaklarından süzülen yaşları sildi. “Ben san­
d ığ ın g ib i... k o rk a rım ... yapam ayacağım .” Kollarını Mick’
w.

in b o y n u n a sararak vücudunu onunkine bastırdı. “Olay yen


fo to ğ ra fla rın ı b ir türlü aklımdan çıkaramıyorum.”
B u m u y d u yani? Bu yüzden miydi bunca gözyaşı? Mick
ww

H ivecefiini bilem iyordu. Ne yapacağın, da... Çaresizce el-


ne .M ic'n iıı b eline koyarak ona sarıldı. Kamına bastır-
Jerinı M a ^ a k jından bambaşka şeyler
d lğı teni öy e sı geçenleH okımla gihi bir yete-
geçiriy° rdu- Iyl
X/ y v k . diy<= d ii5(im ln A m “ M addie düsünr-l ■

et
dun3 yap»ştırmasaydı o da. unu ' ucu-
“M i c k ? "

.N
■ ' t e’r M T ' M Kdf yİneVanilyak“k“W „ v e
Mick ellenn, Madd,e nm belmde bir W l bir ^ hareJ
ettirerek onu okşam adan duramıyordu. Ona sarılmak da en

esi
az sevişmek kadar güzeldi.
“Ü zerinde kaç tane prezerv atif var?”
M ick’in elleri olduğu yerde kalakaldı. Dün bir kutu al­
mıştı. “K am yonette on iki tane var.”
Sit
“Herhalde yeter.”
Mick, M addie’nin Hennessy’s Bar’ın otoparkının ışık­
larıyla aydınlatılm ış yüzüne bakabilmek için geri çekildi.
ep

“Seni çözem iyorum , Maddie Dupree.”


“Son zam anlarda bunu ben de yapamıyorum.” Maddie
parmaklarını M ick’in saçlarının içinden g e ç i r i p dudaklarını
C

dudaklarına yapıştırdı. “Ve işin içinde sen olduğunda bir türlü


yapmam gerekeni yapamıyorum.”
w.

Ertesi sabah geç vakitlerde Maddie mutfağında oturmuş.


ww

^ T)am tüten kahve fincanını yudumluyordu. Üzerinde beyaz


vardı ve duştan sonra ıslanan saçlarını geriye doğru
^ tlrmtştı. D ü n gece neredeyse Mick Hcnnessy'ye. Alice Jo-
Cs l,n annesi olduğunu söyleyecekti. Ama itiraf etmek için
a^ ,nı her açışında sözcükler bir türlü ağzından dd k ü lcm e-
" '• » i . A sım da M ick’deu korkmuyordu ama birsek, ,
k y u n e n u ş t, işte. Belki de zamanlama y a „ |m , £ ' '

et
h ır /a m a n ı beklese daha iyi olabilirdi. ' Uy§un
D aha da ötesi, kafasının içindeki kötü sahnelcm

.N
tulm ak için ona ihtiyacı vardı. Annesinin mezarına
b ile yüreği bu denli parça parça olmamıştı. Ama anne
Ö ldüğü yerd e olm ak, sanki biri göğsünü açıp içinden kaHjh,"

esi
sö k e söke alm ış gibi hissetmesine sebep olmuştu. Belki de
a n n e sin in kan revan içindeki halinin ve sarı saçlarının kanla
k a rışıp kah v eren g iy e çalışının fotoğraflarını hiç görmeme­
liydi. B elki de o zam an bu kadar altüst olmayacak, bu denli
Sit
d u y gusallaşm ay acak tı.
D uygusallaşm aktan nefret ederdi, özellikle de başka in­
sa n la rın önünde. Ö zellikle de son zamanlarda Mick'in önün­
d e . A m a işte M ick yanı başındaydı ve olan biten her şeyi
ep

g ö rm ü ştü . Ve M ad d ie’nin de tutunup ayağa kalkması için bi­


rin e ve h e r şey altüst olm uşken tek bir kişiye odaklanmaya
C

ih tiy a c ı vardı. . ..
M ick , M ad d ie ’ye evine kadar eşlik etmişti ve
d e M ic k ’in elini tutup onu yatak odastna^ «»«rm uştu ■
w.

M a d d ie ’yi ö p m ey i düşünüp de b .t turlu‘ °Pe“ al£Valc,


ww

j a s s s s s ö s s

e n g e l l e y e c e k k a d a r g ü z e l b ,r duyguy

*‘M iy a V ”
Sırlar Aşka Engel mi?

Kartopu* Maddie nin ayaklarının arasında bir sekiz ra-

et
t çizdiğinde Maddie ayaklarına sürtünen kediciğe dikti
özlerini. Hayatı bu noktaya nasıl gelmişti? Evinde bir kedi,
yatağında da bir Hennessy erkeği vaıdı.

.N
Fincanını tezgâhın üzerine bırakıp bir paket kedi ma­
kası almak üzere kilere yöneldi. Kapıyı açtığında yerde yine
bir İare leşiyle karşılaştı. Kartopu da bir yandan farenin kuy­

esi
ruğunu koklamakla meşguldü. Daha kediyi eve aldığı ilk
gece etraftaki zehirleri kaldırmıştı ama tabii bu farelerin daha
öncesinde zokayı yutmadıkları anlamına gelmiyordu. “Sakın
onu yiyeyim deme, yoksa hasta olursun.” Kartopu'nu kuca­
Sit
ğına alıp onu çamaşır odasına götürdü. Kartopu mırıldanarak
kafasını Maddie’nin çenesine sürtüyordu. “Ve dün gece ya­
tağında yatmadığına dair elimde kesin kanıtlarım var. San­
dalyemde yine tüylerini buldum.” Minik kediciği karton
ep

kutusunun içine koyup küçük bir tabağa da bir miktar mama


döktü. “Orada burada kıçımda beyaz tüylerle dolaşmak iste­
miyorum.” Kartopu birden kutusundan atlayıp sanki bir hal­
C

tadır hiçbir şey yememiş gibi tabağına saldırdı. Dün gece


Mick yüzünde kendini beğenmiş ve memnun bir tebessümle
w.

banyodan dönerken Kartopu onu sinsice izlemiş ve uygun


anda da bacağına atlayarak ona saldırmıştı.
Mick, “Lanet olsun, bu da ne ?” diye bağırıp, tepinirken
Kartopu da çoktan yatağın altına kaçmıştı. “Bu lanet hayvana
ww

tasma almak için onca para döktüğüme inanamıyorum."


Maddie gülerek yatağın yan tarafındaki boş kısmına
up Mick i yanına çağırmıştı. “Gel buraya, büyük kötü

275
kedi saldırısına iyi g d c ce k „ bend
yım . n ı'^leşıire,

et
M ick yatağa giderek M addie’yi kollarından yuk
J ım ıış tı böylece M addie, M ick’in hemen önünde d T ^

.N
üz erin d e duruyordu. “ Şimdi sana bana gülmenin ceza
m ış g ö sterec e ğ im .’’ Ve dediğini yapmıştı da. Hem l"* ? '
g e ce boyunca... Ve bu sabah Maddie uyandığında yine ^
n tz d ı. H ep o lduğu gibi. A slında uyandığında onu yan^dâ

esi
g ö rm e y i isterdi. Gözünü açtığında M ick’in uyku mahmuru
v e şişm iş m avi gözlerini onun üzerine dikmiş olduğunu gör­
m ek hoşuna gidebilirdi ama böylesi daha iyiydi. Her ne kadar
Sit
dü n g ece iki insanın birbirine yakın olabileceği en yakın me­
s a fe d e o ldularsa da aradaki m esafeyi korumak daha iyiydi.
K a rto p u yem eğine yum ulurken Maddie de elindeki
k â ğ ıt havluyla fareyi yerden kaldırarak atmak üzere dışarı çı­
ep
ka rıy o rd u . D aha sonra kasabadaki bir veterineri arayıp ağus­
to s a y ın ın ilk haftası için K artopu’na bir randevu aldı. Mad­
d i e ’n in d ü şü k karbonhidratlı meyveli ve tahıllı çikolataları­
C

n ın k u tu su n u n dışında diş izleri varsa da içleri s a ğ la m d ı. Tam


b ir ısırık alm ıştı ki kapı çaldı. _ Mick
w.

K a p ın ın deliğinden gelenin Mick olduğunu g ^

d u şu n u alm ış, tıraş olmuş, üzerine b,r L *V' S libitg6„ #


,etinin üzerine de uçların, dışand*. ^
ww

g iy m iş ti- M a d d ie onu görmesiyle


g ö z ardı ederek kapıyı açtı. asl , „ * ^

iv i b ild iğ i bu soruyu sorarken g


Sırlar Aşka Engel mi?

,üzelliklcriy |e ortay a Ç'kıverm işti.

et
M addie kapıyı sonuna kadar açtı ve Mick içeri girdi.
-Sanırını en son kendim den geçtiğim de saat gece yarısı
üçtü.”

.N
“Üç buçuktu.” Mick yürüyerek Maddie’nin yanından
geçti ve Maddie de onun içeri girmesiyle kapıyı kapattı. Sa­
lona doğru geçerlerken Mick, “Kedin nerede?” diye sordu.

esi
“Kahvaltısını ediyor. Ne o, yoksa minicik bir kediden
korkuyor musun?”
“O Tazmanya canavan kılıklı tüy yumağından mı kor­
kacağım?” Pek de nazik olmayan bir tavırla dudak büküp
Sit
dalga geçerek pantolonunun ön cebinden oyuncak bir fare
çıkardı. “Ona biraz kemirip stresini azaltsın diye oyuncak
getirdim.” Elindekini sehpanın üzerine attı. “Ee. bugün için
planların neler?”
ep

Çalışmayı planlıyordu. “Neden sordun?”


“Belki Redfısh Gölü’ne gidip bir şeyler yeriz diye dü­
şünmüştüm.”
C

“Nasıl yani, iki sevgili gibi mi?”


“Aynen öyle.” Mick, Maddie’nin üstündeki bornozun
w.

kemerine uzanıp onu kendine doğru çekti. “Neden olmasın?”


Çünkü onlar iki sevgili değillerdi. Hatta sevişmeleri bile
hataydı. Her ne kadar onu görünce midesine kramplar da
Kirse, vücudu kaskatı da kesilse birlikte olmamalılardı.
ww

Ben acıktım ve senin de aç olabileceğini düşündüm.


Mick başını eğerek M addie’nin boynuna bir öpücük kon­
durdu.

277
M addie boynunu hafifçe yana eğdi. O niln d ,
"N eden Redfısh G ölü?" n' açtı.

et
C, ü n k ii o r a d a k i a h ş a p k u lü b e d e h a rik a b ir rest

v e a >'r ,c a b u g ü n tüm g ü n ü m ü se n in le g e ç irm e k isti°ran Var


M a d d i e ' n i ı ı b o y n u n a b ir ö p ü c ü k d a h a k o n d u rd u

.N
e v e t d e .” ' Lütfen

"Ö nce giyinm em gerek.” M addie bornozunun M ic k -


e lindeki kem erini çekti ve arkasını dönüp giyinmeye •

esi
Y atak odasına girdiğinde oradan seslenerek, “ R e d fıs h Göl"
b uraya ne kadar uzak?” diye sordu.
M ick durduğu kapı eşiğinden, “Yaklaşık bir buçuk saat
k a d ar,” dedi
Sit
M addie, M ick ’in onu takip edip, peşi sıra g e lm e sin i hiç
bek lem iy o rd u . Ç ekm eceden b ir külot çekerken g ö z le rin i ona
dikti. M ick kapı pervazına yaslanm ış M addie’nin p em b e ipek
ep
k ü lo tu n u yukarı çekerken onunla birlikte hareket edişini iz­
liyordu. Bakışları öyle içtendi ki. B acaklarının arasını öptüğü
v e g ö z le rin in sek si m a v ile re b ü rü n d ü ğ ü anlardan daha iç
C

te n d i. Ö y le içten ki sanki ikisi b ir çiftti ve Maddie yi giyi


n irk e n iz le m e k o n u n için d o ğ ald ı. Sanki bu ilişki olmas
w.

g e re k e n d e n v e g e le c e k te de o lab ileceğ in d en bir ad ım on


d e y d i. S aııki bu ilişk iy e d air y arın lard a y a da sonra^ ^
ie r d e b ir u m u t ışığ ı v ard ı. M ad d ie kaşlarını kaldır ıg
ww

M ic k , “ R a h a ts ız o lm u y o rsu n u m arım ?” diye sor


" T e rb iy e n i ta m a m en k ay b ettin anlaşılan sen,
M ick içini ç e t o P " ^ .
Ö / e l l i k i e d e d ü n g e ce d e n sonra. devam etti-
dek M addie ona dik dik bakmaya
ayrı lana
kilâ. o » man bCn dC gİdİP kcdinc kafay buldururum ”
Maddie, Mick giderken ardından baktı ve yarmlan ge

et
pekteki günleri ya da hiç gerçekleşmeyecek şeyleri düşün­
c e y e çalıştı. Çabucak üzerine pembe kolsuz bir elbise

.N
geçirip saçlarım kıskaçlı bir tokayla tutturdu. Aynaya bakarak
gözlerine biraz rimel ve dudaklarına da hafif bir ruj sürdü.
A rtık g ü n a y d ın la n d ığ ın a , seks arzuları doyurulup, duy­

esi
guları k o n tro l a ltın a g ir d iğ in e göre artık M ic k ’e M addie
Joncs o ld u ğ u n u sö y le y e b ilird i. B u n u bilm ek onun en doğal

hakkıydı.
Ama söylemeyi düşünmek bile midesine kramplar sap­
Sit
lıyordu, öyle ki bir ara acaba hiç söylemesem mi? diye dü­
şündü. Dün gece diğer kadınlarla ilgili fikirlerini söylerken
Mick’e karşı çok nazik olmadığının farkındaydı. Görünen o
ki, bu konuda M ick’i çıldırtmayı başarmıştı ama işin aslı
ep
Mick’in de tek eşlilik konusunda babasından geri kalır yanı
yoktu. Ya da dedesinden... Belki şu anda görüştüğü başka biri
yoktu ama bu, gün gelip de M addie’den sıkılmayacağı anla­
C

mına gelmiyordu. Er ya da geç nasılsa sıkılıp çekip gidecekti.


O yüzden söylemek için bu kadar kasmanın ne gereği vardı?
w.

O n u n yerine, d ü n g e c e k i d u y g u patlam asına bir açıklık

getirse dah a isa b e tli o la b ilird i. A s lın d a hiç de sulu gö z ve er­

keklerin o m u z la r ın d a o ta b o k a a ğ la y a n kadınlardan değildi.


ww

B e lk i de pek ç o k k a d ın a g ö r e y a p t ığ ı gay et norm al bir şeydi

arna M a d d ie bu n d a n ç o k u ta n ıy o r v e bunu bir iradesizlik ola­

rak gö rü yo rd u . H a tta ü z e rin d e n o n ik i saat ge çm iş olm asına


rağm en hâlâ ö y le h isse d iy o rd u .

274
R edfish G ö lü ’ııe giderken yolda geçen ilk ya
h e r şey e b ir açıklık getirm eye karar vermişti. M ic îr ^
v o n e tin i do ld u ran C outıtry m üziğinin sesini bastırır»11

et
lışarak , “ D ün g ece için özür dilerim ,” dedi. Ça'
“O rta d a ö zü r dilem eni gerektirecek bir durum y0k

.N
d e ce b ira z fazla bağırdın o kadar ama ben bu yanını s ^
n u n .” S ırıtıp m avi aynalı güneş gözlüklerinin ardından
d ie 'y e baktı ve sonra bakışlarını yeniden yola çevirdi “Baze

esi
s ev işirk e n ne dediğini anlam ıyorum am a her ne söylüyorsan
s ö y le rk e n ç o k seksi o lu y o rsu n .”
M ad d ie b ir an aynı şeyden bahsetm edikleri hissine ka­
p ıld ı. “ B en H e n n e ssy ’s B a r’da birden duygusala bağlamam­
Sit
d a n b a h se d iy o rd u m .”
“ A h .” M ick b aşp arm ağ ıy la çalan m üziğin ritmine göre
d ire k s iy o n d a te m p o tutuyordu. F ondaki şarkıda şarjörlü ta­
ep
b a n c a la rı s e v e n b ir k ad ın ın h ik â y e si vardı. “Bunu kafana
ta k m a .”
M addie tavsiyesin e uyabilm eyi çok isterdi ama bu onun
C

iç in ç o k da k o la y sayılm azdı. “A sla o kategoriye girmek is­


te m e d iğ im k ız tipleri var. Onlardan biri de her şeye ağkV
w.

k ız tip le m e si.” H a.
“S e n in du ygusal bir kız olduğunu sanmıyoru •
ia n d ır m a d a n g e le n havayla saçlar, alntna düşmüştü,
ww

k ız tip le ri n elerm iş? ’

. .. « a in k * * * * * '
- O k a te grorıye
o n y e asm
asla ait d
olm
.,,»ak istemediğin K i^ .{ ^
........
[jck bakışlarını yoldan almadan
d e d in y a ." M ic k
eSesi birde» sessiz kamyonette yankılandı. “Birincisi duy-
Vt 31kızlar kategorisi. Diğerleri ne?”

et
^ “Ah ” M addie parmaklarıyla tek tek saymaya başladı.
-A sla aptal kız kategorisine de girmek istemem. İçip içip
seks arayan sınıfa da... Tabii bir de saplantılı kız ve popo kız

.N
tiplemeleri var.”
Mick şaşkınlıkla gözlerini Maddie’ye çevirdi. “Popo kız

mı?”

esi
“Ne demek olduğunu açıklattırma şimdi bana.”
Mick bakışlarını yeniden yola çevirip gülümsedi. “An­
laşılan popo kızlar diyerek koca popolu kızlan kastetmiyor­
sun.”
Sit
“Hayır, onları kastetm iyorum .”
“Ah, demek öyle... Ben a sla ...”
“Unut gitsin.”
ep
Mick güldü. “A m a bazı kadınlar ters ilişkiden hoşlan-
dıklannı söylüyorlar.”
“Hı hı. Bazı kadınlar da kıçlarına şaplak yemekten hoş­
C

lanıyorlar ama ben ondan da ne zevk aldıklarını anlamıyo­


rum.”
w.

Mick, el freninin üzerinden kolunu uzatıp Maddie’nin


dini tuttu. “Peki, yatağa bağlanm aktan hoşlanır mısın?”
Maddie om uz silkti. “ Bak işte onu severim.”
ww

Mick, M addie’nin elini dudaklarına götürdü ve gülüm­


sedi. o zaman bu gece iş çıkışı ne yapacağımızı buldum.”
Maddie gülerek bakışlarını m anzaraya çevirdi. Çam
Ç arına, büyük çalılıklara ve Payette G ölü’nün güneydeki
n th 'n e t i tt n s o n

kollarına dikli gözlerini. ldaho patatesleriyle ünI«Vtlfi k


a .na görülm eye değer bir de doğa manzarası vard, ki

et
Ahşap kulübeye vardıklarında, Redfıslı Gölü’nün
yeşil sularına ve uzaktaki Savvtooth D ağlan’nm k a r h T ^ '

.N
Jcrinc bakan bir m asaya oturdular. Yemeklerini yiyjp
de yaşayan insanlardan bahsettiler. Maddie, Mick’eark d V
la n n d a n , g eçen sene evlenen L u cy ’nin düğününden ?

esi
C la re ’in düğün hazırlıklarından bahsetti. Havalardan dün
yadaki güncel olaylara, spordan, Nil N ehri’nin batı kıyısında
baş g österen salgın hastalıklara kadar pek çok şeyden konuş­
tular.
Sit
Tek k o nuşm adıkları konu M ad d ie’nin neden Truly’ye
g e ld iğ iy d i. Sanki aralarında gizli b ir anlaşm a varmış gibi,
ik isi de M ad d ie ’nin yazacağı kitaptan ve M ick’in annesinin
ep
ik i k işiy i ö ld ü rü p , sonra da intihar ettiği geceden konuşmak­
tan k a çın m ışla rd ı.
G ün leri oldukça dinlendirici ve eğlenceli geçmişti. Ama
C

M a d d ie ’n in g ö z le rin in M ick ’inkilerle buluştuğu nadir an­


la rd a v ic d a n ın ın ona durm adan hatırlattığı bir gerçek vardı.
w.

O d a M ic k ’in e ğ e r M ad d ie ’n in gerçekte kim olduğunu oğre


n ir s e b ir d a h a a sla yan ın d a olm ayacağı g er<?eğıydl' A^
M a d d ie v ic d a n ın ın sesine kulaklarını tıkam ıştı ve eve
ww

y o lu n d a v ic d a n ın ı ö y le d erinlere göm m üştü ki, ora an


b elirsiz b ire r fısıltıdan ibaretti.
s e le n se s le r artık belli
et
.N
esi
O N D Ö R D Ü N C Ü BÖLÜM
Sit
Mick o gece işten çıkar çıkmaz bir elinde ipekli kravat­
ep
lar, bir elinde de yeni bir oyuncak fareyle soluğu Maddie’nin
kapısında almıştı. O, M addie’nin kollannı yatağa bağlaya-
dursun Kartopu da yeni oyun arkadaşıyla mücadele ediyordu.
C

Ancak oyundan vazgeçip M addie’nin koyduğu kuralları bir


kez daha vurdumduym az bir edayla ihlal ederek büro san­
w.

dalyesinin üzerinde uykuya daldı. Kuralları yıkmak Karto­


pu nun kötü bir alışkanlığı haline gelmişti. Tıpkı Mick
Hennessy’nin de M addie için bir alışkanlık haline geldiği
ww

&bi' Ya^ mda bırakmak zorunda kalacağı kötü bir alışkanlıktı


adeta ama bir sorun vardı. Maddie onunla birlikte vakit geçir­
mekten çok hoşlanıyordu: yatakta da dışarıda da. Bu da be-
kendi'0 C.ka^ a ^ 'r sorunu getiriyor ve Maddie bir türlü
Şine vereıııiyorj u Not alma işlemini henüz bitire-
n ic n u ş, o layların zam an akış çizelgesini bir türlü h
m anııştı. Ve kitabın ikinci bölümüne b a ş l a m a d l ? ^ '

et
s in lik le bu işleri yapm ış olm ası gerekiyordu Bir ^
kendine Truly ye neden geldiğini hatırlatmalı ve i ş i n i n l ^

.N
dö n m e liy d i. A rtık M ick ile güzel vakit geçirecek d i y e ^
kay ta rm a k yoktu. A m a ertesi gece M ick onu arayıp da &
k a p attık ta n sonra M ort’s B ar’a gelmesini söylediğinde hT

esi
d ü şü n m em işti bile. Saat on iki buçukta kırmızı trençkotu on
san tim lik topuklu ayakkabıları ve çıplak göğüslerinin arasına
s a rk a n M ic k ’in b ir gece önce getirdiği mavi bir kravatla arka
k a p ıy ı tıklatıyordu.
Sit
“ O o o , k rav atın çok yakışm ış,” dedi M ick kapıyı açar
açm az.
“ S a n a geri verm em gerektiğini düşündüm.”
ep
M ick ellerini M addie’nin çıplak beline dolayıp onu ken­
d in e d o ğ ru çek ti. G özlerinin içine bakarak, “Sende bir şey
v a r M a d d ie ,” dedi. “ Sevişm elerinin ötesinde, kadehlere içki
C

d o ld u ru rk e n y a da beyzbol m açında Travis’i izlerken birden


s e n i d ü ş ü n m e m e seb ep olan çözem ediğim bir şey.
w.

M ad d ie kollarını M ick’ in boynuna doladı ve dikleş»


m em e uçları M ic k ’ in tişörtünü okşamaya başladı^ « ^
k a s ık la r ın a değen aleti kocaman olup kıvamım, s
ww

ı.n d a tam da o anda Maddie de ona, hep onu^d ş p.

Ş
leri
çekti ve elini pantolonunun ön yüzünde gezdirmeye baş-
Tek gecelik bir aşk olarak başlayan ilişkileri çok gecelik

et
h,r ilişkiye dönüşüvermişti. Mick, Maddie’yi, Maddie de onu
mk sık görmek istiyordu ama bu aşk değildi. Maddie ona âşık

.N
eğildi ama ondan gerçekten çok hoşlanıyordu. Özellikle de
yladdie’yi bar tablasının üzerine, içki şişelerinin arasına ya­
tırdığında. aynadan M ick’in vücudunun üzerinde gidip gelen

esi
kaslı ve uzun vücudunu seyrederken, ayakları ayakkabılan-
nın içinde zevk içinde kıvnlırken ondan daha da çok hoşla­
nıyordu.
Yaşadıkları seksti. Sadece seks. Ne gariptir ki. dört yıldır
Sit
yolunu gözlediği türden bir ilişkiydi yaşadıkları. Daha ötesi
yoktu. Maddie eğer bu gerçeği unutacak olursa kendine her
ne kadar çok samimi olsalar da hâlâ Mick’in ev numarasını
ya da nerede yaşadığını bilmediğini hatırlatması yeterdi.
ep

Mick, Maddie’de çözemediği bir şey olduğunu söylüyordu


ama anlaşılan o ki, o şey her neyse, Mick’in Maddie’yi kendi
hayatında isteyeceği kadar güçlü değildi.
C
w.

Kartopu’ııuıı veterinerle randevusunun olduğu gün


Maddie kedisini de yanına alarak kasabaya indi. Ağustos, yaz
aylarıııın en sıcağıydı ve hava durumunda o gün vadideki sı-
ww

caklığın otuz dört dereceyi bulacağı söylenmişti.


Veteriner John Tamıasee kedisini muayene ederken
Maddie de muayene odasında oturuyordu. John önlüğünün
dan bile belli olan güçlü kasları ve Toııı Selleck tarzı b»-

2X5
y ık la n y la oldukça uzun bir adamd,. Sesi öylesine „ ■
^ h y c d u ki duyan da sesinin ayak.annd™ £ £ » * * *

et
,^ ek,lde Kartopu’nun önce kulaklanna sonraT^'
•aratm a bakıp dişi o ld u ju n u söyledi. Ateşini dJ a"
d 'e y e k e d isin in sağlıklı olduğuna dair bir sağlık .

.N
v erdi. raPoru

“ G özlerin in farklı renkte olm asına sebep olan heterok


rorni ra h a tsızlığ ı görüşüne zarar verm iyor gibi,” dedi Ku

esi
la k la rın ın arasını okşayarak kediciğin başka bir genetik bo­
z u k lu ğ u n u n daha olduğunu söyledi. “Maloklüzyon rahatsız­
lığ ı ise y e m e k yem esini engelleyecek kadar kötü görünmü­
y o r.”
Sit
M a d d ie d o k to ru n heterokrom i diyerek ne kastettiğini
a n la m ış tı am a diğerini anlayam am ıştı. “Maloklüzyon mu?”
“ Y ani ü st çenesi alt çenesinden biraz daha önde.”
ep
M a d d ie d ah a ö n ce kedilerde de böyle bir rahatsızlık ol­
d u ğ u n u hiç duym am ıştı. Ve doktor K artopu’nun başını geriye
itip ü s t ç en e sin in alttakinden uzun olduğunu gösterene kadar
C

d a b u n u n d o ğ ru o lab ileceğ in e inanm am ıştı. Nedense kedici­


ğ in b ö y le si b ir rah atsızlığ ın ın olm ası M addie’nin kanının ona
w.

d a h a ç o k ısın m a sın a seb ep olm uştu. ^


M ad d ie şaşk ın lık içinde, “ Bildiğimi^^ d ı ş ' e ^
ww

•‘A y n ı zam an d a da bir sokak kedisi... a ^ kısır.


b irk a ç g ü n sonraya bir ran d ev u daha a ,p K #£j,
p.L iıe M a rk e t’in park alanına geldiklerinde kedisini

-Us *0d an " d iyerek ayardı.

et
-Uslu durursan, belki sana Whisker Lickin’s mama alı-

.N
nm.’’ diyerek arabadan çıkıp kapıyı kilitledi. Az önce Whis-
kCT Lickin’s mi demişti yoksa ona mı öyle gelmişti? Maddie
kendinden utanıyordu. Yoksa o da giderek kedisine aşırı düş­

esi
kün ve insanların umurunda olmadığı halde durmadan kedi-
lerindcn bahseden kadınlara mı benziyordu?
Markete girer girm ez öncelikle arabasını tavukgöğsü,
salata ve diyet kolayla doldurdu. Whisker Lickin’s bulama­
Sit
mıştı ama onun yerine Pounce Caribbean Catch marka mama
aldı. Alışveriş arabasını kapıya doğru sürüp beş numaralı ka­
saya yaklaştı. Francine isimli kasiyer kız Maddie cüzdanında
para aranırken Pounce kedi mamasını inceliyordu.
ep

“Kediniz kaç yaşında?”


Maddie kafasım kaldırdığında karşısında uzun suratlı ve
permalı saçlarıyla seksenlerin moda olmuş “Flashdance” fil­
C

minden fırlamış gibi duran bir kasiyerle karşılaştı.


Bilemiyorum. Kendisi kapıma geldi ve geliş o geliş.
w.

Sanırım bir sokak kedisi.”


Evet, buralarda böyle şeylere sık sık rastlanır.”
Maddie, Francine’in gözlerinde bir parça flört havası
ww

sezmişti ve kızın kendisinden mi yoksa kediden mi bahsetti­


ğini anlayamamıştı.
aııcinc, M a d d i e ’n in a ld ığ ı t a v u k g ö ğ ü sle riııi kasadan

Cn’ ^ ‘tab ın ız d a ik in c i b ir z an lı daha o lduğu nu duy-

287
d u m ” dedi.
Anlamadım?"

et
" İ k i n c i h ir r a n l, d a h a b u l d u ğ u n u » , duydum b , il -
R ose. L o c h ' u v e o g a r s o n k a d n u ö ld ü r ü p , so n ra da i J dc
m e m , ş , ir . l a n d a n B ç O n c ü b ir k i 5i g e lip h e p sini

.N
" B u n u nereden duydunuz bilmiyorum ama size tüm k
b im le bunu n doğru olm adığını söyleyebilirim. Başka bir zan

esi
lı fa la n yo k . Loch ve A lice Jo n es’u Rose öldürdü, sonra da
s ila h ı k e n d in e d o ğ ru lttu .”
" A h .” F ran cin e hayal kırıklığına uğram ış gibi görünü­
Sit
y o rd u y a d a b elk i de M ad d ie’yi böyle düşündüren fıldır fıldır
e d e n g ö z le riy d i. “O z am an ş e rif de dosyayı yeniden açıp,
‘C o ld C a s e ’ p ro g ram ın ı aram ayacaktır.”
" H a y ır. İk in ci b ir zanlı yok. ‘Cold C ase’ programının
ep
a ra n d ığ ı fa la n da y ok, film projesi de yok ve Colin Farrell de
k a s a b a y a g e lm iy o r, anlaşıldı m ı?”
" B e n B ra d P itt oy n ay acak diye duym uştum .” Alışveriş
C

a ra b a s ın d a k i so n p arçay ı da kasadan geçirip toplam tuşuna


w.

b<İSt " Y ü c e T a n rım .” M ad d ie hazırladığı parayı uzatıp poşet­


le r in i a ld ı. A ld ık la rın ı arab an ın arka koltuğunun üzerine
ww

v a r k e n , " B ra d P itt’m iş," diye söyleniyordu.. ,

J S S S S S S S ^ .
arkasındaki duvara iğneledi.
y<,rl 0°akşam saat onda, Mick arayıp onu Mort’s Bar’a ça-

et
- finişti. A slında ilk içinden geçen bu daveti kabul etmek ol­
muştu. C'u"13 gecesiydi ve biraz d,$an ?lkmak hiç fena olma­
yabilirdi ama bir sebeple vazgeçip teklifini kabul etmedi. Ve

.N
o sebep her neyse M ick in sesini her duyuşunda yüreğinin
Irzına gelişiyle de ilgiliydi.
“Kendimi pek iyi hissetmiyorum,” diyerek yalan söy­

esi
ledi. Aralarına biraz zam an, biraz mesafe koymalıydı. Biraz
nefes almalılardı. Seksin ötesine geçmesinden korktuğu iliş­
kilerine biraz ara vermelilerdi. En azından Maddie böyle dü­
şünüyordu.
Sit
Telefonda M ick’in sesinin arka planından müzik kutu­
sunun boğuk sesiyle birlikte bir sürü bağırma sesleri geli­
yordu. “İyi m isin?”
ep

“Evet. Ben de tam yatıyordum.”


“Kapattıktan sonra bir uğrayıp, seni kontrol edebilirim.
Bir şeyler yapmamıza gerek yok. Belki sana çorba ya da as­
C

pirin getiririm.”
Bu çok hoşuna giderdi. “Hayır, sağ ol.”
w.

‘O zaman yarın öğlen gibi arayıp seni kontrol ederim,


dedi ama sözünü tutmadı. Onun yerine üzerinde Cerveza Pa-
c,hco baskılı beyaz bir tişört ve belinden her an kayıp düşü­
ww

le c e k m iş gibi duran denizci mavisi bir mayo ve altı


etrelik teknesiyle M addie’nin evinin önündeki iskelede bi-
üvermişti.
V e ra n d a y a açılan Fransız k a p ıla rd a n içeri girerken
K eııdıni nasıl hissediyorsun?" diye sordu.
M ick gözlüklerini çıkardı ve M addie gözlen •
y a k ışık lı y ü zü n e dikti. “ Hangi konuda?" ' ° niln o

et
"D ü n g ece hastaydın ya."
H a, e v et.” B unu unutm uştu. “ B ir şeyim yok G

.N
"G ü z e l." M ad d ie ’nin beline sarılıp onu k e n d i n e ^
ç ek ti ve saçların d an öptü. “ O halde m ayonu siv vP k ^
geL „ °enimie

esi
M ad d ie n erey e g idiyoruz ya da ne kadar kalacağız gjbj
so ru la r so rm ad ı bile. M ick ’le birlikte olduktan sonra nerede
o ld u ğ u da, ne k a d ar kaldığı da um u ru n d a değildi. Üzerine
Sit
tek p a rç a b ir m ayo giyip kalçalarının üzerine kırmızı denizatı
d e se n li m av i b ir p areo bağladı.
M ic k ’in s a n b ey az te k n esin e doğru yürürlerken, “Hâlâ
b e n d e n sık ılm a d ın m ı?” d iy e sordu.
ep
M ic k k a şla rın ı çatıp san k i bun u d ah a önce hiç düşün­
m e m iş g ib i b ir bakış fırlattı. “H ayır. D aha değil.”
M ic k , M a d d ie ’ye g ö lü n ü zerin d e b ir tur attırıp yoldan
C

g ö rü le m e y e c e k e şsiz g ü zellik tek i kulübeleri gösterdi. Soğu­


tu c u d a n o n a b ir d iy et k o la u z atırk e n kendisi için de bırş»P
w.

s o ğ u k su ç ık a rd ı. ^ cu
B u b u lu ts u z a ğ u sto s g ü n ü n d e , gökyüzündekı
ww

g ü n e ş M a d d ie ’n in ten in i y ak ıy o rd u . İlk başlarda bu ç o ^


ş u n a g ittiy s e d e, b ir saa t so n ra g ö ğ ü slen n ın arasın »» ^
n u n u n a rk a s ın d a n te r d a m la la n sü zü lm ey e baş a ^ ^

d ie te rle m e k te n n e fre t ed erd i. S p o r


s e b e p le r in d e n b iri d e b u y d u . K a ld ı k ı, I
tfaz," ^ züne de hİÇ inanm ,y ° rdu- 0 daha çok, “Bir şeye
iyidir,” prensibini benimsiyordu.
° "e k si/ u la ş m a k

et
C Mick. Angel K o y u ’nda dem ir atıp üzerindeki beyaz ti­
şörtünü çıkardı. A llegrezza kardeşler burayı geliştirmeden
önce her yaz buraya yüzm eye gelirdik. Annem bizi buraya

.N
getirir, dönüşte de sürm em iz için arabayı bana ya da Meg'e
verirdi.” M ick botun tam ortasında ayağa kalkıp, kumluk
sahil şeridine baktı. A ma şimdi sahil kocaman evler, önlerin­

esi
deki iskelelere park etm iş tekneler ve jet skilerle dolmuştu.
“O zam anlardan aklım da kalanlar bikinili kadınlar, bebek
yağlan, şortuma dolan kum taneleri ve deli gibi sızlayan bur­
Sit
num.” Ayağındaki p annak arası terliklerini çıkarıp teknenin
kıç tarafına yürüdü. “Ne güzel günlerdi.”
Maddie kalçasının üzerine sardığı pareoyu çıkanp Mick’
i takip etti. Yüzme platformunun yanında yan yana durdular.
ep

"Şortuna dolan kum pek de güzel gelmiyor kulağa yalnız.”


M ick güldü. “ Hayır, ama Vicky Balley’in üzerindeki
sıyrılmış küçük bikinisi ve koca memeleriyle sudan bir çıkışı
C

vardı ki...”
M addie’nin M ick’e bir yumruk sallamasıyla Mick sen­
w.

deledi ve tam düşerken M addie’nin de bileğini yakalayınca


birlikte suya düştüler. Mick suyun yüzüne çıktığında, “Uuuu.
buz gibi,” diye bağırdı. Maddie de nefes netese bir halde
ww

suyun yüzüne çıktı. Buz gibi su ciğerlerindeki tüm havayı


boşaltmış gibiydi. Teknenin arkasındaki merdivenlere tu­
tundu.
M ic k d a lg a lı su y u n üzerinde n M a d d ie ’ye doğru vü/cı-
^ ' 1 gülüyordu.

M addie gözünün önündeki ıslak saclar, .

et
a a r k o n u k olan ne, sorabilir m iyim ?” dedi. ^
V icky B alley 'i kıskandın.”
H iç de bile, kıskanm adım .”

.N
"H ı I),. N e dem ezsin." M ick yüzme platformun,, t
rm a tutunarak. -O n u n memeleri seninki kadargü2e s - "a‘
d e d i. g e l değildi;’

esi
"A h Tanrım , çok sağ ol.”
M ic k ’in saçından düşen damlalar önce alnına orari
da yanaklarına süzüldüler. '
Sit
"Senin kim seyi kıskanmana gerek yok. Vücudun çok
g ü z e l.”
"A ç ık la m a y apm ak zorunda değilsin. Benim göğüslerim
o k a d ar d a ...”
ep

M ic k p a rm a ğ ıy la M ad d ie ’n in dudaklarını kapadı.
" Y a p m a b u n u . H e r sö y led iğ im e sanki bunu seni yatağa
C

a tm a k için sö y lem işim gibi karşı çıkm a. Öyle yapmıyorum.


S e n in le y a ta ğ a ço k tan g ird ik ve o konuda da mükemmelsin.
w.

E lin i M a d d ie ’nin başın ın arkasına koyup onu öptü. Sımsıcak


a ğ ız la r ın ı v e b u z g ib i d u d ak ların ı birbirlerine kenetlerlerken
h e r y e rle rin d e n s u la r dam lıy o r, dilleri ağızlarının içinde do­
ww

la n ıy o rd u . ? . k|an
M ic k o n u n e z am an b ö y le öp se M addie nın

y e r d e n k esiliy o rd u . k&
M ic k b a şın ı geri çekerken, “ Dün geu- ^
<„m .-< ied i." K eşk eb » gece geç vakitlere kadara
j a 0lmasaydım ama Ça,1?manı gerek.”
^ Maddie dudaklarındaki Mick’in tadını yalayıp yut­

et
kundu- “Anlıyorum.”
-Anladığını biliyorum. Sanırım seni bu yüzden çok se­

.N
kiyorum.” M addie’ye bakarak gülümsedi. Öyle bir gülüş ki
basit bir gülüş olmanın çok ötesinde. Maddie’nin kalbini acı­
tan. nefesini kesen ve başının dertte olduğunu bangır bangır

esi
bağıran bir g ülüş... Her ağzını açışında o güzel mavi gözle­
rinde boğulup gitmesine neden olan bir belaya bulaşmıştı.
Maddie başını geriye atıp suyun altına soktu ve yüzüne düşen
saçlarını geri itti. “Çalışma saatlerimiz çok ters,” diyerek
Sit
merdivenlerden tekneye tırmandı. Teknenin kıç tarafında
ayakta durup saçındaki suyu sıktı. “Ama bizim için fark et­
mez, ne de olsa geceleri yaşayanlardan ve geç yatanlarda­
ep
nız.”
“Ve sen geceleri beni istiyorsun.” Mick de sudan çıktı.
Maddie göz ucuyla M ick’e baktı. Güçlü kaslı göğüsle­
rini, kamından başlayarak kasıklarına inen ve şortunun ke­
C

merinin altında kaybolup giden kıllı yolu izledi. “Doğnı.


“Tanrı biliyor ya ben de seni istiyorum." Mick attığı de­
w.

miri sudan çıkararak teknenin yan gözlerinden birinin içine


k°ydu. Gidip kaptan köşküne otururken pareosunu kalçasına
sarmakla meşgul olan M addie’yi izliyordu.
ww

“Ne var?”
Mick başını bir şey yok anlamında sallayıp motoru ça­
ktırdığında pervanenin derinden gelen dönme sesini duydu­
lar. Tekne bir sağa bir sola sallanırken Maddie de gelip
kaptanın yanındaki koltuğa oturdu. Mick gözlerini birkaç Sa
niye daha M addie’ye dikti ve en sonunda ileriye bakarak ga?

et
kolunu ileri itti.
G ölün üzerinde hızla yol alırlarken Maddie de biryan

.N
dan tek eliy le saçlarını tutuyordu. O gürültüde konuşmak
m üm kün değildi belki ama olsa bile Maddie ne divA~~*-
bilem iyordu. M ick biraz tu h af davranmaya başlamışa ş ^ '

esi
diy e k ad ar y üz ifadelerinden ne hissettiğini çoğu zaman
lam ıştı. K ızgın olduğunda, dalga geçtiğinde, baştan çıkarıcı
olm a y a çalıştığında suratının aldığı ifadeyi biliyor, sevişmek
iste d iğ in d e nasıl baktığını anlıyordu. Sanki bir şeyler düşü­
Sit
n ü y o r gibiydi. Sessizliğe gömülmüştü. Ve yirmi dakika sonra
isk eley e çıkana kadar da ağzından tek kelime çıkmamıştı.
“ E ğ e r bu g ece işe gitm ek zorunda olmasaydım, yanında
ep
k a lıp sen in le oynam ak isterdim .”
“ S onra g eleb ilirsin .”
A d iro n d o c k bahçe sandalyelerinden birine oturup yü­
C

z ü n ü M a d d ie ’ye çevirdi ve M ad d ie’nin kalçalarına sardığı


p a re o y u ç ek ip çıkardı. Pareo, M ad d ie’nin ayaklarının dibine
w.

d ü ş m ü ş tü . “ Ya d a b elk i işim b ittik ten sonra sen gelirsin.”


M ic k e lle rin i M a d d ie ’nin baldırlarının arkasına koyarak onu
b a c a k la rın ın a ra sın a çekti.
ww

“M o rts’a m ı?”
M ick başını iki yana sallayarak Maddıe’mn ı
fifçc dişledi. “Çantana birkaç parça eşya at ve evime i
uyuyup sabah uyandığında beni yatağında görmek is­
G ece
temediğini biliyorum ama sence de bu ilişki artık sadece
M rlar Aşka Engel mi? E

,clcs ilişkisi olmaktan çıkmadı mı? Ne dersin?”

et
Gerçekten öyle raiydi? Daha fazlas, olmama
AS|a da olamazdı. Maddıe gözlerini kapatlp e„crini M '
açlarının içinden geçirdi. “Evet."

.N
Mick yavaşça M addie’nin kalçasının dışını ısırdı. “Ben
gelip seni alırım, gece vakti onca yolu arabayla kat etmene
gerek yok.’

esi
İşte bu çok kötüydü. Tepeden tırnağa yanlıştı ama gü­
zeldi. Sanki hep olması gereken buymuş gibi. “Ben gelebili­
rim.”
“Gelebileceğini biliyorum ama seni ben alacağım.”
Sit
M addie’nin arkasından bir ses, “Siz ne yapıyorsunuz?”
diye sordu.
Mick kafasını kaldırdığında adeta dondu kaldı. “Travis.”
ep
Ellerini hemen Maddie’den çekip ayağa kalktı. “Selam, dos­
tum. Naber?”
“Bir şey yok. Siz ne yapıyordunuz?”
C

Maddie arkasını dönüp, Mick’in yeğenin verandanın


merdivenlerinin en üst basamağında durduğunu gördü.
“Maddie’ye mayosu konusunda yardım ediyordum.
w.

“Ağzınla mı?”
Maddie ağzını eliyle kapatıp, güldü.
“Şey, ımmm.” Mick susup Maddie’ye baktı. Maddk ilk
ww

kez onun böyle ne diyeceğini bilemeden telaşlandığım görü


yordu. “Mayosunun kenarı sökülmüştü.” Eliyle Maddit nin
kalçasını gösterip, “Ben de sökülen kısmı dişimle koparmak
zorunda kaldım.”

205
Ruche! Gihson

“A h."

et
Senin ne işin var burada?” diye sordu Mick
“Annem beni Pete’le oynamam için buraya getirdi ”
M ick yan komşunun verandasına baktı "Arınan u-!

.N
legrezza’Iarda m ,?” ' nCnhalaAl-
T revor başını hayır anlamında salladı. “Gitti ” B k
n n ı am casından M addie’ye kaydırdı. “Başka fare leşi buld^

esi
m u h iç?" Un
“ Bugün bulamadım. Ama eve bir kedi aldım. Birkaç a
iç inde büyüyüp, onların çaresine bakacaktır.”
“ Sen eve kedi mi aldın?”
Sit
“ Evet. A dı K artopu. Farklı renkte gözleri ve dişlek bir
a ğ zı var.”
M ick , M ad d ie ’ye baktı. “Ciddi m isin?”
ep
“G elin gö sterey im .”
Ü çü ev in içine girerlerken Travis, “Dişlek ne demek?”
d iy e soru y o rd u .
C
w.

M ic k k ız k ardeşi kapıya dayanm adan yarım saat once


e g e lm iş ti. M eg , M ic k ’in kapıyı açm asını bile bekleme-
ww

^ D o ğ r u c a m utfağa geçti ve M ick’i işe gitmed® «j*


,d v iç hazırlarken buldu. "Travis bana, sem Ma
’n in k ıç ın , öperken gördüğünü söyiedu”
M ic k b a şın , kaldırdı. "Sana d a merhaba, M g
JV IIC IV ı s » ? - —

“D o ğ ru m u bu duyduklarım?
Sırlar Aşka Engel mi?

••Kıçım öpmüyordum.” Haksız sayılmazdı çünkü kalça­

et
l ı n kenarım ,Siny0rdu-
-Orada ne işin vardı? Travis tekneni onun iskelesinde

.N
ördüğünü söyledi. Aranızda ne var sizin?”
“Ondan hoşlanıyorum .” Jam bonlu sandviçini iki par-
çgya bölerek kâğıt bir tabağa koydu. “O kadar büyütülecek

esi
bir durum yok ortada.”
“O kadın anne ve babamız hakkında bir kitap yazıyor.”
Dikkatini kendine çekm ek için Mick’in bileğini kavradı.
“Hepimizi karalamaya çalışacak.”
Sit
"Kimseyi karalamak niyetinde olmadığını söylüyor.”
“Saçmalık. Bizim acımız ve kederimiz üzerinden para
kazanmak için ne kadar kirli çamaşırımız varsa ortalığa sa­
çıyor.”
ep

Mick kardeşinin yeşil gözlerinin içine baktı. "Ben sana


benzemem. Meg. Ben geçmişimle yaşamıyorum.”
“Hayır.” M ick’in bileğini bıraktı. “Sen sadece olanları
C

sanki hiç olmamış gibi düşünmek istiyorsun.”


Mick sandviçinin yarısını eline alıp bir ısırık aldı. ”Ne
w.

olup bittiğini ben de iyi biliyorum ama her gün o gerçeklerle


de yaşamıyorum.”
Ben de her günümü onlarla yaşamıyorum.”
ww

Mick lokmasını yutup birasından bir yudum aldı. Belki


her gün değil. Aırıa ne zaman tam atlattı artık desem bir şe\
oluyor ye Sen yeniden on yaşındaki haline dönüveriyorsun ”
Sandviçinden bir ıSlnk daha aldı. "Ben hayatımı yaşayıp, şu
anınım tadını çıkaracağım, Meg.”
tu t ne/ K /ioson

“ Benim hayatını gönlünce yaşamanı istemedi&i •


sanıyorsun? Aksine, çok istiyorum. Birini bulman, J T ' ^

et
bunu sen de biliyorsun, ama o kadın olmaz.” mm’
“O nunla konuşmuşsun.” Mick bu muhabbetten artık

.N
kılm aya başlam ıştı. M addie’den hoşlanıyordu. Onunla il ^
her şeyden hoşlanıyordu. Ve kim ne derse desin onu görme'1*
devam edecekti. °ye

esi
“Sadece onun annemizin dengesiz biri olmadığın, duy
m asını istedim .”
M ick içkisinden bir yudum daha alıp şişeyi tezgâhın
ü z erin e bıraktı. “A nnem iz dengesizdi, Meg.”
Sit
“ H ayır.” M eg başını iki yana sallayıp, M ick’i omzundan
tu ta ra k kendine doğru çevirdi. “Böyle söyleme.”
“ E ğ er dengesiz değilse ne diye önce iki insanın sonra
d a kendi canına kıysın? Eğer öyle değilse neden arkasında
ep
iki k im se siz çocuk bıraksın?”
“ B ö y le olsun istem em işti.”
“ B u n u sen söylüyorsun. M adem amacı sadece onları
C

k o rk u tm a k tı ne diye silahını doldurup gitti?”


M eg elini M ick’in omzundan çekti. “Bilmiyorum.
w.

M ick sandviçini tabağına bırakıp, kollarını göğüslerini»


a ltın d a birleştirdi. “Sence bunu yaparken hiç biz. duş»»
ww

m ü?”

M e g bakışlarım uzaklara dikti.


vllck- Sen güze! anlan hatırlamıyorsun. Aklında kalanlar sa-
kötü anılar. Bizi severdi, babamızı da.”

et
Anılarında yanılan Mick değildi. Hem güzel hem de
kötfl anılan vardı aklında. “Onun bizi hiç sevmediğini söy­

.N
l e d i m . Sadece yeteri kadar sevmediğini düşündüğümü
eyledim. Bir yirmi dokuz yıl boyunca daha annemizi savu­
nabilirsin ama ben asla babamı ve kendini öldürmeyi neden

esi
tek çare olarak gördüğünü anlayamayacağım.”
Meg ayaklarına bakarak zar zor duyulan bir sesle. “Bu­
nu bilmeni hiç istemedim am a...” diyerek lafa başlayıp, ba­
kışlarım M ick’e kaldırdı. “Babamız bizi terk etmek üze­
Sit
reydi.”
“Ne?”
“Babamız o kadın için bizi bırakacaktı.” Meg kelimeler
sanki boğazına dizilmiş gibi güçlükle yutkundu. “Annem te­
ep

lefonda bir arkadaşına anlatırken duymuştum.” Kederle gü­


lümsedi. “Muhtemelen babamla yatmayan nadir arkadaşla­
rından birine...”
C

Babası, annesini terk etmeyi planlıyordu, öyle mi? Mick


bir şeyler hissetmesi gerektiğini biliyordu, kızgınlık gibi,
w.

öfke gibi. Ama hiçbir şey hissedemiyordu.


“Babamıza senelerce katlandı,” diyerek sözlerine devam
etti Meg. “Babamızın yüz kızartan ilişkileri dilden dile do­
ww

laşırken tüm kasabanın ona aşağılayarak bakmasına davan-


miştı. Hem de yıllar boyunca.” Meg kafasını salladı. Şimdi
de kalkmış yirmi dört yaşında bir garson parçası için onu terk
diyordu. Artık bu kadarına dayanamadı. Bunu )apma>ma
i/m verem ezdi.”
M ick kardeşinin güzel yeşil gözlerine ve siyah , ,

et
En a / in d is in in onu koruduğu kadar, onun dO t? * *
korum ak için elinden geleni yapt.gı kardeşi. Oldu ya '
m ad. her ikisi de ellerinden geldiğince çabalam ışla^ ^

.N
nlan onea yıldır
tum bunları y ılJ 'biliyordun
''• ’ ve bana hiç anlat' ' Spn
^
ö yle m i?”
i?” atniad'n,
“A nlam azdın.”

esi
“ A nlam ayacak bir şey yok, Meg. Annemiz onu b 0 a
m aktansa çekip vunnayı tercih etmiş. Buradan tek anladığ!^
an n em izin hasta olduğu.”
“ O hasta falan değildi! Sadece artık katlanamaz hale
Sit
g e lm işti. B abam ızı seviyordu.”
“ Sevgi bu değil, M eg.” M ick tabağını ve bira şişesini
a la ra k m utfak tan çıktı.
ep
“Sen nereden bileceksin ki?”
B u sö z M ic k ’i durdurm uştu. Yavaşça dönerek küçük
y e m e k odasın ın içinden kız kardeşine baktı.
C

“ S en hiç birini sevdin mi ki, M ick? Hiç onu k a y b e d e ­


c e ğ in i h isse ttiğ in anda m idene ağrılar saplanacak k a d a r sev­
w.

d in m i h iç ? ”
M ic k ’in aklına Maddie geldi. Gülüşü, ince espri a n a
y ış ı kedilerden nefret ettiği halde evine aldığı dişlek kcdısr-
ww

■ - B ı l e , iliy o ru m . A m a bildiğim tek bir şey


e ğ e r bir gün birini sevecek olursam onu asla
v e o n d a n ola n hiçbir çocuğumun can,m d y .b i­
l g i d e n çok anlam ıyor olabilirim ama en aaınd

*nn
livaftift'
' ..Mick." Meg ellerim kaldırarak ona doğru ilerledi. “Af-

et
federsin. bunu söylememeliydim."
Mick tabağını masanın üzerine bıraktı. “Boş ver."
“Senin için her şeyin en güzelini istiyorum. Evlenip bir

.N
aite sahibi olmanı istiyorum çünkü iyi bir eş ve iyi bir baba
olabileceğini biliyorum. Bunu biliyorum çünkü beni veTra-
vis’i ne kadar sevdiğini görüyorum." Kollarını Mick'in be­

esi
line dolayıp kafasını göğsüne dayadı. “Ama gerçekten
sevebileceğin birini hiç bulamasan da, ben hep yanında ola­
cağım.”
Sit
Mick sanki boğuluyormuş gibi ciğerlerine derin bir
nefes çekti.
C ep
w.
ww

301
et
.N
esi
O N B E ŞİN C İ BÖLÜM
Sit
Maddie kucağında kıvrılıp uyuyan Kartopu’yla kanepe­
ep
sinin üzerine oturm uş, televizyonunun boş ekranına bakı­
yordu. Midesi ağrıyor, göğsü öylesine sıkışıyordu ki nefes
almak bile canını yakıyordu. Arkadaşlarını arayıp onların
tavsiyelerini dinlemek istedi ama yapamadı. O grubun güçlü,
C

korkusuz elemanı oydu ve şimdi kalkıp da nasıl tüm güçsüz­


lüğü ve korkaklığıyla karşılarına dikilebilirdi? Güç ve kor­
w.

kusuzluk onun için şu an çok uzak kavramlardı.


Uzun zamandan beri ilk kez Maddie Jones korkuyordu.
İnkâr etmek anlam sız olurdu. Bu hissettiğine bir çekince
ww

deyip yoluna devam edemezdi. Düpedüz korkuyordu. (,ok


derin, çok ürkütücü bir korkuydu hissettiği. Bir seri katilin
karşısında oturmaktan bile daha kötüydü.
Her /a n ia n âşık olm anın hızla beton bir duvara çarp-
m aktan farksız olduğunu düşünürdü. İnsan her za
yoluna devam ederken birdenbire karşısına çıkan ^ ^
dini bir anda kıçının üstüne otunıp, Tanrım, s a n ın ,J ^ ^ n'

et
Ju m , diye düşünürken buluveriyordu. Ama M a d d ^ ^
böyle olm am ıştı. O nunki göz göre göre, bağıra çağıra0"* 1

.N
m işti. Tek bir gülüş, tek bir dokunuş sebep olmuştu Bj^b'
kış. B ir öpüş. Pem be bir tasm a... K alpte bir acı arH.
. ..
3
’ “iuı ardina
gelip, insanın nefesini kesen beklentiler. Ta ki artık inkâr ed

esi
m eyecek hale gelip boğazına kadar batana dek.
A rtık hisleri hakkında yalan söylem eye gerek yoktu
M addie elini K artopu’nun m inik sırtında gezdirdi. Siyah
tişö rtü ve kucağı tüy içinde mi kalm ış, hiç umurunda değildi
Sit
K e n d isin e h içb ir zam an hiçbir konuda yalan söyleyemeye­
c eğ in i sanırdı. A m a anlaşılan o ki, bu konuda kendini hayli
g e liştirm işti.
ep
M ick H e n n essy ’ye âşık olm uştu ve biliyordu ki Mick
o n u n g erçek te kim olduğunu öğrenir öğrenmez, onu terk ede­
c ek ti. Ve M ad d ie ’nin bu konuda ne yapabileceğiyle ilgili en
C

u fa k b ir fikri yoktu.
K a p ı çaldı. M addie televizyonun üzerindeki r a f ta duran
w.

s a a te b ak tı. S aat sek iz buçuktu. M ick işteydi ve onun gece


saat birden önce gelm esini beklemiyordu.
K artopu’ııu yere bırakıp kapıya gitti. Kedi e P ^ ^
ww

seğ irtti. M addie üzerine basma korkusuyla Kartop ^


c a ğ ın a aldı. Kapının gözetlem e deliğinden, ^ ^
y e n i tan ıştığı bir ateş bast, yanaklarını. A ^ ^
erk en ç ık m ıştı. Ü zerinde kot pantolonu
tUy|e verandada duruyordu. Kap,yı açtı ve onu baştanbaşa
gülere boyayan gecenin ilk ışıklan ve gözlerindeki cani, ma-

et
^yle karşılaştı. Mick bu kadar yakından gözlerini gözlerine
dikince M addie’nin kalbi hem sevinç hem de umutsuzlukla
sızlıyor, midesi buruluyordu.

.N
Mick, “Seni görmeye ihtiyacım vardı," diyerek kapı eşi­
ğini aşıp, içeri girdi. Bir elini Maddie’nin bileğine dolarken
boşta kalan diğer elini Maddie’nin başının arkasına koydu.

esi
Dudaklarını ani bir hareketle Maddic’ninkilere yapıştırıp onu
tutkuyla öptü. Öylesine uzun ve baş döndüren bir öpüşme
oldu ki Maddie bir an kendini Mick’e mühürleyip gitmesine
Sit
hiç izin vermemek istedi.
Mick dudaklarını geri çekip Maddie'nin yüzüne baktı.
‘“Barda bira servisi yapıp etraftaki saçma muhabbetleri din­
liyordum ama aklımdaki tek şey sen ve barda seviştiğimiz o
ep
geceydi. Seni aklımdan bir türlü çıkaramıyorum. Kedini yere
bırak, Maddie.”
Maddie eğilip kediyi yere bırakırken Mick de kapıyı ka­
C

pattı. “Bir an orada olmayı hiç istemedim. Olmam gereken


yer burasıydı.”
w.

Maddie doğrulup M ick’in yüzüne baktı. Daha önce hiç


böyle âşık olmamıştı. Gerçekten böylesine midesine kramp­
lar saplayan, tenini sızlatan bir aşk yaşamamıştı hiç. Karşı­
sındaki erkeğin sonsuza dek elini tutmak isteyeceği bir aşk
ww

olmamıştı hiç hayatında. Öyle bir aşk ki, tıpkı bir asalak gibi
o erkeğin vücuduna yapıştığı, onun nerede bitip kendisinin
nerede başladığ, belli olmayan bir aşk... "Geri gelmene se-

305
\ indim .” Ama M ick'e Maddie Jones olduğunu söylen, ,
nındaydı. Hem de şimdi. mek *>-

et
M ick. M addie’nin saçlarını kulağının arkasına itti “
yanım da olunca nefes aldığımı hissediyorum.” '
Ne g ü z e l, en a z ın d a n biri ne fe s a la b iliy o rd u . M addie

.N
nağını M ick ’in avucuna bastırdı. Ona kim olduğunu sö ^
yıp. onu sonsuza dek kaybetmeden önce kollarını boyn
dolayıp, onu son bir kez öptü. Tüm kalbi ve ruhuyla acısıyj3

esi
neşesiyle, tek kelim e etmeden içindeki hislerini anlatırcasına
ö p üşüyord u . D udaklarını, çenesini, boynunu öptü. Ellerini
vücudunda gezdirip ellerinin altındaki bu sıcacık tenin hissini
ezb e rlem e y e çalıştı.
Sit
M ick ellerini yavaşça M addie’nin arkasına kaydırıp kal­
çaların ı sıktı. O nu hafifçe yukarı kaldırdı ve Maddie de ba­
c a k la rın ı açarak M ick ’in beline doladı. Mick, Maddie’nin
ep
d o y m a k bitm eyen öpücüklerine karşılık verirken derinlerden
g e le n b ir sesle inliyordu. M addie’yi öylece yatak odasına ta­
şıdı.
C

M ad d ie artık söyleyecekti. D aha fazla içinde tutamaya­


c a k ve b ira z d a n o lan lar olacaktı. Bacaklarını Mick’in belınd
w.

g e v şe tti v e M ick , M ad d ie ’nin tişörtünü sıyırarak başının uze


rin d e n ç ık a rd ı. S ad ece b irkaç dakika daha bu anın ey m
k a rm a k is tiy o rd u a m a M ad d ie ’n in onu aşkla
ww

M ic k fa z la sın ı istiy o rd u . O n u daha da nefessnt ^


d ö n d ü rü y o r d u . M ick ellerini M addiem m vu k#-
... d.1 e- g^ edzidr iriy
rin i v oor rd
d uu :: o m u zların d a, kolların
7 “ ,
sadece
ki M a d d ie ç ırılç ıp la k kalıp
la r ın d a ... Ta
asi açıl011? sutyeni kalan kadar.
^ M ı c k dudaklarını bir an geri çekip derin bir nefes aldı,

et
şehvetle aralanmış gözlerini Maddie’ye dikti. Durmaya hiç
niyeti yoktu, M addie’nin sutyeninin askılarını yavaşça indi­

.N
rip m avi saten kupların göğüslerinin üzerinden kayıp gitme­
sini ve göğüs uçlarını ortaya çıkarmasını izledi. Sutyen Mad-
die'nin kollarının arasından yere düşüverdi.
-Birbirimizi yalnızca çok kısa bir süredir tanıyoruz.”

esi
Mick parmaklarının ucuyla göğüslerinin başlannı hafifçe ok­
şarken Maddie’nin nefesi kesilir gibi oldu. “Neden seni çok
daha öncelerden tanıyormuş gibiyim?” Mick, Maddie'nin ar­
Sit
kasına geçti ve Maddie, M ick’in göğüslerinin üzerinde, onu
sımsıkı sarıp, dikleşmiş meme başlarını avuçlayan koca el­
lerine baktı. Sırtını kamburlaştırıp kollarını yukarı kaldırdı.
Yüzünü ellerinin arasına alıp, dudaklarına doğru eğdi. Kal­
ep
çalarını yana doğru kaydırdı ve çıplak bedenini Mick’e doğru
bastırdı. Bir yandan da sanki ona susamışçasına kana kana
öpüyordu. Mick, Maddie’nin göğüsleriyle oynarken derinden
C

gelen seslerle inliyordu. Kot pantolonu ve gömleği hâlâ üze­


rindeydi. Maddie yırtık kotunun ve gömleğinin pamuklu ku­
w.

maşının çıplak tenine değmesinden şeytani bir zevk alıyordu.


Mick dudaklarını yavaş yavaş Maddie’nin boynuna, bir elini
de kanıma doğru indirdi. Ayaklanndan birini Maddie nin
ayaklannın arasına koyup, bir elini de Maddie’nin araladığı
ww

bacak arasına koydu ve onu okşamaya başladı. Maddie ze\k-


ten Ç,ldlrmak üzereydi, kasıkları alev alev yanarken kendini
bugune kadar âşık olduğu tek adamın kollarına bırakıp, anın
zevkini çıkarıyordu. Bugüne kadar sevişmek ve aşkla
inek arasında bir fark olup olmadığtnı hep merak et

et
işte şim di farkı anlamıştı. Seks sadece Fiziksel arzuylâ ^
yordu, oysa aşkla sevişm ek insanın kalbinin içinde h ^ '1
yordu. a?*''

.N
Bundan sonra ne olacağını bilmiyordu. M ick’e kim
du ğ u n u söylediğinde olayların hangi boyutlara geleceğ- -
kestirem iyordu ama belki de çok da sorun olmazdı itirafı El

esi
leri M ic k ’in kam ından aşağılara doğru süzülürken dönüp
M ic k ’in yü zü n e baktı. Tişörtünü pantolonunun içinden çı
k ardı ve M ick de ona yardım cı olmak için kollarını yukan
Sit
kaldırdı. Tişörtü kafasının üzerinden sıyırıp attı. Maddie göz­
lerini M ic k 'in tutku dolu bakışlarından göğüslerine kaydırdı.
G ö ğ ü slerin in uçlan altta yatan M ick ’in kahverengi göğüs uç­
la rın ın hem en altın a değip onu okşuyordu. Maddie’nin
ep
M ic k ’in göğsü n ü n üzerine düşen bir tutam saçı da onunla be­
ra b e r a şa ğ ıla ra doğru kayıyordu.
M ick , “G ün g elip sana doyacağım ı nasıl düşündüm?”
C

d iy e s o rd u şeh v etle kısılm ış sesiyle.


M a d d ie p antolonunun düğm esini açıp elini içeri daldırdı
w.

v e iç ç a m a ş ırın ın üzerinden erkekliğini avuçladı. B en sana


h iç d o y m a y a c a ğ ım , M ick. N e o lu rsa olsun, seni h e p ^
c e ğ i m r G ö z le rin i k ap atıp M ic k ’in b o y nuna bir opucuk
ww

d u r d u . “ H e r z a m a n ,” d ed i fısıldayarak.
sokup al«v
M a d d ie e litıi M ic k 'in iç ça m a şırın ın içm e soM>r-
a / e v y a n a n a le tin i avuçlarken Mick ta içerilerden g e l e n i
b i r n e f e s v e r d i. P a n to lo n u n u n c eb in d en cüzdanını çıkarıp)
n ü z e rim
.-A v u cu m d a bıraktığın h isse hiç d o y m a y a c a ğ ım ” diye

et
fisl|dadı M a d d ie . “ Sert ve pürüzsüz... Sana bu halinle dokun-
> ,n /evkini asla unutmayacağım.”
n**B,n

.N
, . .
-U n u tm a n g e r e k tiğ im kim söyledi ki zaten?” Mick.
Vladdie’yi yatağın kenarına itip oturana dek omuzlanndan
itti.

esi
Kim mi? Az sonra kendisi söyleyecekti bunu. Maddie
sırtüstü uzanıp kalbini ve ruhunu acıtan bu uzun boylu ve ya­
kışıklı adamın karşısında çırılçıplak soyunuşunu izledi. Elini
uzatıp Mick’i üzerine çekti. M ick’in seks düşkünü penisinin
Sit
ateşli başı M addie’nin bacaklarını okşadı. Maddie kulakme-
mesini dişleyip vücudunu M ick’in vücuduna sürterken. “Se­
ninle olmak çok güzeldi,” diye fısıldadı. Mick’in boynuna
ep
ve omuzlarına da küçük ısırıklar konduruyordu.
Mick onu yeniden sırtının üstüne itip, “Daha beraber
olacağımız çok zaman var,” dedi. Maddie'nin çenesini ve
C

boynunu öptü. “Çok daha fazla zaman...” Maddie'nin göğsü­


nün ucunu sıcacık ağzının içine alıp emmeye başladı. Bu es­
nada diğer eli de en hassas yerini okşamak için kamından
w.

a^ ğ ı kayıyordu. M ick’in göğüslerini öpüşünü izlemesiyle


Maddie’nin damarlarından adeta zevk akıyordu. Onu öpen
Mick’ti; kendisini güzel ve seksi hissettiren tek adam. Aşık
ww

°hJugu ve muhtemelen elinden uçurup kaçıracağı adanı...


Mick b a ş ım nihayet kaldırdığında g e c e n in se rin liğ i

M a d d i e ’n i n ıslak v e ış ıl ışıl p a r la y a n g ö ğ ü s le rin i yalayıp g e ç -


m,Ştİ M,ck cüzdanına u z a n ı p b ir p r e z e r v a tif ç ık a rd ı ama
la d d ıe otulan önce davranıp prezervatifi elinden al i
ccvık lastiği M ick 'in organına boylu boyunca geçirdi' ^
kırının arasında aletinin zonk zonk atışım , sertliğini

et
nü hissedeb iliy o rd u . M ick 'i om uzlarından arkasına
b m e r g ib i ü zerin e çıktı. M addie aşağıya doğru inerek ^

.N
içm e alırken M ick zevkle kaşlarını çatıp, nefes almakta ^
lam y o rd u . ‘ 20r'
K ısık ve sert sesiyle, "A şağıdan çok güzel görünüyor,

esi
s u n ,” d e d i. E llerin i M ad d ie ’nin beline koyup, “Ve de çok
g ü z el h isse ttiriy o rsu n ," dedi. Ellerini kâh M addie’nin karnı
nın y an ların d a b ir aşağı bir yukarı gezdiriyor, kâh göğüslerini
Sit
a v u ç lu y o rd u .
M a d d ie in ip k alk tık ça k a sık ların d a b ir baskı hissedi­
y o rd u . M ic k 'in p e n isin in başı içini o k şarken Maddie de
z e v k le in liy o rd u . Z ıp lay ıp onu tıpkı b ir at gibi sürerken kal­
ep

ç a la rı sallan ıy o rd u . M ick ’in bedeninin M ad d ie’yle buluştuğu


y e r a d e ta a le v a lev yan ıy o rd u . “ M ick, ah. Tanrım.” Mick de
C

s e rt d a rb e le riy le ona y ard ım ediyordu ve en sonunda Maddie


k e n d in d e n g e ç e re k k asık ların d an b aşlay arak tüm vücudunu
w.

s a r ıp p a rm a k u ç la rın a k ad ar u laşan ateşli bir o r g a z m la başını


g e r iy e d o ğ ru a ttı. K albi d e lic esin e çarp ıp sıkışırken, M»c ■
s e n i s e v iy o r u m ,” d ey iv e rd i. jn
ww

M a d d ie d o ru ğ a ulaşır ulaşm az M ick koluyla a ^


b e lin i v e k a lç a s ın , sard ı ve b irlik te y an ^
d , e . M i c k 'i n y ü z ü s tü h e m e n » to n * * * . * A
d ıe - n ın iç in d e n ç ık m a m ıştı. Maddiie de M i c k ' » ^ ^
b a c a k la r ım h e m e n M ic k 'in b e lin e dolam ış ■
Vckip her seferinde daha hızlı vurdukça Maddie de onu ıslak
ve a/gm öpücüklere boğuyordu. Mick gidip geldikçe Maddie

et
var gücüyle ona tutunmaya çalışıyordu. Mick göğsünü ka­
bartıp ellerini yatağa dayadı. Her vuruşuyla Maddie’yi ikinci

.N
bir orgazmın kollarına itiyordu ve Maddie, Mick’i tıpkı bir
inek gibi sağarken ikinci bir orgazmın etkisiyle çığlık atı­
yordu.

esi
Mick gözlerini sımsıkı yumup, dişlerinin arasından
derin bir nefes bıraktı ve, “Vay be” diyerek zevk içinde in­
ledi. Bir kez daha ileri gidip sonra da kendini Maddie’nin
üzerine bırakıverdi.
Sit
Tüm ağırlığıyla M addie’nin üzerine yıkılmıştı ama
Maddie bu durumdan oldukça memnundu. Mick başını yan­
daki yastığın üzerine koydu ve Maddie’nin omzunu öptü.
ep
Nefes nefese, “M addie?” diye seslendi.
“Efendim?” Elini M ick’in sırtında gezdirdi.
Mick hâlâ nefes nefeseydi. Dirseklerinin üzerinde doğ­
C

rulup M addie'nin yüzüne baktı. “Bu sefer neden böyle farklı


oldu bilmiyorum ama bu şimdiye kadar yaptığım en ateşli
seksti.”
w.

M addie.bu farkın neden kaynaklandığını çok iyi bili­


yordu. Farklıydı çünkü M addie onu seviyordu. Bir anda
Maddie nin yüzünü ateş bastı ve yüzünü M ick’in omzuna
ww

gömdü. Onu seviyordu, nitekim birkaç dakika önce bunu


M ick’e de itiraf etmişti.
Mick yuvarlanıp, yatağa sırtüstü uzandı,
taddie. s u içm em ” diyerek yataktan hızla
RavheI Gihson

>P, ayağa kalktı. Kulakları bile utançtan kıpkırmı2l w


mıştı. Banyoya gidip bornozunu üzerine geçirdi. CSl1

et
“ Kedin nerede?” diye sordu Mick.
“M uhtem elen çalışma sandalyemdedir.” Maddie egT

.N
bornozunun kemerini bağlarken titreyen ellerine baktı ' 'P
“ Eğer bir daha bana saldırmaya kalkarsa G l3 ’ie B ı
ceğim .” 8 e'

esi
M ad d ie’nin M ick’in neden bahsettiği konusunda en
ufak bir fikri yoktu. Yine de banyodan. “Tamam." diye ba
ğırdı.
M ick banyoya doğru giderken, “Pantolonumun cebinde
Sit
d aha prezervatifim var,” diye bağırdı neşeyle. “Ama aletimin
y e n id e n ayağa kalkabilmesi için bana biraz zaman tanımalı­
s ın .”
M ick banyoyu kullanırken, Maddie mutfağa geçti. Buz­
ep

d o la b ın ı açıp bir şişe diyet kola çıkardı. Buz gibi kolayı alev
a le v y a n a n yanaklarına bastırıp gözlerini kapattı. Belki de
M ic k ne dediğini anlamamıştı. Ne de olsa Redfish’e gider­
C

le rk e n M a d d ie ’nin sevişirken söylediği şeyleri anlamadığını


s ö y le m işti. B elki de sandığı kadar anlaşılır söylememişti onu
w.

s e v d iğ in i. .
Ş işe n in kapağını açıp büyük bir yudum aldı. Şu an başj
bir sorunla daha uğraşacak hali yoktu.
ww

diye düşündü. Çünkü sorunun daha buyugu, kap


ve kaçınılm az haliyle onu bekliyordu. ^
M ic k banyodan ç.k.p mutfağa ge jn p>r.
üzere o la n pantolonunu grym tşu vc saçlar, M
sarıar AşKa tngel mi?

mak d a r b e le r iy le darmadağın olmuştu. Maddie’nin arkasına

et
^ i p kolların, beline dolarken, “Sen bir şeylerden mi utan-
d m f diye sordu.
"N eden sordun?”

.N
Kola şişesini M addie’nin elinden alıp tepesine dikti.
birden çıkıp gittin ve yanakların kıpkırmızı." Bü­
-Y a ta k ta n

yük bir yudum daha alıp şişeyi Maddie’ye uzattı.

esi
Maddie başını yere eğdi. “Neden utanayım ki?”
"Çünkü tam boşalırken, ‘Seni seviyorum.’ diye bağırdın
da ondan.”
“Ah. Tanrım.” Maddie boşta kalan eliyle yüzünü kapattı.
Sit
Mick, Maddie’yi kendine doğru çevirip, parmaklarını
çenesinin altına koydu ve gözlerinin içine baktı. “Bu hiç
sorun değil, Maddie.”
“Hayır, sorun. Sana âşık olmak istemiyordum.” Kafasını
ep
sallayıp ısrarla, “Sana âşık olmak istemiyordum,” dedi. Göğ­
sü sıkışıyordu, gözyaşlarının gözlerine hücum ettiğini his­
setmişti. Böyle acı çekeceğini hiç düşünmemişti. “Hayatım
C

bok gibi.”
“Neden?” Mick yavaşça Maddie’nin dudaklarına bir
w.

öpücük kondurarak. “Ben de seni seviyorum," dedi. “Daha


önceden hiçbir kadına senin için hissettiklerimi hissetmeye­
ceğimi düşünürdüm. Ama şu geçen son birkaç günde, ben de
senin neler hissettiğini merak ediyordum.”
ww

Maddie birkaç adım geri çekilince Mick’in elleri boş­


luğa düştü. Bu an hayatının ayaklarını yerden kesen en güzel
anı olmalıydı. Ama bu hiç adil değildi. Daha beş yaşında kü-

313
V ikük bir kızken hayalın adil olmadığını öğrenmişti n

‘ gÜnlCrdİr Sak,adlÖ' gerçeği bir bir ağZlnda ' f "

et
- c > e başladı. “ M ade.ine Dupree benim takma a d ^ " ^
• >vk şaşk ın lık la kaşlarım yukarı kaldırdı “Ma,t ı-

.N
sen in gerçek adın değil m i?” ilne
M addie başını salladı. “Madeline gerçek adım ama Du
ree g e rç ek soyadım değil.” P'

esi
M ick başım hafifçe yana yatırdı. “Tam adın ne peki?»
“ M add ie Jones.”
M ick cam gibi gözleriyle M addie’yi süzdü.
o m u z la rın d a n birini silkip, “Tamam,” dedi.
Sit
M ad d ie, M ick ’in gerçek adıyla ilgilenmediğini belirtir-
c e s in e sad e c e “ tam am ” dem esine bir an inanamadı. Mick
h e n ü z p a rç a la n birleştirem iyordu anlaşılan. Kuruyan dudak-
la n n ı y a la y ıp , “A lice Jones benim annem di,” dedi.
ep

M ic k k a şla n n ı bir an hafifçe çattı ve sanki birisi ona ateş


e tm iş g ib i b ird e n kendini geri çekti. Bakışları Maddie’nin
y ü z ü n d e g e zin erek sanki daha önceden görmediği bir şeyi
C

a r ıy o r g ib iy d i. “ B ana şaka yaptığını söyle, Maddie.’


M addie başını iki yana salladı. “Şaka değil. A l i c e Jones
w.

dikkatimi çeıcen
g az eted e dikkatimi çeken herhangi
nernang. bir
u„ yüz
, - değil benimı<»
8 ,emdi.” Maddie e iın i M ic k -e n z a n ı y ^
O benim annemdi.” Maddie eiini M ick’e m
bır adım gen çekildi
çeki,di ve
ve bu
bu ssefer
e fMaddie
e r _ nın
M eli
a ^ 5^ ^
ww

^ ^
, a ; D ah a fazla acı ç e k e m e y e c e ğ in i..............

" " '“M ick gözlerini Maddıe’ninkilere ***% £ £


oınar Aşka Engel mi?

sanki. M ick ’i kızgın k en görmüştü ama böylesine buz gibi bir

et
Ülkeyi ilk kez görüyordu. Doğru mu anlamışını bir bakalım.
Babam anneni beceriyordu ve ben de seni beceriyorum, öyle
mi? Sen bana bunu m u sö y lem ey e çalışıyorsun?”

.N
“Ben öyle bakmıyorum.”
“Bunu başka ne tarafından görebilirsin ki?” Mick topuk­
larının üzerinde hızla dönerek mutfaktan çıktı.

esi
Maddie onu salondan geçip, yatak odasına giderken
takip etti. “M ick ...”
“Bundan hastalıklı bir zevk almışsmdır herhalde,” diye­
rek Maddie’nin lafını ağzına tıkadı. Tişörtünü yerden alıp
Sit
üzerine geçirdi. “Kasabaya geldiğin ilk günden beri niyetin
benimle dalga mı geçmekti? Böylece annemin annene yap­
tığının intikamını mı aldın kendince?”
Maddie başını sallayarak tüm gücüyle gözlerine hücum
ep

eden yaşlara teslim olmamaya çalışıyordu. Mick’in önünde


ağlamayacaktı. “Seninle birlikte olmak gibi bir niyetim yok­
tu. Hiç olmadı. Ama sen beni durmadan zorladın. Sana söy­
C

lemek istemiştim.”
“Saçmalık. Tişörtünü başından geçirip, ucunu aşağı
w.

doğru çekti. “Eğer gerçekten söylemek isteseydin bir yolunu


bulup söylerdin. Hayatının bir dolu detayını benimle paylaş­
tığına göre onu da pekâlâ, söyleyebilirdin. Şişko bir çocuk
ww

olduğunu ve bekâretini yirmi yaşında kaybettiğini biliyorum.


Her gün farklı bir vücut losyonu kullandığını biliyorum, ba­
tağının başucundaki komodinde Carlos adını verdiğin bir
vibratörün olduğunu da biliyorum." Eğilip çoraplarını ve bot-
la n n ı aldı. “Tanrı aşkına, ters ilişkiyi se ve n n

o lm a d ığ ın ı b ile b iliyo ru m ." A y a k k a b ı l a r ı n d a ^ ' ^

et
^ y c d oğru .sallayıp. -Ş im d i dc kalkmış benden bu g ^
söy lem ek ıçm bu geceden önce uygun bir zaman b„,a
g ın a in anm am ı bekliyorsun, öyle m i?” ''

.N
“B u n u n seni teselli etmeyeceğini biliyorum ama
gerçekten incitm ek istememiştim.” 1
“İn cin m e d im .” Yatağın kenarına oturup beyaz çorapla-

esi
n n ı a y a ğın a geçirdi. “Sadece midem bulandı.”

B i r an M a d d ie ’nin kan beynine sıçrar gibi oldu. Göğ­


s ü n d e k i derin acıdan başka bir duygu hissetmeyi beklemi­
Sit
y o rd u aslında. Son ra kendine M ic k ’in öfkesinde haklı oldu­
ğ u n u hatırlattı. O n ea diğer saçma ayrıntıdan önce kiminle
d ü ş ü p k a lk tığ ım öğrenmesi en doğal hakkıydı. “Bu çok ağır
o ld u .”
ep

“B e b e ğ im , a ğır ne demek sen bilmiyorsun.” Başını kal­


d ır ıp M a d d ie ’ye baktı ve sonra ayakkabılarım giymek üzere
C

b a k ış la r ın ı yeniden ayaklarına çevirip bağcıklarını bağladı.


“ B e n bu ge ce bir saatim i seni kız kardeşime karşı savunma
w.

iç in h a rc a d ım . B a n a senden uzak durmamı


b e n o ara b aşk a bir yerim le düşünüyordum tabu.

ît s s s m s s s
ww

parça eden s £(.

k 3 , a M İ r b e l k i M a d d ie ’den daha fazla


dcngöğe kadar haklıydı ama M ick’in annesine yine “garson

et
kadın" demesi ve M addie’nin açık bir yara gibi kanayan duy­
ularını hiçe sayıp kız kardeşi için endişelenmesi Maddie
İçin bardağı taşıran son damla olmuştu. “Siz. Siz. Siz. Sürekli

.N
kız kardeşini ve seni dinlemekten bıktım usandım. Peki ben
ne olacağım?” Parmağıyla kendini gösterdi. “Annen, annemi
öldürdü. Beş yaşında, hayatında çocukları hiç sevmemiş

esi
büyük teyzemle buralardan gitmek zorunda kaldım. Kedile­
rine bile bana gösterdiğinden çok daha fazla ilgi ve sevgi
gösteriyordu. Bunu bana yaşatan senin annen oldu. Ben hiç­
Sit
bir zaman senin ve ailenin aklına gelmedim bile. O yüzden
artık ne seni, ne de o zavallı kardeşini duymak istiyorum.”
“Eğer senin annen babamla düşüp kalkmasaydı... "
"Eğer senin baban kasabada gördüğü her kadınla yat­
ep

mamış ve annen de ruh hastası intikamcı bir sürtük olmamış


olsaydı hepimiz ne kadar da mutlu hayatlar sürecektik, öyle
değil mi? Ama baban annemle yattı ve annen tabancasını
C

Çekip ikisini de vurdu. Bizim gerçeğimiz bu. Mick. Truly ye


geldiğimde bana yaptıklarınız için senden ve kardeşinden
w.

nefret edeceğimi sanıyordum. Babana o kadar çok benziyor­


dun ki seni gördüğüm ilk an senden iğreneceğimi sandım
ama öyle olmadı. Seni tanıdıkça, senin Loch’a benzemedi­
ğini anladım.”
ww

Bıı geceye kadar ben de buna inanıyordum, h ğ e r annen


de senin gibi biriyse, şimdi babanım neden evden gidip bı/ı
,Crk e,I"ek istediğini anladım. Siz Jones kadınlar, soyunuve-
Pİp hennessy erkeklerini maymuna çe\ iriyorsunuz

J
D ur b ir dakika!” M addie. M ick'in sözünü keşli v
erin en birini onu durdurm ak istercesine yukarı k a l / a

et
B aban sızı terk mi edecekti? Hem de annem için i- D ’
k . a n n esi Loch hakkında yanılm am ışı,. ' mek

.N
“A ynen öyle. Ben de yeni öğrendim. Al sana kitabı
koym an için yeni bir bilgi daha.” Mick gülümsedi
ama
b ir tebessüm değildi yüzündeki. “Ben tıpkı babama b e n z i^
rum , sen de tıpkı annene.”

esi
“ B en annem e benzemiyorum, sen de babana benzemi
y o rs u n . B en sana baktığım da sadece seni görüyorum. Bu
y ü z d en sana âşık oldum ya.”
Sit
“N e g ö rdüğün um urum da değil. Çünkü ben sana baktı­
ğ ım d a kim i g ö rd ü ğ ü m ü bilem iyorum bile.” Ayağa kalktı.
“ S en san d ığ ım kadın değilm işsin. Şimdi sana baktığımda o
g a rs o n k ad ın ın kızını becerdiğim için kendimden iğreniyo­
ep
ru m .”
D u y d u k larıy la M addie’nin elleri birer yumruğa dönüştü.
“ O n u n adı A lic e ’ti ve o benim annem .”
C

“ H iç u m u ru m d a d eğilsiniz.”
" O lm a d ığ ın ı b iliy o ru m .” M addie b ir h ış ım la odada»
w.

ç ık ıp ç a lış m a o d a sın a g itti. B ir k a ç dakika sonra elinde!»'


d o s y a v e fo to ğ ra fla rla geri döndü. “İşte an n em /’ Es ^
ww

v e n in iç in d e k i re sm i M ick ’e uzattı, “ö n a b .r b , _ ^

ET2C-CT--İ-S?
-Tanrını.” Mick başını diğer tarafa çevirdi.
M addie e lin d e k i her ş e y i şifoniyerin üzerine bıraktı.

et
-Bunu ona ve bana y ap an sen in ailen. En azından konuşur­
u n adını s ö y le m e za h m etin d e bulunam az mısınız?"

.N
Mick kaşlarını güzel gözlerinin üzerinde çatıp, Mad-
jic'ye bakıyordu. “Ben tüm hayatımı annenden bahsetme­
mek ve onu düşünmem ek için harcadım. Geri kalanını da

esi
seni düşünmemek için harcayacağım." Uzanıp yatağın üze­
rindeki cüzdanını alıp odadan çıktı.
Maddie delicesine çarpan kalbinin yanında, Mick’in ka­
pıyı çarparak çıkıtığını duydu ve irkildi. Her şey sandığından
Sit
çok daha kötü gelişmişti. Çok kızacağını tahmin etmişti ama
onun midesini bulandıracağını hiç düşünmemişti. Bu mide­
sine inen sıkı bir yumruk kadar acıtmıştı canını.
Ön kapıya doğru yürüyüp, kapı deliğinden Mick'in
ep

kamyonetiyle gidişini izledi. Kapıyı kilitleyip, döndü ve sır­


tını sert kapıya dayadı. Az önce akıtmamak için dayandığı
gözyaşları şimdi gözlerinden boşanıyordu. Ağzından geldi­
C

ğini fark edemediği bir ses göğsündeki duyguyu bastırıyordu.


Sanki ipleri kesilmiş bir kukla gibi yere yığılıp orada öylece
w.

Çöküp kaldı.
"Miyav.”
Kartopu kucağına çıkıp, bornozundan yukan tırmandı-
ww

Minicik diliyle Maddie’nin yanaklarından süzülen >aşları >a


lamaya başladı.
İnsanın içi bu kadar acırken bu kadar büyük hır bo*h
hissetmesi mümkün müydü?

.m
et
.N
esi
O N A L T IN C I BÖLÜM
Sit
Meg çocukluğundan beri hep yaptığı gibi ellerini şakak­
ep
larına götürüp ovaladı. “Bu yaptığı yanma kalmamalı.
Küçük mutfağında yürüdükçe sabahlığının bilek hizasındaki
etek uçları havalanıyordu. Saat sabahın dokuzuydu ve bugün
C

Meg’in tatil günüydü. Travis geceyi Pete’lerin evinde geçir­


mişti ve neyse ki evde kopan fırtınadan bihaberdi.
w.

Meg, “Burada yaşamasına izin verilmemeliydi, diyerek


bağırdı. “O ortaya çıkana kadar, ne güzel gül gibi yaşayıp gi­
diyorduk. Tıpkı annesine benziyor. Kasabaya her gelişlerinde
hayatımız altüst oluyor.”
ww

Mick, Maddie’nin evinden çıktıktan sonra tekrar işe


dönüp ruhundaki ötke ve karmaşayı kendini işe vererek unut­
maya çalışmıştı. Bar kapandıktan sonra da kalıp, işlerin iş­
leyişinin takibini yapmıştı. Banka kayıtlarını kontrol etmiş.
maaş; ç e le r in i yazmıştı. Stoklara da bir göz atıp sjpa .
recebi malların bir listesini çıkarmıştı ve nihayet saat k ^
sekizi olduğunda da doğruca kız kardeşinin evinin **

et
rutm uştu. y0İUn«
"Birilerinin bir şeyler yapması lazım."

.N
M ick kahvesini çocukken de pek çok defa
yem ek vedigi meşe ağacından yapılm a eski masanın üzerin
bıraktı. "B ana saçm a bir şey yapm ayacağına söz ver ” °

esi
M eg durup, gözlerini M ick’e çevirdi. “Neden bahsecf
yo rsu n ? Ne yapabilirim ki?"
"S öz ver, onun yanına g itm eyeceksin.”
"N e yapacağım ı düşünüyorsun?”
Sit
M ick sadece gözlerinin içine bakınca M eg bir anda sa­
kin leşir g ibi oldu.
“ B en annem gibi değilim . K im sey e zarar vermeyece­
ep
ğ im .”
H ayır, z a ra r verdiği sad ece kendisiydi. “ Söz ver,” diye­
rek üsteledi M ick.
C

“ T am am . E ğ e r k e n d in i d a h a iyi hissetm en i sağlaya­


caksa. san a sö z v e riy o ru m g id ip evini falan kundaklamaya­
w.

c a ğ ım .” S e s siz c e g ü lü p M ic k ’in y a n ın d ak i sandalyeye

oturdu.
“ B u h iç k o m ik d e ğ il, M eg .”
ww

"B elk i d eğ il a m a o g e ce yaralan an kim se olmadı, M ıc-


O lm a m ış tı ç ü n k ü k ız k a rd e şin in çiftlik evlerim k u n j^
ladığı o g e c e M ick z a m a n ın d a y e tişip onu alevlerin ^
k u rta rm a y ı b a şa rm ıştı. M eg h e r se fe rin d e o gec
inlihar etm ek o lm a d ığ ın ı ısrarla söylem işti. Ama bugüne
lıadar. M ic k ’in aklında hâlâ bu konuya dair şüpheleri vardı

et
“ B en d eli d e ğ ilim , sen de biliyorsun.”
“ B iliy o r u m ,” dedi çabucak.

Meg başın, iki yana salladı. “Hayır, bilmiyorsun. Bazen

.N
bana baktığında karşında annemizi gördüğün hissine kapılı­
yorum.
Aslında bu konuda çok da haksız sayılmazdı, o yüzden

esi
Mick bu fikre karşı çıkmadı. “Sadece bazen duygularını fazla
yoğun yaşadığını düşünüyorum.”
“Sen öyle düşünüyorsun. Kaldı ki duygularını bağırıp
çağırarak ifade eden duygusal bir insanla, silahını çekip ken­
Sit
dini ya da bir başkasını öldüren insan arasında dağlar kadar
fark var.”
M ick’e göre M eg’in duygusal patlamalarını “duygusal
ep
bir insan olm a” diye nitelendirmesi kesinlikle yetersiz bir
karşılama olurdu ama şu an buna karşı çıkacak durumda de­
ğildi. Kalkıp lavaboya doğru yürüdü. “Çok yorgunum, eve
C

gidiyorum,” diyerek fincanındaki kahveyi lavaboya döktü.


“Biraz uyu,” dedi Meg.
Mick anahtarlarını mutfak masasının üzerinden alıp ve­
w.

dalaşmak için ona kucak açan kız kardeşine sarıldı.


“Buraya kadar gelip her şeyi anlattığın için sağ ol.”
Aslında M eg’e her şeyi anlatmamıştı. Maddie’yle yat­
ww

tığını ya da ona âşık olduğunu söylememişti mesela. “Tra-


vis’e yarın sabah gelip onu balığa çıkaracağımı söyle."
“Çok sevinecek.” Ayağa kalkıp, M ick’i kapıya kadar

323
>olcu cni. "Son zam anlarda çok ç a k m a k ta n biri t
vakit geçırememişiiniz.” ,kte pek
Er er. Mick meşguldü ama meşguliyetinin sebeh t

et
d,e Duprcc mn peşinde koşmasmdan kaynaklan,y0rd d'
doğrusu Maddie Jones’un. u' ^aha

.N
M ick kamyonetine doğru ilerlerken, “Duş al ” d-
dmdan bağırdı Meg. “Berbat görünüyorsun.” ’ ^ 3r'
Ne harika, diye düşündü Mick, ne de olsa kendini

esi
berbat hissediyordu. Kamyonetine atladı ve on dakika T * *
yatak odasında hayatının birdenbire nasıl da böyle cehe^
neme döndüğünü anlamaya çalışıyordu.
Tişörtünü kafasının üzerinden sıyırdığında burnuna
Sit
Maddie'nin kokusu çalındı. Maddie dün gece hindistancevizi
ve ıhlamur kokuyordu. Ve karşılaştıkları andan beri ilk defa
M ick yüzünü M ad d ie ’nin boynuna gömmek istemiyordu.
ep
Hayır, aksine boynunu sıkıverip, öldürmek istiyordu onu.
Tişörtünü banyosundaki kirli sepetine fırlatıp ayakkabı­
larının bağcıklarını çözdü. Dün gece mutfakta Maddie’nin
C

ona gerçekte kim olduğunu söylemesiyle birlikte Mick sanki


kafasının yanına ağır bir darbe almıştı. Bu da yetmezmiş gibi,
w.

bir de annesinin kanlı fotoğrafını göstererek adeta Mick’in


boğazına bir uçan tekme indirmişti. Sonrasında da Mick i öl
düresiye döverek adeta nakavt etmişti.
ww

M ic k ayakkabılarını çıkarıp soyundu. Kendini;apta &


hissediyordu. Hayatında ilk defa bir kadına fena a
lünü kaptırmıştı. Ö yle fena ki, içindeki ateş ka
asit gibi eritip bitiriyordu. O ysaki âşık ol ugu
sandığı kişi değildi. Maddie Joncs’tu. Yani babasının son sev­
gilisinin kızı... Maddie’nin Mick’e baktığında babasını gör­

et
müyor olması ya da Maddie’nin annesine benzememesi
Mick'in hiç umurunda değildi. Maddie’nin ona yalan söyle­
miş olması ya da Mick’in onun gerçekte kim olduğunu bil­

.N
mesi de çok önemli değildi. Önemli olan Mick tüm hayatı
boyunca geçmişinden kaçmak isteyip, bunun kavgasını ve­
rirken yine dönüp dolaşıp geçmişinin ete kemiğe bürünmüş

esi
hali olan bir kadına âşık olmuş olmasıydı.
Mick banyoya geçip duşu açtı. Görünüşe göre Loch'a
sandığından çok daha fazla benziyordu ve bu, canım fena
halde sıkıyordu. En başından beri Maddie’de farklı bir şeyler
Sit
olduğunu anlamıştı. Onu kendine doğru çeken bir şey... Ne
olduğunu hiç bulamamıştı ve asla böyle birşey olacağım tah­
min etmemişti. Ama şimdi onu çeken şeyin ne olduğunu an­
ep
lamış ve bu gerçek boğazına b ir yumru gibi gelip oturmuştu.
Şimdi anlamıştı ki onu M addie’ye çeken her neyse babasını
Maddie’nin annesine çeken şey de aynı cinsel çekimdi. Her
daim onu gülüşünü görmeye, kahkahasını izlemeye, onu
C

zevkten çıldırtırken adını fısıldadığım duymaya iten şey aynı


büyüydü. Babası da muhtemelen o kadının yatımdayken ken­
w.

dini aynı şeklide huzur bulmuş hissediyordu. Sanki gözünün


Önündeki perde nihayet kalkmış gibi, artık ne istediğinin far­
kındaydı, bir şey istediğinin farkında değilken bile.
ww

Duşun altına girip, ılık suyun başından aşağı akışını his­


setti. Babası Alice Jones uğruna annesini terk etmeyi ş ö /e
aldıysa demek kı gerçekten o kadına âşıktı. Mick bunu da
‘» n l « n a h » l ı v o r , b a b a s ı n a k ı / a ı n ı y o ı d u . O t | a M ,

•*Mk olm uşu, çünkü. Artık bunu ilin,|-e!,nek(c*n,neir , J0,K,S’il


gervck buNdu. Hem ü/Ulüyor hem de çok utan.yord ^

et
dun g ece k.ıpıy, çahp da Maddie kueaftmda kedisiy. “l * 1"8
aviığı anda gönlüne btr ateş düştüğünü hissetmişti V ^ 1*'

.N
tın d a dk k e / anlam ıştı. Bir erkeğin bir kadın. Scv^ e ^
nasıl bir şey olduğunu anlamıştı. Vücudunun her hü cr^ "1"1
a > n a y n hissctnıişti bu gerçeği. Kalbinin her a t ı ş ı n d a . ^ '

esi
nasında da onu yatağa taşıyıp âşık olduğun kadınla s e v iş i
nın nasıl b ir his o lduğuna tanık olm uş ve yaşadıklardı
şaşırm ıştı.
A m a sonra M addie. M ick ’iıı kalbini göğsünden söküp
Sit
a lm ıştı.
M ick kafasını g eriye atıp gözlerini yumdu. Hayatında
d ah a ö nce de sonrasında pişm anlık duyduğu pek çok şey gör­
ep
m ü ş ve yap m ıştı. A sk e r arkadaşlarının yanında şehit olma­
la rıy la k a lb in in d ağ lan d ığ ın ı hissetm işti. A m a ne yaptığı ne
d e y a şa d ığ ı şey ler, şu an ona M addie Jo n es’u sevmenin ver­
C

d iğ i p iş m a n lık v e acıy ı verm işti.


A rtık y a p ıla c a k tek b ir şey vardı. M addie’ye bugüne
w.

k a d a r a n n e s in i h iç d ü şü n m ed iğ in i, bundan sonra da onu dü­


ş ü n m e y e c e ğ in i sö y lem işti. P la n la n bu yöndeydi. O hal e ya­
pacağı tek ş e y M a d d ie J o n e s ’u unutm aktı.
ww

Meg ön kapıyı açıp Stev e CastJe’ın dingin mavi gözle­


nin içine baktı. Hcııüz duştan yeni çıkmış ve saçım kurul
nii,y, b itirm iş1* ki, Steve k apıy ı çalm ıştı. “B aşk a k im i araya­

cağım ı bile m edim .”

et
“ Beni a ra m a n a s e v in d im .”
S teve içeri girip m utfağa giden yolda M eg’i takip etti.
M ick'in üzerinde bir kot pantolon ve üzerinde, VEJETER-

.N
YA N L A R D A N H ER K E S N E FR E T ED ER yazan seb ze se ­
peti baskılı bir tişört vardı. M eg taze yaptığı kahvelerini
yudumlarlarken S te v e ’e M ic k ’in söylediklerini anlattı.

esi
“Şim di tüm kasaba ö ğren ecek ve ben bu konuda ne y a ­
pabileceğim i b ilm iyoru m .”
Steve kocam an e lle r iy le kahve fincanını sarıp dudakla­
rına götürdü. “ B aşını dik tutm aktan başka y a pabileceğin bir
Sit
şey y ok gibi görünüyor,” d e y ip kah vesin d en bir yudum aldı.
“Başımı nasıl dik tutabilirim ki?” Steve ile Maddie Dup­
ree Jones hakkında yaptığı son konuşmasında Steve ona tav­
ep
siyelerde bulunup, onu rahatlatmıştı. “Bu sayede yine herkes
annemin yaptıklarını ve babamın kaçamaklarını dillerine do­
layacaklar."
“Muhtemelen, ama bu senin suçun değil.”
C

Meg ayağa kalkıp kahve demliğine doğru ilerledi. “B i­


liyorum ama bu, insanların benim hakkımda da konuşmala­
w.

rına engel olmayacak.' Kahveye uzanıp hem kendi hem de


Steve'in fincanını yeniden doldurdu.
Hayır, olmayacak, ama onlar konuşurlarken sen ken­
ww

dine hep yanlış bir şey yapm adığını hatırlat."


Meg demliği yeniden yerine bırakıp kalçasını tezgâha
"Bunu söyleyebilirin, ama kendim ı daha iyi ^
'» e m i s a ğ l a r ı n , b i l e m i y o r u m / '

“H Sn-yarek.cn i„a„,rsan kalk,,

et
Irak u n döndüğümde kar,m hamileydi v e 'fc * *'

.N
benden olmad.ğm, biliyordu.- BeHi b e K u f a ^ * beb-Sm
M e g e doğru yaklaştı. "Sadece bacağ.m, ve u
men,,, zorluğuyla değil, ayn, zamanda kar,m,n b "™ ' kaybe'-

esi
atkadaşlanmdan biriyle ihanetin,yle de baş ehnev!T T
“Ah. Tanrım. Çok üzgünüm. Steve." ^ Çahst"" ”
"Üzülme. Hayatım bir süre için cehenneme donm ­
Sit
ama şimdi toparladım. Bazen şekerin k.ymetini b i l m ^
pisliğin da tadına bakmak gerekiyor."
M e g bu sözün orduda kullantlan bir deyim olup oto»,
dığını merak etti.
ep
Steve, M e g ’in eline uzandı. “Am a tüm pisliği temizle­
meden de şekerin kıymetini bilemezsin.” Başparmağıyla
M e g ’in bileğini okşadı. Ve M e g ’in kolundaki tüyler ürpere-
C

rek diken diken oldu. “Anne babanın yaptıkları seni bağla­


maz. Sen o zamanlar sadece küçücük bir çocuktun. Tıpkı ka­
w.

rım ın beni arkadaşım la aldatmasının beni bağlamayacağı


g ib i. .. Gerçekten bağlamaz. Eğer ben uzaktayım diye üzül-
düyse bununla başa çıkmanın çok daha başka, çok daha onur
ww

lu yo lları vardı. E ğe r annen, babanın sürekli onu alda»


sından bıktıysa, onun da bu duyguyla başa çıkabıı« ^
önünde başka seçenekleri vardı. Karımın yap«g>
hatam değildi. Tıpkı annenin yaptığı şeyin senin hatan olma­
ması gibi. Seııi tanımıyorum, Meg ama ben hayatımın geri

et
kalanını başkalarının aptalca hatalarını düşünerek geçirme­
yeceğim.
“Bunu ben de çok isterim.”

.N
Steve, Meg’in elini sıktı ve sanki dokunuşu Meg’in kal­
bini yakalamıştı. “O zaman geçirme.” Meg’i kendine doğru
çekip elini boynuna doladı. “Şu hayatta emin olduğum tek

esi
bir şey varsa, o da başkalarının ne söylediklerine ne de yap­
tıklarına hâkim olamadığındır.”
“Mick gibi konuştun. O da geçmişi çok düşündüğüm
için bir türlü etkisinden kurtulamadığımı söylüyor.” Yüzünü
Sit
Steve’in avucunun arasına gömdü.
“Belki de hayatında seni geçmişi düşünmekten alıkoya­
cak başka bir uğraş edinmelisin.”
Gerçekten de Meg, Travis’in babasıyla evlendiği dö­
ep
nemde geçmişi şimdiki kadar çok düşünmüyordu.
“Belki de hayatında biri olmalı.”
“Travis var ya işte.”
C

“Oğlunun dışında.” Steve başını eğip Meg'in dudakla­


rına yaklaşarak, “Sen çok güzel bir kadınsın. Meg. Hayatında
w.

bir erkek olmalı,” dedi.


Meg konuşmak için ağzını açtıysa da sözler bir türlü ak­
lına gelmedi. Bir erkeğin ona güzel olduğunu söylemeyeli
ww

epey bir zaman olmuştu. Oğlunun dtşında birini öpmeyeli de


çok uzun zaman olmuştu. Meg dudaklarını Sleve’c yaklaş­
tırdı ve Steve onu optü. M utfağa vuran gün ışığında sanki
M 'nsuza dek sürm üş hissi veren sıcacık, nazik b ir*
h ğ in d e Steve, M eg 'in ellerini kocam an ellerinin a r ^ Bit'
rak. B unu o kadar uzun zam andır yapmak isti ala~
d ed i. ^‘'yordum ki;.

et
M eg alid u d ağ m ı yalayıp güldü. M eg ’in kendi •

.N
' e h âlâ çekici bir bayan olduğunu hissetm esini sa*/
S a d e c e b ir garson, b ir anne, kırk yaşına merdiven da'
b ir kad ın o lm an ın dışında güzel ve çekici bir kadın “K ^
şın d a s m , S te v e ? " 3Çya‘

esi
“Otuz dört."
“Yani senden altı yaş büyüğüm.”
“Sorun olur m u?”
Sit
M e g kafasını salladı. “Hayır, ama senin için sorun ola-
bilir.”
“Yaş sorun olmaz.” Ellerini M e g ’in beline dolayıp, onu
ep
kendine doğru çekti. “Sadece M ic k ’e kız kardeşini istediğimi
söyleyebilm enin bir yolunu bulmalıyım.”
M e g gülümseyerek kollarını Steve’in boynuna doladı.
C

M ic k 'in daha anlatmadığı pek çok şey olduğunun farkın­


daydı. Özellikle de M addie Jones’la olan ilişkisini biliyordu.
w.

“B ıra k kendisi keşfetsin.”


ww
et
.N
esi
O N Y E D İN C İ BÖLÜM
Sit
Maddie yatağında kıvrılmış yatıyordu. Kalkmaya hali
yoktu. Kamının ortasına bir yumru gibi gelip çöken pişman­
lık dışında hiçbir şey hissetmiyor, sanki içi boşalmış bir posa
ep

gibi öylece yatıyordu. Gerçekleri M ick’e daha önceden söy­


lemediği için çok pişmandı. Eğer daha onu barında gördüğü
ilk gece kim olduğunu söylemiş olsaydı Mick elinde fare ka­
C

panları ve kedi oyuncaklarıyla kapısına gelmeyecekti. Ona


hiç dokunmayacak, onu hiç öpmeyecekti. O da ona âşık ol­
w.

mayacaktı.
Kartopu yatağa tırmanıp, yorganın üzerinden Maddie'
nin yüzüne doğru salma salma yürüdü.
ww

Bütün gece çektiği ıstırabın etkisiyle kupkuru bir sesle


kedisine. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye sordu. "Kedi
tüyünden hoşlanm adım ,, biliyorsun. Bu. kurallara tamamen
av k ı n . Kartopu örtülerin arasına yavaşça süzülerek kaf
Mnı M a d d i c 'n i n çenesinin hemen altından dışarı çıkardı J*
m u ş a e ık tüyleri Maddic'nin boğazını gıdtklamıştı. “ M i y av^

et
“Haklısın. Yemişim kuralını." Gözleri yaşlarla dolark
k e d i s i n i n başını okşadı. Dün gece o kadar çok ağlamıştl ^

.N
esi
UHUI.
Âşık olmamış olsa, vücuda hücum eden dopamiıı hormonu
nun, kalbi burkan acının ve sevip de kaybetmenin ne demek
olduğunu biç öğrenmemiş olacaktı. Sevip de kaybetmek hiç
Sit
sevmemiş olmaktan daha iyi değildi. Maddie, M ick’i sevip
de kaybetmektense hiç sevmemiş olmayı tercih ederdi.
“İncinmedim, ’’ demişti. “Sadece midem bulandı. ” Öf­
ep
kesine ya da gözlerinde gördüğü nefrete katlanabilirdi ama
iğrenmesi? Bu gerçekten canını çok yakmıştı. Sevdiği ada­
mın. dokunduğunda sadece bedenine değil kalbine de doku­
C

nan adamın ondan midesi bulanıyordu. Maddie, M ick’in ona


karşı hislerini düşündükçe yatağında kıvrılıp yorganını ka­
w.

fasına kadar çekmek ve her şeyi unutuncaya kadar orada öy­


lece yatmak istiyordu.
Öğlene doğru artık beli ağrım aya başlamıştı. O yüzden
ww

kedisini de kucağına alarak yataktan çıktı. Kartopu’yia bir-


. zerine
tikte akşama kadar kanepeye uzanıp, televizyonda önlerim
■c çıktıysa sersem sersem izlediler. Hatta “Kate&Leop0^ u
Hile. Maddie bu filmden nefret ederdi çünkü h A
kadml„ bir erkek için köprüden a lla m a ^ Mla an*
nıczdı.

et
Ama bu kez anlama,z bulduğu bu lilmi j7jerken
lan„a hâkim olamam,ş ve film boyunca gözyaçlann, bir SI

.N
p a |a akıtmıştı. “Kate&Leopold-daı, sonra “Mirkc, Manor”
ve -PİSİ Projesi-nin lekrarların, izledi. Leopold'a, zavallı
mirkellerin haline ve Jeffrcy’nin iğrenç pantolonuna bakıp

esi
bakıp ağlamadığı anlarda da Mick’i düşünüyordu. Hiç dur­
madan sözlerini, konuşurkenki yüz ifadesini ve babasının
Alice için annesini terk edeceğini söylerken tam olarak ne
dediğini düşünüyordu. Demek Alice, Loch’la ilgili hislerinde
Sit
yanılmıyordu. Kimin aklına gelirdi ki? Maddie’nin gelme­
mişti; daha doğrusu gelmişti ama Alice’in evli erkeklerle ve
Loch’un kadınlarla olan geçmişlerine baktığında buna ihti­
ep
mal vermemişti.
Bu konuda Rose’u haklı çıkarabilecek tek mazeret kla­
sik bir cinnet geçirme ve kendini kaybetme olabilirdi. Tarih
boyunca sürüp gelen, araştırmalara konu olan, bildiğimiz “Ya
C

benimsin ya hiç kimsenin” tavrı.


Gerçek gayet basit ve tüm çıplaklığıyla ortadaydı işte.
w.

Gerçeği bilmek kitabı yazmayı kolaylaştırıyordu belki ama


kişisel düzeyde Maddie için değişen hiçbir şey yoktu. Annesi
hâlâ yaptığı hatalı bir seçim yüzünden hayatını kaybetmiş,
ww

üç kişi ölmüş, üç çocuk da kimsesiz kalmıştı. Yazmak için


elinde malzeme olması bir şeyi değiştinniyordu.
Gece yarısına doğru uyuyakaldı ve ertesi sabah uyandı-
ğmdu yine kendini berbat hissediyordu. Maddie hiçbir zaman
mızmız ya da sulugöz biri olmamıştı. Çünkii daha küçük bir
çocukken mızmızlanmanın, ağlamanın, kendine acımanın in_

et
sana bir şey kazandırmadığını anlamıştı. Kendini hâlâ bir ton
yük altında kalıp ezilmiş bir leş gibi hissetm esine rağmen

.N
kalkıp duşunu alıp çalışma masasına geçti. Yatağa yapıŞniak
ve kendini paralamakla işler hallolmuyordu. İşte kitap ya2.
manın da böyle bir yönü vardı; eğer kendisi işin başına geç.

esi
mezse iş yürümüyordu.
Zaman çizelgesini duvara yapıştırm ıştı ve artık her şey
hazırdı. O turup yazm aya başladı:
Sit
Dokuz Temmuz, öğleden sonra, saat üçte Alice Jones beya-
bluzunu ve siyah eteğini giyip bileklerine Charlieparfümümle,,
sürdü. Hennessy!r Bar ’daki ilk günüydü ve ilk gününde iyi bir
ep

izlenim bırakmak istiyordu. Hennessy’s Yasaklar Dönemi’nde,


1925 'te inşa edilmiş ve aile arka tarafta sattıkları hububat alko­
lüyle işe haşlayıp, zamanla işleri büyütmüşlerdi...
C

Ö ğle vakti M ad d ie m asad an b ir şey ler atıştırmak. Kar­


w.

to p u ’nu b eslem ek ve b ir şişe d iy et kola alm ak üzere kalktı.


O gün, g e ce y a n la rın a k a d ar y azd ı, ta ki yorgunluktan yatağa
d ü şü n cey e dek. E rtesi sab a h yeni g ü n e yine çenesinin hemen
ww

a ltınd a ç a rşa fla rın a ra sın d a k ıv n ln u ş kedisiyle açtı &öz*e r_^


“ B u çok k ö tü b ir a lış k a n lık ,” dedi kedisine.
h e r z a m a n k i s e v g i g ö s te r ile rin d e n b irin i yapıp
b a şla d ı. B u d u y g u s ö m ü rü s ü y in e işe yaram ış, Ma
yataktan bir tekmeyle fırlatmak fikrinden vazgeçmişti.
Sonraki birkaç haftada Kartopu başka kötü alışkanlıklar

et
(jaha edindi. Hiç durmadan yazı yazarken Maddie’nin kuca-
g,nda oturm ak, çalışm a masasının üzerinde gezinmek ve
ataçları, kalem leri ve yapışkanlı notlarıyla oyun oynamak

.N
gibi.
Maddie gününün on saatini yazmaya ayırarak kendini
işe veriyor, kimi zam an da düzenli molalar verip arka taraf­

esi
taki verandada güneşin tadını çıkarıyordu. Sonra yine masa­
sının başına dönüp yorgunluktan yatağa düşünceye kadar
yazmaya devam ediyordu. Kendini işiyle meşgul etmediği
Sit
her an M ick’i düşünm eye başlıyordu. Ne yapıyor, kimlerle
görüşüyor çok merak ediyordu. Mick. Maddie’ye onu düşün­
meyeceğini söylem işti ve M addie onun sözünde duracağın­
dan emindi. Eğer onun için geçm işin üzerine bir sünger
ep
çekmek bu kadar kolaysa M addie’yi düşünmemek çok daha
kolay olmalıydı.
Aklını işine vermediği her an M ick’e yaptığı sohbetleri,
C

Redfısh’teki yemeği ve M ick’in yatağında geçirdiği saatleri


düşünmeye başlıyordu.
w.

M ick’ten nefret edebilm eyi o kadar çok istiyordu ki.


Hatta belki de sevmemek bile yetebilirdi. Eğer bunu yapa­
bilse belki de her şey çok daha kolay olabilirdi. Sık sık ken­
ww

dine Maddie ııin ona gerçek kim liğini açıkladığı gece söyle­
diği iğrenç ve alçakça sözleri hatırlatıyordu ama yine de
ondan nefret edemiyordu. Onu seviyordu ve sonsuza dek se­
veceğinden de ad. gibi emindi.

335
■ A n n e sin in ölüm yıldönümünde M ick’in yalnız olup
I m addinin \e hayatlarını altüst eden o geceyi d ü ş ü n ü p ^ '
I tünmediğinin merakı içindeydi. Acaba o da Maddie kad^

et
I yalnız \ e üzgün m üydü? Saat gece yarısını bir dakika ge **
I ğindc M addie'nin M ick’in kapısına gelebileceğine daî~
küçük umut kırıntıları da yerle bir olmuştu. Mick gelme • *

.N
\ e M addie bir kez daha sevdiği adam ın onu sevmediği e
çegıyle yüzleşm ek zorunda kalm ıştı.
Ağustos ayının son günü Maddie üzerine haki renkli bir

esi
şort ve siyah kolsuz bir bluz giyerek Kartopu’nu veteriner
ran de vu n a götürdü. Kedisini Dr. Tannasee’nin koca elle­
rine bırakmak M addie’nin sandığından daha zor olmuştu
Sit
Çılgın bakışlı, dişlek ve kural tanımaz beyaz tüy yumağını
muayene odasında bırakıp çıkarken göz ardı etmeye çalıştığı
panik hissi aynı zamanda kaçınılmaz bir gerçekle yüzleşme­
sine de sebep olmuştu. Nasıl olduysa olup, Maddie’nin de
ep

anık kedi hastası bir kadın olduğu gerçeği.


Eve döndüğünde ev ona çok boş ve sessiz geldi. Kendini
birkaç saat boyunca çalışmaya zorlayıp, sonra da biraz temiz
C

hava ve güneş ışığı almak için kendini verandaya atmıştı.


Adirondack bahçe sandalyelerinden birine oturup yüzünü gü­
w.

neşe çevirdi. Yan verandada Allegrezza’lar gülüşüp konuşu­


yor vc m angal keyfi yapıyorlardı.
ww

' Lisa bağırarak. “M addie. ge, ve ikizleri g * ^

M a d d ie ’ye seslendi. M ad die g ı­


dayı kolaçan etti am a etrafta ıç lr J kj siyah Par'
medı. A rad aki kısa m esafeyi yürürken ayağındak
It)3k arası terlikleri topuklarına değerek şıpıdık şıpıdık sesler
v-,karıyordu.
Isabel ve Lilly Allegrezza tıpkı birer burrito dürümü gibi

et
sarılıp sarmalanmış bir halde geniş bir tentenin altında, aynı
bebek arabasının içinde etraflarındaki yaygaradan habersiz,

.N
yan yana uyuyorlardı. Kızların saçları tıpkı babalannınki gibi
siyalı ve ışıl ışıldı, yüzleri de Maddie’nin hayatında gördüğü
en narin yüzlerdi.

esi
“Tıpkı porselen bebeklere benzemiyorlar mı?” diye
sordu Lisa.
Maddie başıyla onu onayladı. “Çok minikler.”
Delaney, “Şu an iki kilodan biraz daha fazlalar,” dedi.
Sit
“Erken doğdular ama sağlıkları gayet yerinde. Şayet en ufak
bir sorun olmuş olsa, N ick zaten onları evde adeta pamuklara
sarmalayıp sarardı.” Delaney kardeşi Louie ile birlikte man­
ep
gal başında duran kocasına baktı. “Aklınıza gelebilecek tüm
malzemeleri aldı. Bebek kitabında yazdığına göre, buna yuva
yapma diyorlar.”
Lisa bir kahkaha attı. “N ick’in kuş gibi yuva yapacağı
C

kimin aklına gelirdi ki?”


Nick karısına dönerek, “Benden mi bahsediyorsunuz?”
w.

diye sordu.
Delaney ona doğru bakarak gülümsedi. “Sadece seni ne
kadar çok sevdiğimi söylüyordum.”
ww

“Eminim öyledir.”
Lisa eltisine dönüp, “Ne zaman iş başı yapmayı düşü­
nüyorsun?” diye sordu.
f
■ ' rum

et
■ M a d d ie . D e la n e y 'in o m u z h iz a s ın d a k e s ilm iş kus
I sarı saçlarına baktı. “K uaför salonun mu var?” Ur“Su*
F "l-vct. Main C addesi'ndeki salon b e n im .” D el

.N
' Maddic'nin saçlarına bakıp, "E ğer gelecek avd m ** ^
, , , once kf.
sime ihtiyacın olursa haber verm en yeter. Aletlerimi
lirim ," dedi. A m a ne yaparsan yap sakın H elen’in k ^

esi
salonuna gitm e. Saçlarını yakıp seni seksenlerin rock kY ^
rinden fırlam ış k ad ın lara çeviriverir. E ğer saçların ^ 6
olsun istiyorsan, bana g e l.” ^UZe*
İşte bu, kasabadaki kadınların yarısının saçlarının neden
Sit
kütük gibi old u ğ u n u açık lıy o rd u .
Arka kapının açılmasıyla Pete ve Travis dışarı çıktılar.
İkisinin de ellerinde birer sosisli sandviç vardı ve Nick de
ep

sandviçlerinin üzerine birer sıra ketçap sıktı. Travis’i görmek


Maddie 'ye amcasını hatırlatmıştı. M ic k ’in nerede olduğunu,
birazdan onun da gelip gelmeyeceğini merak etti. Eğer ge­
C

lirse yalnız mı olacaktı, yoksa kolunda M ic k ’in ona verebi­


leceğinden çok daha fazlasını isteyen bir hatun olacak mıydı?
w.

M a d d ıe ’ye onu sevdiğini söylemişti ama Maddie buna inan­


mıyordu. A m a yaşadıklarından öğrendiği bir şey vardı ki. o
da. aşk sen onu düşünm ek istemiyorsun diye çekip git®
ww

>0f “Selam Travis. N e haber?” diyerek Travis’e d o ğ r u l

laştı.
"İyidir. K e d in n a s ıl? ”
“Bugün veterinerde. O yüzden ev çok sessiz.”
“Ah,” diyerek başın» yukan kaldırdı ve güneş ışıklarının

et
gözüne girmesiyle yüzünü buruşturdu. “Ben de bir köpek
a la c a ğ ım .”

.N
“ A h .” M addie, Meg’in Travis’e köpek almakla ilgili
s ö z le rin i anımsadı. “Ne zaman?”
“Bir gün.” Sosisli sandviçinden bir ısırık daha aldı ve

esi
“Amcam M ick’le birlikte balığa çıktık,” dedi. “Ama elimiz
boş döndük.” Yutkunup devam etti. “Sonra tekneyle senin
evinin önünden geçtik. Seni gördük ama el sallamadık.”
Başka ne olacaktı ki? Maddie komşularına veda edip,
it
eve döndü. Ev hâlâ çok sessizdi; bu yüzden Maddie de yan
komşular gibi kendi yuvasını güzelleştirmek için Value Rite
pS
İlaç M arketi’ne gitmeye karar verdi. Artık Kartopu'na şöyle
güzel bir kedi kafesi ve iyi bir yatak almanın zamanı gelmişti.
Karton kutu çok iyi bir yuva sayılmazdı.
Ce

Maddie’nin planlamadığı bir şey varsa o da Kuruluş Yıl­


dönümü kutlamalarının tam ortasına düşmekti. Bugünle ilgili
eline bir broşür geçtiğini hayal meyal hatırladı ama şu ana
kadar kutlamalar aklından tamamen uçup girmişti. Value Ri-
w.

te’a giden yol normalde on dakika sürerken bugün oraya var­


mak tam bir saatini alm ıştı. M arketin park alanı da yolun
karşı tarafındaki parkın içine kurulan Kuruluş Yıldönümü El
ww

Sanatları Fuarı’na gelen arabalarla hıncahınç doluydu.


Maddie boş bir yer bulup arabasını park etmeden önce
park alanında tıpkı bir akbabanın avını ararken yaptığı gibi
bir tur döndü. Normalde bunu çok sorun etmezdi ama görü-
»üşe göre c\ c gitmesi de en az yarım saati bulacaktı
Markette dolaşırken küçük bir kedi yatağı buldu arna

et
«alıkta kafes falan göremedi. Yatağı aldığı kedi oyuncağı^
kuş. balık ve farelerin çekim görüntülerinden oluşan DVly
nin yanına koydu. Kedisine izlemesi için bir DVD aldr

.N
dan, kendinden fena halde utanıyordu ama belki balıklarr”
lorken sersem leyen kediciği mobilyalara zarar vermek
alıkoyabilirdi. tCn

esi
M arketten stok sayılabilecek kadar çok sayıda tuvalet
kâğıdı, çam aşır deterjanı ve en gizli tutkusu olan Weeklv
.Vt'n’.v o f the Universe dergisini aldı. Yirmi iki kiloluk küçük
uçakların, Koca Ayak’ın hamile bıraktığı kadınların hikâye­
Sit
lerini okum ayı seviyordu ama en çok da Elvis’in resimleri
için alıyordu dergiyi. Dergiyi de arabasının içine atarak ka­
saya yöneldi.
M ad d ie beş num aralı kasaya aldıklarını yerleştirirken
ep
k a siyerin C arleen Davvson olduğunu fark etti.
*‘Senin A lice'in kızı olduğunu duydum. Doğru mu yoksa
bu da B rad P itt’in k asabaya gelm esi gibi balon haber mi?”
C

“ H ayır, bu d o ğ ru ... A lice Jones benim annemdi. Maddie


ç an ta sın d a c ü zd a n ın a bak ın d ı v e nihayet bularak çıkardı.
w.

‘-H ennessy V d e A lic e ’le b eraber çalışmıştık.”


“ E v e t, b iliy o ru m ,” d iy erek C arleen ’in bir sonraki cüm­
le sin in n e o la c a ğ ın , m e ra k la b ek lem ey e koyuldu.
ww

- İ y i b ir k ızd ı. O n u sev e rd im .”
M a d d ie ’n in d u d a k la rın ın k enarı şaşkın
h a fifç e y u k a rı kalktı. “ T e şek k ü rle r ”

340
Carleen her şeyi kasadan geçirip, aynı poşete doldurdu,
planda kalan tek şey kedi yatağıydı. “Evli bir adamla düşüp

et
kalkmaması gerekirdi ama bu, Rose’un ona yaptığı şeyi haklı
çıkarmaz tabii.’
Maddie kredi kartını vererek şifresini girdi. “Kesinlikle

.N
katılıyorum.” Aldıklarının parasım ödeyip, içeri girdiğinden
çok daha iyi bir ruh haliyle dışarı çıktı. Poşetlerini arabasının
bagajına yerleştirip, buraya kadar gelmişken fuarı da gez­

esi
meye karar verdi. Karşıya geçip parka doğru ilerlerken bü­
yük siyah güneş gözlüklerini gözüne indirdi. Daha önce hiç
el sanatları satan bir yer gezmemişti çünkü dekorasyonla ara­
sının pek iyi olduğu söylenemezdi.
Sit
Sosisli çöp şiş standından kendine bol hardallı mısır
unlu bir şiş alıp midesine indirirken Meg ve Travis’e çarptı
gözü. Yanlarında uzun boylu, dazlak ve üzerinde, SPAR-
ROW BENİM YARDIMCI KAPTANIM OLUR yazan tişör­
ep

tüyle bir adam vardı. Mick’in yanlarında olmadığını fark etti.


Maddie kedi patikleri, tasmalar, evcil hayvan kıyafetleri ve
mama makineleri satan standa yönelmeden önce onların ge­
C

çip gitmesini bekledi. Pembe prenses temalı kedi yuvasını


fazla abartılı bularak bovling çantası şeklinde dizayn edilmiş
w.

kedi kafesini incelemeye başladı. Tel kafesli siyah kalplerle


süslenmiş kırmızı bir sepetti ve kenarları da siyah peluşla
çevrelenmişti. Yanında bir de aynı şekilden atıştırmalıklarını
ww

sürekli yanınızda taşıyabilmeniz için bileğe takılan bir bes­


lenme çantası hediyeydi. Ayrıca bir de gelecek hafta teslim
edilmek üzere üç katlı bir kedi oyun parkı ve elektronik bir

341
Uwlt kunılugu siparişi verdi. Taşıma kafesini yanına ald,
Kivlıvc yarın doğruca gidip Kartopu'nu eve getirebilirdi *'
H\cil hayvan standmdan ayrılırken çanta şeklindeki ka

et
tes i koluna astı ve yediği sosisli çöp şişin çöpünü bir kenara
attı. Bay Pottery standına doğru ilerleyerek sağa doğru bir

.N
hamle yapmıştı ki M ick Hennessy’nin göğsüyle burun bu.
runa geldi. Yavaşça başını kaldırarak önce geniş göğsüm
saran mavi tişörtüne, defalarca öpücük kondurduğu boynuna

esi
sonra inatçı çenesine ve kızgınlıkla büzdüğü dudaklarına ba­
kıp. bakışlarını en son güneş gözlüklerinin ardına sakladığı
gözlerinde durdurdu. Kalbi delicesine atıp, sıkışıyordu ve
tüm bedenini birden ateş basmıştı. Aklına ilk gelen Mick’in
Sit
dalga dalga yayılan öfkesinden kaçarak bir an önce oradan
tüymekti. Am a bunun yerine ağzından gayet nazik bir, “Mer­
haba, M ic k .” çıktı.
ep
M ic k kaşlarını çatarak, “Maddie,” dedi.
M addie bakışlarını M ic k ’in yüzünde gezdirerek kalbin-
deki M ic k ’e susam ış yalnız yerleri doyurmaya çalıştı. A lı®
C

düşen siyah saçlarına baktı ve sonra da yanağındaki morluğa.


“Yüzüne ne o ld u ?”
w.

M ic k başını iki yana saliadr Önemli^


Yanında külot fırlatma meraklısı D ^
ww

-B e n i arkadaşınla tanlş“ ™ ayaCab " îikte olduklarını fe'ke1'


O ana kadar M a d d ie .kısının birlik ^ m

m em işti. D a r la ’n.n kabarık

duruyordu ve üzerinde * * * £ £ > » * * » *


jçmde acı çekiyormuş hıss.
to|on vardı.
-Darla, bu Maddie Dupree ama gerçek adı Maddie Jo-

et
n e s ."
- Y a z a r o la n m ı ? ”

-E v e t.” M a d d ie o m z u n d a k i kedi k afe sin i düzeltti.

.N
M i c k ’in D a r l a ’y la ne işi o lu rd u k i? K o lu n a takm ak için çok

daha iy i b ir ile rin i b u la b ilird i.


“Yehova Şahitleri bana senin Hennessy’lerle, annenin

esi
mezarını otopsi için açtırmayı düşündüğünü söyledi.”
Mick ani bir öfkeyle, “Tanrım,” diye söylendi.
Maddie gözlerini önce M ick’e, ardından da Darla’ya çe­
virdi. “Bu doğru değil. Asla böyle bir şey yapmam.”
Sit
Mick cebinden bir tomar para çıkarıp kadının eline tu­
tuşturdu. “Darla sen neden bira standma doğnı gitmiyorsun?
Ben de birazdan geleceğim.”
ep
Darla parayı alıp, “Budweiser içer misin?" diye sordu.
“O lu r.”
Darla yanlarından uzaklaşır uzaklaşmaz Mick, Mad­
C

die’ye, “Kasabada daha ne kadar kalacaksın?” diye sordu.


Maddie omuzlarını silkti. Gözlerini kalabalığın arasında
kaybolan D arla’nm koca kıçından alamayarak. “Bilmiyo­
w.

rum,” dedi. Sonra yeniden kırılan kalbini delicesine çarptıran


adamın suratına dikti gözlerini. “Lütfen bana Darla yla be­
raber olmadığını söyle.”
ww

“Ne o, kıskandın mı?”


Hayır, aslında daha çok kızmıştı. Kızmıştı çünkü Mick
onu sevmiyordu. Kızmıştı çünkü kalbinin sonsuza dek Mick

343
»Vin atacag m ı biliyordu. Kızmıştı çünkü içinden bir «
cn d ın ı liseli b ir kız gibi kendini M ick’in göğsüne ^
« e n m e s.n , söylüyordu. “D alga m, geçiyorsun? Böyle ^

et
k a h te ,i b >r geri zekâlıyı mı kıskanacağım?" Eğe »Ü"!
k ısk an d ırm a k istiyorsan yanında y anm da olsa bir beyıf ^

.N
v e b ir n e b ze de olsa üst sınıftan birilerini gezdir." °*an
M ick , M a d d ie ’ye gözlerini kısarak baktı "Fn
azından
o lm a d ığ ı b iriy m iş gibi davranıp, rol yapmıyor.”

esi
E v e t, y a p ıy o rd u . Sanki on num ara bir vücudu varnuş
g ib i o rta lık la rd a salınıyordu am a M addie b ir parkın ortasında
b u n u b a ğ ıra çağ ıra söylem eyecekti elbette. Ne de olsa kendisi
b ir n e b z e d e o lsa üst sın ıftan sayılırdı.
Sit
M ic k e tra fla rın d a k i sesi b atırm ay a çalışarak, “En azın­
d a n a ğ z ın d a n ç ık a n h e r sö z yalan d eğ il,” dedi.
“ N e re d e n b iliy o rsu n ? Sen b irini tanıyacak kadar onunla
ep
v a k it b ile g e ç irm iy o rs u n k i? ”
“ B e n i ç o k iyi ta n ıd ığ ın ı san ıy o rsu n , değil mi?”
“ S e n i ta n ıy o ru m . M u h tem ele n hayatındaki diğer kadın­
C

l a r d a n ç o k d a h a iyi ta n ıy o ru m ve e m in im ki ben de senin bu


g ü n e k a d a r e n ç o k ta n ım a şa n s ın a sah ip olduğun tek kad,
w.

mm
M ic k y a v a ş ç a b a ş ın ı iki y a n a sallad ı. “Sem tanımış»
ww

mm.
M addie aynalı güneş gözlüklerinin üzerinden Mick’in
gözlerinin içine baktı. “Evet, tanıyorsun, M ick”
“En sevdiğin seks pozisyonunu bilmem seni tanıdığım

anlam ına g e lm e z bence.”


Belli ki aralarındaki ilişkiyi sadece sekse indirgemeye
>ordu. Her şey o amaçla başlamış olabilirdi ama olaylar

et
ok daha farklı gelişmişti. En azından Maddie için. Maddie
öne doğru bir adım atıp, parmak uçlarında yükseldi. M ick’e
o kadar çok yaklaşmıştı ki tişörtünün üzerinden sıcaklığını

.N
hissedebiliyordu. Öyle yakındı ki bu mesafeden kulağına eği­
lirken M ick’in kalp atışlarını duyabileceğinden emindi.
••Hakkımda altta olmayı mı yoksa üstte olmayı mı sevdiğim­

esi
den çok daha fazla şey biliyorsun. Tenimin kokusundan ve
ağzında bıraktığım tattan çok daha fazlasını...” Gözlerini ka­
patıp devam etti. “ Beni tanıyorsun. Sadece kim olduğumu
kabullenemiyorsun.” M addie tek bir kelime daha etmeden,
Sit
topuklarının üzerinde dönüp M ick’i durduğu yerde öylece
bıraktı. Maddie, M ick’le ilk karşılaşmasının çok iyi geçtiğini
söyleyemezdi belki, ama en azından yanından ayrıldıktan
ep
sonra bir süre daha kafasını onunla meşgul etmesini sağla­
mıştı.
M addie parktan bir an önce çıkıp eve dönmek ve
C

Mick’le yeniden karşılaşm aktan kaçınm ak yerine kendini


acele etmemeye zorladı. Birkaç haftadır gerçekten dibe vur­
w.

muştu ama şimdi daha iyiydi ve kırık kalbinin acısını b a şa ­


rabiliyordu. Mad Hatter standına şöyle bir bakıp Bay Kaşık
Adam standında durdu. B ay Kaşık Adam standında kaşığın
ww

yanı sıra takılardan saatlere kadar pek çok şey daha satılı-
^ a^ a veranc*at*a h°S sesler çıkaracağını dü­
şündüğü bir rüzgâr çan, ald l.
Rüzgâr çaııım <
taşım a sepetinin içine koyarak park-
tan çıktı. A m a b ir m ıknatıs, atacı nasıl çekerse bira standı da
M ad d ie 'n in gözlerini işte öyle kendine doğru çekiyordu D-,
\ a ııa m ay ıp bira standının olduğu bahçeye ve girişte duran

et
a d a m a baktı. Bu kez M ick 'in yanındaki Darla değildi. Kı\
ç ü c ü k bed en i ve avuç içi kadar elbisesiyle Tanya King

.N
M ic k 'in ö n ü n d e duruyordu. M ick sanki söylemek istediği
h e r şe y i d u ym ak istercesine T anya’nın ağzına doğru eğilmiş
\ e ku lak kesilm işti. Tanya bir elini M ick’in göğsüne dayar­
k e n M ick d e T a n y a 'n ın söylediği bir şeylere gülüyordu.

esi
M a d d ie 'y i düşünüyor gibi bir hali falan yoktu. Maddie
bir an d a acıyan kırık kalbiyle bu acıyı bastıramayacağım an-
Sit
M ic k güneş gözlüklerinin ardından Maddie’nin caddeyi
ge çip parktan ayrılışını izledi. Arkasından bakıp bakışlarını
ep

M a d d ie ’nin kalçalarında gezdirdi. Düşünmek istese de iste­


m ese de aklına birden bacaklarını M ic k ’in beline sarışı ve
C

M i c k ’in de onun kalçalarına dokunuşu geldi. Gerçekten ha­


tırlam ak istemiyordu ama M addie’yi hatırlamadan bir günü
w.

bile geçmemişti. B ir şekilde bir şeyler hep Maddie’yi ona ha­


tırlatıyordu. Kamyoneti. Teknesi. Barı. M ort’s Bar’a her gi­
rişinde M a d d ie ’nin arka kapıda üzerinde trençkotu ve çıplak
ww

güzel göğü sle rin in arasından sarkan kravatıyla bitivermes


b ir türlü akim dan çıkmıyordu. Maddie yle yaşadığı şey
dece seksten ibaret olduğuna kendini inandırmak^ıstıy^
ama M a d d ie bu konuda haklıydı. Teninin kokusun
/nida b ıra k tığı tattan ç o k dah a faz layd ı pa yla ştık la rı. B a z e n
M a d d ie a k lın a d ü şü y o r, acaba ne yapıyordur y a da acaba
arkadaşının düğünü için Boise ’e gitmiş midir? diye d ü şü n ü ­

et
yordu. B az e n se gü lü şü n ü , se sin i ve o ukala ağz ın ı özlüyordu.
Dalga mı geçiyorsun? Böylesine düşük kaliteli bir geri

.N
z e k â t ıv t mı kıskanacağım? ” Eğer beni kıskandırmak istiyor­
san vanında yarım da olsa bir beyni olan ve bir nebze de olsa
üst sınıftan bil ilerini gezdir, demişti; sanki Mick de Darla’yla

esi
beraber olurmuş gibi. M addie’yle beraber olduğu son gece­
den bu yana kimseyle sevişmemişti ama bu konuda sıkıntı
yaşadığını da pek söyleyemezdi. Bugüne kadar bu konuda
hiç sıkıntı yaşamamıştı.
Sit
Hakkımda altta olmayı mı yoksa üstte olmayı mı sevdi­
ğimden çok daha fa zla şey biliyorsun. Tenimin kokusundan
ve ağzında bıraktığım tattan çok daha fazlasını. Mick onu
yeniden görüp teninin kokusunu alınca onu kendine doğru
ep
çekip bir kez daha sarılmak öylesine karşı konulması güç bir
duygu haline gelmişti ki, bir an için neredeyse beklemediği
bir anda ellerini kaldırıp ona sarılmak üzereydi. Neyse ki son
C

anda ellerini dokunmadan geri çekmeyi başarmıştı.


Sadece kim olduğumu kabullenemiyorsun. Bu konuda
w.

yerden göğe kadar haklıydı. Vücudunu M ick’i geçmişe dair


bülbül gibi konuşturmak için kullanmış yalancının tekiydi
ve Mick de bu oyuna gelmişti.
ww

Tek geri zekâlı Darla değildi yani.


Maddie karşı caddede gözden kaybolunca Mick de ba­
kışlarını yeniden Tanya'ya çevirdi. Hâlâ ne anlatıyordu bu

347
bö y le?
“ Yani spor hocanı çok acımasız ama dediğini yapıyor»

et
A h, tabii. T an y a’nin egzersizleri... Hiç şüphe yok ki
T a n y a ’nm kusursuz b ir vücudu vardı. Elinin göğsünde takılıp
k a lm a sı nc acıydı. M ick ’in bir avuntuya ihtiyacı vardı

.N
M ic k 'in k endi kendine M addie’yi unutup akimdan çıkarma
ç a b a la n boşuna görünüyordu. Onu düşünmeden edemiyordu.
B elki de şu an tam ihtiyacı olan şey Tanya’ydı.

esi
Sit
C ep
w.
ww
et
.N
esi
ON SE K İZ İN C İ BÖLÜM
Sit
Clare'in düğününden bir gece önce dört arkadaş Mad­
die’nin Boise’deki evinde toplanmıştı. Maddie’nin salonunda
ep
nehir taşlarından yapılmış şöminenin önünde oturuyorlardı.
Maddie’nin Boise’deki evi kahverengi ve bej tonlarında dö­
şenmişti. Maddie dakikalar önce bir Moet şampanyayı pat­
C

lattıktan sonra dört arkadaş şampanya kadehlerini Clare’in


nişanlısı Sebastian Vaughan’la gelecekteki mutluluğu için
kaldırdılar.
w.

Bir seneden daha fazla bir süre önce bu dört kadın da


bekârdı. Şimdiyse Lucy evlenmiş ve Clare de evlenmek üze­
reydi. Adele lanetli talihiyle bedel ödediğine inanırken, Mad­
ww

die de âşık olup, acı çekmişti. Hayatında çok büyük değişik­


likler yaşamayan tek kişi Adele olmuştu. Gerçi Maddie.
Mick e olan hislerinden henüz arkadaşlarım haberdar etme-

349
KtH'hf / (iıb.sun

mıştı C'ünki) hu gece C lare'in gecesiydi, Maddie’ye a


gevesi değil. M ick'i Tanya’yla birlikte parkta görnıls ' ^

et
illerinden tam bir hafta geçmişti ve gördüğü o manzara^,'nin
şilnmek bile hâlâ midesini bulandırıyordu.
"A nnem B oise’in yarısını düğüne davet etti N

.N
dev s e ... ” Clare bir an durup Maddie’nin sandalyesinin a T
sına bakmak için sola doğru eğildi. “ Evinde bir kedi var”3
M addie de dönüp gözünün içine baka baka kuralı

esi
ihlal edip saten perdelere tırmanan Kartopu’na baktı M ad^'
ellerini çırpıp ayağa kalktı. “K artopu.” Kedi dönüp MaT
d ie ’ye baktı ve yeniden yere atladı.
“Kediyi tanıyor musun?” diye sordu Adele.
Sit
"Benim sayılır.”
“Sayılır derken?”
Lucy öne doğru eğilerek, “Am a sen kedilerden nefret
ep

ederdin,” dedi.
“Biliyorum.”
Clare iki parmağını dudaklarına götürüp, “Kedine Kar­
C

topu adını mı verdin? Çok tatlı bir isim,”dedi.


"H iç tarzın değil ama,” dedi Lucy.
w.

Adele başını hafifçe yana eğip ilgiyle M a d d ı e ’nın yu-


/üne baktı. “Sen iyi m isin? Birkaç aylığına uzaklaştın ve ku-
cagında bir kediyle çıkageldin. Truly’de bizim bilmediğim
ww

başka ne haltlar karıştırdın bakayım ?" k>dar


M a d d ie kadehini tepesine dikip son

içti. “H içb ir şey." . . dikti.


L u cy şüpheyle kaşlarından birini h
Sırlar Aşka ünget mı:

nasıl g id iy o r ? ”

et
“'A s lın d a kitap o ld u k ç a iy i g id iy o r.” dedi tüm sa m im i­
yetiyle. “Y a n sın ı b itirdim sayılır.” K ita b ın ik in c i ya rısı asıl
zor k ısm ı olacaktı. O b ö lü m d e a n n e sin in ö ld ü ğ ü ge cey i ya z ­

.N
mak zorunda kalacaktı.
A de le . “M ic k H e n n e ssy n a s ıl? ” d iye sordu.
Maddie ayağa kalkarak sehpaya doğru gitti. “Bilmiyo­

esi
rum.” Kadehine biraz daha şampanya doldurdu. “Benimle
konuşmuyor.”
“Ona sonunda kim olduğunu söyledin o halde.”
Maddie başını evet anlamında sallayarak arkadaşlarının
Sit
kadehlerini doldurdu. “Evet, söyledim ve duyduklarını hiç
hoş karşılamadı.”
“Neyse en azından onunla yatmadın ya.”
Maddie gözlerini uzaklara dikip, kadehinden bir yudum
ep

aldı.
Clare, “Aman Tanrım!” diyerek iç geçirdi. “Mick Hen-
nesy için perhizini mi bozdun?”
C

Maddie omuzlarını silkip yerine oturdu. “Ne yapayım,


kendime engel olamadım.”
w.

Adele başıyla Maddie’yi onayladı. “Çok seksi gerçek­


ten.”
Seksi adam çok...” Lucy kadehinden bir yudum alırken
ww

gözleriyle Maddie’yi süzdü. Kaşlarını merakla havaya dik­


mişti. “Sen ona âşık oldun, değil mi?”
Ne fark eder ki? O benden nefret ediyor.”
Dört arkadaşın içinde en iyi yürekli olan Clare, “Bunun

351
" : ^ ihiçsan~

et
B unun doğru olm adı#, gayet aç,kt,. Lucy bo*a
^ a la n şam panyayla hafifçe öksürürken, Maddie elinde o]1^
dan gülüm sedi. eelındeolma_

.N
^ A d e le de arkasına yaslanıp bir kahkaha koyuvem-
M addie Jones evine bir kedi aldı ve âşık oldu. Dünya '
d ö n ü y o r g alib a.” me

esi
C la re ’in düğününün ertesi günü M addie kedisini de ahp
y e n id e n T ruly yoluna düşm üştü. Düğün olması gerektiği gibi
Sit
ç o k g ü z e l geçm işti. Ve gece boyunca M addie gönlünce eğ­
le n ip , d a n s etm işti. D ans ettiği erkeklerin çoğu da oldukça
y a k ışık lı ve bekârdı. A m a M addie ne zam an karşısına çıkan
ep
h e r e rk e ğ i e lin d e o lm ad an M ick H en n essy ’yle karşılaştır­
m a k ta n v azg e ç e ce ğ in in m erakı içindeydi.
E y lü l a y ın ın geri kalan günlerini yazarak ve annesinin
C

ö lü m ü n d e n ö n c ek i g ü n leri yeniden yaşayarak geçirdi. Yazı­


la rın ın a ra sın a rö p o rtajlard an kesitler, günlüğünden parçalar
w.

e k le m iş ti tıp k ı şu n u n gibi:

G e le c e k y ıl b e b e ğ im a ltı y a ş ın a g irecek ve bl” n u * " ^


ww

b a ş la y a c a k . Bu kadar ç a b u k b ü yü m esin e b ir tü H u m
y o ru m . K e ç k e o n u » iç in d u b a ç o k j e y
k im bilir, b e lk i d e y a p a r ,m . L o c h b e n , da„ aynl,p
tunu d u b a ö n c e k ile r d e d e duym,
banageleceğini söylüyor. Rose usevmediğini veonaartık
onunlayaşamak islemediğini söyleyeceğinisöyledi. Bunuda

et
duymuştum. Ona inanmak istiyorum. Hayır, ona inanıyo­
rum!! Umarımodadiğerleri gibiyalansöylemiyordur. Ço­
cuklarını çoksevdiğini biliyorum. Durmadanonlardanbah­

.N
sediyor. Karısınaboşanmak istediğinisöylediğindeçocukla­
rınbüyükkavgalaraşahit olmasındanendişeduyuyor. Eline
geçenne varsafırlatıp atmasından vadadahaçılgıncaşey­

esi
leryapıp arabasını ateşe vermesindenkorkuyor. Loch'aza­
rar vermesinden korkuyorum. Bunu onadasöyledim. Oise
sadecegülüpbana "Rosebirkarıncayı bileineilemez, "dedi.
Sit
Maddie’nin kitabı yazarken en çok zorlandığı bölüm
sandığı gibi annesinin ölümünü tekrar, anbean yaşamak ol­
ep
mamıştı. Şüphesiz bu da çok zorlamıştı onu ama en zor
bölüm, kapanışı yazıp veda etmek olmuştu. Kitabı kaleme
alırken annesine hiç veda edemediğini fark etti. Bir veda bile
C

edemeden ayrılmışlardı. Ama şimdi annesine veda ederken


sanki hayat sahnesinin bir bölümünde artık perdeler kapanı­
yor gibi hissetmişti.
w.

Kitabı tamamladığında ekim ayının ortaları gelmişti \e


Maddie hem fiziksel hem de duygusal olarak adeta kuru>up
kalmıştı. Kendini yatağa atıp neredeyse yirmi saat boyunca
ww

deliksiz uyudu. Uyandığında sanki göğsünün içinden bir


diken çıkarılmış gibi hissediyordu. Oraya battığından bile
haberdar olmadığı bir diken... Artık geçmişinden kunul-
Ktti h e l H tP s o "

t■ muştu. Kurtulma ihtiyacı duyduğunun bile farkına varama-

■ m ış k e n

et
W Maddie. Kartopu’na yemeğini verip kendini duşa attı
V Kedisinin, aldığı yatakta daha bir gün bile yatmışhğı yoktu
I \ e videodan ne de kedi kafesinden hoşlanmıştı. Maddie de

.N
I artık kurulları boş vennişti. Kartopu vaktinin çoğunu ya pen.
' ccrede ya da M addie’nin kucağında yatarak geçirmekten

hoşlanıyordu.

esi
Maddie saçlarını yıkayıp vücudunu karpuz kokulu vücut
kremiyle ovdu ve hayatının geri kalan kısmında neler yapa­
cağını düşündü. Şöyle bir düşününce aslında gerçekten de ne
garip bir soruydu bu böyle? Kitabı bitirene kadar hayatının
Sit
ne kadar büyük bir kısmının geçmişe sıkışıp kalmış olduğun­
dan haberdar değildi. Farkında olmadan geçm işi geleceğine
nasıl da hükmetmişti?
Belki bir tatile çıkardı. Şöyle sıcak bir yerlere giderdi.
ep

Yanma sadece birkaç parça mayo ve parmak arası terliklerini


alıp, kendini güzel bir sahile mi atsaydı? Belki de Adele de
C

lanetli beraberliklerine ara verip bir soluk almak isterdi.


Maddie havlusuna kurulanırken M ıc k ’i düşündü. Mad­
w.

die otuz dört yaşındaydı ve M ic k onun gerçek anlamda ilk


aşkıydı. Mick ona asla karşılık vermeyecek olsa da Maddie
onu hep sevecekti. A m a belki de M ic k ’e bir konuda yardım
ww

edebilirdi. Kendine verdiği hediyenin aynısından bir tane de

Mick'e verebilirdi.
M ick’in bakışları elindeki şişeden, ön kapıdan içeri
giren kadına kaydı. Corona birasını bar tablasının üzerine bı­

et
rakıp, kadının masaların arasından yaklaşmasını seyretti. Pa­
zartesi gecesi olmasına rağmen Mort’s oldukça tenhaydı.
Saçları onu ilk gün gördüğünde olduğu gibi omuzlarının

.N
üzerine bukle bukle dökülmüştü ve üzerinde de vücudunun
tüm saklı güzelliklerini gizleyen siyah dökümlü bir kazak
vardı. Kolunun birinin altında bir kutu taşıyordu. Kuruluş

esi
Günü’nde onun kim olduğunu kabullenemediğini söyledi­
ğinden beri onu görmemişti. Haklıydı. Kim olduğunu kabul-
lenemediği doğruydu ama bu onu her şeyiyle özlemediği
anlamına gelmiyordu. Gözlerinin her yerde, her şeyde onu
Sit
aramadığı anlamına da gelmiyordu. Onu unutmak için ver­
diği çaba işe yaramamıştı. Hiçbir şey işe yaramamıştı.
Müzik kutusunda çalan Trace Adkins’in sesini bastır­
ep
mak istercesine, “Merhaba, Mick,” dedi. Sesi tıpkı sıcacık
bir brandy gibi ruhundan akıp gitmişti.
“Maddie.”
C

“Seninle biraz özel konuşabilir miyim?”


Mick, acaba veda etmeye mi geldi, diye düşündü. Eğer
öğleyse buna hazır olup olmadığını henüz bilmiyordu. Mick
w.

başını salladı ve birlikte onun ofisine geçtiler. Mick’in te­


ninde baş gösteren tatlı uyuşma yetmezmiş gibi bir de ona
olan açlığını pekiştirircesine Maddie omzunu omzuna değ-
ww

dirmişti. Maddie Jones’u istiyordu. Sanki uzun zamandır ona


açmışçasına üzerine atlayıp onu yiyip bitirmek istiyordu.
M addie’nin içeri girip kapıyı kapatmasıyla bu arzu adeta

355
Ra ı he! Gihsan

ta\ an yapmıştı. Mick mümkün olan en uzak noktayı seçere^


masasının başına geçti. “Belki de buradan gitsen...”

et
Maddie elini havaya kaldırıp. “Lütfen konuşmama izjn
ver.” diyerek Mick'i böldü. “Sadece bir şey söyleyip sonra

.N
da gideceğim." Güçlükle yutkunup dosdoğru Mick’in göz
(erinin içine baktı. “İlk defa bir şeyden korktuğumda beş ya
şmdaydım. Cadılar Bayramı ya da öcülerden korkmak gibj
bir korkudan bahsetmiyorum. Gerçekten mideni ayağa kal

esi
dıran bir korkudan bahsediyorum.
"Bir gece bir polis memuru kapıya dayanıp, beni uyan­
dırdı. Bana büyük teyzemin beni almaya geldiğini ve anne
Sit
min öldüğünü söyledi. Ne olduğunu anlayamamıştım. Anne­
min neden gittiğini anlam asam da bir daha dönmeyeceğini
biliyordum. O kadar çok ağladım ki büyük teyzem Martha’
nin C adillac’ının arka koltuğunun her yerine küsmüştüm.”
ep
M ick de o geceyi hatırlıyordu. Polis arabasının arka kol­
tuğunda oturduğunu ve M e g ’in hem en yanında hıçkırarak
ağladığını hatırlıyordu. A rtık hatırlam anın ne önemi vardı ki?
C

Maddie sözlerine devam ederek, “Seni ilk gördüğümde


senden hoşlanacağımı hiç sanmıyordum ama düşündüğüm
w.

gibi olmadı. Seninle yatağa girecek kadar senden hoşlanmayı


hiç beklemiyordum ama bunu da yaptım. Sana âşık olmak
da işin içinde yoktu ama bu da oldu. En başından beri sana
ww

kim olduğumu söylemem gerektiğini biliyordum. Sana kar


şıma çıkan pek çok fırsatta belki de yüz kez kim olduğumu
söylemem gerekirdi. Yapmam gereken şeyin bu olduğ1111^ ^
lıyordum ama bunu yaparsam seni kaybedeceğim» d
,rdum. Sana gerçeği söylediğimde çekip gideceğini ve bir
dlha dönmeyeceğini biliyordum. Olanlar bundan ibaret.”

et
M ick’in önüne bir A4 kâğıdı kutusu koydu. “ Bunun
sende kalmasını istiyorum. Bu, buraya yazmak için geldiğim

.N
kitap ve senin bu kitabı okumanı istiyorum. Lütfen.” Maddie
gözlerine kâğıtlara çevirdi. “CD de kutunun içinde ve bilgi­
sayarımdaki kopyasını sildim. Yani kutunun içindeki kitabın

esi
tek kopyası... Al işte şimdi onlara ne yapmak istiyorsan yap.
İstersen at, istersen kamyonetinle üzerilerinden geç, istersen
ateşe ver. Sana kalmış.”
Gözlerini yeniden M ick’e çevirdi. Kahverengi gözleri
Sit
sabit ve dingindi. “Umarım bir gün beni affedebilirsin. Affına
ihtiyacım olduğu için söylemiyorum bunu, senden a f bekle­
miyorum. Ama geçen son birkaç ayda öğrendiğim bir şey
var, o da senin bir şeyi bilmeyi, görmeyi ya da düşünmeyi
ep

reddetmen o şeyin yok olup, seni ve hayatında yaptığın se­


çimleri etkilemediği anlamına gelmiyor.”
Maddie dudaklarını yaladı. “Anneni affediyorum. Bunu
C

İncil emrettiği için yapmıyorum. Çok iyi bir Hıristiyan oldu­


ğum söylenemez çünkü o kadar yüce gönüllü olmadığımı bi­
w.

liyorum. Onu affediyorum çünkü onun bağışlayarak tüm


öfkemden, geçmişin tüm acılarından arınıyorum ve senin de
aynı şeyi yapmam istiyorum.
ww

“Truly’ye taşındığımdan bu yana neler yaptığımı düşün­


düm ve seni üzdüğüm için gerçekten çok il/günüm, Mick.
Ama seni tanıyıp sana âşık olduğum için üzgün değilim. Bel­
ki seni sevmek kalbimi kırdı ve bana acı verdi ama beni daha

357
tvi bir ııısan yaptı. Se n i seviyorum . M ic k ve um arım sen de
g ü n g e lip sev ebileceğin birini bulursun. Sen şu dünyada ha­

et
y a tın d a n ö y le sin e geçip gide n bir d o lu kad ın d an ço k daha
iyile rin e layıksın. Se n i se vm e k bana bunu öğretti. B a n a bir
erkeği sev m enin nasıl bir his olduğu nu öğretti. Ve um uyorum

.N
k i b ir g ü n b e nim k a r şım a da senin beni h iç se vm e ye ce ğin
k a d a r ç o k seven biri çıkar. Ç ü n k ü ben de h a yatım d an ö yle­
sin e g e ç ip gid e n b ir d o lu ada m dan daha fa z la sın a la y ığ ım ”

esi
M a d d i e b a k ışla rın ı M i c k ’in yü z ü n d e ge z d ir d i v e so nra g ö z ­
le rin in iç in e baktı. “B u ge ce b uraya k ita b ı v e rm e y e ve sana
v eda e tm e ye g e ld im . ”

“Gidiyor musun?” M addie’nin vedasma hazır olup ol­


Sit
madığını merak etmesine gerek kalmamıştı.
“Evet, gitmem gerek.”
H er ne kadar Mick için M addie’nin gitmesiyle göğsünü
açıp kalbini söküp alması farksızsa da gitm esi en iyisiydi.
ep
“Ne zam an?”
Maddie omuzlarını silkip kapıya yöneldi. “Bilmiyorum.
Yakında." Son bir kez dönüp omzunun üzerinden M ick’e
C

bakıp, ”Hoşça kal Mick, sana mutlu bir yaşam diliyorum”


dedi ve gitti. Maddie’nin gitmesiyle Mick, Maddie’nin ha­
w.

vada asılı kalan teninin kokusu ve göğsündeki koca bir boş­


lukla yapayalnız kalmıştı. Bara geldiği gece beyaz boyundan
bağlı elbisesinin üzerine giydiği kırmızı ceket hâlâ kapının
ww

arkasında asılıydı. M ic k ceketin hâlâ çilek koktuğunu bili

yordu.
Sandalyesine yaslanıp kafasını geriye attı. Bir bar ta
• ^ , ı^Herli içler acısı ve karısını bir daha öpe-
rt»sinin ü z e rin d e k e a c r ıı. v
cek olmanın hüznüyle otuz yıl geçiren yaşlı ayyaş Reu-
^n fsa v /y er'ı düşündü. M ick’in durum u belki onun kadar

et
^İcracısı değildi ama Maddie Jones’a âşık olduğundan beri
Reuben'i daha iyi anlamaya başlamıştı. M ick’in şişenin di­

.N
bine vurduğu hiç olmamıştı. İki ban vardı ve şişenin dibine
vuranların sonunun ne olduğunu iyi biliyordu. Ama bugüne
kadar bu sebeple kavgaya bulaştığı bir ya da ikiyi geçmezdi.

esi
Maddie’yi parkta görm eden iki gün önce Finley kardeşleri
yaka paça M ort’s B ar’dan dışarı atmak zorunda kalmıştı.
Çeşit çeşit dallamalar ve sarhoş kaçıklarla uğraşması gerek­
tiğinde daha önceden hep polisleri çağırm ıştı ama o gece
Sit
Scoot ve We’le bizzat kendisi ilgilenmek istemişti. Belki hiç
kimse Finley kardeşleri aptal oldukları için suçlayamazdı
ama çok kavgacı çocuklardı. Ö yle ki en sonunda Mick ve
ep
barmeni dayanamayıp ikisini de önce koridora, ardından da
yumruk yumruğa bir itiş kakışın yaşandığı dışarıya atm ış­
lardı. Oysa Mick bu tür kavgalardan liseden beri haz etme­
C

yip, özellikle kaçmıyordu.


Mick parmaklarını şakaklarındaki saçlarının içinden ge­
w.

çirip öne doğru eğildi. M addie’nin gerçek kimliğini öğren­


diği geceden beri hayatı adeta bir cehenneme dönmüştü ve
bu cehennemden nasıl çıkabileceğiyle ilgili hiçbir fikri yoktu.
ww

Hayatı peşi sıra akıp giden sefil günlerden ibaretti. Her şeyin
düzelip, iyiye gideceğini düşünm eye çalışsa da hiçbir şey
V° konuc*a ne yapacağını bilemiyordu,
ie kimse oydu, o da M ick H ennessy’ydi ve M addie’yi
H Rıiche/ ( iibson

■ ne kadar severse sevsin gerçek hayat Meg’in de izlediği


I kadın kanallarındaki dizilere benzemiyordu.

et
I One doğru eğilip, Maddie’nin masasının üzerine bırak
I tığı kutuyu kedine doğru çekti. Kapağını açıp, içine baktı-
[ ğında turuncu bir CD ve bir tomar kâğıt çarptı gözüne İlk

.N
sayfada büyük harflerle şöyle yazılıydı: Ölüm Bizi Avırana
Dek.
M addie bunun tek nüsha olduğunu söylemişti. Neden

esi
şimdi kalkıp da bu tek nüshayı da M ick’e vermişti ki? Bu
kadar sıkıntı çekip, zaman harcayarak yaptığı bir şeyi bitirir
bitirm ez M ick’e vermek için miydi tüm uğraşı?
M ick kitabı okumayı hiç istemiyordu. Yeniden geçmişin
Sit
tozlu sayfalan arasında boğulmak istemiyordu. Ne sadakatsiz
babasını ne de hasta annesinin cinnetini hatırlamak istiyordu.
Fotoğraflan görmek, polis raporlarmı okumak istemiyordu.
Tüm bunları zaten bir kez yaşam am ış mıydı, şimdi tekrar
ep

üzerinden geçm enin ne gereği vardı ki? Ama tam kapağı kal­
dırıp, kutuyu yeniden kapatm ak üzereydi ki gözleri ilk cüm­
lede takılı kaldı.
C
w.

"S a n a s ö z veriyo ru m , bu k ez ç o k fa r k lı olacak bebe­


ğ im . " A lic e Jortes g ö zle rin i ö n ce kü çü k kızına, ardından da
ww

y o l a çevirdi. " T ru ly 'yi ç o k seveceksin. G örsen cennet gibi


b ir y e r ve a rtık İs a ’n ın b izi y a şa m a m ız için daha iyi bir yete
g ö n d e r m e vakti g e ld i d e g e ç iy o r bile. ”
K ü ç ü k kız h iç b ir şey’ sö ylem ed i. B u sözleri da a ot
d u y m u ş tu ...

et
Maddie, Kartopu’nun izlemesi için DVD’yi fişe taktı ve
kediciği de hemen televizyonun önündeki kedi yatağına bı­

.N
raktı. Saat daha on bile olmamıştı ama Maddie, Kartopu’nun
yaramazlıklarından şimdiden yaka silkmeye başlamıştı.
“Eğer uslu durmazsan, seni kafesine koyduğum gibi araba­

esi
mın bagajına atarım,” dedi.
“Miyav.”
“Çok ciddiyim.” Kartopu şu aralar pasif-agresif bir dö­
nemden geçiyordu. Durmadan önce dışarı çıkabilmek, sonra
Sit
da içeri girebilmek için miyavlıyordu. Ve Maddie’nin kapıyı
her açışıyla birlikte birden gerisingeri dönüp ters yöne kaç­
maya başlıyordu. Bu kedinin tatmin olamama gibi bir sorunu
vardı anlaşılan.
ep

Maddie parmağını kediciğin burnuna doğru salladı.


“Seni uyarıyorum. Yeter artık, burama kadar geldi.” Tekrar
doğrulup, parmak uçlarının üzerinde yürüyerek uzaklaştı.
C

Kartopu bu kez peşinden gitmedi çünkü çoktan ekranda oy­


naşıp, uçuşan muhabbet kuşlarına dalıp transa geçmişti.
w.

Kapı çaldığında Maddie ön kapıya giderek delikten


kimin geldiğine baktı. Dün gece Mick’e veda ettikten sonra
onu bir daha görebileceğini sanmıyordu. Ama işte yine ka-
ww

pısındaydı. Biraz bitkin görünüyordu. Yüzünün alt kısmını


yine sabahlara kadar seviştikleri gecelerden hatırladığı kirli
sakal çevrelemişti. Kapıyı açtığında dün gece verdiği Xen>\
I kutunun cimde olduğunu gördü. Bir an kalbi sıkıştı Bu
| uğraşına rağmen anlaşılan Mick kitabı okumamıştı. ^
"Beni içeri davet etmeyecek misin?"

et
Maddie kapıyı daha da aralayıp, M ick’in içeri g ir^
siyle kapattı. Üzerinde siyah, yün bir ceket vardı; kirli saka]
lan nin altındaki yanaldan sabah ayazıyla kıpkırmızı olmuşt

.N
Mick. M addie'yi salona kadar izlemiş ve M addie’nin eviV
içini hem serin bir ekim havası hem de kendi kokusuyla dol
durmuştu. M addie kokusunu çok seviyordu ve de çok özle

esi
mişti.
“Kedin televizyon mu izliyor?" Sesinde bir parça bit
kinlik vardı.
"Şu an için evet.”
Sit
M ick elindeki kutuyu sehpanın üzerine bıraktı.
M addie saatten emin olabilm ek için gözlerini televizyo­
nun üzerindeki saate çevirdi. O kum ası ve sonra da yok et­
ep
m esi için kitabı M ick ’e verm iş am a an laşılan o sadece şöyle
bir bakıp geçm işti. “Çok hızlı ok u m u şsu n ."
"Ü zg ü n ü m .”
C

“Ü zülecek bir şe y y o k . B azıları hızlı okuyabiliyor.”


M ick gülüm sedi. A m a bu teb essüm ü ne gözlerinin içine
w.

yansım ış ne de g am zelerin i ortaya çıkarm ıştı. “Hayır, ben an­


nem in size y aptıkları için üzgün o ld u ğ u m u kastetmiştim. Bu­
g ü n e k a d a r a ile m d e n b in le rin in se n d e n ö zü r dilediğim
ww

san m ıy o ru m . B u o lay ın b iz d e b ıra k tığ ı e tk in in içinde öyle


sin e b o ğ u lm u ştu k ki san a n e le r y a p tığ ın ı du ru p düşünme ı

bık.*’
M a d d ie gözlerini kırpıştırdı ve afallamış bir halde, “Ah.
özür dilemene gerek yok. Sen yanlış bir şey yapmadın,”

et
dedi.
Mick komik olmadığı halde güldü, “işimi kolaylaştır­
maya çalışma, Maddie. Yanlış yaptığım çok şey var.” Ceke­

.N
tinin fermuarım açtı. Üzerinde yine bir gece önce giydiği
Mort’s tişörtü vardı. Demek ki adamda bu tişörtten düzine­
lerce vardı. “Çünkü geçmişte olanları düşünmememin beni

esi
etkisi altına almadığını ve canımı sıkmadığını sanmak hem
yanlış hem de aptalcaydı. Eğer, olanlarla doğru dürüst yüz­
leşmiş olsaydım, senin gerçekte kim olduğun çok da önemli
olmazdı. Belki şaşırır, belki eşekten düşmüşe dönerdim ama
Sit
canımı sıkmazdım.”
Ama canını sıkıyordu. Hem de öyle ki, Maddie’yi bir
bıçak gibi kesip atmıştı hayatından.
ep
“Bütün gece uyumayıp, kitabını okudum. İlk başta oku­
mak istememiştim çünkü bunun sadece dehşet verici fotoğ­
raflarla dolu, annemin ve babamın kirli çamaşırlarının bir
listesi olduğunu düşünmüştüm. Ama öyle değilmiş.”
C

Maddie kollarını uzatıp ona dokunmak istiyordu. Elle­


rini göğsünde gezdirmek, yüzünü boynuna gömmek isti­
w.

yordu. ‘Tarafsız olmaya çalıştım.”


“Şaşırtıcı derecede tarafsız davranmışsın. Eğer senin
annen benimkini öldürmüş olsaydı, ben bu kadar tarafsız ola­
ww

bilir miydim bilmiyorum. Kitabı okuyunca annem ve ba­


bamla garip bir bağ kurdum aramda. Çocukluğumla da öy­
le... Ve her şeyin nasıl olup da birden alabora olduğunu an-
■ ladım Bazen bir hatanı düzeltm ek için ikinci b ir şansının
H nıayab ıleceğin i anladım .'’
■ M addie. M ick'in kollarını uzatıp ona dokunm asını '

et
■ yordu. "Ellerini yüzünün iki yanm a koyup dudaklarım onun
I kilere bastırm asını istiyordu. A m a M ick bunun yerine e lin-
1

.N
I kot pantolonunun ön ce b in e attı.
ı "Seni parkta gördüğüm o gün. se n i tanım adığım ı sö y le
’ miştim. Ama yalandı. Seni tanıyorum. Komik ve akıllı oldu
ğunu ve dışarısı yirmi derece olsa bile senin soğuktan dondu

esi
ğunu biliyorum. Cheesecake’e bayıldığını ama oturup yemek
yerine cheescake kokulu losyonlarla yetindiğini biliy0rum
İnsanların sana neler yapıp yapmayacağını söylediklerinde
Sit
çılgına döndüğünü biliyorum. Ve herkesin seni ukala biriy
m iş gibi sanm asını isterken aslında evine dişlek bir kedi alıp
ona sıcak bir yuva açtığını da biliyorum. Ve hakkında bildi­
ğim her şey, sana d air daha çok şey öğrenm em için beni zor­
ep
lu y o r/’
Maddie'nin göğsüne yine o tanıdık ağrı saplandı. Göğ­
sünde baş gösteren duyguya güvenemeyerek bakışlarını yere
C

çevirdi.
Mick, “Truly'ye taşındığımdan beri,” diyerek sözlerine
w.

devam etti, “sanki hep tek bir noktada durup ilerleyemiyor-


muşum gibi hissediyordum. Oysaki yerimde saydığım falan
yokmuş, sadece bekliyormuşum. Ve sanırım beklediğim şen­
ww

mişsin, Maddie.”
M a d d ie ’nin bakışları bir an donup kaldı. Altdudağm*
“Se n in ya n m d a y k e n d ah a ö n ce hayatım d a hiç hissetm e­

dim bir huzur b u lu y o ru m . S a n a k a p ıld ım v e sen de bana.

et
V t bu her n eyse ç o k do ğru . O lm a s ı ge re k tiği gibi. Seni se vi­
yorum , M a d d ie . V e b u n u s a n a tekrar sö y le m e m bu kadar
uzun sü rdü ğü için se nden ö z ü r d iliy o r u m .”

.N
M a d d ie g ö z le rin i M i c k ’e k ald ırıp , gülüm sedi. “Seni çok

özledim .”
Mick güldü ve nihayet gamzeleri kendilerini gösterdiler.

esi
“Benden daha çok özlemiş olamazsın. Sersem bir balık gi­
biydim yokluğunda.” Kollarını Maddie’ye sarıp, ayaklarını
yerden kesti. M addie’nin yüzüne bakıp, “Ölümün bir amaç
uğruna olabileceğine hiç inanmazdım,” dedi. “Ama eğer ha­
Sit
yatlarımız başka türlü olmuş olsaydı, sana âşık olamayacak­
tım.” Maddie’yi yavaşça aşağı bıraktı, ta ki kasıkları birbirine
değene kadar. Mick aşka hazırdı. Ellerini Maddie’nin tişör­
tünün altından geçirip çıplak beline doladı.
ep
Başını eğip, dudaklarına bir öpücük kondurdu. Dudak­
ları sıcacık, ıslak ve özlem doluydu. Maddie, Mick’i elinden
tutarak yatak odasına götürecekti ama şimdi değil, sonra.
C

Şimdilik sadece öpüşünü yeniden hissetmek istiyordu. Tıpkı


bitmek bilmeyen bir kış ayazından çıkıp güneşi görmek gibi.
w.

Ve iliklerine kadar işleyen sıcağı hissederek derin bir oh çek­


mek gibi...
Mick, M addie’yi elinden çekip alnını alnına dayadı.
ww

“M ort’s B ar’a geldiğin ilk günden beri gözüm şendeydi,”


dedi. Etrafımda görebildiğim tek şey şendin. O kadar başka
yere bakmaya çalışmama rağmen.”

365
et
.N
M ick başım kaldırdı. "Kardeşim ne olacak?’
“ O n a ne diyeceksin? Benden nefret ediyor.”

esi
A slına bakarsan o, şu an seninle ilgilenemeyecek kadar
a rk a d a şım S te v e ’le m eşgul.” B iran durup düşündü. “Senden
g e rç e k le n n efret ettiğini sanmıyorum. Sadece olan bitenden
a n n e n i so ru m lu tutuyor ama seni hiç tanımıyor.”
Sit
M ad d ie gü ld ü . “ Beni tanıması seveceği anlamına gel­
m iy o r."
M ick o m u zların ı silkti. “ Bence bunun üstesinden gele­
ep
c e k tir ç ü n k ü artık benim mutlu olmamı istiyor. Sevdiğim ka­
d ın la e v le n m em i istiyor. B ir karım, ailem, çocuklarım olsun
istiy o r. Ç o c u k istediğim i hiç sanmıyordum ama kedini nasıl
C

e ğ ittiğ in i g ö rd ü k te n s o n ra ...” Durup, kırmızı Japonbalığını


iz le y e r e k m e st o lan K arto p u ’na baktı. “Annelik senin ru­
h u n d a var." G özlerini yeniden M addie’ye çevirip, gülümsedi.
w.

“ E ğ e r p la n la rım ın sana uym ayan kısınılan varsa söyle. Ol­


m a d ı b irk a ç d e ğ işik lik yaparız.”
‘•r „ sen c e d e kulağa biraz beyaz gelinlik, pembe pan-
ww

-eceği kesindi. Hiçbir zaman


da bir ailesini olacağını dü-

166
• ,r 'İ âşık olacağını ve evine bir kedi alacağını
inm em i*1'- 1 . ^ j r u l y ’ye geldiğinden beri hayatı
d3 biç jşmişti. Kendisi de dahil olmak üzere.

et
^ M i c k ’i elinden tutup odadan çıkardı. Belki de Mick hak-
Belki de hayatları hep bir şekilde kesişip kördüğüm

.N
olmuş ve bu sayede birlikte olmuşlardı. Eğer durum buysa,
hayatının geri kalanını M ick Hennessy’ye dolanarak geçir­
meye razıydı. Tıpkı bir kördüğüm gibi...

esi
Sit
ep
w .C
ww

3(>7

You might also like