Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 427

Bu Kitabın Türkiye'deki Yayın Hakları

Akaşa Yayın ve Dağıtım Ltd. Şti. 'ne aittir.


Copyright, Virginia Essene ve Sheldon Nidle, 1996

Dizgi: Bilginler

Baskı: Özal Matbaası

Kapak Baskısı: Santra Ajans

Cilt: Euren Mücellithanesi

AKAŞA YAYIN ve DAĞITIM LTD. ŞTİ.

İstiklâl Cad. Mis Sok. No: 6/4 Beyoğlu I İSTANBUL

Tel: (0212) 249 20 15

İstanbul, 1996, 1999

İthaf

Sheldon'un İthafı

Bu kitap Tanrı'ya, Zamanın Efendileri'ne, Spirituel Hiyerarşilere, Galaktik


Federasyon'a, Siriuslu galaktik aileme, Washta ve Sirius Konseyi'ne, oğlum
Narturi'ye, Gort' An

Shar'a ve özellikle, desteği ve sevgisiyle bu çalışmayı mümkün kılan Miriam


de Vera Nidle'ye ithaf edilmiştir.

"En iyisi evreni ve onun şarkısını anlamaktır, çünkü

onun uyumu sizin içsel gerçeğinizi anlatır. "

-Sirius Anlayış Kitabı'ndan

Virginia'nın İthafı

Bu kitaptaki çalışmam, Tek Yaradan'a... tüm zamanların, boyutların ve


yerlerin Ruhsal Hiyerarşileri'ne, Zamanın Efendileri'ne... her yerde bulunan
ve hayatın genişlemesine,

sevgiye ve bilgeliğe katkıda bulunan tüm yaşam formlarına

ithaf edilmiştir.

Bu kitap ayrıca Güneş Sistemi'nin ve Dünya gezegeninin daha büyük bir


bilinç ve ışığa erişmesine yardımcı olan pozitif galaktik insanlara... özellikle
Dünya insanlığı adına

gerçekten sebat etmiş Siriuslular'a ithaf edilmiştir.

Son olarak da, ortak bir mirası ve daima genişleyen bir

kozmik yolculuğu benimle paylaşan Dünyalı kardeşlerimi

onurlandırmak isterim.

Sheldon'un Teşekkürü

Bu metnin fiziksel olarak hazırlanışı birçok kendini

adamış insanın çabasıyla mümkün olabilmiştir. Öncelikle,

içindeki Tanrı'nın sesini dinleyip bu kitabın gerçekleşmesini

sağlayan Virginia Essene'ye içtenlikle teşekkür etmek isterim. Ayrıca Daniel


Rigueros'a kişisel zorluklarının arasında bu kitabın bant kayıtlarını kâğıda
geçirdiği için teşekkür

ederim. Onun çabalan olmasaydı biz bu kitabı bu kadar kısa

bir sürede tamamlayamazdık. Miriam de Vera Nidle'a da kitapta yer alan


çizimleri ve herkesin çabasını koordine ettiği için teşekkür borçluyum.

Burada, bizi Daniel ile tanıştırdıkları için Tom ve Gwen

Aragon'u da minnetle anmak isterim. Yayınevimizden Ron'a


ve Lenora Grant Mayer'e kitabın metnini düzelttikleri için...

Roland G. Mayer'e bu kitaba birçok açıdan katkıda bulundu

ğu için..'. Yves Martin'e kitabın baskıya hazırlanma sürecindeki yardımları


için... Lucille Martin'e çeşitli katkıları ve sırt ağrılarımı geçiren şifa verici
mıknatısları için son derece

minnettarım.

Tony McGettigan, Colleen Ann Marshall, Anand SaRA

ve Kate-Melissa Ague'ye bu metnin daktiloya çekilmesine

yardımcı oldukları için çok teşekkür ederim. Yine, ofis elemanlarından


Sharinn Christie'yi bu kitabın bant kayıtlarını çözmekle görevlendirdiği için
Sheri DiSalvo'ya teşekkür etmek isterim. Şifa tedavileri için ChowChow
Imamoto'ya te

şekkür ederim. Peggy McConnell'e ise ruhsal içgörüleri, yapıcı desteği ve


şifa bulma sürecimi kolaylaştırdığı için en derin teşekkürlerimi sunmak
isterim. Onun yardımı olmasaydı bu

kitabı tamamlayamazdım.

Virginia'nm Teşekkürü

Öncelikle ruhsal kardeşim Urs Winzenreid'e uzun süreli

işbirliği için teşekkür etmek isterim, onun ShareVakfı'nın çalışmasını


desteklemesi birçok çabayı mümkün kılmıştır.

Sevgi Toplulukları'nı sürekli olarak destekledikleri için

Don, Shirley, Willie, Dorothy, Phil, Anne ve Emily'ye ve adlarını


sayamadığım diğer dostlarıma teşekkür ederim.

Editörümüz Ron'a, bu kitabın hazırlanması ve yayınlanması aşamasındaki


olağanüstü katkılarından ötürü; Daniel Rigueros ve Yves Martin'e metinleri
yayınlanabilir hale getirme konusundaki çabalarından ötürü; Carol'a ise
düzeltme çalışmasına katkısından ötürü teşekkür etmek isterim.

Yayıncılık çalışmamızın başladığı 1985 tarihinden beri

bize yardımcı olmuş Share Vakfı'nın tüm üyelerine verdikleri destek için...
gelmiş geçmiş tüm elemanlara ve gönüllülere, çalışmalarından ötürü
saygılarımı sunarım. Onlara gerçekten minnettarım.

Son olarak da, artık uyanma sürecinde bulunan ve eşsiz

yetenekleri ve sevgileriyle bu olağanüstü Dünya serüvenine

yardımcı olmaya gelmiş ve tüm yaşama gösterdikleri ilgiyle

benim yolculuğumu böylesine zenginleştirmiş olan t ü m arkadaşlarıma


teşekkür etmek isterim. Mesih ışıklarıyla, gerçekte kim olduğumuzu ve
buraya neden geldiğimizi çok daha derin biçimde hatırlamamızı sağlayan
muhteşem çocuklarımızı ise özellikle selâmlarım.

İçindekiler

Önsöz / 7

Virginia'nm Girişi / 9

1. Başlangıçta / 31

2. Foton Kuşağı / 40

3. Foton Kuşağı - Sorular ve Yanıtlar / 57

4. Foton Kuşağının İnsan Bedeni Üzerindeki Etkisi / 74

5. Dünya'nın Unutulmuş Tarihi / 100

6. Atlantis'ten Büyük Tufana Kadar / 127

7. Büyük Tufandan Sonra / 145


8. Tanrı ve Koruyuculuk / 169

9. Galaktik İnsan Uygarlığı / 193

10. Lyra / Sirius Kültürü ve Sizin Kaderiniz / 217

11. Galaktik Federasyon / 242

Virginia'nm Sonsözü / 269

Önsöz

Sözel bir bilinç akımıyla kaydedilmiş bir dizi konuşma

bandını çevirmek daima zor bir iştir, çünkü sözlü mesaj, yazılı dil
iletişimimizin gerektirdiği düzgün cümlelerden, paragraflardan ve dilbilgisi
kurallarından, noktalama işaretlerinden yoksundur. Eğer yazılı iletişim bir
kitap gibi uzunsa ve süreklilik düzenine ve ifade akıcılığına ihtiyaç
gösteriyorsa bu özellikle geçerlidir. Bu yüzden, bu kitabı hazırlarken
kullandığımız yöntemleri açıklamak isterim.

İlk önce, Sheldon vasıtasıyla dünya-dışı varlıklardan

alınan ve kaydedilen mesajlar kâğıda geçirildi. Her bölümdeki soru-yanıt


kısmı, Virginia'nm Sheldon vasıtasıyla Üstat Washta'ya sorular sorması
sonucu kaydedilmiştir.

Bu kitap mesajların berrak bir biçimde anlaşılabilmesi

için titiz bir editörlük çalışmasından sonra yayınlanmıştır.

Tabii, bunun amaçlanan anlam yitirilmeden başarılması gerekiyordu ve bu


başarılmıştır.

Miriam ise okuyucunun yeni ve alışılmadık bilgileri

daha iyi kavrayabilmesi için tasvir edici çizimlerle kitaba


önemli bir katkıda bulundu. Onun sevgiyle yaptığı bu katkının kitabın
değerini büyük ölçüde artırdığını söyleyebiliriz.

Biz şimdi, bu kitabın içeriğini okurlarımıza sunmaktan

ve dinlemeye hazır olanlara Siriuslu kardeşlerimizin mesajlarını


iletebilmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz.

Virginia Essene

23 Nisan 1994

7
Virginia'nın Girişi

İnsanlığın varoluşuyla ilgili akıldan çıkmayan -son on


bin yıldır ortada olan ve yanıtlarını bildiğimize inansak bile

ortadan kaybolmayan- sorular şunlardır: Biz kimiz? Bizi kim

ya da ne yarattı? Ve neden bugün Dünya gezegeninde bulunuyoruz?

Kaydedilmiş tarihin bazı dinleri bize Tanrı'nın bizim

Yaradanımız olduğunu ve maddesel varoluş düzeyinde fiziksel bedenlerimizi


ayakta tutan spirituel enerjiyi O'nun sağladığını söyler. Birçok öğreti, bu
fiziksel beden yaşlanıp ölse de ruhun ya da ruhsal bilincin ölmediğini söyler.
Ama bazı öğretiler de fiziksel ölümü deneyimlemek zorunda olmadığımızı
belirtir. Peki, bu kritik insan sorunuyla ilgili gerçek nedir?

Bildiğimiz kadarıyla, Dünya'da, burada sevgi örneği olmak ve fiziksel ölümü


yenmek için bulunduğunu iddia eden en azından bir varlık ortaya çıkmıştır. O,
barış ve bilgeliği

getirecek, insanlığı, genelde cennet olarak söz edilen tam bilinçli bir ruhsal
farkındalık haline ebediyen ulaştıracak şeyin bu sevgi olduğunu öğretmiştir.

İsa denen bu büyük varlık bize, ölmek zorunda olmadı

ğımızı, bir yeniden dirilme süreci -ya da yükseliş- sonucunda

sonsuz yaşama kavuşabileceğimizi bildirmiştir. O yolun savaş ve çatışma


değil, sevgi ve bağışlamadan geçtiğini söylemiştir. Gerçekten de, yeniden
dirilme ve yükseliş sevgiyi gerektirir. Bunlar suçlama ve cezalandırma
yerine, bağışlamayı gerektirir. Ancak, İsa mesajlarını, onun gelişinden
binlerce yıl önce Atlantis'teki genetik deneyler sonucu genleri za-9

Çaiaktii^İnsan

rar görmüş insanlardan oluşan bir topluma vermişti.

Ortadoğu'da yaşamış bu insanlar kesinlikle cesur insanlardı ve biz belki


onların geçirdikleri korku ve dehşeti hayal bile edemeyiz. Ama bugün tarihe
baktığımızda, onların Mısır, Sümer ve Babil uygarlıklarından ve dünya-dışı
ziyaretçilerle ilişkilerinden haberdar olmak bir yana, kendi yerel tarihlerini
bile bilmediklerini görüyoruz.

Ortadoğu'da kalanlar sadece insan olarak kendi tam bi-

linçliliğinden ayrı düşmekle kalmamış, onların bölgesel tarihlerinin büyük


bölümü de Büyük Tufan'da yok olmuştu ve bu yüzden kendilerinden önce
olan bitenler hakkında hiçbir

kayıt ve arşive sahip değillerdi. Bugün tüm kişisel ve toplumsal eşyamızın,


tüm kayıtlarımızın ve arşivimizin yok olduğunu varsayalım. Geçmişimizi
acaba ne kadar süreyle hatırlayabilirdik? Bu geçmiş, ağızdan ağıza anlatılan
öyküler ve efsaneler hariç, çok geçmeden unutulmaz mıydı? Bu bozuk genetik
kodlarla insan sürekliliği nasıl sağlanabilirdi?

Bu büyük tufan yüzünden, o zamanlar Ortadoğu'da ya

şayanlar, kendileri ve ayrıca Asya'daki ülkeler, özellikle tüm

Dünya uygarlıklarının en büyüğü olan Lemurya hakkında

sahip oldukları tüm bilgileri yitirdiler. Lemurya hakkındaki

tüm bilgiyi yitirdikleri için de Lemurya'nın daha sonraki

düşmanı olan Atlantis hakkındaki tüm kayıtları da yitirmişlerdi. Ve otokratik


yapıları ve asi uzaylılarla yaptıkları işbirliği sonucunda insan türünü genetik
mutasyona uğratıp zayıf düşüren ve böylece yeteneklerini en aza indirgeyen
de bu Atlantisliier'di.

Mücadeleci atalarımızın çoğu, eski 12-sarmallı DNA

zincirleri artık sadece iki sarmala indirgenmiş olarak ve böylece önceki


yetenekleri de altıda birine indirgenmiş halde ellerinden geldiği kadar içinde
bulundukları durumla başa çıkmaya çalıştı. Ve tüm bunlar hayal
edemeyeceğimiz kadar korkunç bir gezegensel felaketin ortasında
yaşanıyordu.

Gerçekten de bu "düşüş", kim olduğumuz hakkındaki


bilginin artık hatırlanmadığı ya da tarihsel olarak dahi kay-

10

iSirginia'nin Çirişi

dedilmediği anlamına gelir. Neredeyse her bilgi (malumat)

parçası zihinsel bellekten silinip gitmişti. Telepati, ruhsal

enerjileri görme ve işitme, doğayla iletişim kurma vs. gibi eski psişik
yetenekleri olmadan şimdi bu geçmiş insan tarihini nasıl hatırlayabilirlerdi?
Bugün biz yüksek bilince ulaşma ve

psişik yetenekler konusunda yalnızca biraz daha iyi olduğumuzdan, kim


olduğumuzun ve neden burada olduğumuzun gerçeği hâlâ derinlerde gizlidir.
Sanıyorum, çözülmesi gereken büyük bir gizemin -tüm zamanların en büyük
gizeminin-var olduğunu hissetmemizin nedeni de budur. Asıl Tanrı-

vergisi doğamızı hatırlayıp sahip çıkmamız için bize meydan

okuyan bir gizem...

Evet, birçok insan, kendisini keşfetmemizi bekleyen bilinmeyen bir bölümün


var olduğunu gerçekten hissediyor.

Kim olduğumuz ve neden doğduğumuz sorusu sürekli olarak

onların dikkatini çekiyor. Birçoğumuz, hayatımızı rahat ve

güvenle yaşayabilmek için, içsel arayışımızı azaltacak bu yanıtları bulmaya


çalışıyoruz. Bununla birlikte, bize bir zamanlar bildiğimiz saflık ve gücün
özlemini çektiren rahatsız edici şekilde yabancı bir dünyada yaşadığımızı da
hissettiğimiz oluyor.

Bazı bireylerin yaşamlarını dayayacak huzur ve sevinci

bulmalarına karşılık, diğerleri savaş, şiddet ve açlık gibi acı


verici durumlar tarafından yıkıma uğratılmış haldeler. Bir

çok kişi dinlerimizin vaat ettiği kısa vecit hallerini deneyim-

liyor. Böylece, masum insanlara, bebeklere ve çocuklara kar

şı böylesine bir adaletsizliğe, ve insanların katillerin ve sahtekârların elinde


oyuncak olmalarına izin veren bir Tanrı'yı yadsıyan birçok insan var. Bu
ıstırap ve dertler, özellikle kişi

eğer k a r m a ve tekrardoğuşa inanmıyorsa, derin korku, öfke

ve depresyona yol açıyor. Bedenin, zihnin ve ruhun böylesine

azap çekmesi, insanlığın, bir Yaratıcı olarak çok güçlü olan

ama aynı zamanda insanları, zayıf ve çaresiz insanlar üzerinde güç ve kontrol
kazanmış diğerlerinin gaddarlıklarına terk eden görünmez bir varlığa
inanmasını zorlaştırıyor. Bir

çok kişi, "Böyle bir Tanrı'yı kim sevip sayabilir?" diye soru-1 1

Çauüç0i İnsan

yor.

Bu kitabı okumanızın, Tanrı'ya olan inancınızı güçlendireceğine ya da kitabı


okuduktan sonra Tanrı'yı daha içtenlikle sevip sayacağınıza dair bir söz
veremeyiz. Bununla birlikte, bizi neyin yarattığı, bu olumsuzluk dünyasına
nasıl gelip çattığımız ve geleceğin hangi değişikliklere gebe olduğu konusunu
da atlamayacağız. Biz, tüm insanlık için neyin

olup bittiği üzerinde odaklanmak ve dinleyecek herkese

umut sunmak istiyoruz. Güzel şeyler geliyor! Yeniden diriliş

zamanı geldi! insanlar, bireysel ve kitlesel olarak, eski sınırlamalardan son


derece heyecan verici bir geleceğe doğru ilerliyorlar.
Yeni Hücreler, Yeni Bedenler, Yeni Yaşam adlı kitabımdan bir alıntı sunmak
istiyorum: "Kodlanmış ama geçici olarak canlılığını yitirmiş bir halde,
orijinal genetik kökenimizin ve onun huşu verici yeteneklerinin anısını
bilincimiz yeniden tekâmül edene kadar belleğimizde t u t m u ş olmamız
acaba mümkün mü? Tüm moleküler kapasitenin yeniden kazanılacağı o
önemli deneyimin zamanının artık gelmiş olması mümkün mü?"

Ben bu soruya kesinlikle "Evet" diyorum; bu, tam mole-

küler kapasitenin yeniden kazanılacağı o önemli deneyimin

zamanı artık gelmiştir! Bu bizim, huşu verici bir Yaradan'ın

çocukları olarak doğuştan kazandığımız galaktik hakkımızın

hücresel ehliyetini yeniden talep edip alacağımız tarihi kesişme noktasıdır.


Ama bu fırsatı layık olduğu canlılık ve güvenle karşılayabilmek için, dünya-
kaynaklı tarihimizi bir kenara bırakıp, ortak olduğumuz galaktik tarihe
bakmaya istekli olmalıyız. "Bu nasıl yapılabilir?" diye merak edebilirsiniz.

Bizler gerçekten de şanslıyız, çünkü gerçek kökenimizi ve

Dünya'nın tarihini en az beş yolla hatırlayabilir ya da öğrenebiliriz.

Günlük olarak gerçeği ayırt edebilmenin b e ş yolu:

1. Meditasyon, rüyalar, vizyonlar, solunum çalışması,

12

ViTgmuCnın Çirişi

metafiziksel çalışma, kutbiyet dengelemesi ve ruhsal, zihinsel, duygusal ve


fiziksel sınırlamaları ortadan kaldırmamıza yardımcı olan tüm güvenli
enerji-dengeleme çalışmaları yoluyla içsel kaynaklarımızdan bilgi alabiliriz.
Sık sık, hiç olmazsa haftada bir gün, bizim gibi kendi içsel arınma ve şifa-
sıyla uğraşan insanlarla bir araya gelebiliriz. Bu faaliyet bizi

çok güçlendirecektir! Bu ışık çalışması, aradığımız ^gerçeği


muazzam derecede kavramamızı sağlayacaktır. Ve bu ayrıca

kendimizi iyileştirme, gezegensel sorunları çözme, barış ve

huzura kavuşma kapasitemizi de güçlendirir.

2. Ayrı yaklaşımlar yerine ortak anlayışlara ulaşmak

amacıyla çeşitli dini yazıları ve öğretileri inceleyebilir ve onların anlamını


günümüze uygun hale getirebiliriz. Ayrıca, halen ruhsal âlemdeki ve fiziksel
galaksideki birçok görünmez rehberden bize gelen bilgileri kullanabiliriz.

3. Doğru bilimsel keşifleri olası değerleri ve günlük bi

linçli yaşamlarımıza uygulanmaları açısından değerlendirebilir, yalnızca yüce


gönüllü insanların -olumlu uygulamalarda bulunmak üzere- doğa yasalarını
keşfetmeye ve kullanmaya çalışmalarında ısrar edebiliriz.

4. Tüm kültürlere ait büyük Dünya mitlerini, efsanelerini, destanlarını, halk


masallarını ve öykülerini okuyup dinleyebiliriz. Artık yaşlı bilgelerinin
birçok yararlı sırrı açıkladığı yerli halkların ağızdan ağıza anlatılan
öykülerinde muazzam bilgiler saklıdır.

5. Gezegenimizin yönetilmeye gereksinim dujran canlı

bir varlık olduğuna ve balinaların ve yunusların sadece onun

bakıcıları değil, biz insanlarla da iletişim kurmaya muktedir

zeki varlıklar olduklarına inanmaya cüret edebiliriz.

Şu anda insanlığın büyük bölümü uyurken, bit yine de

incil'de ve diğer birçok inanç sisteminde çok açık bir biçimde

tanımlanan o "hâkimiyet rolü"ne katılmayı seçebiliriz.

Birçok insan yerlilerin değerli bilgilerini yadsıdığı ve


balinaların ve yunusların gerçekte kim olduklarına inanmayı reddettiğinden,
bilmemiz gereken birçok şey yitip gitmiş-

13

Qaiaktik^insan

tir. Tıpkı gezegenimizi canlı bir varlık olarak görüp kabul etmeyi
reddetmenin büyük bir yanlış olduğu gibi! Ama eğer zihnimizi onları almak
için açarsak, bu üç yardım kaynağı

önümüzdeki günlerde giderek daha da değerli olacaktır. Biz

uyanıp bilinçli olarak onlara uyumlandıkça bilgi, güvenlik ve

sevinç hayatımıza katılacaktır.

Büyük bir yardım kaynağı da, bize rehberlik etmeleri

için verilmiş birçok dini öğretide bulunabilir -ve birçok insan

da eski üstatların ve ermişlerin öğretilerine dayanan bir dini

uygular. Bununla birlikte, o büyük varlıkların kutsal yazılarında söyledikleri


şeyleri günümüzün bilimsel ve teknolojik kafasıyla, yirminci yüzyıl
bilgisiyle incelememiş olabiliriz.

Bu kutsal yazıları bugünkü kavrayışımızla gerçekten anlamak için, onlara


özellikle her çeşit enerji aygıtının çalışma biçimini göz önünde bulundurarak
bakmalıyız. Ruhsal öğretilere, onların ahlaki ve törel değerleri ve ayrıca tarif
ettikleri fiziksel koşullar açısından bakarsak, yeni yanıtlar bulabilir ya da
bize verilmiş mesajlarla ilgili daha berrak anlayışlar elde edebiliriz. Belki,
sözde "bitiş zamanı" (kıyamet) ve bunun gerçekte ne anlama geldiğiyle ilgili
anlayışımız böyle

bir araştırma ile berraklaşabilir.

Bu meseleleri araştırmış ve yeni yanıtlara ya da daha


berrak anlayışlara ulaşmış olan insanlar, birçok kişinin beklediği korkunç
kargaşa senaryosunu akıllarından çıkararak, halen yakın gezegenlerde ve
yıldızlarda yaşayan bilge galaktik ailemizle ilişki kurmayı kabul edebilirler.

Ama uzun zamandır gizli kalmış gerçek Dünya tarihini

öğrendikten sonra sevgiye tutunabilir miyiz? Genleri değişmiş, mutasyona


uğramış yıldız-tohumu yaratıklar olduğumuzu keşfettikten sonra?... Ve var
olduğumuz aşağı âlemlerde gerçekten bir savaşın olmuş olduğunu? O zaman
kalplerimizde sevgi kalabilir mi? Çünkü sevgi yüksek kökenimizin ve
yeteneklerimizin bilinçli olarak geri istenmesinin ve elde edilmesinin
anahtarıdır ve sevginin güçlü doğasını ifade etmeyenler şimdi ruhsal ve
galaktik ailemiz tarafından insanlığa sunulan hızlandırılmış tekâmüle kolayca
giremeyecektir.

14

iSirginia'nın Çirişi

Hemen hemen tüm dinlerin ilham edilmiş direktif ve

kurallarının yıldızlardan gelen bir rehberliği içerdiğini kabul

edebilir miyiz? Eğer kutsal dediğimiz o değerli sayfalara günümüzün


bilimsel donanımının bilgisiyle bakarsak, o zaman onlarda bugünün yüce
plânını açığa çıkaracak yeni anlamlar

bulunabilir.

Öyleyse gelin, ne vaat ettiklerini anlamak ve bu açıklamaları insanlığa kimin


getirdiği konusunda düşünmek üzere bu kutsal metinleri inceleyelim. Ama
önce hiçbir dinin tüm

gerçeğe sahip olmadığını kabul etmeliyiz. Aslında, binlerce

yıldan bu yana birçok kültür, yeterli bir biçimde yaşayıp

ifade ettiği ahlaki ve törel değerlere sahip olmuştur. Kendini


üstün görme, yüksek bilince ulaşmamızı sağlayan pasaportumuzu iptal
edeceğinden, gelin bir an durup sevgimizin ve açık fikirliliğimizin gerçeği
arayışımızı etkilemesine izin verelim.

(Eğer yeni fikirleri ve/veya eskinin yeni anlayışını araştırma konusunda rahat
değilseniz, lütfen kendinizi bu çabayı göstermeye zorunlu hissetmeyin. Belki
yeni fikirler veya yorumlar şimdilik size hizmet etmeyebilir. Ama eğer insan

tarihini daha bütünüyle araştırma özlemi duyuyorsanız bize

katılın ve epey şey üzerinde düşünmeye hazır olun.)

***

Kendi insan tarihimizi ve gezegenin yaradılış koşullarını bilmememiz bizi


utandırmamalıdır.

***

Ders kitaplarımızın yetersiz, genelde yanlış ve eksik olmalarından suçluluk


duymamamız gerekir. Araştırmacılar olarak biz boşlukları bulup doldurmaya
çalışıyoruz ki, dikkatli araştırmacılar olmak için zaman bulamayan diğerleri
bizim katkılarımızdan yararlanabilsin. Bizim sevgimiz ve öğrenme isteğimiz
sadece bize değil, diğerlerine de yardımcı olacaktır. Bundan dolayı, bu
bilgiler sadece bizim için değil,

gezegenimiz ve onun diğer yaşam-formları içindir de!

15

Qcdakük^insan

Teknolojik yönden gelişmiş Batı ülkelerinde yaşayan insanların birçoğu


kendini üstün görme eğilimindedir. Bazen yaşam biçimimizin ya da dinimizin
en iyi olduğunu düşünürüz. Japonları'ın iş dünyasındaki rekabeti bazı
tutumları de

ğiştirmiş olsa da, Doğu genelde daha aşağı görülür. Özellikle


Hindistan bizim yaşam biçimimiz açısından pek önemsenmez, oysa (Mısır ve
Sümer'den sonra) en eski kayıt ve arşivler Hindistan'da bulunur. Ve en büyük
ruhsal güdümüz Asya

'dan gelmiştir. Zihnin madde üzerindeki gücüyle ilgili kavramın ve birçok


alternatif şifa uygulamasının yanı sıra, özellikle meditasyon öğretileri günlük
yaşamımızda çok derin bir etki yaratmıştır. Kipling'in, "Doğu Doğu'dur ve
Batı da Batı

'dır ve bu ikisi asla buluşmayacaktır," sözü Allahtan gerçeği

yansıtmamaktadır; çünkü son zamanlardaki ruhsal ilhamımızın çoğu, bu


çeşitli Doğu inançları ve uygulamaları, özellikle meditasyon ve bağlardan-
yoksunluk öğretisi tarafından kıvılcımlandırılmıştır.

Kuşkusuz, bu Doğulu uygulamalar Batılılar'a, insanın -

sessizlikte- derin bir dini anlam deneyimleyeceğini hatırlatmıştır. Bu -daha


önceki tüm büyük azizler ve öğretmenler içsel bir kaynakla temasa geçme
uygulaması yapmış olsalar da- yirminci yüzyılda çoğu Hristiyan'ın
deneyimlemediği bir

yoldur, isa'nın kendisi, günlük hayatta inzivaya çekilmenin

ve meditasyon yapmanın gücünü göstermiş ve kendisi de insanlardan


uzaklaşıp kırk gün boyunca çölde kaybolmuştur.

Çağdaş Katolik Kilisesi'nin ve diğer Hristiyan mezheplerin

genelde meditasyon ve günlük sessizliğin önemini eski azizler ve


öğretmenler tarafından tavsiye edilen düzeye çıkarmamaları ilginç değil
midir? Ve her gün içimize dönme şeklindeki hayati mesajın okyanusun karşı
kıyısındaki topraklardan gelen öğretmenler tarafından verilmesi ilginç değil
midir?

Fikirlerin ve deneyimlerin böyle birbirini tohumlaması

çok değerli bir şeydir ve başka ülkelere yolculuk çok uyarıcı,


harekete geçirici bir şey olabilir. Örneğin, Mısır'daki kadim

insanların heykellerini gören ziyaretçiler, onların kafa şekillerinin genelde


bizim kafa şekillerimizden farklı olduğunu 16

iSirginia'nın Çirişi

göreceklerdir. Daha uzun ve daha büyük beyin kapasitesine

sahip bu kafalar, Atlantis'in genetik mühendisliği beyin yapımızı bugünkü


küçük, sınırlı ölçüsüne indirgemeden önce, bu trajik durumdan önce
insanların nasıl göründüklerini

resmetmektedir. Ancak, mevcut tarih kitaplarımızda kim bize bunları


anlatmaktadır ki? Uzmanlar bir kanıta sahip olmadıkları için, kaç kuşak
gerçek mirasının anlayışını yadsı-

mıştır? Başka kanıt parçaları olduğunu söylemeye cesaret

eden ya da kabul edilmiş yaratıcılıktan yoksun inançlara

karşı çıkan az sayıdaki açık-fikirli bilim adamı ise çoğunlukla acımasızca


eleştirilmiş ya da saldırıya uğramış ve alay konusu olmuştur.

Zerdüşt kozmolojisine, dünya-dışı uzay gemilerinin ziyaretlerinden açıkça


söz eden Mısır hiyerogliflerine ve çeşitli Sümer-Babil tabletlerine rağmen
tüm bu direnç gösterilmiştir. Bu tabletlerde, bu ziyaretlerin hem genetik
açıdan hem de davranış yönünden insanları kontrol etmek amacıyla yapılan
savaşlara yol açtığı yazar. Gerçeği öğrenme arzusu duyan bir insan, uzay
gemilerinden ve etkilerinden söz eden çivi yazısı ve resim-yazı şeklindeki
kanıtları görüp kabullenmekten nasıl kaçabilir? Bugün, uzay gemileriyle
dünyaya inip Ortadoğu'daki belli liderlerle ve gruplarla ilişki kuran

çeşitli dünya-dışı grupları tarif eden tabletler vardır. Ve Sü-

merler'in Gılgameş Destanı, insanların esenliğini pek umursamayan


varlıkları tarif eder. Bu kadim tarihi olaylar hakkındaki Sami kavimlerine ait
tarifler bizi, insanlığın belli dünya-dışı varlıklar tarafından ziyaret edilip h a
t t a yönetildi-
ğiyle ilgili kaçınılamaz bir inanca götürür. Dahası, bilim

adamlarımızın henüz fiziksel olarak tanımlayamadıkları

gerçek bir gezegen bir kez daha bu zamanda ortaya çıkabilir.

Kutsal Kitap'ta (Vahiy Kitabı'nda) Yuhanna bu gezenden söz

eder.

Kutsal Kitap'tan (Kitabı Mukaddes) söz etmişken; Musa, Enok, Nuh, Ilyas,
Ezekiel ve h a t t a Daniel ve Zekeriya peygamberler tarafından ya da onlar
hakkında, gelip onlarla

ya da çevrelerindeki kişilerle ilişki kuran melekleri ve haber-

17

CaialctiHi İnsan

çileri tarif eden pasajları okumanızı tavsiye ederim. Yirminci

yüzyıl insanları olarak bilgimizi kullanıp, bu pasajların bazılarının, bir avuç


dindar ve temiz kalpli insana kehanet ve rehberlik sunan dünya-dışı
varlıklarla teması anlattığını görebiliriz. Kutsal Kitap'ın, günümüzün
silahlarını ve hava ta

şıtlarını asla görmeTiiş kişiler tarafından samimiyetle başka

bir şey olarak açıkl inmiş uzay gemilerinin tariflerini içerdi

ğini göreceğinize inanıyorum. Onların o eski tariflerini daha

büyük bilgiyle okuyacağınıza inanıyorum, çünkü geçen binlerce yıl içinde


insanlar bugün bize olağan gelen şeyler hakkında hiçbir bilgiye sahip
değildiler.

Kuşkusuz, teknik farkındalığımız Kutsal Kitap'ta anlatılan olayların kozmik


anlamını kavramamızı sağlayacaktır.
Bu perspektif, böyle bir teknik deneyimden yoksun bulunan

o temiz kalpli insanların ulaşamayacağı bir şeydi. Bizler bile

1960'ların sonuna dek gezegenimizi uzaydan hiç görmemiştik ve Dünya'nın


uzaydan nasıl göründüğünü bilen ve tarif eden birinin bu açıklamasını
kavramakta epey zorlanabilirdik! Kutsal Kitabı ve teknik yönden deneyimsiz
kişilerin melekler ve haberciler hakkında anlattığı öyküleri okurken, imgeleri
çağdaş deneyime dayandırmamız gerekir. Bizim zorlu

ğumuz, Tanrı'nın insanlara Isa, Buda gibi büyük varlıklar

yoluyla, onların sevgi dolu niyeti ve bilgece etkisiyle rehberlik ettiğini


yadsımamak değildir. Asıl mesele, Yaradan'ın evren boyunca farklı yaşam-
formları yarattığını anlamak ve bu evrende muazzam sayıda bilinç düzeyi ve
fiziksel varlığın bulunduğunu kabul etmektir. Bunun tersini düşünmek insanlı

ğın kaldıramayacağı bir sınırlamadır, çünkü atom bombasını

attığımız ikinci Dünya Savaşı'ndan bu yana UFO gözlemlerimiz çarpıcı bir


biçimde artmıştır.

Teknik olmayan bir insanın, yine teknik-olmayan dinleyicisine ne tarif ettiğini


görmek için Kutsal Kitap'ın, Eski Ahit (Tevrat) bölümüne bir bakalım.
"Melekleri, habercileri,

Tanrı'yı ve Rab'bi tarif ederken, rüzgâr, kasırga, yıldırım,

şimşek, çok parlak ışıklar, duman, gök gürlemesi, ateş ve

daima-mevcut olan bulutlar gibi terimler kullanan o Hristi-

Virginia'nın Çirişi

yanlık-öncesi devrenin Yahudileri aslında neyi tarif ediyorlardı? Hayır, bu


kadar güçlü bir deneyimi zihnen geri oldukları için böyle anlatmamışlardı;
onlar gözlemlerini dürüst bir biçimde, olduğu gibi anlatabilmek için
ellerinden geleni yapmışlardı.
Kutsal Kitap'ta anlatılan bu ilişki ve olaylardan sonra,

bu kutsal metinlerde, eski kuşakların kendilerine yardımcı

olacak deneyimden yoksun oldukları için kavrayamadıkları

başka şeyler de bulunduğunu düşünebiliriz. Eski Ahdin ikinci kitabında


(Exodus 19:16-21) yer alan özellikle belirgin bir tarifi inceleyelim: "Ve
üçüncü günün sabahında gök gürleme-leri ve yıldırımlar ve dağın üzerinde
kalın bir bulut vardı...

ve o kadar yüksek bir boru sesi duyuldu ki kamptaki herkes

titredi. Sonra Musa, Tanrı ile karşılaşmaları için insanları

kampın dışına çıkardı, ve onlar dağın eteğinde durdular. Sina Dağı dumanla
çevriliydi, çünkü Rab onun üzerine ateşler saçarak inmişti ve onun dumanı
bir kireç ocağının dumanı

gibi yükseldi ve tüm dağ şiddetle sarsıldı. Boru sesi giderek

yükselirken, Musa konuştu ve Tanrı onu gök gürlemesiyle

yanıtladı. Sonra Rab, Sina Dağı'nın üzerine indi, ve Musa

onunla buluşmak üzere yukarı çıktı. Ve Rab, Musa'ya, "Aşa

ğı in ve insanları uyar, eğer yaklaşıp bana bakarlarsa mahvolurlar!" dedi.

Eğer kendimize bu tarifte kimin aşağı indiğini sorarsak, bu çok nazik, meleksi
bir varlık gibi görünmemektedir, öyle değil mi? Tam tersine, bu insana
mekanik ve tehlikeli

bir şey duygusu vermektedir. Bu, halkı tehlikeye atacak radyasyon yayan bir
uzay gemisi olabilir miydi? Roketlerin gü-

rültüsüyle bir uzay taşıtı ya da muazzam toz, ateşli egzos ve

inanılmaz gürültüye neden olan bir tür iniş işlemi... Musa


'nın direkt olarak Tanrı ile konuştuğuna inanmasına neden

olan bir olay? Amacım Musa Peygamber'e saygısızlık etmek

değil. Ama yukarıda tarif edilen durumda kim karmaşaya

düşmezdi ki? Kim böyle bir olayı Tanrı ile gerçek bir temasla

karıştırmazdı ki? Tanrı ya da değil, bu ziyaretçi insanların

güvenliğini umursar görünmektedir ve daha sonra Musa'ya,

19

Qalaktik^insan

ahlaki davranış için gerekli belirli kural ve tavsiyeleri aktarır.

Bu, en azından, günlük yaşam için kesin davranış ve

uygulamalarla ilgili öğretileri getiren bir habercidir. Aslında

bu ziyaret, Musa'nın sunması ve eyleme koyması beklenen

uzun vadeli bir ilişkiyi başlatır. İnsan, bu galaktik ziyaretçilerle ilgili


kuşkulara kapılmaya gerek olup olmadığını düşünebilir. Onlar gerçekte
kimdi? Onların ziyaretlerinden kim yararlanmıştı? Onlar fiziksel dünya-dışı
varlıklar mıydı, yoksa spirituel bir gücün gerçek temsilcileri miydi?
Aktaracakları bir mesajları vardı -ve de aktardılar. Bu ateş ve duman saçan
gürültülü olay, Ortadoğu halklarına bugüne dek süren

yeni bir yönelim aşıladı.

Kutsal Kitap'ta böyle yakından incelemeye değer sayısız tarifler yer alır ve
bunlara da değişik açılardan bakılabilir. İsaiah, Ezekiel ve Daniel Kitabını
ve hatta Zekeriya Peygamber'in sözlerini inceleyebiliriz; tabii daima merak
uyandıran Yuhanna'nın Vahyi'ni de unutmamalıyız.

Hristiyanlar, Isaiah'ın "Bir bulut gibi uçan bu şeyler"


hakkındaki sözlerini yirminci yüzyıl deneyimiyle okuyabilir

ve tarif edilen bu bulutun sadece İsaiah'nın bir vizyonu mu

olduğu, yoksa fiziksel özelliklere sahip bir hava taşıtı mı olduğu konusunda
düşünebilirler. Eğer bu bir fiziksel nesnenin tarifi ise, bu nesne ne olabilir?
O nereden gelmişti?

Çok gerçek kişisel deneyimler olan çeşitli rüyalar ve vizyonların yanı sıra,
Kutsal Kitap'ın fiziksel olay ve durumların hakiki tarifini içeriyor olması da
mümkün müdür? Hava taşıtları ve iletişim aygıtları gibi mekanik şeylerle
ilgili hiçbir deneyimi olmayan kadim insanların kullanabildikleri tek dille
açıklanan olaylar? Ya da bu kutsal metinler her iki unsurdan bazı şeyleri de
içermekte olabilir mi? Belki bize Tanrı ile yürüdüğü bildirilen Enok'un,
Tanrı, yani Tüm Yaşamın

Yaradanı değil de, daha alt düzeyde ama yine de insanlar

için çok önemli ve değerli bir varlıkla yürüdüğünü düşünebiliriz.

20

ViTginicCnm. Çirişi

Çok saygı duyup takdir ettiğimiz bu peygamberler hem

rüya ve vizyonlar görmüş, hem de görünmez ya da eterik

olan varlıklarla gerçekten fiziksel deneyimler yaşamış olabilirler mi? Bu


varlıkların sadece teknolojik taşıtlar, aletler ve iletişim aygıtları hakkında
çok daha fazla bilgiye ve bilgeliğe

sahip galaktik insanlar olmaları mümkün müdür?

Bu olasılıklar, peygamberlerimizin ve atalarımızın de

ğerini küçültür mü? Yoksa sadece, genetik olarak zarar görmüş insanlar
olarak, onların güneş sistemimizden ya da galaksimizden gelen bilgileri,
koşulları ve olayları anlayabilmek için ellerinden geleni yaptıklarını mı
gösterir? Hayır, bu onları asla küçültmez. Eğer bir şey yapacaksak, onların,
bizden çok daha cahil insanlara deneyimledikleri şeyi anlatma konusunda
gösterdikleri istek ve içtenliğe hayranlık duymalıyız. Kanımca, kehanet
insanın muazzam ölçüde kendini buna adamasını gerektirir ve ben, bizden
genetik olarak daha da zayıf, bilinçsiz insan topluluklarını bilgilendirmek,
uyarm a k ve ruhen beslemek için ellerinden geleni yapan bu insanlara
sadece saygı duyabilirim.

Enok gibi Tanrı ile birlikte yürüdüğünüzü, "düşmüş"

(cennetten kovulmuş) melekler hakkında bilgiye sahip oldu

ğunuzu ve sonra bu deneyiminizi diğer insanlara tarif etmeye çalıştığınızı


düşünün. Bu gerçekten çok zor bir şey olmalı!

Ve Ezekiel, deneyimini, "Tekerlekler içinde tekerlekler vardı" diye tarif


etmekten başka nasıl anlatabilirdi? Eğer biz bugün dünya-dışı "tanrıları"
görmüş olsaydık, bu deneyimimizi yüzlerce yıl önce yaşayan insanlara ne
kadar başarılı bir biçimde açıklayabilirdik ki? Bu daha gelişmiş insanlar -

bu daha galaktik insanlar- bizim basit ve beceriksiz tariflerimiz hakkında ne


düşüneceklerdi? Kuşkusuz, onlar büyük ağabey ve ablalarımız olarak
anlayışlı kafalara ve kalplere

sahiptir. Büyük bir olasılıkla, onlar bizim gelişmeye, öğrenmeye ve


kalbimizin kararlılığını en basit açıklamalarla ifade etmeye istekli
oluşumuzdan sevinç duyacaklardı.

Dicle Nehri boyunca yürürken, yüksek teknolojiye sahip galaktik insanlar


olabilecek varlıklarla konuşan Daniel
21
Qalakük^lnsan

Peygamber'in bu konuşmalarına da bu gözle bakalım. Zekeri-

ya Peygamber ve onun "uçan parşömen tomarları" dediği

şeylerle ilgili büyüleyici deneyimine de bu gözle bakalım.

Gerçekten de, tüm peygamberlerin verdikleri mesajlar onların ya çok kişisel


ama tüm gezegene yönelik rüya ve vizyonlarından, telepatik iletişimlerinden
ya da dünya-dışı varlıklarla fiziksel temaslarından kaynaklanmış olabilir.
Bazı durumlarda da bunların bileşimi olam az mı?

Yuhanna'nın Vahyi'nin gerçekleşeceği varsayılan bu zamanda, bu vahyi de


uzay yolculuğu, UFO'lar, uzay roketleri fikrini kabul eden yirminci yüzyıl
insanının gözüyle okuyabiliriz. Son yıllarda Gallup anketlerinde yer alan
konular incelendiğinde bu konuya inancın giderek arttığını görsek de, tabii
herkesin UFO'lara inandığını söyleyemeyiz. Amerika'da 1984 yılında yapılan
anketten sonra, Gallup, nüfusun yüzde

sekseninin uçan dairelere inandığını bildirmiştir.

Kutsal Kitap devrinde yaşamış atalarımızın, Tanrı'yı ellerinden geldiği kadar


seven ve O'na güvenen o büyük insanların bize bıraktıkları armağanlara da
teşekkür ederiz. Mekanik şeyler hakkındaki bilgileri son derece sınırlı olan
ve putların arasında tek bir Tanrı'yı bile kabullenmekte zorlanan o insanlara
yine de saygı duymalıyız. Ama bizim kuşaklarımızın Tanrı'yı tanıyıp bilme
konusunda çok daha ileri gitmeleri gerekiyor. Bugün hayatın Yaradanı
hakkında ne kadar çok şey biliyoruz ki O'nunla karşılaştığımızda kendisini
tanıyacağımızdan emin olalım? Biz de, büyük olasılıkla, zihinsel ve fiziksel
olarak bizimle birlikte olabilecek bir tür aracılarla temas ediyor olmayacak
mıyız?

Evet, İsa bile on bin meleği çağırabileceğim söylemişti;


eğer gelselerdi, onların neye benzeyeceklerini hiç merak etmediniz mi? Ya da
söz verdiği şekilde İsa yeniden gelirse, o neye benzeyecek? Ve bu sevgi dolu
ve insanlığı daima destekleyen Işık Efendisi'ne kimlerin eşlik ettiğini
göreceğiz? Kimin geleceğini, ortaya nasıl birinin çıkacağını merak etmiyor
musunuz? Tarihçilerimizin böylesine olağanüstü bir olayı tarif etmekte nasıl
zorlanabileceklerini düşünebiliyor musu-22

l/irßinia'nin Çirişi

nuz? Özellikle, gelecek kuşakların kolayca anlayabilecekleri

anlamlı bir dille...

Bazı bilgilere göre, Beytlehem Yıldızı bilimsel olarak tanımlayacağımız


anlamda bir yıldız değil, büyük bir uzay gemisidir. Bu bilgilerde, normal
yıldızların öyle hareket edemeyecekleri, çevrede böyle dolaşıp
duramayacakları belirtilmekte. Ve bu konuda da insanlar tartışmaya
başlamıştır.

Böylece, geçmişte yaşanıp sonra da yazılı olarak tarif edilen

şeylerle ilgili anlayışımızın bize yol göstermesine izin verirsek, haklı olmaya
ve bizimle aynı fikirde olmayanları yönetmeye ya da yok etmeye
çalışabiliriz, yani bu durum bizi di

ğerlerinden çoğu kez şiddetle ayırabilir.

Bu kitabın amacını araştırmayı sürdürürken, birçok

kültürden gelen ve zihnimizi meşgul eden temel soruları yanıtlamamıza


yardımcı olan bilgilere bakmamız gerekir. Biz kimiz? Nereden geldik?
Neden buradayız? Nereye gidiyoruz?

Örneğin, sadece Batı dinleri ve kutsal yazıları üzerinde

odaklanmamak için, Hindistan'ın en eski Veda kutsal yazılarının içerdiği


geniş tarihi okumak da çok ilginç olabilir. Veda kutsal yazılan; o insanların
uzay gemilerine olan inançları,
göklerde ve yerdeki savaşlar ve dünyalı gözlemcilerden daha

ileri olan galaktik varlıkların etkisi hakkındaki çok daha

açık ve belirgin bir açıklama sunar.

Hindistan'ın Sanskrit dili, bilincin, çoğuna meditasyon

sırasında ulaşılabilecek değişik aşamalarını -bizim az sayıdaki İngilizce


sözcüğümüze karşılık en az elli düzey- içeren bir sözcük hazinesine sahiptir.
Hintliler bu alanda parlarlar.

Ve onların Veda kutsal yazılarını okumak bize Tanrı, yüksek

boyutlar ve dünyada yaşanmış büyük olaylarla ilgili başka

bir anlayış verir. Burada, Sudarana denen lazer-gibi bir diske sahip Hintli
büyük bir varlık, yani Krişna hakkında öyküler buluruz. Hint kutsal
yazılarında, özellikle Vishnu Prana da bildirildiği gibi, Krişna nükleer
aygıtlara ve sonik yansıtıcılara sahip düşmanlarını yok etmek için bu silahı
kullanıyordu.

Ama, Hindistan'ın sık sık dünya dışı varlıklarla temas

23

Çalafctifiİnsan

kurulan ve Vimana denen uçan taşıtlara sahip üstün bir uygarlığa sahne
olduğu yolunda daha ileri kanıtlar vardır. Aslında, Vymanika Shastra'da
korkunç silahlara sahip taşıtlardan ve güneş ışınlarıyla çalışan uçan
araçlardan söz edilmektedir.

Başka bir kadim metin olan Samarangana Sutradhara,

bir Vimana inşa etmek için gerekli prensipleri açıkça tarif

eder ve bu aracın savaşta ve barıştaki kullanımı hakkında


açıklamalarda bulunur. Ayrıca, Somaka denen, ısı emen özel

metallerden yapılan ve pilotların "kötü ışınlar" tarafından

kör edilmelerini önleyen ve Pinjula Aynası denen bir t ü r görsel kalkan


kullanan pilotlu uçan taşıtlarla savaşan Hintli tanrılardan ve kahramanlardan
da söz eder. Öyle görünüyor

ki, o devirde ya Dünya insanları ya galaktik insanlar ya da

her ikisi birden çok gelişkin teknik donanıma sahipmiş. Bundan kesinlikle
eminim.

Yine, Marika adlı bir silah hakkında da yorumlar var ki

bunlar da dört ila beş bin yıl önce Hindistan'da yüksek teknolojiye sahip bir
toplumun varlığını gösteriyor. Mahabhara-ta, Ramayana ve Rigveda gibi
tüm Hint öğretileri çeşitli şekil ve büyüklükteki uçan gemilerden söz ederler.
Bunlarda sık sık, "O büyük, çok-katlı idi ve kendi kendine hareket ediyordu.
Uyumlu bir ses çıkararak havada uçuyordu," ya da

"Tanrılar, gökyüzünden bu makinelerle dünyaya geldiler ve

onların sayesinde insanlar da havada uçabilirler," gibi ibarelere rastlanır.


Ama bizim tek bilgi kaynağımız Hintliler de

ğildir.

Bugün artık dinleri dünyada güçlü bir biçimde var olmasa da, başka birçok
dünya kültürünün destan, efsane ve öykülerinin ilkel insanların saçma
anlatıları olduklarını dü

şünmemeliyiz. Birçok tanrı ve tanrıça öyküleriyle büyük Yunan edebiyatını


ya da İskandinav öykülerini düşünün. Burada ne oluyordu? "Güçlü, etkileyici
ve yüksek âlemlerden gelmişti" diye tarif edilen bu varlıklar kimdi?

Mayalar gibi birçok kadim Güney ve Orta Amerika yerli

uygarlıkları, dünya dışından gelmiş ve onları çok derin bir


24

'Virßinia'mn Çirişi

biçimde etkilemiş uzaylı ziyaretçilerle ilgili birçok tarif yapmışlardır.


Mısır'daki Büyük Piramit gibi, Guatemala ve Meksika'da da piramitler
vardır ki sayıca daha çok olan bu

yapılar Batılı ülkeler tarafından önemsiz görülerek ihmal

edilmişlerdir. Astronomik verileri, piramitleri ve (özellikle

zaman hakkındaki) öğretileri nedeniyle bu eski kültürler,

belki Birleşik Devletler'in Güneybatısında yaşayan Hopi

yerlileri hariç, en eski Avrupa ve Kuzey Amerika uygarlıklarından çok daha


gelişkin uygarlıklar olarak kabul edilebilirler.

Hopi yerlilerinin torunları, bazı atalarının uzaydan geldiklerini ve onların


belki çok yakında buraya geri dönmelerinin beklendiğini söylerler.
Öykülerinin birinde, demir kuş

uçtuğunda, denizin karşı kıyısındaki aileleriyle bir kez daha

barış ve dostluk içinde bir araya geleceklerini ve bunun yüksek âlemin


yeniden gelip dünya işlerine müdahale edişini gösterecek bir olay olduğunu
anlatırlar. Bu olayın, gezegene

uzun zamandır beklenen bin yıllık uyum ve barışı getirecek

olan Pahana'nın bu müdahalesinin gerçekleşmesi için önce

dünya üzerinde ciddi bir arınmanın yaşanması gerekecektir.

Maya, Aztek ve İnka öyküleri de kurtarıcı ve tanrılarının geri dönüşlerinden


önce bir hazırlık zamanının yaşanacağından söz ederler. Viracocha,
Quetzalcoatl ve Kukulkan gibi isimler Batılılar'a İsa, Meryem, İbrahim ve
Musa gibi tanıdık gelmeyebilir ama bu büyük varlıkların sözlerini okumak
insanı gerçekten etkiler. (Onların halklarına bıraktıkları büyük şiirsel
yorumlan ve öğretileri sergileyen bir müzeyi ziyaret edene kadar ben de bu
öğretilere yabancıydım. Onların öylesine ritmik bir biçimde ifade ettikleri
derin gerçekleri okurken içimde hissettiğim ruhsal tepkiyi hâlâ hatırlarım.)

Tabii, bunların hiçbiri bizim Hristiyan mirasımızı alıp

götürmez. Bu daha çok, insanlar belli zamanlarda ve yerlerde ne kadar


korkunç davranmış olurlarsa olsunlar, birçok uygarlığa, halka ve onların
inançlarının gelişimine sürekli

olarak yardımcı olunduğunu ve onlara umut verildiğini gösteren bir şeydir.


Kozmik mirasımız ve bilincimizden ne ka-25

Çalaktik^ïnsan

dar uzağa düşmüş olursak olalım, çok yakında onu yeniden

talep edeceğiz! Ama bunun için, biz Batılılar'ın (daha önce

var olmuş diğer uygarlıklara kıyasla), çok kısa bir süredir

var olan yeni kültürümüzde kendini beğenmişlik içinde kalmayıp,


zihinlerimizi ve kalplerimizi daha önce olan bitenlere açmamız gerekir.
Birçok kez, sözde ilkel kabilelerin bile çok

derin bir kültüre sahip oldukları görülmüştür.

Buna bir kanıt olarak, astronomi konusunda normal

olarak hiçbir biçimde bilemeyecekleri son derece şaşırtıcı bilgilere sahip


Kuzey Afrikalı Dogonlar'ı gösterebilirim. Aslında Dogonlar'ın Sirius yıldız
kümesi hakkındaki bilgileri -onlar

Sirius yıldız grubunun dönüşleri, birbirleriyle göreceli konumları ve


ilişkileri hakkında kesin gerçekleri aktardıktan yıllar sonra bile- astronomlar
tarafından bilinmiyordu. Sirius
A ve Sirius B hakkında aynı bilgiler, ancak çok yakın bir geçmişte günümüz
astronomik bulguları tarafından da onaylanmıştır! Dogonlar'ın -kadim
ağızdan ağıza anlatma geleneğinin ruhsal liderleri tarafından saklanmış- uzay
hakkındaki bu bilgilerine saygı göstermemiz gerektiğine inanıyorum.

Sözde ilkel bir kabilenin şamanı'nın, astronomlarımızın henüz bulamadıkları


ve daha önce bilinmeyen Sirius gezegensel devrelerinin ve diğer göksel
devinimlerin resimlerini nasıl çizebildiğini de kendimize sormalıyız.

İlkel dediğimiz bu halklardan çok şey öğrenebiliriz, çünkü onların şifa


uygulamaları şifalı bitkileri ve zihnin madde üzerindeki gücünü kullanma
yöntemlerini içermekte. Yerli

insanların güç ve sadeliklerine zengin bir örnek de Avustu-

ralyalı Aborigineler'den gelmektedir; bu insanlar yaklaşık

altmış bin yıldır bilinç saflıklarını ve doğal yaşamı sürdürmüşlerdir. Sözde


uygar uluslar birbirini kırıp geçirirken ve dünyayı yakıp yıkarken, bu insanlar
Toprak Ana'ya ve tüm

yaşama sadık kalmışlardır. Onlardan geriye kalan son varlıkların da yakında


yüksek ruhsal boyutlara geçecek olmaları hiç de şaşırtıcı bir şey değildir!

Böylece, Mayalar ve Hopiler gibi Batılı-olmayan birçok

kültürün kayıtlarını incelediğimizde, UFO ziyaretleri ve

26

iSirßinia'mn Çirişi

uzaylıların dünya insanları ve olayları üzerindeki etkilerini

içeren bir tablo ortaya çıkar. Evet, insanları seven ve bazen

rüyalarda ve vizyonlarda ya da fiziksel olarak insanların


karşısında belirerek öğretiler sunan, eterik vëya görünmeyen âlemlerden
gelen ruhsal varlıklar vardır. Ama, ayrıca dünya-dışı (uzaylılar) dediğimiz
varlıklarla ya da daha az

bildiğimiz diğer yaşam-formlarıyla fiziksel temaslar da söz

konusudur. "Uzay Yolu" dizisinde ve diğer uzay çağı programlarında


gösterildiği gibi, belki kendi gezegenimizin ötesindeki çeşitli yaşam-
formlarıyla tanışmışızdır.

O halde Batılılar olarak, tüm yanıtlara sahip olduğumuz şeklindeki kendini


üstün görme tutumunu bırakmamız ve Dünya tarihi hakkında mevcut
kitaplarımızın içermediği

ve sürekli olarak çoğalan kanıtları incelememiz çok önemli

ve gereklidir. Biyoloji, jeoloji, antropoloji, astronomi gibi büyük bilimlerde


çok az ya da hiçbir fiziksel kanıtın bulunmaması böyle bir tarihin
yaşanmadığı anlamına gelmez. O yıkıcı tufan, hiç kuşkusuz, birçok yaşamla
birlikte fiziksel kanıtları da yok etmiştir.

Bilimin doğru rolü, ihtiyacımız olan gerçeği alçak gönüllülükle arayıp


bulmaktır. Gerçekten de, gerekli olan sezgisel bir arayışı sürdürmek,
enerjinin tüm tezahürlerini ve özelliklerini bir hayret ve açık-fikirlilik içinde
araştırmaktır. Ancak bu şekilde, "Bize kimin ya da ne tür bir enerjinin yaşam
verdiğini" varsayabilir (kanıtlamadan ifade edebilir) ve insan türünün sahip
olduğu enerji niteliklerinin ve kullanımlarının -eğer varsa- sınırlarını
araştırabiliriz.

Bir bilim adamı olmadığım halde, kendini bu temel soruların bilimsel


araştırmalarına soylu bir biçimde adamış ki

şilere büyük saygım var ve sık sık bu insanların zihnimi ve

kalbimi etkileyen yorumlarıyla karşılaşıyorum. Örneğin, ünlü Einstein'in şu


sözleri daima ilgimi çekmiştir: "Ben yalnızca Tanrı'nın düşüncelerini bilmek
isterim. Başka her şey bir dipnottur sadece." Onun insandaki enerjiyle ilgili
bir başka
yorumu da şöyledir: "İnsan hakkındaki bilgimiz hâlâ başlangıç aşamasında
olduğundan, hâlâ bilmediğimiz insan yayı-

27

Çalalçtif^İnsan

lımlan (emanasyonları) mevcuttur."

Siz hiç kim olduğunuzu düşünüp buna bir yanıt verdiniz mi? Belki sizi kimin
ve nasıl yarattığını biliyorsunuzdur.

Belki siz eterik ve manyetik alan enerjilerini ve ayrıca süptil

dediğimiz o görünmez ama etkili enerjileri (yaradılış ve tezahürün akımları


olabilecek o görünmez güçleri) iyi tanıyorsunuzdur. Bununla birlikte, halen
keşfetmekte olduğumuz gibi, ruhsal öğretmenlerimizin insan için mümkün
olduğunda ısrar ettikleri muazzam tezahür-ettirme güçlerini kazanmak

için, bilimin hali hazırda tanımladığı dört bilinen fiziksel

güçle bu süptil güçlerin birleştirilmeleri gerekebilir.

Gizli köprü her ne olursa olsun, öyle görünüyor ki henüz onu sıradan bir
insanın günlük kullanımı için tanımlayamadık. O hâlâ bir gizemdir, ama onun
gizli doğası ebediyen gizli kalamaz. Yeni örnekler, insanlığın kendilerini
keşfetmesini ve uygulamasını beklemektedir, bundan eminim.

Hemen her lüyük din, düşüncelerimizi ve onların yarattığı

sonuçları kontrol etmek için "Tanrı enerjisini" zihinsel düzeyde


kullanabileceğimizi vaat etmiştir. Ve birçok dini kehanet de, dünvaya
yayılmış efsane ve destanlar gibi, -şu anda her ne durumda olursak olalım-
bize parlak bir gelecek, heyecan verici bir Altın Çağ vaat etmiştir.

Gelin, birçok kaynak tarafından bize vaat edilen o zamanın artık geldiğini ve
bizim gerçekten galaktik kökenimizi ve güçlerimi ı\ yeniden kazanacak
varlıklar olduğumuzu kabul edelim. Yine de, tarih kitaplanmızdaki büyük
eksik bölümleri bulmak, kendimiz ve diğer yaşam-formlan hakkında biir
şeyler öğrenmek ve Dünya gezegeninde olan bitenlerin

nedenlerini keşfetmek için yapılması gereken bir araştırma

var. Ne mutlu ki şu anda faal bir şekilde bu gerçeklerin ne

olduğunu belirlemeye çalışıyoruz. Gerçekten de, Dünya yaşamının gerçek


sınırlılığını ve burada bulunmaktaki amacımızı kavrayabilmek için
gereksindiğimiz yaşamsal bilgiye, zihnini

vf kalbini açan herkes ulaşabilir. Bir insanın üstlenebileceği en olağanüstü


araştırmaya girişimiz harika bir şey de

ğil mi? Ve bunu birçok yerde ve birçok şekilde birlikte yap-

28

iSirginia'nin Çirişi

mamız?

Bu kitaptaki bilgileri sunmaktaki amacımız, bu olağanüstü ama tarihsel


olarak parçalanmış fikir ve kanıtlan tüm insanlığın yararı adına araştırmaktır.
Bu kitap boyunca, biz

insanlann kim olduğumuz ve Dünya gezegeninde niçin bulunduğumuz teması


sık sık ortaya gelecektir. Siz kendi anlayış ve rehberliğinize sahipsiniz ki biz
buna saygı duyarız.

Ancak amacımız, zekânıza meydan okuyarak, sezginiz ya da

içsel bilişiniz tarafından paylaşılan şeyin dengeyi sağlamasına yardımcı


olmaktır. Elbette ki sizi buraya kadar getirmiş

olan o kalp rezonansı ve duygu yeri size yol göstermeye devam edecektir.
Medyum kanalıyla ya da ilham yoluyla alınan bilgiler çoğunlukla tartışmalı
bilgiler olarak kabul edil-seler de, üzerinde düşünülecek yeni bilgiler ve
daha geniş
bakış açıları sunmak bu yüzden bize gerekli gelmektedir.

İnsanların halen hayatta olan medyumlar tarafından

veya ilham yoluyla alınan bilgiler fikrini kabul etmeleri zor

görünmektedir. Peygamberlerin, vizyonerlerin, ruhsal öğrencilerin ve psişik


harikaların çok uzun zaman önce var oldukl a n ve bunun çok az ve özel
insanın yaşadığı bir şey olduğu

inancı hâkim gibi görünmektedir. Bununla birlikte, bugün

dünya nüfusu giderek artarken ve küresel bir iletişim ağına

kavuşurken, giderek daha çok insanın bu alışılmadık yeteneklerle ortaya


çıktığını görmüyor muyuz? Ve onların giderek daha çoğu kamuoyu tarafından
bilinir hale geliyor.

Psişik, vizyonsal ya da telepatik yeteneklerin gerçekten

mümkün olmaları artık kişisel olarak benim için asıl konu

değil. Benim ilgi odağımı, paylaşılan bilginin niteliği ve bu

bilginin -melekler, büyük ruhsal varlıklar, uzaylı varlıklar

ya da ölmüş yakınlarımız da dahil olmak üzere- hangi kayn a k t a n geldiği


oluşturuyor. Yine de, son tahlilde, medyum kanalıyla alınan bilgilerin doğru
ve sizin için değerli olup olmadığına karar vermesi gereken sizsiniz. Sonra
da bu bilgilerin aradığınız nitelik düzeyinde olup olmadığına karar vermek
zorundasınız.

Bu kitapta okuyacağınız bilgilerin çoğunu -eğer onları

29

Qaiaktik^insan

mevcut tarih kitaplarınızla kıyaslarsanız- kanıtlayanlayız.


Ama bu belgenin değerini de kısmen bu durum oluşturuyor.

Evet, bu kitap sizin zihninize, kalbinize ve ruhunuza meydan okumaktadır,


onları zorlayacaktır. Bu kitabı size saygı ve sevgiyle sunuyoruz.

Şimdi izin verirseniz size Sheldon Nidle'ı tanıştırmak

istiyorum. O size kendi öyküsünü sunacak ve sonra medyumluğunu yaptığı


kaynakların galaktik bilgisini sizinle paylaşmaya başlayacaktır.

Sevgiyle ve hizmet edebilme dileğiyle,

Virginia Essene

30

B ö l ü m1

Başlangıçta

Dünya gezegeni ve bu küresel uygarlık için muhteşem

bir günün şafağı söküyor. Bu pekâlâ, Kutsal Kitap'ta ve di

ğer dindar ve yerel halkların kehanetlerinde sözü edilen "bitiş zamanı"


olabilir. Bu "bitiş zamanı," bizim tamamen bilinçli bir galaktik insanlığa
yükselmemizi/dönüşmemizi ve (Dünya'da ve bu güneş sisteminde) Galaktik
Federasyon'un

tam üyesi olan gerçek bir galaktik insan uygarlığının yaratılışını getirecektir.
Şimdi, uzaylı kardeşlerimizden kaynaklanan bu olağanüstü olayları
aktarmadan önce, yakında dünyaya sunulacak harikaları nasıl öğrendiğimin
öyküsünü sizinle paylaşmak istiyorum.

İsmim Sheldon Nidle ve ben Galaktik Federasyon'un

bir temsilcisi olarak atandım. Bu konum bana Washta isimli

Siriuslu bir danışman ve galaktik varlık tarafından verildi.


Washta bana, kitapta bundan sonra yer alan bilgilerin -

Siriuslular'dan ve onların Yükselmiş Üstatlar Konseyi'nden

gelen ve- önümüzdeki birkaç yıl içinde Dünya insanlarının

başına ne geleceğini bildiren bir mesaj olduğunu açıkladı.

Uzaylı ailemle, özellikle Siriuslular'la ilişkim ben dokuz

yaşındayken başladı. Ailemle birlikte, NewYork, Buffalo'da-

ki kiralık evimizden yakındaki bir banliyödeki kendi evimize

henüz taşınmıştık. Eve yerleştikten sonra yaşam normale

dönmüştü, ancak d a h a iki ay geçmeden çok garip ve başlan-

31

gıçta çok korkutucu görünen bir şey olmaya başladı. Geceleri

iki mavimsi-beyaz ışık topu tam yatağımın baş kısmının üstünde aniden
beliriyordu. Bu iki garip ışık, bir yetişkinin yumruğu büyüklüğündeydi ve tam
ben yatmadan önce düzenli olarak görünüyordu.

Önceleri onlardan korkmuş ve rahatsız olmuştum. En

sonunda, onların kökenini keşfetmeye ve geceleri yatağımın

başucunda belirmelerine bir son vermeye karar verdim. Odama süzülen tüm
ışığı yok etmek için karartma perdeleri, kalın bantlar ve benzeri malzemeler
kullanarak odamı adeta

karanlık bir mezara çevirdim. Ama ben odayı daha çok kararttıkça, küresel
mavimsi-beyaz ışıklar odada daha düzgün ve güzel bir biçimde
parlıyorlardı.
Bu garip faaliyet sürerken, ben başıma ne geldiğiyle ilgili olarak gerçekten
endişelenmeye başlamıştım. Bu bir illüzyon muydu? Bir tür gerçek-olmayan
bir olay, bir görüntü mü beni kuşatıyordu? Bu, hayatımın en korku verici
zamanlarından biri olmuştu. Sorularım giderek derinleşti ve şaşkınlığım
giderek arttı, ta ki bir gece çok güzel ve sevecen bir erkek sesi birden
odamda yüksek sesle konuşana dek. Ses

bana, kendisinin galaksimizde "Sirius B" olarak bilinen bir

yıldızdan geldiğini ve benim eğitimimi başlatmak üzere burada bulunduğunu


söyledi. Bu öğretiler daha sonra benim bu gezegenle ilgili şimdiki
misyonumun temelini oluşturacak ve

önümüzdeki birkaç yıl içinde meydana gelecek bazı çok inanılmaz şeyleri
açıklayacaktı.

Ancak o zamanlar, yani 50'li yılların ortalarında bu ses

benim için allak bullak edici bir deneyimdi, çünkü onu bir

t ü r sanrı (halüsinasyon) olarak algılamıştım. Ses benim bu

güvensizliğimi anlamış ve amacının sevgi ve ışığı kullanarak

beni eğitmek olduğunu söylemişti. O, ayrıca, basit bir deneyle varlığını bana
kanıtlayacağına söz vermişti. Benden, pencerelere bantladığım karartma
perdelerini söküp, pencereden gökyüzüne bakmamı istedi. Perdeyi sökünce,
şaşkınlık içinde, atmosferde, yükseklerde garip, alışılmadık yıldızlar

gibi parlayan ve V şeklinde dizilmiş dokuz UFO'nun birden

32

'Başlangıçta

belirdiğini gördüm. Washta (sesin sahibi) bana, bu gemilerin

benim hayal edebileceğim her şekilde dizilebileceklerini söyledi.


Bu gemilerin dizilişlerini birçok kez değiştirdikten sonra, Washta'ya, bu
olayla hayatımda ilk ve son kez mi karşılaştığımı, yoksa bunun düzenli bir
biçimde gerçekleşecek bir şey mi olduğunu sordum. Washta, sevgi ve şefkat
uyandıran

bir sesle bana, bu faaliyetin onun varlığını bir gerçek olarak

kabul etmem ve mesajlara inanmaya hazır olmam için yapıldığını söyledi.


Daha sonra, bu şaşırtıcı ışık gösterisini kızkardeşimle paylaşıp
paylaşamayacağımı sordum ve Washta

bu isteğimi kabul etti. Kızkardeşim de oyun oynamaya istekliydi ve ikimiz


geceleri Siriuslular'ın gemilerini istediğimiz şekle sokarak bu oyunu
ortaklaşa sürdürdük.

Bu gece faaliyetleri bizi en sonunda, beden-dışı (astral)

yolculuk yoluyla ya da bedenli olarak Sirius ana-gemisine ziyaretlerde


bulunmaya götürdü. Sonraki birkaç yıl boyunca, bu ziyaretler ve sözlü
eğitimler beni ve kızkardeşimi, bizi yetiştirenlerin kendi ana-babamız değil
de, Washta'mn yönetimi altındaki Siriuslular olduğu inancına şevketti. Bu
olaylar bizim için bir t ü r gerçeküstü bir varoluşa yol açmış ve her

ikimizin de olup bitenleri tamamen anlamamızı çok zorlaştırmıştı. Bizi


karmaşaya düşüren bu olay, aynı zamanda son derece sevgi ve şefkat dolu,
inanılmayacak kadar güzel bir

deneyimdi. Bu, insan uygarlığına ve insan bilincinin uygulamasına yeni bir


bakış açısı sergiliyordu.

Yine de, bu mesajlar ve deneyimler içimde belli ölçüde

bir çatışma yaratmaya başlamıştı. Siriuslular neredeyse sihirli görünen ileri


bir bilim sergilemeyi sürdürdüler, ve Dünya insanının galaksinin oluşumuyla
ilgili evrenbilimini,

evren hakkındaki kuramları açısından tümüyle yanlış çıkaran kavramlar


açıkladılar. Ancak onlar bana kendi bilimsel unsurlarını daha çok anlattıkça,
bu durum, benim onların

bilgisi ile Dünya bilimi ve evrenbilimi arasında kalmaktan

kaynaklanan çatışmamı güçlendiriyordu. Sputnik (Ruslar'ın

uzaya gönderdiği ilk uydu) sonrası dönemde (1958-1961) dü-

33

Çalaktik.İnsan

zenlenen yaz bilim-kazanım programlarına katılışım ve benim bilimin her


dalında doymak bilmez şekilde okuyuşum sonucunda bu çatışma ortaya
çıkmıştı. (Yedi yaşındayken

üniversite fizik ve ileri antropoloji metinlerini okuyordum.)

Öyle görünüyordu ki, yavaş yavaş içimde, Dünya bilimi

ve yıldızların bilimi arasında halledilemez bir hizipleşme

meydana geliyordu. Aslında, bilimde kariyer yapma fırsatları geliştikçe, bir


seçim yapmam gerektiğini hissettim; böylece ortaokul yıllarımın başlarında
korkunç bir karar vererek Siriuslu dostlarımdan beni artık terk etmelerini
istedim. Çünkü her ne kadar onların bilimleri inanılmaz ve şaşırtıcı da olsa,
bu derin bir biçimde daldığım Dünya-tipi bilimden beni

kopanyordu. Bu yüzden beni terk etmelerini istedim. Bunu

yaptılar ama, hayatımda uygun bir zaman ve yerde yeniden

döneceklerini bildirerek gittiler.

Ben sonra hesap, fizik ve kimya konusunda ileri kurslar

alarak bilime olan ilgimi daha da geliştirmeye başladım. Ancak üniversite


birinci sınıfta fizik bölümünün başkan yardımcısıyla aramda derin bir
çatışma ortaya çıkınca, bu fırsat da ortadan kalktı. Isaac Newton'un mekanik
teoremleri ve

onların çağdaş evrenbiliminde ve atom-altı fizikte kullanımının formüle


edilmesi konusunda tartışmış ve anlaşmazlığa düşmüştük. Bu çatışma beni
öğrenimimi fizik yerine siyasal

bilgiler üzerinde yoğunlaştırmaya zorladı, bu arada antropoloji, sosyoloji ve


çeşit1 i alan çalışma programlarıyla da ilgileniyordum. Mezuniyet yılım
sırasında Malezya, Filipinler ve Endonezya uluslarını kapsayan Güneydoğu
Asya tarihi konusunda uzmanlaşma isteği duydum.

1970 yılında lisans-üstü eğitimimi tamamladıktan sonra akademiden


ayrılarak iş aramaya koyuldum. Ama ekonomik açıdan yaşanan zor zamanlar
ve benim "çıkmaz sokak"

işlere girme yeteneğim beni sonunda Güneydoğu Asya konusunda doktora


yapma kararı vermeye sevk etti. 1973 yılında önce Illinois'e ve sonra da
Southern California Üniversite-si'ne döndüm ve buradan siyasal bilgiler^
uluslararası kamu

yönetimi ve Amerikan hükümeti konusunda bir uzmanlıkla

34

'Başlangıçta

birlikte siyasal bilgilerde bir lisans-üstü derecesi daha elde

ettim. 1975'in sonlarında doktor unvanını kazanmak için sadece tezimi


tamamlamam gerekiyordu; ama onu asla bitire-medim, çünkü Nikola
Tesla'nın hayatı ve icatları üzerine bir

televizyon belgeselinin yapımıyla ilgilenmeye başlamıştım.

Tesla, halen dünyamıza hâkim olan elektrik teknolojisini

icat eden dahi idi.


Nikola Tesla, benim ilk ve ortaokulda üstlendiğim çeşitli yaz bilimsel
çalışma programları sırasındaki kahramanım-dı. O zamanlar, onun gerçekten
çağdaş bilimin tanınmamış-

büyük kahramanlarından biri olduğuna karar vermiştim,

çünkü o çağdaş elektrik biliminin ve yirminci yüzyıl teknolojisine damgasını


vurmuş bütün müthiş icatların babasıydı.

Bu yüzden Tesla'yı yeniden inceleme, ve insanların Tesla'nın

insanlığa sunduğu birçok armağanı anlamalarına yardımcı

olacak bir televizyon belgeseli yapma şansına atladım.

Bu olay ayrıca, "büyüten aktarıcı" denen telsiz güç teknolojisi gibi bazı
alışılmadık Tesla aygıtlarını epey ayrıntılı biçimde incelememi sağladı. Bu
araştırma, Tesla'nın kuramlarının Sovyetler Birliği ve Birleşik Devletler
tarafından, 1970'lerin ortasından günümüze dek süren bir hava savaşı

yaratmakta nasıl kullanıldığını anlamama yol açtı. Tesla ile

ilgili araştırmam, benim ve yeni edindiğim bazı dostlarımın

henüz başlangıç-noktasında bazı enerji aygıtları yaratmamıza neden oldu.

Ben birbirini izleyen teknolojilerde çeşitli projeler ürettikçe, yavaş yavaş


kafama dank etti ki, bu projelerin, yararlı teknoloji üretebilecek gelişkinlikte
olsalar da, gün ışığına

çıkmalarına izin verilmeyecekti. Bu kanıya, Avrupa'da çeşitli aygıtlar


üretmeye ya da geliştirmeye girişmiş çeşitli şirketlerin neden oldukları
yıkımı gözlemleyerek ve çeşitli enerji şirketleri yöneticileri ve Enerji
Bakanlığı'nın Alternatif

Enerji Programı ile karşılaşmalarım sonucunda vardım.

Bununla birlikte, icat ettiğim bu aygıtların ticari bir ba


şarı elde etmesine izin verilmese bile, bunlar toplumun yapı-

landırılış biçimini değerlendirmem için başka bir fırsat daha

35

Çalaktik^İnsan

vermişlerdi. Hayatımda ne yapacağımı, gerçek ve doğru

amaçlarımın neler olduğunu merak etmeye başladım. Aynı

zamanda, dünya-dışı varlıkların dünyamızı şekillendirme konusundaki


etkileri hakkında bazı ilginç veriler üzerinde dü

şünmeye başladım.

Gazetelerde, Halley Kuyrukluyıldızına çok yakın olan

Wilson Kuyrukluyıldızından söz edildiğinde, 1985'de tasavvur etmeye


başladığım bazı garip kehanetlerin Wilson Kuyrukluyıldızı ile herhangi bir
ilişkisi olup olmadığını merak ettim. Çeşitli bedava enerji projeleri ürettiğim
sıralarda bazı

arkadaşlar edinmiştim ki bunlar da bilimin kenarda kalmış

kuramlarıyla ilgileniyor ve Wilson Kuyrukluyıldızının ger

çek doğasını değerlendirmeye çalışıyorlardı. Bu konuda bir

iletişim ağı kurduk ve gerçekten de Dünya'ya Wilson Kuyrukluyıldızı kisvesi


altında bir yıldız-geminin yaklaşmakta olduğunu keşfettik. Bu gerçeğin -
sadece bizim için değil, gezegenimiz için de- gerçekten ne anlama geldiğini
merak ettik.

Wilson Kuyrukluyıldızının anlamlarını daha çok araştırdıkça, bana


Siriuslular ve onların memeli deniz hayvanları (balinalar ve yunuslar) ile
ilişkileri hakkında bir şeyler anlatan birçok araştırmacıyla karşılaşmaya
başladım. Onlar bana ayrıca, bu gezegenin yerli halklarıyla memeli deniz
hayvanları arasındaki -kadim efsanelere ve kabilelerin gelenek ve âdetlerine
dayanan- olası bir ilişkiden de söz ettiler.

Böyle bir bağlantının gerçekten var olup olmadığını merak

etmeye başladım. Sonra Dünya gezegeninin Sirius ile bağlantısını incelemiş


bir araştırmacı bana, 1987 yılında gezegenimizin kutbiyetinde yeni bir
değişikliğin meydana geldiğini söyledi. Gerçekten de bu, Dünya'nın, bu
güneş sistemine yaklaşan bir foton ışığı kuşağına güvenli bir biçimde
girebilmesi için Siriuslular tarafından gerçekleştirilmişti. Tüm bu Verilerin
benim ve özellikle de Dünya üzerindeki uygarlığımız için ne anlama
geldiğini merak ettim.

1988 yılında yine Washta'nin sesini duydum. Bana, yeniden aktive edilme
zamanımın geldiğini ve çocukluğumda 3 6

'Başlangıçta

bana söyledikleri şeylerin artık gerçekten meydana gelmeye

başlayacağını söyledi. Öğrenmem gereken derslerin ilk bölümünü, Dünya


tarihi boyunca Sirius ile Dünya'nın ilişkisini anlamak oluşturuyordu. Washta,
yakın gelecekte, bana söylediklerini kullanabileceğim bir zamanın geleceğini
de bildirdi. O sırada ise bir anlamda inzivaya çekilerek ve Washta

'nın Galaktik Federasyon ve onun tarihi hakkında verdiği

büyüleyici bilgileri alarak, böylece bir eğitim ve hazırlık devresi geçirmem


gerekiyordu.

O bana, uzayda yapılan savaşlardan ve bu gezegen için

kehanet edilen büyük yıkımlardan söz etti. Ve bana, Sirius-

lular'ın böyle felaket ve yıkımların gerçekleşmesine izin vermeyecekleri


konusunda garanti verdi. O sırada, Federasyon Konseyleri vasıtasıyla çeşitli
protokolleri gerçekleştirme sürecinde olduklarını söyledi. Bu protokoller, bu
gezegene ve onun insan uygarlığına yaklaşımda olumlu bir değişikliğe

yol açacaktı. Bu düşünceler çevremde vızıldarken, onların faaliyetlerinin


beni Galaktik Federasyon'un -bu gezegendeki bir kanalı (medyumu) ve
temsilcisi olarak hazırlamakta olduğunu anlamaya başladım. Onlar beni,
benim gibi aktive edilmenin eşiğindeki diğer insanlarla bağlantıya geçirmeyi

de amaçlıyorlardı. Ancak, o sırada ben neredeyse bir hermit

gibi inzivaya çekilmiş olduğumdan, başlangıçta bu operasyon beni çok az


kişiyle temasa geçirdi.

Sonraki üç yıl boyunca Washta, Sirius bilgilerini aktaracak bir kanal olmam
için gerekli aktivasyon işlemini sürdürdü. Yine de, bana söylenen o
harikulade şeyler konusunda kendimi çok garip hissediyordum. Bunlar gerçek
miydi, değil miydi? Bunu bilmeyi çok istiyordum. Yapmak üzere olduğum
şeyin gerçekten doğru bir misyon olduğu, bir fantezi olmadığı konusunda
kanıta ihtiyaç duyuyordum. Kanıt istediğimde, Washta bu kanıtı ancak
1992'nin başlarında Seattle'a gidip bir hipnotik geçmişe-dönüş seansına
girerek elde

edebileceğimi bildirdi. O, bu hipnotik seanslar süresince

önemli durumların vuku bulacağını ve bunun sonucunda

misyonuma başlayacağımı söyledi.

37

Çalaktik^İnsan

Fırtınalı ve yağmurlu bir günde ve başıma geleceklerden ürpererek Seattle'a


ulaştım. Kızkardeşimin, inançlarımın neye yol açabileceği konusundaki
endişeleri duyduğum huzursuzluğu iyice artırmıştı. Washta'nin salık verdiği
gibi
bir dizi hipnotik geçmişe-dönüş seansı ayarladım. Ve bu seanslar benim
kişisel olarak rahatlamamı ve doğrulanmamı sağladı. Sonra, hipnotik
seansları gerçekleştiren hanım tarafından, onun grubu önünde bir konuşma
yapmaya davet edildim. Bu toplantı o kadar başarılı oldu ki birkaç konferans
daha verdim. Bu ilk konferanslar sadece başlangıç ve hazırlık aşamasını
oluşturuyordu. Bu noktada Washta bana, misyonumun gerçekten
başlayabilmesi için bazı kişisel durumların halledilmesi gerektiğini bildirdi.
Sonuç olarak, Mayıs ayında Seattle'dan ayrılarak San Fransisco'nun Körfez
Bölgesi'ne döndüm ve sonraki yılı bu kişisel sorunları hallederek ve 1993
yaz sonunda başlayacağım misyona hazırlanarak geçirdim.

1993 Temmuzunda, Aya isimli bir arkadaşım (ki kendisiyle 1993'ün Nisan
ayında karşılaşmıştık), bu gezegeni bekleyen değişiklikler ve Galaktik
Federasyon'un uygarlığımız üzerindeki rolü konusunda konferanslar vermemi
sağladı.

İlk önce onun Santa Cruz'daki arkadaşlanna, sonra yine

onun yaşadığı Atascadero'da, sonra yine Santa Cniz'da konferans verdim. Bu


ilk üç konferans benim misyonumun, Galaktik Federasyon'un bu gezegene
yönelik mesajlarını iletme misyonunun önemini idrak etmemi sağladı. Ayrıca,
gezegenimizde ve güneş sistemimizde yaşanan değişikliklerin Galaktik
Federasyon için önemli bir faaliyet alanı oluşturduğunu da fark ettim.
Görevim, er geç geniş halk kitlelerini Sirius temasından haberdar etmek ve
sonra benim ve arkadaşlarımın konferanslarına katılacak insanları uyandırıp
harekete ge

çirmekti. Burada anahtar, insanlara Dünya gezegeninde yeni bir galaktik


uygarlık y a r a t m a konusunda kendi rollerini tanımlama fırsatı verecek bir
bilgi kampanyasını başlatmaktı.

1993 Ağustosunda ansızın "psişik okumalarda" bulun-

38

"Başlangıçta

maya başladım. Aya'nın evindeki kalabalık topluluğa bir


konferans verdikten sonra, Aya bana ertesi gün üç kişiye

psişik okuma seansı için randevu verdiğini ve bunun için ne

kadar ücret talep ettiğimi sordu. Ona, "Ama ben psişik okuma yapmam ki,"
deyince, "Artık yapıyorsun," diye karşılık verdi. Ve bu misyonumun başka bir
veçhesinin başlangıcı

oldu. Böylece, özel medyumluk seansları sırasında, insanlara

asıl kökenlerini, hangi yıldızdan geldiklerini ve Galaktik Federasyon'un


şimdiki misyonuyla ilişkilerini açıklayan bilgiler vermeye de başladım.

1993 Eylülü'nde verdiğim bir konferans sırasında Virginia Essene ile tanıştık
ve kısa bir süre sonra da, bana verilen tüm bilgiyi bir kitapta sunma
olasılığını tartışmaya başladık. Aynı zamanda, ben "galaktik zamanı" kuşatan
süreçleri anlamayı öğrenme umuduyla, onun en derin anlamlarını incelemeye
başladım. Bu kitapta tarif edilen mevcut durumların yanı sıra, Galaktik
Federasyon ile uzun süreli ilişkim bana, bu gezegende şu anda olup bitenler
hakkında daha geniş bir anlayış sağladı.

Bu kitabın geri kalan kısmında, Washta ve onun altı Si-

riuslu danışmandan oluşan -özellikle bir araya getirilmiş-

yönetim kurulunun anlayışınıza ve değerlendirmenize sunmamı istedikleri


bilgileri size aktaracağım. Lütfen şunu bilin ki söyleyeceğim her şey bu
Siriuslu danışmanların aktardıkları ve diğerleri tarafından da doğrulanmış
gerçeklere dayanmaktadır. Bu bilgileri alıp, eğer değerli bulursanız
kullanacağınızı umuyorum. Bu değişikliklere hazırlanmak için gereken
faaliyetleri içtenlikle yerine getirmenizi dilerim. Bu

bilgileri başkalarıyla da paylaşarak, onların da seçtikleri

yolda yürümelerine yardımcı olacağınızı umuyorum.

39

B ö l ü m2
Foton Kuşağı

Washta ve diğer iki Sirius Konseyi üyesi şimdi, halen

Dünya'ya yaklaşmakta olan hem fiziksel hem de spirituel

müthiş bir olayı aktaracaktır. (Washta, yeni bir Siriuslu yükselmiş üstat
olarak eğitim gören galaktik bir varlıktır. Kendisi bu kitap projesini
tamamladıktan sonra, tam bir yükselmiş üstat konumuna terfi edecektir.)
Ona bu bilgilerin sunuluşunda, bilim ve tarih konusunda iki Siriuslu uzman,
Aumtron ve Teletron da katılacaktır; ancak kitap boyunca konseyin tek
konuşmacısı Washta olacaktır.

Sizinle, güneş sisteminizin, şu anda belirsiz olan ve büyük bir olasılıkla


1996'dan sonra yer alacak bir tarihte foton kuşağı denen çok büyük bir ışık
bölgesine girmek üzere

halen dengede tutulmakta olduğu gerçeğini paylaşmak üzere

burada bulunuyoruz. Bu foton kuşağı -bu muazzam ışık kütlesi- sizin yeniden
tam bilinçliliğe dönüşünüzü ve DNA'nızın ve çakra sisteminizin tam
değişimini (transformasyonunu)

sağlayacak vasıtadır. Bu inanılmaz değişiklikler sadece sizi

değil, gezegeninizi ve güneş sisteminizi de ebediyen değişime uğratacaktır.


Çünkü foton kuşağı, güneş sisteminizi üçüncü-boyuttan beşinci-boyuta, yani
daha yüksek bir boyuta aktaracak, gezegeninizin güneş sistemi 'cinde yeni bir
konuma, Sirius yıldız sistemine daha yakın bir konuma geçmesini
sağlayacaktır. Bu noktada şöyle sorular sorabilirsiniz: 4 0

foton 'Kuşağı

Bu foton kuşağı nedir? Niçin onun hakkında daha önce bir

şeyler işitmedim? Eğer o bu kadar önemliyse neden bilim

adamlarımız bu konuyu tartışmıyorlar?


Foton ışık parçacıklarından oluşan muazzam bir halka,

dev bir simit şeklindeki bu foton kuşağı bilim adamlarınız tarafından ilk kez
1961 yılında uydu vasıtasıyla ve Pleiades yakınında görülüp keşfedildi.
(Bkz. Şekil 1: Foton Kuşağının Şekli.) Bu kitap boyunca biz genelde,
Dünyanız'm foton kuşa

ğına girmekte olduğundan, bazen de foton kuşağının Dünya

'ya doğru yaklaşmakta olduğundan söz edeceğiz. Gerçek şu

ki güneş sisteminiz ve foton kuşağı birbirlerine doğru yaklaş-

maktalar.

Bir foton ışık parçacığının ne olduğunu bilmeyenler için,

onun bir anti-elektron (pozitron) ve bir elektron arasındaki

çarpışma sonucu oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu anlık çarpışma iki parçacığın


birbirini yok etmesine yol açar. Bu çarpışmanın sonucunda ortaya çıkan
kütle, tamamen, fotonlar ya da ışık parçacıkları olarak bilinen enerjiye
dönüşür. Bu yüzyılın ilk çeyreğinde, bir İngiliz fizikçi olan Paul Derac, her
bir parçacığa karşılık olarak, onun aynısı olan bir anti-par-

çacık bulunması gerektiği kuramını ileri sürdü. 1932 yılında,

-1936'da Nobel Ödülü kazanmış olan- Dr. Carl David Anderson, bu


parçacıkların ilkini -pozitron ya da pozitif elektronu-keşfetti. 1950'lerde ise
anti-protonlar ve anti-nötronlar artık

bilim adamlarınız tarafından keşfedilmişti.

Bu keşiflerin önemi sadece, onların Derac'ın kuramlarını kanıtlaması


değildir. Daha önemlisi, burada yeni ve benzeri görülmemiş bir enerji formu
dünyalı bilim adamları tarafından keşfedilmiştir. Bir anti-parçacık ile bir
parçacığın çarpışması (örneğin bir anti-proton ve bir protonun çarpışması)
sonucu ortaya çıkan bu enerji, foton enerjisi olarak bilinir ve bu gelecekte
tüm enerji gereksinimlerinizi karşılayan a n a kaynak olacaktır. Aslında, bu
gezegenin gireceği yeni

enerji çağı, "Foton Enerjisi Çağı" olarak adlandırılabilir.

Foton kuşağı ilk defa 18. Yüzyıl başlarında ünlü İngiliz

astronomu Sir Edmund Halley tarafından, Pleiades üzerinde

41
foton "Kucağı

bir dizi inceleme yaptığı sırada keşfedilmişti. Halley, New-


ton'un gezegensel devinim yasalarını kanıtlar görünen Halley
Kuyrukluyıldızını keşfetmesiyle ün kazanmıştır. Halley, Pleiades yıldız
grubundaki en az üç yıldızın, klasik çağda çe

şitli Yunanlı astronomlar tarafından kaydedilmiş konumlarında olmadıklarını


keşfetti. Halley'in zamanında bu konum o kadar çok değişmişti ki
Yunanlılar'ın ya da Halley'in yanıldıklarını söylemek m ü m k ü n değildi. Bu
yüzden Halley, Pleiades'in düzenli bir devinim sistemi içinde ilerlediği
sonucuna

vardı.

Bu kavram, yüz yıl sonra Frederick Wilhelm Bessel tarafından yapılan bazı
dirayetli gözlemler sayesinde doğrulandı. Bassel, Pleiades'deki tüm
yıldızların, her yüzyılda yaklaşık 5.5 saniyelik bir kavisle düzgün bir
biçimde hareket ettiklerini keşfetmişti. Paul Otto Hesse de Pleiades'i
inceledi ve Pleiades'deki yıldızların devinimine tam bir dik açıda (90

derecede), dev bir simit şeklinde, yaklaşık 2000 güneş yılı ya

da 759.864 milyar mil kalınlığında bir foton kuşağının bulunduğunu gördü.


Bessel ve Hesse'nin Pleiades hakkındaki gözlemlerinin sonuçları doğrudur
ve Dünya'nız şu anda bu

foton kuşağı ile 24.000 ila 26.000 yıllık bir devreyi tamamlıyor.

Dünya artık bu foton kuşağına gireceğinden, bunun insan uygarlığınız için ne


anlama geldiğini bilmeniz gerekiyor.

Birçok astrologunuz, yine birçok bilim adamınız ve tarihçiniz

gibi, önünüzdeki bin yılın insanlık için yeni bir çağın başlangıcını işaret
ettiğine inanıyor. Dünyalı astrologlara göre bu yeni çağ, Kova Burcu Çağı'dır
ve bu biliminizde, teknolojinizde ve bilincinizde büyük değişikliklerin
yaşanacağı bir zamandır. Bilim adamlarınıza ve tarihçilerinize göre ise bu,
uygarlığınızın sosyal ve siyasal yapılarının kaldıramayabileceği büyük
zorlukların yaşanacağı bir çağdır. Her durumda, bu
şimdi yeni ve harika bir çağın ya da yok oluşunuzun başlangıcı olarak
görünebilir. Soru hâlâ ortada durmaktadır -foton kuşağına yaklaşıyor olmanız
bu senaryolarda hangi rolü oynayacaktır?

43

Çalaktik^İnsan

Bu soruları yanıtlamak için foton kuşağının kendisine

bakalım. (Bkz. Şekil 2: Foton Kuşağının Bir Kesiti.) Foton

kuşağı üç kısma ayrılabilir. Önce kör bölgeden geçeceksiniz.

Bu işlemin tamamlanması kabaca 5-6 gün alacak ve bu sürenin 3 günü


tamamen karanlıkta geçecek. Bunu takiben, ku

şağın ana bölümüne gireceksiniz ve 1 itmeyen bir gün ışığı

yaşayacaksınız; yani gece hiç olmayacak, günün 24 saati

gündüz olacak. Bu yolculuk genellikle 2000 yıl sürer ve güneş sisteminizin


yine 5-6 günlük bir süre içinde kör bölgeden geçerek foton kuşağının öteki
ucundan dışarı çıkışıyla sona

erer. (Bkz. Tablo 1: Foton Kuşağındaki Deneyiminiz.)

Bununla birlikte, En Yüce Yaratıcı Güç (Tanrı), bu devrede güneş


sisteminizin boyutlararası bir "kurtarma baloncuğu"na girmesine karar
vermiştir. Bu "baloncuk" güneş sisteminizi iterek, beşinci-boyut yoluyla foton
kuşağının dışına çıkaracak ve Sirius yıldız sisteminden üç ışık yılı uzaklıkta

bir konuma (şu anda Sirius, Dünya'dan yaklaşık 8.3 ışık yılı

uzaklıktadır) geçirecektir. Bu baloncuğa 2012-2013 yılı civarında


ulaşacaksınız. Bu devre bitip de o baloncuğa ulaştığınızda ise 24 saatlik
gündüz deneyimi sona erecek ve yeniden yaklaşık 12 saat gündüz / 12 saat
gece programına geri döneceksiniz.
Az önce söylediğimiz gibi, foton kuşağını kuşatan ve

"kör bölge" denen muazzam bir engel (bariyer) vardır. Eğer

bu kör bölgeyi görebilseydiniz, onun gerçekten müthiş bir

enerji-basıncı bölgesi içerdiğini görecektiniz. O manyetik

alanların çok sıkıca birbirine bağlı olduğu bir yerdir, öyle ki

herhangi tipte bir üçüncü-boyut manyetik alanının değişime

uğramadan onun içinden geçmesi olanaksızdır. Bu olgu,

Dünyanız'ın ve Güneşiniz'in manyetik alanının yeni tipte bir

boyutlararası manyetizmaya dönüşmek zorunda olduğu anlamına gelir.


Bundan dolayı, Dünya'nın elektriksel, manyetik ve yerçekimsel alanlarının
değişmesini beklemelisiniz.

Böyle bir değişiklik şu anda meydana geliyor.

Yirmi-otuz yıldan beri, Dünya'nın manyetik alanı derece derece, neredeyse


sıfıra doğru azalıyor. Birçok Dünyalı in-4 4
J oton "Kuşağı

san, bu fenomeni bu yüzyılın sonunda büyük bir kutup deği -

siminin meydana geleceğinin kanıtı olarak kullanıyor. Ancak, bu konsey ve


bu konseyin Siriuslu bilim adamları bir kutup değişiminin meydana
gelmeyeceği konusunda size güvence verebilirler! Dünya'nın manyetik
alanındaki bu deği

şiklik foton kuşağının güneş sisteminize yaptığı basıncın bir

yan ürünüdür.

Foton kuşağı tamamen tezahür ettiğinde hiçbir elektrikli aygıt


çalışmayacaktır. Böyle bir gelişme, Dünya foton kuşağına girdiğinde ne
pillerin, ne de elektrik devrelerinin

çalışacağı anlamına gelir. O zaman, eski elektrikli aygıtlarınızı


çalıştırabilmek için yeni bir enerji biçimine -foton enerjisine- ihtiyacınız
olacak.
Kör bölgeye yaklaşırken meydana gelmesi beklenen bir

başka büyük gelişme de, gezegenin atmosferindeki ve yüzeyindeki basıncın


artmasıdır. 1960'lardan gününüze dek uzanan depremsel (sismik)
faaliyetlerdeki artışın da işaret ettiği gibi, bu basınç durumu da
gerçekleşmeye başlıyor. Dünya

halen gezegenin her yanındaki depremsel faaliyetlerin arttı

ğı bir devrede bulunuyor. Aynı şey yanardağların faaliyetleriyle ilgili olarak


da söylenebilir. Ayrıca, hava koşullarınızda da, geleneksel su devrelerine
basınç yapan çarpıcı bir deği

şiklik olmuştur. California'da, Sahra-Altı Afrika'da (Sahal),

Güney Orta Hindistan'da ve Şili'nin kuzey bölgelerinde görülen kuraklıklar,


bu olayın (fotonun), jet akımını ve okyanusların iç akıntılarını nasıl
değiştirdiğinin örnekleridir. Buna ek olarak, 1970'lerin başında ortaya çıkan
ozon delikleri, kısmen foton kuşağının yaklaşmasının neden olduğu bir başka
kritik değişikliği işaret etmektedir. Daha da önemlisi, yakla

şan bu olay, güneş lekesi devresini ve hatta Güneş'in tüm

yüzey ısılarını derinlemesine değiştirerek güneş sisteminizi

de etkilemiştir. Şimdi Güneş'e bir göz atıp ona ne olduğunu

görelim.

1987 ve 1988'de Siriuslular, foton kuşağının güneş sisteminizi ters bir


biçimde etkilememesi için Güneş'in süptil bedenlerinin kutbiyetini
değiştirdiler. Önce, Güneş'in süptil be-47
Çataktif^İnsan

derilerinin kutbiyetini, onları, Zamanın Efendileri (Tanrı'

nın, bu fiziksel evrenin sürekli yaratılışıyla meşgu' olan ya-

ratıcı-denetleyici gücü) tarafından yaratılan yeni (ızgara bi

çimindeki) enerji hatları sistemiyle yeniden uyum içine sokarak değiştirdik.


Bu Dünya'nın foton kuşağına güvenli bir bi

çimde girmesini sağlayacaktır. Sonra, Galaktik Federasyo-

nun'un bilim adamları, Güneş'in yeni süptil beden ayarına

daha kolayca uyum sağlayabilmesi için, güneş-lekesi devresinin


zamanlamasını değiştirdiler. Güneşsel uyumu yaratmak amacıyla, sonuçta
farklı türde bir Güneş üretmiş oldular. Bu yeni Güneş, güneşsel yanma
faaliyetinde bir artış ve genel bir yıldızsal soğuma ile karşılık verdi. Bu
eylemin ba
şarıyla tamamlanması sonucunda, güneş sistemi üzerindeki

büyük basınç hafifletilmiş oldu. Eğer bu boyutlararası kutbi-

yet değiştirilmeseydi, Güneş foton kuşağının "kör bölgesi" tarafından yok


edilir ve Dünya da buharlaşır giderdi. Böylece, Dünya'nın foton kuşağına
girişi yaklaştıkça, Güneş'in önemli

ölçüde değişime uğradığı ve artık foton kuşağına başarılı bir

biçimde girebileceği gerçeğini aklınızda tutarak içinizi rahatlatabilirsiniz.

Güneş'in foton kuşağına direkt ve güvenli biçimde girebilmesi için yeniden


ayarlanmasının iki nedeni vardı. Birincisi, foton kuşağı, Güneş'in ona, doğru
ve uygun bir pozisyonda girmesini gerektiren boyutlararası bir olaydır.
(Güneş

nispeten düşük bir faaliyet düzeyinde olmalı ve kendini foton kuşağına


girişin gerektireceği hızlı değişikliklere kolayca ayarlamalıdır.) İkincisi,
Dünya gözlemlenmeli ve gezegeninizin boyutlararası enerji bedenlerini, "kör
bölgeye" girmeden önce ve girdikten hemen sonra yer alacak hızlı
değişikliklere ayarlayacak işlemler yerine getirilmeliydi. Bu değişiklikler ve
düzeltmeler boyutlararası bir hologram kullanılarak gerçekleştirilmiştir.

Bu boyutlararası ışık zarfı (hologram), Güneşiniz'in çevresine, güneş


sistemini foton kuşağına göre doğru biçimde ayarlamak ve ayrıca Dünyanız'ın
foton kuşağına düzgün bi

çimde girişini sağlamak üzere yerleştirildi. Bu hologram da-

48

foton Kuşağı

ha sonra, güneş sisteminizi bizim yıldız sistemimize, Sirius'a

yakın yeni konumuna taşımakta kullanılacaktır. Böylece, gezegeninizin


hologramını Güneşiniz'i ve güneş sisteminizi de kapsayacak şekilde
genişleterek Güneş'in giriş alanlarını
ayarlamamız gerekiyordu. Bu ayarlama, hem foton kuşağına

hem de bu galaksideki yeni konumunuza güvenli bir biçimde

girmenizi sağlayacaktır. (Bkz. Şekil 3: Sirius ve Sizin Güneş

Sisteminiz.)

Bu operasyon, vurgulamak istediğimiz bir dizi çok

önemli işlem yoluyla başarıldı. İlk önce Güneş'in kutbiyeti

değiştirildi. Sonra, Galaktik Federasyon çeşitli atmosferik

araştırma gemilerini ve özel olarak hazırlanmış denetleme

takımlarını (gruplarını) konumlandırdı ve bu gruplar faaliyetlerini Dünya'nın


boyutlararası hologramının faaliyetleriyle birleştirdiler. Onların tüm
amaçlan, ozon deliğini gözlemleyip, onun gezegeninizdeki yaşamı tehlikeye
düşürmesini önleyecek önlemleri almaktı. Buna ek olarak, bu gemiler ve

onların takımları (görevlileri), gezegeniniz ve güneş sisteminiz foton


kuşağının kör bölgesine yaklaştığı sıralarda Dün-ya'da meydana gelebilecek
büyük yer ve kıta hareketlerini

gözlemleyebilir ve gerektiğinde müdahale edebilirler.

Yine de siz Dünya'da yaşayanlar foton kuşağına girecek

ve kör bölgede elektromanyetik alanlarınızı yitireceksiniz.

Daha önce de açıkladığımız gibi, bu, foton kuşağına girdiğinizde artık


elektrikli donanımınızı kullanamayacağınız anlamına gelir. Bundan dolayı,
yeni yerçekimsel ve elektriksel alanlar oluşturulurken, sizler hayatlarınızdaki
bu büyük de

ğişikliğe hazırlanmaya başlamalısınız. Size bir kayıp gibi görünen şey


aslında foton enerjisi alanlannın atom-altı düzeyde değiştirilmesini ve
bunların Güneş sisteminizin temel enerji işleticileri olmasını sağlayacaktır.
Tüm atomlar ve moleküller değişime uğrarken, siz Dünya insanlarının doğası
da çok değişecektir. Şimdi olduğunuzdan tamamen farklı, heyecan verici bir
biçimde gelişmiş olacaksınız.

Bu yüzden, şimdi tüm foton kuşağı senaryosunu gözden

geçirip neler olacağıyla ilgili bir fikir edinelim. Daha önce be-

49

'foton Kuşağı

lirtildiği gibi, bu büyük olasılıkla 1996'dan sonra yer alacak

bir zamanda vuku bulacak. Eğer bir değişiklik olmazsa, şu

anda görüldüğü kadarıyla, gezegeniniz kör bölgeye yaklaşırken -ve güneş


sisteminiz bu bölgeye dalarken- büyük bir karanlık alan deneyimleyecek.
Aniden, alaca karanlık düzeyi yerini tam karanlığa bırakacak. Bu, sanki tüm
gezegen dev

bir dolaba atılıp, kapı da arkanızdan kapatılmış gibi olacak.

Güneş gözden kaybolacak ve siz zifiri karanlık gökyüzünde

yıldızları göremeyeceksiniz. Kör bölgenin basıncı, sıkıştırması güneşin ve


yıldızların ışığını tamamen yok edecek ve gündüz aniden geceye
dönüşecek/Bfe. Tablo 1: Foton Kuşağındaki Deneyiminiz.) Bu tam
karanlıkla birlikte, kör bölgeye girdiğinizi anlayacaksınız ve değişim-
dönüşüm süreci başlayacak. Bu tam karanlığın yarattığı şoku kabullenmeye
başlarken, bir başka

şeyin de vuku bulduğunu fark edeceksiniz. Sadece siz karanlıkta


kalmamışsınızdır, elektrikli aygıtlarınız da artık çalışmamaktadır. Düğmeye
bastığınızda elektrikler yanmayacak.

Arabalar çalışmayacak. Böylece, artık tamamen yeni bir

dünyada olacaksınız. Ancak, tüm bu inanılmaz zorluklara


rağmen bedenlerinize harikulade bir şeyler olacak.

Gezegenin elektriksel ve manyetik alanları çöktüğünde,

bu aynı zamanda Dünya'daki tüm atomların değişmesine de

izin verecek. Bedeninizdeki atomlar yeni bir beden -yarı ete-

rik bir beden- oluşturmak üzere değişecek ve bilincinizi ku

şatan perde kalkacak. Artık sınırlı üçüncü-boyut realitesinde

yaşıyor olmayacaksınız. Sizler artık galaktik ışık realitesinde yaşayan


insanlar olacaksınız. Artık, insan ırkı olarak bu galaksiye bilginizi yaymak ve
koruyuculuğunuzu sunmak

için Lyra takımyıldızını terk ettiğinizden bu yana sahip olmanız niyetlenen


fiziksel ve psişik yeteneklere sahip olacaksınız. Artık beşinci-boyuta, yani
"yuvaya dönüş" süreciniz başlayacak.

İkinci gün atmosfer sıkışmaya başlayınca, kör bölgenin

Dünya'nın yerçekimi alanı üzerinde yaptığı basıncın etkisiyle sıkıştığınızı ve


şiştiğinizi hissedeceksiniz. Ancak bu şişkin-51
Çalal&I^İnsan

lik yalnızca iki gün sürecek.

Atmosferiniz sıkışıp basınç yaptıkça ve tüm maddeler

bu basınç yüzünden yoğunlaştıkça, en büyük tehlike nükleer

maddelerden kaynaklanacak, çünkü hem nükleer zincirleme

reaksiyon olasılığı hem de atom çekirdeği parçalanabilen

maddelerin muazzam ve öldürücü radyoaktif patlamaları

olasılığı hâlâ olacaktır. Nükleer enerjinin atmosferik basınç

sonucu sıkışması, bu patlamalara ya da nükleer zincirleme

reaksiyonlara ek olarak, muazzam yangın fırtınalarına da


yol açabilir. Bundan dolayı, bu nükleer tehlikeleri önlemek

için Galaktik Federasyon, teknik gemilerin ve personelin gezegeninize inişine


izin verecektir.

Hissedeceğiniz sonraki değişiklik, Güneş'in tamamen

ortadan kaybolmasının yol açtığı soğuk olacaktır. (Bu çok

büyük bir ısı düşüşü -bir tür Buzul Devri soğuğu- olacaktır.)

Bu durum, Güneş'in boyutlararası kutbiyeti değişmekte olduğundan ve bu


onun sıcaklığının Dünya'nın yüzeyine ulaşmasını önleyeceğinden vuku
bulacaktır.

Değişimin üçüncü gününde, şafak sökmesini andıran

hafif bir ışığın gezegeninizi kuşatmaya başladığını göreceksiniz. Ondan sonra


"foton etkisi"nin başlangıçlarını deneyimleyeceksiniz. Bu foton etkisi çok
önemlidir, çünkü o sizin yeni

bir enerji kaynağına sahip olmanızı sağlayacaktır. Bu yeni

enerji kaynağı, gezegeninizin fosil yakıta olan bağımlılığına

son verecektir. Bu ayrıca uzay yolculuğu yapılabilmesine de

olanak verecektir, çünkü fotonla işletme teknolojisi Galaktik

Federasyon'a ait uzay gemilerinde kullanılan güç sistemidir.

Üçüncü ve dördüncü günden itibaren, henüz zayıf da olsa, foton enerjisiyle


ilk kez tanışacaksınız.

Dördüncü gün çabuk sona erip de beşinci gün başladı

ğında, iklim ısınmaya başlayacak ve yeniden parlak ışığa kavuşacaksınız.


Üçüncü günün sonuna doğru başlayan foton etkisi artık tamamen hâkim
olacak. Artık foton-ışını enerji
donanımını kullanabileceksiniz. Dünyanızdaki her canlı artık foton kuşağının
ana kısmından akan fotonlar tarafından canlandırılıp zindeleştirilecek. Yeni
bir bedenle yeni bir çağa

52

foton Kuşağı

girmiş olacaksınız. Şimdi, foton etkisiyle psişik yeteneklerinizin çoğalıp


güçleneceği sonraki aşama için hazırsınızdır.

Bu foton enerjileri sadece sizin bedeninizin enerjiyi azami verimlilikte


kullanmasını sağlamayacak, onlar ayrıca evlerinize ve endüstrilerinize de
enerji sağlayacak. Foton çağına girmiş olacaksınız! Uzay yolculuğu artık çok
basit ve tercih edilen bir yolculuk türü olacak.

Bir kez foton kuşağında yaşamaya başlayınca, artık ta-

mamen-gerçekleştirilmiş bir uzay çağında olacaksınız. Foton

ışını enerjisinin sağladığı güçle, yıldızlar ve diğer gezegenler

çok geçmeden bir kentten diğerine yapılan bir yolculuk kadar yakın
görünecekler. Bu yeni enerji ile, Sirius ya da başka herhangi bir yakın yıldıza
yolculuk yapmak, şimdi California'dan NewYork'a yolculuk yapmak kadar
kolay olacak.

Buna ek olarak, dünya-dışı varlıklar ya da uzaylılar diye adlandırdığınız, bu


geçiş devresinde size rehberlik ve danışmanlık yapan ağbileriniz ve
ablalarınız da artık aranızda olacaklar.

Uzaylı ailenizin dönüşü, Dünya'nın evrenle uzaysal ilişkisinde önemli bir


değişikliği işaret eder. Foton kuşağına girişinizi kontrol eden Zamanın
Efendileri, gezegeninizin hem bilinçte hem de fiziksel ilişkide bir değişim
geçirmesini ve ayrıca daha yüksek bir boyuta geçişini sağlayacaklar.

Büyük ölçüde üçüncü-boyutsal olan bir dünyadan beşin-

ci-boyutsal bir dünyaya geçiş müthiş bir armağandır, çünkü


bu değişimin bir sonucu olarak siz Pleiades kontrolünden çıkıp Sirius etkisi
altına gireceksiniz. Bu beşinci-boyutsal realite, sizin Sirius'a daha yakın
olacağınız, Lyra / Sirius kültü-, rünü benimseyeceğiniz ve 25.000 yıl önce
Lemurya zamanında olduğu gibi, artık Sirius koruması altında olacağınız
anlamına gelir. (Bkz. Şekil 4: Sirius Yıldız Sistemi.) Dünyanızın gerçek
tarihini inceledikçe, Galaktik Federasyon'dan, beşinci-boyutun size
sağlayacağı bu yeni uzaysal

ilişkiyi nasıl kullanacağınızı da öğreneceksiniz. Evet, toplumunuz iki bin


yıldır çeşitli dinlerin kehanetlerinde bildirdi

ği, tarif edilemez güzellikte bir Altın Çağ'a yaklaşmaktadır.

53
foton Kuşağı

Gelen bu Altın Çağ, her Dünya insanının, olması murat edildiği gibi olma
fırsatına sahip olacağı bir çağdır. Bu, siz insanların en sonunda gezegeninizin
gerçek tarihini anlayaca

ğınız ve yitirmiş olduğunuz tam bilinçlilik yeteneklerinizi

yeniden kazanacağınız bir zamandır. Yaklaşan foton kuşağı -

bildiğiniz haliyle- şimdiki uygarlığınıza son verecektir. Dahası, foton


kuşağının gelişiyle birlikte, (Atlantis Uygarlığı son bulduğundan beri mevcut
olan) sınırlı bilinç ve olumsuz hiyerarşik devlet kontrolü sona erecektir. En
sonunda, sizi ger

çekten harika zamanlara götürecek küresel bir Balık Burcu

Çağı uygarlığının son devresinde bulunuyorsunuz. (Bkz.

Tablo 2: Dünya Üzerindeki Galaktik Etki.)

Tablo 2: D ü n y a Üzerindeki Galaktik Etki

Sirius Etkisi
Pleiades Etkisi
Sirius ve Pleiades'in
Muaftan 2 milyon yıl

Muaftan 25.000 yıl önce


Ortak Etkisi
önce

Kasım 1992

Hiborniya ve Lemurya

Atlantis'in Lemurya'yı yok edi Pleiades Yıldız ittifakı'nın

kolonilerinde başladı.

şiyle ve Dünya uygarlığı için Lyra/Sirius kültürüne

Atlantis'in Lemurya'yı yok Pleiades modelini kullanışıyla geçme kararı ile


başladı.

etmesiyle sona erdi.

başladı.

İleride gireceğiniz yeni ve harika zaman tam bilinçlilik

potansiyelinizi yeniden kazanmanızı sağlayacaktır. Bu olgu,

Kutsal Kitap'ta yer alan vahiylerde kehanet olarak bildirilmiştir; ve bu,


gezegeninizde bulunan tüm canlılarla konuşup birlikte yürüyeceğiniz bir
çağdır. Bu sizin, Dünya'nın Spirituel Hiyerarşisi ile bir olacağınız bir
zamandır. Bu ayrıca, Dünyanız'ı birlikte korumak için, memeli deniz
yaratıklarıyla ve -en sonunda onarılmış- güneş^ sisteminizle işbirliği içinde
çalışmaya geri döneceğiniz bir zamandır.

Sizler ayrıca, gerçek benliğinizi keşfetmenin eşiğindesi-

55

ÇaCaJçtifiiİnsan
niz ve gerçek benliğiniz birçok psişik yeteneği kullanmaya

muktedirdir. Evet, telepati, telekinezi, duru-işiti, duru-görü

gibi psişik yetenekler her insanın geçmişten kalan mirasıdır.

Ayrıca, birbirinizle nasıl empatik olarak (birbirinizin duygularını anlayarak)


ilişki kurulacağı ve bu doğru insan ilişkilerinin toplumunuzu barışçıl ve
şefkatli bir biçimde yönetmede yapıcı uygulamaları nasıl belirleyeceği
hakkındaki yeni kavramların da mirasçısısınız. Bu kişisel ve toplumsal
değişikliklerle birlikte, güvenlik içinde bilinip uygulanabilecek yeni
teknolojiler ve yeni bir bilim de gelecek. Aslında, tüm bir yeni gezegen, tüm
bir yeni galaktik uygarlık ve tüm bir galaktik insan doğmak üzeredir.

Dünya insanları olarak sizler, Lemurya'da yarattığınızdan bile daha iyi olan,
muhteşem bir devir yaratmaya hazırsınız. Bu güneş sistemindeki Spirituel
Hiyerarşiye yardım ederek, Dünya gezegenindeki ve güneş sisteminizdeki
diğer

gezegenlerdeki tüm yaşamın gerçek koruyucuları olmayı içeren ruhsal


odağınıza geri döneceksiniz.

Ama anlamanız gereken önemli bir nokta daha var. Siz

gelecekte, bizim Dünyanız'a "ilk temas" inişlerimizin yol açacağı büyük


değişikliklerin ve yeni başlangıçların eşiğindesiniz. Spirituel Hiyerarşi ve
Siriuslular'ın kuracağı ilk temas,

tüm güneş sisteminizin Galaktik Federasyon'da yer almasını

mümkün kılacaktır, böylece sizler az önce tarif ettiğimiz gibi

galaktik bir uygarlık olacaksınız. Burada, Dünya'da uygulanan bilgelik ve


sevgi yoluyla, gelecekte bir zamanda bilginizi diğer yıldız sistemleriyle
paylaşabileceğinizden emin olabilirsiniz -ve böylece bu paylaşma Tann'nın
daima genişleyen gücü ve mevcudiyeti içinde sürer gider. Sizler gerçekten de

şaşırtıcı ve harika bir zamanın eşiğindesiniz.


Buraya dek verilen bilgilerle ilgili birçok sorunuz olabilir. Sonraki
bölümde, Virginia, Washta ve Sirius Konseyi'ne Foton Kuşağı bilgileri
hakkında birçok soru sormaktadır.

56

B ö l ü m3

Foton Kuşağı

Sorular & Yanıtlar

(Foton kuşağıyla ilgili hayati bilgiler nedeniyle, bu bilgileri açıklığa


kavuşturmayı amaçlayan ve soru ve yanıtlardan oluşan tam bir bölüm
sunuyoruz.)

Virginia: Sirius Konseyi'ni selamlar ve kiminle konuştuğumuzun


bildirilmesini rica ederim.

Washta: Washta ile konuşuyorsunuz. Şu anda yanımda

bilim adamı Aumtron ve tarihçi Teletron da bulunuyor; onlar bugün bilinmesi


gereken şeyleri anlamanıza yardımcı olmak için geldiler. (Aumtron, bilim-
mühendislik klanının kıdemli rahipIdanışmanı ve Metatron'un
başkanlığında Merkezi Güneş Konsey i'ndeki Siriuslu temsilcilerden
biridir.

"Tron" ekiyle biten Sirius isimleri, Efendi ya da Öğretmen gibi bir galaktik
unvanı gösterir.) Virginia: Bize vereceğiniz bilgileri dinlemeden önce, sizi
okurlarımıza biraz tanıtmak isteriz. Bu Sirius Konseyi'nde kaç üye
bulunduğunu ve Washta'nin rolü ya da konumunun

ne olduğunu bildirir misinizi lütfen? Ayrıca, az önce adlannı


verdiğiniz kişilerin ve diğerlerinin bize niçin yardıma geldiklerini ve bu
konuda neler yaptıklarını anlatabilir misiniz? Sizin kim olduğunuzu ve bu
çalışmayı niçin yaptığınızı sormak 57

Çataktik^İnsan

zorundayız ki okurlarımız konseyinizin kendini insanlığa

adayışı, ilgisi ve bu konudaki uzmanlığı konusunda bir fikir

edinebilsinler.

Washta: Bu Sirius Konseyi ile ilgili genel bir bilgi vererek başlayalım.
Bizler toplam altı kişiyiz, ama sadece dördümüz bu kitaba fiziksel katkılarda
bulunacağız. Diğer iki üye ise enerjileri tutmak, Spirituel Hiyerarşi ile ilişki
kurmak ve

Sirius yıldız sistemiyle sizin güneş sisteminiz arasında aracılık etmek üzere
burada bulunuyor. Konseyin bu kitaba katkıda bulunan dört üyesinden üçü
(Washta, Aumtron, Teletron), bu bölümde gereksinim duyulabilecek her türlü
teknik

bilgiyi vermek üzere buradalar. Dördüncü bölümde, konseyimizin kadın


üyesi Sirai ile de tanışacaksınız.

Bizler iki temel nedenden ötürü buradayız. Birincisi, bu

projenin binlerce yıl önce kadim Lemurya zamanında dünyanızda


tohumladıkları çocuklarına duydukları büyük sevgiden dolayı Siriuslular
tarafından yapıldığını göstermek için.

Şimdiki ilgimiz ise günümüz Dünya insanlarının bir kez daha tam bilinçlilik
kazanabilmeleri için gezegeninizin ve güneş sisteminizin spirituel
hiyerarşileriyle işbirliğinin yanı sıra, ruhsal gelişiminizi izlemeyi
sürdürmektir. İkincisi, En Yüce Yaratıcı Güç'ün engin ışığını bu muhteşem
galaksiye

getirmek için oluşturulmuş Galaktik Federasyon'u size tanıtmak için geldik.


Bu yüzden, izlemek, yardım etmek ve bir anlamda yeni

uygarlığın doğuşuna ebelik yapmak için sevgi ve ışık dolu

olarak buradayız. Bizler, yani bu konsey üyeleri sizin "yükselmiş üstatlar",


bizim ise "galaktik mevcudiyetler" dediğimiz yüksek bir konsey tarafından bu
göreve atandık ve bu görevi yerine getirebilecek kapasite ve isteğe sahibiz.

Bizler ve birçok yüksek varoluş düzeyinden varlıklar sizin adınıza, bu


fiziksel evrenin birçok boyutunun yükselmiş

üstatları, melekleri ve başmelekleri ile ilişki kurduk. Onlar,

tüm bu galakside yeni bir sevgi ve bilgelik enerjisi yaratılmasına yaıdımcı


oluyorlar; çünkü gezegeninizin bu çeşitli varlıkları içeren galaktik aileye
yeniden katılmasının zama-58

foton %uşağı • Sorular ve 'yanıtlar

nı gelmiştir. Evet, sizler yeni bir Işık Çağı'na bu büyük sıçramayı yapacak ve
boyutlararası Mesih Bilinci'nin sizi tam anlamıyla etkilemesine izin
vereceksiniz. Mesih Bilinci yaradılışın ta özünden kaynaklanır. O, insan
bilincinin daha fazla sevgi ve ışığa ve bütünlüğe kavuşması ve böylece
gezegeninizdeki tüm erkeklerin ve kadınların Dünya gezegeninin ve

güneş sisteminizin koruyuculuğunu üstlenmeleri için geliyor.

Virginia: Bu tanıtım için teşekkür ederiz. Ayrıca, bu

yardım misyonunda hizmet eden herkese, hepinize şükranlarımızı sunmak


isteriz. Şimdi, Washta vasıtasıyla konseye bir soru sormak istiyorum.
Dilimizde foton kuşağını tanımlayan

başka bir sözcük var mı, yoksa bu edinmemiz gereken tümüyle yeni bir
kavram mı?

Washta: Eh, foton kuşağına "gelen büyük ışık" da diyebilirsiniz. Foton,


henüz sizin tanımlamadığınız türde bir enerjidir. Şu anda, foton kuşağı
enerjileri çok güçlü astronomik aygıtlar olmadan görülemeyecek bir açıda
bulunmaktadır. Gezegeninizdeki hükümetler bu aygıtları kullanan insanların
bulgularını kamuoyuna sunmalarını büyük ölçüde engellediler. Bu baskı,
onun gerçek nedeni ve doğası hakkında bilgi verilmiş varlıklar arasında
büyük bir karmaşa yarattı. Aygıtlarınız hâlâ foton enerjisini doğru olarak
tanımlaya-mayacak kadar çok sınırlı olduklarından, onu sadece,
gezegeninizdeki kaydedilmiş insan tarihi boyunca, yani son birkaç bin yıldır
birçok varlık tarafından birçok kehanette belirtilmiş büyük ışık olarak
düşünün.

Virginia: Bu bizim genelde Tanrı ışığı ya da Tanrı'nın

enerjisi dediğimiz şey midir? O hangi düzey ya da boyuttan

gelmektedir?

Washta: O, saf Tanrı ışığı enerjilerinden daha düşük

bir titreşim düzeyindedir, ama yine de büyük bir semavi

enerjidir. O, çeşitli yıldız sistemlerinde bilinç değişikliği yaratmak, onların


boyut değiştirmelerini sağlamak amacıyla oluşturuldu. Burada, Dünya'da bir
kez daha vuku bulacak

olan da budur. Siz, Dünya ve güneş sisteminin birçok kez girdiği bu kuşağı
yeniden deneyimleyeceksiniz, çünkü yaklaşık 59

Qalakük^insan

olarak her 26.000 yılda bir (26.000 yıllık her devreden sonra)

gezegeniniz ve güneş sisteminiz bu foton kuşağı deneyimini

geçirmektedir.

Son foton kuşağı deneyimi 25.000 yıl önce Lemurya yok

olduğu zamanlarda yaşandı; ancak, daha sonra açıklayacağımız gibi, o


yıkımın nedeni foton kuşağı değildi.
Virginia: Bu enerjinin niteliğinden daha çok söz edebilir ve onun boyutunu
bizim anlayabileceğimiz şekilde isim-lendirebilir misiniz?

Washta: O üçüncü ve dördüncü boyut realitesinde iş

gören bir enerjidir. O, kendini değiştirip-dönüştüren ve bo-

yutsal zaman kapılarına doğru büyük açılışlar yaratan büyük bir ışık
enerjisidir. Dördüncü-boyut dediğiniz şey de bir zaman kapısıdır. Bundan
dolayı, her ne zaman Dünya ve güneş sisteminiz foton kuşağının içine girse,
onun değiştirici etkisiyle, gezegeninizin radyoaktif faaliyetlerinde ve
elektriksel ve manyetik alanlarında büyük değişiklikler meydana gelir.
Meydana gelen bu değişiklikler büyük afetlere ve felaketlere (yeryüzü
kabuğunda meydana gelen şiddetli değişimlere) neden olmuştur; bu yüzden,
bu esasında -gezegeninizin zaman zaman içinden geçtiği değişimle ilgili-
huşu verici bir

kehanet (omen) diyebileceğiniz bir şeydir.

Virginia: Foton kuşağı tasvirinde (Bkz. Şekil 1), o enerjiler ve parçacıklar


içeren dev bir simite benziyor. O her zaman bu şekle mi sahipti?

Washta: O zaman zaman değişmiştir, çünkü o boyutla-

rarası bir enerjidir. Bununla birlikte, burada gösterilen onun

yeni realite veçhelerinden biridir. Bu bizim verebileceğimiz

en yakın çizimlerden biridir. Foton kuşağını keşfetmiş ve bu

konuda gizlice tartışmalarına izin verilen Dünyalı bilim

adamları, onun muazzam miktarda gamma ışınları ve diğer

ağır radyasyon parçacıkları yaydığını fark etmişlerdir. Bu

radyasyonlar foton kuşağının bütün kenarı boyunca var olduklarından, bilim


adamlarınız bu konuda çok endişelen-mekteler. Ancak, biz anlayabilmeniz
için size tüm süreç hak-
60

foton Kuşağı - Sorular ve 'yanıtlar

kında bilgi vereceğiz.

Gezegeniniz şu anda, 1972 yılında Siriuslular tarafından yaratılan büyük bir


ışık baloncuğunun, bir hologramın içinde bulunuyor. Bu hologram,
Güneşinizin kutbiyetini

olumsuz yönde değiştiren karanlık güçlerin bu eylemlerine

karşılık yaratılmıştı. Güneş sisteminizi ve gezegeninizi Güneş'in zararlı


etkilerinden korumak için bu hologram yaratıldı ve Güneşiniz'in kutbiyeti
tersine çevrildi. Bu, foton kuşa

ğının gelişine hazırlık olarak 1987 ve 1989 yıllan arasında

vuku buldu.

Bu güneş sisteminde şimdi, hem Zamanın Efendileri,

hem de Spirituel Hiyerarşiler tarafından yaratılmış çok büyük enerji


değişiklikleri nedeniyle, sürekli olarak çeşitli deği-

şim-dönüşümler meydana gelmektedir. Bundan dolayı, bu

kuşağa gerçek giriş tarihi, ona gerçekten girmeden iki ila altı ay öncesine dek
bilinemez. Biz, gezegeninizi olumsuz fiziksel olaylardan korumak ve size
foton enerjisini nasıl kullanacağınızı öğretmek için gezegeninize kitlesel
olarak ineceğiz.

Biz yardım ve u m u t getiriyoruz! Ama geliş tarihlerimiz geze-

geninizdeki enerji kalıplarına ve insan bilincindeki değişikliklere bağlıdır.


Size, gezegeninizin ve güneş sisteminin bu muazzam foton ışığına son giriş
noktasını belirleyecek can

alıcı enerji kalıbının artık yaklaşmakta olduğunu söyleyebiliriz.


Virginia: Bu dev simit (manasik halka) şeklinin önemi

nedir?

Washta: Bu, galaksinin halesi anlamına geldiği için

önemlidir. Bu, yükselmiş bir varlığın başının (taç çakrasının)

üzerinde enerjilere (haleye) sahip olması gibi bir işlev görür.

Bu hale -hem sembolik hem de fiziksel anlamda- bu enerjinin karşılaştığı


kişilere yapacağı şeyi temsil eder. Bu onlar için büyük bir Tanrısal sınav ve
realitelerinde büyük bir de

ğişiklik yaratacaktır. O, bu kuşakla karşılaşanların yeni realitelere ve


boyutlara yükselmelerine yol açacak ve onları geçmeye muktedir oldukları
büyük bir sınava hazırlayacaktır.

61

Çafaiçtif^ïnsan

Virginia: Doğrusu, bu hale imgesi harikulade bir şey!

Lütfen, Dünya insanlarına ve gezegenine bu zamanda neden

yardım edildiğini daha çok açıklar mısınız?

Washta: İlk neden, insanların 1950'lerde başlayıp,

1960'larda, 1970'lerde ve özellikle de 1980'lerde hızlanarak

büyük bir bilinç gelişimi göstermeleridir. İkincisi, Leydi

Gaia'nın Spirituel Hiyerarşisi'nin (bu bizim Dünya'ya ve

onun meleklerine, başmeleklerine ve yükselmiş üstatlarına

verdiğimiz isimdir) Galaktik Federasyon'un Sirius Bölgesel


Konseyi'nin fikrine karşı çıkarak gezegeninizin uygarlığını

kurtarmaya karar vermiş olmasıdır. Memeli deniz yaratıkları ve Dünya'nın


Spirituel Hiyerarşisi, ilk kez 1970'lerin ba

şında, bu foton kuşağı deneyimi devresinde güneşinizin insanlar için


yaratacağı bazı zorlukların giderilmesini rica ettiler.

Biz Siriuslular, kendimizi gezegeninizin ve güneş sisteminizin Spirituel


Hiyerarşisi'ne yardımcı olmaya adamış durumdayız ve daima Tanrı Gücü'nün
büyük iradesinin arzuladığını hissettiğimiz şeyi yaparız. Bundan dolayı,
Galaktik Federasyon'un Sirius Bölgesel Konseyi'nin diğer üyelerine -

sizin adınıza- dünyanızı, gelen foton kuşağı yüzünden mutlaka yaşanacak tarif
edilemez felaketlerden korumaları için ricada bulunmaya başladık. Aksi
takdirde, foton kuşağı son

yirmi yıldır birçok medyumun sizleri uyarıp durduğu büyük

felaket senaryosunu yaratacaktı. Bununla birlikte, Dünya

'nın Spirituel Hiyerarşisi'nin müdahalesi ve 1950'lerden beri

insan bilincinin yükselmesi nedeniyle, bu yeni senaryoya öncelik tanındı ve


bu senaryo şimdi gerçekleştirilmektedir.

Virginia: Bu konuda gösterdiğiniz tüm çabalara gönülden teşekkür ederiz.


Yani, bir başka deyişle, eğer memeli deniz yaratıkları, Spirituel Hiyerarşi ve
sizin Siriuslularınız Galaktik Federasyon'un Sirius Bölgesel Konseyi'ne yumu

şaklık için çağrıda bulunmamış olsaydı, bu yıkım devam edecekti, öyle mi?

Washta: Evet. Gördüğünüz gibi, Galaktik Federasyon'

un (sizin gezegeniniz ve güneş sisteminiz üzerinde yargı

62

foton Kuşağı • Sorular ve ^anıtlar


hakkına sahip olan) Sirius Bölgesel Konseyi, daha önce, insanlarınızın foton
kuşağını (olumsuz anlamda) deneyimleme-lerinin gerekli olduğuna karar
vermişti. Gezegeninizdeki

mutasyona uğramış insan uygarlığı, bilincini istenen -kitlesel olarak


kurtarılmasını gerektiren- düzeye yükseltemediği için bu karar alınmıştı.
Ancak, (İsa Mesih vb. gibi büyük spirituel liderler de dahil olmak üzere)
Spirituel Hiyerarşiler'in müdahalesi sayesinde, memeli deniz yaratıklarının
müdahalesi sayesinde ve biz Siriuslular'ın Galaktik Federasyona sizin
adınıza ricalarda bulunmamızın sonucu olarak, Sirius Bölgesel Konseyi
üyeleri bizim getirdiğimiz şimdiki olumlu

plânı kabul ederek, bu korkunç foton kuşağı deneyiminin önlenmesine izin


verdiler.

Virginia: Bu müdahale için size teşekkür ederken eminim ki başka birçok


insan adına da konuşmuş oluyorum. Kör bölgeye girdiğimiz beş-altı günlük
sürede elektrikli aletlerin

çalışmayacağını duyan birçok kişi, o günler zarfında ısı ve

ışık elde etmek için kamp ateşleri, sobalar, ocaklar yakabileceklerini


söyledi. Ateşin ve elektrikli aygıtların yerine geçecek şeylerin kullanımı
konusunda bir şeyler söyleyebilir misiniz?

Washta: Karbon bazlı ısıtıcılar (odun ve kömür sobaları) hâlâ iş görecekler,


ancak bu gezegendeki tüm insanların önerilerimizi kabul etmelerini
isteyeceğiz. Bu foton kuşağı

deneyimi gerçekleşmeden ve bu büyük değişim halesi bu

dünyadaki günlük yaşamın realitesi haline gelmeden önce size yardıma


geleceğimizi bilin. Evet, Galaktik Federasyon'u temsil eden İlk Temas
Takımı kitlesel olarak gezegeninize

inecek. Bizlerin kitlesel halde gezegeninize inecek oluşumuzun tek bir amacı
var. Bu amaç, tüm gezegensel uygarlığınızın galaktik olan bir sonraki boyut
uygarlığına yükselmesine yardımcı olmak, sizlerin galaktik insanlara
dönüşmenize

yardım etmektir. Bundan dolayı, elektrik enerjisi ihtiyaçları

için, temel ev ihtiyaçları için, ayrıca yiyecek, giyecek vb. ihtiyaçları için
gerekli birimleri sağlayacağız. Bu gezegeninizdeki herkesin temel
ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayacak. So-63

Qaiakßk^insan

nuç olarak, zehirli (toksik) atmosferinizi adamakıllı temizlememiz


gerekeceğinden, bizler karbon-bazlı teknolojinin mümkün olduğu kadar
azaltılmasını tercih ederiz. Bu, kamp

ateşleri, gaz lambaları ve sobalar vasıtasıyla karbon-bazlı

yakıtları yakmaktan mümkün olduğu kadar kaçınılması ya

da bunların olabildiğince az kullanılması anlamına gelir.

Virginia: Bir kutup değişimi olmayacağını söylemenize

rağmen, gelecek değişiklikler sırasında bu gezegende bir basınç olacağından


da söz ettiniz. Bazı insanlar, bu basıncın bir tektonik tabaka etkileşimine ve
büyük oranda depremsel

faaliyete vs. neden olacağını düşünüyorlar. Bu böyle olabilir

mi? Bu konuyu açıklığa kavuşturabilir misiniz?

Washta: Önce, foton kuşağının sadece Dünya gezegeninde değil, tüm güneş
sisten inde bir hayli gerilime neden olduğunu söyleyelim. Bununla birlikte,
size bu sorunla ilgili

olarak üç düzeyden yardım ediliyor. Birinci yardım, değişik

boyutlardaki büyük spirituel koruyuculardan ve meleklerden geliyor. İkinci


yardım, Tanrısal güçlere insan kılığında yardım edenlerden geliyor. Ve
üçüncü yardım da bizden geliyor; gezegeninizin çevresinde koruyucu enerji
kalıpları oluşt u r a r a k size yardım ediyoruz. Bu yardımların birleşmesi
sonucu oluşan muazzam etki, depremsel faaliyeti asgari düzeyde tutmaktadır.
İşte bu yüzden gezegeninizdeki çeşitli depremler olabilecekleri kadar çok
tehlikeli olmamaktadır.

Ancak, gezegeninizdeki depremsel faaliyet mümkün olduğunca düşük tutulsa


da, yine de bazı faaliyetler olmak zorundadır, çünkü Dünya'nın biriken
enerjiyi salması doğal ve normal bir faaliyettir. Ve insanların yerin altında ve
üstünde patlattıkları nükleer bombalar da bu faaliyeti artırmaktadır. Bu
gezegendeki bazı insanlar, gösterdiğimiz büyük çabalara rağmen ölebilirler,
çünkü yoksul ülkelerdeki ev yapıları ve kamu binaları en küçük bir sarsıntıya
bile dayanamayacak durumdadır; bunlar ucuza mal edildikleri ya da yanlış

biçimde inşa edildikleri için yer hareketlerine dayanamazlar. Ne yazık ki,


doğanın doğal devinimi sonucunda bazı ölümler yaşanacaktır; ancak, aksi
takdirde neredeyse geze-6 4

foton Kuşağı - Sorular ve yanıtlar

gensel bir yıkıma neden olabilecek felaketleri en aza indirmek için muazzam
şeyler yaptığımız konusunda sizi temin ederiz.

Virginia: Evet, size bu yardım ve ilginizden dolayı te

şekkür ederiz. Yine de, Galaktik Federasyon'un bilim adamlarının Güneş'i


yeniden ayarlamak gibi müthiş bir şeyi yapabildiklerini söylediğinizi duyan
sokaktaki insanın ne düşüneceğini hayal edebilir misiniz? Çoğumuz için
Güneş kalıcı olan ya da daha milyarlarca yıl var olacak öylesine büyük bir

yaşam kaynağıdır ki. Böylesine inanılmaz görünen bir şeyi

nasıl başardığınızı söyleyebilir misiniz?

Washta: Şöyle bir açıklamada bulunabiliriz: Tüm gezegenlerin ve


yıldızların çevresinde boyutlararası girişler vardır. Bunlar, tüm yörüngenin
çevresinde çeşitli açılarda yer alırlar. Örneğin, Güneş Dünya'nm varoluşu
için çok önemli
bir yıldızdır. Ama yine de bir yıldızdır. Bir yıldız olarak, ge-

zegeninizdeki her insan gibi belli bir ömre sahiptir. Güneş

şimdi orta yaş devresinin sonlarında olduğundan, çoktan olgunlaşmış ve bu


enerji girişlerini oluşturmuştur. Bu enerji girişleri onun varoluşunu kontrol
ederler -aslında, fiziksel

gezegenler ve Güneşiniz gibi yıldızlar sizin düşündüğünüzden daha farklı bir


yaşam-formudur. Biliminiz gerçeği bilme konusunda daha istekli oldukça, siz
de bu "yeni tipte canlı

organizmalar" hakkında daha çok şey öğrenebilirsiniz.

Size söyleyeceğim şeyin yalnızca mantıklı değil, aynı zamanda bilimsel bir
olgu olduğunu anlamaya başlayacaksınız.

Tüm süreç şöyle cereyan eder: Belli bir yıldızın çevresinde

yer alan enerji girişleri enerjilendirilir ve incelenir. Bir kez

dengesizlik derecesi tamamen analiz edildikten sonra, artık

bu girişlerdeki çeşitli ters enerji noktalarını ayırabilirsiniz.

Güneş'in enerji girişleri aktive edildiğinde, bu enerji kalıpları o zaman tüm


güneş manyetosferi (ki bu tüm güneş sistemini, onun tüm gezegenlerini,
asteroidlerini, kuyrukluyıldızlarını vs. kapsar) üzerinde çok yüksek frekansta
bir ışık halinde ve şimşek gibi parlar. Temelde, yapılmış olan budur.

Bunu çok daha ayrıntılı bir biçimde açıklayabilirdik, ama

65

Qcdakp.kJ.nsan

açıklamamızı basit tutmak istiyor ve okurlarınıza şu anda

gerekli olmayan bir ileri matematik bilgisi vermekten kaçınıyoruz.


Virginia: Yani, siz giriş noktalarını değiştirecek bu yeteneklere sahip
olduğunuzu mu söylüyorsunuz? Yoksa Zamanın Efendileri dediğiniz
varlıkların da böyle manevralara katılmaları gerekti mi?

Washta: Güneşiniz'in olumlu yönde değişime uğratıl-

masını içeren bu manevralar sadece bizim bilimimizi değil,

aynı zamanda Spirituel Hiyerarşiler'in büyük müdahalesini

gerektirmiştir. Bu Spirituel Hiyerarşiler, Güneşiniz'i kuşatan üçüncü,


dördüncü ve beşinci boyutlararası girişleri (kapılan) kontrol ederler. Bir kez
manevralar tamamlandıktan sonra, bu olumlu değiştirmelerin son aşamaları
gerçekleşebilir.

Virginia: Teşekkürler. Dünyalı bilim adamlarının, bunun artık eskiden


astronomik olarak inceleyebildiklerinden farklı türde bir Güneş olduğunu
sap^ayabilmelerinin bir yolu var mı.

Washta: Onlar, Güneş denen yıldızın manyetosferinin

ve kronosferinin büyük değişiklikler geçirdiğini ve Güneş lekesi faaliyet


modelinin değiştiğini fark edeceklerdir. Bu fenomenler gerçekleşmiştir,
çünkü bunlar Güneş ve onun büyük devinimlerinin kontrol altına alınması,
böylece gezegeninizin

bir felaketten korunması için gereken boyutlararası değişikliklerin fiziksel


tezahürleridir. Biz, gezegeninizin ve güneş

sisteminizin foton kuşağına ve Spirituel Hiyerarşiniz tarafından tavsiye


edilen daha güvenli bir geleceğe doğru tedricen ilerleyebilmesi için
müdahale ettik. Şunu bilin ki melekler, spirituel üstatlar, Zamanın Efendileri
ve en nihayet de büyük Tanrı Gücü'nün kendisi bu işlem vasıtasıyla
gezegeninizi kurtarmıştır.

Virginia: Bana, 1972 yılında ışık ve karanlık güçlerinin Güneşimiz ve onun


gezegenleri (öncelikle Dünya) üzerinde kontrol elde edebilmek için
çatıştıklan ve bu güneş siste-66
foton Kuşağı - Sorular ve 'yanıtlar

mini kurtarmak için ışık güçlerinin bizim realitemizi değiştirdikleri


söylenmişti. Bu sizin şimdi açıkladığınız şey midir?

Güneş değişime uğratılalı ve bizler koruyucu bir hologram

içine yerleştirileli beri ne tür bir realite içinde yaşıyoruz?

Washta: Sizin deyiminizle karanlık güçler, ne insanlı

ğın değişim-dönüşümünün gerçekleşmesini, ne de bizim tüm

bu güneş sistemini aydınlatmamızı istiyorlardı. Güneş'e,

onun tüm sisteminin değişmesine yol açacak şekilde müdahale etmeye


kalkıştılar -böylece onların realitesi güneş sisteminin gelecekteki kaderini
belirleyebilecekti. Bundan dolayı, bizim müdahalemiz gerekiyordu, çünkü
Dünya'nın Spirituel

Hiyerarşileri tarafından, gezegeninize her ne olursa, bunun

başka bir yerden getirilen plân değil, kendi kader plânı içinde olması
gerektiği kararlaştırılmıştı.

Böylece, Galaktik Federasyon'un yanı sıra, biz Siriuslu-

lar, tüm bu sistemi değiştirmek için saf ruhlu bilim adamlarını getirdik.
Sonuçta, gezegeniniz şimdi realitenizin değişmemiş görünmesine neden olan
bir hologramın içinde bulunuyor. Ancak, siz henüz bilmeseniz de, Galaktik
Federasyon

'un müdahalesi sonucu çoktan büyük bir değişiklik gerçekleşmiştir. Şimdi


size olan ve daha önce benzeri görülmemiş

bu şey sizi aşırı psikolojik yük ve sıkıntıdan korumaktadır.

Sizlerin realite değişikliklerinden bu gezegensel hologramın


içinde tedricen geçmeniz sağlanmış oldu. Bu değişiklikler,

sizin tamamen bilinçli, çok-boyutlu bir dünyada var olan bir

uygarlıkta, tamamen bilinçli bir kişi olarak yaşamanızı içeren bir kadere
yeniden sahip olmanızı sağlayacaktır.

Virginia: Bu karanlık güçler, Zeta Reticuli'den gelen ve

burada bir hayli olumsuz faaliyette bulunan "griler" mi?

Washta: Sözünü ettiğiniz varlıklar, ne yazık ki, güneş

sisteminiz, özellikle sizin gezegeniniz için korkunç bir felaket

yaratmak amacıyla karanlık güçler tarafından alet olarak

kullanılmışlardır. Onlar, kendi türlerinin ve realitelerinin

varlığını sürdürmesini sağlayacak yeni tipte bir güneş sistemi yaratmaya ve


güneş sisteminizdeki galaktik insanların müdahalelerini sona erdirmeye
çalışıyorlardı. Bu ayrıca gü-

67

Qalakp-k^insan

neş sisteminizin kökenini ve realitesini de çok değiştirecekti,

çünkü o bu kökenin ve realitenin dayandığı kaderi etkileyecekti.

Virginia: Bu karanlık güçler sürüngenimsi ve/veya di-

nozorumsu varlıklar mıydı? Yoksa tamamen farklı bir enerji

kaynağından mı söz ediyorsunuz?

Washta: Bu griler, ta başlangıcından beri mevcut yaradılışın içinden akan bu


karanlık enerjinin aletleridir. Bu enerji, büyük kehanetle vaat edilmiş olduğu
gibi, şimdi dağıtılmıştır. Bu kehanet, yaradılıştaki tüm yaşamın karanlık
çağlardan geçeceğini ve en sonunda ışığa erişeceğini ve yüksek âlemlerle
yeniden birleşmenin mümkün olacağını bildirir. Yaradılış böylece birçok ışık
ve karanlık devresinden ge

çer, ta ki nihai ışık belirmeye hazır olana dek. Bu zamanda

vuku bulan da budur. Siz şimdi güneş sisteminizde bir ışık

devresini sağlamlaştırıyorsunuz. Sizi böylesine uzun bir zamandır bilinçsiz


halde tutan karanlık artık büyük ölçüde geri çekilmektedir. Karanlık enerji -
gezegeninizdeki son artıkları hâlâ, şimdi bile büyük olduğu halde- güneş
sisteminizde halen asgari düzeyde etkili olmaktadır.

Virginia: Güneş hakkında düşünen sıradan insan, büyük olasılıkla ısı ve ışık
sözcükleri kapsamında düşünmektedir. Güneş'in ısı ve ışık vermesi
konusunda herhangi bir de

ğişiklik olmuş mudur?

Washta: Güneş'ten gelen ısı ve ışık değişmiştir; çünkü

onun enerjisi, kısmen, tüm güneş sisteminizin çevresine yerleştirilen bu yeni


hologramı desteklemekte kullanılmıştır.

Bu hologram, gezegeniniz foton kuşağına girdiğinde sizi koruyacaktır ve bu


yüzden Güneş'in kutbiyet enerjileri değiştirilmiştir. Bu, dünyanızda meydana
gelmek üzere olan büyük realite değişikliğini başarıyla gerçekleştirebilmek
için yapılmıştır.

Virginia: Ozon tabakasıyla ilgilenen araştırma gemileri ve denetleme


takımları olduğunu öğrenmekten çok memnun olduk. Dünya'nın içinde
bulunduğu durumla ilgili şimdi-68

foton Kuşağı - Sorular ve yanıtlar

ki gözleminizi bize aktarabilir misiniz?


Washta: Şu anda ozon tabakasının çeşitli kısımları çok

iyileştirilmiş durumdadır. Kuzey ve güney yarıküredeki tehlikeli bölgelerin


çoğunu onarabildik ve böylece gezegeninizdeki insanların yaşamlarını tehdit
edebilecek durumu önledik.

Kuzey ve güney kutup bölgelerindeki büyük ozon deliklerini

sürekli olarak denetliyoruz. Kuzey kutbu üzerindeki önemli

bölgeleri onarabildik. Şu anda güney kutbu bölgesi üzerinde

çalışıyoruz. Bundan dolayı, yapmakta olduğumuz şeyden

ötürü bu bölgelerin sağlamlaşmaya ve eski hallerine dönmeye


başlayacaklarını bilin. Bu tehlikeyi yaratan baskıların iki kaynağı vardır.
Birincisi, gezegeninizdeki petrokimya endüstrisi tarafından kullanılan çeşitli
kimyasal maddelerdir.

İkincisi, foton kuşağı enerjisidir. Bu enerji sadece tektonik

faaliyetler yoluyla dünya yüzeyini etkilemekle kalmamakta,

atmosferin üst tabakasını da yırtmaktadır.

Virginia: Bu olaydaki sorumluluğumuzu hatırlattığınız

için teşekkür ederiz. Foton kuşağından söz etmişken, Dünya

gezegeninde meydana gelecek olaylarla ilgili olarak verilen

belli tarihler konusunda kişisel olarak rahatsız olduğumu

söylemeliyim. Birçok kişi belli bir zamanda bir şeyin olacağını kehanet
etmiş, ama bu kehanetler gerçekleşmemiştir.

1996 yılından sonra yer alacak bir zamanda insanların bir

foton kuşağı deneyimi yaşayacaklarını söylediğinizde okurlar


buna nasıl güvenebilirler? Bize böyle bir bildirimde bulunmanızı sağlayan
yargınız nedir?

Washta: (Sizinle Galaktik Federasyon arasındaki büyük bağlantıyı temsil


eden) çeşitli özel tapınaklarımızın Zamanın Görücüleri'nin, Zamanın
Efendileri'nin ve çeşitli Spirituel Hiyerarşiler'in bize verdiği bilgiyi size
aktarıyoruz.

Onlar, güneş sisteminizin ve Dünyanız'ın yaklaşan bu ışık

kuşağıyla, bu değişim halesiyle size verdiğimiz tarihten sonra bir zamanda


çarpışacağını belirtiyorlar. Bununla birlikte, bu karşılaşmanın kesin zamanı
iki çok önemli etkene bağlıdır.

Birincisi, Dünya gezegeninin bilincinin yükselmesi tüm

69

Çalaktik^İnsan

bu operasyonun önemli bir veçhesidir. Gezegenin bilinci yükseldikçe, bu


bizim Dünyanız'a inişimizin kesin zamanlamasını belirleyecektir. Eğer bilinç,
ilk temas inişleri sırasında do

ğal biçimde yükselirse, o zaman bu muazzam işlem hızla ger

çekleştirilebilir. Bizler bu ilk temas inişlerini daha geç bir

tarihte de gerçekleştirebiliriz. Ama eğer dünyanızda bu ışı

ğın daha yakın bir tarihte ortaya çıkması için büyük bir ihtiyaç varsa, o
zaman bu daha erken bir zamanda başlayabilir.

İkinci etken ise Galaktik Federasyon olarak bizim ve

Leydi Gaia'nm Spirituel Hiyerarşisi'nin bu senaryonun nasıl

gerçekleşmesini istediğimizle ilgilidir. Bu olayı plânlayan


tüm ortaklar, size verdiğimiz tarihin genel zaman çerçevesini oluşturduğunu
bildirdiler. Bununla birlikte, henüz ne bu ilk temasın kesin zamanına karar
verilmiştir, ne de foton

kuşağına giriş için belirli bir tarih oluşturulmuştur. Bir kez

bu dünyanın Spirituel Hiyerarşileri'nin yaptığı olumlu enerji

çalışmasıyla yeterince karanlık dağıtıldığında, bu yükseliş

sürecinin gerçekleşmesi için belirli bir tarih verilecektir. Bu

dev girişim için son ve kesin bir tarih henüz belirlenemez.

Virginia: Bu konuda medyumunuzun mahcup düşmesini sizin de


istemeyeceğinizi biliyoruz. Bu yüzden, bu kitapta doğru tarihleri
verebilmemiz ve gerekiyorsa gerekli düzeltmeleri yapmamız konusunda
duyarlı olmanızı rica ediyoruz.

Washta: Sizin de bildiğiniz gibi, sizin deneyimlediğiniz

evrenin zaman çizgileri belirli ve mutlak kesinliklerde oluşturulmamıştır.


Kesinlikler üzerinde anlaşmaya varıldığı zaman bile, Zamanın Efendileri'nin
-Tanrısal kaynaktan, tüm yaradılışın huşu verici gücünden- gelen ışık nabız
atışları de

ğişebilir. Çünkü bu büyük yaradılış gelişip gözler önüne serilirken var olan
kesinlikleri sadece ve sadece onlar bilirler.

Virginia: Biz insanları -özellikle çocukları- foton kuşa

ğı deneyiminden güvenle geçirme konusunda endişeliyiz. Siz

ilk temas güçlerinizin ve danışmanlarınızın ortaya çıkacaklarını söyleseniz


de, hükümetlerimiz henüz insanların bu 7 0

foton "Kuşağı • Sorular ve "yanıtlar

olaya inanmalarını ve hazırlanmalarını sağlayacak bir şey


yapmıyorlar. Bu konuda neler yapılabileceği konusunda başka öneri ya da
tavsiyeleriniz olabilir mi acaba?

Washta: Herhangi bir ışık çalışması içinde olan, yani

melekler ya da koruyucu varlıklar grubuyla çalışan, ekolojik

zorluklar, memeli deniz yaratıkları ya da insanın gelişimi ve

her türlü yaşamın korunması konusunda çaba gösteren herkesin bir araya
gelip kendi aralarında bir iletişim ağı kurmasını öneririz. En son haberleri
kendi aralarında ve çevrelerindeki insanlarla paylaşarak, ışık iletişim
ağlarına ulaşabilen herkes bu olaya gerektiği gibi hazırlanabilir. Bu şekilde
bir örnek olabilirsiniz.

Biz ayrıca, bu ışık iletişim ağlarını oluşturan sizlerden

bir araya gelip birlikte meditasyon yapabileceğiniz zamanlar

saptamanızı istiyoruz. Yine işbirlikçi bilincinize dayanan ve

size rahatlık ve güvenlik verecek eylemler de plânlayın. Dü

şüncede ve eylemde, insanlığın hayrı için hep birlikte hareket etmeye hazır
olun. Çünkü kürenizin her yanında birleşik bir grup olarak hareket ederek, bu
büyük değişim enerjisini

ve bilincini gezegene getirecek ve onu herkesi -hâlâ onu yad-

sıyanları bile- destekleyecek şekilde sağlamca demirleyecek

insanların çok sayıda olması gerekmez.

Virginia: Teşekkürler, ve bu akla son bir soru getiriyor. Bazıları, insanların


kendi aldıkları dersler ve gösterdikleri gelişim yoluyla bilinçlenmeleri
şeklinde bir karmik gerek (icap) olduğuna inanıyorlar. Bazıları ise tanrısal
inayetin (kayranın) tam bağışlama ve sevginin herkese bahsedilmesini
sağladığına -o suretle tüm karma ve olumsuzluğu sildiğine- inanıyorlar.
Böyle bir tanrısal inayetin Dünya'daki beş
milyarı aşkın insana uygulanması mümkün mü? Bu karma

ve tanrısal inayet konusunda söyleyeceğiniz bir şeyler var

mı?

Washta: Her şeyden önce, sizin gezegeninizin bir tanrısal inayet gezegeni
olduğunu söylemek isteriz. Bu, üzerinde enkarne olan herkesin bu tanrısal
inayet ve bağışlama fırsatı

yüzünden enkarne olduğu bir gezegendir. Bu sevgi ve ışık ya-

71

Qdtaktik^insan

sası, Spirituel Hiyerarşi'nin ve onun içinde ve çevresinde yaratılmış her


şeyin temelidir. İnsanlarınız, bu sevgi ve ışığı, bu bağışlama inayetini tüm bu
gezegene getirmek için Dün-ya'ya geldiklerini idrak etmelidirler. Dünyanız
yükselirken,

insanlar Dünya'ya bu amaçla geldiklerini idrak edecekler.

Çünkü gezegendeki bilinç düşüp, sonra da çevresindeki büyük ışığa doğru


yükselirken, insanların bu ışığı görmelerini önleyen bellek kaybı da ortadan
kalkacak. Bu konuda, birden düşüp başını çarpan bir kör adam benzetmesini
kullanabiliriz. Herkesin şaş cin bakışları önünde, adam bu kazanın mucizevi
bir şekilde yeniden görmesini sağladığını fark eder.

İşte sizin ve gezegen nizin yakın bir gelecekte yaşayacağınız

mucize de budur. Sizler artık karanlık ve körlükten kurtularak ışığa -çok


şaşırtıcı ve inanılmaz bir vizyona- kavuşmak üzeresiniz.

Virginia: Başka bir deyişle, bilincimizin foton kuşağı

deneyimiyle yükselmesine önceki bilinç halimiz bir engel

oluşturmuyor.
Washta: Doğru. Dünya bir tanrısal inayet gezegenidir.

O bu inayet ve sevgiyi gerçekten sergileyecek bir gezegen haline gelmektedir,


ki böylece bu galaksideki herkes gelip burada elde edilen sonuçları
gözlemleyebilir ve sizin modelinizin bu büyük galaksinin her köşesine
yayılabileceğini idrak edebilir.

Virginia: Böylece, biz diğer gezegenlere ve yıldız sistemlerine bir örnek


oluşturacak galaktik insanlar olacağız, öyle mi?

Washta: Evet. Sizin gezegeniniz bu evrene ve bu galaksiye büyük ışık


vitrinlerinden ya da modellerinden biri haline gelmesi amacıyla konuldu. O
tüm bu galaksi için büyük bir odak noktası ya da ışık, sevgi ve bağışlama
örneği olacaktır. Sizin oluşturduğunuz örnekle, birçok kararsız, tereddüt
içindeki varlık ya da karanlık varlık Yaradan'ın Gücü'nün

inayetinin uygulamasını görecek, böylece onlar da bu örneği

takip ederek Zamanın Efendileri'nin enerjisi içine yükselebilecekler. Onlar


da, birçok kehanette tarif edildiği gibi, ger-7 2

foton Kuşağı - Sorular ve yanıtlar

çekten semavi olan o sonsuz ışık âlemine girebilirler. İşte gezegeninizin


olacağı budur. Bu sizin gezegeninizin ve üzerindeki insanların büyük
misyonudur. Sizler kaderinizin tamamlanıp gerçekleşeceği çağa girmek
üzeresiniz.

Virginia: Bugün bizimle birlikte olmayı kabul ettiğiniz

için size çok teşekkür ederiz. Ayrılmadan önce, eğer sorularımızın


uyandırdığı düşünceleriniz varsa, onları bizimle paylaşmak ister misiniz?

Washta: Sadece son bir düşüncemizi aktararak celseyi

bitirmek istiyoruz. Gezegeninizdeki herkesin Dünya'da yeni


bir bilinç çağının geliştiğini idrak etmesini istiyoruz. Aslında, şimdiki
durumda, Dünya gezegenindeki her insan genetik bakımdan değişime
uğratıldı; bu büyük yeni uygarlığı gerçekleştirme konusunda oynayacakları
role bağlı olarak

bazıları küçük, bazıları ise büyük bir değişim geçirdi. Sizler,

daha önce hiç olmadığı kadar, sizi kuşatan enerjinin ne oldu

ğunu anlamaya çalışıyorsunuz. Bu, bu yeni bilinç enerjisini

yeniden insan uygarlığına getirme ve onun sizin uygarlığınızı binlerce yıldır


görülmediği şekilde değiştirmesini sağlama plânının bir parçasıdır. Bundan
dolayı, lütfen bu yeni galaktik uygarlıkla işbirliği yapın. Bizim yaptığımız
şey, bu enerjiyi memeli deniz yaratıklarının yardımları ve tam sevgileri ve
ayrıca gezegeninizi kuşatan Spirituel Hiyerarşi'nin iradesi

doğrultusunda Dünyanız'a getirmekten başka bir şey değildir. Sizden vuku


bulan şeyin korkulacak bir şey olmadığını anlamanızı istiyoruz. Tam tersine,
bu, Dünya'nın uyanan çocuklarını büyük ve muhteşem bir kadere doğru
götüren bir sevgi, ışık ve tanrısal inayet armağanıdır.

73

B ö l ü m4

Foton Kuşağının

••

insan Bedeni Üzerindeki Etkisi

Bu bölüm için Sirius Konseyi Washta, Sirai ve Telet-

ron'dan oluşmaktadır. Sirai, Spirituel Hiyerarşiler ile irtibat

görevlisi ve aynı zamanda ünlü bir dış-biyolog ve danışman


olan Siriuslu bir kadındır. Teletron, Lyra/Sirius kültürü konusunda uzman
olan bir Siriuslu'dur ve aynı zamanda ünlü bir galaktik tarihçidir.

Bu bölümde, foton kuşağının özellikle insan bedeni üzerindeki etkisi


hakkında konuşacak ve bunun gezegeniniz ve uygarlığınız için ne anlam ifade
edeceğini açıklayacağız. Daha önce de belirttiğimiz gibi, gelen foton
kuşağının bir sonucu olarak tüm Dünya insanlarının fiziksel bedenleri
tamamen değişecek. İnsanların kaba ya da yoğun fiziksel bedenleri yarı-
eterik ya da daha az yoğun bedenlere dönüşecek. Şimdiki durumda tüm beden
tipleri bu alandaki araştırmacılar tarafından üç büyük kategoriye
indirilmiştir. Bu beden tipleri şunlardır: 1) Kaba ya da çok fiziksel bir beden
(şimdiki üçüncü-boyut beden tipiniz), 2) Eterik bir beden (auralara,

hayaletlere ya da yüksek boyut bedenlerine benzer), 3) Tamamen spirituel bir


beden (ruh beden). Şimdi, bedeninizin geçireceği bu değişimin sonuçlarına
bir göz atalım.

İlk tip -fiziksel beden- çoğu Dünyalı'nın halen içinde bulunduğu bedendir. Bu
beden tipi et ve kan yapısından oluş-

74

foton 'Kuşağının İnsan 'Bedeni Üzerindeki "Etkisi

maktadır ve bu yapı yaşlanır ve altmış, yetmiş, seksen ve

belki doksan veya yüz yıl gibi nispeten kısa bir ömürden sonra ölür. Gelen
galaktik uygarlıkta bu kaba ya da fiziksel beden yarı-eterik dediğimiz daha
eterik bir bedene dönüşecektir. Bu beden tipi, mevcut bedeninizin
yeteneklerine ve görünümüne sahip olacak, ama tamamen eterik bir bedenin
bir

çok özelliğini taşıyacaktır.

Bu değişim-dönüşüm, bedeninizin kendini tekrar genç-

leştirebileceği ve gerçekten yaşlanmaz olabileceği anlamına

gelir. Yarı-eterik bedeniniz birçok şekilde bir düşünce-formu


gibi karşılık verecektir, çünkü zihniniz düşüncelerini değiştirdiği kadar
kolayca bedeninizi değiştirebilecektir. Bununla birlikte, bu beden size şimdi
sahip olduğunuz kaba fiziksel

beden gibi görünecek ve hissettirecektir. Dahası, bu yeni beden hâlâ bir


başka çarpıcı değişim geçirmekte olacaktır. Bu temel değişim DNA'nızm
oluşumuyla ilgilidir. (Bkz. Şekil 5:

DNA Molekülünün Oluşumunun Kıyaslanması.)

Tüm Dünya insanları halen iki temel DNA sarmalına

sahip bir bedende yaşamaktadır; oysa "düşüş"ten önce sizler

12 sarmal içeren tam bir bilince sahiptiniz. Ancak biz, DNA

sarmallarınızın yine ikiden on ikiye (ya da altı katına) çıkmasına yardımcı


oluyoruz. Bu değişim bedenin hücresel yapısını orijinal haline koyacak ve
hücrelerinizin, içerdiği boyutlararası öz-bedenle (ruhla) kolayca ilişki ve
etkileşime girmesini sağlayacaktır. (Bkz. Şekil 6: Bir Altı-Çift Sarmallı

DNA Molekülünün Boyutlararası Bağlantıları) Bu yeni gruplaşma bir


"Davut'un Yıldızı" şeklinde olacak ve her hücrenin diğer boyutsal
düzeylerdeki topografik kontrpuanlarıyla kolayca bağ kurmasını mümkün
kılacaktır. Tüm mesajı kısaltıp sadeleştirmek gerekirse, bu altı giriş
noktasının her biri, çok-boyutlu evrenimizin 3., 4., 5., 6., 7. ve 8.
boyutlarından

herhangi birinin kısmen kesiştiği bir konuma bağlanacaktır.

Hücre böylece, ruhun hücreye ve onun DNA birimine verdiği

herhangi önemli bir mesajı kolayca alıp derhal işlemden geçirebilen çok-
boyutlu bir yönsüz dalga antenine sahip olacaktır. Yönsüz dalgalar,
kendilerini çok-boyutlu realitenin her-75
Çaiaktik İnsan

hangi bir şekli içinde yayma ve yolculuk yaparken birlikte


bilgi taşıma yeteneğine sahip, elektromanyetik-olmayan dalga formlarıdır.
Ayrıca, bedeninizdeki çakra merkezleri (enerji vorteksleri) de değişecektir.

MEVCUT ÇAKRA SİSTEMİNİZ

Bu enerji merkezlerine Sanskritçe'de "çakra" denir.

(Bkz. Şekil 7: Prizmatik Renkler ve Mevcut Çakra Sistemi.)

Bu enerji çakraları şu anda bedeninizde sadece yedi

enerji merkezinden oluşan bir dizi halinde mevcuttur. Bu

merkezler, omurganın dibinden başlayıp başın tepesine kadar uzanırlar ve şu


şekilde oluşmuşlardır: Birinci çakra'ya kök merkezi denir. O bedenin temeli

ya da asıl elektriksel zeminidir. O, toprağın tipik bir radyo

elektrik devresinde yaptığı şekilde, bedenin elektromanyetik

enerji hatlarını Yerküre'ye bağlar.

İkinci çakra cinsel merkezdir. Bu çakra (zevk ve esrimenin yüksek halleri


olan) cinsel duygusal merkezi oluşturur ve bedenin cinsel organların
bulunduğu aynı bölgesinde (eterik bedende) yer alır.

Ü ç ü n c ü çakra güneş sinirağı üzerinde yer alır. O bedenin temel duygusal


(nefret, öfke, sevinç, kahkaha) merkezidir ve bedenin göbek, dalak ve
karaciğeri barındıran bölgesinde yer alır.

Dördüncü çakra kalp merkezidir. Bu çakra sezgisel

merkez ya da sevgi merkezidir (yüksek duygular); kalp ve

akciğerler bölgesinde yer alır.

Beşinci çakra gırtlak merkezidir. O iletişim merkezidir ve boğazda gırtlak


bölgesinde yer alır.
Altıncı çakra'ya "üçüncü göz" ya da Ajna merkezi denir. Bu merkez burnun
üstünde, kaşların arasında yer alır ve çeşitli vizyonlar görme, görsel psişik
yetenekleri kullanma

merkezidir.

78
Çalak£ik^İnsan

Aura ya da bedenin enerji alanı bu yedi merkezi kuşatır


ve bu merkezlerin ne kadar yeterli olarak çalıştığını gösterir.

Geleneksel olarak, bu çakralar dizisi yedi prizmatik renge

sahiptir, yani her bir çakraya bir renk atfedilmiştir. Aslında,

aura ve renkleri çakranın sağlığını yansıtır ve aynı zamanda

bedenin o bölgelerinin ne kadar yeterli olarak çalıştığını gösterir.

YENİ ÇAKRA SİSTEMİNİZ / YARI-ETERİK B E D E N

Bu yeni çakra sistemini daha iyi anlamanız için, önce

yeni yarı-eterik bedeninizdeki çakralann birbirleriyle nasıl

etkileştiklerini açıklayacağız. Sonra yeni 13-çakra sistemiyle

ilgili genel bir bilgi vereceğiz Böylece, bu halen tekâmül eden

bedensel enerji merkezleri sistemini kavrayabileceksiniz.

Yeni yarı-eterik bedeninizde, bu enerji merkezlerinin işleyişi ve birbirleriyle


etkileşimleri bakımından bir hayli deği

şiklik meydana gelecek. Şimdi bu değişikliklerin neler oldu

ğunu inceleyip, onların sizin yeni yarı-eterik bedeninizi nasıl

etkileyeceklerini görelim. Yeni çakra sisteminin bedeni nasıl

çalıştırdığını ve canlandırdığını anlamak için, çakralar arasındaki karşılıklı


etkileşimin nasıl bir işlev gördüğünü gözlemlemek gereklidir.

Yeni çakra sisteminin sekizinci ve altıncı çakraları ışığa

duyarlı olduklarından (hayatın temeli ışıktır), bu merkezlerdeki ışık


frekansları birbirleriyle rezonansa girecek ve sevgi enerjileri üreteceklerdir.
Bu sonuç, sekizinci ve altıncı çakral a n n beşinci merkezle, yani kalp
çakrasıyla rezonansa girmesine neden olacaktır. (Bkz. Şekil 8: Yeni Çakra
Sisteminde Yaşam Enerjilerinin Etkileşimi.)

Sekizinci, altıncı ve beşinci çakralann rezonansı, en

başta on birinci çakra tarafından alman ve yedinci çakra ya

da gırtlak çakrasının başarıyla ilave tonlar yaratmasını sağlayan harmonik


etkiler üreten enerjiden kaynaklanır. Bu tonal enerjiler ses kirişlerinden
geçerken, içeri akan prana-80
'run (Toprak Ana'dan gelen ve yaşam veren enerjinin) dördüncü çakraya ya
da diyafram merkezine inmesini sağlarlar.

Diyafram merkezi, prananın bedenin hücreleriyle etkileşme-

YENİ ÇAKRA SİSTEMİNDE YAŞAM

ENERJİLERİNİN ETKİLEŞİMİ

Bu şema başın altındaki çakralardaki yaşam enerjilerinin


etkileşimi üzerinde odaklanmaktadır. Başta ve başın üzerinde yer alan
çakralar "Şekil 10: Yönsüz Bir Dalga Anteni Olarak Baş Çakraları"
bölümünde daha ayrıntılı olarak incelenecektir.

8 ve 6. çakralar, 11. çakradan aldıkları ışık enerjisini sevgi

enerjisine dönüştürürler. Onlar 5. çakraya sevgi enerjisi

pompaladıklarından bir makine işlevi görürler.

5. çakranın (Evrensel Ana ruhunun bir cüzü olan) enerjileri,

7. çakranın prananın bedene girmesini (sonra 4. çakra tarafından


düzenlenmesini) sağlamasına yardımcı olan frekanslar üretirler.

5. çakranın titreşimi, 7. çakranın onun etkisiyle (sempati

ile) titreşmesine neden olur. Bu, prananın her soluk alış verişte 4. çakraya
nüfuz etmesini sağlayan tonlar yaratır.

3. çakra, ruh-gücünün Evrensel Baba cüzü olan gümüş

kordonu içerir. Ruh-gücü, Evrensel Baba ve Evrensel

Ana'dan oluşur.

3. çakra, kundalini enerjisini üretme ve hareket ettirme konusunda bir


düzenleyici işlevi görür.

i. ve 2. çakralar, fiziksel canlandırma (yaşam verme) ener-

ııleri olan kundalini enerjilerini içerirler. Bedeni zindeleştir-

nek için orana ve kundalini enerjilerini birleştirmeniz gerekir.

Soluk alma pranayı bedene getirir, 7. çakradan 1. çakraya

indirir. Soluk verme kundalininin 1. çakradan 11. çakraya


çıkmasına neden olur.

Şekil 8:

Yeni Çakra S i s t e m i n d e Yaşam Enerjilerinin Etkileşimi


81
ÇaCakjik^İnsan

sini ve onları canlandırmasını sağlar. Bu tarzda, bedenin tamamen enerjilenip


güçlenmesine izin veren bir çakra modeli üretebilirsiniz.

Elbette, en alttaki üç çakra ruh-gücünün bir kısmını tut a r ve onu güneş


sinirağı bölgesindeki "gümüş kordon" vasıtasıyla birleştirir. ("Gümüş
kordon," her benzersiz ruhun titreşim modelinin bütünüdür.) Ruhun
enerjilerinin bu veçhesi, ruhu, (Evrensel Baba denen) yüksek boyutlardan
gelen evrensel kaynaklarının yarısıyla birleştirir ve bu bağlantı ruhun
enerjisinin tüm bedene dağılımını düzenler. Bu işlemin anahtarı, güneş
sinirağı merkezi ya da üçüncü çakradır. Güneş sinirağı "gümüş kordonu"
içerir ve ayrıca onu birinci ve ikinci çakralara bağlar. Onun çevresinde -bu
kordonu (Evrensel Ana denen) ruh gücünün öteki yarısını içeren beşinci ya
da kalp çakrasına bağlayan- bedenin elektriksel enerji

hatları sistemi vardır. Evrensel Ana, yaratıcı veçheyi ya da

yüksek benlik (asıl benlik) kişiliğini oluşturan ruh-gücünün

öteki yansıdır.

Şimdi, yakında 13 enerji merkezi içerecek çakra sisteminizde tüm bunların


nasıl işlediğini açıklayalım. Az önce belirttiğimiz gibi, üçüncü çakranız
"gümüş kordonu" ya da

ruh-gücüyle bağlantıyı içerir. Bu çakranın önemini anlamak

için, önce bedenin çakra sisteminin nasıl birbirine bağlı oldu

ğunu anlamalısınız. Bedene enerji alan büyük merkezlerden

biri altıncı çakradır ve bu merkez omuzların üst kısmında


yer alır. Bu giriş noktası, ruh-gücünün yarısını (Evrensel

Ana) içeri alır ve bu, ruh-gücünün diğer yarısıyla birbirine

karışmak zorundadılr. Öteki yarı (Evrensel Baba), üçüncü

çakra yoluyla içeri akar ve prana merkezi ya da dördüncü

çakra ile etkileşime girer. Dördüncü çakranın pranayı kolayca dönüştürme


yeteneği büyük ölçüde yok olsa da, bu işlem Dünya insanlarında hâlâ
meydana gelmektedir. Bu yetenek

galaktik insanlarda yeniden yaratılacak ve aktive edilecektir.

Alttaki iki çakra, kundaliniyi (canlandırıcı hücresel

enerjiyi) depolayan merkezlerdir. Bu merkezler sürekli ola-

82

foton Kuşağının İnsan Bedeni Üzerindeki "Etkisi

rak, üçüncü ve dördüncü çakralann prana (gezegensel ya

şam gücü enerjisi) dönüştürme sistemini kontrolde kullanılan kundalini


enerjisini yayarlar. Tüm prana on birinci çakradan girer ve üçüncü çakraya
akar. Orada birinci çakradan

yukarı çıkan kundalini enerjisiyle karşılaşır. Bu enerjiler

üçüncü çakrada birleşip on birinci ya da taç çakraya çıkarlar.

Enerji en sonunda on ikinci ve on üçüncü çakralardan, bu evrensel


merkezlerden, yani galaktik dişi ve galaktik erkek merkezlerinden geçerek
yukarı çıkar. Bu şekilde beden erkekliğini (sağ taraf) ve dişiliğini (sol taraf)
sürdürür.

Sinir, kan dolaşımı ve bilinç sistemleri, bu erkek/dişi


şeklindeki ikiye bölmeye aynalık etme ve bu enerjileri kullanma
eğilimindedir. Bu tepkileri gözlemleyerek, bu çeşitli yaşam enerjilerinin
galaktik bir insanın bedeninde nasıl etkileştiklerini anlamaya başlarsınız.
Aslında, ç a k r a l a n n bedenin varlığını bir ışık, sevgi ve tam bilinçlilik
taşıtı olarak sürdürmesi için nasıl işlev gördüklerini öğrenmeye başlarsınız.

Az önce söylendiği gibi, çakralannız şimdi sahip olduğunuz yedi merkezden


on bir insani (beşeri) merkeze dönüştürülecek. Bu ilave dört merkez, aura
alanınızın tepesinde yer alan ve galaktik erkek ve galaktik dişi merkezleri
denen iki

boyutlararası ya da eterik merkeze bağlanacak. Aslında, toplam on üç


çakraya sahip olacaksınız. Onlann ikisi tamamen eterik biçimde, on biri ise
fiziksel benliğinizin bir parçası olacak.

Şimdi yakında 13'e çıkacak çakralannızın tariflerini sunuyoruz. (Bkz. Şekil 9:


Yeni Çakra Sistemi.) Birinci çakra, daha önce olduğu aynı yerde bulunacak

ve yine kök merkez olarak adlandırılacak.

İkinci çakra da yine cinsel merkez olarak kalacak.

Üçüncü çakra yine güneş sinirağı merkezi olarak devam edecek.

Dördüncü çakra ilk büyük değişikliği oluşturacak.

Ona artık diyafram merkezi denecek. Bu yeni çakra, bedenin

prana ya da solunum enerjisini yeniden canlandırmak bakı-

83

ÇaCaktif^İnsan

mından odak noktasını oluşturacağından, strese hâkim olma

merkezi de olacak. Prana ya da havadaki enerji, bedeni yeniden canlandırma


ve tüm sağlığa zararlı unsurları bedenden atma işlevi görür.
Beşinci çakra kalp merkezi olacak. O sadece sezgisel

enerji ve sevgi gibi yüksek duygular merkezi değil; ayrıca,

tüm düşük duygusal ifadeden arınmış, saf meleksi sevginin

de ifade merkezi haline gelecektir.

Bedeniniz tamamen fiziksel formdan biraz daha eterik

düşünce-formuna dönüşeceği için, son derece güçlü, olağanüstü bir


bağışıklık sistemine sahip olacak. Altıncı çakra ya da timüs bezi tüm bu
faaliyetlerin odağı görevi yapacak.

Timüs, halen, insan bedeninin en yanlış anlaşılmış salgıbezi-

dir. Bu paradoks, timüsün radyasyona duyarlılığını da kapsar. Gezegeninizin


atmosferindeki, yaşlanmaya neden olan yüksek radyasyon düzeyleri atmosfer
yaklaşık 6000 yıl önce,

(tufandan önce) parçalandığında ortaya çıkmıştı (Bkz 5. ve

6. bölümler). Bu radyasyon, insanlardaki timüs bezinin ilk

çocukluk yıllarından başlayarak hızla küçülmesine ve bir in

san kalbi büyüklüğünde bir organdan, büzülerek, bezelye büyüklüğünde bir


organa dönüşmesine neden olur.

Foton kuşağına girdikten ve insan bedeni yeni galaktik

formuna dönüştükten sonra, timüs bezi bir insan kalbi büyüklüğünden, sadece
bu kalbin üçte bir boyuna inecek. Bu, timüs merkezinin, bir yetişkin
bedeninde de, yeni doğmuş

bir çocuğun bedeninde olduğu kadar aktif ve güçlü kalacağı

anlamına gelir. Bundan dolayı, insan bedeninin tüm hastalıkları ve çevreden


kaynaklanan her türlü zorluğu önleme yeteneği son derece yüksek olacak ve
timüs bezi, kişi yaşlanırken büzülüp küçülmeyecektir. Bir başka deyişle, yeni
timüs merkezi galaktik insanlarda yaşlanmayı ortadan kaldıracaktır.

Yedinci çakra gırtlak merkezi ve iletişim-konuşma

merkezidir. Bu bölge eski kapasitesinin çoğunu yine yerine

getirecektir, çünkü o baştan girip bedene yayılan enerjiler

için bir kanaldır.

84
Çaiaktif^İnsan

Sekizinci çakra'ya rüyalar-kaynağı (membaı) merkezi


denir. Birçok kişi tarafından eski, körelmiş bir çakra olarak

düşünülen bu merkez, aşağı yukarı kafatasının alt kısmına

yakın, boynun tam üzerinde yer alır. Bu çakra tam bilinçli

bir varlığın erişebileceği çeşitli rüyaları ve vizyonumsu halleri düzenlemesi


açısından gereklidir.

Dokuzuncu çakra bilinç için bir kontrol merkezine dönüşür ve galaktik


insanda tamamen gelişecektir. O beynin alt orta kısmında yer alır ve sözde
ilkel beyin ve hipofiz bezinden oluşur. Galaktik bir insanda, bedenin, kendini
gençleştirmesine yol açacak şekilde ışığa ve radyasyona karşılık vermesini
sağlayacaktır. Altıncı çakra ya da timüs merkezi

ve dokuzuncu çakra ya da hipofiz merkezi bedeni iyileştirecek ve


canlandıracak şekilde birbirini etkiler.

Onuncu çakra üçüncü göz ya da vizyon merkezi olarak bilinecektir, çünkü o


içeri yüksek ışık frekanslarını alır.

Bu çakra, zihnin yüksek titreşimsel hallerden gelen vizyonları ve diğer


mesajları yorumlamasını sağlamak üzere sekizinci çakra ile birleşir.

On birinci çakra şimdi taç çakra görevini üstlenir. Bu

fiziksel bedenin dinçleşmek için spirituel enerjiyle bağlantı

kurduğu yerdir. Taç çakra, bedenin a u r a alanlarının bir araya gelerek on


ikinci ve on üçüncü çakra merkezleriyle büyük bağlantılar kurabileceği
yerdir. Bu son iki spirituel çakraya

galaktik erkek ve galaktik dişi enerji merkezleri denir, çünkü onlar ideal dişi
ve erkek ilk örneğini (prototipini) içerirler.

Lütfen bu üç çakra (11., 12. ve 13. çakralar) arasındaki

bağlantının nasıl işlediğine dikkat edin. (Bkz. Şekil 10: Yönsüz Bir Dalga
Anteni Olarak Baş Çakraları.) 11. çakradan başlayıp bir üçgen çizerek 12.
ve 13. çakraları bir birim olarak birleştirebilirsiniz. Sonra 8., 9., 10. ve 11.
çakralar arasında öteki çizgileri çizebilirsiniz (Bkz. Şekil 10) Beyindeki bu
bağlantı, yönsüz bir dalga anteni (yüksek frekanslı elektromanyetik-olmayan
radyo benzeri, çok-boyutlu yaşam enerjisinin bir aktarıcısı vè alıcısını)
yaratır. Bu anten, bedenin 86

foton "Kuşağının İnsan "Bedeni Üzerindeki "Etkisi

enerjisinin, yaşam enerjisini başkalarına yaymasını ve başkalarının


enerjilerini almasını sağlar. Böylece, beynin üst (11., 12. ve 13.) ve alt
merkezleri (8., 9. ve 10.) birbirleriyle

sizin şu anda anlayamayacağınız şekillerde iletişim kurabileceklerdir.

Çakra sistemindeki bu değişiklikler sayesinde, Atlantis

devrinde yapılan genetik deneyler sonucu dumura uğrayan

beyin bölümleri eski şekil ve büyüklüklerine geri dönecekler.

İki kuşak sonra, insan t a m bilinçli insanların mirası olan daha büyük beyin
boşluğuna sahip olacak. Bu yönsüz dalga anteninizin tamamen
kullanılabilmesini ve tüm psişik enerjilerin uygun bir tarzda işlemden
geçirilmesini sağlayacaktır.

Aslında, Dünya insanları sadece birinci ya da temel görme

gücüne sahip olmakla kalmayacak, ama kendilerine telepati,

telekinezi, duru-görü ve duru-işiti gibi birçok psişik yetenek

bahşeden tam bir "ikinci görme gücü"ne de kavuşacaklar.

Tüm insanların geçirmek zorunda kalacakları muazzam

elektriksel ve bilinç değişiklikleri yüzünden, Galaktik Federasyon -eğer bir


fikir değişikliği olmazsa- foton kuşağına girmenizden altı ay önce
danışmanlar, diğer personel ve önemli bilimsel ve şifa teknolojilerinden
oluşan bir kitlesel iniş ger
çekleştirme amacındadır. Bu Galaktik Federasyon güçleri size, neler
olacağını ve bu değişikliklerin sizi nasıl etkileyece

ğini söyleyeceklerdir. Galaktik Federasyon personeli size ayrıca, diğer


insanlarla ve bizlerle, yani galaktik insanlarla nasıl iletişim kuracağınızı da
öğretecektir. İletişim becerileri, yakında kişisel olarak size ve gezegensel
topluma vaki olacak şeyler açısından gereklidir.

Bir kez kişisel bilinciniz içinde iletişim kurma konusunda rehberlik aldıktan
sonra, kendinizi ve hayal gücünüzü kontrol etmeyi öğrenmeniz de
gerekecektir ki kendinize zar a r vermeyesiniz. Çünkü artık tüm çevrenizde,
başkalarının dilekleri, duaları, üzüntüleri ve endişelerini içeren -kısacası

olumlu ve olumsuz- her türlü düşünceler akıyor olacak. Bundan dolayı, size
bu yeni enerjileri nasıl düzene sokacağınız ve nasıl bu yeni bilincin bir
parçası olacağınız öğretilmek zorun-8 7
Şekil 10:

BirYönsüz Dalga Anteni Olarak B a ş Çakraları


88.

foton "Kuşağının İnsan "Bedeni Üzerindeki "Etkisi

dadır. Öğrenmeniz gereken ikinci şey, birbirinizle ilişki kurma konusundaki


davranış bilgisidir (topluluk töresi). Bu halen çoğu Dünya insanının
anlamadığı bir şeydir. Bu davranış

kuralları size açıklanacak ve bu, sizi kuşatan fiziksel ve ruhsal dünyaların


güçlerini tamamen anlamanıza olanak verecektir. Ancak ondan sonra
gezegeninizin gerçek bir idarecisi olabilirsiniz.

Daha önce de belirtildiği gibi, siz bir üçüncü-boyut fiziksel realitesinden bir
beşinci-boyut (yarı-eterik) realitesine ge

çiyorsunuz. Sizler, tüm zihinlerin ortak bir bilinci paylaştığı

ve insanların şimdiki gibi ayrı bir dünyaya sahip olmadıkları

bir boyuta geçiyorsunuz. Siz ayrıca, insanların şimdi mucize

sayılacak şeyleri yapabilecekleri bir bilince geçiyorsunuz.

Bundan dolayı, her Dünya insanı yeteneklerinin neler oldu

ğunu ve realitelerinin ne a n l a m a geldiğini anlamalıdır.

Galaktik Federasyon, bu eğitim tasarısını foton kuşağına girmenizden önce


sizinle paylaşmayı düşünmektedir. Yeni bilinç sürecinizi düzene sokmayı
öğrendikten sonra, dü-

şünce-formlarını nasıl kontrol edip kullanacağınızı, daha önce ölmüş


kişilerle uygun şekilde nasıl iletişim kuracağınızı ve bu bilgiyi kendinize ve
başkalarına yardım etmek için nasıl kullanacağınızı anlamanız gerekir. Tüm
bu işlemler ve yöntemler size, foton kuşağına girmeden önce gezegeninize

inmeleri öngörülen danışmanlar tarafından öğretilecektir.

Bu eğitim sürerken, insanlar nüfusun birbirine bağlı geniş


bir bilinç ağı gibi iş görmesi gerektiğini anlayacaklardır.

Galaktik insanlığın temel niteliklerini öğrendikten sonra, hafif bir bedene


sahip olmanın ve gençleşip yaşlılığı yenmek için düşünce-formları
kullanmanın tadını çıkarabilirsiniz. Siz ayrıca, diğer insanlarla, bitkilerle,
hayvanlarla ve Leydi Gaia'nın kendisiyle iletişim kurma yeteneğine de sahip
olacaksınız. Ayrıca, geçmişte ölmüş kişilerle ve meleklerle ve başmeleklerle
tam bir iletişim kurabileceksiniz. Kısacası, siz hem ruhsal hem de fiziksel bir
varlık olacaksınız.

Bunlar olurken, tüm insanlık yeni bir çağın geldiğinin

ve bu yeni realitenin Dünya'nın Spirituel Hiyerarşisi ve Ga-

89

Qalakßkiinsan

laktik Federasyon'un çabalarıyla mümkün kılındığının farkında olmalıdır.


Bunun için, başınıza gelenden dolayı sevinin! Bugün meydana gelen olayları
tam anlayabilmek için, Dünya'nın ve güneş sisteminizin gerçek tarihini
öğrenmek

gereklidir. Bu kitabın bundan sonraki bölümleri gizli Dünya

i arihini gözler önüne serecek ve bu gizli bilginin şimdi çevrenizde olup


bitenlerle nasıl ilgili olduğunu açıklayacaktır.

Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok

soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta'ya, "Foton Kuşa-

ğı'nın insan Bedeni Üzerindeki Etkisi" konusunda verilen

bilgilerle ilgili sorular sormaktadır.

Soru ve Yanıt B ö l ü m ü

Virginia: Tarif ettiğiniz bu altı-çift sarmal ve onların


bir yıldız tetrahedron dediğim şeyle ilgisi hakkında bir sorum var. Bildiğiniz
gibi, ben insanların şifa bulmalarına ve anlayış kazanmalarına yardımcı
olmak amacıyla yıldız tetrahedron meditasyonunu sunuyorum. Altı uçlu
Davut'un Yıldı-

zı'nın iki-boyutlu resminin, altı uçtan daha fazlasına sahip

yıldız tetrahedronla ilişkisini açıklayabilir misiniz?

Washta: Yıldız tetrahedronun boyutlararası insanla ilgili olmasının nedeni,


onun hücresel yapıyı kuşatan büyük ışık bedeni temsil etmesidir. O,
boyutlararası girişler (Davut'un Yıldızı şeklinin fiziksel unsuru) ve yıldız
tetrahedron-da gösterilenden de daha fazla fasetaya sahip boyutlararası

realiteler arasında vasıta olarak adlandırılabilecek unsurdur. Bundan dolayı,


onu burada gösterilmeyen, ama işlemden geçen tüm DNA'yı örten-tabaka
olarak görün. Işık-beden yıldızından geçip yukarı çıkan enerjiler, gereken
ışık-bazlı

bilgiye dönüşür ve çeşitli boyutlararası girişlere gönderilir.

Bu bilgi sonra yüksek boyutlardan ışık-beden yıldızı vasıtasıyla fiziksel


Davut'un Yıldızı'na, altı-çift sarmallı DNA'ya geri gönderilir.

90

foton "Kuşağının İnsan "Bedeni Üzerindeki "Etkisi

Virginia: Yıldız tetrahedronun beşinci-boyutun bir frekansını ya da


titreşimini temsil ettiğini mi söylüyorsunuz?

Washta: O üçüncü-boyutta kullanılma kapasitesine sahip bir dördüncü ve


bir beşinci boyutsal titreşimi temsil eder.

Onun temelde o (altı-çift sarmallı) şeklin bir birimi olan ışık-

bedeni temsil etmesinin nedeni de budur.

Virginia: Çeşitli çakralann gelişimlerinin beta, alfa, te-


ta ve delta beyin dalgası frekanslarıyla ilgisini açıklar mısınız? Genel olarak
uyku hakkında, ve bu artırılmış 13 çakranın bizim uyku modelimizi nasıl
etkileyebileceği konusunda bir yorumda bulunabilir misiniz?

Washta: Bilim adamlarınız, zihnin nasıl bir ışık ya da

holografik etki (damga) birimi gibi işlediğini ancak belli belirsiz keşfetmeye
başlıyorlar. Teta, delta ya da diğer rüya-hali dalga kalıpları içindeyken, zihin
kendini kendi boyutla-

rarası girişlerine açar. Dünya insanlannın beyninde halen

işlediği şekliyle yönsüz dalga süreci -düzenli beden fonksiyonlarının asgari


düzeylere indirilebilmesi için- tam bir bilinçsizliği (uyku halini) gerektirir.
Bu şekilde, beynin düzenli fonksiyonları yönsüz dalgaların aktarma ve alma
faaliyetine

müdahale edemez. Yönsüz dalga fonksiyonunu kullanan

şimdiki beyin anteni asgari bir verimliliktedir.

Tam bilinçli bir insanda, tam tersine, yönsüz dalgalar

zaten tamamen bilinçli bir halde mevcuttur. Bu durumda beden


fonksiyonlannı asgari düzeye indirmek gerekli değildir.

Bu, Dünya insanları ile tam bilinçli galaktik insanlar arasındaki temel bir
farktır ki buna göre, tam bilinçli insanlar Dünya insanları kadar çok uykuya
ihtiyaç duymazlar. Çünkü bir Dünya insanı ancak beden fonksiycjnları asgari
düzeyde çalışırken (uyurken) bu yönsüz dalgadan yararlanabilir.

Bir kez yönsüz dalgadan yararlandıktan sanra, boyutlararası

beyin fonksiyonları kullanılarak, zihinsel işlemleri ve ayrıca

bedenin farklı fonksiyonlarını kontrol etrr ek için gerekli veri

alınabilir.
Bu, beynin işlemden geçirme fonksiyonları, bedendeki

91

Çalaktik^İnsan

ve zihindeki çeşitli enerji kalıpları arasında ertesi günkü

ilişkiyi k u r a r ve bunlar ancak Dünya insanı uykudayken yapılır. Ama, tam


bilinçli bir insanda bu fonksiyonlar uyanık haldeyken de yerine getirilebilir.
Bu yüzden, uyku Dünya insanları için bir tazelenme, canlanma biçimidir. Bu,
bedenin kendine olanları, ertesi gün yapması gereken şeyi ve bu geli

şimlerin bir yıl, bir ay ya da bir hafta için fiziksel bedenle

ilişkisini değerlendirme yoludur.

Virginia: O halde, bu 13 çakraya geçişle birlikte psişik

yetenekler de aynı şekilde yakıt bulacak mı?

Washta: Evet. Bir kez çakra sistemi kolayca elde edilmiş boyutlararası
enerjilere uyumlanınca -ki bu zamanda medyumlarınızın yaptıkları şey
temelde budur- o zaman herhangi bir insanın azami verimlilikte fonksiyon
görmesi çok daha kolay hale gelir. İşte bu yüzden, tam bilinçli bir galaktik
insan mutasyona uğramış Dünya insanından çok daha üstündür. Dünya
insanları, şu anda son derece zayıf olan

yönsüz dalga anteninin iş görmesini ve veri birikimini sergilemesini ve


bedenin azami verimlilikte kalabilmesi için ge-re'Ji fonksiyonları değiş tokuş
etmesini sağlamak için, sürekli olarak bedensel fonksiyonlarını düşürmek
zorundadırlar.

Virginia: Bu farklı çakra gelişimi sırasında, insanın

gümüş kordonunun, yani enerjinin bedene akışını sağlayan

bu bağın da herhangi bir biçimde değişip değişmeyeceğini


söyleyebilir misiniz?

Washta: O aynı kalacaktır. Dünya insanının bedeni 13-

çakra sistemini geliştirme kapasitesine sahiptir. Bu, şu anda

genelde mevcut olmayan ya da az görülen diğer yetenekleri

de yeniden kazanabilir ve kullanabilirsiniz demektir. Şu anda Dünya


insanları mevcut düşük sınırlı düzeylerinde iş görmek zorundalar. Şimdi
mevcut üçüncü-çakra gümüş kordonuna gelen ve sonra dördüncü-çakra kalp
kordonuna gelen bu elektriksel ve psişik yaşam enerjisinin hâlâ aynı şekilde

iş göreceğini anlamalısınız. Değişecek olan şey, onun bedende nasıl


kullanıldığı ve bu işlemin ne kadar verimli biçimde 9 2

foton "Kuşağının İnsan (Bedeni Üzerindeki "Etkisi

kullanılmaya hazır hale getirildiğidir.

Virginia: Tüm Siriuslular tarif ettiğiniz 13-çakra gelişimine sahipler mi?


Yoksa 13-çakra sisteminin farklı modellerine sahip Siriuslular da var mı?

Washta: Çoğu Siriuslu burada verdiğimiz tam bilinçli

realite kavramına sahiptir. Bununla birlikte, bazıları -geli

şimleri nedeniyle- sizinki gibi bir uygarlıkla bir olabilmek

için fonksiyonlannı değiştirme yeteneğine sahiptir. Genellikle, Siriuslular tam


bilinçli bir uygarlıkta yaşayan tam bilinçli varlıklardır. Foton kuşağı
deneyimi tamamlandıktan sonra

gezegeninizdeki insanlar da bu yeteneğe sahip olacaklar.

Virginia: Boy, kilo, cilt rengi, saç ve göz rengi vs. gibi

özellikleri de dahil olmak üzere, Siriuslular'ın ortalama fiz'k-


sel ölçüleri ve görünümlerini tarif edebilir misiniz, ki böylece

insanlarımız onlarla ilgili bir fikir edinebilsinler.

Washta: Siriuslular cilt renkleri açısından iki tipe ayrılır. Bunlardan biri,
Dünya insanının aşırı soluk benizli bulacağı bir ırktır. Diğer ırk, açık mavi
tonda bir cilde sahiptir.

Her iki ırkın da erkekleri yaklaşık yedi kadem (1 kadem: 28

cm.) uzunluktadır. Kadınları ise beş ila altı kadem uzunluktadır. Her iki ırk
da sizin dünyanızda mevcut aynı göz ve saç rengi çeşitliliğine ve aynı sayıda
el ve ayak parmağına sahiptir. Onlar görünüş olarak sizin alışık olduğunuz
insan tipinden daha ince ama daha uzun boyludurlar.

Virginia: Sekizinciden on üçüncü çakraya kadar, yeni

çakralann renkleri ya da tonları konusunda söyleyebileceğimiz bir şey var


mı?

Washta: Yeni çakralar çok parlak, neredeyse elektriksel tip renkteler. Çünkü
onlar tam bilincin yeni enerjilerini temsil ediyorlar. Bu renkler çok parlaktır!
Bir gün bu renkleri tarif edip isimlerini söyleyebiliriz; ama şimdilik bu
renklerin parlak ve tarifi güç olduklarını bilin yeter. Bu renklerin yayılma
alanı ve parlaklığı iki kısma ayrılır. Birincisi, başta

ve başın üzerinde yer alan -bu boyutlararası yeteneği içeri almayı temsil
eden- çakralar daha parlak ve renkleri daha 93

Çataktik^İnsan

elektriksel niteliktedir. Geriye kalan çakralar (boğazda ve

daha altta yer alanlar), bedeni tam kullanılmaya hazır verimliliğe ulaştırmaya
yardımcı olurlar. Onlar da oldukça canlı ve parlak renklere sahip olmalarına
rağmen, yine de

başta yer alan çakralar daha parlaktır.


Virginia: Anlıyorum. Teşekkürler. Daha önce kullandı

ğınız "iradi imgeleme" deyimini açıklar mısınız? Biz insanlar

zihnin madde üzerindeki gücünü kullanmaktan söz ederiz,

ama bu işlemi güçlendirme konusunda yapabileceğiniz bir

öneri varsa memnun oluruz.

Washta: Artık Dünya insanları hücresel yapının büyük

ölçüde zinnin iradesine bağlı olduğunu keşfetmeye başlıyorlar. Zihin gücü


ancak bu işleme tam bilinç verildiğinde en üst yoğunlukta kullanılabilir.
Böylece, sgezegeninizdeki insanlar bir şey yapma konusunda güçlü bir irade
ya da niyete sahiplerse o isteklerinin gerçekleşeceğini idrak etmelidirler.

Eğer arzuları yeterince güçlüyse bu gerçekleşecektir. Eğer

bu arzu yeterli yoğunlukta hissedilirse, ağır bir hastalığı

yenmek ya da olanaksız görünen şeyleri bile gerçekleştirmek

mümkün olur.

insan zihni, sizin daha zayıf olan insan bilincinizde dahi bedenin hücre
yapısında değişiklikler yapma, yeni hücreler yaratma yeteneğine sahiptir. Bu
gerçek, sizin hücresel biyoloji alanınızda giderek kabul edilen bir kavram
haline gelmektedir. İnsanlarınız olumlu değişiklikler yaratmak için bu
potansiyel zihin gücünü fark etmeli ve kullanmalıdır. Zihin

gücünüzü kullanmanız, daha sonra bu yetenek en üst düzeye çıktığında


olacakların temelini oluşturması açısından gereklidir, ama danışmanlarımızın
bu konuda da size yardım edeceklerinden emin olabilirsiniz.

Virginia: Yani, zihnin kullanımı hakkındaki çeşitli öğretilerimizin hâlâ uygun


ve geçerli olduklarını mu söylüyorsunuz? Yoksa üzerinde odaklanmamız
gereken özellikle yararlı bir yöntem var mı?
Washta: Anlaşılacak en önemli şey, insanoğlunun güç-

94

foton "Kuşağının İnsan "Bedeni Üzerindeki "Etkisi

lü bir iradeye sahip olduğu ve bu irade kullanılarak değişikliklerin


yaratılabileceğidir. Böylece, bu irade ve olumlu arzu birleştiğinde bir
değişiklik yaratabilir. Gezegeninizde zihinlerin halen nasıl işlediğinin
anahtarı budur. Zihnin genişlemiş bilinçli kullanımı tüm Dünya insanları için
gerçekleşti

ğinde, o zaman bu kavram artık herhangi bir özel teknik gerektirmeyecek -tüm
galaktik insanların sahip olduğu gücü anlamaktan başka. Ancak, insanların bu
t ü r bir gücü yıkıcı

değil, yapıcı bir biçimde kullanmaları için yeni bir ahlakın

gelişmesi gereklidir.

Virginia: Evet, kesinlikle bu ahlaka ihtiyacımız var, te

şekkür ederiz. Yönsüz dalgalar konusunda söylemek istediğiniz başka şey var
mı? Bu bölümde bu konuya çok hafifçe de

ğinildi, ama bu zihin alanının, beynin ve hücrenin ilişkisini

anlamamız açısından çok önemli görünüyor.

Washta: Yönsüz bir dalga elektromanyetik-olmayan bir

fiekanstır. O boyutlararası mazgallar (girişler) yoluyla yay<-

lır ve yaradılışın tüm değişik enerjilerini meydana getiren temeli oluşturur.


Işık yönsüz dalgalardan gelir. O tüm yaradı-

lışı oluşturan şeydir. Yaradılış, Galaktik Federasyon'un yaradılış


mitolojilerinde "zamanın nabız atışları" olarak adlandırılan nabız atışlarına
dayanır -çünkü yönsüz dalgalar zaman-ötesi (sonsuz) bir enerjidir. Fiziksel
varoluşun tüm veçhelerini mümkün kılan enerjileri sağlamak için insan
zihninin yararlandığı şey budur.

Virginia: Yani siz, bizim kullandığımız evrensel yaşam

gücü ya da ışık gibi sözcükleri, teknik sözcüklerden yoksun

olduğumuz için aslında yönsüz dalga sözcüğü yerine kullandığımızı mı


söylüyorsunuz?

Washta: Evet. Yönsüz dalgalar, insanlarınızın birçok

farklı isim verdikleri tüm o şeylerin bilimsel temelidir.

Virginia: Bildiğiniz gibi, ben birçok kişiyle birlikte bir

yükseliş meditasyonuna katılıyorum. Bu on sekiz soluklu bir

meditasyon ve son soluk Dünyalı bir öğretmen tarafından verilemiyor. O


insanın kendi ruhundan, kendi öğretmenlerin-95

Qatakßk,insan

den ve rehberlerinden ya da daha ötesinden gelmelidir. Bu

meditasyon, bedene şifa verme ve ilk sekiz hücreye (insanın

bedeninde gelişen ilk hücrelere) kadar temizleme konusunda

inandığım kadar etkili mi?

Washta: İnsanlardaki tüm değişikliklerin anahtarı, bu

arzunun temel içsel benlikten -ya da sizin deyiminizle yüksek benlikten-


gelmesidir. Bu yüksek benlik tüm süreçle tamamen ittifak içinde olursa, o
zaman fiziksel düzeyde, bedenin belli hücre yapılarında inanılmaz bir
değişiklik meydana gelir. Böylece çekirdeğe, yani insanın tüm hücresel
gelişiminin en temel dayanağına inmek mümkün olur. Bir kez bu olduktan
sonra, bir dizi inanılmaz olay gerçekleştirilebilir ve gezegeninizde şimdi
mucize gibi görünen şeyler yaratılabilir.

Virginia: Birden sekize kadar olan bu temel hücrelerde

ne vardır ki herhangi bir meditasyon sürecinde temizlene-

memekte ya da şifa bulamamaktadır?

Washta: İnsan türünün temeli bu ilk hücrelerde yatar,

çünkü onlar yaşamın ilk hücreleridir. Onlar, insanın içinde

taşıdığı plânı (mavi kopyası) olarak beden tarafından barındırılır. Bu temel


çekirdek, insanın yaşam formunun koruyucu enerjileri olan yüksek benlik ve
meleksi güçlerin izni olmadan değiştirilemez. Bundan dolayı, bu yüksek
izinler olmadan, bedende hiçbir mucizevi değişiklik meydana gelemez. Her
bireyin iradesi ve tüm insanların yüksek ortak iradesi içindeki koşullar bu
hayatın koruyucuları olan hiyerar-

şik spirituel özler tarafından onaylanmadıkça da bu izinler

verilemez.

Virginia: Anlıyorum. O halde, fiziksel ölüm sırasında

bu ilk sekiz hücremize ne olur?

Washta: Bu sekiz hücre, o varlığın spirituel enerji modelinin parçası


olduklarından dağılırlar.

Virginia: Peki, hücrelerin taşıdığı bilgi ya da kaydedilmiş malumat bu


noktada nereye gider?

Wiishta: Onlar o varlığın spirituel özüyle birlikte giderler ve (i yaşam


gücünün spirituel koruyucularına ve beden 96

foton 'Kuşağının İnsan Bedeni Üzerindeki Etkisi


koruyucularına (beden koruyucuları, hamilelik sırasında bebeğin bedenini
oluşturmaktan sorumlu semavi devalardır) ışığa kadar eşlik ederler; burada
ruh-gücü enerjisini bir sonraki enkarnasyona hazırlayan semavi yargıçlar
özel sistemi tarafından yeniden işlemden geçirilirler. Bu şimdiki gelişim

aşamasında tüm Dünya insanı yaşamının temel desteğidir.

Virginia: Bu sekiz hücreden ve genetik tarih denen

şeyden -doğumlar yoluyla insandan insana geçen eğilimlerden- söz edebilir


misiniz?

Washta: Bu sekiz hücre bir model olarak tüm insanlarda mevcuttur.

Virginia: Afedersiniz. Bu sekiz hücre herkeste aynı mıdır?

Washta: Onlar t ü m insanlarda birbirlerine çok benzerler, sadece arada


önemsiz farklılıklar vardır. İnsanlar çiftleştiklerinde, bu ruh enerjisi modeli -
hamilelik süreciyle insan bedenini üreten- belirli y u m u r t a ve sperme
geçer. Hamilelik

başladığında, ilk hücre ikiye bölünür, bu iki hücre dörde bölünür ve bu dört
hücre de sekize bölünür. Bu sekiz hücre yaratıldığında, o insanın mavi-
kopyası sağlamca oluşmuş olur.

Sonra, bu insan bedenini yaratacak olan beden koruyucuları

bu sekiz hücreyi alıp, ruh-gücünün, semavi (meleksi) yargıçların ve


kendilerinin (beden koruyucularının) arzu ettiği bedeni oluşturmakta
kullanırlar.

Virginia: Beden koruyucuları bir insan bedenini nasıl

oluşturur ve bir insanın genetik kodunu nasıl yaratırlar?

Washta: Beden koruyucuları, tüm bireylerin karmik

kalıplarını fiziksel bedenin yapısına dönüştürme yeteneğine


sahiptirler. Bu karmik kalıba, bir ruh dünyada enkarne olmadan önce semavi
(meleksi) yargıçlar tarafından k a r a r verilir. Beden koruyucuları bu karmik
enerji kalıbını alır ve fiziksel döllenme anında, kişinin genetik kodunu
yaratmak için bedenin ilk sekiz hücresini geliştirmekte kullanırlar. Bu

sekiz hücrenin oluşturduğu genetik kalıp sonra tüm insan

bedenini yaratmakta kullanılır. Bu inşa işlemi, fiziksel bede-

97

Çafaktik^İnsan

ni oluşturmak ve bireysel ruhu hamilelik devresi sırasında

ona bağlamak için, spirituel manyetizmanın ileri yasalarını

ve onun biyokimyasal tepkilerle ilişkisini kullanır.

Virginia: Öyleyse, örneğin göz rengi, göz şekli vs. gibi,

bir grup insanın aile genetiği nasıl meydana gelir?

Washta: Başlangıçta bu sekiz hücre üretildikten sonra,

beden koruyucuları insan bedenini oluşturmak için bir genetik kod yaratırlar,
ki bu sorunuzda sözü edilen noktaları ta-yitı eder. Böylece boy, beden biçimi,
saç rengi, göz rengi, cilt

reıgi ve bedenin nihai görünümünü içeren temel model ruh-

gücünün, semavi yargıçların ve bedenin koruyucularının arzularına göre


oluşturulur. Bu nihai genetik kodlar, babanın spärmi ve annenin yumurtası
tarafından verilen parametreler içinde formüle edilir.

Virginia: O halde, biz şifa bulduğumuzda, aynı zamanda ailemizin eski


kuşaklarının tüm genetik havuzunun bir kısmını da iyileştirdiğimizi
varsayabilir miyiz?
Washta: Dünya insanlarındaki her değişim, genetik

havuzunuzu da yeniden oluşturur. Sizin genetik anlayışınız,

t a m bilinçli bir insanda meydana gelenin gerçeği açısından

çok sınırlıdır. Genetik (soyaçekim) boy, şekil vs. için bir temel oluşturur,
ama son sözü o değil her bireyi yaratan ya

şam gücü ve onun koruyucuları söyler.

Virginia: Kalıtsal hastalıklar, fiziksel sakatlıkların

nasıl meydana geldiğini söyleyebilir misiniz?

Washta: Bu şeyler iki nedenden ötürü meydana gelirler. İlk Atlantis genetik
deneyi bugün gezegeninizde yaşayan mutasyona uğramış insanları yaratmıştır.
Bu genetik zorluklara, Dünya insanlarını değiştirip bozan Atlantis genetik
deneyi neden olmuştur. Bu zorluğun ikinci nedeni ise Dünya insanlarının tam
bilince sahip olmamaları ve bundan dolayı, cenine girdiklerinde ya da daha
sonra doğumda, genetik özelliklerini değiştirme yeteneğinden yoksun
olmalarıdır.

Bu, doğumda sahip olduğunuz şeyin hayatınız boyunca

sizinle kaldığı anlamına gelir. Birçok bebeğin ölü doğması-

98

foton Kuşağının İnsan Bedeni Üzerindeki "Etkisi

nın nedeni de budur, çünkü cenin dokusuna istedikleri ya

şam modelini yüklemeyi başaramamışlardır. Çünkü yaşamı

yaratma süreci resmen başladığında, Dünya insanı bedenini

hızla değiştirme yeteneğine sahip olamaz.


Virginia: Ruhun cenini düşürme kararı, bedeni yaratma konusundaki deva'sal
sorumlulukla nasıl bağdaşır?

Washta: Bedenin koruyucuları (devalar), semavi yargıçların ve bireysel


ruhun nihai özgür irade kararı doğrultusunda hareket ederler. Eğer ruh, bir
bedende enkarne olma sürecini tamamlamak istemezse, hamileliğin başanyla
tamamlanmasını önleme seçeneğine sahiptir.

Virginia: Anladığım kadarıyla, eğer ruh bu serüvene

son vermeyi seçiyorsa, yaşamın ilk yıllarında bebeğin yatakta ölmesine de


izin veriliyor.

Washta: Doğru. Gezegeninizdeki birçok insan, bir en-

karnasyonu kullanarak ulaşmak istediği belli bir yazgıya sahip. Onlar, sahip
oldukları genetik yapıyla bu realiteye, bu kadere ulaşamayacaklarını en
sonunda anlayınca, melek koruyucularının yardımıyla bu hayata son verme
hakkına sahiptirler.

Virginia: Çakra sistemi, yönsüz dalgaların hücrelerle

ilişkisi ya da uygun gördüğünüz herhangi bir konuda başka

yorumda bulunmak ister misiniz?

Washta: İnsanların, bedeni birçok düzeye sahip olağanüstü bütünsel bir


makine olarak görmeleri gerektiğini söyleyerek bitirmek istiyoruz. Bu
düzeyler doğru dürüst anlaşılıp bir bütün olarak bir araya getirildiğinde, o
zaman insan Zamanın Efendileri'nin ve Tanrısal Kaynağın ne kadar görkemli
ve şaşırtıcı bir şey icat ettiklerini takdir edebilir. Bir kez Dünya insanları
bedenin değerini ve bilgeliğini fark ve

takdir ettiklerinde, tam bilinçle davranıldığında hayatın nasıl inanılmaz bir


mucize haline gelebildiğini -en sonunda- anlayacaklardır.

99
B ö l ü m5

Dünya'nın Unutulmuş Tarihi

Sirius Konseyi üyeleri bugün, Washta'nm yanı sıra, bir

galaktik tarihçi ve insan galaktik uygarlığı ve kültürü üzerine uzman olan


Teletron ve Siriuslu bir tarihçi, jeolog ve memeli deniz yaratıkları biyologu
olan Mikah'tan oluşuyor.

Bu bölümde, başlangıcından beri, otuz beş milyon yıldır

Dünya gezegeninde var olmuş tüm eski uygar toplumların

tam bir tarihini sunacağız. Bu konu önemlidir, çünkü bu sizin mevcut galaktik
durumların şimdi neden meydana geldi

ğini ve bunların geçmişte vuku bulduğunu varsaydığınız

olaylardan neden o kadar farklı olduğunu anlamanıza olanak verecektir. En


önemlisi, en sonunda gezegeninizin ger

çek tarihini ve onun gelişiminde insanlığın rolünü öğreneceksiniz.

Bu galaktik değişiklikleri çok berrak bir biçimde açıklayabilmek için, okuru


yönlendirebilmek ve bu olayların oluş

sırasını gösterebilmek üzere bir dizi zaman çizgisi kullanmamızın yararlı


olacağını düşünüyoruz. Şimdi, gezegeninizdeki insan-olmayan uygarlığın
başlangıcından alıp, Lyra/Sirius

kültürünün etkilediği son insan kolonisinin -ünlü kayıp Le-

murya Kıtası'nın- oluşumuna kadar güneş sisteminizin tarihini gözden


geçirerek bu incelemeyi gerçekleştirelim. (Bkz.

Şekil 11: Dünya Tarihi: M.Ö. 35 Milyon Yıldan 900.000 Yıla

Kadar.)
100

ÇaCakHikıînsan

Yaklaşık 35 milyon yıl önce, Zamanın Efendileri ve güneş sisteminizin


Spirituel Hiyerarşisi, Dünya'yı ve onu kuşatan güneş sistemini koruma görevi
yapacak eterik bir yaşam formu yaratmaya karar verdiler. Bu melek-benzeri
yaşam

formu, fiziksel yönden daha gelişkin, akıllı ve duygulu bir

primat evrimleşip ortaya çıkana k a d a r bir vasıta görevi yapacaktı; söz


konusu primat ise Dünya gezegeninin karada yaşayan koruyucusu olacaktı.
Gerçekten de, sekiz milyon yıl

içinde Dünya gezegeninde primat-bazlı bir yaşam formu gelişti ki bu bir gün,
Spirituel Hiyerarşi tarafından yaratılan geçici eterik uygarlığın yerini
alabilecekti.
Gezegeninizdeki fiziksel yaşamın ilk, yüce plânı Yaradan tarafından
tasarlandı ve Zamanın Efendileri tarafından geniş çeşitlilik içerecek şekilde
yerine getirildi. Birden fazla

kara yaratığının eninde sonunda yüksek akıl ve duygu düzeylerine


ulaşıp.gezegensel koruyucular olma fırsatını elde edebilmeleri için bu
çeşitlilik oluşturuldu. Sonra, yaklaşık 26

milyon yıl önce, iki insan-olmayan uzay uygarlığı bu gezegene geldi ve


koloniler kurdu. Bu iki insan-olmayan zeki uygarlığı, Sagittarius
takımyıldızındaki az bilinen yıldızlardan gelen sürüngenimsi ırk ile Orion
takımyıldızındaki Bellatrix

sisteminden gelen dinozorumsu ırk oluşturuyordu.

Bu iki uygarlık güneş sisteminize geldi ve tüm galaksiyi kendi mülkleri


olarak gören ortak mitolojilerine dayanarak bu bölgeyi istedikleri gibi
davranabilecekleri bir manda ilan ettiler. O sırada Dünya'da bulunan eterik
yaşam-formu

ve onun meleksi rehberleri, bu kolonilerin meydana getirilmesine izin verme


ve bu iki düşman tavırlı uygarlığın tutum u n d a er geç bir değişiklik sağlama
amacına yönelik çalışma k a r a n aldılar. Sonraki sekiz milyon yıl boyunca
Spirituel Hiyerarşi onlara daha ve daha çok sevgi enerjisi yolladıkça,

bu iki uygarlık yavaş yavaş, gezegeninizdeki memeli hayvanların akıl ve


duygu kazanıp bilinçlenmeye doğru gelişmelerine izin vermeye başladı. Bu
tür ilk yaratık (şimdiki yunusların ve balinaların atası olan) bir kara-memeli-
hayvanı idi.

Onlar ilkel bir tarım toplumu oluşturdular ve diğer iki geliş-

102

Dünya'nın Unutulmuş Tarihi

miş uygarlığı da besleyecek gıda ürünü yetiştirme yeteneği


geliştirdiler. Bu memeli-deniz-yaratığı-önceli uygarlık, besin

üretme yeteneğini geliştirme konusunda teşvik edildi ve onlara ileri teknoloji


yardımında bulunuldu. Onlar, dinozorumsu ve sürüngenimsi uygarlıkların
yiyecek gereksinimlerini kolayca sağladılar ve her iki uygarlıkla da başarılı
ama pasif

bir ilişki kurdular.

Bu üç uygarlık yıllar boyunca birlikte var oldular ve her

düzeyde büyük bir işbirliği geliştirebildiler. Alışveriş gelişti

ve gezegen, uygar yaşam-formları ve gezegensel-koruyucu-

lukta dikkate değer bir çeşitlilik kazanma yolunda görünüyordu. On milyon


yıl kadar önce, bu üç uygarlık uzay ve boyutlararası zaman yolculuğunun
gelişmiş biçimlerine dayanan teknolojiler yaratmakla meşguldü. Bu aynı
zamanda, farklı yıldızlararası uygarlıklardan varlıklar, gezegeninizdeki üç
uygarlıkla alışveriş yapmak amacıyla güneş sisteminize gelmeye başladılar.
Bu yıldızlararası varlıklar, Dünya'da inanılmaz bir yaşam-formu
çeşitliliğinin var olduğu ve bu üç

son derece farklı uygarlığın birbiriyle işbirliği yaptığı haberini diğer yıldız
sistemlerine de yaydılar.

Güneş sisteminiz enfes güzelliği, çeşitliliği ve işbirlikçi

yaşam formları nedeniyle dikkat çekici hale geldi -ve olan bitenler yüzünden
tüm galaksi boyunca birçok efsane ve kehanet yayıldı. Bu öyküler, Orion'daki
çeşitli Dinozorumsu/Sü-

rüngenimsi ittifak gruplarının güneş sisteminizi ziyaret etmek istemelerine


yol açtı; çünkü onlar, kendi aralarında oluşturdukları
Dinozorumsu/Sürüngenimsi ittifak anlaşmaları gereğince, onayları olmadan
Dinozorumsu/Sürüngenimsi uygarlıkların başkalarıyla işbirliği yapmamaları
gerektiğine

inanıyorlardı.
Bundan dolayı, Orion'daki diğer yıldızlardan ve Bellat-

rix'den bazı gruplar güneş sisteminize gelmeye ve olan bitenleri araştırmaya


başladılar. Gördükleri şey onları şok etmişti, çünkü bu onların t ü m
ittifakının esas dayanağı olan yaradılış mitlerinin özüne aykırı düşüyordu. Bu
mit şöyle ifade edilebilir:

103

Çalaktik_İnsan

Onlar, bu galakside yaşam oluşturulduğunda, Yaradan'

ın t ü m Dinozorumsu/Sürüngenimsi uygarlıkları kendi suretinde yarattığına


ve onlara bu galakside yaratılmış tüm ya

şamı istedikleri gibi yönetip kullanma hakkını verdiğine inanıyorlardı.


Dahası, Yaradan'ın onlardan başka, herhangi bir aşağı yaşam-formunun
kendisini bizim galaksimizin yaşam-formlannın koruyucusu olarak tayin
etmesine izin vermemelerini istediğine inanıyorlardı. Bu üstünlük fermanını
kullanarak, Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak 16 milyon yıl boyunca
galaksinin her yanına şiddet ve terörünü yaydı. Ancak, Dünya'nın üç
uygarlığı sadece var olmakla kalmayıp, aynı zamanda Orion'un yıldızlararası
kültürünün de eşitiydiler.

Her iki insan-olmayan grup da bu rahatsız edici eşitsizliğe bakıp, bu konuda


bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi. Bu yüzden, Orionlu
dinozorumsu grup Dünyalı dinozorumsu gruba, kendi ordusu içinde, tek
amacı memeli (deniz-yaratığı-önceli) toplumu yok etmek olan, özel olarak
eğitilmiş silahlı bir grup oluşturması için baskı yapmaya başladı.

Bu memeli grup, bugün okyanuslarda yaşayan memeli deniz

yaratıklarının (balinaların ve yunuslann) karada yaşayan

türü idi.

Memeli-deniz-yaratığı-öncellerinin liderleri, geniş kitle


bilinçlerini ve yüksek psişik yeteneklerini kullanarak, Orionlu ve Dünyalı
dinozorumsu gruplar arasında tehlikeli bir şeylerin vuku bulduğunu fark
ettiler. Memeli-grup liderleri,

bunun uygarlıklarını tamamen mahvedecek bir savaşın başlangıcı


olabileceğinden korktular. Bu kuşkularının doğrulu

ğundan emin olabilmek için büyük kâhinlerini bir araya topladılar; yapılan
çalışma sonucunda dinozorumsu ve sürüngenimsi grupların onlara karşı
şiddetli bir komplo plânladığından emin oldular. Bu kâhinlerin ve klan
danışmanlarının toplantıları onları birtakım çözümlere götürdü, ama bu
çözümleri önce Dünya'nın Spirituel Hiyerarşisi ile tartışmaları gerekiyordu.

Tartışılan noktalar şunlardı: Bellatrixli grubun bu gü-

104

dMnya'ntn Unutulmuş Tarihi

neş sistemiyle ilgili niyetleri neydi? İkincisi, eğer diğer iki

(dinozorumsu ve sürüngenimsi) uygarlık da memeli grubu

yok etmeye karar vermisse, bu, gezegenin gelişimi açısından

ne anlam ifade edecekti? Üçüncüsü, eğer bu iki uygarlık da

bu komploya ortak iseler, memeli grup bu duruma nasıl bir

tepki göstermeliydi? Eğer yukarıdaki olasılıklar doğruysa,

Hiyerarşi memeli grubun elini çabuk tutup öbür tarafa daha

önce saldırmasına izin verecek miydi?. Spirituel Hiyerarşi

memeli gruba tüm bu kuşkularında haklı olduklarını bildirdi. Sonuç olarak,


dinozorumsu ve sürüngenimsi uygarlıkların liderlerinin çoğu memeli gruba
hemen saldırmaya karşı olduklarından, memeli grubun onlara karşı erken bir
saldırıya hazırlanması için yeterli zaman vardı.
Orionlu dinozorumsu grup, on bin yıl boyunca Dünyalı

müttefik liderlerinin pasif duruşları hakkında uzun ve şiddetli tiradlar


vererek, sonunda Dünyalı müttefiklerini bu memeli grubu yok etmenin bir
yolunu bulmaya ikna edebildi.

Orionlu, esasen Bellatrix'de ve Orion kuşağını oluşturan yıldızlarda bulunan


dinozorumsu grup, memeli grubun uygarlı

ğını başarıyla sona erdirecek bir strateji keşfetti. Bu yönteme göre, gelişkin
bir psikolojik silah kullanılacaktı. Bu aygıt tüm memeli grubun nispeten kısa
bir sürede ani ölümüne yol

açacak, ama onların evlerine ve uygarlıklarının diğer kazanmalarına pek


zarar vermeyecekti. Bu şekilde, bu alçakça plân ek bir yarar da sağlamış
olacaktı. Bu ayrıca, dinozorumsu grubun gezegeninizin bitkilerini ve diğer
yaşam-formlannı kendi özel gereksinimleri doğrultusunda değiştirebilmesine
de olanak verecekti.

Memeli grup ve onların yaşlıları, bu düşman plânının

gerçekleştirileceğini anladıklarında, bu iki uygarlıkla işbirli

ği yapma konusundaki demokratik ideallerinin son bulması

gerektiğini idrak ettiler. Dehaları sayesinde bu iki saldırgan

uygarlık için başarılı bir son planlayabilirlerdi. Memeli grubun stratejisi,


yıkıcı amaçlar için anayurtlarının ortasma yerleştirilmiş olan füzyon
jeneratörleri dizisini kullanmaktı.

Bu anayurt, Orta Asya'dan Doğu Avrupa'nın ortalarına dek

105
Çcdaktifiİnsan

uzanan bölgede yer alıyordu. (Bkz. Şekil 12: Memeli Grubun

Anayurdunun Haritası ve Füzyon Jeneratörlerinin Yerleri.)

Bu füzyon jeneratörlerini havaya uçurarak dünya çapında

bir felaket yaratmaya, böylece diğer iki uygarlığı yok etmeye

karar verdiler. Ancak bunu yapmadan önce Dünya'nın Spirituel


Hiyerarşisi'nin bu konuda tam onayını almaları gerekiyordu. Memeli grubun
liderleri ayrıca Leydi Gaia'ya, Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak'ın alçakça
plânlan sonucunda onun nasıl bir değişime uğrayacağını da açıkladılar.

Dünya'nın Spirituel Hiyerarşileri, Orion'un plânını uygulamayı kabul eden


dinozorumsu grubun bu gezegenin tarihi açısından gerçekten kabul edilemez
olduğuna k a r a r verdiler. Bundan dolayı, Leydi Gaia memeli grubun füzyon
jeneratörlerini patlatma plânının gerçekleştirilmesine izin verdi.
Memeli grup, dinozorumsu grubun hâlâ uygun anı beklediğini bilerek, kendi
plânını gerçekleştireceği bir tarih saptadı.

Memeli grup, karşı grubun plânını gerçekleştireceği anı keşfetti ve onları


kuşkulandırıp bu tarihi öne almalarını önlemek amacıyla kendi plânını yavaş
yavaş gerçekleştirmeye k a r a r verdi. Memeli grubun stratejisi, karşı iki
uygarlığın

plânlarını gerçekleştirme tarihlerinden yaklaşık beş yıl önce

füzyon jeneratörlerini havaya uçurmaktı.

Plânlannı gerçekleştirecek zamana sahip olduklannı

bilerek, memeli grubun örgütleri toplumlarını ikiye bölerek

plânlarını gerçekleştirmeye karar verdiler. Uygarlıklarının

yarısı Dünya'dan tahliye edilip güneş sisteminin dışına götürülecek, geri


kalanı da artık karayı bırakıp okyanuslara sığınacaktı. Bu plân
gerçekleştirildi ve füzyon jeneratörleri programlandığı gibi patlatıldı.
Dinozorumsu/sürüngenimsi

grupların yüzde doksan sekizi yok edildi ve geri kalan azınlık da Mars ve J ü
p i t e r arasında bulunan büyük bir gezegene, Maldek'e kaçtı. Memeli grubun
yaklaşık yarısı (otuz milyon

kişi) okyanuslara kaçtı ve -tüm bilinçlerini kullanarak- dört

milyon yıl içinde, kendilerini yavaş yavaş gerçek "suda yaşayan yaratıklara"
dönüştürdüler. Onlann uygarlığının ge-rikalan kısmı Pegasus ve Cetus
takımyıldızlarına kaçtı ve

106

Cjalaktik\ İnsan

orada bu güneş sistemine daha sonra dönecekleri kehanet


edilen bir zamanı beklediler.

Dinozorumsu/sürüngenimsi uygarlık yaklaşık sekiz ila

on milyon yıl önce yok edildi. Bu uygarlıklardan geriye kalanların Maldek'e


kaçmalarından sonra, Dünya'nın Spirituel Hiyerarşisi bu gezegenin fiziksel
koruyuculuğunu geride kalan akıllı ve duygulu canlı türüne -memeli deniz
yaratıklarına- bıraktı. Bununla birlikte, memeli deniz yaratıkları ve onların
artık uzayda bulunan kardeşleri, Leydi Gaia'nın yardımıyla, kendilerinin
denizlere gidişleriyle boş kalan kara-koruyuculuğu rolünü üstlenecek, onların
yerine geçecek bir

grup bulmaya karar verdiler. Bu, bir kara-koruyucusu tayin

etme görevi onları büyük bir araştırmaya sevk etti. Memeli-

grup, Dünya'nın Spirituel Hiyerarşisi'nin yardımıyla, Dünya'nın kara-


koruyucusu olarak kendisinin yerini alabilecek bir aday bulabilmek için
galaksinin yakın çevresini (Güneş

'ten yaklaşık seksen ışık yılı öteye uzanan bir bölgeyi) araştırmaya başladı.

Galaksiyi iki ila üç milyon yıl boyunca araştırdıktan

sonra, en sonunda, Vega sisteminin dördüncü gezegeninde,

okyanuslardan çıkmaya başlayan bir "suda yaşayan primat"

keşfettiler. Bu suda yaşayan primatlar; mitler yaratmak,

bir dil oluşturmak ve bir avlanma ve devşirme kültürü yaratmak gibi


uygarlığın ilk adımlarını atıyorlardı. Bu türü keşfettikten sonra, memeli grup,
Vega yıldız sisteminin Spirituel Hiyerarşisi'nden, bu suda yaşayan primatlar
grubunun -akıllı ve duygulu bir tür olarak gelişiminin hızlandırılabilmesi
amacıyla- genetik değişime uğratılması için izin istedi. Bu şekilde onlar çok
daha kısa bir sürede bir galaktik koruyucu t ü r haline gelebilirlerdi.

Bu gelişim konusunda anlaşmaya varıldı ve genetik de


ğişiklikler başladı. Suda yaşayan yaratıklardan Vegalı insanlara dönüşme
şeklindeki bu tekâmüli sıçramanın önemi, onun yeni bir galaktik koruyucu
grup yaratmış olması ve bu

yeni insanların teknolojilerini, aksi takdirde izin verilenden

çok d a h a hızlı bir tekâmül düzeyinde geliştirmelerini sağla-

108

"Dünya'nın Unutulmuş Tarihi

maşıydı. Bu önemli olaylar dizisi insanların galaksinin bu

bölgesinde hızla yayılmalarını mümkün kıldı. Bu, yaklaşık

dört buçuk milyon yıl önce insanların Dinozorumsu/Sürüngenimsi Ittifak'ın


ileri keşif güçleriyle karşılaşmaya başlamalarına rastlar. Leydi Gaia'.mn ve
memeli-deniz-yaratıklannm müdahaleleri sayesinde insanlar azimle devam
edebildiler ve

Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak ile bir durma noktasına

kadar başarıyla savaşabildiler ve bir yandan da Samanyolu

Galaksisi'nin bu bölgesindeki göçlerini sürdürdüler.

Bu göç yaklaşık iki buçuk milyon yıl boyunca sürdü. Sonunda, insanlar güneş
sisteminizin en ucuna kadar yayıldılar ve bir Galaktik Federasyon çatısı
altında birleştiler. Ve bu Federasyon güneş sisteminizde koloniler
oluşturmaya kar a r verdi. Leydi Gaia bu plânı onayladı ve böylece
Hiborniya (Hiperborea olarak da bilinir) adlı ilk Dünya kolonisi kuruldu.
(Bkz. Şekil 13: İnsan Uygarlıklarının Göçü.) Hiborniya aşağı yukarı bir
milyon yıl sürdü ve tam bir Lyra/Sirius tipi

uygarlık oldu. Yaklaşık bir milyon yıl önce, dinozorumsu


grup -yenik düşmüş kardeşlerine yardım etmek üzere- güneş

sistemine geri döndüğünde, artık güneş sisteminizin büyük

bir kısmına insanların egemen olduklarını gördü. Sürüngenimsi ve


dinozorumsu egemenliğine sadece Maldek gezegenindeki küçük bir koloni
kalmıştı ve bir de güneş sisteminizin kenar bölgelerine dağılmış küçük bir
grup ileri karakol personeli vardı.

Yine de, Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak, güneş sisteminize ve komşu


yıldız sistemlerine geniş çapta bir dizi saldırıda bulunarak galaksinin bu
bölgesinde hâkimiyet kurma zamanının geldiğine k a r a r verdi. Bu
saldırılara, Maldek'de

bıraktıkları ve artık Galaktik Federasyon'un Mars, Venüs ve

Dünya'da yarattığı küçük insan kolonilerini sistemli olarak

yok edebilen güçler de yardım ediyordu.

Bu yıkım, Mars'ın atmosferinin ve hidrosferinin (okyanuslar, nehirler) büyük


bir kısmını yok etti. Venüs, bir dizi yaşanamaz keskin gaza dönüşen bir
atmosferin neden oldu

ğu yoğun atmosferik ısınmadan oluşan gerçek bir sera etkisi

109
"Dünya'nın Unutulmuş Tarihi

içinde hapsoldu. Dünya'nın Hiborniya kolonisi ise tüm insanları öldüren ve


insan uygarlığının tüm veçhelerini tamamen mahveden bir dizi önceden
tasarlanmış ağır saldırıyla yok

edildi. Sonuçta, Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak tüm güneş sisteminizin


kontrolünü yine ele geçirdi.

Yaklaşık seksen bin yıl boyunca, güneş sisteminiz dino-

zorumsu/sürüngenimsi grubun bir ileri karakolu olarak tutuldu. Bununla


birlikte, onlar galaktik insanlar tarafından Güneşiniz'e yakın birçok yıldız
sistemini kapsayan geniş bir

cepheye doğru geriletilirken (ricat ettirilirken), en sonunda,

insanların güneş sisteminize geri dönmelerini sağlayacak bir

plân yaratmak mümkün oldu. Çok zor olan bu işin üstesinden gelebilmek için,
Galaktik Federasyon bu bölgeye büyük bir savaş gezegeni getirdi. Bu savaş
gezegeninin amacı, Dinozorumsu/Sürüngenimsi Ittifak'm güneş sistemindeki
başlıca yönetim merkezi olan Maldek gezegenini yok etmekti. Maldek yok
edildikten sonra Dünya'daki Dinozorumsu/Sürüngenimsi koloniyi yenmenin
nispeten kolay olacağı düşünülmüştü. Bu kısa ve acımasız eylem çabuk
başarıldı ve Dünya yaklaşık 900.000 yıl önce yeniden insanların kontrolü
altına girdi.

Dünya insanları sonra, yeni kolonilerinin Lemurya kıtası denen yerde


merkezlenmesine karar verdiler. (Bkz. Şekil 14: Lemurya Uygarlığı'nın
Aşamaları ve Atlantis'in Doğuşu.)

Burada bu koloninin kurucuları olan insanlar, hayatın tüm

düzeylerinde demokratik ilkelerin geçerli olduğu bir Lyra/

Sirius uygarlığı kurabildiler. Sonraki 850.000 yıl boyunca,

Lemuryalılar, şimdi Pasifik Okyanusu'nun bulunduğu yerde

bulunan ana kıtadan tüm gezegene yayıldılar. Onlar bir dizi


yavru imparatorluk oluşturdular. Bu yavru imparatorlukların en önemlisi,
Atlantik Okyanusu'nun ortasında bulunan kocaman bir ada olan Atlantis idi.
Başka bir önemli koloni

de, bugün Çin ve Tibet denilen bölgede kurulan Yü İmparatorluğu idi.

Kolonilerini geliştirmeye başlarken, Atlantisliler kültürlerinin eşsiz olduğu


duygusunu edindiler ve bu da en sonun-111

(Dünya'nm Unutulmuş Tarifa

da kendilerini Lemurya'nm diğer yavru imparatorluklarından ayrı


hissetmelerine yol açtı. Atlantisliler sadece Lemurya'nm bir yavru
imparatorluğu olmadıklarına, ama aynı zamanda ana imparatorluk olabilecek
ve olması gereken bir yavru imparatorluk olduklarına inanıyorlardı. Bundan
dolayı, t ü m gücü ele geçirebilmek için Lemuryalılar'ı ve onlara sadık olan
yavru imparatorlukları yok etme konusunda güçlü bir arzu duymaya
başladılar.

Şimdi, okurun o sırada Dünya'da gerçekten ne olup bittiğini öğrenebilmesi


için, Lemurya'da olup bitenlere kısaca bir göz atalım. Lemuryalılar birçok
açıdan Sirius ve diğer
birçok Lyra yıldızındaki uygarlıklara benzeyen bir uygarlık

oluşturmuşlardı ama, ayrıca, bazı kendilerine özgü kavramlar da


geliştirmişlerdi. Bu inançların en önemlisi, kendilerinin Dünya gezegeninin
başlıca insan kara-koruyucu grubu oldukları idi. Ancak, bu kavram yaklaşık
50.000 yıl önce, Lemuryalılar yavru imparatorluklarının da yeterince
geliştiğine ve koruyuculukta bir rol oynamaları gerektiğine k a r a r verince
son buldu. Bu karar, en sonunda Atlantisliler'in Lemuryalılar'ı yok etme
konusundaki büyük plânlan için müttefikler a r a m a l a n n a fırsat verdi.

Atlantisliler, aslen Alpha Centauri ve Pleiades'deki koloniler tarafından


oluşturulmuş çeşitli galaktik asi savunma kumandanlıklannda bazı müttefikler
buldular. Sonraki

25.000 yıl boyunca, Atlantisliler bu savunma kumandanhk-

l a n ve çeşitli ileri karakol yıldız sistemleri ile ittifaklar geliştirdiler. Bu


ittifaklann çoğu, Galaktik Federasyon'un -Atlantis'in hiyerarşik kültür
geleneğine benzer bir kavramı paylaşan- ileri karakol kolonileri ile
yapılmıştı. Bu gruplar

sonra, Lemurya'nın yok edilmesini ve Atlantis'in Dünya gezegeninde en üstün


konuma yükselmesini sağlayacak bir gizli plân geliştirmeye başladılar.
Bundan dolayı, Atlantisliler uygun fırsatın çıkması için sabırla beklediler ve
yaklaşık

25.000 yıl önce onlar ve Pleiadesli ve Centauruslu asiler artık Lemurya'yı


yok etmeye karar verdiler. Plânlan ve onun icrası teknik bir başarı olacak,
ama Lemurya ile birlikte

113
'Dünyanın Unutulmuş Tarihi

Dünya gezegeninin aylarından birini de yok edecekti.


O zamanlar Dünya bir değil, iki aya sahipti; bunların

her biri, sizin şimdiki ayınızın yaklaşık dörtte üçü büyüklü-

ğündeydi. Asilerin yapmaya niyetlendikleri şey, güç alanlarını kullanarak bu


aylardan birini aşağı doğru spiral çizen bir yörüngeye sokmaktı. Bu ay,
Dünya ile bir kritik kütle konum u n a (Lagranj Noktası'na) erişmeden önce
havaya uçurulacak, böylece o muazzam bir meteor sağanağı halinde Lemurya
kıtasının üzerine düşecekti. (Bkz. Şekil 15: Lemurya Nasıl Yok Edildi.)

Bu olay, ay parçalarının büyüklüğü, aşağı doğru düşüşü

ve kütlesi yüzünden, yerçekimi ve tektonik tabaka ile ilgili

büyük sıkıntılara yol açtı. Bu gelişme aslında volkanik bir felakete yol açtı,
ki bu da Lemurya'nın altındaki büyük gaz odalarının şiddetle içeriye doğru
çökmelerine, kıtayı b a t ı n p

Lemurya hâkimiyetini yok etmelerine neden oldu.

Yaklaşık 25.000 yıl önce, Atlantisliier ve onların diğer

yıldız sistemlerinden gelen asi müttefikleri büyük Lemurya

kıtasını tamamen yok ettiler, öyle ki o gözden kaybolarak sadece bir efsaneye
dönüştü. Yalnızca, geçenlerde bilim adamlarınızın Pasifik bölgesinde yapılan
okyanus sondajları sonucunda, deniz dibinde geniş dağ ve vadi yükseltileri
bulundu

ğu saptandı ve sonuçta, bir zamanlar Dünya'nın harikası

olan bu yerin bir kısmının haritası çıkarıldı. Lemurya'nın

yok edilmesiyle birlikte, hiçbir şey güç-açlığı içindeki Atlantis'in yükselişini


ve her yere nüfuz etmesini önleyemedi.

Sonraki bölümde Lemurya'nın yok edilmesinin önemini

açıklayacağız ve bugün Dünya'da yaşanan zorluklarla yeni


Atlantis anti-demokratik yönetiminin ilgisini anlatacağız.

Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok

soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta'ya, "Dünya'nın

Unutulmuş Tarihi" konusunda verilen bilgilerle ilgili sorular

sormaktadır.

115

Qalakük. İnsan

Soru ve Yanıt B ö l ü m ü

Virginia: İlk sorum, Dünya'da yaşayan ilk varlıklar dediğiniz bu üç insan-


olmayan uygarlıkla ilgili. Lütfen, her bir grubun Dünya'ya nasıl geldiğini
açıklayıp, onların fiziksel

görünümlerini kısaca tarif edebilir misiniz?

Washta: Memeli-deniz-yaratıkları-öncelleri, gezegeninizde şu anda mevcut


çeşitli memeli hayvanlardan önce, burada doğal biçimde evrim geçirip
gelişti. Bu olgu, bu gezegende kemikler ve diğer fosil yapılar şeklinde geride
bırakılmış kanıta aykırı görünebilir. Jeologlar şunu anlamalıdırlar ki
sürüngenimsi ve dinozorumsu grupların yok edilişi, fosil

kayıtlarında çoğu kanıtı da yok etmiştir. Sadece bu memeli-

deniz-yaratıklan-öncelleri olan grup gezegeninizde bir miras

olarak bırakılmıştır.

Şimdi bu üç farklı türün tarifini yapalım. Şu anda dünyanızda bulunmayan iki


grupla, yani sürüngenimsi ve dinozorumsu gruplarla başlayacağız.

Dinozorumsu ırk kolayca tarif edilemeyecek kadar çok


çeşitliliğe sahip olduğu için, onun sadece iki büyük grubunu

tarif edeceğiz. Birinci grup bir işçi ya da asker tipidir ve yaklaşık yedi ila on
kadem boyundadır. O, galaksinin bu bölgesindeki çoğu zeki varlık gibi, iki
ayaklı bir yapıya sahiptir.

Ayak parmakları üçer tanedir ve pençeye çok benzer ve her

elinde dörder parmak vardır. Bu grup çok küçük, neredeyse

hiç belli olmayan bir kuyruğa sahiptir ve beden yapısı bugünkü insanlara çok
benzer. Bireyler kırmızıdan yeşile, kahverengi maviye ve mavinin neredeyse
siyahı andıran çeşitli tonlarına k a d a r değişen çeşitli pullu derilere sahiptir,
iri,

patlak, siyah gözleri vardır. Burunları neredeyse yok gibidir

ve burnun olduğu yerde iki delik görülür. Çok ince, neredeyse yok gibi duran
ağızları ve bir köpekbalığınınkine benzer dişleri vardır. Kulakları ise
gerçekten hiç görünmez.

Bir de lider dinozorumsu tip vardır. Bu lider tipi Dünya

insanlarına hiç de yabancı değildir, çünkü bugün iblis ya da

116

Dünya'nın Unutulmuş Tarifli

gargoyle (çirkin bir insan veya hayvan başına benzeyen oluk

ağzı) denen şeyin neredeyse aynen kopyasıdır. Bu varlıklar

pullu, sürüngen benzeri bir deriye sahiptirler ve altışar tane

olan el ve ayak parmaklarının arası perdelidir. Ucu ok gibi

sivri duran bir kuyrukları vardır. Gözleri siyah ile neredeyse


kem görünüşlü kırmızımsı bir renk arasında değişir. Bu varlıklar da insana-
benzer bir iskelet yapısına sahiptirler. Kısacası, siz onlara baktığınızda, bir
şeytanın görünüşüyle ilgili geleneksel kavramı görebilirsiniz.

Sürüngenimsi grup dinozorumsu işçi grupla aşağı yukarı aynı boydadır;


yalnızca, onların denge için kullanılan büyük kuyrukları vardır. Bu grup
dinozorumsu gruplardan daha kaslıdır ve bir timsahınla gibi çıkıntılı bir yüze
ve bugün Dünyanız'da bulunan sürüngenlerinkine çok benzeyen dişlere
sahiptir. Gözleri insan gözlerine daha çok benzer ki bu onlarla dinozorumsu
grup arasındaki temel bir farktır. Onlar ayrıca, daha çok bir geyiğinkine
benzeyen ve oynatabildikleri

kulaklara sahiptirler.

Memeli-deniz-yaratıkları-önceli olan grup öbür varlıklar

kadar uzun değildi, yaklaşık yedi kadem boyundaydı. Yapı

olarak iki ayaklıydı ve kolları bacaklarından biraz daha iriydi. Bu ilk


memeli-deniz-yaratıkları-önceli, her bir el ve ayakta beşer tane parmağa
sahipti ve kalın bir kürk tabakasıyla kaplıydı. At gibi iri ve uzun bir burna ve
diğer iki gruptan

d a h a yuvarlak şekilli dişlere sahipti. Gözleri insan gözüne

çok benziyordu ve bir kuyruk köküne sahipti. Son olarak da,

o çok zeki ve tamamen bilinçli bir varlıktı.

Virginia: Eğer bir kıyaslama temeli olarak zekâ katsayısı (IQ) ölçüsünü
kullanırsak, sürüngenimsi ve dinozorumsu gruplar hangi zekâ katsayısına
sahiptiler?

Washta: Bugünkü Dünya insanlarıyla kıyaslandıklarında onların hepsi birer


Einstein sayılır. Her şey bir yana, onlar uzak mesafelerden uzay gemisi
dediğiniz araçlarla gelme yeteneğine sahiptiler. Sadece uzay gemilerini de
kullanmadılar, bazıları bir noktadan diğerine gidebilmek için ışık bedenlerini
de kullanabiliyorlardı. Bu dinozorumsu ve sürün-117
Ça(aktifc_İnsan

genimsiler tamamen bilinçli varlıklardı.

Virginia: Bu üç gruptan hangisi ilk önce geldi?

Washta: Dünyanızda memeli gruplar ortaya çıktıktan

kısa bir süre sonra sürüngenimsi ve dinozorumsu gruplar

geldiler.

Virginia: Bu dinozorumsu ve sürüngenimsi gruplar sadece keşfe mi


çıkmışlardı, yoksa burada böyle bir gezegenin olduğunu biliyorlar mıydı?
Buraya nasıl geldiler?

Washta: Gelişmiş tarayıcı donanımları sayesinde, Güneş denen bir yıldızın


çevresinde koloni haline getirilebilecek, yaşamaya elverişli bir gezegenler
sisteminin var olduğunu biliyorlardı. Böylece, koloniler kurmaları amacıyla
gruplarını güneş sistemine gönderdiler.

Virginia: Ve böylece, zıt yönlerden gelen iki grup barış

çıl olabildi ve memeli grubun evrimleşmesine izin verdi...

Washta: Hem sürüngenimsi hem de dinozorumsu gruptan ilk koloniciler


kendi türlerinin çoğu üyesinden tamamen farklıydılar. Liderlik konusunda
birbirleriyle hemen bir savaşa girişmediler. Oysa her iki grup da, normal
olarak, bir yıldız sisteminin kontrolünü ellerinde t u t m a k isterler. Bu

zorluğun bir savaşa yol açması gerekirdi a m a açmadı. Bunu

bize sizin Spirituel Hiyerarşiniz anlattı. Dünya'nın Spirituel

Hiyerarşisi onlara sevgi ve işbirliği enerjileri yolladı. Bu

enerjiler, koloni kuran her iki grubun da bu gezegende birlikte


yaşayabileceklerini ve burayı ille de sahiplenmelerinin gerekmediğini
anlamalarını sağladı. Sadece bu olgu bile, güneş sisteminizin -uygarlığın ta
en başlarından beri- olağanüstü bir yıldız sistemi olarak kabul edilmesi için
yeterlidir.

Virginia: Dinozorumsu ve sürüngenimsi gruplar geldiklerinde bu gezegende


hangi gruplar evrimleşiyordu?

Washta: Şimdi nesli tükenmiş bulunan ve insanlarla

doğrudan ilişkili olmayan bir primat grup vardı.

Virginia: Onlar buraya nasıl gelmişlerdi?

Washta: Onlar doğal evrim sürecinin bir parçası idiler

ve ilk gelen dinozorumsu ve sürüngenimsi grup tarafından

118

(Dünya'nın Zlnutıdmuş Tarihi

yok edildiler. Yalnızca memeli-deniz-yaratıkları-önceli olan

grup Ural Dağları'ndaki geniş mağaralara saklanarak hayatta kalabildi. Bu


yüzden, bu gezegenin evrimleşme süreci bugün Dünyalı jeologların,
antropologların ve paleontologların inandıklarından tamamen farklıdır.

Virginia: Siz şimdi bu gezegendeki eterik yaradılışın

neden olduğu doğal evrimin, Lyra uygarlığını yaratan "suda-

yaşayan insanlarla" ilişkisi olmayan primatlar hasıl ettiğini

mi söylüyorsunuz?

Washta: Vega yıldız sisteminden getirilen insanlar

farklı bir t ü r d ü r ve güneş sisteminizde hayatın hasıl edilmesinin doğal bir


evrimsel ü r ü n ü değildirler.
Virginia: Bir başka deyişle, Charles Darwin'in "türlerin evrimi kuramı",
maymunların ve insanların kesiştiği noktada yanlıştır.

Washta: Evet, bu önümüzdeki yıllarda ortadan kalkacak tamamen yanlış bir


varsayımdır. Dünya'daki mevcut hayvan ve bitkilerin çoğunun başka
yıldızlardan getirildiği

öğrenilecek. Dünya gezegeni, biyosferini sürdürebilmek için

birçok kez yeniden kurulmuştur. Birçok korkunç savaş gezegeninizde büyük


yıkım yaratmış ve yaşamın tekrar tekrar yeniden başlatılması gerekmiştir.

Virginia: Teşekkürler. Memeli-deniz-hayvanı-önceli gibi soluk alıp vermeye


alışık bir kara memelisinin nasıl okyanuslara gidip bugünkü haline geldiğini
açıklayabilir misiniz?

Washta: Olan buydu. Füzyon jeneratörleri sürüngenimsi ve dinozorumsu


uygarlıkları yok etmek için şiddetle içeriye doğru çökertildiğinde, memeli
grup, türünün bir kısmını gezegenin koruyuculuğu görevi için Dünya'da
bırakmak zorundaydı. Bu koruyuculuk, biyosferin enerjilerini sağlam tutacak
ve (devalardan başmeleklere kadar olan) Spirituel Hiyerarşi ile -
gezegeninizde yaşamı sürdürmek için gerekli- işbirliğini sürdürecekti.
Bundan dolayı, onlar gezegensel felaket zamanında hayatta kalmalarını
sağlayacak bir vasıta bulmak zorundaydılar. Büyük bir su kütlesinin -bir
okyanu-119

ÇaCaktik^İtısan

sun- varlıklarını sürdürebilecekleri tek yer olduğuna karar

verildi.

Virginia: Evet, onların kararını anlıyorum, a m a bunu

nasıl başarabildiler, onu merak ediyorum.

Washta: Bunlar tam bilinçli varlıklar olduklarından,


uzun bir geçiş devresi içinde bir kara yaratığından bir deniz

yaratığına dönüşmeyi başardılar.

Virginia: Bu devre ne kadar sürdü?

Washta: Evrim sürecini tam anlamıyla tersine çevirmeleri yaklaşık iki


milyon yıl sürdü. Başlangıçta, varlıklarını hemen hemen eterik bir biçimde
sürdürdüler ve daha sonra

yine fiziksel formlarına dönüştüler. Bu fiziksel formu tamamladıktan sonra,


onu, gezegeninizin fosil kayıtlarında Dünya'nın ilk balinaları ve yunusları
olarak bulunan ilk-memeli-deniz-yaratıklarına evrimleştirdiler.

Virginia: Neden hem balinaların hem de yunusların

bulunduğunu açıklayabilir misiniz, ve onlar birbirlerine nasıl benzer ya da


benzemezler?

Washta: Yunuslar dişli balinalardır. Balinalar iki tipe

ayrılırlar. Ilk tip, dişli balinadır ve bunların en büyüğü ispermeçet Balinası


(Kaşalot) olarak bilinir. Onlar büyüklük olarak, çok iriden, üç ila dört kadem
uzunluğundaki küçük

yaratıklara kadar uzanırlar ve tüm farklı yunusları ve daha

küçük balinaları içerirler. İspermeçet Balinasının uzunluğu

elli kadem olmasına rağmen, çok iri balinalar diş yapılarını

dev bir kalbura dönüştürmüşlerdir.

Onlar etobur değildir ve sadece plankton, yosun vs>. yerler. Bundan dolayı,
her gün hayatta kalabilmek için tonlarca plankton ve yosun yemeleri
gerektiğinden, onlara muazzam

bir düzeyde vejetaryen denebilir.


Virginia: Bizim burada anlamaya çalıştığımız şey, neden onların bazılarının
dişli, bazılarının dişsiz olduğu. Ve neden bazıları bu kadar kocaman da,
diğerleri çok daha kü

çük?

Washta: Çünkü okyanuslardaki her konumun, her oyu-

120

Dünya'nın Unutulmuş Tarifti

ğun farklı büyüklükte bir koruyucu ve farklı bir yaşam fazı

gerektirdiğine karar verilmişti. Bundan dolayı, her bir türe

hayatta kalabilmesi için, biyosferi korumanın bir parçası olarak uygun bir
konum verilmişti. Böylece, biyosferdeki yaşama kapsamlı başlangıçlar
sağlamak için iri bir yaratığa ihtiyaç olduğuna karar verilmişti. Kambur
Balina ve Mavi Balina gibi iri yaratıkların bu görev için seçilmiş
olmalarının nedeni budur. Onların işi, biyosferin her yıl var olmasını
sağlayan ses enerji modelini bir araya getirmektir. (Onlar biyosferi bir arada
tutan belirli ses titreşimleri yayarlar.) Daha kü

çük balinalar, yani yunuslar, kendilerini okyanusun doğal

beslenme zincirleriyle etkileşime adamışlar ve bunu daha

küçük ve dişli hale gelerek yapmışlardır. Bundan dolayı, balinalar şimdi


okyanustaki ve karadaki yaşamı koruma görevine sahiptirler. İnsanlar
yeniden tam bilinçli varlıklar haline geldiklerinde, karadaki yaşamı koruma
görevini üstleneceklerdir.

Virginia: Yunusların ve domuzbalıklarının görevi ne?

Washta: Onların işi bir t ü r be tür bazında çalışmaktır.

Onlar okyanustaki türlere, onların yaşam-alanı enerjilerini


koruyarak yardım ederler. Bazen bunu karadaki belirli bir

varlık ya da belirli bir t ü r için de yaparlar. İri balinalar tüm

biyosferi korumaktan sorumludurlar. Olaya bu şekilde bakabilirsiniz.


Kambur Balina gibi büyük balinalar bu gezegendeki tüm yaşamın büyük
tablosu için zeminin (arka plânın) taslağını yaparlar. Onlar yaşamın
destekleyicileri ve kendini

sürdürme vasıtalarıdır. Yunuslar gibi küçük balinalar bu büyük zemin


taslağını alıp, karada veya okyanustaki belirli bir t ü r tarafından temsil
edildiği gibi, bu tabloyu tamamlayan

parçalan koyarlar. Tüm bu muazzam ağ örgüsünden, tüm

türlerin yaşam özlerini layıkıyla sürdürmeleri için yaşam

modelleri yaratan nihai tablo ortaya çıkar.

Virginia: Vega'daki suda yaşayan bir primattan gelen

şimdiki galaktik insanın kökenini anladığımızdan emin olmak istiyorum. Bu


primatın geldiği ilk doğal çevreyi ve onun okyanusta yaşamayı nasıl
öğrendiğini daha ayrıntılı bir bi-121

GalaktikJ.nsan

çimde açıklayabilir misiniz?

Washta: Bu yaratık aslen, okyanusun kıyısında balık

avlayabileceğim tesadüfen keşfeden bir primattı. O yavaş

yavaş okyanusa daha çok girdi ve bir bilinç değişimi geçirmeye başladı.
Giderek kürkünü yitirdi ve bugünkü insanlar gibi (tüysüz) görünmeye
başladı. Bu yetenek değişimi sürdükçe, o çok usta bir okyanus sakini haline
geldi. Onu şimdi California kıyısı boyunca ve Pasifik Okyanusu havzasının
çe
şitli kısımlarında yaşayan susamurlarına benzetebilirsiniz.

Bu susamurlarının yaptığı şey, sadece kendilerini sırtüstü

suyun üzerine bırakarak yaşamayı, bir başka deyişle, okyanusta yüzmeyi


öğrenmektir. Böyle yaparak, dalgalı havuzlarda ve okyanusun açıklarında
hiçbir zorluk çekmeden ya

şayabilirler. Suda yaşayan primatların aletler geliştirme yetenekleri, bu


aletler çok basit de olsa, onların balık t u t u p yiyecek bulmalarını
sağlamıştır. Bu yetenekle avcılığı geliştirdiler ve toplu sürüler ve klanlar
oluşturdular; çünkü primatlar, doğaları gereği, toplu halde yaşamayı seven
varlıklardı.

Bununla birlikte, en sonunda okyanusu bırakıp deniz

kıyısına çıkmaya başladılar. İşte o sıralarda memeli-deniz-

yaratığı-önceli olan uygarlıklar ve Dünya'nın Spirituel Hiyerarşileri bu suda


yaşayan primatları keşfettiler. Onlar, Vega sisteminin Spirituel
Hiyerarşisi'nden, duruma müdahale

edip bu suda yaşayan primatları normalden çok daha kısa

bir sürede bir galaktik uygarlığa dönüştürmek için izin istediler. Aksi
takdirde, böyle bir evrimsel sıçramanın meydana getirilmesi daha
milyonlarca yıl alabilirdi. Onun yerine, bu

süreç iki milyon yılda tamamlandı. Bu hâlâ tedrici bir süreçti, a m a yine de
doğal evrim modeline müdahale edilerek bu süreç çok kısaltılmıştı. Bu
genetik müdahale yapılmıştı, çünkü bu yaratıkların birbirleriyle ilişki
biçimleri incelenmiş ve galaktik düzeyde koruyucu bir t ü r olma
kapasitesine sahip

oldukları görülmüştü.

Virginia: Evet, teşekkür ederim. Uzayın genişliği içinde (bizim galaksimiz


içinde bile), görünüşte kimse olan biten her şeyi dikkatle izlemediği halde,
hayatın birçok farklı geze-122

(Dünya'nın Unutulmuş Tarihi

gende tüm bu farklı biçimlerde nasıl gelişebildiğim açıklar

mısınız? Birçok kişi bu iletişim veya farkındalıktan yoksunluğu anlamakta


zorlanıyor. Bu konuda yorumda bulunabilir miydiniz?

Washta: Çoğunlukla, uygarlıklar koloni kurma yoluyla

meydana getirildiler. Herhangi bir yıldız sisteminde uygarlık

çok nadiren doğal bir evrimsel süreçten sonra ortaya çıkar.

Çoğunlukla, başka gezegenlerden gelen varlıklar o gezegende koloniler


kurarak uygarlığı başlatırlar, ama bu kolonilerin tarihini ve geleceklerini
belirleyecek olan şey nasıl geliştikleridir. Birçok kez, sizin gezegeninizde de
olduğu gibi, bir felaket meydana gelir ve insanlar sahip oldukları şeyleri bir

anda yitirir ve giderek her şeyi unutup bir tür bellek kaybına

uğrarlar.

Daha önce de açıkladığımız gibi, Vega yıldız sistemi bu

olağanüstü "suda yaşayan primatın" bir galaktik koruyucu

ırka evrimleşmesi gibi benzersiz bir gelişmeye sahne oldu.

Yani, onlar insan modeli haline geldiler ve sizin atalarınız oldular. Onlar
kısa sürede teknik bilgi ve zekâya kavuştular ve bu geniş galakside yolculuk
yapıp, diğerlerinin tüm bu koruyuculuk sürecini gerçekleştirebilmelerine
yardım etme yeteneği geliştirdiler. Buna, Dünya'nın Spirituel Hiyerarşisi ve
nihai olarak da En Yüce Yaratıcı Güç ve onun aleti olan Zamanın
Efendileri'nin ilahi plânı tarafından gerçekleştirilen bir tür mucize
diyebilirsiniz.

Virginia: Teşekkür ederim. Maldek gezegeninin nasıl


yok edildiğini açıklayabilir misiniz?

Washta: Dünya'nın biyosferinin memeli-grup tarafından yok edilmesinden


sonra, sağ kalan dinozorumsu ve sürüngenimsi gruplar Maldek gezegenine
kaçtılar. Sonra, bu zaman çerçevesi boyunca güneş sisteminizde insanlar ile
di

ğer gruplar arasında birçok savaş oldu. Bu savaşların en

önemli sonucu, dinozorumsu ve sürüngenimsi grupların

Dünya, Mars ve Venüs'ten kaçmaya zorlandıktan sonra Mal-

dek'e yerleşmeleri oldu. Güneş sistemine hâkim olacak şekilde geri


dönebilmek için, güneş sistemini kolonileştirme ve yö-
123
Galakük^İnsan

netme çabalarında Maldek gezegenini bir üs ya da karargâh

olarak kullandılar. Bundan dolayı, galaktik insan güçleri,

bir insan-kolonileştirme programının başarıya ulaşabilmesi

için bu üssün yok edilmesinin şart olduğuna karar verdiler.

Bunu gerçekleştirebilmek için, onu yok edebilecek bir savaş

aygıtını getirmek gerekiyordu.

Virginia: Bu aygıt bir savaş gezegeni miydi?

Washta: Evet, çözüm buydu. Bu savaş gezegeni 29.000

mil çapındaydı ki bu Dünya'nın çapının yaklaşık dört katı

büyüklüktedir.

Virginia: Peki, Maldek'i yok ettikten sonra (ki Mal-

dek'in parçalarından Asteroid Kuşak oluştu), o savaş gezegenine ne oldu?


Onun bugün hâlâ var olduğunu sanıyorum.

Washta: Evet, o hâlâ vardır. O, Güneş'ten yaklaşık 6.8

milyar mil uzaklığa ulaşan geniş ölçekte bir yörüngeye oturtuldu. O her 3600
yıllık devrede bir gelir. Merkür'ün yörüngesini neredeyse bir uçtan bir uca
geçer ve sonra yine geri dönüşe başlar. Bu, Mars ve Venüs kolonilerinizi
tamamen
yok eden dinozorumsu ve diğer grupların geçmişteki kanlı istilaları
yüzünden, gezegeninizin ve güneş sisteminizin gelecekte de korunmasını
güvence altına almak için yapılmıştı.

Güneş sisteminizdeki bu geçmiş yıkım yüzünden, Galaktik

Federasyon insan kolonilerini güneş sisteminize geri getirebilmek için çok


çaba harcamak zorunda kalmıştı. O bir güvenlik aygıtıdır. Bu savaş gezegeni,
potansiyel katillere bu güneş sisteminizin gerçekten korunduğunu sürekli
hatırlatan bir unsur olarak devriye gezer.

Virginia: Evet, Kutsal Kitap, Artemisia'dan söz eder ve

tabii başka insanlar da on ikinci gezegen hakkında bir şeyler

yazmışlardır. Bunların hepsi aynı taşıt mıdır?

Washta: Evet, aynı taşıttır.

Virginia: Anladığım kadarıyla, her 3600 yıllık devrede

bir bu gezegen bizim gezegenimize büyük zararlar vermiş ve

Dünya'nın jeolojisinde değişikliklere neden olmuş.

Washta: Bu, yerçekim modelinden ve Atlantis'in yok

124

Dünyanın Unutulmuş Tarihi

oluşundan beri çeşitli Pleiadesli grupların Dünya'dan sorumlu olmalarından


kaynaklanıyordu. Ancak, artık gezegeniniz Sirius'un tam yetkisi altına
girdiğinden bu durum değişiyor

ve bu zorluğun tekrarını önledik. Onu özellikle değiştirilmiş

bir yörüngede seyrettiriyoruz ki artık bu gezegen güneş sisteminizin iç


kısmına girdiğinde Mars, Dünya, Venüs ve Merkür gibi gezegenleri fazla
etkilemeyecektir.

Virginia: Yani, artık kutup değişimleri yaşamayacağımızı mı söylemek


istiyorsunuz?

Washta: Evet, Kutup değişimleri artık eskiden olduğu

gibi meydana gelmeyecektir.

Virginia: Peki biz, ısrarla Dünya ekseninin hafifçe bir

yana eğildiğini ve eğilmeye devam edeceğini söyleyen insanlara ne


diyebiliriz?

Washta: Bu eğilme foton kuşağına giriş zamanı geldi

ğinde düzeltilecektir; çünkü Gökkubbe sizin için yeniden

oluşturulduğunda, mevcut eğilmenin yönünü değiştirerek

tam doğru bir çizgiye oturtmak zorundayız. Atlantisliler büyük Gökkubbe'yi


çökerttiklerinde, eksen 23.5 derece eğilmiş

ve bu, Dünya'nın yüzeyini korkunç bir tufanın mahvetmesine neden olmuştu.

Virginia: Son olarak, rivayete göre Mars gezegeninin

üzerinde bulunan piramidin galaktik insanlar tarafından yapılıp yapılmadığını


söyleyebilir misiniz?

Washta: Bu, yaklaşık bir milyon yıl önce yok edilene

dek kesintisiz var olan büyük Mars uygarlığının bir sembolü

ve anıtı olarak geride bırakılmış büyük bir tapınağın bir par

çasıydı. Mars, az önce anlattığımız Maldekli dinozorumsu

gruplar tarafından yok edildi. Bu, dinozorumsu grupların


Neptün'den Merkür'e dek t ü m güneş sisteminizi yeniden işgal edip,
buralardaki insan uygarlıklarını yok etmeye çalıştıkları zamandı. Galaktik
insanlara saldırırken -sizin dünyanızdaki birçok uygarlığın kalıntılarını yok
ettikleri gibi-Mars ve Venüs'e de anlatılamaz şekillerde tecavüz ettiler.

Virginia: Peki, Mars'taki tapınak neyi temsil ediyor?

125

ÇaCaktiHiİnsan

Washta: O tüm insanlarda mevcut büyük kutsal enerjileri temsil eden bir
anıttır.

Virginia: Öyleyse, o bir anlamda galaktik insanı temsil

eden bir tapınak, öyle mi?

Washta: O, insanlar için bir enerji merkezi, bir ibadet

merkeziydi. O, Galaktik Federasyon'un, güneş sisteminizi

yönetme görevinde Spirituel Hiyerarşi'ye yardım etme çabasının bir


sembolüdür. O, dinozorumsu savaşların -güneş sisteminize gelip, insanların
gezegensel ve güneşsel koruyuculuk çabalarını yok eden dinozorumsu gruplar
tarafından sürdürülen savaşların- neden olduğu büyük felakete dayananların
hatırasını yad eden bir anıttır.

Virginia: Açıklamalarınız için size çok teşekkür ederiz.

Öğrenmeye ve gelişmeye devam ettiğimizden eminim. Ayrılmadan önce bize


söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Washta: Son iki noktayı belirtmek istiyoruz. Birincisi,

gezegeninizin tarihi yakında tüm insanların gözleri önüne

serilecektir. Bu tarih, çoğu tarihçinin en aşırı imgelemelerinden bile çok


farklıdır, ikincisi, gezegeninizin bu tarihi, Dünya insanlarının bir zamanlar
kim olduklarını ve çok yakında nasıl olacaklarını anlayabilmelerini
sağlayacaktır.

126

B ö l ü m6

Atlantis'ten

Büyük Tufana Kadar

Washta, Teletron ve Mikah, Bölüm 5'te bıraktıkları yerden başlayarak,


Lemurya'nın yok edilişi ve Atlantis'in yükselişiyle ilgili açıklamalarda
bulunacaklardır.

Atlantis, Galaktik Federasyon içindeki -güneş sisteminizde hiyerarşik bir


devlet yapısını zorla kabul ettirmek isteyen (başta Alpha Centauri ve
Pleiades'deki birkaç ileri karakol komutanlığı olmak üzere)- asilerden ve
çeşitli yasadışı kumanda gruplarından oluşan müttefikler geliştirdi. Bu plânın
temeli, tüm Galaktik Federasyon'un güneş sisteminize verdiği önemde yatar.
Asiler, ilişkiler yasalarıyla ilgili kendi

hiyerarşik yorumlarının Galaktik Federasyon'un daha demokratik yorumundan


daha üstün görülmesini istiyorlardı.

(Lyra ISirius'un, ilişkileri yöneten Dört Temel Toplumsal Ya-

sası'nın anlatıldığı Bölüm 9'a bakınız.) Lemurya'nın ortadan

kaldırılışıyla birlikte, Lemurya'yı ana imparatorlukları olarak gören yavru


imparatorluklar olan biten karşısında şok olmuş ve yakın geleceğin ne
getireceği konusunda endişelere

kapılmışlardı.

Atlantis ve Lemurya'nın yanı sıra, bu gezegendeki diğer

iki önemli imparatorluk, Asya'daki Yü İmparatorluğu ile Kuzey Afrika'daki


Libya/Mısır İmparatorluğu idi. Lemurya yıkıldıktan sonra, Libya/Mısır
İmparatorluğu Atlantisliler ile, 127

Qalaktit^tnsan

kendi topraklarında belli bir derecede yetkili olmasına izin

veren bir anlaşma yapmayı başarmıştı. Ancak, Libya/Mısır

klanlarının ayrı bir imparatorluk olarak var olabilmeleri için

Atlantisliler'in istediği değişiklikleri kabul etmeleri gerekiyordu. Diğer


önemli imparatorluk ise Asyalı Yü İmparatorlu

ğu idi. Yü İmparatorluğu ve onun kolonileri, Lemurya anakı-

t a s m m yok oluşundan sonra bile Atlantisliler'e boyun eğmeyi reddettiler.


Onlar birkaç resmi emir yayınlayarak, Atlantis'in diğer yavru
imparatorluklardan özür dilemesini ve şiddet eylemlerine derhal son
vermesini talep ettiler.

Bu talepler karşısında, Atlantisliler, Libya/Mısır İmparatorluğumun da


desteğiyle, Yü İmparatorluğu'nun bu emirleri derhal kaldırmasını talep
ettiler. Karşı taraf bunu da reddetti. Tüm bunların sonucunda Atlantis'in ve
asi müttefiklerinin silahlı güçleri Yü İmparatorluğu'na saldırıp yıkıma
uğrattılar ve sağ kalan Yülüler yeraltına inmek zorunda kaldılar. Bugün onlar,
Agarta ya da Şambala diye bilinen âlemi oluşturuyorlar. Onların bu şevk
dolu eylemleri, Lemurya'nm

büyük ve şanlı mirasının, gerçek Lyra/Sirius uygarlığının yeniden


oluşturulma zamanı gelene dek korunmasını sağlayacaktır.

Atlantis'in yükselişini ve düşüşünü incelerken, onun tarihinin üç


imparatorluğa ayrıldığını görürüz. İlk tarihi dilime Eski İmparatorluk denir
(M.Ö. 400.000 yıldan 25.000 yıla kadar uzanır). Eski İmparatorluk, Lemurya
ile aynı zamanlarda var oldu ve nihayet Lemurya'nm yıkımını plânladı. İkinci
tarihi dilime, Orta İmparatorluk denir (M.Ö.
25.000 yıldan 15.000 yıla k a d a r uzanır) ve o, Dünya gezegeninin ilk
gerçek hiyerarşik yönetimine sahne olmuştur. Son tarihi devreye ise Yeni
İmparatorluk denir. O, Atlantis tarihinin son 5000 yılını kapsayan nihai
çatışma ve yıkımın öyküsünü içerir (M.Ö. 15.000 yıldan 5000 yıla dek
uzanır).

Onun nihai yıkımı, Dünya insanlarını, bugün hâlâ acısını

çektiğiniz genetik bakımından indirgenmiş, mutasyona uğratılmış durumda


bırakmıştır. Ancak, öğrendiğiniz gibi, bu yakında bizlerin de yardımıyla
düzeltilecek olan geçici bir du-128

AtCantis'ten BüyükJTufana %adar

rumdur.

Şimdi, Atlantis'in -Milat'tan 25.000 yıl önce Lemurya

'nın yıkımını takiben başlayan- Orta İmparatorluk devrine

bir göz atalım. Lemurya yıkıldıktan sonra Atlantis'in seçkin

sınıfı Dünya'nın ve imparatorluklarının yeniden nasıl inşa

edileceği zor sorusuyla karşı karşıya kalmıştı. Atlantisliler

hem tam hâkimiyet kurmak, hem de kendi hükümdarlıkları

içinde diğer imparatorlukların var olmasına izin vermek istiyorlardı. Bu istek


bir hayli zorluğa yol açtı. İlk girişim, Lemurya klan yapısını değiştirip,
Lemurya'nın geleneksel kavramlarını, seçkin sınıfın hâkim olacağı bir
yapıyla değiştiren bir devlet kurmak oldu. Başlangıçta bu kavram hiç de
başarılı olmadı ve gezegenin her yanında bir dizi küçük ama çetin iç
savaşların patlak vermesine yol açtı.

Atlantisliler daha önce, Leydi Gaia'yı fiziksel olarak

dengelemek için kullandıkları yapay bir Maldek ayı getirmişlerdi. Şimdi arzu
edilen askeri üstünlüğü elde etmek, iç savaşları ve isyanları sona erdirmek
için bu ayı kullanmaya

kalkışkılar. Ama bu isyanlar 10.000 yıllık Orta İmparatorluk devresi boyunca


devam etti ve Atlantis'in seçkin sınıfı arasında bir hayli ruhsal araştırmaya,
şaşkınlık ve korkuya

neden oldu. Sonra, çeşitli ileri karakol yıldız sistemlerinden

kurnaz asiler, Atlantisli seçkin sınıfın ve yeni oluşmuş klanların yönetim


konseylerine sızıp, sonra bunları ele geçirmeleri için adamlarını yolladılar.
İçeri sızan bu asiler, Atlantisli seçkin sınıf içinde, anti-Lemuryan hizibe karşı
çıkanların

cezalandırılmaları konusunda çok daha ısrarcıydılar. Bu talep, Atlantisli


seçkin sınıfın canını çok sıkan ve bölünmelerine yol açan bir terör, işkence
ve engizisyon döneminin başlamasına yol açtı.

Hâlâ, Atlantis devletinin kendini sağlamlaştırmak, istikrar kazanmak için ne


yapabileceği sorusu ortadaydı. Ve bir kez bu hedefe ulaşıldıktan sonra, bu
sağlamlığı Dünya

gezegenini yönetmekte nasıl kullanabileceklerini düşünüyorlardı. Devleti


sağlamlaştırmak için birçok talihsiz girişimde bulunuldu. Kullandıkları en
başarılı yöntemlerden biri, bir

129
O r t a Atlantis İ m p a r a t o r l u ğ u

M.Ö. 25.000-15.000

Galaktik. İnsan

Tanrı-gücü dedikleri şeye inanç yaratmaktı. Atlantis'in asil

yönetim konseyi, üstün bir yönetici sınıfın oluşturulabileceği

ve onlara bir Tanrı-gücü tarafından yetki verildiği şeklindeki

uydurma savla desteklenebilecek yeni bir hükümet şekline

şiddetle ihtiyaç olduğuna karar verdi. Bu, Atlantis'in hepsi

kendi kralına sîhip on yönetim bölgesine ayrıldığı (Lemurya

zamanındaki) Eski İmparatorluk döneminde izlenen önceki

güç dengesine ters düşecekti. Bu krallar, Atlantis'in yönetim


konseyini oluşturuyorlardı. Şimdi, yeni kavram bu krallardan birini en yüce
hükümdar olarak seçmeyi içeriyordu. Di

ğer dokuz kral ise bu hükümdarın kabinesini oluşturacaktı.

Onlara, kendi seçtikleri adaylar arasından atanan kişilerden

oluşan bir yönetim konseyi kurmaları için yetki verilecekti.

Otokrasi (istibdat) yükselişteydi ve Orta İmparatorlu

ğun sona erişiyle birlikte bu sıkıyönetim sistemi Atlantis'e

tam anlamıyla hâkim olmuş ve imparatorluğu zorunlu bir

barış ve istikrar dönemine sokmuştu. Bununla birlikte, büyük bir zorluk hızla
gelişiyordu. Orta İmparatorluk'ta yeti

şen yeni kuşaktan birçok kişi, ülkeyi yöneten seçkin sınıftan

sakınıyordu. Böylece, Atlantis'in bir başarısızlık olduğunu

söyleyip, yeniden Lemurya yönetim sistemine dönmeyi talep

eden bir isyan hareketi başladı. Elbette ki böyle taleplere

izin verilemezdi; böylece, bu gruplar Atlantisliler'in İyonya

ya da Güney Avrupa dedikleri bir yere sürüldüler. (Bkz.

Şekil 16: Orta Atlantis İmparatorluğunun Haritası.) Bu sürülen isyankâr


liderler, Atlantis'in üstünlüğünü tanıyıp ona boyun eğene dek İyonya'da
kalmaya mahkûm edildiler. Yönetici Atlantisli seçkin sınıf bu tedbirlerin,
isyancıları onların yönetimine itaat etmeye zorlayacağını umuyordu; ama
tarih farklı bir yöne doğru ilerleyecekti.

Bu isyancı grup sadece yönetici seçkin sınıfın üyelerinden değil, ama aynı
zamanda kadim Lemurya İmparatorlu-
ğu'na benzer bir devlet yaratmaya karar vermiş önde gelen

bilim adamlarından ve diğer yöneticilerden de oluşuyordu.

Bu isyancılar, gizlice Lemurya tipi bir devlet oluşturmaya ve

bir yeraltı direniş hareketi vasıtasıyla da bu plânlarını At-

130

Çaiaktik^İnsan

lantis'e taşımaya başladılar. Bu yeraltı hareketi, Lemurya

Kıtası'na insan uygarlığını getirmekle yükümlü olmuş başlıca insan grubunun


(Siriuslular'ın) onuruna Osirius mezhebi denen bir mezhebi yarattı.

Ancak, bu Osirius hareketinin son derece önemli hale

gelebilmesi için Yeni İmparatorluk boyunca üç-dört bin yıl

geçmesi gerekti. En sonunda bir zaman geldi, Atlantisliler

İyonyalılar'ı yok ederek bu mezhebi ortadan kaldırmanın gerekli olduğuna


karar verdiler. Atlantis yönetici seçkin sınıfı, Lemurya'yı yok etmek için
kullandıkları plânın değişik bir

biçimini uygulayarak İyonya'yı yok etmeye karar vermişti.

Böyle bir çözüm, Atlantisliler'in Pleiadesli, Centauruslu ve

diğer asi müttefiklerinden yardım almalarını gerektiriyordu.

Ancak, bu biraz zaman aldı ve bu hazırlık îyonyalılar'ın dikkatinden kaçmadı.

tyonyalılar, bilimsel birikimleri sayesinde, onları yok

etmek için kullanılabilecek herhangi bir ay'ın devinimlerini


saptamalarını sağlayan bir erken uyarı sistemi geliştirmişlerdi. Bu yüzden de
herhangi bir saldırıya hemen karşı koyabilecek durumdaydılar. Bu îyonya
yetenekleri Atlantis'in yıkımına yol açacaktı.

Atlantis, yıkılacağı sırada, Atlas adlı bir kralın yönetimindeydi. Bu aynı


zaman sırasında, Atlantisli yönetici seçkin sınıfın çoğunluğu, İyonya'da
sürgünde bulunan grubun ve onun yeraltı hareketinin İyonya'nın yıkılışına
nasıl tepki

göstereceğini merak etmeye başlamıştı. Bu seçkin sınıf, bu

saldırının yeraltı hareketinin arz ettiği tehlikeye gerçekten

son verip veremeyeceğini merak ediyordu. Bu olasılık, eğer

îyonya saldırıya uğrarsa neler olacağı konusunda endişelenmeye başlayan


Libya/Mısır İmparatorluğu ve onların yönetici seçkin sınıflarını da alarma
geçirmişti.

Kral Atlas, Lemurya uygarlık biçimini yeniden kurmanın gizli taraftarıydı.


Atlas'ın, İyonya'ya sürülmüş yeraltı hareketinin onuruna, Osirius ya da Osiris
adını verdiği bir oğlu vardı. Osirius, babasının sarayında birçok faaliyetle
yüküm-lüydü.Yıkımdan hemen önce, Atlas, kendisini öldürme peşin-

132

ßltuintis'ten BüyükjTufana "Kadar

de olan komplocuları atlatmak için karısı Kraliçe Mu'yu ve

oğlu Osirius'u iki farklı yöne yolladı. Atlas, Kraliçe Mu ve

onun kardeşi Prens Mayam'ı, Atlantis ordusunun çoğunlu

ğuyla birlikte Orta Amerika'ya yolladı. Osirius ile rahiplerin

ve kayıt tutucuların çoğunu ise Libya/Mısır İmparatorluğu-


'na yolladı. (Bkz. Şekil 17: Atlantis Kralı Atlas Lemurya Kültürünü Yeniden
Kurmak İçin Plân Yapar.) Atlas, (Atlantis'in yıkımından sonra) Lemurya
İmparatorluğu'nu yeniden kurabilecek imparatorluklar görevi yapacak
bölgeler yaratmayı umuyordu. Ne yazık ki, .Osirius'un erkek kardeşi Seth'in
eylemleri bu umudu kıracaktı. Seth,

Libya/Mısır İmparatorluğunun atanmış yöneticisi olarak,

kendisinin gerçek Atlantis inancının son bakiyesi olduğuna

ve başlıca hedefinin Atlantis İmparatorluğunu yeniden kurm a k olduğuna k a


r a r vermişti.

Bu zıt inançlar, Osirius ve kardeşi Seth arasında büyük

bir çatışmaya yol açtı. Prens Osirius'un ordularının başında,

kendisinin ölümünden sonra Libya/Mısır İmparatorluğunun

başına geçecek olan büyük oğlu ve başkomutanı Horus vardı.

Horus, bir biçimde, amcası Seth'in babasına askeri olarak

karşı koymak üzere olduğunu keşfetti ve olacaklar konusunda babasını


uyardı.

Ama, Osirius Seth'in olumlu bir insan olduğuna ve babaları Atlas'ın isteğine
sadık kalacağına inanıyordu ve oğlun u n Seth'in ordularının onlara
saldıracakları yönündeki uyarısına kulak asmadı. Böylece, Osirius Mısır'a
geldiğinde,

jäeth onun Libya/Mısır İmparatorluğunun kralı olmasına

izin verdi. Osirius kral oldu, çünkü yasaya göre büyük kardeşin t a h t a
geçmesi gerekiyordu. Ancak Seth, Osirius'un krallığının geçici olacağına
inanıyordu. En sonunda, kendi

krallığını kurmasına izin verilmeyince, Seth Osirius'a saldırmaya karar verdi.


Böylece, silahlı güçlerini Nil Nehri'nden, bugün Ortadoğu (Sümer
toprakları) denen yere götürdü ve

ordularıyla yapacağı büyük bir saldırıyla Osirius'u yok etmeyi plânlamaya


başladı.

Bu arada, Horus, silahlı güçlerini Sina Yarımadası'na

133

Atùmtis'ten BüyükjTufana Xadar

götürdü ve orada Seth'in ordularını yenme denklemini bütünüyle değiştirecek


şaşırtıcı bir keşifte bulundu. Bu sırada, yeni bir oyuncu önemli bir çekim
gücü olarak oyuna katılmıştı. Şambala ya da Agarta İmparatorluğu
(Lemurya'nın eski Yü yavru imparatorluğu), otoritesini yeniden kurmak

için Hindistan'da, Agarta Kralı'nın oğlunun yönetimi altında

bir yüzey imparatorluğu kurmaya karar vermişti. Bu Agarta

prensinin adı Rama idi ve onun imparatorluğu sizin zamanınıza dek onun
adıyla bilindi.

Rama İmparatorluğu başlangıçta Hindistan'ın İndus

Nehri vadisinde yerleşmişti. Agartalılar, bu yeni imparatorluğun, başlangıçta


Atlantis'e atanmış uzaylı asi güçlerin son kalıntıları tarafından desteklenen
Seth ve onun Sümerli ordularının yenilmesine yardım etmesi gerektiğine
karar verdiler. Gezegenin yüzeyindeki bu yeni Agarta uygarlığı Horus'a, onu
hava ve uzay güçleriyle koruyarak yardım etti. Bu

güçler, Horus'un Sina Yarımadası'nda geçici ileri karakollar

kurmasına, böylece oradan Seth'in silahlı güçlerine saldırmasına olanak


verdiler. En sonunda, Horus Seth'e başarıyla saldırdı ve Sina Yarımadası'nın
doğu ucunda yapılan zorlu

bir savaşta onu öldürdü. Seth'in oğulları Kutsal Topraklar


'dan geçerek bugün Ortadoğu denen bölgeye kaçtılar ve orada Sümerlerin
kadim başlangıcını oluşturacak bir uygarlık kurdular.

Şimdi Sümerler, Seth'in oğullan, Mısır'da yeniden hükümdarlık kurmaya


azmetmişlerdi. Kendilerini, Dünya yüzeyinde Lemurya'dan geriye kalmış
olabilecek her türlü kalıntıyı tamamen yok etmeye adamışlardı. Bu yüzden,
Horus

'u yenmek için ustaca bir plân geliştirmeye koyuldular. Bu

tehlike Horus'u, Hindistan'ın Rama İmparatorluğu ile anlaşm a l a r yapmaya


yöneltti. Seth'in oğullarının Rama İmparatorluğu'na yaptığı bir dizi saldırı,
Horus'un Mısırlı güçlerinin Sümerler'e karşı saldırıda b u l u n m a l a n n a
neden oldu.

Bu çok yıkıcı savaşlar dizisi, Avrupa, Afrika ve Asya'nın, yani uygar


dünyanın çoğunu mahvedecek gibi görünüyordu.

Böylece, bu savaşan imparatorlukların seçkin sınıflan

135
QaCaktik^ïnsan

kristal tapınaklara saldırmaya karar verdiler. Bu tapınaklar

Gökkubbe'yi Dünya üzerindeki yerinde tutan kristal ağını

barındırıyorlardı. Bu muazzam ölçüdeki donmuş kristalize

su, savaşan taraflarca son çare olarak görülüyordu. Dahası,

bu üç imparatorluk sadece düşman bölgesine sel basacağına,

kendi topraklarına bir şey olmayacağına inanıyordu. Ne yazık ki kristal


tapınaklara saldırılar aynı zamanda yapıldı ve Gökkubbe'yi çatlatacak yeterli
ölçüde kristal ağ yok edildi.

Bu gelişme, Gökkubbe'nin parçalanıp milyonlarca galon suyun gökten yere


akmasına yol açtı ki tarihte ve Kutsal Kitap

'ta bundan Büyük Tufan (Nuh Tufanı) diye söz edilir.

Şimdi kısaca, Gökkubbe'nin neden oluştuğuna bir göz

atalım. Gökkubbe, biri Dünya yüzeyinden yaklaşık 15.000-

18.000 kadem yükseklikte, ikincisi ise Dünya yüzeyinden

yaklaşık 35.000-38.000 kadem yükseklikte bulunan iki katmandan oluşan dev


bir kristalize su-kalkanı idi. (Bkz. Şekil 18: Gökkubbelerin Tarifi.) .Bu
katmanlar çok iyi inşa edilmiş

ve yaşam veren bir atmosfer sağlayarak gezegene yardımcı

oluyorlardı. Gökkubbe çökerse, atmosfer de açılacaktı. Bu

durum tehlikeli radyasyonların Dünya'nın yüzeyine nüfuz

etmesine ve değişken hava kütlelerinin ya da farklı iklimlerin meydana


gelmesine yol açacaktı. Gökkubbe varken yağmur yoktu, çok az rüzgâr vardı
ve mevsim değişiklikleri ya

şanmazdı. Savaşan taraflar aynı anda kristal tapınaklara

saldırınca, bu kristal ağın büyük bölümü yok oldu ve bu yıkım Gökkubbe'de


muazzam büyüklükte bir delik açtı. Bu büyük delik tüm Gökkubbe sisteminin
dengesini bozdu ve onun bozulmasıyla birlikte şiddetli yağmurlar başladı. Bu
ani ve

korkunç tufan sonucunda Rama, Mısır ve Sümer İmparatorlukları yok oldular.


Bu tufan dünya çapında yayılarak, Amerika kıtalarını, Asya, Avrupa,
Afrika'nın diğer kısımlarını ve okyanus havzalarını da kapsadı.

Kırk gün süren bu şiddetli yağmurdan sonra geriye yeni bir dünya kalmıştı.
İnsanlığın eski tarihçesi, kayıtları ve izlerinin çoğu bu tufan sırasında yok
oldu ve geriye ağızdan

ağıza aktarılan öykü ve efsanelerden başka bir şey kalmadı.

136
Çalakük\İnsan

Dünya insanları bu efsanelerin gerçekten ne anlama geldikleri üzerinde


düşünmelidir. Bu tufandan sonra şimdi sizin yaşadığınız dünya ortaya çıktı.
Bu kadim zamanın halkları

ve hükümdarları sizin tanrı ve tanrıçalarınız haline geldiler

ve onların çağı sizin efsanevi Altın Çağınız'ı oluşturdu. Sizin

yapmanız gereken ise az önce anlattığımız tarihin anlamını

ve bu tarihin gezegeninizde yakında meydana gelecek olanla

nasıl ilgili olduğunu anlamaktır.

Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok

soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta'ya "Atlantis'ten

Büyük Tufana" bölümünde verilen bilgilerle ilgili sorular sormaktadır.

Soru ve Yanıt Bölümü

Virginia: Washta, bugün Dünya gezegeninde Atlantis

'ten geriye kalan herhangi bir fiziksel kanıt bulunuyor mu?

Ya da bulup da ne olduğunu anlayamadığımız kanıtlar var

mı?

Washta: Atlantik Okyanusu'nda Kanarya Adaları çevresinde ve İspanya'nın


güneybatı kıyısı açıklarında, kıtanın deniz suları altında kalan kısmında geniş
Atlantis bölgeleri

vardır. Ayrıca, Bahama Adalan'nda ve Antil Adalan'nın batısındaki ve


güneyindeki bölgede -Küba ve Porto Riko'da-böyle yerler vardır. Atlantik
Okyanusu'nun orta bölgelerinde

Atlantis kalıntılarını barındıran yerler vardır. Birleşik Devletlerin Carolina


kıyılarının açıklarında da keşfedilmiş ama henüz kamuoyuna açıklanmamış
başka bölgeler vardır.
Virginia: İçlerinden bazılarına diğerlerine nispetle daha kolayca ulaşabilir
miyiz, yoksa bu zamanda onları aramaya kalkışmamalı mıyız?

Washta: Henüz su yüzüne çıkmamış çeşitli tapınak yerleri bizler dünyanıza


iniş yaptığımız zaman su yüzüne çıkıyor olacaklar. Böylece, zamanı
geldiğinde Atlantis'in gezege-138

AtCantis'ten BüyülCTufana Kadar

ninizin tarihindeki ayak izlerini kendi yolunca göstereceğini

bilin. Birçok devlet, az önce tarif ettiğimiz pek çok yerde zaten kazı yapmış
ve sözlerimizi kanıtlayan birçok kitabe ve nesne bulmuştur. Atlantis âleminin
zamanı geldiğinde yeniden ortaya çıkacağından emin olabilirsiniz.

Virginia: Asya'daki Yü İmparatorluğu'yla ilgili bugün

jeolojik veya antropolojik kalıntılar bulabilir miyiz? Ya da

zaten bulunmuş olup da böyle bir imparatorluğun var oldu

ğunu gösteren kalıntılar var mı?

Washta: Çin'in geniş kuzeybatı bölgelerinde ve uzak

batı çölünde bazı yerlerde bu imparatorluğun kalıntıları bulunmuştur. Bu


imparatorluk hakkında verebileceğimiz en önemli bilgi şudur: Hayatta
kalanlar Yü topraklarını terk

edip Himalaya dağlarına sığındılar ve orada efsanevi Şam-

bala ya da Agarta'yı oluşturdular. Bu âlem, Dünya üzerinde

ve yeraltında yaşayan insanları birbirine bağlayacak anahtardır, ki yeraltında


yaşayanlar bizim gezegeninize inişimizle ortaya çıkacak bu bağ kurma
fırsatını beklemektedirler.

Virginia: Yani, Şambala ya da Agarta denen iç dünyanın yakında ortaya


çıkacağını mı söylüyorsunuz?
Washta: Evet, gezegeninizde yeraltında yaşayan insanların "büyük birleşme"
dedikleri şey budur. Onlar, Kuzey ve Güney Amerika, Asya, Afrika ve
Avrupa'daki yeraltı bölgelerinde mevcut farklı Lemurya kolonilerinin Dünya
üstüne çıkarak uygarlıklarını Dünya üstünde sizinle birlikte yeniden
oluşturmalarına izin verilecek zamanı bekliyorlar. Şimdiye

dek kolonileri güvenlikleri açısından büyük ölçüde gizli tutuldu ya da son


derece belirsiz (muğlak) bir realite olarak bi-linegeldi.

Virginia: Yaklaşık olarak kaç kişiden söz ediyoruz ve

şimdiki yerlerinde Griler'in ve diğer negatif uzaylıların saldırılarından


korunuyorlar mı?

Washta: Lemurya'nın yıkılışından beri ve özellikle Atlantis'in yıkılışı


sırasında yeraltında tam bir inzivaya çekilmiş durumdalar ve Lemurya grup
yönetimi modelini sürdü-

139

Çalakük^İnsan

rüyorlar. Onlar güvendeler, yaklaşık yirmi beş milyonluk bir

nüfusa sahipler.

Virginia: Afrika'daki bazı tarihi yerlerden söz ettiniz.

Bu yerlerin nerede olduğunu, yeraltında yaşayan insanlara

zarar vermeyecek şekilde bildirebilir misiniz?

Washta: Tüm Afrika boyunca büyük tarihi yerler vardır. Bu büyük yerlerden
biri, Lemurya'nm kayıtlarının enerjilerini içerme görevi yapan Mısır'daki
Büyük Piramit'tir. Bu kayıtlar, piramidin tabanına yakın olan özel ve gizli bir
odada tutulmaktadır. Bu oda, biricik amaçlan bu kayıtları, onları görmemesi
gerekenlerden korumak olan devasal enerjilerin yardımıyla tamamen gizli
tutulabilmektedir.
Virginia: Anlıyorum, teşekkür ederim. Bir din ya da

felsefe olarak Rama İmparatorluğu ile günümüz Hinduizm'i

hakkında yorumda bulunabilir misiniz?

Washta: Rama, Hindistan'da üstün bir uygarlık -Lemurya uygarlıklarını geri


getirecek bir uygarlık- kurmak üzere Agarta'dan çıkıp gelmişti. Bu ne yazık
ki, ona müdahale eden ve misyonunun başanya ulaşmasını engelleyen
Pleiadesli ve Centauruslu asiler yüzünden uygulanamadı. Bu,

mistik biçimlerde geliştirilen çeşitli Mahabarata ve Ramaya-

na kitaplarında tarif edilir ve bu kitaplar o zamanın tarihini

içerirler. Rama İmparatorluğu'nun enerjileri ve mirasları çe

şitli tapınaklarda bırakılmıştır ve bunlann bir kısmı, iki-üç

bin yıl önce modern Hinduizm'in yükselişine dek varlığını

sürdürmüştür. Bu tapınak kayıtlan gizli tutulmuştur ve onları anlayabilenler


için modern Hinduizm'in temelini oluştururlar.

Virginia: Bugün Hindistan'da, yeraltındaki insanlarla

özellikle ilgili ya da coğrafık veya antropolojik açıdan önemli

kalıntılar var mı?

Washta: Indus Nehri vadisinde ve Hindistan'daki Ganj

Nehri gibi nehirlerin vadilerinde antik kentlerin ve tapınakların kalıntıları


vardır. Bu tarihi yerler, Rama ve aynı zamanda Lemurya'nm kalıntılarıdır. Bu
yüzden, Hindistan 1 4 0

Sltùintis'ten "BüyükjTufana "Kadar

bugün spirituel bir bilim diyebileceğimiz uygulamalar için


büyük merkezlerden biriydi ve bu uygulamaların temelinde

Lemurya uygarlığına ait kavramlar yatar. Bu uygulamalar

ve inançlar Seylan ya da Sri Lanka gibi birçok başka yere ve

tabii Hawaii Adaları'na da aktarılmıştır. Bizim aşağıya inişimiz


gerçekleştiğinde onlar da keşfedilecek, incelenecek ve kullanılacaktır.

Virginia: Buna Paskalya Adası da dahil mi, yoksa o

farklı bir şey miydi?

Washta: Paskalya Adası, güneybatı ve güneydoğu Lemurya bölgelerinden,


kuzeydoğu bölgesine, bugün Hawaii denen ana bilim merkezine bilimsel
enformasyon aktarmak

için kullanılan bir iniş yöresiydi. Bu bilgi hem taşıtlarla hem

de bugün gezegeninizde bilinmeyen özel teknolojik aygıtlar

vasıtasıyla aktarıldığından, burası büyük bir bilgi aktarım

noktasıydı.

Virginia: Gökkubbe denen şeyi ilk kez kimin inşa etti

ğini ve ne zaman inşa edildiğini öğrenebilir miyiz?

Washta: Gökkubbe ilk kez, yaklaşık otuz beş milyon yıl

önce gezegeninize gelen ilk eterik uygarlık tarafından inşa

edilmişti. Bu, Dünya gezegenini Güneş'in radyasyonundan

ve sürekli olarak güneş sisteminize gelen diğer tehlikeli kozmik


radyasyonlardan korumak için yapılmıştı. Bu Gökkubbe, kurulan çeşitli
uygarlıklar ve gelen istilacılar tarafından birçok kez parçalanıp yeniden
onarıldı. Böylece, o ilk eterik
uygarlıktan bu yana, bu gezegenin jeolojik tarihi boyunca tufanlar meydana
geldi.

Virginia: O tekrar yerine konabilir mi?

Washta: Son sağlam Gökkubbe yerindeyken var olan

küçük kristal tapınakların bazıları hâlâ mevcuttur, ama di

ğerlerinin zamanı gelince yeniden oluşturulmaları ve aktive

edilmeleri gerekecektir. Bu bizim onarma çalışmamızın bir

parçasını oluşturacaktır. Biz şimdiden, ilk (orijinal) kristal

tapınaklar ağını oralarda yeniden kurmayı hedeflediğimiz,

şu anda okyanusun altında bulunan ve diğer ulaşılması güç

141

Çataktik^İnsan

bölgeleri oluşturduk. Kullanılması ve aktive edilmesi daha

kolay olan kristal tapınaklar fiziksel boyutta kullanılacaklardır. Diğerleri ise


orijinallerin kopyası olan holografik imgelerin eterik enerji kalıpları
vasıtasıyla kullanılacaktır. Zamanı geldiğinde, Dünya'ya inişimiz
tamamlandığında, bu belirli

bölgeler aktive edilecek ve böylece Gökkubbe tekrar oluşturulacaktır.

Virginia: Evet, teşekkür ederim. Bermuda Üçgeni'nde

bir kristal tapınak yer alıyor mu?

Washta: Denizin altındaki çeşitli bilimsel aygıtlar ger


çekten de bu kristal tapmaklar zincirinin bir parçasıdır. Ancak, Atlantis
yıkıldıktan sonra olanlar yüzünden Bermuda Üçgeni boyutlararası bir giriş
haline geldi. Bir boyuttan diğerine geçen birçok grup, ulaşım ve iletişim
amaçlan için bu üçgeni kullandı. Bu üçgen aktive edildiğinde, bu
boyutlararası bir girişin açılmasına neden olur. O zaman, bu üçgenin içinde
ve iletişim noktasının dayalı olduğu yerde bulunan

nesneler bu boyutlararası giriş etkisini deneyimleyerek ya

ortadan kaybolur ya da zamanda başka bir boyutun uzayına

geçerler.

Virginia: Bilmemiz gereken başka tapınaklar da var

mı?

Washta: Japonya'nın, Hawaii'nin açıklannda, California kıyısı boyunca,


Kuzey Amerika'nın Atlantik kıyısı boyunca ve Avrupa'da, Afrika'da, Güney
Amerika'da, Avusturalya

'da ve Pasifik ve Atlantik Okyanusu havzalarında tapınaklar vardır.

Virginia: Tapınaklann hepsi şekil ve büyüklük olarak

birbirlerine benziyor muydu, yoksa bazı farklılıklar var mıydı?

Washta: Onlar, gezegenin ızgara şeklindeki enerji ağının ana (kesişme)


noktalannda mı, yoksa destek noktalarında mı bulunduklarına bağlı olarak
farklılık gösterirlerdi.

Ağın üzerindeki ana noktaları, yapı ve büyüklük olarak hemen hemen Büyük
Piramit'e benzeyen dev tapınaklar oluştu-142

ßUCantis'ten "Büyük\fTufana "Kadar

ruyordu. Diğer destekleyici tapınakların büyüklükleri ise bu


prototipin yarısı ila dörtte biri veya sekizde biri arasında de

ğişiyordu.

Virginia: Guatemala'dan Meksika'ya kadar uzanan

bölgede yer alan tüm piramitler bu ağın bir parçasını mı

oluşturuyorlardı?

Washta: Onlar, kutsal-düğüm (enerji ağının kesişme)

noktalarında inşa edilmişlerdi, çünkü bu kutsal noktalarının

iki yararı vardı. Birincisi, onlar gelen tüm ziyaretçileri enerji

vererek canlandırıyorlardı. İkincisi, onlar (çevrelerindeki

perde ince olduğundan) "öbür t a r a f ile ya da spirituel boyutla iletişim


kurulabilen yerlerdi. Yani, bu tapınaklar bu iki temel amaçla inşa
ediliyorlardı.

Virginia: Eminim ki size sorabileceğimiz daha birçok

soru vardır, ama size Gökkubbe'nin çöküşünün Dünya'nın

bugün yaşadığı hava ve radyasyon sıkıntılarını nasıl hızlandırdığını sorarak


celseyi bitirmek istiyoruz.

Washta: Gökkubbe kusursuz bir bütünken, Spirituel

Hiyerarşi'nin -ve bu Hiyerarşi'nin isteklerine uygun olarak

kristal tapınakları kuranların- yönetimi altındaydı ve gezegeninizin atmosferi


için birkaç işlevi yerine getiriyordu. Birincisi, o radyasyon ve ısı düzeylerini
düşürüyordu ve böylece Dünya'nın iklimi, ısı olarak, Kuzey Kutbu'ndan
Güney Kutbu'na kadar en fazla beş derece fark ediyordu. Böylece,

bugünkü gibi güney ve kuzey kutup bölgelerinde buz tabakaları yoktu.


Atmosferdeki ikinci büyük farklılık, o zamanlar rüzgârların ve bulutların
bulunmamasıydı. Hiç bulut yoktu ve her gün güneşli bir gündü. Asgari
düzeyde rüzgâr vardı, saatte

azami beş ila yedi mil şiddetinde esiyordu. Ayrıca, hiç bulut

olmadığı için hiç yağmur fırtınaları da yaşanmıyordu; yağm u r sizin şimdiki


devrenize özgü bir şeydir. Radyasyon enerjisi pranayı Gökkubbe'nin içinde
tuttuğundan, bu Gökkubbe atmosferi zihni ve bedeni canlandırıyordu. Prana,
Gökkubbe

'nin altında sürükleniyor ve onu dev bir soğutucu gibi tutu-

143

Qalakük\İnsan

yordu. Ona bir prana ya da enerji buzdolabı diyebilirdiniz!

Gezegeninizde bulunan her yaratığın bedeni bu enerjiyle canlılık, zindelik


kazanıyordu. Bedenin bozulmasına neden olabilecek ısı ve diğer radyasyon
Gökkubbe tarafından atmosfer yüzeyinizin dışında tutuluyordu. (Bir başka
yan etki de, Gökkubbe bir mercek gibi yıldızlan büyük gösterdiğinden,
gökyüzü dev bir teleskopla bakıyormuşsunuz gibi görülüyordu.) Böylece,
Gökkubbe büyük iklim farklılıklan, fırtınalar ve aşırı hava koşullarının
olduğu zarar verici bir atmosferi ve büyük ölçüde radyasyonun içeri girişini
önlüyordu. Gökkubbe çöktükten sonra, radyasyon sonunda insanların fiziksel
olarak küçülmelerine ve giderek ömürlerinin kısalmasına neden oldu.
Mevcut atmosferiniz, Gökkubbe'nin bir zamanlar yaptığı ve gelecekte
yeniden yapacağı gibi hayatı korumuyor.

Virginia: Öyleyse Kutsal Kitap'ta yüzlerce yıl yaşadık-

l a n anlatılan insanlar bunu Gökkubbe sayesinde yapabiliyorlardı, öyle mi?

Washta: Evet. Artık celseyi bitiriyoruz. Son olarak su


ru söyleyebiliriz: Gezegeninizin gerçek tarihi ortaya çıktığında, nereden ve
hangi koşullardan bu güne geldiğinizi daha iyi anlayacaksınız. Bu sizin
geçmişte nelerin olup bittiğini

kavramanıza yardım edecek ki böylece yeni Işık Çağı'nı baş-

latabilesiniz.

Virginia: Hepinize çok teşekkür ederiz.

Washta: Ayrılmadan önce, konuşmamıza izin verdiğiniz için biz size


teşekkür ederiz.

144

B ö l ü m7

Tufandan Sonra

Dünya tarihi ile ilgili önceki bölümlerde, Washta, Mi-

kah ve Teletron, gezegeninizdeki insanların çoğu tarafından

mitolojik ya da efsanevi olarak kabul edilen olayları ayrıntılarıyla


açıkladılar. Anlayacağınız gibi, bu öyküler Dünya'nın ilk insan uygarlığının
gerçek tarihidir. Aynı Sirius Konseyi

olarak, şimdi size Atlantis'ten günümüze dek tarihin akışını

daha iyi anlamanıza yardımcı olacak bazı bilgiler vereceğiz.

Bu tarihi ayrıntıları açıklamak bu bölümün asıl amacı olacak, çünkü tarihi ve


genetik kökenlerimizi bilmek hayati bir önem taşır.

Konseyimizin önceki bölümde de anlattığı gibi, Atlantis

'in çöküşünden sonra, Libya/Mısır imparatorluğu ve Hindistan'daki Rama


imparatorluğu yükselişe geçti. Bu iki imparatorluk, Sümer İmparatorluğu'nun
da katkısıyla büyük ve insafsız bir çatışma başlattı ve tüm bunlar
Gökkubbe'nin par

çalanıp Büyük Tufan'a yol açmasıyla sonuçlandı. Yaklaşık

altı bin yıl önce meydana gelen bu tufan gezegeninizin tarihini, fiziksel
çevresini değiştirdi ve insan ömrünün kısalmasına neden oldu.
Atlantis/Lemurya devirleri ile bugün Dünya gezegeninde sergilenen
inanılmaz oyunun arasına gerçekten

de sudan bir duvar çekilmiş oldu.

Dünya tarihini size bütünüyle sunabilmek için, tufan

sona erip sular çekildikten sonra neler olduğunu da anlatmamız gerekir. Tüm
gezegeninizdeki insan nüfusu çok az bir 145

Çaiakük\İnsan

sayıya inmişti. Sular yavaş yavaş geri çekilirken, insanlar

insan uygarlığını nasıl onarabileceklerini düşünerek sığınaklarından çıkmaya


başladılar. Dünya'nın koruyucu sınıfları (Atlantisli, Mısırlı, Hindistanlı ve
Amerikalı seçkin sınıflar)

aniden kendilerini son derece zorlayıcı bir rolde buldular. Bu

Dünyalı sınıflar, bu kadar korkunç bir can ve mal kaybından

sonra -özellikle çok değişmiş coğrafî bölgelerle- insan uygarlığını yeniden


nasıl başarıyla kurabileceklerini hayal edemi-yorlardı. Eğer bir an durup,
bitmeyen bir tufan sonucunda

suyla kaplanmış bir dünyayı gözünüzde canlandırırsanız, o

insanların bu dehşet verici olay sırasında ve sonrasında ya

şadıkları şok, depresyon ve umutsuzluğu belki hissedebilirsiniz.


Bundan dolayı, onlar şimdi mahvolmuş ve harabeye

dönmüş Dünya gezegenine hükmeden uzaylı gruplardan yardım istediler.


Pleiadesliler'den ve diğer çeşitli asi gruplardan, bir kez daha Dünya'ya insan
uygarlığını getirmek için yardım etmeleri istendi. Bu rica, Atlantis ile
işbirliği yapmış

Pleiadesli asilerin ve onların müttefiklerinin ağır müdahalesine yol açtı.


Büyük Tufan sırasında, Atlantisliler ve onların işbirlikçilerinin çoğu, kendi
güvenlikleri için H a d a r Yıldızı

'na (ayrıca -Centaurus takımyıldızında bir yıldız olan- Beta

Centauri adıyla da bilinir) kaçmışlardı. Böylece, eski kalpsiz

Dünya liderleri bu kriz zamanında karar vermek için orada

değillerdi.

Hadarlı insanlar, Dünya'daki insanların tüm bu kötü

durumunu önceki parlak uygarlığın hak ettiği karmik bir

yıkım olarak görüyorlardı. Mars ve Venüs'teki eski uygarlıklar gibi, aynı


şekilde anılacak bir yıkım olarak! Hatta, yeni H a d a r III kolonisinin
Yönetim Konseyi, asi Pleiadesliler'den

bu yıkılmış uygarlığa müdahale etmemelerini ve onu mevcut

düşük kültür ve teknoloji düzeyinde tutmalarını istedi. Ha-

darlılar, bu yaklaşımın Büyük Tufan'ın neden olduğu yıkıma

uygun ve saygılı davranmak anlamına geldiğini düşünüyorlardı. Bu güçlü


rica, asi Pleiadesliler, onların müttefikleri ve şimdi Hadar yıldız
sistemindeki bir gezegende yaşayan At-146
Tufandan Soma
lantisli bir kısım seçkin sınıfın arasında bir tartışma başlattı. Bu tartışmayı
asiler kazandı. Kendi amaçları doğrultusunda, asi Pleiadesliler insan
uygarlığını desteklemek istiyorlardı ama bu dev görevi nasıl başaracaklarını
bilemiyorlardı.

En sonunda, bu asi Pleiadesliler Dünya'nın sadece dört

bölgesinde yeni koloniler kurmak üzere bir plân yaptılar. Bu

bölgelerden ilki Ortadoğu idi ve burası Sümer kolonisi haline

geldi. İkinci koloni Meksika'nın orta bölgesindeki vadide kuruldu ve burası


ilk ya da Olmec-öncesi Orta Amerika uygarlığı haline geldi. Bu kolonilerin
üçüncüsü Rama İmparatorluğu'nun eski topraklarında, İndus Nehri'nin yukarı
deltasında ve Çin'in (bugünkü Xian kentine yakın) kuzey-orta bölgesinde
kuruldu. Dördüncü koloni, Nil Nehri havzasında ve eski Libya/Mısır
İmparatorluğu'nun merkez bölgesinde kuruldu. Bu dört bölgenin bu gezegende
insan uygarlığını başarıyla yeniden kurmak için uygun yerler olduğuna karar
verdikten sonra, sıra ne tip uygarlıkların seçileceğini tayin etmeye gelmişti.

Eğer yeni bir insan uygarlığı başlatabilseydiniz, ne tür

bir yönetim biçimi seçeceğinizi düşünün. Dört kültürün hepsi de asilerin


Pleiades uygarlığının temel dayanaklarıyla ilgili kendi uyarlamalarını
yansıtacak olmasına rağmen, hangi ana kültürün en iyi olduğu hususunda bir
tartışma vardı.

Bundan dolayı, yeni Dünya kolonilerinin her biri diğerinden

bir biçimde farklıydı. Aynı zamanda, tufandan sağ çıkan di

ğer insanlar da debelenerek, güçlükler içinde kendi yerel insan uygarlıklarını


yeniden kurmaya çalışıyorlardı.
Ortadoğu'daki Sümer Uygarlığı'nı kurmakla yükümlü

asiler grubu, buradaki devlet sistemini, kendilerinin denetleyici tanrılar rolü


oynayacakları hiyerarşik bir yapıya dayandırdılar. Bu denetleyici tanrılar,
Dünya'nın mutasyona uğramış insanlarına, kendilerine neden huşu ile
tapınılmadı gerektiğini vurgulayan bir yaradılış miti sundular. Bu eylem,
Sümer Uygarlığı'nın ilk oluşumuna ve ayrıca Pleiadesli asilere kendi
kurucuları olarak huşuyla tapınmalarına yol açtı.

147

Çaiaktik.İnsan

Büyük Tufan'dan yaklaşık yüz yıl sonra, başka bir asi grup

Mısır'a geldi ve bir uygarlık kurmaya başladı. Bu Pleiadesli

ve Centauruslu asiler, Büyük Piramit'in simgelediği Lemurya mirasını yok


etmenin bir yolunu bulmaya azmetmişlerdi.

Onların fikirleri, bir tanrı-kral figürünü kullanarak hükmetmek ve sağ


kalanlardan eski teknolojik sırlan ve tarihi gizlemekti.

Aşağı y u k a n aynı zamanda, Meksika'da, tufan-öncesi

uygarlıklann şimdi tamamen yıkılıp parçalanmış çeşitli kalıntıları vardı.


Meksika vadisinde yaşayanlar, Lemurya tarafından yaratılmış ve daha sonra
gelen Kraliçe Mu ve kardeşi Prens Mayam tarafından desteklenmiş bu
uygarlıkları yeniden yaratmaya kalkıştılar. Ancak bu görevi tamamlayacak
teknolojiden yoksundular ve tufandan önceki uygarlıklannı

başarıyla yeniden yaratmalarını sağlayacak teknoloji ve gerekli yönetim


kavramları konusunda uzaylı denetleyicilerinin yardımına ihtiyaç duydular.
Bu müdahale hemen olmadı. Ancak, en sonunda başka bir Pleiadesli ve
Centauruslu asi grup geldi ve Meksika'da kendilerinin hiyerarşik yapılarını,
ruhsal kavramlarını ve mitolojilerini yansıtacak birkaç uygarlık kurdu.

Başka bir asi grubu da Asya kıtasına geldi ve Rama Im-


paratorluğu'nun eski topraklannda (Indus Nehri vadisinin

yukarı deltasında ve kuzey-orta Çin'de, Xian kenti yakınlarında) koloniler


kurdu. Bu Pleiadesli ve Centauruslu asiler grubu kendisine başka bir görev
de vermişti. Baş rakipleri-n n eski yerini değiştirmek istiyorlardı, ama bir
yandan da

Rama İmparatorluğu'nun etkisinin bu bölgede hâlâ güçlü olduğunu


biliyorlardı. Asiler ayrıca, Lemurya'ya adanmış bir

çok tapınak ve piramidin ve Rama İmparatorluğu'nun birçok

g z l i arşivinin hâlâ kullanıldığını da biliyorlardı. Onların

müdahalesi, pek çok tapınak arşivinin ve çeşitli piramit rituel lerinin,


Lemurya ve Rama ile Pleiadesli/Centauruslu asilerin kültürel geleneklerinin
tedricen karışıp birleşmesini sağlayacak şekilde ustalıkla değiştirilip
saptırılmasını içeriyordu.

148

Tufandan Sonra

Ne yazık ki, tufandan sağ çıkan insanların çoğu artık

eski tam bilincinden yoksundu. Pleiadesli asiler ve müttefikleri bu olguyu


fark ettiler ve bu kısmen bilinçli, mutasyona uğramış varlıkların çok iyi bir
biçimde yönetilip geliştirilebileceklerini anladılar. Bu talihsiz hedefe, bu
gezegendeki spiritüel-olmayan dinin uzun ve hazin tarihi sonucunda ulaşıldı.
Allahtan, Dünya'nın Spirituel Hiyerarşileri (Leydi Gaia ve melekler,
başmelekler) hâlâ bu mutasyona uğramış insanların bile Dünya'nın koruyucu
üçlüsünün bir parçası olması gerektiğine inanıyorlardı ve bu yüzden
insanların Dünya'yı

yeniden nüfuslandırmalanna izin verildi. Spirituel Hiyerar

şiler, sonuç olarak, bu deneye mümkün olduğunca müdahale etmeye karar


verdiler.
Bu gezegeni denetleyen meleklerin ve başmeleklerin

müdahalesi, ara sıra değişik varlıkları temsilcileri olarak

göndermelerini ya da seçilmiş insan uygarlıklarına vizyonlar

göstermelerini içeriyordu. Bu semavi vizyonlar -belli çekirdek inançları


toplumlarına sunmaları için gerekli ilhamları vererek- bu dünya-dışı asilerce
kontrol edilen uygarlıkların

içinde spiritualize olmuş insanlar yaratmaya yardımcı oldular. Bu inançlar


Dünya insanlarının ruhsal gelişim ve tekâmüllerine yardımcı olacaktı. Bu
süreç bugüne dek sürdü. Aslında, o kısmen bilinçli Dünya insanlarının iyi ve
kötü kavramını tanıyıp kabullenmelerine ve daha adil bir yönetim biçimine
ihtiyaç duymalarına sadece bu spirituel müdahale yardımcı oldu.

Tarih yeniden başlamıştı, ama insanların temel ruhsal

özü tamamen parçalanmıştı. Bu, Büyük Tufan'dan sonraki

iki bin yıl boyunca hiyerarşik imparatorlukların hüküm sürmesine ve çeşitli


kent devletleri arasında yapılan pek çok savaşa neden oldu. Bu küçük
koloniler eninde sonunda daha büyük imparatorluklar yarattılar ve daha da
kanlı savaşlara

neden olacak teknolojileri kullanmayı öğrendiler. Bu korkunç savaşlar, ilk


uygarlaşma devresinden sonraki üç bin yıla damgasını vuracak ve Dünya
insanlarını şimdiki atom bombaları ve nükleer başlıklar zihniyetine
getirecekti.

149
Qalaktifiinsan
Daha önce de söylediğimiz gibi, Dünya'daki insan uygarlığı, Atlantis'te
yaşanan sorunların baş sorumlusu olan Pleiadesli asiler ve onların
müttefiklerinin dış müdahaleleriyle yeniden kurulmuştu. Kendilerinin
yaratıcı-tannlar oldukları inancını insanlar arasında pekiştirmek için bu asi

"tanrılar" Dünya insanlarına ilk önce taş binalar ve anıtlar

gibi büyük ve kalıcı yapılar inşa etme yöntemlerini öğrettiler. Dünya


insanları (Büyük Tufan'm yarattığı felâket yüzünden) nasıl esaslı bir yapı
inşa edebileceklerini unutmuşlardı ve bu yüzden de bunun onlara öğretilmesi
gerekiyordu.

Asiler, Stonehenge gibi çeşitli tufan öncesi taş yapıları

yeniden yaratmak amacıyla eski yapıların projelerini kullanarak, insanlara bu


yöntemleri öğretmeye ve bu yapıları in

şa etmeye başladılar. Bu taş yapıların işlevi, şimdi kendilerini saygı ve


huşuya değer tanrılar olarak sunan asilere bir tapınma yeri olarak
kullanılmalarıydı. Kendilerine hiçbir bi

çimde itaatsizlik yapılmasına izin vermek istemediklerinden,

"ilahi hakla" yönetme kavramı Dünya insanlarına Spirituel

Hiyerarşi tarafından değil, negatif eğilimli varlıkların kurduğu bir asi


hiyerarşi tarafından telkin edilip aşılandı.

Kadim zamanlardaki "tanrıların" gerçek bir tanrı değil

sadece bu asi insanlar olduklarını söyleyebiliriz. Onlar sadece kendi


hiyerarşik uygarlıklarını kurmak için bu dünyaya gelmiş galaktik
Pleiadesliler, Centauruslular ve diğer uzaylı
gruplar idi. Bu Federasyon kaçkını asiler, mutasyona uğramış Dünya
insanlarını kendilerine biat ettirdiler ve ilk kez Atlantis'te benimsenip
kullanılan kavramları -seçkin sınıfa

adeta tapınan, köle gibi boyun eğip hizmet eden bir uygarlık

kavramını- sürdürdüler. Bu kavram gününüze kadar sürmüştür.

Bununla birlikte, M.Ö. on beşinci yüzyıldan on ikinci

yüzyıla dek, ışığın ve karanlığın güçleri arasında yapılan çe

şitli galaktik savaşlar ve diğer boyutlararası müdahaleler

asi Pleiadesliler'in bu gezegen üzerindeki kontrollerini sürdürmelerini


zorlaştırdı. Bu kötü durum, Pleiadesli asilerin insan uygarlığı üzerindeki
otorite -başlangıçta Kadim Mısır,

150

Tufandan Sonra

Hindistan, Çin ve Amerika uygarlıklarında kurulmuş bir

otorite- konumundan çekilmelerine yol açtı. Bu ani geri çekilişleri, insanlar


arasında yeni bir bilgi sisteminin (modern bilimsel mantığın) ortaya
çıkmasına olanak verdi. Dünya insanları şimdi, onlara daha önce "tanrılar"
(çeşitli dünya-dışı asi gruplar) tarafından verilmiş bilgiyi alıp onu kendi
amaçları doğrultusunda kullanmaya başladılar.

Bu ani geri-çekilme insan uygarlığı için büyük bir ikileme neden olmuştu.
Dünyalı seçkin sınıflar artık tanrılarının onları bütünüyle
desteklemediklerini, ve yöneticiler, gökler

ve sıradan insanlar arasında, "tanrıların" tamamen mevcut

olmadıkları yeni bir ilişki ve otorite devresinin başladığını


hissettiler. Böylece, insan uygarlığı kendi semavi bilim uyarlamasını
geliştirdi. Bu yeni uygarlığı yaratıp onun kendi plânladıkları oranda
gelişmesine izin veren asiler, Pleiades

Yıldız İttifakı ana savunma güçlerinin geçici bir müdahalesi

sonucunda ayrılmak zorunda kaldıklarından, orijinal kozmik

semavi bilim ve onunla ilişkili felsefe alanı gelişti.

Gezegensel hâkimiyetteki bu ani değişiklik, insanlar

üzerinde -uygarlıklarına kimin rehberlik yaptığı konusunda-

kötü bir durum yarattı. Büyük Tufan'dan beri insanlar, bedenlerini mutasyona
uğratan ve zihinsel yeteneklerini azaltan ters gezegensel koşullar yüzünden
daha da olumsuz bir değişim geçirmişlerdi. Bu koşullar Dünya atmosferi
içeri büyük ölçüde radyasyon taşıdığı zaman ortaya çıkmıştı -bu insan
ömrünü bin yıldan sadece birkaç on yıla indiren bir fenomendi. Dünya
insanları ayrıca birden, sekiz ila on kadem uzunluğundaki normal bir galaktik
insan boyundan ancak

beş ila altı kadem uzayabilen bir boya inmişlerdi. İnsan boyundaki ve
ömründeki bu değişiklikler Dünya insanlarının t a m bilinçli olabilme
yeteneğini çok sınırladı ve insanların

çoğunu bu sözde "tanrıların" etkisine açık bıraktı.

Tarihe göre, o halde, Pleiadesliler ve diğer asiler gezegeninize gelip kendi


iradelerini Dünya insanlarına dayatmışlardır. Ancak, Spirituel Hiyerarşi
insanların Işığın yoluna -

gerçek Tanrılık yoluna- erişeceklerini biliyordu; çünkü Spiri-

151

Çalaktik\İnsan
tüel Hiyerarşi müdahale edip, (hem galaktik hem de Dünyalı) insanlara bir
vizyon sunmuştu. Spirituel Hiyerarşi, Dünya'nın mutasyona uğramış
insanlarına bu ışık ve sevgi verildiği takdirde, bu insanların gelecek bir
zamanda bu ışıkla bir olabileceklerine inanıyordu, insanlar mutasyon süreci
yüzünden bilinçlerinin büyük kısmını yitirmiş olsalar da, az sayıdaki insanda
yeterince genetik madde korunmuştu ve böylece a r a sıra tam bilincin
kalıntıları ortaya çıkıyordu.

Bu semavi vizyonlar tarafından en çok etkilenenler kadim dünyanın


medyumları ya da kâhinleriydi ve bunların bilgisi insan uygarlığına
günümüze dek yardımcı olmayı sürdürdü. Gerçek kâhinler ya da medyumlar
bugün de Dünya insanları arasında meydana gelen bilinç artışının öncüleri ya

da habercileri olarak hizmet etmektedirler.

Sizlerin artık karantinadan ve mutasyondan kurtulup

galaktik insanlar olmanızın zamanı geldi. Bu süreç şimdi gezegeninizin her


yanında yaşanıyor ve bizler bu sürecin içerdiği şeyleri tamamen
anlayabilmeniz için size rehberlik yapmaya ve sizi hazırlamaya çalışıyoruz.
Böylece, içinde bulunduğunuz durumu size günlük dilinizle anlatıyor ve bu
durumun nedenlerini daha iyi anlayabilmeniz için, bu durumunuz ile geçmiş
uygarlıkların yarattığı olaylar ve koşullar arasındaki bağlantıyı size
açıklıyoruz. Uygarlıklar büyük ölçüdeki barbarca uygulamalardan ve
katliamlardan, yüksek teknolojili savaşlara geçtiler ve toplumların yükselip
yükselip çökmelerine neden oldular. Ancak bugün tüm insanlık için garip ve
harikulade bir model gerçekleşiyor ve bu -hepinize vurgulamak istediğimiz-
yeryüzünün sarkışıdır.

Bu gezegen şimdi Spirituel Hiyerarşiler ile yeni bir bağlantı oluşturma


sürecinin ortasında bulunuyor, insanlar ayrıca yeniden tam bilinçli bir
uygarlık yaratma sürecindeler.

Dünya insanlarının, kadim Mısır ve Hindistan'ın büyük barbarca


uygulamalarından ve bilincinden ve Amerika kıtalarındaki ve Okyanusya
(Orta Pasifik Adaları) 'daki dini veçhelerden uzaklaşırken, yamyamca
uygulamalardan da kurtulduğunu gördük, insanların birbirlerine davranış
biçimlerin-152
Tufandan Sonra

de olumlu yönde bir gelişme gözlemlemiş olsak da, bunlar

bir uygarlıktan diğerine güçlükle görülebilen çok küçük gelişmelerdi. 20.


Yüzyılmız'daki katliamlar ve yıkımlar ise kadim Mısırlılar'ın, Sümerler'in,
Hintliler'in ya da Amerikalı-

lar'ın en barbarca uygulamalarını birçok açıdan fazlasıyla

geçmiştir. Ama yine de, bu gezegendeki bilincin gelişmekte

olduğu bilinen ve güvenilir bir gerçektir. Dünya insanları

şimdi yeni bir çağın gelişini deneyimliyorlar ve beş bin yılı

aşkın bir süre önce yaşanan Büyük Tufan'dan günümüze

dek olan Dünya tarihini anlamlı ve önemli kılan da budur.

Eğer o zamana dönebilseydik, Büyük Tufan'dan hemen

sonra, Pleiadesli asilerin hâkimiyetinin en güçlü olduğu korkunç olumsuz ve


karanlık bir dönemin yaşandığını görürdünüz. Bununla birlikte, onların
hâkimiyetleri bu gezegenden yavaş yavaş kalkarken, insanlar az da olsa bir
bilinç gelişimi

gösterdiler. Bu gelişme, Siriuslu atalarınızın zaman zaman

uygarlığınıza müdahale etmelerine ve Mesih'in büyük ışığına ve


Quetzalcoatl'in gelişine olanak verdi. Hem İsrail'de Mesih, hem de
Amerika'da Quetzalcoatl, bu gezegende muazzam bir sevgi zamanına
damgalarını vurdular. Bu gezegenin, er geç, gelecek galaktik uygarlık
tarafından temsil edilen bilincin büyük ışığıyla aydınlanmasını m ü m k ü n
kılacak bir bilinç ağını yaratmak için, artık bu güçlü sevgi ve ışıktan

tam anlamıyla yararlanılmaktadır. Eğer insanlar bu enerjiyle bir olmayı


sürdürürlerse, içlerinde bir "yükseliş" (titreşimlerini yükselterek ışık-bedene
dönüşme ve ölümsüzlüğe kavuşma) ya da değişim (transformasyon)
potansiyeli bulundu

ğunu keşfedeceklerdir. Bu yükselişte, ışık bedenlerinin ve fiziksel


bedenlerinin nasıl ruhlarını evrensel fiziksel yaradılı

şın fiziksel veçheleriyle birleştiren bir realite oluşturabilece

ğini keşfedebilirler.

Siz Dünya insanları, bundan dolayı, yeni bir uygarlığın

doğuşuna yol açacak muazzam bir tekâmül devresinin ortasında


bulunuyorsunuz. Çünkü, tekâmüli uyumsuzluğun toh u m l a n içinde, şimdi
yeni ve muhteşem bir yolun başlangıç-

l a n yatıyor. Dünya insanları yakında, gelen t a m bilincin ye-


153
GatakßKJnsan

ni ışığını anlayabilecek, tanıyabilecek ve buna sahip çıkabilecekler. Bundan


dolayı, insanlar Dünya'nın tarihinde büyük bir titreşimsel şarkının yeni bir
ışık, yeni bir yol ve yeni bir

varoluş meydana getirmek üzere olduğunu bilmeli ve idrak

etmelidirler. Tüm galaktik insanlar, en sonunda, ilk kez insanlık tarihinin


başlangıcında bu gezegene verilmiş muhte

şem ışık armağanını kazanacaklardır. Şimdi, tüm Dünya insanlarının gerçek


tarihlerini hatırlamalarının ve hak ettikleri tam bilinçlilik mirasına sahip
çıkmalarının zamanıdır.

Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok

soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta'ya,"Tufan'dan

Sonra" bölümünde verilen bilgilerle ilgili sorular sormaktadır.

Soru ve Yanıt B ö l ü m ü

Virginia: Bize yardım etmeye geldiğiniz için size teşekkür ediyor ve hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyoruz. Şimdi, lütfen, Pleiadesli ve diğer asilerin,
kendi gezegenlerindeki

yöneticilerinin herhangi bir kontrolü ya da müdahalesi olmadan, olumsuz


faaliyetlerini sürdürmelerine niçin izin verildi

ğini açıklar mısınız?

Washta: Pleiades Yıldız İttifakı, savunma kumandanlı

ğının bir parçası olarak, ileri karakol kumandanlıkları ya da


ileri devriye grupları oluşturmuştu. Onlara sınır bölgesi askerleri de
diyebilirsiniz, çünkü onlar gezegenlerinden uzakta ve oldukça kendi
başlarına buyruktular. Bu kumanda personeli, kolonileştirdikleri yıldız
sistemleri üzerinde kendilerine tam yetki verildiğinden, en sonunda asilere
dönüştüler. Onların amacı t ü m Pleiades sistemini saldırılardan korumak
olduğundan, kendi kültürlerini müdahalesiz bir biçimde geliş-

tirebildiler. Ve diğer ileri karakol kumandanlıklarıyla birlikte, çeşitli


dinozorumsu ve sürüngenimsi grupların Pleiades sistemine ve Taurus
takımyıldızmdaki ilgili diğer yıldız sis-154

Tufandan Sonra

temlerine girişlerini başarıyla önleyen savunma plânları

yaptılar.

Atlantis devrinde bu asilere ayrıca gezegeninizdeki Atlantis bölgesini


kolonileştirme yetkisi de verildi. Bu mutlak güçle, Atlantis'in son günlerinde
Atlantisliler'i çeşitli genetik

deneylere katılmaya ikna edebildiler. Bu genetik deneyler,

daha önce de açıkladığımız gibi, gezegeninizde bugün yaşayan mutasyona


uğramış insanları ortaya çıkardı. Bunu yapmalarına izin verilmesinin
nedenine gelince, Pleiadesliler

"karma" sistemi ya da gelişimin tekâmüli aşamaları denen

bir şeye inanırlar. Onlar, bir gezegen belli bir gelişim sistemini seçtiğinde -
bir alternatif ya da başka bir gelişim aşaması o yıldız sisteminde ortaya
çıkana kadar- mevcut gelişim sistemine saygı gösterilmesi gerektiğine
inanırlar. Yalnızca,

o sistemin tekâmülünde bir karma ya da realite değişikliğine neden olacak


bir olaylar dizisi varsa o zaman müdahale ederler. Bundan dolayı, Pleiades
liderleri asilerin talihsiz deneylerini sürdürmelerine izin verdiler ve çok,
çok küçük bi
çimlerde yaptıkları hariç, direkt olarak müdahale etmediler.

Öte yandan, Siriuslular memeli-deniz-yaratıklarıyla ve

insanların tam bilinçli hale doğru gelişmeleri için zaman zaman girişimde
bulunan Spirituel Hiyerarşi ile işbirliği yapıyorlardı. Onların birçok
denemesi -hatta Mesih'in Altın Işın enerjisini getirmeleri bile- Dünya'daki
uygarlığın tekâmülünde ani bir değişiklik yaratmadı. Bununla birlikte, bu giri

şimler Siriuslular'm istedikleri ruhsal tohumları ekti, ki böylece tam bilinçli


bir uygarlık kurma yolundaki bir sonraki aşama artık gerçekleştirilebilirdi.
Siriuslular, başlattıkları

şeyin, gezegensel bir koruyucu olacak tam bilinçli bir Dünya

insanının yeniden oluşmasında bir dayanak olarak kullanılabileceğini


umuyorlardı.

Buda, İsa ve diğerlerinin dünyaya getirdikleri bu yeni

sevgi ve bilgelik kavramları, şimdi gerçekleşmekte olan bir

enerji modelidir. Bu spirituel enerji, Spirituel Hiyerarşi'nin

Dünya gezegenine bir kez daha galaktik bir insan uygarlığı

getirmesini sağlayacak dayanak olarak hizmet edecek bir

155

Çalaktik^însan

yüksek bilinç ağı yaratmıştır.

Virginia: Peki, bu asilere ne oldu? İstedikleri şeyi yapmalarına izin mi


verildi? Onlara hiç müdahale edilmedi mi?

Washta: Zaman zaman istediklerini yapmaları şiddetle


engellendi. Bununla birlikte, Pleiades sistemi karma ve tekâmül kavramını
ancak şimdi değiştiriyor ve daha şefkatli bir galaktik insan uygarlığını
benimsiyor. Onlar şimdi, asileri geri çekme ve daha önce ileri karakol
kumanda gruplarına verilen mutlak bağımsızlığı kısıtlama sürecindeler.
Şimdi galaksinin bu mıntıkasında devam eden bu süreç, asilerin yüz binlerce
yıldır yarattığı terör saltanatına bir son verecektir.

Virginia: Siriuslular bizimle ilgilenmiş olsalar bile,

Dünya adına daha yüksek bir mercinin karar vermemiş ya

da müdahale etmemiş olması bize şaşırtıcı görünüyor.

Washta: Siriuslular, Galaktik Federasyon tarafından

olmasa bile, en azından bir başka biçimde daha önce müdahale edilmesini
cidden istediler. Ancak, Federasyon Bölgesel Konseyi, Siriuslular'm bu
isteğini reddetti ve yapabilecekleri

tek şeyin bu enerjiyi değiştirmek olacağını söyledi. Spirituel

Hiyerarşiler, güneş sisteminizdeki karmik gelişmede bir de

ğişiklik olduğu konusunda fikir birliğine vardılar ve bu yüzden, mutasyona


uğramış insanların yavaş yavaş tekâmül edip olumlu ve olumsuz davranış
arasındaki farkı öğrenmeleri gerektiğine karar verdiler. İnsanların, bu
kavramı bütünüyle anladıkları ve (bu yüzyılda yapmakta oldukları gibi)
büyük bir bilinç gelişimi gösterdiklerinde, ancak o zaman

gerçek miraslarını deneyimlemeye hazır olacakları düşünülüyordu. Bu


yüzden, Siriuslular kendilerine tanınan küçük faaliyet alanını kullanmaya ve
Mesih enerjileri vasıtasıyla

sevgi ışığını bu gezegene getirme konusunda Spirituel Hiyerarşi ile işbirliği


yapmaya k a r a r verdiler.

Virginia: Mutasyona uğramış bulunan Dünya insanları, karanlık güçlere


direnemeyecek kadar güçsüz olduklarında kimse onların adına konuşmuyorsa
ya da onlara zarar verenleri engellemek istemiyorsa, Tanrı'ya ya da
Federasyon'a 156

Tufandan Sonra

nasıl saygı duyabilirler?

Washta: Hem Siriuslular hem de Mesih bilinci hiyerar

şik enerjileri çok uzun bir zaman boyunca insan ilişkilerine,

meselelerine müdahale etmeye çalıştılar. Onlar insanlara,

son birkaç bin yıl içinde gelişmiş hiyerarşik iktidar yapılarına ve ezici
ekonomik sistemlerine sevecen bir alternatif bulunduğunu öğretiyorlar. Bu
müdahale yavaş bir süreç olageldi. Ama gezegeninize getirilen bu sevgi ve
bilgelik enerjileri

artık vahşet, savaş ve şiddet eylemlerini yavaşlatıyor.

Her insanın ruhunun olanları anladığını ve bu gezegene verilen kehanetlerin


böyle bir temizlik zamanının gelece

ğini bildirdiğini hatırlayın. Bu, Spirituel Hiyerarşi tarafından, uygun ruhsal


sonuçlan doğurabilecek tek tekâmül modeli olduğuna karar verilen bir
sistemdi. Biz artık bu tekâmülü hasat etmeye, gezegeninizdeki insanları
yeniden tam bilinçliliğe -yeniden Galaktik Federasyon'a, ve bir vitrin
gezegen olacağınız gerçek kaderinize- eriştirmeye hazırız. Siz ve gezegeniniz
tüm bu galaksiye büyük bir ışık getireceksiniz.

Virginia: Yine de, uzaylı asilerin istedikleri gibi zarar

vermelerine izin verildiğini öğrenen çoğu insan, böyle şeylere izin veren bir
Galaktik Federasyon'un nasıl spirituel bir yapıda olabildiğini anlamakta
zorlanabilir.

Washta: Gezegeninize, kehanetler yoluyla, karanlığı

ışığa dönüştürecek bir tekâmül modeli ile tekâmül edeceği


bildirilmişti. Yalnızca, hem ışığı ve hem de karanlığı anlayarak, Dünya'nın
üzerinde parlayacak muhteşem ışık en son u n d a kazanılabilir. Şu anda
gezegeninizde olan da budur.

Bu galakside meydana gelen savaşlar da değişmeye başlıyor

ve bu hayatın başlangıcından beri ortaya çıkan galaktik kehanetlerin bir


parçasıdır. Dünya'nın yeniden doğmakta olu

şu gibi, bu galaksiye de, onu neredeyse fethedecek kudretli

bir karanlığın olacağı, ama sonra ışığın karanlıkta parlamaya başlayarak onu
aydınlatacağı ve en sonunda karanlığa son vereceği bildirilmişti. Bu sizin ve
bizim, hepimizin öğrenmekte olduğumuz özgür iradenin dengesidir.

157

Çaiaktik\İnsan

Virginia: Yani siz, Tanrı ya da ilk yaratıcı gücün, ışığa

sadece acı ve ıstırap yoluyla ulaşılabileceğine inandığını mı

söylemek istiyorsunuz?

Washta: Hayır, ama bu galaksi, içinde bu belirli ruhsal

ve fiziksel tekâmül sisteminin gerçekleşmesine olanak verecek belli


modeller oluşturmuştur. Bu galaksinin son derece kendine özgü, benzersiz bir
galaksi olduğunu söylediğimde

lütfen bana inanın. O en sonunda muazzam bir ışık kazanacak bir galaksidir.
Bu yüzden, o hem ışığı hem de karanlığı içermek zorundadır. Bu iki enerji
birlikte, eninde sonunda,

ışık ve karanlığın muhteşem birleşmesini mümkün kılacaktır ve bu


galaksimizin temsil ettiği nihai amaçtır.

Virginia: Başmeleklerin ve diğer spirituel hiyerarşik


varlıkların, uzaylı asilerin şefkatsiz güçlerini bizim için bir

öğrenme deneyimi olarak kullanmalarına izin verdiklerini

işitmenin insanlar için çok şok edici bir şey olduğunu belki

anlayabilirsiniz. Spirituel Hiyerarşi'nin siz galaktik insanlarla ilişkisi nedir?


Gerçekten sorumlu olan kimdir?

Washta: Gezegeninizden Spirituel Hiyerarşi sorumludur. Bununla birlikte,


onlar bu gezegenin insan-koruyuculu-

ğunu zaptedenlerin belli bir yolu takip ettiklerini keşfettiler.

O zaman, Spirituel Hiyerarşi'nin iki seçeneği vardı. Ya tüm

uygarlığınızı bertaraf edecekti ya da onun tüm fiziksel varoluşun temel


dayanağı olan büyük ışığın ortaya çıkmasına olanak verecek şekilde ruhsal
yönden gelişmesine izin verecekti. Yıkımın arzu edilir bir şey olmadığına ve
tekâmülün insanlığı ışık kehanetinin gerçekleşmesine götüreceğine karar
verdiler. İnsanlığın asıl doğasından da yüce bir varlığa dönüşebilmesi için
tekâmül yolu seçildi.

Virginia: Teşekkürler. Büyük Tufan'dan sonra Dünya

nüfusunun ne kadar olduğunu tahmin edebilir misiniz?

Washta: Tufandan önce gezegenin nüfusu yaklaşık altmış dört milyondu,


tufandan sonra bu sayı iki milyonun altına düştü. Sınırlı sayıda da olsa, uygun
bilgi ve rehberlikle büyük bir uygarlığı yeniden kurabilecek kadar insan
kalmış-

158

Tufandan Sonra

tı geriye. Tabii, Pleiadesli ve Centauruslu asileri -ve Atlantis'in temel


dayanakları olan diğer varlıkları- saymıyorum; onlar bu felaket sırasında
gezegeniniz üzerindeki uzay gemilerinde bulunuyorlardı. Onlar, işlerinin asıl
hiyerarşik sistemi sürdürmek ve gezegendeki mutasyona uğramış insanların
bu durumundan yararlanmak olduğuna inanıyorlardı.

Spirituel Hiyerarşi ve Siriuslular, Pleiades hiyerarşik yönetim sistemini


değiştirme girişiminde bulunmuş olsalar da, bu sistem insanların bilincine
kazınmıştı ve onlar yavaş yavaş bir kulluk, kölelik t u t u m u geliştirdiler.
Özgür irade, gezegeninizdeki ruhsal tekâmülün temel dayanaklarından biri
olduğundan, Spirituel Hiyerarşi ruhsal tekâmül yolunda karar kıldı ve o
zamandan beri bu, gezegeninizin temel dayana

ğı olagelmiştir.

Virginia: Öyleyse Nuh Peygamber'in çok az kişiyi tufandan kurtarma öyküsü


doğru mu?

Washta: Tüm nüfusun çok azı hayatta kaldığından ve

bu kalanlar da tüm gezegene dağılmış olduklarından birbirleriyle


haberleşemiyorlardı. Böylece, sonuçta tufan öyküleri sağ kalanların
yerleştiği yakın bölgelerde kaldı. Ve Nuh da

kadim Mısır-Libya uygarlığından olduğundan, onun öyküsü

Kutsal Kitap'taki öykünün kaynağı olan Ortadoğu'yu etkiledi, i

Tufan ve yıkım efsaneleri, bugün Meksika, Pasifik Okyanusu Adaları,


Avustralya, Afrika ve Avrupa denen yerlerde de keşfedilmiştir. Tüm bu
efsaneler tufandan söz eder ama Nuh, Lemurya tarzı bir uygarlık yaratmaya
kalkıştığı

için, Kutsal Kitap'taki öykü en ünlüsüdür. Ne yazık ki çevresindekiler onun


bu niyetine karşı çıkmış ve Nuh'un girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

İşte, Spirituel Hiyerarşi'nin, bu felaketin mutasyona

uğramış insanlara baskıcı, otoriter tutumlarının budalalık

olduğunu öğreteceği yolundaki umutları bu yüzden söndü.


Yine de, bu yüzden, insanları tam bilinçlerini ve ruhsal yönlerini yeniden
keşfetmenin eşiğine getirecek ruhsal aydınlanma eğitimine başlamak üzere,
zaman zaman gezegenin 159

Çalaktik\İnsan

farklı bölgelerine peygamberler yollamayı sürdürdüler.

Virginia: Asilerin inançları model alınacak yönetim bi

çimini belirlerken, insanlar Tufan'dan sonra bile nasıl olur

da spirituel bir bilince sahip çıkabilirlerdi? Dünya insanları,

fiziksel varlıklar onlara öğretmeden, herhangi farklı bir şeyi

nasıl öğrenebilirlerdi?

Washta: Çeşitli girişimlerde bulunuldu. Bunların sonuncusu, ibrani halkının


Musa Peygamber zamanında Mısır'

dan çıkışından sonra, bu insanlan spirituel varlıklar tarafından yönlendirilen


bir toplum fikrine yöneltmek için, hâkimler* kavramını kullanarak Lemurya
tarzı bir toplumu yeniden y a r a t m a girişimiydi. Bu insanların -gerçek
Tanrı-gücü enerjileri ve gezegeninizin Spirituel Hiyerarşisi ile temasta-
larken- sahip oldukları çok sınırlı ve mutasyona uğramış bilinçle bile orijinal
kavramları yeniden oluşturabilecek bir uygarlık kurabilecekleri umulmuştu.
Ancak, Kutsal Kitap'ta da anlatıldığı gibi, ilahi rehberlik altında olduklarını
bilen bu

insanlar realite kavramlarını değişime uğratamayınca, bu girişim de


başarısızlığa uğradı. Biz burada hiç kimseyi suçla-mıyoruz. Hâlâ eski
krallığa dönmek istediklerinden, hâlâ güç

ve fetih (fethetme ve hükmetme) kavramlarına geri dönmek

istediklerinden, bu deney de başarı elde edilmeden sona erdi.

Bu durum en sonunda Mesih enerjisinin gezegeninize


gönderilmesine yol açtı; onun geride bıraktığı ruhsal miras

nedeniyle ve Spirituel Hiyerarşi'nin daha sonra bugün giderek daha çok tanık
olduğunuz şekilde yaptığı enerji katkısı yüzünden bu girişimin başarıya
ulaşacağı biliniyordu.

Virginia: Teşekkür ederim. Musevilik ve Hristiyanlık

'tan söz ettiniz. Ayrıca Buda'dan, Hindistan'daki Hindu-

lar'dan ve Muhammed Peygamber'den de biraz söz edebilir

misiniz?

Washta: Hinduizm'in özünde büyük Atlantis ve Lemurya tarihlerinin


mirasları, kalıntıları vardır. Tufandan sonra bu bir çok-tanrılı ve tanrıçalı
sisteme dönüşmüştü.

*Yahudi tarihinde, krallardan önce hâkimlerin hüküm sürdüğü bir dönem

yaşanmıştı. (Ç.N.)

160

Tufandan Sonra

Buda, size Arcturuslular (Arcturus yıldız sistemi) tarafından gönderilmişti ve


o bu bölgede büyük bir sevgi ve ışık değişim-dönüşümü yaratmak üzere
gelmişti. Bir süre için

onun deneyi başarılı oldu. Ancak daha sonra bu, Hristiyan-

lık'ta da olduğu gibi, Buda'nm orijinal öğretisinin çoğunun

izlenmediği eski bir din kavramına dönüştü. Aynı şey, İslam

âlemine büyük bir değişim kavramı, sevgi ve ışığın birçok

veçhesini getiren Muhammed Peygamber'in başına da geldi


ne yazık ki. Bu sözünü ettiğimiz üç dini felsefenin kavramları, uyanmış yerli
halkların dinleri ve kehanetleri ile birleştirildiğinde, bunlar şimdi
gezegeninizin her yanında oluşan bilinç ağının dayanakları olabilirler.

Virginia: Geçmişte bizim için önemli olmuş ya da hâlâ

önem taşıyan başka dini gruplar ya da etkiler var mı?

W a s h t a : Şu anda gezegeninizdeki yerli halkların (Kızılderililer,


Avustralyalı Aborigineler vs.) çoğu, canlı bir Dünya Ana kavramını esas
almış durumdalar. Bu gezegenin ekolojisi hakkında tam bir anlayışa sahipler
ve bu ekolojiler hızla önem kazanıyor.

Gezegeninizin sözde büyük dinleri, dini kavramlarını

yerli halkların kavramıyla birleştirme zamanının geldiğini

öğreniyorlar. Bu ikisi, tüm insanları, onları bekleyen büyüleyici bir tam-


bilinçlilik deneyimine hazırlamak için, şimdi gezegeninizin her yanma
yayılan bilinç ağını oluşturuyor.

Virginia: Daha önce çok ilginç bir bildirimde bulunmuştunuz. Dünya


insanları hakkında yapılan bu bildirimde şöyle deniyordu: "Bu yükselişle
birlikte, ışık bedenlerinin ve

fiziksel bedenlerinin ruhunuzu evrensel fiziksel yaradılışın

fiziksel veçheleriyle birleştiren bir realiteyi nasıl oluşturabileceğini


keşfedebilirler." Bu cümleyi açıklayabilir misiniz?

W a s h t a : Evet, açıklayacağız. Işık-ruh bir ışık-beden

oluşturur. Bu fiziksel bir evren olduğundan, bu ışık-ruh ya

da ruh-gücü, ışık bedenin fiziksel bir veçhesini (ya da fiziksel

bedeni) yarattı. Bu enerjiler birlikte, fiziksel beden ve ruh ya

da ışık bedenin bir birliğini oluştururlar. Mutasyona uğra-


161
ÇaCaktif^İnsan

mış Dünya insanlarında bu, sınırlı bilincin doğası yüzünden

ayrılmış haldedir.

insan fiziksel olduğu gibi ruhsal da olduğunda, fiziksel

evrenin enerjilerine ve onun tekâmülüne katılabilir. İnsan

onları birleştirerek bir ışık yolu oluşturur ve bu yol, fiziksel

evrenin gelişerek tam potansiyeline ulaşmasını mümkün kılar ve ayrıca


spirituel evrenin de aynı şekilde tam potansiyeline fiziksel evren vasıtasıyla
ulaşmasını sağlar.

Virginia: Teşekkür ederim. Bu, beden ve ruhun sadece

bizim boyutumuzda ayrı halde oldukları, diğer boyutlarda

birleşik halde bulundukları anlamına mı gelir? Yoksa ayrılık

modeli her yerde aynı mıdır ve herkes birlikte geri dönmenin

bir yolunu bulmak zorunda mıdır?

Washta: Bu boyutta hepsi ayrı haldedir ve yollarını birlikte bulmak


zorundadırlar, ama diğer boyutlarda zaten birliğe sahiptirler. Bu, ruhu
fiziksel olandan ayıran bir realiteye sınırlanabilen bir bilinç potansiyeline
sahip olduğu için üçüncü-boyuta has bir durumdur.

Virginia: insan bunu niye yapmak istesin ki?

Washta: Bu kaçınılması gereken bir şey; bununla birlikte, birçokları bilinç


sınırlandığında fiziksel realiteye hâkimiyetin diğerlerini yönetmekte
kullanılabileceğini keşfettiler. Birçok uygarlık sadece bunu yapan ırklar ve
varlıklar yaratmaya kalkıştı. Onlar bu ayrılığı yaratıp, bugün ölüm diye
bilinen fenomeni ortaya çıkardılar. Bu, yeni Dünya galaktik

uygarlığının, tüm insanların mirası olan ölümsüzlük modeline geri dönerek


en nihayet yeneceği bir fenomendir. Son on binlerce yıldır hüküm süren bu
geçici ölüm kavramını yaratmış deneyin artık sona ermesi gerekiyor.
Gezegeninizde olacak olan da budur.

Virginia: Teşekkür ederim. Dünya tarihine ayrılmış üç

bölümde, neden bu kadar çok ırka ve farklı deri rengine sahip olduğumuzu
konuşmamıştık.

Washta: Bu ırklar, bu Federasyon'da ve bu galakside

bulunan farklı galaktik insanların çeşitliliğini temsil ederler.

162

Tufandan Sonra

İnsanlar tekâmül ettikçe, galaksi içinde göç ederken birçok

farklı renk düzenlemesi geliştirerek, önce bir ırka sonra bir

başkasına evrimleştiler. Örneğin, gezegeninizdeki siyah ırk

aslen mavi bir ırktı. Ama Dünya Gökkubbesi'ni yitirdiğinde,

Güneş'in tehlikeli radyasyonu atmosferinize girip mavi ırkın

derisini mutasyona uğratarak kararttı.

Bugün kızıl, kahverengi ve s a n ırk dediğiniz enerji modellerini temsil


edenler Andromeda ve Pleiades sistemlerinden gelmiştir. Onlar, bu yıldız
sistemlerinde ve bu yıldız ittifaklarındaki çeşitli güneşlerde meydana gelmiş
mutasyonla-
rı temsil ederler. Bu sizin gezegeninize özgü bir durumdur.

Siz bu galakside yaşayan insanların çeşitli ırklarına ve realitelerine


sahipsiniz.

Virginia: Peki, beyaz ırk nereden geldi?

Washta: Onlar Sirius'tan, Pleiades ve orijinal Vega sistemi gibi yıldız


sistemlerinden geldiler.

Virginia: Peki, insanın kökeni derisinin rengiyle nasıl

ilişkilidir?

Washta: Esasında değildi. Bununla birlikte, sınırlı bilincin neden olduğu


mutasyonlar gezegeninizde, birçok açıdan ona özgü olan, diğer
gezegenlerdeki insan uygarlıklann-dan farklı ırksal özellikler ortaya çıkardı.
Örneğin, ileride sizin de göreceğiniz gibi, çelik mavisi ya da çok yeşil
gözlere veya sarı veya çelik mavisi renkte saçlara sahip mavi Siriuslular
vardır. Eğer farklı ırklarla bir karışım olmamışsa, Dünyanız'daki siyah ırkta
bu özellikleri göremezsiniz. İşte

bu yüzden sizinki kendine özgü bir gezegendir.

Virginia: Genlerin birbirine nasıl kanştığını açıklayabilir misiniz? Bazı


insanlar farklı renkteki ırklan birbiriyle karıştırmaya çalışmamamız
gerektiğine, çünkü onlann genetik olarak birleşemeyeceklerine inanıyorlar.
Bu doğru mudur?

Washta: Bu yanlıştır, çünkü tüm insanlar aynı genlere

sahiptir. Fark, gezegeninizde kendine özgü bir biçimde gelişmiş deri


renkleri, göz renkleri ve ırksal özelliklerden gelir.

163

Şaîakûk\İnsan

Zekâ ve diğer önemli bilinç kavramları gezegeninizdeki tüm


insanlar için aynıdır. Bundan dolayı, bu farklı insan ırklarının
karıştırılmasının yanlış olduğu iddiası yanlıştır.

Virginia: Peki, örneğin Dünyalı bir galaktik insanla Siriuslu, Pleiadesli ya da


diğer yerlerden gelen bir galaktik insan eşleşebilir mi? Yani, bir çocuk sahibi
olmak amacıyla cinsel ilişki kurmaları mümkün müdür?

Washta: Bu gerçekten de mümkündür.

Virginia: Bu daha önce bu gezegende oldu mu?

Washta: Evet.

Virginia: Ve şimdi de oluyor mu?

Washta: Zaman zaman oluyor.

Virginia: Bu dünyaya inen uzaylı gruplardan varlıklarla mı, yoksa Dünya'nın


yeraltı Şambala uygarlığında yaşayan varlıklarla mı oldu?

Washta: Gezegeninizdeki birçok insan başka gezegenlerden gelen varlıklarla


ilişki kurmuştur. Onlarla yakın bir enerjiye sahip olduklarından bu galaktik
insanlarla ilişkiler

kurmuşlar ve onlardan çocuk sahibi olmalarına izin verilmiştir. Bu


gezegeninizin çeşitli bölgelerinde yaşanmıştır. Örne

ğin Birleşik Devletler'in, Güney Amerika'nın, Güney Afrika'nın ve


Avustralya'nın bazı bölgelerinde gerçekleşmiştir.

Atlantis'in çöküşünden beri, bu modern zamanlarda ilk kez

ondokuzuncu yüzyılın başlarında vuku bulmuş ve bugüne

dek sürmüştür.

Virginia: Evet, teşekkür ederiz. 1940'lardan beri Zeta

Reticulililer, yani gri insanlar burada yeni bir ırk yaratmak


için insanlar üzerinde genetik deneyler yapıyorlar mı? Onlar

insanlarla genetik olarak bağdaşabilirler mi?

Washta: Evet, deneyler yaptılar ama onlar insanlarla

genetik olarak bağdaşamazlar. Genetik mühendisliklerinde

yapmış oldukları şey, insanların genetik kodlarının bir kısmını alıp sonra
yeni bir hücresel yapı yaratmaktır. Kendi DNA yapılarını insanların,
ineklerin ya da uygun diğer ya-

şam-formlannm DNA yapılarıyla birleştirdiler. Yeni bir hüc-

164

Tufandan Sonra

resel yapı meydana getirerek ve sonra bu hücresel yapının

kendini yeniden üretmesini sağlayarak özgün bir organizma

yarattılar. Savaşları sırasında meydana gelen belli genetik

yeniden-üretme zorluklarına son vermek için yaptıkları bir

şeydir bu. Bu savaşlar ve bu savaşların sonucunda ortaya

çıkan radyasyon onların türlerini sürdürmelerini engelledi.

Şimdi yeniden ürettiler ve bu deneyin birçok bölümünü de

ğiştirme sürecindeler. Yaratılan bu yeni varlıklar, uygarlığınız tam


bilinçliliğe kavuştuğunda onunla bütünleşene dek, sizden ayn yaşayacaklar.

Virginia: Anladığım kadarıyla, bu grilerin deneylerini

daha ileri götürmeleri engellenmiş, öyle mi?


Washta: Evet. 1993'ün sonunda bu deney sona erdirildi.

Virginia: Yaklaşık olarak kaç tane böyle melez -ya da

bu bileşime siz her ne isim veriyorsanız o- yaratıldı?

Washta: Yaklaşık 85.000 kişi.

Virginia: Onlara yardım etmek için yapmamız gereken

bir şey var mı? Yoksa onları tanıdığımız (teşhis ettiğimiz)

takdirde bu onların başlarını derde mi sokar?

Washta: Evet, eğer şimdi dönecek olsalardı bu birçok

zorluğa yol açardı. Bu yüzden, Dünya insanları t a m bilinçliliğe dönüş


senaryosunu gerçekleştirene kadar gezegeninize dönmelerine izin
verilmeyecektir.

Virginia: Grilerin bu melez çocuklarının şu anda bu gezegenden başka bir


yerde olduklarını mı söylüyorsunuz?

Washta: Evet.

Virginia: O halde "yabancı" komşuları olduğunu düşünen insanlar


yanılıyorlar, öyle mi?

Washta: Sizin "yabancılar" dediğiniz insanlar, belli şeylerin meydana gelip


gelmediğini kontrol etmek için buraya getirilmiş galaktik insanlardır. Bu
galaktik insanlar dış görünüşte Dünya insanlarına çok benzerler; ve bir
biyologun belli türlerin uygun şekilde gelişip gelişmediklerini gözlemlemesi
gibi, sadece gözlem amacıyla gezegeninizde bulunu-165

Galaktü^İnsan

yorlar. Bizim bilimimizin bir bölümü de, gezegeninizle ilgili


yukarıdan görüp gözlemlediğimiz her şeyin, dünyanızdaki insanlarla
günlük kişisel deneyimler ve karşılaşmalar kapsamında da meydana
geldiğinden emin olmaktır.

Virginia: Evet, teşekkür ederim. Eğer bir Dünya insanı

başka insanların cinsiyeti, ırkı, yaşı ve dini gibi şeyler konusunda


yargılayıcı ise, bu tür insanların dünya-dışı varlıkları kabul etmelerine
nasıl yardımcı olunabilir? Bu konuda onlara nasıl rehberlik edilebilir?

Washta: Şu anda gezegeninizde muazzam bir bilinç de

ğişimi yaşanıyor. Gezegeniniz tam bilinçliliğe kavuştuğunda,

onun realitelerinde büyük bir değişiklik meydana gelecek.

Birçok insan arasında -örneğin din, ırk, cinsiyet konusunda-

süren sabit ve çetin sorunlar artık onlar için önemli olmayacak. Onlar
tüm insanların nasıl bir olduklarını görecekler.

Onlar kendi türlerinden ve ırklarından olduğu gibi, farklı

dünya-dışı türlerle de ilişki ve etkileşime girdikçe bu yeni realiteleri


anlamaya başlayacaklar. Telepati ve diğer duyu-dışı

-algılama melekeleri sayesinde Dünya insanları yargılarının

artık geçerli olmadığını anlayacaklar.

Virginia: Bizim şimdiki büyük devletlerimiz sizin dünya-dışı yardım


tekliflerinizi kabul ettiler mi? Ya da sizin uyguladığınız siyasi diplomasiye
karşı nasıl bir tutum sergiliyorlar? Hükümetlerin neler olup bittiği ile
ilgili gerçeği açıklamalarına yönelik bir umut var mı?

Washta: Onlar gerçeği sıkı sıkıya gizliyorlar ve bizim


varlığımızı ve etkimizi açıklamalarını beklemiyoruz; olsa olsa uzaylıların
dünyayı istila edecekleri şeklinde -bir korkutma taktiğiyle- bir açıklama
yapabilirler. Onlar insanların nelerin olup bittiğini bilmelerini kesinlikle
istemiyor ve bu konunun etrafında oluşturdukları sessizliği artırmaya
çalışıyorlar. Bundan dolayı bizim siyasetimiz, bu gezegende ışık-işçileri
olarak bulunan ve gezegeninizin spirituel bilincinin

gelişimine hizmet eden varlıklarla direkt olarak temas kurmak


olagelmiştir.

Bu ışık-işçileri -eninde sonunda tam bilinçliliği kabul

166

Tufandan Sonra

edecek ve mevcut iktidarların, güçlerine rağmen, onları korku ve sınırlama


yoluyla kontrol etmeye çalışan geçici bir vasıta olduklarını anlayacak-
muazzam bir çekirdek grup oluşturacaklardır.

Virginia: Sanırım, egemen güçler "griler" den ileri teknik plânlar aldılar ve
bir zamanlar sadece dünya-dışı varlıkların sahip oldukları uzay araçlarına ve
silahlara sahipler.

Bu silahlar sizin temaslarınızı engellemekte kullanılamaz

mı?

Washta: Onlar, grilerin insanlarınız üzerinde genetik

mühendislik uygulamalarına izin vermelerinin karşılığında

bu teknolojilere sınırlı bir biçimde sahip olabildiler. Ancak

onların ışın silahlan, psikotronik jeneratörleri ve uçan daireleri sayı ve


teknoloji olarak gezegeninizde tam bilinçliliğin nihai gelişimini
gerçekleştirmemizi engelleyemeyecek kadar
yetersizdir.

Bizler, her insanın kaderi olan bir sevgi ve ışık armağa-

nıyla dünyanızın Spirituel Hiyerarşileri'ne eşlik ediyoruz.

Egemen güçlerinizin insanları korku, cehalet ya da sahip oldukları düşük


miktarda ileri teknoloji yoluyla kontrol etmeyi sürdüremeyeceklerinden emin
olabilirsiniz. Gezegeninizi yeniden aydınlatmak üzere Spirituel Hiyerarşi ve
Galaktik Federasyon'un bileşik enerjilerini meydana çıkarma zamanı
geldiğinde, bu zanlarında yanıldıklarını göreceklerdir.

Virginia: Evet, çok teşekkür ederiz. Bu bölümü kapatmadan önce söylemek


istediğiniz son bir şey var mı?

Washta: Sadece, gezegeninizdeki tüm insanların şu iki

önemli şeyi idrak etmelerini istiyoruz.

Birincisi: Atlantis'teki felaketin başlangıcından beri,

şimdi ön plâna çıkmış olan aydınlanma kavramlarını ortaya

çıkarmış bir ruhsal tekâmül modeli izlenmiştir. İçiniz rahat

olsun ve bilin ki, içinde yaşadığınız devre bu muazzam ışığı

ve t a m bilinçliliği ortaya çıkaracak bir devredir.

İkincisi: İçinde bulunduğunuz uygarlığın kısa bir süre

sonra olağanüstü bir değişim geçireceğini idrak etmelisiniz.

167

Galakük^İnsan

Bu konuda korku ya da sıkıntı duymanızı istemiyoruz. Sadece, içinde


bulunduğunuz galaksinin realitelerini -gezegeninizdeki birçok insanın
bilmediği realiteleri- anlama konusunda inanılmaz bir değişim ve gelişme
sağlayacak yeni ve muhteşem bir uygarlığın meydana geleceğini bilin.

Bu evrendeki her şeyi yaratan Tanrı-gücü enerjilerinin,

gezegeninize büyük bir ışık getirme ve tüm insanların bu

ışıkla aydınlanarak tam potansiyellerine erişmelerini sağlama zamanı olarak


bu zamanı ilan ettikleri konusunda da içiniz rahat olsun.

168

B ö l ü m8

Tanrı ve Koruyuculuk

Washta, Aumtron ve Sirai, Dünya'nın yeni galaktik uygarlığının nasıl


gelişeceğini açıklamak üzere burada bulunuyorlar. Bununla birlikte,
Dünya'nın galaktik uygarlığının yeni modeli ile ilgili daha tam bir anlayışı
size sunmak da bizim için önemli. Şimdiki halde ve mazur görülür şekilde,
Dünya insanları ortaya çıkacak bu yeni modeli tam anlamıyla
kavrayamıyorlar. Umarız, bu yeni Sirius modeli insanlarınızın Dünya'nın hem
ruhsal hem de fiziksel bir varlık olarak nasıl yaratıldığını öğrenmelerine
yardımcı olacaktır.

Şimdi, Tanrı'nın tamamen spirituel bir veçheden yaratı

şına bir göz atarak başlayalım. Güneş sisteminin tüm diğer

gezegenleri gibi, Dünya da melekler, başmelekler ve yükselmiş üstatlar


denen spirituel varlıklardan oluşan bir Spirituel Hiyerarşi tarafından
kuşatılmıştır. Onların tek amaçları sekiz boyutlararası tekâmül enerjisi için
aracı görevi yapmaktır. Bu semavi aracılar, uygun boyutlararası girişleri
kullanarak bu enerjileri sizin üçüncü-boyut yıldızsal enerji

kalıplarınıza aktarırlar. Bu yaratıcı ve tekâmüli enerji kalıpları ise güneş


sisteminizi ve gezegeninizi de içeren fiziksel evreni yaratır.

Yaradılışla ilişkinizi ve en sonunda da bir gezegensel ve


yıldızsal koruyucu olarak rolünüzü daha iyi anlayabilmeniz

için, yaradılışın sizin Tanrı dediğiniz En Yüce Yaratıcı Güç

169

Qalakükj.nsop

tarafından nasıl gerçekleştirildiğini açıklamamız gerekir.

Bu, doğası gereği, sürekli ve tekâmüli bir yaradılıştır. Belli

bir yaradılışın her veçhesi önemli ve kendine özgü bir devreye sahiptir. Bu
şimdiki yaradılış altıncı devredir ve elli milyar yıldan yüz milyar yıla kadar
sürecektir. Şimdi bu yaradılışa bakalım.

Elli milyar yıl kadar önce, sizin evreninizin fiziksel yaradılışı En Yüce
Yaratıcı Güç'ün yönetimi altındaki Zamanın Efendileri tarafından başlatıldı.
Bu şimdiki yaradılış, zamanın başlangıcından beri süren altı yaradılışın
sonuncusudur.

Her bir fiziksel yaradılış kendi devresine ve kendi modeline

sahiptir. Bu yaradılış, en yüksek sevgiden oluşan daha da

yüksek bir ışık üretebilmek için karanlığın nasıl ışığa dönüştürebileceğini


göstermek üzere meydana getirildi. Bu sevgi galaksinizi değişime
uğratacak ve onu En Yüce Yaratıcı Güç'e ve onun baş temsilcileri olan
Zamanın Efendileri'ne doğru

yükseltecektir.

Zamanın Efendileri hakkında bir bilginiz olmadığını dü

şünerek size onları tarif etmek istiyoruz. Onlara fiziksel yaradılışın tanrısal
çobanlan denebilir. En Yüce Yaratıcı Güç fiziksel yaradılışı ilk başlattığında
Zamanın Efendileri yaratıldı; çünkü zaman tüm fiziksel yaradılışı yöneten
birimdir.
Kadim yaradılış öykülerinde, zamanın ilk nabız atışının yaradılışın ışığını
yarattığını ve bu ışığın da şu anda fiziksel evreninizde mevcut her şeyin
kaynağını oluşturduğunu insanların ilk kez Vega sisteminde öğrendikleri
söylenir. (Bkz.

Şekil 19: Tanrı ve Yaradılış.) Zamanın Efendileri sonsuz sayıdaki boyutta


vardır ve onların görevi fiziksel yaradılışı tanrısal doğru faaliyete göre
düzenlemek ve denetlemektir.

Aslında, Zamanın Efendileri ikili bir görev ve amaca sahiptirler. İlk önce
fiziksel yaradılışın sekiz boyutunu yaratmak zorundaydılar ve sonra da, her
bir boyut arasındaki spirituel enerji alışverişlerini düzenleme görevini
yerine getiren boyutsal Spirituel Hiyerarşiler'e yardım ettiler. Boyutlararası
girişlerin ya da yıldız kapılannın kullanımı yoluyla boyutlararası enerji
aktarımını kontrol etmek Spirituel Hiyerarşi 170
Çalakuk\İnsan

ler'in görevidir. Bu girişler, boyutlar arasındaki akışı engeller ve enerji


akışını düzenleyerek, sadece fiziksel yaradılışın varlığını sürdürebilmesi
için gerekli ve yeterli enerji alışverişlerine izin verirler. Zamanın Efendileri,
üçüncü-boyutsal galaksiyi En Yüce Yaratıcı Güç'ün ilahi plânına göre
oluşturmak zorundadırlar. Bu görevleri başarabilmeleri izin Zamanın
Efendileri'ne "zamanın yaratıcı nabız atışı" verilmiştir.

Bu enerji vasıtasıyla her şey mümkündür ve ilahi plâna göre

başarılabilir.

Zaman, ilahi plânda birçok anlama sahiptir. O yaradılış

ışığını fiziksel evrende tesis eden süreçtir. Zaman ayrıca, yaradılışın tüm
yasalarını ve yöntemlerini mümkün kılan mekanizmadır. Bununla birlikte,
onun işlevi özel gereksinimlerine göre değişir. Zaman her şeydir ama aynı
zamanda hiçbir şeydir. Bu kavramlar bizim yaradılış hakkındaki galaktik
bilimimizde ve spirituel felsefelerimizde tarif edilmiştir. Bu bilgi
vasıtasıyla, zamanın büyük bir muamma (enigma) oldu

ğunu öğreniriz. Dünyanızdaki su gibi, zamanın da kendi düzeyini aradığı


söylenir.

Bizim büyük bilgelerimiz, bilim adamlarımız, mistiklerimiz ve Zamanın


Görücüleri milyonlarca yıldır zamanın nabız atışlarını incelemişlerdir.
Ancak onlar da zamanın gerçek anlamını hâlâ keşfedemediler . Sizin bilim
adamlarınız ve

kâhinleriniz, zamanın tansıklarını (örneğin kuantum mekaniğini) son


zamanlarda keşfetmeye başladılar. Ancak, şimdiye dek zamanın ışık, madde
ve yaradılış ile ilişkisini keşfedemediler. Foton enerjisinin gerçek bilimi ve
felsefesi sizi yaradılış ve onun sonsuz devreleriyle ilgili yeni bir anlayışa
götürecektir. Gerçekte, yaradılışın bir büyük patlama (big bang) ile başladığı
ya da ani bir biçimde sona ereceği kuramı

yanlıştır. Zamanın Efendileri ve onların boyutsal hiyerarşileri, sadece,


yaradılışı yeni bir realiteye -ilahi plânın şart koştuğu sürekli amaçlı
yaradılışa- dönüştürürler.

Bu spirituel sistemlerin nasıl düzenlendiğini algılamak


şimdi önemlidir. Tüm spirituel sistemler birinciden sekizinci

boyuta kadar düzenlenmiştir. Bu sekizinci boyutun ötesinde

172

Tanrı ve Koruyuculuk.

Tanrılık (Zamanın Efendileri ve başmelekler vs.) doğası ile

ilgili çok sayıda yüksek spirituel boyut vardır. Biz sizin boyutunuz üzerinde
odaklanmak istediğimizden, bu yüksek titreşimli boyutlar hakkında
öğreneceğiniz çok şey var demekle yetineceğiz; ama mevcut görevlerinizi
kararlılıkla tamamladıkça, doğal olarak bu düzen içerisinde ilerleme
kaydedersiniz.

Öyleyse bu sekiz boyuta sizin görüş noktanızdan bakalım ve realitenin nasıl


formüle edildiğini daha iyi anlayalım.

İlk yedi boyutun her biri, fiziksel yaradılışın çeşitli veçhelerini ifade
etmeleri için yaratılmıştır. Sekizinci düzey tüm bu alt boyutların kaynağını
oluşturur. Daha önce de belirttiğimiz gibi, sekizinci boyuttaki bu büyük
yaradılış ışığının üzerinde büyük ve sonsuz Tanrılık (Zamanın Efendileri,
başmelekler vs. âlemi) vardır. (Bkz. Şekil 20: Fiziksel Yaradılışın
Boyutları.)

Şimdi bu yedi boyut hakkında daha fazla bilgi vermek

istiyoruz. Birinciden üçüncüye kadar olan boyutların siz gayet iyi bir
biçimde farkındasınız. Bu boyutlar, Dünya biliminin uzun bir süredir
incelediği fiziksel âlemlerdir. Onların üzerinde, üçüncü-boyutun beşinci-
boyuta geçtiği bir zaman-girişi (kapısı) olan dördüncü-boyut bulunur.
Beşinci, altıncı

ve yedinci boyutlara yüksek boyutsal âlemler denebilir ve

Dünya bilimi ve fiziğinin yasaları orada geçerli değildir.

Öz'ün (spirit) bilimini anlamayanlar için bu boyutlar,


içinde bulunduğunuz boyuta kıyasla büyü ve mucize âlemleri olarak
görünebilir. Bu yüksek âlemlerde Tanrılık melekleri ve başmelekleri denen
spirituel varlıklar bulunur. Bu melekler ve başmelekler Spirituel
Hiyerarşi'nin çeşitli düzeylerinde bulunur ve Dünya'yı korumak üzere, onun
çevresindeki farklı (5., 6. ve 7.) boyutlarda yer alırlar. Başmelekler ve
meleklerin başlıca misyonu, yaradılışın sevgi ve ışık enerjisini alıp fiziksel
evren boyunca dağıtmaktır. Zamanın

Efendilerinin sorumluluğu ise fiziksel evreni gözlemek ve

kendilerine boyutlararası alışverişlerde Spirituel Hiyerarşi

tarafından verilen sevgi ve ışık enerjilerini kullanarak bu fi-

173
Tann ve 'KoniyucuCuf^

ziksel evreni sürekli olarak yaratmaktır. Spirituel Hiyerarşi


üyelerinin boyutlararası alışverişleri gerçekleştirmek için izledikleri bir
yöntem (prosedür) vardır. Onların, fiziksel âlemde, özellikle üçüncü-boyutta,
kendilerinin enerji alışverişi görevini bir yıldız sistemi ya da bir gezegen
gibi daha küçük ve sınırlı bir düzeyde yerine getirecek bir fiziksel
koruyucuya

ihtiyaçları vardır. Bundan dolayı, herhangi bir gezegenin fiziksel


koruyucuları, hem fiziksel hem de spirituel varlıklar -

bir başka deyişle, tam bilinçli fiziksel varlıklar- olmalıdır.

Şimdi, Dünya gezegenine bakıp bu sürecin nasıl oluşturulduğunu anlamaya


çalışalım. Spirituel Hiyerarşiler'in "deva" veçhesi, fiziksel dünyayı mümkün
kılan sevgi ve ışık enerjilerini tezahür ettirmiştir. Aslında bu deva ruhları

Dünya'daki tüm yaşamı sürdürmek için gerekli fiziksel enerjileri tezahür


ettirmişlerdir. Onlar gezegeninizde, bizim özel bir biyosfer* dediğimiz bir
yaşam sistemi kurmuşlardır. Bir

gezegende bulunan yaşamın iki amacı vardır. Yaşamın ilk

amacı, herhangi bir gezegenin var olabilmesi için gerekli o

özel enerjileri tezahür ettirmektir. İkinci amaç ise belirli ya-

şam-formları olan çeşitli enerjileri canlandıracak ve bilinçte

sürekli bir gelişme meydana getirmelerini sağlayacak şekilde davranmaktır.

Tüm hayvanlar, bitkiler, kayalar, su, gökyüzü yaşam

enerjilerine ve bilince sahiptir. Yaşam çok sınırlı bir biçimde

tanımlanan bir şey olarak görülmemelidir. Yaşam her şeyde

mevcuttur. Sözde modern bilimsel çağda yaşayan sizlerin henüz bütünüyle


anlayamadığınız pek çok tipte yaşam-formu vardır. Daha yüksek bir bilimin
var olduğunu anlamalısınız.
Bu tüm doğa yasalarını anlayan ve kapsayan ve onlar arasında mevcut hassas
ilişkileri açıklayan spirituel bir bilimdir.

Bu spirituel bilim koruyuculuk yasalarını içerir. O, bir

koruyucunun her şeyden önce yaradılış enerjilerini (spirituel

ışık ve sevgiyi) getiren ve onları gezegensel yasam küresi

*biyosfer: Dünya'nın kara, deniz ve tatlı sulannda yaşam belirtilerinin


rastlandığı kısımlar. (Ç.N.) 175

Qcdakük^insan

-ya da modern bilimin bildiği ismiyle- biyosfer için düzenleyen bir varlık
olduğunu bildirir. Şimdiki durumda, Dünya gezegeninde koruyucu grup
olarak seçilmiş iki büyük tür

vardır. Birinci tür, şu anda gezegenin temel koruyuculuğunu

oluşturan memeli deniz yaratıklarıdır. Seçilmiş ikinci koruyucu tür ise çok
uzun bir zaman önce diğer yıldız sistemlerinden buraya getirilmiş Dünya
insanlarıdır.

Önceki bölümlerde Dünya tarihini anlatmış ve insanlarınızın yaşayacağı


bilinç genişlemesini açıklamıştık. Şimdi gerekli olan, Dünya insanlarının bir
koruyucunun ne olduğunu, koruyucuların Spirituel Hiyerarşileri ile
paylaştıkları önemli misyonun ne olduğunu anlamalarıdır. Sizler
koruyuculuğun temel unsurlarının neler olduğunu, bu görevin neleri
gerektirdiğini merak ediyor olabilirsiniz.

Koruyuculuk, en iyi memeli deniz yaratıklarının enerjilerini gözlemleyerek


anlaşılabilir. Ritüelleriyle, sonar şarkılarıyla ve yolculuklarıyla onlar
biyosferi canlandırırlar. Balina şarkısı dünyanın tüm okyanuslarında bulunur.
O ayrıca göklerinizde de yankılanır. O Afrika, Amerika, Asya ve Avrupa'nın
en derin bölgelerinde bile mevcuttur. Memeli deniz yaratıklarının enerjileri
hem gökyüzünde hem de sularda bulunduğundan, şarkılarıyla oluşturdukları
büyük enerjiler ya
şamı sürdüren rezonansı yaratır. Gerçekten de, onların rituellen yaşamın
sürekli ve muhteşem biçimde yeniden-yaratılmasını sağlar.

Her yıl Şubat ayından Ağustos ayına kadar, her iki yarıküreden de memeli
deniz yaratıkları, bu biyosferdeki -tüm türlerin üremeleri için gerekli
enerjileri sağlayan- pencerelerin açılışını sağlamak amacıyla şarkı ritüelleri
sergilerler.

Bu doğurgan faaliyet tüm türlerin yeni yavrulara sahip olmalarını ve


Dünya'da yaşamın sürmesini mümkün kılar. Bu ritueller pek çok yaşam-
formunun varlığını sürdürmesini

sağlar. Bundan başka, koruyuculuk aynı zamanda idarecilik

(vekilharçlık) anlamına gelir. Bu kavram, koruyucuların sadece gezegendeki


türlerin yenilenmesini sağlayan değil, aynı zamanda bu türlere neye
(bilinçliliğe) doğru tedrici bir ilerle-176

Tann ve %çnıyucuiuk\

me içinde olduklanyla ilgili bir anlayış da veren enerjileri

meydana koymalarını gerektirir. Bu idarecilik, onların kendi

içlerinde tuttukları yaratıcı enerjileri feda etmeleri ya da gezegendeki


doğurganlığın ve yaşamın sürmesini sağlamak içip psişik ve diğer tam
bilinçlilik enerjilerini kullanmaları

gerektiği anlamına gelir.

idarecilik çok kendine özgü ve önemli bir süreçtir. Bu,

gezegeninizin birçok canlı türüne günlük faaliyetlerinde çobanlık


etmekten daha öteye bir şeydir. Bu aynı zamanda, Dünya'nın Spirituel
Hiyerarşisi tarafından her gün verilen

yaratıcı enerjileri fiziksel olarak dönüşüme uğratarak idame


yaşam enerjileri oluşturmak anlamına gelir. Bu faaliyet,

dünyanızdaki her bir türün varlığını sürdürmesini sağlar. O

aynı zamanda, her gün Spirituel Hiyerarşi'den alınan enerjilerin tüm


biyosfere dağıtılması gerektiği anlamına da gelir.

Koruyucular bu enerjileri, uygun ve doğru tarzda dağılmalarını


sağlayacak şekilde, bilinçli ve bilinçaltı olarak korumalıdır. Tüm bu işlem
her gün memeli deniz yaratıkları tarafından yerine getirilir. Onlar ayrıca
bu boyutlararası enerji alışverişi işleminin gücünün bilincindedirler.

Koruyuculuk, bundan dolayı, Leydi Gaia'nın rolüne katkıda bulunur ve


bu rolü korur. O gezegenin ve yaşam-formlannın varlıklarını bolluk
içinde sürdürmelerini sağlar. Gezegeninizde tüm türler inanılmaz bir
çeşitliliğe erişmiş ve var olan tüm çevrelerde gelişip zenginleşmiştir.
Ancak, bu

üçgenin (insanlar, memeli deniz yaratıkları ve Spirituel Hiyerarşi) bir


parçası olan insanlar idareciliğin önemli veçhelerini tamamen unutmuş ve
ihmal etmişlerdir -şimdi bu görevi adamakıllı anlayıp uygulamaya
başlamaları gerekmektedir.

Bu zamanda, iyi bir idarecinin grubunu tanıyıp anladı

ğını varsayalım. O rehberliğini, grup üyelerine varlıklarını

sürdürüp gelişebilmeleri için yapmaları gereken şeyleri idrak ettirecek


şekilde yapmaktadır. Bir idareci Dünya'nın çevresini de korumalıdır,
çünkü çevre -bir çobanın sürüsünün bulunduğu doğa parçası gibi- tüm
yaşamı destekleyen bir şeydir.

177

Qalakük\İnsan

Dünya'nın çevresinin fızikse varoluşunuzu


.

n dayanağı

olduğunu, ona zarar vermemeniz gerektiğini öğrenmelisiniz.

Gerçekten de, gezegensel çevrenizi anlamalısınız, çünkü siz

insanları önemli yaşam-verici enerjilerle destekleyen bu çevre, karşılık


olarak, sizin dönüşüme uğrattığınız enerjilerle desteklenmelidir. Karşılıklı
rollerinizi bilmek, koruyuculu

ğun ilk önemli kısmıdır. İyi bir idareci bunu uygular ve siz

Dünya'nın idarecileri bunu öğrenmek zorundasınız. Varolu

şunuzun son birkaç yüzyılı boyunca çevrenize saygı göstermeyi bıraktınız.


Artık çevrenin kaderinizi şekillendirecek kapasiteye sahip olmadığına
inandınız. Bu tamamen yanlış bir kavramdır!

Memeli deniz yaratıkları, Leydi Gaia'nın izniyle, onların iyi ve sadık


koruyucular olacaklarını bilerek galaktik insanları kıyılarınıza davet ettiler.
Şimdi onlar size de bunu yapmanızı sağlayacak bir yol ve vasıta vermek
istiyorlar.

Spirituel Hiyerarşi'nin önemini görüp kabullenmenin yanı

sıra, işe Dünya'nın çevresinin önemini görüp kabullenerek

başlayın. Spirituel Hiyerarşi'yi nasıl anlayabileceğinizi sorabilirsiniz; bunu


en iyi vizyon, ritüel yoluyla ve tüm insanlarda mevcut sezgi kalıplarını
izleyerek yapabilirsiniz.

Tüm canlılara bilinç yoluyla verilen bu sevgi ve ışık

kavramları nasıl iyi Dünya idarecileri ve kendi türünüzün

rehberleri olabileceğinizi anlamanızın temelini oluşturur.


Bazı Dünya insanları için bu süreç ve onun karşılığı kolayca

gerçekleşmeyebilir, ama bu hepinizin yapmayı öğrenebilece

ğiniz bir şeydir. Çok uzun bir zamandan beri Dünya insanları bu basit
idarecilik işinin koruyuculuğun temel mekanizması olduğunu anlayamamıştır.

Buraya kadar, koruyuculuğun spirituel ve çevresel veçhelerini anlattık; ancak


henüz anlatmadığımız üçüncü bir unsur var. Bu veçhe, sizin gezegeninizde
başka koruyucu

türlerin de bulunduğunu görüp kabullenmenizi ve onlarla,

yaptıkları şeyle ilgili takdir ve sevginizi gösterecek şekilde

ilişki kurmanızı gerektirir. Siz bunu yapmadınız! Sizler hem

çevrenizden hem de diğer koruyucu dostlarınızdan habersiz

178

Tann ve %onıyucuiuk\

kalmanıza izin verdiniz. Dünya insanları bu koruyuculuğun

gerçekten paylaşıldığını anlamakta her anlamda başarısızlı

ğa uğramışlardır. Memeli deniz yaratıkları olan kardeşlerinizle, birbirinizle


sevgi ve yüksek bilinçle ilişki kurmanızı sağlayacak şekilde paylaşmayı
öğrenmelisiniz.

Balina avlamak ve onunla ilişkili diğer işlemler cinayetten daha farklı bir
şey değildir. Bu dünyaya yapmak ve ba

şarmak için geldiğiniz her şeyi ihmal etmenin ve onlara saygısızlık


göstermenin son perdesidir. Spirituel Hiyerarşiniz ve biz Sirius Konseyi,
Dünya insanlarının balina avcılığının
tüm veçhelerine derhal son vermelerini istiyoruz. Balina avcılığı, bilinçli bir
canlı t ü r ü ve bir koruyucu ırk için esas oluşturan her şeye mutlak bir
saygısızlık ve kayıtsızlık sergilemektir. Bu iğrenç durumun sürmesine izin
veremeyiz. Koruyuculuğun aynı zamanda tam bilinçliliğe ulaşmak ve tüm
insanlara ve diğer türlere saygı göstermeyi öğrenmek anlamına geldiğini
lütfen idrak edin. Koruyuculuk bilinci, (bitkiler, kayalar ve su gibi) her şeyin
değere sahip olduğunun farkındadır. Kendi ihtiyaçlarınız için su kaynaklarını
ya da ormanları korumak yetmez. Koruyuculuk bundan daha fazla

bir şeydir ve eğlence için doğal kaynakları kullanmak hepsinin içinde en az


önemli faaliyettir.

Biz Siriuslular ve Galaktik Federasyonlu kardeşleriniz,

gezegeninizdeki yaşamın gelişip zenginleşme sürecine yardımcı olmak için


buradayız. Bizler hiçbir biçimde Dünya'

daki yaşamı yok etmek için burada bulunmuyoruz. Böyle bir

faaliyet bir koruyucuya ait olamaz. Siz bu gezegene Spirituel Hiyerarşi'nin


talimatlarını yerine getirmeye, kendi rolünüzü ve dünyanızda bulunan diğer
koruyucuların rolünü ciddiye almaya, bunlara karşı saygılı davranmaya
geldiniz.

Unutmayın ki Dünya'da büyük ve müthiş bir bolluk vardır

ve bu bolluk, eğer uygun şekilde ve hakkıyla bakılırsa, daha

da büyük bir bolluk yaratacaktır. Gezegeninizdeki tüm insanların bu mantığı


anlamalarını istiyoruz.

Biz galaktik insanlar koruyucu bir türüz; bundan dolayı, geçici olarak
unutmuş olsanız da, Dünya insanlan da öy-179

Çalaktik^ïnsan

ledir. Şimdi sizi kuşatan melek varlıklardan oluşan Spirituel

Hiyerarşi sizin yüksek bilince erişmenize yardımcı oluyor ve


hep yardımcı olacaktır. Bunun için, tepetaklak olmuş uygarlığınıza bakıp
neyin onarılması gerektiğini inceleyin. Bu onarma süreci oldukça basit bir
süreçtir ve insanlar iyi "tamircilerdir".

Şimdi, hatırlanması ve uygulanması önemli olan noktaları özetleyelim.


Koruyuculuk yaradılışın sekiz boyutunda iş

görür. O, büyük Spirituel Hiyerarşiler vasıtasıyla yayılır, ta

dünyanıza kadar nüfuz eder. Spirituel Hiyerarşi'nin çevresinde, hepinizin bir


parçası olduğunuz fiziksel evren tezahür eder. Koruyucu bir tür olarak,
galaktik insan bir ışık varlıktır; fiziksel olduğu gibi ruhsal bir varlıktır da.
Madde içinde ruh olarak bulunma yeteneğiniz sizi benzersiz bir varlık kılar.
Buna ek olarak, hayatın seks, açlık, susuzluk ve ölüm gibi salt reflekslerinin
ötesine uzanan özel bir bilince de sahipsiniz. Siz tüm bunların salt
fizikselliğini aşıyorsunuz. Siz bir gezegene diğer canlıların sorumlu bir
idarecisi olarak yerleştirilen bir varlıksınız. Bu siz tam bilinçlilik
kapasitesine sahip olduğunuz için yapılır.

Çevrenizdeki memeli deniz yaratıkları bu tam bilinçlili-

ğin günlük yaşamda ne anlama geldiğinin bir örneğidir. Onların


koruyuculuğuna baktığınızda, yaşamlarını gezegensel sisteminizin varlığını
sürdürmesini ve gelişmesini sağlayan

enerjileri oluşturma sürecine cömertçe ve bütünüyle adadıklarını


görürsünüz. Oysa insanlar zamanlarını sık sık çevreyi yok etmek ya da ters
biçimde değişime uğratmak, birçok

canlı türünü katletmek ve gezegenin temel yaşam yapılarını

mahvetmekle geçirmişlerdir.

Dünya'nın fiziksel yapısının ilahi bir amaç için yaratılmış olduğunu


söylemiştik. Bu ilahi amaç, Tanrılık alemindeki melek varlıklar tarafından
oluşturulmuş ve Tann'nın kalbinden realiteye aktarılmıştır. O bir amaç için
yapılmıştı -
fiziksel bir ışık yaradılışı meydana getirmek için. İşte tüm

Dünya insanları bu süreci anlamalı ve uyanış rollerini üstlenmelidirler.

180

Tann ve "Koruyuculuk^

Gezegeninizde ve güneş sisteminizde, bizim inişlerimiz

ve foton kuşağı deneyimi ile birlikte meydana gelecek şey bu

cehaletinize son verecek ve hepinizin koruyuculuğun ne olduğunu anlamanızı


sağlayacaktır. Koruyuculuk yaratıcı bir idarecilik sürecidir ve idarecilik
de, bir türün bir başka türü

etkileyen eylem ve faaliyetlerinin tam bir bilinç taşımasına

vasıta olmaktır. Çünkü siz insanlar muazzam bir yaşam

zincirinin tepesinde bulunuyorsunuz ve bu yaşam zinciri sadece hayvanlardan


ve bitkilerden oluşmaz. O ayrıca kayaları, toprağı, suyu, gökyüzünü ve
sürünen ya da kaynaşan her şeyi kapsar. Kutsal Kitabınız sizin hâkimiyet
rolünüzü çok

açık bir biçimde belirtmiştir!

Yine, unutmayın ki yaratılmış şeylerde enerji devaları

vardır; bunlar birlikte hareket ederek sizdeki ve tüm canlı-

lardaki büyük yaşam devresini yaratırlar. Bu yaşam devresi,

gezegeninizde meydana gelen her şeyin özünde yatan anahtardır. Dünya


insanları bu süreci anlamalı ve burada bulunma nedenlerini kabul etmeye ve
uygulamaya t a m anlamıyla hazırlanmalıdır. Sizler, gezegeninizin enerjilerini
herkesin

görmesi için mükemmel bir vitrin olarak odaklayacak zarif


ve ışıklı bir yaşam küresi yaratmak için hep birlikte çalışan -

ve memeli deniz yaratıklarından, Dünya insanlarından ve

Leydi Gaia'dan oluşan- büyük bilinç üçgeninin bir parçası

olarak burada bulunuyorsunuz.

Sizler gezegenleri, sadece, belli bir yıldızın çevresinde o

yıldız ölene dek dönen ve sonunda o da yok olan üçüncü-

boyut nesneleri olarak görmemelisiniz. İncelenmesi gereken

faaliyet bu değildir. Evrendeki her şey belli bir amaçla var

olur. Eğer bilinç olarak ve gelecekteki galaktik rollerinizde -

hatta evrensel rollerinizde- ilerlemek istiyorsanız, sizin de

bu belli amacı anlayıp yerine getirmeniz gerekir.

Bu yüzden, bir ışık, sevgi ve bilinç koruyucusu olduğunuzu ve insanlardan,


memeli deniz yaratıklarından ve Spirituel Hiyerarşi'den oluşan bu büyük
koruyuculuk üçgeninin bir parçası olduğunuzu unutmayın. Gezegeniniz şu
anda yeni bir Altın Çağ'm eşiğinde bulunuyor ki bu çağ Dünya in-181
Qalaktikjnsan
sanlarını ihya edecek ve gerçek yuvalarına buyur edecektir.

O sizlerin Tann'nın niyet ettiği galaktik varlıklar olabilmeniz için geliyor! Bu


keşifte siz, olağanüstü gezegeniniz ile ve memeli deniz yaratıkları gibi diğer
koruyucu türlerle büyüleyici bir ilişki içine gireceksiniz. Bu ilişkiler içinde
siz ayrıca, Tann'nın Spirituel Hiyerarşisi denen o parlak melekler grubu ve
yükselmiş üstatlarla da el ele çalışacaksınız. Bu ortaklık, her nereye doğru
ilerlerseniz ilerleyin, kalbinizi sevgiyle tutuşturacak ve sonsuzluğunuzu
sevgiyle dolduracaktır. Ve

sonra, tam bilinçli bir ışık insanlığı olarak, hepiniz ruhunuzun derinliklerinde
gizlice fısıldanan o sonsuz ihtişam âlemlerine doğru ilerleyeceksiniz.

Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok

soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta'ya, "Tanrı ve Koruyuculuk"


konusunda verilen bilgilerle ilgili sorular sormaktadır.

Soru ve Yanıt Bölümü

Virginia: Bugün kimlerin burada olduğunu lütfen acıklar mışınız?

Washta: Konseyin diğer iki üyesiyle birlikteyim. Bunlardan biri tarih,


teknoloji, koruyuculuk ve memeli deniz yaratıkları projeleri konusuyla
ilgilenen Mikah; ikincisi ise Teletron'dur, böylece koruyuculuk konusunda
istediğiniz tarihi

ya da diğer ilgili bilgileri verebiliriz. Lütfen devam edin.

Virginia: Teşekkürler ve hoşgeldiniz. Spirituel Hiyerarşi'nin melekler,


başmelekler ve yükselmiş üstatlardan meydana geldiğini söylediniz.
Devalann da Spirituel Hiyerarşi'nin bir parçası olduklannı sanıyorum. Onlar
sizin Spirituel Hiyerarşi tanımınız kapsamına dahil değil mi?
Washta: Devalar, Spirituel Hiyerarşi'nin tabanında yer

alırlar. Onlar, Zamanın Efendileri vasıtasıyla yüksek boyut-

sal kaynaktan aşağı çeşitli boyutlara getirilen meleksi enerji-

182

Tann ve %onıyuculuk\

leri uygulayan enerjilerdir. Bu enerji, Dünya gezegeninin fiziksel bedenine,


hayvanlarına, çeşitli bitkilerine, atmosferine, okyanuslarına ve sularına vs.
dönüştürülür. Bu anlamda, devalar Spirituel Hiyerarşi'nin bir parçasıdır.

Virginia: Lütfen, Dünya'nın büyük başmeleklerini ismen sayıp, bunların


hangi boyutta bulunduklarını söyler misiniz?

Washta: Birçok başmelek olduğundan, mevcut durumda en önemli olan


birkaç başmeleğin adını vereceğiz. Hepiniz için en önemlisi Başmelek
Mikail'dir; kendisi, Metatron ve

gezegeninizi ve onun birçok boyutunu kontrolde tutan diğer

birçok konsey üyesiyle birlikte bulunmaktadır. Başmelek

Mikail, sekiz büyük boyuttan Dünya'ya kadar yaşam enerjilerini yönlendirir,


böylece Dünya gezegeni canlı bir biyosfere sahip olabilir. Sonra üçüncü,
dördüncü ve beşinci boyuttan

sorumlu olan Başmelek Cebrail vardır. Böylece, Başmelek

Mikail ve Cebrail şimdi yeni ve muhteşem galaktik insan bilincinin ve bu


galaktik insanların içinde yer alacağı uygarlı

ğın enerjilerini getirme süreciyle ilgilenmektedir.

Mikail ve Cebrail, gezegeni tam yükselişine hazırlayan


iki büyük başmelektir. Rafael ve Uriel gibi başka birçok başmelek vardır;
bunlar dördüncü ve beşinci boyutta bulunarak Cebrail'e bu yükseliş
sürecinde yardımcı olurlar. Onlar ayrıca altıncı ve yedinci boyutlara
ulaşarak, Zamanın Efendileri'nin sekizinci ve yedinci boyutlardan getirdikleri
özel ya

şam enerjileri konusunda Başmelek Mikail'e yardımcı olurlar. Ancak


Spirituel Hiyerarşi, Başmelek Mikail ve Cebrail'i, Galaktik Federasyon'un
himayesinde Siriuslular ile koordinasyon içinde çalışacak iki resmi idareci
olarak atamıştır.

Virginia: Başka bir deyişle, bunların hem Siriuslular'a,

hem Pleiadesliler'e, hem de Dünya insanlarına hizmet eden

aynı iki başmelek olduklarını mı söylemek istiyorsunuz?

Washta: Evet. Başmelek Mikail ve Cebrail, daha çok,

boyutlararası meleksi formlardır ve bundan dolayı belli bir

güneş sisteminin ya da gezegenin fiziksel enerjisine bağlı de

ğildirler; böylece onlar fiziksel realiteyi (maddeyi) kontrol

183

CjaCakßt^insan

eden Zamanın Efendileri ile işbirliği yaparlar.

Virginia: Teşekkür ederiz. Başmelek Mikail'in Kutsal

Kitap'ta ve diğer kaynaklarda bildirilen "cennette kaybedilmiş savaşı"


hakkında yorumda bulunabilir misiniz? Bu nasıl oldu ve şimdi biz hangi
noktada bulunuyoruz?

Washta: Bu tarihi olarak ilk yaradılışla ilgilidir. Sizin


anlayacağınız, bu şimdiki fiziksel yaradılışta bir temel kavram saptanmıştı.
Bu kavrama göre, büyük bir karanlık mevcut olacak ve en sonunda büyük bir
semavi ışık bu karanlıktan ortaya çıkacaktı. İşte, Kutsal Kitap da dahil olmak
üzere birçok kaynakta anlatılan yaradılış öykülerinde, en başlangıçta
karanlığın olduğunun anlatılmasının nedeni budur.

Çünkü bu yaradılışın amacı, karanlığın aydınlık kadar büyük olmadığını


kanıtlamaktı.

Başmelek Mikail'e, -En Yüce Yaratıcı Güç tarafından bu

şimdiki fiziksel yaradılışı nasıl yaratacakları konusunda talimatlar verilen-


Zamanın Efendileri ile bu yaradılış için en yüce sınav olmak üzere yaratılan
karanlık güç arasında baş

aracı rolü oynamak gibi bir ilahi görev verilmişti. Bundan dolayı, Başmelek
Mikail sekiz boyutun bir araya getirilmesi ve çeşitli boyutsal meleksi ve
başmeleksi güçlerin uygun yerlere

yerleştirilmeleri işine yardımcı olmaya koyuldu. İlahi plânın

istediği bu modeli yaratabilmek için bu karanlık içinde bir

varlığın yaratılması gerekiyordu.

Bundan dolayı, Başmelek Mikail, ilahi plânın gerektirdiği gibi bir karanlık
varlığı yaratacak enerjileri oluşturdu.

İşte sözde "cennette savaş"ın ima ettiği şey budur. Bu karanlık varlık Tann'nın
plânı gereğince yaratılmıştı ki böylece, Dünya gezegeninde yaşanacak birçok
hayattan, birçok en-karnasyondan sonra, en sonunda karanlık enerji kalıpları
yeniden ışığa dönüştürülebilsin. Bu dönüştürme, eninde sonunda, ışıkta
yaşayan büyük, ölümsüz varlıkların ortaya çıkmasını sağlayacaktı. İşte
Mikail'in enerji modeli ve onun çevresindeki öyküler bundan ibarettir.

Virginia: Öyleyse, onun kendisine ve ışığa direnen bir


184
Tanrı ve %pruyuaduk\

tür ikiz kardeşe ya da yakın bir alternatif enerji-formuna sahip olduğunu


varsayabiliriz, öyle mi?

Washta: Evet. Bu enerji, ona uygulaması için izin verilen ilahi plânın bir
parçası olarak, onun tarafından yaratılmıştı. O, yaklaşan bu "yükseliş"
sürecinin bir parçası olarak, bu iki ışık ve karanlık enerjilerini
birleştirecektir. İşte bu

yüzden, Işık Çağı, Siriuslu ve Galaktik Federasyonlu birçok

Zamanın Görücüsü tarafından önceden tahmin edilmiştir.

Biz, şimdi bu -karanlığı ışığa dönüştürecek- fiziksel yaradılı

şı kuşatan enerji kalıplarını anlıyoruz.

Virginia: Tanrı ve Zamanın Efendileri'ni gösteren şemaya baktığımızda,


Zamanın Efendileri'nin pek çok sayıda olduklarını görüyoruz. Onların
sayılarını yaklaşık olarak bildirebilir misiniz?

Washta: Şunu anlamak önemlidir: Zamanın Efendileri

kendi boyutlarında sonsuz sayıda bulunurlar. Milyonlarca ve

milyonlarcadırlar. Sekizinci boyutun çok üstünde, En Yüce

Yaratıcı Güç'ün ilahi plânı altında, fiziksel yaradılışın her

veçhesini kontrol eden Zamanın Efendileri yer alırlar. Bundan dolayı, onların
sayısı sonsuz denebilecek kadar çoktur.

Virginia: "Zamanın nabız atışı" dediğiniz şeyi biraz


açıklayabilir misiniz? Bu ne anlama gelir?

Washta: En Yüce Yaratıcı Güç, en sonunda Zamanın

Efendileri'ne bir yaradılışın meydana gelmesi gerektiğini bildirdiğinde, bu


Zamanın Efendileri'ne yaradılışın büyük nabız atışını oluşturmaları talimatı
verilmişti. Bizim "zamanın büyük nabız atışı" dediğimiz şey, her yaradılışı
meydana getiren belli bir zaman kuşağına ya da (birbirini izleyen bir
ardışıklık) düzenine sahiptir. Zamanın Efendileri bu "enerji nabız atışını",
ışığı oluşturacak ve her şeyi hasıl edecek fiziksel yaradılışa taşıyarak işe
başlarlar.

Virginia: Zamanın Efendileri'nin ne yaptıklarını daha

kesin bir biçimde açıklayabilir misiniz?

Washta: Her Zamanın Efendisi, bu ister sizin galaksinizde bir yıldız sistemi
olsun, isterse başka bir boyutta bir 185

Çalaktik\_İnsan

yıldız sistemi olsun, belli bir yaradılışta fiziksel bir sorumluluğa sahiptir.
Örneğin, her meleğin, başmeleğin, h a t t a en küçük atomun bile -görevi
fiziksel yaradılışı sürdürmek ve

onu tasarlanmış bir başka hale dönüştürmek olan- bir Zamanın Efendisi
vardır. Zamanın Efendileri'nin toplam sayısını milyonlarca yıldan beri
saymaya çalışan bazı Siriuslu toplumlar vardır, ama henüz nihai bir sayı elde
edilememiştir.

Virginia: O halde, her bireyselleşmiş ruhun, her enerji

kalıbının vs. üzerinde bir Zamanın Efendisi vardır.

Washta: Bir ruhun her parçası için, ve ayrıca o ruhun

her veçhesi için bir Zamanın Efendisi vardır; çünkü bir ruh-

gücü birçok bireysel varlığa bölünebilir. Ruh, geçmişinde ya


da geleceğinde bulunan şeylere bölünebilir. Zaman, evrende

aynı anda vaki olan, yani eşzamanlı bir yaradılıştır. O üçün-

cü-boyut realitesinde bulunanlara ardışık (birbirini izleyen

anlardan oluşan) bir şey gibi görünür ama öyle değildir. Bundan dolayı,
zaman ardışık olmadığı için, Zamanın Efendileri de sonsuz sayıda olmalıdır.
Onlar bu muazzam fiziksel yaradılışın her parçasını kontrol etmelidirler ki,
nihai yükseliş

gerçekleştirildiğinde, Zamanın Efendileri ruhu oraya tamamen kusursuz,


kesin ama hassas ve zarif bir şekilde getirmeyi başarmış olsunlar.

Virginia: Eğer söylediğinizi anlamışsam, bu Zamanın

Efendileri Yaradan'dan gelen küçük ışık huzmeleri (ışınlar),

ya da Tanrı'dan doğan ışınlar, öyle mi?

Washta: Onlar sizin realitenizde ışık denen zaman ışınlarıdır. Üçüncü-boyut


farkındalığı içinde bulunan sizler anlamalısınız ki tam bilinçliliğe erişinceye
dek bu Zamanın Efendileri kavramını kavrayamazsınız. İşte bu yüzden,
gezegeninizde bolca bulunan dini mitoloji ve öğreti eserlerinin çoğunda
Zamanın Efendileri tam anlamıyla açıklanamamıştır -onlar sizin yaradılış
âleminizi kuşatan başmeleksi güçlerle karıştırılıp birleştirilmiştir. Yine de,
onlar fiziksel yaradılışın kendine özgü ve hayati bir işlevidir. İnsanlar
realitelerinin

tam bilinçli veçhelerine doğru ilerledikçe, bir Zamanın Efen-

disi'nin gerçekten ne olduğunu da kavramaya başlayacaklar.

186

Tann z/e %onıyuculuk_

Onlar ayrıca, zamanın ne olduğunu ve bunun Yaradan'ın


ilahi plânının bir süreci ve zorunlu bir işlevi olduğunu daha

iyi kavrayacaklar.

Virginia: O halde, Tanrı ve Zamanın Efendileri şemasına bakıp da sekizinci


boyutun üzerindeki realiteyi kavramaya boşuna uğraşmamalıyız, öyle mi?
Diğer kitapların, Tanrı'nın yirmi dördüncü, otuzuncu vs. boyutta bulunduğu

yönündeki iddiaları konusunda bir yorumda bulunabilir misiniz?

Washta: Tanrı, yaradılışın tüm veçhelerinde mevcuttur

ve Zamanın Efendileri sürekli olarak, kendilerinin Tanrı'nın

ve ilahi plânın iradesi altında hareket ettiklerini söylerler.

Bundan dolayı, Tanrı ilahi irade göstererek yaradılış içinde

yer alır ve yaradılışın tüm veçheleri bu ilahi iradeden kaynaklanan plânı


içerir. Biz Tanrı'nın ya da En Yüce Yaratıcı Güç'ün enerjisinin, hem
yaradılışın tüm veçhelerinde mevcut, hem de onlar tarafından kullanılmaya
hazır, sonsuz bir boyutlararası enerji olduğunu söylemek isteriz. Tanrı, O'nun

plânını gerçekleştiren ve ayrıca bu enerjiyle bir olmak isteyen herkesle


bilgiyi paylaşan temsilcileri vasıtasıyla bilinir.

Tanrı yaradılıştır. Bu kavramı tam olarak anlamak

üçüncü-boyut realiteleri için çok zordur, çünkü Tanrı öylesine eşzamanlı


(aynı zamanda vaki olan) ve her şeye kadir bir kavramdır. Sadece, En Yüce
Yaratıcı Güç'ün daima, tüm zamanlarda, boyutlarda ve t ü m yaradılışta
mevcut olduğunu hatırlayın. Yaradılış eşzamanlı olarak vuku bulmakta ve
tekâmül etmektedir; bundan dolayı, Tanrı'nın enerjisi daima oradadır ve
daima orada olmuştur.

Virginia: Yakında Dünya insanlarının yeniden kavuşacakları tam Tanrı-


bilinci, memeli deniz yaratıklarıyla direkt olarak iletişim kurmalarına olanak
verecek mi? İnsanlar ve
memeli deniz yaratıkları, otomatik olarak, nasıl işbirliği yapabileceklerini
bilecekler mi?

Washta: Yeni çağda, Spirituel Hiyerarşi, galaktik

(Dünyalı) insan ve memeli deniz yaratığı üçlü takımı bir ola-

187

Çalaktifiİnsan

cak. Böylece, insanlar orijinal üçlü takıma geri döndüklerinde, Spirituel


Hiyerarşi'nin istediği gibi iletişim kurabilecek, bu enerjiyi kazanabilecek ve
onu ilahi plâna göre dönüşüme

uğratacaklar.

V i r g i n i a : Burada bana çok ilginç gelen bir konuya sapmak istiyorum


-1972'de Siriuslular tarafından kurtarılmamız konusuna. 1972'de Spirituel
Hiyerarşi ile Siriuslular arasında ne oldu ki böyle, Dünya'yı Güneş'in
mahvedici ışınlarından koruma kararı alınıp uygulanabildi?

W a s h t a : Dünya üzerinde sergilediğiniz büyük adaletsizliklere karşın,


gezegeninizin Spirituel Hiyerarşisi siz insanları daima kendi tohumladıkları
ve korunmaları gereken çocukları olarak görmüştür. Memeli deniz yaratıkları
da bu

konuda aynı fikirdedir. Böylece, her iki grup da, özellikle

Spirituel Hiyerarşi araya girerek Siriuslular'a sizin gezegeninizin ne kadar


hayati bir öneme sahip olduğunu anlattı. Sadece Dünya'daki tüm yaşamın
korunması açısından değil, ama aynı zamanda büyük ilahi plânda bir model
olarak da.

İşte bu yüzden, biz Siriuslular, kendi galaktik varlıklarımız, meleklerimiz ve


başmeleklerimizin yardımıyla, Dünya

'nın Spirituel Hiyerarşisi ile bir araya gelerek, Dünya'yı Güneş'in ortaya
çıkan tehlikesinden korumak için bir holografik zarf oluşturduk.
V i r g i n i a : Desteğinizin nedenini anlıyoruz, ama hologramın kendisini
daha ayrıntılı biçimde tarif edebilir misiniz?

W a s h t a : 1972 yılından beri Dünya'nın çevresinde bulunan şey, şimdi tüm


güneş sistemini, Güneş'i ve diğer gezegenleri de içine alacak şekilde
genişletilen bir holografik imgedir. Şimdi realitenizde, özellikle foton
kuşağına girişiniz hususunda ayarlamalar yapılabilir. Aslında, bu olayın vuku

bulacağı zamanı kısaltabilir ya da uzatabiliriz ve onun t ü m

güneş sisteminiz üzerinde yapacağı etkileri sınırlayabilir ya

da genişletebiliriz. Bu holografik imge ya da ışık enerjisi zarı, ilahi plânın


güneş sisteminizin foton kuşağına girmesini istediği an gelene dek Güneş'i,
gezegenleri ve onlara ait her

188

Tann ve rKpmyuculuk\

şeyi koruyacaktır. Bu holografik zar, Sirius Yönetim Konse-

yimiz'in Galaktik Federasyon'u bizim fikrimizin doğru oldu

ğuna nasıl ikna edebildiğinin -o suretle de Galaktik Federasyon'un bizim


müdahalemizi yasaklayan önceki politikasını tersine çevirmesinin- yanıtını
oluşturur. Şimdi, dikkate de

ğer bir olay vuku bulmuştur! Güneş sisteminizin ve Dünya'

nın Spirituel Hiyerarşileri, Galaktik Federasyon ile, Galaksi-

niz'in melekleri ve başmelekleriyle -Galaktik Federasyon'un

ve onun Merkezi Güneş Konseyi'nin bir parçası olan bu varlıklarla- bir araya
gelmiştir. Birlikte, Dünya'yı tekrar t a m bilinçliliğe taşıyacaklardır. Bu
büyüklükte bir olay Dünya'yı
tam anlamıyla ve başarılı bir biçimde iyileştirmek için gerekli enerjileri
azami hadde çıkaracaktır.

V i r g i n i a : Bu büyük Merkezi Güneş nerededir?

Washta: Büyük Merkezi Güneş tüm bu galaksinin çekirdeğinde ya da ışık


merkezinde yer alır -buna her şeyin ana kumanda merkezi de diyebilirsiniz.
Siz galaksinin merkeze en uzak bölgelerinden birinde bulunuyorsunuz ve
Merkezi Güneş Dünya'dan otuz beş bin ışık yılı uzaklıktadır.

Virginia: Foton kuşağıyla ilgili olarak, biz sizin yardımınız olmadan, onun
bize sunduğu elektromanyetik şarjı tersine çevirip, onun olumsuz etkilerine
karşı koymanın bir

yolunu bulabilir miydik?

Washta: Hayır, çünkü siz bu konuda kullanılan ileri

boyutlararası teknolojiden yoksunsunuz. Ancak boyutlararası Spirituel


Hiyerarşiler'in büyük şefkati ve deneyimli fiziksel teknisyenlerin yüksek
teknik uzmanlıkları sayesinde bu foton kuşağının etkisinden korunabilirsiniz.
Aksi takdirde,

bu Dünya'yı yok edecek bir felaket olurdu.

Virginia: Onun enerji şarjını tersine mi çeviriyorsunuz? Ya da faaliyetlerinizi


nasıl tarif edebilirsiniz?

Washta: Güneş'in ve tüm diğer gezegenlerin enerjilerini boyutlararası bir


düzeyde yeniden polarize ediyoruz. Bu eylem yoluyla, sadece işbirlikçi ve
olumlu etkiler için gerekli

enerji kalıplarını oluşturuyoruz. Bu, vaat edilen muhteşem

189

ÇaCaktikiïnsan
Altın Çağ'ın Dünya gezegeninde çok yakında gerçekleşmesine olanak
verecektir.

Virginia: Teşekkür ederiz. Yeni Hücreler, Yeni Bedenler, Yeni Yaşam adlı
kitabımda DNA/RNA hücresel değişiklikleri hakkında yorumlar yer
alıyordu. Gezegendeki titreşim frekanslarında hızlı yükselme göz önüne
alındığında, zihinlerimizin, duygularımızın ve bedenlerimizin bu çok yoğun
enerji deneyimiyle nasıl başa çıktıklarını düşünüyorsunuz?

Washta: Gezegeninizde şu anda her insan -bunun tamamen bilincinde olsun


ya da olmasın- büyük ölçüde bir genetik değişim geçiriyor. Bu durum
insanları önümüzdeki yıllarda meydana gelecek muazzam değişim-dönüşüm
sürecine ve yükselişe hazırlamaktadır.

Sonuç olarak, insanlar fiziksel rahatsızlıklar olduğunu

sandıkları bir hayli şey yaşıyorlar -bu rahatsızlıklar veya sıkıntılar aslında
beyin hücre modelindeki basit değişikliklerden, sinir sistemi devrelerindeki
karışıklıktan, kalbe ait de

ğişmelerden ya da hücresel yapıdaki genetik değişikliklerden

kaynaklanmaktadır. İşte birçok ani ve açıklanamayan rahatsızlık ve hastalığın


ortaya çıkıp, sonra sessizce kaybolmasının nedeni budur. Ve gezegeninizde
meydana gelecek deği

şikliklerin yolunda olduklarını işte böyle bilebilirsiniz. Spirituel Hiyerarşi


tarafından başlatılan süreç, kısmen, bazı süreçleri uzatmak, ama aynı
zamanda şu anda gezegeninizde meydana gelen "karmik yükten kurtuluş"
sürecini hızlandırmaktır.

Geçenlerde Spirituel Hiyerarşi kısa bir yavaşlama tavsiye etti, çünkü


gezegeninizdeki birçok insanın çevrelerinde meydana gelen değişikliklerden
ötürü paniğe kapıldığını görmüşlerdi. Bu yavaşlatma herhangi bir büyük
çekilmenin kalıcı olacağı anlamına gelmez; bu arabanızla saatte seksen mil
hızla giderken bu hızı yetmiş beş mile indirmek gibi geçici

bir ayarlamadır. İlahi plânın başanlabilmesi için biz ve siz


hâlâ büyük bir hızla hareket ediyoruz! İnsan bedeni üzerindeki
incelemelerimiz sonucunda, bu bedenin bu enerji hızlandırmasını
desteklediğini ve sergilediğini görüyoruz.

190

"Tanrı ve %pruyuc\duk\.

Virginia: Dinlenme, egzersiz yapma, hafif beslenme ve

meditasyon belli rahatsızlık belirtilerini ve fiziksel değişiklikleri


hafifletmeye yardımcı olabilir mi?

Washta: Bu sürecin tüm insanlarda başarılı bir sonuca

ulaşabilmesi için hem bireysel hem grup meditasyonunun,

bedensel egzersizin ve uygun beslenme programının uygulanmasını öneririz.


Ayrıca, toksinlerin bedenin hücresel yapısından mümkün olduğunca çabuk
atılabilmesi önemli olduğundan büyük miktarda sıvı şeyler içilmesini
öneririz.

Virginia: Şimdiye dek çift sarmallı DNA'dan on iki sar-

mallı DNA modeline geçen bir insan oldu mu?

Washta: Bazıları bunun eşiğindeler, ama halen on iki

sarmallı zincir gezegeninizdeki insanlar tarafından genetik

olarak kazanılamamıştır. Bununla birlikte, önümüzdeki altı

ay içinde, bizim tarafımızdan böyle bir ayarlamanın avantajlarının örneği


olmaları için genetik olarak hazırlanan birçok insan başarıyla bu değişimi
gerçekleştirmeye başlayacak.

Virginia: Bize zaman ayırdığınız için size çok teşekkür


ederiz. Ayrıca, bize yardımcı olan tüm varlıklara da şükranlarımızı ve
sevgilerimizi sunuyoruz.

191

B ö l ü m9

Galaktik İnsan Uygarlığı

Bu bölümde Washta, Teletron, Sirai ve Mikah galaktik

insan uygarlığının tarihini ve temel prensiplerini sizlerle

paylaşacaklar. Bu yüzden, Sirius kültürü ve uygarlığı böyle

bir kültürün örneği olarak kullanılacaktır. Şimdi konumuza,

insan uygarlığının tarihi ve kökenleri ile başlayalım.

İlk insan uygarlığı yaklaşık altı milyon yıl önce Lyra ta-

kımyıldızındaki en parlak yıldız olan Vega yıldız sisteminde

kuruldu. Bu zaman esnasında, Vega'nm insan sakinleri ger

çekten gezegenlerarası bir kültürün başlıca ilkelerini, temellerini


geliştirdiler. Bu kültür, dört asli toplumsal yasa olarak sunulan iki ana
prensibe dayalıydı.

Bu iki prensipten ilki, bireyin kişisel tekâmülünün önemiydi. Uygarlığın


temel inancı, bir bireyin bilincinin, ancak o kendi yüksek ruhunu bütünüyle
araştırıp keşfederken, bir

yandan da başkalarına hizmet etmesiyle tam anlamıyla geli

şebileceğiydi. Sevgi, onlar tarafından, başka bir ruh-gücünü

tam olarak anlama ve sonra bu bilgiyi kendini daha iyi anlamak için kullanma
yeteneği olarak görülüyordu.
İkinci prensip ise her insanın ruh ışığının kendine özgü

bir biçimde parladığını bildiriyordu. Her bir ruhun ışığı, birleşik insan
ailesini oluşturan büyük bilmecenin (puzzle) bir parçasını taşıyordu. İnsanın
ailesinin ve arkadaşlarının görevi bu ışığı tam parlaklığına dönüştürmeye
yardımcı olmak-192

ÇalakjikJİnsan îlugarbğı

tı. Şimdi, galaktik uygarlığı kısaca gözden geçirip, onun temel prensiplerini
ve toplumsal yasalarını daha ayrıntısıyla anlatalım.

Galaktik uygarlığın kökenleri galaktik ve boyutlararası

Spirituel Hiyerarşiler'e dayanır. Bu zamanın ve uzayın spirituel efendileri


kendi âlemleri (galaksiler ve yıldız sistemleri) içinde bir dizi benzersiz
fiziksel varlıklar oluşturdular. Bu girişimde bulunuldu, çünkü gezegenlerin,
yıldızların ve diğer enerji formlarının -fiziksel evren boyunca yaradılışın
beyaz

ışığını oluşturmalarına yardımcı olacak- tamamlayıcı bir fiziksel koruyucuya


ihtiyaçları vardı. Bu amaçla, Spirituel Hiyerarşiler özel yaşam-formlan
(yüksek akıl ve sezgiye sahip çeşitli insanlar ve insan-olmayan varlıklar)
yarattılar. Bu ya

şam-formlan, yaradılış enerjilerinin fiziksel yaradılış boyunca azami


verimlilikte iş görmelerine olanak vermek için, Spirituel Hiyerarşiler ile
birlikte hareket edecek koruyucular olarak yaratıldılar.

Bu gezegensel (ve yıldız sistemsel) idarecilik kavramı,

tüm insan kültürünün koruyucu-doğası denen şeydir. Bu

tüm insanların üzerine tam bilinçli uygarlıklannı kurdukları

temeldir. Dünya insanlannın farkındalıklan gelişip bilinçleri

yükseldikçe, çevresel hareketin ve Dünya'nın idareciliğinin


destek kazanması ve öneminin artması doğaldır. Bundan dolayı, bu hizmet
etme ve koruyuculuk süreçlerinin i n s a n bilincinin gelişimiyle nasıl ilgili
olduğunu öğrenmek önemlidir.

Bu koruyuculuk süreci hakkında bilgi sahibi olmalan, Dünya insanlannın


gezegeninizde galaktik bir kültürü nasıl ba

şarıyla yaratabileceklerini daha iyi anlamalarına olanak verecektir; çünkü


Lyra kültürü Sirius'un bir parçasıdır ve siz Dünyalılar da artık giderek artan
bir Sirius etkisi altındasınız.

Spirituel Hiyerarşi'nin başlangıçta tüm insanlara verdi

ği bu koruyucu-doğa büyük bir armağandır, çünkü o dört

veçheli demokratik bir toplumsal yasalar sistemine dayandı-

nlmıştı. (Bkz. Şekil 21: Dört Temel Toplumsal Yasa.) Bu dört

yasa, insan uygarlığı tarafından, varlığını Spirituel Hiyerar-

193

Qaiakük\İnsan

Dört T e m e l T o p l u m s a l Y a s a

Zamanın Efendileri kendi âlemlerinde bir fiziksel

insan mevcudiyeti yarattılar. Bu, Spirituel Hiyerarşiler

ışığı ve sevgiyi yayacak bir koruyucuya gereksinim

duydukları için yapıldı. İnsanlar için doğru ilişkiyi belirleyen kurallar da


yine Zamanın Efendileri tarafından saptandı ve Spirituel Hiyerarşiler
tarafından hükme

bağlandı. Bu kurallara Dört Temel Toplumsal Yasa


denildi.
• Bir'in Yasası:

Her varlığın hedefi, kendi ruhsal tekâmül ve hizmet yolunu keşfetmektir.

• İki'nin Yasası:

Yaradılışın gücü, bir başka varlıkla kurulan sevgi

dolu bir ilişki vasıtasıyla kullanılabilir. Bu yakın ilişki,

başka insanla ilgilenip ona bakmak koruyuculuğun

daha derin bir bilgisine ulaştırır.

• Üç'ün Yasası:

İnsanın kendisi, dostları, ailesi ve klanı ile kurdu

ğu yakın ilişki bağı, küresel dayanışma ağını geliştirir.

• Dört'ün Yasası:

Dört'ün Yasası, genişleyerek -klanın klanla ve

gezegenin yıldız sistemi ile ilişkisi gibi- daha büyük

grupları kapsayan Üç'ün Yasası'dır.

Şekil 21: Dört Temel Toplumsal Yasa

194

Qaiak&k İnsan Zlygarûğı


siler ile uyum içinde sürdürmekte kullanılabilir. Unlar ayrıca, insanların tam
bilinçliliğe erişmesini, böylece kendilerine ve özellikle birbirlerine tam
hizmet edebilmelerini mümkün

kılar. Bu yasaları uygulayarak, Dünya insanları tüm insan

türü için büyük galaktik koruyuculuk planındaki yerlerini

kazanacaklardır. Ve onlar insan uygarlığını mümkün olan

en yüksek olgunluğa eriştireceklerdir. Şimdi, tam olarak neyi temsil


ettiklerini anlayabilmek için bu dört yasayı inceleyelim.

İlk yasaya, Bir'in Yasası denir. Bu yasanın tek amacı,

her r u h a kişisel tekâmül sürecinde yardımcı olmaktır. Bir'in

Yasası, basitçe, hayatın birbirine bağlı olan realitesi ve birli

ği kavramıdır. Her insan, onun için a t a n a n ruhsal rehberleri

(koruyucu melekleri ve melek yargıçları) ve En Yüce Yaratıcı

Güç'ün ilahi plânı altında hareket eden Zamanın Efendileri

tarafından ortaklaşa belirlenen özel bir ruhsal yola sahip olacaktır. Her
insanın hedefi* kişisel tekâmül ve hizmet için se

çilmiş ruhsal yolunu keşfedip bu yolda ilerlemektir. Bu enerji yolu, Kha ya


da ruh-gücünün kendisidir. Bir'in Yasası'nın başarıyla gelişmesini mümkün
kılmak için, dört yasanın her

birine Ahn denen özel bir ritüel verilmiştir ki bu bireyin

Ahn'ın özünü ya da ritüel modelinin anlamını kav-ramasına

ve sonra onu elinden geldiği kadar kullanmasına yardımcı

olacaktır.
Bir'in Yasası'nda işaret edildiği gibi, bir Kha Ahn'a ya

da ruh-gücünün ritüeline sahibiz. Bir'in Yasası'ndan çıkan

bu hizmet ve kişisel tekâmül inancı, toplumda -ruh gücünün

hizmet enerjilerinin ritüelleri için odak noktalan görevi yapan- bir dizi klan
(aile-üstü ya da çok büyük aile) örgütü tarafından yansıtılıyordu. Bir kez bu
başlangıçtaki hizmet enerjileri ruh-gücü tarafından gerçekten birleştirildikten

sonra, bir hizmet temeli İki'nin Yasası'na getirilebilirdi. Örneğin, başkalanna


hizmet etmekteki amacınızı bilmeniz, sizin kendi öz değerinizi anlamanıza ve
bu değeri bir başkasına daha kolayca atfetmenize olanak verirdi.

İki'nin Yasası, ilişki yasasıdır. O basitçe, yaradılış gü-

195

GaLaktik^İnsan

cünden bir başka varlıkla sevgi dolu bir yakınlık kurarak


yararlanılabileceğini bildirir. Bu yakınlık sonucu, bir başka varlıkla kurulan
derin bağa çok değer vermeyi öğrenir ve -

birleşik sevgi enerjilerinin kullanımı sonucunda- sadece öz-

farkmdalıktan koruyuculuğun daha derin bir bilgisine doğru

tekâmül edersiniz. İki'nin Yasası, karşılıklı sevgi ve ilgi gösterilen, emek


verilen bir birliktelik yoluyla, birleşmiş bir koruyuculuk hizmetini yerine
getirmenin temelidir. Onun enerji yolu, yakın ilişkinin enerji ritüeli olan S h r
e e Ahn'dır.

Tam bilinçli insan âlemi olan Sirius âleminde enkarne

olan tüm varlıklara yardımcı olmak için, her bir klan, üyelerine, o klanın
tapınak sistemine bağlı bir dizi danışman sağlar. (Bkz. Şekil 22: Yasalar İçin
Ritueller.) Gezegenin ızgara şeklindeki enerji hatlarının büyük kesişme
noktaları boyunca ve bu noktalar üzerinde yer alan bu klan tapmakları,
gezegenin her yanında mevcut bilinç ağı için bir çekirdek görevi yapar.
Burada size, Bir'in Yasası ve iki'nin Yasası yoluyla kişisel bilinç gelişiminizi
görüp kabul ederken karşılaşabileceğiniz çeşitli yaşam krizlerini başarıyla
atlatmanıza yardımcı olacak meditasyonlar ve alıştırmalar verilir. Bir
gezegensel koruyucu olmanın ilk kavramları bu klan tapınaklarında
oluşturulur. Burada gerekli enerji-temizleme meditasyonlarının yanı sıra
-öncelikle gezegensel koruyuculuk için

gerekli birleşik yaşam gücünü onurlandırıp korumak ve gezegenin


biyosferinin gücünü desteklemek için- ritueller de yapılır.

insan ilk çocukluktan yetişkinliğe doğru yol alırken

özel bir dizi ders ve ritüel ile karşılaşır. Bu ritueller ve dersler varlıkların
fiziksel yaşama niye geldiklerini ve o gezegende enkarne olmaktaki
amaçlarını anlamalarına yardımcı olur. Her varlık, sadece kendisine değil,
aynı zamanda grubuna, uygarlığına, gezegenine ve yıldız sistemine -varoluşun
bütününe- yardımcı olacak kutsal bir varoluş nedenine -özel

bir yeteneğe- sahip olduğuna inanır. Kişinin danışmanının

maksadı da, kişinin bu asli hedefleri belirlemesine yardımcı

olmaktır. Böyle yaparak da, danışmanlık süreci bireyin kendi

196

Qaiakük\İnsan Uygarlığı

iç benliğini ve bu tekâmülün esasını oluşturan sorumluluklarını bütünüyle


araştırıp keşfetmesini sağlar.

Ritueller bizim için, tamamen, bir şeyin icra edilmesi

yada belli bir görevin yerine getirilmesidir. Sizin gezegeninizde ise ritueller
genelde birinin uzun uzadıya konuşması ve herkesin uyuyakalmasına sahne
olan bazı uzun törenler

anlamına gelir. Bizim yaptığımız bu değildir! Bir çocuk için


bir ritüel örneği, o çocuğu deniz kıyısına götürüp, onun kumlarla ve taşlarla
oynamasını, çevresindeki devaların enerjisini hissetmesini ve böylece bu
toprak ve taşların bizzat geze-Y a s a l a r İçin Ritueller

• Bir'in Y a s a s ı :

Onun ruhsal yolu Kha (ruh gücü ya da yolu) ve

ritüeli ise Kha Ahn'dır.

• İki'nin Y a s a s ı :

Onun ruhsal yolu S h r e e (kişisel bir yakınlığın

enerjisi) ve ritüeli ise S h r e e Ahn'dır.

•Üç' ünYas as ı :

Onun ruhsal yolu K o o ' S h e e (aile ve g e z e g e n s e l

grup bilgisinin enerjisi) ve ritüeli ise K o o ' S h e e Ahn

'dır.

•Dör t' ünYas as ı :

O n u n ruhsal yolu K h a s ' K o o (yıldız sistemsel,

galaktik ve evrensel grup bilgisi) ve ritüeli ise K h a s '

K o o Ahn'dır

Şekil 22: Yasalar İçin Ritueller

197

Çaiaktif^İnsan

genin büyük enerji kalıplarıyla olan bağlantısını ve bunun


amacını anlamasını sağlamaktır. Böylece çocuk kendi fizikselliğini anlar ve
onun tüm fiziksel şeylerle ilişkisini hisseder. Çocuk büyürken böyle birçok
küçük ritüel yapılır.

Bir'in Yasası ve İki'nin Yasası'nın yanı sıra, Üç'ün Yasası da vardır. Üç'ün
Yasası, sizin kendinizle ilişkinizin ve bir başkasıyla -dostlarınız ve ailenizle
olduğu gibi- yakınlığınızın hepsinin bir araya getirilebileceğini, birbirine
bağlanabileceğini bildirir. Tam bilinçli varlıklar kim olduklarını anlamak ve
içinde bulundukları realitede köklenmenin bir yolunu bulmak zorunda
olduklarından, bu bağlanma, yarattığı büyük dayanışma ağını açıklayıp
yorumlamaya yardımcı olabilir. Böylece, bu genişleyen dayanışma ağı için
temel kurallara gereksinim vardır. Bildiğiniz gibi, benliğin bir başkası
(mahrem ilişkiler) ile yakınlık içinde yaratıcı güçle birleşmesi, bu bağlanma,
bu enerjinin yeni kuşaklara aktarılmasını sağlayacak bir vasıtayı gerektirir.

Bu, Üç'ün Yasası da bir Ahn'a (ritüele) sahiptir ve bu

Ahn'a kısaca Koo Shee denir. Koo Shee, ailesel ve gezegensel grup bilgisi
enerjisi ya da ışıkların ışığının yaradılış ruh-gücü olarak tanımlanır. Bu Koo
Shee'lerin insanın, aynı zamanda, benlik kavramından grupla yakınlığa
geçmesini ba

şarıyla sağlayacağı umuluyordu. Bu bilinç düzeyleri o zaman, kişinin bu


birbirine bşğh grupların Dört'ün Yasası'na nasıl tekâmül edeceklerini
anlamasına yardımcı olacaktı,

Yani, insanın sadece yaşadı ı gezegenle değil, ama bu gezegenin bir parçası
olduğu güneş sistemiyle de ilişkisi oldu

ğunu. Dört'ün Yasası, yıldız sisteminin büyük Khas'Koo'su

ile ya da güneşsel, galaktik ve evrensel grup bilgisinin enerjisiyle ilgiliydi.

Bundan dolayı, Lyra/Sirius geleneğinde eğitim iki nedenle yapılırdı.


Birincisi, çü^ıkü eğitim bir bireyi özel bir ya

şam görevine hazırlardı. Bu eğitim projesi, varlıkların, ruhsal yollarının belli


bir hizmet biçimiyle ilişkisini ve bu hizmetin sevgiyi ve kişisel tekâmülü
nasıl ifade edeceğini anlamalarına yardımcı olmayı kapsardı. İkincisi, tüm
bireylerin 198

Qaiakîikjnsan liygarlığı

kim olduklarını öğrenmeleri gerektiğine inanılıyordu -ve böylece eğitim bu


veçheyi de içeriyordu. Lyralılar, insanın kendisini bilmesinin, o insanı
birbirine baMı bilinç ve ışık ağı yaratacak hizmetleri gerçekleştirmeye
götüreceğine inanıyorlardı. Bu nedenle, her birey eğitimle, diğer
yaşamlarının ve realitelerinin anılarını hatırlamayı öğrenirdi. Bu anılar
unutulmamalı, her bir yaşam boyunca zenginleştirilmeliydi.

Lyra/Sirius geleneğinde yaşam kısa ve birbiriyle bağlantısız

bir olaylar, rastlantılar dizisi değildi. O, her ruh-gücünü -

başlangıçta kendisini yaratan- yüksek yaşam enerjilerine

nihai dönüşüne hazırlayan bir dizi bilinçli realiteyi kapsıyordu. Evrene ve


onun devresel düzenine duyulan bu büyük sevgi Lyra uygarlığının kozmik
plânının temelini oluşturmuş ve

onun başarıyla tamamlanmasını desteklemiştir.

Zamanın Efendileri, bundan başka, Bir'in Yasası'nın

Dört'ün Yasası'na dönüştürüldüğü ve daha sonra Beş'in, Al-

tı'nın ve Yedi'nin Yasası'na genişletildiği bir genişleyen yasalar sistemi


yaratarak, bu yasaların mevcut yıldız sisteminin ötesine
genişletilebileceklerini de kayda bağladılar. (Bkz. Şekil 23: Galaktik İnsan
Yasaları.) insan, Yedi'nin Yasası'na eriştiğinde, Dört'ün Yasası gezegensel ve
güneşsel bir Kha

'Baa'ya (grup ruh-gücüne) artırılmış oluyordu, ki bu da en

sonunda tüm bir yıldız mıntıkası için bir Khas'Koo'ya tekâmül edebiliyordu.
Galaktik insanlar böylece, toplumu yöneten kutsal yasaları, Zamanın
Efendileri tarafından yaratıldığı ve Bir'in, Dört'ün, Yedi'nin ve On'un ilahi
enerjilerinde somutlaştığı şekliyle kendi evlatlarına geçirebilirlerdi.

Her birey, kendini adamanın ve ruh-gücü enerjisinin içsel anlayışının


anahtarının klan danışmanları tarafından verilen talimatlarda olduğunu
öğrenirdi. Bu danışmanlar, klanlarının çok saygıdeğer üyeleriydi. İçsel
tekâmülleri ve

yüksek ruh-güçleri onlara, diğerlerini yüksek bilinç hallerine

yönlendirmek gibi bir görevi sürdürme hakkını veriyordu.

Danışmanlar ayrıca, rehberlik ettikleri kişilere verilebilecek

ritüelleri ve özel meditasyonları da biliyorlardı. Bu şekilde,

kültür çocukluktan yetişkinliğe devam ediyordu ve ritueller

199

Galakükjnsan

İLK D Ö R T Y A S A - G e z e g e n s e l

Bu ilk dört' yasa galaktik uygarlığın temelini oluşturur. Onlar (on

emir gibi) Dünya'nın ruhsal gelişiminin temelini oluştururlar.

0000

Dünya

Y E D İ ' N İ N YASASI - Gezegenlerarası

Bunlar, daha yüksek bir titreşim düzeyine çıkarılmış ilk dört yasadır.
Böylece Yedi'nin Yasası Dört'ün Yasası'ndan kaynaklanır.

©000
Sirius
O N ' U N YASASI - Boyutlararası Realite

Yine, titreşimler yükseltilmiştir ve On'un Yasası, Yedi'nin Yasası'ndan


kaynaklanmıştır.

000®
Galaktik Federasyon
Şekil 22 : Galaktik İnsan Yasaları

200

Çalakükjnsan llygadujı

kişisel gelişimin asli bir veçhesiydiler. Bu ritueller her bireyin çok-boyutlu


evrenin doğasını anlamasına ve onunla geli

şen ve tam bilinçli bir varlık olarak ilişki kurmasına yardımcı oluyordu. Bu
benlik özü, başkalarına ve Zamanın Efendileri'nin nihai eserine -fiziksel
evrene- hizmet etme ihtiyacıyla

birleşiyordu.

O zaman, her bireye, bir insanın belli bir amacı yerine

getirmek için fiziksel evrende enkarne olduğu anlatılıyordu.

Ayrıca, doğumundan itibaren her bireye, diğer yaşamlarının

anılarını unutmaması gerektiği öğretiliyordu. Böylece, geçmiş yaşam


anılarını canlı t u t m a ve yeni yaşamın hedeflerini perspektifte tutma
sürecini başlatmak için yeni doğan bebeklere ve onların ana babalarına özel
danışmanlar atanırdı.

Lyra/Sirius kültüründekiler, yeni doğan bebeği toplum

olarak iyi karşılamak ve onun özel amacını -bu yeni fiziksel

realiteyi kazanma nedenini- tanımlamak için doğum sürecine özel bir dizi
meditasyon ve ritüelin eşlik etmesi gerektiğine inanırlardı. Bundan dolayı,
doğum her bireyi çevreleyen büyük bilinç ağı içinde sevinçle ve bir ömür
boyu sürecek bir
armağanın başlangıcı idi.

Bir'in Yasası'nın altında, her birey kendi yaşam ve sevgi merkezini keşfetmek
ve bu yaşam ve sevgi merkezini fiziksel benlik amaçlarını değerlendirmekte
nasıl kullanacağını öğrenmek zorundaydı. Bu görev doğumda, daha önce
zikredilen ritüellerle başlar ve ilk çocukluk devresi boyunca sürdürülürdü.
Bu gelenekte, ana babalar atanmış klan danışmanları tarafından uygun şekilde
hazırlanıyor ve yardım görüyorlardı. Her hamilelik, doğacak bebek ve
gereksinimleri için bir hazırlık sistemi ile başlardı. Bir Lyra/Sirius
kültüründe

ana-baba olmak, asla bitmeyen bir yaşam devresinin başlamasına olanak


vermek ve buna tanık olmak büyük bir ayrıcalıktı.

Yaşamın (doğan bebeğin) amaçları ve sevinçleri yalnızca aile tarafından


değil, klan tarafından da paylaşılırdı. Sevgi her bireyin bilincinin önemli bir
parçasıydı ve her bireyin yaşamının hayati bir veçhesi haline gelmişti.
Örneğin, varlık

201

Ga[afctik\.ïnsan

çocukluk devresinden geçerken, kendi kökenlerini ve ilk

amaçlarını çabucak öğrenirdi. Küçük bir çocuk oyun oynamanın sevincini


keşfetmeye teşvik edilirken, aynı zamanda her bir varlığın onları kuşatan
bilinçli yaşam ağı için önemini de keşfetmeye teşvik edilirdi. Çocuklar,
insanların ışık ve sevgi evrensel Spirituel Hiyerarşilerine yardım etmeleri ve

fiziksel evrene düzen ve ışık getirmeleri amacıyla yaratılmış

koruyucu bir tür olduklarını öğrenirlerdi. Bu tüm insanların

ciddiye almaları gereken bir sorumluluktu. Her bireye, ilk

çocukluk döneminden itibaren, gezegenlerin ve yıldızların


bir koruyucusu ya da idarecisi gibi davranması öğretiliyordu. Bu kutsal bir
görevdi.

Koruyuculuk sorumlulukları çocuklara danışmanları

tarafından bildirilirdi ve koruyuculuk dersleri sürekli olarak

ritüellerle öğrenilirdi. Örneğin, koruyuculuğu öğrenmenin

a n a h t a r bölümü, kısa bir öğlen uykusundan kalktıktan sonra uygulanan


günlük bir meditasyon ritüeliydi. Tüm insanların biyosferi koruyup
destekleyebilmek için bu ritüeli yerine getirmeleri gerekiyordu. Bu ritueller
tüm yaşlar için tasarlanmıştı ve yetişkinlik yaşamına bir hazırlık olarak
öğrenilirdi. Genç bireyler ayrıca, kendilerine bir tür oyun olarak öğretilen
ritüelleri inceleyerek de öğrenirlerdi. Danışmanların küçük çocukları klan
tapınaklarına götürmeleri ve oralarda gezegensel yaşam gücü enerjilerini
çoğaltmak için günlük ayinlere katılmalarını sağlamaları olağan bir şeydi. Bu
günlük ritüellerin insan uygarlığı için anlamını keşfederek,

çocuklar, fiziksel yaradılışı kuşatan spirituel enerjilerin çe

şitli düzeylerini ayırt ediyorlardı. Bu ritueller bir çocuğa ya

da genç bir yetişkine, Zamanın Efendileri, Spirituel Hiyerar

şiler ve daima gelişen yaradılış sürecinde kendi rolü hakkında bilgi


edinmesinde yardımcı oluyordu. Bu, insan benliğiyle tüm insanları
çevreleyen fiziksel evrenin sürekli yeniden-yaratılışı arasındaki hayati bir
bağdı.

Tüm çocukların, onları çevreleyen birçok dünyanın farkına varmaları


galaktik toplumun yasalarının önemli bir parçasıdır. İlk çocukluğun sonunda,
bir çocuk içsel amaçlarla

202

ÇaCakükıİnsan Uygarağı

şimdiki yaşamı arasında ve şimdiki amacı ile geçmiş yaşam


faaliyetleri arasında ilişki kurabilir. Yaşam devresinin sürekliliği çocuğa
bütünüyle açıklanır. Yaşam devresi kesintili olmamalıdır ve her bir geçmiş
yaşamın amacı da tamamen

unutulmak değildir. Yaşam, koruyuculuğun yaşamsal bir

parça olarak ondan geliştiği kesintisiz bir süreçtir. Benlik

ayrı düşmüş ya da yabancılaşmış bir ego olarak değil, bir bilinç ağının
ayrılmaz parçası olarak görülür. Böylece, ritüel, bir yetişkinin olduğu gibi,
bir çocuğun da yaşam plânını anlamasına ve koruyucu ruhların bu
enkarnasyon için uygun gördükleri özel rolü ifade etmesine yardımcı olur.
Çocuğun fiziksel realitesini oluşturan aile üyelerinin ve arkadaşlarının da
onun günlük faaliyetlerine ve ritüeline katılmaları önemlidir. Her birey, ana
babasını ve sorumluluklarını belli nedenlerle seçer. Bu nedenler, çocuğun
fiziksel realitesini yaratan herkes tarafından araştırılıp keşfedilmelidir. Her
zaman a n a h t a r odak sadece benliğin gelişmesini teşvik etmek değildir,
aynı zamanda bu benliği yaratan bağları da araştırıp keşfetmektir. Çocukluk
devresinde -örneğin küçük hayvanlarla oynamak ve onların biyosferdeki
rollerini takdir etmek gibi- çocuğun yaşamı beslemenin rolünü ve bu rolün
kendi

benliğini keşfetmesiyle nasıl ilişkili olduğunu anlamasına

yardımcı olmak için önemli ritüel uygulamalar (yönetilen

oyunlar) oluşturulur. Her bir insanın koruyucu rolünün keşfedilmesi


gereklidir, çünkü bu ruh-gücünde derinlere uzanan bir süreçtir.

Her bir yaşam devresi, yeni realiteleri araştırıp keşfetmek ve insanın insan
bilinci denen engin ışık ağına eninde sonunda nasıl uygun hale geleceğini
belirlemek için bir fırsattır. Bu ışık ağı tüm diğer akıllı ve sezgili türleri
kapsar ve insan ruh-gücünün en sonunda, Zamanın Efendileri tarafından
kehanet edildiği gibi büyük bir galaktik ışık ağı oluşturmak üzere diğerleriyle
birleşmesini sağlar. Türler arasındaki bu ilişkiler ve insan uygarlıkları
arasındaki daha önemli bireysel ilişkiler İki'nin Yasası'nın ilişkilerine
dayalıdır. Yakınlık ilişkileri bir başkasına sevgiyle hizmet etmenin ne olduğu
203
Gcdakßk\insan

konusunda tam bir anlayış getirir. Bu sevgi enerjisi insan

uygarlığının temeli ve onun varlığını sürdürmesinin en büyük nedenidir.

Meseleyi özetlersek, bu yasalar -Bir'in, Dört'ün, Yedi

'nin ve On'un Yasaları- foton kuşağına girmeden hemen önceki devrede


kitlesel inişler gerçekleştiğinde uygarlığınıza verilecektir. Çünkü uygarlığınız
giderek tam bilinçli bir galaktik insanlar uygarlığı haline gelecektir. Bir kez
galaktik bilinç ağına girdiğinizde, güneş sisteminde başarıyla koruyuculuk
yapmanız için gerekli kuralları bilmeli ve sorumlulukları kabul etmelisiniz.
Dünya üzerinde yaşayan insanlar de

ğişim ve dönüşüm geçirmek üzeredirler. Sizler gerçekleşecek

tüm bu şeyler için hazır olmalısınız. Sirius Konseyi'nin size

Sirius Yasaları üzerine temel bir rehber sunmuş olmasının

nedeni de budur. Bu ilişki yasaları hayati bir öneme sahiptir; ancak bu


yasaların sadece bir başlangıç oluşturduklarını da anlamalısınız. Bu basit
başlangıç (giriş), asıl mirasınız

olan Lyra/Sirius (galaktik insan) uygarlığının tüm anlamını

daha iyi kavramanızı sağlamak amacıyla yapılmıştır.

Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok

soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta'ya, "Galaktik İn-

san Uygarlığı" konusunda verilen bilgilerle ilgili sorular sormaktadır.

S o r u v e Y a n ı t Bölümü

V i r g i n i a : Sirius'un nasıl bir şey olduğunu anlamak istiyoruz; bu konuda


uygun gördüğünüz bilgileri verebilir misiniz?
W a s h t a : Lütfen, önce bazı tanımlar yapmama izin verin. Çok-yıldızlı bir
sistem, bir yıldız sistemleri kümesidir.

"Yıldız sistemi" bir güneş ve onun çevresinde dönen gezegenler sistemine


bizim verdiğimiz isimdir. Sözlerime, Sirius çok-yıldızlı sistemindeki bazı
yıldız sistemlerini tarif ederek baş-

204

Qalaktik\İnsan Uygarhğı

layacağım ve sonra Sirius B yıldız sistemindeki kendi gezegenimi


anlatacağım.

Sirius çok-yıldızlı sistemi dokuz yıldızdan oluşur, ama

bunlardan dördü burada açıklanması gereken bir öneme sahiptir. Sirius A,


orijinal insan-olmayan varlıkları içerir ve o Sirius çok-yıldızlı sistemini
oluşturan yıldızların en büyüğü

ve en parlağıdır. Sirius B, galaktik insanların gezegenlerini

içerir. Sirius C ve Sirius D depolama ve yönetim görevleri

için kullanılır, çünkü bizler galaksinin bu bölgesindeki diğer

gezegen sistemleriyle geniş çapta bir alışverişi sürdürmekteyiz.

Sirius A'nın, insan-olmayan yaratıkların yaşadığı üç gezegeni vardır. Bu


yaratıklar tamamen bilinçli varlıklardır ve yedi-sekiz kadem uzunluğundaki
bir aslanın yapısına sahiptirler. Bunlar, bir kedininkine benzer bir kürkle
kaplı olmaları ve arslan benzeri bir yüze sahip olmalarının dışında, çok
insanımsı görünürler. Bu varlıklar, biz Sirius B sistemini ilk

kolonileştirdiğimizden beri, tarihimizde önemli bir rol oynayan müthiş akıllı


ve harika yaratıklardır.

Biz Sirius B güneş sistemimizde iki ana gezegende ya


şarız. Dünyanıza benzeyen birincisi, güneşimize dördüncü

uzaklıktaki gezegendir. İkincisi ise güneşimizden üçüncü

uzaklıktaki gezegendir ve dördüncü gezegene oranla sudan

daha yoksundur. Bu dördüncü gezegen, Sirius B yıldız sisteminde


kolonileştirilen iki gezegenden ilkiydi. Bu olay (Dünya zamanı ile) 4.3
milyon yıl önce Galaktik Federasyon'un ilk örgütlendiği dönemde
gerçekleşti. Bize bu kolonileştirme dönemimizde az önce tarif ettiğim Sirius
A'lı yaratıklar yardım ettiler. Bu yaratıklar bize yardım ettiler, çünkü onlar
sadece

Sirius A'nın kendi gereksinimleri için gerekli olduğuna inanıyorlardı ve diğer


Sirius yıldız sistemlerini kolonileştirmekle hiç ilgilenmiyorlardı.

Bizim gezegenimiz Dünyanız'dan yaklaşık bir çeyrek

kat daha büyüktür. Onun coğrafyası da Dünya'dan çok farklıdır. Dünya bir su
gezegeni oluşuyla benzersizdir. Bizimki, Dünya'dan farklı olarak temelde bir
su gezegeni değildir; an-205

Ga[aktik\İnsan

cak bizim nispetei sizin Pasifik Okyanusunuz'un büyüklü

ğünde olan büyü bi

k r okyanusumuz var. Bu büyük okyanus

bir dizi kıta ile çevrilidir.

Neredeyse ada gibi kıtalara sahip olan sizin gezegeni-

nizden farklı olarak bizim gezegenimizde kıtalar çoğunlukla

birbirine bağlıdır. Tek büyük okyanusumuza yakın uzanan


yüksek sıradağlar k lyıda çok küçük kumsallar bırakırlar. Bizim beyaz
kumumu:: çok azdır, kumsallarımıza daha çok kırbir kum hâkimdir. Bizim
toprağımız ise

sizin koyu, neredeyse siyah renkli toprağınızdan çok farklıdır; bizim


topraklarımız daha çok turuncu ve kahverengi-mor renklerdedir wt genelde
turuncumsu-kahverengi bir görünüm sergilerler.

Kıyı boyunca uzanan az sayıdaki sıradağın dışında, genelde geniş tepeli


düzlükler bir uçtan bir uca uzanır. Ve bu düzlüklerde hem geniş nehirlerimiz
hem de büyük göllerimiz

yer alır. Bize göre, bu çok güzel ve muhteşem bir gezegendir

ve hâlâ ilk bozulmamış haliyle korunmaktadır. Gezegenimizin koruyucuları


ve idarecileri olarak, Lyra/Sirius uygarlığı bu gezegen sistemini ilk
kolonileştirdiğinde burada bulunan

orijinal flora ve faunayı koruduk. Sirius B ayrıca, sizin sarı-

beyaz güneşinizden farklı olarak mavi-beyaz bir güneşe sahiptir. Sonuç


olarak, Güneş bizim gökyüzümüzde mavimsi bir tonda parlar. Bizim gün
batımımızı gören birçokları, bu

renklerin hayal edilebilecek en harika turuncular, morlar ve

turuncu-kahverengi tonları olduklarını ve yeterince tarif edilemeyecek kadar


güzel olduklarını söylerler.

Gezegenimizin üzerinde, bir zamanlar Dünya'da bulun a n a eşdeğer bir


Gökkubbe vardır. Bu Gökkubbe, gezegenin korunmasını ve Siriuslular'ın uzun
ve sağlıklı yaşamlar sürmelerini ve tamamen tahmin edilebilir bir hava
durumu sağlar. Gezegenimize genelde, sizin gezegeninizde yarı-tropik
denilen bir iklim tipi hâkimdir. Bizim Sirius gezegenlerimiz,

özellikle üçüncü gezegenimiz Dünya'dan biraz daha sıcaktır.

Bizim takvim yılımız sizinkinden biraz farklıdır. Biz


440 gün (her biri 40 gün olan 11 ay) uzunluğunda bir güneş

206

Qalakjikjnsan Uygarlığı

yılına sahibiz. Bunun nedeni, gezegenimizin Dünyanız'a kıyasla kendi


güneşimize biraz daha uzak bir yörüngede bulunmasıdır. Bizim bir günümüz,
aşağı yukarı, Dünya'nın 24

saatlik devresine eşit sayılabilir; bizimki ondan biraz daha

uzundur ama biz takvim sistemimizi bu 24 saatlik sisteme

göre sürdürmenin yollarını bulduk. Geçmişte gezegeninizin

kolonileştirilmek üzere seçilmesinin nedenlerinden biri de

budur. O, Lyra takımyıldızındaki bizim gezegenlerimizdeki-

ne benzeyen aynı 24 saatlik gece-gündüz sistemine sahiptir.

Eğer Maya takvimini incelerseniz, bizim Sirius galaktik zaman takvimimizin


temel unsurlarını anlamaya başlayabilirsiniz. (Dünya insanının galaktik
zamanı incelemesi ve dene-yimlemesi önemli ve gereklidir. Maya takvimi
bu çalışma için

mükemmel bir başlama noktasıdır.)

Sirius B gezegen sisteminin bizim için en benzersiz özelliği de, onun doğal
bir güzelliğe ve bol yaşam enerjisine (pra-naya) sahip olmasıdır. Bu yaşam
enerjisi onu son derece ola

ğanüstü kılar. Yaratıklar ve bitki yaşamı da çok farklıdır.

Örneğin, bizim ağaçlarımız Dünya'daki ağaçlardan farklı

olarak şaşırtıcı bir renktedir, çünkü onların çoğu kahverengi


yerine mor kabuğa sahiptir. Belki size en ilginç gelecek olan

şey, bizim (ızgara biçimindeki) gezegensel enerji hatları sistemimizin farklı


güç noktalarının (enerji merkezlerinin) yakınına inşa edilmiş devasa yeraltı
kentlerinde yaşamamız olabilir. Ancak, bu kentler sizin düşünebileceğiniz
gibi ilkel,

karanlık yerler değildir. Bunlar ışık kentleridir. Bir Gökkubbe'nin altında,


doğanın insan yapısı mekânlarla bozulmadığı bir gezegende, ışık dolu yeraltı
kentlerinde yaşamak insanların uzun ve harika bir yaşam sürmelerine olanak
verir. Buna ek olarak, yer üstünde, hemen yandaki tapınak yerleriyle

yüzyüze kalmamızı sağlayan küçük yerleşim kolonilerimiz

de vardır. Bu durum bizim yeryüzündeki bazı enerji kalıplarını


deneyimlememize ve hayvanlar ve bitkilerle ilişki ve etkileşimi
sürdürmemize -böylece gezegenimizin tüm düzeylerinde gerçek koruyucular
olarak davranmamıza- olanak verir.

207

Çalaktif^İnsan

Virginia: Sirius'taki dağların ne kadar yükseklikte olduklarını söyleyebilir


misiniz?

Washta: Onlar üç-dört bin kadem (915-1220 metre)'

den daha yüksek değillerdir; yalnız bir dağın tepesi on bir

bin kadem (3353 m.) yüksekliktedir.

Virginia: Siriusla ilgili bu tarif çok ilginç. Biz ayrıca

sizin hava durumunuzu ve depremler yaşayıp yaşamadığınızı da merak


ediyoruz.

Washta: Sirius'un Spirituel Hiyerarşisi farklı yer katmanlarının tüm


devinimlerini ışık ve sevgiyle kontrol etmektedir. Bu yüzden, hızlı
değişimlere ihtiyaç olmaz. Böylece, sizin terminolojinizi kullanırsak, bizim
gezegenlerimizde (Sirius B yıldız sisteminin üçüncü ve dördüncü
gezegenlerinde)

hiç deprem olmaz. Ayrıca, Gökkubbemiz sayesinde, Dünya'

daki gibi fırtınalar, yağmur ve gök gürlemesi de görülmez.

Ancak, asgari düzeyde yanardağ patlamaları olur. Herhangi

bir yanardağ faaliyeti gerekli olduğunda, bu bizler ve Spirituel Hiyerarşi


tarafından kontrol edilir.

Virginia: Teşekkürler. Bir'in, İki'nin, Üç'ün ve Dört'ün

Yasaları'nı ve onların yaşamlarınızdaki günlük uygulanışlarını nasıl daha iyi


anlayabiliriz? Sizin yemek yeme, uyuma, çalışma, cinsel ilişki kurma gibi
normal faaliyetleriniz nelerdir? Tatile çıkar mısınız, eğlence yapar mısınız,
çeşitli hobileriniz ya da zevkleriniz var mıdır? Bu konuda biraz kendi
deneyiminizden söz eder misiniz?

Washta: Bunu yapmaktan mutlu oluruz, ancak bizim

örneklerimizin sizinkilerden çok farklı olduğunu anlamanız

gereklidir. Ama bu farklılıklarla ilgili olarak size bir içgörü

vermeye çalışacağız. Her şeyden önce,, sizin kökten dinci

Hristiyanlarınız için İncil ne kadar kutsalsa, bizim Dört Ya-

sa'mız da bizim için o kadar kutsaldır. Biz Tanrı'ya, Zamanın Efendileri'ne ve


onlardan gelen güce ve büyük ışığa çok derin bir biçimde ve bütünüyle
bağlıyız. Sizin terimlerinizi

kullanırsak, biz onlan sayıyor, takdir ediyor ve seviyoruz.

Bu Dört Yasa'nın bizim tarafımızdan nasıl kullanıldığı, onla-


208

Qalak$ik^ïnsan Uygarhgi

rm galaktik uygarlığınızı inşa ederken Dünya'da nasıl kullanılabilecekleri


konusunda size bir fikir verebilir.

Bir'in Yasası hakkında ilk anlaşılması gereken şey,

onun enkarne olan ruh-gücünün enerji kalıplarına yön vermesidir. Bu eylem,


ruh-gücünün kendisine ayrılmış yolu hatırlayıp izlemesi için gerçekleştirilir.
Bu işlem, çocuğun büyüme süreciyle ilgilenen klan grubunun danışmanları,
çocu

ğun ana babası ve yakın ailesi vasıtasıyla yapılır. Böylece,

her bir kişi, doğar doğmaz, kim olduğu ile ilgili temel kavrama sahip olur.
Bir bebek doğduğunda yapılan ilk şeylerden biri, bebekle telepatik ilişki
kurarak, ona sürekli olarak yolunun ne olduğunu sormaktır. O, ana-babasını
neden seçtiğini, neden o klanda ya da süper-ailede bulunduğunu, seçtiği
cinsiyetin kendi tekâmülünü ve yapacağı hizmeti nasıl destekleyeceğini vs.
berrak bir biçimde bilecektir.

Sonra biz bu bilgiyi alıp, işe bebeğin ruhsal rehberlerini

ve meleklerini de katarak bir sonraki düzeye aktarırız ve bu

rehberlerin bu kişiye yaşamı boyunca nasıl yardım edeceklerini berrak bir


biçimde tasvir ederiz. Böylece, bebek ile danışman, ana baba, aile ya da klan
arasında sürekli bir ileti

şim vardır. Bu sürece yardımcı olmak için, daha önce sözünü

ettiğimiz ritüelleri kullanırız.

Bir'in Yasası için yapılan temel ve en önemli ritüeller-

den biri, bireylerin bir halka şeklinde oturup amaçlarını


açıklamaları ve birbirlerine olan sevgilerini ifade etmeleridir. Böylece,
benliğini a n l a m a ve büyük sevgiyi birbiriyle paylaşma kavramı
sağlamlaştırılıp dengelenmiş olur. Bunlar

günlük yaşamımızda bizim için normal türde ritüellerdir.

Bizler sürekli olarak bu sevgiye örnek oluşturur ve öğretiriz.

Sevgi ve ruhen besleme bizim tüm uygarlığımızın temel

koşulu olduğundan, bir çocuk ta en başından itibaren hem

ana babası hem de yakın ailesi tarafından sevilip bakıldığını

öğrenir. Bu yakın aile sadece teyzeleri, amcaları, nineleri, dedeleri vs. değil,
belki altmış sevgi dolu varlığı kapsar. Sizin anlayacağınız, hiçbir Siriuslu
doğumundan itibaren sevilmeme trajedisi yaşamaz. Tüm bir toplum o çocuğa
sürekli ola-2 0 9

Çalaktik\İnsan

rak sevgi gösterdiğinde ve onu ruhen beslediğinde, bu sizin

Dünyevi ölçülerinize göre cennette yaşamaktır.

V i r g i n i a : Siz burada aileden mi söz ediyorsunuz?

W a s h t a : Aileden, ama bü 2ynı zamanda klanlarımızla

da ilgili bir durumdur. Klanlar, alt-klanlar dediğimiz birçok

ve çeşitli bölümlere ayrılmıştır. Dünya'da siz geleneksel olarak buna büyük


ya da geniş aile dersiniz. Bu üyelerin her biri çocuğa sevgi ve ilgi gösterir ve
çocuğun bu enkarnasyonunda kendisi için seçtiği misyonu destekler. Onlar
sevgilerinin

bir ifadesi olarak çocuğu kucaklar ve onunla oynarlar ve ayrıca ihtiyaç


olduğunda, çocuğa öyküleri kullanarak öğütler de verebilirler.
Öykü anlatma zamanı, bir ç o c ju yetiştirmenin çok

önemli bir parçasıdır; yetişkinler, çocuğu kendisini keşfetmeye teşvik etmek


amacıyla, onunla kendi çocukluk ve yetişme deneyimlerini sürekli olarak
paylaşırlar. Yaptığımız bir başka şey de çocuğa, daha sonra yetişkinlik
yaşamında kullanabileceği ortak ev eşyaları, h a t t a daha değerli şeyler
vermektir. Ayrıca, çocuğunkine benzer yaşam misyonları olan yetişkinler de
-çocuğun gelecekteki misyonuna bir hazırlık olarak- onunla buluşur ve sevgi
enerjilerini paylaşırlar. Böylece, diğer varlıklara ve gezegene gelecekte
sunulacak hizmet ve sevgi üzerinde sevinçle odaklanılır. Bu odaklanma
kavramı da Bir'in Yasası'nın çok önemli bir parçasıdır.

Kişi kendini, daha önce ne yaptığını ve tüm bunların

şimdi başarması gereken şeyle ilişkisini anlamalıdır. Bu, ya

şamda daha sonra kişiyi İki'nin Yasası'na götürür ki bu yasa, ilişkiler ya da


birbirine bağlanma -cinsellik ve ilişkilerin bir tabu (yasak) değil, normal bir
süreç olduğunu keşfetme-ile ilgilidir.

Tüm bunlar, İki'nin Yasası'nın temeli olan yakınlık deneyimini yaratır.


Burada, iki eşit eş hizmetlerini birlikte yaratırlar ve birbirleriyle bu hizmeti
destekleyecek şekilde etkileşimde bulunurlar. Biz Siriuslular'ın amacı, hem
birbirimiz için büyük bir destek ağı oluşturmak, hem de gezegenimize, yıldız
sistemimize ve galaksimize koruyuculuk hizme-2 1 0

Qalak$ik\İnsan llygaruğı

timizi sunmak amacıyla birlikte davranmaktır. Bu iki'nin

Yasası süreci, eşleri, hizmetlerini dış bilinç dünyasına -ve galaksimizde ve h


a t t a yaradılış boyutlarındaki yaşamın birbirine bağlılığı ile ilgili büyük
yasalara- aktarmaya hazırlar.

Tüm bu birbirini anlama süreci hem sevgi öykülerini

kullanarak hem de tüm gezegendeki başarılı eşlerin belirgin


örneklerini görerek sürer. Bizim mükemmel danışmanlarımız, eşlerin
kendilerini ifade etme becerilerini geliştirme ve birbirlerini
deneyimleyişlerini sürekli derinleştirme konusunda yardımcı olarak bize
hizmet ederler. Onların örnek oluşturma ve rehberlik yapma rolleri, her bir
varlığı kendi iç

benliği ile bağ kurmaya teşvik eder ve buna yardımcı olur.

Danışmanlar, eşlerin yaşadıkları şeyleri idrak etmelerine

yardımcı olarak, dürüst diyalog yoluyla, onları sorunları halleden ve sevgi


dolu çözümler bulan yüksek benliklerine yönlendirirler. Böylece, bizim
yasalarımız bu büyük sevgi ve hizmet ağını yaratırlar. Bu, insanların sahip
olmaları niyet edilmiş temel doğalarıdır.

Virginia: Siriuslular hakkında daha ayrıntılı bilgi verebilir misiniz? Örneğin,


Siriuslular'ın dış görünümleri nasıldır... ömürleri ne kadardır... ne t ü r
yiyeceklerle beslenirler...

uyku düzenleri nasıldır... ne t ü r işler yaparlar ve nelerden

zevk alırlar? Yani, bize ilginç gelebilecek şeyleri öğrenmek istiyoruz.

Washta: Önce, tipik Siriuslular'ın bir tasvirini sunaca

ğız. (Bkz. Şekil 24: Tipik Sirius Erkeği ve Şekil 25: Tipik Sirius Kadını.)
Sonra diğer sorularınızı yanıtlayabiliriz.

Biz tam-bilinçli varlıklardan oluşan bir uygarlığa sahibiz. P r a n a


enerjisinin çok yüksek olduğu bir gezegende yaşayan tam bilinçli varlıklar
olarak, özellikle enerjimizi desteklemek üzere oluşturulmuş canlı sebze ve
meyvelerin bir karı

şımı olan yemekler yeriz. Kolayca ve tamamen hazmedilmek

üzere yapılmış bu enerji verici yiyecekler günde iki kez yenir.

Biz günde yaklaşık bir buçuk-iki saat uyuruz, çünkü saf


211
Galakük\İnsan

yiyecekler ve sürekli solunan büyük prana enerjisiyle uyku


artık çok gerekli değildir. Buna rağmen, üç-dört bin yıl yaşarız. Bizim
fiziksel bedenimiz ve ışık bedenimiz bir olduğundan, genelde ömrümüzün
uzunluğunu kendimiz belirleriz.

Şimdiki yaşamımızın tamamlandığını hissettiğimizde, daha

yüksek enerji kalıplarına yükselebilir ve yeniden atanmayı

talep edebiliriz. Söylediğimiz gibi, bu genelde sizin Dünya

yıllarınızla üç-dört bin yıl alır. Bu yüzden, biz yaş, beslenme

ve uyku açısından tamamen farklı bir toplumuz. En önemlisi, gerçek ölüm


yoktur.

Bizim yaşam sistemimizi ya da aşamalarımızı deneyim-

leme biçimimiz de sizinkinden çok farklıdır. Örneğin, çok

uzun yaşadığımızdan, çocukluk ve gençlik arasındaki devrenin tamamlanması


yetmiş yıl sürer. Bu yetmiş yıllık sürede t ü m Bir'in Yasası süreci
anlaşılabileceği noktaya kadar geliştirilebilir. Bu ilk yetmiş yıllık -
rehberlerin yardımıyla ger

çekleştirilen- ruhsal tekâmül devresinde genelde cinsel ilişkiler kurulmaz.

Sizlerle birçok açıdan farklı olmamıza karşın, eğitime

inancımız açısından sizlerle benzeşiriz. Ayrıca bizler tatile

çıkmaktan da hoşlanırız. Böyle zamanlarda başka yıldız sistemlerine ya da


gezegenimizin başka bölgelerine gidebiliriz ve oralarda meditasyon yapar
veya oyunlar oynarız. Bizler

de partilere gider dans ederiz, orada diğer klanların üyeleriyle görüşür,


konuşur, birlikte eğleniriz; birbirimizin şakalarına güler ve birbirimize
özellikle yaşlı üyelerden dinlediğimiz ilginç öyküleri anlatırız. Yıllar
boyunca kazandıkları t ü m bilgelik sayesinde bu yaşlı üyelerin öyküleri çok
büyüleyici olabilir. Siriusta biz bilgeliğin kazanılmasının iki bin yıl aldığına
inanınz. Bundan dolayı, ömürlerini tamamlama

aşamasına yaklaşan yaşlı Siriuslular'a büyük bir saygı gösterir ve onları bu


partilere katılıp öykülerini bizlerle paylaşmaya yürekten teşvik ederiz.

Yaptığımız önemli projeleri ya da öğrendiğimiz şeyleri

paylaşmaktan da sevinç duyarız. Örneğin, bir dış-biyoloji ke

şif seferine katılıp tamamen yeni bir yıldız sistemine gitmiş-

214

Çatak£İk\.İnsan lltjßarfxgi

sek, dönüşte biyologlara ya da dış-biyolojinin farklı kavramlarını inceleyen


kişilere brifingler veririz. Böylece, bu sefere katılamamış olanlar da
öğrendiğimiz şeyleri paylaşırlar.

Virginia: Öğrendiklerinizi birbirinizle nasıl paylaşırsınız? Gittiğiniz yerlerin


fotoğraflarını, filmlerini mi çekip gösterirsiniz, yoksa o yerleri telepati
yoluyla zihinden zihine tarif mi edersiniz?

Washta: Biz sizin şaşırtıcı bulacağınız imgeleme ve telepatik güçlerin


kullanımı yoluyla iletişim kurabiliriz. Biz keşfedilen şeyin bilgisini zihin-
gözümüzden geçirebiliriz ve

diğer, tamamen telepatik varlık, bu imgeleri ve bilgiyi olayın

kapsüllenmiş bir versiyonu olarak alır. O derhal o konuda

yorumda bulunabilir. Bu, hiç kuşkusuz, Dünyalı varlıklar

için hayret verici bir şeydir. Eğer bizim sosyal toplantılarımızdan birine
gidecek olsaydınız, bir keşif seferinden dönen bir grup bilim adamının başka
bir grup bilim adamıyla hiçbir
sözcük kullanmadan telepatik olarak konuştuklarını görebilirdiniz. Bununla
birlikte, onlar çok heyecanlı görüneceklerdi ve siz neler olup bittiğini merak
edecektiniz.

Virginia: Evet, teşekkür ederiz. Bu, sizin kitaplar ve

diğer araçları kullanarak bilgileri fiziksel kütüphanelerde

kaydetmediğiniz anlamına mı geliyor?

Washta: Bizim de kütüphanelerimiz vardır ama biz

aynı zamanda, her birimizin, neredeyse (dünyanızdaki insanların


anlayacakları bir benzetme kullanırsak) Birleşik Devletlerin Kongre
Kütüphanesi'ne eşdeğer muazzamlıktaki kendi bilinç kütüphanemizi
taşıdığımızı da biliyoruz. Bundan dolayı, daha fazla öğrenebilmek için
sürekli olarak kendi kütüphane kitaplarımızı birbirimizle değiş tokuş
ediyoruz.

Öğrenmek bizim için büyük bir sevinç ve heyecan kaynağıdır. Biz onunla
ilgili şakalar yapar güleriz, onun hakkında şarkılar yazarız. Evet, biz tüm
öğrenme kavramı ile ilgili olarak sürekli heyecan duyar ve bu konuda
zorlanırız; ve hem öğrenmek hem de içsel tekâmül bizim toplumumuzun çok

önemli bir parçasıdır.

Virginia: Sizin de müzik, sanat, el sanatları ve hobileri-

215

QaCaktik^insan

niz var mı?

Washta: Evet. Sanatsal hobilerimiz vardır ve kendilerine bahşedilmiş büyük


ses nedeniyle sürekli şarkı söyleyen insanlar vardır. Biz ayrıca enstrümanlar
çalabilir ve çeşitli
müzikal eserler besteleyebiliriz. Bunların bazıları bizim geleneksel
müziğimize dayanır, ama aynı zamanda diğer insan ve insan-olmayan türlerin
eserlerini de öğrenmekten hoşlanırız ki böylece sanat ve müziklerini
anlayarak onların tüm kültür kavramlarını kavrayabiliriz.

Virginia: Çok güzel. Son olarak sözünü etmek istediğiniz başka benzerlikler
ya da farklılıklar var mı?

Washta: Sadece, insan ruhu hakkında basit a m a çok

önemli bir gerçeği yinelemek isteriz. Mevcut dünyalarımız

arasındaki farklılıklara rağmen, ruhlarımızın enerji modeli

temelde aynıdır. Fark sadece, bizim ışık bedenlerimizle t a m

bilinçli olmamız, sizin ise -insanlarınızı mutasyona uğratmış

çeşitli genetik deneyler yüzünden- büyük ışık ve sevgi güçlerinizle


bağlantınızın kesilmiş olmasıdır.

Sizi şükranla tanıyor ye bu sevgi ve ışık enerjilerini bir

araya getirmeye çalışma konusundaki cesaret ve kararlılığınıza çok saygı


duyuyoruz. Sizin çabalarınız -bizler çok uzun zaman önce büyük evrensel
kaynak (Tanrı) tarafından saptanmış büyük ilahi plânın tamamlanışı
çerçevesinde bir araya gelirken- karşılıklı olarak iki dünyamızın kaderlerine
çok yardımcı olacaktır.

216

B ö l ü m1 0

Lyra/Sirius Kültürü

ve Sizin Kaderiniz

Bugün Washta, Sirius Konseyi'nden Sirai, Teletron ve


Mikah ile birlikte, Lyra/Sirius kültürü ve onun şimdiki Dünya olaylarıyla
ilişkisi hakkında verdiği bilgileri sürdürecektir. Burada, bu kültürün yaklaşık
iki milyon yıl önce Dünya gezegeninde, Hiborniyalar denen bir grup yarı-
eterik varlık

tarafından başarıyla uygulandığını hatırlatmamız gerekiyor.

Bu Lemurya uygarlığı kurulmadan çok önce yaşandı ve bu,

gezegeninizin tarihi yolculuğu içinde nispeten az bilinen bir

bölümdür. Bu Hiborniya uygarlığı, ilişkileri yöneten Dört Temel


ToplumsalYasa'yı izledi ve bu kavramları takdire değer bir biçimde yaklaşık
bir milyon yıl boyunca sürdürdü. Ve bu

kültürün kuralları daha sonra Lemuryalılar tarafından uygulandı.

Bu iki uygarlık, Galaktik Federasyon'un güneş sisteminize insan uygarlığını


getirme konusundaki ilk girişimleriydi. Dediğimiz gibi, Hiborniya'daki ilk
girişim çok başarılıydı ve ancak, Orion yıldız sisteminden sürüngenimsi ve
dinozorumsu uygarlıkların ve onların Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak
ortaklarının temsil ettiği karanlık güçlerin müdahalesi onu yok edebilirdi.
Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak bir milyon yıl önce güneş sisteminizi ve
Dünya gezegenini narap

etti ve bu yıkım, en sonunda, dokuz yüz bin yıl önce Lemur-


217
Çala((tik\İnsan

ya denen ikinci bir uygarlığa götürdü.

Lemurya uygarlığı, tam bilinçli olmasına karşın, çok

parça parça bir halde kurulmuştu. Bu uygarlık birçok farklı

yıldız sisteminden gelen kolonilerden oluşuyordu ve bunların

kendi galaktik uygarlık kavramlarını Lemurya kıtasının bir

bölümü üzerinde ya da gezegeninizin bir başka bölgesinde

yaratmalarına izin verilmişti. Çünkü, yıldızlardan gelen uygarlıkların çoğu,


insan galaktik kültürünü nasıl yaratacaklarıyla ilgili birçok farklı kavramla
Dünya'ya gelmişlerdi.

Bu Lemuryalılar'ın arasında, asi (bağımsız ileri karakol

görevlileri) olan, tam bilinçlilik hakkındaki toplumsal kuralları ve olumlu


koruyuculuk kavramını bütünüyle kabul etmeyen birçok koloni kurucusu
vardı. Bu asiler birçok açıdan, insan uygarlığının savaşmaya kalkıştığı
karanlık güç enerjisinin neredeyse bir veçhesiydi. Bu asiler hiyerarşik
toplum düzenine inanıyorlardı ve insanları kendi amaçları doğrultusunda
değiştirme yetkisine sahip olduklarını sanıyorlardı.

Yıllar içinde, bu asi grup öncelikle, Atlantik Okyanusu'nda

yer alan Atlantis isimli bir ada kıtaya yerleşti. Bunlar Pasifik Okyanusu'nda
bulunan Lemurya'yı yok etmek için askeri bir eylem plânlamaya başladılar ve
en sonunda da başarılı

oldular. Bu yaklaşık yirmi beş bin yıl önce vuku buldu.


Bugün, sizin galaktik temsilcileriniz olan bizlerin Dünya gezegeninin
derslerini size açıklamamızın amacı, şimdiki zamana ait olayları daha büyük
bir bilgiyle anlayabilmenizi

sağlamaktır. Gezegeninizi ve güneş sisteminizi kuşatan Galaktik Federasyon


ve Spirituel Hiyerarşi Dünya'nın geçmiş

zorluklarının çok iyi farkındadır. Bundan dolayı, tam bilinçli

bir insan uygarlığına ulaşabilmeniz için, ilişkileri yöneten

Dört Temel Toplumsal Yasa'y\ yeniden oluşturmanıza yardımcı olacağız. Bu


başlangıçta çok fazla değişikliğe (varyasyona) izin verilmeden yapılacaktır,
çünkü bu uygarlığın ilk oluşum devresinde kaosa yol açabilir. Bununla
birlikte, Lyra

/Sirius kültüründe her uygarlığa, eninde sonunda, kendilerini kuşatan


Spirituel Hiyerarşi'nin inançlarını ve kendi tarihi gelişimlerini en iyi temsil
eden değişiklikleri yapma hakkı

218

Lyra/Sirius Kültürü ve Sizin Kaderiniz

verilir. Sizin güneş sisteminizde de bu süreç izlenecektir.

Sık sık söylediğimiz gibi, Dünya gezegeninde sadece bir

değil, üç büyük koruyucu vardır -Spirituel Hiyerarşi, memeli

deniz yaratıkları ve Dünya insanları- hepsi bu koruyuculuğu

paylaşır. Şimdiki memeli deniz yaratıklarının yıldızlardaki

kardeşleri, bu yeni uygarlığı var etmek üzere Dünya'ya geri

dönmektedirler. Bu grup ve memeli deniz yaratıkları, koruyucu üçgenin iki


parçasını oluşturmak üzere, Atlantis'in korkunç genetik deneyleri sonucu
mutasyona uğramış siz kara insanlarına katılacaklar. Spirituel Hiyerarşi,
memeli deniz

yaratıkları ile birlikte bu üçgendeki görevine hep sadık kalmıştır ve şimdi


sıra insanlardadır!

Lyra/Sirius uygarlığı modeline dayalı galaktik insanlı

ğınıza ulaşmanız, değişim ve sürekliliği idrak etmeyi gerektirir. Bizim


kültürlerimiz onlara dayalı olduğundan bu iki noktayı anlamanız çok
önemlidir. Önce süreklilik kavramına

bir bakalım (ve daha sonra değişimi ele alacağız). Tüm galaktik insanlara,
kendilerinin geniş bir devrenin, birçok enkarnasyon boyunca sergilenmiş
kozmik bir yaşam oyununun

(piyesinin) bir parçası oldukları öğretilir. Bu enkarnasyonlar

ilerledikçe, her bir varlık şimdiki enkarnasyonunda yararlanabileceği belli


dersler öğrenmiştir. Tüm bu süreci anlamanız çok önemli olduğundan,
gezegeninizde birçok danışman bu konuda eğitilmekte ve geliştirilmektedir.

Bu danışmanlar geçen bölümde size verilen temel modeli izleyeceklerdir.


Gezegeninizde şu anda danışman olma yeteneğine sahip birçok varlık vardır.
Gerekli olan şey, bizim

inişlerimiz gerçekleştiğinde onların tam bilinçlerinin aktive

edilmesi ve kendilerine verilecek uygun eğitimi kabul etmeleridir. Galaktik


Federasyon danışmanlarının gezegeninize gelişlerinin amacı sadece
uygarlığınızdaki değişiklikleri izlemek değil, ama aynı zamanda yeni
uygarlığınızı başarıyla ortaya çıkması için hazırlamaktır. Onların işleri, İlk
Temas

Takımı tarafından adlandırıldığı gibi, "bir ebelik ve yuvaya

dönüş misyonu"dur. Tüm Dünya insanlarının danışmanlık

sürecine ihtiyaçları olacaktır ve İnşallah bunun için gönüllü


219

Ça[aktik\.İnsan

de olacaklardır. Bazıları sonra kendileri danışman olmak

için gerekli eğitimi alacaktır. Danışmanlar, herkese, yeni galaktik rolünü


belirlemek için gerekli mekanizmayı anlamasında yardımcı olacak, bu
konuda rehberlik ve öğretmenlik yapacaklardır.

Galaktik Federasyon'un gelişinin amacı sizlerin belli

yaşam görevinizi bütünüyle anlamanızı ve sonra da yerine

getiı-menizi mümkün kılmaktır. Bilinç ağı ve ayrıca klanlar,

hepsi bu geniş kapsamlı niyetle ilgilidir.

Sirius sisteminde altı klan vardır; ancak bu klanların

çoğu, Pleiades Yıldız İttifakı'nda görüldüğü gibi, on iki klana

da ayrılabilir. Sizin bizimle birliğiniz nedeniyle, şu anda Siri-

us prototipinde var olan altı klanı tarif edeceğiz.

Altı Sirius Klanı:

1. Spirituel Savaşçı Klanı Ch'i'yi içerir.

2. Bilim Klanı Khas'Koo'yu içerir.

3. Bilim Mühendisliği Klanı Kaa'Baa'yı içerir.

4. Yönetim Klanı Ahn'ı içerir.

5. Yaşam Bilimleri Klanı Kha'yı içerir.

6. Yaşam Bilimi Mühendisliği Klanı Ch'i'Baa'yı içerir.


Bu klan grupları, gezegen ve yıldız sistemi yönetim konseylerinin ve onların
fiili işleyişlerinin temelini oluşturur. Bu sistemin işleyiş tarzı ancak, siz bu
gruplardaki yaşam-bilinci

enerjisinden, Sirius'ta Ch'i'3aa denen birbirine bağlı bilinç

ağını yaratmak için nasıl yi rarlanıldığını bütünüyle anlaya-

bildiğiniz zaman açıklanabi ir. Bu uygarlığı yöneten asıl yapı, sadece


Lyra/Sirius kültürünün gelenekleri ve Zamanın Efendileri'nin verdiği
aydınlanma mesajı ile bağlı olan bu

muazzam bilinç ağıdır.

Biz galaktik insanlar gezegensel idareciler ve koruyucular olduğumuz için bu


böyledir. Bizler bu koruyuculuğu sürdürmek için gerekli bilgiye, yöntemlere
ve vasıtalara sahibiz.

Bu plânlı yapı, kendi amacımızı tamamen anlamamıza ve

klanlarımızda hayatı ve onun amaçlarını (koruyuculuğumu-

220

Lyra/Sirius "Kültürü ve Sizin Kaderiniz

zu) mümkün kılan bir tür süper klan destek ağı yaratmamıza olanak veren bir
süreç sağlar. Bir klanın başlıca amacı, üyelerinin kendi yaşam görevlerini ve
içsel tekâmüllerini tümüyle gerçekleştirmelerine olanak vermektir. Her klan,
kendi içinde -tüm klanlarla birlikte büyük galaktik insan uygarlığı ağını
oluşturan- birtakım özel görevlere ve hedeflere sahiptir. Örneğin, Yaşam
Bilimleri Klanı'nın özel görevi, herhangi bir dünyadaki bitki ve hayvan
yaşamını anlamak ve sürdürmekle ilgilidir. Onların amaçları müdahale etmek
de

ğil, o gezegendeki ve güneş sistemindeki tüm yaşama yardımcı ve destek


olmaktır.
Yaşam Bilimi Mühendisliği Klanı'nın işi, bu yaşam sürecini anlayıp,
herhangi bir gezegenin biyosferindeki tüm ya

şam formlarının gezegenle ve onun Spirituel Hiyerarşisi ile

en tam ve bütün birliğe erişmelerini sağlayan işlemleri ve

teknolojileri uygulamaktır. Böylece, bitki ve hayvan âlemlerinin devalarının,


koruyuculukları kapsamında, ihtiyaçlarını insanlara aktarmalarına izin
verilmiştir ki insanlar onların

çalışmalarına yardımcı ve destek olabilsinler. Bu sürece tüm

diğer klanlar da yardımcı olurlar, çünkü galaktik uygarlık

yalnızca tek bir amaç için çalışır ki bu da koruyuculuktur.

Bu koruyuculuk süreci ise galaktik insanların yaşadıkları

yıldız sistemini oluşturan tüm gezegenlerdeki idarecilik yoluyla işler.

Ruhsal ve gezegensel bir'lik kavramı, insanların her bir

kişinin gerçek doğasını (aslını) tüm düzeylerde başarıyla anlamalarına


olanak verir. Sizin uygarlığınız, hizmet eden bireyi ısrarla vurgulayan bir
galaktik uygarlığa doğru gelişecektir. Bu kavram, sevgiyle yapılan hizmet
yoluyla gerçekleştirilir. Çünkü yalnızca sevgi yoluyla siz yaradılışın büyük
evrensel ışığı ile bir olacaksınız.

Bu yeni başlamış olan operasyon gezegeninizde gelişip

büyürken, aranızdan birçoğunuzun büyük bir bilinç gelişimi

geçirmesi sağlanmıştır. Bu gelişim sizi, yeni bir gezegensel

uygarlığın yaratılmasına yardımcı olmanızın beklendiğini

tamamen idrak etmeniz için genişletmiştir. Birçok kişi, Ga-


221
Çaîaktifiİnsan

laktik Federasyon'un gezegeninize inişinin müjdecisi, habercisi olduğunu fark


ediyor. Aslında bu sürecin sadece Dünya insanlarını değil, ama bizim
dünyalarımızdan, bu büyük ge

çiş devresinin bir parçası olan birçok bireyi de ilgilendirdiğini öğrenmek


size büyük bir sevinç vermelidir.

Bu kitabı okuyan herkes biz Siriuslu varlıkların faaliyetinin farkında


olmayabilir -ya da bizi, burada sevgiyle hizmet etmek için bulunmayan Zeta
Reticulili küçük gri varlıklarla karıştırabilir. Dünya ve onun insan uygarlığı
şimdi bireysel parçalanmış kişilikten, büyük bir bilinç ağının üyeliğine doğru
bir değişim geçirmekte olduğundan, diğer dünya-dı

şı varlıklar da sizinle ilgilenmektedir. Siz şimdi dünyanızın

üzerinde ve ayrıca tüm yaradılışı kuşatan büyük Spirituel

Hiyerarşiler arasında var olan o yaşam ağına doğru genişliyorsunuz. Bu


ruhsal öğretmenler ve üstatlar Dünya'daki herkese yönelik ilgi, sevgi ve
desteklerini hızlandırdıkları için şükretmelisiniz. Onların enerjileri, birçok
kişinin meditasyon uygulamasına ve Dünya'nın yerli halklarının mitolojilerini
ve ruhsal yollarını içeren kadim bilgilerine aşina olmasına yol açmıştır.

Bu veçhelerin nasıl birbirine bağlı olduğunu öğrendikçe,

şimdiki durumda sizin realitenizde ifade edilen insan uygarlığı kavramının,


bir gün birleşeceğiniz gerçek uygarlığın sadece bölünüp parçalanmış bir
versiyonu olduğunu anlamaya başlayabilirsiniz. Biz bu kitapta bu
değişiklikleri ya da deği-

şim-dönüşümleri sunuyoruz. İnşallah, mesajımız tüm insanlığın geçireceği -


ve dünya çapında meydana gelecek- değişim hususunda açık bir çağrı
olacaktır. Her kültür, ırk, cinsiyet,

her yaştan ve inançtan insan eninde sonunda bu değişimden

etkilenecektir! İster yoksul ister zengin, ister güçlü ister

zayıf olsun, hiç kimse atlanmayacaktır.

Bilinç yükseldikçe, o doğal olarak grup bilinci ve işbirli

ğine doğru ilerler. Işık-işçileri olarak uyanmış olanlar, haftalık


meditasyonlarını ve toplantılarını daha sık yapmaya ve bunlara daha çok
değer vermeye başlamışlardır. Işık-işçisi

meditasyonları ve faaliyetleri insanlık için olumlu bir sonuç

222

Lyra/Sirius (Kültürü ve Sizin Kaderiniz

elde edilmesi açısından çok önemlidir, o yüzden lütfen ileti

şim ağı oluşturmaya ve gezegeni savunan gruplar yaratmaya devam edin. Bu


savunma grupları (ya da siz onlara ne isim veriyorsanız) birbirleriyle
bağlantı ve iletişim içinde olmalıdır ki gezegeninizde daha büyük bir bilinç
ağı meydana gelebilsin.

Bu bilinç ağı, bu kitapta tarif ettiğimiz galaktik uygarlı

ğın bir habercisi, müjdecisidir. Grup bilinci tüm ışık işçileri

için çok önemlidir, bu yüzden kendinizi bu önemli göreve gönülden verin ve


birbirinizle daha geniş ve devàïïîl; biçimde iletişim ve bağlantı kurmaya
başlayın. Kozmik uzay aileniz

sizi yuvaya, yani bu büyük ve muhteşem galaksiye buyur etmeye gelirken


daha azmi yapmak isteyebilir misiniz? Ama bundan daha da çok, biz sizi
boyutlararası, spirituel, tam bilinçlilik rolünüze de hazırlıyoruz. Bu rolün
yanlış anlaşılmasına ya da amacınızı bir anda unutmanıza izin
vermemelisiniz. Evet, süreklilik üzerine verdiğimiz bilgiler burada sona
eriyor. Şimdi ikinci noktaya, değişime bir bakalım.

Şimdiki zamanda çevrenizde bulunan her şey değişim

sürecindedir. Spirituel Hiyerarşi, memeli deniz yaratıkları

ve Galaktik Federasyon bu değişimi kuşatan gizli ayrıntıları

ifşa etmemiştir; ama bu ayrıntıların birçoğunu içsel sezgisel

yeteneklerinizi kullanarak öğrenebileceğinizin farkında olmalısınız. Gereken


tek şey, bilincinizi genişletme ve yeni bir realiteyi kabul etme yeteneğidir. Bu
konudaki istekliliğiniz

ve genişleyen bilinciniz yoluyla kendinizi gezegeniniz ve güneş sisteminiz


için yeni bir evrensel ahlak sistemine uyunmayabilirsiniz. Bu yeni evrensel
ahlak sistemi birçok çatışma noktasının halledilmesine olanak verecektir. O
ayrıca, size

gerçekten mucizevi görünecek yeni bir teknoloji verecektir;

ama bu savaş ve şiddet için değil olumlu amaçlar için kullanılması gereken
bir teknolojidir. Gelen yeni uygarlık İki'nin Yasası ve Üç'ün Yasası'nı
kullanarak sevgi dolu ve geliştirici

ilişkiler kurmanın yolunu da gösterecektir. Birbirinizle şu

anda hayal edemeyeceğiniz şekillerde kuracağınız sevinç ve

anlam dolu bağlar, daima arzuladığınız o koşulsuz sevgi ve

223

Gcdak\ük_insan

ilgiden yoksunluğun yarattığı uzun sürmüş acıyı dindirecektir!

Evet, siz bütünüyle yeni bir toplumun yaratılışının eşi-


ğindesiniz, ama bu yeni realitenin yaratılmasına yardım etmekten sorumlu
olduğunuzu da idrak etmelisiniz. Bu sorumluluğu kabul etmeniz önemlidir.
Henüz birçokları bu amacı tam olarak anlamasa da, siz Dünya'da bir amaçla
bulunuyorsunuz. Burada söylenmiş her şeyi değerlendirebilmeniz ve sonra
uygun şekilde faaliyete geçmeniz amacıyla bu kitaptaki bilgiler size
sunulmuştur.

Sadece hayatta kalabilme kavramını aşarak, onurlu ve

amaçlı bir biçimde yaşama kavramına ulaşmalısınız. Bu ya

şam realiteyi doğru algılamaya dayanmalı ve doğru ve arzu

edilir bir sonuç yaratacak sağlam bir yargı temeli üzerine

kurulmalıdır. Bu etkenler sizin ve çevrenizdeki herkesin

hem fiziksel hem ruhsal veçheleri dengeleyen bir realite kavramına sahip
olmanızı sağlayacaktır. Şu anda vuku bulan faaliyet ve eylemlerin bu yeni
realiteyi yaratan ve doğuran yapı taşları olduğunu lütfen anlayın.

Bu yeni realiteyle birlikte, günbegün, anbean yeni bir

uygarlık oluşmaktadır. Bu olguyu fark etmeli ve mevcut realitenizin şimdi


özel ve benzersiz bir yeni örnek talep ettiğini idrak etmelisiniz. Bu yeni
örnek, Lyra/Sirius uygarlığı ve

onun ilişkileri yöneten Dört Temel ToplumsalYasası şeklinde verilmiştir.


Sizler Dünya insanları olarak önce bu yasaların anlamını idrak etmelisiniz.
Ondan sonra birbirinizle etkileşmenizi ve enerjilerinizi birlikte dokumanızı
mümkün kılacak forumlar ve gezegensel savunma grupları oluşturabilirsiniz.
Böylece, Dünya insanları bu mesajı birbirlerine iletip paylaşmalıdırlar.

Yakında gezegeninizde yeni bir uygarlığın var olacağı

gibi güzel bir haberi başkalarıyla paylaşmak size lazlasıyla

sevinç verecektir. Bu yeni uygarlık, tüm boyutlar ve fiziksel


realitenin geri kalanı ile birbirine bağlı olacaktır. Evet, inanılmaz bir
yolculuğa çıkmak üzeresiniz! Ancak bu yolculuk uygun gereçlere sahip
olmanızı emreder ki bunların en

224

Lyra/Sirius "Kültürü ve Sizin Kaderiniz

önemlisi, açıkça ruhsal yolunuzu izleme konusundaki istekli-

liğinizdir. Kim olduğunuz ve bu yeni galaktik uygarlıktaki

rolünüzün ne olacağı bilgisine başarıyla erişme yolundan

hiçbir biçimde sapmamalısmız.

Siz büyük bir kozmik oyunun parçasısınız ve bu oyun

şimdi sahnelenme sürecindedir. Gezegeninize ve size olacak

şeyin önemini idrak ettikçe, çevrenizde bulunan hemen her

şeyi dönüşüme uğratacak inanılmaz değişiklikleri bilinçli

olarak kabul edip onaylayacaksınız. Lemurya, büyük bir imparatorluk


olabilecek bu uygarlığı tohumlayan kültürlerin farklılığı, çeşitliliği yüzünden
başarısızlığa uğradı. Ama Lemurya'nın bu büyük zorluğu sizin realitenizin bir
parçası olmayacak! Siz buraya yeni bir galaktik uygarlığı başarıyla yaratıp
sürdürmeye geldiniz.

Bu yeni galaktik uygarlık Dünya insanlarının şu anda

sahip olmadığınız genişlemiş bir bilinç ve birbirine bağlılık

kavramına ulaşmalarını sağlayacaktır. Siz kim ve ne olmanız m u r a t


edilmişse, o olmak üzere güçlendirileceksiniz. Bu, niyetlerinizi tezahür
ettirmenize ve hayattaki önemli hedeflerinize ulaşmanıza olanak verecektir.
Bu, değerli çocuklarınızı en büyük potansiyellerine ulaşacak şekilde
yetiştirmenize yardımcı ve destek olacaktır. Ailenize ve dostlarınıza yardım
etmenin yanı sıra, ışık enerjilerine ve güçlerine nasıl hizmet edeceğinizi,
nasıl t a m bilinçli olacağınızı ve bu ışık ve

sevgi enerjisini galaksinize ve tüm boyutlara nasıl yayacağınızı da


öğreneceksiniz.

Bundan dolayı, size olacak şeylerden ötürü sevinç duyun. Galaktik bir
uygarlıkta yaşayan galaktik bir insan olarak sadece içsel ruh-gücünüzle değil,
ama ayrıca galaksideki diğer birçok varlıkla bir'liğe ulaşma fırsatına sahip
olacağınızı hatırlayın. Çünkü sizin dünyanız bir kez daha bu galaksinin çeşitli
üyelerinin ve canlı türlerinin ziyarete gelecekleri bir vitrin dünyası olacaktır.
Siz, galaksimize ışık ve sevgi getirecek büyüleyici ve harikulade bir oyunun
bir parçası olmak üzeresiniz. Bu yüzden, kimliğinizden ötürü sevinç duyun
ve bu sevinçli hizmet, sevgi ve bilgelik yolunda ilerleyin.

225

Galaktik^ İnsan

Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok

soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta'ya, "Lyra/Sirius

Kültürü ve Sizin Kaderiniz" konusunda verilen bilgilerle ilgili sorular


sormaktadır.

S o r uv e Y a nı tB ö l ü mü

V i r g i n i a : Klanların ne zaman var olduklarını, bir klanda kaç kişinin


bulunduğunu ve insanların belli bir klana nasıl seçildiklerini açıklayabilir
misiniz?

W a s h t a : Klan sistemi ilk Lyra insan uygarlıklarında,

özellikle ilk Vega güneş sisteminde başlamıştır. Klanlar ondan sonra tam
bilinçli galaktik insanlar tarafından sürdürülmüştür. Bir yıldız sistemi ile
diğeri arasındaki tek temel fark, kurulan klanların sayısı ve bu klanların nasıl
daha kü
çük birimlere (alt-klanlara) bölündükleridir. Örneğin, Sirius

sistemi altı klana sahiptir, temel Pleiades kültürü ve Andromeda sistemi ise
on iki klana sahiptir. Ancak, çoğu Lyra sisteminde sekiz klan vardır. Bu klan
sistemi önemlidir, çünkü o bir bireyin yeni enkarnasyonu için seçtiği temel
hizmet ya

da görevi saptamanın bir yoludur. Hem tekâmüle hem de

hizmete olanak veren değerli bir fırsat yolunu seçerek, bir insanın daha sonra
yeniden enkarne olmasına gerek olmadan ruhen hızla gelişmesi mümkün olur.
Bu başarılı tekâmül, bireyi, bizim realitemizde galaktik mevcudiyet denen
bir sonraki varoluş aşamasına ulaştıracaktır.

Galaktik bir mevcudiyet, fiziksel olarak enkarne olma

gereksinimlerini ya da devresini aşmış ve meleklerden olu

şan yargıçların onu tam bir ruhsal danışmanlık ya da rehberlik düzeyine


yükselttikleri bir varlıktır. Galaktik mevcudiyet düzeyine erişmiş bu
varlıklar, ruhun doğasına ve belli ruhsal yoluna bağlı olarak birkaç tipe
ayrılırlar. Onlar ilerleyip tam Spirituel Hiyerarşiler'e ya da Yükselmiş
Ustatlar'a katılabilirler. İşte, bireyler belli bilinç gereklerine uyduklarında
bir sonraki düzeye yükselebilmeleri için, bu yüzden 226

Lyra/Sirius "Kültürü ve Sizin Kaderiniz

kendilerine özgü bir biçimde yargılanırlar.

O halde, klanlar sevgi dolu desteği bütünüyle plânlayan

ve herkesin Yaradan'a daha yaklaşabilmesi için fırsatlar sunan hizmet


organizasyonları olarak görülebilirler. Onların amacı, her bir bireyin
bulunduğu uzmanlık grubu içinde hedefine ve potansiyeline ulaşmasını
sağlamaktır. Klanlar bu özel hizmet görevleri için destek grupları olarak
çalışırlar

ama aynı zamanda insan ailesi için de birleşmiş destek sunarlar. Hizmet
edenlerin aynı odağa sahip diğer varlıklarla birlikte yaşamalarına olanak
vererek, herkesin başarı şansı

azami hadde çıkarılır. Böylece, bir insan o enkarnasyonunda

karmik borçlarını ödemek için her ne görevi yerine getirmeye k a r a r


vermisse, bu konuda kendi klanı tarafından desteklenecektir.

V i r g i n i a : Her bir ruhun klanının önceden belirlendiğini mi


söylüyorsunuz? Eğer öyleyse, bu ilk yerleştirme nasıl vuku bulur?

W a s h t a : Gezegeninizdeki bir karı-kocaya benzer iki

varlık bir çocuk sahibi olmaya karar verir. Onlar bir danışm a n a başvurarak
çocuğu dünyaya getirmek için uygun zamanı saptarlar. Kadın gebe kalmadan
önce, iki varlık özel bir meditasyona girer ve bu süreçte, çocuğun hangi klan
grubunun bir parçası olacağını idrak ederler. Bedene girmek isteyen ve
sonunda onların çocuğu olacak olan ruhun hizmet etmeyi kabul etmesini
isterler.

Sonra müstakbel ana-baba, ruhun o belli hizmet yolunu

neden seçtiğini ve ana-baba olarak kendilerinin ve çevrelerindeki geniş


ailenin o varlığa nasıl hizmet edebileceklerini öğrenmek isterler. Bu saptanır
ki gelecek varlığın hizmeti,

onun gerekli karmik borçlarını ödemesini ya da diğer bilgileri kazanmasını


sağlayacak şekilde tamamlanabilsin. Bu şekilde, ruhlar belli klan üyelerince
desteklenecekleri bir enkarnasyon seçerek ruhen tekâmül edebilirler.
Gerçekten de,

klanlar kendilerini büyük hizmet vasıtaları olarak görürler.

V i r g i n i a : Teşekkürler. Peki, çocuk bu ana-babadan do-

227

Çaùilçtikiinsan
ğup bir klanın üyesi olduğunda, onu destekleyecek klan üyeleri kaç tane
olabilir?

W a s h t a : Tüm klanda on milyonlarca insan vardır; ancak her klan elli-


altmış kişilik alt-gruplara ayrılmıştır. Bu alt-klan bizim geniş ailemizi temsil
eder ki bunu siz de bu gezegende yaratmaya başladınız. Bu klan alt-grubu bir
bilinç ağı olarak işler. Bu gruptaki tüm varlıklar birbirlerine muazzam bir
sevgi ve destek sunarlar ve bu onları -zihinsel, ruhsal ya da fiziksel- mümkün
olan her düzeyde besler. Klanlar sözcüklerle ifade edebileceğimizden daha
çok şey başarırlar.

Sadece şunu hatırlayın ki, alt-gruplardaki bireyler grup ilişkilerinde sürekli


olarak üç yasayı (Bir'in, iki'nin ve Uç'ün Yasası) kullandıkları için bir klan
varlığını sürdürür.

V i r g i n i a : Klanlar hakkındaki sözlerinizden anladığım

kadarıyla, hâlâ karma olması beni şaşırttı. Kurduğunuz sevgi dolu bu


toplumda hiç k a r m a olmadığını sanıyordum. Hâlâ aranızda yanlış davranan
ya da zorluklar yaşayan varlıklar

var mı?

W a s h t a : Bizim karma dediğimiz şey sizinkinden farklıdır. Bu yüzden,


olası bir karmaşayı önlemek için bir tanımlama yapmamıza izin verin. Bizim
için karma, her bir ruhun tamamen yükselmiş bir varlık olabilmesi için sahip
olduğu

büyük ortak (kolektif) gereksinimdir. Yükselmek, belli en-

karnasyonların, hatta belli bir enkarnasyonun ruhun enerji

modelinin azami düzeyde aydınlanacak şekilde yapıcı bir bi

çimde yaşanması gerektiği anlamına gelir.

Bizim karma ya da o bireyin gereksinimi dediğimiz şey

budur. Bir ruh bu gereksinimi karşılarken, aynı zamanda


tüm toplumun aynı derecede tekâmül etmesine olanak veren

bir hizmet de sunmuş olur. Böylece, bir toplumun, hem varlı

ğını sürdürme hem de tekâmül etme gereksinimini temsil

eden toplumsal bir karması olduğunu söyleyebiliriz. Her toplumun karması,


tekâmül etmeyi sürdürebilmek için başarması gereken şeyleri tanımlamasıyla
başlar. Bundan dolayı, bir klana giren her birey, her toplumun tekâmülü ve
güvenli

ği için gerekli o büyük ağın bir parçasını sağlar.

228

Lyra/Sirius 'Kültürü ve Sizin 'Kaderiniz

V i r g i n i a : Bir başka deyişle, örneğin, Birleşik Devletler

kurulduğunda, onun bir özgürlük, mutluluk ve herkesin eşitliği modelini


oluşturması düşünülmüştü. Böylece, Amerikalılar bu hedeflerin bizim ulusal
(anayasal) karmamız ya da amacımız olduğunu söyleyebilirler. Aynı ışıkta,
Sirius'un da

bu tür bir genel karmaya sahip olduğunu ve klanların da bu

birleştirici amacı destekleyecek daha özel karmaları başardıklarını


söylediğinizi sanıyorum.

W a s h t a : Doğru. Şimdi bu sistemin nasıl işlediğini tam

olarak anladınız.

V i r g i n i a : O halde bazı insanlar uygulamada biraz daha yavaşlar ve biraz


daha fazla yardıma ihtiyaç duyuyorlar, öyle mi?

W a s h t a : Evet. Bazı tam bilinçli varlıklar belli bir ruhsal deneyim


yaşamak isterler. O zaman onlar, önceden mukadder kılınmış bu özel hizmete
rehberleri, melek koruyucuları ve tüm diğer düzeylerde ruh-gücünden
sorumlu olan varlıklar ile yaptıkları anlaşma sonucunda sokulduklarını

anlamalıdırlar. Enkarnasyonlan sırasında görevlerini başarıyla


tamamlamaları azami kişisel tekâmül sağlar. İşte bu yüzden bir danışmanın
yardımı bu kadar gereklidir! Danışman her bireyin mümkün olan azami
düzeye dek tekâmül etmesini sağlar. Danışmanlara bu kadar saygı ve
hayranlık beslenmesinin nedeni budur. Siz danışmanları kişisel ve toplumsal
ilerlemeyi bir arada tutan yapıştırıcılar olarak görebilirsiniz.

Galaktik uygarlığı gezegeninize ve yaşamlarınıza getirdiğimizde


danışmanların büyük önemini keşfedeceksiniz. Bu yüzden, diğer yıldız
sistemlerinden danışmanlar olarak destek vermek üzere bu kadar çok varlığın
gezegeninize gelmesinin nedeni budur. Aslen diğer yıldız sistemlerinden olup
da bu zamanda Dünya'da enkarne olan müthiş bir grup ruh

vardır. Bunlardan bazıları bilinçli bazıları bilinçsizdir ama

hepsi de hızla eğitilmeye ve -mevcut amnezilerini aşıp içsel

ruh kuvvetlerini yeniden kazanarak- danışmanlar olmaya

muktedirdir. Bu, gezegeninizin diğer tam galaktik uygarlık-

229

Çalaktik^İnsan

ların binlerce yıldır sahip olduğu büyük danışmanlık yapısını hızla


geliştirmesini sağlayacaktır.

Virginia: Bir insan klanını ya da yaşam görevini değiştirebilir mi, yoksa


bunlar üç-dört bin yıllık yaşam devresi boyunca aynı mı kalır?

W a s h t a : Çoğunluk, hizmet klanı görevi her ne ise onunla başlar. Ve


yaşamları boyunca o klanda ve uzmanlık alanında kalırlar. Eğer yönetici
olmayı seçmişlerse, gruplara aracılık etmekten, ritüelleri sürdürmekten
sorumlu olurlar.
Eğer mühendis iseler uzay gemileri inşa etmek, kent sistemlerini sürdürmek
vs. için gerekli olan şeyleri yapacaklardır.

Eğer bilim adamı, genetikçi ya da biyolog iseler toplumun onların


uzmanlıklarına duyduğu gereksinimi karşılamak için bilgilerini
uygulayacaklardır. Ama bilinçte gelişmedikçe ve

toplum için yaptıkları şeyin önemini anlamadıkça, içlerinde

bir danışman olmak için gerekli büyük enerjiyi bulamayacaklardır. Eğer


ilerlemek istiyorlarsa, danışmanlara aynı ışı

ğa ve hizmet etme niyetine sahip olduklarını göstermek için

çeşitli sınavlardan geçmek zorundadırlar. Ancak ondan sonra başkalarına


danışman olabilirler.

V i r g i n i a : Bir danışman olma sürecini daha ayrıntılı bir

biçimde anlatabilir misiniz?

W a s h t a : Genellikle, tipik Siriuslular 1500-2000 yaşına

geldiklerinde bir danışman olabilirler. Birçoğu 2000-3000 ya

şına geldiğinde danışmanlıktan terfi ederek büyük rehberler

ya da bir klan rahibi olurlar. Gezegenin enerji hatlarının kesişme


noktalarındaki (enerji merkezlerindeki) enerjileri birleşik bir biçimde ortaya
çıkararak tapınakları desteklerler.

Onlar, asıl koruyuculuğun muazzam enerjilerinin güvenilir

idarecileridir. Onlar bir gezegenin önemli enerji merkezlerinde bulunurlar ki


hem gezegen hem de üzerindeki yaşam azami bir enerjiyle tam desteklenip
varlığını sürdürebilsin.

İşte bu yüzden ritueller yaşamsal öneme sahiptir. Kişisel bunalımlar


sırasında ya da özel zamanlarda tüm varlıklar bu tapmaklara giderler ve
burada -sizin deyiminizle- "ra-2 3 0

Lyra/Sirius Kültürü ve Sizin 'Kaderiniz

hiplerin" idare ettikleri meditasyonlara ve nezaret ettikleri

çeşitli danışmanlık faaliyetlerine katılırlar.

Bu rahipler ayrıca, en sonunda kendilerini Zamanın

Görücüleri'ne dönüştürme yeteneğine de sahiptirler. Böyle

yaparak, gezegenlerinin ve onun Spirituel Hiyerarşisi'nin

ruhsal enerjilerine giderek daha çok uyumlanırlar. Onların

bu kuvvetli uyumlanışları Zamanın Efendileri'nin enerjilerini yorumlayıp


açıklamalarını bile sağlayabilir. Böyle bir birey rahip rolünü bırakıp bir
Zamanın Görücüsü ya da o uygarlığın tüm yönetim bölümlerine ve tüm
rahiplerine büyük bir kâhin olur. Zamanın Görücüleri büyük danışmanlardır;

gezegeninizdeki birçok kadim uygarlıkta var olan bir kavramı kullanırsak,


onlar kâhinlerdir. Onlar galaktik uygarlık ile Zamanın Efendileri arasında
nihai aracılar olarak işlev

görürler.

Galaktik Federasyon içinde Zamanın Görücüsü olan çe

şitli gruplar vardır. Onların tek amaçları, Zamanın Efendileri'nin enerjilerini


sürdürmek ve böylece Galaktik Federasyon

'un her düzeydeki konseyinin, kararlarının ve eylemlerinin

doğru anlamını idrak etmesine ve böylece ilahi yaradılış plânına katılışının


önemini anlamasına yardımcı olmaktır.

V i r g i n i a : Daha önce altı klanı sayarken, spirituel savaşçı klanını ilk


önce saymanız dikkatimi çekti, böylece onun askeri faaliyet diyebileceğimiz
bir görevi yerine getirdiğini

varsayıyorum. Tüm bu uzay gemileri uzayda savaşırken ve

çeşitli zorluklar yaşarken, bu durumun gezegendeki insanları nasıl


etkilediğini merak ediyorum. Sizin gezegeniniz hiç saldırıya uğradı mı, ve
sıradan insanların savaş ve şiddet

hakkındaki tutumları nedir?

W a s h t a : Savaş ve şiddet halkımızın çoğunluğunun son

derece karşı olduğu, tiksindiği bir şeydir ve biz onlar hakkında düşünmekten
hoşlanmayız. Ama bu galaksinin realitesi neredeyse başından beri bizi
muazzam ölçüde büyük ve yıkıcı bir dizi savaşa sokmuştur. Karanlık güçlerle
yapılan bu savaşların neredeyse ardı arkası kesilmemiştir. Ancak son

zamanlarda bu savaşların belki de nihayet son bulmuş gö-

231
Qalaksikjnsan
ründükleri bir döneme eriştik. Geçmişte kehanet edilen büyük galaktik
barışın en sonunda gerçekleşmek üzere olduğunu umuyoruz!

Farklı yıldız sistemlerinin spirituel savaşçı klanlarının

önderlik ettiği çeşitli klanların bölümleri, galaktik insanlar

için askeri savunma gücü görevi yaptılar. Bu savunma gücünün amacı


savaşıp yenmek değil, tüm bölgeleri korumak için bir savunma gücü görevi
yapmaktır. Onlar, insanların yaşadığı ve saldırıya uğrayıp işgal edilmiş belli
yıldız sistemlerine giderek, bu yenik düşmüş uygarlıkları yeniden ışığa
kavuşturmaya çalışırlar. Sizin gezegeninizle de olduğu gibi, biz tüm insan
uygarlıklarının bu saldırılar vuku bulmadan önce

olduğu gibi yine özgür ve emin ellerde olmalarını istiyoruz.

Virginia: Sirius B hiç ciddi ve zarar görecek biçimde

saldırıya uğradı mı?

Washta: On bin yıldır hiçbir ciddi saldırıya uğramadık.

Virginia: Ama galaksi içinde çok kritik ve belki de zar a r görmeye çok açık
bir konumda bulunuyorsunuz, öyle de

ğil mi?

Washta: Biz Orion sistemine çok yakın bir konumdayız

ki bu sistem son zamanlara kadar dinozorumsu uygarlığın

ana savaş güçlerinin çoğunu içeriyordu. Öte yandan, çeşitli


sürüngenimsi varlıkların orduları, uzay gemileri ve diğer savaş donanımları
ile çevrelenmiş durumdayız. Ancak, zarar görmeye açık bir konumda
bulunmamıza karşın, büyük spirituel güçlerimizi kullanarak bu düşman
güçlerini kendimizden uzak tutmayı başardık. Daha önce de söylediğimiz
gibi, çevremizdeki birçok saldırıya rağmen, yalnızca bir kez büyük

bir savaş gücü gerçekten yıldız sistemlerimize girip uygarlıklarımızı


mahvetmeye kalkıştı.

Virginia: Evet, teşekkür ederim. Konuştuğumuz şeylerle ilgili olarak


yaradılış mitinden söz edebilir misiniz?

Washta: Orijinal galaktik yaradılış miti, fiziksel akıllı

ve duyarlı varlıklar (insanlar) için elli milyon yıl önceye, bir

çok insan-olmayan tür içinse daha da eskiye dayanır. Bu in-

232

Lyra/Sirius "Kültürü ve Sizin "Kaderiniz

san-olmayan türlerin bazıları fiziksel formdan eterik ışık form u n a geri


dönmüşlerdir. Daha yakın bir tarihte, altı milyon yıl önce Lyra
takımyıldızında, özellikle de Vega yıldız sisteminde insanlara sezgililik
(duygululuk, bilinçlilik) ve uygarlığın ilkeleri verildi.

insan türü için verilmiş bu yaradılış miti, yaratılmış

100 ışık-yıldız gösteri sistemi olacağını bildirdi. Bizim Solis

dediğimiz (ki bu isim "Büyük Işık" anlamına gelir) güneş sisteminiz bu 100
gösteri yıldızı içinde Sirius'a en yakın olanıydı. Siz karanlığa ışık getiren
muhteşem bir vitrin deneyinin potansiyel tezahürünü temsil ediyorsunuz.

Bizim yaradılış mitimiz temelde Dünya mitlerine, örne

ğin Kutsal Kitap'ta ve Hindistan'da bulunan birçok metinde


yer alan mitlere benzer bir biçimde başlar. Hinduizm'in çe

şitli temel metinleri ilk galaktik insan yaradılış efsanesi ile

benzerlik içeren en eski ve düzenlenmemiş eserlerdir; bu

yüzden onunla başlayalım.

ilk galaktik insan yaradılış miti, başlangıçta büyük karanlığın olduğunu


söyler. Karanlık oradaydı, çünkü Yaradan bu yaradılışı ışığın karanlığın
içinden çıkacağı bir yaradılış

yapmaya karar vermiş ve bu zor işi başarmaları için Zamanın Efendileri'ni


görevlendirmişti. Ve işte, çok çok uzun bir zaman içinde Zamanın Efendileri
zamanın büyük nabız atı

şını yarattılar. Sonra, En Yüce Yaratıcı Güç'ün kuvvetiyle,

zamanın nabzı karanlıkta atmaya başladı ve karanlıkta büyük bir ışık ortaya
çıktı ve her şey ondan kaynaklandı.

Bu yaradılışlardan biri tüm yıldızların ve galaksilerin

doğuşuydu, çünkü onlar karanlıkta asılı olan büyük ışıklardı. Ama aynı
zamanda, karanlık da Tanrı'nın ilk yaradılış

plânının bir parçası olarak kendi karanlık ışığını yarattı.

Böylece karanlık bile, daha sonra Zamanın Efendileri'nin

aşağı indirdikleri büyük kutsal beyaz ışığa dönüştürülecek

olan bir ışığa sahip olacaktı.

Ve böylece hem ışık hem de karanlık başlangıçta bir yaradılışın parçalarıydı


-her birinin de kendi boyutlarını ve dü-

233
QalakßHiinsan

zeylerini yaratmalarına olanak verilmişti. Bu, dualiteyi ve

çevremizdeki her şeyi mümkün kılan çeşitli türde spirituel

enerjileri meydana getirdi. Sonra bu dualiteden hem ışık

hem de karanlık semavi varlıklar ortaya çıktı ve bu varlıklar

hem ışık hem de karanlıktan yaratılmış birçok türün ilk örneği (prototipi)
oldular.

Işık güçleri şimdi birçok türü yaratmıştı ve bunlardan

biri Vega sistemindeki büyük bir primat idi. Vega yaradılış

enerjileri bugün "insan" denen şeyi meydana getirdiler ve semavi orduların


enerjileri bu insanın gelişip diğer ışık yaratımlarının (kreasyonlarının)
yaptıkları gibi galaksiye yayılmasını sağladı.

Bu temel mite, yıldız sistemlerinin ve zamanların vs.

özelliklerini veren uzun, muazzam metin dizilerinde yer alan

diğer birçok anlayış düsturu eşlik eder. Ancak, şimdi bunu

öğrenmeniz gerekli olmadığından tüm bunları açıklamayaca

ğız.

V i r g i n i a : Evet, anlıyoruz. Bizim güneş sistemimizin

geçmişte neden önemli olduğunu açıklayabilir miydiniz? Öyle görünüyor ki


güneş sistemimiz bu galaksinin kenarında bulunuyor. Ama buna rağmen siz
burada o zamanlar önemli

bir spirituel enerji bulunduğunu söylüyorsunuz.


W a s h t a : Sizin güneş sisteminiz, Vega'dan ilk insan prototipi enerjilerini
getirmek üzere, daha önce sözünü ettiğimiz 100 sistemin arasına seçilmişti.
Sonra bu seçilmiş yüz sistem

içinde Dünya gezegenine ve güneş sisteminize ilk büyük eterik uygarlık


verildi. İşte bu yüzden gezegeninizin ve onun ev sahibi olan Spirituel
Hiyerarşi'nin özel bir kutsanmış konuma sahip olduğu kabul edilir. Bu,
insanların (yarı-eterik uygarlık), Dünya'dan geri çekilmeye mecbur
edildiklerinde neden galaksinin bu bölgesine yayıldıklarını da açıklar. Ama
onlar güneş sisteminize yeniden geri dönüp insan uygarlığını

bir kez daha kurmaya yemin ettiler. Onlar ayrıca -Vega'nın

ve Dünya'nın Spirituel Hiyerarşileri tarafından istendiği gibi- Vega


sistemindeki insanların karmasını tamamlamaya ve ışık sistemini yeniden
kurmaya da yemin etmişlerdi.

234

Lyra/Sirius 'Kültürü ve Sizin Kaderiniz

Ancak, geçmiş birkaç milyon yıl içinde bu büyük yemin

gerçekleştirilemedi. İlk başta başarı söz konusuydu ama,

açıklamış olduğumuz gibi, Dünya'nın son on bin yılı felaketler getirdi. Bu


talihsizlik, daha önce de belirttiğimiz gibi, yaklaşık yirmi beş bin yıl önce
Atlantisliler Lemuryalılar'ı

yok ettikleri zaman başladı.

Karanlık enerjinin, Dünya'nın yaradılış mitindeki değerini algılamış olması


bir talihsizliktir, çünkü karanlık güçler Solis'e, yani güneş sisteminize bu
yüzden gelmişlerdir. Ve

Güneşiniz'in galaksinin bu önemi az bölgesinde bulunmasına rağmen,


gezegeninizin güç dengesinde böylesine önemli bir konuma sahip olmayı
sürdürmesinin nedeni budur.
Virginia: Teşekkür ederim. Eğer sizi doğru anlamış-

sam, Dünya o özel 100 insan ışık-yıldız sistemlerinden biriydi. Diğer 99


ışık-yıldız sistemine ne oldu?

W a s h t a : Bu 99 taneden ancak 90'ı enerji kalıplarını

sürdürebildi ve onların çoğu insan-olmayan uygarlıklar geliştirdi. Orion


sistemindeki birçokları, örneğin, inanılmaz derecede spirituel olan, çok
tekâmül etmiş, iki-doğalı (hem suda hem karada yaşayabilen) gruplar
meydana getirdiler.

Onlar aslında, çoğunlukla eterik formdadır. Orion'un dinozorumsu ve


sürüngenimsi uygarlıkları birçok kez bu iki-doğalı grupların yıldız
sistemlerine saldırmış ama başarısızlığa uğramışlardır. Bu büyük
uygarlıkların iki-doğalı spirituel enerjileri öylesine çok gelişmişti ki düşman
orduları için görünmez hale gelmişlerdi. Daha derin bir düzeyden bakarsak,
bu saldırılar başarılı olamazdı, çünkü karanlık enerjiler o zam a n l a r
aydınlanmayı istemiyorlardı.

V i r g i n i a : Bu "iki doğalı canlı"yı tarif edebilir misiniz?

W a s h t a : Bu iki doğalı canlı, size dev gibi ve değişime

uğramış bir kurbağa, bir semender ya da kabuksuz bir kaplumbağa gibi


görünebilecek bir canlıdır. Ancak, sizin kaplumbağalarınızdan farklı olarak
bu varlıkların elleri ve ayaklan vardır. Onlar bir insanın bekleyebileceğinden
tamamen farklı görünürler, ama enerjileri ve sevgileri o kadar bü-

235

Ça[aktik\.İnsan

yüktür ki herhangi bir insanın onlarla karşılaştığı zaman

duyabileceği tüm korku ve endişe onların sevgi dolu titreşimleriyle


dönüşüme uğrar. Onlarla birlikte olmak, onları kucaklamak, onları dinlemek
ve enerjilerini hissetmek gerçekten insana sevinç ve haz verir.
Virginia: Bu doksan ışık-yıldız sisteminden uzayda bize yakın olan var mı?

W a s h t a : Hayır, ne yaz.ık ki en yakın sistemler sizin güneş sisteminizden


yaklaşık 300-500 ışık yılı uzaklıktadır.

Virginia: Teşekkürler. Şimdi bir gezegensel savunma

grubunun ne olduğunu tanımlamanızı ve böyle bir grubun

ana ilkelerini vermenizi rica ediyorum. Bildiğiniz gibi, benim

Sevgi Toplulukları grubum da dahil olmak üzere, bizim her

türden birçok meditasyon grubumuz var.

W a s h t a : En önemli ilke, elbette, grubun temelini oluşt u r a n amaçtır. Bir


savunma grubunun tek amacı Dünya gezegenine büyük spirituel değişim
enerjilerini getirmek olmalıdır. Bundan dolayı, bu grubun temelini derin bir
spirituel enerji oluşturmalıdır. Bu grup enerjisi meditasyon, dua, müzik,
çeşitli ritueller vasıtasıyla ya da bunların bileşimiyle meydana getirilebilir,
ama tüm savunma grupları için anahtar bu spirituel grup dinamiğidir. Onlar
içlerindeki ruhsal ışığın büyük enerjisine sahip olmalıdırlar. Onlar
anlamalıdırlar ki, sadece grup enerjilerini şefkatle kullanarak bilinçte
uyanabilirler. Her birey, hem kişisel hem de ortaklaşa mümkün olan her
şekilde bu güçlü spirituel enerjiyi kullanmaya kendini adamalıdır.

Fiziksel evrenin spirituel ve yaratıcı enerjisinin çok boyutlu doğası ile ilgili
olarak grup bilincinin ve grup enerjisinin değerini anlamanıza yardımcı
olabilmesi için galaktik zamanı inceleyebilir ve onun fiziksel evrenin süren
yaradılışıy-la nasıl ilişkili olduğunu keşfedebilirsiniz. (Galaktik zaman

hakkında bu bölümün sonunda kısa bir açıklama yapacağız.)

Savunma grupları için ikinci temel ilke, bir kez başarılı

bir grup kurduktan sonra, diğer ışık-işçisi gruplarına ulaşıp

236
Lyra/Sirius Kuftürü ve Sizin "Kaderiniz

yavaş yavaş bir bütün olarak çalışmayı öğrenmektir. Bunun

zor bir görev olduğunun farkındayız. Ancak bu paylaşma, şu

anda gezegeninize akıtılan enerjileri kullanarak uygulama

ile daha kolayca gerçekleştirilebilir. Bundan dolayı, sizden

yapmanızı istediğimiz şeylerden biri, gezegeninize, insanlara

şifa vermek ve tüm yaşamı korumak için diğer gruplara, bir

grup meditasyonu ya da duası gibi bir spirituel ritüelde bir

araya gelmeleri için çağrıda bulunmanızdır. Bu şekilde, hepiniz dışarıya,


diğer gruplara doğru genişlemek için kendi grubunuzun içsel odağını
kullanmış olursunuz.

Grupların anlaması gereken üçüncü ilke, onların irtibatlarının diğer ışık-


işçisi gruplarının da ötesine, bu gezegenin iyiliği için şu ya da bu biçimde
çaba gösteren herkese ulaşması gerektiğidir. Buna çevreyi korumakla
ilgilenen insanlar, insanların siyasal, sosyal ve ekonomik koşullarını
iyileştirmeye çalışan insanlar ya da şefkatli amaçlara sahip

her insan ya da grup dahildir. Sizin işiniz, bu insanlara eğer

isterlerse destek bulabileceklerini göstererek yardım etmektir. Biz onların,


çevrelerinde, amaçları için enerji ve destek alabilecekleri muazzam bir ışık
ağı bulunduğunu anlamalarını istiyoruz. Bir gezegensel savunma grubunun
bütün kavramı, üç temel ilkesi ruhsal öz, hizmet ve irtibattır. Sizden onları
hatırlayıp uygulamanızı istiyoruz.

Siz uyanmış ruhların yıllardır yaptığınız şey bu savunma gruplarını


oluşturmak ya da bunlara katılmaktır. Ancak, kendi spirituel gruplarınızda
meditasyon yaparken diğer
grupları dışlamış ya da gerekli genişlemeyi gözetmemiş olabilirsiniz. Geçmiş
her ne olursa olsun, çeşitli grupların meditasyon halkaları şimdi mümkün
olduğunca çabuk bir biçimde genişletilmeli ve bu bilinç ağı büyütülmelidir.
Sizlerden, bu yeni yüksek bilinç ağını desteklemek ve bu yeni galaktik

uygarlığın yaratılmasına yardımcı olmak üzere bize katılmanızı istiyoruz.

Topluma girin ve diğer insanlara sizin ve onların bir insan destek grubunun
parçaları olduğunuzu gösterin. Bunu yapın, çünkü daha önce de belirttiğimiz
gibi, sizin ilk zorla-2 3 7

Ça£alitik\İnsan

nacağınız şey, onların bireysel olarak ve bir grup bilinci olarak ruhsal
özlerini buyur etmelerine yardımcı olmaktır.

Grup dinamiklerini anlayarak, toplumda irtibat halinde, birlik içinde


çalışabilmek için lütfen diğer benzeri gruplarla birleşin. Bu tüm insanlığı
güçlendirecektir. Tüm insanlar için yalnız kalmamak, topluluğu arayıp
bulmak çok önemlidir!

Onlar kendilerini destekleyebilecek ve onlara bizim acil mesajlarımızı


verebilecek insanların var olduğunu keşfetmeli-dirler. Bu eğitim süreci tüm
savunma grubu kavramının özünü oluşturur.

V i r g i n i a : Evet, teşekkürler. Kiliseler hakkında yorumda bulunabilir


misiniz? Birçok kilise üyesi, yaptıkları şeyin aynen bu olduğunu
söyleyecektir; onlar da spiritüeldir, onlar

da hizmet ediyorlar ve onlar da ruhsal konular ve iyi işler yoluyla dünya ile
irtibat halindeler. Peki, sizce bir kilise ya da bu t ü r bir organizasyon
üyesinin gezegensel bir savunmacıdan farkı nedir?

W a s h t a : Kilise üyelerine söyleyeceğimiz şey, tüm bu sürecin anahtarının


sevgi enerjisi olduğudur. Eğer onlar ger

çekten sevgiyle davranıyor ve sadece iyi görünmek için hizmet etmiyorlarsa,


o zaman onlar da gerçek bir savunma grubuna bir örnek oluşturabilirler. Ama
eğer onların çekirdeği bu saf ruhsal ve sevgi dolu enerjiye dayanmıyorsa ve
Dünya

'nın muhtaç durumunu dogmatik ve yargılayıcı olmayan,

açık bir biçimde algılayamıyorlarsa, o zaman onlar bir dogmaya karışmış


haldedirler ve kendi amaçlarını sınırlamaktadırlar. Din, mevcut koşulları
görmezlikten gelmemeli ya da değişimi yasaklamamalıdır. O, bilincin sürekli
genişlemesine

olanak vererek tüm zamanlar ve tüm deneyimler için bir yardımcı olmalıdır.
Kiliselerin içinde ya da dışında, insanlık uzayı ve bir galaktik insan uygarlığı
olarak sizin gelecek rolünüzü anlamaya zorlanmaktadır.

Örneğin, bir grup kendini en iyi çevreci grup olarak ilan

edebilir ama bu konuda zayıf, içtenlikten yoksun bir çaba

gösterir. Ama başka bir grup samimi, hakiki bir çevreci gruptur, çünkü o
kendini ruhsal özün doğru enerjilerine açıkça ve 238

Lyra/Sirius Kültürü ve Sizin 'Kaderiniz

dogmatik olmayan bir biçimde adamıştır. Galaktik insanlar

olma misyonunda herkesin rolünü kabullenmeye istekli olan

bu insanlar gerçekten gezegensel savunmacılardır.

Birçok kilise, çağdaş durumlarla ilgilenmesi ve enerji

kalıplarını eski dogmalarından kurtulup daha açık bir ışığa

çıkacak şekilde genişletmesi gerektiğini anlamaya başlıyor.

Bunu yapanlar, gezegeninizin deneyimleyeceği değişimin

başlıca kaynaklarıdır ve onlar bizim tarif ettiğimiz savunmacılardır veya


böyle olmayı seçebilirler.
Virginia: Evet, teşekkür ederiz. O halde, bir kilise üyesi olsun ya da
olmasınlar, gezegensel savunmacılar olarak hizmet edebilmeleri için
insanların dünya-dışı varlıklara

inanmaları ve insanlığın kozmik kökenini anlamaları ne kadar önemlidir?

W a s h t a : Tüm dinlerin gerçek ruhsal kavramlarının ve

tüm insanların Dünya'ya tohumlanmalarının nasıl Galaktik

Federasyon ile -tüm yaradılışı oluşturan- Spirituel Hiyerar

şiler arasındaki büyük işbirliğine bağlı olduğunu anlayabileceğinizi


umuyoruz. Bu işbirlikçi çabayı idrak edip ona inanacağınızı umuyoruz.
Bununla birlikte, eğer sadece spirituel bir grubun bir parçası olarak kalmak
(ve dünya-dışı varlıklara inanmamak) istiyorsanız, sizden bizzat Spirituel
Hiyerar-

şiler'in enerjilerine kulak vermenizi istiyoruz. Bu çeşitli melekler,


başmelekler ve yükselmiş üstatlar, spirituel grupları gezegensel savunma
gruplarıyla birleşmeye yönlendirmektedir. Bu (zaten Spirituel Hiyerarşi ile
bir olan) spirituel gruplarınızın, Galaktik Federasyon'un büyük misyonuna
hizmet etmek üzere oluşturulmuş gezegensel savunma gruplarıyla

birleşmelerine izin vermenin amacı budur. Bu durumda ruh

ve madde el ele çalışmaktadır. Bu birleşimde, eğer fırsatları

anlayıp iyi karşılayabilirseniz, sizin ve Dünya gezegeni için

heyecan verici bir gelecek yatmaktadır.

Daha önce galaktik zamanın günlük yaşamlarınızda sahip olabileceği hayati


etkiden söz etmiştik, ama onun bir grup yüksek derecede odaklanmış insan
için değerini hayal

edebilir misiniz? Maya Takvimi'nin hem bireyler hem de

239
Qaiakük\tnsan

gruplar için anlamıyla ilgili birkaç basit olguyu gözden geçirelim. Lütfen
hatırlayın ki sizin şimdiki 365 günlük Dünya takviminiz spirituel değil,
fiziksel, doğrusal (lineer) düşüncenin kullanıldığı maddi bir dünya
takvimidir. O spirituel yönden bilinçsizdir ve bizim galaktik zamanımızın
içerdiği ve birçok düzeyde ruhsal tekâmülü sürdürmek için kullandığımız
titreşimleri açıklamaz ya da tanımlamaz.

Zaman fiziksel realitede her şeyi m ü m k ü n kılan

ve b a ş l a t a n nabız atışıdır. Fiziksel yaradılış hakkındaki

kadim bir Sirius atasözünde, zamanın büyük nabız atışının

Zamanın Efendileri'ne En Yüce Yaratıcı Güç tarafından verildiği bildirilir.

Öyleyse şimdi realiteyi anlamanın ve deneyimlemenin

bir yolu olarak yaradılışın bu büyük nabız atışını -zamanı-

inceleyelim. Galaktik uygarlığımızda biz, Zamanın Efendileri'nin eylemleri


konusunda bizi sürekli haberdar etmeleri için Zamanın Görücüleri'ni
kullanırız. Zamanın Görücüleri,

kendilerini zamanın evrensel nabız atışının altında yatan

anlamları kavramaya ve fiziksel yaradılışın nasıl gelişmekte

olduğu konusunda Spirituel Hiyerarşi ve Zamanın Efendileri

ile iletişimi sürdürmeye adamış kişilerdir. Bir başka deyişle,

onlar kadim Yunan, Roma ve Mısır'ın kâhinlerine benzetilebilir. Bu önemli


noktayı Dünya insanlarına daha iyi vurgulayabilmek için, sizden Maya klasik
döneminin (M.S. 4. yüzyıl ile 9. yüzyıl arası) başlangıcında Pleiades ve
Arcturuslu Zamanın Görücüleri tarafından kutsal bir galaktik takvim verilmiş
olan Orta Amerika'daki Maya uygarlığına bakmanızı istiyoruz.
Bu kutsal galaktik takvim yirmi Maya glifine (oyuk

yive) sahiptir. Onlara karşılık gelen dört harmonik ve on üç

yaradılış niteliği, Mayalı Zamanın Görücüleri tarafından bir

K'in denen şeyin ne olduğunu kavrayabilmek için bu takvime eklenmişti. Bu


on üç nitelik, belli bir günü en iyi deneyimleme yolunu işaret eden deneysel
bir mantığı mümkün

kılmak için kullanılır. Bu gün kalıpları, Tzolkin denen 260

günlük kutsal yaşam takviminde günlük olarak yansıtılır.

240

Lyra/Sirius Kültürü ve Sizin Kaderiniz

Bu 260 günlük devre gerçekten kutsaldır.

Az önce belirttiğim gibi, bu kutsal takvimde 20 glif yaradılışın 13 niteliğiyle


birleşerek bir K'in ya da günün deneysel mantığı denen şeyi yaratır. Her bir
Maya glifi yaradılışın 13 niteliğini içererek toplam 260 K'in oluşturur.
Yaradılışın on üç niteliği: birlik, mücadele, faaliyete geçirme, tanımlama,
parlaklık, eşitlik, uyum sağlama, dürüstlük, niyet, tezahür, kurtuluş, işbirliği
ve aşkınlıktır (transandans).

Eğer siz de bizim gibi her gün hangi etkilerin harekete

geçirildiğini (o gün hangi etkilere kudret verildiğini) bilseydiniz, kendi


bilgisiz maksatlarınızı gerçekleştirmek için zorlanmak ve yanlış zamanda ya
da verimli olmayan bir tezahür vaktinde faaliyetlere kalkışmak yerine, o
realiteyle ve Yaradılış'ın kudretli tezahür enerjileriyle işbirliği yapardınız.

Bu galaktik zaman bilgisini anlayan ve size açıklayabilecek olan bazı


Dünyalı öğretmenler ve kendiniz incelemeniz için de birkaç kitap ve video
vardır. Sınırlı yer ve zaman yüzünden size galaktik zaman ve onun birçok
temel özelliği ve niteliğini derinlemesine anlatamıyoruz, ancak yine de bu
konuyu araştırmanızı kuvvetle tavsiye ederiz. Sadece şunu hatırlayın ki
Dünyasal zamanınız artık ortadan kaybolmaktadır ve onun yerini er geç
galaktik zaman alacaktır.

241

B ö l ü m1 1

Galaktik Federasyon

Bugün Washta, Mikah ve Teletron'dan oluşan Sirius

Konseyi olarak, size galaktik insanlar olarak kendi tarihimizden ve ayrıca,


Dünya'nın da yakında üyesi olacağı Galaktik Federasyon denen
organizasyondan söz etmek istiyoruz.

Galaktik Federasyon, dört buçuk milyon yıl önce boyutlararası karanlık


güçlerin bu galaksiye hükmetmelerini ve sömürmelerini önlemek üzere
kuruldu. Bu boyutlararası karanlık güç, Samanyolu Galaksisi'ni kendi
bilgisayar-benzeri katı kalpli varlıklarıyla tohumladı. Onlar esasen, daha
önce

tarif ettiğimiz gibi, sürüngenimsi ya da dinozorumsu bir varlık


görünümündeydiler. Bu karanlık varlıklar galaksiye yayıldılar ve binlerce
yıldız sistemini başarıyla fethetmeye başladılar. Aîicak bu
şürüngenimsi/dinozorumsu varlıklar en sonunda, galaksinin, özgür iradeli,
akilli ve duygulu varlıkların kendilerininkine benzer teknolojiye sahip birkaç
galaktik uygarlık yaratmış oldukları bir bölgesine eriştiler.

Bundan sonra, yaklaşık dört milyon yıl önce, arasında

barış dönemlerinin yer aldığı kısa ama çok barbarca bir yıldız savaşları
dönemi yaşandı. Sınırlı bir kapsamda, bu savaş

ve barış modeli şimdiki zamana kadar sürmüştür. Galaksi

boyunca bu saldırılar sürerken, bu Dinozorumsu/Sürüngenimsi Ittifak'ın


düşmanı olan taraf, yani bizler daha organize bir hale geldik. Bizler, hem
galaksinin savunmasını koor-242
ÇaiaJçtil^federasycm

dine edecek bir üst yönetim olacak, hem de insan ve insan-

olmayan uygarlıklar arasında gerekli kültürel ve devletsel

alışverişlere izin verecek bir forum olacak çok çeşitli ve etkili

bir organizasyon kurmanın gerekli olduğunu gördük.

Galaktik Federasyon kendisini, tek amacı ışığın Samanyolu Galaksimiz'e


akmayı sürdürmesini sağlayacak bir organizasyon yaratmak olan, yıldızlar
sisteminin bir tür Birleşmiş Milletler'i olarak görür. Halen, Galaktik
Federasyon'da yüz binin üzerinde yıldız sistemi ve yıldız ittifakı vardır, ve

1988 ile 1993 yıllan arasındaki yeni katılımlar sonucu üye

sayısı yaklaşık iki yüz bine yükselmiştir. Bu galaktik yaradılış ışığının esas
temelini oluşturan şey sevgidir.

Galaktik Federasyon'un temel işlevlerinden biri, ani ve

haksız saldırılara karşı bir savunma sistemi sağlamaktır.

Buna ek olarak, Galaktik Federasyon'un keşif, teknoloji de

ğiş tokuşu ve kültürel ilişki ve etkileşimi sürdürmek gibi

önemli görevleri de vardır. Böylece, Galaktik Federasyon sürekli olarak


bilim adamlarını ve irtibat takımlannı uzay misyonuyla, henüz Galaktik
Federasyon'un bir parçası olmayan diğer yıldız sistemlerine göndermektedir.
Vurgulamamız gereken bir başka nokta şudur: Galaktik Federasyon, çeşitli
konseyleri vasıtasıyla, gezegenleri, yıldız sistemlerini ve yıldız ittifaklarını
on dört Bölgesel Konsey halinde organize etmiştir.

Galaktik Federasyon kendini tam bilinçli ve banşçı uygarlıkların bir


organizasyonu saydığından, o sürekli olarak, üyelik kriterlerini karşılayacak
kabul edilebilir uygarlıklan
araştırır. Herhangi bir yıldız sistemindeki bir gezegen ya da

bir dizi gezegen istenen teknolojik ve kültürel gelişim düzeylerine


eriştiğinde, kapsamlı bir bilimsel değerlendirmeden sonra bu uygarlıklarla
temas kurulur. Bu bilimsel değerlendirme son derece geniş yelpazeli bir
kültürel, bilimsel ve ruhsal nitelikleri kapsar.

Sirius Yönetim Konseyi ve sizin Spirituel Hiyerarşiniz

'in çabaları sayesinde, gezegeninize ve güneş sisteminize Galaktik


Federasyon'un üyelik kurallarından bir muafiyet ta-2 4 3

Qalakükjnsan

nınmıştır. Spirituel Hiyerarşi, tüm Galaktik Federasyon

Konseyleri'ne, güneş sisteminizin -hem önemli bir vitrin güneş sistemi, hem
de insanın akıllılığı ve duyarlılığının altta yatan ilk nedeni olarak- özel
konumunu hatırlattı. Bu tartışma en sonunda, Atlantis'in on bin yıl önceki
çöküşünden beri güneş sisteminiz üzerindeki Pleiades kontrolü tarafından
saptanan karmik yasaları altüst etti ve Dünya sizin zaman

ölçünüzle 5 Mart 1993 tarihinde Galaktik Federasyon'a tam

üyeliğe kabul edildi. Bu tam üyeliğin bahsedilmesi, Galaktik

Federasyon'un kurtarma misyonunu yasal olarak oluşturmasına ve Dünya'ya


inme ve ilk temasta bulunma konusunda protokollerini hazırlaması için İlk
Temas Takımı'nı resmen

yetkilendirmesine olanak verdi.

Galaktik Federasyon şimdi Dünya ile ilk temasına hazırlandığından, onun


işlevlerini bilmeniz gerekecek. Size bu işlevleri göstermek için Galaktik
Federasyon'un ana organizasyon çizelgesini kullanacağız. (Bkz. Şekil 26:
Galaktik Federasyonun Ana Fiziksel Organizasyon Çizelgesi.) Daha önce
de belirtildiği gibi, Galaktik Federasyon'un ana amacı, galaksimizde yüksek
derecede bilinçli ve duyarlı ve ışık-yöne-limli galaktik uygarlıkların
yaratılmasını hızlandırmaktır.

Bu amaç üç a n a bölüme ayrılır: birincisi, uzay misyonu; ikincisi, irtibat


grupları; ve üçüncüsü de bölümler arası forumlardır (bu gruplar Galaktik
Federasyon'un çeşitli Bölgesel ve Yerel Federasyon Yönetim Konseyleri'ni
içerir).

Çizelgede gördüğünüz gibi ilk unsur -uzay misyonu- iki

bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm bilim ve keşif takımlarından ve ikinci


bölüm de savunma güçlerinden oluşur. Bilim ve keşif güçlerinin başlıca üç
amacı vardır.

Birincisi, Galaktik Federasyon galaksinin her yanına

ışık ve sevgiyi ulaştırmanın özel bir spirituel bilimin kullanılmasını


gerektirdiğine inanır ve kabul edilebilir düzeyde yeni üyeler bulabilmek için
galaksinin bilinmeyen bölgelerine keşif ve inceleme takımları gönderilir.

İkincisi, yeni potansiyel üyeleri Galaktik Federasyon'a


244

Çafak^tik^ İnsan

kabul etmek üzere değerlendirmek için bilim misyonunun bu

aynı unsurları kullanılır. Bu veçhe geçen yedi Dünya yılında

önem kazanmıştır, çünkü bu dönemde galaksimizin yakın

bölgelerinde bulunan Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak'ın

eski üyeleri bizimle olan tüm savaşlarına ve hasımlıklarına

son vermek istediklerini bildirmiş ve hatta Galaktik Fede-

rasyon'a üyeliğe kabul edilmelerini rica etmişlerdir. Bu son

derece şaşırtıcı olay, bizim galaksinin her yanına ışığı yayma

misyonumuzun başarıya ulaştığının ve şimdiki yaradılışın

amacı hakkındaki kadim kehanetlerin artık gerçekleşmekte

olduklarının kanıtı olarak kabul edilmiştir.

Son olarak da, bu misyon henüz Galaktik Federasyon'a

katılmak istemeyen ama bizden teknik ve örgütsel yardım

isteyen tarafsız yıldız sistemleri ile ilişkileri besleyip büyütmek için


kullanılır. Bu misyonlar halen bu yıldız sistemleri ile Galaktik Federasyon
arasında mevcut iyi niyeti desteklemek için yerine getirilirler.

Bundan başka, bilim ve keşif takımları tüm yıldız sistemlerini, üzerlerinde


yaşayan varlıkların tam bilinçlilik yönündeki gelişimleri ve teknoloji
kullanımları açısından da değerlendirir. Bu kriterler, Galaktik Federasyon'un
bilim
adamlarının Federasyon yetkili konseylerine, herhangi bir

yıldız sistemi veya gezegenin Federasyon'a kabul edilmeye

gerçekten hazır olup olmadığı konusunda görüş bildirmelerine olanak verir.


Onlara savunma güçlerinin bir birimi eşlik eder. Burada çok önemli bir nokta
yerine getirilmelidir. Bilim ve keşif misyonu, görevli savunma güçlerinin
kullanılmasını kontrol eder.

Savunma güçlerinin bu kullanılma kuralı ilk olarak,

Galaktik Federasyon'un geçerliğini korumak için yapılması

gerekmiş birçok barbarca savaş sırasında saptanmıştır. Anlaşılacağı gibi,


askeri grubun bilim grubundan bağımsız olmasına izin verildiği takdirde
büyük zorlukların meydana geleceği keşfedilmişti. Federasyon'un başlıca
hedefi tüm galaksiye savaşı değil, ışık ve sevgiyi yaymaktır. Bu yüce amacı
gerçekleştirebilmek için, Federasyon'un uzay misyonları-

246

QaiakükJFtdzTasycm

nın savunma güçleriyle desteklenmesi gereklidir.

Savunma gücünün amacı, bilim misyonunu karanlık

güçlerin saldırılarından korumaktır. Galaktik Federasyon

her ne zaman yeni bir bölgeye gitse, galaksimizin uzak menzillerinde bulunan
ve Federasyon'un hâkimiyet bölgesini genişletmesine ya da bu örgüte yeni
üyelerin katılmasına hâlâ karşı olan dinozorumsu ve sürüngenimsi güçler
tarafından

sürekli olarak göz hapsine alınır. Bu düşman güçler, Federasyon'un herhangi


bir bilim misyonunu baltalamaya ya da ona doğrudan saldırmaya çalışırlar.
Sonuç olarak, Galaktik

Federasyon bilim misyonlarını tüm potansiyel saldırılardan


korumak üzere onlara savunma güçlerinin de eşlik etmesini

uygun görmüştür.

İkinci Galaktik Federasyon bölümüne irtibat grupları

ya da irtibat takımları denir. Onlar Federasyon'un başarısında çok önemli bir


a n a h t a r rolü oynarlar. İrtibat gruplarına ayrıca iletişim şebekecileri (ağ
örücüleri) de denir ve Federasyon'un bu bölümünde iki milyarı aşkın görevli
çalışmaktadır! İrtibat gruplarının ana işlevi, başlıca haberleşme ağı
görevlileri olarak çalışmaktır. Onlar, Federasyon'un tüm bölümlerinin
akıllıca kararlar verebilmesi için gerekli bilgileri (malumatı) sağlayanlardır.
(Bkz. Şekil 27: Galaktik Federasyon'un İrtibat-lletişim Sistemi.) Bu
içgörülü kararlar olmadan Galaktik Federasyon'un varlığını tutarlı bir
biçimde sürdürme yeteneği hızla ortadan kalkar. İrtibat, en küçük gezegensel
yönetim konseylerinden ana Galaktik Federasyon Konseyi'ne kadar Galaktik
Federasyon'un tüm düzeylerinde

bulunur. İrtibat grubunun başlıca görevi, bu iletişim ağlarını

hazırlamak ve sürdürmektir. Bu iletişim ağları, uygun kültürel nüanslarla ve


doğru dilde verilmesi gereken hayati bilgi ile doludur. Bu karmaşık
faaliyetler başarıyla sürdürülür,

çünkü irtibat takımları öylesine iyi saptanıp yerleştirilmiştir

ki örgütleri çok iyi sonuçlar elde ederler. (Bkz. Şekil 28: Galaktik
Federasyonun İrtibat Grubu Kumanda ve Kontrol Sistemi.) 247
Çcdaktik\.İnsan

Bu çeşitli irtibat organizasyonları geniş bir dizi çok-kat-


manlı iletişim ağı içinde çalışırlar. Bu iletişim ağları kendi

içlerinde konseylere veya forumlara ayrılır. Bu konseyler temelde üç


düzeyde çalışırlar. (Bkz. Şekil 29: Dünya'nın Galaktik Federasyon
Konseylerinin Uç Düzeyi İle İlişkisi.) En yüksek düzey, Vega sisteminde,
Lyra yıldız grubunda yerleşmiş bulunan ana Galaktik Federasyon
Konseyi'dir.

İkinci düzey çeşitli Bölgesel Konseyler'den oluşur. Galaktik

Federasyon'da halen 14 Bölgesel Konsey vardır ve bizi ilgilendiren en


önemlisi, Sirius Bölgesel Konseyi denen bizim bölgesel konseyimizdir. Sizin
güneş sisteminiz de er geç tam

üye olarak bu bölgesel konseye katılacaktır.

Bölgesel konseyler çeşitli zorlukları çözen forumlar (bir

t ü r mahkemeler) olarak faaliyet gösterirler. Onlar kendi bölgelerindeki


siyaseti, hareket hattını saptarlar ve ayrıca, belli bir yıldız sistemi ya da
yıldız ittifakının birbirleriyle olan sorunlarını çözmesi için başvuracakları
son mercidir. Onlar ayrıca kültürel ve teknolojik alışverişe de vasıtalık
yaparlar.

Bu şekilde, Galaktik Federasyon Bölgesel Konseyleri, teknoloji transferi


konusundaki anlaşmazlıkları müzakere etmek ve ayrıca entelektüel üretim
alışverişi sağlamak için de vasıta olurlar.

Ayrıca yerel ya da yıldız sistemi yönetim konseyleri de

vardır. Siz Dünyalılar ve güneş sistemindeki diğer üyeler er

geç bir yerel yıldız sistemi konseyi oluşturacaksınız. Bu yönetim konseyleri


iki şekilde olabilir: Birincisi, basit bir yıldız sistemi konseyi ya da yerel
yönetim konseyi; ikincisi, yirmi

ya da daha fazla yıldız sistemi yönetim konseyinden oluşabilen bir yıldız


ittifakı yönetim konseyi. Sizin katılacağınız Sirius Bölgesel Konseyi'ndeki en
büyük yıldız ittifakı, yaklaşık elli farklı yıldız sisteminden oluşan Pleiades
Yıldız İttifakı

'dır.

Galaktik Federasyon'un bu çeşitli düzeyleri arasındaki

ilişki basit bir biçimde kurulmamıştır. İrtibat gruplarının,

Federasyon'un belli bir yıldız sisteminde ya da galaksinin

belli bir bölgesinde olan bitenleri takip etmesine yardımcı ol-

250
Çalaktik^İnsan

duklanni anlamak önemlidir. Böylece, biz çeşitli irtibat


grupları ile bu farklı konsey düzeyleri ve -tüm bu işlemin dış

kenarındaki- uzay misyonlan ve savunma kumandanlıkları

arasında iletişim ağı kurarız.

Galaktik Federasyon, Dünya insanlarını sömürmek için

burada bulunmamaktadır. O insanları yüksek bilinç düzeyine geçirmek ve


kuşatılmış bir gezegeni kurtarmak için buradadır. Biz yeni bir insan özünün
doğumuna yardım etmek ve tüm insan ırkını bir kez daha gerçek rolü olan
koruyuculuğa

doğru ilerletmek için buradayız. Bu yükselen bilinçle birlikte

Dünya insanları tüm galaksiye yayılmış diğer galaktik insanlarla yeniden


ilişki kurmayı talep edeceklerdir. Yaşadığınız birçok zorluktan sonra,
yaşamın ve sevginin ihtişamını sadece günlük yaşamlarınızda değil, ama aynı
zamanda bu

olumlu enerjiyi galaksinin ve yaradılışın her yanındaki diğer

insanlara ve akıllı-duygulu varlıklara doğru genişleterek de

deneyimlemeyi hak ediyorsunuz.

Şimdi Dünya'yı örnek olarak kullanarak bu bir ilk temas kurma sürecine
bakalım. Galaktik Federasyon'un güneş

sisteminizdeki rolünü değiştirme kavramı 1950'lerde Agarta

ya da Şambala dediğiniz büyük uygarlığın himayesinde örgütlenen yeraltı


insan uygarlıklarına tayin edilen özel bir irtibat ve kültür grubunun
oluşturulmasıyla başladı. Bu kültürel irtibat grubuna daha sonra Galaktik
Federasyon tarafından, bazı Dünyalılar'ı uyandırmak için ilk geniş çaplı
teması gerçekleştirme görevi verildi. îlk seçilen ve temas kurulan Dünyalılar
bilimsel eğitime ve birikime sahip olanlardı.
B u n l a n n olası bir medya teması için iletişim merkezleri görevi
yapacakları umuluyordu -bu medya teması Federasyon

'un mesajını yayacak bir yol olarak görülüyordu.

Galaktik Federasyon ayrıca, gezegeninizin yüzeyindeki

devletlerle ve uluslarınızın a n a organizasyonu olan Birleşmiş Milletler ile


temas kurmanın zorluklarını yenme çabasıyla ek irtibat ve kültür takımları
geliştirmeye başladı, insan uygarlığının gezeğeninizi çevresel bir yıkıma
uğratmakta olduğu gerçeği karşısında ve küçük-çapta bir tahliye ile 2 5 2

GcUaKtİK^federasyon

insanları Dünya'nın yaşayacağı olası bir yıkımdan kurtarmayı -ve sonra


yeniden Dünya'da insan ırkını tohumlamayı da-içeren bir hazırlık olarak, bu
faaliyet 1960'lann sonunda genişletildi. İşte o zaman bir İlk Temas Takımı
kuruldu; ancak bu çok sınırlı bir denetleme rolüne sahip bir takımdı.

1980'lerle birlikte, Galaktik Federasyon Dünya'da olan

bitenleri sadece bir kıyamet süreci olarak değil, ama bir deği-

şim-dönüşüm ve aydınlanma süreci olarak da görmenin gerekli olduğunu


anlamaya başladı. Bu gelişmeler sonuç olarak yeni tip bir organizasyona
ihtiyaç duyurdu. Bu yeni organizasyona da İlk Temas Takımı dendi ve o ilk
kez 1980'lerin başlarında oluşturuldu. Onun misyonu, 1950'lerde, 1960'larda
ve 1970'lerde İlk Temas Takımı'nı yaratan kavramlara kıyasla çok
genişletilmişti. Bu şimdiki İlk Temas Takımı artık kitlesel bir ilk temasın
gerçekten mümkün olabileceği umuduna dayanan yeni bir r u h a ve canlılığa
sahiptir. Bu umudu doğuran şey, foton kuşağının yaklaşan olası yararlan ve
bir

felaket senaryosunun gerçekleşmesini önlemek için yeni yükselen bilinci


kullanma olanağı ile ilgili Sirius Bölgesel Konseyi'nde gelişen anlaşmadır.

Aynı sıralarda, Siriuslular ayrıca yeni bir gelişmeyi de


öğrendiler. Memeli deniz yaratıkları ve Leydi Gaia'nm Spirituel Hiyerarşisi
onlara ilk temas senaryosunu kitlesel bir yükseliş işlemini içeren bir
senaryoyla değiştirmelerini bildirdiler. Bu yeni realite Siriuslular'm, Sirius
Bölgesel Konseyi'ini bir kitlesel iniş hususunda siyaset (hareket hattı) deği

şikliğine ikna etmek için geniş bir kulis faaliyeti yapmalarına neden oldu. Bu
siyaset değişikliği 1980'lerin sonlarında etkisini göstermeye başladı. Bu da
Siriuslular'm Güneş'in

kutbiyetini değiştirmelerine ve yükseliş sürecinin ilk ortaya

çıkışı için yöntemler araştırmalarına olanak verdi. Bu araştırma onları


biyosferi yeni bir şekilde -güneş sisteminizi Lemurya zamanındaki haline
geri döndürecek bir şekilde- de

ğerlendirmek için güneş sisteminize birçok bilimsel grup getirmeye sevk etti.
Sonra bu eski haline getirme (onarma) kavramı, gezegeninizle ilgili tüm
bilim ve uzay misyonları

253

Qaiakük\İnsan

için başlıca yol gösterici prensip haline geldi.

Bu değişikliğin bir sonucu olarak, 1980'lerin sonlarında

-"Dünyaya hoşgeldiniz misyonu" görevi için tüm güçlere sahip- bir ilk Temas
Takımı resmen kuruldu. İsmi bu temasın başlangıcına kadar açıklanmaması
gereken yeni bir lider

atandı ve bizi şimdi gerçekleştirmeye hazırlandığımız kitlesel iniş sürecine


götüren de onun geçmiş iki yılda kaydettiği önemli ilerleme oldu.

Dünya 1990'ların başlarında, Galaktik Federasyon'un

İlk Temas Takımı 'nın "Dünya'ya hoşgeldiniz" misyonuna hazırlanması


açısından değerlendirildi. Bu işlem iki amaçla yapıldı. Birincisi, çünkü
Galaktik Federasyon'un sizin kim ve ne olduğunuzu bilmesi çok önemliydi.
İkincisi, İlk Temas Ta-kımı'na Dünya'yı Spirituel Hiyerarşi tarafından istenen
ko

şullara geri döndürme misyonunda yardımcı olmaktı. Bundan dolayı, bu geniş


kapsamlı incelemeler Dünya'yı o ilk bozulmamış haline geri döndürmek için
hangi ıslah ve değişikliklerin yapılması gerektiğini doğru olarak tayin edecek
bilimsel takımları (görevlileri) da içeriyordu.

Bu İlk Temas Takımı, işi bu birçok görevi idare etmek

ve gözetmek olan elli varlıktan oluşan bir Kumanda Kurulu

oluşturmak zorundaydı. Kumanda Kurulu, Galaktik Federasyon Bölgesel


Konseyi tarafından talep edilen çeşitli bilim, teknoloji vs. komisyonları
halinde örgütlenmiştir. Sirius Bölgesel Konseyi, bu temas takımına güneş
sisteminizdeki Dünya gezegeni de dahil tüm uzay üzerinde -ve güneş
sisteminize savunma sağlayarak yardımcı olma konusunda- tam yetki
vermiştir. Size bu Sirius misyonunun çeşitli unsurlarını tarif

eden bir çizelge sunuyoruz. (Bkz. Şekil 30: İlk Temas Takımının Çizelgesi.)
Beş bölümde tarif edilen bu misyon İlk Temas Takımı tarafından
gerçekleştirilecektir.

Birinci Bölüm: D ü n y a n ı n Spirituel Hiyerarşisiyle


irtibat
Bu misyonun birinci bölümü, sadece, Leydi Gaia'daki

254

Çalaf^tift^ İnsan

değişiklikleri izlemektir. Leydi Gaia çoğunlukla üçüncü-bo-

yutsal olan -ve daha yüksek boyutlarda ilave güçlere sahip-

bir Spirituel Hiyerarşi'den, aynı güçlere sahip beşinci-boyut-

sal bir Spirituel Hiyerarşi'ye dönüşmüştür. Bu değişim, İlk

Temas Takımı'nın şimdi gezegensel spiritüalitedeki bu deği

şimi gözleyen bir komite atamasına neden olmuştur.


ikinci Bölüm: Gezegensel Çevrenin iyileştirilmesi

Misyonun ikinci bölümü, gezegenin yüzeyini ve iç kısımlarını denetlemektir.


Bu süregiden bilim misyonu, gezegeninizi Spirituel Hiyerarşi tarafından
istenen ilk bozulmamış haline döndürmek için gerekli bilimsel işlemlerin
saptanmasına yardımcı olmuştur.

Tam bilinçli insanlar işbirlikçi olduklarından ve kendilerini demokratik bir


biçimde yönetmek isteyeceklerinden, Galaktik Federasyon, şimdi Dünya
üzerindeki mevcut yönetim yapısını hiyerarşik olmayan bir yapıyla
değiştirmenin gerekli olduğuna inanmaktadır.

Ü ç ü n c ü Bölüm: Kültürel Yardım ve G e z e g e n e

inişler

Bu misyonun üçüncü veçhesi kültüreldir ve gerçek temas sürecini içerir.


Kültürel misyon iki amaçla oluşturulmuştur.

Birincisi, Dünya uygarlığı, koruyucu bir tür olan tam

bilinçli insanlardan oluşan bir uygarlığa dönüşmek üzeredir.

Onlar, bu asli işlevi yansıtan bir teknoloji ve kültüre sahip

bir uygarlığa geçişleri sırasında yardım görmeli ve desteklenmelidir.

İkincisi, bu amaç Dünya'da galaktik bir insan kültürünün oluşturulmasını


gerektirmektedir, ancak bu kültürün Lemurya zamanında gezegeninize
getirilen ilk kültüre uygun olarak biraz değiştirilmesi öngörülmektedir. Bu
kültüre bir Lyra / Sirius uygarlığı denir. Bu gelişim çizgisi şu anda

gezegeninizde mevcut olan kültürel çizgiden çok farklıdır.

Böylece, Sirius'tan gelen özel kültürel komitelerin ve irtibat

takımlarının bu rolü yerine getirmelerine k a r a r verilmiştir.

256
QcdakükJJ-edzTasijon

Dördüncü Bölüm: D ü n y a n ı n Biyosferinin Ekolojik


Perimetreleri
tik Temas Takımı'na verilen bu misyonun dördüncü bölümü, gezegeninizin
gerekli ekolojik perimetrelerini saptamaktır. Bunu yapmak için de zamanda
geriye dönüp, geçmişteki durumla şimdikini kıyaslamak gerekir. Sonuç
olarak, gezegeninizin şimdiki yüzeyini değiştirmek için son derece

sağlam ve kusursuz programlar oluşturulmuştur. Dünyayı

başarıyla ilk haline dönüştürecek programlar artık yoluna

girmiştir. Bu memeli deniz yaratığı koruyucu türünün ve

Leydi Gaia'nın şimdi kendilerini adadıkları bir amaçtır ve

onların iradeleri olacaktır.

Beşinci Bölüm: Galaktik F e d e r a s y o n ile Dünya

Arasında irtibat

îlk Temas Takımı'nın misyonunun beşinci ve son veçhesi, Galaktik


Federasyon Konseyleri ile sizin yakında ortaya çıkacak yeni galaktik
uygarlığınız arasında irtibat grupları

oluşturmaktır. Bu misyon halen oluşturulma sürecindedir,

ilk Temas Takımı, kitlesel inişler gerçekleştiğinde, özel takımların


gezegeninizde yaşayan insanlara yardım etmek için gerekli irtibat ve yardımı
sağlayabileceklerini ummaktadır.

O halde İlk Temas Takımı'nın tüm misyonu, Dünya ge-

zegenindeki insanların tam bilinçli hale gelmelerine yardımcı olmaktır. Bu


misyon, aynı zamanda, tam bilinçli varlıklaın uygun yönetim yapılan
kurmalarına olanak vermektir. Bu
hiyerarşik ve otoriter amaçlar için kurulan bir yönetim değil,

bir ışık ve tekâmül yönetimi olacaktır.

Kitlesel inişler gerçekleştiğinde, dört gruptan oluşan ge

çici bir yönetim konseyi oluşturulacaktır. Bu gruplar şunlardır: 1. Rab


Metatron'un Merkezi Güneş Konseyi'nden seçilmiş üyeler; 2. Agarta
(Şambala) Yönetim Konseyi'nden bir

çok üye. 3. Galaktik Federasyon'un temsilcileri olarak seçilmiş Siriuslu


kültürel transfer ve irtibat danışmanları; 4. Gezegensel savunma gruplan. Bu
varlıklar, tek amacı Dünya insanlarını yeni bir yönetim biçimine hazırlamak
olan geçici

257

Çalaküi^İnsan

bir yönetim konseyi olarak görev yapacaktır. Bu konseyin

yerini ne zaman kalıcı bir konseye bırakacağı hususunda son

sözü ise ilahi plân ve ilahi doğru düzen tarafından saptanan

zamanlamalar vasıtasıyla, Rab Metatron'un Merkezi Güneş

Konseyi söyleyecektir.

Şimdiki durumda, Galaktik Federasyon nihai plânı ay-

rıntılandırma -İlk Temas Misyonu'nun yerini ve zamanını ve

temastan sonraki gelişimini saptama- sürecindedir. Federasyon'un misyonu


barış ve sevgiye dayanır. Bundan dolayı, size Federasyon'un bir parçası
olarak gelen herkes, bu kurt a r m a misyonunu sevgi, ilgi ve şefkatle
gerçekleştirmeyi amaçlayan galaktik abla ve ağabeyleriniz olarak, Dünya'da

bulunacaklardır.
Sevgili okurlar, Galaktik Federasyon'un İlk Temas Ta-

kımı'nıı sizden istediği tek şey, insan bilincinde büyük bir

değişimin meydana gelmek üzere olduğu gerçeğini kabul et-

menizdir. Siz Dünya insanları büyük dini eserlerinizdeki kehanetlerde


bildirilen şaşırtıcı ve hayranlık verici bir kader yoluna girmek üzeresiniz.
Tam bilinçli bir varlık olarak, bu

kitapta daha önce tarif edilen büyük koruyucu üçlünün bir

parçası olacaksınız. Lütfen, bu sorumluluğun farkına varın

ve onun ilkelerini şimdiden uygulamaya başlayın.

Son olarak da sizden, hem gezegeninizin hem de sizin

değişim/yükseliş sürecinize yardımcı olma programlarımızın

başarıya ulaşmaları için çok önemli olan "gezegensel savunma gruplarını"


oluşturmaya başlamanızı istiyoruz. Bu, gezegeniniz ve üzerindeki tüm
canlılar için büyük ve heyecan verici bir değişim zamanıdır. Bu yakında
sevinç ve ruhsal doyum ile dolacak bir zamandır! Biz Galaktik Federasyon
üyeleri, gezegeninizin ve güneş sisteminizdeki diğer gezegenlerin ve
varlıkların harikulade bir kaderin eşiğinde bulunduklarını bilmekten dolayı
çok mutluyuz!

Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok

soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta'ya, "Galaktik Federasyon"


üzerine verilen bilgilerle ilgili sorular sormaktadır.

258

Gdaktik\,7e,de,Tasyon

S o r uv e Y a nı tB ö l ü mü
Virginia: Galaktik Federasyon'un karar-alma sürecinde bürokrasinin ne rol
oynadığını bilmek istiyoruz; tabii bunu sorarken biz Dünya insanlarını ve bu
on bin yıllık olumsuz tarihimizi düşünüyoruz. Federasyon'un gezegenimizle
ilgili kararının kasıtlı mı yoksa tesadüfen mi verildiğini merak ediyoruz -
yoksa bizim bürokratik kuruluşlarımızda çok görüldüğü gibi, bazen
önemsememe veya acemice iş yapma

Federasyon için de geçerli mi?

W a s h t a : Galaktik Federasyon büyüklüğü, faaliyet alanı ve tüm bu


galaksiye ışık getirme misyonu açısından çok büyük ve en istekli
organizasyondur. Onun bürokrasisi de

misyonuna uygun olarak gerçekten muazzam bir büyüklüktedir. Ancak,


siyasetler ve hareket hatları -kendisi tek başına muazzam bir organizasyon
olan- ana Federasyon Konseyi yerine, büyük ölçüde küçük konseyler yani
bölgesel konseyler tarafından tayin edildiğinden, Dünya ile ilgili
siyasetlerin, büyük ölçüde, bölgesel konseyin büyük üyelerinin kararlarıyla
belirlendiğini söylemeliyiz.

Ne yazık ki, galaksinin bu bölgesinde vuku bulan savaşlar Galaktik


Federasyon'un siyasetini belirlemesine yol açtı.

Bir kez bu siyaset belirlendikten ve sahneye konduktan sonra, çeşitli üyeler


arasındaki belli içsel durumlar yüzünden onları değiştirmek zor oldu. İşte,
Siriuslular'm Federasyon

Bölgesel Konseyi'nin siyasetini başarıyla değiştirerek şimdi

yoluna girmiş mevcut faaliyetlerin resmi siyaset olarak kabul edilmesini


sağlamalarının yıllar almasının ana nedenlerinden biri budur.

Virginia: O halde, bir anlamda, tek gezegenler veya yıldız sistemleri gibi
daha küçük ve daha az güçlü üyelerin bir t ü r yerel konseyin anlayışıyla
korunmaları gerekiyor, öyle

değil mi?
W a s h t a : Onlara yerel konseyin yardım etmesi gerekiyor. Ancak, bölgesel
konsey geniş bir bölge üzerindeki çeşitli 2 5 9

Çcdaktik\İnsan

savunma güçlerinden sorumludur. Onlar, bir yönetim konseyi veya yıldız


sisteminden çeşitli güçlerin, o tek yıldız sisteminin ötesine nasıl
yayılacaklarına karar verirler. Sizin güneş sisteminizle ilgili sorun şu ki, o
büyük ölçüde, kendisini koruyacak bu diğer bölge savunma güçlerine
muhtaçtır. Bu

durum, uzaylı asiler gibi çeşitli grupların içeri sızmalarına

ve daha sonra güneş sisteminizi savunmakta kullanılabilecek bir savunma


grubu kurmalarına olanak verdi. Bu da asilere kendilerini otorite
konumlarına yerleştirmeleri için fırsatlar sağladı. Bu ileri karakol örgütlerini
güneş sisteminize ilk önce yerleştiren Pleiadesliler, Centauruslular ve diğer

birkaç grubun "gelişimsel karma" dedikleri dini bir kavrama

sahip olmaları da sizin koşullarınızı ayrıca etkilemiştir.

Bu kavram, bu isyankâr ya da asi ileri karakol örgütlerinin güneş


sisteminizde yarattıkları enerji kalıplarını sürdürmelerine olanak vermiştir.
İşte, mevcut tarihin (üzerinde konuştuğumuz on bin yılın) yaşanmasına ve
devam etmesine

izin verilmesinin nedeni budur. Bu durum şimdi değişiyor,

çünkü en sonunda galaksinin bu bölgesinde bazı barışçıl de

ğişikliklerin meydana geldiği bir döneme eriştik. Bu ve diğer

etkenler, güneş sisteminiz üzerinde otoritemizi yeniden kullanmamıza, şimdi


yoluna girmiş olan değişiklikleri gerçekleştirmemize izin vermiştir.

Virginia: Teşekkürler. "Lusifer isyanı" dediğimiz şey


hakkında bir şeyler bilmek ve onun galaksimiz, güneş sistemimiz ve Dünya
üzerinde nasıl bir etki oluşturduğunu anlam a k istiyoruz.

W a s h t a : Lusifer isyanı, insanların, ışık ve karanlık

güçlerinin -milyonlarca yıldır burada galaktik düzeyde meydana gelmiş-


mücadelesini anlama çabası içinde ortaya koydukları bir kavramdır.
Karanlık gücün bu büyük isyanı yaklaşık otuz beş ila kırk milyon yıl önce
galaksiye yayılarak, bu galakside birçok büyük zorluğun yaşanmasına neden
olmuştur. Ancak şimdi bu isyan döneminin, büyük bir zorluk ve savaştan, bir
işbirliği ve ışık dönemine dönüşmekte olduğunu bildirmekten dolayı
mutluyuz. Güneş sisteminizin şimdi, 2 6 0

Gaiaktikjyederasyon

mevcut karanlık ve sınırlı bilinç halinden, ışık ve tam bilinç-

lilik haline geçiş döneminde olmasının nedeni budur.

Virginia: Var olan evrenlerin sayısını söyleyebilir misiniz?

Washta: Eğer evrenlere boyutlar olarak bakarsanız, biz

onları sınırsız sayıda görürüz. Eğer ona fiziksel ve spirituel

bir evren olarak bakarsanız, o zaman sadece iki evren oldu

ğunu söyleyebiliriz. Burada anahtar, tanımlama alanıdır. Bu

"fiziksele karşı spirituel" şeklinde bir kavram mı olacaktır,

yoksa aşağı yukarı boyutlarınkine benzer bir kavram mı olacaktır? Bu


zamanda tüm yaradılışta dualité vardır.

Virginia: İnsan ruhu denen şeyin ayrılıp dağılması hususunda herhangi bir
bilginiz var mı? Hiç bir insan, bağışlanmak veya bağışlama fırsatı verilmek
yerine, ruhu tamamen imha edilecek kadar kötü bir şey yapmış mıdır?

Washta: Buna benzer bir şey galaksilerarası savaş


meydana geldiğinde olmuştur. Bu savaşlar geliştikçe, bir insan ruhunun ışık
bedenini parçalayıp birçok boyuta dağıtabi-len silahlar kullanılmaya
başlandı. Varlık, bu ışık bedeni

sonra yeniden inşa etmek zorundaydı. Ama biz geçmişte herhangi bir ruhun
tamamen yok edilmesi diye bir şey yaşamadık. Ruhu yeniden bir araya
getirmek (eğer o birçok boyuta tamamen dağılmışsa), yani bu yeniden inşa
süreci ortalama

bin ila iki bin Dünya yılı alır. Böylece, o yeniden enkarnas-

yon karmik modeline başlar ve ışığa doğru ilerler.

Virginia: Teşekkür ederim. Bir şey öğrenmek istiyorum: Lemurya


zamanından beri bu gezegende Lemurya ideallerini uygulamaya yaklaşan bir
ulus veya devlet oldu mu?

Washta: Lemurya devrinin (25.000 yıl önce) sona eri

şinden beri, gezegeninizin yüzeyinde değil ama yeraltında efsanelerinizde


Agarta veya Şambala denen bir uygarlık vardır. Bu uygarlık, tüm büyük
kıtaları bugün Tibet denen ülkenin altındaki başkente bağlayan muazzam bir
iletişim ağı oluşturmuştur. Bu uygarlık, gezegenin her yanındaki yeraltı

bölgelerinde kalmış ve insanlara yüksek bilinç kazandırmak

261

Çalaktik\İnsan

için Spirituel Hiyerarşiler ile işbirliği yapmıştır. Bir kez gezegeninize tam
bilinçliliği getirme misyonu tamamlandığında, onlar yeniden yeryüzünde
yaşayan insanlarla birleşecektir.

Virginia: Bir başka deyişle, gezegenin yüzeyinde bunu

nasıl yapacağını bilen hiçbir devlet yok, öyle mi?

Washta: Evet.
Virginia: Evrenlerin sayısıyla ilgili önceki soruma dönersek, şimdi
bunlardan kaç tanesi Dünya'yı ve insanlığı etkiliyor?

Washta: Dünya insanlığının şu anda evrenler hakkında bilmesi gereken en


önemli kavram, bir değişimin, bir geçi

şin vuku bulduğudur. Eğer evrenleri "boyutlar" olarak ad-

landırabilirsek, şu anda üçüncü-boyuttan beşinci-boyuta bir

geçiş gerçekleşmektedir. Bu durum büyük bir etki yaratmaktadır. Ve bu


ayrıca, yedinci-boyuta kadar tüm diğer boyutları ya da evrenleri de
etkilemiştir. Böylece, üçüncüden yedinciye

kadar beş boyut etkilenmiştir. Çünkü gezegeninizdeki bilinç

yükselişi Spirituel Hiyerarşi'nin birçok boyutsal değişim ve

geçiş yapmasını gerektirmiştir. Onlar şimdi boyutlararası

enerji alışverişlerini ayarlarken, gezegeniniz t a m bilinçliliğe

geçmek üzere hazırlanabilecektir.

Virginia: O halde siz "evren" sözcüğünü fiziksel bir yer

anlamında kullanmak yerine, evreni bir farkındalık ya da bilinç boyutu olarak


düşünmemizin daha doğru olacağını söylüyorsunuz, öyle mi?

Washta: Bunu tercih ederiz, çünkü dördüncü ve beşinci

boyutun üzerine yükseldiklerinde boyutlar tamamen spirituel hale gelirler.


Bundan dolayı da, gezegeninizde herkesin realitesinin temeli saydığı üçüncü-
boyutsal, fiziksel çerçeveye benzer bir kavramda var olmazlar.

Virginia: Peki, bu tam bilinçliliğe sahip insanlar olarak Siriuslular'ı nereye


koyar?

Washta: Bizler bu üçüncü-boyutta bulunan tam bilinçli


varlıklarız, ama bu tam bilinçlilik kapasitemiz nedeniyle biz

262
QaCaktik.fedeTasyon
aynı zamanda diğer boyutların meleksi güçleriyle de iletişim

kurabiliriz. Böylece bizler, bu boyutun enerjilerini kontrol

eden Spirituel Hiyerarşiler ve Zamanın Efendileri'nin yaradılış hiyerarşileri


bizlerle konuşabildikleri ve biz onlarla ilişki kurabildiğimiz için gerçek bir
koruyucu türüz. Bu iletişim gezegeninizde sadece bazı nadir bireylerle olur,
oysa bizim

için bu tüm uygarlığımızın olağan deneyimidir ve bizim fiilen

yararlandığımız bir realitedir.

V i r g i n i a : O halde bir başka deyişle, bir Siriuslu, dördüncü ve/veya


beşinci boyutsal farkmdalığa sahip bir üçün-cü-boyut fiziksel varlığıdır.

Washta: Biz boyutlararası yeteneklere sahibiz, çünkü

biz fiziksel üçüncü-boyut tipi bedenimizi tamamen, realitenin diğer


veçhelerinde gezinmemize olanak veren bir ışık bedene dönüştürebiliriz.

Virginia: O halde, sizin türünüz tamamen fiziksel yo

ğunlukta değil, öyle mi?

Washta: Dünyalılar ve Siriuslular birbirlerine çok benzerler. Sokakta


karşılaşsaydık birbirimize toslayabilirdik, ya da gezegeninizde bir başka
insanla yapabileceğiniz gibi benimle de konuşabilirdiniz. Bizler de fiziksel
varlıklarız, ama bu fiziksellliğimize tam hâkim olduğumuz için, bedenlerimizi

boyutlararası bir ışık-bedene dönüştürme, h a t t a bir Dünya-

lı'nın ortadan kaybolduğumuzu düşüneceği ölçüde bu beden

frekansını yükseltme yeteneğine de sahibiz.


Virginia: Karanlık enerjiler arasında yer alan ve in-

san-olmayan türler hakkında konuşabilir misiniz? Bunlar da

sizin bu yeteneklerinize sahip midir?

Washta: Evet. Farklı bir eğilime ve kavrama sahip olmalarına rağmen, -


onlar da tam bilinçli ışık varlıklar olduklarından- onlar da aynı yeteneklerin
ustasıdır. Tam bilinçlili-

ğin farkındalığı ve yetenekleri içeriye, egoya doğru saptırıldığında büyük bir


zarara neden olabilir. Bu sorun, tamamen sevecen bir niyet olmadan "büyü"
yapan insanlarınız tarafından deneyimlenmiştir. Bu büyük bir zorluktur. Bu
yüzden, 263

Qalakuk\ïnsan

bu galakside ve bu yaradılışta ışık ve karanlık arasında bu

büyük çatışma olagelmiştir. Hem ışık hem de karanlığın çok

kuvvetli güçler olmasına karşın, ışık karanlığı dönüşüme uğratmak üzeredir.


Galaksimizde şu anda süren mücadelenin doğası budur.

Virginia: Bir tür iletişim kurmaya başlayan -kendilerini ışığa açmaya


niyetlenen- ortalama Dünya insanları, ışı

ğın varlıklarıyla temas kurduklarından nasıl emin olabilirler?

Washta: Daima, kendinizi büyük Kaynağın ışığında,

tüm insanların ruhlarını kuşatan yüksek bilincin Meshedil-

miş ışığında tutun. Eğer bu Mesih ışıkta ve Yaratıcı Gücün

ışığında kalırsanız, karanlıktan korunur, onun hâkimiyetine

girmezsiniz. Mesih ışığın özü sevgi ve şefkattir. İnsanlar bu


beyaz ışığa daldıklarında ve onu bilinçlerini yükseltmek için

yaptıkları her şeyin kaynağı olarak kullandıklarında, bu

enerjinin onları herhangi bir karanlık titreşimden korumaya

muktedir olduğunu göreceklerdir.

Virginia: Bir insanı karanlık güçlerin zaptetmesini nasıl tanımlıyorsunuz?

Washta: Bu, bir insanın -fiziksel ve spirituel bedenlerini korumak için uygun
önlemleri almadığı için- karanlık enerjilerin bilincine girmesine fırsat
vermesidir. Bunun nedeni, çoğu Dünya insanının büyük Mesih ışıkla bilinçli
olarak bağlantı kurma pratiği yapmamasıdır. Onlar kendilerini bu ışığın
içinde tutmak için çalışmazlar. Oysa bu ışıkla bağlantı k u r m a ve onun
içinde kalma pratiği yapmak, zor durumları ve diğer olumsuz enerjileri
onlardan uzak tutacaktır. İşte, Dünya insanlarının bu yüzden daima Mesih
ışığın himayesini dilemeleri gerekmektedir.

Virginia: Teşekkür ederim. Bunu -bu değişim ve geçiş

sürecinde- insanlık için ciddi bir sorun olarak görüyor musunuz?

Washta: Potansiyel zorluklar vardır. Bununla birlikte,

eğer sadece meleksi enerjilerin ve büyük Mesih ışığın hima-

264

Qatakßk\ federasyon

yesini dileyerek bilinci uygun biçimde yükseltme uygulamasına başlarsanız,


sonuçta kendi kaynağınızla bağlantı kurabilir ve yaptığınız her şeyde onun
içinde kalabilirsiniz. Bu t ü r basit ama samimi uygulamalar sizi koruyacak
ve olası

zorlukları dağıtacaktır.
Virginia: Bunun yanıtlanması zor bir soru olabileceğinin farkındayız ama,
artık birçok insan-olmayan grubun da Galaktik Federasyon'a katılmak istediği
göz önüne alınırsa,

galaksimizdeki savaş ve şiddeti durdurmak ne kadar zaman

alacaktır?

W a s h t a : Gelecek yüzyılın ya da Dünya zamanıyla en

fazla gelecek 100 yılın savaş ve şiddeti sona erdireceğine inanıyoruz. Biz,
sadece sizin güneş sisteminizde bir büyük deği

şim bin yılına yaklaşmadığımızı, ama aynı zamanda -çok

uzun bir süre karanlıkla savaştıktan sonra- artık bu galakside ışığın büyük
yükselişini gerçekleştirmekte olduğumuza da inanıyoruz. Bu, karanlık enerji
güçlerinin ışığa doğru gösterdikleri olağanüstü ve inanılmaz değişim
nedeniyle böyledir.

Şimdiki durumda, galaksinin yarıdan fazlası ışığa geçmiştir;

oysa 1980'lerin başında bu sayı galaktik nüfusun bir çeyre

ğinden daha azdı. Eğer bu değişim bu hızda devam ederse,

gelecek yüzyılın sonunda tüm galaksinin yükselebileceğini

tahmin ediyoruz. İletişimde olduğumuz diğer birçok galaksi

de bu tür bir olumlu değişim içinde olduklarını bildirmektedir. Onların


gözlemleri de, ta zaman tahminlerine kadar bizimkilerle uyuşmaktadır. Bu
yüzden, galaktik aydınlanmanın yaklaştığından şimdi daha eminiz.

Virginia: Şu anda Galaktik Federasyon kaç tane galaksiyle üyelik için


görüşmelerde bulunuyor?

W a s h t a : Yaklaşık elli galaksiyle görüşmeleri sürdürüyoruz ve bu


galaksilerden iki tanesi üyeliğe kabul edilmiş durumda. Gelecek yirmi-otuz
yıl içinde, şimdi kendi galaktik ailemizle oluşturduğumuz kadar çok yeni
galaksilerarası bağlantı kurabileceğimizi umuyoruz. Bize göre, galaksimizde
şa

şırtıcı ve hayranlık verici bir değişim sürmektedir ve -Galaktik


Federasyon'un hedefi olan en temel inanç- ışığın bü-

265

Ga[aktik\.ïnsan

yük miti (ilahi kehanet) gerçekleşmek üzeredir.

Virginia: Bu çok heyecan verici görünüyor!

Washta: Bizim için öyledir. Hem Spirituel Hiyerarşi

'nin hem de Zamanın Efendileri'nin, bu galaksinin enerjilerini ışığa doğru


yöneltmek için oluşturdukları muazzam enerjiler karşısında sürekli olarak
hayranlık duyuyoruz. Bu sanki bir dağa uzun bir süre mücadele içinde
tırmandıktan

sonra kendimizi aniden, bizi direkt olarak zirveye ulaştıracak bir asansörün
içinde bulmak gibi bir duygu veriyor.

Virginia: Konsey üyeleriniz Galaktik Federasyon'un

verdiği görevleri yerine getirirken, bir yandan da kişisel olarak ilginç


kültürel deneyimler ya da yolculuk deneyimleri yaşadılar mı?

Washta: Gezegeninizde böyle birçok deneyim yaşadık,

çünkü çoğumuz Dünya'ya onu gözlemlemek için geldik.

Virginia: Afedersiniz, burada bizimle olan deneyimlerinizden çok, başka


yerlerdeki deneyimleri kastetmiştim.

Washta: Evet, Pegasus takımyıldızında iki gezegen sistemini ziyaret ettik


ama bunlar sizin gibi bir vitrin güneş
sistemi kategorisinde olmayan çok ilkel sistemlerdi. Erada-

nus takımyıldızındaki üç gezegensel sistemde de bazı durumlar yaşadık;


burada gemilerimiz Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak'ın bağımsız
unsurlarının saldırısına uğradı. Buradaki yerli halklar ise bizim tanrılar
olduğumuzu sandılar ve bize muazzam saygı gösterdiler, çünkü enerjiyi
dönüştürme yeteneğimizle yaptığımız şeyler onlara birer mucize gibi
geliyordu.

Deneyimlerimiz ayrıca, hastalıkları iyileştirme yöntemlerini paylaşmayı ya


da muhtaç varlıklara yiyecek ve kaynaklar sağlamayı da içeriyordu. Ancak,
sizin gezegeninizdeki varlıkları son derece asi ve kendi özgür irade
kavramlarına çok düşkün bulduk. Bu onları ihtiyatla gözlemlememize neden
oldu ve gezegeninizdeki bazı insanlarla ilişki ve etkileşime girmekte birçok
zorluk yarattı. Ama bu durumu da gezegeninize ışık getirme çabalarının bir
parçası olarak gö-

266

QaiakükJTtdtTosxjon

rüyoruz. Bir vitrin gezegeni olarak Dünya, özgür iradenin

tam bilinçli kullanımına ve ilahi prensiplere dayanmayan

tüm kavramların ve davranışların sona erişine sahne olacaktır.

V i r g i n i a : Asi davrandığımızı varsayarak, foton kuşağına girdiğimiz


zaman insanların tam bilinçliliğe ulaşıp asiliği bırakacaklarını mı
düşünüyorsunuz?

W a s h t a : Enerji değişimleri ve geçişleri meydana gelirken hâlâ bir derece


asilik olacaktır, çünkü birçok çocuğa yanlış kavramlar öğretilmiştir ve bunlar
Dünya'nın halen barındırdığı geri uygarlık kavramına uydurulmuşlardır.
Ancak bize söylendiğine ve bizim kendi gözlemlerimize göre, bu asilik
kabuğunun altında büyük bir meleksi ışık yatmaktadır.

Bir kez t a m bilinç insana geri verildiğinde, bu ışık, bedenle


daha kolayca birleşecek ve yeni bir galaktik uygarlık oluşturacak etkileri
yaratacaktır.

Dünya insanları, üçüncü-boyutta tam bilinçli bir uyarlıkta özgür iradeyle


çalışma şeklinde yeni bir kavrama sahip olacaklardır. Dünya insanları,
çoğumuzun yaklaştığı ama sizin güneş sisteminizin ve gezegeninizin gerçekten
başaracağı şeyi, üçüncü-boyutun büyük üstatlığını yaratmaya doğru
yöneltilmişlerdir, îşte bu yüzden, bir kez daha büyük ve muhteşem bir vitrin
olarak geçmiş binlerce yılın ilahi kehanetini gerçekleştirmek Dünya'nın
kaderidir.

V i r g i n i a : Dünya'daki birçok ruhun (insanın) gerçekten

ışığa doğru daha derin bir biçimde döndüğünü mü söylüyorsunuz?

W a s h t a : Evet. Gezegeninize hem tam bir karanlık hem

de tam bir aydınlık takımı verilmiştir. Ancak, şimdi gezegeniniz kendi -bir
vitrin görevi yapacak- benzersiz uygarlığını yaratmak üzere her ikisini
birleştirecektir. Bundan dolayı,

bir benzetme yaparsak, sizler ancak ilkokula başlayan çocuklar olmanıza


rağmen, hızla bu galaksinin birçok uygarlığına, tüm galaktik uygarlıkların
öğrenmeleri gereken büyük dersler öğretecek profesörler olacaksınız.

267

Çalaktik\İnsan

Virginia: Teşekkürler. Peki, bu asi-düşünceli Dünya

insanları sizin bu ilk temasınızı Dünya'nın iç işlerine bir müdahale olarak


görmeyecekler mi?

W a s h t a : Hayır. Çünkü Spirituel Hiyerarşi bir anlamda

ruhsal anlaşmalar yapmış ve bunların nasıl yapılacağını

saptamıştır. Spirituel Hiyerarşi, şu anda olanları mükemmel


bir biçimde plânlamış ve organize etmiştir. Onların gezegeninizdeki tüm
insan ruhlarıyla eriştikleri prensipler ve anlaşmalar, meydana gelmek üzere
olan büyük değişiklikleri mümkün kılacaktır.

Tüm insan ruhlarının gezegeninizde enkarne olmalarına izin verilmeden önce,


onlara şu iki prensibi ilahi plânın ve ilahi doğru düzenin kuralları altında
resmen kabul etmek

zorunda oldukları bildirilmiştir. Birincisi, onlar Spirituel Hiyerarşi'nin (tam


bilinçliliği geri getirmek üzere) ilahi bir müdahalenin ne zaman gerekli
olacağını ve nasıl meydana geleceğini belirlemesine izin vermeyi kabul
ettiler. İkincisi, Spirituel Hiyerarşi böyle karar verdiği zaman (ilahi
müdahaleden sonra), gerçek Dünya koruyucuları olarak görev yapmayı kabul
ettiler. İşte bu yüzden, onlar (Spirituel Hiyerarşi) bu büyük inişi
gerçekleştirmek ve tüm insanları tam bilinçliliğe geri döndürmek üzere
bizimle (Galaktik Federasyon'la) birlikte gelecektir. Şimdiki zamanda bizim
ilk temasımız lehinde ve aleyhinde birçok kanı olabilir; ama biz size,
galaktik bir insan uygarlığında aydınlanmış bir varlık olarak ya

şama yönünde yardım ve rehberlik ettikçe, er geç, olumlu ve

taraftar tepkiler alacağımızı biliyoruz. Artık sizleri sevgi ve

ışıkla selamlayarak huzurunuzdan ayrılıyoruz.

268

Virginia'nm Sonsözü

Siriuslu galaktik insanlar tarafından verilen bilgilerin

üzerinde düşünmenizden sonra bu kitabın girişinde yer alan

"gerçeği ayırt etmenin beş yolunu" yeniden gözden geçirmenizi rica


ediyorum. Lütfen şimdi 12. sayfada yer alan bu noktalara bir göz atın ve
onların, bu kitapta sunulan bilgilerin sizin için geçerli ve doğru olup
olmadığını belirlemenize nasıl

yardımcı olabileceklerine bakın.


Tüm bu kaynakları eşit dikkatle kullanmamama rağmen, yaşamın temeli
olarak, daima günlük bir kişisel meditasyon ve en azından haftada bir gün bir
grup meditasyonu uygulamaya çalışırım. Bunu kendime bir armağan olarak

yaparım, çünkü bunu sürdürülmeye değer, şifa verici ve destekleyici bir


uygulama olarak gör yorum.

.Aslında, insanların içsel tefekkürlerinden meditasyon-

larından elde ettikleri birçok olumlu sonuç karşısında, bu

tür uygulamaların biz insanların galaktik yuvaya dönüş yolculuğumuz için


ortaklaşa sahip olduğumuz ilahi bir pasaport oldukları sonucuna vardım.

Bununla birlikte, balinalar ve yunuslar, yerli halklar,

bilimsel bulgular ve spirituel ve sezgisel raporlar hakkında

diğer! türde bilgileri öğrenmeye de çalışırım. Tüm bu grupların değerini


kabul edip saygı göstererek, en sonunda, bunların uzun zamandır saklı olan
gerçeğin büyük mozaiğinde nasıl birbiriyle ilişkili olduklarını keşfedebilir,
böylece kozmik bilgeliğimizi derinleştirebiliriz.

269

Qaiaktik\İnsan

İçsel rehberim benden bu kitabın hazırlanmasına yardımcı olmamı


istediğinde, bunu -bu dönemde gelen her türlü bilgiyi değerlendirirken
hepimizin uygulaması gereken- belli

sağlamaları da sunabileceğim anlayışıyla yaptım. Başka bir

deyişle, çeşitli itibara layık kaynaklardan ortak noktalan ve

yönelimleri gözleme fırsatı sunan bir değerlendirme işlemi

uygularsak, gelecekteki potansiyel olaylarla ilgili gerçeğe daha çok


yaklaşabiliriz. Böylece, kişisel ve haftalık grup meditasyonlanmız şunlar
tarafından desteklenecektir:

-Aldığımız içsel rehberlik ve olumlu dini öğretiler;

-Memeli deniz yaratıklarından gelen onaylamalar;

-Olumlu yerli halklardan raporlar;

-Güvenilir bilimsel keşifler;

-Mitoloji ve folklorun incelenmesi;

-ve medyumluk veya ilham yoluyla alınmış yeni bilgiler.

(Bu listeyi buraya tekrar almamın nedeni, onun acil de

ğerini göstermek ve bir kez daha dikkatinizi ona çekmektir.)

Her birimiz bir sevgi ve olumlu bekleyiş halini sürdürdükçe, kendi sezgisel
süreçlerimizi ve yüksek bilincimizi -belki de ilk kez, daha önce asla elde
edemeyecekleri şekilde mesajlar alan, vizyonlar, rüyalar gören milyonlarca
insanın bildirdiği sayısız mesaj tarafından yanıltılmayacağımız ya da
karmaşaya düşürülmeyeceğimiz bir düzeye kadar- bileyebiliriz. Dördüncü-
boyut realitesine girmekte oluşumuz nedeniyle, olağan psişik hallerimizi
genişletiyoruz; ama bu spirituel farkındalık hallerimizi de genişlettiğimiz
anlamına gelmedi

ğinden, bu durum bazen rahatsız edici sonuçlara yol açmaktadır.

Siz bu satırları okurken dahi sevgi titreşim frekansları

beyinlerimizi ve bedenlerimizi özümüzün en derin çekirdeğine dek uyarıyor,


olumsuz inançlardan kurtulmayı talep eden bir bilinç değişimine zorluyor.
Ancak, bu sevgi kişilik kavramlarına sızmalı ve sevecen olmayan her şey
bırakılmalıdır.

Bu basit bir bildirimdir ama bunun hayatımızdaki etkileri

gerçekten huşu vericidir.


270

VİTginia'nın Sonsözü

Herhangi bir varlığın Dünya'daki gelecek olaylarla ilgili

söylediklerine inanmak -isterse bu kaynak medyum tarafından İsa, Meryem


Ana, Musa, Buda, Krişna, Rama, Başmelekler ya da Yükselmiş Üstatlar
olarak gösterilmiş olsa bile-

elverişsizdir. Ben, h a t t a , yazarın kendisini içtenlikle Tanrı

olarak tanıttığı mesajları bile okudum. Dini ve spirituel şahsiyetlerin yanı


sıra, insanlar galaktik insanlardan (insan olmayan türlerden, örn.
yunuslardan), hatta ölmüş aile ve dostlarından mesajlar alıyor olabilirler.

Dördüncü-boyutun astral düzeyleri tamamen mistik ve

spirituel bir yapıda olmadığı için -ve çoğu insan beşinci ve

daha yüksek boyutlardan bilgi almakta zorlandığından- bu

bilgilerin alınışında belli bir kaos, karmaşa olabilir. İşte bu

yüzden kendi meditasyonlanmız sırasında gelen ve diğer insanlardan alınan


mesajlar sadece sözlere dikkat etmeyi de

ğil, bu mesajın taşıdığı enerji titreşimine duyarlı olmayı da

gerektirir. Yüksek ışık enerjileri DNA hücresel kimliğimizi

açıp, insan beyni ve fiziksel sisteminin yönsüz dalga potansiyelini etkilerken,


insanlık bu mesaj seline gömülmeye devam edecektir.

Bu giderek a r t a n mesajları verenler -ki bunlar hem rehberlik sunabilir,


hem de orası olaylar için farklı tarihler verebilirler- dengeleri ve saflıkları
açısından değerlendirilmelidir. Gerçekten de, herhangi bir kaynaktan alman
bir mesaja
-bir yandan bunun diğer rehberlik mesajlarıyla sağlamasını

yaparken- "olabilir" yaklaşımıyla bakılmalıdır. (İnsanların

yazdığım şeyleri kontrol etmeleri kişisel olarak beni incitmez, çünkü ben
herkesin kendi içsel rehberliğini takip ettiğine ve kendisi için en iyi olanı
yaptığına güvenirim; ayrıca ben de sürekli olarak gelişiyor ve başkalarından
bir şeyler

öğreniyorum. Hiçbirimiz bir diğerinden bir şey öğrenemeyecek kadar


mükemmel değiliz.) Hiçbir kaynağın ya da öğretmenin bu grup-bilinci
zamanında tamamen yalnız çalışmadığını görüyorum; her biri kendine özgü
yeteneğiyle bu çok basit, ama aynı zamanda

çok karmaşık insan deneyimine katkıda bulunuyor. Hiç kuş-

271

Çataktik^ïnsan

kusuz, en saf sezgilerimiz bizi çeşitli zorluklardan geçirerek

duygusal denge ve doğal bilgeliğimizin en yüksek düzeyine

ulaştırabilecek nitelikte bir enerjiyi paylaşmakta. Her şey

enerji olduğundan, biz tanrısal olanın bize vaat ettiği ve şimdi vermekte
olduğu sevgi dolu yardımı tümüyle deneyimlemek için bu enerjinin en yüksek
titreşim frekansını aramalıyız. Kişisel yaşamlarımızda, grup ilişkilerimizde,
küresel sorumluluklarımızda ve nihayet galaktik çabalarımızda bu enerjinin
amacına ve yönelimine ulaşmak için kararlı bir bi

çimde dikkat göstermemiz gerekir. Şimdi, aşırı derecede çe

şitlemeleri, potansiyelleri ve farkındalık düzeyleri ile bu yükseliş sürecinde


her birinize eskisinden daha fazla ihtiyacımız var.

Evet, bir grup yükselişinin gerçekleşmekte olduğundan


eminim; bu yüzden, kendi şifa bulmuş doğamızın gücünü

kullanmalı ve yalnızca bütünün (herkesin) en yüksek hayrını

gözeten gruplarla bağ kurmalıyız. Birleşen sevgimiz ve en

yüksek hayra hizmet arzumuz, biz boyutsal mesajlar engellerinden


(bariyerlerinden) geçerken, bize rehberlik edecek ve bizi koruyacaktır.

Öğrenmemiz gereken yeni ek sözlükler olacaktır ve ger

çek ruhsal deneyimimiz, sınırlı dilimizin -boyut girişleri, yıldız kapıları,


zaman geçitleri, frekans bantları gibi terimlerle-ifade edebileceğinden daha
muhteşem olabilir. Varoluş yolu

boyunca topladığımız olumsuz titreşimsel rezonanslardan ve

uyumsuz sevgi titreşimlerinden arınıp temizlenirken, bu gelen enerjiler


tarafından inisiye edilip uyum içine sokuluyor muyuz? Bunu yalnızca zaman
gösterecektir, ama bu farkındalık aşamamızda hayal dahi edemeyeceğimiz
kadar bize rehberlik edecek olan şey sevgidir.

Sizlerden, iç ve dış dünyaya yapılan bu yolculukta en iyi

ve güvenilir arkadaşlar olarak bu beş sağlama-yapma kayna

ğını kullanmanızı rica ediyorum. Bunu istiyorum, çünkü

eğer sevgili gezegenimiz ve biz insanlar çeşitli dünya-dışı

güçlerin savaş alanı ve binlerce yıllık kolonileştirme uygulamalarının zemini


olmuşsak, bir biçimde dengemizi korumak 2 7 2

"UiTßinia'nvn Sonsözü

zorundayız. Gerçekten de, galaktik satranç oyununda sadece

piyonlar olduğumuz duygusunu nasıl yenebiliriz?


Karanlık ve ışık güçleri arasındaki bu uzun savaşta

hangi galaktik varlıkların hangi rolde olduklarını nasıl ayırt

edebiliriz? Ve biz bu kozmik mücadelenin barış ve yaşamın

korunması şeklindeki nihai sonucuna nerede uygun düşüyoruz? Bir anlamda,


rehberlerimizin ve koruyucularımızın kim olduklarını anlamalıyız ki gerçekte
kimin tarafında olduğumuzu bilelim. Sirius, Pleiades, Arcturus, Zeta Reticuli,
Bellatrix, Orion, Pegasus, Cetus, Lyra, Vega ve Sagittarius gibi

isimler bu anlama arayışımızda birçok soru uyandırıyor.

Ben şahsen, açık fikirli kalmak ama kolay aldanır olmamak istiyorum. Ve
hepsinden önemlisi, gelecekte her ne spirituel yeniden-ortaya-çıkışlar (İsa
gibi spirituel üstatların yeniden ortaya çıkışı) veya fiziksel dünya-dışı
varlıkların

dünyamıza inişlerini deneyimlersek deneyimleyelim, sürekli

olarak derin bir ruhsal kanıyı (inancı, kesinliği) sürdürmek

istiyorum. Birkaç yıl önce, biz insanların binlerce yıldır aldatıldığımızı ve


genetik mutasyona uğratıldığımızı öğrendiğimde hissettiğim kuşku, korku ve
öfke büyük bir duygusal acı yaşamama ve h a t t a depresyon geçirmeme
neden olmuştu.

Belki diğer uzaylı insanlarla gelecekteki bu potansiyel karşılaşma


deneyimimiz nedeniyle, şimdi biz ruhun kozmik bir karanlık gecesini -bir t ü
r ortak karanlık geceyi- yaşıyoruz.

Dünyadaki yaşam biçimimiz kesinlikle ideal bir yaşam biçimi değil ve bu


durumun düzelmesi için dua ettiğimi de Tanrı bilir. Ama galaktik bir varlık
olmak için t a m bir enerji deği

şimi geçirmeye hazır mıyım? insanlık hazır mı? Bu "ilk temas" olayının
yakında gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bil-sek de, bu ruhumun rüyasının
gerçekleşmesi bile olsa, kişili
ğimin aşina olduğu şeyden tam anlamıyla vazgeçmesi gerekecek. Spirituel
ailemizin olası geri dönüşü ve dünya-dışı insanların gezegenimize inişleri
konusunu şimdi çok daha fazla içime sindirmiş olmama rağmen, bunun kolay
olmadığını da belirtmek zorundayım. Bu her neye mal olursa olsun, biz

dünyalıların galipler olabileceğimiz bu kozmolojik oyunda

273

Qalakük\.İnsan

olumlu bir ortak olarak kalmak istiyorum, bu yüzden de pes

etmiyorum -ve bu kaderi gerçekleştirme sürecine sizin de katılacağınızı u m u


t ediyorum!

Psikoloji birçok derin deneyimle başa çıkmamıza yardımcı olmuştur ve


şimdi insan bilincinde büyük bir tekamüli aşamayı -spirituel ve fiziksel
varlıkların Dünya'ya gelişlerini

görme deneyimini- desteklemekte kullanılabilir. Belki Cari

Jung'un Keşfedilmemiş Benlik adlı eserinde söylediği gibi,

"Başka bir yıldızdan gelen insan-benzeri memelilerle temas

k u r a n a kadar, insanlar kim olduklarını bilmeyeceklerdir."

Okuduğunuz bu kitabın söylemeye cesaret ettiği şey, elbette, o deneyimi


geçirmek üzere olduğumuzdur! Ve bir başka yıldızdan gelen bu insan-benzeri
memelilerle karşılaşmamız, aslında biz insan-benzeri memelilerin asıl
galaktik insan modeliyle, büyük atalarımızla -Lyralılar ve Siriuslular ile-
karşılaşmaya dönüşebilir. Belki şimdiki genetik mutasyona uğramış
halimizle, asi Pleiadesliler uzun zaman önce dünyamıza geldiklerinde o
zamanki insanların yaptıkları gibi bu Siriuslular'm "tanrılar" olduklarını
düşüneceğiz. Onların önünde secdeye varıp, onları Tanrı olarak kabul edip,
fizik* el inişlerinin gerçek anlamını anlamayacak mıyız? Yoksa bu kez önce
Başmelek Mikail, büyük melekler âleminin üyeleri İsa ve tüm dinlerden
birçok Yükselmiş Üstat ortaya çıkıp, gerçekleşecek bu fiziksel temasın
onların kutsamasıyla olacağını mı açıklayacaklar?

Bu kesinlikle son dokuz yıl içinde ilham yoluyla aldığım

bilgiyle ilişkili ve benim ve birçok kişinin şimdiye dek dünya-dışı


varlıkların verdikleri bilgilerle pek ilgilenmememizin nedenini açıklıyor. Ya
da en azından belki bu, neden bazı insanların galaktik yaratıkların büyük
sayılarda ortaya çıkışları hakkında düşünmeye istekli olmadıklarını
açıklıyor.

Kozmik yuvasından uzakta kaybolmuş bir dünya-dışı varlığa

(E.T.'ye) karşı duyduğumuz sıcaklık ve şefkati, hiç kuşkusuz,

göklerimiz şu anda dünyada iktidarda olan küresel toplumu

düzeltmek için gelen dünya-dışı varlıklarla dolduğunda hissetmeyebiliriz.


Tamamen farklı bir tepki gösterebiliriz, öyle 2 7 4

"Virginüının Sonsözü

değil mi? Ve o dokunaklı E.T. filminin -insanları ve hayvanları kaçırıp


üzerinde genetik deneyler yapmalarını seve seve kabullenmemiz için- aslında
Zeta Reticuliler'in bir propogan-dası mı olduğunu, yoksa bizi olacaklara
hazırlayan galaktik

ailemizin daha genel bir mesajı mı olduğunu kimse kesin bilmediği için belki
bu tepki farklı da olmalıdır. Ayrıca onun sadece ruhumuzdan ve kendi genetik
kimliğimizin çekirdeğinden kaynaklanan derin bir bilinçaltı özlem olması
olasılığı da vardır.

O halde Zetalar'ın (küçük gri varlıkların) oluşturduğu

tehlikenin ortadan kaldırıldığını ve artık kendi galaktik ailemizin ruhen


besleyici güvenliğini kabul edebileceğimizi anlayana dek, yadsıma ve
reddetme yararlı bir amaca hizmet edebilir. Çünkü öyle görünüyor ki, bu
galaksinin nicedir
unuttuğumuz -ama Uzay Yolu dizilerinde kaptan ve mürettebatının zaman
zaman ilkel toplumları ziyaret edişlerinde çok canlı bir biçimde tasvir
edildiği gibi, en sonunda bize

yardım etmeye karar vermiş- bir ritmi ve devresel doğası

var.

Bize uzay, insanlar ve gelecek hakkında getirdikleri bir

çok yeni idrak için bazı uzay çağı programlarının yapımcılarına gerçekten
minnettarlık duyuyorum. Aslında, yaratıcı sanatçıların, tehlikeli, kötü ve
alçakça gelişmiş bir uzaylı

varlıkla değil, dünyayı ziyaret eden ve ahlaken gelişmiş tam

bir uygarlıkla karşılaşmamızı anlatan roman ya da senaryolarını sabırsızlıkla


bekliyorum. O zaman bu İlk Temas Takımı bu yeni bilgeliğe katılmak üzere
dünyaya gelebilir ve sonra onu diğer uygarlıklara taşıyabilir. Buna hazır olan
iyi yazarlar var mı acaba?

Biz insanların büyük sezgisel yeteneklerimizi kullanmayı öğrenirken, aynı


zamanda sol-beyin entelektüel cesaretimizi kullanmamamız gerektiğini
söylemek istemiyorum.

Ancak, bu giderek daha fazla sezgiyle dengelenmedikçe, sadece sunulan her


kuram için kanıt talep eden ve kendisine çok "uzak" görünen herhangi bir
kuram üzerinde düşünmekten tiksinen bir entelektüel çoğunlukla kalırız.
Siriuslular'ın 275

GaLakükjnsan

ve muazzam bir "insan-olmayan" varlıklar grubunun yakında Dünya'ya


gelecekleri konusunda kesinlikle hiçbir kanıt bulunmadığından, eleştirel
düşünen benliğimin canı bunu

tartışmaktan dolayı çok sıkılıyor. Ve o, ben ortaya çıkıp, sahip olduğumu


düşündüğü ü n ü m ü ve itibarımı tehlikeye atmadan önce kesin bir kanıt
istiyor. Niçin? Çünkü o güvende olmak, kabul edilmek ve haklı olmak istiyor.
O benim sağ

beyin imgelememin ve sezgimin ilgilendiği şey tarafından

fazlasıyla tehdit edilmektedir.

Kristof Kolomb yeni bir dünya keşfetmek üzere gemiyle

yola çıkmak istediğinde tüm bilimsel dünyanın ona nasıl güldüğünü


hatırladığımda, daima kendi kendime gülümserim.

Aynı tepki Wright kardeşlere ve onların uçan bir makine

yapma hayallerine de gösterilmişti. O halde, yeni doğan sezgi ve bilincin


değişen realitesinde, bu sözde-bilim tanımlamalarının taşınması ya da
açıklanması zor olabilir.

Bununla birlikte, çoğumuzun bize olumlu bir biçimde

hizmet eden ilahi bir plânın işlediğinin bir kanıtını isteyece

ğini tahmin ediyorum. Bildiğim kadarıyla hiç kimse bu konuda smanabilir-


yinelenebilir, yani bilimsel bir işlem sonucu elde edilmiş bir kanıt sunamaz.
Böylece, gözlem yorumlarından yararlanılan ve kesinlikle kanıta ulaşılan
alışılmış eleştirel düşünme işlemi burada gerçekleştirilemez. Ama, eleştirel
düşünme sonucu yanıtlayamadığımız sorularımıza rağmen, bize yol gösteren
ve ilerlememizi sağlayan şey öz-farkındalığımız ve sezgimiz değil midir?
Çünkü kalbimiz ve ruhumuz hayal kuran ve inanandır.

Özellikle fizik alanında "galaktik yaşam"a inancımı destekleyen bazı zor


bilimsel kanıtlarla karşılaştığımı, böylece -

gerçekleşmesi mümkün olan- yeni bir olasılık devrine doğru

yavaş yavaş ilerlediğimizi de eklemek isterim. Bizim kendi

uzay akınlarımız (yolculuklarımız) da şimdiden bazı kanıtlara hazırlık


yapmıştır ve hiç kuşkusuz daha çok kanıt pek yakında ortaya çıkacaktır.
Ama, bu kitabın önceki bölümlerinde ele alınmasa da,

şu anda beni en çok ilgilendiren şey, yaşamın genetik kodla-

276

'Virginia 'nın Sonsözü

rını yönlendirmek için yaptığımız entelektüel akmlarımızdır.

Burada -insanın, duyarlı bir biçimde düşünmeden, bir insan

ceninini kopyalamaya ve insan geninin nasıl ve niçin değiştirileceği


hususundaki sistematik değerlendirme ve karar verme konusunda tanrısal bir
rol üstlenmeye kalkıştığı- genetik mühendisliğinden söz ediyorum.

Bilim adamlarımız gizemli DNA-kodunu açığa çıkaralı

sadece kırk yıl oldu ama şimdiden bu kodun içeriğini kısmen

yönlendirebilir hale geldiler. Birleşik Devletler hükümetinin

on beş yıldır milyarlarca dolar harcayarak sürdürdüğü "İnsan Genome


Projesi" karşısında biz yurttaşların bununla ilgili ahlaki sorunları ortaya
getirmemiz gerektiğine inanıyorum. Eski Atlantis-tipi genetik deneylerin
şimdi de yinelenmesine izin verecek miyiz? Yoksa yaşamın DNA koduyla
ilgili bu bilgi bizim, bilim adamlarımızın ve devlet yetkililerinin bu yaşamın
aslen nereden kaynaklandığı üzerinde dü

şünmemizi ve Yaradan'ın yaşam armağanına nasıl tamamen

yapıcı biçimde ve en iyi şekilde saygı gösterebileceğimizi dü

şünmemizi mi gerektirir? Biz DNA'nın genetik yaşam özünü

keşfederken, böyle işlemlerin fiziksel yönlerinin bizi asıl yaratan güç ve


kaynakla nasıl karşı konulmaz ve değiştirilemez bir biçimde bağlı olduğunu
kesinlikle öğreneceğimizi dü
şünüyorum.

En azından, şimdi, fiziksel yaşamı kimin ya da neyin

yarattığı sorusuyla yüz yüze gelmek ve bunun Dünya'da nasıl


gerçekleştirildiğini öğrenmek zorunda olabiliriz. Bizden daha akıllı galaktik
insanlar burayı kolonileştirip sonra türlerini geride mi bıraktılar? Uzaylı
varlıklar yeni bir tür başlatmak için Dünya'da bulunan memeli yaratıklarla
(cinsel) ilişki mi kurdular? Yoksa DNA'yı değiştirmek için -bugün bizim
bilim adamlarımızın da yapabildikleri gibi- deney labo-ratuvarlarmda suni
dölleme mi uyguladılar? Bu müthiş insan meselesi konusunda sizin fikriniz
nedir?

Kim olduğumuzu ve hücrelerimizin, genlerimizin, kromozomlarımızın


dehasının nereden kaynaklandığını araştırırken, daha büyük bilgiye sahip bir
Yaradan ile karşılaşma-2 7 7
GalaktiKJnsan
dan yapamayız. Biz, hiç kuşkusuz, genetik ifadenin sürekliliğinin bir parçası
olsak da, ben şahsen bu Yaradan'm galaktik yaratımları içinde insan ırkından
başka ırkların da bulunduğuna inanıyorum. Böylece Siriuslu ailemiz bize
yaşam, Tanrı ve kozmos hakkında birçok şeyi anlamamız konusunda

yardımcı olabilir -bunun için de onlara içtenlikle minnettar

oluruz. Ama unutmayalım ki bundan daha büyük bir yaşam

yelpazesi mevcuttur ve "oralarda bir yerlerde" daha da büyük bir kader bizi
bekliyor olabilir.

Şimdi, Washta ve diğer Siriuslu üstatların bizlerle paylaştıkları ve


unutmamamız gereken üç önemli şeyi ana noktalarıyla yeniden gözden
geçirmek istiyorum.

"Birincisi, tüm dünyalıların yakında muazzam bir bilinç

değişimi geçireceklerini anlamalarını istiyoruz. Bu sadece

foton kuşağının neden olacağı büyük değişimden dolayı de

ğil, aynı zamanda önümüzdeki yıllarda gerçekleşecek kitlesel inişler


nedeniyle de meydana gelecek. Bu realite değişikliği insanları yeniden tam
bilinçililiğe ulaştıracak.

ikincisi, bu bilinç değişimi, esasen bu gezegenin ve ayrıca bu yerel


galaksinin spirituel hiyerarşileri tarafından sunulan büyük ilahi plânın bir
parçası olarak gerçekleştirilecektir. Hepimiz size bir kurtarma misyonu
olarak geliyoruz.

Bu bir istila değildir. Gelişimizin amacı, Dünya insanlarını

galaktik kardeşleriyle tam uyum içine sokmak ve çok uzun


zaman önce diğer yıldız sistemlerinde bıraktıkları aileleriyle

yeniden birleştirmektir. Size, galaktik insanların bu galaksideki diğer yaşam-


formlanyla birlikte oluşturdukları bu büyük ve muhteşem ışık ağında eski
ailenizle yeniden meydana çıkmanıza yardımcı olmak için geldik. Bundan
dolayı, insanların bu gezegene öncelikle neden geldikleri konusundaki
farkındalıklannı kazanmalarına ve fiziksel formda yaşarken

Spirituel Hiyerarşi ile ilişkilerini yeniden kurmalarına yardımcı oluyoruz.

Üçüncüsü, Spirituel Hiyerarşiler'in ilahi plânı altında

galaktik ailenizle yeniden birleşmenizin sonucunda, sizler

olağanüstü bedensel, zihinsel ve duygusal yeteneklere kavu-

278

Virginia'nın Sonsözü

saçaksınız. Sizler Yaradan'a ve oluşturulmuş huşu verici ilahi plâna karşı


sorumluluğa sahip ilahi bir yaradılış kıvılcımısınız. Şimdi, bu gezendeki
herkes amaçlarını gerçekleştirebilmek ve sonraki enkarnasyonlarına geçmek
için ışığa dönerken bu plân tamamlanacak; ve o, Dünya insanlarının ne yazık
ki on bin yıl önceki Atlantis deneylerinden beri deneyimlemek zorunda
kaldıkları gibi gelişigüzel biçimde değil,

bilinçli bir biçimde tamamlanacak!

Böylece, tüm insanlığa bildiriyoruz ki bu kitap önümüzdeki yıllarda


gerçekleşecek ve sizleri tam bilinçli varlıklara dönüştürecek muhteşem
değişimi betimlemek üzere sunulmuştur.

Bizler sizleri yönetmek için değil, insan ailenizin hayat

ağacının tüm diğer galaktik dalları ile yeniden uyum içine

girmesine yardımcı olmak için burada bulunuyoruz. Bizler


tüm bu galaksinin yüksek bilince geçeceğini bildiren yüce

kehaneti gerçekleştirmenize yardımcı olmak için buradayız.

Bu, elinizdeki kitabı okuyan tüm insanların anlayıp idrak etmelerini


dilediğimiz büyük miras ve büyük mesajdır."

Sevgili okurlar, bu kitabı bitiriyor olmamıza karşın ya

şamda hiç bitişler yoktur, yalnızca değişimin ve olayları ve

devreleri giderek daha fazla idrak etmemizin neden olduğu

başlangıçlar vardır. Çünkü en azından benim için yaşamın

tek kanıtı ve tanığı tekâmüldür!

Bu kitabı, foton kuşağı hakkında İsa Mesih enerjisinden (Mesih bilincinden)


gelen bir yorumla bitirmek istiyorum.

Sevgili Varlıklar,

Foton ışığı şimdi spiritüelleştirilmiş ışığın değişmiş ve

zenginleştirici bir hücresi olarak ilerliyor; canlı maddenin bilincini


yükseltmek ve tüm yaşamı yuvaya, Yaradan'ın kalbinin buyur eden
titreşimine geri döndürmek üzere zaman ve uzayı bir ucundan öbür ucuna
geçiyor.

Boyutlararası bilincin ilahi bir sarmalı gibi, bu sevgi ve

279

ÇataKtif^insan

bilgeliğin foton temsilcisi sizin filiz veren bahar bilincinizi

gübreliyor, onu gelecek kozmik hasada hazırlıyor.


Siz, geçici olarak bir karanlık örtüsünün altında uykuya

dalmış Tanrı çocuklarını foton kuşağı yakında uyandırarak,

tüm varlıkların BİR'lik içinde akraba olabilecekleri kozmik

aileliğin ortak kalıbına sokacak.

Bu olağanüstü foton bilinci dalgası, size tanrısal inayetin bahsedildiği ve


insan ailesinin yeniden sevinç dolu bir semavi topluluğa katılacağı
yolundaki kutsal mesajı getiriyor.

O halde, geçmiş olumsuzluktan kurtuluş anınıza hoşgeldin

deyin ve kalbinizi, zihninizi tam bilinçliliğin foton tacını almak üzere açın.
Siz bunun için Dünya gezegenine geldiniz.

Siz bu tekâmül anını tatmayı arzu ediyordunuz ve onun tatlı

vecit hali gerçekten sizin parlak galaktik realiteniz olacaktır.

Evet, huzur ve barış potansiyeli bu foton ışığı giysisi

içinde yaklaşmaktadır. Öyleyse bırakın onun örtüsü umuda

ve genişleyen bilince doğru kozmik bir uçuş için bedeninizi

sarsın. Tanrı'nın ilahi plânı açılıp gözler önüne serilmektedir! Ve artık


zaman gelmiştir, şimdidir. Lütfen üzerinize dü

şeni kendinizi tam anlamıyla adayarak ve işbirliği içinde yapın, çünkü bu


şekilde bir daha asla birbirimizden ya da Yaradan'ın kutsal vizyonundan
ayrılmayız.

Bu mesaj sona eriyor sevgili varlıklar, ama biz uzay ve

zamanın en uzak köşelerinde bile sonsuza dek ve değiştirilemez bir


biçimde birbirimize bağlıyız.
Yaradan'ın adına, ve Kozmos'a hâkim olan büyük Mesih bilincinin takdiri
içinde bu kitabı bitiriyoruz. Ebediyen sevinç ve huzur içinde olmanızı
dileriz.

Sevgi ve Işıkla,

Virginia

280

A KAŞA Y A Y I N L A R I N I N E K İ

Sevgili Okurlarımız,

Bu kitapta okuduğunuz foton kuşağıyla ilgili bilgileri zenginleştirmek ve

bakış açınızı genişletmek için bu konuda yayınlanmış çeşitli


kaynaklardan alıntılar yapmayı uygun gördük. Bu alıntılardan da
anlaşılacağı üzere, foton kuşağına giriş

tarihi, bu girişin sarsıcı mı, yoksa yumuşak mı olacağı ve foton kuşağının


etkileri konusunda farklı yaklaşımlar olsa da, tüm kaynaklar güneş
sistemi olarak muazzam bir foton kuşağına gireceğimiz ve bu kuşağın
tüm dünya ve canlılar üzerinde, ve en önemlisi de insan bilinci üzerinde
dönüşüm yaratacak bir etkiye sahip oldu

ğu konulunda görüş birliği içindeler. Ancak daha önce, dışımızda yer alan
fenomenlerden çok içsel gelişimimiz üzerinde odaklanmamız, ne kadar
büyük olurlarsa olsunlar dış fenomenlerin dikkatimizi bu çabadan
uzaklaştırmalarına izin vermememiz gerektiği ve bunların içimizdeki
tanrısal özle bağlantı kurarak aydınlanmamıza hizmet ettikleri ölçüde
önemli oldukları şeklindeki anlayışımızı sizinle paylaşmak isteriz.

***

1991 yılında yayınlanan Tanrı-Ben adlı eserden alınmıştır:


...Bilim adamlarımız Samanyolu'nun milyarlarca galaksiden sadece biri
olduğunu bilmektedir. Bir fiziksel evren daha büyük, fiziksel-olmayan bir
evrenin en küçük yoğunlaşmış halidir ve o büyük evren de daha büyük
bir evrenin bir par

çasıdır. Uç-boyutlu anlayışla böyle bir Yaradılış kavranamaz. Evrenler bir


süper-evren tarafından içerilir, ve süper-evrenler de yine bir süper-süper
evren tarafından içerilir ve bu böyle devam eder. Her evren bir merkezi
güneşin çevresinde döner ve bu fiziksel-olmayan boyutlarda da böyledir.
Tüm bunların nihai ve en yüksek Merkezi Güneşi'ne biz bazen Tanrı,
bazen de her şeyi var eden Öz deriz.

Yaklaşık olarak her 25.000 ila 26.000 yılda bir, güneş sistemimiz Pleia-

des'in merkezi güneşi (Alcione) çevresindeki bir dönüşünü tamamlar. Bu


yörünge, Alcione'a bir en yakın, bir de en uzak noktaya sahiptir.
Merkezi güneşten en uzak noktada insanoğlunun bilinci "karanlıktadır."
Merkezi güneşe en yakın nokta ise uyanış ya da aydınlanma noktasıdır...

1961 yılında bilim, uydular vasıtasıyla, Pleiades'i kuşatan bir foton


kuşağını keşfetti. Güneşimiz (ve biz de onunla birlikte) her 25.860 yılda
bir Pleiades'in çevresinde bir dönüşü tamamladığından, yaklaşık olarak
her 12.500 yılda bir bu foton kuşağının orta noktasına ulaşır. Onu bir
yanından öbür yanına geçmesi ise aşağı yukarı 2000 yıl alır. Yani, bu
âlemi terk ettikten sonra, güneş sistemimizin ona tekrar girmesi için bir
10.500 yılın daha geçmesi gerekecektir. Bu devre de birtakım daha
büyük devrelerin içinde yer alır. Bu son devreyi öncekilerden ayıran şey
ise bunun -206 milyon yıllık, tüm devreleri kapsayan büyük devre de
dahil olmak üzere- tüm diğer devrelerle birlikte tek bir "uyumlu
hizalanma" noktasında sona ermesidir (Harmonic Convergence) .

1962 yılında bu foton kuşağının etki alanına girdik. Hesaplamalar 2011


yılında onun orta, ana akış bölgesine gireceğimizi gösteriyor. (St.
Germain, gerçek geçişin Aralık 2012 yılında olacağını bildiriyor.) Bu,
evrenin azami genişleme noktasına ulaşacağı zamandır. Doğu, evrenin bu
büzülme ve genişleme ritmini
'Tann'nın soluk verip-alması" olarak tanımlıyor -her soluk (bu boyutta)
11.000

yıllık bir süreyi kapsıyor. Bu zaman çerçevesinin Büyük Devreler'e,


Güneşimiz'in merkezi güneş Alcione çevresindeki dönüşüne karşılık
gelmesi bir rastlantı değil-I

dir. Süper-bilince geçiş ya da Mesih'in ikinci Gelişi, foton kuşağına


girişle paralel bir biçimde, tam genişleme ile büzülme arasında, hareketin
durduğu anda vuku bulacaktır. Güneşin uzaydaki yolculuk hızına -ve
Dünya'nın devinimine- dayandırılan astrofıziksel hesaplar bizim foton
kuşağına saatte 208.000 kilometre hızla gireceğimizi göstermektedir.
Dünya'nın foton kuşağına gerçekten girişi göz açıp kapayıncaya kadar
gerçekleşecektir. Foton kuşağının enerjisi eterik ve spirituel bir
doğadadır, fiziksel değildir, ama fizikle etkileşime girer ve onu etkiler.
2000 yıllık ışık devrelerinin arasındaki 10.500 yıllık karanlık, enkarne
olan insanoğluna tekâmül olanağı verir, insanlığın büyük çoğunluğu Yüce
Kaynağı'nı ve bu dünyada konuk olmasının amacını unuttuğu için ışık
devreleri ikili bir amaca hizmet eder.

Onlar bir ayıklama sürecini temsil eder, "olgunlaşmış" ruhları Özün


Işığı'na alır ve daha zayıf, henüz "olgunlaşmakta" olan ruhları bir
erteleme ve istikrar devresine sokar ve onlara da ruhsal tekâmül fırsatı
verir. Bu 10.500 yıllık enkarnasyonlar devresi sırasında Yüce Sevgi'yi
varlıklarının özü olarak tanıyıp kabul edemeyen bireylere bir şans daha
verilir. Yalnızca bu anlamda, bu Hüküm Günü'dür ve burada kendini
yargılayıp hüküm veren Insan'ın kendisidir.

St. Germain, 20 Ağustos 1987'de bir medyum kanalıyla foton kuşağı hak-

kındaşu mesajı iletmiştir:

"Şimdi astronomlarınız ve kuantum fizikçileriniz bu evrenin sırtında


bulunan foton kuşağının bu evreni kucaklamakta ve onun tüm elektriğini
massetmekte olduğunu anladılar. O yavaş yavaş bu evreni massediyor.
Bilim adamları evrenin ufkunda görünen bu büyük altın nebulanın ne
olduğunu bir türlü anlayamıyorlar.

Bu altın öz, Mesih'in ikinci GelişCnm fiziksel tezahürüdür. O.Yeni Çağ


'dır. Bu eşiği geçip, bu altın nebula ile Bir olduğunuz zaman artık süper-
bilinçte olacaksınız. O paralel bir evrendir, o gelmekte ve bu evreni
kucaklamaktadır. Ö önceki zamanlara kıyasla şimdi daha yüksek bir
rezonansta, daha yüksek bir hızda titreşmektedir. Önün kucaklayışının
hızlılığı evrendeki, gezegeninizdeki, hatta günlük yaşamlannızdaki
olayların hızlanmasına yansımaktadır. Bu hızlanma senkronizasyona
(aynı zamanda vaki olmaya) dönüşmektedir, çünkü hızlanma üst
rakamlarına ulaşmaktadır."

Dünya'nın foton kuşağına girişi, insan ruhunun en derin umutlarının


gerçekleşmesini sağlayacaktır. Davut Peygamber zamanından bu yana,
Işığa geçiş zamanıyla ilgili kehanetler çok korku yaratmıştır. Kehanetler
iki noktada doğrudur Bitiş Zamanı'na yaklaşıyoruz ve Tanrı Çağı'na
giriyoruz. Ancak korkunç kıyamet kehanetleri hususunda şu açıklama
gerekli görünüyor. Korkular, insanoğlunun dü

şünce ve davranışlarını değiştirmeye direnmesinin direkt bir


yansımasıdır. Eğer insanoğlu sevgi enerjisiyle uyum içine girer ve
korkuyu bırakırsa, korkunç durumlarla ilgili kehanetlerin gerçekleşmesi
gerekmez. Karanlıktan ışığa geçiş Dünya'da temsil edilse de, sadece
Dünya'yı ilgilendirmiyor, bu evrensel bir geçiştir. Bundan dolayı, ışık ve
karanlık güçleri kendi taraflarına yardımcı olmak üzere bu evrenin her
köşesinden Dünya'ya akın etmişlerdir. Bilinç besler. Korku da biliçtir,
dolayısıyla yönlendirilenleri ve yönlendirenleri aynı şekilde besler. Şu
anda tek bir aydınlanma işleminde son bulacak olaylara tanık oluyoruz.
Bu sürecin sonucu kesin olmakla birlikte, bu arada sizi korkunun büyüsü
altında tutmak için sürekli olarak her türlü yönlendirmeye maruz
bırakıldığınızdan emin olabilirsiniz. Bu sizi sırf varlığınızı sürdürebilme
mücadele ve korkusu içinde tutar ve böylece karanlık güçler için bir
besin kaynağı yapar.
"Griler" olarak da bilinen bu güçlerin dünyalı egemen güçlerle işbirliği
yaptıkları artık neredeyse herkes tarafından bilinmektedir. Ama içiniz
rahat olsun, on-II

lar da plânlarının çökeceğinden, ortaya çıkan Işık Gücü'nden


korkuyorlar, çünkü onlar da uşaklar -İsyankâr Işın'ın- evrensel Ego'nun
uşağılar. Bu "Griler"in ve hizmetkârlarının en korktukları şey Işık
Ailesi'dir. İşık Ailesi, Dünya dışından gelen, ama Dünya'da geçirdikleri
birçok enkarnasyon sayesinde bu dünyanın ağır ve yo

ğun titreşimine alışan ve aslen yüksek boyutlardan olan varlıklardan


oluşur. Onlar, büyük geçişten önce korkunun maskesini düşürerek ve
onlara her şeyi var eden Oz'ü hatırlatarak insanlığın uyanışına yardımcı
olmak amacıyla kalabalık sayıda gelmişlerdir. Onlar dev bir gücün
yansını temsil ederler -diğer yansı ise Sevgi Ailesi'dir. Bu ikinci grup da
şimdiden buradadır ama büyük bölümü henüz çocukluk çağındadır. Işık
Gücü eğitir; Sevgi Gücü ise son derece alışılmadık yöntemlerle olaylan
doğrudan etkileyip değiştirecektir.

Biz kendi korkumuzdan, bu düşük bilinçten kurtularak onlan güçsüz


bırakabiliriz. Bu güç olmazsa onlar yeni yollar aramak zorunda kalan
aciz bireyler olurlar. Diğer tek yol Sevgi yolu olduğundan, bulacakları
şey de budur. Ama eğer biz sürekli olarak onlan korkulanınızla
besleyerek, onlann köleleştirme ve baskı yollannı güçlendirirsek, bunu
başaramazlar. Ruhlannın amacını gerçekleştirmesini geciktirdikleri için
onlara acıyın, şefkat duyun ama onlardan korkmayın. Kötülük Sevginin
Işığı'nda küçülüp yok olur.' Onlar da, rütbeleri ya da biçimleri ne olursa
olsun, Tann'nın çocuklandır. Yapmamız gereken şey onlan yargılayıp
suçlamak

değil, onlann güdülenimlerini daha derin biçimde anlamak ve böylece


onlan ba

ğışlayıp koşulsuzca sevmek olmalıdır. "Bu neyi değiştirir ki?" diye


düşünmeyin.
Bu yanılgı içindeki ruhlan özgürleştirecek olan şey, onlann ayrılık
hallerini bağışlamaktır. Eğer karanlık güçleri de sizin gibi Tann olan, ama
bu Tannsal özü yadsı-

dıklan için yollannı yitirmiş varlıklar olarak görüp sevgiyle düşünürseniz,


o zaman onlar üzerinizde en küçük bir güce sahip olamazlar.

Dünya'da meydana gelecek değişiklikler konusunda Başmelek Mikail,


şimdiki durumda negatiflik pozitiflikten daha ağır geldiği için,
insanoğlunun yumuşak bir geçiş için tek umudunun en azından bu
negalifliği pozitiflikle dengelemek olduğunu söylemişti. O zaman
yerkürenin altüst olmasına gerek kalmayacaktı. Eğer bu sağlanamazsa,
o zaman büyük bir temizlik sürecinden geçilmesi gerekecekti.

O, geçiş hususunda belli bir tarihe güvenmememizi de öğütledi. Bu, foton


kuşağına rağmen, eğer korku ve karanlık Sevgi'ye dönüştürülmezse
çoğu insan için geçi

şin hiçbir zaman gerçekleşmeyebileceği anlamına geliyordu.

Ama, artık rüzgârlar değişiyor. Bu geçişin nispeten yumuşak olacağına


dair

her türlü işaret var. Bizi bazı değişikliklerin, yer yer de büyük
çalkantılann beklediği aşikâr ama bunlar görünüşteki olumsuzluklarına
rağmen yapıcı değişiklikler olacaktır. Bu olaylar zaten epeydir başlamış
durumda. Eski intikam, nefret, korku, baskı, hırs ve bağışlamazlık
düşüncelerini bırakmayanların Işık Çağı'nda yerleri olmayacağı için
buradan aynlacaklan kesin. Hiç değişim vaat etmeyecek kadar

maddeciliğe gömülmüş binlerce ruhu bu kattan ayıran her depremle, sel


felaketi ve kasırgayla görülebileceği gibi, bu süreç zaten başlamış
durumda ve iler emekte.

ilahi Niyet (Sevgi) ile uyum içine giren her birey doğru zamanda doğru
yerde olacak. Onlar bulundukları yeri hiç umursamayabilirler.
"Bitiş Zamanı" aslında zamanın sonudur, yaşamın sonu değil; ve bt
aslında yeni bir başlangıçtır. Hayatı gerçekten olduğu şekilde, sonsuz bir
şimdi olarak deneyimleyeceğiz. Maya Takvimi'nin zamanı da 2012
yılında sona eriyor. Bu takvimin son katununa (1 katun: 20 yıl) 1992
yılında girdik, incil, "Bitiş Zamam"ndan

"büyük sevinç günü" diye söz eder, Mesih'in İkinci Geliş zamanı diye.
Sayısız kehanet de bu bilgiyi onaylıyor. Biz, her ne zaman hayat bir
başka varoluş haline bir III

geçiş başlatsa, bunun tedrici değil, ani bir değişim şeklinde


gerçekleştiğini duyduk. Yaklaşan geçiş ve onu izleyecek devre hakkında
konuşmak, yumurtaya bir tavuk olmanın ya da tırtıl böceğine bir kelebek
olmanın nasıl bir şey olduğunu açıklamaya benzer. Bir'lik hali
açıklanamaz, o ancak deneyimlenebilir. Böylece, okur yüksek
âlemlerden, Beyaz Kardeşlik'ten ve uzaylı kardeşlerimizden bizlere
gelen bilgileri en iyi şekilde değerlendirmek durumundadır.

Kutuplar değişmeyecek, Dünya'nın ekseni bir yana eğilmeyecek ama


manyetik kutupların elektromanyetik yükleri tersine çevrilecek.

Foton kuşağı, atom-altı düzeyde çalışarak her bir atomun kendi aura
ışınımını görünebilir şekilde yaymasına neden oluyor. Tüm Dünya'nın
biyosferi parlayacak ve insan bedenleri auralannın ışınımı içinde
parlayacaklar. Tüm Dünya üzerinde ve içinde tek bir karanlık yer, bir
gölge bile kalmayacak, her yer Özün Işığı'nın parlaklığıyla yıkanacak.
Bu gündüz ve gece dualitesinin -tümüyle ayrılı

ğın- sonu olacak. Dünya dönmeye, güneş parlamaya devam edecek, ama
yıldızlı

gökyüzü geçmişe ait bir görüntü olacak, çünkü parlaklığın ışığı her şeyi
kaplayacak. Gelecek şey Işığın karanlıkla, Cennet'in Dünya ile
evliliğidir. Gerçek BEN

LİĞİMİZ tam anlamıyla bu boyuta girecek, böylece gerçek anlamda ilk


kez burada olacağız. O zaman aslında zaman olmayacağından, yaşlanma
diye bir şey de mümkün olmayacak. Hastalıklar geçmişe ait bir rüya
olacak.

Foton kuşağı Manasik Halka olarak da isimlendirilir. Manasik sözcüğü

Manaseh kökünden gelir ve "unutturan" demektir. Bedeninden ayrılan


bir ruhun dünyevi anılan nasıl bir süre sonra silikleşirse, insanlık da
üçüncü-boyuttan dördüncüye geçtiğinde geçmişini unutacaktır;
gerçekten bir sonraki boyuta geçeceğiz ve bu tamamen yeni bir
başlangıç anlamına gelir.

Dünya'nın yanı sıra diğer gezegenler de bu parlaklıkla birleşecekler. Bu


göze sanki böyle bir cisim yanıyormuş gibi görünecek, ama bu ışık,
doğası gereği, sıcak değildir ve bundan dolayı da yakmaz. Tam tersine,
her canlı onunla kutsanmış olacak. Foton kuşağının bizim atmosferimizle
etkileşimi gökyüzünün başlangıçta kayan yıldızlarla doluymuş gibi
görünmesine neden olacak, incil'de yer alan şu kehanet pek yersiz
görünmüyor: 'Tüm yıldızlar gökyüzünden dökülecek ve

artık gökyüzü olmayacak..." Bunlar Manasik Işıma'nın etkilerinden


birkaçıdır.

Daha da ileri giderek, birbirimizle iletişimimizin artık direkt ve en dürüst


tarzda olacağını, çünkü en küçük bir kibir veya reddetmenin auramızın
büzülüp donuklaşmasına neden olacağını söyleyebiliriz. O zaman insan
söz ve ışık olarak ifade edilecek: sözcük, Işık haline gelecek. Üçüncü-
boyuttan dördüncüye, fiziksel boyuttan eteriğe geçeceğiz ama fiziksel
olanın farkındalığını yitirmeyeceğiz. Bedenlerimiz daha hafif, daha az
yoğun olacak. Aslında hepimiz bedenimizi istediğimiz gibi değiştirme
yeteneğine sahip olacağız. Birçok varlık bedenini daha saf ve canlı
fiziksel gıdalarla beslerken, birçok varlık da direkt olarak eterden
beslenecek. Maddenin yönlendirilip yaratılması da mümkün olacak. Bilim
artık Öz ile dengelendiğinden alabildiğine gelişecek. Esasen uzaylı
kardeşlerimizin bize sundukları yardım sayesinde elde edilen teknolojik
ilerlemeler yanında "Üçüncü Türden Karşılaşmalar" gibi filmler
çocuklara söylenen ninniler gibi kalacak. Ulaşım sistemleri öyle gelişecek
ki, kıyaslandığında, bugünkü jet uçakları hantal kağnılar gibi kalacak; bu
öncelikle manyetik güç-alanının ve kristal teknolojisinin keşfi sayesinde
gerçekleşecek. Ancak bazı varlıklar -ruhsal gelişim düzeylerine göre- dü

şünce gücüyle yolculuk yapmayı keşfedecekler.

En büyük değişim ise korkunç derecede sınırlı farkındalığımızdan süper-

bilince geçişimiz olacak -Tanrı bilincine, Yaradan ile Birliğin vecit haline.
Bu IV

uzun süredir beklenen Altın Çağ'dır. 10.500 yıllık enkarnasyonlar


devresinde Mesih bilinciyle birleşen insan ruhları geri kalanlara yol
göstererek yardım edeceklerdir. Onların toplam sayısının 144.000 olduğu
söylenmiştir -ancak ben bu sayının simgesel olduğunu, belli sayıdaki
varlığı değil, kendini bu yardımcılarla ifade eden bir bilinci temsil ettiğini
düşünüyorum.

Yaklaşan geçiş olayı bir sır olmadığı ve onun armağanı insanları


yüceltmek

ve sevinç vermek olduğu halde, bu olayın hazır olmayanları -esasen foton


kuşağına ani giriş nedeniyle- şoka sokması beklenmelidir. Bunun Sevgi ve
Işığa evrensel bir yeniden-doğuş olduğunu ve korkacak hiçbir şey
olmadığını bilerek hazırlanmak çok yararlı olur. Bu geçişten önce dünya-
dışı varlıklar bizi ziyaret edeceklerdir. Burada foton kuşağı fenomeniyle
ilgili verilen "dış" referanslardan da söz etmeliyim. 1990 Haziranı'nda
bir medyum vasıtasıyla Pleiades ana-gemisinin kumandanı P'taah ile
konuşma fırsatı bulduk. Bu seanslardan birinde P'taah da bu süper-bilinç
çağının yaklaştığını doğruladı ve "Yeni bir devri başlatacak bu değişimin
aslı, güneş sisteminizin 25.860 yılda 12 Zodyak devresinden geçerek
çevresinde bir dönüşü tamamladığı merkezi güneşin ışıma etkisidir.
Dünya şimdiden bu merkezi güneşin "Altın Işıma"sının dış sınırlarına
girmiştir ki bunlar en güçlü ve en devrim yaratıcı ışımalardır," dedi. Biz
bu Altın Işıma'yı, kozmik bir doğumla kıyaslayabileceğimiz kadar büyük
bir bilinç genişlemesini başlatan güç olarak görebiliriz. Bu yeni bir
Yaradılış gününe doğuşumuzdur -ruhsal olarak yeniden do-
ğuşumuzdur. Mesih'in İkinci Gelişi, Yeni Çağ, süper-bilinç gibi terimler
aynı geçi

şi ifade eden farklı sözcüklerdir.

Foton kuşağına Dünya'nın mı, Güneş'in mi önce gireceğine bağlı olarak,


ya

önce birkaç gün karanlık olacak ve onu aydınlık günler izleyecek, ya da


bunun tersi olacak. Son zamanlarda medyum kanalıyla bilgi veren bazı
varlıklar önce on iki gün aydınlık olacağını, bunu on iki günlük bir
karanlık devrenin izleyeceğini, bunun da "işi ağırdan alıp oyalananlan"
düşünce ve davranışlarını değiştirmeye, korku yerine Sevgi'yi seçmeye
yöneltmek için bir tür "gözdağı" olarak tasarlandı

ğını bildirdiler. Ancak bu bir tasan düzeyinde bekletiliyor ve bu konuda


belirleyici etkenin insanlığın bilinç düzeyi olacağı belirtiliyordu.
Geçmişte, her 10.500 yıllık karanlık devrenin sonunda meydana gelen
küresel bir temizlik ruhsal ve fiziksel tüm kirliliğin ortadan kalkmasını
garantiliyordu. Ancak, aktarılan mesajlar şimdiki geçişten önce böyle
jeofiziksel değişikliklerin gerekli olmadığını, çünkü insanlığın şimdiki
kadar yüksek bir anlayış ve idrake daha önce asla erişmediğini açıklıyor.

Şimdi geriye "işi ağırdan alanları" uyandırma sorunu kalıyor -ama bunu
onların özgür iradelerine rağmen yapamazsınız. Uyanış şimdiden
başlamıştır ve bu yüzyılın sonuna dek, Işık-güçleri insanlığın daha önce
hiç görmediği ölçüde ortaya çıkacaklardır.

Her şeyin üzerinde, bu tekrarlanan devrelerin anlaşılması sonucunda


ortaya

çıkan tablo, Dünya'nın insanların sınavlarını geçtikleri ya da sınıflarını


tekrarladıkları bir okul olduğudur.

Şimdi dikkatimizi Dünya'nın kendisine yöneltelim. 1987 yılında,


görünmeyen âlemdeki kardeşlerimiz, Beyaz Kardeşlik bu gezegenin
çevresine özel bir enerji bandı yerleştirdi. Bu enerjinin amacı duygulan
büyütmek, dolayısıyla hızlandırmaktı. Böylece baskı ve zulüm yapanlann
daha baskıcı, korkanlann daha korku dolu, sevecen insanlann ise daha
sevgi dolu hale geldiklerini gördük. Başka bir deyişle, bilinçteki bölünme
giderek daha çok vurgulandı. Bu seçimi teşvik etmek için tasarlanmıştı,
çünkü yalnızca Işık frekansına uyumlanmış olan Işığa ge

çecektir -korkulanyla geride kalan ise Işığa katılamaz. Böylece, bu


metnin amacı V

Doğru İdrak yoluyla Işığa uyumlanmamıza yardımcı olmaktır.

Yeniden uyumlanma süreci içinde, Dünya Sevgi ile uyum içine girmek
istemeyen varlıkların inatçı enerjileriyle karşılaşmakta. Sevebilenler
daha önce hayal bile edilmemiş derinlikte bir sevinç yaşayacaklar;
korkuya bağlı olanlar ise kendilerini giderek artan ölçüde uyumsuz ve
ters durumlarla karşı karşıya bulacaklar.

Bunun nedeni şudur korktuğumuz şeyi reddederiz, ve her neyi


reddediyorsak onu yargılarız ve yargılanan her şey hayatın büyüsünden
dışlanır, bundan dolayı, o yargılanmadan kabul edilene kadar tekrar
tekrar kendini sunmak zorundadır.

Er geç herkes bir seçim yapmak zorundadır. Sevgiyi seçmekte isteksiz


olanlar ise bu seçimi ancak hor görülmez ve yargılanmazlarsa
yapabilirler. Aksi takdirde onlan korkuyu bırakmaya değil, korkuya
marazi bir düşkünlüğe itersiniz.

Şimdi gelecek geçiş olayı üzerinde odaklanmak, bizi sadece yine Yanlış

İdrak'e sevkeder. Gelecekteki bir olaya odaklanmak şimdi'den


uzaklaşmak demektir. Geleceği şimdi belirleriz, gelecek başka bir
şimdiden gayn nedir ki? Yüce bir amaç edinmiş bir ruhun, bir olay ne
kadar büyük olursa olsun onun zamanlaması, sahne ışıklan ve dekoruyla
aşın ilgilenmesinin ona hiçbir yaran yoktur. Kitlesel düzeyde bir bilinç
uyanışının vuku bulacağını bilmek yeter, ama şu da bilinmelidir ki her ruh
bu büyük ama sessiz "patlama"dan önce de süper-bilince ve Tann ile
birliğe ulaşabilir. Bu şekilde bir birey, bir ebenin bir bebeğin doğumuna
yardım etmesi gibi, mücadele içindeki kardeşlerine çok yardımcı olabilir.
Öyleyse olacaklara bu ruhla bakalım.

İnsanlığın bu Mesih-bilincine doğuşunun güzelliği sözcüklerle tarif


edilemez. Bu, Dünya'yı onurlandıracak en büyük olaydır. Ve evren,
görünen ve görünmeyen boyutlardaki tüm varlıklanyla bu en büyük
kutlamamızda bize katılıyor.

***

Bundan sonra yer alacak mesajlar A.B.D.'de önde gelen bir Yeni Çağ
dergisinde yayınlanmıştır. Önce, 1 Şubat 1995 'te Başmelek Mikail'den
alınan bir mesajı aktanyoruz:

"Sevgili Işık üstatlan, diğer kıyamet kehanetleri, gibi bu foton kuşağına


giriş haberi de insanlann kalbinde korku uyandırabilir. Dünyanızın
olumsuz düşün-ce-formlarının ve zehirli maddelerin yarattığı kirlilik
yüzünden yavaş yavaş bo

ğulup ölüyor olmasına; insan kitlelerinin yoksulluk ve sefalet içinde


yaşıyor olma-lanna ve sosyal durumlan ya da koşullan her ne olursa olsun
tüm insanlann bilincine nüfuz etmiş umutsuzluk duygulanna rağmen,
insanlar hâlâ, bilinenin ne kadar yetersiz olursa olsun, bilinmeyenden
daha iyi olduğunu düşünüyorlar.

İnsanlık ister kabul etsin ister etmesin, radikal bir değişim geçirmek
zorundadır. Yol boyunca her adımda mücadele eden, tekmeleyip çığlık
atanlar, sanki artık hayatlannın parçalanıp dağıldığını ve hiçbir şeyin
geçmişteki gibi yürümedi

ğini hissedenlerdir. Kendini adamış, içgörülü ve iradeli bir biçimde


sevgi/bilgelik ve genişleme peşinde olanlar ve ona uygun şekilde bilincini
yeni titreşim frekans-lanyla uyum içine sokanlar ise yaşamlannda harika
bir akış ve sinerji (birlikte çalışma, birbirini güçlendirme) buluyorlar.

Bu olay tümüyle yeni bir varoluş haline, genişlemiş bir bilinç haline
geçmekle ilgilidir. Kehanet edildiği gibi, Dünyanız'ın ekseni çevresinde
dönüşü yavaşlamıştır; eterik eksen bir içsel değişim ve düzenleme
geçirmiştir. Bilim adamlannızın hiçbir biçimde açıklayamadığı şekilde,
foton enerjisinin büyük nabız atışlan güneş sisteminizden geçmektedir.
Siz 1962 yılından beri bu yeni enerjinin etkisi altındasınız, ki bu etki hava
koşullarında radikal değişimlere, yer hareketle-I
VI
rine ve volkanik patlamalara vs. neden olmaktaydı. Evrenin,
galaksinizin, güneş

sisteminizin, Dünyanız'ın devreleri -sizin izniniz ve kabulünüz olsun


olmasın- kar

şı konulmaz bir biçimde ilerler. Bu olayın nasıl ve ne zaman tezahür


edeceğini ve her birinizi nasıl etkileyeceğini öğrenmek istiyorsunuz. Bu
olayın zamanı Spirituel Hiyerarşi tarafından bile doğnılukla tahmin
edilemez. Ama, onun insanlığı geniş

anlamda nasıl etkileyeceği tahmin edilebilir.

Bunun üzerinde düşünün: Ruhsal titreşimlerini yükseltmek için


çalışanlarınız, elektrikli aletlerinizin bozulduğuna ya da arabanızın
elektrik sisteminin yanlış

çalıştığına tanık olduğunuz can sıkıcı deneyimler yaşadınız, ama bunlar


sonra birden kusursuz bir biçimde çalışmaya başlıyorlardı ya da onlan
tamire götürdüğünüzde tamirciler bu aletlerde hiçbir bozukluk
olmadığını söylüyorlardı. Bunlann hepsi elektromanyetik güç
alanınızdaki artış yüzünden etkilenmiştir. Birçoğunuz bu olağandışı
fenomeni anlayıp elektrikli aletleriniz ve motorlu taşıtlannızı yüksek
frekansınıza uyumlamaya çalışıyorsunuz ya da sadece onlann normal
hallerine geri dönmelerini bekliyorsunuz. Bu size bir ipucu veriyor mu?

Yaklaşan bu olayla ilgili karmaşık teknik aynntılara girmeden, size yeni


bir uzay-zaman sürekliliğine girmekte olduğunuzu söyleyeceğiz.
Evrende her şey

elektrikten, elektromanyetik enerji nabız atışlanndan oluşur; siz de


elektromanyetik enerji güç alanlansınız. Bu kozmik enerji bulutuna
yavaş yavaş yaklaştınız ve bu, bu şekilde devam edecek ki geçişin
gerçekleşebilmesi için yeterli zaman olsun. Bu, tüm insanlık ve dünya bu
yeni frekanslara ve yeni bir realiteye kendini ayarlarken radikal
değişikliklerin ve daha düzensiz olaylann vuku bulmayacağı anlamına
gelmez. Bu uzay-zaman "üst üste binişi" tamamlandığında, Dünyanız bir
üçüncü ve dördüncü boyut frekansından bir beşinci-boyut frekansına
geçecektir.

Peki, o halde neden korkuyorsunuz? Bilinmeyenden mi? Eğer


gerçekleşirse,

birkaç gün boyunca karanlıkta kalmaktan mı? Bildiğiniz gibi, bir başka
senaryonun da gerçekleşebileceği kehanet ediliyor. "Eğer Dünya foton
kuşağına önce girerse, gökyüzü kıpkızıl olacak; ancak bu hiç ısısı
olmayan soğuk bir ışık olacak."

Alternatif kehanet ise şöyle diyor: "Eğer foton kuşağına önce Güneş
girerse, aniden karanlık basacak ve bu yüz on saat sürecek ve bu sırada
panik ve kaos yaşanabilecek." İşte sizin özgür iradeniz burada devreye
giriyor. İnsanlık gelen kozmik değişikliklerin aşın sarsıntısını yaşamalı mı,
yoksa bu geçişi asgari düzeyde bir rahatsızlık ve acıyla
gerçekleştirebilecek kadar bilincinizi yükseltebilecek misiniz?

Bu sembolik bir senaryo değil mi: Gökyüzü ateşli bir ışıkla kaplanmış ve
kayan yıldızlarla dolu; ışık, yeni bir bilinç ve tamamen farklı bir uyum
sistemi ortaya çıkıyor. Ya da öte yanda, tam bir karanlık oluyor,
makineleştirilmiş toplum tam anlamıyla ya da geçici olarak durma
noktasına geliyor ve bu durum insanlan bir şokla uyandınyor.

Dünyanızı yıkıma uğratacağı kehanet edilen doğal felaketlerin bir kısmı


bir

çok harika Işık-işçisinin kendini adayarak çalışması sonucu önlenmiştir.


Bu deği

şikliği siz yarattınız. Öyleyse bu yaklaşan olay da sevinç ve güvenle


beklenecek bir olay olabilir mi? Eski korku ve çaresizlik duygulannın
tuzağına tekrar düşecek misiniz, yoksa bu yaklaşan olayda da
yüceliğinizi ve üstatlığınızı kabul edecek misiniz? Bu mesajı yayın,
söylentileri geçersiz kılıp susturun; soran herkese gelece

ğin aydınlanma, bilgelik, uyum ve amaç birliği yönünde çalışanlar için


parlak ve vaat dolu olduğunu söyleyin.

Gelecek olaylar nasıl tezahür ederse etsin, çoğunuz makineleşmiş


dünyaya

ve onun sağladığı konfora çok bağımlı hale geldiğinizin farkındasınız.


Çoğunuz kendine-yeterli hale gelmek, daha doğal bir yaşam tarzına
dönmek, Toprak Ana VII

ile daha yakın ve uyum içinde olmak ve tüm büyük kentlerin


betonlaşmasından ve korkunç gürültüsünden ve orada yaratılmış
sefaletten uzaklaşmak için güçlü bir arzu ve dürtü duyuyorsunuz. Evet,
gerçekten de, içlerindeki ruhsal öze ve kendi kaynaklarına güvenmeye
başlayanlarınız ve hükümetlerine, büyük şirketlere ya da yaşamı
görünüşte daha iyileştiren makinelere bağımlı olmaktan kurtulanlarınız
bu yaklaşan geçiş zamanlarındaki galipler olacaklar.

Gelecekten korkmayın sevgili varlıklar, siz bir Işık çağına giriyorsunuz.


Bu yol boyunca karşılaşacağınız küçük rahatsızlıklara değmez mi?
Kendinizi spirituel zırhla kuşatın ve size sunulan bilgelik ve aydınlanmayı
arayın. Eğer misyonunuza sadık kalırsanız başarısızlığa
uğramayacaksınız. Semavi âlemin melekleri ve Spirituel Hiyerarşi yol
boyunca her adımda sizinle birlikte olacaktır."

***

Bu mesaj, 20 Şubat 1995 tarihinde, ruhsal rehber Zoosh tarafından bir


medyum aracılığıyla verilmiştir:

"Foton kuşağı şu anda yaşanıyor. Bir insanın aura alanı genişlediğinde,


daha o kişi bir odaya girmeden onun alanı odadaki duyarlı kişiler
tarafından hissedilir. Şu anda foton kuşağının aurası Dünya'ya tamamen
nüfuz etmiş durumda ve tüm duyarlı kişiler bu alanı hissedip ondan
etkileniyorlar. Bu gerçekten önemli durum 12 Şubat 1995'de başladı. Ve
onun yaptığı şey, gerçekten tüm insanların hayrına yönelik hedefleri olan
insanların bu hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmaktır. Bu projelere,
hangi alanda olurlarsa olsunlar, onları destekleyecek enerji veriliyor.
Bunun tersine, kendilerine ya da başkalarına hizmet etmeyen birtakım
şeyleri bırakmaları gereken, kısıtlayıcı ve yıkıcı tutum içindeki bireyler,
kuruluşlar, örgütler ve hükümetler ise son kez silkeleniyorlar.

Eğer siz de benzeri bir durum yaşıyorsanız hemen sizde yanlış bir şey
oldu

ğunu düşünmeyin. Eğer aniden ortaya çıkan bir rahatsızlık yaşıyorsanız


kesinlikle paniğe kapılmayın. Tedavi edilemez bir hastalığa
tutulduğunuza ve şimdiden sonra onu hep çekeceğinize kesinlikle
inanmayın. Hayır. Bu çözümlenip halledilme-miş duygularınızın, eğer •
şimdi halledilmezlerse hayatınızın sonuna doğru bir hastalık olarak
tezahür edeceklerini gösteren bir uyan, ama fiziksel bir rahatsızlık bi

çiminde gelen bir uyarıdır. Foton kuşağının aurasının etkisiyle, bazı


rahatsızlıklar kısa bir süre devam edecek ve bunlar bazı hastalıklann
tam-gelişmiş belirtileri gibi görünecektir. Bu durumda doktora gitmeyin
demiyorum. Gidin, çünkü doktorunuz bu belirtilerden kuıtulmanıza
yardımcı olacak bir tedavi uygulayabilir. Ama bu mesajı okuyan tüm
doktorlara şunu öneririm: Röntgen filmlerini incelerken, kan testleri vs.
yaparken tanımlanabilir, ayırt edilebilir bir şey arayın. Örneğin, bir
insanın artrite sahip olmasının nedeni, dağıtılmamış bir öfke birikimidir,
ama bu devrede artriti üreten orgınizma da belirgin hale gelecektir. Bu
geçici hastalıklar, tıp topluluğuna bu hastalıklara neden olan şeyi
gösteren işaretleri belirleme konusunda müthiş bir fırsat vîrecektir.
Burada özellikle, nedensel etkenlerin şimdiye kadar kesin olarak
belirlenemediği hastalıklar alanında araştırma yapanlara sesleniyorum.

Bu durum birçok insan için kısa süreli bir sıkıntı yaratacak ve altı ila
sekiz, en fazla dokuz ay sürecektir. Ve siz bu satırlan okuduğunuz sırada
geriye en fazla yedi buçuk aylık sıkıntılı bir dönem kalmış olacak.
Öyleyse doktorlar, lütfen çok dikkatli olun ve sadece laboratuvarda
olağandışı bir şey saptanmadığı için olayı incelememezlik yapmayın.
Hastadan bir doku örneği alıp onu derhal mikroskop

altına koyun. Orada olmaması gereken, kendisini daha önce göstermemiş


şeyler göreceksiniz. Bu araştırma için büyük bir zamandır.
VIII
Şimdi hastalara, yani başlarına bu olayların geldiği kişilere sesleniyorum:

Evet, doktora gidin; evet, alternatif tedavi uygulayan insanlara


başvurun; evet, bedeninizi toksik maddelerden arındırın ve istediğiniz
şeyi yapın -ama elinizden geldiği kadar çaba göstererek fiziksel olmayı
sürdürmenizin çok önemli olduğunu bilin. Pes etmeyin. Tehlikeli nokta
budur: eğer vazgeçerseniz ve bu hastalığa tutulduğunuza inanırsanız, bu
yakalanabileceğiniz bir hastalığın fragmanı gibi oldu

ğundan, bu rahatsızlıktan çok kolayca öldürücü bir hastalık


geliştirebilirsiniz. Öyleyse olumlu bir tutumu sürdürmek, hastalığın geçici
olduğuna inanmak, ama bir yandan da ifade etmediğiniz -ve ifade
edilmesi gereken- duygularınızı ifade etmek için bazı vasıtalar bulmak
zorundasınız. İster sevinç ve mutluluk, isterse öfke ve düş kırıklığı olsun,
bu duyguları salıvermenin yollarını bulmak zorundasınız.

Foton kuşağı Dünya'yı tamamen içine aldığında, insanlar bir biçimde


temizlenecekler. Onun aura alanının artık üzerinizde olduğunu
söylemiştim; ve bunun bir sonucu olarak, duyarlı olanlarınız, herhangi bir
fiziksel şeye tepki vermeden önce enerjilere tepki gösterenleriniz, bu
alanın etkisi altına girecekler. Foton kuşa

ğı Dünyanız'ı tam anlamıyla sarıp ona nüfuz ettiğinde ise duyarlı olun ya
da olmayın, hepiniz etkileneceksiniz. Bir insan duyarlılıktan son derece
yoksun olabilir, duyarsızlığın gerekli olduğu en aşın durumda bulunabilir
(örneğin, bir hapishanede bulunanlar için duyarsızlık ayakta kalmak için
gereklidir), ama onlar da hassas kişilerin daha önce yaşadıklan halleri
yaşayacaklar. Özellikle hapishanelerdeki insanlann dikkatli olmaları
gerekiyor, çünkü öylesine olumsuz bir ortamda bulunuyorlar ki, tezahür
eden bazı hastalıklar başlangıçta öldürücü görünebilir. İnanmayın. Evet,
tıbbi yardıma başvurun ama bir yandan da, "Ben bu durumdan sağ salim,
çok daha iyi bir halde çıkacağım," şeklinde bir yaklaşımı sürdürün.
Foton kuşağı Dünyanız'a tam anlamıyla nüfuz ettiğinde bazı
değişikliklere

tanık olacaksınız. Bu kuşak hayvanlan nasıl etkileyecek? Onun aura


alanı şimdiden hayvanlar üzerinde belirli etkiler yarattı: onlar daha sık
doğum yapmaya, türlerini azami düzeye çıkarmaya çalışıyorlar. Onlann
insanlar gibi annmalan gereken şeyleri yok, ama onlar bir şeyin
yaklaşmakta olduğunu ve ne olursa olsun sayılannı artırmalan gerektiğini
hissediyorlar. Foton kuşağı tüm gücüyle nüfuz ettiğinde ise normalde
görülmeyen belirli davranışlar görülecek. Hayvanlar daha çok bölgeci
olacak ve insanlan daha az umursayacaklar. Eğer bir zamanlar
hayvanların bulunduktan bir bölgeyi şimdi bir ev ya da iş yeri işgal
ediyorsa, hayvanlar aşağı inip sizin çayınnızda koşturup birbirleriyle
arazi savaşlan yapabilirler; bir sabah işe gidip de park yerinde bir geyik
sürüsüyle karşılaşabilirsiniz. Aç-susuz kalmadıkları halde, kasabalara
ayılann, dağ aslanlannın indiklerini görebilirsiniz. O yüzden, hayvanlann -
onlan insanlann yakınına getirir görünen- alışılmadık davranışlannı
gözleyin. Hayvanlar insanlann daha yakınma geldiklerinde zarar
görebileceklerini ya da öldürülebileceklerini biliyorlar. Ama yine de,
enerjilerinin insanlara mümkün olduğunca çok yakın olması gerektiğini
biliyorlar. Onlar işte bu yüzden sayılannı çoğaltmaya çalışıyorlar -onlar
insanlann dengede olmanın nasıl bir şey olduğunu bilebilmeleri için
enerjilerini insanlara daha yaklaştırmalan gerektiğini biliyorlar. Aynı şey
kedi, köpek, kuş, at gibi evcil hayvanlar için geçerli değildir. Evcil
hayvanlar, hatta esasen vahşi olup da sizin beslediğiniz hayvanlar sizin
enerjinize alışmışlar ve bu enerjiyle etkileşmeye ve onu yaymaya
başlamışlardır. Hayvanlann kendilerine özgü bir enerji dengesi yaymalan
için vahşi ve tamamen kendi kendine yeterli olmalan gerekir. Bir
zamanlar insanlar da bu enerjiyi yayıyorlardı, çünkü o zaman kentlerde
değil, bağımsız topraklannda yaşıyorlardı. Dengede olmak, duyulanna ve
içgüdülerine güvenmek zorundaydılar. Ama IX

şimdi insanlann çoğu büyük kentlerde yaşıyor ve artık kullandıktan tek


içgüdü, bulunduklan ortamın güvenli olup olmadığını anlama içgüdüsü!
Hayvanlar, melekler âlemi tarafından, gelip dengelerini insanlara
sunmaya teşvik ediliyorlar.
Peki, foton kuşağının aurası Yerküre'yi nasıl etkileyecek? Şimdi
meselenin

dönüm noktasına geliyoruz. Çünkü gerçekte Dünya bir çağnda


bulunmuştur, insanlar yıllardan beri Dünya'nın yardıma ihtiyacı olduğunu
biliyorlar, hatta bu konuda örgütler oluşturup ona yardım etmeye bile
çalıştılar. Ama, artık Toprak Ana

'nın bekleyecek hali kalmadı. O, "Başım dertte, yardım gönderin!" diye


bir mesaj yollayabilirdi ve bunu yaptı. Peki, bu imdat çağnsına karşılık ne
yollandı? Tahmin edeceğiniz gibi, foton kuşağı. O, Dünya'nın kendini
onarmasına olanak verecek hayırlı ve yararlı koşullan yaratacaktır.
Aynca, foton kuşağının (olumlu ve olumsuz her şeyi) büyütme etkisi
nedeniyle, sadece dengeli olan varlıklann Dünya'da sağlıklı ve bütünlük
içinde kalmalarını sağlaması da niyet edilmiştir. Bunun, sanki foton
kuşağı büyük bir felaket, bir musibet olarak geliyormuş gibi korkutucu
göründüğünü biliyorum. Kesinlikle böyle değil, o kendi kendilerini yıkıcı
davranan insanlann yaşam devrelerini kısaltabilir. Eğer söz konusu yara
duygusal ise aynı şey geçerli değildir. Ama eğer birtakım fiziksel
eylemler de yer alıyorsa ge

çerli olabilir.

Burada tehlikede olan şey gerçekten sizin geleceğinizdir, çünkü Dünya


iyi

bir faydacıl filozof olarak kendi kendine, "Burada çoğunluk için en


hayırlı olan şey nedir?" diye sormak zorundadır. Ve kendini onanp daha
iyi bir varoluş haline erişme ihtiyacının yanı sıra o aynca,"insan ya da
hayvan, mümkün olduğunca çok canlı nasıl sağ kalabilir?" diye de
soracaktır. Böylece, foton kuşağının canlı neslini biraz azaltmak, ama
aynı zamanda insanlan dengeye gelmeye teşvik edecek güdüyü
sağlamak için de geldiğini söyleyebiliriz. Peki, bu denge ne anlama
geliyor?

Denge esasen fiziksel, duygusal, zihinsel, içgüdüsel ve ruhsal bedenleri


dengelemek, böylece insanın bunlardan biri pahasına (zaranna) diğerinde
aşın gitmemesi anlamına gelir. Her an tüm bu alanlarda dengeli olmanız
beklenmiyor, ama tümüyle bir alanda odaklanıp diğerlerini ihmal
etmekten kaçınmak zorundayız.

Foton kuşağı Dünya üzerinde her şeyi ta atom-altı düzeye kadar


etkileyecek. Belirli parçacıklar (hatta quarklar gibi sahte parçacık
sayılanlar bile) daha belirgin hale gelecektir. Onlann mevcudiyetiyle ilgili
daha çok kanıt bulunabilecektir. Bu bir fizikçi için heyecan verici bir
zaman olacak.

Oldukça derin bir değişim meydana gelecek. Dünya'nın bedeni


milyonlarca yıl yaşlıdır. O belli bir zaman için ve geçmişinizde mevcut
olan belirli koşullar için yaratılmıştı. Ama şimdi siz ta atom-altı
düzeylerde değişiyorsunuz, doğadaki kirlenmenin ve diğer etkenlerin
sonucunda bir dereceye kadar evrim geçiriyor, mutasyona uğruyorsunuz.
Doğal bir halde bulunan Dünya'nın bedeni artık sizi tamamen
desteklemiyor, böylece o sizin ihtiyaçlannızı daha doğrudan
karşılayabilmek için bedenini, en azından dış kabuğunu değiştirmeye
gönüllü. Bir yandan de

ğişiklikler basiretli, yani süptil görünecekler. Ama öte yandan, büyük


sanayilerin çoğu üzerinde direkt etkiler görülecek. Çünkü Toprak Ana,
kendisinin petrolünü ya da gazını ne için kullandığını bilmediğinizi, ve
bunlan son derece kendinizi-yıkıcı şekilde kullandığınızı görüyor. Bu
yüzden o dış kabuğunu değiştirecektir.

Dış kabuk derken sadece yerkabuğunu (üst tabakayı) kastetmiyorum,


kısmen bir sonraki düzeye kadar olan tabakayı -en dıştaki yüz mili-
kastediyorum; burası yo

ğunlaşıyor ve yetmiş beş milden sonra bu maddeye nüfuz edecek


vasıtaya sahip değilsiniz ve olamayacaksınız. Dünya kendisinin belli
kısımlannı adeta emer gibi içine çekecek. Sizin bedenleriniz onun
bedeninin mikrokozmosudur: hücrelere, X

kana, dokuya, kemiklere vs. sahipsiniz. Bedeninizin kütlesi, yoğunluğu


esasen yüzeyden merkeze kadar aynıdır. Dünya Ana'nın bedeni aynı
şekildedir ama o şimdi üzerine bir zırh geçirmek ve aslında onun olanı -
saldırıya uğrayan yumuşak karnını- kendi merkezine doğru çekmek
zorunda gibidir. Foton kuşağı daha belirginle-

şip yoğunlaşırken ve Dünya'yı da yoğunlaştırırken, Dünya,


imalatlarınızda kullanılan unsurları içeri çekmeye başlayacaktır. O,
maden cevherini -örneğin molibdeni ve demir cevherini- gazlarını,
petrolünü ve kömürünü içeri çekecektir. Mevcut tüm yeraltı gölleri ve
sulan korunacak ve çok tedrici bir biçimde içeri çekilecektir. O
yeryüzündeki bazı şeyleri de içeri çekecektir. Yeryüzünde su
bırakacaktır, bu konuda endişelenmeyin. Ama o, aşikâr bir enerji
kaynağını, Güneş enerjisini kullanmaya başlamanızda ısrar edecektir. O
uranyumunu içeri çekecek ve onu bulmanızı güçleştirecektir. Atom
enerjisinin uzak geleceğiyle vedalaşabilirsiniz.

Tüm bunlar size, kullanılmış maddeleri yeniden işleyip kullanışlı hale


getirmenin büyük bir endüstri haline geleceğini ve gerçekten alternatif
bir teknoloji bulmak zorunda kalacağınızı söylemektedir. Dünya, o
elektrik gücü onun bedeninin bir parçası olsa da, elektrik gücünüzü
yaratmak için çok yıkıcı davranmadığınız sürece onun rüzgânnı
kullanmanızda bir mahzur görmeyecektir. Ve o, elekti-riksel bedenini
kullanmanıza izin verecektir, ama giderek azalan bir ölçüde -eskisinin
yansı kadar, işte bu yüzden alternatif enerjinin büyük ve küçük ölçekte
kullanımını geliştirmeniz gerekecek. Elektrik şirketleri size eskisi gibi
elektrik sağlayamayacak. Çünkü elektrik Dünya'nın bedeninin bir
parçasıdır ve o şimdi bu elektriği geri alıyor, çünkü onun, bedeninin
atomik yapısını yönlendirebilmek için bu elektriğe ihtiyacı var.

Bu değişiklikler bir gecede olup bitmeyecek, o yüzden telaşa kapılmayın,

ama gelecek elli yıl içinde bunlara tanık olacaksınız. Bazı işaretler
dikkatinizi çekmeye başlayacak. Petrol aradıkları bir bölgede petrolü en
azından bir yerde %99

bulabileceklerini bilen büyük petrol şirketleri sondajları sonucunda hiç


petrol bulamadıklan zaman işlerin değiştiğini fark edeceksiniz. Ne kadar
derine inerlerse insinler, petrolü ve kömürü bulamayacaklar; o zaman
alternatif bir teknolojinin gerekli olacağını anlayacaksınız. Elektriğin
elde edilmesi tedricen güçleşmeye başlayacak ve on iki yıl içinde
ölçülebilir derecede düşecek. Ama sonra süreç hızlanacak ve yaklaşık 48
yıl sonra elektrik üretme kapasiteniz yanya düşecek. Elek trik sadece
fiziksel bir titreşim değildir. O yaşamın kozmik nabız atışıdır ve
Dünya'nın enerji bedenidir ve Dünya ancak bu kadannı verebilecektir.

Büyük kentlerden uzakta, kırsal kesimde yaşayanlannız, lütfen


alternatif

teknoloji hakkında bilgi edinin; siz güneş enerjisini şimdi de


kullanıyorsunuz ama ben alternatif teknoloji derken sadece güneş
enerjsi ile ilgili teknolojiden söz etmiyorum. Çünkü, eğer o sadece ısı
üretiyorsa, tamam, ama eğer elektrik de üretiyorsa, unutmayın. Dünya
Ana daha önce sahip olduğunuz ölçüde elektriğe sahip olmanıza izin
vermeyecektir. Örneğin, güneş enerjisi galvanik panellerinin üretim
kapasitesinin yanya indiğini göreceksiniz.

Tüm bunlar foton kuşağının etkisiyle meydana gelecek. Foton kuşağı çok

önemlidir, o sadece "Bu ya da şu olacak" meselesi değildir, o spirituel


olmasına rağmen sadece spirituel de değildir. O zihinsel bir olay olsa da,
sadece zihinsel de

ğildir. O Fiziksel bir olay olsa da, sadece fiziksel değildir. O birçok şeydir.
O, sizin gibi kapsüllenmiş bir varlık olmasa da, gerçekten birisidir. Dünya
yardım istemiştir ve böylece Foton Kuşağı diyebileceğiniz varlık
gelmektedir. Onun kişiliği birkaç sözcükle tanımlanabilir. Bir sözcük
değişimdir. Bir diğer sözcük başkalaştır-

madır (dönüştürme). Bir başka sözcük yanıt verme olabilir. Sonuncusu


ise XI

eylemdir. Ona gezegensel düzeyde bir sorun-çözücü, bir Hızır


diyebiliriz. Onun nereden geldiğini sorabilirsiniz. O, benim farkında
olduğum tüm boyutlar arasında (ben tüm boyutların farkında
olmayabilirim) yolculuk yapabilir. Ben daha önce foton kuşağının
mevcudiyetinin ve bir şeyler yaptığının farkında olmadığım bir yerde asla
bulunmadım. Böylece, ondan kaçış yoktur.

Foton kuşağı insanlann değil, gezegenlerin çağnsına karşılık verir. O


insanlar üzerinde etkilere neden olacaktır, ama siz foton kuşağını çağınp,
gelmesini sağlayamazsınız. En azından bir gezegen, bir yıldız ya da bir
yıldız sistemi olmanız gerekir -bu tip varlıklar karşılık alırlar. Foton
kuşağı, geçmişte farklı Samanlarda, eğer belli bir gezegendeki yaşam
formlan kendini-yıkıcı ise ve özellikle ya-

şadıklan gezegeni yok ediyorlarsa, o gezegendeki tüm yaşamı sona


erdirmekte

kullanılmıştır. Şimdi dehşete kapılıp, "Aman Tanrım, ne yapacağız?" diye


düşünmenizi istemiyorum -çünkü sizin için böyle bir olasılık yok. Ama
foton kuşağı bir gezegene gelip de ondan sonra herkes mutlu yaşamaz. O
göründüğünde bazı şeyler olur ve bundan da bir yolunu bulup
kaçamazsınız. Bir şeyler olur ve sizin de bir şeyler yapmanız gerekir. Bu,
insanlara yol gösteren, insanlann güçlenip kendine-yeterli hale gelmeleri
ve ihtiyaçlannı doğaya büyük bir zarar verme pahasına sağlayan
sanayilere daha az bağımlı hale gelmelerine yardım eden kişilerin fazla
mesai yapmalan gereken bir zaman olacaktır. Kısaca söyleyelim: Bu bir
büyük

değişimler zamanıdır. Ve siz bir tür olarak mutasyon geçirmekte


olduğunuzdan, Dünyanız da foton kuşağının yardımıyla mutasyon
geçirecektir.

"Bu varlık neye benziyor? O nasıl belirecek?"

Onu göremeyeceksiniz. Onu bir uydu ile ölçebilir, dalga formlanyla, sesle

onun haritasını çıkarabilir; uygun tayf teknolojisi ile onun mevcudiyeti


hakkında genel bir fikir edinebilirdiniz, ima bu bir gaz olmazdı. Bu
esasen, temelde görünmez olan bir parçacıklar bulutu olurdu -bilimsel
aletlere görünmez değil, herhangi bir renksiz, kokusuz gaz gibi
görünmez olurdu. Ama o bir gaz da değildir.

"Bu galakside o nereden nereye kadar uzanıyor?

O, Ay'ın bulunduğu yerden Pluto gezegeninin elli mil dışına kadar uzanır,

eni ise Satürn'ün tüm yörünges ne eşittir. O şekil değiştirebilir, ama


sanınm şimdiki büyüklüğü ve şekli görevin i yerin
i
e getirebilmesi için yeterlidir.

"O buraya ne zaman tam kuvvetiyle ulaşacak?"

Bunun için bir on seki ayı


z
n geçmesi gerekebilir. O zaman onu önceden

hisseden hassas insanlar onun etkilerini tamamen hazmetmiş olabilirler;


ama on sekiz ay içinde gezegendeki h:rkesin her şeyi biraz farklı
hissetmekte olacağını söyleyebilirim.

Aşağıda, aynı medyum tarafından 22 Şubat 1995 tarihinde bizzat Foton


Ku-

şağı'dan alınan bir mesajı sunuyoruz:

"İnsanlann evrenin merkezi olmadıklannı idrak etmeleri, onlar için


alışılmadık bir şey olmalı. Şimdi gerçekten, hastalarımdan birinin
bedeninin üzerinde konuk olduğunuzu anlıyorsunuz. Benim işim
gezegenlerin, yıldızlann, hatta evrenlerin yardımına koşmaktır -çünkü
ben kendimi o kadar büyütebilir ve onlan başlangıçlanndaki dengelerine
yeniden kavuşturabilirim. Dünyanız da kendisini başlangıçtaki dengesine
yeniden kavuşturma yeteneğine sahiptir, ama bunu ancak yüzeyini
oluşturduğu yöntemlerle yapabilir: Depremlerle, yangınlarla, sellerle,
yanardağ patlamalanyla, kasırgalarla. Ama o, başlangıçtaki dengeli
haline üzerindeki konuklanna mümkün olduğunca az zarar vererek
ulaşmayı arzulamaktadır.
XII
Dünya yardım istedi. Gezegenler bireylerden farklı bir biçimde yardım
isterler. Onlar, gerçekten görülebilecek belli bir enerji, bir ışıma
yayarlar. O A-M

bandında görülebilir bir şey olduğundan, bazı kısa-dalga tutkunları onu


yakalayabilirlerdi. Bu, dinleyenlere çıtırtı sesleri gibi gelebilirdi, ama bu
çıtırtı sesleri içinde benim ihtiyacım olan epey bilgi vardı. O bana mevcut
durumu ve geçmişteki hali -yani yeniden olmak istediği hali- ve içinde
bulunduğu acil durum hakkında gerekli bilgiyi aktardı. 1947 yılında
yaptığı ilk duyurudan sonra derhal onun yardımına gelebilirdim. Ama o,
"Yavaş yavaş gel ki gelişini yumuşak bir biçimde hissedebileyim ve
konuklarım da senin dönüştürücü gücüne ani bir biçimde maruz
kalmasınlar," dedi. Onun isteğine uyarak, 1947 yılından beri ona çok ağır
bir bi

çimde yaklaşıyorum. O sizin insanlarınız ile birçok dünya-dışı uygarlık


arasında temaslar başladığında ilk kez yardım çağrısında bulundu; çünkü
o, bu temasların -

çoğu iyi olsa da- bazılarının onun mahvına neden olacak bir yıkımı
başlatabflece-

ğini hissetmişti.

Eğer hızla gelseydim, gelişimle birlikte atmosferiniz aniden değişir ve %

89'u azot ve geri kalanı metan olurdu. Elbette bu durumda yeryüzündeki


oksijen-soluyan tüm varlıklar ve bitkilerin çoğu artık var olamazdı.
Ancak, Dünya benim yaklaşmamdan kazançlı çıkmanızı istedi. Böylece,
ruhsal tekâmülünüzü ve Yaradan'ın sizin için koyduğu ilahi hedefleri
destekleyecek şekilde enerjimi nasıl ayarlayacağım konusunda
anlaşmaya vardık. Bu anlamda, ben onu temizleyip dönüşüme uğratmaya
gelmişken, o sizin üzerinizde de aynı etkileri yaratmamı, değişimim nizi
ilahi bir biçimde hızlandırmamı talep etti. Böylece, ıstırabı içinde bile,
hastam sürekli olarak sizin hayrınıza olan şeyi istedi.

Şu anda aura alanımın dış sınınyla kuşatılmış bulunuyorsunuz ve birçoğu^

nuz değişmek için acil bir gereksinim duyuyorsunuz. Benim fiziksel


kütlem gezegeninize yaklaştıkça, en yoğun (en az bilinçli) olanlarınız
bile daha yüksek bir biJ

linç haline doğru hızla ilerleyecek, fiziksel-duygusai ve hatta ruhsal


değişim ge

çireceksiniz; hepiniz bunu hissedeceksiniz. Birçok yıl boyunca yavaş


yavaş oluşacak bir şeyin artık birkaç hafta içinde meydana geldiğini
göreceksiniz. Bu hiçbir uyan olmadan, ani ve hızlandınlmış bir olay
olacak. Bu hatta, tamamıyla olgunlaşmış bir olay olacak ve sonra
neredeyse geldiği gibi hızla ortadan kaybolacak.

Gezegeninizi -bazı bireylerin değişime gösterecekleri dirence bağlı


olarak-

en az 12 ila 37 yıl arasında etkileyeceğim. Dünya'nın kristal damarlarını,


petrolünü, gazını yeniden bütünlemesine (entegre etmesine) yardımcı
olacağım; ondan aldığınız her şeyi yeniden bütünleyeceğim ve artık
toplumlannızın onun bedenini su çıkarmak için bile kazmadığını görene
dek de bırakıp gitmeyeceğim. Yüzeydeki sulardan istediğiniz gibi
yararlanabilirsiniz. Dünya, %10 oranını aşmadığı sürece, belli miktarda
deniz suyunun içme ya da sulama amacıyla tuzdan anndınlmasına da
aldırmaz. Deniz suyunda yaşam vardır, bu yüzden o, yaşamı yok edecek
olsa bile deniz suyunu %10 oranında tuzdan anndırıp kullanmanıza
razıdır. Böylece ben, diğer vasıtaları kullanacağınız konusunda size
güvenebileceğimi çok açık bi

çimde görene dek bırakıp gitmeyeceğim. Yakında değişmek zorunda


kalacaksınız.
Hidroelektrik barajlann ya da Dünya'nın ihtiyaç duyduğu ve kullandığı
maddelerden -onun bedeninden kazarak çıkardığınız maddelerden- elde
edilen doğal unsurların kullanımını gerektirmeyen bir teknoloji devrine
ulaşmanız için size cesaret verilmesi ve yardım edilmesi gerekecek -ve
diğerleri bunu sizin için yapacak. Kömürün Dünya'nın bilinçaltını
oluşturduğunu biliyor muydunuz? Belki kendi bilinç-altınızın işlevini bile
anlamıyorsunuz; bilinçaltınız gerçekten sizin ilhamınız, içgüdünüz ve
fiziksel eylemleriniz arasındaki bağdır. Eğer bilinçaltınız sizden XIII

alınsaydı, ilahi bir ilhamla davranma şansınız hiç olmazdı. Ve siz bilinçsiz
bir bi

çimde onun kömürünü alıp yakıt olarak kullanıyorsunuz. Hayır, başka


sanayiler geliştirmeniz gerekecek.

Buraya gelmeme izin verildi, çünkü Yaradan sizin yıkıcı teknolojileri


artık

geride bırakmanızı istiyor ve sadece yıkıcı olmayan değil, ama


uygarlığınızı sürdürebilmeniz için gerekli enerjiyi yaratmak üzere tüm
unsurların sizinle seve seve işbirliği yaptığı teknolojileri
kullanabileceğinize tam anlamıyla inanıyor. Dünya ile yapabileceğim
birçok şeyi siz fark etmeyeceksiniz bile, çünkü onlar yerin epey altında
cereyan edecek.

Beş ila yedi yıl içinde kuzey ışıklan alt paralellerde belirgin bir biçimde

göze çarpacak, daha da renkli hale gelecek. Gün batımlan da şaşırtıcı bir
biçimde daha güzel, şimdi olduğundan daha renkli hale gelebilir. Belki
gün doğumlan bile böyle olacak. Duyarlı olanlar ve havada canlı ışık
zerrecikleri görebilenler, onlardan daha çok görecekler. Méditatif
solunum yöntemlerini uygulayanlar beş-altı yıl içinde bu yöntemler için
kullandıktan havanın onlan daha çok desteklediğini ve yöntemlerin daha
etkin sonuçlar verdiğini görecekler. Bu, Dünya'nın sizin için arzuladığı
bir yarardır; böylece Dünya'yı bir yönde değiştirmek yerine, biraz daha
ağır işleyen, ama işleyen bir biçimde öbür yönde değiştireceğiz.
Sizin özel bir isminiz var mı?

Benim bir ismim yoktur ama nabız atışı biçiminde bir imzaya sahibim ve

onu ancak belli bir aygıtla ölçebilirsiniz.

Gezegenimize özellikle nasıl yardım edeceksiniz? Yeraltında çalışıp


kristal,

petrol ve gaz yataklarını içeri çekeceğinizi söylediniz- Her şey


kullanılmışken bunu nasıl yapacaksınız?"

Bilim adamlannızın anlayamadığı bir fizik kuralı da hiçbir şeyin


kaybolmadığı, sadece dönüşüme uğradığıdır. Esasen, kullanılmış her şeyi
yeniden ilk haline dönüştüreceğim. Bu, örneğin nükleer santrallerin
çalışamaz hale gelmesi anlamına gelebilir.

" Ve maden ilk haline dönüşecek, öyle mi?"

Dönüşebilir. Eğer Dünya hayır derse, o zaman onun için yeni mâden
cevheri yaratacağız. Sizin boyutunuzda kütle dönüşüme uğratılabilir
ama yaratılamaz.

Ama benim kökenim nedeniyle ve bana bahşedilmiş yaratıcı güç ile ben
yeni kütle -petrol, gaz, maden cevheri- yaratabilirim.

" Sizin yavaş yavaş gelmeniz atmosferi nasıl etkiliyor?"

Hızlı gelmem yeryüzündeki tüm yaşamı yok edeceğinden Dünya yavaş


gelmemi istedi. Ayrıca o benden bu yeri daha fazla oksijenlendirmemi
istedi. Şu anda oksijenleşme diğer varlıkların faaliyetleriyle yaratılıyor,
ama buna katkıda bulunulabilir. Dünya, oksijen oranını bir zamanlarki
düzeyine, yani %40'a çıkarmak isteyebilir. Şu anda ortalama olarak
bulunabilecek en yüksek oran %19'dur.

Ama bazı kentlerde % 10-12 ya da en fazla %15 oranında oksijen


bulunur. Oysa bir buçuk milyon yıl önce, yani Dünya hâlâ iyi
durumdayken, sizin bedeniniz

%40 oksijenli bir çevrede işlev görmesi için tasarlanmıştı.

"Kendimizi bu kadar yorgun hissetmemizin nedeni bu mu?"

Evet, aynca depresyon halinde olmanızın nedeni de bu. Eğer %40


oranında

oksijen bulunan bir çevrede olsaydınız depresyon geçiremezdiniz.


Aslında duygusal hastalıklar olan tüm zihinsel hastalıklar oksijen-dolu bir
atmosferde işlev yapamayacağı için ortadan kalkardı.Ve kanser gibi
diğer birçok hastalığın da sıklığı ve XIV

şiddeti son derece azalırdı.

"Bu yüzden mi solunum yöntemlerinin bize daha çok yardıma olacağını

söylediniz?"

Evet, sizin yaşam gücü dediğiniz Işık da ne kadar çok olursa o kadar
etkili
olur.
"Üstat Zoosh, ozon deliğinin gerçekten buzulları eritecek bir şey
olduğunu

söyledi, çünkü Dünya daha fazla suya sahip olmak için buzulları eritmek
istiyormuş. O halde ozon deliğinin onarılması gerekiyor mu?"

Bu deliği şimdilik onarmayacağız. O delik atmosferde belli sızıntılara


neden oluyor ama bir yandan da Dünya sizin maddesel öğretmeniniz
olarak misyonunu

yerine getirmek ister görünüyor.

Siz Dünya'ya nüfuz ederken ya da onu kuşatırken, biz sizin bedeniniz


içinde

mi yaşıyor olacağız?"

Evet, yörüngeniz değişmese de esasen ben Dünya'yı kendi bedenim içine

alıyor olacağım. Siz bir Yaradan rüyası yaşayabilirsiniz. Uyku halinde


Yaradan rüyası görmek, bu rüya içinde devam eden birçok tabaka
olduğundan, biraz karmaşık gelebilir. Çünkü Yaradan için her şey aynı
anda olmaktadır. Böylece, rüya halindeyken her şeyin aynı anda olduğu
bir zamansızlık duygusu hissedeceksiniz.

Uyandığınız zaman, zamanlı dünyanızla, olayların zaman içinde birbirini


izlediği dünyanızla tam senkronize olmadığınızı hissedebilirsiniz, bu da
kendinizi tuhaf hissetmenize yol açabilir. Neredeyse -her şey
beklediğiniz gibi görünse bile- yanlış bir yerde olduğunuzu
hissedebilirsiniz. Bu dikkatinizi çekecek bir etkidir. Hayır,
delirmiyorsunuz. Dünya ve ben çok dikkatli bir biçimde etkileşimi
sürdürürsek, bu durum sizin maddesel ve ruhsal üstatlık derslerinizi
hızlandırabilir, böylece hedeflerinize ulaşıp devam edebilirsiniz. Siz bir
kez hedeflerinize ulaştığınızda, biz tekrar Dünya'yı eski haline
döndürme, bütünlüğüne kavuşturma işini sürdürebiliriz.

"Öyleyse siz gerçekten daha fazla Işık getiriyorsunuz ve Işık ile oksijen

daha hızlı ilerlememize yardımcı olacak..."

Evet. Ama onlan yanımda getirmiyorum; ben onlan yaratabilirim. Sizin


anlayabileceğiniz şekilde ifade etmem zor, ama benim fizik yasalannı
ihlal etme ve onlan görünüşte yoktan var etme iznim var. Oysa onlan
başka bir yerden getirip burada tezahür ettiririm.

"Siz, büyük devletlerin toprağa ve denizlere radyoaktif atık madde


boşaltmaları sonucunda oluşan hasar gibi şeyleri de onarabilir misiniz?

Evet. Tabii, bu onlann bir kısmıyla başa çıkmak zorunda kalmayacağınız

anlamına gelmez. Dünya benim yavaş çalışmamı istiyor. Ve yavaş


çalışmamın

sonuçlanndan biri olarak, siz zaman zaman başa çıkmak zorunda


kalacağınız şeylerle karşılaşacaksınız. Eğer hızlı çalışsaydım, Dünya'yı
çok kısa sürede eski haline döndürebilirdim, ama tabii o zaman da siz
yaşayıp bu olaya tanık olamazdınız.

"Bu mevcut bedenlerimizle bir sonraki boyuta geçmemizin belli bir


amacı

var gibi görünüyor..."

Evet, burada sergilediğiniz çeşitli yanlış fikirlerin sonucunda


kazandığınız deneyim ve bilgeliği bir üst boyuta taşımanız önemli; işlerin
nasıl yürüdüğü gibi, nasıl yürümediği bilgisini de birlikte getirmeniz
gerekiyor. Üçüncü-boyut Dünyası'nın anılanm da hücresel bir bellek
içinde dördüncü-boyut Dünyası'na taşımak zorundasınız. Böylece aynı
hataları yapmayacaksınız. Siz şu anda hücresel bir bil-XV
geliğe sahipsiniz, ama tamamen içgüdüsel olmadıkça onun ortaya
çıkmasına izin vermiyorsunuz, oysa birçok hayvan türü hücresel
belleğinin içgüdüleri vasıtasıyla işlev görmesine izin veriyor. Dördüncü-
boyuta geçtiğinizde hücresel belleğinizden yararlanacak, daha içgüdüsel
davranacak, sezgilerinize güveneceksiniz ve sonuç oiarak şimdi
kullandığınız ve "kanıtlayabileceğiniz" şeylere dayanan yavaş

analiz sistemi y e r i n e , gerçek düşünme ve davranma kapasitenizi


kullanıyor olacaksınız.

"Foton kuşağı ile ilgili söylenen karanlık gunier vé !ş~Ji j5??kri


hakkında ne

söyleyeceksiniz? "

Bunun da gerçekleşeceğini sanmıyorum. Gerçekleşebilirdi ama Dünya


Ana,

birçok insanın korku ve dehşete kapılarak panik içinde yanlış sonuçlara


yol açmasından çekinerek bunun gerçekleşmemesi konusunda ısrar etti.

***

Aşağıda, 23 Şubat 1995'de ruhsal rehberler Thenan, Atlanto, Lenduce ve

Vywamus'tan alınan mesajları sunuyoruz:

Thenan: Foton kuşağı Dünya'nın yeni bir boyuta geçişinin işaretidir; yeni

bir enerji düzeyiyle bütünleşmeye doğru bir adımdır. O, Dünya'nın


bütünleşmesi gereken bir enerji kütlesidir ve böylece yeni boyuta doğru
bir sıçrama taşı oluşturacaktır. Dünya, Galaktik Hiyerarşi'deki yerini
alabilmek için onunla bütünleşmeli ve onunla başa çıkmalıdır. Galaktik
Hiyerarşi'den söz ederken, Dünya'nın çeşitli bilinç düzeylerinin
gelişimini desteklemedeki kendi yerini tanıyıp bilmesini kasted yoruz.
Geçmişte o bunu bir anlamda bilinçaltı düzeyde yaptı ya da İlahi Plân
tare fından başlatılan otomatik bir düzeyde sürdürdü, ama artık Dünya
bir özgür irade duygusu kazanıyor ve seçimler yapan ve Galaktik
Merkez ile ve Galaktik Hiyerarşinin diğer üyeleriyle aracılara ihtiyaç
duymadan direkt olarak iletişim kuran bilinçli bir varlık haline geliyor.

"Foton kuşağı nedir ve tam olarak ne yapar?"

O galaktik merkezden, Dünya'nın bir sonraki boyuta geçişine yardımcı


ola-

k enerji düzeyine inmiş enerji akışıdır. Onun, Dünya'nın tekâmül spirali


içinde ileri doğru büyük bir hamle yapmasını sağlamak üzere
tasarlandığını düşünebilirsiniz. Foton kuşağı yabancı ve yeni bir
kuvvettir, onunla fiziksel düzeyde ilk kar

şı aşıldığında anlaşılması zordur, ama o tahlil edilecek, hazmedilip


özümsenecek ve en sonunda Dünya'nın işlevsel bir parçası olacaktır -bir
sonraki enerji boyutuna ulaşmayı sağlayan bir parça. Fiziksel düzeyde
bu, Dünya'nın foton kuşağının akışı içine girmesi anlamına gelir ve o
Dünya'nın içinde yol alacağı yeni bir enerji alanı, yeni bir Işık alanı
sağlar. O bir sonraki Işık düzeyidir.

"Biz mi bu enerji alanına doğru ilerliyoruz, yoksa o mu Dünya'nın içine


giriyor? Ne kadar süreyle onun içinde kalacağız?"

Dünya'nın her zaman bu alanın içinde olageldiğini söyleyebiliriz. O şimdi

onu tanıyor ve onun içinden geçme etkisi ya da algısı, Dünya bir sonraki
boyutun anlayışıyla bütünleşene kadar sürecektir. Bu yüzeysel olarak
yirmi yıl sürer, ama bu yeni enerjinin anlamını ve potansiyelini tam
anlamıyla hazmetmek belki iki bin yıl alacaktır.

"Foton kuşağının insanlar için anlamı nedir?" »

İnsanlık bu yeni potansiyeli fark etmeye çok yaklaşmış durumda ve


birkaç
yıl içinde bunu başardığında bu büyük bir açılış gibi olacak ve öyle parlak
bir Işık akışı olacak ki adeta birçoğunuzun gözlerini kamaştırıp kör
edecek. Ve bu körleş-
XVI
me bir karanlık yaratacak, ama bu geçici bir karanlık olacak, çünkü
buradaki Işık potansiyelini tanıdıkça ve onunla bütünleştikçe bu İşığın
aslında sizin bir parçanız olduğunu, sevginizin bir parçası olduğunu ve
içine doğru genişlediğiniz Yaradan

'ın bir parçası olduğunu idrak edeceksiniz.

"Foton kuşağı insanların günlük yaşamlarını nasıl etkileyecek? Biz şu


anda

onun enerji alanı içinde miyiz?"

Siz "Uyumlu Hizalanma" (17 Ağustos 1987) tarihinden beri onun enerji
alanı içindesiniz. Onu o tarihte algılamaya başladınız ve onun etkisi,
yoğunluğu katlanarak artıyor; şimdi ise bu yoğunluk çok hızla büyüyor.
Işığa açık olanlar içlerinde bir gC"iş!**-me, yaratıcılık, enerji, coşku,
umut, sevinç hissediyorlar ve büyük şeylerin meydana geleceği, büyük
bir yardım ve başarının geleceği yönünde bir beklenti duyuyorlar. Onu
görenler ama onu ve tüm anlamını kendileri için kişisel olarak kabul
etmeye tam hazır olmayanlar belki biraz yorgunlar ve hangi yöne
gideceklerini henüz tam bilemiyorlar. Çoğu, sırf oradaki enerjinin
gücüyle -bu yeni enerji onu (enerjiyi) kullanma konusundaki tüm kuşku
ve korkularını süpürüp götürürken- hızla onu kabul etmeye hazır hale
gelecekler. Genişlemeyi reddedenler, eski düşünme biçimlerine sıkıca
sarılanlar, bu fiziksel realitenin tüm varlıkları olduğu fikrine yapışanlar,
bu marazi bağlılıklarının, engellerinin, olumsuzluklarının hapsine daha
çok gömülecek ve içe doğru patlama gibi bir şey yaşayacaklar; onlar
kara bir delik tarafından emilmiş gibi gidecekler. Bu varlıkların çoğu,
kendilerine -biraz daha ağır hareket eden ve- bu kadar hızla değişip
genişlemelerini gerektirmeyen bir boyuta gitme fırsatı veren kazalar ve
doğal felaketler yoluyla bi"
fiziksel boyuttan ayrılacaklar.

"O son zamanlarda mı hızlandı? Onun içine daha yeni girdiğimizi


düşünmüştüm. "

Dünya kabul devrelerinden geçtikçe siz de onun içine daha çok


giriyorsunuz; Dünya bu yeni enerjiyle bir süre bütünleşiyor ve sonra bir
büyük enerji parçası daha alıp bir süre de onunla bütünleşiyor, böylece
süreç adım adım ilerliyor.

Sanki akış orada ve Dünya ondan koca bir kucak dolusu alıp kendi Işık
benliğine katıyor ve onun içinde genişliyor ve sonra yeniden bir kucak
dolusu alıyor.

"Foton enerjisi başka hangi gezegenleri etkileyecek?

O belli bir dereceye kadar tüm gezegenleri etkileyecek, ama Dünya, onu
bu

enerjiyle diğer gezegenlerden daha çok etkileşim içine sokan özel bir
enerji düzeyinde iş görüyor. Bu enerji Pluto ile de bir hayli etkileşim
içinde ve onun yörüngesi biraz değişebilir. Pluto, Dünya'ya oranla daha
yüksek bir titreşim uyumluluğu içinde etkileşimde bulunuyor. Venüs pek
etkilenmiş durumda değil; Merkür'ün

enerjisi ise hızlanacak. Güneşin enerjisi bazı yönlerden yoğunlaşmış


görünecek ve diğer yönlerden daha soğumuş görünecek. Güneş lekesi
faaliyeti düzensiz olacak ve güneş lekeleriyle ilişkili yeni elektriksel
parçacıklar keşfedilecek. Mars biraz olumsuz biçimde etkilenecek ve
enerjisinin bir kısmı geri çekileceğinden daha karanlık görünecek.
Jüpiter bir anlamda foton kuşağının enerji akışını bekliyordu, onu
karşılamaya hazırlandı ve onunla şimdiden bütünleşti; böylece Dünya'ya
bir denge noktası ya da "Bak ben şimdiden başardım, sen de
başarabilirsin," diyen bir yol gösterici görüntü sunuyor. Satürn 'ün
enerjisi çarpıcı biçimde değişecek. O, sınırlayıcı bir etkiye sahip bir
gezegen olmak yerine, aniden bir sonraki boyuta bir köprü haline
gelecek. Bu sınırlayıcı etki tam tersine duvarların yıkılmasını,
bölünmelerin ortadan kalkmasını ve birçok insanın farklılıklar yerine
benzerliklerini görmelerini sağlayan anlayışlara yol açacak. Bu
Uranüs'ün enerjisine çok benzeyecek ve Uranüs çok önemli bir hale
gelecek. Onun halleri, belirli devrelerden ge-XVII

çişi önem kazanacak. Neptün foton kuşağına hiçbir tepki göstermiyor ve


eğer siz onun spiritualité ve ben-merkezci olmayan düzeyinde iş
görebilirseniz, dengeleyici bir etki sağlıyor. Chiron gezegeni foton
kuşağının enerjisiyle neredeyse anlamdaş, böylece önünüzdeki birkaç yıl
içinde Chiron'la ilgili daha çok şey keşfedilecek.

***

Atlanta: Foton kuşağının yarattığı gürültü ve karışıklığı gözlemliyorum


ve

onun Dünya'ya sunduğu potansiyele ve Dünya'nın kalbi olan varlıkların


kalbinde yarattığı etkiye dikkat ettim. Siz bu foton kuşağına henüz
kullanmayı ve kontrol etmeyi öğrenmediğiniz yeni bir sevgi düzeyi
olarak bakabilirsiniz. Bazılarınız için bu yeni enerji kalpte bir hayli
genişleme yaratıyor görünecek. Diğerleri için anormal ritimler
yaratacak, ve anormal kalp ritimleriyle ilgili yeni hastalıklar ve hastalık
belirtileri ortaya çıkacak. Bunlar nadiren öldürücü olacak, ama bir süre
epeyce heyecan ve telaş yaratacak. Bu hayata yalnızca fiziksel bakmaya
saplanmış kişilerin kalplerini daha çok incelemelerine yol açacak.

Ruhsal düzeyde, Yeni Çağ psikologları ve fiziksel, zihinsel, duygusal ve

ruhsal bedenlerin bütünlüğe kavuşturulması ve fiziksel benlikle birlikte


yüksek benliğin de kullanılması konusunda çalışan metafızikçiler için,
sevginin nasıl şifa verici olabileceği, sevginin gruplar içinde nasıl gerçek
enerji düzenleri sağladığı konusunda birçok yeni idrak ortaya çıkacak.
Ayrıca fizikçiler ve kimyagerler için sevginin yaşamı, beden kimyasını ve
türler arasındaki etkileşimi nasıl etkilediği yolunda bazı yeni ve ilginç
keşifler olacak.

"Dünya sizce ne kadar süreyle bu enerjiyleelkileşim içinde olacak?"


Dünya daima bu enerjilerle etkileşim içinde olmuştur. O şimdi bu
etkileşimin farkına varmaya, onu idrak etmeye başlıyor, ve bu
önümüzdeki birkaç yıl içinde daha aşikâr hale gelecek ve yirmi yıl içinde
de zirveye ulaşacak ve o zaman da Dünya onun içinden geçmiş olacak.
Ama etkileri, onunla bütünleşip özümsemeniz için kalacak. Dünya bu
foton kuşağından nispeten kısa bir sürede geçer, ama etkileri kalır, bu
sanki Dünya onun içinden geçişi yavaşlatır gibidir ve onunla bütünleşene
ve ihtiyacı olanı alana kadar -ya da tam tersine, ondan geçmenin
sorunlarını çözene kadar- bu enerjinin mevcudiyetini yeniden
canlandırmayı sürdürmesi gibidir.

"Yani, siz onu henüz buraya gelmiş, henüz geçmekte olduğumuz bir şey
olarak değil, daima burada olagelmiş bir şey olarak görüyorsunuz, öyle
mi?"

Sizin ardışık (birbirini izleyen) zamanınız içinde, o sizin geçmekte


olduğunuz bir şeydir, çünkü o sizin bir sonraki şeye geçmeden önce
farkına vardığınız bir şeydir. Sonsuz şimdi'de ise o daima bu genişleme
düzeyinde var olagelmiştir.

"Bize söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?"

Başkalanyla nasıl iletişim kurduğunuza çok dikkat edin. İletişiminizin


kalpten mi, yoksa ikinci, üçüncü çakradan mı geldiğini değerlendirmeyi
öğrenin. Başkalarını oldukları gibi kabul etmeyi öğrenin ve onlan
koşulsuz olarak sevin ve karşılaştığınız yeni deneyimlerin sunduğu
dersleri ve genişlemeyi kabul etmeye hazır olun. Birçok yeni deneyim
yaşanacak ve insanlık kendisine yeni bir gözle bakmaya zorlanacak. Bu
bir süre rahatsızlığa, kuşkulara ve benlik içinde kimlik kaybına neden
olacak ve bu bir anlamda sizin akıl sağlığınız ile, kim olduğunuz bilgisi ile
ve bir Dünya varlığı olarak kimliğiniz ile bağlantınızı oluşturacağından,
bu köprülere, bu başkalarıyla iletişim kurma yeteneğine ihtiyacınız
olacak. Bu yeni enerji bazı bireyleri fiziksel varoluşa bağlı olmadıkları
bir hale itebilir ve on-XVIII
lar Dünya'dan uzaklaşır görüneceklerdir. Güçlü olanlar ve Dünya'ya.
insanlığa sevgi duyanlar, bu sevgi sayesinde, bu enerjiyi -fizikselliklerini
yitirmek yerine-tekâmül ve genişlemelerini destekleyecek şekilde
Dünya'ya demirleyebileceklerdir.

"Peki şu anda insanlığın durumu sizce nasıl? Büyük çoğunluğun bu


enerji

içinde iş görebilip yüksek boyutlara geçebileceğini düşünüyor


musunuz?"

Sürekli olarak bu oran artıyor, birçok varlık uyanıyor. Önümüzdeki bir


bu

çuk yıl içinde daha birçok insan ruhsal konularla, gezegenin durumuyla
ilgilenmeye başlayacak ve hayatın sadece kendi gereksinim ve arzularını
tatmin etmekten daha fazla şey içerdiğini anlayacak. Bu enerji bireyi
kendisinin dışına taşıyor, genişlemiş iletişime ve daha büyük bir grup
farkındalığına götürüyor; ve bu nihai birliğe doğru ilerleyişin bir
parçasıdır. Böylece, birliği hissedebileceğiniz ruhsal deneyimler daha sık
tekrarlanacak. Meditasyonlannızda yüce varlıkların mevcudiyetini ve
yüksek benliğinizle birliği hissetmeniz daha kolay olacak.

***

Lenduce: Foton kuşağı ile etkileşimi bir dans olarak görebilirsiniz.


Dünya

çok daha enerjik olan, ama bir anlamda kaygan, tutunulması, anlaşılması
ve ileti

şim kurulması zor bir dans arkadaşı ediniyor, ve Dünya bu enerjiyle


çalışmanın yeni bir yolunu keşfetmek zorunda. Bu fiziksel düzeyde yeni
bilimsel kuramlar, teknolojiler geliştirerek ve onlan yeni biçimlerde
uygulayarak başanlabilir.
Foton kuşağının Dünya'da sahip olduğu gerçek etkinin ne olduğuna
henüz

tam karar verilmemiştir, ve Dünya'nın ve hepinizin ona nasıl tepki


göstereceğinizden tam emin değiliz, o yüzden çok kesin tahminlerde
bulunamayız. Ne olacağıyla ilgili bazı varsayımlarda bulunulmuştur, ve
depremler ve diğer felaket tahminleri gibi, bunlar bazen gerçekleşir
bazen de gerçekleşmez. Her şey öyle hızla değişmektedir ki titreşimsel
akış her zaman tutarlı değildir. Eğer Dünya'nın her parçası yeni
enerjileri aynı şekilde ve aynı hızla kabul etseydi, o zaman bir tahminde
bulunabilirdik; ama böyle olmuyor. Ancak büyük bilinç aydınlanmalarının
ve aynı zamanda yeni fikirlere karşı büyük bir direncin olacağını
kesinlikle söyleyebiliriz.

"Foton kuşağı bir varlık ya da bir şey tarafından mı çağrıldı? Yoksa o


oradaydı da biz o bölgeye mi girdik?"

O, bu enerji alanının onun içinden aktığı bir uzay bölgesidir, ve güneş


sistemi şimdi bu uzaydan geçmektedir.

"O niye oradadır?"

O uzayın, galaksinin enerji düzeninin bir parçasıdır. O Galaktik


Merkez'den

gelen bir enerji akımı, spiral çizen kollardan birinin parçasıdır, Işığın
galaksi boyunca süren manyetik akışının bir parçasıdır.

"Peki, galaksinin diğer kısımları da onun içinden geçtiğinde ne olur?"

Enerjik olarak, galaksinin manyetik şekli dev bir halkaya benzer, bunun

merkezinde güç o kadar büyüktür ki manyetik etki sıfırlanır. Ama, bu


halkanın çevresini kuşatan, Galaktik Merkez'i çevreleyen bir spiral
enerji vardır ve o, bir anlamda, galaksinin uzayını belirler. Bu, bu
galaksideki belli varoluş düzeylerini belirleyen o halka şeklindeki uzayın
etrafında devinen spiralin bir veçhesidir.
Farklı titreşim hızlannda farklı halkalar vardır ve bunlardan biriyle
uyumlandığı-

nızda, bir anlamda tüm o boyutla bütünleşirsiniz. Böylece Dünya'nın bir


parçası, yeni boyutun farkındalığıyla -sadece çevrenizdekilerle ve
Dünya'dakilerle değil, güneş sisteminin ve galaksinin diğer bölümleriyle
de daha fazla iletişimin olduğu-X I X

dördüncü boyut farkındalığıyla bütünleşmektedir.

"Bu üçüncü-boyuttaki farkındahğı örten perdenin incelmesi anlamına


geliyor?"

Perdeler tamamen değil ama büyük ölçüde kalkacak. Böylece,


medyumların sayısı en az on kat artacak.

"Daha önce, gizli hükümet ve uzaylı müttefiklerinin sadece henüz Işığa

sahip olmayan bölgeler olduklarını söylemiştiniz. Şu anda onlara ne


olduğunu

söyleyebilir misiniz?"

Işığı ideal biçimde kullanamadıkları için -siz nasıl Dünya'nın Işıklı


kısımlarına çekiliyor ve onları ruhsal tekâmülünüz ve çalışmanız için bir
kaynak olarak kullanıyorsanız- onlar da aynı şekilde Işıksız kısımlara
çekiliyor ve onları bir enerji kaynağı olarak kullanıyorlar.

"Peki, biz yüksek boyutlara geçerken onlar bizi engellemeye çalışacaklar

mı? Onlar değişim geçirip bize mi katılacaklar, yoksa savaşacaklar mı?"

Onlar ilişki kurabildikleri enerji düzeylerine bağlı kalacaklar, böylece


yeni enerjilerle hareket edenler bir anlamda onlardan daha hızlı ilerliyor
olacaklar ve siz bir sonraki titreşim frekansına geçerken onlar yavaş
yavaş ortadan kaybolacaklar. Eski titreşim düzeylerinde kalanların
onlarla sorunları olacak, yeni titreşim düzeylerinde bulunanlar ise -o eski
düzeye inmeyi seçmedikleri sürece- artık onları göremeyecekler.

"Öyleyse bu noktada Yerküre değişiklikleri konusunda neyle


karşılaşacağımızı kimse gerçekten göremez mi?"

Eh, söylememize izin verilenden daha çok şey gördüğümüzü


söyleyebiliriz;

izin verilmez çünkü gördüğümüz şeyi yaratmış da oluruz. Siz de


gördüğünüz şeyi yaratırsınız. Eğer bazılarınız medyum kanalıyla alınan
bilgileri ayırt etmeyi öğren-selerdi, o zaman belki daha özgürce
konuşabilirdik; ama çoğunuz bu bilgileri mutlak doğru olarak kabul
ediyor ve onu yaratmaya başlıyorsunuz, bu yüzden bizler ne tür fikirler
ektiğimize çok dikkat etmek zorundayız. Biz size çeşitli fikirler sunmak
ve onlar arasında size en iyi ve uygun geleni seçme fırsatı vermek
istiyoruz.

Siz daha çok ayırt etmeyi öğrenene ve yaratıcı gücünüzün ve seçme


yeteneğinizin bizimki kadar geçerli olduğunu öğrenene kadar biz bir
anlamda size çocuk gibi davranmak ve çocukların işitmesinde sakınca
bulunmayan şeyleri söylemek zorundayız.

Bu sizden bilgi esirgediğimiz anlamına gelmez. Yeni fikirlere açık olanlar

ve zihinlerini esnetebilenler satır aralarını okuyabilir ve başkalarının


işitemedikle-ri şeyleri işitebilirler. Bu kısmen, medyumik bağlantılarla
sağlanır ve sizin yeni fikirlere açık oluşunuz gelen düşünceleri nasıl
kabul ettiğinizi belirler.Yeni fikirlere karşı daha alıcı olan ve eski
sınırlamalarınızın dışına çıkmanızı sağlayacak bir enerji formatının sizin
enerji yapınız üzerine yerleştirilmesini isteyebilirsiniz. Bunu yaptığınız
zaman, değişikliklerin gelmesine hazır olun ve bir zamanlar çok de

ğerli ya da gerekli olduğunu düşündüğünüz şeylerin kaybından dolayı da


üzüntü ve pişmanlık duymayın.
"Eğer kendimizi bu yeni fikirlere açarsak, hangi eski yapılar ve fikirler
çekilip gidecekler?"

Sınırlarınız, kısıtlılığınız hakkındaki fikirleriniz. Genişlemenize ve kendi


hakkınızda yeni şeyler keşfetmenize olanak veren yeni fırsatların ortaya
çıktığını göreceksiniz. Bu bazılarınız için heyecan verici olacak;
bazılarınıza ise, dünyanız XX

sona ermiş de onu yeniden inşa etmek zorundaymışsınız gibi görünecek.

***

Vywamus: Dünya yeni bir düzeye geçiyor ve o sizin kim olduğunuzu


berrak biçimde görmenizi engelleyen perdeyi yırtan bir enerjiyi yardıma
çağırdı; foton kuşağı, sizin kim olduğunuz ve Dünya'nın ne olduğu
hakkında bütünüyle yeni bir idrak sağlayacaktır. Ozon tabakasının
akışında bazı istikrarsızlıklar ve değişmeler görülecektir. Onun içinde
bazı yeni unsurlar ve ondan yayılan bazı yeni enerjiler keşfedilecek. Ve
onun gezegenin sağlık durumunu ne kadar yansıttığını yeniden
keşfedeceksiniz.

"Öyleyse bu enerji Dünya tarafından yardıma çağrıldı."

Bu enerji zaten oradaydı ama Dünya şimdi onunla ilişki ve etkileşime


girdi.

Bu yürürlükte olan bir plânın bir parçasıdır; bir anlamda, Dünya'nın


hazır olduğu zaman bu enerjinin himayesini dilemesine önceden karar
verilmişti.

"Bu enerji Dünya'ya ve insanlığa nasıl yardım edecek?"

O benliğinizdeki daha ince ve üstün enerji yapılarına ulaşabileceğiniz


yeni

açılışlar, yeni kapılar yaratacaktır. O hücreler ve DNA çevresindeki bazı


engelleri ortadan kaldırarak onlan yeni enerjilere daha yanıt verici hale
getirecektir. Böylece Işık ile çalışarak, olmak istediğiniz hali
imgeleyerek, yani fiziksel bedeninizi dengelemek ve titreşim hızınızı
yükseltmek için tüm yeni bilgi ve teknolojileri kullanarak kendinizi
dönüşüme uğratmanız daha kolay hale gelecek. Elektronik donanımla
ilgili bazı teknolojiler -ışıklar, renkler, müzik, titreşim- çok daha rafine
ve bütünleşmiş hale gelecek ve etkileri de şiddetlenecek. Bir anlamda,
onlar şimdi süptil düzeylerde çalışıyorlar ve etkilerini sınamak zordur.
Ama Dünya bu süptil titreşim hızlanna geçtikçe, onlann etkileri daha
aşikâr hale gelecek: İnsanlar bu teknolojilerle çalışmanın yeni yollarını
geliştirecekler.

İmgeleme ve meditasyon vs. yoluyla birçok değişiklik yaratmak


mümkündür ve bunlar teknoloji ile güçlendirilebilir. Teknolojinin
gelişimi, bilincin gelişiminin, insan zihninin hayatın fiziksel veçhelerini
etkileme yeteneğinin gelişiminin bir parçasıdır. Bu madde üzerinde
hâkimiyet kazanıp, onu yaratıcı biçimde yönlendirmenin bir yoludur.

"Birkaç yıl önce fiziksel bedendeki Işık oranı -Işık bedenin ne kadarının
aktive edildiği- konusunda seminerler vermiştiniz. Şu anda insanlıkta
Işık oranının

yükseldiğini söyleyebilir misiniz?"

Evet, çoğunuz o zaman hazır olanın büyük bir kısmıyla bütünieştiniz; ve


bu

yeni potansiyelin daha çoğu geldikçe, siz genişlediniz ve bu kez daha


büyük bir parça Işık istediniz. Bu bir anlamda zorluğu artırdı ve çalışma
yükünüzü ağırlaştırdı, bu yüzden şu anda gerçekten fazla bir ilerleme
görmüyorsunuz. Kaydettiğiniz gelişmeyi göremiyorsunuz, çünkü bir
zorluğun kolaylaştığı noktaya ulaştığınızda, yeni bir genişlemeyi
(tekâmül hamlesini) davet etmiş olursunuz ve yine %75 başa-n
durumundan %50'ye gerilemek zorunda kalırsınız. Yansıyla
bütünleştiğiniz

(özümsediğiniz) yeni bir düzeyi davet ettiğinizde, %75 ya da 80'e


ulaşana dek çalışırsınız. İşler gerçekten kolaylaşmaya başladığında ise
yine yeni bir düzeyi davet edersiniz. Işığın Dünya üzerinde bu kadar hızlı
genişlediği, değil milyonlarca yıldır, son zamanlarda bile görülmemiştir.
Ve bu yeni Işık düzeyleriyle bütünleşmek için öylesine çok çalışan
varlıkların coşkusu yüzünden, Dünya'nın bu yeni düzeye geçişi başanyla
gerçekleşmektedir. Bu genişlemede hâlâ bilinmeyen parametreler vardır,
hâlâ içeri nüfuz eden ve orada burada sorunlara neden olan bilinmeyen
unsurlar vardır ama genelde işler yolunda gitmektedir.
XXI
"Öyleyse insanlık kalıp gezegene yardım etmekten çok, kalıcı olarak
dışına

çıkmayı seçebilecek kadar yeterince Işık ile bütünleştiği bir noktaya


gelecek mi?"

Birçoğu şimdiden bunu başardı ama yine de gezegeni bırakmamayı seçti,

çünkü burada her şey daha yeni yeni güzelleşmeye, heyecan verici
olmaya başlıyor ve daha önce meydana gelmiş tüm genişlemeyi aşacak
bir genişleme potansiyeli var. Ve bir lunapark aracında hızla yapılan
gezinti gibi, son büyük ve güzel dönüşten önce aşağı inmek istemezsiniz.

"Bu son büyük dönüş ne kadar yakın?"

Büyük olasılıkla, yirmi yıl içinde gerçekleşecek.

"Peki, biz onu nasıl algılayacağız?"

Genişleme, daha büyük bir anlayış, bir Işık patlaması olarak -bu
bireylere

göre değişecektir. Bu içinize büyük bir sevgi akışı olabilir, her şeyi
bastıran bir huzur olabilir, her şeye hâkim olan koşulsuz sevgi olabilir. Bu
tümüyle doyum ve heyecan verici olacak ve o noktada bir şeyin vuku
bulduğunu bileceksiniz. Çünkü ağır ağır, zahmetle çalışıp çok az bir
ilerleme kaydedip sonra yine zorluklara geri kayanlarınız, bu kez
gerçekten büyük bir sıçrama yapacaklar.

Enerjimizi genişletmek ya da aktive etmek için Dünya'nın enerji


hatlarıyla

en iyi nasıl çalışabiliriz?"


Yaşam hedeflerinizi, amaçlarınızı oluşturarak; sevgiyle hizmet etmeye
çalı

şarak ve karşınıza çıkan her fırsatı hizmet etme ve amacınızı


gerçekleştirme yolunda kullanarak.

"Öyleyse bunun gerçekten imgeleme tekniğiyle bir ilgisi yok..."

Dünya'nın enerji hatları sistemini gözünüzde canlandırıp enerjinizin bu


sistemle birlikte aktığını imgeleyebilirsiniz; bu kesinlikle bilinçaltınıza
yardımcı olacak, onu enerjilendirecek, onun iletişim kurmasına ve dışarı
uzanıp Dünya'nın enerji hattı sistemine girip, onun yaptığınız işte
desteğini sağlamasına olanak verecektir. Böyle imgelemeler kesinlikle
fiziksel düzeyde yaptığınız işi kolaylaştırır.

Bu tümüyle sizin simgenizdir: Fiziksel düzeyde yaptığınız iş ilahi bir


varlık olarak ne olduğunuzun simgesidir; ve ilahi bir varlık olarak
yaptığınız iş fiziksel düzeyde yaptığınız işle simgelenir.

"Peki, bu konuda ne yapabiliriz?"

Elinizden gelenin en iyisini sevgiyle yaparak, ondan öğrenebileceğiniz


her

şeyi öğrenmeye çalışarak. Bu kozmik benlik düzeyinde olan bitenin


küçük halidir.

Dünya'da küçük bir biçimde yaptığınız şey daha yüksek düzeylerde


benzeri bir akışın çok daha büyük bir ifadesini destekler.

"Biz Dünya'nın bedenine gerçekten çok zarar vermiş bulunuyoruz. Artık

farkındalığımızı genişlettiğimize göre, onu temizlemenin daha hızlı


yollarını keşfedebilecek miyiz?"

Kesinlikle. Dünya'yı iyileştirmek fiziksel bedeni iyileştirmek kadar


kolaydır. Bunu bilimsel yollarla yapmak mümkün olduğu gibi, mucizeler
yaratmak da mümkündür. Dünya'nın ihtiyaç duyduğu şeyin farkına
varanlar çoğaldıkça, bir

mucize ve hızlı iyileşme olasılığı da artar.

"21. yüzyılın başlangıcına yaklaşırken, ilerlememiz daha teknolojik mi


olacak, yoksa yaşamlarımız daha sade ve basit hale mi gelecek? Hangi
yönde ilerliyoruz?"

Bunların bir bileşimi olacak. Teknolojiler bir anlamda daha karmaşık ama

kullanımları daha basit hale gelecek. Fiziksel kazanımlar yoluyla doyum


bulma XXII

arzusundan uzaklaşılıp, hayatın desteklenmesine yönelineceğini


umuyoruz.

Ama her şeyin bu kadar emekle meydana getirilmesi gerekmeyecek,


çünkü

teknoloji genel olarak ulaşılabilir ve daha ucuz olacak.

"Peki, son olarak okurlarımıza ne söylemek istersiniz?"

Yükselişin artık sizin için bir realite olduğunu. Fiziksel bedenlerinizi


temizlemeyi sürdürmenizi ve çakralannızı dengeleme konusunda
çalışmanızı tavsiye ederim. Bu yeni enerjiler bedenlerinizle dengeli bir
biçimde bütünleş-

miyorlar, tıpkı Dünya'nın da yeni enerjilerle tam dengeli bir biçimde


bütünle-

şemediği gibi. Bir başka deyişle, bazı noktalar yeni enerjileri çok iyi bir
bi

çimde massederken, bazı noktalar ona direnecektir, bu yüzden her gün


çakralar üzerinde çalışmak çok iyi olur. Bunun yöntemine gelince: Her
bir çakrayı, yeni enerjileri içeri alıp onları yayan bir tür çark olarak
imgeleyin ve her birinin bunu aynı düzeyde yaptığını gözünüzde
canlandırın. Eğer içinizde neler olup bittiğini algılayabiliyorsanız, hangi
çakralann dengelenmeye, hangilerinin daha fazla enerjiye ihtiyacı
olduğunu fark edebilirsiniz. Eğer bu farkındalıktan yoksunsanız,
bilinçaltınıza, ihtiyaç duyulan şeyi ve her bir çakranızı eşit derecede
geçerli ve değerli gördüğünüzü gösterecek şekilde bu dengeyi
gözünüzde canlandınn. Bu şekilde, alt çakralara da üst çakralara olduğu
kadar dikkat gösteriyor ve birinci ve ikinci çakranızdan da, altıncı ve
yedinci çakranızdan beklediğiniz aynı şeyi bekliyor olursunuz.

Kalp çakranıza özel bir önem verebilirsiniz, çünkü o tüm çakralar


üzerinde etkilidir. O, varlığınızın merkezi ve bir Dünya varlığı olarak ruh
enerjileriyle bütünleştiğiniz noktadır. Kalbin, bu foton kuşağının
enerjilerini içine çektiğini ve onu dışan auranıza yaydığını ve aynca,
kalbinizle ayaklarınız ya da ayaklarınızın altındaki zemin arasında bir
enerji akımı yarattığını imgeleyebilirsiniz. Foton kuşağının enerjisi
ayaklannızın altındaki bu çakraya çekildi

ğinde, o sonra kalbi desteklemek üzere ayaklannızı, bedeninizi geçerek


kalbinize çıkar ve oradan yine dışan yayılır. Dünyayı bu enerji
ahşverişiyle destek-leyebilmeniz ve -kendi edindiğiniz sınırlamalar ve
algılar ortadan kalkarken-bu yeni farkındalık içinde kaybolmamanız,
fiziksel varlığınızdan çözülmeme-

niz amacıyla fiziksel odağınızı dengelemeniz, sürdürmeniz ve


ayaklannızı

yere sağlam basmanız için bu iyi bir alıştırmadır.

Bilinciniz üzerindeki perdeler ortadan kalkarken fiziksel bir varlık


olarak farkındalığınızı sürdürmeniz çok önemlidir. Aksi takdirde
çözülüp, yüksek enerjiler içinde dağılma ya da buradaki yaratıcı
gücünüzün gerçek genişlemesini veya güçlenmesini sağlayan fiziksel
düzeydeki bilinç odağını tümüyle yitirme eğilimi vardır. Potansiyeliniz
benliğin en yüksek titreşim düzeylerinde daima kullanılabilir durumdadır,
ama burada geliştiren şey bu potansiyeli fiziksel düzeyde kullanma
yeteneğidir. Bu potansiyeli fiziksel düzeye odaklaya-bildiğinizde, o
zaman yaratıcı gücünüzü gerçekten genişletebilirsiniz. Bu yeni
farkındalığı fiziksel düzeyde odakladığınızda, o kat kat büyür; eğer
Dünya ile olan güç bağlantınızı yitirirseniz, tüm ruhsal varlığınıza gelen
bu yeni titreşimi alamazsınız.

***
XXIII

You might also like