Kişilik Bozuklukları Ve Yeme Bozuklukları

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 12

Türk Psikoloji Yazıları, Haziran 2008, 11 (21), 65-73

Kişilik Bozuklukları ve Yeme Bozuklukları:


Etiyolojik İlişkiler ve Cevaplanmamış Sorular
Petek Batum
İstanbul

Özet
Kişilik bozuklukları ile yeme bozuklukları arasındaki ilişkiler son birkaç yıldır oldukça sık çalışılan bir konudur.
Bu makalede, kişilik bozuklukları ve yeme bozukluları arasındaki ilişkileri inceleyen araştırmalar ve etiyolojik
modeller bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Gözden geçirilen çalışmalar, bazı kişilik bozukluklarının belirli
alt tip yeme bozukluklarıyla beraber görüldüğüne dair tutarlı bulgular sunmaktadır. Obsesif kompulsif kişilik
bozukluğu gibi C kümesi (kaygılı/korkulu küme) kişilik bozuklukları çoğunlukla anoreksiya nervozanın kısıtlı
tipiyle beraber görülürken, sınır kişilik bozukluğu anoreksiya nervozanın tıkanırcasına yeme/çıkarma tipiyle
ve bulimia nervozayla birlikte daha sık görülmektedir. Kişilik bozuklukları ile yeme bozuklukları arasındaki
ilişkiyi açıklayan etiyolojik modellerin incelendiği çalışmalar ise kişilik bozukluklarının yeme bozukluklarının
öncülü olduğunu öne süren yatkınlık modelini desteklemektedir. Diğer taraftan, yeme bozukluklarının kişilik
bozukluklarına yol açtığını belirten karmaşık modeli test eden az sayıda geriye dönük çalışma, kişilik bozuklukları
semptomlarının, yeme bozukluğunun tedavisi sırasında yeme bozukluğu semptomlarıyla beraber azaldığını
göstermektedir. Ancak, hem yaygınlık hem de etiyolojik modelleri inceleyen çalışmalar yöntemsel sınırlılıklarından
dolayı net sonuçlardan ziyade birçok soru işaretini de beraberinde getirmektedir. Kişilik bozuklukları ve yeme
bozuklukları arasındaki karmaşık ilişkinin hangi model tarafından daha iyi açıklandığının ortaya çıkarılması için
ileriye dönük boylamsal çalışmalara ihtiyaç vardır.
Anahtar kelimeler: Kişilik bozuklukları, yeme bozuklukları, etiyolojik modeller

Abstract
The relationship between personality disorders and eating disorders has been mostly studied in recent years. From
a comprehensive perspective, this article reviews empirical studies as well as etiological models that examine the
relationship between personality disorders and eating disorders. Results of reviewed studies indicate that certain
personality disorders tend to co-exist as a comorbid disorder with specific subtypes of eating disorders. Cluster
C (anxious/fearful) personality disorders, like obsessive compulsive personality disorder are the most common in
restricting-type of anorexia nervosa, while borderline personality disorder is the most common personality disorder
in binge-eating purging type of anorexia nervosa and bulimia nervosa. Studies that examine the relations between
personality disorders and eating disorders with respect to etiological models support the predispositional model
which suggests that personality disorders precede and increase the risk of developing an eating disorder. On the
other hand, the results of studies that test the complication model, which states that eating disorder symptomatology
results in personality disorders, show that personality disorder symptoms decrease as a function of decreases in
eating disorder symptoms. However, due to methodological limitations, both prevalence studies as well as studies
that test the etiological models reveal a lot of unanswered questions rather than clear conclusions. Prospective
longitudinal research is needed in the future in order to have a better understanding of the complex relations between
personality disorders and eating disorders.
Key words: Personality disorders, eating disorders, etiological models

E-posta: petekbatum@yahoo.com
66 Türk Psikoloji Yazıları

Kişilik bozuklukları ile yeme bozuklukları ara- hastaların % 51’inde en az bir kişilik bozukluğu tanısı
sındaki ilişkiler üzerine son yıllarda pek çok çalışma olduğu saptanmıştır (Matsunaga, Kiriike, Nagata ve
yayınlanmıştır. Bu makalenin amacı, kişilik bozukluk- Yamagami, 1997).
ları ve yeme bozukluları arasındaki ilişkileri inceleyen Yeme bozukluklarının belirli kişilik bozukluğu
araştırmaları gözden geçirerek ortaya bütüncül bir ba- kümeleriyle olan görülme sıklığına bakıldığında,
kış açısı çıkarmaktır. Makalenin ilk bölümünde, kişilik yeme bozukluğu olan hastalarda % 26 ile en çok C
bozuklukları ile yeme bozuklarının birlikte görülme kümesi (kaygılı/korkulu küme) kişilik bozuklukları
sıklığı üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, kişilik (örn., obsesif kompulsif kişilik bozukluğu, bağımlı
bozukluklarıyla yeme bozuklukları arasındaki ilişkile- kişilik bozukluğu) görülürken B kümesi (dramatik,
ri açıklayan etiyolojik modeller ve bu modelleri görgül duygusal küme) kişilik bozukluklarının (örn., sınır kişi-
olarak inceleyen araştırmalar ele alınmıştır. Son olarak, lik bozukluğu, histrionik kişilik bozukluğu) yaygınlığı
kişilik bozukluları ve yeme bozuklukları arasındaki % 10 oranında rapor edilmiştir. A kümesi (garip/
ilişkinin incelenmesindeki sınırlılıklar, cevaplanmamış eksantrik küme) kişilik bozuklukları (örn., paranoid
sorular ve gelecekte araştırılması gereken konular kişilik bozukluğu, şizoid kişilik bozukluğu) ise yeme
tartışılmıştır. bozukluğu olan hastalarda en az gözlemlenen küme
olmuştur (Godt, 2002). Diğer bir araştırmanın sonuçları
Kişilik Bozuklukları ve Yeme Bozukluklarının da yeme bozukluğu olan kişilerde en çok C kümesi
Birlikte Görülme Sıklığı (kaygılı/korkulu küme) kişilik bozukluklarının görül-
düğünü desteklerken B kümesi (dramatik, duygusal
Son yıllarda yapılan yaygınlık çalışmaları, küme) kişilik bozukluklarının sadece bulimik semptom-
yeme bozukluğu olan bazı hasta gruplarında kişilik ları olan hastalarda görüldüğünü ortaya çıkarmıştır
bozukluklarının eş tanılı olarak görüldüğünü ortaya (Ilkjaer, Kortegaard, Hoerder, Joergensen, Kyvik, ve
koymaktadır. Godt (2002) tarafından yapılan bir ça- Gillberg, 2004).
lışmanın sonuçları, her üç yeme bozukluğu hastasında Özellikle, yeme bozukluklarının bazı alt tiplerin-
en az birinin kişilik bozukluğu tanısı olduğunu gös- de belirli tip kişilik bozukluklarına rastlanmaktadır.
termiştir. Bir başka çalışmada yeme bozukluğu olan Anoreksiya nervozanın kısıtlı tipinde ve tıkanırcasına
hastaların % 77’sinde bir veya daha fazla kişilik bo- yeme bozukluğunda en çok obsesif kompulsif kişilik
zukluğu tanısı saptanmıştır (Ro, Martinsen, Hoffart ve bozukluğu (OKKB) görülürken, anoreksiya nervozanın
Rosenvinge, 2005). Maranon, Echeburua ve Grijalvo tıkanırcasına yeme-çıkarma tipinde ve bulimia ner-
(2004) tarafından yapılan bir araştırmada ise yeme bo- voza tanısı alanlarda en çok sınır kişilik bozukluğu
zukluğu örnekleminin % 52’sinin herhangi bir kişilik görülmektedir (Sansone, Levitt ve Sansone, 2005; Ro
bozukluğunun tanı ölçütlerini karşıladığı gösterilmiş- ve ark., 2005; Maranon ve ark., 2004). Bir başka önemli
tir. Benzer şekilde, başka bir araştırmada yeme bozuk- bulgu da bulimia nervoza tanısı alan hastalarda birden
luğu olan hastaların % 49’unda da kişilik bozukluğu fazla kişilik bozukluğu tanısı olmasıdır. Sınır kişilik
tanısı görülmüştür (Inceoglu, Franzen, Backmund ve bozukluğundan sonra bağımlı ve histrionik kişilik bo-
Gerlinghoff, 2000). zuklukları da bulimia nervozayla birlikte görülmüştür
Kişilik bozuklukları ve yeme bozuklarının bir- (Wonderlich ve ark., 2007).
likte görülme sıklığı ile ilgili olarak yapılan farklı Bu bulgular, diğer yeme bozukluklarına göre
çalışmalarda rapor edilen değişik yüzde değerleri, farklı bulimia nervoza ile kişilik patolojisinin birlikte daha sık
örneklem gruplarının ele alınmasından (örn., yatan görüldüğüne işaret etmektedir.
hastalar veya ayakta tedavi gören hastalar), yöntemsel Cassin ve Ranson (2005) tarafından yapılan bir
farklılıklardan ve kişilik bozukluklarının tanımlan- meta-analiz çalışmasında farklı yeme bozukluklarıyla
ması ve değerlendirilmesindeki zorluklardan kaynak- birlikte görülen kişilik bozukluklarının yaygınlığı öz
lanabilir. Örneğin, kişilik bozukluklarının yapılandırıl- bildirimlere ve yapılandırılmış görüşmelere dayanan
mış klinik görüşmeler yerine sadece öz bildirimlerle araştırmalar için ayrı ayrı hesaplanmıştır. Sonuçlar,
değerlendirildiği araştırmalarda yeme bozukluğu olan kullanılan değerlendirmeler farklı olsa da benzer bul-
hastalarda kişilik bozukluklarının yaygınlığının şişiril- guların ortaya çıktığını göstermiştir. Buna göre, ano-
miş olarak ortaya çıktığı gözlenmiştir (Cassin ve Ranson, reksiya nervozanın kısıtlı tipinde en çok C kümesi
2005). (kaygılı/korkulu küme) kişilik bozuklukları (örn.,
Amerika Birleşik Devletleri dışında başka kül- bağımlı, çekingen ve OKKB) görülmüştür. Ayrıca
türlerde yapılan çalışmalar da yeme bozukluklarıyla OKKB, anoreksiya nervozanın kısıtlı tipinde ve
kişilik bozukluklarının beraber görüldüğüne dair ben- tıkanırcasına yeme bozukluğunda en çok gözlemlenen
zer bulgular ortaya koymuştur. Örneğin, Japonya’da kişilik bozukluğu olmuştur. Diğer taraftan, anoreksiya
yapılan bir çalışmada yeme bozukluğu tanısı olan nervozanın tıkanırcasına yeme/çıkarma tipinde ve
Kişilik Bozuklukları ve Yeme Bozuklukları 67

bulimia nervozada B kümesi (örn., histrionik ve sınır) yaygınlık çalışmalarının çok azında yeme bozuklukları
kişilik bozukları daha çok rapor edilmiştir (Cassin ve ve diğer Eksen I bozukluklarından oluşan klinik kont-
Ranson, 2005). rol grupları eş tanılı Eksen II bozuklukları açısından
Kısaca, araştırmalar tutarlı bir biçimde anoreksik birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Bu nedenle, kişilik bo-
hastalarda daha çok OKKB, bulimik hastalarda ise zukluklarının yeme bozukluğu olan hastalarda diğer
daha çok sınır kişilik bozukluğunun görüldüğünü psikolojik bozukluğu olan hasta gruplarına göre daha
ortaya koymaktadır. Diğer taraftan, tıkanırcasına yeme fazla görülüp görülmediğine ilişkin herhangi bir sonuca
bozukluğunu inceleyen az sayıda araştırma, bu alt varmak güçtür. Araştırmaların bir başka sınırlılığı ise,
grup yeme bozukluğu ve birlikte görülen kişilik bo- yeme bozukluklarıyla eş tanılı olarak görülen Eksen I
zukluklarıyla ilgili daha karmaşık bir tablonun varlığı- bozukluklarının göz ardı edilmesidir. Yeme bozukluğu
na işaret etmektedir. Bulgular, tıkanırcasına yeme bozuk- olan hastaların büyük bir çoğunluğunda depresyonun
luğu ile beraber en çok OKKB, OKKB’nin ardından eş tanılı olarak görülmesi özellikle, bulimia nervoza
ise en sık A kümesi (garip/eksantrik küme) kişilik ve sınır kişilik bozukluğu arasındaki eş tanılı ilişkiyi
bozuklukları, üçüncü olarak ise en çok çekingen kişilik inceleyen çalışmaların sonuçlarına gölge düşürmektedir.
bozukluğu ve sınır kişilik bozukluğunun görüldüğünü Depresyon ile sınır kişilik bozukluğu semptomları
açığa çıkarmıştır (Sansone ve ark., 2005; Cassin ve arasındaki örtüşme, yeme bozukluğu olan hastalara
Ranson, 2005). Tıkanırcasına yeme bozukluğunda A yanlış bir şekilde sınır kişilik bozukluğu tanısının
(garip/eksantrik küme), B (dramatik, duygusal küme) ve konmasına yol açabilmektedir (Pope ve Hudson, 1989).
C kümesi (kaygılı/korkulu küme) kişilik bozuklukların- Eş tanılı depresyonun değerlendirilmemesi, sınır kişilik
dan oluşan çeşitli tip kişilik bozukluklarının görülmesi, bozukluğunun yeme bozukluklarındaki görülme sıklığı-
yeme bozukluklarının bu alt tipindeki Eksen II bo- na dair şişirilmiş sonuçlar ortaya çıkarabilir.
zukluklarının daha heterojen olduğunu önermektedir.
Yeme bozukluğu olan hastaların kişilik özellikle- Kişilik Bozuklukları ile Yeme Bozuklukları
rini tanı kategorileri yerine boyutsal ölçümlerle incele- Arasındaki İlişkileri Açıklayan Etiyolojik Modeller
yen çalışmalar da belirli alt grup yeme bozuklukların-
da belirli kişilik özelliklerinin ön plana çıktığını des- Yeme bozukluklarıyla kişilik bozuklukları ara-
teklemektedir. Örneğin, anoreksik hastalarda obsesif, sındaki ilişkilerin açıklanmasında altı farklı etiyolojik
bulimik hastalarda ise bağımlı kişilik özelliklerinin model ön plana çıkmaktadır. Bunlar: Biyolojik mo-
baskın olduğu bulunmuştur (Rogers ve Petrie, 2001). del, ortak sebep modeli (common cause model),
Kapsamlı bir gözden geçirme çalışması, bulimia ner- spektrum modeli (spectrum model), yatkınlık modeli
vozalı hastalarda sınır kişilik bozukluğuyla bağlantılı (predispositional model), karmaşık model (complication
olan yüksek düzeyde dürtüsellik ve heyecan arama model) ve pekiştirme/arttırma modelidir (pathoplasty
özelliklerinin görüldüğünü belirtmiştir (Cassin ve model) (Lilenfeld, Wonderlich, Riso, Crosby ve
Ranson, 2005). Mitchell, 2006; Sansone ve Levitt , 2005). Kişilik bo-
Beş faktör modeli ve yeme bozuklukları arasın- zuklukları ve yeme bozuklukları arasındaki ilişkileri
daki ilişkileri inceleyen çalışmalar ise yeme bozukluğu açıklayan modeller arasında en çok biyolojik model,
semptomlarının 5 faktör modelinde yer alan yüksek yatkınlık modeli ve karmaşık model görgül olarak test
düzeyde nörotisizm ve deneyime açıklık, düşük düzeyde edilmiştir. Bu nedenle, bu makalede, biyolojik, yatkınlık
öz disiplin ve uyumluluk boyutlarıyla ilişkili olduğunu ve karmaşık modellerin derlenip tartışılmasına ağırlık
göstermiştir (Cassin ve Ranson, 2005). Ancak, bu verilmiş, ortak sebep, spektrum ve pekiştirme/artırma
çalışmalarda yeme bozukluğu olan kişiler tek bir grup modellerine ise kısaca değinilmiştir.
altına toplanmış ve farklı alt tip yeme bozuklukları Biyolojik model genetik etkilerin, iki bozukluğun
birbirleriyle karşılaştırılmamıştır. Bu nedenle, anorek- gelişimi ve birbirleriyle olan etkileşimi üzerinde önemli
siya nervoza ve bulimia nervozanın hangi kişilik bir role sahip olduğunu öngörmektedir. Buna göre,
boyutları açısından birbirlerinden farklılık gösterdikle- yeme bozuklukları ve kişilik bozuklukları biyolojik
rine ilişkin bulgular 5 faktör modeli kapsamında henüz yatkınlıkların birer yansımasıdır. Yeme bozuklukları ve
araştırılmamıştır. kişilik bozuklukları aynı sebepten ortaya çıkmaz ancak,
Özetle, kişilik bozuklularıyla yeme bozuklarının bu iki bozukluk genetik faktörlerin bir sonucu olarak
birlikte görülme sıklığını araştıran çalışmalar yeme hastalık süreçlerini paylaşmaktadırlar.
bozukluğu olan hastalarda kişilik bozukluklarının eş Kişilik bozukluklarıyla yeme bozuklukları
tanılı olarak görüldüğüne dair tutarlı bulgular ortaya arasındaki ilişkileri biyolojik modelle açıklayan araş-
koymaktadır. Aynı zamanda, yeme bozukluklarının tırmalar ikiz ve aile çalışmalarına dayanmaktadır.
farklı alt tiplerinde belirli tip kişilik bozuklukları Livesley, Jang, ve Thordarson (2005) tarafından ikizler-
gözlenmektedir. Ancak, şimdiye kadar gözden geçirilen le yapılan bir çalışmada kişilik bozukluğu boyutları ile
68 Türk Psikoloji Yazıları

yeme bozukluğu semptomları arasındaki ilişkiye etki voza, OKKB’de görülen mükemmeliyetçilik, inatçı
eden genetik ve çevresel faktörler incelenmiştir. Sonuç- davranışlar ve kontrol sahibi olmayla ilgili aşırı uğraş-
lar, kişilik bozukluğu özellikleriyle yeme bozukluğu lar gibi belirgin özellikleri paylaşan bir bozukluktur
semptomları arasında orta düzeyde bir genetik bağlantı (Halmi, 2005). Dolayısıyla, anoreksiya nervozanın
olduğunu göstermiştir. Ilımlı düzeyde bir genetik iliş- OKKB ile beraber görülmesi her iki bozuklukta da
kinin varlığı yeme bozuklukları ile kişilik bozuklukları varolan ortak özelliklerden kaynaklanabilir. Benzer
arasındaki bağlantının çevresel etkilere açık olduğuna şekilde, sınır kişilik bozukluğu çoğunlukla bulimia
işaret etmektedir. Bulgular aynı zamanda, en güçlü ge- nervozayla beraber görülmektedir, çünkü her iki bo-
netik bağlantının çıkarma davranışı ve kendine zarar zuklukta da dürtüsellik merkezi bir rol oynamaktadır.
verme davranışı arasında olduğunu ortaya çıkarmıştır Kişilik bozuklukları ve yeme bozuklukları ara-
(Livesley, Jang ve Thordarson, 2005). Bu durum, çıkar- sındaki etiyolojik ilişkiyi açıklayan modeller arasında
ma davranışının kendine zarar verme davranışlarının en sık araştırılan ve tartışılan modellerden birisi yatkın-
bir yansıması olabileceğini önermektedir. Kendine za- lık modelidir. Yatkınlık modeline göre, iki bozukluğun
rar verme davranışı ise sınır kişilik bozukluğunun en etiyolojileri birbirinden farklıdır ve belirli kişilik özel-
belirgin özelliklerindendir (Wonderlich, Myers, Norton likleri belirli tip yeme bozuklukları için birer risk
ve Crosby, 2002). Dolayısıyla, anoreksiya nervozanın faktörüdür. Bu bakış açısına göre kişilik bozuklukları
tıkanırcasına yeme/çıkarma tipi ve bulimia nervoza yeme bozukluklarının öncülüdür. Örneğin, sınır kişilik
ile sınır kişilik bozukluğu arasındaki ilişki, çıkarma bozukluğunda görülen yüksek düzeyde dürtüsellik ve
davranışıyla kendine zarar verme davranışı arasındaki uyaran arama davranışları tıkanırcasına yeme ve çıkar-
bağlantıyla açıklanabilir. ma davranışlarına karşı bir yatkınlık yaratabilir (Cassin
Aile çalışmaları daha çok anoreksiya nervoza ve ve Ranson, 2005). Benzer şekilde, OKKB’de görülen
OKKB arasındaki ilişkide genetik etkenlerin rolünü obsesif ve mükemmeliyetçi özellikler anokresiya ner-
incelemişdir. Kapsamlı gözden geçirme çalışmalarına vozanın gelişmesine yol açabilir (O’Brien ve Vincent,
göre, aile araştırmaları tutarlı bir şekilde anoreksiya 2003). Ancak bu yaklaşım, neden kişilik bozukluğu
nervozalı hastaların akrabalarında obsesif kompulsif olan bazı hastalarda yeme bozukluları görülürken bir
kişilik özelliklerinin bulunduğunu ortaya koymaktadır diğer grup hastada yeme bozukluğu görülmediğini
(Serpell, Livingstone, Neiderman ve Lask, 2002). Bura- açıklayamamaktadır.
dan yola çıkarak anoreksiya nervoza ve OKKB’nin Yatkınlık modelini test eden çalışmalar geriye
paylaşılan ailesel bir geçişi olduğu düşünülebilir. Bu dönük ve ileriye dönük olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
bulgu ayrıca, obsesif kompulsif kişilik özelliklerinin Geriye dönük çalışmalarda katılımcılardan yeme
hem anoreksiya nervoza hem de OKKB gelişimine yol bozukluğu başlangıcından önceki kişilik özelliklerini
açan ortak etkenler olabileceklerini öne sürmektedir. geriye dönük olarak değerlendirmeleri istenmektedir.
Kişilik bozuklukları ve yeme bozuklukları ara- Çocukluk dönemindeki OKKB özelliklerinin geriye
sındaki ilişkiyi açıklayan bir başka model ise ortak dönük olarak rapor edildiği bir çalışmada, bu özellikle-
sebep modelidir. Ortak sebep modeline göre, yeme rin anoreksiya nervoza gelişimini kontrol grubuna
bozukluklarıyla kişilik bozuklukları ortak bir etiyoloji- kıyasla daha güçlü bir şekilde yordadığı gösterilmiştir
yi paylaşan farklı durumlardır. Başka bir deyişle, (Anderluh, Tchnaturia, Rabe-Hesketh ve Treasure,
yeme bozukluklarıyla kişilik bozukları aynı sebepten 2003). Bir başka çalışmada, anoreksik olan ve olmayan
kaynaklanmakta ancak, daha sonra farklı mekanizmala- kız kardeşler karşılaştırılmış ve anoreksik olan grubun
rı olan farklı hastalıklar olarak ortaya çıkmaktadırlar. anoreksik olmayan kız kardeşlerine göre geriye dönük
Örneğin, psikolojik bir risk faktörü olan erken travma olarak daha yüksek C kümesi (kaygılı/korkulu küme)
yaşantısı hem kişilik bozukluğu (örn., sınır kişilik kişilik bozukluğu oranları bildirdikleri bulunmuştur
bozukluğu) hem de yeme bozukluğu (örn., bulimia (Karwautz, Rabe-Hesketh, Collier ve Treasure, 2002).
nervoza) geliştirme riskini artırabilir (Lilenfeld ve ark., Geriye dönük çalışmalardan ortaya çıkan tutarlı
2006). bulgulara rağmen bu çalışmaların sınırlılıkları göz
Spektrum modeli de ortak sebep modeli gibi önünde bulundurulmalıdır. Öncelikle, geriye dönük
yeme bozuklukları ve kişilik bozukluklarının benzer kendilik bildirimlerinin güvenirliği oldukça düşüktür.
bir etiyolojiyi paylaştıklarını öngörmektedir. Ancak, Ayrıca, tek bir zamanda ölçüm alındığı için hastalığın
ortak sebep modelinin tersine, bu bakış açısına göre iki gelişmesinden önce (premorbid) gözlenen kişilik özel-
bozukluk birbirinden tamamen bağımsız değildir. Aynı liklerinin yeme bozukluğunun başlangıcına öncülük edip
temel bozukluğun nicel varyasyonlarını temsil ettikleri etmediği belirlenememektedir.
için belirli kişilik özellikleri ve yeme bozuklukları ço- Yatkınlık modelinin temelinde yatan hastalığın ge-
ğunlukla beraber görülür. Örneğin, anoreksik hastalarda lişmesinden önce gözlenen belirli kişilik özelliklerinin
daha çok OKKB görülmektedir, çünkü anoreksiya ner- yeme bozukluğu gelişimine etki eden risk faktörleri
Kişilik Bozuklukları ve Yeme Bozuklukları 69

olup olmadığı denencesi az sayıda ileriye dönük çalışma zaman aralıkları içinde olmasıdır. Hem yeme bozukluğu
tarafından test edilmiştir. Örneğin, lise öğrencileriyle semptomlarını ilk ölçümde kontrol eden hem de izleme
yapılan bir çalışmada olumsuz duygulanımın 3-4 yıl süresinin uzun olduğu araştırmalar ise oldukça azdır.
sonraki izleme ölçümlerinde yeme bozukluğu risk Son olarak, çok az sayıdaki çalışmada bozuk yeme
durumunu yordadığı bulunmuştur (Leon, Fulkerson, örüntüleri yerine yeme bozukluğu tanı kategorilerinin
Perry, Keel ve Klump, 1999). Benzer şekilde, Martin ortaya çıkışı yordanabilmiştir.
ve arkadaşları (2000) erken çocukluk döneminden Kişilin bozuklukları ve yeme bozuklukları arasın-
beri gözlenen olumsuz duygulanımın 12-13 yaşlarında daki etiyolojik ilişkiyi açıklayan bir başka tartışmalı
ortaya çıkan yeme bozukluklarıyla ilişkili olduğunu model ise karmaşık modeldir. Karmaşık modele göre,
ortaya koymuştur. Bir başka araştırma, lise yıllarında yeme bozukluklarıyla kişilik bozuklarının etiyolojileri
değerlendiren mükemmeliyetçiliğin üniversitenin ilk farklıdır ancak, hastalık süreçleri birbirleriyle bağlan-
yıllarında görülen bulimik semptomları yordadığını or- tılıdır. Bu modelde, yatkınlık modelinin öne sürdüğü gi-
taya çıkarmıştır (Vohs, Bardone, Joiner, Abramson ve bi kişilik özellikleri yeme bozuklularından önce gelmez
Heatherton, 1999). Rastam (1992) ise ergenlerle yaptığı ya da yeme bozukluğu geliştirme riskini arttırmaz.
bir çalışmada anoreksik hastaların kontrol grubuna göre Tam tersine, kişilik özellikleri yeme bozukluklarının
ilk ölçümde daha fazla OKKB semptomları gösterdikle- bir sonucu olarak görülür. Örneğin, yeme bozukluğu
rini rapor etmiştir. Ancak, söz konusu bu çalışmalar ilk semptomları hastalığın devam sürecinde kısa süreli ki-
ölçümlerde yeme bozukluğu semptomlarının varlığını şilik değişikliklerine sebep olabilir. Buna aynı zamanda
değerlendirmemişlerdir. Son yıllarda yapılan birkaç durum-etki modeli de (state-effect model) denmektedir.
ileriye dönük araştırmada bu engel aşılmış ve ilk ölçüm Diğer taraftan iz-etki modelinde (scar-effect model) ise,
aşamasında yeme bozukluğu olmayan katılımcılar kişilik özelliklerinde meydana gelen değişimler yeme
çalışmanın örneklem grubunu oluşturmuştur (Cervera, bozukluğu ortadan kalktıktan sonra da devam ederek
Lahortiga, Martinez-Gonzalez, Gual, de Irala-Estevez, ve uzun süreli, kalıcı kişilik özellikleri haline gelebilirler
Alonso, 2003; Ghaderi ve Scott, 2000). Bu çalışmalarda (Lilenfeld ve ark., 2006). Böylelikle, durum-etki modeli
12-21 ve 18-30 yaşları arasındaki kadınları boylamsal yeme bozukluğunun kişiliğe, yeme bozukluğu episodu
olarak izlenmiş ve nörotisizmin yeme bozukluklarını süresince etki ettiğini öngörürken, iz-etki modeli yeme
yordadığını gösterilmiştir. bozukluğunun kişilik üzerindeki uzun süreli etkisinin
Bir başka önemli çalışmada ise ilk ölçümlerde altını çizmektedir.
yeme bozukluğu semptomları göstermeyen, ancak kişi- Karmaşık modeli inceleyen araştırmalar, yeme
lik bozukluğu tanısı alan katılımcılardan yaklaşık 10 yıl bozukluğunun patolojik kişilik özellerinin ortaya çık-
süren izleme döneminden sonra tekrar ölçüm alınmıştır. masına yol açıp açmadığını araştırmaktadır. Bu alan-
Bulgular, erken yetişkinlik döneminde görülen sınır daki çalışmalar, daha çok yeme bozukluklarının tedavi
kişilik ve histrionik kişilik bozukluğu semptomlarının sürecinde kişilik bozukluklarında görülen değişimlere
orta yetişkinlik döneminde ortaya çıkan tıkanırcasına odaklanmıştır. Böyle bir çalışmada, tıkanırcasına yeme
yeme ve çıkarma örüntüleriyle, antisosyal ve şizotipal ve çıkarma davranışlarındaki azalmayı dürtüsellikteki
kişilik bozukluğu semptomlarının ise tıkanırcasına yeme azalmanın takip ettiği bulunmuştur. (Ames-Frankel
ve obeziteyle ilişkili olduğunu göstermiştir (Johnson, ve ark., 1992). Ro ve arkadaşları (2005) ise kişilik
Cohen, Kasen ve Brook, 2006). İlk ölçümde yeme bozuklukları semptomlarının, yeme bozukluğunun te-
bozukluğu olmayan bir örneklemin seçildiği ve diğer davisi sırasında yeme bozukluğu semptomlarıyla bera-
psikiyatrik bozuklukların istatistiksel olarak kontrol ber hızla azaldığını ortaya koymuştur. Bu çalışmanın
edildiği ileriye dönük bu çalışma yatkınlık modeline bulgularına göre, iki yıllık izleme döneminin ardından
önemli bir destektir. yapılan ölçümlerde yeme bozukluğu olan hastalarda
Kısaca, ileriye dönük çalışmalar özellikle olumsuz kişilik bozukluklarının görülme oranı % 77’den
duygulanımın, mükemmeliyetçiliğin, sınır kişilik ve % 57’ye düşmüştür. Kişilik bozukluklarının sıklığın-
OKKB özelliklerinin yeme bozukluğunun ortaya çık- daki azalma en çok, hastaların yeme bozukluğu için
masına yol açan yatkınlık faktörleri olduğunu gös- tedavi gördüğü ilk yılda gözlenmiştir. Bu değişim
termiştir. Ancak, bu çalışmaların önemli sınırlılıkları özellikle anoreksiya nervoza hasta grubunda rapor
vardır. Öncelikle, çoğu çalışmada kişilik özelliklerinin edilmiştir. İlk ölçümlerde düşük kiloda olan anoreksik
ölçümü sırasında, yani ilk ölçümde yeme bozukluğu hastalarda yüksek düzeyde obsesif kompulsif kişilik
semptomları belirlenmemiştir. Bu durumda yeme bo- özelliklerine rastlanmıştır. İzleme sürecinde normal ki-
zukluğu semptomları kontrol edilmediği için kişilik loya gelen bu hastalarda normal bir kiloya ulaşamayan
özelliklerinin öncül değişkenler olduğuna dair kesin bir anoreksik hastalara göre, obsesif kompulsif kişilik
sonuca varılması güçtür. Bir başka problem ise, çoğu özelliklerinde daha büyük bir azalma görülmüştür (Ro
araştırmadaki izleme dönemlerinin bir yıl gibi kısa ve ark., 2005).
70 Türk Psikoloji Yazıları

Ro ve arkadaşlarının (2005) bir başka boylamsal ğu tedavisini olumsuz yönde etkilediğine ilişkin tutarlı
çalışmasında ise yapısal eşitlik modeli kullanılarak sonuçlara rağmen son yıllarda yapılan araşırmalar farklı
yeme bozukluğunun genel ve bilişsel semptomlarının bulgular ortaya çıkarmıştır. Kişilik patolojisinin yeme
kişilik bozuklukları üzerine doğrudan etki ettiği gös- bozukluğu tedavi sonuçlarını etkilemediği, hatta önce
terilmiştir. Bu sonuçlardan yola çıkan araştırmacılar, kişilik bozukluğu tedavisine ağırlık verilmesinin yeme
kişilik bozukluklarının yeme bozukluğu semptomları- bozukluğu tedavisine olan olumlu etkileri gösterilmiş-
nın bir sonucu olduğunu önermektedir. tir (Warren, Zaman, Dolan, Norton ve Evans, 2006).
Ne yazık ki, Ro ve arkadaşlarının bulgularını İki farklı yöndeki literatür bulguları göz önüne alın-
destekleyen ileriye dönük başka çalışmalar yoktur. dığında pekiştirme/arttırma modelinin ön gördüğü bir
Karmaşık modeli test eden, daha uzun izleme süreçleri- bozukluğun varlığı bir diğer bozukluğun gidişatını
ni içeren boylamsal çalışmalara ihtiyaç vardır. Ayrıca, pekiştirir sayıltısı tartışmalıdır.
yeme bozukluğunun tedavisiyle birlikte kişilik bozuk- Özetle, kişilik bozukluklarının yeme bozuklukla-
luğu semptomlarında görülen azalma, yeme bozuk- rına öncülük eden yatkınlık faktörleri olduğu ileriye
luklarının kişilik bozukluklarına sebep olduğunu gös- dönük çalışmalar tarafından desteklenmiştir. Bu yak-
termez. Yeme bozukluklarının kişilik bozukluklarına laşımın tam tersi olarak yeme bozukluklarının kişilik
yol açtığı nedensel bir ilişkiyi ortaya koyabilmek bozukluğuna yol açtığını ileri süren varsayımlar ise
için, ilk ölçümlerde kişilik bozukluğu tanı ölçütlerini az sayıda enlemesine kesitsel araştırma tarafından
karşılamayan yeme bozukluğu hastalarının boylamsal desteklenmiştir. Bu durumda, ileriye dönük çalışmalara
olarak izlenmesi gerekmektedir. Böylece, bu kişilerin dayanan yatkınlık modeli lehine görgül destek daha
yeme bozukluğuna ek olarak sonraki dönemde kişilik güçlüdür. Ancak, bu bölümde tartışıldığı gibi yatkınlık
bozukluğu geliştirip geliştirmediklerine dair daha modelini inceleyen ileriye dönük çalışmaların, izleme
güvenilir bir bilgi edinilecektir. Bu sebeple, yeme bo- dönemlerinin kısa tutulması ve yeme bozukluğunun ve
zukluklarının kişilik bozukluklarına yol açtığı nedensel diğer psikiyatrik bozuklukların temel düzeyde kontrol
bir ilişkinin varlığı henüz şüphelidir. edilememesi gibi sınırlılıkları bulunmaktadır.
Son olarak, pekiştirme/arttırma modeli de benzer
şekilde iki bozukluğun etiyolojilerinin farklı olduğunu Gelecekteki Çalışmalar İçin Öneriler
ancak, bir bozukluğun bir diğerinin gidişatını etkiledi-
ğini önermektedir. Dolayısıyla, pekiştirme/artırma mo- Kişilik bozuklukları ve yeme bozuklukları ara-
deli diğer modeller gibi nedensel bir model değildir. sındaki ilişkinin incelenmesi, yapılan çalışmaların
Bu modele göre, yeme bozukluğunun varlığı kişilik tarihlerine bakıldığında son yıllarda tartışılan yeni bir
bozukluğunun seyrini veya kişilik bozukluğunun varlığı araştırma alanıdır. Hem yaygınlık çalışmalarının hem de
yeme bozukluğunun gidişatını etkilemektedir. Başka bir etiyolojik modelleri inceleyen çalışmaların bulguları net
deyişle, iki bozukluğun birbirleri üzerindeki etkileşimi sonuçlardan ziyade birçok soru işaretini de beraberinde
her bir hastalığın semptom yoğunluğunu ve sürecini getirmektedir.
değiştirir. Birçok araştırma kişilik bozukluklarının yeme Öncelikle, yeme bozukluğu olan hastalarda kişilik
bozukluğunun tedavi sürecini ve sonucunu olumsuz bozukluklarının görülme sıklığını inceleyen çalışmalar-
yönde etkilediğini ortaya koymuştur. Örneğin, ileriye da yer alan karşılaştırma gruplarındaki eksiklikler or-
dönük bir çalışmanın sonuçları anoreksiya nervoza taya çıkan yaygınlık değerlerinin güvenirliğini sars-
görülen ergenlerde OKKB özelliklerinin 10-15 yıllık bir maktadır. Bu çalışmalarda, yeme bozuklukları dışın-
süre boyunca tedavi sonucunu olumsuz olarak yordadı- daki diğer Eksen I bozukluklarının tanı ölçütlerini
ğını göstermiştir (Strober, Freeman ve Morrell, 1997). karşılayan psikiyatrik kontrol gruplarına yer veril-
Kişilik bozukluklarının bulimia nervozanın tedavi süre- memiştir. Bu durumda, kişilik bozuklarının yeme
cine olan etkilerini inceleyen araştırmalar da benzer bozukluklarıyla beraber diğer psikolojik bozukluklara
sonuçlar ortaya koymaktadır. Örneğin, sınır kişilik göre daha fazla görüldüğüne dair net bir sonuç çı-
bozukluğu bulimia nervozanın ve tıkanırcasına yeme karılması güçtür. Gelecekteki çalışmalarda, diğer
bozukluğunun hem kısa dönemli hem de uzun dönemli Eksen I bozukluklardan oluşan kontrol gruplarına yer
tedavi sonuçlarını olumsuz yönde etkilemektedir verilmesi iki bozukluk arasında görülen bu eş tanılı
(Rossiter, Agras, Telch ve Schneider, 1993; Wilfley, durumun, diğer Eksen I bozukluklarını içermeyen öz-
Friedman, Ball, Dounchis, Stein ve Welch, 2000). gün bir durum olup olmadığına ışık tutacaktır.
Bulgular ayrıca, B kümesi (dramatik, duygusal küme) Kişilik bozuklukları ve yeme bozuklukları ara-
kişilik bozukluklarının tedaviyi takip eden 1 yılın so- sındaki ilişkiyi açıklayan etiyolojik modellerin test
nunda daha yüksek düzeyde tıkanırcasına yeme semp- edildiği çalışmaların çoğu enlemesine kesitseldir. Bu
tomlarını yordadığını göstermektedir (Wilfley ve ark., sebeple, kişilik bozukluklarıyla yeme bozuklukları
2000). Eş tanılı kişilik bozukluklarının yeme bozuklu- arasındaki ilişkinin yönünün belirlenmesi ve nedensel
Kişilik Bozuklukları ve Yeme Bozuklukları 71

bir ilişkiden söz etmek mümkün değildir. Az sayıda Şimdiye kadar yapılmış olan çalışmaların çoğu,
boylamsal çalışma ise daha çok kişilik bozukluklarının kişilik bozukluklarının anoreksiya nervoza ve bulimia
yeme bozukluklarına yol açtığını öne süren yatkınlık nervoza ile olan ilişkilerini incelemişlerdir. Bulgular
modelini incelemiştir. Ancak, bu çalışmaların da izleme tutarlı bir şekilde OKKB gibi C kümesi (kaygılı/
süreleri çok kısadır. Dolayısıyla, yeme bozukluğu korkulu) kişilik bozukluklarının daha çok anoreksiya
semptomlarının değişmez, sabit kişilik özellikleri ta- nervozanın kısıtlı tipiyle beraber görüldüğünü, sınır
rafından yordanıp yordanmadığı belirsizdir. Bütün bu kişilik bozukluğunun ise daha çok anoreksiya nervoza-
sınırlılıklar göz önüne alındığında, hangi bozukluğun bir nın tıkanırcasına yeme/çıkarma tipinde ve bulimia ner-
diğerine öncülük ettiğine dair kesin bir sonuca varmak vozayla birlikte ortaya çıktığını göstermektedir. Tıka-
oldukça güçtür. Yeme bozukluğu semptomlarının ilk nırcasına yeme bozukluğunu ele alan az sayıda çalışma
ölçümde kontrol edildiği ve izleme süresinin uzun ise bu bozuklukla beraber görülen kişilik bozuklukla-
olduğu ileriye dönük araştırmaların sayısı arttıkça kişilik rına dair tutarsız sonuçlar ortaya koymuştur. Örneğin,
bozukluklarıyla yeme bozuklukları arasındaki ilişkinin OKKB ve A kümesi (garip/eksantrik küme) kişilik
yönü ve bu ilişkinin hangi etiyolojik modelle daha iyi bozuklukları tıkanırcasına yeme bozukluğuyla beraber
açıklandığı ortaya çıkacaktır. görülmektedir. Ancak, daha önce hiçbir yeme bozuklu-
Kişilik bozuklularıyla yeme bozuklukları arasın- ğu alt grubunda rastlanmayan A kümesi (garip/eksantrik
daki etiyolojik ilişkileri inceleyen modeller daha çok küme) kişilik bozukluklarının neden tıkanırcasına yeme
bu iki bozukluk arasındaki ilişkinin yönüne odaklan- bozukluğunda ortaya çıktığı bilinmemektedir. Ayrıca,
mıştır. Ne yazık ki, neden bazı alt grup yeme bozuk- tıkanırcasına yeme bozukluğunda OKKB’nin görülmesi,
luklarında belirli tip kişilik bozukluklarının görül- OKKB’nin daha çok anoreksiya nervozanın kısıtlı ti-
düğüne ilişkin modeller öne sürülmemiştir. Örneğin, pinde ortaya çıkmasıyla tezat bir bulgu gibi gözükmek-
araştırmacılara göre sınır kişilik bozukluğu daha çok tedir. Ne yazık ki, OKKB’nin neden tıkanırcasına
bulimia nervozayla beraber görülmektedir, çünkü dür- yeme bozukluğuyla beraber görülebileceğine dair de
tüsellik hem sınır kişilik bozukluğunda hem de bulimia bir açıklama yoktur. Gelecekte, tıkanırcasına yeme
nervozada etkin bir role sahiptir. Ancak, dürtüsellik bozukluğunun daha sık incelenmesiyle kişilik bozuk-
gibi ortak bir özelliğin her iki bozuklukta da yer alması lukları ve diğer yeme bozuklukları arasındaki ilişkiler
bazı kişilik özelliklerinin herhangi bir kişide yeme daha iyi anlaşılacaktır.
bozukluğuna yol açarken, aynı kişilik özelliklerinin
bir diğer kişide yeme bozukluğuna neden olmamasını Sonuç
açıklayamamaktadır. Başka bir deyişle, dürtüsel olan
bir kişide sınır kişilik bozukluğu görülürken yeme bo- Bu makalede gözden geçirilen kişilik bozuk-
zukluğu görülmeyebilir. Diğer taraftan, dürtüsel olan lukları ve yeme bozuklukları arasındaki ilişkileri in-
bir başka kişide ise yeme bozukluğu görülürken kişilik celeyen çalışmalar tutarlı bir biçimde belirli kişilik
bozukluğuna rastlanmayabilir. Dolayısıyla, kişilik bo- bozukluklarının belirli alt tip yeme bozukluklarıyla
zukluklarının neden bazı kişiler için yeme bozukluğuna birlikte görüldüğünü ortaya koymuştur. Kişilik bozuk-
yol açtığı ve neden bazı kişilik bozukluklarının belirli lukları ile yeme bozuklukları arasındaki ilişkiyi açık-
tip yeme bozukluklarıyla beraber görüldüğü, eş tanılı layan etiyolojik modellerin incelendiği çalışmalar ise
bir grubun ancak, sadece yeme bozuklukları olan bir kişilik bozukluklarının yeme bozukluklarının öncülü
grup, sadece kişilik bozuklukları olan bir grup ve bir olduğunu öne süren yatkınlık modelini desteklemekte-
kontrol grubu ile karşılaştırılmasıyla ortaya çıkarılabi- dir. Bazı kişilik özelliklerinin yeme bozukluklarının
lir. Gelecekteki çalışmalarda ilgili karşılaştırma grup- öncülü olduğunu öne süren yatkınlık modeli ileriye
larına yer verilmesi, yeme bozukluğu olan bazı kişilerde dönük çalışmalar tarafından desteklenmiştir. Diğer
belirli tip kişilik bozukluklarının görülme nedenlerini taraftan, yeme bozukluklarının kişilik bozukluklarına
netleştirecek ve kişilik bozuklukları ve yeme bozukluk- yol açtığını belirten karmaşık modeli test eden çalışma-
ları arasındaki etiyolojik ilişkiyi daha anlamlı kılacaktır. lar sayıca daha azdır ve bu çalışmaların çoğu geriye
Varolan çalışmaların bir başka eksikliği ise dönük olarak yapılmıştır. Bu nedenle, yatkınlık mode-
örneklem gruplarının sadece kadın hastalardan oluş- line olan görgül destek daha güçlüdür: kişilik bozukluk-
masıdır. Kadınlar ve erkekler arasında kişilik özel- ları yeme bozukluğunun başlangıcına, sürdürülmesine
likleri açısından farklılıklar bulunduğu göz önüne ve yeme bozukluğunun semptom profilinin belirlen-
alındığında, bazı kişilik özelliklerinin belirli alt tip mesine katkıda bulunan risk faktörleridir.
yeme bozukluklarıyla ilişkilerini ortaya koyan çalışma Şüphesiz, kişilik bozuklukları ve yeme bozukluk-
bulgularının genellenebilirliği güçleşmektedir. Bu ne- ları arasındaki ilişkinin incelenmesi klinik uygulamalar
denle, her iki cinsiyet grubunun da temsil edildiği ça- ve tedavi planı açısından da önemli sonuçlar ortaya
lışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. koymaktadır. Birlikte görülen kişilik bozuklukları ve
72 Türk Psikoloji Yazıları

yeme bozukluklarının birbirlerinin semptom yoğunlu- Disorders Review, 10, 102-109.


ğunu ve tedavi sürecini nasıl etkilediği az çalışılan bir Halmi, K. A. (2005). Obsessive-compulsive personality disorder
and eating disorders. Eating Disorders: The Journal of
konudur. Araştırmacılar, yeme bozukluğu ve kişilik Treatment and Prevention, 13, 85-92.
bozukluğunun eş tanılı olarak görüldüğü hastalar için Ilkjaer, K., Kortegaard L., Hoerder, K., Joergensen, J., Kyvik,
kişilerarası sorunlara odaklanan, daha kapsamlı ve K., ve Gillberg, C. (2004). Personality disorders in
uzun dönemli, seansların daha sık aralıklarla yapıl- a total population twin cohort with eating disorders.
dığı bir tedavi planı önermektedir. Kişilik bozuklukla- Comprehensive Psychiatry, 45, 261-267.
Inceoglu, I., Franzen, U., Backmund, H., ve Gerlinghoff,
rının varlığı hem yeme patolojisinin düzeyiyle hem M. (2000). Personality disorders in patients in a day-
de uzun dönem tedavi sonuçlarıyla ilişkili olabilir. treatment program for eating disorders. European Eating
Bu nedenle, yeme bozuklukları için tedavi planı Disorders Review, 8, 67-72.
hazırlarken Eksen II bozukluklarının olup olmadığı Johnson, J. G., Cohen, P., Kasen S., ve Brook, J. S. (2006).
dikkatle incelenmelidir. Personality disorder traits evident by early adulthood
and risk for eating and weight problems during middle
Sonuç olarak, görgül bulgular kişilik bozukluk- adulthood. International Journal of Eating Disorders, 39,
larıyla yeme bozukluklarının ilişkili olduğunu ortaya 184-192.
koymaktadır. Ancak, bu ilişkinin doğası oldukça kar- Karwautz, A., Rabe-Hesketh, S., Collier, D., ve Treasure, J.
maşıktır. Kişilik bozuklukları belirli tip yeme bozukla- (2002). Pre-morbid psychiatric morbidity, comorbidity
rının ortaya çıkmasında yatkınlık etkenleri olabilir- and personality in patients with anorexia nervosa
compared to their healthy sisters. European Eating
ken, yeme bozukluğunun başlangıcı da kişilik bozuk- Disorders Review, 10, 255-270.
luğu semptomlarının artmasına sebep olabilmektedir. Lilenfeld, L., R.R., Wonderlich, S., Riso, L. P., Crosby, R., ve
Başka bir deyişle, bu makalede gözden geçirilen ça- Mitchell, J. (2006). Eating disorders and personality: A
lışmaların bulgularına dayanarak şu sonuca varılabilir: methodological and empirical review. Clinical Psychology
belirli kişilik özelliklerinin (örn., obsesif, katı ve Review, 26, 299-320.
Livesley, W. J., Jang, K. L., ve Thordarson, D. S. (2005).
mükemmeliyetçi) yeme bozukluğu için gerekli zemini Etiological relationships between eating disorder
hazırladığı, yeme bozukluğunun başlangıcından sonra- symptoms and dimensions of personality disorder. Eating
ki dönemde ise bu kişilik özelliklerinin şiddetlenebile- Disorders: The Journal of Treatment and Prevention, 13,
ceği düşünülebilir. Bu nedenle, kişilik bozuklukları ve 23-35.
Leon, G. R., Fulkerson, J. A., Perry, C. L., Keel, P. K., ve Klump,
yeme bozuklukları arasında çift yönlü bir ilişkiden söz
K. L. (1999). Three to four year prospective evaluation of
edilebilir. Çalışmaların sınırlılıklarından yola çıkılarak personality and behavioral risk factors for later disordered
sunulan öneriler göz önüne alındığında gelecekte ya- eating in adolescent girls and boys. Journal of Youth and
pılacak olan araştırmalarla kişilik bozuklukları ve yeme Adolescence, 28, 181-196.
bozuklukları arasındaki ilişki daha iyi anlaşılacak ve Maranon, I., Echeburua, E., ve Grijalvo, J. (2004). Prevalence
of personality disorders in patients with eating disorders:
uygun tedavi yaklaşımları geliştirilecektir. A pilot study using the IPDE. European Eating Disorders
Review, 12, 217-222.
Kaynaklar Martin, G. C., Wertheim, E. H., Prior, M., Smart, D., Sanson
Ames-Frankel, J., Devlin, M. J., Walsh, B. T., Strasser, T. J., A., ve Oberklaid, F. (2000). A longitudinal study of the
Sadick, C., Oldham, J. M., ve ark. (1992). Personality role of childhood temperament in the later development
disorder diagnoses in patients with bulimia nervosa: of eating concerns. International Journal of Eating
Clinical correlates and changes in treatment. Journal of Disorders, 27, 150-162.
Clinical Psychiatry, 53, 90-96. Matsunaga, H., Kiriike, N., Nagata, T., ve Yamagami, S. (1998).
Anderluch, M. B., Tchnaturia, K., Rabe-Hesketh, S., ve Personality disorders in patients with eating disorders in
Treasure, J. (2003). Childhood obsessive compulsive Japan. International Journal of Eating Disorders, 23,
personality traits in adult women with eating disorders: 399-408.
Defining a broader eating disorder phenotype. American O’Brien, K. M., ve Vincent, N. K. (2003). Psychiatric
Journal of Psychiatry, 160, 242-247. comorbidity in anorexia and bulimia nervosa: Nature,
Cassin, S. E., ve Ranson, K. M. (2005). Personality and eating prevalence, and causal relationships. Clinical Psychology
disorders: A decade in review. Clinical Psychology Review, 23, 57-74.
Review, 25, 895-916. Pope, H. G., ve Hudson, J. I. (1989). Are eating disorders
Cervera, S., Lahortiga, F., Martinez-Gonzalez, M. A., Gual, P., associated with borderline personality disorder? A critical
de Irala-Estevez, J., ve Alonso, Y. (2003). Neuroticism review. International Journal of Eating Disorders, 8, 1-
and low self-esteem as risk factors for incident eating 9.
disorders in a prospective cohort study. International Rastam, M. (1992). Anorexia nervosa in 51 Swedish adolescents:
Journal of Eating Disorders, 33, 271-280. Premorbid problems and comorbidity. Academy of Child
Ghaderi, A., ve Scott, B. (2000). The big five and eating and Adolescent Psychiatry, 31, 819-829.
disorders: A prospective study in the general population. Ro, O., Martinsen, E. W., Hoffart, A., ve Rosenvinge, J. (2005).
European Journal of Personality, 14, 311-323. Two-year prospective study of personality disorders in
Godt, K. (2002). Personality disorders and eating disorders: adults with longstanding eating disorders. International
the prevalence of personality disorders in 176 female Journal of Eating Disorders, 37, 112-118.
outpatients with eating disorders. European Eating Ro, O., Martinsen, E. W., Hoffart, A., Sexton, H., ve Rosenvinge,
Kişilik Bozuklukları ve Yeme Bozuklukları 73

J. (2005). The interaction of personality disorders and Vohs, K. D., Bardone, A. M., Joiner, T. E., Abramson, L. Y.,
eating disorders: A two-year prospective study of patients ve Heatherton, T. F. (1999). Perfectionism, perceived
with longstanding eating disorders. International Journal weight status, and self-esteem interact to predict bulimic
of Eating Disorders, 38, 106-111. symptoms: A model of bulimic symptom development.
Rogers, R. L., ve Petrie, T. A. (2001). Psychological correlates Journal of Abnormal Psychology, 108, 695-700.
of anorexic and bulimic symptomatology. Journal of Warren, F., Zaman S., Dolan, B., Norton K., ve Evans, C. (2006).
Counseling and Development, 79, 178-187. Eating disturbance and severe personality disorder:
Rossiter, E. M., Agras, W. S., Telch, C. F., ve Schneider, J. A. Outcome of specialist treatment for severe personality
(1993). Cluster B personality disorder characteristics disorder. European Eating Disorders Review, 14, 69-78.
predict outcome in the treatment of bulimia nervosa. Wilfley, D. E., Friedman, M. A., Ball, S. A., Dounchins, J.
International Journal of Eating Disorders, 13, 349-357. Z., Stein, R. I., ve Welch, R. R. (2000). Comorbid
Sansone, R. A., ve Levitt, J. L. (2005). Borderline personality psychopathology in binge eating disorder: Relation
and eating disorders. Eating Disorders: The Journal of to eating disorder severity at baseline and following
Treatment and Prevention, 13, 71-83. treatment. Journal of Consulting and Clinical Psychology,
Sansone, R. A., Levitt, J. L., ve Sansone, L. A. (2005). The 68, 641-649.
prevalence of personality disorders among those with Wonderlich, S. A., Crosby, R., Engel, S. G., Mitchell, J. E.,
eating disorders. Eating Disorders: The Journal of Smyth, J., ve Miltenberger, R. (2007). Personality-
Treatment and Prevention, 13, 7-21. based clusters in bulimia nervosa: Differences in clinical
Serpell, L., Livingstone, A., Neiderman, M., ve Lask, B. (2002). variables and ecological momentary assessment. Journal
Anorexia nervosa: Obsessive-compulsive disorder, of Personality Disorders, 21, 340-357.
obsessive-compulsive personality disorder, or neither? Wonderlich, S. A., Myers, T., Norton, M., ve Crosby, R. (2002).
Clinical Psychology Review, 22, 647-669. Self-harm and bulimia nervosa: A complex connection.
Strober, M., Freeman, R., ve Morrell, W. (1997). The long-term Eating Disorders: The Journal of Treatment and
course of severe anorexia nervosa in adolescents: Survival Prevention, 10, 257-267.
analysis of recovery, relapse, and outcome predictors over
10-15 years in a prospective study. International Journal
of Eating Disorders, 22, 339-360.
Turkish Psychological Articles, June 2008, 11 (21), 74-76

Summary
Personality Disorders and Eating Disorders:
Etiological Relations and Unanswered Questions
Petek Batum
İstanbul

This article reviews empirical research and disorder in binge-eating purging type anorexia nervosa
etiological models that examine the relations between and bulimia nervosa (Sansone, Levitt, & Sansone, 2005;
personality disorders and eating disorders with an Ro et al., 2005). Similarly, in a meta analysis study,
attempt to provide a comprehensive perspective. The first Cassin and Ranson (2005) found that cluster C (anxious/
section of the paper focuses on the issue of comorbidity fearful) personality disorders were the most common
between personality disorders and eating disorders. The type of personality disorders among the restricting type
second part reviews etiological models for the relations of anorexia nervosa whereas binge-eating purging type
between the two types of disorders as well as empirical of anorexia nervosa and bulimia nervosa were associated
studies that test these models. Finally, limitations of with cluster B (dramatic/emotional) personality disorders
present research, unanswered questions and directions (e.g., histrionic and borderline).
for future research are discussed. In short, findings constantly show that individuals
with eating disorders have comorbid personality disorders
Comorbidity of Personality Disorders and some types of eating disorders co-exist with specific
and Eating Disorders clusters of personality disorders. However, few studies
Prevalence studies have revealed that some reviewed so far had compared eating disorders and
patients with eating disorders have comorbid personality other Axis I disorders with respect to comorbid Axis II
disorders. It has been shown that 77 % of patients disorders. This makes it difficult to conclude whether
with eating disorders are diagnosed with one or more personality disorders are more common among those
personality disorders (Ro, Martinsen, Hoffart, & with eating disorders compared to individuals with other
Rosenvinge, 2005). Axis I disorders.
Studies have also examined the prevalence of
personality disorders among those with eating disorders Etiological Models for the Relations Between
with respect to the certain clusters of personality Personality Disorders and Eating Disorders
disorders. According to the results, cluster C (anxious/ Relations between eating disorders and personality
fearful) personality disorders (e.g., obsessive compulsive disorders can be examined with respect to six different
personality disorder) were the most common cluster etiological models which are: the biological model,
and were present in 26 % of the patients with eating the common cause model, the spectrum model, the
disorders, followed by cluster B (dramatic/emotional) predispositional model, the complication model and the
personality disorders (e.g., borderline personality pathoplasty model (Lilenfeld, Wonderlich, Riso, Crosby,
disorder) diagnosed in 10 % of the patients with eating & Mitchell, 2006; Sansone & Levitt, 2005).
disorders. Cluster A (odd/eccentric) personality disorders Biological model suggests that genetic
was the least common among those with eating disorders influences play an important role in the development
(Godt, 2002). of eating disorders and personality disorders, as well
Specific subtypes of eating disorders also tend to as the interaction between the two types of disorders. A
co-exist with certain subtypes of personality disorders. twin study conducted by Livesley, Jang and Thordarson
Findings indicate that obsessive compulsive personality (2005) has shown a relatively modest genetic relationship
disorder (OCPD) is the most common personality disorder between personality disorders and eating disorders.
in restricting type anorexia nervosa while borderline This modest relationship suggests that the relationship
personality disorder is the most common personality between personality disorders and eating disorders are

E-mail: petekbatum@yahoo.com
Personality Disorders & Eating Disorders 75

likely to be modulated by environmental factors. The complication model suggests that etiologies of
Another model for the relations between personality personality disorders and eating disorders are distinct, but
disorders and eating disorders is the common cause personality variables are the complication of the eating
model. This model suggests that personality disorders disorder itself. For example, eating disorder symptoms
and eating disorders are different conditions which are may result in short-term personality changes as a result
caused by the same underlying factor. For example, early of the current eating disorder. This situation is also called
trauma being a psychosocial risk factor may increase as the state-effect model. On the other hand, the scar-
the risk of developing both a personality and an eating effect model posits that eating disorder symptoms results
disorder (Lilenfeld et al., 2006). in long-term personality changes even after the treatment
Similar to the common cause model, the spectrum of an eating disorder (Lilenfeld et al., 2006).
model also suggests that personality disorders and eating Studies that test the complication model have
disorders share a similar etiology; however these two focused on the changes in personality pathology during
disorders are not completely independent from each other. the treatment of eating disorders. One such longitudinal
This model states that personality variables and eating study showed that general and cognitive symptoms of
disorders frequently co-exist, because they represent eating disorders had direct effects on personality disorder
different variations of the same disorder. For instance, symptoms (Ro et al., 2005). However, it is impossible to
OCPD is frequently diagnosed in patients with anorexia, determine whether eating disorders precede the onset of
because anorexia nervosa shares characteristics with personality disorders through just examining the changes
OCPD such as perfectionism, rigidity, and preoccupation during and after the treatment of eating disorders. Future
with control (Halmi, 2005). longitudinal research that tests the complication model
Among all, the predispositional model has is needed.
received the most attention from researchers. According Finally, the pathoplasty model states that these
to the predispositional model, etiology of the two two disorders interact in such a way that modifies the
disorders is different and certain personality variables presentation and the course of each other. Therefore,
precede and increase the risk for developing an eating unlike the other models pathoplasty model is not a causal
disorder. Predispositional model has been tested through one. Consistent with the pathoplasty model studies have
retrospective and prospective studies. Results from a revealed that the presence of comorbid personality
retrospective study show that OCPD traits reported in disorders have a negative impact on the treatment of
childhood were predictive of anorexia nervosa (Anderluh, eating disorders.
Tchnaturia, Rabe-Hesketh, & Treasure, 2003). In sum, prospective studies support the suggestion
Despite the consistent evidence from retrospective that personality disorders are preceding risk factors for
studies, they are subject to certain limitations. Most the development of eating disorders. On the contrary,
important of all, reliability of retrospective self reports the proposition that states eating disorders give way to
are low and since measures are taken in one point in time personality disorders are supported by a few number
it is unclear whether premorbid personality traits precede of cross-sectional studies. Therefore, among the
the onset of an eating disorder. etiological models, predispositional model which relies
Few number of prospective studies that test the on prospective studies have received stronger empirical
predispositional model have revealed that certain traits evidence.
such as negative emotionality predicted increased eating
disorder risk status after a 3-4 year follow-up period Future Directions
(Martin et al., 2000). However, most of these studies did Both prevalence studies as well as studies that
not control for the presence of eating pathology at the examine the etiological models reveal some questions
initial time of measurement. Recent studies have tried rather than clear conclusions. First of all, studies that
to overcome this obstacle and followed participants explore the prevalence of personality disorders among
who did not met the criteria for an eating disorder at the those with eating disorders did not include control groups
initial time of measurement, but met the criteria for a diagnosed with other Axis I disorders. This makes it
personality disorder. Results revealed that borderline and difficult to conclude whether personality disorders are
histrionic personality disorder symptoms found in early more common among those with eating disorders. Future
adulthood were predictive of maladaptive eating patterns studies should fill this gap and include control groups
such as binge eating and purging that emerged during diagnosed with other Axis I disorders.
middle adulthood (Johnson, Cohen, Kasen, & Brook, Studies that test the etiological models for the
2006). relations between personality disorders and eating
Another model for the relations between personality disorders are generally cross-sectional. Few number
disorders and eating disorders is the complication model. of longitudinal studies support the predispositional
76 Turkish Psychological Articles

model, however the follow-up period for these studies


Conclusion
are usually short. Therefore, it is difficult to conclude
whether eating disorders are preceded by premorbid and
Studies that are reviewed in this paper constantly
stable personality traits. Longitudinal studies in which
show that certain personality disorders tend to co-
the eating disorder symptoms are controlled at the first
exist with certain types of eating disorders. Studies
measurement time are needed in order to understand
that test different etiological models for the relations
which etiological model is more fruitful in explaining
between personality disorders and eating disorders have
the relations between personality disorders and eating
mostly supported the predispositional model which
disorders.
states that personality pathology is a risk factor for
Lastly, etiological models reviewed in this paper
the development of an eating disorder. However, the
have mostly focused on the direction of the relationship
nature of the relationship between the two types of
between the two types of disorders. Unfortunately,
disorders is quite complex. Nevertheless, it can be
there are no models suggesting why certain types of
concluded from the reviewed articles that certain
personality disorders co-exist with specific subtypes of
personality traits (e.g., obsessive, rigid or perfectionist)
eating disorders.
prepare a basis for the development of eating disorders
It is also unclear why personality traits or
and the period after the onset of eating disorders give
disorders are associated with eating disorders only in
way to the exacerbation of those existing personality
some individuals. Studies should pay attention to have
traits. Therefore, the relationship between personality
a comorbid group of personality disorders and eating
disorders and eating disorders may be a bidirectional
disorders along with a group diagnosed with only eating
one. The nature of the relationship between the
disorders, a group diagnosed with only personality
two types of disorders will be clear and appropriate
disorders and a comparison group without any disorder.
treatment approaches will be developed when suggestions
Inclusion of the above mentioned comparison groups in
with respect to the limitations of present research are
future studies will help our understanding with respect
taken into account.
to these questions.

You might also like