Professional Documents
Culture Documents
Berat Kandi̇li̇ Vaazi
Berat Kandi̇li̇ Vaazi
Kuranı kerimde
حم َو اْلِكَتاِب اْلُم ٖب يِۙن ِآَّنا َاْنَز ْلَناُه ٖف ي َلْيَلٍة ُمَباَر َك ٍة ِاَّنا ُكَّنا ُم ْنِذ ٖر يَن
Cenab-ı Hak okuduğumuz âyet-i kerimelerde buyurmaktadır ki:
«Ha mim. (Halâl ile haramı vesair hükümleri) açıkça bildiren (bu)
kitaba yemin ederim ki, hakikat, biz onu mübarek bir gecede
indirdik. Gerçek biz (onunla kâfirlerin uğrayacakları azabı) haber
vericileriz. (O, bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizden sâdır
olan bir emirle, o zaman aynlır» (Duhan suresi 1-4).
Kur'ân-ı Kerim, berat gecesinde Levh-i Mahfuz'dan alınmış ve bir
bütün hâlinde dünya göğüne indirilmeye başlanmıştır. Bu gecenin
mübarek oluşunun başlıca sebebi de bundadır.
Kur'ân-ı Azimüşşan inmezden önce insanoğlunun efkârını dalâlet,
kalbini küfür bulutlan kaplamıştı, insan mabud-ı hakikîyi
bırakmış, taşlara, ağaçlara ve putlara tapmaya başlamıştı. Abdin
ibadet ve itaat bağları kopmuş, insan denilen tabiri caizse
insanlığını unutmuştu..
Cinayet ve rezaletler, sayılamayacak kadar çok, yazılamayacak
kadar bayağı idi.
İşte bu duruma gelen yeryüzüne, Kur'ân-ı Kerim'in inmesinin
birinci kademesi, Şâbân-ı Şerifin onbeşinci gecesine tesadüf
ettiğinden dolayı bu gece müstesna bir değer taşımaktadır. Bu gece
hürmetine, birçok günahlar bağışlandığı için, BERAT GECESi
adını almıştır.
Ibn-i Mâce'nin Hazret-i Ali (r.a.) den rivayet ettiği bir hadîs-i
şerifte buyrulmaktadır ki:
َقاَل َر ُسوُل ِهَّللا ـ صلى هللا عليه وسلم ـ " ِإَذ ا َك اَنْت َلْيَلُة الِّنْص ِف ِم ْن َشْع َباَن َفُقوُم وا َلْيَلَها
َفِإَّن َهَّللا َيْنِزُل ِفيَها ِلُغ ُروِب الَّش ْم ِس ِإَلى َس َم اِء الُّد ْنَيا َفَيُقوُل َأَال ِم ْن. َو ُصوُم وا َيْو َم َها
ُم ْسَتْغ ِفٍر َفَأْغ ِفَر َلُه َأَال ُم ْسَتْر ِز ٌق َفَأْر ُزَقُه َأَال ُم ْبَتًلى َفُأَع اِفَيُه َأَال َك َذ ا َأَال َك َذ ا َح َّتى َيْطُلَع اْلَفْج ُر
"
“Şaban ayının 15. gecesi olduğunda o geceyi ibadetle geçirin,
gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah, bu gece güneşin
batışından fecre kadar (olan sürede) dünya semasına rahmetiyle
tecelli eder ve ‘Tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edeyim! Rızık
isteyen yok mu, rızık vereyim! Şifa isteyen yok mu, şifa
vereyim!.. Başka isteği olan yok mu, ona da istediğini
vereyim”[2].
Cenâb-ı Hak bu gecede Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri
sayısınca ümmet-i Muhammed'e rahmet eder.
Hz. Âişe validemiz Peygamberimizi tanıtırken şöyle buyurmuştur:
َقاَلْت َفَقْد ُت الَّنِبَّي ـ صلى هللا عليه وسلم ـ َذ اَت َلْيَلٍة َفَخ َر ْج ُت َأْطُلُبُه َفِإَذ ا ُهَو،َع ْن َع اِئَش َة
ِباْلَبِقيِع َر اِفٌع َر ْأَس ُه ِإَلى الَّس َم اِء َفَقاَل " َيا َع اِئَش ُة َأُكْنِت َتَخ اِفيَن َأْن َيِح يَف ُهَّللا َع َلْيِك َو َر ُسوُلُه
َفَقاَل " ِإَّن َهَّللا َتَع اَلى. َقاَلْت َقْد ُقْلُت َو َم ا ِبي َذ ِلَك َو َلِكِّني َظَنْنُت َأَّنَك َأَتْيَت َبْع َض ِنَس اِئَك. "
" َيْنِزُل َلْيَلَة الِّنْص ِف ِم ْن َشْع َباَن ِإَلى الَّس َم اِء الُّد ْنَيا َفَيْغ ِفُر َألْك َثَر ِم ْن َعَد ِد َش َع ِر َغَنِم َك ْلٍب
"Bu gece (Şaban'ın onbeşinci gecesi) Peygamber (s.a.v.)’i (odanın
içinde) aramaya başlamıştım ki (O’nu) başını secdeden
kaldırırken buldum. Buyurdu ki:
“Ey Aişe, Allah ve Rasulü’nün seni korkutmasından mı korktun?
dedim.
Hz. Aişe validemiz “Diğer hanımlarından birinin yanına gittiğini
zannettim” dedi.
Peygamberimiz buyurdu ki Allah Teâlâ Şabanın 15.gecesinde (bu
gecede) dünya semasına iner, Ben-i Kelb kabilesinin koyunlarının
tüyleri sayısınca insanları bağışlar."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
يا ابَن آدَم لْو َبَلَغ ْت.إَّنَك ما دعوَتني ورجوَتني غفرُت لَك َع َلى َم ا َك اَن فيَك وال ُأبالي
يا ابَن آدَم إَّنَك لْو أتيتني ِبُقراِب.ُذ ُنوُبَك َع َناَن الَّس َم اِء ُثَّم استغفرَتني غفرُت لَك وال ُأبالي
"اَألْر ِض َخ َطايا ُثَّم َلِقيَتني ال ُتشِرُك بي شيئًا ألتيُتَك ِبُقراِبَها َم غِفرًة.
Enes b. Malik (r.a.) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle
buyururken dinledim dedi:
“Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun
sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların
büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım.
Ey Âdemoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa,
sonra da benden affını dilesen, seni affederim.
Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma
gelsen; fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben
de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım.”
Bu gecenin bereketinden istifade edemeyecek olanları da
peygamberimiz şöyle anlatıyor.
َشْع َباَن َع ْن َر ُسوِل ِهَّللا ـ صلى هللا عليه وسلم ـ َقاَل " ِإَّن َهَّللا َلَيَّطِلع ِفي َلْيَلِة الِّنْص ِف ِم ْن
ُم َش اِح ٍن َفَيْغ ِفُر ِلَج ِم يِع َخ ْلِقِه ِإَّال ِلُم ْش ِرٍك َأْو
Peygamber s.a.v.’den gelen bir rivayette ise "Allah Taala (c.c),
Şa'ban ayının onbeşinci gecesi (kullarına rahmetle) nazar eder.
Müşrikle, müşahin (kindar bencil) bu aftan yararlanamazlar."
Cenâb-ı Hak bazı günleri bazı gecelerden, bazı ayları müstesnâ bir
lûtuf anları olarak ihsân etti. İçinde bulunduğumuz Şâbân-ı Şerîf,
müstesnâ aylardan, hâssaten Şâban’ın 14’ünü 15’ine bağlayan
gece, Beraat gecesi, mübârek gecelerden biri olmuş oluyor.
Fazîletine binâen, isim müsemmâyı çeker, bu geceye “Leyle-i
Mübâreke” deniliyor. Yani Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinin, af ve
mağfiretinin yoğun olarak tuğyân ettiği ilâhî bir gece…
“Leyle-i Berâe” bildiriliyor. Yani kurtuluş berâtını, kurtuluş
belgesini alma gecesi, hüküm gecesi.
“Leyle-i Sakk” bildiriliyor. Bir vesika gecesi.
“Leyle-i Rahmet” deniliyor. Büyük bir af ve mağfiret gecesi,
rahmet gecesi.
“Tebrie” ve “teberrâ”, “beraat” kelimesiyle aynı kökten
gelmektedir. İlâhî huzurda beraat edebilmek için, teberrî lâzım,
yani Cenâb-ı Hak’tan uzaklaştıran her şeyden kalp korunacak.
Onun için kelime-i tayyibe “lâ ilâhe” ile başlıyor kelime-i tevhid.
Baştan, Allah’tan uzaklaştıran her şeyden kaçacaksın. Kalbin
maddî ve mânevî putlarla dolmayacak.
Ondan sonra “tebrie” buyruluyor; Cenâb-ı Hakk’ın rızâsıyla
dolacak. “İllâllah”, Cenâb-ı Hakk’ın cemâlî sıfatları o kalpte
tecellî edecek, kalp Cenâb-ı Hak’la dost olacak.
Peygamberlerin bir vazifesi de “ ”َو ُيَز ِّك يِهْمinsanların iç âlemlerini
temizlemek.
َقْد َاْفَلَح َم ْن َز ّٰك یَها
(“Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.” [eş-Şems, 9])
َقْد َاْفَلَح َم ْن َتَز ّٰك ى
(“(Nefsini kötülüklerden) arındıran kurtuluşa ermiştir.” [el-
A‘lâ, 14])
O şekilde ancak, Allah’tan uzaklaştıran her şey kalpten silinecek.
Fücur silinecek, takvâya mesâfeler alınacak. O şekilde kul, Cenâb-
ı Hakk’a yaklaşacak.
Rivâyete göre bu gece, doğacak, öleceklerin yazıldığı bir gece. O
bildiriliyor. Bu, Levh-i Mahfuz’da var. Bütün ilâhî, ekolojik
denge, Levh-i Mahfuz’da var. Fakat o indiriliyor, bildiriliyor.
Doğacak ve ölecekler bildiriliyor. Geçen sene olup bu sene
olmayanlar var. Gelecek seneye kimler var, kimler yok? Acaba
ben var mıyım, yok muyum?..
Rızıklar indiriliyor. Rızıklar maksum, taksim…
Ameller ilâhî huzura yükseltiliyor.
Kulların amelleri günlük olarak sabah ve akşam melekler
tarafından Cenâb-ı Hakk’a yükseltiliyor. Hattâ bazı melekler diyor
ki;
“‒Yâ Rabbi diyorlar, -vardiya değişirken melekler- o diyorlar,
sabah namazını cemaatle kılıyordu diyorlar. Akşamı cemaatle
kılıyordu.” diyor…
Haftalık olarak Pazartesi ve Perşembe günleri. Cenâb-ı Hak
biliyor, fakat yine melekler vasıtasıyla Cenâb-ı Hakk’a kullarının
amelleri yükseltiliyor.
Yıllık olarak da Şâban ayının ortasında, 14’ünü 15’ine bağlayan
gece yükseltiliyor.
Tabi melekler diyorlar ki:
“‒Yâ Rabbi Sen daha iyi bilirsin ama…”
Meleklerin vazifesi, yükseltiyorlar.
Kurtuluş için Allah Teâlâ bize dört kapı göstermiştir.
1-Tevbe kapısı: Hakları hak sahiblerine ödemeli geçmiş
günahlardan pişmanlık duymalıyız.
2-İstikamet kapısı: Helali haramı bilip ona göre yaşamalıyız.
Mesela ticaret yapan ticareti kısımlarıyla bilecek.
3-Tehzib-i Ahlak kapısı: Hırs, hased, benlik,riya kibir gibi
hastalıklarımızdan kalbimizi temizleyip, terk etmeliyiz.
4-Takrib= Huzur kapısı Kalbin üzerinde oturup Allah Allah
diye zikretmeliyiz.
Hadîs-i şerîfte: “ َالُّد َع اُء ُهَو الِع َباَد ُةDua kendisi ibadettir.” diğer bir
hadîs-i şerîfte: اَد ِة “ َالُّد َع اُء ُم ُّخ الِعَبDua ibadetin
[H.10]
beynidir.” [H.10]buyrulmaktadır. İbadetsiz dua, yahud duasız
ibadet yoktur. Nafile namaz ibadet ise, böylece Hak Teâlâ'ya
yalvarmak da ibadettir. O'nun rahmet kapıları gecenin yarısından
itibaren sabaha kadar açılır. Allah Teâlâ ZülCelal Hazretleri: "Var
mıdır Bana ihtiyacını arz eden?" diye sorar. Rahmet kapıları açık
iken dua eden kimsenin duasına icabet edilir.
Allah Teâlâ ZülCelal Hazretleri Rahîm'dir. Günah işleyenleri
afuv edendir. Yeter ki kul O'nu bilsin. O'nun Rubûbiyetini kabul
etsin ve O'na yalvarmış olsun… Onun için duam kabul olmaz diye
bir şey yok! Bunu aklımıza sokmayalım. Suçlu olduğumuz halde
suçumuzla beraber Cenâb-ı Hak Teâlâ Hazretlerinin kapısını
çalacağız. " َم ْن َد َّق َباَب اْلَك ِريِم ِاْنَفَتَحKim cömerdin kapısını çalarsa,
kapı ona açılır." Allah Teâlâ'dan daha cömert hiçbir mahluk
yoktur. Allah Teâlâ'dan başka zaten bir ilah yoktur. Binaenaleyh
kim Allah Teâlâ'nın kapısını çalarsa -Allah'ın kapısını çalmanın
manası: Yalvarmak demektir.- Allah Teâlâ muhakkak onun
yalvarışına icabet eder.
Haramın dışında her şeyi Allah Teâlâ'dan isteriz. Yani bütün
güzel nimetleri Allah'tan isteriz. Zenginlik isteriz, ihtiyaç isteriz,
sıhhat isteriz, âfiyet isteriz…
[H.10]
[H.10][H.10][H.10][H.10][H.10]Sünen-i Tirmizî h.n.3371, Mesâbîh-us-Sünne h.n.1597
Ashab-ı Kiram'dan birisi geldi Peygamber sallallâhu aleyhi
ve sellem'e: "Allah'tan ne isteyeyim?" dedi. Peygamber sallallâhu
aleyhi ve selem buyurdu ki: "Sıhhati, afiyeti, muâfatı O'ndan
isteyin." Sıhhat malum, Türkçemizde de sıhhat denilir. Afiyet helal
lokma ve muvafakiyet demektir. Muâfat ise üstün nimetler
demektir.
ّٰل
َال ُهَّم ِاِّنى َاْس َئُلَك الِّص َّح َة َو اْلَع اِفَي َة ِفى الِّديِن َو الُّد ْنَيا َو ْاآلِخ َر ِةAllâhumme!
Gerçekte ben dinde, dünyada ve ahirette her türlü beladan
kurtuluş ve selameti Sen'den dilerim.
Günahtan bağışlanmanızı, sıhhatı ve her nimeti elde etmeyi
Allah Teâlâ'dan isteyin…
Biz nefsimize, ana babamıza, sevdiklerimize, sonra bütün din
kardeşlerimize dua etmeliyiz.