Professional Documents
Culture Documents
Turgut Uyar Büyük Saat YKY
Turgut Uyar Büyük Saat YKY
Turgut Uyar Büyük Saat YKY
Bütün Şiirleri
Doğan Kardeş
Göğe Bakma Durağı - Seçme Şiirler (2008)
TURGUT UYAR
Büyük Saat
Bütün Şiirleri
ARZ-I HAL
TÜRKİYEM
DÜNYANIN EN GÜZEL ARABİSTANI
TÜTÜNLER ISLAK
HER PAZARTESİ
DİVAN
TOPLANDILAR
KAYAYI DELEN İNCİR
DÜN YOK MU
SON ŞİİRLER
“YİTİKSİZ”
Yapı Kredi Yayınları - 1649
Şii r - 155
350 • İyimser Bir Sonuç’a 395 • Tomris Uyar İçin Bir Şiir
351 • Biten Bir Yaz’a Kurma Çalışması
352 • Büyüyüp Giden 396 • Çokluk Senindir
Hüzün’e 397 • Gemi, Gemi
353 • Karışık Saatler’e 399 • Bomboş Bir Sayfaya
354 • İçeri Giren’e Fahriye
355 • Tükenen’e
356 • Sonsuz Biçim’e TOPLANDILAR
357 • Su Yorumcuları’na I
358 • Su Yorumcuları’na II 405 • Kar Altında, Evde
359 • Altı Parmaklı Çocuk’a 407 • İlkin
360 • Dikilitaşlar’a 408 • Kim Çağırıyor Maviyi
361 • Bağırma’ya 409 • Kalmak İçin Bir Yazı
362 • Cahil Beşir’e 410 • Bir Yılın en Soğuk
363 • Düzenbozan’a Akşamında Aşk Övgüsü
364 • Ürkek Irmaklar’a 411 • Hadi İzmir’e
366 • Baharı Bekleyen’e 413 • Kar Sesi
367 • Islak Çeltikler’e 414 • Sözcük
368 • Bir Oda Güneşi’ne 416 • Kazı
369 • Kırlara Gitme’ye 417 • Kavşakta
370 • Beklemiş Bir Paket 419 • Denize Önsöz
Cıgaranın... 421 • Güverteden Biri
372 • Terleyen’e 423 • Şehirden Biri
373 • Susuzluk’a 425 • Acının Tarihi
374 • Delta’da 427 • Acının Coğrafyası
376 • Ne Değişir 429 • Vaktin Çağrısı
377 • Rubai 431 • Anlatı
379 • Baharat Yolu 434 • Sunak
384 • Sâdâbâd’a Kaside 438 • Bazilika
386 • Meclis-i Mebusa’na 440 • Karşılıklı Çekilmişti
387 • Salihat-ı Nisvandan Duvarlar
Saffet Hanımefendi’ye 441 • Hayri Bey
389 • Anneler Kaçar Gibidir 446 • Bir Amcanın ve Onun
391 • Bozkır Tayfasıdır Karısının Ölümüne Ağıt
392 • Kıyıdaki Elma’ya Bir Ses 447 • Elli İki Hane
393 • Kışındır 449 • Yanık Tarlalar’a
394 • Gecenindir 451 • Yaz Yadırgaması
9
YKY
Arz-› Hal
1. bas›m: 1949, Kaynak
17
YADH
ARZ-I HAL
YALA⁄UZ
‹stanbullulardan:
YAS‹N EFEND‹H
SONNET
– Yaln›zl›k içinH
‹stanbululardan:
MERS‹YEH
MEMUR KARISIH
–Kar›m’a
ŞEH‹TLER
Sen,
Ad›n› bilmedi€im bir köyde do€muşsun..
Kucak kuca€a büyümüşsün toprakla,
Yorulmuşsun, sevmişsin
Harman yapm›şs›n,
Çocuk yapm›şs›n,
–Topraktan korkum yok ki zaten–
Diyebilmişsin ölürken...
Sen,
Bir şehir çocu€uymuşsun,
Dev makinalar›n g›das› olmuş kan›n.
Büyüyememişsin
Sevememişsin.
Son merdane hücumunda mangan›n,
Şehit olmuşsun...
Sen,
Il›k bir sahilde do€muşsun.
Beyaz bir eviniz varm›ş,
Ananla, babanla yaşam›şs›n,
Kanl› canl›ym›şs›n.
Sedef yüklü,
Kad›n yüklü gemiler varm›ş rüyalar›nda
Ölüm hiç akl›na gelmemiş.
Fakat bir şafak vakti hastanede
Her şey birden bitivermiş.
30
Sen,
Bir orospu çocu€uymuşsun,
Belki hapishanede,
Belki kald›r›mda do€muşsun,
Ananla beraber kucaklarda sabahlam›şs›n.
O bile bilmezmiş kimden olmuşsun.
Lânetlenmiş, kovulmuşsun.
Vatan sevmeye de€ecek kadar güzeldir amma.
Yaşamak için f›rsat vermemiş talihin sana...
Kiminizin resim
Dudaklar›n›zda yar›m yamalak bir isim.
Kimbilir hangi hain ovan›n düzünde,
Bir saniyelik sevinç olmuşsunuz,
Düşman toplar›n›n gözünde...
Damarlar›n›zda hazza benzer bir s›z›
Ölüm çiçeklenmiş gövdenizde yer yer,
K›rm›z› k›rm›z›...
TÜRK‹YEM
TURNAM SEN‹NLEH
.......
... SE TURNAMH
.......
RÜZGÂR
AYRILIKLARDAN
Ne gazetelerde ne de radyoda
Ölümüm kimseye dert olmamal›.
Kim tan›r zaten beni dünyada.
GECELERDEH
AF KANUNU
KARP‹T LÂMBASI
ÇIRILÇIPLAK
YEŞ‹L‹MS‹
AKŞAMÜSTÜ RÜYASI
K‹MB‹L‹R
I.
II.
MÜSTEHCEN Ş‹‹RH
NUTUKH
Derdini bilemedik,
Derman›n olamad›k Gazi Paşa
Sana hasretimiz canü yürekten...
.......
C‹NAYETH
BAHAR HASTALI⁄I
YALINIZ DÜRDANEC‹K
ELÂLEM
I.
B‹TMEM‹Ş Ş‹‹RLERH
B‹TMEM‹Ş Ş‹‹RLERH
II
B‹TMEM‹Ş Ş‹‹RLERH
III
B‹TMEM‹Ş Ş‹‹RLERH
IV
B‹TMEM‹Ş Ş‹‹RLERH
B‹TMEM‹Ş Ş‹‹RLERH
VI
A€laşt›klar›m›z, kavgalar›m›z
Şimdi sarmaş›klar gibi kollar›m›z.
Sen kad›ns›n, en tatl› ça€›nda,
Ben en sevdal› yaş›nda erkek.
B›rak bir kedi gibi yatay›m kuca€›nda
Dizlerini, gö€üslerini seyrederek...
102
‹THAF H
–1–
‹THAFH
–2–
B‹TMEM‹Ş Ş‹‹RLERH
VII
‹THAFH
–3–
.......
B‹TMEM‹Ş Ş‹‹RLER
VIII
SEVDA ÜSTÜNE
GEY‹KL‹ GECE
KES‹KS‹Z ÖVGÜ
KAN UYKU
Hoşlanm›yorum
124
YILGIN
Sonra biliyorsun
127
Bir b›raksalar
Sonra başka şeyleri özlemeye
129
ÜÇYÜZB‹N
.......
Yasa€›n aşklar› zorlamas›
Önce varken sonradan gömdü€ümüz
Önünde geriledi€imiz
Unuttu€umuz utand›€›m›z
Ama b›rakmad›€›m›z
Bu yumuşakl›€›m sanki defineler içinde
Sanki gömülü sand›klarda karar›yorum
Korkunç bir orman›n u€ultusu içinde bo€uluyorum a€açlar
sular bakmad›€›m yerlerde çiçekler
d›nlar› vard›, bir de atlar› vard›, bir de inekleri vard›, bir de kun
layacak koyunlar›yla koçlar› vard›, bir de örtünecekleri vard›, bir
de aşklar› vard›, bir daire kurdular, tütünleri tüttü, çat›lar›, a€açlar›
h›zarlarla aşkla yonttular, aşklar› böylece erince vard›, sonra büyü
dü Akçaburgaz, başkalar› geldi onlar› görüp, kötü adamlar gelmedi
ama kötüyü iyi yapan şeyler yitti, her şeyleri üstüste kodular, su
yollar› yapt›lar, çeşmeleri ak›tt›lar, bakkal dükkânlar› açt›lar, terzi
dükkânlar› açt›lar, nalbant dükkânlar› açt›lar, tamirci dükkânlar›
açt›lar, mahkeme yapt›lar, yasalar kodular, bir şeyin bu kadar şey
içinde gitgide küçüldü€ünü yitti€ini sezinliyorlard› ama bulam›
yorlard›, bulam›yorlard› da de€il, umursam›yorlard›, onsuz olunur
diyorlard›, yerine başka şeyler koyuyorlard›, ama öyle bir şey ki yit
tikçe önemi azald›kça düzeni etkileyen, bilisizli€i artt›ran, evleri
oturulmaz, sokaklar› dolaş›lmaz hale koyan, kişiyi boş vakitlerden
kaç›ran bir şey, ben uraybaşkan› olunca buldum, şimdi y›k›n diyo
rum, ilkin bu evleri, bu kötü, üstüste evleri y›k›n, bu sokaklar›, bu
eski harap k›şlalar›, bu dükkânlar›, bu duvarlar›; bu gökyüzlerini
kurtaral›m, y›k›yorlar, Hemşerilerim y›k›n diye ba€›r›yor ard›m
dan, baz› idare kurulu üyeleriyle baz› ihtiyarlarla donmuşlar bana
karş›, kad›nlarla çocuklar benden yana hep, bastonuma dayan›yo
rum, gösteriyorum, y›k›n, temizleyin, y›k›yorlar, bir çeşmeler kal
s›n, bir gölgeler, hele tamir evlerini, bize o eskimiş eşyalar› zorlayan
bütün tamir evlerini y›k›n, hemşerilerim y›k›n diye ba€›r›yorlar.
152
BÜYÜK KAVRULMUŞ...
K›r›k
Yang›n Toplant›s›
.......
.......
Ara Parça
Sevmek ve söylemek
Ard›ndan iyilik gelir ister istemez
Bir orman buduyoruz uyan›n fark›na var›n
Bir kas›rgaya karş› duruyoruz
Bitkice de€il şüphesiz ama tam insanca
Korkmay›n dalgalardan y›lmay›n
Çekin kürekleri
163
Kandan Uzakta
Suya Varmak
.......
.......
Iş›klar yanmaz oda ayd›nlanmaz. Zaten gere€i yoktur art›k, ›ş›€›n
bundan böyle söyleyecek bir sözü olmaz onlar üstüne. Benim
deniz k›y›s›nda oldu€umun güveninde doygun bitkisel bir
erinçle o sar› çamur çömle€e karş› yanyana uzan›r...
Ara Parça
Sular Karard›€›nda
Yekta‘n›n Mezmurudur
ATLIKARINCA
Bozgun
Kurtulmaya Haz›rl›k
‹nce Zincir
Asl›nda bir ben vard›m sokakta bir de polis. Beni yeni ol
muştum. Önce yoktum elbet. Bir de sokak lâmbas› ile o bulut.
Bir de vurdu€um o adam vard›. Tamam bir de a€ustos gecesi.
Elbette geceydi ne sand›n›z. Gündüz adam vurmak için sebep
yok zaten. Polis benim savunmam› yeter buldu belki. Ama ille
tan›k gerekiyordu. Öyle dedi polis. Tan›k olmadan olmaz dedi.
Do€ruydu ya. Tan›k olmadan olmaz, tan›k olmadan kimse ne
yaşar ne ölebilir, ne sarhoş olabilir, ne âş›k olabilir, ne yankesici
olabilir. Bak›nd›m. Sokak lâmbas›n› gördüm, gösterdim, bulu
tu gördüm gösterdim. Hem başka kimseciklere inanamazd›m.
Zaten kimse de yoktu. O sokak lâmbas›n›n dedikleri bir bir hat›
r›mda. Iş›€› da. Gidip birgün hat›r›n› soraca€›m.
181
I ş › € › n B o € u l d u € u
R a h a t A y r › k l a r ‹ ç i n G i r i ş
Ö l ü m l ü Y a ş a m a y a Ö v g ü
S o n u ç ‹ ç i n G i r i ş
Sonuç
Sizin loş evlerinize bay›l›yorum akşam gibi loş bir şeyler bekler
gibi öyle loş
Sarm›sak demetlerinden artakalm›ş güneşler gelip durur
kap›n›za eşinir kişner döner öyle
A€lar m›s›n›z şark› m› söylersiniz şimdilerde hay sizi and›m
›ş›d›m
Telefon çalar bir gelin alay›n› haber verirler Carmen’den bir
aryaya durursunuz
Hay sizi and›m sevindim
Oysa ne resim sergisi umurumdayd› ne bizleri kap›dan üfüren
şu şehir
Herkesin gözü benim sevdi€imde oysa benim sevdi€imin
ayr›l›€› yok oysa ben hem sevmeyi hem
susmay› biliyorum
Siz olmasayd›n›z ben ne yapard›m oysa bu loş günde bu
yard›ms›z avuntusuz bungun
Ya sizi anmal›yd›m ya bir yang›na hortum tutmal›yd›m
alevlere ateşlere küllere
Siz kimsiniz bu orman bozgunu yeşil perdeleri nas›l
uydurdunuz Allah aşk›na
Bakt›kça bir yeşil oluyor ne elden ne koldan ne mermerden
Beni elimden tutun taş yollardan geçirin evinize götürün su
verin bana
Bu ne yeşil piyano çalars›n›z sesiniz güzeldir loştur aral›kt›r
ben duyar›m bir bir
186
KANLI OYUN
.......
.......
BÜYÜK EV ABLUKADA
YORGUNDUM YOKTUM...
KANKENTLER‹
O ZAMAN AV B‹TT‹
Avdan ve ateşten...
Ve her şeyden...
196
S‹GMA
DÜNYADAH
MAYAH
ÇOK ÜŞÜMEK
UYANINCA ÜŞÜMEK
Ey birgün
Çiçek açmak birgün
Da€lara da€lara birer birer da€lara
AKABAKAN
Unulmaz
Yak›nt›s›
S›cak m›? S›cak m›? ‹çin de s›cak m›? Durdu€un yerde misin?
Yakal›m karanl›€›n k›llar›n›, ›slans›n, her şey ve böcekler
uzaklaşacak m›? Durdu€un yerde misin? Da€›l›nca solgun
i€rentimiz su dumanlar›yla, sevişenlere, –Bu bir i€rentidir
yumak yumak k›llara ve yap›şkan sulara ve başkas›z kal
maya gö€ün alt›nda– herkes iki büklüm ka盺acak m›? Dur
du€un yerde misin?
Ak m›?
AY ÖLÜR YILGINLIKTAN
. . . . . ..
Gel dur önüme, sen benim sahili€imsin!.. Is›rd›€›m,
bir kauçuk düşmanl›€›d›r!..
Yaşamam›z baştanbaşa senin övgündür,
Ey kutsal bencillik!.. Seni
b›rakmak niye?.. Sular› ve seni b›rakmak,
Niye?..
Aşk›n akan sular›, doyurgan yaban›ll›€› savaşlar›n ve büyük
utkular geçer onar›c› gölgenden.
ÖVGÜ, ÖLÜYE
Ölü,
ölüye neresinden yanaşmal›. Donuk ve çekici, sonsuz
ölü. Bütün kumsallar›n ve asfaltlar›n ve
karantinalar›n, yeleklerin ve saat kösteklerinin,
gölgelerin ölüsü. Bulaşt›€›m›z bir şey. Her yönü
limon mu kokard›? Vard›...
ölü vard›. Şakay› sevmeyen insanlar›n, da€lara
ç›kmay› tasarlard›, bal›klar› ve tu€lalar›
üstüste koyman›n sevincine vard›€› zamanlard›,
ama ölü vard›, ölü.
bitmeyen büyük bir akşamd›, kurtulmad›€›m›z
ondan, ne bulursa, donuklu€uyla, bilgeli€iyle,
ne bulursa hinli€iyle karalard›. O artard›.
Onun hiçbir şeyi yoktu. Bir, tan›m› vard›.
221
Sonra kanlarm›ş,
sakallar›yd›,
göklerin cinsel andac›...
.......
.......
.......
TERZ‹LER GELD‹LER
ÖNDEY‹Ş
B‹R DUYMAK
Eylül karmaşas›!..
Eylül karmaşas›!..
237
Nehirler,
kapan›nca saat kaç?.. Üçü beş!..
Bu son muydu?.. Üç’ü beş?.. Ne yaz›k üç’ü beşe...
Bir daha yok mu üç’ü beş?..
Demek, bu, son üç’ü beş!..
– Senin salatan› seviyorum sevgilim,
geceni de,
Demek bu son üç’ü beş?.. Geç kalmayal›m, çabuk
olal›m!..)
Ne yapt›lar?.. Ah sonsuz sonuçsuzluk – yaşl› karars›zl›k –
ne yapt›lar – ne yapard›lar –
Oturum üçte bitti – Belki üç’ü beş geçe – Ne –
oturdular –
söz istemediler – yak›nd›lar – inand›lar –
SON SU
AHD–‹ AT‹K
tekvin
göç
levililer
say›lar
tesniye
“Amca”
Nas›ld› iki tekerlekli arabalar...
“Senin bildi€in bir şey var, bana demiyorsun
Söz gelişi ald›m bir kayay›
Bir kayay› ne yapmal›y›m, demiyorsun...
Oysa ben senden daha çok şey bilirim büyücüler üstüne
Evine sadece geceleri gelen ve s›cak şaraplar içen...”
Ne akşam›? “baba”
Haziran gecikecek biliyorum...
KADIRGA
Kendisi
Geçmişi
Denizi
Vakti
Sonu
ÖLÜ YIKAYICILAR
ö lü m ü n b i r i n s a n d a d o € r u l a d › € ›
ç e k i c i d ü z e n s i z li € i b i r ö lü y e g i t m e n i n
1935’te
bir akşam. –bir sal› akşam› san›r›m.–
ahah ben salak›m biraz galiba
Kafiyeye ve ölüme inan›r›m.
Bütün sular bir geçmiş’tir, bütün incelikler.
Tchoban Kolonyas› ve karpuz lâmbalar.
Kal›n bir örgü saç, sand›ktan ç›kar›lan
Devrimlerin ve çarlistonun an›s›.
Uçsuz bucaks›z bir trendeyim, trenler de bitmez ki.
Ben bütün trenlere vaktinde giderim,
trenlere, işe ve ölmeye. ‹stanbulda.
Ben biraz salak›m dedim ya.
Hele ölüme. Hele bir dar vakitteyse ölüm,
Ölüm uygundur.
Ve bütün gençler nişanl› ve bütün iyi şairler hüzünlü
Örne€in bir ya€mur düşüyorsa
261
Oralardad›r.
Hep anlams›z şiirler yaşar›m, karanl›k, orda burda
Hep gazeteler yaşar›m orda burda.
Biliyorum, biliyorum
Ölüm için şimdilik yorgunum.
Yani herkes kadar son çarş›ya bakmadan.
Bir deniz ufal›r ölüm karş›s›nda
Ben ölümü bir kente övüyorum. Bir küçük çocu€a,
Sokakta ezilen, parçalanm›ş baş› ve alfabesi
zab›tlara geçmiş
Her gün de€işen şark›larla avunan, her gün ›smarlanan
Gazoz!..
Lodos büyütüyor deniz maceram›z› ve denizi
Ve küçük mescitlerden büyük camilere koşan bizi.
Ve kafeteryalarda param›z yetmeyince, bizi...
–De€il mi bay›m?–
–Evet Bay›m.–
–Seçim ne zaman?–
–De€il mi bay›m?–
–Bu ay›n ya sekizinde, ya onunda.–
“Suya gitsek. Bir ben bir garson, bir ben bir garson, bir son.
Ey gök yenildin. Seni umursam›yorum. Ölüm için yorgunum.”
266
ü ş ü r ü z s u ç lu lu k t a n
s u ç lu y u z y a ş a m a k t a n
f o n d e d e p o u v o i r ’› n
a k › l a lm a z y o l c u lu € u
“Ya€murdu ›sland›k.
Kaz›c›lar oradayd›lar. Kazd›k.
Korktuk ve a€lad›k.
Toprak kara ›slakt›. Yakard›k.”
bir mektup
“Ya€murdu ›sland›k.
Kaz›c›lar oradayd›. Kazd›k.
Korktuk ve a€lad›k.
Toprak kara ›slakt›. Yakard›k.
Aç›lan çukuru gördük. Derindi.
Tabutu tuttuk.”
a€ ›t
Ah sonsuz düzen
Nas›l da vars›n..
ö lü a k ş a m › n › n d u r g u n lu € u n a
YEN‹LG‹ GÜNLÜ⁄Ü
Pa z a r t e s i
.......
Karanl›k!
ald›m kocaman yapraklar› yata€›ma getirdim
bir çeşit zina gibi yarat›l›şla
ki ben kocaman bal›klar tuttum, sonra b›rakt›m
akşamlar› işi b›rakt›€›m sorumsuzluk ad›na
.......
Sal›
.......
Çarşamba
.......
Pe r ş e m b e
.......
Cum a
Cum artesi
yar›n pazar
yar›nki pazar›n sessizli€i...
283
Pa z a r t e s i
(bir al›nt›)
“Bir adam› söylerdi
bir kitaba konuydu
hep böyle kalmasayd›
hep böyle ne olurdu”
AÇIKLAMALAR
II
III
Ey o büyük düşünce!..
IV
BÜYÜK SAAT
Yaral› olmak
yerinde olmamak
uzun gecikmesi son kesinli€in
bir sabah biliyoruz elbet neyi bölüştü€ümüzü
göz göze
bak›ş›nca. Biliyoruz
neyi bölüştü€ümüzü.
Konuşmasak da.
HEMOF‹L‹
Kalk›l›nca keçeden.
Ben dalgalar›n› duyar›m çarp›şman›n. Bir bir.
Yenilmenin önce
Ve avunman›n. ‹nerken çaresizlik dört bir tarafa
Bir kurulu€u deyimleyen o aldan›ş›.
Bir haz›rl›ks›zl›€›...
296
HERKES
saat beşte
ak şamleyin
Ah ellerim ve kalbim
Her şey orada kald›.
Keçeler keçeler ve portakallar
Kireç döktüler yere. Kara gözlüm, kalbim,
Halk›m›n fakir akşamlar›d›r, biliyorum
Kanl› bir mendil diye ba€lanan gözlerime
Kireç döktüler yere,
Bir duvar›n dibinde
Bir deppoy’un önünde
Kiraz a€açlar›na ve s›€›rc›klara karş›...
............................
Bir halk›n gösterişsiz, sessiz cömertli€inde
Ölüm nas›l söylenirse öyle
‹spanyol dilinde
ve her dilde...
obras
completas
BÜYÜK GURBETÇ‹
Gelirdi.
Malatya’n›n Kâhta kasabas›ndan
Kocaman b›y›klar›yla,
ad› bir kanuna hemen uygulanan
Kâhta’n›n
ve o sonsuz bülbülü avucunda taş›yan
ve o sonsuz gülü avucunda taş›yan
Yani koca b›y›klar›yla güllü ve bülbüllü bir adam
Gelmiş geçmiş bütün öbür şeylerin
her şeysini bir parça kendinde taş›yan
kentinde taş›yan
(Dumanl› ve derin ve karş›l›ks›z
Şiirine ve geçmişine küskün)
kuca€›nda
büyük gözlü bir k›z çocu€u taş›yan.
310
“giderdi
bir atl› giderdi dünyay› umursayan
ve terkisinde gebe kal›nan
büyük bir atl›
A⁄ITLAR TOPLAMI
(c e m a l ’e a € › t)
(e d i p’e a € › t)
(n a c i ’y e a € › t)
(t o m r i s ’e a € › t)
( k e n d i m e a € › t)
YEŞ‹LE GEÇ‹T
Şehirleri bilirsiniz
Güçsüzdür onlar sabahlar›
Gün›ş›€› ve a€›r sebze kamyonlar›
Ans›z›n bast›r›r sanki onlar›
Süte ve gazeteye al›şk›n
Magazinlere ve apartman kap›c›lar›na
Ve bütün ›v›r z›v›rlar anlams›z yorumsuz ve uzak
Jokeyler uykuda, makinistler k›vrak
Ateşin kendi yanmas›ndan
duydu€u şeyleri duyarak
Bir simitçi f›r›n›ndan ilk çocuk
Soka€a f›rlay›nca ancak...
326
Kalbimiz.
Yerin ve gökün altedilmez bir dirilikte oldu€u
Tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
Kalbimiz
Kalbimiz h›zla gelişecek.
336
B‹RAZ DAHA
Ölülerimiz toplanacakt›r
Kenar köşe kasaba hanlar›ndan
Deniz en güzel aşkken ay›ş›€›na
Küçük ve karanl›k odalarda öldürülenler
Direnerek ve akarak ölenler
Yüceltilecektir
An›lacakt›r ölümleri
münacat
naat
ça€r›lm›ş’a
sulfata’ya
yokuş yol’a
kar›ş›k saatler’e
içeri giren’e
tükenen’e
sonsuz biçim’e
su yorumcular›’na
su yorumcular›’na
II
dikilitaşlar’a
ba€›rma’ya
cahil beşir’e
k›ş ortalarda
ay ortalarda
ay gelir ortalarda
her şey de€işir
363
düzenbozan’a
ürkek ırmaklar’a
ay kaç yaşında
satırbaşında
iner da€lardan
da€lardan gelir
365
ay o€lan, ay adam›m!
sevip de ölmeyince
ay kad›n, ay kad›n›m!
ne yaz› bilirim ne k›ş›
bahar› bekleyen’e
›slak çeltikler’e
k›rlara gitme’ye
terleyen’e
susuzluk’a
delta’da
ne de€işir
rubai
rubai
rubai
rubai
rubai
baharat yolu
sâdâbâd’a kaside
meclis-i mebusa’na
bir oğul bir kız iki gelin bir damat isviçre lozan
nasıl ağladığımı ben bilirim bir yangının ardından
bozkır tayfasıdır
kışındır
gecenindir
çokluk senindir
gemi, gemi
İLKİN
HADİ İZMİR’E...
KAR SESİ
SÖZCÜK
KAZI
KAVŞAKTA
DENİZE ÖNSÖZ
hızım kesilmişti
hızım hep kesilirdi karanlık basınca
uzakta bir yerde açan bir gülün
uzakta bir yerde yakılan bir lâmbanın
ellerime dolanırdı kokusu, ışığı
oynak terazisinde akan zamanın
ikiyi ikiyle çarpardım durmadan
GÜVERTEDEN BİRİ
ŞEHİRDEN BİRİ
ACININ TARİHİ
ACININ COĞRAFYASI
VAKTİN ÇAĞRISI
ANLATI
nasıl hatırlamazsın
hüzünlü solumaları
cılız kollarımızı
ayışığında kamışları aralayan
memelerine kösnüyle bir bomba yerleştirip
çarşaflarla oynayanları
432
nasıl hatırlamazsın
bir gün öldüğümüzü
gök kadar çok yıldızlı
çok yıldızlı bayrakları
iyi pişmiş bir tavuk gibi böldüğümüzü
hatırla kendi yüzünü
en doğru haritayı
en doğru yeryüzünü
nasıl hatırlamazsın
biz de saate baktık
alanlar alabildiğine, o zaman biz
biz o zaman şu kadardık
ve cılız kollarımız
ölümler, kıyımlarla
bir güneş yaptı aydan
ne hazırlanıyorsa, bil
ne hazırlanıyorsa
orada biz de vardık
434
SUNAK
II
imdi
bu böyle nasıl bir bahardır
bütün sürgünlerin lâhana olarak hesaplandığı
bütün harfler anlamını yitirmiş
bütün sokaklar geliş geçişe dardır
ve acılar bütün etkisini yitirmiş
gemiler bütün limanların uğraşı
437
III
IV
BAZİLİKA
HAYRİ BEY
su gelir çiçeklenir
yazmalar çarşılanır
türküyle karşılanır
bizim orda kaysılar
oy farfara farfara
su verin çayırlara
ay durur menziliyle
herkese ak yüzüyle
sen aysan açık davran
ya ondan ya bizimle
oy farfara farfara
ateş düşer çarşılara
oy farfara farfara
herkes düştü yollara
ve karpuzlar ve bostan
kırk gün yaşanan destan
su da önemli ama
ateştir benim ustam
oy farfara farfara
ateşli silâhlara
448
oy farfara farfara
öldüm yalvara yalvara
oy farfara farfara
ateş düştü şalvara
hadin ağalar dedim
hadin herkesler dedim
öldüm yalvara yalvara
öldüm yalvara yalvara
öldüm yalvara yalvara
449
YANIK TARLALAR’A
Hatırla beni!
Hep onları bekledim
Ağzımda kullanılmamış bir ses
Elimde bir bıçak
Şehir bir ihanet gibi karşımda
Ah tarlalar tarlalar tarlalar
451
YAZ YADIRGAMASI
şimdi
hey gidi istanbul
hey gidi istanbulun topkapısı
şimdilik ve daha birkaç zaman
şimdilik çaresizliğin sevgilim
hüzün olarak farkedilen birikiminde
453
PAZARLIKSIZ
ÖLÜM YIKANMASI
yani ölüme
sevgili hüznüm, boynumun borcu
yaşarken diri olarak
severken diri olarak
ölünce diri olarak
dipdiri bir gövdeyle
461
ŞAŞIYORUM GÖZYAŞINA
yukarlarda en uzaklarda
bir orman kaçkınının
ormana sığındığını
mülküm benim
örneğin senin gözyaşın bir hayvandır
önümden uzun tüyleriyle kaçan
sularımı kana kana akıttığım dağlara
haziranın onunda
bir çocuğumuz olacağını biliyordum
ayrıca biliyordum ki
çocuğumuz olsa da olmasa da
bir bölüğü çocuktur insanların
AÇLIK ÇOĞUNLUKTADIR
ÇILGIN–HÜZÜNLÜ
kar dindi
gerçekten dindi
ellerine bakabilirsin artık
470
ÖNCE : DAVRANMAK
DURMAK
II
KAR ERİMEDİ
FERİDE’YE NİNNİH
I
481
ortayayla
şairleri öldü
yaşamanın şairleri
haklılığın, kinin ve utkunun
şairleri
kalmak üzere
kıyıya
aslında
denizi sevmiyordum
gemileri seviyorum
ve elleri
35.000
tefrika
temmuzda
bileycileri bırakın
bırakın efendiler
bileycileri
ulan bileyciler
dörtyol ağzı şairleri
daha ucuz mu
pahalı mı
bırakmayın, kıvılcım üretenler
tefrika
vurun
o sırada
üstelik gemiler
o denizden bu denize gelirken
M/S, S/S, ve yelkenli
bu unutulmamalı
son
suriyeli zengin
belki biraz ingiliz
amerikalı zengin
dul
belsoğukluğu, mafia, iflâs ve kızıl
kabul
hayatından umut kesildi
.....................
denizlerde aranıyor cesedi.
tefrika
bulmaca
sonra birdenbire
başka bir anakarada bulunur
radyo programları
seçim sonuçları
palas pandıras
dert ortağı
haftanın plâkları
(okuyucuların seçtiği)
“Sev kardeşim sev kardeşim
elini ver bana
neşe getirdim sana
ye, iç, gül, oyna...”
(okuyucuların seçmedikleri)
“bonsoir Marie, Marie bonsoir
iyi Marie, iyi geceler Marie
daha iyi geceler, en iyi
bak Marie iyi geceler
Herkes en iyi uyurken Marie
bak sen de uyu Marie
sonra fena olur...”
tefrika
(birinci sayfadan)
mühimmat deposundan
çalınan güneş
bir temmuz yapılmaya götürülmüş
dağlarda
evet dağlarda.
493
spor
sanat sayfası
tefrika
494
(birinci sayfadan)
(üçüncü sayfadan)
HASAN MUTLULUĞU
PARAMPARÇA
sımsıcak paramparça
sımsıcak ve paramparça
yani paramparça
500
KALBİNDİR
UZUNUZAK
sonu
MEKTUPH
BENİ
yaparsın elbet
bu işindir senin
çocuk, onbeş tane
düşük ve hüzün sayısız
kır beni
ey en güzel mavi
değil
ey en güzel sarı
değil
ey en güzel bakış
değil
ey en güzel
kin’in ve ağzınla
bir ormanda bekliyorum seni
orda kır beni
507
önce birbirimize
gözlerin gene öyledir
dokuz beyitli bir gazel gibi
taç beyti boyun eğmemekle başlayan
saçların kara
değil
cigaran hiç sönmez
ne yaparsın
günlerim hep böyle geçti
domuz gibi
alışkın ve acımasız
suyun kabardığı yerde dağ
dağın durduğu yerde deniz
bir kara mandanın hırsını
adım gibi ezberledim
haklıydı kara manda
bıçağa dönen lâle
bildiğim tek şey uzun bir şeydi
çığlıktı sevinçti kavgaydı
tüfekteki kayış gibi uzun bir şeydi
ve uzun uzun kötü kokardı
bu yüzden hiçbir şey uymazdı
gözlerimin bebeğine
ey gözlerimin bebeği
hatırla bana geldiğini
küçük bir anahtar unuttuğunu
küçük ama çok önemli
AĞAÇLAR UYUYOR
kalktım ki
akılalmaz bir kış sonu
kuru fasulyeler soğanlar sarmısaklar
filiz veriyor
patatesler bile
gecelerimde
kıyıdan ve yeşilden ve denizden boğuluyorum
ne sabah var ne akşam
kalktım ki
evet
ne sabah var ne akşam
şimdi ben bundan sonra
hangi türküyü çalsam
kalktım ki şaşırdım
önümde pencere geride deniz
gök felâket
ağaçlar uyuyor daha
kalktım ki evet
ağaçlar uyuyor
nisan ölümleri umursamıyor
insanlar habersiz
ağaçlar uyuyor
510
MOSMOR
dudakları mosmordu
bunca soğuktan sonra
onu doğruluyordu
hızla gelen ve hızla uygulanan
ölümün
bir kuşu bile ürkütmediği yerde
mosmordu
kâğıt da mosmordu
onsekiz kere falan katlanıyordu
katlandıkça artıyordu morluğu
ölümün ve kâğıdın durukluğundan
UMUTTUR
umut yoktur
kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek
çünkü umut kaçınılmaz gelecektir
bütün gümbürtüsüyle
umut kaçınılmaz gerçektir çünkü
biri Asya’da biterken sözgelişi, Şili’de öbürkü başlar
Kayayı Delen İncir
1. Basım: 1982, Karacan
521
DENİZİ ANLATIYOR
şimdi karanlığım da
belleğim de yok
otlar mı dereler mi
kim yaşadı o tadına doyulmaz günleri
bir turuncunun dinginliğindeki
yeri doldurulmaz
o turuncunun yani
SONSUZ GİRİŞİM
ne yapılır yani
deli atlara binsem olmuyor
yok sayıyorum, varlar
yani o başı ceviz topuzlu kuru karılar
kuru da değil
çözük ve bağlı
ıslak topukları pomzayla ufalanmayan
ıslak pomzaları ufalayan
KAN YAZMAK
PARLAK VE KARA
oh dünya dünya
biliyor musun
ağustos çok yakışıyor sana
530
SÖYLENİR
SANTİGRAD 100
YAPI
H. Turgut Uyar’a
tam
bilinen bir bilmece gibi
Hayri’nin önünden tirenler gemiler
elele çarçabuk hiç durmadan
hiç durmadan
bir limon gibi kendiliğinden
bir elma gibi tatlanarak
bütün elmalar gibi tatlanarak elbirliğiyle
Hayri’nin önünden
ertesi gün kıştı
sevgiye bir güzellemeydi yıl
bitmişti
Hayri yapıya baktı.
tek başına ama
sevgileriyle yüklü:
kapılar ve pencereler takıldı
sıvalar ve boyalar yapıldı
yıldızlar ve bulutlar da takıldı
gün bir sevinç olarak bitti
Hayri de sevinçle titredi derinden
anladı
bu yapıda
onu yapanlar
oturacaktı
540
SİBERNETİK
NEDENSE
nedense
bir kadını sevmeye hep memelerinden başlanır
bir şeyi hatırlatmak mı ona
yoksa bir şeyi hatırlamak mı
bilmiyorum
ama nasıl bir şeyse güzel bir şey
üstelik sonsuz da
542
Ölüm
olsa da olur olmasa da
ama güzel bir ölümse
şaşkın bir ölümse yaşamaktan
ya bir geyikse bu ölüm
ne olursa olsun
o bir parantezle çıkar aradan
yeri sonra saptanır
tarihte ya da coğrafyada
yani hayatla birlikte
nasıl biter öykü, bitmeli:
tomris gelir ya da başka birisi
bir tabağa çorba koyar tencereden
ama kesinlikle üçler kepçeyi
dolunay gider
kesin kuşlar ve çiçekler hüzünlenir
yani gece olur bir bakıma
haziran iğdelerde koyu koyu demlenir
kiracılar ve ev sahipleri ve mobilyacılar uyurlar
gemi adamları suları kesip evlerine gider
ve öykü biter.
546
SON GÜNLERDE
ACIYOR
kışsa
zordur bir yazı anlamak
duruldum
sonraları Selânikli bir kadının elinden
bildiğimiz rakıyı içtim
o ne günler güneşler
o ne şarkılardı
Selânik kaç para
İstanbul umurumda mı
bir zamanlar
bir çocuk olduğum geçti aklımdan
o da çocuktu bir zamanlar
bir yazı anlamak
zordur ve anlamlıdır
bana kalırsa
en saygın işidir bir kişinin
ve biz
bir yazı o zaman anlarız belki
553
AYAĞIMIN TOZUYLA
VAKİTSİZ UYKULARDAN
GÖK, BULUT, SU
GÜNLER GEÇER
BİLİYOR MUSUN
biliyor musun
aşk şiiri yazmaktan bıktım
bir gün şöyle bir baktım
yazdığım bütün şiirler öyle
bir sarsılma, nedir bu
bir otuz aşk şiiri daha
kendimi hiç suçlamadım
hüznümü titretiyorum
yani hüznüm beni titretiyor
bir hüznü titriyorum yani
feracesinden içi görünen
çok müslüman bir kadın gibi
kanım akıyor içimde
çok müslüman bir kadın gibi
kanım içimde
bir gökdelenin yetmişbirinci katında
yer yatağında uyur gibi
hatırla desem
neydi hatırlanacak olan
dört başı mamur bir av partisi
görkemli otellerin alacalı lobisi
kalın bir sevda ince bir mevsim sonu
tahıl ve değirmen
kırılıp dökülmüş bir iskelet
kalbiyle birlikte
bir temmuz ortası
nasılsa öyle
ÇÜRÜMÜŞ
NE VAR Kİ AVUCUNDA
HİÇ SEVMEM
ve bir akşamüstü
telli pullu bir kırlangıç temizliyorsunuz
ve bir bakıyorsunuz
yengeç
kırlangıcın midesinde
567
dünya örtülmez
hiç örtülmez
kendini uzun boylu sanan kim varsa
bırakmalı bu rüyayı
kardeşi ölür
ses yok ormanlarda
karısı ölür
ses yok
KIRLARDAN GELİYORLAR
İHBAR
(1)
İHBAR
(2)
ALINTILARLA
4 Turgut Uyar
5 Bir İtalyan atasözü
574
VS... VS...
inanmazsınız
ona olmayacak bir yerde rastladım*
–benim mi, ahmet gibi bir addır adım
ömrümün bir bölümünde basbayağı topalladım
saçmaydı oysa, ne gereği vardı
‘dünya ne kadardı’ dedim
‘mavi kadar’ dedi
eli yüzü düzgündü
anladığımca, iyi yürekliydi
çok uzun bir şey daha söyledi doğrusu anlamadım
‘birtakım insanların bir yerlerden
bir başka yerlere gittiğini
ve bunun nedenlerini...’ vs.
kocamış biri gibi her şeyi bildiğini
bir ilâç gibi duydum kanımda
‘yaşlı kadınların şamdanları da götürmekte direttiğini
damatların bunu saçma bulup gelinlerin ağladığını
galiba eski şeylerin yeniden gözden geçirilmesi
gerektiğini’ vs... vs...
‘bir düşün dedi, her şeyin çarçabuk görülmesi zorunluluğunu
bir durağın yerinin değiştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu
üstelik eski damatlarla kaynanalar öldüler
hem öyle bir öldüler ki toz gibi
aman canım işte her şeyi her şeyi...
ah canım işte vesaireyi vesaireyi...’
* İlk dizeye bundan başka uyak bulamadım, işte şair soyu bu yüzden tükeniyor
bundan ötürü yalnızız, ama insanlar coşkun geleceklerle kutlanıyor gene bun-
dan ötürü.
577
BİN YIL
EKİNOKS
SULARDAN ÜRKÜ
nedendir bilmem
Edip’le söylediğimiz zaman
oluyordu halbuki
ölüm ölüm
üstün değilsin aşka
ey dirim
memelerin hep dursun ağzımda
584
ODUN
KİMSEDE GÖRMEDİĞİM
BASINÇ
KIRMIZI, YUVARLAK
ilkin anamızı
588
AKTI
GÜLÜN KANINDAN
KİM VARSA
HAZIRLANDIN DİYELİM
DURMA SUSUZLUĞA
TUT Kİ BEN
SONSUZ VE ÖBÜRÜ
bir-onaltı, bir-sekiz
üç-onaltı, bir-çeyrek
(neden onaltı tanrım, onyedi olsa)
kaç bin tane yaz gitti hey gidi hey
bunlar yüzünden ve birlikte
kimi şöyle kimi böyle gitti parmaklarımın
beş-onaltı, üç-sekiz
daha niceleri gidecek
yaz gibi bile değil, öyle
sanki kendi başına bir şey
yedi-onaltı yarım parmak
(yarım parmaklarım hey Tanrım
konu komşu da geldi
oturup dertleştik mi
sevilen bir bedendi hey gidi hey
şimdi nasıl sonuna kadar soymak
yarım parmaklarla bir kadını)
dokuz-onaltı, beş-sekiz
şu kadar bir şey yani
ay kadar bir şey yani
ay kadar bile değil
onbir-onaltı, üç-çeyrek
600
KALIP DURUYORUZ...
kalıp duruyoruz
öyle kalıp gibi duruyoruz ve işkence
bir naylon havan kalıbı gibi
içinde sarmısak ve ceviz dövülen
üç dört kalıp bir işkence
gökte ay elbet vardır vazgeçemeyiz
sonra planya tezgâhı ve şalter
sonra çocuklar sonra maden çubuğu
ağaçlar yanmıştır elbet uzak ormanlarda
ve güneş yanmıştır
kalıp dururuz diyelim bir piston kalıbı
HİÇSİZLİĞE
ne yapalım
bari bağışlayalım birbirimizi
603
DENİZİN YANLARI
UNUTULMAZ SÖZLER
unutulmaz sözlerdir
ağaçların eskitip
suların tazelediği
bir boru sesi gibi her varolan
meselâ akşamın kuytusunda
ya da bir kenarda duran ormanın sözü gibi
YALNIZ AT
eyersizdir
pançosuz bir Meksikalı gibi
608
GALİBA BEN DE
BIKTIM BÖYLE...
ŞİMDİ BİZ
ÖLÜMLE BAŞLAYAN
işkence mi
belki ölümden de çok korkuyorum ondan
NE ZAMAN DÜŞÜNSE
BİR GÜLÜN
BAKIN ARTIK
sözgelimi ben
cennetteki payımdan ödüyorum
bu akşam saatinin mutluluğunu
hatırlarım susuz bir yaz geçmişti bir tarihte
herkesin bu yüzden bir yerlere göçtüğü
biz çok azdık bir yerlere göçemedik
olduğumuz yerde kaldık
yazın susuz geçtiği o tarihte
sonra bizi kaldırdılar oradan beni de
yol yalnızdı hayvanlar da biz de
bir baktık inanılmaz
her yanımız gece
GECENİN ŞARKISI
gece onundur
617
KİM NASIL
İLKYAZ MI
KİMİN ADINI
akşamüstü o gömleği
gene ben yıkayacağım nasılsa
620
HER GECE
BİNLERCE
ÇORBAH
ağustos
gidip dönen bir ad takvimde
daha doğrusu
sabahları gelip akşamları gider
–ve hep eylüle ulaşır nedense–
evlerin tenha saatlerinde
bıkkın saatlerinde
ne bungun ara sokakları Beyoğlu’nun
ne denizin akıl almaz çağrısı
büyük gürültü sessiz işler
sarışın masa saatlerinde
aşk umulmadık bir şeydir
sarışın masa saatlerinde
hacer’anım
bu yıl da iyisin değil mi
628
DİLEKÇESİ ***
şimdi düşünelim
sevgilim filan değil
serin gölgeler değil
terli sevişmeler de değil
işte bütün olmazlardan sonra
kar altında kalan bir pabuç mu
insanın şurası
*** O da
** Galiba
629
ıslığı susturdum
çünkü ben çalıyordum, kestim
çünkü Urdu’cayı bilmiyordum
ama Urdu’ca beni biliyordu belki
apaydınlıktı ortalık
oğluma dedim ki samanlığı kapattım
kurtlara ve haydutlara
nasıl mı kapattım, gene Urdu’ca
yani becerebildiğim kadar, ıslıkla
SİZE OLMAYAN
ÇİÇEKÇİNİN YALANCILARI
1 Adı konusunda ben Erdal’ın yalancısıyım, o da elbet çiçekçinin. Yani şiire egzo
tik bir hava versin diye uydurmadım. Uydurdu ise çiçekçi uydurdu, sağolsun.
Kim bilebilir dünyadaki bütün çiçeklerin adını. Bu çiçeği ilk ben görseydim
dünyada, ona Drezilya demezdim, başka bir ad verirdim (pembeboynubükük
gibi meselâ, artık sevmediğim hüzünden yana).
Drezilya’yı bir gece yemeğe (ya da yememeğe) gelirken Erdal, Samiye, İnci
getirdi. Hangisinin elindeydi acaba?
– Sanki her şey gökten silkelenirken o da inmiş
gene çiçekçinin söylediğine göre
yerine yenisi çıkarmış düşenin
ama yeni çıkan pek benzemezmiş eskisine
daha az pembe olurmuş belki
daha az pembe ama daha dirençli
üstüne basılınca
ben bilmem çiçekçinin yalancısıyım
632
BAHARDA
ADI
........................
......................
...............................
......
...............*
inanmazsınız
“Bunlar bir yaz içinde oldu
Ben o zaman otuzbir yaşındaydım”
ARAMIZDAKİ
Sevgilim sevgilim
kuzey sanrısı gibidir
geceyi beşe filan böler
sonra ayılar hüzünden ölmez
sevgilim sevgilim
açlıktan ölür onlar
DÖRTLÜLER
YEŞİL ÜSTÜNE
bir çocuğun
o koskoca
nerden
ADIN
adın
sonu gelmez bir tartışma
herkesin
bildiğinde direndiği bir yanılma
kutsal bir yanılma
ki çözümü
dünyanın son gecesinde
şimdilik kimsenin bilmediği
sayrıların ve sağlıklıların
eşit olduğu son gecesinde
kayanın en büyüğünün
en küçük taşla eşit olduğu gecesinde
sevmenin ya da sevmemenin
eşit olduğu gecesinde
AŞK İÇİN
akşolsun ne zaman
aşkolsun tiyatro geceleri
aşkolsun “bravo” sesleri
aşkolsun anadolu otobüsleri
640
SEVDIĞIM
AYRILIKLARDA ODAM
Yezdan Şener’e
KULAKLARIN ÇINLIYORDUR
BU ŞIIR
YAZISIZ HIKÂYE
ARAPKIRLININ MEKTUBU
* “Kitabe-i Seng-i Mezar” adlı şiirin birkaç sözcük değiştirilerek ve son dörtlükteki
iki dize çıkarılarak yayımlanmış hâli. (MCD)
657
RÜZGÂR-II
II
ŞÖYLECE
KENDIME DAIR
Lütfü’ye
ŞARKI
TIRYAKISIYIM
NUTUK
YA BIZIM YA TANRININ
DENEME
SEVMEK HERKESIN...
GECEDE IRMAK
DENIZ KENARINDA
ATATÜRK’ÜN
YITIKSIZ
ERKENCI AĞIT
CILIZ IRMAKLAR
SENFONI
İSTANBULLU ŞIIR
DOĞUCA KISALTMALAR
İlkyaz
Seni benden ayıran mürver tomurları
Bir köprüden yağmur sularına bakıyorum
Galiba üzgünüm
……..
Bana çocukluğunu anlatıyorsun
Birden enişten var bakır lâmbalar var
Seni öptüklerim var
Birden sen yoksun
……..
Ben yarın gidiyorum
Şehre gireceğim öğle üstü
Beni çoktandır seviyorsun, duruldum
Fukara Muttalib’in yağ kandiline döndüm
Kalabalığa karışacağım
Dönünce adam olurum
……..
Herkes telâşlıydı sevingendi
O ekim ayları boyunca
Bir yandan ben seni seviyordum
Bir yandan dağ yemişleri kızarıyordu
……..
Hepimiz ağlamayı denedik olmadı
Kuyumcu Yunus’un ardından
Aşksızdı, çilesizdi öyleydi fukara
Ölemedi
NE SÖYLENMIŞSE SEVMEK...
…………………………
BÜTÜN SİLÂHLAR AKTILAR
KAHROLASI İSKAMBİLLER
GECIKMEMIŞ
MEYTUP
1960 ?
SEVGİLİ BABANECİYİM
AT AT TUT
SUNA TOPU TUT AT
BEN ARTIK OKLA GİDİYORUM
NE GÜZEL GİDİYORUM
BÜTÜN ÇOCUKLAR HEP GİDER AKŞAMA KADAR
NE GÜZEL AKŞAMA KADAR
AT AT TUT SUNA KADAR
ANNEM BABAM İSE GİDİYORLAR
SEN GEL BABANECİYİM
SEN GEL
ANNEM BABAM EVDE OLMUYORLAR
BEN OKULDAN GELİNCE HEP CAMDAN BAKIYORUM
SUNAYLAN
BİZİM EVİN CAMINDAN DIŞARSI GÖRÜNÜYOR
BİZİM EVİN DIŞARSI SOKAK
KİMBİLİR NE GÜZEL SOKAK
BEN HEP SOKAKABAKARIM
SUNAYLAN
BAZAN ÜŞÜRÜM AÇIKIRIM
PORTAKAL YERİM O ZAMAN HİÇ AĞLAMAM
HİÇ AĞLAMAM
ANNEM EVDE DEĞİL
UĞUR NE İYİ ORDA
SEN HEP SEVERSİN ONU KUCAINDA
ANNEMLENBABAM İŞLERİNE GİDERLER
NAPSINLAR BORCUMUS VAR DERLER
ZİYANI YOKKİ DİYİLMİ
DİYİLMİ BABANNE
BİZDE KENDİ KENDİMİ ÇOK SEVİYORUZ
SUNAYLAN
SEN GEL BABANNE SEN GEL.
MEYTUPTUR
1961
KEDILERDEN
BIRDEN DÜŞÜVERINCE
Ben neyim mi? Bir ırmakta son mimarisi Aşkın. Akar gelir
Eller boşalır. Motorlar susar. Bozulur. Kar durur
Ortalıkta. Ben. Soğukta. Herkesin suçsuz olduğu yerde.
Ben,
Ortalıkta,
Kardurur.
BAŞLANGIÇ OLARAK
MUSALLA ÇANTASINDAN
ÖNEMLİ BİR KİŞİYMİŞ
YAŞARKEN ANLAŞILAN
GERÇİ HEP ÖNEMLİDİR
BU DÜNYADA YAŞAYAN
ÖNEMLİ BİR UĞRAŞTIR
HAYAT DEDİĞİN ZATEN
TAM ORADAN İNERKEN
KAZDAĞINDAN İNERKEN
RÜZGÂRIN AKDİKENLE
MERMERİN UYKUSUYLA
BULUŞTUĞU KAVŞAKTA
TAM ORDA HİÇBİR YERDE
GÖZLERİ ÇAKIR MAVİ
YILDIZLARIN AMCASI
AYIN YÜREK TARLASI
GÖZLERİ BİR SEVGİNİN
TÜKENMEZ HARİTASI
ÇÜNKÜ HER GEZGİNCİNİN
SEVMEKTİR HARİTASI
İŞTE O GEZGİNCİNİN
YUKARDA TANIMLANAN
BİRDEN ÖLDÜĞÜ YERDE
TAM ORDA HİÇBİR ZAMAN
ÇIKANLAR ÇANTASINDAN
708
vesika I
İDİNCİK KADISINA
hükümdür ki.
aşağıda adı geçen ilçede ve kapudağında
edirnenin güneyinde edremit civarında
mermer ocakları içindir
KIMBILIR, BELKI DE
BAHARDA*
* Büyük Saat’in YKY tarafından yayımlanan 2. basımının (Şubat 2004) “Son Şiirler”
bölümünde yer alan şiirde, italik yazılmış dizeler eksiktir. (MCD)
714
ÇOCUKLAR UZUNDURLAR
çocuklar uzundurlar
up uzun ama
büyüktürler
yürekler ufaktır ama
up ufaktır
daha doğrusu öyle sanılır
her şeyi halleder insanca
bağışlamaz ve alışır
bir ufak yeşil
bir kötü kırmızı
bir mor bulsun hele
durmaz dünyaya karışır
dünya ormanı
bir büyük denizdir onda
üç kuştan ikisi
tavşanların hepsi
şeftali nar ve ayva
uykuları ağırdır
çocukların da uykusu ağırdır
ağızları açık uyurlar
her şey düşlerine yaraşır
--------------------
Ek:
BİTMEMİŞ ŞİİRLER I, II, III, IV, V, VI, VII (Sayfa 93, 94, 95, 97, 98, 100, 105)
Türkiyem’de yer alan bu şiirler Büyük Saat’e alınmamıştır.