İbn Arabi̇ Düşüncesi̇ne Gi̇ri̇ş - 010418

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 3

İBN ARABİ DÜŞÜNCESİNE GİRİŞ

PROF. DR. MAHMUT EROL KILIÇ – 01 NİSAN 2018

Sayfa 260.daki şema önemli!!!

(Bu derste 228. Sayfadaki şema ile ilgili çalışacağız.)

Varlık üzerine konuşmaktan ibaret değildir, varlık meselesi. Felsefe, varlık üzerine konuşmaktır.
Varlık aslında bizatihi kişide olan şeydir. Bir noktaya kadar kelamı, bir noktadan sonra susması
vardır. Konuşmak biter, olmak başlar. Bu taraf, felsefede mevcut değil. Çünkü sadece kavramlar
üzerinde çalışır.

228. bölüm “Vücudu açan Allah’ın adıyla” / Fatih, fetaha kökünden gelir. Miftah aynı kökten gelir.
Açmak anlamına gelir. (Fatih Sultan Mehmet gibi) Fatih, açan demek. Manevi kapılarını açmak
anlamında feth kullanılır. Kuran’ın açıcı suresi olması hasebiyle Fatiha Suresi de aynı kökten türer.

İbn Arabi düşüncesinde varlığa dair görüşleri Muhammedi olan ve olmayan olarak temelde 2’ye
ayrılır.

Tasavvufta ben ve benim bilgim diye 2 ayrı kategori yoktur. Epistemoloji ve ontoloji ayrı ayrı değildir
tasavvufta. Tasavvuf ilminde ‘kötü karakterli iyi doktorlar’ örneğindeki gibi örnekler yoktur.
Peygamberlerdeki sürçmeler özellikle onlara verilmiştir; çünkü eksiksizlik, hatasızlık, mükemmellik
daima Allah’ındır. İnsan-ı kamil, İlah-ı kamil değil. Yaratılmış olana en yakın olabilecek olan varlık
insan-ı kamildir. İnsan-ı kamil bir tanedir; diğerlerinin tamamı ondan neşet etmiştir. Bu insan-ı kamil
ile ‘benim şeyhim insan-ı kamil’i karıştırmamak gerekir. İnsan-ı kamil ile kastedilen Hz.
Peygamber’in yaratılmadan önceki hakikati olan, ilk madde olan, Kûn’dan sonra olan ve o emre
muhatap olan ilk unsur Hakikat-i Muhammediye’dir. Bedenen de peygamberler içinde en son zuhur
etmiştir. Bütün kainatın aslı Hakikat’i Muhammediye’dir. Bundan dolayı Allah, yeryüzünün kendisi
de dahil, yani mahlukat mührünü yemiş her şeyi az veya çok kusurlu kılmıştır. Bir kere ölümlüdür.

(Pisagoryen sistemde kemal 7x7’dir. 7 önemli bir rakamdır. Her 7 senede bir insanda fizyolojik
değişimler olur. Tasavvuf ıstılahında kitap yakmak diye bir tabir vardır. Genellikle 49 yaşlarına gelip
o güne kadar öğrendiklerini artık, Kuran’da belirtildiği üzere ‘kendi kitabını oku’ya döndürmesi
gereklidir.)

Kavs: Yay demektir

Uruc: Yükselmek

Nüzul: İnmek

Kavs-ı uruc; yani ontolojik taraf. Varlık basamaklarında inmek ve yükselmek anlamına gelir. Varlıkta
ontolojik iniş: İlk taayyün, ikinci taayyün (zuhura gelmek: kopma yok; tamamen ondan ayrı bir entite
haline gelmek yok; bir şeyin volümü artıp azalıyor diyebiliriz; kesafet derecesi. Varlıkta O’ndan
başka bir şey yoktur.) ve insan-ı kamile kadar bütün mertebeler.

Kavs-ı nüzul da bu mertebelerdeki şuur seviyeleridir. Yani epistemolojik taraf. Tasavvufun


felsefeden fark buradadır. Felsefe, tasavvuf olamayan bir derecedir. Felsefinin daha geniş ve
kapsayıcı boyutudur tasavvuftur. Vuslata ermeyene ilim, ilim değildir. Tasavvuf felsefeyi dışlamaz;
içerir ve açar.

Cisimler mertebesinin karşısında emmare (Materyalle hemhal olan ve ondan hoşlanan. Biri afakta,
biri enfüste. Afakta olan emmare. Sürekli yanlış yapmaya meyledip, bundan hoşlanıyor. Her şeyi
madde ile ölçüyor. Bir şeyi meşrulaştırıp onda devam etmek, günaha günah deyip devam etmektir.
nefs-i emmare.) – Hz. Ömer’in içki içen sahabeye davranışı. Hz. Peygamber’in cemal peygamberi
olmasına rağmen yaşamında en çok kızdığı 2 hadiseden biri, Ömer’in o sahabeye kafir demesi
üzerinedir. Diğeri de Bedir savaşı sonunda ceset tekmeleyen sahabe gördüğünde çok kızmıştır. Hz.
Peygamber bir cenaze gördüğünde dini ne olursa olsun ayağa kalkar, ona saygı gösterirdi.-

(Hz. Peygamber’in ruhban diye kullandığı söz, din adamlarına işaret etmez. Re-hi-be kökünden, yani
kendisini terörize eden anlamında kullanmıştır. Bunu, ibadetlerde ileriye gitmeye yemin edip dağa
çıkacaklarını söyleyen gençlere söylemiştir.)

Emmareyi öldürmekten bahsetmiyoruz. İşte re-hi-be kökü burada devreye girer. Onun için
rahiplerin mevcut anlayışı, İslam’ın helalleri haram sayma konusundaki eleştirilerinin hedefi
olmaktadır. Ruhban sınıfından kasıt, din adamları değildir.

(Zaten sende mevcut olan bir şeyin, değişik sebeplerden ötürü üstünü örten sebepleri ortadan
kaldırarak onu açığa çıkarmak: Bilginin açığa çıkışı. Kişinin kendindeki perdeleri kaldırdığı hali, şuur
halidir. Balon örneği gibi. Hidrojen, tabiatı gereği yükselmek isterken, sepetteki kum torbaları onu
tutar. Bir kum torbası daha attığında sepet sarsılır; buna ‘ilk vuruş’ denir. Sepetten kum torbaları
atıldıkça yavaş yavaş, adapte olarak, yukarı çıkabiliriz. Ruh, hidrojen. Kum torbaları, nefs. Sepet,
insan. Onun için tasavvuf öldürme yolu değildir. Nefse ikame lezzetler vermek suretiyle onu asıl
lezzete erdirmek. Yeryüzüne ait bütün zevk ve keyifler anlık ve geçicidir. Mutlak kalan yoktur. Bunu
idrak etmek için dünyevi zevkler bize tattırılır.)

(Beden bizim mabedimizdir; biz onun içinde ibadet ediyoruz. Bu anlamda detoks, yoga sadece fit bir
vücut sahibi olmak değil, manevi açılımları kolaylaştıran bir unsurdur. İfrada kaçmamak gerekir. -
Bedensel wisdom- Tuzlu su bizim için sadece rekreasyon değildir; tuzlu su bedendeki tüm olumsuz
enerjileri alır.)

(Bana ne yediğini söyle, sana nasıl bir karakterin olduğunu söyleyeyim. Bu, kadim bir düşüncedir. Ne
yediğimizin, karakterimiz, bedensel gelişimimiz, hormonal ve psikolojik gelişimimiz açısından
oldukça önemi vardır.)

Bir nebinin iki veçhesi vardır: Biri Hak’la ilgili (velayet kolu), biri halkla irtibatı olan kolu. İbn Arabi’nin
velayet, nübüvvetten üstündür sözünü yanlış anlamışlardır. Onun bu söz ile kastettiği budur. Yani
nebinin nübüvvetle ilgili tarafında bir sıkıntı olabilir (mesela tebliğ ettiği halde ona inanan kimse
olmaması gibi) ama bu onun Hakk’a bakan velayet yönüne zeval getirmez.

Kavs-ı uruc – kesretten vahdete doğru – fiiller, isimler, sıfatlar ve Zat

(Sıfatlar, isimlerin müsemmasıdır. Deli isim, delilik sıfat; veli isim, velilik sıfat. Bugünkü din adamları
ismi din adamı; müsemmaları yok.)

(Hızır ile Musa’nın kıssasından Zatiyyün evliyasına örnek olarak Hızır verilebilir.)

2
Bu yolculuk 3 merhalede gerçekleşir:

Seyr illallah – Allah’a doğru seyir (Esmanın tecelliyatının başlamasına işaret eder. Nihayeti vahdet
yüzünden beşeriyet hicabının kaldırılmasıdır.)

Seyr-i fillah – Allah’ta seyir (Salikin Allah’ın isimleriyle tahakkuk ettikten sonra onun sıfatlarıyla
sıfatlanıp onlarla ahlaklanarak beşeri sıfatlarını sönüşe geçirerek ilahi tarafını parlatmasıdır. Mesela
hırsız örneği. Hırsızlık kötü olmakla birlikte bir yetenek. Onun için mesela o yeteneği dönüştürerek
kişiyi kemale erdirilebilir.)

Seyr anillah – Allah’tan seyir

(İlim, nazlı gelin gibidir. İltifat görmediği yerden kaçar gider.)

You might also like