Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 6

AHŞAP SANATI

Ağaç oymacılığının bir sanat haline gelmesi, yapılarda kullanılan ahşap mimari elemanların
süslenebilmesi amacından doğmuştur. Ağaç mimaride teknik gayelerle kullanılmış ve mimari eserin
görünen ağaç kısımları süslenerek, oyma küçük sütuncuklar, kapı ve pencere kanatları ile süslü tavanlar
elde edilmiştir. Orta Asya’daki kazılar esnasında ele geçirilen tezyini ahşap eserler, Türklerin ahşap
sanatı ile ilgili köklü bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Bu sanat dalı ile birlikte mimaride
LE

ahşap sütunlar, sütun başlıkları, kapılar, pencere ve dolap kapakları ile tavanlar; mimari dışında ise
minber, kürsü, rahle, Kur’an ve cüz mahfazaları meydana getirilmiştir.
N

Erken İslâm ağaç işlerinde Hellenistik ve Sasanî gelenekleri devam etmekle beraber yavaş yavaş yeni
EK

bir üslûbun meydana gelerek geliştiği bilinmektedir. Ayrıca ağaç oyma sanatı diğer sanat bölümleri taş,
ştuk, deri, çini, işleme v.s. ile sıkı bir bağ kurmuş ve onlardan epeyce etkilenmiştir. Emevî ve Abbasî
SE

devri ağaç işleri önceleri antik sanatın tesiri altında kalmışsa da sonradan yeni bir üslûba doğru
yönelmiştir. Bu arada Suriye bölgesine has akantus ve asma yapraklarından ibaret gayet zengin
L

desenlere yer verilmiştir. Diğer taraftan Emevî devri eserlerinde sık sık karşımıza çıkan çam kozalağı
H RK

motifi ise bu devrin çok sevilen ve tatbik edilen bir tezyini elemanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Emevî

AY E

devrine ait ağaç işlerinin en tanınmış örneği Kuzey Afrika'daki Kayravan Camii’nin çeşitli parçalardan
meydana gelen on yedi basamaklı minberidir. Sanat tarihinde ağaç işçiliğiyle yapılmış minberlerin en
R LS

ünlüsü olan bu eserin üzeri kabartma olmak üzere üzüm salkımları, hurma dalları ile bezenmiştir.
U

Ahşabın zaman içerisinde bozulmaya karşı direncinin düşük olması sebebiyle elimizde eser bazında çok
N AN

az veri olmakla beraber, Gazne’de tamamı ahşap malzemeyle inşa edildiği bilinen Arusu’l-Felek Camii
ile Özbekistan’ın Hive şehrindeki sütunları 10. yüzyıla tarihlenen cami gibi örnekler Orta Asya ahşap
N

mimarisiyle ilgili fikir vermektedir. Ahşap malzeme açısından zengin olduğu açıkça ortada olan Anadolu
İS AT

toprakları ise Türklerin bu coğrafyaya göçleri ile ahşap işçiliğini yaygınlaştırarak geliştirdikleri son
derece elverişli bir ortam haline gelmiştir. Suriye ve Mısır’ın ise Anadolu’daki bu gelişmeye paralel bir
A L

tutum sergilediği bilinmektedir.


TU AR

Anadolu Selçuklu mimarisinde ahşabın yapısal amaçlı kullanımında iki çeşitleme saptanabilmektedir.
Birincisi, tuğla veya moloz taş duvar örgüsü içerisine hatıl olarak yerleştirilmesidir. İkinci kullanımı ise
R II

taşıyıcı eleman ve/veya üst örtü malzemesi olarak işlevlendirilmesidir. Taş temeller üzerinde ahşap
AN D

hatıllı kerpiç duvar örgüsü Anadolu mimarisinde ön çağlardan başlayarak kullanılmış bir yöntemdir.
Büyük boyutlu kerpiç birimlerinin duvar kalınlığı içindeki bağlantılarını sağlamak ve yükü yaymak için
kullanılan ahşap hatılların kendileri zaman içerisinde bozulmalarına karşın çoğu zaman duvar içerisinde
kerpiç ve bağlantı malzemesi arasında bıraktıkları boşluklardan varlıkları saptanabilmektedir.

Mescit ve türbelerde, zeminden başlayarak taş ve tuğlanın düşey yönde birbirini izledikleri beden
duvarlarında, ahşap hatıllar iki malzemeyi birbirlerinden ayırıcı nitelikte yatay eleman olarak
ER

yerleştirilmiştir. Konya’da 13. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen Tahir ile Zühre Mescidi’nde, onarım
çalışmaları sırasında sıva raspası yapılması sonucu iç mekanda yaklaşık 1.45 m’ye kadar yükselen moloz
S

taş duvar örgüsü üzerinden başlayan tuğla örgüye geçişte ve tuğla örgü içerisinde de duvarın farklı
yüksekliklerinde yaklaşık 15x15 cm kare boyutlarda ahşap hatıllar kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Tahir ile
N

Zühre Mescidi’nden başka, Konya’da 1229-1230 tarihli Hatuniye ve 13. yüzyılın ikinci yarısına
O

tarihlenen Sakahane mescitlerinde, yine Konya’da Bedrettin Gühertaş Türbesi’nde ve Ankara


TL

Arslanhane Camii’nde cephe hatıllarıyla birlikte örnekler sayıca çoğaltılabilir.

Ahşabın Anadolu Selçuklu mimarisinde yapısal amaçlı ikinci kullanımı çok ayaklı camilerde, ahşap
AR

kirişlemeli düz tavan olarak tanımlanan inşaat yönteminde, taşıyıcı eleman ve/veya üst örtü malzemesi
olarak yer almasıdır. Ancak ahşabın zaman aşımı, iklim koşulları ve benzeri nedenlerle çabuk yıpranan
I

bir malzeme olması nedeniyle bu yapı türünün Selçuklu döneminde ne kadar yaygın olduğunu kesin
olarak söylemek olası değildir. 13. yüzyıl sürecinde bu örtü sisteminin belki de yalnız camilerde
kullanıldığı düşünülebilir, zira sadece bu yapı türünden ve iyi korunabilen sayılı örnek zamanımıza kadar
ayakta kalabilmiştir. Konya’daki Sahip Ata Fahrettin Ali’nin 1258 tarihinde inşa ettirdiği cami, özgün
yapıda ahşap dikmeler üzerine ahşap kirişlerle oturan üst örtü yandığı için 1871 yılında şimdiki daha
küçük ölçekli cami inşa edilmiştir.

Bu camide olduğu gibi ahşap dikmelerin ahşap tavanla bütünleştiği diğer iki yapı Afyon Ulu Camii(inşa-
LE

1272, onarım-1341) ile Beyşehir Eşrefoğlu Camii’dir (1297-99). Afyon Ulu Camii’nde ahşap dikmeler
mukarnaslı başlıklarla nihayetlenmektedir. Başlıklar, kirişler ve tavan nakış işleri ile kaplanmıştır.
N

Beyşehir Eşrefoğlu Camii’nde de ahşap taşıyıcılar ahşap tavanla bütünleşir ancak burada kargir kubbe
EK

ve ahşap tavanın birlikte kullanıldığı bir çeşitleme de getirilmiştir. Ahşap tavan örtüsü, dış yapıda beden
duvarları, içeride ise kuzey-güney doğrultusunda altı sıra oluşturulan ahşap direklerle taşınmaktadır.
Ahşap sütun gövdelerinin bir bölümü silindirik, diğerleri sekizgen kesitlidir, ahşap başlıklar yedi veya
SE

beş sıra mukarnaslıdır, üst sıralarda daha derin oyulmuş mukarnas yuvaları çivilerle çakılarak yukarıya
doğru kademeli yükselen bir görüntü verilmiştir. Başlıklar üzerine oturan yastıklar taşıyıcı ana kirişlere
L
H RK

bağlanmaktadır.

AY E

Sivrihisar Ulu Camii (1274-75), Ankara Arslanhane (Ahi Şerafeddin) Camii (1289-90) örneklerinde de
ahşap sütun gövdeleri devşirme mermer sütun başlıkları ile tamamlanmaktadırlar. Konya Alaaddin
R LS

Camii’nin 12. yüzyıla tarihlenen çok sütunlu bölümünde de düz ahşap tavanın devşirme mermer
sütunlar ve kargir kemerlerle taşındığı görülmektedir. Yine Akşehir Ulu Camii’nde de düz ahşap tavan
U

bu kez kargir destek ve kargir kemerlerle taşınmaktadır. 14. yüzyılda çoğalan ahşap üst örtülü
N AN

yapılardan biri de Kastamonu Kasabaköy’deki Mahmud Bey Camii’dir (1366). Bu yapıda ahşap kirişler
N

düzenli aralarda yinelenerek doğrudan doğruya karşılıklı beden duvarlarına ya da bunlar üzerindeki
İS AT

hatıllara oturtulmuştur. Tavanın kademeli yükselerek daha zengin bir görünüşe sahip olması istenildiği
zaman kirişler duvar hatılları üzerine konan ve yüzeyleri de hatıl ve kiriş yüzeyleri gibi boyalı süsleme
A L

ile renklendirilmiş konsollara oturtulmuştur.


TU AR

Anadolu Selçuklu çağında ağaç işçiliği dendiği zaman akla gelen ahşabın bezemesel kullanılışıdır. Ahşap
oymacılık Selçuklu çağı sanatına Büyük Selçuklu egemenlik alanlarından Orta Asya, İran, Azerbaycan,
Gürcistan, Irak ve Suriye’den ve güneyde Eyyubi ve Memlük egemenliğindeki bölgelerden ithal
R II

edilmiştir. Anadolu’da tarihi bilinen en eski örnek Konya Alaaddin Camii’ndeki 1155 tarihli minberdir.
AN D

Selçuklular’da minberlerin hemen hemen bir kural olarak ahşap oluşu dikkati çekmektedir. Bu gelenek
Erken Osmanlı eserlerinde de sürmüş, daha sonra yerini taş minberlere bırakmıştır. Bu minberlerden
birçoğunun usta yazıtı da bulunmaktadır. Siirt Ulu Camii’nin 1214 tarihli minberi, Divriği Ulu Camii’nin
1240 tarihli minberi, Ankara Arslanhane Camii’nin 1290 tarihli minberi, Çorum Ulu Camii’nin 1306
tarihli minberi, Beyşehir Eşrefoğlu Camii’nin 1297 tarihli minberi, Birgi Ulu Camii’nin 1322 tarihli
minberi ile Manisa ve Bursa Ulu Camilerinin aynı usta tarafından yapılan minberleri bu grupta
ER

değerlendirilmektedir.

Söz konusu minberlerde, genellikle kündekârî tekniğinde yan ayna kısmı, çeşitli tekniklerdeki diğer
S

bölümlerle birleşmiş ve bu dönemin geometrik ve rûmili bezemelerden oluşan motif dizisi


N

kullanılmıştır. Minberi de çok kaliteli bir ahşap eser olan Ürgüp’ün Damse Köyündeki Taşkın Paşa
Camii’nin mihrabı, ahşap mihraplardan günümüze gelen en seçkin eser olarak bilinmektedir. Bu
O

mihrabın masif ağaç üzerine çeşitli tekniklerde oymalarla bezendiği, kündekârî tekniğinin çok az
TL

kullanıldığı dikkati çekmektedir. Dış bordürlerdeki yazılar, niş kısmındaki çok girift rûmili bezeme,
mihrabın bütününün adeta dantel gibi işlenmiş olması, esere haklı bir ün kazandırmıştır. 14. yüzyılın ilk
AR

yarısına ait olan bu mihrabın yanı sıra az sayıdaki ahşap mihrap örneğinden biri de Konya Sahip Ata
Hanikahı’nda bulunmaktadır.
I
Selçuklu ve Beylikler döneminin kapı ve pencere kanatları, çeşitli tekniklerde ahşap bezemelidir.
Bunlardan yerinde kalan örnekler nisbeten az olup, yok veya harap olmalarını önlemek amacıyla çeşitli
müzelere taşınmışlardır. Ankara Etnoğrafya Müzesi, Konya Müzesi ve İstanbul Türk ve İslam Eserleri
Müzesi, Selçuklu ve Beylikler dönemi eserleri bakımından zengin müzeler arasındadır. Selçuklu
kapılarından Kayseri Ulu Camii, Ankara Hacı Hasan Camii, Ankara Alaeddin Camii kapıları ile Ermenek
Ulu Camii (1302)’nin birbirinden farklı, ama hepsi aynı ölçüde geometrik desenli üç kapısı anılmaya
LE

değer örneklerdendir. Yine 14. yüzyıla ait Niğde Sungur Bey Camii kapıları ile Kastamonu’da İbn Neccar
Camii’nin kapısı da anılabilir.
N

Güzel bir pencere örneği ise Konya’daki Beyhekim Mescidi’nin kündekârî kapaklarıdır. Geometrik orta
EK

pano ile alt ve üst ayna kısımlarındaki çok kaliteli oymalar, kuvvetli bir ışık gölge etkisi bırakmaktadır.
Rûmî ve yazı hakim süsleme motifleridir. Biraz daha geç örneklerden biri de Birgi Ulu Camii’nin pencere
kapaklarıdır (1320). İstanbul’daki Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin zengin koleksiyonunda, ahşaptan
SE

bir Kur’an rahlesi yer almaktadır: Girişik palmet ve yarı palmet bezemeli, ince işçiliğin ürünü derin oyma
işi rahlenin destek kısmı mihrap biçimindedir; Kur’an’ın koyulacağı yüzlerin dış kısmında oyma yazılar
L
H RK

yer alır. Yazıtlardaki ünvanlar iki Selçuklu sultanına atfedilebilecek bir nitelik göstermektedir: I.

Keykâvus (1210-19) ile II. Keykâvus (1246-56 ve 1257-61); bu da, yapıtın yaklaşık tarihini vermektedir.
AY E

Selçuklu döneminden kalma ahşap eserler arasında 1251’e tarihlenen, önemli ve ünlü tasavvuf ehli
R LS

Seyyid Mahmud Hayrani’nin kardeşi Necmeddin Ahmed’in eseri olan ceviz ağacından bir sanduka,
Mevlana Celaleddin Rumî’nin 1273 tarihli sandukası ile bu örneklerin daha geç bir devamcısı olan Ahi
U

Şerafeddin’in 1350 tarihli sandukası ise geç devirlerde örneği pek bulunmayan oymalı ağaç sandukalar
N AN

olarak ayrı bir grup oluşturmaktadırlar.


N

Selçuklu sanatında mimariye paralel olarak gelişen ahşap işçiliğinde gözlemlenen dekor zenginliğinin
İS AT

izine Osmanlı döneminde bazı istisnalar haricinde çok sık rastlanılmamaktadır. Bu dönemde ahşap
mimari unsurlarda sadeliğin tercih edildiği görülmesine karşın, sedef kakma gibi birtakım teknikler de
A L

uygulanarak farklı bir eğilim ortaya konmuştur. Cephe, saçak ve tavan tezyinatlarıyla dönemden
TU AR

döneme çeşitlilik arzeden oyma ve kakma teknikleriyle ahşap evler de ahşap işçiliğinin olağanüstü
örnekleri arasındadır. Erken Osmanlı döneminden günümüze gelen kapı ve pencere örneklerini
Amasya’da Bayezid Paşa Camii, Merzifon’da çeşitli yapılar, Bursa’da Yeşil Camii ve Türbesi, Ulu Camii,
R II

Edirne’de Üç Şerefeli Camii gibi yapılarda görmekteyiz.


AN D

14. ve 15. yüzyılın ilk yarısına ait bu örneklerde tek renk ağacın kullanılmasına karşılık 2. Bayezid
yapılarında daha karmaşık örnekler bulunmaktadır. Bunlardan Amasya’daki 2. Bayezid Camii’nde fildişi,
sedef gibi malzemenin kündekârî tekniğindeki pencerelerde küçük ahşap levhaların yerini tuttuğunu,
Edirne’deki 2. Bayezid Camii’nde ise bitkisel bezemenin oldukça plastik görünüşlü örneklerinin
rûmîlerle yarıştığı dikkate alındığında, yeni bazı akımların ahşap işçiliğine yerleştiği anlaşılmaktadır.
ER

Klasik Osmanlı döneminde ise ana şemalarda çok girift geometrik bezeme ortaya çıkmaktadır. Buna
karşılık ayrıntılarda rûmî hakimiyeti devam etmektedir. İstanbul’daki Süleymaniye, Şehzade camileri
gibi yapılarda ahşap kapıların yanı sıra vaaz kürsüleri de ahşap işçiliğinin seçkin örnekleridir.
S

Bu dönemin çok ilginç bir kapısı Üsküdar’da Mihrimah Camii’nde görülmektedir. Burada kapının ayna
N

kısımları alışılan şemalara uygun, yani üst panoda yazı, orta ve alt panolarda kündekârî tekniğinde
O

bezeme vardır. Bini, başlık ve kuşak kısımlarında ise farklı renkte ağaçla kakma rûmili bir süsleme dikkati
TL

çekmektedir. Geç Devir Osmanlı camilerinde tekrar ortaya çıkan ahşap minber örneğini de Beylerbeyi
Camii’nde görmekteyiz. Karşıdan bakıldığında bile dikkati çekecek kadar çok kullanılan farklı renkte
AR

malzeme Ampir üsluptaki minbere renkli bir görünüş kazandırmıştır. Klasik camilerin ahşap
kısımlarında bulunmayan bir özelliği ise geç klasik eserlerden, yani 17. yüzyıl başlarından itibaren
görülmektedir. Artık kapılarda ve diğer ahşap detaylarda ağacın yanı sıra çok çeşitli malzeme kakma
I
tekniği ile kullanılmaya başlanmıştır. Sedef, bağa, fildişi, kemik gibi malzemenin yanı sıra farklı
renklerdeki ağaçlar da ahşap eserin çeşitli yerlerinde bazen çok az, fakat birçok defa da adeta ahşap
malzemeyi bastıracak kadar yoğun kullanılmıştır. İstanbul’daki Yeni Camii’de ve bu caminin Hünkar
Kasrı’nda, Sultan Ahmed Camii’nde ve Türbesi’nde bu tarz örnekler vardır. Sedefin hakim olduğu
örneklerin fazlalığı yüzünden bu tür işlere sedef işleri ve yapan ustalara da sedefkar denilmesi adet
olmuştur. Sedefli eserler özellikle gösterişli olduklarından saray mimarisinde ve buralarda kullanılan
LE

eşyada sık sık karşımıza çıkmaktadır. Topkapı Sarayı’ndaki çeşitli kapıların yanı sıra iç dekorasyonun
ahşap kısımlarında, dolaplarda ve çeşitli eşyada sedefli süslemeler vardır. Sedef işçiliğinin çok güzel
örneklerini ayrıca Kur’an mahfazası, küçük sandıklar ve günlük kullanıma dönük eşyada bolca
N

bulabiliriz. Bunlarda geometrik bezeme ön planda olmakla birlikte, 17. yüzyıldan itibaren çok görülen
EK

motifler arasında devir üslubuna uygun olarak çiçekler de hayli çoktur. Lale ve karanfili özellikle sık
bulduğumuz bu bezeme saraya ait diğer eşyada, örneğin saltanat kayığında da uygulanmıştır. Topkapı
SE

Sarayı’nda yer alan ahşap tahtlarda da altın, gümüş ve kıymetli taşlardan tezyinatın uygulandığı
görülmektedir.
L
H RK

Osmanlı döneminde tedricen kabul gören yeni bir yaklaşım ise ahşabın boyanması uygulaması

olmuştur. Mimari unsurlar ile küçük ahşap eşyalardaki motifler 15. yüzyıldan itibaren boyanmaya
AY E

başlanmıştır. Bu uygulamanın 18. ve 19. yüzyıldaki ilginç örnekleri Topkapı Sarayı ile Bursa ve Edirne
gibi merkezlerde yer almaktadır. Bu türden eşyalar arasında, büyük dolaplar, köşe dolapları ve nişler
R LS

mermerden yapılan akranlarından form açısından etkilenmiştir. Edirne ahşap işçiliğinin önemli bir
U

merkezi olmakla beraber, Edirnekâri olarak bilinen ahşabın boyanması tekniği İstanbul ve diğer
N AN

bölgelere yayılmıştır. Hakim arka plan renginin yeşil olduğu bu teknikle, çekmece, kutu, sandalye gibi
günlük kullanım eşyaları üretilmiş ve bunların bir kısmı verniklenmiştir.
N
İS AT

Osmanlı ahşap işçiliğinde kullanılan bir diğer tür de metal aplik ve plakların eşzamanlı uygulanmasıdır.
Bu uygulamadaki ahşap objeler oldukça dekoratif görünüme sahip olup vurgu yoğun oranda metalle
A L

yapılmaktadır. Metalin kapı, pencere kanadı, dolap kapısı gibi eşyalarda uygulanması Selçuklu
döneminden beri bilinmekle beraber, çeşitli metal plaklarının ve özellikle gümüşün repoussé tekniği ile
TU AR

sandık, takunya ve faraş gibi ahşap eşyalara uygulanması 16. yüzyıldan sonra yaygınlaşmıştır. 18.
yüzyılda, Türk mimarîsinin her dalında kendini gösteren Avrupa’nın barok ve rokoko etkileri, ağaç
R II

işlerinde de azami derecede hissedilmiştir. Bundan sonradır ki ağaç işçiliği Türk karakterini kaybederek
AN D

tamamen Avrupalılaşmış; artık eserleri hemen hemen İtalyan barok, Fransız rokokosundan ayırmak
imkanı kendiliğinden ortadan kalkmıştır. 19. yüzyılda gene aynı cereyanın etkisiyle Türk mimarisinde,
taş eserlerde kullanılan istiridye kabuğu motifleri, ağaç işlerinde de ortaya çıkmış, sivil ve dini mimaride
çoğunlukla kullanılır hale gelmiştir. Meselâ Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi’nde de böyle altın
yaldızlı Hünkâr mahfili alınlıkları görülmekle beraber, kompozit başlıklar ve akantuslar bu devirde
Avrupa’nın ne kadar etkisi altında kaldığımızı gösterecek niteliktedir.
ER

Motifler: Bitkisel ve geometrik motifler bir kombinasyon oluşturarak ahşap kapı ve pencere
kapaklarında sıklıkla kullanılmıştır. Motiflerdeki çeşitlilik dönem, bölge ve teknik itibariyle değişiklik
S

arzetmektedir. Rûmî ve hatayi motifleri ya da yazı ile iç içe geçmiş geometrik motifler güçlü bir benzerlik
sunmaktadır. Sertliği ve boyutları itibariyle üç boyutlu çalışma için uygun olmayan sedef ise sıklıkla
N

geometrik motifler eşliğinde ahşap kakmalar oluşturmada kullanılmıştır.


O

Teknikler: Dekoratif ahşap işçiliğinde ekseriyetle kullanılan ahşap çeşitleri olarak ceviz, elma, armut,
TL

sedir, fildişi ve gül ağacı bilinmektedir. Ahşap endüstrisindeki hammadde hususunda daima öz
yeterliliğe sahip bulunan Anadolu bu konuda kendisinden daha yetersiz konumdaki Suriye ve Mısır’a
AR

da ahşap ithal etmiştir.


I
Kündekârî: Anadolu Selçuklu çağı ahşap bezemesinde kündekârî (ya da çatma) diye tanınan teknik, dişi
ve erkek geçmelerle gerçekleştirilen, küçük poligonal ve yıldız motifleri biçiminde parçalarla
oluşturulan bir çivisiz pano sistemidir. Bu panonun geometrik kurgusu birbirine geçen parçalarla
tanımlanır. Çoğunlukla minber ve kapılarda uygulanan kündekârî tekniği hakiki ve taklit kündekârî
olmak üzere iki çeşittir. Hakiki kündekârîde çeşitli geometrik formlardaki ahşap parçalar bitkisel
motiflerle dizayn edilerek başarılı bir biçimde yan yana yerleştirilmiştir. Bu tekniğin uygulanması
LE

esnasında parçalar yerleştirilirken herhangi bir çivi ya da yapıştırıcı kullanılmamakta ve bu durum yoğun
uzmanlık gerektirmektedir. Bu teknikte parçalar birbirine, ahşap daha sonra kuruyup büzülse dahi
düşmeyecek şekilde geçirilmiştir. Yalancı (taklit) kündekârî denilen teknikte ise rölyef yontma tekniği
N

yapıştırıcı ve çivi ile kombine edilerek ya da kimi zaman tek başına kullanılmakta ve bu şekilde tek ya
EK

da çok az sayıda ahşap parça ile kündekârî görüntüsü oluşturulmaktadır. Çivisiz geçmeye göre çok daha
kolay olan bu sistem en çok kullanılan konstrüksiyon tekniğidir. Kayseri Ulu Camii (1205), Divriği Ulu
SE

Camii (1228-29) minberleri ile Çorum Ulu Camii’ne başka bir yapıdan getirilmiş olan minber(1264) bu
teknikle yapılmışlardır. İlk olarak 12. yüzyılda Selçuklular tarafından uygulanan bu teknik Osmanlılar
tarafından yeni ve ileri düzeyde yöntemlerle zenginleştirilmiştir. Burada dikkat çeken önemli bir husus
L
H RK

ahşap işçiliğinin tam anlamıyla bir plastik sanat olmasından ötürü iç içe geçmiş örneklerin ahşap

AY E

üzerinde oluşturulması aynı uygulamanın kitap ya da metal üzerinde gerçekleştirilmesinden çok daha
zordur.
R LS

Rölyef Yontma: Bu teknik çoğunlukla kapılar, pencere kanatları ve sandıklar ile günlük kullanım
U

eşyalarında uygulanmıştır. Düz yüzeye derin kazıma, eğri yüzeye derin kazıma ve iki düzeyli yontma
N AN

şeklinde çeşitli şekillerde gerçekleştirilmektedir. Bu işlemin ikinci aşamasında bitkisel motiflerle dizayn
edilmiş yontma yüzey üzerine bir yazı eklenebilmektedir.
N
İS AT

Kafes Tekniği: Bu teknikte ahşap parçalar bir kafes oluşturacak şekilde kombine edilmektedir. Bazen
çokgen ya da yıldız şeklinde metal plaklar, çapraz parçaların arasını doldurmak üzere eklenmiştir. Aynı
A L

zamanda ahşap yüzey üzerinde motifler yontularak bir ajur tekniği etkisi de oluşturulabilmektedir.
TU AR

Kakma (Marquetry-Tarsî) Tekniği: İlk olarak 14. ve 15. yüzyılda görülen bu tekniğin Osmanlılar arasında
pek yaygın olduğu bilinmektedir. Bu uygulamada ahşap yüzey üzerinde sedef, fildişi ve bağa gibi
maddeler ince tabakalar halinde kullanılmıştır. Tabakaların kenarları dar ve kabarık şeritlerle dizayn
R II

edilmiştir. Bu tür tabakalar aynı zamanda önce ahşap yüzeyin yontulması ve daha sonra parçaların
AN D

mozaik görünümünde yapıştırılmasıyla da oluşturulmuştur. Günümüzde de uygulaması sürdürülen bu


teknik aracılığıyla sandalye, tabure ve ayna çerçevesi gibi mobilyalar oluşturulmaktadır.

Oyma Tekniği: Bu teknikte ucu keskin bir kalem, ağaç yüzeyini oymak suretiyle bezemeyi tamamen
kabartma olarak ortaya çıkarır. Oyma tekniği, kalem çok derinlere inerse derin oyma, nisbeten meyilli
olarak çalışılırsa mail kesim adı verilen iki gruba ayrılmaktadır. Buna rağmen çalışma ne şekilde olursa
ER

olsun, her ikisinde de kullanılan belli başlı motifler, rûmî, çiçek, geometrik şekil ve kitâbeliklerden
ibarettir. Oyma teknikleri içerisinde oldukça büyük bir grubu teşkil eden mail kesimin kaynağı 9. yüzyıla
Samarra'ya inmekte; Irak, İran, Suriye, Filistin, Mısır, Afganistan ve Kuzey Afrika'da sayısız örneklerine
S

rastlanmaktadır. Anadolu’da mail kesime örnek olarak Malatya Ulu Camii minberi gösterilmektedir.
N

Boyama Tekniği: İlk olarak Selçuklularda dekoratif mimari bir öğe olarak kullanımı bilinen bu teknik 17.
O

ve 18. yüzyıllarda Osmanlılar döneminde büyük çapta gelişme kaydetmiştir. Üçgen, çokgen, yıldız
TL

şeklinde plaklar bitkisel motiflerle boyanarak kapı ve minberler üzerinde uygulanmış ve bir nevi
kündekârî görünümü oluşturulmuştur. 18. yüzyıldan sonra Avrupa orijinli boyalı meyve ve çiçek
AR

desenleri günlük hayatta kullanılan dekoratif mimari unsurlarda sıklıkla uygulanmıştır. Bu teknik
çoğunlukla ahşap tavan işçiliğinde uygulanmıştır.
I
KAYNAKÇA

CURATOLA, Giovanni, Türkiye: Selçuklulardan Osmanlılara Sanat, çev. Kemal ATAKAY, Yapı Kredi
Yayınları, İstanbul, 2010.

ERDEMİR, Yaşar, İnce Minare Taş ve Ahşap Eserler Müzesi, Konya Valiliği İl ve Kültür Turizm Müdürlüğü
Yayınları, Konya, 2009.
LE

KERAMETLİ, Can, Osmanlı Devri Ağaç İşleri, Türk Etnoğrafya Dergisi, sy. 4, 1961.
N

Anadolu Uygarlıkları Görsel Anadolu Tarihi Ansiklopedisi, Görsel Yayınlar, 1982.


EK

Turkish Arts, Ed. Mehmet ÖZEL, Kültür Bakanlığı Yayınları.

Turks A Journey of a Thousand Years, 600-1600, Ed. David ROXBURGH, Royal Academy of Arts, London,
SE

2005.

http://archnet.org/library/images/index.jsp?collection_id=23
L
H RK

AY E
R LS
U
N AN
N
İS AT
A L
TU AR
R II
AN D
ER
S
N
O
TL
AR
I

You might also like