Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 1

Körelttiğim duygularım beni ele veriyor. Güneş misali yanıcı bir hal alıyorum adeta.

Sahi nereye
gidiyorum bende bilmiyorum o yüzden en baştan söyleyeyim, sormayın! Dairesel mantık akıyor tüm
vücudumdan. Nereye gidersem aynı yere geri sürüklüyor aklım beni. İlerlemeliyim diyorum ama bir
şey o dairenin içinden çıkmam için engel oluyor bana. Sanki bir karınca gibi duvar zannediyorum bu
başıboş çizgiyi. Beni zorlayan şey ne ? Ne bu beni düşüren sentetik duygu. Ne kadar yapmacık öyle
değil mi ? Oysa nereye savurursam savurayım bu satırların dışına çıkamadı o duygu. Çünkü dilimle
vuramıyorum ki rüzgarımı dışarı. Vurabilsem ne kadar rahatlarım bunu tek sen bilirsin ruhum.
Ruhum, sen kimsin? Nesin? Nereden geldin? Ne bu soğukluk Antartikalı mısın sen? Ha,sürgün edildin
doğru ya unuttum. Sürgün edilen tek sen değilsin. Bedeninde seninle beraber sürükleniyor o soğuk
diyarlara. Gitgide yalnızlaşıyoruz baksana. İki satır kelam bile edemez olduk birlikte. Artık ayna bile
bize aracı olmuyor. Her sabah kendisine baktığımızda yüz çeviriyor bize. Çünkü eskisi gibi rol yapamaz
olduk. Savuramaz olduk o benliğimizi,kırdık o aynayı,paramparça ettik tabii ki bakmaz sıfatımıza.
Gülümsemeyi unuttuk,sürgün edildiğimiz yer gibi buz gibi kesildik. Kelimeler gitgide anlamını
yitirirken hep ayağa kalkmaya çalıştık ama baksana dizlerimiz kan içinde. Neden böyle oldu diye diye
uyku bile uyuyamaz olduk.

Sahi neden böyle oldu?

Düşün,düşün,düşün.

Neden böyle oldu?

Neden böyle?

Neden?

Ne?

Sessizce ayrılıyor benliğimiz salondan. Artık arılar şarkı söylemiyor baksana.

You might also like