Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 132

T.

C~
İSTANBUL ÜNİV ERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT FAKÜ1...TESİ
SOSYAL SİYASET A~~ABİLİM DALI

TÜRKİYE'DE GECEKONDU SORUNU

Yüksek Lisans Tezi

Ha zırlayan
Hızır TUTAN
92-9447

Danışman

Doç.Dr. Yusuf BALCI

T.C. YOKSEKÖGRETİM KURULU


DOKUMANTASYON · M~~K1.Zl

İSTANBUL, 1995
TÜRKİYE'DE GECEKONDU
SORUNU

GİRİŞ ı
1. KAVRAMSAL VE TARİHSEL GELİŞİMİ s
A. GECEKONDU KAVRAMI 5
1. Gecekondu Tanımı 5
2. Gecekondu Kavramının Un surları 6
3. Gecekondu Teriminin Türkçeye Yerl eş m es i 7

B. GECEKONDULARIN DİGER KON UTLARDAN


FARKLARI ıo
1. Yapım Tekniği Bakı mın da n F a rklı lı ğı 10
2. Gecekondu- Yörekent F arklıiı ğı 12
3. Gecek ondu-Köy T ipi Kon ut Fark lı lığı 13
4. Gecekon9u-S1um Farklılığı 14

C. GECEKO~DULARIN ORTAYA ÇIKIŞI


VE GELİŞİMİ 16
1. Dünyada Gecekondulaşma 17
a. Azgelişmiş Ülkelerde Gecekondulaşma 17
b. Sanayileşmiş Ülkelerde Gecekondulaşma 19
2. Türkiye'de G ecekondulaşma 19
· a. Türkiye'de Gecekondunun Gel işimi ı9
aa. 1945-1950 Dönemi 24
bb. 1950-1960 Dönemi 24
cc. 1960-1970 Dönemi 25
dd. 1970-1980 Dönemi 26
ee. 1980 Sonras ı Dönem 27
b. K alkınma Planlarınd a G ecekondula ş ma 27
c. Kanunl arın Gecekonduya Yakl aş ımı 30
aa. 775 Sayılı (1966) Gecekondu Yasasın a Kadar
Olan Dönem 30
bb. 775 Sayılı Gecekondu Yasası Dönemi 32
cc. 775 Saf.ılı Yasadan Sonra Yapılan
Yasal Düzenlemeler 34

11. GECEl\.ONDULAŞl\fANIN SEBEBLERİ 36


A. KONUT AÇIGJ 37
1. Konut Arzı 37
2. Konur Talebi 44
1
B.GÖÇ 49
l. İtici Faktörler 50
a. Nüfus Artışı ve Tazyiki 50
b Tarım Topraklarının Yetersizliği 51
c. Tarımını Makinalaşması 54
d. Eğitim, Öğretim, Ulaşım, Sosyal Hizmetlerin
Yetersizliği ve Terör 56
2. İletici Faktörler 60
3. Çekici Faktörler 63
a. Sanayileşme 64
b. İş İmkanlarının Anması Ye Hizmet Sektöründeki
Gelişme 67
c. Arsa Spekülasyonu, Ucuz Konut ve Rant 69

C. GECEKOI'\UU TİCARETİKL~ YAYGI1'TLIK


KAZ~~~1ASI 73
D.POLİTİKA~INROLÜ 74
E. GECEKONDU AFFI İLE İLGİLİ YASAL
DÜZENLE~1ELER VE TAPU TAHSİS BELGESİ 78

111. GECEKONDl:LAŞMANIN ORTAYA ÇIKARDIGI


SORUl'1LAR 83
A. ÇEVRE VE ALTYAPI SORlJ.:\'U 83
1. ÇeYre Sorunu 83
a. Doğa~ Çevrenin Tahribi 84
b. Su Kaynaklarının Kirletilmesi 85
c. HaYa Kirliliği 87
2. Çarpık Kentleşme ve Altyapı Sorunları 88
a. Çarpık Kentleşme 88
b. Alyapı Sorunları 90
aa. Kanalizasyon 90
bb. Su 93
cc. Katı Auk Ye Çöp 95
dd.Uiaşım 97
ee. Avdınlanma 98
B. EGİTİMVEÖÔRETİMSORU~U 99
C.SAGLIKSORUNU 102
D. SOSYAL İLİŞKİLER 106
1. Komşuluk İlişkileri ve Yardımlaşma 107
2. Aile İçi ilişkiler 108
3. Kültürel Çatışma ve Ahlaki Sapmalar 11 l
4. Ahlaki Ye Ruhi Çöküntü 112
5. Güvenlik ve Suç İşleme 114
SONUÇ 118
KAYNAKÇA 125
n
GİRİŞ

Son birkaç yüzyılın en önemli olgularından biri olan kentleşme,

geHşmiş ülkelerde endüstri devrimi ile birlikte yaşanmış iken, Türkiye


gibi geliş mekte olan ülkelerde II. Dünya Savaşından sonra hız kazanmış
nr. Kentleşme dar anlamda, kent - sayı sının ve kentlerde yaşayan nüfus
\
oranının kırsal alanlarda yaşayanlara göre artmasıd ır. Bir ülkenin geliş-
m i şl ik düzeyi genellikle kentl eşme oranı ile bağlantılı ol duğu kabul
edi lmekted ir.
Kentli nüfusun artı şın da, doğal nüfus artış ı ve kırsal alanlardan
göçler önemli rol oynamaktadır. Çeşitli nedenlerle kırsal bölgelerden-
şehirlere yönelik göçün plansız yapılması kent nüfusunu artırması ile
birlikte sağlıksız kentleşmenin nedeni olmaktadır.

Şöyle ki; gelişmekte olan ülkelerde nüfusun kentlerde yoğunlaş­

ması nedeniyle barınak sorunu kısır bir döngüye girmiştir. Devlet ,$mır

lı kaynaklarını özel girişimin yetersiz kalacağı sektörlerde toplamak zo-


runda kalmakta özel birikim ve girişimler yeterli düzeyde bulunmamak-
l1
ta, buna karşın nüfus artışı, sosyal gelişmeler ve kentleşme, özellikle
kentsel alanlarda konut ihtiyacının önemli bir sorun haline gelmesine
neden olmaktadır. Bu yüzden gelişmekte olan ülkelerin en önemli
sorunlarından biri kentleşmeye paralel olarak yeterli düzeyde konut
üretilememişdir .

ı
Türkiye l 950'1erden sonra çeşitli etkenlerle hızlı bir kentleşme sü-
recine girmiştir. Kırdan gelen nüfusun kent nüfusuna eklenmesiyle
hızla büyüyen kentlerde sanayı sektöründe sınırli iş imkanlarının bu-
lunması nedeniyle göçe konu olan nüfusun üretken olmayan hizmet
sektörüne yönelmeleri büyük kentlerde düşük gelir gruplarının yoğun­

laşmasına neden olmuştur.

Düşük gelirli bu gruplar kentsel arazının gelirlerine oranla pahalı ·


olması nedeniyle kentlerin çevresinde büyük ölçüde kamu hizmetlerin-
de ve kent hizmetlerinden mahrum, kentle bütünleşememiş ve imara
açılmamış alanlarda gecekondula rı oluşturmuşlardır. G ecekondular bir
kuşak gibi büyük kentlerimizin çevresini sarmı ştır. Bu yapıların izinsiz
baş kasına ait arazilerde kaçak olarak derme çatma bir şekilde yapılma­

ları, ken t merkezlerine bir ekleme görü ntüsü vermekte, ilk bakışta
sanki şehird e köyün devam etti ği inti bam ı uyandırmaktad ır.

Böylece büyük kent merkezlerinin kenar mahallelelerinde kader-


lerine , terkedilmiş olarak yaşayan gecekondu l uların oranı yer yer kent
nüfusunun % 70'ine kadar varmaktadır. G ecekondu laşmanın başladığı

dönemlerde yetkililerin konu üzerine yeterince eğilmemesi , gecekon-


du sayısının hızla artmasına neden olmuştur.

Netice itibariyle, çeşitli sosyal ekonomik ve kü1türel sebeplerle


kırsal kesimden kentlere doğru göç eden insanlar gecekondu gerçeğini

ortaya çıkarmışlardır. Gecekondulaşmanın başladığı dönemlerde, ken-


te göç eden insanların barınma ihtiyacını karşılayan masum ve geçıcı
barınaklar olarak görülen gecekondular, zaman geçtikçe görüntü değiş­

tirmiştir. Gecekondu yapımı politik çıkar sağlamak, gecekondular üze-


rinde kazanç elde etmek gibi sebeplerden dolayı bir anlamda özendiril-
diğinden, ayrıca kıra oranla kentlerdeki gelirleri ıyı olan gecekondulu-
lar tekrar köylerine dönemediklerinden, gecekondulaşma artan bir hızla
devam ermiştir.

2
Gecekondu bölgeleri kent dokusunu olumsuz yönde etkilediği

gibi burada yaşayanların sosyo-kültürel ve ekonomik durumlarının kent-


teki diğer bireylerden farklı olması ciddi sorunların çıkmasına neden
olmaktadır. Soruna köklü çözümlerle yaklaşılmaması sorunu n artar.ak
devam etmesine ve büyük kentlerimizin çoğuna sirayet etmesine neden
olmuştur.

Çeşidi sebeplerle gecekondulaşmanm önüne geçilememesi sonu-


cunda günümüzde oldukça karmaşık ve çözülmesi adeta imkansız bir
hal alan ve artarak devam eden gecekondu furyası yaşanmaktadır. Kentler
artık gecekondularJa beraber yaşamak durumunda kalmışlardır.

Bu çalışmada, Türkiye'de önemi giderek artan bir mesele haline


gelen gecekondu sorunu incelenecektir. Gecekonduların· fiziki yönle-
riYle birlikte yerleşim alanlannın özellikleri üzerinde durulacak, bura-
larda yaşayanların sosyo-kültürel ve ekonomik durumları irdelenecek-
tir. Ayrıca gecekondu bölgelerinin çevresi ile olan ilişkileri ve .etkile-
şimleri üzerinde de durulacaktır.

Çalışmada teorik yöne ağırlık verilmesine rağmen gecekondularda


saha araştırması yapılan çalışmalardan istifade cihetine gidilerek konu-
nun biraz daha somutlaştırılmasına çalışılmıştır. Çalışma üç bölümden
oluşmaktadır. Birinci bölümde, gecekondunun kavramsal ve tarihsel ge-
lişimi incelenmiştir. Gecekondu kavramı üzerinde durulmuş, diğer yapı

çeşitleri ile ilişkileri irdelenmiştir. Ayrıca geli şmiş ve azgelişmiş ülke-


lerdeki gecekondu türü yapılaşmaJardan bahsedilmiştir. Türkiye'deki
gecekondulaşmada görülen artış rakamsal olarak ifade edilmiş, bu konu-

daki yaklaşımlar (devlet Ye yasalar açısından) incelenmiş, gecekondu-


larda görülen yapısal değişiklikler ana hatlarıyla özetlenmiştir.

İkinci bölümde, gecekondulaşmanın yaygınlık kazanın.asında etki-

li oJ:ın konular irdelenmiştir. Bu çerçevede kırsal kesimden kente göçü

3
etkiJeyen faktörler incelenmiştir. Hızlı kentleşmenin ortaya çıkardığı

konut ihtiyacı ve konut açığı iJe ortaya çıkan gecekondulaşma mesele-


leri ele a]ınmışcır. Bu bölümde sosyo-kültüreJ, ekonomik ve çevresel
faktörlerin gecekondulaşmaya etkisi üzerinde durulmuştur. Yani arsa
spekülasyonu, ucuz konut sahibi olmak veya rant elde etmek düşünce­

sinin yaygınlık kazanması, politikacıların olaya bakış açısı ve gecekon-


du ile ilgili yasal düzenlemeler gibi etkenlerin geceokondulaşma üze-
rindeki etkileri incelenmiştir.

Üçüncü bölümde gecekondulaşmanın ortaya çıkardığı sorunların


üzerinde durulmuş, gecekondu alanlarının doğal çevr~ üzerindeki · olum-
.
sui etkileri, su kaynaklarının kirlenmesi, hava kirliJiği ve çarpık kent-
l(!şm~ye olan etkileri gibi konular işlenmiştir. İlave olarak gecekondu-
ların altyapı sorunlarının istenilen seviyede olmaması, sağlık., eğitim,

ulaşım, aydınlanma gibi bazı sorunlar tesbit edilmeye çalışılmıştır. Aynca


kentleşme ile birlikte bozulan akrabalık, komşuluk ve aile içi ilişkiler

köy-kent mukayesesi yapılarak bu bölgelerin ne durumda olduğu hangi


alana daha yakın olduğu, şehirlerde daha çok görülen a~laki çöküntü ve
ruhi bunalım, suç işJeme gibi ahlaki sapmaların gecekondu bölgelerin-
deki durumu ele alınmıştır.

{.

4
1. KAVRAMSAL VE TARİHSEL GELİŞİMİ
A. GECEKONDU KAVRAMI
1. Gecekondu Tanımı

Sözlük anlamıyla hemen bir gecede alelacele, izinsiz olarak çatıve­


rilen yap1· 1 şeklinde tanımlanan gecekondu sözcüğü, farklı kaynaklarda
farklı şekilde tanımlanmışcır.

Bir tanıma göre gecekon_dl!, kent dokusu içinde başkalarına ait bir
arsa veya arazi üzerinde imar yasalarına, sağlık ve fen kura llarına aykırı

olarak derme-çatma acele ile yapılmış yapıdır. 2


Başka bir tanıma göre ıse gecekondu, köylerden kentlere göç eden
insanların, kentlerdeki konut arzı eksikliği karşısında barınma ihtiyaç-
larını en ucuz yoldan gidermek için buldukları çözüm yoludur. 3

Diğe r bir araştı rmada ise sözcüğün sosyal yönü nü ön plana çıkara­

rak gecekonduyu, imar mevzuatına aykırı, gayri sıhhi ve ga~·ri fenni,


başkalarının arazisi veya arsaları üzerinde alelacele inşa edilmiş sosyal
hizmetlerden mahrum yapılar4 olarak tanımlamıştır.
Bazı resmi kaynaklarda ise gecekondu imar nizamlarına aykırı ola-
rak · başkalarına özellikle kamuya ait olan araziler üzerinde bir gecede
yapılan derme çatma konutlardır5 şeklinde tanımlanmıştır.
Gecekondu Yasasında ise, İmar ve Yapı yasalarına aykırı olarak başka-

lanna ait arazi ve arsalar üzerinde ve arsa sahibinin rızası olmaksızın inşa

edilen yapı 6 olarak tanımlar.


1) Türk Dil Kurumu. Türi{t Sö:;/ül, :Milliyet Yay.• İstanbul, 1992, s.529.
2) Meydan Larousse. Gtreicmdu ldoddesi, Milliyet Gazetesi Yay,. İ stanbul,. 1983, s.4450.
3) İstiklal Alper, Samira Yener, Gecticmd11 Araştm11osı. DPT, Sosyal Planlama Dairesi
Başkanlığı, Ankara, 1991, s.6. ·
4) M . Cihangir Doğan, TürJi.)•tdt GertltJ11d11 JJesdrsi t 't Ümronryt JJ11sıofo Kemol Po,;a Sahn
Aroşıımuısı, . (Ya~·ın lı nmamış Doktora Tezi) 1.ü.S.B.E., İstanbul, 1990, s.6.
5) Tiirk~ı·r .4.nsiNoprdisi, "Gecekondu l\faddesi", Milli Eğicim Basıme\.·i. c.17 Ankara-1969, s.205.
6) 1966 Tarih ve 775 Sayılı Gecekondu l'ososı. Madde 2.

5
Yukarıdaki Gecekondu tanımlarından da anlaşılacağı üzere tanım­

lar, tanımı yapanın çalışma amacına göre deği şmektedir. Resmi ve Hukuki
tanımlar, yasalardan kaynaklandığından daha dar kapsamlıdır. Akade-
mik çalışmalardaki gecekondu tanımlarında nitel özellikler daha çok ön
plana çıkarıldığından kapsamı daha geniştir.

Kimi kentbilimciler ve toplumbilimciler arsaya sahip olup olma-


manın gecekonduyu belirlemede ölçüt olamayacağı kanısındadırlar. Bu
yaklaş ım kabul edilecek olursa kent ve köy konutlarının çoğu gecekon-
du kapsamına girecektir.7 Hatta bazı araştırmacılar, köy evleri de dahil
olmak üzere ruhsatsız ve kaçak yapılm ış bütün yapıl arı gecekondu
olarak değerlendirmektedirler. 8

Bütün bu yaklaşımlar ve tanım lardan yola çıkarak gecekondu,


çoğunlukla mütevazi ve fakir halk tabakasının barınma ihtiyacını ka rşı

layabilmek amac ıyla, kendisine ait olmayan, kamuya ya da özel kişilere

ait araziler üzerine sahibinin rızası ve izni olmaksızın, sosyal hizmetler-


den mah rum sıhhi ve fenni olmayan şartlarda yapılm ı ş kanunsuz yapılar

şekl in d e tanımlanabilir.

2. Gecekondu Kavramının Unsurları

Araştırmacılar gecekondu ka,·ramının unsurlarından bahsederken


çoğunlukla gecekondu yasasındaki tanımı esas almışlardır. Her ne kadar
resmi tanımda "acele ve sağlık kurall arına uyulmadan yapılmış olmak"
gibi öğelere yer verilmiyorsa d~ bir yapının imar ve yapı yasalarına

aykırı olarak yapılmış olması durumunda zaten bu öğeler dikkate


alınmış olmaktadır. 9 Bu hususu da dikkate alarak bir yap.mm gecekondu
sayılabilmesi için şu unsurları · içermesi gerekir;

7) Ru şen Keleş. Kentleşme Pulitifım. İmge Kitapevi, Ankara,1990, s.368.


8) lsmail Ürekli, .Şehir t't Tiirf~ı·rdr Şdirl~11u: (\'ııyınlınmamış Yüksek Lisans Tezi). İ.Ü.S.B.E
lstıınbul. ı990, s.43.
9) Ruşen Keleş, 100 Surudo Türfi)•tdr Ştlıirl<illlf, Ku1111ı t't Gtrrfo11du, Genişletilmiş 3. Baskı,
Gerçek Yayınevi, İstanbul. 1983. s.190.

6
1- Yapı, ımar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata aykırı yapılmalıdır.

2- Yapı, mülkiyeti kendisine ait olmayan arazi ve arsalar üzerine yapı-

imalıdır.

3- Yapı mülkiyeti başkasına ait olan arazı \'e arsalar üzerinde sahibinin
rızası alınmadan ve izinsiz yapılmış olacaktır.

Her ne kadar kendisine ait arazi üzerinde gecekondu nfreliğini taşıyan

bina yapması halinde1 de bu binanın imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzu-

ata aykırılığı nedeniyle gecekondu kap samında değerlendirilmesi gerektiği­

ni savunanlar varsa da, ıo bu durumda gecekondu kapsamı çok genişlediğin­

den (hatta köylerdeki yapılan da içine aldığından) yasaların uygu]~nması

bakımından , hangi tür . yapıların ngecekondu" denileceği nin ayrıntıları ile

gösterilmesi zorunludur. 11 Kent dokusu içinde imar ve yapı işlerini düzenle-

yen mevzuata aykırı yap ılar kendi mülkiyeti yerinde yapılsa da şehircilik açı­

sından gecekondu kapsamına alınabilir.


Sosyolojik tanımlarda ise daha ziyade sağlık şartlarından yoksun, sosyal

hizmetlerden mahrum olma durumu belirtilmektedir. 12

3- Gecekondu Teriminin Türkçeye Yerleşmesi

Ülkemizde gecekondu sorunu yanlış kentleşme pofüikalan sonucunda

ortaya çıkmıştır. Gecekondu, kırdan kente göç eden yoksul insanların barı­

nma problemlerini gidermek için kendi imkanlarıyla buldukları çözümdür.

Gecekondu sözcüğü 1940 ' 1ı )ıJJarda halk arasında telaffuz edilmeye başlandı .

TDK'nun Türkçe Sözlüğü 1945 öncesi basımlarında gecekondu sözcüğü bu-

lunmamaktadır. Aslında gecekondu türü yapılaşma ülkemizde değişik dö-

nemlerde farklı isimler ahında olmasına rağmen, bu terim 1940'1ı yıllarda

kullanı)maya başlanmış ve 1945 yılında sözlüklere girmiştir. 13

10) Eyilp G. İspir, Şdıirlqme t:t Meseleleri, Ocak Yay., Ankara, 1986, s.69.
11) Ruşen Keleş. 100 sor11dn şekirlqme... s.190.
12) Mahir Gencay. Gecel:ondu Problemi. İmar ve İsk:ın Bakanlığı Yay. s.5, A.yrıca bkz. lspir,
s.69, Cihangir, s.6.
13) Baki Öz. Tiirliyede GÖ{ Olgusu Sorun/on tJt Çö:.limli. Gençlik Basımevi, İst. 1978, s.20.

7
1923-1930 yıllarında ızınsız ve başkalarının arazısı üzerinde, düşük

gelir grupları tarafından, barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla baraka-


lar yapılmıştır. Bu dönemde barakalaşma yaygındır. Barakalaşmanın ilk
belirtileri yapılan bazı yıkımlarla görülür. Ankara'da 1933 yılında İmar
M üdürlüğünde~i üç belgede, ileride çok yaygınlaşacak bir sorunun ilk
belirtileri ortaya çıkmaktadır. İlk belge (19.3. 1933-161) bir şahıs, Anka-
ra'da istasyon arkasında kendisine ait olmayan bir arsa üzerine izinsiz
bir baraka yaptığını, ikinci belge (19.8.1933-165) Akköprii'd~ (A. .. nin)

hazineye ait bir arazi üzerinde baraka şeklinde bir oda yaptığını, üçüncü
belge ise (22.2.1933-67) Jansen PJanm'da amele mahaJlesi olarak ayr-
ılan yerde yapılan kaçak yapıların varlığını ifade etmektedir. Ankara
İmar :Müdürlüğü bu izinsiz yapıların yıkılması ve yıkma i)e enkaz
kaldırma masrafının sahiplerinden alınması kararını vermiştir. Böylece,
soruna karşı yıllarca uygulanan "yıkım çözümüne" ilk olarak bu dönem-
de bu dönemde başvurulmuşt1:1r.

1934 yılında olayın hızla genişlediğine ait (10.9.1934-141) belge,


Ankara Akköprü Yeni Hayat mahaJlelerinde 199 kaçak yapı yapıldığını

göstermektedir. Bu yapılar için de İmar .Müdürlüğü yıkım kararı vermiş


ve yıkmıştır. 14

İstanbul'da ilk olarak barakalaşma Zeytinburnu'nda 19351 li yıl


}arda başlamış ve semt 1947 yılında gecekondu bölgesi çok kısa zaman-
da gelişerek 1957 yılında 60 bin nüfuslu bir ilçe haline gelmiştir. Bu
bölgeyi Eyüp Rami sanayi bölgesi yanındaki "Taşlıtarla" takip etmiş-
Bu örnekler başta Ankara ve İstanbul olmak üzere baraka adı
verilen gecekonduların habercisidir.
il. Dünya Savaşı yıllarında büyük şehirlerin kenarlarında kulübe

ı4) Tansu Şenyapılı, Anlara Kentindt GeceJondu Grlifimi, Kcnt-Koop.,Yay. Ankara, 1985, s.56.
15) Ayten Çetiner, "İstanbulda Yerleşim Sorunları ,.c Gecekondu Alanları," İstonb11/do Çct:re
Sorun/an t,>t Çö:.iim l'ollnn. İTO yay. ?l:o:ll. 1991, s.259.

8
şeklinde yapılar yapılmıştır. Bu yapılar daha çok ge<?e1eri, kaçak olarak,
çoğu zaman imece usulüyle inşa edilmiştir. Bu dönemlerde kaçak olarak
yapılmış baraka ya da kulübe olarak adlandırılan yapılar · daha ziyade
İstanbul-Ankara gibi büyük şehirlerde boy göstermiştir. 16
1945 yılından sonra ülkede görülen yapısal değişiklik kırlardan

kentlere nufusun hareketlenmesine neden olmuştur. Kentlere göç eden


bu kitleler barakalaşma olgusunu aşarak "gecekondulaşma"yı onaya
koymuşlardır. 17 Bu tarihlerde halk gecekondularla tanışırken siyasiler
de gecekonduların varlığını kabul ederek gecekondu bölgelerinden
bahsetmeye başlamışlardır. 6158 sayılı yasa ile gecekondu kavramı

resmı bir hüviyet kazanmıştır. Bu tarihten sonra gecekondu kavramı


sosyal bilimcilerin, kentbilimcilerin, hükümetlerin ve siyasilerin ilgi
alanına girmiştir. 18

Böylece genelde kırdan kente göçenlerin kısa sürede barınma ihti-


yacını karşılama düşüncesiyle yapılan üstü teneke parçaları vb. şeyler­

le örtülü kulübeler, önceleri barakalara, sonraki yıllarda kalitesi düşük

(daha çok kullanılmış) malzemelerden yapılmış olan gecekondulara dö-


nüşmüştür. Bu konutları yapanlar, imkanları arttıkça, konutlara yeni
ilaveler yapmışlardır. Bu yüzden gecekonduya "bitmemiş konut" da
denmektedir. 19
Gecekondu kavramı ülkemizde alansal küçüklüğünü ifade edebil-
mek için kulübeleşme, barakalaşma; tamamlama düşüncesiyle yapıl

dığın anlatmak için bitmemiş konut; belediye kolluk kuvvetlerinden


gündüz Ç'ekinildiğinden dolayı daha çok alel acele gece yapılan derme-
çatma, kaçak yapıları anlatmak için gecekondu; kolluk kuvvetlerinin
varlığına rağmen, özellikle son 20 yılda, herkesin gözü önünde yapılan
16) Ürekli s.43.
l 7) Şenyapılı s.73.
l 8) Ürekli s.4344.
19) Ano Britnn;co, Ana Yayıncılık. C.9 İstanbul. 1988 ss.335-336.

9
kaçak yapıya gündüzkondu, siyasilerin bilhassa seçım dönemlerinde
tavizkar . konuşmalarından cesaret alarak yapılan kaçak yapılara seçim -
kondu, lüks kaçak yapılan anlatmak için vilJa-kondu, dikey büyümeyi
anlatmak için apart-kondu gibi çeşitli isimJerle · anlatılmaktadır. Gece-
kondu kavramını anlatmak için kul1anılan bu ve benzeri sözcükler
Türkiyedeki gecekondulaşmanın gelişimini izah etmektedir. Yeri gel-
dikçe bu kavramlara değinilecektir.

B. Gecekondularanı Diğer Konutlardan Fark.lan


1. Yapım Tekniği Bakımından Farkları

·Gecekondu türü yapıların önemli özelliği ve kemin alışılmış konut


yapım biçiminden farkı, iki tür konurun farklı yasal çerçevelere otur-
ması değil, kentin yasal konutlarının çoğunun tek aşamada tamamlan-
ması ve bir seferde büyük bir yatırımı içermesine karşın gecekondu türü
konutların zaman içinde değişen ve gelişen bir niteliğe sahip olmasıdır.

Bu konuda yapılan bazı araştırmalar gecekonduların gelişme olgusunda


planlı bir süreçten çok ekleme süreciyle oluştuğunu ve bu gelişim süre-
cının 10-20 yıl sürebildiğini göstermiştir. 20

En kısa sürede en ucuz biçimde yapılıp bitirilmeleri zorunluluğu

gecekonduların çok yetersiz niteliklerde yapılmalarına yol açmaktadır. zı

İnşaatı bittikten sonra gecekonduların yıkılmayacağı, yıkılsa bile


bunun zamana bağlı olduğu şeklinde bir kanaatin olması, ambalaj san-
dıklarından, kapak tahtalarından, tenekelerden, bina yıkıcılarından te-
niin edilen ahşap malzeme vs. ile temelsiz (veya çok basit bir temelle)
ve üzerinde kiremit döşendikten sonra duvar vazifesini gören tahtalar-
la kaplama yapılmaktadır. Daha sonra bina birkaç yatak, iskemle ve
perde ile işgal edilmektedir.
20) Şenyapılı. s.200.
21) Keleş. Kentleşme Politikası,. s.367.

10
Bilahare kendilerine göre bir arazi parçasınını aidiyeti temin edil-
dikten ve resmi makamlar tarafından müdahale edilmesi ihtimali orta-
dan ka lktıktan sonra bina hariçten bir değişiklik göstermemesi ne özen
gösterilerek iç tarafında kagir duvarlar örülmek suretiyle sağlamlaştırıl­

maktadır. Daha sonra ilk inşa edilen ahşap kaplama alın makta ve orta-
ya ayrı bir bina çıkmaktadır.

Bir başka inşa şekli ise, bir veya birkaç gün önceden temel vazife- ·
sını görecek bir beton dökütlmekte ve yine evvelden temin edilen mal-
zeme ile süratle bir kagir (tuğla, biriket, vb.) bina inşa edilmektedir.
Bu ve buna benzer şekilde inşa edilen binaların tavan döşemesi
ahşap veya beton yapılabilmektedir. İnşaat malzemeleri, mahalli malze-

me imkanlarına ve ikJim şartlarına göre ahşap, karkas, h ımış, kerpiç,


tuğla taş ve biriket olarak değişmektedir. Çatılar ekseriyetle ahşap olup
çatı örtüsü kiremittir.22
Gecekon du la rın imece usuliiyle ya da kendisini ri ske atabilecek
beceriksiz ustalar tarafından yapı ldması i nşaat tekniklerine ve statik
hesaplara uyulmasını imkansızlaştırmaktadır. Esasen kendisine ait olmayan
.
bir arazide yapıldığından malzemenin kalitesine bakılmaksızın elde
bulunan aynı işi görebilecek malzeme kullanılmaktadır. Bu gibi ınşaat

için riske girebilecek usta, ehliyeti nazarı itibara alınmaksızın çalıştırıl­


makta dır. Ayrıca gecekondu inşaatında ça lışan usta ve işçilerin elinde
bir plan ve proje olmadığından kendi bildikleri ve insiyatifleri doğrul­

tusunda yapım tekniğini uygulamaktadırlar. Bu ve benzeri sebeplerden


ötürÜ. gecekondular yapım rekniklerine uygun inşa edilmedikleri için
ekseriyetle yaşam koşullarından yoksun ve sağlık bakımından da yerer-
si zd i rl er.23

22) Gencay. s.8-9


23) Öz, s.52.

ll
Günümüzde, yukarda izah edildiği şekilde inşa edilen gecekondu-
lar olduğu gibi, fen ve sıhhi kuraJJara uygun olarak inşa edilen birden
çok katlı gecekondularda vardır. Özellikle bazı binalar, kaçak yapıl

dıkları için, belki gecekondu sözcüğüyle ifade edilmektedirler. Ancak


gerçekte ise normal yapılardan farkları yoktur. Örnek olarak İstanbul
Esenler Yüzyıl, Gaziosmanpaşa Sarıgazi ve Sultançiftliği mahallelerin-
deki yapılar dış görünüşü ruhsatlı yapıları andıracak şekilde çok katlı ve
modern binalardır. Bununla birlikte bu tür yapıların sayıları oldukça
azdır.

Ayrıca, dar gelirlilerin kaynaklarını ve emek gücünü israf ettiğin­

den ve kalitesiz malzeme kullanıldığından bu tür konutların pahalıya


mal olduğunu, uzun vadede konut sahiplerinin durumlarının kötüleş­

tiğini ileri süren birçok araştırmacı vardır. 24

Sonuç olarak, seçilen malzeme ve inşaaar sistemi bakımından fen


ve inşaat kurallarına uygun olanları mevcut ise de, gecekondular umu-
miyetle inşa bakımından kifayetsizdirler. 25
2- Gecekondu - Yörekent Farklılığı

Yerleşme sürecini tam olarak tamamlamış olsun ya da olmasın, ge-


cekondu bölgeleri, kentsel semtlerdir. Ama, kimi büyük kentlerde
gecekonduların kent sınırlarına yakın yerlerde olmalarına bakarak, yörekent
(banliyö) saymak imkanı yoktur. Batı tipi yörekent daha ziyade, varlıklı

ve zengin kimselerin, kent merkezindeki gürültüden, şehrin yoğunlu­

ğundan kaçmak isteyen ve kentten uzakta yaşadığı takdirde, ışyerıne

kolaylıkla gidip gelebilecek, tek katlı rve bahçeli konutların yüksek

bedelini ya da kirasını ödeyebilecek akçalı güce sahip ailelerin otur-


dukları yarı kentsel semtlerdir. Yöre-kentler çoğu kez "konutlarla dolu

24) l\luz.ıffer
Tufan. "Kentlerin Köyleşmesi Yerine Köylerin Kentleşmesi", J.:ırsnl Soııoyi
Se111p11:..111111tı,
DPT. Sosy;ıf PiJnlam;ı Genci Müdürlüğü, Ankara, 1993 s.32.
25) Gencay. s.10.

12
yörekent" ve "sanayi yörekentleri" olmak üzere ikiye ayrılır. Gecekon-
duların camamı, konutlardan oluşan yerleşmeler olduklarından, konut-
larla dolu yöre kentlere benzerlerse de, yoksuJJuk niteliği onları banli-
yölerden ayırır. 2 "
Yörekentler şehirden uzak olmaları ve yerleşim açısından gecekon-
dulaşmaya benzeyebilirler. Ama gerek meskenin kalitesi ve gerekse
yapım tekniği (kullanılan malzemenin sıhhi ve fenni şardara uygunlu-
ğu, bahçe genişliği ve meskenin iç dizaynı) açısından farkJıJık gösterir.
~
Ayrıca bu konutlarda yaşayan bireylerin eğitim-öğretim, sosyo-kültürel
yönlerinin gelişmiş olması meskenlere yansımaktadır. Kısaca yörekenr-
Ierin yerleşim alanları itibariyle benzerlikleri bulunmasına rağmen,

nitelik bakımından gecekondulardan ayrılan önemli farklar vardır. z;

3. Gecekondu - Köy Tipi Konut Farklılığı

Gecekondu bölgelerindeki konutlar ile köy konutları arasında

benzerlikler kadar farklılıklar da vardır. Konut başına düşen oda sayısı


ile bir ve iki odalı konutlarda yaşayan ailelerin oranı bakımından, köy
konutlarının gecekondulardan daha iyi durumda oldukları görülüyor. z:-
Gecekondular kulJanım alanı itibarıyle 25-30 m 2 olup genelde iki oda-
dan müteşekkildir. I\turfak ve banyo çoğunda yoktur. (fenni ,.e sıhhi

şartlara uygun olarak yapılmış çok katlı kaçak betonarme binalar burada
gecekondu kapsamı dışında tutulmaktadır.) Oysa köy konutlarında kullanım
alanı bu rakamların bir kaç kat üstüne çıkmaktadır.29 Ayrıca sağlam-

Iık yönüyle karşılaştırıldığında Tablo-1 de görüldüğü gibi, gecekondu-


ların köy konutları kadar sağlam olmadıkları çürük konur oranı gecekon-
dularda daha yüksek olduğu görülmektedir.

.?6) Keleş. 1'Jı7 Soruda Şdıirlrşmr ......s. 195.


27) Ürekli. s.195.
28) Keleş, /M S(lr11dn Şrlıirlr,wır..... s. 194.
29) Ürckli. s. 41.
Tablo-1 Sağlamlık Yönünden Köy Konutları ve Gecekondular
Kent Kont. Köy Kont. Gecekondular (%)

Sağlam Konutlar 55.8 41 30


Onarılabilecek K. 27.4 33 40

Çürük Konutlar 16.3 26 30

' Kaynak: DPT, Türk Köyünde Modernleşme Eğilimleri Araştırması, DPT Yayınları

1970, s.18

Köy ve gecekondu konutları arasında yapıda kulJanılan malzeme yönün-

den büyük ayırımlar yoktur. Köylünün mesken yapımında %49.S'i taş, %22.3

'ü kerpiç, %21.8 'i kereste kullanılmaktadır. Evlerin yapımında birjket kuJ-

Janıldığını söyleyenlerin sayısı %2. 7 civarın dırdır. Köy evlerinin yarısına yakı-

nının damları topraktandır. 30 Yalnız kentte yapılmış olmaları nedeniyle

gecekondularda kentte kolaylıkla bulunabilen çimento, cam Ye benzeri yapım

gereçleri daha çok kullanılmıştır. Her iki konur türünde kerpiç ve taş en çok

kullanılan yapım gereçleridir. Ankara'da yapılmış bir araştırma neticesinde,

gecekondulardan %35'i kagir, %29.l'i kerpiç + kereste, %19'u kerpiç, % 16' sı

ise ahşaptır. Gecekondu yapım sürecinin giderek tecimsel bir nitelik ka-

zandığı son yıllarda, kagir yap ıların oranında belirli bir artış olduğu kabul

edilmekredir. 31

4. Gecekondu - Slum Farklılığı

Gelişmiş (ABD, Almanya, vb.) ülkelerin büyük kentlerinde bulunan

slumlar (yoksulluk yuvaları) çoğu kez, azgelişmiş ülkelerdeki gecekonpulara

benzetilir. Kuşkusuz her iki olgu arasında bazı benzerlikler Yardır. Her iki

yerleşme rürü de toplumun yoksul n.· dar gelirli sınıflarının barındıkları

yerleşme türüdür. Gecekondularla slumlar arasında gelire ilave olarak,

30) DPT, Tiirf Kiiyiindr .l/odmıleşmr Eğilimlrri :ir,;~·::mıosı, DPT Yayınları, Ankara, 1970, s. 18.
31) Keleş. lı\1 S"rudn Şdıirlrşmr ,.e ... s.195.
mes1ek, öğrenim düzeyi ve bazı tavır ve davra nışlar bakımından da,
benzerlikicr bulunabilir.
Bu iki tür yerleşmenin benzerliklerine rağmen birbirlerinden ayrı­

lan yönleri vardır. Gecekondularla s/11111/ar arasında gecekondular ge-


.n elde kentlerde "geçiş durumundaki" alanlarda kurulmuşlardır. Bun-
ların çoğu, türdeş görünüşlü, tek kadı, tek veya çift odalı, yanında
küçük bir bahçesi, ağaçları, kümesi ve ahşap eklentileri olan yapılardır.

Gecekondu bölgesinin 30-40 yıllık bir mazileri vardır. Aralarında sağ­


lamlık ve sağlık koşuUarı bakımından çok iyi durumda olanlar olduğu
kadar oturulamayacak ölçüde kötü durumda bulunanlar da vardır.
B atı ülkelerinin yoksulluk yuvaları genelde çok katlı, birden çok
ailenin yaşadı ğı ağaçsız, çok yaşlanmış geneJJikle düşük standartlı ya pı­

lardır. Nüfus yoğunluğu s/um'larda daha çoktur.


Gecekondularda yaşayan nufus köy menşeli, s/tım'lardaki ise kent-
lidir. Ayrıca Gecekondularda oturanlar çoğunl uğu konutun da sahibi-
dirler. Zaten gecekondulaşma anlam bakımından da sahiplilik ifade
eder. Oysa Slumlarda oturanların çoğu kiracı olup, buraları geçici ko-
naklama yerle ri olarak görmektedirler.
SJumlann gecekondulara nazaran alryapıları çok daha iyidir. Sahip-
leri çoğu zaman hane halkı olarak nicelenebiJece k, çe kirdek aile ya da
ekonomik bağımsızlığını kazanmı ş dul veya bekar, yalnız yaşayan erkek

ya da kadınlardan oluşmaktadır.
Yapılan bir araştırmaya göre slumlar ıçın tesbit edilip Türkiye deki
gecekondular için henüz cesbici netleşmemiş şu özellikler özetle verı­

le bilir.
- Slum bölgelerinde bağırsak, zührevi ve verem gibi hastalıkları

daha çok rastlanmaktadır.


- S1um bölgelerinde ölüm nisbeci, aynı ülkenin diğer bölgelerine

ıs
nazaran daha yüksektir.
S/um'larda genç suçlu nisbeci yüksekcir.
S/um'larda cinayetlerin fazla olduğu görülmektedir.
S/um'larda cinsiyet suçları ve gayri meşru davranışlar fazladır.

- Slum'larda evlenme nisbeti düşük, boşanma nisbeti hayli yüksektir.

Özet olarak verilmeye çalışıldığı Hacıdaki yoksulluk yuvalan olan


slumlar, Türkiye'deki gecekondulardan farklı olarak kendine özgü bir

kimliğe sahiptir.32
C. GECEKONDULARIN ORTAYA ÇIKIŞI

VE GELİŞİ!\1İ
Türkiye ilk defa 1923 yılında liberalleşme sürecine katılmış, 1950
yılından sonra bu süreç hızlandırılmıştır. II. Dünya savaşından sonra
MarshalJ yardımının da etkisiyle ülkemizde gelişen teknoloji ve sanayı­

leşme hareketleri genış çapta kırsal alanları etkilemiş ve köklü yapısal

değişikliklere yol açmışcır. 33 Ulaşım imkanlarında görülen anışın d~

etkisiyle kırsal bölgelerden kentlere bir hareketlilik, yani göç başlamış


cır. Bunun sonucu olarak kent merkezleri topraksız köylüler ve ücretsiz
işcilerin akınına uğramıştır. Böylece bu kesim şehirlerin kenarlarında,

özellikle hazineye ait araziler üzerinde barınma ihtiyaçlarını karşılaya­

bilmek için gecekondular yapmışlar ve gecekondu bölgelerinde yaşama

zorunda kalmışlardır. Sanayileşmenin ilk dönemlerinde gelişmiş ülke-


lerde de benzer yapılanmalar görülmüştür. Günümüzde de sanayileş­
me, kentleşmeyle birlikte hızlı bir göç yaşayan azgelişmiş ülkeler gece-

kondu sorunu ile karşı karşıyadırlar.

32) Keleş, JtlO Stmıdo Şehirlc~me....s.195, Ürekli, s.42 Ayrıca. slumlar ile gcce.kondulann yapım
tekniği ,.e sosyo·kültürel özellikleri hakkında gen~ bilgi için bkz Turhan Yörükhan.Gtrr
iondulnr t•r Grrtl:ondu Bölgtlrrinin Sosyo-1\ülıürtl 6'-Jlliilrri lmar ve İskan Bk. Mesken Gnl.
Mild. S.A.D, Ankara, 1%8, ss.50-70. Doğan, ss f>-JO, Orhan Tuna, lsıonbul Gmlondu
Ön/mır BMgtleri Arnştmmuı İmar ve İskan Bakanlığı Mesken. Planlaması ve Proğ. Daire
Başk. İstatistik Serisi: 2, Ankara, 1974, ss. 17-19.
33) Orhan Tükdoğan, roisullui Kiiltiirii. Atatürk Ün\". Yay, No.336, Erzurum, 1974, s.5.

16
1. Dünyada Gecekondulaşma

a. Azgelişmiş Ülkelerde Gecekondulaşma


Azgelişmiş ülkelerin büyük kentl erinde gecekondu olgusu
benzer bir şekilde benzer sebeplere bağlı olarak gelişmişcir. 34 Asya,
Afrika ve Güney Amerika'daki gelişmekte olan birçok ülkede gecekon-
dulaşma 1940'lardan sonra hızlanmıştır. Gecekondu alanlarındaki ınce­
lemeler sonucunda ortaya çıkan bulgular ve siyasal tercihlere bağlı

olarak konuya ya klaşım biçimi de zamanla değişmiştir. l 960'1arın son-


larına kadar gecekondular yıkılıp temizlenmesi gereken kötülük yuva-
ları gibi görülürken, 1970'lerin başlarından sonra uluslararası kuruluşlar

ve hükümecJer gecekondu türü konut lehine tutum benimsemeye baş­


ladılar. Gecekondulaşma neticesinde dünyanın en büyük şehirleri Meksika
Ciry ve Seo Paola oldular. 35 Ancak bu nüfus patlaması ve çarpık yapılaş­
ma kentlerde büyük sorunlara yol açmıştır.

Bu konutlar ve konutların yerleştiği alanlar ıçın Fransızcada "bidon-


villa", İngilizcede ''squoter house, se/fhelp house, ve shonty town" gibi
değişik adlar kullanılmaktadır. Peru! da pueb/o j11ve110, Brezilya'da
sovela veya mecombo, İran' da zyrobod,36 Meksika' da colonis Proletonia,
Panama'da roneho Arjancin'de Pave/a, Tunus'ta Pourbeville, Cezayir'de
casbap, Fast'ta Bidanville, Hindistan 'da Bustee gibi adlar alan gecekon-
du, bu ülkelerde büyük kenelerin nüfusunun %20 ile %70'i arasında

kalan bir kesimin yaşamını simgelemekcedir. Gerçekten kent nüfusu-


nun yaklaşık Lima'da %35, Caracas·da %35, Mınah'da %35, Kalküta'da
%33, Ankara'da %70, İstanbul'da %55, İzmir'de ise % SO'siı: gecekondu-
1

larda yaşamaktadır. 3 i
Gecekondular köylerden kenelere nüfus akınlarının ve ilgili ülke-
34) Keleş, Krnılrşmt P11/it;Ja.;ı, s.358.
35) Tufan, s. 3.2.
36) Tufan, s.30.
37) Keleş, Krntlrşme P{)/iıil:ası. s. 359.

17
Jcrin toplumsal ve ekonomik gelişme düzeyinin doğrudan ürünüdür.
Gelişmekte olan toplumlarda, sanayileşmenin büyük kentlere göçü hız­
landırdığı kırsal alandaki mevcut işsizliğin bu göçün temel nedenlerin-
den biri olduğu ve herşeyin ötesinde geri kalmışlığın çıkış aşamasında
makro dengelerdeki olumsuzluk yükünü büyük kentlerin çektiği düşü­

nülmektedir. 40
- Bir çok ülkenin büyük kentlerindeki gecekondu bölgelerinde
yapılan araştırmalarda hurda yaşayanların, toplumların dar gelirli ve
yoksul sınıflarına mensup olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Bu ülkelerde, kent topraklarının mülkiyet yapısı dar gelirli birey-
lerin toplumsal konut yapısına yetecek kadar ucuz ve bol arsanın piya-
saya sürülmesine e lve rişli d eğildir.

- Gecekondu konusuna önem kazandıran bütün nedenler Pakistan,


Venezuela, Filipinler, Jamaika, Kolompia, Fas, Nijerya, T ayland, İran,
Türkiye gibi sanayileşme ve gel işme sürecinde olan ve köyden kente
h ız lı bir göç yaşayan bürün ülkelerde vardı r. Buralarda kentlere göçen
kitleler çoğunlukla kamuya v~ya özel kişilere ait arsalara el koyarak
buldukları geleneksel yapı gereçlerinden, yakınlarından ve tanıdıkların

dan ve hatta zaman zaman kamu görevliJerind~n de yarar1anarak41 yüz-


binlerce gecekondu yapmışlardır.

AzgeJişmiş ülkelerde bu olguyu inceleyen kimi gözlemciler, bu aı­

lelere ucuz araç ve teknik yardım sağlansa idi konut diye bir sorunun
kalmayacağı, çünkü gecekondu yapanların devletin önemli bir görevini
paylaştıkları, yükünü hafiflettikleri görüşünü ileri sürmüşlerdir. 42 John
38) İTO, İstnnb11/"do Kncnf Yoptla;mn t:t Gtafımdu Sorununa Öneriler. İTO Yay. İst. 1993 ss.S-6.
39) Keleş. Kmıle;·111e PtJ/;,ifo~·ı, s.359.
40) İTO, ·ist. Kocnl: }'aprla;·mo t·ı Gm lond11 . .. s.3.
41) Ankara 'nın Çankaya bölgesinde yıkımına karar verilen 678 gecekondu sahiplerinin bir kıs­
mı bizzat gecekondu yıkımııı:ı engel olmakla görevli polis. belediye z:1bıtası, belediye fen
memuru gibi kimselerin bulunduğu tesbit edilmiştiı.Geniş bilgi için bkz. Şamil Ünal,
"Şehircil ik", Su))'/JlfJji h onferar:slon 198.?. ı\yrı Basım. İstanbul, 1984, s..?01.
42) İlhah Tekeli. Gerel:ımdulart P/011/01110 Sorun/on t:r }°(Jl/tırt, Til\.Bsm, Ankara, 1971, s.289

18
Tunıer bu denerim dışı kalmış kencseJ yerle.şmeJeri toplumsal sapıklık­
lar olarak niteleyenlere karşı çıkmakta ve gecekondu yapmayı çok doğal

ve ihtiyaçlara uygun biçimde verilmiş bir cevap olarak gördüğünü be-


lirtmektedir. İngiliz Coffrey K. Payne ise, gecekondu türü barınakları
"Birinci Dünyanın konut sorunlarına Üçüncü Dünya Ülkeleri'nin bul-
duğu bir çözüm" olarak nitelendirmektedir.43
b. Sanayileşmiş Ülkelerde Gecekondu
B azı kaynaklarda, sanayileşmenin başladığı dönemlerde, günümüz-
deki gelişmiş (Fransa, İngiltere, . ABD, vb.) ülkelerin sanayi şehirlerin­
de gecekondu türüne benzeyen konutlarda gayri sıhhi ve gayri fenni
şartlarda yaşayan kişiler olduğu, bu kişilerin genelde köylerden kopa-
rak şehirlerde yaşayan işçiler ve aileleri olduğ~nu, mahzen gibi yerlerde
barındıkları anlatılmaktadır. 44 Ama günümüzdeki sanayileşmiş ülkeler-
de durum farklı boyut kazanmıştır.

Gelişmiş ve Sanayileşmiş Bacı ÜJkeleri'nde görülen yoksulluk yu-


valan (slum 'lar) gecekondulara örnek olarak gösterilmektedir. Daha
önce "gecekondu ve slum arasındaki fark" başlığı altında belircildiği gibi
Batı ülkelerinde ki slum 'lar ile gelişmekte olan ülkelerdeki gecekondu-
lar birbirlerine benzer yönleri bulunmasına rağmen temelde önemli fark
lılıkları vardır. Daha önce konu ile ilgili bilgi verildiğinden dolayı bu

başhk altında konu tekrar edilmeyecektir.


2. Türkiye'de Gecekondulaşma

a. Türkiye'de Gecekondulaşmanın Gelişimi

Türkiye' de gecekondulaşma süreci l 930'larda. barakalaşma ve


kulübeleşme adı altında, başladı. "Türkçemize Yerleşmesi" başlığı alt-

ında da açıklandığı gibi Ülke çapında, özellikle Ankara, İstanbul, İzmir,

43) Keleş, Kmıltşme P(J/itilnsı. s.390.


44) Nazif 1'uyucuklu, İklisndi Olnylnr Tori/ıi, Genişletilmiş 3.Baskı. i.ü.S.B.F. Yay. No:ıS.
İstanbul, 1990, ss.66,80,118.

19
Adana ve Bursa gibi büyük kentlerde gecekonduJaşma l 940'Jardan
itibaren kendini göstermeye başlayıp, l 950'1erde topJumsal bir sorun
niteliğini kazandı. Bu yıllarda kırdan kente göçen nüfus büyük kentler-
de gecekondu . tipi yapılaşmayı hızlandırdı. 45

Bu dönemde tarımda yaşanan yapısal değişme ve kentlerde geliş­

meye başJayan sanayi, kentlere yöneJik iç göç olayının doğurdu. Kene-


lerin nüfusu hızla yükselirken, bu yerleşmelerde büyük bir işsiz kitle-
smın yığılması olayı yaşandı. Kentlerde sanayi ve hizmet sektörü yete-
rınce gelişmediğinden göç edenler genelde geçici, güvencesiz işlerde,

düşük ücretle çalışı:naya başladılar. Bunun sonucunda, barınacak bir yer


bulabilmek önemli bir sorun haline geldi. Böylece başJangıçta gecekon-
dular, hazine arazilerine yapılan kulübelerden. oluşuyordu. Bunlar ya-
şam koşulları açısından sağlığa elverişsiz olan yapılardır. Resmi makam-
ların baskısına ve önlemlerine rağmen, Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa

gibi büyük kent çevrelerinde "teneke mahalleleri" denilen ve derme


çatma evlerden oluşan yerleşim birimleri hızla yayıldı. 46

1948 yılında ülkemizin büyük şehirlerinde 25-30 bin gecekondu


bulunuyordu. 1953 yılında 6188 sayılı yasa çıkarıJdığında Türkiye'de
yaklaşık olarak 80 bin civarında gecekondu o]duğu tahmin edilmekcey-
di. 47 Gerek bu yasaya ve gerekse bundan sonra çıkarılan gecekondu ön-
lemeye yönelik yasalara rağmen gecekondu sayısı hızla artmıştır. 1955-
1990 dönemlerinde Türkiye'de gecekondu sayısı, gecekondulu nüfus
ve bu nüfusun kent nüfusuna oranı şöyle gelişmiştir.

45) Geniş bilgi için tbkz. Tufan. s,30, Şenyapılı, s.450, Keleş, Kentleşmt Poliriiası, s.369.Konu
ile ilgili olarak Baki Öz, İlk Olarak gecekondu olayının 1948 yılında farkına vanldığını ve
gecekonduyu yasaklayan bir yasanın çıkarıldığından bahseder. Öz. s.49 Fehmi Yavuz ise
1953 yılında Doğu illerimize yaptığı seyahatta nüfusu az olan Sarıkamış kasabası ve Bin·
göl ilinde ciddi gecekondu meselesiyle karşılaştığından bahsetmektedir. Geniş bilgi için
bkz. Fehmi Yavuz, Anfnrndn 158 GectffJNdu, Gecekondu başlıklı Önsöz Yazısı A.Ü. S.B.F.
Yayınları No: 60-51 Ankara, 1953, s.3.
46) Meydan Larousse, s. 4450.
47) Öz, s.50.

20
Tablo-2: Yıllara Göre Gecekondu Sayısı , .e Gecekondulu Nüfus

YıU a r G .s ayısı N üfus Kentsel Nüfus Payı (%)

1955 50.000 250.000 4.7


1960 240.000 1.250.000 16.4
1965 430.000 2. 150.000 22.9
1970 600.000 3.000.000 23.6
1980 1.150.000 5.750.000 26.1
1990 1.750.000 8. 750.000 33.9
Ka ynak: KeJeş., Kentleşme Politikası. Ankara 1990 s.369

T abJo-2 ince]endiğinde 1955 yıhnda 50 bin oJan gecekondu sayısı

1990 yıJmda 1.750.bin'e çıkmak suretiyle 35 yılda yaklaşık 35 kat artmış

cır. Yapımı yasalarla yasaklanmış olmasına rağmen, gecekondu sayısının

sürekli olarak artmış olduğu görülmektedir. Ayrıca artışın 1960'Iı ve


l 970'1i yıllard a daha hızlı olduğu görülmektedir. Toplam yapılan gece-
konduların %50'sinin 1970-79 yılları arasında yapı ldığı, ve gecekondu-
laşmanın en yoğun olarak bu dönemde yaşandığı tesbit edilmiştir. 48

Tablo-2 de gecekondulu nüfus h esaplanırken hane halkı sayısı beş

olarak kabul edilmiştir Gecekondularda ocuranların kentsel nüfus için-



deki oranı 195S'te %4.7 iken 1980'de %21.l 'e, 1990 yılında ıse %33.9
yükselmiştir. Şehir bazında ele alındığında rakamların daha da yükseldi-
ği görülmektedir. 1983 yılında gecekonduda yaşayan kentsel nüfus
oranı Ankara'da %72, Adana' da %55, İstanbul'da %55, İzmir'de %45 ci-
varındadır. 19

1993 yılında Türkiye'de bulunan toplam gecekondu sayısı iki mil-


..' yonu, bu tür konutlarda . oturanların sayısının 1O milyonu aştığı tahmin
edilmektedir. Tahminlere göre _ Ankara·nın %70'i gecekondularda otur-
maktadır. Bu oran İstanbul'da %60, İzmir ve Adana'da %50, Samsun ve

48) Alper, Yener, s.129.


49) Keleş, Ktntleşme Politilosı , s.370.

21
Erzurumda %40, Bursa ve Diyarbakır' da %30 dolaylarındadır. 50 Terör
nedeniyle Diyarbakır, Mardin gibi Doğu ve Güneydoğu kentlerimizde
gecekondulaşma oranının daha da fazla olduğu bilinmektedir.51 1983 yı­

lında ülkemizdeki gecekonduların %75'lik kısmının üç büyük kentimiz


(Ankara, İstanbul, İzmir) 'de bulunduğu tahmin edilmekte olup geri
kalan %25'1ik kısmı . ise diğer illerimize yayılmıştır. Günümüzde ise ül-
kemizdeki gecekonduların %33'ünün İstanbul'da, %30'unun Ankara'-
da, %12'sinin İzmir'de, %5'inin Adana'da, %4'ünün Bursa'da, %3'ünün
Diyarbakırda, %13'ünün de diğer i]]erde bulunduğu tahmin edilmekte-
dir. 52 Bütün ülkede ise 45 bin hektar kadar alanın gecekondularla kaplı

olduğu varsayılmaktadır. 53

Ankara'da 1960-66 yıllarında altı yıJlık dönemde gecekondu sayısı

70 binden 100 bine, 1966-78 arasındaki dönemde ise 350 bine çıkmış-

tır. Bu şehrimizde bir yandan Altındağ gibi şehir merkezine çok yakın

yerlerde gecekondu yapımı belediye kolluk güçlerinin müsamahasıyla

gerçekleşmiş, öte yandan da, Topraklık, İncesu, Mamak, Çankaya gece-

konduları kent merkezine uzak yerlerde yerleşmişlerdir. 54

"İstanbul'un taşı toprağı a1tındır." sloganıyla şehre hücum eden


insanlar 1950'li yıllardan itibaren, sanayileşmenin de etkisiyle, çarpık

kentleşme olgusu ile karşılaşmış ve bir sur gibi şehrin çevresini gece-
konduların sarmasına neden olmuştur. Böylece önce yatay, sonra dikey
büyümenin alanı olan İstanbul'da doğa, tarih ve peyzaj elden geldiğin­
ce tahrip edilmiştir. 55 İstanbul'a nüfus akımı bu şekilde devam ederse
{,
ikibin yılında kentin nüfusunun 20 milyon civarında olacağı tahmin
edilmektedir. Her yıl İstanbul'a 250 bini göçmen, 150 binide nüfus

50) Tufan, s.31.


51) Milliyet Gazetesi, 7.8.1994.
52) Tufan, s.31.
53) J\eleş, Krnılrşmr PQHtiknsı, s.370.
54) Keleş. J\e11ılrşmr P()/itiJ:osı, s.370.
55) lSJ\İ, .4111or l'eşili cır lılnt:~vi K()rumoJ:, lst. Büyük Şehir Belediyesi lSJ\İ Yay. İst. 1988 s.18.

22
artışından kaynaklanan 500 bin insan ilave olmaktadır. Bu da İstanbul'­

da yılda 100 bin yeni konut ihtiyacı olduğu anlamına gelir. Bu kadar
büyük konut açığı ancak kaçak yapılarla ya da gecekondularla kapatılma

cihetine gidilmekte ve dolayısıyla yeni gecekondu bölgeleri oluşmak­

tadır. 56

Eski gecekondu alanl~rı Zeytinburnu, Rami, Kocamustafapaşa, (ki


istanbulun ilk gecekondulaşmasının görüld~ğü yerlerdir.) Taşlıtarla,

Ümraniye, Kağıthane ve Levent, Kartal gibi sanayi semtlerinde, fabrika


çevrelerinde türemiş ve çoğalmış bir yanda da sanayiden bağımsız ola-
rak, kentlerin belediye sınırlarına yakın, dolayısıyla kolluk kuvvetleri-
nın denetiminden uzak kesimlerdeki arsalar üzerinde yapılmıştır. Buna
en güzel örnek 1989 yılına kadar köy statüsünde ·olan, 1989 yılında be-
lediye olan, şimdi ise İstanbul'a bağlı bir ilçe olan Sultanbeyli'dir.
1988-89 döneminde nüfusu 100 bini aşan modern bir şehir haline gel-
miştir. Sultanbeyli köyünde yapılan evler (Bürokrasi ve kanun engeliy-
le karşılaşmayışı, inşaata müdahale edilmemesi, ruhsat harcı ve rüşvet

gibi inşaat yapımı ıçın gerekli resmi ve gayrı resmi ödemelerin olma-
ması vb. nedenlerle) yıkılma endişesi olmadığı için çok katlı ve modern
yapılmıştır. 5 1.

Dikkati çeken bir husus, ilerdeki konularda da belirtileceği gibi ge-


cekondu yapımını yasaklayan ve bazı yerel yönetimlerin mevzi planda
da olsa aldıkları tedbirlere rağmen gecekondu yapımınn önlenememesi-
dir. Kentleşmeye ve konut açığına paralel olarak gecekonduların sayısı

artırmaya devam etmış ve günümüzde de benzer eğilim sürmektedir.

Ülkemizde gecekondular ve gecekonduların yıllar itibarıyle geçir-


diği fiziksel ve toplumsal değişmeler beş dönemde incelenebilir.

56) Tufan, s.32.


57) Doğan s.58.
aa. 1945 - 50 dönemi
Gecekonduda yaşayanlar kendilerini güvencesiz hissettiklerinden
dola yı, 1945-1950 döneminde kırla bağlantı1armı kesmemi ş lerdir. Bu
dönemde, kırdan kente göç ederek marj inal sektörde iş bulabilen bu
kesimin kentsel konut piyasasına talep olarak çıkması, ödeme güçleri-
nin sınırlı olması nedeniyle mümkün değildir. Bu nedenle gecekondu
bu kesimin kendi emeği, becerileri ve kıt kaynaklany]e konut ihtiyacı­

nın karşılanması için onaya çıkmış bir sonuçtur. Bu dönemlerin gece-


kondusu, yalnı z barınma ihtiyacına karşılamaya yönelik bir konut nıte­

liğindedir. Zaman içinde yapılan eklentiler ile bu gecekondular daha


düzgün ve kalıcı hale dönüşmüştür. 58
Böylece l 950'lerin liberal dönemi başladığında büyük şe hirlerde

marjinal kesimde çalışan ve şehrin marjinal çevresinde yaşayıp altyapı


hizmetlerinden yararlanamayan bir kesim, şehir nüfusunun önemli oran-
larını oluşturmaya baş l amıştır.

İlk önce yalnız aile reisinin şehre gelmesiyle başlayan göç hareke-

tı, barınak sağladıktan sonra ailenin diğer fertleri de şehre gelmesiyle


tamamlanmıştır. Buna rağmen gecekondu ailelerinin kırla bağlantılarını
kesmedikleri, gelir itibariyle kırlardan da istifade ettikleri görülmekte-
dir. Bu dönemde şehir halkı ve yöneticilerin bu kitlelere karşı belirli bir
tepkileri olmuş, ·zaman zaman bu karşı koyuşlar gecekonduların yıkımı,

altyapı hizmetlerinin götürülmemesi şeklinde ortaya çıkmıştır. 59


bb. 1950 - 60 Dönemi
l 950-1960 döneminde gecekondu ailesi ekonomik, politik ve sıya­

sal platformda kendini kabul ettirmiştir. Dönemin başlarında uygulanan


ekonomik politikalar nedeniyle, diğer bir deyişle yabancı sermayenin
gelişi, tarımsa] üretimin artışı, ticaret sektörüne verilen kredilerin amşı,
58) Şenya pılı . s.125
59) Alpe r, Yener. s.7

Z4
şehirlerde yeni işletme sayısının özellikle küçük işletmelerin, amşı gibi
nedenlerle gecekondu ailelerinin ekonomik yapılarında meydana gelen
değişme sonucu yaşam biçimlerinde ve m~kansal düzenlerde de büyük
değişiklikler meydana gelmiştir. 60
Başlayan sanayileşme sürecine paralel olarak gecekondularda yaşa­

yan ailelerin erkekleri marjinal işlerden marjinal olmayan küçük çaplı

işlere geçmeleri ve özellikle inşaat, ulaşım ve hizmet sektörlerinde iş

bulabilmeleri sonucu, marjinal işler ailenin genç erkek çocukları ile


kırdan yeni gelenlere kalmıştır. Ailenin ekonomik yapısı çok daha ıyı ve
sürekli geliri olan bir duruma gelmiştir.

Gecekonduların siyasal açıdan bir potansiyel haline gelmesi poli-


tik ilginin artmasına neden olmuştur. Yerel yönetimler, politik kaygı­

ların da etkisiyle buralara altyapı hizmetleri götürmüş, bunun sonucun-


da gecekonduların mekansal kalitesi yükselmiştir. Bu dönemde gece-
kondulaşma olgusu resmi olmayan bir yasallık kazanma yoluna girmiş-

tir. 6 1
Bu yıllarda gecekondu mahalJelerinin yerleşik bir düzen haline
geldiği görülmektedir. Gelirin artması · sonucu bir yandan teneke damlı

gecekondular onarılmakta, öte yandan yenileri daha iyi nitelikte yapı­

lmaktadır. Böylece tapusuz bir alım satım pazarının doğuşu . bu döneme


rastlamaktadır. Yeni yerleşim bölgelerinin de bu pazara ilavesi sonucun-
da bu kesim hızlı bir devingenlik sürecine girmiştir. 62 Rakamlar da bu
durumu teyid etmektedir. 1948 yılında Türkiye'de 30 bin gecekondu
varken, 1955'de gecekondu sayısı 50 bin'e, kentsel nüfustaki payı ıse

4, 7'ye yükselmiştir. 1960'da gecekondu sayısı yaklaşık olarak beş kat


artarak, 240 bine çıkmış, buna bağlı olarak gecekondu nüfusu da

60) a.g.e s.8


6 J) Şenyapılı s.128.
62) Alper, Yener, s.8.

25
1 milyon 200 bine ulaşmıştır. Gecekonduların kent nüfusu içindeki
oranı da 5 yılda dört kat artmıştır. 63
cc. 1960 - 70 Dönemi
Bu devre {1960-70), gecekondu ailesinin ekonomik yapısındaki de-
ğişmenin mekana yansımasının en çok fark edildiği bir dönem olmuş­

tur.· Kişinin ekonomik imkanları arttıkça konuta ilavelerin yapılması,

kat çıkılması, kira kaynağına dönüştürülmesi gibi süreçler artık gece-


kondunun şehrin vazgeçilmez bir olgusu olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu dönemde gecekondu mahalleleri, remel görüntüsü değişmiş, sefalet


mahalleleri yerine oldukça. düzgün, bir ölçüde altyapı imkanlarından .
yararlanmış, yerleşik mahalleler h·aıine gelmiştir. 64 Ülke çapında gece-

kondu sayısı üç kat artarak 240 binden yaklaşık 600 bine çık.mıştır. 65

dd. 1970 - 80 Dönemi


Bu dönem (1970-80) gecekondu ailesinin, gecekondu mahalleleri-
ne gerek ulaşım, gerek altyapı hizmetlerinin götürülmesi sonucu, şehir­
le bütünleşmesi ve arazinin değer kazanması sebebiyle arsa üzerinde
spekülasyon yaptığı bir dönem olmuştur. Gecekondu bölgelerinin geliş­

mesi, alım satım ve kira piyasasının oluşması ve bu bölgelerin artık şehir

içinde kalması nedeniyle gecekonduların değer kazanması sonucunda


ekonomik olarak gücü olan aileler kendileri konutu tek katlı binaya
dönüştürmüş, bu imkanı olmayanlar ise gecekondularını kat karşılığı

arsalarını müteahhitlere vermiştir. Böylece bu dönemde merkeze en


yakın gecekondu bölgelerinin çok katlı konutlara dönüştüğü görülmek-
tedir. 66
Bu dönemlerde gecekondularla ilgili bazı yasal düzenlemeler yapıl

mış ancak uygulamada başarılı olunamamıştır. Bunun en açık . delili 1955


63) Geniş bilgi için bkz. Öz. s.50, Keleş, Kesı/rş11ıt Politilosı, s.369.
64) Alper. Yener, s.9.
65) Keleş, Kentleşme Politikası, s.376.
66) Alper. Yener, s129.

26
yıl ında 50 bin civarında olan gecekondu sayısının 1980 'de 1 milyon 150
bine çıkarak yaklaşık olarak 29 kat artmış olma sıdır. 6 7

ee. 1980 Sonrası Dönem


Bu dönemde gecekondulaşma süreci, askeri yönetim dönemi dışın'­
da devam etmiştir. 1983 genel seçimlerinden sonra iktidar olan hükümet
bu soruna çözüm için bazı uygulamalar ve mevzuat düzenlemeleri yapm-
ışt'ır. Yeni imar ve, islah kanunu çıkarılarak bu bölgelerin yeniden kazanı­
lması ve yaşamaya elverişli hale getirilmesine çalışılmıştır. Gecekondu
bölgeleri büyük şehirlerin denetim alanı dışında gelişme istidadını göste-
rerek d iğer sorunları ortaya çıkarmışlardır.

Ayrıca bu dönemde gecekondulular büyük rantlar elde etmişlerdir.

Hazine arazilerini mafya türü örgütler parsalleyerek konut ihtiyacı olan


kimselere şahsi sene tler ve benzeri sahte belgele!le satmışlardır. Boğaz

kenarları ve su havzalarının koruma alanlarında gecekondu adı altında


viJlalar ve birden çok ka tlı lüks apartmanlar yapılmıştır.

1984 yerel yönetim seçimlerinde gecekondu bölgelerindeki halkın

oylarını çekebilmek için, dönemin merkezi iktidarı tapu tahsis belgesi


çıkararak gecekondulaşmayı meşrulaşcırmaya çalışmıştır. Bu durum arsa
spekülasyonunu arttırmış ve kaçak yapılaşmayı daha da hızlandırmış-tır. 68
Netice itibariyle 1980'de 1 milyon 150 bin olan gecekondu sayısı 1990'da
1 milyon 750 bine çıkarak yaklaşık olarak 75 kat arrmıştır. 69
b. Kalkınma Planlannda Gecekondulaşma

Kalkınma Planlan, kamu kuruluşları için emredici, özel sektör için yol
gösterici bir niteliktedir Bu açıdan planlı dönem gecekondu sorununa daha
geniş açıdan bakma imkanını vermiştir. Uygulanan politikalardan bazı müs- 1-,

bet gelişmeler dışında, hedeflenen sonuçlar maalesef alınamamıştır. 70


67) Kele ş, Kentleşme Pol itikası, s.369
· 68) Tapu T ahsis belgeleri ve İmar affı konusunda gecekondulaşmanın sebcbleri bölümün
de daha geniş bir şekilde bilgi verilecektir.
69) Keleş. Kenıltşme Pulitilast, s.390.
70) Mete Pınar, "Ülkemizde Kırsal Sanayinin Yeri Ye Önemi" Kmal Sanayi SrmpozJ11mu. DPT
Sosyal Plan lama Genel Müdürlüğü Yayınları , :\nkara,1993 s.46.

27
1. Beş Yıllık Kalkınma Planı · ~t~i..•
l. BYKP iyileştirme, ıslah ve önleme politikalarını geliştirmeyi

amaçlamı ştır. "Gecekonduları, içinde oturanlara konut bulmadan yık­

mamak, herşeyden önce bu gecekonduların mülkiyet problemini çöz-


mek, kamu hizmetlerini tamamlayarak durumlarını düzeltmek ,ancak
kötü olanlarını içinde yaşayanların konut ihtiyacını karşılamak suretiyle
ortadan kaldırmak ilkelerini kabul etmiştir. it

Yeniden gecekondu yapımını önlemek amacıyla plan iki çözüm


yolu getirmiştir. Birincisi, kentlere yapılan göçün kentlerde yaratılacak

iş imkanlarıyla orantılı olmasını sağlayacak ekonomik ve toplumsa). ön-


lemlerin alınması, ikincisi ise konut arzını artırmak suretiyle toplumsal
konut açığını azaltarak sosyal konutların yapılması ve böylece gecekon-
du talebini önleyerek sorunu çözmek. i2
Birinci plan döneminde gecekondularla ilgili özel bir yasa çıkarı­

lmış olmasına rağmen 1967 yılında yapılmı ş olan bir tesbitle 56 il'e
yayı l mış olan gecekondularla, gecekondu sayısının 433.SOO'e eriştiği ,
toplam gecekonduların %72.3 'ünün İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana'-
da yer aldığı belirtilmektedir.n
il. Beş Yıllık Kalkınma Planı

II. BYKP'nın gecekondu konusundaki amaçları birincisinden farklı

değildir. 11. Plandaki gecekondu politikasının amaçları, önleye ağırlık

verilmesi, kendi evini yapana yardım edilmesi, gecekonduların arsa so-


runlarının çözümesi, şehirlerin gelişmesini zorlaştırıcı olmaktan çıkarı­

lması biçiminde özetlenebilir. i4



III. Beş Yıllık Kalkınma Planı ( •~ :
Bu planda, gecekondu sorununa yeterince yer verilmemektedir.
Planda gecekondu sayısı ile ilgili tahminler yapılmakta, yenilenmesi
71) Alper, Yener, s.10.
7?.) Ürekli. s.46 Keleş, Kentleşmf P(J/itiltısı. s.378.
73) Hande Suhcr, Kentleşme ı:e Ktnılileşmc P1J!itiiolon. T ÜSES. Ankara, 1993 s.6.
7.ı) DPT. il. Bl"KP Başbakanlık Devlet Marbaası. Ankara, 1967. s.7?. 1967, s.47.

28
gereken gecekondularla ilgili bazı rakamlar verilmektedir. Dayandığı

temel düşünce "sosyal sorunların, ekonomik ~üyüme ile birlikte kendi-


liğinden çözüleceği";s varsayımıdır.

iV. Beş Yıllık Kalkınma. Planı

IV. BYKP'nın da gecekondu bölgelerinde alt yapı (yol, su, kanali-


zasyon, elektrik, vb.) hizmetleri yaygınlaştırılıp hızlandırılacağı, gece-
kondu iyileştirme bölgelerinin oluşrnrulacağı ve bu bölgelerde kamu
arsası üzerinde gecekondusu olanlara "uzun süre kullanma hakkı" tanı­

nacağından söz edilmesine rağmen bu yönde bir uygulama görü lmemiştir.; 6

V. Beş Yıllık Kalkınma Planı ,


V. BYKP'da gecekondularla ilgili ayrıntılı ilkeler yer almamıştır. Ge-
nelde ruhsatsız yapılara ruhsat verme amacı güdülmüş ve bu doğrultuda

2881 sayılı Gecekondu Affı Yasası'nın getirdiği ilkeler-göz önünde bulun-


durularak soruna çözüm önerilmiştir. Ayrıca bu planda "gecekondulara alt
yapı götürülecek ve bunların ıslahına öncelik verilecektir." denmektedir.
Toplu Konut Kanunu ile bu sorunun çözümü amaçlanmaktadır.n

Bu plan döneminde konut yatırımlarının toplam ·yatırımlar içinde-


ki payının 15,8 olması amaçlanmışken, 5 yıllık bir süre sonunda beklen-
tilerin üstünde gerçekleşerek bu oran %20,8 dolaylarında gerçekleşmiş­

tir. Ayrıca bu dönemde ekonomik istikrar sağlanamadığından enflasyon


kontrol altına alınamamış, buna bağlı olarak arsa spekülasyonu önlene-
memış, dolayısıyJe istenilen hedeflere ulaşılamamıştır. 78
VI. Beş Yıllık Kalkınma. Planı

VI. BYKP'da ise, sadece gecekonduların önlenmesi amacıyla, kendi


evini yapana yardım yöntemi kullanılarak niive ko1111t tasarımlarına önce-
lik verilmesi hedeflenmiştir.

75) DPT. rmi Strateji t.'e Ktılimmn P/0111 JJJ_BYKP , D.P.T. Yay.No: 1272 ·Ankard,
1982 ss 470-477.
76) DPT JY. BYKP ı Ankara, 1979, s.651.
77) DPT, BYKP, DPT Yay. Ank. 1985 ss. 166-168.
78) Keleş, Krntle~·me Politiinsı. s.346.

29
İkinci plandan sonraki planlarda sorunun çözümünün şehirleşme
ve konut politikalarının bütünü iç'inde ele alındığı öngörülmektedir.
Böylece belirtilen planlı dönemlerde öngördükleri gecekondu po1itika-
ları uygulamada etkili olmamıştır. Şüp~esiz gecekondu sorunu sadece
bir barınak sorunu değildir. İçinde yaşayanların sosyo-ekonomik yapısı­
nın mekana yansımasıdır. Dolayısıyle sorunu çözümü uygulanan ekono-

mik ve sosyal politikaların başarısına bağlı olmaktadır. ; 9


C. KanunJann Gecekonduya Yaklaşımı

aa. 775 Sayılı (1966) Gecekondu Yasasına Kadar Olan Dönem


Cumhuriyetin kuruluşundan 1948'e kadar aralıklarla çıkarılan yasal
düzenlemelerde gecekondu kelimesi geçmese de, genel(le başkasının

arazisi üzerinde izinsiz yapılan ve genel sağlık koşullarına uymayan


konu darın yıkılmasına ilişkin kararlar çıkmıştır. 1924 tarihli U mur-u
Belediye'ye ait Ahkamı Cezaiye Kanunu ve 1926 tarihli Türk .tvfedeni
Kanunu, başkasının arsası üzerinde inşaat yapılmasını düzenleyen
(648,649,650. maddeleri) gibi kanunlar örnek olarak verilebilir. 80 Bunlar
gibi diğer bazı hususi kanunlarda da inşaatla ilgili bu kabil hükümler
mevcuttur.
· 1953 Yılında 6188 sayılı kanun çıkarılmadan önce 5431 sayılı

Ruhsatsız Yapıların Yıktırılması Kanunu'yla (1949) 2290 sayılı Tadıllı

Belediyesi Yapı ve Yollar Kanunu çıkarılmıştır. 81 Fakat bütün bu yasalar


"gecekondu meselesini" halletmeye kafi gelmediği ıçın 1953'te tekrar
kanuni düzenleme zarureti hasıl olmuş, 6188 sayılı Bina Yapımını Teş­

vik ve İzinsiz Yapılar Hakkındaki Kanun ile 2290 sayılı kanunlarda


ihtiyaca cevap vermeyince 1956 yılında 6785 sayılı "İmar Kanunu" kabul
edilmiştir. Bu kanunla nüfusu belli rakamlara ulaşmış belediyelere
79) Alper, Yener, s.85.
80) Bu kanunlarla ilgili geniş bilgi için bkz. Şenyapılı s.85. ·
81) Bu kanun her belediyeye 5 yıl içinde 50 yıl için şehir planlamıısı yapmak zorunluluğu
getirmiştir. 1955 yılına kadar şehir planlamasına bu yasa yön vermiştir.

30
"İmar Planı yaptırma zorunluluğu getirilmiştir. Nüfusu, plan zorunlulu-

ğu getirilen rakamın altında olan belediyelerde ıse yol istikameti yaptır

ma zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca kanunda, yapı ve ruhsat düzenle-


meleri ile ilgili bazı değişiklikler kabul edilmiş, daha sonra 2785 sayılı

kanun ile 5431 sayılı kanun yürürlükten kaldırılmışcır. 82


Gecekondu sözcüğünün kullanıldığı ilk yasa olan 1948 tarih ve
5218 sayılı yasa, Ankara belediyesinin sınırları dahilinde bulunan gece-
konduların iyileştirilmesini ve yenideR gecekondu yapımının önlenme-
sini öngörmüştür. Bu amaca ~!aşabilmek için Ankara 'da yaşayan çok
çocuklu ve yoksul ailelere arsa sağlanmıştır. Bu kişilerin konut kredisin-
den yaralarlanabilmeleri için aynı yıl 5228 sayılı yasa çıkarılmıştır. Bu
yasa, Türkiye Emlak ve Kredi Bankası'na ihtiyaç sahiplerine yapı mas-
rafl arınını %75'ine kadar olan kısmına %5 faizle kredi verme yetkisini
vermıştır. Bu ikinci yasanın kapsamı , yalnız Ankara için olmayıp bütün
Türkiye'ye şamildir. Yasa bu amaçla kredi alanlara iki yıl içinde yapı

yapma zorunluluğu getirmiştir. Ankara'daki Yeni Mahalle Semti bu


yasanın sağladığı imkanlarla kurulmuştur.
1953 tarih ve 6188 sayflı Bina Yapımını Teşvik Yasası' da belediye-
nın elinde bulunan ya da belediyenin eline geçecek olan arsaları, konut
yapmak amacıyl~ ihtiyaç duyan ailelere temlik ya da tahsis edere~ konut
bunalımını gidermeye çalışmıştır. A~ca yasanın yayınlandığı tarihten
önceki gecekondular yasallaştırılmış, bu tarihten sonra yapılacak gece-
kondular ise yasaklamıştır. Bu yasa yaklaşık onbeş yıla yakın bir süre
yürürlükte kalmasına rağmen gecekondu ve kaçak konut yapımı önle-
nememış tı r.
1958 yılında 7116 sayılı yasayla İmar ve İskan Bakanlığı kurularak
şehir planlarını yönlendirecek merkezi bir teşkilat kurulmuştur. Bu

82) Gencay. s.ı 1.

31
yasayla belediyelerdeki plan ve ruhsatla ilgili bazı yetkiler İmar ve
İskan Bakanlığına devredilmiştir.

1959'da çıkarılan 7367 sayılı yasa ıse, hazine arsalarından belediye


sınırları içinde bulunanların, imar planı bulunsun veya. bulunmasın karşı

lıksız olarak belediyelere geçmesini öngörmüştür. Bu yasa, belediyele-


re, belediye sınırları dahilindeki arsaları hazineden isteyerek, konut
ıçın ucuz arsa üretme, imkanı vermiştir. 83

2. 775 Sayılı Gecekondu Yasası Dönemi


I, ·ıı ve III. Planlarda belirtilen gecekondu yapımını önlemek ve
tasfiye etmek amacıyla 1966 yılında 775 sayılı "Gecekondu Yasası" çı­

karılmıştır. Bu yasa, kalkınma planlarının benimsediği ilkelere uyan


gecekondu politikasının bir ürünüdür. Gecekondu poli~ikası, gecekon-
du sorunlarının kısa ve uzun vadede çözümlenmesine imkan sağlayan

önlemlerin tümü olarak tanım1anırsa 84 bu politika ile, gecekonduların


hem ekonomik ve toplumsal hem de dar anlamdaki şehircilik problem-
lerinin çözümüne çalışılacağı açıktır. 775 sayıiı yasa, bu problemlerden
sadece dar anlamdaki şehircilik sorunlarının çözümünü amaçlayan · bir
Yasadır. Islah, tasfiye ve önleme bu kanunun başlıca hedefleri arası­

ndadır. 85 Kısaca bunlar;


Islah (İyileştirme): Durumu düzeltilebilecek olan gecekondu-
ların ya da gecekondu bölgeJeririn, devletin, yerel yönetimlerin veya
gecekondu sahiplerinin elbirliği ile oturulabilecek standartlara kavuş-

rurulmasıdır. Ülkemizdeki gecekonduların üçte birinden çoğu bu nite-

liğe sahiptir.
Tasfiye (Ortadan Kaldırma): İyileştirme ümidi kalmamış olan
'
83) Gecekonduyu ilgilendiren )·asaların değerlendirilmesi
konusunda geniş. bilgi için bkz.
l\eleş, Ktnıltşme Politil:osı, ss.376-379, Tuna. ss.22-28. İspir, ss.38-40. Şenyapılı, ss.87.
123, ı 24, 584.
84) Tuna, s. 24.
85) a.g.e s.25.

32
gecekonduların, manevı ve tarihi değeri olan eserlerin etraflarını çevır­

miş bulunan yapıların tek tek veya bu tür yapıların yoğun durumda

olduğu semtlerin tümünün ortadan kaldırılmasıdır. Tasfiyesi gereken


gecekonduların toplam içindeki oranı %30'a yaklaşmaktadır.

Önleme: Uzun ve Kısa dönemde olmak .üzere iki şekilde anlaşıla­


bilir. Kısa süreli önlemenin olumlu ve olumsuz iki yönü vardır. Olumsuz

önleme, bir gecekondunun yapılırken veya yapıldıktan kısa bir süre

sonra kolluk gücü ile kamu tarafından yıktırılmasıdır. Olumlu önleme

ise, çeşitli kamu yardımları ile sosyal konut arzının artırılması ve

böylece gecekondu yapmaktan - başka çare bulamayan ailelere konut


ihtiyaçlarını ·normal yollardan karşılama imkanının sağlanmasıdır. Bu

yardımlar devletin ve mahalJi idarelerin, arsa, kredi, yapı gereçl~ri vb.

yardımları olabileceği gibi; plan ve tasarı çızımı gibi teknik, vergi

muafiyeti ya da vergi indirimleri gibi teşvik edici ve inşaya zorlamak

şeklinde kolaylaştırıcı tedbirler de olabilir.

Uzun süreli önlemden kastedilen ise, büyük şehirlerdeki gecekon-

du sorununun kökünden ele alınması, şehirlere yönelik aşın nüfus akın

lannın gereksiz ve verimsiz bir yığılma biçimini almasının önlenmesidir.

Ayrıca 775 sayılı yasa, belediyelerin yapacağı arsa tahsisleri

ıçın bazı kıstaslar öngörmüş, arsa tahsisinde uygulanacak öncelik sıraları

ıçın de bazı şartlar getirmiştir. 86

3. Gecekondu Yasasından Sonra Yapılan Yasal Düzenlemeler


775 sayılı yasa etkin önlemler almasına rağmen gecekondu sayısı
/.,
sürekli olarak artmıştır. Yasakoyucu bu gerçeği gördüğü için, gecekon-

du yapımını zaman zaman yasallaştıran, . yıkma işlemlerini durduran

yasalar çıkarmıştır. Cumhuriyetin kuruluşunun 50. yıldönümü münase-

betiyle bütün suçların bağışlanmış olmasına rağmen gecekondu ile ilgili


86) Geniş bilgi için bkz. 775 so.\'llt GeceJ"ndu l'nsnsı. ayrıca bu yasanın değerlendirilmesi ile
ilgili geniş bilgi Tuna ss. 25-26. Keleş, Kentle~mr Politilnsı, ss. 379. 356, 388, 390.

33
suçJarın af kapsamı dışında tutulması gerekçe gösterilerek 1976 tarihin-
de çıkarılan 1990 sayılı yasayla 1966-1976 yılları arasında yapılmış gece-
konduların yıkımı durdurulmuştur.

1983 yılı genel seçimlerinden, sonra sıyası iktidar gecekonduları da


ilgiJendiren yasalarda bir dizi düzenlemeler yapmıştır. Mesela; 249
sayıh KHK ile (11 Haziran 1985 No: 18871) 775 sayılı gecekondu yasası­

nın uyguJanmasındaki Bayındırlık ve İskan bakanlığınını yetkileri bele-

diyelere devredilmiştir.

9875 sayılı İmar Kanunun 29. maddesine göre kent planlarını


Belediye Meclisi benimsedikten sonra Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
onayı gerekmekteydi. Bakanlığın onay yetkisi 1985 'te kabul edilen
3194 sayılı yeni imar yasasıyla ka1dmlmışcır.

1983 yılında çıkarılan 2805 sayılı ve 1984 yılında çıkarılan 2981 sayılı

yasalarla mevcut gecekonduların bağışlanmasını amaçlamışlardır.

Gecekondu Yasalarına Aykırı Yapılarda Uygulanacak İşlemlerle


İlgili 2981 sayılı yasa {R.G. 8 l\1art 1984, No.18335 ) gecekondu sahip-
lerine aftan yararlanabilmek için yasanın çıktığı tarihten itibaren 6 ay
t
içinde, ilgili makamlara başvurarak, bir değerlendirme sonucunda tapu
isteme hakkını Yermektedir.
Gecekonduların bağışlanmasına ilişkin yasada, 1986 yılında yapı­

lan bir değişiklikle (Yasa No:3290 R.G. 7 Haziran 1989 No.19130) gece-
kondu sahiplerine tapu verme işlemlerinin biraz daha kolaylaştırılması­

na çalışılmıştır. Yasanın 4. maddesiyle 1981-1985 yılları arasında yapıl

" mış gecekondular da af kapsamına alınmıştır.

2981 sayılı İmar ve Gecekondu Affı yasasının 1986'da 3290 sayılı


yasayla değiştirilen 14. maddesinin (f) bendi 1989 yılında Anayasa .Mah-
kemesince iptal edilmiştir.

Görüldüğü gibi gerek 775 sayıh yasadan önce gerekse bu yasadan

34
sonra yapılan bütün yasal düzenlemelerin en temel özelliği yasa çıktığı

tarihte mevcut olan gecekonduların affedilmiş olmasıdır. Daha açık bir


ifadeyle her çıkan yeni yasa, çıktığı tarihten önce var olan gecekondu-
ları affetmekte, yenilerini yasaklamaktadır.

j.

35
11. GECEKONDULAŞMANIN \
SEBEPLERİ

Yaşadığımız yüzyıldaki bilimsel ve teknolojik ilerlemenin en az


etkili olabildiği alan, denilebilir ki, insanların barınma sorunlarının
çözülmesidir. Bu gözlem, azgelişmiş ülkeler için olduğu kadar, gelişmiş
ülkeler içinde geçerlidir. Ancak başta hızlı kentleşme olmak üzere, gelir
dağılımındaki dengesizlik konut sorunlarının çözümüne, az gelişmiş
ülkelerde ayrı bir genişlik ve önem kazandırmaktadır. Bazı araştırmalara
göre, Asya, Afrika ve Latin Amerik.a~da önümüzdeki 1O yıl içinde günde
90 bin kişi kentleşeceğinden 325 milyon kişi için yeni konutlar sağlan­
ması gerekmekredir. 87 Bu ülkelerdeki konut açığı hem nicel, hem de
nitel anlamıyla hızlı bir biçimde büyümekte, sınırlı imkanlar, bu duru-
ma çözüm bulma sorumluluğunu taşıyanları kısır bir döngü içine sok-
mak rad ı r. ıı ıı
Ülkemizde de nüfus artışı, sanayileşme, işsizlik, tarım toprakları­
nın yetersizliği ve makinalaşma vb. nedenlerden dolayı kent nüfusunun
hızlı bir şekilde artması 19SO'li yıllarda olmuştur. · 1945-1985 yılJarı

arasındaki 40 yıllık dönem iç~nde kent nüfusu altı kat artarken, kır
nüfusu ise, 1.7 kar artmıştır. 1989 yılında Türkiye genelinde 55.825 bin
olan genel nüfusun 28.089 bin 'i şehirde, 27 .201 bin 'i kırlarda yaşamak­
tadır. 1994 yılında genel nüfusun 61.825 bin'e çıkacağı, şehir nüfusu-
nun 35.089 bin'e, kır nüfusunun 26.736 bin kişi olacağı, şehirleşme

oranı ise 56.75'e yaklaşacağı tahmin edilmektedir.Bu niceliksel geliş­

meyı maalesef niteliksel gelişme izlemediğinden dolayı şehirde yaşa­

yan İnsanlara gerekli hizmetler sunulamamıştır. 89

87) Keleş. Kentleşme Poliıifası, s.388.


88) A.Faruk Göksu, Gecelondu Geliştirme Projai. Kcnt-Koop. Yay. Ankara, 1988, s.7.
89) Keleş, Kentleşme Politifosı, s. 272.

36
Gerek merkezi yönetimler, gerekse yerel yönetimlerin kentse]
hizmetlerin üretiminde sürekli kentleşme hızının gerisinde kalmaları,
toplumları çeşitli sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Bunların en başta

gelenlerden birisi konut sorunu ve buna bağlı olan konut açığıdır.

A. KONUT AÇIGI
Nicelikli konut üretiminin artırılması ve böylece . insanların sağlıklı
meskenlere kavuşturulması sosyal politikacıların önemli hedefleri arası­

ndadır. Bir konma sahip olmak ailelere sosyo-psikolojik ve ekonomik

avantajlar sağlar. Bir ailenin, konut sahibi olmakla elde edilen özgürlük
ve prestij gibi duygularla tatmin olması ve geleceğini güvence altına

alması, bir takım sosyo-psikolojik faydalar getirir. Konurun, özeIIikle


hıziı büyüyen şehirlerde zaman içinde artan bir rant getiren iyi bir
yatırım sahası olması, mali tasarrufları özendirmesi ve ev sahiplerine
olan ekonomik bağımlılıktan kurtarması da ekonomik avantajlar olarak
zikredilebilir .'J 0
Konutun ekonomik, sosyal, aileler ve fertler bakımından önemine
rağmen, bilhassa çok kısa süreye sığan nüfus harekerleri sonucunda
artan konut talebi karşında hemen bütün ülkeler, . ye~erli sayıda ve
nitelikte konut üretmekte çaresiz kalmışlardır. •JJ Ülkemizde de gece-
kondulaşma sebeplerinin başında konut açığı gelmektedir. Konut açığı­

nın sebeplerini iki grupta mütalaa etmek mümkündür. Bunlar konut


üretiminin yetersizliği ve talepteki hızlı artıştır.

1- Konut Arzı

Konut arzı, barınma ve benzer ihtiyacını karşılayabilecek nitelikte


özel kesim ya da kamu kesimi tarafından üretilen ve bireylerin istifade-
sıne sunulan konutlar şeklinde tanımlanabilir. Konur açığının birinci
90) Mohammed Rasy, "/\(11//rrimi::.de J\onuı Sonmvno Ocret/iler ıi{lstndon Balı~·. (Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi) İ.Ü.S.B.E. İstanbul, 1984, s.43.
91) Ahmet Alkan. "Günümüz Şehrinde Ailc-Kmıut İlişkileri". /. .4.ilt Ş11ra.;ı Bildirileri, Aile
araştırmaları 1'uramu. \'ayın No: 9, Ankara, 1990, s.217

37
sebebini konut arzının yetersizliği teşkil eder. 92 Konut arzı, büyük
ölçüde konut talebine bağlı olmakla beraber konut talebinden bağımsız

olarak da gündeme gelebilir.


Konut arzı ile konut talebi arasındaki farka konut açığı denir.
(Konut açığı, "konut bunal.ımı", "konut darlığı", kavramları ile de ifade
edilmektedir.) Konut açığı, konut ihtiyacından ayrı düşünülemiyecek

bir kavramdır. Konut açığı, ayını zamanda mevcut hane halkı sayısı ile
mevcut konut sayısı arasındaki dengesizlikği ifade eder. Konut açığı iki
şekilde görülür. Birincisi, açık ya da gözle görülen konut açığı ki nice]

bir özelliktir. İkincisi gizli konut açığı olu'p, bu kavram barınma koşul­
larının niteliğiyle ilgilidir. Mesela, bir konut biriminin birden fazla hane
h a lkı tarafından paylaşımı, yanı konutların aşırı derecede kalabalık

olması, gizli konl,lt açığının bir göscergesidir.93


Konut açığı hesaplanırken "gizli konut açığı" ile "zahiri konut açı­

ğını " göz önünde bulundurmak gerekir.


Konut açığını kapatmak için bütün ülkeler konut üretmeye çalış­

makta GS!v1H'larının belli bir kısmı konut yatırımlarına ayırmaktadırlar.

Birleşmiş ~1illetler yayınları ülkeden ülkeye değişiklikler göster-

mekle birlikte, konut yatırımları oranlarının genellikle GSl\1H içinde


%2 ile %5, tüm yatırımlar içinde ise, %25 ile %30 arasında değiştiğini
göstermektedir.94 . Ülkemizde de yıllarca biriken konut ihtiyacından

dolayı, günümüzde konut yatırımlan ~·ektin olarak umumı yatırım ve


GSl\1H içerisinde yüksek bir nisbeti bulmasına rağmen meydana gelen

üniteler ihtiyacı karşılamaktan uzak kalmıştır.

92) Yusuf Balcı, "Türkiye'deki Konut Sorununa Genci Bakış", Türi Mltsinin lfıŞtJdiğl ,ifelanlnro
Ko11uılnrn ilişkin Eğilimler, Başbakanlık A.A.K. (\"ayınlarımamış Proje Raporu) İst, 1992, sl9.
93) Keleş, Kent/Cime Puliıilast s.!i4.
94) a.g.c s.277.

38
Tablo-3: Konut Y atınmlannın Gelişimi (1950-1988)
ti ıll ;ır Konut Yatınmlnnnın Toplwn GSMH İçindeki
Sabit Sermaye Par1(%) payı(%)

1950 28.3 2.8


1955 34.5 4.9
1960 23.3 3.7
1965 23.5 3.5
1970 Zl.3 3.9
1975 16.5 3.6
1980 21.6 3.4
1985 14.3 2.0
1988 26.3 2.4

Kaynak: Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, Ankara-1990, S.314

Ülkemizde konut açığının temelinde kimilerinin iddiasının aksi-


ne sadece kaynak yetersizliği yatmamaktadır. Çünkü, konut yatmm-
ları , toplam yatırımlar içinde %25-35 oranında olduğu dönemlerde de
barınma koşu1larının kötüleşmesi önlenememiştir.

Ülkemizde konut üretiminin istenilen ölçüde olmamasının bir


sebebi, iktisadi büyümenin yetersizliği ve ö~elde konut yatırımlarının

düşüklüğünün yanında, devletin konut politikalarının ihtiyaca cevap


Yerememesi de rol oynamıştır. Diğer bir sebep ise, konut yatırımları­

nın, genellikle ölü yatırım olarak telakki edilmesidir.95


Planlı dönemde konut yatırımlarının GS1\1H içindeki payı %3.4,

toplam sabit sermaye yatırımlan içindeki payı. da %20 civarında kalm-


ıştır. Ancak son yıllarda bu sektöre yapılan yatırımlar bir gelişme gös-
tererek GS~1H içindeki payını 1989 yılında %5'in üzerine, toplam vatı­

rımlar içindeki payını da 1992 yılında %23.S'e çıkarmıştır. Bu oran


1993 yılı için %24.5 olarak tahmin edilmiştir. Ancak burada dikkate
değer bir durum özel sektörün konut yatırımlarının, bu kesimdeki
95) 1\1.Ali Ôziç, NTürkiye'dtl:; Toplu Konul s;sınn; CJt /fosodi bir /ıfodtl (,a/tj111osı (Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi) 1.ü.S.B.E lstanbul-1982, s.7.

39
t0plam sabit sermaye yatırımları içinde %40'ın üzerinde olmasına kar-
'
şın, bu oranın kamu sektöründe sadece %2 civarında gerçekleşmesidir.

Kamunun konut yatırım oranının düşüklüğü konut açığının önemli


nedenleri arasındadır. 96

Ülkemizde kamu kesim, 1930'1u yıIJardan itibaren konut sorunuy-


la ilgilenmesine rağmen 1960'lı yıllar gelinceye kadar pek fazla birşey
yapamamıştır. 1960'1ı yılJarda başlayan planlı dönemde ise konut ile
ilgili proğramlar yapılmaya başlanmış olmasına rağmen, konut üretimin-
de başarılı olunamamış, arz her zaman talebin altında kalmıştır. Örnek
olarak 1963-1983 yıIJarı arasındaki konut üretimi ile konut ihtiyacı

verilebilir.

Tablo-4: Planlı Dönemde Konut Üretimi ve İhtiyacı


Dönem/Y ılJar: İhtiyaç: Yapı İzni:

I.Plan(1963-6 7) 418.3 i8 348.4ZO


Il.Plan(l968-72) 900.000 718.720
III.Plan(1973-77) 1.220.000 978.361
IV .Plan(l978-83) 1.705.065 1.416.966

Kaynak: Göksu, Gecekondu Geliştirme Projesi, Kent-Koop. Yay, Ankara, 1988 s. 7.

Tablo-4'de görüldüğü gibi beşer yıllık dört plan döneminde (20


yılda) konut gereksinimi ile üretimi arasındaki fark (açık) 786.391 konut
birimidir. Bunun yanında kamunun gerçekleşen konut yatırımları için-
deki payı I. ve II. plan döneminde %9.0 iken, %6.S'e düşmüştür. 97
V. Plan döneminde 521.000 birim konut açığı olduğu hesaplanmış
nr98• VI. plan döneminde ise oAalama konut açığının sadece 320 bine
ulaşacağı, toplam 1.838.000 konut birim.. ihtiyaç olacağı hesaplanmıştır.
Bu dönemde ' konut ihtiyacının %80'inin karşılanması . hedeflenmiştir. 99
96) Balcı. s.22.
97) l-:enc-kop. s. 7.
98) \'. BYl-:P s.167.
99) Yl. BYKP, s. 166.

40
Aynca TÜBİTAK 1985-89 döneminde nüfusu 20 binin üzerinde ki
şehirlerimizde 1.530.086 birim konut ihtiyacı olacağı hesaplanmıştır. ıoo

Ülkede nüfusu 10 binden fazla olan yani kent sayılan yerlerde


bugün 7 milyona yakın konut birimi bulunduğu tahmin edilmektedir.
Bunlardan 1.5 milyondan fazlasının gecekondu niteliğindeki yapılar

olduğu resmi açıklamalar aras ındadır. :Mesela; 1980 yılında Konut Konfe-
ransı'nda dönemin İmar ve İskan bakanı şu açıklamayı yapmıştır;

"Türkiye'de nüfus artışma ve yı11ardan beri biriken mesken ih-

tiyacını göz önünde . bulundurduğumuz zaman yılda en az 300.0000

yeni konut yapmamız gerekmektedir... Elimizdeki rakamlara göre

(1 980 y ılını kastediyor) özel sektör tarafın d an yı ld a 120 bin konut

yapılmaktadır. İmar ve İskan Bakanlığı 1958'den bu yana 35.000 do-

]ayında konut ü~etmiştir. Bu da yılda ortamalama 2000 konuta tekabül

etmektedir. Emlak Bankası · da yılda 5000 konut yapmıştır. Özetler-

sek, bakan lık vasıtasiyle 7000, özel sektör ile yıld a toplam yaklaşık

120.000 konut yapmaktad ır. Yıllık onalama konut açığı 150.000 olduğuna

göre aradaki fark kaçak yapıla rla ve gecekondularla kapatılmıştır." 10 1

Diğer konutlar ise normal olarak belediyelerden yapı izni alınarak

yapılmış "imar görmüş" arsalar üzerindeki yapılardır. Köy konutlarının

sayısı ise, V. Plan döneminin başında 3.5 milyon olarak tahmin edilmiş­

tir. Köylerimizde 1990 başlarında 4.5 milyon konut bulunduğu kabul


edilebilir. Kaba bir tahminle ülkenin toplam kent ve köy konut stoku
11.5 milyona varmış olduğu söylenebilir. 102
Belediyelerce yapı izni yaptırılmış olan konutların sayısı, nüfus
artışıyla karşılaştırıldığında, büyüyen bir konut açığının ortaya. çıktığı
JOO) TÜBİTAK, Dar ge/ir/;/ere Konut Sempoz:1n1u, Yapı Araştırma Enstitüsü, Yayın No:15,
Ankara-1986 s.6
101) Şerif Türen, .~lufrn Sem;neri Açış Konuşması, Ankara Ticaret Odası, Ankara, 1981 ss (4-7)
102) Keleş. Krntleş111r Polüifnsı s. 289.

41
görülür. Yapılan hesaplara göre en fazla i n şaat ruhs atının alındığı 1989'da,
83.81 O ev, 39.422'si apartman olmak üzere 123.232 yapı inşaat ruhsatı

al ın mıştır. Bu binalardaki konut ünitesi sayısı 393.872'dir. Yapı kullan-


ma izin kağıtlarına göre ele alındığında, yine 1989 yılında 250.480 konut
birimi üretilmiştir. 1992 yılı itibariyle VI. Planda öngörülen konut
ihtiyacının %39'unun karşılandığı, konut üretimi hedefinin ise %49'unun
karşılandığı, aradaki açık gecekondu türü kaçak yapılarla kapatıldığı

tahmin edilmektedir. 103 Örnek olarak, 1968-1983 yılları arasında yapıl­


dığı varsayılan gecekonduların sayısı (650 bin), bu dönemdeki 3.8 mil-
yonluk konut gereksinmesi ile, yapı izinlerine göre yapıldığı varsayılan

3.1 milyon birim arasındaki farka yaklaşık olarak eşittir. 104

Konut sektörü özel girişimci için kazançlı bir yatırım alanı olarak
görülmektedir. Bu alandaki yatırımların yaklaşık %9S'inin özel sektör
tarafından yapılması bu tesbiti doğrulamaktadır. 1 05 N itekim özel mes-
ken yatırımlarının beşinci plan döneminde yıl da ortalama %12.4'lük bir
hızla büyüyeceği, bu h ı zın 1985'te %19.9'dan 1989'da %13.S'e doğru

giderek artacağı örgörülmüştür. 1 0 6 Özel kesimdeki konut yatırımları


içindeki payının bu kadar yüksek olmasına rağmen dar gelirli kişilerin

konut ihtiyacı günümüzde de artan bir hı zla devam etmektedir. Ayrıca

yapılan yatırımlar gereği gibi kullanılmamaktadır .

Bir yandan hızlı kentleşmenin sağladığı konut ihtiyacı, öte yandan


konut maliyeçinin normal şanlarda %20'sine ancak varan arsa payının

ülkemizde inşaat maliyeninin %60'ına kadar yükselebilmesi, yapı gereç-


leri fiyatının aşırı derecede ~·ükselmesi, tüketici eğilimlerinin gerçek

gereksinmelere cevap verecek nitelikteki konutlardan çok, geniş ve pahalı

konutlara yönelmiş olması ve bu eğilimin, kentleşmenin ve gösterişli

103) Balcı. s.23.


104) Keleş.
/\mı/eşme Poliıilosı s.315.
ı OS )
a.g.c: s.314.
106) DPT, Y. BYKP, Ankara-1984 s.166aynca Öz. s.53.

42
tüketim eğilimlerinin de etkisiyle artması, konuta ayrılan kaynakların

yetersız ve eksik kalması sonucunu doğurmuştur. 107

Son yıllarda konut ihtiyacını karşılamak için yapılan önemli bir


gelişme de toplu konut politikasının 1984 tarih ve 2985 (R.G. Yay.
No: 18344) sayılı kanunla yeni bir statü kazanmasıdır. Özellikle dar
gelirli kesimlerin tasarruflarını değerlendirmek ve konut sahibi olma-
larını sağlamak amacıyla küçük konutlara düşµk faizli kredi verilmesine
başlanmış, bundan dolayı kooparatiflerin desteklenmesi öngörülmüş­

tür. Toplu konut fonu ihdas edilerek, konut politikası sağlam kaynak
desteklerine kavuşturulmuştur.

Bunun yanında Başbakanlık Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdare­


sı tarafından 1984-89 döneminde 638.275 konuta kredi verilmiş ancak
bu dönem içerisinde 324.953 konut tamamlanabilmiştir. 1989 yılının ilk
7 ayında 6.711 konut kredisi verilmekle beraber, konut kredileri gide-
rek bir düşüş eğilimi göstermektedir.
2985 sayılı kanuna dayanılarak fon kurulduğunda dar gelirli kişiler,

konut sahibi olma umudu ile, elJerindeki imkanları seferber ederek


çeşitli yapı kooperatiflerine üye olmuşlardır. Ancak son yıllarda enflas-
yonun yüksek düzeylerde seyretmesi ve bunun inşaat malzemelerine
de yansıması konut maliyetlerinin hayli yükselmesine neden olmuştur.

Böylece dar gelirli insanlara başta beyan edilen ücretlerin üzerinde


aidat ödemek zorunda kalmaları bir çok kooperatif üyelerinin ya hak-
larını zararına da olsa satmalarına ya da yüksek maJiyetler karşısında

bod.alayıp durmalarına sebep olmuştur.

İkinci olarak, kooperatiflerin kredilerini, zamanında tahsil edeme-


meleri, inşaatın senelerce uzaması, maliyetlerin yükselmesi ve ınşaat­

ların gününde tamamlanmaması da başka bir olumsuzluktur.

107) Keleş, Kentleşme Pulitiinsı. s.315.

43
Diğer önemli bir olumsuzluk da inşaata başlayan kooperatif yöne-
ticilerinin amaç dışı çalışmasıdır. Bu kooparatif yöneticileri dar gelirli
insa nları ev sahibi yapmak yerine daha fazla şahsi kar amacı takip
ettikleri için, çeşitli sebepler ileri sürerek üyelerden belirlenen fıatların

bir kaç misli para tahsil edip, bu insanların ma'duriyetine sebep olmuş­

lardır .

Ayrıca devletin istediği kredi şartlarını daha çok ekonomik durumu


ıyı olan kesim yerine getirebilmektedir. Dolayısıyla bu kesim tarafı ­

ndan imkanlar daha ziyade lüks konutlara veya yazlık konutlara kaydır­

ılarak istismar edilmiştir.

Devletin iyi niyetle başlattığı bu girişim ile çeşidi şartlar koşarak

konut kooperatiflerine kredi vermesine rağmen, bazı aracı kişilerin su-


istimallerinden_ dolayı kaynak israfına sebep olmuş ve dar gelirli vatan-
daşlar konu t sahibi olma umudunu kesmek durumunda kal mışlardır. ıCE

2- Konut T alebi
İnsanların asgari düzeyde barınabilmelerini sağlamak için gerekli

konut sayısı ve kalitesi belli bir anda var olan konut sayısından ve
kalitesiden farklı ise aradaki fark konut ihtiyacıdır. Konut ihtiyacı, kişi

başına barınma için gerekli olan küçük mekanı ifade eder. Ödeme gücü

olsun veya olmasın, insan olması sebebiyle, kişiler konut ihtiyacını

duyarlar. Konut talebi ise, konur ihtiyacından (gereksinmesinden) farklı

bir kavramdır. Konut talebi, ailelerin, belli bir konurun fiyatını ya da


kirasını ödemeye istekli ve ödeme gücünde olmalarını anlatmak ıçın

kÜllanılır. Buna efektif talep de denmektedir. Konut talebi daha çok


ekonomik, konut gereksinmesi ise toplumsal kavramlardır. Mamafih,
konut ihtiyacının, konut talebinden kesin çizgilerle ayırmak her zaman
mümkün değildir. İnsanlar genellikle, ödeyebileceklerini sandıkları
108) Doğan, ss.52,53, Ayrıca Toplu Konut Politikası Uygulama ları hakkında geniş bilgi için bkz.
Keleş. Kentleşme Politiiost ss 337-356.

44
kon uca gereksinim duyarlar. Konut gereksinmesini belirleyen · demogra-
fik etmenler, aynı zamanda konut talebini de etkiler.
Konut talebi, tüketicinin ödeme gücüne bağlı olarak, konut ihti-
yacında n az veya çok olabilir. Kalabalık aileleri n konut talebi, daima
kötü barınma şartlarında yaşamaya katlandıklarından dolayı doğal olarak
daha çokmr. 109 Türkiye'de konut talebini hızlı nüfus artışı, şehirleşme
ve göç hareketleri ve · diğer faktörler etkilemektedir.
Gelişmekte olan ülkelerin en belirgin özelliklerinden biri, nüfus
artış hızının gelişm iş ülkelere oranla daha yüksek o lmasıdır. Nüfus
artışıyla toplumun kazandığı dinamik yapı, bireylerin yeni arayışlar
içinde olmala rına bağlı olarak, üst seviyede bir nüfus hareketliliğin

ortaya çıkış nedeni olmaktadır. Nüfus hareketliliği, bu tür ülkelerin var


olan yerleşmeler sisremi içinde, bazı yöre, bölge ve yerleşmelerin daha
devingen, bazılarında ise daha statik bir yapı kazanmasına yol açmak-
tadır. ı ıo

Tablo-5: Türkiye'de Şehir ve Köy Nüfusları, Yıllık Nüfus Artışı


Sa~·ım Şehir Yıllık NUfus Köy Yıllık l':üfus
Yılları Toplam % Nüfusu % Artış Oranı('lcı) NÖfusu % Anış Oranıı(%o)

1927 13.648.270 21.1 o 3.305.879 24.Z - 10.342.391 75.8 -


193.5 16.158.018 2ı. 1 o 3.802.642 23 .5 17.50 l 2.355.376 76 .5 22.23
1940 17.820.950 19.59 4.l46.249 24.4 26.72 13.474.701 75.6 17 .34
1945 18.790.174 ı 0.50 4 .687.102 24 .9 15. ıo 14.103.072 75. l 9.12
1950 20.947.188 2 ı. 73 5.244.337 25.0 22.47 15.702.851 75.0 21.49
1955 24.064.763 27. 75 6.927.343 28.8 55.67 17.137.420 71.2 17.48
1960 27 .754.820 28.53 8.859.73 1 31. 9 49 .21 18.895.089 68. l 19.53
1965 31.391.421 24.63 10.805.817 34 .4 39.71 20.585.604 65.6 ı 7 . 14
1970 35.605.l 76 25.29 13.691.101 38.5 47.33 21.914.075 61.5 12.5 l
1975 40.347.719 Z5.0l 16.868.068 41.8 41.75 23.478.651 58.2 13. 79
1980 44.736.957 20.65 19.645.007 43.9 30.47 25.091.950 46. l 13.29
1985 50.664.458 24.88 26.685.757 53.0 62.61 23.798.701 47.0 l 0.59
1990 56.473035 - 33.326.351 59 43.10 23.146.684 41.0 -5.56

Kaynak: DİE, 1990 Gen~l Nüfus Sayımı, Yny. No: H.67, Ankara, 1991, s.2

109) Keleş. Krn!leşme Pfllitilosr ss272-273.


110) Cengiz Giritlioğlu , "İç göç ,.e J\entl eşınc:" Ji.mıle,•r ot Kmıleşme poliıilalart, Editör
Hande Sühcr, T USES. Ankara. 1993 s.19.

45
Cumhuriyet döneminde ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılında

nüfusumuz 13 milyon 648 bin civarındadır. Bu nüfusun 10.3 milyonu


kırlık bölgelerimize ait olup, Türkiye nüfusunun %75.8'ini teşkil et-
mektedir. Bu yıllarda nüfusumuzun seyrek ve kır nüfus ağırlıklı olduğu

görülmektedir. 1935 yılında şehirlerde yıllık nüfus artışı %1.75 iken,


kırlık bölgelerde %2.22 olarak belirlenmiştir.

Bu dönemde bilinçli bir nüfus artış politikası izlenmiş ve nüfus


artışı özendirilmiştir. 111 1960 yılına gelindiğinde Türkiye'nin nüfusu
ikiye katlanmıştır. Bu tarihten itibaren bu politikadan vazgeçilerek,
nüfus planlaması, doğum kontrolü, aile planlaması gibi bir takım sosyal,
psikolojik ve tıbbi tedbirlerle nüfus artışı azaltılmaya çalışılmıştır. Yal-
nız bu çalışmalar daha ziyade kentlerde etkili olmuş, buna m\lkabil
nüfus artış hızının yüksek olduğu kırsal bölgelerde nüfus artışı aynı

oranda devam etmiştir.

1980'li yıllardan sonra nüfus artış hızında düşüş eğilimin görülmüş­

tür. Bu düşüşte, refah artışı ile birlikte kültür seviyesinin de yükselme-


si, 1962'lerden itibaren genç nüfusumuzun önemli ölçüde yurt dışına

göç etmesi, doğum kontrolü ile ilgili "milli ve milletlerarası" programlar


sıkça uygulanması ve evlenme yaşının giderek yükselmesi gibi faktörle-
rın etkili olduğu belirtilebilir. 112
Genel olara~ Türkiye'nin ·nüfusu yılda %2-2.S oranında artmak-
tadır. Ancak bazı ayrıntıların incelenmesi yapıldığında, köylerde yıllık

nüfus artışının düştüğü şehirlerde ise artış eğilimi gösterdiği anlaşıl­

maktadır. 6Buna örnek 1980-85 yıllarındaki nüfus eğilimi verilebilir.


1980'de önceki yıllara göre yıllık nüfus artış oranı, kırsal kesimde 3r13
iken, 1985'te %o lO'a, 1990'da ise %o -5.S'e düşmüştür. Oysa kentlerde

ı ı J) Sebahatcin Zaim, Çalışma Ekonomisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1992. s.80.


ı 12) Turan Yazgan • Türii_vr.·de Deımığrojif ve StJS)'tJ-EfomJ1nil Bazı Öze/lifler, Türk Dünyası
Araştırmaları, İstanbul, 1982, s.156.

46
yıllık nüfus artış oranı, 1980'de %o30 iken, 1985 'te bu rakam %o60'a
çıkmışrır. 113

Dolayısıyla nüfus artış hı,zları yönünden şehir ve köy yerleşim

yerJeri karşılaştırıldığında şehirlerde bu hız %4.1 O iken~ köylerde %0. 11

olmaktadır. Bu bakımdan şehirlerdeki nüfus artış hızı çok yüksek olup


aynı zamanda Türkiye ortalamasınında üstündedir. Bu durum şehirler­
deki doğum oranının yüksekliğinden ziyade köyden keme göçün sonu-
cunda ortaya çıkmıştır.

Böyle devam ederse, ki rakamlar onu gösteriyor, 21. yüzyıla gırer­

ken köylerde nüfus ıyıce azalmaya, hatta yok olmaya yüz tutacaktır. 114

. Türkiye.'de görülen hızlı nüfus artışı sosyo-ekonomik sebeplerin de


etkisiyle içi göçleri hızlandırmıştır. İç göçler kentleşme olgusunu hız-
landırmıştır. Kentlerimizin nüfusu yapıl~n araştırmalara göre, her Yıl

1 milyon kadar artmaktadır. 21. yy.'ın başlarında kent nüfusunun 40


milyonu aşacağı, kentleşme oranı ıse %65 civarında olacağı rahmin
edilmektedir. 115 Önümüzdüki yıllarda kentlerimiz, giderek artan bir
konut talebi ile karşı karşıya kalacaktır.

Diğer taraftan, yabancı ülkelerden Türkiye'ye gelen göçmenlerin


konut talebini artırdığı bilinmektedir. Muhtelif dönemlerde Türkiye'-
ye gelen mülteciler yurdun çeşidi bölgelerinde yerleşmişlerdir.

Ayrıca, mevcut konutların yapısı konut talebini etkileyen sebep-


lerden birisidir. Şehirlerimizinde fiziki, sosyal ve ekonomik eskimeden
kaynaklanıp kuJlanılamaz hale gelen konutlar ve kullanılamayacak hale
gelen konutlardan doğan ihtiyaç da sözkonusudur. 116
Normal bir binanın ortalama dayanıklıhğı 70-100 yıl olup, buna
113) Sedat Çelik. Tiirkö·c'de Ştltir t't Köy J\'iifusunun }aş ot Cinsiyet Yopm. DPT, Sosyal
Planlama Gen. Müdürlilğü, Ankara, 1992 s.l.
114) Tufan, s.32.
115) 1'eleş, Kmtleşme Poliıilosı, s.365.
ı 16) Fikret Urgan, Şehirlerde .Alesfm Pruplemleri, İmar ve İskan Bakanlı~ı yayınları, Komisyon
Raporu No:1 Ankara, 1%7 s.14 .

47
fiziki dayanıklılık denir. Binaların sosyo-psikolojik nedenlerden dolayı

ihtiyaçtan kaynaklanarak güncelliğini yitirmesine sosyal eskime denir.


Ekonomik eskime ise, bir yapının arsa olarak değerinin anması sonu-
cunda ondan sağlanamamasından mümkün rantın elde edilmemesinden
dolayı daha uzun yıllar insanların ihtiyaçlarına cevap verebilecek olan
yap ıların, fiziki ömrünü tamamlamadan daha fazla rant elde etmek ıçın

meskenin yıkılmasıdır. Bu son durum konut ihtiyacının artmasına ve


kaynak israfına yol açmaktadır. Bu tür konutların yıkılması, yapı sahip-
leri tarafından veya spekülatörlerin özendirmesi sonucu gerçekleşmek­

tedir. Halbuki eskilerini yıkıp (fiziki ömürlerini tamamlamış olanların

dışında) tekrar konut inşa etmek yerine yeni konutlar ınşa edilseydi
konut ihtiyacı ve talebi bugünkü kadar olmayabilirdi. Örnek olarak
Ankara'da 1965-67 dönemlerinde 381 birim konut yıkılıp yerine 1136
birim konut yapılmıştı r. Gerçekte ise (1136-383) 753 konut yapı lmı ş

olmaktadır. 117

Sosyal, ekonomik ve psikolojik nedenlerin dışında tabii afetler ve


istimlak gibi bir takım diğer zorunlu sebeplerle yıkılan konutlar, konut
ihtiyaç ve talebine neden olurlar.
Türkiye'de konut ihtiyacı ve üretimi arasındaki fark, yani konut
açığı, özellikle gelir düzeyi düşük insanları, kendi başlarına ve yasalara
aykırı çözüm yolları aramaya itmiştir. Bu çözüm yollarından biri ve belki
de en yaygın olanı gecekondulardır.

Tabloda-6'da görüldüğü gibi toplam konut sayısı ile ruhsatlı konut


sayısı arasındaki fark -yaklaşık olarak- gecekondu sayısını vermektedir.
{,
Yıllar itibariyle incelendiğinde gelecek yıllarda kentlerimizde konut
talebinin önemli ölçüde anacağı anlaşılmaktadır. Bu talep karşılanma­

yınca, geçmişte ve günümüzde olduğu gibi, kaçak yapılaşmayı daha açık


bir ifadeyle gecekondulaşmayı hızlandıracaktır.
117) Ruşen Keleş, 100 Srmıda Ko11ut lltt~\'nrrnı D~ ; uran Stkplrr, İstanbul ı 972, s.132.
Tablo-6 Türkiyede Yıllara Göre Kentlerde Ruhsatlı Konut ve Gecekondu Sayısı

Tahmini Ruhsatlı Toplam Toplam Konut


Yıllar G.K.S. Konut s. . Kon. S. Say.Or (%)
1955 50.000 10.000.00 l 050.000 4.7
1960 240.000 12.000.00 1.440.000 16.6
1965 430.000 1.450.000 1.880.000 22.6
1970 600.000 1.951.716 2.551.716 23 .5
1975 800.000 2.663.049 3.443.049 23.2
1980 950.000 3.652.266 4.602.266 20.6
1985 1.200.000 4.447.687 5.647.867 21.6

Kaynak: Göksu, Gecekondu Geliştirme Projesi, Ankara, 1988, s.S.

Çünkü gecekondu, serbest pazar ekonomisinin aksaklıklarından dolayı,

toplumsal konut üretiminde meydana gelen açığın kapacılmasına yardımcı

olan bir -yöntemdir.


Türk.iyede daima konut ihtiyacı ile konut arzı arasındaki farkı, Yanı

' konut açığını, kaçak yapılarla özellikle gecekondularla kapatılmıştır. Bu


durum en azından sayısal olarak böyledir.118
B. GÖÇ
Şehirlerde görülen gecekondulaşma hızlı bir kentleşmenin ürünü-
dür. Kentlerin aşırı derecede göç alması neticesinde konut arzı talebi
karşılayamamış, ortaya konut açığı çıkmıştır. Bu açığı gecekondu türü
küçük yapılar kapatmıştır. Gecekondulaşmayı hızlandı ran göç', kırsal
alanlardan kentlere insanların yaptığı akımdır. Ülkemizde kırsal alanlar-
dan kentlere yönelen insan hareketliliğinin bir çok nedenleri vardır.

Başta iş bulma ve daha iyi bir ~ayat sürme arzusudur. Bundan başka
(·.

eğitim, sağlık, daha emin bir yerde yaşamak, (güvenlik) macera, gibi
diğer nedenler de göçün sebepleri arasındadır. 119 Göçü oluşturan
I 18) Ali Yonca, "Türkiycdc Mesken İnşaatı ve Açığı" Meslen Stmintri, Ankara Ticaret Odası
Ya~·. Ankara. 1981. s.9.
ı 19) \'eysel Eroğlu. İstn11bu/'dn Şelıirleşme ve Çevre. İst. Kültür ve Eğitim Derneği, l\fahalli
İdarecilik Eğitim Merkezi. No:3. İstanbul, 1993, s.1.

49
sebepler itici faktörler, iletici faktörler ve çekici faktörler olmak üzere
üç ana başlık altında incelenebilir.
1. İtici Faktörler
İtici faktörler, genellikle nüfusu köyden ve tarımsal alanlardan
yani kırdan, kır dışına iten buralardaki olumsuz etmenlerdir. Bunlar,
kırlık alanlardaki nüfusun hızla artışı ve tazyiki, tarım topraklarının ma-
kinel~şmesi, . toprakların miras vb. yollarla parçalanıp küçülmesi, kul-
lanılan toprakların hat safbaya varması yanı toprakların yetersiz kalması

ve neticede ortaya gizli ya da açık işsizliğin çıkması, kırlarda gelirin


düşük olması ve fakirlik; sosyo-kültürel eğitim ve öğretim imkanlarının

yetersizliği, iş bulma ümidinin azlığı veya daha iyi iş bulma isteği, tabii
afetler, iklim şartları, kan davası, can ve mal güvenliğinin zayıf olması
.
gibi sebepler itici faktörleri oluşturmaktadır.

a. Nufus Artışı ve Tazyiki


Gelişmekte olan ülkelerin temel özelliklerinden biri nüfus artış

hızının gelişmiş ülkelere oranla daha yüksek olmasıdır. Türkiye'de de


nüfus artışının yüksek olması, kırsal bölgelerdeki de\'ingenlik oranının

daima kentlerden daha fazla olmasına neden olmuştur. 120 1927 yılında

yapılan nüfus sayımında kır nüfusu genel nüfusun % 75.8 'ini teşkil edi-
yordu. Bundan sonraki bazı yıllardaki nüfus değişimi Tablo-S'de görül-
düğü gibi şehir nüfusu sürekli anmakta köy nüfusu ise azalmaktadır.

Türkiyedeki 1950'deki yapısal değişim şehirlerdeki nüfus artışına se-


bep olmuştur. 1955 yılında il ve ilçelerdeki yıllık nüfus artışı binde
55.67 iken, köy. ve bucaklarda binde 17.48 olmuştur. Aynı şekilde

şehirlerdeki nüfus artışı 1980 yılında binde 30.47, 1985 yılında binde
62.61, 1990 yılında binde 43.10 olmuştur. Kır nüfusu ise . göç vb.
nedenlerle sürekli azalma eğilimi göstermiş, 1980 yılında yıllık artış

120) Giritlio~,lu, s.19.

50
binde 13.29 iken, 1985 yılında yıllık artış binde -10.58 , 1990 yılında

binde 5.56 ile negatif değer almaya başlamıştır. 121 Dolayısıyla nüfus
artış hızları yönünden şehir ve köy yerleşim yerleri karşılaştırıldığında

şehirlerde nüfus artış hızı % 4.10 iken, köylerde % 0.11 olmuştur. Bu


durum şehirlerdeki nüfus artış hızı çok yüksek olup aynı zamanda
Türkiye ortalamasınında üstünd e dir.122
Şehir nüfuşunun kırsal nüfusa oranla anmasında doğum oranlarının

yüksek olmasının yanısıra iç göçlerin de etkisi büyüktür. İç göçler nüfus


artışına paralel olarak hızını artırmaktadır. Mesela, 1935 yılında iç göçlere
konu olan nüfus (doğdukları illerin dışında yaşayan nüfus) 1.104.107 kişi

olup, bu miktar Türkiye nüfusunun % 6.8 'ini teşkil ediyordu. 1945'te ise
göç eden nüfusu n genel nüfustaki payı % 9.3 ol muştur. Bu durum daha
sonraki yıllarda da artarak devam etmiş, göç eden nüfusun genel nüfus
içindeki payı .1955' de %10.6, 1960'da %11, 1970'de %16.1 olmuştur.

Ülkemizde 1950 yılından sonra doğdukları yerleri terk e derek başka


yerlere yerleşen nüfus dikkat çe kici bir şekilde artmıştır. 123

Netice itibariyle, Cumhuriyet döneminde ilk nüfus sayımının yapıldığı

1927 yılında 13.648.000 olan nüfusumuz 1990 sayımında 56.473.000'e


çıkarak 63 yılda yaklaşık olarak dört kattan daha fazla artmıştır. Yıllık

ortalama artış oranı %2.2 olup bu da yılda 1.2 milyondan fazla insanın

nüfusa eklenmesi demektir. Bu durum önümüzdeki yıllarda nüfusun,


göçün de etkisiyle, kentlerin lehine artma eğilimine gireceğine işaret
etmektedir.
b. Tanın Topraklarının Yetersizliği

Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı köylerde yaşamakta olup geçı­


mini tarımdan sağlamaktadır Bu açıdan carım kesimindeki ekonomik
121 ) DİE, 1990 Genel Nüfus Sayımı, DİE . Yay.No:l457, Ankara, 1991 , s.2.
122) Sedat Çelik, Türkiyc'dr Şdıir' ve Kliy Nüfusunun Yaş a Ci11siyeı Yopıst, DPT, Sosyal
Planlama Genel Müd. Ankara 1992, Sh. 1.
123) Erol Tümenekin, Türl~rttfe İf Giirler Ü::.erinr, İÜ. Coğ. Fak. s.1.

51
koşullarda yer alan değişmelerin bu kitlelerin yer değiştirme kararları

üzerinde önemli etkileri olmaktadır.

Tarımda verimin düşüklüğü, tarım gelirlerinin azlığı, gelirin ve


toprak mülkiyetinin dengesiz dağıtılması, tarım topraklarının miras
yoluyla çok parçalanmış olması ve tarımsal makinalaşma, 1950'Jerden
beri ülke tarımının belirgin özellikleri olmuştur. Neticede köylünün de-
ğişik nedenlerle de olsa tarımdan kopması hızlanmıştır.

Tarım topraklarının gereğinden fazla parçalanmış olması, tarımın

verimini doğrudan etkilemektedir. Miras sisteminden ve yoğunlaşma­

dan ileri gelen bu durum, toprak savurganlığına, gelişmiş ülkelerdeki


gibi büyük tarım işletmelerinin kurulamamasına ve bunlarla birlikte
zaman ve emek yitirilmesine yol açmaktadır. 124 Böylece zaten ekilebilir
verimli toprakların az oluşu, toprak yetersizliğinin daha da kıtlaşması­

na, verim,in azalmasına sebep olmuş ve tarımla uğraşan nüfusu geçindi-


remez hale gelmiştir. Verimliliğe yansıyan bu etmen, nüfusu tarım

alanlarından kentlere itmektedir. 125


Ayrıca aile başına düşen ortalama tarımsal işletme büyüklüğü aile-
lerin geçimini sağlamağa yetmeyecek ölçüde küçüktür. Tarım işletme­

lerinin cüce işletmeler olduğu gerçeği 1963 Tarım Sayımı ile doğru­

lanmıştır. Tarım işletmelerinin %68.S'inin sahip bulunduğu toprak


genişliğinin 50 dekarı geçmediği, 1970 tarım sayımında da bu oranın

%75.2 olduğu cesbit edilmiştir. 126


Türkiyede carım kesimiyle ilgili bir başka gerçek de ekilebilir
tarım topraklarının maksimum sınıra ulaşmış olmasıdır. Doğal faktör
olarak düşünülen tarla alanlarındaki artışın en yüksek seviyelere gelme-
si ile carım ıçın yeni toprak kullanma imkanı kalmamıştır.

124) Keleş, 11.tntleşme P<Jliıilası ss.31-32.


125) Doğan s.35.
126) Nazif Kuyucuklu. Tiirl~ve /Jtisodı, Filiz KitabeYİ ist. J993 ss.31-32.

52
Tablo-7: Tarla ve Nadas Alanlarının Gelişmesi
Yıliar Ekim Alanı Nadas
1948 9.477 4.373
1950 9.864 4.674
1955 14.205 6.793
1960 15.394 8.262
19i0 15.591 8.705
1980 l 6.372 8.188
1985 17.908 6.025
1989 19.036 5.234
Kaynak: Nazif kuyucuklu • Türkiye İktisadı, Ist. Filiz Kitabevi, 1983 s.251.

l 948'de 9.4 milyon hektarlık ekim .alanı ~ 950'den sonra birden


yükselerek l 955 yılında 14.2 milyon hektar'a çıkmış, bundan sonra çok
ağır seyrederek l 975 yılında 16.2 milyon hektar'a ulaşmış ve l989'da ise
19.08 miyon hektarı biraz aşmıştır. 127
1

Bununla ·birlikte verımı artcıran diğer faktörler yetersiz olduğun­

dan bazı dönemlerde tarım topraklarının yarısı bazı dönemlerde ise en


az üçte biri nadasa bırakılmaktadır. Nadas bir yıl toprağı boş bekletmek
olduğuna göre tarım kesimde çalışan işgücünün işsiz kalmasına neden
olmaktadır. Tabiatiyle nadasa bırakmanın sonucu olarak tarımdan elde
edilen gelir düşmekte tarımla iştigal edenler ekonomik olarak gelirle-
ri azaldığından dolayı bu tür tarıma elverişli olan topraklan rerk etmele-
nne neden olmaktadır. 128
Tarımsal verimliliği düşüren diğer bir etken de erozyondur. Kesin ra-
kamlar bilinmemekle birlikte Türkiye'nin son yıllarda yılda 500 milyon
metreküp verimli toprağını yitirdiği tahmin edilmektedir. Bu rakamın
yaklaşık, 700 bin dönümlük araziye tekabül ettiği ileri sürülmektedir.
Erozyon özellikle yamaçlı arazilerde. yürütülen tarımsal faaliyetleri olum-
suz yönde etkilemekte, zincirleme olarak öteki alanlara yansımak-

tadır. 129
127) Kuyucuklu. Tiirl:iyt İltisadı. 1993, ss.Z52. Öz a.ğ.e slO.
128) Geniş bilgi için bkz, Kuyucuklu, Tiirl:i.re İl:ıisadı s.250-255, Keleş, s.33, Öz. a.g.e s.11.
129) Zaman Gazewi 5.1.1995.

53
Ayrıca sulamanın yetersız olması tarımsa] verimliliği düşürmekte­

dir. Sulanabilir durumdaki 8.5 mıyon hektarlık tarım toprağı, sulana-


madığından dolayı, ya verimi çok düşük olmakta veya hiç verim alına­

mamaktadır.

Bütün bunların yanında sağlıksız ve plansız kentleşme, turistik


amaçla yapılan konut inşaatları vb. nedenlerle çok verimli tarım toprak-
ları kaybolmakta ve amaç dışı ku1lanılmaktadır.

Bu durum ulaşım alanında da kendini göstermektedir. Plansız

yapılan karayolu ve demir yolu ulaşım güzergahları verimli toprakların,

spekülatörlerin de etkisiyle, konut alanına dönüşmesine sebep olmuş­

tur. Bu tür yolların geçeceği bölgeler önce düşük bir ücret karşılığı rant
sahipleri tarafında n satın alınmakta, ulaşım ağı bittikten sonra parselle-
nip arsa olarak satılmaktadır. Mesela ülkemizde gerek E-5 karayolunun
gerekse E-6 karayolunun geçtiği güzergah verimi yüksek tarım topraklarıdır.

Karayolu geçtikten sonra, güzergah civarında kısa sürede (İstan­

bul'da Sultanbeyli'de olduğu gibi) çoğunlukla gecekondulardan oluşan


yeni kentler onaya çıkmıştır.

Tarım topraklarındaki bütün bu olumsuzluklar köylünün büyük

şehirlere İzmir, Bursa, Adana; Eskişehir gibi sanayileşmiş şehirlere,

Başkent Ankara gibi memur şehrine, ya da 12 milyonu geçen, bir


metropol olan İstanbul'a göçmesine sebep olmaktadır. 130

c. Tarımda Makineleşme
Ülkemizde tarımsal makineleşmeyi 1945 öncesi ve sonrası olmak

üzere iki döneme ayırmak mümkündür. 1945'e kadar olan dönemde

tarımda makina parkı çok sınırlı kalmış, buna paralel olarak. toprakların

işlenmesi de eski tekniğe dayalı olarak sürdürülmüştür. 131 Bu tarihten

130) Pınar, Ülkemizde Kırsal Sanayinin Yeri ve Önemi. Kırsal Sana!i Sempozyumu, DPT.
S.P.G.M s.53, Ankara, 1993
131) Kuyucuklu, Tiirk~re Elonomis; s.250.

54
sonra Batılı devletlerin, özellikle ABD'nin, genel politikalarına uygun
olarak Türkiye'ye belirli (makina gibi) yardımlar_ yapmıştır. Bu yıBarda

tarım sektörüne yönelen makina ve diğer malzeme yardımlarının daha


ıyı kulJanılması için kurslar açılmış ve atölyeler kurulmuştur. 132

Bununla birlikte 19SO'lerden sonra gerek dış yardımlar 133 gerekse


daha önce birikmiş döviz ve altın stoklarının varlığı ayrıca bu yıllarda

belirli tarımsa] mallar bakımından dünya konjoktürünün uygunluğu, 134

tarımsal makinalaşmayı · hızlandırmıştır. 135 Bu fonlar ile birlikte tarım


sektörüne giren "iY.arsholl yardımı" 1945 sonrasına dek uygulanan emek
yoğun tarım tekı:ıoJojisini değiştirmiş ve değişen teknolojinin kırdan

açığa çıkardığı nüfus kentlere akmaya başlamıştır. 136

Nitekim bu durum traktör parkındaki gelişmede kendini göster-


miştir. 1936 yılında ancak 961 olan traktör sayısı, 1940 yılında 1066 ya,
ı 948 yılında 1756'ya, 1952 yılında birden bire 31.415'e yükselmiştir. Bu

yükseliş ithalat yoluyla gerçekleşmiş, bundan sonraki dönemlerde trak-


tör parkı oldukça sınırlı artarak 1960'da 42 bin'e çıkabilmiş, 1970'de
106.bin'e , 1975' de birden 273.bin'e, 1980'de 436.bin'e, 1983'de 491.bin'e,
1989'da 610.bin 'e yükselmiştir. 137
Aynı şekilde 1936 yılında 104 olan biçerdöver sayısı 1952 yılında

3222'ye çıkmıştır. 1970 yılında ise ülkede 106 bin traktör, 8568 biçer-
döver ve 14044 harman makinası bulunmaktadır.

Tarımın makinalaşması sonucu, bir yandan işletme büyüklükleri,


traktör savılan ve verim artarken diğer yandan traktörün yerini aldığı

132) Şenyapılı., ss 7~'-74.


133) Örnek olarak .Marshall yardımı kapsamında toplam 164 miyon dolar ülkeye gi.nniştir.Geniş bilgi
için a.g.e. s.73. .
134) Marshall yardımının ilk aşamadaki hedefi Türkiye'nin askeri yapısını geliştirmektir Ancak savaş
sonrası A\-rupanın, özellikle 1947 yıllarında, Türkiyenin ihraç edeceği tarım gereksinmesin.e çok
ihtiyaçda ,·ardı. a.g.c s.73.
135) Kuyucuklu, s.250.
136) Şenyapılı. s. 72.
137) Kuyucuklu, s.25ı, Keleş, Kenıltşme Politil:nst, s.33.

55
otakçı, yarıcı tarım işçileri sektör dışı kalıyordu. '
Bir traktörün ortalama
on civarında tarım işçisinin yerini aldığı varsayılır. Bir traktörün tarım­

dan uzaklaştırdığı nüfus miktarına ilişkin tahminler, yalnız bir tarım

işçisinin değil aile üyelerini de içine almaktadır. 138 Bu tarım işçilerinin


carım sektöründen ayrılmaktan başka çareleri kentlerden başka gidecek
yerleri de yoktu. 139 Bu durumda, tarımda makinaşmanın, kentleşme
sürecını hızlandıran etmenlerden biri olduğu kabul edilmektedir.
Bu güne değin tarımda makinaşma sebebiyle 2.5-3 milyon köylü-
nün köyünü terketmiş olduğu tahmin edilmektedir. Tarım işçileri aile-
lerini birlikte kente götürmekte ya da sonradan aldırmakta olduklarına

göre traktörün kent1eştirdiği insan sayısının 8-9 milyon'a yaklaşmış

olduğu söylenebilir. Kentse) nüfus 1950 yılından bu yana 16.5 milyon


artmış olduğuna göre, traktörün (ve diğer tarım aletlerinin) tanına gır­

mış olmasının kent nüfusunun yükselişindeki payı oldukça fazladır.

19SO'li yıllarda tarım sektöründe görülen bu yapısal değişim ve bu


değişimin kaydırdığı nüfus kitlesi kentlerde görülen "barakalaşma"

olgusunu aşarak "gecekondulaşmayı" ortaya koymuşlardır. 140


d. Eğitim, Öğretim, Ulaşım, Sosyal Hizmetlerin Yetersizliği
ve Terör

Köylerdeki eğitim imkanlarının yetersizliği itici bir faktör oluştur­


maktadır. Kırsal alandaki eğitim ve öğretim imkanları çok yetersizdir.
1923-1970 döneminde ülkemizin okur-yazarlık oranı %54.6'dır. Okur
yazarlık oranı büyük kentlerle küçük kentler arasında farklılık arz ettiği
r;ibi, küçük kentle kırlar arasmda da farklılık arzetmektedir. Bölgelere
göre okur-yazarlık oranı Doğu ve Güneydoğu'da onalama %30 civarında
olmasına rağmen, Marmara gibi gelişmiş bölgelerde bu oran %70 civarın
dadır. Günümüzde de bu fark devam ermektedir. J
138) Keleş. Kenıleşmr Puliıilası, s.33.
J 39) Şenyapılı, s. 73.
140) Şenyapılı, s.73.

56
En fazla göçün yaşandığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri
sürgün yeri olarak kabul edilmesi doğal olarak bu bölgelerin ihmal
edilmesine neden olmuştur. Okullar yetersiz, sınıfları farklı olan öğren­

ciler bir dersanede eğitim görmektedirler. Ders araç ve gereçler yeter-


sizdir. Var olan buna benzer olumsuzluklara bir de terör eklenince
eğitim ve öğretim durma noktasına gelmiştir. Küçük merkezlerdeki,
köylerdeki ve mezralardaki okullar terör sebebiyle kapatılmıştır. Ayrıca

bu bölgelere tayinleri yapılan öğretmenler köylerdeki hatta küçük


kenrleı;deki görev yerlerine gitmeyip öğretmenlikten istifa etmektedir-
ler. Bunda en önemli etken terördür. Yapılan bir araştırmada 1984
yılından bu yana 1839 okul güvenlik nedeniyle, 2202 okul öğretmensiz­

likten 92 okul köy boşaltıldığından, 71 okulun yakılmasından dolayı

Olağanüstü Hal Bölgesinde toplam 4024 okul kapalıdır. Şimdiye kadar


Tunceli'de 26, Diyarbakır'da ise 22 olmak üzere bölge genelinde yak-
laşık 100 öğretmen ölmüştür. Sadece Bingöl ilinde 1500 öğretmen

ihtiyacı olduğu göz önünde bulundurulacak olursa bu konudaki vahim


rablo daha iyi anlaşılmış olur. 141 Bu ve benzer olumsuzlukların da etki-
siyle çocuklarına daha iyi imkanlarda eğitim ve öğretim imkanları suna-

bilmek için, aile reisleri, aile fertlerini yanlarına alarak büyük kentlere
göç etmektedirler.
Kırlardan göç için bir başka itici faktör sağlık imkanlarının yetersiz
olmasıdır. Hasta olup sürekli tedaviye muhtaç olan kişiler daha iyi

sağlık imkanlarından yararlanmak için büyük kentlere göç etmektedir-


ler. Kırsal bölgelerde sağlık hizmetleri sunacak sağlıkocağı, hastahane

gibi müesseselerin yetersiz olmasının yanında bu hizmetleri sunacak

uzman personel sayısı çok sınırlıdır. Hatta birçok ilçe ve bucaklarda


eczane dahi bulunmamaktadır. Aynca, köydeki bir insanın ·her türlü

141) Milliyet Gazetesi, 13.9.1994.

57
sağlık problemine cevap verebilecek tıp fakü1teJeri ve diğer tam teşek­
küllü hastahaneler belli merkezlerde ve büyük şehirlerde toplanmıştır.
Günümüzde göçün etkisiyle nüfusun büyük kenelere yığı lması ilave
sağlık tesisleri de kurulmadığından ihtiyaca cevap verememektedir.
Bununla birlikte günümüzde özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde
terör sebebiyle sağlık hizmetleri durma noktasına gelmiştir. Sağlık

ocakları ve hastahaneler terörden etkilenmiş olup, uzman hekimler ve


diğer sağlık personeli can güvenliğini gerekçe göstererek bu iJlerimize
gitmemektedir. 142
Ayrıca şehirde bulunan bir takım altyapı hizmetlerinden köylerin
mahrum olması göç için itici bir faktör teşkil etmektedir. Kırsal bölge-
lerde elektrik, yol, su, haberleşme gibi hayati önem taşıyan hizmetler-
den kentlere oranla daha az yararlanılması, k-entferin kırsal bölgelere
göre cazibesini daima sürdürmüştür. Günümüzde, özelJikle 1980 son-
rasında bu tür sorunlar azaltılmaya çalışılmışsa da yapısal değişimin

gerçekleştiği 1945-1960 döneminde bu tür hizmetlerin yok denecek


kadar az olması göçü teşvik etmiştir. 143
1980 sonrası dönemde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerin-:
den Batı'ya yaşanan göçün önemli bir sebebi de terördür. Günümüzde
bu bölgelerde yaşayan insanlar can güvenlikleri sebebiyle doğup büyü-
dükleri, yaşadıkları bölgeleri terk - ederek daha güvenli yerlere göç
etmektedirler. B~ göç mezralardan köylere; köylerden kasabalara; kasa-
balardan ilçe merkezlerine, buralardan illere; bölge illerinden de batı­

daki büyük şehirlere; İsranbul'a, Ankara'ya, İzmir'e, Adana'ya doğru


gerçekleşmektedir. Böylece bu kez şehirlerde bir rakım sorunlar ortaya
çıkmaktadır. Bölgedeki bazı şehirlerin nüfusu her yıl %50 civarında

14Z) Sedat Lasiner, Terör sonrası Güney Doğu Araştırması, Milliyet Gazetesi, 6-15.8.1994.
143) Bu konu ile ilgili ülkemizde yapısal değişmenin ~·aşandığı 1945-60 dönemi kırsal sorunlar
hakkında geniş bilgi için bkz. Öz, ss, 15-25. Aynca günümüzdeki durum için bkz.Laçiner'in
araştırması, Milliyet Gazetesi, 6-l5.8.ı994.

58
artmaktadır. Örnek olarak Diyarbakır'ın nüfusu 1990'da 381 bin iken

dört yıl içinde yaklaşık olarak dört kat artarak şu anda 1.5 milyona
yaklaşmış bulunmaktadır. 1 ""

Sayılı aileler, aydınlar, zenginler, ış adamları batıya göçerken,

imkanları olmayan işsiz ve aşsız olan kitleler Diyarbakır gibi bölgenin


büyük şehirlerini zorlamakta, insanlar üst üste bütün sorunlarıyla yaşa­

makta, bazen bir çadır 15-20 kişiye barınak olmaktadır.

İnsanlar, tar]alarmı, bilezik ve gerdanlıklarını satmakta; borçlan-


makta, yüzlerce yıllık gelenek ve görenekleriyle, kan davalarıyla, Di-
yarbakır'a, Batman'a, Şanlıurfa'.ya göç etmektedirler. Bu kitleler iş, aş

·ve bir barınak sağlayabilmek ümidiyle İstanbul'un, Ankara'nın, Ada-


na'nın ve· diğer batıdaki gelişmiş şehirlerin yollarını tutmaktadırlar.

Kısaca milyonlar, teröıün sebep olduğu can ve mal güvenliği neden!yle~


Güneydoğu'daki illere, biraz daha iyi imkanları olanlar l 984'den sonra
sürekli olarak büyük şehirlere taşınmaktadırlar. Özellikle İstanbul gibi
büyük kentlere gelen bu insanlar barınma sorunlarını kaçak yapılarla

halletmeye· çalışmışlardır. 145


Ayrıca köylerdeki sosyo-kültürel imkanların yetersizliği de itici bir.
faktördür. Sinema, tiyatro, konferans, seminer, panel gibi kültürel et-

kinliklerin şehir merkezlerinde yoğunlaşması kır için şehirleri cazıp

merkezler kılmaktadır.
Küçük yerleşmeler doğal olarak, istihdam, eğitim, sağlık, sosyo-

kültürel ve güvenlik gibi bazı imkanlardan daha az faydalanmaktadırlar.

Bunlara bir de belli bölgelerde son yıllarda yaşanan terör olaylan da

eklenince bu olumsuzlukları giderebilecek imkanlara sahip olduğu

düşünülen şehirlere göç için itici bir güç olmaktadır. Bu sebeple şayet

144) Geniş bilgi için bk.z Eyüp Can'ın Diyarbakır Bel Bşk. Ahmet Bilgin ile 29.1.1995.
tarihinde yaptığı ve Zaman Gazetesi'nde yayınlanan röportaj.
145) Geniş bilgi için bkz. Laçiner, /ıfil/iyeı Gn~.f'ttsi, 6-15.8.1994.

59
devler gereken sosyo-psikolojik, kültürel ve ekonomik tedbirleri al-
mazsa; bu bölgelerden büyük şehirlere, belirtilen nedenlerle, göç daha
da hızlanarak, kentlerdeki gecekondular ve gecekondu bölgeleri hızla

artacaktır.

2. İLETİCİ · FAKTÖRLER
İletici faktörleri itici ve çekici faktörlerden bağımsız olarak incele-

mek yerine, bu faktörlerin tesirini kolaylaştıran ya da zorlaştıran etken-


ler olarak ele almak mümkündür. İletici faktörler tek başına nüfusu ha-
rekete geçiren etkenler olmayıp çekici ve itici faktörlerin nüfusu
hareket ettirmelerine yardım etmektedir.
İletici faktörler, ulaşım vasıtalarının hızla gelişmesi, kara-demir
yolları imkanlarındaki artış ve kitle haberleşme vasıtalarının yaygın­

laşması olarak sayılabilir.

Türkiye, Cumhuriyet'ten önce yaygın . bir iç ulaşım şebekesine

sahip olmamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında ancak, 6.943 km2'si her


mevsim geçit veren 18.335 km 2'lik bir karayolu ağına sahipti. 146
Cumhuriyetin kuruluşundan, 1950'ye kadar olan dönemde demir
yoluna ağırlık verilmiş, özellikle bu dönemin ortalarında demiryolu
yapımı yoğunluk kazanmıştır. 1950'den 1980'e kadar olan dönemde ise
karayoluna ağırlak verilmiş ve demiryolu yapımı bir yana bırakılmıştır.

1975-1980 yıllarında dünyada yaşanan petrol krizi nedeniyle, ulaşım

sistemimizin karayoluna öncelik verilmesinin sakıncaları anlaşıldığın­

dan, 1980'den sonra tekrar demiryolu ulaşım ve yapımı üzerinde durul-


maya başlanmıştır. Ama bu dönemde yapılan yeni otoban niteliğindeki

otoyollarla karayolu önemini · korumuştur. Ulaşım alt kollarında görülen


gelişmeler şöyle olmuştur;
146) Orhan Tücengil. İftİ111ai t:r İfrisno'i BaJ111ıo'a11 Tiirl~l·enin Knrayo//on. İstanbul Matbaası,
İstanbul. 1%1 s.19.

60
KarayoJu; Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyeti husu-
siyetine geçen karayoJu uzunluğunun 18.335 km olduğu, bunun 4.450
km 'sini toprak yolların teşkil ettiği bilinmektedir. 1938' de karayolu
uzunluğu 38.864 km'ye çıkmış, 1948'den sonra gelişmeler hızlanmıştır.

Karayolu uzunluğu 1948'de 44.186 km'den 1955'te 55.008 km'ye, l 984


yılında ise karayolu uzunluğu 59.122 km 'ye ulaşmıştır. Bundan sonraki
yıllarda da karayoJJarı ağı yeni yapılan ocoyollar1a sürekli gelişmiştir. 147
Karayolu ulaşım parkında da yukardaki gelişmeye paralel bir artış
olduğu gözlenmektedir. Toplam araç parkı (otomobil, otobüs, minibüs,
kamyonet, kamyon) I 950'de 26.4 binden, 1970'de 674.8 bine, 1980'de
1.146 bine çıkmış, 1989'da ıse 2.101 bine yükselmiştir. Artık yun içi
taşımacılığının yaklaşık karayolu ile yapılmaktadır. 148
%80'i
- .
Diğer gelişme gösteren taşımacı1ık demiryoludur. Osmanlı İmpara-

torluğu döneminde 1856 · yılında ilk İzmir-Aydın demiryolu yapılmış

daha sonra; İmparatorluğu Avrupa'ya bağlayan İstanbul-Edirne-Sofya

hattı ile Haydarpaşa-Bağqat demiryolu ham yapılmıştır. İmparatorluk­

tan yenı kurulan Cumhuriyete intikal eden demiryolu hattı 4018 km-
'dir. 1980'li yıllarda hat uzunluğu (ana hatlar, ikinci hatlar ve diğer hatlar
toplamı) J0.263 km olup, bunun 9699 km'si elektriksiz, 564'ü eJektirik-
lidir. 1986'da banliyölerde dahil toplam oturacak ve yaracak yer kapasi-
tesi 98.991 'dir. Toplam yük vagonlarındaki kapasite 654.277 , ortalama

kapasite ise 31 tondur. 149 ,.


Su yolu ve hava taşımacılığında da önemli gelişmeler olmuştur.

I 950'den sonra Deniz ve Havayolu filomuzda büyük ilerlemeler kayde- "\,


dilmiştir. Özellikle hava taşımacığmd3 Türk Hava Yolları dünyanın
sayılı seyahat şirketleri ıçıne girmiş, uçak filosunu büyütmüştür. ıso
147) Kuyucuklu, Tiirk(l't liıisodı. s.468.
148) a.g.c, ss.469-472.
149) a.g.c, ss.464.468.
150) a.g.c. s469

61
1989'da toplam yolcu ve yük taşımasının ulaşım alt kollarında dağılımı

ise şöyledir:

Tablo-8: Ulaşım Altkollanna Göre Yolcu ve Yük Taşımacılığı

Altkollar Yolcu Km. % Yük Taşıma (Ton/km.) %

Kara yolu 93. 755.000.000 92.4 43.000.000.000 26.3


Demiryolu 4.150.000.000 4 12.000.000.000 7.3
Denizyolu 305.000.000 3 61.000.000.000 37.3
Havayolu 3.345.000.000 3 69.000.000
Boru hattı
... -- ... __... __----- _., ___ 4 7.032.000.000 28.7
Toplam l 03.555.000.000 99.4 163.418.000.000 99.6

Kaynak: Nazif Kuyucuklu, Türkiye İktisadı, Filiz Kitabevi, İstanbul. 1993 s.461.

Tablo-8'de görüldüğü gibi yolcu taşımacılığında yükün ağırlıklı

kısmını karayolu çekmektedir. Kentler arasında ve köy ile kent arasında


en çok kuJJanıJan araçlardan olan kamyon ve otobüslerin sayısı 1955
yılında 123.400 iken, 26 yıl içinde %1.100 artışla, 1981 yılında l.344.435'e
yükselmiştir.

Öte yandan ulaşım imkanlarındaki gelişmeler şehirleşmeyi hızlan


dırarak iki yönde etkilemiştir. Herşeyden önce yetersiz ulaşım nedeniy-:
le, sadece çevresi için üretim yapan küçük sanayi kuruluşlarıyla, mahalli
rıcaret alanları, ulaşımdaki ilerlemeler dolayısıyla büyük üretim ve
tıcaret merkezleri haline gelmiştir. Diğer taraftan ulaşımın kolay ve
hızlı olması, insanların "hareket edebilme imkanını" antırmıştır. ısı

Ulaşım imkanlarının kolaylaşması insanların yerlerinden ayrılmala­

ra yardımcı olmuştur. Aynca kitle haberleşme vasıtalarının ülke sathın­

da yaygınlaşması da göç eden insanların şehirleri tanımalarına yardımcı

olmuştur.

151) İspir s.22.

62
3. Çekici Faktörler
Nüfusu harekete geçiren itici faktörler o]masma karşılık, nüfusun
belirli bölgelerden temerküz etmesine de çekici faktörler sebep olmak-
tadır.

Sanayi ve hizmet kuruluşlarının şehirlerde yoğunlaşmasından dolayı

mal ve hizmet üretimleri de bu merkezlerde toplanmıştır.

Şehirlerdeki gelirin kırlık bölgelerden daha yüksek oluşu köy-


şehir emek farkının şehir lehine gelişmesi, bu farkların kırlık bölgeler-
de daha abartılması, buna karşılık şehirdeki giderlerin hesaba katıl

may1ş1 şehirlerin çekici güç kazanmasına neden olmaktadır. Şehirlerde­

ki işlerinde daha çok sosyal güvenlik tedbirlerinin oluşu ve şehirlerdeki

işlerin daha kolay (yüksek gelir sağlayan itibarlı işler) · oluşu, şehirleri

cazip hale getirmiştir. ıs 2

Kı r yaşamının düzenliliği, şehirde eğl ence ve kültürel i mkanların

bu l u n ması, ş e hi r h ayatının kişiye özel olma du rumu nun korunması,

daha kolay ve zahmetsiz bir hayaa sergilemesi, ulaşım i mka nlarında­

ki rahatlık, h aberl eşme imkanlarınin iyi olması insanları şehre çeken


öğeler arasında yer alır. Ayrıca insan niteliğinin farklılığı, çeşitli değer .

yargılarının bir arada harmonize edilmesi bazı insanlarda kente yönelik


bir özlem ' kamçılamıştır. Hele kentin dış görünümü ve dışa yönelik
ilişki biçimleri, çalışma yaşamı ayn bir etmen olarak sayılabilir. 153
İlerde değinileceği gibi işgal edilen toprakların işgalcilerin

lehine sonuçlanması, yasal düzenlemelerin bu doğrulruda yapılması ve


politikacıların bu durumu destekler nitelikteki tavırları . :~ehirlerin çeki-
ciliğini artırmıştır.

152) Doğan, s.42.


153) Necmettin Yıldırak, Emine Olhan. "Kırsal Kesimde Genç Nüfusun Tarımsal
Faaliyetlere
Katılımı \'C Kente Göç Etme Eğilimleri" . Ji.ırso/ Sanayi Sempo::;yumu, DPT Yayınları, 1993,
Ankara. s.60.

63
a. Sanayileşme

Şanayileşen toplumlarda kentlerdeki iş imkanları kırsal kesime


oranla daha hızlı artmıştır. Kentlerde Çeşitli alanlarda çalışma imkanJan-
nın olması bir kentleşme sebebi iken aynı zamanda kırdan kente göçü
özendirici veya göç ihtiyacı doğuran bir çekici nedendir.
Nüfusun büyük kentlerde toplanması, buraların sanayi · merkezleri
olmasındandır. Ülkemizde de sanayinin büyük kentlerde yoğunlaşması

ya da sanayinin kurulmasıyla oraların sonradan büyük kent olduğu

gözlenmektedir. Kentler işgücü talebine paralel olarak iş imkanları

sağlamakta ve kentlere olan göçü bir oranda haklı kılmaktadır. Böylece


büyüyen kentlerde hizmet kollarının da sanayileşmeye paralel olarak
gelişmesi doğaldır. 154

Sanayileşme,_ bir memleketin kurmuş olduğu imalat sanayi ol-


mayıp, tüm ekonomik yapısında görülen köklü değişimdir. Bu deği­

şim, işbölümünün yaygın hale gelmesi, mal ve hizmetlerin mübadelesi-


nı sağlayan para ekonomisi ve dağıtım sistemi anlamını taşımaktadır. 155

Türkiyenin sanayileşmesi Osmanlı İmparatorluğundan beri geliş­


me göstermiştir. İmparatorluk döneminde harp sanayi, dokumacılık,
gıda, ağaç gibi sanayi kuruluşları batıdaki kadar olmasa da me,·cuttu. 156
İmparatorluktan kalan sanayi birikimi üzerine, Cumhuriyetin ku-
rulduğu ilk yıllardan günümüze önemli sanayi yatırımları yapılmıştır.

Bu yatırımlar belli alanlarda ve belli dönemlerde devlet tarafından

yapılmıştır. Özel kesimi özendirmek ve yerli sermayeyi harekete geçi-

rebilmek için 1927 yılında ~ıkarılan "Teşviki Sanayi Kanunu11 nun, iste-
nilen amacı gerçekleştirmede çeşidi nedenlerle başarılı olamaması

154) Yıldırak, Olhan, s.60.


155) Mehmet İshakoğlu, Cumlruri.uılt Boşlo:yan Sanoyiltşmt Hortlttltri. Doğu AnadfJlu,
Erzurum, 1976.s.7.
156) Geniş bilgi için, bkz. A.Gündüz Ökçün Osmanlt Sanoyi, A.0.S.B.F. Yay. Ankara. 1970,
ss.13-17 ayrıca, Necdet SeYinç Osmanltlnr'da SosyfJ-EtfJnomik Yapı. İstanbul, 1978, ss.137-145.

64
sonucunda 157 devlet temel sanayi kuruluşlarını gerçekleştirmek için bir
plan yapma ve bu plan çerçevesinde yatırım yapma zorunluluğu hisset-
miştir. Bunlar arasında dokuma, kağıt, seramik, ve kimya endüstrileri
başta gelir. Hatta devlet kimi sanayi kuruluşlarını, ekonomik karlılık
ölçütünün bile dışına çıkararak, Anadolu kasabalarına kurmuştur. 158

1927 yılında yapılan sanayi sayımının sonuçları o tarihte en küçük


esnaf atölyelerini de içine almak üzere Türkiye'de 65.245 sanayi işlet­

mesi bulunduğunu ve bu kesimde 256.855 kişinin çalıştığını göstermiş­

tır. Bu kuruluşlardan %90.8'i, 10 ve daha az işçi çalıştıran kuruluşlardır.


Oysa 1950 yılında sanayi işletmeleri sayısının 98.828'e, bu işletme­

lerde çalışanların sayısının ıse 2.353.994'e yükseldiği ve bunların da


ancak %2.2'sinin büyük sanayi kuruluşu niteliğinde olduğu görülmek-
tedir.
1959'da yapılan Sanayi Envanterine göre sanayi işletmelerinin

sayısı 11 O bini geçmiş, çalışanların sayısı ise 705.893 olmuştur. 1964


Sanayi ve İşyerleri sayımı, sayının 160.771 'e, çalışan sayısının ise 649.472'ye
yükseldiğini göstermiştir. Bunlar içinde büyük işletmelerin oranı %18.7'dir.
Sosyal Güvenlikle ilgili yasaların uygulandığı işçi sayısı, 1970 yılında

1.250 bin' e, 1981 'de 2.2 milyon, 1986 yılında 2.8 milyona yaklaşmıştır. 159

Tablo-9: Türkiyede'de Sanayi Kesimi Bileşimi (1962-1989) (%)

1962 1967 1972 1978 1983 1984 1989

Madencilik 3. 1 3.6 6.0 4.0 4.0 4.0 4.0


Enerji 2.5 3.1 3.2 4.0 4.0 5.0 5.0
Yapım Sannyj 94.4 93.3 93.1 90.0 92.0 91.0 91.0

Kaynak: Nazif Kuyucuklu. Türkiye İktisadı, ist. 1993 s.381.

157) Kuyucuklu, TürJ;ye lhisodt, s.387.


158) Keleş. Kentleşme Pulitilost, s.34, Dc:\•letçi dönem olarak nitelendirilebileceğimiz 1927-1950
döneminin Sanayi ile İlgili Gelişme Hakkında Geniş Bilgi İçin bkz., Kuyucuklu, Türkiye
İktisadı. ss. 387 389.
159) Keleş, Kentleşme Pulitilost, s.35.

65
Tablo-9'da görüldüğü gibi ülkemizde 1962'de 5 94.4 olan yapım sanayı,

1989'da %91 'e düşmüş olmasına rağmen sanayı kesiminde yapım sanayi
ağırlığını muhafaza etmektedir.
Bununla birlikte çalışan nüfusun sanayi kesimindeki payı küçüktür.

Tablo-10: Çalışan kesimJerin nüfusa göre dağılımı

1955 1960 1970 1980 1990

Tnrım 77.4 74.4 68.4 56.0 49.3


Sanayi 8.0 9.5 11.5 15.2 15.5
(İnşaat sektörü dahil)
Hizmetler 8.6 l 0.5 20 .9 28.9 35.2
Belirsiz 6.0 5.3 0. 2 0.1

Kaynak: Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası Ankara, 1990. s.34

T ablo-lO'da görüldüğü gibi l9SS'den bu yana tarım kesiminde çalı­

şan nüfus sistemli olarak düşüş eğilimine girerek %77.4'den 1990 yılın

da %49.3'e düşmüştür. Bununla birlikte sanayi ve hizmetler sektöründe


çalışan nüfusu ile birlikte alındığında sürekli bir artış eğilimi göster-
mektedir. 1950 yılında bu iki sektörde çalı şanl arın oranı %16.6 iken,
1990 yılında bu oran %50.7'ye çıkmıştır. Bu durum tarım kesiminde
meydana gelen düşünün hizmet ve sanayi sektöründeki istihdam artışıy

la dengelendiğini göstermektediı. Sanayi ve hizmet sektöründeki bu


gelişme, kırdan artan oranda kente nüfus akınını göstermektedir.
19. yy'ın ortalarında başlayıp hızlanan sanayileşme hareketi dünya-
da kentleşme sürecini hızlandırmış ve büyük kentlerin oluşmasına

neden olmuşrur. Bu durum şehirlerde büyük nüfus yığılmasına ve


sağlıksız kentleşmeye sebep olmuştur. Ayrıca toplumsal bünyede bü-
yük çaplı sosyo-ekonomik değişiklikler görülmüştür. 161

160) 1950'lerde % ıO olan sanayinin GS~Dl içindeki payı ı99ı 'de %30'a yükselmiştir. Bu
gelişimin milli gelir düzeyine yansım1Sıdır. Geniş bilgi için bkz. Haydar Tuncer, "İkibinli
Yıllarda Tarıma Dayalı Sanayiler için yeni Alccrn:ıtifler" Kırsol Sottll)'İ StmpozJumu DPT.
Ankar;ı, 1993 s16 .
161) Ergün Gürpınar, Çrt:rr Sorun/im Dm .1\ 1Jtlnn.. 1.ü SBF. İstanbul, 1982, sı28.
0

66
Türkiye'de sanayi kuruluşlarının hemen hemen hepsi büyük kent-
lerde veya küçük kentlerde kurulmuş ya da kuruldukları kasabaları kısa

sürede büyükçe bir kent durumuna getirmişlerdir. İstanbul . sanayii


kendine çeken büyük kentlere; Karabük, Ereğli, Batman, Kırıkkale,

Seydişehir gibi kentler ise sanayinin kenleştirdiği kasabalara örnektirler.


b. İş İmkanlarının Artması ve Hizmet Sektöründeki Gelişme
Sanayi kuruluşları emek talep etmekte ve iş imkanları sağlamakta;

dolayısıyla bulundukları kentlere olan nüfus akımlarını ancak o ölçüde


haklı kılmaktadır. Ama nüfusu, mutlak ve göreceli olarak en hızlı artan
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Diyarbakır gibi kentlerimizde

çalışma olanaklarının sanayiden çok, hizmet kesimi içinde yer aldığı

görülmektedir. Büyüyen kentlerde hizmet dallarının da sanayi kesimi-


. -
ne paralel olarak gelişmesi normal ve olağandır. 162
Büyük kentlere göç edip yerleşenlerin çoğu iş edinmek ıçın gel-
mişlerdir. Diğer sosyo-psikolojik nedenler bundan sonra gelir. Nitekim
İstanbul'da Çağlayan gecekondu semtinde yapılan bir araştırmada bu
bölgeye göç edenlerin o/c37'si iş edinmek için geldiklerini söylemekte-
dirler.163
Büyük kentlerimizde, resmi ka·ynaklara göre, normal ölçülerin üstüne
çıkan bir "açık işsizlik" bulunmaktadır. Yalnız bu abartılmamalıdır. Kente
gelenler, işsiz kalmaktan çok herhangi bir işte çalışma imkanı bulduk-
larında çalışmaya başlamaktadırlar. Daha iyisini, kazançlısını, verimlisi-
nı tercih şansları yoktur.1M
Hızlı sanayileşmeden kaynaklanan bir kemleşmenir;, köydeki gizli
işsizliği kentlere taşınmaması olarak nitelenmesi önemli bir gerçeği

yansıtmaktadır. Yapılan bir araştırmada gizli işsizlik oranının %17.3'e

162) Keleş, 100 S(Jruda Şrltirlqmr. Konut t:t Gtrtlondu ....s.35.


163) Giritlioğlu, s.33.
164) Keleş, 100 S(Jruda Şrltirleşmr. Konut tJr ... s.200..201.

67
yükseldiği ifade edilmektedir. İstanbul, Ankara gibi büyük kentleri-

mizde, hizmet kesimlerinde, at arabacılığı, hamallık; ayakkabı boyacılığı,

apartman kapıcılığı, simitçilik, eskicilik, çöpçülük gibi marjinal hizmet


türleri yaygınlık göstermektedir. 165
Özellikle seyyar satıcılık ve işportacılık hizmet sektörü içinde
büyük şehirlerde çok önemli bir yer tutar. Seyyar satıcılığın diğer bir
yönü, tıcarı işlerle uğraşan esnafın aleyhine haksız rekabet yapmasıdır.

Vergi, kira, elektrik, su gibi sabit maliyetleri ödemek zorunda olmadı­

klarından dolayı, sattıkları eşyaları mağazaların perakende fiyatlarından

çok daha düşüğüne verebilmektedirler. Bu işin karlılı ğını görenler


büyük şehirlere akın etmektedirler. "İstanbulun taşı toprağJ altın"
sözü aslında seyyar satıcılıktan elde edilen kazancı kasd etmek için
kullanılmıştır.

Nitekim 1969 yılında İstanbul Ticaret Odası tarafından hazırlanan


İşportacılık Kanun Tasarısının gerekçesinde daha önce bahsedilen
olumsuzlukları dile getirip olayın görülmeyen boyutlarını da gözler
önüne sermektedir. Göçün ve buna paralel olarak günümüze benzer ge-
cekondulaşmanın yaşandığı dönemde kaleme -alınması tasarıyı daha da
anlamlı kılmaktadır. Özet olarak tasarı şöyledir.

Çoğu azgelişmiş ülkelerin büyük şehirlerinde işportacılık görül-


mektedir. Köy topraklarının doyurmaması, göç olgusunu gündeme ge-
tirmekte ve bu durum, büyük şehirlerin gecekondulaşmasına neden ol-
maktadır. Gecekondularda oturanların vasıf kalitesi az olduğundan bir-
çoğu meslek olarab: işportacılığı seçmektedir.
... İşportacılara mal satan sanayiciler ve imalatçılar bu satışları fa-
turasız yapmaktadırlar. İşportacılar da günlük gelirleri hayli yüksek
olduğundan cazip olmakta, üstelik vergi de vermemekte veya götürü

165) a.g.c: s.36.

68
vergiye tabi olmaktadırlar. Bu n·edenle büyük şehirlerde işportacıların

her geçen gün arttığı görülmektedir.


İş1er o noktaya gelmiştir ki, işportacıJarı finanse eden~ onları istih-

dam eden bir sınıf türemiştir. Bunlar işportacıları finanse ermekte ve


hatta imalatı işporta piyasasının talep ve temayü1llerine göre ayarlamak-
ta dırlar. Parça tabir edilen ve işportacı ile bu tip imalatçı arasında bir
nevi komisyonu olan kimseler vasıtasıyla işportacıya mal gönderilmek-
tedir.
İşportacılar perakende satıcılarla haksız rekabet ermekte, kalite-

siz mal satmakta etiket oyunlarıyla ithal mal yerine yerli malları satmak-
tadırlar.

Tasarı, İşportacılığın tarifi, çahş~a karnesi, komisyonlarhırı, cezaı

müeyyidesi, ve yükümlülükleri içermekte olup 18 maddec;len müteşek­


kildir .16 6
Görüldüğü gibi 1966 yılındaki şartlar günümüz ıçın geçerlidir.
Büyük şehirlerimizin yolları, kaldırımları meydan ve park yerleri kırsal

alandan kopup gelerek işportacılık yapan insanlarla doludur.


İşportacılık önlenemediğinden, kırsal ·alanlarda işsiz olan kişilere bü-
yükşehirler, geçi.n ebilmek için daima bir ümit kapısı olmaktadır. Bu
durum göçü teşvik etmektedir.
c. Arsa Spekülasyonu, Ucuz Konut ve Rant
Sanayileşme hareketlerinin plansız bir şekilde yapılması sonunda
büyükşehirler birer sanayi merkezi haline gelmiş ve bu şehirlere yurdun
çeşitli köy ve kasabalarından kütleler halinde işçi hareketi başlamıştır. 167

166) İTO, İŞPORTACILIK KANUN TASARISJ, YA\lNIN NO 224 ISTANBUL 1969 S.12,
167) Ucuz emeği ekonomiye kam~ndan dolayı sana~inin gelişmesinde önemli bir faktör olduğunu. bu
· öz.ellikle 1950'lerde \llkenin gelişmesinde önemli bir faktör olduğunu, bununda özellikle 1950"1erde
ülkenin kalkınmasıa gecekonduda yaşayanlann katkıda bulunduğunu savunanlar. vardır. Geniş bilgi
için bkz. Şenyapılı, ss.199-200.

69
'
Bir taraftan şehirlerde halihazırda mevcut olan mesken darlığı, diğer

taraftan sanayileşmeye paralel olarak işçi meskeninin diğer bir ifade ile
ucuz mesken mevzuunun ele alınmamış olması sebebiyle, şehirlere

doğru olan bu işçi akımı sonunda aldığı ücretle kiralayabilecek mesken


bulamayan işçiler umumiyet1e şehir dışına ve işyerine yakın mahalleler-
de hazineye, belediyelere ve şahıs arazileri üzerine gecekondular inşa

etmişlerdir. 168

Gecekondu .yapmanın temel amacı, göçen kimsenin satın alma


gücü çok sınırlı olduğundan, imkanlar dahilinde elde edilebilecek bir
konut sahibi olmaktır. Konutun ucuzluğu, herşeyden önce, yapıyı ya-
panın kendisi, arkadaşları ve akrabalarınca sağlanan karşılıksız emek
kullanılarak ücret ödenmemesi, yasal düzenlemelere uygun bir yapı

ınşaa etmek için resmi kurumlara ödenmesi gereken meblağın ödenme-


mesı gibi avantajlarla sağlanmaktadır. İkinci tasarruf kaynağı, buluna-

bildiği ölçüde ucuz ve dolayısıyla düşük nitelikli yapı malzemesi kul-


lanmaktır. Üçüncü ve önemli bir tasarruf kaynağıda, konutun üzerine

yapılacak arsa için hiç para ödememek ya da "normal" sayılmayacak

kadar az para ödemek imkanlarıdır. 169


Genelde inşa edilen gecekonduların arsaları için para ödeme duru-
mu, arsa sahibi olanlara (devlet ve vakıflar) değil, mafya türü örgütlenen
kişilere yapılmaktadır. Zaten yeni sanayileşmeye başlayan ülkelerde
gecekondulaşma hareketinin olması, kentlerde bulunan iç ve dış güçlerin
varlığı ve bunların kentlere aşırı yüklenmeleri zabıta tedbirlerini aşan bir
gücün oluşmasını sağlamışl~dır. Bu güçler sayesinde ülkemizde genelde ı/,

büyük kentlerde gecekondular apartkondular haline gelmiştir.


Günümüzde görülen bu harekete, geniş ölçekli arazi yağması,
mafya türü örgütlenmeler ve bunların terör odaklarıyla kanıtlanmış bağ­
.168) Gencay, s.7.
l 69) Kıray, s.363.

70
lantıları ve işbirliğini doğururken, bunun sonucunda büyükkent gerçeği

üzerinden sağlanan rant gelmektedir.1i0


Konuyu daha somutlaştırabilmek için İstanbul Ticaret Odası tarafı­
ndan düzenlenen "Hızlı Nüfus Artışının Sosyo-Ekonomik ve Çevresel
Sorunları" konulu seminerde konuşan Boğaziçi Üniversitesi öğretim
üyelerinden Prof. Dr. Kriton Cueri, İstanbul'un Boğaza nazır Armutluk
semtiyle ilgili ilginç bir hatırasını nakletmektedir.
1989 yılında kendisine öğrencileri tarafından l S milyon lira karşılı

ğında boğaz manzaralı bir gecekondu yapabileceklerini ileriki yıllarda

bir apartman dikebilecek şekilde arsanında geniş tutulacağını bu konu-


da bir problem çıkmaması için mafya ile gerekli bağlantıların kuruldu-
ğunu söylemişlerdir. Hı

Teklif edilen İstanbul'daki Armutluk kpyünde alınteri karşılığı


kazanılan para ile değerini vererek bir arsa alıp üzerine bina yapmak
adeta imkansız olmasına rağmen, mafya türü örgütler bu bölgeyi talan
etmişlerdir. Hatta zaman zaman güvenlik güçleriyle çatışmalar bile
olmuştur. 172

Diğer yandan gecekondu bölgeleri başlangıçta kentlerin dışın da


fakat kent çevrelerinde oluşmuştur. Göç ve benzeri nedenlerle kentleş­

menin hızla artması bu bölgeler zamanla kent merkezlerinde kalmışlar

ve gecekonduların değerleri aşırı derecede artmıştır. Başta yorganını Ye


yatağını sırtına yüklenip büyük şehirlere göç eden gelir seviyesi düşük

bu insanlar, 10-15 yıl sonra başını sokmak için yaptıkları gecekonduların


aşırı diğer kazanması neticesinde, bir anda ekonomik olarak üst gelir
düzeyine yükselmelerine sebep olmuştur.

170) Geni~ bilgi için bkz. ITO İstanbulda Kaçak T:ıpu ve Gecekondu sorununa öneriler, İstanbul.,
ı 993 ss.52-54.
J 71) Kriton Curie, Hızlı .'\Tüfus Artıpnm SfJsyo EloflfJmii t;e Çrt:n:srl SfJrun/on. İTO Yay. İst. ı992 s.52-53.
172) Mafyaya diğer bir örnek Egenin Kaş Yarımadası·nın en güzel yerlerinden liman ağzı me,·kiinde
yöre halkının tanımadığı 13 kişilik ekip gece yaptığı çalışmalarla 3 günde ağaç!an keserek 30 dö-
nümlük hazine arazisini arsa haline getirerek satmışlardır. Milli)•t/ Gazetesi. 6.1.1989

71
Bu durumu İstanbul'da yapılan bir araştırma doğrulamaktadır. 205
ev, 960 nüfus ve 11 geçici levhalı sokağı bulunan :Maslak 1'·faha11esi'nde
üç kuşaktan gecekondulu yaşamaktadır.

Maslak mahallesinin bulunduğu 50 bin m2 'lik alanı yıkıp, bu böJge-


yı metrekaresi 100 bin liradan oto yedek parçacılara satmak ısteyen

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne, mahalle sakinleri karşı çıkmak

istemediklerini belirtmişler ve mahalle muhtarı evlerinin değerinin 30-


40 milyon olduğunu, evlerinin bulunduğu bölgenin, belediyenin par-
çacılara verdiği fiyattan 10 bin TL fazlasını vererek 5.5 milyara talip
olduklarını söy]emişcir. l i3 Bu durumun yaşandığı tarihte 1$'ın 2000 TL
olduğu göz önünde bulundurulursa, gecekonduya sahip olmanın karlı

bir yatırım olduğu görülmektedir.


Öte yandan iskan bölgeleri ile endüstri bölgelerinin bir ilde veya
bir bölgede birbirinden kesin olarak ayrılmadığı hallerde, endüstrinin
yüksek satın alma gücü dolayısıyla arsa ve arazi fiyatları yükselmekte,
mesken yapımı maliyetleri de buna paralel olarak artmaktadır. ı; 4 BöYle-
ce imara açık bölgelerde arsa spekülatörleri tarafından bu tür yerler
kapatılmakta, kentin genişlemesi ile bu yerlerin değeri bir anda yüksel-
mektedir. Kamunun bunları önlemeye yönelik (spekülatörlerin karını
kıracak) ciddi önlemler (arsa üretimi gibi) almadığından kente göç edip
kıt kanaat geçinen insanlar bannma ihtiyaçını karşılayabilmek için hazine
arazilerine yönelmekte ve buralarda konutlar inşa etmektedir.
Gecekondulaşmaya sebep olan diğer bir neden de kiraların yüksek
olmasıdır. Büyük şehirlerde nisbeten büyük sermaye yatınını ile inşa
edilen binaların kiraları da yüksek olduğundan, mahdut gelirlilerin bu
kirayı ödemeleri mümkün değildir. Kira bedelleri ile ilgili bir takım
173) Perihan Çakıroğlu, ,iloslol: Alohollcsi Anqttmıası, Araştırma- İnceleme, 9 Man 1989 Milliyet
Gazetesi,
174) Tuna, s.20.

72
yasal düzenlemeler yapılarak kontrol altına alınmaya çalışılmış ise de
başarılı o]unamamış "hava parası" ı 15 denen ve istediği kira miktarını

elde etme imkanını veren bir olgu ortaya çıkmıştır. Kira bedellerindeki
bu durum bir çok kimseyi gecekondu yapmaya sevketmiştir. 1 i6

3. GECEKONDU TİCARETİNİN YAYGINLIK KAZAl\~fASI


Gecekondulaşmanın bir nedeni de gecekondu ticaretidir. Taşı

toprağı altındır düşüncesiyle büyük şehirlere gelen insanlar en karlı

yatırımı gecekonduya sahip olmakta görmektedir.


Büyükşehirlere gelenler bir gecekondu arsası ele geçirdiklerinde
yakın bir gelecekte. bu arsadaki değer artışı dolayısıyla büyük bir
servete sahip olmaktadırlar. En azından bu arsaya yüksek katlı binalar
yapıldığında arsa sahibi olarak mevkiye göre %40-60 arasında değişen

bir hisseye sahip olabilmektedir. Bu da Anadolu'da ış bulmakta güçlük


çeken insanların göç hevesini kamçılamaktadır. ı n
Bu düşünce gecekonduları bir ticaret vasıtası o]arak kullanıl masına

yol açmış, bazı kimseler ailesini ve kendisini barınma ihtiyacını karşıla­


ması için d eğil, satmak ya da kiraya vermek için gecekondu yaparak,
konut pazarına sunmak suretiyle, gelir elde etmeye çalışmışlardır. Konut
ticareti dediğimiz bu olay gecekondulaşmayı hızlandırmıştır.

Gecekondu yapımı, ticarete konu olması bakımından üç ayn özel-


liği olan döneme ayrılabilir;

Birinci dönem, 1960 öncesi devreyi kapsar. Bu dönemde gecekon-


dunun kiralandığı nadiren görülür. Aileler kendi güç ve emekleriyle
yaptıkları gecekonduda otururlar.

175) Aşınderecede yükselen kiraların 1939 yılında Milli Koruma Kanunu ile dondurulmasıdır. Ama bu
önlem spekülatörlerce: derhal bir kazanç kaynağı haline dönüştürülerek "hava parası"nın onaya
çıktığı belirtilmektedir. Bu konu ve 5020 .sayılı yasa ile ilgi,lidir. Geniş bilgi için bkz. Şcnyapılı
ss.68-94.
176) Gencay, s.7.
177) Eroğlu Veysel, lstanbul'da Şehirleşme ve Çene..., s.J.

73
İkinci dönem olan 1960-1970 arasında gecekondu, sahibini emek
gücünden yararlanılarak yapılmak~ ancak kiraya verme oranı yüksel-
mektedir. Bir başka deyişle, bazı gecekonducular birden çok gecekon-
du yaparak, kendi ihtiyacından fazlasını kiraya vermektedirler.
Üçüncü dönem, 1970-1980 arasıdır. Gecekondu yapım süreci, tümüyle
ticarileşmiş, yoksul kitle için arsa sağlayıp, yap ı gereçlerini bulan ve
gecekonduyu inşa eden, bunları satışa su nan "gecekondu firmaları"

türemiştir. Bu dönem, gecekondu yapımının ticarileşmesinin en son


aşaması olarak nitelendirilmektedir.U8 1980 sonrasından günümüze ge-
cekondu laşmanın temelinde ticari bir anlayışın yerleştiği görülmektedir.
C. POLİTİKANIN ROLÜ
Geleneksel demokrasilerde politikacılar söz ve hareketlerinde akıl

ve mantık kuralları yanında oy alma kaygısını da egemen kılarlar. Köy-


den kente göçün başladığı 1945-60 yılJarı arasında, parlamentoda ve
yere] yönetimlerin türlü organlarında görev almış politikacılar, gece-
kondu olgusu karşısında özendirici, koruyucu bir turum içine girmişler­

dir. Bu tutum, politikacıların hazineye, belediyelere ve öteki kamu


kuruluşlarına ait arsalar üzerinde yapılmış bulunan gecekonduları bir
"oldu bitti" saymalarınd~, düzensiz ve amaçsız bir şekilde tapu dağıtarak

onları yasallaştırmalarında tam anlamını bulur. Politikacılar, gecekon-


dulu seçmene hoş gözükebilmek için toplum yararıyla bağdaşmayan her
türlü vaadi yapmakla yarış içine girmişlerdir. 179
Tapu dağıtım törenlerinin tantanalı ve görkemli yapılması gece-
i. konducuları adeta özendirmektedir. Dürüst, yasalara saygılı vatandaş­

larla alay edercesine yapılan bu törenler, hiç şüphesiz gecekodulaşmayı

hızlandıran bir amil olmaktadır. Bu törenler "bir keı gecekondu yapıldı

178) Keleş, 100 soruda gectl:ondu. ss.211-ZJZ.


179) a.g.c s.2 12.

74
mı, nasıl olsa sonradan tapusunu almanın bir yolu bulunacaktır11 inancını
güçlendirecek, bu tür mesajlar ise köylerden kentlere olan nüfus
akınlarını hızlandıracağı gibi kent içinde yaşayanlar için servet edinmek
maksadıyla gecekondu işine girmesine neden olacak böylece gecekon-
du yapımı hızlanarak devam edecektir. 180
Politikacılar, yapılmış gecekonduyu ya s allaştırma yolunu seçer-
ken , bir yandan da, yapılması yasaklanmış bulunan gecekonduların

yapımına göz yumulmasına yardımcı olmuşlardır. Bunun bir sonucu


olarak, ister parlamento seçimleri, ister yerel seçimle~ olsun, bu seçim-
lerden önceki gelen günler, hatta aylar Türkiye'de gecekondu yapımı­

nın en çok hızlandığı dönemler olmuştur. Devlet, hükümet ve siyasa]


partiler gibi Anayasa] kuruluşlar, gecekondu konusunda vatandaşların
. -
karşısında çifte kimlikle çıkmaktadırlar. Şöyle ki, bir yandan gecekondu

yapımı yasalarla yasaklanırken, öte yandan da, partizan bir kimlikle,


gecekondu sorununun sömürü konusu yapıl masına göz yu mulmuş­

tur.181 Çifte standart diye nitelendirilebilecek bu durumun misalleri


seçım öncesindeki basın incelendiğinde çok iyi görülür.
1951 yılında Celal Bayar ve Adnan Menderes İstanbul Valiliğini
zıyaret ettikleri zaman Celal Bayar, gecekonduları sosyal ve ekonomik

zaruret sonucu oluşan yapılar olarak niteleyerek, gecekonduda oturanla-


ra yeni mesken temin edilinceye kadar yıkılmaması gerektiğini söyle-
miştir. Fakat bu dönemde çok sayıda gecekondu nun yıkılması karar ve-
rilmiştir. Buna mukabil yıkılan gecekondu sahiplerine bir yer gösteriJ-
me mi şti r .182
1950 yılındaki Menderes Hükümeci zamanında gecekondulara politik
yatırım dönemi açılmış cır. 1951 yılında :M ecliste Bütçe görüşmeleri
180) Keleş, \'a,·uz Fehmi, Geray Cevat, Şenfrri/il Sorunlnn (Tygulomn t•e Politilosı. SBF yayınlan.
Ankara 1973 s.654.
18]) Keleş, Jı1t1 Soruda Tzi'rliycör Şenirleş111c t·r Konur.... s.213.
182) 6 Ocak 1951 tarihli \'atan Gazetesi.

75
yapılırken gecekonduların yasal bir statüye kazandırılması konusu tart-
ışılmış ve 1953 yılında ise Celal Gönenç gecekondulara tapu verilmesi
gerektiğini savunmuştur. 183

1960-1965 dönemlerinde gecekondu yapımının vatandaşlar tarafı­

ndan adeta kanuni bir hak olduğu siyasi parti bildirilerinde raslanmak-
tadır.1s4 Oluşan bu hava sonucu olarak 1968 yılında Ankara'nın Karşıya­

ka gecekondu bölgesinde "Başbakan, buraya gecekondu yapılmasını

serbest bırakmış'' haberi yayılmış, bu haber dönemin başbakanının bağlı

olduğu siyasi partinin (AP) Ankara genelindeki %16.5 ' lik oyuna karşıl­

ık bu bölgede %50 oranında oy almasına yol açmıştır. 185


Gecekondu yapımı bir yandan kanunlarla yasaklanırken diğer yandan
kişilerde uyanan bir "af ürnidi 11 gecekondu yapımını adera reşvik etmiş,

buna politikacıların propagandaJarındaki yumuşak , hatta özendirici


yaklaşımları 1980 sonrasından günümüze kadar devam etmiştir.

Bazı siyasi partilerin 26 l\fan 1989 mahalli seçimlerindeki seçım


beyannamelerinde, kaçak yapılara elektrik, su bağlanacağı, kaçak yapı­
lara imar affı çıkarılacağı, biraz daha ileri giderek Belediye tarafından

daha önce verilen yıkım kararlarının kaldırılacağı yer almıştır.

Yine 29 Mart 1989 mahalli seçimleri!lde İstanbul'da Alibeyköy,


Sarıyer, Gaziosmanpaşa Gazi mahalJesi, Anadolu yakasında Sultanbeyil
ve Gebze civarında binlerce gecekondu yapılmıştır.
Buna karşılık seçimlerden sonra belediyerler tarafından bunların
bir kısmı yıkılmaya başlanmıştır. 6 Eylül 1989 günü sepmler dönemin-
yıkımı sırasında
11
de yapılan gecekodulann gecekondu sahipleri siz
bize yapın dediniz, biz de yaptık, öyleyse şim.di neden yıkıyorsunuz ?"

183) Gecekondu ile ilgili bu ve sonraki dönelerde mecliste yapılan tartışmalar tıııklında geniş bilgi için. .
bkz. Şenyapılı, ss. 87-91, 134-14.?.
184) CHP, Cece}ond11 Jfesitn Rot-asını Nostl Çö;,c~. Marmara Matbaası, J%J
185) Keleş, 100 sorudn Tiirli;·rdı Şclıirlqme, Kımuı..... s.114.

76
dedikleri de görülmüştür. Diğer taraftan 1989 yılının son günlerinde
aynı partının belediye başkanı ve parti başkanının törenle tapu dağıttığı

görü Imektedir. 186


Son yapılan mahalli idareler seçiminde, belediye başkan adayları

benzer turnmlar sergilemişlerdir. Gerek TV'de yapılan açık oturumlar-


da gerekse basına . verdikleri demeçlerde, bu konuyu, bazıları muğlak

ifadelerle geçiştirmeye çalışırken, bazıları ıse gecekonduları destekler


tutum sergileyip bu kesime bir takım vaatlerde bulunmaktan çekinme-
mişlerdir.

Bunun sonucu olarak korkunç bir kamu arazısı talanı başlamış,


kaçak yapılar, kat ilaveleri büyük bir hızla devam etmiştir. Bu dönemde
demir, çimento, karaborsa fıatı ile satılmaya başlamıştır. Seçimden sonra
çimento fiyatlarında %30-40'a varan bir düşüş görülm.üştür. Kısaca,

geçmiş seçim dönemlerinde olduğu gibi 29 ~1art 1994 mahalli seçimle-


rine bir iki ay kala adeta "seçim ekonomisi" 'ne benzer bir politika,
uygulanmıştır. Bazı gazeteler bunu "kaçak yapılaşma" politikası olarak
nitelendirmişlerdir. ıs; Bu politika her türlü yapılaşmaya göz yumulan,
kamu görevlilerinin bu tür yapıları ısrarla görmediği, hatta biraz daha
ileri giderek, teşvik ettiği bir politikadır.
Diğer önemli bir husus ise gecekondular, varlıklarını ~oruyabilme­

leri için, gecekondu bölgelerinde yaşayan nüfus ne kadar çok olursa, po-
litik güçleri de o oranda yüksek olmaktadır. Bu sebeple gecekonduyu
ilk yapanlar, buradaki nüfusun çoğalabilmesi için akrabalarını , hemşeh­

rilerini ve tanıdıklarını getirip onlara gecekondu :~:apımında yardımcı ol-


maktadırlar. Bu gelişmelerin sonucunda ise, yönetime gelen idareciler
gidenlerden daha da cömert ·davranıp tapu vererek, b~ bölgelere hizmet
götürerek adeta gecekondu bölgelerini ödüllendirmektedirler. Böylece
ı86) Doğan. s.63.64.
187) AHiii Gnuır 17.3.1994.

77
bu bölgelerin ekonomik değeri de bir kaç senede astronomik şekilde

yükseJmekte ve bu bölge sakinleri kısa zamanda servet sahibi olmak-


tadırlar. Günlük gazete haber]erinde, bu tür gecekondu bölgelerine
hizmet götüren belediye başkanlarından sıkça bahsedilmektedir. 188

2. Gecekondu Affı ile Ugili Yasal Düzenlemeler ve
Tapu Tahsis Belgesi;

Yapı ve denerleme yerkiJerinin çeşidi nedenlerle gereği gibi kul-


lanılmaması sonucunda, kaçak yapıların sayısı gün geçtikçe artmak-
tadır. Bunlara, gecekondu adı verilen kaçak barın aklarda eklenince,
y ıkılması gere ken yapıların s ayısı ülke genelinde her yı l onbinlerce
artış kaydetmektedir. Yasaların gereği gibi uygulanması bunların yıkı­

lmasını zorun lu kıl ar. Ancak, yı kım, gere k türlü baskı kümelerinin
direnişleri gerekse ulusal servetin zarar görmesi nedeniyle, kaçak yapı­

l arın zaman zaman bağışlanması, ımar uygu1ama1arında neredeyse de-


ğişmez bi r kura] olmuştur.

Böylece yasalara bağlı vatandaşlar adeta cezalandınlmış, yasa tanı­


mayanlar ise mükafatlandırı lmış oJmak tad ır.

Geçmiş yıIJarda olduğu gibi, bugün de, gecekon~u sorununun


çözümünü sürekli "af' larda gören bir anlayışın geçerlili ğini koruduğu

dikkati çekmektedir. Bu anlayışın yaygınlık kazanması kaçak yapılaş­

mayı ve gecekondulaşmayı hızlandırmıştır. Özellikle gecekondu olgu-


sunun önem kazandığı 1940'lı yıUardan bugüne çıkarılan her gecekon-
du yasası (1953 tarih 6153 sayılı 1966 tarih 775 sayılı 1976 3290 sayılı
yasalar gibi) çıkarıldığı tarihe değin yapılan gecekonduları kaçak sayı­

lmaktan kurtarmış sahiplerine bağışlamıştır.


Nitekim 1980'li yıllardan sonra çıkarılan gerek 2805 sayılı yasa
gerekse 2981 sayılı yasa birikmiş gecekonduların bağışlanmasını amaç-

188) Doğan, ss.64-65.

78
lamışlardır. Her iki yasada da 2 Haziran 1981 tarihinden önce yapılmış

bulunan gecekonduların bağışlanması öngörülmüştür. Belirtilen tarih-


ten sonra yapılan gecekondular yasak kapsamına alın mıştır. 189

2981 sayılı Gecekondu l\·1evzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak


İşlemlerle İlgili Yasa, 190 gecekondu sahiplerine, aftan yararlanabilmek
ıçın, yasanın çıkrığı tarihten itibaren 6 ay içinde belediye sınırları içinde
belediyelere, dışında ise valiliklere başvurarak bir değerlendirme sonu-
cunda tapu isteme hakkını vermektedir. Yasa, tapu verebilmek için
kamuya ait araziler üzerindeki gecekonduların, bedelleri ödenmesi şartıyla

aftan yararlandırılmasını öngörmüştür.. Bunlara, islah edilmeleri gereki-


yorsa islah edildikten sonra ve; islahı gerekmiyorsa, imar mevzuatına

aykırı da olsalar hemen yapı ve kullanma izninin verileceği hükme bağ­

lanmıştır. Başkasının arazisi üzerinde yapılmış gecekondular ise bu


aftan imkanından ancak arsa sahiplerinin muvafakatı ile yararlanabile-
ceklerdir.
Aynca 2981 Sayılı Yasa, kamu tüzel kişilerinin arsa ve arazileri
üzerinde yapılmış bulunan gecekondulara, ilke olarak tapu verilmesini
öngörmüştür. Ancak, imar islah planları yapılıncaşya kadar, tapu güven-
cesi niteliğinde ilgililere "tapu tahsis belgesi" verilmesi öngörülmüştür.

Yasaya göre, bir gecekondu sahibine bu belgenin verilebilmesi için,


kendisinin veya eşinin yahuc reşit olmayan bir çocuğun oturduğu bele-
diye ya da komşu alan sınırları içinde ev yapmaya elverişli arsay~ bir ev
veya apartmana sahip olmaması gerekmektedir. Böylece 1984 yılına

kadar yapflmış bulunan gecekonduları fiili durumdan çıkararak niteliği

tartışmalı hukuksal bir kimliğe kavuşturulmuştur. Şöyle ki; Yargıtay 5.


Hukuk Dairesi tapu tahsis belgesinin gecekondunun· üzerinde bulunduğu

arsanın mülkiyetinin belge sahibine geçmeyeceğine karar vermiştir.

189) Keleş Ruşen, Kenıleşmr P"/İliiost, s.197


190) Doğan. ss.64-65.

79
Ayrıca, Yargıtayın bir başka kararında (1. Hukuk Dairesi) üzerinde ge-

cekondu yapılan taşınmaz sahibini, gecekondu sahibine ileri sürebile-


ceği kimi hakların askıya alınmasından öteye bu belgenin hiç bir hak
sağlamadığı vurgulanmıştır. Ayrıca Anayasa I\fahkemesinin kamunun
yetkilerini özel kuruluşlara geçirilemeyeceği gerekçesiyle imar yasası­
nın ilgili maddelerini iptal ettiğinden özel teknik bürolar aradan
çıkarılmıştır. 191 Bu belgenin hukuksal gücü ve niteJiği belirtilen neden-
lerle son derece tartışmalı olmakla birlikte Cumhuriyet tarihinde gece-
kondu sahiplerinin elde ettikleri bir hukuki kazanım belgesi olması açı­
sından önemlidir. 192
1986 yılında gecekonduların affıyla ilgili yasada yapılan değişiklikle, 193
gecekondu sahiplerine tapu verilmesi işlemleri hızlandırılıp biraz daha
kolaylaştırılmasına çalışılmıştır. 3290 Sayılı yasanın 4. maddesinde,
islah - planlarının yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, onayların ve ilan-
ların yapılmasına, komisyonların kurulmasına gerek kalmaksızın gece-
kondu sahiplerinin adına "tescil" işlemlerinin yapılmasını hükme bağ­

lamıştır. Büyük ölçüde siyasi etmenlerle yapılan bu değişiklikte görül-


düğü gibi, gecekonducuya tapu verebilmek için yerleşik kuralların hiçe
sayılabilmesine izin vermektedir.
3290 Sayılı yasanın 7.. maddesi, hangi yerlerdeki . yapıların yıkıla.­

cağı konusunda da bir takım değişiklikler yapmıştır. 2981 Sayılı Yasada


İstanbul Boğazı kıyı şeridi ve öngörünüm bölgeleri ile Çanakkale Bo-

ğazındaki gecekonduların 1981 yılından sonra yapılmış olanlarının yıkı­

lmasını öngörmekteydi. 10 Kasım 1985 yılından sonra yapılan gecekon-


duların yıkılması ilkesini kabul etmek suretiyle 2 Haziran 1981 ile l O
j.,
Kasım 1985 tarihleri arasında (4 yıl, S ay, 8 gün) yapılan gecekondular-
da bağışlanmış olmaktadır. 194
191) Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarının sonuçları ile İlgili daha geniş bilgi için .bkz. Ce,·det
Genay, Tapu Tahsis Belgesi. lıli/liyeı Gazetesi, Z6.3.J989.
192) Tufan. s.31.
193) Resmi Gazcse. No:19130. Tarih:7.6.1986, Yasa No: 3290.
ı94) l\:eleş. Kmtlc~·mr Politilnsı. s.392.

80
1989 ye rel seçiminden önce gecekonduların tapu tahsis belgele ri dağı­
tılarak meşru olmayan yerleşmeler meşru hale getirildi. Böylece adeta
gecekondulara davetiye çıkarıldı. Bu uygulamalar sırasında ilginç olan
görünüm ise, bu dönemde muhalefet olan partilerin ·uygulamalara ke-
sinlikle karşı çıkmaları olmuştur. Uygulamalara karşı çıkan muhalefet
bir dönem sonra yerel yönetimlerde iktidara geldiğinde aynı uygula-

manın taraftarı olmuştur. Aynı olumsuzluklar 1994 yerel seçimleri önce-


sinde de yaşanmıştır. İktidardaki koalisyon ortakları aralarında gece-

kondu sorunu konusunda ortak bir görüş sergilemeksizin her iki parti
bir birine zıt olan düşünceleri kamuoyuna açıklamışlardır. Bir koalisyon
ortağı seçimlere kadar yapılan gecekonduları yıkmayacağını açıklarken,

d iğer ortak i nşa kampanyası başlatarak gecekondu yaptırma yasağını

aç ı kl amıştır .1 95

Siyasilerin bu tür beyanatlarının da etkisiyle İstanbul'da son on yılda


yapılan kaçak yapılara eşd eğer mi ktarının 27 Mart l 994 yerel seçimle ri
döne minde yapıldığı yetkili kişiler tarafından iddia edilmektedir. 196
Ayrıca Başbakan T ansu Çiller'in, 27 !\fart 1995 tarihinden önce
yapılmış olan gecekonduların ve kaçak yapıların af edilip ve sahiplerine

verilmesi yönündeki çalışmaların başlatıldığı bundan 70 trilyona yakın

bir geJir elde edileceği~ konu iJe ilgili gerekli yasal düzenlemelerinin

yapılması konusunda talimat verildiğini açıklaması, hükümeci oluşturan

koalisyon partileri arasında ciddi tartışmalara sebep olmuştur. Bu uygu-

lamaların mafyaya prim vermek olduğunu, geceknondularda oturanların


%75'i kiracı. olduğundan zenginlere yarayacağını belirten Bayındırlık ve , ·1.

İskan Bakanı Halil Çulhaoğlu uygulamaya karşı olduğunu belirterek

gerekli talimatları valiliklere gö.nderdiğini açıklamıştır. 197


195) İhsan Keleş, "Yerel Yönetimler ve Demokrasi", Haf İş Drrgi$i, Sayı:28.., Ankara Nisan 1994.s.15.
1%) Tuna Bengin'in İsoınbul Büyük Şehir Belediyesi. Boğaziçi imar Mildilrü Mevlilt Kara~ş ile
yaptığı röportaj, Alilliyeı Go:;msi, 9.8.1994., Ankara.
197) Geniş bilgi için bkz. Hiirriyd Gl.l:,l'ttsi, 6.J.ı995 .

81
Gecekondu affının ardındaki düşünce, olup bittiJer sonucunda ortaya
çıkan yapıları yıkmanın ekonomik açıdan ulusal servet kaybı olduğu,

sıyası açıdan oy kaybına sebep olacağı sosyal açıdan ise kaçak yapılarla

kapatılan konut açığının (yıkım sebebiyle) daha da artacağı endişesidir.

Bu açıdan İmar suçunun bağışlanmasında, . sorunun, nedenleriyle


değil, sonuçlarıyla uğraşma çabası vardır. Böyle olunca, her imar affı,

yem imar affının bir başlangıcı, bir nedeni olur. Topluma verilmiş zarar-
ların imar aflarıyla bağışlanması, ilgililerin para ya da hapis cezalarıyla
cezalandırılması, yitip giden değerlerin, topluma yeniden kazandırıl­

masına hiçbir zaman yetmez. Bu nedenle, sık sık İmar suçlarını bağı­

şlayıcı yasalar çıkarmak yerine, kentleşmeye düzenli ve sağılıkı bir


biçim Yererek, imar suçlarını geri dönülmez zararlar vermesini önlemek
-
daha gerçekçi bir yöntemdir. Aksi takdirde sık sık çıkarılan aflar
gecekondulaşmayı hızlandırmakta, var olanlarına yenileri eklenmekte-
dir. Bu durum kanunsuz yapılaşmanın sebebinin adeta yasalar olmasına
sebep olmaktadır.

82
III. GECEKONDULAŞ :MANIN ORTAYA
ÇIKARDIGI SORUNLAR

19SO'lerden sonra hızlanan kı rdan kente göç olayı, kentlerin düze-


nını bozmu ş tur. Plansız eklenen gecekondu alanları kentleri sağlıksız

çevre s orunlarıyla dolu bir yer haline getirmiştir. Bu tarihden sonra


göçle birlikte hızlanan kentleşme olgusu yalnız gecekondu alanlarını

değil, şehrin planlı alanlarını da köhnele ştirmiştir. Çamurlu yo1lar, alt-


yapısı olmayan veya yetmeyen yerleşmeler, çöp birikintileri, gürülrü,
-
sis, duman, koku, trafik tıkanıklıkları ve p lansız kurulan sanayi bölgele-
ri gibi çevre sorunları yörede yaşayan insan ları gerilime sokmakta,
çeşid i hastalıkl arın ol uşmasına neden olmaktadır. Pl ansız, alt yapısız ,.e
kısaca fiziki yerl eşim durumu eksik olan gecekondu bölgelerinde ıse

tüm bu sorunlar daha yoğun bir şekilde görülebilmektedir.


A. ÇEVRE VE ALTYAPI SORUNLARI
1. Çevre Sorunu
Gecekondulaşma altyapı sorunlarından ve doğal çevrenın tahrip
edilmesinden kaynaklanan çevre sorunlarına sebep olmaktadır. Çevre
denince, bireylerin biyolojik, fiziksel ,.e kimyasal faaliyetlerini sürdür-
düğü sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılandığı bir orcam anlaşılmak­

tadır. Eğer bireyler, bu faaliyetlerini yerine getiremiyor veyz-. ihtiyaç-


larını karşılayamıyorlarsa çevre fonksiyonunu yerine getirmiyor demek-
tir. Çevre sorunu olarak tanımlanan bu duruma daha Ço.k azgelişmiş

ülkelerde rastlanmaktadır. 198

198) Gürpınar, s.111.

83
Çevre sorunlarının günümüzde büyük boyutlara ulaşmasının önem-

li nedenlerinden biri, nüfus yoğunluğudur. İnsanların yoğun olarak ya-

Şadıkları yerlerde daha çok görülen çevre sorunları planlı gelişen alan-

larda az, plansız gelişen alanlarda ise daha çoktur.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde şehirlerin plansız olduğu

kadar aşırı derecede nüfus ve alan olarak büyümesi çevre sorunlarını

körüklemiş, b_ü yük boyutlara ulaşmasına neden olmuştur. 199 Ayrıca bü-

yük kentlerde görülen ve kent nüfusunun önemli bir kısmının yaşadığı

gecekondu bölgeleri çevre sorunlarını arttıran yerleşim alanlarıdır.

a. Doğal Çevrenin Tahribi


Gecekondulaşmanın çevre açısından en olumsuz etkisi doğal gü-

zellikleri ve yeşil alanları ortadan kaldırmasıdır. Şehirlerin çevresini

kuşatan ve kentin akciğerleri diye nitelenen yeşil alanlar gecekonducu-

lar tarafından tahrip edilmektedir. Gecekondu türü kaçak yapılaşma

şehrin dışında ve şehrin çevresinde kendini gösterdiğinden doğal yapı

ve yeşillikler tahrip edilerek bu tür yapılar inşa edilmektedir. Bunun

örnekleri çoktur. Sit ve koruma alanlarındaki ağaçlar kesilerek açılan

arazilere kaçak yapılar yapılmaktadır. İstanbul boğaz şeridi ve Çanak.ka-

le boğaz görünüm alanları, Ege kıyıları, Bursa 'nın Uludağ etekleri gibi

bölgeler bu tür yapılaşma örnekleri ile doludur. Sadece İstanbuJ'un

boğaza nazır alanlarında gecekondu dahil 3 bin kaçak yapı için yıkım

kararı verilmiştir. Aynı şekilde Çanakkale boğazına asma köprü yapıla­

cağı söylentilerinin de etkisiyle boğaza hakim tepelerdeki (Güzelyalı,

Koper, Sarıcaeli, Dardanaş gibi) yeşillikler yok edilmekte · ve hazine ara-

zileri talan edilmektedir. .M evcut yasaların yetersiz kalması yüzünden

199) Çccincr. s.258.

84
yıkım kararları uygulanamamaktadır. 201
Neticede zaten yok olan kent

içindeki yeşil alanlara kentin dışındaki gecekondu bölgeleri de eklen-

mektedir.
b. Su Kaynaklarının Kirleplmesi
Gecekondulaşmanın ortaya çıkardığı çevre sorunlarından biri de su
kaynaklarının kirletilmesidir. Su kaynakları genelde şehrin dışında ve
şehirden uzak bölgededir. Bu tür su havzalarının kenarında -oluşan

gecekondular suyun kaynaktan kirlenmesine neden olmaktadır. İstan­


bul meslek odaları koordinasyon kurulu üyeleri tarafından düzenlenen
''Su Kaynaklarının Kirliliği ve Çözüm Yolları" konulu basın toplantısın­

da şu görüşlere yer verilmektedir. 0


İstanbul'da yedi su toplama havzası­

nda hızlı bir nüfus artışı yaşanmaktadır. Havzalarda 1985 yılında 190 bin
kişi yaşarken, bu rakam 1993 yılında 670 bine çıkmıştır.Ömerli havzasın

daki nüfus artışı 1980-85 döneminde %46 iken, 1985-1990 yıllan arası­

nda %347'lere çıkmıştır. Su havzalarının kenarındaki yapılaşma gece-


kondu niteliğindeki kaçak yapılardır.

Aynı şekilde endüstri kuruluşları da suyun kirlenmesinde önemli


rol oynamaktadır. 1990 yılında su havzalarındaki endüstri kuruluşu

sayısı 1691 iken, 1992 yılında 2184'e yükselmiştir. Sanayi kuruluşları

atık sularını ya sızdırmalı foseptiklere ya da araziye deşarj etmektedir.


Doğal olarak bu durum İstanbul'un ~an damarı olan gölJerin kirlenme-

olmaktadır.
11
sine neden Nitekim aşın kirlenme yüzünden Elmalı Barajı

1992 yılında İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından devre dışı


bırakılmıştır .202

200) Belediye sınırlan içinde encümen kararı gerekmektedir. Bu kararın uygulanması asgari 60-70 gün
sürmektedir. Belediye sınırları dışında. ise ziliiyer T.b. nedenlerle mahkemeler yıllarca s\iimektedir.
."1illiı'tı Gouıesi 9.8.1994.
201) İst:ı~bul Meslek Odaları Koordinasyon Kurulu Üyelerini Temsilen Eczacılar Odası Bıışkanı ~ieh­
met Domaç'ın basın toplantısı, Z.Omon Go::.Lltıİ, ı2.11.J994
202) \'eysel Eroğlu. /f111t Svyu Koynollarrnın Konmmosr oe Gtliştirilmesi. 1stanbul Kültü~ \"C Eğitim
Derneği, No:ll, İstanbul, ı993, s.6

85
İçm e suyu kaynaklarının korunması ve gelişti rilmesi maksadıyla

bazı yasal düzenlemeler yapılmıştır. 1982 yılında çıkarılan Çevre Kanu-


nu çevre kirliliğinin önlenmesi ve doğal dengenin korunması ile ilgili
genel prensipleri ortaya koymuştur. Bu prensipler arasında su havzaları­

nın korunması da vardır. Kanunun yürütülmesi yönetmeliklere bağ­

lanmıştı r. Gerek 4 Eylül 1988 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak

yürür1üğe gıren "Su Kirliliğinin Kontrolü" Yönetmeliği, gerekse 1981


tarihli İSKİ Kanunu, içme ve kt;lllanma suyunu temin eden havzaların su
kirlenmesine ilişkin bazı planlar ve yasaklar getirmiştir: Su kaynakları­

nın korunması için- havzanın çevresindeki alan dört bölüme ayrılmıştır:


1. Mutlak koruma alanı (MKA), kaynağın kıyı sından itibaren
300 metrelik bir alandır ki getirilen sınırlamal ar 17. maddede düzenlen-
miş-tir. Ö zetle buralarda hiçbir yapılaşmaya müsaade edilmemektedir.
2. Kısa l\1esafe Koruma Alanı (Ia1KA), :MKA'dan itibaren 700
metrelik şeritti r. Getirilen yasaklamalar ve sınırla malar 18. mad dede dü-

zenle nme k t e di r.
3. Orta ;\fesafeli Koruma Alanı (OMKA), KM KA'dan itibaren 1
km'dir. İskan ve Sanayi kuruluşlarla ilgili sınırlamalar 19. maddede dü-

zenlenmektedir.
4 . Uzun l\fesafeli Koruma Alanı (UMKA), diğer koruma alan-

ları dışında kalan su toplama havzasının tümüdür. Konuyla ilgili düzen-

lemeler 20. maddede yapılmaktadır.


İSKİ Genel :Müdürlüğü, su havzaları ile ilgili çıkardığı yönetmelik-

te koruma alanlarını aynı şetilde düzenlemekle beraber sınırlama ve ya-

saklamalarda bazı küçük değişiklikler yapmıştır. 203


Bu yasal düzenlemelere rağmen su koruma havzalarında gecekon-

dulaşma devam etmektedir. İstanbul'da, daha önce belirtildiği gibi,


:?03) a.g.e ss.4-12

86
Elmalı Barajı çevresinde, Ömerli Barajı su toplama havzasında ve diğer

barajlarda yapılaşma hızla devam etmektedir. Yerel yönetimler yapılaş­

mayı önlemeye muktedir olunamamakta, gecekondu halkı ile kolluk


kuvvetleri a·rasında çatışmalara kadar varan tatsız olaylar yaşanmaktadır.

·Nitekim, İzmit Tahtalı Barajı'nın koruma havzasındaki aJtmışdörc ka-


çak yapının yıkımı sırasında konut sahipleri güvenlik güçlerine taşlı

sopalı karşı koymuş, çıkan çatışmada vatandaşlardan bazıları ağır şekil­

de yaralandıklarından hastaneye kaldırılmışlardır. 204

Koruma havzalarında iskanın olması sadece gecekonduda yaşayan­

ları değil kentte yaşayan tüm fertleri ilgilendirmektedir. Günümüzde


İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde şebeke suları gayri sıhhi olduk-
ları gerekçesiyle çoğu kişiler içme suyu olarak kullanmamaktadırlar.
- -
İstanbul gibi bazı büyük kenclerimizde içme sularını satan su istasyon-
larının hızla artması bu durumu kanıclamaktadır.

c. Hava Kirliliği

Çevre sorunları açısından diğer bir husus gecekondu bölgelerinde-


ki hava kirliliğidir. Genelde gecekondu bölgeleri yüksek eğimli alanlar-
da kuruldukları için, eğer yakın çe\Tede havayı kirleten özel bir etken
yoksa, hava kirliliğinden kentin düz Ye çukur alanlarındaki imarlı mahalleler
kadar çok etkilenmemektedir. Topografik yapısı gereği rüzgar almayan
gecekondu bölgelerinde hava kirliliği oranı çok yüksektir. Bu bölge.ler-
de yaşayan kişilerin gelir· seYiyeleri düşük olduğu için bilhassa kış

aylarında kükürt oranı yüksek kalitesiz kömür, çöp atıkları, lastik, odun
gibi yakıtlar kullanılmakta, bu da baca gazını yoğunlaştırıp hr.va kirlili-
ğine neden olmaktadır. 205
Nitekim gecekondu bölgelerinde yapılan bir araştırmaya göre
soba, ısınmak ıçın en yaygın olarak kullanılan araçtır. Sobada kullanılan

204) .ilryd1111 Gazete.si, 3.9.1994


205) Şcnyapılı. s.ı91

87
yakıt türü ise İstanbul'da %41 oranında odun %58 oranında kömür,

Ankara'da %47 oranında odun %49 oranında kömür, İzmir'de %49 oranın
da odun %49 oranında kömür olmaktadır. 206 Bu bölgelerde düşük kalite-
li yakıtlar kulianıldığından hava kirliliğine sebep olmaktadır. (Kemer-
burgazdan getirilerek İsranbul içinde satışa çıkarılan ve hava kirliliğine
yol açan kalitesiz kömürler gibi.) Ayrıca hava kirliliğini azalcan doğal gaz
gibi modern yakıtlar gecekondu bölgelerine henüz girmemiştir.

Bununla birlikte büyük şehirlerimizde son yıJlarda görülen hava


kirliliğinin sebebi, kalitesiz yakıt kullanılması olduğu kadar çarpık

kentleşmenin de büyük etkisi vardır. Gecekondulaşma va kaçak yapı­

laşma yüzünden orcaya çıkan çarpık kentleşme, özellikle kentin hava


sirkülasyonu (gelişi güzel ve plansız yapılanma sonucunda) bozulmak-
tad ır.20; -

2. Çarpık Kentleşme ve Altyapı sorunları

a. Çarpık Kentleşme

1950'den beri nüfusu 100 binin üzerinde olan kentler göç almak-
tadır Kırsal bölgelerden kentlere göçen insanların yerleştiği bölgeler
genellikle belediyelerin yerleşme dokuları dışında kendilerine ait olmayan,
planı, altyapısı harca .. yolu bulunmayan alanlardır. Günümüzde .bu olgu.
hala de,·am ermekte ve benzer özellikler göstermektedir. 208 Birinci çev-
rede yer alan gecekondular (kentin genişlemesi ve yeni ulaşım ağları­

nın ilave edilmesine de bağlı olarak) apartman haline dönüşürken,


çarpık bir yapılaşma olmakta ve genel kent estetiği bozulmaktadır. 209

1984 yılında çıkarılan 3194 sayılı yasa bu bölgelerde Islah İmar Plan
L
çalışmaları öngörmüş ise de, yasa, ıslah deyimiyle mevcut yapılaşmaya
göre plan yapılmasını amaçladığından çarpık kentJeşmeden kurrulmayı

imkansızlaştırmıştır.
206) Yener. Alper, s.ızı.
207) Turgut Engin, ·~irlilik Gündemden Düşmüyor", 7.omnn Gouıesi 13.12.1994.
208) Ayten Çetiner, Krfltleş111r Siirtcifldr Kmıstl Yerleşme Dii::.mi ve OrgoflİZDSJ'Ofl, TÜSES, s.93.
209) İTO. i.~tnflbuldn /\.nçof l'optlaşmo c:r Gecekondu Sorununa Öneriler, İTO yay. İstanbul, 1993, s.1

88
Gecekondulaşma tabir edilen, kaçak ve plansız yapılaşmanın orta-
ya çıkardığı gelişi güzellik çarpık kentleşmeye ve birçok altyapı sorun-
larına neden olmaktadır. Gecekondu bölgelerindeki yapıların plansız

inşa edilmiş olmaları yüzünden onaya çarpık bir görünüm çıkmaktadır.

Sokaklar yeterli genişlikte olmadığı gibi aynı zamanda düzensizdir.


İmar planı olmayan, projesiz ve dağınık olarak yapılan gecekondulara alt
yapı ve diğer hizmetleri götürmek belediyelerin ve devletin önemli bir
sorununu teşkil etmektedir. Bu alanların bir kısmının şehir konumu
itibariyle (özellikle Ankara ve İzmir gibi ilJerde) engebeli araziler ol-
ması yüzünden buralara yol, su, kanalizasyon gibi hizmetlerin ulaştırıl­

ması güç olup, maliyet ·bakımından pahalıdır. 210

Üzerinde durulması gereken hususlardan biri de, kaçak yapıların


inşaat kalitesinin düşüklüğüdür. İmar izni almadan ve imar planlarına

aykırı olarak yapılan gecekondular, herşeyden ·önce bir mimar ya da


inşaat mühendisi planından mahrum olarak yapılmaları nedeniyle kul-
lanışlı ve fonksiyonel değildir. İlave olarak, bu binaları yapan kişilerin

ekonomik durumu iyi olmaması sebebiyle, inşaatlarda kullanılan malze-


melerin kalitesi de düşüktür. Gecekondu tipi yapılarda tuğla yerme
briket kullanılması bunun örneklerinden birini teşkil eder. Diğer kul-
lanılan malzemelerde çoğunlukla TSE standartlarına ulaşmamaktadır.

Bu tür binalar sağlamlık, . yalıtım ve kullanım açısından yeterli kaliteye


sahip değildir. 211
İlk kurulan gecekondu bölgelerine belediye hizmetleri ve
altyapı götürülmüştür. Ancak, bu tür bölgelerde yaşayanlara kentli ol-
duklarını hissettirecek sosyal donatım tesisleri, bunlar için gerekli olan
arsa ve bina temin edilmediğinden götürülmemiştir. Ayrıca bu bölgeler-
de çocukların oynayabileceği çocuk bahçesi, oyun alanlan, spor sahaları

210) Balcı, s.32.


211) Balcı, s.33.

89
v.b. açık tesisler bulunmadığı gibi yeşil ve dinlenme alanlan da yoktur.
Bu sebeplerle gecekondu bölgeleri günümüzde şehir merkezi içinde
kaldıkları halde kentsel organizasyonu tamamlayamamış sağlıksız ve so-
runlu alanlar olarak görülmektedir.212
Genelde gecekondu maha1Jelerinin çevreye ilişkin sorunları zaman
perspektifi içinde olağandışı bir değişmezlik ve süreklilik gösterir. Bu
sorunların 1950 yılı ile 1980 hatta 1990 yılı arasında değişmeyen kaynağı

kentsel altyapı ve diğer kentsel hizmetlerin yetersizliğidir. 213

b. Altyapı Sorunları

1950 yılında gecekonduların en önemli sorunları kanalizasyon, yol,


su, elektrik, altyapı eksikliklerinin yanı sıra, yeşil alan gereksinmesi,
sağlık ve eğitim hizmetlerinin eksikliği idi. Günümüzde gecekondu ma-
-
hallelerine bu hizmetler büyük ölçüde götürülmüş ise de bu kez gece-
kondu mahallelerinin bazı kesimlerinin hala bu hizmetlerden yoksun
olmasının yanısıra hizmetlerin yetersizliği sorun olmaktadır. Bu yeter-
sizliğin iki önemli nedeni, altyapının eskimesi ve kulJanımının başlan

gıçta planlanan ya da düşünülenin çok ötesinde .bir yoğunluğa ulaşması­

dır.214 Gecekondu bölgelerinde su, kanalizasyon, ulaşım, çöp ve benzeri


altyapı sorunları Yardır.

aa. Kanalizasyon
Yapılan araştırmalarda gecekonduluların en çok yakındıkları ve
en başta vurguladıkları konu kanalizasyon proplemidir. Bazı gecekondu
bölgelerinde kanalizasyon buzleri döşenmiş bazılarında ıse hiç döşen­

memiştir. Buzleri döşenmeyen gecekondu bölr;elerinde atık sular gece-


kodu sahiplerinin açtıkları foseptik çukurlarda toplanmaktadır.

Eski gecekondu bölgelerinin .oluşum aşamasında kanalizasyon -:sis-

212) Çetiner, lsıonb11/'da rrrltşim Sorun/on t•e Gereiondu :ilan/an. a.g.m. ,s_.261.
213) Şenyapılı, s.189.
214) a.g.e, s.189.

90
temi olmadığı yapıJan araştırmalarda tesbit edilmiştir. İstanbuJ'daki

gecekonduların 1966 yılında %10'u atık sular. için kanalizasyon, %90'i


ise foseptik çukurlar kuJlanmaktaydı.215 Aynı şekilde Erzurum gece-
kondu . bölgelerinde yapılan araştırmada gecekonduların tuvaletleri ko-
nutun dışında tahta ya da teneke parçalarıyla çevrili derme çatma kulü-
be]erden oluştuğu, bu bölgelerin atık sularının açı.lan çukurlar~ akıtıl
dığı belirtilmiş, belediyelerin kanalizasyon geçirdiği yerlerde ise, gece-
kondu sakinlerinin büyük çoğunluğunun bundan yararlanamadıkları

tesbit edilmiştir. 216

Sonraki yıllarda yapılan gecekondu araştırmalarında atık suları ka-


nalizasyona bağlı olan gecekondu . sayılarında hızlı bir artış görülmekte-
dir. Misal olarak 1980'1i yıllarda Ankara'nın bazı gecekondu bölgelerin-
de yapılan bir araştırmada gecekonduların %98. 7'sinin atık suları kana-
lizasyona bağlı olduğu cesbit edilmiştir. 217 Yine, DPT tarafından üç
büyük kentimizde yapılan araştırmada mahallenin pis suları nereye
atılıyor sorusuna veriJen cevapların dökümü şöyledir:

Şehir kanalizasyonuna diyenlerin oranı İstanbul'da %83.S, Anka-

ra'da %74.4, İzmir'de %84.7'dir. Bu sonuç üç şehirde de %20 civarında


kanalizasyon yetersizliğini ortaya koymaktadır. Pis su ların foseptik çukura
akıtıldığını söyleyenlerin oranı İstanbul' da % 11.3, Ankara 'da %20.3,
İzmir'de %9.8'dir. 218

Kanalizasyonlara ilişkin ş1kayeclerin başında ise sistemin sık sık tı­


kanması ve patlayarak taşması gelmektedir. Sistemin verimli işlememe­

sinin nedenlerinin başında eskime, bağhtntı kanallarının yetersizliği,

pis suların yanısıra yağmur ve bu bölgelerdeki ahırların atık suların bu


215) Fehmi Yanız. "Şehirleşme ve Arsa Sorunlarımız". Şdıirciliğimizin Bozt Özt/.oe Genel SQrunlon (10.
ve J ı. Şehircilik Hafcası Konferansları) A.l\ s.B.F. Yay. No: 318 Ankara, 1971, s.35.
216) Türkdoğan, s.47.
217) TÜBİTAK, Geaiondu oe Gectlondu Önleme Bölgdrrindcki Konutlonn lyileştitilmesi, (Gilneşevler,
Aktepe Örnekleri) TÜBİTAI\ Yapı Araştırmılan Yay. No: 16 Ankara, 1984, s.89.
218) Yener. Alper, s.87.

91
sısteme bağlanması ve boruların yüzeye yakın geçirilmesi gelmektedir.
Bu aksaklıkların sebebi, çoğunlukla sıstem kurulurken belediyelerle
yapılan anlaşma uyarınca kanaJları halkın kazması, belediyenin ise
sadece buzleri döşemesidir. 219 (Bazı bölgelerdeki buzler de gecekondu-
lular tarafından döşenmektedir.) Normalde 2.5 m. derinliğine gömül-
mesı gereken buzlerin 1 m. ve bazı yerlerde daha sığ döşenmesi, yol ka-
litesinin genellikle toprak ve bozuk olması sonucu, yağışlarla birlikte
kanaJlar sık sık patlamakta ve arızalara ·n eden olmaktadır. Kayalık arazi-
ye ise kanalizasyon götürülememekte, atık sular boş arazilere bırakrl

maktadır. 220

Belirtilmesi gereken diğer · önemli bir husus, yoğunluk artışının

kanalizasyon üzerindeki olumsuz etkisidir. Daha çok eski gecekondu


bölgelerinde görülen- bu durum, gecekonduların apartman şekline

dönüşmesi ve bu bölgelerin yatay olarak büyümesi ile oluşmaktadır.

Yoğunluk artışının sistem üzerinde iki olumsuz etkisi vardır. Bunlardan


biri tüketilen suyun artışıdır. Yapılan araştırmalarda kişilerin tükettiği

su miktarı ile üretilen sıvı atıklar arasında yüksek bir korelasyon olduğu

resbit edilmiştir. Örneğin akarsuyu olmayan bir gecekondu kişi başına


günde -20 litre su tüketilirken, aynı konuta su bağlandığında -tüketim., ·
günde kişi başına 100 litreye yükselmektedir. Bu tür bir tüketimin
sisteme getirdiği yük açıktır. Yoğunluğun ikinci boyutu ise mekana
yayılmıştır. Yağan yağmur boş bir araziye homojen bir yoğunlukta düşer

ve toprakta tutulurken arazi konutlarla kaplandığında bu su konutların

dam ve su borularına birikerek belirli noktal.arda yoğun ve hızlı bir


(•

biçimde kanalizayon sistemine ve roprağa girmekte, daha önce belirti-


len nedenlerle, zaten yetersiz ve standartlara pek : fazla . uygun : olmayan
sistem olumsuz yönde etkilenmektedir. 221
219) Şenyapılı. s.190.
220) TÜBİTAK ss 68-73.
221) Şenyapılı, s. 190.

92
Ayrıca, kanalizasyon sistemi olmayan gecekondu bölgelerinde
ıse atık ve pis suların toplanması için açılan çukurlar foseptik nitelik
taşımamakta, özellikle eğimli arazilerde taşma ve sızma yapmaktadır.

Nitekim Ankara'da Altındağ Atıf Bey ve Yenidoğan gecekondu bölgele-


rinde yapılan bir araştırmaya göre bu yörelerin dik ve arızalı bir taban
yapısına sahip olmasından kaynaklanan en önemli alt yapı sorunu atık

suların bertaraf edilmesidir. Kazılan foseptik çukurlardan sular dışarı


sızmaktadır. Yapılan kanalizasyonlar nüfus baskısına dayanamayarak sık
sık patlamaktadır. Ayrıca kanalizasyonun yetersiz olduğu yörelerde ıse

çevrede akan çaylar sıvı atıklara hedef olmaktadır. 222


bb. Su
Son yıllarda kent nüfusunun hızla anması, insanın en önemli ihti-
yacı olan su konusunda sıkıntı yaşanmasına neden olmaktadır. BüYük
şehirlerd e su içmek, çoğu zaman klorlu bir eriyik içerisinde sulandırıl

mış bir ölü bakteri çorbası içmekten başka bir şey değildir. 223 Bu bakım
dan içme ve kullanma suyu büyükşehirlerde çok ciddi bir sorundur. Bu
problem gecekondu bölgelerinde daha da ağırdır.

Yapılan araştırmalara göre bazı gecekondu mahallelerinde su sıste­

mı olmasına rağmen sular çok düzensiz akmakta, mahalleler uzun süre-


lerle susuz kalmaktadırlar. Su sistemi bulunmayan gecekondular · İse

açtıkları kuyulardan veya belediye ya da · özel şahısların tanker v.b.


araçlarla sattıkları sularla ihtiyaçlarını gidermektedirler.224 Bu durum
sonucunda sağlık yönünden ciddi problemlerle karşılaşılmakta ve özel-
likle yaz aylarında çeşitli salgın hastalıklar . yayılmaktadır. Yapılan bir
araştırmada en çok göç alan Güneydoğu illerinden biri olan Diyarbakır'
·da sağlıksız koşullarda elde edilen içme sularının kullanılması .nedeniyle
222) a.g.e ss. 85, 190.
223) 1AN 1. Metlarg,Terc. Ayda Yörükhan. İnsanların Şehrinde Tabiatın Yeri. ~lodem Şehir ve İnsan
Sağlığı, imar ve İskan Bakanlığı Mesken Genci Müdürlüğü Sosyal Araştımu D.liresi. s.4
224) Şenyapılı, s.191.

93
1990 yılından sonra tifo vakaların da görüJcn artış önceki yıllara oranla
5-6 kat fazladır. Bu vakalar daha ziyade gecekondu bölgelerinde görül-
mektedir. Yine Mardin'de görülen aşırı gecekondulaşma altyapı hizmet-
lerinin bu bölgelere götürülmesini imkansızlaştırmaktadır. Bu ilimizde-
ki gecekondu bölgelerinde kanalizasyonlar açıkta akmakta olup, sular
yetersiz ve sağlık k~şullarından uzaktır. İmkansızlıklar yüzünden tan-
kerle dahi' bu bölgelere içme suyu götürülememektedir. Gecekondulu-
lar içme suyu ihtiyacını çoğu kez kendi imkanlarıyla, sağlıksız koşuBar­

da karşılamak zorunda kalmaktadırlar. 225


Yapılan araşcırmalara göre gecekondulaşmanın başladığı dönem-
lerde buralarda yaşayanlar su ihtiyaçlarını daha çok. kuyu sularından

veya mahaJlenin belli yerlerinde akıtılan çeşmelerden sağlamaktaydı.

1961 yılında · Ankara'daki gecekondu mahallelerinde yapılan bir araştır­

mada gecekonduların su ihtiyacını karşılamak için 600'e yakın çeşme

yapıldığı tesbit edilmiştir. 226 Günümüzde abonman açısından incelen-


diğinde susuz gözüken gecekonduların gerçeği yansıtmadığı, çoğu ge-
cekonduların tek bir abonman numarası ile ortak kullanımını sürdüren
konut niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. 22 i Kullanılan suyun temin
edilme şekliyle ilgili üç büyük kentin gecekondu bölgelerinde yapılan

bir ankette şu sonuçlar elde edilmiştir:


Tablo-11 KullaruJan suyun temin edilme şekli

Temin Şekli İstanbul Ankara İzmir


Şehir Şebekesi 91.00 81.20 84.67
Kuyu Suyu 4.65 6.85 0.83
Mahalle Çeşmesi 1.10 4.75 3.75
Tankerle dağıtılan sudan 2.05 . 0.50 ı.• 10.67
Diğer Yolları 1.20 7.70 0.08

Kaynak: Yener, Alper. Grrelond11 Araştımıası, Ankara 1991. s.87.

225) Sedat Laçiner"in Diyarbakır Belcdi~·e Başkanı Ahmet Bilgin ve Mardin Belediye Başkanı Abdulka
dir Tuuşı ile yaptığı röpon:ıj. ~lilliyet 8.8.1994
226) Şenyapılı, s.193
227) TÜBİTAK s.88

94
Tablo-11 'de görüldüğü gibi gecekondularda yaşayan hane halkının İstan­
bul'da· %91 'i, Ankara'da %81.Z'si, İzmir'de %84.7'si şehir şebekesinden
su temin etmektedir.228
Şebeke suyunu içme suyu olarak ku.llanma durumu ile ilgili yapılan

bir araştırmada, gecekondu bölgelerinde oturanların %53'ü şebeke suyunu


içme suyu olarak kulJanmakra, %43'ü ise dışardan satın almaktadır.

Bunların %1.3'ü içme suyunu kuyu suyundan, %1.3'ü kaynak suyun-


dan, %1.4'üde diğer kaynaklardan temin etmektedir. 229
Ayrıca, gecekondu bölgelerinde döşenen su şebeke borularının

standartlara uygun olmaması, yetersiz olması ve rastgele döşenmesi sık

sık arızalara neden olmaktadır. Bazı bölgelerdeki su boruları kanalizas-


yon şebekesinin çok yakınından geçmektedir. Bu durum bilhassa sular
kesilip bilahare geldiğinde oluşan "vakum" neticesinde pis sul a rın ıçme

suyu şebekesinden ıçerı sızmasına neden olmakta, neticede şehrin diğer

kesimlerine giden suvun kirlenmesine de neden olmaktadır. Ayrıca

kanalizasyon sistemi olmavan veya standartlara uygun yapılmayan gece-


kondu bölgelerinde atık sular ıçme ve benzer ihtiyaçların giderilmesinde
kullanılan yeraltı sularını da kirletmektedir. Bu durumun kuyulardan su
ihtiyacını karşılayan gecekondululan özellikle sağlık açısından olumsuz
olarak etkilemektedir.
cc. Katı Atık ve Çöp
Gecekondu bölgelerinde çöpler düzenli toplanmamaktadır. Bunun
nedeni yerleşim yerlerinin yapısından kaynaklandığı gibi (eğim, yol
olmaması Yeya yolların çöp arabaları geçecek genişlikte bulunmaması)

yerel yönetimlerin bu bölgeleri ihmal etmeleri de önemli bir etkendir~

Yapılan araştırmalarda, ana yollar üzerinde çöp toplama hizmeti daha


düzenli olmasına rağmen, ara vollarda çöpler toplanmaması nedeniyle
228) Yener, Alp~r s.87
ZZ9) TÜBİT:\1' s.88

95
birikmektedir. Bazı yerlerde çöplerin bir arada bulunmasını sağlayacak

çöp varilleri dahi yoktur. Çöp varilleri olan yerlerde ise, düzensiz rop1a-
ma nedeni ile, kapaklı çöp varillerinin yanında çöpler yığılmaktadır. 230

Ayrıca gecekondu semtleri plansız yerleşim bölgeleri olduğundan,

konut ve yollardan arta kalan alanlar doğal yapısında terkedi1mekte ve bu


alanlarda çöpler, çeşitli atıkJar ve pis sular birikmektedir. Genelde katı

atıkların bir dereceye kadar denetlenebilmesine rağmen, sıvı atıklar daha


önemli bir sorun olmaktadır. Hem bir çok gecekondu mahallesinin iç
kısımlarında pis sular açıkta akmakta Ye boş alanlarda birikmektedir.231
Çöpler çevre temizliği ve çevre düzeni açısından ele alındı ğında bu
konuda yapılan bazı araştırmalar vardır. Çöplerin atıldığı yerler ve
çöplerin düzenli toplanma durumu ile ilgili olarak yapılan bir araştırma­

da hanehalklarının İstanbul'da %87.Tsi, Ankara'da 81.S'i, İzmir'de %90.9'u


çöpleri çöp bidonlarına attıkları tesbit edilmiştir. Öte yandan sokağa
attıklarını söyleyenlerin oranı İstanbuı'da %7.7, Ankara'da %9.7, İzmir'­

de % 5.1'dir. Çevre sorunu olarak dikkati çeken bir hususda belediyele-


rın çöpleri düzen]i toplaması ile i]gili soruya hanehalklarınınn İstanbul'­

da %72'si, Ankara'da %76.S'i, İzmir"de %76.S'i evet şeklinde cevap


vermişlerdir. 232 Hatta bazı gecekondu mahallelerinde sokak süpürücü-
leri dahi vardır. 233
Diğer önemli bir hususda çöplerin toplanması ve depolanması ile
ilgili gecekondu arasındaki ilişkidir. Çarpık şehirleşmenin ortaya çı­

kardığı en önemli meselelerden biri kan atıkların toplanması ve bertaraf


edilmesidir. Çöplerin toplanması uygun şeki1de yapılmamaktadır. (Bazı

gecekondu bölgelerinde ise yukarıda belirtilen sebeplerden dofayı


toplanamamaktadır.) Aynca kağıt, metal ve cam gibi geri kazanılması

icap eden değerler, . çöpe bulaştıktan sonra iptidai bir şekilde ayıkları- .
230) Şenyapılı s.191
231) a.g.e s.191
232) Yener, Alper, ss SS.89
233) TÜ BİTAK s.77

96
maktadır. Hala çöpler arazi yapısı itibariyle çoğu kere zaman olmayan
sahalara "vahşi depolama" tabir edilen şekilde atılmaktadır. Bu şekilde

çöp depolamanın problemleri günümüzde ortaya Çıkmaya başlamıştır.

Çöp depolama bölgeleri hazineye ait arazi üzerine yapıldığından bu


depolama alanlarının çevresi gecekondulaşmanın yoğun . olduğu bölge-
lerdir. Buralarda yaşayanlarda çeşitli hastalıklar görülmektedir. Nite-
kim İstanbul Tuzla'daki Aydınlı çöplüğü çevresindeki gecekondularda
yaşayanlarda çeşitli cilt ve bulaşıcı hastalıklara yakalandıkları görülmüş­

tür. Ayrıca vahşi depolama usulüyle depolanan çöpler zamanla metan


gazının sıkışması sonucu büyük tehlikelere neden . olabilmektedir. Ni-
tekim Ümraniye Hekimbaşı çöplüğünde 28 Nisan 1993 günü sıkışan
metan gazının patlaması sonucu tonlarca çöp yığını kayarak vadideki
gecekonduların üzerine yığılmış ve burada yaşayanlardan 30 kişinin

ölümüne sebep olmuş, bazı ceseder hala çıkarılamamıştır. Az gelişmiş

ülkelerde bu tehlike bütün kene için geçerli olabilmektedir.234


dd. Ulaşım

Büyük kentlerimizde sorun olan kene ulaşım ağının alt ve üst


yapısı uygar standartların çok altındadır. 235 Bu kentlerimizdeki gece-
kondu bölgeleri ıse çok daha vahim durumdadır. Gecekondu bölgelerin-
de yolların dar ve standanlara uygun olmadığı, ulaşım vasıtaları konu-
sunda sıkıntı yaşandığı, bazı yolların toprak veya kötü asfalt nitelikli ara
yollar ile bağlantılı olduğu yapılan bazı araştırmalarda cesbic edilmiş-
tir.236

t Son yıllarda çoğu gecekondu bölgelerine asfalc yol bağlantıları


yapılmışsa da mahallelerin bazı iç yollan arazinin elverişsizliği nedeniy-
le .yapılmamış, yapılan yolların da çeşitli nedenlerle (konuta su bağla-
234) Veysel Eroğlu, Çevre Koruma ve Anuna İstanbul Kiilt\lr ve Eğitim Derneği, Y~y. No: 4 İs~bul
1993 s.4
235) Ahmet Keskin, Kentleşme ve Kentleşme Sorununda llJ:ışımın Yeri, TÜSES, _ ş.99
236) TÜ BİTAK. Gecekondu ve Önleme Bölgeleri s.53

97
mak ıçın kazılan kanallar, heyelan, sel, v. b.) bozulmuştur. Ayrıca bazı

gecekondu mahallelerindeki yollar kaplamasız , çamur ve toz içinde


olduğu gibi eğimli arazilerdeki gecekonduların yolları merdiven1erle
bağlıdır. Bu tür bölgelere acil durumlarda bile araç girememektedir. 23 ~
YolJarla ilgili diğer önemli bir husus hizmet güvenliğidir. Bazı

gecekondu bölgelerinde yapılan araştırmalarda trafik taşm a ğırlıklı olan


yollar da dahil olmak üzere bir çoğunda yaya kaldınmı yoktur. Yaya
emniyeti çok eksiktir. Yerleşme içi ara bağlantı birçok yoJJarın itfaiye ve
ambulans gibi araçla rın konut yakınına ulaşmasını sağlayacak nitelikte
değildir. Bu durum sağlık ve güvenlik açısından tehlike arzetmektedir.238
Ulaşımla ilgili diğer bir husus, bu semtlere hizmet veren kamuya
ait araçlar yetersiz olduğunda n, bölgede yaşayanların toplu taşıma araç-
larınd an yeterince istifade edememesidir. Ayrıca gecekondu bölgeleri
şehrin dışında bulunduğu için şehir merkezlerine doğrudan giden ulaşım
vasıtaları yetersiz olmakta, bu bölgelerde yaşayanlar kent merkezlerine
birden çok vasıta değiştirerek u laşabilmektedi rler. Bu durum, gecekon-
duda yaşayanların kent içi ulaşım giderlerini yükseltmektedir. Parça
parça ödendiği için dikkat çekmeyen bu gider öğesi, konut, yiyecek,
giyecek giderleri ile boy ölçüşecek miktarlara ulaşmaktadır. 239
ee. Aydınlanma

Gecekondu mahallellerinin çoğunda aydınlanma ihtiyacı elektrik-


le karşılanmaktadır. Bazı gecekondularda ise gaz lambası veya diğer

taşınabilir aydınlatma araçlarından faydalanılmaktadır.

Birkır.ım gecekondu bölgelerinde evlere dahi elektrik verilmez-


ken, bazı bölgelerde sokak aydınlatması yapılmaktadır. Sokak aydınlat­

ması olan yerler daha ziyade eski gecekondu bölgeJeridi~~ ~~n~~ _:<>.l~ra~
237) Şenyapılı, s.191.
238) TÜBİTAK. Gecekondu ve Önleme Bölgeleri s.54.
239) S. Kemal Kartal, Kentleşme ''C İnsan Türkiye \'e Orıadoğu Amme İdadesi Enstitüsü. Yay .No:l 75,
Ankara. 1978, s.29.

98
Ankara Güneşevler gecekondu bölgesindeki cadde ve sokaklar 8 m.
yüksekliğinde 40-50 m. aralıklarla dikilmiş e]ektrik direklerindeki
lambalarla aydınlatılmaktadır. Yer yer bu uzaklık 80-100 m.'ye kadar çı­

kabilmektedir. Fakat bu bölgede yapılan ankette bölge sakinlerinin


%53'ünün sokakların aydınlatılmasından memnun olmadıkları tesbit
edilmiştir. 240

Belirtilmesi gereken bir hususda gecekondu bölgelerinde çoğun­

JukJa aydınlanma ve diğer ihtiyaçlar için kullanılan elektriğin kaçak


olarak temin edilmesidir. Nitekim TEPAŞ Genel Müdürünün bir gaze-
tey~ verdiği demeçte, gecekondu bölgelerinde kanca atma ve komşu­

dan hat çekme yöntemiyle elektrik hırsızlığı yapıldığını, bu yüzden


elektrik kaçak ve kayıplarından doğan zararın çığ gibi büyüdüğünü,

kayıp oranının %18'lere ulaştığı belirrmektedir. Bu durum mevcut


abonelere göre kurulan trafoların aşırı yüklenmeden dolayı yanmasına,

elektrik arızaları Ye kesintilerinin artmasına neden olmaktadır. Netice


genele yönelik proplemleri beraberinde getirmektedir. 241
B. EGİTİM VE ÖGRETİ~f SORUNU
Gecekondu bölgelerindeki eğitim düzeyinin düşüklüğü bütün
gecekondu bölgelerinde bir birine benzeyen olağan bir durumdur. Şehirde

kalış süresi arttıkça, öğrenim görme alışkanlığı da anmaktadır. 242

Eğitim ve öğretim ,·erecek müesseselerin yetersiz olması, okur


yazarlık seviyesini düşürmekte, gecekonduluların yeterli eğitim alama-
masına neden olmaktadır. Nitekim, 1964 yılında yapılan bir araştırmada

Ankara gecekondu bölgelerinin tamamında 49 ilkokul · bulunmaktadır. -


Halbuki Mi1li Eğitim Bakanlığı standartlanna göre bu bölgelerde 257
·ilkokulun bulunması gerekmektedir. Yine M.E.B '.lığı stand_artlarına

göre İstanbul Sağmalcılar'da 46 ilkokul bulunması gerekirken s~dece 9


240) TÜBİTAK s. 76.
:' 241) TEDAŞ Genel Mildürü Mehmet Bozdemir'in Gazeteye Demeci. Hürri)·tı Go~ıesi, 6.11.1995. ,
242) Görmez. Şehir t Jt İnsan, s.52.

99
İlkokul bulunmaktadır. İstanbul Anadolu yakasındaki gecekondu böl-

geleri 31 ilkokula sahip olması gerekirken yalnız 1O ilkokula sahiptir.


Aynı şekilde İzmir gecekondu bölgelerinde belirtilen standartlara göre bulun-

ması gereken 82 ilkokula mukabil, ancak 23 ilkokul mevcuttur.243

Halbuki nüfusun %ZO'si ilkokul oJeuma çağında olduğu ve !vf.E.B


standartlarına göre 300 öğrenci için beş sınıflı bir ilkokula ihtiyaç oldu-
ğu esası göz önünde bulundurulursa günümüzde büyük kentlerde,
öze11ikle gecekondu böJgelerindeki, eğirim müesseselerine olan ihti-
yaç daha çarpıcı bir şekilde kendini göstermektedir. Aynı şekiJde,
ortaokulların, liselerin, meslek okullarının ve meslek kurslarının yoklu-
ğu ise ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. 244
Gecekondu bölgelerindeki eğitim durumunu belirrmek ıçın okur
yazar oranlarına ve mezuniyet durumlarına da bakmak gerekir. Bu iki
durumla ilgili olarak yapılan araştırmalarda yıllara göre rakamlarda fazla
değişme olmadığı görülmektedir. Örnek olarak Ankara 'nın Topraklık,

GüJveren ve Çinçinbağ]an gecekondu bölgelerinde yapılan bir araştır­

mada üniversite mezunu %1, orta Ye Jise mezunu %4.38, ilkokul mezu-
nu ve okur yazar olanlar ise %75.43, okuma yazma bilmeyenler ise
"
%14.33 olduğu belirtilmektedir. İzmir Gülçeşme gecekondularında hane
reisleri üzerinde yapılan bir araştırmada ise okur yazar oranının hayli
yüksek olduğu tesbit edilmiştir. 245
Hanehalkının (12 ve daha üst yaşlardakilerin) eğirim durumunu
belirlemek amacıyla Ankara, İstanbul ve İzmir gecekondu bölgelerinde
yapılan bir araştırmada üç kentte de benzer .bir yapı onaya çıknışrır.

Araştırmaya göre okuma-yazma bilme·yenlerin oranı düşük, ilkokul mezunu


. olanların oranı ise yüksektir. · Ankara'da~ diğer iki kente göre, orta
243) TÜBİTAK Cccelo11dv r.:t Önltmr /Jiilgclrri s.73.
244) a.g.e s.72.
245) a.g.e ss. 38,39.

100
öğrenim görmüş olanlar daha fazla olup, azda olsa beJli bir oranda
yüksek okul mezunu mevcutrur.246
Eğitim durumu yaş yapısına göre incelendiğinde okur yazar olma-
yanların ve okur-yazar fakat okul bitirmemiş olanların oruzbeş yaştan
sonra yoğunlaştığı görülmektedir. Ayrıca hanehalkı içinde kadınların

eğitim durumu erkeklere göre daha düşüktür. Buna göre okuma yazma
bilmeyenlerin oranı Ankara'da %9.4, İstanbul'da %10.5, İzmir'de %10.8'dir.
Daha önce yapılan gecekondu araştırmalarından farklı olarak okur-yazar
oranı yüksek çıkmaktadır. Okur yazar olupda bir okul bitirmemiş olan-
ların da oransal olarak arttığı izlenmektedir. Bu durum üç büyük kentte
yoğunlaşan okuma yazma seferberliğinin gecekondularda etkili olduğu­

nu kanırlamaktadır. 247

Eğitimle ilgili diğer bir husus çocukların eğirim durumudur. Ço-


cukların eğitim durumu incelendiğinde ikinci kuşağın, anne ve baba-
larından daha yüksek bir eğirim düzeyine sahip olduğu ortaya çıkmak­

tadır. Ancak her üç kentimizde (Ankara, İstanbul, İzmir) ilkokul mezu-

nu %60-65, ortaokul mezunu %20-25, lise mezunu ise %15 civarındadır.

Bu durum hala ilkokuldan sonra tahsil hayatının pek yaygın olmadığını


gösrermektedir. 248 Bunun sebebi, çocukların birçoğunun günün belirli
saatlerinde boyacılık, simitçilik ve sakız satıcılığı gibi işler yapması,

ailenin geçimine katkıda bulunmasıdır. 2-*9 Nitekim çocukların Ankara'-


da %29.9'u, İstanbul'da %38.S'i, İzmir'de ise %37'si çıraklık ve benzer
işlerde . çalışmaktadırlar. 250 Bu nedenle, çocukların düzenli bir şekilde
okula devam etn~eJeri ve başarılı sonuçlar sağlamaları mümkün olma-
maktadır. Ayrıca anne ve babaların sürekli kendi işleriyle meşgul olmaları

246) Yener, Alper, s. 48.


247) a.g.e s.49.
248) a.g.e s.60.
Z49) Orhan Türkdoğan, .Yolsu/lul Kültürü (Gecelundulonn Toplumsal liıpw). :\tııriirk Üniversitesi
Yay. 1'o: 336 Erzurum, 1974, s.37.
250) Yener. Alper, s.60.
Y.Co YDKSEKÖGRETiM KURULU
DOKUMANTASYO~ MBUG:Zl
101
ve evlerinde yorgun düşmeleri çocukların günlük yaşantılarından ve
öğrenim durumlarından ister istemez habersiz olmaları sonucunu doğur­

ma ktad ı r.2 5 1

Gecekondu bölgelerindeki eğitimle ilgili diğer bir husus, okuma


alışk anlığıdır. Okuma alışkanlıklarının gecekondularda yaygın olmadığı,

konu ile ilgili yapılan araştırmalarda sorulan sorulara verilen cevaplar-


dan anlaşılmaktadır. Gecekondulunun hayatında radyo ve televizyonun
çok önemli bir yeri vardır. Dolayısıyla hiç kitap okumayanların oranı

Ankara'da %58.8, İstanbul'da %57.1, İzmir'de %66.2'dir. Yine geceko-


nudlarda yaşayanların Ankara'da %90.3'ü, İstanbul 'da %85.Z'si, İzmir'­
de %88'i evlerine herhangi bir dergi almadıkları , alınan dergilerinde
kültür ve magazin türünden oldukları tesbit edilmiştir. 252 Bu durum ge-
cekondularda yaşayan ları n okuma a lışkanlı ğının zayıf old uğu~u kanı­

tlamak tad ır.


Sonuç olarak, gec.ekondulu vatan d aşların, okur-yazarlı k ve kültür
seviyeleri bakımından köy ye şehir arasında, köyden ziyade şehre yakın
bir vaziyette bulunduğu , bu konuda, şehirse l bir özellik gösterdikleri
ifade edilebilir. 253
C. SAGLIK SORUNU
Ya pılan araştırmalarda gecekondu bölgelerinde yaygın olarak görü-
len hastalık türlerine altyapı ve çevre sağlığı yetersizliğinin yol açtığı

tesbit edilmiştir. Genelde topoğrafık nedenlerle kanalizasyon sistemle-


rinin en son getirilen hizmet türü olması, foseptik çukurların izolasyonu
ve bakımının düzenli yapılmaması, sağlık tesislerinin ve personelinin I

bulunmaması veya yetersizliği bu bölgelerde zaman zaman salgın has-


talıkların çıkmasına ve ölümlerin anmasına neden oln:ıaktadır. . 1970'de

251) Türkdoğan, s.37.


252) Alper, Yener, s.37.
253) TÜ BİTAK, s.39.

ıoz
İstanbul Sağmalcılar gecekondu bölgesinde görülen parakofera salgını

örnek olarak gösterilebilir. Aynı şekilde, Ankara gecekondu bölgelerin-


de yapılan araştırmada bağırsak parazitlerinin çocuklarda yay gın olarak
görüldüğü . tesbit edilmiştir. 254

Sağlık tesisleri açısından ele alındığında, şehir planlaması açısı-

ndan her 50 bin nüfus için cam teşekküllü dispanserin açılması uygun
görülmektedir. Bu husus göz önünde bulundurulacak olursa Ankara
gecekondu bölgelerinde yaklaşık 8 dispanserin bulunması gerekmekte-
dir. Halbuki bu bölgelerden yalnızca Altmdağ'da 200 yataklı bir çocuk
hastanesi ile TeJsizler'de 50 ya taklı bir doğumevi, Gülveren 'de 30
yataklı bir ana-çocuk sağlığı merkezi. Abidinpaşa'da ise 1 eğitim sağlık

merkezi bulunmaktadı r İstanbul ve İzmir gecekondu bölgeleri ıse


kendilerine mahsus sağlık tesislerinden mahrumdurlar.255
Gecekondu bölgeleri ciddi anlamda insan sağlığını tehdit ermekte-
dir. İstanbul Rami bölgesinde yapılan bir araştırmaya göre bu bölgeler-
de canlı doğan çocukların %25.3'ü bir ay içinde ölmektedir. Gelişmiş ül-
kelerde aynı dönemdeki ölüm oranın ın %2'ye dü şm üş bulu nduğu düşü­

nülürse, Türkiye'deki bu oran 10 kat fazladır. Öte yandan Ankara'da


şehrin çeşitli bölgelerinde bağırsak parazitleri · üzerinde yapılan araştır­

maya göre, zooparazitli ilkokul öğrencilerinin oranı; gecekondu bölge-


lerindeki ilkoku1Jarda ,%49.2, eski Ankara semtlerinde %32.2 ve yeni
Ankara mahal1eler1nde ise %15.7'dir.256 Aynı şekilde 1962-65 yılları
arasında Ankara'da yapılmış tifo ihbarlarının %64.S'nin gecekondu böl-
gelerinden ge~diği, iki gecekondu semtinde muayene edilen l 16 kişi­

den %55 'inde büyüme geriliği bulunduğu tesbit edilmiştir Yine Erzu-
rum gecekondu bölgelerinde yapılan araştırmada ah yapı yecers.izliğin- ··.. .

254) Şenyapılı, s.194.


255) İmar ve İskan Bakanlığı; Gicekondulor "t 'f Gecekondu /)ö/gelerinin Sosy0,-Kiiltiirel Ô'-...tJJilleri, Mesken
Genel J\tüd. Sosyal Araştırmalar Dairesi, Ankara, 1%8, s.74.
256) Ruşen Keleş, Şelıirciliğjri KuraniJİıl Tmıelkri, A.Ü. S.8 .F. Yay. No 132· Ankar-a,. 197Z. s.(5).

103
den, parazit ve salgın hastalıkların yaygm olarak görüldüğü tesbit edil-
miştir.257 Nitekim Ankara Abidinpaşa ve Saime Kadın gecekondu ma-
hallelerinde %9 tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçilen 347 kişinin
%42.37'sinde parazit enfeksiyonu rasrJanmıştır. Bu enfeksiyon en fazla
7-14 yaş grubunda görülmüş, bunu 15-24 ve 45-65 yaş grupları izlemiş­
tir. Bu durum çevre sağJığmın yeterli olmadığını, şehir sularında Ye
kullanılan diğer sularda parazit yumunası bulunduğunu, tuvalet çukur-
larının foseptik nitelik taşımadığını, sinek ve böcek mücadelesinin
erkin yapılmadığını ortaya koymaktadır. Olumsuz çevre koşullarından

en çok etkilenen grup ise çocuklar ve kadınlardır. Abidinpaşa'daki

gecekondu ailelerinin %56'sında çocuk ölümü gerçekleşmiş, annelerin


%84.61'i düşük, %10.26'si hem düşük hem de kürtaj yaptırmıştır. 258
Gecekondu semderinde daha çok ve sıklıkla görülen belli hastalık
Iar vardır. Gecekondu bölgelerinde yoğunluğun yüksek olması kızamık,

su çiçeği gibi enfeksiyon hastalıklarının ve solunum sistemi hastalıkları­

nın hızla yayılmasına neden olmaktadır. Ayrıca çocuklarda kansızlık

(%26), boy yönünde gelişme geriliği (erkeklerde %56.9, kız çocuklarda


%46. 7) tesbic edilmiştir. 259 Bunun yanında sarılık, anemi, astım, allerji,
ç_ocuk .. hastalıkları, baş ağrısı, sinüzit, mide rahatsızlıkları, . romatizma,
bağırsak parazitleri, ishal ve üst solunum yolları enfeksiyonu olarak
geniş bir dağılım ve gittikçe artan vaka sayısı görülmektedir. 260
Gecekondu bölgelerinde çevre şartlarına bağlı olarak görülen has-
talıklar ve görülme sıklıkları ise üst solunum yolJan enfeksiyonu %32,
ishal %17, bağırsak parazitleri %7'dir. Bu da, hastalık nedenlerinin
S:ı
%56'sının çevre kirliliğinden kaynaklandığını göstermektedir.261

25i) Türkdoğan. ss. 48.62,63.


.!58) Şenyun:lu s.19Z.
159) a.g.e s. J9.3.
260) TÜBİTAK s. 78.
261) a.g.c. s.7$.

104
Nitekim sosyo-ekonomik sebeplerle temizliğin daha az görüldüğü ge-
cekondu semtlerinde parazit hastalıklarına daha çok rastlanmaktadır.

Örnek olarak İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerindeki şehirlerde %30,


bölgenin gecekondu semtlerinde %50 olan bağırsak parazitleri oranı

Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki gecekondu bölgelerinde yüzde yüzlere


çıkmak tadır .262

Hastalıkların tedavisi için gecekonduluların bölgelerindeki sağlık


tesislerinden istifade ettikleri görülmektedir. Sağlık ve Sosyal Yardım

Bakanlığının Güneşevl er gecekondu bölgesinde 74 hane halkı üzerinde


yaptığı sağlık taramasında 218 va~~a'ya rastlanmıştır, bu vakaların teda-
,-ısı ıçın yöre halkının %31 'i devlet hastanesine, %14'ü SSK hastanesi-
ne, %4'ü ise sağlık ocaklarına müracaat ettikleri tesbit edilmiştir; Bun-
-
ların %33 'ü ise hiçbir sağlık kuruluşuna başvurmamıştır. 263

Sağlıkla ilgili diğer bir husus, gecekondu bölgelerinde yol, umumı

,-asıtaların yetersizliğidir. İlave olarak, ekonomik sıkıntılar, merkezi


sağlık tesislerinden istifadeyi güçleştirmektedir. 264 Buna rağmen gece-
konduluların sağlık imkanlarından yararlandıkları söylenebilir. Yapılan
bir araştırmaya göre bu bölgelerde yaşayanlardan sosyal güvenlik sis-
temlerine bağlı olanların oranı hayli yüksektir. Bu oran Ankara'da %72.2,
İzmir'de %75.2, İstanbul'da %74.2 olup sırasıyla SSK, Bağkur ve Emekli
Sandığı 'nda yoğunlaşmıştır. 265 Kişilerin, sağlık kurumlardan ne denli
yararlandığının incelendiği üç kentte (Ankara, İstanbul, İzmir)de, has-

raneye başvuru ·oranının yüksek olduğu tesbit edilmiştir. Bu oran Anka-


ra 'da %85.9, İstanbul'da %81, İzmir'de %87'dir. Oranın bu kadar yük-
sek olması sosyal güvenlik müesseselerine bağlılığın bir sonucudur. 266
:!62) 1\1. Ali Özce! ."Türkiye Parazit Hascahklan Tehdidinde", Z.Oman Ga:Jetesi, 16.10.ı995.
263) TÜBİTAK. s.78.
264) İmar "e İskan Bakanlığı. s.74.
:!65) Alper, Yener, s.62.
:!66) a.g.e, s.72.

105
Diğer yandan, evlerde hizmetçi, apartman1arda kapıcı, resmi daire-
Jerde odacı o1arak çalışan gecekondu sakinlerinin; çeşitli hastalık ]ar
yönünden ne derece yayıcı ve alıcı oldukları ve hatta, bilhassa hasat
zamanlarında köyle olan münasebetleri bakımından ne derece intikal
vasıtası oldukları hususu üzerinde durulması gereken mühim bir konu-
dur.267

D. SOSYAL İLİŞKİLER
Gecekondu bölgeleri kente gelenlerin ilk yerleştikleri ve değişi­

mın hızlı olduğu yerlerdir. Hızlı değişme süreçlerinde eski ve yeninin


uyumu ile, yeninin yarattığı yeni alanlarda geçerli olan kuraHarın belir-
lenmesine kadar geçen süre, toplumda yabancılaşma ve kopma süreci
başlamaktadır. Konut standartlarına uymayan gecekondularda yaşayan

ve bu arada gelir yetersizliğinin diğer boyutlarından da etkilenen kişiler

çalışma hayatında yeterince verimli · olamadığı gibi, sosyal bakımdan

topluma ve çeYTeye kolayca uyum gösterememektedir. Bu bölgelerde


bazı alt ve marjinal külrürler oluşarak toplumun gelişmesini sağlıksız bir
biçimde etkilemektedir. 268
Aşırı bir şehirleşme hareketi ile birlikte köy toplumunun veya
küçük kasabaların sıcak, samimi ve mahrem grupları ile ilişkilerini
kaybetmiştir. İnsanların birbirine destek olduğu, başkalarının acılarına
ve sevinçlerine katıldığı, karşılıklı bir yardımlaşma ve dayanışmanın hü-
küm sürdüğü bir gruptan çıkarak, şehrin kalabalığı ve anonimliği içinde
tek başına kalakalmıştır. 269 Gecekondu bölgelerindeki fiziksel sorunlar
yanında bu bölgelerde-. yaşayan İn$anlann kent yaşamına uyum göster-

mekte güçlük çektiği görülmektedir. Bunların sosyal ve ekonomik


ihtiyaçları sorun olarak ortaya çıkmakta, yörenin eğitim, kültür, eğle_n-
267) Komisyon, (Gecekondu ve Gecekondu Bölgelerinin Sosyo-Kültürel Yapısı) s.26.
268) Balcı. s.33.
269) Ayda Yörilkan. ılfodrm Şth;r ve insan Soğ!tğt, İmar ve İskan Bakanlığı . Mesken Genel Müdürlüğü,
Sosyal Araştırmalar Dairesi. No:27, Ankara, 1%9, s.lZ.

106
ce, spor gibi diğer sosyal ihtiyaçlar yönünden çok eksiklikler bulunması

bölgede yaşayanları olumsuz etkilemektedir.2 io


1. Komşuluk İlişkileri ve Yardımlaşma
Komşuluk ilişkilerinin köylere göre gecekondularda oldukça zayıf

ladığı görülmektedir. 271 Gecekondu ailesi, içinde yaşadığı yeni çevrede-


ki komşularıyla daha dayanıklı ilişkiler kurabilmek için bir takım boca-
lamalardan geçmektedir. Aynı şekilde, şehre daha önce yerleşen akraba,
aynı köy ve bölgelerden gelen ailelerle kurmaya çalıştığı ilişkilerin

köyündekine benzemediğinin kısa sürede farkına varmaktadır. Şehirde

yardımlaşmanın köydekine uymadığını görmesi, köyden _ getirilen geJe"'"·-·


neksel değerlerin şehirdeki ve gecekondu bölgelerindeki yeni değer­

lerle çelişmesi aileyi hayal kırıklığına uğratır. K<>yleriyle ilişkilerini


uzun süre devam ettirmesine rağmen ailelerin büyük bir çoğunluğu bir
daha oralara temelli olarak dönmeyi artık akıllarından çıkarmışlardır.

Çünkü geldikleri yerlerle ilgileri zayıflamış, çoğu bu yerlerden cama-


miyle kopmuşlardır. Aynı zayıflama şehirdeki akraba, tanıdık hemşehri­

ler arasındaki geleneksel yardımlaşma bağlarında da olmaktadır.

Aynı kültürü ve değerleri paylaşan (homojen) grupların oluştur­


dukları gecekondu mahallelerinde sosyo-kültürel değişme daha ya,·aş

olmaktadır. Bu özellikleri yansıtan, yanı hemşehrileri ile aynı mahalle-


de oturan gecekonduluların oranı hayli yüksektir. Bu oran İstanbulda
%73.4, Ankara'da %75.8, İzmir'de %62.Z'dir.272 ~1esela, Ankara'daki
Çubuklu'lann, Kızılcahamamlıların veya Yugoslav göçmenlerin (Bursa)
kurdukları homojen gruplardan oluşan bölgeler "köysel" tarafları ağır

basan gecekondu m~halleleridir. Bu mahallelerde getirdikleri değerle-

.:._.:· -rin değişimi daha yavaş olmaktadır. Fakat Ankara'nın ~.skimiş '~~ ... .
270) Ayten Çetiner, a.g.m , TÜSES s.94.
271) İbrahim Yasa. "Ankara Gecekondu Topluluklarında Kentleşme", Şthird/iğin bazı Genci tıt Ö::,tl
Sorun/on A.Ü S.B.F. Yay. No: 318 Ankara 19il, s.8.
272) Alper, Yener, s.71.

107
oldukça heterojen bir gecekondu bölgesi sayılan Topraklık'taki gece-
kondulu hane reislerinin şikayetçi oldukları problemlerin başında ahlak
ve yardımlaşma noksanlığı gelmektedir.273 Bu tür semtlerde yaşayan ge-
cekondulular büyük şehirlerin diğer vatandaşları gibi kalabalık içinde
yalnız kalmakta, beş on gecekondu ilerisini tanımayabilmektedir. Bil-
hassa yoğun ve karmaşık özelliğe sahip gecekondu bölgelerinde kanaat,
fikir, zihniyet ve inanç birliğine rastlamak imkansız gibidir. Böylece
normsuzluk hali, hakim fikirlerden yoksunluk, şuurlu ve kararlı grup ha-
reketlerinin yokluğu ve ferdi davranışlıların çokluğunun hakim unsur
olm ası komşu luk ve yardımlaşma duygu sunu zay ıflatmaktadır. 2 74

Gecekondulular, diğer şehirli vatand aş gibi yard ım veya ihtiyaçları­

nın giderilmesini esas itibariyle hükümetten ve belediyeden nihayet


yardım teşekküllerinden beklemektedir. Ankara Topraklık ve İzmir
Gürçeşme gecekondu bölgelerinde yapılan bir araştırmaya göre kendi
problemlerinin halledilmesi işini sırasıyla %68.19 ve %89.25 oranında

hükümete bırakmaktadır. Aynca, gecekondu bölgelerinde, yardıma muhtaç


kimselerin köylerdeki "köyün fakiri" olarak himaye edildiği şekilde bu
bölgelerde "semtin fakiri" olarak himaye gördüğü vaziyetlerine nadiren
rastlanmaktad ır. 2 ;s

2. Aile İçi İlişkiler


Köylerin kendine göre sağlam bir sosyal yapısı, ahlak anlayışı,

davranış biçimi ve yaşama kültürü vardır. Bu yapı içindeki aileye bakıl

dığında, bütün fonksiyonların hiçbir kayba uğramaksızın ailede top-


landığı görülmektedir. Köylünün şehre gelmesiyle bu sosyal yapı te-
melde bozulmakta ve bunun sonucunda köylünün psiko-sosyal özelliği

de : kaybolmaktadır. Ancak, gecekondu ailesi hem köy, hem de kent


273) İmar ve iskan Bakanlığı.. s.36.
274) a.g.e s.36.
275) a.g.e s.78.

108
ailesi özelliklerini kısmen bir arada bulundurmaktadır. Çekirdek aile bi-
çiminde (karı koca ve çocuklardan oluşan çekirdek ailelerin oranı %72

olup ataerkil bir özelliğe sahiptir.)276 kurulan gecekondu ·aileleri (özel-


likle birinci kuşak göçmenler) çocukların bakımından, gıda· maddelerin-
den paraya kadar bir çok ihtiyacının karşılanması için köyden .yardım
alırlar. Bunun yanında kendileri de köydeki yakınlarına para yardımın­

da bulunmakla yetinmeyip, nişan, düğün gibi "cemaat" durumundaki


kültürel ve sosyal faaliyetlere katılırlar. Gecekonduda yaşayan aileleler
köy kültürünü bu şekilde taşımaya devam ettiklerinden, genellikle köy
ailesin~n özelliklerini gösterirler. Ancak, kent ailesiyle yüz yüze temas-
ta oldukları için kene ailesinin özelliklerini de taşırlar. Değişmeye köy
ailesinden daha açık olan gecekondu ailesine "geçiş ailesi"de denir. Bu
açıdan gecekondular, kent1erine eski ve yeni kesimleri arasında maddi-
manevi anlamda geçiş halindeki alanları oluştururlar. 277

Köyden kopup şehre yerleşmenin başlamasıyla sonuçlanması arasın

da geçen serüvenli yaşantı süresince gecekondu ailelerinde komşuları

ile olan münasebetler gevşediği gibi ailelerin kendi üyeleri arasındaki

bağlarında gittikçe zayıflamaya yüz. rutruğu görülmektedir. Bu (zayıfla­

ma) yıllar ilerledikçe ailenin temel yaşantı örgütlenmesinde de etkisini


göstererek ve bir iki kuşak sonra gecekondu ailesi şehir ailesine dönüş­

müş olacaktu.2 i 8 Böylece İstanbul ,.e Ankara gibi büyükşehirlerde ge-


cekondulu vatandaşın karı-koca münasebetlerinde, aile anlayışında, er-
keğin baba ve koca olarak sahip olduğu hak ve selahiyederde, okuma ve
çocuk okutma, Ladın giyim-kuşam ve süslenme şekillerinde bir miktar
değiŞme olmuştur. 2 i 9 Köy ailesinin şehir ailesine dönüşümü bir yandan
276) İbrahim Yasa, .4n}uro Gecekondu T<1plulullonndn Kentleşme, s.7,
277) Keleş. Kenılcşmr Politilost, s.353.
278) İbrahim Yasa, Anlara Gecekondu Aileleri, Sağlık \'C Sosyal Yardım B;ıkanlığı, Sağlkı Dairesi Genel
Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1966, s.87
279) İmur ve İskan Bakanlığı, s.37.

109
şehir ailesinin değerlerinin benimsenmesi ve öte yandan kır ailesinin
değerlerinin ve buna bağlı davranış kalıplarının terkcdilmesi ile
bağlantılıdır. 28 ° Kırsa) yörelere özgü kültür, yaşam tarzı ve davranış kalıp

)arı keme göç ile kısa sürede terk edilmekte ve kente özgü yaşam tarzı

ise kısa sürede benimsenememektedir.281


-Gecekondu bölgelerinde yapılan araştırmalarda gecekondu
ınsan~nın olgusunun hayli farklı olduğu ortaya çıkmıştır. Karı-koca arasın

daki yaş farkı ortalama üç, evJe~me yaşları ise yaklaşık ondokuz olup,
evlenme konusunda ailenin baskısı asgari düzeydedir. Evlenme işlemi

genelde köyde yapılıp daha sonra kente göç edilmektedir Aile gelirleri-
nin büyük bir kısmı erkekler tarafından karşılanmakta, çalışan kadınlar

ise temizliğe, yemek, ürü işlerine giderek aile bütçesine katkıda bulun-
maktadır. Kadının çalışması erkeğin iznine bağlı olup tek başına çalış

maya karar verebilecek kadınların sayısı yok denecek kadar azdır. Böylece
geleneksel kadın .yapısı gecekondularda hala sürmektedir. Buna rağ­

men kız çocuğuna bakış açısı bakımından durum farklıdır. Erkek çocuğa

kız çocuğundan daha fazla değer verenlerin oranı, sanılanın aksine


düşüktür. Oysa kadına uygulanan şiddet hayli yüksek olup genelde aile
içinde sır olarak kalmaktadır. Komşuların duyması bile gecekondu böl-
gesinde ayıp sayılmaktadır. 282
Ayrıca gecekondu ailesinin gelirinin düşüklüğü yüzünden, aileyi
geçindirmekle yükümlü olan babanın yanında ailenin diğer bireyleri
(özellikle çocuklar) de çalışma hayatına girmek mecburiyetinde
kalmaktadır. 283 Hatta bu yüzden gecekonduda yaşayan bazı yaşlıların ,-e
çocukların dilencilik yaptıkları kimi araştırmalarda tesbit edilmiştir. 284
280) Gillden Erkut, ~Kencleşme Silrecinin Sosy<>lojik Boyutu", Kenı/eş111t f:t Km//ileşn1e Po/i/İfası,
Editör: Hande Silher, TÜSES. Anka13, 1969, s.52.
281) a.g.e, s.54.
Z8Z) Ömer Gedik. "Bir Başka Alem•. Shurı: Dtrfiisi. Hiirri)·tf Gazetesi Pa::.or Eki, 4.9.1994, s.6
283) Ümit Meriç, Şehirleşme Sürecinde Aile, Ailt ABSilloptdisi, Cilt 3, A.A.K Ankara,1992, s.666.
:?84) Şenyurrlu. s.115.

110
Bu durumda ailenin geleneksel ilişkileri ve yapısı da değişmekte vc:;: bo-
zulmaktadı r. Ayrıca bazı gecekondu ailelesinde kadınların temizlik gibi
gündelik işlerde ve genç kızların vasıfsız işlerde ve genç erkek çocuk-
ların da marjinal sektörlerdeki diğer işlerde çalışması aile içindeki rol ve
statüleri etkilemektedir. Kentlileşme s~recindeki bu . ailelerin erkek
çocuklarının çoğu zaman babalarından daha çok para kazanmaları, daha
çok kent tipi meslek sahibi olmaları, biçimsel bazı davranışların devamı­

na rağmen ailenin genel otoriter yapısını erozyona uğratmaktadır. 285

3. Kültürel Çatışma ve Ahlakt Sapmalar


Şehir, çeşitli sosyo-ekonomik, kültürel ve etnik sınıfları içinde
barındıran heterojen bir cemiyettir. Dolayısıyla şehirde her biri ayrı

kültür ve inanç sistemine bağlı olan ırk, emik, menşe, sosyal yapı ve
fonksiyon bakımından bir birinden açıkça ayrılan fenler veya gruplar
bulunur. 28 6 Bu durum gecekondu bölgelerinde daha da belirginleşmiş­
tir. Çünkü, gecekondu bölgelerinde ülkenin her tarafından hatta yurt
dışından (göçmenler) gelen insanlara rastlamak mümkündür. Bu sebep-
le buralarda sosyo-kültürel değişme çok yönlü ve fazladır. Sosyal kont-
rolünde azalması problemlerin artmasına yol açmaktadır. 287

Gecekondu bölgelerinde sosyal geçışını tamamlayamamış ınsan­

ların kimlik ve kültür krizi yaşadı ğı görülmektedir. Marjinal tabir edi-


len, ancak şehirlerin giderek daha fazla oranını teşkil eden gecekondu-
larda ortaya çıkan arabesk kültür kimlik bunalımının bir sonucudur.
Çeşitli alt kültürlerden oluşan şehir kültürü karşısında bocalayan gece-
kondu insanı, ortlıya ne şehirli ne de köylü olan bir kültür çıkarmıştır. 288
Kuşaklar değiştikçe kent yaşamına uyumun büyük oranda anmasına

285) Meriç, s.966.


286)Ayda Yörük.han, Şehir Sosyolojirİlıin Teori/; Ttmelleri, İmar ve İskan Bakanlığı, Mesken Genci
Müdürlüğü Yay. Ankara, 1%8. ss, 18,19.
287) Şamil Ünal, s.202.
288) Balcı, s.36.

111
rağmen hergün eklenen kırsal nüfusun kente uyumu sürekli olarak
geciktirmektedir.289 Bu yüzden gecekondularda· yaşayan insanlar kolay-
ca şehirJeşememekte; şehirleri ise, (olumlu tarafları kaybolmuş ve bo-
zulmuş tarzda) köyleştirmektedirler. 290

Böylece ortaya bir kültür şoku çıkmakta ve sosyal denetiminde


kaybolmasıyla ahlaki sapmalar, içki, fuhuş, uyuşturucu ve kumar gibi
bağımlılıklar gözükmektedir. 291
4. Ahlaki ve Ruhi Çöküntü
Şehre uyum gösteremeyen kimseler, huzursuzluklarını şu veya bu
şekilde dışarı vururken, mevcut sosyal kurallardan farklı ve bu kuralla-
ra yabancı davranış türlerini sergilemektedirler. 292 Toplumla bütünleşe­
meyen ve toplumda kendisine anlamlı bir yer bulamamış fenlerin statü
sembolü haline gelmiş olan alkol ve uyuşturucu kullanımı sağlıksız

şehirleşmenin olduğu yerlerde hızla anmaktadır. Hızlı şehirleşme ile


cemaat hayatından. ve cemaat otoritesinden sıyrılmayı ifade eden hürri-
yetle birlikte insanın yalnızlığı ve güvensizliği de anmıştır. Fertler
arasında ıçten gelen dayanışma kaybolmuş ve bu dayanışmanın yerını

organıze yardım derneklerinin almadığı hallerde fere, ızdırabıyla, im-


. kansızlıklarıyla, korkusuyla karşı karşıya ve tek başına kalmaktadır.

Dolayısıyla şehirlerde görülen intiharlar, akıl ve ruh hastaJıkları, alkol


ve uyuşturucu kullanımı bu yanlışlığın, korkunun ve endişenin bir
sonucudur.293
Hızlı göç sonucunda, köylerdeki tabiatla ve diğer insanlarla olan
ilişkiler manzumesi şehirlere taşınamamaktadır. Oysa köylerde yüzler-
ce yıldan beri oluşmuş dengeli ve sıhhatli ilişkiler bulunmaktadır. Bu
289) Yasa, Anlara Gecekondu Toplttluf;ufllla Kmılqmt, s.11.
290) Balcı, s.36.
291) a.g.c s.35.
292) Görmez s.81.
293) Abdullah Korkmaz, Ştlrirl(:fmr tıe Su(, Malatya Araşırmıası 1981-85, (Yayınlanmamış Doktora Tezi)
1.0. S.B.E, İstanbul, 1988. s.79.

112
tür kapalı ve ufak çevre olan köy hayatının sosyal denetiminden uzakla-
şan insanların bir kısmı büyükşehirlere geldiğinde alkol, uyuşturucu ve
kumar gibi kötü alışkanlıklara kolayca sapabilmektedirJer. Fakat geliş­

mekte olan bir çok ülkede olduğu gibi, Türkiye'deki gecekondu bölge-
lerinde de, toplumsa] çarpıklıkların fazla olduğu iddiasının geçersizliği­
de ifade edilmekcedir. 294
Yine · büyükşehir hayatında sosyal çevrenın ferdin üzerinde ya-
rattığı baskı ve bu baskıdan kurtulma ümidinin içkide görülmesi ile
toplum içindeki sosyal ilişkilerde, özellikle büyükşehirlerde, faydacı,

gayri şahsi ve yeni yeni çatışmacı normların ön plana çıkması, içki ve


uyuşturucu alışkanlığı ve müptelasının çoğalmasında eckiJi olmaktadır. 295
Ayrıca hızlı sanayileşme ve şehirleşme gibi toplu yapısal değişme dö-
nemlerinde, coplumlarda bu değişim v-e geçiş sürecinde ortaya çıkan
ekonomik durum, fenleri kurallı düşünüş ve davranış biçimlerinden
yoksun bırakmaktadır2 96 Ruh hastalıkları üzerinde yapılan incelemeler,
sosyo-ekonomik statüsü düşük grupların yaşadığı mahallelerde (gece-
.kondu bölgeleri gibi) ve şehrin son derece hareketli merkezi alanlarında

şizofreni, ruh çöküntüsü ve benzerlerinin yüksek olduğu görülmektedir. 297


Nitekim ABD,deki bir çok araştırmalarda banliyölere göç etmiş olan
fertler arasında ruh çöküntüsünün daha fazla olduğu görülmektedir. 298
Ayrıca yapılan araştırmalarda büyükşehirlerde intihar olayları hayli yüksek
olduğu bilinmektedir. İntiharlara sebep olarak her ne kadar bunalım
gösterilmekte ist'. de bunalımın temelinde bütünleşme eksikliği olduğu
gözden kaçırılmamalıdır. 299 Bu durum Türkiye'de de görülmek.le ..ı birlikte
Z94) Balcı, s.36.
295) Mustafa Erkal, Sos)'al Meselelerimi:, ve Sosyal Drğişmr, Mayaş Yay. Ankara. 1984, s.174.
Z96) Görmez, s.99.
297) Ayda Yörük.han, .Modem Şeltir t:t insan Sağlığı. İmar \'C İskan Bakanlığı Mesken Genel Müdilrlilğü
Yayınları, Ankara, 1969, s.78.
298) Hanry Wechsler, "Şehirsel Toplumun Büyümesi, Ruh Bozukluğu ve İntihar", Modern Şeltir tJt
insan. Tercüme. Ayda Yörükhan. İmar ve İskan Bakanlığı Mesken Genci Müdürlilği.l Yayınları
Ankara, 1969, ss.88,89.
299) Ayda Yörükhan, Jf()dmı Şehir t.•e ltlSllfl Sağlığı. s.90.

113
şehirleşme sürecinde kente yenı göç edenler arasında intihar pek yay
gın değildir. Bunun sebepleri bireylerin geleneksel kültürlerinden kop-
mamaları, şehre intibak edememelerine rağmen kendilerine has bir
kültür (ara külrür, gecekondu kültürü) oluşturmalarıdır. Böylece, gece-
kondulular davranış bozuklukluklanndan kısmende olsa kurtulmuş­

lardır.300 Ayrıca, şehre göç edip gecekondularda yaşayan insanların ilk


kuşağında dini normların gücünü koruması ve köklü değişikliklerin ol-
maması toplumsal çözülmeyi ve yabancılaşmayı önlemektedir.301 Bu du-
rumda din, intiharları engelleyen bir sebep olarak toplumumuz için gös-
terilebilir. Halkımızın büyük çoğunluğunun inandığı İslam dininin ıntı­
harı yasaklaması, toplumumuzda -özellikle gecekondu bölgelerinde-
intiharların azlığında etkili olduğu belirtilmektedir.302
Bu konu ile ilgili diğer bir husus şehirleşme sürecinde sosyal
kontrolün azalması, geniş ailenin çekirdek aileye dönüşmesi sonucunda
ailede otoritenin kalkması, azalması \·e~·a el değiştirmesi, şehirle bütün-
leşmenin getirdiği güvensizlik ve intibaksızlık sonucunda oluşan ya-
bancılaşma ortamı, fuhşun artmasına da yol açabilmektedir. Ayrıq. aile-
nin parçalanması ve cemiyetin kontrolünün azalması fuhşun artmasında

önemli etken olarak görülmektedir. Şehirleşmenin boşanma oranlarını­

da arttırdığı ve 1984 yılı İtibariyle ikiyüzbin dolayında boşanma davası­

nın devam ettiği de düşünülürse gecekondulaşmanın hem fuhuş hem de


suçluluk üzerinde etkili olacağı düşünülebilir. 303 Gecekondu bölgeleri-
de bu çerçevede değerlendirilmelidir.

5. Güvenlik ve Suç İşleme


Şehirleşme ile suç oranlarında bir amş olduğu birçok araştırmacı, tarafı­

ndan belirtilmiştir. Genellikle toplulukların büyümesi veya şehirleşmesi ile


300) Görmez, s.99.
301) İmar ve İskan Bakanlığı, S.36.
302) Görmez, s.99.
303) Görmez, s.93.

ıı..ı
suçluluk ora nının arttığı ve şehir suçluluğunun nitelikleri ile kı rsal böl-
gelerin nicelikleri arasında farkla rın bulunduğu kabul edilmektedir. 304
Köyden kente gelenler, topluma uyum sağlayamamamakta ve kül-
türe l intibaksızlık çekmektedirler. İnsanlar şehir hayatının kurallarına
aykırı davranışlarda bulunmaktadırlar. Şehre gelenlerin köyün gelenek-
sel ve sosyal denetimin güçlü yapısından çıkınca mevcut ihtilafların

suça dönüşmesi daha kolay ol maktadır. 305 Ôyleki köyde ancak büyük
vakalar ve cinayetler zabıta kuvvetlerine ve idari makamlara bildililir.
Köy cemaatının kitle ruhu grup ahengini ve sosyal kontrolü sağlamaya
ve devam ettirmeye kafidir. Ha ş arı köy delika nlısına köyün bir yetişki­

ninin ikazı yeterlidir. Bu yüzden köyde sosyal kontrol yaygın ve ano-


nimdir. Buna mukabil gecekondu bölgeleri, hetorojen olmaları sebebiy-
le, böyle bir acmosferden mahrumdurlar ve gecekondularda sosyal düzen,
bir şehir düzeni olarak, idari makamlar ve zabıta kuvvetleri tarafından
sağlanır. Nitekim. Ankara Altındağ Cumhuriyet Savcılığı'nda ve Emni-
yet Amirliği'nde yapılan incelemede gecekondu lu vatandaşl arın · kapısı­

nın önüne dökülmüş olan çöpten veya komşusu n un çocuğunun evine


acmış olduğu bir taştan dolayı zabıtaya şikayette bulunduğu hallere sık

sık ratlanmıştır. Demekki bu bölgelerde, bir şehir toplumu olarak,


soğuk resmi münasebecler, sıcak ve mahrem münasebetlerin hatta akra-
balık münasebetlerinin yerini almaya başlamıştır. 30 '•
Hızlı şehirleşmenin sonucunda yeni yerleşim merkezlerinde oron-
te boşluğu doğması da önemli bir problemdir. Yeni yerleşim bölgelerin-
de idari yapılanmanın yapılmadığı ve zabıta kurumiannın kurulmadığı
görülmektedir.307 Planlama standartlanna göre her 50-60 bin kişi için

304) Ne vzat GUrelli, "Şehirleşme ve Suç", Şeltirlqmmin /Joturrlut u Ceza Adaleti Sorun/on Sempo:y1111111,
1.0. Hukuk Fak. Kriminoloji EnstitüsU, İstanbul. ı 973, s.1 21.
305) Görmez. s.86.
306) Komisyon, Gecekondu Bölgelerinin Sosyo-kUltürel \'apıları S.37.
307) Görmez s.91.

115
tam teşekküllü ve kadrolu en az bir polis karakolu teşkilatı kurulması

gerekirken nüfusu 250 bini aşan (bazı) yörelerde asayiş hala jandarma·
ile sağlanmaktadır. Yapılan araştırmalarda güvenlik güçlerinin yetersiz-
l iğinden gecekondu bölgelerinde işlenen suçların çoğu faili meçhul
kalmaktadır. Örneğin Sağmalcılar semtinde (1964 yılında) işlenen 136
ağır suçun 35'inin, yani %25.74'ünün 1965 yılınd a işlenmiş olan 75
suçtan 24 !ünün, yani %22'sinin, faili meçhul kalmıştır. 308

Gecekondu bölgelerinde yapılan araştırmalarda suç işlenme soru-


nun ciddi problem olarak devam ettiği tesbit edilmiştir. Erzurum gece-
kondularında yapılan araştırmada, örneklemeye katılanların %16'sının

suç işlediğini ve %25'inin sapkın davranışlarda bulunduğunu ortaya


koymuşrur. 309

Suç ile ilgili diğer bir husus, gecekondu bölgelerinde gelir düzeyi
arttıkça suç oranı azalmakta, gecekonduda kalma süreci arttıkça suç
işleme oranıda artmaktadır. On yıldan fazla gecekonduda kalanlarda
hapse girme, karakola Ye mahkemeye düşme oranlan hayli yüksektir.
Örneklemeye katılanlar gecekonduya göç etmeden önce hapishane
veya mahkemeye düşmemiş kimselerdir. Bu durum gecekondulaşmanın

bir ürünü olarak değerlendirilmektedir. 3 ıo


Diğer yandan gecekondu mahallelerinde görülen kavga ve geçım­

sizliklerin nedeni çok sık görülen çocuk kavgalarıdır. 311 Çocuk kavgaları
yetişkinlerin suç işlemesine sebep olduğu gibi çocuk suçlarının anması­

na da neden olmaktadır. Ankara'da 0-19 yaş arasın daki çocuk vakaları­

nın yaklaşık üçte ikisinin gecekondulardan geldiği, vec yarısı kadar 17


1

yaş civarında olduğu belinilmekcedir. 3 ı 2

308) İmar ve İskan Bakanlığı. S.74.


309) Türkdoğan, s.113.
310) a.g.e, s.59.
311) a.g.e, s.58.
312) Birsen Gökcel, Gecrfondu Grnrliğ. Hacettepe Üniversitesi Yay. Ankara. 1971, s132.

116
Gecekondu bölgelerindeki güvenlikle ilgili söylenebilecek d i ğer

bir husus, bu bölgelerdeki idari ve güvenlik -tedbi rlerinin yetersizliğin e

ilave olarak yörenin diğer problem)erininde birleşmesi anarşi ve teröre


uygun ortamlar oluşturmaktadır. Bu tür şe hirle rde siyasal eylemcilerin
barı nmal a rı ve bu ortamdan fayd al anmaları tabi olmaktadır. Teröristle-
rin yıldırm a amacıyla yaptıkları eylemlerin bu merkezlerde kolayca
uygulanabilir o lması buyük şehirleri eylem merkezleri haline getirmek-
tedir. Kimsenin kimseyi tanımadığı şehirlerde eylemciler rahat hareket
edebildikleri gibi çoğu zaman sayıca ve teknik bakımdan yetersiz gü-
venlik güçlerince izlenmeleri ve yakalanmalarıd a zor olmaktadır. Halk-
ın d es teğini s ağl a mak gayesiyle harekete geçen terörist gruplar bu
. .
imkanlarını şehrin gecekondu bölgelerinde daha kolay bulabilecekleri
ümidindedirler. 313 Nitekim 1995 yılı nisan ayında İstanbul' da Gazios-
manpaşa ve Ümraniye ilçesinde ortaya çıkan olayları yasadışı örgütlerin

kışkırtması sonucunda çok sayıda can ve mal kaybına neden olmuştur.

Aynı şekilde l\ıfayıs 1995 tarihinde yine İstanbul'un Kağıthane semtin-

de benzer eylemler yapılmıştır. Dikkat çeken husus belirtilen üç ilçe-


nin İstanbul'da kaçak yapılaşma ve gecekondulaşmanın yoğun olduğu
yerle ş im al a nlarının olmasıdır.

313) Görmez, s.191.

117
SONUÇ .
Kulübe, baraka gibi sözcüklerle de ifade edilen gecekondu, düşük

gelir grupları barınma ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kendilerine ait


olmayan, kamuya veya öze] kişilere ait arazilerde sahibinin izni ve rızası

olmaksızın fen ve sağlık kurallarına uyulmadan yapı lmış altyapı ve


sosyal hizmetlerden mahrum yapı lar olarak tanımlanır.

Gecekondular, yapım tekniği bakımından diğer konutlardan ayrıl­

maktadır. Gecekondularla yöre-kem ve köy tipi konut ve gelişmiş ülke-


lerde daha çok görülen s/um 'lar arasında benzerlikler olmakla beraber
birçok farklılıklar bulunmaktadır.

Sanayileşmenin ilk yıllarında gelişmiş ülkeler, daha çok sanayı

bölgelerinde, barınmak maksadıyla gecekonduya benzeyen konutlar


yapmışlardır. Günümüzde daha çok sanayileşmiş ülkelerde görülen
slum'un gecekondulara benzediği söylenmektedir. Şüphesiz, benzer
yönleri olmasına rağmen slum ile gecekondu arasında önemli farklar
vardır.

II. Dünya Savaşından sonra azgelişmiş ülkelerde gecekondulaşma,

hızlı kentleşmeye paralel olarak artmıştır. Asya, Afrika ve Güney Ame-


rika' daki gelişmekte olan ülkelerin büyük kentlerindeki konutların

önemli kısmını gecekondular oluşturmaktadır. Bu ülkelerin kentlerin-


de yaşayan nüfusun yarıdan fazlası gecekondularda barınmaktadır.

ı 18
II. Dünya savaşı yıllarında gecekondu s özcüğü telaffuz edilmesine
rağmen, aslında 1930'lu yıllarda kulübe şeklinde gecekondu türü yapı­

lara rastlanmaya başlanmıştır. 19SO'li yıllarda ise Ankara, İstanbul, Ada-


na, Bursa, İzmir gibi büyük kentlerde gecekondular yaygınlaşarak top-
lumsal bir sorun haline gelmiştir. Daha sonraları gecekondu türü yapılar
diğer kentlerimizde de yayılmaya başlamış ve ilk yıllarda (1950) ellibin
civarında olan gecekondu sayısı her yıl artarak günümüzde iki milyon
civarına ulaşmıştır.

Gecekondulaşmada görülen bu anışı önlemek ıçın devlet tarafın­

dan bazı tedbirler alınmaya çalışılmışsa da başarılı olunamamıştır. Kal-


kınma planlarında konu üzerinde durularak birtakım çözümler öneril-
mışrır. Konunun çözümü için yasaların öngörd üğü bazı somut adımlar
acılm ışsada hedeflenen sonuca maalesef ulaşı lamamıştır.

Gecekond ulaşmayı önlemek amacı yla birçok yasal d üzen lemeler


yap ı lm~ş , gecekondu ile ilgili yapıl an yasal düzenlemelerde meYcuc
gecekonduları affetmek, yenı yapılacak olanları yasaklamak prensibi
esas alınmıştır.

Bu alanda çıkarılan en kapsamlı yasa 1966 tarih ve 775 Sayılı


"Gecekondu Yasas1 11 'd1r. Yasa, oturulabilecek standartlara sahip olan
gecekonduların ıslah edilmesini, ıslahı imkansız olanların da tasfiyesini
ve yeni gecekondu yapımının önlenmesini öngörmüştür. Yine yasanın
yayınlandığı tarihe kadarki gecekondular, yasayla af kapsamı içine alın

mıştır .

Gecekonduların affı prensibi bu tür yapıları ilgilendiren bütün va-


salarda benimsenmiştir. İlk gecekondu sözcüğünün kullanıldığı ve sa-

dece Ankara'daki gecekondular için 1948'de çıkarılan yasayla (5218


Sayılı) var olan gecekondular affedilmiştir. Daha sonra bu af 1953're.
1959'da, 1966'da, 1976'da ve nihayet 1984'de çıkarılan yasalarda bütün

119
ülke için tekrarlanmıştır. Her defasında çıkarılan yasa mevcut gecekon-
duları meş rula ş tırmıştır.

En ~on 1984 yılındaki af o zamana kadar kente göçenlerin barınma

maksadıyla yaptığı gecekonduları bir rant kaynağı haline getirmiş tir.

Her beş-on yılda bir çıkan aflar sayesinde gecekonduların gündüzkondu


aparrmanlara dönüşmesi, ranriyer1erin, arsa ve gecekondu mafyalarının
türemesine neden olmuş, böylece gecekondulaşma, günümüzde şekil

de ği ş tirerek hızla artmıştır.

Konut arzının talebi karşılayamaması (konut a çığı), kendere olan


göçün hızlanması, politik tavırlar, gecekondu ticaretinin yaygınlık ka-
.
zanması, arsa spekülasyonu ve gecekondu affı ile ilgili yasal düzenle-
meler gecekondulaşmayı arttıran faktörler a rasındadır.

. Tarımsal gelirin azlığı ve tarım da verimin düşükl üğü, toprak mül-


kiyetinin ve gelirin dengesiz dağılması, tarım topraklarının aşırı derece-
de parçalanması ve tarımda makinalaşma ile istihdam imkanının azal-
ması, kır kesimininde sosyo-kültürel, eğitim ve sağlık gibi hizmetlerin
yetersizliğine ilave olarak son yıllarda doğu ve gü neydoğu bölgelerin-
deki ba z ı şehirlerde görülen terör gibi sebepler. kırsal alanlardan
kentlere nüfus göçünü hızlandırmıştır. Kentlerde gelirin köylere naza-
ran yüksek olması, sanayileşme ile birlikte hizmet sektörünün de geliş­

mesiyle iş imkanlarının anması, kentin sosyo-kültürel, eğitim, sa ğlık

imkanları, ulaşım ve· iletişim araçlarının gelişerek yaygınlaşması kentle-


ri çekici hale getirmiştir. Bunlar gibi diğer bazı faktörlerin de etkisiyle
1950 yılından günümüze kadar köylerden kentlere olan göç artarak
devam etmiştir. Neticede sanayileşme ile uyumsuzla~an bir kentleşme,
bazı sorunları, özellikle konut sorununu beraberinde getirmiştir.
Türkiye'nin ortalama %2.S'luk yıllık nüfus amşına ilave olarak
göçle birlikte kentlerin nüfusu (kentlerde nüfus anışı ),Uık ortalama

120
%6'dır.) aşırı derecede a~mıştır. Böylece kentte yaşayan nüfusun an-
masıyla kentleşme hızlanmış ve neticede konut açığına sebep olmuştur.

Kentlerimizdeki konut açığının günümüzde 2.5 milyon civarında oldu-


ğu tahmin edilmektedir. Ülke genelinde 2 milyona yakın gecekondu-
nun varoJduğu kabul edilirse, varolan konut açığının gecekondularla
kapatıldığı söylenebilir.
Ayrıca gecekondu ticareti anlayışının yaygınlık kazanması gece-
kondulaşmayı hızlandırmıştır. Bazı kimseler ailesinin ve kendisinin
barınma ihtiyacını karşılamadan öte satmak veya kiraya vermek amacıy­

la gecekondu yapmak suretiyle gelir elde etmeye çalışmaktadırlar.

Politikacıların oy kaygısıyla müsamahakar hazan da teşvik edici


beyanatları, kamu görevlilerinin ilgisizliği ve gecekondulaşmayı önle-
mekle görevli bazı belediye zabı-iasının da gecekondulu oluşu, geceko-
dulaşmayı önleme tedbirlerini tesirsiz ve yetersiz hale getirmiştir. Bu
durum gecekondu sayısının hızla artmasına neden olmuştur.

Belirtilen sebeplerin de etkisiyle, gecekondulaşmanın yaygınlık

kazanması bazı problemleri de beraberinde getirmiştir. Gecekondulaş­

mayı önlemek için alınan kimi tedbirlerden istenilen sonuç alınamadığı

gibi gecekondu say1sı ·her ·yıl ·katlanarak artmıştır. Öyle ki-, ·· 1955 yılında ·

ülke çapında elli bin olan gecekondu sayısı 1990 yılında bir milyon yedi-
yüzellibin 'i geçmiştir. Bu artış birçok problemleri de beraberinde getır-

mıştır.

Gecekondulaşmanın yoğun olarak yaşandığı bazı bölgelerde doğal

çevre ve yeşil alanlar tahrip edilmiştir. Bilhassa son yıllardar· spekülatörler


ve mafya tarafından yeşil alanlar çeşitli yöntemlerle yok edilmek suretiy-
le bu arazilere gecekondular yapılmıştır. Ayrıca, su havzalarını koruma
alanlarında görülen kaçak yapılaşma suların kaynağından kirlenmesine
neden olmuştur. Bazen de foseptik niteliğe sahip olmayan kuyulara pıs

suların atılması yeraltı sularının kirlenmesine neden olmuştur.

121
Çevre sorunü bakımından diğer bir husus da, kış aylarında çöp,
lastik, kükürt oranı yüksek kalitesiz kömür gibi yakıtların gecekondu
bölgelerinde kullanılması havada kirletici bazı gazların yoğunlaşmasına

ve kentin hava kirliliğinin artmasına sebep olmaktadır.

Altyapı hizmetleri bazı gecekondu bölgelerinde olmasına rağmen

birçoğunda yetersiz ya da hiç yoktur. Altyapı hizmeti götürülmüş gece-


kondu bölgelerinde bu hizmetlerin standartlara uygun yapılmaması sık

sık arızalara neden olmaktadır.

Aynı şekilde gecekondu bölgelerinin plansız, proJesız ve gelişi

güzel yapılması çarpık kentleşmeye ve birçok altyapı sorunlarına neden


olmaktadır.

Eski gecekondu bölgelerinde yol, su, kanalizasyon, aydınlanma

gibi altyapı sorunları kısmen çözülmüş ise de yeni gecekondulaşmanın

olduğu yerlerde bu sorunlar devam etmektedir.


Eski yerleşime sahip bazı gecekondu bölgelerine yoğunluk hesabı

yapılmadan altyapı hizmetleri götürüldüğünden ihtiyaca cevap vereme-


mektedir. Neticede sık sık kanalizasyonların tıkanarak taşmasına, veya
patlamasına, su şebekesinin sıkça anzalanmasına ve elektirik arızalarına

sebep olmaktadır.

Aynı şekilde yollar standartlara uygun olmadığı gibi bazı gecekon-


du bölgelerine acil durumlarda araç bile girememektedir.
Gecekondu bölgelerinde çöp toplama işi düzenli yapılmamaktadır.

Bazı gecekondu bölgelerinde ıse çöpler doğal onama terkedildiğinden

çeşitli hastalıkltıra neden olabilmektedir.


Gecekondu bölgelerinde aydınlanma ihtiyacı çoğunlukla elektirik-
le karşılanmaktadır. Fakat bu bölgelerde komşusundan hat çekmek
veya elektrik tel1erine kanca atmak suretiyle kaçak elektrik kullanımı

hayli yaygındır.

ızz
Gecekondu bölgelerindeki altyapının yetersiz olması ve çevre kir-
liliği çeşitli sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Bu sorunlara bağlı

olarak gecekondu bölgelerinde en çok ba ğırsak parazitleri, üst solunum


yolu enfeksiyonu, ishal, çocuk hastalıkları, sarılık gibi hastalıklar sıkça

görülmektedir. Kentin diğer bölümlerine oranla bu bölgelerde bu tür ·


hastalıklara bağlı ölüm oranları daha yüksektir. Ayrıca gecekondulular,
bölgelerinde sağlık hizmetlerini verecek sağlık tesisleri ve görevlileri
yetersiz olduğundan bu tür hizmetler için kent merkezlerindeki sağlık

tesislerine gitmek zorunda kalm a ktadırlar.

Gecekondularda eğirim seviyesi köylerden yüksek olmasına rağ­

men kentlerden düşüktür. Bu bölgelerde okul ve personel sayısı yeterli


olmasa da köylere nazaran iyi durumdadır. Okuma yazma oranı köy ile
kent arasındad ır. Birinci kuşak gecekondu1u1arda okuma yaz!Ila _ oranı

düşük~ ikinci kuşak gecekondulularda ise okuma yazma oranı Türkiye


ortalamasına yakın dır. İlkokuldan sonra çocukları n birçoğu çeşitli se-

beplerle tahsil hayatına devam etmemektedirler. Aynı şekilde kız ço-


cuklarını okula gönderme oranı kıra göre yüksek ol d uğu gibi, ka dınların

okuma yazma oranıda köylerden fazla olmakla beraber kentlerden de


azdır.

Okuma alışkanlığı gecekondulularda istenilen seviyede değildir.

Bu yüzden vakitlerini daha çok televizyon seyrederek, veya radyo din-


leyerek geçirmektedirler. Gazete ve dergi okuma oranı ıse hayli düşük­

tür.
Gecekondu bölgelerinde kırsal yörelere ait değerlerde bir çözülme
varsa da varlığını hala hisserrirmektedirler. İlk dönemlerde akrabalık
bağları kuvvetli tutulmaya çalışılırken gecekonduda kalış süresi arttıkça
kentlerdeki gibi ilişkiler zayıflamaya başlamıştır. Aynı şekilde ekono-
mik faktörlerinde ·etkisiyle aile içi ilişkilerde çözülmeler başlamış ve
gecekondu ailesi çekirdek aileye doğru kaymaya başlamıştır.

123
Kırsal bölgelerdeki sosyal kontrolün kalkmasıyla, gecekondu böl-
gelerinde ahlaki sapmalar görülmekle birlikte .henüz kentsel bir nitelik
kazanmamıştır.

Ekonomik sebeplerle ve kent onamına uyumsuzluğun neticesinde


alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklara sapanlar mevcut olmakla bir-
likte ileri aşamada değildir. Suç işleme oranı, özellikle çocuk suçları

yüksek görülmektedir. Daha çok cinayet, ırza tecavüz, hırsızlık gibi


suçlar işlenmektedir. Gecekondularda dininde etkisiyle intihar olayları

kente oranla daha az görülmektedir.


Dünyada benzerleri olmakla beraber, Türkiye'ye has özeJlikler
gösteren gecekondu vakası, tilkemizin önemli bir meselesini teşkil

etmektedir. Gecekondularla ilgili birçok fiziki ve sosyal sorunlar mev-


-
cuttur. Ancak gecekondulaşma hadisesi tarımdan, sanayiye, hizmetlere
~ bilgi coplumu~~ürecinin kö·yden kente göç şeklinde tezahü-
rüdür. Gecekondu bölgeleri bütün sorunlarına rağmen her manada köy
ile kent arasında geçiş alanlarını teşkil etmekte ve bu bakımdan nüfu-
sun bir üst kültüre geçişini temsil etmektedirler.

124
KAYNAKÇA

- Alper, İstiklal, Samira Yener. Gecekondu Araştırması, DPT. Sosyal Planlama Daire
Başkanlığı, Ankara, 1991 .
-A11(1 Brito11icca. "Gecekondu Maddesi", Ana Yayıncılık, C.9, İstanbul, 1988.
- Alkan, Ahmet. "Günümüz Şehrinde Aile-Konur İlişkileri", /. Aile Ş111-ası Bildirileri,
Aile Araştırmaları Kurumu.Yayın No:9,Ankara,1990.
- Balcı ,Yu suf. "Türki)•e'deki Konut Sonm1111a Gmel Bakış", Türk Ailesinin Yaşadığı
Mekanlara Konutlara İlişkin Eğilimler, Başbakanlık Aile Araştırmaları Kurumu
(Yayınlanmamış Proje Raporu),İstanbul,1992.
- Curie, Kriton, Hızlı Niifus Artışmm Sosyo-el:o11omik ve Çevresel Soro11/an, İTO Yayınları,
İstanbul, 1992·

- CHP,lılesktıı Dovas1111 Nastl Çözeceğiz? Marmara Matbaası. 1961.


- Çetiner, yren."İstanbul'aa erleşım Sorunları ve Gece ·on u .i\Jaiifarı", İstanbul' do
Çe-..;re Soro11/on ve Çözüm Yollan, İTO Yayınları No:l 1, İstanbul, 1991.
- Çelik, Sedat. Türki;•e'de Şehir ve Köj•Nüf11su11un Yaş ve Ci11sİ)ıet Yapm, DPT,
SosYal Planlama Genel Müdürlüğü, Ankara, 1992.
- Çakıroğlu, Perihan. "Maslak l\fahallesi Araştırması", Milli:Jet Gazetesi, 9.3. 1989
- Çetiner, Ayten. "Kentleşme Sürecinde Kentsel Yerleşme Düzeni ve Organizasyon,"
Ke11tlrş111e tıe Kmılileşme Politikaları, Editör; Hande ·s uher, TÜSES, Ankara, 1993.
- Doğan, l\f. Cihangir.Türkiye'de Gecekondu Meselesi ve Ümranİ)1e Afustafa Kemal Paşa Saha
Aroşım11ast,( Yayınlanmamış Doktora Tezi), İ.Ü.S.B.E. İstanbul, 1990.
- DPT, Türk Köyünde .~fodenıleşme Araşttmıast, DPT Yayınlan , Ankara, 1970.
-DPT, il. B.Y.K.P. 96' , Başbakanlık Devlet Matbaası, 1967.
- DPT, Ymi Strateji ue Kalktnma Planr, lif. B.Y.K.P. · "...ı"' .. :" J , DPT Yayın No:1272
, Ankara, 198.2.
-DPT,n'.B.Y.K.P. . ~,\, . Ankara, 1979.
- DPT, l'. B.Y.K.P. ·; Ankara, 1985.
- DPT, VJ. B.l~K.P. Ankara, 1989.
- D.İ.E., J99t1 Genel Nüf11s SOJ•ımı, Yayın No: 1457, Ankara, 1991.

125
- 'Eroğlu, Veysel. İsto11bul'da Şehirleşme ve Çevre, İstanbul Eğitim ve Kültür Derneği,
Mahalli İdarecilik Eğitim Merkezi Yayın No: 3, İstanbul, 1993.
- Eroğlu, Veysel. Çevre Koroma ve Anıma, İstanbul Eğitim ve Kü1tür Derneği, Mahalli
İdarecilik Eğitim Merkezi Yayın No: 4, İstanbul, 1993.
-Engin, Turgut. Kirlilik Gündemden Düşmüyor, li1111on Gazetesi, 13 .12.1994.
-Erkut, Gülden." Kentleşme Sürecinin Sosyolojik Boyutu ", Kentleşme ve Kentlileşme
Politikası ,TÜSES, Ankara, 1993.
- Erk~l, Mustafa. Sosyal Afese/elerimiz ve Sojyal Değişme, Mayaş Yayınları, Ankara, 1984.
- Gencay, Mahir. Gecekondu Problemi, İmar ve İskan Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1962.
-Göksu, A. Faruk. Gecekondu Geliştinne Projesi, Kent- Koop Yayınları, Ankara, 1988
- Giritlioğlu, Cengiz." İç Göç ve Kentleşme", Kentleşme ve Kendileşme Politikaları,
Editör Hande Süher, TÜSES, Ankara, 1993.
- Gürpınar, Ergün. Çevre Soro11/on Ders Not/on, İ.Ü.S.B.F., İstanbul, 1982.

-Genay, "Cevdet. Tapu Tahsis Belgesi", Milliyet Gazetesi, 26.3.1989.


- Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak İşlemlerle İlgili Yasa, Yasa No:
2981,Tarih: 1984.
. -
- Gecekondu Yasası, Yasa No: 775, Tarih: 1966
- Gedik, Ömer. "Bir Başka Alem", Show Dergisi, Hürriyet Gazetesi Eki, 4.9.1984.
- Gürelli, Nevzat. "Şehirleşme ve Suç", Şehideş111eni11 Doğurduğu Ceza Adaleti
Sempozyumu, İ. Ü. Hukuk Fakültesİ Kriminoloji Enstitüsü, İstanbul, 1973
-Gökçe,Birsen. Gecekondu Gençliği, Hacettepe Üniversic~si Yayınları, Ankara, 1971
-Hürriyet Gazetesi, 6.11.1995.
-Hiirri)'et Gazetesi, 6.1.1995.
- İsbir, Eyüp G. Şehirleşme t-·e Meseleleri, Ocak Yayınlan, Ankara,1986.
- İTO. İstanbul'da Koçak Yapılaşma ve Geakondu Soronuna Öneriler, İTO Yayınları
İstanbul,1993.

- İTO. İşportacılık Konun Tasarısı, İTO Yayın No: 224, İstanbul, 1969.
- İSKİ. Amof Yeşil ve ıilov~l'i Koronıak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSKİ Yay.
İstanbul,1988
- İshakoğlu,Mehmet. Cu111huri_vetle Başlayan Sanayileşme Harekt;_t/eri ve Doğu Anadolu,
Erzurum, 1976.
- İmar ve İskan Bakanlığı, Gecekondular t:e Gecekondu Bölgelerinin Sosyo-Kültiirel
Özellikle.ri, Mesken Genel Müdürlüğü Sosyal Araştırmalar Dairesi, Ankara, 1968.
-Keleş, Ruşen. Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi, Ankara,1990.

126
-Keleş, Ruşen. 100 Soruda Tiirl:iye'de Şehirleşme, Komıt ve Geceko11d11, Genişletilmiş 3.
Baskı, Gerçek Yayınevi,İstanbul,1983.

-Keleş, Ruşen. 100 Soroda Konut İhiyacım Doğuran Sebepler, İstanbul, 1972.

-Keleş, Ruşen. Şehirciliğin Kuramsal Temelleri, A.Ü. S.B.F. Yayın No:l32,Ankara, 1972.
-Keleş, Ruşen,Fehmi Yavuz, Cevat Geray. Şehircilik Soro11/on,Uygulama ve Politikası,
A.Ü. S.B.F. Yayınları, Ankara, 1973.
-Keleş, İhsan. "Yerel Yönetimleİ ve Demokrasi", Hak-İş Dergisi, Sayı: 28, Ankara,
Nisan-1994.
- Keskin, Ahmet. "Kentleşme ve Kentleşme Sorununda Ulaşımın Yeri", Kentleşme ve
Kentlileşme Politika/on, Editör, Hande Süher, TÜSES, 1993 ·
- Kuyucuklu, Nazif. Türkiye İktisad1, Filiz Kitabe,;, İstanbul, 1993.
- Kuyucuklu,Nazif. İktisadi Olay/ur Tarihi, Genişletilmiş 3. Baskı, İ.Ü.S.B.F. Yayın No:
18, Edebiyat Fakültesi Basım Evi, İstanbul, 1990.
-Kartal, S. Kemal. "Kemi eşme ve İnsan", Türkiye ve Onodoğu Amme İdaresi Enstitüsii
Yaym No: 175, Ankara, 1978,
- Korkmaz, Abdullah. Şehirleşme ve Sttç Malatya Aroştı1711ası 1981-85, ( Yayınlanmamış
Doktora tezi) İ.Ü.S.B.E., İstanbul,1988.
-Laçiner, Sedat."Terör Sonrası Güneydoğu", Araştırma-İnceleme Yazı Dizisi, Milli)ıet
fiazetesi, 6-15.8.1984.
-Meydan Larousse, "Gecekondu Maddesi", Milliyet Gazetesi Yayınları. İstanbul. 1983.

- Milliyet Gazetesi, 13.9. 1995
- /11i lliJ et Gazetesi, 6. 1.1989
1

-Afiili Gazete, 17.3.1994


-Meydan Gazetesi, 3.9.1994.
- Medarrg, l. lan. "İnsanların Şehrinde Tabiatın Yeri", Modem Şehir ve İnsan Sağ!tğt,
Tercüme: Ayda Yörükhan, İmar ve İskan Bakanlığı Mesken Genel Müdürlüğü Sosyal
Araştırma Dairesi Yayın No: 27; Ankara,1969.

- Meriç, Ümit. "Şehirleşme Sürecinde Aile", .~ile A11siklopedisi, Cilt: 3, A.A.K. , Ankara,
1992.
- Öz, Baki. Tiirkiye'de Göç O/g11s11, Soro11/an t:e Çö:.iinıii, Gençlik Basımevi, İstanbul, 1978.
- Öziç, M. Ali. Tiirkiye'de Toplu Konut Sistemi ·oe İktisadi Bir lıfode! Çalışması
(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İ.Ü. S.B.E. İstanbul, 1982. t,

- Ökçün, A.Gündüz. Osmanlt Sanayi, A.Ü.S.B.F Yayınlan, Ankara, 1970.


- Özcel, M.Ali. "Türkiye Parazit Hastalıkları Tehdidinde" Z.O.ma11 Gazetesi, 16.10.1995.

127
Pınar, 1'.fete. 11 Ülkemiz~e Kırsal Sanayi'nin Yeri ve Önemi" Kırsal Sonoyi Sempoz.;·umu,
DPT, Sosyal Planlama Genel Müdürlüğü, Ankara, 1993.
- Mohammed. Ke11tlen·mizde Konut Soro111111a Ocretliler Açısmda11 Bakış,
Rasy,
<Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İ.Ü.S.B.E. İscanbul, ~984.
- Suher, Hande. Kentleşme ve Kentleşme Politika/on, TÜSES Yayınları, Ankara; 1993.
- Sevinç, Necdet. Os111011!t 'da Sosyo-ekono111ik Yapı, İstanbul, 1978
- Şenyapıh, Tansu. Ankara Kmtinde Gecekondu Gelişimi, Kent Koop. Yayınları, Ankara,
1985.
- TDK, Türkçe Sözlük, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1992.
- Türkiye A11siklopedisi, "Gecekondu Maddesin , MiJJi Eğicim Basımevi, C.17, Ankara,
1967
- Tufan Muzaffer, "Kentlerin Köyleşmesi Yerine Köylerin Kentleşmesin, Kırsal Sanayi
Sempoz..1 11111u, Ankara, DPT, Sosyal Planlama Genel
1 Müdürlüğü, 1993
- Tuna, Orhan, İsıonbul Gecekondu Önleme Bölgeleri Araştın11os1, İmar ve İskan Bakanlığı,
:\lesken Planlaması ve Programlaması Daire Başkanlığı, İstatistik -Serisi No:2, Ankara,
1974
- Türk, Doğan, Orhan. Yoks11//uk Kiiltürii, Atatürk Üniversitesi, Yayın No:336, Erzurum
19i4-
- Tekeli, İlhan. Gecekondu/an Plan/oma Soru11lon ve Yol/on, TTK Basımevi, Ankara,
lli_L_

-Tüten, Şerif. "Açılış Konuşmasın .11cskeıı Semineri, ATO, Ankara, 1981


- TÜB~TAK. Dar Gelirlilere Ko1111ı Sempozyumu, Yapı Araştırmaları Enstitüsü, Yayın
>:o: 15, Ankara, 1986
- TÜBİTAK. Geccko11du ve Gecekondu Ö11/e111e Bölgelerindeki Ko11utlon11 İ;•ileştirilmesi,
tGii11eşevler, .4ktepe Önıekleri), TÜBİTAK Yapı Araşnrmaları Yayınlan, No:16, Ankara,
198-t
-Tümertekin, Erol. TürkiJ•e'deİ(GöflerÜzerine, İ.Ü Coğrafya Fakültesi, İstanbul, 1976
- Tütengil, C.Orhan. İçtimai ve İktisadi Bokımdon Türkiye'nin Karayollan, İstanbul
:\larbaası, İstanbul, 1961

- Tuncer, Haydar. "İkibinli YıJiarda Tarıma Dayalı Sanayiler İçin Yeni Alternatifler",
1\11-sal Sanayi Sempozyımıu, DPT Yayınlan, Ankara, 1993
- Urgan, Fikret, Şehirlerde .Mesken Problemleri, İmar ve İskan Bakanlığı Yayınları,
Komisyon Raporu, No:l, Ankara. 1967r-
- Ürekli, İsmail. Şehir ve Tür}~ye'de Şehirleşme, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),
e
i. .S.B.E, İstanbul 1990
- Ünal, Şamil. "Şehircilik" SoS)•o/oji Ko11feranslan, Ayrı Basım, İstanbul, 1984

128
- l'oton Gazetesi, 6.1.1951
- Wechsler, Hanry. "Şehirsel Toplumun Büyümesi, Ruh Bozukluğu ve İntihar", Af()denı
Şelıirve İ11son, İmar ve İskan Bakanlığı Mesken Genel Müdürlüğü Yayınlan, Ankara, 1969
- Yavuz, Fehmi. Dördüncü İskan ve Şehircilik Ko11fero11slan, İmar ve iskan Bakanlığı
Yayınlan, Ankara, 1960

- Yavuz, Fehmi. "Gecekondu", Ankoro'da 158 Gecekoiıdu, A.Ü.S.B.F. Yayın No:69-51,


Ankara,
- Yavuz, Fehmi. "Şehirleşme ve Arsa Sorunlarımız", Şehirciliğimizi11 Baz1 Özel ve Genel
Sonmlon, (10. ve 11. Şehircilik Haftası Ko11feranslan), A.Ü.S.B.F. Yayın No: 318, Ankara,
1971
- Yasa, İbrahim. Ankara Geceko11du Aileleri, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Sağlık
Dairesi Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1966
- Yasa, İbrahim," Ankara Gecekondu Topluluklarında Kentleşme", Şehirciliğin Bazı
Genel ve Özel Sorun/an, (10. ve 11. Şehircilik Haftası Ko11fcro11slan) A.Ü. S.B.F. Yayın
No:318
- Yörükhan, Ayda.. Şehir SQSyolojisi11i11 Teorik Temelleri, imar ve İskan Bakanlığı Mesken
Genel Müdürlüğü Yaymları, Ankara, 1968
-YörükPan,_Ayda. Modem Şehir ve İnsan Sağltğt, İmar ve İskan Bakanlığı Mesken Genel
~füdürlüğü Sosya Araştırmalar Dairesi, Yayın No:27, Ankara, 1969

- Yörükhan, Turhan. Geceko11dulor ve Gecekondu Bölgeleri11in Sosyo-Kültiirel Özellikleri, .


İmar ve İskan Bakanlığı Mesken Genel Müdürlüğü Sosyal Araştırmalar Dairesi, Ankara,
1968
- Yazgan, Turan. Tiirkiye'de Dem()ğrofik ve Sosyo-ekonomik Bazı Özellikler, Türk Dünyası
..\raştırmaları, İstanbul, 1982.
- Yonca, Ali. "Türkiye' de .Mesken İnşaacı ve Açığı", Mesken Semineri, ATO Yayınlan,
Ankara, 1981
- Yıldırak, Necmeddin, Emine Olhan, "Kırsa] Kesimde Genç Nüfusun Tarımsal
Faaliyete Katılımı ve Kente Göç Etme Eğilimleri", Kırsal Sanayi Sempozyumu, DPT
Yayınları, Ankara, 1993

- l,a111011 Gazetesi, 12.1 l . 1994


-Uı111011 Gozesi, 5.1.1995
- Uımon Gozesi, 29. 1.1995
- Zaim, Sebahattin. Çoltşmo Efo11omisi, Ft1Iiz Kitabevi , İstanbul, 1992

129

You might also like