Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 16

“ARAMIZDAN BİRİ”

Bir toplumun gelişmesi ve ilerlemesi gerçek bir eşitlik ile mümkündür.

YAZAN: NAZLI BAŞARAN


OYUN
(Sahne öğrencilerin koreografisi ile açılır. Bu koreografi oyunun geneli ile ilgili
bilgi veren anların çoğunlukta olduğu hareketlerden oluşur. Sahnenin iki
yanından aralıklı olarak sargı bezleri sarılmıştır. Ellerin ve yüzlerin daha aktif
olarak kullanılması gerekmektedir.)

SAHNE-1
(ŞAİRLER KONUŞUYOR)

ŞAİR-1: İnsanlar eşittir eşit!


Gökyüzümüz denk, okyanuslarımız ortak.
Nefes aldığımız şu hava,
Yerdeki toprak!
Ne ben senden üstünüm,
Ne de sen yenilmez bir şah!
diye bir şiir yazmıştım bundan yüzyıllar evvel…
O devir bu devir hepsi palavra.
Ben bir şairim ve artık doğruları yazmak görevim.

ŞAİR-2 : Geç mi kaldım? Başladın mı? Hep böyle yapıyorsun! Bütün alkışı sen
topluyorsun! Azıcık beni beklesen ne olur sanki? Olmaz ama değil mi? Tüm
alkışı sen alacaksın!
ŞAİR-1: Biz şairler birbirimizi pek sevmeyiz ama yeri gelince bir bilekten bin
kat kuvvetliyiz.
ŞAİR-2: Evet evet… Zaman birbirimize söylenme zamanı değil. Zaman size iki
şairin gözünden olanı biteni anlatmaktır. Bizler şiir yazarız hatta aç kalırsak
şiirlerimizi satarız. Yüzyıllardır şiirler yazarak sizlere tarihi anlattık.
ŞAİR-1: Nebukadnezar Babil Kulesi’ni göklere kadar dikerken biz oradaydık!
Hırsından deliren kralları gördük, öfkesine yenik düşen kraliçeler… Ordular
gördük binlerce ve yıkılmaz denilen surlar.
ŞAİR-2: Hepsi de onlardan iyi bahsetmemizi isterlerdi ama bizi sarayın soytarısı
gibi görürlerdi. Sanatçıları soytarı görenlerin vay haline… Unutmayın! Dante
‘nin İlahi Komedyası’nı bizler kulağına fısıldadık. Bu dünyada cenneti de
gördük cehennemi de ve sonra dedik ki..
ŞAİR-1: “Biz yüzyıllık şairleriz ve bu devran nasıl dönüyor anlatmalıyız.”
ŞAİR-2: Anlatmak görevimiz. Bilmek sizin işiniz. Sizin göreviniz ise…
ŞAİR-1 : Yorumlamak. Yorum gücümüz ne kadar yüksek olur ise dönüştürmek
cesaretimiz de o kadar kuvvetli olur.
ŞAİR-2: Dünya değişecek çünkü değişmek zorunda!
ŞAİR-1: Rahatın biraz kaçacak ama kaçmak zorunda!
ŞAİRLER: Aramızdan birilerinin hikayesi bu. Artık herkes bilmek zorunda.

SAHNE-2
( KRALLARIN AKLI NASIL ÇALIŞIR? )
(Sahnede birbirinden huysuz iki kral bütün gün yemek yemektedir. O kadar
mutludurlar ki sokaktan gelen sesleri umursamazlar. Sokaktan sesler geldikçe
vezirlerini çağırırlar ve onlardan sesleri susturmalarını isterler.)
KRAL-1: İmparatorluğumun üzerinde güneş hiç batmıyor. Sonsuz altın, gümüş
işte ne bileyim bir sürü ganimetim var. Bunlar sayesinde hükümdarlığımı en az
elli yıl sürdürürüm. Harika bir kralım. Halkım mutlu herkes mutlu.
KRAL-2: Benim imparatorluğum ise sonsuz okyanusları kapsıyor. Topraklarım
bereketli, halkımın karnı tok sırtı pek. Benim hükümdarlığım da en az elli sene
devam eder. Bundan hiç şüphem yok.
KRAL-1: Çocuğumun çocuğuna yetecek kadar altınım var. Keyfim yerinde.
Benden iyisi Rönesans falan başlatmıştır yani.
KRAL-2: Çocuğumun çocuğunun çocuğuna yetecek kadar altınım var.
Söylemesi ayıp ben ölümsüz gibi bir şey oldum. En favori kral benim.
KRAL-1: Orası tartışılır. Ben geçenlerde tarihçilerime şey yazdırdım. Uzun
boylu ama böyle dev gibi yazdırdım kendimi. Devlerin arkadaşıydı devlerle
kankaydı falan yazdırdım. Ne desem yazıyor zaten. Yaz dedim tarih böyle
yakışıklı kral görmemiştir. Şu endama bak dedim.
KRAL-2: O da bir şey mi? Ben kendimi kaplanlarla çıplak elle dövüşen kral
olarak yazdırdım. Bir de ressamları çağırttım koca koca tablolarımı yaptırdım.
Özellikle kendimi uçan pelerinle çizdirdim. Uçtuğumu sansınlar.
KRAL-1: Yok artık abartmışsın. Kim inanır senin uçtuğuna? Ayrıca niye
kendini uçarken çizdiriyorsun şöyle kendini Olimpos’ta ne bileyim herhangi bir
tanrının yanında çizdirsene. Yıllar sonra vay anası derlerdi.
KRAL-2: Bak bu aklıma hiç gelmemişti. Sarayımdaki müzisyenleri çok
seviyorum ama bazen o kadar sesli çalıyorlar ki gıy gıy gıy düşünemiyorum
bile. Bunu vezirime not ettireyim. Ne demiştin tam olarak unuttum.
KRAL-1: Olimpos’ta tanrıydı. Çok güçlüydü. Herkes ondan korkardı yazdır.
KRAL-2: Gelmiş geçmiş en havalı en güzel en güçlü Olimpos tanrısı
yazdıracağım. Gerçeğini kim bilecek değil mi ama? Yazsın işte vezir.
KRAL-1: Vezirler bunun için vardır. Not tutsunlar bir şeyleri telaşlı telaşlı
anlatsınlar ama asla bize karşı gelemesinler diye varlar. Sonuçta paralarını
ödüyoruz.
KRAL-2: Bak yine telaşlı telaşlı geliyorlar. Söyleyin bakalım ne oldu?
(Gülmeye ve yemeklerden yemeye devam ederler. Vezirler sahneye telaşla
girer.)
VEZİR-1: Sevgili kralım, güneşimiz. Sizin bu efsane ortamınızı bozmak
istemezdim ama bazı endişe verici haberlerim var.
KRAL-1: Pasta yesinler!
VEZİR-1: Şey siz o dönemin kralı değilsiniz. Yanlış oldu. Bir anlatmama
müsaade edin.
KRAL-1: Ben her dönemin kralıyım…Neymiş sevgili vezirim?
VEZİR-1: Siz her dönemin kralısınız. Sizden büyük yok. En büyük sizsiniz!
KRAL-1: Görüyorsun ben demiyorum vezirim gördüğünü söylüyor… Canım
benim ya…Tamam tamam anlat bakalım.
VEZİR-1: Geçenlerde ötedeki krallıkta birtakım can sıkıcı olaylar olmuş.
Duydunuz mu bilmiyorum. Kulağıma fısıldandı beni huzursuz etti. Bunu hemen
çözmezsek bizim topraklarımıza da yansıyabilir. Biliyorsunuz kulaktan kulağa
her şey çok çabuk yayılıyor. Derhal önlem almanız için size haber vermek
istedim.
KRAL-2 : Ne? Nasıl can sıkıcı olaylar? Vezirim senin bilgin var mı?
VEZİR-2: Geçen gün size anlatmaya çalışmıştım ya kralım. Hani şu balık olayı.
Hani ötedeki krallık? Anlatmıştım ya efendimiz. Siz de benim sorunum değil
demiştiniz. Böyle şeyler için benim güzellik uykumu bölme sinirimi bozma
demiştiniz.
KRAL-2: Öyle mi demiştim?
VEZİR-2: Evet öyle dediniz… Size anlatmaya çalıştım efendimiz.
KRAL-2: Hayır. Anlatmadın. Anlatsan hatırlardım. Hatırlamıyorum.
VEZİR-2: Anlatmaya çalıştım ama tuttuğunuz müzisyenler hiç susmadı. Sanırım
dediklerim anlaşılmadı. Arada keşke sustursanız… Sokağın sesini bastırmak için
istiyorsunuz biliyorum ama hiç susmuyorlar. Sabah akşam sarayın içinde sürekli
bağıra bağıra şarkı söylüyorlar. Bırakın ülkeyi sarayda bile kimse kimseyi
duymuyor.
KRAL-2: Nasıl ama çok güzel kafa şişiriyorlar değil mi? Dünyadan bir
haberiniz ne güzel! Daha ne istiyorsunuz?
VEZİRLER: : Krallarımız durum çok ciddi.
KRALLAR: Ne kadar?
VEZİR-1: İşte kendisi sevdiğimiz bir kraldır biliyorsun. Ülkesi balık cenneti
malum. İşte halkı diyormuş ki biz niye hiç balık yiyemiyoruz? Hep ekmek hep
ekmek diyormuş. Bunaldık artık diyorlarmış. Kral kalksın kendi balık tutsun
demişler. Vallahi biz kulaktan kulağa gelen bilgiler ile bu kadarına hakimiz.
KRAL-1: Halk niye balık yesin ki? Şaşırmış bunlar!
KRAL-2: Bak bak bak laflara bak. Baya komikmiş!
VEZİR-2: Ama halk artık balık tutmaya çıkmak istemiyormuş. Yorulduk
diyormuş. Karnımız aç ama aklımız yerinde diyormuş. Burası Balık Cenneti
Ülkesi ama bi tuttuğumuz balıkları yiyemiyoruz diyormuş… Olacak iş değil
ama işte böyle garip istekleri varmış. Biz de şaşkınız!
KRALLAR: Eee… Çıkmasınlar!
VEZİR-1: Ama şey kralları balık tutmayı bilmiyormuş. Bunu size söylemiştik.
O kral o balık zengini ülkeye kral oldu ama hayatında hiç balık tutmamış.
VEZİR-2: Hatta yüzmek ve kayıkla denize açılmak nedir bilmeyen biri kendisi.
Bir şekilde kral oldu şimdi de krallığında böyle şeyler olmaya başladı. Kralım
işin özü halk açlıkla boğuşuyormuş. Durum gerçekten çok ciddi. Bir şeyler
yapmak lazım.
KRAL-1: O zaman pasta yesinler!
VEZİR-1: Yaa.. Kralım akıl küpümüz… Siz o dönemin kralı değilsiniz diyorum
ikide bir pasta yesinler pasta yesinler. Bu nedir şimdi ya? Ben başka ülkede mi
yaşıyorum? Başka bir dilde mi konuşuyorum? Niye anlaşılmıyorum?
VEZİR-2: Bunları kim kral yaptı ya? Aklım almıyor. Şu adamlar ülke yönetiyor
delireceğim.
KRAL-2: Sen de mi Brütüs?
VEZİR-2: Yaa… Sen Sezar değilsin! Değilsin! Azıcık durumu anlayın geliştirin
kendinizi… Brütüs ne alaka?!
KRALLAR: O zaman bir fikrimiz var.
VEZİRLER: Nedir o?
KRALLAR: Yönetemiyorsa gidelim fethedelim.
VEZİR-1: Efendilerimiz bu nasıl mümkün olacak?
KRALLAR: Olacak olacak..
VEZİR-2: Biz niye gidip olay çıkartalım ki? Hem bize çok uzak bir ülke hem de
hiçbir tartışma yaşamadık ki…
KRALLAR: Artık tartışma içindeyiz. Fethedelim!
VEZİRLER: Olur efendimiz… Ne diyelim…
KRALLAR: Harikayız değil mi?
VEZİRLER: Evet efendimiz.
KRALLAR: Biz en iyisiyiz. En güzeli biziz. Aferin bize.
SAHNE -3
(ŞAİRLER GENELDE ISRARCIDIR.)

ŞAİR-1: Sizlere şaşırtıcı ama gerçek bir bilgi vermek isterim. Biraz önceki
krallarının adını bilerek yazmadık. Korkumuzdan değil yani.
ŞAİR-2: Çünkü asıl meseleye baktığımızda tüm krallar aynıydı. Tarihten hiç
ders almadık. Balık tutmayı bilmeyen insanları balık cennetine kral yaptık.
ŞAİR-1: Bizler bunlar gibi çok kral gördük. Çok imparatorlukta yaşadık.
Hepinizin bildiği Büyük İskender döneminde oradaydık. Babil’i Babil olduğu
zamanlardan biliriz.
ŞAİR-2: Mezopotamya’nın en bereketli zamanlarında orada yaşıyorduk. İlk
felsefe okulları kurulduğunda da oradaydık. Nasıl desem… Bizler her yeni
uygarlığı gördük.
ŞAİR-1:Genelde herkes açtı ama kimse öyle yazmadı.
ŞAİR-2: Ama artık biz yazmaya karar verdik. Sanıyor musunuz eşitlik sadece
bir insanın karnının doymasıdır?
ŞAİR-1: Veya barınacak bir yeri olmasıdır?
ŞAİR-2 : Öyle sananlara küçük bir sahne yazdık. Buyurun izleyelim.
SAHNE-4
(HERKES EŞİTTİR AMA SANKİ BAZILARIMIZ DAHA EŞİT.)
(Halk sokaklarda yürüyor ve sohbet ediyordur. Birden meydanda toplanmalar
olur. Bir duyuru vardır. Vezirler duyuruyu okuyordur. Krallar zevkle onları
izliyordur.)
VEZİR-1 : Hey! Şişt! Halk! Toplaşın bakalım. Sevgili krallarımız sizlere yeni
kuralları açıklıyor.
VEZİR-2 : Sizleri çok fazla düşündükleri için hayatınızı kolaylaştıracak yepyeni
kurallar getirdiler.
VEZİR-1: Duyduk duymadık demeyin. Peynir ekmek yemeyin.
VEZİR-2 : Zaten onu da yiyemiyorsunuz size daha önce okuduğumuz kurallarda
bunu açıklamıştık.
VEZİR-1: Krallarımız bugünden itibaren ülkede domates yemeyi yasakladı!
( Halk birden kendi arasında konuşmaya başlar. Meydanda huzursuzluk
hakimdir.)
VEZİR -2 : Krallarımız domatesin çekirdeklerini rahatsız edici buluyor.
( krallar için sol tarafta açılan bir lokal ışık vardır. Işık yanar ve onlar çekirdek
çitlerken konuşmaya başlar.)
KRAL-1: Domatesin çekirdeği kadar beni rahatsız eden bir şey yok. Sulu sulu
iğrenç bir şey! Ben sevmiyorsam onlar da sevmeyecek! Ben kral değil miyim?!
KRAL-2: Tabii kralsın. Bizler kralız. Biz ne dersek o! Şimdi benim koyduğum
kuralı okuyacaklar. Sessiz ol bakalım.
( Vezirler devam eder.)
VEZİR-2: Bir diğer biricik kralımızın arzusunu sizlere okuyorum.
VEZİR-1 : Sevgili krallarımız hep sizi düşünüyor. Sessiz olun ve dinleyin.
VEZİR-2 : Krallarımız bugünden itibaren ülkede mor giymeyi yasakladı!
VEZİR-1: Krallarımız mor rengi kendilerine asla yakıştırmıyor.
( Kralların ışığı yanar.)
KRAL-2: Mor beni solgun gösteriyor biliyorsun. Şimdi ben mor rengi
giyemiyorsan halk neden giysin değil mi? Giymesin yani!
KRAL-1: Bize yakışmayan onlara da yakışmaz. İyi oldu bu yasak boşver.
KRAL-2: Ya farkında mısın bizler harikayız. Tarih bizim gibisini görmedi.
Çıldırıyorum bu zekamız karşısında. Yanaklarımızı sıkmak sırtımızı sıvazlamak
geliyor içimden ya…
KRAL-1: O kadar haklısın ki… Biz bir başkayız. Biz bambaşkayız. Adımızı
tarihe altın harflerle yazdırıyoruz. Hem de gerçek altın harflerle. Harikayız
dostum harika!
( Kralların ışığı yanık kalmaya devam eder ama küçük hareketlerle
mizansenlerini yaparlar. Halk kendi arasında konuşmaya başlar.)

SAHNE-5
(ŞAİRLER ÇOĞUNLUKLA GERÇEKLERİ SÖYLER.)

ŞAİR-1: Coğrafya kaderdir diyorlar. Bunları bizlere her gün söylüyorlar. Oysa
tek bir coğrafya var. O da Dünya! Bu yüzden insanı da hayvanı da açan
günebakan çiçeğini de özgür bırakın.
ŞAİR-2: Şairiz diye bizi romantik bulabilirsiniz veya dediklerimize sadece
edebiyat işte diyebilirsiniz. Ama bizim gizli bir bildiğimiz var.
ŞAİR-1: Yukarıda anlattıklarımız size çok eski geldiyse biraz daha günümüze
gelebiliriz.
ŞAİR-2: Empati kurmanız için gözlerinizin önündekini burnunuza sokabiliriz.
ŞAİR-1: Doğduğumuz topraklar kök saldığımız topraklardır. Tüm canlılar bir
bütün içinde kök salmalıdır ama bunun aksini yaşatmayı kafasına koyanlar…
ŞAİR-2: Aramızdan Biri!
Aramızdan Biri!
ŞAİRLER: Aramızdan Biri!
Aramızdan Biri!
Güneşi sadece kendine çevirdi!
Aramızdan Biri!
Aramızdan Biri!
Bu böyle şu şöyle olmalıdır dedi.
Kim mi dedi?
ARAMIZDAN BİRİ!

SAHNE-6
(BENİ GERÇEKTEN GÖRÜYOR MUSUN?)

(Sahneye oyuncular gelir kısa bir mizansen yapılır. Bu mizansen beyaz bir
perdenin arkasında elleri ve bedenleri ile canlandırma şeklindedir. Mizansen
sonrası konuşmaya başlarlar.)
TURİST-1: Merhaba sevgili takipçilerim. Şu an Afrika kırsalının göbeğindeyiz.
Burası baya dedikleri kadar var. Çöl gibi bir yer. Su yokmuş ama bizim
yanımızda suyumuz var. Ayrıca yüzüme sürdüğüm güneş kremi ve kafamdaki
şapka için lütfen yukarı kaldırın. Bakın burada kim var? Aaaa evet! Birlikte
sizin için vahşi toprakları gezeceğiz.
TURİST-2: Selam canlarım… Gerçekten burası kurak. Ortalıklarda hiçbir şey
yok. Daha tam anlamıyla birkaç vahşi hayvan dışında hiçbir şey görmedik.
Olsun birkaç gün burada olacağımız için insanla karşılaşırız diye düşünüyorum.
Karşılaşırız değil mi kız?
TURİST-1: Elbette karşılaşırız. Sonuçta buraya gezmeye geldik. Birilerine denk
geliriz. Beyefendi merhaba şey… İnsan olan yere sürer misin? Bu ne ya kuru
kuru toprak… İçim daraldı. Vallahi memleketimizin taşı toprağı altınmış.
TURİST-2: Türkçe anlamaz ki. İngilizce konuş. Bunlar eskiden sömürgeydi
unuttun mu? İngilizce biliyorlardır. Ayrıca asıl taşı toprağı altın olan burası. Kız
altın çıkarılıyor buradan. Unuttun mu?
TURİST-1: Ay hep unutuyorum. Hey. Can you speak English? (ses gelmez) Aaa
ne diyeceğim belki de… Fransızca biliyorlardır. Belki de onların sömürgesiydi
bunlar tam olarak bilmiyoruz. Şimdi öğreniriz.
TURİST-2: Öf neyse sürüyor işte. Neyse sevgili takipçilerim. İşte görüyorsunuz
burada çok az ağaç var. Sonra bakın… Aaa aslan mı o? Nasıl da kükrüyor. Ay
yemese bari bizi!
TURİST-1: Kız sırtlan o! Ay yemese bari ay hoşt ay hızlı sür şoför bey hızlı…
Bir dakika bir dakika.. Orada birkaç insan görüyorum. Çölün ortasında napıyor
bunlar yahu? Hello girls…
(o sırada iki kız ellerinde kova ile yürüyorlardır.)
YERLİ KIZ-1: Şuradakiler bize mi el sallıyor? Nasıl da değişik giyinmişler.
Umarım geçen sefer ki yabancılar gibi çılgınca el sallayıp fotoğrafımızı
çekmezler.
YERLİ KIZ-2: Evet bize el sallıyorlar. Sanırım turistler. Turistler hep böyle
değişik giyiniyorlar. Belki bize yardımcı olurlar. Belki de sadece fotoğrafımızı
çekerler.
YERLİ KIZ-1: Fotoğraflarımızı çekip çekip ödül alıyorlar.
YERLİ KIZ-2: Ödül mü? Nasıl yani? Sen bunu nereden duydun?
YERLİ KIZ-1: Köyde konuşuyorlardı. Ödül aldıktan sonra dönüp hiçbir şekilde
topraklarımıza bakmıyor bizden bahsetmiyorlar. İki yüzlü buluyorum bu
davranışı.
YERLİ KIZ-2 : Haklısın haklısın ama onların dünyası böyle.
( Turistler ve Yerliler birbirlerine yaklaşmıştır.)
YERLİ KIZLAR: Hello.
TURİST-1: Aaa İngilizce biliyorlar. Harika.
TURİST-2: How are you canlarım?
DIŞ SES: Hikayemiz bundan sonra Türkçe devam edecektir ama siz istediğiniz
herhangi zengin bir ülkenin dilini kullanabilirsiniz sonuçta hikayeye dramaturjik
olarak uyacaktır.
YERLİ KIZ-1: Merhaba. Ülkemize hoş geldiniz. Bir şey mi isteyecektiniz?
Bizler sadece yolumuza gidiyoruz. Lütfen bize bulaşmayın. Bizi fotoğraf falan
çekmeyin.
YERLİ KIZ-2: Umarım ülkemizin tadını çıkarıyorsunuzdur biz pek
çıkaramıyoruz da. Sanıyorum sizler gayet mutlusunuz. Jeep mi o? Nereden
buluyorlar bu jeepleri ya!
TURİST-1: Mutlu sayılırız. Burası çok sıcak ve asıl önemli sorun hiçbir yerde
klima yok. Cayır cayır yanıyoruz. Bayılacağım şimdi.
TURİST-2: O da bir şey mi? Yiyecek bir şey yok. Ortalıkta cafe yok, insan yok.
Wifi yok. Ne bileyim bir AVM falan olsaydı bari… Sıkılmıyor musunuz caniko
burada? Kuru toprak üç beş ağaç bir yere kadar yani..
YERLİ KIZ-1: Kendi ülkenizin konforunu burada bulamayabilirsiniz. Burası az
gelişmiş ülkelerden biridir. Bizler burada yeterli beslenme ve barınma
ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Görüyorsunuz zaten her şey ortada.
TURİST-1: Söylemesi ayıp bak nereden nereye geldik. Bir tane tuvalet yok.
Böyle bir şey olabilir mi canlarım? Yol boyunca ağaç yok ki şöyle bir kenara
çekelim. Bir soluklanalım.
YERLİ KIZ-2: Hanımefendi tuvaleti geçin burada su yok. En yakın su
kaynağına ulaşmanız için 10 km daha gitmeniz gerekiyor. İsterseniz size yolu
gösterebiliriz. Bizim her zaman gittiğimiz yol artık alıştık. Burası bizim okul
yolumuz.
TURİST-2: Yok daha neler! Çeşme falan da mı yok? Kız 10 km ne demek?
Çıldırdınız bu sıcakta herhalde. Market nerede kız? Dalga geçmeyin bizimle.
YERLİ KIZ-1: Bize inanın burada market yok. İlerdeki köyde bir tezgah var
ama orada da su bulabilir misiniz bilmiyorum. Geçenlerde ne satıyorlardı orada?
Değişik bir şeylerdi ama hatırlamıyorum.
YERLİ KIZ-2: Hiç işimize yarar bir şey olmuyor ki. Olsa da bizde para ne
gezer. Durumumuz ortada. Zaten kırk yılda bir bir şeyler geliyor bakkala da.
YERLİ KIZ-1: Turistlerin yanında şey etme şimdi bizi. Boşver karıştırma oraları
buraları.
YERLİ KIZ-2: Siz nereleri sormuştunuz hanımefendi? Yolumuz uzun sıcakta
bastırdı. Söyleyin artık.
TURİST-1: Aaa siz şaşırdınız galiba… Yok canım ülkeler arasında bu kadar
uçurum olamaz. Ben şok içindeyim. Şok geçiriyorum. Şok geçirdim bile.
YERLİ KIZ-1: Her gün bu yolu gidip geliyoruz. Okulumuz su kaynağının azıcık
ilerisinde bu yüzden sabahları biraz erken yola çıkıyoruz. Kovalara suyu
doldurup okula götürüyoruz. Bizim normalimiz bu hanımefendi.
YERLİ KIZ-2: Bazen de evimize götürüyoruz. Öteki türlü su kaynağı dedikleri
nehirler hastalık dolu. Birçok arkadaşımız bu yüzden hastalandı. Buraya en
yakın hastane üç dört saat uzaklıkta ve gördüğünüz üzere bizim buralarda pek
araba yok.
TURİST-1: Görüyorum ki ayakkabınız da yok. Terlik giyiyorsunuz. Olacak iş
mi bu? Aaa böyle olmaz…
TURİST-2: Şu an ne diyeceğimi bilemiyorum. Tüm bunların gerçek olması
imkansız. Benim bu kadar çok ayakkabım varken sizin bu terliklerle bu kadar
yolu yürümeniz büyük adaletsizlik. Çantana bak bakalım bir şey var mı? Elimiz
boş kaldık burada böyle.
TURİST-1: Dur çantamdan hemen yedek ayakkabılarımı çıkarayım. Böyle
olmaz. Buyurun kızlar bunları giyebilirsiniz. Hepsi çok güzel markaların kaliteli
ayakkabılarıdır. Sıcağa, soğuğa dayanır bana mısın demez.
TURİST-2: Bu ayakkabılar sadece ayakkabı değil. Her işi görürler. Ruhunuza
iyi gelirler sizi iyileştirirler. Bir tek konuşamıyorlar yani. Ama resmen terapi
gibiler. Öyle indirimden de alınmadılar.
TURİST-1: Tarzlarını konuşturuyorlar ama haklarını yeme.
YERLİ KIZ-1: Dediklerinizden hiçbir şey anlamadım. Kafam da baya karıştı.
Vallahi teşekkür ederiz. Çok naziksiniz ama bu bir çözüm değil. Ben ne
yapayım bu topuklu ayakkabıyı şimdi?
TURİST-2: İnan bana o elindeki ayakkabılar insanın psikolojisini düzeltiyor.
Hatırlıyorsun değil mi? Hani şey olmuştu..
TURİST-1: Hatırlıyorum hatırlıyorum… Alışverişe çıkmak ilaç gibi gelmişti.
Zaten ne zaman moralim bozulsa alışverişe çıkarım efendime söyleyeyim
ayakkabı olsun çanta olsun her şeyi alır gelirim bi sakinleşirim.
TURİST-2: Buradan dönünce de gidelim kız bir alışverişe. Kafamız dağılır. Çok
sarsıcı bir gezi oldu bizim için.
YERLİ KIZ-1: Dediklerinden bir şey anlıyor musun? Şu an aynı dili
konuşuyoruz ama sanki bambaşka dünyaların insanıyız.
YERLİ KIZ-2: Zaten başka dünyaların insanıyız. Onlar tüketmeden duramaz biz
ise bir kova su için taa nereden nereye yürüyoruz. Sence aynı dünyanın insanı
mıyız?
TURİSTLER: Eee alıyor musunuz ayakkabıyı?
YERLİ KIZ-1: Almıyoruz. Teşekkür ediyoruz. Yolumuza gidiyoruz.
YERLİ KIZ-2: Bu bir çözüm değil ve bizi daha da görünmez kılıyor.
TURİSTLER: Görünmez mi kılıyor?

SAHNE-7
(VE ARAMIZDAN BİRİ… )
ŞAİR-1: Modern dünyanın duyarsızlığı
Birilerini görünmez kılıyor.
Öyle eczanelerde satılmıyor
Herkes cebinde taşıyor.
ŞAİR-2: Eşitsizliğe çözüm değil bir çift ayakkabı
Neden eşit değiliz diye sormalı
Bunu yazan şairlere
İyice bir kulak kabartmalı.
(Tüm oyuncular beden perküsyonu ve şarkı için sahnenin önüne gelir.)
ŞAİR -1: Dedik ya aramızdan biri hep kendi karnını doyurmak istedi. Bu
insanları, hayvanları, bitkileri tüketti de tüketti. Oysa dünya bizim büyüdüğümüz
bir beşik, güneşi ile ısındığımız bir yatak, gürül gürül akan bir ırmak.
ŞAİR-2 : Ama bir dakika! Aramızdan biri tüm bunlara dur demek istedi.
(Oyuncular sahnede dağınık halde yürürken ben ben ben diye bağırmaya
başlarlar. Oyunculara verilen işaret ile kıtalara ayrılır gibi bir şekil alıp
perküsyonla beraber şarkıya başlarlar.)

ŞARKI
Aramızdan biri
Aramızdan biri
Bu düzene bir dur demeli
Aramızdan biri
Aramızdan biri
Krallara derhal yolu göstermeli.
Aramızdan biri
Aramızdan biri
Bu düzene bir dur demeli
Aramızdan biri
Aramızdan biri
Eğitimde eşitliği getirmeli
Aramızdan biri
Aramızdan biri
Bu düzene bir dur demeli
Aramızdan biri
Aramızdan biri
İnsanca yaşamayı önemsemeli.
-Aramızdan biri bu dünyanın krallara kalmayacağını biliyor.
-Aramızdan biri insanlığa kulağını tıkamış yönetimleri sevmiyor.
-Aramızdan biri özgürlük istiyor.
-Aramızdan biri adaletin kıymetini biliyor.
-Aramızdan biri her insanın hayali kıymetlidir diyor.
-Aramızdan biri artık ayrıştırılmak istemiyor.
-Aramızdan biri geleceğe umutla bakmak istiyor.
-Aramızdan biri coğrafya kaderdir sözünü reddediyor.
-Aramızdan biri tüm dünyayı evi gibi seviyor.
-Aramızdan biri görünmez olmak istemiyor.
-Aramızdan biri şiir yazın, şiir okuyun diyor.
-Aramızdan biri tiyatroya iyidir, tiyatroyu sevin diyor.
HEPSİ BİRDEN: Aramızdan biri dünyada eşitlik istiyor!

SON.

You might also like