Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

MURAT BELGE vardır.

vardır. Biz şimdi bu işlerin ne olduğunu tesbit et- açılan bir başka -ve asal-'-- yanı da vardır. Ge- t
1
meye bakalım. ne bu nedenle, sanat, sorularında hemen her :;!:
Bilgi çeşitlerinin alanları arasında önemli bir zaman «teorik», cevaplarında ise kısmen ,ddeolo- E
r jik» olur. Kimi zaman üstyapının altyapıyı belir- :..
fark yoktur (bakış biçiminin, alanı da değiştir­
!emesine 'benzer bir işleyiş mekanizması içinde, ~
BirHEdebiyııt Malıemesl» Olarak
1
mesi dışında). Hepsi aynı alanı, yani genel ola-
rak hayatı araştırır. Bu bd·kımdan, dinin, sanatın, sanat da kimi zaman temelde öncüsü olan bilime
ideolojinin ve bilimin alanları aynıdır, yaklaşım­ yeni açılımların ipuçlarını verebilir - özellikle
toplumsal bilimlere.
12ManYaşantısı ları farklıdır, açıklama tarzları farklıdır. Bilimsel
bilginin egemenleştiği bir çağda, dini bilgi artık
geçerliğini kaybedecektir. Bu ikisi arasındaki iliş­ B - Devrimciler için Sanat
ki, antagonisttir. Birinin varlığı, öbürünün yoklu-
ğu demektir. Şüphesiz, hayat sürdükçe bilgi ge-
Bir Marksist için bilgi, kendi başına değeri
lişeceği için, bilimsel bilgi de mutlak değildir. Ama
olan lüks bir nesne değildir. Yani bir Marksist,
Ataol Behramoğlu, Militan'ın son sayısında, çekten daha güçlü olmayan güzellik nasıl da- bilgili olmakla yetinemez; öte yandan, bilgi basit
12 Mart romanları üstüne yazdığım yazının ken- yansın, diye sorar bir sonesinde. Sosyalizmi, bü-
bilimsel açıklama tarzı, dini bilginin mezarını ka-
zar. Bilimsel bilgi mutlak olamayacağı için, ideo- bir «araç» da değildir. Yani, bilenin bilinci dışın­
disini de kısaca içeren kısmına karşı bir cevap tün kültürel bağlamından çıkarıp bir siyasi ikti- da bir araç değildir. Bilgi, diyalekti'k maddeciliğe
yayımladı. Bu yazıda sorduğu soruların çoğunu dar sorunu olarak ele alan bir anlayış, güzelliği, lojik bilgi çeşidi varlığını her za.man koruyabile-
cektir. Toplümun ve insan bilincinin yapısı, ideo- göre, değişimin bilgisidir. En temel anlamda, dün-
Ataol Behramoğlu ile karşılıklı oturup konuşabili­ «eylemi bir çiçekten daha güçlü» olamadığı için yayı dönüştürmenin bilgisidir. Dünyayı en rasyo-
riz ve sanırım anlaşırız. Ancak, sorulardan bazı­ elbette küçümseyecektir. Eski tavır da özünde lojik bilgi çeşidini kaçınılmazlaştırır. Bunlardan,
nel yönde dönüştürmek için, değişimi anlamak-
larına verilebilecek ayrıntılı cevaplar, gerek 12 buydu işte. «Biz devrimle uğraşıyoruz, sanatla başka birçok yerde söz etmiştik.
tır. Bunu öncelikle bilimsel bilgi yoluyla anlarız,
Açıktır ki bilimsel bilgiye özel bir değer ve-
Mart yaşantısı konusunda, gerekse şiir ve ede- ilgilenecek vaktimiz yok!» ama bilimin yanı sıra sanatın da aynı amaçlara
biyatın devrimci işlevi konusunda önemli sorun-
riyoruz. örneğin, bilimsel bir sanat teorisi olur,
12 Mart sonrası,
birçok devrimci, hayatı faz- ama sanatsal bir bilim teorisi olamaz. Gelgele- yönelik 'bir bilgi olarak, başka herhangi bir bilgi
ların tartışılmasına zemin hazırlayabilir. Onun için çeşidinin işgal edemeyecegi bir yeri vardır ..
lasıyla daralttığınıdaha çok sezgilerle kavradı. lim, bilimselliğe değer verilen çağlarda (örneğin,
benim bu yazım, Ataol Behramoğlu ·ile alışılmış Bu sezgiler, bir dizi yeni düşünce doğurdu. Ör- Teori ile propaganda malzemesi arasında
anlamda bir tartışma ya da polemik değil, böyle on sekizinci yüzyılın «Aydınlanma»sı gibi) gördü-
neğin, «meğer demokratik mücadele de çok ö- • ğümüz tarzda, bundan ötürü sariatı küçümsemek önemli bir fark olduğunu herhalde kabul ederiz.
sorunlara varabilmek için baslatılmıs bir 'konus- nemliymiş)) düşüncesine varan kişi, neredeyse bir Belki dark»· değil, <<mesafe»ya da «dolayım» de-
ma olacak. • • • doğru değildir. Çünkü sanat, bilimin rakibi değil­
kural _olarak, aynı anda, «meğer sanat da büs- dir; sanatı biHme karşı savunmanın yolu, ne onun meli buna. Bir zamanların, <<Nasırlı eller meclise»
BehrClmoğlu, kendi şiirini sorunsalın dışında • sloganını düşünelim. Bu sloganı eleştirmeyelim
bütün boş değilmiş» demeye başlıyordu. bilimden daha değerli olduğunu söylemek, ne de
görmemden alındığı için bu cevabı yazmak gere- de, çok doğru, çok yerinde olduğunu varsayalım
ğini duymuş. Oysa alınmasını. gerektiren bir şey Ama sanatı ele alış biçiminde önemli bir de- bir formülünü bulup bilimle özdeşlemektir. Aslın­
da. böyle bir savunma gereği de yoktur. Sorun, simdilik. Sonra, böyle bir sloganla, teori arasın­
yoktu o yazıda. «İçinde/dışında» olmanın deği­ ğişiklik olmadı. Daha eski dönemde, «Faşizm kar-
iki ayrı açıklama tarzı arasındaki dengeyi doijru daki ilişkiye bakalım. Bir bakıma, teori nerede,
şik bir ölçütünden söz ediyorum. Ataol'un duy- şısında Sanat» konulu bir acık oturum pek ya-
slogan nerede! «Nasırlı el» gibi bir deyimin teo-
gularıyla elbette işin içinde olacağını, paylaşmak pılmazdı. Şimdi yapılıyor ve sanatın Faşizm'e kar- kurmaktır.
rik bir kavram olamayacağı yeterince açık -
isteyeceğini ve paylaşabildiği kadarını paylaşa­ şı neler başarabileceği anlatılıyor.
«meclise» konusu da ayn ·sorun. Gene de teori-
cağını söylemiştim. Eksik bulduğum, onun he- Ama gelin itiraf edelim; Faşizm'e karşı sanat A - Bilim ve Sanat: İdeo!ojik ve Teorik den büsbütün kopuk olduğunu iddia edemeye-
sabına, belki zorunlu bir fiziksel uzaklığın son.u- çok bir şey yapamaz. Ya da ,şöyle söyleyelim: ceğimiz bir özü iletiyor bu slogan. Şöyle diyebi-
cu olabilecek bir şeydi; ama bu da ancak bir Bilim, nesneler arasındaki ilişkileri inceler ve
Faşizm'e karşı yapılması öncelikle gerekli olan liriz: genel teorik doğrulardan çıkardığımız, be-
açıklar. Sanat, insanın. evrenle ve __ -başka insan-
dereceye kadar geçerli. Daha önemlisi, şu veya her şey, örgütsel düzeyde, eylem düzeyinde ya- lirli, sınırlı bir dönemin koşullarında, belirli, sı­
larlçı ilişkilerini· araştırır. Bu nesnel ilişkiler içinde
bu edebiyatçıdan önce, bir bütün olarak edebi- pılıyorsa, haliyle Faşizm'e karşı direnecek olan nırlı ihtiyaçlara cevap veren, varolan ideolojik
yatın bu çeşitten sorunların «içine nüfuz etmesi»-
insan hayatının öznel anlamını kavramaya çalı­
ilerici sanatın bu direnişi de belli bir yarar sağ­ kalıplar içinde belli bir tele vuran bir söz seçi-
şır. Bunu yaparken, genel ve soyut düzeyde çalı­
nin yollarını araştırmaktır. Bunu da elbette he- lar. Ama sorunumuz Faşizm'le mücadele ise. ikin- yor, ortaya a\ıyoruz. Böylece slogan, teoriden
pimiz bir arada yapacağız. Yeter ki, böyle bir ih- san bilime karsı, somut ve tikele ağırlık verir. Bu
cil, doiaylı bir yarardır bu. yapısıyla, ideolojik bilgiye de, bilimsel bilgiye de adamakıllı uzaklaşıyor, ama büsbütün de kop-
tiyacın gerçek olduğu konusunda anlaşalım. muyor. Çünkü, «doğru slogan», «yanlış slogan»
Böylece nereye varmış olduk? Yeniden, sa- açılan uçları vardır sanatın. Bilimin açtığı yeni
natın değersiz bir şey olduğu sonu.cuna mı dön- bilgi alanlarını, insani anlam temelinden kalka- üstürie tartışabildiğimize göre, sloganla teori ara-
İLKİN: SANAT NEDİR? dük? Hayır, sanattan. ne beklemesi gerektiği so- sında zorunlu bir bağlantı da olmalı.
rak araştırır. Bütün insani bilgiler gibi, sandı da,
rusunun -başlangıcına döndük. Bir ôleti (sanata kalıplaşma eğilimini içinde barındırır. Kalıplaştığı Bağlantı var ama, ne slogan teorinin yerini
Eski çağlarda, edebiyatın öğretici mi, yoksa
bir «ôlet» analojisiyle bakmak alışkanlığından oranda, ideolojikleşmiştir. Bilinen düşünce yapı­ alabilir, ne de teori sloganın (tabii Türkiye'de bu-
eğlendirici mi olduğu tartışılırdı. Dikkat edilirse,
kurtulamıyöru,e hôlô), yapılmış olduğu amacın dı­ ları, duygu kalıpları içinde kalır, olanı tekrarlar. nun tersine çok alıştık, çok da zararını gördük).
bu tartışmanın ekseni bir türlü değişmez, ama
şında bir amaç için kullanan kişi ile aynı çeliş­ insani gerçekliklerin özgün açıklaması olmaktan Simdi, sanat konusunda da benzer bir durumla
eksenin iki yanına koyduğumuz terimler çağlara
kiye düşüyoruz. Sözgelişi, elimiz.de bir cerrah çıkar, ideolojik formüllerin sanatsal (biçimsel) karşı karşıyayız. Burada, sözü fazla uzatmamak
göre değişir. Bir zamanlar da sanatın, sanat için
neşteri var, biz bununla_ patlıcan soymaya çalı­ görenekler içinde yeni•den üretimi haline gelir. için, «sanatın yararlılığı_» tartışmasını, şu bizim
mi, toplum için mi olduğu tartışıldı. Bu da özünde
şıyoruz. Kimbilir ne kadar kötü patlıcan soyulur Ne var ki, içinde bu tür bir eğilimi (tekrar yerli devrimci bağlamımızın sınırları içinde ele alı­
aynı tartışmaydı. Şimdilerde de, devrim «silôhı»
bir neşterle. Bir yandan da, bu işi iyi yapmıyor edelim, bütün insani bilgiler gibi) barındırmakla yorum.. {<Faşi'zm'e ~arşı sanat ne yapar?» gibi so-
olup olmadığı konuşuluyor. Örneğin, çağırıldığım
bir açık oturumun konusu, «Faşizm ,karşısında diye neştere külürü basıyoruz. • birlikte, sanata asal niteliğini veren şey, bunun rular,· «devrim silôhı olara'k sonat» anlayışları,
«Sanat bir üstyapı kurumudur». Bunu her- karşıtı olan eğilimdir. Konusu, malzemesi olan in- sar.atla propaganda arasında, teoriyle slogan ara-
Sanat» idi. Şimdi düşünelim, böyle bir konu nor-
kes biliyor. Ama ne çeşitten bir «üstyapı kuru- sani ilişkiler sür.ekli değişir, sanat bu değişikliği sındakine benzer bir «yanlış-özdeşlik» kurmaktan
mal olarak nasıl işlenir?
mu?» Sanat bir bilinçlilik biçimi, son analizde, izler, yansıtır. Bu nedenle, yeni olana da her doğuyor.
Türkiye'de oluşan kendine özgü devrimcilik
bilginin özel bir çeşididir. Bunu söylediğimiz za- zaman açıktır. İşte bu yenilikte teorik öncüsü, bi- Propaganda, yal'nız dışımızdakiler için yapıl­
anlayışı, başlangıçta sanatı küçümserdi. Sanat,
man, sanattan, yapamayacağı şeyler beklemek- limdir. Bilim, dolaylı, ama zorunlu bir ilişki içinde, maz, kendimizde de etkili olur. Bir başka söy-
kabaca, kuştan çiçekten söz eden bir boş ya da
ten vazgeçmemiz gerekir, bu bir. İkincisi, sana- sanata, içerisinde yeni insani anlamlar keşfede­ leyişle, yaptığımız propagandaya kendimiz de ina-
hafif uğraşı sayılırdı. Bu da bir eski anlayış. Sha-
tın, bir bilgi çeşidi olarak, bizim beklemeye alışık ceği teorik alanlar açar. İşte bu nedenle, sanatın nabiliriz. Tabii, Makyavelist denilen tarzda, kendi
kespeare de, tunç, taş, toprak ve deniz hepsi
olduğumuz görevlerden daha önemli bir işlevi ideolojiyle kapanan bir yanı olduğu gibi, bilimle inanmadığımız şeyleri propaganda diye söyleme-
ölümlülüğün boyunduruğundayken, eylemi bir çi-

1
liyiz demek istemiyorum. Ama, genel doğrular lenecek, dünyadan !ad al@cak olsa, ya bir pa- l!! hareketten çok daha radikal bir biçimde elesti- dan kaynaklanarak yazılmış pek çok şey var. (:::
başka, bizim bunları yerine getirmek için gere- paz, ya da papaz ruhlu biri gelir, «memento mori» ;;.-
~ rilmesi gerekiyor. • Nicelikçe ağırlık· bunlarda. Cok belirgin bir ör- ~
keni yapıp yapmadığımız başka. Örneğin, «tari- dermiş. Biz de şimdi ikide bir birilerine «12 Mart'ı • Okuduğumuz kitaplardan, devrim mücade- nek vermek istiyorum, bir 12 Mart ağıdı:
hin şaşmaz akışı bizimledir», bu doğru; ama biz Unutma!» diye haykırıyoruz. ~ leleri tarihlerini biliriz. Ama bizim 12 Mart de-
cctarihinşaşmaz akışının içinde» miyiz? iste, hiç Çıkarılması gereken sonuçları bir çıkarabil- ~ neyimiz, bu mücade,lelerin biçimsel bir kopya-
Hayın tuzaklarda, kan uykularda,
usanmadan kendi kendimize sormamız ğereken sek, gönül rahatlığıyla unutabiliriz şunu. Çünkü sıydı ve zaman zaman bir karikatür olma duru-
Vurulduk, ey halkım, unutma bizi.
soru. Oradayız demekle olmuyor, pratikte orada İşkence için tahta çarmıhlara gerildik,
biz böyle «12 Mart'ı Unutma» der dururken, bir muna da düştü. Kitaplardan edinilen her şey, laf
olmak gerek. Ya da, «Kurtulusun bizimledir elini yeni felôket gelip çatacak, gene gafil avlanacağız. olarak klişe olarak, biçim olarak vardı, alda, Ey halkım, unutma bizi.
uzatsana» dizesini düşünelim. 'Evet, kurtulu; sos- tıcılığı da bundan ileri geliyordu. İçi boş sözler,
yalizmdir, dolayısıyla kurtulmak için elini • uzat- 12 Mart'ın analizi teorik düzeyde yapılacak-· Bu işte, hareketi yücelten bir şiirin bir par-
tır, yapılmaktadır. Sanat da bu alana el atmgı_tır. gerçekliğin yerini tutmuştu. Örneğin, «halk sa- çası. Ama aynı zamanda, farkında olmadan, acı
malıdır. Ama bu söz de, bu haliyle biraz soyut
Bu alanda sanatsal arastırma sonucu elde ede- vaşıı, lafı vardı da, neyi anlatmak için kullanı­ bir eleştirisi. Halkın katıldığı bir mücadelede şe­
kalıyor, somutlaştırmak için, kendimizi iyi tart-
malıyız. Sosyalist olduğumuzu kabul ederek her-
ceğimiz bilgiler, devrime;' kadrolar için, neredeyse lıyordu bu? Lenin bir cuntacı olmuştu, 141-142 hit düşmüş devrimciler için, halka, «bizi unut-
teorik düzeydekiler kadar önemli olabilir. Çünkü kalkmadan işçi sınıfı örgütü kurulamayacağını, maması» ricasında bulunulmaz çünkü. <<Bizse-
kesten elini uzatmasını lsterkem, uzatacak olursa 141-142'nin kalkması için de «asker-sivil aydın
o ele ne yapacağımızı iyi tarttık mı? «Devrimci- bu bilgilerden çıkacak sç,nuçlar, doğrudan doğ­ nin için şunu şunu çektik, bari sen de bizi unut-
ruya devrimci olarak günlük yaşayışımızda etkili zümre» ile birlikte ,,Millı Demokratik Devrim» ma,, sözü, gerçek bir Sosyalist hareketin, yenil-
dir,, diye bizi evine alan adamı karakolda ele ve-
olacaktır. • yapmak gerektiğini söylüyordu. Derken Mao ge- gisi durumunda bile, söylenmek şöyle dursun, in-
rip başını yakmayacağız b,ir daha, değil mi? «Biz»,
İnsanı yaşantı düzeyinde 12 Mart'ın önemi, liyor, ODTÜ bahçesinin «kurtanlmış,bölge» oldu- sanın aklına dahi gelmez.
o dizedeki «biz» miyiz gerçekten, buna lôyık ol-
ğunu anlatıyordu.
duk mu? bence, yetersiz kitabı bilgilerle gerçekliğin çatış­
masından ortaya çıkan (ya da «yere dökülen»)
12 Mart'ın bütün doğruları da, böyle bir ge- B - Tasarlanmış ile Gerçek
K_ısa_ keseyim sözü. Gerek içedönük, gerek
sonuçlar oldu. Her şey çok yoğun, çok acılı, ay- nel yanlışlığın içinde doğabildiği kadar doğdu.
dışadonuk propaganda sanatla içiçe olabilir, ama
nı zamanda çok çıplak yaşandı. Sıkıştırılmış bir
Devrimcilerin içtenliği, yiğitliği, çalışkanlığı, dü- Yukarıdaki örnek, harekete damgasını vu-
sanatın asal işlevi bunu yapmak değildir. Bu bir
rüstlüğü, böyle olmayacak yollarda harcandı, tü- ran ideolojiyi olduğu gibi· alan, o ideolojiyi de
yan işlevdir: başkalarına bir doğruyu aktarırken, tarihti 12 Mart. Bir sürü kafanın bir duvara çarp-
ması, bir sürü kafanın ders alması, ama aynı za-
ketildi. Bugün geri dönüp baktığımızda, bu du- eleştirisizce, Sosyalistmiş gibi kabul eden, dola-
başka yöntemler arasında, sanatsal üslubun el-
manda bir sürü kafanın yarılması demektir. Bun- rum için tek bir sorumlu da göremiyoruz. Kişi­ yısıyla da, överken farkında olmadan eleştiren
verişliliğinden de yararlanırız. Ya da, kendi da-
lar hepsi oldu. Bir kocaman gerçek çıktı ortaya lerin yanlışlarıyla açıklanacak bir şey değildi bu. bir parçaydı.' 12 Mart «edebiyatının» bir kısmı bu
yanışmamızı sağlamak, geleceğe güvenimizi pe-
sonunda: Teorik yanılgıların yanısıra, onların zo- Hepimiz sorumluyduk ve hiçbirimiz,. hareketi bu -kanalda gelişti. Benim Ataol Behramoğlu için
kiştirmek için, inancımızın temel ilkelerini hep
runlu bir parçası olarak, kadrolarımızın yetersiz- garip determinizmden çıkaracak yolu göstere- -söylediğim bir başka durumdu: 12 Mart yaşan-
bir ağızdan tekrarlarız. Bunlar hepsi meşrudur
liği.
medik. Yalnız yanlış yapmak değil, doğruyu ya- tısına, Sosaylizmin genel doğrularını söyleyerek
da, sanatın temel işlevi bu değildir. •
pamamak da bir sorumluluk yükler. yaklaşmak. Oysa 12 Mart gibi yoğun bir dönem
Bilimsel bilgi ile sanatsal bilginin farklı açık­ Öyleyse şimdi sorun şu: sosyalizme, devrime
En kısa özetiyle, işçi sınıfının Sosyalist ha- yaşanınca, bu genel doğrulardan çok daha ince
lama tarzları olduğunu söylemiştim. Bu farklılık, karşı sorumluyuz. Bir yenilgiden, o yenilginin tek-
reketini, küçük burjuvazinin has bahçesinde ye- ayrıntılara inilmişti (ille eleştirilmesi gerekmeyen)
şüphesiz, gçıklamaların çelişik olduğu anlamına rarlanmaması için çıkarılması gereken bütün ders-
şertmeye çalıştık. Bu olmadık toprakta bir türlü ve asıl işlenecek olanlar bunlardı.
gelmez. Sözgelişi bir küçük burjuva aydın kate- leri çıkarmak zorundayız. Öte yandan, yenilginin
. serpilemiyor, resimlerden bildiğimiz başka. yer- Ataol Behramoğlu, olaylan ne kadar yakın­
gorisi üstüne, bilimin söyledikleriyle sanatın söy- yılgınlığa dönüşmemesi için elimizden geleni yap-
lerdeki devrimcilere de · pek :benzeyemiyorduk. dan izlediğini anlatmak için, gene işkencelerden
lediklerinin, normal koşullar altında, çelişmemesi mak durumundayız. Bir yenilgiyi bir kazanca dö-
Yüzümüzün çizgileri istenene uymayınca maske bir örnek vermiş. İşitilen çığlıklardan, uygulanan
gerekir. Ama yaklaşımları, ölçütleri, yöntemleri, nüştürmenin tek yolu, ciddı bir,özeleştiridir. Kes-
kinlik de, yılgınlık da, bununla önlenir. 12 Mart takmaya, omuzlarımız yeterince dik' durmayınca işkencenin niteliğini Onlama sorunu. Bu şüphesiz
ayrıdır. Gelgelelim, iki yaklaşım, sonuçta tıpatıp
vatka tıkıştırmaya başladık. Sonra 12 Mart bun- bir gerçekti, ama hayatın çelişkili bütünlüğünü
aynı bilgiyi üretmez. Çünkü o zaman da ya biri . sonrasının ôcil görevi bu özeleştiridir. Şimdiye
ların hepsini alıp götürdü. Bu sefer de, gene yansıtan başka gerçekler de vardı; bu gibi du-
ya da öteki fazlalık olurdu. Aynı alanı, iki farklı kadar yapılmış, bitmis olması gereken bu is sim-
başka y'erlerdeki deneylerden bildiğimiz traged- rumlarça insan davranışlarının özelliklerini, so-
boyutundan tanıtırlar, diyelim. Ancak, sanatın di anlatması uzun ;ürecek nedenlerden •ötürü,
yalar yaşandı. Tragedya, bireysel düzeyde hep yut bir biçimde tahmin edilse bile, yaşandığında
kendi boyutunu görmek ve göstermek için, her hôlô tamamlanmış değil. Bütün deneylere karsın
aynı görünür. Sözgelişi, ölümse sorun, ölüm her- bütün -çıplaklığıyla ortaya -koyan. Küçük bir ör-
zaman bilime ihtiyacı vardır. 12 Mart öncesi yanlışlarının bugün daha da abar-
tılmış biçimde sürmesi de bunu gösteriyor. Ge-
kes için aynı. Ama daha geniş bir per.spektifte nek anlatayım.
Başlangıçta söylediğim gibi, bütün bunlar,
baktığımızda, cesaret, fedakôrlık;- acı, aynı olsa Kontr•gerilla hücrelerinde, dışarıdaki ayak
Ataol Behramoğlu'na cevap değil. Çünkü, san- rek bu eleştiriye, gerekse o temel üzerinde yük-
da, bir Narodnik'le bir Bolşevik'in ölümü .her- sesleri kolayca işitiliyordu. Günün belli saatla-
mıyorum bu konularda çok farklı düsünüyor ol- selecek yeni sağlam yapıya sanatın sunabile-
halde biraz farklıdır. rında, merdiven inen acele ayak sesleri duyuıu·r,
duğumuzu. Hiç değilse işin teorisinde. Uygula- c<,ği katkılar azımsanamaz.
Bu noktaya vardıktan sonra, 12 Mart dö- bellenmiş seslerle kapı açılır, adamlar içeri gi-
mada davranışlarımız farklı olabilir, ama konu-
nemine «içinden» ve <(dışından» bakmayı bir ke~ rerdi. Sonrası hemen her zaman -kötüydü. Bir se-
şursak, belki bu farklar da giderilır. A - 12 Mart Özel Bir Yenilgidir re daha tanımlayabiliriz. Sosyalizmin kendisini ferinde korkunç bir şeyin bilincine vardım. Ses-
Sanatın temel işlevini, geniş bir teorik çer-
ölçü alıp, 12 Mart olaylarına Marksist elestiri leri, irkilerek yada- kasılarak dinlerken, bir başka
çeve içinde, ayrıntılarıyla tartışmaya henüz hazır Bir Sosyalist hareket yenilgiye uğramaz diye
yöntemiyle bakmak, içinden bakmaktır. Tem~lde kapının açıldığını işitince kendiliğimden rahatla-
değilim. Bu, şu sıra üstünde çalıstığım brtakım bir şey yoktur. Sosyalizm kendisi yenilmez olsa
duygusal olan bir bağlanmayla, Sosyalizme ay- dım! Aynı anda da bunun ne demek olduğunun
tezlerin bitmesiyle mümkün olacak·. Ama başlan­ da, Sosyalistler, çeşitli bilgi eksikleri, değerlen­
kırı hareket edildiğini görmeden bakmaksa, dı­ bilincine vardım. Organizmamın duyduğu bu ra-
gıç ilkelerini yukarıda kısmen yazdım. Şimdi so- dirme yanlışları yüzünden, içinde bulundukları
şından bakmak olur. Biraz kelimelerle oynamak hatlama, bilincime 'bir acı olarak yerleşti, ama
runu, 12 Mart yaşantısı çerçevesinde ele alabi- hareketi belli süreler için birtakım çıkmazlara
gibi olacak ama, olayların içinde olanların bazı­ o· acının -keskinliği de, organizmanın rahatlığını
lirim. sürükleyebilirler.
ları kendilerini teorik anlamda dışa çekerek nes- kovamadı; onunla yan yana varoldu. Tabiı bunun
Gelgelelim, 12 Mart yenilgisi için aynı şey­ nel bir şekilde bakabildiler ve böylece Sosyalist karşıtı duygular da vardı. Bir keresinde, birinin
12 MART YAŞANTISI leri söyleyemeyiz. Çünkü burada aksamaya yol sorunsalın içinde olabildiler. Olayların dışında elbiselerinin istendiğini işittim. Elbiseleri istendi,
açan etkenler, birtakım strateji-taktik yanlısları olanlar ise, olup bitenin Sosyalizmden uzaklığı­ demek gidiyordu o arkadaş. Nasıl gittiği bilinmez,
12 Mart lôfı artık- hepimizi usandırmaya baş­ değildir. Sorun, Sosyalizmin bütünüyle ters' bir
nın pek farkına· varmadan «içeriyle» bir duygu- dma ~urtulmuştu buradan. O an duyduğum se-
ladı. Ortaçağ Hıristiyanlığının bir ünlü sloganı alanda kurulmaya çalışılmasından doğuyor. Do- sal özdeşlik kurdukları için, sonuçta dışta kal- vinç de ender bir yaşantıdır.
vardır, «Memento rnori» diye. «Ölümü unutma» layısıyla, 12 Mart'a kadar gelen o kısa süreli ge-
dılar. Zayıflıkları ve güçlülükleriyle, insan olmanın •
anlamına gelir bu. O zamanlar kim biraz neşe- leneğin yenilgiye uğramış herhangi bir Sosyalist
12 Mart yaşantıları üstüne, bu ikinci tavır- yeni, çok-yönlü bir sınavı, işkenceler sırasında
verildi. Burada da, temelde hazırlıksızdık. Genel- gularla iigisi olmayan. bir be/altı dedikodusu ve ~ Şiir derken, tabii «devrimci» şiirden söz edi- gerekli şair ustalığı da katılmış oluyor ve şiir bi- :!!
likle çöken çok oldu, çok şey anlatıldı. Şüphesiz karalaması başını alıp gidiyor. ~ ~
yorum. Türkiye'de '60 sonrası devrimci şiirin al- tiyor. ~
bunun da nedenleri vardı. Bugün hôla yeterince . Çok kısa, çok yetersiz bir biçimde ana çiz' E dığı biçimler, aynı dönemin siyası hareketinin ya- Bun/an yapan şudur, budur, diyemem, şim­
incelemedik, değerlendirmedik bu nedenleri. Ede- gilerine değinmekle yetindiğim bu yaşantının ni- :;;; pısıyla oldukça yakın bir ilişki içindedir. Varsa- dilik demek de istemem. Ama genel hava bu. ;..-~-
biyat, bunu en az teorik inceleme kadar derin- teliği, «içerideki/dışarıdaki» ayrımını yaratmıştı. ;jj yımsal olarak, bu şiirij1 okuru alacağı düşünülen Marksist akılcılıktan, kuruculuktan uzak, Türki- aı
lemesine araştırabilir, hatta teorik incelemenin İki kesim arasında ciddi bir diyalog imkansızlığı devrimcilerle, yazılan 'şiir arasındaki ilişki olduk- ye'ye özgü bir «devrimci» duygusallığıyla yüklü
veremeyeceği bilgileri aktarabilirdi. Ama yazarla- doğdu. Ve aslında deney aktarılamadı. Ama de- ça yakındır. Çok sayıda devrimcinin, devrimci ol- olan bu bir hayli cılız içerik, bir çeşit «alan belli,
rımız işin bu yanını ele almaktan kaçındılar. r:2y hô'.Ciortada, bugün de sürüyor. sun olmasın, şiiri okuduğu yoktu pek. Ama oku- satan belli» ilişkisi içinde yeniden üretilip duru-
işkence bitse de, işkencede olanlar yakamı­ Böylece, varmak istediğim sonuca geliyo- yanlar da vardı, ve genel olarak devrimcilerin bi- yor.· Yalnız, «genişlemeyen» ve değişmeyen bir
zı bırakmadı. Kompleksler yaratılmıştı. Sonradan rum - söylenebilecek daha yığınla şeyi şimdi­ linçlilik biçimi, onlar için üretilen şiirin yapısını «yeniden üretim» bu. Dolayısıyla özünde bir «tu-
bunların ilginç tezahürleri oldu. Sözgelişi, günün lik örterek. Türkiye'de Sosyalist ilkeleri benim- etkiliyordu. Bu özellik, '60 sonrası devrimci şiirini, tuculuk» tavrı taşıyor. Çünkü ne değişiyor, ne de
birinde, filanca ıçin «polis» dendiğini işitiyorsu­ semiş kadroların, işçi sınıfı hareketi ile buluşa­ daha öncenin devrimci şiir ustaları Nôzım Hik- değiştiriyor.
nuz. Olacak iş değil, araştırıyorsunuz. Bakıyor­ cağı andayız. Bu buluşma artık kaçınılmaz bir şe­ met ve Ahmet Arif'den farklı ve, kanımca, bazı Şimdi, tekrarlayalım sorumuzu: ne yapılabi­
sunuz, kendisi fazla konuşmuş gibi, bu ayıbını kilde başlamıştır, ama önümüzde· daha çok çe- bakımlardan daha sığ yapıyordu. ismet Özel'in lir? Bana öyle geliyor ki, bu koflaşan yapıyı ar-
gizlemek için, öteki hakkında laf çıkarmış, «o po- tin dönemler vardır. Ayrıca, kendine Sosyalist bir vakitler dediği gibi, Nôzım Hikmet, genel ola- tık kırmak gerek. Ama, ne yönde? Herhalde, tek
listi, anlatmıştı, onun için ben de anlattım,,, diyor. görünümü veren daha nice burjuva ve küçük ra.k Marksizm'i şiirleştirmişti. Gerçekten, genişle­ bir cevap verilemez buna; yapılacak pek çok şey
Bu tabii bireysel bir olay. Ama birtakım psikolo- burjuva ideolojisi, tortusu, görüşü, sözkonusu yen bir eylem platformu üstünde Marksizm'in ay- bulunabilir. İlk yapı/acak/a'rdan biri, sanırım, bu
jik mekanizmaların nasıl işlediğini gösteriyor, tarihi olayı önlemek ya da geciktirmek için öle- rıntılarını işleyememişti Nazım, çünkü yaşadığı yetersiz lirik kabuğun içinden çı·kıp nesnelleşmek­
kendi ötesinde şeylere de ışık tutuyor. En azın­ siyle savaş vermektedir. Sosyalizm içinde bir çağda bunun nesnel temeli pek yoktu; öte yan- tir. (Bu şiir tarzının belki ilk kurucuları, ismet
dan, bazı Sosyalist ülkelerde, Parti üyesi kişi­ sapma, burjuvazi için, zamanında, kendi polis dan, Marksizm'i daha nesnel, geniş boyutlar için- özel ile Ataol Behramoğlu idiler. Ama, bugünkü
lerin yolsuzluk filan yaptığını işitince duyduğu­ örgütünden daha değerli bir müttefik de olabi- de, yanlışsız şiirleştirmeyi de başarmıştı. Ahmet dönem için söylediğim bu olumsuz şeyleri, o za-
muz toyca bir. inanamazlık var hani, işte onu açık­ lir. Türkiye'de, Marksist'im diyen kişi, Sosyalizm Arif'de de, inanç ve kişisel yapının doyurucu den- mana geçerli saymıyorum .. Bir kere, sahici bir
lıyor. {(Tarihin şaşmaz akışı» gibi sözlerin bir adına yapılanları eleştirel olmayan bir tavırla ka- gesi vardır. arayış vardı o sıra. Üsteiik, o arayış içinde ,bu-
bakıma hiçbir şey açıklamadığını gösteriyor, zor- bullenemez. Kişilere değil, Sosyalizme karşı so- lunmuş güzel şeyler. hiç şüphesiz vardı. Bulun-
'60 sonrası devrimci şiir, öznel bakış açısı
luyor bizi: daha çalışkan, daha ·esnek, daha ge- rumiuyuz. muş o güzelliklerden yeni alanlara geçilecekken
sorununu, Marksist ölçüler içinde nesnelliğe dö-
niş görüşlü ve anlayışlı, daha ilkeli olmaya zo 0 - İki tavır mümkün: Birincisi, olanı kabul eden, bu şiirin tıkanması bir talihsizlik oldu.)
nüştüremedi. Bunun belki eşiğine varılmışken, ya
luyor. her şey normalmiş gibi alkış tutan tavır. Bu, ,şin ismet Özel, geçen yazımda da sözünü etti,
da -yaklaşılmışken, gerekli belirleyici adımlar atı­
Sonra, insanı gene aynı doğrultuda zorla- «dışında» olmaktır. Varolan kadroların hiç değil­ gim şiirinde, «birçok sayfalarını atlayarak oku-
lamadı. Devrimci şiir yaratılacak gibi olurken, ama
yan hapisane yaşantıları. «Sosyalistim» diyen se çoğunluğuna hoş gelecek bir gazeli, •hariçten duğu kitabı yeniden okuyabileceğini» söylüyor-
henüz yaratı/amadan, yaygınlaştı, «moda»laştı.
insoniann, ((toplu yaşama» konusundaki bece- okuyarak, olanla uz/aşmaktır. İkincisi, Marksist du. Kapital diyebiliriz o kitaba. Belki bu bir çıkış
Böylece, bir şiir değil, bir «şiirsellik» yaratıldı.
riksizlikleri. Top oynamaktan, yemek dağıumın­ teorinin doğruluğuna inanarak, gereken yerde o noktası sağlar. Şiirin imkônlannı, Guevara'nın
Bu, bir ortak dil oldu, kısa zamanda mazmun-
dan" çıkan, insanı kahreden kavgalar, bireyci dcıv­ teoriye dayalı eleştirelliği takınan tavırdır. Böy- Gerilla Günlüğünde değil de, Kapital'de aramak.
laştı, kolayı alınmış bir teknik haline geldi. Bu-
ranışlar, v.b. Teorik düzeyde süregitmiş karga- lece, sözünüz bazı kadrolara ters gelebilir, onlar Çünkü inanın, çok şiir vardır Kapital'de. Bu. şiir,
.gün şiirle yüzeysel ilgi kurabilen herkesin kolay-
şanın insanı-psikolojik düzeyde yansıyan sağlık­ tarafından «dışlanabilirsiniz», ama sorunun «için- tabii, Kapitcıl'i okuyarak bulunabilir, yoksa ilhan
lıkla yeniden üretebileceği· bir devrimci şiir ka/ıb_ı
sızlıkları. Tabii bunlara karşılık, bunların içinde de» olumunu;,. Her. iki tavır, siyasi olmakla bir- Berk gibi Kapital'in karşısında kendi absürdlü-
var.
ve bunlara karşı oluşmaya başlayan yeni biline. likte, «devrimci edebiyatçrn için de mutlaka ge- ğünü okuyarak değil.
sağlıklı temel arayışları. olumlu gelişmeler, eski çerli. Bu şiir, ya da bu şiirsellik, son analizde, belli işçi sınıfı şiire, makina, gecekondu, maden
çürük temellerin yııkntıları süpürülerek kurulan bir tasarlanmış devrimci şair duyarlığına daya- kelimeleri söylenerek ithal edilemez. Kansız bir
yepyeni ve güpgüzel Sosyalistçe insan ilişkileri. EDEBİYATTA NE YAPILABİLİR? nıyor. Bu duyarlığın içinde yer aldığı dünya ol- lirizm içinde bu kelimeleri uçuşturmaktansa, an-
Daha önceki benzer yaşantı/ardan sonraki dukça sınırlı, üç beş motif ve tema, çevresini çiz- latıya d'aha çok yaslanan bir şiir yapısıyla işçi
ortak tavır, bu konularda susmak olmuştur. Bu Atao/ Behramoğlu, şiirle ilişkim üstüne, bana meye yetiyor. Aslında, bu temalar da, şiirin ke- hayatının içine. girilebilir. Üstelik, yalnız soyut
yüzden, «eski»lerle konuştuğumuzda, merak et- pek önemli görünmeyen bazı sorular sormuş. limelerinden ya da en iyimser deyimiyle imgele- devrim ve kavga örgüleri içinde de/iil, hayatının
tiğimiz bir konuya dokunduğumuz anda, bir mu- Eleştiride, roman eleştirisine daha çok yakınlık rinden öteye geçmiyor. Çünkü devrimci şiirimiz, bütünfijğü içinde uzanılabilir işçilere. Bir işçi
amma duvarıyla karşı_ karşıya gelirdik. Belki biz- duyduğum, sözkonusu yazıda, şiir alanından ver- k/ôsik «lirik» şiirin sınırlarını zorlamış değil hô- evinin yoksul temizliği hiç anlatıldı mı şiirde? Hep
deki kadar geniş çapta değil, ama şüphesiz on- diğim örnekleri, asıl bölüme bi.r hazırlık almak /en. Öznel bir duygu dökümü, bu şiiri oluşturma­ uzaktan baktık onlara, siyası hareketimiz gibi.
ların arasında da olmuştu aynı şeyler. Şimdilerde-,· üzere bir ayrımı kı_sa örneklerle aydınlatmak ya yetiyor. Ancak, dökülen duyguların, devrimci- Lahanayı, kapuskayı, işçi gözüyle görmedik da-
eskilerin de bu deneyleri aktarmak ister gibi dav- için verdiğim, doğrudur <ıl-bette. Ama şimdi, ro- ler sözlüğünde yer alan kelimelerin kalıpları için- ha. Ama, bu tarz şiirin bir özenti de olmaması
randıklarını görüyoruz. Ama bunca yıl gizlenmiş, mandan çok şiir üstüne konuş,mak istiyorum. de olmasına özeniliyor. Kırlar, dağlar; yanık ten- gerek.
Çünkü, «edebiyatta ne yapılabilir» gibi bir soru, ironik-mizahı bir türü denemek de mümkün.
küllenmiş olaylar, şimdi ortaya bir hayli çarpık
çurpuk biçimlerde dökülürse buna şaşmamalı
.herhalde.
varolan edebiyatın yapısında bazı değişiklikler
de gerektiriyorsa, şiirin payına düşecek değişik­
l ler, yakılmış ateşler, -ışıldciyan demirler var bu
şiirlerin mazmunları arasında. Yazanın ideolojisi
kırcılığa değil de, işçi sınıfına yatkınsa, torna-
Dışımızda ve içimizde olup bitenlerin çoğu, baş­
ka tarzlardan çok bunu davet ediyor zaten. Böy-
Bugünkü durumun eskiye göre bir önemli lik gereği daha ağır basacaktır sanıyorum. lar, madenler, tulumlar geçiyor. Ama hep, keli- le bir tarz da bugün varolan monoton lirizmi kı­
farkı, rekabetin bolluğu. «Sosyalist hareket» de- Behramoğlu, bu son sayıda, şiirle ilgili ala- 1 me olarak. Sonra aşk var. Bu bir çeşit güzellik rar. bunun dışındal<J pek çok özgün alanı açar.
diğimiz oldukça parçalı yapı içinde, birbirini çe- mk bana sormak •istediklerini, imzasıyla, açıkça ve devrimcinin insani bütünselliğini anlatan bir Yapılacak pek çok şey var da, bunlardan
kemeyen çok. Üstelik bir de Makyavelci politika sormuş. Daha önce, Militan dergisinde, imzasız şey. Ana tema, kavga; sevgili, kavgaya k_atılıyor, biri üstünde özellikle durmak istiyorum. Traged-
anlayışımız var. Hani, amaç uğruna her araç meş­ yazılarda, bana ve. Can Yücel'e bazı takılmalar, 1 erkeğinin yanında. Biraz da düşmanlardan söz ya alanı tamamen bakir bugünkü edebiyatımız­
rudur, anlayışı var ya. Her fraksiyon, hiçbir çe- sataşmalar olmuştu .. Bunlar, birtakım hırçınlık­ ediliyor. Bütün bunlar, bilinen sözlükten seçilen da, özellikle şiirde. Oysa tragedyayı yazmak is-
kingenlik duymadan kendini o. amaçla özdeşle­ ların ötesine geçmediği için, cevap vermek ge- kelimelerin, belli bir şeyi bekleyen bilinçlerde teyen bir şairin karşısında öyle çok malzeme var
dikten sonra, «kutsal» gerekçelerle, başkaları reğini de duymamıştık. Şimdi söyleyeceklerim, bir uyandıracağı o/cfukça_ kalıplı çağrışım ve duy- ki. Sanırım, şematik anlaşılmış «devrimci ahlôk»
hakkında tezvirat yapabiliyor. Dolayı:sıyla 12 bakıma, Can Yücel'le yaptığımız ve Milltan'ın öf- gulara göre ayarlanıyor. Kelime düzeyinde daha kaygısıdır tragedyanın yazılmasını_ önleyen. Tra-
Mart yaşantısı konusunda bir yandan «resmi» kesini çeken konuşmanın genişletilerek sürdürül- birkaç yarım «deformasyon» yapılınca, ne bile- gedya, bir çatışma üstüne kurulur. Sözkonusu
bir sessizli·k hüküm sürerken, bir yandan da ol- mesi sayılabilir. • yim, bir ışık yanmayıp da, örneğin «şavkıyor» ise, şematik yaklaşım ise, böyle bir çatışmanın var-
lığını kabul etmeyi yadsıyor. işte bu, nedenle, bun- lizme karşı eleştirel bağlılığı, ironiyi, tragedyayı ...
~ mediğim, umarım bu yazıda anlaşılmıştır. Ancak, den, izlemelerden sonra, varılacak değerlendir- §.
Ataol Behramoğlu'nun yurtdışından burayı nasıl menin niteliğinde. Benim tartışmak istediğim buy- ~
ca «ağıt» var da, tek bir «trajik» şiir yok. Ataol aradığımı söylerken, aslında bu içiçeliği yansı, ~
Behramoğlu'nun Theodorakis'li şiirini didaktik tabilecek, aktarabilecek j:ıir sanatsal yapıyı kaste, E izlediğini anlatmak için söyledikleri de, bence ta- du. Behramoğlu ise, kendi anlamında ne kadar E
bulmamın nedeni de buydu. Behramoğlu, ·«gözleri diyorum. Sözleriyle ağlarken, tonuyla gülebilen, :;; mamen konu dısı. Elbette izleyecekti, bunun ter- «içinde» olduğunu göstermeye çalışırken, benim ~
imgeleriyle bağlanırken, kurgusuyla eleştirebilen; ~ sini ne düsünürüm ne de bir başkasına öyle dü- verdiğim anlama göre ne kadar «dışında» kal- iii
ağlamaktan kurumuştur» sözünü «düzyazı» gibi
o~uduğumu, şiirde bunun, çarçabuk kurumak de- bütün bunları yaparken, devrimci kişiliğini kay- şünme hakkını ta~ırııii. Ama sorun orada değil, dığını kanıtlamış oluyor.

ğil, çok ağlamaktan kurumak anlamına geldiğini betmeyen, kişiliğini, ideolojik sözlüklerin kav- şu veya bu mekônda yapılmış bütün gözlemeler- il
söylüyor. Benim bildiğim, «gözleri ağlamaktan ramlarından değil, hayat karşısında gerçek bir
kurumak», şiirde de, düzyazıda da, «çok ağla­ devrimci arayı•şta bulan bir sanatsal yapıyı an-
maktan kurumak» anlamına gelir. O sözü, bu latmak istiyorum. Soyut bir özlem de değil bu,
anlamı okuyarak söylemiştim. Sanırım Ataol Beh- çünkü dünyada ve Türkiye'de örnekleri var, az
ramoğlu, çoktan beridir attığı ulak taşlarla, be- da olsa.
nim romandan biraz anlasam da, şiirden anla-
madığımı söylemeye çalışıyor. Bu doğrudur belki,
ama burada şiiri düzyazı gibi okumam sözko: EK
nusu değil, çünkü, en azından, söylediği sözün
düzyazı anlamı da farklı değil. Buraya kadar yazdıklarım, Ataol Behramoğ­
Ataol Behramoğlu, şiirine, gözlerin kurudu- lu'nun yazısına cevap olarak tasarlanmı:ımıstı.
ğu noktada başlıyor. Böylece, önceki bütün acıyı Şimdi, onun sorularından bazılarına kısaca ~e-
bu sonucuyla görüyoruz. Burada önemli olan nok- vap vermeye çalışacağım. Bu kısmı, yazının dı­
ta da, «kalbindeki inancını, gitmediği. Oysa biz- şında tutmayı daha uygun gördüm, çünkü bence
ler için önemli yaşantı, gözlerin kurumasına ka- aynı ölçüde ilginç değil.

darki acıydı. Bütün dünya edebiyatı, kurumuş
gözler üstüne bu şiirde söylenenler kadar genel
Takıldığım bir nokta, Ataol Behramoğlu'nun
Halkın Dostları dergisini «bireyci» dediği «şairle- V.I.Lenin DURSUNAKCA
laflarla doludur. Bu genel ahlôkı ilkenin tekrarı, rin şiir anlayışlarına karşı bir görüşün yayın or-
şu yoğun yaşantı içinde olan bizlere çok şey
söylemez. En fazla acı çekenlerimiz de, biliyor-
ganı» şeklinde nitelemesi. Ben o dergide «yqzar-
iardan biri» olmanın biraz ötesinde, Türkiye'ye
Mektuplar KANLIDERENİN
lar aslında kalplerindeki inancın gitmeyeceğini.
Ne var ki, yalnız o inançtan ibaret değil o kalp.
Hani diyor ya, Nôzım,
döndükten sonra, dergiye yön verenlerden biriy-
dim. Ancak, bu dergiyi hiçbir zaman «bireyci şair­
lerin şiir anlayışlarına karşı bir görüşün yayın ,
1
Türkcesi: .A1aattin
Bilgi
KURTLARI
... Tarihsel, sosyal, ekonomiK şartların
organııı gibi daralmış bir işlevin dergisi olarak
görmedim. Halkın Dostları bir Sosyalist kültür @ May Yay1nları @ May Yayınları

zaruri neticesi bu dergisi idi. Ancak, özellikle Ataol Behramoğlu,


deme, bilirsi.n! gerçekten, dergiyi «İkinci Yeni»ye karşı bir şiir-
O dediğin nesnenin önünde kafamla sel antitez gibi görme eğilimindeydi. Yıllar son-
eğilirim. ra, Militan·, · çıkarırken de, büyük ölçüde aynı KarlMarx
Ama bu yürek ...
O, bu dilden anlamaz pek.
kavgayı veriyor. Bu sefer, şairlerinden çok eleş­
tirmenleriyle savaşta. Bense, insanın enerjisinin,
bunca zaman, böyle kısır bir kavgada harcan- EROL
TOY Fransa'da
Ancak hayalinde tasarlayabileceği bir Bedreddin masının gereğini anlamıyorum. «Bireyci» şôirler-
Sınıf
GtlZBAGI
olayı için bunu söyleyen Nözım, gözünün önün- le, sanki emperyalizme karşı mücadele vermiş­
de geçen tragedyalarda, genel doğrUdan can alı­
cı ayrıntıya kimbilir nasıl inerdi.
cesine uğraşıiıak, ayr_ıca, kendi kurmamız gere-
ken bunca şey önümüzde dikilirken hayatı bir
Mücadeleleri
Ağıt, oldukça «komünal» bir türdür. Bir top- takım muhayyel düşmanlarla saııaş haline ge-
1 1848~1850
Türkcesi:Tektaş Agaoglu
luluk ölülerini ağıtlarla anar. Ama o ölüler, ağıt tirmek, «Bu lal galiba bizdeydi» diye rütubetten
kalıbına girince bireyselliklerini yitirir, genelleşir­ nem kapmak, günleri «bize». lal çarptıranlara laf @May Yay:ınları @ May· Yayınları
ler. iste bu ağıt biçimi, 12 Mart edebiyatının dış­ çarptırmakla geçirmek, böyle bir sürekli asabi-
tan bakışına çok güzel uydu. Böylece asıl duy- yet içinde yaşamak ve yazmak, artık yaşımıza da
gulandırıcı, asıl trajik olanı es geçip, t9rensi bir pek uymaz bana kalırsa.
yasla yetindik. Yani, duygusallık adına, duygu- «Bireyci» şairlere gelince, Ataol Behramoğlu
nun gerçek kaynaklarını da kaçırdık. kendisi de, böyle şairlere gerçeği biraz yansı­ Kemal/ülker
Ama aslında hayatın yapısı karmaşık mı kar- tabilme hakkını tanımış. Benim bu şairler hak- RobertP.Millon
maşık. En trajikle en gülünç, en yüceyle en sı­
radan, hepsi içiçe, üstüste. Bizim 12 Mart ya-
santımız da hayatın bu genel doğrusunu bozma-
kındaki görüşüm değişmiş değil. Kendi alanl,a-
rında iyi şiirler yazdıklarını teslim ediyorum, ama
benim derdim Marksist bir edebiyatın, şiirin ku-
Meksika'da
Köylü 'nAZlffl
HIKmET'in
dı, yoğunlaştırdı. Sanki normal akışlı hayatın üs-
tüne bir süre için bir büyüteç tuttu. Görmek is-
teyen, çok şey çıkarırdı o geçici büyütecin sun-
rulması. Bu da, nesnel olarak, ancak yeni ku-
şaklardan beklenebilecek bir şey,
Ataol Behramoğlu'nun benim «naturalizm»
• •
Devrımı . YA/Affil
6ERCEK . @·ıqoı#ıq:zs
'

TürkQeSi.:Tekt:,aş Aga.oglu
duğu görüntüden. istediğime nereden hükmettiğini hiç anlayama-
Ben de burada, şiirden, edebiyattan bekle- dım. Aynı yazıda; işkencenin naturalistçe anla-
@ May Yayınları @ May Yayınları
diklerimi sıralarken, işçi sınıfıyla yalnız ideolojik tılmasına karşı çıkıyordum. «İçinde» derken, na-
değil, yaşama içinde birlikteliği, varolan Sosya- turalizmle uzaktan yakından ilgili bir şey söyle-

You might also like