Professional Documents
Culture Documents
Masonluktaki Bolunmusluk Sorunu
Masonluktaki Bolunmusluk Sorunu
Bir diğer örnek Meksika’dan verilebilir. Orada da Amerika Birleşik Devletleri’nden transfer
edilmiş olan Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile York Riti arasındaki çekişmeleri önleyebilmek
için, bu iki rit birleştirilerek Meksika Ulusal Riti oluşturulmuştur.
Ancak böyle oluşumlar pek enderdir. Birçok ülkede (örneğin Türkiye’de) tek bir rit varken,
diğer birçoğunda (örneğin Fransa’da) birden fazla ritin aynı anda çalışmakta olduğu görülür.
Fakat bir ülkede birden fazla ritin bulunması, o ülkede bundan ötürü Masonlukta bir bölünme
olgusunu işaret etmeyebilir. Özellikle büyük doğu (grand orient) tarzındaki örgütlenmelerde
aynı çatı altında birkaç ayrı rit uygulanmaktadır.
2. İnanç Konusu
Masonluğun bölünmüşlüğünde rit farklılığından çok daha da önemli kaynaklardan biri din ve
inanç konusuyla bağlantığlıdır.
Masonlukta kutsal nitelikli bir inanç zorunlu mudur?.. Zorunluysa, bu nasıl bir inanç olmalı ya da
olmamalıdır?.. İnanç kurumsal ya da toplumsal değil bireysel olduğuna göre şöyle desek belki
daha iyi: Masonluk masonların inançlarıyla ilgilenmeli mi, yoksa ilgilenmemeli midir?
Bütün bu konularda mason örgütleri altı gruba ayrılmaktadır:
a) Yalnız belirli birtakım dinsel inançları olanların Masonluğa kabul edilebileceğini kabul
ederek, bunda diretenler;
b) Biraz daha katı olarak, bunu belirginleştirip özelleştirerek, yalnızca Hıristiyan dininin
inançlılarının mason olabileceğini öngörenler;
c) Bunun tersine, belirli bazı dinsel inançlıları Masonluğa kabul etmeyenler; (Hıristiyanlıkta
bu bağlamda özellikle Katolikler de söz konusudur.)
d) İnançları her ne olursa olsun, herkesi Masonluğa kabul etmeyi ve bir kişinin mason
olabilmek için gerekli koşulları arasında dinsel inancından önce iyi ahlâklı, dürüst ve
sağlam karakterli bir kişi olması gereğini benimseyenler;
e) Her inançtakileri Masonluğa kabul etmekle birlikte, “dinsel inanç” kavramını dar ve belirli
bir çerçeve kapsamında tanımlayan ve bu tanıma uymayan türden inançları gerçek dinsel
inanç olarak benimsemediklerinden bu tür inançları olanları ya da hiçbir dinsel inancı
bulunmayan özgür düşünceli insanları Masonluğa kabul etmeyenler;
f) Bütün hepsinden çok daha toleranslı bir tutumla, dinsel inanç konusunun insanlar arasında
bir ayırım vesilesi olduğunu benimseyerek, dinsel inançla ilgili olabilecek her türlü öğeyi
Masonluğun dışında tutup, mason olacak kişilerin inançlarıyla ilgilenmeyenler.
4
Kaynak: https://www.blogpreston.co.uk/2022/02/
5
Kaynak: https://nymasons.org/site/prince-hall-liaison/
Şu halde gelecekte bu konudaki sorunların ortadan kalkacağı umudu korunabilir. Zamanla çok
şey değişmekte, evrimsel doğrultudaki gelişme önlenememektedir.
6. Örgütsel Düzen Konusu
Bu konu, bundan önceki konuların hepsinden önemli sayılabilir. Bu nedenle de bu konuda biraz
daha fazla duracağız.
Bir mason locasının nasıl kurulabileceği, bir büyük locanın oluşturulma tarzı, çalışma sistem
ve kurallarının neler olacağı hususlarında da uyuşmazlıklar vardır.
İşte bu uyuşmazlıklar, her mason örgütünün kendisini “düzenli” (muntazam) saymasına karşılık,
bazı mason örgütlerinin diğerlerini “düzensiz” (gayri muntazam) görmeleriyle noktalanmaktadır.
Bu ayırımcılığın başını tutan ise İngiltere Birleşik Büyük Locası’dır.
6
Bunun ötesinde, İngiltere Birleşik Büyük Locası, çeşitli manevralarla örgütsel düzen bakımından
egemenliğini yaygınlaştırınca, temel yasasındaki bu ilkeleri de kabul ettirmiştir.
Masonluktaki “bölünmüşlük” sorunu konu olarak alındığında, İngiltere Birleşik Büyük
Locası’ndan sık sık söz etmemeye olanak yoktur. Çünkü İngiltere Birleşik Büyük Locası, kendi
örgütünün, Dünya Masonluğu üzerinde tartışmasız bir otorite olduğu iddiasındadır. Üstelik
dünyadaki mason örgütlerinin sayısal bakımdan çoğunluğu da bu iddiayı kabullenmektedir.
Bunun nedenleri ise bir “uluslararası politika” konusudur; kavranması için ise tüm Masonluk
tarihini gözden geçirmek gerekir.
Bununla birlikte bazı mason örgütlerinin 1902 yılında Cenevre’de oluşturduğu Uluslararası
Mason İlişkileri Bürosu, 1904 yılında yayımladığı deklarasyonunda, Dünya Masonluğundaki
bölünmüşlüğün tablosunu ortayla sermiştir.
Bu bildirgenin bir paragrafı şöyledir:
“Sözde evrensel denen ve mutlaka bir kardeşlik beraberliği göstermesi gereken, amacı ise
ayırmak değil birleştirmek olması zorunlu bir topluluk içinde derin ayrılıkların görülmesi çok
acıdır. Bu topluluğun birçok gruplarının birbirlerini aforoz ettiklerini ve ken dilerinden farklı
biçimde düşünmekten başka suçları olmayan insanları ve kardeşleri lanetlediklerini görüyoruz.
Bize incelemeler yapmayı, denemeyi, tartışmayı ve suçlamaya gitmeden önce dinlemeyi
öğütleyen aklın sesine karşı sağır olan bu kimseler, kendilerini suçsuz saymaktan hoşlanıyorlar
ve bu tutumlarıyla farkına varmadan özgürlüğe sonsuzca düşman kesiliyorlar. ”
Bu karamsar görüşe karşın, aynı obediyanslar, 1921 yılında Uluslararası Masonluk Birliği’ni
kurmuştur.
Varlığını 1950 yılına kadar sürdürebilmiş olan bu kuruluşun benimsemiş olduğu ilkeler
arasında özet olarak şunlar sayılabilir:
“Ortak amaç ve ideal ile birbirlerine bağlanan mason obediyanslarının her biri özgür ve
bağımsızdır.”
“Her mason obediyansı, kendi ulusal özelliğine sahiptir ve dolayısıyla kendi ritüellerini
düzenleme konusunda serbesttir.”
“Gerçekleri araştırmak, töresel değerleri yükseltmek, gerek nesnel gerekse tinsel dayanışmanın
gerçekleştirilmesine çalışmak, Masonluğun başlıca umdelerindendir.”
“Masonluğun çalışma alanı; insanlığın her bakımdan gelişmesi için düşünülerde ve sosyal
yaşamda birlik ve beraberliğin sağlanması amacıyla çaba harcanmasıdır. “
“Masonluğun temel ilkeleri özgürlük, eşitlik ve kardeşlik; en önemli düsturları çalışmak,
tolerans ve sevgi’dir.”
“İnsanın kendi özvarlığına ve diğer insanlara karşı saygılı olması, vicdan özgürlüğünü
koruması zorunludur.”
“Bütün onur sahibi ve idealist insanların Masonluğu çevreleyen Kardeşlik Halkası’na
katılmaları için çalışmak, her masonun başlıca görevlerindendir.”
Uluslararası Masonluk Birliği’nin 1727 yılında Paris’te düzenlenen toplantısında, önceki
ilkelere ek olarak Masonluktaki “Evrenin Ulu Mimarı” kavramı konusu üzerinde görüşülmesi,
Birliğin bu konudaki ortak tutum ve anlayışının kesin ve açık bir şekilde belirlenmesi istenmişti.
Uzun görüşmelerden sonra bu konuda şöyle bir karar alınmıştı:
“Masonlukta genel olarak Evrenin Ulu Mimarı simgesel terimiyle tanıtlanan bir yüce ilkenin
ve idealin varlığının tanınması gereklidir. Ancak bu tanıma, hiçbir dinsel inanç ve bağlanışı ne
önerir ne de yadsır. Birliğin üyesi olacak obediyanslar, tüzük ve ritüellerinde Evrenin Ulu Mimarı
terimine yer verip vermemek bakımından da özgürdür.”
9
Ne var ki bu aşırı tolerans, Birlik üyesi olan obediyansların bazılarınca da benimsenemedi. Bazı
ülkeler, Birlikten çekildi. Bunu fırsat bilen İngiltere Birleşik Büyük Locası, 1929 yılında ünlü
Tanıma Koşulları’nı ilan etti.
Sekiz maddeden oluşan bu tanıma koşullarının yani bir mason örgütünün “düzenli” bir örgüt
olarak tanınabilmesi için gerekli görülen koşuların en önemlileri şunlardır:
Kökenin düzenliliği yani her büyük locanın düzenli olarak tanımmış bir büyük loca veya
düzenli olarak oluşturulmuş an az üç loca tarafından kurulmuş olması.
Üyelik için Evrenin Şanlı (Glorious) Mimarı’na ve onun vahiy yoluyla görünmüş olan
buyrultusuna inanmanın zorunlu bir nitelik sayılması.
Her üyeliğe kabul edilen kişinin açık duran Kutsal Kitap üzerine el koyarak veya gözünü
ondan ayırmayarak yemin etmesi; böylelikle vicdanını yukarıdan gelen vahiy ile
bağlaması.
Büyük locanın ve ona bağlı locaların çalışmalarında, Masonluğun üç yüce ışığının
(Kutsal Yasa Kitabı, Gönye, Pergel), bunların arasında Kutsal Yasa Kitabı öncelikli
olmak üzere bulundurulması.
Eski Landmarkların ilkelerine, mesleğin uygulamalarına ve geleneklerine kesinlikle
uyulması.
İngiltere Birleşik Büyük Locası «Kutsal Yasa Kitabı nedir?» sorusunu da 1932 yılında şöyle
yanıtlamıştır: “İncil (Eski ve Yeni Ahit), Vedalar, Tripitaka, Kuran, Tao Teh King, Zend Avesta,
Konfüçyüs kitapları”.
İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın ortaya koyduğu temel ilkeler ile Kutsal Yasa Kitabı olarak
benimsediği kitapların bazıları arasında bir çelişki varsa da bunun tartışması ayrı bir konudur.
Ancak görülüyor ki, İngiltere Birleşik Büyük Locası, kendi otoritesinin sarsılmamasına
sağlamak amacıyla, bazı dinlerin kutsal kitaplarına da ödün vermek zorunluluğunu duymuştur.
Tanıma Koşullarının 8. maddesinde sözü edilen “Landmarklar” ise Masonlukta başlı başına bir
konu, bir sorundur.
Burada yalnızca şunu belirtmek gerekir:
Masonluktaki Landmarkların neler olduğu tam ve kesin olarak hiç bir zaman saptanamamıştır.
Dolayısıyla Masonluğun Landmarklarını yani sınır taşları ya da ana ilkelerini her örgüt kendi
anlayış ve benimseyişine göre yorumlamıştır.
1929 tarihli bildirgenin ilgiyle karşılandığını gören İngiltere Birleşik Büyük Locası, İskoçya ve
İrlanda Büyük Localarının da katılımıyla, 1938 yılında ikinci bir bildirge daha yayımlamıştır.
On bir maddeden oluşan bu bildirinin en önemli dört maddesi de şöyledir:
Bu örgüt içerisinde yer alabilmek ya da bu örgütün bir organı olabilmek için ilk koşul,
Yüce Varlığa (Supreme Being) kayıtsız şartsız inanmaktır. Bu temel koşul, hiçbir
suretle bir uzlaşma konusu olamaz,
10
Büyük Loca, bu ilkelere bağlı olmaksızın kendilerine Özgür Mason (Freemason) adını
veren birtakım kuruluşların varlığını bilmektedir. Bu durum süregittikçe bu gibi
kuruluşlarla kesinlikle ilişkiye girmeyeceği gibi, bu kuruluşları Özgür Mason örgütleri
olarak tanımayacaktır.
Çeşitli kereler reddettiği ve reddetmeyi sürdüreceği gibi, Büyük Loca, uluslararası
toplantılar adı altında yapılacak konferanslara katılmaktan kaçınacaktır. İngiltere
Birleşik Büyük Locası’nın esaslarına uymayan bu gibi topluluklara değil katılmak,
temsil edilmeyi bile kesinlikle uygun bulmamaktadır.
İngiltere Birleşik Büyük Locası bu ilkeleri tam bir bağlılıkla uygulamakla birlikte, bu
konular üzerinde hiçbir tartışmaya girmeksizin kayıtsız ve şartsız uygulayan diğer
büyük localar ile tanışmak ve ilişki kurmak görüşü ve dileğini taşımakta ve bu şekilde
çalışan kuruluşları Özgür Mason örgütleri olarak tanımaktadır.
İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın Masonluk görüş ve anlayışı, 1950 yılında Uruguay Büyük
Locası’na göndermiş olduğu mektuptan çok iyi anlaşılır.
Uruguay Büyük Locası, 1949 yılında kurulmuş ve bir yandan daha henüz çalışmalarını tatil
etmemiş olan Uluslararası Masonluk Birliği’ne katılma girişiminde bulunurken, bir yandan da
İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından tanınma dileğini belirtmişti. İngiltere Birleşik Büyük
Locası’nın çok uzun olan cevap mektubunun bazı ilginç bölümleri şöyledir:
“Masonluk, her türlü eğilim ve kanıyı uygun gören bir felsefi akım değildir. Bir karşılıklı
yardımlaşma ve hayır kurumu da değildir. Bu iş bu kadar özelliksiz olamaz. Dünyanın her
yanına dağılmış binlerce hayırsever ya da hümanist nitelikli kurum ve örgüt vardır. Bunlardan
bazılarının masonik anlamları içeren isimler taşımakta olmaları, onların masonik kuruluşlar
veya örgütler oldukları demek değildir. Gerçek Masonluk, Tanrı’nın varlığına inanmayı ve
yukarıda belirtilmiş olan üç inanç esasını korumayı ve yaymayı amaçlayan bir ahlâk sistemi,
bir külttür.”
İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın ortaya koyduğu ve mektubun öncesinde belirttiği bu “üç
inanç esası” şunlardır:
Bir yüce varlık olarak, görünmeyen, ruhsal ve gücü her şeye yeter Tanrı’ya inanmak;
Tanrı’nın bütün insanların babası olduğuna inanmak;
Bu bakımdan taviz vermenin her türünü önlemiş olmak için, evrensel ve özgün Masonluğun
1717’deki kurucularının çıkartmış oldukları ve bugüne kadar da korunması sürdürülmüş
bulunan yönetmelikte açıklıkla belirtilmektedir ki, Masonluğun temel ilkeleri olan Landmarkların,
bir başka deyişle ortaya konmuş bulunan inançların ve ilkelerin üzerinde değişiklikler veya
farklı anlamlara çekilebilecek yorumlamalar yapmak, hiçbir kişinin ya da kişiler topluluğunun
yetkisinde değildir.
Böylece, dünyanın sonuna kadar hiç kimse, mason olmaktan vazgeçmedikçe, özgün
Masonluğun ilkelerinde ve temellerinde herhangi bir değişiklik yapamayacaktır. ”
Ne gariptir ki, bu son paragrafı ile İngiltere Birleşik Büyük Locası âdeta kendi kendisini ele
vermektedir. Çünkü günümüzdeki Masonluğun 1717 yılındaki kuruluşundan sonra ortaya konmuş
olan ilkeler üzerinde değişiklikler yaparak bunlara daha başka kurallar ekleyenler, önce 1751
yılında İngiltere’de “Antients” adıyla anılmış kuruluş, sonra İngiltere Birleşik Büyük Locası’dır.
Gerek kendi içindeki uyuşmazlık gerekse uluslararası politikanın etkisi altında kalarak 1950
yılında dağılan Uluslararası Masonluk Birliği’nden sonra, 1961 yılında aynı liberal ilkeleri
benimseyen bir örgüt daha kurulmuştur. Adı epeyce uzun olduğu için bu adın baş harflerinin
bir araya getirilmesiyle CLIPSAS olarak anılan bu örgüt, henüz yeteri ölçüde gelişememiş ve
Dünya Masonluğu’nu özlenen birlik ve beraberliğe kavuşturmak yolunda “başarılı” olarak
nitelendirilebilecek etkinlikler gösterememiştir. [Bu yazının özgün yazım tarihinde öyleydi. Bu
örgüt, o günlerden bu yana çok gelişim göstermiştir. Günümüzde obediyanslardan oluşan 100
kadar üyesi vardır ve her yıl ayrı bir ülkede uluslararası nitelikli bir toplantı düzenlemektedir.]
CLIPSAS, bütün masonik örgütlerin, birbirlerine hiçbir karşılık koşulu ileri sürmeksizin
mabetlerinin kapılarını açmalarını, bütün masonlara Kardeşlik Zinciri’ne vicdan özgürlüğü
içinde ve tam bir karşılıklı toleransla katılmalarını önermektedir. Ritler, simgeler, inançlar ve
gelenekler ne olursa olsun, bütün masonlara ve bütün mason kuruluşlarına evrensel barış ve
kardeşliğin gerçekleşebilmesi için birlik ve beraberlik çağırısında bulunmaktadır. İnanç konusunda
büyük locaların çalışmalarını Evrenin Ulu Mimarı onuruna ya da onun koruyuculuğu altında
yapıp yapmamaları hususunda özgür bırakılmaları ve vahiye dayanan bir dinin kutsal kitabının
loca çalışmalarında bulunup bulunmaması hususunda serbest olmaları dileğindedir.
Ne yazık ki, iyi niyetli ve uzak görüşlü girişimler, 20. yüzyılın son çeyreğinde bile inançsal ya da
örgütsel dogmalardan sıyrılamayanlarca hoş karşılanamamaktadır. [Bu bağlamda 21. yüzyılın
ilk çeyreğinde de pek bir gelişme olduğu söylenemez.]
12
Hangi masonik kuruluşun üyesi olurlarsa olsunlar, kendi bireysel tutku ve çıkarlarındansa
insanlığın ortak yararını ve gelecekteki mutluluğunun gerçekleşmesini amaç ve ülkü edinen
masonlar, her türlü ayırım ve karşıtlık yaratan etkenlerin bir yana bırakılmasını ve tüm insanlara
örnek olmak üzere kendilerine “mason” diyen kişilerin birbirlerini kucaklamalarını istemektedir.
Fakat aynı kişiler, üyesi oldukları örgütlerinin benimsediği sisteme bağlı kalıp kararlarına
uymak hususunda da onurları üzerine söz vermiş bulunduklarından, sessizlik ve suskunlukla
özlemini çektikleri birlik ve beraberliğin gerçekleşememesini üzüntüyle izlemektedirler.
Ne Masonluğun bölünmesinde ne de çağdaş koşullar altındaki bölünmüşlüğünde belli bir kimseyi
ya da örgütü suçlamak gerekir.
Çünkü herkes ve her örgüt, Masonluğu kendi anladığı, kendi değerlendirdiği, kendisine uygun
ya da kendi toplumsal çıkarlarına daha elverişli bulduğu şekliyle benimsemektedir. Gerçi aşırı
tutucu ve tek yanlı benimseyişler evrensel birlik ve beraberliğin oluşmasını engellemekte ya da
geciktirmektedir ama İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın da tutum ve davranışları bu kendisine
özgü anlayış ve amaçlamalarından ileri gelmektedir.
Yakın gelecekte bu konuda olumlu bir gelişmenin yer almasının beklenmesi pek safdillik olur.
Bununla birlikte masonlar, insanlık idealinin gerçekleşebilmesi için Masonlukta da birlik ve
beraberlik sağlanacağı umudunu yitirmeden çalışmalarına devam etmektedirler.
Türkiye’deki Durum
Bölünmüşlük sorunu bakımından Masonluğun Türkiye’deki durumu da dünyadakinden farklı
değildir. Bugün Türkiye’de de birbirinden ayrı iki mason obediyansı bulunmaktadır. Nedeni,
gerek Masonluk anlayışı gerekse masonik örgütlenme ve düzen konularında uyuşma içinde
bulunamamalarıdır.
Bu uyuşmazlık ritüelleri de etkilemiştir. Oysa dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bireysel
olarak masonlar arasında bir çekişme söz konusu değildir; uyuşamayan masonlar varsa bile,
bunlar sayısı parmakla gösterilebilecek kadar azdır. [Bu yazının kaleme alındığı tarihte henüz
Türkiye’de Kadın Mason Büyük Locası kurulmamıştı.]
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye’de Masonluğun bölünmüş olması konusunu Dünya
Masonluğu’nun bölünmüşlüğünden soyutlamak mümkün değildir.
Gerçi Türkiye’de Masonluk, dünyada Masonluğun bölünmesi ile aynı nedenlerden ötürü
bölünmeye uğramamıştır ama 1980’li yıllarda bölünmüşlüğün süregitmesi Dünya Masonluğu’nun
bölünmüşlüğü ile aynı paraleldedir. [2020’li yılların başlarında da öyledir.]
Ulusal bir nitelik taşıyarak 1909 yılında oluşturulmuş Türk Masonluğu, 1966 yılına kadar tek
beden olarak gelmiştir. Türk Masonluğu’ndaki bölünmüşlükten ancak bu tarihten sonra söz
edilebilir.
Bu yazının konu kapsamı, Türkiye’de Masonluğun nasıl bölünmeye uğradığını içermemektedir.
Dolayısıyla, bu yazıda yavaş unutulmasına başlanmış fakat Türk Masonluğu’nun Tarihi’nin
sayfalarından hiçbir zaman silinemeyecek olan olayların ayrıntılarına değinilmeyecektir.
13
Türkiye’de Masonluk, örgütsel olarak 1966 yılında bölünmeye uğramıştır ama belki de buna
“bölünme” değil, “ayrışma” demek daha doğru olur.
Bu ayrışma yılların birikiminin sonucunda oluşmamıştır. Bunu doğuran nedenlerin etkisi ise
günümüzde artık ortadan kalkmıştır. Bununla birlikte Türk Masonluğu’nun bölünmüşlüğü
süregitmektedir. Çünkü Türk Masonluğu içinde daha 1950’li yılların sonlarına doğru başlatılmış
birtakım girişimler, 1970 yılında sonuçlandırılarak bölünmüş kalma olgusunun perçinlenmesine
yol açılmıştır.
Konuyu hayli kısa olarak şöyle özetleyebiliriz:
1950’li yılların sonlarına doğru Türkiye Büyük Locası içinde gizliden gizliye yürütülen bazı
girişimler söz konusudur. Bu girişimlerin amacı öteden beri Liberal Masonluk ilkelerini
benimsemiş olan Türkiye Büyük Locası’nın örgütsel düzeninin değiştirilmesi, Geleneksel
Masonluğun temsilcisi durumunda olan Anglosakson Masonluğu’na katılmasını sağlamaktır.
Türkiye Büyük Locası içinde 1965 ve 1966 yıllarında oluşan karışıklıkların dindirilememesinin
nedeni, bir bakıma bu girişimlerin sonuçsuzluğa uğraması kaygısıdır; çünkü gerek Türk
masonları gerekse kuruluşundan bu yana Türkiye’deki mason örgütleri hep liberal bir anlayışı
benimsemiştir. Türkiye Büyük Locası içindeki karışıklıklar bir ayrışma ile sonuçlanıp Türkiye
Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’nın yönetimi Anglosakson Masonluğu’na
yönelmek isteyenlerin elinde kalınca, bugünün olgusu ortaya çıkmıştır.
Herhangi bir mason obediyansının Anglosakson Masonluğu topluluğuna kabul edilebilmesi
için tek yol vardır: İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından “düzenli bir mason obediyansı”
olarak tanınmak… Türkiye Büyük Locası için bu iş pek de kolay olmamıştır; çünkü ritüellerin
Geleneksel Masonluğun ritüellerine uygun olarak düzenlenmesi, tüzüklerde değişiklikler
yapılması, tüm Türk masonları adına gerçekdışı inanç taahhütlerinde bulunulması, önceleri
İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından yeterli görülmemiştir.
İngiltere Birleşik Büyük Locası, aslında Türkiye Büyük Locası’nı kendi topluluğuna almak için
gönüllü olmakla birlikte, Türkiye’deki obediyansın “kökeninin düzenliliğinin kanıtlanması”
konusunda diretmiştir.
İngiltere Birleşik Büyük Locası’na göre kökenin düzenliliği, ancak obediyansın İngilizlerce ya da
onların eliyle kurulmuş başka localarca oluşturulması ile gerçekleşebilir.
Bunun üzerine, Türkiye Büyük Locası’ nın kökeninin, 1909 yılında Mısır Büyük Locası’na bağlı
iken ilk ulusal obediyans olan Maşrık-ı Azam-ı Osmanî’ye katılan Resne Locası’na dayandığı
ileri sürülmüştür. Böylece Türkiye Büyük Locası 1970 yılında İngiltere Birleşik Büyük Locası
tarafından tanınmıştır.
14
Daha ileri gitmeden belirtmek gerekir ki, şayet Türk Masonluğu’nu aslında hiç de uyum içinde
olmadığı Anglosakson Masonluğu topluluğuna bağlamak girişimlerinden cayılsaydı ya da bu
konudaki girişimlerden İngiltere Birleşik Büyük Locası nezdinde olumlu bir sonuç elde
edilememiş olsaydı, bugün bu anlatımlara gerek kalmamış olabilirdi.
Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’nın Büyük Üstadı, 1971 yılında şöyle
bir demeç yayınladı:
“ ................ Bugün, dünyaca muntazam sayılmalarını isteyen Büyük Locaların aşmak için çok
uğraştıkları en büyük merhaleyi, iyi niyetimiz, sebatımız ve istisnasız bütün kardeşlerimizin
yılmak bilmez tutumları ile aşmış bulunuyoruz.
İngiltere Büyük Locası’nın bir büyük locayı muntazam olarak tanınmasının ne demek olduğunu
size uzun boylu açıklamam gerekmez. Bu işin bundan 253 sene önce kurucusu olmak sıfatiyle
İngiltere Büyük Locası, Masonluk göğünde kutup yıldızı gibi şaşmaz bir yol gösterici gibidir.
Büyük Loca olarak kurulan her müesseseyi kolay kolay tanımaz. Hele gayrımuntazamlocalarla
ilişkisi olan veya kökenini bunlara bağlayan Büyük Locaları asla.
Bizim iyi niyetimizin sonucu olarak bu iş de tamamlanmış oldu. Daha 1956 yılında, dünya
intizamsız Büyük Locaları listesinde adının yanında “menşei belli olmayan ve egemenliği
bulunmayan bir kurul” kaydını gördüğümüz Büyük Locamız için bu, gerçekten sevinçli bir
durumdur.
14 Kasım 1970 tarihinde toplanan Büyük Loca Umumî Heyeti, yıllardan beri sürüp gelen bir
meseleyi de bir günde, büyük yorgunluk ve emekler pahasına sona erdirdi: Muntazambir Büyük
Locaya yaraşır bir Anayasayı kabul etti. Artık kendimizi tamamiyle gerçek masonca faaliyetlere
vermeliyiz.”
Böylece Türkiye’deki iki ayrı mason obediyansının görüş ve anlayışları berraklaşmış oluyordu.
Bir yanda Türkiye’deki ilk ulusal mason obediyansının 1909 yılındaki kuruluşundan beri
sürdürdüğü Liberal Masonluk ilkelerini hiç bozmadan ve evrimsel süreçte çağdaş koşullara
uygun olarak geliştirerek uygulanmalarını sürdüren Büyük Mason Mahfili [Özgür Masonlar
Büyük Locası], diğer yanda Türk ulusal mason örgütünün adına sahip çıkmış olmakla birlikte,
Türk masonlarının öteden beri içtenlikle benimsemiş oldukları ilkeleri değiştirerek yeni bir
kimliğe bürünmüş olan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası…
* * *
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın büyük üstadı, 1973 yılında bir bildirge
yayımladı. Bu bildirgede, 1966 yılında ayrılarak yeni bir obediyans kurmuş olan masonlar geri
çağrılmakta, sonradan Masonluğa girmiş olanlar da bu büyük locaya katılmaya davet edilmekteydi.
Büyük Mason Mahfili Yönetim Kurulu’nun bu bildirgeye verdiği yanıt şöyle başlıyordu:
“Son zamanlarda bazı kardeşlerimiz, Nur ve Ziya Sokaği’ndaki Hür ve Kabul Edilmiş
Masonlar Büyük Locası’nın bir bildiri yayınladığını ve bu bildiride Büyük Mahfilimiz
camiasındaki kardeşlerden isteyenlerin kendi dereceleri ile mezkur Büyük Loca’nın localarına
kabul edileceklerinin bildirildiğini iddia ederek iki Büyük Mahfilin birleşmesi bakımından bu
bildiri üzerinde durulması düşüncesini ileri sürmüşlerdir. Adı geçen Büyük Loca ’nın bu
bildirisinin bir örneğini ilişikte sunuyoruz.”
15
Büyük Mason Mahfili Yönetim Kurulu ise bu bildiriyi samimi olmaktan uzak bulduğunu
belirttikten sonra, İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın intizam kavramını açıklığa kavuşturmak
kisvesi altında Masonluğun ilk ve özgün temel yasasını tek başına değiştirmeye yetkisi
olmadığını belirtiyor ve bu büyük locanın, ilk ve özgün temel yasaya yüz yıl süresince
uymamak direncini gösteren “ANTIENTS” adlı masonların İngiltere’nin politikasına uyarak
sonradan kurdukları bir örgütten başka bir şey olmadığını, bunları kendi ilkelerine de aykırı
olarak değiştirdiğini, böylece asıl bu değişmeye uyanları düzensiz duruma sokmuş olduğunu
belirtiyor ve şöyle devam ediyordu:
“İngiltere Birleşik Büyük Locası’nı böylece nizamnamede değişmeler yapmaya zorlayan
konuya gelince: Bu hususta Nur ve Ziya Sokağı’nın Büyük Locasının bildirisinde, öz ve amaçtan
çok uygulamada göze çarpan sapmaların belirli bir sınıra aşması, neden olarak
gösterilmektedir. Bize kalırsa yapılan çabaların gösterdiği yön tamamen bunun tersidir,
İngiltere Birleşik Büyük Locası Masonluğu nasıl anladığını kendi bildirisiyle açıklamıştır. Ona
göre Masonluk, yalnız göklerde hâkim kişisel ve insanların babası olan bir Tanrı’nın varlığına
ve ruhun ebediliğine inanmak ve dinsel bir inanç olarak bu prensibi yaymaktır. İngiltere
Birleşik Büyük Locası ve onun uyduları Masonlukta başka bir amaç aramamaktadırlar. Böyle
bir amaç ise, açık olarak yalnız PÜRİTEN adı verilen Kalvinist Protestanlığın yani Anglikan
Kilisesinin inancıdır.”
Bu noktada, bir yanlış bilginin düzeltilmesi için şöyle bir not düşmek gerekiyor: Püritenlik ile
Kalvinist Protestanlık aynı şey değildir. Anglikan Kilisesi ise bambaşka bir olgudur. Kısaca
“Hıristiyanlık” demiş olsa, yeterdi.
Bildirge şöyle devam ediyor:
“Biz, Masonluk adına, böyle bir amacın benimsenmesini ilgilenmeye değerli bulmayız. Ancak,
dikkatimizi çeken bir husus, bir masonun her şeye rağmen samimî, dürüst ve doğruluğu
benimseyen bir insan olması gereğine rağmen mezkur Büyük Locanın yüksek idare otoritesi
arasında bulunan bazı kimselerin nizamnamelerindeki bu inanç prensiplerini hiç de
benimsemediklerini yansıtan yayınlarına rastlanmış olmasıdır.
Şimdi gelelim çoğunluk konusuna: Nur ve Ziya Sokağının Büyük Locasının bildirişimdeki iddia
dış görünüşü ile ilk bakışta doğruya yakındır. Onların düzenli dedikleri Büyük Localar,
düzensiz dediklerinden sayıca üstündürler. Hatta amaç beraberliği bakımından Dünyadaki
Kalvinistleri de kendi gruplarından sayarlar ise sayıları daha da artar. Ancak gerçek
Masonluğun ritüelik ruhuna uygun olarak çalışma işlemine gelince, düzensiz dedikleri grupta
bulunduğunu iddia ettikleri 150 000 masonu da bulamayacakları muhakkaktır.
Biz yukarıda açıkladığımız nedenlerle 1909 yılından beri benimsediğimiz ritüellerimizi
değiştirmeden uygulamaktayız. Nuruziya Sokağının Büyük Locası’ndan ayrılmamızın öz nedeni,
onların bu uygulamayı değiştirmiş olmalarıdır.
Bütün bunlara rağmen ayrılığın ortadan kalkmasını elbette ki biz de isteriz. Ancak, onlar bunun
İçin hiç bir fedak ârlıktan çekinmeyeceklerini bildirdikleri halde “masonik esas” dedikleri
prensipleri gözden uzak tutmamak şartiyle hareket edeceklerini bildiriyorlar. Bunu da ayrılan
eski kardeşlerinin istifalarını geri aldıktan sonra, yeni kardeşleri ise özel işlemlerle yani
yeniden tekris etmek suretiyle işleme koyacaklarmış. Böyle bir işlem için bir açıklama
yapmalarını boş bir zahmet olarak niteleriz. Çünkü eski kardeşlerin istifalarının geri alınması
Büyük Mahfilimizin kurulduğu tarihten beri daima söylenegelen bir teklif halindedir.
17
Yeni kardeşlerimiz için gösterilen yol ise onlar için zaten açıktı. Biz, bize katılmak isteyen
herkese durumu yeterince açıklamış ve diledikleri takdirde Nuruziya Sokağı’ndaki Büyük Loca
camiasına katılabileceklerini bildirmiştik.
Şurada tekrar belirtelim ki, biz Masonlukta beraberlik sağlamak isteyenlere kapılarımızı daima
açtık ve yine de açıktır. Samimî bir beraberlik amacı ise ancak böyle açık yürekli bir şartsızlıkla
hal yoluna girebilir,
Biz, Masonluğu, Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik ruhu içinde geniş bir toleransla iyiye, doğruya,
güzele yönelme sistemi içinde millî bir kuruluş olarak benimsedik.
Püriten misyonerlerin sistemine yalandan uyduluk etmekle sağlanacak intizamı, düzenli
uyduların kendi takdirlerine bırakarak yolumuza devam edeceğiz. ”
1973 yılında yayınlanan bu karşılıklı bildirgelerden sonra, iki obediyans arasında kayda değer
bir ilişki kalmadı. Bu iki bildirge, Türkiye’deki Masonluğun neden birbirinden ayrı iki obediyansı
barındırdığını ortaya koymuş oluyordu.
Bugün, Türkiye’deki Masonluğun bölünmüşlüğünün nedenleri üzerinde yanlış kanılar vardır.
Bu kanılardan bazıları, belli bir ulusal iç politika konusu üzerinde anlaşmazlık bulunduğu,
bazıları ise yönetim ve otoritenin paylaşılamadığından dolayı bu ortama gelindiği üzerinedir.
Oysa görülüyor ki, bütün bu kanılar yanlıştır. Gerçek neden, iki obediyansın gerek Masonluk
anlayışı gerekse masonik örgütlenme tarzı (düzen) üzerinde uyuşma içinde olmayışlarıdır.
Üstelik bu uyuşmazlığın, ritüellerin değiştirilmesine varıncaya kadar da ileri bir boyuta ulaşmış
bulunmasıdır.
Bu durumda, iki obediyansın birleşerek Türk Masonluğu’nda yeniden birlik ve beraberlik
sağlanması için; ya taraflardan birinin ya da her ikisinin birden benimsemiş olduğu ilkelerin
bazılarından diğerinin lehine fedakârlıkta bulunması gerekmektedir.
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından
aforoz edilme tehlikesini göze almadıkça bu konuda bir yakınlaşma beklenemez.
Öte yandan, Büyük Mason Mahfili’ne [Özgür Masonlar Büyük Locası’na] bağlı locaların
üyeleri olan masonların da bireysel benimseyişlerine aykırı olan bir inanca dönmeleri ya da
dönmüş gibi görünmeleri de düşünülemez.
Şu halde, Türkiye’de her iki obediyans da kendi doğrultularında çalışmaya devam edecektir.
Ancak, aralarındaki ilişkilerin de daha olumlu düzeye getirilebilmesi için yasal çerçeve içinde
birleşmeleri ve TÜRKİYE MASON DERNEKLERİ FEDERASYONU ya da benzeri bir isim
altında federatif bir kuruluşta birleşmeleri hiç de olanaksız değildir.
1983 tarihli yazı burada sona ermişti.
Aradan neredeyse 40 yıl geçti.
Bu süre içinde genel tutum ve benimseyişlerinde herhangi bir değişiklik oluşmadıysa da büyük
locaların yönetim aşamasındaki ilişkiler bakımından birtakım gelişmeler görüldü.
Bu yazıyı onlara kısaca da olsa değinmeden bitiremeyiz.
18
Her şeyden önce mason kuruluşlarının da kurumsal boyutta bir girişimde bulunmalarını
gerektiren ulusal bir sorun doğduğunda, her iki büyük loca da birlikte ve ortaklaşa olmasa da
tıpatıp aynı tarzda hareket etti.
Her iki locanın büyük üstatları, zaman zaman teke tek, zaman zaman kimi yönetim kurulu
üyeleri ile birlikte olmak üzere buluşup, Türkiye’deki Masonluğun ortak sorunlarını görüştüler
ve davranış birliğinde bulunmak üzere kararlar da aldılar. Bu durum günümüzde sürmektedir.
Ancak bu bir araya gelişlerde hiçbir zaman iki büyük locanın birleştirilmesi gündem konusu
olmadı. Günümüzde artık onlara eklenmiş olan Kadın Büyük Locası ile birlikte üç obediyans,
birbirlerinin tutum ve anlayışının farklı oluşunu saygıyla karşılamaktadır.
Böylece Dünya Masonluğu’nda nasıl bir bölünmüşlük varsa, Türkiye’deki Masonlukta da aynı
olgu sürmektedir.
Bunun yanı sıra İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın tutumunda da bir yumuşama sezilmektedir.
Nitekim 2017 yılında bu büyük loca, Masonluğun kuruluşunun 300. yıldönümünün kutlanması
amacıyla, Londra’da aralarında ayırım gözetmeden tüm obediyansların katılımına açık toplantılar
düzenlemiş ve bu vesileyle öteden beri kullandığı amblemini de değiştirmiştir.
Kim bilir, belki de bu gelişim gelecekte Dünya Masonluğu’nda tam anlamıyla birlik ve
bütünlük oluşumunun bir habercisi sayılabilir.
Öyle dileyelim, öyle olsun!