Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 19

Masonluktaki İskoç Riti’ne İlişkin Anlatılar - I

Tarihçe ve Simgeler

Kaynak: https://masonpedia.com/2021/06/iskoc-ritinin-tarihi-ve-simgeleri/
Sapere Aude Konferanslarından Anlatılar (No. 90)
Orijinal başlığı: The History and Symbolism of the Scottish Rite
Konferansı veren: Jacques Huyghebaert – 5 Ekim 2020
İzleyip Türkçeye çevirerek düzenleyen: Murat Özgen Ayfer

[Bu konferansın başlığına kapılmayın… Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin tarihçesi ve
simgeleri aşka kaynaklarda da vardır. Fakat burada anlatılanlar hayli farklı.]

Bu konferansların aslında herhangi bir akademik ya da tarihsel iddiası yoktur. Buradaki amaç,
konunun uzmanı olmayanlara, İskoç Riti masonu da olsalar, zanaat masonları (simgesel
derecelerdeki masonlar) da olsalar hatta mason olmasalar bile uygun bir sunumdan hoşnut
kalarak bir şeyler öğrenmeleridir.

Simgesel (Sembolik) Masonluk ya da Mavi Masonluk üç dereceden oluşurken, Eski ve Kabul


Edilmiş İskoç Riti 33 derecesi olan bir sistemdir. Diğer masonik düzenlere oranla bu rit, daha
az bilinir ve içerdiği gizler bakımından masonlar arasında bile hakkında gerek basılı gerekse
elektronik formatta çok güzel hem bol hem kolay erişilebilir yayın bulunmasına karşın bir
bakıma örtülüdür.

1
İngiltere ve Galler (Wales) ile daha önce Britanya kolonisi olan ülkelerde bu rit, “Eski ve Kabul
Edilmiş Rit” (İskoç sıfatı olmadan) veya sadece tek derece olsa da “Rozkrua” olarak bilinir.

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin 33. ve son derecesinin Güney Jüridiksiyonu Yüksek
Konseyi (Amerika Birleşik Devletleri’nde) 1801 yılında kurulmuş olup, dünyanın ilk yüksek
konseyidir. Diğer tüm düzenli yüksek konseyler, doğrudan ya da dolaylı olarak buradan çıkmadır.

Dikkat: İskoç Riti ile İskoçya Büyük Locası’nın herhangi bir bağlantısı yoktur.

Bu sunuma başlamadan önce şu konuyu, altını çizerek hatırlamakta yarar var: Masonluk, dinin
yerine bir alternatif değildir; ne de tarih ve bilim için bir alternatiftir.

Masonluğun ilkelerinin evrensel, süresiz ve sonsuz olması öngörülmüştür.

Birinci derece çalışma tablosu, Masonluğun “alegoriler ve simgelerle örtülü bir ahlâk sistemi”
olduğunu belirtir. Öyle ki, Şahane Sanat’ı (Royal Art) doğru olarak anlarsak, din, tarih ve bilim
ile tam bir uyum içine gireriz.

Diğer birçok masonik derece gibi İskoç Riti de Kutsal Kitap anlatımlarından esinlenmiştir.
Masonluk, belirli dinsel, tarihsel ve bilimsel kapsamdan bağımsız olarak bunların evrensel ve
simgesel değeriyle ilgilenir.

Masonik ritüel ve törenler, bir dram ya da oyun oluşturmak üzere bir tiyatro sahnesinde
uygulanır gibidir. Bunların amacı, ahlâkî ve felsefî dersler vermek, uyarılarda bulunmaktır.
Bunlar belirsiz zamanlar ve ülkeler için de geçerlidir. Zengin ya da yoksul, sağlıklı ya da
hastalıklı, mutlu ya da mutsuz, özgün ya da zincire vurulmuş, imparator ya da kral oluşumuzla
bağlantılı değildir; sadece basit olarak sen ve ben!

Masonluktaki ritüellerimiz, kökeni bakımından Ortaçağda tüm Hıristiyan Avrupa’da yaygın


olan “Mister oyunları” üzerine kuruludur. Bu “Mister ve Töre Oyunları” üzerine kurulmuş
birçok Kutsal Kitap mizanseni çeşitli gildlerde sahnelenmiştir.

2
Her gildin kendi oyunları vardı ve bunlar ya doğrudan kendi üyelerince ya da destekledikleri
aktörlerce sergilenirdi. Elbette Nuh’un gemisini yapışı, Babil Kulesi’nin inşa edilişi ve
Süleyman Mabedi’nin yapımı da masonların gildlerinde sahneye konurdu.

[Birtakım öykülerin oyun olarak sahnelenmesine dair söylem bir yana dursun, Avrupa’da
Ortaçağ sonrasındaki meslek ve sanat gildlerinin bu tarz bir uygulaması olduğuna başka
kaynaklarda rastlamak pek olası değildir. Ancak burada konuşmacının her tür meslek ve sanat
kuruluşunu “gild” olarak adlandırdığını kabul edebiliriz.]

Mister oyunlarında Kutsal Kitap metinlerinin anımsatılmasını Eski Yükümlülükler’de görürüz


ama bu aynı zamanda 1723 Anderson Yasası’nın 40 sayfalık tarihsel bölümünde de yer alır.

Modern tiyatronun Ortaçağ oyunlarından geliştirilmiş olduğu gibi, 18. yüzyıl Masonluğu da
“ab nihilo” (Latince “sıfırdan) yaratılmamıştır. Masonik törenler, simgeler ve alegoriler uzun
tarihsel ödünç alma sürecinin ve şöyle çeşitli kaynaklardan esinlenmenin sonucudur:
 Kutsal Kitap’tan alınma öyküler;
 Geometri, astronomi ve mimarlık;
 Şövalyelik gelenekleri;
 Dinsel tarikatlarda kabul tarzı;
 Toplum ve Kilise’nin ritüel ve seremonileri.

Şunu hatırımızdan uzak tutmayalım: Rönesans’a kadar sıradan bir Ortaçağ adamı için tek bilgi
kaynağı Kutsal Kitap’tı.

Bu durum bir yandan Spekülatif Masonluğun özelliklerine de Kilise’nin kateşizm yöntemiyle


yani soru ve yanıtlarla öğretim formatının uyarlanışıyla yansıdı, diğer yandan da belirgin bir
biçimde daha önceki “Mister oyunları”nın teatral yönlerinin simgesel ritüellerde ve törenlerde
korunmasını içerdi.

Bir diğer deyişle, dinsel öğretimlerin aktarılışında yüzyıllarca kullanılmış olan geleneksel
sistem, dönemin mümkün olan en iyi tarzında uygulandı ve böylece masonların kendi tinsel ve
ahlâkî doğrularını aktarmalarına da yaradı.

Ortaçağda Masonluk oluşurken, Eski ve Yeni Ahitlerin Yahudi-Hıristiyan nitelikli dinsel


metinleri her şeye gücü yetenlerin, her yerde var olanların hepsi tarafından ve her şeyi bilen
Kilise’nin toleransla karşılayabileceği tek kaynaktı. Roma’daki papanın ileri sürdüğü resmî
gerçeklere oranla ufak çaplı farklı yorumlar bile sapkınlık suçlaması ve tutuklama, işkence hatta
kazığa bağlanmak suretiyle yakılmayla sonuçlanabilirdi.

3
Jan Hus (1372-1415) bir Reform öncesi Çek rahibiydi. Rahiplik kurumunda daha yüksek
düzeyde bir ahlâk çağrısı yapmış, dinsel görevlerin satın alınması ve bağışlanma trafiğini
protesto etmişti. Latince Kutsal Kitap vaaz ve okuması yerine yerel dilini kullanmıştı. Sadece
rahiplerin birleşimlerinde şarap içebilmelerine karşılık olarak bunun tüm Hıristiyanların hakkı
olduğunu savunmuştu.

O tarihlerde rahipler arasında malî suistimal, seks ahlâksızlığı ve sarhoşluk pek yaygındı.
Bunlara da karşı çıkan Jan Hus önce tutuklanıp hapse atıldı, sonra Roma Katolik Kilisesi’ne
karşı çıktığı ve sapkınlık ettiği gerekçesiyle kazığa bağlanarak canlı canlı yakıldı.

İtalyan Dominiken rahibi, düşünür, matematikçi, şair, astronom, alşimist (simyacı) ve hermetik
okültist Giordiano Bruno, kozmolojik teorileriyle ve güneş merkezli Kopernik kuramının
destekçisi olarak tanınır. Evrenin sonsuzluğuna, Tanrı’nın evrensel dünya ruhu olduğuna, her
maddî nesnenin tek bir sonsuz ilkenin ürünü olduğuna inanıyordu. Spinosa’nın öncülerindendi.
O da dine küfretmek ve sapkınlık ile suçlanıp 17 Şubat 1600 tarihinde kazığa bağlanarak
yakıldı.

4
[Ortaçağdaki bu kazığa bağlanarak canlı canlı yakılma uygulaması Masonlukta hep tepkiyle
karşılanmış bir tarihsel olgudur. Bunun daha birçok örneği sayılabilir. Öncelik belki
Katharlar’a, sonra da Tapınak Şövalyeleri’nin son Büyük Üstadı Jacques de Molay’a verilir ve
onların anısı günümüzde bile önemsenir.]

14. yüzyılın tam ortalarında Avrupa, kara veba salgınıyla boğuştu. Ünlü ressam Peter Brugel,
1562 yılında bu pandemiyi şu tablosuyla yansıtmıştı:

Bu pandeminin tıpkı 2019 yılında fark edilen Corona Virus salgını gibi Çin’de başladığı, 1348
yılında Avrupa’ya geldiği söylenir. Avrupa nüfusunun yaklaşık üçte biri olan 75 milyon,
yeryüzünde toplam 200 milyon kişinin ölümüne neden olmuştur.

Bunun etkisiyle Avrupa’daki feodal toplum düzeninde büyük değişiklikler başgöstermiştir.

5
Soylular ayrıcalıklarını ve gelirlerini korumaya çalışmışsa da tarlalarını sürecek çiftçi bulamaz
olmuşlardır. Zaten neredeyse yok olmuş açlık çeken toplum üzerine ağır vergiler yüklemiş, ceza
yasaları çıkarmışlardır. Gıda fiyatlarını sıkı kontrol altına alırken, halkın bir yerden diğerine
gitme özgürlüğünü kısıtlamışlardır.

Önlemler pek bir işe yaramamış, kıtlık, karaborsa, yozlaşma, vergi kaçırma, kin gütmeler,
isyanlar, savaşlar, göçler başgöstermiş, yokluklarla birlikte çöküntüye uğrayan ekonomide
varlık ortadan kalkma yolunu tutmuştur.

Tüm bu pandemi süresi boyunca tüm Avrupa, her zaman gücünü korumuş olup, güneşin M.Ö.
4004 yılında yaratılmış olan dünyanın çevresinde döndüğünü ileri süren Roma Katolik Kilisesi
tarafından yönetilmiş, imparatorlar, krallar ve prensler papanın önünde eğilip diz çökmüştür.

Özetle, sonunda kara veba felaketi önceki düzeni tümüyle silip süpürmüştür.

Hiç kimsenin hazırlıklı olmadığı pandemi, “devenin sırtını kıran saman” olmuştur.

[Konuşmacı bu İngilizce atasözü benzeri deyişi kullanmış ama bu” bardağı taşıran son damla”
gibi bir benzetmedir… Buradaki kullanımı pek yerine oturmamış.]

İşte bu, Ortaçağ toplumunun çöküş ve yıkılışını tetikleyerek “Rönesans” adı verilen bir kültürel,
artistik, politik ve ekonomik çağın açılış coşkusunu tetikledi. Bu “yeniden doğuş” olgusunun
gelişim ve genişlemesi, 14. yüzyılda başlayıp 17. yüzyıla kadar sürdü.

Rönesans, klasik Yunan ve Roma mimarîsinin, felsefesinin, edebiyatının ve özgür sanatının


yeniden keşfini sağladı. Aynı zamanda Kilise’nin suiistimallerine karşı bir başkaldırıya da yol
açtı ve Protestanlığın utkusuna yol vererek, yeni bir dinsel toleranssızlığa, Avrupa’yı bölen
savaşlara neden oldu.

Bu trajik iki kutuplu durum ile bunun ardından gelen zulüm ve vahşet, 16. ve 17. yüzyıllarda
Hermetikler, Alşimistler ve Rozkruacılar gibi ezoterik bilimcilerin kendilerini ve öğretimlerini
simgeciliğin ardına gizleyişlerinin ve üyeliklerini bile gizli tutuşlarının gerekçesini açıklar.

6
16. yüzyılda Fransa’da öldürülen Huguenotların sayısı kimine göre 5 bin, kimine göre 20 bindir.
Fransa’da Aziz Bartalamay Yortusu gününde yapılan bir kıyım, François Dubois tarafından
1572 yılında şöyle resmedilmiştir:

Bu trajik olaylara karşın, dönem ağır ağır aynı zamanda Akıl Çağı da denilen, büyük entelektüel
ve felsefî akım olan, 18. yüzyıl boyunca yeryüzünü yeni düşüncelerle kaplayacak Aydınlanma
Çağı’na doğru ilerledi.

İngiltere’de 17. yüzyıl, Britanya tarihi boyunca daha önce benzeri görülmemiş iç savaş ile de
bütünlenen dehşetli politik, dinsel ve sosyal karmaşa içinde geçti. İlk Büyük Loca da işte bu
sallantılı politik ve dinsel dönemde 1717 yılında Londra’da kuruldu.

Masonluk, Aydınlanma’nın felsefe ve ideallerini benimseyerek, üyelerini doğruluk, dürüstlük


ve tüm insanları kapsayan sevgiyle dolu bir yaşam için isteklendirdi. Bu yüzyılın en ünlü ve
etkili adamları arasında yer alan George Washington ve Benjamin Franklin de vardı.

Ancak Kıta Avrupası’ndaki birçok ülkede masonlar yanlış anlaşıldı ve Katolik Kilisesi
tarafından mahkûm edildi. Bununla birlikte artık teokratik gücü giderek genişleyen özgürlük ve
eşitlik akımları karşısında kayıp gitmekteydi.

Ortaya çıkmış olan Spekülatif Masonluk için şimdi gerek sivil gerekse dinsel otoritelerle
çekişmeyi önlemek için en güvenli yol, Egemen’e bağlılık ve boyun eğme beyanı hatta
yürürlükteki dinsel dogmalar ritlere uyum göstererek korunma istemiydi. Bunun için de Kutsal
Kitap sembolizminin elverişli bir kullanımı yapılarak geleneksel mister ve sırları kapsam içine
almak gerekiyordu.

İnsanlık tarihi boyunca her ne zaman yerleşmiş resmî oluşumun dışına çıkan görüşler ileri
sürmek tehlikeli olursa, insanlar tiranlığı ve sansürü gidermenin yollarını bulmuştur. Bu amaçla da
düşünceleri yansıtan şiir ve yazını örtmek üzere meseller, fabllar, efsaneler ve öyküler
kullanmışlardır.

7
Işık Arayışında Masonluk

Sağlıklı oluşlarına, modern dönemin rahatlıkları ve yeterli gelir olanaklarına karşın, çoğu insan
sıradan ve sığ yaşamlarından ötürü mutsuzdur. Daha derin daha temel gerçekler ile bağlantı
kurmak isterler.

Acaba yaşamı nasıl daha çekici hale getirebiliriz?

Tüm zamanı ofiste geçirmek, dayanılmaz bir kapanıklık fobisine yol açabilir. Her gün aynı yolu
izlemek, ancak ara sıra hafta sonları farklı bir şeyler yapmak yetersiz kalır. Ufkumuzu
genişletmek yaşamı daha ilginç kılar ve bize bir özgürlük duygusu katar. İşte Masonluk bize
monotonluğu sağlıklı bir şekilde kırmak için fırsat vermektedir.

Yeni şeyler öğrenip keşfetmek, görüş alışverişinde bulunmak, dostluklar oluşturmak, değişik
kültürleri incelemek, ilgi çekici, sıra dışı, önceden kestirilemeyen bir yolculuktur. Bu, her
zaman enteresan bir deneyim ya da rastlantıyla sonuçlanır.

Dolu dolu bir yaşam, değişmez bir merak ve bilgi susuzluğu çevresinde döner. Yaşlandığımız
zaman geri dönüp yaşantımıza mutlulukla bakabilmeli, bizi çevreleyen şu dünyada elde ettiğimiz
araştırma olanaklarını takdir etmeliyiz. Masonluk, tinsel macerayı ödüllendiren bir yoldur.

8
Farklı insanları ve kültürleri keşfetmek üzere gözlerimizi ve aklımızı açarsak, toleranslı bir hava
içinde kendi kendimizi zenginleştirebiliriz. Güncel oluşumlar çerçevesinde sadece birtakım
doğru olmayabilecek belirli inançlar nedeniyle bir başka kültürde kabul edilemez gibi görünen
şeyleri aşabiliriz.

Masonluk, daha geniş bir perspektife giriştir. Bu bağlamda ilginç noktalardan biri, localarda
buluştuğumuz kardeşler ve aralarında oluşturulan dostluktur. Her masonun, kendisini bugünkü
bakış noktasına yönlendiren farklı bir yolculuğu, arka planda farklı bir hikâyesi vardır.

Her kardeş, kendi tarzı bakımından benzersizdir. Masonlar genellikle geldikleri yeri paylaşmayı
sever ve diğerlerini de öğrenmeye heveslidir.

Kardeşlerle buluşmak ve dostluk kurmak, hiç kuşkusuz bizim için ileriye giderken üzerimizde
yapıcı bir etki bırakır.

Halinden memnun olma zehirlidir! Masonluk kendimiz ve üzerinde yaşadığımız dünya hakkında
daha çok şey öğrenmemizi sağlar. Bütün bunlar yaşamımız üzerinde, nerede bulunduğumuza
ve gelecekte nereye gitmek istediğimize ilişkin benzersiz bir etki olanağı sunar. Masonluk,
bireysel gelişime katkıda bulunur.

Masonluk bizi şu gibi sonsuzca geçerli soruları yansıtmaya davet eder:

- Nereden geliyoruz?
- Nereye gidiyoruz?
- Kimiz?
- Bilinç nedir?
- Yaşamın anlamı nedir?
- Dostluğun değeri nedir?
- İnisiyasyon ne demektir?

9
Birtakım diğer toplulukların aksine, Masonluk kişiyi inisiyasyona almaz; ona inisiyasyonu
verir. Masonik ritüel ve törenler bir katalizör gibidir; duygularımıza hitap eder, pratik, bireysel,
tinsel ve felsefî ilerlemeye yöneltir.

Eğilimler, çevre ve koşullar değişir. Fakat insanın derin zihinsel ve duygusal doğası değişmez.
Biz bireyler, binlerce yıl önceki atalarımız gibi, asal olarak, fiziksel ve psikolojik bakımdan hep
aynıyız. Masonluk zamanı ve kültürü aşar.

Biz bireyler, aklımızın içsel dili sayesinde, dünyanın da kendimizin de anlamını kavrarız.
Biyolojik olarak duygusal sinyallere tepki vermek üzere programlanmışızdır. Bunun deneyimini
biçimsel ritler ve ritüellerle ediniriz.

Masonluk simgesel ve alegorik dil ile anlam yaratır.

Hepimiz, rahat bölgemizde kalma eğilimi gösteririz. Yaşamının bir aşamasında gelişim
sağlamak isteyen herkes bu rahatlık bölgesini terk etmeli, bireysel gelişim için sınırlarını
zorlamalıdır.

Bu balonu patlatmanın bir yolu da Masonluktur.

Masonik simgeler, uzun fakat bir tinsel yolculuk ödülü veren anahtarlardır. Bu yolda yalnız
başımıza yolculuk etmeliyiz. Yol üzerinde kardeşlerimiz bize yardımcı olabilir ama günün
sonunda hiç kimse onu kendimizin yerine yapamaz.

İnisiyasyon, yazılabilecek ya da söylenebilecek herhangi bir tür bilgiyle ya da insan doğasının


beş duyusuyla algılanabilecek olanlarla bitmez. Tersine, kardeşin Masonluğun güzelliklerini
elde edebilmek için öncelikle yüreğini kullanmasını öğrenmeyi gerektiren tümüyle farklı bir
bilginin başlangıcıdır.

Böylece ne okült ne de gizli bir şey kalır. Zaten Masonluğun hiçbir zaman saklama gibi bir
niyeti olmamıştır. Sadece çağlar boyunca kurumumuzun en üstün değerlerinin aktarılması
öngörülmüştür.

Masonik simgeler öyle açıktır ki, belleklere işlenecek akılcı ciddî gerçekleri kapsar. Masonlar,
bireysel çalışmalarıyla daha iyi bir dünyanın yapımına katkıda bulunabilir. Düşünceleri ve
yaşam örnekleriyle daha çok kardeşçe ilişkilerin yaygınlaşmasına yardımcı olabilirler.

10
İskoç Riti’nin Tarihsel Kökeni

İskoç Riti derecelerinin kökeni hep geniş araştırma konusu olmuştur ve hâlâ da olmaktadır.
Masonlar arasında bir tartışma kaynağı olmayı da sürdürmektedir. Ancak “Yüksek Dereceler”in
ya da bir başka deyişle “Ek” ya da “Yan” derecelerin 1750’li yıllardan bu yana Avrupa
Masonluğu üzerinde çok önemli bir rol oynamış bulunduğu da tartışılamayacak bir gerçektir.

1988 yılında Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Amerika Birleşik Devletleri Güney Jüridiksiyonu
tarafından yayınlanmış olan “Bridge to Light” (Işığa Köprü) adlı kitapta, Rex R. Hutchens 33o
kardeşimiz şunları yazmış:

“Çağdaş Spekülatif Masonluk, 1717 yılında Londra’daki bir bar ya da tavernada yapılan
tarihsel bir toplantıdan yay gibi fışkırmış değildir. Operatif masonlar, Zanaatı bugün de
zenginleştirmeyi sürdüren uzun bir sembolizm ve gelenek mirası bırakmak suretiyle önceden
katkıda bulunmuşlardır.”

“İskoç Riti derecelerinin masonik ritüellerinde aynı zamanda kalıcı kaynaklar olarak
Rozkruacılar, İlluminati, Gnostikler, Alşimistler, Yunanlar, Romalılar, Hıristiyanlar, Essenler,
Persler, Hindular ve Kabalistler de vardır.”

“18. ve 19. yüzyıl masonik tarihçiler tarafından asıl incelenmiş olan soru, bu öngörülen
ilişkilerin Antik Mısır, Yunan ve Roma’ya uzanan, İsis, Mitra ve Zerdüşt hatta Musa ve Kral
Süleyman’ın yanı sıra Kutsal Kitap ataları Enoş ve Nuh’a uzanan sürekli bir kalıtım olup
olmadığı, modern Masonluğun bunların doğrudan bir devamı olup olmadığı, yoksa bunların
sadece masonik sembolizm üzerinde tükenebilir bir kaynak niteliğinde masonik efsaneler
olarak mı kabul edilmesi gerektiğidir.”

11
“Bu öngörülen ilişkiler, Masonluğun doğrudan bir devamı olduğu sürekli bir kalıtım niteliği
taşısa da sadece bir esinlenme olsalar da bu önemli değildir; önemli olan, simgelerin ardındaki
öğretimdir. Tarihsel gerçek her ne olursa olsun, dinler, felsefeler, mitolojiler ve geçmişin okült
misterleri, hepimizin görebileceği bir şekilde Masonluğun sembolizmine açıkça katkıda
bulunmuştur.”

“Masonluk, bir gizli örgüt olmaktan çok sırların saklandığı bir ortamdır.”

“Antik dönem insanlarının büyük gerçekleri, bunların pek az kimseye öğretildiği kutsal
mabetlerdeydi. Masonluk ise bu gerçekleri tüm iyi ve doğru, onurlu ve dürüst, öğrenmeye istekli
kişilere gösterir. Bu gerçeklerin çoğu Zanaat Locaları’nın üç derecesinde öğretilir ama daha
çok ve derin olanları İskoç Riti’nin derecelerindedir.”

Masonluğu anlamak için Sembolizmi anlamak zorunludur.

Amerika Birleşik Devletleri’nin South Carolina eyaletinde, Charleston kentinde 1801 yılında
kurulmuş olan Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin 33. ve son derecesinin en süslü, -hadi
gösterişli demeyelim- nişanı, tepesinde görkemli bir taç bulunan çift başlı kartaldır.

Çift başlı kartal, en eski antik dönem simgelerindendir.

M.Ö. ~ 3500 yılına ilişkin bir Mezopotamya mühür baskısı:

12
İran’da Ciruft’ta bulunmuş M.Ö. 3000 sonlarına tarihlenen bir mezar taşı:

Ciruft kültürü Erken Bronz Çağı kültürlerinden biridir.

M.Ö. 14. yüzyıla ait bir Hitit mührü:

1187 yılında Kudüs’ü Haçlılar’dan alan Selâhaddin Eyyübî’nin arması:

13
Hollanda Groningen’de 1438 yılında bulunmuş antik para:

1296 tarihli bir Tapınak Şövalyesi mührü:

Bizans İmparatorluğu Peleologos Hanedanı (1296-1453) arması:

14
Germen ülkeleri Kutsal Roma İmparatorluğu arması (1540):

Gürcistan Kralı Herakles II dönemi paraları (Tiflis - 1787):

Hindistan, Karnataka-Keladi Rameşvara Tapınağı’nda Gandaberunde (korkunç) simgesi:

15
Sri Lanka, Bandaravela kenti arması:

Fransa, Nancy “La Vertu” adlı locanın madalyonu (1772):

Çift Başlı Kartal simgesi sağ altta.

[Bütün bunların yanı sıra, bazı kaynaklarda Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin 1786 yılında
Prusya Kralı Friedrich II (Büyük Frederik) tarafından kurulmuş olduğu, Çift Başlı Kartal
biçimindeki simgenin de onun armasından alındığı söylenir.]

[Ancak görülmüş olduğu üzere, bu simgenin kökeni aslında çok daha eski tarihlidir. İnternetteki
kısa bir araştırmayla, konuşmacının bu konferansında vermiş olduğu örneklerin onlarcasını
bulabilirsiniz. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’ne özgü simgenin farkı, kartalın bir kılıç
üzerine tünemiş olması, altında üzerinde bir mesaj yazılı bant bulunması, tepesine de görkemli
bir taç yerleştirilmiş oluşudur.]

16
Alexandre Auguste de Grasse-Tilly’nin bijusu (1804):

[Grasse-Tilly Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin Charleston’daki kuruluşunda ilk büyük
komandör olup, 1804 yılında Fransa’ya dönerek Fransa Yüksek Konseyi’ni kurmuştu.]

***

Antoine Saint de Exupéry, “Küçük Prens” adlı ünlü yapıtında (1943), “Doğru olanı sadece
yüreğimizle görebiliriz. Gerekli olan gözle görülemez” demiş.

Antoine Saint de Exupéry, bu yapıtında, uzayda dünya dâhil birçok gezegeni ziyaret eden küçük
prensin öyküsünü anlatarak, yalnızlık çekme, dostluk, sevgi ve kayıp temalarını işler. Bir çocuk
kitabı tarzında oluşuna karşın, Küçük Prens, yaşam ve insanın doğası üzerinde gözlemler yapar.

17
Bu kitap dünya çapında yaklaşık 140 milyon satarak, tarih boyunca en çok sayıda çevirisi
yapılıp yayınlanan çok-satan kitaplardan biri olmuştur.

Yazar, kitabının bir yerinde şöyle der: “Eğer bir gemi yapmak istiyorsan, işi bölerek ve talimat
vererek ağaç toplamaları için insanları üst üste yığma. Bunun yerine onlara geniş ve sonsuz
denizin hasretini öğret.”

Richard Bach’ın “Martı” adlı kitabı, bir inisiyatik fabl niteliği taşır.

Sürüden ayrılan Martı Jonathan Livingstone, sıradan bir martının yaşamını anlamsız bularak
uçmanın sırlarını öğrenmeye ve yaşamın daha derin anlamını incelemeye girişir. Bu, kalbinin
sesini dinleyen, yaşamın göze görünenden çok daha fazlası olduğunu anlayanların kendilerini
bularak yetkinleştirmelerinin öyküsüdür. Onlar, orada, Jonathan ile birlikte daha yükseğe doğru
çıkacak ve hayal etmiş olduklarından çok daha hızlı uçacaklardır.

Hangimiz yaşamın herhangi bir noktasında tüm potansiyelle yaşamakta olduğumuzu


düşünebilir ki? Yapabileceklerimizi gerçekten yapıyor muyuz?

Richard Bach şöyle diyor: “Gözlerinizin gördüğüne inanmayın. Onların tek gösterdiği
sınırlamadır. Anlayışınızla bakın; ne bildiğini belirleyin; uçacak yolu göreceksiniz.”

Kendi sanrılı ve öz-kısıtlamalı düşüncelerimizi bir yana bırakıp daha yüksek bir kuşağa geçmek
suretiyle ulu şeylere erişebiliriz. Yaşamımızı, korku zincirleri vurulan ve gözdağı verilerek
yapılan sınırlamalar altındaki bir sürünün ötesinde sürdürebiliriz. Kendi güçlerimizle süper
düzeyde yüklenmiş olabiliriz.

18
Jonathan, varlığının tözünde yaşam için daha fazlası bulunduğunu biliyordu.

Mesaj şu ki, inandığımızdan ya da inandırıldığımızdan çok daha fazlası olabiliriz.

Tanrı ya da kader, isterseniz bunlar bir yana, ruhumuzda maceracı bir özgürlük vardır. Bunun
anlamı, düşünülebilenin kabullenilmiş sınırlarının ötesine geçmek ve yeni olasılıkları araştırmaya
cesaret edebilmektir.

Martı Jonathan Livingstone işte böyle sıra dışı bir düşüncecidir. Amaçlarına ulaşmada, “Ulu
Martı”nın kendisine yardım edeceğine inanır.

“Bir bulut, neden o yönde ve o hızla hareket ettiğini bilmez… Bir dürtü altındadır. Şimdi
gidilecek yer burasıdır. Fakat gök tüm bulutların ardındaki nedenleri ve kalıpları bilir. Siz de
kendinizi ufkunuzun ötesinde yükseklere çıkardığınızda bileceksiniz.” Richard Bach

[Richard Bach’ın bu yapıtı dilimize de çevrilip yayınlanmıştır.


Okumamış olanların mutlaka edinip okumaları önerilir.]

Şunu aklımızdan çıkarmayalım: Yaşamdaki en önemli şeyler ancak


yüreğimizin içine bakınca anlaşılabilir.

Kardeşlik ve dostluk, Masonluğun kökü ve gövdesidir. Bunlar,


üyelerini, bir kutsal kardeşler ve dostlar bağı olarak birleştiren asıl
çimentoyu oluşturur.

19

You might also like