Karst Jeomorfolojä°sä° Temel Bä°lgä°ler Karstä°k Kayaã Lar

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 17

De ki: "Göklerde ve yerde neler var.

bir
bakın"

Kıır'an-ı Kerim, Yıınııs Siiresi 101. Ayet.

BÖLÜM 1

KARST JEOMORFOLOJİSİNİN TEMEL BİLGİLERİ

Jeomorfolojinin bir kolu olan karst morfolojisi bu bilim dalının belki de


en tipik, en orijinal, en kontrast şekillerini içermesi bakımından dikkat çe-
kicidir. örneğin aynı yerde hem tepeler (hum gibi) hem de çukurlar (polye,
dolin, aven gibi) birlikte bulunmaktadırlar. Bir tarafta, hidrostatik basınçla
veya normal olarak ortaya çıkmış kaynaklar (voklüz ve resürjans vs.) o
bölgeye "su cenneti" görünümünü verirken diğer tarafta, aynı yerde suların
diplere çekilmesi dolay1sıyla "çorak arazi" deyimlerinin kullanılmasına ne-
den olmaktadır. Örneğin, Antalya-Burdur arası ile bunun batısında kalan
kısımlardaki polye ve dolinler, yağışlı mevsimlerde birer göl ve bataklık
durumunda iken, kurak mevsimlerde, ekili dikili araziler haline geçmekte-
dirler. Bazı yerlerde lapyalar, rüinifoıın reliefı veya taşlık platolar dolayı­
sıyla yürüme güçleşirken, diğer yerlerde dümdüz arazilerden (polye taban-
ları) geçilmektedir: Muğla gibi. Buralarda güzel şehirl er kurulmakta, iste-
nirse havaalanları, hipodromlar vs. yapılabilmektedir. Özetlersek, karstik
bölgelerin zıtlıklarla dolu olduğunu söyleyebiliriz.
Karst kelimesi İtalyanca 9lup (carso), Trieste'nin doğusundaki bir kalker
platonun adıdır. Bugün kalker gibi eriyebilen kayaçların fenomenine verilen
isim olan "karst" kelimesi buradan alınmıştır ve anlamı "taşlık arazi"dir.
İtalya ve eski Yugoslavya sınırında bulunan Trieste'nin doğusunda Ad-
riya kıyıları
boyunca kuzeyden güneye doğru uzanan bir platolar sahası bu-
lunmaktadır. Karst ismi, kalkerin erimesi dolayısıyla yüzeyde ve derinde
oluşan makro ve mikro şekilleri ifade eden bir jeomorfoloji terimi olarak
ilk defa bu platolar sahasına atfedilmiştir. Söz konusu saha, ortalama 2000
m. yükseklikte ve 80 km. genişliktedir. J. CVIJIC (1893 ve 1918) burada
detaylı bilimsel çalışmalar yapmış ve kalker reliefıne ait özellikleri ilk defa
dünyaya tanıtmıştır.
Karst kelimesi daha sonra yeryüzünde görülen karstik şeki lleri ifade
etmek için kullanılan uluslararası jeomorfolojik bir terim niteliği kazanmış
2 Karst Jeomorfolojisi

ve literatüre geçmiştir. Karstik şekilleri içeren reliyefe de "karst reliyefı"


adı verilmiştir.

De Martonne ( 1930, 1934, 1935), kalker topoğrafyasının orijinalliğin­


den söz ederken, "belki tam anlamıyla bir granit, bir kumtaşı reliefı bulun-
mayabilir, fakat kalker reliefınin netliği tartışma kabul etmez. Hiçbir kütle,
topografyada varlığını kalkerden daha açık, zamanın silemeyeceği bir şe­
kilde göstennez ve manzaraya daha orijinal bir şekil verdiremez. Sıcak, ku-
rak, nemli ılıman iklimlerde, dağlarda veya tepelik bölgelerde kalkerin var-
lığını farketmek için jeolog olmaya gerek yoktur; her yerde aynı dik duvar-
lar, çeperleri mağaralarla delinmiş aynı dar boğazlar, ağzı açık çukurluklar-
la delinmiş aynı susuz platolar... " şeklinde tarifler yapmaktadır.
Karst morfolojisinin klasik çağına, Eckert, Grund, Cvijic, Krebs, Katzer,
Martel ve Penck gibi bilim adamlarının çalışmaları önderlik etmiştir. Bu
klasik çağın özelliği ise, Orta ve Güney Avrupa karstını (özellikle Güney
Fransa'nın Causse bölgesi ve Dinar dağlarının karst şekilleri) bütün dünya
için genelleştirmek; bu nitelikleri tam anlamıyla taşımayan karstlaşmış yöre-
leri karstik olarak kabul etmemektir (Jakucs, 1978). Örneğin, kireçtaşlarının
değişik türdeki denüdasyonunu inceleyen ve bunları da karstlaşına olarak ni-
teleyen çalışmalar (Danes 1914, 1916; Lehmann 1936; Meyerhoffl938 vd.)
bu çağda pek ilgi görmedi. Daha sonra, Sovyet jeoinorfologları Maksiınovic
(1964), Aprodov (1948) ve Gvozdeckıj (1947, 1950), Dokucaevs'in eserine
(1883) dikkatleri çekerek, karst terimlerinin, iklim kuşaklarının belli kıstas­
ları gözönünde tutularak genişletilmesi gereğini vurguladılar. Bu yazarlar,
olağan karstlaşma ve karst şekillerinden başka kutup iklimi ve tundura böl-
gelerinin termokarstından (kryokarst) bahsederek hem bu prosesin işleyiş
biçimi hem de özgün şekillendirmesinden söz ettiler.
Hemen bu araştırmaların ardından yüksek dağ karstının kendine özgü
şekillerini konu alan önemli çalışmalar (Rathjens 1951, l 954) yayınlandı.
Bunları, Lebmann (1948) ve Büdel'in (1951) Tropikal kuşağın kendine has
karst şekillerini jenetik ve sistematik açıdan ele alan ve Sovyet jeomorfo-
loglann yaptıkları araştırmalarla hemen aynı zamana rastlayan araştırmalar
izledi.
Klimatik karst jeomorfolojisi araştınnaları, 1950 ve 1960'11 yıllarda sıç­
rarcasına arttı. Özellikle tropikal karst proseslerinin açıklanmasında büyük
adımlar atıldı. Genel karakterli karstik çalışmalar ve yeni bölgesel karstik
incelemeler yapıldı.
İlk gruptan, Lehmann (1954, 1956, 1960), Wissmann (1954), Kosack
(1952), Corbel (1954, 1955, 1959, 1961), Szabo (1957), Gvozdeckij (1958,
Klimaszewski ( 1958), Birat (1959), Renault ( 1959), Büdel ( l 963) ve Swee-
Karst Jeomorfolojisinfo Temel Bilgileri 3

ting ve Gerstenhauer'in (1960) çalışmaları en önemlilerindendir. İçlerinde


bölgesel arazi tanımlamaları ile kJasikJeşıniş olanları ise şunlardır: Leh-
ınann (1954, 1955), Cramer (1955), Glennie (1956), Wissmann (1957),
Gvozdeckij (J 958), Saint-Ours (1959), Sunartaclirdja ve Lehmann (1960),
Gerstenhauer (1960, 1966), White (1962), Smith ( 1963), Douglas (1964),
Maksimovıc (1964), Verstappen (1964), Cıkısev (1965).

Karstik şekiller, dünyada olduğu gibi Ülkemiz'in bazı yerlerinde de çok


tipiktirler. Bilindiği gibi bu şekiller, eriyebilen kayaçlar (kalker, jips, tebe-
şir, dolomit, tuz ve mermer) içersinde oluşup gelişmişlerdir (Şekil l ). Yani
bu topoğrafyanın meydana gelmesinde kaya karakteri asıl etkendir. Bu ka-
yaçlar ne kadar saf, kalın ve çatlaklı olursa iklim ve vejetasyon şartları da
elveriş li bulwıduğu takdirde çok tipik şekillere rastlamak mümkün olw-.
Yukarıda saydığınuz bu çok elverişli koşullar altında meydana gelmiş olan
karsta "holokarst" denir.
Diğer taraftan karst topografyası, farklı şekiller göstermekle birlikte
hemen bütün iklim bölgelerinde ge lişebilir.
Kalkerin eriyebilmesi için, şu üç unsurun birleşmesi gerekir.
1 - Oldukça saf bir kalker (CaCOJ),
2-Su (HıO),
3 - Karbondioksit (C02)
Bunların dışında sülfürik asitler (H2S04) ve nitrik asitler (HıNOJ) de
erimede rol oynar.
Olay şu şekilde gelişir: H20 + C02 + CaC03 ~ Ca (HCQ3)2
Su, karbondioksit ve kalsiyum karbonatın kimyasal birleşmesi ile kalsi-
ywn bikarbonat Ca(HCQ3)2 oluşur. Bu şekilde kalker, eriyik hale geçmiş olur.
Eğer sonuçta erime şekli söz konusu ise mevcut yarık ve çatlaklarda
büyümeler görülür; şekiller ise lapyadan doline, mağaraya vs. kadar çeşit­
lenir. Birikim şekli söz konusu ise hidrostatik dengenin bozulması ile
COı 'in uçması ve suyun akıp gitmesi sonucunda travertenler, sarkıtlar, di-
kitler vs. oluşabilir.
Karstlaşma karbondioksit, su ve kalkerin gösterdiği özelliklere bağlı
olarak farklı şekiller arzeder. Yukarıda formülle de açıkladığımız karstlaş­
ma olayı, aynı zamanda tersine de dönüşebilir. Örneğin kalsiyumbikarbo-
natlı sular, traverten kalkerini oluşturduktan sonra bunlar üzerinde su ve
karbondioksit etkisi ile tehar erime meydana gelir. Böylece eski duruma
geçilmi ş olur.
""'

y
~
o
-

~
Şekil-!: Karstik bir yay lada oluşmuş ve gelişmiş bulunan karstik şeki ller (Yalçınlar, 1969). "'~
A - Akarsu, B - Bataklık, D - Delin, E - Ebuli (enkaz), f- Faylar. G - Geçirimsiz kayaçlar, h - Hum, KV - Kanyon vadi. M - '-
Mağara. O - Doğal kuyu (aven), P - Ponor, R - Reasürans (karstik kaynak), S - Karstik taban seviyesi, U - Uvala, Y - Kars- "'o
tik yayla (plato), Ya - Yeraltı akarsuyu, S iyahla gösterilen kısımlar, yeraltı su larının toplanıp geçtiği mağara ve galerilerdir o
3
a.
§.
§:
Karst Jeomorfolojisinin Temel Bilgileri 5

Karstik alanlarda göze çarpan başka bir özellik de, yüzeyde akaı·sulara
az rastlanmasıdır. Söz konusu sahalarda yüzey suları, genellikle kalkerin
geçirimli, çatlaklı olması dolayısıyle yeraltı mecralarında dolaşımına de-
vam ederler. Karstik sahalarda bulunan akaı·suların ise, dik yamaçlı kanyon
vadiler içinde aktıkları gözlenir.
Diğer taraftan karst topoğrafyası, hem yüzey şekilleri hem de derinlik
şekillerini içermektedir. Yapılan pek çok karstik araştırmada belki de en
çok zorluk çekilen konu, derinlik karstını (mağara ve galerileri) ilgilendi-
renlerdir. Nitekim bu tip araştırmalar yapılırken alet kullanma zorunluluğu
vardır. Mağara bilimine "speleoloji", bu bilimle uğraşanlara da "speleolog"
adı verilir. Speleoloji, karst jeomorfolojisinin bir dalıdır. Türkiye'de de,
karst jeomorfolojisi ile ilgilenen ve mağaraları detaylı bir şekilde etüd eden
birçok mağara bilimci vardır (T. Aygen, N. Güldalı , M. Güler, M. Başar, L.
Nazik v.s. gibi).
Karst şekilleri o kadar çeşitli ve zengindir ki, karstik alanlara sahip bütün
ülkelerde halkın bunlara özel isimler verdiği, bazan da aynı bir şekil için bir-
den fazla terim ürettiği görülmüştür. Bazı isimler ise uluslararası karstik te-
rimler olarak kullanılmıştır. Bu terimlerin pek çoğu ise Slav dilinden alınmış­
tır: Dolin (vadi), jama (karstik kuyu), polye (ova), bum (polyeler içersindek:i
aşınım artığı tepe), ponor (suyutan) gibi. Bazı bölgelerde ise kendilerine özel
isimler verilmişti r. Örnek: Karrene veya schrattan (Alnı. lapya, karrenfield
Alın. çok büyük lapya, bu bakımdan yürünmesi çok güç arazilere verilen ad),
karstgasse (Alın. karstik boğaz), tava, kokurdan, koyak (Türkçe'de dolin an-
lamında), sink veya sinkhole (İng. dolin anlamında), cockpikt karst (İng. de-
likli karst), aven veya igue (Fr. da obruk anlamında), pepino hills (Puerto Rı­
co'da hum anlamında), mogotes (Küba dilinde hum anlamında), subatan ve-
ya düden (Türkçe ponor anlamında), schlondloch (Alnı. ponor), swallowhole
(İng. ponor), katavotr (Yunanca karstik kaynak) vs.

A - ERİYEBİLEN KAY AÇLAR VE BUNLARI OLUŞTURAN


MİNERALLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Yerkabuğunun malzemesi olan kayalar, bilindiği gibi, katılaşım kayala-
rı,tortul kayalar ve başkalaşım kayaları olmak üzere üçe ayrılırlar. Bw1lar-
dan tortul kayalar veya kayaçlar (sedimanter) diğer adı ile sediınentitler,
eskiden var olan kayaların akarsular, dalgalar, buzullar, rüzgarlar gibi dış
etkenlerle aşındırılarak sürüklenen parçacıklarının ve diğer çözülme ürünle-
rinin veya kimyasal olarak yerinde oluşan maddelerin normal basınç ve sı­
caklık altında su üstünde veya altındaki ortamlarda birikmesiyle (çökeller,
sedimentler) oluşurlar. Sedimentler, zamanla üst üste biriken malzemelerin
ağırlığıyla sıkışırlar, içerdikleri su dışarı atılır, gözenekleri azalarak hacim-
6 Karst Jeomorfolojisi

leri de küçülür. Kendi içlerinde kimyasal olaylarla yeni mineralleri oluştu­


rabilirler. Kınntılar, bir çimento ile birleşebilir. Sedimentler sıkışarak di-
renç kazanu, tortul kayalara dönüşürler. Sedimentlerin tortul kaya halini
almasına ve yüzbinlerce yıl, belki de milyonlarca yıl süren bütün bu süreç-
lerin tümüne de diajenez denir. Yerkabuğunun yapısında sedimentitlerin
oranı %5, kalınlıkları da 1-2 kilometre olmakla beraber yeryüzünde yayılış
alanları çok geniş, yeryüzü şekillenmesindeki etkileri büyük, jeolojik yaş
saptanması, ortam koşullarını yansıtması, canlıların evrimi, yeraltı kaynak-
ları bakımından çok değerlidirler. Tortul kayaçlar için yapılan bu çok kısa
genel açıklamadan sonra, eriyebilen kayaçları konumuz dahilinde inceleye-
ceğiz.

Karstlaşmaya elverişli kayaçlar sırasıyla şunlardır: Kalker veya kireçta-


şı(Ca COJ), jips veya alçı taşı (Ca S04, 2H20), kayatuzu (NaCI) ve bazı du-
rumlarda da içersinde magnezyum miktarı az olan ve çimento sanayiinde
kullanılan dolomit (Ca COJ, Mg C01) tebeşir ve menner.

Bu kayaçların
hepsi tortul oıijinli olup, bazıları detritik bazıları kimya-
sal bazıları
da organik çökeller grubuna dahildirler. Menner ise, kalkerin
metamorfızma geçinnesiyle oluşmuştur. Bu sınıflama ise orijinlerine ve
oluşum şartlarına göre yapılmaktadır.

Eriyebilen kayaçlar içersinde karstlaşmaya en uygun olanı kalkerlerdir.


Çünkü, örneğin jips ve kayatuzu içersinde oluşmuş bulunan karstik şekiller,
çabuk oluşup çabuk ortadan kalkarlar. Ayrıca kayatuzu doğada az bulunan
bir kayaçtır. Bu bakımdan tuz üzerinde gelişmiş bir karst şeklinden pek
bahsedilemez. Oluşan şekiller kalıcı değillerdir.
Yukarda adı geçen ve karstlaşmada çok veya az yer tutan bu kayaçların
genel özellikleri aşağıda sıra ile ele alınıruşlardır.

1- Kalker
Bileşimleri CaCOJ olan kalsit ve aragonitin şekilsiz cinslerine kalker
denir. Kalkerlere bütün jeolojik zamanlara ait formasyonlarda rastlanabilir.
Yoğunluğu ortalama 2,7 olan saf kalkerin bileşiminde% 56 CaO ve% 44
C01 vardır. Kalkerler HCI de köpürerek C02 çıkartırlar. Kalkerin sertliği de
kalsit gibi 3 olup, çakı ile çizilebilir. Kalk~rler1 genellikle tabakalıdırlar. Bu
tabakaların bazıları banklar halinde kalın, bazıları da incedir.

Tortul kökenli bir kayaç olan kalker, yeryüzünde ve Ülkemiz'de çok


yaygındır. Özellikle yapım işlerinde, çimento ve kireç üretiminde ve bazı
endüstri kollannda bu kayaçtan yararlanılll". Toıtul taşlar arasında inşaat
malzemesi olarak en çok kullanılan kalkerler, kahrı banl<lar halinde ve yo-
ğun olan kalkerlerdir. Bunlardan "kesmetaş" yapılır. Saf, gözenekli ve sağ-
Karst Jeomorfolojisinin Temel Bilgileri 7

lam olmayan kalkerler (içersindeki kil miktarı % 5'i geçmeyen kalkerler)


özel kireç fırınlarında ısıtılır. Karbondioksit'i uçurulur. Geriye kalan beyaz
madde "sönmemiş kireç"tir (CaO). Sönmemiş kireç su ile birleşince yoğun­
luğu artar" "sönmüş kireç" meydana gelir. Sönmüş kireç ise inşaatlarda
harç için kullanılır. İçersindeki kil oranı % 12-20 olan kalkerlerden ise "su-
kireci" imal edi lir. Aynca, içersindeki kil oranı% 23-28 arasında olan kal-
kerler çimento sanayiinin en çok aranılan kayacıdır (hatta buna çimento ka-
yacı denir. İstanbul'da Hereke civarında bu kayaca rastlanır).
Kalkerler değişik renklerde bulunurlar. Saf olduğu zaman beyaz renkte-
dirler. Bunun dışında içersine giren bazı maddeler dolayısıyla rengi değişir.
Paleozoik kalkerleıi genellikle koyu renklidirler; Mesozoik mavimsi, Tersi-
yer kalkerleri ise beyazımsı veya sanınsı olurlar. Bu renklilik, içlerine giren
bazı maden (Fe, Mg, gibi) tuzlan, mineraller, glokoni, yosunlar, volkanik
maddeler, vs. den dolayıdır. Esasen yeryüzünde tam beyaz renkli saf kalkere
çok ender rastlanır. Bunun nedeni sedimantasyon şartlarından dolayıdır.
Bazı kalkerler, gerek sedimantasyon sonrası kuruma ve katılaşma esna-
sında, gerekse tektonik hareketlere uğradıklarında çatlar veya kırılırlar. İşte,
bazı yerlerde bu kınklann içersine tekrar kalsiyum bikarbonat Ca(HCQ3)2
içeren (su içindeki eriyik halinde kalker) sıcak veya soğuk sular girerek,
buraları doldururlar; böylece beyaz renkli kalsit damarlan oluşur. Bunlar
çok saf kalsiyum karbonatlardır. Genellikle tektonik hareket ne kadar şid­
detli ise, fisür veya diyaklaz denilen bu çatlaklar o kadar geniş, dolayısıyla
kalsit damarları da o kadar kalın olmaktadır. Bazen de bu damaıfar birbirle-
ıini kesmektedirler. Bu durum, oluşumu takiben, hareketlerin tekrar mey-
dana geldiğini göstermektedir. Damarların çokluğu veya kalınlığı, eski jeo-
lojik zamanlara ·inildikçe, daha da aıtmaktadır.
Kalkerler aynı zamanda, içlerinde bazı yabancı maddeler de bulundu-
n.ufar ki, bunlar karstlaşmayı önemli ölçüde engeller. Silis, alüminyum,
demir, potasyum, magnezyum, dolomi, bitki artıkları (alg'ler gibi), kömür
vs. bunların başlıcalarıdır. Bu maddeler de, kalkerin renginde değişiklikler
yaratabilir.
Kalkerlerin çoğu denizlerde tortulanır. Bir kısmı çok deıinlerde oluşur.
Hem bitki hem de hayvan hayatı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak
kalkerin meydana gelmesine yardım etmiştir. Birçok hayvan çeşitleri kalke-
ri oluştı.u-an mineralleri temin ederler. Mercan, deniz laleleri, yumuşakçalar
ve bazı tek hücreli hayvanlar gibi. Deniz yosunlan da kirecin çökelmesinde
önemli rol oynarlar. Kalkerlerin bazıları da kireç parçalaruun çimentolaş­
malan ile meydana gelirler.
Görülüyor ki kalkerlerin oluşma koşulları çok fark!td1r. Biz kalkerleri
8 Karst Jeomorfolojisi

başlrca üç grup halinde ele alıyoruz. Bunlar: 1 - Detritik kökenli kalkerler,


2 - Kimyasal kökenli kalkerler, 3 - Organik kökenli kalker/erdir.
Detritik kökenli kalkerler karasal yani (terrijen) kökenli olup, daha önce
mevcut olan kalkerlerin parçalanıp dağdmasıyla ve bunlarrn deniz, okyanus
veya göllerin kenarlarında ya da açıklarmda depolanma/an ile oluşurlar.
Marn da detritik çökel/erin killi külte/er grubundan olan bir kayaçtır.
İçersinde yarr yarrya kil veya kalker olan kayaca "Marn" denir. Rengi, ye-
şilimsi-beyazdır. Marn, suyu geçirmez. Bu özelliği dolayısıyla üzerindeki
geçirimli tabakalar için akifer rolü oynarlar. Su emmesi sonucunda, killer-
de olduğu gibi k!astik bir durum alrrlar. Marn, klor asidinde çok az köpü-
rür ve kil tortusu bırakır. "marn '/r kalker" veya "killi kalker" olarak isim-
lendirilme/erinin sebebi içerisindeki marn veya kil oranrna göredir. İçer­
sinde bulunan kalker oranı arttıkça taşrn serthği de o derece artar ve rengi
de aym zamanda açılrr. Genellikle tabakalaşma gösteren marmn dolomili,
jipsli, glokonili, bitümlü, şistli, kumlu gibi değişik çeşitleri vardır. Marnrn
içinde mika pullarr, kuvars tanecikleri, demir bileşikleri gibi unsurlar da
bulunabilir. Marn da çimento sanayiinin arandan bir kayacıd1r. Marnın
renginin mavimsi, yeşilimsi olmasınrn nedeni içersindeki "hidrokarbür"
(kömür) veya "pirit"ten (FeSı) dolayıdır. Aynca kırmızı, esmer, gri, siyah
renklerde de görülebilirler.
Kimyasal kökenli kalkerler ise, bunlar özellikle karbonik asitli sularrn,
kalkerli taşlan eritmesi ile meydana gelirler. Bu olayın nasıl meydana gel-
diği bu kitapta "Karstlaşmanrn koşullan" konusunda ele alınacaktır.

Kimyasal kökenli kalkerlerin başlrcalarr, travertenler, kalker tüfleri,


kalişler, sarkıtlar,dikitler, konkresyonlar, oo/itli ve pizolitli kalker/erdir.
Yine, traventerler, kalker tüfleri, kalişler, sarkıtlar ve dikitler hakkında bu
kitabrn JJ. bölümünde "Birikim şekilleri" başlığı altında bilgi verilecektir.
Konkresyonlar, yuvarlak, böbrek şekilli, aym merkezli (merkezlerinde
bir mikroorganizma veya bir kum tanesi bulumu~ dairelerden meydana ge-
len kalkerli veya s;/is/i mineral ve taş parça/andır. Bunlardan "lös bebek-
leri" kalkerli konkresyonlardır. Sferosiderit ve septeıya da birer konkres-
yondur (Sayar, 1955).
Oolitli kalker de bir çeşit kalker konkre..syondur. Ortalama 1 mm. ça-
pındaki kalker küreciklerinden oluşmuştur. Metkezlerinde bir kuvars kumu
ya da bir mikroorganizma parçası olan kavkı vardır. Yani, bunlar kalkerli,
çalkantJ/ı bir su ortammda küçük bir organizma veya küçük bir cismin eı­
rafinı kalkerin sarması ya da çevirmesi sonucunda oluşmuşlardır. Oolitli
kalkerlere daha çok mercan resifleri civarrnda rastlayabiliriz. Jeolojik de-
Karst Jeomorfolojisinin Temel Bilgileri 9

virlerde ise biz oolitli kalkere en çok orta ve üst Jura devrinde rastlıyoruz
(Türkiye 'de Çanakkale ve Ankara civarrnda).
Pizolitli kalker, yine yuvarlak kürecikler halinde olup, bunlar oolitli
kalkerlerden daha büyüktürler. Konkresyon taneleri bezelye büyüklüğün­
dedir. Pizolitli ve oolitli kalker aym merkezli kürelerden meydana gelmiş­
lerdir. Pizolitli kalker tanelerinin merkezlerinde genellikle kuvars/ar var-
dır. Bu çeşit kalkere de Ü/kemiz'de Tokat ve Sivas yakınlannda rastlamak-
tayız.

Organik kökenli kalkere gelince bunlar, kalker kavkılı canlı/arrn öldük-


ten sonra bıraktık/an kabuklannın veya iskeletlerinin üst üste yığrlmafarı
ve çimento/aşmaları ile oluşurlar. Meydana gelen taş, hangi canlıyı ihtiva
ediyorsa onun ismiyle adlandırılır. Örnek: G/okoni'li kalker, Gastropod'lu
kalker, Lümaşef kalkeri (Türkiye 'de Neojen arazisinde bulunur. İstanbul'da
bu taş Bakırköy kalkeri olarak hilinh), Riidist '/i kalker (Gebze taşı), Füzi-
lin 'h kalker (Karbonifer ve Permiyen), Nümü/it 'fi kalker (Eosen ve Oligo-
sen devri arazilerinde rastlanır ve Türkiye 'de Mercimek/aşı ve Santaş ola-
rak adlandırılır/aı). Mercan '/ı kalker (Polipiye '/i ka/keı), Antrok (Deniz la-
lesi) kalkeri, göl kalkerleri (içersinde tath su midye ve Gastropod'lan var-
dır), tebeşir (% 98 CaC01 ihtiva eder, G/obijerin '/idif), Litografya kalkeri
(dalgalar111 Polipiye resiflerini aşındırması sonucunda oluşan kalker ça-
murlarından meydana gelir. Matbaa işlerinde kullanılan bu kalker üst }ura
devri arazisinde "Bavyera 'da Solenhofen 'de" çıkGI), kaba kalker (içinde
boşluklar bulunan fosilli ka/keı) vs. gibi.

Organik kökenli kalkerler, deniz hayvanlarının iskelet ve kavkllarının


birikmesiyle oluştukları gib! bakteri ve suyoszmıı gibi organizma/arm biyo-
kimyasal.faaliyet/eri ile de meydana gelmektedir/er.
Bütün bunların dışında kökenleri çok çeşit/; olan kalkerler de mevcut-
tur. Bu tip kalkerlerin içinde bolca yabancı madde bulunur; örneğin, ku-
vars, dolomi,fosfat, kil, silis, kömür ve yosun gibi. Bu özelliklerinden dola-
yı da inşaat sektöründe hammadde olarak kullanılmazlar.

Karbonatlı kayaçları kökenlerine göre ayırdıktan sonra, şimdi bunları


oluştw·an minerallerin genel özelliklerine değineceğiz.
Aslında kalker, "kalsit" ve "aragonit"in bir türüdür. Kalsit doğada pek
çok bulunan bir mineraldir. Buna karşılık aragonite çok ender rastlanır.
Bilindiği gibi kalsit, kalker karstını gerçekleştiren kalkerin, kısmen de
mermerin tek mineralidir (CaCOJ). Hcksagonal, rhomboedr, hemiedr sis-
temde kristalleşmiş olan bu mineral, çift kırılma özelliğine sahip olup, sert-
liği 3, özgül ağırlığı ise 2,7 dir. Rengi genellikle sütbeyaz olup cam gibi
10 Karst Jeomorfolojisi

şeffaf olanları da vardır.


Bazen çeşitli renklerde bulunanları da mevcuttur.
İzlanda spatı adı verilen türü, en saf kalsit olup, çift kırılma özelliği göste-
rir. Çok saydam olan bu spata en tipik olarak İzlanda 'daki dolerit taşlarının
(bir cins lav) boşluklannda rastlanmıştır. Kalsit minerali aşağıdaki şu ka-
yaçlar içersinde bulunur:
Kireçtaşı (kalkeı) : Kalsit + diğer tali mineraller.
Parlakşist (/üstreşist) : Kalsit + muskovit + kuvars + rutil.
Mermer (sipolen) : Kalsit + diğer tali mineraller.
Dolomit : Kalsit+ dolomi.
Çakmaktaşı (Şay) : Kalsit+ tali mineraller (sünger iskeletleri).
Traverten : Kalsit + tali mineraller (bazen bataklık bitki-
leri de vardır).
Tebeşir : Kalsit+ tali mineraller (özellikle Glokoni).
Oolitik kalker : 1 mm. çapındaki küreciklerden oluşmuş kal-
ker.
Kılımsı kalker : Kalsit (kılımsı yapıdadır).

Stalaktit (sarkıt) : Kalsit + diğer madenler (demir ve magnez-


yum gibi).
Stalagmit (dikit) : Kalsit+ diğer madenler (demir ve mağnez­
yum gibi).
Kokulu kalker : Kalsit+ bitüm.
Marn : Kalker -ı- kil(% 50'şer oranında).

Silisli kalker : Kalsit + silis


İzlanda spatı : içersinde çok saydam ve saf kalsit kristalleri
bulunur.
Kaliş (Kalker kabuk
ita/yanca
"pançinopanchiro '') : Tamamen kalsit kristalli.
Pizolitik kalker : Oolit'in aksine bezelye büyüklüğünde, ta-
mamen kalsitten oluşan kalker.
Kalker tüfü : Traverten içinde kalsitten oluşmuştur.
Pek çok minerale göre psödomorf (yani yalarıcı şekilli) olan kalsit, kar-
Karst Jeomorfolojisinin Temel Bilgilen il

bonik asitli sularda kolay erir; cam parıltılı saydam veya yarı saydamdır;
çift kırılması kuvvetlidir. Kireç fırınında 900 derecede yakılması ile (bu,
suyla olur) (CaO + COı) kireç elde edilir. Kalsit saf olduğunda % 56 CaO
ve% 44 COı içerir.
Kalsit, kendi eriyiğinden çökelebilir; travertenlerde, sarkıt ve dikitlerde du-
rum böyledir. Yani CaCOJ, HıCO;'lü sulann etkisiyle eriyerek Ca(HCOJ)2'ye,
yani kalsiyum bikarbonata dönüşebilir. Bu, elverişli yerlerde toıtulaşarak, HıO
akar gider COı'i uçarsa, tekrar kalkere, yani CaCO/e dönüşür.
Aynı zamanda çökelen ve sabit durumda olmayan aragonitin dönüşü­
münden ve kalsit içeren bazı taşların metamorfızma geçirmeleri ile de kalsit
oluşabilir. Çok nadir olarak, nefelenli siyenitte olduğu gibi mağma kökenli
kalsite de rastlanabilir. Bu oluşuma "magmatojen oluşum" adı verilir (bu
leıim "magma kökenli" anlamındadır).

Not: Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, mağma kökenli kayaçlarm


pek çoğunda "Ca" elementi bulunmaktadır. Özellikle feldspat/arın bir cinsi
olan anortitlerde olduğu gibi (Ca0.Alı0;.2Si0ı). Ancak içerisinde karbon
gazı (C) serbest olmadığı için, kalsit oluşamaz; feldspatoid '/er grubundan"
"Hayün "de olduğu gibi (Na, K, Ca, SOı).
Aragonit ise, kalsitle aynı bileşimde ve aynı sistemdedir. Ancak yoğun­
luğu (2,9) ve sertliği (4) ondan biraz daha fazladır. Doğada ender olan bu
minerale, bazı deniz hayvanlarının kabuklarında rastlanılmaktadır. Arago-
nit, genellikle beyaz, gri veya krem renklidir. Sıcak denizlerde yaşayan
hayvan ve bitkilerin meydana getirdikleri mercanlar da aragonittir. Kıymet­
li mercan, mücevher taşı ve si.is eşyası olarak kullanılır.

2- Jips
Eriyebilen kayaçların ikincisini oluşturan diğer
bir kayaç ise Türkçe'de
"alçıtaşı" denilen jips (Fr. Gypse, İng = Gypsum. Alm = Gips), çoğunlukla
kil ve marn, bazan da kalker tabakalarıyla birlikte bulunur. Bu kayaç, hid-
ratlı kalsiyum sü lfat (CaS04.2H~O) bileşiminde olup renksiz veya beyaz,
gri, sarı, pembe ve kımuzı renklidir. Saydam çeşitlerine, "Meryem Camı"
(Marienglas) veya (Pierre speculaire) denir. Jips, dile sürüldüğünde acı bir
tat verir. Küçük kristallerden meydana gelmiş olan bu kayacın esası, anhid-
rit (CaS04) olup içersine bir miktar su aldığında "alçıtaşı" haline geçer.
Jips, asitlerde çok az erir. lsıtılırsa bir miktar suyunu kaybederek beyazla-
şır. Su ile karıştırılırsa alçı haline geçer. Suda litre başına 2 gramdan biraz
fazla erir. Suyunu 120 °C ısıda kaybederek beyaz ve kolaylıkla toz şekline
gelebilen bir madde olan "alçı" (Plate) halini alır. Alçı yapımı için jips, özel
fırınlarda ısıtılır. Bu ısının 120 °C'nin üstüne çıkmaması gerekir. Aksi hal-
12 Karst Jeomorfolojisi

de elde edilen madde işe yaramaz. Su ile yoğrulursa alçı birkaç dakika
içinde sertleşir ve hacmi büyür. Alçı, tavan süsleri, dökme heykel, mermer
sıvas ı vs. olarak kullanılır. Ayrıca, alçıdan toprağa karıştırılmak şeklinde
tarımda faydalanılır ve topraktaki potasyum karbonatı, bitkiler tarafından
kolaylıkla alınabi l en potasyum sülfat haline dönüştürür.

Jipsin dokusu ve dış görünüşü şekere benzer. Bunun için "şekerimsi


jips" terimiyle ifade edilir. Jips, bazan mızrak ucu, bazan da ince iplik şek­
lindeki kristaller halinde bulunur (Holmes, 1965). Mı zrak şekilli jipslerin
en iyi olanları Paris civarında Montmartre'de üst Eosen tabakaları içinde
bulunduğundan kayaca Montmartit adı verilmiştir. İpliksel jips türlerinin
ise ipek parlaklığı vardır. Bazan da mercek şeklinde olan kristalleri aynı
merkezde birleşir ve bir çiçeğe benzeyen bu türlerine "jips gülü" (Gyps en
rose) adı verilir.
Jips sertlik derecesi 2, özgül ağırlığı 2,3 kadar olan lagüner kökenli bir
kayaçtır. En çok evaporit havzalarında sıcak ve kurak, yarıkurak iklim böl-
gelerinde suların buharlaşması sonucunda çökelen jips, sulu sülfatlar gnı­
bundadır ve monoklinik sistemde kristalleşir. Bugün de buharlaşmanın faz-
la olduğu tuzlu bataklık kıyılarda, denizle bağlantısı olan geniş göl ve ba-
taklık sahalarda kurak ve yarıkurak iklim şartları gösteren çukur alanlarda,
derinliğin 1 metreyi aşmadığı durumlarda önce kalsiyum karbonat, derinli-
ğin 10-20 cm'ye indiği hallerde jips, derinlik 2 cm'ye kadar azaldığında
tuz, derinlik daha da azaldığında potasyum tuzları çökelmeye başlar. Alçı­
taşı, tortul taşlardan meydana gelen özellikle su geçirmeyen kil, marn gibi
tabakalar arasında kayatuzu ile birlikte bulunur. Alçıtaşı ile kayatuzu taba-
kalarma genellikle, Üçüncü Zaınan'ın, Eosen, Oligosen ve Miyosen, İkinci
Zaman'ın Triyas ve Birinci Zaman'ın Permiyen arazisi içinde rastlanır.

Jips veya alçıtaşı, çatlaklı ve geçirimli olduğundan ve çok çabuk eridi-


ğinden bunlar üzerinde oluşan şekiller devamlı ve dayanıklı değildir. Jipse
ait karstik şekiller, tabakaların devamlı, kalın ve kütle halinde bulunduğu
yerlerde görülürler. Jips karstında, kalker karstında olduğu gibi derinliğine
ve genişliğine gelişen büyük, mükemmel şekiller gelişemezler. Bununla
birlikte Ülkerniz'de Sivas çevresinde olduğu gibi, erimelere ve suların
aşındırmasına bağlı olarak örneğin uvalalar oluşabilir. Bunun yanında lap-
yalar, büyüklü küçüklü göllü veya gölsüz jips dolinleri, devamlılık göster-
meyen mağara ve galeriler, yeraltı sulan, kaynaklar küçük doğal köprüler,
küçük boğazlar, düdenler, jips yaylaları, jips karstını meydana getiren belli
başlı şekiller olarak karşımıza çıkarlar. Fakat oluşan şekiller, bu kayacın
gösterdiği özellikler dolayısıyla çabuk oluşur ve çabuk bozulurlar. Eğer
jipsli arazilerde kalın bir toprak ve bitki örtüsü yoksa oluşan şekiller daha
belirgindir.
Karst Jeomorfolojisinin Temel Bilgileri 13

Alp'lerde, İtalya'da (Sicilya), Afrika'nın kuzeyinde ve bazı Akdeniz


ülkelerinin çeşitli yerlerinde ve Ülkemiz'de (Yukarı Kızılırmak yayı içersi,
Doğu Anadolu vs.) jipsli araziler mevcuttur ve bunlar çeşitli yazarlar tara-
fından ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Avrupa' da batıda Alp sistemine
dahil olan kuşakta bu formasyon hem Oligo-Miyosen, hem de Triyas yaşın­
dadır (Şekil 2). Almanya 'nm kuzeyinde ise aynı formasyon Triyas yaşında
olmakla birlikte jipsten çok tuz özelliğindedir. Nitekim burada kayatuzu
üretilmektedir.

Şckil-2: Alp sektöıünde, Trias yaşlı jipsler içersinde gelişmiş bir jips karstı (Moret, 1947).
P-Jips CaS04, K-Trias yaşlı kalker tabakaları, Ku-Kuestalar. Ki-Kil ve morenlerle
dolmuş huni şekilli, jips içersinde oluşmuş çukurluklar (avenler), J-jips.

Türkiye'de tuzlarla aratabakalı olan jipsler, Oligosen ve Miyosen ya-


şmdadırlar. Jipsli seri, Lagüner kökenli olup, kumtaşı, kil, marn, konglome-
ra, jips, tuz, kalker ve linyitleri içerir. Bu serinin renkleri de, mor, kırmızı,
yeşil, beyaz, bej, sarımtırak ve boz olmak üzere değişir. İç Anadolu'da Si-
vas çevreleridne jipsl.i seıi Oligo-Miosen yaşlıdır (Yalçınlar, 1997). Bunlar,
tamamen alpin orojenik kuşağın ürünü olarak karşıllllza çıkmaktadırlar.
Jipsin, adi jips, albatr, kılnnsı jips, Meryem camı, jips gülü, kokulu jips gibi
çeşitleri vardır.

3-Kayatuzu
Kalsit ve jipsten sonra, karstlaşmada çok daha az önemli olan tuza ge-
lince (çok çabuk eridiği için, içerisinde oluşan karstik şekiller de o nisbette
çabuk oluşur ve kaybolurlar), bu, kübik sistemde kıistallenmiş olup, sertl iği
2,5 özgül ağırlığı 2,1-2,2 olan ve genelikle beyaz renkli veya renksiz bir
mineraldir; aynı zamanda buna "halit" de denilir, (veya "Halys" Kızılır­
mak'ın antik çağlardaki adı, yukarı çığmnda tuzluluğu dolayısıyle).
14 Karst Jcomorfolojisi

Anadolu'nun pek çok yerlerinde zengin kayatuzu yataklan vardır (Çan-


kırı 'nın güneybatısı, Nevşehir civarı,
Sivas batısı, Kırşehir' in kuzeydoğusu
ve Kağızman gibi). Ayrıca kayatuzuna doğada çok yaygın bir şekilde rast-
lanmaktadır (Alpler, Karpatlar, İspanya ve Amerika gibi).
Haloid'ler grubundaki tuz, aynen jipste olduğu gibi, sıcak ve kurak
evaporit havzalarında oluşur. Oluşumu esnasında, bazen "diapir kıvrımlan"
da resmeder. Bunun nedeni hidratasyon, yani su emip şişmesinden dolayı,
üst ve yan kısımlardaki tabakaları delip, yüzeye doğnı çıkma eğilimi gös-
termesinden dolayıdır.
Yeryüzüne yakın olan tuz (NaCl) kütleleri, atmosferik suların bu kısım­
lara ulaşması dolayısıyla hidratasyona uğrar. Şişmeye ve genişlemeye baş­
lar. Genişleme, daha çok basıncın azlığı nedeniyle yukarıya doğru olur.
Böylece tuz kütlesinin kenarındaki tabakalar, kıvrılmaya ve dikleşmeye
başlarlar. Yani burada bir tabaka defoıınasyonu meydana gelir. İşte tuz
doınunun yanlarında, bu şekilde oluşmuş bulunan kıvrımlara "diapir kıvrı­
maları" adı verilir (Şekil 3).

Şekil-3: Bir tuz domunun ve diapir kıvrımlarının oluşum şeması "Kuzey Almanya" (Moret,
1947).
1 - Tuz domu. 2 - Su emmesi dolayısiyle kıvrımlaşmış, kenarlarındaki tabakaları
dikleştirmiş diapir kıvrımları. G - Alacalı kumtaşları, K - Kcuper {üst Trias), Cr -
Kretase, Tersiyer tabakaları. Q - Kuaterner örtüleri (alüvyonlar ve morenler).

Türkiye'de İç Anadolu'daki Tuz Gölü % 32,20 kadar tuz içemıektedir.


Bunun dışında zamanımı zda en çok tuz içeren göller ise % 28,5 ile Hazar
Denizi'nde Karaboğaz havzası, % 25,5 ile Lut Denizi ve Great Salt Gölü
(Amerika),% 21 ile Umıiye (İran) Gölü'dür (Sayar, 1955).

4-Dolomit
Dolomiti oluşturan "dolomi" ise, yine HCl de güçlükle eriyebilen bir mi-
neral olup, (Mg.Ca(CQ3)2) fonnülüyle ifade edilir. İçerisinde bulltDan Mg do-
layısıyle erimede güçlük olur. Yani dolomitin erimesi, kalkerden daha güç-
Karst Jeomorfolojisinin Temel Bilgileri 15

lüdür. Hatta çok kuvvetli asitli sularda bile zorla erir. Dolomi 'den oluşmuş
dolomit, en güzel bir şekilde Triyas yaşlı Tyrol Alpleri 'nde (Avustınya)
etüd edilmiştir.
Dolomi minerali, kalsitten daha sert olup (4 derece), özgül ağırlığı
2,9' dur; kristal sistemi ise rhomboedriktir; renksiz, beyaz, gri veya sarımsı
renktedir. Kalsitten daha ağır olması içersindeki Mg den dolayıdır.
Dolomit'in oluşumu için çeşitli göıiişler ortaya atılmıştır. L. Moret, do-
lomitin jips ve anhidı·it gibi lagüner kökenli olduğunu söylemiştir. Aynca
dolomitin kalkerler gibi suların çökelmesinden teşekkül ettiğini söyleyen
bazı bilim adamları , buna örnek olarak Fransa'daki dolomitli travertenleıi
ve Bavyera'nın tatlı su dolomitlerini göstermişlerdir. Kolorado'da mağnez­
yumlu sıcak su kaynaklarmın kalkeri dolomite çevirdikleri göıülmüştür.
Kalkerli yosunlarla bazı polipiye ve mercanlaıın mağnezyum karbonatı çö-
kelterek doloıniti meydana getirdiğini söyleyen jeologlar da vardır.
Not: Dolomi ile dolomit bazen eş anlamlı olarak ku//anzlmaktadır. Oy-
sa ki, dofomi bir mineraldir, dolomit ise, dolomilerin birleşmesiyle oluşmuş
bir kayaçı1r.
Kalsit, jips ve dolomi gibi minerallerin dışında, eriyebilen daha başka
mineraller de vardJJ. Ancak btmlar, karstlaşma kapsamına girmez. Sadece,
bol feldspath trakitlerde, oyuklu lapyalar gibi, küçük kaı·stik şekiller geliş­
ınişlerdir (Afyonkarahisar bölgesi).

5 -Tebeşir
Kretase (özellikle üst Kretase'nin Senonien katı) devrine adını vermiş
olan tebeşir, geçirimli bir kayaçtır. Küçük tek hücreli hayvan (özellikle
Globijerin) kabuklarının birikmesinden meydana gelmiş organik kökenli
bir kalker tüıiidür. Saf kalker olan tebeşirin bileşiminde % 98 oranında kal-
siyum karbonat vardır. İçersinde Glokoni bulunan tebeşire "Glokoni'li te-
beşir" denir. Bu durumda tebeşiı· yeşil renkli olur. Bazen de tebeşir killerle
birlikte bulunur. Tebeşir saf olduğu zaman beyaz renkli, saf olmadığı za-
man san, yeşil ve gri renkli olur. Tebeşir tabakalan içinde bazen sileks
(çakmaktaşı) yumrulan da görülür. Bazen de içersinde kuvars ve zirkon gi-
bi detıitik çökeller hatta deniz kestaneleri ile istiridye kabuğu parçalarına
bile rastlanabilir. Tebeşir üzerindeki karst şekilleri çok gelişmiş değildiı".
Tebeşir çok gözenekli o l duğundan sular kolaylıkla kayacın derinlikleri-
ne sızar ve şekiller
de yüzeyden çok derinde teşekkül ederler.
Kretase devrinin bir kalker fasiyesi olan tebeşir, Batı ve Kuzeybatl Av-
ıupa' da, Paıis'in batısındave Londra havzalarından Danimarka ada l arı na
16 Karst Jeomorfolojisi

kadar uzanan sahada oldukça kalın tabakalar halinde ve geniş aflönnanlar


şeklinde ortaya çıkarlar. İngiltere ve Fransa'da tebeşir, yüksek relief oluştu­
rur. Çünkü tebeşir geçirimli olduğundan dolayı buralarda aşınmaya karşı
direnç gösterir. SE İngiltere' de tebeşir platoları hafif dalgalıdır. Yeraltı su-
yu derinlerdedir. Plato üzerinde allojen akarsular vardır. Mağaralar azdır.
Vadilerde düdenler vardır. İngiltere'deki Mole Nehri, yeraltı su seviyesinin
düşük olduğu dönemlerde düdenlerde kaybolur, yera ltı yatağında akar
(Wooldridge ve Morgan, 1948). Belçika ve Fransa'da da benzer bir durum
sözkonusudur (Martonne de, 1909).
Karstik şekillere nadiren rastlanmaktadır. Bu arazilerde gerçek anlamda
makro-karstik şekiller bulunmamaktadır.
Tebeşirlerde gözenekler çok fazla olduğundan bunların oluşturduğu
yamaçlar çok diktir; hatta fay dikliklerini andırırlar. Çünkü yüzey sulan te-
beşirin içindeki boşlukları takip ederek hemen derine ineceğinden, yamaç-
larda sellenme s.uları oluşmaz. Yamaçlarında sellenme sulan olmayan ara-
ziler ise dikliklerini korurlar. Nitekim gerek iç bölgelerde, gerekse kıy1larda
bulunan tebeşirlerden oluşmuş arazilerde gerek yamaçlar gerekse falezler
çok diktir. Bazen bu diklik 90 dereceye kadar ulaşır.
Ülkemiz'de tebeşir oluşukları hemen hiç yoktur. Her ne kadar adını
Kretase (craie: Fransızca'da tebeşir anlamındadır) devrine venııişse de te-
beşir as lında en tipik olarak Batı Avrupa' da temsil edilir. Tebeşir üzerinde
oluşan şekiller ancak mikro-karstik şekillerdir. Çünkü makro-karstik şekil­
lerin oluşumu için gerekli litolojik koşullar elverişli değildir.

6-Mermer
Menner tekrar kristalize (rekristalize) olmuş kalkerdir. Kompakt bir ka-
yaçtır.Bu özelliğini metamorfizma geçirdiği için kazanmıştır. Kalker, ısı ve
basınç ile metamorfizma (başkalaşım) geçirirken içindeki kalsit mineralleri
sıkışma sonucu birbirine daha çok yaklaşır. Bu olaya koınpaktlaşma denir.
Bu durumda kalkerden daha az geçirgendir. Yani sular mermer içine fazla
giremez. Mermerli bölgelerde de derinlik değil ancak yüzey karstı oluşur.
Ancak, sözkonusu bölgelerde tektonizma ile ilgili olarak faylar meydana
gelmişse sular, derine doğıu inerek küçük mağaralar veya inler oluşw-.

Mermerin rengi beyazdır. Fakat çoğu kez maden oksitlerin ve yabancı


maddelerin etkisiyle renkli olurlar. içindeki yabancı maddelere göre mer-
merin rengi ve erime oranı değişir. Mennerlerin kalsiyum karbonatı erirse,
eriyemiyen yabancı maddeler açığa çıkarak tortu meydana getirir. İçinde
hematit veya limonit bulunan mermerler sarı ve kırmızı renkli, grafit, kö-
mür veya bitüm bulunan mermerler gri, mavi ve siyah renkli olurlar.
Karst Jeomorfolojisinin Temel Bilgileri 17

Mermer üzerinde oluşan karstik şekiller, en çok lapyalardır. Hatta Ege


Bölgesi'nde görüldüğü gibi (Menderes masifindeki mermerler) bazıları ol-
dukça tipiktir. Bozdağlar ve Aydın dağlarında da buna benzer mermerler
üzerinde yer yer lapyalara rastlanmaktadır. Bunların en tipikleri kanalcıklı
lapyalardır. Rekristalize kalkerler ile Stramatolites'li kalkerlerde de buna
benzer şekiller oluşabilmektedir.
Türkiye'nin pek çok yerlerinde iyi kalitede mermerler ve kiistalize kal-
kerler bulunmaktadır. Bu mermerlerin en tanınmışları Afyon (İscehisar)
mermerleri ve Marmara (Mannara Adası, Kapıdağ Yarımadası) meımerle­
ridir. Bunlardan başka Ayaş (Ankara batısı) mermeri, Kırşehir, Uludağ ve
Kemalpaşa (Bursa) mermerleri, Keltepe (İzmit) kristalize kalkerleri, De-
mirköy-Kırklareli mermerleri, Tosya mermerleri, Niğde mermeıi, Muş,
Tunceli mermerleri, Alanya-Gazipaşa mermerleri, Beyşehir-Şarkikaraağaç
kristalize kalkerleri vs. Ülkemiz'in diğer önemli mermer ve kristalize kal-
kerleri arasında sayılmaktadır. Paros (Yunanistan), Ca:ıTare (İtalya), Piren
(Fransa) ve Belçika mermerleri ise Avrupa'nın en tanınmış mermerleridir.

B - ERİME OLAYI VE KARSTLAŞMANIN KOŞULLARI

1 - Erime Olayı
Kalkerler (kireçtaşları "CaC03") karbonikasitli (HıCÜ;) suların tesiriyle
eriyebilınektedirler. Bununla birlikte kalkerin suda eriyebildiği de arazi ve
laboratuar çalışmalarıyla açıklık kazanmıştır. Fakat sadece su ile meydana
gelen erime çok kısıtlıdır. Ka:ı·st topografyasının gelişebilmesi için mutlak
surette karbonikasitli sulara ihtiyaç vardır. Aynca karstlaşmanın oluşabil­
mesi için, daha önce de değindiğimiz gibi arazinin kalker, kayatuzu, jips,
tebeşir, dolomit ve nihayet mermer gibi eriyebilen kayalardan ibaret olması
gerekmektedir. Fakat, en yaygın ve tipik şekillere kalkerli a:ı·azilerde rast-
lamaktayız. Bu şekillere, erimeden oluşmuş özel topografya şekilleri, yani
karstik şekiller diyebiliriz. Lehman (1956), Bögli (1960), Han·asowitz,
Sweeting-Gerstenhauer (1960), Milaııovie (1981) ve Jennings (1985) gibi
bilim insanla:ı·ı, erime süreci ve bunun çeşitli koşullar altında değişiklik
göstermesinin yarattığı morfolojik sonuçlara değinmişlerdir.
Bögli'ye atfen Erinç (1971), kalkerin erimesini şu şekilde ifade etmek-
tedir: Erime olayı dört evreden geçmek suretiyle meydana gelir. Bunlardan
birinci evrede kalker doğrudan doğruya suda ve suyun içinde mevcut COı
ye bağlı olmadan erir ve eriyen miktar erime mahsulleri (KL) ile bir erime
dengesi tesise çalışır.
Kalker her evrede suyun içindeki C02'ye bağlı olmadan erir.

You might also like