Notlarım

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 1

Bireylerin anlamları istemli olarak birbirleri ile paylaşmak için girdikleri etkileşim sürecine iletişim

denir. İletişim sözlü olabileceği gibi birçok yolla gerçekleştirilebilir. Jest ve mimikler, el hareketleri
veya bir melodi olabilir. Kişi iletişimi gerçekleştirebilmesi için anlamı kendi kültürel imgeleri ile
kodlaması, ardından mesaja dönüştürmesi ve bir kanal aracılığı ile alıcıya aktarması gerekmektedir.
Alıcı ise mesajı aldıktan sonra algılar ve kendi kültürel normlarına göre yorumlar. Mesajdaki kodu
açan birey yine ona anlamı kendi kültürel sınırları içinde yükler. Örnek olarak “it” sembolü İngilizce ve
Türkçede farklı anlamları çağrıştırmaktadır. Bir diğer örnek ise birbirini gördüğünde sarılan erkek
figürleri Türk kültüründe normal karşılanırken Amerikan kültüründe ise garipsenmektedir. Mesajı alan
kişi açtığı kodlar sonrasında bir yanıt verir. Bu yanıt sözlü, yazılı gibi olabileceği gibi “terleme, kızarma,
utanma” gibi tepkilerde mesaja yanıt niteliği taşır. İletişim konusunda bu denli temel değinim
şüphesiz kültür ve iletişimin birlikte anlaşılabileceği gerçeğinden kaynaklanmaktadır.

Aynı kültürü paylaşan, ortak sembol ve göstergeler üzerinden iletişim kurabilen bireyler bu etkileşim
sürecini doğrusal bir zeminde ilerletebilirler. Ancak farklı kültüre ait bireyler özellikle “face to face”
yani yüz yüze iletişimde duygu ve anlam aktarımına başladıklarında birbirlerini yanlış anlamaları
muhtemeldir. Peki bu iletişimin sağlıklı olabilmesi için karşı tarafın kültürünü bütünüyle bilmek mi
gerekecek? Edwerd t. Hall’ın kültürler arası iletişime olan mikro yaklaşımı karşı kültürü bilme
gerekliliğini en aza indirgeyecektir. Kültürler arası iletişimde makro bir yaklaşım yerine daha mikro bir
yaklaşım ile iletişimi eylemler üzerinden değerlendiren Hall Alıcının Mesajı çözümlerken kendi
kültürel zemininden ayrı olarak mekân, zaman, jest ve mimiklerle birlikte açıldığında anlamlı olacağını
öne sürer. Ancak bu durum etkileşim halindeki kişilerin iletişime engel olacak düşünce ve
davranışlardan uzak olduğu şartlarda geçerli olacaktır.

Kültürler arası iletişim konusundaki aksaklıkları ve engeller üzerine M.Barna altı engelden oluşan bir
liste geliştirdi. Kaygı, farklılık yerine benzerlik varsayma, etnosentrizm, stereotipler ve önyargı, sözsüz
yanlış yorumlamalar ve dil.

Özellikle farklı dili konuşan birisiyle iletişim başlatacağımız zamanlarda ortaya çıkan ilk durum dil
kaygısı olmaktadır. Örnek olarak yabancı bir ülkede adres sormamız gerektiğinde İngilizceyi düzgün
konuşamama düşüncesi süreci başlatmadaki kaygılardan biridir. Dil sorununun olmadığı bir evren
tasavvur ettiğimizde ise karşımızdakinin rengi, ırkı, cinsel yönelimi gibi dış görüntüsüne yansıyabilecek
etkenler ile ön yargılarımız da iletişimin önüne bir duvar örebilmektedir. Aynı şekilde yine dış
görünüşüne bakarak aynı kültür imajlarını taşıdığımızı düşünerek bir denklikte varsaymak benzer bir
yanılgı olacaktır. Veya karşı kültürü kendi kültürümüzden daha aşağı veya daha üstün görerek
iletişime başlama girişimi de doğru bir etkileşime ket vuracaktır.

Nihai olarak kültürler arası iletişim söz konusu olduğunda onlarca engel olduğu gibi gelişen ve değişen
bir dünya düzeninde bu etkileşim kaçınılmazdır. Kültürler arası iletişim tarihi dünden bugüne
incelendiğinde tarihin onlarca örnekle dolu olduğunu görürüz. Bazen global bir göç gibi büyük bir
hareket bazen de vida ve somun ikilisi gibi basit bir mekanik parça kültürleri etkileşim içerisine
sokmaktadır.

You might also like