Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 185

GİZLİ GÜÇ

BEDEN DİLİ
İş ve Sosyal Hayatta Beden Dili, İletişim ve İlişkiler

Mehmet Emin Yeşil


© 2016, Maşuk Kitap
© Bu kitabın her türlü yayın hakları Fikir ve Sanat
Eserleri Yasası gereğince Maşuk Kitap’a aittir.

GİZLİ GÜÇ
BEDEN DİLİ
Mehmet Emin Yeşil

Yayın Yönetmeni: Osman Tatlı


Editör: İsmail Zengin
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Sertifika No: 34424
Kapak Tasarım: Endülüjans
İç Tasarım: Endülüjans
Baskı:
Paşa Matbaa Deniz köşler Mah.
Dr. Sadık Ahmet Cad. Reyhan Sk. No: 5/A
Avcılar-İstanbul
Sertifika: 18189
ISBN:978-605- 83116-3- 3
1. Baskı: EKİM 2016

Maşuk Kitap
Mareşal Fevzi Çakmak Cd. Nil Sok. No:15/17
Yunus İş Merkezi Kat:4 Daire:2 Bahçelievler / İstanbul
Tel: (507) 706|20|31
www.masukkitap.com / masukkitap@gmail.com

dağıtım
AKİS MEDYA
Tuna Cad. Halkalı Merkez Mah. Sarıgül Sok. No:5/2
Halkalı Küçükçekmece /İstanbul
Tel: (212) 698|55|05
Kitap Sipariş: akismedya34@gmail.com
GİZLİ GÜÇ
BEDEN DİLİ
İş ve Sosyal Hayatta Beden Dili, İletişim ve İlişkiler

Mehmet Emin Yeşil


Mehmet Emin Yeşil
Yazarın, çocukluğundan beri insanların davranışlarını
gözlemleyen ve farklılıklarının nedenlerini araştıran ilgi ve
merakı, Kişisel ve Kurumsal Gelişim alanlarında profesyo-
nelleşmesinin yolunu açtı. Koçluk, Sunum Teknikleri, Beden
Dili ve İletişim konularında eğitimler vermekte ve Yönetim
Danışmanlığı yapmaktadır.

Yerel bir radyoda “Pozitif Pencere” adıyla bir yıl


boyunca Toplumsal Gelişim ve Psikoloji alanlarında prog-
ramcılık yaptı. Sigortacılık, Mağazacılık, Sinema ve Bilişim
sektörlerinde Yöneticilik yaptı. Turizm sektöründe yıllar-
ca Resepsiyon Görevlisi olarak çalıştı, servis ve arka büro
gibi departmanlarda görev aldı. Özellikle bu süreçte batı
toplumlarının kültürel yapısını ve beşeri ilişkilerini inceleme
fırsatı buldu.

Çeşitli Kamu Kurum ve Kuruluşlarına, Üniversite


öğrencilerine, Hastane çalışanlarına ve Ticaret Odaları
nezdinde iş dünyasından binlerce kişiye seminerler verdi.
Günümüzde en önemli ihtiyaçlardan biri haline gelen iletişim
konularında topluma farkındalık kazandırmayı amaçlayan
Yeşil, iletişimi anlaşılır bir dil kullanmakla birlikte kendini
doğru ifade etme ve etkileme sanatını bir bütün olarak
görmektedir.

İletişim: yesil_emin@hotmail.com/www.mehmeteminyesil.com
Sevgili çocuklarım Zeynep, Hayrunnisa, Ali Mirza ve
canım eşim Halime… Varlığınız, her zorluğu aşmama ve daha
iyisini yapabilmenin yollarını keşfetmeme ilham oldu.

İyi ki varsınız…
TEŞEKKÜR

Bana her zaman zirvede bir kişiye daha yer var-


dır diyen ve şahsi gelişimime katkıları olan Türk Ya-
zarlara… Kendine güven, istersen yapabilirsin diyen
Yabancı Yazarlara… Yola çık yoldan çıkma diyen Gö-
nül Sultanlarına… Girişimlerimi takdir edip beni ce-
saretlendiren Arkadaşlarıma ve Akrabalarıma… Bana
inanan, güvenen, maddi ve manevi destekleriyle beni
kendilerine karşı minnettar hissettiren Yol Arkadaşla-
rıma… Kendilerinden çok şey öğrendiğim Danışan ve
Kursiyerlerime… Hayatımın kahramanları Kardeşlerim
ve Ablalarıma… Dualarını esirgemeyen kalender Baba-
ma… Cennet kokulu biricik Anneme ve yitik ağabeyim
Selim’e…

6
İÇİNDEKİLER

ÖN SÖZ............................................................................... 9
Padişah ve Rüya Tabircisi...............................................11
BEDEN DİLİ..........................................................................13
İLETİŞİMİN ÜÇ YOLU............................................................20
ETKİLİ BEDEN KULLANIMI...................................................27
DİYAFRAM NEFESİ................................................................29
NEFES ALMAK......................................................................35
POSTÜR................................................................................37
DURUŞ..................................................................................42
OTURUŞ................................................................................45
YÜRÜYÜŞ..............................................................................48
TOKALAŞMA.........................................................................52
TOKALAŞMA TÜRLERİ..........................................................57
1. SAĞLAM TOKALAŞMA.......................................................58
2. SOĞUK TOKALAŞMA..........................................................60
3. ÇIKAR TOKALAŞMASI........................................................65
4. ÜSTÜNLÜK/GÜÇ TOKALAŞMASI.........................................66
BAKIŞLARINIZ NE DİYOR?.....................................................74
GÖZLER................................................................................76
BAŞIMIZIN KONUMU............................................................78
ANLATTIKLARINLA İLGİLENİYORUM....................................79
KENDİMİ BEĞENİYORUM......................................................79
TEHDİT BAKIŞI.....................................................................80
BAKIŞ TÜRLERİ.....................................................................83
GÖZ TEMASI.........................................................................84
PROTOKOL BAKIŞI................................................................87

7
SOSYAL BAKIŞ.......................................................................90
MAHREM BAKIŞ....................................................................94
ELLERİNİZ NE DİYOR?..........................................................97
ELİN AÇIK HALİ....................................................................98
ELİN KAPALI HALİ............................................................... 102
İŞARET PARMAĞI................................................................. 104
ELLERİN İÇ İÇE GEÇMESİ..................................................... 107
ELLERİN BİRLEŞMESİ........................................................... 109
ELİN ÇATI HALİ................................................................... 112
EBEVEYN KONUMU.............................................................. 113
ELLERİ OVUŞTURMAK.......................................................... 115
ELLER CEPTE....................................................................... 116
ELLER BELDE....................................................................... 118
KOLLARI BAĞLAMAK........................................................... 119
BACAK BACAK ÜSTÜNE ATMAK........................................... 123
KÜLTÜREL FARKLILIKLAR................................................... 127
BÖLGELER VE SINIRLAR...................................................... 130
ÖZEL ALANLARIMIZ............................................................ 134
AÇILAR VE MESAFELER....................................................... 138
BASKI VE OTORİTE............................................................... 138
UYUM.................................................................................. 141
MUHALEFET........................................................................ 142
AYNI NOKTADA BULUŞMA................................................... 142
ÖZGÜRLÜK........................................................................... 143
YENİ EVLİ ÇİFT.................................................................... 143
FLÖRT VE İLİŞKİLER............................................................ 145
FLÖRT İPUÇLARI.................................................................. 151
ORTAK İPUÇLARI................................................................. 152
ERKEKLER;........................................................................... 153
GÜLÜMSEME........................................................................ 157
YALAN................................................................................. 164
YALANA DAİR BAZI İPUÇLARI;............................................ 173
SON SÖZ.............................................................................. 175

8
ÖN SÖZ

Nefes aldığımız her an kendimizle ve çevremizle ile-


tişim halindeyiz. Bazen söylemek istediğimiz onca şeyi
bir mimikle ifade ederiz. Bazen de karşımızdaki insa-
nın söylemediği halde bize hissettirdiklerini anlamaya
çalışırız. Düşüncelerimiz duygularımıza, duygularımız
bedenimize yansır ve davranışlarımıza dönüşür. Bu
durum çevremizle olan ilişkilerimizi belirler ve iletişim
dediğimiz şey gerçekleşir. Kendimizi doğru ifade edip
insanlarla iyi ilişkiler kurmamız hayattaki başarımızı da
etkiler. Ancak iletişim çağında olduğumuz şu zamanda
konuşmak her şey olduğu gibi, bazen de hiçbir şeydir…
Bu kitapta yazılanlar, kendinizi ve çevrenizdeki
insanları doğru anlayıp olumlu sonuçlar almanıza yar-
dımcı olabilir. Ancak yorumladığınız beden hareketle-
ri; üstünlük kurmak için değil, insanların duygularını
anlayıp empati kurmak amacıyla kullandığınızda size
değer katacaktır. Bunu dövüş sanatlarındaki savunma
ilkesine benzetebilirsiniz. Amaç güvende olmayı hisset-
mek olmalı, kendinizi savunmanız gerektiğinde ne ya-
pacağınızı biliyor olacaksınız…

9
Padişah ve Rüya Tabircisi

Padişah, bir gece rüyasında tüm dişlerinin döküldü-


ğünü, yemek bile yiyemez hale geldiğini görür. Sıkıntı
içinde uyanır. Vezirini çağırıp sarayın rüya tabircisinin
hemen huzuruna getirilmesini buyurur. Uyku sersemi
tabirci başı yanına gelince padişah düşünü anlatıp so-
rar:
“Tabirci başı! Bu rüya hayır mıdır, şer midir? Neye
işarettir, hele bir söyle.”
Tabirci başı biraz düşünür; sonra utana sıkıla:
“Şerdir Padişahım der. Uzun yaşayacaksınız; ama
ne yazık ki tüm yakınlarınızın, gözlerinizin önünde birer
birer ölüp, sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz.”
Bir an sessizlik olur, ardından padişah kükrer:
“Tez atın şunu zindana, felaket habercisi olmak
neymiş öğrensin!”
Tabirci başı, yaka paça götürülüp zindana atılır. Pa-

11
Mehmet Emin Yeşil

dişah, bir başka tabircinin bulunmasını emreder. Huzu-


ra getirilen ikinci tabirciye de rüyasını anlatıp sorar:
“Hayır mıdır, şer midir?”
İkinci tabirci de önce biraz düşünür; ama sonra
yüzü aydınlanır:
“Hayırdır Padişahım!” der. “Bu rüya, tüm yakınla-
rınızdan daha uzun yaşayacağınızı gösterir. Daha nice
seneler ülkenizi yönetebileceksiniz.”
Padişah, ağzı kulaklarında buyurur:
“Bu tabirciyi, tabirci başı yaptım ona iki kese de al-
tın verin!”
Başından sonuna kadar durumu izleyenler tabirci-
ye sorar:
“Aslında sen de tabirci başı da aynı şeyi söylediniz.
Neden onu cezalandırdı da seni ödüllendirdi?”
Tabirci güler:
“Elbette aynı şeyi söyledik; ama önemli olan kimile-
rine NE söylediğin değil, NASIL söylediğindir.”

12
BEDEN DİLİ

İletişimle ilgili çalışmaların çoğunda ilk intibaın


önemine dikkat çekilir. Biriyle ilk karşılaştığımızda
onunla ilgili bazı düşüncelere kapılırız. Samimi, dürüst,
ciddi, doğal deriz ya da bunların tam tersini düşünü-
rüz. Bu durumlar konuşmalarımıza; “elektrik alama-
dım, gözüm tutmadı, pek ısınamadım” gibi kelimelerle
yansır. Vardığımız bu düşünceler bizim kanaat notları-
mızı oluşturur. Kişi ile henüz sözlü bir diyaloğa girme-
mişizdir bile ve sadece dış görünüşünden etkilenip bu
kararları veririz.
Bu durumları her gün defalarca yaşarız. Kapımı-
zı çalanın kim olduğuna mercekten bakarken; gelenin
satıcı mı, dilenci mi ya da başka hangi amaçla gelmiş
olabileceğini tahmin etmeye çalışırız. Bize bu ipuçlarını
veren ve hiç tanımadığımız biri hakkında bir ön fikre ya
da yargıya kapılmamıza neden olan şey, beden dilidir.
İnsanlar konuşmaya başladıkları anda onlar hak-
kında vardığımız bu düşünceler, ya tam tersine dönü-
şür ve önyargılı davrandım deriz, ya da haklı çıkarız.

13
Mehmet Emin Yeşil

“Ayy! Keşke hiç konuşmasaydı” veya “tam da dü-


şündüğüm gibiymiş” deriz. Bu kararımızı da ortalama
30 saniye içinde veririz.
İletişim ve insani ilişkiler konusunda kendini geliş-
tirmiş olanlar, buna daha kısa sürede karar verebiliyor-
lar. Kadınlar, erkekler hakkındaki bu notunu birkaç sa-
niye gibi rekor bir sürede verebiliyor. Biz erkekler daha
ne olduğunu anlamadan “Hayır” cevabını almış oluruz
bile!
Peki, bu kadar hızlı gelişen bu durumun etkisi ne
kadar sürebilir? Bu konuda birçok görüş olmakla bir-
likte net bir bilgi yok. Ancak saniyeler içinde oluşan bu
ilk izlenimin etkisi yıllarca sürebiliyor. Yani bir sonraki
görüşmemizde, hakkımızda oluşan ilk izlenimin etkisi
değişmiş olmuyor. Örneğin batı toplumları “İlk intiba
için ikinci bir şans yoktur” der.
Eğer iyi bir etki bırakmışsak ve sonraki görüşme-
mizde aynı etkiyi veremiyorsak, kişi bu eksiği bizim
yerimize tamamlama gereği hissedebiliyor ve diyor ki;
“ben bu arkadaşı biliyorum, herhalde gününde değil ya
da keyfi yok”. Ancak ilk izlenim kötüyse bir daha ki se-
fere bu algıyı değiştirmemiz biraz zor olabiliyor.
Bu açıdan baktığımızda bir gelin adayının, muhte-
mel kayınvalidesi ile tanışma anı ya da bir iş başvuru-
sunda bulunan birinin yöneticisi ile tanışması, devam
edecek ilişkileri açısından çok önemli. Çünkü oluşan ilk
izlenimin etkisi belki de uzun yıllar sürecektir.
Beden diline en çok dikkat eden toplumlardan biri-

14
Gizli Güç Beden Dili

de biziz… Nasreddin Hoca’nın “Ye kürküm ye” mesele-


si buradan gelir. “Bana el-kol hareketi yapma” “Karşım-
da düzgün otur” “Elini cebinden çıkar” gibi cümleleri,
birbirlerine yan baktıkları için kavga eden insanları,
birbirlerine selam vermeden geçtikleri için oluşan hu-
sumetleri sıkça duyarız. Bütün bunlar iletişimimizin ve
ilişkilerimizin kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir.
Çünkü kararlarımızı verirken duygularımızdan etkile-
niriz ve duygularımızın mantıklı bir açıklamasını bazen
bulamayabiliriz!
Bir alışveriş yaparken üründen önce satıcıya gü-
venmek isteriz. Söyledikleri ile yaptıkları arasında bir
uyum yakalamaya çalışırız. Satıcı ile ilgili duyguları-
mız olumlu ise ürüne olan güvenimiz de artar. Hatta
üründen memnun kalmadığımız halde satıcıya mahcup
olmamak için iade etmek ya da değiştirmek bile iste-
meyiz. Gerekçe olarak da “adam o kadar ilgilendi, ayıp
olur” deriz. Böyle durumlarda duygu ve mantık den-
gesini kurmakta zorlandığımız için, duygusal davranış-
larımız zaman zaman istemediğimiz sonuçlara neden
olabilmektedir.
İnsanların her beden hareketi mutlaka bir duygusu-
na ipucu olmayabilir, çünkü bazı davranışlar alışkanlık
haline gelmiş doğal hareketler de olabilir. Bu gerçeği
göz önünde bulundurmak doğru karar vermemize yar-
dımcı olacağı gibi, yorumladığımız birkaç jest ve mimik
hareketini insanların kişiliklerine mal etmekte doğru
bir yaklaşım olmayacaktır.
Beden dili, doğduğumuz andan itibaren sahip oldu-

15
Mehmet Emin Yeşil

ğumuz temel iletişim aracımızdır. Dilini bilmediğiniz


biriyle, sanki sizi anlıyormuş gibi kendi dilinizde konu-
şup, beden dilinizi de kullanarak anlaşmanız mümkün-
dür. Diller farklı olabilir ama duygular evrenseldir…
Bir anne, bebeğiyle iletişimini beden dili aracılığıyla
sağlar. Acıkmış mı? Sancısı mı var? Altını mı kirletmiş?
Bütün bunları bebeğinin hareketlerinden anlayabilir.
Altı aylık bir bebeğe işaret parmağınızı uzatıp, yüzü-
nüze öfkeli bir ifade takınarak konuştuğunuzda onu
ağlatabilirsiniz. Bu bakımdan çocuklar en iyi beden dili
uzmanlarıdır. Size bir şeyler anlatan çocuğunuzu din-
liyor gibi yapıp başka şeylerle uğraşırken bir anda yü-
zünüze dokunup kendisine çevirmesi, beden dilinizden
onu dinlemediğinizi anlamasından ve değer vermenizi
istemesinden kaynaklanır.
Biz, çocukların anlamadığını düşünüp onları ge-
çiştirdiğimizde duygumuzun farkına varırlar ve buda
hemen davranışlarına yansır. Israrla gerçeği bulmaya
çalışmaları, zor sorular sormaları ve ikna olana kadar
peşimizi bırakmamaları, hissettiklerini doğrulama is-
teklerinden kaynaklanır. Çocukların bu hali, onların
doğal davranmalarına ve en ufak bir yalanı masumca
itiraf etmelerine sebep olabilir.
Aynı şekilde hayvanlarda bizimle beden dilimiz
üzerinden içgüdüleriyle iletişim kurarlar. Bir hayvana
yaklaştığımızda tedirgin olması ya da rahat davranması,
duygularımızın lisanı olan beden dilimizi anladıklarını
gösterir. Bu durum bizim onlara karşı hissettiklerimizle
doğrudan alakalıdır. Hayvan severlerin yaklaşımları-

16
Gizli Güç Beden Dili

na baktığınızda, pozitif duygularından kaynaklı onlarla


kolayca iletişim kurabildiklerini görürsünüz. Sokaktaki
bir köpek, kendisine yaklaşan insanın duygularını his-
settiği için ya yanına sokulur ya da uzaklaşır.
Hayvanların beden dilini nasıl bir iletişim aracı ola-
rak kullandıklarına örnek olması açısından 20. yüzyılın
başlarında Almanya’da yaşanmış “Akıllı Hans” vakası
oldukça çarpıcıdır;
Akıllı Hans, aritmetik işlemler yapabildiği ve zekâ
gerektiren başka problemleri çözebildiği iddia edilen
bir at. Sahibi, Almanya’da bir lisede matematik öğret-
meni olan Wilhelm von Osten, Hans’a toplamayı, çıkar-
mayı, çarpmayı, bölmeyi, kesirli sayılarla işlem yapma-
yı öğrettiğini iddia ediyordu. Hans, “3x5 kaç yapar?”
gibi sorulara, toynağını yere vurarak cevap veriyordu.
Sahibi, Hans’la tüm Almanya’yı gezdi ve gösteriler dü-
zenledi.
Hans, Almanya’da ve diğer ülkelerde ün kazandı.
Bunun üzerine durumu araştırmak üzere bilim adam-
larından oluşan bir Hans Komisyonu kuruldu. Komis-
yon, 1904 yılında Hans’ın gösterilerinde hiçbir hile ya-
pılmadığı sonucuna vardı ve dosyayı fizyolog Oskar
Pfungst’a devretti.
1907’de Hans’ı inceleyen Pfungst, atın gerçekte
(zannedilen anlamda) zihinsel işlemler yapmadığını,
fakat kendisini izleyen insanların tepkilerindeki küçük
değişimler yoluyla beklentilerini algıladığını gösterdi.
Pfungst, atın bakıcısının vücut dilindeki istemsiz ipuç-

17
Mehmet Emin Yeşil

larına tepki verdiğini gösterdi. Bakıcı, bu durumun far-


kında değildi.
Pfungst, araştırmasında şu yöntemleri denedi:
Hans’ı bakıcısından ve seyircilerden yalıtarak ipu-
cu almasını önlemek.
Soruları bakıcı dışındaki kişilerin sormasını sağla-
mak,
Soru soranın, cevabı bilip bilmemesi durumunu
kontrollü olarak değiştirmek.
Pek çok deneme sonunda Pfungst, Hans’ın bakıcı
dışındaki kişilere de doğru cevap verebildiğini gösterdi.
Bu, hile olasılığını ortadan kaldırıyordu. Ancak Hans,
sadece soru soran kişi doğru cevabı biliyorsa cevap ve-
rebiliyor, ayrıca soru soranı görmesi gerekiyordu. Bakı-
cı doğru cevabı bildiğinde, Hans’ın cevapları %89 ora-
nında doğru oluyordu. Bilmediğinde ise bu oran %6’ya
kadar düşüyordu.
Pfungst, olayı dikkatle incelediğinde; atın, toynağı-
nı yere doğru sayıda vurmaya yaklaşınca, soru soranın
duruşunda ve yüz ifadesinde gerilim ifade eden küçük
değişimler olduğunu fark etti. Tam doğru sayıda toy-
nak vuruşundan sonra bu gergin ifade yerini rahatla-
maya bırakıyordu.
Akıllı at Hans ve sahibi Wilhelm Von Osten
Böylece Hans’a durması için gerekli sinyal verili-
yordu. Pfungst’un çalışmasından sonra bu olaya “Akıllı
Hans etkisi” adı verildi. Bu etki, izleyici beklentisinin

18
Gizli Güç Beden Dili

olaylar üzerindeki etkileri ve hayvan bilişselliği konu-


sundaki araştırmalarda önem taşımaktadır. (kaynak: wi-
kipedia.org)

Akıllı at Hans ve sahibi Wilhelm Von Osten

19
İLETİŞİMİN ÜÇ YOLU

“Ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz önemlidir.”


John Tschohl

İletişim kurduğumuz insanlar bizi üç yoldan algılı-


yorlar. Kelimeler, ses tonu ve beden dili…
Kelimeler dediğimizde konuştuklarımızın içeriğini,
aktardığımız bilgiyi düşünün. Ses tonunda sesimizin
seviyesi, işitilebilirliği, vurgu ve telaffuzu düşünün. Be-
den dili dediğimizde ise, jest ve mimiklerimizi, giyim
kuşamımızı ve dış görünüşümüzü düşünün.
Konuşurken insanlar; samimiyetimizi, inandırıcılı-
ğımızı, niyetimizin aslında ne olduğunu, kısacası duy-
gularımızı bu üç yoldan algılıyorlar.
Konuyla ilgili sosyal psikologlar tarafından yapıl-
mış çok sayıda araştırma var. Yıllarca süren bu araştır-
maların ortak sonuçları, kişiler arası iletişimde kelime-
ler, ses ve beden dilinin önemini şöyle açıklamaktadır;

20
Gizli Güç Beden Dili

Bu çarpıcı araştırmanın sonuçları diyor ki; Ne söy-


lediğiniz %10, nasıl söylediğiniz %90 önemlidir.
Bu çok önemli bir tespittir. Çünkü bugüne kadar
yaptığım seminerlerde katılımcılardan bu oranları tah-
min etmelerini istediğimde çoğunluk, kelimelerin daha
önemli olduğunu söylemiştir.
Bu da şu anlama geliyor; günlük hayatımızda in-
sanlarla iletişim kurarken duygulardan ziyade kelime-
lerle ilgileniyoruz. “Ben söyledim o anlamadı” deyip
işin içinden çıkmak ta mümkün ama birinde alacağımız
sonuç diğerinden çok daha etkili olabilir.
“Hayır, bence kelimeler daha önemli” diyebilirsi-
niz. Buna günlük hayatınızda iletişim halinde olduğu-
nuz insanlarla kurduğunuz diyalogları eklediğinizde,
kelimelerin daha önemli olduğunu düşünmekte haksız
sayılmazsınız. İsterseniz yine günlük hayattan örnekler
verelim;

21
Mehmet Emin Yeşil

“Nasılsın” sorunuza “iyiyim” cevabını veren ar-


kadaşınıza ısrarla “bence iyi değilsin, ne oldu? Neyin
var?” dediğinizi hatırlayın.
Borç istediğiniz arkadaşınızın “sana yardımcı ol-
mak isterdim ama bu aralar bende sıkıntıdayım” ce-
vabını düşünün. Sizi şüphelendiren şey neydi? Neden
ikna olmadınız?
Bir hasta ziyaretini düşünelim. Geçmiş olsuna gitti-
ğimiz hastaya yaklaştık, omzuna dokunduk, gözünün
içine baktık ve yüzümüzde müşfik bir ifadeyle “Geçmiş
olsun” dedik. Bizden sonra başka biri geldi ve sadece
“geçmiş olsun” deyip oturdu. Sizce hangisi daha etki-
lidir?
Tabi ki kelimelerin önemsiz olduğunu iddia etmi-
yorum. Dikkatinizi çekmek istediğim asıl şey, nasıl söy-
lediğimizdir. Çünkü ne söylediğimizin etkisini arttıra-
cak ya da azaltacak olan budur.
Bununla birlikte beden dilini çok iyi kullanmakta
tek başına yetmeyecek ve kelimelerin önüne geçeme-
yecektir. Amaç; eylem ve söylem bütünlüğünü yakala-
mak olmalıdır. Çevremizde “insan sarrafı” dediğimiz
ve “Ben adamın gözünün içine baktım mı ne olduğunu
anlarım” diyen bazı insanların dikkat ettiği şey de bu-
dur. Kişinin yaptığı ve söylediğinin uyuşmadığı nokta-
ları fark etmekte çok iyilerdir ve yorumlarını buna göre
yaparlar.
Bazen kullandığımız bir sözcük, başkaları tarafın-
dan farklı yorumlanabilir. Özellikle kendimizi doğru

22
Gizli Güç Beden Dili

ifade etme açısından, konuşmalarımızı beden dilimiz-


le desteklememiz etkiyi arttıracaktır. Ancak bunu ya-
parken de ölçüyü kaçırmamak gerekir. Çünkü jest ve
mimikleri abartılı kullanmak bilgisizliğe yorumlanır.
Genel kültürü az olanlar, konuşmalarının etkisini art-
tırmak için beden dilini abartılı kullanmaya eğilimlidir.
Bu davranışlar, dinleyenleri yormakla birlikte kötü bir
izlenim de bırakır.
Hiç derecesinde az kullanmak; rüştünü ispatlamış,
iddiasını kanıtlamış kişiler açısından yerinde olabilir
ancak bu da etkiyi azaltacaktır. Bu tarz bir yaklaşım
“ben sözümü söylerim, seni ikna etmek zorunda deği-
lim” mesajını verir. Azı karar, çoğu zarar anlayışının
her şeyde olduğu gibi bu konuda da bize yol gösterece-
ğini düşünüyorum.
Konuşmadığımızda bir şey söylemediğimizi dü-
şünürsek yanılırız. Beden dili sözsüz iletişim sanatıdır.
Hareketlerimiz bazen o kadar çok şey anlatır ki bunları
ifade etmek neredeyse imkânsız hale gelir, hatta man-
tıklı bir açıklama bulmakta bile zorlanabiliriz. Hiçbir
şey söylemediğimiz halde maruz kaldığımız sonuçlar
bizi hayrete düşürebilir. Bunun özellikle politikadaki
yeri küçümsenemeyecek kadar önemlidir.
İlerleyen bölümlerde politika ile ilgili bazı örnek-
lerle karşılaşacaksınız ama özellikle bir detayı burada
paylaşmanın, yukarıdaki araştırmanın sonuçlarını vur-
gulamak açısından önemli olacağını düşünüyorum.
Yıl 2009…

23
Mehmet Emin Yeşil

Adalet ve Kalkınma Partisi yerel seçimlerle ilgili


Niğde’de bir miting yapıyor. Mitingin sonunda Başba-
kan Erdoğan ve partililer, halkı selamlamak için yan
yana diziliyorlar. İşte tam o sırada olanlar oluyor.
Bozköy Belde Başkanı ve yeni dönem için tekrar
başkan adayı olan Kemal Beşer, (medyada yayımlan-
dığı için isim veriyorum) sahnede yer bulamayınca seç-
menlerine görünmek için sıra dışı bir yola başvuruyor.
Görüntüye girebilmek için Başbakan Erdoğan’ın koltu-
ğunun altına giriyor. Görüntüye girmeyi başarıyor! An-
cak bütün çabasına rağmen seçilemiyor.
İlerleyen günlerde Can Dündar’ın sunduğu “Ne-
den” isimli programa konuk olan Cem Yılmaz, gö-
rüntüleri izledikten sonra “Demek ki, politikada kelle
koltukta!” Esprisini yapıyor ve programa canlı telefon
bağlantısı ile katılan Beşer’de, Yılmaz’ın bu esprili yoru-
muna katıldığını söylüyor.
Bu hareketiyle Türkiye’nin gündemine oturan baş-
kan adayı, Ali KADI (Niğde-Aht) ile yaptığı röportaj
da;
“Sağıma baktım, soluma baktım, yer bulamadım.
Başbakanımızın yanındaydım. Bir anda el ele tutuşu-
lunca arka sırada kaldım. O anda Başbakanımızın kol-
tuğunun altına girdim. Boyum da 1.60 kısa yani. Diğer
taraflarda da yer bulamayınca böyle bir hareket yap-
tım. Başbakanımız da bana ‘Öbür tarafa, öbür tarafa’
dedi” diyor…

24
Gizli Güç Beden Dili

Kemal Beşer’in o anları

25
Charlie Chaplin

Konuşursam beni sadece İngilizce bilen-


ler anlayacak. Ama sessiz bir filmi herkes
anlayabilir ve dünya Amerika’dan ibaret
değil!
ETKİLİ BEDEN KULLANIMI

“İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, sözleriyle uğurlanır.”


Mevlana

Kitapta jest ve mimiklerin verdiği mesajlarla birlik-


te, beden dilini pozitif anlamda kullanabilmenin bazı
ipuçlarını da bulacaksınız. Amacım, iş ve sosyal haya-
tınızda hem yanlış anlamaların önüne geçmenizi, hem
de çevrenize istediğiniz mesajları en doğru ve etkili bir
şekilde vermenizi sağlamak.
Bu nedenle bütünden parçalara doğru gitmenin
daha etkili olacağını düşündüğüm için konuya en
önemli yerden, yaşam aracımız ve vücudumuzun temel
yakıtı olan nefesten başlamanın gerekli olduğunu düşü-
nüyorum. Çünkü beden dilimizi ne kadar iyi kullanır-
sak kullanalım eğer doğru bir şekilde nefes almıyorsak
istediğimiz etkiyi ve doğallığı yakalamakta güçlük çe-
kebiliriz. Tıpkı Ferrari’ye LPG taktıran birinin istediği
randımanı alamaması gibi…

27
Mehmet Emin Yeşil

Şimdi bir sonraki sayfaya geçmeden önce sizden


yapmanızı istediğim bir şey var; kitabı bırakın ve kro-
nometreyi açıp bir dakika içerisinde kaç kez nefes
aldığınızı sayın.
Lütfen sadece aldığınız nefesleri sayın.

Geçen yıl Kasım ayında 32 yaşındaki Nicholas Me-


voli; okyanusun üstünde sırtüstü yatmış, ciğerlerini ha-
vayla doldurmuş, sonra suya dalmıştı. Bahama adaları
civarında 72 metre derinlikte bir sualtı mağarasına ka-
dar o nefesle yüzdü. 3,5 dakika sonra su üstüne çıktığın-
da bilincini yitirmiş, deney ölümle sonuçlanmıştı.
Frank Swain
BBC Future
24 Kasım 2014

28
DİYAFRAM NEFESİ

Bir dakika içerisinde ortalama 15 kez nefes aldınız


değil mi? Bu da bir günde yaklaşık 22 bin defa nefes
aldığınızı gösterir.
Yaşamımızı sürdürmek için nefes almak zorunda-
yız. Yemek yemeden günlerce belki haftalarca yaşaya-
biliriz, su içmeden de günlerce yaşayabiliriz ama nefes
almadan sadece birkaç dakika yaşayabiliriz.
Hayati önem taşıyan ve doğal bir şekilde almamız
gereken nefesi, maalesef çoğumuz yanlış alıyoruz ve
o kadar uzun bir süredir bunu yapıyoruz ki doğrusu-
nun farkında bile değiliz. Üstelik doğru nefes almanın
vücudumuza vereceği birçok katkıdan da mahrum ka-
lıyoruz. Bunlar doğrudan sağlığımızı etkilediği gibi,
iletişimimizi ve beden dilimizi de önemli derecede et-
kilemektedir.
Doğru nefes alma şekli olan diyafram nefesini

29
Mehmet Emin Yeşil

kullanmaya başladığımızda, vücudumuz önemli ölçü-


de bir dengeye kavuşacaktır. Bu durum başta postür
dediğimiz bedenimizin genel duruşunu etkileyeceği
gibi oturup kalkmamızı, duruşumuzu, yürüyüşümü-
zü, söylediklerimizle yaptıklarımız arasındaki uyumu
dahi etkileyecektir.
En çokta nefesimizle doğrudan ilişkisi olan ko-
nuşma becerimize katkı sağlayacak ve ses tonumuzun
gerçek potansiyeline kavuşmasına yardımı olacaktır.
Sesimizin kişiler arası iletişimdeki öneminin %30 ol-
duğunu göz önünde bulundurmak, durumun ciddiye-
tini fark etmemiz açısından önemli olacaktır.
Aslında diyafram nefesi de tıpkı temel iletişim
aracımız olan beden dilimiz gibi doğuştan sahip
olduğumuz bir yaşam aracımızdır. Küçücük bir be-
beğin ağlarken ortalığı inletmesinin sebebi de budur.
Sesi güçlü, keskin ve nettir. Ses sanatçıları, sinema
oyuncuları ve profesyonel konuşmacıların neredey-
se hepsi diyafram nefesini kullanmaktadır. Yaş biraz
ilerleyip hayatı deneyimlemeye başlayınca (ki, bunlar
genelde ergenlik dönemindeki fizyolojik ve psikolojik
değişimler sebebiyle gerçekleşiyor) bu doğal yetenek-
lerimizi de kaybetmeye başlıyoruz.
Ancak bilinçaltımız bu doğru nefes alma şeklini
unutmuyor ve yaşımız kaç olursa olsun biz uyurken
diyafram nefesini kullanıyoruz. Bunu test etmek için
uyuyan bir yetişkinin nefes alışlarını gözlemleyebilir-
siniz. Sadece uyurken doğru yakıtı alan bedenimizin
dinlenmiş, rahatlamış ve sakin bir şekilde uyanmasının
doğal nedenlerinden biri de budur.

30
Gizli Güç Beden Dili

Yine bilinçsiz bir şekilde diyafram nefesini kullan-


dığımız başka bir an ise, koklama eylemini gerçekleş-
tirdiğimiz zamandır. Bir çiçeği koklarken içimize çek-
tiğimiz havayı diyafram nefesimizle gerçekleştiririz.
Peki, diyafram nefesini nasıl kullanabiliriz?
Bu sorunun cevabına geçmeden önce, şu anda na-
sıl nefes aldığınızı görmekte fayda var. Şimdi lütfen
aşağıdaki görselde de gördüğünüz gibi; bir elinizi
karnınızın, diğer elinizi de göğsünüzün üzerine koyun
ve üç defa normal şekilde nefes alıp verin.
Nefes alırken hangi eliniz hareket ediyor?

Karnınızın üzerindeki eliniz hareket ettiyse, tebrik-


ler! Diyafram nefesini kullanıyorsunuz. Eğer göğsünü-

31
Mehmet Emin Yeşil

zün üzerindeki eliniz hareket ediyorsa insanların bü-


yük çoğunluğunun kullandığı yanlış nefesi, yani göğüs
nefesini kullanıyorsunuz demektir. Ama üzülmeyin,
şimdi diyafram nefesini kullanmaya başlıyor olacaksı-
nız.
Lütfen yine bir elinizi karnınızın, diğer elinizi de
göğsünüzün üzerine koyun. Derin değil, normal nefes-
ler alıp vermeye başlayın ve nefesinizi alırken karnını-
zın şişmesini, yani karnınızın üzerindeki elinizin hare-
ket etmesini sağlayın.
Eğer karnınız hareket etmeye başladıysa diyafram
nefesini kullanmaya başladınız demektir ve lütfen bir-
kaç dakika bunun keyfini çıkarın. Bırakın ciğerleriniz
dolu dolu oksijen alsın.
Başlangıçta hafif baş dönmesi ve vücudun bazı
bölgelerinde karıncalanmalar hissedebilirsiniz. Panik
yapmayın, bu durum yeşil alanda, temiz hava alınca
yaşadığınız şeyden farksızdır. Bu kez temiz hava değil,
diyafram çarptı…
Aynı hareketi sırt üstü uzanarak yaptığınızda, nefes
alırken karnınızın şişmesini daha kolay sağlayabilirsi-
niz.
Şimdi anlatacağım egzersizi günde birkaç
dakikanızı ayırıp uygulamanız halinde, diyafram
nefesine geçmeniz daha kolay hale gelecektir.
Lütfen sırt üstü uzanın ve bu kez ellerinizi iki yana
bırakın. Tıpkı aşağıdaki görselde gördüğünüz gibi, göğ-

32
Gizli Güç Beden Dili

sünüzün ve karnınızın üzerine herhangi bir şey koyun


ve nefes alırken karnınızın üzerindeki objenin hareket
etmesini sağlayın.

Eğer nefesinizi verirken karnınız şişiyorsa hala


yanlış yoldasınız demektir. Israrla “nefes alırken” de-
memin sebebi, aldığınız havanın ciğerlerinizin alt lob-
larına kadar dolmasını sağlayan, diyafram kasınızın
devreye geçmesini sağlamaktır.
“Hala göğsümün üzerindeki elim hareket ediyor”
diyorsanız, bir çiçeği koklar gibi yapın. O zaman ka-
rın bölgeniz hareket etmeye başlayacaktır. Bu yöntemi
benimseyip bol bol yaparsanız, hem diyafram nefesini
kullanmayı doğal hale getirirsiniz, hem koku alma du-
yunuzu geliştirmiş olursunuz, hem de doktorların her
fırsatta “burnundan nefes al, ağzından ver” önerisini
gerçekleştirmiş olursunuz. Bir taşla üç kuş…

33
Mehmet Emin Yeşil

Verdiğim eğitim ve seminerlerde öğrenilen yeni


bir bilginin ne kadar sürede gerçekleşeceğini soran-
lara şunu söylerim; bilginin aktarım şekli son dere-
ce önemli olmakla birlikte öğrenme, bazı insanlarda
aydınlanma gibidir. Bunun zekâyla ilgili olduğunu
düşünmüyorum. Bana göre tamamen dikkatle alaka-
lıdır. Kişi, konuya verdiği önem ve gösterdiği hassa-
siyet oranında yeni bilgiyi benimser ve içselleştirir.
Örneğin göğüs nefesini kullandığı için ses tellerinin
yıpranmasından ve sürekli farenjit olmaktan yakınan
bir öğretmenin bu konuyu benimsemesi ile el beceri-
lerini kullanarak hayatını kazanan bir zanaatkârın di-
yafram nefesine göstereceği hassasiyet, takdir edersi-
niz ki farklılık gösterebilir.
Evet, artık vücudunuzun temel ihtiyacı olan nefesi
doğru bir şekilde kullanmaya başladığınıza göre, güç-
lü bir beden dili için gerekli olan diğer önemli konuya
yani postür dediğimiz, vücudun genel duruşuna ge-
çebiliriz.

34
NEFES ALMAK

Nefes almak, içten içe, derin derin,


Taze, ılık, serin,
Duymak havayı bağrında.

Nefes almak, her sabah uyanık.


Ağaran güne penceren açık.
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.

Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.


Kardeşim, nefes alıyorsun ya!
Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...

Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,


Ananın südünü emer gibi,
Kana kana, doya doya...

35
Mehmet Emin Yeşil

Nefes almak, kolunda bir sevgili,


Kırlarda, bütün bir pazar tatili.
Bahar, yaz, kış.

Nefes almak, akşam, iş bitince,


Çoluk çocuğunla artık bütün gece,
Nefesin nefeslere karışmış.

Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,


Yanında karına uzatıp bir kolu,
Nefes almak.

O dolup boşalan göğse...


Uyumak, sevmek nefes nefese,
Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.

Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.


Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.
Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.

Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...


Anlıyorum, birbirinden mukaddes,
Alıp verdiğim her nefes.

Ziya Osman SABA

36
POSTÜR

Yeryüzünde böbürlenerek çalımla yürüme!


Yürüyüşünde doğal ol. Çünkü Allah, övünen ve
büyükleneni sevmez.
(Kuran-ı Kerim / Lokman–18)

Sağlıklı bir insan kimdir? Böyle bir soru karşısın-


da muhtemelen akla ilk olarak; “vücudunda herhangi
bir hastalık olmayandır” gibi bir cevap gelecektir. Oysa
Dünya Sağlık Örgütü, sağlığın tanımını şöyle yapıyor;
“Sağlık fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan iyi olma hali-
dir.”
Dolayısı ile düşünce, duygu ve davranışlarımız
birbirini etkilemektedir. Utandığımızda yüzümüzün
kızarması, korktuğumuzda kalp atışlarımızın hızlan-
ması, kötü bir haber aldığımızda elimizin – ayağımızın
tutmaması, zihnimiz ve bedenimiz arasındaki ilişkinin
bazı örneklerindendir.

37
Mehmet Emin Yeşil

Mesela mutfağa gidin, buzdolabını açın ve bir tane


limon çıkarıp ortadan ikiye bölün. Sonra limonun bir
parçasını avucunuza alın, yukarıya kaldırın, ağzınızı
açın ve son damlasına kadar sıkın. Ağzınız sulandı mı?
Ortada limon yok ama zihninizde oluşan görüntülere
karşılık, bedeniniz sıvı salgılayarak tepki verdi.
Beden ve zihin birlikte hareket eden, içeriden veya
dışarıdan gelen etkiler karşısında muhteşem bir uyu-
ma sahiptir. Örneğin kendimizi iyi hissettiğimizde bu
durum bedenimize de yansır. Omuzlarımız dikleşmeye
başlar, genel olarak pozitif ve canlı bir görünüme kavu-
şuruz. Kendimizi kötü hissettiğimiz keyifsiz bir anda,
beden duruşumuzu değiştirip mutlu bir insanın duru-
şunu modellediğimizde, duygularımız da değişmeye
başlar. Mesela ağlamak istediğimizde önce beden du-
ruşumuz değişir, hatta kendimizi ağlamaya hazırlarız.
Önce başımızı ve bakışlarımızı aşağı eğeriz ve sonra
ağlamaya başlarız. Ağlayan birinin susmasını istedi-
ğimizde, çenesini tutup başını yukarı kaldırmamız da
bundan kaynaklanır. Yukarıya bakarak ağlamak zor-
dur, tabi çocukların numaradan ağlamasını saymazsak!
Zihnimiz ve bedenimiz arasındaki bu ince temasa
dikkat etmek, vücudumuzun genel duruşunu ve beden
dilimizi rahatlıkla yönetebilmemizi sağlayacaktır.
İletişim ve motivasyon konularında danışmanlık
yaptığım, ilaç mümessili olarak çalışan bir danışanım,
bir gün ürün tanıtımı için gittiği hastanelerden bazen
iyi bazen de kötü sonuçlar aldığını ve bunun önüne na-
sıl geçebileceğini sordu. Bu durumun nedenleri üzerine

38
Gizli Güç Beden Dili

konuşurken, iyi sonuçlar aldığı günlerden bahsetmesini


istedim. “O günlerde enerjim iyi oluyor ve kendimi zin-
de hissediyorum” dedi.
Buna “gününde olmak” tabirini yakıştırabiliriz.
Herkesin ruh hali her zaman iyi olmayabilir ve bu du-
rum beden duruşumuza yansıdığında yorgun ve istek-
siz görünmemize ve öyle de hissetmemize sebep olabi-
lir. Danışanımın iyi sonuçlar alabilmesi için “gününde
olmadığı zamanlarda da” kendini enerjik ve zinde his-
setmesine ihtiyacı vardı.
Ona şöyle dedim; “kendini iyi hissetmediğin bu za-
manlarda herhangi bir görüşmeye gitmeden önce, kan
akışını hızlandıracak ve enerjini yükseltecek bir öneri-
de bulunacağım.” Danışanımın gözleri parlamış, bir an
önce anlatmam için sabırsızlanıyordu;
“Aracında her zaman bir gazete bulundur ve kendi-
ni iyi hissetmek istediğinde gazeteyi katlayıp herhangi
bir yere sertçe vur. Tıpkı kadınların halı temizliğinde
yaptığı şey gibi bunu defalarca yap. Vücut ısın artıp,
kan akışın hızlanana kadar bunu tekrarla ve sonra gö-
rüşmeye git.”
Bir süre sonra aldığı olumlu sonuçları uzun bir te-
şekkür konuşması ile anlattı. “Artık koltuğumun altında
levye ve gazete taşıyorum” esprisini yapmayı da ihmal
etmedi.
Duruşumuz genel anlamda resmin bütününü yan-
sıttığı için postür açısından önemlidir. Postür, vücuttaki
organların sistematik olarak dizilişinin ortaya çıkardığı

39
Mehmet Emin Yeşil

görüntünün tıp dilindeki adıdır ve vücudun tamamını


ifade eder. Bana post’u çağrıştırıyor ve kültürümüzde
var olan, bir yere kurulmak anlamında kullanılan “pos-
tu sermek” deyiminin de buradan geldiğini düşünüyo-
rum.
Duruşumuz, yürüyüşümüz ve oturuşumuzun ge-
nel olarak; zihinsel, ruhsal ve fiziksel sağlığımızla ilgili
birçok mesajlar verdiğini söyleyebiliriz. Dik durmakla
ilgili büyüklerimiz bize zaman zaman tavsiyelerde bu-
lunurlar. “Evladım dik dur! Dik yürü! Başını eğme!”
gibi ifadeler yabancı gelmeyecektir.
Aynı şekilde askerde, özellikle talim esnasında
komutanlarımızın dik durmamız konusunda yaptık-
ları uyarılar da bununla ilgilidir. Askerde dik durmak
önemlidir çünkü bir ordunun gücü, askerinin duruşun-
dan belli olur. Bu, bütün milletlerde aynıdır.
Aşağıda Çin Ordusu ile ilgili iki ayrı fotoğraf görü-
yorsunuz. Birinde komutan, askerlerin sırtlarına bağla-
dığı tahta çubuklarla nasıl dik duracaklarını anlatıyor.
Diğer karede ise; Pekin Olimpiyat Oyunları’nın güven-
liğini sağlamak üzere görevlendirilmiş askerlerin, yaka-
larına iğneler yerleştirilmiş. Asker boynunu eğerse iğne
batacak!
Dik durmanın önemini hepimiz biliyoruz ve bunun
için çabaladığımız zamanlar olur. Evet dik yürümeye
başlarız ve postürü düzeltiriz ama etraftan gelen tepki-
ler, pek te istediğimiz gibi değildir. “Kasıntı” veya “ok-
lava yutmuş gibi” şeklinde yorumlar duyarız. Aslında

40
Gizli Güç Beden Dili

haksız da sayılmazlar çünkü gerçekten kasarız kendi-


mizi. Dik durmak kendimizi kasmak demek değildir,
önce bunun farkına varmamız gerekiyor. Çünkü vücu-
dumuz bilincimizin değil, bilinçaltımızın kontrolünde-
dir.

Peki, postüru nasıl düzeltmeliyiz? Bunu; duruş, yü-


rüyüş ve oturuş olmak üzere üç bölümde inceleyeceğiz.

41
DURUŞ

Nasıl durduğumuz, özgüvenimizle ilgili bazı ipuç-


larını vermekle birlikte, duygularımızı da etkilemek-
tedir. Dik durduğumuzda kendimizi iyi hissetmeye
başlarız. Aynı zamanda kendimize güvendiğimizin
mesajını veririz ve özellikle ilk intiba açısından oldukça
etkisi bulunmaktadır.
Şimdi ayakta sabit durduğumuzu, birini beklediği-
mizi veya bir topluluğa hitap ettiğimizi düşünelim.

42
Gizli Güç Beden Dili

Öncelikle vücudumuzun dengede durması önem-


li; bir tarafa yaslanmak, vücudumuzun ağırlığını bir
bacağımıza yüklemek, ayaklarımızı çaprazlamak gibi
hareketler, emanet duruş dediğimiz yanlış duruşlardan
bazılarıdır ve bu anlarda vücudumuz dengede değildir.
Vücudumuzu dengede tutmak için, ayaklarımızı
omuz hizasında açmamız gerekiyor. Bütün ağırlığımızı
iki bacağımızın üzerine eşit bir şekilde bıraktığımızda,
duruşumuzu düzeltmiş ve vücut ağırlığımızın dengesi-
ni sağlamış oluruz.
Yapmamız gereken diğer şey, başımızın dik durma-
sını sağlamaktır. Çünkü başın duruşu omurgayı etkili-
yor. Özellikle dik tutmaya çalıştığımızda “kasıntı” de-
diğimiz şey ortaya çıkar.
Bunu doğal bir şekilde yapmanın yöntemi; Ense-ya-
ka kuralını uygulamaktır. Ensemiz, yakamıza temas
edecek. Sadece temas edecek, yaslamayacağız. Yasla-
dığımızda, ortaya kendini beğenmiş ukala bir görüntü
çıkar. Askılı giysiler hariç giydiğimiz şey her ne ise mut-
laka bir yakası vardır. Sıfır yaka giysek bile ensemizde
biten parçayı tenimizde hissetmek, başımızın doğal bir
şekilde dik durmasını sağlayacaktır. Bunu alışkanlık
haline getirmek için bir süre yakalı kıyafetler giymeyi
tercih edebiliriz.
Dikkat etmemiz gereken en önemli nokta, vücudu-
muzu tamamen serbest bırakmaktır. Dik durmaya ça-
lışmayalım, bilinçli yapacağımız tek şey “ENSE-YAKA”
kuralını uygulamak olmalı. Bunu yürürken, otururken

43
Mehmet Emin Yeşil

her an uygulayıp içselleştirmeyi sağlayabiliriz. Ense,


yakaya temas ettiğinde baş dik bir konuma geçiyor ve
omurga doğrulmaya başlıyor. Omurga doğrulunca vü-
cudun duruşu da düzeliyor.

44
OTURUŞ

Oturmak, postür açısından dik durmaktan farksız-


dır. Otururken vücudumuzu dik tutmak, verdiğimiz
mesajlardan dolayı beden dili açısından oldukça önem-
lidir. Biz millet olarak genelde rahat oturmayı severiz,
koltuğa yayılırız mesela. Bu durum başta bel ağrıları ol-
mak üzere fiziksel açıdan birçok hastalığa sebep olduğu
gibi, olumsuz bir imaj da yansıtabiliyor.
Öne doğru eğilip masaya yaslanmak da kambur
olmamıza ve farklı başka hastalıklara yol açabiliyor.
Orantısız oturmak, yan oturmak ve benzer yanlış otur-
ma biçimleri, sağlığımızı olumsuz etkilediği gibi duru-
şumuzu da bozmakta, ayrıca muhtaçlık, güvensizlik
mesajlarını yansıtmaktadır.
Otururken dikkat etmemiz gereken en önemli şey,
kalçamızı koltuğun üzerine tam olarak yerleştirmek ve
kuyruk sokumunu koltuğun dibine vermektir. Bu, bi-
zim hiçbir şey yapmamızı gerektirmeyen ve sağlığımız

45
Mehmet Emin Yeşil

açısından da, beden dilimiz açısından da en doğru otu-


ruşu yapmamızı sağlayacak bir yöntem. Zaten koltuğun
ucuna oturmakla çevremize verdiğimiz mesaj, “kaçmak
istiyorum, rahat değilim” gibi olumsuz şeylerdir.

Ense-yaka kuralına burada da dikkat etmemiz ge-


rekiyor. Başın konumu postür açısından her zaman
önemlidir.
Bacaklarımızın konumu da önemli, özellikle erkek-
lerin, otururken bacaklarını fazla açması, hem çirkin bir
görüntü hem de hanımların olduğu bir ortamda saygı-
sızlık olarak değerlendirilir. Burada ölçü; erkeklerin ba-
caklarını omuz hizasından fazla açmaması, kadınların
da bitişik tutması veya bacak bacak üstüne atmasıdır.
Böyle bir oturuş, hem estetik görünecek hem de beden
dili açısından daha uygun karşılanacaktır.
Bir ortama, topluluğa girdiğimizde oturacağımız
yeri seçerken, orada bulunanlara da bazı önemli mesaj-
lar veririz. Örneğin, kapıya yakın bir yer seçip oturdu-
ğumuzda diyoruz ki; “ben kapı kuluyum, sizden daha
değersizim, benim yerim ayak önüdür.” Bu durumda

46
Gizli Güç Beden Dili

orada bulunan insanların bize karşı tavır ve davranışla-


rı da olumsuz yönde farklılık gösterebilir.
Bir yerde yaşadık. Üç arkadaş bir derneğin yeni se-
çilen başkanına, hayırlı olsun ziyaretine gittik. Ben ve
bir arkadaşım masanın önündeki iki koltuğa oturduk.
Diğer arkadaşımız, yanımızda boş koltuk olmasına rağ-
men kapının yanındaki koltuğa oturmayı tercih etti.
Başkan, o arkadaşımızla hem daha az ilgilendi ve konu-
şurken onunla daha az göz teması kurdu, hem de bizim
önümüzdeki sehpanın üzerinde duran şekeri uzatması
için ona seslendi. Çayı getiren görevli bile neredeyse
çay vermeyecekti, “sana da mı çay verecez!” bakışlarını
görmeliydiniz.
Gidip başköşeye oturduğumuzda da tam tersini
söylüyoruz; “ben sizden daha değerliyim”... Toplum
ikisini de sevmiyor. Birini eleştiriyor, diğerini yeriyor.
İkisinin ortası bir yer seçip oturmak daha mantıklı ola-
caktır.
Eğer politik bir durum yoksa ve her hangi bir art
niyet söz konusu değilse, adabı muaşeret gereği ve ne-
zaket açısından ev sahibinin gösterdiği yere oturmak
daha doğru olacaktır.

47
YÜRÜYÜŞ

Yürürken kendinden emin adımlar atmak hepimi-


zin istediği bir şeydir, ancak bunu yapmak her zaman
kolay olmayabiliyor. Yapılan hataların başında, ayağını
sürüyerek yürümek geliyor. Salaş, baş eğik, bakışlar et-
rafta ve olumsuz yüz ifadesi en çok karşılaşılan şeyler...
Yürürken de dikkat etmemiz gereken ilk kural; En-
se-yaka kuralı. Yine ensemizin yakamıza temas etmesi-
ni sağlayacağız, unutmayın yaslamayacağız.
Diğer şey, kendimizi rahat bırakmak ve dik yürü-
meye çalışmamaktır. Vücudumuzu tamamen serbest
bırakmalıyız. Bedenimizi yöneten bilinçaltımızdır, ne
zaman hangi adımı atacağını, kollarını nasıl sallayacağı-
nı o gayet iyi biliyor. Müdahale ettiğimizde hem kasıntı
dediğimiz olay gerçekleşir, hem de yapay görünürüz.
Bir diğer şey bakışlarımızla alakalıdır. Çoğunluk-
la dışarıda yürürken insanların bakışlarından rahatsız

48
Gizli Güç Beden Dili

oluruz. Herkes bakıyor deriz; Kadını, erkeği, çocuğu,


yaşlısı… Evet, haklısınız biraz meraklı bir toplumuz.
Peki, insanların bize baktıklarını nasıl anlıyoruz? De-
mek ki bizde bakıyoruz…
Bu durumdan kurtulmak, insanların bakışlarına ta-
kılmadan ve aynı zamanda kendinden emin bir şekilde
yürümek ister misiniz?
Yürürken gözleriniz ufuk çizgisinde olsun, etrafla
ilgilenmeyin. Düşmek ya da bir yerlere çarpmak gibi bir
kaygınız olmasın, çünkü kast sistemimiz sayesinde, göz
alanımıza giren her şeyin farkında oluruz. Eğer “ya bir
tanıdık geçer de fark etmezsem” gibi bir endişeniz var-
sa, evet haklısınız fark edemeyebilirsiniz. Ama bugün
kaç kişi ile karşılaşacağım deyip dışarı çıkmadıysanız,
böyle bir kaygınız da olmayacaktır.
Ellerinizi serbest bırakın, ceplerinize koymayın,
gizlemeye çalışmayın, mümkünse elinizde bir şey taşı-
mayın.
Adımlarınızı nasıl attığımız da önemlidir. Genel-
de ayak bileğimizi kullanırız yürürken ve bu da çabuk
yorulmamıza ve gevşek adımlar atmamıza sebep olur.
Yapmamız gereken; ayaklarımızı bir bütün olarak kul-
lanmaktır. Yani ayak, bacak ve kalça bütünlüğünü yaka-
lamak. Bunu sağlayabilmek için adımlarımızı kalçamız-
la birlikte atabiliriz.
Postür konusunu eğitimlerimde sahneye iki kişiyi
alarak yaptırırım ve uzaktan gören biri mankenlik eğiti-
mi verildiğini sanır. Bu sırada insanlar karşılıklı yürür-

49
Mehmet Emin Yeşil

lerken birbirlerini izleme şansını da yakalamış olurlar.


İnsanların yürüyüşlerindeki bu anlık değişimlerden al-
dıkları keyif yüzlerine yansır ve bunu görmek bana her
zaman mutluluk vermiştir.
Beden dilimizi genel olarak düzeltmenin en güzel
ve kestirme yolu hareketlerimizi yavaşlatmaktır. Kariz-
matik insanlara hiç dikkat ettiniz mi? Eğer etmediyseniz
bugünden sonra nasıl hareket ettiklerini gözlemlemeye
çalışın. Hareketleri, serinkanlı diyebileceğimiz kadar
yavaştır. Yanındakine doğru bakışlarını çevirirken, biri
ile tokalaşırken, bir şey uzatırken, çantasından bir şey
çıkarırken vs. bu insanların hızlı hareket ettiklerini gö-
remezsiniz.
Özellikle çok karşılaştığım bir davranışta, bazı in-
sanların arkalarındaki veya yanlarındaki kişiye bütün
vücutları ile dönmek yerine sadece boyunlarını çevire-
rek konuşmaya çalışmalarıdır. Oysaki Peygamber Efen-
dimizin’de As. davranışı olarak hadis kaynaklarında
geçen ve doğru kabul edilen davranış; arkalarına dön-
meleri gerektiğinde boyunlarını çevirmek yerine, bütün
vücutlarını çevirmeleri ve konuştukları kişiye omuz üs-
tünden değil, başlarını göğüs kafesleri ile birlikte çevir-
meleridir.
Bunlar, hem sağlık açısından vücudu rahat ettiren
hem de iletişimde olduğumuz kişiye, “sana değer veri-
yorum” mesajı veren ve ayrıca açık bir iletişimi sağla-
yan davranışlar olduğu için önem arz etmektedir.
Bazen bir bakışın, sıcak bir gülümsemenin, samimi

50
Gizli Güç Beden Dili

bir dokunuşun vereceği etkiyi hiçbir sözcük veremeye-


bilir! Üstelik bu üçünün bir arada kullanıldığı ve ilk iz-
lenimi önemli ölçüde etkileyen tek an TOKALAŞMAK-
TIR…

51
TOKALAŞMA

Yan yana gelen iki insanın yaptığı ilk şey genelde


tokalaşmaktır. Tokalaşmak, barışın ve dostluğun sem-
bolüdür. İlk olarak Ortaçağ Avrupa’sında ortaya çıkmış
olan bu ritüel, erkekler birbirleri ile karşılaştıklarında
boş ellerini göstererek, ellerinde silah olmadığını gös-
termek ve dostluk mesajı vermek için kullanıldı. Boş eli
gösterme hareketi, zamanla barışın ve dostluğun sim-
gesi olarak yaygınlaştı ve günümüze kadar selamlaşma
hareketi olarak geldi.
İlerleyen bölümlerde bir tokalaşma esnasında vücu-
dun verdiği ipuçlarının anlamlarını ayrıntılı olarak gö-
receksiniz. Ancak tokalaşma çeşitlerine girmeden önce,
Milliyet’te yayımlanan bir makaleye göre dünyaya yön
vermiş 8 tokalaşmadan bahsetmek istiyorum.
İşte tarihe damgasını vurmuş 8 tokalaşma…

52
Gizli Güç Beden Dili

1- İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain ve Al-


man lider Adolf Hitler
Tarih 22 Eylül 1938, yer Al-
manya: Chamberlain Alman-
ya’nın Çekoslovakya’nın Su-
detenland bölgesinin ilhakını
kabul etmekle barışa ulaşıldığını
sandı. Fakat çok geçmeden
İngiltere, 2. Dünya Savaş’ında
Almanya’nın hedefi oldu.

2- İngiltere Başbakanı Winston Churchill, ABD


Başkanı Harry S. Truman ve Sovyet lider Josef Stalin

Tarih 23 Temmuz 1945, yer Almanya, Potsdam:


Nazi sonrası Avrupa’nın yeniden inşası başladı.

53
Mehmet Emin Yeşil

3- Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve lideri


Mao Zedong ile ABD Başkanı Richard Nixon

Tarih Şubat 1972, yer Çin: Bu görüşmenin ardından


Çin-ABD ilişkilerinde günümüze kadar uzanan yeni bir
dönem başladı.
4- ABD Başkanı Ronald Reagan ve Sovyetler Birli-
ği lideri Mihail Gorbaçov

Tarih 19 Kasım
1985, yer İsviçre’nin
Cenevre kenti: Ce-
nevre zirvesi önce-
sinde iki lider böyle
görüntülendi. Sonuç
gecikmedi, her iki
ülkede nükleer si-
lahlar azaltıldı.

54
Gizli Güç Beden Dili

5- İsrail Başbakanı İzak Rabin ve Filistin Kurtuluş


Örgütü lideri Yaser Arafat

Tarih 13 Eylül 1993, yer Beyaz Saray: Arafat’ın


Gazze’ye dönüşünün önünü açan bu anlaşmayı
kutlayan liderlere ABD Başkanı Bill Clinton’ın bakışları
objektiflere böyle yansımıştı. Bir yıl sonra Rabin aşırı
dinci bir Yahudi’nin suikastı sonucu öldü.
6- ABD Başkanı John F. Kennedy ve Sovyetler Bir-
liği Başbakanı Nikita Khrushchev

55
Mehmet Emin Yeşil

Tarih 3 Temmuz 1961: Samimi görünen bu tokalaş-


manın hemen ardından Berlin Duvarı’nın inşası başladı.  
7- Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile İsrail Baş-
bakanı Menachem Begin

Tarih 26 Mart 1979, yer ABD: İki lider aralarına ABD


Başkanı Carter’ı alarak bu pozu verdi. Yapılan anlaşma
ile Mısır, İsrail devletini tanıma sözü verdi.
8-  ABD Başkanı Jimmy Carter ve İran Şahı
Tarih 31 Aralık 1977, yer İran’ın başkenti Tah-
ran: İran şahı Muhammed Rıza Pehlevi ABD Başkanı
Jimmy Carter ile bu pozu verdiler. Pehlevi 1979 yılında
radikal İslamcılar
tarafından devril-
di, ABD elçiliğinde
66 kişi rehin alındı
ve günümüz İran’ı
doğdu.

56
TOKALAŞMA TÜRLERİ

Günlük hayatta birçok insanla defalarca tokalaşırız.


Biriyle ilk tanışmamızda, bir iş anlaşmamızda, arkada-
şımızla karşılaşmamızda vs. birçok durumda el sıkışı-
rız. Özellikle ilk intiba açısından tokalaşmanın önemi
oldukça fazladır, çünkü bir temas söz konusudur. El-
lerin teması, enerji akışını sağladığı için karşımızdaki
insanla ilgili hissiyatımızı önemli derecede etkilemek-
tedir. Aynı zamanda kendimizle ilgili birçok mesaj ve-
ririz; “Bana güvenebilirsin, ben ciddi bir insanım, ken-
dime güveniyorum, iletişime hazırım, olumlu düşünen
biriyim” ya da “bana güvenme” gibi olumlu – olumsuz
mesajları ilk anda hem yüz ifademiz, hem de tokalaş-
mamızla veririz.
Peki, iletişim ve ilk intiba açısından çok önemli olan
tokalaşmanın kaç çeşidi olabilir? Bu soruyu belki de bu-
güne kadar hiç duymadınız ama tam 4 tane tokalaşma
türü var;

57
Mehmet Emin Yeşil

Sağlam tokalaşma
Soğuk tokalaşma
Çıkar tokalaşması
Üstünlük/Güç tokalaşması

1. SAĞLAM TOKALAŞMA

Bu tokalaşma türünde dostluk ve samimiyet mesaj-


ları verilir. Başparmaklar ve avuç içleri birbirine paralel
uzatılır ve karşımızdaki insan elimizin içini görecek şe-
kilde el sıkılır. Etkili bir iletişim için en doğru tokalaşma
türü budur. Karşımızdaki insana dostluk ve samimiyet
mesajları vermek istiyorsak, tokalaşma anında vücut
açımızın da muhatabımıza dönük olması şartı ile yüzü-
ne bakarak ve fazla sıkmadan bir iki kez sallayıp toka-
laşmayı sonlandırmak gerekir.

58
Gizli Güç Beden Dili

Eli gereğinden fazla sıkmak, karşı tarafa yüksek öz-


güven ve kararlılık gibi duyguları hissettirmek isteyen
kişiler tarafından yapılır. Özellikle rakip politikacıların
kameralara yansıyan görüntülerine baktığımızda yüz-
lerinde bir gülümseme olduğu halde (muhtemelen diş-
lerini sıkıyorlardır) muhataplarının elini alabildiğine
sıkarlar. Ancak doğru bir iletişim açısından karşımızda-
ki insanın elini aynı oranda sıkmamız gerekir.
Aşağıdaki fotoğrafta, Azerbaycan ve Ermenistan
arasındaki “Dağlık Karabağ” sorunundan kaynaklı
olumsuz ilişkilerin sürdüğü iki ülke Dış İşleri Bakan-
larının, sağlam tokalaşmaya güzel bir örneğini görüyo-
ruz.

59
Mehmet Emin Yeşil

2016 yılının Nisan ayında, Ermenistan işgalindeki


Dağlık Karabağ’da Azeri ve Ermeni güçleri arasındaki
yoğun çatışmaların başlamasından yaklaşık bir hafta
sonra, barış için Moskova’da bir araya gelen Azerbay-
can Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov ile Ermeni
mevkidaşı Edward Nalbandyan’ın tokalaştığı anın gö-
rüntüleri basında; “Bölgede Barışın Sağlanmasına Yö-
nelik Umutlar Arttı” şeklinde yansıdı.
Tokalaşmanın ilk intibadaki etkisini göz önünde
bulundurursak, olumlu bir izlenim bırakmak için; po-
zitif bir yüz ifadesi ile birlikte elimizin kuru ve normal
sıcaklıkta olmasına özen göstermekte fayda var.
Islak elle dokunmayı da, bize dokunulmasını da
istemeyiz. O yüzden elimiz ıslakken tokalaşmamız ge-
rektiği durumlarda, bileğimizi veya dirseğimizi uzatma
ihtiyacını hissetmemiz de bundan kaynaklanır. Aşırı
soğuk, terli veya ıslak bir elle yapılan tokalaşma, kişiye
olumsuz duygular hissettirecektir.

2. SOĞUK TOKALAŞMA
İnsanı rahatsız eden bu tokalaşma türünde kişi, eli-
nin ucuyla tokalaşmayı tercih etmiştir. Tuttuğumuz el
gevşektir, isteksiz ve soğuk hissettirir.

60
Gizli Güç Beden Dili

Aynı cinsler arasında gerçekleşen böyle bir toka-


laşma; bir özgüven problemine işaret olabileceği gibi,
özellikle yabancıların olduğu ortamlarda utangaçlık
veya çekingenlik hisseden birinin, ilgi ve kabul görme
beklentisine de yorumlanabilir.
Daha çok kadınlarda görülen soğuk tokalaşmanın
farklı sebepleri de olabilir. Örneğin; karşı cinsle toka-
laşmak istemeyen bir kadın, kendisine uzatılan elin ha-
vada kalmaması için tokalaşma gereği hissetmiş ve bu
durumda isteksizliği eline yansımıştır.
Normalde bir kadın – erkek tokalaşmasına liderlik
etmesi gereken kişi kadındır. Kadın elini uzatmadan
erkeğin elini uzatması nezaket dışı kabul edilir. Ancak
toplumumuzda buna pek uyulduğu söylenemez. Bu-
nun da üç nedeni olduğunu düşünüyorum;
1) Bazı hanımlar bu nezaket kuralının farkında ol-
mayabilirler.
2)“Erkek elini uzatmadan, benim uzatmam ayıp
olur” diye düşünüyor olabilirler.
3) Bu kuralın farkında olsalar bile karşılarına “bir
kadına dokunmak için can atan” bir erkek çıkmış ola-
bilir.
Dini değerlerden kaynaklı olduğunu düşündüğüm
bu durumun başka bir sebebi ise, kadınlarda da erkek-
lerde de; namahrem sayılan karşı cinse dokunmanın
uygun görülmemesi ve özellikle Şafii mezhebine göre,
karşı cinsle temasın abdesti bozmasından kaynaklan-
maktadır.

61
Mehmet Emin Yeşil

Böyle bir durumda eğer karşı cinsle tokalaşmak is-


temiyorsak çözüm; muhatabımızın elini uzatmasına fır-
sat vermememiz gerekiyor. Biraz hızlı davranıp, elimizi
kalbimize götürerek selamlaşmayı başımızla yapabili-
riz.
Bu duruma örnek olarak aşağıdaki karede; Başba-
kan Ahmet Davutoğlu ve İstanbul Milletvekili Ravza
Kavakçı’nın tokalaşmasını görüyoruz. İsmi anons edi-
lince kürsüye çıkan Kavakçı, Davutoğlu ile tokalaşmak
yerine elini kalbine götürerek hafif bir şekilde eğiliyor.
Başbakan Davutoğlu ise Kavakçı’nın bu hareketine te-
bessüm ederek karşılık veriyor.

62
Gizli Güç Beden Dili

Başka bir sebep de tokalaşan kişiler arasında olum-


suz duyguların olması ihtimalidir. Yine topluluğun ol-
duğu bir protokol durumu söz konusudur ve selamlaş-
manın zaruri olmasından kaynaklı soğuk ve isteksiz bir
tokalaşma gerçekleşmiştir.
Bunu da bir örnekle görselleştirmek, konunun daha
iyi anlaşılmasını sağlayacaktır;
20 Haziran 2015’te Dünya Mülteciler Günü nede-
niyle Mardin’in Midyat İlçesi’nde bir araya gelen Cum-
hurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve BM İyi Niyet Elçisi
ünlü aktris Angelina Jolie’nin tokalaşmasını görüyoruz.
İkisinde de pek olumlu bir yüz ifadesi görünmeyen bu
tokalaşmada, beden dilini çok iyi kullandığını düşün-
düğüm Sayın Erdoğan’ın, kendisine uzatılan gevşek eli
aynı şekilde karşılaması da yerinde ve güzel bir hamle
olmuş.

Soğuk tokalaşma örneği ile sık karşılaştığımız yer-


lerden biri de, bazı kalabalık ortamlara sonradan gelen
birinin, orada bulunan insanlarla tokalaşırken adeta

63
Mehmet Emin Yeşil

“elim sende gözüm öbüründe” der gibi tokalaşması-


dır. Bu kişiler, kalabalık bir ortamda bulunmaktan ve
gözlerin üzerlerinde olmasından dolayı heyecanlanırlar
ve biri ile tokalaşırken aynı anda sonraki kişiye baka-
rak hızlı hareket ederler. Doğru bir tokalaşma açısından
olumsuz ve güvensiz hissettiren bir davranış olduğu
için, böyle durumlarda sakin davranmak ve tokalaştığı-
mız insanlarla göz teması kurmamız gerekir.
Ancak, arası iyi olmayan iki insanın tokalaşması ge-
rektiği bir anda “mesafeli görünmek” için bilinçli olarak
bu şekilde tokalaşmayı tercih edebiliyorlar. Özellikle
yine tokalaşmanın zaruri olduğu protokol durumların-
da sık yaşanan bu duruma iki örnek;

Tokalaştıkları halde, aynı anda başka tarafa baka-


rak aralarındaki gerginliğin beden dillerine yansıdığı
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun bir tokalaşması…
2010 yılının Ağustos ayında; Genelkurmay Başkan-
lığı’nın karargâhındaki bir devir teslim törenine dam-
gasını vuran, EDOK Komutanı Orgeneral Saldıray Berk

64
Gizli Güç Beden Dili

ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün soğuk ve zo-


raki tokalaşması…

3. ÇIKAR TOKALAŞMASI
Çoğunlukla Namaz sonrası Camiden çıkan cemaa-
tin veya bir taziye ziyaretinde bulunan insanların “se-
ninle aynı duyguları paylaşıyorum” mesajını vermek
amacıyla, aynı anda iki ellerini kullanarak tokalaştıkları
çok görülür. Dini bir ritüel olan ve olumlu karşılanan
bu tarz bir tokalaşmaya profesyonel hayatta yer yoktur.
Çünkü profesyonel hayatta böyle bir tokalaşmada, bir
“çıkar ve menfaat beklentisi” söz konusudur.
Kişi, tokalaşmaya diğer elini de dâhil ederek sahte
bir samimiyet mesajı verir. Politikacıların birbirleri ile
selamlaşırken yaptıkları ve bir seçim öncesi halkı ziya-
ret eden milletvekili adaylarında çok görülen bu toka-

65
Mehmet Emin Yeşil

laşmada beklentinin derecesine göre diğer el; bileğe,


dirseğe veya omuza kadar çıkabilir. Eğer ilk defa tanıştı-
ğımız biri bizimle bu şekilde tokalaşıyorsa bir beklentisi
olduğunu düşünebiliriz. Ancak yakınlarımızın bizimle
bu şekilde tokalaşması samimiyetinin bir ifadesidir.

4. ÜSTÜNLÜK/GÜÇ TOKALAŞMASI
Psikolog dostum Reşat Sağlam’ın çok güzel bir sözü
var. Der ki; “İnsan farklılıklarının bir bütünüdür”. Ha-
yattaki farklılıklarımız her ne kadar bu söze işaret etse
de, insanoğlu her fırsatta “BEN” demek ister. Bu nok-
tada övünç ya da utanç kaynağımız olduğunu düşün-
düğümüz bu farklılıklarımızı da kıyaslarla belirliyoruz;
“Ben ondan daha zenginim, ben ondan daha güze-
lim, ben ondan daha yakışıklıyım, ben ondan daha yük-
sek bir makamdayım” gibi…
Ben diye başlayan bu örnekleri daha da çoğaltabi-

66
Gizli Güç Beden Dili

liriz ama asıl merak ettiğim; sahip olduğumuz şeylerin


bize, diğerinden üstün olma hakkını nasıl verdiğidir?
Enteresandır, çevresindeki insanlar da günahı ka-
dar sevmezler bu kendini beğenmiş tipleri. Onlar da
bunun farkındadır ama karşılıklı çıkar ilişkisi işte ya-
pacak bir şey yok. Böyle insanların durumu değişmeye
görsün, öküz ölüp ortaklık bitince başlarlar isyan bay-
raklarını açmaya;
“Beni param için seviyormuş, düşenin dostu yok-
muş vs.”
İyi de arkadaşım! Sen bütün bunların farkında değil
miydin? Gücünle satın aldığın ihtiramı, gücün bitince
kaybettin o kadar…
Bu üstünlük davranışları ile hayatın her alanında
karşılaştığımız gibi, politika dünyasında da sık rast-
lamak mümkün. Politikacılar uluslararası arenada ve
dünya siyasetinde etkileri olmadığı halde, muhatapla-
rına ben senden üstünüm mesajını vermek için adeta
birbirleri ile yarışırlar. Çünkü kendilerini kimlerin izle-
diğini bildikleri için o mesajları hem halklarına hem de
dünyaya verme çabası içindedirler.
Kendini bizden üstün zanneden ve öyle de hisseden
birinin davranışları bunu haykıracaktır. Bunları beden
dilinin birçok hareketinde görebiliriz. Duruşu, yürüyü-
şü, oturup kalkması, konuşması dahi farklıdır ve kasıntı
dediğimiz şey olur.

67
Mehmet Emin Yeşil

Tokalaşma anında ise ellerinin sırtı yukarıda kala-


cak şekilde el sıkışırlar. Bunu bilinçli yapanlar eğitimini
almış, bilinçsiz yapanlar ise gerçekten öyle hissettikleri
için yaparlar.
Elin sırtı otoriteyi ifade eder ve kişi bu şekilde toka-
laşarak “ben senden üstünüm, otorite benim” mesajla-
rını verir.

Politikacılar bir araya geldiklerinde birbirlerine bu


mesajı vermeye çalışırlar. Hatta Objektifin sağ tarafına
denk gelmek için özel çaba harcarlar. Çünkü sağda du-
ran kişi ne şekilde tokalaşırsa tokalaşsın, objektife elinin
sırtı yansıyacaktır.

68
Gizli Güç Beden Dili

Yukarıdaki fotoğrafta durumun farkında olan Er-


doğan ve Obama’nın manidar gülüşleri aslında çok şey
anlatıyor…
Böyle bir durumla karşılaştığımızda karşı hamle
yaparak “hayır ben senden üstünüm” mesajını vermek
istiyorsak diğer elimizi akıllıca kullanmamız gerekir.
Zira karşı taraf tokalaşmayı gerçekleştirmiştir ve biz di-
ğer elimizi onun elinin üstüne koyup hamle yaparsak, o
da boşta kalan elini daha yukarı koyacaktır. Tıpkı aşağı-
daki fotoğrafta Bush ve Putin’in tokalaşmasında olduğu
gibi…

Bunun yerine; kişi tokalaşmanın sonuna kadar ken-


dini bizden üstün “zannetsin” ziyanı yok. Tokalaşma-
nın sonuna doğru hamle yapıp, eline bir – iki kez ha-
fifçe dokunarak tokalaşmayı bitirirsek karşılık vermiş
oluruz.

69
Mehmet Emin Yeşil

Birinin bize rahatlıkla dokunmasını, elini omu-


zumuza atmasını, sırtımızı sıvazlamasını istemeyiz.
Üzerimizde baskı hissederiz ve özellikle otoritemizin
sarsıldığını hissederiz. Bu biri, bizim mevkidaşımız, ra-
kibimiz veya astımız ise daha çok rahatsız oluruz.
2015 G20 Antalya zirvesinde dünya liderleri basına
poz verirken, Erdoğan ve Obama’nın aşağıdaki görün-
tüsü sosyal medyada en çok paylaşılan fotoğraf oldu.
Görünüşe göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Obama’nın
yanağını sıkıyordu! Bunu gören yurttaşlarımızın göğsü
hayli kabardı ve sosyal medyada öyle yorumlar yapıldı
ki adeta bir zafer kazanılmış havası esti. Eğer görüntü
gerçek ise kesinlikle Obama’nın karizması yerle bir ol-
muştu.
Ancak olay zannedildiği gibi değildi ve beklenen
açıklama gecikmedi; Cumhurbaşkanı Başdanışmanı
Mustafa Varank, o anların videosunu da paylaştığı twe-
etinde “G20 zirvesinde Sayın Cumhurbaşkanımız ve
Obama arasında gerçekleşen ve basına yansıyan kare
sadece açıdan kaynaklanıyor. Gerçeği yansıtmıyor.”
dedi.

70
Gizli Güç Beden Dili

Peki, bu fotoğraf nasıl ortaya çıktı?


Dünya liderleri zirvenin aile fotoğrafını çektiriyor-
du. Çekimin hemen ardından liderler dağılırken, Erdo-
ğan ve Obama bir süre yan yana geldi. Anadolu Ajansı
muhabiri Berk Özkan o anda deklanşöre bastı ve o çok
paylaşılan fotoğraf ortaya çıktı.
ABD Başkanı Barack Obama, vücut dilini iyi kullan-
masıyla bilinir. Dolayısı ile basına yansıyan görüntüleri
sık sık haber konusu olmuştur. Geçtiğimiz günlerde 88
yıl sonra Küba’yı ziyaret eden ilk lider olarak tarihe ge-
çen Obama, basın açıklamasının sonunda Küba Lideri
Castro ile tokalaşırken elini omzuna atmak istedi ancak,
beklemediği bir çalımla karşılaştı.

Castro, Obama’nın elini havada yakalıyor ve ade-


ta ‘’o eli bi indir’’ dercesine bir hareketle karşılık veri-
yordu. Obama, bozuntuya vermemek için gülümsüyor

71
Mehmet Emin Yeşil

ama birkaç saniye sonra yüzündeki hayal kırıklığı ka-


meralara yansıyor.
Tokalaşmak, belki de karşı tarafla temas ettiğimiz
tek andır. Hepimiz iletişimde doğallıkla birlikte eşitlik
ve denge isteriz. Bize üstünlük taslanmasını istemedi-
ğimiz gibi, başkaları da bunu kabullenmeyecektir. Bu
nedenle iletişimde fazlasıyla etkisi olan tokalaşma ko-
nusunu kapatırken dikkat etmemiz gereken bazı husus-
ları belirtmekte fayda var.
Biri elini uzattığında, bizim elimizin seviyesinden
yukarıda tutarsa ve diğer elini de tokalaşmaya dâhil
ederse bundan rahatsız oluruz.
Bir erkekle farklı, bir kadınla farklı güçte tokalaşı-
rız, sıkmanın ölçüsü muhatabımızın gücüne göre ayar-
lanmalıdır.
Çok yapılan hatalardan biri de, misafir olunan yer-
de eli ilk uzatan olmaktır. Kişiyi baskı altına almak ola-
rak algılanan bu davranış, tıpkı ev sahibinin “nasılsın”
diye sormadan misafirin hal hatır sorması kadar abes
karşılanır. Ev sahibinin elini uzatmasını beklemek daha
doğru ve yerinde bir davranış olacaktır.
El sıkıştığımız anda ismimizi söylememiz ilk intiba
açısından önemli olmakla birlikte, o görüşmeye liderlik
edeceğimizin de ipucunu verecektir.
Tokalaşma esnasında kişi ile nasıl bir iletişim kur-
mak istiyorsak yüzünün ilgili bölgesine bakmak, (bakış-
larla ilgili detayları bir sonraki bölümde bulacaksınız)

72
Gizli Güç Beden Dili

ilk intiba açısından bizimle ilgili oluşacak kanaat notu-


nu etkileyecektir.
Muhatabımızın elini 2–3 saniyeden fazla tutmama-
lıyız. Karşımızdaki kişi elimizi tutmakta ısrar ediyorsa
vücut açımızı başka bir yöne çevirerek elimizi bırakma-
sını sağlayabiliriz.
Gevşek bir şekilde el sıkışmak, hakkımızdaki algıyı
olumsuz etkileyeceği için kararlı ve hafif bir şekilde sık-
mak daha doğru ve yerinde bir davranış olacaktır.
Tokalaşma esnasında mutlaka ellerimiz kuru ve
normal sıcaklıkta olmalıdır. Özellikle ilk intiba açısın-
dan çok önemli olan bu durumun aleyhimize sonuçlan-
masını önlemek adına, gerekirse “ellerim ıslak” deyip
tokalaşmamayı bile tercih edebiliriz.
Bazı insanlar tokalaşmak istemeyebilir. O nedenle,
tokalaşmadan önce kısa bir süreliğine karşımızdakini
gözlemleyerek, tokalaşıp tokalaşmayacağımıza karar
verebiliriz.

73
BAKIŞLARINIZ NE DİYOR?

“Gerek yok her sözü laf ile beyana, bir bakış bin
söz eder bakıştan anlayana”
Mevlana

Bakışların iletişimdeki önemi oldukça fazladır. Ba-


zen anlatmak istediğimiz onca şeyi bir bakışla ifade
edebiliriz. Özellikle değerli ya da değersiz hissettirme
ve tehdit duygularını yansıtma açısından bakışlarımı-
zın etkisi tartışılmaz…
Bazı adamlar görürsünüz “ben çocuğuma bugüne
kadar bir fiske dahi vurmadım” derler ama çocuklarına
öyle bir bakışları vardır ki dövseler belki bu kadar etkisi
olmaz. Benim babam da onlardan biridir. Hiç birimizi
dövmedi ama hepimiz ondan çok korkardık. Özellikle
beden dilini öyle kullanırdı ki hiçbir şey söylemediği
halde her şeyi söylerdi. Eve yaklaştığı zaman bir-iki
kez yüksek sesle öksürür adeta “Dikkat! Ben geldim
toparlanın” derdi ve biz de annem dâhil hepimiz esas
duruşa geçerdik. Bizimle konuşurken pek göz teması

74
Gizli Güç Beden Dili

kurmaz, cümlelerini kısa tutardı. Biz bir şey anlatacak


veya isteyecek olursak buna karar vermeden önce iki
kez düşünür, önce zihnimizde prova yapar, sonra bo-
ğazımızı temizleyip söze başlardık. Artık ruhumuza
nasıl işlemişse, bugün hepimiz çoluk çocuğa karışmış
koca adamlar olduğumuz halde babam, otoritesinden
hiçbir şey kaybetmemiştir ve ona karşı aynı duyguları
hissederiz. Özellikle az bakarak konuşması ve bizimle
konuştuğunda bile etrafa bakması inanılmaz derecede
otoriter hissettiriyor ve “Ben daha değerliyim” mesajını
veriyor.
Kendini gerçekten daha değerli hisseden ve otoriter
bir imaj yansıtmak isteyen insanların sık yaptığı şeydir
az bakmak ve yaptıkları bir diğer şey de göz kırpma sü-
relerini normalden daha uzun tutmaktır.
Bu durum her ne kadar bize değersiz hissettirse
de onlara karizma kattığı ayrı bir gerçek. Çünkü bu
anlarda gözlerimizi o insanların üzerinden alamayız.
Biz baktıkça onlar bu davranışlarını sürdürecektir ve
amaçlarına ulaşmış olurlar. Eğer kişi bu konuda bilgi
sahibiyse bunu bilinçli yapabilir, ancak bilinçli olmadığı
halde yapıyorsa kendini gerçekten bizden üstün hisse-
diyor olabilir.
Eğer onların bu davranışına son vermelerini isti-
yorsak, onlar gibi yapmamız gerekecek yani bizde bak-
mayacağız. Buna aynalama yöntemi diyoruz. Kişinin
davrandığı gibi davranmak ona ayna tutacağı için aynı
şeyleri hissettirecektir. “Bana değersiz mi diyorsun? El
mi yaman Bey mi yaman, al sana değersizlik neymiş gör

75
Mehmet Emin Yeşil

bakalım” demiş olacağız. Ancak o zaman toparlanıp


bize karşı daha düzgün davranmalarını sağlayabiliriz.
Eğer amacımız pozitif bir iletişim kurmak ve muha-
tabımıza onun değerli olduğunu hissettirmek ise kesin-
likle bu davranıştan kaçınmalıyız. Ancak beden dili bir
stratejidir, sözlü olarak söylenemeyecek bazı şeyleri jest
ve mimiklerimizle ifade edebiliriz. Bu açıdan bakacak
olursak, gerekli gördüğümüz durumlarda muhatabımı-
za “burada otorite benim” mesajını vermek için bu yola
başvurabiliriz.

GÖZLER
Gözler, ruhumuzun dışarıya açılan pencereleridir.
Hissiyatımızı en iyi yansıtan organlarımız olduğu için
çok şey ifade ederler. Özellikle gözlerin hareketlerini
yalan kısmında daha detaylı inceleyeceğiz ancak bura-
da sadece büyüyüp küçülmelerinden bahsetmek istiyo-
rum.
Gözbebeklerimiz; korku, heyecan, şaşkınlık, hoş-
lanma, yalan ve karanlık gibi durumlarda kat kat büyü-
yebilirler. Elektrik kesilip karanlıkta kaldığımızda önce
hiçbir şey göremeyiz ama yavaş yavaş çevremizi algı-
lamaya ve etrafımızı görmeye başlarız. Bu durum, göz
bebeklerimizin tıpkı bir kameranın lensi gibi büyüyüp
etrafa daha duyarlı hale gelmesinden kaynaklanır. Ani-
den ışıklar yandığında gözlerimizin kamaşması ve son-
ra yavaş yavaş normale dönmesi ise gözbebeklerimizin
eski halini aldığını gösterir.

76
Gizli Güç Beden Dili

Gözbebeklerinin bu durumu, pazarlama stratejisi


olarak satış temsilcilerine öğretilir. Müşteri üründen
hoşlanmışsa göz bebekleri büyüyecektir. Eğer pazarlık
yapıyorsa indirim yapmayın derler. Ancak bizim top-
lumumuzda çoğunlukla insanların gözleri koyu renkte
olduğu için bunu fark etmek zor olabilir. Bu nedenle
fark etmeye çalışırken uzun uzun gözlerin içine bakmak
kişiyi rahatsız edecektir. Birkaç saniye bakıp gözleri çe-
virmenin ve sonra tekrar bakmanın daha iyi bir çözüm
olacağını düşünüyorum.
Bir eğitimimde katılımcılardan biri şöyle bir soru
yöneltti;
Peki, muhatabımız bizden hoşlanmış mı, korkmuş
mu, şaşırmış mı, yalan mı söylüyor? Bunu nasıl anlaya-
cağız?
Dedim ki, bekâr mısınız? Evet, dedi. “Bunu evli biri

77
Mehmet Emin Yeşil

sormazdı zaten” esprisini yapmama neden oldu. Aşa-


ğıya gözbebekleri büyümüş bir bebeğin fotoğrafını ko-
yuyorum, siz kıymetli okurlarımın evli veya evlenme
potansiyeli yüksek insanlar olduğunu düşünüyorum…

BAŞIMIZIN KONUMU
İletişim kurduğumuz insanlara başımızın konu-
muyla bazı mesajlar veririz. İnsanlar bu mesajları yo-
rumlayamasalar da hissederler ve hissedilenlerin an-
latılması oldukça zordur ama özellikle bazı hareketleri
yorumlamak mümkündür. Örneğin;

78
Gizli Güç Beden Dili

ANLATTIKLARINLA İLGİLENİYORUM

İlgileniyorum Dalga geçiyorum

Muhatabımız konuşurken başımızı yana doğru iki-


üç santim yatırarak “anlattıklarınla ilgileniyorum, lüt-
fen devam et” mesajını veririz. Özellikle kendini ifade
edemeyen, az konuşan, bizi otorite olarak görüp te ko-
nuşmakta zorlanan insanlara bunu yaparak kendilerini
daha rahat ifade etmelerini sağlayabiliriz. Ancak başı-
mızı yana yatırırken aşırıya kaçmamak gerekir. Çünkü
fazla yatırıyorsak dalga geçtiğimizi düşündürebiliriz.

KENDİMİ BEĞENİYORUM
Bu durumda baş biraz yukarıdadır ve gırtlağımızı
gösteriyor oluruz. Muhatabımıza tepeden baktığımızı
hissettirmek söz konusudur. İnsanlar başın bu halini
sevmiyorlar çünkü olumsuz mesajlar verir. Anadolu’da
bununla ilgili çok söz var; “burnu kaf dağında, burnun-
dan kıl aldırmıyor” gibi sözler bunlardan bazılarıdır.

79
Mehmet Emin Yeşil

Özellikle muhalefet ettiğimiz ve muhatabımıza kar-


şı çıktığımız anlarda başımız bu konuma doğal olarak
geçer. İletişimi sınırlandıran, “konuşmanı çabuk bitir”
mesajı veren ve yine “senden daha değerliyim” düşün-
cesini hissettiren bir konumdur.

TEHDİT BAKIŞI

80
Gizli Güç Beden Dili

Özellikle gözlük üstünden yaptığımız bir bakış


türüdür. Bu durumda kişiye karşı pek te hoş olmayan
duygular hissederiz. “Ne saçmalıyorsun” Beni oraya
getirme” gibi şeyleri sözlü olarak söyleyemediğimiz in-
sanlara bilinçdışı düzeyde yaptığımız bir mimiktir.
Muhatabınız size bu bakışı yapıyorsa temkinli dav-
ranmanızda fayda var. Başın bu konumunda gözler
yukarıdadır ve gözlerin sağ, sol ve alt kısımlarındaki
beyazlar ortaya çıkmış durumdadır. Evet, kaçınmanız
gereken üç beyaz daha varmış!

Geçtiğimiz yıllarda Anayasa Mahkemesi Haşim Kı-


lınç’ın bir konuşması sırasında, Hükümet tarafına dö-
nüp bu bakışı birkaç kez yaptığını gördüm. O’nun bu

81
Mehmet Emin Yeşil

bakışına cevap ise dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah


Gül’den geliyor…

82
BAKIŞ TÜRLERİ

İnsanlarla konuşurken yüzlerinin neresine bakarsı-


nız?
Bu soruyu eğitim ve seminerlerimde hep sorarım.
Cevaplar ise her zaman ilginç ve farklı olmuştur.
Öylesine yüzüne bakarım
Gözlerine bakarım
Dudaklarına bakarım
Muhatabımızın yüzünün neresine baktığımızın
ayrı ayrı ifadeleri var. Duyguları yansıtmada gözlerin
etkisi çok büyük olduğu için, bunu şansa bırakmak ya
da riske atmak, istenmeyen sonuçlara sebep olabilir.
Bilmemiz gereken ilk şey, karşımızdaki insanın kim
olduğuna göre yüzünün farklı bölgelerine bakmamız
gerektiğidir. Herkesin gözüne, dudaklarına ya da fark-
lı bir yerine bakamayız. Peki, nedir bu bakış türleri ve
kimlere hangisini uygulamalıyız?

83
Mehmet Emin Yeşil

Burada ele alacağımız dört farklı bakış türü var, ör-


neğin;

GÖZ TEMASI
Karşımdaki insanın gözlerine bakarım diyenlere
şunu sorarım; “Hangi gözüne?” Genelde aldığım cevap
“iki gözüne birden” olmuştur. İnsanların iki gözüne
aynı anda bakmamız imkânsızdır ve bu sırada “boş ba-
kıyor” gibi görünürüz.

Bazı insanların sizinle konuşurken gözlerinin sağa


sola hareket ettiğini görürsünüz. Bu tarz bakışlar beni
hep tedirgin etmiştir. Düşünün, karşınızda biri var size
bir şeyler anlatıyor ve gözleri bir arabanın silecekleri
gibi sağa, sola gidip geliyor. Ne hissedersiniz?
Anladığım kadarıyla kişi o anda hangi gözüme ba-

84
Gizli Güç Beden Dili

kacağı konusunda kararsızlık yaşadığı için bu durum


ortaya çıkıyor, ancak ben beden dili açısından baktığım
için bunu böyle yorumluyorum, başkası farklı düşüne-
bilir.
Göz teması tek göze bakarak yapılır. Bazen, “Ama
ya insanlar bunu anlarsa?” gibi endişeli sorular aldığım
oluyor. Hangi göze baktığımızın bir önemi yok. Han-
gisine bakarsak bakalım doğru bir şekilde göz teması
kurmuş oluruz ve eğer çok yakından bakmıyorsak mu-
hatabımız hangi gözüne baktığımızı fark etmeyecektir.
Gözünde fiziksel anlamda bir problem yoksa fark etme-
sinin bir önemi de yoktur.
Tek göze bakarak yapılan göz teması; “kararlılık,
özgüven ve seninle iletişim kurmak istiyorum” mesaj-
larını verir. Uzun süre yaptığımızda tedirginlik hisset-
tirebilir, o yüzden buradaki ölçü bir konuşmanın dörtte
üçü süresince bakmaktır. Yani arada bir bakışlarımızı
başka yöne çevirmemiz gerekiyor.
Bazı toplumlar göz temasından hoşlanmazlar, ör-
neğin; Araplar uzun süreli göz temasını ve Japonlar göz
temasının tamamını saygısızlık olarak yorumlar. Arap-
lar daha kısa süreli bakışları tercih ederken, Japonlar ba-
kışlarınızın, gözlerin alt kısımlarına yönelmesini bekler.
Tasavvufta ilim derecesi sizden yüksek olan biriy-
le göz göze iletişim kurmanız “adap dışı” olarak kabul
edilir. Örneğin, Dursun Ali Erzincanlı bir na’tında Saha-
beler için; “Edepten Efendimiz ile göz göze gelmezler-
di” diye bahseder.

85
Mehmet Emin Yeşil

Özgüven problemi yaşayan insanlar göz teması


kurmakta zorlanırlar. Onlarla göz teması kurmakta ıs-
rar etmeniz, kendilerini kapatmalarına ve kötü hisset-
melerine yol açabilir. Bu insanları aynalamak yani onlar
gibi davranmak daha olumlu sonuçlar verecektir.
Ayrıca aile büyüklerimizin, yakın akrabadan sayı-
lan veya herhangi bir duygusal beklenti içinde olmama-
mız gereken hanımların, satış yaptığımız müşterileri-
mizin ve otorite olarak kabul ettiğimiz üstlerimizin de
gözünün içine bakmamız yine olumsuz karşılanacaktır.
Peki, kimlerle göz teması kurmalıyız?
Herhangi bir konuda, ben kendime güveniyorum
ve kesin kararlıyım mesajını vermek istiyorsak muha-
tabımız kim olursa olsun o konu süresince göz teması
kurabiliriz.
Duygusal bir beklenti içinde olduğumuz veya iliş-
ki yaşadığımız karşı cinsle göz teması kurabiliriz ve bu
olumlu bir etki bırakır.
Çocuklarla göz teması kurarak onlara değerli his-
settirebiliriz, ancak ayakta duruyorsak ve bakışlarımız
onların yukarısında yani onlar bizi görmek için başla-
rını yukarı kaldırıyorsa tehdit hissi veririz. Yapmamız
gereken şey onlara değerli olmakla birlikte eşitlik duy-
gusunu da vermektir. Yani gözleriyle aynı seviyeye gel-
mek için oturmamız veya biraz eğilmemiz durumunda
bu göz teması etkili olacaktır.

86
Gizli Güç Beden Dili

PROTOKOL BAKIŞI
Her hangi bir protokol durumunda muhatabımıza
“mesafeli” hissettirmek ve “ciddiyet” yansıtmak istedi-
ğimizde yaptığımız bir bakış türüdür. İki kaşın ortasın-
dan başlar, alnın bittiği yere kadar devam eder.

Karşımızdaki insanla aramıza koymak istediğimiz


mesafe ve ciddiyet oranında bakışlarımızı yükseltebi-
liriz. Bu esnada muhatabımızın enerjisini yönetmeye
başlarız. Yani o anki düşünceleri, konuşmaları ve duy-
guları bizim yapacağımız bu bakıştan etkilenecek ve
otokontrolü sağlamakta zorlanacaktır.
Bir gün kardeşim Ali, yeni tanıştığı bir şirketin tem-
silcisiyle beni tanıştırmak istedi. Bu şirket bir dönem
Türkiye’yi etkisi altına alan “saadet zinciri” dedikleri
bir sistemle çalışıyordu ve daha adamların yanına git-
meden bu durumu fark ettim. Gitmek istemiyordum
ama çok ısrar edince kıramadım ve şirketin yolunu tut-
tuk. Yolda Ali’yi çapraz sorguya tuttum, asgari ücretle

87
Mehmet Emin Yeşil

çalışan bir emekçiydi ve amacım ne kadar kaptırdığını


öğrenmekti. Maalesef 4 maaş kadar kaptırmıştı. Belki
bir dönüşü vardır deyip vazgeçirmeye çalışsam da pek
başarılı olamadım.
Ali’nin dilinde bir tekerlemedir dönüyor “bugüne
kadar bana kimse hayalimi, gelecekte ne istediğimi sor-
madı bu adamlara güveniyorum” diyordu. O kadar et-
kilenmiş ki beni de işe koymak için onlarla tanıştırmaya
götürüyordu.
Şirkete vardığımızda karşımda bir hayal taciri var-
dı. Öfkemi tahmin edebilirsiniz ama yansıtmamam
gerekiyordu çünkü söz konusu kardeşimin gururuy-
du. Bu adam bana işi tanıtırken, ben yüzümde nötr bir
ifadeyle bakışlarımı tam alnının çatına diktim ve asla
çevirmedim. Bir süre sonra kekelemeler, terlemeler ve
takılmalar başladı ve konuşmayı daha fazla sürdüreme-
di. Hoş, bu durum kardeşimin ayılmasına yetmedi ama
ben yapacağımı yapmıştım.
Protokol bakışı; politikacıların, muhataplarına yap-
tığı ve yapmalarını önerdiğim bir bakış türüdür. Burada
laubalilik, ciddiyetsizlik ve benzer hafif meşrep dediği-
miz durumlardan kaçınmak için yapabileceğimiz en
güzel bakış türüdür.
Diyelim ki sohbetinden hoşlanmadığımız, yanı-
mızda bulunmasından rahatsız olduğumuz ve aramıza
mesafe koymak istediğimiz biri var. Bu insanlara git di-
yemiyoruz, bir daha görüşmeyelim diyemiyoruz, bana
karşı biraz mesafeli ol diyemiyoruz. Bunlar bir şekilde

88
Gizli Güç Beden Dili

hayatımızda olması gereken insanlar olabilir. Aynı iş-


yerinde çalıştığımız insanlar veya akrabalarımız olabi-
lirler.
Bundan 15–20 yıl öncesine kadar bu durumları söz-
lü olarak ifade edebiliyorduk ama bugün geldiğimiz
nokta buna pek te imkân tanımıyor. Bu durumlardan
kurtulmak, muhatabımızla aramıza mesafe koymak is-
tediğimizde yapacağımız bu bakış, işimizi kolaylaştıra-
caktır.
Protokol bakışı kimlere uygulanmaz?
Üstlerimize, aile büyüklerimize, eşimize, çocukla-
rımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza, olumlu sonuçlar
almak - kabul görmek istediğimiz insanlara ve kendini
ifade etmekte zorlanan insanlara (bu durumda kendile-
rini daha çok kapatırlar) uygulanmamalıdır.
Kimlere uygulanır?
Aramıza mesafe koymak istediğimiz insanlara
Protokol, resmi görüşmelerde
Stratejik görüşmelerde
Hâkimiyeti ve kontrolü ele almak istediğimizde
Bizimle duygusal beklenti içine girmesini istemedi-
ğimiz karşı cinslere

89
Mehmet Emin Yeşil

SOSYAL BAKIŞ
İletişim kurduğunuz insanların size sempati duy-
malarını ister miydiniz? Kim istemez ki değil mi?
Muhatabımızın burun bölgesine bakmak sosyal bir
bakış türüdür. Bakışlarımızı karşımızdaki insanın bur-
nunun ucuna odakladığımızda ise sempati duygularını
harekete geçiririz. Bunun sebebi de şu; Bizim bakışla-
rımızın seviyesi karşımızdaki insanın bakışlarının altı-
na iniyor. Bakışlarımız aynı seviyede olduğunda eşitlik
duygusunu yansıttığımız için, aşağı doğru indirdiği-
mizde muhatabımıza bilinçdışı düzeyde “sen değerli
birisin, sana saygı duyuyorum” mesajını vermiş oluruz.

90
Gizli Güç Beden Dili

Göz kapaklarımızın yapısı çok hassas olmakla bir-


likte, en değerli organlarımız olan gözlerimizin de ko-
ruyucularıdır. Bu narin yapıya baktığımızda tıpkı bir
perdeyi andırır. Ruhunuzun perdesini karşınızdaki in-
sana nasıl açarsınız? Kısarak mı? (olumsuzluk, şüphe,
gerginlik) sonuna kadar açarak mı? (dehşet, öfke, şaş-
kınlık) rahat ve doğal bir şekilde mi? (sakinlik, huzur)
buna siz karar verin…
Bu bakışı yakın mesafeden yaptığımızda, sanki
burnunda bir kusur var da ona bakıyoruz gibi anla-
şılabiliriz veya burnu büyük olan biri “ne bakıyorsun
burnuma” diyebilir. Bu duruma düşmemek ve bu riski
ortadan kaldırmak için; biri ile yakın mesafeden veya
burnu büyük olan bir insanla konuşurken, burnunun
ortasına bakmak iyi bir çözüm olacaktır.
Bakış türlerini anlatırken insanlar, “ya karşımdaki
anlarsa” gibi bazı endişeler duyarlar. Evet, hak veriyo-
rum ancak çoğunlukla insanlar, biz yakın mesafeden
bakmadıkça yüzlerinin hangi bölgesine baktığımızın
farkında olmazlar. İletişim kurduğumuz insanların fi-
ziksel anlamda herhangi bir kusuru yoksa burunlarına,
alınlarına ya da gözlerine baktığımızı fark etmelerinin
de bir önemi yoktur. Tabi göz teması kurduğumuz biri-
ne psikopat bir ifade ile bakmıyorsak!
Anlattığım bakış türlerinin hipnotik bir etkisi olma-
sını istiyorsak yani amacımız kararlılık, otorite, mesafe
veya sempati ise, muhatabımızın yüzünün hangi bölge-
sine bakacağımıza karar verdikten sonra hep aynı nok-
taya bakmamız gerekiyor. Aynı kişinin hem burnuna,

91
Mehmet Emin Yeşil

hem gözüne, hem alnına bakarsak istediğimiz sonucu


alamayız. En azından aynı görüşme esnasında belli bir
noktaya bakmamız gerekiyor. Konuşuyor veya dinliyor
olsak bile bu durum fark etmez. Dikkat etmemiz gere-
ken şey o görüşmenin tamamı boyunca bakışımızı aynı
yere yapmamız ve arada bir bakışlarımızı etrafa çevir-
memizdir. Yani görüşme boyunca değil, dörtte üçü sü-
resince göz iletişimini sürdürmemiz gerekiyor.
Bu bakışların muhatabımızı hipnotize ettiğini söy-
lememi şuna dayandırıyorum. Bir hipnoz seansında
kişinin belli bir noktaya bakması istenir ve gevşeme tel-
kinleri ile birlikte yavaş yavaş transa geçmesi sağlanır.
Bir resmin ortasına bakmak gibi düşünelim, filmlerde
hep görürüz; denek renkli bir dairenin ortasına baktırı-
lır, gözleri yavaş yavaş ağırlaşmaya başlar ve telkinlerle
birlikte transa geçer.
Gözlerimizi belli bir noktaya odakladığımızda, ba-
kışlarımızdaki o duruluk, netlik ve sabitlik bilinçdışı
düzeyde muhatabımızı etkiliyor.
Konuştuğumuz kişiyle nasıl bir iletişim kurmak is-
tediğimize karar verdikten sonra, seçtiğimiz bölgeyi bir
resim olarak düşünelim. O resmin merkezine bakmak
istediğimiz sonucu arttıracaktır.
Örneğin; mesafe, otorite ve ciddiyet ise amacımız,
bu sonucu en iyi şekilde almak için alnın tam ortasına
bakmak idealdir.
Özgüven, kararlılık ve etkileme ise; bir gözün tam
ortası yani gözbebeği idealdir.

92
Gizli Güç Beden Dili

Sempati, pozitif duygular ve kabul görme ise; Bur-


nun ucu idealdir. Neden burnun ortası değil? Çünkü
burnumuz yüzümüzün ortasında olan bir uzvumuz,
burnumuzun ucu ise baş bölgemizin tam merkezidir.
Sadece burnu uzun olanların burnunun ortasına bak-
mamız, başın merkezine bakmamızı sağlayacaktır.

Sosyal bakış kimlere uygulanmaz?


Özellikle bizi otorite olarak kabul eden insanlara
Protokol durumlarında ve resmi görüşmeler yaptı-
ğımız kişilere
Aynı konumda bulunduğumuz mevkidaşlarımıza
Duygusal ilişki yaşadığımız karşı cinslere
Çocuklarımıza

Kimlere uygulanır?
Kabul görmek istediğimiz kişilere
Yaşça büyüklerimize, amirlerimize, patronlarımıza
Ürün veya hizmet sattığımız müşterilerimize
Yanlış anlaşılmaya meydan vermek istemediğimiz
karşı cinslere

93
Mehmet Emin Yeşil

MAHREM BAKIŞ
Özellikle kadınların sık karşılaştığı durumlardan
biridir. Dudaklar ve alt bölgelerine yapılan bu bakışlar
mahrem bölgelere yapıldığı için flört ve hoşlanma ipuç-
ları verir.

Kadınlar da erkeklerin bu bölgelerine yine hoşlan-


ma durumlarında flört amacıyla bakarlar. Tabi bunu er-
keklere nazaran daha estetik bir şekilde yaparlar.
Kadınlar, erkeklerin ağız bölgesine her zaman flört
amacıyla bakmayabiliyorlar. Erkeğin öz bakımına düş-
kün olup olmadığını anlamak için, dişlerine baktıkları
gibi eller ve enseye bakma ihtiyacını da hissediyorlar.
Bu konuları da “Flört ve İlişkiler” bölümünde ele alaca-
ğımız için şimdilik burada noktalıyorum.

94
Gizli Güç Beden Dili

İPUCU
Biri size ilgi gösterse, sempati duysa ve onaylasa
onun hakkında ne düşünürsünüz?
Bakışlarla ilgili söylemek istediğim son şey; özellik-
le bir yabancı ile tanıştığımızda ilk intiba açısından hızlı
bir etki sağlayacağı için önemli.
Ayrıca herhangi bir problemi çözmek, kendini ifade
etmekte zorlanan insanların daha rahat bir iletişim kur-
malarını sağlamak, karşımızdaki insan kim olursa olsun
ona kendimizle ilgili pozitif duygular hissettirmek, mu-
hatabımızın muhalefetine rağmen bizimle ilgili olumlu
şeyler hissetmesini sağlamamız mümkün.
Kısacası konu ve kişiler fark etmeden durumu lehi-
mize çevirmek için etkili olan dört adımdan bahsetmek
istiyorum. Bunların hepsini aynı anda yaptığınızda bir
tılsıma dönüşecektir.
Ben koçluk ve danışmanlık yaparken bu adımlar
sayesinde hızlı bir şekilde güven ortamının oluşmasını
sağlıyorum.
1-Başınızın konumuyla “anlattıklarınla ilgileniyo-
rum“ mesajını verin; başınızı hafif yana yatırıp dinleyin.
2-Nötr ifadesi; Yüzünüzde küçük bir çocuğun ma-
sum bir ifadesi ile dinleyin. Bunu sağlamak için dudak-
larınızı kapalı, çenenizi gevşek tutun (sanki dişlerinizin
arasında sakız varmış gibi)
3-Sempati bakışı; muhatabınızın burnunun ucuna
bakın, burnu büyükse ortasına bakın.

95
Mehmet Emin Yeşil

4-Onaylayın; Seni dinliyorum, lütfen konuşmaya


devam et mesajını vermek için arada bir başınızı doğal
bir şekilde aşağı – yukarı doğru sallayarak onu onayla-
yın. (Başın hızlı sallanması, konuşmanı çabuk bitir anla-
mına geldiği için seri ve sık yapmaktan kaçının)

Zulme karşı gövdesini siper eden bir çocuğun


bedeni,
Yalnızca hakikati haykırır!

96
ELLERİNİZ NE DİYOR?

Ellerimiz, hem günlük hayatımızda hem de ileti-


şimde en çok kullandığımız uzuvlarımızdır. Beden dili
açısından da en çok ipucunu ellerimiz verir. Özellikle
stratejik öneme sahip insanlar, topluluk karşısında ko-
nuşurken ellerini daha az kullanmaya çalışırlar.
Bu bölümde ellerin hareketlerini incelerken dikka-
tinizi çekmek istediğim önemli bir şey var. Her hareke-
tin mutlaka bir mesaj vermesi gerekmiyor. Bu durum
beden dilinin tamamı için geçerlidir. Bazı insanlar bir
takım jest ve mimikleri alışkanlık haline getirmiş olabi-
lirler. Onun için herhangi bir davranışı yorumlamadan
önce normali gözlemlemek gerekiyor. Eğer kişi, bir ha-
reketi sık kullanıyorsa bu bir alışkanlık olabilir ve bunu
yorumlamak doğru olmayacaktır.
Ayrıca yorumlayacağımız herhangi bir davranışa
da destekleyici en az iki ipucuna ihtiyacımız var. Ellerin
verdiği mesajı, kişinin yüz ifadesi de destekliyor mu?

97
Mehmet Emin Yeşil

Veya bulunduğumuz ortam şartları buna uygun mu?


Kişi üşüdüğü için ellerini o şekilde kullanıyor veya öyle
oturuyor olabilir. Bunları göz önünde bulundurmak
daha sağlıklı bir yaklaşım göstermemize yardımcı ola-
caktır.

İPUCU!
Beden ve zihin arasındaki uyumu göz önünde bu-
lundurursak, zihinden geçen bir düşünce duygulara,
duygular da beden diline yansıyacaktır. Karşınızdaki
insanın o anda ne hissettiğini ve yansıttığı beden ha-
reketinin ne ifade ettiğini anlamanın en kestirme yolu;
kişiyi aynalaşmaktır. Yani aynı hareketi yaparak sizde
o duyguya girebilir ve o hareketi bizzat deneyimleye-
bilirsiniz.

ELİN AÇIK HALİ

98
Gizli Güç Beden Dili

Avuç içleri; samimiyet ve şeffaflık mesajları ve-


rir. İnsanlarla konuşurken ellerimizin içini göstererek
“sana karşı samimiyim, dürüstüm, bir şey saklamıyo-
rum” deriz. Birinden bir şey isterken, dua ederken elle-
rimizi açarız. Dolayısı ile bu savunmasız, rahat ve açık
bir iletişim kurduğumuzda yaptığımız bir jesttir.
Politikacılar bunu çok iyi kullanırlar. Özellikle hal-
ka hitap ederken her fırsatta avuç içlerini göstererek gü-
ven ilişkisi kurmaya çalışırlar.
Topluluk karşısında konuşurken ellerimizi belimi-
zin üzerinde tutup avuç içlerimizi göstermek, pozitif bir
etki bırakacak ve mesajımızı güçlendirecektir. Bunları
yaparken doğal olmak en önemlisidir. Çünkü sözümüz
ve beden dilimiz arasında bir uyumsuzluk varsa güven
vermek yerine, güvensizlik yansıtabiliriz.
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu halka hitap ederken;

99
Mehmet Emin Yeşil

Konuşmalarımıza uygun hareketleri sergilemek,


örneğin; sizi sevgiyle kucaklıyorum derken kollarımızı
iki yana açarak kucaklama jestini yapmak etkiyi arttıra-
caktır. Beden dilini iyi kullandığını düşündüğüm, Tür-
kiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat
Hisarcıklıoğlu buna güzel bir örnek olacaktır.

Ellerin ve kolların vücuda yakın durması teslimiyet,


güvensizlik ve gerginliğin bir işaretidir. Ellerinizi kul-
lanmadığınızda veya askerler gibi bacaklarınıza yapış-

100
Gizli Güç Beden Dili

tırıp konuşmak istediğinizde konu hakkında ne kadar


bilgili olursanız olun, hem konuşmakta zorlanacaksınız
hem de zayıf ve vurgusuz bir konuşma yapmış olacak-
sınız. Yani elleriniz bacaklarınıza yapışıksa konuşmayı
daha fazla sürdüremezsiniz. Örneğin askerlerin “hazır
ol” da bekletilmeleri, konuşmalarının istenmediğini
gösterir. Zaten sürekli gergin bir vücut dilinde olmaları
da konuşmalarını, yorum yapmalarını ve düşünmele-
rini kısıtlar. Askerliğini yapmış olanlar 3-K felsefesini
bilir; Konuşma – Karışma – Kaytarma…
Konuşurken veya birilerini selamlarken kollarımızı
rahatlıkla açıp bedenimizden uzaklaştırmak özgüveni-
mizi yansıtacaktır. Politikacılara baktığımızda halkı se-
lamlarken kollarını alabildiğine açarlar.
Bir düğünü düşünelim; oyuna katılmamızı isteyen
arkadaşımızın ısrarına dayanamayıp kalkarız ve baş-
larken önce kollarımız vücudumuza yakındır. Havaya
girince kollarımız bedenimizden uzaklaşmaya ve rahat-
ça oynamaya başlarız. Kadınların bu aşamada kollarını
önden geriye doğru kulaç atar gibi yaptığı jest te kendi-
ne güvenmeye başladığının ifadesidir.
Gençlerin, özellikle ergenlik dönemlerinde mafya
adamları gibi omuzlarını kasıp, kollarını kabartarak yü-
rümeleri de kendilerine olan güvene işarettir.
Ellerimizin görünmemesi, bir şey gizlediğimiz duy-
gusunu vereceği için herhangi bir toplantıda veya gö-
rüşmede buna dikkat etmemiz ve masada otururken de
ellerimizin görünmesini sağlamamamız karşı tarafa gü-

101
Mehmet Emin Yeşil

ven verecektir. Bu arada yemek yerken masaya yaslan-


mamız, dirseğimizi koymamız olumsuz karşılanır. Bu-
nun yerine ellerimizi masada tutarken bileklerimizden
destek almamız daha şık bir davranış olacaktır.
Avuç içlerimiz odak noktamızı gösterir. Başımız
ağrıdığında ya da dizimizi bir yere vurduğumuzda he-
men oraya dokunuruz çünkü bu bizi rahatlatır. Aynı şe-
kilde eşimizi, çocuğumuzu severken, dokunurken avuç
içlerimizi kullanmamız da onlara güven verecektir.
Konuşurken, topluluğa hitap ederken kendimize do-
kunmamız özellikle “Ben” dediğimizde, görüşlerimizi
belirttiğimizde tıpkı İbrahim Tatlıses ve Recep Tayyip
Erdoğan gibi elimizi göğsümüze götürmemiz inandırı-
cılığımızı arttıracaktır.

ELİN KAPALI HALİ


Elin sırtı, otorite ve hâkimiyeti ifade eder. Konuştu-
ğunuz ortamda ellerinizi aşağı doğru bastırarak; “bura-
da otorite benim, itaat et” mesajlarını verirsiniz.

102
Gizli Güç Beden Dili

Politikacılar, halka hitap ederken her fırsatta avuç


içlerini gösterirler ama aynı politikacılar kendi parti-
lerinde, grup toplantılarında ya da Meclis’te Millet-
vekillerine hitap ederken, avuç içlerini aşağıya doğru
bastırarak otoriter görünmeye çalışırlar. Çünkü burada
şeffaflık ve samimiyet mesajlarına ihtiyaçları yoktur.
Otoriter görünmek ve milletvekillerinin üzerinde hâki-
miyet kurmak isterler.
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu milletvekillerine hitap
ederken;

Birileri ile konuşmanız sırasında sözünüzü kesme


veya muhalefet etme ihtimali bulunan insanlar varsa,
bir ya da iki elinizi birkaç kez aşağı doğru bastırarak
konuşursanız; kontrolü ele almanız ve hâkimiyet gücü-
nüzü arttırmanız kolaylaşacaktır. Bu jest, aynı zamanda
“sus, dinle, sözümü kesme” anlamına geldiği için “ya-
vaşla” der gibi doğal bir hareketle kullanmak gerekir.

103
Mehmet Emin Yeşil

İŞARET PARMAĞI

“Birini suçlarken işaret parmağınız onu, diğer üç


parmağınız ise sizi gösterir”
Fransız Atasözü

İşaret parmağı, adından da anlaşılacağı üzere her-


hangi bir yeri veya kişiyi göstermek istediğimizde kul-
landığımız bir jesttir. İşaret amaçlı kullandığımızda
sağdaki resimde gösterildiği gibi düz bir açıyla uzatı-
rız. Soldaki resimde gösterildiği gibi kullandığımızda
ise bu bir silaha dönüşüyor ve hedefte kim varsa tehdit
duygularını hissediyor.

104
Gizli Güç Beden Dili

Günlük hayatta sık kullandığımız bu hareket, in-


sanlarla iletişimimizi olumsuz yönde etkilemektedir.
Birine herhangi bir konu hakkında bir şeyler anlatırken,
elimiz gayrı ihtiyari bu hali aldığında muhatabımızın
konuyla alakası olmasa bile gerildiğini söyleyebiliriz.
Beden dilinin bir strateji olduğunu söylemiştik.
Sözlü olarak söyleyemeyeceğimiz birçok şeyi beden di-
limizle ifade ederiz. Örneğin canımızı sıkan biriyle ko-
nuşurken laf arasına bu jesti birkaç kere sıkıştırmamız,
muhatabımızın toparlanmasını sağlayabilir. Eğer poli-
tikacılar beden dilleriyle verdikleri mesajı sözlü olarak
söyleseydiler kıyamet kopardı!

Atatürk, bir yeri işaret ederken

105
Mehmet Emin Yeşil

Obama, tele kulak skandalı ile ilgili Almanya’yı uyarır-


ken

İşaret amaçlı kullanırken de elimizin açısını ayar-


layamamak yine olumsuz hissettirecektir. Birini göste-
rirken veya misafirimize oturacağı yeri işaret ederken
bu jestin yerine avuç içimizi kullanmamız daha olumlu
hissettirecektir.

Kılıçdaroğlu’nun basına yansıyan bir pozu

106
Gizli Güç Beden Dili

İşaret parmağı ve başparmağımızı birleştirerek


yaptığımız hareket; hesap verme veya hesap sorma me-
sajlarını verir. Sizinle konuşan kişi aşağıdaki jesti yapı-
yorsa, hesabını sormak istediği bir şeyler olabileceğini
söylemek mümkündür.

ELLERİN İÇ İÇE GEÇMESİ


Eller iç içe geçtiğinde gerginlik ve olumsuzluğa yo-
rumlanır. Bizi dinleyen birinin ellerinin bu hali alması;
sıkıldığını, gerildiğini ve artık sadede gelmemizi veya
konuşma hakkını biraz da ona vermemiz gerektiğini is-
tiyor olabilir.

Birinin içinde bulunduğu duygudan çıkmasını isti-


yorsak, duruşunu değiştirmeyi deneyebiliriz. Örneğin

107
Mehmet Emin Yeşil

karşımızda sıkılmış ve olumsuz bir ruh halinde oturan


kişiye bir soru yönelterek ya da fikrini sorarak konuş-
masını sağlayabiliriz ve konuşunca ellerini kullanacağı
için başka bir ruh haline geçmesine liderlik edebiliriz.
Gerginliğin ve olumsuz ruh halinin ölçüsünü elle-
rin birbirine ne kadar sıkı geçtiğinden ve bulunduğu
konumdan anlayabiliriz. Örneğin gerginlik seviyesi
yüksek olan biri ellerini sıkıca birbirine geçirecek ve
göğsüne yakın tutacaktır.

Yukarıdaki fotoğraf; 2010 yılının Ocak ayında Tür-


kiye - İsrail arasında yaşanan “alçak koltuk” krizinden
bir kare. “Kurtlar Vadisi Pusu” dizisinde İsrail ajan-
larının bebek hırsızı olarak gösterilmesine tepki için;
Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u, çağıran
Dışişleri yetkililerinin, kameralara dönerek İbranice
“Bizim yüksek, onun daha alçak bir koltukta oturduğu-
na, masada yalnızca İsrail bayrağı bulunduğuna ve bi-
zim gülümsemediğimize dikkatinizi çekerim” demesi,

108
Gizli Güç Beden Dili

durumdan rahatsız olan ve gerginliği ellerine yansıyan


Büyükelçimize rağmen İsrail basınının bunu büyük bir
iştahla servis etmesi, Türkiye gündemini epeyce meşgul
etmişti.
Farklı bir örnek vermek gerekirse, bir kadın ve er-
keğin konuşmasında; kadının süreç odaklı düşünme-
sinden kaynaklı esas konuya geçmeden önce ince ay-
rıntıları anlatırken, erkeğin elleri bu hali alabilir. Bunun
sebebi de erkeğin sonuç odaklı düşünmesidir ve esas
konudan önceki konuşmaları bir amaca hizmet etmeyen
gereksiz konuşmalar olarak görür ve bir an önce sadede
gelinmesini bekler. Benzer şekilde muhatabınız ana ko-
nuya geçmeden önce havadan sudan konuştuğunda da
elleriniz bu hali alabilir. O anda içinizdeki ses dile gelse
muhtemelen “artık sadede geç” diye haykıracaktır.
Ellerin bu haliyle birlikte ayaklar da X konumuna
geçebilir. Bu durum, gerginlikle birlikte yaşanan olum-
suzluğun dile getirilememesini yansıtır. Bunların bir
misafirlik ortamında veya yabancıların bulunduğu bir
yerde görülmesi; kişinin çekingenliği ve utangaçlığına
yorumlanabilir. Ancak böyle bir durum söz konusu de-
ğilse, yani kişi rahat oturabileceği bir ortamda olduğu
halde bu şekilde oturuyorsa iletişime geçip sıkıntısının
sebebi sorulabilir.

ELLERİN BİRLEŞMESİ
Ellerin önde birleşmesi, “otoriteni kabul ediyorum”
mesajını verir. Hâkim karşısında ifade verenlerin bu ha-

109
Mehmet Emin Yeşil

reketi yaptığı çok görülür. Yargının karşısında ellerin bu


konuma geçmesi suçluluk psikolojisinin dışavurumunu
yansıtan bir ifade olsa da kişi, iyi hal indirimi almasına
sebep olan ve “pişmanım” mesajını vermek için bilinçli
olarak ta bu şekilde durabilmektedir.

Beden dili açısından olumsuz yorumlanan bu ha-


reket, karşımızdaki insanın üzerimizde hâkimiyet kur-
masına yol açabilir. Her hangi bir otorite karşısında bu
şekilde durmak, teslimiyeti ifade ettiği için özellikle
bulunduğu makamın bizimle alakası olmadığı kişilerin
karşısında yapmaktan kaçınmamız gerekir.
Birinin karşısında bu şekilde durduğumuzda, kişi
ellerini arkaya atıp “burada otorite benim” mesajını ve-
recek ve üzerimizde hâkimiyet kuracaktır. Ellerin arka-
da birleşmesi; vücudun dik ve ellerin arkada rahat bir
şekilde durması ile özgüven ve meydan okuma duygu-
larını yansıtır. Eller gergin ve vücut dik değilse bir şey
sakladığımız hissi vereceği için olumsuz karşılanacak-
tır.
1999 yılında dönemin Başbakanı Merhum Bülent

110
Gizli Güç Beden Dili

Ecevit, ABD’ye düzenlediği ziyarette ABD Başkanı Bill


Clinton ile akıllardan çıkmayacak bir karede yer aldı.
Oval Ofis’te görüşen ikiliden Clinton, kanepeye da-
yanmış bir halde dururken, Ecevit Clinton’ın önün-
de ayakta duruyordu ve elleri ön tarafında bağlıydı.
Türk kamuoyunda büyük rahatsızlık uyandı-
ran bu fotoğraf, yorumcuları ikiye bölmüştü. Bazıları
Clinton’ın hareketini saygısızlık olarak yorumlarken,
bazıları da Başkan’ın umursamaz tavırlarını ‘doğal hali’
olarak yorumladı. Ancak basına yansıyan fotoğraf ka-
resinde Türk Bayrağı’nın olmaması, gündemi epeyce
meşgul etmişti.

111
Mehmet Emin Yeşil

Diğer karede ise; 2011 yılındaki ekonomik kriz dö-


neminde Almanya Başbakanı Merkel’den “fırça yerken”
çekilen fotoğrafıyla tepki çeken dönemin Yunanistan
Başbakanı Yorgo Papandreu yeniden seçilemezken,
yeni kurduğu KIDISO Partisi de yüzde 3’lük barajı ge-
çemedi. İnsanlar, yöneticilerinin kendilerini nasıl temsil
ettiklerini önemserler!

ELİN ÇATI HALİ


Elin bu hali, “konu hakkında derin bilgi sahibiyim”
mesajını verir. Konuştuğumuz konu hakkında gerçek-
ten yeterli bilgiye sahipsek, ellerimiz doğal olarak bir-

112
Gizli Güç Beden Dili

kaç kez bu duruşu sergileyecektir.

Dinleyenlere güven veren bu duruşu, gerçekten bil-


gi sahibi olduğumuz konularda yapmamız doğru ola-
caktır. Aksi halde yapaylık hissedilebilir. Çünkü o anda
bilgi akışını sağlayan sağ ve sol beyin yarımküresinin
birbiri ile temasının ellere yansıması, parmak uçlarının
rahat ve net olarak birleşmesini sağlayacaktır. Ancak bi-
linçli yapıldığında bu yapaylık, parmakların tam olarak
birleşememesinden anlaşılacaktır.
Siyasetçiler, konuşmacılar, sunucular, spikerler bu
hareketi kullanarak bize güven vermek ve etkilemek is-
terler.

EBEVEYN KONUMU
Büyüklerimiz bizimle konuşurken, özellikle nasihat
ederken ellerini bu şekilde birleştirirler. Ellerin bu hali,
“kontrol bende” mesajını verir. Kendimizi güvende his-

113
Mehmet Emin Yeşil

sedebileceğimiz, otokontrolü sağlamamıza yardımcı


olacak bu hareketi, topluluğa hitap ederken kullanmak
hem ellerimizi belimizin üzerinde tutmamızı hem de
arada bir avuç içlerini göstermemizi kolaylaştırır.

Bu hareket “birleştiren, bir arada tutan” gibi pozitif


duyguları yansıttığı için, hitap esnasında dinleyenlere
birlik ve beraberlik mesajlarını vermek için de kullanı-
labilir.
Türkiye’de bu hareketle özdeşleşmiş olan 8.Cum-
hurbaşkanımız Merhum Turgut ÖZAL; ellerini başının
üstünde tutarak, kitlelere “gönül birliği” mesajı verirdi.

114
Gizli Güç Beden Dili

Bazen ellerimizi nereye koyacağımızı bilemediği-


miz zamanlar olur. Özellikle düğünlerde ve davetlerde
yaşarız bunu. Şık giyinmişizdir ve kendimizi fazla göz
önündeymiş gibi hissettiğimiz için geriliriz. Herkesin
bize baktığını düşünüp tedirgin oluruz. Eğer kendi dü-
ğünümüzdeysek bu gerginlik iki katına çıkabilir. Tam
bu esnada ellerimizi bir fazlalık gibi hissetmeye başla-
rız ve nereye koyacağımızı şaşırırız. Cebimize koysak
saygısızlık olacak, bağlasak olmaz, arkamızda tutsak
olmaz. İşte bu durumlardan bizi kurtaracak hem güçlü
hem de estetik görünmemizi sağlayacak harika bir ha-
reket…

ELLERİ OVUŞTURMAK
Ellerin birbirine hızlıca sürtünmesi “sabırsızlık”
mesajını verirken, yavaş sürtünen eller “sinsi bir pla-
nın” habercisi olabilir.

115
Mehmet Emin Yeşil

Konuştuğunuz kişi bunu yapıyorsa dikkat etmekte


fayda var. Eller, birbirini yıkar gibi ovuşturulduğunda
ise iki ipucuna işaret olabilir.
Birincisi; gözden geçirdiğimiz bir planımız işliyor
ve her şey yolundadır. Örneğin; eve gelecek olan mi-
safirler için yapılan hazırlıkları kontrol eden bir hanım
yemekleri, sofrayı, evin diğer durumlarını kontrol eder-
ken herhangi bir terslik yoksa ellerini, birbirini yıkar
gibi yavaşça ovuşturacaktır.
İkincisi; olumsuz bir duruma işaret olabilir. Kişi
ellerini yavaşça ovuşturmakla birlikte, gözlerini kısıp
düşünceli bir yüz ifadesi ile “fitne ve fesatlık” düşünü-
yor olabilir. Örneğin Muhteşem Yüzyıl dizisinde harem
ağalarının ileri – geri yürüyerek yaptıkları bu hareketle-
rini, kavga sahneleri takip ederdi.

ELLER CEPTE
Ellerin cepte olması, bir şey gizleniyor imajı yansıttı-
ğı için olumsuz karşılanabilir. Zihinden geçen olumsuz
düşüncelerin neticesi olarak ta eller ceplere bütün par-
maklar içeride kalacak şekilde konulabilir. Hangi elin
sıklıkla hangi cebe konulduğunun, olumsuz ruh halini
yansıtması açısından farklı anlamları bulunmaktadır.
İki lobdan oluşan beynimizin her lobu vücudumu-
zun çapraz bölgesini yönetmektedir. Sağ lob vücudun
sol bölümünü, sol lob vücudun sağ bölümünü kontrol
etmektedir.

116
Gizli Güç Beden Dili

Sağ lob renkler, hayaller ve anlamlar gibi duygu


dünyamızı yönetir. Sol lob ise rakamsal işlemler ve ne-
denler gibi mantık dünyamızı yönetmektedir.
Dolayısı ile ilişkilerimiz, sosyal çevremiz ve ruh ha-
limiz gibi duygu dünyamızla alakalı olumsuz durum-
larda sol elimizi cebimize koymaya eğilim gösteririz.
Ancak para, hesap-kitap, geçim sıkıntısı gibi mantık
dünyamızla ilgili olumsuzlukta ise sağ elimizi cebimi-
ze koyma ihtiyacı duyarız. İki elinizi aynı anda cebinize
koyuyorsanız karamsar olmayın, Allah’tan ümit kesil-
mez…
Eller ceplerde iken başparmakların dışarıda kalma-
sı ve genital bölgeyi işaret etmesi ise cinsel dürtülere
işaret eder.
Ellerin ceplere konulması, kullanıldığı yere göre
“meydan okuma” olarak
ta yorumlanır. 2011 yılı-
nın Nisan ayında Fran-
sa’da bir konuşma yapan
ve kendisine soru yönel-
ten Fransız bir parlamen-
tere “Arkadaşımız galiba
Fransız ama Türkiye’ye
de Fransız” diyen Recep
Tayyip Erdoğan, Avru-
pa Konseyi Parlamenter
Meclisi Genel Kuruluna
eli cebinde hitap etti. Bu bir meydan okumadır, zira ba-
sında “One minute2” yorumlarına neden olmuştu.

117
Mehmet Emin Yeşil

ELLER BELDE
Ellerin belde olması, savunmaya bir işarettir. Kavga
veya tartışma durumlarında insanlar ellerini bellerine
koyarak muhataplarına meydan okurlar. Bu hareket,

118
Gizli Güç Beden Dili

göğsün öne doğru çıkması ve vücudun kabarması ile


özgüvene yorumlanır. Mücadele ruhu yüksek insanlar,
herhangi bir olay veya iş karşısında bu hareketi sıklıkla
yaparlar.

Bir kadının çıldırdığının işareti olan, sinir ve öfke


anında ellerini yumruk şeklinde beline koyup, bir aya-
ğıyla da tempo tutuyorsa beylere tavsiyem, kaçın!

KOLLARI BAĞLAMAK
Üşüdüğümüzde kollarımızı kavuşturma ihtiyacı
hissederiz. Ancak böyle bir durum söz konusu değil-
se yani üşümediğimiz halde kollarımızı kavuşturmak,
“iletişime kapalıyım” mesajı verir ve karşımızdaki ile
aramıza engel koymuş oluruz. Her ne kadar rahat bir

119
Mehmet Emin Yeşil

oturma şekli olsa da etrafımızdaki insanlar bundan ra-


hatsız olurlar. Özellikle bir konuşmacı, kendisini bu şe-
kilde dinleyen katılımcılardan çok rahatsız olur.

Topluluk karşısında sık konuştuğum için bunları


sürekli yaşıyorum ama öyle bir durum var ki özel bir
şirketin personeline eğitim verirken yaşadım. Herkes
gayet memnun bir şekilde dinlerken, katılımcılardan
biri kollarını bağlamış “bir an önce bitir de gidelim” ifa-
desi ile dinliyordu. Bu durumu değiştirmek için farklı
aralıklarla ismi ile hitap ettim, soru yönelttim, düşünce-
lerini sordum. Biraz düzeliyor ama kısa bir süre sonra
yine aynı ifadeler. Sırf onu kazanmak için bir uygulama
yaptım ve özellikle onun katılmasını rica ettim. Sahneye
geldi, uygulamayı yaptık, kendisini alkışlattım ve mem-
nun bir şekilde geçti yerine oturdu ama ezberlemiş gibi
yine aynı ifadeye büründü. Eğitimin sonunda yanına

120
Gizli Güç Beden Dili

gittim ve “pek beğenmediniz galiba” dedim. Aldığım


cevap hayli ilginçti; “Hayır, gayet iyiydiniz sadece kar-
nım açtı odaklanamadım dedi” Ben ona mı yanayım,
harcadığım enerjiye mi?
Eğer beni ilgilendiren bir durum yoksa insanların
hareketlerini pek yorumlamam ama herhangi bir ko-
nuda eğitim veya seminer veriyorsam, doğal olarak
insanların tepkilerini de gözlemliyorum. Katılımcıların
beden dilini yorumladığım için, mümkün olduğu kadar
ilgiyi yüksek tutmaya çalışıyorum. Bu durum beni yor-
sa da aldığım sonuçlar buna fazlasıyla değiyor.

Yine de rahat hissetmek ve özellikle fotoğraf çekti-


rirken vermekten hoşlandığımız bu pozdan vazgeçmek
istemiyorsak, kollarımızı bağlarken ellerimizin görün-
mesini sağlamak, tamamen gizlenmesinden iyidir.
Bu duruş, bir masanın arkasında oturmamız veya

121
Mehmet Emin Yeşil

bir kürsünün arkasından topluluğa hitap etmemizden


farksızdır. Etkili bir iletişim açısından önermediğimiz
bir davranıştır. Kimse engellerden hoşlanmaz, dolayısı
ile insanlarla açık bir iletişim kurmak daha olumlu so-
nuçları getirecektir.

Bir şeylerin arkasına gizlenme ihtiyacı güven duy-


gumuzdan kaynaklanır. Okula giden genç kızların, et-
raftan gelebilecek herhangi bir taciz veya rahatsızlığa
karşı kitaplarını kendilerine siper etmeleri bundandır.
Topluluk karşısında konuşanların, ellerinde bir şeyler
tutarak destek almaları, kamera karşısında konuşan
sunucudan, konuklara kadar neredeyse herkesin bir
kalem tutarak konuşması yine bu güven duygusundan
kaynaklanır.
Bir seminer, eğitim veya konferansta ön kısımların,
bilhassa en ön koltukların tercih edilmemesi ve insanla-
rın göz önünde olmak istememesinin sebebi, önlerinde
herhangi bir şey olmamasından kaynaklı kendilerini

122
Gizli Güç Beden Dili

savunmasız ve çıplak gibi hissetmelerindendir. Bu duy-


gunun temelinde boşluk hissi var.
Boşluk veya etrafının açık olduğu yerler, gelebile-
cek herhangi bir tehlikenin karşısında savunmasız ola-
cağı için mecbur kalınmadıkça tercih edilmez.
Örneğin, boşluk hissini yaşadığımız yerlerden biri
de otobüs duraklarıdır. Arkamızdan gelebilecek her-
hangi bir tehlikeye karşı, mümkün olduğu kadar bir
şeylerin önünde durmaya çalışırız. Çoğunlukla bu yer-
ler, durak direkleri veya durağın içi olur.
Restoran, lokanta ve kafe gibi mekânlara gelen
müşterilerin bakındıkları ve tercih ettikleri ilk yer du-
var dipleri, pencere kenarları ve kolon bölümleridir. Or-
talarda bir yerlere oturmak zorunda kalan müşterilerin
o mekânı terk ettikleri çok görülür. Oturanlar da pek
rahat hissetmezler ve bir süre sonra güvenli bölgeler-
de boşalan masalara geçme ihtiyacı hissederler. Bu tarz
umuma açık mekânlarda suni kolon ve duvarların ya-
pıldığı çok görülür.

BACAK BACAK ÜSTÜNE ATMAK


Bacak bacak üstüne atmak, savunmaya işaret eder.
“Kontrol bende” mesajını verir ve özgüveni yansıtan bir
oturma biçimidir. Kişinin kendine güveninin derecesi,
bacaklarının ne kadar yer kapladığı ile ölçülebilir ve bu
durumda üstteki bacak daha geniş bir açı ile atılmıştır.

123
Mehmet Emin Yeşil

Ayrıca bu oturuş muhalif insanlarda sık görülür.


Herhangi bir konuda muhatabımızın bize muhalefet
etmesine yorumlanır. Bundan kurtulmak ve karşımız-
daki insanın muhalefet duygusunu değiştirmek ya da
iletişimi kendi lehimize çevirmek istiyorsak onun bu
oturuşunu bozmamız gerekir. Bir soru sorarak, fikri-
ni ve düşüncesini açıklamasını isteyerek konuşmasını
sağlamak ve konuşmasını biraz sürdürmek oturuşunu
değiştirmesine yol açacaktır. Beden duruşu değişince,
doğal olarak duygu durumu da değişecektir.
Kararlı, azimli ve cesur insanlar bu oturuşlarına ek
olarak, üstteki ayak bileklerini kavrarlar ve dik bir şekil-
de otururlar. Kişi, ilgisinin olduğu yöne doğru bacağını
atacaktır. Eğer ilgisi bize yönelmişse üstteki ayak bizi
gösterecektir.
Üstteki ayağın ritmik bir şekilde sallanması rahat-
sızlık verir ve aynı zamanda bu hareket ve ayaklardan
herhangi birinin normal bir oturuşta da sallanması, ak-
lının o anda başka yerde veya zihninde bir hesapla meş-
gul olduğunu gösterir.
Hanımlarda sık görülen bu oturma şekli, fiziksel
açıdan rahat hissettirse de tıpkı kolları bağlamak gibi
bir savunma jestidir. Bu hareketi, rahat ve açık bir ileti-
şim halinde olduğumuz insanların karşısında pek yap-
mayız. Özellikle hanımlar, kıyafetleri uygunsa ayak ta-
banlarının yere değdiği ve bacaklarının birbirine temas
ettiği bir şekilde oturmayı tercih edecektir.
Bacak bacak üstüne atan biri, aynı anda kollarını da

124
Gizli Güç Beden Dili

bağlayıp geriye yaslanıyorsa kendini iletişime kapatmış


hatta kilitlemiş olacaktır. Eğer karşımızda bir büyüğü-
müz yoksa ve bu oturuşu kullanma ihtiyacını hissedi-
yorsak, pozitif bir iletişim açısından üstteki bacağımız-
la beraber vücut açımızın da muhatabımızı göstermesi
daha olumlu değerlendirilecektir.
Günümüz Türkiye’sinde bazı siyasetçilerimizin ay-
nalama dediğimiz, insanların davranışlarının aynısını
sergilemek konusunda başarılı olduklarını söyleyebili-
rim. Ancak özellikle bu oturma şeklini kullanmak açı-
sından aynı başarıyı gösterdiklerini yinelemem zor. Bir-
çok fotoğraf karesine yansıyan görüntülerde, batılı bir
bürokrat bacak bacak üstüne attığında üstteki bacağının
açısını oldukça geniş tutarken, bizim bürokratlarımız
normal bir oturuşu tercih edebilmekteler.
Bu oturuş, her ne kadar bizim kültürümüzde yay-
gın olmasa da uluslararası arenada bizi sadece kendi
halkımız değil, dünya izliyor. Bu gerçeği göz önünde
bulundurup muhatabına “ayna” olabilmeyi başaran bir
siyasetçi, milletiyle beraber dünyaya da önemli bir me-
saj vermiş olacaktır.

125
Mehmet Emin Yeşil

Bu fotoğraf, Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı


olduğu dönemde mevkidaşı olan, ABD Dışişleri Bakanı
John Kerry ile Gazze’deki ateşkesi görüşmek üzere Pa-
ris’te buluştuğu sırada çekilmiş bir kare.
Davutoğlu’nun Kerry ile mevkidaş olmasına rağ-
men basına yansıyan bu fotoğraf Türk Kamuoyunda
rahatsızlık uyandırmıştı. Eğer Davutoğlu bu esnada
Başbakan olsaydı, Kerry’nin diplomasi ve nezaket ku-
rallarını hayli zorlayan bu oturuşu bir krize yol açabi-
lirdi.
İkisi de aynı konumdalar ve bulundukları mevki
açısından eşit sayıldıkları bir ortamda Sayın Davutoğ-
lu’nun da aynı şekilde oturmasını beklerdim. Kaldı ki
ne bu şekilde bir oturuş, ne de servis edilen fotoğraflar
asla tesadüf değildir!

Kötü Bir İzlenim Bırakan Olumsuz Davranışlar;


Ellerin boyun, yüz ve baş bölgelerinde gezinmesi
Fazla kıpırdanmak ve sık sık oturuş şeklini değiş-
tirmek
Kolları veya bacakları çaprazlamak
Başı öne eğmek
Saat, küpe, kolye, kalem gibi nesnelerden destek al-
mak
Başı sürekli sallamak
Gözleri çok kırpmak
Bakışları fazla hareket ettirmek
Dudakları ısırmak, birbirine bastırmak

126
KÜLTÜREL FARKLILIKLAR

Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu payla-


şanlar anlaşır(Mevlana)

Beden dili duygularımızın lisanı olduğu için ev-


renseldir ve bütün dünyada aynı şekilde yorumlanır.
Ancak bazı hareketler var ki belli milletlerde farklı an-
lamları taşıyan işaretlerdir. Bunların anlamlarını biliyor
olmak hem ülkemize gelen turistlerle iletişimimizde,
hem de yurt dışı gezilerimizde yanlış anlamaların önü-
ne geçecek ve işimize yarayacaktır.
Bu açıdan bakacak olursak kültürel farklılıklar ül-
kelere göre değişmektedir, örneğin;
Bizde büyüklerin karşısında bacak bacak üstüne
atmak saygısızlık olarak değerlendirilirken, Avrupa’da
normal karşılanır.
Dil çıkarmak; bizde alay etmek anlamına gelirken,
Tibet’te birine karşı yaptığınızda onunla ilgili iyi niyetli
olduğunuzu ifade etmiş olursunuz.

127
Mehmet Emin Yeşil

Burnumuza dokunmak beden dili açısından olum-


suzluk, şüphe ve yalana yorumlanırken, İngiltere’de
“sır paylaşmak” ve burnu temizler gibi okşamak özgü-
ven ifadesidir.
Burnumuzu sesli bir şekilde peçeteye silmek bizde
ve doğu kültürlerinde hoş karşılanmazken, Batıda ga-
yet normal karşılanır.
Kulağımıza dokunmak bir konuşmayı dinlemek-
ten sıkıldığımızın işaretidir ancak kulak memesini aşa-
ğı doğru çekiştirmek; İspanya’da kafe ve restoranlarda
müşterinin hesabını ödemediğini, Portekiz’de yemeğin
lezzetli olduğunu anlatır. İtalya’da ise cinselliğe davet
olarak yorumlanır.
Birçok batı ülkesi ve bizim selamlama için kullandı-
ğımız el hareketi, Pakistan ve Afrika ülkelerinde küfür
anlamına gelir. Bizans döneminde “suçluların yüzüne
çamur bulama” ifadesini taşıdığı için, Yunanistan’da da
hakaret olarak kullanılır. Yunanlılar protesto gösterile-
rinde bunu sık kullanırlar.
Bizde “beni ara” diye kullandığımız üç parmak içe-
ride, baş ve serçe parmaklar dışarıda el hareketi; Çin’de
6 rakamını, Amerika’da sörf yapmayı, Avustralya ve
Yeni Zelanda’da içecek ısmarlamayı, İspanya’da başpar-
mağı ağza doğru kaldırarak bir şeyler içmeyi, Karayip-
ler’de ise cinselliği simgeliyor.
Bizim oynarken parmak şaklatmamız, Batı ülkele-
rinde dikkat çekmek için kullanılır. Fransa ve Belçika’da
ise; özellikle birinin yüzüne yakın parmak şaklatmak
hakaret demektir.

128
Gizli Güç Beden Dili

Bizde siyasi bir simge olarak kullanılan ve Boz-


kurt’u temsil eden; işaret ve serçe parmakları yukarı
kaldırmak; Amerika ve Hindistan’da “kötülüğü ve kötü
şansı kovmak”, İtalya’da “öküz” anlamında küfür, Af-
rika’da “lanet”, Latin Amerika ve Akdeniz ülkelerinde
“boynuzlu” anlamında hakaret olarak kullanılır. Aynı
hareketi; Türkiye’de, Amerika’da ve bazı Batı ülkelerin-
de, rock ve metal müzik dinleyicileri özellikle konser-
lerde kullanır.
Bizde ve Doğu toplumlarında geğirmek ve yellen-
mek ayıplanırken, Avrupa’da geğirmek ayıp yellenmek
ise bir kokarcayı andırmadığınız sürece normal karşı-
lanır.
Bizde halka açık yerlerde öpüşmek hoş karşılan-
maz. Ortadoğu ve Arap ülkelerinde de hem hoş karşı-
lanmaz hem de ceza uygulanırken, Batı toplumlarında
normal karşılanmaktadır.
Bizde ve Doğu toplumlarında, insanların arasında
işaret parmağıyla bir yerleri göstermek ayıp sayılırken,
Batı ülkelerinde son derece doğal karşılanır.
Erkeğe maaşı, kadına ise yaşının sorulması bizde ve
birçok kültürde ayıp sayılmaktadır.
Bizde herhangi bir insana “evli misin, bekâr mı?”
diye sormak gayet normaldir ama Japonya’da hoş kar-
şılanmaz.

129
BÖLGELER VE SINIRLAR

Dün sabaha karşı kendimle konuştum


Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokuşun başında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum
Özdemir Asaf

Hepimiz bize ait olan şeylere sahip çıkmak, ko-


rumak ve kollamak isteriz. Bu, benliğin bir gereğidir
ki insan, yaratıldığı gün benlikle tanıştı. Allah’ın, Hz.
Âdem’e secde etmesini emrettiği şeytan; “Beni ateşten
yarattın, onu çamurdan” diyerek, Âdem’den daha üs-
tün olduğunu savunup secde etmeyi reddetti. Hem de
sonsuz bir azap ve lanete rağmen benlik davasından
vazgeçmedi. İnsanlık, o günden beri benlik türküsünü
söylemekte…
Yapılan bütün icatlar, keşifler, sanat eserleri vs. ken-
dini gerçekleştirmek ve “BEN” demek içindir. Örneğin,
sahip olduğumuz bir eseri telif hakkı alarak, ürettiğimiz
bir markayı tescilleterek koruma altına alırız.

130
Gizli Güç Beden Dili

Üzerinden 134 yıl geçmiş olmasına rağmen hala


üretilen her ampul için Edison’un ailesine telif hakkı gi-
der. Aynı şekilde kullandığımız her telefon için Graham
Bell’e telif hakkı gitmesi, Eyfel kulesini ziyaret eden her
insandan alınan paranın bir kısmının mucidine gitmesi
ve benzer birçok keşfin sahiplenilmesi, korunup kollan-
ması benliğe yani egoya işaret eder.
Egoistliğe veya bencilliğe dönüşmediği sürece ben-
lik, ruh sağlığı yerinde olan her insan için olması ge-
reken bir yapıdır. Egomuz, sahip olduğumuz şeylerin
mahiyetiyle ilgilenmez. Küçük, büyük demeden bize ait
olan her şey ego için önemlidir.
Düşürdüğümüz bir parayı da, parmaklarımızın
arasından kayan bir çerezi de bulmak için çaba harcarız.
Bir eşyamızın kullanılması, çantamızın karıştırılması,
birini bizim masamızda otururken gördüğümüzde his-
settiğimiz rahatsızlığın sebebi ego duvarımıza çarpılmış
olmasıdır.
Hâkimiyetimiz altında olan herhangi bir alan ve
eşya bize aittir ve dokunulmasını istemeyiz. Otobüse
bindiğimizde oturduğumuz alan artık bize aittir ve gö-
rünmeyen sınırlarla etrafını çizerek sahipleniriz. Yanı-
mızdaki yolcunun bacakları bizim alanımıza geçtiğinde
rahatsız oluruz.
Evimize gelen bir misafirin evin içinde rahatça do-
laşmasından, gidip buzdolabını açmasından veya ku-
mandayı alıp televizyon kanallarını değiştirmesinden
rahatsız olduğumuz gibi, işyerimize gelen birinin de
eşyalarımıza dokunmasından rahatsız oluruz.

131
Mehmet Emin Yeşil

Ziyaretine gittiğimiz insanların masasına, eşyasına


dokunmak, mekânında rahatça gezinmek rahatsızlık
uyandıracaktır. Özellikle bir eşyayı alıp başka bir yere
koymamız kişinin üzerinde baskı oluşturacaktır. Bu
davranışla; “otoriteni tanımıyorum, seni çok da ciddiye
almıyorum” demiş oluruz.
Dokunmak, bir hâkimiyet jestidir. Sahip olduğu-
muz şeylere dokunarak bizim olduğunu ilan ederiz.
Eşyanın küçük ya da büyük olmasının bir önemi olma-
dığı gibi, kaç yaşında olduğumuzun da önemi yoktur,
çünkü bunu bilincimizle değil içgüdülerimizle yaparız.
Oğlum Ali Mirza henüz 4 yaşında ve geçtiğimiz
günlerde ona bir bisiklet aldım. O kadar mutlu oldu ki
eşimle birlikte bunu fotoğraflamak istedik. Telefonu çı-
karıp fotoğrafını çekeceğim zaman Ali Mirza, bisikletin
yanında oturuyordu.

Ali Mirza ve son model bisikleti

132
Gizli Güç Beden Dili

“Oğlum buraya bak fotoğrafını çekeceğim” dedi-


ğimde, kalktı ve bisikletine dokunarak poz verdi. Bu-
nun sebebini biliyor olsam da 4 yaşındaki bir çocuğun
bu davranışını doğrulamak istedim ve bir süre sonra
evin farklı bir yerinde tekrar fotoğrafını çekmek istedi-
ğimde Ali Mirza yine aynı şeyi yaptı, dokunarak poz
verdi.
Dokunduğumuz şey bize ait değilse ve sahibi bunu
görüyorsa onu taciz etmiş oluruz. Yani ego duvarına
çarpmış oluruz. Karşımızdaki insan hissettiği rahatsızlı-
ğın sebebini, eğer beden dili konusunda bilinçli değilse
anlamayabilir. Ama bu durum tarif edemediği olumsuz
duyguyu ortadan kaldırmaz.

133
ÖZEL ALANLARIMIZ

İnsanlarla iletişim kurduğumuzda, sahip olduğu-


muz ve dikkat edilmediğinde rahatsız hissettiğimiz
bize ait görünmeyen alanlarımız var. Bunlar bizim sı-
nırlarımızdır ve duygularımızı önemli derecede etkile-
mektedir. Örneğin;

134
Gizli Güç Beden Dili

Mahrem Alan; bulunduğumuz noktadan itibaren


yarım metredir. Buraya eşimiz, çocuğumuz, kardeşimiz
ve anne – babamız olan birinci dereceden yakınlarımız
girebilir. Yabancılar rahatsız ettiği gibi dostlarımız, iş
veya sosyal arkadaşlarımız dahi girdiğinde geriliriz ve
beynimiz; kaç, saldır veya kımıldama gibi tepkilerle sa-
vunmaya geçer.
Mahrem alanımıza girildiğinde rahatsız olduğu-
muz bu durumları kalabalık yerlerde daha sık yaşarız.
Bunlar çoğunlukla; Bir sıra kuyruğu, düğün - davet gibi
ortamlar, Alış veriş merkezleri, havaalanı, asansör, oto-
büs içi ve durakları gibi yerler olur.
Bu alanlarda, insanlarla aramızdaki mesafe sıfıra
kadar düşebildiği için herkes gergindir, çünkü hiç ta-
nımadığı biri ile burun burunadır ve mahrem alanı ta-
ciz edilmektedir. Bu yüzden otobüslerde yüksek sesle
konuşulmasından, gürültü yapılmasından rahatsız olu-
ruz. Bazı insanların, “dışarıya çıktığımda sanki herkes
üstüme üstüme geliyor” demesi yine buna işaret eder.
Sadece, manevi duygulardan kaynaklandığını düşün-
düğüm cemaat şeklinde kılının namaz bunların dışında
kalmaktadır ve rahatsızlık hissetmediğimiz, aksine hu-
zur bulduğumuz tek yerdir.
Kırsal bölgelerde yaşayan insanların mahrem alan-
ları biraz daha geniştir. Çünkü geniş alanlarda yaşadık-
ları için bu durum pek sorun olmaz. Bir köy evine git-
tiğinizde odaların genişliği ve içeride oturan insanların
arasındaki geniş mesafe, birbirlerine uzak ve rahat otur-
maları dikkatinizi çeker.

135
Mehmet Emin Yeşil

İletişim kurduğumuz insanların mahrem alanına


girmemek ve belli bir mesafeden konuşmak hem daha
olumlu sonuçlar almamızı hem de rahat bir iletişim kur-
mamızı sağlayacaktır.
Bazen dışarıda karşılaştığımız bir tanıdığımızla bir
süre ayakta konuştuğumuz durumları yaşarız. Konuş-
manın sohbete dönüştüğü ve bitirmekte zorlandığımız
o zamanlarda, karşımızdaki insanın bize yakın mesa-
fede durmasından rahatsız oluruz. Hatta kişi o kadar
yakınlaşmıştır ki artık rahatsızlık, ağız kokusu veya tü-
kürük saçmak gibi fiziksel boyuta ulaşmıştır. Biz biraz
geriye çekilerek uzaklaşmaya çalıştıkça, arkadaşımız
bize doğru bir adım atarak tekrar yakınlaşır. Biz geriye
gittikçe o da yakınlaşacaktır.
Buradaki en iyi çözüm, hafif geri çekilirken göğüs
açımızı da değiştirmek olmalıdır. Vücut yönümüzü
başka bir tarafa çevirip başımız arkadaşımıza dönük
kalacak şekilde durduğumuzda bir mesafe koymuş ola-
cağız.
Böyle bir olayı yeni tanıştığımız biriyle yaşıyorsak,
o kişinin sınırlara dikkat etmeyen, laubali kişiliğe sahip
biri olma ihtimalini göz önünde bulundurmak ve ona
göre bir tutum geliştirmek gerekebilir.
Arkadaş Alanı; Buranın ölçüsü, bulunduğumuz
yerden itibaren 1 metredir. Bu alana; iş ve sosyal ha-
yattan arkadaşlarımız girebilir. Yabancılar girdiğinde
yine rahatsız oluruz. Biri bize bu mesafeden adres sor-
duğunda veya gittiğimiz mağazanın personeli bize bu
mesafeden yaklaştığında yine gerilip rahatsız oluruz.

136
Gizli Güç Beden Dili

Sosyal Alan; Bulunduğumuz yerden itibaren 3


metre ve sonrası olan bu alana; yabancıların girmesini
bekleriz.
Bütün bunları bugüne kadar yapıyorduk belki, ör-
neğin; mahrem alandan haberimiz olmasa da yeni bi-
riyle tanışırken tokalaşma esnasında elimizi uzaktan
uzatıyorduk veya birine adres sorarken geniş bir açıdan
konuşuyorduk. O zaman bizi yönlendiren şey hisleri-
mizdi. Daha fazla yakınlaşmamamız gerektiğini bize
hislerimiz söylüyordu. Anlamını bilmiyorduk ama ol-
ması gerektiğinin farkındaydık.

137
AÇILAR VE MESAFELER

Mesafe, insanlarla ilişkilerimizde birbirimize verdi-


ğimiz değeri ve önemi göstermek açısından son derece
önemlidir. Bunun farkında olanlar için mesafe, özellikle
profesyonel yaşamda kontrol edilebilen bir iletişim ara-
cı olarak kullanılmaktadır. Bu konuda dikkat etmemiz
gereken hususları bilmek, hem yüz yüze iletişimde hem
de topluluk karşısında konuşurken işimizi kolaylaştıra-
cak ve bize fayda sağlayacaktır.
Çevremizdeki insanlarla aramıza koyduğumuz me-
safeler, duygularımızı belirleyen ve etkileyen önemli bi-
rer araç olduğu için, iletişim halinde olduğumuz insan-
larla otururken veya ayakta konuşurken vücudumuzun
açılarına göre bazı zihinsel ve fiziksel tepkiler geliştiri-
riz. Örneğin;

BASKI VE OTORİTE
Bu açı ile konuşmak baskı altında hissettirir. Özel-
likle iş dünyasındaki masa düzeni bu şekildedir.

138
Gizli Güç Beden Dili

Makam sahibinin vücut açısı misafirine dönüktür


ve zaten koltuğu dönebildiği için istediği yöne rahatlık-
la hareket edebilir. Misafirin koltuğu ise sabittir herhan-
gi bir yöne dönemez ve genellikle makam koltuğundan
düşüktür. Araya bir de bilgisayar gibi bir engel girmiş-
se, misafirin yaşadığı baskı daha çok yükselecektir.
Özellikle iş dünyasında bu durum bilinçli olarak
kullanılır. Örneğin; görüşmeye gelen kişiye, makam sa-
hibinin kolay ulaşılamayan ve yoğun biri duygusu ve-
rilmek isteniyorsa kişi görüşmeye hemen alınmaz, bir
süre bekletilir ve bu süre uzadıkça makam sahibinin
otoritesi artar.
Makam sahibi, misafiriyle nasıl bir iletişim kurmak
ve nasıl hissettirmek istiyor?
Eğer durumu kendi lehine çevirip, gelecek olan ki-
şiyi olumsuz bir ruh haline sokmak istiyorsa; masasının
önünde duran ve kullanılmasını istemediği iki sandal-
yeden birinin üzerine bir kitap, dosya veya herhangi bir
şey koyacaktır. Diğer sandalyenin konumunu da arkası
boşluğa gelecek ve arada bilgisayar ekranı olacak şekil-
de ayarlayacaktır.

139
Mehmet Emin Yeşil

Çabuk kalkıp gitmesini istediği biriyse, “burada ik-


ram yapılmıyor işini gör ve git” mesajını vermek için
misafirin önünde sehpa olmayacaktır.
Yine de “Bir şey içer misiniz?” sorusu nezaketen so-
rulacaktır ama sehpa olmadığı halde “evet ben bir çay
içerim” cevabını almak olumsuz karşılanacaktır.
Böyle bir olayla karşılaştığımızda, durumu kendi
lehimize çevirmek için yapabileceğimiz bazı şeyler var.
Örneğin;
İçeriye girer girmez, oturacağımız yeri hızlıca seç-
memiz gerekiyor. Bilgisayar ekranı gibi görüş alanımızı
kısıtlayacak herhangi bir şeyin olduğu taraf seçilmeme-
lidir.
Eğer oturmak istediğimiz sandalyenin üzerinde
herhangi bir şey varsa hafif tebessüm ederek “bunları
buradan alabilir miyim?” deyip aynı anda oradan alıp,
diğer sandalyenin üzerine koyarak oynanan oyunu bo-
zabilir ve durumu kendi lehimize çevirebiliriz.
Otururken sandalyenin yönünü çaktırmadan ha-
fifçe muhatabımıza doğru çevirebiliriz. Eğer sandalye
ağırsa ki, son zamanlarda makam odalarına sandalye
yerine ağır koltuklar konuluyor ve makam masasının da
en az yarım metre ilerisine yerleştiriliyor. Bu durumda
koltuğun yönünü çeviremeyeceğimiz için, koltuğa hafif
yan oturup vücut açımızı muhatabımıza çevirebiliriz.
Sehpa yoksa içecek ikramını teşekkür ederek red-
detmek gerekir, çünkü insanların gerçekten de zamanı

140
Gizli Güç Beden Dili

olmayabilir. Yine de bir ikram yapılırsa ve önümüzde


sehpa yoksa bardağı elimizde tutmak, makam sahibinin
masasının üstüne koymaktan iyidir. Ama eğer amacı-
mız stratejik üstünlüğü ele geçirmekse masanın üstüne
koyabiliriz, hatta masanın üstündeki herhangi bir şeyle
oynayabilir veya yerini değiştirebiliriz.
Görüşmeye vaktinde gelmişsek, 5-10 dakikadan
fazla beklemeyebilir ve zamanımızın olmadığını zira
randevuya vaktinde geldiğimizi belirtip buna karşı çı-
kabiliriz.

UYUM
Bu açı; uyum içindeyiz mesajı verir. Daha çok po-
litikacıların basın açıklaması yaptıklarında kullanmayı
tercih ettikleri bir oturma biçimidir.

Perde arkasında neler konuşuldu, hangi anlaşma-


lara varıldı bilinmez ama objektiflerin karşısına geçince
bu şekilde oturup, yüzlerinde de bir tebessümle “uyum
içerisindeyiz, bakın çok iyi anlaşıyoruz” mesajını verir-
ler. Bir toplantıda liderin yan tarafında oturmak, uyum
hissettireceği için iyi bir yer seçimi olabilir.

141
Mehmet Emin Yeşil

MUHALEFET
İki tarafın da göğüs açıları birbirini gösterir ve olu-
şan duygu çoğunlukla olumsuzdur. Tarafların muhale-
fet duyguları ön plandadır. Özellikle hemcinslerin bu
oturma açısında muhalefet duygularının arttığını söy-
lemek mümkün.

Bir problem çözme durumunda “aldım karşıma


konuştum” dediğimiz zamanlarda bu şekilde oturma-
yı daha çok tercih ederiz. Ancak çözüme ulaşmak biraz
zordur çünkü birbirimizle zıtlaşmaktan dolayı bir sa-
vunma söz konusu olduğundan, bu oturma biçiminde
karşımızdaki insanı suçlamaya daha çok eğilim gösteri-
riz. Özellikle toplantılarda liderin veya stratejik öneme
sahip kişilerin karşısında oturmaktan kaçınmak fayda-
mıza olabilir.

AYNI NOKTADA BULUŞMA


Burada iki tarafın da baktığı yön aynıdır ve aynı
noktada buluşmaya çalışırlar. İki tarafta da gelişen duy-
gu proaktiftir. Yani çözüm odaklı düşünürler ve “ben
bu soruna nasıl katkı sunarım” yaklaşımı içindedirler.

142
Gizli Güç Beden Dili

Psikolog, Psikolojik Danışman ve Yaşam Koçları-


nın seanslarda tercih ettikleri bir oturma biçimidir. An-
laşmak, uzlaşmak ve hemfikir olmak açısından önem-
li olan bu oturuş biçiminde sorun çözmek istediğimiz
eşimiz, dostumuz, çocuğumuz veya çalışanımızla bu
şekilde oturarak, kişilerin kendilerini savunmak yerine
çözüm üretmelerine liderlik edebiliriz.

ÖZGÜRLÜK
Bu oturma biçiminde; kişilerin vücut açıları boşlu-
ğu gösterir. Karşılarında herhangi bir engel olmadığı
için fikirlerini, iddialarını, hayallerini rahatlıkla anla-
tabilirler. Çocuğumuzla bu şekilde oturup, gelecek ha-
yallerini anlatırken rahat davranmasını sağlayabiliriz.
Çalışanımız veya astlarımızla da aynı oturma biçimiyle,
kurumumuz için projelerini veya fikirlerini anlatmala-
rını sağlayabiliriz.

143
YENİ EVLİ ÇİFT

Hayatlarının ikinci baharını yaşayan orta yaşlı çift


evleneli iki yıl olmuştu. Oldukça mutluydular ve her
şey gayet güzel gidiyordu. Mutluluklarını geçmiş evli-
lik tecrübelerine bağlayan erkeğin arkadaşlarından biri,
kahvede sohbet ederken adama sorar;
“Birader! Sen evleneli neredeyse iki yıl oldu. Maşal-
lah çıtınız çıkmıyor, siz hiç kavga etmez misiniz?”
“Hayır” diye cevap verir yeni evli adam ve devam
eder.
“Akşam işten eve döndüğümde kapıyı açan hanıma
şöyle bir bakarım; eğer eşarbını yan bağlamışsa anlarım
ki, günü iyi geçmemiş ve keyfi yerinde değil. Hiç ek-
mek, yemek sormadan usulca mutfağa süzülür, birkaç
lokma atıştırıp yatağıma kıvrılırım. Olur ya bazen de
benim asabım bozulur. O zaman eve geldiğimde şap-
kamın yönünü her zamankinin tersine çeviririm. O da
bunu görür, sinirli olduğumu anlar ve hiç sesini çıkar-

144
Gizli Güç Beden Dili

maz. Hemen yemeğimi hazırlar. Çayımı, kahvemi önü-


me koyar. Etrafımda pervane gibi döner. Bu yüzden biz
hiç kavga etmeyiz.”
Dinleyenlerden biri sorar;
“Peki hemşerim, diyelim ki yenge kapıyı açtı, bak-
tın ki eşarbını yan bağlamış, sende şapkanı ters çevir-
mişsin. İkiniz de sinirlisiniz, o zaman ne olacak?”
Kahvede bu sohbete şahit olan adamın diğer arka-
daşları lafa atılır; “Hah! Al işte, şimdi ne olacak?”
Adam gülümsemiş;
“Bundan kolay ne var, şapkamın yönünü bir fiskey-
le değiştiriveririm”.

145
FLÖRT VE İLİŞKİLER

Kadın kendi başına ne gül goncasıdır, ne de diken.


Koklamasını bilirsen gül, tutmasını bilmezsen diken
olur.
Refik Halid Karay

Kadın ve erkek ilişkilerinde beden dilinin önemi ol-


dukça fazladır. Flört döneminde özellikle kadınlar, söz-
lü iletişim yerine sözsüz iletişimi daha çok tercih eder-
ler. Sözlü iletişimi tercih eden ve etmesi gereken taraf
çoğunlukla erkeklerdir. Çünkü bir erkek duygularını
açıp “hayır” cevabını alırsa bu durum onun için nor-
maldir ve bir süre sonra başka bir kadına duygularını
rahatlıkla açabilir.
Ancak kadınlar için bu durum o kadar da kolay
değildir. Çünkü bir kadının hoşlandığı bir erkeğe duy-
gularını açması ve “hayır” cevabını alması onun için
dünyanın sonu gibi bir şeydir. Bu nedenle kadınlar,
reddedilmeye pek alışkın varlıklar değildir. Çıkma tek-
lifinde bulunan, duygularını açan hatta evlilik teklifi

146
Gizli Güç Beden Dili

yapan kadınlar da vardır ama bu sayı onda bir kadar


azdır. Zaten sohbet konusu olduğunda bile birçok insan
şaşkınlığını gizleyemez.
Flört aşamasında kadınlar, beden dilini daha faz-
la kullandıkları için onların verdiği ipuçları erkeklere
oranla daha çoktur. Üstelik beden dilini okumada da
erkeklere göre çok daha iyiler. Biz erkekler bu konu-
da pekiyi sayılmayız. Bunun nedeni de kadınların ve
erkeklerin kullandığı beyin alanlarının farklı olmasın-
dan kaynaklı kadınların süreç odaklı, erkeklerin sonuç
odaklı düşünmeleridir.
Diyelim ki bir araba almayı düşünüyorsunuz ve
internette tam da aradığınız özelliklere sahip güzel bir
araba buldunuz. Bu haberi verdiğiniz kişi bir erkekse
muhtemelen şunları soracaktır;
— Markası ne? Kilometresi kaç binde? Motoru na-
sıl? Kaportasında değişen parça var mı? Piyasası var
mı? Satmak istediğinde kolay satılır mı? (Daha binme-
den satıp – satamayacağımızı düşünürüz)
Eğer bu haberi bir kadına veriyorsanız, muhteme-
len sorular şöyle olacaktır;
— Rengi ne? Hızlı gidiyor mu? Şekli nasıl? İçi temiz
mi? Küçük mü büyük mü? (Malum, park etmek sorun
olabilir)
Çoğunlukla erkekler, eril dediğimiz sol beyin lobu-
nu daha etkin kullanırlar. Yani rakamsal işlemler ve ne-
denlerle daha çok ilgilendikleri için mantık – sebep iliş-

147
Mehmet Emin Yeşil

kisini daha çok önemserler. Bir amaca hizmet etmeyen


herhangi bir konuşmayı gereksiz ve zaman israfı olarak
görürler.
Günlük konuştukları kelime sayısı ortalama 5–6 bin
civarındadır ve bunun çoğunu mesai saatlerinde tüket-
miş olurlar. Eve geldiklerinde cepte kelime kalmadığı
için belli diyalogları kullandıkları sık görülür. (Benden
iyi bir belgesel yorumcusu olabilirmiş şu anda bunu
fark ettim)
Bu erkek cinsinin yaygın olarak kullandıkları temel
üç adet cümle kalıpları var;
1- Yemek hazır mı?
2- Kumanda nerede?
3- Ben yatıyorum!
Bu cümlelerin aralarında genellikle boşluk doldur-
maca oynamayı severler; Hı hı, öyle mi, bak sen, anla-
dım…
Sakın sizi dinlediklerini düşünmeyin zira gözleri
sizden başka her yerdedir. En son ne anlattım? Diye so-
run; adeta felsefi bir konuşmaya hazırlanır gibi, gözle-
rini kısıp kaşlarını kaldırıp, iletişimi o anda keşfetmiş
masum bir çocuğun ifadesiyle yüzünüze öylece baka-
kalacaklardır.
Bir insan kendi cinsine bu zulmü yapar mı diyen
Beyler! Kusura bakmayın ama maalesef yapıyoruz
bunları. Bu arada Sevgili Eşim Sana Sesleniyorum; Ben
bunların hiç birini yapmıyorum biliyorsun. Ayrıca sana

148
Gizli Güç Beden Dili

hitap ederken bile her kelimeye büyük harfle başlama-


mın da tüy dikmeyle alakası yok, sana ne kadar değer
verdiğimi biliyorsun!
Şimdi gelelim varlığımızın kutsal sebebi olan Ha-
nımlara… (Sevgili okur lütfen iç sesini sustur!)
Kadınlar, genelde dişil dediğimiz sağ beyin lobunu
daha etkin kullanırlar. Yani duygusal dünyamızı yöne-
ten sağ beyin yarımküremiz daha çok renkler, hayaller
ve anlamlarla ilgilenmektedir.
Konuşmayı çok seven bu güzide varlıkların! Gün-
lük ortalama konuştuğu kelime sayısı ise 35–40 bin ci-
varındadır.
Bu nedenle erkekler ifade etmek istedikleri şeyleri
minimum kelimeyle, kestirmeden giderek anlatıp ko-
nuşmayı sonlandırmak isterken…
Kadınlar için dinlenilmek ve anlaşılmak bir terapi
gibi gelmektedir ve bir olayı anlatırken daha çok detay,
zengin kelime sayısı ve konunun en ince ayrıntılarına
kadar anlatma ihtiyacı duyarlar.
Kadın, kendisi gelip sorana kadar problemine çö-
züm aramaz ve bazen problemini anlatıp sadece erke-
ğin empati kurmasını, onu anlamasını ve yaşadığı şey
için anlayış ve takdir etmesini beklerken erkek, sonuç
odaklı düşündüğü için problemi çözmeye çalışır ve bu
davranışlar da iletişim çatışmalarına yol açar.
Şu anda annemle babam geldi gözlerimin önüne.
Kelime hazinesinin maksimum 1000 olduğunu düşün-

149
Mehmet Emin Yeşil

düğüm babamla gayet iyi anlaşan annemin sırrını keş-


fetmeye çalışırken, Canım Annemin sabahtan akşama
kadar evi toplarken “kaç defa dedim şunlara çorapla-
rınızı buraya atmayın, bak hala uyuyor okula geç kala-
cak, akşama ne yapsam, ay romatizmalarım gene azdı”
gibi cümlelerle kendi kendine konuştuğunu fark ettim.
Kadın bir erkekten hoşlandığı zaman sürecin doğal
gelişmesini ve sanki bir film sahnesindeymiş gibi tatlı
tesadüflerin oluşmasını beklerken, erkek; “ben bu kızı
nasıl tavlarım” düşüncesiyle yaklaştığı için birçok ipu-
cunu kaçırmış olabiliyor. Hala hoşlandığı bir kızı gö-
rünce sıtmaya yakalanmış gibi titreyen ve elinde bir de-
met çiçekle karşısına geçip “senden çok hoşlanıyorum
benimle çıkar mısın” diyen çok gencimiz var. Üzülerek
söylemeliyim ki bunlar Yeşilçam filmlerinde kaldı. Hat-
ta filmlerdeki bile bir kurgu ve gerçek hayatta hiçbir ka-
dın henüz tanıştığı birinden çiçek beklemez.
O halde kadınlar ne ister? Psikolojinin babası olarak
kabul edilen Sigmund Freud bile; “Kadın psikolojisini
otuz yıldır incelememe rağmen büyük soruya cevap
bulamadım. Gerçekten kadınlar ne istiyor?” diyorsa,
elbette bu büyük sorunun cevabını benden beklemeyin
ama nasıl erkeklerden hoşlandıkları konusunda bir fik-
rim var;
Kadınlar, kendilerine güvenen ve kendi dünya-
larında yaşayan doğal erkeklerden hoşlanırlar. Bu ne-
denle erkeği bazı testlerden geçirirler. Eğer onların her
istediğini yapan, zırt pırt arayan, prenses gibi davranan,
iki günde sensiz yaşayamam tiriplerine girip arabeske
bağlayan biriyseniz maalesef kaybettiniz demektir.

150
Gizli Güç Beden Dili

Bunun iki nedeni var; birincisi, bu güzel kadına di-


ğer bütün erkekler gibi davrandığınız için sıradanlaş-
tınız. İkincisi; henüz tanıdığınız bir kadını hayatınızın
merkezine koydunuz.
Tanışma anındaki en önemli kriter özgüven. Bunu
da siz hiçbir şey söylemeden birkaç saniye içinde anlı-
yorlar, nasıl mı? Gözlerinizden…
Kadınların kalbine giden yol gözbebeğinden geçer.
Eğer göz teması kurabiliyorsanız ve bu esnada gerilme-
yip yüzünüze de rahat bir ifade koyup, hafif tebessüm
edebiliyorsanız tamam demektir. Gözlerinizi kaçırdığı-
nızda, ya onunla göz teması kuramayacak kadar kendi-
nize güvenmediğinizi sanacak ya da onu reddettiğinizi
düşünecektir. Çünkü kadın erkek ilişkilerinde göz te-
ması; seninle iletişim kurmak istiyorum mesajını verir-
ken, bakışları kaçırmak reddetmek olarak yorumlanır.
Özgüveni yansıtan bir diğer şey de duruştur. Bunu
sağlamanın yolu da dik durmak ve açık bir iletişim kur-
maktan geçiyor. Eğer bir tarafa yaslanıyor, ellerinizi
saklıyor, bir şeylerin arkasına gizleniyor veya eğri büğ-
rü duruyorsanız yine olmadı demektir.
Eskiden beden dili mi vardı diyebilirsiniz. Beden
dili her zaman vardı, bu konuda iyi olanlar işe yarayan
şeyleri sır gibi sakladılar. İyi olmadığı halde insan ilişki-
leri iyi olanlar ise birçok şeyi bilinçsiz yapıyorlardı.
Doğallık, özgüvenden sonra gelen ikinci önemli kri-
terdir. “Bu kız bu adamın nesinden hoşlanıyor acaba”
deyip, hayrete düştüğünüz ve birbirine yakıştıramadı-

151
Mehmet Emin Yeşil

ğınız çiftleri gördüğünüzde aklınıza gelen bu sorunun


iki tane cevabı olabilir;
1- Çocuk zengindir ve kızı parasının gücüyle yanın-
da tutmaktadır.
2- Çocuk doğal ve samimidir. Olduğu gibidir ve
kendi hayatının gerçekliğinde yaşamaktadır.
Peki, karşı cins bizden hoşlanıyorsa bunu beden
dilinden nasıl anlayabiliriz? İşte büyük sorunun ilginç
cevapları…

FLÖRT İPUÇLARI
İnsanlar karşı cinsin beklentilerini kendilerinden
sorup öğrenemediği için, kendilerince bir yorum getirip
ona göre ilk adımı atmış veya atamamışlardır. Birçok
insan sevdiği veya hoşlandığı birine önyargılarından,
yanlış düşüncelerinden ya da nasıl yaklaşacağını bile-
mediğinden dolayı açılamaz.
Bu nedenle beden dili duygusal ilişkilerin can da-
marıdır diyebiliriz. Bir hoşlanma durumunda bu konu-
da yetersizseniz, belki de hayatınızın aşkı gözlerinizin
önünde, ellerinizin arasından kayıp gidecektir. Ancak
karşı cinsin vereceği mesajları yakalayabilirseniz hala
bir şansınız var demektir.
Peki, nedir bu mesajlar?

152
Gizli Güç Beden Dili

ORTAK İPUÇLARI
Öncelikle iki cinsin de bir hoşlanma anında verdik-
leri flört işaretlerine bakalım;
Kadınlar da, erkekler de bir hoşlanma anında vücut
duruşlarını, üst başlarını düzeltmeye ve daha dik dur-
maya başlar.
İki taraf ta; “bu arkadaşın bir kapatma tuşu var
mı? Çok zekisin annene söyle de senden bir tane daha
doğursun, boşuna uğraşma bu esprilerle beni güldüre-
mezsin” gibi cümlelerle birbirlerine tatlı tatlı sataşma-
ya, iğnelemeye ve dalga geçmeye başlar. Bu hareketi
daha çok erkekler yapsa da, zaman zaman kadınlar da
yaparlar.
Bakışlardan da hatırlayacağınız gibi, göz bebekleri
kat kat büyür ve parlaklaşır.
Bir fırsatını bulup dokunmaya çalışırlar ve bunu
dokunuşlarına alıştırmak, samimiyeti arttırmak ve gü-
ven vermek için yaparlar. Yanından geçerken müsaa-
de istemek bahanesiyle birbirlerinin koluna, omuzuna
dokunurlar. Çak bir beşlik! Deyip birbirlerinin ellerine
dokunurlar ve baskın olan taraf, parmaklarını diğerinin
parmaklarına geçirir. Bu arada erkeklerin, el falına bak-
ma konusunda neden uzman oldukları da artık anlaşıl-
mış oldu!
Tenleri kızarır, özellikle hanımların dudakları ve
yanakları pembeleşirken, erkeklerin kulak ve boyun
bölgelerinde kızarmalar olur, elleri ve seslerinde hafif
titremeler olur.

153
Mehmet Emin Yeşil

ERKEKLER;
Erkekler, hoşlandıkları bir kadını gördüklerinde
beden dillerinden bunu kolaylıkla anlarsınız. Özel bir
şirketin çalışanlarına seminer verdiğim bir gün, insan-
ların salonu doldurmasını beklerken içeriye güzel bir
kadın girdi. Benim sol tarafımda oturan bir delikanlı,
kadın içeriye girdiği andan itibaren ağzı açık bir şekil-
de, hedefine kilitlenmiş keskin nişancı gibi, bakışlarıyla
kadını aldı ve bir saniyeyi bile kaçırmadan yerine oturt-
tu. Sonra “görev tamamdır” der gibi sahneye doğru dö-
nüp koltuğuna kuruldu.
Şimdi birçok hemcinsimde ve bu arkadaşın beden
dilinde yakaladığım bazı ipuçlarını sizinle paylaşıyo-
rum. Buyurun;
Bir kadından etkilenen erkek, kocaman bir ok şek-
linde genital bölgesini işaret eden kravatını düzeltmeye
başlar. Gömleğinin yakasını düzeltir. Saçlarını düzeltir
ya da bir şekilde saçlarına dokunur. Saçları yoksa kaşla-
rını düzeltme ihtiyacı duyar.
Yüzüne sıklıkla dokunur, burun ve çene bölgelerine
daha çok dokunur. Özellikle bıyık ucu tarafı olan sağ
dudak kenarına daha çok dokunur. (Osmanlı usulü bı-
yık burma hareketini hatırlayın)
Vücut açısı size dönük olur. Başka herhangi bir yere
bakıyor olsa bile göğüs kafesi ve omuzları sizin olduğu-
nuz istikamete dönüktür.
Konuşurken veya birlikte yürürken kadına doğru

154
Gizli Güç Beden Dili

eğilir. Muhtaçlık hissi veren bu davranış, kadınlar tara-


fından itici bulunur.
İlgi alanlarınıza merak duyar, genelde kaç gibi
uyursun tadında şahsi sorular sorar. (Muhtemelen gece
“uyudun mu?” diye mesaj atacaktır.)
Hoşlandıkları bir kadını gördüklerinde ağızları ha-
fif açılır. (Kadınlar bu harekete, “beni görünce ağzı açık
kaldı” der).
Olur olmadık yerlerde hoşlandığı kadının karşısına
çıkar.
Ayaktaysa havalı pozlar verir. Elleri ceplerindey-
ken başparmakları genital bölgesini gösterir.
Uzun göz temasları kurar, eğer kurmakta zorlanı-
yorsa, kaçamak bakışlar atar.
Bazen avını gözüne kestiren bir avcı gibi sert bakar.
Bu davranışı daha çok kadınların sert bakışlı erkekler-
den hoşlandığını düşünen Yeşilçam kuşağının yaptığını
düşünüyorum. Muhtemelen Kemal Sunal’ın Dokunma-
yın Şaban’ıma isimli filminde geçen “10 Adımda Kız
Tavlama Sanatı” adlı kitaptan kopya çekiyorlardır ama
kitabın sonundaki şu mesajı kaçırmış olabilirler; “Sayın
öğrenci on derste sana öğrettiklerimiz hep hava cıvaydı.
Seven erkek yürekli erkektir. O kızı gerçekten seviyor-
san uğrunda canını vereceksin icabında”
KADINLAR;
Kadınlarda bakışlar, ilgiyi en çok belli eden şey-
lerdir. Bunu erkekler gibi sert değil, daha romantik ve

155
Mehmet Emin Yeşil

şefkatle yaparlar. Uzun süreli bakışlar, kadınlar için


muhtaçlık hissini uyandırdığından, erkeğe o şekilde
görünmek istemedikleri için bundan kaçınırlar ve daha
çok kaçamak bakışlar atarlar. Bazen omuz üzerinden
yaptıkları bu bakışlarını hafif gülümseyerek yaparlar.
Saçlarına dokunurlar, omuzlarının üzerinden atar-
lar, okşarlar veya parmaklarını saçlarının arasında gez-
dirirler. Saçlarını boyunlarına doğru salarak enselerini
açığa çıkarırlar.
Sizinle birlikte gülerler. Rahat bir yüz ifadesiyle,
tüm dişlerini gösteren büyük bir gülümseme görürsü-
nüz. Hoşlandıkları erkekle konuşurken sık sık gülerler
ve göz teması ile birlikte gülüşlerine abartılı bir şekilde
birkaç saniyeliğine kaldırdıkları kaşları eşlik eder.
Normalden fazla göz kırpmaya başlar, bu da sizden
etkilendiğinin ve heyecanlandığının bir işaretidir.
Bazen tek dudaklarını, bazen de iki dudaklarını bir-
den ıslatırlar. Bu ıslatma dudak ya da dişlerini yalama
hareketi gibi de olabilir.
Bacakları açık otururlar, birbirlerine sürerler, bacak
bacak üstüne attıklarında üstteki bacak size doğru ile-
ri geri sallanır ve üstteki bacak size yöneliktir, ayakucu
sizi gösterir. Topuklu ayakkabı giymişse oyun oynar
gibi ayağını çıkarıp giyer.
Bileğini büker, sigara içerken bilek içini gösterir ve
dumanını size doğru üfler.
Bileklerini ovar, çenesini ovar ya da yanağına doku-

156
Gizli Güç Beden Dili

nur. Bu sizi düşündüğünün veya bir şekilde sizi hayal


ettiğinin işareti olabilir.
Masanın üzerindeki bir şeyle oyun oynar. Üzerin-
deki takılarla oynar. Bu hareketi okşama ve çekme şek-
linde yapar.
İçgüdüsel olarak cephesini erkeğe döner ve araya
el kol engeli koymaz, rahat ve dik oturur. Kalabalık bir
ortamda sadece sizinle konuşur ve tüm ilgisi size yö-
neliktir. Lisedeki gibi, yanındaki arkadaşının kulağına
eğilerek bir şeyler söyler. Sizin olduğunuz bölgelerde
olur. Size yanlışlıkla çarpar. Yerinizi değiştirseniz bile,
belli bir zaman sonra yine yanınızda belirir.

157
“Bir insanın yüzünde taşıdığı
ifade, sırtında taşıdığı elbiseden
mühimdir”
Dale Carnegie
GÜLÜMSEME

Gülümsemenin sağlığımıza faydalarını tıp dünyası


her fırsatta dile getiriyor. Gülümsemek, etkili bir ileti-
şimde olmazsa olmaz diyebileceğimiz kadar önemlidir.
Ancak maalesef toplum olarak çok az gülen insanlar
olduğumuz için bu sık karşılaştığımız bir durum olma-
makla birlikte, gülümsemeye de gülümseyen insanlara
da bakış açımız pek olumlu değil.
Biz ciddiyeti somurtmak olarak algıladığımız için,
haliyle gülümsemeyi de hafiflik diye kodluyoruz. An-
cak gülümsediğimizde karşı tarafa o kadar çok pozitif
mesaj veririz ki, bunun vereceği zenginliğin farkına
varsak, iletişimin de ötesine geçip insanların kalbine
dokunmaya başlarız.
Gülümsediğimizde karşımızdaki insana “rahat ol,
benimle iletişime geçebilirsin, benden sana zarar gel-
mez” gibi birçok olumlu mesaj veririz. Önce biz rahat-

159
Mehmet Emin Yeşil

larız çünkü gülmek pozitif duyguları harekete geçirir


ve beyinde serotonin denilen mutluluk hormonlarını
salgıladığı için olumlu bir ruh haline gireriz.
Mutluluk bulaşıcıdır, çünkü gülmek iki beyin ara-
sında en hızlı gelişen tepkidir. Siz gülümsediğinizde
karşınızdaki de gülümsemeye başlar. Kendini şartlan-
dırsa ve gülmemek için zorlasa bile beyninde salgılanan
serotonin hormonlarının etkisinde kalacak ve yüzünde
mutlu bir ifade olmasa bile nötr bir ifade oluşacaktır.
Gülmekle ilgili söylenmiş o kadar çok söz var ki, bazıla-
rını paylaşmak istiyorum;
Gülümsemek sadakadır (Hz. Muhammed As.)
İnsanlar için en güzel hediye, hiçbir masrafa ihtiyaç
göstermeyen tatlı bir gülümsemedir (Hz.Süleyman As.)
Tebessüm her kapıyı açan sihirli bir anahtardır.
(Sufi)
Herkesin sizi sevmesini istiyorsanız, gülümseyin.
(Dale Carnegie)
Gülmek bir güneştir, insanın yüzünden hüzün ve
keder kışını defeder. (Victor Hugo)
Gülmek, fırtınalı gökte doğan bir gökkuşağına ben-
zer. (Anastasius Grün)
Güzel bir gülüş, karanlık bir eve giren güneş ışığına
benzer. (Tolstoy)
Kim ki tüm ruhu ile gülerse, onun vicdanında hiç
bir leke yoktur. (Chr. Oeser)

160
Gizli Güç Beden Dili

Güzellik bir kudrettir, tebessüm ise onun kılıcıdır.


(Charles Reade)
Gülme, yan etkisi olmayan yatıştırıcı bir ilaçtır. (Ar-
nold Glashow)
Gülmesini bilen insanlar; dünya meselelerine sağ-
duyu, sakin kafa, sağlam düşünce ve kültürlü bir gözle
bakabilmelerine imkân veren, sihirli anahtarı ellerine
geçirmiş olurlar. (Lin Yutang)
Gülmek, iki insan arasındaki en yakın mesafedir.
(Victor Hugo)
Mutlu olduğumuz için gülmeyiz, güldüğümüz için
mutluyuzdur. (William James)
Doğal bir gülümsemeyi sahtesinden ayırmak müm-
kün; doğal bir gülümsemede gözlerin içi ışıldarken göz
çevreleri kırışır, göz kapakları ve kaşlar arasında kat-
lanmalar olur, kaşların son kısmı aşağı doğru iner ve
yanaklar yukarı doğru çekilir.
Mekanik dediğimiz sahte bir gülümsemede ise; göz
çevreleri kırışmazken, yanaklar yanlara doğru çekilir,
dudak kasları daha çok çalışır, kaşlar hareketsizdir ve
ortaya soğuk bir tebessüm çıkar. Kahkahanın sahtesi
çok zordur, çünkü diyafram kaslarımız harekete geçtiği
için karın bölgesine doğru bir baskı oluşur ve göbeği-
miz oynar. Kahkahanın sahtesinde karın bölgesi hare-
ket etmez ve ses daha çok gırtlak bölgesinde oluşur.

161
Mehmet Emin Yeşil

Doğal gülümseme

Sahte gülümseme

162
Gizli Güç Beden Dili

İş hayatında müşterilerin beklediği en temel şeydir


gülümsemek. Bir Çin atasözü der ki “Gülmeyi bilmeyen
dükkân açmasın” keşke bunu hem iş, hem de sosyal ha-
yatımızda başarabilsek. Ancak biz buna o kadar hasretiz
ki, gülmüyorsan bari somurtma diyecek duruma geli-
yoruz. Hatta çalışanlar bize iyi davransın diye gülüm-
semek zorunda kalıyoruz. O bildiğimiz müşteri mem-
nuniyeti artık çalışan memnuniyeti olmuş durumda.
Alışveriş yapıyoruz, sana para kazandırıyoruz, mutlu
olman gerekiyor, hadi gül daha ne istiyorsun dememek
için kendimi zor tuttuğum anlar çok olmuştur. Karşım-
da adeta; ne istiyorsan çabuk söyle, almayacaksan beni
uğraştırma ifadesiyle duran, faceye bakmayalı 9 dakika
oldu tedirginliğini hissettiren, eli işte gözü bilgisayarda
olan işgüzar çalışanlar! Size hatırlatmak isterim ki müş-
teri velinimettir. Memurlara söylenen “maaşınızı biz
ödüyoruz” klişesi sizin içinde geçerli. Biz zaten duygu-
sal bir milletiz. İki gülümseme, bir çaya hemen tav olu-
yoruz, daha fazlasını isteyen yok.
“Ama ben gülmeyi beceremiyorum, hem neden
gülecekmişim ki bana ne” diyen insanlara şunu soru-
yorum; iki gün işler kesat gittiğinde, ay sonunda kiran
çıkmadığında, ödemelerin aksamaya başladığında, ya
da işe yeni başladığında insanlara tavrın nasıl oluyor?
Canın istediğinde oluyor değil mi?
Geçtiğimiz günlerde evlilik yıldönümü hediyesi
olarak eşime cep telefonu almak istedim. Tabi dokuzun-
cu yıl dönümüne girmişiz artık bu tarz şeyleri yaparken
de beklenmedik sürprizler, yerini şöyle diyaloglara bı-
rakıyor;

163
Mehmet Emin Yeşil

“Hanım biliyorsun, Cuma günü evlilik yıldönümü-


müz. Farkındayım telefonun eskidi sana şöyle güzel bir
telefon alayım diyorum. Senin istediğin bir model var
mı, yoksa gidip birlikte mi seçelim?”
Evet, baya ciddi ciddi oturup alacağım hediyeyi ko-
nuştum. Amacım sonrasında çıkacak işlerin önüne geç-
mek. “Bunun değiştirme garantisi var mı, başka hangi
renkleri vardı, filan model için de iyi diyorlar gibi du-
rumları yaşamak istemiyorum yani.”
Bildiğiniz bütün elektronik ürün satan mağazaları,
markalaşmış firmaları dolaştık. Bırakın insanların gü-
lümsemesini yüzümüze bile bakmıyorlar. Karşıların-
da 4 yaşında bir çocukla gelmiş, biraz ilgi gördüğünde
tamam diyecek, duygusal karar vermeye hazır, klasik
hatta kelepir bir aile var. Tek istediğimiz şey biraz ilgi-
lenmeleri ve ikna olmamızı sağlamaları hepsi bu. “Bu
telefonun özelliği ne” diyorum, adam ambalajıyla bir-
likte önümüze koyup anlatıyor, kutusundan çıkarmaya
bile tenezzül etmiyor yani, o derece. Sırf bu sebeple in-
ternet üzerinden alışveriş yaptık ve eminim bizim gibi
düşünüp online alışveriş yapan çok fazla insan var.
İlgi, insana değerli hissettiren en güzel ve masraf-
sız bir yoldur. Büyük çabalar gerektirmez hatta gülüm-
seme yolunu seçersek hiç çaba gerektirmez. Bu sadece
alışveriş için geçerli bir şey değil. İnsanlara değerli his-
settirmeyi gerçekten istemeliyiz. Gülümseme dâhil bu
kitaptaki diğer bütün bilgileri teknik olarak kullanırsak
emin olun insanlar bunu sezecektir. Teknikten öteye
geçip, içselleştirmemiz ve gerçekten benimsememiz ge-

164
Gizli Güç Beden Dili

rekir. Her şeyden öte dürüst olmamız gerekir. Tamam,


her doğruyu her yerde söylemeyebiliriz ama olmayan
bir şeyi var gibi göstermek yıkıcı bir davranıştır ve bu
davranışın adı YALANDIR!

165
YALAN

“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”


(Kuran-ı Kerim / Hud-112)

Yalan söylemek şüphesiz kötü bir davranıştır. An-


cak herkes zaman zaman yalana başvurmak zorunda
kalmıştır. Öyle ki, dilimize yerleşmiş olan “doğruyu
söylemek gerekirse” gibi bir cümle, günlük hayatta ne
kadar çok yalan söylendiğini de göstermektedir.
İnsanoğlu her zaman yalanı yakalamak istemiştir.
Bir dönem ABD’de sorgu aracı olarak yalan makinesi
(Polygraph) bile üretildi. Polis, yalan makinesini sor-
gulama sırasında zanlıya bağlayarak yalan söyleyip
söylemediğini aletin, kan basıncı ve nabız atışlarındaki
yükselmelerden kaynaklanan adrenalin etkilerine göre
saptıyordu ve sonuçlar adli delil olarak kullanılıyordu.
Hatta FBI ve CIA gibi önemli devlet görevlerine alınma-
ya aday olan memurlara bile bu aletle bazı testler uygu-
lanıyordu.

166
Gizli Güç Beden Dili

Teste başlamadan önce kişilere; önce birkaç basit


soru sorarak gelen sinyaller kontrol ediliyor, daha sonra
gerçek sorulara geçerek sinyallerin kayıtları alınıyordu.
“Polygraph” denilen bu cihaz ile sanığa bağlanan
sensörlerden gelen çeşitli sinyaller, sanığın nefes alış
hızı, kan basıncı, nabzı ve terleme miktarının sonuçları
kâğıt üzerine grafik şeklinde kaydediliyordu ve bunlar,
uzman kişiler tarafından incelenerek rapor haline geti-
riliyordu.
Ancak tarafsız uzmanlar, yaptıkları bazı inceleme-
lerden sonra aletin verdiği sonuçların doğruluk oranını
%50 ye %50 olarak açıkladılar. Bu açıklamanın sebebini
ise “adrenalin seviyesinin sadece yalan değil, heyecan
ve korku gibi duygu durumlarında da yükselebilmesi-
ne” bağladıkları için, makine varlığını daha fazla sür-
düremedi.
Birinin yalan söyleyip söylemediğini anlamak için,
tıpkı yukarıdaki testte de olduğu gibi önce basit soru-
lar sorarak verilen tepkilerin gözlemlenmesi, doğru
sonuçları almak açısından son derece önemlidir. Göz-
lem gücünüzün iyi olması gerektiği bir gerçektir. Bu
kabiliyetinizi geliştirmek için insanların davranışlarını
gözlemlemek, vardığınız sonuçları bazı sorular sorarak
teyit etmeniz, size artı kazandıracaktır.
Gözlem yeteneğinizi arttırmanın bir yolu da, bir te-
levizyon programını belli aralıklarla sessiz – sesli izle-
mek… Sessiz izlediğiniz jest ve mimikleri yorumlayıp,
yürüttüğünüz tahminlerin doğruluğunu anlamak iste-

167
Mehmet Emin Yeşil

diğinizde, televizyonun sesini açarak kalınan yerden


devam edilen konuyla ne kadar bağ kurabilir ve ne ka-
dar anlam bütünlüğü yakalayabilirseniz o ölçüde ilerle-
me sağlayabilirsiniz.
Beden dili konusundaki bilgi ve becerilerinizi ge-
liştirme çabalarınızı, özellikle bu işe belli zamanlar
ayırarak kontrollü bir şekilde yapmanızı öneririm. Ben
şahsen önemli bir görüşme, bir seminer veya toplantı
halinde değilsem asla bu becerilerimi kullanmıyorum.
Karşıma çıkan durumların farkına varıyorum ancak
beni etkilemesine izin vermiyorum. Çünkü her an in-
sanlarla iletişim halindeyiz. Alışveriş yapıyoruz, adres
soruyoruz, hastaneye gidiyoruz vs. bu anların hepsinde
karşılaştığım şeyler için “hayatın gerçekleri” deyip ge-
çiyorum.
Sürekli gözlem yapmak, insanların her hal ve ha-
reketini yorumlamak gibi bir çaba gereksiz ve yorucu
olacaktır. Zaten insanlara güvenme noktasında birçok
endişeler yaşıyoruz, bunu paranoyaya bağlamak hayatı
iyice yaşanmaz hale getirecektir.
Bedenimiz, konuştuklarımızdan çok daha fazlasını
söyleyebilir. Bunların farkında olmak, bizi iletişimde
daha iyi yapar. Ancak her zaman insanların hareketle-
rini yorumlamaya çalışmak, her davranıştan bir anlam
çıkartmak, hem de bunları insanlarla paylaşmak, ileti-
şimin kalitesini bozabileceği gibi ilişkilerimize de zarar
verecektir. Çünkü kimse zihninin okunmasından hoş-
lanmaz. Eğer sözsüz mesajlardan bir anlam çıkartılıyor-
sa, bunu karşımızdaki ile paylaşmadan kendi davranış-
larımızı düzeltmeliyiz.

168
Gizli Güç Beden Dili

Beden dilinde yalanı ele veren bazı ipuçlarına geç-


meden önce herkesin doğru bildiği bir genellemeden
bahsetmekte fayda var.
Biri Yalan Söylüyorsa Gözlerini Kaçırır; bu bir
genellemedir ve yalanı yakalama konusunda doğru
bir ipucu değildir. Çünkü konuşan biri anlatacaklarını
hatırlamak için hafızasını yoklamak zorundadır ve bu
durumda gözleri hareket edecektir. Hareketsiz gözler,
ezber bir konuşmanın habercisidir ve yalan söyleyen
kişi, bakışlarını sabitleyerek doğru söylediğine inandır-
mak için karşısındakini etkilemeye çalışır. Bu esnada
beklemediği bir soruyu sorduğunuzda göz iletişimini
kesiyorsa, yaptığı konuşmanın ezber olduğuna güçlü
bir kanıt olacaktır.
Yalanla ilgili beden dilindeki en belirgin işaret, söz
ve beden hareketlerinin arasındaki uyumsuzluktur.
Çünkü insan doğruluk fıtratı üzerine yaratılmıştır. Biri
yalan söylediğinde önce bedeni kendisini ele verir. Söy-
lediği şeyi onaylamayan jest ve mimikler en belirgin işa-
retlerdir ve bunlar, söylenen şey ile beden hareketleri
arasında bir çelişkiye, uyumsuzluğa sebep olur.
Örneğin “seni çok seviyorum” diyen biri, başını iki
yana sallıyorsa bedeni “hayır, aslında sevmiyorum” de-
mektedir.
Haksız yere suçlanan biri avuç içlerini göstererek,
şaşkınlık ifadeleri ile birlikte kendini savunduğu gibi,
yalan söyleyen biri de normalden uzun süren şaşkınlık
ifadeleri ile birlikte, ellerini gizleme ihtiyacı duyacaktır.

169
Mehmet Emin Yeşil

Ellerin açık halinden de hatırlayacağınız gibi; avuç içleri


dürüstlük, samimiyet ve şeffaflık mesajlarını verir.
“Ben öyle bir şey söylemedim, haberim yok” diyen
biri yalan söylüyorsa, omuzları yukarı kalkarak veya
başını aşağı doğru eğerek onaylama hareketiyle kendini
yalanlayacaktır.
Mesela, Pinokyonun yalan söylediğinde burnunun
uzamasının bir sebebi var; sinir sisteminin en hassas uç-
ları burunda toplanmıştır ve beynin verdiği uyumsuz
sinyaller, kaşınma ve karıncalanmalarla en çok buruna
yansır. Bu, normal bir kaşımada yaptığımızdan farklı
olarak yumuşak ve nazik hareketlerle buruna dokuna-
rak yapılır. Bu tepki daha çok kadınlarda olmakla bir-
likte, erkeklerde de görüldüğü için, burun yalanla öz-
deşleşmiştir.
Sesin titremesi, ten renginde kızarmalar, gereksiz
gülmeler, konuşma hızının artması ve terlemeler de be-
den dilindeki bazı işaretler olmakla birlikte, insanların
yalan söylediklerinde lafı gereksiz yere uzattıkları gö-
rülür ve normalde bir-iki saniye sürmesi gereken şaş-
kınlık gibi duygu ifadelerini daha fazla uzatmaları söz
konusudur.
Yalan söylendiğinde vücudun verdiği tepkiler ar-
tar. Çünkü kan akışı ve nabız atışlarındaki yükselme-
den dolayı, kişi stres altına girer. Stresli bir insanın en
çok hangi uzuvları hareket eder? Kollar ve bacaklar…
Kollar savunmanın, bacaklar ise saldırmanın veya
kaçmanın işaretlerini verir. Kolları kavuşturmak, arka-

170
Gizli Güç Beden Dili

ya gizlemek, elleri cebe sokmak, elleri bele koymak gibi


hareketler savunma davranışlarıdır ve artık kapalı bir
iletişim başlamıştır.
Bacaklar ise bir saldırı veya kaçış durumlarında da
olduğu gibi kan akışının bacaklara doğru hızlanmasın-
dan dolayı, kişi yerinde duramayacak, sürekli yerini
değiştirmek isteyecek, telefona bakmak, su içmek gibi
bahanelerle kaçmaya çalışarak vakit kazanmaya, belki
bahane üretmeye çalışacaktır. Eğer bu mümkün değilse
bir ayağı veya iki ayağı birden, ritmik ve bazen düzen-
siz bir şekilde sallanıp duracaktır.
Yalanı yakalamada en belirgin işaretleri, başta göz-
bebeklerinin büyümesiyle, gözler vermektedir. Konu-
şurken zihnimizdeki bilgileri hatırlamak veya tasarla-
mak için gözlerimiz hareket etme ihtiyacı hisseder.
Yalan bölümünde gözlerin verdiği ipuçları ile ilgili
aklınızda kalmasını istediğim temel şey; Geçmişte ya-
şadığımız gerçek bir şeyi hatırlamak istediğimizde göz-
lerimiz sola doğru hareket eder. Henüz olmayan ama
gelecekte yapmak istediğimiz bir şeyi, yapmayı planla-
dığımız herhangi bir çalışmayı veya bir projeyi tasar-
ladığımızda ise gözlerimiz sağa doğru hareket eder.
Yalan da bir tasarlamadır. Size yalan söyleyen birinin
konuşması sırasında, anlatacaklarını tasarlamak için
gözleri sağa doğru bakacaktır. Beynin loblarıyla alakalı
olan bu ipucu, sağ elini kullananlar içindir. Sol elini kul-
lananlar için ise durum tam tersidir.
Yalanı yakalama konusunda gözlerle ilgili temel

171
Mehmet Emin Yeşil

bilgi budur. Ancak bunun nedenleri veya teorisi ile il-


gili, biraz daha detay paylaşmakta fayda olacağını dü-
şünüyorum.
Biraz düşünce süreçlerinin nasıl işlediğini inceleyen
ve olumlu-olumsuz düşüncelerin değişimi için yöntem-
ler içeren bir teknikler bütünü olan, Nöro Linguistik
Programlama, kısa adı ile NLP’nin “Göz Erişim yönte-
mi” ile ilgili gözlerimiz ve zihnimiz arasındaki iletişi-
min ipuçlarına bakalım.
Şimdi lütfen aşağıdaki soruları cevaplayın ve bu
esnada gözlerinizin hangi yöne hareket ettiğine dikkat
edin;
İlkokul öğretmeninizin adı neydi?
Çocukken en çok hangi oyunu oynamayı severdi-
niz?
Aldığınız ilk telefonun özellikleri nasıldı? İlk hattı-
nızın numarası kaçtı?
Üniversiteye veya işe başladığınız ilk gününüz na-
sıldı, neler yaptınız?
Bu soruların cevaplarını düşünürken geçmişi ha-
tırlamaya çalıştınız. Eğer sağ elini kullanan biriyseniz,
beynin loblarıyla alakalı olan durumdan dolayı gözleri-
niz daha çok sol taraflarda gezindi. Ayrıca gözlerinizin
hangi yöne baktığının da, hatırlamaya çalıştığınız anıla-
rınızın ne olduğu hakkında bazı ipuçları var. Örneğin;

Görsel Hatırlama: Öğretmeninizin, telefonu-

172
Gizli Güç Beden Dili

nuzun veya kıyafetinizin görüntüsünü hatırlamak iste-


diğinizde gözleriniz daha çok sol üst ve yukarı doğru
bakar.

İşitsel Hatırlama:

Öğretmeninizin bir konuşmasını veya sevdiğiniz


bir şarkının sözlerini hatırlamak istediğinizde gözleri-
niz sol kulak hizanıza doğru bakar.
Dokunsal Hatırlama: Geçmişi hatırlarken yaşadı-
ğınız deneyim ve tecrübelerinizden kaynaklanan üzün-
tü, özlem, nefret veya sevgi gibi bir duygu durumuna
girdiğinizde ise gözleriniz sol aşağı doğru bakacaktır.
(Ağlamak istediğimizde o duyguya girebilmemiz için
gözlerimiz doğal olarak aşağı bakar.)

Şimdi yalanın da bir tasarlama olduğunu hatırlata-


rak, herhangi bir planlama, tasarlama durumunda göz
hareketlerimizi inceleyelim.
Lütfen aşağıdaki soruları cevaplayın ve bu esnada
gözlerinizin hangi yöne hareket ettiğine dikkat edin;

173
Mehmet Emin Yeşil

Yarın sabah kalktığınızda akşama kadar neler yapa-


caksınız?
10 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
Hayalinizdeki evi tarif eder misiniz, şekli rengi na-
sıldır?
Bu soruların cevaplarını düşünürken geleceğe gitti-
niz ve bazı hayaller kurdunuz. İhtimalleri düşündünüz
ve doğal olarak cevapları tasarladınız. Eğer sağ elini
kullanan biriyseniz, gözleriniz daha çok sağ taraflarda
gezindi.
Şimdi tasarlama esnasında gözlerinizin baktığı
yönle alakalı ipuçlarına bakalım;
Görsel Tasarlama: Kendinizi nerede gördüğünüzü,
hayal ettiğiniz evi veya yarın neler yapacağınızı düşü-
nürken tasarladığınız görüntüler anında, gözleriniz
daha çok sağ üst ve yukarı bakar.

İşitsel Tasarlama: Bir konuşma hazırlığındaysanız,


ne anlatacağınızı tasarladığınızda gözleriniz sağ kulak
hizanıza bakar.

174
Gizli Güç Beden Dili

Dokunsal Tasarlama: Tasarladığınız yani henüz


gerçekleşmemiş şeylerle ilgili bir duyguya girdiğinizde
ve kendinizle yaptığınız iç diyaloglarınız sırasında göz-
leriniz sağ aşağı doğru bakacaktır.

Bu ipuçları; sağ elini kullanan bireyler için geçerli-


dir. Sol elini kullananlarda durum tam tersidir. Dolayısı
ile bir insanın önce hangi elini kullandığını fark etmek
ve birkaç basit soru sorarak doğru – yalan tespitleri yap-
tıktan sonra asıl konuya geçerek araştırmayı başlatmak,
daha sağlıklı sonuçları almak açısından önemlidir.
Bizim kültürümüzde dini inançlarımızdan kaynak-
lı olduğunu düşündüğüm, bazı ebeveynler sol elini kul-
lanan çocukların, sağ elini kullanması konusunda yaptı-
ğı baskı ve telkinlerden dolayı kişi, sağ elini kullanmak
zorunda kalmasına rağmen gizli solaklık devam edebil-
mektedir. Aldığınız ipuçlarında bir karışıklık hissettiği-
nizde böyle bir şeyin olup olmadığına dikkat etmekte
fayda olacaktır.

YALANA DAİR BAZI İPUÇLARI


Gözlerin fazla hareketli olması
Beden hareketlerinde huzursuz jest ve mimikler
Normalden hızlı konuşmak veya dilin sürçmesi (Dil
sürçmeleri aslında bilinçaltının itiraflarıdır)

175
Mehmet Emin Yeşil

Ses tonunda değişimlerin olması


Asabi davranışlar
Terleme ve gerilmeler
Ellerin saklanması
Söyledikleri ile beden hareketleri arasındaki uyum-
suz davranışlar
Ağız, göz veya yüzün bazı kısımlarına sık dokun-
malar
Uzun süren şaşkınlık ifadeleri
Alakalı alakasız samimi davranışlar
Göz kırpma sıklığının artması

176
SON SÖZ

“Gerçek bir kahramanın hayattaki en büyük mücadelesi


kendiyledir ve kendini yenebildiği kadar güçlüdür.”
Mehmet Emin Yeşil

İnsan, kendini yeterli hissettiği oranda yaşamdan


lezzet alır ve mutlu olur. İçinde bulunduğu ruh hali de
mutlaka davranışlarına yansır ve davranışlarındaki tu-
tarlılık, doğallığı ve samimiyeti beraberinde getirir. Ha-
yattaki başarımız; özümüzün, sözümüzün ve davranış-
larımızın ne kadar uyum içerisinde olduğu gerçeğinde
gizlidir.
Bir ebeveyn olarak davranışlarımızdaki tutarlılık
ölçüsünde çocuğumuza rol model olabilir ve onun say-
gısını kazanabiliriz. Bir yönetici ve lider olarak davra-
nışlarımızdaki tutarlılık kadar, çalışanlarımızın saygısı-
nı kazanabiliriz.

177
Mehmet Emin Yeşil

İnsan, kendi gerçekleriyle yüzleştiği ve bunları ka-


bullendiği zaman başkası gibi olmaktan vazgeçip kendi
gibi davranma olgunluğuna kavuşur. Başkası gibi dü-
şünüp davranmaya başladığında ise çelişki içinde boca-
lamaya başlar. Çünkü yaşadığımız hayat mutlu olsak ta
olmasak ta, sevsek te sevmesek te, kabul etsek te etme-
sek te kendi gerçeklerimizden ibarettir. Buna rağmen
hayatımızın gerçeklerini göz ardı edip başkası gibi dav-
randığımızda, kendimize yabancılaşmaya başlarız. O
zaman kendimiz olmaktan çıkarız. Başkası gibi de ola-
mayacağımız için dışa yansıyan davranışlarımız gerçek
halimizle örtüşmeyecek ve yaşamdan alacağımız lezze-
tin azalmasıyla birlikte, çevremizdeki insanları etkileme
gücümüz de azalacaktır.
Mevlana Hazretleri ne güzel söylemiş değil mi? “Ya
olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol”. Kendi-
miz olduğumuzda beden dilimiz, ses tonumuz ve seç-
tiğimiz sözcükler aynı mesajı taşıyacaktır. Dolayısı ile
iletişim kurmak ve kendimizi ifade etmek keyifli hale
gelecek ve insanlar bizimle konuşmaktan zevk alacak-
tır.
Bu açıdan baktığımızda kemale ermek; düşünce,
söz, hal ve hareketlerimizin tutarlılığı kadar, kısacası
eylem ve söylem bütünlüğüne ulaşabildiğimiz kadar
mümkündür.
İnandıklarımız, sahip olduklarımız, sorumlulukla-
rımız, düşüncelerimiz, hâsılı kelam bizi biz yapan ne
varsa, inandığımız değer ve gerçeklerimizle uyum ve
bütünlüğü yakalayabildiğimizde, gerçek mutluluğa

178
Gizli Güç Beden Dili

ulaşmış oluruz. Bunlardan herhangi birinde hissedece-


ğimiz eksiklik yaşamımıza yansıyacaktır ve bunun ora-
nı da bütünün içerisindeki gediğin ölçüsü kadardır.
Bu prensip, gelmiş geçmiş ve şu anda yaşayan bü-
tün gerçek liderlerin en önemli özelliğidir. Bu insanlara
baktığımızda konuştukları her kelime, yaptıkları her ic-
raat, inandıkları ve savundukları bütün değerler bir tek
kendi hakikatlerini haykırır.
Yanlış ya da doğruluğu tartışılabilir ama önemli
olan kişinin kendisi için ne olduğudur…

179
YAZAR İLE İLGİLİ GÖRÜŞLER

Mehmet Emin Yeşil’in; danışmanlık, koçluk ve eği-


tim çalışmalarına katılanların yorumları…

Semra Müjde (Uzman Psikolojik Danışman)


Sevgili Yaşam Koçum, siz hep olumlu izler bıraktı-
nız bende. Prensipleriniz, çizgileriniz, profesyonel çalış-
malarınız, sabrınız, güler yüzünüz, hayata bakış açınız
ve sayamadığım birçok özelliğinizle idolüm olduğunu-
zu bilmenizi isterim.

Ramazan Kıvrak (Öğrenci)


Tamamen samimi, doğal ve bir o kadar eğlenceli
geçen koçluk eğitimi sayesinde kendimi tanımama ve
keşfetmeme vesile oldu. Hatta kendimi tanımakla kal-
mayıp diğer insanlar için de bunu yapabiliyor olma dü-
zeyine gelmemi sağladı.

181
Mehmet Emin Yeşil

Ayşe Baran (Ziraat Mühendisi)


Zaman ve maneviyat konusundaki fedakârlığı tak-
dire şayan. Geleceğe güzel tohumlar eken gönül insanı
Emin Hocam. Her şey için teşekkür ederim.

Hakan Ercan (Memur)


Emin Bey’e çok teşekkür ederim çünkü kendisiyle
tanıştıktan sonra hayatımda güzel değişimler yaşadım.
Kendinize bir şeyler katmak istiyorsanız, onunla mutla-
ka tanışın.

Çiçek Baran (Öğrenci)


İşini severek yapan, herkese biricik olduğunu çok
iyi hissettiren, karşısındakine değer vererek hitap eden
nadide bir insan…

Ziya İnce (Emekli Öğretmen)


Emin Bey; Mütevazı, ağır başlı, işine gerekli ciddi-
yeti gösteren, dakik, sözünde duran, kendini sürekli ge-
liştiren, günümüz koşullarında ender rastlanan biridir.

Çilem AYEBE (Hemşire)


Profesyonel ve özverili yaklaşımları ile birlikte ak-
lımda kalan sözü; “Eğer bugün sizi alkışlayan insanlar-
la motive oluyorsanız, yarın başkalarının eleştirileri ile
yere çakılırsınız!”

182
Gizli Güç Beden Dili

Hüseyin Kutlu (İşadamı)


Eğitimlerinin hem sosyal hem de ticari hayatta çok
faydasını gördüm. Ayrıca pratik ve günlük hayattan ör-
neklerle yoğurulmuş olması çok güzeldi.

Göknur Öner Tütüncü (İnşaat Mühendisi)


Doğru yerde ve doğru kişiden eğitim aldığım için
çok şanslıyım. Mesleğin amacından saptırılmadan doğ-
ru tekniklerle öğretilmesi bir ustalık işi.

M. Emin Kılıç (Politikacı)


Eğitimdeki arkadaş grubu ile sağladığı etkileşim
ve motivasyon sayesinde edindiğim bilgi ve beceri-
ler hem siyasi, hem iş hayatıma ve insan ilişkilerime
önemli katkılar sağladı, hem de yepyeni bir bakış açısı
kazandırdı.

Aslı Toptaş (Öğretmen)


Rahat ve güvende hissettiğim eğitim sürecinde,
kendimi gerçekleştirmeye o kadar atılgan buluyordum
ki her ders çıkısında yeni şeyler keşfettim. Ufkumu
açma yolunda gerçek bir dost ve yol arkadaşı…

Mustafa Halat (Mali Müşavir)


Mehmet Emin Bey kendini işine veren, hoşgörülü
kişiliğe sahip, akıcı dili ve güzel üslubuyla dersini çok
güzel anlatan ve dostluk kavramına anlam katan bir in-
sandır.

183
Mehmet Emin Yeşil

Gülten Baş Efe (Terapist-Yönetici)


Başladığınız her işi başarıyla bitirdiğinizi ve az-
minizi gördüm. Sizi takip ediyor ve mutlu oluyorum.
Daha nice yeniliklere imza atacağınızı biliyorum.

Emrah Elkansu (THY Saha Amiri)


Size öğrettiklerinizden dolayı memnuniyetimi dile
getirmek istiyorum. Ders verirken içtenlikle göstermiş
olduğunuz ilgi ve alakadan dolayı ve diğer her şey için
teşekkür ederim.

Rezan Yavuz (Sosyal Hizmet Uzmanı)


Emin Bey’in sıcak ve samimi olması, alanına hâkim
olması ve gruptaki arkadaşlardan her birinin çok se-
vimli ve tatlı olması bence hayatın bana sunduğu özel
bir şanstı.

184

You might also like