Professional Documents
Culture Documents
Etimoloji Marek Stachowski
Etimoloji Marek Stachowski
Marek STACHOWSKI
Ankara 2011
TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ YAYINLARI
Stachowski, Marek
Etimoloji/ Marek Stachowski
13,5x 19,5 cm. x + 118 s.
ISBN 978-975-456-102-9
1. Etimoloji 2. Dilbilim 3. Ses Bilgisi 4. Şekil Bilgisi
P121S732011
Teknik Editör
Doç. Dr. Bülent GÜL
İletişim Adresi
TürkKültürünüAraştırmaEnstitüsü
Bahçelievler 7. Cad. 17. Sok. No. 38, 06490 Ankara / TÜRKİYE
Tel: (00 90 312) 2133100 Belgegeçer: (00 90 312) 2134135
Genel ağ: http://www.turkkulturu.org.tr
e-posta: tkaedernegi@hotmail.com
Değerli Okuyucular,
Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, elindeki sınırlı imkânlarıyla yeni yayın
döneminde bilim dünyamıza çeşitli yönlerden ışık tutacak bilimsel araştırmaya
dayalı eserler kazandırma çabasını sürdürmektedir. Enstitü, elindeki sınırlı
imkânları, sadece bilimsel düzeyi yüksek eserleri bilim hayatına kazandırmak için
kullanmaktadır. Daha önceki yayınlarımızda olduğu gibi bilimsel düzeyi yüksek
yeni bir eser ile karşınıza çıkmaktayız.
Enstitü Başkanı
ÖNSÖZ
(B) Türkçe, İngilizce, Lehçe gibi somut bir dilin temelindeki etimolojiler ‒ bu
aşamada öğrenci, her genel kural için bu dillerde mevcut olan örnekleri ve
aynı zamanda bu dillerin kökenbiliminin zayıf ve kuvvetli taraflarını ve bu
durumun nedenlerini öğrenir.
(C) Türkçe, İngilizce, Lehçe gibi somut bir dilin etimolojisi ‒ bu aşamada, hem
bu dillerin tarihî ses ve biçimbilimini hem de etimolojilerini belirlemeyi
öğrenmek söz konusudur.
İşte bu kitabımızda sadece (A) aşaması ile yetineceğiz. Tarihî sesbilimini pek
tartışmayacağız. Bunun yerine çeşitli çeşitli dillerden getirilen örnekleri
anlatacağız. Görüleceği üzere, bir dildeki sözcüğü anlayıp yorumlamak için bazen
çok farklı dillere bakmamız da gerekiyor. Bu kuralın pratik olarak nasıl
gerçekleştirildiği bundan sonraki sayfalarda görülebilecektir. Aynı zamanda (B)
ve (C) aşamasına girmememizin iyi tarafı şudur ki, kitabımız sadece belirli bir
filolojinin öğrencisi için değil, bütün filoloji öğrencileri içindir. Çıkış noktası ister
Türkçe ister İngilizce ya da Lehçe olsun, etimoloji ile ilgilenen herhangi bir
öğrenci aşağıda verilen Almanca, Fransızca, Felemenkçe, Rusça, Sanskritçe ve
başka örnekleri anlayarak sözcüklerin hayatını yöneten mekanizmaları da
anlamayı öğrenir. Bu mekanizmaları anlayan bir öğrenci bunları öğrenim
gördüğü herhangi bir filoloji alanına uyarlayıp yorumlayabilir.
Bir modern Türkçe sözcüğün Ana Türkçe şeklini bulmak isteyen kişi, bu
sözcüğün modern biçimini, başka Türk dillerinin, hatta Moğolca, Tunguzca,
Slavca gibi Türk olmayıp da Türk dil ve ağızları ile etkileşim içindeki dillerin
verileri ile karşılaştırmadan hiç bir sonuca varamaz. Onun için Türkolojide sadece
Türkçe bilmek maalesef yeterli değildir. Aynı durum zaten bütün filolojiler için de
söz konusudur. Örneğin, İngilizcenin kökenbilimi ile ilgilenenler, bir taraftan
German dillerinden Gotça ve İzlandaca, öbür taraftan German dil ailesine
mensup olmayan Lâtince, Eski Fransızca, Slâvca gibi dilleri ‒ birazcık da olsa ‒
öğrenmek zorundadır.
«OT [= Old Turkic] yenčü / yinčü ‘pearl’ […]. This word passed from
Turkic into Hungarian and Russian at an early date: Hung. gyöngy
[ǰönǰ], Russian žemčug (жемчуг), dial zémčug (зéмчуг). These forms
are important, for they enable us to reconstruct the original Turkic
form of the word.» (Tekin 1997: 167 = 2004: 521).
Marek Stachowski
İ ç i n d e k i l e r
SUNUŞ / v
ÖNSÖZ / vii
İÇİNDEKİLER / vii
2. Halk Etimolojisi / 9
KAYNAKÇA / 105
KISALTMALAR / 113
SÖZ DİZİNİ / 113
1.
ETİMOLOJİNİN KAVRAMI VE ÖZELLİKLERİ
[1.2b] Ttü. iyi = Yak. ütüö ‘ay.’ < Ana Tü. *eδgü ‘ay.’ < *eδ >
EUyg. ey ‘1. iyilik; 2. zenginlik, servet’. ‒ Demek ki,
Türkçe iyi kelimesi aslen ‘iyilikle veya zenginlikle ilgili’
bir anlama geliyordu.
[1.2c] Ttü. oda = Trkm. otag ‘ay.’ = Tuv. odag ‘ocak, ateş
yakmaya yarayan yer’ < Ana Tü. *ōtag < *ōt ‘ateş’. Yani,
Türkçe oda kelimesinin “gerçek” anlamı ‘ateş yakmaya
yarayan yer’ idi.
2
ETİMOLOJİ
3
Marek STACHOWSKI
Onun için 17. yüzyılda piyasaya sürülen taklit ürünler kısa zaman
içinde popüler oldu. Bu durumu izah etmek için taklit kelimesini
kullanmak belki de yanlış… Fransa’nın güneyindeki Fayence
kentinde yaşayan yaratıcı biri, pişmiş balçıktan ucuz kaplar
yapmaya ve bunları vesaille de Fayence ‘Fayence kapkacağı’
olarak satmaya başladı. Fayence [fa'Çãs] ile Faenza [faã'sa]
arasındaki söyleyiş farkının küçük olması ve Fayence adının
Fransa’da Faenza adına göre daha bilinir olması, ayrıca Fayence
kapkacağının ucuz olmasından dolayı daha popüler olmaya
başlaması sonucu, Fransızların ‘Faenza kapkacağı’ için İtalya’dan
ihraç edilen kaplara da ‘Fayence kapkacağı’ demelerinde şaşılacak
bir durum yoktur. Zamanla vesaille de Fayence yerine âdeta
fayence denmeye başlandı ve manası pişmiş balçıktan yapılan her
türlü ürünü kapsar hale geldi. Tabii bu arada sözcüğün yazılışı da
değişti ‒ bugün kentin adı eskiden olduğu gibi Fayence, malın yani
fayansın adı ise faïence diye yazılır.
5
Marek STACHOWSKI
6
ETİMOLOJİ
7
2.
HALK ETİMOLOJİSİ
10
ETİMOLOJİ
11
Marek STACHOWSKI
12
ETİMOLOJİ
13
Marek STACHOWSKI
[2.2d] TTü. ejderha < Far. ajdarhā ‘ejderhalar’, çoğul şekli <
Far. ajdar > Ttü. ejder. ‒ Farsça sözcük Türkmenceye ilk
olarak herhalde *ajdarha şeklinde alındı. Ancak
kelimenin aslî manasını sökmeye çalışan Türkmenler,
ejderhaların insanları ve hayvanları yutup yediğini
düşündüklerinden *ajdarha kelimesinin ilk hecesini
(*aj…) galiba aş ‘yemek’ sözcüğü ile ilişkilendirip
*ajdar… parçasını ‘aşıt-ar’ (yani ‘oburca yer’) olarak
anlamış ve sözcüğün daha kolay anlaşılabilmesi için bu
yabancı *ajdar… yerine Türkmence yuvdar ‘yutar’ (<
Türkm. yuvut- ~ yuvdV ‘yutmak’) kelimesini
koymuşlardır. Böylelikle yabancı *ajdarha, Trkm.
yuvdarha (‘ejder’)’ya çevrilip “evcilleştirilmiş” oldu.
14
ETİMOLOJİ
15
Marek STACHOWSKI
16
ETİMOLOJİ
17
Marek STACHOWSKI
[2.4b] Rumen. năráv ‘alışkanlık, âdet’ (< Doğu Slv. nrav ‘ay.’)
sözcüğünün ilk hecesi nă- yerine Lât. mos, moris ‘ay.’
kelimesinin gövdesini (mor+) koydular. Böylelikle
Rumen. moráv ‘ay.’ kelimesi ortaya çıktı. [2.4a]’daki
sözcüklerden farklı olarak, bugünkü Rumencede hem
năráv hem de moráv kullanılmaktadır. Ancak, năráv
sözcüğünün modern anlamı biraz daralmış ‒ daha çok
‘bağımlılık, düşkünlük, tutku’ anlamı kazanmıştır; moráv
kelimesi ise daha çok morávuri ‘(her türlü, iyi veya kötü)
alışkanlıklar’ türevi olarak kullanılmaktadır. (Graur 1963:
84).
18
ETİMOLOJİ
19
Marek STACHOWSKI
20
ETİMOLOJİ
21
3.
ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER:
AYIRT ETME ÖLÇÜTLERİ
3.2 Tarihî ölçüt. ‒ Bazı sözcükler, bir dil ailesinin bütün tem-
silcilerinde var olduğu halde tarihî sebeplerden dolayı ana dilden
kalma sözcükler sayılamaz. Örneğin, televizyon sözcüğü Ana
Türkçe’ye kadar geri götürülemez. Çünkü Ana Türkçe ko-
nuşulduğu zamanlarda henüz televizyon yoktu. Demek ki, bu ke-
lime fonetiği ve yapısı incelenmeden bile tarihî nedenlerle en çok
20. yüzyılın başlarına geri götürülebilir. Bir başka örnek:
24
ETİMOLOJİ
26
ETİMOLOJİ
27
Marek STACHOWSKI
[3.5b] Ar. sukkar ‘şeker’ > Sic. zúccaru, İtal. zucchero (> Fr.
sucre) ‘ay.’ = İsp. azúcar, Port. açúcar ‘ay.’ (Deroy 1956:
57).
28
ETİMOLOJİ
[3.5d] Ar. maṭraḥ ‘minder’ > Eski Kat. almatrah ‘ay.’ ~ çağdaş
Kat. matalaf ‘somya, döşek’ (Wartburg 1931: 142).
29
Marek STACHOWSKI
[3.5e] Ar. (ǧabr [> Osm. cebir] ~) gabr > (al-ǧabr ~) al-gabr >
İsp. álgebra, Fr. algèbre, Alm. İng. Leh. algebra ‘cebir’.
[3.5f] Yun. xēmeía ‘kimya; metalurji; boyama’ > Ar. kīmiyā (>
Osm. kimya) ~ al-kīmiyā > İsp. alquimia, Fr. alchimie,
İng. alchemy, Alm. Alchemie ~ Alchimie, Leh. alchemia
‘simya’ (sırası gelmişken, TTü. simya < Ar. sīmiyā
‘büyü’).
30
ETİMOLOJİ
31
Marek STACHOWSKI
32
ETİMOLOJİ
Kaynak
Ⓧ Ⓐ Ⓑ
Wind Winthund Windhund
33
Marek STACHOWSKI
34
ETİMOLOJİ
[3.9a] Fin. risti ‘haç’ < Yun. hrīstós ‘kutsanmış, kutsal yağ ile
ovulmuş’ formülünde Fince sözcüğün son kaynağı
verilmiştir. Bu denklemi görenlerin aklına şu sorular
gelebilir: [a] Yun. h- niçin düşmüştür?; [b] Yun. -ós
hecesinin Fin. -i karşılığı sesbilimsel açıdan nasıl
açıklanabilir?; [c] anlam değişmesi nasıl açıklanabilir?; [d]
Yunancadan Fincenin kelime alması mümkün olabilir mi?
‒ Şimdi bu formülün bütününe bakalım: Fin. risti ‘haç’ <
EKS Krĭstŭ ‘1. Nasıralı İsa; 2. İsa’nın sembolü olan haç’ <
EYAlm. veya Got. Krist (= modern Alm. Christ ‘1.
Nasıralı İsa; 2. Hıristiyan’) < Lât. Chrīstus ‘Nasıralı İsa’ <
Yun. hrīstós ‘1. kutsanmış, kutsal yağ ile ovulmuş (Tanrı
tarafından seçilmiş olmanın sembolü olarak); 2. Nasıralı
İsa’. Buna bakarak, [c] ve [d] sorularının aslında
kendiliğinden çözüldüğünü görüyoruz; [a] ve [b] soruları
ise başka türlü biçimlendirilmelidir: [a'] Slv. k- niçin
düşmüştür?; [b'] Slv. -ŭ ünlüsünü Fincede niçin -i temsil
eder?
35
Marek STACHOWSKI
[3.9b] TTü. ve Rus. çay sözcüğü ile İng. tea, Alm. Tee, Fr. thé
‘çay’ sözcüklerinin kaynağı pek bedîhî olarak Çincede
aranmalıdır. Çinceden biraz fazla anlayanlar, İng. Alm. ve
Fr. sesbilimsel varyantın Güney Çin. te1 ‘çay’ sözcüğüne,
Türkiye Türkçesi ve Rus varyantının da Kuzey Çin. čca2
‘çay’ sözcüğüne gittiğini bilirler. Oysa Türkçe ve Rusça
kelimede son ses durumunda bir -y ünsüzü daha vardır.
EUyg. ča ‘çay’ sözcüğünün de Kuzey Çin. čca2’dan geldiği
açıktır, gene de Eski Uygurca kelime -y’sizdir. Acaba, çay
sözcüğündeki -y sesinin menşei ne olabilir? Türkçe ve
Rusça çay varyantı, bir tek kelimeye değil, Kuzey Çin. čca2
ye4 ‘çay yaprağı’ deyimine gider. Bu sözcük Çinceden
doğrudan doğruya Türkiye Türkçesine geçmiş olsaydı
bugünkü biçimi galiba *çaya veya *çayı olurdu. Biraz
önce, çay biçiminde niçin -y ünsüzü var diye sormuştuk,
şimdi ise niçin -a ünlüsü yok diye sormak zorundayız.
Bunun nedeni şudur ki, Çin. čca2 ye4 ifadesi önce
Moğolcaya alındı. Moğol dillerinde sözcüklerin ilk hecesi
vurgulu olduğundan sonraki hecelerin ünlüleri oldukça
36
ETİMOLOJİ
37
Marek STACHOWSKI
38
4.
ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER:
ADAPTASYON
40
ETİMOLOJİ
41
Marek STACHOWSKI
[4.3a] Alıcı dilde bulunmayan bir sesin yerine alıcı dilde var olan
bir sesin getirilmesi. ‒ Meselâ, [ž] > [s]: Fr. bijouterie
‘mücevherat’ > İsp. bisuteria ‘ay.’; [ô] > [č]: İsl. kralica
‘kraliçe’ > TTü. kraliçe ‘ay.’.
[4.3c] Yabancı telâffuzun bir özelliğinin bir sesten bir başka sese
kayması. Meselâ, Slâv dillerinde Türkçe, Fransızca veya
Almanca ö, ü gibi ön yuvarlak ünlüler yoktur. Bu ünlülerin
ön ünlü olması, söylenişlerinde bir palatal öğenin var
olması ile ilgilidir. İşte Slâv dillerinde, telâffuzunda aynı
zamanda hem bir palatal hem de bir yuvarlak öğe bulunan
ünlüler yok ise de [by], [ky] gibi palatal ünsüzler vardır
(aynı ünsüzü Türkçe kâr ‘para kazancı; fayda’
sözcüğünde de var).
42
ETİMOLOJİ
43
Marek STACHOWSKI
[4.4b] Ar. kitāb ‘kitap’ Svah. kitabu olmuş. Ancak Svahili dilinde
ki- öneki tekilin imgesi olduğuna göre bu sözcük, ki-tu
(çoğulu: vi-tu) ‘şey’, ki-su (çoğulu: vi-su) ‘bıçak’, ki-lima
(çoğulu: vi-lima) ‘dağ, tepe’ kelimelerinin oluşturduğu
gruba girip çoğul biçimi vitabu olmuştur. (Sırası
gelmişken, Svah. kilima kelimesi Kilimanjaro adında da
mevcuttur: < Svah. kilima ‘dağ’ + njaro ‘beyazlık, cilâ’,
yani ‘Beyaz Dağ’).
44
ETİMOLOJİ
[4.4d] Yabancı bir kelimenin bir parçası alıcı dilde kullanılan bir
hece veya bir biçimbilimsel öğe ile özdeşleştirilir, [4.4a]-
[4.4c]’deki örneklerde olduğu gibi.
45
Marek STACHOWSKI
46
ETİMOLOJİ
47
5.
ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER:
ARAŞTIRMANIN GÖRKEM VE GÖLGELERI
[5.1a] Osm. goroş (1680) = TTü. kuruş < Alm. Grosch(en) ‘ay.’
ve Osm. boroş (1881) ‘broş [bur-]’ < Fr. broche ‘ay.’
sözcükleri, 17. yüzyıldan başlamak üzere 19. yüzyıla
kadar Osmanlıcaya alınan kelimelerin önsesindeki iki
ünsüz arasına alçak yuvarlak ünlünün sokulabildiğini
göstermektedir. Bugün ise bu görevi yuvarlak ünlülerden
ancak yüksekleri yapabiliyor. Bu gerçek, o ve ö
ünlülerinin birinci heceden bile “kovulduğunu” belgeliyor
(Stachowski M. 1995: 176).
50
ETİMOLOJİ
51
Marek STACHOWSKI
53
Marek STACHOWSKI
55
Marek STACHOWSKI
[5.4f] İng. lay [leɪ] ‘1. şiir, manzume; 2. şarkı’ = Fr. lai (~ Eski
Fr. lais) ‘şiir, manzume’ kelimesinin Kelt dil ailesine
mensup İrl. laid ‘bir nevi edebî eser’ sözcüğüne gittiği
savı sık sık dile getirilmiştir. Fakat bu etimolojik bağlantı
çok da kesin değildir.
56
ETİMOLOJİ
57
Marek STACHOWSKI
59
Marek STACHOWSKI
60
ETİMOLOJİ
Peitche < Orta Yüksek Alm. pītsche < Batı Slv. bičĭ (< biti
‘vurmak’) > Leh. bicz ‘kırbaç, kamçı’.
61
Marek STACHOWSKI
62
ETİMOLOJİ
63
6.
ZAMAN DERİNLİĞİ VE KÖKENBİLİMSEL SÖZLÜKLER
• stehen ‘durmak’
66
ETİMOLOJİ
*kul± ‘kesmek’
67
Marek STACHOWSKI
• 14 15 16 17 •
prospektif
retrospektif
68
ETİMOLOJİ
69
Marek STACHOWSKI
70
ETİMOLOJİ
71
Marek STACHOWSKI
72
ETİMOLOJİ
73
Marek STACHOWSKI
74
ETİMOLOJİ
75
7.
ETİMOLOJİLERİ DEĞERLENDİRME KURALLARI
7.1 Fr. loyal ‘sadık, vefalı’ ile Fr. légal ‘yasalı, kanunî’
sözcükleri, Lât. legalis ‘kanunî’ sözcüğünün bugünkü iki
temsilidir. Ancak, loyal kelimesi kurallı olarak değişmiş légal
kelimesi ise sonradan Lâtinceden alınıp Fransızcanın ses sistemine
uyarlanmıştır. Görüldüğü üzere, Fransız kökenbilimcileri için
Lâtinceden doğal yollarla Fransızcaya ulaşmış sözcükler ile
sonradan alınmış sözcükler arasında ayrım yapmak, son derece
önemlidir. Öte yandan, Fransızcanın durumu oldukça özeldir.
Başka diller, doğrudan doğruya kendi proto-dillerinden yeni
sözcükler alamaz. Bu türden “yerel kurallar” ile bundan sonra
uğraşmayacağız. Bunun yerine bazı genel, yani her dilde geçerli
kuralları anlatacağız.
78
ETİMOLOJİ
79
Marek STACHOWSKI
80
ETİMOLOJİ
81
Marek STACHOWSKI
7.5 “Bir anlamsal grubu oluşturan sözcükler çoğu kez bir ve aynı
biçimbilimsel modele göre yapılır (örn. Türkiye Türkçesindeki
yemeklerin -ma ekli adları, dolma, sarma, kıyma, dondurma gibi).
Bu modeli bulup sürekli göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Modele uymayan sözcükler ise özel olarak açıklanmalıdır.”.
Buna örnek için [3.2b] maddesinde anlatılan Osetçe Amistol
adına bakınız.
7.7 “Etimoloji bir birleşimsel bilim dalıdır (bkz. [1.5]). Onun için,
bir kökenbilimcinin vardığı sonuçlar, başka bilimlerin sonuçlarına
ters düşemez.”.
82
ETİMOLOJİ
83
8.
KÖKENBİLİMCİNİN ÇALIŞMA AŞAMALARI
86
ETİMOLOJİ
88
ETİMOLOJİ
89
Marek STACHOWSKI
8.8 Etimolojiyi tahrir etme. ‒ Bir yazı yazmada belki de en zor iş,
gelecekteki okuyucuların şüphelerini ve sorularını öngörmektir.
Yazısını anlaşılabilir kılmayı ve kabul ettirmeyi kolaylaştırmak
için yazar bütün veri ve delillerini derli toplu bir şekilde
90
ETİMOLOJİ
91
9.
EK BİLGİLER:
ETİMONUN ANLAM VE MANASI.
“İZOSEMANTİZM” YÖNTEMİ
9.1 Az. kabar ‘nasır’ = Hal. kāapar ‘su kabarcığı’, Kar. kabar
‘ay.’ sözcüklerinin ana biçimi *kāpār olarak tasarlanır. Etimon
denilen bu ana biçimin anlamı galiba *‘kabarcık’ idi. Görüldüğü
üzere, tasarlama sürecinde ‘nasır’ ve ‘su kabarcığı’ gibi modern
somut anlamların müşterek payı çıkarılınca geriye kalan anlam,
sözcüğün aslî anlamı olarak kabul edilir.
9.2 Yine Az. kabar ‘nasır’ = Hal. kāapar, Kar. kabar ‘su
kabarcığı’ sözcüklerine bakalım. Bunların etimonu olan *kāpār
sözcüğü, *kāpā- ‘şişmek’ fiilinden türetilmiştir. Dolayısı ile
Marek STACHOWSKI
sözcüğün ilk ve lâfzî anlamı *‘şişer’ veya *‘şişmiş’ idi. Bir başka
ifade ile, lâfzî anlamı *‘şişer, şişmiş’ olan *kāpār sözcüğü
‘kabarcık, şişmiş bir yer’ anlamıyla kullanılmıştır. Bir etimonun ilk
ve lâfzî anlamına genellikle ‘etimolojik mana’, proto-dilde
gerçekte kullanılan anlamına ise ‘ilk anlam’ veya ‘aslî anlam’
deriz. Aslında, etimonlar için ‘mana’ ve ‘anlam’ terimlerini de
kullanabiliriz.
94
ETİMOLOJİ
95
Marek STACHOWSKI
96
ETİMOLOJİ
9.5 Görüldüğü üzere, aslî anlam ile modern anlam arasında bir
takım merhaleler bulunabilmektedir. Bunları yeniden tasarlamak
bazen çok zordur, bazen de imkânsızdır. Bu açıdan yapmış
olduğumuz yeniden tasarımlar mümkünse eski metinlerin filolojik
edisyonlarından aldığımız bilgilere dayanmalıdır.
•1 •3
•2
A• •4 •B
•5 •6
97
Marek STACHOWSKI
98
ETİMOLOJİ
‘dağ’
○
◊○ ‘ağaçlı/ormanlı dağ’
○◊ ‘dağdaki orman’
‘dağ’ ○ ◊ ‘orman’
99
Marek STACHOWSKI
‘ormanlı dağ’
◊○
‘dağ’ ○ ◊ ‘orman’
100
ETİMOLOJİ
Görüldüğü üzere, bir oranın iki gaye kıymeti aynı olan sözcük-
ler arasındaki nispet, semantik gelişimi yeterince belirleyemez. Bu
durumda, Starinin’in tahriri yanlıştır. Gene de, “izosemantizm”
prensibi dikkatli bir şekilde kullanılırsa yardımcı bir ölçüt olarak
uygulanabilir. Şu örneğe bakalım:
101
Marek STACHOWSKI
102
ETİMOLOJİ
103
KAYNAKÇA
107
Marek STACHOWSKI
108
ETİMOLOJİ
‒‒‒ 2004 [ed. Yılmaz E. / Demir N.]: Makaleler II: Tarihi Türk yazı
dilleri, Ankara.
Urban M. 2008: Secretary bird, or how an etymological dictionary
should be written and by whom. ‒ Studia Etymologica
Cracoviensia 13: 191-199.
Wartburg W. von 1931: Grundfragen der etymologischen Forschung.
‒ Neue Jahrbücher für Wissenschaft und Jugendbildung 7:
222-245 [Schmitt 1977: 135-155 yeni baskısına göre
zikredilir].
109
KISALTMALAR
Sic. = Sicilyaca
Skr. = Sanskritçe
Slv. = Slâvca
Slvk. = Slovakça
Srp. = Sırpça
Svah. = Svahilice
Şor. = Şorca
Trkm. = Türkmence
TTü. = Türkiye Türkçesi
Tung. = Tunguzca
Tuv. = Tuvaca
Tü. = Türkçe
Ukr. = Ukraynaca
Yak. = Yakutça
Yid. = Yidişçe
112
SÖZ DİZİNİ
114
ETİMOLOJİ
115
Marek STACHOWSKI
116
ETİMOLOJİ
117
Marek STACHOWSKI
118