Hastalık 1

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 23

HASTALIKLAR BİLGİSİNE

GİRİŞ

• Hastalığın Tanımı
İÇİNDEKİLER

• Hastalıkların Tarihçesi
• Hastalık ve Kültür
• Hastalık Göstergeleri
• Hastalıkların Sınıflandırılması HASTALIKLAR BİLGİSİ

Dr. Öğr. Üyesi


• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Hastalığın tanımını yapabilecek, Hatice POLAT
HEDEFLER

• Hastalığın tarihçesini öğrenebilecek,


• Hastalığın kültür ile ilişkisini
açıklayabilecek,
• Hastalık göstergeleri hakkında yorum
yapabilecek,
• Hastalıkların sınıflandırmasını
açıklayabileceksiniz.

ÜNİTE
ÜNİTE

©
1
Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
1
Hastalıklar Bilgisine Giriş

Hastalık Kavramı
Hastalığın Tanımı

Kuramlara Göre Hastalık

Nedensellik ve İlişki
Kavramına Göre Hastalık

Eski Uygarlıklarda Hastalık

Hipokrat Döneminde Hastalık


HASTALIK

Orta Çağda Hastalık

Hastalıkların Tarihçesi
Modern Tıbbın Doğuşu ile Hastalık

Hastalık ve Kültür
Osmanlı Döneminde Görülen
Bulaşıcı Hastalıklar
Hastalık Göstergeleri
Bulaşıcı Hastalıkların Kontrolünden
Sonra Ortaya Çıkan Kronik
Hastalıkların Hastalıklar
Sınıflandırılması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Hastalıklar Bilgisine Giriş

GİRİŞ
İçinde bulunduğumuz dünyada insanların temel gereksinimlerinin
karşılamasının yanı sıra, sağlık ve hastalık durumları da önemlidir. Sağlık alanında
çalışacak olan tüm meslek üyelerinin kaliteli hizmet verebilmek için sağlık ve
Hastalık bireyin sosyal
ve kültürel durumuna hastalığı çok iyi bilmesi ve kavraması gerekmektedir.
göre değişiklik gösteren Bu bölümün amacı “Hastalıklar Bilgisi” kitabının temelini oluşturan hastalık
bir olgudur. kavramını açıklamak, hastalıkların tarihsel değişimini ve kültürel farklılıklara göre
hastalık algısını anlatmaktır. Aynı zamanda ülkemizde ve dünyada hastalıkların
yükü ve hastalıkların sınıflandırılması hakkında bilgi sahibi olmaktır. Kitabın diğer
ünitelerinde ise vücut sistemlerinde görülen hastalıklar ele alınacaktır.
Hastalık kavramını tanımlamak oldukça güç olmakla birlikte kısaca “sağlığın
bozulma durumu” olarak ifade edilmiştir. Sağlık, hastalığın olmayışı; hastalık,
sağlığın olmayışı şeklinde de tarif edilmiştir. Her bireyin kendine özgü/farklı bir
toplum, çevre, kültür ve inanışa sahip olarak yaşaması, tarihsel süreçte hastalık
algısındaki değişimler de hastalığın tanımlanmasında etkili olmuştur.
Hastalıkların ortaya çıkışı tarih boyunca farklılık göstermiştir. Tarih öncesi
dönemde insanlar yaşamlarını korumak, yiyecek bulmak için savaşmışlar ancak
sağlıklarını koruyamamış, hastalanarak yaşamlarını yitirmişlerdir. Hastalık kötü
ruhlarla ilişkilendirilmiş ancak mikroorganizmaların bulunuşu ile bulaşıcı hastalıklar
gündeme gelmiştir. Özellikle bulaşıcı hastalıklar nedeni ile görülen ölümlerin oranı,
savaşlarda görülen ölüm oranlarından daha fazla olmuştur.
Günümüzde ise bulaşıcı hastalıklardan çok kanser, diyabet, obezite gibi
kronik hastalıklar ve ortaya çıkardığı problemlerle baş edilmektedir. Teknolojideki
gelişmelerle hastalıkların erken tanılaması, sağlığı koruma, geliştirme, hastalık
durumunda tedavi yöntemlerini kullanma ve yaşam kalitesini sürdürmede etkili
olmuştur. Aynı zamanda bireylerin yaşam süresi ve yaşam beklentisi de artmıştır.
Bu da yaşlı nüfusun artmasına ve kronik hastalıkların görülme sıklığında artışa
neden olmuştur. Bu durum insanların hastalıkların tanısı ve tedavisi için sağlık
kurumlarına başvuru oranlarını da artırmıştır.
Ancak teknolojik gelişmelerle birlikte oluşan çevre kirliliği, radyasyon, kaza
oranlarındaki artış gibi nedenlerle birçok kronik hastalık ortaya çıkmıştır. Bu
hastalıkların bazılarından korunmak mümkünken bazıları için bu mümkün
olmayabilir.

HASTALIĞIN TANIMI
Hastalığın tanımı bireylere, toplumlara ve kültürlere göre farklı olarak
yapılmıştır. TDK sözlüğünde hastalık “Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya
çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz,
maraza, esenlik karşıtı. Ruh sağlığının bozulması durumu.” olarak tanımlanmıştır
[1].
Hastalık, organizmada yalnızca yapısal ve fonksiyonel olarak gelişen anormal
değişikliklerin olduğu bir durum değildir. Aynı zamanda psikolojik, sosyal ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Hastalıklar Bilgisine Giriş

kültürel bir olgudur [2]. Günümüzde yapılan çalışmalarda artık hastalığın değil
sağlığın önem kazandığı görülmektedir.
Sağlık ve hastalığın yalnızca biyolojik boyuttan değil biyo-psiko-sosyo-
kültürel yönden de ele alındığı dikkat çekmektedir [3].

•Bir hastalığın bir toplumda yaygın olarak görülmesi bu hastalığın o


toplum tarafından hastalık olarak algılanmaması/ kabul edilmemesi
Örnek

ile sonuçlanabilir.

Hastalıkların biyolojik boyutunda, uygulanan medikal ve cerrahi tedaviler


ele alınırken; psikolojik ve sosyal boyutunda, psikolojik destek ile toplumsal kurum
ve kuruluşlar tarafından verilen sosyal destek sistemleri ele alınarak hastalıkla baş
Hastalık kavramı; tıp etmede kullanılmaktadır. Yani birey bütüncül bir yaklaşımla ele alınmaktadır [3].
bilimi, kişi ve sosyolojik
açılardan ele alınmıştır.
Hastalık Kavramı
Hastalık kavramını üç farklı açıdan ele alabiliriz:
İlk olarak tıp bilimi açısından hastalık; vücutta objektif bazı belirti ve
bulgularla tanımlanabilen ve çeşitli tanı yöntemleriyle ölçülebilen bozukluk
anlamına gelir [4].
Hastalık ve sağlık gibi kavramların algılanmasında ve tanımlanmasında
egemen olan tıbbi bir modeldir. “Biyomedikal model” olarak da tanımlanır. Bu
model, hastanın sosyal çevresi, kültürü ve ilişkileri ihmal edilerek hastalığın insan
vücudundaki bazı işlevlerin yapılamamasından kaynaklandığını varsayar [5].
İkinci olarak kişi açısından hastalık; kişinin bedeninde ya da ruhsal
durumunda olağan dışı değişikliklerin, hislerin ve rahatsızlıkların bulunmasını ifade
eder [4]. Hastalığın veya patolojik sürecin sonuçlarının birey tarafından algılanması
durumudur [6].
Üçüncü olarak sosyolojik açıdan hastalık; hastalık tanısı almış ya da kendisini
hasta hisseden kişiden beklenen davranış biçimi ya da bir tür sosyal roldür [4].
Hastalığı biyokimyasal nedenlere göre değil, sosyal yapı ve sosyal
değişkenlerle açıklar. HastaYI bir nesne olarak ele alınmak yerine bütünüyle bir
birey olarak ele alır. Sosyal tıp ve sosyolojik model, hastalığa ilişkin aynı görüşleri
benimserken tıbbi model bu görüşlerden birçok yönü ile ayrıdır [5].

Kuramlara Göre Hastalık


Hastalık bazı kuramlara göre de açıklanmaya çalışılmıştır. Bunlar; tek ajan
kuramı, çoklu neden kuramı ve ekolojik sistemler kuramıdır.
• Tek ajan kuramına göre hastalık; tek ajana bağlı, bir müdahale ve işgal
olarak tanımlanır. İnsanı çevresinden ayrı olarak düşünür ve çevrenin
sağlık ve hastalık üzerine etkilerini ele almaz. Bu nedenle de hastalık

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Hastalıklar Bilgisine Giriş

tanımının sınırlı ve kısıtlı olduğu kabul edilir. Kuram daha çok hastalık ile
ilgilidir [5].
• Çoklu neden kuramına göre hastalık; maddi ve maddi olmayan çevrenin
etkisiyle ortaya çıkar. Aynı anda birçok faktörün etkili olduğu ileri sürülür.
Maddi çevre; içsel (yaş, cinsiyet, kalıtım gibi) ve dışsal (fiziksel, biyolojik,
sosyal çevre gibi) faktörlerin bileşimidir. Maddi olmayan çevre; akıl, mizaç,
ideolojiler, sosyal değerler gibi içsel ve dışsal faktörleri kapsar. Kuram
insanın sağlıklı yönleri üzerinde durur [5].
• Ekolojik sistemler kuramına göre; bireylerin sağlıklı ya da hastalıklı
Hastalık nedensellik ve oluşunun çevresiyle etkileşiminin bir sonucu olduğu düşüncesini
ilişki kavramına göre;
benimser. Kuramın odak noktası uyum (adaptasyon) kavramıdır. Sağlıklı
etki ile sonuç arasındaki
ilişki ile açıklanmaya kişi, çevresiyle başarılı şekilde uyum sağlayan kişidir. Hastalıklı kişi ise,
çalışılmıştır. uyum mekanizması ve kapasitesi sınırlanmış kişidir [5].
Bireysel Etkinlik

•Sizin hastalık tanımınız nedir? Düşününüz ve kendi hastalık tanımınızı


yapınız.

Nedensellik ve İlişki Kavramına Göre Hastalık


Hastalıkların anlaşılması için nedensellik ve ilişki kavramının anlaşılması
gerekir. Nedensellik kavramında etki ile sonuç arasındaki ilişkiden bahsedilir.
Burada bahsedilen etki, hastalıklar için risk faktörlerini temsil ederken sonuç,
hastalığı temsil eder. Nedensellik kavramına göre etki-sonuç arasındaki ilişkiden
bahsedebilmek için gerekli beş kriterin sağlanması gerekir [7];

• İlişkinin Kuvveti: Neden sonuç ilişkisinin kuvvetini göstermek için bir


hastalığın görülme sıklığı kullanılabilir.

•Meme kanseri hem kadınlarda hem de erkeklerde görülen bir


hastalıktır. Ancak kadınlarda daha sık görülen bir kanser türüdür. Bu
Örnek

durumda cinsiyet ile meme kanseri arasında kuvvetli bir ilişkinin


olduğunu söyleyebiliriz. Ancak cinsiyet meme kanseri için
değiştirilemeyen bir risk faktörüdür.

• İlişkinin tutarlılığı: İlişkinin tutarlılığını göstermek için hastalığın etkeninin


toplumun farklı kesimlerinde bulunma durumunun ve hastalığın bu
gruplarda görülme sıklığının uyumlu olması gerekir. Meme kanseri
örneğine göre toplumun diğer kesimlerinde de meme kanserinin
kadınlarda görülme sıklığının fazla olması cinsiyet ile meme kanseri
arasındaki ilişkinin tutarlı olduğunu göstermektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Hastalıklar Bilgisine Giriş

• İlişkinin özgüllüğü: İlişkinin özgüllüğü için etken olduğunda onunla ilişkili


olan hastalığın mutlaka ortaya çıkması gerekmektedir. Ancak bu durum
çoğu zaman yalnızca enfeksiyon hastalıkları için söz konusudur. Etkene
maruz kalan kişide hastalık oluşur. Meme kanseri-cinsiyet ilişkisine
baktığımızda yalnızca tüm kadınların meme kanseri olması durumunda
ilişkinin özgüllüğünden bahsedilebilir. Tüm kadınlar meme kanseri
olmamaktadır. Meme kanseri gibi diğer birçok hastalığın ortaya
çıkmasında da genellikle tek bir etken değil, birçok etken rol
oynamaktadır.

• İlişkinin zamana uygunluğu: Bir etki ile hastalığın oluşması için belli bir
zamana ihtiyaç vardır. Etkinin önce, hastalığınsa sonra ortaya çıkması
gereklidir.

Nedensellik ve İlişki
kuramına göre
etki-sonuç arasındaki
ilişkiden bahsedebilmek •bir kişinin çocukluk ve genç erişkinlik döneminde göğüs bölgesine ışın
için 5 kriterin tedavisi alması, 10 yıl sonra meme kanseri olma riskini arttırmaktadır.
Örnek

sağlanması gerekir. 40 yaşından sonra uygulanan ışın tedavisi ise riski arttırmamaktadır.

İlişkinin elde bulunan bilgilerle uyumlu olması: Etken ile hastalık


arasındaki ilişkiyi onaylayan bilimsel araştırmaların ve verilerin olması
gerekir. Meme kanserinin kadınlarda görülmesinin nedeni kadınlarda
daha fazla meme dokusunun bulunması ile östrojen ve progesteron gibi
hormonların etkisi altında kalmasıdır [7,8].

•Sigara kullanımı ile akciğer kanseri arasındaki nedensel ilişkiyi


Bireysel Etkinlik

düşünelim. İkisi arasındaki ilişkiyi nedensellik kavramının 5 kriteri


doğrultusunda değerlendirelim.

HASTALIKLARIN TARİHÇESİ
Hastalıkların varlığından haberdar olunmadığı tarih öncesi dönemlerden
günümüze kadar insan, yaşamını sürdürmek, ağrı/acı ve ıstıraplarını dindirmek için
uğraşmıştır. İnsanlar ağrı/acının bir hastalık nedeniyle ortaya çıktığını kavramakta
aslında güçlük yaşamamıştır. Hastalığın nedenlerini bulmaya ve hastalığı
gidermeye çalışmışlar, gözle görülen ya da görülmeyen ama varlığını kabul ettikleri
hastalık nedenlerine karşı da çeşitli önlemler almaya çalışmışlardır. Bir dikenin
batması sonucu oluşan problemi dikeni çıkararak çözmüşlerdir [9].

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Sebebinin izah edemediği durumlarda hastalık bazı doğa dışı güçlerin


eylemine bağlanmıştır. Bu doğa dışı güç karşısında ya onunla iyi geçinmek ya da
onu uzaklaştırmak düşüncesi yer almıştır. Bu dönemlerde hastalıkları iyileştirmek
için yapılan her türlü girişim kötü ruhları uzaklaştırmak için olmuştur. Hastalıkların
tedavisinde kullanılan ve faydalı olduğu bulunan çeşitli bitkiler, ağaçlar, maddeler
kutsal kabul edilmiştir [9].

Eski Uygarlıklarda Hastalık


Astrolojiye büyük önem veren Mezopotamya’da hastalıkların nedeni
yıldızların etkisiyle açıklanmış ve tanrıları kızdırmamaya yönelik önlemler
alınmıştır. Eski Mısır’dan söz edilirken “en sağlıklı ülke ve hekimle dolu”
denilmektedir. Mısırlılar hem kişisel hem de çevresel temizlik yönünden iyi
durumdaydı. Kutsal kitaplarda da hastalıklardan korunma ve sağlıklı olma ile ilgili
öneriler yer almaktadır. Hastalıkların doğaüstü güçlerin olumsuz etkilerinden
kaynaklandığı inancı Yahudilikte daha çok yaygındı [10].
Eski Türklerde Şaman inanışa göre insan can (ruh) ve bedenden meydana
gelmiştir. Beden et, kemik ve kandan oluşmaktadır. İnsanın büyüme, nefes alma
gibi fizyolojik işlevleri ise “tın”dı. İnsanda üç ya da yedi ruh bulunurdu. Biri kişinin
ölümünden sonra mezarda kalırdı. Diğer ruhlar ise gök ve yer altına girerdi.
Ruhlardan biri yolunu şaşırırsa ya da kötü bir ruh onu yerse dünyada başıboş kalır
Hastalık insanlık tarihi
boyunca var olmuş, ve insanların hastalanmasına neden olurdu. Yakutların kut dedikleri serbest ruhun
ancak günümüze gelmemesi hastalık nedenlerinden biriydi.
gelene kadar birçok
değişim göstermiştir.
Bu değişim insanoğlu
var olduğu sürece
devam edecektir.
Örnek

•Akıl ve ruh hastalıklarında kut’u uçtu diye ifade edilen hastalığı


kurşun dökülerek “kut’u yerine koyma” tedavisi yapılırdı [9].

Hipokrat Dönemi’nde Hastalık


Bilimsel tıbbın temel taşlarını atan kuşkusuz Hipokrat’tır. Hipokrat’a göre
insan organizması katı ve sıvılardan oluşurdu. Sıvılar, yaşam olaylarının gerçek
kaynakları idi. Bu sıvılar kan, balgam, sarı ve kara safra olmak üzere dört çeşitti.
Humoral teoriye göre; sıvıların birbirleriyle denge hâlinde olmaları sağlık
durumunu sürdürürken dengesizlikleri hastalık durumuna yol açmaktaydı [9].
Hipokrat’a göre: Hiçbir şey kendi başına ve bağımsız değildir. Evreni bir
araya getiren evrensel sevgi gücüdür. Her şey çok büyük bir yapının parçasıdır.
Dolayısıyla insan organizması da bağımsız ve kendi başına değildir, evren gibi o da
evrensel sevgi gücü ile bir araya gelmiştir. Sağlık ve hastalık insanda bir arada
bulunur. Bunlardan her biri organizmanın anlık durumuyla ilişkilidir. Herhangi bir
hastalık durumunda organizmanın tümü etkilenir. Lokal/bölgesel bir hastalığın
varlığı sistemik bir hastalığın son dönemidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Örnek
•Şişlik ve apse gibi şeyler dengeyi kurmaya çalışan doğanın
istenmeyen bazı şeyleri organizmadan uzaklaştırma girişimidir.

Hipokrat her hastalığın bir nedeni olduğunu bedensel ve çevresel


etmenlerin hastalığa yol açacağını iddia etmiştir. Ayrıca her hastalığın birbirinden
farklı olduğunu ve kendine özel belirtilerinin olduğundan bahsetmiştir. Dinsel ve
tıbbi uygulamaların birbirinden ayrılması gerektiğini belirtmiştir. Kutsal bir hastalık
olan sara (epilepsi)’nın diğer hastalıklar gibi bir nedeninin olduğunu, arayanların
bunu ortaya çıkarabileceğini bildirmiştir [10].
Galen anatomi ve fizyoloji çalışmaları yapan Hipokrat tıbbı öğrencisiydi. O
da humoral teoriye tereddütsüz inanıyordu. İnsan vücudunun ateş, hava, su ve
toprak olan 4 temel unsurdan oluştuğuna inanıyordu. Ateş sıcak, hava kuru, su yaş
ve toprak soğuktur. Sıcaklık, kuruluk, yaşlık ve soğukluk denge içinde ise kişi
sağlıklıdır. Bu denge bozulursa hastalık ortaya çıkar, hastalık uygun ilaçlar verilerek
tedavi edilir [10]. Galen, Hipokrat’ın temellerini attığı Miasma Teorisi’ni de
savunmuştur. Kokuşmuş ve kötü hava ile hastalık tohumlarının taşındığı görüşünü
benimsemiştir. Miasma kirlenme lekelenme anlamına gelmektedir. İnsanın
yalnızca fiziksel değil ahlaki olarak kirlenmesi anlamında da kullanılırdı.
Miasma’nın ne olduğu belli olmamakla birlikte varlığı kabul edilen şey kokuşmuş
kötü havadır. Durgun su ve bataklıklar, insan ve hayvanlardan çıkan buharlar,
hasta insanlar, salgılar, bozulmuş yiyecekler, çürümüş bitkisel maddeler en büyük
miasma etkenleri arasında varsayılmaktadır. Miasma görüşü İslam dünyasına ve
oradan da Avrupa’ya yayılmıştır. 19. yüzyıla kadar da etkisini sürdürmüştür [9].
Bir dönem Galen çok etkili bir tıp insanı olmuştur. Tüm dedikleri itirazsız
kabul edilmiş, yeni araştırmalar yapılmamıştır. Tüm alanlarda düşünce ve
uygulamaların yenilenmesi geliştirilmesi, ilaveler yapılması tekrar gözden
geçirilmesi gerekir. Ancak Orta Çağ’da bilim ve düşüncenin değiştirilmeden olduğu
gibi sürdürülmeye çalışılması insanlık için olumsuz bir gelişme olmuştur. Var olanın
Pasteur’un
fermentasyon korunmaya çalışılması, insanlığın geleceğine set çekmiştir. Orta Çağ Avrupa için
konusundaki bilimsel savaş, kıtlık ve salgın hastalık yılları olmuştur [9].
açıklaması ile
mikroorganizmaların Orta Çağda Hastalık
doğal hayattaki yeri Salgın hastalıkların bulaşma ile yayıldığı ve mikroorganizmalar tarafından
belirlenmiş oldu. meydana getirildiği düşüncesi 19. yüzyıla gelindiğinde kabul görmekteydi. Gözle
görülemeyen bu mikroorganizmalar birer tohum ya da hayvanımsı şeylerdi. 1626
yılında Jean Baptiste van Helmont tarafından savunulan bu teori birtakım yabancı
varlıkların insan organizmasını istila etmesi sonucu hastalıkların ortaya çıktığını
ileri sürmüştür. Yabancı varlıkların işgali altında olan beden, yaşamsal işlevlerini
yerine getiremiyordu. Helmont’un bu teorisi Pasteur’a kadar olan 200 yıl kadar
karşıt kuramlarla karşı karşıya kalmıştır [9].

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Hastalıklarla mikroorganizmalar arasındaki ilişkiyi kurmak için bilimsel


birçok bulgu 19. yüzyılda ortaya çıkmaya başlamıştır. 1809-1885 yıllarında
Theodor Schwann ve arkadaşları hasta insan ve hayvanlardan aldıkları çeşitli
sıvıları mikroskop altında inceleyerek sağlıklı insanlarda görülmeyen özel
mikroorganizmaların varlığını göstermişlerdir. Ancak bu mikroorganizmaları
hastalıkların sebebi olarak görmekten çok, hastalıkların bir sonucu olarak
değerlendirdiler. Yani bedenin düzensiz çalışması bu mikroorganizmalara neden
oluyordu [9].
Çağdaş hastalık bilgisine ulaşmak için ise daha üç farklı adımın daha atılması
gerekiyordu. Birincisi; hastalıkların mikroorganizmaların saldırısı sonucunda ortaya
çıktığının gösterilmesi, ikincisi; bunun gösterilebilmesi için mikroorganizmaların
kendiliğinden ürediği anlayışının terk edilmesi, üçüncüsü; Jenner’in aşı kuramının
açığa kavuşturulması ve genelleştirilmesi gerekiyordu. Burada Jenner’in çiçek
aşısını bulmasında elçi olarak gönderildiği Osmanlı döneminde, Türkler’de halk
arasında uygulanan çiçek aşısını görmesi ile gerçekleştiğinden de bahsedelim. O
dönemde Türkler çiçek hastalığı geçiren kişilerin yaralarından aldıkları sıvıyı,
sağlıklı kişilerin cildini çizerek sürüyorlardı. Bu kişiler hastalığı daha hafif atlatarak
tekrar bu hastalığa yakalanmıyordu [9].
19. yüzyılın ortalarında mikrobik hastalıklara ilişkin tartışmalar sürerken
önemli bilgi birikimi de oluşmuş oldu. Önce bazı mantar hastalıklarının etkeni
belirlendi. Daha sonra bakteriler üzerinde çalışıldı ancak patolojik etkilerinden
şüphelenilmedi. 1850’de ölmekte olan bir hayvanda şarbon mikrobunu keşfettiler.
Böylece mikropların bulaşma teorisinin, aşı deneyleri ile kanıtlanabileceği fikri
doğdu [9].
Pasteur’ün şarap sanayisi ile ilgili fermantasyon konusundaki bilimsel
açıklaması ile mikroorganizmaların doğal hayattaki yeri belirlenmiş oldu.
Mayalanmanın kendi kendine gerçekleşmeyeceği görüşünde olan Pasteur
hastalıkları meydana getiren mikrop kuramına bir hayli yaklaşmıştı.
Pasteur mayalanmanın ve hastalıkların, mikroorganizmalarla oluşturulduğu
fikrini kanıtlamak için tavuk kolerasındaki mikroorganizmaların üretilmesini
sağlayan bir deney programı hazırladı. Elde ettiği tavuk kolerası mikrobunu
kültürde üreterek sağlıklı tavuklara enjekte etti. Böylelikle mikroorganizmaların
hastalık etkeni olduklarını gösterdi. Pasteur virüsleri çeşitli deneylerle zayıflatarak
enjekte ettiğinde, öldürücü hastalıktan koruyan ama daha ılımlı hastalığa yol açan
Modern tıbbın doğuşu virüs elde ettti. Yani aşıyı geliştirmenin temellerini attı. Geliştirmiş olduğu “kuduz
ile 19. yüzyılın yoksulluk aşısı”nı, kuduz bir köpek tarafından ısırılan çocuğu, annesinin Pasteur’a getirmesi
hastalıkları, yerini
ile ilk kez 9 yaşındaki bir çocuğa yaptı. Sonuç başarılı oldu [9].
medeniyet ve zenginlik
hastalıklarına Hastalıklar, zaman zaman işaret teorisine göre renk, biçim, koku, sıcaklık,
bırakmıştır. nem gibi özelliklerinden yola çıkılarak çeşitli bitki ve madenler kullanılarak tedavi
edilmeye çalışılmıştır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Örnek
•Beyine benzemesi nedeni ile ceviz akıl hastalıklarında kullanılmıştır.
Ülkemizde bebeklere sarılık olmaması için örtülen sarı örtü örtmek,
benzer bir uygulamadır.

Modern Tıbbın Doğuşu ile Hastalık


20. yüzyılda modern tıp alanında önemli gelişmeler meydana gelmiş,
1928’de penisilinin keşfi 1950’lerdeki antibiyotik çağına öncülük etmiştir. Bu
gelişmelerle birlikte 20. yüzyılda yaygın hastalık çeşitleri değişim göstermiştir.
Beslenme ve çevresel koşullar düzeldikçe hastalık ve ölümler azalmıştır. Yaşam
koşulları ve çalışma şartlarındaki düzenlemelerle bulaşıcı hastalıkların nispeten
önü kesilmiştir. Ancak tarihte daha önce görülmeyen AIDS gibi bazı hastalıklar 20.
yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmış ve insan hayatını tehdit etmeye başlamıştır.
Modern tıpta birçok hastalığın tedavisi vardır. Aynı zamanda günümüzde de
kullanılan çeşitli kimyasallar, radyasyon, ekolojik düzendeki değişikliklerle insan
hayatını tehdit eden diğer unsurlar ortaya çıkmıştır [10].
19. yüzyıl hastalıkları yoksulluk hastalıkları olarak adlandırılırdı. 20. yüzyılda
ise endüstrileşme ile büyük kasaba ve kentlerin ortaya çıkmasından işin evden
fabrikaya taşınmasına, aya ilk ayak basan insandan bilgisayar teknolojilerinin
gelişmesine doğru hızlı ilerlemelerle ortaya çıkan hastalıklar, medeniyet ve
zenginlik hastalıkları olarak adlandırıldı. Çünkü bunlar çok yeme, az hareket etme,
sigara ve alkol tüketme gibi zararlı alışkanlıkların sonucu ortaya çıkan
hastalıklardır. Ayrıca beklenen yaşam süresinin uzaması ile ortaya çıkan yaşlılık
hastalıkları’dır. Yani kronik hastalıklar’dır. Kalp ve damar hastalıkları, diyabet,
kanser, trafik kazaları günümüzde başlıca ölüm nedenleri arasındadır [6].
Hastalığın bu tarihsel süreç içindeki değişimine Osmanlı Dönemi’nde
görülen bulaşıcı hastalıklar ve bulaşıcı hastalıkların kontrolünden sonra ortaya
çıkan kronik hastalıklar başlıkları altında değinilmiştir.

Osmanlı Dönemin’de Görülen Bulaşıcı Hastalıklar


İnsanları yataklara düşüren, ölümlerine sebep olan sağlık sorunlarını ve
hastalıkları ortaya koymak oldukça güçtür. Hastalıklar konusundaki tarih
çalışmaları ülkemizde 19. yüzyıl dönemlerindeki İstanbul ve Anadolu topraklarına
aittir. Bu dönemde Osmanlı çeşitli salgın ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek
zorunda kalmıştır.
O dönemde padişahın emri ile İstanbul ve taşrada hangi hastalıkların
görüldüğü, hangi mevsimlerde görüldüğü, nerelerde görüldüğü, ne tür etkiler
yarattığına ilişkin istatistiklerin yapılması istenmiştir. Aynı zamanda bu
istatistiklerin gazetelerde yayınlanarak toplumun bilgilendirilmesi ve sağlığının
korunması amaçlanmıştır. Bu kayıtlara göre bulaşıcı hastalıkların en
önemlilerinden biri Veba’dır. Ayrıca bulaşıcı hastalıklar nedeni ile meydana gelen
ölümler, savaşlarda meydana gelen ölüm oranlarından yüksektir [11].

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Veba
Orta Çağ’da sayısız ölümlere neden olan veba 17. yüzyılın sonlarında Batı’da
etkisini kaybederek Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu’da kendini gösterir.
Osmanlı döneminde
bazı bulaşıcı
hastalıkların yayılmasını
önlemek için tecrit
etme ve aşılama gibi
Örnek
•1759-1765 yılları arasında İzmir’de 100.000 olan nüfusun yarısı
koruyucu önlemler salgınlarda yaşamını yitirdi.
alınmıştır.

Veba yaklaşık 150 yıl varlığını sürdürür. 1837’de görülme sıklığı giderek
azalmış ve 1839’da tamamen ortadan kaybolmuştur. Ortadan kaybolmasında
karantina uygulamalarının etkisi olmuştur. Ülkemizde vebaya karşı ilk aşı 1920’de
D. Refik Bakter ve Mustafa Hilmi Bey tarafından hazırlanmıştır [9].

Kolera
Bir başka salgın hastalık olan Kolera 1831’de İstanbul’da görülmeye
başlamış ve Osmanlı topraklarına yayılmıştır. O dönemde koleranın görüldüğü
yerlerin imha edilerek yayılmasının önlenmesi gerektiği düşünülmüş ancak hastalık
belirtilerinin diğer hastalıklarla karışma ihtimali yüksek görüldüğünden hastalığın
görüldüğü bölgelerde karantina uygulamaları yapılarak buradaki insanların tüm
ihtiyaçlarının karşılanması yoluna gidilmiştir. Bu tedbirlerden yaklaşık 6 ay sonra
hastalık kontrol altına alınmıştır. Bulaşıcı hastalığın olması diğer ülkelerle olan
ticareti olumsuz etkilediğinden karantinalar da kaldırılmıştır.

Çiçek
İstanbul ve Anadolu’nun birçok şehrinde 19. yüzyılın ortalarına doğru Çiçek
hastalığı salgınları görülmeye başlamıştır. 1839’da çiçek aşısı uygulanmaya
başlanır. 1940’da padişah tarafından ücretsiz uygulanması kararı alınır. Çiçek
hastalığı Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar varlığını sürdürmüştür.

Sıtma
19. yüzyılın sonlarında etkisini gösteren bir başka hastalık ise Sıtma’dır.
1910’da ordunun büyük kısmında sıtma vardır. Birinci Dünya Savaşı’nda ise
412.000 asker sıtmaya yakalanarak 20.000’i yaşamını yitirir. Ancak Cumhuriyet’in
ilanından sonra kontrol altına alınmıştır.

Cüzzam
Cüzzam Osmanlı Dönemi’nde ve öncesinde görülen bir başka hastalıktır.
Batı dilinde Leprosy olarak bilinirdi. İslam dünyasında arslan hastalığı olarak
bilinirdi. Müslümanlar bu hastalığın Allah’ın takdiri sonucu meydana geldiğini
düşünüyorlardı. Cüzzam Kuran’da geçen bir hastalıktır. Selçuklu döneminde bu
hastalara bazı şehirlerin dışında ufak mahalleler kurulmuştur. Bu tecrithaneler
miskinler tekkesi olarak bilinir. Hastalığın tedavisi olmadığı bilinirdi. Hastaların
bozulan fiziksel görüntüsü insanları korkutmuş ve hastalarla temastan
kaçınılmıştır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Bulaşıcı olan hastalığın tespit edildiği kişiler bu miskinhanelere


gönderilmiştir. Miskinhanelere gönderilme kararı mahkemelerce tayin edilen
bilirkişiler tarafından veriliyordu.

Tifo ve Tifüs
Osmanlı’da salgın yapmadan görülen hastalık Tifo’dur. Balkan Savaşları'nda
Türk askerlerinin aşılanmış olması sayesinde Alman ordusunda 116 bin, Fransız
ordusunda 127 bin tifo hastası varken Türk ordusunda 8 bin olmuştur.
Kırım Savaşı sırasında ise Fransız ve Türk askerler arasında Tifüs salgını
Dünya Sağlık Örgütü, görülmüştür. 1877-1878 yıllarında Osmanlı-Rus Savaşı sırasında 40 bin asker bu
kronik hastalığı uzun hastalıktan dolayı yaşamını yitirmiştir. Balkan Savaşı'ndaise tifüs salgınına
süren ve yavaş ilerleme rastlanmamıştır [9].
gösteren hastalık olarak
tanımlamıştır. Bulaşıcı Hastalıkların Kontrolünden Sonra Ortaya Çıkan Kronik
Hastalıklar
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kronik hastalığı “uzun süren ve yavaş ilerleme
gösteren hastalıklar” olarak ve kronik durumu ise “birkaç yıl veya on yıl boyunca
sürekli bakıma ihtiyaç duyulan sağlık sorunları” olarak tanımlar. Kronik hastalıklar
son yıllarda “bulaşıcı olmayan hastalıklar” olarak da adlandırılmaktadır. Çünkü bir
enfeksiyon ajanından kaynaklanmayan genetik faktörler, bireysel yaşam tarzı ve
çevresel etkenlerden kaynaklanan hastalıklardır.
Kronik hastalığı tanımlarken akut hastalıktan da bahsetmek gerekir. Akut
hastalık; genellikle belirtileri aniden ortaya çıkan, kısa süren, hafif/şiddetli
seyreden ve kısa süren hastalıklardır. Akut hastalık, bireyin iyileşmesi, ölümü veya
kronik hastalık gelişmesi ile sonuçlanabilir (Akdemir ).
Örnek

• Akut hastalıklara bronşit, sinüzit, akut böbrek yetmezliği, pnömoni


örnek olarak verilebilir.

Kronik hastalık; altı aydan daha uzun süren ve bireyin fonksiyonlarını her
boyutu ile etkileyen, ilerleyici, geri dönüşü olmayan, ataklarla seyreden ve ömür
boyu süren hastalıklardır.
Örnek

•Kronik böbrek yetmezliği, diyabet, KOAH, kronik bronşit ve kronik


sinüzit örnek verilebilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Kronik hastalıklar grubunda birçok hastalık bulunmasına karşın birçoğunun


oluşmasında etkili olan risk faktörleri ortaktır. Bu nedenle bu hastalıklardan
korunma için alınacak önlemler de ortak olacaktır.
Kronik hastalıkların artışına sebep olan en önemli etkenlerden biri nüfusun
yaşlanmasıdır. Yaşlanma ile birlikte inme, Parkinson, hipertansiyon, kalp damar
hastalıkları, kalp yetmezliği, KOAH, kanser gibi hastalıkların görülme oranı artış
göstermektedir. Bu hastalıkların görülmesinde etkili olan davranışsal risk
faktörlerine baktığımızda kötü beslenme alışkanlığı, sigara, alkol, hareketsiz yaşam
ve diğer kötü madde alışkanlıklarıdır. Biyolojik risk faktörleri ise yüksek kan basıncı,
kolesterol ve kan şekeri düzeyi ile obezite, aşırı alkol tüketimi yer almaktadır [12].

Kronik hastalıkların önemi


Kronik hastalıklar ve ülkelerin ekonomisine getirdiği yük giderek
artmaktadır. Kronik hastalık yalnızca ülke ekonomisini değil, aynı zamanda birey ve
ailesi üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler nedeniyle de önemli bir sağlık
problemidir [12]. Kronik hastalıklar hane halkı gelirini, çalışanların iş verimliliğini,
sosyal hareketliliğini de etkilemektedir.
Bu ise iş gücünde yaratmış olduğu erken emekliliklerle sosyal güvenlik
sistemine önemli finansal yük getirmektedir. İşverenler kronik hastalıklar nedeni
ile çalışanlarının işe devam edememeleri ile ekonomik kayba uğramaktadır. Kronik
hastalıklar nedeni ile aile üyelerinden birisi bakım verici yükü üstlenmektedir. Bu
Kronik hastalıklar durum bakım vericinin sosyal yaşantısını kısıtlamakta ve iş gücüne katkısını
sadece bireyin yaşamını azaltmaktadır [13].
etkilemez. Bakım veren
aile bireylerinin DSÖ verilerine göre bulaşıcı olmayan hastalıklar her yıl tahminen 35 milyon
yaşamına da olumsuz ölüme neden olmaktadır. Önümüzdeki 10 yılda ise bu hastalıklardan ölümlerin
etkileri olur. dünya çapında %17 artış göstereceği, 388 milyon kişinin kronik hastalık nedeni ile
yaşamını yitireceği tahmin edilmektedir [12].
Bu artışlarla beraber kronik hastalıklar ülkelerin ekonomisine de ciddi yük
getirmektedir. 2005 yılında kalp hastalıkları, inme ve diyabetin Çin’de 18,
Hindistan’da 9, Brezilya’da 3 milyar dolarlık kayba neden olduğu belirlenmiştir.
Ülkemizde 2011 yılında yapılan bir araştırmada kronik bir hastalık olan diyabet ve
diyabetin neden olduğu sağlık problemlerinin maliyetinin yaklaşık 13 milyar lira
olduğu hesaplanmıştır [13].

HASTALIK VE KÜLTÜR
Kültür; toplumdaki bireyler arasında köprü kuran, yazılı olmayan,
sorgulanmayan, kendiliğinden gelişen ve kolaylıkla değiştirilemeyen toplumsal bir
tutumdur. Kültür bir toplumun ortak dilidir. Kültür yaşamın dokusudur ve her
insan bir kültüre sahiptir. Kültür, kendine özgü düşüncesi, iletişimi, bilgisi, ahlakı,
eylemleri, âdetleri, alışkanlıkları, inançları ve değerleri olan dinsel, etnik, ırksal ve
sosyal grupları tanımlamaktadır [14].
İnsanlar yaşadıkları toplumun örf, adet, inanç, gelenek ve göreneklerini
yalnızca sosyal yaşamını sürdürmek için değil, hastalıkları tedavi etmek ve
hastalıkları önlemek için de kullanmıştır [14].

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Hastalık toplumların sosyokültürel özelliklerine göre değişen değer


yargılarına sahiptir. Bu nedenle hastalığa yüklenen anlam toplumlar arasında
değişiklik göstermekte ve zamanla değişime uğramaktadır. Bir toplumda hastalık
olarak kabul edilen durum bir başka toplumda sağlıklı ya da normal kabul
edilebilir. Hasta olma bireyin yaşadığı toplumda hangi belirtilerin hastalık olarak
kabul edildiği ile doğrudan ilişkilidir [6].
Sağlık ve hastalığın tanımları hastalıkların dağılımı, tedavi sorunları sosyal ve
kültürel yapı tarafından belirlenir. Sağlık, hastalık ve kültür arasında önemli bir
ilişki vardır. Her toplum kültürünü, sosyal yapısını, sağlık ve hastalık problemini
kendi değer sistemine göre geliştirir. Sağlık sorunlarımızı belirlemek için ne
yaptığımız, hastalık belirtilerini ortaya koyma tarzımız, tedavi için kime gittiğimiz,
ne zaman gittiğimiz, iyileştirici (doktor/terapist) tarafından sunulan açıklamalar ve
tedavi ile ilgili ölçüler toplumumuz ve kültürümüz tarafından ciddi ölçüde etkilenir
[10].

•Soğuk algınlığı olan bir kişi doktora gitmez ve normal yaşamına


Örnek

devam edebilir. Bu durumda hem birey hem de toplum kişiye hasta


statüsü vermeyebilir. Diyabet gibi kronik hastalığı olan kişi belirli
aralıklarda doktora gider ve normal yaşamını sürdürür. Ancak toplum
tarafından hasta statüsü verilir [6].

Soğuk algınlığı olan bir kişi doktora gitmez ve normal yaşamına devam
edebilir. Bu durumda hem birey hem de toplum kişiye hasta statüsü vermeyebilir.
Diyabet gibi kronik hastalığı olan kişi belirli aralıklarda doktora gider ve normal
yaşamını sürdürür. Ancak toplum tarafından hasta statüsü verilir [6].
Bir trafik kazasında çok ağır yaralanmış birisi her zaman ve her toplumda
hasta olarak görülecek ve kendini hasta olarak algılayacaktır. Oysa yalnızca başı
ağrıyan birine hasta muamelesi yapılıp yapılmaması ya da bireyin kendisini hasta
olarak algılayıp algılamaması o toplumun hastalık kavramını nasıl algıladığı ile
ilişkilidir. Yine birkaç yüzyıl önce insanların korkulu rüyası olan vebanın günümüz
Kültür bireylerin
hastalığa bakış açısını, de insanlar tarafından aynı öneme sahip olmadığını görmekteyiz. Çünkü hastalığın
hasta olma ve hastalıkla kökü kazınmış neredeyse unutulmuştur [15].
baş etme davranışını Kofüçyusçuluğa göre hastalık, toplumun kurallarına ve âdetlerine
etkiler.
uymamaktan kaynaklanmaktadır. Fakat bir ferdin sağlığını yeniden kazanmasının
tek yolu, kendisini mevcut toplumsal düzene uyacak şekilde değiştirmektir. Bu
gelenekte hastalık bireysel ve toplumsal düzeyde uyumsuzluk olarak kabul
edilmektedir [10].
Eski Türklerde var olan dinsel ve mistik inanışların bazı uzantıları günümüze
kadar gelmiştir. Bunlardan biri de doğumdan sonra anne ve bebeğinin kırkının
çıkması inanışıdır. Doğumdan sonra anne ve bebekte ortaya çıkabilen sepsis (tüm
vücut sistemlerini olumsuz etkileyen ciddi enfeksiyon) hastalığının Alkarısı denilen
kötü bir ruh tarafından yapıldığı düşünülürdü. Tüfek sesinden demirden ve kırmızı
renkten korkan bu kötü ruhtan korunmak için lohusa kadının başına beyaz yaşmak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Hastalıklar Bilgisine Giriş

ve kırmızı tül bağlanır, kırmızı altın takılır, kırmızı şeker götürülür. Bazen de kırmızı
hiçbir şey götürülmez. Korunmanın en iyi yolu kırklama denilen su ile yıkamadır.
Suyun içine altın, gümüş, anahtar, buğday, yumurta gibi çeşitli malzemeler de
koyulur [9].
Eski Türklerde hastalık ve ölüm insanlar için son derece kötü bir etkiye
sahipti, onlar için savaşta ölmek bir şeref verirken hastalıktan ölmeyi zillet
sayarlardı. Altay Türklerindeki inanışa göre hastalık, hasta ve ölüm etrafındaki
herkese korku salardı. İnsanlarda ortaya çıkan her türlü hastalığın tüm insanlara
bulaşacağı, salgına dönüşeceğine inanılırdı. Bu nedenle hastalanan kimsenin evinin
önüne mızrak konur ve mızrağın etrafı kara bir keçe ile sarılırdı. Amaç o kişinin
evine girme konusunda dikkatli olmalarını sağlamaktı. Ancak mızrağı görenler o
evlere girmeye cesaret edemezdi. Hastaya bakacak bir esir yoksa hasta kendi
hâline bırakılır ölüme terk edilirdi [9].
Kültürü oluşturan ana ögelerden biri de dindir. Dini inançlar kişilerin
düşünce, yaşam biçimi, tutum ve davranışlarını etkilemektedir. Türklerin
İslamiyet’i seçmesi ile yiyecek ve içecek kültürü dinin etkisi ile şekillenmiştir.
Müslüman ve Hristiyanlarda et yemek helaldir. Ancak Müslümanlar domuz eti
yememek konusunda Musevilere yakındır. Hintli bireyler ise inanış gereği et
yemezler. Birçok din ve kutsal kitap sağlığı korumaya yönelik önlemler içerir.
Müslüman kişilerin Ramazan ayında tuttukları oruçların sağlık üzerinde birçok
olumlu etkisi vardır. Oruç tutan insanlar dini görevlerini yerine getirdikleri için
kendilerini huzurlu ve mutlu hissederler. Ancak günün belirli saatlerinde yemek
yemesi, ilaç almasını gerektirecek hastalığı bulunan kişilerin bu ibadeti yapması
için sağlık profesyonellerine danışması gerekir [14].
Günümüzde sağlık alanındaki gelişme ve değişimlerle beraber hastalık
yerine “sağlık”; hasta yerine “kişi” kavramlarının kullanılması tercih edilmeye
başlanmıştır [6]. Bu, kültürün zamanla değiştiğini de göstermektedir.

HASTALIK GÖSTERGELERİ
Bir toplumun gelişmişlik düzeyi sağlık ve hastalık ölçütleri ile değerlendirilir.
Bu ölçütler o toplumun sağlık durumunu ve sağlık durumunda meydana gelen
değişimleri belirlemede, karşılaştırma yapmada ve sağlık hizmetlerinin etkinliğinin
değerlendirilmesinde kullanılırlar. Bunlar: Mortalite, doğurganlık ve hastalık
düzeyini belirleyen ölçütlerdir.
Hız; bir toplumda belirli bir süre içinde ortaya çıkan yeni durumun, belirli bir
katsayı cinsinden sıklığının ifadesidir. Yüzde, binde, yüz binde gibi.
Hastalıkların ve sağlıkla
ilgili sorunların Oran; bir toplumda bulunan hastaların sağlamlara göre sayısıdır. Hız ile
sınıflandırılmasında karıştırılmamalıdır. Hızda hastaların topluma göre oranı belirlenir.
“Hastalıkların
Uluslararası İnsidans; hastalık düzeyini belirlemek için kullanılan hız kavramıdır. Yalnızca
Sınıflandırılması (ICD)” belirli bir yıldaki yeni vaka oranını verir.
sistemi kullanılır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Örnek
•Astımın 2015 yılındaki insidansından bahsediliyorsa bu oran 2015
yılında yeni astım hastalarının oranını verir.

Prevelans; toplumda belirli bir anda bulunan eski ve yeni tüm vakaları içeren
bir hız göstergesidir.
Örnek

•Astımın 2015 yılındaki prevelansı demek, 2015 yılı ve öncesindeki,


hâlen yaşamakta olan vakalardan bahsedilmesi demektir.

Morbidite; toplumda belirli bir hastalığın görülme hızıdır.


Mortalite; toplumda belirli bir hastalığa bağlı ölüm görülme hızıdır [7].

Türkiye’de Hastalık Yükü


Bir topluma sağlık hizmetlerinin planlı ve etkin olarak verilebilmesi için o
toplumun hastalık yükünün belirlenmesi gerekir [7]. Hastalık yüküne neden olan
hastalıklar bir toplumun gelişmişlik düzeyine ait önemli bilgiler sağlar. Diyabet,
obezite, kanser gibi hastalıklar gelişmiş ülkelerde daha fazla görülürken,
gelişmemiş ülkelerde yetersiz ve dengesiz beslenmenin yol açtığı hastalıklar ya da
AIDS gibi enfeksiyon hastalıkları daha fazla görülür [7].
Hastalık yükünün belirlenmesinde en yaygın olarak Yeti Yitimine Ayarlanmış
Yaşam Yılı (DALY) ölçütü kullanılır. DALY hesaplamasına göre nüfus düzeyinde
Erken Ölümlere Bağlı Kaybedilmiş Yıllar (YYL), Yeti Yitimi İle Geçirilen Yıllar(YLD)’ın
toplamıdır. Bireyin yaşı önemlidir. Yaşlılık ve çocukluk yıllarına az değer verilirken
genç erişkinlik dönemi ise en değerli yıllar olarak değerlendirilmektedir. Bu
nedenle hastalık yükü belirlenirken yaşa göre ağırlıklandırma yapılmaktadır. Aynı
zamanda cinsiyete ve yaş gruplarına göre özel ölüm hızları ve ölüm nedenleri
hesaplanarak incelenmektedir. Bu verilerin ülkeler arasında karşılaştırmaları da
yapılmaktadır [16].
Sağlık Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumunun verilerini kullanarak
hazırlamış olduğu 2016 yılı Sağlık İstatistikleri Yıllığı’nı yayımlamıştır. Şekil 1.1’de
ülkemizde ICD-10 tanı gruplarına göre ölüm nedenlerinin dağılımı verilmiştir.
Ülkemizde dolaşım sistemi hastalıkları %39.84 ile ilk sırada yer alırken
neoplazmlar, solunum sistemi hastalıkları, endokrin ve metabolizma hastalıkları
bunları takip etmektedir [17,18].
Şekil 1.2’de ana hastalık gruplarına göre DALY dağılımının uluslararası
karşılaştırılması verilmiştir. Farklı Sosyo-Demografik İndeksi (SDI) olan ülkeler,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Hastalıklar Bilgisine Giriş

Dünya ve Türkiye arasındaki farklılıkları görme imkânı vermektedir. Ülkemiz orta-


üst SDI grupta yer almaktadır.
Şekilde dikkat çekici nokta ise düşük SDI’den yüksek SDI’ye doğru gidildikçe
bulaşıcı olmayan hastalıkların görülme sıklığının artışıdır. Bu hastalıklar Şekil 1.1’de
kırmızı, mor, pembe ve mavi renkle gösterilmiş hastalıklardır [17].

Bir toplumda sık


görülen hastalıklar ve
ölüm nedenlerine ait
istatistiksel veriler, o
toplumun gelişmişlik
düzeyine ilişkin veriler
sağlar.

Şekil 1.1. ICD-10 Tanı Gruplarına Göre Ölüm Nedenlerinin Dağılımı


Kaynak: [17] TC Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2016.
https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/13183,sy2016turkcepdf.pdf?0

Şekil 1.2. Ana Hastalık Gruplarına Göre DALY Dağılımının Uluslararası Karşılaştırılması
Kaynak: [17] TC Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı (2016).
https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/13183,sy2016turkcepdf.pdf?0
Aynı zamanda beklenen yaşam süresi de bir toplumun gelişmişlik düzeyine
ilişkin önemli bir belirleyicidir [7]. Türkiye’de beklenen yaşam süresi kadınlarda
80.7, erkeklerde 75.3, toplam ortalama 78.0’dır. Ölümlere neden olan ilk üç
hastalık %39.8 ile dolaşım sistemi hastalıkları, ikinci sırada %19.7 ile iyi huylu ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Hastalıklar Bilgisine Giriş

kötü huylu tümörler, üçüncü sırada ise %11.9 ile solunum sistemi hastalıkları
gelmektedir [18].

HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI
Sınıflandırma bir olayın sayısal olarak incelenmesi ve istatistiksel veri olarak
değerlendirilerek uluslararası karşılaştırmaların yapılmasını sağlar. Ülkemizde ve
dünyada birçok ülke tarafından hastalıkların sınıflandırılmasında “Hastalıkların
Uluslararası Sınıflandırılması (International Classification of Diseases-ICD)” sistemi
Bir toplumda sık kullanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1992 yılında yenilenen son
görülen hastalıklar ve sürüm ICD-10 kullanıma sunulmuştur. Ülkemizde de 1965 yılından beri farklı
ölüm nedenlerine ait sürümleri kullanılmıştır. Sağlık Bakanlığı 2004 yılından itibaren ICD-10’u hasta
istatistiksel veriler, o takip sistemine entegre ederek kullanıma sunmuştur. Bakanlık tarafından 2005
toplumun gelişmişlik yılında da kullanımı zorunlu hâle getirilmiştir [5,7,16,19].
düzeyine ilişkin veriler
sağlar. Bu sistemde hastalıklar uluslararası düzeyde kategorize edilmiş ve kullanan
ülkeler için istatistiksel sonuçlara ulaşılma ve diğer ülkelerle karşılaştırma fırsatı
vermiştir [5,7].
Her hastalık ve sağlık sorunu için özel bir kod kullanılmaktadır. Bu özel
kodlar harfler ve rakamların belirli bir düzende sıralanması ile oluşturulmuştur.

• Solunum sistemi hastalıklarının kodları J00-J99 blokları arasındadır.


Örnek

Bir solunum yolu hastalığı olan influenza ve pnömoninin kodları ise


J10-J18 blokları arasındadır. Yani hastalıkların özelliklerine göre alt
sınıflamaları/blokları içerir. Başka bir örnek verecek olursak sinir
sistemi hastalıkları G00-G99 bloğundadır. Sinir sisteminin dejeneretif
hastalıkları ise G30-G32 bloğunda yer alır. Bu kodlar hastanelerde
kullanılan otomasyon bilgi sistemlerinde yer alır [19].

Her hastaya sağlık problemine uygun bu kodlar muayene sonucuna göre


verilmek zorundadır. Sistemde bütün tanılar bilgisayar ortamında kategorize
edilmiştir.
ICD 10 kodları, Sağlık Bakanlığı tarafından Teşhisle İlişkili Gruplar, kısaca TİG
olarak ifade edilen kodlama sistemi ile hastanelerde kullanılmaktadır. Hastalıkların
klinik ve maliyet verileri kullanılarak gruplandırılmasını ve benzer hastalıkların
benzer gruplara atanmasını içeren bir yöntemdir. Teşhisle ilişkili grupların
oluşturulmasındaki temel amaç, benzer çıktıları olan veya benzer hizmetleri alması
beklenen vaka tiplerinin bir tanımının yapılması ve böylece kıyaslanabilir bilgi
üretilmesidir. Bir yatan hasta sınıflandırma yöntemi olarak TİG; ortaya çıkan
maliyetler ile hasta türlerini tanılarına ve işlemlerine göre sınıflandırarak türdeş
vakalarla harcanan tedavi kaynaklarını ilişkilendirmeyi sağlar. TİG, tıbbi veri tabanı
oluşturan hekimler, bu verileri kodlara çeviren klinik kodlamacılar ve TİG’den
sorumlu hastane yöneticileri tarafından uygulanmaktadır. Kodlamacılar sağlık
alanında eğitim almış hastane bünyesinde çalışan personellerdir [19]. Bu konu
Tıbbi Kayıt ve Hastane Otomasyonu dersinde daha detaylı ele alınacaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Hastalıklar Bilgisine Giriş

• HASTALIKLAR BİLGİSİNE GİRİŞ


• Hastalığın Tanımı
•Hastalığın tanımı Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “Organizmada birtakım değişikliklerin
ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz,
maraza, esenlik karşıtı. Ruh sağlığının bozulması durumu” olarak yapılmıştır.
• Hastalık bazı kuram ve kavramlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Hastalığı açıklamaya çalışan
kuramlar; tek ajan kuramı, çoklu neden kuramı ve ekolojik sistemler kuramıdır.
• Hastalıkların nedensellik ve ilişki kavramına göre açıklamaya çalışan görüşte, etki-sonuç
arasındaki ilişkiden bahsedilir. Bu ilişkinin olabilmesi için belli kriterler vardır. Bunlar
ilişkinin kuvveti, ilişkinin tutarlılığı, özgüllüğü, zamana uygunluğu ve elde bulunan bilgilerle
uyumlu olmasıdır.
• Hastalıkların Tarihçesi
• Hastalık tarih boyunca insanların yaşamlarında olmuştur. Hastalık gözle görünen ya da
görünmeyen nedenlere bağlanmıştır. Eski Türklerde Şaman inanışa göre insanın sahip
olduğu ruhlardan birinin kaybolması hastalıklara neden olurdu.
• Hipokrat'ın savunduğu humoral teoriye göre, hastalıkların vücutta bulunan sıvıların
dengesizliği nedeni ile ortaya çıkmaktadır. Bu sıvılar kan, balgam, sarı ve kara safradır.
Özet

Hastalıkların oluşumunda etkili olduğunu düşündüğü bir başka teori ise miasma teorisidir.
Miasma kirlenme, lekelenme anlamındadır.
•19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde bazı mantar hastalıklarının etkeni ve şarbon mikrobu
keşfedildi. Pasteur’un fermentasyon konusundaki çalışması da mikroorganizmaların
varlığını açıklamada etkili oldu.
• 20. yüzyıla gelindiğinde penisilin ve antibiyotiğin keşfedilmesi ile görülen hastalıklar
değişim göstermiştir. Yoksulluk hastalıkları olarak adlandırılan hastalıklar yerini medeniyet
ve zenginlik hastalıklarına bırakmıştır. Yaşam koşullarındaki değişim, bulaşıcı hastalıkların
kontrol altına alınması, beklenen yaşam süresinin artması ile beslenme alışkanlıkları ve
sigara alkol gibi bağımlılıklar yaşlılık hastalıkları olarak da bahsedilen kronik hastalıkların
ortaya çıkmasına neden olmuştur.
• Tarihimizde önemli yere sahip olan Osmanlı döneminde de birçok bulaşıcı hastalıkla
mücadele edilmek zorunda kalınmıştır. Hatta bulaşıcı hastalıkların neden olduğu ölümler
savaşların neden olduğu ölümlerden fazla olmuştur. Veba, kolera, çiçek, sıtma, cüzzam, tifo
ve tifüs salgınlarıyla baş etmek için dönemin padişahları tarafından tecrit etme, çevre
koşullarını düzenleme ve aşılama gibi yöntemler kullanılmıştır.
•"Bulaşıcı olmayan hastalıklar" olarak da adlandırılan kronik hastalıklara geri dönecek
olursak Dünya Sağlık Örgütü tarafından, uzun süren ve yavaş ilerleme gösteren hastalıklar
olarak tanımlanmıştır. Kronik hastalıkların altı aydan uzun sürmesi, ilerleyici olması, geri
dönüşünün olmaması, ataklarla seyretmesi ve ömür boyu sürmesi önemli özellikleri
arasındadır.
•Hastalık ve Kültür
•Kültür birçok faktörden etkilenerek oluşur. Bunların başında örf, âdet, inanç gelenek ve
görenekler gelir. Kültür hastalıkların belirlenmesi ve tedavisinde etkili olan bir faktördür.
•Hastalandığımızı nasıl anlarız, hangi belirtiler hastalığı işaret eder, hastalandığımızda kime
başvururuz, yaşadığımız toplumda bireye ne zaman hasta rolü verilir? gibi soruların cevabı
kültürden etkilenir.
•Hastalık Göstergeleri
•Dünyada ve ülkemizde sağlık ve hastalık durumlarını belirlemek ve zamanla değişimini
izlemek için bazı göstergeler kullanılır. Bunlar hız, oran, insidans, prevelans, morbidite ve
mortalitedir.
•Yine bir toplumun sağlık hizmetlerinin planlı ve etkin olarak yürütülebilmesi için o
toplumun hastalık yükünün belirlenmesi gerekir. Hastalık yükünü belirlemede bazı ölçütler
kullanılmaktadır. Bunlardan en sık kullanılan DALY olarak bilinen "yeti yitimine ayarlanmış
yaşam yılı"dır.
•Hastalıkların Sınıflandırılması
•Sınıflandırılma hastalıklara ait sayısal veriler elde etmek için yapılmaktadır. Bu
sınıflandırmada dünyada ve ülkemizde ICD dediğimiz Uluslararası Hastalık Sınıflandırması
kullanılmaktadır.
•Uluslararası olan bu sınıflama ile ülkeler arasında karşılaştırma yapma olanağı
sağlanmaktadır. Bu sınıflama, aynı zamanda, hastalıkların yükü ve maliyetine ilişkin veriler
elde etmeyi de sağlamaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Hastalıklar Bilgisine Giriş

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisinde hastalık kavramı, kişinin bedeninde ya da
ruhsal durumunda olağan dışı değişiklikleri, hisleri ve rahatsızlıkları ifade
etmesi olarak ele alınır?
a) Tıp bilimi açısından hastalık
b) Kişi açısından hastalık
c) Sosyolojik açıdan hastalık
d) Tek ajan kuramına göre hastalık
e) Çoklu neden kuramına göre hastalık

2. Aşağıdakilerden hangisi hastalığın nedensellik kavramına göre, etki-sonuç


arasındaki ilişkiyi gösteren ancak çoğu zaman yalnızca enfeksiyon
hastalıkları için söz konusu olan kriterdir?
a) İlişkinin özgüllüğü
b) İlişkinin kuvveti
c) İlişkinin tutarlılığı
d) İlişkinin zamana uygunluğu
e) İlişkinin elde bulunan bilgilerle uyumlu olması

3. Aşağıdakilerden hangisi hastalıkların açıklanmasında ilk kez humoral


teorinin kullanıldığı dönemdir?
a) Tarih öncesi dönem
b) Hipokrat Dönemi
c) Orta Çağ Dönemi
d) Osmanlı Dönemi
e) Selçuklu Dönemi

4. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı döneminde görülen ve İzmir nüfusunun


yarısının yaşamını yitirmesine neden olan bulaşıcı hastalıktır?
a) Kolera
b) Çiçek
c) Veba
d) Sıtma
e) Tifo

5. Aşağıdakilerden hangisi kronik hastalıkların özelliklerinden biri değildir?


a) İlerleyici olması
b) Ataklarla seyretmesi
c) Kısa sürmesi
d) Geri dönüşü olmayan
e) Yavaş ilerlemesi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Hastalıklar Bilgisine Giriş

6. Aşağıdakilerden hangisi kronik hastalıkların gelişmesinde rol alan


davranışsal risk faktörüdür?
a) Hareketsiz yaşam
b) Obezite
c) Yüksek kolesterol
d) Yüksek kan basıncı
e) Yüksek kan şekeri

7. Aşağıdakilerden hangisi bir toplumda belirli bir hastalığa bağlı ölümlerin


görülme hızıdır?
a) Oran
b) Hız
c) Prevelans
d) Mortalite
e) İnsidans

8. Aşağıdakilerden hangisi gelişmiş ülkelerde görülme oranı yüksek olan


hastalıklar arasında yer almaz?
a) Kronik hastalıklar
b) Kanserler
c) Kalp damar hastalıkları
d) Endokrin ve beslenme hastalıkları
e) Bulaşıcı hastalıklar

9. Hastalıkların sınıflandırılmasında kullanılan ICD-10’un hasta takip


sistemine entegre edilerek kullanımının zorunlu olma yılı aşağıdakilerden
hangisidir?
a) 1965
b) 1992
c) 2000
d) 2005
e) 2012

10. Aşağıdakilerden hangisi ülkemizde ICD-10 tanı gruplarına göre ölüm


nedenlerinin ilk dört sırasında yer almaz?
a) Dolaşım sistemi hastalıkları
b) Neoplazmlar
c) Solunum sistemi hastalıkları
d) Endokrin beslenme ve metabolizma hastalıkları
e) Enfeksiyöz ve paraziter hastalıklar

Cevap Anahtarı
1.b, 2.a, 3.b, 4.c, 5.c, 6.a, 7.d, 8.e, 9.d, 10.e

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Hastalıklar Bilgisine Giriş

YARARLANILAN KAYNAKLAR
[1] TDK, Türk Dil Kurumu (2018). Güncel Türkçe sözlük. 20 Şubat 2018 tarihinde
http://www.tdk.gov.tr/ adresinden erişildi.
[2] Ay, F.A. (2011). Mesleki temel kavramlar. FA. Ay (Ed.), Sağlık Uygulamalarında
Temel Kavramlar ve Beceriler, (s.2-21). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
[3] Akbal, A. (2008). Sağlığın değişen anlamı. A. Kasapoğlu (Ed.), Madalyonun İki
Yüzü: Hastalık ve Sağlık, (s.39-77). Ankara: Phoenix Yayınevi.
[4] Karadeniz, G. (2008). Sağlık ve hastalık. G. Karadeniz (Ed.), İç Hastalıkları
Hemşireliğinde Teoriden Uygulamaya Temel Yaklaşımlar, (s.4-6). Ankara:
Göktuğ Yayıncılık.
[5] Öz, F. (2010). Sağlık Alanında Temel Kavramlar, (s. 1-35). Ankara: Mattek
Matbaacılık.
[6] Adak, N.Ö. (2015). Sağlık Sosyolojisi Kadın ve Kentleşme, (s.1-60). Ankara:
Siyasal Kitabevi.
[7] Sucaklı, M.B. (2015). Genel hastalık bilgisi. M. Polat, MŞ. Gülay (ed.),
Hastalıklar Bilgisi, (s. 1-9). Ankara: Dünya Tıp Kitabevi.
[8] Çelen, O. (2018). Meme kanserinde risk faktörleri. 02 Haziran 2018 tarihinde
https://www.orhancelen.com.tr/meme-kanserinde-risk-faktorleri.asp
adresinden erişildi.
[9] Aydın, E. (2006). Dünya ve Türk tıp tarihi. Ankara: Güneş Kitabevi Öncü
Basımevi.
[10] Kızılçelik, S. (1996). Sağlık-Hastalık Kavram Çifti: Türkiye’nin Sağlık Sistemi Bir
Medikal Sosyoloji Denemesi, (s.80-100). İzmir: Saray Kitabevleri.
[11] Özdemir, H. (2010). Salgın Hastalıklardan Ölümler 1914-1918, (s.3-12).
Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
[12] Türkmen E. (2012). Kronik hastalıklar ve önemi. Z. Durna (Ed.), Kronik
Hastalıklar ve Bakım, (s.37-51). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
[13] Kısa, A. (2012). Kronik hastalıklarda ekonomik sorunlar ve yönetimi. Z. Durna
(Ed.), Kronik Hastalıklar ve Bakım, (s.23-36). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
[14] Karadağ, G. (2016). Kültürel Özelliklerin Kronik Hastalıklara Yansıması. N.
Ovayolu, Ö. Ovayolu (Ed.), Temel İç Hastalıkları Hemşireliği ve Farlı Boyutları
ile Kronik Hastalıklar. Adana: Çukurova Nobel Tıp Kitabevi.
[15] Cirhinlioğlu, Z. (2001). Sağlık Sosyolojisi, (s.14-59). Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
[16] Erbaydar, N.P. (2009). Hastalık yükü kavramı ve hesaplanmasında kullanılan
ölçütler ve DALY kavramına kısa bakış. Toplum Hekimliği Bülteni; 28(1): 20-
25.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


Hastalıklar Bilgisine Giriş

[17] TC Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2016. 20 Haziran 2018 tarihinde
https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/13183,sy2016turkcepdf.pdf?0
adresinden erişildi.
[18] Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK-2016). İstatistiklerle Türkiye. Ankara: Türkiye
İstatistik Kurumu Matbaası.
[19] TC Sağlık Bakanlığı. TİG Uygulama Rehberi. 20 Haziran 2018 tarihinde
https://dosyamerkez.saglik.gov.tr/Eklenti/3621,tigkitapweb-pdf.pdf?0
adresinden erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

You might also like