Professional Documents
Culture Documents
Hastalık 1
Hastalık 1
Hastalık 1
GİRİŞ
• Hastalığın Tanımı
İÇİNDEKİLER
• Hastalıkların Tarihçesi
• Hastalık ve Kültür
• Hastalık Göstergeleri
• Hastalıkların Sınıflandırılması HASTALIKLAR BİLGİSİ
ÜNİTE
ÜNİTE
©
1
Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
1
Hastalıklar Bilgisine Giriş
Hastalık Kavramı
Hastalığın Tanımı
Nedensellik ve İlişki
Kavramına Göre Hastalık
Hastalıkların Tarihçesi
Modern Tıbbın Doğuşu ile Hastalık
Hastalık ve Kültür
Osmanlı Döneminde Görülen
Bulaşıcı Hastalıklar
Hastalık Göstergeleri
Bulaşıcı Hastalıkların Kontrolünden
Sonra Ortaya Çıkan Kronik
Hastalıkların Hastalıklar
Sınıflandırılması
GİRİŞ
İçinde bulunduğumuz dünyada insanların temel gereksinimlerinin
karşılamasının yanı sıra, sağlık ve hastalık durumları da önemlidir. Sağlık alanında
çalışacak olan tüm meslek üyelerinin kaliteli hizmet verebilmek için sağlık ve
Hastalık bireyin sosyal
ve kültürel durumuna hastalığı çok iyi bilmesi ve kavraması gerekmektedir.
göre değişiklik gösteren Bu bölümün amacı “Hastalıklar Bilgisi” kitabının temelini oluşturan hastalık
bir olgudur. kavramını açıklamak, hastalıkların tarihsel değişimini ve kültürel farklılıklara göre
hastalık algısını anlatmaktır. Aynı zamanda ülkemizde ve dünyada hastalıkların
yükü ve hastalıkların sınıflandırılması hakkında bilgi sahibi olmaktır. Kitabın diğer
ünitelerinde ise vücut sistemlerinde görülen hastalıklar ele alınacaktır.
Hastalık kavramını tanımlamak oldukça güç olmakla birlikte kısaca “sağlığın
bozulma durumu” olarak ifade edilmiştir. Sağlık, hastalığın olmayışı; hastalık,
sağlığın olmayışı şeklinde de tarif edilmiştir. Her bireyin kendine özgü/farklı bir
toplum, çevre, kültür ve inanışa sahip olarak yaşaması, tarihsel süreçte hastalık
algısındaki değişimler de hastalığın tanımlanmasında etkili olmuştur.
Hastalıkların ortaya çıkışı tarih boyunca farklılık göstermiştir. Tarih öncesi
dönemde insanlar yaşamlarını korumak, yiyecek bulmak için savaşmışlar ancak
sağlıklarını koruyamamış, hastalanarak yaşamlarını yitirmişlerdir. Hastalık kötü
ruhlarla ilişkilendirilmiş ancak mikroorganizmaların bulunuşu ile bulaşıcı hastalıklar
gündeme gelmiştir. Özellikle bulaşıcı hastalıklar nedeni ile görülen ölümlerin oranı,
savaşlarda görülen ölüm oranlarından daha fazla olmuştur.
Günümüzde ise bulaşıcı hastalıklardan çok kanser, diyabet, obezite gibi
kronik hastalıklar ve ortaya çıkardığı problemlerle baş edilmektedir. Teknolojideki
gelişmelerle hastalıkların erken tanılaması, sağlığı koruma, geliştirme, hastalık
durumunda tedavi yöntemlerini kullanma ve yaşam kalitesini sürdürmede etkili
olmuştur. Aynı zamanda bireylerin yaşam süresi ve yaşam beklentisi de artmıştır.
Bu da yaşlı nüfusun artmasına ve kronik hastalıkların görülme sıklığında artışa
neden olmuştur. Bu durum insanların hastalıkların tanısı ve tedavisi için sağlık
kurumlarına başvuru oranlarını da artırmıştır.
Ancak teknolojik gelişmelerle birlikte oluşan çevre kirliliği, radyasyon, kaza
oranlarındaki artış gibi nedenlerle birçok kronik hastalık ortaya çıkmıştır. Bu
hastalıkların bazılarından korunmak mümkünken bazıları için bu mümkün
olmayabilir.
HASTALIĞIN TANIMI
Hastalığın tanımı bireylere, toplumlara ve kültürlere göre farklı olarak
yapılmıştır. TDK sözlüğünde hastalık “Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya
çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz,
maraza, esenlik karşıtı. Ruh sağlığının bozulması durumu.” olarak tanımlanmıştır
[1].
Hastalık, organizmada yalnızca yapısal ve fonksiyonel olarak gelişen anormal
değişikliklerin olduğu bir durum değildir. Aynı zamanda psikolojik, sosyal ve
kültürel bir olgudur [2]. Günümüzde yapılan çalışmalarda artık hastalığın değil
sağlığın önem kazandığı görülmektedir.
Sağlık ve hastalığın yalnızca biyolojik boyuttan değil biyo-psiko-sosyo-
kültürel yönden de ele alındığı dikkat çekmektedir [3].
ile sonuçlanabilir.
tanımının sınırlı ve kısıtlı olduğu kabul edilir. Kuram daha çok hastalık ile
ilgilidir [5].
• Çoklu neden kuramına göre hastalık; maddi ve maddi olmayan çevrenin
etkisiyle ortaya çıkar. Aynı anda birçok faktörün etkili olduğu ileri sürülür.
Maddi çevre; içsel (yaş, cinsiyet, kalıtım gibi) ve dışsal (fiziksel, biyolojik,
sosyal çevre gibi) faktörlerin bileşimidir. Maddi olmayan çevre; akıl, mizaç,
ideolojiler, sosyal değerler gibi içsel ve dışsal faktörleri kapsar. Kuram
insanın sağlıklı yönleri üzerinde durur [5].
• Ekolojik sistemler kuramına göre; bireylerin sağlıklı ya da hastalıklı
Hastalık nedensellik ve oluşunun çevresiyle etkileşiminin bir sonucu olduğu düşüncesini
ilişki kavramına göre;
benimser. Kuramın odak noktası uyum (adaptasyon) kavramıdır. Sağlıklı
etki ile sonuç arasındaki
ilişki ile açıklanmaya kişi, çevresiyle başarılı şekilde uyum sağlayan kişidir. Hastalıklı kişi ise,
çalışılmıştır. uyum mekanizması ve kapasitesi sınırlanmış kişidir [5].
Bireysel Etkinlik
• İlişkinin zamana uygunluğu: Bir etki ile hastalığın oluşması için belli bir
zamana ihtiyaç vardır. Etkinin önce, hastalığınsa sonra ortaya çıkması
gereklidir.
Nedensellik ve İlişki
kuramına göre
etki-sonuç arasındaki
ilişkiden bahsedebilmek •bir kişinin çocukluk ve genç erişkinlik döneminde göğüs bölgesine ışın
için 5 kriterin tedavisi alması, 10 yıl sonra meme kanseri olma riskini arttırmaktadır.
Örnek
sağlanması gerekir. 40 yaşından sonra uygulanan ışın tedavisi ise riski arttırmamaktadır.
HASTALIKLARIN TARİHÇESİ
Hastalıkların varlığından haberdar olunmadığı tarih öncesi dönemlerden
günümüze kadar insan, yaşamını sürdürmek, ağrı/acı ve ıstıraplarını dindirmek için
uğraşmıştır. İnsanlar ağrı/acının bir hastalık nedeniyle ortaya çıktığını kavramakta
aslında güçlük yaşamamıştır. Hastalığın nedenlerini bulmaya ve hastalığı
gidermeye çalışmışlar, gözle görülen ya da görülmeyen ama varlığını kabul ettikleri
hastalık nedenlerine karşı da çeşitli önlemler almaya çalışmışlardır. Bir dikenin
batması sonucu oluşan problemi dikeni çıkararak çözmüşlerdir [9].
Örnek
•Şişlik ve apse gibi şeyler dengeyi kurmaya çalışan doğanın
istenmeyen bazı şeyleri organizmadan uzaklaştırma girişimidir.
Örnek
•Beyine benzemesi nedeni ile ceviz akıl hastalıklarında kullanılmıştır.
Ülkemizde bebeklere sarılık olmaması için örtülen sarı örtü örtmek,
benzer bir uygulamadır.
Veba
Orta Çağ’da sayısız ölümlere neden olan veba 17. yüzyılın sonlarında Batı’da
etkisini kaybederek Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu’da kendini gösterir.
Osmanlı döneminde
bazı bulaşıcı
hastalıkların yayılmasını
önlemek için tecrit
etme ve aşılama gibi
Örnek
•1759-1765 yılları arasında İzmir’de 100.000 olan nüfusun yarısı
koruyucu önlemler salgınlarda yaşamını yitirdi.
alınmıştır.
Veba yaklaşık 150 yıl varlığını sürdürür. 1837’de görülme sıklığı giderek
azalmış ve 1839’da tamamen ortadan kaybolmuştur. Ortadan kaybolmasında
karantina uygulamalarının etkisi olmuştur. Ülkemizde vebaya karşı ilk aşı 1920’de
D. Refik Bakter ve Mustafa Hilmi Bey tarafından hazırlanmıştır [9].
Kolera
Bir başka salgın hastalık olan Kolera 1831’de İstanbul’da görülmeye
başlamış ve Osmanlı topraklarına yayılmıştır. O dönemde koleranın görüldüğü
yerlerin imha edilerek yayılmasının önlenmesi gerektiği düşünülmüş ancak hastalık
belirtilerinin diğer hastalıklarla karışma ihtimali yüksek görüldüğünden hastalığın
görüldüğü bölgelerde karantina uygulamaları yapılarak buradaki insanların tüm
ihtiyaçlarının karşılanması yoluna gidilmiştir. Bu tedbirlerden yaklaşık 6 ay sonra
hastalık kontrol altına alınmıştır. Bulaşıcı hastalığın olması diğer ülkelerle olan
ticareti olumsuz etkilediğinden karantinalar da kaldırılmıştır.
Çiçek
İstanbul ve Anadolu’nun birçok şehrinde 19. yüzyılın ortalarına doğru Çiçek
hastalığı salgınları görülmeye başlamıştır. 1839’da çiçek aşısı uygulanmaya
başlanır. 1940’da padişah tarafından ücretsiz uygulanması kararı alınır. Çiçek
hastalığı Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar varlığını sürdürmüştür.
Sıtma
19. yüzyılın sonlarında etkisini gösteren bir başka hastalık ise Sıtma’dır.
1910’da ordunun büyük kısmında sıtma vardır. Birinci Dünya Savaşı’nda ise
412.000 asker sıtmaya yakalanarak 20.000’i yaşamını yitirir. Ancak Cumhuriyet’in
ilanından sonra kontrol altına alınmıştır.
Cüzzam
Cüzzam Osmanlı Dönemi’nde ve öncesinde görülen bir başka hastalıktır.
Batı dilinde Leprosy olarak bilinirdi. İslam dünyasında arslan hastalığı olarak
bilinirdi. Müslümanlar bu hastalığın Allah’ın takdiri sonucu meydana geldiğini
düşünüyorlardı. Cüzzam Kuran’da geçen bir hastalıktır. Selçuklu döneminde bu
hastalara bazı şehirlerin dışında ufak mahalleler kurulmuştur. Bu tecrithaneler
miskinler tekkesi olarak bilinir. Hastalığın tedavisi olmadığı bilinirdi. Hastaların
bozulan fiziksel görüntüsü insanları korkutmuş ve hastalarla temastan
kaçınılmıştır.
Tifo ve Tifüs
Osmanlı’da salgın yapmadan görülen hastalık Tifo’dur. Balkan Savaşları'nda
Türk askerlerinin aşılanmış olması sayesinde Alman ordusunda 116 bin, Fransız
ordusunda 127 bin tifo hastası varken Türk ordusunda 8 bin olmuştur.
Kırım Savaşı sırasında ise Fransız ve Türk askerler arasında Tifüs salgını
Dünya Sağlık Örgütü, görülmüştür. 1877-1878 yıllarında Osmanlı-Rus Savaşı sırasında 40 bin asker bu
kronik hastalığı uzun hastalıktan dolayı yaşamını yitirmiştir. Balkan Savaşı'ndaise tifüs salgınına
süren ve yavaş ilerleme rastlanmamıştır [9].
gösteren hastalık olarak
tanımlamıştır. Bulaşıcı Hastalıkların Kontrolünden Sonra Ortaya Çıkan Kronik
Hastalıklar
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kronik hastalığı “uzun süren ve yavaş ilerleme
gösteren hastalıklar” olarak ve kronik durumu ise “birkaç yıl veya on yıl boyunca
sürekli bakıma ihtiyaç duyulan sağlık sorunları” olarak tanımlar. Kronik hastalıklar
son yıllarda “bulaşıcı olmayan hastalıklar” olarak da adlandırılmaktadır. Çünkü bir
enfeksiyon ajanından kaynaklanmayan genetik faktörler, bireysel yaşam tarzı ve
çevresel etkenlerden kaynaklanan hastalıklardır.
Kronik hastalığı tanımlarken akut hastalıktan da bahsetmek gerekir. Akut
hastalık; genellikle belirtileri aniden ortaya çıkan, kısa süren, hafif/şiddetli
seyreden ve kısa süren hastalıklardır. Akut hastalık, bireyin iyileşmesi, ölümü veya
kronik hastalık gelişmesi ile sonuçlanabilir (Akdemir ).
Örnek
Kronik hastalık; altı aydan daha uzun süren ve bireyin fonksiyonlarını her
boyutu ile etkileyen, ilerleyici, geri dönüşü olmayan, ataklarla seyreden ve ömür
boyu süren hastalıklardır.
Örnek
HASTALIK VE KÜLTÜR
Kültür; toplumdaki bireyler arasında köprü kuran, yazılı olmayan,
sorgulanmayan, kendiliğinden gelişen ve kolaylıkla değiştirilemeyen toplumsal bir
tutumdur. Kültür bir toplumun ortak dilidir. Kültür yaşamın dokusudur ve her
insan bir kültüre sahiptir. Kültür, kendine özgü düşüncesi, iletişimi, bilgisi, ahlakı,
eylemleri, âdetleri, alışkanlıkları, inançları ve değerleri olan dinsel, etnik, ırksal ve
sosyal grupları tanımlamaktadır [14].
İnsanlar yaşadıkları toplumun örf, adet, inanç, gelenek ve göreneklerini
yalnızca sosyal yaşamını sürdürmek için değil, hastalıkları tedavi etmek ve
hastalıkları önlemek için de kullanmıştır [14].
Soğuk algınlığı olan bir kişi doktora gitmez ve normal yaşamına devam
edebilir. Bu durumda hem birey hem de toplum kişiye hasta statüsü vermeyebilir.
Diyabet gibi kronik hastalığı olan kişi belirli aralıklarda doktora gider ve normal
yaşamını sürdürür. Ancak toplum tarafından hasta statüsü verilir [6].
Bir trafik kazasında çok ağır yaralanmış birisi her zaman ve her toplumda
hasta olarak görülecek ve kendini hasta olarak algılayacaktır. Oysa yalnızca başı
ağrıyan birine hasta muamelesi yapılıp yapılmaması ya da bireyin kendisini hasta
olarak algılayıp algılamaması o toplumun hastalık kavramını nasıl algıladığı ile
ilişkilidir. Yine birkaç yüzyıl önce insanların korkulu rüyası olan vebanın günümüz
Kültür bireylerin
hastalığa bakış açısını, de insanlar tarafından aynı öneme sahip olmadığını görmekteyiz. Çünkü hastalığın
hasta olma ve hastalıkla kökü kazınmış neredeyse unutulmuştur [15].
baş etme davranışını Kofüçyusçuluğa göre hastalık, toplumun kurallarına ve âdetlerine
etkiler.
uymamaktan kaynaklanmaktadır. Fakat bir ferdin sağlığını yeniden kazanmasının
tek yolu, kendisini mevcut toplumsal düzene uyacak şekilde değiştirmektir. Bu
gelenekte hastalık bireysel ve toplumsal düzeyde uyumsuzluk olarak kabul
edilmektedir [10].
Eski Türklerde var olan dinsel ve mistik inanışların bazı uzantıları günümüze
kadar gelmiştir. Bunlardan biri de doğumdan sonra anne ve bebeğinin kırkının
çıkması inanışıdır. Doğumdan sonra anne ve bebekte ortaya çıkabilen sepsis (tüm
vücut sistemlerini olumsuz etkileyen ciddi enfeksiyon) hastalığının Alkarısı denilen
kötü bir ruh tarafından yapıldığı düşünülürdü. Tüfek sesinden demirden ve kırmızı
renkten korkan bu kötü ruhtan korunmak için lohusa kadının başına beyaz yaşmak
ve kırmızı tül bağlanır, kırmızı altın takılır, kırmızı şeker götürülür. Bazen de kırmızı
hiçbir şey götürülmez. Korunmanın en iyi yolu kırklama denilen su ile yıkamadır.
Suyun içine altın, gümüş, anahtar, buğday, yumurta gibi çeşitli malzemeler de
koyulur [9].
Eski Türklerde hastalık ve ölüm insanlar için son derece kötü bir etkiye
sahipti, onlar için savaşta ölmek bir şeref verirken hastalıktan ölmeyi zillet
sayarlardı. Altay Türklerindeki inanışa göre hastalık, hasta ve ölüm etrafındaki
herkese korku salardı. İnsanlarda ortaya çıkan her türlü hastalığın tüm insanlara
bulaşacağı, salgına dönüşeceğine inanılırdı. Bu nedenle hastalanan kimsenin evinin
önüne mızrak konur ve mızrağın etrafı kara bir keçe ile sarılırdı. Amaç o kişinin
evine girme konusunda dikkatli olmalarını sağlamaktı. Ancak mızrağı görenler o
evlere girmeye cesaret edemezdi. Hastaya bakacak bir esir yoksa hasta kendi
hâline bırakılır ölüme terk edilirdi [9].
Kültürü oluşturan ana ögelerden biri de dindir. Dini inançlar kişilerin
düşünce, yaşam biçimi, tutum ve davranışlarını etkilemektedir. Türklerin
İslamiyet’i seçmesi ile yiyecek ve içecek kültürü dinin etkisi ile şekillenmiştir.
Müslüman ve Hristiyanlarda et yemek helaldir. Ancak Müslümanlar domuz eti
yememek konusunda Musevilere yakındır. Hintli bireyler ise inanış gereği et
yemezler. Birçok din ve kutsal kitap sağlığı korumaya yönelik önlemler içerir.
Müslüman kişilerin Ramazan ayında tuttukları oruçların sağlık üzerinde birçok
olumlu etkisi vardır. Oruç tutan insanlar dini görevlerini yerine getirdikleri için
kendilerini huzurlu ve mutlu hissederler. Ancak günün belirli saatlerinde yemek
yemesi, ilaç almasını gerektirecek hastalığı bulunan kişilerin bu ibadeti yapması
için sağlık profesyonellerine danışması gerekir [14].
Günümüzde sağlık alanındaki gelişme ve değişimlerle beraber hastalık
yerine “sağlık”; hasta yerine “kişi” kavramlarının kullanılması tercih edilmeye
başlanmıştır [6]. Bu, kültürün zamanla değiştiğini de göstermektedir.
HASTALIK GÖSTERGELERİ
Bir toplumun gelişmişlik düzeyi sağlık ve hastalık ölçütleri ile değerlendirilir.
Bu ölçütler o toplumun sağlık durumunu ve sağlık durumunda meydana gelen
değişimleri belirlemede, karşılaştırma yapmada ve sağlık hizmetlerinin etkinliğinin
değerlendirilmesinde kullanılırlar. Bunlar: Mortalite, doğurganlık ve hastalık
düzeyini belirleyen ölçütlerdir.
Hız; bir toplumda belirli bir süre içinde ortaya çıkan yeni durumun, belirli bir
katsayı cinsinden sıklığının ifadesidir. Yüzde, binde, yüz binde gibi.
Hastalıkların ve sağlıkla
ilgili sorunların Oran; bir toplumda bulunan hastaların sağlamlara göre sayısıdır. Hız ile
sınıflandırılmasında karıştırılmamalıdır. Hızda hastaların topluma göre oranı belirlenir.
“Hastalıkların
Uluslararası İnsidans; hastalık düzeyini belirlemek için kullanılan hız kavramıdır. Yalnızca
Sınıflandırılması (ICD)” belirli bir yıldaki yeni vaka oranını verir.
sistemi kullanılır.
Örnek
•Astımın 2015 yılındaki insidansından bahsediliyorsa bu oran 2015
yılında yeni astım hastalarının oranını verir.
Prevelans; toplumda belirli bir anda bulunan eski ve yeni tüm vakaları içeren
bir hız göstergesidir.
Örnek
Şekil 1.2. Ana Hastalık Gruplarına Göre DALY Dağılımının Uluslararası Karşılaştırılması
Kaynak: [17] TC Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı (2016).
https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/13183,sy2016turkcepdf.pdf?0
Aynı zamanda beklenen yaşam süresi de bir toplumun gelişmişlik düzeyine
ilişkin önemli bir belirleyicidir [7]. Türkiye’de beklenen yaşam süresi kadınlarda
80.7, erkeklerde 75.3, toplam ortalama 78.0’dır. Ölümlere neden olan ilk üç
hastalık %39.8 ile dolaşım sistemi hastalıkları, ikinci sırada %19.7 ile iyi huylu ve
kötü huylu tümörler, üçüncü sırada ise %11.9 ile solunum sistemi hastalıkları
gelmektedir [18].
HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI
Sınıflandırma bir olayın sayısal olarak incelenmesi ve istatistiksel veri olarak
değerlendirilerek uluslararası karşılaştırmaların yapılmasını sağlar. Ülkemizde ve
dünyada birçok ülke tarafından hastalıkların sınıflandırılmasında “Hastalıkların
Uluslararası Sınıflandırılması (International Classification of Diseases-ICD)” sistemi
Bir toplumda sık kullanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1992 yılında yenilenen son
görülen hastalıklar ve sürüm ICD-10 kullanıma sunulmuştur. Ülkemizde de 1965 yılından beri farklı
ölüm nedenlerine ait sürümleri kullanılmıştır. Sağlık Bakanlığı 2004 yılından itibaren ICD-10’u hasta
istatistiksel veriler, o takip sistemine entegre ederek kullanıma sunmuştur. Bakanlık tarafından 2005
toplumun gelişmişlik yılında da kullanımı zorunlu hâle getirilmiştir [5,7,16,19].
düzeyine ilişkin veriler
sağlar. Bu sistemde hastalıklar uluslararası düzeyde kategorize edilmiş ve kullanan
ülkeler için istatistiksel sonuçlara ulaşılma ve diğer ülkelerle karşılaştırma fırsatı
vermiştir [5,7].
Her hastalık ve sağlık sorunu için özel bir kod kullanılmaktadır. Bu özel
kodlar harfler ve rakamların belirli bir düzende sıralanması ile oluşturulmuştur.
Hastalıkların oluşumunda etkili olduğunu düşündüğü bir başka teori ise miasma teorisidir.
Miasma kirlenme, lekelenme anlamındadır.
•19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde bazı mantar hastalıklarının etkeni ve şarbon mikrobu
keşfedildi. Pasteur’un fermentasyon konusundaki çalışması da mikroorganizmaların
varlığını açıklamada etkili oldu.
• 20. yüzyıla gelindiğinde penisilin ve antibiyotiğin keşfedilmesi ile görülen hastalıklar
değişim göstermiştir. Yoksulluk hastalıkları olarak adlandırılan hastalıklar yerini medeniyet
ve zenginlik hastalıklarına bırakmıştır. Yaşam koşullarındaki değişim, bulaşıcı hastalıkların
kontrol altına alınması, beklenen yaşam süresinin artması ile beslenme alışkanlıkları ve
sigara alkol gibi bağımlılıklar yaşlılık hastalıkları olarak da bahsedilen kronik hastalıkların
ortaya çıkmasına neden olmuştur.
• Tarihimizde önemli yere sahip olan Osmanlı döneminde de birçok bulaşıcı hastalıkla
mücadele edilmek zorunda kalınmıştır. Hatta bulaşıcı hastalıkların neden olduğu ölümler
savaşların neden olduğu ölümlerden fazla olmuştur. Veba, kolera, çiçek, sıtma, cüzzam, tifo
ve tifüs salgınlarıyla baş etmek için dönemin padişahları tarafından tecrit etme, çevre
koşullarını düzenleme ve aşılama gibi yöntemler kullanılmıştır.
•"Bulaşıcı olmayan hastalıklar" olarak da adlandırılan kronik hastalıklara geri dönecek
olursak Dünya Sağlık Örgütü tarafından, uzun süren ve yavaş ilerleme gösteren hastalıklar
olarak tanımlanmıştır. Kronik hastalıkların altı aydan uzun sürmesi, ilerleyici olması, geri
dönüşünün olmaması, ataklarla seyretmesi ve ömür boyu sürmesi önemli özellikleri
arasındadır.
•Hastalık ve Kültür
•Kültür birçok faktörden etkilenerek oluşur. Bunların başında örf, âdet, inanç gelenek ve
görenekler gelir. Kültür hastalıkların belirlenmesi ve tedavisinde etkili olan bir faktördür.
•Hastalandığımızı nasıl anlarız, hangi belirtiler hastalığı işaret eder, hastalandığımızda kime
başvururuz, yaşadığımız toplumda bireye ne zaman hasta rolü verilir? gibi soruların cevabı
kültürden etkilenir.
•Hastalık Göstergeleri
•Dünyada ve ülkemizde sağlık ve hastalık durumlarını belirlemek ve zamanla değişimini
izlemek için bazı göstergeler kullanılır. Bunlar hız, oran, insidans, prevelans, morbidite ve
mortalitedir.
•Yine bir toplumun sağlık hizmetlerinin planlı ve etkin olarak yürütülebilmesi için o
toplumun hastalık yükünün belirlenmesi gerekir. Hastalık yükünü belirlemede bazı ölçütler
kullanılmaktadır. Bunlardan en sık kullanılan DALY olarak bilinen "yeti yitimine ayarlanmış
yaşam yılı"dır.
•Hastalıkların Sınıflandırılması
•Sınıflandırılma hastalıklara ait sayısal veriler elde etmek için yapılmaktadır. Bu
sınıflandırmada dünyada ve ülkemizde ICD dediğimiz Uluslararası Hastalık Sınıflandırması
kullanılmaktadır.
•Uluslararası olan bu sınıflama ile ülkeler arasında karşılaştırma yapma olanağı
sağlanmaktadır. Bu sınıflama, aynı zamanda, hastalıkların yükü ve maliyetine ilişkin veriler
elde etmeyi de sağlamaktadır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisinde hastalık kavramı, kişinin bedeninde ya da
ruhsal durumunda olağan dışı değişiklikleri, hisleri ve rahatsızlıkları ifade
etmesi olarak ele alınır?
a) Tıp bilimi açısından hastalık
b) Kişi açısından hastalık
c) Sosyolojik açıdan hastalık
d) Tek ajan kuramına göre hastalık
e) Çoklu neden kuramına göre hastalık
Cevap Anahtarı
1.b, 2.a, 3.b, 4.c, 5.c, 6.a, 7.d, 8.e, 9.d, 10.e
YARARLANILAN KAYNAKLAR
[1] TDK, Türk Dil Kurumu (2018). Güncel Türkçe sözlük. 20 Şubat 2018 tarihinde
http://www.tdk.gov.tr/ adresinden erişildi.
[2] Ay, F.A. (2011). Mesleki temel kavramlar. FA. Ay (Ed.), Sağlık Uygulamalarında
Temel Kavramlar ve Beceriler, (s.2-21). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
[3] Akbal, A. (2008). Sağlığın değişen anlamı. A. Kasapoğlu (Ed.), Madalyonun İki
Yüzü: Hastalık ve Sağlık, (s.39-77). Ankara: Phoenix Yayınevi.
[4] Karadeniz, G. (2008). Sağlık ve hastalık. G. Karadeniz (Ed.), İç Hastalıkları
Hemşireliğinde Teoriden Uygulamaya Temel Yaklaşımlar, (s.4-6). Ankara:
Göktuğ Yayıncılık.
[5] Öz, F. (2010). Sağlık Alanında Temel Kavramlar, (s. 1-35). Ankara: Mattek
Matbaacılık.
[6] Adak, N.Ö. (2015). Sağlık Sosyolojisi Kadın ve Kentleşme, (s.1-60). Ankara:
Siyasal Kitabevi.
[7] Sucaklı, M.B. (2015). Genel hastalık bilgisi. M. Polat, MŞ. Gülay (ed.),
Hastalıklar Bilgisi, (s. 1-9). Ankara: Dünya Tıp Kitabevi.
[8] Çelen, O. (2018). Meme kanserinde risk faktörleri. 02 Haziran 2018 tarihinde
https://www.orhancelen.com.tr/meme-kanserinde-risk-faktorleri.asp
adresinden erişildi.
[9] Aydın, E. (2006). Dünya ve Türk tıp tarihi. Ankara: Güneş Kitabevi Öncü
Basımevi.
[10] Kızılçelik, S. (1996). Sağlık-Hastalık Kavram Çifti: Türkiye’nin Sağlık Sistemi Bir
Medikal Sosyoloji Denemesi, (s.80-100). İzmir: Saray Kitabevleri.
[11] Özdemir, H. (2010). Salgın Hastalıklardan Ölümler 1914-1918, (s.3-12).
Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
[12] Türkmen E. (2012). Kronik hastalıklar ve önemi. Z. Durna (Ed.), Kronik
Hastalıklar ve Bakım, (s.37-51). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
[13] Kısa, A. (2012). Kronik hastalıklarda ekonomik sorunlar ve yönetimi. Z. Durna
(Ed.), Kronik Hastalıklar ve Bakım, (s.23-36). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
[14] Karadağ, G. (2016). Kültürel Özelliklerin Kronik Hastalıklara Yansıması. N.
Ovayolu, Ö. Ovayolu (Ed.), Temel İç Hastalıkları Hemşireliği ve Farlı Boyutları
ile Kronik Hastalıklar. Adana: Çukurova Nobel Tıp Kitabevi.
[15] Cirhinlioğlu, Z. (2001). Sağlık Sosyolojisi, (s.14-59). Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
[16] Erbaydar, N.P. (2009). Hastalık yükü kavramı ve hesaplanmasında kullanılan
ölçütler ve DALY kavramına kısa bakış. Toplum Hekimliği Bülteni; 28(1): 20-
25.
[17] TC Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2016. 20 Haziran 2018 tarihinde
https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/13183,sy2016turkcepdf.pdf?0
adresinden erişildi.
[18] Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK-2016). İstatistiklerle Türkiye. Ankara: Türkiye
İstatistik Kurumu Matbaası.
[19] TC Sağlık Bakanlığı. TİG Uygulama Rehberi. 20 Haziran 2018 tarihinde
https://dosyamerkez.saglik.gov.tr/Eklenti/3621,tigkitapweb-pdf.pdf?0
adresinden erişildi.