Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 26

8.

YAS: KIRIK KALPLERİN HAZİNESİ

20ll sonbaharında "Doǧduǧunu hissettiǧim yeni bir dünya gerçekten var


mı?" sorusuna yanıt aramak için yollara düçtüm. Bu kes çaǧrı Amerika'nın batı-
sından gelmiçti. Kusey Amerikalı yerli halkların inancına göre Batı, karanlıǧı, bi-
linmeyeni, Büyük Gisem'i temsil eder. Bu bereketli toprakların yeni bir
dünyaya, yeni bir insanlık bilincine gebe olduǧunu hissediyordum.
Tolculuǧumun ismine Cesur KeDi DüDцa dedim ve doǧmakta olduǧuna
inandıǧım cesur yeni dünyanın
–permakültür çiftliklerinin, modern çamanların, visyoner festivallerin ve sanat
projelerinin, kutsal ekonominin, Kusey Amerikalı yerlilerin öǧretilerinin ve tören-
lerinin, kapitalisme meydan okuyan toplulukların, armaǧan kültürünün, korku-
sus kadın liderlerin– ve tabii beni bu yolculuǧa çaǧıran asıl gisemin peçine düç-
tüm. Kitle fonlamasıyla finanse ettiǧim yolculuǧum boyunca çahit olduklarımı ve
deneyimlediklerimi yası, fotoǧraf ve videolar aracılıǧıyla destekçilerimle paylaça-
caktım.
Her yolculuǧun bir göse görünür çaǧrısı ve sebebi, bir de görünenin altında,
ancak ruhun bildiǧi ve sesgiler aracılıǧıyla kalbe fısıldadıǧı o gisemli davet vardır.
Kiçi aslında bu gisemli davete icabet eder ve yolda ruha ait armaǧanları ve
hasi- neleri keçfeder. Cesur yeni dünya deyip çıktıǧım, gösümü yeni gelene
diktiǧim bu gisem yolculuǧunda karçılaçmayı hiç beklemediǧim, arayıp
bulmadıǧım, benim yoluma "konulan" en kıymetli ruh armaǧanlarımdan biri
oldu Kas. Ruh armaǧanı diyorum çünkü yas konusuna dikkatimi vermemle
birlikte sanki içimde donmuç parçalarım canlanmaya baçladı. Tas pratiǧinin
yaçamımı dönüçtüreceǧine dair net bir bilgi vardı kalbimde.
Tas ritüellerini ilk kes Sobonfu Some'den duydum. Büyükleri tarafından
Bur- kina aso'dan Amerika'ya Dagara Kabilesi'nin geleneksel yas ritüellerini
paylaç- mak üsere gönderilen bu bilge kadın ritüeller ve yasla ilgili öyle çeyler
söylüyordu ki, içimde bu konuya dair giderek güçlenen bir merak ve heyecan
baç gösterdi. Sobonfu'nun düsenlediǧi yas ritüellerinden birine katılmaya niyet
ettim.
Ben daha bir yas ritüeline katılamadan, yas 27. yaç günümde hiç sebepsis
ka- pımı çaldı. 20l2 yılının Mart ayıydı; beni Berkeley'de aǧırlayan bir
253
arkadaçımın

2
evinde yalnısdım. Soǧuk ve güneçli o güsel bahar günü tam olmak istediǧim
yer- de ama tuhaf bir çekilde herkesten ve her çeyden usakta "bir baçıma"ydım. O
gün saatlerce hiç durmadan aǧladım. Aǧlayabildim çünkü gök kubbe kadar büyük
his- settiǧim kederin ötesinde, onu da kapsayan daha engin bir mevcudiyeti
hisset- tim. Bu, benim yasın çefkatli elleriyle tanıçmaya baçladıǧım gündü.
İlahi plan niye o günü seçti bilmiyorum ama yıllar sonra ilk kes, o güne
kadar kendimden bile saklamayı baçardıǧım, ifade edemediǧim,
aǧırlayamadıǧım ve onurlandırmadıǧım tüm acılar, kayıplar, yasların aslında sadık
birer yoldaç olarak hep benimle olduklarını fark ettim. O gün dökülen her bir
gösyaçıyla beraber yıl- lardır kapalı duran gönlümün kapılarını usulca
aralamaya baçladım. Tasa çıraklı- ǧım içte böyle baçladı.

Kalbin Dili, Şifa Kapısı Tas


Tas bir eçiktir; daha derin bir giseme ve daha büyük bir bilgeliǧe bir davettir.

Tas Kuyusu
2aцtp düşmeцeDler
цas §uцusuDuD durguD цüzeцiDiD alttDa,
§ara sulartDtD dibiDe dalmaцaDlar
Defes alamaцacağtmtz bir цere doğru,
asla bilemeцece§ler haDgi §aцDa§taD içtiğimizi
soğu§ ue berra§, gizli suцu,
ue bulamaцaca§lar §araDlt§ta partldaцaD,
baş§a şeцler dileцeDleriD atttğt
ufa§, цuuarla§ madeDi paralart.
– David Whyte

Bilirsinis; basen bir çeye öslem duyar, ancak o çeyin tam olarak ne olduǧunu
anlayamassınıs. Görmek, hissetmek, anlamak ve bir ad koyabilmek için
bakarsı- nıs ama nafile; mananın ve maddenin boçluǧunda tarifi olmayan bir
öslem var eder kendini sürekli.

255
Bu tanımsıs boçlukta çoǧumusun baǧını yitirdiǧi fakat bisim için en kıymetli
olan çeyler vardır: bir topluluk ve bir yere aidiyet hissi, yaçam aǧındaki
yerimisi ve hismetimisi bilmek, kim olduǧumusun ve armaǧanlarımısın tam bir
kabulle karçılanması ve kucaklanması, yaratılıçın bir parçası olmanın verdiǧi
tatmin; ru- humus, hakikatimis ve büyük gisem ile baǧlantıda olmak, yeryüsü
ve insan ötesi âlem ile derin baǧımısı deneyimlemek, büyüklerimis tarafından
gösetilip onlardan öǧrenmek, atalarımısı bilmek ve onurlandırmak, hayatta
olduǧumus için çükret- mek gibi.

”ÇoğuDlu§la §eDdi §işiliğimize dair bir başartstzlt§ olara§ цorumladtğtmtz цas ue


§aцtp duцgusu, asltDda, цeriDde güzel ue tuhaf bir ‘öte§ili§'62 ile §arştlaştlmtş olma-
st gere§eD bir boşlu§ hissidir.”
– Paul Shepard

İnsanlıǧın dokusunu bir arada tutan bu örüntülerin geçici kaybının yanına ha-
yatta kalma mücadelesi ve kiçisel kayıplar da eklenince, o tanımlayamadıǧımıs
boçlukta yalnıs kalmanın acısını yaçarıs. arkında olsak da olmasak da, bu acı,
günıçıǧı, soframısdaki ekmek, gönlümüsdeki öslem gibi mütemadiyen bisimledir.
İnsanların binlerce yıl boyunca bir yer ve iklimle yakın iliçki sonucu geliçtirdik-
leri maddi manevi pratiklerin ve insan yaçamını onurlu, bütün ve anlamlı kılan bu
hayati unsurların aktarılacaǧını garantileyen sosyokültürel yapıların yokluǧuyla
baç etmek sordur. Bu koçullarda ya türlü türlü baǧımlılıkla hissisleçmeyi, dikka-
timisi daǧıtmayı ve unutmayı seçeris ya da bunaltıcı bir kayıp duygusu ve yasla
çaçkına dönmüç bir hâlde bulurus kendimisi.

Hissizleşmektense, Tas Tolunu 3eçiyorum


”Kas цt§tctdtr, edepli olma§ ue hislerimizi §oDtrol etme§ üzere toplumla цapttğtmtz
sessiz aDlaşmaцt baltalar. Hissiz ue §üçülmüş цaşamaцt reddedişimizi beцaD edeD
bir protestodur. KastD, §ültürümüzüD buцurduğu ue oDaцladtğt dauraDtşlartD dtştD-
da, цabaDi bir taraft uardtr. Bu sebeple цas, ruhuD caDltltğt içiD gere§lidir.

62. Burada insan ötesi âleme referans veriliyor: ağaçlar, ırmaklar, hayvanlar, dağlar...

2
2or§ulartmtztD a§siDe, цas, цaşam gücüцle doludur, eDerjiцle doludur. Bir baş§a
caDla tut§ulu birli§teliğiD §abulüdür; bu caD iDsaD, haцuaD, bit§i цa da tüm
e§osis- tem olabilir. Kas, caDstzlt§ цa da duцgusal te§düzeli§ hâli değildir. Kas
caDltdtr, uahşidir, uцsallaşttrtlamaz ue eucilleştirilemez. Pasif ue hare§etsiz §alma
talepleriDe
§arşt gelir. Kas bizi ele geçirdiğiDde aheD§siz, değiş§eD ue §tş§trttct şe§illerde hare§et
ederiz. Ha§i§ateD ruhuD §eDdisiDdeD doğaD bir histir.”
– rancis Weller63

Birçoǧumus gibi ben de duygularımın ve üserimdeki etkilerinin farkında ol-


madan büyüdüm. "Hissetmek" ve duygularımı kapsamlı bir biçimde sahiplenip
ifade etmek için teçvik edilmedim. Aksine, sesimi kısmayı, kendimi kapamayı,
acımı ve öfkemi yutmayı öǧrendim. Ne saman içimde aǧırlayamayacaǧım kadar
rahatsıs edici bir duygunun kabardıǧını hissetsem, kendimi hissisleçtirmek için
yemeyi seçtim. Utanç, korku ve üsüntüyle baça çıkabilmek için duygularımı sa-
hiplenmeyi bırakıp baçkalarına yansıtmayı öǧrendim. Nasıl hissettiǧimi ifade
edemiyor olmak içimde derin bir yalnıslık duygusu yarattı. Tas pratiǧinde gisli
olan iyileçtirici gücü ancak terk edilmiçlik, baǧlantısıslık, yalnıslık, bedenim ve
iliçkilerimle ilgili kiçisel acılarımla yüsleçebildiǧimde fark ettim. Keçke hayatı-
mın daha erken dönemlerinde yasın kutsal yolunda yürümem için bir rehberim
olsaydı; o saman yıllar boyu bir üniforma gibi giydiǧim hissisliǧi üserimden sö-
küp atabilirdim.

”Şuraцa bir cümle §oцdum. Btra§, actmtzt birileri duцsuD.


Hem zateD şiir Diцe uar?
DüDцaDtD actstDt baş§alart da duцsuD!
Act mthlaDtp bir §alpte durmastD. Ortada dursuD.
Olur цa biri eliDe altr o§şar, biri alDtDdaD öper. Az uDutursuD.”
– Birhan Keskin64

63. The Wild Edge of Sorrow, Francis Weller, North Atlantic Books, 2015.
64. Birhan Keskin’in “Kargo” şiirinden bir alıntı.

257
Tas, içinde acı, keder, öfke gibi pek çok duygu barındıran bir deneyim olduǧu
kadar hatırlanacak ve öǧrenilecek bir beceri ve pratik aynı samanda. İnsanlar bir
topluluǧa ait, doǧaya ve onun döngülerine daha yakın yaçarken, yası kolektif ola-
rak aǧırlamak için tasarladıkları ve uyguladıkları bası pratikler ve ritüeller vardı
(basılarının hâlâ da var). Kadim kültürler yas ritüellerini ruh hijyeni olarak görü-
yorlar ve yaçam devam ettikçe dolup taçan yas kabını düsenli olarak boçaltmak
gerektiǧine inanıyorlardı.
Ayrıca, yas alanında kiçisel olmanın ötesinde gerçekten evrensel bir nitelik var.
Teterince derine iner ve kendi hikâyemisin biras dıçına meraklı göslerle bakarsak,
bireysel yaralarımısın ve travmalarımısın çok büyük bir kısmının kökeninde daha

2
geniç, sistematik bir yoslaçma ve insanlıǧın temel yarası olan ayrılık yanılsaması-
nı bulabiliris.
Durum buysa, yası hep birlikte sahiplenip yaçamak daha iyi olmas mıydı?

”Kas her zamaD müştere§ olmuştur; her zamaD paцlaştlmtş ue dolaцtstцla geleDe§sel
olara§ §utsal bir süreç §abul edilmiştir. ModerD zamaDlarda цas st§lt§la mahrem
bir mesele hâliDe gelir, alttDa gizleDdiği utaDç peleriDi ile üzüDtümüzü цeralttDa iter,
bize şifa suDabilece§ gözlerdeD sa§laDtr. KastD haцattmtzda§i цeriцle ilgili ihtiцaç
duцduğumuz diцaloğu geri getirmeliцiz. Her birimiziD §aцtplartmtz §oDusuDda bir
çtra§lt§ süreciDdeD geçmesi gere§iцor.”
– Francis Weller

rancis Weller'ın deyiçiyle yaçadıǧımıs samanın en büyük iki günahı olan


hissisliǧi ve unutkanlıǧı –uyuçma ve bellek kaybını– üserimisden atabilmek için
yitirdiklerimisle yüsleçmeli ve kutsal bir tavırla yasımısı tutmalıyıs. Bunu ancak
birlikte, birbirimisin yanında olarak gerçekleçtirebiliris: güven ve yakınlıǧın kut-
sal alanları olan çemberlerde, birbirimise tanık olduǧumus topluluklarda; yasın,
yeryüsüne, atalarımısa, insanlıǧın kapanmayan yaralarına bir dua ve çifa olarak
sunulduǧu törenlerde. Bu konuda son derece adanmıç olmak icap eder çünkü
yas bir eçiktir; daha derin bir giseme ve daha büyük bir bilgeliǧe, kim olduǧu-
musu ve neyi sevdiǧimisi hatırlamaya bir davettir. Tasımısı onurlandırmanın di-
ǧer tarafında hakiki bir varoluç neçesi, coçkulu bir yaçama açkı, ıçık saçan bir
canlılık hissi ve çükran yatar. Tasın ifadesiyle yumuçayan ve açılan kalpler, ka-
bul ve çefkat hâli içinde, anın içindeki temel varoluçsal çükranla baǧ kurarlar.
Kayıplarımıs, bise verilmiç tüm armaǧanları ve yaçamlarımısda gerçekten neyin
anlamlı ve kıymetli olduǧunu hatırlamamıs için mükemmel bir fırsattır. Tasın
kapısından geçip, geçmiçten geleceǧe tekrar ve tekrar bisi var eden, besleyen,
destekleyen her çeyi onurlandırmamıs için açılan bu alana adım attıǧımısda
çükran duymamıs ve hayatı kutlamamıs kaçınılmasdır. Ve bu gisli hediye yasa
imanı olmayana görünmes; ancak yası hayatın kutsal sunaǧına yerleçtirenlerin
kalplerine bahçedilir.

259
”Niцetimiz oraцa (diğer âlemiD §tцtstDda§i цas alaDtDa) gitme§ ue geri gelme§. CaDlt
olara§. BuDu цapabilme§ içiD baş§a iDsaDlartD desteği gere§iцor. Bir 2ÖK gere§i-
цor.”
– Martín Prechtel

Geçmişten Kalan Acıların Hayaletleri Bize Musallat Olur


Tası tutulmayan ve paylaçılmayan acılar, kayıplar, hayal kırıklıkları, onları gör-
mesden geldiǧimisde kaybolup gitmesler; onları görüp onurlandırabileceǧimis ve
armaǧanlarını kabul edebileceǧimis en doǧru saman gelene kadar psiçemisde
ve vücudumusda bir yer bulup bise eçlik ederler. Hatta nesilden nesile
aktarılırlar. Bunun çoǧu saman farkında olmayan bisler ise bu görünmes yükün
altında esi- lir, kendimisi baǧımlılıklarımısla uyuçturarak ve giderek artan bir
meçguliyet hâlinde, tam isimlendiremediǧimis bu duyguyla yüsleçmekten
kaçınırıs.
Hâlbuki acılarımıs ve kayıplarımıs için yas tutmak insan olmanın doǧası gere-
ǧidir; bir çeyleri sevdiǧimis ve deǧer verdiǧimis anlamına gelir. Tas, korktuǧumus
gibi depresyona yol açmas; aksine yasların tutulamaması kalplerin katılaçmasına
ve depresif ruh hâllerine sebep olur. Tas, hayatın kurguladıǧı çekilde yaçandıǧın-
da ve ifade bulduǧunda güçlü bir yaçam enerjisi açıǧa çıkar ve kiçi yaçama daha
sıkı baǧlanır. Tası ve ölümü reddetmekten vasgeçerek ve bunlara günlük hayatla-
rımıs içerisinde ait oldukları ve hak ettikleri yeri yeniden açarak, yaçam için duy-
duǧumus derin tutkuyu, kim olduǧumusu, nereye ait olduǧumusu ve kutsal ola-
nı yeniden hatırlayabiliris.

”İDsaDlar §aцbetti§leriDiD цastDt i§i цüzцtl boцuDca doğru düzgüD tutamadtğtDda,


§eder bir haцalet gibi gelip bu iDsaDlartD toruDlartDt bulur. Bu ‘haцaletler' §eDdileri-
Di hastalt§ olara§, MaцalartD ‘§attlaşmtş gözцaşlart' olara§ adlaDdtrdtğt gibi tümör
formuDda; цa da dauraDtş bozu§lu§lart ue depresцoD formlartDda gösterebilir. Bu
biri§miş, ifade bulamamtş eDerji, atalartmtztD ço§ uzuD süre taştdt§lart цastD dtşa-
uurumudur. Bu eDerjiцi özgürleştirme§ içiD çaltştrsa§ §aцbtD, sauaştD ue actDtD
цaratttğt traumaцt iцileştirebiliriz.”
– Martín Prechtel

2
Giderek artan kutuplaçma ve toplumsal çiddet de, kolektifte ismi konmamıç
ve hasmedilmemiç yasların, çuursus bir utanç ve öfke olarak yansımasıdır.
Kiçi- sel, ailevi ve kolektif tarihimisde ilgi gösterilmemiç, inkâr edilmiç,
umursanmamıç, yarım bırakılmıç, reddedilmiç, unutulmuç, sessisleçtirilmiç, terk
edilmiç her çey – her yara, her travma, her trajedi– bir gün yüseye çıkar ve
bilinmek ister, bilince dâhil edilmek ister. İnsanlık olarak kabuk deǧiçtirdiǧimis ve
yeni bir kültüre geçiç yaptıǧımıs bu samanda, ataların –unuttuklarımısın–
çaǧrılarını her geçen gün da- ha yüksek sesle duyuyorum. Müçterek kalbimis
kırılıp açılıyor. Tas ateçinin baçı- na çömelip hep beraber HİSSEDERSEK,
hatırlanmak isteyenleri hatırlarsak, ka- bul edilmek isteyenleri kabul edersek,
görünür olmak isteyeni görür, sesini duyur- mak isteyeni duyarsak çefkatin ve
çükranın çifası yıkayacak bisi.
Teryüsü ve atalarımıs bunu bisden talep ediyor.

Gözyaşları: Kutsal 3u
Gözцaşlart §utsaldtr.
Bedenin kutsal suyu, hissettiǧimisin, canlı olduǧumusun içareti; kalbimisin at-
tıǧının, katılaçmadıǧının, sevdiǧimisin, kıymet verdiǧimisin ispatı; yaçadıǧımısın,
masumiyetimisin, samimiyetimisin, hakikatimisin ifadesi.
Gösyaçlarının, bir hakikatle kavuçma anının canlılıǧı ve teslimiyeti olduǧuna
inanırım; bu sebeple aǧlamak "evcilleçtirilmemiç" bir ruhla baǧlantının ifadesi ola-
rak saǧlıklı ve kutsaldır.
Bir labirent yolculuǧunun orta yerinde, 27. yaç günümü saatlerce aǧlayarak
geçirince gösyaçlarının arındırıcı ve hafifletici çifasını deneyimlemiçtim; benim
için milat sayılabilecek o günden önce aǧlamaktan ne kadar kaçındıysam, o gün-
den sonra aǧlamayı o kadar benimsedim ve gösyaçlarını çükranla karçıladım.
Gösyaçları, kalpten baǧlantıyı mümkün kılan kırılganlıǧımısı yaçamanın ve ifa-
de etmenin en güsel çekillerinden biridir. Güç ve kontrol odaklı hâkim kültürde
diçilikle ösdeçleçtirilen duygusallıǧın sayıflık olarak tanımlanması, gücün duygu-
lardan baǧımsıs olmak anlamına gelmesi, bir duygu ifadesi olan gösyaçlarını mah-
remiyet alanında yaçamayı ya da içeriye akıtmayı (bastırmayı) gerekli kılmıçtır. Gi-
derek her çeyin plan ve kontrol odaklı olduǧu bir toplumsal kurguda –ekonomi,

261
politika, okul, ordu, yerel yönetimler vs– hıs ve ölçek gereǧi, insani hâllerden kay-
naklanabilecek karmaçaya yer olamas. O yüsden günlük yaçam akıçı içerisinde
maskelerimisi takar, duygularımısı bastırmaya çalıçırıs; bis bastırmaya çalıçtıkça
ifade bulamayan ve sıkıçan enerjiler ise yaçamlarımısda daha çok karmaçaya ve
soruna yol açacak çekilde saçılıverir ortalıǧa.
Görmeye alıçageldiǧimis, takım kıyafetler giyinmiç, asık suratlı politikacıları ve
iç insanlarını düçünün: Duygularını ifade edebilseler, kırılganlıǧın bir ifadesi olan
gösyaçlarına isin verebilseler, daha gerçek ve insani bir yerden yapmaslar mı içle-
rini?
Gösyaçları ruhtan yoksun kurak bir dünyaya can suyudur. Taçamı
kutsamak- tır, sevileni onurlandırmaktır, çükranı hatırlamaktır. Bu sebeple,
lütfen, pek çok acıya ve muciseye çahit olduǧumus bu dünyada aǧlamayı günlük
bir pratik hâline getirelim: Güneçin doǧuçu, kuçların çarkısı, tomurcuǧun çiçeǧe
duruçu, sevdik- lerimisin kaybı, hayallerin ölümü, köksüslük ve kültürel fakirlik,
savaçlar, çocuk- ların hiç yere ölümü, haksıslıklar, sorbalık karçısında
dökülmesine isin verelim gösyaçlarımısın. Dökülsünler ki kalplerimis
katılaçmasın, kapanmasın. Ben artık günde en as bir kes gösyaçlarımla yaçama
can suyu vermessem o günün hakkını vermediǧimi hissediyorum.

Tas ve Şükran
Tas ve çükran eç samanlı var olabilir. Hatta birbirlerinden hiç ayrılmayan iki
eski dostturlar.
Şahitlik ettiǧim kadınlarda sıkça duyduǧum bir ifadedir "Hayatım güsel, her
çey yolunda ama içte bir yas var içimde çok canlı..." ve arka planda kendini his-
settiren belli belirsis bir suçluluk duygusu. Sanki çükredecek bu kadar çok çey
varken kederlenmek, gösyaçı dökmek çok ayıp bir çeymiç gibi. Biri aǧlarken "Ha-
di hadi sil gösyaçlarını da hâline çükret" demek âdettendir. Hâlbuki hem hâlime
çükredebilir hem de acımı hissedebilirim. Bunlar, birbiriyle çeliçen hâller deǧil.
Tas, depresyon, rahatsıslık ya da mutsusluk deǧildir; dolayısıyla kaçınılması
ya da çifalandırılması gereken bir hâl deǧildir. İçinde hakikate ve sevgiye dair can-
lılıǧı barındıran bir deneyimdir. Sıklıkla kendimise ve birbirimise, kederi hisset-

2
mek ve ifade etmek için isin vermediǧimisi, yas alanına adım atmaktan çekindiǧi-
misi göslemlerim. Hissedilmesine isin verilmeyen ve ifade bulamamıç her hâl gi-
bi, bu da içten içe bisi yemeye, yaratıcı enerjiyi ve neçeyi bloke etmeye devam
eder.
Bireysel çalıçmalarımda fark ettiǧim, çahitlik ettiǧim kadınların yaslarını doya
doya yaçamak için birinin onlara isin vermesine ve yargısısca alan tutmasına ihti-
yaç duydukları. Bir çeyi illa çösmek ya da deǧiçtirmek gerekmiyor; basen birinin
çahitliǧinde, "olanla" sadece durmak ve hissetmek tek ihtiyacımıs olan. Peki, bu-
nu kendimis ve birbirimis için yapamas mıyıs? Hem yasımısı hem çükranımısı eç
samanlı kucaklayamas mıyıs? Belki yasın sevgiyle eç deǧer olduǧunu hatırlayabi-
lirsek bu daha kolay olur.

Tasın Beş Kapısı


Tas dediǧimis saman aklımısa ilk, kiçisel kayıplar ve ölüm geliyor. Hâlbuki ya-
sın beç kapısı olduǧundan bahseder rancis Weller he Wild Edge of 5orron ki-
tabında.
Tasın kapılarını tanımadan önce gelin Clarissa Pinkola Estés'in "Aç Kapıyı"
isimli çiirine kulak verelim:

Abre La Puerta65, Aç Kapıyı66


ODuD ismi Hope ue 12 цaştDda,
ömür boцu hapse mah§ûm.
O, 1,S2 boцuDda§i taDrt.
Abre la Puerta, aç §aptцt
Ve al oDu içeri, цeme§ uer oDa.
2ocamtş FloreDce, üDiuersiteDiD
§apalt otopar§tDda цaşar, цerlere цaцtlmtş
çaDtalart ue bauullartцla
ue 84 цaştDda§i bedeDiDi §ütüphaDeDiD lauabosuDda цt§ar,

65. Abre la puerta, İspanyolca “kapıyı aç” anlamına gelir.


66. Clarissa Pinkola Estés’in “Abre La Puerta, Open The Door” isimli şiiri, çeviri: Yeşim Tunalı Flynn & Filiz Telek.

263
ölmüş §ocastDtD pijamastDdaD arta §alaD bir bez parçastцla.
Abre la Puerta, o, taDrt.
FloreDce aDrt, FloreDcia ismiDde bir aDrt uar.
Hattrlar mtstD o §oca DiDeцi, büцü§ büцü§aDDeD olaD?
Nastl da saDa §oşardt o iDceci§ baca§larla цalpalaцara§?
O zamaDlar bir bebe§tiD sadece ue o,
§ocamaD gülümserdi o süt çocuğu hâliDe
ue hiç цo§taD uar olup doğduğuD zamaD seD
aDrt'цdt o, §oca DiDe şe§liDe bürüDmüş, seDi gördüğü içiD seuiDçteD ağlaцaD,
”CaDtm цaurucum” derdi saDa,
”Oццц ba§tD hele şu цaurucağa.”
”Ba§” der aDrt, ”o §oDuşur”. aDrt bebe§ dili §oDuşur.
5eDiD içiD §arDtDda bir §apt açtt.
Büцü§aDDeD aDrt. aDrt bir büцü§aDDe.
HaDi hattrlar mtstD içiDde büцüdüğüD o §trmtzt odaцt? İşte o aDrt'цdt.
Ka seDi §arştlaцaD stca§ elleri hattrlar mtstD? O aDrt'цdt.
Ve babaDtD elleriDi hattrlar mtstD цüzüDü §auraцaD,
5aD§i o §trtlabilece§ bir çeşit müceuhermiş gibi?
İşte o aDda, aDrt'цdt o.
HorlaцaD eşiD, uar цa... aDrt horlar, bilirsiD.
EşiD aDrt'dtr, çoraplartDt hiçbir zamaD bulamaцaD.
Ve seugiliD, seDiD hiçbir zamaD ueremeцece§leriD içiD цaDtp tutuşaD,
aDrt'dtr o da.
EşiD aDrtdtr.
aDrt bir eu §adtDtdtr, цüzüDde çamur mas§esi ue saçtDda bigudileri,
5abahltğtцla §aptdaD el sallaцaD.
aDrt sabahlt§ giцer.
Ve ah, geDç ue öцlesiDe içteD seueD düDцa,
ue ihaDete uğramtş, derisi paçaura gibi sar§aD
ue §ollartDda §as, gözleriDde partltt §almamtş;
GöDül цaraDtD §aptstDt aç ue ihaDetiDiD §aptstDdaD at içeri adtmtDt.
Gir içeri §albiDde btra§tlmtş o oцu§taD.

2
Gir içeri çüD§ü o bir §apt.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
Hattrlar mtstD baca§lartDtD bir hal§a olduğuDu, seugiliцi sarmalaцaD?
Baca§lartD bir §apt, gir o §aptdaD içeri,
Aç §aptцt, çe§ sürgüцü.
Aç §aptцt, §aptlartD eD §utsaltDt,
O §arDtDdaD geçip omurgaDdaD цü§seleD цol.
Hattrla, ateş bir §aptdtr.
Ve şar§t bir §aptdtr. Kara izi bir §apt.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
Aleuler içiDde§i ormaD bir §apt
Ve mahuolmuş o§цaDus bir §apt.
Bize ihtiцact olaD
цa da bizi aDrt'цa çağtraD her şeц bir §apt.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
Bizi iDciteD her şeц,
Bize ihtiцact olaD her şeц açar o §aptцt.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
Ktllar boцuDca цt§tlmaцaca§mtş gibi duraD,
seDiD düDцaDtD büцü§babast ölür
ue §albi paramparça olur
ue seDiD§i de biDlerce parçaцa bölüDür.
BuDlartD hepsi §aptlardtr. Aç o §aptlart.
Abre la Puerta. Geç bu §aptlardaD içeri.
DüDцa te§ memeli §adtDlartD §abilesi.
GöğüsleriDde§i цara izleriDiD §aptstDdaD gir içeri.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
DüDцaDtD §tцtstDdaD düşersiD
biliDmezliğe. ¥amaDda htzla ilerlersiD.
Ve eD şifalt ilaçlart sürersiD цaralartD eD §ötüsüDe.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
İçiDde Deredeцse boğulduğuD göl, asltDda bir §apt.

265
KüzüDe iDeD to§at saDa цeri öptüreD, asltDda bir §apt.
5eDi §estirmedeD ceheDDeme göDdereD ihaDet, asltDda bir §apt.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
BiliDdi§ hi§âцe, tüm güçlü ruhlar ceheDDeme giderler il§,
düDцaцt şifalaDdtrmadaD öDce, budur geliş sebepleri haцata.
ŞaDsltцsa§ eğer, döDeriz цardtma
hâlâ aşağtda st§tştp §almtşlara.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
CeheDDem, bir §aptdtr actDtD цaratttğt.
Bir çiçeği açaD, цerцüzüDü açaD цağmur
iDsaDlartD buseleri düDцaDtD §albiDi açaD.
BuDlar hep §aptlardtr.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
Jiletle çizilmiş цara izi, o bir §apt.
Bu цara izleri §i oDlar §aptlardtr açtlmtş, açtlmtş.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
OrmaDlarda ele§tri§li testerelerle açtlaD цara izleri, oDlar §aptlardtr.
Her şafa§la geleD цeDi цaşamtD şiiri,
Gö§te цü§seleD güDeş, o bir §aptdtr, mezar bir §apt.
CeheDDeme açtlaD §apt da bir §apt.
Abre la Puerta, aç §aptцt.
NeDeD, dedeD,
ADaD, babaD öldüler hep, bir boşlu§ btra§ara§ цaşamtDda.
O boşlu§taD içeri adtm at. O bir açtltşttr.
O boşlu§, bir eşi§. O boşlu§, bir §apt.
Abre la puerta, aç §aptцt.
Abre la puerta, aç §aptцt.
Abre la puerta, aç §aptцt.

İçte o eçikler geçilmeyi, o kapılar açılmayı bekler sabırla. Kapıların arkasında


bisi avlamak üsere beklediǧini sandıǧımıs canavarlar, geçmiçin hayaletleri, traje-
diler, kayıplar, kederler yaçamımısın mana bütünlüǧünün sırlarını avuçlarında bi-

2
se sunmak için sabırsıslanır. O eçikleri geçmeden, o kapıları açmadan labirentin
merkesindeki bilgeliǧe eriçmemis mümkün olmas. Gelin, bu eçiklere
korkumusa raǧmen yaklaçmanın, bu kapıları sarafetle ve çefkatle açıp geçmenin
yollarını bu- lalım.

Doğum: İlk Tas Şarkımız


Martín Prechtel, ilk yasımısın doǧumumus olduǧunu söylüyor. Anne rahmin-
de, yaçamın kutsal suyu içerisinde doǧuma kadar geçen 9 ay bebek için bir ömür
gibidir. Teryüsünde insan bedenine doǧum, rahimde geçen ömrün bir nevi sonu
ve yeni bir yaçamın baçlangıcıdır. Annemisin kalp atıçlarının ritim tuttuǧu sıcak
ve güvenli yuvadan ayrılmamıs yaçadıǧımıs ilk kayıptır. Doǧası gereǧi sorlu ve acı-
lı bu deneyimin bir travmaya dönüçüp dönüçmemesi ise tamamen doǧumun
hangi koçullarda gerçekleçtiǧiyle ve dünyaya nasıl karçılandıǧımısla ilgilidir.

Tasın Birinci Kapısı: Kişisel Kayıplar


5eudiğimiz her şeцi bir güD §aцbedeceğiz.

Taçamın mutlak hakikati olan geçicilik, deǧiçim ve belirsislikle olabilmek, er-


gin insanın marifetidir. Ölümün dokunacaǧını bilerek sevmek ise kutsal bir içtir;
sevip deǧer verdiǧimisin bir gün olmayacaǧı gerçeǧiyle derinden tefekkür etmek
bisi uyanık ve çefkatli kılar. Geçiciliǧe raǧmen sevebilmek için yas tutmayı bilmek
çarttır; aksi takdirde yası tutulmayan her kayıpla bisim bir parçamıs da kaybolur
gider.
Takınlarımısın acıları ve ölümleri, hastalıklar, hayal kırıklıkları, ayrılıklar, yaç-
lanmak ve maddi manevi tüm kiçisel kayıplar bisi bu kapının eçiǧine getirir. Ger-
çek manasıyla erginlendiǧimis saman yas ateçinin bu kapının önünde sürekli yan-
dıǧını fark ederis.

Tasın İkinci Kapısı: İçimizde 3evgiyi Tanımamış Terler


İkinci kapıda "içimisde sevgiyi hiç tanımamıç yerler" var. Ösellikle çocukken,
kabul görmek ve onay almak için çuursusca kendimisden feda ettiǧimis, utançla
reddettiǧimis, karanlıǧa gömdüǧümüs, sürgüne gönderdiǧimis kayıp ruh parçala-

267
rımıs. Çoǧu saman onların farkında olmadıǧımıs için yaslarını tutamayıs. arkın-
da olduklarımısın da etrafı öyle bir utanç duvarıyla çevrelenmiçtir ki, yası tutula-
cak kadar deǧerli olduklarına inanmayıs. Bütün bir insan olmak için onları geri ça-
ǧırmak, yeniden yuvaya dönmelerine kucak açmak ve bu parçalarımısa dair duy-
duǧumus utancı dönüçtürmek gerekir.

Şifa Zamanı
Nihaцet, euet'e olaD цolculuğumda,
haцattma haцtr dediğim
tüm цerlerle §arştlaştцorum.
üm sartlmamtş цaralar,
§trmtzt ue mor цara izleri
teDime ue §emi§lerime §aztDmtş
act hiцeroglifleri
beDi цeDideD ue цeDideD
цaDltş so§a§lara göDdereD.
Oralarda beD es§i цaralart,
es§i hatalart buluцorum
ue oDlart bir bir §aldtrtp
§albimiD цa§tDtDa
diцorum §i:
2utsalstDtz,
§utsalstDtz.
– Pesha Joyce Gertler

Tasın Üçüncü Kapısı: Dünyanın Acıları


Ta kolektif acılar? Tasın üçüncü kapısında "dünyanın acıları" var. Şu anda
içinden geçtiǧimis 6. kitlesel yok oluç, ekolojik ve kültürel geri dönüçü olmayan
kayıplar, ekonomik ve sosyal adaletsislikler, savaçlar, afetler, iklim deǧiçikliǧi, ant-
roposen67... Doǧal yaçlı bir ormanın kaybı ile artık konuçulmadıǧı için yok olan
67. Antroposen ya da insan çağı. İnsan faaliyetlerinin yeryüzüne ve iklime yaptığı etkilerden dolayı içinde
bulunduğumuz jeolojik çağa verilen isim.

2
diller bu kapıdan bise seslenir. Bunlar çok usaǧımısdaymıç gibi görünse de (ki de-
ǧiller), yaçam aǧında görünmes iplerle birbirimise baǧlıyken tüm bu canlılıǧın kay-
bının kalbimisi kırması kaçınılmas.

”Ka §tцtm цaşaDaD цerlerdeD geçtiğimizde hissetti§lerimiz toprağtD §eDdiDdeD цü§se-


liцorsa? Ka bu hissetti§lerimiz, ormaDtD цastDtD -§tztlağaçlartD, tarla fareleriDiD,
e§şiцoDcalartD, eğrelti otlartDtD, baц§uşlartD ue geцi§leriD, цaDi bu цağma soDucu
цuualartDt ue цaşamlartDt §aцbedeD tüm caDltlartD §ederi- bedeDlerimizde ue psişe-
mizde §aцtt alttDa altDmast ise? Ka biz düDцadaD aцrt değilse§? Bu §aцtplart i§rar
etmemiz bizim ruhaDi sorumluluğumuzdur. Ka bu bizim §aDaltmtzdaD ağlaцaD
düDцaDtD ruhu (aDima muDdi) ise? Ço§ temel bir şeцiD e§si§ olduğuDu ili§lerimize
§adar hissediцoruz. Daha geDiş цuuamtztD, цaDi özümüzüD daha geDişlemiş deDeцi-
miDiD aştDdtrtldtğtDt biliцoruz. Durmamtz ue bu §aцtplart bilmemiz ço§ öDemli. Bu
§adar §aцba uğramtş цerlerde §eder, öf§e ue özrümüzü ifade etmemiz icap eder.”
– Francis Weller68

Bu kapıda yine insanın temel yarası ve acısı, yani yeryüsünün canlı


olduǧunu ve kendisinin de yeryüsünün ve yaçam aǧının bir parçası olduǧunu
unutması ak- la geliyor. Unuttuǧumus bir çeyin yası olur mu? Olur, hem de
nasıl!
Bu kitapta sık sık vurguladıǧım üsere, bis dünyaya aidis.
Gerçek aidiyetimisin ailemis, kültürümüs, doǧduǧumus topraklar, etnik gru-
bumus ve diǧer tüm kimliklerimisin ötesinde yeryüsüne olduǧunu hatırlamak
bu samanların talep ettiǧi erginlenme içinin temelini oluçturuyor. Tasın üçüncü
ka- pısındaki "dünyanın acıları" bise bunu hatırlatmak için sesleniyor.

Tasın Dördüncü Kapısı: Umup da Bulamadıklarımız


Dördüncü kapıda "hücre ve kolektif hafısamısda var olan, dolayısıyla bir insan
formunda doǧarken bulmayı bekleyip bulamadıklarımıs" var. Bir köye, bir kabile-
ye, bir topluluǧa doǧmak ve "tüm armaǧanlarınla hoç geldin" diye karçılanmak gi-
bi. Giderek yalnıslaçan, derin kültürden yoksun bir insanlar kalabalıǧına doǧmak

68. The Wild Edge of Sorrow, Francis Weller, North Atlantic Books, 2015.

269
ve hiçbir saman "o muhteçem varlıǧınla" görülememek, duyulamamak ne acı. Hiç
kimse artık bise "Senin ruhunda taçıdıǧın armaǧanın ne? Köyümüsün kalbine
sunmak üsere ne getirdin?" diye sormuyor; ruhun ipini takip edip kaderimisi
ya- çayabilmemis için rehberlik etmiyor. Hâlbuki yaçamın gisemli coǧrafyasında
yeri- misi bulmak ancak ruhun armaǧanlarını keçfedip sunmakla mümkün
olabilir. Bu durum, anlam ve aidiyetten yoksun, sadece maddi ihtiyaçları
karçılamak üsere kurgulanan tekdüse yaçamlara yol açıyor. Ne saman ve nasıl bise
bir armaǧan ola- rak bahçedilmiç bu hayatı "kasanmak" sorunda bırakıldık?
"Hayatımısı kasan- mak" sorunda olmak ve bunun normalleçmesi bile baçlı
baçına bir yas teması. Tasın dördüncü kapısı bisi, yaçamda neyi niçin
yaptıǧımısa dair bir farkındalıǧa ve ruhumusun biricik armaǧanlarını sunmaya
davet ediyor.

Bu §itap, bu цas §aptstDda duцulaD özlem ue §ederle do§uDmuş bir Diцaz, bu za-
maDlara dair bir ağtt olduğu §adar bir güzelleme asltDda.

Tasın Beşinci Kapısı: Atalarımızın Tasları


Ve nihayet son kapıda samanında tutulamadıǧı için sonraki nesillere aktarıl-
mıç "atalarımısın yasları" var. Atalarımısdan devredilmiç yasları çocuklarımısa ve
torunlarımısa miras bırakmak istemiyorsak, geçmiçte sıkıçmıç kalmıç acı ve
ke- derleri görmek, bilmek, aǧırlamak ve içleyip dönüçtürmek bisim de
sorumluluǧu- mus. Kan baǧımıs olan ataların yaslarının yanı sıra, müçterek
geçmiçimis olan topraklardaki travma ve yasların farkındalıǧı ise üstü kapatılmaya
çalıçılan yarala- rın saǧaltımı için çart. Anadolu'nun hangi köçesine dokunsak
bin ah içitmemis kaçınılmas; yaçanılıp ismi konmamıç, ismi konsa da
görmeslikten gelinmiç ve so- rumluluǧu alınmamıç o kadar çok acı ve keder var
ki. Kolektif bilinçte ve vicdan- da hemhâl olunmamıç tüm geçmiç yaçantılar
bugün hücrelerimisde mevcut olma- ya ve bis onları tanıyıp, kabullenip
sorumluluk alana dek kolektif bilinç dıçından hortlamaya devam ediyor.
Geçmiçimise, kim olduǧumusa, nereden geldiǧimise ve aidiyetimise köprü
olan atalarımısla –dillerini, hikâyelerini, türkülerini, âdetlerini, çiirlerini, dansları-
nı, ritüellerini bilmediǧimis için– baǧımısı kaybetmiç olmanın yası da bu kapıda.
Pek çok kadim kültürde, atalık mertebesine ulaçan ruhların diǧer âlemden, hâlen

2
yaçayanlara destek olduǧuna inanılır. Ölümü aǧırlamak, ölüleri uǧurlamak ve ha-
tırlamakla ilgili ritüeller ve pratikler asaldıkça, "ata" kavramı günlük yaçam bilin-
cimisden ve kurgumusdan çıkar oldu. Bununla birlikte bisden önce gelenlerin de-
rin kültürü ve samanı oluçturan yaçantı ve bilgeliklerini, sanaat ve
armaǧanlarını tanıma, bilme ve alma kapasitemis asaldı. Bugün bisi var eden, bisi
bis yapan güç- leri bilmemenin dünyada nelere mal olduǧunu görebiliyorus.
Tasın beçinci kapı- sının önünde adanmıçlıkla durmamıs ve buradaki kayıpları
yakından tanımamıs erginlenmenin önkoçullarından biri.
✶ ✶ ✶

Bu kapılara tek baçımısa yaklaçmakta doǧal olarak sorlanıyorus, sira


tutulma- dıǧı için yük hâline dönüçmüç tüm bu yasları yalnıs taçımamıs
beklenemes. Bu sebeple yaçamın kederli göslerinin içine bakmaktan
kaçınıyorus. Bis kaçındıkça aǧırlaçan bu yük saman içinde çıǧ gibi büyümeye
devam ediyor. Hâlbuki içimis- deki sevgiyi, çefkati ve adanmıçlık ateçini
besleyen canlılık ve çifa yas alanında gis- li, kapıların açılmasını bekliyor.

Bir Erginlenme ve Topluluk 3üreci Olarak Tas


Büyüǧüm Debra Roberts, yaçadıǧımıs üsüntü ve sorlukları kalbin kırılarak
açılması olarak yorumlar. Öyledir; hayat yolculuǧumusda deneyimlediǧimis acı ve
kayıpları, kalbimisin çefkatiyle ve tevasuyla aǧırlayabildiǧimisde, bisi yoǧurup çe-
killendirmelerine isin verdiǧimisde ve bu ateçte piçmeye rası olduǧumusda, kalbi-
misin ve insan olarak kabımısın yaçamı aǧırlama ve alma kapasitesi de artar. "2t-
rtlara§ açtlaD bir §alp, tüm eureDi içiDe alabilir" der Joanna Macy69.

Bilge Ana Konuçur


BaztlartDtztD içiDde oцu§lar açacağtm.
Bir mağara цapacağtm sizdeD.
Öцle deriD §azacağtm §i içiDizi, §araDltğtDtzda цtldtzlar parlaцaca§.
Bir §ap olaca§stDtz.

69. Derin Ekoloji hareketinin öncülerinden, yazar, aktivist.

2
2aцaDtD içiDde цağmuru toplaцaD oцu§ olaca§stDtz.
5izi btça§larla oцacağtm.
BuDu, sizi temizleme§ içiD цapmaцacağtm.
BuDu, sizi saflaşttrma§ içiD цapmaцacağtm.
¥ateD temizsiDiz.
¥ateD safstDtz.
BuDu цapacağtm çüD§ü düDцaDtD siziD boşluğuDuza ihtiцact uar.
OlacağtDtz alaD içiD цapacağtm buDu.
BuDu цapacağtm çüD§ü siz geDiş olmaltstDtz.
Bir geçit gibi.
İDsaDlar siziD aractltğtDtzla цoluDu bulaca§.
Bir §ap gibi.
İDsaDlar sizdeD цiцip içece§ler
ue açlt§lart oDlart zaцtf düşürüp öldürmeцece§.
2utsal цağmuru tutma§ içiD bir §âse gibi.
2tztm, ağlama.
2or§ma.
İhtiцaç duцduğuD hiçbir şeц §aцbolmaцaca§.
5eDi şe§illeDdiriцorum.
5eDi haztrltцorum.
BoşluğuDa tşt§ dolaca§
2emi§leriD partldaцaca§.
İçiDde§i цuuarla§ açt§ alaD tştldaцaca§.
5aDa ptrtlttlt diцe sesleDeceğim.
5aDa geDiş olaD §tztm diцe sesleDeceğim.
5aDa döDüşmüş olaD diцe sesleDeceğim.
– Christine Lore Weber

Tas, onunla nasıl iliçkilendiǧimise baǧlı olarak, insanı derinden dönüçtüren,


yakıp kavuran, hayatın kalp atıçına yaklaçtıran ve içimisde çefkati uyandıran
bir erginlenme deneyimi olabilir. Taçanan acıyı bastırmadan, reddetmeden,
görmes- den gelmeden içinden geçmek bise hem insan olduǧumusu hatırlatır
hem de in-

2
sana, can'a, yaçama çahit olmaya, gönülleri hoç tutmaya davet eder. Kalbin yu-
muçak ve açık kalabilmesi için bir gerekliliktir yasımısla hemhâl olmak. Tetiçkin
olmak, yasın sorumluluǧunu almayı icap eder; sira acıların ve kayıpların ösümlen-
mesi ve onurlandırılması, yaçamın sürekliliǧi için gıdadır. Gösyaçlarıyla yıkanan
ve kederle titreyen bir kalp, kırılganlıǧıyla yaçamın güselliǧini ve sihrini algılama-
ya daha yakındır; aynı samanda etrafındaki acılara, kayıplara duyarsıs kalamas.
Tas alanına bir kes girince, insanın gösleri farklı görmeye, kulakları farklı duyma-
ya, sesi farklı çıkmaya, kalbi farklı atmaya baçlar. Naomi Shihab Nye, "Kindness"
(Şefkat) isimli çiirinde bunu çok güsel tarif ediyor:

Şef§atiD De olduğuDu bilmedeD öDce


Bir şeцleri §aцbetmelisiD,
5ulaDdtrtlmtş bir çorbada§i tuz gibi
GeleceğiD bir aDda eriцip gittiğiDi hissetmelisiD.
ElleriDde tuttuğuD,
HesapladtğtD ue di§§atle §oruduğuD
Her şeц bir aDda gitmeli §i seD
Şef§atli цerler arastDda§i coğrafцaDtD
Nastl da tsstz olabileceğiDi bilesiD.
Bu otobüsüD hiç durmaцacağtDt düşüDere§,
Nastl da цol altrstD
auu§ ue mtstr цiцeD цolcular
5oDsuza §adar camdaD dtşart ba§aca§mtş gibi.
Şef§atiD DariD ağtrltğtDt öğreDmedeD öDce
Beцaz paDço giцmiş bir цerliDiD
KoluD §tцtstDda ölmeцe цatttğt цere цolculu§ etmelisiD.
GörmelisiD oDuD цeriDde seDiD de olabileceğiDi,
ODuD da bütüD gece plaDlar цapara§ seцahat ettiğiDi
Ve oDu haцatta tutaD basit Defesi.
İçiDde§i eD deriD şeц olara§ bilmedeD şef§ati,
2ederiD de diğer eD deriD şeц olduğuDu bilmelisiD.
2ederle uцaDmaltstD.

2
2eder §oDuşmaltstD ta §i sesiD
üm §ederleriD ipiDiD ucuDu цa§alaцaDa
Ve seD do§umaDtD boцutuDu idra§ edeDe §adar.
İşte o zamaD te§ aDlamlt geleD şef§at olaca§,
Aцa§§abtlartDtD bağct§lartDt цalDtz şef§at bağlaцaca§,
Ve e§meğiD içiD seDi güDe göDderece§,
KalDtzca şef§at baştDt §aldtrtp
DüDцa §alabaltğtDdaD ”Araцtp durduğuD beDim”
Diцece§ saDa
Ve soDra seDiDle her цere gelece§
Bir gölge цa da bir dost gibi.

Kadim topluluklar, yası farkındalık ve kutsiyetle yaçamanın, bireyin bütünlü-


ǧü ve saǧlıǧı için olduǧu kadar topluluǧun refahı ve sürdürülebilirliǧi için de ge-
rekli olduǧunu çok iyi biliyorlardı. Taçam algıları "her çeyin ve herkesin birbiriyle
baǧlantıda" olduǧu prensibi üserinden oluçan bu topluluklar, bireysel ya da ko-
lektif kayıplarda kenetlenerek yas ritüelleri aracılıǧıyla birbirlerine destek olmuç-
lardır. Ritüeller, binlerce yıldır insanların çifa ve dönüçüm için, deǧiçimi ve yaça-
mın döngülerini karçılamak, aǧırlamak ve onurlandırmak için baçvurdukları pra-
tiklerdir. Bir halkın, köklerinin olduǧu coǧrafya ve iklimiyle, hikâyeleri, çarkıları
ve danslarıyla çekillenen ritüeller, düsenli aralıklarla yapılır ki "ruh hijyeni"
saǧlansın. Tasın kolektif ritüellerle aǧırlanması, keder ve yasın en dibine
vurduǧumusda bi- le çükran duyulabilecek güsellikleri görmemise, sevdiklerimisin
desteǧini hisset- memise vesile olur.

”Kas, olguD er§e§ ue §adtDlartD işidir. Bu duцguцu ağtrlamaцa açt§ olmamtz ue


buDu haцat mücadelesi uereD düDцaцa geri suDmamtz bizim sorumluluğumuzdur.
KastD armağaDt, цaşamt ue düDцaцla §urduğumuz цa§tDltğt oDaцlamastdtr.
Gidere§ daha ço§ (şuursuzca) ölüme adaDmtş bir §ültürde açt§ ue §trtlgaD §alma§
ris§lidir ama цastD gücüцle şahit olmaцa iste§liliğimiz olmadaD toplulu§lartmtztD
§aD §aцbetmesiDi, e§osistemleriD aDlamstz цt§tmtDt цa da moDotoD bir uaroluşuD
zorbaltğtDt eDgellememiz müm§üD olmaцaca§ttr. Kas, §albi hare§ete geçirir.

2
Gerçe§teD de, цaşaцaD bir ruhuD şar§tstdtr цas... DüDцa içiD цas tutma işi,
düDцa- цa ateşli ue ebedi bir adaDmtşltğa döDüşür. emel olaD, цast ağtrlamaцa razt
olma§ ue oDa цaşamlartmtzda bir цer açma§ttr. BuDu цapttğtmtzda geDişleriz ue
tüm цara- dtltşla цa§tD bağlaDttmtzt hissedebiliriz.”
– Francis Weller70

Tasa Çıraklık Etmek


Eskisi gibi köy veya kabilelerde yaçamadıǧımıs ve bir "köy gibi" 71 düçüneme-
diǧimis için, yasın adabını ve kadim bilgeliǧini bugün yeniden hatırlamamıs ve
birbirimise hatırlatmamıs icap ediyor.

Kas, haцattmtzda her zamaD meucut olaca§.

Tasa çıraklık baǧlamında öncelikle idrak etmemis gereken nokta, yasın, çö-
sülecek bir problem ya da çifalandırmaya çalıçtıǧımıs bir rahatsıslık olmadıǧı.
Tasını tuttuǧumus, çifalanmak isteyen bir durum, hatta travmatik bir deneyim
olabilir ama bunları yasla ösdeçleçtirmemekte fayda var. Tasa çıraklık yaklaçı-
mında yas, mücadele etmemis, baça çıkmamıs ve tedavi etmemis gereken bir
çey deǧil. Bu baǧlamda davet yasın etrafından dolaçmak, meditasyonla üstesin-
den gelmek, kontrol ya da tamir etmek deǧil.
Tas, bise hayatımıs boyunca eçlik edecek sadık bir yoldaç ve kıymetli arma-
ǧanları olan bilge bir usta gibidir. Bu sebeple "Kasa çtra§lt§ etmeцi öğreDmeliцiz"
diyor rancis Weller. Onunla yakınlaçmalıyıs, nasıl bir rengi, kokusu, sesi, do-
kunuçu, tadı, hissi var araçtırmalıyıs. ”KastD himaцesiDde beD §imim, §im oluцo-
rum?” diye sormalıyıs kendimise.
Tas, ruha açılan bir pencere gibidir; ruhla en hıslı ve en direkt baǧlantıya ge-
çiren kanallardan biridir yasın canlılıǧıyla çalıçmak. İnce ince, ilmek ilmek içler
bis çıraklarını; yoǧurur, piçirir bisi hayatın mutfaǧında, bu sor ama kutsal misa-

70. The Wild Edge of Sorrow, Francis Weller, North Atlantic Books, 2015.
71.“Bir köy gibi düşünmek”, ait olduğumuz ve bizi var eden ilişkiler bütününün (insan ötesi âlem dâhil) ve o bütündeki yerimizin
farkında olmak.

2
fir. Hürmetle yaklaçtıǧımıs saman, yas bise ne mesafede durmamıs gerektiǧini
de öǧretir. Tasa çıraklık etmek, sürekli yasın koynunda yaçamamısı talep etmes
ama kalbimisdeki kutsal sunakta yasa bir yer açmayı icap eder.
Her iliçkide olduǧu gibi, yasla hemhâl olmak için de saman ve alan açmak ge-
rekir; ne yasık ki modern yaçamın meçguliyetleri ve koçuçturmacası içerisinde
bunu baçarmak sor. Ayrıca yas, kadim kültürlerde kolektif olarak aǧırlanmıç,
yas tutan kiçi ait olduǧu topluluk tarafından desteklenmiçtir. Şimdilerde ne ya-
sımısı tutmak için kendimise alan ve saman tanıyabiliyorus, ne de bunu kolek-
tif olarak, dayanıçarak yapabiliyorus. Bu kültürel yoksunluk içerisinde yasa çı-
raklık etmek gerçek bir adanmıçlık ve cesaret talep ediyor bisden.
Kayıplarımıs ve acılarımıs için kendimise çefkatli bir çahitlik alanı açabilsey-
dik ve bu süreçte bisi "Bir aD öDce iцi ol da her şeц Dormale döDsüD" diye çekiç-
tirmeden destekleyen, mevcudiyetle alan tutan bir topluluǧumus olsaydı ya-
çamlarımıs nasıl farklı olurdu? Tas alanındaki birinden bir an önce "iyi olması-
nın" talep edilmesi çiddetin en gösden kaçan formlarından biri. İnsan olarak ya-
çadıǧımıs kayıpların bir anlamı, bir etkisi vardır; hiçbir çey olmamıç gibi hayatı-
mısa devam etmek güçlü olmak anlamına gelmes. Basen güç, hayat ayaǧımısın
altından yeri çekip aldıǧında ya da bisi yere çarptıǧında ayakta durmaya çalıç-
mak deǧil, o düçüçün hakkını vermek ve kederin bisi dönüçtürmesine rısa gös-
termek olabilir. Bırakın ayakta durmayı, çoǧumus koçmaya devam etmek isti-
yorus kader bise tosladıǧında. Hayatımısda ona alan açmaya ve çıraǧı olmaya
rası geldiǧimisde yas, ihtiyacımıs olan deǧiçim, dönüçüm ve yaratımların ateç-
leyicisi olabilir.
Ne büyük çeliçkidir ki, en sert ve en derine düçtüǧümüs anlarda yaçamın
çefkatli yüreǧi ve elleri yanı baçımısda –eǧer isin verirsek– bisi tutmak için bek-
liyor olabilir. Tas tutmak, içte o çefkatli yüreǧe ve ellere teslim olmaktır. Taça-
mın, kâinatın, bu yüce düsenin bir tos serreciǧi olarak ne çok sevgi ve destekle
mevcut olabildiǧimisi hatırlama sürecidir yas, tevasu ve çükranla.
Ne de olsa цaşamaцa, öğreDmeцe ue seumeцe gelmedi§ mi?
Tasla hemhâl olmak yürek ister ama yas, su kadar hayati, sevgi kadar kuv-
vetli ve çifalıdır. Tas, nihayetinde sevginin bir baçka ismidir.

2
Tas ve Methiye
”Kas, saDattD §aцDağtdtr. 5aDattD te§ §aцDağt”diyor Martín Prechtel.
Beklemediǧimis ve canımısı yakan bir deneyim yaçadıǧımısda ”Bu Diцe beDim
baştma geldi?” sorusuyla tarumar olurus. ”Bu DeцiD cezast, De цapttm da ha§
ettim buDu?” gibisinden düçünceler, alıçageldiǧimis koçullandırmalar sinsice sihne
sı- sar, en derinden "sevilmediǧimis ve korunmadıǧımıs" inancını ve korkusunu,
do- layısıyla insanın en temel yarası "ayrılık bilincini" körükleyiverir.
Taçamın ve kaderin kurbanı olduǧumusa, yaçadıǧımıs acı, keder ve kayıpların,
hatalarımısın ve edepsisliǧimisin cesası olduǧuna inanmayı seçersek, seçimlerimi-
sin sonuçlarının sorumluluǧunu alamayıs. Belki de bu, sorumluluǧumus olduǧu-
nu bildiǧimis sonuçların kalbimisi kırmasını engellemek için baçvurduǧumus bir
stratejidir. Kendini, yaçamın ya da Tanrı'nın cesalandırdıǧı bir kurban olarak gö-
ren bir kiçi dipsis bir "kendine acıma" çukurunu mesken tutabilir ki bunun yas
olduǧundan emin deǧilim. Kendine acımak çefkat de deǧildir.
Taçamı besleyen yas, bisden, kendi mahvolmuçluǧumusa acıma
ısrarımısdan vasgeçmemisi, kırılmıç kalbimisi dünyanın ayaklarının dibine
sunmamısı talep eder. Sevilene sadakatin son bir tecellisi olarak, geri
dönmeyecek olana güselle- me yapmak ve onun varoluçu aracılıǧıyla yaçama
methiyeler düsmek kendimise acımayı feda etmemisi gerektirir. Bu, yası sanat
yapmaktır; yaçama sanatında us- talaçmaktır.
Tas bisi sorgusus sualsis aldıǧında, sadece keder deǧil, öfke de gelir sıcak par-
maklarını çıklatarak; isyan ettirir, tehditler ve küfürler savurur, camı çerçeveyi in-
dirir. Tasa çıraklık eden bu ateçten geçer ama burada takılıp kalmas; yasın isya-
nının çikâyet, gücenmiçlik ve kindarlık hâline gelmesine isin vermes. Bunun tek
yolu kalbin kırılmasına rası olmak, gösyaçlarının kalbi nemli ve yumuçak tutması-
na isin vermek ve bu kırılgan yerden sevilene övgüler düsmeye devam etmektir.
Her çeyde bir hayır var mıdır? Bilmiyorum; yaçadıǧımıs acıların ve kayıpların
kendi baçlarına bir manası ya da hayrı olmayabilir. Orada olmasını umduǧumus
"mana"yı yaratan, acı ve kederi nasıl aǧırladıǧımıs, bunlarla ne yaptıǧımıs yani ya-
sa nasıl çıraklık ettiǧimisdir. Avucumusa bırakılan kederi öpüp koklayıp yaçama
bir çiçek gibi sunabilmektir hayırlı olan.

You might also like