Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 48

a

T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
Genel Yayın No: 1780
Cep Kitapları: 177
Yayın Yönetmeni: Dr. Fatih KURT
Yayın Koordinatörü: Bünyamin KAHRAMAN
Hazırlayan: Elif ERDEM
Tashih: Hasan ÖZTÜRK
Grafik & Tasarım: Ali YÜCEER

Baskı: İleri Basım Matbaacılık AŞ.


B. Evler Mahallesi F. Çakmak 2 Caddesi
Güzelşehir Sitesi 22 Villa No: 1 ANP/22
Büyükçekmece/İstanbul
Tel: (0 212) 454 35 10
1. Baskı, İstanbul 2020
ISBN: 978-605-7751-74-4
2020-34-Y-0003-1782
Sertifika No: 12930
Eser İnceleme Komisyonu Kararı: 22/04/2020/15
© Diyanet İşleri Başkanlığı
İletişim
Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü
Basılı Yayınlar Daire Başkanlığı
Tel: (0 312) 295 72 93 - 94 Faks: (0 312) 284 72 88
e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr
40 Had¡ste
Sorumluluk B¡l¡nc¡
ÖN SÖZ
Sorumluluk, insanın hayatına yön veren,
onu amaçsız yaşamaktan kurtaran bir rehberdir.
Her ne kadar sorumluluk sahibi olma duygusu
insanın fıtratında varsa da bunun körelmesi ya
da geliştirilmesi insanın elindedir. Sorumluluk
duygusu gelişmiş kişiler, sahip olduğu nimetler-
le birlikte bazı vazifeleri de yüklenmek, kazan-
dıkları birtakım haklarla beraber sorumluluklar
da taşımak durumunda olduklarının farkında-
dır. Üstlerine düşeni yerine getirdikçe mutlu ve
huzurlu olurken, yerine getirmedikleri her me-
suliyet, onları derin bir huzursuzluğa sevk eder.
İnsan öncelikle kendisini yoktan var eden
Allah’a karşı sorumludur. Allah’a karşı sorum-
luluk bilinciyle yaşamak, kişinin Allah’tan geldi-
ğinin, O’na ait olduğunun ve nihayetinde O’na
döneceğinin farkında olmasıdır. Ne zaman ve

5
nerede olursa olsun her şeyi gören, duyan ve
bilen Allah’ın kendisiyle beraber olduğunu
hatırında tutmasıdır. Bu bilinçle hayatına yön
vermesi, attığı her adımı bu şuurla atmasıdır.
İnsanın aynı zamanda kendisine, ailesine,
akrabalarına, topluma, içinde yaşadığı canlı ve
cansız çevreye karşı da sorumlulukları vardır.
Bu görev alanı öncelikle kişinin kendisinden
başlar. İnsan, bedeninin ve ruhunun ihtiyacını
karşılayarak kendisine gereken bakımı ve öze-
ni göstermekle yükümlüdür. Aile bireylerinin
ihtiyaçlarını gidermek, mutluluklarını ve hü-
zünlerini paylaşmak, onların eğitim, barınma,
giyim ve yeme-içme gibi maddî ihtiyaçlarını
karşılamanın yanı sıra onlara duygusal ve ruh-
sal destek sunmak, iyi davranmak ve güzel ah-
lâk aşılamak her bireyin sorumluluğudur.
Sorumluluğun diğer halkalarında akraba-
lar ve komşular vardır. Allah Teâlâ, akraba-
lık ve komşuluk bağlarının canlı tutulmasına
özen göstermemizi emretmiştir. Ayrıca mümin;
toplumun maddi ve manevi anlamda ilgi ve

6
desteğe muhtaç kesimleri olan dullar, yetimler,
öksüzler, kimsesizler ve mülteciler ile ilgilen-
mekle de yükümlüdür.
Sorumluluğun bir diğer yönünü ise insanın
içinde yaşadığı tabiata karşı görevleri oluşturur.
Bitkiler, hayvanlar ve diğer canlılarla ortak ya-
şam alanı olan tabiatta mevcut dengeyi koru-
mak, yeryüzünün şerefli halifesi olan insanın
vazifesidir. Nitekim Allah Teâlâ, insanın kâinat-
taki bütün varlıklara karşı merhamet ve iyilik
üzerine kurulu bir ilişki tarzı geliştirmesini ister
ve yarattığı muhteşem dengeyi koruması konu-
sunda onu uyarır.
İnsan olmanın onurunu ve sorumluluğu-
nu hayatının her anında yaşayarak gösteren ve
bizlere eşsiz bir örneklik sunan Sevgili Peygam-
berimizin hadislerinden derlenen bu çalışma,
hayatımızı hadisler ışığında yeniden değerlen-
dirmek ve şekillendirmek için okurlarına fırsat
sunmayı amaçlamaktadır.

7
‫ َو َع ِن‬،‫ظ‬َ ‫ َع ِن ال ّ َنائِم َح ّ َتى يَسْ َت ْي ِق‬:‫« ُر ِف َع ْال َقلَ ُم َعنْ ث ََلثَ ٍة‬
ِ
َ َ
.»‫ون َح ّتى يَعْ ِقل‬ ِ ‫ َو َع ِن ْال َمجْ ُن‬،‫الص ِب ِّى َح ّ َتى يَحْ َت ِل َم‬َّ

“Üç grup insandan sorumluluk


kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan,
buluğa erinceye kadar çocuktan ve
akıllanıncaya kadar akıl hastasından.”
(Ebû Dâvûd, Hudûd, 17)

8
‫«إِ ّ َن اهللَ ت ََجا َو َز َعنْ أ ُ ّ َم ِتى ْالخَ َطأ َ َوال ِّنسْ َيا َن َو َما‬
.»‫اسْ ُت ْك ِر ُهوا َعلَ ْي ِه‬

“Allah, yanılarak, unutarak ve zor


kullanılarak yaptıklarından dolayı ümmetimi
sorumlu tutmaz.”
(İbn Mâce, Talâk, 16)

9
‫هلل تَ َعالَى ت ََجا َو َز َعنْ أ ُ ّ َم ِتى ُك ّ َل شَ ْى ٍء َح ّ َدث َْت ِب ِه‬
َ ‫«إِ ّ َن ا‬
.»‫ُس َها َما لَمْ تَ َك ّلَمْ ِب ِه أَوْ تَعْ َم ْل‬
َ ‫أ َ ْنف‬

“Yüce Allah, kalplerinden geçirip de dile


getirmedikleri ve yapmadıkları şeylerden
dolayı ümmetimi sorumlu tutmaz.”
(Nesâî, Talâk, 22)

10
‫ َو َل يَجْ ِنى َوالِ ٌد َعلَى‬.‫ان إِ ّ َل َعلَى ن َْف ِس ِه‬
ٍ ‫« أ َ َل َل يَجْ ِنى َج‬
.»...‫َولَ ِد ِه َو َل َموْ لُو ٌد َعلَى َوالِ ِد ِه‬

“Dikkat edin! Kişi ancak kendi işlediği suçtan


sorumludur. Baba çocuğunun suçundan
dolayı cezalandırılamaz. Çocuk da babasının
suçundan dolayı cezalandırılamaz... ”
(İbn Mâce, Menâsik, 76)

11
‫ب‬ ِ ْ ‫« َمنْ َس ّ َن ِفى‬
َ ‫السْ َل ِم ُس ّ َن ًة َح َس َن ًة َف ُع ِم َل ِب َها بَعْ َد ُه ُك ِت‬
‫ور ِهمْ شَ ْى ٌء‬ ِ ‫ص ِمنْ أ ُ ُج‬ ُ ‫لَ ُه ِم ْث ُل أَجْ ِر َمنْ َع ِم َل ِب َها َو َل يَ ْن ُق‬
ِ ْ ‫َو َمنْ َس ّ َن ِفى‬
َ ‫السْ َل ِم ُس ّ َن ًة َس ِّي َئ ًة َف ُع ِم َل ِب َها بَعْ َد ُه ُك ِت‬
‫ب‬
ْ‫َار ِهم‬ َ ُ ‫َعلَ ْي ِه ِم ْث ُل ِوزْ ِر َمنْ َع ِم َل ِب َها َو َل يَ ْن ُق‬
ِ ‫ص ِمنْ أوْ ز‬
.» ‫شَ ْى ٌء‬

“Kim İslâm’da güzel bir işe öncülük eder ve


kendisinden sonra bununla amel edilirse,
kendisinden sonra o işi yapanlar gibi sevap
alır. Üstelik onların sevaplarından da bir
şey eksilmez. Kim de İslâm’da kötü bir
davranışa ön ayak olur ve kendisinden
sonra bununla amel edilirse, kendisinden
sonra onu yapanlar gibi günah alır. Onların
günahlarından da bir şey eksilmez.”
(Müslim, İlim, 15)

12
َ َ َ ‫هلل‬
،‫اس‬ ِ َ‫الل َعلَ ْي ِه َو َس ّل َم يَوْ ًما ب‬
ِ ‫ار ًزا لِل ّ َن‬ ُ ّٰ ‫ص ّلى‬ ِ ‫ول ا‬ ُ ‫َكا َن َر ُس‬
‫ «أ َ ْن‬:‫ال‬ ِ ْ ‫ول اهللِ! َما‬
َ ‫الي َمانُ؟ َق‬ َ ‫ يَا َر ُس‬:‫ال‬َ ‫ َف َق‬،‫فَأَتَا ُه َر ُج ٌل‬
‫هلل َو َم َلئِ َك ِت ِه َو ِكتَا ِب ِه َولِ َقائِ ِه َو ُر ُس ِل ِه َو ُت ْؤ ِم َن‬
ِ ‫ُت ْؤ ِم َن ِبا‬
.»‫ث ْال ِخ ِر‬ ِ ْ‫ِب ْال َبع‬

Bir gün Resûlullah (s.a.s.) insanların


görebileceği bir yerde oturuyordu. Yanına
bir adam geldi ve “Ey Allah’ın Resûlü,
iman nedir?” diye sordu. Resûlullah şöyle
buyurdu: “Allah’a, meleklerine, kitabına,
O’na kavuşmaya ve peygamberlerine iman
etmendir. (Aynı şekilde) öldükten sonra son
dirilişe iman etmendir.”
(Müslim, Îmân, 5)

13
ِ ‫ب َو َقوْ ٌل ِبال ِّل َس‬
‫ان َو َع َم ٌل‬ ِ ‫إلي َما ُن َمعْ ِر َف ٌة ِب ْال َق ْل‬
ِ َ‫«ا‬
.»‫ان‬ ِ ‫الَرْ َك‬ ْ ‫ِب‬

“İman; kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve


organlar ile amel etmektir.”
(İbn Mâce, Sünnet, 9)

14
‫ فَإِ ّ َن ن َْف ًسا‬.‫ب‬ ِ َ ‫طل‬َ ّ ‫اس ا ّتَ ُقوا اهللَ َوأَجْ ِم ُلوا ِفى ال‬ ُ ‫«أ َ ّيُ َها ال ّ َن‬
‫ فَا ّتَ ُقوا‬.‫ َوإِ ْن أ َ ْب َطأ َ َع ْن َها‬،‫وت َح ّ َتى تَسْ تَوْ ِف َى ِرزْ َق َها‬ َ ‫لَنْ تَ ُم‬
.»‫ َو َد ُعوا َما َح ُر َم‬،‫ ُخ ُذوا َما َح ّ َل‬.‫ب‬ ِ َ‫طل‬َ ّ ‫هلل َوأَجْ ِم ُلوا ِفى ال‬ َ ‫ا‬

“Ey insanlar! Allah’tan (hakkıyla) sakının


ve (O’ndan) istekte bulunurken güzel
davranın. Hiç kimse (Allah’ın kendisine
takdir ettiği) rızkı -geç de olsa- elde etmeden
ölmeyecektir. Öyleyse Allah’tan (hakkıyla)
sakının ve (O’ndan) istekte bulunurken
güzel davranın. Helâl olanı alın, haramdan
sakının!”
(İbn Mâce, Ticâret, 2)

15
َ
ُ ‫ شَ َها َد ِة أ َ ْن َل إِلَ َه إِ ّل ا‬:‫السْ َل ُم َعلَى خَ مْ ٍس‬
‫هلل‬ ِ ْ ‫« ُب ِن َى‬
، ‫ َوإِيتَا ِء ال ّ َز َكا ِة‬، ‫الص َل ِة‬
َ ّ ‫ام‬ َ ِ ‫ول ا‬
ِ ‫ َوإِق‬، ‫هلل‬ ُ ‫َوأ َ ّ َن ُم َح ّ َمدًا َر ُس‬
.»‫صوْ ِم َر َمضَ ا َن‬َ ‫ َو‬، ‫َو ْال َح ِّج‬

“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur:


Allah’tan başka ilâh olmadığına ve
Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna
şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek,
haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.”
(Buhârî, Îmân, 2)

16
:‫ت ِفي ُكمْ أَمْ َري ِْن لَنْ ت َِض ّلُوا َما تَ َم ّ َس ْكتُمْ ِب ِه َما‬
ُ ‫«تَ َر ْك‬
.» ‫هلل َو ُس ّ َن َة نَ ِب ِّي ِه‬
ِ ‫َاب ا‬
َ ‫ِكت‬

“Size iki şey bırakıyorum, onlara


sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu
şaşırmayacaksınız: Allah’ın Kitabı ve
Peygamberinin sünneti.”
(Muvatta’, Kader, 3)

17
‫ َف ُر ّ َب‬،‫هلل امْ َرأ ً َس ِم َع ِم ّ َنا شَ ْي ًئا َف َب ّلَ َغ ُه َك َما َس ِم َع‬
ُ ‫«ن ّ ََض َر ا‬
.» ‫ُم َب ِّل ٍغ أَوْ َعى ِمنْ َسا ِم ٍع‬

“Allah, bizden bir söz işitip, onu işittiği gibi


(başkasına) ulaştıran kişinin yüzünü ak etsin.
Kendisine (bilgi) ulaştırılan nice kimseler
vardır ki onu işiten (ve kendisine aktaran)
kimseden daha kavrayışlıdır.”
(Tirmizî, İlim, 7)

18
‫الل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم‬
ُ ّٰ ‫ص ّلى‬
َ َ ‫الدار ِّى أ َ ّ َن ال ّ َن ِبى‬
ّ ِ َ ّ ‫يم‬ ٍ ‫« َعنْ تَ ِم‬
‫«ل َولِ ِكتَا ِب ِه‬ِ ِ :‫ال‬ َ ‫ لِ َمنْ ؟ َق‬:‫يحةُ» ُق ْلنَا‬ َ ‫«الدي ُن ال ّ َن ِص‬ِّ :‫ال‬ َ ‫َق‬
.» ْ‫َولِ َر ُسولِ ِه َو ِلَئِ ّ َم ِة ْال ُمسْ ِل ِمي َن َو َعا ّ َم ِت ِهم‬

Temîm ed-Dârî anlatıyor: Hz. Peygamber


(s.a.s.) “Din samimi olmaktır.” buyurdu. Biz
“Kime karşı?” diye sorduk. Bunun üzerine o,
“Allah’a, kitabına, Resûlü’ne, Müslümanların
idarecilerine ve bütün Müslümanlara (karşı
samimi olmaktır).” buyurdu.
(Müslim, Îmân, 95)

19
َ ّ ‫ َوأ َ ْت ِب ِع‬،‫ْت‬
،‫الس ِّي َئ َة ْال َح َس َن َة تَمْ ُح َها‬ َ ‫«ا ّتَ ِق اهللَ َح ْي ُث َما ُكن‬
.»‫اس ِب ُخ ُل ٍق َح َس ٍن‬ َ ‫َوخَ الِ ِق ال ّ َن‬

“Nerede olursan ol, Allah’a karşı


sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün
peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin.
İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde
davran!”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 55)

20
ُّ ‫ب ِل َ ِخي ِه َما يُ ِح‬
.»‫ب لِن َْف ِس ِه‬ َ ّ ‫« َل يُ ْؤ ِم ُن أ َ َح ُد ُكمْ َح ّ َتى يُ ِح‬

“Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin


kardeşi için de istemedikçe iman etmiş
olmaz.”
(Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 59)

21
ْ‫ َو ْال ُم ْؤ ِم ُن َمن‬،‫اس ِمنْ لِ َسانِ ِه َويَ ِد ِه‬ ْ
ُ ‫«ال ُمسْ ِل ُم َمنْ َس ِل َم ال ّ َن‬
.» ْ‫اس َعلَى ِد َمائِ ِهمْ َوأَمْ َوالِ ِهم‬ ُ ‫أ َ ِم َن ُه ال ّ َن‬

“Müslüman, dilinden ve elinden insanların


selâmette olduğu kişidir. Mümin ise
insanların canları ve malları konusunda
(kendilerine zarar vermeyeceğinden) emin
oldukları kişidir.”
(Nesâî, Îmân, 8)

22
،‫ أَضْ َمنْ لَ ُكمْ ْال َج ّ َن َة‬، ْ‫ُس ُكم‬ ِ ‫«اِضْ َم ُنوا لِي ِستًّا ِمنْ أ َ ْنف‬
‫ َوأ َ ُّدوا إِ َذا‬، ْ‫ َوأَوْ فُوا إِ َذا َو َع ْدتُم‬، ْ‫اصْ ُد ُقوا إِ َذا َح ّ َد ْثتُم‬
‫ َو ُك ُّفوا‬، ْ‫ْصا َر ُكم‬ َ ‫ُضوا أَب‬ ُّ ‫ َوغ‬، ْ‫وج ُكم‬َ ‫ َواحْ َف ُظوا ُف ُر‬، ْ‫ا ْؤ ُت ِم ْنتُم‬
.» ْ‫أ َ ْي ِديَ ُكم‬

“Kendi adınıza altı şeyi bana garanti


edin, ben de size cenneti garanti edeyim:
Konuştuğunuzda doğru söyleyin, söz
verdiğinizde yerine getirin, size (bir şey)
emanet edildiğinde onun gereğini yapın,
namusunuzu muhafaza edin, gözlerinizi
(bakılması yasak olandan) çevirin ve
ellerinize sahip olun.”
(İbn Hanbel, V, 323)

23
.»‫ين خَ ِلي ِل ِه ف َْل َي ْن ُظرْ أ َ َح ُد ُكمْ َمنْ يُخَ الِ ُل‬
ِ ‫«ال ّ َر ُج ُل َعلَى ِد‬

“Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden


sizden biri kiminle dostluk ettiğine dikkat
etsin.”
(Tirmizî, Zühd, 45)

24
‫ َوإِ ْن‬،‫اس أَحْ َس ّ َنا‬
ُ ‫ إِ ْن أَحْ َس َن ال ّ َن‬:‫«ل تَ ُكونُوا إِ ّ َم َع ًة تَ ُقولُو َن‬
َ
‫اس‬ ُ ‫ إِ ْن أَحْ َس َن ال ّ َن‬، ْ‫ُس ُكم‬َ ‫ َو ٰل ِكنْ َو ِ ّط ُنوا أ َ ْنف‬،‫َظلَ ُموا َظلَمْ نَا‬
.»‫ َوإِ ْن أ َ َسا ُءوا ف ََل ت َْظ ِل ُموا‬،‫أ َ ْن تُحْ ِس ُنوا‬

“‘İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik


yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz.’
diyen zayıf karakterli kimseler olmayınız.
Bilâkis iyilik yaptıklarında insanlara iyilik
yapmayı, kötülük yaptıklarında ise onlara
zulmetmemeyi içinize (bir ilke olarak)
yerleştiriniz.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 63)

25
ِ ْ ‫َب‬
.»…ٍ‫الحْ َسا َن َعلَى ُك ِّل شَ ْىء‬ َ ‫« إِ ّ َن ا‬
َ ‫هلل َكت‬

“Allah, her işte ihsanı (güzel davranmayı)


emretmiştir...”
(Tirmizî, Diyât, 14)

26
‫ث أ َ َحدًا‬ َ ‫الل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم إِ َذا بَ َع‬ َ َ ‫هلل‬
ُ ّٰ ‫ص ّلى‬ ِ ‫ول ا‬ ُ ‫« َكا َن َر ُس‬
،‫ش ُروا َو َل ُت َن ِّف ُروا‬ ِ ّ َ‫ «ب‬:‫ال‬ َ ‫ض أَمْ ِر ِه َق‬
ِ ْ‫ِمنْ أَصْ َحا ِب ِه ِفى بَع‬
.»‫َويَ ِّس ُروا َو َل ُت َع ِّس ُروا‬

Resûlullah (s.a.s.) ashâbından birini


bir iş için gönderdiğinde şöyle derdi:
“Müjdeleyin nefret ettirmeyin; kolaylaştırın
zorlaştırmayın.”
(Müslim, Cihâd ve Siyer, 6)

27
‫ال‬ ِ ‫ أ َ ُّى ْالَعْ َم‬:‫الل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم‬
ُ ّٰ ‫ص ّلى‬
َ َ ‫هلل‬
ِ ‫ول ا‬ َ ‫ت َر ُس‬ ُ ‫«سأ َ ْل‬َ
‫ ث ّ َُم أ َ ُّى؟‬:‫ت‬
ُ ‫«الص َل ُة َعلَى َو ْق ِت َها» ُق ْل‬ َّ :‫ال‬َ ‫ب إِلَى اهللِ؟ َق‬ ُّ ‫أ َ َح‬
َ ‫ ُث ّ َم أ َ ُّى؟ َق‬:‫ت‬
‫ « ُث ّ َم ْال ِج َها ُد‬:‫ال‬ ُ ‫ « ُث ّ َم ِب ُّر ْال َوالِ َدي ِْن» ُق ْل‬:‫ال‬ َ ‫َق‬
.»ِ‫يل اهلل‬
ِ ‫ِفى َس ِب‬

(Abdullah b. Mes’ûd şöyle dedi):


Resûlullah’a (s.a.s.), “Amellerin Allah
katında en güzeli hangisidir?” diye sordum.
“Vaktinde kılınan namaz.” buyurdu. “Sonra
hangisidir?” dedim, “Sonra, anne babaya
iyilik yapmak.” buyurdu. “Sonra hangisidir?”
deyince, “Sonra, Allah yolunda cihat etmek.”
buyurdu.
(Müslim, Îmân, 139)

28
‫ْك‬ َ ‫ فَإِ ّ َن لِ َج َس ِد َك َعلَي‬، ْ‫ َو ُقمْ َونَم‬، ْ‫صمْ َوأ َ ْف ِطر‬
ُ ‫« ف ََل ت َْف َع ْل‬
،‫ْك َح ًّقا‬ َ ‫ َوإِ ّ َن لِ َزوْ ِج َك َعلَي‬،‫ْك َح ًّقا‬ َ ‫ َوإِ ّ َن لِ َع ْي ِن َك َعلَي‬،‫َح ًّقا‬
َ ‫َوإِ ّ َن لِ َزوْ ِر َك َعلَي‬
.»‫ْك َح ًّقا‬

(Hz. Peygamber, sürekli olarak gündüzleri


oruç tutup geceleri namaz kıldığını öğrenince
Abdullah b. Amr’a şöyle dedi): “Böyle yapma.
Bazen oruç tut, bazen tutma! Gecenin bir
kısmında ibadet et, bir kısmında ise uyu!
Çünkü vücudunun sende hakkı var, gözünün
sende hakkı var, eşinin sende hakkı var,
misafirinin sende hakkı var.
(Buhârî, Savm, 54)

29
ْ‫ َولِ ِن َسائِ ُكمْ َعلَ ْي ُكم‬،‫« أ َ َل إِ َّن لَ ُكمْ َعلَى نِ َسائِ ُكمْ َح ًّقا‬
.»…‫َح ًّّقا‬

“Dikkat edin! Sizin hanımlarınız üzerinde


hakkınız olduğu gibi onların da sizin
üzerinizde hakları vardır.”
(Tirmizî, Radâ’, 11)

30
.» ْ‫«أ َ ْك ِر ُموا أَوْ َل َد ُكمْ َوأَحْ ِس ُنوا أ َ َدبَ ُهم‬

“Çocuklarınıza ikramda bulunun; onlara


güzel terbiye verin.”
(İbn Mâce, Edeb, 3)

31
ُ ‫« َكفَى ِب ْال َمرْ ِء إِ ْث ًما أ َ ْن يُضَ ِّي َع َمنْ يَ ُق‬
.»‫وت‬

“Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal


etmesi, kişiye günah olarak yeter.”
(Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

32
ُ ‫ َوا ْبد َْأ ِب َمنْ تَ ُع‬،‫«يَ ُد ْال ُمعْ ِطي ْال ُع ْل َيا‬
،‫ َوأَبَا َك‬،‫ أ ُ ّ َم َك‬:‫ول‬
.»‫ أ َ ْدنَا َك‬،‫ ث ّ َُم أ َ ْدنَا َك‬،‫ َوأَخَ ا َك‬،‫َك‬ َ ‫َوأُخْ ت‬

“Veren el üstündür. Vermeye, geçimini


sağlamakla yükümlü olduğun kimselerden
başla. Annene, babana, kız ve erkek
kardeşlerine yardım et, sonra yakınlık
durumuna göre devam et.”
(Nesâî, Zekât, 51)

33
‫ت لَ َها‬ ُ ‫ أَنَا ال ّ َرحْ ٰم ُن َو ِه َى ال ّ َر ۪ح ُم شَ َق ْق‬:‫الى‬
َ ‫هلل تَ َع‬ َ ‫« َق‬
ُ ‫ال ا‬
.»‫ص ْل ُت ُه َو َمنْ َق َط َع َها بَ َت ُّت ُه‬
َ ‫صلَ َها َو‬
َ ‫ َمنْ َو‬،‫اسْ ًما ِم َن اسْ ِمى‬

“Yüce Allah şöyle buyurur: ‘Ben Rahman’ım,


o (akrabalık bağlarının adı) da rahimdir. Ona
kendi ismimden türeyen bir isim verdim.
Onunla ilişkiyi sürdürenle ben de ilişkimi
sürdürür, onunla ilişkiyi kesenle ben de
ilişkimi keserim.’”
(Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

34
.»‫ات شَ ْب َعا َن َو َجا ُر ُه َطا ٍو إِلَى َج ْن ِب ِه‬
َ َ‫« َما يُ ْؤ ِم ُن َمنْ ب‬

“Yanı başındaki komşusu açken tok yatan


kimse, iman etmemiştir.”
(İbn Ebî Şeybe, Musannef, Îmân ve rü’yâ, 6)

35
،‫ض‬ َ ‫ يَ ُعو ُد ُه إِ َذا َم ِر‬:‫ال‬ ٍ ‫ت ِخ َص‬ ُّ ‫«لِ ْل ُم ْؤ ِم ِن َعلَى ْال ُم ْؤ ِم ِن ِس‬
‫ َويُ َس ِّل ُم َعلَ ْي ِه إِ َذا‬،‫ َويُ ِجي ُب ُه إِ َذا َد َعا ُه‬،‫ات‬
َ ‫َويَشْ َه ُد ُه إِ َذا َم‬
.»َ‫اب أَوْ شَ ِهد‬ َ ‫ْص ُح لَ ُه إِ َذا َغ‬ َ ‫ َويَن‬،‫س‬ َ ‫ َويُشَ ِّم ُت ُه إِ َذا َع َط‬،‫لَ ِق َي ُه‬

“Müminin mümin üzerinde altı hakkı


vardır: Hastalandığında onu ziyaret eder,
öldüğünde cenazesinde bulunur, kendisini
davet ettiğinde davetine icabet eder, onunla
karşılaştığında selâm verir, aksırdığında
ona hayır duada bulunur, varlığında ve
yokluğunda onun için samimi davranır.”
(Tirmizî, Edeb, 1)

36
.‫ْت ِفي ِه يَ ِتي ٌم يُحْ َس ُن إِلَ ْي ِه‬ ٌ ‫ْت ِفى ْال ُمسْ ِل ِمي َن بَي‬
ٍ ‫«خَ ْي ُر بَي‬
ٌ ‫ْت ِفى ْال ُمسْ ِل ِمي َن بَي‬
.»‫ْت ِفي ِه يَ ِتي ٌم يُ َسا ُء إِلَ ْي ِه‬ ٍ ‫َوشَ ُّر بَي‬

“Müslümanlar arasında en hayırlı ev,


içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin
bulunduğu evdir. Müslümanlar arasında en
kötü ev ise içinde kendisine kötü davranılan
bir yetimin bulunduğu evdir.”
(İbn Mâce, Edeb, 6)

37
ْ‫ َو َمن‬،‫هلل فَأَعْ ُطو ُه‬ ِ ‫ َو َمنْ َسأ َ َل ِبا‬،‫هلل فَأ َ ِعي ُذو ُه‬ِ ‫« َم ِن اسْ َت َعا َذ ِبا‬
‫ فَإِ ْن‬،‫ص َن َع إِلَ ْي ُكمْ َمعْ ُروفًا َف َكا ِف ُئو ُه‬ َ ْ‫ َو َمن‬،‫َد َعا ُكمْ فَأ َ ِجي ُبو ُه‬
‫لَمْ ت َِجدُوا َما [ ُت َكا ِف ُئونَ ُه] فَا ْد ُعوا لَ ُه َح ّ َتى تَ َروْ ا أ َ ّنَ ُكمْ َق ْد‬
.»‫َكاف َْأ ُت ُمو ُه‬

“Allah için size sığınan kimseye sığınak


olun. Allah için isteyen kimseye verin.
Sizi davet edene icabet edin, size bir iyilik
yapana karşılığını verin. Eğer onun karşılığını
verecek bir şey bulamazsanız, karşılıkta
bulunduğunuza kanaat getirinceye kadar ona
dua edin.”
(Ebû Dâvûd, Zekât, 38)

38
‫ َو َو ْأ َد‬،‫ات‬
ِ ‫«إِ ّ َن اهللَ َع ّ َز َو َج ّ َل َح ّ َر َم َعلَ ْي ُكمْ ُع ُقو َق ْال ُ ّ َم َه‬
‫ َو َك ْث َر َة‬،‫ال‬ َ ‫يل َو َق‬ َ ‫ َو َك ِر َه لَ ُكمْ ث ََلثًا ِق‬.‫َات‬ ِ ‫ َو َم ْن ًعا َوه‬،‫َات‬ ِ ‫ْال َبن‬
ِ ‫ َوإِضَ ا َع َة ْال َم‬،‫َال‬
.»‫ال‬ ُّ
ِ ‫السؤ‬

“Şüphesiz Yüce Allah, annelere hürmetsizlik


etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi
ve keyfî emir ve yasaklar koymayı size
haram kılmıştır. Sizin için üç şeyi de çirkin
görmüştür: Dedikodu, anlamsız çok soru
sormak ve malı zayi etmek!”
(Müslim, Akdiye, 12)

39
َ ّ ‫ فَإ ّ َن ال‬،‫ظ ّ َن‬
ِ ‫ظ ّ َن أ َ ْك َذ ُب ْال َح ِد‬
،‫ َو َل ت ََح ّ َس ُسوا‬،‫يث‬ َ ّ ‫«إ ّيَا ُكمْ َوال‬
ِ ِ
،‫ َو َل تَ َبا َغ ُضوا‬،‫اسدُوا‬َ ‫ َو َل ت ََح‬،‫ َو َل تَنَاف َُسوا‬،‫َو َل ت ََج ّ َس ُسوا‬
.»‫ ِع َبا َد اهللِ! إِخْ َوانًا‬،‫ َو ُكونُوا‬،‫َو َل تَدَابَ ُروا‬

“Zandan sakının! Zira zan, sözün en


yalanıdır. Birbirinize kulak misafiri olmaya
çalışmayın, birbirinizin özel hâllerini
araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışı
içine girmeyin, birbirinize haset etmeyin,
birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt
çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”
(Müslim, Birr ve sıla, 28)

40
‫ «اجْ َت ِن ُبوا‬:‫ال‬ َ ‫هلل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم َق‬ َ َ ‫« َعن ال ّ َن ِبى‬
ُ ‫ص ّلى ا‬ ِّ ِ
:‫ال‬َ ‫هلل َو َما ُه ّ َن» َق‬ ِ ‫ول ا‬ َ ‫ «يَا َر ُس‬:‫ َقالُوا‬. »‫ات‬ ِ ‫الس ْب َع ْال ُمو ِب َق‬ َّ
َ
ُ ‫ َو َقت ُْل ال ّ َن ْف ِس ا ّل ِتى َح ّ َر َم ا‬، ‫السحْ ُر‬
‫هلل‬ ِّ ‫ َو‬، ‫هلل‬ ِ ‫«الشرْ ُك ِبا‬
ِّ
‫ َوال ّ َت َو ّلِى يَوْ َم‬، ‫يم‬ ْ ِ ‫ َوأ َ ْك ُل َم‬، ‫ َوأ َ ْك ُل ال ِّربَا‬، ‫إِ ّ َل ِب ْال َح ِ ّق‬
ِ ‫ال ال َي ِت‬
.» ‫َات ْالغَا ِف َل ِت‬ ِ ‫َات ْال ُم ْؤ ِمن‬ ِ ‫ َو َق ْذ ُف ْال ُمحْ َصن‬، ‫ال ّ َزحْ ِف‬

Hz. Peygamber (s.a.s.) “Yedi helâk ediciden


sakının!” buyurdu. Sahâbîler, “Yâ Resûlallah!
Bunlar nelerdir?” diye sordular. Resûlullah
şöyle cevap verdi: “Allah’a şirk koşmak,
büyü yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir canı
haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim
malı yemek, savaş meydanından kaçmak ve
zinadan uzak duran, hiçbir şeyden haberi
olmayan mümin kadınlara zina isnad
etmektir.”
(Buhârî, Hudûd, 44)

41
‫ يُ ِعي ُن ال ّ َر ُج َل ِفى‬، ‫ص َد َق ٌة ُك ّ َل يَوْ ٍم‬
َ ‫« ُك ُّل ُس َل َمى َعلَ ْي ِه‬
َ ‫دَا ّبَ ِت ِه يُ َحا ِم ُل ُه [ َعلَ ْي َها] أَوْ يَرْ َف ُع َعلَ ْي َها َمتَا َع ُه‬
، ‫ص َد َق ٌة‬
‫ص َد َق ٌة‬َ ‫الص َل ِة‬َ ّ ‫شي َها إِلَى‬ ِ ْ‫ط ِّي َب ُة َو ُك ُّل خَ ْط َو ٍة يَم‬ َ ّ ‫َو ْال َك ِل َم ُة ال‬
َ ُ
.» ‫ص َد َق ٌة‬َ ‫يق‬ ِ ‫ َود َّل ال ّط ِر‬،

“Vücuttaki bütün eklemler için her gün


sadaka vermek gerekir. Bineğine binmek
isteyen kişiye yardım etmek veya eşyasını
bineğine koyuvermek sadakadır. Güzel
söz ve namaza giderken atılan her adım
sadakadır. Yol göstermek sadakadır.”
(Buhârî, Cihâd, 72)

42
ِ ْ ‫ ف‬، ‫ول َعنْ َر ِع ّ َي ِت ِه‬ ٌ ‫اع َو َمسْ ُئ‬ ُّ
‫ َو ُه َو‬، ‫اع‬ٍ ‫َال َما ُم َر‬ ٍ ‫« ُكل ُكمْ َر‬
ٌ ‫اع َو ُه َو َمسْ ُئ‬ َ
‫ول‬ ٍ ‫ َوال ّ َر ُج ُل ِفى أهْ ِل ِه َر‬، ‫ول َعنْ َر ِع ّ َي ِت ِه‬ ٌ ‫َمسْ ُئ‬
‫ْت زَوْ ِج َها َرا ِع َي ٌة َو ِه َى‬ ِ ‫ َو ْال َمرْ أ َ ُة ِفى بَي‬، ‫َعنْ َر ِع ّ َي ِت ِه‬
، )‫اع‬ ٍ ‫ال َس ِّي ِد ِه ( َر‬ ِ ‫ َو ْالخَ ا ِد ُم ِفى َم‬، ‫َمسْ ُئولَ ٌة َعنْ َر ِع ّ َي ِت َها‬
.» ‫ول َعنْ َر ِع ّ َي ِت ِه‬ٌ ‫َو ُه َو َمسْ ُئ‬

“Hepiniz birer çobansınız/sorumlusunuz


ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz.
Devlet başkanı bir sorumludur ve
yönettiklerinden mesuldür. Evin beyi
bir sorumludur ve yönettiklerinden
mesuldür. Evin hanımı da bir sorumludur
ve yönettiklerinden mesuldür. Hizmetçi de
efendisinin malı üzerinde bir sorumludur ve
yönettiklerinden mesuldür.”
(Buhârî, İstikrâz, 20)

43
‫ َوإِ َذا أ َ َمرْ ُت ُكمْ ِبأَمْ ٍر‬، ‫« فَإِ َذا نَ َه ْي ُت ُكمْ َعنْ شَ ْى ٍء َفاجْ َت ِن ُبو ُه‬
.» ْ‫ف َْأ ُتوا ِم ْن ُه َما اسْ َت َطعْ تُم‬

“Size bir şeyi yasakladığım zaman ondan


kaçının. Bir şey emrettiğim zaman
gücünüzün yettiği ölçüde onu yerine getirin.”
(Buhârî, İ’tisâm, 2)

44
ْ‫« َمنْ َرأَى ِم ْن ُكمْ ُم ْن َك ًرا ف َْل ُي َغ ِّيرْ ُه ِب َي ِد ِه فَإِ ْن لَمْ يَسْ َت ِطع‬
‫ف‬ ُ ‫َف ِب ِل َسانِ ِه فَإِ ْن لَمْ يَسْ َت ِطعْ َف ِب َق ْل ِب ِه َو ٰذلِ َك أَضْ َع‬
.»‫ان‬ ِ ‫الي َم‬ ِْ

“İçinizden biri bir kötülük görürse onu


eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin;
buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı
kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın
asgari gereğidir.”
(Müslim, Îmân, 78)

45
َ َ َ ‫هلل‬
‫ير َق ْد لَ ِح َق َظهْ ُر ُه‬ٍ ‫هلل َعلَ ْي ِه َو َس ّل َم ِب َب ِع‬
ُ ‫ص ّلى ا‬ ِ ‫ول ا‬ ُ ‫َم ّ َر َر ُس‬
‫ «ا ّتَ ُقوا اهللَ ِفى َه ِذ ِه ْال َب َهائِ ِم ْال ُمعْ َج َم ِة‬:‫ال‬َ ‫ِب َب ْط ِن ِه َف َق‬
.»ً‫صالِ َحة‬ َ ‫َفارْ َك ُبوهَا َو ُك ُلوهَا‬

Resûlullah (s.a.s.) açlıktan karnı sırtına


yapışmış bir deveye rastladı ve şöyle dedi:
“Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah’tan
korkun! Binmeye elverişli hâllerinde onlara
binin; yemeye elverişli hâllerinde ise
onları yiyin.”
(Ebû Dâvûd, Cihâd, 44)

46
ِ ‫«اِ ّتَ ُقوا ْال َم َل ِع َن ال ّ َث َلثَ َة ْال َب َرا َز ِفى ْال َم َو‬
ِ ‫ار ِد َو َق‬
‫ار َع ِة‬
.»‫يق َوال ِ ّظ ِّل‬ َ
ِ ‫ال ّط ِر‬

“Lânete sebep olan şu üç şeyi yapmaktan; su


kaynaklarına, yol ortasına ve gölgelik yerlere
abdest bozmaktan sakının.”
(Ebû Dâvûd, Tahâret, 14)

47

You might also like