Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 135

Makro İktisadın Evrimi II:

Keynesci Teori, Monetarizm, Arz Yanlı İktisat, Yeni Klasik Teori,


Reel Konjonktür Teorisi, Yeni Keynesci Teori ve Post-Keynesci Teori
KEYNESCİ TEORİ
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi
KEYNESCİ TEORİ:
J. M. KEYNES “GENEL TEORİ” (1936)

1936 Modern Teorinin


başlangıcı kabul edilen
kilometre taşıdır
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi
KEYNESCİ TEORİ:
Bu tarihten sonra İktisat Teorisi artık:
Keynes-Öncesi Keynes-Sonrası
olarak ayrılmaktadır.
İktisat Teorisine gerçek anlamda bir Makro
Ekonomik Bakış açısını getiren Keynes
olmuştur.
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi
 Keynes, ekonomiyi makro piyasalar ile analiz
ederek, yerleşik ekonomi düşüncesinden farklı,
“makro analiz” olarak tanımladığı yeni bir bakış
geliştirmiş.

 Modern parasal sistemleri içeren piyasa


ekonomileri, periyodik krizlerle karşılaşabilir.

 Bu krizlerin önlenerek ekonomik istikrarın


sağlanabilmesi için devletin ekonomiye
müdahalesinin gerekliliğini gösteren ekonomi
politikaları önermiştir.
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi
 Ücretler ve fiyatlar yapışkan,
piyasalar sürekli temizlenemiyor,
işsizlik kendiliğinden giderilemiyor,
yaygın ve sürekli gayrı iradi işsizlik ortaya
çıkıyor…

 Ekonomi eksik istihdamda da dengeye gelebilir...

 Keynes ve daha sonra Neo-Klasik Sentez


1960’lı yılların sonuna kadar hakim ekonomik
anlayışlar olmuştur.
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi
 Keynes 1930’da ABD ve İngiliz Ek.’nin sorunlarını
bozuk alternatörlü bir arabayla karşılaştırıyor.

 Ekonominin tekrar yoluna girmesinin komple bir


revizyon değil sadece normal bir tamir gerektirdiğini
ifade ediyor.
Keynesyen Teorinin sunduğu iki temel
yenilik (1):
Toplam talepteki kaymaların toplam çıktı
üzerindeki KISA DÖNEM ETKİLERİNİ
vurguluyor; Fiyat düzeyinin uzun dönemde
belirlenmesini ikinci plana atıyor.

Dikkatler kısa dönem TA eğrisinin yukarı


eğimli olduğu ve TT’teki kaymaların toplam
fiyatlar ile birlikte toplam çıktı ve istihdamı
etkilediği durumlara yöneliyor.
Klasik ve Keynezyen Makro İktisat
Klasiklere göre KDAS eğrisi dikey.
AD düşer ise;
Toplam fiyat seviyesi düşer.
Toplam çıktı Y değişmez
KLASİK YAKLAŞIM KEYNEZYEN YAKLAŞIM
P

Reel GSYİH Reel GSYİH


Klasik ve Keynezyen Makro İktisat
Keynezyen görüşe göre KDAS eğrisi pozitif eğimli.
AD düşer ise:
Toplam fiyat seviyesi düşer.
Toplam çıktı seviyesi Y’de de düşüş olur.
KLASİK YAKLAŞIM KEYNEZYEN YAKLAŞIM
P

Reel GSYİH Reel GSYİH


Keynesyen Teorinin sunduğu iki temel
yenilik (2.):
 Klasik İktisatçılar Toplam Talep (AD) eğrisinin
kaymasında diğer faktörlere çok önem vermeden para
arzındaki değişikliklerin rolünü vurgulamışlar.

 Keynes ise diğer faktörlerin özellikle


«HAYVANİ DÜRTÜLER» deki (günümüzde iş güveni)
değişmelerin konjonktürün temel nedeni olduğunu
iddia eder.

 Keynes’ten önce genelde para arzı sabit kaldığı sürece


iş güvenindeki bir düşüşün «P» ve «Y» üzerinde bir
etkisi olmayacağını düşünülüyor.
Keynesyen Teorinin sunduğu iki temel
yenilik (2.):
Keynes’in düşünceleri kamu oyunda oldukça
yaygındır, Keynes’i asla duymamış bir çok insan
veya teorisini kabul etmediğini düşünen bir çok
insan çoğu kez Keynesyen fikirleri
kullanmaktan kendilerini alıkoyamazlar.
Keynesyen Teorinin sunduğu iki temel
yenilik (2.):
 Bir yorumcu: «iş güvenindeki bir düşüşten dolayı
yatırım harcamaları düşmüştür, bu da bir
durgunluğa yol açmıştır» dediğinde;

 Yorumcu bilse de bilmese de bu ifade saf


Keynesyen iktisattır.
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi

Keynesyen düşünceler Keynes’in adını duymamış


veya onunla aynı düşüncede olmayan insanlar
tarafından bile yaygın kullanılır.
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi

Keynes’in Genel Teori’sinin önde gelen pratik


sonucu onun MAKROEKONOMİK POLİTİKA
AKTİVİZMİNİ rasyonelleştirmesidir.

Makro ek. pol. Aktivizmi:


Konjonktür düzeltmeleri için para ve maliye
politikalarının kullanılmasıdır.
Keynesyen Teorinin sunduğu iki temel
yenilik:
Özetle Keynezyen teorinin temel yaklaşımı:

 KDAS eğrisinin pozitif eğimli olduğu


KISA DÖNEMİ vurgulaması ve

Para arzına ek olarak


DİĞER FAKTÖRLERİN AD eğrisini nasıl
etkilediğini vurgulamaktır.
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi
Keynesyenlere göre piyasa ekonomilerinin her
durumda tam istihdam dengesini sağlayacak bir
mekanizmaya sahip olmaması nedeniyle,
istikrarsızlık halinde devlet kamu harcamaları ve
vergilerle (maliye politikaları) ve para
politikalarıyla aktif olarak
EKONOMİYE MÜDAHALE ETMELİDİR.

Keynesyenlere göre konjonktürel dalgalanmaların


temel nedeni TOPLAM TALEBİN (harcamaların)
daralması ya da genişlemesidir.
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi
 Aslında Keynes’in düşünceleri büyük buhranı
sonlandıracak bir değişikliğe yol açamamış.
 Tersine buhranın sona eriş şekli iktisatçıları Keynes’in
haklı olduğuna ikna etmede önemli bir rol oynamıştır.
 Keynes’in yaklaşımını 1930’larda benimseyen bir çok
genç iktisatçının onun çalışmasından aldıkları temel
mesaj ekonomik düzelmenin agresif bir mali genişleme
gerektirmesidir.
 Nihayetinde bu oldu da ancak bu politikacıların ikna
edilmesi yüzünden değildi.
1939-1945

Bunun yerine meydana gelen çok büyük ve pahalı


bir savaştı…
Maliye Pol. Ve Büyük Buhranın Sonu
 ABD ekonomiyi desteklemek için 30’larda açık yaratan harcamalara girişti.
 Ancak açıkların GSYİH’ya oranı oldukça düşük
 1941 ABD II. D.S.’na girmesi ile açık harcamaları devasa boyutlara çıkıyor.
 Asıl bu büyük buhranı sona erdiren en önemli etken…
İşsizlik Oranı, Bütçe Açığı Bütçe Açığı
(GSYİH’nın yüzdesi)
İşsizlik Oranı

Savaş
zamanı açık
yaratan
harcama

Yıl
Maliye Pol. Ve Büyük Buhranın Sonu
 Pearl Harbor saldırısından sonra ABD olağanüstü açık harcamalara başladı
 Bu sayede ekonomi düzeldi…
 II. D. S. Keynezyen bir maliye politikası uygulanması amacı ile çıkmadı,
 Fakat gerçekten o genişlemeci maliye politikasının kısa dönemde istihdam
yaratacağını gösterdi…
İşsizlik Oranı, Bütçe
Açığı (GSYİH’nın
yüzdesi)

Savaş
zamanı açık
yaratan
harcama

Yıl
Büyük Buhran Döneminde ABD Para Arzı (M2)
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi
J. Tobin Modern Makro Ekonominin temellerini
oluşturan gelişmelere dikkat çekmiş:
S. Kuznets’in Ulusal Gelir Hesaplarının
kavramsal ve istatistiksel temelini oluşturması
ile artık ulusal gelir v.b. büyüklükler makro
iktisadi değişkenler oluyor.
Keynes’in Genel Teorisi Makro ekonominin
“magna charta”sı olmuş.
Matematiksel - Kantitatif tekniklerin iktisat
teorisine hızla uygulanması devri başlamış.
Makro Ekonomik Yaklaşımın Evrimi
 1940’larda istatistik alanında
“SOSYAL MUHASEBE DEVRİMİ” ile
“KEYNESCİ DEVRİM” birleşerek
ekonominin tümünü kavrayan modeller
oluşturuluyor.

Bu birleşme, modellerin ekonometrik açıdan


test edilmesini ve tahminler yapılabilmesini
olanaklı kılıyor.
Makro Ekonomik Yaklaşımın Önem
Kazanma Nedenleri:
1929 Ekonomik Buhranının dünya
ekonomisinde yol açtığı sorunlar,
Siyasi bağımsızlıklarını kazanan sömürgelerin
II. Dünya Savaşı sonrasında ekonomik
bağımsızlıklarını elde etme çabaları,
1970’li yıllardaki petrol krizleri
Fordist üretim ilişkilerinin sonuna gelinmesi,
Gelir ve servet dağılımı sorunları,
Küresel dengesizliklerin baş göstermesi…
Makro Ekonominin Evrimi
Makro ekonomik analizin ortaya çıktığı ilk
dönemde, kişisel çıkarlar ile toplumsal çıkarlar
arasındaki çelişkiler ön plana çıkarılmış;
doğabilecek problemlerin ekonomi
politikalarıyla çözülmesi gerektiği iddia
edilmiştir (Keynesci ekonomistlerin görüşü).

Makro ekonominin doğuşunu Keynes’in Genel


Teori (1936) isimli kitabını yayımlamasıyla
başlatmak gerekir.
Makro Ekonominin Evrimi
Günümüz makro ekonomi biliminin temel ilgi
odağı, Devletin Ekonomideki Rolüdür.
Makro Ekonominin Evrimi
Devletin ekonomide üstleneceği role ilişkin görüşler ise
temelde iki kategoriye ayrılır:
KLASİK EKOLLER:
Devletin ekonomideki rolünü sınırlamaya
yönelik programları savunan ve serbest
piyasa ekonomisinin istikrarlı olduğunu
savunanlar…

KEYNESCİ EKOLLER: Devletin


Ekonomik hayatta etkin rol
almasını benimseyen ve serbest piyasa
ekonomisinin istikrarsız olduğunu
benimseyenler…
Devletin ekonomideki rolünü sınırlamaya yönelik
programları savunan ve serbest piyasa
ekonomisinin istikrarlı olduğunu savunanlar:
Serbest piyasa ekonomisi kendi içerinde
istikrarlıdır,

Devletin ekonomiye müdahalesine karşı çıkarlar

Devletin etkin ekonomi politikası


uygulayabilmesi mümkün görülmez,

İstikrar politikaları gereksizdir…


Devletin ekonomideki rolünü sınırlamaya yönelik
programları savunan ve serbest piyasa
ekonomisinin istikrarlı olduğunu savunanlar:
Bunlar, kamu tekellerinin özelleştirilmesini de
kapsayacak biçimde kamu işletmeciliğinin
sınırlanmasını önerirler.

Makro ekonomik analizin fonksiyonu:


ekonomiyi anlamak ve ekonominin mümkün
olacak trendini önceden kestirebilmektir.
Devletin ekonomik hayatta etkin rol almasını
benimseyen ve serbest piyasa ekonomisinin
istikrarsız olduğunu benimseyenler:
Bu kategoride yer alanların bir kısmı devletin
rolünü çok sayıda mal ve hizmetin üretimini
kapsayacak biçimde genişletmeyi önerir.

Diğerleri ise devlete makro ekonomik


büyüklükleri yönlendirerek makro ekonomik
istikrarın sağlanması görevini vermektedirler.
Devletin ekonomik hayatta etkin rol almasını
benimseyen ve serbest piyasa ekonomisinin
istikrarsız olduğunu benimseyenler:
Bunlara göre, piyasa ekonomileri başarısız
sonuçlar doğurabilmekte ancak piyasa
ekonomisi tamamen dışlanmamaktadır.
Makro Ekonominin Evrimi
II. SANAYİ DEVRİMİ:

• Henry Ford’un üretim bandı tasarımıyla 20. yüzyıl


tarihini değiştirmesiyle ikinci sanayi devrimi geldi.

• Elektriğin seri üretimde kullanılması ve üretim


hattının geliştirilmesi ile iyice zenginleşti, çok
katmanlı bir devrim halini aldı.
Makro Ekonominin Evrimi
• II. Dünya Savaşının sonrasında yeni bir dünya
düzeni kuruldu.

• Bretton Woods Sistemi Dünya ekonomisini


şekillendirdi.

• Dünya ticareti ve büyüme arttı.

• Sanayileşmiş ülkelerde
refah düzeyi hızla
yükseldi.

• Fiyatlarda istikrar
sağlandı.
• 1945 sonrası 30 yıllık dönem Bretton Woods
Anlaşmasıyla yönetildi.

• 1944’te Bretton Woods’ta toplanan 44 ülke


temsilcisi Savaş sonrası ekonomik sistemi
tasarladılar.

• Bu rejim politika yapıcılarının yerel sosyal,


istihdam ihtiyaçlarına odaklanmalarını sağlarken
küresel ticaretin yeniden gelişmesine imkan
tanıyan sığ bir çok taraflılık getiriyor.
II. Dünya Savaşı sonrası;
• Bretton Woods Anlaşması
KURUMSAL MÜHENDİSLİK örneğidir.

• Üç hafta gibi kısıtlı bir sürede Dünya Ekonomisine


yeni bir ekonomik felsefe getiriliyor.

• Sistemin Mimarları:
J. M. Keynes ve H. Dexter White

• İki yeni uluslararası örgüt yaratılıyor:


Dünya Bankası ve IMF

• Bunlar sonraki 30 yıl dünya ekonomisini


yönlendiren kurumlar oldu.
• Bretton Woods Sistemi hassas bir uzlaşmaya
dayalı:

1. Güçlü bir dünya ekonomisi inşa etmek için


Ticari Serbestleşmeye yönelik uluslararası bir
disiplin ve ilerleme sağlanıyor.

2. Hükümetlere yurtiçindeki sosyal ve ekonomik


gereksinimlere cevap verebilmeleri için olanak
veriliyor.
• Yeniden yapılanma süreci, II. Dünya Savaşı’ndan
sonra kurumsallaşarak iktisadi-siyasi hayatı
şekillendirmiş

• Yaygın bir birikim rejimi olarak ortaya çıkan


FORDİZM ve REFAH DEVLETİ uygulamalarının
ve beraberinde kapitalizmin altın çağı olarak
anılan uzun dönemli bir iktisadi büyümenin
yolunu açmıştır.
• Fordizm, 1929 Bunalımı ve II. Dünya Savaşı’nın
ardından, 1950’li yıllara kadar biçimlenen
kapitalist formasyonlardır.

• Fordizm Batı’da, talep yönlü politikalarla


desteklenen, standart malların kitlesel ve seri
üretiminin gerçekleştirildiği sistem.
Makro Ekonominin Evrimi
 Keynesci Teori II Dünya Savaşı nedeni ile ancak 1945
sonrası uygulama alanı bulmuştur.

 Keynesci Teori özellikle STAGFLASYON olgusunun


ortaya çıkması ile 1970’li yıllara doğru önemli yara
almıştır.

 Keynesci görüş ve politikalar günümüz sorunlarını


açıklamakta çözmekte yetersiz kalıyor.

 Keynesci Teorinin 1970’lerde düştüğü kriz Keynesciliği


tamamen ortadan kaldıramadı,

 Keynesci Ekol parçalanarak içinden farklı akımlar


çıkıyor…
41
Makro Ekonominin Evrimi
1960’ların sonunda Keynesci anlayışla devletin
ekonomiye müdahalesine karşın, makro
ekonomik istikrarın sağlanamadığı görüldü,

Makro istikrarsızlığın varlığını hissettiren en


önemli dengesizlikler:
stagflasyon verimlilik düşüşü bütçe açıkları
Makro Ekonominin Evrimi
1960’ların sonunda;
stagflasyon verimlilik düşüşü bütçe açıkları
aynı anda ortaya çıkınca bu ekonomik
sorunları açıklama iddiasında yeni bir teori
olarak, “Parasalcı Yaklaşım” ortaya atılmıştır.
Phillips Eğrisi
• Keynesci teoride enflasyon sorunu göz ardı
edilmiş.
• 1950’lerde Tİ’a gelmeden enflasyonist
gelişmeler ortaya çıkıyor.
• Keynesci yaklaşımlar bu sorunu
PHILLIPS EĞRİSİ ile aşmış.
• 1960’lı yıllarda bu eğri Hükümetlerce
büyük ilgi görüyor.
• Hükümetlere alternatif ikt. Pol. Gösteren bir
mönü kartı gibi takdim edilmiş.
Phillips Eğrisi
• Phillips Eğrisi;
o Bir ekonomide işsizliği azaltmak için
uygulanan toplam talebi artırıcı önlemlerin
enflasyon oranını yükselttiği,
o Enflasyon oranını düşürmek için uygulanan
önlemlerin de işsizliği artırdığı
görüşünü ortaya koyar.
o Bu durum, ekonomiyi yönetenleri bir
ikilemle karşı karşıya bırakmaktadır:
AMAÇ ÇELİŞKİSİ
Phillips Eğrisi
• 1958’de A. W. Phillips İngiltere’de
yıllık enflasyonla işsizlik arasında
negatif bir ilişki olduğunu
gösterdi.

• Phillips’e göre;
Düşük işsizlik ancak yüksek
enflasyonla mümkündür ya da
düşük enflasyonun maliyeti
işsizliğin yükselmesidir.
Phillips Eğrisi

Orijinal Phillips Eğrisi (1958):


Nominal Ücretlerle, istihdam
seviyesi arasındaki; negatif
yönlü ilişkiyi gösterir

Keynesyen Teorinin enflasyonu açıklayan tek analizdir.


Phillips Eğrisi
Değiştirilmiş Phillips Eğrisi:
Enflasyon ile işsizlik
arasındaki ters yönlü ilişkiyi
gösterir.

P. A. Samuelson ve R. M. Solow
1960’da enflasyon ve işsizlik
düzeylerinden oluşan bir tercih
menüsü oluşturarak
aralarındaki ilişkiyi
geliştirmişlerdir
Phillips eğrisi
1955-1968 yılları arasında ABD verileri Phillips
Eğrisi ilişkisini ortaya koyuyor.
Phillips eğrisi
1970 sonrasındaki ABD verileri ise Phillips Eğrisi
ilişkisinin geçerliliğini yitirdiğini gösteriyor.
Phillips eğrisi
1970 sonrasında Phillips Eğrisi ilişkisinin geçerliliğini
yitirme nedenleri:

• 1970’lerdeki negatif arz


şokları

• Birkaç yıl süren yüksek


enflasyon beklentilerinin
biriken etkileri
Makro Ekonominin Evrimi
• 1970 ekonomik krizi ile birlikte,
Keynesyen iktisadi politikalar terk ediliyor.

• Liberal iktisadi düşünce temelli yeni


ekonomi politikaları benimsenmiş:
– Kamu harcamalarının azaltılmasını öngören

– Devletin ekonomik sisteme müdahale yetkisinin


kısıtlandığı politikalar
Makro Ekonominin Evrimi

• 1970 sonrasında üretim sisteminde önemli


değişiklikler yaşanmış.

• ‘Fordist Üretim Sistemi’ sona ermiştir.

• 1973 sonrası büyüme yavaşlamış ve


kar oranlarında önemli düşüşler sürmüş.
Dünya Kar Oranları (14 Gelişmiş Kapitalist Ülkenin Kar Oranları Ortalaması, %)
Makro Ekonominin Evrimi
1970’lerle birlikte Dünyada birbirini izleyen
ekonomik krizler yaşanmıştır.
• 1973 Petrol Krizi Arap-İsrail savaşı
• 1979 Enerji Krizi İran Devrimi
Makro Ekonominin Evrimi
• 1970’li yıllarda Dünya hammadde fiyatları hızla
yükselmiş,
• Petrol fiyatları dörde katlanmıştır.
• 1973 sonrası OECD ülkelerinde enflasyon oranı
% 25’i aşmış.
• Bu dönemde OECD
ülkelerinde üretimde
durgunlaşmıştır.
Parasalcılık
MONETARİZM
Monetarist teori, Keynesyen politikaların, 1960’lı
yılların sonunda gelişmiş sanayi ülkelerinde
ortaya çıkan ekonomik sorunları açıklamakta ve
gidermekte yetersiz kalması sonucu ortaya
çıkan ve önemli bir role sahip olmuş bir
yaklaşımdır.
MONETARİZM

 Monetaristler Keynesçi iktisat


politikalarının savunduğu yoğun
devlet müdahalesine karşı çıkar,
iktisadi liberalizmi ve
piyasa sisteminin etkinliğini
savunurlar.

 Bu görüşlerini de klâsik teorinin ilke


ve görüşlerini yeniden yorumlayıp
güncelleştirerek ifade etmişlerdir.
MONETARİZM
 Parasalcı yaklaşımın kurucusu
Milton Friedman

 Paranın yansızlığı yaklaşımını


kabul eder.

 Serbest piyasa ekonomisi istikrarlı


olduğu için devletin ekonomiye
müdahale etmemesi gerekir.

 Ekonomi kendi haline bırakılırsa


tam istihdam dengesine yönelme
eğilimi gösterir.
MONETARİZM
 Keynesyenlerin makro ekonomik
istikrarsızlığın miktarını abarttığını
düşünüyorlar.

 Ekonomi normal olarak potansiyel


hasılada olacaktır diyorlar.

 Reel çıktıdaki çoğu dalgalanmaya


C ve I harcamalarından ziyade
para arzındaki dalgalanmaların
neden olduğunu söylüyorlar.
MONETARİZM
 Ekonomideki konjonktürel dalgalanmalar
para arzındaki değişikliklerden doğmaktadır.

 İstikrarlı bir para arzı ekonomik istikrar


açısından daha uygun olacaktır.

 Para arzı hiçbir zaman mal ve hizmet arzından


(büyüme oranından) daha büyük hızla
artmamalıdır.

 İşsizlik, uzun dönemde doğal işsizlik oranı


seviyesinde belirlenecektir.
DOĞAL İŞSİZLİK ORANI:

 Ekonomide uzun dönemde geçerli işsizlik oranıdır.

 Ekonominin normal bir performans gösterdiği


durumlarda ortaya çıkan, iktisat politikalarıyla
düşürülmesi olanağı olmayan işsizlik oranıdır.

 Beklenen enf. ile gerçekleşen enf. Oranlarının


örtüşmesi durumunda geçerli

 Monetaristler, Uzun dönem Phillips eğrisinin


Doğal işsizlik oranında belirlendiğini belirtir.
MONETARİZM
MONETARİST SONUÇ:
• Doğal işsizlik oranı ekonomik rejimle ilişkili
bir kavram
• Emek piyasasında daha rekabetçi,
sosyal düzenlemelere daha az yer veren
uygulamalarla düşer.
PARASALCI TEORİ
 Monetaristlere göre işsizliği Beklentilerle Geliştirilmiş
düşürmek için uygulanan (Düşey) Phillips Eğrisi
politikalar başarılı olsa bile
enflasyonu yükseltecektir

 Ancak orta ve uzun vadede


reel ücretlerinin artmadığını
gören işçiler ücret artışları
isteyecekler ve bu da
istihdamı tekrar azaltacak,
işsizliği artıracaktır

 Üstelik artık enflasyon


başlangıçtakinden daha
yüksek bir seviyededir, yani
Phillips eğrisi düşey hale
gelmiştir
Uzun-dönem Phillips Eğrisi
(Beklentilerle Geliştirilmiş)
• Dikey uzun-dönem Phillips eğrisi ekonomi er
ya da geç doğal işsizlik oranı U* seviyesine
dönecektir der.

• Uzun-dönem Phillips eğrisi işsizlik ve


enflasyon arasında uzun dönemde ters
yönlü bir ilişki olmadığını gösterir
Uzun dönem Phillips eğrisi ve toplam talepte artış
Varsayalım ki E’de dengedeyiz, işsizlik doğal
oranında U*, ve enflasyon 1
enflasyon

Genişletici para
politikasıyla
desteklenen hükümet
harcamalarındaki artış
2 A ekonomiyi A noktasına
taşır,
1 E işsizlik düşer
(U1) enflasyon artar 2.
U1 U* PC1
işsizlik
… sonra?
Uzun dönem Phillips eğrisi ve toplam talepte artış
Eğer nominal para arzı aynı hızda genişlemeye devam ederse,
ekonomi B noktasına ulaşır PC2.

LRPC B noktasında, beklenen ve


enflasyon

gerçekleşen enflasyon
kesişir ve nominal ücretler
A
yeniden belirlenir,
2 B
Sonuçta reel ücret ve
1 E istihdam parasal genişleme
öncesindeki gibidir
U1 U* PC1 PC2
işsizlik

SONUÇ: işsizlik ve enflasyon arasında uzun dönemde


ters yönlü bir ilişki yoktur…
Beklentilerle Geliştirilmiş Phillips Eğrisi
Phillips Eğrisi Stagflasyon olgusu ve Doğal İşsizlik
oranı yaklaşımı ile çürütülmüştür.

Enflasyon Oranı
P3 Doğal İşsizlik
P1 P2 Oranı
50

20

İşsizlik Oranı
7 15
Beklentilerle Geliştirilmiş Phillips Eğrisi

Doğal Oran Hipotezi, Hızlandırma Hipotezi olarak


da adlandırılır.

Bir ekonomide uzun dönemde işsizlik oranının


doğal işsizlik oranının altında tutulması için her
dönem daha yüksek bir enflasyona neden
olunmasını ifade eder.
MONETARİZM
• Friedman Nobel Ekonomi
Ödülü konuşmasında;

“enflasyon her zaman ve her


yerde parasal bir olay
olmuştur. Enflasyon ile işsizlik
arasında uzun dönemde iddia
edildiği gibi bir alış veriş
(trade off) söz konusu
değildir.”
MONETARİZM
 Federal Reserve para arzını kontrol etmekten çok
faiz oranlarını kontrol etmeye odaklanmıştır.

 Friedman FED’in uygulamasını


değiştirmesi ve Parasal Büyüme Kuralı
uygulaması gerektiğini söylüyor.

 PBK paranın miktarını ekonomik


koşullardaki kısa dönemli değişikliklere tepki
vermeyen sabit bir oranda arttırma politikasıdır.

 PBK uygulanması reel GSYİH, istihdam,


enflasyondaki dalgalanmaları azaltacaktır..
MONETARİZM

 Monetaristler, ekonomik yaşamı


etkileyen temel değişkenin parasal
değişimler olduğunu ileri sürmüş.

 Enflasyon, para miktarındaki


artışın üretimdeki artıştan daha
fazla olması nedeniyle ortaya çıkan
parasal bir olaydır.
MONETARİZM

 Ekonominin istikrarını bozan etkenlerin


çoğunun hükümetlerin izlediği
maliye politikalarından ve
para otoritelerinin firmalar ve kişiler
arasındaki farklı uygulamalarından
kaynaklandığını ifade etmişlerdir.

 Monetaristler enflasyona yol açacak para


politikasına karşı çıkmışlardır.
MONETARİZM
 Monetaristlere göre genişletici para politikası
uygulamasının işsizliği doğal işsizlik oranının alt
seviyelerine indirmesi mümkün değildir.

 Bu politika uzun dönemde etkili olmaz


ekonomi daha yüksek bir enflasyonla birlikte,
tekrar doğal işsizlik oranına döner.

 Monetaristler yeniden liberal görüşleri ön plana çıkarmış


ve serbest piyasa ekonomisine ters düşen her fikre
karşı çıkmışlardır.
MONETARİZM

 Para politikasının maliye politikasına


göre daha kolay uygulanabilen, daha
kontrol edilebilen ve daha etkili olduğu
görüşündedirler.

 Bu nedenle aktif ekonomi politikası


uygulamak gerektiğinde bunun para
politikası olmasını tercih etmektedirler.
MONETARİZM
 Buna karşın maliye politikasının;
ekonominin ciddi daralma (resesyon) sürecine girdiği,
para politikasının etkisiz kaldığı dönemlerde etkili
olabileceği görüşünü savunmuşlardır.

 Çünkü maliye politikasını ekonomik dengeleri etkilemede


zayıf bir ekonomi politikası aracı olarak görmüşlerdir.
MONETARİZM

 Monetaristler, Keynesyen devlet görüşüne karşı çıkarak


Klasiklerin liberal devlet anlayışını benimsemişlerdir.

 Devlet müdahalesi olmazsa piyasa, kendi sorunlarını


daha rekabetçi olarak çözecektir.
YENİ KLASİK
İKTİSAT YAKLAŞIMI
YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI
 Yeni Klasik Teori (YKT), Keynesci teoriye karşı bir görüş
olarak 1970’lerin ortalarından sonra geliştirilen ve
rasyonel beklentileri varsayan bir yaklaşımdır.

 YKT, Klasik İktisat Teorisinin modern bir yorumudur.

 Çıkış noktası Monetarizm olan yaklaşım


makro ekonominin mikro temellerini geliştirmiştir.

 Piyasa ekonomisinin istikrarlı olduğu tezini benimserler.


YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI
 YKT, ekonominin serbest ve tam rekabet koşulları altında
işleyen piyasaların kendiliğinden, otomatik olarak
ekonomik dengeleri sağladığı tezine bağlıdırlar.

 Temel görüş olarak piyasalara inanmakta,


piyasaların etkin ve rekabetçi koşullar altında çalıştığı ve
piyasaların temizlendiği varsayımından hareket ederler.

 Rekabetçi piyasalarda, iktisadi karar birimlerinin


rasyonel beklentilere göre karar verdiklerini,
ücretlerin ve fiyatların esnek olduğunu ve
devletin ekonomiye müdahale etmemesi gerektiğini
savunmaktadırlar.
YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI
 En önemli kabul, Rasyonel Beklentiler Varsayımıdır.

 Bu yüzde, «Rasyonel Beklentiler Yaklaşımı» da denir.

 Rasyonel Beklentiler Varsayımına göre,


ekonomik karar birimleri beklentilerini oluştururken
akılcı davranış sergiler, her türlü bilgi kaynağını
kullanarak ileriye dönük doğru kararlar alırlar,
asla sürekli – tekrarlayan - sistematik hata yapmazlar,
daha önce yaptıkları hatalardan ders çıkarırlar ve bunun
neticesinde beklentilerde hata ortaya çıkmaz.
YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI
 Rasyonel beklentiler teorisi ekonomik birimlerin sınırlı
bilgiyi mümkün olan en iyi şekilde kullandığını varsayar.

 Ekonomik aktörler rasyonel beklentilere sahip oldukları


için asla sistematik hata yapmazlar.

 Makro değişkenlerin gerçekleşecek tahmini değerleri


geçmişteki değerlerinden farklılık arz edebileceğinden
sadece geçmişi baz alan değerlendirmeleri kabul etmezler.

 Bu değerler üzerine bilgiyi ve akıl yürütmeyi ilave ederek


rasyonel bir beklenti oluştururlar.
YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI
 YKT, Rasyonel Beklentiler ile Doğal İşsizlik Oranını
birleştirerek iktisat politikalarının etkinsizliğini ortaya
koyuyor.

 Rasyonel beklentilere sahip karar birimleri iktisat


politikalarının etkilerini nötralize eder, etkisiz bırakır.

 İktisadi aktörler açıklanan iktisat politikası hedefleri ve


araçlarını tahmin ederek, gerekli karşı önlemleri alarak
bu politikaları etkisiz kılarlar.

 YKT’ye göre, iktisat politikaları izlemek


anlamlı-etkin değildir.
YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI
 YKT, Devletin üreticiyi veya tüketiciyi korumak
maksadıyla dahi olsa ekonomiye müdahale etmemesini
istemektedir.

 Klâsik teorinin görüşleri ile paralellik göstererek,


düzgün işleyen piyasa mekanizması ile arz ve talep
dengesinin sağlanabileceğini ve bunun toplumsal refahı
en üst düzeye çıkartacağını ifade etmişlerdir.
YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI
 Teoriye göre ekonomide arz ve talep koşulları beklentiler
dahilinde değişmekte ise fiyatta meydana gelebilecek
değişmeler de bu beklentilere uyumlu olmaktadır.
Başka bir ifade ile fiyatlar esnektir.

 İktisadi karar birimlerinin bekleyişlere toplu olarak karşılık


vermesi beklenen duruma göre istikrar politikalarını etkisiz
kılmakta, politika kararlarından beklenen sonuç elde
edilememektedir.

 Ancak şok parasal politikalar kısa dönemde etkili olabilir,


uzun dönemde ise tekrar dengeye dönülür.
YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI

 Yeni Klasikler, Phillips Eğrisi ilişkisinin kısa ve uzun


dönemde geçerli olmadığını ileri sürmüşlerdir.

 Bunun nedeni ekonomide ücretlerin ve fiyatların esnek


olması ve dolayısıyla ekonominin doğal oran düzeyinde
dengede bulunmasıdır.
YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI
 Yeni Klasiklere göre, piyasalar otomatik olarak hiçbir
müdahaleye gerek olmaksızın etkin ve rekabetçi işleyişe
sahiptir ve uzun dönemde mutlaka bir «Doğal Oran»
düzeyinde dengeye ulaşacağı kabulü geçerlidir.

 Yeni Klasiklerin, ekonominin doğal işsizlik oranın


düzeyinde ve doğal büyüme oranı süreci çerçevesinde
dengeye ulaşacağını savunan bu yaklaşımı
«Doğal Oran Hipotezi» olarak adlandırılır.
Bireyler ve firmaların enflasyon oranı ile ilgili doğru
olmayan beklentiler oluşturması durumunda ne olur?

 Bu durumda Çıktı ve İstihdamda dalgalanmalar gerçekleşir.

 Gerçekleşen enflasyon, beklenen enflasyon oranından


düşük olursa, gerçekleşen reel ücret beklenen reel ücretten
daha yüksek olur.

 Daha yüksek reel ücretler, durgunluğa yol açar,

 Çünkü firmalar daha az sayıda işçiyi işe alır ve üretimi kısar.

 İşçiler ve firmalar beklentilerini düşük enflasyon oranına


göre uyarlarsa;

 Reel ücret düşer ve istihdam ve üretim artar, ekonomi


durgunluktan çıkar…
YENİ KLASİK İKTİSAT YAKLAŞIMI
 YKT’yi savunanlar, Merkez Bankalarının parasal
büyüme kuralı uygulaması gerektiğini belirten
Monetaristlerle aynı düşüncededir.

 Parasal büyüme kuralı uygulandığında, işçi ve


firmaların fiyat düzeyini doğru olarak tahmin etmeleri
söz konusu olacaktır.

 Bu sayede reel GSYİH'deki dalgalanmaların azalacağı


iddia edilir.
ARZ YANLI İKTİSAT
ARZ YANLI İKTİSAT

 Arz Yanlı İktisat, Keynesçi


yaklaşımın toplam talebe ağırlık
vermesine tepki olarak ortaya
çıkmıştır.

 1980’li yıllarda özellikle


ABD’de R. Reagan
İngiltere Başbakanı M. Thatcher
döneminde uygulanmıştır.

 Bu nedenle Reagonomics ve
Thatcherism olarak da adlandırılır.
ARZ YANLI İKTİSAT
 Arz yanlı iktisat ekonominin üretim kapasitesini
etkileyen faktörleri incelemektedir.

 Buna göre amaç hızlı büyüme ile düşük enflasyonu birlikte


bulundurabilmektir.

 Arz Yanlı İktisat, ekonomide arz koşullarının daha önemli


olduğunu vurgular.

 Arthur Laffer’e göre arz-yönlü iktisat;


"klasik iktisadın modern tarzda ifadesinden başka bir şey
değildir."
ARZ YANLI İKTİSAT
 Arz Yanlı İktisat enflasyon, eksik istihdam, düşük büyüme
ve ödemeler bilançosu açığı gibi ekonomik problemlerin
ağırlıkla ekonominin arz yönü ile ilgili olduğu iddia
edilir.

 Hükümetlerin iktisat politikalarının amacı,


serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmak ve
ekonominin potansiyel büyüme hızına ulaşmasını
sağlamaktır.
ARZ YANLI İKTİSAT
 Bunlara göre, Devlet ekonomide verimliliği ve üretim
kapasitesini etkileyemez.

 Devletin ekonomiye müdahale etmemesi gerektiği görüşü


benimsenmiştir.

 Ekonomide kaynak dağılımını değiştirmek ve üretimi


teşvik etmek için vergi oranlarının indirilmesi gerekir.

 Talep düzeyinin değiştirilmesinde sadece vergi indirimi


yeterli gelmez, devlet harcamalarının da azaltılması
gerekir.
ARZ YANLI İKTİSAT
Arz yanlı iktisatçıların önerdiği temel iktisat
politikaları:
 Üretimi arttırmak için Gelir ve Kurumlar
vergilerinde indirim,
 Vergi indirimlerine paralel olarak
kamu harcamalarının azaltılması,
 Yasal-Kurumsal deregülasyon politikası.
 Üretimi kısıtlayan çevre koruma
standartlarının hafifletilmesi
ARZ YANLI İKTİSAT
 Bu yolla üretimin artacağını ve ucuzlayacağını ileri
sürmektedirler.

 Onlara göre talep denetimi yoluyla sağlanacak


enflasyonla mücadele politikasının yerini
arzı arttırmak suretiyle yaratılacak fiyat ucuzluğu
politikası almalıdır.
ARZ YANLI İKTİSAT
 Gelir vergisi oranlarındaki indirimlerin,
fon arzını arttırarak girişimcileri yeni yatırımlara sevk
edeceğini savunurlar.

 Böylece üretim artışına zemin hazırlanmakta,


istihdam seviyesi yükseltilmekte ayrıca
fiyatların düşmesi sağlanmaktadır.

 Sonuçta;
vergi oranlarının düşürülmesi ile toplam arz artacak,
ekonomik aktivite yükseleceği için,
Devletin toplam vergi gelirleri de artacaktır.
ARZ YANLI İKTİSAT: Laffer Etkisi

• Laffer Etkisi;
Vergi oranları ile vergi gelirleri arasındaki ilişkiyi
ortaya koyar.
• Vergi oranlarındaki bir artışın vergi gelirlerini
düşürebileceği,
• Vergi oranlarında bir azalmanın ise vergi
gelirlerini arttırabileceği olasılığına işaret eder.
ARZ YANLI İKTİSAT: Laffer Etkisi

• Laffer Etkisi;
– Vergi oranlarında ki düşüş,
– Bireylerin harcanabilir gelirlerinde bir artışa neden olur
– Bu onları daha fazla yatırım yapmaya teşvik eder,
– Böylece gelir artışına bağlı olarak yatırımlarında
artacağını kabul eder.
ARZ YANLI İKTİSAT: Laffer Eğrisi
Vergi oranı sıfır olduğunda vergi toplanmayacaktır.

Vergi oranı %100 olduğunda ise bütün kazancını vergi


olarak verecek olan kişiler üretim yapmayacak
dolayısıyla vergi doğmayacak demektir.
ARZ YANLI İKTİSAT: Laffer Eğrisi
Vergi oranının R1’den R2’ye artırıldığını varsayalım. Bu durumda
vergi gelirleri T1’den T2’ye yükselmektedir.
ARZ YANLI İKTİSAT: Laffer Eğrisi
Vergi oranı R2’den R3’e artırıldığında;
Kişiler elde ettikleri gelirin çoğunu vergi olarak
ödeyeceklerini gördükleri için çalışma saatlerini
azaltacaklar ve vergi tahsilâtı artmayacak,
tam tersine T2’den T1’e gerileyecektir.
ARZ YANLI İKTİSAT: Laffer Eğrisi

Laffer’in tezine göre aşırı yüksek olan vergi


oranlarında yapılacak indirimler;
• İnsanların daha fazla çalışmasını teşvik eder;
• Vergi kaçırma arzularının düşmesine yol açar;
• Vergi tahsilâtını artırır.
ARZ YANLI İKTİSAT
 Arz yanlı ekonominin özellikle vergiyle ilgili önermeleri
ABD’de R. Reagan, İngiltere’de M. Thatcher ve
Türkiye’de T. Özal döneminde uygulanmıştır.

 Ancak iddia edildiği gibi vergi oranı indirimleri vergi


tahsilâtını artırmamıştır.

 Bunun nedenleri üzerine yapılan çalışmalar vergi


oranlarının Laffer’in iddia ettiği kadar yüksek olmadığı ya
da durumun bir çan eğrisi ile temsil edilmesinin yanlış
olduğu yolunda sonuçlara ulaşmıştır.
ARZ YANLI İKTİSAT
 "Laffer Etkisi" hipotezi, ilk olarak 14. yüzyılda
filozof İbni Haldun tarafından açıklanmıştır.

 İbni Haldun Mukaddime adlı eserinde şunları


yazmıştır:

"Toplumun (hanedanın) oluşumunun başlangıcında


vergiler, küçük matrahlar karşılığında yüksek vergi
hasılatı sağlar. Toplumun (hanedanın) genişlemesi
ile birlikte, vergiler büyük matrahlara karşılık düşük
vergi hasılatı sağlar."
REEL KONJONKTÜR
TEORİSİ
Reel Konjonktür Teorisi
(Reel İş Çevrimi Modeli)

• Reel Konjonktür Teorisi, iktisadi dalgalanmaları


(üretim ve işsizlik düzeyinde görülen dalgalanmaları)
meydana getiren temel etkenin,
verimlilikte ortaya çıkan rastlantısal
dalgalanmalar olduğunu iddia eder.

• Verimlilikte oluşan dalgalanmaların teknolojik


değişmelerden kaynaklandığı varsayılır.
Reel Konjonktür Teorisi

• Dalgalanmaların;
uluslararası alanda ortaya çıkan dengesizlikler,
iklim kaynaklı dalgalanmalar,
doğal afetler gibi sebepleri de olabilir.

• Reel konjonktür teorisi 1980’lerin başında


E. Prescott, F. Kydland, S. Barbara ve C. Plosser
gibi ABD’li iktisatçılarca ortaya atılmıştır.
Reel Konjonktür Teorisi
• Yeni Klasik İktisatçıların, işçi ve firmaların
beklentilerini rasyonel olarak oluşturduğunu ve
ücret ile fiyatların arz-talep değişikliklerine hızlı uyum
sağladığı kabulünde haklı olduklarını;

• Ancak reel GSYİH’daki dalgalanmaların kaynağı ile


ilgili hatalı olduklarını iddia etmişlerdir.

• Reel GSYİH'deki dalgalanmaların


üretkenlikteki geçici şoklardan kaynaklandığını ve
fiyat düzeyinin doğru olmayan tahminlerinden
kaynaklanmadığını ifade etmişlerdir.
Reel Konjonktür Teorisi
• Bu reel şoklar, petrol veya diğer hammaddelerin
temin edilebilirliğinde azalma, aksama gibi negatif
şoklar olabilir.

• Aynı miktarda girdi ile daha fazla çıktı üretmeye


olanak sağlayan teknolojik ilerleme, inovasyon gibi
pozitif şoklarda olabilir.
Reel Konjonktür Teorisi

• Reel Konjonktür Teorisi’nde ana


hareketlendirici etken, teknolojik gelişmeler
neticesinde ortaya çıkan verimlilik
yükselişleridir.
Reel Konjonktür Teorisi

• Yaklaşımın, reel gelir ve fiyatlar üzerindeki


etkisine ilişkin görüşüne göre
verimlilikteki bir azalma, istihdam ve yatırım
talebinde gerilemeye yol açar.

• İstihdam seviyesindeki azalma, toplam arzda,


yatırım talebindeki azalma da toplam talepte
azalmaya yol açacak değişmelerdir.
Reel Konjonktür Teorisi

• Yaklaşımın karakteristik özelliği iktisadi


dalgalanmaların (konjonktürün) ortaya çıkma
sebebinin tamamen reel faktörlerle açıklanıyor
olmasıdır.

• Nominal ve parasal faktörlerin, konjonktür


üzerine herhangi bir etkisi yoktur.
Reel Konjonktür Teorisi

• Ekonomide para miktarındaki değişmeler;

• Toplam talepte değişmeye neden olmakta;

• Ancak faktör kullanımı ve doğal gelir düzeyi


gibi reel değişkenlerde hiç bir değişikliğe
neden olmamaktadır.
Reel Konjonktür Teorisi
• Bu yaklaşıma göre, dalgalanma sonucu oluşan
reel şoklara iktisadi aktörler rasyonel tepkiler
verir.

• Bu nedenle hükümetlerin, üretim ve istihdam


düzeylerindeki dalgalanmaları kontrol etmeyi
hedefleyen iktisat politikaları uygulamalarına
ihtiyaç yoktur.

• Çünkü karar birimleri, teknoloji kaynaklı


değişmelere, kendileri için en iyi tepkiyi
verebilmektedirler.
YENİ KEYNESCİ TEORİ
 Yeni Keynesyen Teori (YKT), 1980’lerde Yeni Klasik
Teori’nin liberal ekonomik yaklaşımına karşı Keynesyen
geleneği sürdüren bir yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır.

 Keynesgil makro ekonomik analizleri mikro ekonomik


temellere oturtmaya çalışmıştır.

 YKT, ekonomide piyasaların kısa dönemde kendiliğinden


tam istihdam dengesine ulaşması mümkün değildir.
YENİ KEYNESCİ TEORİ

 Yeni Keynesci iktisatçıların çoğunluğu,


rasyonel beklentiler hipotezini kabul etmekle beraber

 tam rekabet şartlarını, fiyat ve ücretlerin tam esnekliğini


reddederler.
YENİ KEYNESCİ TEORİ

 Yeni Keynesciler, Keynes’in makroekonomik analizlerini


sağlam mikroekonomik analizlere oturtmak üzere
eksik rekabet şartlarına, fiyat (P) ve ücret (W) katılığının
Keynesci efektif talep yetersizliğine ve
eksik istihdam dengesine yol açmasına ve aynı zamanda
piyasalarda koordinasyon eksikliğine dayanırlar.

 Histeresiz ve Etkin Ücret modellerini benimseyenler dışında


Yeni Keynesci iktisatçılar ekonominin uzun dönemde otomatik
doğal işsizlik oranı dengesine yöneleceğini kabul ederler.
YENİ KEYNESCİ TEORİ
 YKT, Keynesyen İktisat Teorisini rasyonel beklentiler
varsayımını kabul ederek genişletmişlerdir.

 Uzun dönemde ekonomi aslında rasyonel beklentiler


varsayımı geçerli olduğu için kendiliğinden tam istihdam
dengesine ulaşabilecektir.

 Ancak kısa dönemde ücretlerin ve fiyatların yapışkan


olması nedeniyle ekonomide bir dengesizlik olduğu zaman
bu dengesizlik kendiliğinden ortadan kalkmayacaktır.

 Bu yüzden kısa dönemde ekonominin dengeye gelebilmesi


için devletin ekonomiye müdahale etmesi gerekebilir.
YENİ KEYNESCİ TEORİ
 YKT’ye göre, tüm piyasalarda tam rekabet koşullarının
geçerli olması durumunda dahi,
bu defa “piyasalararası koordinasyon eksikliği” kendini
gösterebilecek, fiyat ve ücret katılıkları olmasa bile,
aynı anda ve tam gerekli oranda değişmeyeceği için,
yine ekonomide özellikle kısa dönemde Keynesgil efektif
talep yetersizliği yüzünden “gayrı iradi işsizlikle”
karşılaşılacaktır.

 Bu durumda da devletin ekonomiye Keynesgil politikalarla


müdahale etmesi gerekmektedir.
YENİ KEYNESCİ TEORİ
 YKT’de istikrar politikası uygulamalarında
maliye politikasına ağırlık verilir.

 Yeni Keynesyen teoriye göre makro ekonomik


politikaların amacı faiz oranlarında istikrarı sağlamaktır.

 Ancak para arzındaki küçük bir artış faiz oranını


yükseltmekte ekonomik büyüme yavaşlamaktadır.

 Böylece para politikasının hem faizler hem de ekonomik


büyüme üzerinde olumsuz etkileri bulunduğunu
savunmuşlardır.
POST-KEYNESCİ İKTİSAT
POST-KEYNESCİ TEORİ
 Post-Keynesgil İktisat Yeni Keynesgil İktisat’a oranla
daha gerçekçi varsayımlara dayanmaktadır.

 Bu nedenle -Geleneksel Klasik Sistem’e dayalı


Monetarizm ve Yeni Klasik Okul da dahil-
çağdaş okulların en gerçekçi ve
aynı zamanda Keynes’in ilk sistemine en yakın olanı
Post-Keynesgil İktisat’tır.

 Post-Keynesgil İktisat, ABD’deki Yeni Keynesgil


İktisat’ın Keynesgil Sistem’in temellerine ters düşmesi
yüzünden, bir tepki olarak özellikle İngiltere’de 80’li yıllar
sonunda kuvvet kazanmaya başlamıştır.
POST-KEYNESCİ TEORİ

 Post-Keynesgil İktisat, Keynes’in orijinal fikirlerine


daha yakından bağlıdır.

 Buna göre, ekonomi kendi haline bırakıldığında,


kısa ve uzun dönemde eksik istihdam dengesi
karşılaşılacak ve bu da ancak Keynesci politikalarla
giderilebilecektir.
POST-KEYNESCİ TEORİ

 Post-Keynesci iktisatçılara göre, serbest piyasa ekonomisi


kendi haline bırakıldığında bünyesinden doğan nedenlerle
istikrarsızlık ve dalgalanmalar gösterecektir;

 Bunun açıklaması için Post-Keynesgil iktisatçılar,


Keynesgil varsayımlara dayanan ve gerçekçi bir paradigma
ya da model veya sistem kurmaya çalışırlar.
POST-KEYNESCİ TEORİ
Post-Keynesci İktisat’ın Temel Varsayımları;

• Keynesci “belirsizlik” yüzünden geleceğin önceden


tahmin edilmesi olanaksızdır.

• Keynes’i izleyerek rasyonel beklentiler hipotezini


reddetmişler ve belirsizlik varsayımını kabul
etmişlerdir.
POST-KEYNESCİ TEORİ
Post-Keynesci İktisat’ın Temel Varsayımları;

• Beklentiler Heterojendir;
farklı bireyler ve gruplar, beklentiler konusunda farklı
eğilimler gösterirler ve “beklentilerde yanılma”,
geleceği doğru tahmin edememe her zaman karşımıza
çıkabilir.

• Belirsizlik nedeniyle geçmişe bakılarak yapılan


tahminlerde her zaman yanılabiliriz.
POST-KEYNESCİ TEORİ
Post-Keynesci İktisat’ın Temel Varsayımları;

• Post-Keynesci İktisat’ta denge değil, tam tersi olarak


devamlı dengesizlik kabul edilir.

• Ekonomi zaman boyunca incelendiğinde ise,


“belirsizlik” yüzünden her zaman beklenmedik şoklarla
karşılaşılabilecektir;
bu durumda ekonomi, devamlı “dengesizlik” gösterecektir.
POST-KEYNESCİ TEORİ
Post-Keynesci İktisat’ın Temel Varsayımları;

• Keynes’i izleyerek Post-Keynesgil İktisat’a göre ise


ekonomik kararların çoğu, tek başına bireyler tarafından
değil, “kurumlar” tarafından verilir ve verilen bu
kararlarda sadece bireylerin maksimizasyon kararları değil
politik, sosyal ve psikolojik etkenler de rol oynar
POST-KEYNESCİ TEORİ
Post-Keynesci İktisat’ın Temel Varsayımları;

• Post-Keynesgil iktisatçılar,
“gelecekle ilgili iyimser”dirler.

• Keynes piyasa ekonomisinin, kendi haline bırakıldığında


sorunlar göstereceğini belirtmiştir.

• Bu sorunların doğru ve gerçekçi bir yaklaşımla


belirlenebileceği ve sorunların devlet tarafından etkin
politikalar uygulayarak çözümlenebileceğini
göstermiştir.
POST-KEYNESCİ TEORİ
• Post-Keynesgil iktisatçılar,
talep yönünden eksik istihdam dengesinin ortaya çıkmasının
temel nedeni olarak paralı ekonomiyi görürler ve paranın
rolüne dikkatleri çekerler.

• Para ve nominal değerler üzerinden önceden yapılmış


geçmişte yapılan kontratlar; bizi bağlar.

• Belirsizlik, beklentilerde yanılmalar,


yatırımları “yetersiz” düzeyde tutması yanında ayrıca
“değişken” veya “oynak” yapan ögelerdir.

• Bu öge ekonomide eksik istihdam dengesine ve ekonomik


dalgalanmalara yol açacaktır.
POST-KEYNESCİ TEORİ

• Yatırımlar, politik dâhil, çeşitli etkenlere bağlıdır ve


“oynaktır”.

• Post-Keynesgil iktisatçılara göre eksik istihdam dengesi


için temel neden, P ve W katılığı değil,
parasalaşmış ekonomi, belirsizlik gibi nedenlerle
yatırım düzeyinin yetersiz ve oynak olmasıdır

You might also like