Müzik Tarihi

You might also like

Download as ppsx, pdf, or txt
Download as ppsx, pdf, or txt
You are on page 1of 18

19.

YY TÜRK MUSIKİSİ

MUHAMMED YUSUF AVCI


HACI ARİF BEY (1831-1885)
Asıl adı Mehmet Arif olan Hacı Arif
Bey 1831 yılında İstanbul’un Eyüp
sultan semtinde doğdu.İlkokul
çağlarında sesinin güzelliği çevresinin
dikkatini çekmiş,o zamanlar pek genç
ve geleceğin büyük musiki üstadı
olacak olan Mehmet Zekai Efendi’den
musiki dersleri almaya başlamıştı.
Eyyubi Mehmet Bey o yıllarda Arif
Bey’in okuduğu ilkokulda ilahi
hocasıydı; aynı zamanda muzika-i
hümayun da musiki dersleri veriyordu.
Mehmet Bey’in öğrencisi olan Mehmet
Zekai Efendi (Dede) aracılığı ile Arif
Bey’i de öğrenciliğe kabul etti.
Sultan abdülmecid’in ölümü üzerine tahta geçen Sultan
aziz .aynı zamanda musiki ile uğraşan,ney ve lavta
çalan bir padişahtı.Şehzadeliğinden beri Hacı Arif
Bey’i yakından tanır ve takdir ederdi.o sıralarda saray
dışında bulunan bu büyük musiki ustasını hatırlayarak
" serhanende“ olarak göreve getirilmesini emretti.
Sarayın fasıl heyetinin başında ünlü bestekâr Rıfat bey
bulunuyordu.Hacı arif bey bu görevinden başka,yine
eskisi gibi haremde bulunan saraylı kızlara
meşkhanede ders vermeye başladı. Bine yakın eser
bestelediği söylense de sadece 337 parçası notalarıyla
günümüze kalmıştır. Bunun 327'si şarkı, 10'u öteki
formlardaki eserlerdir. Bu 10 eserin de altısı ilahi, biri
tevşih, biri durak, biri beste, biri de yürük semaidir.
MEDENİ AZİZ EFENDİ (1842-1895)
Medeni Aziz Efendi 1842 yılında
Medine’de doğdu.
" Medeni“ sıfatı bu nedenden
kaynaklanır. 9 yaşında babası ile
İstanbul’a gelmişlerdir. Aziz efendi çok
küçük yaşta “ Hıfz “ a başladığı için
güzel bir sesle Kur’an okurken Amber
Ağa onu pek beğenmiş ve sarayda
alıkoymuştur.Babası ile beraber
Medine’ye dönemeyen Aziz Efendi’yi
Amber ağa evlat edinmiş ve yetişmesi
için büyük emekler sarfetmiştir.
İlk Musiki derslerine Kazasker Mustafa İzzet
Efendi’den ders alarak başladı.Sultan abdülaziz,bir
ramazan günü Aziz efendi’yi camii de dinleyerek çok
beğendiği için,Medeni Aziz Efendi’yi 2.imamlık
rütbesiyle saraya almıştır.sarayda bulunduğu yıllarda
1846 ‘dan itibaren Lâtif ağa’nın öğrencisi oldu.
Medeni Aziz efendi icrakârlıkla da uğraşmıştır.
İyi tanbur ve lavta çaldığı bilinmektedir.Piyano da
öğrenmiş ve kız mekteplerinde Piyano dersleri vermiştir.
HOCA ZEKÂİ DEDE EFENDİ
(1824-1899)
 Mehmet Zekâi Dede,İstanbul’un eyub
semtinde doğdu.Amcasından
hıfz,babasından yazı dersleri aldı. 19
yaşında hâfız oldu.zamanın ünlü
hattatı Kazasker Mustafa İzzet
Efendi,kendisine yazı dersleri almak
için başvuran genç hâfızı geri
çevirmemiş,önce bir ilâhi okutarak
beğenmiş sonra yazı derslerine
başlamıştı.Böylece bu büyük hât ve
musıki ustasından sülüs ve nesih gibi
yazı türlerinin inceliklerini
öğrenmiş,ayrıca hocasının musıki ile
ilgili tâkdir ve teşviklerine mazhar
olmuştu.
Daha o yıllarda Zekâi Dede’nin ünü yaygınlaşmış ve
musıki çevrelerinin,san’attan anlayana dikkatini
çekmeye başlamıştı.1868 yılında yeni kapı
mevlevihânesi şeyhi Osman Selâhaddin Dede’ye
intisap ederek Mevlevi olmuştur.Yenikapı
mevlevihanesinde âyinhanlığından başka Bahariye
mevlevihânesi’nde kudümzen başı oldu ve çilesini
doldurarak Dede’lik unvanı verildi.bütün bunlardan
başka 1884 yılında tayin edildiği Darüşşafaka Lisesi
Mûsiki öğretmenliğini son günlerine kadar devam
ettirdi.
HACI FAİK BEY (1831-1890)
Hacı Faik Bey de ağabeyi Salim Bey gibi bilmediğimiz bir
tarihte Üsküdar’da dünyaya gelmiştir.Öğrenim derecesi ve
nerelerde okuduğunu bilmiyoruz.Küçük yaşında
enderûn’a alınarak musıkiyi Dellâl-zâde İsmail Efendi’den
öğrendi. Enderûni ali bey ve Hacı Arif Bey’in yakın
arkadaşıydı.

Hacı Faik Bey 19.yy en dikkate değer ve bu dönemin


kudretli,başarılı bestekârlarından biridir. Mûsıkimizin din
ve dindışı kısımlarında âyinden ilahiye,kâr’dan şarkıya
kadar birçok eser bestelemiştir.
İyi bir neyzen ve giriftzen olmasına rağmen,daha çok
usta bir hanende olarak tanındı. Salim bey gibi saz
eseri değil söz eseri besteledi.Yegâh ve Dügâh
makamlarında 2 Mevlevi âyini bestelemiştir. Nota
bilmediği sanılan Hacı Faik Bey 500 den çok eser
bestelemiş,bunlardan sadece 150 kadarı günümüze
gelmiştir.Büyük beste formlarının son üstadıdır.
ENDERÛNİ ALİ BEY (1831-1809)
Hanende Ali Bey,Kadıköylü Ali Bey,Enderûni Ali Bey,
Kel Ali Bey gibi isimlerle anılan Ali bey, geçen yy.
yetiştirdiği en büyük ses icracılarından ve değerli
bestekârlarımızdan biridir.Söz Mûsıkimizin geleneksel
icra tekniğine kendi duyuş ve ifadesini de katarak,bu
özellikleri daha sonra gelen icracılara da aktarılmıştır.
Ali bey saraydan ayrıldıktan sonra evlenerek Kadıköy’de
oturdu.Bundan sonra Zeynep Kamil Hanımefendi
tarafından, ayda 20 altın aylıkla kalfalara mûsıki hocası
olarak alıkonuldu. Bu hizmeti 30 yıl kadar devam etti.
İki kez mısır’a gitmiştir.
NİKOĞOS AĞA (?-?)
19.yy yetiştirdiği üstatlardan biriside Nikoğos
ağa’dır.Kendisi İstanbullu bir ermeni
vatandaşıdır.Nikoğos ağa, besteden ziyâde,bilhassa
şarkılarıyla tanınmıştır.Kendisi İsmail Dede Efendi’nin
en istâdlı ve çalışkan öğrencisi olmuştur. Küçük yaştan
beri çeşitli sazları çalmayı öğrenmiş ve bilhassa tanbur
da usta bir icracı olarak şöhret kazanmıştı.
Üstadın ölümünden sonra oda talebeleri gibi bir tarafa
çekilmişti.Zirâ artık Osmanlı sarayında Türk musıkisi
yavaş yavaş itibarını kaybediyor,Batı musıkisi onun
yerini almaya başlıyordu.Nikoğos ağa, musıki severlerce
daima aranır,sorulurdu.

Nikoğos ağa tanburda birçok talebe yetiştirmiş


bunlardan en meşhuru celaleddin dede efendi’dir.
TANBUR ALİ EFENDİ (1836-1902)
1836 Yılında Midilli adasında doğmuştur.İstanbul’da
düzenli bir medrese eğitimi görüp bilgisini ilerlettikten
sonra musıki çalışmalarına başladı.Tanbur çalmadaki
ustalığı ve sesinin güzelliği,dini konulara hakim olması
ve okuyuşu üslubunun asaleti nedeni ile Sultan Aziz
zamanında saraya alınarak müezzinliğe,Daha sonra
“Kudüs Pâyesi” verilerek ikinci imamlığa getirildi. 1862
yılına kadar bu görevinde kaldı.1902 yılında 66 yaşında
vefat etmiştir.
Ali efendi musıki derslerini Enderûni lâtif ağa, Yenikapı
mevlevihanesi şeyhi Selâhaddin dede , Kanuni Rıza
Efendi ile Sütlüceli Asım Efendi’den aldı. Tanburu ise
Küçük Osman Bey’den öğrendi.

Nota bilmediği için eserlerini oğlu Tanburi Aziz Mahmut


Bey notaya almışsa da,bu koleksiyon Aksaray yangınında
yanmış,sonra yeniden derlenmiştir.Kayıp eserleri azdır ve
günümüze 110 eseri gelmiştir.Çok seri beste yapabilen
üretken bir bestekârdır.Mesela,Sûzidil makamındaki
takımını bir ramazan ayı boyunca bestelediği söylenir.
BOLÂHENK NURİ BEY (1834-1911)
Musıki çalışmalarına çok küçük yaşlarda başlayarak
çağının ünlü ustalarından yararlandı.Dindışı musıkiyi
daha çok Dellâl-zade İsmail efendi’den,dini musıkiyi ise
şeyh Rıza Efendi’den öğrendi.Musıki bilgisini mensubu
bulunduğu Mevlevihanelerde ilerletti.İyi bir hanende ve
orta derecede bir neyzen olduğu halde ,Türk Musıki
alanında Bûselik ve kârciğar makamında iki Mevlevi
âyini,Durak ve ilahiler bestelemiştir.
MAHMUT CELÂLEDDİN PAŞA(1839-1809)
 Musıkiyi ünlü musikişinas
Dellâl-zâde İsmail Dede Efendi’den
öğrendi. Zamanla geniş bir repertuar
edindi.
Çağdaşı olan Tanburi Cemil Bey,
Kemençeci Vasilaki, Lemi Atlı ve daha
birçok san’atkârı himaye etti. Onlardan
yararlandı.Sesi güzeldi ve temiz bir
üslûpla okurdu. Türk Musıkisi kadar
olmasa bile,biraz Batı Musıkiyle de
uğraşmış ve bu san’atı da tanımaya
çalışmıştı.

Bir musiki aleti kullanmayan Mahmut


celâleddin paşa , geçen yüzyılın yetiştirdiği
önemli bir şarkı bestekârımızdır.
NEYZEN AZİZ DEDE (1840-1905)
Aziz Dede,çok eski yıllarda yaşamış
olmamakla birlikte,hayatı hakkında
bildiklerimiz oldukça
sınırlıdır.Çocukluğunu ve İlk gençlik
yıllarını nasıl geçirdiğini,hangi okullarda
okuduğunu bilmiyoruz. Gençliğinde
Mısır’a Kahire Mevlevihanesinde bir
şeyhten ney ve İlk musıki derslerini aldı.
Mısır’dan Gelibolu’ya gelen Aziz
Dede,buradaki Mevlevihanenin Şeyhi
Hüsameddin dede’ye intisap ederek
çilesini tamamladı ve “Dede”
oldu.Gelibolu’dan İstanbul’a gelerek
Üsküdar’a yerleşti.Türk musıkisinin
Tanıdığı en kudretli neyzendir.
 TEŞEKKÜRLER 

You might also like