Download as xlsx, pdf, or txt
Download as xlsx, pdf, or txt
You are on page 1of 39

Word POS Turkish

abdominal adj. karın ile ilgili


absorb v. kavramak, anlamak; emmek, özümsemek, çekmek, yutmak; devralmak
absorption n. emme, içine çekme, emilme; kendini verme, dalma
accelerate v. hızlanmak, hız kazanmak, hızlandırmak, çabuklaştırmak, gaza basmak; canlandırmak; özendirmek
acceleration n. süratlenme, hızlandırma, hızlanma, ivme
accent n. aksan, şive, vurgu, aksan işareti; ağız; ayırıcı özellik; önem
accumulate v. toplamak, biriktirmek, yığmak, toplanmak; birikmek
accumulation n. birikim, yığın, toplanma
accuracy n. doğruluk, kesinlik, tamlık; ayar
accurately adv. tam olarak, kesin olarak
acid n. asit, lsd
acidic adj. N/A
activate v. etkinleştirmek, harekete geçirmek, aktif hale getirmek; kurmak (birlik)
actively adv. N/A
acute adj. keskin, sivri, şiddetli, ; akut, aşırı; dar (açı), ilerlemiş
adaptation n. adaptasyon, alıntı, uyma, aktarma, uyarlama, uygunluk, intibak
adaptive adj. uyabilen
adjacent adj. bitişik; yakın, komşu
admission n. giriş, girme, katılma, giriş izni, kabul, itiraf, giriş ücreti, emme [müh.]
adolescent adj. genç
adverse adj. ters, aksi, zıt, karşıt, aleyhte
aerosol n. aerosol
aesthetic adv. N/A
affirm v. söylemek, ileri sürmek, iddia etmek, beyan etmek, bildirmek, doğrulamak, onaylamak
afterward adv. sonra, sonradan, daha sonra
aggregate adj. toplanmış, biriktirilmiş, bütün, toplam
agriculture n. tarım, ziraat, çiftçilik
airplane n. uçak
algebra n. cebir
algorithm n. arap rakamları sistemi
alien n. yabancı, yabancı uyruklu kimse, ecnebi; yaratık; haklardan mahrum bırakılan kimse; yabancı kelime, aktarma [dilb.]
alliance n. akrabalık, dünürlük; birleşme, birlik, anlaşma, ittifak, bağ, antlaşma, pakt,
allocate v. ayırmak; bölüştürmek, paylaştırmak
allocation n. pay ayırma, bölüştürme, paylaştırma, dağıtma, ödenek, tahsis, pay
altitude n. yükseklik, yükselti, irtifa, rakım, üstünlük, itibar
aluminum n. alüminyum
amino n. N/A
amongst prep. arasına, arasında, içinde
amplitude n. genişlik, bolluk, çokluk; genlik
analogy n. analoji, benzeşim, benzerlik, örnekseme; karşılaştırma, kıyas
ancestor n. dede, ata, cet, soy
anthropology n. antropoloji, insanbilim
anti adj. N/A
antibiotic n. antibiyotik
antibody n. antikor
antiquity n. antikalık, eskilik, eski uygarlık, kalıntılar, çok yaşlı kimse
appendix n. ek, ilave, ek bölüm, apandis
applause n. alkış; beğeni
apple n. elma
approximate adj. yaklaşık, yakın, benzer
approximation n. yaklaşma, yakınlık; tahmin
arbitrary adj. keyfi, isteğe bağlı, hakem kararı ile belirlenen, zalim, gaddar
archaeology n. arkeoloji, kazıbilim
architect n. mimar, yaratıcı
array n. düzen, sıra, diziliş, sergileme, gösteriş; jüri heyeti, jüri heyeti listesi, görkem; ihtişam, gösterişli kıyafet
arrow n. ok, ok işareti
articulate adj. açık, açıkça belirtilmiş, tane tane söylenmiş, kolay anlaşılan, düşüncelerini kolay ifade edebilen, konuşkan, eklemli
artifact n. insan eliyle yapılmış şey, ilk insanların yaptığı sanat eseri, yapay doku
artificial adj. yapay, suni, takma, eğreti, yapma, sahte, yapmacık
artistic adj. artistik, güzel sanatlarla ilgili, sanatçı ruhlu
artwork n. sanat eseri
aspect n. görünüş, görünüm, görüş, bakım; hal, tavır, çehre, yön; cephe
assembly n. toplantı, kongre, kurul, meclis; montaj, çevirme (bilgisayar), içtima [ask.]
assert v. söylemek, iddia etmek, ileri sürmek, öne sürmek, savunmak (hak)
assignment n. belirleme, kararlaştırma; atama, tahsis, tayin, görev, iş; ödev, ev ödevi; devretme, devir; feragat senedi, havale senedi
athletic adj. atletik, atletlerle ilgili
atom n. atom, zerre, çok az miktar
atomic adj. atom, atomik, atomsal, atomla ilgili
auction n. mezat, açık artırma
audio n. N/A
audit n. denetim; hesapların kontrolü, hesap denetimi; sistemli inceleme
authority n. otorite, yetki, yetki belgesi, hüküm, nüfuz, itibar; uzman, bilirkişi; hak
autonomy n. otonomi, özerklik
availability n. müsait olma, hazır bulunma, bulunma, mevcut olma; geçerlilik, geçerlik
axiom n. aksiyom, belit
axis n. eksen, mihver, anlaşma, uyuşma
backward adj. geri, geç, ters; çağdışı; gelişmemiş, yavaş öğrenen, geç kavrayan, geri kalmış; çekingen; isteksiz
bacteria n. bakteri
bacterial adj. bakteri, bakteriyle ilgili
bang n. gürültü, patlama, patırtı, heyecan, zevk; uyuşturucu enjeksiyonu
bargain n. pazarlık, uyuşma, anlaşma; kelepir; sudan ucuz şey, yok pahasına satılan şey; işlem (borsa)
barrel n. fıçı, varil; namlu; kovan, çark; atın karnı veya beli
basin n. leğen; kâse; yalak; havza, havuz; kara ile çevrili liman, koy
bat n. yarasa; sopa, raket, bilardo sopası, beysbol sopası; hız, radarla atılan bomba; alem, vuruş
beam n. ışın; radyo sinyalleri; tatlı bakış; kiriş, direk; terazi kolu; huzme; kemere, kalça genişliği, saban oku, çulha silindiri
behavioral adj. davranışsal, davranış
bilingual adj. iki dil bilen
binary adj. ikili, çift
biodiversity N/A N/A
biologist n. biyolog
biology n. biyoloji
bizarre adj. acayip, tuhaf, garip
blank adj. boş; yazısız; açık; ifadesiz, anlamsız; şaşırmış; tam; görüntüsüz [tv]
bleed v. kanamak; kan ağlamak; kan kaybetmek, kan almak, kanını emmek, para sızdırmak, boşaltmak (sıvı, gaz), akmak (boyası)
bodily adj. bedensel
bonus n. bonus, teşvik primi, ikramiye, prim, kâr payı; sürpriz
bound v. zıplamak, sıçramak, zıplaya zıplaya gitmek, sekip geri gelmek, sınırlarını çizmek, sınırlamak, kısıtlamak;bağlamak; ciltlemek; tutturmak, tutm
bracket n. destek, dirsek, raf, köşebent, kademe; makas (topçuluk)
breakdown n. sağlığın bozulması, bozulma, çöküntü, arıza, analiz, tutukluk
broadly adv. geniş, geniş olarak, enli, açık olarak, belli
bubble n. kabarcık, hava kabarcığı, baloncuk; hayal, hayali şey, boş iş, göz boyayıcı ve değersiz şey,
bucket n. kova, tulumba pistonu
bulk n. boy, cüsse, hacim, yığın, çoğunluk, ekseriyet, yük, eşya, kütle
bullet n. mermi, kurşun
bundle n. bohça, demet, çıkın, tomar, deste, yığın, çok para
calcium n. kalsiyum, kireç taşı
calculation n. hesaplama, hesap, hesap sonucu, tahmin, öngörü, düşünüp taşınma, çıkar hesabı
calculator n. hesap makinesi, hesap yapan kimse, hesap cetveli
calculus n. taş (böbrek, safrakesesi vb); hesap
campus n. kampus, okul arazisi
candidate n. aday, namzet
capillary adj. kıl gibi, kılla ilgili, kılcal
capitalism n. kapitalizm, ana malcılık
capitalist n. kapitalist, sermayedar
carrier n. taşıyıcı, hamal, kurye, ulak, nakliyeci, nakliye şirketi, portör, port bagaj, kızak
cattle n. sığırlar, insanlar
censor n. sansürcü, sansür memuru, denetçi, mektup ve yazışmaları okuyan görevli (ordu, okul); bilinçaltını kontrol etme gücü
characterization n. tanımlama, niteleme, tarif
cheat v. hile yapmak, hileyle elinden almak, kazık atmak, keklemek, aldatmak, ihanet etmek, dolandırmak, kandırmak, kazıklamak; razı etmek
cheers interj. şerefe, bravo, yaşa
chemistry n. kimya, madde yapısı, yapı, doğal etkileme
chemotherapy n. kemoterapi, kanser tedavisi, kimyasal maddelerle tedavi
chess n. satranç, köprü tahtası
chloride n. klorid
chromosome n. kromozom
chronic adj. kronik, sürekli, müzmin, devamlı; berbat, çok kötü
chunk n. yığın, külçe, topak, kocaman parça; tıknaz ve güçlü adam, bodur ama güçlü hayvan
cinema n. sinema
circa prep. N/A
circulate v. dolaşmak, deveran etmek, devretmek, tedavül etmek, yayılmak, yaymak, dolaştırmak; tedavül ettirmek
circulation n. sirkülasyon, devir, devretme, dolaşım, deveran, dolanım, tedavül, yayma, tiraj, dağıtım, cereyan, akıntı, piyasadaki para miktarı
civilization n. uygarlaştırma, medenileştirme, uygarlık, medeniyet, medenilik
clarify v. açıklamak, aydınlığa kavuşturmak; temizlemek, süzmek, arıtmak, temizlenmek, arınmak, durulmak, aydınlanmak, berraklaşmak, berraklaşt
classification n. sınıflama, sınıflandırma, tasnif, derecelendirme
classify v. sınıflandırmak, sınıflamak, ayırmak, tasnif etmek; gizli olduğunu duyurmak
classroom n. sınıf, derslik, dersane
clay n. kil, toprak, çamur, çömlekçi çamuru, toprak künk; balçık, yerküre, insan vücudu, hamur
clever adj. zeki, akıllı, cin gibi, zarif, becerikli, yetenekli; esprili
click n. tıkırtı, çıtırtı; şaklama; başarı; kastanyola (gemi)
client n. müvekkil, müşteri, alıcı; hasta; bağımlı ülke
clinic n. klinik, muayenehane; belirti, çözüm toplantısı
clip v. kırpmak; kesmek, kısaltmak; vurmak, indirmek (Argo); koşmak; kazıklamak, hile yapmak; klipslemek, tutturmak, mandallamak; sarılmak, ka
clone n. klon, eşeysiz çoğalan bireyler
closure n. kapanma, kapatma, kapama; son verme, bitirme, oylamaya geçme (görüşme sonrası)
clue n. ipucu, iz, işaret, anahtar; yumak, topak, hamak ipi, şipka
coefficient n. katsayı, ortak etmen
cognitive adj. kavrama ile ilgili, idrak ile ilgili
coherent adj. yapışık, tutarlı, birbirini tutan, uyumlu, ahenkli
collective adj. müşterek, ortaklaşa, genel, toplu, ortak
colonial adj. sömürge, koloni ile ilgili, eskiden sömürge olan eyaletlerle ilgili
colony n. sömürge, koloni, sömürgede halkı, topluluk
comma n. virgül
commentary n. yorum, açıklama, eleştiri, tefsir
commodity n. eşya, mal, emtia; hammadde
commonly adv. çoğunlukla, bayağıca, alelâde; sıradan biçimde
communicative adj. boşboğaz, konuşkan; açık yürekli, söylemeye hazır
communist n. komünist
compact adj. sıkı, yoğun; özlü, öz, kompakt, kısa ve etkili (anlatım)
comparable adj. kıyaslanabilir, karşılaştırılabilir, kıyas götürür
comparative adj. kıyaslamalı, orantılı; karşılaştırma yoluyla yapılan; uygun; üstünlük derecesini gösteren
compensate v. karşılamak; telâfi etmek, eşitlemek, denklemek; tazmin etmek; yerini tutmak, denkleşmek
competence n. yetenek; yeterlik, ehliyet, yetki, geçinip gidecek kadar gelir
competent adj. yeterli, yetenekli, ehil, yetkili; yasal
complement n. tamamlayıcı, bütünleyici şey, tümleç, tamlık, bütün, tam kadro, bütünler açı
complication n. karışıklık, karmaşa, zorluk, komplikasyon; hastalığın başka bir hastalıkla karışması
comply v. razı olmak, uymak, boyun eğmek
composer n. besteci, kompozitör, yazar, yaratıcı
composite adj. bileşik, karma, karışık, bileşikgillerden olan [bot.]
comprehension n. anlayış, kavrama, idrak, kavrayış, akıl, kapsam, anlama
computation n. hesap, hesaplama
conceive v. aklı almak, düşünmek, tasavvur etmek, anlamak, kavramak; ifade etmek, yazmak, ortaya çıkarmak; yaratmak, gebe kalmak
conception n. kavrama, fikir, gebe kalma
conceptual adj. anlayan, kavrayan, kavramsal
conditional adj. şartlı, bağlı, koşullara bağlı
conduction n. iletme, taşıma
cone n. koni, koni biçimli şey, külah, huni, volkanik zirve, kozalak
conference n. konferans, kongre, görüşme, toplantı, birlik, lig
configuration n. biçim, konum, gruplaşma; yıldız kümesi, gezegenlerin konumu
confine v. sınırlamak, tutmak, hapsetmek, kapamak; loğusa olmak
confound v. şaşırtmak, kafasını karıştırmak, karıştırmak; bozmak, yıkmak; yenmek; utandırmak; kahretmek
congruent adj. uyumlu, uygun, ahenkli, eşleşik
connector n. N/A
connotation n. çağrışım, çağrıştırdığı anlam, diğer anlam
conscious adj. bilinçli, farkında, kasti, uyanık, bilinciyle, kastiyle; inançlı
consciousness n. bilinç, şuur, idrak; zihin, akıl, his
consensus n. fikir birliği, ortak görüş, oybirliği; organların etkileşimi
consent v. razı olmak, kabul etmek, izin vermek
conservation n. koruma, muhafaza, sahip çıkma
conserve v. korumak, muhafaza etmek, konservesini yapmak
consonant n. ünsüz, sessiz harf
constitution n. kurma, oluşturma, bünye, yapı, yaradılış; meydana getirme; huy, karakter; anayasa, tüzük
constrain v. zorlamak, mecbur etmek; sınırlamak; baskı yapmak; tutmak, alıkoymak, menetmek
consultation n. danışma, muayene, konsültasyon
consumption n. tüketim, bitirme, harcama, verem, tüberküloz
container n. kap, konteyner, yük sandığı
continent n. kıta, anakara, avrupa kıtası; britanya ve İrlanda haricindeki avrupa kıtası
continuity n. devamlılık, süreklilik, akıcılık; mantıksal bağ; senaryo, program metni; kolay anlaşılan şey
contour n. dış hatlar; çevre, şekil; eşyükselti eğrisi
contradict v. yalanlamak, aksini iddia etmek, çelişmek, ters düşmek
contradiction n. inkâr, yalanlama; itiraz, çelişki, tezat; aykırılık
contradictory adj. çelişkili, tutarsız, aykırı, karşıt, ters
contrary adj. aksi, karşı, ters, karşıt, muhalif, uymayan, çelişik, dik başlı, inatçı
controversy n. tartışma, çekişme, anlaşmazlık, ihtilaf
converge v. birleşmek, kavuşmak; yakınsamak; yaklaşmak
convergence n. kavuşma; yakınsama
coordinate v. koordine etmek, düzenlemek, uyum sağlamak
coordination n. koordinasyon, eşgüdüm, düzen, bağlantı, uyumlu çalışma
cord n. bağ, ip, kordon, sicim, şerit, fitil, fitilli kadife, fitilli kadife giysi, odun tartı birimi
coronary adj. taç şeklinde, taç gibi saran, kâlp atardamarı ile ilgili, koroner
corpus n. külliyat, yazarın tüm eserlerini içeren dizi; ana kısım; yapı; sermaye; kapital
correction n. düzeltme, doğrulama, tashih; cezalandırma, ceza
correctly adv. N/A
correlate v. ilişiği olmak, bağlantı kurmak, bağ kurmak, ilişkili olmak, ilişkisini ortaya çıkarmak, bağlantılı olmak; ilişkiyi göstermek, bağdaştırmak, uymak
correlation n. bağıntı, ilişki, kolerasyon, bağlılık
correspondence n. uygunluk, benzeşme; mektuplaşma, yazışma; haberleşme; muhabirin ilettiği haber
corruption n. bozulma, bozma, çürüme; ahlaksızlık, fesat, rüşvetçilik, rüşvet; yozlaştırma,
cortex n. beyin zarı; böbreküstü bezi zarı
credibility n. güvenilirlik
criteria N/A N/A
critically adv. ciddi olarak
critique n. eleştiri yazısı, eleştiri
crude adj. ham, işlenmemiş; kaba, nezaketsiz, ilkel; basit; yavan; cırlak (renk)
crystal n. kristal, billur, kesme cam, kristal eşya; saat camı
cue n. işaret, başlama işareti, replik; isteka, bilardo sopası; kuyruk
cure v. iyileştirmek, tedavi etmek; sertleştirmek; kurutmak
curriculum n. müfredat; öğretim programı
cyclic adj. devirli, periyodik; halkalı; dolaşımı sağlayan, konjonktürel; efsanevi, kahramanlık hikâyeleriyle ilgili
cylinder n. silindir, rulo; kasnak
damp adj. nemli, rutubetli, ıslak
deadline n. son teslim tarihi, zaman sınırı; sınır
decay v. çürütmek, çürümek, bozmak, bozulmak; zayıflamak, halsiz düşmek; parçalanmak, dağılmak; azalmak
deceive v. kandırmak, kazık atmak, keklemek, dolandırmak, oyun etmek, ihanet etmek, yutturmak, aldatmak; kafeslemek, kafese koymak; faka bastırm
defect n. eksiklik, kusur, noksan; özür, sakatlık; bozukluk, arıza
deficiency n. eksiklik, eksik, yetersizlik; yoksunluk; gereksinim; kusur, noksan, açık, gerilik; hesap açığı
definite adj. kesin, şüphesiz, kuşkusuz; belirli, açık; kati; su götürmez
deflection n. sapma, dönme
degrade v. indirmek, indirgemek, düşmek; rütbesini indirmek; küçük düşürmek, onurunu kırmak; rengini açmak, aşınmaya uğramak, gerilemek
deliberately adv. kasten, kasıtlı olarak, tasarlayarak
delta n. delta, üç köşe; çatalağız
demonstrator n. ispat eden şey; gösteren kimse, sergilenen şey, gösterici; asistan
denominator n. payda, bölen
denote v. göstermek, belirtmek, ifade etmek, işareti olmak, adı olmak
dense adj. sıkışık, yoğun; kalın; koyu; sık; kalın kafalı; negatifi şeffaf olmayan [fot.]
dependence n. bağımlılık, bağlı olma, güven, itimat; başkasının sırtından yaşama
depict v. çizmek, resmetmek; betimlemek; göstermek; tasvir etmek
derivative adj. türetilmiş, ikincil
descendent adj. N/A
descriptor N/A N/A
destination n. istikamet, varış yeri, gidilecek yer; hedef, amaç; nereye
detection n. buluş, keşif, bulma; suçluyu ortaya çıkarma; demodülasyon [rad.]
developmental adv. N/A
deviation n. sapma, ayrılma
diagnose v. teşhis etmek, tanımlamak, hakkında bilgi vermek
diagnosis n. teşhis, tanı, belirtme, gösterme
diagnostic adj. teşhisle ilgili
diagram n. diyagram, şema, taslak
dialect n. lehçe, ağız, diyalekt
diameter n. çap, en, kalınlık
diary n. günlük, hatıra defteri, ajanda; jurnal
dictate v. dikte etmek, söyleyerek yazdırmak; zorla kabul ettirmek, emretmek, etkilemek; belirlemek
dictionary n. sözlük; ansiklopedik sözlük
differential adj. ayrımcı, ayrım yapan, ayrımsal, diferansiyel; farklı olan; kademeli
differentiate v. farklılaştırmak, ayırdetmek, ayırt etmek, farkı görmek, ayrım yapmak, fark gözetmek
differentiation n. fark, ayırt etme, farklılaştırma; türev
diffusion n. yayılma, dağılma, yayma; nüfuz
dilemma n. çıkmaz, ikisi de birbirinden zor iki seçenek, ikilem
dilute v. seyreltmek; sulandırmak; açmak (renk); cansızlaştırmak; etkisini azaltmak
dimensional adj. boyutlu, ölçülü
dioxide n. dioksit, iki oksijen atomlu element
directive n. yönerge, direktif, talimat
disability n. yetersizlik, güçsüzlük, ehliyetsizlik, maluliyet, sakatlık, zaaf; sakınca, mahzur
disadvantage n. dezavantaj, zarar, aleyhte durum
discharge v. ateşlemek, ateş etmek; deşarj etmek, boşaltmak, boşalmak; görevden almak, işten atmak, tahliye etmek, işten kovmak, atmak, işten çıkarm
discourse n. konuşma, söylev, nutuk; tez, araştırma
discrete adj. ayrı, farklı, soyut, ayrık
discrimination n. ayırt etme, fark gözetme, ayrıcalık yapma, ayırma yetkisi
displacement n. yerinden çıkarma, yerinden etme, yerini alma; kaydırım [fiz.]; deplasman (gemi)
dissection n. tahlil, inceleme, teşrih, parçalarına ayırıp inceleme; incelenen şey, teşrih edilen şey
dissertation n. bilimsel inceleme, tez, deneme, söylev
dissolve v. eritmek, erimek; yok etmek, yok olmak, sona erdirmek; kontrolunü kaybetmek, feshetmek, dağıtmak, dağılmak; bozmak; halletmek, aydınla
distribution n. dağılma, dağıtım, dağılım, yayılma, bölüştürme, serpme, yayma; düzenleme
disturbance n. karışıklık; bozukluk; rahatsızlık, üzüntü, endişe, telaş, kargaşa
diverse adj. çeşitli, türlü türlü, farklı, değişik
domain n. malikâne, mülk, memleket, ülke, alan, ilgi alanı, muhit, çevre, domain
dominance n. egemenlik, hakimiyet, nüfuz, güç, üstünlük; başat olan şey
dominant adj. hakim, egemen, nüfuzlu, baskın, hükmeden, dominant, etken, başat
domination n. hakimiyet, otorite, egemenlik, nüfuz, hükmetme
donor n. veren kimse, bağışta bulunan kimse, verici; kan veren kimse
dose n. doz, bir parça; cinsel hastalık kapma; kamışı kırma
drain n. pis su borusu, boru, kanal, lağım, kanalizasyon; dışa akma, dışa boşalma; masraf, mali yük
drift v. sürüklenmek, kendini koyvermek, hayatın akışına bırakmak, gayesiz yaşamak, yığılmak, toplanmak, sürüklemek, yığmak
duration n. süreç, süre, süreklilik, devam
dye n. boya, boyama, saç boyası
dynamic adj. dinamik, enerjik, devingen
ecological adj. ekolojik, çevrebilimsel, çevre
ecology n. ekoloji, çevrebilim
economically adv. ekonomik biçimde
economist n. ekonomist, iktisatçı, tutumlu kimse
effectiveness n. etkileyicilik, geçerlilik, itibar, etki, geçerlik
elaborate adj. özenli, dikkatle hazırlanmış, ayrıntılı
elastic adj. elastik, esnek, uyumlu, lastikli
elasticity n. elastikiyet, esneklik
electron n. elektron, negatif elektrik atomu
elementary adj. temel, asıl, basit, ilkel, saf, doğa güçleri ile ilgili, başlangıç, ilk
elevate v. yükseltmek, kaldırmak, cesaretlendirmek
elevation n. yükseltme, irtifa, kaldırma, yükselti, yükseklik, eğim, dikey kesit, moral verme
elimination n. eleme, giderme, çıkarma, atma, eliminasyon, yok etme
elite n. elit tabaka, seçkinler, seçme kısım
embed v. yerleştirmek, gömmek, oturtmak, kafasına sokmak
emergence n. çıkma
emission n. yayınlama, yayma, emisyon, çıkarma
emit v. çıkarmak, yaymak, yayınlamak, belirtmek, ifade etmek
emperor n. imparator
empirical adj. deneysel, görgül
encode v. şifrelemek, kodlamak
enforcement n. uygulama, zorlama, infaz
enormously adv. çok
entity n. varlık, varoluş, öz, tüzellik
entrant n. giren kimse, girişimci, kaydolan kimse, yarışmacı, aday
enzyme n. enzim, ferment
epidemic adj. salgın, yaygın
epidemiology n. epidemioloji, salgın hastalıklar bilimi
equality n. eşitlik, denklik, eşlik, seviye
equilibrium n. karalılık, denklik, denge, tarafsızlık
equivalence n. eşitlik, denklik, karşılığı olma
erase v. silmek, kazımak, temizlemek, öldürmek, silip atmak
essence n. esas, öz, cevher, ruh, nitelik, esans
essentially adv. aslen, aslında, esasen
estimation n. görüş, keşif, kanı, takdir, fikir, tahmin, değerlendirme, itibar, paha biçme, saygı
ethical adj. ahlâki, ahlâka uygun, ahlâklı, törel, reçete ile verilen
ethics n. ahlâk kuralları, ahlâk, törebilim
evident adj. belirgin, besbelli, açık, aşikâr, apaçık, ortada
evolutionary adj. evrimsel, gelişme ile ilgili,ev·o'lu·tion·ar·y / ‚evə;'luː;ʃ;ə;nə;rɪ; /ɪ;ː;v-
ex prep. den dışarı, de teslim, olmaksızın, olmadan, sız, siz
execute v. gerçekleştirmek, yapmak, düzenlemek, yerine getirmek, sergilemek, ortaya koymak, idam etmek, infaz etmek
execution n. sergileme, uygulama, yorum biçimi, yerine getirme, düzenleme, icra, yapma, infaz, idam
exit n. çıkış, sahneden çıkma, ölüm
expertise n. uzmanlık, ihtisas, ekspertiz, bilirkişi raporu
explicit adj. açık, belirgin, aşikâr, belli, açık sözlü
explicitly adv. N/A
exploit n. kahramanlık, yiğitlik, üstün başarı, macera
exponential adj. üsse ait, katsayı ile ilgili
fabric n. kumaş, bez, dokuma, yapı, çatı, inşa, bünye
facet n. faseta, elmasın yontulmuş yüzü, yön, taraf, görünüş
facilitate v. kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek, olanak tanımak
factorial n. N/A
faculty n. yetenek, kabiliyet, beceri, allah vergisi, yeti, fakülte, ayrıcalık, imtiyaz, yetki, yapma özgürlüğü
fatigue n. yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik, dayanıklılığını yitirme, angarya
feedback n. geribesleme, geri bilgi akışı, ters tepki
fertility n. doğurganlık, bereket, verimlilik
fetal adj. cenine ait, cenin
fever n. ateş, humma, hararet, heyecan, telaş
fiber n. lif, fiber, iplik, tel, elyaf, yapı, kişilik, karakter
fin n. yüzgeç, kanat (uçak), palet, beş dolarlık banknot, el
finite adj. sınırlı, sonu olan, ölçülebilir, sayı veya şahıs gösteren [dilb.]
flesh n. et, vücut, beden, insan doğası, bedensel istekler, şehvet, insanlık
flexibility n. esneklik, bükülebilirlik, elastikiyet, uysallık
flip v. fiske vurmak, çevirmek (sayfa, disk); aklını kaçırmak, çıldırmak
fluid n. sıvı, akıcı madde
flux n. akma, akış, akıntı, yükselme, met, değişip durma, akı
footnote n. dipnot
formally adv. resmen, usulen, şeklen, biçimsel olarak
formulation n. formülleştirme, açık ve kesin ifade, formüle etme
forum n. forum, oturum, toplantı, mahkeme, pazar yeri (eski roma)
fossil n. fosil, taşıl, eski kafalı kimse
founds N/A N/A
fraction n. kesir, parça, kesim, bölüm, bölme, damıtık madde
fracture n. kırık, çatlak, kırılma, kırma
freely adv. özgürce, bağımsız olarak, rahat bir şekilde, serbestçe
friction n. friksiyon, sürtme, sürtünme, ovma, ovuşturma, ovalama, sürtüşme, anlaşmazlık
fringe n. saçak, püskül, perçem, pervaz, saçak
fundamentally adv. aslen, esas olarak, esasen, esasında, özlü bir şekilde
fungus n. mantar, mantar hastalığı, sakal
fusion n. erime, eritme, erimiş kütle, birleşme, füzyon, kaynaşma, birleştirme
gauge v. ölçmek, tartmak, ayarını hesaplamak, değer biçmek
generalization n. genelleme, genelleştirme
generalize v. genellemek, yaygınlaştırmak, genelleme yapmak
genetically adv. N/A
genetics n. genetik, soyaçekim bilimi
ghost n. ruh, hayalet, hortlak, iz, eser
globalization N/A N/A
goat n. keçi, teke, zampara, azgın erkek, şamar oğlanı, günah keçisi, ahmak, enayi, oğlak;oğlak takımyıldızı [astr.], oğlak burcu [astr.]
goodness n. iyilik, öz, cevher
goods n. mal, eşya, yük;hayır
gradient n. eğim, meyil, irtifa, düğüm, düşüm
gram n. gram, nohut, bir tür fasulye
grammatical adj. gramatik, kurallı, dilbilgisi kurallarına uygun
graph n. grafik, diyagram, çizelge, eğri, işaret
grasp v. kapmak, tutmak, yakalamak, kavramak, anlamak
gravity n. ağırlık, çekim, önem, ciddilik, ağırbaşlılık, peslik, yerçekimi
grid n. ızgara, parmaklık, şebeke, sistem, haritayı karelere bölme sistemi
gross adj. brüt, bütün, toptan, gayrisafi, kaba, şişko, şişkin, kocaman, hantal, bariz, apaçık, yoğun, sıkı, müstehcen
gut n. bağırsak, kiriş, misina, geçit, şerit
habitat n. doğal ortam, yetişme ortamı, vatan
halfway adv. N/A
handout n. sadaka
harvest n. hasat, harman, ürün, semere, sonuç
hawk n. atmaca, şahin, doğan, açgözlü ve saldırgan tip, sertlik yanlısı politikacı, boğazını temizleme, öksürerek balgam çıkarma, sıvacı tahtası, har
headquarter v. N/A
hedge n. çit, engel, önlem, tedbir, engelleme, yatırım
helix n. helis, sarmal eğri, helezon, salyangoz, sümüklüböcek
hepatitis n. karaciğer iltihabı, hepatit, kara sarılık
herbicide n. bitkileri yok eden madde
hierarchy n. hiyerarşi, aşamalı sistem
hip n. kalça, kıç, kalça eklemi, çatı dış açısı, kuşburnu, gül tohumu, iç sıkıntısı, kuruntu
historically adv. N/A
homework n. ev ödevi, ödev, evde yapılmak üzere verilen iş
horizon n. ufuk, anlayış, görüş
horizontal adj. ufka ait, yatay, düz
hormone n. hormon
hydrogen n. hidrojen
identical adj. aynı, eş, özdeş, tıpkı
identification n. tanıma, teşhis, kimlik saptama, kimlik, fark gözetmeme
ideology n. ideoloji, düşünce tarzı
illusion n. illüzyon, yanılsama, aldatıcı görünüş, hayal, göz aldanması, aldatma
immune adj. bağışık, etkilenmeyen, duyarsız, ayrıcalıklı
impact n. çarpışma, çarpma, vuruş, darbe, etki, şok
implicit adj. ima edilen, üstü kapalı, itirazsız, tam, kesin
importantly adv. N/A
impulse n. dürtü, ani hareket, uyarı etkisi, içtepi, itki, itme
incidence n. rastlantı, tesadüf, isabet, oran, etki alanı, etki
incline v. eğilmek, yatmak, eğim yapmak, baş eğerek selâmlamak, eğilimi olmak, meyletmek, çalmak, yatkın olmak, eğmek, yatırmak, sürüklemek, yö
inclusion n. kapsama, içerme, içine alma, dahil etme
incredible adj. inanılmaz, akıl almaz, şaşırtıcı, olağanüstü
incredibly adv. N/A
incumbent adj. yükümlü, zorunlu, düşen, üzerine düşen, görevdeki
independently adv. N/A
indicator n. gösterge, belirteç, bildirici, göstergeç, işaret, indeks sayı, indikatör
indifference n. ilgilenmeme, ilgisizlik, aldırmazlık, kayıtsızlık, umursamazlık, umursamama, hissizlik, duygusuzluk, tarafsızlık, önemsizlik
indigenous adj. yerli, özgü, yöreye özgü, doğal
indirect adj. imalı, dolambaçlı, kinayeli, endirekt, aldatıcı, doğru olmayan, dolaylı
individually adv. N/A
induce v. ikna etmek, kandırmak, teşvik etmek, sebep olmak, uyarmak, indüklemek, sonuç çıkarmak
induction n. resmen göreve başlatma, başlatma, askere alma, giriş, ileri sürme, neden olma, tümevarım, indüksiyon, indükleme
industrialization n. sanayileşmein'dus·tri·al·i·za·tion / ɪ;n‚dʌ;strɪ;ə;lə;'zeɪ;ʃ;n /-laɪ;'z-
industrialize v. sanayileştirmek
inequality n. eşitsizlik, farklılık, değişkenlik, düzensizlik, sapma
inevitably adv. N/A
infect v. bulaştırmak, enfekte etmek, bozmak, aşılamak
infectious adj. bulaşıcı
inference n. sonuç çıkarma, anlam, sonuç
inferior adj. aşağı derecede, aşağı, alt, ast, değersiz, bayağı, kalitesiz
infinite adj. sınırsız, sonsuz, sayısız
infinity n. sonsuzluk, sınırsızlık, sonsuz büyüklük
influential adj. etkili, nüfuzlu, tesirli, sözü geçen
informal adj. resmi olmayan, teklifsiz, formaliteye uygun olmayan, kanunen geçersiz, laubali
inhibit v. kısıtlamak, tutmak, engellemek, yasaklamak
inhibition n. kısıtlama, tutma, engelleme, menetme, tutukluluk, çekingenlik
initiate v. başlatmak, önayak olmak, öğretmek, göstermek, üyeliğe kabul etmek, sunmak
initiation n. kabul töreni, başlatma, başlama
inject v. enjekte etmek, iğne yapmak, şırınga etmek, sokmak, yerleştirmek
injection n. enjeksiyon, zerk, iğne, lavman, enjekte etme, sokulma
innate adj. doğuştan olan, allah vergisi, doğuştan, doğal
insect n. böcek, haşere, iğrenç tip
insert v. sokmak, eklemek, girmek [bilg.], atmak, girmek, vermek (ilan)
instability n. dengesizlik, değişkenlik, kararsızlık, dayanıksızlık
instinct n. içgüdü, sezgi, yetenek, kabiliyet
integral adj. bütünü oluşturan, tek parça, bütünleyici, tamamlayıcı, integral, tam, tamsayılardan oluşan, tümlev
integration n. birleşme, birleştirme, bütünleşme, tamamlama, integralleme
intensity n. şiddet, gerilim, güç, yoğunluk, koyuluk, çarpıcılık
intensive adj. yoğun, şiddetli, aşırı, pekiştirmeli
interact v. birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek
interestingly adv. ilginç biçimde
interface n. arayüzey, interfaz
interfere v. karışmak, girişmek, müdahale etmek, araya girmek, parazit yapmak
intermediate adj. orta, ara
interrupt v. söze karışmak, sözünü kesmek, kesmek, ara vermek, sekte vurmak, yarıda kesmek, kapatmak (görüntü)
interval n. ara, aralık, süre, mesafe
intervene v. geçmek, arada olmak, araya girmek, aracılık etmek, karışmak, nüfuzunu kullanmak
interviewer n. görüşmeyi yapan kimse, görüşmeci
invade v. saldırmak, ele geçirmek, akın etmek, istila etmek, içini kaplamak, ihlal etmek, gaspetmek
invasion n. istila, saldırı, akın, tecâvüz, ihlal, nöbet, kriz
inversion n. evirtim, ters çevirme, ters dönme, evirme, akis, devrik olma, eşcinsellik, homoseksüellik
invert v. ters çevirmek, tersini çevirmek, sırasını değiştirmek, evirmek, devrik hale getirmek
ion n. iyon
irrelevant adj. yersiz, konu dışı, alâkasız, ilgisiz
irrigation n. sulama
jazz n. caz, boş lâf, palavra
junior adj. küçük, genç, ast, çocuk
justification n. haklı neden, gerekçe, mazeret, savunma, haklı çıkma, temize çıkma, sayfanın sağından taşmama
kidney n. böbrek, ciğer, huy, tabiat
kilometer n. kilometrekil·o·me·ter / 'kɪ;lə;ʊ;‚mɪ;ː;tə;(r) /'kɪ;lɒ;-
lab n. laboratuvar
lateral adj. yanal, yan
layout n. düzenleme, düzen, plan, örtü, kumar masası örtüsü
leaf n. yaprak, sayfa, kanat (masa), folyo
lecturer n. konuşmacı, okutman
legend n. efsane, mit, yazıt, kitabe
legitimate adj. yasal, meşru, mantıklı, akla uygun, yerinde, haklı, soydan gelen
leisure n. boş vakit, uygun zaman, acelesi olmama
lever n. kaldıraç, manivela, lövye
lexical adj. sözcüklere ait, sözlük
liable adj. sorumlu, olası, mesul, yükümlü, eğilimli, duyarlı, muhtemel
lifestyle N/A N/A
lifetime n. hayat, ömür, yaşam
likelihood n. olası olma, olasılık, ihtimal
likewise adv. aynı şekilde, hem, ayrıca, dahi
limb n. uzuv, kol, bacak, kanat, şube, bent, yaramaz çocuk
linear adj. çizgisel, doğrusal, birinci derece, linear
linguistic adj. dilbilimsel, dilbilim ile ilgili, dile ait
linguistics n. dilbilim
liter n. litre
liver n. karaciğer, ciğer
locally adv. lokal olarak, bölgesel olarak, mahalli olarak
locus n. yer, mahal, gezenek
logical adj. mantıksal, mantıklı, makul, tutarlı
longitudinal adj. boylamsal, boylamasına, uzunlamasınalon·gi·tu·di·nal / ‚lɑ;ndʒ;ɪ;'tuː;dɪ;nl /‚lɒ;ndʒ;ɪ;'tjuː;dɪ;nl
loop n. ilmik, ilmek, ilik, düğüm, dönme, döngü [bilg.], kavis, takla, spiral
lump n. topak, öbek, yığın, parça, ahmak, yumru, şişlik
lung n. akciğer, ciğer
machinery n. mekanizma, makinalar
magnetic adj. manyetik, mıknatıslı, çekici
magnitude n. büyüklük, önem, kadir [astr.]
mall n. alışveriş merkezi, ağaçlı yol, mesire, tokmak
manipulate v. el ile işletmek, idare etmek, hile yapmak, oynama yapmak
manipulation N/A N/A
manual adj. manuel, elle yapılan
manuscript n. el yazısı, el yazması, el yazması metin
marble n. mermer, misket, bilye
marginal adj. marjinal, kenarda olan, sınırdaki, değeri düşük
marker n. işaret, keçeli kalem, fosforlu kalem, damga, işaretleyici
marrow n. ilik, öz, sakız kabağı
maternal adj. anne, anne tarafından olan
mathematical adj. matematiksel, tam, kesin
matrix n. matris, kalıp, dölyatağı, rahim, kaide
maximize v. maksimuma çıkarmak, en geniş anlamı ile açıklamak
meaningful adj. anlamlı
mechanic n. makineci, araba tamircisi, makinist, tamirci
mechanical adj. mekanik, makineye ait, makine ile yapılan
media n. basın, medya;orta, ortam, araç, vasıta, çare, medyum
mediate v. aracılık etmek, vasıta olmak, araya girmek, ara bulmak
membrane n. zar
memorize v. ezberlemek, bellemek
mentor n. akıl hocası, danışman
mercury n. N/A
merge v. birleşmek, karışmak, kaynaşmak
messenger n. haberci, ulak, kurye
metabolism n. metabolizma
metaphor n. mecaz, istiare
methodology n. metodoloji, yöntembilim
micro N/A N/A
mid adj. orta, ortadaki
migrate v. göç etmek, göçmek
migration n. göç, göçme, göçmenlik, hicret
millimeter n. milimetre
mineral n. mineral, maden, madensel tuz
minimal adj. en az, asgari, en düşük
minimize v. azaltmak, küçültmek, küçümsemek
minus prep. eksi, çıkarsa, çıktı
missile n. mermi, füze, atılan şey, ok
mobility n. hareketlilik, değişkenlik, akışkanlık
modification n. değiştirme, değişiklik
mole n. ben, ben [anat.], köstebek, dalgakıran, mendirek, mol, grammolekül
molecular adj. moleküler, moleküllü
molecule n. molekül, zerre
momentum n. moment
monetary adj. para, para ile ilgili, parasal
monkey n. maymun, şahmerdan başı
monopoly n. tekel
morality n. ahlâk, törellik
morphological adj. morfolojik
morphology n. morfoloji, şekilbilim
mortality n. ölümlülük, ölüm oranı, insanlık, insanoğlu
motif n. motif, örge
motive n. güdü, dürtü, âmil, hareket ettirici, neden
multi N/A N/A
multinational adj. çok uluslu
multiply v. çarpmak, çoğaltmak, türemek, çoğalmak
mutation n. mutasyon, değişim, dönüşüm
myth n. mit, efsane, hayali şey
naked adj. çıplak, yalın, salt
namely adv. yani, şöyle ki
nasty adj. iğrenç, çirkin, kötü, pis, edepsiz, fırtınalı, ayıp, müstehcen
nationalism n. milliyetçilik
neat adj. temiz, temiz giyimli, muntazam, zarif, düzenli, sek, susuz, zeki, becerikli
necessity n. gereken, zorunluluk, gerek, gereklilik, ihtiyaç, lüzum, kaçınılmazlık
neo N/A N/A
nest n. yuva, kuluçka, iç içe geçen şeyler, tutam
neural adj. sinirsel, sinir
neuron n. nöron, sinir hücresi
neutral adj. nötr, tarafsız, yansız, cinsiyet organı olmayan
nicely adv. güzelce, hoşça, çok iyi, hoş, kibarca, hoş bir şekilde
niche n. oyuk, uygun yer
nitrogen n. azot, nitrojen
noble adj. asil, soylu, yüce, ulu, muhteşem, soy
node n. düğüm, boğum, yumru, bezecik
noisy adj. gürültülü, patırtılı, sesli, gürültücü, yaygaracı, rahatsız edici, göze batan
nominal adj. nominal, düşük, sözde, itibari, sembolik, göstermelik, ismen var olan
non N/A N/A
nonetheless conj. N/A
nonlinear adj. N/A
norm n. norm, standart, örnek, model, tip
notation n. not etme, işaretlerle gösterme, notalar sistemi
novice n. acemi, yeni, papaz adayı, rahibe adayı
nucleus n. atom çekirdeği, çekirdek, nüve, öz, sinir hücreleri yığını
null adj. geçersiz, hükümsüz, önemsiz, boş, işe yaramaz
numerical adj. sayısal, sayıca, sayı belirten
nutrient n. gıda, besin, yapı maddesi [biy.]
objection n. itiraz, karşı gelme, itiraz nedeni, mahzur, sakınca
obscure adj. karanlık, loş, belirsiz, karışık, anlaşılmaz, telâffuzu zor, kuytu, ücra, gözlerden uzak, bilinmeyen
observer n. gözlemci, gözcü, izleyici, itaat eden kimse, gözetmen
obtain v. sağlamak, elde etmek, edinmek, kazanmak, varlığını sürdürmek, süregelmek, var olmak, geçerli olmak, bulmak
occupation n. oturma, işgal, kullanan, uğraş, iş, meşguliyet, uğraşı
occurrence n. oluş, olma, çıkma, olay
offspring n. ürün, döl, çoluk çocuk, yavrular
onset n. başlangıç, başlama, hamle, hücum, saldırı
onwards adv. ileri, ileriye, beri, bu yana
optical adj. optik, görüş, göz, görme
optimal adj. en uygun, optimum, ideal
optimum n. ideal ortam, en uygun durum, en yüksek değer
oral adj. oral yolla, ağızdan, ağız, sözlü, oral
organ n. organ, uzuv, alet, araç, org, örgüt, kuruluş
organism n. organizma, vücut, yapı, canlı varlık, örgüt
orient n. N/A
orientation n. doğuya doğru inşa etme, yönlendirme, yöneltme, yön belirleme, oryantasyon, uyum sağlama
oscillation n. salınım, sallanma, titreşim, tereddüd, kararsızlık
outer adj. dış, dışarıdaki, harici
outlet n. priz, fiş, çıkış, yol, ağız, açılma fırsatı, pazar, satış yeri
overhead adj. havai, asma, yukarıdan geçen, genel
overlap v. kaplamak, üstünü örtmek, üstüne gelmek, üst üste gelmek, çakışmak, aşmak
overview n. genel bakış, kısaca gözden geçirme
oxidize v. oksitlemek, paslanmak
oxygen n. oksijen
painful adj. acıtan, ağrıtan, eziyetli, üzücü, acı, yorucu, zahmetli, can sıkıcı
par n. itibari değer, kur, başabaş olma, eşitlik
paradigm n. kip, çekim örneği
paradox n. paradoks, mantıkla çelişen ama doğru olan söz, çelişki
parameter n. parametre, katsayı, karakteristik özellik
parcel n. paket, koli, parsel, toplu miktar, parti (mal)
pardon v. affetmek, bağışlamak, hayatını bağışlamak
parental adj. ebeveyne ait, ana ve babaya ait
parenthesis n. parantez, parantez işareti
partial adj. kısmi, tam olmayan, taraflı, düşkün
partially N/A N/A
particle n. tanecik, ilgeç, parçacık, molekül, zerre, edat, takı
partition n. bölme, ayırma, taksim etme
pathway n. patika, yaya geçidi, yaya yolu
peasant n. köylü, cahil tip
periodic adj. periyodik, devirli, belli bir döneme ait, dönemsel, devresel, belli bir devre ait, düzenli yayınlanan, tam cümle ile ifade edilenpe·ri·od·ic / ‚pɪ;rɪ
peripheral adj. çevresel, dış kenara ait, periferik
pest n. belâ, musibet, veba, rahatsız edici şey
pesticide n. böcek zehiri, zararlı bitki zehiri
phenomenal adj. doğal olaylarla ilgili, olağanüstü, harika
philosopher n. filozof, felsefeci, düşünür, kalender kimse, düşünceli kişi
philosophical adj. filozofik, felsefi, kalender, düşünceli, sakin
phonological adj. N/A
phosphate n. fosfat, fosfatlı gübre
photographic adj. fotoğrafla ilgili, fotoğraf gibi
physically adv. fiziksel olarak, bedenen
physician n. doktor, hekim
physics n. fizik;ilaç, tıp, doktorluk
physiological adj. fizyolojik, işlevsel
pi adv. N/A
planner N/A N/A
plantation n. ekili alan, tarla (ekili), fidanlık, sömürge, sömürge kurma
plausible adj. akla yakın, makul, mantıklı, yüze gülücü, olası
plug n. priz, tıpa, tıkaç, fiş [elek.], buji, yangın musluğu, sifon kolu, dolgu, çiğneme tütünü, silindir şapka, satılmayan mal, vuruş, yaşlı at, yumruk, s
plural adj. çoğul, çoklu
polar adj. kutup, kutupsal, kutupyıldızı gibi, yol gösteren, zıt, tam tersi
pole n. polonyalı, kutup, gönder, uç, karşıt uç, zıt karekterli kimse, sırık, direk, bayrak direği, yelken direği, beş metrelik uzunluk, leh
politically N/A N/A
portfolio n. evrak çantası, bakanlık, belgeler, tahviller
portray v. portresini yapmak, tanımlamak, tasvir etmek, canlandırmak (rol), oynamak (rol)
portrayal n. tanımlama, tasvir, betimleme
positively adv. pozitif olarak, kesin olarak, kesinkes, mutlâk, olumlu biçimde, tam olarak, emin bir şekilde, emin olarak
poster n. poster, duvar ilanı, afiş, afiş yapıştıran kimse
postgraduate n. üniversite mezunu, yüksek lisans öğrencisi, doktora öğrencisi
potassium n. potasyum
powder n. pudra, toz, barut
practitioner n. pratik yapan kimse
pragmatic adj. pragmatik, uygulamacı, faydacı, işgüzar, her şeye karışan, bilgiçlik taslayan, dogmacı, eğitici, öğretici
pre N/A N/A
precede v. önce gelmek, önce olmak, önce davranmak, önünde gitmek, üstün olmak, önde olmak
precipitate v. düşürmek, atmak, yüksekten atmak, hızlandırmak, çökeltmek, yoğunlaşmak (yağış), çökelmek, yoğunlaşıp yağmak
precipitation n. aşağı düşme, düşme, acelecilik, telaş, çökeltme, çökelme, yağış
predator n. yırtıcı hayvan
prediction n. kehanet, önceden haber verme, tahmin
predominantly N/A N/A
prejudice n. önyargı, peşin hüküm, sakınca (hukuk), zarar (hukuk)
preliminary adj. ön, ilk, başlangıç
presume v. varsaymak, farzetmek, tahmin etmek, haddini aşmak, ihtimal vermek
prevalence n. egemen olma, yaygınlık
prey n. av, kurban, yem
primer n. ilk okuma kitabı, el kitabı, alfabe, dua kitabı, ağızotu, falya barutu, ateşleme fitili, kapsül, püskürtme düzeni, astar boya
primitive adj. ilk, ilkel, ilk çağa ait, basit, primitif
probe v. sonda ile yoklamak, iskandil etmek, sonda koymak, derinlemesine araştırmak, derinine inmek, deşmek, soruşturmak, araştırmak
problematic adj. sorunsal, şüpheli, kuşku uyandıran
processor n. işleyici, işlemci [bilg.], tamamlayıcı
productive adj. üretken, yaratıcı, verimli, bereketli, kazançlı, kârlı
productivity n. verimlilik, prodüktivite, kâr getirme yüzdesi, yaratıcılık
profound adj. derin, çok derin, bilge, içe işleyen, içine işleyen, şiddetli, adamakıllı
progression n. ilerleme, devam, devamlılık, dizi, sıra, geçiş
progressive adj. ilerleyen, gelişen, ilerici, kademeli, derece derece artan, devamlılık belirten
projection n. proje, tasarım, planlama, fırlatma, atış, izdüşüm, projeksiyon, gösterim, yansıtma, çıkıntı
prominent adj. çıkık, fırlak, göze çarpan, belirgin, belli, önde gelen, seçkin, ünlü, önemli
pronounce v. telâffuz etmek, söylemek, ilan etmek, duyurmak, bildirmek, ileri sürmek, fikrini söylemek
proposition n. önerme, öneri, teklif, plan, iş teklifi, sorun, mesele, sav, uygunsuz teklif, cümle, ifade
protocol n. protokol, resmi nezaket kuralları, tutanak
proton n. proton
psychiatric adj. psikiyatrik
psychologist n. psikolog, ruhbilimci
psychology n. psikoloji, ruhbilim, ruh hali
publish v. yayınlamak, basmak, çıkarmak, duyurmak, ilan etmek, kamuoyuna açıklamak, yaymak, ileri sürmek, ortaya dökmek
pulse n. nabız, nabız atışı, niyet, eğilim, titreşim, vuruş [müz.], baklagiller, bakliyat
punch v. yumruk atmak, yumruklamak, muşta ile vurmak, vurmak, sertçe basmak, zımbalamak, zımba ile delmek, delgeç ile delmek, biz ile delmek
punish v. cezalandırmak, ceza vermek, azarlamak, hırpalamak, dayak atmak, dövmek, silip süpürmek, yalayıp yutmak
punishment n. ceza, cezalandırma, sert davranma, eziyet, hırpalama, zahmet, ağır çalıştırma, yüklenme
purely adv. sadece, yalnızca, ancak, sırf, safça, saf olarak, saf bir biçimde
puzzle v. şaşırtmak, kafasını karıştırmak, düşündürmek, şaşırmak, karışıklaştırmak, kafası karışmak, kafa patlatmak, muamma gibi gelmek
qualitative adj. niteleyici, nitel, nitelik, kalitatifqual·i·ta·tive / 'kwɑ;lɪ;teɪ;tɪ;v /'kwɒ;lɪ;tə;tɪ;v
quantitative adj. nicel, sayısal, miktar, kantitatif
quantum n. miktar, tutar, pay, hisse, kuantum, nicem
questionnaire n. anket, soru kâğıdı, soruşturma
quiz n. test, kısa sınav, bilgi sınama, bilgi yarışması, alay, şaka, takılma, ilginç tip, çok soru soran kimse
quotation n. alıntı, aktarma, iktibas, maliyet belirleme, tekrarlama, fiyatlandırma, geçerli fiyat, piyasa fiyatı, cari fiyat
rack n. raf, askı, parmaklık, yemlik (ot), işkence sehpası, gergi, kremayer, rahvan yürüyüş, uçan hafif bulut, uçuşan bulut, şarabın süzülmesi
radar n. radar
radiation n. radyasyon, ışınım, ışıma
radius n. yarıçap, radyus, önkol kemiği, ispit, çevre (daire), etki alanı, erim
rainfall n. sağanak, yağış miktarı
randomize v. rasgele seçmek
randomly adv. N/A
rational adj. oranlı, rasyonel, akla yatkın, mantıklı, akılcı
rationality n. rasyonellik, akla uygunluk, mantık
ray n. ışın, ışık huzmesi, iz, zerre, kanat kılçığı, kedibalığı, tırpana
reactive adj. tepkili, tepki gösteren, duyarlı
reactor n. reaktör, tepki bobini
readily adv. kolayca, çabucak, isteyerek, seve seve, can atarak
realism n. gerçekçilik, realizm
realistic adj. gerçekçi, realist, gerçeğe uygun
realm n. krallık, ülke, diyar, alan, alem
receptor n. N/A
recipe n. yemek tarifi, reçete, tarife
reconstruct v. yeniden inşa etmek, yeniden kurmak, yeni baştan yapmak, bozup yapmak, imar etmek, kalkındırmak
regime n. rejim, yönetim şekli, düzen, sistem, diyet
regression n. geri çekilme, dönüş, gerileme
rehabilitation n. rehabilitasyon, iyileştirme, eski haline döndürme, haklarını geri verme, iade etme
reinforce v. takviye etmek, sağlamlaştırmak, güçlendirmek, pekiştirmek
rejection n. red, ret, reddetme, çıkarma, ıskarta, defolu mal, dışkı, atık
reliability n. güvenilirlik, güvenlilik, emniyet, dayanıklılık
render v. geri vermek, vermek, etmek, sunmak, açıklamak, kılmak, hale getirmek, çevirmek, çevirisini yapmak, yorumlamak, çalmak (müzik), eritmek
repertoire n. repertuar, oyun listesi
replacement n. yedek, değiştirme, yerine koyma, yerine geçen kimse, protez
replicate v. kopya etmek, aynını yapmak, tekrarlamak
replication n. cevap, yankı, eko, kopya, aynısı
reproduce v. yeniden üretmek, yenisini yapmak, çoğaltmak, türetmek, kopyasını çıkarmak, reprodüksiyon yapmak, çoğalmak
reproduction n. yeniden yapma, türetme, üreme, çoğalma, tekrar oynama, reprodüksiyon, taklit, eserin kopyası, yeniden basma, kopan organın tekrar çıkm
republic n. cumhuriyet
resemble v. benzemek
reservoir n. rezervuar, su deposu, depo, hazne
residual adj. artan, kalan, artık, kalıcı, tortu şeklindeki
residue n. artık, kalan, kalıntı, tortu, vasiyetin paylaşımından sonra kalan parça
resistant adj. dirençli, dayanıklı, karşı koyan
respiratory n. N/A
retrieve v. geri almak, kavuşmak, telâfi etmek, kurtarmak, avı bulup getirmek (köpek)
revolutionary n. devrimci, inkılâpçı
rewrite v. yeniden yazmak, tekrar yazmak, düzelterek yazmak, yeni baştan yazmak
rhetoric n. etkili konuşma sanatı, güzel konuşma, sözbilim, belâgat, etkili yazma, hitabet sanatı
rhythm n. ritim, ahenk, uyum, vezin, nabız atışı, ritm
ridiculous adj. gülünç, komik, anlamsız, rezalet
ritual n. dinsel tören, dini tören, ayin, ayin kuralları, ayin kitabı
robot n. robot, otomat, uçan bomba
rope n. sicim, kement, urgan, ipe dizilmiş şeyler, dizi, hareket serbestliği, hareket özgürlüğü, içeceğin yapışkan oluşumu, halat, ip, ipe çekme (idam
rotate v. dolandırmak, dolamak, dönmek, döndürmek, eksen çevresinde dönmek, dönüşümlü olmak, dönüşümlü olarak yer değiştirmek, rotasyonlu o
rotation n. rotasyon, çevirme, devir, dönme, dönüş, sıra ile yapma, nöbetleşe yapma, deveran, nöbetleşme
rub v. ovmak, ovarak sürmek, ovuşturmak, ovalamak, sürtmek, sürtünmek, masaj yapmak, sürmek, friksiyon yapmak, zımparalamak, kazımak, kl
ruler n. cetvel, çizgi makinesi, hakim, hükümdar, yönetici, idareci
scatter v. saçmak, perişan etmek, saçıp savurmak, serpmek, dağıtmak, savurmak, boşa harcamak, dağılmak, saçılmak, yayılmak
scenario n. senaryosce·nar·i·o / sɪ;'nerɪ;ə;ʊ; /sɪ;'nɑ;ː;rɪ;ə;ʊ;
scholarship n. bilim, bilginlik, burs, öğrenim
scripture n. N/A
scroll n. tomar, parşömen tomarı, liste, helezoni kıvrım, süslü yazı, kemanın kıvrık ucu
secrete v. salgılamak, gizlemek, saklamak
sediment n. tortu, çökelti, telve, tortul tabaka, posa
selective adj. seçici, ayıran, seçmeli, selektif
semantic adj. anlamsal, anlam ile ilgili
semester n. dönem, yarıyıl, sömestr
semi n. N/A
seminar n. seminer
sensation n. duyu, duygu, his, algı, hissetme, algılama, duyum, heyecan, merak, heyecan verici şey, sansasyon
sensible adj. duyarlı, halden anlayan, hassas, hissedilir, makul, mantıklı, akıllı, akıllıca, farkında
sensitivity n. duyarlılık, hassaslık, duyarlık, alınganlık
sensory adj. duyulara ait, duyusal, duyumsal, algısal
separately adv. ayrı ayrı, ayrı olarak, tek başına
separation n. ayrılık, ayırma, ayrılma, bölünme, aralık, boşluk, ayrışma, ayrı olma, müstakil olma
sexuality n. cinsellik, seksilik, cinsiyet
shallow adj. sığ, derin olmayan, yüzeysel, üstünkörü
shortly adv. kısaca, sözün kısası, yakında, kabaca, tersçe
shuttle n. mekik, karşılıklı sefer, gidiş geliş seferi
similarity n. benzerlik
simplify v. basitleştirmek, sadeleştirmek, kolaylaştırmak
simulate v. yalandan yapmak, numarası yapmak, gibi göstermek, taklit etmek, benzetmek, taklidini yapmak, benzerini yapmak
simulation n. benzeme, benzeşme, yalandan yapma, taklit, sahte tavır, benzer şartları oluşturma
simultaneously adv. aynı anda
sin n. günah, suç, kabahat
singular adj. tekil, tek, kişisel, bireysel, eşsiz, olağandışı, acayip, tuhaf
sketch n. skeç, kısa güldürü, kısa hikâye, taslak, eskiz, kabataslak çizim, kroki
skip v. atlamak, zıplamak, sıçramak, sekmek, atlayarak geçmek, teklemek, atlatmak, kaçmak, kaytarmak, asmak (okul), kırmak (okul)
slab n. beysbolde vuruş, büyük yassı taş, kalın tabaka, kalın dilim, levha, plaka, hamdemir, beton yol [amer.]
slash v. yırtmak, yarmak, kesmek, yırtmaç yapmak, kırbaçlamak, kamçılamak, yara açmak, ağır eleştirmek, kesinti yapmak, kılıçla yol açmak, rasge
slavery n. kölelik, esaret, kulluk, esir tutma, ağır iş, angarya
slot n. delik, yarık, oluk, yiv, yer, sıra, geyik izi, av izi
snake n. yılan, avrupa para birimleri arasındaki dalgalanma
sneeze v. aksırmak, hapşırmak
sniff v. koklamak, burnuna çekmek, burnunu çekmek, burun kıvırmak, kokusunu almak, sezmek
socialize v. sosyalleştirmek, kamulaştırmak, sohbet etmek, kaynaşmak
socially N/A N/A
sodium n. sodyum
solar adj. güneş, solar
soluble adj. çözünür, erir, çözümlenebilir, çözümü mümkün, halledilebilir
solute n. N/A
solvent adj. eritici, çözgen, çözücü, çözümleyen, gevşetici, rahatlatıcı, ödeyebilir, ödeme gücü olan
sometime adv. bir gün, günün birinde, bir ara, bazen, eskiden
sophisticate v. saflığını bozmak, hayat tecrübesi kazandırmak, kaşarlanmak, pişmek, tecrübe kazanmak, safsata karıştırmak
span n. karış, kiriş, kanat genişliği, mesafe, an, kısa süre, süre, kolların genişliği, sera, çifte koşulmuş öküz, çift koşumlu at
spatial adj. uzaya ait, uzaysal
specialty n. özellik, özel şey, özgü şey, spesiyalite, özel ürün, özel anlaşma, mühürlü sözleşme
specification n. belirtme, belirleme, tanımlama, tarif, şartname, beyanname, ayrıntılarıyla belirtme
specimen n. örnek, numune, model, simge, tahlil, ilginç tip, acayip kimse, göstermelik, tip
spectrum n. spektrum, tayf, göz kamaştıktan sonraki görüntü, birbiri ile ilgili düşünce ve nesneler dizisi
sperm n. sperm, sperma, meni, balina yağı, ispermeçet
sphere n. küre, yuvar, yerküre, gökyüzü, tabaka, katman, sınıf, alan, çevre
splice v. uçlarını birleştirmek, birbirine eklemek, eklemek, evlendirmek
sponsorship N/A N/A
spontaneous adj. içten gelen, kendiliğinden olan, doğal, düşünmeden yapılan, çabuk büyüyen [bot.], otomatik olarak olan
spray n. serpinti, çiseleme, sprey, püsküren sıvı, püskürtücü, bahar dalı, filiz, sürgün
stabilize v. stabilize etmek, dengelemek, dengede tutmak, sağlamlaştırmak
stack n. yığın, küme, istif, tınaz, kitap rafı, baca, egzoz, ortak anten, tüfek çatısı
stadium n. stadyum, eski roma ölçü birimi (185 m.)
stance n. duruş, durum, vaziyet
standardize v. standartlaştırmak, tek tip yapmak, titre etmek, ayarlamak
static adj. statik, durgun, dingin, sabit, değişmez, parazitli (telsiz)
statistical adj. istatistiksel, istatistiğe dayanan
statistically adv. N/A
statistics n. istatistik, istatistik bilimi;istatistik, istatistik bilimi
stereotype n. stereotip, klişe, kalıpla basılmış eser, basmakalıp söz
stimulus n. uyarıcı, uyandırıcı, canlandırıcı, teşvik edici şey, ısırgan otu tüyü
straightforward adj. dürüst, doğru sözlü, açık, hilesiz, basit, kolay
strand v. karaya oturtmak, başarısızlığa uğramak, karaya oturmak, bükmek (ip vb.), telini koparmak (kablo vb.)
strategic adj. stratejik, şartlara uygun, savaş stratejisine uygun
strictly adv. katı bir biçimde, sert bir biçimde, doğrusu, açıkçası, tam olarak, tam anlamıyla, kesinlikle
stripe n. şerit, çubuk, çizgi, rütbe, çizgili kumaş, sopa darbesi, kamçı darbesi, cins, çeşit, tür
sub n. N/A
subjective adj. öznel, sübjektif, kişisel bakış açısı ile ilgili, yalnız hasta tarafından algılanan
subset n. N/A
substitution n. yerine koyma, yerine geçme, ikame, vekil tayin etme, yerini alan şey, yer değiştirme
substrate n. N/A
subtle adj. hoş, tatlı, ince, incelikli, çözümü zor, zeki, zekice, ustaca yapılmış
subtract v. çıkarmak, çıkarma yapmak
sufficiently N/A N/A
suicide n. intihar, intihar eden kimse
super adj. süper, aşırı, üstün, mükemmel, birinci sınıf
superior adj. üstteki, üst, üstün, yüksek, ilgisiz, üstünlük taslayan, kibirli, asil, satırın üstüne basılmışsu·pe·ri·or / sʊ;'pɪ;rɪ;ə;(r) /suː;'pɪ;ə;rɪ;ə;
supposedly adv. N/A
surgeon n. cerrah, operatör, askeri doktor, gemi doktoru
surgical adj. ameliyat, tıbbi, cerrahi
surplus n. fazla, artan, fazlalık, sermaye fazlası
susceptible adj. hassas, duyarlı, alıngan, duygulu, duygusal, elverişli, müsait, şıpsevdi, kolay aşık olan
sustainable adj. N/A
swap v. değiş tokuş etmek, değiştirmek, karşılıklı bahsetmek
swell v. şişmek, kabarmak, büyümek, artmak, dolmak, yükselmek, rüzgârla şişmek, taşmak, boşalmak (göztaşı vb.), iftihar etmek, gurur duymak, ko
sword n. kılıç, pala, yetki, güç, silâh gücü
syllable n. hece, seslem, nota
syllabus n. ders programı, ders özeti, müfredat, liste, karara bağlanmış dosyaya eklenen not
symbolic adj. sembolik, simgesel
syndrome n. sendrom, hastalık belirtileri
syntactic adj. sözdizimsel, sözdizimi kuralları ile ilgili
syntax n. sözdizimi, sentaks, sözdizimi kuralları, kanıtlanım teorisi
synthesis n. sentez, bireşim
synthetic adj. sentetik, yapay, suni, çekimli [dilb.]
systematic adj. sistematik, sistemli, düzenli, yöntemli
tech n. N/A
technically adv. teknik olarak, teknik bakımdan
temporal adj. şakak, zamana ait, geçici, dünyevi, maddi, zaman belirten, şakak kemiği ile ilgili
tempt v. baştan çıkarmak, ayartmak, özendirmek, kışkırtmak, meydan okumak
tense adj. gergin
terminal adj. son, uç, dönem sonuna ait, ölümcül hastalığın son aşamasına ait, dalın ucunda yetişen
terminology n. terminoloji, terimlerter·mi·nol·o·gy / ‚tɜ;rmɪ;'nɑ;lə;dʒ;ɪ; /‚tɜ;ː;mɪ;'nɒ;l-
terribly adv. son derece, berbat bir şekilde, aşırı
textbook n. ders kitabı
theorem n. teorem, kuram
theorist n. nazariyeci, kuramcı
thereby adv. dolayısıyle, o münasebetle
thermal adj. termal, termik, sıcak
thesis n. tez, sav, önerme, vurgulu hece (mısrada)
thickness n. kalınlık, sıklık, yoğunluk, koyuluk, sıkıcılık
thread n. iplik, tel, lif, vida dişi, ince çizgi
threshold n. eşik, eğik
thumb n. başparmak
tolerance n. hoşgörü, tolerans, müsamaha, dayanma, tahammül, hata payı
ton n. ton, moda, şıklık
toxic adj. toksik, zehirli
tract n. alan, bölge, saha, sistem [anat.], broşür (dini)
traditionally N/A N/A
trait n. özellik, kişisel özellik
trajectory n. yörünge, mermi yolu, eğri
trans n. N/A
transaction n. işlem, muamele
transcribe v. kopya etmek, kopyasını yazmak, uyarlamak, fonetik işaretlerle yazmak, kaydetmek (program), değişik kayıt sistemine aktarmak
transcription n. kopya, transkripsiyon, uyarlama, kayıt, kaydetme
transformation n. dönüşüm, dönüştürme, transformasyon, şekil değiştirme, voltaj değişikliği
translation n. çeviri, tercüme, çevirme
transmission n. bulaşma, transmisyon, aktarma, bulaştırma, intikal, iletme, radyo yayını, ulaştırma, vites, iletişim
transmit v. iletmek, geçirmek, yaymak, yayınlamak, bulaştırmak
transparency n. şeffaflık, saydamlık, slayt
transplant v. nakletmek, başka yere dikmek, nakledilmek
trauma n. travma, sarsıntı, şok, yara
treaty n. antlaşma, mukavele
tremendous adj. kocaman, koskocaman, çok büyük, muazzam, heybetli
triangle n. üçgen, üç köşeli parça
tribe n. kabile, boy, oymak, aşiret, familya, takım, meslek grubu
tricky adj. hileli, oyuncu, aldatıcı, kurnaz, üçkâğıtçı, düzenbaz, ince (iş), nazik (iş)
trivial adj. küçük, değersiz, önemsiz, abes, saçma
tropical adj. tropikal, çok sıcak
tumor n. tümör, ur
turbulent adj. gürültücü, kavgacı, çalkantılı, fırtınalı, türbülanslı
tutor n. özel hoca, özel öğretmen, asistan (üniv.), ders kitabı, vasi
ultimate adj. son, en son, en uzak, esas, nihai, en yüksek
undergraduate n. üniversite öğrencisi, üniversiteli
undermine v. altını kazmak, baltalamak, sarsmak
underneath prep. altına, altında, altından
unemployed adj. aylak, işsiz, boşta, atıl
unify v. birleştirmek, aynı yapmak
unintelligible N/A N/A
unity n. N/A
unstable adj. dengesiz, istikrarsız, değişken, oynak, kararsız, güvenilmez, sağlam olmayan
uplift v. yukarı kaldırmak, yukarı dikmek (göz), yükseltmek, kalkındırmak, yüceltmek, canlandırmak
upward adj. N/A
urine n. idrar, sidik, çiş
usage n. kullanım, kullanma, kullanım şekli, usul, adet, muamele
utility n. fayda, yarar, işe yarar şey, kamu hizmeti, yararlılık
utilize v. kullanmak, yararlanmak, istifade etmek, yarar sağlamak, faydalı hale getirmek
utterance n. ses çıkarma, söyleme, söyleyiş, ifade, telâffuz, dile getirme, konuşma
vague adj. belirsiz, hayal meyal, anlaşılmaz, kararsız, müphem, dalgın
valid adj. geçerli, geçer, yürürlükte, sağlam, mantıklı, yerinde, yasal
validity n. geçerlik, yasallık, sağlamlık, doğruluk, geçerlilik
valve n. valf, supap, kapakçık, ses düzenleme düğmesi, çenet (tohum), radyo lambası, ventil, kapı kanadı
variability n. değişkenlik, kararsızlık, döneklik
variance n. ayrılı, değişiklik, varyans
variant adj. değişik, farklı, değişken
vector n. vektör, taşıyıcı, portör
vegetation n. bitkiler, bitki örtüsü, ot gibi yaşama, tümör, ur
vein n. toplardamar, damar, huy, mizaç, ruhsal durum, maden damarı
velocity n. hız, sürat
verbal adj. fiil, sözlü, kelimesi kelimesine, harfi harfine, fiile ait
vertical adj. dikey, düşey, dik, tepede olan
viable adj. yaşayabilir, yaşar, geçerli
virtue n. iffet, namus, erdem, fazilet, meziyet, etki, üstünlük
vitamin n. vitamin
vocabulary n. kelime hazinesi, kullanılan kelimeler
volition n. irade, istem
vowel n. sesli harf, ünlü
watershed n. nehir havzaları arası set, sınır, önemli olay, dönüm noktası
wavelength n. dalga boyu
weave v. dokumak, örmek, serpiştirmek, katmak, karıştırmak, kurmak, yapmak, zikzak yapmak, zikzak çizmek
wheat n. buğday
whereby n. N/A
whichever art. N/A
whoever n. N/A
widespread adj. alabildiğine açılmış, yaygın, genel
wisdom n. akıl, akıllılık, bilgelik, hikmet, ilim, irfan
workshop n. dükkân, işyeri, imalathane, atölye, fabrika, çalışma alanı (sanat)
yeast n. maya, köpük, coşku, heyecan
ek; tutturmak, tutmak; engel olmak; usandırmak; donmak (beton), sarmak, sargılamak
razı etmek

iktarı

şmak, berraklaştırmak

mak; sarılmak, kavramak


daştırmak, uymak
mak; faka bastırmak; yitirmek, kaybetmek; çarpmak

erilemek
mak, işten çıkarmak, terhis etmek; taburcu etmek; serbest bırakmak; muaf tutmak; ödemek, yerine getirmek; akmak; iltihap çıkmak

alletmek, aydınlatmak
vacı tahtası, harç tahtası
k, sürüklemek, yönlendirmek, neden olmak
pe·ri·od·ic / ‚pɪ;rɪ;'ɑ;dɪ;k /‚pɪ;ə;rɪ;'ɒ;-
aşlı at, yumruk, sahte para, reklâm (radyo)

tırmak
, biz ile delmek

gelmek

süzülmesi
(müzik), eritmek (yağ), ilk kat sıva sürmek

ganın tekrar çıkması

ipe çekme (idam)


mek, rotasyonlu olarak çalıştırmak, her sene değişik ekin ekmek

mak, kazımak, klişe çıkarmak, geçinip gitmek, idare etmek


yol açmak, rasgele vurmak
gurur duymak, koltukları kabarmak, gururlandırmak, koltuklarını kabartmak
rmak

You might also like