Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 21

şii düşünü.

r oli
şe_riuti ve dinle1le
il~ili «söfüşle_ri - ı:n:*
..'7-ı. •.•

HİDAYET IŞ]J(
Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi

C. Dinlerle İlgili Verdiği Bilgiler


a. Genel Özellikleriyle ve Tarihi Sosyolojik
Perspektiften Dinler
Şeriati'nin değişik dinlerle ilgili bilgi ve görüşlerine
geçmeden önce tarihi sosyolojik bakış açısından ana
hatlanyla diniere ait görüşlerini vermek ayrı bir
önem arzetmektedir. Ondan da önce genel bakış açı­
sıyla dinlerirı ortak ve farklı özelliklerine getirdiği
yaklaşımlan incelemek gerekecektir. O, bu noktada
her dinin ortak özellikleriyle ilgili yirmi beş madde-
lik ayrıntılı bir liste sunmuştur. Bunlardan önemli
görülenler şunlardır:
1- Din, varlık aleminin anlamlı olduğunu ortaya ko- ·
yarak bunu ispat eder.
2- İnsana ve tarihe nihai bir son biçer ve insanı o son
gayeye yönlendirir.
3- Varlığın ve insanın ruh-madde şeklindeki ikiliği­
ni gösterir. Bütün eşyayı, işleri ve gerçekleri hisse-
dilenler ve hissedilıneyenler diye ikiye ayırır.

• Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 26,


Güz 2008'den iktibastır. (Bir önceki sayıda yayınlanan 1.
Bölümde bu not sehven konmamıştır. Özür dileriz.)
4- Tann'nın yaratığı olarak kainata belli ölçüde kut- din olarak ayn bir özellik taşımakta böylece toplu-
sallık atfeder. mun daima denge balinde olmasını sağlamaktadır. 3
5-_ Tabiat ve insan birliğine vurgu yapar. Şeriati Hint, Mısır, Mezopotamya ve Hıristiyan din-

6- İnsana sorumluluk vererek kendisini yetiştirmek lerinde görülen testisin sosyolojik bakış açısıyla sı­
nıfsal şirkin bir çeşidi olduğu kanaatindedir. Yine yu-
ve daha iyi bir alın yazısı yapmak için gayret sarfet-
meye yöneltir. kanda söz konusu bölümde zikrettiğimiz gibi ege-
men sınıf başlangıçta tek boyutlu iken insanlık taribi
7- Ruhun bekasını savunur.
boyunca tekarnili ederek üç boyutluluğa dönüşmüş~
8- Eşyaya ve insana kulluktan kurtuluş yolunu gös- tür. .Bunlardan Firavun siyasi, Karun iktisadi ve
tererek bunlann yerine Tanrı 'ya kulluğu savunur.

9- İdeal insan yetiştirerek fazilet ş·elıri oluşturmaya


çalışır.
Ona göre Tarih Felsefesi diyalektik tezat
esasma dayandağı gibi dini tarih de bu esasa
10- Tesadüfii reddederek her şeyin tannsal irade so- bağlıdır. Örneğin

Zerdüştlükte, Budizm'de1
nucu var olduğunu savunur. Taoizm'de ve Islam'da Tarih Felsefesi tezat
ll- İnsanı diyalektik anlamda çelişki ve zıtlıklada esasa üzerine kurulmuştur.
mücadeleye sevkeder.ı
Şeriatİ'nin dfui tarih ile ilgili görüşleri de ayn bir
Bel'am da ruhani çehredir. Her üçü de aynı özelliğe
özellik taşımaktadır. Yukanda Şeriati'nin fikirleri
sahiptir. Biri baskıda bulunurken (İstibdad), biri sö-
bölümünde değindiğimiz şekilde Ona göre Tarih
mürmekte (istismar), diğeri de ahmaklaştırmaktadır
Felsefesi diyalektik tezat esasına dayandığı gibi dfui
(istihmar). 4 Ona göre İran, Çin, Hint ve Yunan'ın
tarih de bu esasa bağlıdır. Örneğin Zerdüştlükte, Bu-
peygamberleri veya din kuruculan istis_nasız baba ve-
dizrn'de, Taoizm'de ve İslam'da Tarih Felsefe;i\ te-
ya ana tarafından bu üç boyuttan birine bağlıdırlar.
zat 'esası üzerine kurulmuştur. Bunlardan Taoizrn' de
Lao-Tsu, Konfiiçyüs, Buda, Zerdüşt, Mazdek ve Ma-
ve Çin kültüründe diyalektik görüş çok belirgindir.
ni'nin hepsi üst sınıftandır. Bunlara karşın İbrahimi
Bütün her şey Yang ve Ying esası üzerinde sürekli
peygamberler çoban zümresine bağlıdırlar. Ya sanat-
bir savaşın içindedir ve bütün eşya bu savaşın neti-
kardırlar veya bunlara yakın kitlelere bağlıdırlar. İs­
cesidir. Zerdüştlük'te iyi-kötü, nur-zulmet şeklinde­
lam Peygamberinin de buyurduğu gibi istisnasız hep-
ki mücadelenin varlığı bilinmektedir. İbrahimi din
si koyun otlatmıştır. Şeriati burada ümmi kelimesine
anlamıyla İslam'da da iyi-kötü, bak-batıl şeklindeki
mücadele sürmektedir. ı de farklı bir anlam vererek bu kelimenin ümmet-
ten/halktan geldiğini söylemiş, böylece Hz. Muham-
Şeriati bunun yanında dini diyalektiğin başka bir bo- med'in tarih boyunca kabilelere hükmedenlereve si-
yutundan daha söz etmektedir. Buna göre tarih bo- yasi, dini ve iktisadi gücü ellerinde bulunduranlara
yunca toplumlar dünyaya yöneliş ile ahirete yöneli- karşı ümmete/halka bağlı olduğuna işaret etmiştir. s
şin diyalektik hareketinde bir sallaruna ve gidip gel-
me balindedirler. Peygamberler ve dinler balkın ve Şeriatİ Lao-Tsu, Konfiiçyüs, Buda, Zerdüşt gibi din
toplumun bu yönelişlerinin aksine yön bulmuşlardır. önderlerinin M.Ö. 6.yy.ın sonlan ile 7. yy.ın başla­
Bu nedenle dinler ya ahirete ya da dünyaya yönelik- nnda ortaya çıkışlannın dfui sosyolojik sebepleri
tir. Dinin geliştiği toplum yapısına bağlı olarak eğer üzerinde durmaktadır. Ona göre bu durumu açıkla­
toplum ahirete yönelmiş ise din dünyaya çağırmış, yan tek şey derin ve büyük bir sosyal olgudur. Şeri­
dünyaya yönelmiş ise ahirete çağınnıştır. Çin dinle- ati burada bu derin ve büyük sosyal olguya dayana-
rinde böyle olduğu gibi İbralıimi dinlerde de böyle rak dinlerin ortaya çıkışında mülkiyet ve sınıf faktö-
olmuştur. Lao-Tsu halkı ahirete yönelmeye ve birey- rüne dikkat çekmektedir. Çin, Hint ve İran toplumla-
ciliğe, onun aksine Konfiiçyüs dünyaya ve toplum- n diğer toplumlardan daha erken mülkiyet aşaması­
culuğa çağırmıştır. Aynı şekilde Musevilikte dünye- na ulaştıklan ve mülkiyetİn kendisi değişmenin ve
vi yön baskın karakter iken İsevilik, yüzü ahirete dö- medeniyetin oluşmasının, aynı zarmi.nda ahlili bo-
nük bir dindir. Ancak İslam her iki boyuta sahip tek zulma ve ins~ni ilişkilerde sapmanın başlıca faktörü

SAYI 15 SO N BAHAR 2009 ESK i YEN 1 85


olduğu için, tamamen sınıfsal medeniyetten doğan· den iken dışandan kurtuluşa ermek Sam1, İbrahiıni,
sosyal ve ahiili bunalıma, yani özel mülkiyetİn so- Arami ve Avrupalı'ya özgüdür ve bunlar dışardan
nuçlanna mabküm olup büyük bir ıslah ve ahlak! bir kurtancı arama konusunda ortaktırlar. s
ayaklanmaya da gebe olmuşlardır. İşte bu toplumla-
Son olarak Ali Ş-eriati 'nin
dinlerin yasak meyve an-
no tarihindeki büyük dilli mekteplerin ve söz konu-
layışına yaklaşımlanru ele alan görüşlerini serdet-
su büyük din kuruculannın ortaya çıkışlan bu dö-
meyi uygun görüyoruz. Yunan mitolojisinde yasak
nemlere rastlamaktadır.6
meyve "ateş"tir. Ateş insanın sahip olmaktan men
Şeriati insanlar arasındaki toplumsal anlaşmazlığın edildiği birşeydir. Prometheus onu tannlardan çalıp
ve mücadelenin sebebinin de tannlar panteonundaki insana bağışlamış, buna karşılık kendisi esarete, zin-
mücadele ve anlaşmazlığın sosyolojik alana uygulan- cir ve ebedl işkenceye mahkfun olmuştur. Çünkü
ması olduğunu söyler. Buna göre her tann bir ırkın ateşi insana verme suçunu işlemiştir. Burada ateş
temsilcisidir. Zeus, Yehova, Baal veya Vişnu'nun her "bilgi ve görüş"tür. Uzak doğu dinlerinde ise "yasak
biri ırksal asaletin zuhur ettiği yer ve bu asaletin des- aşk ve yasak cinsel ilişki"dir. Tann, İbrahirni dinler-
tekleyicileri olmuşlardır. Tannlar birbirleriyle savaş deki Adem ve Havva'nın karşılığı olan Yama (erkek)
halinde olunca onlara tabi olan· ırklar da çekişme ve ve Yarni'yi (kadın) yaratmıştır. Tann Yama'ya aşk
yapma ve Yarni ile yatma demiştir. Buna rağmen Ya-
mi, Yama'yı yatmaya davet etmiş, ancak O diren-
miştir. Buna karşılık Yami, yatmaktaki amacının ya-
Şeriati burada ümmi kelimesine de farkla sak olan aşk değil de nesli devam ettinnek olduğu­
bir anlam vererek bu kelömenin nu, eğer yatmaya razı olmazsa öleceklerini ve de-
ümmetten/halktan geldiığini söylemiş, vam etmeyerek ebedi kalamayacaklannı söyleyince
böylece Uilz. Muhammed'in tarih boyunca razı olmuştur. İbrahimi dinlerde ise yasak meyve
kabileDere hükmedenKere ve siyasi, dini ve "bilinç/görüş"tür. Şeriatİ bunu Tevrat'ın açıkça
iktisadi gücü ellerinde bulunduranlara karşa Kur'an'ın ise işaretle ifade ettiğini söylemektedir.
ümmete/halka bağlı olduğuna işaret etmiştir. Cennet'te istedikleri gibi hareket ederek istedikleri-
ni yiyip içen Adem ve Havva sadece bir meyveyi ye-
mekten men edilmişlerdir. İşte ona göre bu meyve,
düşmanlık halindedirler. Bu şekilde ırksal çelişki "görüş"tür. Çünkü Kur'an ayetlerine göre Adem ve

açıklanmış olmaktadır. O halde sosyal Şirk tannsal Havva Allah' ın nidasına çıplaklıktan utanmaksızın
şirkin bir yansımasıdır. Şirk, çok tanncılık dinidir. cevap verirken yasak meyveyi yedikten sonra çıp­
Çok ırklı, çok sınıflı ve çok aiteli düzeni açıklamak laklıklanndan utanrruşlar ve gizlenmişlerdir. Çünkü

için bütün bunlan kutsallaştırma ve dinselleştinnedir. daha önceden çıplaklık hakkında "görüş" sahibi de-
Kutsallaşınca ve dinselleşince artık ne tenkit, ne de ğil iken yasak meyveyi yemekle görüş ve bilinç ka-

itiraz edilebilir, ne de değişime uğramasıru tasavvur zanınışlardır. O halde yasak ağaç "görüş/bilinç ağa­

etmek mümkündür. Böylece Şirk, bütün tarih boyun- cı"dır. Şeriati'ye göre Allah'ın insanı bilgi, bilinç ve

ca egemen sınıfın elinde bir alet o!lmuştur.7 görüş meyvesini yemekten men etmesinin sebebi,
bütün dertterin bilgi ve şuurdan kaynaklanmasıdır.
Düşünürümüz kısaca dinlerdeki kurtuluş problemine
Zira bilmeyen ve görmeyen ne eziyet ne de ızdırap
de değinmiŞtir. Hinduizm'de kurtuluş "Veda" keli-
sahibidir. Şeriatİ aslında Allah'ın, insanın yasak
mesinin kökenini oluşturduğunu .söylediği "vide-
meyveyi yemesini istediği kanaatindedir. Çünkü
ya"nın tercümesi olan irfanı ve gerçek marifeti bul-
mey-veyi yemeksizin bilinç ve görüş sahibi, dolayı­
maktır. Hıristiyanlıkta kurtuluş fedakarlık ve başka­
sıyla insan olma söz konusu değildir.9
lanru sevmek; Zerdüşt dininde doğru görüş, doğru
söz ve doğru amel; Budizm'de ihtiyacın reddiyle do- b. İlkel Kabile Dinleri
ğan sükUnet ve İslam' da sadece Tevhidtir. Ancak Hı­ Şeriati kendi toplumumuzu tanımak için öncelikle
ristiyanlığın, Budizm'in ve Zerdüşt dininin dayandı­ bedevi/ilkel toplumu tanımak gerektiği gibi dini ta-
ğı bu etkeniere belli oranda İslam 'ın da dayandığını nımak, din duygusunun nasıl oluştuğunu bilmek, di-
belirtir. İçten kurtuluşa ermek Hint'in özelli!cterin- ni amellerin, ibadetterin ve din ismiyle sahip oldu-

86 ESKIYENI SONBAHAR 2009 SAYI 15


ğurnuz inançların nasıl meydana geldiğini tanımak vam ettiriyorlarsa o tabiat kuvvetinin veya işaretinin
için de bedevi/ilkel toplumu ve bu toplurnların din- ruhuna dönüşmektedirler. Bu yüzden tufan, dalga
leri olarak ilkel dinl.er şeklinde tanımladığı iJ!<el ka- veya denizdeki su ve yağmurun her biri bir ruh sahi-
bile dinlerini tanımak gerektiğini söyler. 10 Ona göre bidir. Bu ruh daha önce bir insanın ruhu iken bede-
ilkel kabile dinleri oldukça fazladır. Ancak onun bu- nin ölümünden sonra tabiat alametlerinden birine
radaki hedefi tek tek ve özel biçimde bunlann hep- dönüşmüştür. 13
sinden bahsetmek değildir. Çünkü hedefDinler Tari-
Düşünürümüze göre Animizm'de temel inanç insan
hi'nin bir dönemini genel olarak dile getirmek, ilkel
ve hayvandamevcut olan gizli bir kuvvet olan ruhun
dinleri ana hatlanyla tanımaktır. Bu yüzden yalnızca
asaletidir. Ruha tapıcılık insanın ilkel bir inancıdır.
Fetişizm, Animizm ve Totemizm'den söz etmekte-
Bu ~a inanınakla insan tabiat ile kendisi arasında
dir.ıı
bir çeşit yakınlık hissetmektedir. Çünkü bedevi in-
1. Fetişizm san tabiatı ruh sahibi olarak bilmekte ve tabiat ile
kendisi arasında birliğe ulaşmaktadır. Anim:izm' de
Düşünürümüz, Spencer ve benzerlerinin bütün in-
tenasüh inancı da mevcuttur. Hint dinlerinde ve bazı
sanlığın dini diye kabul ettikleri ve diğer dinlerin
İslami bidat mezheplerinde de var olan tenasüh fikri
kendisinden doğduğuna inandıklan dine "Fetişizm"
çok ilkel bir fikir ve dünyanın en ilkel dinlerinden
veya "Animizm" denildiğini söyler. Bunlann önce-
birinin düşüncesidir. 14
leri iki ayn din olarak düşünülürken bugün bazı dü-
şünürlerin ikisini bir tek din olarak kabul ettiklerini
belirtir. Fetişin boncuklar, küçük taşlar ve bedevi ka-
Şeriati'ye göre tarih boyun«:a toplumlar
bilenin taptığı muteber eşyalar olduğunu ifade ede-
rek insaniann ilk tapınakları ve bedeviterin ibadet
dünyaya yöneliş ile ahirete yönelişin
diyalektik hareketinde bir salianma ve
yerleri olduğunu söylediği dağ mağaralannın k~şfin­
gidip gelme halindedirler. !Peygamberler
den sonra boncuklann bulunduğunu ve çeşitli Ş~~l­
ve dinler halkm ve toplumun bu
lerde o tapınaklarda korunduklannı ifade eder. Be-
yönelişl erinin aksine yön bulmuşlard1r. ·
devinin onlara dokunmakla, mesh etmekle veya on-
lan öpmekle ibadet ettiğini, fetişin böylece bazı tabü
eşyalara inanmak ve onlan kutsallaştırmak anlarnın­
da olduğunu belirtir. 12 3.Totemizm

2. Animizm Şeriatİ Totemizm üzerinde Fetişizm ve Ani-


rnizm' den daha fazla durmaktadır. İlkel kabileterin
Şeriatİ Fetişizm'den sonra Animizm üzerinde dur-
her birinin totem olarak kabul ettikleri bir nesneye
maktadır. Onun verdiği bilgilere göre "anim" ve
veya daha çok bir hayvana taptıklannı belirterek di-
"anime" kelimesi tahrik etmek ve heyecana getir-
ni sosyoloji açısından bunun sebeplerini irdelemek-
mek anlarnındadır. Ruha tapıcılık bir çeşit ilkel din-
tedir. Buna göre bir kabile, örneğin bir papağana ta-
dir veya dünyanın en ilkel dinidir. Bu yüzden din bi-
pıyorsa aslında papağan olduklarını söylemekte, ni-
liminin, dini tanırnak ve dini ispat etmek için bu me-
tekim en büyük atalannın bir papağan olduğunu,
seleyi aydınlatması gereklidir. Ona göre ilkel kabile-
hepsinin ondan bölünüp dallara aynldıklannı belirt-
ler görünmeyen özel ruhiann varlığına inanmaktay-
mektedir. Çünkü papağan cinsi daima vardır, her
dılar. Bu ruhların birinci özellikleri şahsiyet, bilinç
hangi bir papağan ölse bile cinsi kalıcı ve ölümsüz-
ve irade sahibi olmaları ve uğursuz veya kutsal, ha-
dür. O halde kabilenin atası papağan görünümünde
yır veya şer olmalandır. Bu özelliklerin hepsi ruhla-
daima ebedidir. Böylelikle papağana taptıklannda
ra verilmiş insani sıfatlardır. Ruhlann ikinci özelliği
kendi atalanna taprnış olmaktadırlar. Kendi vücutla-
insan öldüğü zaman ölmeyip baki kalmalan, gökyü-
nna taptıklannda da kendi toplumlarının bü~ fert-
züne geri dönerek ormanın derinliklerinde ve karan-
lerinde olan ortak nıha tapmış olmaktadırlar. 15
lık yerlerde hayatlarını devarn ettirmeleridir. Ruh,
bedevi kabilelerio çoğunun kabulüne göre kendi ce- Şeriatİtotem inancının dini sosyolojik sebeplerini ir-
nazesinin yanında kalmakta ve sürekli cenazesini deledikten sonra Toternizm'le ilgili görüşlerini ak-
korumaktadır. İşte bu ruhlar nerede hayatlannı de- tarmayı sürdürmektedir. Her kabilenin kendi toterni-

SAYI 15 SONBAHAR 200.9 ESKIYENI 87


nin etini yemeyi haram kabul ettiğini, bu meyanda · toplurnlara karşı bağımsızlığının tecellisi olmakta-
Hintistan'da ineketinin haram kabul edilmesinin de dır. Bu şekilde Totemizm'in en belirgin yönlerinden
Hinttilerin bugünkü dinlerinden önce ineğin Ariterin biri, bir toplumu diğer toplurnlara karşı teşhis etme-
tatemi olması nedeniyle olduğunu belirtmektedir. si ve o toplumaJ>ağımsızlık vermesidir. 17
Araplar'da da Bem Kelb (Köpek oğulları), Beni
Burada Durkheim Şeriatİ'ye göre çelişkiye düşmüş­
Sa'leb (Tilki oğullan) gibi Totemizm'i çağrıştıran
tür. Zira Durkheim şöyle demişti: Bazı sosyologlar
böylesi isimlendirmelerin olduğunu söyleyerek to-
., dinin bir toplumdan başka bir topluma geçişinin te-
tem inancının Arap ve İran kabilelerinde de mevcut
kamül etmiş medeniyetlerdeki insana ve büyük din-
olduğunu söylemektedir. Bu durumda insanoğlunun
iere mahsus olduğunu sanmışlardır. Oysa Spencer,
insanı "hayvan oğlu? diye çağırmasının çok acaip bir
Milller ve Taylor hem Avustralya'da hem de Kuzey
şey olduğunu, ama totem inancı açısından bunun
Amerika'da dinin ve dini inançların bir kabileden
hayvan değil de insan ruhu olduğunu anladığımız
diğer kabilelere nasıl geçtiğini göstermişlerdir. Şeri­
zaman hayretimizin azalacağını belirtmektedir. 16
ari'ye göre Durkheim'in çelişkiye düştüğü yer bura-
sıdır. Çünkü toteme inanç ve ona karşı beslenen duy-
. . gular kendine öz~ dini duygudan başka birşey de-
Egemen sınıf başlangıçta tek boyutlu iken ğilse ve din tophim ruhuna şahsiyet verme ve bir
insanlık tarihi boyunca tekamül ederek
toplumu diğer toplumlardan ayırma rolüne sahip ol-
üç boyutluluğa dönüşmüştür. Bunlardan muşsa diğer toplumlar bu toplumun dini ruhunu ve
Firavun siyasi, Karun iktisadi ve dini inancını nasıl kabul edebilirler? Çünkü din, dini
Bel'am da ruhani çehredir.
inancında toplumunu diğer toplumlardan ayırmak
istemektedir. Oysa Durkheirn'in görüşüne göre aynı
Düşünürümüz Durkheim'in bu tezdendinin kökeni- zamanda diğer toplumlarm görüşlerini kabul etmek-
ni bulmak istediğini söyleyerek Onun görüşlerinin tedirler. Durkheirn ve öğrencisi Fellisin Shale'in her
tahlilini yapmaktadır. Dur~eim'e göre bir kabilenin ikisi de te'yid ediyor ki, Malenezya adalarında beş
fertleri mabutları olan tatemierine tapınakla kabile- ayn kabile arasında beş ayrı tatemin ve bu tatemie-
nin hılın.isine ve büyük atasına tapmış olmaktadırlar. rin etrafında beş ayn dini uy~amanın olması gere-
Bu tapınmaya, ortak ata, kabilenin bütün fertleri ve kirken çoğu, inançları, kanunları ve diru ayinleri bir-
çeşitli aileleri arasında tek ortak yön olduğu için ih- birlerinden alıp kabul ediyor, onlara inanıyor, sonra
tiyaç duyulmuştur. Ortak atalanna taptıkları zaman o ayini yerine getiriyorlar. Eğer dini duygu, ferdin
kendilerinin bu tek ortak yönlerine, ortak yönlerine kendi toplumu ile olan ilişkisinin tecellisi ise bu fer-
taptıkları zaman da kendilerinin topluluk ve grup ru- din kendi toplumunda başka bir ferdin ve başka bir
huna tapını ş olmaktadırlar. O halde taterne tapma as- toplumun ilişkisini taklid etmemesi gerekirdi. Ancak
lında topluma tapmadır. Durkheim buradan şu neti- bir toplumdaki şahsın ve diğer toplumun dinini al-
ceye ulaşmıştır: Din duygusu ferdin toplı:m ruhunu maktadır. Oysa o toplumun toplum ruhunu ve grup
kutsallaştırmasından başka birşey değildir. Böyle ruhunu değil diğer bir duyguyu almıştır. Çünkü ör-
olunca teknik, felsefe, güzel sanatlar, sanat, zaman neğin İranlı olan birisinin Fransa bayrağını alması
ve mekan kavramı, sağ ve sol gibi diğer zihnl ve "iti- mümkün değildir. Ama Fransa tekniğini, yazarlığını
kadl kavramlarm hepsi de toplumdan alınmıştır. An- veya felsefesini alabilir. Çünkü teknik, yazarlık, fel-
cak Şeriati Durkheim'in, "Dini Hayatın İlkel Şekil­ sefe, Fransız toplum ruhunun tecellisi değildir. insa-
leri" kitabının başlangıcında kendi tezi aleyhine bir ni düşüncenin işidir. Şeriatİ, bundan daha tuhaf ola-
şey söylediğini belirtmektedir. Durkheirn'in iddiası nın ikinci açıklama olduğunu söylemektedir. Durk-
şuydu: Dinsel tapma toplumsal tapmadan ibarettir. heim'e göre bir toplumun fertleri tatemierine taptık­
Çeşitli tanrıların olmasının nedeni her klanın veya ları zaman toplumlannın ruhuna tapmış olmaktadır­
her kabilenin toplum ruhunun tecellisine ihtiyaç lar. O halde bir kabilenin fertleri tapmaları gereken
duymasıdır. Çünkü her kabile diğer kabilelerden ba- ortak bir ruha sahiptir. Ama bedevi toplumlarda baş­
ğımsız ve müşahhas olmaya ihtiyaç duymaktadır. ka büyük bir toplumun parçası olan azınlıkl,ar görül-
Totem bunların her ikisini yerine getirmektedir. müştür. Bunlar din değişimine uğrayarak içinde ol-
Böylece totem çehresiyle din, bir toplumun diğer dukları toplumun dinine inanmaktadırlar. Yani top-

88 ESKIYENI SONBAHAR 2009 SAYI 15


lumsal açıdan ve bağımsız bir zümre olmalan açı­ gönderen gök Yang'a sahip iken yağmuru, ışığı ve
sından kendi totemlerine tapı:naktadıtlar, ama din! güneşin sıcaklığını kabul eden yeryüzü Ying'e sa-
bakımdan, dini başka bir toplumdan almışlardır. O hiptir. Yang/Gök ve Ying/Yer'in toplarnından bir do-
halde din duygusunun çeşidi, sosyal ruhun çeşidill­ ğum ve sonuç meydana gelmektedir ki bu da yeşil­
den ayndır.ıs liktir. Hareket eden nehir Yang'dır, rutubeti kabul
Şeriatİ burada Durkheim'in sozunun aksine şunu
eden s~l Ying'dir, nehrin kenanndaki yeşillikler ve
ağaç ise bu ikisinin neticesidir. Bütün mevcutlar ve
söylemek istediğini belirtir: Dini mabuda tapınak,
toplumsal sembole tapınakla aynı cinsten değildir. hatta ruhlar ve mücerret gaybi varlıklar Yang ve
Yıng'e sahiptirler. Melekler Yang, Cinler ise Ying
İnsanın din! mabudu ile olan ilişkisi ferdin toplum
ruhuyla olan ilişkisi değildir. Perdin yüce ceddiyle sahibidir. İnsan hareketleri de böyledir; ayağa kalk-
olan ilişkisinin, büyük ve geniş bir tapmaveya övme mak Yang'dır, oturmak ise Ying'dir. Böylelikle tezat
olması mümkündür. Ama insanın Allah'a, tannlara esası diyalektiğin özü olarak Doğu kültürünün aslı­

veya kutsal varlıklara karşı olan dini duygusunun dır. Doğu kültüründe tabiat, tarih ve insan diyalek-

cinsinden değildir. Eğer din, toplum ruhundan ayn tikseldir. Yani çelişki esasına dayanmaktadır. Çinli
birşey olmasaydı, bir ferdin içinde bulunduğu top- ruhun özelliklerinden bir diğeri, insanın en ince ve
lumda din değiştirmesi mümkün olmazdı. Bundan
dolayı Şeriati Durkheirn'in tezinin yanlış olduğu ko-
O halde sosyal Şirk tanrısal şirkin
bir
nusunda iki delili olduğunu söyler: Birisi şudur ki
yansımasıdır. Şirk, çok tanırıcılık dinidir.
totemde tecelli eden toplumsal ruha tapmak din cin-
Çok ırkh, çok sımfh ve çok aileli düzeni
sinden değildir. Çünkü bir toplumdaki, bir kabilede-
aç1klamak için bütün bunları kutsallaştıırma
ki fertterin toplumsal ruhlan değişınediği halde di-
ve dinselleştirmedir. Kutsallaşmca ve
ğer bir toplumun dinini almışlardır. İkincisi de şudur
dinselleşince artık ne tenkit, ne de itiraz
ki bir toplumun hepsi totemlerine inanırken b~yük
edilebilir, ne de değişime uğramasmı
bir kısmı bir dine, az bir kısmı da başka bir dine
tasavvur etmek mümkündür. Böylece Şirk,
inanmaktadır. Yani bir toplumda bir çeşit totem ve
bütün tarih boyunca egemen samfm elinde
bir çeşit ataya tapma varken o toplumda iki, üç, ba-
bir alet olmuştur.
zen de birkaç din görülebilmektedir. Bu da gösteri-
yor ki toplumsal veya ortak ruh dini ruh ile aynı de-
ğildir. Ondan da ötesi Toternizm diğer dinlerin ken- en hassas görünümlerine sahip olmasıdır. Bunun
disinden aynlmış olduğu· tek ilkel din değildir.ı9 göstergesi de en güzel ve en ince şiirsel, ahlaki ve ir-
f'an1 duygular içindeki Çin şiir ve sanatıdır. Milliyet-
c. Çin Dinleri.
çilik ve tabiata yöneliş (Natüralizm) Çinli ruhun di-
ŞeriatiÇin'in, bütün beşeri dinlerin müzesi ve tarih ğer özellikleridir. Ancak Çin natüralizmi B~tı natü-
boyunca en seçkin irfanı duygunun kökü kabul etti- ralizminden farklıdır. NatüralistAvrupalı hissedilen-
ği Hint' i tanımak ve derin Hint dinlerine ve kültürü- lerio düzeyinde dokunulan ve fayda getiren tabiatın
ne geçmek için bir giriş olduğu kanaatindedir.2o Bu- üzerinde kalıp bunun dışındaki herşeyi inkar eder-
nun için Hint'den önce Çin'i ele almıştır. ken Çinli, maddi tabiatın ortasında irfant ruhu ve di-
Düşünürümüz Çin dinini ve felsefesini tanımak için ot idealizmi görmüş ve bulmuştur.ıı
Çinli bakışı tanımak gerektiğini belirterek bunun Ona göre Çin de diğer bütün toplumlar gibi bir be-
için de Çinli ruhun özelliklerine vakıf olmanın lüzu- devilik dönemi geçirmiştir. Yani bedevi ve ilkel Çin-
munu ortaya koyar. Ona göre Çinli ruhun özellikle- liler de Animizm, Fetişizm ve Totemizm gibi dinle-
rinden birincisi Yang ve Ying (olumlu ve olumsuz re sahiptiler. Çin dinleri medenlleşme döneminde
kuvvet) olarak tezahür eden diyalektik tezattır. Çin Taoizm ve Konfüçyanizm adıyla meşhur ve belirgin
düşüncesinde bütün eşya, şahıslar ve ruhlar, tabiatın iki din şekline dönüşmüştür.22
bütün maddi veya manevi işaretleri bu iki kuvvete
1. Taoizm
sahiptir. Yang etken, erkek, olumlu, yapıcı ve etkile-
yici bir kuvvettir. Ying ise edilgen, dişi, olumsuz, Şeriati Taoizm'deki "Tao" kavramı üzerinde durarak
kabul edici ve etkilenen bir güçtür. Işık ve yağmur "Tao Usulü" .dediği bu dinin kutsal kitabı "Tao-Te-

SAYI 15 SONBAHAR 2009 ESKiYENI 89


King"de bile "Tao'nun nitelemnesi mümkün değil~ Lao~Tsu'ya karşı bir tepki, "Li"nin de "Tao"nun ye-
dir" denildiğini belirtir. Buna göre Tao, hpkı bizim rine geçen bir esas olduğunu söyler. "Li", sağlam
Allah hakkında sahip olduğumuz inanç gibi idrak ve toplumun idare edildiği ve tekamül kazandığı usUl
akla sığDıayan ama her yerde mevcut ve hazır olan bir ve yasalardır. K~I]fiiçyüs'e göre toplum "Li" esasına
güçtür. Hiçbir şey O değildir ama O her şeyde mev- göre yönetillise Tao tekamüle ulaşacaktır. Konfuç-
cuttur, O'ndan başka birşey yoktur ve herşey onun te- yüs, Lao-Tsu'nun hatasının insani olmayan kanunla-
cellisidir. İyi. ve kötü, güzel ve çirkin onun iradesine ra göre idare edilen hasta ve çirkin bir toplumu ide-
tabidir. Düşünürümüz Tao'nun sözlük manasının an- al ve mutlak toplum olarak kabul etmesi olduğunu
laşılmasının onun tanınmasına daha çok yardım ede- belirtir. Eğer medeniyet ruhun eline geçerse ve top-
ceğini belirterek Tao'nun sözlükte "Su yatağı" anla- lum Tao ile beraber Li esasına göre oluşhırulursa o
mına geldiğini söyler. Nehrin yatağı sabittir, ama ora- toplumda Taocu tekamül ve fazilet daha çok gelişe­
dan geçen su hareketli ve değişkendir. Tao suyoludur, cektir. Çünkü Li Tao'ya karşı değildir, Tao'nun de-
yol herşeydir. Bütün eşya ve bütün varlıkların tabi ol- vam ettirilmesi esası üzerinedir. Li esasına dayanan
dukları kanun ve varlık alemine egemen olan bir ira- bu toplumun dini de bu neslin ve bu halkın kendi te-
dedir. Eşyanın birlik ve beraber~ği hep Tao şeklinde miz geçmişlerine dönmesidir. Geçmişte Fu Shi veya
iken tezat ve savaşlar ise Yang ve Ying esasına göre- Fer Hesi gibi Li esasına göre hükmeden hükümdar-
dir. Eğer insan Tao'ya aykırı bir gidiş yolu seçerse lar olmuştur. Adil olan Fu Shi halkının hayrmı isti-
hem kendini denize ve Tao'nun nihat hedefine ulaşhr­ yordu. Halk ise onu seviyorrlu ve ona itaat ediyordu.
maktan mahrum etmiş hem de alemin tekfu:nül ve ha- Bu nedenle dünya adaletle doluydu. O halde iyilere
reketinde gecikme meydana getirmiş olur.23 ve ecdada. saygı gösterilmesi ve geleneğe dönülmesi
gereklidir. Böylelikle ruhu, maddi hayatın dışında
bireyselcilik ve ruhbaniyetle ilgili sayan Taoizm'in
Zira lilinduizm, sadece ve sadece insanm
aksine, Konfüçyüs ruhu toplum ve sosyal yaşamla
ruhsal yapasma Ilitabetmektedir ve esasen
alakatı sayarak insanı bu dünyaya davet etmiştir. Bu
maddi hayatı ve bu dünyadaki ilişkiler
davet ruhbaniyet ve irfana yönelişin karşıhdır. Kon-
soruınıunu yaşadığımız düzeyde ele
fuçyüs, toplumcu, dünyacı, akılcı ve felsefidir; irfa-
almad ığındaını çağdaş insanın maddedeını
na yönelen, bireyci, ahlaki fazilete taraftar ve toplum
ibaret olan yaşamdaını kaçtp salt ruhtan ibaret
karşıtı olan Lao-Tsu 'nun zıddıdır. ıs
olaını bir yaşama sığmma ihtiyacan ı
karşilamaya aday gözükmektedir. Böylelikle Şeriati'ye göre hurafe, büyüc~ük ve asıl­
sız şeylere batmış olan Taoizm'e karşı Çin düşünce­

Bu kavramların bizim sufi kavramların aynısı oldu- sini Kon.füçyüs kurtarmış ve sosyal yaşama kavuş­
turmuştur. Şeriati burada çok önemli bir tespitte bu-
ğunu söyleyen Şeriati, Taoizm'in Çin'de Vahdet-i
Vücudu savunan en bariz ve müşahhas ekallerden lunarak "Lao-Tsu ve Kon.füçyüs'ün mektepleri bir-
leştirilseydi mükemmel bir mektep olurdu" demek-
biri olduğunu söyler. Ancak Taoizm' deki bu bireye
yönelişin ve medeniyet, ilim ve iradeden bıkkınlığın tedir. Aynı şekilde Konfüçyus ve Lao-Tsu'nun şahsi­
Çin toplumu ve medeniyetine büyük bir darbe vur- yetleri bir liderde toplanırlarsa, o şahsın mükemmel
duğunu ekler. Zira Taocu irfan ruhu o kadar yüce
bir lider olacağını söylemektedir. Çünkü Ona göre
olan bir insan tipi oluşturmuştur ki onu maddi haya- Konfüçyus ve Lao-Tsu mekteplerinin toplamı ve ter-
tın ötesine taşınuştır. Böylece insanı, kendisini haya-
kibi, mükemmel bir mektep olarak insanlığın ihtiya-
cını karşıtayabilecek özelliklere sahiptir.26
ta bağlayan herşeyden kurtulmış bir fert haline getir-
· miştir. Ama sonuçta toplum için uyuşhırucu bir mad- Kon.füçyanizm hakkındaki değerlendirmeleri bu şe­
de olmuştur. Bunun önüne geçilmesi için fert irfan kilde olan Şeriati 18. yy. da Fransa'da Voltaire ile
ile eğitilirken, toplumun da akıl ve iktisat ile eğitil­ Rousseau arasındaki savaşın Konfüçyüs ile Lao-
mesi gereklidir.24 Tsu'nun savaşı olduğu görüşündedir.27
2. K01ıjüçyanizm d. Hint Dinleri
Salt mistisizme ve irfana yönelmenin toplumları du- Çin'i Hind'i tammak için bir giriş kabul eden Şeria­
mura uğratacağını söyleyen Şeriati Konfuçyüs'ün ti, Hind'in beşeri dinlerin müzesi olduğunu, zira tarih

90 ESKIYENI SONBAHAR 2009 SAYI 15


boyunca en seçkin ir:fani duygunun kökünün Hint'te getirdiği açıklamalar da ilginçtir. Ariler Hint toprak-
bulunduğunu söylemektedir. Ona göre. genel anla- lanna ayak bastık.lannda burasının sık ormanlada
mıyla maneviyata v~ ruha yönelme olarak is~endi­ kaplı ve bereket dolu bir yer olduğunu görmüşlerdir.
rilebilen Hint düşüncesi özellikle yeniçağda daha ç·o k Yiyeceklerini temin etmek için çetin tabiat şartlany­
önem ve değer kazanmış, bu yönüyle bütün dinlerde la mücadele etmeleri gerekmemiş, iktisadi açıdan ih-
ve hatta günümüz materyalist Avrupa ideolojileri ve tiyaçlannı kolayca temin etmişlerdir. İnsanın belirli
ekolleri üzerinde bile derin bir tesir bıiakrruştır. Bu- bir işi olmadığı zaman soyut düşüncelere müptela
günkü batıda yeni neslin ve genç. ruhun isyanında olup çevrenin ve günlük hayatın dışında düşünme­
Hint irfani duygusuna yöneliş çok kuvvetlidir. Haya- sinden hareketle Hintli ruh da böyle yetişmiş, dış
tın sadece yansına sahip olan bu isyan için, Hindu- dünyasını elde ettiği için iç dünyasına yönelmiştir.
izm iyi bir cevap olarak görülmektedir. Zira Hindu- Böylelikle Yunan akılcılığına karşı Hint ruhaniliği
izm, sadece ve sadece insanın ruhsal yapısına bita- ön plana çıkmıştır. Hintte ruhanilik ve içe yönelme
betmektedir ve esasen maddi hayati ve bu dünyadaki gelişince bu dindeki kurtuluş anlayışı da "içten kur-
ilişkiler sorununu yaşadığımız düzeyde ele almadı­ tuluşa ermek" şeklinde tezalıili etmiştir. Şeriatİ'ye
ğından çağdaş insanın maddeden ibaret olan yaşam­ göre Hindin mistik derinliğinin temel sebebi bu ise
dan kaçıp salt ruhtan ibaret olan bir yaşama sığınma de yegane sebebi bu değildir. Nitekim Kıızey Ame-
ihtiyacını karşılamaya aday gözükınektedir. 28 rikalı kızılderiillerin topraklan Hint topraklarından

Şeriatİ Hint dinlerini tanıma gereğinin ilk sebebi daha bereketli ve daha bol ürünlü iken onlar Hint
olarak bu kültürdeki incelik, tefekkür ve irfam gös- halkından daha derin, daha ruhani ve daha soyut dü-
termektedir. İkinci olarak Hind'i tanımak Hint irfani şünceli değildirler. O halde zikredilen ana sebebe
bağlı olarak harici sebeplerio de olması gereklidir.
mektebinin etkisi altındaki edebiyat, kültür ve tarihi-
mizi tammaya da yardımcı olmaktadır. Hint kültür Ancak Şeriati bunlar üzerinde durmayarak bu karla-
ve medeniyeti de dolaylı veya dolaysız olarak ~lam nna işaret etmekle yetinmiştir.31
kültüründen etkilenmiştir. Hindi tanımak belki "bu-
günü de tanımamıza yardımcı olmaktadır. O halde
Şeriati !Hint dinlerini tanama gereğinin ilk
Hindi tammak, aynı zamanda batının sanayi ruhu ve
sebebi olarak bu kültürdeki incelik,
çelıresinde meydana çıkmış olan so~ yeni akımlan
tefekkör ve irfam göstermektedir. Ôkinci
ve bu asn tammaktır. Bunun yamnda Hindi tanımak
olarak IH!ind'i tammak Hint iriani mektebinin
sadece insandaki din duygusunu tanımak değil, aynı
etkisi altandaki edebiyat, kültür ve tarihimizi
zamanda belki de ilk ve en eski be.şeri din! kültürün
tammaya da yardarncı olmaktadir.
sermayesini tanımaktır. Hindi tanımak için üçüncü
ve en önemli sebep Batılı materyalist ruhun, tatmin-
sizliği sonucu Doğulu irfana ve Hint mistisizmine
Şeriatİ Hint dinlerindeki tanrı kavramının diğer din-
sığınma ihtiyacı duymuş olmasıdır. 29 Ancak Hint ru-
lerdeki ve bu cümleden olarak İlıralıimi dinlerdeki
hunu tammak akli bakımdan oldukça zor bir iştir. tanrı kavrarnından farklı olduğuna dikkat çekmekte-
Çünkü öncelikle Hint şimdiki akli idrakımızla zor dir. Ona göre bu farklılıkAvrupalı sosyologlan hata-
anlayabileceğimiz bir sırra sahiptir. Zira Hintli ru-
ya düşürmüş ve böylece Hint dinlerinde (Budizm'de
hun ve duygunun bu tadını tatmak ve bu ruha yak- veya Çin dinlerinde) tanrı inancının olmadığı hük-
laşmak büyük çaba isteyen bir iştir. Hint ruhi dünya-
müne varmışlardır. Zira sosyologların tanrı hakkın­
sına yol bulma konusunda ikinci zorluk o ruhun tek
da zihinlerinde kendilerine özgü bir kavramlan oluş­
yönlü olmasıdır. En şiddetli ve tek yönlü dini ruh,
muştur. Oysa Hint dinlerinin apayn bir tanrı kavra-
tek boyuta, tek yönelişe, şiddetli bir abartma ve aşı­
mı vardır. Bu yüzden bunlar bu dinlerde tanrı duygu-
n bir yapıya sahip olan Hintli ruhtur.30
su veya tanrıya imanın olmadığını sanm.ışlardır. Bü-
Daha çok Batılı sosyologlar tarafından kullamlan tün bunlar Hindi yeterince tanımamanın işaretidir.32
Hint tenbelliği kavrarmaa değinen Şeriatİ, Hint hale-
1. Hindııizm
ti ruhiyesinin sakin, gayretsiz ve hareketsiz olduğu­
nu ve kendi içinde daima tabiat ötesiyle meşgul ol- Şeriatİ Hinduizrn'in en eski şeklinin Vedizm olduğu­

duğunu belirtmiştir. Bunun sosyolojik izahı olarak nu, Brahm~zm, Jainizm, Budizm ve Sihizm'in Ve-

SAYI 15 SONBAHAR 2009 ESKiYENi 91


dizm'in değişerek reforma ve ısla.ha uğramış şekille­ zihinsel öğretim ve kültürel devrenin sembolleri ol-
ri olduğunu söylemektedir. Bu yüzden Vedizm anla- duklan görülecektir. Örneğin Kur'an'ın diğer isim-
şılırsa sonraki bütün Hint dinlerinin temel esaslan- leri ''Kitap", "Levh-i Mahfuz", "Kitab-ı Mübin" ve
nın da anlaşılacağı kanaatindedir. Vedizm'in anlaşıl­ "Suhuf'tur. Kıyamet de hesap ve kitap dönemidir.
masının da "Veda" kelimesinin anlaşılmasından geç- Arnelierin tartılması, kader, keyfıyet ve incelemele-
tiğini belirterek Veda'nın "videya" kökünden geldi- rin tümü yazıya ve kitaba dayalıdır. Herkesin arnel-
ğini ve "görüş" anlamında olduğunu ifade eder.33 lerinin sonucu ve kaderi sağ veya sol eline verilen
Düşünürümüz, Veda ilahilerinin "işit" diye başladı­ bir kitapta ve bir yazıdadır. Bu sembollerin hepsi
ğına veya "bu söz işitilmiştir" ve "falan üstat birin- işitsel dönemin değil okuma-yazma döneminin sem-

den işitti" tarzında "işit" kelimesi etrafında oluştu­ bolleridir.34


ğuna dikkat çekmektedir. Bu inceliği Mc. Daulin'in Şeriatİ, Hint kastının
en yüksek tabakasını teşkil
"İnsanlık tarihinde kültürlerin, eğitim ve öğretim ti- eden Brahmanların en büyük görevinin tanrılar ve
pinin değişmesi" isimli teorisine göre açıklamakta­ iyi ruhlar için kurban kesrnek olduğunu belirtmekte-
dır. Bu teoriye göre öğretimin ilk aşaması kulak ve dir. Dini tören ve ayinleri sadece Brahrnanlar yerine
işitme yqluyladır. O halde Vedalar devri ve Veda getirebilmektedir. Bunlar niçin Brahrnanların teke-
kültürü, toplumun henüz zihinsel gelişmeyi ve teka- lindedir? Zira yalnızca Brahrnanlar gizli kuvvet olan
mülü kazanmadığı, öğretim ve kültürün işitsel oldu- "Şuringa"ya sahiptir. Hıristiyanlıkta da rulıanilerin
ğu bir dönem ile ilgilidir. Şeriatİ sözlerini bu dönemi bu "Espri"ye sahip olduklan görülmektedir. "Espri",
Brahmanda ve büyücüde olan ve diğerlerinde olma-
yan "Şuringa"nın aynısıdır. Brahman, Şuringa vası­
Mürekkep, kalem ve yazmak, tasıyla yukan ile irtibat kurabilmektedir. O halde
Kur'an'da zihinsel ve kültürel semboller özel bir grup Şuringa sahibidir ve üst alem ve tabiat
gibidir. Gerçelden de sembollere dikkat ötesi kuvvetlerle irtibat kurma yeteneğine sahiptir.
edilirse, hepsinin de t~m olarak zihinsel Bu sınıfsal tekelcilik Şuringa yeteneğinden doğmuş­
öğretim ve kültürel devrenin sembolleri tur. Bu onlarda doğuştan gelen bir yetenektir. Bu ne-
olduklaril görülecektir. denle bu yetenek katıtım yoluyla çocuklanna da
geçmektedir. Şeriati Brahmanlann "Şuringa"dan ge-
len konumlarının Hristiyan rulıanilerinin "Espri"ye
İslami dönem ile karşılaştırarak sürdürmekte ve çok ve Yahudi kahinierinin de "Harun 'un veraseti"ne sa-
orijinal değerlendirmelerde bulunmaktadır. Buna hip olmalan anlayışına benzediğini söylemektedir.
göre İslam'da her iki dönem de görülmektedir. Yahudilikte de kahinlik ırsidir ve Harun soyuna ait-
Kur'an'ın ilk mesajı "işit" değil "oku"dur. Ümmi bir tir.35
topluma tebliğ edilmesi için üm.mi bir peygambere
ŞeriatİHinduizm'in politeist yapısı içerisinde çok
gelen ilk mesajın "işit" değil de "oku" olması çok
önemli ve çok enteresandır. Eğer "işit" olsaydı üm- güçlü bir monoteizm bulunduğunu belirterek Hint
mi peygamber rahat olurdu, "işitiyorum" derdi, ama Dininde monoteizmi ve panteizmi çağnştıran ilahi-
"oku"dur. Bu yüzden "Ben okuma bilmem" demiş lerden örnekler vererek onların uzun uzun tahlilini
yapmaktadır. 36
ve çok büyük bir sıkıntıya düşmüştür. Şeriatİ 'ye gö-
re Kur'an'ın bu hitabıyla tarihte. okuma dönemi baş­ Düşünürümüz Hinduizm konusunda anlaşılması ge-
lamıştır. Bu suretle insan zihinsel aşamaya ve fikri reken meselelerden bmsinin "Ben" olduğunu belir-
öğretim dönemine girmiştir. Üstelik bu hareketi, bu terek Ben'in tahliline girişmiştir. Hinduizm'in Veda-
fikri ve zihinsel kültür dönemini başlatan kimsenin lannda Ben, kişinin ba~kalanyla ilişki ve irtibatlan
kendisi ümmidir; okuma yazma bilmemektedir. sırasında hissettiklerinin ve bulduklannın toplamın­
Bundan da önemlisi işitsel bir toplumda yaşamakta­ dan ibaretse de aslında bu hissettikleri gerçek olma-
dır, toplum okuma ve yazma ile haşir neşir değildir. yan, yalancı Ben' dir. O halde bu Ben'in yok edilme-
Bu yüzden mürekkep, kalem ve yazmak, Kur'an'da si gereklidir. Bunun için de Ben başkalanyla ilişkiler
zihinsel ve kültürel semboller gibidir. Gerçekten de birikimi olduğuna göre bu yalancı Ben ve bağlardan
sembollere dikkat edilirse, hepsinin de tam .olarak kurtulunması için bu ilişkilerin kesilmesi yeterli ola-

92 ESKIYENI SONBAHAR 2009 SAYI 15


caktu. Bunun gerçekleşmesi içinse riyazet ve müca- zat bir gerçekliğe sahip değildir. Görülen eşyalar
hedenin devreye girmesi gereklidir. Bunun için de gayb1 bir hakikatİn gölgeleridir. O gaybi hakikat ha-
tavsiye edilen uygulamalar Yoga felsefesi içinde.dir. kiki varlıktu ve ellerimizin uzanamayacağı kadar
Bu şekilde Veda irfanıyla, Yoga veriyazetle hürriyet uzaktu. Bu nedenle varlık aleminde gördüğümüz
ve kurtuluşa eren kimse, kendi içine bakınca ansızın herşey aslında yoktur, Maya'du. Maya ebedl olma-
acayip, hayrette buakan ve tahmin edilmesi müm- yan bir alemdir. Şeriatİ, S adi 'nin "Ebedi olmayana
kün olmayan bir hakikate ulaşmış tu. Bundan önce iç gönül bağlamak yakışmaz" sözünün, Upanişadlann,
derinliğe bakılınca görülen Ben isimli bir varlığın "herşeyi daimi olmayan ve bütün eşyayı yalan gör-
olmadığını anlaşılmıştu. Yalancı bir kişilik olan me• esasına dayanan dünya görüşünü belirten cüm-
"Ben" ortadan kalkmış ve Ben "Atman" olmuştur. lesinin aynısı olduğunu belirterek bu dünya görü-
Atman bütün yalancı Ben'lerdeki hakiki Ben'dir. Bu şünde herşeyin yalan olduğunu ifade eder. Maya
Yalancı Ben'lerin altında ''Benlerin Ben'i" olan esasına dayanan dünya görüşüne göre eşya vardu
"Gerçek Ben" bulunmaktadu. İşte o Yalancı Ben ama vücud sahibi değildir. Şeriati'ye göre Avrupalı
yok edildiğinde anlaşılmaktadu ki "Ben", kendi ba- egzistansiyalistler için en cazibeli taraf budur. Çün-
şına var olan, varlığı başkasına bağlı olmayan ve bü- kü bu, "Realizm" adı verilen ve dış dünyada hissedi-
tün varlıklann özünde mevcut olan "O"dur. Böyle- leni gerçek tasavvur etme esasına dayanan felsefeye
ce Ben yok olup O olmuş, ırmak ·denize kavuşmuş­ karşın dünyayı ve hayatı boş tasavvur etme esasına
tur. Şeriatİ bu durumun İslam Tasavvufundaki Fena- dayanan bir görüştür.39
fillah ve Bekabillah anlayışının karşılığı olduğunu
söyler. Hallac'ın "Ene'l-Hak" dediği yerin burası ol-
duğunu söyler ve Hinduizm'de "O"nun "Brahma" IHiinduizm'deki bir sebep ve sonuç prensibi
isimli zamanın ve mekanın ötesindeki yüce varlık olarak işlenen arnelierin sarnsaral tenasuh/
olduğunu belirtir. Hinduizm'de Brahma mutlaf<: ha- ıreenBcarnasyon/ ıruUıı göçü yoluyla başka bir
kikat olarak varlık aleminin ezell ve ebed1 ruhudur. hayatta ve başl<a bir bedende görüleceğini
Ben 'in Atınan'ın hakiki vücuduna karşı bir yalan ol- savunan Karma düşüncesini Şeriati "korkunç
ması gibi Atman da Brahma'nın hakiki vücuduna bir felsefe" olaırak değerBendiıriır.
karşı bir Yalancı Ben'dir. Böylece insan önce At-
man'a varmış, oradan da Brahma'nın uçsuz bucak-
sız okyanusuna girmiştir. Artık ne Ben ne de Atman
Düşünürümüz Hintin kutsal hayvanı inek üzerinde
. vardır. Zira artık herşey Brahma'dır. Ancak Ben'den
de durmakta ve ona gösterilen ta'zimin ineğin Hint
Atman'a, Atman'dan Brahma'ya, Brahma'dan da
ve İran Arileri.p.in totemi olarak kabul edilmesinden
sonsuzluk zirvesine ulaşmak için '"Karma" ve "Sam-
kaynaklandığuu belirtmektedir.40
sara" çarkından kurtulmak gereklidir.37
2. B udizm
Hinduizm'deki bir sebep ve sonuç prensibi olarak
işlenen amellerin sarnsaral tenasu.h/ reenkarnasyon/ Şeriatİ Budizm'le ilgili sözlerine, Buda'yı tanımanın

ruh göçü yoluyla başka bir hayatta ve başka bir be- son derece önemsediği ve duyarlı olduğu bir konu
dende görüleceğini savunan Karma düşüncesini Şe­ olduğunu, bu konuda daima büyük bir şaşkınlık ve
riatİ "korkunç bir felsefe" olarak değerlendirir. Bu heyecan içinde bulunduğunu ve her zaman kendisiy-
felsefe Hint'teki kast sistemini binlerce yılrlu ayak- le çatıştığını söyleyerek başlamaktadu. Çünkü duy-
ta tutan ve koruyan en temel direktir. Çünkü tenasüh, gularının aşırı bir şekilde Buda'nın söylediklerinin
asaleti, insanın şu anda yaptıklanna değil de bir ön- etkisinde kaluken aklının ise tam tersine şiddetle
ceki hayatta yaptıklarına bağlı olarak dağuma cia- ona karşı çıktığını, bu yüzden kendi kendisiyle sü-
yanduan bir felsefedir. Yani köle ve efendi, kölelik rekli savaş halinde olduğunu belirtmektedir. Ancak
ve efendilik özelliklerine önceki hayatlanndan dola- Şeriati'nin, Buda'nın dünyasına dalınadan önce or-
yı sahiptirler.38
taya koymak istedi~ önemli bir sosyolojik tez var-
Şeriati'nin üzerinde durduğu bir diğer kavram dün- dır.-Bu teze göre tarihte gördüğümüz her toplum bel-
ya olarak adlandudığımız maddi hayat olan "Ma- li bir aşamaya ulaşınca daima lükse ve israfa yönel-
ya"du. Maya dünyası görünen dünyadu. Ancak biz- mek suretiyle aşırılığa düşmektedir. Bundan sonra

SAYI 15 SONBAHAR 2009 ESKIYENi 93


da yıkılına ve parçalanma devresi gelmektedir. Bu dırap yolları arzudan, lezzetten ve haz duymaktan

durum, sosyolojik bir kanun olarak karşımıza çık­ geçer. Tek kurtuluş yolu arzu, eğilim ve lezzetin geç-
maktadır. Bu kanun doğrultusunda Yunan, Roma, tiği bütün yollan terketmektir.43

Çin, Hint ve Müslüman toplumlarına kadar bütün Şeriatidört soylu gerçekten sonra Budizm'de ulaşıl­
toplumları incelediğimizde aşın lüks, israfve savur-
ması hedeflenen son nokta olan Nirvana hakkında
ganlıktan sonra onları bekleyen akibetin yıkılma,
da açıklama yaparak Nirvana'nın çeşitli anlamları
parçalanma, çöküş ve dağılma olduğu görülmekte- olduğunu söylemektedir. Ancak hiç kimse onun asıl
dir. Buna göre tarih boyunca lüks ve yıkılına birbiri- manasını tam ve doğru olarak anlarınş değildir, ama
ni takip eden iki hakikat olagelmiştir. Ancak bundan onu, sönmüş ateş, sakin akıl, sükUnet, esrnesi olma-
sonrasında bir uyamş, bir devrim ve bir yeniden ya- yan rüzgar ve uzaya benzetrnek mümkündür. Nirva-
pılanmayı gerçekleştiren yepyeni bir toplumun mey- naya genel olarak Samsaranın artık olmadığı sükU-
dana geldiği görülmüştür. Şeriati Adem'in Cen- net dönemi denilebilir.44
net'ten kovulmasının dahi bu kanun çerçevesinde ol-
Buda'nın soylu sınıfı olan Kşatriyadan olduğunu
duğunu düşünrnektedir. İşte Ona göre Buda da böy-
söyleyen Şeriatİ, bütün Hint, Çin, İran ve Yunan din-
le bir insanı yansıtır. Hatta bu~ Batı insanının
lerinin kuruculannın bu sınıfa bağlı olduklarını be-
ulaştığı durum da budur. O halde bugünkü Batı 'nın
lirtmiştir. Yunan'da Sokrates, Aristotales, Platon,
kaderi ile Buda'nın kaderi ortaktır. Buda'nın, bu-
Demokritos; İran'da Mani, Mazdek, Zerdüşt; Çin'de
günkü Batı'da peygamberlerden daha fazla ilgi gör-
Konfiiçyüs, Lao-Tsu; Hint'te Mahavira ve Buda bu
mesinin sebebi de budur. O halde Buda'yı tanımak,
sımfa bağlıdırlar.45
tüketim dünyasını ve batının kaderini tammak de-
mektir.41 Budizm'deki kurtuluş (moksha) anlayışından da söz
eden Şeriatİ, bunun saray ve zahitlik hayatı arasında
iki aşırılıktan kaçınınakla sağlanacağına işaret ede-
Ruh sahibi olmayan. cismani bir adam rek Buda'nın "Bodhi" ağacımn altında Nirvana'ya
(profane) kutsal şaraptan içerse Mesih'in ulaşarak kurtuluşa eriştiğini ve "Buda" olduğunu be-
kamndan içmiş, kutsal ekmekten yerse lirtir. Ona göre Adem yasak meyveyi yemekle görüş
Mesih'in dsminden yemii ş olmaktadir. kazanrmştır, Buda da "Bo" ağacının altında görüşe
Bu vesileyle "mana" ona da geçmektedir. ulaşrmştır. 46
Böylece bütün insanlarda var olan ~dem'in
Şeriati Buda'nın çağrısının büyük Veda mabudlan-
ilk günabmdan temizlenip ilahi ve lsevi bir
nın çehresine ve Brahrnan sımfının otoritesine bü-
şahsiyet kazanmaktadir.
yük bir darbe olan çok büyük bir çağrı olduğuna vur-
guda bulunmaktadır. Budizm bu yüzden ibadetlerde-
Şeriati, Buda'mn hayatının ve mesajının bu yakla- ki etkin rollerinin kalcimlması dolayısıyla büyük bir
gelir ve aracı rollerinin reddedilmesi yüzünden de
şım çerçevesinde anlaşılması gerektiği kanısındadır.
büyük bir itibar kaybına uğrayan Brahrnanlann di-
Bundan sonra Buda'nın hayatından; onun önce bir
renciyle karşılaşrmştır. Sonuçta Budizm'in Hintte
ihtiyar, sonra bir hasta, sonra da bir cenaze ile karşı­
yayılmasını engellemek için çok fazla çaba harca-
taşıp kendi yaşadığı hayatın anlamsızlığım anlarınş
rmşlar ve Hintte doğan Budizm'i Tibet, Çin, Viet-
olmasından, en sonunda da ruh sükı1netine erişmiş
nam ve Kamboçya 'ya sürene kadar onun aleyhind·e
fakir bir rahipten etkilenerek sarayım terk etmesin-
çalışrmşlardır. Neticede bugün de Hint, Budistler
den söz eder. 42
küçük bir azınlıktan fazla birşey değildir. Buda'nın
Buda hayatın ızdıraptan ibaret olduğu sonucuna diğer işlerinden biri de, riyazetlerle mücadelesi ve
ulaşrmştır. Ancak ızdıraptan kurtuluş mümkündür. sımilan reddetmesidir. Zaten Buda tanrılan red et-
Bunun için de dört soylu gerçeği tanırnak gerekir. mekle onlann sosyal sistemdeki tezahürü olan sımf­
Birincisi "ızdırabın tanınması", ikincisi "ızdırabın lı düzeni de kendiliğinden reddetmiş olmaktadır. Şe­
kaynağını tanımak", üçüncüsü "ızdıraptan kurtul- riati, Buda'mn yaptığı diğer ~arşı çıkışlardan birisi-
ma", dördüncüsü "ızdıraptan kurtuluşu gösteren se- nin de hakikatin aranmasında ve bulunmasında akıl
kiz dilimli yol ile Nirvana'ya ulaşmak"tır. Bütün ız- gücünün reddi olduğunu belirterek bunun, son asır-

94 ESKiYENi SONBAHAR 2009 SAYI 15


da Bergson 'un, günümüzde de Ren e Guenon"iın Eğer yüzünü resmetmek istersek, sert çizgilerinin
yaptığı bir iş olduğunu belirterek geçmişte Müslü- ifadesi "Hayır!"dır ve dini de "Hayır ! " dinidir.49
man ariflerin de böyle yaptıklarım söylemektedir.47
e. İra n Dinleri
Şeriatİ Budizm'in tanrısız bir din olarak kabul edil-
Şeriatİ Hint'ten sonra İran'a geldiğimizde İran'ın
mesi üzerinde de durarak bu konunun tam olarak an-
kendine. özgü ruhaniyetiyle karşılaşacağımızı söyle-
laşılamadığından yakınmaktadır. Batılı bilginierin
mektedir. Öyle ki İran'daki ruhaniyetİn Hint'te tam-
Budizm'i tanrısız bir din olarak tanımalarının tevhid
dığımıza tamamen aykırı olduğunu söylemek müm-
ve Şirk dinindeki tanrı kavramı arasında bir fark gö-
kündür. Çünkü Hint ruhaniyeti çok derin ve çok yü-
zetmemelerinden kaynaklandığını söylemektedir.
ce, ancak karamsar ve gerçeğe yabancı iken İran ru-
Bunlardan bir kısmının tabiat ötesini ve din duygu-
haniyeti yüzeysel ve sıradan, fakat gerçekçi ve iyim-
sunu inkar etmek için her yerde bir eser ve işaret
serdir.so
bulmaya çalıştıklarım, bulabildiklerini de büyüterek,
te'vil ederek veya yönünü değiştirerek dine bir dar-
be vurabilrnenin çabasını gösterdiklerini belirtmek-
tedir. Diğer bir kısmı ise bu meseleleri hiç anlama- Şeriati'nin ifadesiyle Buda, Tevhiddeki
maktadır. Şeriati'nin ifadesiyle Buda, Tevhiddeki tan rıperesttiği değil Şirk dinindeki çok tanrılı

tanrıperestliği değil Şirk dinindeki çok tanrılı yapıyı


yapıyı inkar etmektedir. O halde Avrupah din .

inkar etmektedir. Tanrıların ve aracıların gücünü araşbrmacdarınm ·Buda'yı ateist biri olarak

reddederek insanı kendi benliğirıde varolan kuvvet- tammalarının aksine Buda'nın inanmadığı

Iere yöneltmiştir. O halde Avrupalı din araştırmacıla­ tanrı/tanrılar Veda tanrılarıyda. Onları ve

rının Buda'yı ateist biri olarak tanımalarının aksine onlarm aracalarım reddediyordu.
Buda'nın inanmadığı tann/tanrılar Veda tanrılarıydı .
Onlan ve onların aracılannı reddediyordu. B\ıda,
\
halkı asılsız tanrılardan ve daha da asılsız olan kor- Hint Arileri çok verimli topraklar ve çok rahat bir
ku ve kuruntulardan kurtarmıştı. Şeriatİ'ye göre bu, hayatla karşı karşıya oldukları için iktisadi açıdan
Tevhidin değil Şirkin reddedilmesi~r. Buda'nın Ve- mükemmel bir refahın içinde olan bir insan gibi zah-
da dinindeki Hint tanrılarını inkar etmekle yaptığı iş, metsizce geçimlerini elde etmişler, böylelikle iç
insanı kendi insanı sorurnluluklarına ve güçlerine alenıleriyle ve mistik derinlikle daha fazla meşgul
geri göndermesi, Şirk dinine ve Şirk tanrıperesttiği­ olabilmişlerdir. İran Arileri ise çok dirençli, çetin,
ne bir darbe vurmasıdır.48 susuz bir ülkeye geldikleri için iç dünyalarındaki ya-
Şeriati, Budizm'deki amel ve ayinlerin sarı elbise şantılarını geliştirme imkanı bulaı;nayarak sanat, ze-

giymek; saç ve sakalı tıraş etmek; sükfuıet, düşünme rafet ve irfandan uzak kalmışlar, bu şekilde yüzey-
ve iç murakabe; dilenci kabı taşırnak gibi çok sade sel, sığ, fakat gerçekçi bir din oluşmuşıur.sı
olduğunu, bunların yerine getirilmesi için Hindu-
1. Zerdiiştlük
izrn'deki gibi aracilara ihtiyaç olmadığını söylemek-
tedir. Budist alıiiikın Jse hayvanlan öldürmemek; Şeriatİ'ye göre Zerdüştlük yukanda sayılan özellik-
başkasının maliarına dokunrnamak; pislikten ve if- lere bağlı olarak olumlu fakat yüzeysel ve ruhsuz bir
fetsizlikten uzak durmak; aldatmaktan uzak kalmak; din olarak ortaya çıkmıştır. Tüm gücüyle akıl ve
özellikle öğleden sonraları mideyi tıka-basa doldur- mantığı kullanmaya ve sosyal hayata uyum sağla­

maktan sakınmak; içkiden, sarhoşluktan uzaklaş­ maya çalışan bir dindir. Aşın yüzeysel olmasına rağ­
mak; dans-müzik, şarkı, şenlik gibi faydasız iş ve men yapıcı, mutlu ve iyimserdir. Hayatı bir tek un-
oyundan sakınrnak; aletlerin süsünü, ziynetleri ve surdan yani ızdıraptan ibaret olarak gören, dünyaya,
görünür güzellikleri reddetmek; aile ve ocak anla- tabiata ve insana kötümser bir bakış açısıyla bakan
mında yumuşak yataktan aynlrnak; altın ve gümüşü Budizrn'in aksine Ze.rdüşt dini iyimserlik ve gerçek-
reddetmek, şeklinde on esas üzerine bina edildiğini lik clinidir. Maddi hayatı, üretimi ve ziraati şiddetle
söylemektedir. Şeriati'ye göre bu on esasa bakildığı teşvik etmiştir. Dış dünyayı reddederek iç dünyaya

zaman, göze çarpan ilk şey on esasın da menfi oldu- yönelen Budizrn'in tersine Zerdüşt dininin ruhuna
ğudur. Bu bizzat Buda'nın yüzünün sert çizgisidir. şiddetli bir realizm hakimdir. Bu yüzden tarihte kud-

SAYI 15 SONBAHAR 2009 ESKIYE NI 95


retli, debdebeli, geniş ve büyük bir medeniyet sahibi önemlisi önceki dinlerin bütün putlannı, çeşitli iliili-
olmasına rağmen zerafetten, incelikten ve derin in- lannın heykellerini kınp dağıtrnış, mabetierden dışa­
saııl sanattan mahrum kalmıştır. sı n atmıştır. Zerdüşt bedevi dini reforme ederek yeni
bir din kurmllŞ) bu din, çiftçiliğin ve ziraatın şiddet­
Şeriatİ tıpkı Safeviler döneminde Şia'nın başına ge-
li etkisi altında kalarak İran'ın yeni hayatının açıkla­
lenler gibi Zerdüştlüğü devlet dini edinen Sasaniler
yıcısı olmuştur. S4
devrinde de bu dinin içinin boş, çürümüş ve sapmış
bir duruma geldiğini belirtmektedir. Oysa Zerdüşt Şeriati'nin, Zerdüşt Dini'nin monoteist mi dualist mi
dini karşısında yeni din olarak Maniheizm ve Maz- olduğunu anlamaya çalışırken epey zorlandığı ve yo-
dekizm halk kitlelerinin sıcak ilgisini çekmiş ve ka- rulduğu müşahede edilmektedir. Her şeyden önce O,
bul görmüştür. Sonunda bu çürük ve içi boş yapı İs­ Dinler Tarihi açısından Zerdüşt'ün, en büyük hizmet
lam'ın rüzgarı ile yıkılmıştır. Şeriatİ'ye göre "islam olarak tevhidi olmayan bütün dinlerin görüşünü Tev-
da gelmeseyili İranlılar zorunlu olarak Mani ve Maz- hide yaklaştırdığını söylemektedir. Bundan sonra
dek dinlerine sığınacaklardı. Mazdek ve Maoi dinle- Zerdüşt'ün tann inancının monoteist mi düalist mi
ri de halk ve aydınlar arasında gelişmeseydi İran İs­ olduğu konusunda iki görüş olduğunu belirtmektedir.
lam' dan önce Hıristiyanlığın kucağına düşecekti. Birincisi, kendi ifadesiyle sıradan Zerdüştilerin ve
Çünkü Zerdüşt dininin mevcut durumuyla iktidarda taklitçilerio kabul ettikleri klasik görüştür. Bu görüş
kalması artık mümkün değildi.s3 açısından Zerdüşt dini, iyilik tanrısı Hürmüz'ün dini
ve kötülük tannsı Ehrimen'in dini; Spentamain-
yu 'nun dini ve Angramainyu 'nun dini; iki kişilik ha-
Yani insanın
dinin talimat ve mesajıyla yır ve şer şeklinde düalist tann inancına sahip bir din-

tamşm~sı için yeni bir peygamberin dir. İkincisi ise yeni tarihçitere ve yazariara ait olan
gelmesine gerek olmadığı gibi yeni görüştür. Bunlar Zerdüşt dinini ihya etme ve bu dine

problemleri ve daha önceki dinlerde saygı gösterme çabası içerisindedirler. Bu yüzden

bulunmayan meseleleri, cevaplamak için de bugünkü dünya anlayışının Tevhidi tanıdığını ve öv-
yeniden vahyin gelmesine gerek yoktur. düğünü gördükleri için ilgi duyduklan diniere tevhi-

insan son vahiyle geleni öğrenerek, di bir çehre kazandırmak için oldukça çaba göster-
onunla amel ederek, onda içtihad ederek mektedirler. Şeriatİ burada İran'lı bilgin Dr. Muin'in
mükemmellik yoluna gitmelidir. bu görüşlerin etkisi altında Zerdüşt dinini safbir tev-
hid dini olarak nitelemeye kalkıştığını belirtmektedir.
Oysa Zerdüşt dini Ona göre tıpkı Vedizm ve Mitra-
izm gibi sade bir Şirk dinidir. Çünkü bu dinde Alıu­
Şeriatİ İran'da Zerdüşt'ün M. Ö. 660 yılında ansızın
ramazda ile Ehrimen arasında ezelden ebede kadar
k.ıyam ettiğini söyleyerek kıyamının zaruri olduğuna
bir mücadele olduğunu belirtmektedir. ss
dair iki ayrı sebep zikretmektedir. Sebeplerden ilki,
medeniyet ve mülkiyet düzeninin insanlığın başına Şeriatİ Zerdüşt inancında, dünyada iki tanrısal dü-
yeni dertler ve ihtiyaçlar açmış olmasıdır. Konfüç- zen; iyi zat Spentamainyu ile kötü zat Angramain-
yüs, Lao-Tsu, Buda ve bazı Yunan filozoflannın yu'nun mevcut olduğuna dikkat çekm~ktedir. Herbi-
Zerdüşt'le ayru devirde yaşamış olmalan Zerdüşt'ün rinin yardımcılan ve melekleri vardır. Altı melek ve-
o zamanki İran'ın yeni dertlerine ve ihtiyaçlarına bir ya yakın tanrı dünyadaki "iyi zat" ın dostlandır. Bun-
cevap olduğunu göstermektedir. Diğer bir sebep ha- lar Spentamainyu ile hayır dünyasını idare etmekte,
yat şartlarının, sosyal düzenin, sosyal ahlak duygu- Angramainyu ve yardımcılanyla savaşmaktadırlar.
sunun değişmesiyle artık Mitrai.zm'in ve Zerdüştten Bu altı "Ameşa Spenta" Spentamainyu'nun liderliği
~nceki ilkel dinlerin İran'ın yeni ihtiyaçlarına cevap altında yedi kişilik grubu teşkil etmektedir. Bunlar
verememiş olmasıdır. Yeni şartlara, sosyal, iktisadi Ahuramazda'nın iradesini yürütmekte, şer ile müca-
ve ahiili ihtiyaçlara hitap etmesi gereken ve mevcut dele ederek Ahuramazda'nın yolunda olan insanlara
durumu açıklayabilecek bir din gerekmiş ve Zerdüşt yardım etmektedirler. Bunlara karşı Angramainyu
böyle bir ortamda ortaya çıkmıştır. Büyüyü iptal ile birlikte yedi kişilik kötü ruh grubunu teşkil eden
edip kurbanı reddetmiş, Karpaulara ve Moğlara kar- altı . tane de şer meleği vardır. Şeriatİ, Zerdüşt dininin
şı en büyük mücadeleyi başlatmıştır. Hepsinden metafizik itikadi sisteminin toplamının bu olduğunu,

96 ESKIYENI SONBAHAR 2009 SAYI 15


bu inanç sisteminin aynı zamanda Zerdüşti dünya bunun Mecusi din adamlan Mubedlerin dediği Ahu-
görüşünü de simgelediğini söylemektedir.S6
ramazda-Ehrimen güç dengesi şeklinde olmadığını
Burada Şeriati'nin dikkat çelanek istediği noKta şu­ belirtmektedir. Bütün bunlara rağmen Ona göre Zer-
dur: Eğer Angramainyu Ahuramazda tarafindan ya- düşt dini yine de berrak bir Tevhide sahip değildir.
ratılmış olursa bu itikadi sistem bizim itikadi siste- Çünkü O, Gathalar'ın ve Avesta'nın diğer bölümle-
mimize benzerlik arzetmiş ve Tevhid· inancındaki rinin tam olarak güvenilebilecek bir kaynak olma-
esaslara yaklaşmış olur. Çünkü Tevhid inancında da dıklan kanaatindedir. Çünkü bunlar miladi 3. ve
Şeytan Allah'ın niahlillrudur. Aynca Tevhid mutlak- 4.yy. larda Sasaniler zamanında ortaya çıkm.ışlardır.
tır şer de Allah'ın mahlillrudur. Ancak İslam'da Şey­ Ona göre bunlara dayanmak tıpkı son ikiyüz üçyüz
tan Allah'a karşı değil insana karşı savaşmaktadır. yıl önce meydana gelmiş olan eserlerle Hz. Peygam-
Ama eğer Angramainyu şer tanrısı, Ahuramazda da ber dönemindeki itikadi usulü çizmeye çalışmamıza
hayır tanrısı olarak telakki edilirse ve her ikisi ara- benzemektedir. Görüldüğü gibi Zerdüştlük'teki Tan-
sında da çatışma söz konusuysa, o zaman bu iki zat n inancı konusunda Şeriatİ'nin kafasının epey kan-
bizzat ezeli tanrı sayılmış olur ki bu ikiliğe tapmak şık olduğu anlaşılmaktadır. Bu yüzden "Zerdüşt'ün
da Tevhid değil Ş irk olur.s1 dininin Tevhidi ve Şirki bünyesinde barındırması
açıkça belli değildir" demektedir. ss
Şeriati'ye göre ZerdüştAngramainyu'nun daAhura-
ınazda gibi ezeli ve ebedi olup olmadığını veya Ahu-
ramazda'nın yaratığı olup olmadığını açıklığa ka-
vuşturmamaktadır. Bu yüzden Ona göre meseleDin
O halde yeryüzü ve gökyüzünün ilişkisi
sıkıntıya düştüğü yer burasıdır. Çünkü eğer açıklığa
insan ve tanrının ilişkisi şeklinde iki düşman
kutbun ve daima savaşan iki rakibin
kavuşturmuş olsaydı müşrik mi muvahhid mi oldu-
ilişkisidir. Şeriati'ye göre, IPrometheous
ğu belli olurdu. Şu anda sahip olduğumuz kayn~ ve
destanı Yunan ruhunu göstermektedir.
belgelerde bu durum açık değildir. Angram~in­
Maneviyafa karşı maddiyatm, tabiat .
yu 'nun resmen Ahuramazda'ya karşı bir zat olup ol-
güzelliğine karşı insan güzelliğinin asaletidir.
madığı açıkça belirlenmemiştir. Eğer Ahuramaz-
da'ya karşı olmuşsa bu gerçek ve kesin bir Şirktir.
Şeriati burada "Bunu ben kaybolmuş bir halka ola- Şeriati'ye göre Zerdüşt dinini, Aiıgramainyu'ya
rak biliyorum, Zerdüşt'ü Ş irk ile Tevhid arasında bir Ahuramazda'nın mahlillru diyerek gerek tevhidi bir
eşikte görüyorum, Zerdüşt'ün Dinini tevhide en ya- din olduğu açısından ele alalım, gerekse Angramam-
kın olan tevhidi olmayan bir din, Ş irk dini olarak ka- · yu Ahuramazda ile aynı zamanda mevcut olmuştıır
bul ediyorum, bu hükme sahip olduğumuz kaynak diyerek Şirk ve Dualizm esaslarına dayalı bir din
ve bilgilere dayanarak vanyorum" demektedir. Oysa . olarak ele alalım, her iki durumda da dualist özelli-
başka bir yerde Gathalar'ın son ayetlerinde Zer- ğini korumaktadır. O bu noktada şunları söylemekte-
düşt'ün, tanrısına şöyle dediğini aktarmaktadır: ''Ey dir: ''Muvahhid Zerdüşt'ün tevhidi de aslında düa-
Ahuramazda, sen karanlığı yarattın, nuru yarattığın lizmdir. Çünkü bütün varlık alemini iki esasa indir-
gibi". Sonrasında sözlerine şöyle devam etmektedir: giyor. Hayır ve şer, karanlık ve nur. Kötü, çirkin ve
''Bu cümleden hareketle ilk Zerdüşt inancında yani şer olan her şey Angramainyu 'nun safındadır. Güzel,
Mazdaizm'de iyilik ve kötülüğün, nur ve zulmetin, iyi, hayır olan herşey ise Spentamainyu'nun safında­
güzellik ve çirkinliğin ve herşeyin yaratıcısı Ahura- dır. Bu nedenle Zerdüşt dininin dünya görüşü insa-

mazda'dır. Zerdüşt Hint ve İran Arilerinin tanrılan­ nüstü, bütün zereelerin vücutlanna hakim iki hayır
na karşı çıkarak Ahuramazda'yı Mitra ve diğer bü- ve şer güç arasındaki evrensel bir savaşa dayanıyor.
tün tanrılardan daha büyük olarak kabul etmiş, bütün Bu ikili dünya görüşü, böylece tabiat ve varlık ale-
dünyanın ilah.ı ve hayır tanrısı kılmıştır". Başka bir mini ikiye ayırdığı gibi, insan ve dünyayı da iki zıt
kutba bölüyor''.S9
yerde de Gathalar'da da görüldüğü gibi "nur ve zul-
metin/iyi ve kötü tanrının" dünyada karşı karşıya Şeriatİ Dinler Tarihi adlı eserinin birçok yerinde
kalmış olan iki güç olarak birbirleriyle savaştıklan­ mütemadiyen "Acaba Zerdüşt tek tanncı mıdır yok-
nı, Ahuramazda'nın ise bunların üstünde olduğıınu, sa iki tanncı mı, düalist midir yoksa muvahhid mi?"

SAYI 15 SONBAHAR 2009 ESKIYENi 97


sorusunu tekrar etmektedir. Çünkü Ona göre bir yer- Yani Şeytanı ve Yezdanı, hayır ve şerri yaratan Tanrı
de tek tanndan bahsedilirken diğer bir yerde çift ku- iken bu tann düşmüş ve hayır ve şer olarak iki yarıya
tuplu tann anlayışından söz edilmektedir. Bütün ayrılmıştır. Kendisi, kötü olan yarısına karşı durmuş­
bunları da elde mevcut olan Pelılevice Zerdüşti me- tıır.. Böylece bunun dualizm ve ikiye tapma olduğu or-
tinlerin esasına göre söylediğini belirtmektedir.60 taya çıkmıştır. Bu nedenle Ona göre eski Avesta, tev-
Bu noktada Şeriatİ Zerdüşt'ü doğru olarak tanımada hidi dini bir metindir. İleriye doğru gittikçe ve Sasani-
akli ve nakli karineler geliştirmiştir Akli karine olarak ler zamaruna yaklaştıkça çok belirgin olarak iki tann-
Avesta'nın metnine baktığımızda çoğu ayetlerin açık ya tapıcılık esasına dayanan bir şirkle karşılaşılmakta­
olarak Ahurarnazda'yı herşeyin, herkesin, iyi ve kötü- dır. Şeriatİ'ye göre bu kadar açıktır ki, bunun başka şe­

nün, aydınlık ve karanlığın yaratıcısı olarak gördüğü­ kilde açıklanması ve yorumlanması mümkün değildir.
nü fark edeceğimizi belirtmektedir. Avesta ezeli ve Zira Zerdüştlük'te Ahuramazda çok büyük bir tanndır,
ebedi bir varlık olarak Spentamainyu ve Angrarnain- alışılmış sıradan insanların ona ulaşması mümkün de-

yu'yu açık olarak Ahuramazda'mn yaratıkları olarak ğildir. Ona yaklaşılamaz ve bir işe tevessül edilemez

kabul etmektedir. Ona göre bulisan ve düşüncede Tev- tapılamaz, birşey istenemez. Küçük tannlar el altıoda

hidi bulmaktayız. Ama Avesta'om diğer bölümlerini olup, halkın ihtiyaçlarına cevap verirler. Bu yüzden
mabetieri "Soruş", "Agni", "Nahiyed", ve "Mitra" ile
doludur. Gathalar'da görülen Ordibeheşt, Hordad, Es-
pend gibi Ameşaspentaların isimleri Ahuramazda'nın
Bu yüzden Yeniçağ'm başlang1cmda sıfatlarıdır, özel isimler değildir. Ama sonraki dönem-
yüzbinlerce Hıristiyan kilise merkezine üye lerde bu sıfatlar nitelenenden soyutlanarak ve Ahura-
olmadan ve resmi ruhanilerin aracll1ği mazda'nın zatıodao ayrılarak Tanrıyayakın melekler
olmadan Hiristiyan olmak istedikleri için ve tannlar şekilde ortaya çıkmışlardır. Bu ise artık
katledilmişlerdir. Hafta George Danue gibi
Şirktir.61
.
çoğu din alimlerini bile ateşte yakmlşlardlr.
Şeriatİ, Ş la nasıl Alevi Şi ası ve Safevi Şiası diye iki
çeşitse, Zerdüştlüğün de Zerdüşt dini ve Zerdüştilik
dini olarak iki çeşit olduğunu söylemektedir. Bunlar-
ve geleneklerini araştırdığımız?a Ahurarnazda 'nın Eh-
dan biri Zerdüşt'ün getirdiği
dindir, diğeri de Zer-
rimen' e karşı olduğunu, her ikisinin de ezeli ve ebedi
düşt'ün yerine geçen idarecilerin ve milbedlerin
olduğunu görmekteyiz. Burası da Şirk kokusu ver-
oluşturdukları dindir. Düşünürümuz "Zerdüşt'ten ve
mektedir. Oysa Zerdüşt gibi büyük bir şahsiyetin bir
onun asıl simasından, söylediğimden başka birşey
kitapta hem muvahhid hem de müşrik olması mümkün
bilmiyorum, bundan öte söylediğim ise Zerdüştilik
değildir. O halde bu ikisinden biri doğrudur; her ikisi
dini ile ilgilidir" demektedir. 62
değil. Şeriati bu konuyu anlamak için en eski metinle-
re müracaat etmek gerektiğini söylemektedir. Eğer es- Şeriati Şii müfessir Tabatabal'nin el-Mizan adlı tefsi-
ki metinlerde tevhidi ayetler bulunursa Ş irk ayetlerinin rinden bazı rivayetler toplarlığını belirtmektedir. Bu-
toplumun Müşrik güçlerinin fazladan bir ilavesi oldu- na göre Hz. Ali'ye Mecusilerin Kitap Ehli olup olma-
ğuna delil olduklarını söylemektedir. Şeriati bu nokta- dıkları sorulunca açık olarak şöyle cevap vermiştir:
da Zerdüşt'ü doğru olarak tanımada nakli karineleri "Mecusiler Ehl-i Kitap'tır, bir peygamberleri vardı,
devreye solanaktadır. Onun tespitlerine göre Aves- öldürdüler, yaktıkları bir de kitapları vardı. .." Düşü­
ta'nın mütalaasında Gathalar'dan uzaklaştıkça bir ve nürürnüz ilaveten şunları söylemektedir: "Yemen'in
yegane olan Ahurarnazda'nın tevhid ve ahenginden; güneyindeki Hicr İranlı Zerdüştilerin yerleştiği bir
Ahuramazda'ya ışığın, karanlığın., iyilik ve kötülüğün, bölgeydi. Müslümanlar Yemen'in fethinden sonra
çirkinlik ve güzelliğin yani herşeyin yaratıcısı olarak Hz. Peygamberin emriyle Hicr Mecusilerine Ehl-i
hitap eden Zerdüşt'ten uzaklaşmaktayız. Avesta'nın Kitap muamelesi yaparak onlardan cizye aldılar. Bi-
sonlarına vardığımız zaman ise açık bir şekilde dünya- liyoruz ki İslam sadece muvahhidden, Ehli kitap
nın ikiye ayrıldığını görmekteyiz. Bir taraf Ahurarnaz- olandan (velev ki sapmış bile olsa), gerçektevhidi di-
da diğer tarafEhrimen şeklinde, her ikisi de aynı sevi- ne sahip olan kimselerden Cizye alıyor. Binaenaleyh
yede ve aynı güçte iki ayrı varlık ortaya çıkmaktadır. Hz. Peygamber Mecusi şirkini Yahudilik ve Hıristi-

98 ESK IYEN I SONBAHAR 2009 S.AYI 15


yanlığın şirkiyle aynı cinsten telakk.i ediyor. Zerdüşt "Zoroaster" veya "Zerdüşter" yani deve zengini ol-
dinini Şirk dinli müşrik Mecusilerin yaptığı din ola- duğunu, bunun da kabilevi döneme bağlılık işareti
rak değil Zerdüşt'ün· dini olarak telakki ediyor?.63 . olduğunu eklemektedir. Fakat Ona göre Hint'in ak-
sine İran'da inek sadece muhteremdir, kendisine ta-
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere Şeriatİ, Zerdüşt­
pılınaz ve kutsal sayılmaz. İneğin yerine, yeraltı su
lüğün bir yerde monoteizrn olduğunu söylerken di-
ğer bir yerde dualizm olduğunu söylemekte, bir di-
geçidi, suyolu ve su kutsaldır. Hayvancılık dönemin-
de inek, hayvancılığın ve iktisadi hayatın kaynağını
ğer yerde de politeist olduğunu belirtmekte, başka
gösteren bir imge olurken çiftçilik döneminde su, zi-
bir yerde ise safbir monoteizrn olmadığını ifade et-
rai ve iktisadi hayatın kaynağını gösteren bir imge-
mektedir. Ancak son tahlilde yine de Zerdüştlüğün
dir ve bu yüzden değerlidir. Dolayısıyla Zerdüşt di-
aslının monoteizm olduğu kanaatine ulaşmış görün-
ninde su ineğin yerine geçmektedir. Yine Onun ver-
mektedir. Bütün bu çelişki gibi görünen görüşleri,
diği bilgilere göre Zerdüşt metinlerinde kutsal bir
Zerdüştlüğün başlangıçta monoteist bir din iken da-
nehrin kenarında iki yeşil kamış olduğu görülmekte-
ha sonra dualist hatta politeist bir karakter kazanarak
dir. Buradan ilk insan "Keyı1mers", oradan da inek
dualizmde karar kıldığı ve mevcut Zerdüştlükteki
ortaya çıkmıştır. O halde Zerdüşt dinine göre ilk in-
monoteist unsurların dualizm gölgesi altında saf bir
san ile ilk inek aynı anda doğınuştur. Bu durumda ·
monoteizrn olmadığı şeklinde uzlaştırmak mümkün-
İneğin İran ve Hint dillindeki forıksiyonu Arilerin to-
dür. Bütün bunları değerlendirirken de Avesta metni-
temi olmasından dolayıdır. 66
nin bu konuda birbirini tutmayan çelişkiler içerdiği­
ni, çünkü bu kitabın zaman içerisinde bir takım de-
ğişikliklere uğradığının tarihen de sabit olduğunu,
çelişkilerin sebebinin de bu olması gerektiğini göz Ashnda Hinduizm'deki kutsal "§oma"
önünde bulundurmak gereklidir. içkisi sonraları Zerdüşt dinine oradan da
\ Hıristiyanliğa girerek "Kutsal Şarap" admı
Şeriatİ Zerdüştlüğün tanrı inancını uzun uzadıya 'tar- almıştır. Killisenin ve Papamn bütün azameti
tıştıktan sonra bu din ile ilgili diğer meselelere de
kutsal su, kutsal şarap ve kutsal ekmeğe ·
değinmektedir. Bunlar, birinci dereceden yakınlada
sahip olmasmdandır. Papa, keşişler,
evlilik, Haoma kurbanı, inek kültü, Zerdüşt Di- patrikler hep o ruhu taşımaktadırlar.
ni'ndeki sınıfsal yapı ve kıyamet inancı gibi husus-
lardır. Bunlardan evlilik konusunda "Avesta'da, Zer-
düşt dininde, kız kardeşle evlenmenin sadece caiz
Düşünürümüz, inek kültü yanında ateş kültü üzerin-
olduğunu açık olarak okumakla kalmadığırnızı, üste~
de de durarak Mecusi din adamlan Mübedlerin, Zer-
lik bu evliliğin günahiann bağışlanmasına sebep
düşt'ün, "Ateşin Ahuramazda'nın' bir işareti ve sem-
olur diye yazdığım" ve müekked müstehablarından
bolü olduğunu, ateşi kutsallaştırmak ve ona hürmet
olduğunu gördüğümüzü, mahrem olanlarla evlen-
etmek gerektiğini" ifade ettiğini söylediklerini be-
menin bu dinin tarihi şahsiyetlerinin söylediği övgü-
lirtmiştir. Böylece Mübedler ateşi üç kısma ayınnış­
lerden olduğunu belirtmektedir.64
lar ve üç ateş yapmışlardır: Birisi Fars eyaletinde bu-
Hom veya Haoma'nın özel bir bitki olduğunu, lunan Estehr mabedindeki ruhanilerin ve mübedlerin
Mehr'e tapanların ve Zerdüştilerin onun özünü kay- ateşi; diğeri Azerbaycan' daki şehzadelerin ve savaş­
natarak ondan Mi veya Ming isimli bir içki yaptıkla­ çıların ateşi; üçüncüsü de Rüyend' deki köylülerin ve
nnı ve bu içkiye Hint'te "Soma" adını verdiklerini çiftçilerin ateşi. 67
ifade etmektedir. Ona göre bu Mehr ''Haoma"sı ve-
Şeriatİ Zerdüştlük'teki sınıfsal yapının Hindu-
ya Veda "Soma"sı sonralan Zerdüşt dinine girmiş,
izrn'deki kadar farklılıklara aynlınadığını, ancak her
oradan da Hıristiyanlığa geçerek "Kutsal Şarap" adı­ durumda sosyal sınıflandırma ve il§.hl bir alt yapının
nı almıştır.65
bulunduğunu söyle~ştir. Bunun yanında Zerdüşt­
Şeriati inek kültü üzerinde durarak Zerdüşt Dini'nde lük't~ her sınıfın özel bir tanrıyasahip olduğunu, ru-
ineğin çok muhterem olduğunu, büyük tanrılardan hanllerin ruhani tanrısına yöneldiklerini, belli bir sı­
biri olan "Vehumen"in aslında bir inek tanrısı oldu- nıftan olanın ne sınıfından çıkma ne de diğer bir sı­
ğunu belirtmektedir. Zerdüşt'ün kendisinin adının da nıfa girme gütüne sahip olduğunu belirtmiştir.68

SAYI 15 SONBAHAR 2009 ESKiYENI 99


Birçok araştıncı gibi Şeriatİ de Zerdüşt Dini'nin İb­ zikidir. Diğer bir yönden Zerdüştlük'te hayır ve şer­
rahim! dinlerin dışında kıyameti müşahhas olarak ri seçebilecek özgür bir irade sahibi olan insan aslın­
tasvir eden ilk din olduğu kanaatindedir. Zerdüşt da ya Spentamainyu'yu ya da Angrarnainyu'yu seç-
inancında, bütün tarih üç döneme taksim edilmiştir. mek zorunda~olması açısından aslında mecburdur.
Her dönem dörtbin yıldır, her dönemin sonunda ta- Bu yüzden Zerdüşti irade cebre dönüşmüş olmakta-
rih dönmekte ve bir "Saoşyant" zuhur etmektedir. dır. Şeriatİ bu anlayışın bu noktadan itibaren İslam'a
En son "Saoşyant" bu dönemin sonunda gelecek ve girdiğini ve Erneviierin bunu Mı1bedlerin ve Sasani-
ondan sonra da kıyamet kopacaktır. Dünyanın ve in- lerin kullandığı gibi kullandıklannı söylemektedir.
sanın ölümünden sonra herkes dirilerek hesaba çeki- Buna göre Emeviler kendi saltanatlarını ve adalet-
lecektir. Ahurarnazda terazi yi eline alacak ve günah- sizliklerini meşrulaştırmak için bunun ilahi iradenin
ları tartacaktır. Günahı fazla olan Cehennem'e, az bir gereği olduğunu söylemişlerdir.?O
olan veya hiç olmayan da Cennet'e gidecektir. Zer-
düştlük'te, İslam inancındaki Sırat köprüsünün kar-
2. Mitraizm
şılığı olan Çinvat köprüsü mevcuttur. Şeriatİ 'ye gö- Şeriati İran dinlerinden Mitraizm üzerinde kısa da
re aslında Zerdüşt diniyle ilgili elirnizdeki ilk kay- olsa gerekli açıklamalar yapmıştır. Onun verdiği bil-
naklarda Kıyamet inancı yoktur ve bu inanç Sasani gilere göre Hint ve İran Arilerinde iki ayn ülkeye
dönernindeki kaynaklarda ortaya çıkmıştır. Bunun dönüşmelerinden önce iki tarırı mevcuttur. Bunlar
yanında bir yandan kıyamet inancının eski Zerdüşt ateş tannsı Agni'den yaratılmışlardır. Bunlardan bi-
dininde mevcut olabileceği, diğer yandan böyle bir risi gök tannsı Varuna; diğeri sevgi, rahmet, ay ve
inancın Zerdüşt dininde olmamasının mümkün oldu- yer tannsı Mitra'dır. Varuna hükümette ve toplum-
ğu, ancak sonraları İsrail ve Arya kültürleriyle ilişki­ daki etkin güçlerde tecellisini bulurken Mitra ruha-
si ve Mezopotamya'da ve İslam! kültürle karşılaş­ nilerin, Mı1bedlerin ve Brahmanlann tannsıdır.7 1
ması sonucunda tedricen meydana gelmiş olmasının
ŞeriatİMitraizm'in temelinin büyü.olduğunu söyle-
mümkün olduğu şeklinde çelişkili ifadeler kullan-
yerek bu dinin ateş ve Mehr'e/Mitra'ya tapma esası­
maktadır. 69 '
na dayandığını söylemektedir. Mitra güneşte yaşa­
yan bir tanrıdır, ancak güneşin kendisi değildir. Mit-
raizm'in üstünlüğü büyücüden gelmektedir. Hindu-
Dünyanın ve insanın ölümünden sonra izm'de asaletin Brahmanlarda olması gibi Mitraizm-
herkes dirilerek hesaba çekilecektir. de de asalet bu dinin ruhanilerine aittir. Dini işleri
Ahuramazda teıraziyi eline alacak ve yerine getirmeleri için oldukça fazla güçleri vardır
günahlara tartacaktur. Günahı fazla olan ve halk, onların faziletine ve şahsiyetlerine inanma-
Cehennem'e, az olan veya hiç olmayan da dığı halde din onlann tekelinde olduğu için mecbu-
Cennet' e gidecektir. Zerdüştlük'te, ren onları taklid etmek durumundadır.n
islam inanemdaki §arat köprüsünün
karşahğa olan Çinvat köprüsü mevcuttur.
f. Eski Yunan Dini
Şeriatİ 'nin verdiği bilgiler ışığında Yunan kültürün-
de insan Tarırı'ya yaklaşma düşüncesinde değildir.
Şeriati 'yegöre Zerdüştilerin besleyip yetiştirdikleri Bilakis tannlara isyan ederek kudreti ele geçirmek
facia İslam'a "cebir" inancını getirmiş olmalandır. ve kendi kaderine hakim olmak istemektedir. Bu
Gerçi Zerdüşt insanı hayır ve şer arasında serbest bı­ yüzden Yunan fikrinde insan daima kendisini tann-
Iann esaretinden kurtarmak için, tanrılar da daima
rakarak ikisinden birini seçme hakkına sahip gör-
insanı kendi egemenlikleri altında tutmak için savaş­
müştür. Ancak düşünürümüz, dünyayı hayır ve şer,
mışlardır. O halde yeryüzü ve gökyüzünün ilişkisi
nur ve zulmet diye iki zıt kuvvete bölmelerinin şer­
insan ve tanrının ilişkisi şeklinde iki düşman kutbun
re bir üstünlük bağışladığı kanaatindedir. Oysa İs­
ve daima savaşan iki rakibin ilişkisidir. 7 3
lam'da şerrio ne cevheri ne de arizi bir yönü vardır.
Buna karşın düalist dünya görüşünde şer tıpkı hayır Şeriatİ'ye göre, Prometlıeous destanı Yunan ruhunu
gibi dünyada bir alt yapıya sahiptir. Alemin tabi- göstermektedir. Prometheous gökyüzü ateşini insana
i bir boyutu olarak varlığı, mantık!, ezeli ve metafi- verrnek için tannlardan çalmıştır. İnsan ateşe kavuş-

100 ESK i YENi SONBAHAR 2009 SAYI 15


malda görüş, şuur, bilgi ve uyanıklık kazanınca ken- sahibidir, çünkü kutsal bir cins, yaratılış ve tabiata
di bağımsızlığını ilan etmiş ve artık bir daha Zeus'un sahiptir, diğerlerinin toprağından ve suyundan değil­
emri altına girmemiştir. İşte Yunan Dini'nde ye dü-
şüncesinde insanın asaleti düşüncesi buradan doğ­
dir. Hıristiyanlar Mesih'in son akşam yemeğinde iç-
tiğine inandıkları kutsal şarabı iki bin yıldır su ile . ~
muştur. İnsanın değeri onun tannlara yaklaşması ve kanştınp içmişler ve bu iş şimdiye kadar devam et-
tanrıların ona değer vermesinden dolayı değil, iliilıi miştir. Aslında Hinduizm' deki kutsal "Soma" içkisi
ateşi elde etmekle tanrıların makamına yükselebil- sonraları Zerdüşt dinine oradan da Hıristiyanlığa gi-
mesindendir. İbrahimi dinlerde Prometheus Şeytan rerek ''Kutsal Şarap" adını almıştır. Killisenin ve Pa-
görümünde belirmiştir. Bir farkla ki Prometheus Yu- panın bütün azameti kutsal su, kutsal şarap ve kutsal
nan' da İnsanın dostudur, insanın azametinin zuhur ekmeğe sahip olmasındandır. Papa, keşişler, patrik-
ettiği yerdir, İslam'da ise Şeytan insanın düşmanıdır. ler hep o ruhu taşımaktadırlar. Avamda bu ruh bu-
Çünkü Yunan düşüncesinde tanrı ve insan rekabet lunmamaktadır ve bu yüzden avam cismanidir. Ruh
halindedir; İslam' da ise ikisi arasında aşık ve maşük,
abid ve mabı1d ilişkisi vardır. Prometheus ve Şey­
tan'ın her ikisi de yasak meyveyi yani uyanıklık ve Şeriati'ye göre Zerdüştilerin besleyip
haberi insana vermişlerdir. Ancak insanın Allalı'ın yetiştirdikleri facia islam'a "cebir" inancam
kulu, ibadet edicisi ve aşığı olduğu İslam'da Şeytan getirmiş olmalarıdır. insan aslında ya
insanın düşmanı iken insanın tanrının rakibi olduğu
Spentamainyu'yu ya da Angıramainyu'yu
Yunan düşüncesinde ise Prometheus bir kahraman seçmek zorunda oiması açısından aslanda
çehresi kazanmıştır. Bu gökyüzünün, tabiat ötesinin mecburdur. Bu yüzden Zerdüşti irade cebre
ve ölümden sonraki hayatın asaletine karşı insanın dönüşmüş olmaktadır. Şeriati bu anlayaşm bu

asaletine inanan bir düşünce tarzıdır. Maneviyata noktadan itibaren islam'a girdiğini ve
karşı maddiyatın, tabiat güzelliğine karşı insan'- gü-
Erneviierin bunu Milbedterin ve Sasanileırin
kullandığı gibi kullandıklaranı söylemektedir.
zelliğinin asaletidir. Bunlann hepsi de dini, felsefeyi
ve sosyal hayatı yansıtmaktadır.74
sahibi olmayan cismani bir adam (profane) kutsal
g. Hıristiyanlık
şaraptan içerse Mesih'in kanından içmiş, kutsal ek-
Şeriatİ Hıristiyanlığın üçüncü büyük kolu olan Pro- mekten yerse Mesih 'in cİsıninden yemiş olmaktadır.
testanların Ortaçağın sonlannda Avrupa'da ortaya Bu vesileyle "mana" ona da geçmektedir. Bu şekilde
çıktıklanw, bunlann mevcut din olan Katolikliğe iti- o, Mesih' le kutsal bir birlik kazanmaktadır. Onunla
raz eden ve buıjuvaziye bağlı dindarlar olduklannı, bir nevi akrabalık kurmuş ve onun yakını olmuştur.
yani sermayedar ve sanatkar sınıfa bağlı bulunduk- Böylece bütün insanlarda var olan Adem'in ilk gü-
lannı söylemektedir. Şeriatİ 'ye göre Protestanların nahından temizlenip iliihl ve İsevi bir şahsiyet ka-
Katolik kilisesi ve Papayla zıtlaşmalarının sebebi zanmaktadır. Şeriatİ bunun Fransız Levy Bruhl'un
Katolik kilisesi ve Papa'nın Ortaçağdaki feodalite meşhur Katılım (Participation) teorisinin tekiimül et-
düzenine bağlı olmalandır. Protestanlık Katolik miş şekli olduğu kanaatindedir. Bu teoriye göre bir
mezhebinin ahirete yönelişinden dönen Hıristiyan­ kabilenin fertleri kendilerini somut bir şahıs olarak
lıktır. Hıristiyanlığın dünyaya dönük yüzünü temsil bildikleri halde, büyücüler veya dini vasıtalann ta-
etmektedir. Maddi hayata, sanata, işe, servete bila- vassutu ile yerine getirilen dini törenlerde, danslarda
hare Kapitalizm'e aşıktır. Max Weber'in de dediği ve dinsel pratiklerde ve hatta tavırlarda kendi kabi-
gibi Avrupa coğrafyası Protestanİzın ile Kapitaliz- lelerinin toteminin şeklini taklid etmektedirler. Böy-
min ilerlemesi arasında hayret verici bir uyum ve da- lece toternlerinin ruhunun kendilerine girdiğini ve
yanışmanın olduğunu göstermiştir. 75 örneğin kanguru olduklannı sanmaktadırlar. İşte Hı­
Şeriatİ Hıristiyanlık'takiruhanilik anlayışını ve ev- ristiyanlıkta bu ruh, bu ruhu taşıyan Hıristiyan ruha-

lıaristiaya/ekmek şarap ayinini ilkel kabile dinlerin- nilerinin elindedir. Bu açıqan bütün cismiini şahısla­
deki "mana" fikrinin bu dine girişi iile izah etmekte- rın bu ruha sahip olmak için kiliseye üye olmalan ve

dir. Ona göre Hıristiyanlıkta ruh/sprit "mana"nın te- keşişlere tabi olmaları gereklidir. Zira ancak bu şe­

kamül etmiş ve taltif edilmiş şeklio.ir. Mesih, mana kilde ruh onl~ra girecek ve ancak bu şekilde Kutsal

SAYI 15 SONBAHAR 2009 ESKiYENI 101


Ruh ile iletişim kurarak bağışlanacaklar ve Adem'm mümkün değildir. Ama giderilmeleri müınkfuıdür.
güÖahından heraat edeceklerdir. Bu yüzden Yeni- Mesela bir şey bir yerde ve bir durumda hem siyah
çağ'ın başlangıcında yüzbinlerce Hıristiyan kilise hem de beyaz olmayabilir, ama ne siyah, ne de be-
merkezine üye olmadan ve resmi ruhanilerin aracılı­ yaz olmamasında bir problem yoktur, belki kırmızı
ğı olmadan Hıristiyan olmak istedikleri için katledil- veya mor olabilir. Şeriati burada yine Aristo mantı­
mişlerdir. Hatta George Danue gibi çoğu din iilimle- ğının insanı konuşan hayvan olarak tanımladığını,
rini bile ateşte yakmışlardır.76 oysa İslam'a göre insanın hem iliihl hem şeytani iki
h. İslam zıddın toplamı olduğunu söylemektedir. Allah'a sı­

ğınmak için de Şeytan'ın oyuncağı olmak için de bir


Şeriati'nin İslam'la ilgili görüşlerinin bir kısmına
imkan vardır. Bu iki zıt imkan insanda bir araya top-
"Fikirleri", bir kısmına "Şiilik Anlayışı", diğer bir
lanmıştır. Bu diyalektik bir işarettir ve tarih ve kül-
kısmına da "Genel Özellikleriyle ve Tarihi Sosyolo-
tür de diyalektik esasa göre zuhur etmektedir.77 Ni-
jik Perspektiften Dinler" bölümlerinde işaret etmiş­
tekim bu konuya yukanda Habil ve Kabil meselesin-
tİk. Burada bunlann dışındaki önde gelen görüşleri
deki görüşlerini anlatırken değinmiştik. Şeriatİ insa-
üzerinde duracağız.
nın Kur'an'da zikredildiği gibi çok zalim ve çok ca-
hil olarak vasıflanmasının sebebinin, yasak meyveyi
Protestanlık Katolik mezhebinin ahirete yemekle kendisini rahatlık ve lezzet Cennetinden,
yönelişinden dönen Hıri stiyanhkbr. eziyetsiziikten alıp bela, korku ve ızdıraba müptela
Hıristiyanhğm dünyaya dönük yüzünü temsil etmesi olduğunu belirtir.?&
etmektedir. Maddi hayata, sanata, işe, servete Şeriatİ'ye göre Adem'in çıkanldığı Cennet Vaad
bilahare Kapitalizm'e aşıktır. Max Weber'in Edilen Cennet'ten Ayrıdır. Adem'in Cenneti Tev-
de dediği gibi Avrupa coğrafyasa rat'ta yazdığı gibi çok güzel bir bahçeden ibarettir.
Protestanizm ile Kapitalizmin ilerlemesi Şeriati bu konuda ısrarlı olmadığını, ancak İslam bil-
arasmda hayret verici bir uyum ve ginleri arasında bu konuda farklı düşünenler olduğu­
dayamşmanm olduğunu göstermiştir.
nu ve bu konudaki bazı rivayetlerde bu Cennet'in
vaad edilen Cennet'ten ayrı olduğuna dair görüşler
. olduğunu belirtmektedir. 79
Onun, üzerinde durduğu teı:p.el meselelerden birisi
İslam'ın insan anlayışıdır. O, burada da diyalektik Şeriati'nin İslam'ın son din ve Hz. Peygamber'in de

bir yaklaşım göstererek insanın iki zıddın toplamın­ son peygamber olmasıyla ilgili "Hatemiyyet/Son"
dan ibaret olduğunu söyler. Çünkü insan bir taraftan ile ilgili görüşleri ile bu bölümü hıtama/sona erdir-
çamurdan yaratılmışken diğer taraftan Allah 'tan bir mek istiyoruz. O bu kavramla, insanın artık dine ih-
tiyacı yoktur, demek istememektedir. Ancak artık
ruh taşımaktadır. Diyalektik felsefe iki zıttın bir ara-
yeniden vahyin gelmesine ihtiyaç olmadığını belirt-
da toplanmasını mümkün görürken -çamur ve Al-
mektedir. Yani insanın dinin talimat ve mesajıyla ta-
lah'ın ruhu ayrı ve zıt şeylerdir- Aristo mantığı iki
nışması için yeni bir peygamberin gelmesine gerek
zıddın toplamını kabul etmemektedir. "Hem gündüz
olmadığı gibi yeni problemleri ve daha önceki din-
hem gece olamaz, bir şey hem iyi hem kötü olamaz,
lerde bulunmayan meseleleri cevaplamak için de ye-
iki zıt birbiriyle toplanamaz ve giderilemez" demek-
niden vahyin gelmesine gerek yoktur. İnsan son va-
tedir. Oysa Ona göre biz iki zıddın toplamının müm-
hiyle geleni öğrenerek, onunla amel ederek, onda iç-
kün olduğunu görmekteyiz. Çoğu insanlar ne iyidir
tihad ederek mükemmellik yoluna gitmelidir. Bu
ne kötüdür, ne ölüdür ne diridir. Burada Şeriati zıd­ yüzden insanın yeni bir vahyin gelmesine ihtiyacı
diyetin iki şekilde olduğunu söylemektedir. Mesela yoktur. Nasıl ki üniversite tahsilini bitirmiş birisi
siyah ve beyaz, gece ve gündüz gibi. Ama asıl zıtlık, şimdi artık bir sınıfa ve hacaya ihtiyacı olmaksızın
bir şeyin olmamasıdır. Mesela, bir şeyin olma ve ol- öğrendiği esaslara göre araştırma yapabilir ve bunu
mamasının, bir yerde ve aynı anda olması gibi. Bu devam ettirebilirse aynı şekilde de insanlık son vah-
yüzden onların toplanması ve giderilmesi aklen mu- yin gerekleri içinde hayatını sürdürüp bütün mesele-
haldir. Mesela hem Zeyd olması, hem de olmaması lerine çözüm bulabilir. Hatemiyyetin anlamı budur.

102 ESKIYENI SONBAHAR 2009 SAYI 15


Şeriatİ buradan İslam'a, Kur'an'a ve Şia'ya ulaşıla- bibliyografya
cağını söylemektedir.so Abidi, A. H. H., "Ali Şeriati'nin Yaşamı ve Düşünceleri",
(Ham id Alımedi {Ed.), Dünyada Ali Şeriati, Çev. Yasin De-
Sonuç mirkıran, Ekin Yayınlan, İstanbul 1998 içinde), ss. 23-61
Abrahamian, Ervand, "Şeriati ve Marksizm", (Hamid Ah-
Geçtiğimiz yy.ın önde gelen ilim, fikir ve aksiyon medi {Ed.), Dünyada Ali Şeriati, Çev. Yasin Demirkıran,
adamlarından birisi olan Ali Şeriati, hem Doğu ve Ekin Yayınları, İstanbul 1998 içinde), ss. 350- 355
bem de Batı kültürünü ve dinlerini bilen bir düşünür Ahavi, · Şahruh, "Şeriati'nin Sosyal Düşüncesi", (Hamid
Ahmedi (Ed.), Dünyada Ali Şeriati, Çev. Yasin Demirkı­
olarak Müslüman dünyanın ilim ve kültür bayatı ran, Ekin Yayınları, İstanbul 1998 içinde), ss. 291-323
üzerinde derin etkilerde bulunmuştur. Şeriatİ'nin bil- Algar, Hamid, ''Bir İdeoloji Olarak İslam: Aii Şeriati'nin
hassa Tevhidi Dünya Görüşü, Öze Dönüş, Tarih Fel- Düşünceleri", (Hamid Abmedi (Ed.), Dünyada Ali Şeriati,
Çev. Yasin Demirkıran, Ekin Yayınlan, İstanbul 1998 için-
sefesi ve Şia üzerindeki yorumlan ilim ve düşünce de), ss. 93- 129
dünyasını yalandan ilgilendirmiştir. Tarihi, insanı ve Doğruer, Bünyamin, Ali Şeriati, Denge Yayınları, İstanbul
dinleri, tarihi ve karşılaştırmalı açıdan incelemesi 1998
yanında diyalektiği de bir metod olarak kullanması, Hansen, Brad, "Samed Behrengi, Celal Al-i Ahmed ve Ali
Şeriati'nin Bakış Açısıyla İran'da Batıcılık'', (Hamid Alı­
üzerinde çok çeşitli değerlendirmelerin yapılmasına medi (Ed.), Dünyada Ali Şeriati, Çev. Yasin Demirkıran,
ve kendisine değişik eleştirllerin yöneltilmesine se- Ekin Yayınlan, İstanbul 1998 içinde), ss. 247-289
bep olmuştur. http://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_ %C5%9 Eeriati, 15.1 1.
2008
Diniere tarihi, sosyolojik ve diyalektik açıdan yakla- http://www.ali seri at i .com/kitap Iar. ph p ?Kat_ id=9,
şarak dinlerin genel özellikleriyle ilgili değerlendir­ 15.11.2008
melerde bulunması, üzerinde önemle durolmasını http://www.fecr.gen.tr/alimler/ ali_seriati/ali_ seriati.htm,
15.11.2008
gerektiren yaktaşunlar içermektedir. Dinin kaynağı
İnayet, Hamid, "Şeriati: İran'da İslam Radikalizminin Öğ­
ve sosyolojik yorumuyla ilgili olarak Durkbeim'e retmeni", (Hamid Alımedi (Ed.), Dünyada Ali Şeriati, Çev.
yönelttiği eleştirllerin de son derece tutarlı oldhŞU Yasin Demirkıran, Ekin Yayınlan, İstanbul 1998 içinde),
ss. 163- ı 74
belirtilmelidir.
Neraki, Ahmed, "Şeriati'de Tarih Felsefesi ve Tarihselci-
Tarihi sosyolojik perspektiften ve diyalektiği de kul- lik", (Hamid Abmedi {Ed.), Dünyada Ali Şeriati, Çev. Ya-
sin Demirkıran, Ekin Yayınları, İstanbul 1998 içinde), ss.
laoarak dinleri genel batlanyla incelemesi yanında 325- 333
özellikle İran ve Uzak Doğu Dinlerine getirdiği yo- Özcan, Mustafa, "Hüdaperest Sosyalistler", http://www.
rum ve değerlendirmeler de, aynı şekilde üzerinde habervaktim.comlyazarokıı. php? id= 3153, 20: OJ. 2009

önemle durolmasını gerektiren hususlar içermekte- Rahnema, Ali, An Islamic Utopian; A Political Biography
of Ali Shari 'ati, Ali Şeriati Bir islami Ütopyaemın Siyasi
dir. Bu cümleden olarak Çin'in Hind'i anlamak için · Biyografisi adıyla Çev. Zelıra Savan, İstanbul 2006/ Müs-
bir giriş olduğunu belirterek Taoizm ve Konfüçya- lüman Ütopyacı adıyla Çev. İhsan Toker, Hece Yayınları,
İstanbul 2005 ·
nizm'i birbirlerini tamamlayan dinler olarak açıkla­
Razavi, Puran Şeriati, Eşim Ali Şeriati Bir Yaşam Portres i,
ması, Hint dinlerini mistik ve metafizik derinlikleri-
Çev. Sinan Bircan, İhtar Yayıncılık, İs~nbul 2006
ne rağmen karamsar ve gerçeğe yabancı olarak ta- Richard, Yahn, "Şeriati ve İslami Yön)!tim", (Hamid Alı­
nımlarken İran dinlerini sığ ve yüzeysel ancak ger- medi (Ed.), Dünyada Ali Şeriati, Çev. Yasin Demirkıran,
Ekin Yayınları, İstanbul 1998 içinde), ss. 356-359
çekçi olarak tanımlaması ve söz konusu dinlerin bü-
Şeriati, Ali, Ali Şiası Safevi Şiası, Çev. Feyzullah Artinli,
tün bu özelliklerini öncelikle sosyolojik ve ekono- Yöneliş Yayınlan, İstanbul 1990
mik şartlara bağlaması orijinal olarak değerlendiril­ Şeriati, Ali, Dine Karşı Din, Çeviren: Hüseyin Hatemi, işa­
melidir. ret Yayınları, İstanbul 1990
Şeriatİ, Ali, Dinler Tarihi I-ll, Çeviren) er: Abdullah Şahin­
Bütün bu ve benzeri yaklaşunlann, Şeriati'ye yönel- Aidulhamit Özer, Seçkin Yayıncılık, İstanbul 1-988- 1990
tilen -ve birçoğu haklı olan- eleştirilere rağmen, din- Şeriatİ, Ali, Hac, Çeviren: Ejder Okumuş, Fecr Yayınları,
Ankara2007
leri anlama ve yorumlama noktasında ilim dünyası­
Şeriati, Ali, ls/am ve Sınıfsal Yapı, Çeviren: Doğan Özlük,
nın kendisinden alacağı çok şeylerin bulunduğunu, Fecr Yayınlan, Ankara ~008
Dinler Tarihi adlı eserinin hemen hemen bütün Din- Şeriatİ, Ali, Kültür ve İdeoloji Etrafında Konuşmalar, Or-
han Bekin, Bir·Yayıncıhk, İstanbul 1986 .
ler Tarihlerinden farklı olduğunu ve Şeriati'nin bu
Şeriati, Ali, Marksizm ve Diğer Batı [)üşünceleri, Çeviren:
alanda önemli bir kaynak olduğunu gösterdiği kana- Fatih Selim, Düşünce Yayınlan, İstanbul 1980
atindeyiz.ll Şeriati, Ali, Marksizm, Çevirenler: Yakup Arslan- Kenan

SAYI 15 SONBAHAR 2009 ESKIYENI 103


Çarnurcu, Dünya Yayıncılık, İstanbul 1990 41 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 43- 44, 50, 74- 75
Şeriatİ, Ali, Medeniyet ve Modernizm, Çeviren: Ahmet 42 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 75 vd., 79, 88
Yüksekoğlu, Bir Yayıncılık, İstanbul 1985 43 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. 79- 80
Şeriatİ, Ali, Öze Dönüş, Çeviren: Ejder Okumuş, Fecr Ya- 44 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 40
yınlan, Ankara 2007
•s Şeriati, Dinler Tarihi, II. 85- 86
Şeriatİ, Ali, §anat, Çevirenler: Ejder Okumuş- Sait Oku-
46 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. 91- 92, ıoı- 103
muş- Şamil Oçal, Fecr Yayınlan, Ankara 2008
47 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 106- l 07, ı 09- ı ı O
Şeriatİ, Ali, Toplumbilim Ozerine, Çeviren: Kenan Sök-
men, Bir Yayıncılık, İstanbul ı 985 48 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. 107- 109
Şeriatİ, Ali, Yarmı.n Tarihine Bakış, Çeviren: Orhan Bekin, 49 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 113- 114
Akabe Yayınlan, Istanbul ı 987 so Şeriati, Dinler Tarihi, II. I 59
Şita, İbrahim Düsuki, "Ali Şeriati ve Öze Dönüş Teorisi", sı Şeriati, Dinler Tarihi, II. ı 62
(Harnid Abmedi (Ed.), Dürryada Ali Şeriali, Çev. Yasin De-
sı Şeriati, Dinler Tarihi, II. 183- 184, 186
mirkıran, Ekin Yayınlan, İstanbul ı998 içinde), ss. 233-245
S3 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 165- ı 66
dipnotlar S4 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. 171- ı 73
ı Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. ı ı O- ı 37
ss Şeriati, Dinler Tarihi, II. ı 73- ı 75
S6 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. ı 77- ı 78
2 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 212-213
57 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. ı 82, ı 79
3 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 339- 340
4 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 336- 337; Şeriati, Yarının Tarihine S8 Şeriati, Dinler Tarihi, II. ı 75- ı 76, 180- ı 82
Bakış, 29; Şeriati, /)ine Karşı Din, 24 S9 Şeriati, Dinler Tarihi, II. ı 82- ı 83
s Şeriati, Dinler Tarihi, I. 337- 339 60 Şeriati, Dinler Tarihi, n. 202
6 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. 54- 59 6 1 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 204- 206, 2ı 7- 219
7 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 332- 333 62 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 21ı- 212
8 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 22, 14ı 63 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 2 ı 6- 2 ı 7
9 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 284, 323- 324, 326 64 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. ı 31
ıo Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 73, 75 6S Şeriati, Dinler Tarihi, II. ı 70
ıı Şeriati, Dinler Tarihi, I. 79 66 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 254
ı ı Şeriati, Dinler Tarihi, I. 80- 8 ı 67 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 2 ı 4
n Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 8 ı- 82 68 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. 2ı2, 216
14 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 83- 84 69 Şeriati, Dinler Tarihi, II. ı84- ı85, 22ı
ıs Şeriati, Dinler Tarihi, I. 85 70 Şeriati, Dinler Tarihi, n. 186- ı 88
16 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 86 71 Şeriati, Dinler Tarihi, n. 2ı4
17 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 87- 89 • n Şeriati, Dinler Tarihi, n. 168
18 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 90- 92 73 Şeriatİ, Dinler Tarihi, II. ı 83
19 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 93
74 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 183, 185- 186
20 Şeriati, Dinler Tarihi, I. ı 55, ı 97 7S Şeriati, Dinler Tarihi, I. 34- 36
zı Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 198- ı99, 200- 20ı, 206- 207, 2ll 76 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 101- ı03, 170
22 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 197- ı 98 77 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 2 ı 1- 212
23 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 215,216, 22ı- 222 78 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 329
24 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 223- 225 79 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 327
ıs Şeriati, Dinler Tarihi, I. 2227, 230, 232- 234 80 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 340- 341
26 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 234- 236

27 Şeriatİ, Dinler Tarihi, I. 228


ıs Şeriati, Dinler Tarihi, I. ı55; II. ı ı, ı 8- ı9
29 Şeriati, Dinler Tarihi, I. ı 55- 156, 29 ı- 293
30 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 247

lı Şeriati, Dinler Tarihi, I. 249- 251; II. 137, ı41

32 Şeriati, Dinler Tarihi, II. ı42

33 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 253- 254, 256

34 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 260- 26ı, 263,265

3S Şeriati, Dinler Tarihi, I. 269, 274- 275

36 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 277- 283


37 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 23- 24, 27, 29- 30, 32- 34
38 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 35- 37
39 Şeriati, Dinler Tarihi, II. 132- ı 33
40 Şeriati, Dinler Tarihi, I. 254

104 ESKiYENi SONBAHAR 2009 SAYI 15

You might also like