Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 16

2023 EĞİTİM YILI BURSA ANADOLU LİSESİ TARİH 11 DERS ANLATIM FÖYLERİ. II.

ÜNİTE: DEĞİŞİM ÇAĞINDA


AVRUPA VE OSMANLI. HAZIRLAYAN TARİH ÖĞRETMENİ ALİ KİZ.30.9.2023

Temel Kavramlar

Lale Devri Osmanlı Devleti’nde 1718 Pasarofça Antlaşması’ndan Patrona Halil İsyanı’na (1730) kadar geçen ara dönemdir.
Reform Katolik Kilisesi’nde gerçekleştirilen düzeltme ve ıslah çalışmalarıdır.
Rönesans XVI. yüzyılın sonlarında Avrupa’da edebiyat, güzel sanatlar ve bilim alanlarında meydana gelen büyük değişim
hareketidir.
Merkantilizm Altın ve para çokluğunu zenginliğin ve gücün ölçütü olarak kabul eden iktisadi görüştür.
Ruhban Sınıfı Hristiyanlık dininde din adamlarının oluşturduğu ayrıcalıklı zümredir.
Matbaa Yeni Çağ Avrupası’nda Coğrafi Keşifler, Rönesans ve Reform gelişmelerine yol açan teknik icattır.
Hümanizm İnsan ve doğa sevgisini esas alan düşünce hareketidir.
Kapitülasyon Osmanlı Devleti’nin dostluk ve sadakat karşılığında yabancı devletlere bahşettiği ticari, dini ve hukuki
ayrıcalıklardır.
Burjuvazi Avrupa’da esnaflık ve sanayi uğraşılarını yerine getiren girişimci sınıftır.
Sekülerleşme Devlet hayatının ve sosyal yaşamın dini olmayan kurallara dayandırılmasıdır.
Rasyonalizm Aklın üstünlüğünü esas alan felsefi akımdır.
Bilim Devrimi XVII. yüzyılda Avrupa’da bilim alanında çığır açan gelişmeleri içeren tarihî evredir.

2.1.AVRUPA’DA DEĞİŞİM ÇAĞI

Kavimler Göçü (375) ve Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılması (476)Avrupa’daki mevcut dengeleri tümden değiştirmiştir.
Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla oluşan güç boşluğunu Papalık Devleti (Vatikan-Roma Kilisesi ) ile feodal sistem
doldurmuştur. Hristiyanlığın etkisiyle büyük bir saygınlık, teşkilatıyla da büyük bir güç kazanan Katolik Kilisesi Avrupa’nın dini, siyasi,
sosyal, kültürel ve medeni yaşamına yön veren en büyük güç hâline gelmiştir.

Avrupa’da, Katolik Kilisesi ve mensupları güçlerini arttırmak amacıyla,

Krallara taç giydirip kutsamışlardır. En önemli ilahi otorite hâline gelmişlerdir.


Haçlı ordularına kumandanlık etmişlerdir. Siyasi güç kazanmışlardır.
Oxford ve Bologne gibi seçkin eğitim kurumlarında söz sahibi Düşünce ve eğitim hayatına egemen olmuşlardır.
olmuşlardır.
Hristiyanlığın ilkeleri ile Aristo felsefesini özümleyerek Hristiyan halkı dini ve fikri yönlerden baskı altına almışlardır.
skolastik felsefeyi oluşturmuşlardır.
Aforoz belgesiyle Katolik Kilisesi’nin yüksek otoritesine karşı Dini kullanarak aydınları ve halkı sindirmişlerdir.
gelenleri din dışı ilan etmişlerdir.
Günahtan arınma (endüljans) belgeleri oluşturarak dini ve Halkı dini ve ekonomik yönden sömürmüşlerdir.
ekonomik güçlerini arttırmışlardır.
Enterdi ilan ederek Katolik Kilisesi’nin uygulamalarına karşı Otoritelerini mutlak ve baskın hâle getirmişlerdir.
gelen bölgeleri dini yönden cezalandırmışlardır.
Engizisyon mahkemeleri oluşturarak kilisenin emir ve Katolik Kilisesi’nin eleştirilmesini ve dağılmasını önlemişlerdir.
yasaklarına karşı gelenleri yargılamışlardır.

Uyarı: Katolik Kilisesi’nin üstünlüğünü ve yanılmazlığını ileri süren düşünce sistemine skolastik felsefe denir. Bu felsefe Avrupa’da
düşünce, bilim ve kültür hayatını geriletmiştir.

Yeni Çağ’da Avrupa’da Katolik Kilisesi’nin Güç Kaybetme Nedenleri:

Fransa ve İngiltere’de ulusal monarşilerin güç kazanması. Papa ile Krallar arasında güç rekabeti başlamıştır.
Kilisenin servet edinmeyi günah ve suç sayması. Fakir halk ve tüccarlar kiliseye tepki göstermiştir.
Savaş ve para ekonomisinin burjuvaziyi güçlendirmesi. Burjuvazi bilim insanlarını ve sanatçıları destekleyerek kiliseyi
eleştirmiştir.
İspanya’daki İslam varlığının Antik Yunan, Helen ve Roma’yı Avrupalılar geçmişlerini öğrenmişler, özgür insan tipini
Avrupalılara tanıtması. tanımışlardır.
Özgür düşünceyi ve bilimsel gelişmeyi esas alan Hümanizm Katolik Kilisesi’nin evren ile ilgili fikirleri çürütülmüştür.
hareketinin başlaması.
Rönesans ve Reform hareketleriyle gözlem ve deneyi esas alan Katolik Kilisesi’ne yönelik eleştiriler daha da şiddetlenmiştir.
pozitif düşüncenin yaygınlaşması.

1
Uyarı: Avrupa’da 1347’de başlayan veba salgını kilisenin otoritesinin sarsılmasında önemli bir etken olmuştur. Salgında din
adamlarının da yaşamını kaybetmesi, halkın güvenlik gerekçesiyle farklı farklı yerlere göç etmesi gibi etkenler kilisenin halk üzerindeki
inandırıcılığını ve denetimini sarsmıştır.

Rönesans ve Reform

Rönesans:

XVI. yüzyılın sonlarında Avrupa’da edebiyat, bilim ve sanat alanlarında meydana gelen önemli değişimlere Rönesans adı
verilmiştir. Rönesans, Avrupa’nın “Yeniden doğuşunu” ifade eder. Bu hareket Avrupa’nın din, ticaret ve kültür merkezi olan İtalya’da
başlamıştır. Etkilerini Almanya (din), İngiltere(edebiyat-bilim), Hollanda(resim-heykeltıraşlık), İspanya (edebiyat), Polonya (bilim) ve
Fransa’da (edebiyat) göstermiştir. Böylece Rönesans hareketi tüm Avrupa’da yaygınlık kazanmıştır.

Rönesans’a; İspanya’daki İslam varlığı (Endülüs Emevi, Beni Ahmer), Hümanizma, büyük fetih sonrası İstanbul’dan Roma’ya
sığınan bilim insanları, Coğrafi Keşifler ve matbaanın yaygınlaşması temel oluşturmuştur.

İspanya’daki İslam varlığı Avrupalılar Antik dönem uygarlıklarını tanımışlar, yüksek İslam medeniyetinin
birikimlerinden yararlanmışlardır.
Hümanizma Hümanizma ile oluşan özgür düşünce ve bilimsel düşünüş Avrupa’daki akıl tutulmasına
son vermiştir.
Büyük fetih sonrası İstanbul’dan Roma’ya sığınan Rum bilim insanları Antik Yunan, Helen ve Roma uygarlıklarının
Roma’ya sığınan bilim insanları birikimlerini Avrupa’ya tanıtmışlardır. Bu birikimler Avrupalıların Katolik Kilisesi’ne ve
feodallere karşı çıkışında etkili olmuştur.
Coğrafi Keşifler Coğrafi Keşifler burjuvazi sınıfını ön plana çıkarmıştır. Bilime, sanata ve edebiyata önem
veren bu zümre Antik uygarlıkların birikimlerinin yayılmasında, özgürlük ortamının
gelişmesinde etkili olmuştur. Burjuvazinin en üst zümresini temsil eden “mesenler”,
Rönesans hareketine en başından itibaren destek vermişlerdir.
Matbaanın yaygınlaşması Yeni fikirler hızla yayıldı. Pozitif düşünce topluma hâkim oldu.

Rönesans’ın İtalya’da Başlama Nedenleri:

Roma uygarlığına ev sahipliği yapması Bugünkü Avrupa uygarlığı Roma’nın birikimleri üzerinde yükselmişti.
Coğrafi konumunun uygun olması İslam ülkelerine yakındı. Akdeniz ticaretinin merkez üssüydü.
Uluslararası ticaret yollarının bitim Tarihî İpek ve Baharat yolları İtalya’nın başkenti Roma’da sona ermekteydi.
noktasında yer alması
Şehir devletleri halinde yönetilmeleri Şehir devletlerinde özgürlük iklimi geçerliydi. Bu durum ilerlemeleri teşvik etmekteydi.
İtalya’da burjuvazinin güçlü olması Burjuvazi edebiyatçıları, sanatkârları ve bilim insanlarını desteklemekteydi.
Katolik Kilisesi’nin merkezi olması Katolik Kilisesi çıkarları gereği edebiyatçıları, sanatkârları ve bilim insanlarını teşvik
etmekteydi.
İstanbul’dan kaçan bilim insanlarının Rum asıllı bilim insanları Antik Roma’nın birikimlerinin hatırlatılmasında ve
İtalya’ya sığınması tanıtılmasında etkili olmuşlardı.

Uyarı: Rönesans Dönemi’nde deha niteliğinde sanatkârlar, edebiyatçılar ve bilim insanları yetişmiştir. Edebiyat alanında Dante ve
Petrarch, resim sahasında da Boticelli, Leonarda da Vinci, heykeltıraşlıkta Michelangelo ön plana çıkan yeteneklerdir. Leonarda da
Vinci aynı zamanda devrin en ünlü bilginidir.

Uyarı: Rönesans hareketi Avrupa’nın diğer ülkelerine İtalya’ya ziyarete gelenler, eğitim hayatını İtalya’da sürdürenler ve İtalya ile
Fransa arasında yaşanan Veraset Savaşları’na katılanlar aracılığıyla yayılmıştır.

Rönesans’ın Ortaya Çıkardığı Sonuçlar:

Pozitif düşünce yayıldı. Bilimde gözlem ve deney metotları etkili oldu. Skolastik felsefe önem kaybetti.
Reform hareketine zemin hazırlandı. Uygulamaları nedeniyle Katolik Kilisesi eleştirildi. Hristiyanlık dininin özüne
döndürülmesi düşüncesi öne çıktı.
Merkezi krallıklar güçlendi. Bilimde ve teknolojide yaşanan hızlı değişimler krallıkları güçlendirdi.
Fen bilimlerinde önemli ilerlemeler Katolik Kilisesi’nin evren ile ilgili düşünce sistemi geçersiz kılındı.
sağlandı.
Avrupa bilim ve teknikte öne geçti. Türk-İslam dünyası bilim ve teknik sahasında Avrupa’nın gerisinde kaldı.
Din adamlarının devlet içindeki etkinliği Din adamlarına duyulan güven azaldı. Devlet işleri akla ve bilime dayandırıldı.
azaldı.
Avrupa bugünkü kültürel ve medeni Edebiyat, sanat ve bilimde önemli ilerlemeler sağladı. Avrupa zenginleşti ve lider

2
seviyesine ulaştı uygarlık hâline geldi.

Uyarı: Osmanlı Devleti, Rönesans Devri gelişmeleri içinde yer almamıştır. Yükselme Devri’nin en parlak günlerini yaşayan Osmanlı
Devleti aynı dönemde Avrupa’nın çok ilerisindeydi.

Uyarı: Rönesans’ın uzun vadede Osmanlı Devleti’ne en olumsuz yansıması iki uygarlık arasındaki bilimsel ve teknik farkın açılmasıdır.

Uyarı: Rönesans süreci Avrupa’da herhangi bir devletlerarası çatışmaya yol açmamıştır. Reform süreci ise uzun ve sancılı
mücadelelerden sonra gerçekleşmiştir.

Reform:

XVI. yüzyılda Avrupa’da Katolik Kilisesi’nde yapılan iyileştirme ve düzeltme hareketlerine reform denir. Reform hareketi
siyasi birlikten yoksun Almanya coğrafyasında başlamıştır. Dalga dalga tüm Avrupa’yı etkilemiştir. Reform hareketinin temelinde;
Hümanizma hareketi, matbaanın yeni fikirleri geniş kesimlere yayması ve Papalık kurumunda hızlı bir çöküşün yaşanması gibi etkenler
bulunmaktadır.

Hümanistler Hristiyanlığın kaynaklarına inilmesini ve özüne döndürülmesini savunmuşlardır. Matbaanın yaygınlaşması


kilisenin uygulamaları ile dinin özündeki çelişkileri ortaya koymuştur. Papalık kurumu da dinin özünden uzaklaşarak ve yolsuzluğa
bulaşarak saygınlık yitirmiştir. Reform hareketini Alman din adamı Martin Luther başlatmıştır. Luther halkı aydınlatmak için
Hristiyanlığın kutsal kitabı olan İncil’i Almancaya çevirmiştir. Prensler tarafından da desteklenen Luther’in girişimleri Avrupa’da
“Protestanlık” hareketini ortaya çıkartmıştır.

Protestanların yeni bir din ortaya çıkartmak gibi bir gayeleri yoktu. Protestanların fikirleri özetle dört noktada toplanabilir.

Bunlar,

-Allah ile kul arasına kimse giremez.

-Hristiyanlıkta ruhban sınıfına yer yoktur.

-Günahları bağışlama yetkisi Allah’a aittir.

-Hristiyanlık dini aslına döndürülmelidir.

Bu fikirler Alman coğrafyasında prensler tarafından desteklendi. Kanuni Sultan Süleyman’ın Avrupa’ya yönelik seferleri de
Protestanlığa yayılma imkânı sağladı. Reform hareketi Avrupa’da başarıya ulaştı.

Reform hareketinin başarıya ulaşmasında,

- Alman coğrafyasının siyasi yönden parçalanmış olması,

- Alman prenslerinin Luther’i desteklemesi

- Osmanlı Devleti’nin Batı’ya yönelik ilerleyişi, gibi unsurlar etkili olmuştur.

Uyarı: Dini duyguları son derece güçlü olan Alman halkı Katolik Kilisesi’nin sömürü düzenine ve ülke toprakları üzerinde söz sahibi
olmasına karşıydı. Bu nedenle Alman coğrafyası Reform hareketinin başlangıç noktası hâline gelmiştir.

Uyarı: Reform hareketi Almanya, Fransa ve İngiltere’yi derinden etkilemiştir. Bu nedenle bu ülkeler bir süre iç huzursuzluk yaşamıştır.

Reform Hareketinin Sonuçları:

a)Dini Sonuçlar

- İncil’in bozulduğu anlaşıldı.

- Avrupa’da mezhep birliği bozuldu.

- Avrupa’da mezhep savaşları yaşandı.

-Katolik Kilisesi karşı reform başlattı (Cizvit hareketi).

3
-Din ve vicdan hürriyeti temin edildi.

b)Siyasi sonuçları:

- Avrupa Hristiyan birliğini oluşturma projesi gerçekleşmedi.

-Almanya, Fransa ve İngiltere iç kargaşaya sürüklendi.

-Alman coğrafyasındaki siyasi parçalanmışlık daha belirgin hâle geldi.

-Protestanlığı kabul eden ülkelerde kilise devletin yüksek egemenliğini kabul etti.

-Papa ile krallar arasındaki mücadele kralların lehine sonuçlandı.

-Osmanlı Devleti’nin Batı’ya yönelik ilerleyişi hızlandı.

c)Eğitim ve kültür alanındaki sonuçları:

-Eğitim laik ve milli bir nitelik kazandı.

-Skolastik düşünce önem yitirdi. Pozitif düşünce önem kazandı.

-Sanat dünyevi hâle geldi.

Uyarı: Avrupa’da din ve inanç hürriyeti aşamalı olarak Augsburg (Ogsburg)Antlaşması (1555), Nantes Fermanı (1598) ve Vestfalya
Antlaşması’yla (1648) ile sağlanmıştır. Vestfalya Antlaşması’yla Avrupa insanı gerçek manada din ve inanç hürriyetine sahip olmuştur.

Augsburg (Ogsburg)Antlaşması (1555) ile,

• Protestan mezhebi ve kilisesi Almanya’da resmen tanınmıştır.


• Almanya’daki prensliklere istedikleri mezhebi seçme hakkı verilmiştir. Bu şekilde Katolik ve Protestan prenslikler arasında barış
sağlanmak istenmiştir.
• Protestanlar ile Katolikler eşit konuma gelmiştir.
• Almanya, Protestan ve Katolik prenslikler olarak iki ayrı siyasi yapıya bölünmüştür.

Uyarı: Augsburg (Ogsburg)Antlaşması’na göre halk dinen prensinin seçtiği mezhebe bağlanmak zorundaydı. Bu durum din ve inanç
hürriyetini sınırlamaktaydı. Bu sınırlılık Vestfalya Antlaşması ile sona ermiştir.

Uyarı: Reform hareketlerinden Osmanlı uyruğundaki Hristiyanlar olumsuz yönde etkilenmemiştir. Kuruluş Devri’nden itibaren geçerli
olan “istimalet siyaseti” (müsamaha politikası)ve Yükselme Devri’nde geçerlilik kazanan “millet sistemi” Osmanlı Devleti’ni Reform
hareketinin yıkıcı etkilerinden korumuştur.

Uyarı: Reform hareketi Katolik Kilisesi’nin Hristiyanlar üzerindeki dini, politik ve ekonomik üstünlüğüne son vermiştir.

Uyarı: Reform hareketi Avrupa’da sekülarizm akımını yaygınlaştırmıştır. Bu akım dini devlet hayatının ve toplumsal yaşantının dışına
itmiştir.

Din Savaşları

Otuz Yıl Savaşları/ Mezhep Savaşları (1618-1648)

Otuz Yıl Savaşları, Avrupa’daki dinsel görünümlü son büyük savaştır. Otuz Yıl Savaşları’nın temelinde iki önemli unsur vardır.
Bunlardan ilki Hasburg Hanedanlığının Avrupa’da tek güç olma isteğidir. İkincisi de Martin Luther’in başlattığı Protestanlık Hareketinin
Avrupa’da güç ve etkinlik kazanmasıdır. Bu savaş Katolik Hristiyan devletler ile Protestan Hristiyan devletler arasında yaşanmıştır.
Savaş, Protestan Hristiyan devletlerin zaferiyle sonuçlanmıştır.

Bu savaşta Katolik devletlerin amacı “Tek kral, Tek mezhep (din) ve Tek hukuk” düşüncesini Avrupa’ya hâkim kılmaktı.
Protestan devletlerin amacı ise Protestanlık mezhebini hedef alan savaşlara son vermek, Protestanlık mezhebiyle Katoliklik mezhebini
eşitlemekti.

Uyarı: Katolik Fransa rakibi Kutsal Roma- Germen İmparatorluğunu zayıflatmak amacıyla bu savaşta Protestan devletlere yardım
etmiştir. Bu hareket Avrupa’da “ulusal çıkar” kavramının “Hristiyan Birliği” düşüncesinin önüne geçtiğinin somut kanıtıdır.

Uyarı: Otuz Yıl Savaşları’ndan sonra Avrupalı devletler Veraset ve Sömürge savaşları yaşayacaktır.
4
Uyarı: İngiltere, Otuz Yıl Savaşları’na aktif olarak katılmamıştır. Savaşın sonuçlarından yararlanarak güçlenme imkânı bulmuştur.

Savaşan Taraflar

Katolik Birliği Protestan Birliği


Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu, Katolik Alman Prenslikleri Protestan Alman Prenslikleri,
Avusturya, İspanya Fransa, Danimarka, Hollanda, İsveç ve Norveç

Otuz Yıl Savaşları’nın Sonuçları

Dini Sonuçları:

• Katolik Mezhebi ile Protestanlık mezhebi eşitlendi.


• Avrupa’da din ve mezhep savaşları sona erdi.
• Papalık Devleti’nin Avrupa’da tesis ettiği dini ve siyasi otorite sona erdi.
• Avrupa insanı gerçek manada din ve vicdan hürriyetine sahip oldu.

Siyasi sonuçları:

• Kutsal Roma- Germen İmparatorluğu dağıldı.


• Evrensel imparatorlukların yerini ulusal monarşiler ve devletler aldı.
• Avrupa’yı tek bir imparatorluğun bünyesinde birleştirme düşüncesi sona erdi.
• Fransa, Avrupa’nın en güçlü ulusal monarşisi hâline geldi.
• Fransa ile Almanya arasındaki tarihî düşmanlığın temelleri atıldı. Bu düşmanlık Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının yaşanmasında
etkili oldu.
• İspanya ve Avusturya güç kaybetti. Alman coğrafyası siyasi yönden parçalandı. Alman ulusal birliği gecikti. Fransa ve İngiltere,
Avrupa’da başat güçler hâline geldi.
• İsviçre, Portekiz ve Hollanda bağımsız devletler hâline geldi.
• Modern diplomasinin (ulusal çıkar) ve modern devletler hukukunun (egemen eşit devletler prensibi) temelleri atıldı.

Uyarı: Otuz Yıl Savaşları, Westphalia (Vestfalya) Antlaşması’yla (1648)son bulmuştur. Çok taraflı diplomasinin ilk örneği bu
antlaşmada sergilenmiştir. Antlaşma bu yönüyle Viyana Kongresi’nde (1815) uygulanacak olan Konferans Diplomasisine de örnek teşkil
etmiştir.

Uyarı: Otuz Yıl Savaşları’nı sonlandırmak için toplanan Vestefalya Konferansı, Avrupa’nın ilk büyük konferansı kabul edilir.
Konferansa din değil ulusal çıkarlar yön vermiştir. Bu nedenle konferansta alınan kararlar Papanın onayına sunulmamıştır.

Uyarı: Otuz Yıl Savaşları’nın sonuçları Osmanlı Devleti’ni de olumsuz etkilemiştir. Aralarındaki düşmanlıklara son veren, yeniden
Haçlı zihniyetine bürünen Avrupa devletleri tek düşman olarak Osmanlı Devleti’nin üzerine yönelmişlerdir. Bu durumun en somut örneği
II. Viyana Bozgunu sonrası oluşturulan Kutsal İttifak’tır.

Siyasi, Sosyal ve Ekonomik Dönüşüm

Ulusal Devletlerin Ortaya Çıkması

Ulusal Devletleri Ortaya Çıkartan Etkenler:

Rönesans ile Avrupa’da devletin kiliseden ayrı olabileceği düşüncesi geçerlilik kazanmıştır. Bu gelişme feodal düzenin sonunu
getirmiştir. Ulusal monarşilerin kurulmasına zemin hazırlamıştır.

Ulusal Monarşilerin Oluşum Aşamaları

• Feodal düzenin ortadan kaldırılması,


• Halkın krallar etrafında birleşmesi,
• Kralların otoritelerini halkın varlığına dayandırması,
• Devlet idaresinde din ve devlet ayrımına gidilmesi,
• Yönetimde din adamlarının değil sivillerin etkili olması,
• Kralların zaman içinde güç ve yetkilerini artırarak mutlakıyetçi bir idare tesis etmesi,
• Ulusal monarşilerin ulus çıkarlarını ön planda tutması, gibi gelişmeler ile Avrupa’da ulusal monarşilerin temelleri atılmıştır.

5
Ulusal Monarşileri Güçlendirmek İçin Alınan Önlemler

• Tüm yetki ve güç kralda toplanmıştır.


• Güçlü bir bürokratik yapı oluşturulmuştur.
• Merkezi bir ordu ve hazine oluşturulmuştur.
• Sömürgecilik faaliyetlerine girişilmiştir.
• Din savaşlarının yerine ulusal çıkarlar öncellenmiştir.
• Merkantilist siyaset ile ulusal sanayinin temelleri atılmıştır.
• Nüfus artışı desteklenmiştir.
• Boş araziler tarıma açılmıştır. Sulu tarım yaygınlaştırılmıştır.
• İhracata yönelik üretim yapılmıştır.

Merkantilizm Siyaseti ve Özellikleri:

XV. ve XVII. yüzyıllar arasında Avrupa’ya hâkim olan iktisadi görüştür. Bu görüşe göre hazinesi dolu, parası ve değerli
madenleri çok olan uluslar diğerlerinden güçlüdür. Bu görüş Avrupalıları sömürgecilik faaliyetlerinde ön plana çıkartmıştır.

Uyarı: Merkantilizm, Coğrafi Keşiflerden sonra Avrupa’da önem kazanmıştır.

Merkantilizm Siyasetinin Özellikleri:

-Nüfus artışıyla iç üretimi canlandırır.

-Maliyetleri düşürmek ve daha fazla kar elde etmek amacıyla ucuz iş gücünü ön görür.

-İç ve dış piyasada etkin olmak amacıyla üretim fazlası oluşturmaya çalışır.

-Yeni tarım arazilerini üretime kazandırır.

-Dolu bir hazineyi, para çokluğunu ve değerli maden stokunu önemser.

- Yeni pazar alanları oluşturmak için sömürgeciliğe yönelir.

-Ulusal sanayinin geliştirilmesine ve korunmasına önem verir.

-Yüksek gümrük vergileriyle iç üretimi korumaya çalışır.

-Kırsaldan nüfus aktarımı sağlayarak şehirlerin gelişmesini amaçlar.

Modern Devlet

Kilisenin devlet ve toplum üzerindeki etkisini sınırlayan, kralı tek üstün ve belirleyici otorite olarak kabul eden, merkezi ordusu,
hazinesi ve yasa sistemi olan devlet biçimine modern devlet denir. Modern devlet anlayışı 15 ve 16. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Modern
devleti geleneksel devletten ayıran özellik; sahip olduğu egemenlik ve meşruiyet anlayışıdır. Modern devlette kral otoritesini halkın
varlığına dayandırır. Kendini kilise mensuplarından üstün görür.

Modern Devlete Uzanan Süreç

• İstanbul’un Fethi ile Avrupalı devletler ateşli silahların önemini keşfetmiştir.


• Ateşli silahlara dayanarak feodal düzene son verilmiştir. Feodal düzenin yerini merkezi krallıklar almıştır.
• Matbaanın yaygınlaştırılması desteklenerek halka nüfuz edilmiştir. Böylece kırsalda da devletin denetimi güçlenmiştir.
• Coğrafi Keşifler ile ulusal monarşilerin güç ve etkinliği artmıştır.
• Reform hareketi ulusal kiliselerin kurulmasına zemin hazırlayarak Protestan ülkeleri Katolik Kilisesi’nin denetiminden çıkartmıştır.
• Otuz Yıl Savaşları Katolik Kilisesi’ne karşı ulusal monarşilerin güç ve etkinliğini artırmıştır.

Bilim Devrimi/Akıl Çağı:

Avrupa’da XVII. yüzyıl “Akıl Çağı- Bilim Devrimi” olarak adlandırılmıştır. Akıl Çağı’na; Hümanizma, Rönesans ve Reform
hareketleri fikri zemin hazırlamıştır.

Hümanizma aklın üstünlüğünü ilke edinen özgür insan tipini ortaya koyarak, Rönesans gözlem ve deneyi esas alan pozitif
düşünceyi ön plâna çıkararak, Reform da ilerlemenin önündeki baskı unsurlarını (ruhban sınıfı) devre dışı bırakarak Akıl Çağı’na

6
öncülük etmiştir. Bilim devrimini gerçekleştirenler akılcılık (rasyonalizm) felsefesinden esin almışlardır. Akılcılık felsefesinin temel
sloganı “İnsanlık, yaşamı bilimin kurallarıyla anlayabilir” düşüncesidir. Bu nedenle Akılcılık felsefesini savunanlar kiliseye, hukuka
dayanmayan devlete, batıl inançlara, cehalete ve ön yargılara savaş açmışlardır. Galileo, Kepler, Copernicus ve Newton gibi bilim
insanları Avrupa’da Akıl Çağı’nın öncüleri olmuşlardır.

Aydınlanma Çağı (18.yy)

Aydınlanma düşüncesi bireylerin özgürlüğünü ilke edinen bir felsefi harekettir. Aydınlanma Çağı’nın kökleri Rönesans ve
Reform hareketleri ile Akıl Çağı’na kadar uzanır. Rönesans aklı rehber edinmiş özgür insan tipini oluşturarak, Reform düşünce
hürriyetine uzanan yolu açarak, Akıl Çağı da aklı ve bilimi hayatın temeli hâline getirerek Aydınlanma Çağı’na zemin oluşturmuştur.
Aydınlanma Çağı’nın felsefi temelleri Almanya’da atılmıştır. Aydınlanma İngiltere’de toplumsal değişim hareketi olarak belirmiş,
Fransa da ise özgürlük hareketlerine dönüşmüştür.

Aydınlanma Çağı’nın öncüleri Copernicus (Kopernik), Machiavell (Makyavel), Thamas Moore (Tamıs Mur), İmmanuel Kant
(İmanuel Kant) ve Jean Jacgues Rousseau’dur (Jan Jak Russo).

Kopernik Güneş Sistemini keşfederek dünyanın güneş etrafında döndüğünü ispat etmiştir. Bu önemli keşfi nedeniyle modern
bilimsel devrimin kurucusu kabul edilir. Makyavel İtalya’nın birliği düşüncesini savunmuştur. Güçlü bir devlet düzeni var etmek için de
din ve devlet ayrımını ön görmüştür. Makyavel’e göre iç ve dış siyasette yönetenlerin çıkarlarına hizmet eden her türlü yol yasaldır.
Tamıs Mur, “Ütopya” adlı eserinde Sanayi İnkılabı’nın İngiltere’de meydana getirdiği sorunlara değinmiştir. Sorunların sosyal devlet
anlayışıyla giderilebileceğini ileri sürmüştür. İmanuel Kant, Aydınlanma düşüncesini “Aklını kendin kullanma cesaretini göster” diyerek
felsefi temellere oturtmuştur. Jan Jak Russo da millet egemenliği ilkesine dayanan demokratik bir düzeni ön görmüştür. Böylece
Aydınlanma Çağı’na yön veren düşünürler verdikleri eserlerle burjuvazinin siyasal iktidarını meşrulaştırmışlardır.

Aydınlanma Çağı’nın Sonuçları:

Siyasi:

• Krallık idareleri yıkılmaya başladı. İspanya, Hollanda, Polonya, İsveç ve Osmanlı devletleri egemen konumlarını yitirdi. İngiltere,
Fransa, Avusturya, Rusya ve Prusya büyük güçler hâline geldi.
• Devlet idarelerinde laiklik prensibi geçerli oldu.
• ABD’nin bağımsızlığını kazandı. Fransa’da ihtilal başladı.
• 1830 ve 1848 ihtilalleri yaşandı.
• Liberalizm, sosyalizm ve komünizm vb. yeni fikir akımları ortaya çıktı.
• Demokrasi düşüncesi tüm dünyada önem kazandı.

Toplumsal-ekonomik:

• Sınıf farklılığı ortadan kalktı.


• Seri üretimin başladı (Sanayi İnkılâbı).
• Hammadde ve pazar arayışı ortaya çıktı.

Askeri- Teknik

• Batı’da Askeri Devrim gerçekleşti.


• Bilim ve teknikte önemli ilerlemeler sağlandı.
• Termometre, buhar makinesi, teleskop, mikroskop, elektrik, batarya vb. bilimde ve sanayide çığır açan icatlar gerçekleştirildi.

Osmanlı Devleti’nde Değişim

Avrupa’ya Akan Servet/ Coğrafi Keşiflerin Avrupa’ya Etkisi

İtalyan denizci Americo Vespuci’nin, Amerika Kıtası’nın yeni bir kıta olduğunu açıklamasıyla Avrupa Kıtası’ndan Amerika
Kıtası’na önemli bir yönelim olmuştur. Bu yönelim beraberinde önemli sonuçlar da getirmiştir.

Bunlar;

-Avrupa’dan Amerika’ya büyük bir göç dalgası yaşanmıştır.

-İspanya ve Portekiz başta olmak üzere Avrupalı devletler yeni kıtada birçok koloni oluşturmuştur.

-Göçler ve elde edilen kolonilerle Avrupa’nın iktisadi durumu iyileşmiştir.


7
-Okyanus ticareti önem kazanmıştır.

-Avrupa ülkelerinin ticari gelirleri artmıştır.

-Sömürgecilik rekabeti hızlanmıştır.

İspanya ve Portekiz sömürgecilik sayesinde XVII. yüzyılın en güçlü devletleri hâline gelmişlerdir. Bu üstünlüklerini XVIII.
yüzyıldan itibaren İngiltere, Fransa ve Hollanda’ya terk etmişlerdir. Sömürgecilik yarışında İngiltere tüm rakiplerini geride bırakarak
“ufuklarında güneş batmayan imparatorluğa” dönüşmüştür.

Uyarı: Coğrafi Keşiflerin en önemli kazanımı Amerika Kıtası’nın keşfidir.

Uyarı: Yeni Çağ’ın başlarında ilk büyük sömürge imparatorluklarını Portekiz ve İspanya kurmuştur.

Uyarı: Portekiz, İspanya, İngiltere, Fransa ve Hollanda Amerika Kıtası’nda sömürgeler edinen devletlerdir.

Coğrafi Keşiflerin Osmanlılara Etkileri:

-Ekonomik üstünlük Avrupalı devletlere geçti.

-Akdeniz ticareti uzun vadede önemini kaybetti.

-Kara ticaretinin önem yitirmesi nedeniyle ticari gelirler düştü.

-Gümrük gelirleri azaldı.

-Resmi para birimi olan akçe değer kaybetti.

-Fiyatlarda ciddi dalgalanmalar yaşandı.

- Osmanlı Devleti enflasyon sarmalına girdi.

-Resmi para biriminde yaşanan değişimler Yeniçeri İsyanlarına yol açtı.

-Halkın devlete olan güveni sarsıldı.

-Bütçe açıkları önemli boyutlara ulaştı.

-İşsizlik kronik bir sorun hâline geldi.

Uyarı: Amerika Kıtası’ndan gelen bolca gümüş ve imparatorluk genelinde yaşanan hızlı nüfus artışı Osmanlı Devleti’ni ekonomik ve
mali yönden zora sokmuştur.

Uyarı: Osmanlılar, İspanyol gümüşüne (riyal) karşı akçenin değerini korumak amacıyla para ayarlamaları (sikke tashihi) ve paranın
değerinin düşürülmesi(sikke tağşişi) uygulamalarına başvurmuşlardır.

Uyarı: XVI. yüzyılda Akdeniz ve çevresinde gerçekleşen hızlı nüfus artışı yeni toprakların ele geçirilememesi ve mevcut toprakların
miras yoluyla paylaşılması nedeniyle büyük bir sosyal ve ekonomik soruna dönüşmüştür. Avrupalılar ise fazla nüfuslarını Amerika
Kıtası’na aktararak sosyal ve ekonomik sorunların pençesinden kurtulmuşlardır.

Osmanlıların Coğrafi Keşiflerin Yıkıcı Etkilerine Karşı Aldığı Tedbirler

-Hazineye ek gelir sağlamak için tımar arazileri mukataaya dönüştürüldü.

-Vergi gelirlerinin toplanmasını kolaylaştırmak amacıyla iltizam sistemine başvuruldu.

Her iki uygulama tımar sistemine, tımarlı sipahilere ve çiftçilere büyük zararlar verdi. Uygulamaların kötüye kullanılması
nedeniyle tarımsal gelirler düştü. Tımarlı sipahiler önem yitirdi. Çiftçiler topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Celali İsyanları
Anadolu’da yaygınlık kazandı. Taşra idaresinde ayan ve eşraf tabakası ön plana çıktı.

Kapitülasyonların Sürekli Hâle getirilmesi:

8
Osmanlı Devleti’nin dostluk ve sadakat göstermek karşılığında Hristiyan devletlere tanıdığı ticari, dini ve hukuki imtiyazlara
kapitülasyon adı verilir. Bu imtiyazlar 1718 Pasarofça Antlaşması’na kadar tek taraflı olarak Osmanlı Devleti’nin lehine işlemiştir.
Antlaşmadan sonra karşılıklı yarar ve eşitlik ilkesi söz konusu olmuştur.

Fransızlara 1740’da tanınan ayrıcalık düzenine kadar kapitülasyonlar her iki hükümdarın hükümdarlık süresi ile sınırlıydı. 1739
Belgrad Antlaşmalarının imzalanmasına arabuluculuk yapan Fransa, Gerileme Safhasında bulunan Osmanlı Devleti’nin zayıflığından da
yararlanarak kapitülasyonları sürekli hâle getirmiştir. Böylece kapitülasyon adı verilen ayrıcalıklı yapı bir sömürü düzenine dönüşmüştür.
Bu nedenle ulusal sanayi oluşturulamamış, siyaset ve ekonomi dışa bağımlı hâle gelmiş ve azınlıklar yabancı devletlerin himayesi altına
girerek ticarette tekelleşmiştir. Diğer yandan Batılı devletlerin Osmanlı Devleti’ne müdahalesi de artmıştır.

Uyarı: Osmanlı Devleti kapitülasyonları; Haçlı birliğini parçalamak, Akdeniz ticaretini canlandırmak, dış ticaretten gümrük vergisi
almak, Osmanlı tüccarlarının tekelci uygulamalarına son vermek gibi amaçlarla vermiştir.

Uyarı: Sultan I. Mahmut zamanında kapitülasyonlar sürekli hâle getirilmiştir.

Osmanlı’da Askeri ve Ekonomik Dönüşüm

Askeri Devrim:

XVII. yüzyılda Avrupa’da savaş, ordu düzeni ve askeri stratejide yaşanan köklü değişime askeri devrim denir. Askeri devrimin
temelinde ateşli silahların geliştirilmesi, merkezi krallıkların kurulması, sömürgecilik yarışı ve merkantilizm esasına dayanan ekonomik
yarış vardır.

Uyarı: Merkantilizm Avrupalıların, Osmanlılar tarzında güçlü ve modern ordular oluşturmasında etkili olmuştur.

1598-1648 yılları arasında Avrupa’da süreklilik kazanan savaş hali askeri devrimi hızlandırmıştır. Askeri devrimin en önemli
sonucu şövalyelerin yerini ateşli silahlarla donatılmış piyade askerlerin almasıdır. Osmanlı Devleti bu devrimin etkisine ilk defa 1593-
1606 Osmanlı- Avusturya Savaşı’nda maruz kalacaktır. Bu nedenle savaşların süresi uzayacak, maliyetleri artacak ve yenilgiler söz
konusu olacaktır.

Osmanlı Devleti, Batı’da ortaya çıkan askeri devrime cevap vermek amacıyla,

-Yeniçerilerin sayısını arttırmak,

-Sekban ve sarıca adında ateşli silahlar kullanan ücretli birlikler oluşturmak yoluna gidecektir.

Yeniçerilerin sayıca arttırılması yeni sorunları da beraberinde getirmiştir.

Bunlar;

-Devşirme sisteminin ihmal edilmesi,

-Ocağın disiplininin ve düzeninin bozulması,

-Ulufe ödemelerinin bir sorun hâline gelmesi,

-Sık sık yeniçerilerin isyana başvurması vb. durumlardır.

Uyarı: XVII. yüzyılda devşirme yasası tamamıyla ihmal edildi. Askerlikle ilgisi olmayanlar ocağa yazıldı. Kanunlara aykırı olarak
Müslümanlar da ocağa dâhil edildi.

Uyarı: Sekban ve sarıcalar sadece savaş zamanı ordunun bünyesine dâhil edilirlerdi. Barış zamanı işsiz, güçsüz kalan bu birlikler halka
zulüm ederek ve güvenliği bozarak devlete büyük zararlar vermişlerdir.

XVII. yüzyılda Osmanlı ordusunun en kalabalık kısmını oluşturan Tımarlı sipahiler de önem kaybetti. Bu önem kaybediş atlı
birliklerin de sonu anlamına gelmekteydi. Ateşli silah teknolojisine yenik düşen bu birlikler XVII. yüzyıldan itibaren geri hizmetlere
çekilmişlerdir.

Tımarlı sipahilerin önem kaybetmesinde ve tımar sisteminin bozulmasında,

-Tımarların gerçek hak sahiplerine verilmemesi,


-Tımarların mukataaya dönüştürülmesi,

9
- Rüşvet karşılığında tımar arazilerini ele geçiren saray görevlilerinin bu arazileri mülk ya da vakıf arazisine dönüştürmesi,

-Hızlı nüfus artışı nedeniyle arazilerin miras yoluyla paylaşılması,

-Uzun süren savaşlar nedeniyle tarım arazilerinin ihmal edilmesi ve tımarlı sipahilerin görev yerlerine dönememesi,

-Fiyat artışlarının ve paranın değer yitirmesinin tımarlı sipahileri ve çiftçileri olumsuz etkilemesi,

-Değişen silah teknolojisi karşısında atlı süvari birliklerinden oluşan tımarlı sipahilerin yetersiz kalması,

-Sipahilerin gösterişli yaşama arzusu ve çok para kazanma hırsı vb. unsurlar etkili olmuştur.

Uyarı: XVII. yüzyılda uzayıp giden savaşlar ve kronik bir soruna dönüşen bütçe açıkları devletin nakit para ihtiyacını arttırmıştır.
Devlet nakit para ihtiyacını karşılamak amacıyla sık sık iltizam ve malikâne sistemlerine başvurmuştur.

Uyarı: XVII. yüzyılda devletin nakit para ihtiyacını gidermek için mukataa arazi üzerinde yaptığı farklı uygulamalar bu arazilerin devlet
denetiminden çıkıp mülk ya da vakıf araziler statüsüne dönüşmesinde etkili olmuştur.

Osmanlı Devleti’nde Ekonomik Tedbirler

Kuruluş ve Yükselme devirlerinde Osmanlı hazinesi ağzına kadar doluydu. XVII. yüzyılda hazinenin dengesi iyice bozuldu.
Hazine ilk defa bütçe açıkları vermeye başladı.

XVII. Yüzyılda Hazinenin Bütçe Açığı Vermesinde,

-Ücretli asker sayısının artması,

-Savaşların uzaması ve maliyetli hâle gelmesi,

-Savaşların mağlubiyetlerle sonuçlanması,

-İsyanlar nedeniyle toprakların boş kalması, gibi unsurlar etkili olmuştur.

XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti Bütçe Açıklarını Kapatmak amacıyla,

-Tımar arazilerini mukataaya dönüştürmek,

-Vergi gelirlerini iltizam yöntemiyle toplamak,

-Tımar sistemini canlandırmak amacıyla malikâne sistemini geçerli kılmak,

-Olağanüstü bir vergi türü olan avarız vergisini sürekli hâle getirmek,

-Zenginlerden imdadiye adında bir varlık vergisi toplamak ve bunu sürekli kılmak gibi tedbirlere başvurmuştur.

Uyarı: İltizam; Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde uzak eyaletlerin vergi gelirlerini toplamak için geçerli kılınmış bir vergi toplama
usulüdür. Bu sistemde bir yerin vergi geliri belirli bir yıllık bedel ödemek karşılığında özel bir şahsa (mültezim)bırakılırdı. Mültezimler
görevleri süresince tahsildarlık ve yöneticilik görevlerini bir arada yürütürlerdi.

Uyarı: Malikâne; Sultan IV. Mehmet zamanında iltizam sisteminin aksaklıklarını gidermek ve tımar sistemine yeniden işlerlik
kazandırmak için uygulamaya geçirilen bir vergi toplama biçimidir. İltizam sisteminden en önemli farkı ise vergi toplama görevinin
nakdi bir bedel karşılığında özel bir şahsa kayd-ı hayat (ömür boyu ) şartıyla bırakılmasıdır.

Uyarı: Ayanlar iltizam sistemiyle güçlenmişler, malikâne sistemiyle de yerel derebeylere dönüşmüşlerdir.

Uyarı: Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa ile Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa ayanlar içinde en kuvvetli olanlarıdır. Ayanlara karşı en
etkin mücadeleyi Sultan II. Mahmut vermiştir.

2.3. OSMANLI DEVLETİ’NDE İSYANLAR VE DÜZENİ KORUMA ÇABALARI

Osmanlı Devleti XVII. yüzyılda iç isyanlarla boğuşmuştur. Bu durum düzeni bozmuş, düzeni koruma çabalarını da beraberinde
getirmiştir.

10
Uzun süren Osmanlı-Avusturya, Osmanlı- İran savaşları, imparatorluk genelinde yaşanan hızlı nüfus artışı ve fetih
hareketlerinin durması iç isyanlara zemin hazırlayan genel unsurlardır.

Maaşı düşük ayarlı parayla ödenen yeniçeriler, topraksız ve işsiz kalan tımarlı sipahiler, yöneticilerin haksızlıklarına maruz
kalan köylüler, işsiz kalan esnaflar, mezuniyet sonrası iş bulamayan medrese öğrencileri ve ayrılık düşüncesiyle hareket eden uzak
eyaletlerin halkları devlete karşı isyan eden zümreyi oluşturmuştur.

Bu dönemde devleti zora sokan İstanbul’da Yeniçeri İsyanları, taşrada Celali İsyanları, uzak eyaletlerde Eyalet İsyanları ve
ülkenin çeşitli yerlerinde beliren Suhte İsyanları görülmüştür.

İstanbul İsyanları(Yeniçeri-Merkez )merkezi otoriteye ve Yeniçeri Ocağı’na zarar vermiştir. Celali (Anadolu) İsyanları
Anadolu’nun idari, askeri, mali ve toplumsal yapıyı bozarak devlet ile halk arasındaki ilişkilere zarar vermiştir. Eyalet İsyanları merkez
ile uzak eyaletler arasındaki bağı sarsarak ülke bütünlüğünü zedelemiştir. Suhte İsyanları da medrese sistemini yozlaştırarak eğitim
sistemine ağır bir darbe vurmuştur.

İstanbul Nedenleri:
(Merkez) • Yeniçerilerin merkezdeki iktidar ve çıkar kavgalarına alet edilmesi.
İsyanları • Yeniçerilerin maaşlarının (ulufe)düşük ayarlı para ile ödenmesi.
• Yeniçeri Ocağı’na usulsüz asker alımı yapılarak askeri disiplin ve düzeninin bozulması.
• Yeniçerilerin daha çok cülus bahşişi almak için taht değişikliklerine müdahale etmesi.
• Yeniçerilerin asıl meslekleri yanında esnaflık ve tüccarlık vb. işler ile uğraşmaları.
Sonuçları
• Merkezi otorite sarsıldı.
• Liyakatsiz kişiler üst makamlara getirildi.
• Devlet düzeni bozuldu.
• Islahat hareketleri sonuçsuz kaldı.
• Yeniçeri Ocağı devlet için zararlı hâle geldi.
• Yeniçeri İsyanlarında devlet düzeni ve hanedan doğrudan hedef alınmamıştır.
• Fatih Sultan Mehmet’in ilk hükümdarlık devrinde yaşanan Buçuktepe İsyanı (1444) ilk Yeniçeri İsyanı kabul edilir.
• Devlet otoritesini sarsan ilk büyük Yeniçeri İsyanı Sultan III. Murat zamanında yaşanmıştır. Hükümdar
Yeniçerilerin isteklerine boyun bükmek zorunda kalmıştır.
• Yeniçeri İsyanlarının en şiddetlisi Sultan Genç Osman’ın da katline yol açan isyandır. İsyan ile Ocak devlet içindir
felsefesi devlet ocak içindir felsefesine dönüşmüştür.
• Yeniçeri İsyanları Sultan IV. Mehmet zamanında çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bu dönemde gerçekleşen Vaka-
i Vakvakiye (Çınar Vakası) hadisesiyle saray ağalarının devlet içinde sağladığı nüfuza son verilmiştir.
• Yeniçeri isyanları Genç Osman, IV. Murat ve IV. Mehmet devirlerinde yaygınlık kazanmıştır. IV. Murat,
Duraklama Dönemi’nde Yeniçerileri sindirebilen tek padişah olmuştur.
Celali Nedenleri:
(Anadolu) • İmparatorluk genelinde baş gösteren ekonomik sıkıntılar.
İsyanları • Tımarların gerçek hak sahiplerine verilmemesi.
• Taşrada beliren kötü yönetimler.
• Tüm Akdeniz dünyasını etkileyen hızlı nüfus artışı.
• Fetih hareketlerinin durması. Yeni tarım arazilerinin üretime kazandırılamaması.
Sonuçları:
• Toprak düzeni bozuldu.
• Tımarlı sipahiler önem yitirdi.
• Devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiler sarsıldı.
• Üretim düştü, vergi gelirleri azaldı.
• Anadolu’da sosyal düzen bozuldu.
• Anadolu’dan büyük şehirlere kitlesel göç hareketleri “büyük kaçgun” başladı.
• Taşrada yeni feodal yapılar (ayanlık) oluştu.
• İran ve Avusturya savaşlarında başarısızlıklar yaşandı.
• Karayazıcı, Canbulatoğlu, Deli Hasan ve Tavil Ahmet isyanları en önemli Celali İsyanlarıdır.
• Celali İsyanları Anadolu’da I. Ahmet ve IV. Murat zamanlarında yaygınlık kazanmıştır.
• Veziriazam Kuyucu Murat Paşa aldığı sert tedbirlerle Celali İsyanlarının ateşini düşürmüştür. Sultan IV. Murat da
Revan ve Bağdat seferleriyle Anadolu'daki Celalilerin kökünü kazımıştır.
• Celali İsyanlarını gerçekleştirenler merkezi idareyi ve hanedanı değil taşradaki kötü yönetimleri hedef almışlardır.
• Devlet Celali İsyanları ile baş etmek için sert tedbirler almış, bazı Celalileri devlet hizmetlerine katmış ve bazı
Celalileri de birbiriyle çarpıştırmıştır.
Eyalet Nedenleri:
İsyanları • Merkezi idarenin zayıflaması.
• Dış devletlerin tahrikleri.
• Yarı bağımsız hareket etme isteği.
Sonuçları:
11
• Merkez ile uzak eyaletler arasındaki bağ zayıflamıştır.
• Erdel örneğinde olduğu gibi bazı eyaletler Osmanlı Devleti’nden ayrılmıştır.
• Batı’daki eyaletlerde yabancı etkisi artmıştır.
• Uzak eyaletlerin birçoğu yarı bağımsız hareket etmeye başlamıştır.
• Erdel, Eflak, Boğdan, Kırım, Trablusgarp, Hâlep, Bağdat ve Yemen gibi uzak eyaletlerde Eyalet İsyanları
yaşanmıştır.
Suhte Nedenleri:
İsyanları • İlmi kariyer edinmede liyakat ve terfi sistemine dikkat edilmemesi.
• Beşik Ulemalığı sisteminin yaygınlaşması.
• Medreselere ihtiyaçtan fazla öğrenci alınması.
• Mezuniyet sonrası öğrencilerin iş bulamaz hâle gelmesi.
• Nüfus artışı, geçim sıkıntısı ve işsizlik nedeniyle medreseleri işsiz güçsüz takımının doldurması.
Sonuçları:
• Medrese sistemi bozuldu.
• Eğitim sistemi aksadı.
• Osmanlı eğitim kurumları Batı’nın gerisinde kaldı.
• Devlet nitelikli memur temin etmekte sıkıntılar yaşadı.
• Medreseler ıslahatların yanında yer almadı.

Ekber ve Erşed Sistemi

Merkeziyetçi ve mutlakıyetçi Osmanlı Devleti’nde tahtta geçiş hukukunu belirleyen yazılı bir hüküm yoktu. Kuruluş
Devri’nden Sultan I. Ahmet zamanına kadar hükümdarlık babadan oğula geçmişti. Merkezi otoriteyi güçlendirmek amacıyla
hükümdarlar birtakım düzenlemeler yapmışlardı. Bu düzenlemelerden en önemlisi Fatih Sultan Mehmet zamanında hazırlanan
Kanunname-i Al-i Osman’dı. Kanunname-i Al-i Osman devletin bekasını koruma adına tahtta geçen şehzadeye kardeşlerini katletme
hakkını veriyordu. Ayrıca şehzadelere sancağa çıkmayı da zorunlu kılıyordu. Her iki uygulama ile Fatih Sultan Mehmet merkezi
otoriteyi güçlendirmek, deneyimli hükümdarları başa geçirmek istiyordu.

Kanuni zamanında yaşanan Şehzade Bayezit İsyanı’ndan sonra en büyük şehzadenin sancağa çıkması kuralı benimsendi.
Sancakta son kez görev yapan ve sancağa çıkma uygulamasını kaldıran padişah ise Sultan III. Mehmet oldu. Sultan III. Mehmet’in oğlu
I. Ahmet ise sancağa çıkamayan ve sarayda kafes usulüyle yetiştirilen ilk padişah oldu. Sultan I. Ahmet halkın da devlet adamlarının da
razı olmadığı kardeş katli uygulamasına son verdi. Böylece kardeşi I. Mustafa’nın tahtta geçmesine ortam hazırladı. Osman Gazi’den
Sultan I. Ahmet’e kadar babadan oğula geçen taht ilk defa kardeşten kardeşe geçemeye başladı. Bu uygulama “ekber ve erşet sistemini”
ortaya çıkardı. Bundan sonra tahtta geçişte yaşça büyüklük ve olgunluk esas alınacaktı. Sarayda göz hapsinde tutulan diğer kardeşler de
tahtta geçiş sıralarını bekleyecekti. Uygulama taht kavgalarını önledi. Tahtta geçişi kurala bağladı. Bununla birlikte sarayda kafes
usulüyle yetiştirilen padişahlar sancaklarda görev yapmadıkları için idari ve askeri yeteneklerini geliştiremediler. Halklarını
tanıyamadılar. Bütün bu olumsuzluklar deneyimsiz, etki altında kalan ve uzun süre tahtta kalamayan şehzadelerin başa geçmesine neden
oldu.

Çözüm Arayışları ve Layihalarda Osmanlı

Mevcut düzeni değiştirmeden, düzendeki aksaklıkları gidermek için gerçekleştirilen yenilik hareketlerine ıslahat (düzeltme)
denir. Osmanlı Devleti XVII. yüzyıldan başlayarak devletin yıkılmasına kadar birtakım ıslahat hareketlerinde bulunmuştur. Islahat
girişimleri devletin yıkılma sürecini geciktirmiş, ömrünü uzatmıştır.

Layihacılar

• XVII. yüzyıl ıslahatlarına deneyimli bazı yöneticiler ve âlimler de fikirleriyle yön vermişlerdir. Koçi Bey, Lütfi Paşa, Defterdar Sarı
Mehmet Ağa ve Gelibolulu Ali bunlar arasındadır.

• IV. Murat’a ve I. İbrahim’e layihalar sunan Koçi Bey, idari ve askeri alandaki bozulmalara dikkat çekerek IV. Murat zamanı
ıslahatları üzerinde etkili olmuştur.

• Lütfi Paşa “Asafname” adlı eserinde mali düzenin korunmasına ve devlet düzeninin işleyişinde liyakatin önemine dikkat çekmiştir.

• Defterdar Sarı Mehmet Ağa ülke toprakları ile üretim arasındaki doğrusal ilişki üzerinde durmuştur. Gelibolulu Ali de devlet
idaresinde liyakatin önemine dikkat çekmiştir.

Layiha yazarları yönetime sundukları tavsiyelerde devrin değişen koşullarını, halkın isteklerini ve Batı’daki değişimleri dikkate
almamışlardır. Layihacılara göre Kanuni Dönemi ideal devlet anlayışına (adalet-liyakat) dönmek kurtuluş için tek geçerli çareydi.

12
XVII. Özellikleri:
Yüzyıl
Islahatları • Islahatlarda Kanuni Dönemi uygulamaları esas alındı.

• Yenilik hareketlerinde Batı’daki gelişmeler dikkate alınmadı.

• Yeniliklerin amacı merkezi otoriteyi güçlendirmekti.

• Islahatlar askeri ve mali alanlarda yoğunlaştırıldı.

• Yenilikler halka baskı ve zor metoduyla kabul ettirilmeye çalışıldı.

• Islahatlar devlet politikası hâline getirilemedi.

• Islahatlara yeniçeriler, ilmiye sınıfı, esnaf zümresi ve halk tepki gösterdi.

Islahatçılar

• XVII. yüzyıl Islahatlarına Genç Osman, IV. Murat ve Köprülü ailesi veziriazamları (Köprülü Mehmet Paşa, Köprülü
Fazıl Ahmet Paşa ve Amcazade Hüseyin Paşa) yön verdi.

• Genç Osman askeri alanda, IV. Murat askeri ve mali alanlarda, Köprülü ailesi veziriazamları da askeri ve mali
alanlarda ıslahat girişimlerinde bulundular.

• Osmanlı tarihinin ilk ıslahatçı padişahı kabul edilen Genç Osman ıslahat girişimlerinde başarılı olamadı. Bununla
birlikte ıslahat yolunu diğerlerine açtı.

• IV. Murat başarılı ıslahatlarıyla XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne eski şaşalı dönemlerini yaşatmayı başardı.

• Köprülüler de devleti büyük bir çöküşten kurtardılar.

• Yüzeysel çözümler getiren, Batı’daki gelişmelerden esinlenmeyen ve halk gerçeğini dikkate almayan ıslahatlar
başarılı olamadı.

• XVII. yüzyıl ıslahatlarına seyfiye ve ilmiye sınıfları yön vermiştir.

XVIII. Özellikleri
Yüzyıl
Islahatları • Yenilik hareketlerinde Batı’daki gelişmeler esas alındı.

• Islahat hareketlerinde “Osmanlının üstünlüğü” prensibi terk edildi. Batı’nın askeri ve teknik üstünlüğü kabul edildi.

• Yeniliklerin amacı Gerileme Sürecinin önüne geçmekti.

• Askeri ve mali alanların dışında ilk defa sosyal ve kültürel hayatı da kapsayan ıslahatlara girişildi.

• Yeniliklerin kabul ettirilmesinde baskı ve zor metoduna daha az başvuruldu. Halkın eğitilmesi düşüncesi önem
kazandı.

• Yenilikler bir program dâhilinde yürütüldü. Islahatçılar geçen yüzyıl ıslahatçılarına göre göre daha bilinçli hareket
etti.

• Lüks ve israfa başvuran ıslahatlara yeniçeriler, ilmiye sınıfı, esnaf zümresi ve halk tepki gösterdi.

Islahatçılar

• XVIII. yüzyıl ıslahatlarına III. Ahmet, I. Mahmut, III. Mustafa ve III. Selim gibi değerli padişahlar ile önde gelen
devlet adamları (Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Koca Ragıp Paşa, Halil Hamit Paşa) yön vermişlerdir.

• III. Ahmet Lale Devri Islahatlarıyla ilk defa Batı’ya bir pencere açmıştır. I. Mahmut ıslahatlarda ilk defa yabancı
uzmanlardan yararlanarak ve kültürel hayatın gelişmesine önem vererek yeniliklere devamlılık kazandırmıştır. Sultan
13
III. Mustafa başarılı ıslahatlarıyla büyük reformcu padişahların (III. Selim, II. Mahmut) atası durumuna gelmiştir. III.
Selim de Nizam-ı Cedit Islahatıyla ilk bilinçli ıslahat faaliyetini gerçekleştirerek Osmanlı Devleti’ni Avrupa
medeniyetine açmıştır.

• XVIII. yüzyıl ıslahatları ortaya koyduğu sonuçlar itibariyle XVII. yüzyıl ıslahatlarından daha başarılı olmuştur.

• Aşırı lükse ve israf yönelme Lale Devri ıslahatlarını başarısız kılmıştır.

• 1740 Kapitülasyonları I. Mahmut zamanı ıslahatlarına gölge düşürmüştür.

• Çarlık Rusya’sı karşısında alınan yenilgiler III. Mustafa Dönemi ıslahatlarına zarar vermiştir.

• Yumuşak huylu olmak ve kararsızca hareket etmek III. Selim Devri ıslahatlarını başarısızlığa mahkûm etmiştir.

• XVIII. yüzyıl ıslahatlarına kalemiye sınıfı yön vermiştir.

• XVIII. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde Batı tarzında birçok yeniliği de sahne olmuştur. Avrupa’daki gelişmeleri
yakından takip etmek için ilk geçici elçilikler Lale Dönemi’nde açılmıştır. Osmanlı Devleti’ni XVIII. ve XIX.
yüzyılda ayakta tutan denge siyasetini geçerli kılmak için ilk daimi elçilikler III. Selim zamanında oluşturulmuştur.

• Orduyu Batı tarzında eğitmek amacıyla I. Mahmut zamanında Hendeshane, I. Abdülhamit Dönemi’nde
Mühendishane-i Bahr-i Hümayun, III. Selim Devri’nde de Mühendishane-i Berr-i Hümayun adlı medreseler dışında
Avrupai tarzda eğitim veren yeni okullar açılmıştır.

• Ordunun Batı karşısındaki gerileyişini önlemek amacıyla I. Mahmut zamanında ilk defa yabancı uzmanlardan
yararlanılmış, Humbaracı Ocağı ıslah edilmiş(Islah edilen ilk askeri ocaktır), III. Mustafa Dönemi’nde sürat topçuları
Ocağı, I. Abdülhamit Devri’nde de İstihkâm Okulu oluşturulmuştur.

• XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti ordunun ıslahı konusunda yabancı uzmanlardan yararlanma yoluna gitmiştir.

• Mahmut zamanında Comte de Bonneval, Humbaracı Ahmet Paşa adıyla Humbaraca Ocağı’nı ıslah etmiş, III.
Mustafa Dönemi’nde de Baron de Tott Sürat Topçuları Ocağı’nı kurmuştur. I. Mahmut zamanında yabancı
uzmanlara getirilen Müslüman olma şartı III. Mustafa Dönemi’nde kaldırılmıştır. Böylece başta Fransa olmak üzere
Avrupa devletlerinden Osmanlı ülkesine birçok yabancı uzman gelmiştir. Bu durum Osmanlı topraklarında Avrupa
kültür ve medeniyetinin etkisini arttırmıştır.

• XVIII. yüzyılda Batı’dan alınan en önemli teknik yenilik matbaa olmuştur. Matbaa Batı tarzı yeniliklerin halka
tanıtılmasında ve benimsetilmesinde çok önemli bir işlev görmüştür.

Lale Devri Yenilikleri

1718 Pasarofça Antlaşması’yla Batı’ya yönelik genişleme siyaseti sona ermiştir. Dönemin padişahı Sultan III. Ahmet, halkın
yenilgilere yönelik tepkisini hafifletmek, yeni bir barış dönemi oluşturmak, Gerileme sürecini durdurmak ve Batı’daki askeri ve teknik
gelişmeleri yakından takip edebilmek amacıyla esin kaynağını Batı’dan alan bir yenileşme dönemi başlatmıştır. Bu dönemde ilk defa
ıslahatlar sosyal ve kültürel alanı da kapsamıştır. Ünlü edebiyatçımız Yahya Kemal Beyatlı’nın tanımlamasıyla bu döneme Lale Devri
(1718-1730) adı verilmiştir. Lale Devri’yle Osmanlı Devleti ilk defa Batı’ya bir pencere aralamıştır. Batı’ya hayranlık ve özenti şeklinde
gelişen bu dönemde Sultan III. Ahmet ve Veziriazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa çok önemli gelişmelere öncülük etmişlerdir. Lale
Devri yenilik hareketlerine karşı çıkanların oluşturduğu Patrona Halil İsyanı ile son bulmuştur. Bu nedenle Lale Devri’nin en önemli
kültür ve eğlence mekânları olan Sadabat ve Kâğıthane büyük bir çöküş yaşamıştır.

Uyarı: Lale çiçeği, Lale Devri’nin en önemli simgesidir. Bu çiçek dönemle de özdeşleşen barış, huzur ve yeniliği çağrıştırmaktadır.

Uyarı: Lale Devri, Osmanlı Devleti ile Batı uygarlığı arasındaki etkileşimi hızlandırmıştır. 1716’da İngiliz elçisinin eşi olarak
İstanbul’da bulunan Lady Montagu “Şark Mektupları” olarak ünlenen yapıtıyla Doğu kadını hakkında ilk esaslı etnografik
çalışmalardan birini gerçekleştirmiştir. Bu eser Batı’da Osmanlı kültür dünyasına olan ilgi ve hayranlığı arttırmıştır.

Lale Devri’nde Gerçekleştirilen Yenilikler

Bilim-Kültür ve Sanat Alanlarında Yapılan Yenilikler

14
• Halk kütüphaneleri açıldı.
• Doğu ve Batı klasikleri tercüme edildi.
• Bilim insanları himaye altına alınarak desteklendi.
• Salgın hastalıkların önüne geçmek amacıyla çiçek aşısı geliştirildi.

Şehir Hayatını Geliştirmek İçin Yapılan Yenilikler

• Batı tarzı yaşam biçimine özenti gösterildi.


• Tulumbacılar adıyla ilk defa düzenli bir itfaiye teşkilatı kuruldu.
• Eğlence mekânları ve mesire alanları oluşturuldu.

Diplomatik Alanda Yapılan Yenilikler

• Avrupa’ya ilk defa geçici elçiler atanmıştır.

Teknik Alanda Yapılan Yenilikler

• İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi’nin önderliğinde ilk Türk matbaası açıldı. Matbaa, Batı’dan temin edilen ilk teknik araçtı.

Mimari Alanda Yapılan Yenilikler

• Batı mimarisi tarzında ilk mimari yapılar oluşturuldu.


• İstanbul yeni baştan imar edildi.
• Şehirlere yeni yollar açıldı.

Ekonomik Alanda Yapılan Yenilikler

• Çini sanatını canlandırmak amacıyla İstanbul’da bir çini atölyesi açıldı.


• İstanbul’da bir kâğıt fabrikası yapıldı.

Uyarı: İlk geçici elçimiz Fransa’ya gönderilen Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’dir. İlk daimi elçimiz de III. Selim zamanında
Londra’ya atanan Agâh Efendi’dir.

Uyarı: Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin hazırladığı “sefaretname” adlı eser Osmanlı Devleti’nin Batı’ya açılan ilk penceresi
olmuştur.

Uyarı: Lale Devri’ne Nedim şiirleriyle, Levni de eşsiz minyatürleriyle ölümsüzlük katmıştır.

Matbaa ve Bilginin Üretilmesi

Çinliler matbaanın mucidi olarak kabul edilir. Modern anlamda ilk matbaayı Avrupa’da Gutenberg geliştirmiştir. Matbaa sayesinde
bilgi birikimi artmış, bilginin yayılımı hızlanmış, okur-yazarlık oranı yükselmiş, okul ve kütüphane sayısı çoğalmıştır. Böylece
Avrupa’da halkın genel kültür düzeyi ileri bir seviyeye taşınmıştır.

Osmanlı Devleti’nde matbaa gayrimüslim topluluklar tarafından çok erken devirlerden itibaren kullanılmıştır. Müslümanların matbaa
ile tanışması Lale Devri’nde olmuştur. Matbaa Avrupa’dan alınan ilk teknik icat olarak yaşamımızda önemli bir yer edinmiş, birçok
yenilik hareketine öncülük etmiştir. İstanbul’da ilk Türk matbaasını İbrahim Müteferrika ile Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin oğlu
Sait Efendi kurmuşlardır. Hattatların varlığı, dinsel tutuculuk, okuryazar oranının düşük olması ve okuma alışkanlığının yaygınlaşmamış
olması Müslüman Türklerin matbaayı benimsemesini geciktirmiştir.

Hattatları korumak ve dinsel tutuculuğun önüne geçmek amacıyla dini kitapların matbaada basılmasına yasak getirilmiştir. Matbaada
basılan ilk eser Vankulu Lügati olmuştur. Devlet matbaada basılan eser sayısını arttırmak, halkın genel kültür seviyesini yükseltmek
amacıyla kâğıt fiyatlarında indirime gitmiş, kütüphanelerin sayısını arttırmıştır.

İlim ve İrfan Erleri

İlim ve irfan erleri Kuruluş Devri’nden itibaren devletin teşkilatlanmasında önemli rol oynamışlardır. Merkezi otoritenin sarsılması,
ekonomik sıkıntılar ve sosyal yaşamda meydana gelen olumsuzluklar ilim ve irfan sahiplerini zor durumda bırakmıştır.

Ülkenin kurtuluşu ve esenliği için çözüm çareleri arayan bazı ilim ve irfan insanları XVII ve XVIII. yüzyıllarda önemli eserler
vermişlerdir. Medrese eğitimi görmeyen Kâtip Çelebi (Hacı Kalfa) Osmanlı ilim dünyası ile Avrupa arasındaki açığı ilk fark eden kişi

15
olmuştur. Osmanlı ilim ve irfan dünyasındaki yenilik arayışlarına başlangıç oluşturan Kâtip Çelebi, Batı’daki ilmi gelişmeleri takip
etmeyen aydın zümresini şiddetle eleştirmiştir.

Uyarı: Kâtip Çelebi Tük tarihinin ilk bibliyografya eseri olan Keşfü’z Zünun’u yazmıştır Âlimin en ünlü eseri ise coğrafya ilmi ilgili olan
“Cihannüma’dır”.

Osmanlı Devleti’nin ilk vakanüvisi olan Naima Efendi, Kâtip Çelebi’nin izinde yürüyerek tarihsel kavrayışa ve gerçekliğe sahip
olmanın ülkenin kurtuluşuna katkı sağlayacağını ileri sürmüştür. Naima Efendi’ye göre Osmanlı Devleti’ni esenliğe taşıyacak olanlar
tarihsel birikim ve seziyle donanmış olmalıdır.

Bilinçli ilk Türk gezgini olan Evliya Çelebi ülkenin genel panoramasını ortaya koyan “Seyahatname” adlı ünlü eseriyle
imparatorluğun coğrafi yapısı, halkın sosyal yaşantısı, ülkenin ekonomik durumu ve kültürel vaziyetiyle ilgili son derece değerli bilgiler
vermiştir. Seyahatname ’de gayrimüslim halkların, Müslüman topluluklara göre yeniliklere daha açık olduğunu ve iki topluluk arasındaki
farkın giderek açıldığını belirtmiştir.

Lale Devri’nde kurulan Tercüme Heyeti’ne başkanlık eden Yanyalı Esad Efendi de felsefe alanında yaptığı değerli çalışmalarla Batı
kültürünün Doğu kültürüne aktarımını sağlayan önemli şahsiyetlerden biri olmuştur. Yanyalı Esad Efendi çalışmalarından edindiği
tecrübelerle Osmanlı ilim ve irfan dünyasının Batı’nın gerisinde kaldığını fark eden nadir şahsiyetlerden biri olmuştur.

XVII. yüzyılda Osmanlı ilim, irfan ve kültür hayatına katkı sunan başkaca değerli şahsiyetler de olmuştur.

Bunlar;

Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa Mimar Sinan’ın öğrencisidir. Hocasını geçmek amacıyla Klasik Dönemi’n son büyük mimari eseri
kabul edilen “Sultan Ahmet Camii’ni-Blue Mosgue” inşa etmiştir. Bu cami, Osmanlı
Devleti’ndeki en büyük “Selâtin Camii’dir”. Ayrıca İstanbul’un en önemli tarihsel mekânıdır.
Nefi Hiciv (eleştiri) şiirleriyle ün kazanmıştır.
Nabi Türk edebiyatında ahlaki yönden çocuğa hitap eden ilk eseri (“Hayriyye”)yazmıştır.
Itri Klasik Türk müziğinin en büyük bestekârıdır.
Karacaoğlan XVII. yüzyılın en ünlü halk ozanıdır.
Hezarfen Ahmet Çelebi Uçma tasarısını gerçekleştiren ve planörcülüğünün öncülüğünü yapan ilk âlimdir. Halk arasındaki
unvanı “Bin fenli-Hezarfen”’dir.
Lagari Hasan Çelebi Roketle uçuş denemesi yapan ilk âlimdir.

IV. Murat’ın İdare Tarzı

• İdari, askeri ve mali alanlarda ıslahat yapmıştır.


• Sert tedbirler alarak devlet idaresinde ve Yeniçeri Ocağı’nda düzeni yeniden sağlamıştır.
• İran’a yaptığı seferler ile Anadolu’daki Celali kalıntılarını temizlemiştir.
• İsyanlara engel olmak ve toplumsal huzuru sağlamak amacıyla içki ve tütün kullanımına yasak getirmiştir.
• Islahatlarında Koçi Bey’in tavsiyelerinden yararlanmıştır.
• IV. Murat, 17. Yüzyılın en başarılı, en muktedir padişahıdır.
• Duraklama Dönemi’nde Osmanlı klasik dönemini yeniden tesis etmiştir.

16

You might also like