Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 17

Doğu Türkistan

HAK İHLALLERİ VE BM’NİN UYGUR RAPORUNUN


DEĞERLENDİRİLMESİ

Küçükçekmece
İHH
HAK İHLALLERİ VE BM’NİN UYGUR RAPORUNUN
DEĞERLENDİRİLMESİ

Doğu Türkistan’daki insan haklarına dair endişelerin dile getirildiği BM raporu, Çin’in bölgede
yürüttüğü insanlık dışı faaliyetlerine, insan hakları ihlallerine ve uluslararası hukuka aykırı
uygulamalarına güçlü bir ses ile karşı çıkmaktan uzaktır. Ancak yine de raporda yer verilen hak
ihlallerinin BM tarafından dile getirilmesi, Uygur meselesinin çözümü için önemlidir.
Doğu Türkistan binlerce yıldır Uygur, Kazak,
Kırgız, Özbek ve Tacik gibi Orta Asya
halklarının anavatanıdır. Tarih boyunca
kadim bir Türk toprağı olan bu coğrafyada
bugün modern dünyadaki en ağır insan
hakları ihlalleri resmî politika olarak
uygulanmakta ve bu ihlaller her geçen gün
artarak devam etmektedir.
HAK İHLALLERİ

Demografik dengeyi değiştirmek için Han Çinli nüfusun bölgeye yerleştirilmesi; insanların ana
dillerini konuşmalarının, ibadet etmelerinin, seyahat özgürlüklerinin ve hatta geleneksel
kıyafetlerini giymelerinin dahi yasaklanması, söz konusu ihlallerin ve asimilasyon politikalarının
bazılarıdır. Aşırılıkla ve terörle mücadele kisvesi ise, Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından etkin
bir baskı aracı olarak kullanılmaktadır. ÇKP’nin 1949 yılında bölgeyi işgal etmesinin ardından
başlayan baskılar, 2014 yılında sözde aşırılıkla mücadele adı verilen programın uygulamaya
konulmasıyla iyice artmış, 2017 yılında “mesleki eğitim merkezleri” adıyla inşa edilen toplama
kamplarının kurulmasıyla da yeni bir boyut kazanmıştır. En az 1 ila 3 milyon Doğu Türkistanlının
kapatıldığı bu kamplar her türlü insan hakkı ihlalinin uygulandığı merkezler olarak hâlen faaldir.
Toplama kamplarına alınan Doğu Türkistanlılar, maruz kaldıkları fiziksel işkence ve şiddetin yanı
sıra ÇKP’nin ideolojik propagandalarına, kimliklerini reddetmeye, mandarin Çincesini öğrenip
konuşmaya, ÇKP marşlarını öğrenmeye ve zorla çalıştırılmaya mecbur bırakılmaktadır.
EKONOMİK SEBEPLER

Sahip olduğu enerji kaynakları ve jeostratejik konumu Sincan’ı Orta


Asya ülkelerinden Çin’e enerji tedarikinde potansiyel enerji merkezi
haline getirmektedir. Çin, artan enerji talebini karşılamak için
sürdürülebilir, ucuz, güvenilir enerji kaynaklarına ihtiyaç duymaktadır.
Sincan, dünyanın en büyük kullanılmayan termal kömür rezervleri yanı
sıra petrol, gaz, rüzgâr enerjisi üretme ve depolama merkezi olma
potansiyeli sebebiyle Çin’in artan enerji talebini karşılayacak
kapasiteye sahiptir. Bu sebeple son yıllarda bölgedeki ekonomik
yatırımlar enerji arz güvenliğini artırmak amacıyla enerji sektörüne
odaklanmaktadır. Bu bağlamda özellikle boru hatları ve demir yolları
olmak üzere büyük altyapı yatırımları dikkat çekmektedir.
İŞ GÜCÜ

Uygur iş gücüne yönelik sömürgeci bir


zihniyet besleyen Pekin
hükümeti, istihdam politikalarıyla Han
Çinlilerle Uygurlar arasında büyük bir
gelir eşitsizliği yaratmakta, kısıtlayıcı
ve ayrımcı politikalarla bölgedeki etnik
gerilimi artırmaktadır. Ingoude
Company
İŞ GÜCÜ

Pekin hükümeti, bölgenin kendisine yönelik çeşitli terör


örgütleri oluşumuna zemin hazırladığı / hazırlayacağı
korkusuyla hareket etmektedir. Zira Uygurların yaşadığı
bölge Afganistan ve Pakistan gibi terör faaliyetlerinin ve
siyasi istikrarsızlıkların yoğun yaşandığı iki ülkeye
komşudur. Nitekim 2009 yılında Sincan’ın başkenti
Urumçi’de yaklaşık 200 kişinin hayatını kaybettiği
olaylarla ilgili olarak Çin hükümeti, bu saldırıların Uygur
etnik kökenli aşırılıkçı, terörist gruplar tarafından
gerçekleştirildiğini iddia etmiştir.
URUMÇİ AYAKLANMASI

Urumçi ayaklanması 11 Eylül olaylarının Çin versiyonu


olarak yorumlamıştır. Bu sebeple bölgenin istikrarını ve
egemenliğini sağlamlaştırmak için sınırı yakından
izleyen Pekin, yüz tanıma özellikli kameralardan
biyometrik veri uygulamalarına kadar yeni teknolojili
takip sistemini kapsamlı bir şekilde kullanmaktadır.
İslami aşırılıkçı faaliyetleri önlemek için “mesleki
eğitim kampları” adı altında toplama kampları kurarak
sert bir terörle mücadele kampanyası yürütmektedir.
SOSYAL POLİTİKALAR

Pekin’in Sincan’daki politikalarının anlaşılmasında ekonomik ya


da siyasi sebeplerin yanı sıra Çin’in yeni dünya düzeni kurmasındaki
hegemonya anlayışı da belirleyici rol oynamaktadır.
Bu yüzden öncelikle Çin’in hegemonik sistemini doğru anlamak
gerekmektedir. Çin, emperyal dönemde (1949 öncesi) yerleşik düzende
yaşamayan ve genellikle hayvancılıkla uğraşan kabilelere “barbar”
anlamında “Yi” adını verirken kendini de medeni anlamında “Hua”
(günümüzde Han Çinlilerinin ataları olarak kabul edilirler)
olarak isimlendirmiştir. Çin, emperyal dönemde kendi dünya düzenini
kurmuş ve bu düzendeki Hua-Yi ayrımı, diğer bir ifadeyle medeni-
barbar/ben-öteki ayrımı günümüzde de Çin’in düzenini
şekillendiren başat faktör olmuştur.
Kaşgar’daki toplama
kampında, hükümetin
düzenlediği
bir ziyaret sırasında
Çince dersi gören
Uygurlar,
4 Ocak 2019, [Reuters /
Ben Blanchard]
SOSYAL POLİTİKALAR

Hasılı Çin, her dönemde hegemonik bir güç olarak ortaya çıkmış, tıpkı
imparatorluk dönemindeki gibi günümüzde de en üst katmanda Han
Çinlileri, bir alt katmanda Çinli olmayan ama Çin idaresinde yaşayan yarı
medeni azınlıkları, son katmanda da medeni olmayan barbarları
konumlandırdığı bir hiyerarşi sistemi kurmuştur. Bu hiyerarşik yapı,
Çin’in yabancı düşmanlığını ortaya koyarken kendinden başkalarına olan
tutumunda “Çinli” olmanın ya da “Çin kültürüne olan yakınlığın” geçerli
olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, diğer tüm devletler birbirine
eşitken, Çin en üstte yer almaktadır ve barbar yani Çinli olmayan
toplulukların kontrolü için Çinlileştirilmeleri gerekmektedir. Benzer
şekilde, günümüzde Uygurlara yönelik uygulanan politikalar da özünde
Çin’in geçmişten gelen benmerkezci karakterine işaret etmektedir.
BÖLGEDEKİ HAK İHLALLERİ

2014 Mayıs’ında ÇKP yönetimi Sincan’da Uygurlara ve bölgede yaşayan Müslüman ve


Türk halklara karşı “Strike Hard Campaign against Violent Terrorism” (Şiddetli
Terörizme Karşı Sert Kampanya) başlatmıştır. İnsan hakları izleme örgütlerinin ve
kurumlarının raporları, aktivistlerin ve medya kuruluşlarının elde ettiği görüntü ve
bilgiler, ÇKP yönetimi tarafından açıklanan ve servis edilen bilgiler ve diğer
dokümanlar, Çin hükümetinin bölgede, Uygurlara yönelik insanlığa karşı suçlar ve
soykırım suçları kapsamına girebilecek seviyede hak ihlalleri işlediğini
göstermektedir. Rapor ve belgelerin yanı sıra bu hak ihlallerine maruz kalmış
tanıkların ifadeleri de ÇKP yönetimindeki Çin hükümetinin Sincan’da, Uygurlara
yönelik birçok hak ihlali gerçekleştirdiğini ortaya koymaktadır. Kültürel asimilasyon
ve soykırım, nüfus mühendisliği yoluyla zorla yerinden etme, zorla çalıştırma ve
toplama kamplarına alınan milyonlarca Uygur’a yönelik beyin yıkama ve işkence,
ÇKP yönetimi tarafından gerçekleştirilen hak ihlallerine örnek verilebilir.
TOPLAMA KAMPLARI

Uygur halkının din ve geleneklerine 2014'te kurulmaya başlanan ve 2016'dan


bağlılıklarını gösteren günlük yaşam pratikleri itibaren kitlesel boyut kazanan toplama
Çin yönetimi tarafından "terörizm, ayrımcılık, kamplarında en az 3 milyon Doğu Türkistanlı
aşırıcılık" olarak nitelendirerek suç sayıyor. olduğu belirtiliyor.
Geleneklerine bağlı kalmaya çalışan doğu
Türkistanlılar, baskı ve işlence merkezleri olan
ve sayıları 1200'ü bulan toplama kamplarında
tutuluyor.

Ingoude
Company
URUMÇİ OLAYLARI 5 TEMMUZ 2009

26 Haziran 2009 tarihinde Çin’in Guangdong eyaletinin Shaoguan şehrinde bulunan bir oyuncak fabrikasında,
Doğu Türkistan’dan işçi olarak götürülen Uygur gençleri ile Çinliler arasında çıkan kavga sonucu resmi
rakamlara göre iki Uygur genç sokak ortasında linç edilerek öldürülmüştür. Bu haberin Doğu Türkistan’ın
başkenti Urumçi’de duyulması ile çocuklarının akıbetini merak eden aileler valilik önünde toplanmıştır. Resmi
olarak hiçbir bilgi edinemeyen ve çocuklarının akıbetini merak eden insanlar bu durumu protesto etmek
istemiştir. Her kalabalığı tehdit olarak algılayan Çin yönetimi, kalabalık üzerine ateş açmıştır. Bu durum
karşısında yıllardır baskı ve zulüm altında zaten gergin bir süreç yaşayan bölge halkınındaha da büyük bir
tepkisine neden olmuş ve olaylar büyüyerek kitlesel bir eyleme dönüşmüştür. Çin Komünist Partisinin bölge
idaresi yıllardır uygulamakta hiçbir beis görmediği olayları askeri operasyonlarla bastırma ve gerçek mermi
kullanarak rastgele insanlar üzerine ateş açma uygulamasını vakit kaybetmeden devreye sokmuş ve tam
anlamıyla Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de insan avına çıkmıştır.
URUMÇİ OLAYLARI 5 TEMMUZ 2009

Olayların başlaması ile birlikte Urumçi başta olmak üzere bölgenin her şehrinde sokağa çıkma yasağı ilan
edilmiştir. Tüm sınırlar kapatılarak, turist olsa dahi, yurtdışından gelenlerin derhal ülkeyi terk etmeleri
istenmiştir. Bununla da yetinmeyen Çin Komünist bölge yönetimi tüm iletişim araçları yasaklanmış, internet ve
telefon hatları kesilerek Doğu Türkistan’ın bir nevi dünya ile irtibatı koparılmıştır. Doğu Türkistan adeta
karanlığa gömülmüş hiçbir şekilde bölge ile iletişim kurulamamıştır. Olayların devam ettiği geceler tüm
elektrikler kesilmiş polis, asker ve sivil Çinli paramiliter güçler resmi üniformalı askerlerle beraber katliam
gerçekleştirmiştir.
Çin Devleti remi açıklamasına göre 5 Temmuz Urumçi olayları ayrılıkçı ve aşılıkçı bölge halkının etnik bir
çatışması olup, olaylarda 187 kişi hayatını kaybetmiş, 1,721 kişi yaralanmıştır.
Bağımsız uluslararası sivil toplum kuruşlarının raporlarına göre ölü ve yarası sayısı binler ile ifade edilmektedir.
Olaylar esnasında ve sonrasında polis tarafından tutuklanan binlerce kişi kaybolmuş aradan geçen 12 yıllık süre
zarfında kaybolan kişilerin akıbetlerinden haber alınamamıştır. Keza bölgeden gelen görüntü ve canlı tanıkların
ifadeleri bu bilgileri teyit etmektedir.
URUMÇİ OLAYLARI 5 TEMMUZ 2009

Çin Komünist yönetimi vakit kaybetmeden olayları Türk ve Müslüman olan Uygurlar ile Çinliler arasında etnik
bir çatışma olarak dünya kamuoyuna duyurma gayretine düşmüştür. Hâlbuki elde edilen görüntülerde
askerlerin arkasından gelen ellerinde kesici-delici özelliği olan sopalı paramiliter sivil Çinli milisler açık şekilde
görülmektedir. Çin resmi makamları olaylara karışanların en ağır şekilde cezalandıracağını duyurmuş ve
göstermelik mahkemelerde keyfi yargılamalar ve cezalandırılmalar yaşanmıştır. Binlerce Doğu Türkistan Türkü
çeşitli sürelerde hapis ve yüzlercesi de idam cezasına çarpıtılmış, infazlar hiç gecikmeden gerçekleştirilmiştir.
Ne hikmetse etnik çatışma olarak dünya kamuoyuna lanse edilen olaylarda yargılanmış ve hüküm giymiş tek bir
Çinli olmamıştır.
Doğu Türkistan ve insanlık tarihinde kara bir leke olarak yer alacak olan “5 Temmuz Urumçi Katliamı” diğer
katliamlarda olduğu gibi Çin devleti tarafından uluslararası bağımsız araştırma kurumlarının olayların gerçek
yüzünü araştırmak istemesine izin vermemiştir. Yaşananlar şimdilik tarihin karanlık sayfalarında beklemeye
devam etmektedir.
5 Temmuz Urumçi Katliamında şehit düşen kardeşlerimize Yüce Mevla’dan rahmet diliyorum.

You might also like