Professional Documents
Culture Documents
Ozbek Nadir Istisna Hali Devletsiz Abdul
Ozbek Nadir Istisna Hali Devletsiz Abdul
Ozbek Nadir Istisna Hali Devletsiz Abdul
“ABDÜLHAMİDSİZ”
OSMANLI-TÜRKİYE TARİHİ
DOSYA
İşçi sınıfı
meskenleri, 2004 yılında TALİD dergisinin daveti rih dergisinin daveti üzerine Abdül- dönüşümler Osmanlı-Türkiye tarih-
İstanbul, 1906 üzerine II. Abdülhamid Dönemi ta- hamid dönemi tarihçiliğini yeniden çiliğini, özel olarak da II. Abdülhamid
Alan Duben ve Cem rihçiliği üzerine bir değerlendirme değerlendiriyorum. Söz konusu süre dönemi tarihçiliğini nasıl etkiledi?
Behar. İstanbul
Haneleri (İstanbul: yazısı kaleme almıştım.1 Aradan on zarfında dünya ve Türkiye siyasetin-
İletişim Yayınları,
1996) beş yıl geçti; bugün, Toplumsal Ta- de ne gibi dönüşümler yaşandı? Bu 11 Eylül sonrası süreç ve Irak Savaşı
Amerikan siyasetinin emperyal ni-
teliklerini iyice belirginleştirirken,
Avrupa alternatif demokratik bir
medeniyet olarak tahayyül edilmiş
ve bu modelin Türkiye’nin siyasi is-
tikametine yön vermesi beklenmişti.2
Avrupa’nın sömürgeci savaşlar, soy-
kırım, ırkçılık ve yabancı düşmanlı-
ğıyla dolu yakın tarihi ve günümüzde
toplumsal adalet ve eşitlik vaadin-
den bütünüyle uzaklaşmış gerçekliği
görmezden gelinerek oluşturulan
hayali Avrupa modeline parlamenter
demokrasi, hukukun üstünlüğü, in-
san hakları gibi siyasal ilkelerin tem-
sili vasfı da yüklenmişti. Ancak bu il-
lüzyonların dağılması uzun sürmedi.
Kumkapı
muhacir
mahallesi, 1870
Fotoğraf
Guillaume Berggren
Agamben’in hukuk devleti ile hukuk yeni biçimlerin keza önemli farklılık- ortaya çıkarmaya çalışacağım. Son
dışı gücün bir ve aynı belirsiz düz- lar içerdiği açıktır.8 olarak, Osmanlı-Türkiye tarihçiliğin-
lemde bulundukları fikrinin modern de devlet kavramı fetişizmiyle ilgili
devlet ve siyasete ilişkin ontolojik Bu soyut siyaset teorisi ve hukuk bir tartışma açarak, tarih yazımına
bir nitelik taşıdığı, oysa bu soru- felsefesi tartışmalarını Osmanlı-Tür- ilişkin günceli (her tarihsel momen-
nun tarihselleştirilmeyi gerektirdiği kiye veya II. Abdülhamid dönemi tin kendi güncelini) ve somut tarihsel
eleştirisi tarih disiplini mensupla- tarihçiliğine nasıl uyarlayabiliriz? aktörlerin ilişkilerini esas alan alter-
rınca ve liberal siyaset teorisinden Bu uyarlama ışığında Abdülhamid natif bir perspektife ilişkin öneriler-
esinlenen politik kesimlerce olumlu dönemi tarihçiliğine ilişkin eleştiri de bulunacağım.
karşılanabilir.7 Ancak, hukukla siya- ve alternatif perspektif önerilerimiz
set arasındaki belirsiz uzam kavram- neler olabilir? Aşağıda bu meseleyi I
sallaştırmasının tarihsel yaklaşımı birbirini tamamlayan üç açıdan de-
dışlamadığını, bilakis imkân dahili- ğerlendirmek istiyorum. Öncelikle Bugün Türkiye’de siyasi sistemin
ne getirdiğini söyleyebiliriz. 1880 ve Abdülhamid dönemi tarihiyle ilgili otoriter bir çizgiye yönelişinin II.
1890’larda Osmanlı hukuk rejiminin akademik çevrelerde belirginleş- Abdülhamid dönemi istibdat rejimi-
niteliği, hukukun içinde kalarak hu- meye başlayan ve eski Cumhuriyet ni anımsatıyor olması hiç de şaşır-
kukun dışına çıkan Abdülhamid reji- ideolojisiyle ortaklıklar taşıdığını tıcı değil. Neredeyse Benjaminci bir
mi ile 1910’lu yıllarda yine aynı anda düşündüğüm bazı yeni yaklaşımlara refleksle bir tehlike anında bir başka
hukukun hem içinde hem dışında kısaca değineceğim. Burada farklı ta- tehlike anını hatırlayıvermek kuş-
varlık gösteren İttihatçı rejim önemli rihsel momentler arasındaki ilişkiyi kusuz politik bir duyarlılığın ifade-
farklılıklar arz etmekteydi. Keza, 12 bir nedensellik ve süreklilik içinde si. Ancak bu iki farklı tehlike anının
Eylül askerî rejiminin hukuk içiliği ve ilerleyen kültürel veya siyasal aşkın birbiriyle ilişkisi nedir? Son yılların
hukuk dışılığıyla, günümüz siyasi re- bir sürecin takvim-zaman üzerindeki II. Abdülhamid dönemine ilişkin en
jiminin hukuk içiliği ve hukuk dışılığı izleri olarak değerlendirmeyen bir kapsamlı çalışmasında François Ge-
arasında önemli farklar olduğu gibi. tarih perspektifine olan ihtiyaca vur- orgeon, Abdülhamid’in yaptıklarını
Amerikan hukuk rejiminin içinin bo- gu yapmak istiyorum. İkinci olarak, hem II. Mahmud’un devamı hem de
şalmakta olduğu yönündeki tespitler kendi araştırmalarımdan hareketle Mustafa Kemal Atatürk’ün haber-
hiç de yeni olmamakla birlikte, Bush Tanzimat ve II. Abdülhamid dönem- cisi olarak değerlendirmektedir.
döneminin “hukukun ihlali” yönün- lerinde hukuk devleti-hukuk dışı güç Georgeon’a göre Abdülhamid iki
deki gelişmeleriyle, Trump yöneti- ilişkisinin somut tezahürlerine ilişkin idare sistemini bir arada var etmiş-
48 minde hukuk ve siyaset ilişkisinin örnekler vererek teleolojik yakla- ti: geleneksel olan ve modern olan.
belirsiz ve bulanık düzlemde aldığı şımlardan kaçınmanın imkânlarını Geleneksel olan himaye ve iltimas,
TOPLUMSAL TAR‹H 301 OCAK 2019
modern olan ise yetkinlik ve liyakate elitlerinin hukukun üstünlüğü fikriy- ni bulmuş olan modernleşmeci Cum-
dayanıyordu. “Modernite biçimleri- le ilişkileri konusunda, daha nüanslı huriyet ideolojisinden Kemalizm’le
ni benimseyen bir idarenin yanın- bir yaklaşım ortaya koymakla birlik- bağını koparmış olması itibariyle
da, patrimonyalizm ve hısım akraba te, Selim Deringil de benzer fikirleri farklılaştığını söyleyebiliriz. Bilindi-
kayırmacılığı, yandaş kollamacılığı paylaşmaktadır. Deringil’e göre Tan- ği üzere Niyazi Berkes Tanzimat’la
(clientélisme) Ortadoğu’nun siyasi zimat reformcularının demokrasiyle başlayan batılılaşma/çağdaşlaşma
kültürü içinde serpilip gelişerek gü- ilgilendiklerini söylemek zordur. On- sürecinin II. Abdülhamid tarafından
nümüze dek ulaşmışlardır.”9 Modern ların gündeminde daha çok mutlakı- kesintiye uğratıldığını düşünüyordu.
ve geleneksel siyaset ayrımı ve gele- yetten (sultanic despotism) hukuki Tanzimat’la başlayan dönemi liberal
neksel ile modern arasındaki devi- otoriter bir rejime (legal authorita- anayasal bir yönetim zihniyetinin ge-
nimle ilerleyen tarih perspektifinin rian regime) geçiş vardır. Deringil lişimi olarak yorumlayan Şerif Mar-
problemlerini şimdilik bir kenara bu geçişin akamete uğramasının so- din, anayasanın askıya alındığı 1878
bırakalım. Georgeon’un Abdülhamid rumluluğunu yine Abdülhamid’in si- sonrası dönemi benzer bir şekilde
dönemini tarihselleştirmeye dönük yasetine bağlamaktadır.11 Noémi Lévy bu sürecin kesintiye uğraması olarak
bu çabasında, modernleşme paradig- 1876 sonrası süreçte örfi idarenin yorumlamıştı. Aslında hayli geniş bir
masından beslenen kültürcü bir yak- Osmanlı hukuk sistemine ve siyasi yelpazeye sahip söz konusu modern-
laşımın, kendi başına bir varlık ola- pratiğine yerleştiği ve İkinci Meşruti- leşmeci tarih anlatısına göre modern
rak tarih boyunca yaşama kabiliyeti yet döneminde bu eğilimin gelişerek anayasal hukuk devletinin oluşum
gösterebilen Ortadoğu veya Osmanlı kalıcı hale geldiği tespitini yaptığı süreci, bütün iniş çıkışlarıyla birlikte,
siyasi kültürü şeklindeki bir soyutla- çalışmasında, her ne kadar Tanzimat Abdülhamid’in devrilmesini mütea-
manın ne kadar kilit bir rol oynadığı dönemine bir gönderme yapmasa ve kiben İkinci Meşrutiyet ve Cumhu-
açıktır. Edhem Eldem ise eşitlik ve II. Abdülhamid’in şahsına kuruculuk riyet dönemlerinde devam etmişti.
adalet ilkelerine yabancı söz konusu vasfı atfetmese de, II. Abdülhamid Kemalizmle bağını koparmış yeni
geleneksel Osmanlı siyasal kültürü dönemini Türkiye’deki olağanüstü Sonderweg tezlerinde ise siyaset ve
kavramsallaştırmasını dışlamamakla hale mütemadiyen meyyal siyaset ve hukuk rejiminin otoriter niteliği ba-
birlikte, Türkiye siyasetindeki güncel hukuk rejiminin kurucu dönemi ola- kımından Abdülhamid döneminden
anomalilerin kaynakları bakımından rak nitelediğini söyleyebiliriz.12 günümüze sürekliliğin altı çizilmiş-
Abdülhamid’in şahsına daha büyük tir. Çağlar Keyder ise bir zamanlar
bir kuruculuk vasfı atfetmektedir. Belki de haksızlık yapmayı göze ala- Türkiye’nin politik sorunlarının kö-
Abdülhamid “… tedrici olarak … ken- rak kısaca özetlediğim bu yaklaşım- kenini daha da uzak bir geçmişte
di ‘paralel’ devletini kurmak uğru- larda yeni bir Türk Sonderweg (Özel/ Asya Tipi Üretim Tarzında, “devlet
na, oluşmaya başlamış olan modern Ayrı Yol) tezinin izleri mi var? Yani sınıflarının” hakimiyetindeki ceber-
devletin içini boşaltarak onu adeta günümüzün politik sorunlarının ne- rut devlet geleneğinde arıyordu. Ya
yıkmaya koyulmaktadır, bu amacın- denlerini bugünde değil de geçmişte da Feroz Ahmad’ın Türkiye’deki de-
da da büyük ölçüde başarı sağlamış- arayan bir özcü yaklaşımla mı karşı mokrasi sorunlarını Osmanlı döne- Balkan Savaşı,
Edirne’de
tır. Abdülhamid’in bugün hala payla- karşıyayız? Bu yeni tarih yorumu- minden veya özellikle İttihatçılıktan muharebe
şılamayan siyası mirası, maalesef bu nun, Niyazi Berkes’te ve hatta Şerif gelen askerî otoriter vesayet gelene- meydanı
içi boş devlet yapısını Türk siyasi ha- Mardin’de en kristalize olmuş ifadesi- ğinde araması gibi. Bizzat Keyder’in Library of Congress
yatının temel olgularından biri ola-
rak hayata geçirmiş olmasıdır. Bugün
yaşadığımız sorunların temelinin bu-
rada yattığını anladığımız takdirde,
siyasi ve toplumsal huzurun gereği
olan eşitlik, demokrasi ve hukuk dev-
leti kavramlarının oluşması ve otur-
ması büyük ölçüde kolaylaşacaktır.”10
Eldem’e göre Tanzimat döneminde
kısmen de olsa modern hukuk dev-
letinin temelleri atılmış, ancak Adül-
hamid dönemine gelindiğinde “yirmi
sene içinde kör topal da olsa ortaya
çıkmış olan eşitlikçi süreç bir anda
yok edilmiş ve kökünden kazınmıştır.
Abdülhamid kendine otokratik bir ik-
tidar zemini oluşturmayı başarmış ve
bunu yaparken de Tanzimat elitinin
oluşturmaya çalıştığı hukuk devletini 49
fiilen ortadan kaldırmıştır. Tanzimat
de ifade ettiği üzere 2000’lerde ge- bugünde o bugüne ait bir gerçeklik görüyoruz. Oysa aynı Cevdet Paşa,
leneksel devlet sınıfları iktidarlarını veya tarihsellik kazanan bir olgu ola- Bosna dönüşünde mülkî amir ola-
kaybetti, askerî vesayet son buldu; rak kavramsallaştırmanın modern- rak başına geçtiği Kozan Türkmen
ancak günümüzde Keyder’in beklen- leşme paradigmasından kurtulmanın boylarının yerleşik hayata ve Tan-
tisinin aksine istisna hali daha da de- yegâne imkânı olduğunu düşünüyo- zimat düzenine geçirilmelerini he-
rinleşti ve kalıcı hale geldi.13 rum. Benjamin’i takip ederek bugü- defleyen fırka-i ıslahiye operasyonu
nün geçmişle ilişkisini, yani alterna- sırasında padişah iradesine direnme
Türkiye’nin şu anki siyasi rejim so- tif bir tarih perspektifini, bir sürekli- eğilimi gösteren boylara karşı döne-
DOSYA
runlarının, güncel sosyal-politik iliş- lik ilişkisi olarak değil, tehlike anın- min en gelişmiş askerî teçhizatıyla
donatılmış birlikler aracılığıyla sis-
tematik bir şiddete başvurmaktan
kaçınmamıştır. Ma’rûzât ve Tezâkir
isimli eserlerinde Kozan dağlarında
Türkmen aşiretlerine karşı yürütü-
len askerî operasyonları, göçerlerin
kışlak köylerinin yakılmasını, büyük
hayvan sürülerinin telef edilmesi-
ni ve dağlara kaçan köylülerin ani
baskınlarla pusuya düşürülüp kat-
ledilmelerini güçlü bir edebi dille
anlatmıştır.15 Cevdet Paşa’nın dili,
kendisinin bu hukuk dışı gücün ic-
rasından ve ihtişamından büyük bir
keyif aldığını açıkça ve renkli bir
şekilde ortaya koymaktadır. Büyük
hukuk adamı Cevdet Paşa’nın yöne-
timindeki bu devlet şiddetinin izleri
Dadaloğlu destanlarına da yansımış-
“Halid Satım kiler içinde, yani dünya ekonomisiyle da geçmişten hatırlanan anekdotlar tır.16 Cevdet Paşa dahil dönemin Os-
(?) ve Mehmed eklemlenmiş ve her zerresinde eşit- olarak kurmak gerekir. İhtiyacımız manlı bürokratlarının siyasi esnek-
Nuri. İki
vatanperver sizlikler üreten neoliberal Türkiye olan farklı zamanların birbiri içinde liklerini başarı hanelerine yazılacak
kardeşler”. kapitalizminin topluma demokrasi, kaybolduğu zamansız bir anlatı değil, bir kabiliyet olarak nitelemek yerine,
Türkçesi gayet
kötü yazılmış adalet ve eşitlik sunmaktan yoksun her zamanın kendi tarihselliğine iti- hukukun üstünlüğü ile egemen güç
bir Meşrutiyet oluşuyla açıklanması yerine, Alman bar atfeden bir yaklaşımdır. olgularının bir ve aynı şey olduğunun
kartpostalı Sonderweg tezinin Nazi felaketini on somut görünümleri olarak değerlen-
İBB Atatürk Kitaplığı dokuzuncu yüzyılda Alman burjuvazi- II dirmenin daha isabetli olacağını dü-
sinin demokratik bir devrim gerçek- şünüyorum.
leştirememesiyle açıklaması gibi, II. Tanzimat dönemi bürokratlarının,
Adülhamid’in Tanzimat’ın sözde he- II. Abdülhamid döneminden fark- Tanzimat döneminden başka bir
deflediği hukuk devletinin gelişimini lı olarak, modern hukuk devletinin “anekdot” sunmak üzere anayasal
kesintiye uğratmasında aranmasını kurulması ve eşitlik ilkesinin hayata monarşi fikrinin en önemli temsilcisi
Türk Sonderweg tezinin yeni biçimi geçirilmesi yönünde küçümseneme- ve büyük reformcu sayılan Mustafa
olarak değerlendiriyorum.14 yecek adımlar attığı düşüncesine geri Reşid Paşa’nın kariyerine başvurabi-
dönersek, bu noktada on dokuzuncu liriz. Mustafa Reşid Paşa sadaretten
Kökleri geçmişten gelen gelenek- yüzyılın en önemli hukukçularından azledileceği 1852 yılına kadar geçen
lerin, kurumsal oluşumların, siyasi birisi olan ve dönemin birçok kanun sürede devrin en büyük Galata ban-
zihniyet ve kültürün bugünün siya- ve nizamnamesini bizzat kaleme al- kerlerinden Mıgırdıç Cezayirliyan’la
si oluşumları üzerinde hiç mi etkisi mış bulunan Ahmed Cevdet Paşa’nın birlikte büyük kamu ihalelerini kont-
yok? Kuşkusuz var, ancak bu etkiyi siyasi kariyerinden anekdotların rol etmekteydi.17 Reşid Paşa siyasi
soyut kavramsallaştırmalara tarih aydınlatıcı olacağını düşünüyorum. gücü aracılığıyla ihale karar süreç-
dışı aşkın bir canlılık vasfı atfede- Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Emin lerini belirlerken, Cezayirliyan da
rek açıklayamayız. Tarih anlatısını Paşa’nın 1860 yılında gerçekleştirdiği kamu borçlanmasının önemli kayna-
modernleşme ideolojisinin zaman Rumeli teftiş heyetinde yer alan Cev- ğı olan dahili para piyasalarını kont-
mefhumundan bütünüyle kurtarma- det Paşa’nın Bosna’da Tanzimat’ın rol etmekteydi. Reşid Paşa ayrıca Ru-
mız gerekli. Tarihi geçmişe ilişkin yeni idari sisteminin uygulanması meli eyaletlerinde çoğunlukla eski tı-
hatırlamalar olarak bugünde yaşa- görevini icra ederken yerel eşraf ve marlardan oluşan büyük miktardaki
50 yan, ancak farklı bugünlerin kendi ahaliye karşı son derecede uzlaşmacı araziyi iktidarını da kullanarak özel
güncellikleriyle eklemlenerek her ve müzakereci bir tutum takındığını çiftliklerine katmayı başarmıştı.18
TOPLUMSAL TAR‹H 301 OCAK 2019
Cezayirliyan, Reşid Paşa’nın sadare- olan geniş köylü yığınlarının şiddet sağlanabileceği kanaatindeydi. Olay- Tırnovalı
Türk muhacir
ti döneminde kamu borçlanmasının ve kanla bastırılan bütün bu kal- lar Ahmed Zeki Paşa’nın öngördüğü kafilesinin
en önemli yerli finansörleri arasın- kışmaları ve isyanları, aslında Halil doğrultuda ilerledi. Osmanlı siyaseti- Şumnu’ya gelişi
daydı. Reşid Paşa ve Cezayirliyan İnalcık’ın Niş ve Vidin örneklerinde nin Ahmed Zeki Paşa’nın öngördüğü The Illustrated
London News, 1 Eylül
oluşturdukları yerli oligarşik ittifak ayrıntılı bir şekilde gösterdiği üzere çizgide ilerlememesi imkân dahilinde 1877
sayesinde kamusal gelir ve servetin en azından başlangıçta vergi veya miydi? Osmanlı ekonomi-politiğinin
özel ellerde toplanması noktasında köylü isyanlarından başka bir boyut 1890’larda Ermeni ve Kürt köylüsüne,
büyük başarı elde etmişlerdi. Anado- taşımıyordu.20 Müslüman ve gayrimüslim Anado-
lu ve Rumeli köylüsünün artı ürünü- lu ve Rumeli ahalisine toplumsal ve
nün mülk edinilmesi üzerine kurulu On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı ta- siyasal adalet sunabilmesi mümkün
Tanzimat rejiminin ve bu rejimin rihinden bir başka kesit, bir başka müydü? Abdülhamid veya dönemin
aktüel yürütücüleri olan söz konusu “anekdot” olarak kısaca II. Abdülha- paşalar zümresinin iyi veya kötü ni-
oligarşik ittifakın Osmanlı köylüsüne mid döneminde 1890’lı yıllarda doğu yetlerinden bağımsız olarak, geçimlik
adalet veya eşitlik bahşetme imkânı vilayetlerinde uygulanan Anadolu üretimle meşgul Osmanlı küçük köy-
yoktu.19 Reşid Paşa’yı 1852 yılında ıslahatından bahsedeceğim. Bu ör- lüsünün artı emeğinin temellüküne
deviren yeni paşalar zümresi, Gala- nek de yine hukuk ve hukukun dışına dayanan bir siyasal rejimin hukukla
ta bankerlerini tasfiye ederek kamu çıkan siyaset tartışmamıza ışık tutar kirletilmiş bir siyasetten başka bir
borçlanmasının yönünü Avrupa fi- niteliktedir. Abdülhamid yönetimi şey üretebilmesinin mümkün olma-
nans piyasalarına çevirdi. Bu yeni tarafından 1895 yılında Anadolu ıs- dığı kanaatindeyim.21 Gerek Tanzimat
dönemde Avrupa finans sermayesi lahatını gerçekleştirmek üzere umum gerekse II. Abdülhamid dönemle-
ve Osmanlı paşalar zümresinin itti- müfettiş olarak göreve başlayan Ah- rinde olağanüstü halin istisna değil,
fakına dayanan Tanzimat rejiminin, med Şakir Paşa, doğu vilayetlerin- norm oluşunun temelinde hiç şüp-
yine Osmanlı köylüsüne eşitlik ve de vergi adaletsizliğinin giderilmesi hesiz her zerresinde eşitsizlik üreten
adalet sunma imkânı sınırlıydı. 1820 yoluyla ahaliyle merkez arasında hakimiyet ilişkileri yatmaktaydı.
ve 1830’ların Yunan ve Sırp isyanları, güvene dayanan bir ilişkinin kurula-
1841 Niş ve 1853 Vidin isyanları, 1876 bileceğine gerçekten inanmıştı. Dör- III
Bulgar isyanı, 1890’lar sonrasının düncü Ordu’nun başında bulunan ve
Ermeni ve Kürt isyanları ve on doku- Hamidiye alaylarının da mimarı Ah- On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı tari-
zuncu yüzyılın sayısız huzursuzluk ve med Zeki Paşa ise doğuda güvenliğin hinde siyasal bir rejim olarak istisna 51
kalkışmaları, adalet beklentisi içinde ancak askerî ve polisiye yöntemlerle halinin norm haline gelişinin toplum-
letin aslında bir görünüm, bir etki
veya algı (state effect), bu boyutuy-
la ideolojik bir olgu olduğunu açıkça
yazmıştı.28 2000’lerde antropoloji
disiplini tarafından formüle edilen
yeni devlet teorileri büyük oranda
Abrams’ın açtığı yoldan ilerleyerek
devleti kurumsal bir oluşum olmak-
DOSYA