Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 426

r q i s

VAKıFLAR İÇİNDEKİLER
D#rgisl
XXLSayi

Doç.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ


ISBN 975-19-0164-2 Osmanlı Hukukunda Tahsisat Kabilinden Vakıflar ve
Fiatı: 25.000 TL KDV Dahil/20 $ Konuyla İlgili Kanunî'ye Takdim Edilen Bir Risale . . . . 5
SAHİBİ Nazif ÖZTÜRK
Vakınar Genel Müdürlüğü XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda
Adına Sanayileşme ve 1827'de Kurulan Vakıf İplik Fabrikası . . 23
Şener MACUN Dr.Mehmet Akif ERDOĞRU
SORUMLU Y A Z I İŞLERİ Ertugrul Gazi'nin Bilecik'teki Vakıfları 81
MÜDÜRÜ Y.Mimar Esin DEMİREL
İbrahim ATEŞ Vakıflar İdaresinin Günümüze Ulaştırdığı Bir
İNCELEME KURULU Ahşap Yapı Keşfi Osman Efendi Tekkesi 115
Şinasi AKBATÜ
İbrahim ATEŞ
İstanbul'un Kaybolan Camilerinden Sinan Ağa Camii
Prof.Dr.Bahaeddin
Tahtaminâre C^amii I29
YEDİYILDIZ
Saim SAVAŞ
Prof.Dr.Refet YİNANÇ Sivas'ta Büyük ve Küçük Ali Baba Zaviyeleri 133
Doç.DrAbdülkerim Prof.Dr.Semra ÖGEL
ABDÜLKADİROĞLU Şehzade Mehmet Camii'nin Dış Yan Sofaları 151
Mehmet NARİNCE Prof.DrYıIdız DEMİRİZ
TEKNİK YÖNETMEN Bilecik'de Orhan Gazi İmareti'nin Bugünkü Durumu
Sadi BAYRAM ve Süslemesi Hakkında Notlar 155
M.Semih İRTEŞ
Mehmet NARİNCE
Kasımpaşa Piyale Paşa Camii'ndeki Ahşap Üstü
TASHİH
Kalem İşleri 173
Şükran VELİOĞLÜ Yrd.Doç.Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA
Hüseyin BAŞKAYA Mimar Sinan Dönemi İstanbul-Belgrad Arası Menzil
Gülgün ERİŞEN Yapıları Hakkında Bir Deneme 133
Tülin DANACI Yrd.Doç.Dr.Abdüsselâm ULUÇAM
Yayınlanan yazılarda ileri sürü­ Irak'taki Mukarnas Kubbeli Selçuklu Türbeleri Hakkında 255
Doç.Dr.Haşim KARPUZ
len fikir ve beyanlardan yazı sa­
hipleri sorumludur. Trabzon'un Çaykara İlçesi Köylerinde Bulunan Bazı
Camiler 281
Makaleler kaynak gösterilmek Suzan BAYRAKTAROĞLU
kaydı ile iktibas edilebilir Eski Şehir ve Çevresi Halı-Kilim ve Düz Dokuma
Ön Kapak:: Yaygıları 299
Ertugrul Gazi'nin Türbesi Doç.Dr.Selçuk MÜLAYİM
(FoIo.Atxlülkerim ERDOĞAN) Türk Sanatı Araştırmacılığında "Köprülü Metodu"nun
Ön İç Kapak: Yeri ve Önemi 325
İstanbul, Eyüp. Sokul/u Külliyesi Doç.Dr.Müçteba UĞUR
(Foto: Sadi BAYRAM) Sülüs Hattında Dair Mühim Bir Risâle "Sülüs Yazısı
Arka Kapak : Rehberi" 335
Edime Selimiye Külliyesi Giriş l'ortali
Yrd.Doç.Dr.Nusret ÇAM
(Foto: Sadi BAYRAM)
İslanıda Bazı Fıkhı Meselelerin ve Mezheplerin Türk
Arka İç Kapak:
Cami Mimârisinı, Tesiri 375
Tekirdal Rüstem Paşa Külliyesi
(Foto: Sadi BAYRAM)
Dır.Ali AKTAN
Telefon (Ankara) Divanî Yazı 361
Prof.Dr.S.Yıldız ÖTÜKEN
311 34 63 - 324 48 16/ 233-238
BASILDIĞI YER: Bizans Duvar Tekniğinde Tektonik ve Estekik Çözümler 395
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Mehmet TUNÇER
İstanbul 1990 Ankara Tarihi Kent Dokusu Koruma Geliştirme
Planlama Çalışmaları 4u
ONSOZ

V
akıf düşüncesinin Türk toplumunda ve kültür tarihinde önemli ve canlı bir yeri
vardır.Sevinq ve üzüntülerin paylaşılması suretiyle sosyal hayatta mutluluğun yaygın
~ I hale gelmesinde bu düşüncenin büyük payı vardır. Birlik ve beraberlik ruhu içinde
insanların birbirine sevgi, saygı ve şefkatle bakmasında, yardımlaşma ve dayanışma
duygularının gelişip güçlenmesinde, sosyal somnlann giderilmesinde ve birçok zamrî
ihtiyaçlann karşılanmasında bu düşüncenin ürünü olan Vakıf müessesesinin katkısı büyüktür
Geçmişi görkemli, alanı geniş ve amacı yüce olan bu müessesenin ülke ve insanlık yararına
ortaya koyduğu eserlerle, medeniyet alemine kazandırdığı kültür varlığı, geçmişte ve
günümüzde vakıf yoluyla gerçekleştirilen faaliyet ve hizmetlenn nitelik, nicelik ve yüceliğini diie
getiren yaşayan tanıklardır Geçmişi günümüze getiren bu eserler, Vakıflar Genel
Müdürlüğü'nün aldığı komyucu tedbirler ve yüce milletimizin göstereceği yakın ilgi sayesinde
uzun yıllar ayakta kalarak Türk'ün tarihine tanıklık edecek ve yapılışlarındaki amaçlarla
varoluşlarındaki güç, zevk ve dehâyı dile getirecektir

Bu itibarla millî kültür varlığımızın önemli bir bölümünü oluşturan söz konusu vakıf âbide
ve eski eserlerin bakım ve onarımlarıyla fonksiyone edilerek korunmasına itina gösteren Genel
Müdürlüğümüz, gelirlerinin önemli bir kısmını bu gayeye ayırmaktadır Böylece vakıfların
temelinde yer alan ebedîlik ilkesi istikameVnde ecdat yadiğan eserlerin yaşatılmasına göster­
diği titizlik ve hassasiyeti ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan, imkânları birleştirip ülke kalkınmasında kullanmanın önemine inanan Genel
Müdürlüğümüz, Vakıf varlığını günümüzün şartlarına ve modern işletmecilik anlayışına göre
değerlendirerek daha çok gelir sağlamak suretiyle daha çok hizmet sunmanın azim ve
kararlılığı içindedir. Bu şekilde, sunageldiği hizmetlerin miktar, çeşit ve kalitesini arttırarak,
Vakıf düşüncesiyle anlayışının toplumda canlı tutulmasına gayret göstermektedir Bunun için
yürütmekte olduğu muhtelif hayrı, sosyal, ekonomik ve kültürel faaliyetlerinin yanında yayın
hizmetleriyle tanıtma faaliyetlerine de büyük önem vermektedir Zira yürütülen çalışmalarla
sunulan hizmetlerin kamuoyuna duyumlmasında ve vakıf fikriyatının genç nesillere tanıtılma­
sında yayın faaliyetinin ne denli rol oynadığı bilinmektedir
Bu düşünce ve anlayışla devam ettirdiği yayın faaliyetlerinin bir bölümü olan "Vakıflar
Dergisi"nin 21.sayısını da siz değerli okuyucularının tetkik ve hizmetine sunmanın mutluluğu­
na ermektedir. Okuyucularımızdan gördüğümüz ilgi ve yazarlarımızdan gördüğümüz destekle
millî kültürümüze daha bir çok eserler kazandırmak ümidiyle değerli desteklerini esirgemeyen
ilim adamlarımızla derginin yayınlanmasında emeği geçen mesai arkadaşlarıma teşekkür eder,
saygılar sunarım.

Şener MACUN
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRÜ

T.VAKIFLAR BANKASI
YÖNETİM KURULU BAŞKANI
OSMANLI HUKUKUNDA
TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKIFLAR
VE KONUYLA İLGİLİ
KANUNÎ'YE TAKDİM EDİLEN BİR RİSÂLE

Dcx^.Dr. Ahmci AKGÜNDÜZ

1. KONUNUN TAKIJIMI VE TARİFİ. Hini belli bir hayır cihetine vakıf adıyla tahsis

M
etmeye Osmanlı hukukunda tahsisat kabilin­
ülk bir (lynı, devamlı bir şekilde Al­
den vakıflar denmekte eski fıkıh kitaplannda
lah'ın mülkü olmak üzere temlik ve
ise irsadî vakıflar başlığı altında konu tetkik e-
temellükten men etmek ve menfaatle­
dilmektedir. Konunun menşeine girmeden
rini Allah'ın kullarına tasadduk etmek ' şeklin­
önce bu tabirlerin kısa da olsa açıklanması
de tarif edilen vakıf muamelesi, özellikle Os-
gerekir. İrsad. kelime anlamı itibariyle gözet­
manlj Devleti zamanında yeni bir mânâ daha
mek ve hazırlamak demektir. Hukuk terimi
kazanmıştır. Diğer bir ifadeyle, İslûm huku­
olarak ise, devlet hazinesine (bcytülmala) ait
kundaki tarife g()re kurulan vakıfların konu
bir malın, kuru mülkiyeti (rakabesi) yine dev­
cihetiyle bir istisnası olan değişik bir vakıf tü­
lete kalmak şartıyla, sadece medeni ve hukukî
rü ortaya çıkmıştır. Bilindiği gibi vakıf mua­
semerelerinin (ntenâfiinin), devlet yetkililerin­
melesinde konu ile alâkalı en önemli şan.
ce, hukuken devlet hazinesinden istihkakı bu­
vakfedilecek bir malın, vakfedenin mülkü ol­
lunan bir cihete tahsisinden ibarettir. Devlet
ması gerekir şeklindedir. Buna göre sultan vo-
yetkililerinin yaptığı bu tahsis, hak sahipleri­
ya yetkili bir devlet adamının, mülkiyeti dev­
nin göz.etleyedurdukiarı ihtiyaç yolunda dur­
lete (mîrîye) ait olan birşeyı vakfedcmemcsi
duğundan bu isimle anılmıştır . Osmanlı hu­
gerekir. Halbuki Osmanlı Devletinden önce
kukunda ise miri araziden ifraz edilerek Sul­
Evyubîler'den itibaren bütün İslâm aleminde
tanlar veya izn-i Sultanî ile diğer devlet yetki­
ve Osmanlı tarihi boyunca, devlet reisi yahut
lileri tarafından belli bir cihete tahsis edilen
yetkili bazı kimseler devlete ait mîrî jrazinin
arazilere tahsisat kabilinden vakıf araziler
şer'î ve örfi gelirlerini yahut tasarruf hakkını
denmektedir. Aslında uhsis edilen, arazinin
belli hayır cihetlerine vakıf adıyla tahsis et­
kuru mülkiyeti değil: cişür, bedel-i öşür ve
mişlerdir. Acaba bu istisnaya nasıl cevaz veril­
benzeri vergi ve kira bedeli gibi gelirlerdir.
miş ve Osmanlı hukukunda bu konu nasıl i -
B<>yle bir vakıf bizim anladığımız mânâda bir
züh edilmiştir? Bu araştırmamızın konasunu.
vakıf olmadığı için bunlara gayr-ı sahih vakıf
bu sorunun cevabı ve bu konuyla ilgili olarak
da denmiştir. Ancak hu tabirden, hukukî açı­
Kanunî Sultan Süleyman'a takdim edilen bir
dan geçersiz mânâsı ka.sdcdilmcmektedir. Fa­
Risale (monografik eser) teşkil edecektir. sit vakıf mânâsı da sıizkonusu değildir. Belki
Devlete ait bir arazinin eski tabirle menâ-

1 ManJin. Ebul-UU. Hukuki Tatamılıye-ı Anu llülaıatan. İıunbul l . m »h. l.VU: Suyuli. CelalikWin.
En-N»klû1-Me«ur R Cevazı fCabzı l-Ma lumi Min Gayr ı Huzur. Sül.Kûlp.l.»U İsunail Bfil. No:678. V r t 225 vd.
6 Doç.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ

bu tabir, tahsisat mahiyetindeki vakiilann bir sisat kabilinden vakıfların ilk miman olan
ismi ve sembolü olarak kullanılmakta ve vakıf Nureddin Eş-şehid ve Selahaddin Eyyubî, ko­
muamelesinin konusunu teşkil eden malın, nuyla ilgili fetvayı bu görüşü esas alan Şafiî
tahsisi yapanın mülkü olmadığına i^ret et- Hukukçusu İbn-i Ebi Asrun'dan almışlardır"*.
mektedir^ İkincisi; İslâm hukukundaki bütçe prensip­
2. TAHStSAT KABİLİNDEN VAMFIA- leri de uhsisat kabilinden vakıflar için müsa­
RIN MENŞEİ ittir. Hatta bir yerde âmirdir. Zira Osmanlı
Devletinin bütçesinde Tanzimat'a kadar, te­
Osmanlı hukukundaki tahsisat kabilinden
meli İslâm hukukuna dayanan dört ayn bütçe
vakıflar "hilafetin yerine saltanann ı;eçifinin ve mevcuttur. Bunlann gelirleri ve harcama fa­
İslâm kamu hukukundan sapı§m bir sonucu" sılları ayn ayrıdır. Bu dört ayn beytülmaldan
değildir. Maalesef, hem muasır Türk ilim a- ikincisi b^ülmal-ı haraçtır. Yani haraç, cizye
damlanndan bazıları hem de batılı ilim adam- ve benzeri gelirlerin toplandığı beytülmaldır.
lan, uhsisat kabilinden vakıflann şer1 dayana­ Bunlann harcama fasıllan; köleler, borçlular,
ğını açıklarken meseleleri birbirine karıştır­ gaziler, muhtaçlar, garipler, askerler, memur­
maktadırlar. Bu sebeple evvela tahsisat kabi­ lar, âlimler, hâkimler, yollar ve benzeri hayır
linden vakıfların hukukî dayanağını oluşturan cihetleridir. Devlet bu beytülmala ait gelirleri
bazı şer*î meseleleri özetlemek mecburiyetinde zikredilen fasıllara dağıtabileceği gibi bu ge­
kalacağız. lirlerin kaynağını teşkil eden harad arazinin
Birincisi; Hanefller dışındaki diğer İslâm menfaatlerini belli bir hayır cihetine tahsis de
hukukçulan. bazı görüş aynlıklan bir urafa edebilir. Devamlı olarak uhsis ederse, bu
bırakılırsa, savaş yoluyla elde edilen arazilerin tahsisat kabilinden vakıftır. Bilindiği gibi, mîri
"müslûmanlara vahf arazi" olacağını belirt­ arazi de aslında haracî arazidir. Osmanlı hu­
mişlerdir. Buradaki vakıf tabirinden kasıt, an­ kukundaki tahsisat kabilinden vakıflann asıl
ladığımız mânâda vakıf meflıumu değildir. menşeini bu mesele oluşturmakudır'*. Hatta
Belki buradaki vakıf, Osmanlı Devletinin uy­ Kanunî Sultan Süleyman zamanında tahsisat
guladığı mîri arazi rejimine ve özellikle mîrî a- kabilinden vakıflann meşrûiyetini müdaafa e-
raziye ait gelirierin belli bir hayır cihetine den Dede Halife Şehzade Mustafa'ya ithaf et­
tahsisi demek olan tahsisat kabilinden vakfa tiği eserini bu meseleye tahsis etmiştir^.
çok benzemektedir. Arazi temlik ve temellük­
ten alıkonulmakta ve işletilerek yahut işletti­ Üçüncüsü Eyyubîler zamanında vakıf adıy­
rilerek elde edilen gelirleri Müslümanlara la tahsis yapılıncaya kadar bu çeşit vakıflann
tahsis edilmektedir. Yani devlet, savaş yoluyla fonksiyonlannı ikta' müessesesi ifa etmiştir.
fethedilen araziyi "Müslümanlara vakıf adıy­ Devletin tasarrufundaki bir arazinin rakabesi-
la kamuya tahsis etmektedir. Bu anlayış her ni (temlîken ikta') yahut menfaatlerini (istiğ-
ne kadar tatbik sahası bulamamış ise de tah­ lâlen ikta'), beytülmaldan istihkakı bulunan
Arazi Kanunnamesi, md. 4, Akgiindüz, Ahmet. Mukayeseli İslam Ve Osmanlı Hukuku Külliyatr, Diyarbakır 1986,
sh.684; Suyuti, En Naklü'l-Mestur, Vrk. 225; Ali Haydar, Tertibü's- Sunûf Fı Ahkami-l Vakıf, md 92 ve şerhi.

Biraz sonıa metnini takdim edeceğimiz Risale. Sai. Kütp. Reyt Ef. No: 115Z Vıt. 192/B; Ebüssuud, Mecmua-i
Kavanin. Söl. Kûtp. Canıllah, No: 968, Vrk. 10.

Dede Halife. İbrahim b. Rah5İ(973 H.). Risale R Emvali BeytUnul ve Aksamiha ve Ahkâmiha. Sül. Kütp. Esad Ef.
No: 3560. Vrk.1-20; Hamevi Ahmed, EI-Es iletû-l-Manefiye. Eıad Ef. No: 115Z VrkJO/A; Sudi. Sûteyman, Defter i
Mukiesid, İstanbul 1307, c.l, sh.62 vd.

Dede Halife, Vrk, 1-20.


OSMANLI HUKUKUNDA TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKİFLAR 7

bir cihete tahsis edilmesine i k u ' denmektedir. lamlık yapmış olan Zembilli Ali Cemali Efen­
Mahiyet itibariyle tamamen tahsisat kabilin­ di (v.1526) de irsadî vakıflara pek taraftar de­
den vakıflara benzeyen bu tasarrunann onlar­ ğildir. "Sultan vaiaflan -ki mîrî arazi denir • ga­
dan tek farkı süreli oluşudur. Rahmetli A l i ziler arasında mahfuzdur. Ol dahi beytûlmalm-
Himmet Berki Hocamızın ilk irsadî vakıf dedi­ dır, vakıf olmaz, meğer ser'an satılıp temlik o-
ği Emevî Halifesi Melik Abdülmelik urafın- lunup vakfedeler" demişse de "zamanın âlim­
dan Şam'daki Emeviye Camiine yapılan tah­ lerinin fetvası ile onlara kanıüamaz" diye fet­
sisler de vakıf değil ikta'dır. Ancak cami, va vermiştir*.
mescit ve benzeri yerlere yapılan ikta'lann ip­
Osmanh hukukunda devletin kurduğu tah­
tali caiz görülmediğinden ve dolayısıyla süre­
sisat kabilinden vakıfların, müessese olarak
siz hale geldiğinden tamamen irsadî vakıf hali­
yerleşmesi Kanunî Sultan Süleyman devrinde
ne gelmiştir. Yoksa verilen kaynakta Tarihçi
olmuştur. Bu dönemde Osmanlı Devletinin
Aynî meseleyi ikta' olarak açıklamakladır^.
tahsisat kabilinden vakıflar karşısındaki tutu­
3. TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKIFLA­ munu iki açıdan değerlendirmek gerekir:
RIN GELİŞMESİ
Birincisi; Anadolu ve Rumeli'deki tahsisat
Biraz sonra metnini vereceğimiz Risale'- kabilinden vakıflann meşrûiyetini, Osmanlı hu­
den daha iyi anlaşılacağı gibi, yukarıda zikre­ kukunun mimarlanndan olan Ebussuud ve
dilen gerekçelerle ilk olarak Eyyubî Devletinin benzeri âlimler açıklamışlardır. Ebussuud'a
meşhur devlet adamlan Nureddin eş-Şehid ve göre "Fatih 'in kendi in^a ettirdiği medreselerine
Selahaddin Eyyubî tarafından İbni Ebi Asrun- ait vakıfların çoğunluğu karyeler ve mezralar(-
'un fetvasına dayanılarak XILasnn ikinci yan­ tahsisat kabilinden vakıflar)dv. Gelirleri cizye
sında temeli atılan tahsisat kabilinden vakıf­ ve arazinin çift akçesi adma alman harac-ı
lar, zamanla bütün islam dünyasına yayılmış­ muvazzafulır ve öşür adma alman harac-ı mu-
tır. Osmanlı Devleti kurulduktan sonra bu çe­ kasemesidir. Bunların hepsi beytülmal-ı haraca
şit vakıflann da diğer vakıflar gibi çoğaldığı aittir. Vakıfların şartlarına itibar edilmez. Âlim­
bir vakıadır. Ele geçiremediğimiz ve Dede ler haracın harcama fasıllanndandır. Ayasofya
Halife'ninkine benzediğini sandığımız Molla evkafı ise sahihdir. Beytûlmalla alâkası yok­
Hûsrev'in konu ile ilgili Risalesinin tesiriyle tur'^. Bu arada Dede Halife'nin adı geçen Ri-
olacak ki Fatih Sultan Mehmet, şer'î sınırların salesi'nin de aynı mak.satla yazıldığını tekrar
dışına çıkan irsadî vakıfları iptal etmek üzere edelim.
ferman bile çıkarmıştır. Fatih'in tıpkı Çerkez
Sultan Berkuk'un 1382 yılında yaptığı gibi, İkincisi; Mısır ve diğer îslâm ülkelerindeki
beytülmaldan istihkakı bulunmayan cihetlere eski tahsisat kabilinden vakıflara karşı Os­
yapılan ve gayr-ı sahih tahsis denen irsadî va- manlı Devletinin takındığı uvırdır. Mesela
kıflan iptal etmek istediği fermandan anlaşıl­ Mısır'daki irsadî vakıflann miktan en az İstan­
makladır. Bunu tamim etmek yanlıştır . I I . bul'daki kadardır. Mısır'daki bu çeşit vakıfla­
Beyazıt, Yavuz ve Kanunî zamanında şeyhülis- nn aşın derecede anması üzerine, bazı vezir-

6 Aynl, Mahmud b. Ahmed(855 H.), İkdül-Cûman Fi Tarihi Ehli'E-Zaman. Sül.Külp. GülnO; Sultan, No: 6Z c.l, Vrk.
408/A: Mimınet. İsUnula Vakıf. İlahiyat Fak. Der. Sayı: 1-4. sh.l-Z
7 Sın ıMi. En Naklü'l-Mcslur. Vrk. 21(< vd.: İnalcık. Halil. Bursa Şcr'iye Sicillerinde Falih Sultan Mehmet'in
Fermanları, Belleten. XI/44. sh.70:-70.-<.

8 Sûl. Kütp. İsmıhan Sultan. No: 223. Vrk.l08/A.

9 EbuMUüd. Felivi. İsmıhan Sultan. No: 223. Vrk.280. 108/B.


8 Doç.Dr. Ahmci AKGÜNDÜZ

leri Kanunî Sui(an Süleyman'a müracaat ede­ KT-TE•YİD•^Ü•l.-Al.İ^TF l.İ'I.-i:VK.\Kİ'-


rek Mısır'daki irsadî vakıfların iptal edilmesini L-MISRİ\TE
istcmişlerse de. Kanunî bu teklif üzerine Mı­ Şeyh, İmam, Allamc, EbuM-İşrâk Necmud-
sır'a şöyle bir teklif göndermiştir: ' İslâm hu- din Muhammcd cl-Gaylî eş-Şafiî diyor ki:
kukundald dört mezhepten birisi irsadî vakıfla­
Şcr-i şerifin hamclclcri olan ilim adamları­
rın caiz olduğunu söylerse, bu ^prüşe uyulmalı-
nı yücelten; onların erişilmez şan ve şeref
dw ve bir tek mezhebe göre dahi sahih kabul e-
lambalarını yükselten; ilim adamlarına aıi va­
dilen vakıf iptal edilmemelidir ^^.
kıfları ve lahsisaıı ipıâl ve lezyilıen koruy;in;
Kanuni'nin bu fermanı üzerine zamanın zamanın Süleyman'ının devletini devam cııı-
İslâm hukukçuları, tahsisat kabilinden vakıfla­ rerck ilim adamlarının desleğini artlıran ve i-
rın meşruiyetini açıklayan Risaleler yazmak ü- lim adamları için onu bir scd yapan; ilim a-
zere kaleme sarılmışlardır. Bunlardan eserle­ damlarına zarar vermek isic\cjılcıi)) kridj
rini Kanunî'ye takdim eden iki büyük hukuk­ planlarını D E V L E T - I A L İ Y Y E ' n i n şevkeı ve
çuyu zikredebiliriz. Birinci.si, Hanefi Hukukçu­ satveliylc engelleyen A L L A H ' a haitıd ol'^un,
su İbn-i Nüceym'dir ve eserinin ismi Et-Tuh- Şehadet ederim ki .Allah'tan b;ışka iiSlı ypk-
ferü'l-Mardiyye Fil-EvkaflIMısrtyye ' şeklinde­ lur, o leklir, onun ortağı yokiur. Oyle bu ş e -
dir". Diğeri ise araştırmamızın konusunu teş­ hadetle ki ontc kendi / a l ı n a sahil o l m u ş , i-
kil eden Ri.sale'dir. Şimdi de tahsisat kabilin­ kinci olarak meleklerini şahit g o s i e r m i ş vc u-
den vakıfların mcşrûiyci dayanaklarını ve Ka­ çüncü olarak da ilim acIaınJarını şalıif olarak
nunî'ye kadarki tarihçesini anlatan bu değerli /.ikrctmişiir. Böylece ilim adamlarına verdiği
eserin orijinalini ve Türkçeslni verelim. •jcref ne kadar değerlidir. Y i n e ş e h a d e i ede­

4. ŞAFİÎ HUKUKÇUSU EL-GAYTİ'NİN rim ki, Seyyidimi/. .Muhanımed ( S . A . \ ' ) 0'r,un

KANUNÎYE TAKDİM FTTİĞİ RİSALPrSİ kulu vc resulüdür. Asliyanın efendisidir. İlim


adamlarının rütbesini .sununla açıklamıştır:
Osmanlı hukukunda tahsisat kabilinden
•Âlimler pıy^diııhcrlcnn Diirasçılandır '. Duala­
vakıfların bir hukuk müessesesi olarak yerleş­
rın başında, nıüslümanlara ait hcyiülmaMan
mesine vesile olan bu değerli- Risale'nin yaza­
fazilet vc ilim sahibi olup da m u h ı a ç durum­
rı bir Şafiî hukukçusu olan ve Kanunî'nin yu­
da bulunanlara maaş (ata) lahsis eden ve b ö v
karıda zikredilen fermanı Mısır'a gönderildiği
lece kendinden sonra gelen devlet adamları­
zaman Ezher'in ileri gelen hukukçularından
na, âlimlere vc diğer hayır cihetlerine vakıllar
sayılan Muhammcd h.Ahmed{v.984 H.) El-
yapmaları için bir çığır açan Ömer'ül-Faruk
Gaytî'dir. Eserinin ismi 'Eı-Te'yidatü'l-Aliyye
gelmektedir. Bu usul yeryüzünün kıyameıi ko­
Li l-Evkafı l-Mısriyye =Mısır Vakıjlan Lehinde­
pup da üzerindekilerin Allah'a d ö n e c e ğ i za­
ki Yüce Scncı Ve Teyitlerdir. İstanbul Süley-
mana kadar devam edecek olan güzel bir ÇK
maniye Kütüphanesi, Rcşid Efendi bölümün­
ğırdır.
de No: 1152, Vrk.l90-197'dc kayıtlıdır. Bu
kıymetli eser Arapça yazılmışıır. Orijinalinin Allah'a hamd ve peygamberine salaııan
Türkçe tercümesi aynen şöyledir: (Mcdih vc sonra;
vasıf kısımları kısmen kı.saltılarak).
Yüce Allah Hz. Muhammed'in şeriatını

ttamcvi. f.l P.s j|cıü l llancfiye. Vrk.\2<> vd.; HI Mehdi. Muhammcd cl-Ahha.si. RvSafveluM Mehdiye Fi
Irmdi'l-Arazı l-MısriyycrF.l-f-ctitvil içinde), c.2, sh.W>.

Sülcymanıvc Kütüphanesi, «jehıı .Ali Pa^. No: 7S2. Vrk.l6vd.


OSMANLİ HUKUKUNDA TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKIFLAR 9

mûslümaniann hak üzerinde daim ve kaim şeklinde yaptıkbrı vakıflar sahih degilmiîj; sa­
olmaianna vesile kılmıştır. Allah'ın emri yani hih kabul edilse bile haraç vergisine tâbi tu
kıyamet gelinceye kadar müslümanlara, Allah­ tulacakmış; konuyla ilgili olarak Padişahın
'ın rahmetinden mahrum olan muhulidcri za­ fermanı(!nersum-ı şeriO ve şeyhülislamın fet­
rar veremeyecektir. Hz. Peygamber, insanlara vası gelmiş. Ancak şu kalpleri tatmin edici bir
bağışlanan ilim nimetinin elden alınmayacağı­ haberdir ki Büyük Hünkâr ve Şcfcrli Hakan
nı şu sözleriyle haber vermiştin "Allah kuUa- fermamnda şöyle buyurmuş: 'Haneftkrce caiz
mun elinden alarak ilmi onadar. kaidırmaz; fföralmese bile, diğer üç mezhebin (Şafii Hanben
ancak âlimleri ortadan kaldırarak ilmi de yok ye Afalikî) imamlarından birisi, tahsisat kabilin­
eder. Hiç âlim kabrutyutca da msanlar cahilleri den vakıfların sahih oldu^nu ve bu çeşit vakıf­
kendilerine biqtaa ederler; sorutan sorulara bil­ ların haraca lâbi olmadıfjpıt söylerse, hu f>örüşe
meden fetva verirler; hem kendileri saptarlar, uyulacaktır. Ve sözkonusu mezhebe vpre verilen
hem de bankalarım sapılırlar". Bu sebeple mahkeme kararlarına itibar edilecektir ". Bu
âlimlerin rütbesi dünya ve ahirctie daima yü­ fermanı gönderen Hakan a\Tica âlimlerden bu
cedir. İnsanların merdidirler. Bütün devletler­ konunun izah edilmesini ve meseleyle alakalı
de ve ilk asırlarda özellikle de Mcvlânâ, En tercih edilen görüşlerin açıklanmasını istemiş.
büyük imam. En Şerefli Hakan, Dinin Muzaf-
Bu fakir de bu talep ûierine şu risalesini ka­
fcriycti İçin Çalışan, İslâmm vc Müslümanla­
leme almıştır
rın Aziz Olmalan İçin Cihad Eden, İsyancı
Ve İnatçıların Yoltçdicisi, Müslümanlarm Sı­ Şurası bilinmelidir ki beytülmal arazisin­
nırlarının Hamisi, Adaleti Hakkıyla İcra E- den medreseler, hastahaneler ve belli şahıslar
dcn. Mazlumun Hakkını Alan, "Sultan Yeryü­ gibi hayır cihetlerine yapılan tahsisat kabilin­
zünde Allah 'uı Gölf^csidir" hadisinin MA-sada- den vakıflann menşei. Adil Hükümdar Nu-
kı, Sahabelere Nasip Olmayan Fetihler Ken­ reddin Eş-Şehid devrine dayanır. Nureddin
disine Nasip Olan; Varlığı insanların din, i - Eş-Şehid, fakirler vc zayıflann halifelere ve
man, vakıf, nzık, namaz ve benzeri şeylerinin hükümdarlara ulaşmalan ve haklannı almala-
emniyet vesilesi, Haremeyn-i Şerifeynin Hâdi- n zor vc imkânsız olduğundan dolayı, bcytül­
mi SULTAN-1 MUZAFFER SÜLEYMAN maldan istihkakı bulunanlara hakları kolaylık­
HAN zamanlarında ilim adamları hep ikrama la ulaşabilmesi için istihkak sahiplerine yar­
mazhar olmuşlardır. Onun ilim adamlarına, dım olsun diye ilk defa tahsisat kabilinden va
talebelere, Kur'an hafı/lanna vc saireye olan kıflan ihdas eden zattır. Ondan önce bu çeşit
hayır vc sadakaları, vakıfları, medreseleri vc bir vakıf vaki değildir. O kadar fazla vakıf
tekyclcri tıpkı şerefli ecdadı gibi devam et­ yapmıştır ki kendisine şöyle bir teklif götürül­
mektedir. O daha fazlasını yapmış, Anadolu, müştün "Hâkimiyetin altındaki beldelerde hu­
Hicaz, Mısır ve Kahire'ye kadar mücsscsat-ı kukçular, fakirler, sufiler ve kurralara ait çok
hayriyesi ulaşmıştır. Bütün bunlar sebebiyle sayula hayrât ve gelir f^etiren mallar var. Şu
âlimler, talebeler, fakirler ve salihlcrin hayır anda cihad için ve askerlerin masrafları için
duabrını almıştır. onlardan yararlansan iyi olur ". Bu teklife öf­
kelenen Nureddin şöyle cevap vermiştir: "Val­
Şu anda bir haber yayıldı ki, kalpler bu- lahi ben onlann yüzü suyu hürmetine zafer ü-
ruklaştı, insanlan üzüntüye gark etti, himmet­ mit ediyorum. Siz içinizdeki zayıflar hümmine
leri köstekledi. Duyulduğuna göre âlimler, ta­ nzıklandmbyorsunuz. Ben döşe^mde uyurken
lebeler vc kurralara ait vakıflar vc tahsisatlar hedefi fofmayan oklarla benim yenme savaşan
iptâl edilmek üzercymiş; eski devlet adamlan- bir f^urubun tahsisatım kesip de, sadece beni
nın ve yctkiiililerinin bcytülmaldan tahsisat KûrdûKa zaman bozan isabet eden hazan hedefi
10 Doç.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ

şa^m oklarla savadan bir gruba nasü onlaruı dönem (mütekaddimin) ve son dönem (müte-
haklaruu vereyim? Sonra bunların beytülmal- ahhirin) hukukçulanndan çoğu muvafakat et­
dan paylan vardır, paylarını veriyorum; isıih- mişler ve benzeri fetvalar vermişlerdir. Ebu-
kaklaruu nasü kesebilirim?" Tarih-i Hama'nın bekr eş-Şasi (Şafiî), Gazalî'nin talebesi İbn-i
yazan bunu zikretmiştir. Sonra da bu hayırlı Türkmen; bunlardan sonra gelen tabakadan
hizmeti Adil Hükümdar Sultan Selahaddin b. ibni Ebi Asrun'un muâsın Kemal İbn-i Yu­
Yusuf b. Eyyub devam ettirmiştir. Beytülmal nus, Kitabü'l-Hadi'nin sahibi Kutb en-Nişaburî
arazisinden bir kısmmı âlimler, suftler, fakir­ bunlar arasındadır. Bunlara İbnüs-Salah(bü-
ler ve zayıflar ve Hz. Peygamber'in neslinden yük hadisct ve Şafiî mezhebinin mutemet hu­
gelenlere tahsis etmiştir. Nureddin Eş-Şchid kukçusu) muvafakat etmiş, Sultanü'l-ulcmâ
Şam'da bir çok beytülmal arazisini hayır ci­ Şeyh İzzüddin İbn-i Abdüsselam Şafii mezhe­
hetlerine vakfetmiştir. Selahaddin Eyyubî ise binin mutemet hukukçusu İmam Muhyiddin
Kudüs ve Mısır'da fıkıhçılara medreseler, Sai- Nevevi de müsbet mânâda fetva vermişlerdir.
düs-Sa'd'de sufılere hânkâh vakfetmiştir. Ne­ Nevevî'nin fetvası avncn şöyledir(Fetâvâdan
sillerinden gelen melikler de onlara çeşitli va­ naklen): "Mesele: Sultan heytülmala ait bir a-
kıflar vücuda getirmişlerdir. raziyi veya başka birşeyi satm alıp, medrese,
hastahane, ribat, hankâh, zaviye, salih bir kişi,
Nureddin Eş-Şehid ve Selahaddin-i Ey- kendi zürriyeti veya fakirler gibi müslûmanlarm
yubî'den önce tahsisat kabilinden vakfı kimse maslahatları için vakıf yapmak sahih olur. Bu
yapmadığı için, her ikisi de ilk bu mânâda
da o gruba dahildir". İbnür-Rifa'da "Ganime­
vakfı yaparken Şafl! Âlimlerinden İmam İbni
tin Taksimi" bahsinde Şafiî mezhebinde bu çe­
Ebi Asrun'a meseleyi sormuşlar, o da caiz ol­
şit vakıflann yani devlet reisinin beytülmat
duğuna dair fetva vermiştir. Nureddin Eş-Şe­
dan yaptığı vakıflann sahih olduğunu naklet­
hid İslâm hukukuna vâkıf ve Hânefl olmasına
mektedir. Allame Scladinsi de mezhepte ter­
rağmen onun fetvasını esas almıştır. Mecma-
cih edilen görüşün bu olduğunu nakletmekte­
ül-Ahbab'ın müellifi ve diğer zatlar bunu
dir. Irakî'nin Kavaid adlı eserinde, zikredildiği-
nakletmektedirler, Şafiîlerin fetvasıyla yetinmiş
ne göre malikilcre göre de durum böyledir.
ve onu daha hayırlı görünce onlann fetvala-
Zcrkeşi El-Hadim adlı eserinde devlet reisi­
nyla amel etmiştir. Mecmaül-Ahbab'm müel-
nin heytülmala ait olan araziden bir kısmını
liflnin beyanlan zahiren Hanefilerin buna ce­
belli bir gelirleri olmayan mücahitler, eğitim,
vaz vermediklerini hi.sscttiriyor. Halbuki Ha­
fetva ve öğretim için kendisini adayan şeriat
nefî Hukukçusu Muhakkik İbnül-Hümam ko­
âlimleri gibi maslahat bulunan hayır cihetleri­
nuyla ilgili sorulan soruya verilen cevapta -
ne vakıf yapabileceği nakledilmektedir. Bu çe­
"Devlet reisinin (imamın) müslûmanlarm ihti­
şit bir vakıf görüş aynhğı olmaksızın sahihdir.
yacı bulunduğu zaman böyle bir tasarrufta bu­
Zira beytülmal bütün müslûmanlarm malıdır;
lunabilecekti" söylediği gibi Felhu'l-Kadir ad­
vakıfda da onlara raci bir maslahat mevcut­
lı eserinde Eşref Barsbay'm beytülmal arazisi­
tur. Caiz olması gerekir. Ancak Zerkeşî belli
nin âmme maslahatı bulunduğu zaman bey-
tülmalın vekili olan devlet yetkilisi tarafından şahıslara yapılan zürrî vakıflan caiz görmez.
satılıp satılamayacağını sorması üzerine caiz Rafiî ve Nevevi de Irak arazisinden bahseder­
olduğuna dair fetva verildiğini nakletmekte­ ken şöyle demektedirler: Bugün devlet reisi
dir. Kadihan fclâvâsından da nakilde bulun­ istese ganimet arazisini Hz. Ömer'in yaptığı
maktadır. gibi vakfedebilir. Ancak ivazlı yahut ivazsız o-
larak gazilerin gönlünü alması gerekir. Bunia-
İbn-i Ebi Asrun'un tahsisat kabilinden va­ nn izahlanndan anlaşılan bütün müslümanla-
kıfların caiz olduğu hususundaki fetvasına ilk ra yapılan yani kamu amaçlı vakıflann caiz
OSMANLI HUKUKUNDA TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKİFLAR 11

olduğudur. Halbuki Ibnür-Rif a ve Kamuli'nin tülmalda 1/5 nisbctinde mevcut vakıflarüan


dediğine göre, İmam Şafiî'nin beyanları hem daha çok paylan bulunduğunu; bu vakıflardan
özel hem de Icamu amaçlı olsun bu çeşit va­ beytülmaldaki istihkaktan sebebiyle yararlan-
kıfların kayıtsız caiz olduğunu göstermektedir. dıklannı açıklamıştır. Veliyy-i Irakî'nin beyanı­
İbni Ebi Asrun'un tercih ettiği ve tatbikatta na göre, mevcut âimlerin çoğunluğu; hâkimin
uyulan görüş de budur. İleri gelen hukukçula- sai olduğuna karar verdiği vakıflann iptal edi­
nmıza göre, arazi savaş yoluyla feıhedildiğin- lemeyeceğini belirtmişlerdir. Zira içtihadî bir
de -Mısır arazisi gibi- meşhur görüşe göre bu konuda hâkim karannı nakzetmek mümkün
ganimet sayılır, gaziler ona mâlik olurlar, la- değildir. İtiraz edilen vakıflann hepsi de sıh­
sarrufda bulunurlar, mirasçılarına intikal e- hatleri hakim karanyla tescil edilmiş vakıflar­
der, bu çeşit arazide zilyetlik mülkiyetin delili dır. Ekmelûddin vakıflann iptalini isteyenlere
sayılır, iktisab sebebinin ve intikal sebebinin karşı verdiği mücadelede aşınya gitmiş ve bu
açıklanmasına gerek yoktur. Zilyetlik, vakıf ve işe vesile olanlan takbih etmiştir. Şeyh Ziya-
mülkiyet davalarında şerl delildir. Gazilerin addin el-Kuraşi de ona yardıma olunca du­
öldüğü yahut mirasçılarının öldüğü ve arazi­ rum sakinlemişiir. Nakledildiğine göre Şeyh
nin de beytülmala intikal etliği farzolunsa, Ekmelûddin devlet yetkililerine şöyle demiş­
devlet reisi de bu mahiyetteki bir araziyi müs- tir: "E^er ilim adamlarının nzıkiannı kesmek
lümanlara vakfetmek istese, kendisine engel istiyorsanız, o halde onlara Firavun'un putlara
olmak isteyenlere Hz. Ömer'in Irak'taki tatbi­ hizmet edenlere verdiği maaq kadar, hana yansı
katı ile cevap verebilir. Zerkeşî de El-Hadim kadar maaş veriniz "
adlı eserinde bu görüşü te'yid etmiştir.
Bütün bunlar tahsisat kabilinden vakıflann
Türk Bahri Memlükleri (Kılavunlular) sahih olduğunu, özellikle de sıhhati hâkim
(1250-1382) zamanında gelen melik ve emir­ kararlanyla tescil edilince iptalinin asla caiz
lerin çoğunluğu beytülmal arazisinden medre­ olmayacağını; zira bir meselede hâkimin ver­
selere ve benzeri hayır cihetlerine vakıflar diği hükmün ihtilafı kaldıracağını ve mesele­
yapmışlar ve asnn âlimleri (Sübki, iki çocuğu, nin ittifak edilen bir mesele haline geleceğini
Zimelkâni, İbn-i Adlân, İbn-i Merhal, İbn-i açıkça göstermektedir. Bu vakıflar hususunda
Cemaâ, Bûlkinî, Ezrui ve Zerkeşî gibi) de sa­ Sübki ve benzerleri gibi sözlerinden tereddüt­
hih olduğuna, bunların irsadi vakıflar kabilin­ lü olduklan anlaşılanlann da maksadı, bu va­
den bulunduğuna ve ilim adamlarının bunlar­
kıflann bâtıl olduğu ve yararlanılmasının caiz
dan yararlanabileceğine fetva vermişlerdir.
olmayacağını iddia değildir. Belki bunlar,
Ancak daha sonra iktidara gelen Çerkez Me­
mezkur vakıflann tahsisat kabilinden oldukla-
liki Sultan Berkuk 730/1382 yılında bu çeşit
nnı belirtmek istemişlerdir. Vakıf ifadesinin
vakıfları iptal etmek istemiş ve bunların bey-
irsad ve tahsisat mânâsında kullanılması caiz­
tülmaldan hile ile ahndığmı, beytülmal arazi­
dir. Temel mânâda yani temlik ve temellük­
sinin yansının vakıf olduğunu iddia etmiştir.
ten men' mânâsında müşterektirler. Zaten
Meselenin halli için ilmî bir meclis toplanmış
Sübki, "ben bu vakıfları değiştiremem; değişti­
ve mecliste dört mezhebin kadılanyla meşhur
rilmesi ve iptali için de fetva veremem" demiş­
âlimler hazır bulunmuştur. Şeyh Siracuddin
tir.
Bulkinî (Şafiî), Şeyh Ekmelûddin El-Baberti
(Hanefî) ve Şeyh Ziyauddin el-Kuraşi bunlar Eğer dersen: "Devlet reisi, şert açıdan
arasındadır. Bulkînî devlet reisinin medresele­ müslümanlarm vekilidir. Beytülmalı gözetmesi
re, ilim adamlarına ve talebelere yaptığı vakıf de küçüğün velisinin küçüğün malmı gözetmesi
lann iptal edilemeyeceğini, zira bunlann bcy- gibidir. Bilindiği gibi, velinin maslahata dayan-
12 DiH;.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ

mayan, hatta daha maslahatlı olmayan tasar­ verilir ve ahali sadece haraç öderlerse, bu ha­
rufları caiz deüUdir. Nasd oiur da devlet reisi­ raç cizye mahiyetindedir. Yerli ahali müslü-
nin sözkonusu arazideki tasarrufu f^çerli olur? man olunca sdkıt olur. Savaş yoluyla fethedi­
lip gazilere taksim edildikten sonra onların
Cevaben derim: A.sıt olan arazinin vakte -
ellerinde bırakılan arazi i.se - ahalisi müslü-
dilmemesi ve üzerinde tasarrufta bulunulma-
man olan arazi ve müslümanların ihya ettiği
masıılır. Ancak şcr"î gerekçeler mevcutsa ve
arazi gibi - öşür arazisidir. Onlardan haraç al­
sahih olarak yapılmışsa tasarruflar da sahih o
mak zulümdür. Zerkeşi de el-Hadim'de Mısır
lacaktır. Mutemet insanlar yapılan satımların
arazisinin haracî arazi olmadığını açıklamıştır.
şcrl gerekçelere dayandığını ve sahih olduğu­
nu açıklamaktadırlar. Vakıfda da durum böy­ Bu durum kcsinleşince, Şafiî mezhebine göre,
ledir. Hâkim sıhhatini tescil edince, zikredilen Mısır arazisine haraç arazisinin larhcdilcmiye-
tasarrufun geçerli olduğu anlaviır ceğini öğrendin. Hanefi mezhebine göre haraç
vergisi konabileceği düşünülse bile. bu vakıf­
Mısır arazisine haraç vergisi larhedilmesi larda haraç vergisini kabul etmeyen görüşle
meselesine gelince; Şafiî mezhebine gcirc. bu hükmedilince ihtilaf ortadan kalkar. 21aıen
mümkün değildir. Zira mezheple mutcmei
Mısır'daki çoğu vakıfları tescil eden hâkimler
hukukçuların nakline göre. Mısır savaş yoluy­
Şafiî'dir. Haraç vergisi konularak bu hükmün
la fethedilmiştir. İbnür-Rira ve Zcrkcşi'nin
bozulması caiz değildir. Şafiî görüşüne göre
nakli de bu yoldadır. Diğer bir görüşe göre
hüküm verilmemesi halinde, zaten arazi üze­
ise, Mısır iki defa fethedilmiştir. Bir defasında
rine konulmuş olan örfî vergilerin miktarı ha­
sulh yoluyla fethedilmiş, sonra anlaşmalarında
raç miktarını geçmiş bulunmaktadır. Daha
durmayınca ikinci defa savaş yoluyla fethedil­
fazlasını almak hem mümkün değildir, hem
miştir. İmam Şafii'nin vasiyetinde kendisinin
de beldelere ve kullara 7.arardır ve fesat doğ­
mülkü olan bir arazisinin Mısır'da bulunduğu
masına yol açacaktır.
ve Mısır'ın sulh yoluyla fcıhcdildiği yazılıdır.
Bazıları ise İmam Şafii'nin ölü araziyi ihya et­ Netice olarak, âlimler şer'-i şerifin hizmet­
miş olabileceğini ve bunun sulh yoluyla fethe­ kârıdırlar. Hafızlar, müfcssirler. fâkihler. mu-
dilmiş olduğuna delalet etmediğini açıklamış­ haddisler, salihler, sûfiler ve diğer müslüman
lardır. Meşhur olan görüşe göre. Mısır savaş Mhsır ve Kahire sakinleri SULTAN'ın DEV­
yoluyla fethedilmiş, gazilere taksim edilmiş ve LETİNİN devamı ile daimdirler; vakıfiarın c.v
ellerine verilmiş olunca. Mısır arazisi öşri ara­ ki halinde kalmasını, iptal edilmemesini, ha­
zi ()lur, haracî arazi olmaz, bir arazi iki şekil­ raç konulmam.ısını. dcğişıirilmemcsini ve bir­
de haracî olabilir (Şafii Hukukçularına göre): birine karıştırılmamasını islemektedirler.
Birincisi; Devlet reisinin .savaş yoluyla fethe­ MEVLÂNÂ SULTAN şer'-i şerife uyar, âlim­
dip gazilere taksim etmesi sonra da onlara lerin görüşlerine itibar eder. Özellikle büyük
belli bir ivaz vererek araziyi müslümanlara Hünkâr'ın babası merhum SULTAN SELİM
vakfedip haraç arazisine tabi tutması halidir. Mısır diyarına girdiğinde Mısır evkafını oldu­
İkincisi ise; sulh yoluvla feılıcdilmiş olup da ğu hal üzere bırakmış; Şu anda mevcut olan
yerli ahalinin elinde haraç vergisi karşılığı bı­ bazı hükümler yazmış ve Mısır ahalisine fazi
rakılmış olması halidir. Haraç bir çeşit arazi­ u ihsan ile muamele etmiştir. Zira Mısır aha­
nin kira bedeli İKiJine geJir. YerJi alıali müs- lisi zaifül-haidirlcr, lütuf ve ihsana layıktırlar.
lüman olsalar da sdkıi olmaz. Bu arazinin ra- Hz. Peygamber de buyurmuştur: 'Mısır ahalbi
kabcsi mü.slümanlara ait olma.sı halindedir. E- zayıf hir ordudur ". Mısır ve Kahirc'de ikamet
ğer arazinin rakabcsi de gayr-ı mü.sJim ahaliye eden âlimler, hafızlar ve fâkihler özellikle dc
OSMANLİ HUKUKUNDA TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKİFLAR 13

Camuil-Ezhcr mensupları hep ilimle meşgul­ sisat kabilinden vakıflar hususundaki tulumu­
dürler. Gece gündüz Sultan'ın dcvlcıinin de­ nu şu fermanı ile açığa vurmuştur: "Bunlar
vamı iı^in duacıdırlar; ihliyaçlarına yeimese de bizden öncekilerin yaptıkları havrattır. Bunları
evkafın gelirine kanaaikÂr ve Allah'a fakirdir­ asla iptal edemeyiz " ".
ler ve Hünkârdan bu evkafın devamını lalip-
Artık tahsisat kabilinden vakıfların meşrûi-
lirler. /Mlah korusun bu evkaf iptal edilirse i -
yeti tartışma zemininden çıkmıştır. İslâm ale­
limlerlc iştigâl sona erer. Kuran öğrenme ve
minde de Osmanlı sultanlarının yaptıklan ir-
ezberleme sekteye uğrar. Bütün bunlara rag­
sadî vakıfların câiz ve meşrû olduğuna dair fet­
men bizim Hünkânmızdan umduğumuz Mısır
valar verilmiştir'"'. Osmanlı hukukunda artık
diyarına en güzel şekilde muamele edeceğidir. tahsisat kabilinden vakıflar ile alâkalı hukukî
Büyük veziri Ali Paşa'vı bize vali olarak tayi­ düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. İşte a-
ni de bunu göstermektedir. Sultanımız Mısır
sırlarca ihmali devletin devam ve bekasını
diyarının velayetini üzerine almakla indallah
tehlikeye sokan bazı eğitim, sağlık, emniyet
me'curdur. Mısır Kadısı olarak Şeyhülislam
ve sosyal yardımlaşma hizmetlerini başarıyla
HAMID ÇELEBİ'yi tayini ise bizim için hır
sürdüren ve Osmanlı ülkesinin manevî tapusu
:3crcftir(957-959/155()-1552 yılları arasında).
hükmüne gelen irsadî vakıfların meşruiyet te­
Hünkârımızdan arzumuz evkafımızı devam ci-
meli ve müesseseleşmesi btiylece mümkün ol­
lirmesi. Allah'tan korkmayanların sözüne al­
muştur. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi iste­
dırmaması. Ali Paşa ve Hamid Çelebi Efcn-
yenler "İslâm hukkunda Ve Osmanlı Taıhika-
di'nin vazifelerinde devan etmeleridir. Has-
tmda Vakıf Müessesesi ' isimli eserimize baş­
bunallahu Ve Ni'me'l-Vekil.
vurabilirler.
5. SONUÇ .
Bu ve benzeri Risaleleri alan ve tetkik et­
tiren Kanuni Sultan Süleyman kararını ve tah­

îlamtvı. Vrk. IM: Ihn ı Nuccym. FI »ahnir-Raık. c 5. sh 114-115


h. Dıırrıı'l .Miiık'k.ı lO.ııu.ul ktri.iriiul.il. f i . s\\.(>l :iı<~ ^
14 Doç.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ

O!'

.i' 3

^1
1,
OSMANLI HUKUKUNDA TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKIFLAR 15

•5
N il 1

r .11 fiti
Ifll
i3 İS 5i3
.-3

1 ^ C5 >
7
>5N 3 a*

ÎT)
t- ^' 5 r 3

t 3:^ ;Î7
--Î . j .
t i- -Î; :^ r Tl I 3 3 § ^ 3-

1 •3 i -3. İ t " ' )


â
OSMANLI HUKUKUNDA TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKIFLAR 17

ı3

I
-i 3-m ı
4 3 •A S ^ V-
•> y -2 '4
i i }• h
••^ s. '< -J ^ 3 :î •>
j 5, t> r> n

V* ^ i v .^^

F.2
18 Doç.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ

3 ıv,:v 5
•S
^ ? 1^
-S .1 4. .s
A .V .-V ' ^ .
\ ^ i
3
7
Ȕr ^- y> 3*

İP
>\ t
I 7»

'2 •5 ^
1- mu

i '-f O' »•« •1


1 A.) d-
i' i >. 5 ^¥SÎ 3
\V-^ ? ^ -rV'^
I
3
A
3.-

«v' ^»
\
OSMANLI HUKUKUNDA TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKIFLAR 19

3|
^^ ti

î> i >
* •

•3»
> ^?
1 ^
-i' a
^ ? •2» 3 :
5»' «s-*^
i ^ u »1
i*» < ty
»1-
•1 ^ :S
7? n
Mi >^: . 4 l •v

•î .-b ^1 • •s
^ v5 ' i J 1 5 i 1i
-41
S'3
I^ =^^ >i -' ^ ^ rs :^ 5
3. hJ- - 5

3
- V
il 3
7*. .
^ t V - •? ^
3 s
^ u i : ^ ^

A A Vr ^ r ^ * ^ ^ ^ " ^ O ^J^Ü*

j j ^ ) > s > VAi^ı^';'


OSMANLI HUKUKUNDA TAHSİSAT KABİLİNDEN VAKIFLAR 21
XIX. YÜZYILDA OSMANLI
İMPARATORLUĞU'NDA SANAYİLEŞME VE
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI

Nazif ÖnÜRK

\ V _

GİRİŞ I.Tanzimat Öncesi Osmanlı Toplumunda

B
İktisad ve Sanayi Faaliyetleri
u çalışmamızda, tetkik konumuz olan
İplik Fabrikası'nın anlatımına geçme­ Tanzimat öncesi Osmanlı ekonomisi daha
den önce; Osmanlı Toplumu'nun çok tarıma dayanmakla birlikle, harp sanayii
ve küçük atölyeler şeklinde teşkilâtlanmış bu­
Tanzimat öncesi İktisadî ve Sanayî faaliyetlerine
lunan dokuma sanayiinde de zamanına göre
kısaca bir göz atılacaktır. Bu tesbitten sonra, Ba-
gelişmiş düzeyde idi. Giyim, deri ve gıda sa­
ıı'da gerçekleştirilen Sanayi devriminin Osmanlı
nayii... gibi, diğer sanayi kollarında da kendi
endüstrisinde meydana getirdiği olumsuz etkile­
ri ve devletin bu gelişmeye karşı almaya çalıştığı kendine yeterliydi. Ham maddelerin yanında,
tedbirler üzerinde durulacaktır. Ayrıca Osmanlı Batılı'Iann takdir ve hayranlığını kazanan yün
devlet ve toplum hayatı üzerinde,sosyal ve ikti­ ve ipekli dokuma ürünleri de ihraç ediliyor­
sadî yönden derin izleri bulunan vakıf müesse­ du.
selerinin ekonomik faaliyetleri kısaca tanıtıla­
caktır. Aiiadolu'da Türklerle birlikte gelişimini ta­
mamlayan bu sanayi kolları , imparatorluğun
gerileme dönemine kadar diğer dünya ülkeleri
Bu genel çerçeve ile hazırlanmış olan ta­
karşısında üstünlüğünü sürdürmüştür.'XVII.
rihî ve iktisadi zemin üzerine; Osmanlı İmpara-
yüzyılda bile Osmanlı Dcvleti'nin ihracatı, it­
t o r l u g u ' n u n X I X . yüzyılda sanayileşme
halâtından daha fa/la bulunuyordu .
konusundaki gayretlerine bir örnek olmak üze­
re orijinal arşiv belgelerine dayanılarak Vakıf Osmanlı sanayi sisleminc kronolojik bir şe­
İplik Fabrikası anlatılacaktır. kilde bakmak gerekirse, şunları söylemek

1. Sûmerbank: "Türk Sanayî Tarihine Bir Bakış" Ankara (Tarihsiz), s J .

UZUNÇARŞK.l. İsmail Hakkı: Osmanlı Tarihi". /\nkara 1983. 2.basım, C I V , SSM.


24 Nazif ÖZTÜRK

mümkündür. Kapitülasyonlann verildiği 1532 lanırlar, üretim, kalite, pazarlama ve diğer mes-
yılına kadar, imparatorluk içinde "yekeni sağ­ lekî meseleleri g ö r ü ş e r e k bir karar*
layan " bir üretim düzeni kurulmuştu. Ülke her bağlarlardı. Alınan bu kararlar bütün meslek
bakımdan kendine yeter durumda idi. Esnaf ve mensupları için baglayıa bir özelliğe sahibtL
sanayi tam bir meslekî düzen içinde ve kontrol Belirlenen ilkelere uymayanlar şkldetle ceza­
altındaydL Bu sayede, üretim ve tüketim belirli landırılır, yanlışta İsrar edenler meslekten atı­
bir denge içerisindeydi. Bu dönemde sağlanan labilirdi.
dokuma ürünleri Avrupa ülkelerine ihraç edil­ 4
mekteydi. Osmanlı esnaf teşkilâtı, Fütüvvet ve
Ahî^'lik geleneğine dayanmaktadır. Diğer
Kapitülasyonların kabülünden, 1839'da İslâm beldelerinde Fütüvvet diye adlandırılan
Tanzimat'ın ilânına kadar geçen dönemde; bu teşkilât, Türk toplumunun yapısına uygun kü­
günlere kadar büyük bir maharetle sağlanan çük değişikliklerle Selçuklular döneminde Ahî
dengelerde yer yer sarsıntılar baş göstermiş, A-
teşkilatı olarak Anadolu'ya gelmiştir. Dinî ve
nadoiu'nun dokuma endüstrisinde çeşitti sıkın­
ticarî yapıda bir esnaf kuruluşudur.
tılar ortaya çıkmaya başlamıştır. Batıya imtiyaz
Ticari faaliyetin Maslüman teb'a eliyle ya­
sağlayan bu gelişmelerden sonra. Batı lehine
pıldığı dönemlerde, esnaf toplanulan, mensubu
yapılan diğer anlaşmalarla ülkede yj^yan ya­
bulundukları dergah ve zaviyelerde yapılır, yarı
bancılar ticaret hakkını elde etmişler gümrük
dini merasimlerle çıraklıktan kalfalığa kalfalık­
ve diğer konularda elde edilen ayrıcahklarla
tan ustalığa yükselen esnaf ilgililerine şet bağ­
Batı'nın sanayi mamülleri, ülke pazarlanna sü­
lanırdı.
rülmüştür.
Batı'ya açılma çabaları ile biriikte, Osmanlı
Devletin yükselme dönemlerinde iktisadî
ticaretinin azınlıkların ve ticarî antlaşmalarla
hayatta sağlanan başarının çeşitli sebepleri a-
imtiyaz sağlanan ülkelerin eline geçmesi üzeri­
rasında; hiç şüphesiz en büyük faktör, üretim­
ne, Ahi teşkilâtının yerine Loncalar kurulmuş­
de kaliteyi muhazafaya yönelik oto kontrol
tur . Lonca, lâtincc bir kelimedir ve "oda"
sisteminin kurulmuş ve başarılı bir şekilde
anlamına gelmektedir. Loncalara, yalnız usta
uygulanmış olmasıdır.
ve ihtiyariar girebilirdi. Kethüda ve yiğit başı-
Bu geleneğe göre, her esnaf gurubu kendi larının idare vc reislikleri altında meclis akde­
aralarından seçtikleri bir liderin etrafında top­ dilir; usul, nizâm ve teamülün muhafazası

3. KtJÇÜKERMAN, Önder "Herekc Fabrika»|-. İstant«ıl 1987, S.20.

4. Fütüvvet Teşkilâtı hakkında geniş bilgi için bkiPAKALlN M.Zeki: Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sdzlügü,
İstanbul 1983 3.basım, C I , S:638^39
TAESCHMER. Franz: "İslâm Onaça|ında Futuvva (Fütüvvet Tqkilâtı)". "İÜİFM".. C.XV. İstanbul 1955. S.1Z
Fütüvvet Teşkilâtı nın çalışma usul ve esaslannı gösteren Fütüvvetname ler için bkz. Ebu Ahdi r-Rahman Muhammed
İbn d-Hüseyn es-Sûlemî: "Kıtabul-Fûtüvve, (Çev. ATEŞ. Süleyman: Tasavvufta Fûtüvvel ), Ankara 1977.
5. XIV.Yüzyılın ilk yarısında .Anadolu şehirierinde dolaşan İbni Baltûta. "Ahiler Bilad-ı Rum da sâkin Türkmen
AJwvâmının her vilâyet, belde ve kaı>'esinde mevcuttur. Ecânibe ibrâz-ı re fet ve fuluvvcı, itMmma ve irâyı havayi-
cine musârraat, ccbabircyi tenkil ve imha vc âvan ı zulm ve te'âddi ile bunlara iltihak eden cşirriyt kati vc ifna
hususunda bunların dünyada misli voktur. Oraca Ahî gayr-i müteehhil ve mücerredgençlerdenchl-i sanat ve sâi-
renin bil-içtima kendilerine reis intihap ettikleri adama itlâk vc cemiyete dahi Fütüvvet tesmiye edilir" ("İbni
Battûta Seyahatnamesi" (Tere. M. Şerif Paşa) İstanbul 1330, s.312: /VhPlik hakkında geniş bilgi için bkz. ÇAĞA­
TAY, NeşVt: "Bir Türk Kurumu Olan ,\hilik", Ankara 1972, ÇAĞATAY, Ncş'et: Fütüvvetçilikle Ahiliğin Aynn
Ulan", "Belleten". C.XI.. /\nknra 1976. .S.423-43S.
(ERGİN), Osman Nuri: "Mecelle-i Umuru Belediye". İstanbul 13.18/1922, C I . S.717.
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 25

sağlanır ve ona sandığı hesaplan müzakere e- yabana unsurların eline geçmesini önleyici ö-
dilirdi. Esnaf arasındaki ufak-tefek meseleler, nemli kurallardandı.
kadıya aksettirilmeden halledilirdi^.
Osmanlı Devleti'nin Batı ile karşılıklı ticarî
Loncaların faal olduğu dönemlerde, san- ilişkiler içerisine girdiği Tanzimaiın İlanından
'atkâr yetiştirilmesi, mal üretimi, bunun pazar- sonra; geleneksel diğer esnaf teşekkülleri gibi
lanması özel kayıtlara tâbi idi. Gereğince gedik de 1277/1860 tarihinde kaldırılmıştır.
yetişmeyen çırak kalfa olamıyor, gerçek mana­
Bir çok siyasî ve teknolojik sebeplerin ya­
da san'atkâr olmayan kalfa ustalığa yüksclemi-
nında; kendi kendine yeterli olacak şekilde
yordu. San'at kurallarına göre mal üretmeyen
sanayî de bir gelişme kaydetmeden; tek taraflı,
iş yerleri cezalandırılıyor, aklına esen dilediği
koruyucu tedbirlerin kaldırılması sonucu, ül­
yerde dükkân açamıyordu. Devlet yetkililerinin
kemizde insan ve hayvan gücü ile çalışan i -
yanında, loncalar vasıtası ile esnafın kendi ken­
malâthaneler; Osmanlı piyasasına sürülen Ba­
dini kontrol etmesi ve konulan kurallara uyma­
tı mallan karşısında, rekabet edemeyerek
yan veya kaliteyi bozan kimseler ülkenin hiçbir
birer ikişer kapanmıştır.
tarafında aynı işi yapmamak üzere sanattan
men ediliyordu. Bu uygulama, benzer durumla­
I I . Avrupa Sanayi Devrimi ve Osmanlı İma-
ra tevessül edecek kimseler üzerinde^ caydırıcı
paratoriuğu'ndaki etkileri.
ve ibret verici müsbet rol oynuyordu .
XVIII. Yüzyıldan başlamak üzere XIX. yüz­
Meslek kuruluşlarınca alınan bu tedbirlere yılda Avrupa dokuma endüstrisi ve genel sanayi
ilaveten zaman zaman devlet de koruyucu ka­ hızla makineleşmiştir. Sanayî Devrimi, önce İn­
rarlar alıyordu. 111. Ahmed (1703-1730), 1715 giltere sonra da Batı Avrupa ekonomilerini,
yılında çıkardığı bir fermanla değerli kumaşla- mamul mallarda ucuz ve toplu üreticiler duru­
nn kalitesinin bozulmasını önlemek üzere; ö- muna getirmiştir. XIX. yüzyılın ikinci çeyreğine
z c l l i k l e i p e k l i ve s ı r m a l ı k u m a ş l a r ı n gelindiğinde, önde gelen Avrupa ülkeleri, bir
dokunmasını devletin denetimine almıştır. Pa­ yandan mamul malları için pazarlar bulma, di­
dişahın izni olmadan bu kumaşların gizlice do­ ğer yandan da bol ve ucuz hammadde kaynak­
kunup işlenmesi yasaklanmış, fermana karşı lan sağlama peşine düşmüşlerdir^ ^ Nitekim
gelenlerin, suçlarının büyüklüğüne göre, sür­ İngiltere, 1820'lerden 1840'lara kadar geçen
gün kalebendlik, kürek mahkumluğu gibi ceza­ dönemde, lâtin Amerika'dan Çin'e kadar pek
larla şiddetle cezalandırılacakları hükme çok Ticaret Anlaşması imzalanmıştır. Osmanlı
bağlanmıştır . Devleti ile de benzer anlaşmalar yapmak için
"Ticaret ve san 'ot yapabilmek salâhiyeti" di­ fırsat kollamaya başladı. İngiliz gözlemciler Os­
ye iarif edebileceğimiz gedik de ; Osmanlı ik­ manlı Devleti ile imzalanacak bir Ticaret An-
tisadi hayatını düzenleyen, bilhassa ticaretin laşmasınm Türkiye'de zanaatlerin yıkılması an-

7. PAKALIN: "a.g.c". C.II. 3:369-370.

8. K/\RAL. E . Ziya: "Osmanlı Tarihi", Ankara 1976. 2.hasım C.VI. S.238-239: Aynca ffalı ile mukayeseli bir şekilde.
Osmanlı Devletinde mevcut esnaf teşekkülleri (Lonça-gcdik) ve çalışma usulleri hakkında geniş bilgi için bkz. (Osman
Nuri; "Mecdle-i Umum Belediye", İsUnbul 1338/192Z C.I. S.479-716>

9. NLTTKU, Özdemir "KVII. Yüzyıkla Saray Kumaşları". İslanbul 1985. S:265.

10. PAKALIN: "a.g.e •CI. S.656-659.

11. PAMLIK. Şevket: "Osmanlı Ekonomisi ve Dünya Kapitalizmi" (1820-1913), /\nkara I9R4. S.7.
26 Nazif ÖZTÜRK

lamına geleceğini biliyorlardı. Bu bakımdan ceği malî ve siyasî konjoktürün oluşmasını bek­
İngiliz diplomasisi, Osmanlı bürokrasisinin za­ lemişlerdir.
yıf bir amnı kollamaktaydı. Nitekim 1860-61 mali buhranı ve Lübnan
Beklenen fırsal. Mısır Valisi Mehmet Ali sivasi bunalımı sırasında ihracattan alınan
Paşa'nm isyanı ile ortaya çıktı. Mehmet Ali gümrük resimlerini % 12'den % l'e indiren
Paşa'nın askeri gücü Osmanlı saltanatını teh- anlaşma Osmanlı bürokrasisine imzalatılmış-
tid eder duruma gelmişti. Diğer taraftan Rus­ tır''.
ya'nın anan nüfu/u karşısında Osmanlı bü­ Bu ticarî anlaşmalann yamnda II. Mahmud
rokrasisi, kurtuluşu İngiltere'ye sığınmakta, (1808-1839) zamanında, ordu ve memurlar için
Osmanlı ekonomisini İngiltere'ye açmakta ve kabul edilen yeni kıyafetlerin temini amacıyle
karşılığında İngiltere'nin siyasî ve askerî deste­
festen ayakkabıya kadar her türlü ihtiyaç mad­
ğini aramakta buldu. Bu siyasî şartlar altında
delerinin alunı için, imparatorluk kapıları Av­
18.^8 Serbest Ticaret Anlaşması iki devlet a-
rupa mallarına açılmıştır^^.
rasında imzalandı. Anlaşmayı İngiltere iktisadî
yararlar açısından imzalarken, Osmanlı bü­ Yapılan ticari anlaşmalarla sağlanan imti­
rokrasisi, siyasî sebeplerle imzalıyordu. yazlar Osmanlı yönetiminde başlatılan yeni
14
1838 öncesinde ithalât ve İhracaat üzerin­ ieşme hareketlerinin doğurduğu ihtiyaç
den % 3 gümrük resmî alınmaktaydı. Ancak maddelerinin, Batı'dan iıhal suretiyle temini ci­
yerli ve yabana tüccarlar, mallarını imparator­ hetine gidilmesi, Osmanlı topraklarını açık pa­
luk içinde bir bölgeden diğerine taşırlarken % zar haline getirmiştir. Bu ve benzeri gelişmeler
8 vergi ödemek zorundaydılar. 1838 anlaşması bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de, kü­
çük hacimde üretim yapan ve Batı'da sağlanan
ihracattan alman vergileri % 12'ye çıkarıyor, it­
teknolojik gelişmelere ayak uyduramayan .gele­
halattan alman vergileri 7o 5 olarak belirliyor-
neksel dokuma tezgahlarının vıkılmasma vol
du. Yerli tüccarlar iç gümrükleri vermeye
15
devam ederken, yabancı tüccarlar bu % 8'Iik açmıştır .
vergi yükünden kurtuluyorlardı. Böylece yaban­ Ticarî yönden çok ağır şartlan taşıyan an­
cı tüccarlar, yerli tüccarlar karşısında çok ö- laşmaların imzalanması ve ülke kapılannın
ncmli bir imtiyaz elde etmiş oluyorlardı. Avrupa mallarına açılmasına rağmen; emper­
Avrupa ülkeleri, 18.38 anlaşmasını sağladık­ yalist devletler arasındaki rekabet, tarımın
tan sonra, tamamen kendileri lehine olan güm­ köy bazına kadar- yayılmış olması, XIX. yüzyıl
Osmanlı Devleti'nin, bir zamanlar üç kıtaya
rük vergilerini daha düşük düzeylere indirmek
yayılmış güçlü bir imparatorluğun devamı
için, Osmanlı bürokrasisinin güç duruma düşe­
oluşu, ülkenin jeopolitik durumu... gibi

12. Benzer konularda geniş açıklamalar için bkz. PAMUK: "a.ge.". S.18-20.

13. KARAL E Ziya: 'Osmanlı Tarilu", Ankara 1976. 2.basım. C.VI. S.214.

14. Osmanlı Devlet yönetiminde başlatılan yenileşme hareketleri için bkz. KURAN. Ercümcnd. "Osmanlı İmparaiorlu-
gun da Yenileşme Hareketleri-, "Tark Dünyası El Kitabı". Ankara 1976, S.100.VI013.

15. KÜÇÜKERMAN: "a.g.e.-, S.29; Batı da XVIII. Yüzyılda» itibaren buhar gücünün sanayide kullanılraaya başlanma­
sına karşılık, Osmanlı Dcvleti'nde bu gelişmenin sağlanamaması ve ihtiyaca göre iç ticaretle meşgul olan vatandaşların
daha ağır gümrük vermek mecburiyetinde olması Osmanlı sanayinin gelişmesine engel olan en önemli hususlardır(-
ŞİRCLİ. F.AySul: -Tiirkiye de Sanayileşme ve Bdli »aşlı Meseleleri" "Türk Dünyası AnışlırmalanSayı 26 (Ekim
1983), İstanbul 1983. s. 139.
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 27

sebepler yüzünden, hiçbir emperyalist devlet, araçlar... gümrük dışı tutulmuştur .


Osmanlı yönetimi üzerinde kesin egemenlik
Üretilen malların tanıtımı gayesi ile çeşitli
kuranutmışıır. Diğer bir ifade ile Osmanlı
Avrupa şehirlerinde açılan sanayi sergilerine
Devleti, hiç bir zaman sömürge bir devleı
katılmış ve 1863'de İstanbul'da "5crp-/ Umu-
olmamıştır^*
mi-i Osmani" adı ile Sultan Ahmed Meydanın­
Bu gelişmeler, Osmanlı yöneticilerini, ba­ da bir sergi açılmıştır^^. .
ğımsız davranma imkanlanndan da yararlana­ Devlet ve şirket eliyle kurulacak sanayi
rak çare aramaya sevketmiştir. Yapılacak tek dallarında çalışacak kalilîyc eleman yetiştir­
şeyin imparatorluğa gelen yabana eşyadan yük­ mek üzere, İstanbul'da "hlah-ı Soniıyî Mekte­
sek gümrük almak suretiyle yerli endüstrinin e- bi" açılmıştır'^
zilmesine mani olmak ve bu endüstriyi Avrupa
II. Mahmud döneminde idarî ve sosval ko--
metod ve tekniği ile modem hale getirmek ^ ''5
olduğu halde çok çeşitli siyasî ve ticarî sebepler nularda alınan bir dizi yeni kararlara"" para­
yüzünden bu mümkün olamamıştır. Ancak lel olarak; iktisat sahasında da ıslâhata girişil­
Devlet bütün imkanları zorlayarak bir dizi ted­ miştir.
bir almaktan da geri durmamıştır. Avrupa'nın makina gücüne dayalı olarak
başlattığı serî üretim karşısında, geleneksel el
Islah-ı Sanayi Komisyonu kurulmuş ve 26
tezgahları ile ayakta durmak mümkün değil­
Temmuz 1290/1873 tarihli -Islâh-ı Sanayi Ko­
dir. Bu gerçek Osmanlı yönetimi tarafından
misyonu rfl//mâmâm«/ " çıkartılmıştır . Islâh-
da anlaşılmıştır. Devlet ve kamu kuruluşları­
1 Sanayi Komisyonu 1865-1873 yıllan arasında
nın imkânlarından yararlanılarak, 100 kişinin
9 yıllık yoğun bir çalışma sonucu, geleneksel
üzerinde işçi çalıştırabilecek ve .serî üretim ya­
bir çok sanayi kollarında şirketler kurulmasını
pacak fabrikaların kurulması kararlaştırılmış­
sağlamıştır. Kurulan şirketlere 12 yıl imtiyaz
verilmiş ve gerektikçe ürünlerinin devlet tara­ tır.
fından alınması sağlanmıştır. Bu kararın ilk uygulaması araştırma konusu
olarak seçtiğimiz İplik Fabrikası'nm 1827'de İs­
Bunun yanında, ilk 6 yıl içinde, işletmeleri tanbul'da Eyüp civarında. Evkâf-ı Hümayun
için yurt dışından getirtecekleri makina tesis ve Nezâreti tarafından yeni baştan inşa ve tesis e-

16. PAMUK: •A.g.e.", sJ6. 128-129.

17. KARAL: "A.g.e.", s.216.

18. Sanayi komisyonunun çalı^malan hakkmda geniş bilgi için bkz. (Osman Nuıt "A-g.e.". s.717-768.

19. SÛMERBANIt "A.g.e. '. s.II; XIX. yüzyıl Osmanlı Toplumunda şirkeıcilik ve ticari mevzuattaki gelişmeler konu­
sunda gcniî bilgi için bla. (TOPRAK. Zafer. "Tûrkiye de Milli İtaisad", (...1908-1918). /\nkara 1982, sJ6-68.

20. Osmanlı Devleli'nin kalıldıgı uluslararas», 1851 Londra I. 1855 Paris. 1862 Londra II sergiteri ile İsunbul'da 1863'de
açılan "Scrgi-i Umumi-i Osmani" hakkında geniş bilgi için bkz. (ÖNSOY, Rıfal: "Osmanlı İmpBralorluğu'nun katıl­
dığı hk Uluslararası Sergiler ve Scrp-i Umumi-i Osmani (1863 İstanbul Sergisi) "Bcllcicn ", C X L V I I (S.185-188),
Ankara 1984. s.195-235.).

21. KÛÇÜKERMAN: "A.g.e." » J l .

22. 11. Mahmud döneminin sosyal ve ikdisadi yapısı ile yenileşme harekclleri hakkında geniş bilgi için hk7. (MERT.
Özcan: rf. Mahmul Devrinde Anadolu ve Rumeli'nin Sosyal ve Ekonomik Durumu (1S08-1839), "Türk Dünya.sı
Araştırmaları••. s.l8 (Haziran 1982), İsUnbul 198Z sJ3-73.
28 Nazif ÖZTÜRK

dilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Bunu, 1834'de Tahakkukuna amaçladığı gayenin süreklili­


yine Eyüp'te Defterdar iskelesinde ordunun fes ği, tüzelkişilik ve hukuki statüye sahip olması,
ihtiyacını karşılamak maksadiyle kurulan Fes vakfı, sadaka ve teberru gibi benzerlerinden
ve kumaş fabrikası takip etmiştir. Memleketin ayırır.
uygun görülen diğer şehirlerinde dc. benzer Vakıf mal varlığı kuruluşundan itibaren
fabrikaların kurulması cihetine gidilmiştir*^. hizmet alanları bakımından ikiye ayrılır. Vak­
fın gayesini oluşturan ve toplumun doğrudan
Bu sanayileşme çabalanna paralel olarak.
istifadesine sunulan cami, okul, hastahane,
Defterdar gibi bugünde üretime devam eden -
çeşme, yol, köprü gibi yapılar birinci bölümü
"Hereke Fatmka-i Hümayun "u 1843'de Hereke-
24 meydana getirir. Bu yapılar manzumesine
de kurulmuştur . "müessesât-ı hayriye", daha açık bir ifade ile
Devlet eliyle kurulan bu fabrikaların yanın­ hayrî ve sosyal kuruluşlar denilmektedir.
da, şirketler ve yabancı sermaye sahipleri tara­
Bu sosyal ve kültürel müesseselerin sürekli
fından kurulan fabrikaların hizmete girmesi ile
bir şekilde hizmetlerini devam ettirebilmesi i -
ülkemizde de diğer Avrupa ülkelerinde olduğu
çin, gerekli olan gelir kaynaklarının teminine
gibi, işd ve sendikal hareketler gündeme gel­
matuf, işhanlan arastalar, imalâthaneler değir­
miştir .
menler... ziraî işletmeler gibi gelir getirici tesis­
III. Vakıflann Ülke Ekonomisi ve Sanayine ler, vakfın akar b ö l ü m ü n ü meydana
Katkısı. • , ^ - 26
getirmektedir .
Vakıf rizaen paylaşmayı öngören, hayrî, sos­ Vakıf sosyal ve kültürel bir müessese oldu­
yal, kültürel ve ekonomik bir kuruluştur. Vakıf ğu kadar, ekonomik bir kuruluştur. Hangi ka-
yapmak isteyen bir kimsenin kendi servetinden tagoride olursa olsun Vakıfta bir yapılaşma
bir bölümünü ayırarak, tahakkuk ettirmek iste­ safhası vardır. İnşaat dönemi, istihdamı ve mal­
diği bir gayeye tahsis etmesi ile hayatiyet kaza­ zeme kullanımını gerektirmektedir.
nır.
Esasen Vakıf, kuruluşundan itibaren eko-
Vakıf yapılan bir mal, vakıf yapanın serve­ nomî ile sıkı bir bağlılık içerisindedir. Hayrî vc
tinden çıkar, fakat bir başka.şahıs veya kurulu­ sosyal bir hizmet olan bir vakıf hastahancsi-
şun mülkiyetine girmez, kanun önünde kendi nin veya bir öğrenci yurdunun işletilmesi bile
kendini temsil eder. Bu bakımdan vakıf mala iktisadî yönden bir harcamayı gerektirmekte­
tüzel kişilik kazandırmaktadır. dir.

23. KARAL. "Ag-e." s.241-241

24. Hereke Halı Fabrikası hakkında geniş bilgi için bkz (KÜÇÜKERMAN. Önder "Anadolu nun Geleneksel Halı ve
Dokuma Sanatı İçinde HEREKE FABRİKASI Saraydan Hereke'ye Giden Yol", istanbul 1987.

25. Bir yerde işçi ve sendikal faaliyetlerin varlığı, orada sanayileşme çabalarının mcvculiycıini gösterir. Bu bakımdan
ülkemizdeki işçi hareketleri ve sendikal faaliyetler hakkında iki makaleye yollamada bulunmayı yararlı görüyoruz.
XIX. yüi^lda Osmanlı Toplumunda işçi sınıfının doğusu hakkında geniş bilgi için bkz. (TIJRKDOĞAN Ortian: "19.
Yüzyıl Osmanb Toplumunda İşçi Sınıfın Doğuşu'.. "Türk Dünyası Aıaştınnalan Dcı^isi". s.l 1 (Nisan 1981) İstanbul
1981. sJ-22; Ülkemizde sendikaiann kurutuşu ve sendikal hareketler hakkında geniş hilgi için bkz. YAZGAN, Turan:
"Türkiye'de Sendikal Hareketler kısa Tarihçe'TOrfc Dünyası Aıaştırmalan D . s.20 (F.kim 1982), İstanbul 198Z
s.5-87.

l<>. ÖZTÜRK Nazif: "Menşe i ve Tarihî Gelişimi Açısından Vakıflar", Ankara 1983. si?2-83.
1827'DE K U R U L A N VAKIF İPLİK FABRİKASI 29

Vakıf kuruluşundan itibaren mikro ve mak- sanayiine sahip oldukları anlaşılmıştır" .


ro plânda, verimlilik esasına göre çalışmak zo-
Aynı araştırmaya göre, 330 Vakfın yıllık ge­
r u n d a d ı r . Vakfın s ü r e k l i l i k espirisinin
liri, 19.889,133 akçedir. Bu temel veriden hare­
korunması, aneak sosyal ve ekonomik bir poli­
ketle, X V I I I . asırda mevcut olan 20.000
tika izlenmesi ile mümkündür.
civarında vakfın takribi yıllık geliri
Vakfın lesisi ile mal mülkiyetten çkarıılı- 1.205.402.000 akçe olarak hesaplanmaktadır.
yor, fakaı bugünkü sosyal devlet ilkesinde ol­
XVIII. asrın sonuna doğru (1795'lerde), III.
duğu gibi doğrudan ihtiyaç sahipleri yerine,
Selim (1789-1807)'in hükümdariiğı sırasında,
özel bir hizmet alanına aktarılıyor. Vakıf tüzel­
İngiltere Konsolosu Williams Eton'un çok taf­
kişiliği dediğimiz bu ekonomik potansiyel, ve­
silâtlı bir çalışmasında, devletin gelirleri
rimlilik esasına göre işletilerek, elde edilen
4.492.250.000 akçe olarak gösterilmişiir. Bu­
kazanç, ihtiyaç sahiplerine aktarılmaktadır.
nun 1.953.850.000 akçesi haraçtan gelmektedir.
Böylece ekonominin temel kurallanndan olan
Hemen hemen sırf Ordunun, Sarayın ve Hare­
ana kapitalin muhafaza.sı ve verimlilik esasına
min masrafları 3.811.800.000 akçeye yüksel­
göre işletilerek azamî derecede kâr sağlanması
mektedir.
gerçekleştiriliyor, diğer yandan da, modern uy­
gulamalardaki, bir defaya mahsus olarak yapı­ Bu bilgilere göre, XVIII asırda Vakıf geliri,
lan yoksulun desteklenmesi uygulamalannı hemen hemen devlet gelirinin yansına eşittir.
aksine sadece kazancın dağıtılması ilkesiyle ku­
Bütün bu anlatılanlardan, vakıflara ait gelir
şaktan kuşağa intikâl edecek şekilde, yardımın
kaynaklarının ve onlardan elde edilen vârida-
sürekliliği sağlanıyor.
iın, XVIII. asırda, bu devir Osmanlı ekonomi­
XVIII. Asır Türk Vakıflan üzerinde derin­ sinin diğer sektörleri arasında büyük bir yer
lemesine tetkiklerde bulunan Bahaeddin YE- işgal ettiği açıkça ortaya çıkıyor .
D İ Y I L D I Z , bu d ö n e m v a k ı f l a r ı n ı n Buraya kadar kısaca işaret etmeye çalıştı­
iktisadî boyutları hakkında enteresan bilgiler ğımız Vakıfların iktisadî ve sanayi fa;ıliyeikri;
vermektedir. 1826'da kurulan Evkâf-ı Hümâyûn Nc/;"ırcli ile
XVIII. aşıra ait 330 Vakfiye üzerinde yapı­ vakıfların yönetiminin merkezî oteriieye bağ­
lan tetkik ve tahlillerden bu dönem vakıfları­ lanmasından önceki; yerinden yönetim ve ser­
nın klasik gelir kaynaklarının yanında, zinii best ekonomi kurallarına göre idare edildiği
işletmelere iplik ve boyahanelere yünlü, pa­ döneme aiııir.
muklu, ipekli dokuma tezgahlarına, .sandal ve
Nezâretin kurulmasından"'^ sonra da vakıf­
kayıkların imâl edildiği kayıkhanelere, yoğurt-
lar, merkezî hükümetin aldığı kararlar doğrul­
ve sabunhanelere; kiremit, kireç, alçı, çini, kal­
tusunda, ziraî , iktisadî ve sinaî faaliyetine de­
dırım taşı febrikalan gibi inşaat sanayiine; ki-
vam etmiştir.
reviı, lamba, mum atölyeleri gibi ev eşyaları
sanayiine, baruthane ve kılıç fabrikası gibi silah Nezâretçe, vakfa gelir sağlamak amacı ile

27. YEDİYILDIZ. a-ıhaeddm: "XVIII. Asır Türk Vakınannın İktisadi Boyulu" "VD". X.XVIII. Ankara 1984. s.12-13.

28. YEDİYILDIZ -/Vg.m". s.26.

29. Evkâf-ı Hümayun Nezareti nin kuruluş sebepleri ve iştyiş iaraı hakkında geniş bilgi için bkz. (ÖZTÜRK. Nafiz:
•V'akınann İdaresj ve Teşkilat Yapısı Üzerine Düşünceler ". "I. Vakıf Şûrâsı /\ralık IW5)". Ankara 198A. s.43-
55).
30 Nazif ÖZTÜRK

1242/1826'da İstanbul, Galata, Üsküdar ara­ buz ve pamuk fabrikası kurulması için ruhsat
sında yolcuları taşımak; pazarcıları ve malları­ verilmiş^^; yine Mersin'de, Yunan Devleti
nı istedikleri yerlere nakletmek üzere, iskele teb'asından Marko'nun icannda bulanan tarla,
ve pazarcı kayıkları yapurılmış ve bunun için imarh hale getirilerek, İngiltere teb'asına
47.288.5 kuruş harcanmıştır"'". Elckiirikli mensup J W j ıj-y.j' "-^jt ^jij^
tranvay hattından başlamak üzere; Üsküdar, tarafından bir bölümü ü z e r i n e ^ ğ fabrikası
Kadıköy, Boğaziçi sahilleri Beykoz ve Anadolu kurulmasına müsaade edilmiştir .
yakası arasında. Şehremaneti (Belediye) ile Bunların hepsinden daha önce, yenileşme
müştereken kayık işletilmesi için 1333/1914'de
ve Avrupaî anlamda sanayileşme çabalanma
yeniden irade-i seniyye sadır olmuştur^^ Bu iki
ilk örnekleri arasında yer alan İplik Fabrikası,
belgeye dayanarak Haliç ve Boğaziçi ka­
Evkâf Nezâreti'nce gerçekleştirilen sanayi ku­
yıklarının uzun süre Evkâf-ı Hümayun Nc-
ruluşlarının başında gelir. Fabrikanın tanıtı­
zârcti'nce işletildiğini söylemek mümkündür.
mına geçmeden önce şunu söylemek müm­
kündür: Vakıflar tarih boyunca gerçek­
Meclis-i A'yan ve Mebusan tarafından leştirdiği sosyal ve kültürel hizmetlerine para­
13.'^0/1911 tarihinde kabul edilen bir kanunla, lel olarak, daima iktisadi hayatın içerisinde
Hicaz Demiryollarının idare ve işletilmesi, bulunmuş, her yönden toplum ve devlete ya­
rarlı hizmetler sunmuş önemli müesseseleri­
Evkâf-ı Hümayun Nczareti^^'ne bağlanmıştır.
mizden birisidir,
Nezjıret ilk olarak, Hicaz Demiryolu yapımı i -
IV. Vakıf İplik Fabrikası.
çin kullanılmak üzere, çeşitli vesilelerle alın­
ması kararlaştırılan vergi ve rüsumun tcsbiıini II. Mahmud (1808-1839)'un, baulıiaşma ça-
yapmış ve bir liste halinde ilân etmiştir . balanna paralel olarak bütün kamu kurum ve
kuruluşlarının imkânlannı, sanayileşme konu­
sunda seferber ettiğini söylemek mümkündür.
Yine 1332/1913 tarihli 11 Maddelik bir ka­
II.Mahmud'un askeri ve sivil konularda ger-
nunla vakıf paraları ncmalandırmak üzere Ev­
leştirdiği yenileşme hareketleri, kılık-kıyafet
kaf Bankası kurulmuştur' .
konusunda yeni harcamalan gerektirdi. Yeni­
çeri Ocağı'nın kaldırılmasından dogan boşlu­
Adana'da Ramazanzade Mehmed Paşa ile ğu; donanmanın güçlendirilmesi ve Avrupa
Halil Bey'in tahsisat kabilinden vakfı olan 2 usûlünde yetiştirilmek üzere kurduğu Asâkir-i
bin arşın tarla, imarlı hale getirilerek, üzerine Mansûre-i Muhammedi'ye"*^ ile doldurmak isti-

30. VGMA, "Dcfler-i Evltüf-ı AhMm-ı Nizâm No: 964". s.244.

31. VGMA. "Tafsil-i Nizamâl-ı Kavanin ve Mukarraril Defleri". No:948, s_î9. sıra 44.

3Z VGMA. "Tafsil-i Nizamâl-ı Kavanin ve Mukarrartl Defteri". Na 953, $J7. Sıra 40.

33. "Muharresât-ı Umumiye Mecmuası", (Evlcafn If amayım Nezareti (1328/1912-13) Ulanhul 1332*84-87.

M. VGMA. "A-g-Defter No: 953". sJ7. sıra 41.

35. VGMA. "A.g.Dcfter (948)", S. 118. Sıra A456.

M>. VGMA. "a-g-d."S. 119 Sıra 6458.

^7. KI;R/\N. •M.g.m. -. %.\m>.


1827'DE KURULAN VAKIF ÎPLİK FABRİKASI 31

yor ve bu birlikleri Batı tarzında teçhiz ediyor­ şılıyordu. Sonucunun ne olduğunu tesbit ama­
du. cı ile her biri 2 ile 8 yıllık süreleri kapsayan,
965,966,967,968,969,970,971,972 ve 973 numa­
Güçlendirmeye çalıştığı Tcrsane-i Amire ralı dokuz defteri daha gözden geçirdik. Ancak
(Deniz Kuvvellcri^gemilerinin yelken ihtiyaçla­ 964 numaralı defterin haricinde, 1248/1832-
rını karşılamak, Asakir-i Mcnsure-i Muhamme- 1252/1836 yıllan arasını gösteren, %5 numaralı
diye'nin yazlık elbise, don ve gömlek ihtiyaçları­ defterin 60 ve 61 sayfalarında iplik çarklarının
nı temin etmck'^ maksadiyle Evkâf-ı Hümayun yenilenmesi ile ilgili bir kayda rastladık.
Nezâreti tarafından İstanbul'da bir iplik fabrika­
sı kurulması için I I . Cemaziyelahire 1242/1826 43 yıllık bir zaman dilimini kapsayan ve her
tarihinde iradc-i seniyyc sadır olmuştur^^. sayfasını tek tek gözden geçirdiğimiz 10 defter­
de İplikhane ile ilgili başka bir belgenin olma­
dığını tesbit e t t i k . Ancak hemen şunu
a. Fabrika İle İlgili Arşiv Belgelerinin Bu­
söyleyelim ki, araştırma zaman dilimi olarak
lunması ve Temini.
belirlediğimiz yanm yüzyılın arşiv belgeleri bu
Yönetimim merkezi hükümet içerisine a- 10 defterden ibaret değildir. Devlet Osmanlı
lınmasından evvelki dönemde, vakıfların sinaî. Arşivi, henüz tasnifi yapılmamış tomar halinde
ziraî ve ticarî faaliyetlerine bakarak; Evkaf bulunan muamelâta ait Vakıflar Genel Müdür­
Nezâreti'nin kuruluşundan sonra da benzer fa­ lüğü Arşivi ve İstanbul Vakıflar Bölge Müdür­
aliyetlerde bulunmasının gerektiğini, tahmin lüğü bünyesinde mevcut ve daha ziyade günlük
etmek zor değildir. Biz de bu düşünceden ha- yazışma ve işlemleri gösteren dosyalar tetkik e-
raketlc arşiv vesikaları üzerinde tetkiklere baş­ dildiğinde, bu konuda daha pek çok belgenin
ladık. Çeşitli defterler arasında, bir bakıma ana çıkması muhtemeldir.
hizmet kararlannın yer aldığı, "Defter-i Ahkâ-
Biz, Evkâf Nezâreti'nce müceddeden tesis e-
m-ı Evkâf-ı Nizâm" Defterleri, kayık ve kayık­
dilen İplik Fabrikasını, mevcut arşiv belgelerini
hane yapımı ile ilgili rastladığımız bir kayıttan
tahlil ederek anlatmaya çalışacağız..
dolayı dikkatimizi çckii. Çalışmalarımızı bu
defterler üzerinde yoğunlaştırdık. Nihayet b. Saha Araştırması ve Fabrikanın YerL
1242/1826-1247/1831 tarihleri arasında 5 yılı
İplikhane-i Amire (İplik Fabrikası)'nın te­
kapsayan 964 numaralı defterde, mevcudiyetini
meli 1826'da, Eyüp'dc. Haliç kısıyında Bahariye
ikinci derecedeki kaynaklardan bildiğimiz ip­
mevkiinde, Hançerli Sultan ve Çukursaray ar-
likhane ile ilgili kayıtlara rastladık. 40
salan üzerine atılmıştır . Elimizdeki arşiv bel­
Bu defterin değişik sayfaları arasında, her
gelerine göre temel hafriyatı ve binanın inşaası
biri, 1 sayfadan 8 sayfaya kadar yükselen, on-
sırasında Mazınne-i Eslâf-ı Kiramdan Muhyid-
bir yerinde, fabrikanın bir bölümünü anlatan
din ve Molla Atufi Hazretlerinin mezarlan za­
vesikalar bulduk. Bu belgelere göre fabrika­
rar görmüş ve Nezâretçe mezarlar yeniden
nın bina ve araç-gereç olarak kurulduğu anla­
restore edilmiştir. Her gece mezarların başında

38. VGMA. "Dcfter-i Ahkâm-ı Evkaf-ı Nizam No:964". s.281. 28i 285. Ahlcâm-ı EvWf-ı Ni/Jm. No: 9 « . 1.60.

39. İbnû l-Emin M. Kcmâl-Hüseyin Hûsameddin: Evkâf-ı Hümâyun Nezâreü nin'Tarihçe-i Teşkilatı ve Nuzzânn Tcrâ-
cim-i Ahvali" İsianhul 13.35. s.40: Bu kitap Nazif ÖTTIJRK tarafından bugünki harllere (^•vrilerek. VakıHar Dergi­
sinin XV, XVI. XVII. XVIII ve XIX'da be^ laskûl halinde 1982-1984 yıllarında neşrcdılmi!,lır.

40. VGMA. VVg.dcIler'-. NO: 964. s.283.


Nazif ÖZTÜRK

41
nım sultanlara, sultan kulanna verirlerdi. Bu
Icandil yakılmak üzere ayda 3 vukiyye zeytin
güzel kıyıların alınıp-satılmasını ve miras
/ağı tahsis edilmiştir. Kandilleri yakmak üzere
olunmasını önlemek için bu bölgeleri sürekli
günlük 24 akçe ile olgun bir kişi kandikn tayin
miri arazi statüsünde tutmuşlardır.
edilmiştir'*^. İplik Fabrikası'nın arsası üzerine
inşa edildiği sarayın sahibi Hancerli Fatma Sul- Bostanabaşı Defterlerine göre, III. Selim
tan'*"^'m mezan bugün Eyüp Hazreti Halid Ca- (1789-1807) devri sonlannda, Bostan İskelesi
mii'nin Bostan iskelesine açılan dış kapının ile Bahâriye Kasn arasındaki sahada, Beyhan,
solunda ve ihata duvarının içinde bulunmakta­ Hatk:e, Esma ve Hançerli Fatma Sultan yalıla­
dır. Mezarının üzerinde, sütun araları demir rının bulunduğu kayıtlıdır. Bu yalılar. III. Seli­
parmaklıklarla çevrili, dört sütun üzerine otur­ min saltanat yıllarının sonunda bakımsızlığa
tulmuş, bir kubbe ile önûlûdür(Resim-l), Aynı terkedilmiş ve çevrede yeni yalılar yapılmıştır.
türbenin içerisinde kimin olduğunu tesbit ede­ II. Mahmud döneminde. 1800-182S yılları ara­
mediğimiz bir başka mezar bulunmaktadır. sında. Bostan İskelesinin ^v-anıbaşında beş kah­
Hancerli Sultanın mezartaşı Resim-2*dedir. vehane yapıldığı, aynı dcfıcrlcrde kayıtlıdır. Bu
Fabrikanın inşa edildiği semte, fetihten he­ gelişmeler sonucu. Bahariye sayfiye hüviyetini
men sonra "Bahâriye " ismi verilmiştir. Halicin kaybetmiştir.
bitiminde, Eyub Sultan'ın Bostan İskelesi ile Tamamen harap olmuş Bahariye Kasrı ile
Silâhdaraga arasında, önü deniz ve ardı bayır mîri sultan saraylanndan Hatice ve Hancerli
bir kordele gibi uzanır, Bahâriye'nin hemen e- Fatma sultan sarayian yıktırılarak, yerierine
şiğindc bir hamam, bir imaret ve bir kervansa­ İplik Fabrikası yaptırılmıştır'*^.
ray yaptırarak, semtin iman yolunda ilk adımı
Scdad Hakkı Eldcm'in İstanbul Anılan adlı
Faıih Sultan Mchmed(1451-1481) atmıştır.
eserinde bulunan; Halicin. 1845 vılına ait imar
Osmanlı Hânedanı, Haliç-Bahâriye ve Bo­ 45
ğaziçi'nin en güzel yerlerine muhteşem saraylar haritasında arşiv bcipcsi ve diğer kaynaklara
dayanarak anlattığımız bilgilere tamamen uy­
yaptırarak bu sarayları, valide, hemşire ve ha­
gun bir şekilde İplik Fabrikası, Bostan İskele-

41. "Vukiyye " bazı sözlüklerde "Vakkiyye " olarak geçmekledir (DEVELLİOĞLU. Fcrid:. Osmanlıca Türitçc Ansik-
topedik Lugaı". .\nkara 1978. 3. basım s.1365; BAJC\LIN: "A.g.e.", CIlI, s.580. Ali Nazimâ-Reşad: Mükemmel
Osmanlı Lügati. İstanbul 1319. s.975, bu sözlükte vukiyye nin "ûkiye"den kalad okluğu yazılıda-. Bunlara kaı^ılık,
Şemseddin Sami: "Kâmûs-i TürkT. İstanbul 1978. i.lAVTıle "Vukkiye-, Redhowe. (Türkçe-İngilizce) İstanbul 1974,
s.l230'da "Vukiyye" jeklinde yazılıdır. Halk arasında "vukiyye" şeklinde söyleniş tanına da bakarak, "galat-ı meş-
hure" kabilinden biz bu çalışmamızda bu kelimeyi "Vukiyye" şeklinde kullanacağız. Yanlış ianlan değişik olmakla
birükte. yukarıda gösterdiğimiz bütün sözlüklerde. "Vukiyye "nin "okka" kaışılığı olarak gösterildiği ve 400 dirhem
ağırlığında bir ölçü birimi olduğu yazılıdır. Bir okka ise "LIkiyyc" katşılığı we 1282-83 kğ. olduğu yanlıdır. Bu se­
beplerle -vtıkıyye "yi 1282 kg. karşılığında bir ağırlık ölçü birimi olarak kullandık.

1. iplik Fabrikasının inşa ediUiğt mahalde yaptığımız saha araştırmasuuia, Muhytddin ve Molla AUnHazreılennin me-
zanna rasılayamadık.

Bazı kaynaklarda Hançerli Fatma Sultan II. Bâyezid'in kızı oUrak gösterilmekte ise de bu doğru değildir. Mezar
taşında (Rc*im-2Vda açıkça belirtildiği gibi. II. Bayezid in oğlu Şehzade Mahmud'un kızı. Yavuz Sultan Selim (1512-
I520)-in yeğenidir. (AKAKUŞ. Recep. "Eyüp Sultan ve Mukaddes Emanetler-. İ.Manbul 1973. s. 191).

KOÇU. Reşat Ekrem: "tslanbul An.sıplopcdisiİstanbul 19«). C.IV. »ahariye Md." s lfUJ-lSSO.

E L D E M . Sedad Hakkı: "İstanbul Anılan"'. İstanbul 1979. s.214-215.


1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 33

sinin az ilerisinde, Mihrişah Valide Sultan Mahmud'un modernleşme siyasetine feda edi­
imareti bitişiğinde gösterilmektedir (Resim len sarayların yerine inşa edilmiştir .
Haliç imar haritası-3).
Aynı yazar İplik Fabrikasmm özelliklerini'-
de | u ifadelerle anlatmaktadır: İplikhane Kış­
Sedat Hakkı ELDEM, sözkonusu eserinde,
lası 350 metreye yakm bir uzunluğu olan ve
fotoğraflarla görüntülediği XIX. yüzyıl Haliç ve
semtine büyük bir zevk ile yerleştirilmiştir. Bi­
Eyüp semti ile İplik Fabrikası hakkında şu bil­
gileri vermektedir. na resmin çekildiği anda yenidir. Orta kısım ge­
riye çekilmiş (bak, resim-4) ve Haliç'e bakan
Eyüp Bostan İskelesinden itibaren büyük bir avlu ortaya çıkmıştır. Bu kısun, kanatlara
Sultan ve Vükelâ sahil sarayları başlardı. Mih- oranla mimari bakımdan biraz daha zengindir.
rişah Valide Sultan imareti bahçesinden sonra Aradaki &rk, yalnız ince pilastırlarla elde edil­
ilk büyük yalı Heybetullah Sultan Sarayı idi. miştir.
Bunu Hatice Sultan, Hanım SuUanzade Han-
İçeriye çekilmiş ona kısım bir avlu oluştur­
çerli (Fatma) yalıları takip ediyordu"^. Bunla­
maktadır. Ancak burası Haliç'e açık değildir.
rın yerine sonradan resim-4'de görülen ve
Pencereli yüksek bir duvar gerektiren mimari
resim-4*e dayanarak bi rcksgizini (Şckil-5) çı­
çevreyi oluşturmaktadır. Ortadaki büyük kapı,
karttığımız İplikhane inşa edilmiştir. Buradan
bütün mimariye hakim bir motiftir. Duvann
itibaren birbirini i/lcycn yalılar Bahariye Kas-
sağ ve sol kanatlarla birieştiği yerierde, saçaklar
nna kadar uzanacaklardır. Sol sahilde Ayvan-
yukanya doğru kıvrılmıştır. Direkler üzerine o-
saray. H a m a m , Ç a m u r ve D e f t e r d a r
lurtulmuş birer cumba yan kapılan noktala­
iskelelerinden sonra yeni kurulmuş olan Fes-
maktadır. Burada yan kanatlar orta bloka
hane (Defterdar) ve Valide Sultan Sarayının
oranla daha alçalmaktadır. 350 metreye yakın
büyük kısmı gelmekledir. Bundan sonra Eyüp
cephe böylece fazla yeknesak olmaktan kurtul­
ve Bostan iskeleleri vardır. Mihrişah Valide
muştur. Sade mimarisi ve hatlarına rağmen mi­
Sultan imaretinin iskelesi buradadır. Bitişikte
mari uyumu ve asaleti sayesinde kendi başına
350 m. kadar cephe u/unluğu olan (resim-6,7)
bir sarayı andıran bu bina, uzun seneler Haliç-
ve resimlerin yapıldığı tarihte henüz yeni bulu­
49
nan İplikhane binası vardır. Bu bina Sultan 'in bu köşesini süslemiştir .

46. Aynı yer s.206.

47. Aynı yer. s.216.

48. Burada olduğu gibi. İplik Fabrikası'nın bir bölümünün kışla olduğu, halta bir ara halk arasında hapishane olarak
anılmaya başlandığı bazı kaynaklarda yer almaktadır. Fakat, daha sonraki sayfalarda tahlil etmeye çalışacağımız arşiv
belgelerinde bdyle bir kayıt bulunmamaktadır. Nitekim bu konuda bizi doğrular mahiyette. "İstanbul Ansiklopedi-
si 'nde şu bilgiler verilmekledir İplikhane ve kışla iki ayn müessese değildir. Adı kışladır. Belediye nizamlarına aykın
hareket eden hilekâr esnaf ile hırsız, yankesici, uygunsuz güruhunun kapaiıklıklan Nr mahpushanedir. Mahkumiyet­
leri az veya çok burada, Tereane-i Amire ve Donanma-i Hümâyûn için urgan ve halat bükerlerdi. Kışla-mahpusha-
nesinin içinde halat bükme yen. geniş taşlıklar yapılmıştı. Başimam Sâkıb Efendi nin ifadesine göre, İplikhaneye
düşmek bir felâketti (KOÇU, Reşat Ekrem: "a-g-e.". s.1850.) Bu anlatılanlara bakarak şunu söylemek mümkündür.
Bina İplik Fabrikası olarak yapılmıştır. Zamanla iyi işletilemediği için, hile yapan esnafın terbiyesi amacıyla binanm
bir bölümü yan açık cezaevi şeklinde bir müddet kullanılmıştır. Amaç hiçbir zaman gözaıdı edilmeyerek, ucuz işçilikle
gemilere halat imal edilmiştir.

49 EI.DF.M: •M.K.C. - %.2\2.

F.3
34 Nazif ÖZTÜRK

Bugün Mihrişah Sultan sebili, imareti, tür­ Haliç'i temizleme projesi uyarınca yıkılması
besi ve bir hazire ile birlikte İplik Fabrikasının kararlaşttnlan yerlerdendir. İlgililerden
imarete dayanan kısmı ayaktadır ve Bahariye aldığımız bilgilere göre İstanbul Belediyesi bu
Mensucat Fabrikası olarak kullanılmaktadır. yerin vıkımı için 1987 sonuna kadar süre
Kapısının üzerinde II. Mahmud'un tuğrasını ta­ tanımıştır. Bu duruma göre, 1988'in ilk
şıyan orta bölüm bir ara İngiliz Santral Dikiş aylarında burası da yıkılmış olacaktır.
Sanayii (Makara) Fabrikası, diğer kanat ise le­ İstanbul Vakıflar Bölge Müdüriüğü'nde
vazım ve Maliye Okulu olarak kullanılmıştır . Eski Eser Uzmanı olarak çalışan Tarihçi Nec­
Tapu Sicil Muhafizlıgı'ndan aldığımız bil­ det İŞLİ(51)ye göre, "İplikhane önce kapan­
gilere göre, İplik Fabrikasının yeri. 39 pafta, mış, sonra hapishane olarak kullanılmış, daha
45 ada tahdmda çeşitli parsellere aynimıştır. sonra askeri kışla, askeri depo yapılmış, sonra
13 parsel 2942,99 m^ arsa olarak, Gızlaved yanmış ve bilâhare metruk bırakılmıştır. Harap
Kavuçuk Sanayi ve Ticaret Anonim Ortaklığı olan binanm duvarlarım Belediye yıkmıştır.
.adına tashihan tescil edilmiştir. Bu yerin üze­ 1970 yıllarında boş arsa okul olarak planlan­
rinde vakıf şerhî varken; Vakıflar Başmüdürlü­ mış ve bu arsanm bir kısmına bu^inkü okul
ğü İlişikli İşler Müdüriüğü'nün 29.6.1973 ta­ (Eyüp Lisesi) yapılmıştır. Bu şahsa çöre, Mali-
rih ve 693 sayılı yazılarına istinaden vakfiyeti ve Hazinesi üzerinde ffözüken yerlerin tapudaki
52
terkin edilmiştir. Aynı ada 12 parsel, 94 ve 95
maliki bölümü boştur ".
parsel olmak üzere ikiye ayrılmış, ifraz sure­
tiyle Maliye Hazinesi adına kaydedilmiştir. Bugün Eyüp-Haliç sahili Bahariye b()lgesin-
14.642,19 m^ olan 94 parselin bir bölümü ü- de elimizde kalmış vakıf yerler maalesef çoz az­
zerine Eyüp Lisesi inşa edilmiştir ve öğretime dır. Vakıflar İstanbul Bölge Müdüriüğü'nde
açıktır. Tapunun beyanlar sütununda, "Milli mevcut 2 nci Hayrat D e f t e r i n i n 247-
E0tim Bakanlığına tahsislidir ibaresi" mevcut­ l(X)/765'den 91/778 sırasına kadar 14. sayfada
tur. 37.81 nx" olan 95 parsel ise, imar plânın­ kayıtlı; 4 mezarlık. 4 çeşme, 2 türbe, 1 camiî, 1
da yola aynldığından,6785 Sayılı Kanunun 31. dergah, 1 Mevlevihane. 1 meşruta ve 1 mektep
maddesine istinaden Belediyeye terkedilmiştir. arsası olmak üzere 15 adet hayrat vakıf bulun­
Bahariye Mensucat 8 parselde kayıtlıdır. maktadır .

50. KOÇU: • a.g.e." s. 1845.

51. Saha araştırması ve tapuda yaptığımız tetkikler sırasında, özel arşivini açarak .sağladığı bilgilcnicn dolayı Necdet
Beye teşekkür ediyorum.

52. Bugtinki para ile Evk^Sf Hazinesi'nden 10 milyar civarında para harcanarak, bundan 160 yıl önce inşa edilen İplik
Fabrikası neden böyle sahipsiz kalmıştır? Bugünki maliklerine nasıl geçmiştir? I lalen yer nlarakda çok kıymetli olan
ve yaklaşık 15-20 dönem avannda olması gereken hu yerle Vakıflar idaresi neden yeterince ilgilenmemiştir? 13
parseldeki vakıf şerhi niçin kaldınlmışlır?Mülkiyet noktasında, bu ve benzeri sorular, ilgililerden cevap beklemekledir.

53. Bunlar Bahariye bölgesinde sahilde Mihrişah Sultan imareti, ilerisinde Şah Sultan külliyesi, daha ilerisinde Bahariye
Mevlevihanesi. Mevlevihane Mülhak vakıf olduğu için l9S6'da varislerin Asliye llukukda M2 kayıt numarası ile
açtıklan dava sonucu şahıs mülkiyetine geçmiş ve varisler mevlevihaneyi satmışlardır. Mevlevihane yıktırılıp yerine
fabrika yapılmış, fakat mescidine dokunulmamıştır. I lalen Fabrikanın mescidi olarak kullanılmaktadır. Mevlevihane
haziresindeki mezariık da yerindedir. Mescid ve mezarlık mülkiyet bakımından açıkta bulunmaktadır.
Caddenin yamaç tarafında ise Tam Şah Sultan Camii, karşısında Lagari Tekkesi, mezarlık ve arazisi, bunun hemen
ilerisinde M. Sultan Mahmud çeşmesi bulunmaktadır, nahariye Caddesi üzerinde bir çeşme daha varsa da. bu çeş­
menin mulkıveıı Dclediveve jııılır.
1827*DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 35

c. Fizibilite Raporunun Hazurianması, Bina zimmi'ye nümune olarak 90 iğli bir takım iplik
ve Makina Olaralı FalrUcanuı Tesis. ve hallaç çarkları yaptınimıştır. Çarkların yapı­
El-Hac Yusuf Efendi^"*'nin Evkâf-ı mını üstlenen Arakil'in ölümü üzerine bu te­
Hümâyûn Nâarlığı döneminde, her türlü gideri şebbüs sonuçsuz kalmış; ancak, bu başlangıç
Evkâf Hazinesi taraftndan tcarşılânmalc üzere; Nezâretçe kurulacak Fabrikaya örnek alınmış­
Donanmanın yelken ve Asalcir-i Mansûre'nin tır.
elbise ihtiyaanı Icarşılamak ve gerektiğinde ü- Fizibilite raporuna göre, Fabrika'da, her bi­
rettiği ipliğin bir miktarını da piyasaya sür­ ri günlük ı s vukıyye pamuk isleme kapasitesine
mek üzere bir İplik Fabrikası kurulması için sahip 14 takım iplik çarkı yapımı öngörül­
irade-i seniyye çıkmıştır. Bunun üzerine. mektedir.
Nezâretçe Necip Efendiye bir fizibilite raporu Kütlü pamuktan iplik imalı sırasında %
hazırlatılmıştır. 10 zayiat meydana gelmektedir. Bu durumda,
Necip Efendi'nin raporunda. Fabrika bina­ Fabrikanm günde 210 vukiyye iplik üretmesi
sının yapımından ziyade, fabrikanın pamuk iş­ için % 10 fazlası ile 231 vukiyye pamuğa ihti-
leme ve iplik üretim kapasitesi, makinalann yaa olmaktadır. Kaman ay hesabı ile yıl %
yapımı ve ihtiyaç duyulan pamuğun nerelerden 360 gün olarak kabul edilmekte ve takribi se­
tedarik edileceği hususları ile maliyet konusu nenin 60 günü tatile çıkılmaktadır. Yılın geri
üzerinde durulmaktadır. kalan 300 günü üç vardiye olarak çalışılmak­
tadır. Bu hesaba göre. Fabrikanın yıllık pa­
Bu rapordan öğrendiğimize göre, E>onan-
muk ihtiyaa 300x231-69300 vukiyye olmak-
ma-i Hümayun Gemilerine yelken dokunmak
ladır(Tablo-I).
üzere iplik imali için ilk teşebbüs, Tersane-i A-
mire Emini Hüsnü Beyefendi tarafından Tersa­ 14 takım iplik çarkının çalıştırılması için 1
nede başlatılmıştır. Burada Arakil adında bir usta başının yönetiminde; aldıkları günlük üc-

Şah Sulun Camii ibadete açıt tOtbesi bsmen bakmılıdır. Sahili açma çalifinalan sırasmda. cami meşnıuamı Belediye
yıkmifur. Halen Belediye dozerleri, bu bölgeyi yeşil uha (parlc) haline getirmek için çalışmaktadu-.
Lagan tekkeunin mezattaşlan yetinde duruyor, tekke iae yıkılarak aısa haline gdmişıir. TOrbesinin iadece iki duvan
ayaku kalabilmiştir.
Kııacası. bgari tekkesi. müştemiMiı ile birlikte metruk haldedir.
Ak Gömlek Mehmet EfendL HOsrevzade Musub Efendi Mezarhklan ve 41 ada. 39 ve 40 Paftada kayıtlı Gamüşuıyu
mezartıklan ile ismini lesbit edemediğimiz diğer meariık. Belediyeler Kanununun 160. maddesi uyannca Belediye'ye
geçmiştir. Zira bu mezarlıklann hiç birisinin mülkiyeli vakfın üzerinde göriilmemektedir.

54. Yusuf Efendi. Harpuı lu Ahmet Efendi'nin oğludur. U79/i765'de Kal'a-i sultaniye (Çanakkale)'de doğmuştur. İlk
devlet görevine kalemde mektupcu olarak başbonşiır. Çeşitli devlet hizmetlerinden .sonra: 1826'da kurulan Evkâf
Nczâreti'nin itk Nâzın olmuştur. Nezâreti döneminde. İstanbul Galata ve Üsküdar arasında ulaşımı, kolaylaştırmak
ve vakıf gelirlerini actınnafc amaa ile. Eminânü'nde. Üsküdarda. Beşiktaş'da. Ortakfty'de, Hasköyde ve Batot'da
kayıkhane ve iskeleler inşa ettirmiş, bu iskeleler-, arasında yolcu ve pazarcılan laşıvacak kayıklar yaptırarak tesisleri
hizmete açmıştır. O günki İsunbul'un deniz ulaşımını sağtomak üzere 27.288.5 kuruş harcamıştır.
Araştırma konumuz olan İplik Fabrikasımn yapımını ger;eklcşıirmiş ve ilk müessese Müdürünü atayarak tamamtanart
bölümlerini hizmete açmıştır.
Bu iktisadi faaliyetin yanında daha birçok hayrtve sosyal hizmeti gerçekleştiren Yusuf Efendi, aniden hastalanarak,
1245/1829 senesi Şaban ın birinci gecesi vefat etmiştir. Mczan, Eyûp'deki Rouan İskelesi kabristMiındsdır. (İbnfi'l-
-Emin Mahmud Kcmal-Hüseyin HÛSAMETDİN: -A-gx." sJ9-41).

55. Ilugün "Vater" olarak adlandırılan ve üzerinde 400 iğ bulunan iplik imal eden makinanın o günkü adıdır. Hayvan
gücü ile çevrilmekledir ve üzerinde 120 iğ bulunmakladır.
36 Nazif ÖZTÜRK

retleri itibariyle üç gurupta ıoplayabilece|imiz çalışacağı hususu gözönüne alınarak 40 beygir


106 işçi çalışmaktadır. Tablo-Il'de gösterildiği (at) satın ahnmıştır^^. Bu bakımdan çarkları
gibi, üretimi artırmak amacıyla ustabaşıya ü- çevirecek hayvanların yem ve koşum takımı ve
retilen ipliğin her vukiyyesi için 4 para Birim diğer malzemelerinin hesap edilerek, bu
verilmektedir. Böylece toplam yıllık işçilik üc­ kârdan düşülmesi gerekmektedir.
reti 100.800 kuruşu bulmaktadır. Yapılacak bu ve benzeri masraflann düşü­
rülmesinden sonra, sadece Tersane-i Amire'nin
Nakliye gümrük ve diğer masraflarla birlik­ ihtiyaa düşünüldüğünde, fabrikanın pek kârii
te, pamuğun vukıyyesi'nin 3,5 kuruştan İstan­ olamayacağını söylemek mümkündür. Ancak,
bul'a maledileccği hesap edilmektedir. Bu Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti'nce Dersaadete ya­
takdirde, yıllık ihtiyaç duyulan pamuğun alımı zılan bir tezkerede; aleyhte gelişebilecek bu du­
için 69.300x3,5=242.550 kuruş gerekmektedir. rumun "Asakir-i Mamure " nin yazlık elbise,
Necip Efendi raporunun daha sonraki bö­ gömlek ve iç çamaşır ihtiyaam karşılamak üze­
lümlerinde, çok iyi bir maliyet hesabı yaparak, re lüzum göreceği ince ipliğin imâl edilmesi:
fabrikanın üretim kapasitesinin ne olacağı, bu ayrıca resmîmakamlann ihtiyaçlannm gideril­
üretimi kaça malcdcbilcocği ve kaça satabilece­ mesinden sonra, artacak ipliğin doğrudan iç pi­
ği, amortisman ve diğer girdileri düştükten son­ yasaya sürülerek, esnafa satılması suretiyle
ra, gayr-i safi ve safi karların ne olabileceği telafi edileceği hesaplanmaktadır. Diğer bir
hasuslannı aynntıh bir şekilde hesap etmekte­ tedbir olarak da, üreticiyi çok zor durumda bı-
dir. rakmaırtak kaydiyle pamuğu ucuza almak ve ya­
pılacak masraflar, asgari seviyede tutmak gibi
Bu hesaplamalara göre fabrikanın yıllık ip­ hususlar üzerinde durulmaktadır .
lik üretimi 63.000 vukıyycdir. Tersane-i Amire
ipliğin her vukıyyesini 6.5 kuruştan almayı ka­ Tezkirede yer alan nokta-i nazariar dikkâte
bul ettiğinden, bu satıştan fabrikanın elde ede­ alınarak yıllık pamuk ahmının artıniması ka­
ceği yıllık gelir 63.000 x 6.5 = 409.500 rarlaştırılmıştır. Bu kararın alınmasında yıllık
kuruştur. Bu durumda, ipliğin satıştan elde e- iplik üretiminin artırılması isteğinin yanmda,
dilcn 409.500 kuruş gelirden, üretim için yapı­ pamuk üretiminde meydana gelebilecek düşüş
lan, kütle pamuk bedeli, işçilik ve diğer ve diğer olumsuz hususlann meydana gelmesi
masraflar düşüldükten sonra, Evkâf-ı Hümâyûn halinde fabrikanın boş kalmasını önlemek ar­
Nezâretine 66.150 kuruş safikâr kalmaktadır . zusu da mevcuttur. Bu bakımdan hammadde
ihıiyacından 10.700 vukıyye fazla pamuk alına­
Necip Efcndi'nin raporunda, bu kârdan yıl­
rak, yıllık pamuk ahm miktarı 80.000 vukıyycye
lık her takım çark için. 20(X) kuruş tamir para­
çıkartılmıştır^ Kapasite fazlasının stoku öngö­
sının düşürülmesi üzerinde durulmuşsa da;
rülmektedir .
çarklann yeni olması sebebiyle işin başında bu­
na gerek görülmemiştir. Ancak daha ileride İlk etapda, fabrikanın, yıllık işleme kapasi­
bahsedeceğimiz gibi çarklar hayvan gücü ile ça­ tesi olan 69.300 vukıyye pamuğun Kırkağaç,
lışmaktadır ve bu amaçla fabrikanın üç vardive Soma, Balıkesir, Dırama, Siroz, ,Rinhana

5<>. V G M A . -/VG-D." S.:70a73.


57 V G M A . "A-G.D." ^.2'».
5«. V G M A . " A - G - D . " S.274.

V G M A . ••A.Ç.D." S . 2 " ' ı . : 7 4 .

"O DıRAMA VC SIROZ. O JONEMDC SCMNıK C HAISLı NRER SANCAKTıR

•ı KıNHANA. LLALCK; '^Iı!Lı HıR NAHıVE I D I .


1827'DE KURULAN VAKİF İPLİK FABRİKASI 37

kazalarından yıllar itibariyle satın alınması Nezâreti'nce "lâvizâı ökçesi" *nden ödenmiş
planlanmakladır^^. ve Harameyn Evkâf Hazinesi muhasebe defter­
Hazırlanan bu fizibilite raporu, bütün iplik lerine kayıt edilmiştir .
imalât makinalannın yapımında tecrübeli olan Temeli 1242/1826'da atılan fabrika binası
Barutcubaşı Simon, kardeşi Avannıs gibi kim­ inşaatı, akılalmaz bir süratle bir yıl sonra 9 Re­
seler Nezârete davet edilerek görüşülmüş ve ip­ cep 1243/182Tdc bitirilmiştir^^.
lik fabrikası binası ve çarkların yapımına karar Binanın tamamlanması ve yapımı bitirilen
verilmiştir. çarklann yerlerine monte edilmeye başlanması
üzerine; fabrikanın iş hacmi genişlemiş, görev­
Bu karar doğrultusunda Evkaf Nezâretinde lendirilen bir memur marifetiyle doğrudan
görevli bulunan Seyyid Ahmet Efendi vekâle­ Nezâretçe idaresi imkansız hale gelmiştir.
ten İplikhane Amirliğine (Müessese Müdürlü­
ğü), inşaat maliyet hesaplarım tutmak üzere Bu gelişmelere paralel olarak, fabrikayı
Osman Efendi Muhasebeciliğe, zimmi Kirkor verimli bir şekilde idare etmek, alınacak pa­
Kalfa, inşaat kalfalığına. 108 elekli çark yapı­ mukları edna, evsat ve âlî şeklinde tasnif ede­
mını gerçekleştiren Barutcubaşı Simon ile abi­ rek, ona göre fiatlandırmak, ihtiyaç duyulan
sinden daha ileri giderek 120 elekli çarkları iplikleri istenilen evsafta ve miktarda imâl et­
yapan kardeşi AN-annis çarkların yapımı, fabri­ mek, elde edilecek gelirleri zamanında Evkâf-
kaya nakli ve yerlerine montesi ile görevlendi­ 1 Hümâyûn Nezâreti Hazinesi'ne aktarmak ü-
rilmiştir. zere; Fes Nâzın katibi Mustafa Efendi ile
Tüfekhane-i Amire Emini Ethem Efendi gibi
Belgelerin tetkikinden bu tayinlerin Evkâf-ı
şahıslar arasından imtihanla Dergâh-ı âli ka-
Hümâyûn Nâzın EI-Hac Yusuf Efendi'nin tek­
pıcıbaşılanndan ve halen lağamcıbaşı Kara
lifi ve Padişah'm onayı ile yapıldığı anlaşılmak­
Osmanzade Yakup Ağa 9 Recep
tadır .
1243/1827'de, "İrade-i Seniyye" ile "İplikhane
Fabrikanın ilk keşfi 7 yük*^ 50.000 kuruş Enüniiği (Fabrika Müessese Müdürlüğü)'ne ta­
olarak hesaplanmıştır. Ancak, inşaat safhasında yin edilmiştir. Aynı kararla yapımı tamamlanan
bu miktar yetmemiş ve ilk keşfine 1 yük 36.000 çarklann atölyeden fabrikaya nakli ve yerlerine
kuruş ilave edilmiştir. Bu durumda ilk imâlat monte edUrjıesi f^örevi Barutcubaşı Simon a,
sırasında fabrikaya, 886.000 kuruş harcanmış­ çarkları çalışw hale getirip iplik imalına başla­
tır. ması için ustabaşılık f^örevi de kardeş; Avannis-
... .68
Binanın keşif bedelleri Evkâf-ı Hümâyûn e verilmiştir .

62. VGMA.. • A.g.d." S.271.

63. VGMA. • A.g.d.- S.270.

64. 1 yük t«zı sözlüklerde 500.000 kuruş olarak kayıtlı ise de. bizim yaptığımız araştırmalardan 1 yükün 100.000. kuruş
ddugu anlaşılmışlır. İplikhane İle ilgili belgelerde de 1 yük 100.000 kuruş karşılığında kullanılmakladır.

65. -Ta viz" karşılık olarak birşey verme bedel verme manasına gelmekledir. "Ta vızâf ise ödünç verilen para karşılık
olarak verilen şey demcklir. (Ş. Sami: "a g e. ". s.418: Dcvvetlioğlu. •A.g.e." s.1245) "Tii vizât Akçesi" bir ihtiyaç
halinde kullanılmak üzere bir fonda toplanan para olmaktadır. "NukOH mevkufc" müdürlüğü kurulmadan önce vakıf
paraların bu fonda toplandığını tahmin etmekleyiz.
66. VGMA. •.\.g.d.". S.274.

'.7. VGMA. -.-Vg.d". s.271-274.

1.8. VGM. "Ag.d.". s.271.


38 Nazif ÖZTÜRK

d. Fabrikanın Üretime Açılması Pamuk Te­ kaydiyle bu zarann telafisi için, ya pamuğu İs­
mini ve İşletUmesi. tanbul'da teslim şeklinde mubayaa ederek, da­
ha ucuza maletmek veya Tersane-i Amire
Binanın tamamlanıp, yapımı bitirilebilen
Emini ile görüşülerek, ipliğin Hatını, istanbul
çarklann yellerine monte edilmesi üzerine, fab­
serbest piyasasında satıUığı :gibi 7-7,5 kurusa
rika ustabaşı Avannis'm sorumluluğunda
çıkartmak konulan üzerinde durulmaktadır .
1243/182Tde üretime açılmışta-.
Bir taraftan maliyet düşürücü hesaplar ya­
Geçen süre içerisinde çarkların, tamamı
pılırken, bir taraftan da verilen numuneye uy­
imâl edilemediği için fabrikanın şimdilik 9^50
gun bir şekilde Tersane-i Amire'nin ihtiyacını
kapasite ile çalıştırılması karariaştınimıştır .
karşılamak üzere üretime başlandığı anlaşıl­
Defter kayıtlarına göre pamuk fîatian kalf maktadır^.
tesine, bölgelere ve mevsimlere göre değişife
Henüz çarklann tamamının monte edilme­
lik arzetmektedir. Fakat, üretici için pek ye­
miş olması, Tersane-i Amire'nin ipliği maliye­
terli olmamakla birlikte o dönemde 1 vukıyye
tin altında fiat vermesi gibi sebepler yüzünden.
kütle pamuğun, mahallinde 3 kuruşa alınabil­
Müessese Müdürü'nün de görüşü alınarak, fab­
diği, gümrük çuval, sicim ve eksper ücreti ile
rikanın yıllık üretim kapasitesi yanya düşürül­
fabrikaya J,875 kuruşa mal olduğu anlaşıl­
müş ve 80.000 yerine 40.000 vukivye pamuk
maktadır (Tablo-lV). alımı karariaştınimıştır (Tablo-VII) .
Yine aynı belgeye göre, 1 vukıyye ipliğin i -
maiât maliyeti ise, işçilik hayvan yemi, % 10 Bedelleri Evkaf Hazinesi tarafından peşin
zayiat ve amortisman dahil 3,125 kuruşu bul­ olarak ödenmek kaydiyle miktarlan ve fiatları
maktadır (Tabk)-V). Tablo-VIII'de gösterilen 40.000 vukiyye pamu­
ğun, Kırkağaç, Soma, Bergama ve Böreçik, Ak­
Tablo IV ve V i n tetkikinden de anlaşıldığı hisar, Gelembe, Turgutlu ve Bigadiç kazalan ve
gibi, hammedde, nakliye gümrük işdlik, amor­ bu kazalara bağlı Nahiye ve köylerden alınması
tisman ve diğer girdilerle biriikte 1 vukiyye pa- planlanmıştır. Bu plan gereğince, sözkonusu
muk ipliğinin fabrika maliyeti 7 kuruşu
pamuğun "Emin-i Mumaileyh tarafmdan me'-
bulmaktadırCftblo-VI)^°.
mur olunanlar ma'rifetiyle fiat-ı mukadderesi i-
Maliyet hesaplan ile ilgili bir belgenin tet­ le mubayaa olunarak cem ve tahsil, iplildiane-i
kikinden, Tersane-i Amire tarafından ipliğin mezhireye irsal ve teslim edilmesi için Kaza-i
vukıyycsinin 6,5 kuruşa alınmak istendiği, diğer mezkure Kadılarına, Vayvadalarma, Ay&n ve
bir ifade ile iki kuruluşun önceden bu Hat üze­ Zabua olnuq Erlerine ferman yazılmıştır^*.
rinden anlaşmaya vardıklan anlaşılmaktadır.
Alımı kararlaştırılan 40.000 vukiyye pamu­
Bu taktirde Evkâf-ı Hümayun Hazinesi Vukiy­
ğun Tablo-IX'da gösterildiği gibi gümrük, nak­
ye başına 0,5 kuruş zarar etmektedir.
liye, personel ve diğer giderleri dahil fabrikaya
Pamuk üreticisi' 'gadrdanvikaye"etmek 155.000 kunışa makıkluğu ve bedelin Evkâf-ı

69. VGMA, "A-nt-, s.280-282.

70. VOMA. "Ag-d.", s.279-280.

71. VGMA, "A.g.d.". s.280-281.

72. VGMA, -A.g.«l". 1.28Z

73. VGMA, 'Afrü", s.279-280.»2.

74. VGMA. "Afrd". s.281. 283. 285.


1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 39

Hümayun Hazinesi Sermaye akçesi"'Tulcn ö- edildiğini görüyoruz .


dendiği anlaşılmaktadır^^.
Mehmet Ağa'nın Müessese Müdürlüğü 13
Nevar ki, pamuk üretimi istenilen seviyede ay 15 gün sürüyor. Bu zaman içerisinde
gerçekleşmediği için. Gelembe Kazasında plan­ Evkâf-ı Hümayun Hazinesi'nden partiler ha­
lanan 3500 vukiyye yerine, 2000 vukiyye noksa- linde 154.000 kuruş sermaye kullanıyor. Mey­
nı i l e ancak 1500 v u k i y y e p a m u k dan çarklarına bağlı olarak, diğer çarkları çe­
gönderilebilmiştir. Bu sebeple de 1244/1828 yı­ viren atlardan 11 adetini satıyor ve yerlerine
lına mahsuben 1243/1827 yılında, fabrikaya yenilerini alıyor. 38.000 vukiyye pamuğa ilave­
40.000 yerine 38.000 vukiyye pamuk girmiş - ten fabrikada mevcut 1538 vukiyye pamukla
tir^^. birlikte 39.538 vukiyye pumuğu işliyor, elde
ettiği ipliğin vukıyyesi 7 kuruştan 2621 vukıy-
Tam kapasite ile olmasa da Tetsane-i Ami-
yesini Tersane-i Amire'ye satıyor. Tablo-XI'de
re'nin ihtiyacını karşılayacak düzeyde pamuk a-
lımı ve iplik üretimi devam ederken, bir aynntılan verildiği üzere, hammadde ve işçi­
taraftan da işletmecilik kurallanna uygun ola­ lik bedelinin haricinde, hayvanların gençleşti­
rak; 1244/1828 yılı maliyet + kâr esasına göre rilmesi, bunların koşum takımı ve diğer mal­
yeni plânlamalar yapılmaktadır. zemelerinin yenilenmesi, demirbaş alımı ve
idari bölümün yeniden tefrişi gibi maliyete
Tablo-X'da, teferruatlı bir şekilde gösteril­
yansıtmadığı giderler vüzünden 3.147.81 kuruş
diği gibi, fabrikanın 1244/1828'de tam kapasi­
zarar ediyor .
te ile çalışiıniması öngörülmektedir. Bu yapı­
labildiği takdirde, fabrikanın 432.000 kuruş Görev değişikliği sebebiyle düzenlenen bir
giderine karşılık 504.000 kuruş geliri olacaktır ara blançonun (Tablo-XII) tetkikinden Meh­
ki, bu yılda 72.000 kuruş safı kâr demektir. met Ağa'nın Müessese Müdüriüğü döneminde
Bugünkü para ile ifade etmek gerekirse, bi­ 32.868.75 vukiyye iplik ürettiği anlaşılmaktadır.
zim yaptığımız hesaplamalara göre, fabrikanın Ürettiği ipliğin bir miktarını satarak geri kalan
1828 yılı safî kân, 58.118.745 Türk lirasını kısmımda depo etmek suretiyle fabrikaya
bulmaktadır^. 168.118.02 kuruş gelir sağlandığı anlaşıimakta-
dır(Tablo-XIII).
Makinalann montajı, hammadde temini, ü-
retim-maliyet hesapları yapılırken. Müessese Muhasebe kayıtlarının tetkikinden, yapımı
Müdürü Kara Osmanzade Yakup Ağa'nın bir ve montesi biten çarklarda üretime geçilmekle
görevle Siroz havalisine; 26 Gurre-i Ccmazi- biriikte. Nezâretçe verilen sermayeden yararla­
yclâhire, 1244/1828 tarihli fermanla Sclânik narak, diğer çarklann yapımına, üretim sırasın­
Emtca GümrüğtT Emini Mehmet Ağa'nın da da ortaya çıkan noksanlıkların giderilmesine
İplik Fabrikası Müessese Müdûriûğü'nc tayin çalışıldığı görülmekledir .

75. VGMA. -A-s-il". s.280-281.285.

76. VGMA. "A.g.d". sJ16.

77. Fabrikanın kesin maliyetinin verileceği bölümde o gûnki değerlerin bugönki. Türk liraMna nasıl çevrildiği anlalıla-
caklır.
78. VGMA. - A-gJ.". s.283.285-286. Evkâf-ı Hümâyûn Ne/âcetinin. -Tarihçe-i TcşkiMiı ve Nuzzarm Teracim-i AhvaU".
adlı kitapda. Kara Osman zade Yakup Ağa nın yerine iplikhane Emaneti ne Muhsin Ağa nın layin ediMiği kayıth »e
de ("A.g.e.". s.40). doğrusu Mehmet Ağa dır.
1'). VGMA. "Ag-d." s.315-?l<>.

KO. VGMA. •A.g.d.-. sJ17,


40 Nazif ÖZTÜRK

İplik üretim makinalannın bir taraftan ta­ re^, fabrika çarklarının yapımını taahhüd e-
mamlanmasının yanında, sebebini tam olarak den Barutçubaşı Simon ve Kardeşi Avannis,
anlayamadığımız; ancak, Tersane-i Amire ile taahhüdlerini yerine getiremeyeceklerini ileri
önceden yapılan anlatma uyannca, bekletiMigi- sürerek istifa etmişlerdir^. Buna istifa ettiril-
ni, ihtiyaç duyuldukça verileceğini uhmin etti­ mişlerdir, demek daha doğru olacaktır.
ğimiz yaklaşık 42,136,776 kğ. işlenmiş pamuk
Bunlann istifasından sonra. Ermeni Mille­
ipliğinin ambarda bekletilmesi sebebiyle Meh­
tinden, Cuhaalar Ham tahtında mütemekkin
met Ağa'nın Müessese Müdürlüğü dönemi,
ve pamuk ticareti ile meşgul olan Saatçi Esna-
15.730.20 kuruş zararla kapanıyor(Tablo~
fmdan Kikork Kal& ismindeki bezirgan, iplik
xıyf\ çarklarının yapımında tecrübeli olduğu için
Makinalann imalâtı ve çalışmalann verilen Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti'ne davet edilmiştir.
sürede bitirilememesi aynca yıllık bilanço so­ "îrade-i smiyye" mucibince, noksan çarkların u-
nuçlarının zararla kapanması üzerine, İplik Fab­ sulüne uygun bir şekilde imâl edilmesi ve daha
rikası hakkında genel bir değerlendirme yapıldı­ önce yaptırılan çarkların da elden geçirilerek
ğı görülmektedir. düzeltilmesi görevi bu şahsa verilmiştir .

Bu değericndirmc sonucu, binanın i!k inşa- Bu arada Mehmet Ağa'nın Müessese Mü-
ası sırasında Evkâf Nezâreti adına işleri bir düriügü'nden alınmasından 15 gün sonra Nezâ­
müddet vekâleten yürütmüş olan Seyyid Ah­ ret de değişiklik yapılıyor. El-Hac Yusuf Efendi
med Efendi Müessese Müdürlüğüne getirilmiş- yerine, Şabap 1245/1829 da Sevyid Mehmet Ta­
ıir^2 hir Efendi Evkâf-ı Hümâyûn Nâzın oluyor.
Merhum Hüsnü Beyefendi'nin Tersane-i Nezâret katından itibaren yönetici kadro­
Amire Emini bulunduğu sırada, gemilere yel­ larında yapılan değişiklikle birlikte, yeniden i -
ken dokunması için ihtiyaç duyulan pamuk mal ettirilecek çarklann istenilen vasıfta iplik
ipliğini imâl etmek amacıyla Arakil Simmi'ye üretecek şekilde yapılması ve Avannis tarafın­
yaptırdığı 90 iğli iplik çarkını..esas almak üze- dan imal edilenlerin de yenilerine uygun hale

81. VGMA. "A.g.d.-, SJ17-318.

82. VGMA. "A.g.<l.-$J16.

83. VGMA. "A.g.4-, sJ23.

84. VGMA. •'A.g.d-, 016. •

85. VGMA. "A.g.d.", iJ23.

S6. Es-Seyyid Mehmet Tahir Efendi. Derviş Efendizade el-Hac Osman Efendi'nin cfludur. Devlet memuriyetine Def­
terdar Mektubf Kaleminde başlamış, burada Tuğrakeşliğe yükselmiştir. UliCeci katipliği. Rumeli Defterdarlığı, Or­
duyu Hümayun Sedaret Kethüdası Şıkkı Evvel Defterdariığı görevlerinde bulunduktan sonra Şaban 124S/1829'da
Evkâf-ı Hümâyun Nâzın olmuştur. 12. Şevval 1247A83rde Ordu Defterdariığı'na tayin erfil'-n Mehmet Tahir E-
fendi, sefer esnasında 1248/1832'de Edime havalisinde vefat etmiştir. Cenazesi İstanbul'a getirtilerek. Harem İs-
kelesinde inşa ettirdiği Kârgir Camii şerifin haziresine defnedilmiştir.
Nezarette bulunduğu dönemde iş hacminde meydana gelen genişlemeye parakH otaıafc Mulhakât Başkatipliği, Mul­
hakât Gedikleri Kitaplığı ve Ruznâmçeabk ünvanbn ile ûç wni daire kurmuştur. Sermayesi Evkâf Hazinesi Yaıdım
Fonu'ndan kaişılanmak üzere Beykoz'da bir Çuha Fabrikası kunlurmuştur. Rav7a-i Mudahhare'yc serilmek üzere,
Uşak'ta Canikli Aşıreli'ne 4202 zerâ uzunluğunda ve 14 parmak genişliğinde halı dnkutturmuştur. Bunların yanında,
birçok vakıf hayrat eser inşa edilmiş ve onanlmışlır. (Geniş bilgi için bkz. İbnu l-F.min Mahmud Kemâl İNAL-H.-
I lusameddinl "A-g-e.". s.42-45.
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 41

getirilmesi için ihtiyaç duyulacak para, fabri­ site ile hayvanların yem ve diğer giderleri dahil
kaya ustabaşı olarak tayin edilen Zimmî K i - fabrikanın günlük işletme giderinin 469,5 kuruş
kork'a hesap ettirilmiştir. okluğu anlaşılıyor(Tablo-XV).
Kikork bu sebeple Müessese Müdürüne bir Avannis tarafından ahşapdan yapılan çark
de'rapor yazmıştır. Raporda şu hususlara deği­ davullannm (Kasnak), rutubetli havalarda ve
nilmektedir: özellikle su ile tema.<>a geldiği zamanlarda gen­
Evkâf-ı Hümâyûn Nâzın, Müteveffa ei-Hac leşmesi, kuru havalarda da daralması sebebiyle
Yusuf Efendi zamanında Barutçubaşı Simon- bu kasnakların bakırdan yapılması ve ihtiyaç
'un kardeşi Avannis usubaşı olarak tayin edil­ duyulan bakır levhalann "Daı^hane-i Amire"
miş ve zimmi'nin yaptırdığı ve fabrikada den alınması kararlaştırılmıştır .
mevcut olan çarklar, defter üzerinden yeni
Bu karar uyannca, Zimmî Kikork, çark
Evkâf Nâzın Seyyid Mehmet Tahir Efendi ta­
kasnaklannı bakırdan yapmış, elek tellerini
rafından teslim alınmıştır. Ancak, çarklar iste­
yenilemiştir. Avannis tarafından yapılan 8 ip­
nilen evsafta yapılmadığı için fabrikanın esas
lik çarkından 4 tanesinin yelkenlerin dokun­
kuruluş amaçlanndan olan "Tersane-i Antire"
masında kullanılacak 1 ve 2 numaraya, diğer
gemilerine yelken dokunması ve "Asaldr-i
4 tanesinin de elbise dokunmasında kullanıla-
Mansure" ye yazlık elbise dokunmasına yanya-
cak ip üretmek üzere 3 ve 4 numaraya ayarla­
cak kalitede iplik imâl edilememektedir.
mıştır.
Raporun sonunda, istenilen kalitede iplik
1246/1830 yılında fabrika tam randımana
üretimini sağlamak için. Avannis tarafından
kavuşturulamamakla birlikte, 15000 Vukiyyel,
yaptmlan çarklann elek tellerinin değiştirile­
11250 Vukiyye 2, 9375 vukıyye 3, 7500 vukıy-
rek, sonradan yaptırılan çarklar gib^ycnilen-
ye 4 numaralı olmak üzere 43125 vukıyye ip­
mesinin gerektiği ifade edilmektedir .
lik üretmeyi başarıyor (Tablo-XVI). Bu raka­
Bu rapor çerçevesinde, önceden yaptırılan mın kilogram olarak belirtilmesi gerekirse,
çarklar, yeniden elden geçirilerek yenilenmiştir. 55,286,250 kg. olmaktadır.
Arşiv belgelerinin tetkikinden Barutcubaşı Daha önceki yılların aksine anık fabrikanın
Simon ve Kardeşi AvannLs'in taahhüdü içeri­ kâra geçtiği görülmektedir. Ürettiği 43,125 Vu­
sinde, 14 takım iplik, 120 haliaç, 20 bağırsak, kiyye ipliği, 281,718,75 kuruşa malederken, vu­
20 şerbetçi 9 atiyye ve bu çapkIarın çevrilmesine kiyye başına 50 para kârla vukiyyesini 7
yarayan ve hayvan gücü ile döndürülen 11 mey­ kuruştan toplam 410.625 kuruşa satmakta ve
dan çarkı bulunuyordu. Bu çarklann tamamı­ bunun sonucu olarak, 1830 yılında 1289,906,25
nın hizmete girmesi halinde her vardiy<^c 114 k u r u ş , yani b u g ü n k ü T ü r k p a r a s ı i l e
işçi ve 11 atın çakşması öngörülüyordu . 1.040.374.000 Tl. kâr etmektedir (Tablo-
on
XVII) .
Bu çarklardan bağırsak ve şerbetçi çarklan-
nm tamamının, hcrbiri 50 igli 8 iplik, 54 hallaç, Fabrikada tesis ve ekonomik açıdan sağla­
8 atıyye, 4 meydan çarkının imâl edildiği ve bu nan başan üzerine; 1830 yılında Liman Reisi,
çarklann 65 işçi, 12 atla çalıştırıldığı, bu kapa- Tersane-i Amire Emini, Evkâf-ı Hümâyun

87. VGMA. "A-g-d.-. No: 965. s.60.

88. VOMA "A-frd.-. s323.

89. VGMA. "A-Vd ". sJ24J27.

W. VGMA. "A-g-d.". S.326.


42 Nazif ÖZTÜRK

Nâzın, Ser Asker Pa^ ve maiyeti ile birlikte gelen mal arasında, sadece 3 kalem yabancı
Sadrazam İplik fabrikasmı ziyaret ediyor. Ziya­ mense'li mala rastlanmaktadır. Bunlar İngiliz i-
retçiler fabrikayı geziyorlar ve ilgililerden bilgi yeğsi bir miktar Firenk köselesi ve 120 o-
alıyorlar . Bu ziyaretler sırasında göze çarpan larak plânlanan h ^ ^ Ç ç a r k l a r ı n d a n 54
iplik kınlmalannın sebebi üzerinde duruluyor adedinin hartuçlandır . Hartuçlar ilk imal e-
ve bu durumun makinaiann yeni oluşlarından dilen hallaç çarkları için alınmıştır. Ancak ran-
kaynaklandığı, çalıştıkça açılacağı anlaşılıyor . duman alınamadığı, sık sık arızalandığı ve
bakımının çok zor olduğu gerekçesiyle yabancı
Bu gelişmelere bakarak, iplik fabrikasının
menşe'li hartuç alımından vazgeçilerek, diğer
1246/1830 yılında rayına oturduğunu söylemek
bütün çarklann hartuçlan İstanbul'da imal e-
mümkündür.
dilmiştir^.
V. Makina Aksamının İmalı ve Fabrikanın
Genel Maliyeti. Geri kalan iki kalem maldan Frenk köse­
lesine bir bağımlılık söz konusu değildir. Za­
Bugün iplik fabrikalannda, en önemli unsur ten fabrikanın dört yıla yaklaşan kuruluş saf-
ipliği üreten makinadır. O gün de öyle olsa ge­ hasında,bir defa ve tek parti olarak alınmıştır.
rek ki, bu iş için defterde özel bir bölüm açıl­
Bu durumda, İngiliz iyeğsi hariç, makinaiann
mıştır.
imali konusunda,%lOO yerli malzeme
Bu bölümün başında aynen şunlar yazılıdır: kullanılmış ve yerli insan gücü ile çarkların
"1242 senesi Mah-i Zilhiccesinden işbu 1245 se­ yapımı gerçekleştirilmiştir. Dikkat edilmesi
nesi Mah-ı Rebiyuleweliyesi gayetini gelince, bu gereken bir başka hasus da şudur, Hallaç
hatt-ı Hümâyûn şevket mah^n Hazret-i Cihan- çarklan hartuçlann ilk panisi Avrupa'dan ge-
darî Evkâf-ı Hümâyûn Nazm Saadetlu, Atufetli E- lirtildiğine göre, o dönemde Batı'da da aynı
fendi Hazretlerinin uhdesine maktuan ihâle ve tef­ tip makinalar, kullanılmaktadır. Hatta randı­
viz buyurulmuş olan İplikhane çarhlannm ma'ri- man alınamayan Batı menşe'li hartuçlann yerine
feliyle i'mal ve insaasma saf olunan mebalî"-i daha kullanışlısını yerii imkânlarla yapabildiği­
mübeyyin defderdir ki, bervech-i âti zikr ve beyân miz hususu dikkate alındığında; bugüne kadar
olunur ^. yapılan iddiaların aksine XIX. yüzyılın başların­
da, Osmanlı Devletinin teknoloji bakımından
Çarkların maliyet hesaplarına geçmeden
sanıldığı kadar geri olmadığını söylemek müm­
önce, bir iki hususa açıklık getirmekte fayda
mülahaza etmekteyim. kündür.

Çarklar ülke imkânlarıyla yerit olarak yapıl­ Bir başka önemli husus da, makinaiann i -
maktadır. Hammadde olarak, makinaiann ima­ malını yapan, yerlerine monte eden ve üreti­
linde kullanılan 100 küsûr kalemden meydana me geçiren şahısların Osmanlı teb'asına men-

91. VOMA, "A.g.d.-. $J26.

92. VGMA. "A.g.d.". sJ27.

93. VOMA, "A.g.d.-. sJ41.

94. VGMA. "Ag-d.-, sJ45

95. VOMA. "A.g.d.-. %MZ

'H,. VOMA. •A.g.d.". S.324.

97. VOMA. •Ae.d.". s.341-348.


1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 43

sup azınlıklardan olmasıdır. Müessese 120 İğ bulunuyordu. Her iki sistemde de iğ ü-


Müdürlüğü ve Saymanlık gibi idarî görevler zerine 250 gr. ağırlığında ip sarılmaktadır. Ye­
Türk ve Müslümanlara verildiği halde, teknik niler teknolojik gelişmelere uygun olarak daha
görevler, gayr-i mûslimicre verilmiştir. Fabrika kaliteli ve daha fazla üretim yapmaktadır. Hep­
binasının yapımında, inşaatın sorumluluğu si bu, şimdi de dileıseniz maliyet hesaplarını
Zimmi Kirkor Kalfaya**, makinaiann imali, tetkik edelim.
önce Barutcubaşı Zimmî Simon ve kardeşi A- İplik fabrikalarının en önemli makinası o-
vannis 'e, daha sonra ise Ermeni cemaatin­ lan 14 takım iplik çarkı, 18 çeşit harcama ka­
den Saata Zimmi Kikork'a^"** verilmiştir. lemi ile 127.764 kuruşa mal
Hatta, Tersane-i Amire'dc ilk nûmûne çarkları edilmiştir(Tabk>-XVIII). Pamuğun dağıtılması­
yapan da Arakil isminde bir başka nı sağlayan 114 takım hallaç dest-gahı (çarkı)
zimmîdi^^'V 346.920 kuruşa(Tablo-XIX); pamuğun içerisin­
Çarklann yapımında, marangoz, silmed, de­ de bulunması muhtemel yabancı maddelerden
mirci, cilingirci, çarka, çıknkcı, dikici, teneke­ temizleyerek, rule hale dönüştürülecek kıvama
ci, dOkmeci...gibi ustalar çalıştırılmıştır^^. getiren 19 takım şerbetçi dest-gahı 22.990 ku­
Tablolarda teferruatlı bir şekilde gösterildiği ruşa (Tablo-XX); pamuğu rule hale getirerek,
gibi, bu ustaların yevmiyeleri 2 ile 6 kuruş ara­ bidonvari kovalar içerisine sıralayan ve ip ima­
sında değişmektedir. lına hazırlayan 19 takım bağırsak dest-gahı
28.633 kuruşa (Tablo-XXI); iğ üzerinde bulu­
Çarklarm yapımında, demir, bakır, çinko,
nan ipleri çile veya daha büyük makaralara sa­
teneke, kurşun, kalay, pirinç, gümüş gibi ma­
ran 8 adet çile dest-gahı 2804 kuruşa (Tablo-
denler, normal kerestenin yamnda çivi ve ö-
XXII); hallaç çarklarını çevirmek için kullanı­
nemli aksamın yapımında kullanılan şimşir,
lan 8 adet meydan ç a r k ı n ı 32.40
kızılcık, ıhlamur, çekecek, payende ve hame se­
kuruşa(Tabk>-XXIlI), iplik çarklanni çevirmek
ren ağaçları; meşin, kösele, çuha, iplik, çiriş,
için kullamlan 3 meydan çarkım, boya bedeli
kayt| tokası, astar, sim, mismar ve zımpara, ha­
ve nakkaş yevmiyeleri dahil 11.860 kuruşa
lat, tel vs. gibi nuddeler kullanılmıştır
(Tabk)-XXIV) mal edilmiştir^*^.
İmalâtı gerçekleştirilen çarklar fonksiyonla­
rı itibariyle gözden geçirildiğinde sistemin bu­ Fabrikanın istenilen .seviyede üretime geçi-
günkü i p l i k fabrikalarının aynısı olduğu ritebilmesi için, çarklann yapımı ile ilgili tab­
görülmektedir. Bugün makinalar elektirikle ça­ lolarda gösterilen harcama kalemlerinden
lışmaktadır, o gün ise hayvan gücü ile döndü- başka da sarfiyatta bulunulduğu görülmektedir.
r ü l m e k t e d i r . B u g ü n "Vateri" o l a r a k İmalât şuasında ihtiyaç duyulan malzemelerin
isimlendirilen iplik üretim makinalarının üze­ alımı için 73.575,26 kuruş (Tabto-XXV); çark­
rinde 400 iğ sayısına karşılık, iplik çarklannda lann fabrikaya getirilmesinden sonra da 53.500

98. VGMA. -A.frd.-. ».270.

99. VGMA. -A-nL-. tMOMZ

100. VGMA. ~A.p<L'.

101. VGMA. -A-frd.-. ıJ23.

lOZ VGMA. -Ag-d.-. s J 4 1 - m

103. VGMA, •A.g.J.". SJI4-346.

104. VGMA. •A.g.d.". SJ4I-346.


44 Nazif ÖZTÜRK

kuruş (Tablo-XXVI) olmak üzere, toplam tesbit edilen bu maliyet, normal kabul edilebi­
127.075.26.kuru5 ilave harcama yapılmıştu". lir.

Fabrikanın makina aksamı yapımı ile ilgili VI. Fabrikanın Üretim • Maliyet ve Çalışan-
hazırladığımız ve 9 tabkxla verdiğimiz rakam­ lara Sağlanan Sosyal Haklar Yönünden, Gü­
ları, tek cedvelde göstermek gerekirse (Tablo- nümüz İplik Fabrikaları İle Mukayesesi.
XXVII), çarklann toplam imalat maliyetlerinin Günümüzde işletmeler, genelde kullanacağı
700.446.26 kuruş okluğu görülmektedir. Bu du­ hammaddeye en yakın noktalara kurulmakta­
rumda, ilk keşifte öngörüten ve sonradan ilave dır. Maliyet açısından bu çok önemli bir fak­
edilenle birlikte 886.000 kuruş maliyetin tördür. Bu sayede büyük çapta nakliye
248.394.76 kuruş üzerine çıkıklığı .ve bu mikta­ girdisinden kurtulunmaktadır. Hatta bugün pa­
rın da öncekilerde olduğu gibi Evkâf- muk alımlan, fabrika veya alıamn belirlediği
1 H ü m â y û n Hazinesince k a r ş ı l a n d ı ğ ı istasyonlarda yapılmaktadır. Osmanlı dönemin­
anlaşılmaktadır de olduğu gibi ülke içerisinde, bölgeler ve şe­
Bu durumda, işin başlangıandan itibaren hirler arasında gümrük... navlun..vs. gibi
binanın inşaası, makinalann imalı ve yerlerine vergilerin alınmaması ve eskiye göre üretim a-
montajı dahil Evkâf-ı Hümâyûn Nezârcti'ne lanları ve imkanlarının çok genişlemiş olması
maliyeti, o günki para ile 1.134.394.76 kuruş ol­ gibi sebepler yüzünden bugün pamuk alımları
maktadır. çok ucuza yapılmaktadır.

Makina aksamının yapımı sırasmda kullanı­ Pamuk üreticileri ve tekstil sanayi yetkilileri
lan kalay, bakır, çinko, kurşun ve demirin o ile yaptığımız görüşmelerden, bugün cinsine,
günkü ve 20.1Z1987 tarihi itibariyle bugünkü kalitesine hatta üretilecek ipliğin cinsine göre
fîatiarını esas alarak yaptığımız hesaplamalara pamuğun flatı değişmekle biriikte, I kğ. küllü
göre (Tablo-XXVIII): değer kaybı da dikkate pamuğu ortalama 1500- ile 2000 TL'dan satın
alındığında o günkü 1 kuruşun Türk lirası kar­ almak mümkündür.
şılığı olarak, bu günkü değeri 8.072,048. T L ol­
Bizim üzerinde çalıştığımız fabrikada, tab­
maktadır '
lolarda geniş bir şekilde bclirtiğimiz gibi, yerin-
Bu takdirde, iplik fabrikasının günümüz de k ü t l e pamuk "pek de fukaraya bas
Türk lirası olarak maliyeti, yaklaşık 9 milyar olmamak" yani üreticiyi zor durumda bırakma­
157 milyon TL.dır. Binanın vüs'atı ve günü­ mak ilkesinden de hareketle ancak 3 kuruşa a-
müzde kurulan iplik fabrikalarının tesis mas- İmabilmekte; vergi nakliye ve diğer girdilerle
raflan dikkâte ahndığında iplik fabrikası için birlikte fabrikaya 3.875 kuruşa mal cdilcbil-

105. VGMA, "A.s.d.". S.2.W-2-W: VGMA. "A-g-d" No: 965.

10(>. 1 kunışun bugünki Türk lirası olarak değerinin hesaplanmasında şu yol takip edilmiştir.

1 Vukiyyenin değeri önce paraya çevrilmiştir. 1 vukiyye 1282 kg. okluğundan para/1.282 = t gr. m para olarak değeri
bulunmuştur. 1 gramın flatı x 1000 /40 1 kg.ın kuruş cinsinden karşılığı hesaplanmıştır. Hsas alınan madenlerin 1828
yılı itibariyle I kg. ın kuruş olarak değeri, bugünki flatının kuruş cinsinden fiatına bölünerek, o günki 1 kuru.şun TL.
cinsinden günümüzdeki karşılığı bulunmuştur. Hesaplanan 1 kuruşun değeri, değer kayhı katsayısı ile çarpılarak, l
kuruşun yaklaşık değeri hesaplanmışın-.
Gerçeğe daha yakın bir değer eMe etmek amaa ile fabrikanın kuruluşu sırasmda kullanılan beş cins madenin o günki
ve bugünki fiatlan esas alınarak, aynı esaslar çerçevesinde. 1 kuruşun günümüzdeki değeri hesaplannuştır. Bulunan
değerler toplanarak, maden sayısına bölünmüş ve böylece 1828 yılındaki 1 kuruşun 20.12.1987 tarihi itibariyle orta­
lama değeri. 8072.048 T L olarak hesaplanmıştır.
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 45

mcktedir. Bu rakam bugünkü Türk lirası ile zayiat 15, bakım 20, tamir ve termini 20 ol­
31.279 TL. etmektedir. Bugün için çok pahalı mak üzere 125 para yani 3.125 kuruştur.
görülen bu rakam o gün vasıfeiz bir işçinin gün­ Görülüyor ki, eski sistemde, üretim sırasın­
deliğidir. da zayiat % 10 iken, yeni sistemde % 17'lerin
Günümüz iplik fabrikalarında, fabrikaya ge­ üzerine çıkmaktadır. Gerçi her iki sistemde de
linilen kütle pamuğun, iplik haline getirilmesi hurdaya çıkan pamuk, çeşitli şekillerde değer­
için şu işlemler yapılmaktadır. lendirilmektedir. Buna rağmen, eski sistemde
üretim maliyeti, kütle pamuk bedelinin %
Pamuk, Harman Hallaç makinalannda da- S0,65'i olurken, yeni sistemde % 5 daha ucuzu
ğıtıUp kabartılmakta, Taraklama'da yabana un­
ile % 75,65 olmaktadır.
surlardan a n t ı l m a k t a , Cer'de rule haline
getirilmekte, Fitil'dc rulcicr daha ince hale ge­ Eski ve yeni her iki sistemde de çalışanla­
tirilmektedir. İplik imalına hazır hale gelen in­ ra mesaî ortasında yemek verilmektedir. Araş­
celtilmiş ruleler. Vater(iplik makinası)'lerde ip tırma konumuz olan fabrikanın sağladığı sos­
haline getirilmektedir. Bobinlerle kullanım a- yal haklar konusunda, defterde şunlar yazılı­
lanına göre yeniden yumak veya çile şeklinde dır. Fabrikada çalışan 114 işçiye, yarımşar vu-
sarılmaktadır. ki\yeden 164 gr 57 vuki\yc nan-ı aziz" 4ü
baş beygir ve katıra, rubu" (1/4) .şar (arpa)
Bu duruma göre tetkik konumuz olan fab­ den, günlük 10, yıllık 3540 kile arpa; hav\'an
rikadaki, hallaç çarkları, harman hallaçın, ba­ başına 5'er vukiyN'e samandan günlük 200 kiy-
ğırsak çarkı, taraklamanın, serbest çarkı, cer ve 108
fitilin, iplik Çarkı, vatcrin. çile veya atiyye de­ yeden yıllık 1609 kantar saman sarfı öngö­
diğimiz ve üretilen ipliği saran makinalarda bo­ rülmektedir.
bin makinasının karşılığı olmaktadır. Yeni Ekmeğin yanında işçiye ne verilmektedir?
sistem elektirikle çalıştığı için. diğer çarkların Bunu tesbit etmemiz mümkün olmadı.
çevrilmesine yarayan ve hayvan gücü ile dön­
Bugün de, çalıştırılan işçiye aynı şekilde ye­
dürülen meydan çarkları, günümüz iplik fabri­
mek verilmektedir. Yetkililerden aldığımız bil­
kalarında bulunmamaktadır.
gilere göre, verilen yemeğin işçi başına
Sistem aynıdır. Değişen sürat, kalite ve ma­ fabrikaya maliyeti 800 ile 1000 TL. arasında de­
liyette sağlanan ucuzluktur. ğişmektedir.
Bugün 20 numaralı 1 kg. ipliğin maliyet Yeni giren bir işçi asgarî ücretten çalış­
girdileri şu kalemlerden meydana gelmekte­ maktadır. Yetişmiş bir işçi ise ayda net
dir. Hammadde (pamuğun kg. 1651+% 17,63 100.000 TL. usta net 150.000 TL. aylık al­
fire dahil) 1942 TL., işçilik 346 T L , malzeme maktadır. Ekim 1987 ayında, ortalama bir iş­
18 T L , amortisman 15S T L . elektirik çinin fabrikaya maliyeti 295.615 TL. dir.
200TL., buhar 85 TL. bakımlar 65 TL., diğer­
leri 86 TL. olmak üzere 2900 TL. kg.dır'*^'. Eski sistemde i.sc yevmiye 4 kuruş olan bir
işçi ayda bugünki Türk lirası ile 968.645,76 T L
Araştırma konumuz olan fabrikada ise, 1 kg.
maaş almaktadır.
ipliğin yalnız imâlat maliyeti tablo-Vde güs-
ıcrildiği gibi, işçilik 54, hayvan yemi 6, % 10 Bu gerçekler karşısında, o dönem Osmanlı

107. Bana iki gün zaman ayınp. bizzat sistemi gezdirerek, günümüz iplik fabrikaları hakkında çok kıymetli bilgiler veren.
ICMara^ .Sûmcrbank Fabrikası Müessese Müdürü Sn. Kayhan HENİCE ve. sonsuz icy-'kküricr ediyonım. Günümüzle
ilgili venlcn rnkamlar buradan jlınmıı^tır.

iiW. VGM/V M.g.d.".


46 Nazif ÖZTORK

Devlcti'nin maliyet ve ûaet sisteminin bugünki ğiştiği görülmektedir^


gelişmiş ülkelerdeki ücret sistemine yaklaşuğı- Sonuç:
nı, değişik bir iCade ile hayat seviyesinin olduk­
İplik Fabrikası, Avrupa'da gerçekleştirilen sa­
ça yüksek olduğunu söylemek, zannederim
nayi devrimi karşısında, ancak Batı tamuda
fazla abartılmış olmayacaktır.
sanayi müesseseleri kurularak durulabiieccği i -
Bugün sadece bedenen çalışanlara, belirli nancı ile XIX. yüzyılın ilk yansında, Osmanlı
bir kapasitenin üzerinde üretim yapabildiği Dcvleti'nin başlattığı sanayileşme çabaları
takdirde prim verilmektedir. Eski sistem ise, çevçevesinde kurulmuştur.
ustahaşının ücreti, prim esasına göre ödenmek­
İngiliz iyesi hariç hiç bir Batı malma bağımlı
tedir. Fabrikanın kuruluşunda vukiyye başına 4
para olarak düşünülen prim, 1246/1830'da kalmaksızın, bina ve içerisindeki makinalar ta­
(Tabk)-XV) 6 paraya yükseltilmiştir. 6 paranın mamen yedi imkanlarla yapılmış ve üretime a-
yaklaşık bugünki değeri 1211. T L dir. Bu üre­ çılmıştır.
timin artırılması konusunda küçümsenmeyecek Bugün bile bir gemi dolusu mamul tekstil
bir rakamdır. ürünü ihraç ederek, buna karşılık bir makina
Personel ücretleri ile ilgili defterde geçen ithal etmekte olduğumuz gözönüne alınırsa,
bir kayıttan öğrendiğimize göre. Müessese Mü- bundan tam 160 yıl önce gerçekleştirilen bu
dürierine makam arabası karşılığında bir öde­ mflsesesenin önemi daha da iyi anlaşılacaktır.
mede bulunulmaktadır. Fabrikanın 9 milyar 157 milyonu bulan inşa
Fabrika Müessese Müdflriüğü'ne tayin edi­ ve tesis maliyetinin tamamı Evkâf-ı Hümâyûn
len Scyyid Ahmet EfcndiVc 29 Safer 1246/1830 Hazinesi'nden ödenmiştir. Tersane-i Amire ge­
tarihli bir "irade-i seniyye" ile tayin ettiği 5 ka­ milerine yelken ve II. Mahmud tarafından yeni
pıcının ücretini ödemek, fabrikaya gelip-gidi- kurulan "Asakir-i Mansure-i Muhanmıediye"\e
şinde bindiği kayıkçı parasını vermek ve diğer elbise dokunması için ip üretmek üzere kuru­
ihtiyaçlarını kanjılamak üTiere, 1000 kuruş aylık lan fabrika; yerli ekonomiye katkı, vakfına ve
bağlanmıştır^^. Bugünki değerlerle ifade et­ Evkâf Nezâreti'ne gelir sağlamak amacı ile va­
mek gerekirse, bekçi ücretlerini düştükten son­ kıf bir fabrika olarak kurulmuş ve işletilmiştir.
ra. Müessese Müdürünün aylığı 4 milyon 440 Eyüp imareti bitişiğinde Bahariye mevkiin­
bin Türk lirası olmaktadır. de, Haliç sahiline 350 m. cepheli olarak inşa
Personel ütTeti bakımından, izlenen politi­ edilen fabrikadan son kalan bölüm de; bugün­
kanın bugüne göre çok tatminkâr olmasına lerde Haliç projesi uyarınca İstanbul Büyük Şe­
karşılık, istihdam konusunda bir dengesizliğin hir Belediyesi tarafından yıkılmaktadır.
varlığı göze çarmaktadır. Fabrika hakkında bizim çalışmamız,
Fabrikanın inşaasına başlanıldığı 1242/1826 1242/1826'dan 1286/1869 yıllan arasında 43 yıl­
tarihinden, konu ile bulabikliğimiz en son bel­ lık süreyi kapsayan 10 adet "Defter-i Ahkâm-ı
genin tarihi olan 29 Safer 1249/1833 tarihe ka­ Evköf-t Nizâm" defterlerinin tetkiki ile sınırii
dar geçen 7 yıllık süre içerisinde, birisi vakâle- kalmıştır. Bu bakımdan fabrikanın daha sonra­
ten olmak üzere, beş müessese Müdürü'nün de­ ki yıllardaki faaliyeti hakkında kesin birşey söy­

le». VGMA. "a.g,d.". s.328.

110. Dunlar sıra ile Seyyid /Mımet Efendi vekâleten. Kan Osmanzade Yakup A|a. Mehmet Aga. icknır asaleten Ahmet
Efendi ve son helgede amine rastladığımız Ömer Lutfi Efcndi'dir. Sonuncusunun adı. VOMA. "a.g.d." No: 965.
s.60'da geçmektedir.
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 47

lemck mümkün değildir. Osmanlı Sanayii İstatLstiki 'inde, bu fabrika­


Ancak, şu tahminlerde bulunmak mümkün­ nın yer almaması, bu düşüncemizi doğrular ma­
dür: hiyettedir.

Devlet, ordunun fes ihtiyaanı karşılamak ü- BİBLİYOĞRAFYA


zere. 1834'de yine Eyüp'te Defterdar İskelesin­
l. BELGELER
de kurduğu Feshane'nin idaresini 1841'de
Bclçikadan getirdiği uzmanlara vermiş ve bu 1. Defter-i Evkâf-ı Ahkâm-ı Nizâm(1242/1826-
uzmanlann tavsiyesine göre, aym ülkeden ee- 1247/1831 yıllan): Vakıflar Genel Müdüriüğü
tirdilcn makinalarla fabrikayı yenilemiştir . Arşivi, Defter No: 964.
Kezâ Devlet, 1843'dc Hcreke'de kurulan "He- 2. DeRer-i Evkûf-ı Ahkâm-ı Nlzâm( 1248/1832-
reke Fabrika-i Hümâyûn" üzerinde de büyük 1252/1836 yıllan): Vakıflar Genel Müdürlüğü
hassasiyet göstererek, sürekli yenilemiştir Arşivi, Defter No: 965.
İplik Fabrikası hakkmda. yeni teknolojik geliş­ 3. Tafsil-i Nizâmât-ı Kavanin ve Mukarrarât
melere ayak uyduracak şekilde bir yenileştirme Defteri: Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi. Def­
yapılmadığı d ü ş ü n ü l m e k l e d i r . Abdülaziz ter No: 948.
(1861-1876) döneminde. İngiltereden satın alı­
4. Tufsil-i Nizamât-ı Kavanin ve Mukarrarât
nan gemilerle donanmada kısmen buhar gücü­ Defteri: Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi. Def­
ne geçilmiştir^ Bu durum, fabrikanın ana ter No: 953.
kuruluş gayelerinden birini, tedricen ortadan
II. GENEL ESERLER
kaldırmıştır.
1. Ali Nazımâ-Reşad: Mükemmel Osmanlı Lü­
Bu teknolojik sebeplerin yanında, Mısır Va­ gati, İstanbul 1319.
lisi Mehmet Ali Paşa'nm Kütahya önlerine ka­
2. ÇAĞATAY, Neş'et: Bir Türk Kurumu Olan
dar gelmesi ve daha bir lakım iç ve dış siyasi
Ahilik, Ankara 1972.
sebepler yüzünden İngiltere ile imzalanan
183S Ticaret Anlaşması, fabrikanın faaliyetine 3. DEVELİOĞLU, Ferid: Osmanlıca Türkçe
olumsuz etki etmiş olabilir. Ansiktopedik Lögût. 3 basım Ankara 1978.
4. Ebu Abdi'r-Rahman Muhammed İbn cl-Hü-
Bu vc benzer siyasî ve iktisadî sebeplere, şeyin es-Sülemi: Kitabu'l-Fütuvve (Çev. ATEŞ,
haıalı i ş l e t m e c i l i k ' t c eklenince, fabrikanın Süleyman: Tasavvufta Fütuvvet), Ankara 1977.
esas fonksiyonunu uzun süre yürütemediğini 5. (ERGİN), Osman Nuri: Mecelte-i Umuru
veya binanın bir bölümünde üretim sürdürü­ Belediye C.L İstanbul 1338-1922.
lürken, diğer bölümlerinin başka amaçlarla
6. ELDEM, Sedad Hakkı: İstanbul Anılan, İs­
kullanıldığmı düşünmek mümkündür.
tanbul 1979.
7. İbni Battu'ta Seyahatnamesi: (Terç. M. Şerif
Nitekim. 1913-1915 yıllan arasında yapılan Paşa), İstanbul 1.330.
İTT KARAL: -a-g-e.". 5.241-242.

İli KÜÇÜKERMAN: "A.g,e.", s.47-79.

113. K/\RAL, "A.g.e. -. 2 baskı. CVII. s.190-191.

114. TURAN: •a.g.m.". S.1007.

115. Ticaret ve Ziraat Nezireti tarafındatt. İstanbui. İzmir. Manisa. Buna. İzmiL Karamürsel, namlırma ve Uşak şehir-
knnıJc bulunan Sanayi müesseselennln I329/1913-I331/1915 senelerine ait istalLstik A. Gündüz ÖKÇÜN latafından
mc^rcdilmı^lır ıf)KÇÜ.N. .V Gündüz: Osmanlı Sanayii 191,3.1915 Yıllan .Sanayii İMalislıki". /\nkara 1970).
48 Nazif ÖZTÜRK

8. İbnü'l-Emin M.KEMAL-Hüseyin HUSA- ğu'nda Yenileşme Hareketten", Türk Dünyası


MEDDİN: Evitâf-ı Hümâyûn Neıâreti'nin Ta- Elkitabı, Ankara 1976 s. 1003-1013.
rihçe-i Teşkilatı ve Nuzzânn TerAdm-i Ahvali, 3. ÖNSOY, Rı6t: Osmanlı imparatorlugu'nun
İstanbul, 1335. kaüMıgı ilk. Uluslararası Sergiler ve Sergi-i U-
9. KARAL, Enver Ziya: Osmanh Tarihi, 2.hı- mumi-i Osmam'(1863 İstanbul Sergisi)", BeUe-
sım C.VI, vn, Ankara 1976. ten, C . X I V I I (S. 185-188), Ankara 1984,
s.195-235.
10. KOÇU, Reşat Ekrem: İstanbul Ansiklope­
disi, Cİstanbui. 4. ÖZTÜRK, Nazif: Vakıfların idaresi ve Teş­
kilât Yapısı Üzerine Düşünceler, I.Vakıf ŞûrAsı
11. KÜÇÜKERMAN, Önder: Anadolu'nun
(3-5 Aralık 1985), Ankara 1986, s.43-55.
Geleneksel Ilalı ve Dokuma Sanau içinde HE-
REKE FABRİKASI, S araydan Heıvke'yc Gi­ 5. ŞİKELİ, RAykut: "TUridye'de Sanayilepne ve
den Yol, İstanbul 1987. BeUi Ba§b Meseleleri " Törk DOnyası Araştır-
12. Muharrerât-ı Umumiye Mecmuası: (Evkâf- maIan(D.) S:26 (Ekim 1983), İstanbul 1983,
-I Humavûn Nezâreıi( 1328/1912-13). İstanbul S.139.
133Z 6. TAESCHMER, Franz: "İslâm Ortaçağa
13. NUTKU. Özdcmin XVlI.Yfizyilda Saray Futuwa {Fatawet Teşkilâtı) ' tUİ F M., C.XV,
Kuma.^lan, İstanbul 198S. İstanbul 1955, s.12.

14. ÖKÇÜN. A. Gündüz: Osmanlı Sanayi- 7. TÜRKDOĞAN, Orhan: '19. YûzyU Osmanh
i 1913,1915 Yıllan Sanayi İstatistik!, Ankara Toplumunda İşd Smifinm Dof^tşu" TOrk Dün­
1970. yası Araştırmalan Dergi.si, s.11 (Nisan 1981),
İstanbul 1981, s.5-22.
15. ÖZTÜRK Nafiz: Menşe»! ve Tarihi Gelişi­
mi açısından Vukıilar. Ankara 1983. 8. YAZGAN, Turan: "Türkiye'de sendikal Ha­
reketler Kısa Tarihçe- " Türk Dünyası Araştır-
16. PAKALIN, Mchmci Zeki: Osmanlı Tarih malan(D), S.20(Ekim 1982) İstanbul 1982
Deyimleri ve Terimleri .STızlügü, 3. basım, C I - s.5-87.
.II.III. istanbul 1983.
9. YEDİYILDIZ, Bahacddin: ''KVIIL Asır Türk
17. PAMUK, Şevket: Osmanlı Ekonomisi ve Vahflannm İktisadî Boyutu ", VD. S.XVIII, An­
Dünya Kapitalizmi. (1820-1913), Ankara 1984. kara 1984. s.5-41.
18. Rcdhausc: Türkçe-İngilizce SOzlök, İs­ KISALTMALAR
tanbul 1974.
a g d: Adı geçen defter
19. SÜMERBANK: Türk Sanayii Tarihine Bir
Bakış, Ankara (Tarihsiz). age: Adı geçer eser.

20. Şcmseddin Sami: Kâmûs-i Türkî, İstanbul a g m: Adı geçen makale


197&
b k r Bakınız.
21. TOPRAK. Zafer Türkiye'de "MUİI İkti-
sad" (1908-1918), Ankara 1982. Çev: Çeviren.
İUİF M: İstanbul Üniversitesi İktisad Fa­
22. UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı: Osmanlı
kültesi Mecmuası.
Tarihi 2. basım, CIV, Ankara 1983. No: NumarasL
III. MAKALELER
Terç: Tercüme eden.
1. ÇAĞATAY, Neş'et: • Fütavvetcilikle Ahiliğin
Aynnıtlan " Belleten, C.XI. Ankara 1976, s.423- VD: Vakıflar Dergisi.
438. VGM: Vakıflar CcncI MüdOrlü|û.

2. KüRAN, Ercümcnd: Osmanlı İmparatorlu- VGMA: Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi.


1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 49

TABLO-I
İPLİK FABRİKASININ P A M U K İŞLEME KAPASİTESİ
ÇARK İŞ HER ÇAR­ ZAYİAT PAMUK İHTİYACI
ADEDİ GÜNÜ KIN PA­
(İplik M U K İŞLE­
Dest-gahı M E KAPA­ MİKTARI YÜZDHSİ Vukiyye Kilogram.
SİTESİ (Vu- (Vukiyye) (%)
kiyye).

GÜNLÜK 14 15 21 10 231 296,142

YILLIK 14 300 15 6300 10 69.300 88842,600

Not: • yt\ 360 gün olarak alınmakla ve takribi yılın 60 günü tatil kabul edilmektedir.

TABLO. II
İPLİK FABRİKASINDA Y I L L I K İŞÇİLİK GİDERLERİ

ÇALIŞTIRILAN İŞÇİLİK GİDERİ


BİR İŞÇİNİN GÜNLÜK
İŞÇİ SAYIŞI YEVMİYESİ (kuruş) GÜNLÜK (krş) YILLIK (krş)
25 4 100 30.000
25 3 75 22.000
56 2,5 140 42.000
1 21x 6.300
TOPLAM 107 336 100.800.

Not:* elde edilen ipliğin hervukiyycsi için ustabaşına 4 para pirim verilmekledir. U.slahaşına verilen yıllık pirim miktarı
6.300 kuruştur.

TABLO - III.

İPLİK FABRİKASININ KURULUŞU ANINDA TASARLANAN BİR Y I L I K


P A M U K İŞLEME KAPASİTESİ V E KÂR D U R U M U

İŞLENEN Y I L L I K PAMUK I VUKİYYE PAMUĞUN YILLIK PAMUK


MİKTARI Fİ ATI (kuru§) BEDELİ (kuruş)
69.300 3,5 242.550

İPLİK İMALATI İÇİN


ÖDENEN Y I L L I K İŞÇİLİK 100.800
ÜCRETİ
SATIŞTAN ELDE
Y I L L I K İPLİK İMALATI 1 VUKİYYE İPLİĞİN SATIŞ EDİLEN Y I L L I K
FİATI (kuruş) BEDEL (kuruş)

63.000 6.5 409.500

YILLIK KAR 66.150.

F.4
50 Nazif ÖZTÜRK

TABLO - IV
1 VÜKİYYE PAMUĞUN FABRİKAYA TESLİM MALİYET
HESABI
MALİYETİ ETKİLEYEN KİLOGRAM PARA KURUŞ
HUSUSLAR
VÜKİYYE

MAHALLİNDE PAMUÖUN 120


FİATI
L282

M ASAR IF-I NAKLİYE,


NAVLU SEFİNE GÜMRÜK,
BAHA-İ ÇUVAL, SİCİM 23 0.575
VESAİRE BERVECIIİ
TAHMİN

İl'LİKHANE-İ AMİRE EMİNİ


BULUNANLARİN
MASARIF-I ZARURİYESİNE
TARAFINDAN MEMUR 12 0.3
EDECEĞİ İDEMLERİN
MASRAFLARININ TAYİNİ
İCABEDEN MAAŞ MİKTARI

TOPLAM 1.282 155 3.875.

TABLO - V
1 VÜKİYYE İPLİĞİN İMALAT MALİYETİ

MALİYETE ETKİ EDEN HUSUSLAR PARA KURUŞ

ÜCÜRAT-I AMELE HA-İ İPLİK 64 1.6


ME'KULÂTI HAYVANÂT-I ÇARHA 0.15.
ZUHUR EDECEK HURDA PAMUK ZAYİATI 15 0.375.
İPLİK ÇARKLARININ TAMİRÂTIMASRAH 20 0.5
İPLİKHANEDE VUKU BULACAK TA'MİR VE TERMİMİ İÇÜN
20 0,5
EVKAF-I HÜMAYUNA LAZIM GELEN İLAVE MASRAF
TOPLAM 125 3.125.

TABLO-VI
HAM MADDÇ VE İŞÇİLİK AMORTİSMAN DAHİL 1 KİYYE
İPLİĞİN FABRİKA MALİYETİ
PARA KURUŞ
1 KİYYE PAMUĞUN MALİYETİ 155 3.875
1 KİYYE İPLİĞİN İMALAT HESABI 125 3.125
1 KİYYE İPLİĞİN FABRİKA MALİYETİ 280
1827'DE K U R U L A N VAKIF İPLİK FABRİKASI 51

TABLO-VII
İPLİKHANE-İ AMİREYE MAAZAM SENEVİ MÜBAYAASI
MUIffiTTEB O L A N PAMUĞUN MİKTARI
FIATl

•1 KIYYESI
TOPLAM
•5
PARA KURUŞ
> KG.

İŞLENMESİ TASARLANAN
80.000 10Z640.560 155 3.875 310.000
YILLIK PAMUK MİKTARI

E L - H A L E T I H A Z I H I İPLİK
ÇARKLARINA TAMAM 40.000 155.000
OLDUĞUNA BİNAEN
TEVKİFİ İKTİZA E D E N

ŞİMDİLİK T E R T İ B İ L A Z I M
GELEN
40.000 51.280 155.000

TABLO - V n i
P A M U K A L I N M A S I KARARLAŞTIRILAN K A Z A L A R I N
A D L A R I V E A L I N A C A K PAMUK MİKTARI
PAMUK ALINMASI PAMUĞUN MİKTARI
KARARLAŞTIRILAN FİATI
K A Z A L A R I N ADI. VUKİYYE KİLOGRAM (KURUŞ)

KIRKAĞAÇ 8.000 10.256 31.000


SOMA 8.000 10.256. 31.000
BORECİK 7.000 8.974 27.125
AKHİSAR 5.000 6.410 .19.375
GELEMBE 3.500 4.487 13.562.5
TURGUTLU 4.500 5.769 17.437.5
BİGADİÇ 4.000 5.128 15.500
G E N E L TOPLJ\M 40.000 51.280 155.000

TABLO-IX
PAMUĞUN FABRİKA TESLİMİ MALİYETİ

MALİYETE ETKİ E D E N VUKİYYE TOPLAM


FAKTÖRLER

PENBE-İ H A M ( K Ü T L E 40.000 120.000


PAMUK)

MASARİF İ NAKLİYE 40.000 23.000

MAAŞ V EMASARİF İ
İLHANE-İ AMİRE 40.000 12.000
40.000 155.000
IMALATTA MEYDANA
IŞLENMESI PLANLANAN
G E L E N % 10 Z A Y I A T
PAMUK MIKTARı
MIKTARı

IŞÇILIK Ü Ç R E T I MAHALINCE IŞLENMEMIŞ 00


PAMUĞUN FIATı

ÇARKLARı ÇEVIREN
HAYVANLARıN Y E M NAKLIYE, NAVLU-SEFINE
GIDERLERI G Ü M R Ü K BAHAY-ı ÇUHA
S I C I M VS.

ÜRETIMDE MEYDANA
FABRIKA EMINI V E PAMUK
G E L E N % PAMUK ZAYIATı
ALıMıNDA MEMUR
EDECEĞI EKSPERLERIN
MAAŞ V E Y O L L U K L A R ı
IPLIĞIN TOPLAM Ü R E T I M
MALIYETI
PAMUK'UN F A B R I K A Y A
[3 MALIYETI
HAMMADDE-DE DAHIL 1
V U K I Y Y E IPLIĞIN
TOPLAM MALIYETI
Si?
J
PAMUK B E D E L I §•2
I?
Y ı L L ı K IPLIK IMALATı
MIKTARı

NAKLIYE GÜMRÜK V E

I
FABRIKANıN Y ı L L ı K
ÜRETIM MALIYETI
DIĞER GIDERLER

IPLIKHANE EMINI
İl
GIDERLERI V E
FABRIKANıN Y ı L L ı K E K S P E R L E R I N MAAŞ V E
i s
2 ÜRETIMDEN YOLLUKLARı
SAĞLAYACAĞı KAZANÇ

SAFIKÂR. TOPLAM M A L I Y E T
1827*DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 53

TABLO-XI
GURRE-İCEMAZİYELAHİRE 1 2 4 4 / 1 8 2 8 - 1 5 R E C E B
1245/ 1829TARİHLERİARASINDAGEÇEN13AY15
GÜN ZARFINDA K U L L A N I L A N S E R M A Y E , Y A P I L A N
İMALAT V E K A R ZARAR D U R U M U
GELİR GİDER

KURUŞ KURUŞ

EVKAF-11 lÜMAYUN 1 lAZİNESİ'NDEN ÖDl-NEN l'AMUK BEDELİ: 40.000


C E S T E C E S T E VERİLMİŞ OLAN VUKİYYEÛİR. ANCAK G E L E M B E
MEBLAĞIN MİKTAIÎI 154.000 KA/.ASINDAN 2000 VUKİYYE EKSİK
Gl-.LDİÖİNDEN. 38.000 VUKİYYE
ÜRETİLEN İl'LİĞİN SATIŞINDAN l'AMUK ALINMIŞTIR.
E L D E EDİLEN 38.000X 155/40. 147.250
2621 vukiwc x280 para /40 ANCAK I-ABRİKANIN STOKUNDA
18.347 1538 VUKİYYE PAMUK
(OI^MAKl'ADIR.) BULUNDUĞUNDAN,
BU YILLARDA İŞLENEN I'AMUĞUN
MİK l AKI 39.538 VUKİYYE
OLMAKTADIR.
HURDA I'AMUĞUN S,VI1Ş1ND.\N 1 I .DIİ
Ö D E N E N İŞÇİLİK ÜC:RETİ
EDİLEN ( U C U R Â T - 1 ÂMEl.r.l lÂ) 19.107
A.409 X 8.S = 869 12.S
0.132X90 = 2<>7. ALİNAN 11 BAŞ HAYVANA ÖDENEN
+ C.43^.X10.3= 1122.S2.> 3769
BEDEL

977 - 2288.S25. IİAYVANIv\R İÇİN ALINAN 592 KİLE


22K8..39 9023
ARPA, 11839 K I Y Y E SAMAN (YEM) BEDELİ
I IAYVAN1.AR İÇİN Al .İNAN ÇUL. GİDE
KAŞAĞI, YULAR. KOŞUM TAKIMI V E
DİĞER MASRAELAR İÇİN ÖDENEN 789.20
11 BAŞ HAYVANİN (A l ) S.\l l.'jlND.AN
ELDEEDİLl-N D Ö Ş E M E V E D E M İ R H A Ş BI-.DELI O D A
D Ö Ş I - : M E S İ İ Ç İ N A L İ N A N I lASIR V E
29.';.'; P E R D E . K A N T A R V E SIRIK
B.-\I lA-İ D Ö Ş E M E 540
B A H A İ K A N TAR 048
UAIIA-İ SIRIK + 012 600
oOO
l ABRİKADA MEVCU T PAMUK V E
İPLİĞİN DEVİR-Ti:SLİMİNDi ; ÖDENEN 200
K.ANTARİYEMASRAII
TOPLAM GELİR 1775'>0..39 TOPLAM GİDI-.R 180738.20

ZARAR /ARAR 3147.81


54 Nazif ÖZTÜRK

TABLO-XII
MEHMET AĞA'NIN FABRİKA MÜESSESE MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ALINARAK
1245'DE YERİNE AffMET EFENDİ'NİN ATANMASI ÜZERİNE
ÇIKARTILAN ARA BİLANÇO

VUKİYYIİ FİYATI ODKNEN B E D E L


AÇIKLAMAIJVR
Para Kuruş
GİKF.N ÇIKAN

SATIN ALINMIŞ OLAN l'AMUK MİK TARI 38.000

FAI»RİKA MEVCU T l'AMUK MİKTAItl 1.538.

İMALAT SIRASINDA PAMUĞUN


TEMİZLENMİŞİ ANINDA MEYDANA
GELEN EKSİLMl- 920.75.

SELEFİ TARAFINDAN DEVİR 218

İMAL ETTİRİLMİŞ OLAN İI'LİCİİN HURDA


PAMUKLA nİRIİK TE BEDELİ:
İplik: 4654
Hurda:' 1312.50
TXı6.50 5966.50

39.756 6.887,25

32,868.75
E L D E KALAN PAMUK İPLİĞİ 155 127.366.45
HALEFİ TARAİHNDAN DEVROLUNAN 32023,75 1.55 124.092.03

TAMAMEN TESLİM ETTİRİLMEK ÜZERE


MİN-İ MUMAİLEYİ lİN ZİMMETİ 845 155 3274.375
TOPI^ 32.868.75. 32.868.75. 155 127.366,45.
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 55

TABLO-Xm
ETAĞA'NINISAYİSGÜNLÜKMİ
MÜDÜRLÜĞ Ü DÖNEMİNDE İMAL ETTİRMİŞ OLDUĞ U
İPLİK VE SATIŞINDAN
SAĞLANANGELİR
VUKİYYE FİATI SAĞLANAN GELIR.
AÇıKLAMALAR
GİREN ÇIKAN Kunı; Kunif
I M A L O L U N M U Ş O L A N IPLIĞIN MIKTARı 4654
SELEFI TARARNDAN DEVIR OLUNAN
IPLIK MIKTARı 151,5
TOPLAM 4805,5 33638^
HALEFI T A R A R N D A N DEVIR ALıNAN 15291^
2184,5
TERSANE-I AMIREYE VERILEN 2621 18347

İMALAT SIRASINDA MEYDANA G E L E N 3109,44


ZAYİAT (Hurda Pamuk) 1312
SELEFİ TARAHNDAN DEVİR OLUNAN 1364 J017
536 2,545339
SERKATİP EFENDİ TARAFINA 315 62203
VERİLMİŞ OLAN 124 Z545339

BAKİYE (1848 -124) 1724 4158,12


HALEn TARAnNDAN DEVROLUNAN 2,5 -1868,75
MUHTELİF FİATLARLA SATİLAN
747.5 977 -2288,39
U BAŞ HAYVANİN (Al^) SAT1Ş1ND.\N
E L D E EDİLEN 2955.

SATIŞTAN E L D E EDİLEN GELİR 40751,62


E L D E M E V C U T İPLİK HEDI^Lİ 32868.75 155 127.366.45
SATIŞ V E ÜRE1İMDEN SAĞLAN.\N 168118,02
TOPLAM GELİR.

TABLO-XIV
GURRE-İ CEMAZİYELAHİRE 1244/1288-15 RECEİ» 1245/1828
TARİHLERİ ARASINDA GEÇEN 13 AY 15 GÜN ZARFINDA
KULLANILAN SERMAYE YAPILAN İMALAT V E TOPLAM
KÂR ZARAR DURUMU
HURDAVE
İAM PAMUK HALEFİNE DEV- SATIŞ VE ÜRE KÂR-ZARAR
AÇIKLAMALAR İLE İPLİK V E HO-LUNANEŞYA TİMOr.N SAĞLA- DURUMU
HAYVAN BEDELİ N.AN GELİR (kuru5)
BEDELİ
S E R M A Y E HURDA PAMUK, İPLİK V E
AT SATIŞINDAN E L D E EDİLEN 17759039.
TOPLAM GELİR.
H A L E R N D E N DEVROLUNAN
KÜTLE V E HURDA PAMUK, - 3109,5 168117,5 165008
PAMUK İPLİĞİ
TERSANE-İ AMİREYE VERİLEN
18347
İPLİK BEDELİ
SATİLAN HURDA PAMUK BEDELİ 2288,39.

SATıLAN 11 A T B E D E L I 2955
TOPLAM 23590,39 144527,11 168117.5

FABRİKANIN KURULMAS İVE


ÇARKLARIN YERLEŞTİRİLMESİ
SIRASINDA MEYDANA G E L E N 1258239
ZARAR(İLK TESİS)

HAMMADDE ALIMI V E İLK ÜRETİM 3147,81


SIRASINDA VUKU BULAN ZARAR

FABRİKANIN KURULUŞUNDA
YAPTIRILAN İMALAT FİAT ARTIŞ­ 15730,20.
LARINDAN DOĞAN TOPLAM ZARAR
TABLO-XV
56 1246/1830 YILINDA İPLİK FABRİKASININ GUNLUK ÜRETİM
MALİYETİ
TOPLAM
HER TOPLAM IŞÇI GÜNLÜK
ÇARKıı^ ÇARKTA YEVMIYESI IŞÇILIK
IŞÇI
ÇARKIN CİNSİ SAYıSı ÇALıŞAN SAYıSı
(KURUŞ) ÜÇRETI
IŞÇI SAYıSı (KURUŞ).

24 120
plik çarkı
40
Hallaç çarkları 54
32
Atiyyc Çarkı
12.
Meydan Çarkı
80
Hallaç sayısı 20
66.5
ÇARKLARIN TAMİR MASRAFI_
30
VUKİYYE BASINA 6 PARADAN USTABAŞILIK ÜCRETİ. .
" " HAYVANLARIN GÜNLÜK MALİYETİ
HAYVAN
GÜNLÜK IKILE TOPLAM DIĞER LARıN
HAYVAN SAMA N
AltPA ARPANıN ARPA MASRAF TOPLAM
SAYıSı BEDELI
TÜKETIMI FIATı FIATı MASRAFı
30 15 50
12 10
HURDA
1 V U K I Y Y E H U R D A PAMUĞ'A PUMUK
HURDAYA ÇIKAN PAMUK MİKTARI
A I T PARA BF.DELI
(VUKİYYE)
ıPARA
17.5 90 39
TOPLAM 469,5

TABLO-XVI
1246/1830 SENESİNDE İPLİK FABRİKASININ 8 ÇARK V E 400 İĞ İLE
SAĞLADIĞI GÜNLÜK AYLIK V E Y I L L I K ÜRETİM MİKTARI

n
•o
a o T.
z z z
•o o
< o a
•= > o
•O s i. a * SO"

X> ut c/y
i.|
vz. — CO 5:2
IMAL 1- to
O L A N ı. 100 200 50 25 1250 300 15.000 105.000
IPLIK

IMAL
OLANÎı. 100 150 37.5 25 937^ 300 11250 10 112.500
IPLIK

IMAL
OLAN 100 125 31.25 25 78L25 300 4375 11 103125
ııı.IPLIK
IMAL
O L A N ıV. 100 100 25 25 625 300 7500 12 90.000
IPLIK

GENEL
TOPLAM 400 575 143,75 25 3593.75 300 43125 410625

Not: 1 ve 2 numaralı çarklarda üretilen iplikler Donanma-i Hümayun Gemilerine yelken


dokunmasında; 3 ve 4 numaralı çarklarda üreülcn iplikler ise Asakir-i mansuncy: don, gömlek
ve yazlık elbise dokunmasında kullanılmaktadır.
Ü R E T I L E N IPLIĞIN
•» o o > H > ?<! <• •» O O > H > ^ 15 O 0,> H > >s S — 73 O O > H > ?^
CINSI

PENB-ı HAMıN
MIKTARı ( H U R D A
PAMUK)

% 10 Z A Y I A T
U
PENDE-I HAMıN 1
VUKKIYYESI'NIN
PARA OLARAK
BEDELİ
UCURATı AMALE
S (IŞÇILIK) PARA
1 V U K I Y Y E IPLIĞIN
MALIYET BEDELI
PARA
1 V U K I Y Y E IPLIĞIN
SATıŞ B E D E L I P A R A
1 VUKIYYE'CE
SAĞLANAN KÂR
EÜ)E EDILEN
TOPıAM
g
IPLIK MIKTARıVUKIYYE

O PENBE-I HAMıN
00 TOPLAM MALIYETI
KURUŞ

TOPLAM IŞÇILIK
ÜÇRETI (KURUŞ)

TOPı.AM M A L I Y E T
ÖÖ
KURUŞ

SATıŞTAN E L D E
a EDILEN GELIR
KURUŞ

IPLIK
FABRIKASıNıN
Y ı L L ı K KÂRı
58 Nazif ÖZTÜRK

TABLO-XVIII
ZİLHİCCE 1242-REBİYÜLEVVEL 1245 SENELERİ ARASINDA İPLİK
FABRİKASINDA YAPTIRILAN İPLİK ÇARKLARININ MALİYET HESABI

Bir Adet İplik Dcst-gahı (Çark) nın Tanzimi İçin Yapılan Masraf

Çalışan Y e v m i y e l e r i Çalışılan Alınan FİATI Toplam Yaptırılan


Masrafa Konu Usla ve gün Malzeme T Harcama Dcst-gah
Toplam sayısı KÇark)
olan Husiislar işçi Sayısı Yev. Yev Mikl»rı
l>ara Krş. Miklan(kg) Sayısı
Krş. ki?. Krş.
Marangoz ve Sllmeci
Uslalan yevmiyeleri 1100
ile kereste bedeli
Çilingir ve Demirci 3800
Ustalarının yevmiyeleri
Çarkçı Ustalannın 60 15 900
yevmiyeleri 20 80
180 Adet Baskı ve Mckere
vesair edevat yapımı için
11 . 11 121(x)l
çarkçı uitalanna verilen
yevmiye

Baskılan imal için dikici


25 175
ustalarına verilen yevmiye
360 adet mckere ve
120 adet honi imalı
ç/n tenekecilere 18 326
verilen yevmiye
Silindir, kanadlar, yollar
vcs.ıir müteferrika ve edevatı
dökmesi için verilen dökücü 24 192
yevmiyesi
Dest-gah-ı mezkurun .
alıştırılması için verilen 14 25 35C
çilingir ve silici yevmiyesi.
10
Demir bedeli 60 600
(Kınlar)
400
Nuhas (bakır) bedeli (>0 1,5 600
(Kışye)
80
Kalay Ixideli 8,5 680 (x)2
(kı\ye)
40
riiliyâ (Çinko) bedeli 120
(kiwe)
Mismar vc Sim Ix^eli 17

Mubayaa olunan ağaç vidası 35 105


(dcMc)
Baskılar için sarf olunan
meşin bedeli 50
Baskılar için Çuka, İplik vc
Çiriş bedeli 10
Dest-gah-ı mezkurım
kantarları için sarf olunan 100
(kıjyc) 40 100
kurşun Ixrdcli
TOPr.AM 9126 14

Not: (xl) Esas metinde 120 krş olarak gösterilen çarpımhalası düzeltilerek 1 1 x 1 1 = 121 krş. şeklinde yazılmıştır.
(x2) Metinde çarpım halası ile 685 krş gösterilen rakam, 80 x 8.5 = 680 krş olarak düzeltilmiştir.
1827'DE KURULAN VAKİF İPLİK FABRİKASI 59

TABLO-XIX
HALLAÇ DEST-GAHI İMALATI MALİYET HESABI

Fiat
c
İmaUt Masraf Kalemleri
I s ş|
E E i § n
i Ilı î l
Silmed ve Marangoz
J"0 .•^
>0 E
a i
.5 S.
f i Mil
yevmiyeleri ile kullanılan 970
kereste bedeli
Çilingir ve Demirci
lyevmıyeleri 1170
Çarkçı Ustalan Silindir 20 40
yevmiyeleri 124
Mil 12 84
Halde ve mekere
imali için çıkrıkçı 15 15
ustasına verilen yevmiye
Hatde ve fcayij
dikilmesi için dikici 42 42
yevmiyesi
Dört adet teneke koga
(kova> bir adet honi imali
için tenekeciye verilen 14 14
yevmiye
SiHndir, kanat, pul ve
yatakları dökmesi için 40 40
dökmeci yevtniyesi
Hanuçıan davullann
üzerine mıhlamak ve
icst-gah-ı mezkuru altştınp 48 48
^letmek için verilen
rî^nele'koğalıtlar ve
honiler için mubayaa 16 21 (Adcı) 30 b,75 2 18
olunan beyaz teneke
IMübayaa olunan hartuç
bahası 28 29 550
Astar, Sim, mısmar ve"
zımpara bedeli. 23
Mubayaa olunan ağaç vidası l(dcsle) 35
Demir bedeli 2(kantar) 60 120
Nuhas (batar) bedeli 5ü(kıyye) 60 1.5 75
Kalay bedeli lO(kıyye) 8J 85
p'Otiy<(çinko)bedeli 5(kıyyc) 15
Dest-gahlan çevirecek
kayalık için alınan Frenk 20
kâvsalesi (köselesi)
Dest-gahH mezkurun
kantarları için sarf olunan 6(k,yyc)
kurcun.
Tamamlanmış ve işler halde
bulunan dest-gahlann 3370
maliyeti
Hartuçlan
tamamlanmadığı için henüz]
üretime giremeyen hallaç
[çarklarının maliyeti
Hartuç bedeli. -550
Montaj masrafları -)8
Sim, aslar, mısmar vesaire
-23
bedeli.
Gerçekle^irilen imSlit
bedeli ve çark sayısı 2749
itibariyle yapılan harcama.
Hallaç çarklarının sayısı ve
iyapılan toplam harcama
miktan.
TABLO-XX
ŞERBETÇİ DEST-GAHI İMALATI MALİYET H E S A B I

Fiatı Toplam Toplam 5<.Ttx:tçi


İsçi ve Usta ^ , ,
Çalışan Usta Yevmiyesi Ç«"5''='" Ödenen Alınan İlAve yapılan İlave Toplam alınan
harcama mal edilen çark maliyet
imalat Masraf Kâlemleri miktar malzeme iilın:ın malzeme
ve İşçi Sayısı. (kı,). gün sayısı, masraf(krş) |):ır<,M miktan çark «ayısı. bedeli: (kr^.)
Para
miktan miklurı miktarı (krî).
Silici yevmiyeleri ve kereste
bedeli 1 İSO
Çilingir ve demirci
yevmiyeleri 600
Çarkçı ustaları Silindir 72 ^det)
yevmiyeleri 8(adciy 104
Mil 32
Altışar adet hatde, baskı,
mekere yapımı için çarkçı 18 18
yevmiyeleri
Altışar adet hatde, baskı üç
adet kayış için verilen dikici 10 70 70
yevmiyesi
Silindir ve kanatlann
dökümU için verilen dökücü 40 40
ustalan yevmiyeleri
Çarklann montası için
12 12
verilen yevmiye.
Demir bedeli 5Ö(kıyye) 54 1.35 40
Nuhas(bakır) bedeli 30(kıyye) 60 1.5 45
Kalay bedeli 6(kiyyc) 51
Tatiyâ(çinko)bedeli 3(kiyye)
Ağaç vidası 25
Çarkları çevirmek için alınan 3(adet) 12
kayış
Kıl fırça bedeli
Baskılar için alınan meşin 10 10
bedeli.
Saskılar için alınan çuka,
15 15
iplik, çiriş ve kayış tokası
Dcst-gah'ı mezkur
kantarlan için sarf olunan 6(kıyye)
kurşun bedeli.
Bir şerbetçi çarkının 1210
maliyeti
Şerbetçi çarklarının sayısı ve
yapılan toplam harcama 1210 19 22990
miktan
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 61

TABLO - X X I
BAĞIRSAK D E S T - G A H I İMALATI MALİYET HESABI

Fiatı c
malat Masraf Kalemleri «a
İ l
t
f i i l i
^ i E
Para krş.
.5 S. J i
Silici yevmiyeleri ve
kereste bedeli 150
Demirci ve Çilingir
Yevmiyeleri 600

Çarka Silindir 72 6{a(let) 12


Ustaları Mil 32 8(adet)
yevmiyeleri 176
Pirinç boru 72 6(adet) 12
Altışar adet baskı,
mekcreveoniki adet
tabla inşaası için çarkçı 18 18
yevmiyesi
Altı adet baskı ve üç
adet kayış yapımı için 2 5 49 49
dikiciye verilen yevmiye.
Altı adet pirinç teneke
kago (kov'a)sı yapımı
için tenekeciye verilen 2 5 12 84 84
yevmiye.
Silindir ve kanatların
dökümü için dökümcü
uslalanna verilen 3 5 40 40
yevmiye.
Çarklann montası için
verilen yevmiye 12 12
Demir bedeli 30 (kıyye) 54. 2.-35 40
Nuhas (Bakır) bedeli 30(kıyyc) 60 J.5 45
Kalay bedeli 6(kiyye) 8.5 51
Tûtiyâ(çinko)bcdeli 3(kıyye)
Agaç vidası 25
Çarkı çevirmek için
3(adcl) 12
alınan kayış
Kıl fırça bedeli
Baskılar için alınan 10
meşin
Baskılar için çuka, iplik,
15
çiriş ve kayışlar için toka.
Altı adet pirinç teneke
kogalar (kova) için
mubayaa olunan san 1 (kıyye) 13.5 13.5 148.5 162x.
teneke.
Çark kantarian için
6(kıyyc)
alınan kurşun bedeli
Bir Bağırsak çarkının
1507
maliyeti
Bağırsak çarklannın
sayısı ve yapılan toplam 1507 19
harcama miktan
NOT: Esas defterde bir çarpım halası olarak 11x13,5=148,5 yerine 11x13,5 = 135 gösterildiği için, bir adet Bağırsak
Çarkında 13,5 kuruşluk fark meydana gelmektedir. Cetvelde doğrusu yazılmıştır.
62 Nazif ÖZTÜRK

TABLO - X X n
ÇİLE DEST-GAHI İMALATI MALİYET HESABI
imalat Masraf Kalemler^ Çalışan işçi ve Usu Çalışı- Alınan Fıatı Toplam Toplam imal Toplam
Usta ve yevmiyesi lan gün malzeme Para alınan harcama edilen Çile Çarkı
İşçi sayısı, miktarı malzeme miktan çark maliyet
Sayısı miklan saygı bedeli
Silici yevmiyesi ve 100
kereste bedeli
Çilingir ve demirci 150
;^vm iyesi
Çarka ustaları 20
^vm iyeleri
Oîcrit
krıkçı kân a|aç-iplik 25(adet) 25
Demiiİr bedeli 54 İM.
Nuhas (bakır) bedeli 60 i l 12
Kalay bedel Z(bYye) 17
TOtiyâ(çinko)bedeli
Ağaç> 10
350,5 X2
Çile çarklannın sayısı ve 350,5 2804
yapılan toplam harcama
miktan

Not: xl Esas metindeki 13 kuruş olan demir bedeli 13,5 kuruş olarak düzeltilmiştir.
x2 Esas metinde 340 olarak gasterilen toplama hatası 350,5 olarak düzeltilmiştir.

TABLO-XXIH
HALLAÇ ÇARKLARINI ÇEVİRMEK İÇİN KULLANILAN MEYDAN
ÇARKLARININ İMALAT MALİYETİ
Alıniin malzeme vc Çalışan Çalışılan gün Günlük Ödenen Malzeme iler birinin Ödenen Çark
işçilik durumu usta ve işçi sayısı yevmiye işçilik adedi rıatı malzeme adedi
sayısı. (kuruş) (kuruş) Para kuruş bedeli (krş)

Eğri bedeli 6(adet) 70 120


Kanaddişi bedeli 81 (adet) 40 81
Karaağaç tahtası 2(adet) 15 30
bedeli
Tekne lik ıhlamur 14(adet) 20 280
tahtası bedeli
Rayânde (Payendd 45
a^iicı bedeli
MU
:ekeçek afiacı
bedeli.
Hamesercn bedeli 70 210
Yağhane bcdcİT 60
Marangoz ve naccâr 10 35 1750
yevmiyesi
"ArdeJen(?)çekı:me 6x25 750
demir ve mil bedeli (adet )
Demir Çenber 8x7(adet; 168
1Wçlİ
Demir cıvata maa 20x3
somun bedeli
240
Tunç yatak bedeli 8x7» 280
Bir hallaç çarkı 4050
maliyeii
Haliaç çarklannı 4ÖSÖ-
çeviren. Meydan
çarklannın sayısı ve
toplam maliyeti
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 63

T A B L O - XXIV
İPLİK ÇARKLARINI ÇEVİRMEK İÇİN K U L L A N I L A N MEYDAN
ÇARKLARININ İMALAT MALİYETİ
} Icr birinin Toplam
Alınan malzeme vc Çalışan Günlük Ödenen Alınan Ödenen
Çalışılan gün Fınlı Çark maliyet
ikilik durumu usta ve i§çi sayısı yevmiye işçilik malzeme mal/eme sayısı bedeli
sayısı (kunış) (kuruş) miktan
Para Kuruş bedeli (kuruş) (kuruş)
Eğri bedeli 6(adcl) 20 120
Kanad dişi bedeli 81 (adet) 40 81
Karaağaç tahtası
bedeli 2(adcl) 15
Tcknelik ıhlamur
4(adct) 20 80
tahtası bedeli
Bayânde (Payende)
ağacı bedeli 45
Çekecek ağacı bedeli 36
Hamesercn bedeli l(adel) 70 70
Yağhane bedeli 40
Marangoz vc naccar
yevmiyesi 10 25 1250
Artcdcn (?) çıkma 4x25 500
demir ve mil bedeli (adel^
~'4x7
Demir çenber bedeli (adet) 84

Demir cıvata maa ~\2x3"


144
somun bedeli (adcı)
4x7
Tunç yatak bedeli (adet) 140

Bir meydan çarkı 2620


maliyeti
iplik çarklannı
çeviren meydan 2620 7860
çarklannm sayısı ve
toplam maliyeti
Kebir seren bedeli 11 (adcı) 200 200
Nakkaşa verilen
yevmive ve boya 1800
bedeli'
Toplam kebir
Scren(?) boya vc 4000 4000
nakkaş yevmiyeleri
Genel Toplam 11860
64 Nazif ÖZTÜRK

TABLO-XXV
ÇARKLARIN İMALATININ TAMAMLANMASI İÇİN İHTİYAÇ
DUYULAN DİĞER M A L Z E M E L E R
Malzemenin Cinsi Malzeme miktan Bir birimin natı Malzeme
Para kunij bedeli (kunij)
2875 (deste) 11500
Font kömOrfl 4100(oy8radet) 12250
Döfcmcci oea|ı için. 67548 (kjyye) 12 (Beher yüz kıyyesi) 8105,76x1
mese kömOrfl
MtmnTarBiTi?CTM^i.îı:ıTimg m— 750
Dökmccı kumu 23(araba)
12 276
Rugan-ı zeyt bedeli 385 60 577,5x2
Ccm5ir(şim5İr), 1630
Kı/ılcık ve uhlâmur

klann çevrilmesi 120


için halat bedeli
Dolap çarklarına 150
sicim
Kiriş bedeli 118
Kalemler için sarf 140 3,5 490
olunan çelik
Mucar(?) bedeli 195
Pirinç Td 13.5 513
Hammaliyc, navlun 1750
ve kanlariye
MerhumeBican 1150
Sultan tabctseraha
Hazretlerinin
Saray-ı âlilesindcn
iplikhaneye
naklolulan çarklann
masanr-ı nakliyesi

Toplam malzeme 39575,26x3


bedeli
Saadcllu Ahmet
Efendi marifetiyle
ahnıp tarafı nazır ı
müşarun ilcyhe
devir ve teslim
olunan ve gerekse
marifetiyle mubayaa
olunan ingiliz
yapımı eğeleri ve
torba ve edevatı
saire bedelinin
toplam miktan
34.000
Genel Toplam 73.575,26.

NOT: xl hesap hatası ile 8148 kuruş gösterilen malzeme bedeli 67548x12/100= 8105,76 olarak düzeltilmiştir
x2 577, 3a5x60/40= 577,5 kuruş olarak düzeltilmiştir. .
x3 37617 gastcrifcn loplama halası, düzeltilerek 39575.26 kuruş olarak yazılmıştır.
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 65

TABLO - XXVı
Ü R E T I M E G E Ç M E K IÇIN ÇARKLARıN HARICINCE I P L I K
FABRIKASıNDA YAPıLAN IMALAT M A L I Y E T L E R I
Yaptınlan islerin Yaptınlan Fiatı(krş) işçilik Müteferrik I lartuç bedeli Toplam
cinsi imAlal adeti ücreti (krş) masraf (kuru») (kuru|) 1 larcama
bedeli
İİİHİHL
Müceddeden inşa 2(adet) 1600
olunan hartuçlann
telleri için kurma
çarklan
Batergan 2500
Nemilevanî(?)
marifetiyle
Felemenk
Kerhanesinden
gelen hallaç
destegahma verilen
Müceddeden inşa 900 5000
olunan hartuçlann
meşinlerini delmek,
dcst-gahı tanzim
için yevmiye
raasanfâtı
Fabrika Müdürü 1500 500 2500 4500
Ahmet Efendi'nin
Dest-g5hlann tamiri
için yaptığı harcama
Altmış adet hallaç
desiegahınm noksan
hartuçlannm alımı
için Evkâf-ı
Hümayun
Nezaretinden
ödenmesi gereken
miktar

a. Bazargân bulak 40.000


tarafına tediye
olunacak hartuç
bedeli
b. Hartuçun tanzim 4.000 44.000
masrafı. .
Genel Toplam 53.500

F.5
66 Nazif ÖZTÜRK

TABLO-XXVII
ZİLHİCCE 1242/1826 REBİYULEVVEL 1245/1829 SENELERİ ARASINDA
İPLİK FABRİKASINDA YAPTIRILAN DEST-GAH MALİYET HESABI
İLE MÜESSESE MÜDÜRÜ TARAFINDAN YAPILAN HARCAMALAR
İmal edilen çarklar ve bu Sarfediien maliyet işlem halası olarak Aradaki fark Açıklamalar
çarklann işler hale bedelleri (kuruş) Orjinal metinde (kuruş)
getirilmesi için Fabrikada gösterilen maliyet
yapılan diğer harcamalar miktarian(k):ş)

İplik De!it-gahı(çarkı) 127764 U8690 9074

Hallaç Dest-gahı (çarkı) 346920 346920

Şerbet Dest-gahı (çarkı) 22990 22990

Bağırsak Dest-gahı (çarkı) 28633 28376 257

Çile Dest-gahı (Çarkı) 2804 2720 84

Mallaç çarklanni çevirmek 32400 32400


için yaptınlan meydan
çarkları

İplik Çarklannı çevirmek 7860 7860


için yapiınlan meydan
çarkları

Kebirscren Nakkaş ve 4000 4000


boyaya verilen

Çarklann imalatının 73575,26 71617 1958.26


tamamlanması için ihtiyaç
duyulan diğer malzemelerin
alımı için yapılan harcama

Üretime geçmek için 53500 535(K»


çarklarm haricinde iplik
fabrikasında yapılan
harcamalar

Toplam maliyet miktan 700.446,26 689073 11373,26 11u toplam maliyet miktarı, daha
(ince olduğu gibi lîvk/if-ı Hümayun
Hazinesi larafmdan karşılanmı.'jlır.
Daha önce makbuz -407051,5 -407051,5
karşıtlığında Evküf-ı
Hümayun Hazinesinden
verilmiş olan miktar
Kalan Miktar 293.394,76 282.021.5 11373,26
Müessese Müdürü Ahmet -45000 -45000
Efcndi'nin 90 iğlik numune
çarklaria biriikte 948,5
ii^.dan devrettiği miktar
248.394,76 237.021,5 11373,26 Evkâf-ı Hümayun Hazinesine
ilaveten ödenmesi gereken
248394,76 kuruştur.
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 67

TABLO - XXVIII
İPLİK FABRİKASININ KURULUŞUNDA KULLANILAN MADEN
FİATLARI ESAS ALINMAK SURETİYLE, 1 KURUŞUN TL. OLARAK
BUGÜNKİ DEĞERİNİN HESAPLANMASINI GÖSTERİR C E T V E L
Madenin cinsi Madenlerin 1 1 vukiyye 1 gr'nin 1 kg'ının 1828 yılındaki 1 Değer Kaybı Paradaki değer 1828 yılındaki 1
kg'nm kdv. (1282 kg) fıatı (para) nalı(kuru$) bugünki değeri Katsayısı kaybı ile 1828 kuruşun yaklaşık
dahil bugünki sinin fialı yılındaki 1 kr^.un bugünki ortalama
DatıfTL) (Para) bugünki değeri (TL). değeri (TL.)
KALAY 11.760 340 0;2652106 6,630265 1773,6847 •4,59 8141,2127
BAKİR 5.600 60 0,0468018 1,170045 4786,1407 439 21968,385
ÇİNKO 1845 120 0,0936037 23400925 788.43037 4.59 3618,8953
KURŞUN 1120 40 0.0312012 0,78003 1435,8422 4.59 6590,5156
DEMİR 1 kantar=
385 0,0428571 42,8571 8,98334223 4.59 41,233541
(56kg)/2400

879308123/5 4.59 40.360,24/5 = 8072,048


Bir kuruşun ortalama değeri
n758.6162

N O T : Paranın değer kaybı ile ilgili katsayı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Bülent
K Ö P R Ü L Ü , Prof. Dr. Halil S A H İ L L İ O Ğ L U , Prof. Dr. Selim K A N E T İ n i n BİR A K Ç E ve BİR P A R A n m bugünkü
değerini tesbit amaciyle hazıriadıklan 2.6.1987 tarihli raporianndan alınmıştır.

Resim 1: Hançerli Fatnıa Suhan'ın Türbesi.


68 Nazif ÖZTÜRK

VGNIA, Defter 964, S.273-274 İplik Fabrikasının kuruluşu


ile ilgili günlük ve yıllık kSpsite tesbitine ait ilk fizibilite raporu

1?%

/J

= ?

-5^

Co -Xa
<S2
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 69

VCiMA, DEFTER 964,


S 279-280
Fabrikanın 1244/1828 senesi
hammadde ihtiyacı, bu ihtiyacın
nerelerden karşılandığı, pamuk ve
iplikin 1 vukiyyesinin
maliyet hesabı

OIL

^
70 Nazif ÖZTÜRK

VGMA, Defter 964,


S.284.
Fabrikanın 1244/1828
yılı maliyet ve kâr cetveli

- U 4
- s*.

• lie. . .
1S27'DE K U R U L A N VAKIF İPLİK FABRİKASI 71

V(.MA. DHler %4. s.323-326 Fabrikanın 1246/1830 y.l. kapasiksi ürerin, miktarı ve kdr durumu
^--N ......... ^. 1
5:

ö^/v ;.şv.
4<uı

.<>»<îl>'<r''j>»'i^^ı^iid."\-î^M'^-VuJ^ w«{*jt# •
•m

—«»«f/ol»

ît

. 14\-"
72 Nazif ÖZTÜRK

<^.'^

5^

ı»-.
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 73

VGMA, 964, s.341-346


Fabrikanın bir bütün
olarak maliyet hesabı

:1
• =-"^'';-'*>.'-->«Lı^^,,^

^ ^ ^ ^

-7i- "M".

v ^ ^ ^ ^ - ^ u , . ^
< —

-îr-

'U,y»

' V ı r -

W1

^
, /. .-- riırf
"^^İÎİfİ^İ^^yy % """" i- j.-
74 Nazif ÖZTÜRK

t."-

<•

^^v*;-^^. aİL^jddjoCı:;»'' ^V<İ(:ç;»t -Or

"Tî"
"^1
t» "A'

V 3 .

T.

T»'

C
% *

V "v* -1..

il?
AHİ'
4t«

' ^ U '
»t-

'zrfe'*'- -^^Ûâ^"*- .--"fiiiiSi^V. >c-^<fL*V

- ^ v . ' ^ ^ ^ v <îi:^^. ^ ! i ^ v .

y «A. -/>^< .lir/ ıl'.i'J 2>>/''>' '-"y'''''

»-,V ' ^ j - v - ^

"7»
si»"
76 Nazif ÖZTÜRK

53

«i-

1
V

Resim 2: Hançerli Fatma Sultan 'ın mezar ta§ı.


1827-DE KURULAN V A K I F İPLİK FABRİKASI 77

0.

1 6
09

:5 4
V «

Resim 3: XIX. w/rv// scmlannda Haliç imar planı f^öriilmekıedir. Bu planda İplik Fabrikası K^ a
şekilde görülmektedir (Fotoğraf, Hakkı Sedat ELDEM'in İstanbul Anıları, İstanbul 1979, adii
kitabından alınmıştır).
78 Na/if ÖZTÜRK

Resim 4: İplik Fabrikası 'nm faal olduğu döneme ait genel görünüşü (Fotoğraf Hakkı Sedat ELDEM
İstanbul Anılan, İstanbul 1979, adlı kitabından alınmıştır).

Şekil 5: Fabrikanın Eyüp İmareti ile


bulikie bir esgizi.

H A L İ Ç

İmaret

° O ü o a o
a OOa a
n n
İplik fabrikas

22
1827'DE KURULAN VAKIF İPLİK FABRİKASI 79

1 ^ , ^\

Resim 6: İplik Fabrikası 'nın deniz tarajından cephe görünümü (Fotoğraf, Hakkı Scdaı ELDLM m
İstanbul Anılan, İstanbul 1979, adlı kitabından alınmıştır).

Resim 7: Eyüp İskelesinden çekilmiş bu fotoj^rafta İplik Fabrikası, Eytıp kahriM^ıu //< l'iılik;,
ı^örıilmektedir. Haliç'de o dönemin kıyafetleriyle önde f^örıilen kayıkçılar koınpozisyonn
tamamlamakladır. (Fotoğraf, Hakkı Sedat ELDEM in İstanbul Anıları, İstanbul 1979, adlı kitabından
alııvmştır).
Nazif ÖZTÜRK
80

Resim 10: Bahariye Mensucat'ın


yıkımından sonraki dimini

II

Resim 8: 1988 baharında yıkılmış


bulunan Bahariye Mensucat.

Resim 9: 1988'de, Haliı, m


lenıı. hnmesi sırasında yıkılmış
ulan Bahariyv MensıaıH
ERTUGRUL GAZANIN BİLECİK'TEKİ
VAKIFLARI

Dr. Mehmet Akif EROOĞRU

I. BELGELER HAKKINDA Ertuğrul Gazi, belgelerdeki bilgilere göre Sö­

E
ğüt, Karacahlsarve Bilecik havâlisinde sâza ile
rtuğrul Gflzi, bilindiği gibi Osmanlı
meşgul olmuştur.
hanedânının kurucusu Osman Bey'in
babasıdır. Arap, Acem, Bizans ve Os­ Türkiye arşivlerinde Ertuğrul Gâzi ile ilgili
manlı kaynaklarında Ertuğrul Gâ2i hakkında a- çok az sayıda belge vardır ve bu belgeler de
çık bilgiler yoktur. Dolayısıyla Ertuğrul Gâzî bu konu üzerinde çalışanlar tarafından layı­
'nin nesebi, şahsiyyeti, Anadolu'ya gelişi, Ana­ kıyla incelenmemiştir^. Ankara'da Tapu ve
dolu'daki faaliyyetleri ve vefâtı tartışmalıdır^ Kadastro Genel Mûdûriûğö Arşivi nde ve Va­
Osmanb kaynaklarındaki bilgilere göre 1288 yı­ kıflar Genel MüdürtûğO Arşivi nde Ertuğrul
lında (hicri 687) 93 yaşında iken Söğüt'de ve£at Gâzî "nin Bilecik'teki vakıflanna dair belgeler
etmiş ve Söğüt'deki türbesine defnedilmiştir. bulunmaktadır. Bu belgelerden. Osmanlı pa-

Enugnıl Gazi hakbnda cn iyi ilmt ara^iınna Mûkrimin Halil Yinanç tararından yapılmıştır. Bkz: "Enujnıl Gâzt"
İA. IV. (1977), SJ28-337.
Ertuğrul Gazi hakkında bilgi veren araştırmaların bazıları şunıardıı; Mehmed Sûreyyâ Sicill-i Osmanî yahud Tez-
ktıcH McfâhiTH Osmaniye , I, MatbuH Amire. 1306. s. 17-18; MOkrimiıı Halü Tınanç "Miltt lanhımize Dair Eski
Bir Vesika", TTEM. 2(79), 1 Mart 1340; Ffwteridi Gieae, "Osmanlı İmparaioclutunun Tevekkülü McseleJcsi".
TM, I, (İsunbul 1925), s.151-171; Fual KfipnUO. "Osmanb İBpwato(1u|unım Etnik Menşei Mesdeteri" Bcileten.
VTI/28, (1943), s.219-313; L Hakkı Uzunçarylı. Osmanlı Tarilıi.1 Ankan 1982. s.100-101: Hüseyin Namık Oricun.
"Omanlılar ve Kayı-lum kabdesi". Derflh. (1338); aynı yazar, -Osmanlıların Aslına Dair". Türklük.V, (Ajustos
1939), SJ45-357; İsmaU Himi Danifmend, "Osman Gazi ni* nesep ve huviyeii", Türiüûk.111. (1 Haziran 1939),
s.207-223; aynı yazar. "Osmanlıların asb meselesi- 2 Osman oğullarına isnad edilen sahte milliyetler", Türklük.V,
(AfiMoa 1939). sJ67-382; aym yazar, "Osmanblann asb meseku: 3 Osman OfulUnna İnsad Edilen Sahte Mil­
liyetler". Türklük.VI. (1 Eylül 1939), S.4Z5-437: aynı yazar. "Osman Gazi'nin nesep ve hüviyeti" Hakkındaki Ten­
kide cevap-. TOridük. VI, (1 Eylül 1939), s.477-«9: (aynı yazı için bkz.Yeni Türit.VIly81. (Eylül 1939), s.366-
378); Adnan Erzi. "Tahlil ve Tenkit: Osman Gazi'nin Nesep ve Hüviyeti ismail I lâmi Danışmend'e cevap-Yem
Türk. VII/8Z (Birinci teşrin 1939), s.424-432: aynı yazar. "Bibliyografya: Nihal Sami Banar1ı-XIV üncü asır Ana-

F.6
82 Dr.Mchmct AKİF ERDOĞRU

dişahlannm Bilecik'i Ertuğrui Gazi'ye vakfet­ 1706 (Gum-i ReMDUhır 1118) tarihinde mu­
tikleri anlaşılmaktadır. Sözkonusu vakıf, harrir Ilaa Iiaseyin Ilıfu tarafından hazırlan­
aslında, tahsîsât türünden olup, gayrîsahîhdir. mış ve 22 Eylül 1706 (13Cemaziydahir 1 l ı S )
Dolayısıyla vakıf kelimesi araştırmamızda tarihinde de defterin bir sureti Dcflerlıâne.i
tahsisat anlamındadır. Âaire'ye teslim cdimişiir. Ancak 1706 yılından
Konuyla ilgili bir belge ondörl yapraklı kü­ önce Boı Reccb'in SultaiWinii sancağı mutasar­
tlük bir Vakıf Defteri'dir. Sözkonusu defler rıflığı zamanında Ertuğrui Gazi cvkâfının tahrî
TKGM KujTjd-ı Kadime Arşlvi'ndc "CcdM Va- finin yapıldığı ve tahrirle ilgili bilgilerin İstan­
kıjlar Tasnifı"adc 156 yeni numarada (eski nu­ bul'a gönderildiği anlaşılmaktadır. Defterdeki
marası 2163) kayıtlı olup, Ertugrul Gâzi'nin Bi­ huccetde belirtildiğine göre 1706'da Bilecik'te­
lecik'teki Vakıf gelirlerinin kayıtlarını içine alır ki Şeyh EdeMta ve Timur Bey zâviyeleri vakfı
ve "Defter-i Evkâf-ı Ermğnd Gâzî der Bilecik" ile Ertuğrui Gazi vakfı arasında çıkan arazi an-
ismini taşır. Defterin ilk sayfasında III. Ahmcd- laşmazlıklannı halletmek ve vakfın sınırlarını
'iıı kırmızı mcrükkcple çekilmiş güzel bir tuğ­ yeniden tesbit etmek için Anadolu valisi Çer­
rası bulunmaktadır. Ayrıca defterde üç tane pu­ keş Mehenuned Paşa^ Söğüt kadısı müvellâ es-
sula eklenmiştir. -Seyyid Mehmed Efendi ve muharrir Hacı
İlk sayfadaki bilgilere g()rc Ağustos Hüseyin Hıfzî görevlendirilmiştir. Çerkeş Me-

dolu şairterinden Ahmcdt 'nin Osmanlı tarihi: Dlsitan-ı tevarih-i mûlû k-ı âl-ı Osman ve C e m ^ ve Hurşid Mesne­
visi. İst. 1939". Belleten, IV/14-15, (Nisan-Temmuz 1W0), s.271-274; aynı yazar. "Osmanlı Devteiinin Kunıcusu-
niM İsmi Mesetesi". TM, VU-VIM. (İst 1942), sJ23. 326; Nihad Sami Banariı. -Ahmedi ve Oâsiian-ı Tevârih-i
Müllk-t Al-i Osman I", TM, VI (İsi. 1939), s. 67: V . L Mtoge, "Eıtoghnıl", F,İ2. II. s710-711: İsmet Parnıa-
sızo^ıt, "EnuğruJ Gazi", Türk Ansiklopedisi. XV. (Ankara 1968), sJ49-3Sl: Gnu|ni Gazi'nin turtxsinin resto­
rasyonu için bkz. Richard Hartmann. im Neuen Anatolıen, Leipzig, 1928, S.49-S0: Ktom Baykal. Bursa ve Anıt­
tan. Bıma İ9S0. s.107; Karakeçili aşiretinin Enugrul Gazi türbesini ayaıet etmeleriyle ilgili olank bkz. Ftanz
TacKhner, "Das Reitcıfcsi Der Yürüken Zu Ehren Oes Gazı Ertoğrul ın Söğüı". Vom Bosporus zum Ararat.
Herausgegeben von Friedrich Kari Oömer, Maınz/Rheın, 1961, s.265-268; Faruk Sümer, 0|uziar(Tarkmenler),
İsunbul 1980, *JSÜ-22\; Sefa Öcal, "Eıluirul Gazi, Türbesi ve Haziresinde Yaunlar", Türk Dünyası Araştırma-
laa 45, (Aralık 1986). s.97-184. Tayyip Gökbilgin. "SölOl EnujnU Gazi Türbe»" İÜEFTED. 4/3, 1973-1974.
s.97-90.

Kâtip Çelebi, Bilecik'te Bursa yastı|ı, döşek, abayi ve kadife gibi eşyanın Işlendiji çok sayıda atölyenin (Urgâh)
bulundu|unu bildirir (bkz. Cihinnümâ. İbrahim Müteferrika uıb'ı, İsL 1145, s.643). 'Vine Bilecik'le ilgili bazı araş-
tırmabr için bkz. Ali Cevad, Memâlik-i Osnuniyenin Tarih ve Coğrafya Lügati, (sl. 1313, s.227-228; Şemseddin
Sami. Bilecik'in 1899 yılında. HOdavendigar vdiyetindeki Ertu|nıl sancağının merkezi olduğunu: Küplü, Bazarcık,
Gölhazan, Yarhisar ve Lefke isimlerinde beş nahiyesinin bulundujunu bildirmektedir. Aynca Bilecik'te 202 cami
ve mescid, 8 medrese, 7 tekke, 13 kilise, 196 mektep. 1 han ve 625 dOkkânm bulundu|unıı yazar. Bilecik için yine
bkz. Ali Asaf, Hüdavendigar ViUycti Cogniya ve AhviM Umumiyesi, Bofu 1308. s . 8 1 « : Ahmed Refik, - Bile­
cik". İkdam, no. 8662. 24.4.1921: aynı yazar. "Fatih Zamanında Sullanönü", İkdam. no. 9470. 31.7.1923; aynı ya­
zar, "Fatih Zamanında SulUnüyüiü". TOEM, 14. 3(80). I Mayıs 1340: Besim Darkot. "Bilecik", İA, II. (İst.l-
944)4.611-612; VJ.Pany. "Bıledjik ".El^ . I, s.1218; Süreyya Ümut, "Bilecik'in Coğrafi Durumu". Bilecik 1967 İl
Yıllığı, $.28; Reşat Genç. "1572 Tarihli Tahrir Defleri ne Göre XVI. Yüzyılda Bilecik ve Çevroi", Il.Osmanlı
Sempozyumu. Eylül 1985 Söfût, Ankara 1986. s.27-37.

Burada zikredilen Çerkeş Mehemmed Paşa, Tokal da. 1625 (H.1034) Urihinde vefat eden vezir olmamalıdır.
E R T U Ğ R U L GAZİ'NİN BİLECİKTEKİ VAKIFLARI 83

hemmed Paşa mübaşir tayin edilmiştir. nna dayanmaktadır. Bu kayıtlar Bilecik'in 1706
III. Ahmed tarafmdan görevlendirilen tah­ yılındaki durumunu göstermesi bakımından da
kik heyeti, dava konusu olan Bilecik'e bağlı Ye- aynca önem taşır. Zira, Bilecik'in bu dönem­
diler-üyOga'ne gelmiş; Bilecik ahalisinin de deki durumunu gösteren belgelere arşivlerde az
yardımıyla davayı çözümlemiştir. Bu olaylar sı­ rastlamr.
rasında Enuğrul Gazi vakfına ait arazilerin sı­
nırlan ve yıllık gelirler yeniden tesbit edilmiş II-VAKFIN KURULUŞU MESELESİ
ve deftere kaydedilmiştir. Tanzim edilen yeni Vakfa ait belgelerde vakfın ne zaman kim
defterin bir sureti Dcfter-i Hâkâni Nezami'ne tarafmdan kurulduğu (vâkıO açık olarak belir­
verilmiştir. Araştırmamızın sonunda metnini tilmiyor. Ancak belgelerde Bilecik şehri ile
olduğu gibi verdiğimiz I numarah belge sözünü Gûnyûzü nahiyesindeki Dekinözü, Mihaiıç
ettiğimiz defterdir. Bu şekikle yeni defterin dü­ nahiyesindeki Samakov (diğer adı Dllkücek)
zenlenmesiyle 1706'da Darüssaâdc Ağası^ olan köylerinin "mo takaddemden vakfa hasıl ve
Abdullah Aga'nm •mürûr-ı eyyâm ile muhıell kadîmden bu ana değin vakf"^ olduğu kayıtlıdır.
ve mUjewe^ olan vakfın yeniden tahrir edilme­ Belgelerde geçen ' matakaddem ve ka­
si' isteği de yerine getirilmiştir. dîm" laflanma ne kadar eskiye uzanabileceği
Araştırmamızın sonundaki I I . III ve IV nu­ tartışılabilir. Osmanlı kanunnâmelerinde ön­
maralı belgeler Kuyûd-ı Kadîme'de saklanılan cesini kimsenin bilmediği veya hatırlamadığı
sırasıyla 145, 541 ve 345 numaralı Sultanönü döneme kadîm denilmektedir. Bununla bera­
sancağına ait MuTassaL İcmal ve Vakıf defter­ ber vakfın en azından Bilecik'in 1299 yılında
lerinden çıkarılmıştır. Bu defterlerden 145 nu­ Osman Gazi tarafından fethinden sonra kuru­
maralısı 1572(hicri 980) 541 numaralı olanı labileceği ortadadır. Nitekim bazı kayıtlardan
1575 (hicri 983) ve 345 numaralı defter de vakfınXI\6yüzyılın başlannda, Osman Bey ta­
I568(hicri 976) tarihini taşır. rafından kurulmuş olduğu izlenimi çıkmakta­
dır.
Araşurmanın sonundaki V numaralı belge
ise Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde saklı Aşıkpaşazâde, Neşri, Hoca Sadeddin, Mû-
265 numaralı "Defler-i Tafsil-i Muhâsebe-i Ana­ neccimbaşı Ahmed ve Solakzâde gibi Osmanlı
dolu" isimli defterdedir. Vakfın vakTıyesi ve tarihçileri Osman Gazi'nin Bilecik'i fethettik­
masraftan gösteren muhâscbe kayıtlan araştır­ ten sonra gelirierini ailesine ayırdığım söyler­
malarımıza rağmen bulunamamıştır. Bundan ler . Ibn Kemal de bu bilgiyi verir ve Osman
dolayı da vakfa ait bilgiler vakfın gelir kayıtla- Gazi'nin Bilecik'i ailesi (ehl-l beyt) için 'ciheı-i

5. Darüssaâdc /XgaM. Osmanlı sarayının ve 1 brcm-i Hümayun ajabnnın cn büyüğü idi. vazifelerinden Nri .sel;îlin
valunannın nezarcı «mckli. Bu vazife kenUikrine l.'^OS yılından ilabcrcn verilmiilir. Darüisaadc Agjlıgı lıakkındrı
daha gcnij bilgjiçin bkz. l . I b U j Uzunç-jr^ılı. Osmanlı IX-\lelinin Saray Te^kiblı, /Vıkara 1984. $.172-183.

<>. İleride 1 numaralı belgenin 2 nunuralı ekine bakmu.

7. 1 numaralı belgenin 1 numaralı ddne ve II numaralı belfcye bakma.

8. Afikpafazide ve Ne^ıi. Bilecik'in O«nano|ullanna linUr olarak verildiğini (Tev<ritı-i Al-i Ounan, Ali Bey Ub'ı
İM.ı»ı. t.20) Kitâb-ı Cihânnümâ, I . Ankara 1987, s.ıi3) Hoca Sadeddin ve Soiakzide. sarf edilmek
için aynldıtm (Tâcü't-Tevârih. 1. Ankara 1979. 0 7 ; SoUkzide Tarihi, İaı. 1297, ».IS) ve Mûneccimbaşı da Bi­
lecik'in Osmano^ulUnna layln edildiğini (Sahâifül-AhNIr. Şair Nedim Tercemeıi. ».278) lâylemekiedir. Osmanlı
vekiyinâmciennde Bilecik in Osmanoğullanna vakf ediMiğine dair açık bir kayıl bulunmamaktadır.
84 Dr.Mehmet AKİF ERDOĞRU

maa§" tayin ettiğini bildirir . Sögüt'de Orhan muş ve kanşmış dan Ertuğrul Gâzî vakfını
Gazi devrinden önce Ertuğrul Gazi'nin canı U 17M yıluida teftiş ettirmişti. Mütevelli olarak
Çin bir parça bağ ile ellki kâfirlerin vakfedil- da belgelerde iki kişinin um\ geçer. Bunlardan
mesi^^ de vakfın muhtemelen Osman Bey ilki 1706'da mütevvelli olan Mehmed bin Ah­
larafmdan kurulduğu izlenimini güçlendirir. med, diğeri ise 1787'de mütevelli olan Te-
Aynca 1706 yılında çıkan arazi davasında Bi- berdârân-i Hâssa'dan Kuşçu Mehmed'dir.
leciklilerin "bu hudûd ile mahdûd olan arâzi ve
Vakfın ikinci özelliği "menrûzü'l-laılem vr
bağât ve badeler ve medine-i mezbûre merhûnt-ı
maktuü'l kadem min külli'l- vücûh serbestiyyet"
mumaileyhin (Ertuğrul Gazi'nin) vakfıdır eben 14

an ceddin böyle bilürüz^^ şeklinde beyanda bulun­ üzere kayd ve tahrîr edilen vakıf olmasıdır.
maları, vakfın Osmanlı Devletinin ilk yıllarında Yani serbest vakıfdır. Bilindiği gibi devlete ait
kurulmuş olabileceği izlenimini destekler nite­ topraklan sadece padişahlar ve vezirler serbest
likledir. Bunun yanında Osmanlı padişahlarının olarak vakfetmişlerdir. Burada vakfedilen şey,
hemen hepsi ataları Ertuğrul Gazi'nin anısına toprağın rakabesi veya tasarruf hakkı değil sa­
vakıflar kurmuşlardır. Yeniçeri, taycı gibi züm­ dece vakıf sahada yaşayan kişilerden alman ver­
relerin bulunması vakfa ilavelerin yapıldığmı gilerdir. Bu tür vakıfların gelirleri, devlet
göstermektedir. bütçesinden karşılanması gereken hizmetlere
ayrılmıştır. Serbest vakıflara lînâr ve
III. VAKnN ÖZEIJJĞİ VE İDARESİ
Ertuğrul Gâzîvakfının temel özelliği "se • mülk idarecileri (sancakbeyi, subaşı gibi) gi­
lâtîn v'(iÂ^"^^oimasıdır. Osmanlı padişahları, remez, vakıf bölgede teftişte bulunamazlar,
Ertuğrul Gâz! vakfını kendi vakıflarının ya­ vergi toplayamazlardL Bu görevler tamamen
pısına sokmuşlardır. Bunun sebebi muhteme­ vakAn mûtevellîsine bıraküırdL Selâtin vakıf­
len vakfın devamlıhğının sağlanması ve her larında bu şekilde bir uygulamaya gidilmesi­
türiO müdahalenin dışında tutulmak istenme­ nin sebebi, daha önce de belirttiğimiz gibi,
sidir. Bilindiği gibi selâttn vakıflarının idaresi vakfı çeşitli müdahalelerden uzak tutmaktı. An­
Darüssaflde AğaJı|ı'na'^ bağlıydı.Darflssaade cak yine de selâtîn vakıfları kendilerini müdahâ-
Ağası, selâtîn vakıflarını nezaretle vazifeliydi lelerden kurtaramadılar.
Tevliyet ise padişahların vekil tayin ettikleri ki­ Enugrul Gâzî vakfının Şeyh Edebâlı ve Ti­
şilere verilirdi. Bu durum Ertuğrul Gâzî vakfı­ mur Bey vakıflarıyla olan arazi anlaşmazlığı u-
na âit belgelerde de açıkça görülür. zun yıllar sürmüştür. Neticede dava konusu
Belgelerde adı geçen w Ertuğrul Gâzî ev- olan Yediler-üyügü isimli yerin Ertuğrul Gâzî
kâfına nezaret ettiği anlaşılan Darüssaâde Ağa­ vakfından olduğuna 1706'da karar verilmiştir.
larından biri JII. Ahmed'in Darüssaâde Ağası Karar heyetinde Bilecik imamı Ali Efendi
olan Abdullah' Ağa'dır. Abdullah Ağa, bozul­ İbn-i Hasan, Bilecik nakîbi es-Seyyid Muştu fa

"Bilecik nahiyesinin mahsOianü Osman Han ehl-i beyt içün cihet-i maaş tayin eyledi kiçi oğlu Alaeddin Paşayı
inâsıyla anda koyub Edebâlıyı üzerlerine emtn «yledi (Bkz. Ibn Kemâl, Tevârih-i AI-i Osman, I, (yay. Şerafettin
•Hıran), Ankara 1970, s.140).

Hûdâvendigâr Vilâyeti Vakıf Defteri, Kuyûd -1 Kadîme Arşivi, no. 585, s.282a.

I numaralı belgenin 1 numaralı ekine bakınız.

Selâtîn vakıflan hakkında bta. Ahmet Akgündûz. İslâm Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi,
Ankara 1988. s.287.

5 numaralı dipnota bakınız.

1-1. I ve V numaralı belgelere bakınız.


E R f U Ğ R U L GAZİ'NİN BİLECİK'TEKİ VAKIFLARI 85

Çelebi İbn-i es-Seyyid Abdûlbâki ve Bilecikli 1706 tarihleri arasında şehrin nüfusu oldukça
pek çok kişi vardır. Karan Rumeli kadı aske- artmıştır. Öyleki 1572'de sekiz mahalle iken
r i Abdullah, Anadolu kadıaskeri Mah- 1706'da ondört mahalle olmuştur. Şehrin nüfu­
mud, B i l e c i k nâibi Mehmed, Söğüt kadısı su da yaklaşık 3468 kişiye (977 nefer) çıkmıştır.
Seyyid Mehraed, Orta Lefke kadısı İbrahim Özellikle 1572'de Bilecik'in köyü durumunda
Hıfzî ve Bilecik müvellâsı Süleyman tasdik olan AşağıküplO, 1706'da Bilecik'in mahal­
etmişlerdir^^. V a k f ı n maruz kaldığı leleri arasına katılmıştır. Yine Osman Gaıi,
meselelerden bir diğeri de, 18. yüzyılın DebbflğhAne, Karaca, Akmescid mahalleleri
sonlanndan itibaren, "ashâb-ı ağrâzdan" bazı ile Ermeni mahallesi 16. yüzyıldan sonra ku­
kişilerin vakıf gelirlerini "fuzûli zabt etmek" rulmuştur. Yeni kurulan bu mahallelerin ya­
istemeleri olmuştur^^ Harameyn-i Şerifeyn nında eskiden beri var olan Emirler, Dere,
müfettişleri bu olayları önlemek istemişler­ Bftzür, Cami-i Şerif-i Cedi d (diğer adı Kfldi
dir. mahalleleri). Hisar, Börkçüler^^ ve Cami-i
rV. VAKFEDİLEN GELİRLER Şerif-i Orhan Gazi mahallesi de mevcudiyet­
lerini korumuşlardır. Emirier, Bâzâr, Cedîd, Câ-
Bilecik şehri ile Dckinözü, Avlaguözü, mi, Börkçüler ve Akmescid mahallelerinin nüfu­
Günyank ve Samakov köylerinin vergisi; Bilc- su önemli ölçüde artmış; Dere, Hisar ve Orhan
cik'in bagçe, bağ, ev, dükkan, han, değirmen vc Gazi Camii mahallelerinin nüfusu azalmıştır.
mukataalan Eriuğrul Gazi'nin hatırasına vak- Hatta Hacı Şucâ mahallesinde kimse kalmamış­
fedilmiştir. tır. Orhan Gâzî câmii hâfızları cemâ'atı de orta­
A- BHecik Şehri ve Vergiler. Bilindiği gibi dan kalkmıştır.
Bilecik , Sullanönü sancağının nahiyelerin­
den biriydi. 1572 tarihinde N'azılmış Sultanünü Bilecik'teki Ermeni mahallesi XVI. yüzyıldan
sancağı Mufassal Defteri'ndeki bilgilere göre sonra kurulan mahallelerdendir. Araştumamızın
Bilecik sekiz mahalle ile bir cemâati nefsinde sonunda I numaralı belgede Ermenilerin baba ve
toplayan bir şehirdir. Aynı tarihle şehrin nüfu­ dedelerinin Bilecik'e geldikleri "ispenç ve
rüsûm-ı riâyetlerini Ertuğrul Gazi vakfına
su yaklaşık 1842 kişidir (502 nefer). 1572 ilâ
15. I numaralı belgenin 1 numaralı ekine bakınız.

16. V numaralı belgeye bakınız.

17. Es-Scyyid Şeref Halil Abbasî -zâdeye ait ftülasatû1-Ahvâli-l-Bûldân fi Memâlik-i Al-i Osman isimli eserde (eser
basılmamıştır, yazma sev-ahaınâmenin foioğraflan Prof. Dr. Refet Yinanç'ın küıüphanesindedir. Yinanç'a Seyahai-
nâmeden yararlanmama müsaade ettiği için teşekkür edcrim)185rdc Bilecik dc Rum. Frmeni mahalle ve kiliselerinin
bulunduğu ve çok sayıda yastık tezgâhının olduğu bildirilir. Aynca ISSVde Bilecik'in beşbin hane olduğu, çarşılarında
her türlü emtia, eşya ve me^ulâtın mevcut olduğu, tezgahlarda Bilecik çalması, yasdıklar ve zi-kıymel abayiler do­
kunduğu, ipekli dokumaların yaygın cflduğu ve bu dokumaların İstanbul'a gönderildiği dolayısıyla ahalisinin çoğunun
ipek tüccarı olduğu beyan olunur(s214-215).

18. Börkçüler mahallesinin Orhan Gazi zamanında kurulduğu anlaşılıyor. Aşıkpaşazâdc de bu konuda şu kayıt vardır.
"Orhan Gazi'ye Alaeddin Paşa eydür İmdi seninle leşkerine bir nişan koyalım gayn Icşkcrdc olmasın dedi. Orhan
Gazi eydür kardaş her ne kim edersin ben anı kabul ederin dedi. Ol eyildi: İmdi elraflaki beglerin börkû kızıldu"
senin ak olsun. Orhan Gazi emr eldi Bilecik'de börk işlediler gaziler ve cem-i ıcvâbı ak börk giydUer(s.39-40)".
Süreyya Üntul. Bilecik'in eski mahalleleri hakkında şunlan söyler "Eski Bilecik Gazhane ve devamı olan Guguk-
luk-deresi ve Dabağhane dereleri içinde çukurda kurulmuş olup Edcbalı türbesinin cirafındaki Hisar. Dabağhane.
Caml-i Kebir. Dere. Emirler ve Karacalar mahaltelcrinden ibaret idi. Yukarıdaki mahalle denilen yer de Al.mescil
mahallesi (Fethibcy. İsiıkial ve ve Cumhuriyet mahalleleri şimdiki mahalleler) ki müslümanlar oturuyordu. Saltaşı
camiinin güneyi ile hamam civannda Ermeni mahalleleri bulunuyordu ( anlı geçen yazı. v21) ".
nr Mehmet AKİFERDOÖRU
86

19 Avlağuözü ve Günyank köylerinde taycı, piyfl.


vermek yanıyla" vakfın reâyâsı oldukları de, imm, mistahra ve sipAhi gibi kişilere ay-
kayıtlıdır. 1706'da yaklaşık 621 kişi (189 nlan arazilerden vakıf için öşür alınmamıştır.
nefer) olan Ermeniler, Bilecik nüfusunun
Bilecik kasabasının keyl ve kapAn resmi ile
yaklaşık %18'ini oluşturmuşlardır. Yine bel­
Dekinözü, Avlağuözü ve Günyank köylerinin
gelerden anlaşıldığına göre, kuyumculuk,
çift, bennâk, mücerred ve zemin resimleri va­
kumaş boyacılığı ve pazarcılıkla
kıf geliri içinde yaklaşık % 14'ünü oluşturarak
uğraşmışlardır.
öşürden sonra ikinci sırayı alır. 1706 tarihli bel­
Yukanda isimlerini ve nüfuslarını verdiği­
gede ifade edildiğine göre Bilecik sebze paza-
miz Bilecik mahallelerinde, 1706 yılında, tah­
nna (kapân) gelen yiyecek ve eşyalardan •yoz
minen 3500 kişinin bulunduğu ve bunların
akçada iki akça resm-i kapan " alınması; kapana
Ertuğrul Gazi vakfına bağlı oldukları anlaşıl­
gelen her çeşit malın tartılmadıkça satılmama­
maktadır. Bilecik'teki bu vakıf reâyanın dışın­
sı; eğer tartılmadan alan ve satan olursa bun­
da. Dckinözü, Avlağuözü, Günyarık ve
ların azarlanması ve c e z a l a n d ı r ı l m a s ı
Samakov köylerinde de Ertuğrul Gazi vakfına
kararlaştınlmıştır. Bunun yanında -vezzâniye"
vergi veren 472 kişinin (128 nefer) olduğu gö­
adı altında ipek (harîr) alıp satanlardan her
rülmektedir. Sözkonusu köylerdeki vakıf reaya­
yüz akçada iki akça alınması uygun görül­
ların bazıları İsaşeyh, Sanlar, Ağarı, Bey,
müştür.
Papalar, Üçbaşiı, Eyilikveran, Selbûkfl, Kur­
şunlu, İnönü, Bozüyük ve Beypazan'nda ika­ Bilecik pamuk pazarına (pâzâr-ı penbe) ge­
met etmişlerdir. 1706 tarihli belgede, vakıf tirilen pamuk yüklerinden yükün miktanna ve
reaya i<,inde, 116 yeniçeri, 11 imam, 6 müezzin, çeşidine göre; hayvan pazanna getirilen koyun­
4 mu'tak, 3 taycı ^, 2 sipahizAde, 2 mütekaid ların her başı(re*s) için iki akça, diğer hayvan­
sipâhi. 2 müsellem, 2 mütekaid yeniçeri, 1 te­ lardan da yaklaşık bir ücret vakıf için tahsil
berdir, 1 nakib, 1 kayyım, 1 papas, 1 taycılar edilmiştir. Baclar vakıf gelirinin yaklaşık %
Ağası olduğu görülür. 1706'da 4000 kişi civa­ 7'sini oluştur.
rında olan vakıf reâyâdan 42,664 akça vergi İhzariye, bilindiği gibi, dava münasebetiyle
alındığı anlaşılmaktadır. mahkemeye getirilen şahıslardan mübaşir veya
Vakıf gelirierinin en önemli kısmını (yakla­ muhzırın masraflanna ^karşılık olarak ahnan
şık % 27'sini) öşür, resim, bac, damga ve ih- paradır. Biledk ile I^eİcazalannın ihzariycsi
zâriye gibi vergiler oluşturur. Öşürler
Ertuğrul Gazi vakfına ayrılmıştır. Belgelerden
hububatdan, an kovanlarından, bağ, bağçe, ça­
anlaşıldığına göre bir dönemde Le/ke kazasının
yır ve bostanlardan ve pamuktan (penbe) alın­
ihzariyesine Yörgüç Paşa^ evkâfı zabitleri
mıştır. 1706 yılında bir müdd buğdaydan 60
dahletmek istemişlerdir. Ancak "emr-i âli ve
akça veya 1 kileden 10 akça; diğer hububatların
Defier-iAtîk gere^nce" buna dokundurulma
da 1 müdünden de 40 akça öşür vakıf için top­
mıştır. Bilecik civarında balık tutup satanlar-
lanmıştır. Bununla beraber Bilecik, Dekinözû,

19. l numaralı belgeye bakınız.

20. Taycılar. padişahın taylarına bakarlardı. Kendilerine has kanunları vardı ve bazı vergilerden muaftılar. Bu konuda
daha geniş bilgi için bkz. İ. Hakkı Uzunçarşılı. Osmanlı Devletinin Saıay Teşkilatı. S.500-S01.

21. Lcrt:e bugünkü Osmaneli. Lefke'ye. Osman Gazi ye izafeten 1913 yıhnda Osmaneli adı verilmiştir (Özler Gün. adı
aeçen yazı s. 77).

22. Vör^iiç î'aşa II. Murad'ın laiasıdır. Ceddi, Amasya'da Atabekiyye Medresesinin sahibi olan Nasırüddin Ahmci hm
(iıiKi'dir. Ama.sya'da camii vardı (bkz. Halil Edhem, "Yörgüç Paîja ve Evladına Aid Bir Kaç Kitabe" TOl-.M.
(722),l.'?27).Amasya ve Tokat civarında haramilik eden Kızılkoca 'l'iirtcmenlerini tc'dip etmiş, Osmancık'taki Koca
Kayası IIİ.san'nı Haydar Bey'den almış ve Canik'i Alpaslan Oglanlannın elinden kurtarmıştır. Amasya ve Siva.s'da
çok Sayıda vakfı \ardir.
ERTUĞRUL GAZİ'NİN BİLECİK'TEKİ VAKIFLARI 87

dan alınan vergi (damga) da vakfa gelir vermeyi taahhüt etmişlerdir.


kaydedilmiş ve bu verginin Bursa'da ne şekilde
CBilecik Bağlan: Bilecik, Ortaküplö ve A-
alındıysa Bilecik'te de aynı şekilde alınması ka­
şağıküplü'deki bağların çoğu Ertuğrul Gazice
rar altına alınmıştır. Bu vergilerin yanında Lef-
vakfedilmiştir. Bağların tasarrufuyla ilgili ka­
ke'nin(şimdiki Osmaneli) bftd-ı hevâsı, adet-i
nun da konulmuştun Bağlarda üzüm ermeye
ağnamının yansı, mâl-t gâibi, mâl-ı meflciklu,
başladığında belli kişiler(ehl-i hibre) üzümün
resm-i arûBânesi de vakıf gelirlerindendir.Yi
miktarmı tahmin edecek, bu tahmin başka ki­
ne Bilecik'in ganem ve arusâne resmi, kul ve
şilerce doğrulanacak ve bağların öşrünü vakfa
câriye bahâları, kenizeki, abd-t abıkı, kaçğun
vermedikçe hiç kimse bağlanna giremeyecekti
ve yâvası, mâl-ı gaibi, cünn û cinâyeti, beytö'I-
mâlı ve bâd-ı hevâsı da vakıfdır. Bu şekilde ver­ Ç-Bilecik Evleri: Sayısı ve muusarnfları
gilerin vakfedilmesiyle. vakfa düzenli bir gelir hakkında belgelerde bilgi bulunmayan çok sa­
sağlamak istenmiştir. Bilindiği gibi bu vergile­ yıda ev (hâne) Ertuğrul Gazi'nin hatırasına
rin çoğu bazı yerlerde timar. zeâmet veya hass vakfedilmişti.
olarak s i p â h i l e r e . z a î m l e r e , vezirlere D- Mukaualar : Bilecik'te Ertuğrul Gazi
ayrılırdı. vakfına ait evlerin, atölyelerin (destgâh), ha­
mamların ve kahvehanelerin arsaları mukata'a-
B- Bilecik Bahçeleri;^ Bilecik bahçelerinin
ya verilmiştir. Nitekim en iyi arsa sahipleri
hemen hepsi Sögüt'de'^ medfun Ertuğrul
senede 36 akçayı, orta arsa sahipleri senede 24
Gâzi'nin vakfıdır. Vakfın gelir kayıtlarında vak­
akçayı ve küçük arsa .sahipleri de senede 12 ak­
fa ait 271 adet bahçe kayıtlıdır. Bu bahçelerin
çayı "mukâtaa "olarzk vakfa vermeyi kabul et
bir kısmı şehirdeki mahallelere yayılmış, bir
mişlerdir. Yine atölye sahipleri de her atölye
kısmı da Karasu boyunca uzanmıştır. Altı dö­
için senede 60 akçayı vakfa vermişlerdir.
nümden küçük olan v^kıf bahçelerin özellikle
Aşağıkûplû köyünde sıklık kazandığı anlaşıl­ Bilecik'teki Murad Ferrâş, Abdülbaki Beşe,
maktadır. El-llacc Abdullah veled-i İlacı Pirî ve Cami-i
Kebir hamamlarım işletenler sc-ncdc loplam 336
Vakıf bahçeleri kullananların pek çoğu e- akçayı; Halil Efendi, Hacı İbruiıiııı, nakîb Es-
fendl ve beşe ünvanını taşıyan müslüman Türk­ Seyjid Mustafa, Ali Efendi, Hacı Mehmed ve
ler olmuştur. Bununla beraber zımmîlerin Küçük kahvchânelerini çalıştıranlar da senede
tasarrufuna da bahçeler bırakılmıştır. Vakıf loplam 1200 akçayı vakfa vermişlerdir.
bahçeleri kullanan Bilecikli, Ortaküplû ve A-
şağıküplûler büyük donümiü bahçelerin her E- Su Değirmenleri: Vakfın Bilecik'te sekiz
dönümü için 50 akça; orta dönümlû bahçelerin bûb Dekinözü ve Samakov köylerinde de 14
her dönümü için 40 akça; ve küçük dönümlü bab olmak üzere toplam 21 bab su değirmeni
bahçelerin her dönümü için de 30 akçayı vakfa (asiyâb) vardır. Değirmenlerin her babından

23. Kâtip Çelebi Sögiit de Osman Gazi nin babası Ertuğrul Bey in mezan bulunduğunu ve mezann üzerine muhteşem
bir toıbbe yapıldığını söylemektedir. Aynca Sögüt de çok sayıda han, cami. hamam bulunduğunu: Köprr*
Mehmed Paşa nın 1576 yılında l^fkc ite Söğüt arasında han. cami, hamam ve çarşılar yaptırttığını bildirmektedir
(bkz. a h â n n û m l s.642). Enuğnıl Gazi'nin türbesi Il.Abdûlhamid zamanında tamir edilmiştir. (Ali Asaf. adı
geçen eser, s.82). .Milif Mücadele yıllannda (ûrhe Yunanlılar tarafından tahrip edilmiştir (Bkz.Kadriye Hâseyin,
Mukaddes .Ankaradan Mektuplar, çev. Cemile Necmeddin Sahir Sılan. Ankara 1987. s.5) Söğüt pekmezi,
köften, şıra sucuğu ve üzüm turlusu ile meşhurdur. (Abhasi-zâde. adı geçen eser. s.214). Söğüt için yine bkz.
Ahmed Refik, •Söğüt" İkdam. no.8«7. 203.1921: Rcfet Yinanç, "Söğüt Vakıflan". Il.Osmanlı Sempozyumu.
s.39-54.
88 Dr. Mehmet AKİF ERDOĞRU

senede İZCTakça vakıf için alınmıştır. Diğerleri 95 Büecikliler 2.640

F-DOkkâniar ve ilanlar 1706 tarihli belge­ 172 6.790

ye göre Bilecik'te olan 20 debbağ, 19 bazarcı, Yukarıdaki çizelgeden de görüMügü gibi,


14 boyahâne,14 bakma,? kuyumcu,bir semer­ Ertuğrul vaktina ait 172 adet dükkânın 154'ttaü
ci, bir demirci, bir bakkal ve 95 tane de çeşitli Bilecikli mflslüman Türkler, 18 adedini de
işter için kullamlan dükkân (tolam 172 adet) zimmi Ermeniler kullanmışlardır. Vakıf
Ertugrul Gazi'ye vakfedilmiştir. Dükkânları dükkânlann haricinde, vakfa bağlı iki tane de
kullananlar, dükkânın büyüklüğüne ve dükkân­ "/wn-iy4c<m" vardır. 1706'da bu hanlardan bi­
da yapılan işin cinsine göre senede belli bir üc­ rini TelUzftde Osman Ağa diğerini de Hanım
reti vakfa vermişlerdir. Hatun tasarruf etmiştir. Sözkonusu hanlar
Dükkânın acb Adedi Muusamfı Yıllık vergisi (Akça) muhtemelen İran'dan Bursa'ya gönderilen i -
pekli ve pamuklu dokumalar için antrepo vazi­
Debug 20 Bilecikfiler 1000
fesini görmüş olmalıdır.
Pazara 5 Seyyid Abdullah 150

Pazara 5 Seyyid Ahmed/Seyyid 150 Ertuğrul Gazi vakfı Osmanlı Devleti'ndc bir
Mustafa belde vergilerini vakfedilmesinin en çarpıcı mil-
Pazara 4 NakÖ) Seyyid Mustafa 120 larden biri olarak karşımıza çıkar. Tamamıyla
Ertuğrul GazFye vakfedilen Bilecik tarihî
Pazara 3 Abdi 90 gelişimini vakıf kurallan çerçevesinde sürdür­
Pazara 1 Dabbâğ Haa Mehmed 30 müştür^'*. Bilecik Ermenileri de bu yapıdan
yararlanarak varhklarmı XX. yüzyılın
Pazaixa 1 Hisar Mah. Halkı 30
başlarına kadar devam ettirmişlerdir. Hatta
Boyahâne 11 Bilecik Ermenileri U20 Osmanlı Devleti Ermenileri en iyi şekilde
himaye etmiştir. Bunun en güzel delillerinden
Boyahâne 1 Molla Ahmed 120
biriBilecikpazanninXVI. yüzyıldan itibaren
Boyahâne 1 Haa İbrahim 120 Ermenilerin isteği doğrultusunda kurulmuş ol­
120
masıdır^^. Bilecikli müslüman Türklerin Pa­
Boyahâne 1 Haa Mehmed
zartesi günlerinde kurulan Bilecik pazarının
Bakıra 12 Mercimekzâde E s - 60 Pazar gününe değiştirilmesi isteği, devrin hü­
Seyyid Ahmed
kümetince reddedilmiştir. Hükümet reddetme
Bakıra 1 Topal Ahmed 60 sebebi olarak, Pazar gününün Ermenilerin ayin
30 günü olduğunu, dolayısıyla bu günde Ermeni­
Bakıra 1 Söğütlü Haa Ali Bey
lerin pazar ihtiyaçlanm karşılayamadıklarını
Kuyumcu 5 Bilecik zimmileri 400
göstermiştir.
Kuyumcu 2 Mercimekzâde Es- 60
Seyyid Ahmed Sonuç olarak, Osmanlı padişahlan Anadolu
Türklüğünün yeniden canlandığı ve kendileri i -
Semerci 1 Osman 30
çin özel öneme sahip olan Bilecik'i Ertuğrul
Demirci 1 Seyyid Reis Haa Halil 30 Gazi'ye vakfetmekle, O'na olan manevî borçla­
Bakkal 1 NakI b Haa Mustafa 30 rını en iyi şekilde ödemeyi bilmişlerdir.

24. Şehirlerin kurtuşunda vakıflarm işlevini açıklayan güzel bir ata^ırma içn bkz. Ömer Lütfı Barkan, "Şehirlerin te­
şekkül ve inkışab tarihi bakımından Osmanh İmparatoriugunda İmâret Silelerinin kunıluş ve işleyq tafzma âid
araştırmalar", İstanbul Üniveısitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, XXni/1-2, (Ekim 1962-Şubat 1963), s.239-296.

25. I numaralı belgenin 3 numaralı ekine bakınız.


E R T U Ğ R U L GAZİ'NİN BİLECİKTEKİ VAKIFLARI 89

BELGE I zere Kadıyokuşu^^'na andan karye-i mezbûre


DEFTER-t EVKÂF-I ERTUĞRUL^ GÂZÎ ahâlisi ile bade'n-niza alâim vaz etdikleri Dev-
^fEFS.İ BİLECİK^ kendi Yerlikayabaşı'na andan şimâi urafına
teveccüh edüb merhûm ve mağfûrün leh Çelebi
(v.la) Dûstûnn-amel olmak üzere Defter-
Sultan Mehmed Hân vakfı smûn kurbündcn
hâne-i Âmire'de hife olunmak buyruldu 13
sırt sıra gidüb Göçücckdcpe^^ nâm mahalle
C(amâzielâhîr) sene 118 Sahh
geldikde bir mikdâr kıble cânibine rücû edüb
Ahmet Şâh bin Mehmed Şâh Hân muzaffer sağ cânibde olan mişe ağaandan bağlar ara­
dâimâ (tuğra) (v.lb) Evkâf-ı Hazret-i Ertuğrul sından girüb GOçûcekyerlitaş'a andan sırt sıra
Gâzî -aleyhirrahme ve'I-meğâzî- vakf-ı merkum giden yolda vâki Yerlükayalar'a andan yine
evkâf-ı selatinden olmağla mefrûzü'i-kalem ve şark cânibine insırâf olunub çitlenbik^^ ağaç-
maktuü'l-kadem min külli'l-vücûh serbestiyyet 19

üzere kayd ve tahrîr olunmuşdur fi gurre-i Reb- lan dibinden Hamza Beg'i harkına hark-ı
îülâhîr sene 1118. mezbûr üzere dâir olan dön göz değirmen
hudûd-ı mezbûr içûnde vakfin olub değirmen-i
Nefs-i Bilecik der livâ-i Sultanönü vakf-ı
mezbûr harkından aşağı taraâ Karasu'ya mün­
müşarünileyh
tehi olub andan Karasu^ sıra sekiz göz değir-
Devlet-i Aliyye tarafından bundan âkdem men^^ harkından çıkan su sıra Kebirköprû^
§erefyâfte-i sûdûr bulan fermân-ı âli mûcebince 'ye andan su sıra gidüb Karaçay^ Boğazı'nda
şehir tarafında olan Sivrikaya^'ya andan
kasaba-ı mezkûre hudûdu tahdidine mübâşeret
m ezbûr kayanın ensesinden^ giden ince yoldan
olundukda iptidâ garb canibinden Lefke^'ye gi­
Hıdırlık^ baglan'nm ensesinde olan üyüklere^^
den tarik-i âmm ile Hamsu nâm nehrin kar-
andan sâlifü'z-zikr Kaldırayak toprağı'nda dâir
şusunda Kaldırayak"' t o p r a ğ ı n d a v â k i mezbûr değirmene müntehi olur bu hudûd ile
Değirmenaltı'ndan câri sudan avdet olunub mahdûd olan arâzi ve bagât ve bagçeler ve der-
merbûr su sıra gelinüb Kemer'^ nâm mahalle ûn-ı hudûdda olan Yediler Üyügü^ merhûm-ı
andan İstanbul'a giden tarîka çıkub andan mumâileyhin vakfıdır eben an ceddin böyle bi-
a
lüriz ve bu hudûd içinde Seyyid Abdullah'ın ve
şark tarafma avd^t edüb Diklitaş nâm mahalle
Monla Ahmed'in alâka ve medhâli yokdur de-
gelinüb andan tarîk-i âmm ile yürûnüb Eskikal-
yü kasaba-i mezbûrdan mevcûd olan ve civâr
dınm nâm mahalle andan şehr-i mezbûra gi­
kurâlanndan dahi hazır bulunan sıkât-ı müs-
den su maslağına ' andan dahi Okatacak ^
limîn ala tarîki'ş-şehâde haber vermeğin hudûd-ı
nâm mahalle andan Dcmürcüderesi^^ içinden
mezbûr ile mahdûd olan arâzi ve bagât ve bag­
Oluklupınarı^"^'na andan kıble cânibinden A -
çeler ve değirmenler mûşârünileyhin vakfı ol-
şağıküplû^'* nâm karycj'e giden tarîk-i âmm ü-

1- ,1 8 - iUs 15 - ^ A*i 22 - iji:f

2- 16- 23- o'-^

•3- ^ 17- «i^î • A f > ^ / ' 24- ^jyr-

11 - \sr ^1 18- lXr^, 25 -• - r ^


4- r'

5- Jd'j-^'^ 12 - 3 o ' «-«-5 19- 3j>-

20- wp 27-
5-

7- 21 - j " ^ J ; 28- ^ " j i ^


90 Dr.Mehmet AKİF ERDOĞRU

mak üzere bi'l-muvâcehe hükm olunub huc- 3- MAIIALLE-İ BÂZ.\R-^^


cet-i fcriyye veriimegiıı ber mûoeb-i huccet-i Gani veled-i Hasan imam, Osman veled-i
^riyye sebt ve tahrîr olundu fi't-tarihi'l-mezbûr. Mustafa yeniçeri. Hacı İbrahim birader-i Os­
(v.2a) man yeniçeri, Fettah vclcd-i Gani yeniçeri. Ga­
1- MAHALLE-İ EMÎRLER^ ni veled-i Yusuf yeniçeri. Derviş veled-i
İbrahim yeniçeri, Hacı Mehmed vcled-i Fcthul-
îsmail veled-i Haa AJi imam , Murad ve­
lah yeniçeri, Abdülkcrim vclcd-i Abdullah ye­
led-i Cafer yeniçeri, Mehmed veled-i Memi ye­
niçeri. Nebi veled-i Mahmud yeniçeri, İbrahim
niçeri, Yusuf veled-i Ahmed yeniçeri, Yusuf
vcled-i Fazh yeniçeri, Osman veled-i Gani ye­
veled-i Ahmed yeniçeri mükerrer, İbrahim ve­
niçeri, Mehmed vclcd-i İbrahim Dede yeniçeri.
led-i Veli yeniçeri, Osman veled-i Ahmed ye­
Ahmed veled-i Hacı Şaban yeniçeri. (v.3b)
niçeri, Hüseyin veled-i Mehmed Kethüdâ-i ye­
Mehmed veled-i Osman yeniçeri, Mehmed ve­
niçeri, Seyyid Mehmed veled-i Mustafa yeniçe­
lcd-i Ömer yeniçeri, İsmail veled-i İbrahim ye­
ri, Süleyman velcd-i Durmuş yeniçeri, Meh­
niçeri, Hacı Mustafa vclcd-i Hacı ıMchmcd
med veled-i Durmuş tekâüd-i yeniçeri, Meh­
yeniçeri, Mehmed vclcd-i Hacı İbrahim yeniçe­
med veled-i Hüsam yeniçeri, Hüseyin veled-i
ri. İsmail veled-i Mustafa yeniçeri. İshak bira­
Mahmud yeniçeri Hasan veled-i İvaz yeniçeri
der-i o yeniçeri, Abdi vclcd-i Şaban yeniçeri,
(v.2b) Mustafa veled-i Mehmed yeniçeri, Ali
İsmail veled-i Şaban müezzin-i Bâzâr, Abdül-
veled-i Halil yeniçeri, Halil veled-i Hüseyin
mümin veled-i Eyyub yeniçeri, Mustafa velcü-i
yeniçeri, Haa Mehmed veled-i Mustafa tek-
Gani yeniçeri, Osman vcled-i Mehmed yeniçeri
âüd-ı yeniçeri, Mustafa veled-i Veli yeniçeri,
Mehmed veled-i İmam yeniçeri, Mehmed ve­ Ncfcrcn 100
led-i Mehmed yeniçeri, NuruUah velcd-i İbra­
him yeniçeri, Seyyid Mehmed veled-i Seyyid 4.MAIIALLE-İ AK ME.SCİD^"
Osman müezzin bâ berât, Seyyid Abdi vcled-i Eyyub veled-i Süleyman imâm"^"^, Hacı Ha­
Seyyid Mehmed yeniçeri, İbrahim veled-i Ab­ san veled-i Mehmed yeni^cri"^'^. Hacı İbrahim
dullah yeniçeri, İbrahim veled-i Nasuh yeniçe­ veled-i Dilaver teberdâr"', (v.4a) Halil velcd-i
ri, Musufa veled-i İbrahim yeniçeri, Mehmed Mehmed müezzin, Mehmed veled-i Hüseyin
veled-i Abdullah yeniçeri, Halil veled-i Şükür yeniçeri. Hacı Ali veled-i Bayram yeniçeri, Sey­
yeniçeri, Ali veled-i Ahmed yeniçeri, Hüseyin yid Mustafa veled-i Seyyid Abdülbaki nakîb, Ö-
birader-i o yeniçeri. Hasan veled-i Hüseyin ye­ mer Halil yeniçeri, Mehmed veled-i Osman
niçeri yeniçeri Hasan, veled-i Abdullah yeniçeri. Hacı
Neferen 135 Abdullah veled-i Hacı Piri yeniçeri, Mustafa
2- MAHALLE-f DERF^ veled-i İbrahim yeniçeri, Mustafa veled-i Rüs-
tem yeniçeri, Ali veled-i Mehmed yeniçeri, Hü­
Abdurrahmen veled-i Hacı Hasan imâm, seyin veled-i Mustafa yeniçeri, Halil veled-i
(v.3a) Yusuf veled-i Abdullah yeniçeri, Meh­ Süleyman yeniçeri, Mustafa veled-i Ahmed
med veled-i Hüseyin yeniçeri, Halil veled-i Ab­
imâm, Ömer veled-i Hasan yeniçeri, Hüseyin
dullah mu'iak-ı Hacı İbrahim
veled-i Yahya yeniçeri, Abdullah veled-i Hacı
Ncfcrcn 32 Mehmed yeniçeri, (v. 4b) İvaz veled-i Oruç ye-
Muafıyeıi veya görevi olmayan kişilerin isimleri buraya iilınmamıştır.

29 • . 31 - ; 33- »U. 35 •

30 - i 32 - 34. Sj^,
ERTUĞRUL GAZİ'NÎN BİLECİK'TEKİ VAKIFLARI 91

niçeri, Abdullah veled-i Mehmed yeniçeri, İs­ 7.MAHALLE-İ CÂMİ-İ .ŞERİF-İ ORIIAN
mail veled-i A l i yeniçeri. Hasan veled-i Resul GAZİ
yeniçeri. Hüseyin veled-i Resul yeniçeri. Rama­
Haa Mustafa veled-i Osman imâm, Meh­
zan veled-i Mehmed yeniçeri, İbrahim veled-i
med veled-i Hacı Süleyman müezzin bâ berât,
Hasan yeniçeri. Hasan veled-i Derviş yeniçeri,
(v.7a) Mustafa velcd-i Ha.san yeniçeri. Maden
Ahmed veled-i Kuyucu yeniçeri, Mustafa veled-
veled-i İbrahim yeniçeri. Hasan veled-i o yeni­
-i ü imûm
çeri, Mehmed biradcr-i o yeniçeri
Ncferen 158 (v.5a)
Neferen 57
5-MAIULLE.İ CÂMİ-İ K E B Î R İ
g-MAIIALLE-İ IIİ.SÂR-^^
Haa Halil veled-i Mehmed imâm, Mehmed
Scyyid Ahmed vclcd-i Hacı Hasan imâm,
veled-i Mehmed müezzin ve kayyım, Mustafa
Haa Mustafa veled-i Abdullah müezzin, Mus­
veled-i Abdullah yeniçeri. Halil veled-i Abdul­
tafa veled-i Hacı Mehmed yeniçeri, Ali vcicd-i
lah mu'tak-ı Hasan Aga. Osman veied-i Hasan
o yeniçeri. Mehmed vcicd-i Haa Halil yeniçeri,
yeniçeri, Hüseyin birader-i o yeniçeri, Mehmed
Mehmed veled-i Abdullah yeniçeri. Hüseyin
veled-i Derviş yeniçeri. Haa Gani veled-i Hacı
velcd-i Abdullah yeniçeri, (v.7b) Mehmed vc­
Mustafa yeniçeri, Ahmed veled-i Mustafa yeni­
lcd-i Osman yeniç-cri. Mehmed vcled-i o m ye­
çeri, Ahmed veled-i o yeniçeri, Süleyman ve­
niçeri, Yusuf veied-i Abdullah mu'iak-ı Hacı
led-i Hasan yeniçeri. Mehmed veled-i Ahmed
Hasan, Mustafa veled-i Abdullah yeniçeri,
yeniçeri, Mustafa veled-i Hasan yeniçeri, Halil
Mehmed veled-i Yasuf yeniçeri. Hasan veled-i
veled-i Hacı Hüseyin yeniçeri (v.5b) Hüseyin
Hacı Mustafa yeniçeri. Yusuf veled-i Abdullah
veled-i o m yeniçeri, Mehmed veled-i o yeniçe­
mu'tak-ı Haa Hasan
ri, Hacı Mehmed veled-i Hacı Piri yeniçeri,
Mehmed veled-i Hasan yeniçeri, (v.6a) Ali ve­ Neferen 39
led-i İbrahim yeniçeri, Mehmed veled-i Musta­ 9.MAIIALLE.İ ERMENİYÂN ez hâriç a-
fa müezzin bâ berât, Osman veled-i Mehmed 40
yeniçeri, Mustafa birader-i Osman yeniçeri, med der balâ-i kusaba-ı mezkûre
Mehmed veled-i Hacı Mehmed an karye-i Pe- David veled-i Bt>gos papas, Sinan veled-i o
lidözû, Mustafa veled-i Ali yeniçeri, İbrahim m amclmânde mcrfuü'l-cizye (v.Sb)
veled-i Hasan yeniçeri Neferen 189
Neferen 211
Mesfûrlar bir kimscncnin dcfterli rcâyâsı ol-
6-MAHALLE-İ BÖRKÇİLER^^ (v.6b) mayub ata ve dedeleri gclüb kasaba-ı
mezbûrede tavattun cylcyüb sâkin olmalarıyla
Mustafa veled-i Osman imâm, Mehmed ve­
vakf-ı şerife kânun üzere ispençlerin ve
led-i Hüseyin yeniçeri, Mehmed veled-i o yeni­
43
çeri, Abdi velcd-i İsmail yeniçeri, Hüseyin
rüsûm-ı riâyetlerin vakfiçün verüb vakfın
veled-i Ali m yeniçeri
rcâvâsı olmak üzere bâ fermân-ı âli Defter-i
Neferen 56
Cedîd'e kayd olunmuşdur

39 . 42 -
36 -

43 -
37- .-^"..^

38- 41 • Si- • •
92 ©r. Mehmet AKİF ERDOĞRU

Bağçehâ der dâire-i şehr der kurb-i Karasu 13- Bağçe-i Kalemoğlu Kosuntin an karye-i
ki şehri tâbidir (v.9a) Aşağıkûplü 0.5 evlek
44 52
1- Bağçe-i Doyraoğiu haliyâ der tasarruf-ı 14- Bagçe-i Domala haliyâ der tasarruf-ı
Çaylakoğlu*^ Kurd der kurb-i hudûd-ı an kar- Mustafa Beşe an karye-i Ortaküplü 3 evlek
ye-1 Aşağıküplû 1 evlek 15- Bagçe-i Smkçı^^ Sinan an karye-i Aşa­
2- Bagçe-i Doyraoğiu haliyâ der tasamıf-ı ğıkûplü 0.5 d (önüm)
Madencioğlu Mehmed Çelebi an mahalle-i 16- Bagçe-i Domala haliyâ der tasarruf-ı (?)
Osman Gâzî 3 evlek an karye-i Aşağıkûplü 0.5 evlek
3- Bağçe-i Sası'^nâ malûm hâlî 0.5 d ( ö- 17- Bagçe-i Karahasanoğlu haliyâ der tasar­
nüm) ruf-ı Haa Hüseyin an mahalle-i Debbağhâne
4- Bağçe-i Rıdvan haliyâ der tasarruf-ı Gül- 0.5 d (önûm)^
lüm"^^ an mahalle-i Debbağhane 0.5 d (önüm) 18- Bağçe-i Madenci haliyâ der tasarruf-ı
5- Bagçe-i Divaneoglu Kostantin an karye-i Arslan an karye-i Aşağıkûplü 0.5 d (önüm)
Aşağıküplü 1. 5 evlek 19- Bağçe-i Nalhand haliyâ der tasarruf-ı
6- Bağçe-i Tolunoğlu"*^ Kostantin an kar­ Deli Kurd an karye-i Aşağıkûplü 1 d (önüm)
ye-i Aşağıkûplü 0.5 d (önüm) 20- Bağçe-i Abdullah veled-i Hasan Ağa an
7- Bağçe-i Tolunoğlu Kasım an karye-i A- mahalle-i Osman Gâ/î 0.5 d (önüm)
şağıküplû 1 d (önüm) 54
21- Bağçe-i Yuvanoglu Kasım an karye-i
8- Bağçe-i Hacı Hasan haliyâ der tasarruf-ı
Aşağıkûplü 0.5 evlek
Seyyid (smail an mahalle-i Bazar 2 d (önüm)
22- ^Bagçe-i Yuvanoglu haliyâ der tasarruf-ı
9- Bağçe-i Kalemoğlu'" haliyâ der tasar­ Taygar Kansı an karye-i Aşağıkûplü 0.5 ev­
ruf-ı Çakçak^'' Bedir an karye-i Aşağıkûplü 0.5 lek
d ( önüm) 23- Bagçe-i Maden haliyâ der tasarruf-ı
Pehlivan an mahalle-i Akmescid 0.5 d (önüm)
10- Bağçe-i Kalemo^u haliyâ der tasamıF-ı
24- Bağçe-i Karakoz^^ Hatunu haliyâ der
Madencioğlu Mehmed an mahalle-i Osman
tasarruf-ı Genç Arslan an karye-i Ortaküplü
Gâzî 0.5 d ( önüm)
0.5 d (önüm)
11- Bağçe-i Kalemoğlu Mehmed an karycri
25- Bağçe-i Çuncf^^ Hacı Hüseyin haliyâ
Aşağıkûplü 0.5 d (önüm)
der tasarruf-ı Şeyhoğlu Osman 0.5 evlek
12- Bağçe-i tlanlı^^ zimmî haliyâ der tasar­ 58
ruf-ı Kurd an karye-i AşağıküpIü 0.5 d (önüm) 26- Bağçe-i Kapakhoğlu Ahmed an kar­
ye-i Aşağıkûplü 2 evlek

44- 49- 54- J^ji

4 5 - J^^iU. 5 0 - JLJÇ JUr 55-

46- 51 - 56- 0/

47 - 52 - 57-
93
ERTUĞRUL GAZİ'NİN BİLECİKTEKİ VAKIFLARI

27- Bağçe-i Hacı Bekir haliyâ der tasarruf-ı 39- Bağçe-i Öksüz haliyâ der tasanuf-ı
Mehmed Beşe an mahalle-i Debbağhâne 3 ev­ Boyacıoğlu Abdullah an mahalle-i Câmi-i
lek Kebîr 1 d(önüm)
28- Bağçe-i Haa İbrahim haliyâ der tasar­ 40- Bağçe-i Öksüzoğlu haliyâ der tasarruf-ı
ruf-ı Timurcuoğlu Ahmed Beşe an karye-i A- Ali Efendi an mahalle-i Bazar 3 evlek
şağıküplü 2 evlek
41- Bağçe-i Zebunoğlu\lustafa Çelebi an
29- Bağçe-i Timurcuoğlu Hasan haliyâ der mahalle-i Emirler 1 d(önüm)
tasarruf-ı A l i Efendi an mahalle-i Bazar 0.5 d
42- Bağçe-i Seyyid Hüseyin haliyâ der tasar­
(önüm)
ruf-ı Mustafa Beşe an mahalle-i Câmi-i Kebîr
30- Bağçe-i Kapaklıoğlu haliyâ der lasarruf- 4 d(önüm)
-1 Halil Efendi an mahalle-i Câmi-i Kebîr 0.5 43- Bağçe-i Hasan Ağa haliyâ der tasarruf-ı
d (önüm) Osman an mahalle-i Câmi-i Kebîr 2 evlek
31- Bağçe-i Usiamehmedoğlu Mumcu Os­ 44- Bağçe-i Hacı Hasan haliyâ der tasarruf-ı
man an mahalle-i Câmi-i Kebîr 2 evlek 1.5/2 2 İsmail an mahalle-i Bazar 1 d(önüm)
kıta
45- Bağçe-i Ha.sanağaoğlu Osman an ma­
59
halle-i Câmi-i Kebîr 2 evlek (v.9b)
32- Bağçe-i Mayğuoğlu an karye-i Aşağı-
küplü 0.5 evlek 46- Bağçe-i Mchmedefendioğlu Ahmed Ağa
33- Bağçe-i A l i Efendi haliyâ der tasarruf-ı an mahalle-i Osman Gâzî 2 evlek
Süleyman an mahalle-i Emirler 1.5 d (önüm) 47- Bağçe-i Hasan Ağa haliyâ der lasanuf-ı
34- Bağçe-i Hacı Mehmed haliyâ der lasar- Ali Efendi an mahalle-i Câmi-i Kebîr 2 evlek
ruf-ı Haa Ahmed an mahalle-i Bazar 0.5 d(ö-
48- Bağçe-i Ha.sanağaoğlu Abdullah an ma­
nüm)
halle-i Osman Gâzî 3 evlek
35- Bağçe-i Osman Ağa haliyâ der tasarruf-ı
49- Bağçe-i Hasan Ağa haliyâ der tasarruf-ı
Seyyid İsmail an mahalle-i Emirler 3 evlek
Ali Efendi an mahallc-i Câmi-i Kebîr 1 d(ö-
36- Bağçe-i Babaoğlu Haa Ahmed haliyâ nüm)
der lasarruf-ı Murad Beşe an mahalle-i Emirler
50- Bağçe-i Semiz^^ haliyâ der tasarruf-ı
2 d (önüm)
Süleyman an mahallc-i Câmi-i Kebîr 2 evlek
37- Bağçe-i A l i Efendi haliyâ der tasarruf-ı
51- Bağçe-i Ma<itafa birader-i merkum an
Ç u r a a ^ Haa Hûiseyin an mahalle-i Debbağ­
mahalle-i Câmi-i Kebîr 2 evlek
hâne 1 d(önûm)
52- Bağçe-i Osman Beg haliyâ der ta.sarruf-ı
38- Bağçe-i Mehmed Efendi haliyâ der ta­ İbrahim Beşe an mahalle-i Emirler 2 evlek
sarruf-ı Ahmed Efendi an mahalle-i Osman
Gâzî 3 evlek 53- Bağçe-i Mehmed Efendi haliyâ der la-

59 - y^ı^

5û - 'ly, \ / ^
94 Dr.Mchmet AKİF ERDOÖRU

sarruf-ı Mustafa an mahalle-i Osman Gazi 2 69- Bagçe-i Hacı Aişe Hatun haliyâ der ta­
evlek sarruf-ı Hüseyin an mahalle-i Debbağhâne 3
evlek
54- Bağçe-i Hacı Mchmed haliyâ der tasar-
ruf-ı Ali an mahallc-i Hisar 2 evlek 70- Bagçe-i Hacı Aişe Hatun haliyâ der ta­
sarruf-ı MustaGı an mahalle-i Debbağhâne 3
55- Bağçe-i Hacı Mchmed haliyâ der tasar-
evlek
ruf-ı Halil an mahallc-i Akmescid 1 d(önüm)
71- Bağçe-i Hacı Halil haliyâ der tasarruf-ı
56- Bağçe-i Hacı Mchmed haliyâ der tasar-
Mehmed an mahaile-i Hisâr 2 d(önüm)
ruf-ı Sarı Receb sâkin-i Aşagıküplü 1 d(önüm)
72- Bağçe-i Hacı Aişe Hatun der tasarruf-ı
57- Bağ^-i Ali Efendi haliyâ der tasarruf-ı Mehmed an mahalle-i Debbağhâne 2 evlek
Tavil^ Mehmed an mahallc-i Bazar 1 d(önüm)
73- Bagçe-i Hacı Halil haliyâ der tasarruf-ı
58- Bağçe-i Hacı Mchmed haliyâ der lasar- Mehmed an mahalle-i Hisâr 2.5 d(önüm)
ruf-ı Ali an mahallc-i Hisâr 0.5 d(önüm)
74- Bagçe-i Ahmed haliyâ der tasarruf-ı Ha­
59- Bağçe-i Mustafa haliyâ der tasarruf-ı
cı İbrahim an mahalle-i Bazar 2.5 d(önüm)
Halil Efendi an mahallc-i Câmi-i Kebîr 0.5 d(ö-
nüm) 75- Bağçe-i Solak^^ Hüseyin haliyâ der ta­
sarruf-ı Mehmed an mahalle-i Bâzâr 3 evlek,
60- Bağçe-i Ali haliyâ der ta.sarnjf-ı İbrahim bağdır
ân mahalle-i Emirler 3.5 d(önüm)
76- Bagçe-i Hacı Hüseyin hâliyâ der tasar­
61- Bağçe-i Karakaş'^zimmî an karye-i A-
ruf-ı (?) ve Ali 1.5 d(önüm)
şağıküplü 0.5 d(önam)
62- Bağçe-i Hacı İbrahim an mahalle-i Ba­ 77- Bagçe-i Hacı Piri hâliyâ der tasamıf-ı
zar 2 evlek Bakıra zimmî sâkin-ı Aşagıküplü 2 d(önüm)

63- Bagçe-i Barutçu** Sefer zimmî an ma­


78- Bagçc-i İbrahim hâliyâ der tasarruf-ı U
halle-i Cedîd 1 d(önam)
zun zimmî an mahalle-i Cedid 1.5 d(önüm).
64- Bagçe-i Yahya haliyâ der tasarruf-ı Hacı
Mehmed an mahalle-i Karaca 2 d(önüm) 79- Bagçe-i Süleyman hâliyâ der tasarnıf-ı
Halil an mahaile-i Akmescid 1 dönüm 1 evlek
65- Bagçe-i Hasan Ağa haliyâ der tasarruf-t
80- Bağçe-i Süleyman hâliyâ der tasamıf-ı
Osman Ağa an mahalle-i Câmi-i Kebîr 3 evlek
İbrahim an mahalle-i Osman Gâzî 2 d(önüm)
66- Bagçe-i Mehmed Efendi haliyâ der ta- 81- Bagçe-i Mchmed haliyâ der tasarruf-ı
sarruf-ı Hüseyin an mahalle-i Osman Gâzî 3 Seyyid Abdi Beşe an mahalle-i Emirler 4 d(ö-
evlek nüm)
67- Bagçe-i Ali Efendi haliyâ der tasarruf-ı 82- Bagçe-i Hacı Abdûlkadir hâlâ der tasar-
Mehmed Aga an mahalle-i Bazar 1 d(önam) nıf-ı İbrahim an mahallc-i Emîrler 1 d(önüm)
68- Bagçe-i Neslihan Hatun haliyâ der ta­ 83- Bagçe-i Hacı Hasan hâlâ der tasarruf-ı
sarruf-ı Halil Efendi 1 d(önüm) Ebubekir an mahalte-i HLsâr 1 d(önüm)

56 • i T * ^ • -'^
ERTUGRUL GAZİ'NİN BİLECİK'TEKİ VAKIFLARI 95

84- Bağçe-i Haa Hasan hâlâ der tasarruf-ı 99- Bagçe-i Haa Mehmed der tasarruf-ı
Ömer an mahalle-i HLsâr 0.5 ü(önüm) Haa Ahmed an mahalle-i Osman Gâzî 1 d(ö-
85- Bağçe-i Solak Hüseyin hâlâ der lasar- nûm)
ruf-ı Mehmed an mahallc-i Bazar 2 d(önüm) 100- Bagçe-i Hüseyin der tasarruf-ı Meh­
86- Bağçe-i Mehmed hâlâ der tasarruf-ı Ha­ med an mahalle-i Câmi-i Kebîr 1 d(önüm)
lime Hatun an mahallc-i Bazar L5 d(önüm) 101- Bagçe-i Mustafa hâlâ der tasarruf-ı
87- Bağçe-i İbrahim hâlâ der tasarruf-ı EmruUah an mahalle-i Osman Gâzî 1 d(önüm)
Mehmed an mahallc-i Emirler 3 d(önüm) 102- Bağçe-i Mehmed der tasarruf-ı Hacı
88- Bağçe-i Yahya Bc^e hâlâ der tasarruf-ı Mehmed an mahalle-i Emirler 3 d(önüm)
Nakîb Mustafa Çelebi an mahalle-i Akmcscid 103- Bağçe-i Ali Beşe der tasarruf-ı Ahmed
4 d(ünüm) Beşe an mahalle-i Akmcscid 3 d(önüm)
89- Bahçc-i Monia hâlâ der tasarruf-ı Hacı 104- Bağçe-i Hacı Yahya hâlâ der lasarruf-ı
İbrahim a., mahallc-i Emirler 4 d(önüm) Hüse>in an mahalle-i Akmcscid 0.5 d(önüm)
90- Bağçe-i Hacn Mehmed hâlâ der lasarrul- 105- Bağçe-i Halil Beşe der lasarruf-ı İbra­
-1 Mustafa ve biradcr-i Ahmcd an mahalle-i Ba­ him an mahalle-i Osman Gâzî 0.5 d(önüm) 3
zar 6 d(önüm) evlek
91- Bağçe-i İbrahim hâlâ der lasarruf-ı Ah­ 106- Bagçe-i Haa Ömer der tasarruf-ı Hacı
med an mahalle-i Câmi-i Kebîr 4.5 d(önüm) Mehmed an mahalle-i Hisâr 4 d(önüm)

92- Bagçe-i Ahmed der tasarruf-ı Osman 107- Bagçe-i Seyyid Osman der tasarruf-ı
an mahalle-i Osman Gâzî 2 d(önüm) Hasan Efendi der mahalle-i Osman Gâzî 2 d(ö-
nüm)
93- Bağçe-i Seyyid A l i hâlâ der tasarruf-ı
108- Bağçe-i Hacı Mehmed hâlâ der tasar­
Hacı Ömer Şeytan an mahalle-i Câmi-i
ruf-ı Ali Çelebi an mahalle-i Bâzâr 2 d(önüm)
Kebîr 4 d(önüm)
109- Bagçe-i Seyyid Mustafa der tasarruf-ı
94- Bağçe-i Ömer hâlâ der tasarruf-ı Hacı
Mehmed an mahalle-i Bâzâr 1.5 d(önüm)
Mustafa an mahalle-i Câmi-i Kebîr 4 d(önüm)
110- Bagçe-i Mehmed hâlâ der tasarruf-ı
95- Bağçe-i Haa Ömer hâlâ der lasarruf-ı
Hacı Osman an mahalle-i Câmi-i Kebîr 0.5
Haa Abdurrahman an mahalle-i Câmi-i Kebîr
d(önüm)
1 d(önüm)
111- Bağçe-i Hüseyin Beşe der tasarruf-ı
96- Bağçe-i Mehmed Ağa hâlâ der lasarruf-ı
Saliha Hatun an mahalle-i Akmcscid 0.5 d(ö- Halil an mahalle-i Bâzâr 0.5 d(önûm) 0.5/1
nüm) ref^'

97- Bagçe-i Mehmed Ağa hâlâ der tasarruf-ı 112- Bagçe-i Hacı Hasan der tasarruf-ı Hacı
Hasan an mahalle-i Câmi-i Kebîr 1 d(önüm) Abdurrahman an maha)k;-i Karaca 1 d(önüm)

98- Bağçe-i Hacı Ahmed der tasamıf-ı Aişe 113- Bagçe-i Süleyman der lasarruf-ı Meh­
Hatun an mahalle-i Osman Gâzîl d(önâm) med an mahallc-i Câmi-i Kebîr 2 d(önüm)
96 Dr.Mehmet AKİF ERDOĞRU

114- Bağçc-i Mchmed der tasamıf-ı Papa İşe Hatun an mahalle-i Debbaghâne 3 d(önüm)
Dırod an mahalle-i Ccdîü 2.d(önam) 132- Bağçe-i Mehmed hâlâ der tasarnıf-ı İb­
115- Bağçe-i Süleyman der tasarruf-ı Hacı rahim an mahalle-i Bazar 1 d(önüm)
Abdurrahman an mahatic-i Karaca 4 d(önam) 133- Bağçe-i Abdullah der lasarruf-ı Musta­
116- Bagçe-i Halil hâlâ der tasarruf-ı Ars- fa an mahalle-i Bazar 1 d(önüm)
iaan zinunî an mahalle-i Cedîd 1 d(önüm)
134- Bagçe-i Abdullah der tasarruf-ı Musta­
117- B a ^ - i Haa Piri der tasamıf-ı Haa fa an mahalle-i Bazar 1.5 d(önüm)
Mehmed an mahalle-i Câmi-i Kebir 2 d(önüm)
134- Bağçe-i Yahya Beşe hâlâ der tasarruf-ı
118- Ba|çe-i Rahim hâlâ der tasarruf-ı Piri Ali an mahalle-i Akmescid 1 d(önüm)
Mehmed an mahalIc-i Câmi-i Kebîr 2 d(önüm)
135- Bağçe-i Kara Mehmed hâlâ der tasar­
119- Bagçe-i Haa Pirio|lu Hacı Abdullah
ruf-ı Seyyid Hüseyin an mahalle-i Akmescid 1
an mahaile-i Akmcscid 2 d(önüm) d(önüm) (v.lO b)
, 120- Bagçe-i Hali! der tasarruf-ı Papa Dırod
136- Bagçe-i Haa Yusuf hâlâ der tasarruf-ı
an mahaile-i Cedîd 1.5 d(önüm)
Hacı Mehmed an mahalle-i Emirler 2 d(önüm)
121- Bağçe-i Arvin^' zimmî hâlâ der tasar­
137- Bagçe-i Hacı Musa der tasarruf-ı Yah­
ruf-ı Papa Dırod an mahalle-i Cedîd 4 d(ö-
ya Beşe an mahalle-i Emirler 1 d(önüm) 0.5/1.5
nüm) ref
122- Bağçe-i Hacı Ha.san der tasarruf-ı Der-
vjjjp an mahaüe-i Cami-i Kebîr 4 d(önüm) 138- Bagçe-i Abdülmümtn hâlâ der tasar­
ruf-ı Ömer an mahalle-i Bazar 1.5 d(önüm)
123- Bagçe-i Hacı Kenan der tasarruf-ı
Mehmed an mahalle-i Cami-i Kebîr 1 d(önam;$ 139- Bağçe-i Altun hâlâ der tasarruf-ı Mus­
tafa an mahalle-i Osman Gâzî 1 d(önüm)
124- Bağçe-i Seyytd Mehmed hâlâ der tasar­
ruf-ı Osman Ağa an mahalle-i Bazar 1 d(önQm) 140- Bağçe-i Seyyid Mehmed der tasarruf-ı
Osman an mahalle-i Akmescid 1 d(önüm)
125- Bağçe-i Kağışbcnd^^ der tasarruf-ı
141- Bağçe-i Hacı İbrahim der tasarruf-ı
Mehmed Çelebi der mahalle-i Câmi-i Kebîr 1
Mustafa an mahalle-i Osman Gâzî 0.5 d(önüm)
d(önüm)
142- Bağçe-i Mehmed der tasarruf-ı Yakub
126- Bagçe-i Hacı Mustafa der tasarruf-ı
an mahalle-i Karaca 1 d(önüm)
Nureddin an mahalle-i Bazar 1 d(önüm)
143- Bağçe-i Seyyid Mehmed der tasarruf-ı
127- Bağçe-i Scyyid Mehmed der tasarruf-ı
Halil an mahalle-i Emîricr 1.5 d(önüm)
Seyyid Mustafa an mahalle-i Debbâğhâne 1.5
d(önüm) 144- Bağçe-i Haa Hasan der tasamıf-ı Aişe
Hatun der mahalle-i Câmi-i Kebîr 9 d(önüm)
128- Bagçe-i Abdi hâlâ der tasarruf-ı Os-
nan an mahalle-i Bazar 1 d(önüm) 145- Bagçe-i Hasan der tasarruf-ı A l i an
mahalle-i Câmi-i Kebîr 0.5 d(önüm)
129- Bağçe-i Hacı Mehmed der tasarruf-ı
146- Bağçe-i Mehmed der tasarruf-ı Hacı
•lacı Mustafa an mahalle-i Karaca 3 d(önûm)
Mustafe an mahalle-i Câmi-i Kebîr 0.5 d(ö.
130- Bagçe-i Mehmed hâlâ der tasarruf-ı nüm)
lüscyin an mahallc-i Hisar 1.5 d(önüm)
147- Bagçe-i Mehmed der tasarruf-ı Salih
_ 131- Bag^-i Hacı Piri hâlâ der tasarruf-ı A- an mahalle-i Bazar 0.5 d (önüm)
)• Lli 71 - 72 -
ERTUĞRUL GAZİ'NİN BİLECÎKTEKİ VAKIFLARI 97

148- Bağçe-i İbrahim üer vasanu(-ı Meh- 165- Bağçe Hacı Mustafa der tasamjf-ı İs-
med an mahalle-i Bazar 1 evlek mihan Hatun der mahalle-i Câmi-i Kebîr 1 d(ö-
149- Bağçe-i Mehmcd der tasarruf-ı Ahmed nüm)
der mahalle-i Hisâr 1 es'lek 166- Bağçe-i Hac\ Mustafa der lasarruf-ı
150- Bağçe-i Mehmcd der lasarruf-ı Meh- Haa İbrahim an mahalle-i Bazar 1 d(önüm)
med Sadık an mahallc-i Bazar 1 evlek 167- Bağçe-i Şeytan Haa Ömer der tasar­
151- Bağçe-i Haa İsmail der lasarruf-ı Mus­ ruf-ı Hacı Mustafa nakîb an matialle-i Akmes­
cid 2.5 d(önüm)
tafa an mahalle-i Hisâr 1 evlek
168- Bağçe-i Halil der tasarruf-ı Haa Os­
152- Bağçe-i Mehmcd der tasarruf-ı Ali an
man an mahalle-i Câmi-i Kebîr 1 d(önüm)
mahalle-i Hisâr 1 evlek
169- Bağçe-i Solak Hüseyin der tasarruf-ı
153- Bağçe-i Seyyid Hüseyin der tasarruf-ı
Mehmed an mahalle-i Bazar 3.5 d(önüm)
Abdullah der mahalle-i Bazar 0.5 d(önüm)
170- Bağçe-i Mehmed Ağa der tasarruf-ı
154- Bağçe-i Seyyid Abdûlbaki der lasar-
Hacı Halil an mahalle-i Akmescid 0.5 d(önüm)
ruf-ı Musufa an mahalle-i Akmescid 1 d(ö-
nûm) 171- Bağçe-i Haa Mehmed der tasarruf-ı
Haa Mustafa der mahalle-i Câmi-i Kebîr 0,5
155- Bağçe-i Abdullah der tasamıf-ı Yusuf
d(önüm)
an mahalle-i HLsâr 1 evtek
172- Bağçe-i Haa Ali der tasarruf-ı Abdül-
156- Bağçe-i Haa Piri der tasarruf-ı Hacı
vehhab an mahalle-i Bazar 2 d(önüm)
Mchmed an mahallc-i Câmi-i Kebîr 1 d(f)nijm)
173- Bağçe-i Hacı Mehmed der tasarruf-ı
157- Bağçe-i Hacı Hasan der tasarruf-ı Mus­
Hacı Mustafa an mahalle-i Bazar 3 d(önüm)
tafa an mahalle-i Hisâr l evlek
maa bağ
158- Bağçe-i Haa Hasan der tasarruf-ı E-
174- Bağçe-i Haa Piri der tasarruf-ı Aişe
bubekir an mahalle-i Hisâr 0.5 d(önüm)
Hatun an mahalle-i Debbağhâne 1 d(önüm)
159- Bağçe-i Haa Hüseyin der tasarruf-ı Ö-
175- Bağçe-i Mehmed der tasarruf-ı Aişe
mer der mahallc-i Hisâr 0.5 d(önüm)
Hatun der mahalle-i İCaraca 0.5 d(önüm)
160- Bağçe-i Hüseyin der tasarruf-ı Hacı
176- Bağçe-i Haa Hüseyin der tasarruf-ı
Mehmed an mahalle-i Bazar 0.5 d(önüm)
Halil Beşe an mahalle-i Câmi-i Kebîr 1 evlek
161- Bağçe-i Seyyid İsmail der tasarraf-ı
Seyyid Ahmed an mahalle-i Hisâr 0.5 d(önûm) 177- Bağçe-i Hasan Paşa der tasarruf-ı Ah­
med an mahalle-i Câmi-i Kebîr 1 d(önüm)
162- Bağçe-i Haa Halil der tasarruf-ı (?) 4
d(önüm) 178- Bağçe-i Sefer Beşe der tasarruf-ı Hü-
şeyin ve Mehmed ve Abdullah an mahall-i Ak-
163- Bağçe-i Seyyid Mehmed der tasarruf-ı
mesckl 3 d(önüm)
Seyyid Mustafa an mahalle-i Akmescid 3 d(ö-
73
nûm)
179- Bağçe-i Seyyid Derdmend der tasar­
164- Bağçe-i Haa Mustafa der tasarruf-ı
ruf-ı Seyyid Hüseyin an mahalle-i Akmescid 1
Hasan Beşe an mahalle-i Hisâr 0.5 d(önüm)
evlek
98 Dr-Mehmct AKİF ERDOÖRU

180- Bagçe-i Scwid Hüseyin der tasarruf-ı 195- Bagçe-i Abdullah der tasarruf-ı Mch-
Derviş an mahalle-i Câmi-i Kebîr I evlek (v.lla) med der mahalle-i Bazar 1.5 d(önüm)
79
181- Ba|çe-i Haa Halil der tasarruf-ı Meh- 196- Bagçe-i Ortak Hasan çizmeci an ma­
mcd an mahalle-i HLsâr 0.5 d (önüm) halle-i Cedîd 1.5 d(önüm)
182- Bagçe-i Scyyid İsmail der tasarruf-ı 80
Scyyid Ahmed an mahailc-i Hisâr 2 d(()nüm) 197- Bagçe-i Vasiloglu der tasarruf-ı oğlu
Kasım an mahalle-i Aşagıküplü 2.5 d(önüm)
183- Bağçe-i Haa Hâscyin der tasarruf-ı Pa­ 81
tıma Hatun der mahalle-i Akmescid 0.5 d(ö- 198- Bagçe-i Ohan der tasarruf-ı Hacı İb­
nüm) rahim an mahaüe-i Akmescid 2 d(önüm)
199- Bagçe-i Hacı Mehmed der tasarruf-ı
184- Bagçe-i Haa Halil ücr tasarruf-ı Hacı
Osman Aga an mahalle-i Bazar 1 d(önüm)
Ali an mahalle-i Akmescid 2 d(önüm)
200- Bagçe-i Hacı Mehmed der tasarruf-ı
185- Bagçe-i Erhan^^ der tasarruf-ı Hacı İb­ Osman Aga an mahalle-i Bazar 1 d(önüm)
rahim an mahalle-i Akmescid 2 evlek
201- Bagçe-i Hacı Mustafa der tasarruf-ı
186- Bagçe-i Scyyid İsmail der tasarruf-ı Osman Ağa an mahalle-i Bazar 4 d(önüm)
Seyyid Mustafa an mahalte-i Hisâr 4.5 d(önüm) 202- Bagçe-i Derviş der tasarruf-ı Derviş an
maa bag mahaile-i Câmi-i Kebîr 3 d(önüm)
187- Bagçe-i Kocadelüogulian der tasarruf-ı . 203- Bagçe-i İsmail der tasarruf-ı Seyyid İb­
İbrahim der mahallc-i Aşagıküplü 1 evlek rahim der mahalle-i Bazar 3.5 d(önüm)
188- Bagçe-i K(Kaduburlu^^ der tasarruf-ı 204- Bagçe-i Ahmed der tasarruf-ı oğlu an
Mustafa der mahalle-i Akmescid 0.5 d(önüm) mahalle-i Karaca I d(önüm)
189- Bagçe-i Sıcak^ der tasarruf-ı Oğlu der
205- Bagçe-i A l i Efendi der tasarruf-ı Ah­
mahalle-i Cedîd 1.5 d(önûm)
med Çelebi an mahallc-i Câmi-i Kebîr 1 d(ö-
190- Bagçe-i Haa Mchmcd der tasarruf-ı A- nüm)
li an mahalle-i Akmescid 0.5 d(önüm) 206- Bagçe-i Haa Ömer der tasarruf-ı İsma­
191- Bagçe-i Abdullah der tasarruf-ı Köse il an mahalle-i Akmescid 1 d(önüm)
Mustafa der mahallc-i Akmescid 0.5 d(önüm) 207- Bagçe-i Ömer der tasarruf-ı Osman an
192- Bagçe-i Kocadayı der tasarruf-ı Abdul­ mahalle-i Câmi-i Kebîr 1 d(önüm)
lah an mahallc-i Ba/ar 1 d(önüm) 208- Bagçe-i Haa Mustafa der tasarruf-ı
193- Bagçe-i Seyyid Hüseyin der tasarruf-ı Uckırlar^ yedlerindcdir an mahalle-i Câmi-i
Seyyid Abdullah der mahalle-i Bazar 1.5 d(ö- Kebîr an mahalle-i Hisâr 3 d(önüm)
nüm) 209- Bagçe-i Ömer der tasarruf-ı Mustafa
der mahalle-i Câmi-i Kebîr 2 d(önüm)
194- Bagçe-i Haa Durmuş^der tasarnıf-ı
Şeyh Hasan- an mahallc-i Osman Gâzî 2 d(ö- 210- Bagçe-i Scyyid İsmail der ta.sarruf-ı
nüm) Mustafa an mahallc-i Hisâr 0.5 d(önüm)
E R T U Ğ R U L GAZİ'NİN BİLECİKTEKİ VAKIFLARI 99

211- Bagçe-i Hacı Hüseyin der tasarruf-ı 227- Bağçe-i Seyyid Mehmed der tasarruf-ı
Hacı Ömer an mahalle-i Câmi-i Kebîr 2 d(ö- Seyyid Hüseyin an mahalle-i Emirler 6 d(ö-
nüm) nüm)
212- Bağçe-i Scyyid İsmail der lasarruf-ı 228- Bağçe-i Süleyman der tasamıf-ı Meh­
Ahmed an mahalle-i Hisâr 2 d(önüm) med an mahalle-i Osman Gâzî 0.5 d(önüm)
213- Bağçe-i Derviş der tasamıf-ı Mehmed 0.5/1 ref
an mahalle-i Hisâr 2 d(önüm) 229- Bagçe-i Seyyid Abdi der tasarruf-ı Sey­
214- Bagçe-i İbrahim der tasamıf-ı Meh­ yid Mehmed an mahallc-i Emirler 2.5 d(önüm)
med an mahalle-i Bazar 1 d(önüm) 230- Bağçe-i Haa Müezzin an mahalle-i
215- ^ Ç e - i Hacı Abdullah der tasarruf-ı Karaca 2 d(Önüm)
Sevinmez dmmî an mahalle-i Akmescid 1.5 231- Bağçe-i Ahmed der tasarruf-ı Mehmed
d(önüm) an mahalle-i Bazar 1.5 d(önüm)
216- Bağçe-i Halil der tasarruf-ı İbrahim an 232- Bağçe-i İbrahim der tasarnıf-ı Sevin­
mahalle-i Akmescid 1.5 d(önüm) mez zimmî an mahalle-i Cedid 2 d(önüm)
217- Bağçe-i Mehmed der tasarruf-ı Emine 233- Bagçe-i Mustafa der tasarruf-ı Osman
Hatun an mahalle- Hisâr 2.5 d(önüm) an mahalle-i Câmi-i Kebîr 3.5 d(önüm)

218- Bağçe-i Mehmed der tasarruf-ı Nurul- 234- Bağçe-i Mehmed der tasarruf-ı Hüse­
lah Beşe an mahalle-i Hisâr 1.5 d(önüm) yin an mahalle-i Hisâr 0.5 d(önüm)

219- Bağçe-i Mehmed der tasarruf-ı Hasan 235- Bagçc-i Haa Mehmed der tasarruf-ı İs­
an mahalle-i Câmi-i Kebîr 2.5 d(önüm) mail an mahallc-i Karaca 5 d(önüm).
220- Bağçe-i Hacı Hüseyin der lasarruf-ı o- 236- Bagçc-i Hala der tasarruf-ı Hasan Çelebi
ğuUan ve kızlan an mahalle-i Câmi-i Kebîr 8 an mahallc-i Karaca 0.5 d(önüm).
d(önüm) 237- Bahçe-i Mahmud der tasarruf-ı Hasan
Çelebi der mahallc-i Karaca 1.5 d(önüm).
221- Bagçe-i Haa Mehmed der tasarruf-ı
238- Bagçc-i Kara Hasan der mahallc-i Hacı
Ömer der mahalle-i Hisâr 0.5 d(önüm)
Osman an mahallc-i Câmii Kebîr 3 dfönüm).
222- Bağçe-i Haa Mustafa der tasarruf-ı Şa­
ban der mahalle-i Hisâr 0.5 d(önüm) 239- Bağçe-i Mahmud der tasarruf-ı Hasan
223- Bagçe-i Süleyman der tasarruf-ı Mah- Çelebi an mahallc-i Karaca 2 d(önüm)
mud der mahalle-i Hisâr 0.5 d(önüm) 240- Bagçe-i Ebubckir der tasarruf-ı Kay­
• 224- Bağçe-i Hacı Süleyman der tasarruf-ı y ı m ^ Mustafa an mahallc-i Akmescid 1 dfö­
Süleyman an mahalle-i Câmi-i Kebîr 0.5 d(ö- nüm)
nüm) 241- Bağçe-i Hacı Hasan Nizameddin an
mahalle-i Karaca 2 d(ftnüm)
225- Bağçe-i Hacı Hüseyin der tasarruf-ı
Hacı Abdullah an mahalle-i Akmescid 4 d(ö- 242- Bagçe-i Hacı Hasan der tasarruf-ı Hacı
nüm) (v.llb) Abdurrahman der mahallc-i Karaca 1 d(önüm)

226- Bagçe-i Ömer der tasarruf-ı Haa Mus- 243- Bagçe-i Nizameddin der tasarruf-ı Ah­
lafa an mahallc-i Câmi-i Kebîr 0.5 d(()nüm) med an mahalk;-i Emirler 2 d(önüm)

â4 . . . J
100 Dr. Mehmet AKİF ERDOĞRU

244- Bağçe-i Haa İbrahim der tasarruf-ı Ö- nüm)


mer an mahalle-i Emîrler 1 d(önüm) 262- Bagçe-i Haa Derviş der tasarruf-ı Hacı
245- Bağçe-i Mahmud Çelebi der tasarruf-ı Halil der mahalIe-i Akmescid 2 d(önüm)
Mehmed an mahalle-i Bazar 2 d(önam) 263- Bağçe-i Hacı Nasuh der lasarruf-ı Hacı
246- Bagçe-i Mehmed der tasamıf-ı Abdul­ Mehmed an mahalle-i Emîrler 0.5 d(önüm)
lah an mahaiie-i Emîrler 2 d(önam) 264- Bağçe-i Haa Ali der tasarruf-ı Abdul­
247- Bagçe-i Mehmed der tasarruf-ı Hasan lah der mahalle-i Karaca 1.5 d(önüm)
an mahalle-i Emîrler 1.5 d(önüm) 265- Bağçe-i Derviş der tasarruf-ı Hacı Hü­
248- Bağçe-i Hala der tasarruf-ı Abdullah seyin an mahalle-i Akmescid 0.5 d(önüm)
Çelebi an mahalle-i Bazar 2 d(öniim) 266- Bağçe-i Sevinmez zimmî der tasarruf-ı
249- Bağçe-i Haa Mustafa der tasarruf-ı İbrahim an mahalle-i Akmescid 1.5 d(önüm)
Mehmed an mahalle-i Osman Gâzî 2.5 d(ö- 267- Bağçe-i Haa Hüseyin der tasarruf-ı
nüm) Sefer zimmî der mahalle-i Cedîd 3 d(önüm)
250- Bağçe-i Süleyman der tasarruf-ı Aslan 268- Ba|çe-i Hacı Derviş der tasarruf-ı Üm-
zimmî der mahalle-i Cedîd 1.5 d(önüm) migüllüm an mahalle-i Akmescid 1 d(önüm)
251- Bağçe-i Süleyman der lasarruf-ı Mus­ 269- Bağçe-i Haa Ömer der tasarruf-ı Hacı
tafa an mahalle-i Emîrler 2.5 d(Önüm) Abdurrahman an mahalle-i Emîrler 1 d(önüm)
252- Bağçe-i Hacı Mehmed der tasarruf-ı 270- Bağçe-i Seyyid Osman der tasarruf-ı
Hacı Ebubekir an mahalle-i Câmi-i Kebîr 1.5 Hacı Hasan an mahalle-i Emîrler 1 d(önüm)
d(önüm) (v.l2a)
253- Bağçe-i Süleyman der tasarruf-ı Ömer 271- Bagçe-i Haa Mustafa der tasarruf-ı
an mahalle-i Emirler 2 d(önüm) Hacı Ali an mahale-i Câmi-i Kebîr 1 d(önüm)
254- Bağçe-i Ömer der tasarnıf-ı Aşağıküp-
lü 3 evlek Yekûn-ıbağçehâ 271
255- Bağçe-i Sefer zimmî an mahalle-i Cedîd
Hânehâ der derûn-ı kasaba-ı mezkûre hâriç
6 d(önüm)
ez Defter-i Atîk ber mûceb-i fermân-ı âli kayd
256- Bağçe-i Abdi der tasarruf-ı Mehmed ve tahrîr olundu.
der mahalle-i Emîrler 2 d(önüm)
Mukâtaa-i zemîn-i hâne-i a'la der
257- Bağçe-i Mehmed der tasarruf-ı Haa E-
derûn-ı şehr Q sene-i kâmile 36
bubekir an mahalle-i Câmi-i Kebîr 1 d(önüm)
258- Bagçe-i Haa Hasan der tasarruf-ı Hü­
Mukâtaa-i zemîn-i hâne-i evsat
seyin der mahalle-i Osman Gâzî 0.5d(önüm)
der derûn-ı şehr fi sene-i kâmile 24
259- Bagçe-i Hasan Çölebi an mahalle-i Ka­
raca 0.5 d(önüm)
Mukâtaa-i zemîn-i hâne-i edna der 12
260- Bagçe-i Hacı İbrahim der tasarruf-ı derûn-ı şehr f! sene-i kâmile
Molla İsmail an mahalle-i Emîrler 0.5 d(önüm)
261- Bagçe-i Mehmed Aga der tasarruf-ı Bagçehâ der dâire-i şehr der nezd-ı Karasu
Hacı Mehmed der mahallc-i Emîrler 0.5 d(ö- der tasarruf-ı ahâli-i mezkûrîn ve ahâli-i karye-i

35 . ^ »'
ERTUĞRUL GAZİ'NİN BİLECİK'TEKİ VAKIFLARI 101

Ortaküplü ve karye-i Aşağıküplü a'la dönünv Resm-i keyl-i nefs-i Bilecik ber
lerinden ellişer akça ve evsatlanndan kırkar mûceb-i Defter-i Atîk 800
akça ve ednalanndan otuzar akça vermek üze­
Resm-i kapân ki bâzâra gelen baldan
re bâ fermân-ı âU mübâşir tayin olunan Ana­ ve yağdan ve incir ve armuddan ves-
dolu valisi vezir-i mükenem Çerkeş Mehem- âir bunun emsâli mekûlâtdan ve Ak-
med Paşa huzûrunda mukırr ve muterifler ol­ ç a b a ğ ı ' n d a n f i ' l - c ü m l e kapana
ma ğla ber mûceb-i emr-i âli vech-i meşrûh üzere müteallik eşyadan yüz akçada iki ak­
kayd ve tahrîr olunmuşdur ça resm-i kapân hisâbı üzere alma ve
bundan aşağı bu üslûb üzere mikdârı-
na göre alına ber mûceb-i Defter-i
Mukâtaa-i zemîn-i destgâh-ı baük-ı müte-
Atîk 1.000
newia beher destgâh fî sene-i kâmile altmışar
akça olmak üzeredir husûs-ı mezkûr hâriç ez 89
Mürûr-ı eyyâm iJe mahall-i kabbân zâyi
defter oimağla sâdır olan fermân-ı âli mûcebin- olmağla müceddeden münâsib olan mahalle
ce müceddeden kayd ve tahrîr olunmuşdur kapân vaz olunub asla bir şey vezn olunmaduk-
Bağhâ-i kasaba-i mezkûre der dâire-i şehr ca fürûht olunmaya egcr hilâf-ı Defter-i Atîk
der lasamıf-ı ahâli-i kasaba ve Ortaküplü ve ve Cedîd vezn etdirmezlcr ise şer ve kânûn ü-
Aşağıküplü üzüm erişüb kemâlin bulub ehl-i zere alan ve satan tekdir ve tecrîm olunub
hibre tahmini üzere mukawim-i takvim e- muhkem hakkından geline
düb üzüm sepete girdükde bedel-i öşrin eda et­
medikçe bağlarına girmemek üzere kanûnen İhzâriye-i kazâ-i Bilecik ber mûceb-i
tahrîr olunmuşdur Defter-i Atîk fî sene-i kâmile 600

Hâsıl
Öşr-ı hmta 100 keyl taymel 1.000 İhzâriye-i kazâ-i Lefke ber mûceb-i
Defter-i Atîk fî sene-i kâmile 1.200
Öşr-i şair 50 kevl kıvmel 780
Defterhâne-i Âmirc'de vakf-ı şerife hâ.Ml
Öşr-i mahlût 25 kevl Vavmet 365
kayd olunmuşken ncfs-i Lcfke'devâki Yörgiç
Öşr-i kûvvâre der kasaba-i mezkûre Paşa evkâfı zâbiılcri müdâhale etmeleriyle ber
ber mûceb-i Defter-i Atik 20 mûceb-i Defter-i Atîk bi emri âli müceddeden
kayd ve tahrîr olunmuşdur.
Öşr-i bostan ber mûceb-i Defter-i 20
Atîk
Mukâtaa-i zemîn-i hammâm-ı Murad
Öşr der K ' ^ ^ " ki dâire-i şehre tâbi­ Ferraş ber mûceb-i huccet-i şeriyye fî
dir genden açılan yerlerden ve bağ­ sene-i kâmile 36
lardan ve zemîn-i Naibyeri demekle
Mukâtaa-i zemîn-i hammâm-ı
marûfdur ber mûceb-i Defter-i Atîk
320 Abdülbaki Beşe fî sene 60

Bûc bâzâr-ı penbe ve gayrı yûkden a- 91


şağı olandan mikdanna göre bâc alı- Bâc-1 pây ağnâm beher res fî 2 akça
nur ber mûceb-i Defter-i Atîk 800 1.000
ahnmak üzere ber vech-i tahmin

86 - - - ^ 90 -

87 - ' '-i^ * ^ 89 - ~-i 91 - o>


102 nr Mehmet AKİF ERDOÖRU

Mukâtaa-t zemin-i hammâm-ı Mukâtaa-i zemîn-i kahvehâne der ta- 360


sarruf-ı Halil Efendi ve Haa İbrahim
el-Hacc AbduUab veled-i Haa Piri fl
ber vech-i iştirâk fi sene-i kâmile
sene 120
Mukâtaa-i zemîn-i kahvehâne-i 36o
Mukâtaa-i zemin-i hammâm der
Nakib es-Seyyid Mustafa fî sene-i
mahalle-i Câmi-i Kebir der yedd-i
kâmile
ahâli-i mahalle fi sene 120
Mukâtaa-i zemîn-i kahvehâne-i A l i 36ü
Efendi fî sene-i kâmile
Kiremithâne der mahalle-i
Mukâtaa-i zemîn-i kahvehâne-i sagîr 120
Ermeniyân S sene-i kâmile 120
der yed - i Haa Mehmed fl sene-i
kâmile
Resm-i vezn-i harir hâriç ez defter Mukâtaa-i zemin-i dekâkin ve han ve 162
ber mûceb-i emr-i âli ber vech-i boyahâne der kasaba-i mezkûre
tahmin 1000
Dükkân-ı boyahâne der yed -iMonla 120
Ahmed ber vech-i maktu fî sene-i
Hâriç ez defter olmagla sâdır olan fermân-ı
kâmile
âli mûcebince beher yüz akçasından iki akça
vezzâniye^ alınmak üzere bi emri âli kayd ve Dükkân-ı boyahâne der yed - i Haa 120
tahrir olunmuşdur. İbrahim ber vech-i maktu fî sene-i
kâmile
7^mga-i baiık-ı mütenevvia hâriç ez
defter kurb-i dvâdannda vâki nefs-i Dükkân-ı Sıddık Hüseyin Ağa ber
;ehr-i Bunısa'da ne minvâi üzere vech-i maktu fî senc-i kâmile 30
alınıgelmiş ise ber mûceb-i fermân-ı
Dükkân-ı boyahâne der tasarruf-ı ta-
âli vech-i meşrûh üzere kayd olundu 3.000
yin-i Hacı Mehmed ber vech-i
ber vech-i tahmin (v.l2b)
maktu fl sene-i kâmile 120
Astyâb-ı Hüseyin Beg ve Halil Efendi
Dükkân-ı boyahâne der mahalle-i Er-
ve Hacı Ahmed ve Mehmed ve Haa
meniyân der tasarruf-ı mesfûrin 11a-
Mehmed ve Haa Abdurrahman ber
det beher bâb fi 120 ber vech-i maktu
vech-i iştirâk ber mûceb-i huccet-i şe-
fî sene-i kâmile 1,320
riyye 5 bâb beher bâb fil20fîsene-i
kâmile 600 Dükkân-ı Semerci der yed - i Osman
ber vech-i maktu fî sene-i kâmile 30
Asiyâb-ı Topçu Mehmed 2 bâb ber 120
vech-i maktu fi sene-i kâmile Dekâkin-i Mustafa Başa S bâb ber 150
vech-i maktu R sene-i kâmile
Asiyâb 1 bâb harâb kânûn üzere ta­
95
miri içün sahibine teklif o l ^ u b ta­
Dekâkin-i Tellizadc Osman Ağa 3 30
mir etmedügi halde gûzeşte resm
bâb ber vech-i maktu fî sene-i kâmile
alınub eda etmedügi halde taraf-ı
vakfdan ahara fürûht oluna
Dekâkin-i Mercimekzâde es-Seyyid
Tayyârât-ı şâire ber vech-i maktu 1.800 Ahmed ve biradcrq Mustafa 6 bâb
fl sene maa tapu-yı zemin ber vech-i maktu fî sene-i kâmile 180

92 - Ajtj_.

93 - 4— . ^ 95 - 3-
ERTUĞRUL GAZİ'NÎN BİLECİKTEKİ VAKIFLARI 103

D e k â k i n - i Kuyumcu der yed - i 60 Dekâkin-i Monla İsmail 6 bâb ber


mezbûrân 2 bâb her vcch-i maktu vech-i maktu fi sene-i kâmile 180
fî sene-i kâmile
Dckâkin-i bakırcı ve demirci der 60 Dekâkin-i Haa Mehmed
yed - i mezkuran 12 bâb ber vech-i
Sabuncuzâde 6 bâb ber vech-i maktu
maktu n sene-i kâmile
-• fî sene-i kâmile 180
Dekâkin-i kuyumcu zimmi 5 aded oda 400
3 aded ber vech-i maktu fî sene-i
kâmile Dekâkin-i Uzun'^ zimmî 2 bâb ber
Dckâkin-i bakıra der yed - i Topal 60 vech-i maktu fî sene-i kâmile 60
Ahmed ber vech-i maktu fî sene-i
kâmile Dükkân-ı Şeyh Hasan ber vech-i
Dckâkin-i bâzârcı der tasarruf-ı Sey- 150= maktu fî sene-i kâmile 30
yid Abdullah 5 bâb her vech-i maktu
fî sene
I>ekâkin-i Haa Mustafa 5 bâb ber
Dckâkin-i bâzâra der tasarruf-ı Sey- 150 vech-i maktu fi sene-i kâmile 150
yid Ahmed ve Seyyid Musıafa 5 bâb
ber vech-i iştirâk ber vcch-i maktu
n sene-i kâmile Han-ı Acem der tasarruf-ı Tellizâde
Osman Ağa ber vech-i maktu fi seo» 300
Dükkân-ı bâzâra der lasarruf-ı nakîb 120
es-Seyyid Hacı Mustafa 4 bâb her
vech-i maktu R senc-i kâmile Dekâkin-r Ali Efendi 6 bâb vech-i
maktu fi sene-i kâmile 180
Dekâkin-i bâzâra der tasarruf-ı
Abdi 3 bâb ber vech-i maktu fî sene-i
kâmile 90 I>ekâkin-i Mustafa veled-i Hacı 6
bâb ber vech-i maktu fi sene-i kâmile 180
Dükkân-i bâzâra der tasarruf-ı
debbâg Haa Mehmed ber vech-i
Dekâkin-i İpçioğlu Osman 5 bâb ber
maktu f! sene-i kâmile 30
vech-i maktu fi sene-i kâmile 150
Dûkkân-ı bâzâra der yed-i ahâli-i
mahalle-i Hisâr ber vech-i maktu f!
* Dekâkin-i der yed-i kasaba-i ahâli-i
sene-i kâmile 30
merkûm 30 aded ber vech-i maktu fi
Dekâkin der yed-i Boyaa 5 bâb ber sene-i kâmile 900
vech-i maktu sene-i kâmile 150
Merkumlar bilâ sened fuzûlen binâ ve zabt
Dekâkin-i Haa Mehmed 3 bâb ber etmeleriyle yedlerinde olan senedleri görûlûb
vech-i maktu İT sene-i kâmile 90 tecdide muhtâcdır

96 - j • ••
104 Dr. Mehmet AKİF ERPOĞRU

Dûkkân-ı timuraı der yed-i Seyy^ Nısf-ı bâd-ı hevâ ve resm-i arûsâne ve
Reis Haa HaUl ber vech-i maktu (I adet-i agMuıın nıs& ve beytûl-mâl-ı
sene-i kâmile 30 amme ve mâl-ı gâib ve mâl-ı mefkûd
der kazâ-i Lefke Defter-i Atik'de mâ
Dûkkân-ı bakıra der tasarruf-ı Haa takaddemden vakf-ı şerife hasıl kayd
Ali Beg sâkin-i kasaba-i Sögfld ber oiunub vakf içün zabt
vech-i maktu (I sene-i kâmile 30 olunugelmişiken hîn-i uhrîrde vilâyet
muharriri sehven Defter-i Cedid-i
DOkkân-ı bakkal der tasarruf-ı naldb
HâkânTye kayd etmemekle hâne ez
Seyyid Haa Musufo ber vech-i
30 defter deyü Anadolu defterdân
maktu f! sene-i kâmile
Sinan Efendi doku^flzseksendokuz
Han-ı Acem der yed-i Hanım Hatun tarihinde Dergâh-ı MıuMya ilâm
1 bâb 2 dekâkin ber vech-i maktu fî eyledikde Defterhâne-i Âmire'ye
sene-i kâmile 420 tevki! kalemiyle kayd olunmağın ber
mûceb-i hatt-ı tevkiî ve bâ fermân-ı âli
Dekâkin-i debbâghâne 20 bâb ber müceddeden vech-i meşrüh üzere
vech-i maktu beher 60 bâb f! sene-i kayd ve tahrir olundu ber vech-i
kâmile (v.l3a) 1.200 tahmîn 1.000
Bâd-ı hevâ ve cOrm-i cinâyet ve
Yekûn 29,975
beyttti-mâl ve mâl-ı gâib ve yâve ve
Mukaddemâ ve hâlâ Anadolu Vâlisi vezir-i
kaçğûn ve abd-ı abık ve kenizek ve
mükerrem Çerkeş Mehemmed Paşa'ya ve ber
müddeti tamam olub bey olunan kul vech-i arpalık Sultanönü sancâğı mutasamfi
ve câriye bahâları ki sahibi zahir Abdülkâdir Paşa'ya ve SOgûd kadısı müvellâ^
oimıya ve resm-i arûsâne-i neCs-i şehr es-Seyyid Mehmed Efendi'ye ve bu kullanna
ve resm-i ganem-i nefe-i şehr ber hitâben yârid olan müteaddid evâmir-i şerîfeler
mûceb-i E)efter-i Atîk 1,000 mûcebince bil-mûşafehe huzûrtannda rey ve it­
tifakları üzere vech-i meşrûhen'* müceddeden
Bâc-ı bâzâr-ı esb ve kâv ve merkeb kayd ve tahrîr olunmuşdur tahriren fl gurre-i
ve gayrihi ber vech-i tahmin 1,000 Rebiûl-âhire sene semane aşere ve mie ve elf
El-HaWr El-Fakir Haa Hüseyin Hıfzî el-
muharrir (ve mühür) (v.l3 b)
Nısf-ı bâd-ı hevâ ve cûrm ü cinâyet
Sögût^'de medfûn merhûm ve mağfûrûn le»
ve resm-i arûsâne ve nıfe-ı adet-i
Ertugrul Gid aleyhirrahme ve'l-megâzi-nin c^.
agnâm coz tiinârhâ-i serbest-i kazâ-i
kâfi kaıyelerinden olub müceddeden tahrîri
Bilecik ve beytûl-mâl ve mâl-ı gâib
fennân olunan kurânın defteridir ki zikr olu­
ve yâve ve kaçğûn ve mâl-ı mefkûd ve
nur
mfljde-i abd-ı abık ve kenizek ve NÂHtYE-î GÜNYÜZÜ^"" der livâ-i Sul-
müddeti tamam olub bey olunan kul tanönü^^^
ve câriye bahâlen ki sahibi zahir 1- KARYE-I DEKİNÖZÜ^*® an evkâf-
olmaduğu halde ber mûccb-i Defter-i 1 Hazret-i Ertuğrul Gârf gayn ez arâzi-i tay-
Atîk ber vech-i tahmin 2,000 cıyân^"' ve piyâde tâbi-i m

97 99 - 10.1 - J'j^ 103 - J v ^ ^ : - ^

98 - 100 - yjjy. 102-


E R T U Ğ R U L GAZİ'NİN BİLECİKTEKİ VAKIFLARI 105

Ramazan veled-i Piri yeniçeri, Mustafa ve­ Bâd-ı hevâ ve resm-i arüsjne 60
led-i Kuruca an müsellem, Mustafa veled-i İb­
/Asiyâb 1 bâb resm 150
rahim K an karye-i İsa Şeyh, Halil veled-i
Mehmed K der karye-i Sanlar, Süleyman ve­ der yedd-i Osman ve Ömer Beg ve Hüseyin
led-i Eyyub imam-ı karye-i m. Muharrem ve- ve Mustafa sahh
104
Yekûn 3,689 (?)
led-i Muharrem an karye-i Ağan , Süleyman
veled-i Muharrem taya, Muhib veled-i Musta- Karye-i mezbûrenin hudûd ve sınûndur ki
b taya, Bum^^ veled-i Muhib taya, Cafer zikr olunur kıble tarafı Devekayası ve Yörük-
106
veled-i Osman kethüda-i tayayân, İbrahim
suvadı Kabaağıl sırtı ve andan Kavakpına-
led-i Halil an müsellem, Mehmed veled-i Zül- n ve andan U ğ u n s u v a d ı ' n a andan
fikar sipahizâde, Ömer veled-i Osman sipahi-i Doğanakayası'na ve andan Melikpınarı'na
tekâûd bâ berât, İbrahim veled-i Zûlfikar an ve andan KavaklıynI vc andan Bozkarkın ve
karye-i Beg, Osman veled-i Osman sipahizâde, andan Uluderebaşı'ndan Tavşanakolu'na^^
Ali veled-i Hasan tayozâde, Ali veled-i Hüse­ ve andan Ortasekibaşı'na ve andan Güclüoğ-
yin sipahi-i tekâûd bâ berât, Mehmed veled-i lu ve andan Gıraymi mezan'na tarik ile
Ebubekir ağa-yı tayayân Bozemrud bâzânna giden vol ve Genceekin
Hâstı ' 114
Resm-i çift ve bennâk ve mücerred 738
pman'na ve andan Çt^kekpınan'na ve an­
Hmu 20 mûdd bymet 1 ^ dan Mahmud sipahi tarlası kenarından ve an­
dan D e g i r m e n ç a v ı n kıblesi t a r a f ı n d a n
Şair 12 müdd laymet 520
Adadepesi"^'ne ve Kınltaran"*^ kıblesi sırt
sıra J17
Mahlût 12 müdd laymet 4S0 şarki Ahıldeler arasından Karakaya'ya
tarafı Burçaközü'nden Pelidpınanvarınca ve
1 ya
Öy-i bağ ve bagçe 130
andan GOgemlicfoaşı ve andan tarik ile Çö-
Ö^-i botun 120 lekbaşı'ndan"' Kızıltuzla^^ ve Receb yatağı
20
ve andan Yenicekbayın'na^^^ ve andan Bögür-
Öy-i küvvâre
roe-ardı^^ ve andan Devekayası'na müntehi o-
Öşr-i penbc 40
lur ber mûceb-i huccet-i kadı (v.l4a)
Adet-i ağnâm 91 2- KARYE-İ AVLAĞUÖZÜ^^ an evkâf-ı
Hazret-i Ertuğnıl Gâzî-aleyhirrahme ve'l-ba-
Resm-i zemîn 50
ri -gayn ez arâzi-i imamet sahh tâbi-i Mihalıc-
De^ı- bâni 50 çik^^

Tapu-yı remîn 60 Hüseyin veled-i Osman Halife sipâhi, Kara

104- . J J-f-'^ 111 . J ^ j S ' 118 - ^ * 4;

105- 112- 119- vUİJ-^

106- ^'y 113 . As^-Sf 120- »ij^ ^

107- 121 -
114- i i ^ - ^

108 - 122- o-^j* y-


115 - 'S-s'-''
123 - o.
•09- J'^s^ jj-i •16- ^ /

110 - û 124- i>


117 -
106 Dr. Mchmcl A K İ F ERDOĞRU

Hasan veied-i Abdullah K der karye-i Papa olmak üzere uhrîr olunmuşdur sahh
Mehmed veled-i Osman m der İnönü, Hü-
dad'", Mehmed veled-i Hüseyin K der kaiyc i
sqrin veled-i Kiara Hasan K der İnönü, Meh­
Papalar. Mustafa veled-i Mehmed K der kar
med birader-i K der İnönü, Mustafa veled-i
ye-i Üçbaşlu'^ Süleyman veled-i Mahmud K
Ahmed an Bözüyük, Mehmed veled-i Abdul­
dcr karve-i Eyilikveran'^, Mehmed veled i
" 128 lah m der İnönü, Mehmed veled-i Osman m
Mahmud der Begbazan 140
Kaiye-i mezkûre arâ/isinde imâm olanlara der kaıye-i Selbirek Yusuf veled-i Hüsam
bir çiftlik yer vardır K der karye-i Kurşunlu, Sinan birader-i K der
H.İS1İ
k;ır\'c-i kurşunlu Salih.
Rı-sm-j çift ve bennak 500 Hâsıl
vc ınüccrred Rcsm-i çift vc bcnnâk vc n ı ü c c n ı d %2(>
llınt.1 ' 12 nıüd kıymet 720 litnta bcrvcch i inlimin soo
Şair 8 müdd kıymet 320 Şair ber vech-i lahmm 500
Mnlılût 4 müdd kıymet 160 Mahlût ber vcch-i tahmîn 300
Öşr-ı İvslan 25 Ö§r-i bcsian 10
O5/ -İ kijv\;lrc 30 Öşr-i çayır 25
Öşr-ı Çüvıı 30 Adei-i a|nâm SO
Adcı 1 111 .111 300 Rcsm-i zemin 30
Rcsılı-i /vnıın 30 Dcşt-t bânî 30
Dcşl i bânı 35 Tapu-yı zcmîn 30
Tapu-yı zcniîn 120 aid-ı hcvâ vc rcsm-i arûsânc \^\
Biîd-ı lıcvfl vc resra-i 3(H) Yekun .Vıod ('.'•)
arilsane vc cürm-i cinâyct
Rı-sm-i ollak Jlıı Karve-i mezbûrenin hudûd (ve) sınûrıdır Icı
141
Yekûn 3.0<m(.')
zikr olunur Sabuncuoiuğu'ndan girdim an­
Kaiye-i mezkürenin hudûd ve smdrıdır ki
dan Kuzulukbaşı'na'^^ andan Akçataşbaşı'na
zikr olunur Eskikışla'^ ve Küblüderebaşı'^
andan Ulucakbaşı'na andan Üyükdepesi'ne an­
Sartkaya boğazı'na andan Ayvaa yolundan
dan Komrilibeli'nden gelen yoldan Manurlıkı-
Cirrirbaşı'nda^'^ Küçük Eçe'^^ giden yoldan
ram'na andan Kızılkurtiu başı'na andan Çay-
Sanyatak'da nehr-i Kühye^'^^ suyuna Kumrai
köy andan Taşlucabaşı andan Tekyedepesi Kü­
cânibine Töm-yılgun'** ve Bağırsakağzı Tilkü-
çük Kızıldepe'ye andan Kapuzindanı andan
lerderesiagzı'ndan ve Bundakkaya'ya ve Taşlu-
Küçükgölçük Akçapınar'a andan Sabuncuolu-
cabumu'ndan ve Kara Halil nâm karyeden ge­
ğu'na müntehi olur ber mûceb-i huccet-i kâdı
len yoldan Kuyu cânibinden ve Çaialkol'^ ö-
(v.l4bl
nûnden Taşlıburun'dan ve Kürekolbaşı'dan"'
4- KARYE-J SAMAKOV'*-* nâm-ı diğer
ve Kızıldere'den gelen yoldan ve Hemeden-
138 DİLKÜCEK an evkâf-ı Hazret-i Ertuğrul
maslug ve andan yine Eskikışla'ya müntehi Gâri-aleyhirrahmetü'l-bâri-gayn ez arâzi-i
olur ber mûceb-i huccet-i kâdı sahh müstâhfızân hâlîani'r-reâyâ karye-i mezbûre Ba-
3- K A R Y E - İ G Ü N Y A R I K " ' an evkâf- zarcık kazâsına tâbi olub vârid olan fermân-ı
1 Hazret-i Ertugrul Gâzîa leyhirrahmetü'l-bâri- âli mûcebince kazâsına tâbi olmak üzere tahrîr
p y n ez arâzi-i timârhâ-i mensûhât ve otlakhâ-i olunmuşdur
timârhâ-imezkûrîntâbi-iBilecikkaıye-imezbûre Hâsıl ani'l-galle ve resm-i tapu-yı
Defter-i Köhne'de b ö n ü nâhiyesine tâbi olub zemîn ve rüsûmât-ı şâire ve asiyâb 13
sâdır olan fermân mûcebince Bilecik kazâsma. bâb fî 130 fisene-i kâmile 360 (?)
Yekûn bervech-i tahmîn 3.OOO
125 - i'.:-.-: ^29- ^ 133 • • 37 - ^ »i 3 ; 141 - i- », »I

126 - r ' •3C- > - -.J 134 - ~ f^. •38 - - 142- • J ^ j J ^

127 - j i ^ . . 135- J ' - ^ 139- Ji^.'v: 143 -

128- oîj'j^N 132 - 136- „ y 140 -


ERTUĞRUL GAZİ'NİN BİLECİKTEKİ VAKIFLARI 107

Karye-i mezbûrenin hudûd (ve) sınûndır ki Beg ilâm etmeğin mukaddcmâ ve hâlâ sadır o-
zikr olunur Ahmed pınan'ndan Küplüyolu'n lan evâmir-i şerîfcicr mûcebince medînc-i
den Akçapmar'a andan Günyank hudûduna mezbûra varılub vakfı-ı mezbûr mütevellisi
muiiasıl olub andan Almalukolu'ndan ve Pir- Mchmed bin Ahmed talebiyle akd-i meclis i
144
cc-pınan'ndan Fınduhluk -pınan'na andan ^ r - i nebevi olunubmcdîne-i mezbûrahaliMnden
145 ve civâr ahâlisinden suâl olunub vakf ı
Kartlaca -mezan'na andan Bozcadepe'ye an­ mezbûrûn sınûn ve hudûdı müceddeden tahdtd
dan Yediler'e ve Döndü-çayın'na ve andan Ka- oluna deyü buynılmagın imtisâlen Ii1-emri1-â-
r a a ğ a ç l a r ' d a n Bazarcığ'a giden tarîk ile li bu fakir-i paşa-yı mumâileyh ve Kâtib HıfzI
Tekkealtı'ndan Tankiyye'den yukaru sırı sı­ Hüseyin ve mütevelli-i mcTBOr kullan ile medi-
ra Hisârakaltı'na andan Karasu'ya ve yine Ak- ne-i mezbûra varub dâire-i şehrde mahall-i ni­
çapınan'na müntehi olur ber mûceb-i hucceı-i zam üzerine nûzûl ve medine-i mezbûre ahâlisin­
kadısahh den zeyl-i huccetde mastûrûl-esâmi olan müs-
EI-Fakir El-Hac Hüseyin Hıfzî el-Muharrir limîn ile akd-i meclts-i şer-i nebevi edûb zavi-
(mühür) yedâr-ı mezbûr Ahmed'i ihzâr sâdır olan
fermân-ı şerifleri yüzüne kıraat olunub badehu
hâzırûn-ı bi'l-meclîs olan müslimîn ile vakf-ı
EK 1. Sebeb-i tahrîr-i kitâb budur ki mezbûr hudûdundan ibtidâen medine-i mezbûn
garb cânibinden Lefke'ye giden tarik-i âmm ile
Hamsu nâm nehrin karşusunda Kaldırayak
Husûs-ı aıi'l-beyânm mahallinde isıima ve
toprağında vâki Değirmcnaltı'nda câri sudan
tahrîri içün bu fakire ve haliyâ Sultanönü san­
hudûd diküb badehu mezbûr su sıra gelüb Kemer
cağına ber vech-i arpalık mutasarnf olan el-
nâm mahalle andan İstanbul'a giden tarika çı-
Hacc Abdülkadir Paşa'ya hitâben fermân-ı
kub andan şark urafına avdet edüb Diklitaş
cihân-mutâ vârid olub mazmûn-ı münifınde
nâm mahalle andan yine urik-i âmm ile yürü-
Sögûd kazâsında medfûn merhum mağfûrün
yüb Eski-kaldınm nâm mahalle andan şehr-i
leh Ertuğrul Gâzî-tâbe serahu-Hazrelleri ev-
mezbûra giden su maslağına andan dahi Ok-a-
kâfından olub sancâğ-ı mezbûra tâbi Bilecik
tacak nâm nuhalle ve andan dahi Meyderesi
nâm kasabaya varub nefs-i şehr-i Bilecik ve dâi-
içinden Oluklupınar'a andan kıble canibi Aşa-
re-i şehrde olan arâzi ve bağât ve bağçe vesâir
ğıküplü nâm karyeye giden tarik-i âmm üzere
vakf-ı mezbûra âid ve râci olan yerlerden
Kadıyokuşu'na andan karyc-i mezbûr ahâlisi ile
derûn-ı fermânda mastûr olan Seyyid Abdullah
bade'n-niza âlâim vaz etdikleri Devkendiyerli-
ile Şeyh Edebâlı zaviycdân Ahmed'in fuzûli
kayabaşı'na andan şimâl tarafına teveccüh e-
zabt u rabt eyledikleri arâzi ve bağât ve bağçe-
düb merhûm mağfûrün leh Çelebi Sultan Meh-
ler merhûm-ı mumâileyhin vakfı hudûdunda
med Han vakfı sınûrundan sırt sıra gidüb Gö-
olduğu bundan akdem sancâğ-ı mezbûra ber
ceçekdepe nâm mahalle geldikde bir mikdâr
vech-i muharrer mutasarnf olan Boz Rcceb
kıble canibine rücû edüb sağ cânibde olan mişe
mübaşereıiyle tahdîd ve huccet-i şeriyye olun­
ağaandan bağlar arasından girüb Göceçekyerli
duğu ilâm olundukdan sonra mezbûrân kanaat
taş'a andan Sırt sıra giden yolda vâki Yerlika-
etmeyüb Defter emîni arzı mûcebince sâdır a-
yalar'a andan yine şark cânibine inhirâf olu­
lan fermân-ı şerife muğâyir bilâ sened vakf-ı
nub Çitleyik-ağaçlan dibinden Hamza Beg de­
mezbûrûn hudûdunda olan yerleri zabt ve vakfa
ğirmeni harkına hark-ı mezbûr üzere dâir olan
külli gadr üzere olduklann mumâileyh Rcceb
108 Dr. Mehmet AKİF ERDOĞRU

dört göz değirmen hudûd-ı mezbûr içinde vakfm i l ^ h i sübhanehu ve Teâlâ Mehmed en-nâib
olub degirmen-i mezbûr hartandan aşağı tarafı bi-kazâi Bilecik afa anhu (mühür)
Karasu'ya müntehi olub andan Karasu sıra se­
El-emru kema zukire fîhi nemakahül-fakir
kiz değirmen çarkından çıkan su sıra Kebir-
ileyhi izze şanuhu es-Seyyid Mehmed el-kâdf
kOprü'ye andan su sıra gidûb Karaçaybogazı'n-
da şehir tarafında olan Sivrikaya'ya andan bi-kazâi Sögüd el-memur bi-istimai haze'l-umûr
mezbûr kayanın ensesinden giden ince yoldan gafere lehu (mühür)
Hıarlıkbağlan'mn ensesinde olan üyüklere an­ Cera ma fihi bi-marifeti nâibi'l-fakîr ala
dan mezkûr Kaldtrayak toprağında dair mesfûr nehci's-savab bila-reybin ve'l-irtiyab nemaka-
değirmene müntehi olub buhudûdilemahdûd
hü'l-fokir ileyhi sübhanehu izze şanuhu İbra­
olan ârad ve bağât ve bağçeler ve medine-i
him Hıfn el-kâdî bi-medinei Orta Lefke gafere
mezbûre merhûm-ı mumaileyhin vakfidır eben
lehu (mühür)
an ceddin böyle bilüriz ve bu hudûd içinde
Mezbûr es Seyyid Abdullah'ın alâka ve medhali
yokdur merhûm-ı mumaileyhin vakfıdır deyü Sahha indi ma-ihttva haze'l-kitab cnnchu
zeyl-i vesikada olanlar ve civâr kurâlardan d^hi carin ala nehci's-savab ve cnel el-fakri ileyhi iz­
sikât-ı müslimîn dahi ala tariki'ş-şehâde haber ze şanuhu Süleyman cl-müvellâ hilafetehu b i -
vermeğin hudûd-ı mezbûr ile mahdûd olan medinei Bilecik gafere lehu hatem-i Süleyman
ârazi ve bağat ve bağçeler ve değirmenler Saray-ı Devlet
müşârünileyhin vakfı olmak üzere hükm
olunub mâ vakaa bi't-taleb ketb olundu fî
yevmi's-sâ bi min Rebiû'l-evvel li-sene semâne EK 2: Devletlü Saadetlü Sultanım Hazret­
aşer ve mie ve elf leri sağ olsun Nezâretimizde olub Sögüd'de
Şuhûdûl-hâl medfûn merhûm Ertugrul Gâzi evkâfının nefs-i
Ali Efendi ibn-i Hasan el-imâm bi-kasaba-i Bilecik ve dâire-i şehrde olan arâzi ve bağât ve
Bilecik, Es-Seyyid Mustafe Çelebi ibn-i B -
bağçe vesâir yerleri mürûr-ı eyyâm ile muhtell
Seyyid Abdûlbaki nakîbül-ieşrâf, Mehmed bin
ve müşevveş olub tahrir olunmak iktizâ eyle-
Derviş sâkin-i Bilecik, Mustafa Beşe ibn-i Ab­
dikde bâ fermân-t âli tahrîr olunub vakf-ı
dullah sâkin-ı kasaba-i mezbûre, Murat Beşe ib­
mezbûrun hudûdunda olan yerler zabt ve huc-
n-i Abdullah sâkin-i Bilecik, Osman bin Ab­
cet-i şeriyye olunub huccet-i şeriyye fâziletlü
dullah Mehmed bin Mustafa, Ahmed bin Ali,
Rumeli ve Anadolu kâdîaskeri efendiler dahi
El-Hacc Mehmed ibn-i Fethullah sâkin-i Bil&
cik. Diğer EI-Hacc Mehmed sâkin-i Bilecik, imza etmeleriyle mûcibince huccet-i şeriyye
Halil bin Hasan sâkin-i kasaba-i mezbûre, B - Defterhâne-i Âmire'de düstûrü'l-amel olmak
Seyyid Mehmed ibn-i Mustafa sâkin-i kasaba-i üzere hıfz olunub iktizâ eyledikde mahallinde
mezbûre, B-Seyyid Şerif Çelebi ibn-i Mehmed, derkenâr ve sûret verilmek bâbmda fermân-ı
Mehmed bin Hasan ve gayrihim mine'l-huzzâr âlileri recâsıyla arz olundu bâki emr ü fermân
saadetlü Sultanımındır
Yamelû bima-Hhi inde ademi münafihi ne-
makahül-fakîr ileyhi İzze şanutau Abdullah ei- El-Hakir-El-Fakir Abdullah Ağa-yı Darüs-
saade Hâlâ
kâdî bi-askeri Rumeli afa anhu el-mütevekki-
!en al-Allah Abdullah (mühür)
EK 3: İkâme-i bâzâr der kazâ-i Bilecik
taallaka nazara el-fakiniilahu sübhanehu yevm-i ısneyn
e Teâlâ Mahmud el-kâdî bi-askeri Anadolu
Hüdâvendigâr sancâgmda vâki Bilecik kazâ-
afere lehu (mühür)
sında bcr mutâd haftada bir gün kurulan bâzâr
El-emru kema zukire fihi nemakahü'l-fakîr kadîmden berü ısneyn gününe münhasır iken
E R T U Ğ R U L GAZİ'NİN BİLECİK'TEKİ VAKIFLARI 109

bazı kimesneler yevm-i ahad bâzâr kurulmasını râkeşlik inzımâmıyla hâlâ Defter Emini el-Hac-
murâd eylediklerinde bu keyfiyet kazâ reâyâsı- c İbrahim Edhem-zîde uluvvuhu-arzı mealin­
nın ayin-i batılalannın icrâsma mâni olacağı den nümayân olmağla bu sûretde arzı mûcebince
bahisle bâzâr-ı merkûmun kemâ fH-kadîm Unzîmi husûsunu hâlâ Baş Defterdâr iftihârü'I-
yevm-i ısneynde ikâmesiçün emr-i şerîf ısdân ûmerâ ve'l-ekâbir Mîr Ali Necîb-dâme uluwu-
niyâzında olduklarım İstanbul Ermeni Patriki- hu-takrirve takriri hâkpâ-yı hümâyûn-ı şâhâne'ye
hutimet avakıbuhu bi'l-hayr-Bâb-ı âlişâna ar- lede'l-arz inhâ olunduğu üzere sâbıklan veçhi­
zıhâl takdîmiyle istidâ etmekden nâ§i kuyûd-ı le ismi tasrihiyle Divân-ı I-iümâyûn kaleminden
lâamesi ve emsâli keyfiyeti bade'l-ihrâc Bile­ iktizâ eden emri ısdânyla icrâsma ibiidâr olun­
cik nâhiyesine tâbi evkâf-ı Ertuğrul Gârf-aley- masını hatt-i ihsân-nakt-ı cenâb-ı mülÛkâne-i
hirrahme ven-meğâzi-vakf-ı merkûm evkâf- levha-tıraz südûr olmağla mûcibince icrâ ve
1 selâtinden olmağla mefrûzû'l-kalem ve maktu- unzîm olunmak bâbmda fermân-ı âlişân sâdır
ûl-kadem serbestiyyet üzere kayd ve tahrîr o- olmağın mûcibince hatt-ı hümâyûn-ı şevket-
lunmuş deyû yazıldığı mahallin tahtında ma- makrûn ile sâdır olan fermân-ı celilü'l-kadr ve
hallât-ı Müselman ve mahallât-ı Ermeniyân defterdâr-ı mumâileyhin takriri mûciblerince
neferât aded ve bağçehâ aded ile nefe-i Bilecik defterlerin geıürdüb ber minvâl kazâ-i mezbûre-
ve hâsıl tahtında hınia ve şair ve bâç-ı bâzâr-ı de kemâ fi'l-kadim ısneyn günü olarak ism
penbe ve gayn yükünden aşağı olandan mik- tasrihiyle yevm-i mezbûrda emsâli misüllü pâzâr
dânna göre bâç-ı bâzâr alınur ber mûceb-i Def­ ikâme olunmasıçün Defterhâne-i Âmire'de o-
ter-! Atîk yekûn maa gayrihi yirmidokuzbindo- lan kaydı mahallini kaleminle tashîh ve sebt-i
kuzyüzyetmişbeş akça yazu ile Defter-i Mufas- defter eyleyüb İcmâl-i Hakâni'sin veresin deyû
sal'da muharrir kalemiyle tahrir olunmuş bu bu hakire hitâben sâdır olan fermân-ı âli mûce­
ukdirce ber mukiezâ-yı Defter-i Hâkânî sâli- bince tashîh ve sebt-i defter olundu R 27 Rebi-
fü'z-zikr nefe-i Bilecik el-mezbûrenin hâsılâtı ve ü'l-evvel sene 251
hâsılâtıyla mahsûb bâç-ı bâzâr-ı penbe ve gayn
El-Fakîr El-Hacc İbrahim Edhem Tevkü
yükünden a§ağı olandan mikdânna göre bâç
Emin-i Defter-i Hâkânî Hâlâ
alınur ber muceb-i Defıer-i Atîk el-mezbûrenin
müteveccihâtı Ertuğrul Gâzî-aleyhirrahme ve'- İkâme-i bâzâr der kazâ-i Bilecik yevm-i ıs-
1-megâzi- vakfı tarafından serbestiyyet üzere nevn
zabt olunmak iktizâ edüb ancak bâzâr-ı
Vassâlede tafsil olunduğu üzere bâzâr-ı •
merkûmun Defterhâne-i Âmire'de kangı gün
mezbûr kemâ fi'l-kadim ısneyn günü olarak is­
kurulacağının ismi tasrih olunmadığından bu
mi tasrihiyle ikâme olunmasıçün bâ hatt-ı
sûretdebatrik-imersûmun isiidâsı veçhile sâlifû'-
hümâyûn sâdır olan fermân-ı âli mûcebince
z-zikr kazâ-i mezbûr pâzânnm kemâ fi'l-kadîm
tashîh ve sebt-i defter olundurı27 Rebiü'l-evvel
ısneyn günü olarak ismi tasrîhiyie yevm-i sene 251
mezbûrda ikâmesiçün emsâli misüllü tanzimi
husûsuna müsaade-i seniyye erzân olunduğu El-Fakîr El-Hacc İbrahim Edhem Tevkiî ve
hâlde hâkpâ-yı hümâyûn-ı mülûkâneye lede'l-arz Emîn-i Defterhâne-i Âmire Hâlâ
hatt-ı şerif-i şevket-redîf-i mülûkâne-i levha-zîb
südûnyla Defterhâne-i Âmire'de olan kaydı ma­
BELGE I I
halli tashih olunmak içün Dîvân-ı Hümâyûn'dan
tashih emri şerifi ilâsı hususu ifıihârü'lekâbir 1- KARYE-İ GÜNYARIK tâbi-i İnönü
ve'l-ekârim câmiü'l-mefâhir ve'l-mckârim el- Çift 4, nim 4, bcnnâk 16, müccrrcd 22,
muhiassu bi-mezidi inayeti meliki'd-dâim tuğ- imâm 1, zaviyedâr 2
110 Dr. Mehmel AKİF ERDOĞRU

Hâsıl HAN GÂZÎ

Rem-i çift. bcnnâk. mücnted S26 Hâsıl

Hınu I2ınüdd kıymcc 720 Bâc-ı p^z^^^ penbe ve gayn yükdcn aşağı o- 800
landan mikd&ına göre bâc alma
Şair 8 müdd kıymet 320
Resm-i keyl-i nefs-i Bilecik 800
Mahlûl 4 müdd kıymet 160
Öşr-i ba| ve bağçe der desi-ı Muta Fafcih ve 385
Öy-i bağçe İS
kastâb Bahşayi) ve nukrazan ber mûcetv i
Öy-i bcMan 10 Defter-i Attk

Öy-i kfivvâre 12 Öşr-i ba| ve ba|çe der dâire-i şehr-i mezbOr 120

ÖşTH çayır 25 Öşr-i hfflta 8 müdd kıymet 480

Adet-i agnâm 6S Şair 8 müdd kıymet 320

Çayır-ı Kaıayusu(oğlu der yed -i Mehmed Mahlüt 3 müdd 10 K kıymet 140

çavuş IS dönüm resm 20


Öşr-i küvvâre 20
Resm-i zemîn 34
Öşr-i bostan 20
Deşt- bini 24

Tapu-yı zemin 26
Öşr der Kara-su ki şehre tâbidir gen­ 320
den yerlerden ve bağlardan zemin-i
BU-ı hevâ ve rcsm-i arOsıine 30 Naibyeri demekle marüfdur
Yekûn ZOOO
Resm-i kapân ki bâzâra gelen baldan 1,000
ve yağdan ve incirden ve üzümden
Defter-i İcmâl'de şerh olunduğu üzere Er- vesâir bunun emsâli mekûlâtdan ve
Akçabagı'ndan H'l-cümle kapâna mü­
tugnıl vakfına tashîh olunmuşdur tahriren 0 24
teallik esbâbdan yüz akçada iki akça
Cemazie'l-âhîr sene 1118
resm-i kapân hisâbı üzere ve bundan
aşaga bu üslûb üzere mikdânna göre
Harrere El-Fakir Ebubckir Et-Tevkiî alına

2-NEFS-İ BİLECİK Bâd-ı hevâ ve cürm-i cinâyet ve 1,000


beytai-mâl ve mâl-ı gâib ve yâve ve
MAHALLE-İ EMÎR
kaçgûn ve abd-ı abık ve kenizek ve
MAHALLE-İ DERE müddeti tamam olub bey olunan kul
ve câriye bahâlan ki sahibi zahir
MAHALLE-İ BÂZÂR
olmaya ve resm-i arûsâne-i nels-i şehr
MAHALLE-İ CÂMİ-İ ŞERÎF-1 CEDÎD ve resm-i ganem-i neb-i şehr
nâm-ı diğer KÂDÎ MAHALLESİ
İhzâriye-i kazâ-i Bilecik ve nâhiye-i 500
MAHALLE-İ HÂCI ŞUCÂ
Lefke
MAHALLE-İ HİSÂR İcâre-i dekâkin-i zemîn-i bâzâr
MAHALLE-İ BÖRKÇİLER Dckâkin-i Celal veled-i Pir Ahmed 10
MAHALLE-İ CÂMİ-İ ŞERÎF-İ ORHAN Dekâkin-i Rıdvan 13
CEMAAT-İ HAFIZÂN-I CÂMİ-İ OR- Dekâkin-i Hüseyin 23
ERTUGRUL GAZİ'NİN BİLECİK'TEKİ VAKIFLARI III

Dekâkin-i Mustafa velcd-i Abdullah 14 içün zabt olunagelmi^ken hîn-i tahrîrde vilâyet
Dckâkin-i Haa Piri 25 muharriri sehven Defter-i Cedîd-i Hâkânî'ye
kayd etmemekle hâriç ez defterdir deyü zikr o-
Dekâkin-i Mustafa veleU-i Mehmed 20
lunan çiftliklerin mahsûlüne ve mezkûrân kâdı-
Dekâkin-i İbrahim veled-i Fakih 24 lıklarda olan nısf-ı bâd-ı hevâ (ve) adet-i ağnâm
Dekâkin-i Hüseyin kassâb 40 ve resm-i arûsâne ve gayn mahsûlâta mevkûfât
eminleri ve sancâkbegi subaşılan ve erbâb-ı
Dckâkin-i Seyyid Hüseyin 10
timâr ve evkâf zâbitleri dahi ederler Defter-i
Dekâkin-i Hüseyin 23 Atık mûcebtnce zabt olunması bâbında emr-i
Dekâkin-i Sabunhâne der nefs i şehr 600 şerif recâsına ilâm eyledüği sene 989 Şaban'ı-
2 bâb mn onbirinci günü arz olundukda sehven E>ef-
ter-i Cedîd-i Hâkânî'ye kayd olunmaduğı mu­
Rcsm-i kassâbhâne 500
karrer ise nişâna beg hazretleri dest-i hattıyla
Dekâkin 13 deftere kayd ede deyü fermân olınmagın vech-i
Resm-i otlak kadîmden alunugeldüği 120 meşrûh üzere tahrir olundu tahriren fi 24 Zilka­
üzere de sene 989
Yekûn S^OOf/f
Mezkûr Günyüzü nahiyesinde I>ekinözü ve 3- KARYE-İ DEKİNÖZÜ tâbi-i Günyüzü
Avlağu nâm karyelere ve nâhiye-i İnönü'nde hass-ı hazret-i şehzâde-i civan-baht-tâle bekahu
Günyüzü nâm karyeye bile mutasarrıflardır
çift 9, nîm 9, bennâk 14, mücerred 22, sipâ-
nısf-ı bâd-ı hevâ ve cürm-i cinâyet ve nısf-ı
hizâde 3
arûsâne ve nısf-ı adct-i ağnâm ve timârhâ-i ser-
best-i kazâ-i Bilecik ve bcytü'l-mâl ve mâl-i Hâsıl maa çiftlik-i Sasan hâsıl gailede bile
gâib ve yâve ve kaçgûn ve mâl-ı mefkûd ve müj- dâhildir
de-i abd-ı abık ve kcnizek ve müddeti tamam
olub bey olan kul ve câriye bahâlan ki sâhibi Resm-i çift. bennâk ve mücerred
olmaduğu coz timârhâ-i serbest ve adel-i ser-
Hınta 20 mûdd kıymet 1.200
best-i "kazâ-i me/bûrc maa karye-i Dilkücck
lâbi-i Ermeni ve karye-i Günyank tâbi-i İnönü Şair 13 müdd kıVmel 520

fî sene 500 kaıye-i mezbûr Defter-i Cedîd'e seh­ Mahlût 12 mûdd kıymet 480
ven kayd olunmamağın karye-i Yamak (?) A-
Öy-i bal ve bağçe 130
nadolu Defterdân Sinan Efendi Hazretleri
lezkîresiyle kayd olundu fî 4 Zilhicce 989 Ö^r-i bostan 120

Öjr-i kuvvâre 20
Harrere El-Fakir Feridun Eı-Tevkiî
Çiftlik-i hassa 2 90
Hüve
Ö^r-i pcnbe 40
Nefs-i Sögüt'dc vâki Eriu|rul evkâfma mü­
Asiyâb 2 Mb rcsm 60
tevelli olan Sefer kulları arz gönderüb evkâf-ı
meaf>ûrede Dilkücck nâm karyede olan on iki AUet-ı ağnâm '1
kıta çiftlik ve Bilecik vc Lcflcc kâdılıklarında
vâki olan nısf-ı bâd-ı hevâ ve rüsûm-ı arûsâne Reim-ı zemin S"

'.c adct-i ağnamın nısfı vc beyiü'l-mâl-i âmme


Dev- I^Sn' 5"
vc mâl-ı gâib ve mâl-ı melkûdu Dcfter-i Atik'de
Tapu .yi zemin '>0
mâ-ıakaddemden vakfa hâsıl kavd olunub vakf
112
Dr. Mehmet AKİF ERDOÖRU

Bİd-ı bev< ve resm-i arihâne 60 da olub elsine-i nâsda Samakov tabir olunur
Dilkücek nâm karye ile Günyüzü kazâsında Av­
Yekûn 3.689(.')
lağı nâm karye ve üçbinüçyüzsekseniki akça ya-
BELGE m zu ile Dcfter-i İcmâl'de H ü d â v e n d i g â r
sancâgında Mihalicçık nâhiyesinde ve üçbinal-
Sögüd'de medfûn merttûm Ertuğrul Gâzi ev- tıyüzseksendokuz akça yazu ile Defter-i Mufas-
kâfıodan neb-i Bilecik ve dâire-i şelır vakfın sal'da S u l t a n ö n ü s a n c a ğ ı n d a G ü n y ü z ü
arazisinden olub ve Yediler Oyüğü demekle nâhiyesinde olmak üzere tahrîr-i defter olunan
marûf mevzi dalıi dâire-i şelıre dâlıil olduğu Dekinözü nâm kaıye taht-ı nezâretinde olan
huccet-i şeriyye olunub müdâhale olunmak evkâfdan Sögüd kasabasında medfûn merhûm
icâb eylemez iken Bilccik'de Timur Beg Zâvi- E r t u ğ r u l G â z i vakfından olmak ü z e r e
yesi zâviyedân Seyyid Abdullah ile vâkıf-ı mü­ kadimden bu ana değin vakf tarafından zabt o-
şarünileyh mütevellisi kullarının mezkûr lunub lâkin Defter-i İcmâl'de ve Mufassal'Oa
Yediler Uyügü nâm mevzide davaları tahrîrçün mahalleri hass-ı hümâyûn olmak üzere kalub
fermân-ı âli sâdır olmuş iken zâviycdâr-ı tevkii kalemiyle tashih oiunmamağla zikr olu­
mezkûr yüzseksen senelik bir sahte hüccet nan kurâ ve nefs-i Bilecik mahalleri vakf-ı
peydâ ve ber tarikiyle işbu binyüzonyedi senesi mezbûra tashih olunmak bâbında inayet recâ
Zilkadesi'nde Dcftcrhânc'ye hıfz etdirmekle ve Başmuhâsebe Defterleri'ne nazar olundukda
mahall-i nizam üzerine vanlub bundan akdem kaydı bulunmamağla E)cfter-i İcmâl ve Mufas-
sâdır olan fermân-ı âlişân mûcebince tahrîr ve sal'ı getürdûb kadîmü'l-eyyâmdan berü taraf-ı
kaydın verilüb zikr olunan hüccet Defterhâne- vakfdan zabt olunduğu muayyen olmak nefs-i
ye mutabık olmamağla mahallinden terkin ve Bilecik ve Günyank ve elsine-i nâsda Samakov
ref olunması bâbında Babü's-saâde Ağası'nın tabir olunan Dilkücek nâm karye ile Avlâğu ve
arzı üzerine mûdbince Defterhâne'den terkin Dekinözü nâm karyelerin mahalleri Ertuğrul
ve terkin olunmasıçün sâdır olan fermân-ı âli Gâzi vakfından olmak üzere kaleminle tashih
mûcebince defterden ilkâ olunmuşdur i ! 15 Zil­ ve sebt-i defter eyleyesin deyû vârid olatı emr-i
kade sene 117 âli mûcebince sebt-i defter olundu fî24 C(ema-
ziel-âhîr) sene 1118
BELGE IV
Harrere El-Fakir Ebubckir Et-Tevkiî
Nâhiye-i İnönü der livâ-i Sultanönü
BELGE V
ICARYE-İ GÜNYARIK tâbi-i İnönü 2,000
Burusa'da Haremeyn-i Şerifeyn Müfettişi
Bu dahi zîrde şerh olunduğu üzere Ertugnıl
vekiline hitâben hüküm ki
Gâzi vakfına tashih olunmuşdur fi't-tarihi'l-
mezbûr Bâbü's-saâdeti'ş-şerîfe Ağası nezâretinde o-
lan evkâfdan Buruşa ve Sögüd ve Bilccik'de
Harrere El-Fakir Ebubckir Et-Tevkiî
vâki merhûm ve mağfûrün leh Enugrul Gâzi
Nâhiye-i Bilecik der livâ-i Sultanönü evkâfınm mütevellisi olan teberdârân-ı hassa'-
dan Kuşçu Mehmed arzıhâl sunub vakf-ı
NEFS-İ BİLECİK tâbi-i m 5,500
mezbûrun kurâları ber mûceb-i Defter-i
Babü's-saâde Ağası olan el-Hacc Abdullah Hâkânt taraf-ı vakfdan serbestiyyet şurûtu
Ağa arzıhâl göndcrüb Sultanönü sancâgında mûcebince zabt u rabt olunagelmişken ashâb-ı
Bilecik nâhiyesinde beşbinbeşN'üz akça yazusu ağrazdan bazı kimesneler kurâ-i vakfı fuzûli
olan nefs-i Bilecik ve İnönü nâhiyesinde ikibin zabt sevdasıyla müdâhaleden hâlî olmamalarıy- -
akça yazusu olan Günyarık ve Bilecik kazâsın- la ber mûceb-i kuyûdât-i Defter-i Hâkânî kurâ-i
E R T U Ğ R U L G A Z İ ' N İ N BİLECİK'TEKİ VAKIFLARI 113

vakf serbesiiyet şürûtu mûcebince iaraf-ı vakfdan gayn ez arâzi-i imâmet ve hâsılı tahtında resm-
kemâfi's-sâbık zapt u rabı olunub aherin bivech i çift ve bennâk ve mücerred ve hınta ve öşr-i
ve bilâ sened müdâhale ve muarazalan men ve bostan ve öşr-i küvvâre yekûn maa gayrihi üç-
def etdirilmek içün yedine müekked emr-i âli bin ve Bilecik nâhiyesine tâbi neferât ile kar­
ihsân buyrulmak bâbında istadâ-yı inayet etmeğin ye-i Gûnyank an evkâf-ı müşârünileyh gayn ez
Hazine-i Âmire'de mahfûz Anadolu Mahâse- arâzi-i limârhâ-i mensûhât ve otlakhâ-i
besi Defterleri'ne nazar olundukda vakf-ı timârhâ-i mezkûrin hâsılı tahtında resm-i çift ve
mezbûrun tevliyeti bâ mukabele mezkûr bennâk ve mücerred ve hınta ve öşr-i bostan
Kuşçu Mehmcd teberdâr-ı hassadan bâ- ve öşr-i küvvâre yekûn maa gayrihi üçbin ve
haıı-ı hümâyûn-ı şcvkct-makrûn üzere mastûr bilâ reâyâ ve Bazarak kazâsına tâbi karye-i
ve mukayyed idügi derkenar olunmagm Bilecik
Samakov nâm-ı diğer Dilkücek an e\'kâf-ı
nâhiyesinde evkâf-ı hazrei-i Erıugrul Gâzî
müşârünileyh gayn ez arâzi-i müstahfızân
vakf-ı merkûm evkâf-ı selâtinden olmağla
hâlîani'r-reâyâ ve hasıl ani'l-galie ve resm-i ta-
mefrûzü'l-kalem ve maktuü'l-kadem min külli'-
pu-yı zemin ve rüsûmât-ı şâire ve asiyâb onüç fî
1-vücûh serbesiiyet üzere kayd ve tahrir olun-
sene-i kâmile üçyüzaltmış yekûn ber vech-i
tnu^dur fî sene binyüzonsekiz deyü yazıldığı
tahmin üçbin akça yazular ile kurâ-i mezkûrun
mahallin tahtında nefs-i Bilecik vakf-ı müşârü-
başka başka hudûdlan tasrihıyle Defter-i Vakfa
nileyh ntahallât ve neferâı ve bağçehâ ve
muharrere-i mahfûzada mukayyedlerdir bu
baghâ ve hânehâ ve hudûd-ı mevziasıyla muhar­
takdirce ber muktezâ-yı Defter-i Hâkânî kurâ-i
rer ve hâsılı tahtında öşr-i hmıa ve şair ve
merkûmenin serbestiye! üzereaşârverüsûmâtla-
öşr-i küvvâre der kasaba-i mezkûre ve öşr-i bos­
n evkâf-ı müşârünileyh tarafından zabt olun­
tan ve yekûn maa gayrihi yirmidokuzbindokuz-
mak iktizâ eder deyü Defter Emîni izzetlü Sü­
yüzyetmişbeş akça ve Günyüzü nâhiyesine tâbi
leyman Raşid Efendi arz etmekle arzı mûcibin-
neferât ile karye-i Dekinözü an evkâf-ı müşâ-
ce hükm deyü fî 22 Ş(aban) sene 1201 tarihin­
rünileyh gayn ez arazi-i tayayân ve piyade ve
de sâdır olan fermân-ı âli mûcibince emr-i şcrîf-i
hâsılı tahtında resm-i çift ve bennâk ve mü-
âlişân yazılmak içün işbu tezkire verildi.
cerred ve hınta ve öşr ve bağ ve bağçe v. ö^r-i
bostan yekûn maa gayrihi üçbinaltıyüzseksenao- Müfettiş vekiline hitâbı tayy olunub işbu
kuz ve Mihalıççık nâhiyesine tâbi neferât ile fermân-ı âlişân tecdid olunmuşdur fi 11 Receb
karye-i Avlağuözü an evkâf-ı müşârünileyh
sene 1203

F.8
VAKIFLAR İDARESİNİN
GÜNÜMÜZE UUŞTIRDIĞI BİR AHŞAP YAPI
KEŞFİ OSMAN EFENDİ TEKKESİ

Restoratör Y. Mimar Esin OEMİREL

- stanbul'da evvelce mevcut olan d ö r t - ş ö y l e denilmektedir. "Mahmiye-i Kosıantiniy-


I y ü z c i v a r ı n d a k i tekkeden günümüze ye'de Kalenderhane Mahallesi nde vaki bir ta­
A g e l e b i l m i ş tipik bir ö r n e k de Keşfî O s ­ raftan Ferhat Paşa Vakfı"^ "ve bir taraftan
man Efendi Tekkesi'dir. A h ş a p olan bu tekke Helvacı Baba Vakfı": "ve bir taraftan Hüseyin
V e z n e c i l e r semtinde Kalenderhane Mahalle- Paşa milki ve bazen Hamamcı Mehmet Çelebi
si'nde, Hallac-ı Mansur S o k a ğ ı ' n d a ( B u sokak milki ve bazan tartk-i ânım ile mahdud milki
g ü n ü m ü z d e mevcut değildir.) 102 pafta, 664 a- miişterâm olan arsa üzerine malım ile bina ey-
da, 24 parseldedir. T e k k e n i n civan tamamen ledifiim, YEDİ BÂB HÜCÜRÂTI ve CÂMİ-i
istimlak e d i l m i ş ise de sadece tekke korun­ ŞERİFİ ve Medine-i Münevvere vakfından
maktadır. olan yüzkırkdört zira arsa-i ve biri mâi ve
MİLK ve tarik-î hassı muhtevîzâviyemi ve Cami-
M e z k û r tekkeye ait en eski kayıt Vakıflar
-i mezburun canibi şarkîsinde vaki ESÇAR-İ
G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü A r ş i v i ' n d e mahfuz 1101 H .
MÜSMİRE ve GAYR İ MÜSMİREYİ VE BİR
(1689 M . ) tarihli Keşfi Osman Efendi vakfiye-
SU KUYUSUNU müştcmil Arsa-i Memlûkemi...."
sidir.Wakfiye 1093 H . (16S2 M . ) yılı s e f c r ü l -
hayr ayının 15. g ü n ü d ü z e n l e n m i ş olup 1101 Vâkıf Keşfi Osman Efendi'nin g ü n ü m ü z d e ­
H . (1689 M . de) tescil edilerek yürürlüğe so­ ki tekkesinde vakfiye kayıtlarını teyid edici
kulmuştur. Aradan geçen takribi yedi sene herhangi bir kitabe mevcut değildir.'* Ancak
zarfında tekkenin inşa e d i l m i ş o l d u ğ u d ü ş ü n e - Keşfi Osman Efendi'nin kendisi ve hayır eser­
bilinir. Vakfiyede tekke ve yeri ile ilgili aynen leri ile ilgili olarak Niksar'da yaptırdığı câmi-

1 Vakıflar Genel Müdürlû|û Arşivi. 341 nolu defterin 521. sahifesinde kayıtlı Keşft Osman Efendi Vakfiyesi.

2 Bakınız. İ. F. Ayano|lu."Ferhat Paşa ve Gizli Kalan VakıOan" ."Vakıflar Dergisi" S. 7 Sahife 145.

3 Bakınız. M. Baha Tanman. "Uıanbul Süleymaniyede Helvai Tekkesi", "Sanal Tarihi Yıllıgı*S 8, Sahife 173.

4 1976 senesinde Toklu Dede haziresi tamiri esnasında, hazirevc atılmış bir durumda bulunarak alınan Kelime-i TevhıO
kitabesi muhafaza edilmek üzere o zamanlar alt kan mezariık ekibi şantiyesi olarak kullanılan tekkeye getirilmiştir.
116 Y.Mimar Esin DEMİREL

indeki kitabede bilgi bulabiliyoruz/" Niıckim ye'ye müntesiptir. Niksar'daki caminin avlu­
kendi bu cami avlusunda gömülmüştür. Nik­ sunda defnedilmiştir. Keşfi Osman Efendi'nin
sar'daki caminin kitabesinde Aziz Mahmud yaptırmış olduğu ve vakfiyede tarif edilen bi­
Hüdai Hazretlerinin bendesi ve Celvetî tari­ na 11% H (1781 M) yılında meydana gelen
kinden olduğu anlaşılmaktadır. Tekke ve Keşfî Cibali yangınında yanmıştır. Tekkenin bu yan­
Osman Efendi hakkmda en detaylı araştırma­ gından sonra tekrar yapılmış olduğu bu tek­
da da tekkenin şeyhleri ve yapısı hakkında kede vazife ifa etmiş bulunan şeylerin silsile­
bilgi verilmez." 1307 H. (1890 .M) de İstanbul'­ sinden anlaşılmaktadır. Tekke daha sonra
da neşredilmiş olan Mccmua-i Tekâyâ'da zik­ tekrar yanmıştır. Nitekim son şeyh olan Meh­
redilen 22 Celvetî tekkesi arasında yer alan met Müştak Efendi 16 Rcbiülahir 1319 (1901
tekke o tarihte bulunduğu hal olarak arsa M) Cuma günü aldığı Kadirî hilafetinden çok
şeklinde gösterilir ki doğrudur. kısa bir süre sonra arsa halinde bulunan bu
tekkeyi yeniden inşa ettirmiştir. Mehmet
Bu tekkenin Silsile-i Meşâyih-i Şöyle­
Müştak Efendi'nin Tekkeyi inşa tarihi Vakıf­
dir^.
lar idari kayıtlarına da geçirilmiştir ki bu da
1- Şeyh Osman Keşfi Efendi, vefatı 1127 1320 H (1902 M) dir." Halen mevcut olan ah­
H. (1715 M) şap bina bu tarihte yapılmış olan binadır. Va­
2- Şeyh Uzun Hafız Mehmet Efendi, ve­ kıflar İdaresi'ndcki yazışma dosyasından anla­
fatı 1259 H (1843 M) şıldığı üzere tekkede elinde 1318 H (19(X) M )
yılında o zamanki Evkaf Nezareti'nden tasdik
3- Mahdumu Şeyh Mehmet Efendi. görmüş beratla oturmakta olduğunu iddia e-
4- Şeyh A l i Harpulî den FETHULLAH i,simli şahıs da 1956 yılma
kadar bu tekkede oturmuştur. Daha sonra
5- Esseyyid Mehmet Raif Efendi, vefatı
kısmi tamir yaptırılan tekkede Vakıfiar İdarc-
28 Receb 1307 H. (1889 M)
si'nin emektar memurlarından merhum müel­
6- Mahdumu Kâmil Efendi. lif Fazıl İsmail Ayanoğlu vefatı tarihi olan
7- Kerküklü Mehmet Müştak (Keşfi) E- 1974 yılına kadar oturmuştur.
fendi. Mahlâsı KEMTER dir*^.
TEKKENİN ÇEVRUSİ VE MÎMÂRİSİ
Tekkenin banisi. Vâkıfı ve ilk şeyhi olan
Keşfi Osman Efendi Erzurumlu'dur. Cclvctiy- Keşfi Osman Efendi Tekkesi Vezneciler

Bilahare iyi muhafazası için tekke dahilinde giriş methalinin sol duvanna monte ettirilmiştir. Kitabesinde "Merhum
Osman Efendi ruhuna Fatiha" yazan Barok çeşme ise 1977 senesinde Aksaray Alaaitin Tckkesi'nin kaldınlarak yola
terk olunan mezariık kısmında dozer kepçesinden kurtarılarak mezkur tekkeye getirilmiş ve bahçesinde muhdes ihata
duvanna monte ettirilmiştir. Çeşme Haznesi Alaaitin Tekkesi bahçesinde halen mevcuttur".

5 i. H. Uzunçarşılı. "Kitabeler", sahife 73 de Niksar Keşlî Osman Efendi Camii kitahesi verilmektedir.

6 H. Kamil Yılmaz "Aziz Mahmud ffüdai ve Ceh^eliyye larikalı". sahife 282-283.

7 Meclis-i Meşâyih evraklanna göre (Zâti arşivimdcki vesikalar).


S Cemaleılin Server Rcvnakoglu. Bu kayda istinaden Tekkeyi Kemter Baba dergahı nam ı digcrı ile
adlandırmıştır.
> II. Kamil Yılmaz. "A. M. Hüdai ve Celveliyye larikalı". sahife 283.

ı) Dcfler/2-l.'W. sıra U.W. Fihrist ZW. de Osman Efendi Tekkesi ne M Hayrat MCII kaydında inşa ı.nrıhı \^2^)
'il.ırak kayıtlı olup istanbul \'.ıkıllar Bölge Müdürlüsü nde mahfuzdur.
KEŞFİ O S M A N E F E N D İ TEKKESİ 117

semtinde Kalenderhane Mahallesi'nin dahi­ Dış mîmârîsi bakımından mihrabı hariç


linde eski eserlerin bol olduğu ve tarihi herhangi bir ah.şap istanbul evinden farkı
Bozdoğan Kemerleri'nin bitimi mevkiinüe olmayan 1320 H senesinde Mehmed Müş­
bulunmaktaydı. Bugün de aynı yerdedir. tak Efendi'nin yaptırdığı tekke iki katlıdır.
Yeri değişmemiştir. Ancak ne varki, çevresi Tekkeye Hallacı Mansur Sokağı'ndan üze­
değişmiş, mevcut sokaklar tamamen orta­ rinde 5 köşeli yıldız bulunan bir kapıdan gi­
dan kalkmış, o eski ahşap evlerin birbirini rilir. Z^min kat girişten 120 cm yükseltil­
izlediği sokak dokusu bozulmuş, tanmmıva- miş ve köşeye gelen odanın altında depola­
cak hale gelmiştir. Eski mahalle dokusunu ma vs. işler için kullanılabilen bir bodrum
ve bir zamanlar mevcut eski eserleri göste­ katı elde edilmiştir. Zemin katta bir merdi­
ren ve şahsi çalışmamız olan bir vaziyet ven sofası ile iki oda ve sonradan 1979 yı­
plânını sunmaktayız. Bugünkü haliyle kar- lında ilâve edildiğini bildiğimiz tuvalet ve
şılaştırılırsa bulunduğu sokakla Keşfi Os­ mutfak bulunur. Birinci kata 18 basamaklı
man Efendi Tekkesi'nden başka hiç bir' ahşap merdiven ile çıkılır. Bu katta kareye
şeyin kalmamış olduğu görülür. Tekkenin yakın bir plana sahip tevhidhane ile diğer
tam karşısında yer alan Derunî Mehmet E- bir oda bulunur. Tevhidhane yaklaşık dört
fendi Tekkesi ve Türbesi aynı ismi taşıyan metre yüksekliğinde olup giriş kapısının sağ
sokağı ile birlikte yok edilmiştir. Keza aynı tarafına gelen kısımda ahşap dikmeler üze­
yerde Hallacı Mansur Sokağı'nda bulunan rinde kafesli bir kadınlar mahfeli vardır.
Sadrazam Seyyid Hasan Paşa Çeşmesi de Mahfelin altı basit bir korkulukla ana mek­
1970 senesinde tamamen yok edilmiştir. ândan ayrılıp maksure haline getirilmiştir.
Tekke yakınında üzerinde sadece besmele Kadınlar mahfelinin merdiveni bahçe yö­
yazılı kitabesi olan tuğla kemerli bir kapı­ nünde devam ederken, binanın bu kısmının
nın aidiyeti meçhuldür. Tekke dahilinde bu­ kesilmesi dolayısıyla yok edilmesi sonucu
l u n m u ş olan bir levhada aynen ş u n l a r kör bir merdiven haline sokulmuştur. Böy­
yazılıdır. lece mahfele çıkmak imkânsızlaşmıştır. İçte
ve dışta süsleme elemanı bulunmayan tek­
kenin, tevhidhanesinin düz badanalı mihra­
Bu derğâhın olup pen'ânesi Keşfi Osman bına sonradan (1976 yılında) bir kandil
Çerağında motifi yaptırılmıştır. Mihrab dışa yarım da­
Muhabbet kaynadup bir kahve iç kahve ire şeklinde bir çıkıntı yapar. Üzeri düşey
ocağında. yönde ahşapla kaplanmıştır. İçte tavanlar
basit ahşap çıtalı olup, sadece tevhidhane-
Yadiğâr-ı Halil Dede sene 1327.
nin tavanı ortasında ahşaptan beş köşeli
Kahve ocağı levhası olduğu açıkça anla­ Kadiriyye tarikine ait yıldız motifi yapılmış­
şılan bu levhada adı geçen Halil Dcdc'nin tır.
dedeliği muhtemelen Mevlevilikle ilgili ola­
bilir. Pencereler giyotin pencere olup alt kat-
Tekkenin dahilinde günümüzde müstakil takilerinin önlerinde demir parmaklıklar
bir kahve ocağı yoktur. Tekkenin mimarisi­ bulunur.
ni ortaya koyan rölövesi yine tekkeyi günü­ Bahçe dahilinde eski ve halen suyu mev­
müze u l a ş t ı r a n Vakıflar İ d a r e s i n i n Y . cut olan bir kuyu vardır. Bahçe duvarının
Mimarlarından Azize Manap'a 1982 yılında vakfiyeye göre değil kadastro tespitine göre
çizdirtilmiştir. çekilmesi nedeniyle tekkenin vakfiyesinde
118 Y.Mimar Esin DEMİREL

belirtilen meyva ağaçlarıyla dolu arazi de işlerlik kazandırılabilir. İstimlak edilmesi


tekke sahası dışında bırakılmıştır. düşünülmemelidir. Zira artık bu öm^kter-
den başkaları kalmamıştır. Eski eserlerle
Keşf! Osman Efendi Tekkesi günümüze bir zamanlar dolu olan bu bölgeden günü­
gelen tekke mimarisi örneklerinden tipik ve müze ulaştırabildiğimiz bu tarihî yapının
küçük ölçüdeki ilginç yapılardan biridir. Ü- korunması ve işlerlik kazandırılması gerek­
niversite İnkişaf sahası dahilinde kalan tek mektedir. İnsanlık ve kültür tarihi o zaman
orjinal yapıdır. İsabetli bir fonksiyone ile parlayacaktır.

Resim 1: Tekkenin milırap cephesinin görünümü (1977).

Resim 6: Tekkenin tevhidhanesL Ahşap dikmeler Resim 7: Tekkenin tevhidhanesindeki mihrap,


üzerindeki kafesli kadınlar mahfeli görülüyor.
KEŞFİ OSMAN EFENDİ TEKKESİ 119

Resim 2: Kc^/î Osman Efendi Tekkesi'nin


mifırap cephesi (1987). Resim 3: Tekkenin yıldız moiijli kapısı

1^

'/A
'A

Resim 4: Tekkenin yan tarafındaki üzerinde R^sim 5: Tekkenin kahve ocağına ait orjınal levha,
besmele yazıh kitabe bulunan kapının söriıniisü.
120 Y.Mimar Esin D E M İ R E L

Resim 8: Tevhidhane mihrabına


sonradan yapılan kandil motifi.
Resim 9: Tcvhidhane tavanında be§ köseli yıldız motifi.

Resim 11: Tekkenin ilk şeyhi Keşfi Osman


Efendi'nin Niksar'da yoplırdiff cami inin
hıiziresindeki mezar tap.
(Cemaletlin SerlerRemakofilıtarşivinJen).

m-

Resim 10: Tekkenin bahçesine 1977 senesinde Alaeddin


Tekkesi'nden getirilerek monte edilen çeşme.
KEŞFİ OSMAN EFENDİ TEKKESİ 121

R.5/m /2- r.W-cmn son jcy/./ ve son b^nis," Mc/.n.c( Mü|mfc £/end/ //<• //tpV/ //<i.va//. Knss«f« ^//
Müpaknamenin bir sahifesi. . . . . .

Si
>

« . s , - . , / l - r . U - . n / n son , 0 ^ , , ve son boms, MCnu. Müvak Efcnöi ile il.nli Hüseyin Vassal oa
Mü^ıeknamenin bir sahifesi
122 Y.Mimar Esin DEMIREL

eminönü OSMAN EFENDİ TEKKESİ RÖLÖVESİ

İL. İSTANBUL
İLÇE; EMİNÖNÜ
MAH.KALENDERHANE
SOK:HALLACIMANSUR
ADA:66^
PARSEL: 2ii

S-
<5

5F7

TEKKE (HALLACI
1^MANSUR) SOKA6I
\ L

VAZİYET PLANI 1/500

VAKinjVR RaöVE BÜROSU


EMİNÖNÜ OSMAN EFENDİ TEKKESI

M. M I »ı»IJI palla
ne

*2l2t MERCAN
l/l
KEŞFİ OSMAN EFENDİ TEKKESİ 123

eminönü OSMAN EFENDİ TEKKESİ RÖLÖVESİ

Men k ı ^
«lannıcr»cn

S
- i
MEBCıT

.ODA.

BODRUM

A-A KESİTİ 1/50

VAKIFLAR RÖIÖVE BÜROSU


EM»10I.U OİMAM UCWl lE««t*

l l u n ı r » r ~ M ALI ATAIZI UHS tarik

A2IZC MKAH ll\ \L»m


124 Y.Mimar Esin DEMİREL

eminönü OSMAN EFENDİ TEKKESİ RÖLÖVESİ

*<.»

§
m
• 4.25

llllilllll Illlll
1.70

*0.00

GIRIŞ CEPHESI 1/50

VAKIFLAR ROLOVE BÜROSU


EMİNÖNÜ OSHAN EFENDİ TEKKESİ

H AL) ATAİZİ U f ta tarih


no
AZtZC MERCAN
KEŞFİ OSMAN EFENDİ TEKKESİ 125

eminönü OSMAN EFENDİ TEKKESİ RÖLÖVESİ

^3

111»!

fiti

-MIHRAP -CEPHESI 1/50

VAKIFLAR ROLÖVE BÜROSU


EMfNONU OSMAN EFENDİ TEKKESİ

1»rıh

A2IÎE ME»CAN
126 Y.Mimar Esin DEMtREL

eminönü OSMAN EFENDİ TEKKESİ RÖLÖVESİ

uo

\at <uvar
bodrum pencereleri
iv/jfa He firfiknüftûr.

BODRUM KATI PLANI 1/50

VAKIFLAR RÖLÖVE BÜROSU


EMİNÖNÜ OSMAN EFENDİ tE«KESİ

M.Ali ATAİZİ

AZİZE MERCAN
KEŞFİ OSMAW EFENDİ TEKKESİ 127

eminönü OSMAN EFENDİ TEKKESİ RÖLÖVESİ

m
. 90 1*5

BAHÇE

Kg
O

Mi

i / 295

n
KM UTFAK
k ınuhdes)
SB
SO 1 ao
E 44» 78 90

ODA

1 ODA

•00
1?S

a«»ap ki»

CIRIŞ
»1 W) 100
.»4 130
SOS
VAKİFLAR RaOVE BÜROSU

GIRIŞ KATI PLANI 1/50 t « » M i ı u oiHM trom u m t u

HİM «UCA»
128 V.Mimar Esin DEMİREL

eminönü OSMAN EFENDİ TEKKESİ RÖLÖVESj

<4

m
-t
m

4 .

558
—1
00

(VMTdhMI
200
*i.8 fi

- Z i l

M E,s CIT

5Z]

no M M ISO

BİRİNCİ KAT PLANI 1/50

VAKIFLAR RÖLÖVE BÜROSU


EMİNÖNÜ OSMAN tFCNDİ TEKKESİ

H.ALİ ATAİZİ nita ı*rih

AZİZE MERCAN
ır ^ \

İSTANBUL'UN KAYBOUN
CAMİLERİNDEN:
SİNAN AĞA CAMİİ - TAHTAMİNÂRE
CAMİİ

ŞîMSi AKBATU

S
ultanahmet - Oivanyolu Mmiıkası'- Doktorlar...
nın unutulan scmt-i meşhurlarından
Semtde ve civarda bu iki câmiden başka
biri de Fazlı Paşa'dır. Meşrûtiyet yıl­
diğer câmiler ve tarihî eserler de vardır, icab
larında Şehremini olan Cemil Paşa, Fazlı Pa­
ederse onlardan da ilerde bahsedilebilir. Semt,
şa Caddcsi'nin adım bir cemile obun diye
aynı zamanda yukarıda da belirttiğimiz gibi
Türk Dostu nâmıyle mâruf Piyer Loti'ye çe­ şehrin meşhur doktorlannın âdetâ bir mer­
virdi. Sultan Mahmud Türbesi karşısmdan kezi ve arastası hüviyyetini (vakti ile) yaşadı­
Kadırga'ya inen eski Fazlı Paşa Caddesi'nin ğından bu husûsiycti dolayısıyla Tıb Târihçile-
devâmı ve aşağı kısmı ise Eşrefıye Caddesi is­ rini de meşgul ve alâkadar edebilir.
mini taşıyordu. Şimdi ise hey'et-i umûmiyesi
yukarıda da bahsettiğimiz gibi Piyer Loti adı­ I. Sinanağa Camii
nı almıştır. İstanbul'da "Sinm Ağa ' adını taşıyan mü­
teaddit câmiler vardır. Bu Sinan Ağa Câmii,
Fazlı Paşa kimdir? Sicil - i Osmânî'ye göre,
Divanyolu'nda Sultan Mahmud Türbesi'nin
Bosnalı olup Enderun'dan yetişmiştir. 1647
karşı tarafında olanıdır. Bulunduğu yer scmt-i
sonesinde 5-6 ay kadar Kaptân-ı Deryalığı
meşhur olarak Binbirdir&k'dir.
vardır. Kendi adını taşıyan sarayı Binbirdirek'te
Hadîkatû'l-Ccvâmi ise mevkiini "Der kurh-i
idi. Zütcn Binbirdirek semt-i meşhurunun diğer
Fazlı Paşa Sarayı" şeklinde gösterir. Ve şu kısa
adı da Fazlıpaşa'dır. Saray, bilâhcre şal vc ihram bilgiyi verir: "Bânîsi Btıhüssaade Ağalanndandtr.
boyahanesi olmuştur. Mihrab önünde mcdfundur. BosnavîMehmed
Neşrettiğimiz Tahtaminâre ve Sinan Ağa Paşa nın dahi ser-i makııııı(Kesilen hap) orada
Camileri bu semtin vaktiyle mâruf iki câmiidir. defnolıınmuşnır Mahallesi vardır". Hadîka, bu
Maalesef bugün ne namları vc ne de binâlan malûmatı verdikten sonra "Mezbur Sinan Ağa
kaimuştır... 1930 lu yıllarda semt bir aralık şehrin mescid-i Şerifi mukaahilinde vâki' Dârülhadis'in
c n m e ş h u r d o k t o r l a r ı n ı n merkezi h â l i n e bdnisi...." Diye tafsilâta devam eder ki bu kısım
'.ıclmişii. Besim Ömer Paşa vc Akil Muhtar'ın yâni Dârülhadis bahsi ve dcvâmı yanlışlık ile
muayenehaneleri hep hu scmtdc idi. Bugün ne buraya girmiştir. Fazlıpaşa'daki Sinan Aöa
camiler kaldı vc ne de o Birinci Sınıf Mü!eha.ssıs
Câmii ile alâkası yoktur. Bu b<>Iüm Hadîka'nın

1.9
130 Şinasi AKBATU

122 nci sahifesindeki Sinan Aga Câmii der 5-7 No: lu Sinan Ağa Câmii arsasının tamâmı
satılıktır. İhale târihi 1 Teşrinisâni(Kasım) 1933.
kurb-i Yarhisar câmiine âittir.
(Mehaz: Cumhûriyet Gazetesi: 12 Ekim 1933)
Eski kayıtlar bu cümiin yerini Fazlıpaşa'da, İhâleye girenler arasında meşhur edîb Halid Ziyâ
Binbirdirek'dc gösterdikleri gibi daha başka Uşaklığil de vardı. Evkaf dan bu câmi arsasını
şekillerde de gösterirler ki hepsi aynı yola çıkar. aldı ve yerine "Sinan Ağa Dâireleri " nâmıyla blok
Misâllerden sıra ile bazı nümûneler veriyorum: Apartmanlar inşâ ettirdi. Yine hatırnaz ve
düşünceli bir zatmış ki apartmana Câmiin
1) İstanbul'da İbrahim Paşa Kulesinde Sinan
bânîsi Sinan Ağa merhumun adını koydu. Yoksa
Ağa Câmii (Başvekâlet Arşivi. Cevdet-Evkaf
kendi ismini de verebilirdi. İstanbul Belediyesi
Tasnifi. Sene: 1211(1796). No:2698).
sonradan bu Şerefiye Caddesi ismini değiştirdi
2) "Mahmtye-i İstanbul'da Peykhâne ve Piyer l ^ t i Caddesi yaptı! Geçenlerde Sinan
kurbunde İbrahim Paşa Sarayı Kulesi Aga Dâireleri önünden geçerek Kumkapı'ya
mahallesinde vâki' Merhum TavâştSinan Afia gidiyordum. Baktım ki hu isim de değişmiş. Bu
Mescid-i ^fn/î"...(Mahkeme-i Şer'iyye Sicilleri. suretle Sinan Ağa'nın nâm ü nişanı kalmamıştır.
Evkaf Müfettişliği Defterleri. 101, Sahife: 154. Halbuki bu caddenin cn isâbetli a d ı n ı n
Sene: 16 Receb 1126(1714). "Tavâşî Sinan Aga Caddesi" olma-^ı iktizâ e-
3) "İstanbul'da Kule Mahallesinde Sinan Ağa derdi....
Mescid-i şerif-L." Şerî'iyye Sicilleri. Evkaf
II. Tahtaminâre Câmii
Müfettişliği Defterleri. 78, Sahife: 100. Sene:
1105(1693). Çemberiitaş ile Kadırga arasındaki Emin
Sinan mahallesindcdir. Asıl adı Hamza Paşa
4) Sinan Ağa Mahallesinde Binbirdirek
Câmii'dir. Bulunduğu mevkie Peykhâne de
nezdinde(yanında) Sinan Ağa'yı Tavâşî Câmi- dcrier. Diğer bir târifle şimdiki Piyer L o t i
i.(953/1546 târihü İstanbul Vakıflan Tahrir Caddesi'nin dirsek teşkil ettiği kısımdadır.
Defteri. Vakfiye No: 143.). Bugün câmidcn hiçbir eser kalmamıştır. 20 Ada
Sinan Ağa Câmit'nin yanında evvelce aynı ve 239 Parsel olarak bir harita tesbiti yapılabilir.
ismi taşıyan bir mektebi de varmış. Bu mek- İhtifalci Ziyâ Bey, İstanbul ve Boğaziçi adlı
teb son devir kayıtiannda çıkmıyor. Mektebi­ eserinde (1/366) Tahtaminâre Câmii'nin 15
ne ait vesikanın baş tarafı şöyledir: "Mahalle-i Rcbiülâhir 1282(1865) Hocapaşa Yangınında
Peykltâne 'de Sinan Ağa Câmii'nin ve Mektebi'run yandığını ve bu sûrctle temâmen ortadan
tamirine dâir... Sene: 11 Şaban 1123(1711). kalkdığını kaydediyor. Ve şu mâlûmatı veriyor:
(Mahkeme-i Şer'iyye Sicilleri. Evkaf Müfettişliği "Arsası yola kanşıb bugün arsa mahallinde bir
Defterleri. 98. Sahife: 172). Bu vesika gerek oda vardır....." ve bir de t a h m i n d e n vc
camiin ve gerekse mektebin tâmirine dâir inşaat faraziyeden ibâret olub eseri görmeden şu
tekni0 bakımından gayet mufassal bir hüccet-i hükmü veriyor: "Kilise tam kârgir(!) olduğundan,
şer'iyyedir Hamza Paşa tahtadan bir minâre ile nâmını ibka
etmek istemiş ise de yangın bu ayıbı(?)
Ben çocuk iken yâni 1931 ve 1932 lerde
setreylemişiir...".
mescidin yeri büyük, bir boş arsd hâlinde olub,
semtin çocukları burasını top sâhası olarak Merhum Ziya Bcy'in hükümlerinde iki hatâ
kullanırlardı. Tramvay ile önünden geçerken top vardır. Zirâ climi/dcki vesikalar Tahtaminârc
oynadıklarını görürdüm. Sonra Vakıflar tdârcsi nâm-ı diğer Ham/a Paşa Câmii'nin 1865 deki
burasını ihâleye koydu ve sattı. Satış ilânının yangından sonra tekrar yapıldığını ve câmiin
sürelini veriyorum: "İstanbul Vakı^ar İdâresi kârgir bir kilise olmayıb. onun yerine inşâ
Ba<imiidarlüğünden: İstanbul Belediye Binâsı olunduğunu isbal ediyor. Zâten yangından
karasında Şerefıyye Ctıdde.tinde eski 11 ve yeni önceki camiyi ve hattâ fotoğrafını Ziyâ Bcy'in
SİNAN AĞA CAMİİ-TAHTA MİNARE CAMİİ 131

görmesine imkân yoktur. Bir defa kendisi o Karacaahmet'de Karaca Ahmed Sultân'ın
zaman en fazla 2 yaşında olması lâzımdır. Tûrbesi'nin yakınındaki meşhur A l Mezân (!)
Sâniyen Büyük Hocapaşa Yangını senelerinde denilen 6 direkli tuğla türbeye gömülmüştür.
çekilmiş bir resminin temini imkânsızdır. Mısır Vâlisi olan Hamza Paşa ise, Tahtaminâre
Câmii inşâ edildikten çok sonra 1110(1698)
1888 senesinde Tahtaminâre Câmii mevcud
yılında Trablusşam'da vefat etmiştir. (Sicill-i
ve ibâdete açıktır. İşte isbâtı: 1 Ağustos 1888 (3
O s m â n î : 2/253), M e r â k ı d - ı M û t e b e r e - i
Zilhicce 1305) târihli Tcrcüman-ı Hakikat
Üsküdar(Bedi Şehsüvaroğlu Neşri. Sahife:59 ve
Gazetcsi'nde bu câmiyc dâir bir şikâyet mektubu
İzahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi - İsmail Hâmi
vardır. Câmiin o tarihdc mcvcûdivetini ortava
Dânişmend: Nişancılar Listesi. Cild:5).
koyan bu mektubu hülâscten neşrediyorum:
' Kadırga civârmda Kâıib Sinan Mahallesi nde Bu iddiaları çekinmeden yazıyoruz; çünkü
Tahtaminâre nâmıyla mâruf Mescid-i Şerifin elimizde bunları teyid edecek yukarıda da
müezzini efendi vazifesine devam etmemekte ve b a h s e t t i ğ i m i z Mahkeme-i Şer'iyye Evkaf
ezanları okumamaktadır. Keyfiyeti Evkaf Müfettişliği Sicillerindeki Hüccetler vardır. Bazı
Nazaretine duyurmanızı mahalle halkı adına hüccetleri meâlen veriyoruz-
istirham ederiz...".
1) "Tevki-i (Nişana) Hamza Paşa Câmii:
Şu halde, Hocapaşa Yangını'ndan sonra Emin Sinan Mahallesinde. Tamirine dâir hüccet.
yeniden yapılan Hamza Paşa Câmii 1888 10 Cemâziyülevvel 1152(1739) '. (Mahkcme-i
tarihinden sonra tekrar yanmıştır. Ve İhtifâlci Şer'iyye Sicilleri. Evkaf Müfettişliği Defterleri.
Ziyâ Bey, bu yangından sonraki hâlini tesbit Defter: 130, Sahifc: 251).
etmiş ve arsasına bir oda (Herhâlde bugünkü 2) "Mahmiye-i İstanbul'da Emin Sinan
tâbiri ile bir gecekondu) yapıldığını görmüştür. Mahallesinde Hamza Paşa Mescidinin 16
Bunlan, büyük araştına ve eski eserci Ziyâ Bey'i Zilkaade 1070 (24 Temmuz 1660) Tarik-ı
tcnkid ve tekzib etmek için yazmıyoruz. Zâten kebirinde yanan imam meşrûtahânesinin t âmirine
bu tavzihler bize aslında ezâ veriyor. Onun dair... " H ü c c e t . Sene: 1074 (1663). Aynı
"Boğaziçi ve İstanbul" adlı eseri ve bilhassa Mahkeme. Defter: 54, Sahifc: 190).
bazen metni gerilerde bırakan tatlı ve faydalı
meşhur hâşiyeleri şâheserdir. 3) "Mahmiye-i İstanbul'da Nişancı Hamza
Paşa Vakfından Gedikpaşa kurbindeki mescid-i
Tahtaminâre Câmii hakkında ikinci hatâyı şerifinin bütün sakfı(Damı) mürûr-i eyyam ile
da Hadîkatü'l-Ccvâmi müellifi Ayvansaraylı harâbolduğundan işbu mescîd-i mezbûrun lûlen
Hüseyin Efendi yapmıştır. 1/95'de -Hamza ve arzen bihesâb-t lerbli 260 zira' sakfı pedaxrasi
Paşa Mescidi Der kurb-i Peykhâne. fı'l-asi kili­ (Kiremid altına konulan çatı örtüsü) cedit ve
se olub sonradan Mısır Valisi olan Hamza Pa­ köşelemeleri mahlut olmak üzre 25 er akçadan
şa ol mahalle Mescid-i mezbûru binâ eylemiş­ 6500 akça ve yine mescid-i mezburtn kapısı
tir. ". i:)emek ki, câmi, Kilise'nin yerine inşâ önündeki bihesâb-ı mczbûr 30 zira' sundurma
o l u n m u ş t u r . Y â n i k i l i s e , c â m i y e tahvil sakfı 25 er akçadan 1150 akça İd cem'an 7650
olunmamıştır. Doğru. Ziyâ Bey'in dediği gibi. akçadır..... 24 Şevvâl 1008(1687). Mütevelli:
kârgir bir kiliseye tahtadan bir minâre eklemek Elhac Ömer Bin Mehmed. Keşfi ve tamiri yapan:
sureti ile bir hayrat meydana getirmek bahis Hassa Mimarlarından Üsıad Mustafa Halîfe İbn-i
mevzuu d e ğ i l . Bu meseleye biraz sonra Mahmud. İmam: Ali Efendi İbn-i Önter ". (Ayni
mahkemc-i Şcr'iyye hüccetlerindcki kayıtlar Mahkeme: Defter: 71. Sahifc: 67.)
bahsinde de temas edeceğiz. İktibas ettiğimiz 4) "Mahmtye-i İbtanbul'da Peykhâne kurbinde
HadîVa mâlûmâtındaki hâta, Hamza Paşa'ntn Emin Sinan Mahallesinde bulunan Hamza Paşa
Mısır Valisi Hamza Paşa değil. Nişancı Hamza Mescid-i Şerifi'nin lâmirincdâir " (11
olduğuna dâirdir. Hakiki hânî olan Hamza R c b i ü l ü h i r 1121(1709) T ü r i h l i aynı
Paşa. 1014 (1605) senesinde vefat etmiş ve mahkemenin bu hüccetinde, Hamza Paşa nâm-ı
132 Şinasi AKBATU
ı

diğer Tahtaminâre Câmii'nin tâmiri doiayısı ile 5) "İstanbul'da Emin Sinan Mahallesinde-
inşaata taallûk eden mufassal ölçüler ve İd Hanua Paşa Mescidinin tâmirine dâir.....
teferruat mevcuddur. Verilen bu ölçülere ve
bilgilere göre ve yanına bir de tahta minâre Sene: 1045(1635)". (Aynı Mahkeme. Defter:
yapmak suretiyle mündcris câmii bir benzerini 27, Sahife: 87) Fevkalâde leferruaılı bir tâmi­
bugün inşâ etmek kaabildir. Bânî Nişancı rat keşif raporudur. Aksamın bütün ölçüleri
Ham/.a Paşa'nın terccme-i hâli için Sicill-i tâdat olunmuştur. Elimizdeki cn eski lârniraı
Osmânî 2/252 ye müracaat etmek lâzımdır.) hücceti budur.

e.

Silum Aga Camii (Şinasi Akbalu Arşivinden)


Cami, Eski Yeniçeriler Caddesi'nde olup yeni ismi ile Divanyolu Caddesi'dir. Solda f^ri§i görülen
sokak ise şimdiki Klodfarer Sokağı'dir.(İ\k defa yayınlanan fotoğrafın çekim tarihi lOlO'dur)
SİVAS'TA BÜYÜK VE KÜÇÜK ALİ BABA
ZAVİYELERİ

Saiffl SAVAŞ

D E R V İ Ş ALİ B A B A V E Z A V İ Y E S İ ğunu belirtmekle beraber hepsinin ismini ver­

S
ivas'la h â l e n A l i Baba adını laşıyan mez. Ö n e m l i olarak ifade e t l i ğ i mahalle ye
bir mahalle ve bir c â m i bulunmakla­ tekkeler içinde A l i Baha'nın ismi geçmiyor .

dır. A l i Baba kimdir? Ne zaman ya­ Eni eskisi 1775'li yılları ihtiva eden Sivas Şcr'iye

şamıştır? Z â v i y e s i . camii ve mahallesi ne zaman Sicilieri'nin muhtelif sayfalarında verilen ma­

l e ş e k k ü l e ı m i ş ı i r ? Zaviyenin d i n i . i ç t i m a î ve ik­ halle listelerinde hem A l i Baba ve hem de


Zâvive-i A l i Baba mahallelerinin adı g e ç m e k ­
tisadî fonksiyonu nedir ve tarihî g e l i ş i m i nasıl
tedir^ . T K G M Arşivi'ndc bulunan 982 Hicrî ta­
olmuştur?
rihli Sivas Mufassal Dcfieri'nde zâviye
Bir vesile ile inceleme fırsatı b u l d u ğ u m u z
kayıtlıdır'*. Aynı defterin 19. sayfasında Mahal-
zaviyeye â i ı evrak bizi bu konuda ç a l ı ş m a y a sev-
Ic-i A l i Baba Mescidi'nin kaydı mevcuttur. Def­
k e i m i ş l i r . F e r m a n , b e r â t , h ü c c e t , buyruldu.
terin 29. s a y f a s ı n d a z â v i y e k a y d ı n d a n başka
m ü r â s e l e , vakfiye, i'lâm, nikâh akdi, ç o k sayıda
sonradan e k l e n m i ş 1136 Hicrî tarihli bir belge
feivâ ve başka orijinal malzemeyi ihıivâ eden
ile 1048 Hicrî tarihli A l i Baba ibn A h i Mehmed
bine vakın evrak ü z e r i n d e ç a l ı ş m a m ı z devam c-
B e ğ vakfiyesi kayıtlı bulunmaktadır. V G M A r -
diyor"^. N i h a î hedefimiz, bu e v r â k a ilâveten
şivi'nde. Büyük A l i Baba Câmii ve zâviyesi vak­
resmî arşivlerde bulunan malzemeyi de kullana­
f ı n ı n e s k i ve y e n i ş a h s i y e t k a y d ı olmakla
rak. X V I . yüzyılda Orta Anadolu'da m ü h i m bir
birlikte vakfiye kaydı bulunmamaktadır . A n ­
fonksiyon icra e t t i ğ i n i s a n d ı ğ ı m ı z A l i Baba
cak, A l i Baba ibn A h i Mehmed B e ğ vakfinm
Zâviyesi'nin monografisini ç ı k a r a b i l m e k t e d i r .
yeni şahsiyet kaydı ve vakfiyesi mevcuttur . Ay­
X V I I . asırda Sivas'tan g e ç e n E v l i y a Ç e l e b i ,
nı vakfiyenin bir orijinal ve birkaç tane kopya
ş e h i r d e kırk mahalle ve cinbir tekke bulundu­

1 Baba Zâviyesi aqivine âil belgeler etnanelen elimizde bulunmakladır. Bir kaç örnek için bkz. Ekkrr.
2 "Scyahatnime -. Dersaadeı 1314. III. 5.195-199.
3 S.Ş.S.. 3 Numaralı Defler, s.133-134.
4 TKGM Arşivi, 982 Hied Tarihli Sivas Mufassal Deflen. İ.29-A.

5 r.<ıki Şahsiyet Kaydı: Sivas-Aks. 1171. Yem Şahsıvcl Kaydı:2033.


6 Yeni Şahsiyet Kaydı: Esas 3/5: 221 sıra: 514. Vakfiye Tarihi: H.1048. Vakfiye Defleri Nu: 2141. s.42.
134 Saim SAVAŞ

Vakfı mütevellileri larafından zapıcdiidiği ka­


nüshası elimizde bulunuyor.
yıtlıdır^. Bu kayda göre dc, Ali Baba Zâviycsi'-
ALİ BAHA'NIN KİMLİĞİ nin yaklaşık olarak IS.Wlu yıllarda faaliyette
Evvelâ konumuzla ilgili iki A l i Baha'nın olduğu ve Ali Baha'nın da yine aynı yıllarda ya­
varlığını belirtmemiz gerekiyor; Büyük Ali Ba­ şadığı neticesine varılabilir.
ba ve torunu Küçük Ali Baba. Aynı şekilde hu Almus Değirmeni için yazılan Evâhir-i Şev-
iki Ali Baha'nın tesis ettiği iki zâviyenin mevcut val 1113/1702 tarihli bir fermanda geçen "Mü-
olduğu görülüyor. teveffâ Rüstem Paşa binâ eylediği A.li Eaba
Zâviyesi..." şeklindeki kayıl, A l i Baba'nın Rüs­
Zâviyenin evveliyâtını anlayabilmek bakı­
tem Paşa ile olan münâsebetine işaret ediyor
mından öncelikle Büyük Ali Baha'nın kim ol­
20 Şaban 1232/1817 tarihli bcrât-ı şerifte "Si-
duğunun teshiline çalışılacaktır. Torunu Küçük
vas'u vâki Rüstem Paşa hocası Büyük Ali Baba
Ali Baha'nın vakfiyesi'nde "medine-i Sivas
Zâviyesi..." şeklinde ge^en kayıt ise, bu münâ­
dâhilinde medfûn olan cennel-mekân-ı (îrdevs-
sebete açıklık getiriyor . Öyle anlaşılıyor k i ,
âşiyân sultânü'l-evliyâ ve'l-ârifin bürhânü'l-et-
Rüstem Paşa, hocası Ali Baba için bir zâviye
kıyâ ve'l-vâsılin merhûm Ali Baba..." şeklindeki
yaptırmış veya yapmasına yardımcı olmuştur.
kayıt, Ali Baha'nın manevî kimliğini anlatıyor .
Burada Rüstem Paşa'nın kimliğinin tcsbiti ge­
Bu kayda göre Ali Baha, evliyâ ve âriflerin sul­
rekiyor. Acaba A l i Baha'nın hocalık yaptığı
tanı mertebesinde büyük bir şahsiyettir.
Rüstem Paşa kimdir?
Ali Baha ne zaman yaşadı? Bu konuda he­ İbrahim Aslanoğlu, A l i B a h a ' n ı n Ka­
nüz kesin bir tarih verebilecek bilgiye sahip dc- nunî Sultan Süleyman'ın vezirlerinden Rüstem
ğ i l i z . Fakat, onun y a ş a d ı ğ ı d ö n e m i Paşa'nın hocası olduğunu yazıyor. Ancak, yazar
belirlememize yarayan bir takım ipuçları var. bu bilginin kaynağını açıkça belirtmiyor. Bu
konuda Ali Baba Câmii'nin 1956'daki imamı-
nm anlattıklannı ve nerede bulunduklannı be­
Hicrî 982A574 tarihinde zâviye şeyhi A l i
lirtmeden gördüm dediği A l i Baha'nın ve
Baba'nm oğlu Ahi Mehmed Beğ'dir. Buradan
torunu Küçük Ali Baha'nın vakfiyelerini kay­
hareketle A l i Baha'nın 1574'ten önce yaşadığı nak olarak göstermiştir . Eğer bilgi kaynağı
neticesi çıkarılabilir. câmi imamının anlattıkları ise bir rivâyetten ö-
İbrahim Aslanoğlu'nun gördüm dediği. Bü­ teye geçemez. Yok eğer vakfiyelerde böyle bir
yük Ali Baha tarafından tcrtib edilen vakfiye mâlumât varsa mes'ele hallolmuş demektir.
1546 tarihlidir^. 25 Rehiülâhir 1092/1681 tari­ Bununla beraber, ihtiyatlı olmak kaydıyla bu
hinde düzenlenen bir hüccette, Karahisar-ı bilginin doğru olduğunu kabul ediyoruz. Çün­
Şarkî mülhakatından Firuz Nahiyesi'ne bağlı kü, sözkonusu Rüstem Paşa, 1544-1553 ve
Kuzucuk Kaıyesi'nin mâlikâne hissesinin "yü- 1553-1561 yıllan arasında sadrazamlık yap­
zelli seneden mfltecâvizdir" A l i Baba Zâviyesi mış^' ve 1561 tarihinde vefat etmiştir^'' k i ,
7 TKGM Aışivi 14 Numaralı Siv«» Mufattal Defteri. s.29 a .sonradan eklenmiş vakfiye. I I.1(M8/M.1638 tarihli olan ve
VGM Arşivi, 2141 Numaralı Defler'in 4Z sayfasında da kayıtlı bulunan vakfiyenin birkaç sureli de elimizde
bulunmaktadır.
8 İbrahim Aslanoğlu "Pir Sultan Abdallar", İstanbul 1984. s.41.
9 Elimizde bulunan 20 Numaralı Hüccet.
10 Elimizde bulunan i Numaralı Ferman.
11 Elimizde ouiunarı 24 Numaralı Berât.
12 İbrahim Aslanoğlu, "a.e.", s.41-42.
13 İrmail Hâmi Danişmend. "İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi". İstanbui İ971. V, s.17-18.
14 Hafız Hüseyin Ayvansarâyt. "Ve.'eyât-ı Selâtin ve Meşâhir-i Ricâl", Haz. Fahri Ç.Derin İstanbul 1978. s.9.
SİVASTA BÜYÜK VE KÜÇÜK ALİ BABA ZAVİYELERİ 135

yaklaşık olarak Ali Baba ile aynı dönemde 1071 Malazgirt Zaferi'ndcn önce Anadolu'ya
yaşamıştır. gelip hristiyanlaşan Türklerden midirler? Yok­
Bu bilgileri verdikten sonra Ali Baba'nm sa bunlar, Türk kültürünün tesiriyle mi böyle
XV. asnn sonlan ile X V I . asnn ortalan arasın­ isimler almışlardır? Biz bu aşamada bunlardan
da yaşadığı neticesine vanlabilir. birisini veya bir başka şıkkı tercih edecek bil­
giye sahip değiliz.
i . Aslanoglu. bahsi geçen câmi imamından
naklen, çok zengin olan Rüsıem Paşa'nm, Si­
1274/1831 nüfus sayımına göre Zâviyc-i Ali
vas'ta mülkü olan bosianlannın tümünü Ali
Baba Mahallesi'ndc 28 müslim hanesi olup,
Baba'ya bağışladığını, A l i Baba tekkesi ve
gayr-i müslim hanesi bulunmamaktadır. A l i
câmiinin burada kurulduğunu anlatıyor. Buna
Baba Mahallesi'ndc ise, 43 müslim hânesi ve
göre A l i Baba, "halkın gözünden uzak olsun
19
diye câmi ve tekkeyi bostanın en uzak köşesine sadece 3 gayr-i müslim hânesi kayıtlıdu* . Bu
yaptırmış"^^. Bu rivayet, tariht gelişmeyi anla­ durumda şu soruların tartışılması gerektiği ka­
mamıza yardıma olmakla birlikte, zâviycnin naatindeyiz; Ali Baba Zâviyesi. islâmlaştırma
kuruluş yeri hakkında verdiği bilgi masalımsı gayesiyle mi özellikle gayr-i müslimlerin yaşa­
bir hava taşıyor. Çünkü, zâviyelerin Osmanlı dığı bir bölgede kurulmuştur? I574'de kayıtlı
topraklannda genel olarak XIV. asnn ortalan gayr-i müslim nüfusun 1831 nüfus sayımında
ile XVI.'asnn ortalan arasında kurulduğu ve kaydedilmemesi bunların ihtidâ ettikleri anla­
bu dinî-içtimaî müesseselerin şehirlerin biraz mına gelir mi? Yoksa gayr-i müslimlerin
dışında binâ olunduğu biliniyor^^. Ayrıca, zâvi- meskûn oldukları kesim daha sonra ayn bir
yenin öyle çok tenhâ bir mahalde değil, bilhas­ mahalle haline mi getirildi ki, bu netice ortaya
sa gayr-i müslim nüfusun meskûn olduğu bir çıktı?
yerde veya bu mahallin yakınında kurulduğu da 5 Rebiülevvel 1195/1781 tarihinde düzenle­
bilgimiz dâhilindcdir 1574 tarihinde Ali Ba­ nen bir hüccet, Ali Baba Mahallesi'ne müslü-
ba Mescidi Mahallasi'nde 9 müslim hâneye kar- man nüfusun iskânı hususunda bilgi verecek
ş ı l ı k 55 S^^f"' m ü s l i m ( g e b r â n ) h â n e 20
bulunuyordu . Gayr-i müslim olarak kaydedi­ mahiyette görünüyor . Zâviye yakınında bulu­
len; Murad, Kazan, Çalapverdi, Körpe, îsrâil, nan Hubyar Bostanı denilen yere daha önce
Mısırşeh, Şehruz, Babacan, Bahadır, İhtiyar, mütevelli izniyle bazı kimseler tarafından men­
Rikab, Ceder, Sadaka. Şcmsetin, Kemahî, Tı­ zil ihdas ve binâ edilmiş. Menzil sahipleri o ta­
mar. Kürd, Zckcriyyc. Bünvad, Sahamir, Sabit. rihten beri zâviyeye her yıl 107 vakıyye şem*-i
Güçbcğ, Sefer, Melik, Makdcse, Emirşe, Bâli. ruğan veriyorlarmış. Ancak, zamanla menzilkr-
Küçük ve Devlciyar isimleri bilhassa kültür ta­ de değişiklikler, artma ve azalmalar meydana
rihimiz bakımından enteresan bir mahiyet ar- geldiğinden, 107 vakıyye şem'-i ruğanın tahsi­
zediyor. Acaba bu lip isimleri taşıyan şahıslar. linde güçlükler ortaya çıkmış. Bir takım dâvâ
ve münâ7.aalardan sonra menzil sahiplerinden

15 İbrahim Aslanoglu. "a.e." s.42.


16 M. z^eki Pakalm. "Osmanlı Tarih t^eyimlcri ve Terimleri Sözlüğü". İstanbul \9HX III. !,.648-, Semavi Eyicc. "İlk
Osmanlı Dcvnnin Dinî-İçtimai Bir Müessesesi Zaviyeler ve 7J»vıyeli Câmilcr". "İ.Ü. İ.l'.M." İT (1962-1963). Nu;l-2.
s.23-29.
17 TKGM Arşivi. 14 Numaralı Defler. S.19-/V
18 TKGM Ar^iv\. 14 Numaralı Defter. S.19-A.
19 S.Ş.S., 16 Numarah Defler, s.181-182.

20 r.limızdc hulunan 59 Numaralı Hüccet.


136 Saim SAVAŞ

toplam 1931 akçe alınmak Özere sulh yapılmış. dam edildiğini kabul ediyor . Mehmet Bayrak
Buna göre, menzil sahipleri, miktarı belirtilen ise, idam urihini 1590 olarak kesinleştiriyor^*.
parayı kendi aralannda toplayıp her yıl Berât Ahmet Köklûgillcr, Pir Sultan'ın X V I . asnn
Cecesi'nde zâviyeye teslim edeceklerdi. Aynca, sonlan ve XVII. asrın başında yaşamış olabile­
hüccette menzillerin satışı durumunda müte­ ceğini belinmiştir .
velliden izin alınması lerektiği de belirtiyor . i . Asianoğlu, A l i Baha'nın ölüm tarihini
Demek k i , zâviye özellikle gayr-i müstim 1546 olarak kabul ettiği için, 1979da yayınla­
nüfusun yaşadığı bir mahalde kurulmuş, za­ nan bir makalesinde müsâhiplik mes'elestni
manla zâvtyeye âit bahçe ve bostanlann iskânı mümkün görmemiş, I984'te basılan kitabında
ile de mahalle teşekkül etmiştir. ise, rivâyet olarak yakandaki bilgiyi vermekle
yetinmiştir . Cahit Öztelli ve Asım Bezirci de,
PtR SULTAN ABDAL' ALİ BABA İLİŞKİSİ t. Aslanoğlu'nu kaynak göstererek A l i Baha'yı
Pir Sultan'ın müsâhibi olarak kaydetmişler­
Alt Baba'mn müsâhibi olarak rivâyet edilen
dir^^. Ancak, A.Bezirci, Ali Baha'nın Pir Sul­
Pir Sultan ile ilgili bilgiler de konumuzu alâka­
tan'ın ölümüne tanık olmasının m ü m k ü n
dar ediyor. Pir Suitan'a âit olduğu söylenen bir
olmadığını ve bu yüzden ya Ali Baha'nın sonra
şiirde Ali Baba adının iki yerde geçmesine is-
ökiflğünü veya müsâhibin bir başka A l i Baba
tinâden mtisâhilik mcs'clesinin ortaya çıktığı
olabileceğini belirtiyor .
anlaşılıyor. Bu rivâyciin gerçek olup olmadığı­
Eğer Pir Sulun'ın idâmı XVI. asnn oruia-
nın tesbiti için Pir Sulıan'ın yaşadığı dönemin
rında gerçekleşti ise, A l i Baba-Pir Sultan
belirlenmesi gerekmektedir. Pir Sultan'ın yaşa­
münâsebeti zaman olarak mümkün olabilir.
dığı zaman diliminin teshilinde yazılı belgeler-
Ancak, idam tarihi aynı asnn sonlan ise Pir
den çok onun ş i i r l e r i kaynak olarak
Sultan'ın Ali Baha'ya müsâhip olması mümkün
kullanılmakta ve dolayısıyla kesin bir tarihe u-
değildir. Çünkü, Ali Baha'nın 1574'ten önce ve­
laşılamamaktadır. LAslanoğlu, muhtelif kay­
fat ettiği muhakkaktır. Hâttâ 1569'dan önce ve­
n a k l a r ı . d e ğ e r l e n d i r e r e k Pir S u l t a n ' ı n
fat etmiş olması da kuvvetle muhtemeldir^.
1547-1551 veya 1587-1590^llan arasında idam
edildiği neticesine vanyor . Asım Bezirci, Pir Bu bakımdan, Ali Baba-Pir Sultan münâse­
Sultan'ın 1510-1514 yıllan arasında doğduğu beti çok zayıf bir ihtimal gibi gözüküyor. Bir
tahmininde bulunup, 1589 veya 1590 yılında i - kere sözkonusu şiirin Pir Sultan'ın kendisi ta-

21 Elimizde bulunan 59 Numaralı Hüccet.


22 İbrahim Aslanojlu. "a-e". s.48.
23 Asım Bezirci. "Pir Sultan", İstanbul 1986. s.52, 67.
24 Mehmet Bayrak. "Pir Sultan Abdal", İstanbul 1986. s.l33.
25 AhmeC Köklûgillcr. "Pir Sultan Abdal", İstanbul J984. s.l9.

26 İbrahim Asianoğlu. "Pir Sultan Abdal'ın Zindandaki •Vahamı". "Türk Folkloru". YıUl,Sayı:4 (Kasım 1979), s.28-30;
Yazar, bu makâlesinde. Ali Baba'mn vakıf tesis ve ölüm tarihini 1546 olarak veriyor. Torunu Küçük Ali Batm'nın
vakıf tesis ve ölüm tarihini ise, 1631 okluğunu kaydcimi^ıir. Yazann sözünü elliği Küçük Ali Baba vakfiyesi
elimizdeki 1638 tarihli vakfiye olmalıdır. Ancak. Küçük Ali Baba hem 1631 ve hem Uc 1638 tarihinde vakıf tenip
ctmi) olabilir. Aynca. yazann Büyük ve Küçük Ali Baha'nın vakıf tesis ve ölüm tarihlerini aynı olarak g^termesi
bize pek mantıklı gelmedi.
27 Cahil Öztdli. -Pir Sultan Abdal". İstanbul 1985. 6. Baskı s.27: Asım Bezirci, -».e ".s.46.
2S Asım Bezirci, "a.e. " s.46.
29 1574 larihli Sivas Mulas.wl Dcftcri'nde Ali Baha'nın oğlu Ahi Mchmed Beğ zâviyeye mutasamnır. bkz. S.29-A; 1569
laribli dcfıer-i cedîd-i hâkânısâreıindede Ali Baba nın kendisi değil zâviyedân faaliyettedir.
SİVASTA BÜYÜK V E KÜÇÜK ALİ BABA ZAVİYELERİ 137

rafından söylendiği kesin değildir. Üstelik ne nun yanında, A l i Baba'nm her iki kesimce de
Ali Baha'nın ve ne de Pir Sultan'ın ölüm larih- sevilen bir derviş olabileceği de düşünülmesi
Icrt henüz kesin olarak bilinmiyor. Bunun ya- gereken bir ihtimaldir.
nmda, birden fazla Pir Sultan ve Ali Baba'nm Bu konuda şimdilik kesin bir hüküm verme­
olması da, bu konuda hüküm vermemizi . zor> mekle birlikte, yukarıda sıraladığımız mesned-
İaşunyor. lere ek olarak, A l i Baba'nm ve torunvnun
"baba", oğlu ile oğlunun torunun ise "ahi" o-
Eger A l i Baba-Pir Sultan münâsebeti doğ­
larak anılmalarının ilginç olduğunu belirte-
ru ise, bu, konumuz açısından A l i Baha'nın
lim^^
mezbebi mevzuunda kıymet ifade eder. Bilin­
diği gibi. Pir Suttan, İran Safevf hânedâmna Ali Baha'dan sonra 1574 iarihinde oğlu Ahi
bağU isnâ-aşeriyeden Kızılbaş bir Türkmen Mehmed Beğ zâviye şeyhidir. 1638 tarihinde A-
zümresine mensuptur*^. İ. Asianoğlu, adı ge- hi Mehmed Beğ'in oğlu Ali Baba vakfiye tcr-
çiM câmi imammdan rivâyeile, "Aslında Ali liplemekte ve oğlu A h i Mehmed Bcğ'i
Baha'da da biraz Alevîlik varmış. Torunları mütevelli tayin etmektedir. Bu şekilde ailenin
ilk dört temsilcisi ortaya çıkmış oluyor. Çalış­
sonradan dönmüşler" diyor'\ Her ne kadar
maların derinleşmesiyle birlikte şecerenin ta­
bir insanın biraz alevi biraz sünnî olması pek
mamının ortaya çıkacağı ümidindeyiz.
mantıklı olmasa da, verilen bu bilgi ilgimizi
çekiyor. Acaba gerçekten Ali Baba, gayr-i
Sünnî fikirler taşıyan bir derviş mi idi? ZAVİYELERİN KURULUŞU BÜYÜK ALİ BA­
BA ZAVİYESİ VE VAKFİYELERİ
Bilindiği üzere Yavuz Sultan Selim devrin­
de (1512-1520) Anadt)lu'da Kızılbaşlar'la yapı­ i. Aslanoğlu'nun verdiği bilgiye dayanarak
lan mücâdeleler .sırasında çok sayıda zâviye şimdilik Büyük Ali Baba Zâviyesı'nin 1546 ta­
uhrip olunmuş veya terkedilmişti. Kanunî dö­ rihinde kurulduğunu veya daha önceki bir ta­
neminde (1520-1566) ise. bu tip zâviyeler ihyâ rihte kurulmakla beraber bu tarihte yapılan
edildiği^bi yenilerinin yapılmasına da hız ve­ vakıfla desteklendiğini kabul etmek durumun­
rilmişti . Böyle bir ortamda kurulan gayr-i dayız.
sünnt bir zâviyeye devlet desteğinin olabileceği 25 Şaban 976/1569 tarihli dcfter-i ccdîd-i
biraz şüphelidir. Aynı şekilde Safevîler'le mü­ hâkânî sûreti, Ali Baba Zâviycsi hakkında ente­
cadelenin yoğunlaştığı bir zamanda sadrazam resan bilgileri ihtiva ediyor. İbtidâ-i fcthdcn o
olan Rüstem Paşaya Ali Baba'nm hocalık tarihe kadar bir akçe geliri olmayan ve hâsılı
yapması, kendisinin gayr-i sünnî bir derviş ol­ harcını karşılamadığı için kimsenin talip olma­
ması ihtimâlini azaltıyor. Bununla beraber, A- dığı ve bu yüzden battal kalan üç kıt'a tuzla ve
li Baba, gayr-i sünnî gruplann tâkibâta uğradı­ bir kıt'a mezraa Ali Baba zâviyedârı tarafından
ğı bir dönemde, bu tâkibâtdan kurtulabilmek kendi parasıyla ihyâ ve âbâdân edilmiş, bunun
için Sünnî bir kimlik edinmiş de olabilir. Bu­ üzerine sözkonusu mezraa elli akçe maktû' ve

30 Köprülûzâde Mehmed Fuad. "Bir Kızılbaş Şairi Pir Sultan Abdal", "Hayal". Clld: 3 (1928). S.64. sJ-4; Sadettin
Nüzhct."XVIl. Asır Saz şairicrinden Pir Sultan Abdal". İstanbul 1929, s.10-21.
31 ibrahim Asianoğlu, "a.c.", s.42.
32 Ahmet Yaşar Ocak. -Zaviyeler". "V.D." XII (1978). s.258.
33 M. Fuad Köprülü, "baha" lâkabının daha çok Bektaşi. I laydariye. KaUnderiye tarikatlanna mensup şeyh ve dervişler
tarafından kullanıldığını belirtiyor, bkz. "Baba". • İ.ıV. II. S.16S-166; Ahilik ısc. daha çok sosyal, ekonomik ve
dınimuhtcvSIı hır k.ıvram. Ahilik kavramının muhtelif yönleri ile tanışıklığı. "Türk Kültürü ve Ahilik XXI. Ahilik
Bayramı Sempozyumu Tebliğleri. 13-15 tiylül 1W5 Kırşehir". İstanbul 1986. lumli eserde bu konuda kıymetli
makâlelcr mevcuttur.
138 Saim SAVAŞ

üç kıt'a tuzla, beşte birini mîrfye vermek şar­ belirtiliyor. Zilkâde 980/1573 tarihli berât ı
tıyla zâviyedânn uhdesine kayd olunmuştur . hümâyûnla, hâsıl olan tuzun hâriçte satılma­
Bu hadise, Ali Baba Zâviyesi'nin, Ö. Lütfî Bar- mak kaydıyla, mîrfye âit olan kısmının da zâvi­
kan'ın bahseuiği, istilâ dcvirlcrindeki kokıniza- yeye kaydedildiği görülüyor
tör Törk dervişleri için yapılan zâviyelerin Bu tarihlerde henüz Büyuk-Küçük Ali Baba
benzeri ve bir devamı niteliğini taşıdığı hissini ayrımı sözkonusu değildir. Küçük A l i Baba
veriyor . Zâviyesi'nin 1638'de Ali Baba ibn Ahi Mehmed
IS74 tarihli mufassal kaydına göre zâviye, Beğ tarafından tesis edilen vakfiyeden daha
Ahi Mehmed veicd-i Ali Baba tasarrufundadır. sonraki yıllarda orUya çıktığı kanaatini taşıyo­
Bu tarihte zâviyenin sekiz adet hizmetkân mev­ ruz. Bu bakımdan, buraya kadar anlatılanlar,
cuttur ve bunlar yaptıkları hizmet karşılığında daha sonra Büyük Ali Baba Zâviyesi olarak a-
avanz-ı divaniye ve tckâiir-i örfîye'den muaftır­ nılan zâviyeyi ilgilendirmektedir.
lar. Hizmetkârlardan ikisi Ali Baba'nın birâde- 1837 tarihinde düzenlenen Sivas Vakıf Mu­
rinin oğlu, üçü A l i Baba tarafından azad hasebe Defteri'ndeki Büyük Ali Baba Zâviyesi
edilmiş köle (mu'tak) dir'^. Avnı defterde zâvi- ile ilgili kayıtlar, daha birtakım gelir kaynakla­
ycyc kayıtlı altı zemin ve bir bağçe bulunmak­
rının okluğunu gösteriyor. Buna göre o tarihte
tadır. Deftere sonradan eklenmiş 17 Şevval
zâviyeye âit gelir kaynaklan aşağıdaki şekilde­
1136/1724 tarihli belgede, Ali Baba Zâviyesi'-
dir:
nin Defterhâne-i Âmirc'de kaydının olduğu,
ancak henüz vakfiyesinin kaydı olmadığı belir­ -Niksar Kazası'na bağlı Ba.şdemi Karyesi'-
tilerek, vakıf mülcvcllîlcri Ahi Mehmed, İsmail nin tamam mâlikâne-i öşrü.
vc diğer Mehmed tarafından, vakfiye-i
-Aynı kazaya bağlı Keyran Karyesi'nin nısf
ma'mûlünbihâsının Dcftcrhânc-i Âmire'yc kay­
mâlikâne-i öşrü.
dı hususunda fermân-ı âli ricâ edilmektedir.
Belgenin devamında. Bcğdağı yakınında batı -Aynı kazaya bağlı Hisarak Karyesi'nin ta­
tarafında bulunan Tuzlaovası, Ç^mözü ve Asu- mam mâlikâne-i öşrü.
rönü tuzlalarının, beşte birini mîrfye vermek
-Aynı kazaya bağlı Kızılkaya Karyesi'nin ta­
şartıyla Ali Baba ve Ebulkasım elinde bulun­ mam mâlikâne-i öşrü.
duğu belirtiliyor . Ancak, Ali Baha'nın iştirâ-
-Aynı kazaya bağlı ve hâlen mezraa olan K i ­
ki sadece T u z l a o v a s ı ' n d a d ı r , d i ğ e r l e r i
müstakillen Ebulkasım elindedir. Aynı belgede, rde Karyesi'nin tamam mâlikâne-i öşrü.
"mukâtaa-i tamga ve ihtisab ve boyahânemsi -Aynı kazaya bağlı Kagüne'nin nısf mâlik­
mahsulât-ı şâire" kaydı geçiyor. Bu kayıttan âne-i öşrü.
tamga, ihtisab ve boyahâne mukâtaaiarının
-Aynı kazaya bağlı Karacagöl Mczraası'nın
zâviyeye tahsis edildiğini anlıyoruz. Ayrıca,
tamam mâlikâne-i öşrü.
Mihmad Beğ Karyesi'nde bulunan Gerdeklü,
Berkla, Beğiik, Kızılcakışla ve Kuyucak tuzla­ -Zile Kazası'na bagh, Kızılkünbed'e tâbi Ey-
sının ve Kışlak-i Ağcaeniş Tuzlası'nın beşte biri mir Kaiyesi'nin tamam mâlikâne-i öşrü.
mîrîye olmak şartıyla zâviyeye kayd olunduğu
-Sivasili Kazası'na tâbi Kuşçu Karyesi'nin
34 Elimizde bulunan sûrct.
35 Ö. Lülfı Barkan. "Osmanlı İmparatorluğu nda Bir İ.skân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler I
İstilâ Devirlerinin Kolonizatör Türk Derviislcri ve Zaviyeler". -V.D.". 11 (1942V S.2RI -304.
36 TKGM Arşivi. 14 Numaralı Defter. s.29 A .
37 IXGM Arşivi. 14 Numaralı IX-fler. s.29'a ekli belge.
38 TKGM Arşivi. 14 Numaralı Defter. s.29 a ekli helge.
SİVAS'TA BÜYÜK VE KÜÇÜK ALİ BABA ZAVİYELERİ 139

tamam mâlikâne-i (>şrü. ları şart koşulmaktadır . Bu b a k ı m d a n


-Aym kazaya bağlı Gcmriz Karyesi'nin nısf vakfiyenin. Büyük Ali Baba tarafından tesis e-
mâlikâne-i öşrü. dilen zâviyeyi desteklemek amacıyla düzenlen­
diği neticesine varıyoruz. Bununla beraber
-Aym kazaya lâbi Ölük Karyesi'nin tamam Küçük Ali Baha'nın, "ta'lim-i sıbyan içün mü-
mâlikâne-i öşrü (aynı karyeye lâbi Dere. Kara- ceddedcn" bir muallimhâne binâ eylediği görü­
laş. Korucuk ve Kebir mczraalan dâhil). lüyor. Vakfiyede, muallimhâncyc yc\ mî üç ak­
-Aynı kazaya bağlı Karkın Mezraası'nın nısf çe vazife ile bir muallim ve yevmi bir akçe va­
mâlikâne-i öşrü. zife ile bir halife tayin olunması şart koşul­
-Bayramlı Livası'na bağlı Karaiaş, Kovanı, muştur. Aynı şekilde, daha önce Büyük Ali
Kürddilo/.,Temürcilik vc Enderin kar>'elcrinin Baba iarafindan binâ edilen mcscid-i şerif i -
on schimdc bir schim öşrü. mamına yevmî üç akçe ve müezzinine yevmi
bir akçe vazife verilmesi vakıf şartlarındandır.
-Tonus aklâmından bcrâı ile zâviyeyc, Ha-
Ayrıca, "mübârck gecelerde mcscid-i şerifde
ramcyn cânibindcn Aıik Valde Sultan tarafın­
berât vaz' olunması" (berât mumları yakılıp
dan beher sene 35 kile hınia tahsis edilmiştir.
mescidin aydınlatılması), helva vc yemek ha­
-Sivas civarında Çorak Mczjaasi'mn dörtte zırlanarak zâviyede bulunan "mukîm vc müsâ-
bir hissesi. firînc" ikrâm olunması da vakfiyede belirtil­
Bu tarihte vakfa âiı bir câmi, câmi içinde miştir.
çc-şmclcr ve türbe mevcut olub, zâviye mütevel­ Küçük Ali Baha'nın vakfettiği mülkü:
linin hanesi durumundadır. Yine aynı tarihte
-Büyük Ali Baba Zâviyesi yakınında bulu­
evlâd-ı vâkıfdan Es-Sc\yid Eş-Şeyh Ebubekir,
nan Boyraz yerleri denilen mülk mezraalar.
Şeyh Osman. Şeyh Ahmcd ve Şeyh diğer Ebu­
bekir altı mud hınia ile nezâret, kitâbet ve cibâ- -Hamzabostanı denilen mülk bir kıi'a bos­
39 tan yeri.
yet cihetlerine mutasarrıflardır
Büyük Ali Baba Zâviycsi hakkında şimdilik -Sivas'a tâbi Tavra Karyesi nehri üzerinde
verebileceğimiz mâlumâi bu kadardır. Şimdi, bir çatı allında işleyen üç göz mülk değirmen.
Büyük Ali Baha'nın torunu Küçük Ali Baba ta­ -Bu değirmenlere bitişik mülk bir kıl'a ça­
rafından tesis edildiği anlaşılan ve belgelerde yır.
"Küçük Baba" "Veled-i Diğer Ali Baba" ve -Sivas'ta Soğuk Çermik yalçınında bulunan
"Küçük Ali Baba" zâviyesi şekillerinde geçen beş kıı'a mülk çayır.
zâviye tanıtılmaya çalışılacaktır.
-Sivas'a tâbi Sıra.söğüd Mevzii'nde bulunan
Pirkinik Suyu ü7x;rindc işleyen bir göz değir­
KÜÇÜK ALİ BABA ZAVİYESİ
men.
1638 tarihinde düzenlenen Ali Baba ibn Ahi
El-Hâc Zâhid mahallesi yakınında adı geçen
Mehmed Beğ vakfiyesi ile yeni bir zâviye tesis
Pirkinik Suyu üzerinde işleyen bir göz değir­
edildiği anlaşılmıyor. Vakfiyede, "ceddim
mcrhûm-ı mezbûrun medine-i merkûme dâhi­ men
linde binâ eylediği zâviyesi..." kaydı geçmekte -Yeniil Kazası na lâbi Ulaş Karyesi sınırı
ve bu Tâviyede sâkin olanların, vâkıfın vefâtm- dâhilinde Tecer Suyu dcnilea oeMf üzerinde
dan sonra vakfedilen mallara mutasarrıf olma­ bir çatı altında işleyen üç göz mülk değirmen.

39 Sivas Müzesi nde hulunan 12511252 Tanhii numaraM7. Vakıf Muhasebe Deflen. s.l4().141.

40 Bkz. Dipnot 6.
140 Saim SAVAŞ

•Sivasiii Kazasi'na tâbi Ötâk Kaıyesi'nde belgede, yukanda adı geçen çayır ve değirmen-
KOsedağı Nehriflxerindeişeyen bir gOz <le^- teria tamamının kuliantimaz (muattal) halde ve
men. Elekçi, Orhin ve Acıpmar tuzlalarının harap
oklaklan kayd«dilmi|tir.
•Aynı kazaya tâbi Kemriz Karyesi sınırı
dâhilinUe yine Kfisedağı Nehri Özerinde iş{q«n Aytu âife^v âit iki zâvıyenin teşekkül etme­
bir gOz deıpnhen. siyle JMrtikte vâkıflann evlattan araainda nmn
y4iar devam eden bir mütevelIflHc ve zâviyedar-
•Aynı kaaya bağlı, müik^i maiua olan Uzun
lik arilcadeleunin batto^itiM )*Wt oluyoruz.
KaryesV^h uııfıanı mâlikâne-i muayyencsl.
Elimizde bulunan 1142/1730 ve 1156/1743 ta­
•Tozanlı Kazası'na tâbi Divriğin Kaıyesi'- rihli iki b e ^ bu hususa açıklık getirmektedir.
ttin, maikö olan nısf mâlikâne-i muayyenesL Bu belgeleri geçen "medine-i Sivas'da vâki
ROstem Paşa hocası Büyük A l i Baba Zâviyesi
-Divriğin Kaıyesi'nde Tozanlı Nehri üzerin­
vakfının zâviyedarhk ve tevliyeti vazife-i muay­
de işleyen bir göz mülk değirmen.
yene ile batnen ba'de batn evlâda meşrut olup
-Tozanlı Kazası'na tâbi Tağnis Kaıyesi'nde ve yine Veled-i Diğer Ali Baba Zâviyesi vakfı­
Tozanlı Nehri üzerinde ve Tozanlı Suyu üzerin­ nın zâviyedâriık ve tevliyeti batnen bâ'dc batn
de bir çatı altında imleyen iki değirmen ocağı. meşrût olduğu vakfiyelerinde mestûr ve mukay-
-Budaközü Kazası'nda bulunan Emrullah yed olub..." şeklindeki kayıtlar, bizim henüz gö­
remediğimiz Büyük Ali Baba vakfının bütün
Tuzlası deniten çalışır durumdaki mülk tuzla.
evlâda. Küçük Ali Baba vakfinın ise sâdece er­
-Bu tuzlaya bağlı Dikilitaş, Koyunağılı ve E- kek evlâda meşrût olduğunu göstermektedir.
lekçi tuzlaları olarak bilinen mülk tuzlalar. Aynı belgelerden, karışıklığın bu yüzden ve
-Hargün Nahiycsi'ndc bulunan Sertan Tuz­ 1097/1685-86 yılından itibaren iki sene zâ%ıycye
lası. mutasarrıf olan Fatma Hatun'un (Küçük A l i
Baba'nm kızıdır) ölümünden sonra başladığını
-Sivasiii KazAsı'nda Bcğli Tuzlası'na bağlı anlıyoruz. Fatma Hatun'un vefâtından sonra
Gerdckli, Celalli ve Pur adındaki tuzlalar. evlâd-ı kebîrleri Ahî Mehmed ve İsmail müşte­
-Çamözü ve Acıböğrüm'de bulunan küçük reken mutasarrıf oluyorlar. Bu ikisinin ölümle­
tuzla. rinden sonra İsmail'in oğlu Seyyid A l i ,
-Cirhin Karyesi'nde bulunan küçük tuzla. zâviyedar ve mütevelli oluyor. Ancak, halaları
Emine ve Ayşe hatunlar (Fatma Hatun'un kız­
-Tokat Kazası'na tâbi Tozanlı Nahiyesi'nde
ları) evlâdiyet dâvâsı açarak mütevellîlik ve
Gibis, İrmenis ve Değeryer adındaki karyelerin
zâviyedarlıkta pay Lsiiyoilar. Uzun süren yazış­
dörtte bir (rub') mâiikânc hisseleri'*^
malardan sonra 1142/1730 yılında ayrı ayrı ve­
Elimizde bulunan tarihsiz bir belgede, Kü­ rilen berâtlarla Büyük Ali Baba Zâviyesi E-
çük A l i Baba Zâviyesi'nın gelir kaynaklannın minc ve Ayşe hatunlara. Küçük A l i Baba
dökümü verilmiştir. Yukarıda adı geçen değir­ Zâviyesi ise Seyyid Ali'ye tevcih olunmuş­
men, tuzla ve köylerin tamamı bu listede yera- tur'^.
hyor. Bu bakımdan, Ali Baba ibn Ahi Mehmcd
Beg'in Küçük Ali Baba ve tesis ettiği vakfiyenin 1156/1743 tarihli vakfin borcu ile alâkalı o-
de o tarihte veya daha sonra teşekkül eden Kü­ larak gönderilen ferman, mes'elenin bu tarihe
çük A l i Baba Zdviyesi'nin gelir kaynaklan ol­ kadar çözüme kavuşturulmadığını gösteriyor.
duğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bahsi geçen Buna göre, Seyyid Ali her iki zâviyeye de mu-

41 1251-1252 Tarihli numarasız Vakıf Muhasebe Defteri. S.4.


42 Elimizde bulunan 3 ve 4 Numaralı İ'Ulmlar.
SİVASTA BÜYÜK VE KÜÇÜK ALİ BABA ZAVİYELERİ 141

tasamf iken. Emine ve Ayşe hatunlann cvlâdi- NETİCE


yet üâvâsı açmaları üzerine, Seyyid Ali, vakfm
Ali Baba'nm yaşadığı dönemi, yaklaşık XV.
borcu olan 14,5 kise akçenin yansmı ödemeleri
asnn sonlan ile XVI. asnn ortalan olarak be­
şartıyla tevliyetin yansını Emine ve Ayşe ha­
lirlemek mümkündür. Yine avnı dönemde, bü­
tunlara devrediyor. Sonradan Emine ve Ayşe
yük bir ihtimalle Kanunî'nin damâdı ve
hatunlar bu parayı (klcmcyi reddettikleri için
sadrazamlarından Rüstem Paşa'nın sağladığı
mes'ele devam edip gidiyor Elimizdeki vesi­
mâlî destekle zâviycsini kurduğunu söylcj'cbili-
kalardan çoğu bu tip problemlerle ilgilidir. A- riz.
caba bu y ü z d e n mi y u k a r ı d a a d ı g e ç e n
Ancak, Ali Baha'yı dinî-tasavvufi ve diğer
değirmen, çayır ve tuzlalar kullanılamaz hâle
yönleriyle tantyabilmemiz için, yaşadığı dönem­
geldi? Gerekli bakımlan yapılmayan gelir kay­
de bilhassa Sivas ve çevresinin ve daha genel
naklarının zamanla harap olacakları açıktır.
olarak Osmanlı Anadoİusu'nun dinî-tasav­
Bununla beraber, meselâ eşkıyâlık hâdiseteri de
vufi: hayatını, toplumu etkilc>-en mezhep, tari­
harâbiyetin sebebini teşkil etmiş olabilir.
kat vc diğer akımlan tanımamız icap ediyor.
1837'de düzenlenen Sivas Vakıf Muhasebe Ayrıca, bu tip hadiselerin oluşumunda tesiri
Dcfteri'ndeki kayıtlar, o tarihteki Küçük A l i azımsanmayacak siyasi gelişmelerin dc bilin­
Baba Zâviyesi'nin gelir kaynaklannın dökümü­ mesi faydalı olacaktır. İşıc o zaman, Ali Ba­
nü veriyor. Bunlar scncvî (")şrü 500 kuruş olan ha'nın gerçek şahsiyetini, zâ\iyesinin icrâ etti­
7 tarla, Uzun Karycsi'nin lamam mâlikâne-i öş­ ği fonksiyonu, kuruluş gayesini ve tesirlerini
rü olan 405 kuruş, Divriğin Karyesi'nin 400 ku- anlayabiliriz.
r u ş l u k nısf bedcI-i i l t i z â m ı . D i k i l i t a ş ,
Koyunağılı ve Elckçi tuzlalarının iltizam bedeli Ahmet Yaşar Ocak tarafindan yapılmış olan
olan 6000 kuruş. Senan Tuzlası, senevi icâresi "Emirci Sultan ve Zâviyesi", (İ.Ü.E.F. Tarih
24 kuruş olan Beğli Tuzlası, bedel-i iltizâmı Enstitüsü Dergisi. IX (1978), s. 129-208) isimli
44 çalışmanın bir benzerini yapmayı düşündüğü­
1000 kuruş olan Celallipur Tuzlası, senevi i - müz daha şümullü bir çalışmada, konu içinde
câresi 12 kuruş olan Küçük Memleha, rub' belirlenen ve yukarıda ifâde edilen problemle­
mâlikânesi 610 kuruş olan İrmenis, Değeryeri rin çözümü için gayret sarfcdilcccklir. Bu şe­
ve Gibis karyeleridir. kilde, Anadolu dini-lasawufi tarihinin bir say­
1638 tarihli vakfiyede kaydedilen muallim, fasının daha aydınlanacağı ümidindeyiz. Bu
imam ve müezzinin günlük ücretleri 1837'de dc çalışmada, genel olarak zaviyenin tanıtımı ile
değişmeden devam etmiştir. Fakat, vakfiyede yetinilmiştir.
bahsi geçen "halife" bu tarihle mevcut görün­ BİBLİYOĞ RAFYA
müyor. Bu tarihte muallimlik, imamet ve mü­ Arşiv Kaynaklan:
ezzinlik görevi aynı şahıs tarafından ifâ
-Sivas Müzesi'nde bulunan,
edilmektedir. Bu şekilde yıllık toplam 63 kuruş
olan ücrete, mütevelli tarafından verilen 200 3 Numaralı Sivas Şer'iye Sicili
kuruş eklenerek, bu üç vazifeyi yürüten kişiye 16 Numaralı Sivas Şer'iye Sicili
bir yılda 263 kuruş ödenmektedir. Görüldüğü
1251-1252 Tarihli Numarasız Vakıf Muhasebe
gibi, vakfiyede şan koşulmamasma rağmen mü­
Defteri
tevelli, yetkisini kullanarak, akçenin değer kay­
bı sebebiyle yetersiz kalan söz konusu ücrete -TKGM Arşivi'ndc bulunan 14 Numaralı Sivas
takviyede bulunmuştur. Mufassal Defteri

43 Illımı/dc hulun;ın y> Numara)ı Fcnn;ın.


44 Daha oncckı htigelerdc Celalli ve Pur adıyla ayn .lyn kaydeJilmıştir.
142 Saim SAVAŞ

-VGM Arşivi'nde bulunan 2141 Numaralı Def­ ve Meşâhir-i Ricül, Haz. Fahri Ç. Derin, An­
ler kara 1978

-Elimizde bulunan belgeler: Ali Baba Zâviyesi -Köklügiller, Ahmet, Pir Sultan Abdal, İstan­
Arşivi'ne âit belgeler cmâncten nezdimizdc bu­ bul 1984
lunmakta ve tasnifi hâlen devam etmektedir. -Öztclli, Cahit, Pir Sultan Abdal, İstanbul
Bu çalışmada aşağıdaki belgeler kullanılmıştın 1985, 6. Baskı
25 Şaban 976/1569 Tarihli Defter-i Ccdîd-i -Pakalın, M.Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve
Hâkânî Sûreti Terimleri Sözlüğü, III, İstanbul 1983
1048A638 Tarihli Ali Baba ibn Ahi Meh- -Sadettin Nûzhet, XVII. Asır Saz şairlerinden
mcd Beg Vakfiyesi Pir Sultan Abdal, İstanbul 1929
25 Rebiülâhir 1092/1681 Tarihli 20 Numa­ -Türk Kültürü ve Ahilik XXI. Ahilik Bayramı
ralı Hüccet Sempozyumu Tebli^ieri 13-15 Eylül 1985 Kır-
şehir, İstanbul 1986
Evâhir-i Şevval 1113/1702 Tarihli 5 Numa­
ralı Ferman Makâlelen

1142/1730 Tarihli 3 Numaralı İ'lâm -Aslanoglu, İbrahim. "Pir Sultan Abdal'ın Zin­
dandaki Yaşamı", Tûrii Folklora, Yıl:l, Sayı: 4
1156/1743 Tarihli 4 Numaralı İ'lâm (1979), s.28-30
1156/1743 Tarihli 39 Numaralı Ferman -Barkan, Ö.Lütfi, "Osmanlı İmparatorlugu'nda
5 Rebiülevvel 1195/1781 Tarihli 59 Numa­ Bir İskân ve Kolonizasynn Metodu Olarak Va­
kıflar ve Temlikler I İ.s(ilâ £>cvtrlcrinin Koloni-
ralı Hüccet
zatör Türk Dervişleri ve Zâviyeler", V.D., I I
20 Şaban 1232/1817 Tarihli 24 Numaralı (1942), s.281-304
Berâf -Eyice, Semavi, "İlk Osmanlı Devrinin Dinî-İç-
Kitapliin timaî Bir Müessesesi Zâviyeler ve Zâviyeli
Câmiler", İ.O.İ.F.M.. 23 (1962-1963), Nu:l-2-
-Aslanoglu, İbrahim, Pir Sultan Abdallar İstan­ . s.3-80
bul 1984
-Köprülü, M.Fuad. "Baba", İA., s. 165-166
-Bayrak, Mehmet, Pir Sultan Abdal, İstanbul
1986 -Köprüzâde Mehmcd Fuad, "Bir Kızjlbaş Şairi
Pir Sultan Abdal", Hayat, Cild: 3(1928), S.64,
-Bezird, Asım, Pir Sultan, İstanbul 1986 s.3-4
-Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Ta- -Ocak, A.Yaşar, "Zâviyctor" V.D., X I I (1978),
rihi Kronolojisi, V. İstanbul 1971. s.247-269
•Evliya Çelebi, Scyahatnflme, HI, Dersaadet
-Ocak, A Yaşar, "Emirci Sultan ve Zâviyesi",
1314
I.Ü.E.F. Tarih F.n.<«titüsü Dergisi, IX (1978),
-Hafız Hüseyin Ayvansarâyî, Vefeyât-ı SelAtfn s.129-208.
144 Saim SAVAŞ

1-1114/1703 Tarihü Feman şer'ile altvirilmek bâbında emr-i şerifim recâ


eylediği imdi ^r'iie amel olunmak fermânım
Fermân-i Gibis ve Degeryer
olmuşdur büyürdüm ki, hükm-i ferifim vardık-
Emlrü'l-ümeıâi'l-kiı^m kebirü'l-kfiberâi'l- da bu bâbda sâdır olan emrim üzere amel idüb
fihâm zû'l-kadri ve'I-ibtirâro sâlıibü'1-izz ve'l- dahî bir defa şer'ile görülüb fasi olunmayan
ihtişâm ei-muhtass bi-mezld-i dâvâlann tamam hak ve adi üzere gereği gibi
inâyetü'l-meiiki'l-a'lâ Sivas Beglerbegisi oiaa şer'ile mukayyed olub göresin i'Iâm olunduğu
—dâme ikbâluhûve kıdvetü'l-kuzât ve'l-hUk- üzere zikr olunan karyelerin nıb'-ı mâlikânesi
kâm ma'denû'l-fazi ve'l-keiâm mevlânâ Sivas zâviye-i mezbureye şart ve ta'yin olunduğu def-
kadısı zîde faziuhû tevki'-i reiT-i hümâyûn vâsii ter-i cedtd-i hâkânfde ve vakfîye-i ma'mûlün-
olucak ma'lûm ola ki, Faıma Hatun sfldde-i bihâda tasrih olunmuş olub ve mezbflrun fuzûli
saâdetime arz-ı hal idûb berât-ı âli-şân ile ma- zabt idüb kabz eylediği gaiic-i vakf müteveffa.yı
teveiiiyesi olduğu Tokad Kazası muzââtından mezbur Bekir'in zimmetinde kalmış ise ol tak­
Tozanlı Nahiyesi'nde Gibis ve Dcger-yer nam dirce ba'de's-sübût zimmetinde kalan galle-i
karyelerin rub'-ı malikânesi ecdâdım Ali Baba vakfı muhallefâtın ahz u kabz iden vâristerin-
Zaviyesi'ne rüfı' olan misâfirier içûn it'âm- den ma'rifet-i şer'ile girü vakf içün alıvirüb
I ta'Sm eylemek üzere ^ r t ve tayin olunduğu ihkâk-t bak eyleyesin min ba'd kanun ve defter
defter-i ccdîd-i hâkânf'de mukayyed ve yakRyc-i ve vakfiye-i ma'mûlünhihâya ve fctvâ'-yt şerife
ma'mûlünbihâsında tasrih olunmuş iken Bekir ve emr-i hümâyûnuma muhâiif kimesne(ye).iş
nam kimesne ana mülkü deyu hilâf-ı şart-i vâkıf itdirmeyesin şöyle bilesin alâmet-i şerife i ' t i -
zabt ve ğailesin ahz u kabz kiüb galie-i vakfı mad kılasın.
edâ eylemeden fevt olub mal-ı vakf zimmetinde
kaklığın btidirüb yedinde olan sâret-i cedîd-i
hâkânîve vakfiye-i ma'mfllOnbihâ ve fetvây-ı Tahriren fi'l-ycvmi'l-hâmis ve ışrtn min
şerîfeye muhülif fuzûli zabt ve ahz u kabz idüb şchr-i Ramazani'l-mübârck sene crbea aşer mie
zimmetinde kalan gallc-i vakfı ba'dc's-sübût ve cif: 1114/1703
muhallefâim kabz iden vârislerinden ma'rifet-i Be makâm-ı Edirne cl-mahrûse
S İ V A S T A B Ü Y t î K V E K Ü Ç Ü K ALİ B A B A Z A V İ Y E L E R İ 145

11-1122/1710 Tarihli H ü c c e t

H ü c c e t - i nâzır

H u r r i r e el-fakir Abdullah e l - k a d ı bi-medi-


ne-i Sivas

An-asi Karayaka Kazası'nda A y a n nam kar­


yeden olub medinc-i Sivas'da vâki A l i Baba
z â \ i y e s i ' n d e s â k i n ve m ü t c m c k k i n iken bundan
akdem ğaybiyci-i m ü n k a t i a ile ğ â i b ve m c f k û d •• V * ' '
olan Veli B c g bin Tatar Muslu nam kimcsncnin
o n b e ş s e n e d e n m ü t e c a v i z h a y a l ve mcmâiı
m a ' l û m o l m a m a ğ l a mcdine-i m c z b û r c d c ve sair
yerlerde olan emvali vc c r / i k m ı zabt ve tesviye
emrine bir kayyum nasb olunmak l â z ı m ve m ü ­
him o l m a ğ ı n gâib-i m c z b û r u n s u l b î o g l u işbu
sâhibü'l-vcsika İsmail B c g nam kimcsne m ü s ­
takim ve dindar vc k a y y u m l u ğ a lâyık vc uhde­
sinden g e l m e ğ e kâdir kimcsne o l d u ğ u n u zcyl-i
vesikada m u h a r r c r ü ' l - c s â m î bî-garaz m ü s i i m î n
ihbâr i l m e l e r i y l e h â k i m - i m u v a k k î - i ' sadr-ı
k i ı â b t û b î l e h û ve h ü s n ü m e â b hazretleri
d a h î ğ â i b - i m e r k û m V e l i B e ğ ' i n hayat ve m e m â -
II m a ' l û m oluncaya d e ğ i n e m l â k ve arazisini
zabt ve hıfza ve şâir tesviye emrine merkum İs­
mail Beğ'i kayyum nasb ve ta'yin eyledikde ol
dahî vech-i muharrer üzere kayyumluk-ı
m e z b û r u k a b u l ve hizmet-i l â z i m e s i n i kemâ
y e n b e ğ î e d â y a t a a h h ü d ve iltizâm itmeğin hâze'-
1-vesika ğ ı b b e ' t - t a l e b ketb o l u n d u . R e v â i l - i
C e m â z i y e l û l â li-sene isneyn ve ışrin ve mie ve
cif: 1122/1710

Ş ü h û d ü ' l - h a l : M u y t a b z â d e Es-Seyyid Ömer


A ğ a , Pazarbaşı Seyyid Mehmed Ç e l e b i . Scyyid
Halil bin Ebubekir, H ü s e y i n bin Murad, Molla
Ö m e r bin Himmet ve ğ a y r i h ü m mine'l-huzzâr.
* - ^ V '••gi/ ' i - ^
.10
146 Saim SAVAŞ

•lift*,!. (, I,, • -il /• , \ ' , , , . ^

ıt'âm-ı taâm eylemek şartıyla mutasarrıf olagel-


III-1152/1740 Tarihli Berât Tezkeresi dikleri harameyn-i şerîfeyn muhâsebcsinde
Nişân-ı hümâyûn yazıla ki, mestûr ve mukayyed olub der kenar olunmağia
vech-i meşrûh üzere zâviye-i merkûmede her
İftihârü'l-havâs ve'l-mukarrabîn mümehhi-
kim zâviyedar olur ise zikr olunan vazife ve cire
di'l-mülûk ve's-selâtîn muhtâru'l-izz ve't-tem-
ile âyende ve revendeye itam-ı taâm idüb ma­
kîn bi'l-fiil dârü's-saâdet-i şerife ağası olub
halline kayd ve şurût-ı mezkur üzere bcrât-ı
harameyn-i şcrifeyn evkâfı nâzın olan El-Hac
âlişân virilmek recâsına iMâm eylemeğin mûcc-
Beşir Aga dâmeulûvvuhû divân-ı hümâyûn'a
bince tevcih ve mahalline kayd ve berât olun­
arz gönderüb taht-ı nezâretlerinde olmagla Üs­
mak bâbında fermân-ı âlî sâdır olmağın vech-i
küdar'da vâki merhume Atik Valde Sultan cv-
meşrûh üzere berât-i şerîf-i âli-şân yazılmak i -
kâfmdan Ycniil hassı mahsûlünden almak
Çün işbu tezkere verildi.
üzere dokuz akçe vazife ve senede yedi mud
hınta cire ile A l i Baba Zâviyesi'nde zâviyedar R 27 Şevval sene 1152/1740
olanlar vazife ve cire-i mezkûreye fukarâya Mühür
SİVASTA BÜYÜK V E KÜÇÜK ALİ BABA ZAVİYELERİ ı47

IV-1202/1788 Tarihli Mûrâsele olduğun hasebiyle binyüzrioksan iki senesi ta­


rihiyle müverrah yedinde olan berât-ı şerif-i âli-
Medine-i Sivas'da vâki merhum Rüstem Pa­
şân mûcebince reis-i mütevelli nasb olduğuna
şa hocası Büyük Ali Baba Zaviyesi vakfının
binâen kıbel-i şer'den dahî bermantûk-ı berât-ı
zâviyedar ve reLs-i mülcvcULsi Seyyid Feyzullah
şerif mûrâsele tahrir ve yedine i'tâ olunmuşdur
Efendi zîde salâhu ba'dc't-tahiyyetü'l-vâfiye
gerekdir ki, vakf-ı mezbura reis-i mütevelli o-
inhâ olunur ki,
lub ve umûr-ı vakfı yed-i vâhidden kendin rü'-
Vakf-ı mezkûrun vazifc-i muayyene ile zâvi- yet idüb ashâb-ı' sihâmm ber mu'tâd-ı kadîm
yedarlık ve tevliyeti bundan akdem evlâd-. hisselerini ahzdan ğayri umûr-ı vakfa müdâhale
ı vâkıfdan İbrahim Halife ve kendin ve itdirmemenizi muhtevi ber mûceb-i berât-ı âli
Şehribani ve Saniye ve Nisa ve Zeyneb hatunun kadar kıbel-i şer'-i şerif-i enverden işbu mûrâ­
ber vech-i meşruta üzerlerinizde olub vakf-ı sele tahrir ve yedine i'tâ olunmağla vech-i
mezbûrun cemi"-i hâsılâtmdan umûr-ı sâircsini meşrûh üzere rü*yet ve âharları müdâhale iıdir-
rü'yeı hususunda mcyanlarınızda münâzaaı meyüb mûceb-i mûrâsele ile âmil olasız.
vukuu hasebiyle vukf-ı mezbûrun hârâbma bâis
H 16 Receb sene 1202/1788
olmağla zikr olunan /iviycdariık ve tevliyet his­
sedarlığına mutasarrıf olub erbâb-ı istihkakdan Mehmed Emin (mühür)
Saim SAVAŞ

K^N..-^

y ^ . ^ - V " ' "


SİVAS'TA B Ü \ a j K VE KÜÇÜK ALİ BABA ZAVİYELERİ

V-1115/1703 Tarihli Berat


Berât-j Tecdîd

Mâliyen tahı-ı âli-i baht-ı Osmânî üzere


cülûs-ı hümâyûn-ı sa'âdcı-makrûnum vâki olub
umûmen tecdîd-i bcrevât fcrnıdnım olmağın Si-
vas'da vâki Küçük Ali Baba ve Büyük Ali Baba
Zâviyesi'nin vazifc-i muayyene ile ber vech-i
meşrûıa mütevcUiycsi olan işbu râfia-i tcvki'-i
refi'i'ş-şân-ı hâkânî Fatma Hatun yedinde olan
berâtın getürüb dcr-sa'âdctimden tecdidin recâ
ilmeğin hakkında mczid-i inâyet-i pâdişahânem
zuhûra getürüb atik berât müccbince binyüzon-
bcş Rcbiyyülâhiri'nin onuncu gününden mü-
ccddcden bu bcrât-ı hümâyûn-ı izzet-makrûnu

virdim ve büyürdüm ki mczbûre varub zâviyc-i


mc/.bürelere meşrûıiyct üzere mütevellisi olub
cdâ-yı hizmet eyledikten sonra bundan evvel
zâviye-i mezbûrclcrc vazjfe-i muavyenesiylc ne
minval üzere m u t a s a r r ı f a o l a g e l m i ş ise
mczbûre dahî vazifc-i muayyenesin evkâf-
1 mczbûre mahsûlünden ol minvâi üzere alub
mulasarnfa ola ve rcsm-i berât kendü yedlerin-
dcn tcsIim-i hazine ola şöyle bileler alâmct-i
şerife i'timad kılalar.

Tahriren fı'l-yevmi's-sâni ve'i-aşer m in Şa-


banü'l-muazzam sene hamse ve aşer ve mie ve
elf: 1115/1703
Be makam-ı Kostantınıyyc el-mahrûsc
150 Saim SAVAŞ

•wj- -«^ '"^ • - ^ i ^ A - - ^ "^-^ .

o-

••V-

VI-1114/1702 Tarihli Buyruldu miz tara&ndan murâfaa olmadıkça tarafeynden


bir kimesneye zabt itdirilmeyüb müdâhale ol­
İsmail Süleyman (mühür)
maması bâbında buyruldu iltimas itmekle
Şeriat-şiâr Budaközü kadısı efendi zîde faz- mûcebince buyruldu tahrir ve isdar olunmuştur
luhû inhâ olunur ki,Sivas'da vâki Ali Baba zâvi- vüsûlünde gerekdir ki, tarafımızdan vevahud
yedarı olan fehru'l-muhadderât Fatma Hatun mütesellimimiz tarafından murâfaa olmadıkça
divan-ı Rum'a arz-ı hal idüb Budaközü Nahi- tarafeynden bir kimesneye zabt itdirilmeyüb bir
yesi'nde vâki ecdâdı Ali Baba evkâfından olan ferdi dahi u taarruz ildirmeyesin bu benim
Emnıliah Baba Mcmlchasını ikiyüz seneden mâlikânemdir deyu vaz'-ı yed iderim d ir ise
mütecâviz yedinde olan vakfiye-i ma'mûlün- hasmıyia divan-ı Rum'da murâfaa olmadıkça
bihâsı ve berâtı ve mûccb-i hatt-ı hümâyûn-ı kendüye zabt u rabt itdirmeyüb hilâfından ih­
şevket-makrûn ve sûret-i defter mûcebince tiraz mûceb-i buyrulduyla âmil olasın dcyu.
vakf-ı mezbûra şari-ı vâkıf bir tarik ile ber
vech-i te'bîd ve mâlikâne berât itdirüb zabt i - İmza
düb ğadr itmekle tarafımızdan ve mütesellimi- Fî 4 Cemâziye'l-cvvel sene 1114/1702
ŞEHZADE MEHMET CAMİİ'NİN DIŞ YAN
SOFALARI

Prof. Dr. Semra ÖGEL

i)

S
i n a n ' ı n Ş e h z a d e Camii'nde O s m a n l ı mi ve Bursa Y ı l d ı r ı m Beyazıt Camii ö r n e ğ i , ve­
dinî m i m a r î s i n e k a n ı ğ ı dış yan sofa­ ya i S . y û z y ı l Beylikler b<)lgcsinden bir ö r n e k
lar, d ı ş yan mahfiller, yan revaklar, olarak Balal İlyas Bey Camii ve I5.yüzyıl O s ­
yan galeriler gibi çeşitli adlarla t a n ı n a n mek­ manlı y a p ı l a n n d a n Amasya Beyazıt Paşa C a m i i

ânlardır. Ş e h z a d e Camii'nde (1543-48) yan so­ g ö s t e r i l e b i l e c e ğ i gibi, daha ö n c e k i devire gider­

falar, ikişer kemer g ö z l ü b ö l m e l e r d e n meydana sek 13. yüzyıl Konya Selçuklu mescitlerinden

gelir. H e r b ö l m e n i n üstü iki küçük kubbe ile Sırçalı M e s d ı ' i n üç derin kemer gözlü son ce­
maat yeri, ö r n e k l e r arasında sayılabilir. A n c a k
ö r t ü l ü d ü r . Dogu k e n a r ı n d a , h ü k ü m d a r mahfili
özel bir cephe d ü z e n i n d e de derin kemerli g ö ­
girişi olan ve mihrap duvarına b i l i ş e n son b ö l ­
zün ö n e m l i bir yer aldığını görüyoruz. 1365 yı-
mede ise ö n ü , iki aynalı tonozdur. B ö l m e l e r ,
İmdan Bursa l.Murad Hüdavcndigâr
birbirine y a l n ı z dar bir kemerle geçit veren ka­
Camii'nde, üstteki medrese katının ö n cephe­
im duvar p a r ç a l a n ile a y n i m ı ş t ı r . Dolayısıyla
sinde, küçük sütunlarla iki g ö z e ayrılmış ke­
her biri kendi b a ş ı n a bir k ü ç ü k m e k â n d ı r . Y a n
merli b ö l m e l e r . Bursa ovasına doğru bir açılışı
avlulara a ç ı l a n kemer gözJerin alt kısmı, mer­
sağlamaktadır. Alt kaiıaki son cemaat yerinin
mer ş e b e k e l i parmaklıklarla sınırlanmıştır. Z e ­
derin revaklan ile dc bir uyum i ç i n d e d i r l e r .
minden y ü k s e l t i l m i ş olmakla birlikte, bu birkaç 1402/4 tarihli Sultan Ç e l e b i Mehmet C a m i i ,
b a s a m a k l ı k y ü k s e l m e fazla a y ı n c ı nitelikte de­ Bursa Y e ş i l Camii'nde dc iki katlı bir cephe ya­
ğildir ve yan sofalar, devrinde b a h ç e olan dış ratılmış, üst kaiıaki ıck kemerli derin gözler,
avlu ile yakın bir ilişki, bir kaynaşma içindedir- bir iç ve dış m e k â n ilişkisi yaratmıştır. H ü d a ­
. ( R e s i m . 1-3, Şek. 1. 2). vcndigâr C a m i i cephe d ü z e n i n i iki g ö z l ü kemer
b ö l ü m l e r l e devir alan bir yapı ise, Niğde'nin
S i n a n ' ı n bir anıtsal yapının >3n kenarlanna,
1409 tarihli Karaman devri eseri A k Medrese'-
zeminle y a k ı n bir bağlantı ile yerleştirmesi bir
dir. Burada da iki katlı medresenin üst katını,
yenilik olmakla bcrabar. derin kemer gözler, A -
cephede taç kapının iki yanındaki iki kemer
nadolu Türk mimarisinde eskiden beri mevcut
gözJü b ö l ü m l e r dışa açmaktadır .(Res. 4,5).
bir m o ı i l ı i r . Ö z e l l i k l e son cemaat yerlerinde,
14.yüzyıl O s m a n l ı camilerinden İznik Y e ş i l C a - B u motifin İlk O s m a n l ı ve Beylikler devri
1. M.Söaea. Anadolu Medreselen. CiU I. îslantHil. 1970. s.l99 da. Ak Medrese nin 1 liklavcndıgSr Camıi'nin cephesinden
152 Prof.Dr. Semra ÖGEL

rışıklık meydana getiren genişletilmesidir.


cephelerinde, geçmiş cephe düzenlerinden alış­
Loggia'nın karakteri, yapı gövdesinde bir girin­
madığımız bir tarzda ortaya çıkışı, kaynağı hak­
kında düşündürmektedir. İki kemer gözlü ti olması ile belirir. Bu bakımdan, I.Murad Ca­
pencereler. Bizans Mimarîsi'nin yaygm bir mo­ mii ve Ak Medrese'de bahsini ettiğimiz derin
tifidir ve Anadolu Türk Mimarîsi'nde, Kayseri kemerii gözler, tipik loggialar'dır. Topkapı Sa-
Huanı Hatun türbesi cephelerinde (1236-38) rayı'nın IS.yüzyıldan kalma Fatih (İç Hazine)
olduğu gibi. görülebilmektedir. Avrupa Gotik köşkünde yer alan ve bir yüzü Marmara Deni-
.Vlimarisi çevresinde de, bu tip kemer bölünme­ zi'ne, öteki yüzü Boğaz'a açılan köşe sofası da
leri, pencerelerde veya iç mekânda, üslûbun ka­ ve genelde geleneksel Türk evinin köşe dış so­
rakteristik bir unsurudur. Örneklerimizde fası bir loggia'dır . Bir veya iki kemer gözden
kullanılan sivri kemerler. Gotik ile bir benzer­ daha çok sayıda, bir dizi sütun-kemer bağlantısı
lik kurabildiği gibi, Ak medrese'nin taç kapısı olan loggialar da vardır ve 16.yüzyıl İtalyan Rö-
kemerini küçük ölçüde tekrar eden iki kemer nesansMimarî yapılarında çok rastlanan bu tip
güzlü bölmelerin kaş kemerleri, Geç Gotik de­ loggialar. geleneksel Türk evinin dış sofası ile
vir çizgilerine yabancı değildir. Gotik'tcn Ana­ bir benzerlik gösterirler. Türk evi dış sofasının
dolu Mimarîsi'ne. birkaç biçimsel benzerliğe loggia karakterine karşılık, ev planında üstlen­
dayanan bir köprü kurmak veya Bizans pencere diği mekânlar ara.sındaki dolaşımı düzenlevici
düzenlemelerini örnek kabul etmek zorlaması­ rol, farklılığı doğurmaktadır .
nın dışında, bahsini ettiğimiz Anadolu cephe Loggia, bilindiği gibi dünyada en yaygın
unsurian değişik bir kişiliğe sahiptir. Kemer bi­ mimarî unsurlardan olup, Asya'dan, örneğin
çimlenmelerinden çok daha ağırlıklı önemi o- Hindistan'dan Akdeniz ülkelerine. Avrupa va
lan mekânsal niteliklerdir. Yabancı dillerdeki kadar değişik konum ve şekilleri ile yer almak­
yayınlarda bu mekânlar için kullanılan "lof^a " tadır. Başka dillerde de çeşitli karşılıkları olma­
tâbiri, "derin kemerli t^öz" dediğimiz bu önü a-
sına rağmen, İtalyanca loggia tabirini kullanma
çık mekânların tam karşılığıdır.
alışkanlığı, İtalya'da H.yüzyıldan itibaren çok
İtalyanca bir tabir olarak "log^a ", bir yapı­ sık görülmesinden dolayıdır. İtalya'daki kulla­
nın gövdesi içinde kalarak ve dışarı taşmayarak nımı çok daha eskiye, Roma devrine, hatta ba­
yer alan önü açık, genellikle sütun ve kemer­ zılarınca Etrüsklcre kadar geri gitmektedir'^.
lerle açılan mekânları tanımlar. Bizim "çıkr>ıa " Kanala bakan bahçesiz Venedik saraylarında,
veya "A:ö^A:f/^w" dediğim iz tarzdaki çıkıntıla­ hava akımı sağlayan bir unsur olarak cephelere
ra da loggia denmesi, deyim kapsamının bir ka­ yerleşen loggialar'ın (1427-.'^6 tarihli ünlü Casa

oinlenmiş olabileceğine işaret etmektedir. Ayrıca G.Goodwin. A Histocy of Ottoman Architecture. Lx)ndon, 1971,
s.43'de Hüdavendigâr Camii ve Ak Medrese cepheleri anwindaki paralellik ve s.44 tc loggialar'ın varlığının ve gencide
cephe düzeninin, mimarın Balkan ülkelerinden gelmiş olmasından kaynaklanabileceğinden söz edilmektedir "... this
form of loggia derived from the Venetian palaces of Dalmatia... appears in the church of Phillipopolis... converted
into a mosque...".
2. S.H.EIdem, Türk Evi Plan Tipleri, İTÜ Mim.Fak. Yaymlaa 2.baski. Istanbul, 196H. .•s.76 da "... burası bütün sarayın
dışanya açılan bir locasıdır sanki..." (yazar loggia anlamında kullanmaktadır).
i Bazen, bizim rcvak Ucdj|imi2 örtülü bölümlerden oluşan kemer dizilerine de loggia tabirinin kullanıkiığına. buna
karşılık avlu revaklanna "sofa" dendiğine nıstyabiliyoruz. Evliya Çelebi.Şehzüde Mehmet Camii'nden söz ederken
(.Seyahatname. Cilt !I. <..7) "avlunun dört tarafında yan sofalar" diye tarif ettiği avlu revaklan olmalıdır, çünkü
c'inıfındakı avludan "dış avlu" olarak bahsetmektedir.
' I II.Mory "I ıhc UduM-led. lillorc Ciimes.ısca) lx>ndon. l'>71. res. s. 407'dc Roma Impanıtorluk dcvn Boscorcalc
(Napoli) frcsklcnnden loggialar.
Ş E H Z A D E M E H M E T CAMİİ-NİN D[Ş Y A N S O F A L A R I 153

d'Oro cn erken ö r n e k l e r d e n d i r ) Toskana viUa- herhangi bir yerinden ö r n e k bulabileceğimiz


rında da manzaraya açılan sayısız ıcnısilcisi var­ halde, Sinan'ın yetiştiği bölgeyi. Kayseri ve ci­
dır. Şehir saraylannda. Palladio gibi ustaların varındaki evleri ele alırsak. Kayseri'de ve bağ
elinden ç ı k a n ve uzun ö m ü r l ü etki alanları ya­ evlerinde birçok loggia misali ö n ü açık girinti
ralan loggialar da haıırlanabilir. ( V i c c n z ü , Pa­ m e k â n l a r gösterebiliriz . Toplum içinde kök­
lazzo Chiericati ö m e ö i , 1550) Loggialar daha ten d e ğ i ş m e l e r o l m a d ı k ç a yaşam tarzının, dola-
ç o k ev mimarisinin hir parçası olmakla bera­ yLsıyla ev mimarîsinin de değişmediğini hesaba
ber. Alberii'nin Rimini'dcki T e m p i o M a l a t c s ı i - katarak, yakın tarihlere ait bu mekânların 16.
ano'sunda (San Francesco Kilisesi, 1446) rcvak yüzyıl ve daha geriye dayanabileceğini tahmin
tarzında ortaya çıktıkları gibi, Sansovino'nun edebiliriz.
Venedik'teki kitaplığına bağlı loggia'sı, (Log-
Ş e h z a d e Camii'ndcn itibaren, Sinan eserle­
getta. 1537) her türlü yapıda k u l l a n ı l a b i l d i k l e ­
rinde ve sonrakilerde, dış ran galerilere "sofa,
rini g ö s t e r e n örneklerden iki tanesidir.
yan sofa " denmesinin gösterdiği gibi, bu yan
R o m a n o ve Vignola nm b a h ç e loggialan, b a h ç e
mekânların geleneksel Türk evinin, "hayat"da
çcNtesi ile b a ğ l a n a n hir diğer k u l l a n ı m , belki
denen dış sofası ile yakın hır ha^ı vardır. Şehzade
R o m a devrinden kalma asıl k u l l a n ı m ş e k l i n i
Camii nde caminin yan kapılan, sofalara açıl­
sergilemektedir'.
maktadır. Ayrıca caminin iç yan mekârdanndan
Ş e h z a d e Camii'nin yan sofaları, tipik üst kat her kemer ^öze bir büyük pencere vardır. Şüphesiz
l o g g i a l a n o l a n H ü d a v e n d i g â r C a m i i ve Ak anıtsal mimarîye geçişe, ev sofasının mekân do­

.Medrese k e m e r g ö z l e r i n d e n ziyade, İtalyan laşımını organize eden rolü bahis konusu debidir

b a h ç e loggialanna \-akindir. Buna r a ğ m e n , yapı ama, odaların önünde iç bahçe veyrt bahçe-av-

k ü t l e s i n d e bir girinti teşkil etmeyip, ö n ü n e ko­ lııya açılışı sa0ayan bir mekân ı^örevi, camide de

nan bir kemerli b ö l m e l e r dizisi o l d u k l a r ı n d a n , yan sofalarca yerine<^etirilmektedir.Do^ı ve Ba­

loggia'dan farklıdırlar. Hattâ Ş e h z a d e Camii­ lı 'da kullanımı ile. sanki Sinan sofaları çoi(almış-

'nin revaklı avlu çi/gisini devam ettiren yapı ıtr. Di}>er taraftan, yükseltilmiş yan sekilerin de

sınırını, yan sofaların dışarı taşması g e n i ş l e t ­ cami iç yan mekânlarının oda düzeni ile benzcr-
li'^i de vardır. Şehzade Camii nde, her biri ayn bir
mektedir. Sinan'ın seyahatlerinde, Yugoslav­
holme olan kemer gözler, arkalarındaki cami içi
ya'da, ö z e l l i k l e Adriyatik kıyılarında da yaygın
bu mimarî ö ğ e y e rasılamış o l d u ğ u d ü ş ü n ü l e b i ­ van mekânları ile birlikle, adeta birer oda-h dış
lir . Bu durumda bahis konusu olan bir etki­ sofa niıeli^ndedir.lŞek. 2).

lenme değil, tanıdık bir motille karşılaşma­ Ş e h z a d e Camii'nde bir başka bağdan daha,
dır. F a i i h (İç Hazine) k()şkü. Sinan'a cn g ö z ö- yüzyıUann v a z g e ç i l m e y e n anıt vc konut unsuru
nündeki örneği v e r d i ğ i gibi Anadolu'nun eyvan ile bir bağdan .söz edebiliriz. Her kemerli

5. Giulıo Romanonun Manıuadakı P.nlazzo Jcl T f s i . \^Zfı. Giacomo Vjgnolanın Komadaki Villa Glulia'st. 1550 veya
Michele Sanmıchelı'nın 1559'dan önce yaplıŞı V'erona d;ıki Palano Canossa'sının hahçe lr>ggıalan birkaç Röocsans
(Vnciidir.
(ı. Gooivkin (yukarda noı 1) Dalmaçya dakı Venedik etkilerine k>ggıalan da haklamakladır, .\yrica Gecrgina Masson.
Italian Villas and Palaces. London. 1<^. s..S4. res. ; S Villa Cicogna dan (Lugano golü civanndaki icpetenlc. Bisusc-
hio da) halvsoUerken. Î5 yu/yild.nn kalan vc 16.yu/\ilda ilavc ve degi^kliklerlc bugunc gelen bu yapıda. kanallanJaki
.Trvak lipi loggialar d.iki Ijimbardia üslûbu üzerindeki Roma-Toskan elkikrc i v r c l etmekledir.
Necibe Ç . ı k ı n v j l u . ^.ivv.-n I '.ien. I l l : Mim. I'.ik. Y.ivirlan. Istanbul. IV5; I C i w n b.ii eslenndc ginnli loggialar
C .Kinii lesKii cdcn ^ - K c\^•ıni.ı^ü.ın .ivirm;ik u-erekir.i le\-. Kukut .\li Kûsîler C M . W 1 li.sarcik I laci llev
..M i/elhkle : L ^ X X ' . 1 iis.irc;k i i:kmei i i.inim L % I Mm hir •İtalyan tıpı " loggiasi dır kv X.Xll. lirkjlet .Abdullah evi
Y.i/ar. hu mekanuri risiik Jemcklcdir Ayrıca Kav'scn nin küçük ^-hir e\lcnnden m-nekler lev. ,XV ve X V I .
154
Prof.Dr. Semra ÖGEL

gözün kendi içine kapalı ayrı bir mekân oluşu­ merkeze bağlar ki. yönlendirilmiş eyvana aykırı
na bakarak eyvan karakterine sahip olduğunu düşmektedir. Sinan Şehzade Camii'nde, yan so­
söyleyebiliriz. Bu ayn ayrı bölmelerde, sadece falarda yapı bütünlüğünü bozmamak uğruna, '-
duvar tarafında alçak ve dar tutulmuş bir ke­ eyvort larını kubbeciklerle örterek gerçek
mer, bir bölümden ötekine geçit vermektedir. eyvanlar olmaktan uzaklaştırmıştır. Hünkâr
Tek tek bölümler halinde bahçeye açılış böyle­ mahfili girişi olan mihrap yakınındaki Doğu
ce vurgulanmıştır. Batı sofaların mihrap duva­ bölmelerin üstünde ise, yine merkeze bağlayan
rına bitişen son bölümünün duvarına, sivri bir örtü olan aynalı tonoz kullanarak, kubbeli
kemerli derin bir niş açılmıştır ki, küçük bir ey­ bölmelerden farklılaştırmıştır. (Şek. 1)
vana benzemektedir. Son cemaat yeri mihrap­
ları anlamında bir yerine getirmesi, zeminden Sinan, Şehzade Camii'nin yan sofalarında,
bir basamakla yükseltilmiş olduğu için müm­ gerek dış sofa, gerek loggia, gerekse eyvandan
kün değildir. Zaten bölmelerin birbirine karşı özellikler katmakla biriikte, bundan sonraki
kapalılığı böyle bir göreve aykırıdır. Bu eyvan gelenekten yararianmalannda da görüleceği gi­
benzeri niş, sofa tasarımındaki eyvan çağrışımı­ bi, kendi yapı tasarımına ve kendinden yerine
nı desteklemek gibi ilginç bir özelliğe sahiptir. getirmesi beklenen göreve uygun yeni bir yoru­
(Rcs. 1; sağ dipte). Bu nitelikleri ve birkaç ba­ ma gitmiştir.
samakla yükseltilmiş olmaları, bölmeleri ger­
çekten eyvan ile, din yapılardakilcrden çok ev Dış yan sofa, Süleymaniye'de. çok değişik
eyvanları ile yakınlaştırmaktadır. Ev eyvanları­ bir kişilikle tekrar karşımıza çıkmaktadır. So­
nın en belirgin bir gelenek olmuş kullanımı falar alt ve üst kemer dizileri ile iki katlıdır.
Güneydoğu Anadolu WMgesine hastır . Plan i - Konumda artık zeminle ilişki kalmamıştır, ilk
tiban ile Şehzade Camii'nin cn yakın öncüsü­ katın altına abdest muslukları yerieştirilmiştir.
nün Diyarbakır'daki Fatih Paşa Camii
Eyvanımsı kapalı bölmelerin yerini, zarif, deği­
(1516-20) olduğunu düşünürsek, Sinan'ın i l ­
şen boyutları ile bir ritm getiren, sürekli bir ke­
ham kaynağının sadece dört yarım kubbeli mer-
mer dizisi almıştır. Rcvak gibi kesintisiz bir
kezî planda k a l d ı ğ ı n ı ilâve edebiliriz.
mekândır. İç mekândaki yan saflardan buralara
Güneydoğu Nilgesinde eyvan, cami düzenine
açılan kapılarla bağlantı sağlanır. Gerek bu ka­
de yerleşmiştir. Sinan'ın eyvanı geleneksel özel­
pıların artık caminin dış yan kapıları olmaması,
liği ile kullandığını siWlemck ise mümkün de­
gerek dış görünümde, gerekse iç mekân sekileri
ğildir. Eyvan, yönlendirilmiş bir mekândır. Ya
ile kesintisiz bağında. Şehzade Camii'nde bah­
dış çevreye, ya bir avluya veya iç mekânda bir
sini ettiğimiz ilham kaynaklan arasından ev dış
başka, genellikle merkezdeki, bir mekâna açılır.
sofası kişiliği hâkim olmaktadır. Bölünme kal­
Bu niteliği ile Şehzade Wilmeleri uyuşmaktadır.
kınca, örtü de artık kubbe değil, bir saçaktır.
Ancak, derinliğine yürütülen bir kemer mahi­
Bugünkü geniş vc taşkın gölgelik ahşap saçak,
yetindeki eyvanın örtüsü, yönlendirilmesini
ev görünümüne daha da yaklaştırmakla bera­
vurgulayan tonozdur. Kubbe ile örtülü mek­
ber, orijinalinde kiremit örtülü bir saçağın var-
ânların eyvan karakterinden uzaklaştığını bir
lığını, devirden kalma tasvirler
başka yerde tanışmıştık^. Kubbe, bir mekânı
göstermektedir (Resim. 6-7. Şek. 3).

Günkül Akın. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Tarihsel Ev Tiplerinde Anlam. İTÜ basılmış doktora tezi. İstanbul.
1985. s.38-5.1 Eyvanlı ev.
Der kuppdraum in der Türfcischen /\rchilektur, Ix-iden-Islanbul. 197Z s.42.
Türkische Kunsi und KuKur nus osmani.scher Zcil. 2. baskı. Rocklinghaasen. 198,5. f-rınkfurt Scrçisi Katalogu. Cill
I. S.22X rcs. no. siyah boya vc drça ile yapılmış çizim. Ih. yüzyıl, isimsiz.
Ş E H Z A D E M E H M E T CAMİİ'NİN DİŞ Y A N S O F A L A R I 155

Sinan'dan sonra, Sinan e k o l ü n e bağlı cami­ ğildirler. Kütleyi hafifletmek,


lerde. Sultan A h m e t ve Y e n i Cami'de, S ü l e y - hareketlendirmek, çeşit katarak canlandırmak
maniye'nin yan sofaları, gerek iki katlı gibi amaçlara bağlanmışlardır^^. Bunların hiç­
k o n u m l a r ı n a , gerekse iki b ü y ü k bir k ü ç ü k ke­ biri, y a p ı n ı n k u l l a n ı m amacı ve statik bünyesi
mer diziliş ritmine s a d ı k kalarak tekrar e d i l m i ş ­ ile mecbur kalıcı bir ihtiyaç bağı içinde değildir.
tir. Y e n i C a m i ' d e i ç m e k â n d a n y a n sofalara K ü l l e hafinetmek için başka ö n l e m l e r daha et­
açılan kapılar, i ç e r i d e n buraya ç ı k ı ş t a muhte­ kili o l a ca ğ ı gibi. Ş e h z a d e Camii sofalarının yan
ş e m bir İstanbul m a n z a r a s ı ile k a r ş ı l a ş ı l m a s ı n ı kenarlar içinde değil, ö n ü n d e yer aldığına işaret
günümüzdeki ç e v r e b o z u l m a s ı n a kadar D o ğ u ettiğimizi hatırlarsak, kütleye bir ek olarak küt­
cephesinde s a ğ l a m a k t a y d ı . B u sofalara l a m an­ le hafifleticisi rolünü ü s t l e n e m e y e c e k l e r i belli­
lamı ile manzara loggiaları diyebiliriz. dir. Ayrıca kütleyi hafifletmek ve
hareketlendirmek a m a a ile bu kadar m e k â n s a l
D i k k a t i ç e k e n bir husus. S i n a n ' ı n ilk anıtsal
d ü z e n l e m e l e r e gitmek l ü z u m u var mıydı?
yapısı olan Ş e h z a d e Camii p l a n ı n ı , y a ş a m ı bo­
yunca terk etmesine karşılık, adı g e ç e n 17.yûz- Geleneksel Türk evinin dış sofasına en ya­
yıl c a m i l e r i n d e bu plana d ö n ü l m e s i , buna kın b u l d u ğ u m u z bu ö n ü açık yan mekânlar, iç
r a ğ m e n yan sofalarda Ş e h z a d e C a m ü ' n i n d e ğ i l ve d ı ş m e k â n l a r arasında ilişki kuran, havadar
de S ü l e y m a n i y e C a m ü ' n i n ö r n e k alınmasıdır. ve g ö l g e l i oturma, dinlenme yerleridir. E v ha-
Sinan ise p l a n ı n ı terk ettiği Ş e h z a d e C a m ü ' n i n yat'ı gibi. devrin b a h ç e olan avlusu ile yakın bir
s o f a l a r ı n a , en g ö r k e m l i eserinde, Selimiye'de bağları vardır. Evliya Ç e l e b i , Şehzade Camii'ni
tekrar d ö n m ü ş t ü r . Sekiz destekli m e r k e z î kub­ anlatırken avlunun b a h ç e niteliğini dile getir­
beli planı Selimiye'de nasıl en olgun d ü z e n e ka- mektedir "...caminin üç tarfindan bir at menzili
v u ş t u r m u ş s a , yan .sofalann Ş e h z a d e Camii'nde büyük meydan avlusu içinde çok çeşitli ağaçlarla
beliren t a s a r ı m ı m , c n g e l i ş m i ş merhaleye getir­ süslü bir avlu vardır ki... sol tarafında büyük bir
miştir. Ş e h z a d e Camii'ndcki gibi, ayrı ayrı b ö l ­ çınar bulunur... caminin dq tarafında da yan
meler yoluna g i t m i ş , hu sefer üçer kemer g ö z l e maksureleri (kafesle çevrilmiş yan bölmeleri)
b i ç i m l e d i ğ i bu btilmelcri. ilk eserindeki kadar vardır Orada ince ve parlak cilâlu kıymetli bir­
kendi i ç i n e kapalı birimler olmaktan, konumu çok sütunlar vardır. Her kapısından basamaklı
yine zemine y a k ı n indirmekle beraber, çıkar­ merdivenlerle camiye çıkılır... Mihrap önünde
mıştır. İç m e k â n l a ilişkilerini de artık ö y l e s i n e cennet bahçelerine benzer bir bağ içinde yüksek
sağlamıştır k i , iç m e k â n ı n buradan dışa d o ğ r u bir kubbe alımda Şehzade Mehmet ^ömülüdür...-
ilerlemesi, açılma.sı bahis k o n u s u d u r ^ \ Sofala­ . Y i n e Ş e h z a d e Camii'nden bahsettiği bir

rı mihrap duvan boyunca da de\'am c t ı i r c r c k başka yerde de Evliya Çelebi "... ve daha dış

yine bir b u l u ş ile z e n g i n l c ş t i r m i ş , yapıya ü ç ke­


avlusu, bir geniş sahranın içinde nice yüz cins
meyve ağaçlan ile süslüdür" demektedir
narda yeni bir b ü t ü n l ü k getirmiştir.

B u yan s o f a l a r ı n \-api p r o g r a m ı n d a k i yeri Sinan'ın sofaları •/ım'm" anlamında, ibadet


nedir? V a r l ı k l a n gerekli midir? C a m i dar iba­ ö n c e s i ve sonrası oturulabilen, bahçe d ı ş avlu
det fonksiyonu içinde d ü ş ü n ü l ü r s e , gerekli de­ seyredilip keyfi çıkarılabilen, insanların karşıla-

li. A.Kuran. Mimar Sinaa İsunbul. 1986. s.170. Selimiye'de ilci kaili yan galerilerin .ılıları dışa açılan revaklar. asileri
içeri bakan mahfiller biçiminde...".

ız Aynı eserde A.Kuran. s.58-de Şehzade Camii bahsinde, yapının Dogu ve Ban da revaklarla insan ölçeğine indinldigine
işaret etmekle beraber, s. 170 de "Şehaade Mehmet Camıi nın tek katlı yan galenleri, iç mekânla bağlantısı bulun­
mayan, sırf cami kûllesınm ağırlığını hafinetmek amacı ile düşûnülmtif di? yapıya ilişkin öğelerdir " demekledir.
\3. Evliya Çelebi Scyahaınamcsı. Tûrkçeleşliren Zuhuri Danışman. 2. basfa. İsıanbul. l ' ^ l . Cilt I. $.169. 170.
14. ;ıvnı verde. CilI !I. !. "
156 Prof.Dr. Semra ÖGEL

5ip görüşebileceği, sohbet edebileceği caminin rüldüğü gibi, varlığını sürdürmektedir. İkamet
insanla ve çevre ile kurulan bağının bir ifadesi ile ilgili açıklamaları da yapılabilmektedir'^.
Dİup, zemin hizasında (Şehzade, Selimiye) ya­ Sinan camilerinde konut unsurlarının ibadet
pıyı kapalı ve davet edici olmayan bir kütle ol­ mekânı ile bütünleşmesi, caminin yalnız ibadet
maktan çıkararak insan boyutlarında ilk zamanlannda değil, her an kullanılabilen "ö-
karşılaşmayı hazırlamaktadırlar. Şehzade Ca- zel" olmayan bir mekân olarak günlük yaşama
mii'ne kadar Osmanlı Mimarisi'nde son cemaat yerleştirilmesini sağlamaktadır. Şehzade Cami-
yeri ve avlu revakları bu karşılaşmayı sağlarken, i'nin batı sofalarında dipte yer aldığına işaret
şimdi Sinan, yapının üç yanını da bu anlamda ettiğimiz eyvanımsı niş, belki kapalı bir küçük
kullanmakta, ayrıca çevresine açmış bulunmak­ toplantının hitap yeridir gibi tahminlerin geliş­
tadır. Bu dış yan sofalar, iç mekân mahfilleri mesi için gerekli belgelerin varlığı hakkında şu
ile birlikte, Sinan'ın anıtsal mimarîyi erişilmez- ana kadar bilgimiz yoktur. Edirne'deki Selimi­
liktcn insanal bir kullanım alanına nasıl dö­ ye Camii'nde aynı yerde benzer bir nişin bulun­
n ü ş t ü r d ü ğ ü n ü n bir ö r n e ğ i d i r ve Türk ması da ilgi çekici bir husustur.
Mimarisi'nde eskidenberi var olan ev ve anıt
Cami içlerinde yeni mekânların eyvanımsı
bağlantısının Sinan'ca yorumudur. Yazık ki bu­
bölmeler oluşturması. Sinan'ın erken yapıların­
gün bu sofalar "ölü mekân Vdrdir, ancak bu­
dan İstanbul Silivrikapı daki İbrahim Paşa Ca-
günkü terkedilmiş durumları, yapılışlarını
mii'nde(l551) örneklendiği gibi, eyvanın klâsik
anlamsız kılmamalıdır.
devirde de kullanım imkânlarının tükenmediği­
Sinan'ın günlük yaşam çevresinin bir un­ ni göstermektedir. İbrahim Paşa Camii'nin bu
surunu, yaşama âdetlerine bağlı alışılmış bir düzenlemede öncüsü, Bâli Paşa Camii (1509)
mekânı, anıtsal dinî mimarî ile birleştirmesinde, görünmektedir.
en geniş anlamda caminin. İlk İslâm devri ör­
neklerinden beri sadece bir ibadet yeri olarak Cami sofalarının konutla bağlantılarının or­
görülmemesi geleneği kadar. Osmanlı devrinin taya çıkardığı kronoloji sorunu, yani 16.yüzyıl
daha yakın bir geleneğinin devamını bulmak başlarından kalmış bir dış sofalı evin bulunma­
mümkün görünüyor. Sinan'ın devir aldığı Os­ yışı sorununa gerek Topkapı Sarayı'nın IS.yüz-
manlı mimarî mirasında, ibadet dışı ikinci bir yıldan kalma kısımları, başta Fatih Köşkü ile
fonksiyonu olan yapılardan oluşan bir grup ö- geleneksel Türk evine bir kaynak teşkil etmesi,
nemli bir yer almaktadır. Bilindiği gibi. Bursa gerek 13. yüzyıl Anadolu evi hakkında devrin
Camileri, ters T planlı camiler, Zaviyeli cami­ kaynaklarından edinilebilen bilgiler, açıklama­
ler, çapraz mihverli camiler, yan kanatlı cami­ lar getirmektedir . Topkapı Sarayı'nın bir di­
ler, Fütuvvet camileri gibi çeşitli adlandırmalar ğer Fatih Köşkü olan Çinili Köşk'ün girişteki
ile belirlenmeye çalışılan ve ikinci fonksiyonları revakları. Süleymaniye dış yan sofaları tarzın­
hakkında çeşitli yorumlar yapılan bu yapı gru­ daki loggia görünümündedir. Ancak kütle gi­
bu, Sinan devrine kadar. II. Beyazıt (1504/5) ve rintisi olmamakla daha çok dış sofa karakteri
I.Selim(1522) camilerinin yan kanatlarında gö­ ile üncüler safına katılabilir (Res. 10). Bursa'-

.S.Eyice. ilk Osmanlı Devrinin Dini içtimai Bir MÜCSNCSCSİ: Züvıyeler ve /âviyeli-Camiler. I.Ü.İktis;ıt Fakültesi Mec­
muası. Cilt 21. ,\'o.l-4. I%3.
Bu konuyu çeşitli vesilerlerie ele almış bulunuyonız. 8. Türk Sanat Kongresi ne sunulan bildiri. Observations on
seme features of I3lh Century Anatolian /\n and /Vchilecture according lo the written Sources. The Hth Intema-
i/onal CiinercfA ..I Turkish /\rt C.ipcrs. Summancs. Cairo i<>H7. p.c.6 vc hir baj^ka bildiride Türk i-.vi lİ/enne Dır
Kavnak Olarak lopkapı Sanıyı. VH. S.ınat lanhı . Vaşlırmaları Haberleşme .Semineri. !Vi()kapı Sarayı. Haziran 1'»H7
İm hiidırı. lopK.ıpı s,ır.ıvı I X T ^ I M . savı Vic basılacak oian hır mak;ıie olarak ;:onışlclılmıslın.
Ş E H Z A D E M E H M E T CAMİİ'NİN DIŞ Y A N S O F A L A R I 157

daki H ü d a v e n d i g â r C a m i i ' n i n ü s t k a t ı n d a k i , çapındaki yaygınlığı bilincini .«ağlamaktadır. A -


medrese k a t ı n d a k i , kemer g ö z l e r de, dış sofa ile njl.sal dini m i m a r î n i n , Sinan eserlerinde belir­
ortak ö z e l l i k l e r i n i n b u l u n d u ğ u , medrese ile ko­ g i n l e ş e n cv m i m a r i s i ile b a ğ l a r ı , Osmanlı
nul a r a s ı n d a ö t e d e n b e r i mevcut bağlar ç e v ç e - Camii'ni, yapısında yeryüzü, ö r t ü s ü n d e g ö k y ü ­
vesinde dikkate alınırsa, bir kaynak. S i n a n so- zü imgelerini birleştiren bir evren tasarımı ola­
falanna bir ö n c ü mahiyetindedirier. E y v a n , ko-
rak y o r u m u m u z u bütünleştirmektedir
nut-anıi bağlanıısındaki önemli rolünü
Y a p ı n ı n y e r y ü z ü n ü temsil etmesini, konutla
katmakta, loggia b e n z e r l i ğ i , bu m e k â n ı n d ü n y a
bağlantısı g ü ç l e n d i r m e k t e d i r .

3
4-

fi,
İ r

Resim 1. Isıanhııl, Şclızıhlc Mchnıci c 1,;/;,. ,•'..(. < 1, ,/; ^<ı;,..(ın

;X-r Kuppciraum m der lurkıschcn .Vrrhılcklur (Yuk. n<M ')) vc Dıc Inncnll/Khc Jc-r osm;.niM.hcn Kuppc-I. An;.ı<Jıt..
V, :<)--- - ' , s Z r rv^ .Sıc iîc/ıchum; /wiNcticn ınncnntum unü Aussc-nr.ium uı Jcr .vm.m.wticn Arctııiıklur \n,.
Prof.Dr. Semra ÖGEL

•m

2. Şehzade Camii ban dij Resim 3. Şehzade Camii


yan sofaları ban cephesinden ayrıntı

Resim 4. Bursa, Murat L (Hüdavendi^ar)


Camii f^iri§ cephesi
ŞEHZADE MEHMET CAMİİ'NİN DIŞ YAN SOFALARI 159

Resini 5. Niğde, Ak Medrese ffri§ cephesi.

Resim 6. İstanbul, Sıileynıaniye Camii,


batı dq yan sofaları

Resim 7. Sükymaıiiye Camii Batı


dış yan sofaları
160 Prof.Dr. Semra ÖGEL

ti
•i! !
I ft

Resim 10. Topkapı Sarayı, Çinili kö:^k cephesi


Resim S. Edirne, Selimiye balı cephesi (lı:j yan sofaları

I I

Resim 9. Selimiye, Mihrap duvarı önündeki sofah


ŞEHZADE MEHMET CAMİİ'NİN DIŞ Y A N SOFALARI
161

AA

arı .i kJ

/ \İ !

,,,'--',1!: !

ıV "5

r n
iiLi

\
D

' -• - s i l .

n w

Pto« 7; Şehzade Camii Plam

F.ll
162 Prof.Dr. Semra ÖGEL

\ i
50

^\ i

o r.-v,ı-r:„...
--/t"" I E
Plan 2: Şehzade Camii dq yan
sofoUın \ ci(^yan mekanlar. I
(Plan, Günkut Akın)
ŞEHZADE MEHMET CAMİİ'NÎN DIŞ YAN SOFALARI 163

-•y".-.-.m»-.--.tf.----T--.--^*'.';j;î;

ınnnn
= - s3-i:?>=----i-=,\----------- '-f^^^K'

\ İl

r 1
.! t
i iî l!: iî

Plan 3: Sükymaniye Camii Planı

Plan 4: Selimiye Camii Planı


Prof.Dr. Semra ÖGEL

P/flrt 5: Selimiye Camii baf cephesi rölövesL


Prof. Dr. Doğan Kuban, Edime arşivi'nden Çizenler K. Kuzucular, A. Erol, A. Çakaloğlu)
BİLECİK'DE ORHAN GAZİ İMARETİ'NİN
BUGÜNKÜ DURUMU VE SÜSLEMESİ
HAKKİNDA NOTLAR

Prof Dr. YıMa DEMİRİZ

~jr*-Y İkemizdc, önem ve değerleri ile bağ- vardır. Ancak tabhaneler uzunca bir zaman ön­
I dalmayacak şekilde ihmal edil- ce yıkılmıştır. Bugün ancak ana eksen üzerinde­
mi^^nssız diye nileliycbilccegimiz ki iki bölüm, o da harap halde kalmıştır'.
bazı yapılar ve sanal eserleri vardır. Bunlardan
1967 yılında başlıyarak birkaç kere incele­
biri de Eski Bilccik'dcki Orhan İmareti'dir. Ge­
mek ve fotoğraflar çekmek fırsatını bulduğumuz
rek mimarisi, gerekse süslemesi bakımından
eserin durumunda tesbii ettiğimiz değişiklikleri
Türk sanalından bahseden hemen hemen her el
gözden gcçirdigimizde,oldukç-a büyük bir hızla
kiıabına geçmiş olmasına rağmen, bu yapı,garip
çükmektc olduğunu görürüz.
bir şekilde, adeta yok olması beklenirccsine ka­
Orhan İmareii'ni 1962 yılında inceleyen
derine ıcrk edilmişiir. Son günlerde (Agusios
EH-Ayverdi, güneyindeki bölümünün |Kk ha­
19S5) yaptığım bir yun içi araştırma gezisinde
rap olduğunu ve kubbelerde tehlike arzedcn o-
gördüğüm bazı deiaylar dolayısı ile yapıyı tekrar
yuklar bulunduğunu kaydeder. 1964 kışında bu
ele almanın faydalı olacağını düşündüm.
kubbe çökmüştür. Ayvcrdi. 1965 Mayıs'ında bu
Eski Bilecik'dc imaret veya Orhan İmareti durumu icsbii etmiş ve yayınlamışiır". Bu sırada
olarak adlandırılan yapı, kesin tarihi bilinme­ kuzey duvarda bir gedik açılmış, güney kubbe­
mekle birlikte, mahalli iradisyona dayanılarak nin de önemli bir kısmı çökmüsıür. 1967 yılı \:ı-
verilen Orhan İmareti ismine dayanıbrak 14. yy. zında gördüğümü/de durum pek de iç açıcı ol­
ın ortalarına tarihlendirilir. Aslında, îznik'deki mamakla birlikte bir ölçüde ümit verici idi. Yan
Orhan Gazi İmareti gibi. ana eksen üzerinde mekanları Ayvcrdi'nin ilk incelemesinden önce
kubbeli iki bölüm ile yanlarda tonozlu birer yıkılmış olan imaretin geri kalan kubbeli iki bö­
tabhaneden meydana geldiğini gösteren izler lümünü ayıran büyük kemerin de orta kısmı

Yapının mıman l>akımına:ın dcJerieıulirilıiKSi kpn bk. Semavi F.yicc."İlk Osmanlı donnın dini içtimai hir
müeucscsi : /JSmtlcr vc //ıvış-elı camiler ". Ikusal F.ıkûllcsı Mecmuası. X X I I I . 1962. s. 3J-.15: Y.ıptmn I'Xill lı
yıllardaki durumu için l'k. h.l I. .\ywidi. Uıanbul Miman Çakının Mcn^-i. Osmanlı Mi ntırisinın İlk IV-\ri.
<>3«-80.S (1330-I4«2). İM.ınİHil l'Nı<ı„s .V<.
ti-I 1-AWXTUİ. aynı yende İm v ı l k ı k m s»-i»<S çekikle açıkbmakutdır..
166 Prof.Dr. Yıldız DEMİRİZ

I%7 dc yıkık idi. Ana kemerin geri kai:ın kı.^ını ğundan, açık hava şartlarına dayanıksız malze­
daha fazla yıkılmasını önlemek için iskele kuru- mesi yüzünden kolaylıkla b o z u l a b i l i r ve
brak desteklenmiş, yerdeki moloz kısmen kal­ dökülebilir. Bu yüzden erken örnekleri günümü­
dırılmıştı. Dışta da batı duvara destek verilmişti. ze pek az gelmiştir. Osmanlıların ilk dönemine
Bu hali ile görüldüğünde, yapının tamirinin ait nadir, belki de tek örnek olan U.yüzyılın ilk
planlandığı sanılır. Ancak. 1972 yılında çekdiği- yansına ait bu eserin ihmal yüzünden yok olma­
miz resimlerde bu iskelenin kaldırıldığını görü­ ya vüz tuttuğunu görmek, son derece üzücüdür.
yoruz.. Yapının kuriarılnusından va/jıcçikiiglni Ancak, artık tedbir almak için çok geç olduğunu
ifade eden bu duruma bir mana vermek güçiür. da yine üzülerek söylemek isterim.
Bu derece önemli bir yapının, şehrin bugün Eski Bilecik'deki Orhan İmareti'nin bugüne
meskûı olmayan bir bölgesinde bulunması böy kadar bilinmeyen veya dikkat çekmeyen bir süs­
Ic bir tutum için yeterli gerekçe olamaz. ICıidı lemesini ise 1985 yazındaki incelemelerimizde
ki, yapının çevresi, halen Bilccik'in me/;ırlık tesbit etlik. Giriş ekseni üzerindeki kubbeli ilk
bölgesi olarak kullanılmaya devam edilmekte­ bölümde, aslında yanlardaki tabhanelere geçiş
dir. sağlaması gereken ve bugün duvar örülerek ka­
patılmış bulunan iki açıklığın kemerlcrindcki
Sonucun ne olduğunu ise bu yıl (1985) çek­
kalem işlerinden s<iz etmek istiyoruz. Her iki
tiğimiz resimlerde görmek mümkündür. Kubbe
yandaki kemerlerin s<ıfnılerinde ve u/ııntılan o-
daha fazJa çökmüş, eşi az görülen, gerek tarihi­
lan duvarlarda, sıvaların dökülmesi ile ortaya,
nin eskiliği, gerekse kalitesinin iyiliği ile dikkati
belki de Osmanh sanatının en eski kalem işle­
çeken malakâri süslemenin bulunduğu büyük
rinden örnekler çıkmış bulunuyor. Bunlardan
kemerin Lse önemli bir kısmı, üzerindeki sesle­
bir kısmının oldukça uzun /umandır açıkta bu­
melerle birlikte yok olmuştur.
lundukları, üzerierindeki hatıra niteliğindeki ya­
Malâkari süslemeler U.yüzyılın ilkyarısından zılardan anlaşılıyor. Bu durumu özellikle batı
kalma nadide örneklerdir. Üzerlerine sonradan tarafındaki kemerin içinde izliyebiliyoruz. Bura­
çekilmiş bir sıvanın altından çıkan bu süsleme­ da aslında doğudaki, daha iyi durumdaki süsle­
lerin, aslında, yapının bütün örtü sistemini kap­ melerin deseninin tekrarlandığını güçlükle
ladığını gösteren izler vardır. Bunlardan, tesbit edebiliyoruz- D<ikülcn üst sıva tabakasının
kubbeye geçiş bölümündeki bazı kalıntıları ve altından çıkan sıvalar üzerinde rumili süsleme­
büyük kemerin günümüze gelen parçasındakile- ler güçlükle seçilebiliyor. Bunun altında bir sıva
ri incelediğimizde oval şemse içinde oldukça gi­ tabakası daha olup olmadığı ise bu tarafta ke­
rift bir benzemeyi tesbit edebiliyoruz. En iyi sinlikle anlaşılamıyor. Kemer içindeki dolgu du­
durumdaki btilüm olan bir şemse, büyük keme­ varının tarihlendirilmesi ise oldukça güç. Alttaki
rin doğu ayağında bulunuyordu. Hemen tamamı sıvasız görülebilen kısım, ilk yapıya ait duvarlar­
1972'de mevcut olan bu şemsenin yarısı, üzerin­ dan pek farkh değil. Üst kısımda ise yine en az
de bulunduğu kemer parçası ile biriikte yok ol­ iki sıva tabaka.sı mevcut ve alttaki tabakada ka­
muştur. Duvar ve kubbe eteğindeki gittikçe lem işi olabilecek izler var. Ancak bunlar, foiog-
büyüyen çatlaklara bakılırsa, yakın gelecekte da­ rafia tesbit edilcmiyccek kadar silik.
ha büyük çökme ve yıkılmalar beklenebilir.
Doğu taraftaki açıklık çevresindeki sıvaların
Aynı kemer ayağının güneye bakan yüzünde ise çok yakın bir tarihte döküldüğü anlaşılıyor.
ise yine malâkâri tekniğinde örgülü bir yazının Ortaya çıkan alt sıva tabakası yer yer dökülmüş
ufak bir bölümü kalmıştır. ve bir sıva tabakası daha bulunmadığı bövlecc
Malakâri alçı ile yapılan bir bezeme oldu­ anlaşabiliyor. Bir b<>lümü ç-ok iyi durumda sayı-
BİLECİKTE ORHAN GAZj İMARETİ'NİN BUGÜNKÜ DURUMU 167

lahilccck kalem işi txudurii burada gayet net bir kadan ile yayınlara geçmemiş olan bu kalem iş­
şekilde lesbiı edebildik. Dtılgu duvannın ise cn lerinin Kırgızlar Türbcsi'ndeki örneklerle birlik­
azından üst bölümünün sonradan örüldüğü vine te, günümüze gelen cn eski Osmanlı kalem işleri
bu fotoğraftan anlaşılabiliyor. okluğunu sanıyoruz ' .
Kıvnk dal üzerinde çok dilimli rumilerdcn i - 14.yüzyılın ilk yansına ait yapı olan Bilecik
barct kalem işi bordürdc siyaha yakın bir renkle Orhan İmareti'nin kalem işlerinin de malakâri-
belirtilen kontur dışında pek soluk renkler göz­ lerle birlikte yapının orijinal süslemesini oluş­
lenebiliyor. Ancak, rumilerin U.yüzyılda ve turduklarını kabul clınck akla yakm gelmekle­
IS.yüzyılın başlarında çokça görülen biçimde o- dir. .Mimarisi bakımından büyük (incmi hiç bir
luşlan yanısıra, zemini tamamen dolduracak şe­ zaman tartışılmamış olan Bilecik Orhan İmare­
kilde yerleştirilmeleri dc erken bir üslubu işaret tinin malakâri süslemesi dc oldukça iyi lanınır.-
etmektedir. Yapıdaki yerleri bakımından ise İz- Kalcm işlerinin eklenmesiyle, önemi daha da ar­
nik'dcki KırgızJar Türbcsi'nin kalem işlerine pa­ tan v-apının kötü kaderiyle başbaşa bırakılması
ralellikleri dikkati çekmektedir. Bildiğimiz ise son derecede üzücüdür.

Resim 2. Mcılakarilcrin "^^^^


1072 deki dunınuı

?. Y.Dcm.riz. CKmanlı Mımarisımlc Süsleme I. Erken Devir. Uunbul 1979. vi\*.2.\V rv*. IIO-II.T K.rg./Uır
TûrhCM Oüeki üurum tçın bk. aynı yerxle v573 ve rc». 612-615.
168 Prof.Dr. Yıldız DEMİRİZ

Resim 1: Bilecik Orhan İmareti


Büyük Kemerlerin 1967'deki durumu

W'

Resim 6. Batuiaki kemerin 1985'deki durumu.


Kalem idleri, üzerlerindeki yazılar
Yüzünden zor seçiliyor.

Resim 9. Alt sıva tabakasmm dökülmesiyle


onaya çıkan tuğla duvar örtüsü. Ust bölümde
kalem idlerinin bir kısmı görülebiliyor (1985).
•4
Resim 3: Büyük kemerin 1985'deki durumu.

Resim 4: Büyük kemer ve malakârilerin


bir ba^ka açıdan görünüşü (1985).
Resim 5. Ban açıklığın duvarla kapatılmış
hali (19S5)

Resim 7. Aynı kemerin diğer tarafi. burada kalem


işlerinin durumu bitazdalıa iyi(1985)
t4

Resim 8: Doğu kemerin yeni dökülmaş sıvası alımdan çıkan kalem isleri. (1985).
Resim 10: İznik, Kırgızlar Türbesi kalem işleri

Resim 11. İznik, Kırgızlar Türbesi


kalem işleri. (Resim)
KASIMPAŞA PİYALE PAŞA CAMİfNDEKİ
AHŞAP ÜSTÜ KALEM İŞLERİ

M.Semih İRTEŞ

>4
K
aplanıderya, Damat Mehmet Piyale miştir. İşte Piyale Paşâ'daki ahşap üzeri kalem
Paşa (vefatı 12 zilkade 985 Hicri 1577 işleri örnekleri günümü?» intikal etcıiş nefis
Miladi) tarafından Mimar Sinan'a örneklerdendir. Kısmen tahribe uğramasına
kendisinin vefaundan önce (981 H - 1573/74 M) rağmen yine de büyük çapta orjinalliklcrini
de yaptıriılmış olan ve halen Kasımpaşa sem­ gösterebilmektedirler. Bu makalede esas ama­
tinde ibadete açık olarak bulunan cami hakkın­ cımız bu nadide parçaların sıhhatli bir restoras­
da bir çok eserde bilgi verilmiştir. Başta yona tabi tutulmalarını sağlamak ve koruma
Hadîkatü'l-Cevami adlı eser olmak üzere cami­ tedbirlerini biran evvel aldırtarak mevcut bu
lerden bahseden ve Mimar Sinan yapılanni in­ örnekleri gelecek kuşaklara aktanlmasını sağ­
celeyen yayınlarda Piyale Paşa Camii'ni de lamaktır. Sırf^ bu gaye ile yaptığımız tespitleri
bulmak mümkündür. Çünkü bu derece büyük ve bu camideki parçaların rölevelerini alâkalı­
ve selatin caminin literatürde unutulması ola- ların istifadesine arz ediyoruz.
naksızdır. Piyale Paşa Camii'nin mutlaka öne­
Caminin kalem işlerini sıva üstü ve ahşap
mi vc hususiyetleri çoktur. Ancak biz konumuz
üstü olarak iki ayrı teknikte incelemek gerekir.
ve ^kademik kariyerimiz icabı bu makalemizde
Sıva üstü kalem işleri caminin iç mekandaki
sadece kalem işlerinden bahsedeceğiz. Kültür
cephelerinde görülmekledir. 1978 yıllarındaki
tarihimizde ve süslemeyle ilgili yayın tarihimiz­
restorasyonunda sıva üstündeki orjinal kalem
de en az değinilmiş ve hatta birkaç satır yazı
işleri yenilenmiştir. Yapılan kalem işi onan-
ile geçiştirilmiş olan ahşap üzerine kalem işleri mında yenileme lafını kullanmak restorasyon
konusu günümüzde aktüel olmuş ve ilgi çek­ olayı için şaşu-tia fakat gerçektir. Zira bizdeki
meye başlamıştır. Ne yazık ki eski kaynaklan- bazı kalemkârlann orjinal teayinatı korumayıp
mız bu konuda yetersizdir. Devrinin teknik ve desen rölevelerini kendi görüşüne göre yorum­
ekonomik durumuyla ilgili olan ahşap üzerine layıp yeniden yapma kaprisi vardır. Bu kaprise
kalem işi olayınm örnekleri maalesef çoğu bo­ uyarak kuUandıklan malzemelerde de ve renk­
zularak günümüze gelebilmiştir. Ancak nadiren lerde de şahsi tercihlerini uyguladıkları görül­
kalan baza örnekler ise nefis eserler olarak biz­ mektedir. Bu makalemizde esas olarak
leri büyüleyecek tarzda günümüze intikal et­ üzerinde duracağımız konu Piyale Paşa Camii
174 M.Semih İRTEŞ

mihrabmın sol tarafındaki mahfe! kafesleri û- de hazırlanmış iğne pcrdahh desenler suiceıemc
zerindeki ahşap üstü katem işleridir. Bu tezyi­ tabir edilen meiod ite /emine geçirilir. Ve mo­
nat Cami ile aynı tarihte yapılmış depdir. Bu tifler dOşünüten renkler ile nakş edilir. Kulla­
üslûp 18. yüzyılda meydana çıkmış olan nılan boya malzemesi arap zamklı toprak
üslûptur. Aynı devir dahilinde aynı urzdaki dü­ boyalardır. Bazen, daha sonra yapılan tezyina­
zenlemeleri ve desen-renk anlayışlarını Topka- tın üzerine inceltilmiş Osmanlı beziri veya şap­
pı Sarayı Harem Dairesi'nde, I I I . Ahmed'in la kestirilmiş yumurta akı (aher) sürülerek
Yemiş Odası'nda ve Valde Sultan'm Dua Oda- eserierin dayanıklılığı sağlanır. Bu işlere bu
sı'nda görmek mümkündür. Burada iki tezyi­ yüzden Lake işter adı da verilir. Piyale Paşa Ca-
natta k u l l a n ı l a n motifleri iki bölümde mii'nde 1978 restorasyonunda bu paravana u-
inceleyebiliriz. Birincisi kUsik uslûbûn getirdiği zerinde tamirat yapılmamıştır. Ancak koruma
Rumi ve hâta-î motifleri, diğeri ise tamamen temini gayesiyle hatalı olarak suni vernik sürül­
bu devre özgü Türk süslemesi için yeni bir müştür ki saranp tezyinatın dökülmesine yol a-
üslûp, yeni bir anlayış olan, yan stilize çiçek çacak olan bu yanlış müdahalenin biran ünce
motifleridir. Bu üslûp Osmanlının batılılaşma önüne geçilmesi elzemdir. Zira mevcut durum­
dönemi içindeki Türk süsleme sanatçısının da en fazla onbcş sene motiflerin durumu izle­
fevkâlâde yaratıcılığı ve yorumudur. Gerçek ya­ nebilir. Daha .sonrası için motifler yoktur.
pılarından çok şey kaybetmeyen bu çiçekler Çünkü bu şâheser tezyinat dökülmüş olacaktır.
lâle, gül, karanfil, nergis, menekşe, gelincik, Mahfe! korkuluklanndan kopmuş olan kısım­
siklamen ve ayçiçegidir. Bu çiç-eklerin kompo­ ların hassas bir çatışma vc kaliteli bir doğrama­
zisyon yapılan genelde iki farklı düzende olur. cılık ile tamamlanma imkanı g ü n ü m ü / U e
Ya bir kökten çıkıp ayrı dallar üzerinde sarma­ mevcuttur.
şık gibi devam cdcricr veya saksı ve vazo için­ Mahfel kısmını haremlik olarak ayıran bu
den çıkan bir buket görünümünde olurlar. kafesli sistemde süslemeler iç ve dış olarak iki
Çok renkli bir düzen içinde olan bu kom­ farklı biçimdedir.
pozisyonlarda kırmızı, turuncu, pembe, mor, PARAVANA ÜZERİNDE DESENLERİN
san, yeşil ve mavi renkler bulunur. Tüm motif­ BULUNDUĞU YERLER
lerin konturlan kendi renk tonlannın koyulan
veya kuzguni siyah ile yapılmıştır. Aynca bu 1- İç kısımda dolaşan bordür.
kompozisyonlarda kafeslerin kemer köşeterin- 1 D- Dış kısımda dola.şan bordür.
de, bordür içi rozetlerinde ve vazolarda altın
2- İç kısımdaki N^rdür.
varak da kullanılmıştır.
2 D- Dış kısımdaki bordür.
AHŞAP ÜSTÜ KALEM İŞİ TEKNİĞİ.
3- L Buket
Bu teknik 15. ve 16. yüzyıllarda dini
mimarimizde Hünkâr mahfclleri ve mahfel 3-II. Buket
tavan altlannda vakın mesafelerde 3-in. Buket
kullanılmıştır. Sivil mimaride genelde 16.
3- IV. Buket
yüzyılda başlayan ve onun devamında 18.
yüzyıl sonuna kadar devam cimiş olup, pen­ 3 D-Dışta dört köşeli ahşap sütun üzerinde­
cere pcrvazlannda, dolap kapaklarında vc ki desen
tavan süslemelerinde laıbik edilmiştir.
4- İç köşelikler hatai rumi motifli desen
Gürgen veya ceviz ağacı üzerine işlenen mo­
4 D-Dış köşelikler rumi motifli desen
tiflerin /eminlerine (ince sülyen astar çekilir.
Oaha sonra zemin rengi .sürülür. Kağıt üzerin­ 5- İçte kanat pervazlanndaki desen
KASİMPAŞA Pi YALE PAŞA CAMİİ^^DEKİ AHŞAP ÜSTÜ KALEM İŞLERİ 175

5 D-Dış 2. dışın aynı deseni yemiz bu eseri tanıtmaktır.


6- İç hatai motifleriyle desen (rölevesi yok) Restorasyonlarda hata yapılırsa bir daha
gerçeğe dönüş olmaz.
6 D- Dış nımi motifleriyle desen (rölevesi
yok)
Kültür tarihimize ve gelecek nesile ne bıra­
Yazımızın başında da söylediğimiz gibi ga­ kabiliriz? Bu bir eğitim sorunudur.

Piyalc Paşa C a m i i
176 M.Semih iRTEŞ

'0

m m , V

1. iç kısımda dolaşan bordür İD. Dı§ kısımda dolaşan bordür


A
177

-O

e Q
/

4^
3 7

2. İç kısımdaki bordur 2D. Dış kısımdaki bordiir


178 M.Scmih İRTEŞ

ıV9

n
VA

i f

3. I. Buket 3. II. Buket 3. I I I . B u k e t


KASIMPAŞA P İ Y A L E P A Ş A CAMİİNDEKİ AHŞAP ÜSTÜ
K A L E M İŞLERİ 179

4D. Dı§ köşelikler runii motifli desen

7)
2i
3

4. İç köşelikler hatai nımî motifi desen


180 M-Semih İRTEŞ

A A

6
o t A

3D. Dışta dört köşeli ahşap sütün


üzerindeki desen

5. İçte kanat pervazlarında ki


desen

9
K A S I M P A Ş A P İ Y A L E P A Ş A CAMİİ'NDEKİ A H Ş A P Ü S T Ü K A L E M İŞLERİ

m
17^
'i: >1.D

D
31
4D
âJ2
X X

3.tt
1.D
i Sû 5-

3.Tir

3.1i:

lO 20 30 40 5«

Mt.l
/ N\

MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD


ARASI MENZİL YAPILARI HAKKINDA BİR
DENEME

Yrd.Doç.Dr.Gülçin KÜÇÛKKAYA

M
imar Sinan deyince birçok eseri a- Tablo)
rasmda akla ilk olarak Selimiye Ca­
m i i g e l i r . Sinan en g e l i ş m i ş Eskilerin 'Terasya ' , -Teraki" (1), Yunan-
çalışmasmı İstanbul'da değil de Edirne'de yap­ lılann "Thrake", Romalıların "Thracia" (19)
mıştır. İstanbul-Bclgrad bağlantısı üzerinde es­ dediği TRAKYA; isimlerin lengüistik kaidele­
ki menzil yerlerinde k u r u l m u ş O s m a n l ı rine göre bir kavm ismi olan "Trak" kelimesi­
yerleşmeleri arasında Edirne tarihi eserler yö­ nin asıl kökünden türemiş memleket ismidir
nünden ayn bir yoğunluk taşır. Bunun nedeni (19). 'Trfl*>a"TrakIaria meskun memleket de­
belli bir güzergâh üzerinde Edirne'nin başkent mektir (19).
olarak yer almasıdır.
Avrupa'nın Güney D<ığusunda Tuna ve Ka­
Mimar Sinan'ın Hassa Baş Mimarı olduğu
radeniz, Ege ve Marmara Denizi ve Rodop
I.Sultan Süleyman, Il.Sclim, [II.Murai dönem­
Dağlan ile sınıriandırılan alandır. Asya vc Av­
lerinde "Batıda yeni topraklar fethetme" politi­
rupa Kıtasının mühim bir birleşme noktasında
kasının paralelinde, Trakya ve Balkanlar'da
yer almasından dolayı pek çt>k vakaya sahne ol­
"Yeni menzil yerleri oluşturulması" fikri gelişti
muştur. Halkın sakin bir hayat sürmesi ancak
Dönemin şehircilik faaliyetleri diyebileceğimiz
1361 de Edirne'yi fetheden Türklerden sonra­
çalışmalarla, mevcut menzil alanlarına artan ih-
dır (1).
tiyaçlann gerektirdiği ya yeni ilaveler yapılmış
ya da u/ak menziller arasına yenileri ilave edil­ Mimar Sinan'ın Balkanlarla tanışması Yeni­
miştir. Sonunda İstanbul'dan Belgrad'a uzanan çeri olarak katıldığı Belgrad seferinden sonraya
ana stratejik bir hat ve buna bağlanan Trakya rastlar. Sinan daha sonra Prui Nehri üzerinde
ve Balkanlara yayılmış küçük tali yollar Mimar çok kısa sürede yapacağı muhleşcm bir kOprü
Sinan yapılarıyla donanmışiır. (Bkz şekil 1 ve sayesinde şöhret olacak v c Kanuni Sulian Sü-
184 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

leyman zamanında, Hassa Baş Miman Acem İ- de önce Kanuni Sultan Süleyman tarafından
sa'nın ölümünden sonra da Mimarbaşılığa ge­ Kervansaray, Hamam inşa ettirilmiş, daha son­
tirilecektir (21 a). Kaynaidar Mimar Sinan'm ra Sokollu Mehmet Paşa; Mescid, çeşme,
orduda hizmet verdiği 25 yıl içinde mimar! tat­ dükkânlar ile konaklama (xlalan ilâve etmiştir.
bikatlar yapma, deneyim sahibi olmak için pek- 4 kademeli Bûyükçekmece Köprüsü ise Il.Se-
çok imkanla karşılaştığını göstermektedir. lim tarafından yaptınimıştır.
Mimarbaşılık yaptığı dönemde yetkisini bu de­
1 Menzil yeri olarak belirlediğimiz Büyük-
neyim ve bilgileriyle birleştirme fırsau bulacak
çekmece'den sonra kıyı bandı üzerindeki bir
ve 16.yüzyılda Türk toplumunu bütün sosyal,
başka yerleşme noktası da camileri ve krtprü-
psikolojik, ekonomik boyutlarıyla ölümsüzleş-
süyle Silivri Kasabasıdır (Bkz.M.2, sıra no: 1.2).
tirdiği Mimarî şaheserlerini yaratacaktır.
Bu alanda menzil numara<ii vermediğimiz bir
Bu çalışmada, başında da belirttiğimiz gibi yerieşme bölgesi daha vardır ki bu da Evliya
İstanbul-Belgrad arasında askeri, ekonomik ve Çelebi'nin "Yenişehir Kasabası yakınında" (12)
sosyal faaliyetlerin sonunda oluşmuş, ana yol belirlediği Çatakra'dır. Bu ka.sabada Mimar Si­
ve ona bağU tali yolları oluşturan Mimar Sinan­ nan tarafından yapılmış Ferhat Paşa Camii vc
'm bugün çoğu yok olmuş yapıları orijinal bel­ Hamamı (21c) vardır.
gelerle sergilenmiştir. Bunun için orijinal
3. Menzil Kanuni Sulian Süleyman zama­
vakfiyeler taranmış, bölgeyle ilgili belgeler a-
nında Cami, Medrese, İmaret ile ihya edilmiş
yıklanmış, tasnif edilerek tablo üzerinde açık­
Çoriu Kasabası olup yazık ki Mimar Sinan dö­
lanmıştır. Konu ile ilgili harita üzerinde
nemi bu şaheserlerden hiçbir iz kalmamıştır
(Bkz.Şckil 1) menzil numaralan ile alanlar be­
(Bkz.M.3, sıra no: la,lh.Ic,2).
lirtilmiş ve yapıların mevcut durumları işlen­
miştir. 4. Menzil, Evliya Çelebi'nin "Çorlu ile Bur-
Çalışmada aynca; Sinan'ın içinde yaşadığı gaz arasmda çamur deryası içinde seksen sekiz
mimarî çevre, yollar, köprüler ve abideleri ile evli bir kasabadır. Allah korusun kı^ın çamurunu
onun uygarlık yaratia'gücünün doğrudan gö­ fil bile geçemez. Biraz yağmur yağsa hayvanlar
rüntüsünün bir bölümünü teşkil eden Trakya ve yükler batar. Eski hükümdarlar kaldırım dö-
abideleri olanak dahilinde, anıtsal boyutlar §emi§lerse de çamura baımı^ıtr. Burgaz toprağın-
yanında kentsel boyutlarda vurgulanmaktadır. dadtr. Kurşun örtülü güzel bir camii, on dükkân
Amacımız değişen çevrenin tarihi boyutlanna ve misafirhanesi vardır" diyerek açıkladığı Ka­
analitik bir tutumla yaklaşarak, insan yapısı rıştıran Kasabasıdır (12). Ordunun büyük bir
fiziksel çevrenin değişiminin tarihi aydınlatan kesiminin karıştığı yer olmasından dolayı Bü­
bu anıtsal referanslanndaki etkisini irdeleye­ yük Karıştıran olarak bilinen bu mcvkiyc Sad­
rek, koruma alanının ne denli Süyük boyut­ razam Rüstem Paşa hanlar, tabhancler, cami,
larda olması gerektiğini ispatlamaktır. çeşme ve dükkânlar yaptırmış ayrıca arta kalan
para ile de hamam yapılmasını emretmiştir
Bu araştırmanın tarih bilinci gelişmemiş şe­
(Bkz.M.4,sıra no:la,lb.lcld,lc,10- Bugün Ka-
hir kurucularına da yardımcı olacağını umuyor
rıştıran'da temelleri orijinal bir cami vc buraya
ve menzil alanlannı kısaca açıklıyoruz.
su getirikiigine delatet eden birkaç su kulesin­
1. Menzil (Bkz.M.1. Sıra no: 1,2,3,4,5,6) Bü- den başka fazlaca iz yoktur (Bk7.Şckil no:4,5).
yükçckmece Külliyesi olup Sokollu Mehmet
Paşa'nın H.976 tarihli vakfiyesinde (14) "Hav- 5. Menzil Ergene Havzası içinde, eski bir
âss-ı Konsıanıiniyıye de derya kenarında Bilyük- Trak yerleşme merkezi olan Lüleburgaz'dır.
çekmece Nam Karye" olarak adı geçer. Menzil­ Önceleri "Bergule" olarak adlandırılan bu yer
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI 185

Roma Kralı Adeadius zamamnda yeniden tan­ Evliya Çelebi'ye göre •Kanuni Sultan Süley­
zim edilerek Arkadiapoiis adını almıştır (12). man'ın müsdhibdekrinden baştan başa manalı
LMurat zamanında Türklerin eline geçer, za­ sözlü Hafza Hatun'un oturdu^yer" okluğu için
manla Burgaz, Bergos (21) olarak anılan kasa­ bu adı alan Hafsa kasabasında Sokollu Mehmet
ba 17. ve 18. yüzyılda Lüleci esnafının çok Paşa: Kâsım Paşa için cami, kervansaray, ima­
olduğu bir dönemden itibaren de Lüleburgaz ret, hamam, medrese ve dükkânlardan oluşan
adını almıştır. Mimar Sinan döneminde yapıl­ büyük bir külliye yaptırmıştır. Bizim sıralama­
mış en büyük külliyelerden biri olan Sokollu mızda 7.sırayı alan bu külliye H.1165'deki bü­
Mehmet Paşa Külliyesi, Cami, medrese, sıbyan yük zelzelede tahribata uğradıktan sonra da
mektebi, imaret, kervansaray, hamam, köprü ve ihmal edilerek günümüze cami, hamam, çarşı,
dükkünlarıyla bu kasabadadır. Şehrin ilk yerleş­ dua. kubbesi ve kervansaraya ait bir duvanndan
me merkezinde kurulmuş bu Külliye'ye yine başka bir yapı elemanı gelememiştir.
Sokollu Mehmet Paşa zamanında su getirilmiş İstanbul-Betgrad arasındaki stratejik yolun
ve Il-Selim'in kalması içinde bir saray yaptırıl­ 8. ve en önemli menzili Edirne'dir. Eski adı
mıştır. İmar Planında yapılan değişiklikler sıra­ Adrianapolis olan (16) ve Tuna ile Arda ne­
sında her geçen gün biraz daha ihmale uğrayan hirlerinin birleşerek Meriç adını aldığı verimli
külliyenin bugün cami, medrese, hamam, sıb­ ovanın kenarında kurulmuş ve 1362 de LMu­
yan mektebi, köprü ve birkaç dükkânından baş­ rat zamanında Osmanlı topraklarına katılan
ka y a p ı s ı k a l m a m ı ş t ı r ( B k z . M . 5 , s ı r a (15) Edime, Sinan'dan önce de itibar görmüş,
no:la,lb,lc,ld,lf,lg,lk.ll.lm), (Şekil no:6). önemi gün geçtikçe artmış ve imar faaliyetleri
olgunlaşmıştır.
Lüleburgaz'dan sonra Babaeski'de de Sad­ Edirne'de Sinan'dan önce Çelebi Sultan
razam Semiz (Cedid, Semin) Ali Paşa Vakfın­ Mehmet Döneminde Eski Cami, Bedesten 11.-
dan Mimar Sinan'a yaptırılmış Cami, Medre­ Murat zamanında ve sonraları Muradiye Külli­
se, Kervansaray, Hamam ve dükkânlardan yesi, D a r ü i h a d i s ve Üç Şcrefcli Cami,
müteşekkil bir külliye daha vardır. Evliya Çe- Tahtakale ve Topkapı Hamamları yapılmıştır.
lebi'ye göre (12); X I I I . yüzyılda yaşamış Türk­ Fatih, Edirne'de doğmuş ve yetişmiştir. İstan­
lerin Trakya'da egemen olmaiannda büyük e- bul'u başkent yaptıktan sonra da Edime Sara-
meği geçmiş, Alp Erenlerden San Saltuk Bey- y ı ' n a sık sık g i t m i ş ve pek çok imar
'in gömüldüğü yer olduğu için, Bâdi Efendiye çalışmasında bulunmuşiur (2). lI.Bcyazıi, cami,
göre (1); Fatih Camii haziresinde gömülü imaret, darüşşifa, medrese ve köprüden oluşan
Ahmet Baha'dan dolayı. Kırklareli İl Yıllığı'- külliyesini yaptırmış, Avrupa'da akıl hasialan-
na göre (27b); Balaban Bey adlı bir zata bağlı nın yakıldığı dönemlerde II.Bcyazıi Külliyesin­
olarak Baba-yı Atik olarak adlandırılan kasa­ de "su ve müzik sesiyle tedavi ", Osmanlının
ba, daha sonra Türk dilindeki değişikliklere medeniyetteki seviyesini belgeleyen kanalar ol­
uyarak Babaeski olarak bugünkü ismini al­ muştur.
mıştır, Fatih döneminden yapılaşma örnekle­ Sinan'ın Edime ile ilk tanışması 1514'ıc o-
rine de sahiptir. Bugün Ali Paşa'nın ölümün­ lur. Yavuz Sultan Selim Edirne'yi çok sevmek­
den sbnra, kiralan toplamakla görevli Kasım tedir. Fırsat buldukça Edirne'ye gelir ve
Bey tarafından yaptırılmış, Cedid Ali Paşa yapmak istediği seferlerin planını hep burada
Külliyesinden, cami, medrese izleri ve ha­ yapardı. Nitekim Sinan'ın v^ccmi Ocağı Neferi
mamdan başka yapı kalıntısı yoktur (Bkz.M.6, olarak katıldığı ilk .sefer olan Çaldıran Seferine
sıra no la,lb,lc,ld,le). ve daha sonra Mısır üzerine Edirne'den hare-
186 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

ket edilmiştir (23). Deniz yoluyla gelen a.skeri ve ticari yükün


Belgrad-tstanbui ana güzergahına bağlandığı
Sinan'ın Mimarbaşı olduğu Kanuni devrin­
tali yolun başlangıcındaki Tekirdağ'da cami,
de de Edirne yine gözden dOşmemiştir. İstan­
medrese, hamam, imaret, kervansaray, bedes­
bul'da devlet işlerinden yorulan padişah
tenden oluşan muhteşem bir Sinan Külliyesi
maiyetiyle birlikte Edirne'ye gelir, aylarca bu­
daha vardır. Tepede camisiyle denize doğru u-
rada kalır, kentin etrafındaki kışlık av sahasın­
zanan kademeli dik yamaç üzerinde yerleşmiş
da avlanırdı (27a). Hatta yabana elçileri bile
Rüstem Paşa Külliyesinden bugün cami, med­
Edirne'de kabul ederdi. Çünkü Edime Şehri o
rese, hamam ve bedestenden başka yapı elema­
zamanlar dost düşman herkesin gözünü kamaş­
nı kalmamış kıyı bandının doldurulmasıyla da
tıracak vaziyette pek mamur i d i
denizden oldukça uzaklaşım||ir (Bkz.M.12, sıra
Sinan'ın en gelişmiş mimarhk ürünü olan no.la, lb,lcld,le,IO.
Selimiye Camii Külliyesi Edirne'de oluşmuştur.
13. Menzil Sinan dönemi köprü ile Alpullu
Sinan Şair Sai'ye hikaye ettiği Tuhfetü'l-Mi'ma-
(Sinanlı), (m.l3, sıra no 1).
rin'de Selimiye Camii için "Direksiz kubbenin
alımda el-hakk Ayasofya gibi bir kubbe asla .. 14. Menzil Mescid ve mekıcbiyle bugün ül­
oluhdur kubbesi andan muazzam'' diyerek, Aya- kemiz sınırları dışında kalan Dimctoka
sofya'dan geniş bir kubbe uygulaması yaptığını (Bkz.M.14, sıra no. la,lb).
açıklamaktadır (21c). Selimiye Camii gerçekten 15. Menzil Kervaasarayı ile meşhur İpsala
kubbeyi vurgulayan iç ve dış mimari düzenle­ (M. 15, sıra no.l).
meleriyle Sinan'ın mühendislik bilgilerini, mi­
marlık yeteneğini sergileyen en büyük eseridir. 16. Menzil, 17. Menzil. 18. Menzil, 19. Men­
Sinan döneminde Edirne'de yapılmış birçok e- zil, 20. Menzil olarak belirlediğimiz menziller
serin arasında başlıcaları Ali P&şa Külliyesi, ise, muhtelif yapılarıyla Bosna, Hersek, Sela­
Rüstem Paşa Kervansarayı, SokoUu Mehmet nik, Varna ve Budin'dir.
Paşa Hamamı ve Taş Han olup günümüze ge­ Ülkemiz sınırlan içinde ya da dışında ....
lemeyen yapılar da vardır (Bkz.M.8, sıra no 1- Balkan ve Trakya topraklannın bir bütün ola­
22). rak değerlendirdiğimiz Mimar Sinan dönemi
Bugün ülkemiz sınırlan dışında Bulgaristan Mimarisini araştırdığımız bu çalışma bir envan­
toprakları içinde kalan, buna mukabil eski kay­ ter çalışması olarak kabul edilebilir.
naklarda "£<//me'(i!e" olarak bahsi geçen Gerçekler şu ki, sadece Sinan'ın değil bir­
9.menzil Sivilingrat'tır. "Mustafa Pa§a " olarak çok ünlü mimann tarihi ve sosyal değerler ta­
da anılan bu mevkiye Mimar Sinan döneminde şıyan eserlerini korumaya verilecek öncelikle­
cami, imaret ve muhteşem bir de köprü yapıl­ rin bir yapı ekonomisini harekete geçirecek
mıştır (Bkz.M.9, sıra no, la,lb,lc). olanaklar olduğu ve yapı kapitalinin sağlıklı
kullanılmasının sadece bugün için değil gele­
Rumeli'nin eski merkezi Solya'da (12) 2 ca­ cek için de gerekli olduğu düşünülmeksizin
mi, 1 medrese ve bir köprü vardır (Bkz.M.10). müdahale edilmektedir.
Külliyeler yok edilmekte, yerine başkaları
11. menzil ve son durak. Evliya Çelebi'nin yapılmakta, yeni yapılanlar da kısa bir süre son­
"Rumeli'nin Mam " (12) olarak tanımladığı ra yıkılarak yerine yenileri yapılmaktadır. Esa­
Bclgrad'dır. Burada da Mimar Sinan dönemin­ sen Koruma alanının sorunlanna değişik daha
de ya|)ilmı.^, cami, imaret, kervansaray, bedes­ genel bir düzeyde yaklaşma zorunluluğu, insan
ten, han ve dükkânlar vardır (Bkz.M.11). yapısı fiziksel çevrenin değişmelerine özel ko-
SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI 187

ruma sorunlarını çözmek için değil değişmenin süpüren.


genelde işleyişini anlamak için yaklaşıldığı za­ Femnd= Oğul - Çocuk.
man ortaya çıkar ve sorun doğru boyutianyla FevkAnis Üst katı olan, ü:.:tcki.
ortaya konamadığı için uygulamada başarısız o- G
Gallat= l)Zahireler 2)Tahıllar 3)Yiyccek şey­
lunur. ler.
H
Biz şimdilik bu yapılan kaynaklara dayana­
Hav4M= [Has. hassa]- l)Nıtelikler, keyfiyet­
rak ortaya koyuyoruz. Çalışma bir başlangıç o-
ler 2)İlerlemiş ileri kimseler 3)Okumuş-
larak kabul edilerek derinlemesine araştırma
1ar, bilginler 4)Pa(lişaha aynimış gelir
yapılması gerekliği unutulmasın. Bu derleme
kaynaklan.
resioratörlere, şehircilere, plancılara ışık tut­
i
sun yol göstersin. Yalnız Trakya ve Balkanların
t n t i M = Birine mensup G..r.a, birinin adamı
değil her taşın toprağın bir arkeolojik alan ö- olma.
zelliği taşıyabileceği de unutulmasın. Çünkü İsticAr= Kira ile tutma, kiralama.
her bir manzumenin yaşatılabilmesi arkeolojik İstigUİ= Geliri karşılığı gösterilerek yapı. tarla
gibi malın rchtc tutulması.
bir endişenin hissedilmesini gerektirir. K
Karye = Köy.
Kurb= Yakınlık, yakın bulunma.
FAYDAIANllACAK OSNUNUCA M
TERİMLER SÖZLÜĞÜ (22) Mağfur» Tann bağışlamasına kavuşmuş olan
A veya nail olması için dua edilen kimse.
Ab= Su Mahruse= Muhafaza olunan.
Âliye= Yüce Matbah= Mutfak, yemek pişirilen yer.
Asiyane= l)Kuş yuvası, 2)Ev Menzil= l)Konak yeri 2)Ev 3)Bir günlük yol,
B konak 4)Mesafc, adım.
Bûb= l)Kapı, 2)Sığınılacak, başvurulacak yer Mesalih= Sınırlar, geçit yeıler.
Birûn= l)Dışan, 2)Aşın Merkade= Yatacak yer.
C Merkum = Adı yukarda geçen.
Cubi=: Evkaf kiralarını ve zekâtı toplayan tah­ Me2bur= Ank ve zayıf olan, Adıgcçen, yuka-
sildar nda denilmiş olan
Canib= Yan taraf, yön Mezbure= Yukanda denilmiş olan
Cedid= l)Yeni, 2)Yeni çıkma Muhawat= Etrafında duvar veya perde çevril­
Cevaıni= l)Camiler 2)Toplu şeyler 3)İçinde miş olan.
çok şey bulunan kitap veva nesneler Muhdes= Sonradan çıkma, yeni şey, cwclcc
olmayan şey.
D
Mütusıl= fVtel'danl= l)Biıişik, başka bir şe­
Dar-ı t â l i m s Eğitim yapısı
Debistan= Okul ye ulaşmış.
Dehre= l)Zaman 2)Cihan 3)Devir 4)Dünya Muvazi= Biri öbürünün karşısında olarak bi-
Dekâkin= Dükkanlar ribirine yaklaşıp uzakbşmadan
Diikuşâ= İç açıa, yüreğe ferahlık veren Müntehi= l)Son dereceyi bulan 2)Bilcn. sona
eren 3)Son, cn son 4)Hcr şeyi tamamlayan.
E
Eimmes İmamlar MQntesib= Birine çatmış, birinin adamı olmuş,
Enderun= l ) î ç yürek 2)Büyük bir kimsenin birbiriyle ilgili
Müstağni- l)Gözû tok 2)Çckincn, nazlanan
konağının iç tarafı ?>) Sarayın harem dairesi 3)Gerekli bulunmıyan
kısmı Müstemü= Sanan, kavrayan.
Ercemend^ Şerefli, sayılı olma Müstevfa= Yeler, jrtişin lam, mükemmel.
Eyyaoıs Günler Müşarünileyh* İşaret olunan, adı geçen.
EyyiiB= Kuvvetli, güçlü P
F Peyker= Yüz, surat.
Fahir«= l)C>vünülccck 2)Parlak. şanlı güzel. S
FeiT«ş= l)Hizmct gören 2)Yatak, kilim seren Sikaye= Su içilecek kab
188 Yrd. Doç. Dr. Gûlçin KÜÇÜKKAYA

SQkıuı= Oturulan yer (14)- GökbUgin Tayyip; XV. ve XVI. Asırda E -


SaUes İnsan toplulıigu, kalabalık. t dime ve IJvası, Vakıflar MOlUer Mu-
Şeaihancs Balmumu, mum yapılan yer kataalar, İstanbul Üniversitesi Yayını, No.
T 508, İstanbul, 1952, s.486-519.
Tablnnes l)Kış evi, kış odası 2)Hastane (15)- İlgürcl Sevim; "Hıbrî'nin EnisO l Müsami-
Tahtaais Aşağıda bulunan rin'i", GOney-Doğu Avrupa Araştırmaları
Tevabi = Bir merkeze bağlı olan yerler. Dergisi, Cl-2-3, Edebiyat Fakültesi Yavmı
İstanbul, 1972, S.137-158.
BİBLİYOGRAFYA (16)- İndciyan P.L.; "Osmanh Rumelisi", Gü-
(1) - Ahmet Bâdi Efendi; Riyaz-i B«We-l Edlı^ ney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi,
ne, Cl-II-III, Edime, 1932. C.2-3, İstanbul, 1974, S.29-36.
(2) - Aslanapa Oktay, Osmanlı Devri Mimarisi, (17> Jirecek C ; Die Ileerstrasse von Bdgrad
İstanbul, 1986. ' Nach Constantinopel.
(3) - Andreasvan Hrand; Polonyalı Simeon'un (18) - Keskioğlu Osman; Bulgariaan'da Ban
Scyahatnânıesi(l608-1619), İ.Û.Edebiyat Türk Abideleri ve Vakıf Eserieri", Vakıflar
Fakültesi Yayınları, No: 1073, İstanbul, Delgisi", S.Vin (1%9), S.309-322.
1964. (19)- Mansel Arif MüHd; Tral^a'nın Kültür ve
(4) - Kuran Aptullah; Mimar Sinan, İstanbul, Tarihi, Edime Yöresi Eski Eserleri Seven­
1985. ler Kummu yayını. Sayı 5, İstanbul, 1938
(5) - Ayverdi Ekrem Hakkı; "Yugoslmya'da (20)- Meriç Rıfkı McIül; "Edime nin Tarihi ve
Türk Abideleri ve Vakıfları ", Vakıflar Dergi­ Mimari Eserieri Hakkında", Türk Tarihi A-
si, S.in, Ankara. 1956. raştırma ve İncelemeleri. C.1, İstanbul Gü­
(6) - Ayverdi Ekrem Hakkı; Avnıpada Osmanlı zel Sanatlar Akademisi Y a v ı n l a n I ,
Mimari Eserleri; Romanya, Macaristan - İstanbul, 1963 S.439.5.36.
; l.Cilt, Ankara, 1977; Yogoslavya; CIÎI, İs- (21) - Mimar Sinan; Mimar Sinan Hayatı Eser­
tanbul 1981, Bulgaristan, Yunanistan, leri, (Minar Sinan'ın Hayatına, E.serierine
Arnavutluk; IV.C 4-5-6. kitap, İstanbul Fe­ Dair Metinler). Ha/ıriayan; Rıfkı Mclül
tih Cemiyeti Yayını, İstanbul, 1982. Meriç, Türk Tarih Kurumu Yayınları V I ,
(7) - Çeçen Kâzım; "Sinan'ın Yaptırdığı Köprü­ Seri No 1. Ankara 1%5.
ler", Mimar Sinan, C I , Vakıflar Genel Mü­ (21a)- Mimar Sinan; "Adsa Risale", "a.g.e.-
dürlüğü Yavını, Ankara,1987, 5.429-439. . S.5-7.
(8) - Çulpan Cevdet; TOrk Taş KOpriileri (Or­ (22b)- Mimar Sinan; "Risaletûd-Mi'mariyye",
taçağdan Osmanlı Devri Sonuna Kadar- "a.g.e.", S.11-1Z
, Türk Tarih Kurumu Yayını, VI, Dizi-s.l6, (21c)- Mimar Sinan; "Tııhfeıü l-Mi'marin ", "a.-
Ankara, 1975. g.e.", S.15-55.
(9) - Demir Ataman; 'Bosna'da Sokollu Meh­ (21 d)- Mimar Sinan; "Tezkiretü'l-Ebniye", "a.-
met Paşa Köprüsü", Mimar Sinan Dönemi g.e.", S.56-129.
TOrk Mimarlığı ve Sanatı, Türkiye İş Ban­ (22)- Özön Mustafa Nihal; ROyük Osmanlıca-
kası Yayını, İstanbul 198& TOrkçe Sözlük, İstanbul, 1%5.
(10) - Hasandediç Hıvziya; "Mosiar'ın Türk (23)- Peremeci Osman Nuri; Edime Tarihi, E -
Devri Kültürel ve Tarihi Anıtları" Çeviren İs­ dime Yöresi Eski Eserieri Sevenler Kuru­
mail Eren, Vakıflar Dergisi, Sayı VII, İstan­ mu Yayınlarından. Sayı 6. İstanbul, 1939.
bul, 1968, s.215-235. (24)- Tozyavizade Rıfat Osman; Edime Rehnu-
(11) - Erdoğan Muzaffer; "Osmanh devrinde ması. Yayınlayan A.Rıza Ataktürk Edirne,
Trakya Abidelerinde Yapılan İmar Çalışma- 1936, (1971-1972 yıllannda Edirne'nin Sesi
lan". Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Gazetesi'nde yayınlanmıştır).
Dergisi, C.6-7, İsianbul, 1978. (25) - Tuncel Mehmet; Babaeski, Kırklareli ve
(12) - Evliya Çetebi; Seyahatname, C.I-X, İstan­ Tekirtlağ Camileri, Ankara, 1974.
bul, 1938 (H.1314); Yayınlayan Mehmet (26) - Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakfiyeler Ar­
Zillioglu, Cl-12, İstanbul, 1970. şivi;
(13)- Gökbilgin Tayyip; Edime Hakkında Ya­ (26 a)- Cedld Ali Paşa Vakflyesi; 585 numaralı
zılmış Tarihler ve EnLs-ül MOsâmirin**, E- Vakfiye Defterinden 16. Sayla; Cemazilahi-
dime'nin 600.Yıldönümü Armağanı Kitabı, re 973 tarihli Arapça Vakfiyesinin ayet ve
Türk Tarih Kurumu Yavını, VM. Scri-S.43, hadis ve dua cümleleri hariç Yeni Defter No
Ankara, -1965, s.75-n7. 1961, S.441-452 deki Türkçe tercümesinden.
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI 189

(26 b)- Rfistem Paşa Vakfiyesi; 635 numarada No.442-458 deki Türkçe tercümesinden.
mahfuz Mihrimah Ayşe Valide Sultan ve (27)- Yıllıklar,
Rûstem Paşa'ya Ait Defterden. (27 ay Edirne İl Yılü^ı, 1973.
(27 b)- KırklareU İl YıUıi^ 1967.
(26 c)- Sokollu Mehmet Paşa Vakfiyesi; 6.6.944 (27 c)- Tekirdağ İl Yıllıjiı 1973.
tarihli örneği 1760 numaralı defterin 365 (28> Yücel Erdem; 'Bavûkçekmece 'de Türk E-
sayfa ve 261 sırasında kayıth U.No=371- seHeri ", Vakıflar Dergisi. Sayı IX, Vakıflar
, H.No-2 olan. Yeni Defter no. 2104 Savfa Genel Müdürlüğü Yaymı, Ankara.

rt*

Foto No 1: Bıiyıikçekmece Ken-ansarayı (Bkz Tablo, Menzil No:l)

_ , »

Foto No 2- Büyûkçekmece Köprüsü Bir Öölümü (Bkz Tablo, Menzil No:!)


İCTijVNBÜL-mGjRAp A R A ^ ^MİM^^
o
MEVCUlj O
i DURUMU VE z
ŞULUNDU(&U YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ 00 o
H
En "ESEUİN-ADT YER TARİHİ ^ARIM O AÇIKLAMA VE NOTLAR

44 SOKO LrLU- - BÜYÜKÇEIİU MiııaresLjn£!ı'cyj '^'Büyükçekmece'de köprü kürtündeki mescid" (12c)


MEHMETPAŞA NİECE Hasljjr (kitabesi) BitŞş mescid yenilen­ \'Büyükçekmece'de merhum Mehmet Pasa Mescidi^
MESCİDİ (21b) K!azası(26c), Tarihi 1557, ^ . miş. (12d). Sokotlu Mehmet Paşa'mn Edirne'deki vakfmaj
(2bc)(21d) Köprü Büyükçclcmece 975(7). dair H.976 tarihli Edirne Evkafı Tahrir Defterinde!
Başı Mescidi (28) Köprüsüne S o k o l l u ' y a a i t v a k f i y e k a y d ı n d a "Havâss-i
y^kın(2). KostanUKiyye'de derya kenarında Bûyükçekmece nâm
kasabada hir mescid bina ettUer"(\A) denmektedir,
SokoUu Vakfiyesinde dükkânlara yakın mescididen
bahsedilmiştir(Bkz. Dükkânlar sıra no:4) (26c).
iKervârısaray'a karşı avlu içinde çarpık konumdaki
mescid, klasik çizgilerini kaybetmiştir. Minaresi
yapıdan ayn olup açık bir minber görünümündedir.
Minareye 11 basamakla çıkıtmaktadır(Bkz.Foto 4)

SULTAN BÜYÜKÇEK- 1566(2) 1566-1567, Mevcut, yeni bir f'Merhum Sultan Süleyman'nın Bûyükçekmece
SÜLEYMAN MECE H. 975(4). işlevle restore! e- kürtünde bina eyledi^ kervansaray" (21c) (21d).
KERVANSARAYI dilmektedir. Şokullu Vakfiyesinde "Kervansaroy-ı cedide mutta-
(21b) (21c)(21d)j nl 3 tab dükkân" (26c) olarak bahsi geçer (Bkz.
Kurşunlu Han(2.<$). nra no: 4). Daha önceleri de bazı dönemlerde res­
torasyona tabi tutulduğu anlaşılan yapının giriş
bölümü muhdcs olup ana yapı sağlam durumdadır
Çatısı ahşap beşik çatıdır. Üçgen ahnlıklı, orijinal
ajurlu pencerelere sahip bir cephesi b u g ü n
imitasyon ögclcriyle olabildiğince Sinan dönemi
çizgilerini sergilemektedir. Bu tipte kervansarayların
gelişmiş örneklerine 16. yüzyıl Osmanlı mimarîsnde
rastlamak mümkündür (Edirne Ekmekçioğlu Ahmcf
Paşa K e r v a n s a r a y ı , H a r m a n l ı Siyavuş Paşa
Kervansarayı gibi). i
4
H|-\MAM BÜYÜKÇEKİ 1563(2) larihli nıi;\xui dc^iii So kollu V a k l i v e si n d c ; Uiiyitkiii'kmccc'dc
m c s c ı d l e v a pil nlifj 'fuinidinvtlar sakin ()lııuısı\\ıiıı hiıuı cııik/cri nıemildir
o l m a s ı muhicm ; l . ki.." (26c) demektedir. Buna yöre dükkânlar
y a p ı l ı r k e n hamam d^ı vardır ( B k z . sıra n():4) E s k i
Belediye Planlarmda'n lemin edilen hamam planı,
vuzilet p l a n ı n a i.'^lenmi.'j olup, b u g ü n halen ia^aalı
devam eden kubbeli h a m a m ı n S i n a n m i m a r î s i ile
iıKlkası yoklur (Bkz. Ş e k i l No;2)

SOKOl.l 1 • lUlYÜKÇEKME- 1563(2) larilıl i Dükkânlar hududlarıyla vakliyedc şöyle


Mİ.-.I İMİ I l ' A ^ A l I-; Kcrvansarşıy ' mosciddcn s o ı u ı i z i k r e d i l m e k l e d i r : " . . . v e bir bölılğU dahi
(;AR,ŞI,S). u ' Mcscid yapıln)!.'} o l m a s ı Büyükçekmcce'de vaki olmıifiıır. Ânlardan bazı
IMiKKANLAI-i! (^v\rosindc(26c). muhlcmel. dört bah birbirhe muttasıl dükkânlar ki hududunun bir
farafı taıik-i amme bir tarafı mîrtçepıeye muttasıl ve
bir taraf vâkıf nıü^an'inileyhin mevzi-i mecburda vaki
olan mescidi şeriflerine ve bir tarafı dahi vâkıf-ı
mumaileyhin orada vaki olan vakıf odalarına muttasıl
ve biri dahi iki hab biribirinc muttasıl evli odalarıdır,
fnqka başka havlıları vardır. İkisinin hududu bir taraf­
ının elhac Hai. bini Kasım milkine ve bir taraftan
larik-i amme ve bir taraftan mescidi mczbure ve bir
taraftan dahi vâkıfı müşarünnileyh hazretlerinin
vakıf furttıuma ve dükkânına müntehidir ve bin dahi
bir hah dükkânla bir ekmekçi furunudur ki. Hududu
hir taraftan tarik-i amme ve bir taraftan mezour mı
rî çeşmeye ve bir taraftan mezbur Hızır Bin Kasım
milkine ve bir taraftan dahi mezbur evli odalarına
mııiıasıldır ve biri dahi mevzi-i mezburda vaki olan
mîrîkâihaıısarav-ı cedide nmttasıl üç bab dükkândır
ki fuıdııdıınıın hir canibi deryaya ve iki tarafı tarik-i
amme ve hir canibi kârbansaray-ı mezbure muttasıl­
dır ve biri, dahi iki babdükkândır ki Hacı Bayram
Kârhansarayı demekle maruf kârbansaraya
muttasıldır. İki canibi kârbansaray-ı mezbure ve iki
tarafı tarik-i amme müruehidir ve biri dahi dekâkin-i
mezhureyi muttasıl bina olunan fevkani ve tahtanı
yedi ban aükkandır. Vakıf-ı müşaünileyh hazretlerine
intima ile şöhret bulup tahdit ve tariften müstağni­
dir ve birr dahi hir evdir
u
2
"J MEVCUT
•I—«
DURUMU V4 2
N
2 Bl^LUNDUĞl YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ ^ 2
w 55 O
ESERİN ADI YER TARİHİ ONARIM- AÇIKLAMA VE NOTLAR

ti bv yer odasını ve bir furunu ve bir su kuyusunu ve


bir bahçeyi müjiemildir. Hudud-u vaKif-ı müşarüni­
leyhin vakfina ve bir canibi Hürrem Bey milkine ve
bir canibi Yorgi veledi Yuvan Mülkine ve bir canibi
târik-i amme müntehidir" (26c). Bugün bu mülk ve
dükkânlardan eser yoktur.

BÜYÜKÇEKMECE BÜYÜKÇEKME- H.975 Muharremi M e v c u t . H a l e n "Sultan Selim Han-ı Sani 975 Muharreminde
KÖPRÜSÜ./2İC) efe (1) restorasyon de­ Büyükçekmece Köprüsü hitabı mürabesesi ile
(21d) Sultam Bİiyükçekmece 1567(2)(8) .Kitabe- vam etmektedir. İstanbul'dan Edirne tarafına hareket ve köprüden
Süleymân köprüsü ile Mimar Sinan Kitabe 1970'lerde mürûr ettikte ahalisine bahşişler ihsan eyledi"( J)^
si( 28): "Hazret-i
Köyünü Karayolları tara- "Köprü tekdir filpa üzere, bazı gözleri sel alıp tekrar
Sultan Süleyman
birleştirmektedir fmdan onanlniış- kılmıştır" (21 c)(21 d)
kim ana,
(28). tır(28). 635.57 m. uzunluğunda 9.17 m. genişliğinde, inişli
Şahrâh
ola Sırat-ı çıkışlı dört kısımdan oluşan köprünün yerinde bir
müstakim. başka köprü olduğu ve köprüye ait izlerin var olduğu
Bağladı bu hayn. bilinmektedir (28). tnşası sırasında büyük tulum­
olmadın temâm, balarla gölün suyu çekilmiş iki üç insan boyundaki
Kıldı azm-i sâ-yi kazıkların arasına kurşun akıtılarak birleştirip
cennatü'n-nâim. miştir(28). , ;
Geldi anı zıll-i Hak Istanbul-Edirne E5 Karayolu bu köprüye paraleil
Sultan Selim f olarak yapüdıf^mdan bugün köprü fazlaca
Etli tekmil kullanılmamaktadır. Halen Karayollan tarafında^
oldu bir cisr-i azim. 1980'lerde başlatılmış olan restorasyon devam et­
Dedi târihin Hüdâyi mektedir.
oltaman.
Yaptı âb
üzere bu cisri seh
selâm".
Ketebehu Derviş M|ihammcd
SOKOLLU BÜYÜKÇEKME- Kitabesi(28): Mevcut Sokollu Vakfiyesinde "MMÇegme" (26 c) olarak adı
MEHMET PAŞA CE Mescid Yanı, "Kaçan hu geçer (Bkz. Dükkânlar sıra no:4). Kanunî Sultar
ÇEŞMESİ. Dizdariye çesmesârı itti bina, Süleyman Zigetvar seferine çıkarken bu çeşmeyi
Mahallesi Mimar Süleyman Han köprüyle beraber Mimar Sinan'a yaptırmıştır(28).
Sinan Caddesi Sultân-ı muzaffer, Üç sivri kemerden,klasik üslûbta köşe çeşmesi olarak
(28). Didi tarihin anm oluşturulmuş çeşmenin orta kanadı daha büyük olupi
ehl-i tarik, sülüs yazılı kitabeyi taşır.
Yine aktı
cihâna âb-ı kei'ser.
H. 974(1566).

SİLİVRİ SİLİVRİ(21c) Mevcut "Cami-i şerif der Silivri" (12c).


CAMİl(21c)

SİLİVRİ CEDİD SİLİVRİ Akıvan Tcsbit edilemedi. 'Silivri kazası tevahîinden Akivan karyesinde bir ca­
ALİ PAŞA Köyü(26a). mi ve mahcd-i mıinif" (26a).
CAMİl(26a)

SİLİVRİ SİLİVRİ Silivri H.975(1568)'dc Mevcut. Mimar "Silivri 'de bina olunan köprü''(12c). "Yeniçeri ağasına
KÖPRÜSÜ (21b) Çayı Üzerinde yapımına Dalgıç Ahmet ta­ hüküm ki, haliyâ Silivri'de yapılması ferman
(21c) (21d) (8). ba5landı(8). rafından 1605'te buyurulan köprünün mühimmatını tanıyıp Silivri'ye
onarılmıştır (7). getirmek için bir kadırga tayin olunup içine kifayet
Son restorasyon miktarı acemi oğlan konmak lazım olmağın büyürdüm
yakın d ö n e m d e ki, zikr olunan kadırga için ne miktar acemi oğlanı
Kara Yolları Teş- lazım gelür ise tayin eyliyesin ki mezkûr kadırgaya
kilatt'nca gerçek­ koyup memur oldukları hizmete mübaşeret eyleyeler.
leştirilmiş olup Şevval P75 "(8).332.88 m.boyunda, korkuluklar dahil
restorasyon esna­ 6.15 m. genişliğinde 32 gözlü köprünün bir özelliği
sında küçük la.'jla- kemer formlarının sivri kemer dcgilde basık kemer
rın kullanılmış ol­ olmasıdır.
ması yüzünden o-
rijinal görünümü
bozulmuştur.
2
MEVCUT
NI S3
2 iti -Z
BULUNDUĞU YAPIUŞ GEÇIRDIĞI
/5 ESERIN ADI YER TARİHİ ONARıM aa u AÇıKLAMA V E NOTLAR

la SULTAN _ÇORLU I^âmsındaki la'tabe- Wevcut değil. Evliya Çelebi'yc «öre; 'Yüksek kubbeli süslü avluld
SÜLEYMAN! ye göre • kıble kapısı tarajınaa yan sofâlC birhvnaretı aydırm^
CAMİU21b)t2c) ' Şah Süleymat^-ı kir camidir. Kıble kapısı üzerinde kitabesi vord/r"(12)1.
(21d) İmaret sahibü 7 hayrm
Ciinıii (12) fifâıif-i goyb
^Ifl târiheş
t^ıldı bu canıi-\
Şerifi bina
büniye 'beden
tihubbi Huda
(Sene 928) (12)
>i4evcul değil. "Medrese-i Sultan Süleyman Han-ı Gazi der Çorlu"
SULTAN ÇORLU H.928(12)
(21 c). "Çorlu'da merhum Sultan Süleyman Han
SÜLEYMAN
HAN . Medresesi" (21 d)
MEDRESESI
( i 2b)
(|2c)(I2d)

Ic SULTAN ÇORLU H. 928(12) vlevcut değil. "Çorlu nam kasabada Sultan Süleyman Han
SpLEYMAN Süleyman iy.^ tmareıi"(2\c). "Çorlu'da Sultan Süleyman Han
BAN Camii'nin İmareti"(2\û). Değişen çevrenin tarihi yok etmesine
I M A R E T I (2 İt)) Kuzeyinde i|Ji(4). bir örnek teşkil eden bu manzume yakın zamanda
(21c) (21d) arsa spekülatörlerinin kurbanı olmuştur. Belediye
'binasının altında temel kalıntılarına rastlandığını
söyleyenler vardır.

. 2 SpKOLLU ÇORLU/M^rmar D e r e yatağı |<ıs- Çorlu ile Marmaracık arasında E5 Karayolunda


M E H M E T PA|ŞX racık (4) E^'in îıcn dolmusiujr. gözüken 5 kemerli köprü kısmen gömütm
KÖPRÜSÜ 200m. Kuzcl^indç yurumda(4).
J
la RÜSTEM PAşA UULEBURÇAZz Minare kaidesi vc 1 ykursun örtülü f^üzel bir cami"(6). H.951 tarihli
CAMIİ(12) BÜYÜKKARIŞT icmci duvarları o- '4 Rüslcm Haşa Vakfiye Kaydında; "12 kere yaztftn akçe
R A N (12) rljinal, son sene­ 5 ilĞ Karıktıran 'a hanlar labhaneler yapıldıktan sonra
lerde cami ye nil- kâlanı ile bir cami-i şerif ve hamam inja oluna"
Icnmiş, (l9S6*da (8). Camiye bitişik bir de çeşme vardır (6) (Bkz. sıra
yapılan inceleme­ no 4/1 e).
de).

Ib RÜSTEM PAŞA LÜLEBURGAZ 1553(2) Kilabosi Mcvcul değil, kai- "Karıştıran da Rüstem Paşa
KERVANSARAYI K A R I Ş T I R AN(21 .'j(>yledir(12); lıntıları var. Kervansarayı "(2] c)(2l 6). H.95] tarihli Rüstem
(2Ic)(21d)(l'2) c)(2id) •Bir luıyr-i (izim (.yl(.yl(li Paşa'nın İstanbul'dan getirilen Vakfiye kaydına göre:
•lıl-i sefer ii^iiıı "12 kere 100000 akçe ile Karış t ıran'da iki han ve
Vaz lylcdi, hu fıan-ı karşuluklu iki lahhane ve vasıflı kimseler için müstakil
labhaneler bina oluna ve bunlardan da arta kalan
sdfâlit'mcyi juqa
Akçe ite cami-i şerif ve hamam inşa oluna "(14)
Bir ıiH'vzi-izdibâ vc
Idıif okluğu (ÇiV/ı hu
Ntizınî dedi lûriliini:
R Ü S T E M PAŞ-A LÜLEBURGAZ Zi Mcvzi-i zıha" Mcvcul dcgil. H. 951 t a r i h l i vakfiycdc(Bkz. sıra no: 4 / l b )
MAMAMI KARIŞTIRAN belirtilmişse de yapıldığı tcsbit edilememiştir.

R ÜSTEM PAŞA LÜLEBURGAZ Mevcut degii. >0 dükkânı ve misafirhanesi vardır(12).


ÇARŞISI(]2) KARIŞTIRAN(12

Ic R Ü S T E M PAŞA LÜLEBURGAZ Camiye bitiijik Mevcut değil. 'Camiye bitişiktir "(12).


ÇEŞMESİ KARIŞTIRAN » l a n çcijmcnin
(12). ü/.crindeki kitabe
5udur(12);
"Aslını hu
çekmeden sordum
dedi
Selscbilin ayniyim
hen pürsafâ
Dedim anın içtin
^cvan târihini
Çesme-i âh-ı hayatı
an feza"
O -O
2 z DURUMU VE .z
ui BULUNDUĞU YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ
« d So
2 ESERİN ADI AÇIKLAMA VE NOTLAR
YER TARİHİ ONARIM
If RÜSTEM PAŞÂ^ LÜLEBURGÂZ K a l ı n t ı l a r ı var. Kaynaklarda icshil cdilcınemcsinc nı^mcn, yerinde
SUYQLU KARTŞTIRAI^ Üç adet su terazi 4 yapılan incelemelerimize göre mevcut su terazisi
kulesi var. kalmtıları bu manzumeye o dönemde su getirilmiş
olması ihtimalini kuvverlcınJirmcktcdir.

KOCA KÖPRI'J LÜLEBURGAZ Mevcut 1 Kaynaklarda bulunamamış olmasına rağmen halk


KARIŞTIRAN 4 arasında Mimar Sinan'ın yapiıgı köprü olarak
biliniyor.

la SOKOLLU LÜLEBURGAZ 1569(2). Mevcut. H. 1-6 10 Cami-i serif ve imaret ve medrese der Burgoz ez an
MEHMET PAŞA Burgoz(21c). H.978(1570)(27b), 1255(1839)(27b) mezbur '(2\c), "Burgoz da merhum Mehmed Pa§a
CAMİİ(21b)(21c) Birgos(14). 1934(1 )'dc tamir­ Camii"(2\â). Sokollu Mehmet Paşa'nın Edirne
(21d) ler geçirmiş, M i ­ vakfına dair H.976 tarihli Edirne Evkafı Tahrir
naresi Bulgarlar Defterinde bilgiler aynen şüyledir(14); "İstanbul ile
tarafından yıkıl­ Edirne mâbeyninde...Birgos ^j^j. (Lüleburgaz) nâm bir
mış ve tekrar ya­ ^ehr...vâki olmusdur.. mü§ârünilcyh vezir... §ehr-i mczbû
p ı l m ı ş t ı r . Cami run tâmir ve teksirine küllî iltifat buyurub evvelâ bir
avlu kapısı üze­ câmi... bind ildiler... ve hareminde bir medrese... inşa
rindeki 18 mısra- ildiler. . . ve mahrûse-i İstanbul'da vâki olan,
Uk kitabeye göre medreselerinin ve bu medresenin müderrislerine we'
1839 (H.1255h yı­ dani§mendlerine her fenden nice ncfîier kitahlar vakf
lında esaslı bir o- itmişlerdir ve câmi-i §erifin mihrâbı ardmda... bir âli
n a r ı m görnjıüş- iebistân binâ itdiler...câmi... mukabelesinde bir âli
tür(4). Son ol&rak imâret...binâ ildiler... ve zikr olunan imârci... yedi bab
1952-1968 yılla- enderûni ve lan baba birûnî âyi bâbhaneyi müstemit
rjnda V a k ı f l a r olduğundan mâada otuz iki ocakh iki ham... mâmur
Genel Müdürlüğü eylemisdir şehrî mezkûr kurbünde Büyük-Kaynarca '
tarafından bir res­ ( I Küçük Kaynarca (..jUd./ ) nâm iki ân
torasyon dahi gc- ayn... âb-ı ho§güvarlannı bir yere cem'idüp... şehr^
çirmi§lir(4). ' getürüb bir mıkdann ol sehr... içre binâ ildikleri
hamama ve bir mikdann cûmii.. ile medrese...
meyanında olan şadırvana... hahj ildiler ve anda olan I
medreselerinin müderrisine ve mütevelliye ve hatibe...
her birine hallü hâlince birer... ev binâ idüb anlüra şan
itdiler ve bunlardan mâadâ Pâdişâh hazretleri...
istanbul'dan Edirne'ye gelüb ifitdikçc konmağçün bir
saray-ı dilrârâ binâ itdiler...". Bir başka sayfada... §art
buyurdular ki... "Edirne'deki hamam ve dekâkin ve
oda ve menzil-i mezbûr han mutad olan üslûb' ve .
minvâl üzre isticâr ve istiklâl olunup hasıl olan gallâtın
meremmât -1 mühimmesinden sonra bâki kalanı
kasaba-i Birgos'da bina ellikleri câmi mühimmatına
ve medrese levazımına ve bina ettikleri dâr-ı tâlim
mühimmatına ve câmi-i mezbur kurbünde bina
ettikleri imâret ve misafirhane mesalihive mesarifi
için vakf ve tescil edildi"(l4). Muhteşem bir
külliyeniij ou nadide camii de bir dönemde bilinerek
ya ö.a bilinmeyerek tahrip edilmiş, klasik kalem işi
süslemelerin ü/x;rine bir badana geçilerek üzerine
aslı ile alâkası olmayan Barok, yepyeni bir tezyinat
geçirilmiştir. Bugün bu süslemeler kaldırılarak
altından çıkan klasik süslemelerin restorasyonu
yapılmaktadır.

SOKOLLU LÜLEBURGAZ 1569(2)H. "Cami-i Şerif ve imaret ve medrese der Burgoz ez an


MEDRESESİ(21c) Burgoz(21c) 978(1570)(27b). mezbur"(2h:). H. 976 tarihli Edirne Evkaf Defteri
Birgos(26c) k a y ı t l a r ı n a g ö r e ( 1 4 ) ; "Medresenin levazımı
Cami avlusunda Edirne'deki ^Q odalı Taşhan ve 37 odalı Kızılminare
Mahallesi Hanından elde edilen gelirle karşılanır.
Deflerde ayrıca ' 'Bergos'' içre sâlifü 'z-zikr cami-i şe­
rifleri hareminde bir medrese-i şerife dahi bina edip
lahsil-i ıluri-u şer'iyye ve lekmil-i funun-u asliyye ve
feriyye sadedinde olan amme-i ehl-i ilme vakfettiler
ve vâkıfı müşarünileyh hazretleri zikrolunan cevami-
-i şerifcnin her birinde nice masafıif-i lâtife vaz edüp
ahalisine vakfeııilcr ve zikr olunan medreselerin her
birinde tunıhıp nuldcrris ve danişmend ve mu 'id me-
nafi-i tilılitiyyesiyle münıefid olmasıyçün ala re'yi^
MEVCUT O O
g DURUMU V t • Z- z
2 İ4 O
BULUNDUĞU YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ CQ eo H
i ESERİN ADI YER TARİHİ ONARIM
O
AÇIKLAMA VE NOTLAR

menyerahu nice kitaplar vakfettiler... Müderrislerin her


bîrine de birer ev bina edip, aynca padişah ıçm bi^
saray-ı dilarâ inga ettiler" denmektedir.

Ic SOKOLLU LÜLEBURGAZ Muhtemelen Cami Mevcut Mamur Altı sarnıç olup, çevresindeki çeşmeleri
MEHMET PAŞA Bürgoz(21c) ile b i r l i k t e n . s ö k ü l m ü ş t ü r ( 2 7 b ) . Ç o c u k k i t a p l ı ğ ı olarak
DARÜLTALİMÎ(27 Bergos(26c). 978(27b). kullanılmaktadır.
b)(27c) Sokollu
Sıbyan Mektebi

1569(2) 1569-1570, Mevcut Değil. 'Cami-i şerif ve imaret ve medrese der Burgoz ez art
Id SOKOLLU
MEHMET PAŞA H.977(4). mezbur", "Kasaba-i Burnazda merhum Veziri a'zam
tMARETÎ(21b) Mehmet Paşa İmareti" (21 c) (21 d). Edirne'de 30
(21c)(21d) oda, Taşhan ve Kızılminare Mahallesindeki 37 odalı(
hanın geliriyle masrafı karşılanmak ü7xrc
düşünülmüş bu imaretin 'Yedi bab enderûni ve alıi,
bâb birûnî alî tâbhdneyi müştemil oldu^ndan mâada,
32 ocaklı iki hanı vardı" (14). H.944 tarihli vakfi­
yesinde ise (26c); "îmaret-i amirenin iç tabhânesine
ve haremine ve âbhanesine yevmî4 akçe ile bir fer-
raş nasb oluna vie taşrada bulunan tâbhanelerine ve
haremine dahi 4 akçe ile bir ferraş nasboluna ve
zikr olunan taşra tabhanelerinin abhanelerihe yevmi
iki akçe ile müstakil bir ferraş daha nasboluna ve
matbahtn ve fırınının halavma... imarete muttasıl o-
lan mezbur 2 ken>ansaraya dahi

le SOKOLLU LÜLEBURGAZ 1569(2) Tamamı mevcut 11 "Burgoz'da Mehmet Paşa Kârbansarayı"{2\û). H


MEHMET PAŞA Burgoz(21d) H.977(l569)(27b) değil. Arasta ar­ 976 tarihli Edirne Evkafı Tahrir Defterine göre
KERVANSARAYI Bergos(26c) Kitabesi(27b): "Bu kasına rastlayan "Misafirlerine m es âli hi ve mesârifi Edirn^deki
(zid) ve kervansaraya gelen kervansaraya ait hanların, gelirinden artakalan ile karşılanacaktır... 32
HANLARI oldu hep revan, ocakların bazıları ocakh handır"(\4). H . 944 tarihli Vakfiyesine göre
(sene 977). tahrip olmuş biı (26c): "Mütevelli süknâsı için mahruse-i mezhurede
biçimde ayakta­
imaret kurbûnde bir menzil bina ettiler ki menzil-i
dır.
mezbur bir kule-i azimeyi ve iki evi ve matbahı ve
taşrasında iki odayı ve bir ahuru ve derunu birunu
havlıları ve kenifleri ve mâ-i câriye ve su kuyusunu
muhtevidir. Ve medrese-i mezburede müderris olan­
lar süknasıyçün cami-i mezbur kurbünde bir menzil
dahi bina ettiler ki menzil-i mezbur biribirine karşı
ortası so falı iki evi ve bir çardağı ve kileri ve furunu
ve bahçeyi ve taşrada bir bab odayı ve iki ar
aburunu ve iki âhhâneyi ve muhavvatayı muhtevidir
ve zikr olunan^cam-i şeriflerinde imam olanlar sakin
olmağçün yine cami-i mezbur kurbünde ortası sofah
iki evi ve birunu bir odayı ve ahuru ve jürunu ve
kileri ve bahçeyi ve iki hab kenifı ve muhavvatayı
müştemil bir menzil bina etliler ve cami-i mezburda
hatip olanlar süknasıyçün yine cami-i mezbur
kurbünde biribirine mukabil ortası sofah iki evi ve
bir selâmlığı ve bir ahum ve furunu ve sikayeyi
elliler ve canii-i merkıımc karih bir önü allında 4 cv
bina elliler ve her evin müstakil havlıları ve orialannda
.selamlıkları ve lihhaneleri ve müşterek su kuyuları vc
zikrolıınan şehirde olan binalarına meremmetçi olanlar
sakin olmağçün şehr-i mezbur içre e.ski mahallede bir
havlı içre 2 ev bina eltiler ki müstakil âbhaneleri ve
müşterek kuyuları vardır" devamı ( B k / . Hamam, sıra
no: 5/1 O-
ir SOKOLLU LÜLEBURGAZ \5m{2). Mevcut, bir kub­ 2 "ve biri dahi zikr olunan cami-i şerifin solunda
MPJIMETPAŞA Burg()/(21(J) besi yıkılmış. medresc-i mczkııre yanında yol aşurusunda vaki olan
HAMAMI. Bcrgos (Zfx;). çifte hamamdır ve biri dahi hamam-ı mezbur kurbünde
bina olunan şir-i nij^nnhanedir ve biri dahi mezkûr şir-i
ru^anhane yanında vaki serhanedir ve biri dahi
hamam-ı mezbur civarında vaki olan
bezirhanedir" ( 2fic) s
o
s
MEVCUT O
z
DURUMU VE z
s BULUNDUĞU YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ
Ö3 ESERİN ADI YER TARİHİ ONARIM
O
AÇIKLAMA VE NOTLAR
SOKOLLU LÜLEBURGAZ H. 977(1569)(27b: Mevcut olan kıs­ 11
H. 944 tarihli vakfiyeden: "Mahruse-i maburede vald
MEHMETPAŞA Bergos(26c). mı az, dua kubbe­ olan mahtmülkühut milk pazar yeridir ve biri dahi
ÇARŞISI VE si ve kervansaray kursun örtülü kargir binadır. Elli üç bab dükkândır.
DÜKKÂNLAR girişi ve bir kısım Dekâkin-i mezburenin allısı medrese-i mezburenin sağ
dükkânlar ayakla­ canibinde altısı sol canibinde vaki olmuştur. 18'i
dır. Eski t.sianbul mezhur kârbansaraya muttasıl H'si âti'z-zikr imam evi
yolu çarşı içinden ile müezzin evlerine muttasıldır ve 11 'i dahi hamam
geçmekteyken bu­ etrafında vaki olmUstur ve biri dahi zikrolunan cami-i
gün E5 Karayolu şerifin solunda medrese-i mezkûre yanında yol
külliyenin dışın­ asurusunda vaki olan çifte hamamdır ve biri dahi
dan geçer. hamam-ı mezbur kurbünde bina olunan sir-i
ruganhanedir ve biri dahi mezkûr sir-i ruganhanedir
yanında vaki serhanedir ve biri dahi hamanu mezkur
civarında vaki olan bezir/tanedir ve biri dahi yine
mahruse-i mezburede köprü basında bir sakf altında
vaki olan sem-hane ve sabunhane ve üç bab
debhağhancdir ve biri dahi hamam-ı mezbur kurbünde
otluk anbarı demekle milk arz-ı haliyedir "(26 c).

Ik SOKOLLU LÜLEBURGAZ H. 973(1565)(8). Mevcut, Ba/ı ke­ 13 Köprünün kitabesi yoktur, fakat kervansaray kapısı
MEHMET PAŞA Xprgene H.977(1569)(27b), merleri kiipiinmış, üzerinde Hasan Çelebi'nin hattıyla yazılmış şu tarih
KÖPRÜSÜ(21c) î^ehri'nin bir geçirdiği rcsioras- vardır. 'Bu kârbansaraya gelen oldu hep revan(sene
(21b). kolu olan yonlarda değişik­ 977)" K ö p r ü n ü n inşa tarihi olarak bu kabul
Lüleburgaz Çayı liğe uğramış. edilebilir(27b).
üzerinde)(8).

İL SARAY-I LÜLEBURGAZ H. 975(1). Mevcut dcgil. I I . Selim'in İ s t a n b u l ' d a n Edirne'ye giderken


DİLÂRÂ^l-^ (14) dinlenmesi için yapıldı(14). Bugün, kaymakamlık
binasının bulunduğu alanda 1950 l i yıllarda ahşap
I bir köşk olduğunu hatırlayanlar var.
Vakfiyede a y r ı n t ı l a r ı y l a şöyle açıklan
SOKOLLU SU LÜLEBURGAZ Külliyenin Mevcut 1 . makladır(26c):"Ber/fos kurbanda Küçük Kaynarca \h
İm YOLU(14)(26c) oluşumu dahiline 6 Büyük Kaynarca nam pınarlar ki, her birinin âb-
(Küçtik Kaynarca
ve Büyük hemen yapıldığı ho§ffh'arı gülzar-ı dchre ziynet ve zeyn vc hubab-
Kaynarca düşünülürse.. namdan ab-ı hayata kurreıü'l-ayndır. Mezkû
H.970'lcrdc. pınarların suyun bir yere cem edüp bir vasi' mecra \
Çaylarından)(14)
bina edüp mecra-yı mezbur orada vaki olan kemeri
(26c). nıecre peykere gelince 520 ardındır ve kemer üstün
40 arşındır ve kemerden §ehir ucunda muallimhane
civarında bina olunan su terazisine gelince 5700
arşındır ki zikrolunan su mezkûr teraziye geldikten
sonra bir miktarın hamam-ı âti'z-zikre ve bir\
miktarın dahi mezkûreami-i dil-gü^âyla medrese-i pür
sefa meyanında olan §adır\'ana ve bir miktarın dahi
mifırah ardında olan havz-ı müstetaba ve bir mikta­
rın dahi mezkûr imarct-i amire-i bedi'atü'l-bünyân
içre olan şadırvan-ı safvet-a§iyane getürüp icra ettik­
lerinde üstünde her taraf revan olan simin-i hubab
ol derinnam içre olan ülü'l-clbâba (ve yutafü aley­
him bianiyetin min fıddatin ve akvab) mana-yt şeri­
fin işrah eyler ve bir miktarın dahi medrese-i muzku-
rcnin tâbhanelerine bahşettiler ve zikr olunan
miyûhın ayağına mecrâ olmağçün eski çarşı içinde ^
niürûr edip köprü altına varınca bin zira bin kâriz
bina edip vakf ettiler ve şehr-i mezburda köprü ba­
bında bina etlikleri âti z-zikr mumhane ve sabunhane j
ve debhağhanede iki sikaye vaz ettiler
la CEDtD ALt BABAESKİ H.982(1574){14) M c V c u 1 ] 15 Cami-i Şerifi Ali Paşa Veziri a 'zam der Babaeski
PAŞA CAMİİ Babacski.si (2Ic) 1561-1564(2) H . 1 1 2 6 ( I I ) 7 '4 jr/ ' (2Ic) "Babaeski'sinde merhum Ali Paşa Camii"
SEMİZ ALİ Baba-yı Atik. H.%2(1555)(27h). H . i 2 4 X ( 2 7h)
(21 d). H.97.3 tarihli Cedid Ali Paşa Vakfiyesinde
PAŞA CAMİİ H . 1 . 1 ( ) 8 ( 2 5 ) ( 1)
(21b)(21c)(21d). 19.'^4(2()). IS.'^2, Babaeski'deki yapılardan bahscdilmemektedir(16a).
H.!24.S(4) vc son Buna mukabil H.982 tarihli Edirne Muhasebe
olarak 19Sfı-19SS evrakında (bkz. sıra no : 6 / 1 c ) : Ali Paşa'-
larihlcri arasııula; nın ölümünden sonra kiraları toplamakla görev­
dı.'5 cephe ia)j tc-
li K a s ı m Bey t a r a f ı n d a n M i m a r Sinan'a
nı i / l i g i k u h b c
yaptırıldığı belirtilmektedir (14). Evliya Çelebi (12)
kasnağı horasan
çevresinde medrese ve imaret ve dükkanlar!^
MEVCUT O O
DURUMU VE . z
BULUNDUĞU YAPIU$ GEÇİRDİĞİ CO ! ^
ESERm ADI YER TARİHİ ONARIM tu AÇIKLAMA VE NOTLAR

harç degişlirilmc- bunlar hem Ali Pa§a'nın hayrıdır" diyerek


si avlu duvarına külliyeyi açıklamaktadır. H . 1126 tarihli Babâ-yı
harpu^ta yapılnıa- A t i k Kadısı'na yazılan hükümden (Bkz. sıra no:
sı içte kalem i | i 6/ld) caminin hamamla birlikte onarım geçirdiği
dekcrasy,onun .ahlaşılmaktadır(ll). Minaresi 1912'dcyıkılnjış sonra
raspa edilip kla­ yeniden yapılmışlır(27l^). Medrese cami avlusuhda
sik dekorasyonun iken çeşitli müdahalelerle yok edilmiş odalara ait
yeniden yapılması kapılar pencereye dönüştürülerek cami avlu duvarı
işleri tamamlan­ oluşturulmuş olması muhtemeldir(Bkz. sıra no
mıştır. 6/lb). 1832, H'.1248 tarihli tami^itabesinden IL
Mahmut d ö n e m i n d e bir restorasyon geçirdiği
anlaşılmaktadır. Bu dönemde yapıldığı düşünülen
Eİarok iç tezyinat 1987 restorasyonunda kaldırılarak
alt kısımlardan çıkarılan klasik dekorasyon restore
edilmiştir. Son cemaat mahalli iç kubbe Baroklarına
dokunulmamıştır.
CEDÎD ALİ BABAESKİ H 982(14). Mevcut d&gil. 1 14 "Medrese - i Ali Paşa der Babaeskisi", (21 c),
PA$A Babaeskisi(21) H . 1 1 2 6 ( 1 1) 7 15 "Babaeskisinde merhum Ali Pa^a Medresesi "(2\û).
MEDRESESİ Baba-yı A l i k ( l l ) H.1248(27b), H. 982 tarihli muhasebe cvrakında(14)(Bkz. sıra no
(21b)(21c)(21d) H.1308(25)(I) vc 6/lc) adı geçer. Evliya Çelebinin beyanında da
1934 tarihlerinde viardır(Bkz.6/lb). Yerinde yaptığımız analitik rölöve
camiyle beraber alma çalışmaları sırasında cami avlusu etrafında
müdahaleye ma­ olması gereken medrese odalarının avluya bakan
ruz kalmış olması kapıları ve taşıyıcı duvarlarının ayakta olduğunu
muhtemel.' tesbit etmiş bulunmaklayız. Burada medrese odaları
yıkıldıktan sonra kapılar pencereye çevrilerek cami
avlu duvarı oluşturulmuş olmalıdır. Çünkü medrese
rcvaklarını taşıyan kemerlerin başlangıçları bahsi
geçen duvar üzerinde kısmen mevcuttur.

CBDİD ALİ BABAESKİ H.982(14). Mevcut dcjîil. C c d ı d A / ı P.'i.'j.'rnın H.982 tarihli m u / ı a s ç b e evrakı
PAŞA Babacskisi I y e n ıcshiı cüıicmcdi. | aynen ^öykı}iı(]4);
j^^tj^)^, fr<r J-*^'
KERVANSARAYI .... j_L ^\

(Muhascbc-i müfredat icarha-yı hamam-ı ccdid vc


kârbansaray-ı ccdid vc sair dekâkin(dükkân]ar)der
nefs-i kaza-i Babaeskisi Evkaf-ı merhum ve mağfur
seyyid ve şehid sahibû'l-•hayrat VeziHazam Ali Pa^a
nevverallahu merkadehubi marifeti Kasım bey cabi...)

CEDİD ALİ BABAESKİ H.982(n) Mevcut kullanılır. H.982 tarihli muhasebe evrakından Kasım Bey
PAŞAHAMAMI Babaeskisi camiden 25 gün H.1126 tarihinde marifetiyle yaptırıldığı anlaşılmaktadır (bkz.6/] c)
onarım giSi- H.1126 tarihli hüküm, tarih ve onarımına açıklık
önce bilmiştir.
(Bkz. açıklama vc m ü ş ( l l ) . H.I126 getirmekte olup aynen şöyledir (11); "Baba-yı Atik
notlar). t a r i h l i belgede Kadısına hüküm ki, Südde-i saadetime mektup
bahsi geçen kawin gönderip Baba-yı Atik kasabasında vaki' ülema ve
bugün sağlam du­ süleha ve eimme vc hulcba vc sairleri biisrihim
rumdadır. Külha­ meclis-i ^cr'e vnrup sadrazam nezaretinde olan
nı halen i.şler du­ evkaftan Ati Poşa-yı Cedidin Kasaba-ı mezburede
rumda olan ha­ bina eylediği cami-i jerif mürur-ı eyyam ile harabe
mamın tek soru­ müsrif olup ve 25 j^ün mukaddcm(önce) hamamın
nu iyi drene edil­ dahi kazılanı dclinip ol dahi harap olup ziyadesiyle her
memiş bir mevki­ biri ücret çekmesiyle vâki' hal-ı arz ve derûn-i arzda
de oluşundan ;0- vezâif-i baba-yı Atik ahalilerinin mufassal mazharları
türü aşırı yağmur­ olmakla vakf-t mczhurun mütevelli ve mürtezikaları
larda su baskınına cami-i mezkûr ve hamam-ı mezburun ta'mirine
uğramasıdır. râziler olup fukara-yı hanefıye... deyu tasrih etmeleriyle
kasaba-i mezburede olan cami-i jerif ve hamamın
ta 'mirigalle-i vakıftan }er'an lâzımdır. Mütevelli-iser'le
kesif ve galle-i vakıfdan ta'mir için evkaf-ı merhume
müfettişi Mevtana Ahmet zide ilmehu i'lam etmek­
le müşarünileyhin i'lâm-ı mucibince jer'le keşif ve
galle-i Vakıftan ta 'mir için yazümı^tır. Evahir-i C
evvel 1126". Bugün dış mimart öğeleri silinmiş bu
hamamın mevcut orijinal sıcaklık mekânı iç de­
korasyonun kemer form ve işçili|i ile Sinan eseri
olduğunu ispatlamaktadır. Merkezî Sıcaklık ve ona
MEVCUT
DURUMU VE
o
BULUNDUĞU YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ CQ H
ESERİN ADI O
YER TARİHİ- CWARIM - .Si. AÇIKLAMA VE NOTLAR
b i t i ş i k k ü l h a n k ı s m ı klasik devir O s m a n l ı
Hamamlarından seçkin bir örnektir. Bugünlerde
yakınında inşa edilen yeni Belediye Sarayı inşaatı
hamamı' tehdid etmektedir.

CEDİ D ALİ BABAESKİ H.982(14) ayrıntılı Mevcut değil. Halk 1 Ayrıntılı bilgi için: (Bkz. Sıra No 6 / l b , l c , l d )
PAŞA bilgi için (Bkz. Sıra arasında medrese o- D ü k k â n l a r ı n kesin yerleri ve sayıları tesbit
DÜKKÂNLARI no: 6/lc). edilememiştir.
(14) daianna yakın diUc-
kâhlar olduğunu ha­
tırlayanlar var.

SOKOLLLU HAFSA(21) H.984(l) 1576(2) Mevcut. H.1165 1 17 "Cami-i Şerif-i Kasım Paga Veled-i Mehmet Pa§a
MEHMET PAŞA kitabesi(14); zelzelesinde yıkıl- 8 18 fl-mezbur der Hafia"(2Jc). "Hafsa Nam Kasabada
CAMİİ "Göricek (Azmi) mı\ olan minare Mehmet Paja oğlu Kasım Paja ruhu içün cami-i
KASIM duâ idab didi tarihi. y^nilcnmişse de Serif"(21û). "Muslukları Sıcak suludur'\\2). Sokollu
PAŞA Bu binayı eyleye son cemaat yeri Vakfiyesinde (26c); "Mahruse-i Edirne kurbünde
CAMİİ (21 c) (21 b) Allah haki tekrar yapılma- Hafsa Nam kasabada kendi ferzend-i ercümend ve
(2]d) istü var (H.984). mjiştır. Medrese çiğerköje-i dilpesendleri olan merhum ve mağfurun leh
odalarının cami Kasım Pa§a Hazretlerinin ruh-ı pürfiituhlan için bina
avlusu eiraTında ettikkri cami-i lâmi ve imaret-i amire müstegallatının
olması o dönem mahsul-ü masarifine vefa etmedikte evkafının
Osmanlı Mimarî» mahsulünden tekmil.oluna" fbaresiyazûıûiT.
için uygun b i r
varsayımdır.

KASIM PAŞA HAVSA. HAFSA H.984(I). M e v c u t Dcj«il 1 Evliya Çelebi "Havsa'da caminin tekke ve medresesi
MEDRESESİ H.n65'lc 8 var" (12)demektedir. "1 mektep''(l) den Ahmet Badi
/cizcic Efendi'de bahseder.
geçirmiş.
Ic •SOKOLLU HAFSA(21) H . 9 8 4 ( l ) 1576(2) H.1165'lcki y.cl/,c- 1 "Hafsa'da mezburun oğlu Kasım Paşa tmareti"(21c).
M E H M E T PAŞA Havsa(4) Icdc tahrip ol- 8 Evliya Çelebi: "Bir as evi var Bugüne kadar bütün
İMARETİ mu§(l). Mcvcui misafirlere sabah akşam mutbağtndan her ocak
KASIMPAŞA değildir. basma bir bakır sini ile birer sahan pilav, yahni, bir tas
İMARETİ (21b) çorba beş ekmek ve yağ mumlu gamdan verip
(21c) (21(1) . müslüman ya da olmayan bey ve fukaraya ay ve sene
nimetleri boldur. Hayvan babına bir yem verilir. Bu
hizmet için vakıf tarafından tayin edilmij adamlar
vardır"(12)dcmektediT. İmaret'in Hamama yakın
olması muhtemeldir.

Id SOKOLLU HAFSA(21) H.984(l) Mevcut değil "Hafsa'da Mehmet Paşa Kervansarayı"(21d), H.976
MEHMETPAŞA Havsa(4). k e r v a n s a r a y ı n bi tarihli Edirne Evkafı Tahrir Defterinde (14>,
KERVANSARAYI duvarı cami avlu
"Merhum Kurt Kasım Paga'dan ırs-i ger7 ile intikal
(21b)(21d) sunda ç a r p ı k bir
eden mâl-i haktan mahrûse-i Edime civarında Hafsa
k o n u m d a ve la Nam Kasaba'da merhum ruhu için biribirine karsı i-
^ınmiîj o l d u ğ u iz­ ki âli han mabeynlerinde bir mescid bina idüb, sular
lenimi uyandırır getürüb ol hanlara konup âsude olan gurebâ ve
bir vaziyetledir. mesâkin misâfırtne taamlar virilür"{\A). Evliya
Çelebi ise bu yapıları jOyle an/atmaktadtr(12);
"Caminin dıgında geniş avlulu büyük ahırlı bir
büyük han vardır, bes bin katır, deve ve at alu cad­
denin safında ve solunda üç yüz adet dükkan çarşı
içinde hamam vardır. Tekke ve medresesi mamur­
dur. Bir aşevi var... musluklarında kısın sıcak su
vardır" (12)
Ic SOKOLLU HAFSA(21) H.985(13) 1576(2) M e v c u t . 20 "Hafsa Nam Kasaba'da Mirimiran Kasım Paga
M E H M E T PAŞA Havsa(4). H.984(4) H.1165'tc zelzele Hamamı"(2\a), "Hafsa Nam Kasaba'da Mehmet
HAMAMI. gcçirmi5(I). Ha­ Oğlu Kasım Paga Hamamı "(21d). Çifte
MİRİMİRAN rap durumda. hamamdır(13). Evliya Çelebi(12)"Ç'«'î' içinde güzel
KASIM PAŞA bir hamam vardır ki kapısından camekânına tas
H A M A M I (21) merdivenlerle çüalır. Büyük camekânlı, birçok halvet-
li suyu ve havası güzel beğenilir bir hamamdır"
demektedir. Sedat Çctintaş'ın 1934 tarihli tetkik
raporunda(20); Anbar olarak kullanılan yapı
tehlikeli çatlaklar ihtiva etmektedir.
o
MEVCUT
DURUMU VE N
O
z BULUNDUĞİ YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ 00 H
O
w ESERİN ADI YER TARİHİ ONARIM u. AÇIKLAMA VE NOTLAR
S
If SOKOLLU HAVSA H.984(l) Dua Kubbesi 18 Ahmed Badi Efendi, "Bir bab cami-i Şerif-i Kebir,
ÇARŞİSİ KASIM mevcut. Hav.sa i l ­ 17 çifte han 1 bob hamam ve imaret ve melctep ve bir­
çesinde cami du- çok kârgir dekâkin (dükkânlar) in§a edilerek kasaba
PAŞA ÇARŞISI
sekline sokulmussa da 1165 zelzelesinde cami kub­
vanna bitişik bir­ besi kısmen ve hanlerle dükkânlar gereği gibi harab
kaç dükkânından
olmuş ve bade tamirine ihtimam edilmeyerek btrakü-
başka yerlerinde
iz yoktur, lakat mqti" (1)
Camiye yakın çar­ demektedir. Rölövelerde cami avlusunda çarpık
pık konumdaki konumda duran ocak ve nişli 8 modülü ihtiva eden
duvarın dükkân­ duvar kalıntısı analiz edildiğinde bu duvarlann
lara ait o l m a s ı buraya nakledilmiş olduğu kolayca anlaşıhr. Biz bir
muhtemeldir. restitüsyon çalışması yaparak bti çarpık konumdaki
(Bkz. rölövc vc 8 modülü dua kubbesinin sağ tarafına.yerleştirdik ve
restitüsyon proje­ buraya tamı tamına uyduğunu gördük, fakat yazılı
si). bir kaynakta konu ile ilgili belge bulamadık.

SOKOLLU HAVSA Mevcut. Yapılış tarihi kesin clarak tesbit edilememekle


KÖPRÜSÜ b«craber külliyeye ait olarak düşünülebilir. Bir
kaynağa tesadüf ediltnemiştir.

la SELİMİYE EDİRNE H.982(20)(l) Mevcut, manuır 1 21 "Merhum Sultan Selim Han Camii" (21 d), Sinan sair
CAMİİ. SULTAN 1574-1575(4) Birçok doncnulc 9 22 Sâi'ye hikâye ettiği risalede (21 c) Direksiz künbedin
SELİM H A N (21c) 1567-1574(16) minaresi yıkılmış 10 altında clhak Ayasofiyye gibi kubbe asla olubdur,
1569-1575(23). yeniden yajıılmıs
kubbesi andan muazzam" diyerek Ayasofya'dan
büyük bir kubbe uyguladığını açıklamıştır. Ayrıca
ve kalem isleri yt-
Tuhfelül Mi'marin'de "Cami-i Şerif-i sultan Selim
nilenmişiir. Eıı
son 1987"de la- Han der Edirne-Medrese, 1, Darülkurra 1, Mektep
mamlanan ona­ /, "(21c) diyerek külliyeyi oluşturan diğer yapıları
r ı m d a da klasik açıklamaktadır. Plan ve detayda başarılı olduğu en
s ü s l e m e l e r orlaya muhteşem eseridir.
çıkarılarak onlar
restore e d i l m i ş i / r .
1
lb SELİMİYE EDİRNE Fİ.982(20) H.980, Mevcut, mamur. 1 "Altmışlı Medrese" (13),(15). "Medrese-i sultan Se-
MEDRESESİ Selimiye C a m i i 1572-1573(4) 1954'tcn .sonra e- 9 22 lim-i Sani Der Edirne" ( 2 1 c ) , "Edirne'de merhum
T a ş odalar tarafı s a s l ı o n a r ı m gc- 10 Sultan Selim-i Sani Medresesi" (21 d). H a l e n E s k i
(20). çirdi(4).
Eserler Müzesidir.

Ic SELlMÎYE EDİRNE H.982 (20) Mevcut, mamur. 1 "Darülkurra-i Sultan Selim Han-ı Gazi der Edirne"
DARULKURRASI Selimiye camii, 9 22 (21 c), Hıhri d ö n e m i n d e Edirne'de 3 darulkurra vardı
(2İC) Arasta tarafı. 10 ve en ö n e m l i s i bu idi (13), (15).

İd SULTAN S E L İ M Edirne H . 982 (20) 1590 Mevcut 21 Önceleri müstakil duran bu yapı III. Murat zamanında
MEKTEBİ (12c) Arasta içinde (4) İl Halk Kütüpha 22 Arasta oluşturulurken dükkanlar arasında kalmıştır.
Sultan Selim nesi tarafından Mimar Davut tarafından yapılmış olma ihtimtıli var
(Selimiye) kullanılmakta (4).
DarulKurrasi (4)

1e SELİMİYE E D İ R N E Seli H. 982 (20) Mevcut 21 Sinan'ın yaptığı dükkânlar Camiye yakın olan
ÇARŞISI miyc Arastası camiyle hcraher III. Murat 22 d ü k k â n l a r o l u p , s i m e t r i k d ü k k â n l a r I I I . M u r a t
C a m i tarafı yapılmı.'j o l m a s ı z a m a n ı n d a kar5i 10 D ö n e m i n d e Mimar Davut tarafından ilave edilmi.^.
dükkrmiarı muhtemeldir. sıra d ü k k â n l a r ve A r a s t a olu§turulmu."itur. O r i j i n a l dükkânların
lave edilerek s a ç a k l a r ı n ı t a ş ı y a n eli b ö g r ü n d e l c r i n izleri halen
arasta olu.'jtu. uvar ü z e r i n d e mevcuttur.

2a S E M İ Z ALİ E D İ R N E Direk H. 976(1) Mevcut değil H . 976 tarihli E d i r n e E v k a f defterindeki kayıtlar


PAŞA MESCİDİ Çar^Lsı A l i Pa,"ja ö y l e ( 1 4 ) ; "Ali Pa^a Çarcısı Ekinciler Kapısı
C a m i i Sokak ( i ) 10 canibinde bina olunan mescidin imanıma ycvmî 2 ^cr
Y e n i Çarşu kçe verile". C e d i d A l i P a ş a ' n ı n H . 973 tarihli
Kapuları E k i n c i V a k f i y e s i n e g ö r e ( 2 6 a ) : E d i r n e ' d e biri m e z b ı ı r
Icr Vâkıfın yaptırmış o l d u ğ u Y e n i Çarşu kapılarından
kapusu ö n ü n d e kinciler Kapusu ö n ü n d e ve diğeri oradaki tuzlu
(26 a). ı n a r ı n ü s t ü n d e vaki 2 m c s c i d - i ş e r i f . . " olarak
a ç ı k l a n a n yapı 1 9 4 r d c metre murabbai 20 kuruştan
Ahmet O ğ l u A l i Ertüfckçi'ye satılmıştır (20). A h ş a p
ç a t ı l ı d ı r ( 1 ) , E t r a f ı n d a k i d ü k k â n l a r ı n hristiyan
haliyc g e ç m e s i n d e n sonra cemaati kalmamış
zamanla b a k ı m s ı z l ı k t a n yıkılmıştır (1).
o MEVCUT O
2
N3 DURUMU VE o
Z BULUNDUĞJ YAPıUŞ GEÇIRDIĞI
i< _

YER
CQ ^
o
S Ö5 ESERİN ADI TARIHI ONARIM AÇıKLAMA VE NOTLAR
2b SEMIZ ALI PAŞA EDİRNE 1561-1565(2) Mevcut değil 1 "Edirne'de Ali Paşa Çarşısı ve Kervansarayı (21d). i
KERVANSARAYı Çarşı yakınında 9 H. 976 tarihli Muhasebe evrakında bahsi geçer (14) \
(21d) VE ODALAR (21d) 10 H. 973 tarihli Val^ıye kaydı için (Bkz. sıra no: 82c) 1
"Edirne'de vaki bazısı mezbur şehrin kal'ası dıvarmal
'2c SEMİZ ALİ EDİRNE 1569(2) Mevcut. 1958'de 1 31 yeni açılan kapı dahilinde kâin tahtarS 25 hücre ve\
PAŞA ÇARŞISI Kitabesi: zelzelede yıkılan 9 32 211 dükkânı ve dolab namıyla maruf 4 mevzii ve
"Asaf-ı azam Ali orta tonoz ve bazı 10 33 yeşhun namtyla maruf 2 mevzii muhtevi bulunan
Pa^a-yı has Yaptı gün dükkânlar yeni çarşının tamam olup bunların hepsi mahallin­
birçar^û- yı yenilenmiştir..
deki şöhretine biaen tahdidden müstağnidir. MezkĞ-
hi-bedel Tigi'ye Halen Edimcnin
tarihin eylerse suâl en Turistik kale dahilinde vaki biri zaim odası, 2. si bekçi ve
Suk-ı ra 'tıayi Ali çar§ısıdır.l940'lı piyadeler odası, 3. sü habishane namtyla maruf 3
Paşaya f^el" H: yılların başına odanın tamamı olup mezkCt kal'a ile ve Divane Yu­
976-1569 kadar harap olan suf Val^ ite tarik-i âmm Ue mahduddur.. Kal'a ha­
bu yapı I I . Dünya
Savaşından sonra ricinde ve çarşı dükkâniannuı karşısmda vaki büyük
yenilenerek işler bir menzil ve bir ahur ve üç dükkân ve boş bir arsa
duruma tamamı olup 2 taraftan kal'a ile ve tarik-i âmm ile
getirilmiştir (4). mahduddur, ve mezbur çarşımn bazı arsalartUe mez­
kûr menziller ve mezkûr dükkânlar için muhtelif va­
kıflara her sene 11784 Osmanh Dirhemi muttasıldır.

H . 976 tarihlî Edirne Evkaf Defterinde Çarşı


ayrıntılarıyla şöyle açıklanmaktadır (14):

>^J>-h 4JJ ^ tj<t J_ i)\ ij, Si) J Ji JA >İJ-


•Irt illi Jr-^_ } \*}\ ^ I ^ J j j - * i i Jİ,i , ji,xl*lı J k j . wl( jjUl
• •• JJJj./- (IC.i • t t r - ' V / ^ tr-» -s*. ,rl > XA *• J''*.1* «r^3
jfj.\jj.. Cf<> V.IİU i» »li* 4JU. ^')\, di ifŞY, ,Jİ^\,^Jj.
» . j » ^ ü j - - • "üj» 4> f jw ^t. «- o.V öW»j> Si^ •«/ J ' j ^j* \
, - JOjMr.x*j f\u.\ uJjJ . X * , U:. c/V* o^il^j

- JjLJ 4' iî>rfj-.«•i'i JUii \ ^

5âA;-/ cedidkimüstemil25 tahtanî hücre 211 dükkanı


dükkanı la bazısı kal'a cidarına açılır. Bab-t Cedid
dahilindedir. Ve dolap demekle maruf mevazi-i erbaı
ve bîshûn mekle mevzthi haneha üç babdır. Dahil-i ^
kal'a birisi beyt-i zaim ve birisi beyt-i ases ve birisi
habishane demekle maruftur. Menzil-i kebir ve ıstabl
ve dekâkin-i selase ve arz-i haliye (bos orazi), der
haric-i kal'a-i mezbure, der Mukabele-i dekâkin
Sûku 'l-mezbur mahdud bi kal'a-i ez cânibeyn ve bi -
tarik-i âmm-ı sûk-u mezbureden ve menazil-i mesfil-
reden ve dekakin-i mezkureden ötürü yılda 11784
akçe mukataa yerlermiş Şartı Vâkıf mahmiye-i Edir­
ne'de olan evkafın câbisine yevmî4 akçe ola, sûk-i
mezburede vaki olan dekâkin zapt idüp sabah vak­
tinde kapıları açıp ak§am vaktinde kilitleyeler". Sı­
cak sulu olduğu söylenir.<l)
35 "Edirne'de merhum Mehmed Pa§a'nın bir Hamamı"
SOKOLLU EDİRNE Üç H. 975 (24) Mevcut
şercfcli Camii H. 1264'tc yangın (21a) (21c) Sokollu Mehmet Paşa'nın Edirne'deki
MEHMET PAŞA 1568-1569, H. 976
H A M A M I (21a) yakınında (4). geçirmiş (1) Son 10 Emlâkine ait H. 976 tarihli Edirne Evkafı Tahrir
(21(1) olarak 1968'dc Defterinde bahsi şöyledir (14):
ÜÇ ŞEREFELİ soğukluk kısmı
"...bir çifte hamam ve ana muttasıl otuz bir bab kârgir
H A M A M I (13) yola bırakılarak bu
dekâkîn... ve dört bab... mahâzin-i âliye ve bu
Çifte Hamam (4) günkü şeklini
cümlenin üzerinde otuz bab odahâ-i muntazama ki
almıştır. Halen
sekiz bâbı mahâzin-i mezbûre üzerinde vâkidir...bu
Edirne'de
cümle odalar han jeklL. müstakildir ve mec-
kullanılan çok a/
mû-i mezkûrât cevânib-i selâseden tarik-i
hamamchn biridir. âmm ile mahduddur ve hamâm-t mezbûra muttasıl
bir menzil, hudu dt taıîk-i âmm ve tatik-i hâs ve
merhum Firuz ağa muallimhanesi ve Hacı Halit ev­
leridir ve mezkûrâtdan mâada mahmiyed htez-
bûrede Kızılminâre mahallesinde... otuz yedi bab hü-
cerât... ve anlarun tahtmda...bir han ve mezldt hana
muttasıl bir nalband dükkânın... bu cümlenin hududı
Ö
2 MEVCUl- O
-J .O
DLfRUMU VE
z z BULUNDUĞJ YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ
M O
CQ H
2 ES ESERİN ADI YER TARİHİ ONARİM AÇIKLAMA VE NOTLAR
o
*/ taraftan tarîk-i ânım ve tarik-i hâs cenâb-ı saâ-
dei-iktisablartna mümesib olan sarây-ı âmireJeri-
ıte mûnteNdir bina ve vakf idüb şöyle gart buyur­
muşlar ki zikr olunan hamam ve dekâkîn \ve
odahâ vc menzil-i mezhûr-i han mutad olan üslûb vc
minvâl üzre istkâr ve isdğlâl olunuh hâsıl olan ^allâttn
meremmâi-ı mühimmesinden sonra hâki kalalı...
kasaba-i Biifios'da (Lülehurifaz) hinâ ildikleri câriü...
nıühimmatına ve ... medrese... levâzımma vc... hjna
ildikleri dâr-ı talim mahimmâıına...ve câmi-i mezbur
^urbünde bind ildikleri imârei... ve müsâfirhâne...
tfiasâlihi ve masârifi... içün vakf vc icscîl ve habs vc
tesbîl ildikleri sâyir evkafın mâhsulâtına zam oluıiub
yakfıye-i mâmulün bihâlarında mehsûı olan ktıyûd ve
şurût üzre masârifıne sarf oluna.."
Enisü'l Müsamirin'de Hıbrî Efendi- "Bu tarihe
kadar Edirne'de başka hamam yapJmamıştır" (İ3)
(23) demekte, ayrıca "H. 1000 tarihine kadar
keçeciler ve dehbağlar esnafına mahsus" olariak
t)elirttiği bu hamam için "Bir ehl-i hayra olmadı
manura iltifat kaldı harabe haiır-ı erbab-ı dil gibi"
(liyerck (1) kötü durumda olduğunu açıklamakladır.

8 3b TAŞHAN EDİRNE H . 975 (24) Mevcut H. 11^5 1 35 H. 976 tarihli Edirne Evkafı Tahrir Defterin^le
Üç Şcrcfcli Gı^ıii H a m a m l a birlikte zelzelesinde has^ıra 9 açıklaması yapılmıştır (Bkz. sıra no 8/3a-SokoMu
karşısı, Sokollü yapılmi5lır(20). ujgramış ilavelerle 10 H a m a m ı ) . 196«'dc Vakıflar G c n e l . M ü d ü r l i
Hamamı yanı Kİkrarihya edilrti§- tarafından restore edilerek bugünkü şeklini aln- c
tfr(20). H. 1267de dla özgün niteliklerini kaybetmiştir.
yangın geçirmişol-
±
clugu bilinmekledir
(1).

3c SOKOLLU H A N I EDİRNE H. 976'Iarda(14) Mevcut değil 1 H. 976 tarihli Edirne Evkafı Tahrir Dcfteri'nc göre
Kızılminarc 9 (14); "KızıIntinare Mahallesinde...otuz yedi bab
Mahallesinde (14). 10 hücerât ve anların tahtında...bir han ve mezkît hana
muttasıl bir nalhand dükkânın... bu cümlenin
hududun iki taraftan tarik-i âmm ve ve târik-i has
cenâb-ı saâdet-iktisablarına müntesib olan saray-ı
âmirelerine müntehidir."

4a ŞEYH ÇELEBİ EDİRNE H . 982 (20) (24) Mevcut. 1 23 Ahmet Badi Efendi (1): "Bir kubbc-i kebire ve bir
CAMİİ Buçuktepc (1) 1575 (23) son cemaat yeri, 9 minareli ve dil-gü^â ve ho^nüma cami-i şeriftir ki
Yakınında (23), avlu cirafrndaki 10 piSgâhında bir şadırvanı vardır. Bir de medresesi
Köprüce nam medrese odala rı varidiyse de mürûr-ı zamanda harap olup eser-i bina
Mahalde (1). mevcut değil, kalmamıştır" der. Medrese ve şadırvan bugün
yoktur.

4b ŞEYH ÇELEBİ EDİRNE H.982 (20)(24) Mevcut değil 1 Hıbri Enisü'I Müsamirin'de bu medreseden
MEDRESESİ Buçuktepc (1)1575(23) 9 bahsetmemektedir (13).
kurbiinde Şeyh 10
Çelebi Gımii
Sokağında (1)

DEFTERDAR EDİRNE X V I . yü/.yılın Mevcut. 1 24 "Defterdar Mustafa Çelebi Camü DerEdane"(21c).


MUSTAFA Kevseç Balaban ikinci yarısı 1576 H. 1165(1752) 9 25 ••Edirne'de Defterdar Mustafa Çelebi Camii" (21d).
ÇELEBİ CAMİİ Kanatlı Köprüsü (4) zelzelesinde hasar 10 E5 Karayolu üzerinde Ayşe Kadın Camii'ne yakın
'21c) Sokağı (1). gördü (2.3), 120 bu cami ibadete açıktır. Cami son olarak 1953-62
sene kadar kapalı yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğünce
kaldıktan sonra restorasyona tabi tutularak kubbesi aslına uygun
ahşap çatılı olarak olarak yapıldığı gibi, son cemaat mahalli kubbeleri,
yenilendi (4). kapısı ve pencereleri yenilenmiştir (4).
1953-62'de bu
günkü şeklini aldı
(4)
MEVCUT o O

DURUMU VE o
BULUNDUĞJ YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ o
can

ESERİN ADI YER TARİHİ ONARIM tL, AÇIKLAMA VE NOTLAR

SULE ÇELEBİ EDİRNE H. 967 (1) (20) Mevcut 1 28 Hacı Sinan Oğlu Hacı Sule tararından yaptırılmış
CAMİİ Eski İstanbul yolu (24) 1560 (23) H.1165 9 29 olup (24), mezarı caminin önündedir (23).
üzerinde Tarlakapı zelzelesinde 10
mevkiinde (20) yıkılmış (23), H.
(23) (24) Şule 1249 da ahşap
Çelebi Camii çatılı olarak
Sokağı (1). yenilenmiştir (1>
(20) . I

TAŞLIK CAMİİ EDİRNE 1569-1575 H. 1165-1752 26 "Cami-i Şerif-i Mahmut Paşa der Taşlık der Edir­
Mahmud Paşa Medrcse-i A l i Selimiye İnşaatı zelzelelerinde ne ki zevayid-i evkaftan l'.m olunmuştur" (21c). '-
Camii (4) Bey Taşlık Camii sırasında harap olmuş ve 'Edirne'de Taşlık Camii Mahmut Pasa ruhu içün
Caddesi (1) yapılmıştır (23). 1912'de
zavâyidden yapıldı" (21d). Ayvcrdi'nin açıklamaları­
yıkılmıştır (20).
1942 de na göre Mimar Sinan'ın kendi yaptığı değil de o-
yıktırılmıştır (4). nardtgı camiler arasındadır (4).

ŞEYH EDİRNE r.^Murat H . 1165 1 I I . Murat zamanında yapılmış Şeyh Şuca 2^viyesi
ŞUCAADDİN-l Tunca Kenarında zamanında zelzelesinde 9 iken (1), Kanunî Camiye çevirmiştir. 1930'lardak!
KARAMANÎ Şeyh Şucaaddin yapılmış ve 11. yıkılmıştır (1). 10 istila ve işgaller sırasında zaten yıkık olan cami daha
CAMİİ Mahallesi ve Süleyman Halen da tahrib olmuş, bugün sadece çeşme ve minaresi
Sokağında (1), zamanında camiye minaresinin kalmıştır (23) (13). Arsası 193rdc Keresteci Nazlı
Tabakhanede çevrilmiş (23), H. yarısı mevcuttur. Mehmet Efendiye satılmış (20), 1958.de de D.S.l
(24). • 942'dc camiye tarafından istimlâk edilmiştir (20).Bugün kesme taş
çevrilmiş (1). tuğla karışık minaresi gövdenin yarısına kadar
yıkıkdır, yapt ise ahşap evlerle sanlı durumdadır.

TARAKÇILAR EDİRNE • H. 983 (20) Mevcut de^il 1936'de Edirne Belediyesi cadde yapımı için islimirık
CAMİİ Y e d i yol a g / ı n d a etmiştir (20).
T 4.
TARAKÇI (20)
ABDULLAR
EFEND/CAMİİ
(20)

Tl MU RT AŞ EDİRNE 1592(23) Mevcut, harap 27 Sefer Çelebi (20) adındaki biri tarafından yaptırılan
CAMİİ rimurlaş Köyü bir durumda cami 1945'te dc harabe halindedir (23). Bugjin
(23) Karaağaç minaresi kaidesine kadar yıkılmış, kubbesinin yarısı
İstasyonu yai<jnı yok o l m u ş t u r . Yapı tehlikeli çatlaklar ihtiya
ettiğinden rölövcsini almak dahi müşküldür.

YAHYA BEY EDİRNE H. 985 (20) (24) Mevcut 1, Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'ndcn önce inşa
CAMİİ Eski Tophane 1577 (23) 1936 metruk 9 edilen bu yapının yaptıranı Şair Yahya Bey'c^ir.
Yokuşu (24) tarihli bir belgeye 1) kanunî Sultan Süleyman zamanında yaptırılmıştır.
göre: H. 979 (20). 1936'da minaresi yarıya kadar yıkık, kapıları
kırılmış, mihrap minber yerinden oynamış, j)ir
cephesi 30cm. kadar şakülünden şaşmış durunjda
iken (20), ibadete kapatılmıştır. Halen metruk bir
durumdadır.

HACI İLYAS EDİRNE H. 982 (1575) Mevcut değil Hacı llyas Bey tarafından yaptırılmış. Evkaf İdaresi
CAMİİ (23) Kafcskulc karşı (23) tarafından yıktırılmış (23).
sında Ga/imihal
Köprüsüne gîdcn
yolun sağ taı'arındâ(23).

ÇOKALCA EDİRNE (23) H. 983(1576) Mevcut değil Karayazıcı Hacı Ahmet Efendi adında bir zat
CAMİİ (20) (23) (23) tarafından yaptırılmıştır (20) (23).

YAKUT PAŞA EDİRNE H. 994(1586) Mpvcut değil Yanında bir dc medresesi varken bugün ikisi de
MESCİDİ (2.t) Topkapı içinde (23) mevcut değildir (23).
(23)
X I-"
o MEVCUT ;
2
tsj i DURUMU VE
2 BULUNDUdj YAPnJŞ GEÇİRDİĞİ cc
U3 ESERİN ADI ttJ
es YER TARH C»JARIM AÇIKLAMA VE NOTLAR

15 RÜSTEM PAŞA EDİRNE 15^1-(8)- Mcvcul 1. M ['Edirne'de nıcrhtım Rüstem Pa§a Kârbansarayı"
KERVANSARAYI Ali Paşa Mahah' Avlusu 9 (21d), İstanbul'a ait H.951 tarihli bir VakjTıyc
(21 b) (21 d) Icsi (23). ortasında 10 caydında (14); "64 odalı kervansaray Ali Pasa
bulunan Mahallesindedir", ibaresi b u l u n m a k l a d ı r . İ k i
şadırvan vc bolümden oluşan iki katlı bu kervansarayın alt katı
üstündeki hayvanlara ait m e k â n l a r l a çevrelenmiş oliup,
mcscid H. 1877-1878 Rus harbi sırasında yıkımlara uğramışsa
1295'tc handa da günümüzde sağlam durumdadır. Orijinal soicak
sakin dokusunu aksettiren irrasyonel plan şeması içiııde
hrisıiyiınlar en rasyonel planlamayı sergileyen bu yapı tasarım
tarafından şaheserlerinden biri olarak değerlendirilebilir.
yıkılmış (20) Vakıflar idaresi ile kiracı arasındaki bir sürtüşme
(24) bir daha da yüzünden 1980-1988 yılları arasında kapalı kalan
yapılmamıştır. yapı 1988 de otel olarak tekrar hizmete açılmıştır
1968,198Sdc
restore
edilmiştir.
Halen otel
olarak
kullanılmakta ilır
. Restorasyon
Projesi
AĞAHAN
Mimarlık
ödülü'ne layık
görülmüştür.

16 MUSTAFA PAŞA EDİRNE XVI. yüz yıl. MCvcul değil 1 Banisi Kanunî devri vezirlerinden Çoban Mustafa
HAMAMI Salhane semtinde 9 Pcişa'dır (13). '
SALHANE-YEŞİL- Yenice Camiine 10
CE H A M A M I (1?) yalcın (13)
17 ESMA SULTAN EplRNK X V I . yüz yıl N^cvcut değil Sokollu'nun. zevcesi Esma Sultan tarafından
H A M A M I (13) Ağaç Pazarınd^ Vaptınimıştır (13).
m

18 FERİDUN BEY EDİRNE H.1979(1) R U)3()'da Yeri tesbit edilemedi.


H A M A M I (1) tamir geçirnıjş
(1), mevcut
değil

19 KANUNÎ EpİRNE H.961 (1554)(8) Mevcut Kanunî'nin Ta<jlımüscllim dolaylarından Edirne'ye


SULTAN Si raya giden ğetirttiği tatlı suların Mahmut Ağa Mahallesindeki
SÜLEYMAN k ö p r ü (8) büyük hazinesinden saraya ayrılan su yollarının
KÖPRÜSÜ-SAHAY] getirilmesinde hizmet vermiştir. Suların basınçh
KÖPRÜSÜ (8)(İ3) âkışını sağlamak için köprünün saray içi^medhaline
İki kârgir kule inşa edilmiş ve bunların ^epelerine
birer süslü oda ilave edilerek (Terazi Kasrı) ve
(Adalet Kasrı) adlarj verilmiştir (8). Ahmet Bâdi
Efendi de bu köprünün saraya su getirmek vazifesi
olduğundan bahseder ( l ) .

20 YANLIZGÖZ EDİRNE 1567 (8) II. Selim Mevcut 1 Mimar Sinan'ın I I . Selim adına yaptığı köprüdür
KÖPRÜSÜ (15) II.Bayezıt Devri (I.'^) 9 (23). I I . Bayczıl Köprüsü yapıldıktan 100 yıl kadar
(23) Külliyesine gidch 10 sonra Tunca'nın suları mevcut köprü yanındaki
adadan ötede yeni bir mecradan akmaya başlamış ve
köprü
Yanlızgöz Köprüsü buraya yapılmıştır (7).

21 SOKOLLU EDİRNE XVI. yüz yıl tesbil H. 944 tarihli Sokollu Mehmet Paşa Vakfiyesinde
KÖPRÜSÜ (26ç) Edirne kurbün^lc eidilememi^tiı'ı. î(26c) "Zencin kemerleri takı sarha kain tulen 170 zira,
Kızıl-ağaç ycniicşi fi 2 gözlü kArjpr hir eisr-i bi-nazîr bina edip enbai sebile
Kazasında Şchıc vakfve tesbil ettiler ve cisr-i mezbura rttttttasıl dört göz
karib mevkide asiyab-ı felek-§itab (değirmen) bina eyleyüb,
tunca üzerind0 mahsûlünü cisr-i mezburun tamirine §arl elliler".
(26c)
T
-MEVCUT c
O
2 DURUMU Vfe
< BULUNDUĞU YAPlUŞ GEÇİRDİĞİ CD ^
-E
E S E R I N ADI YER TARIHI ONARIM AÇIKLAMA VE NOTLAR
9^ K A N U N I SU EDİ.RNE 1530 (23) Mevrut. Bazıları 1 30 Kanunî Sultan Süleyman tarafından Haseki Sultan
YOLLARı yenilenerek hal^n 9 ^dîna Taşlı Müsellimdcn ve Prevadi köyünden-Su
kullanılmakta, yolları düzenlenerek, Ödirne'ye su getirildi(23). Ve
10
H . 1158 de ona 6u dönemde 300 adet çeşme yapılmıştır(21c). Hıbri
nm (15)(13): "Şehrin suyunun bir menzil yerden Kanunî
görmüş Cll) tarafından yeraltı boruları ile getirilip kıyık semtinden
Sanca Paga Mahallesindeki bir kubbede toplandı vc
buradan $ehre taksim edilerek camiler hanlar
hamamlardan bojka 160 çe§me ve 17 sebilhaneye su
vcn/m/fnr" demiştir. •

HASEKİ BULGARİSTAN H. 968(1). H. 9İ16 Balkan Savaşında 'Edirne'de Meriç Suyu üzerinde vaki Mustafa Paja
SULTAN CAMİİ SİVİLİNGRAT (4) Kapının yıkılmıştır (4) Köprüsü başında Haseki Sultan Camii" (21d).Haseki
(21d) Musiafapaija üzerinde KaraWisa Hürrcm Sultan için K a n u n î Sultan Süleyman
Köprüsü ba-ji rî Hasan Çelebi tarafından cami imaret ve mükemmel hanlar bina
(21d) yazısıyla yazılı jedilmiştir (1). Sinan tarafından onarılmış bir cami
tarih: "E/mescffi olma ihtimali vardır (4).
üssise al'fi-takvâ "
d»r(l).

HASEKİ BULGARİSTAN H.916, 1510da Mevcut değil (4) "Edirne'de Meriç Suyu üzerinde Mustafa Pajc
SULTAN StVİLİNGRiNT. yapılmış (4) Balkan Savaşında Köprüsü basında vaki olmuştur, bir imaret" (21d).
İMARETİ yıkılmış (4)
M us (il fa Pafa 1540-1560 Sinan
Köprüsü başında onarımı (4)-
bir imarcl
(2 İd)

MUSTAFA PAŞA
Ic KÖPRÜSÜ H. 986 (1), Mevcut "Mustafa Pa§a Köprüsü, Meriç üzere" (21c), 12 gözl'if
H. 935
(21 b) (21 c) (21 ^
Cisr-i Mustafa Paşai (12)
Çöhan Mustafa Paja (j)
t
T
BULGARİSTAN (4), 1538 (7) ö p r ü Lala Mustafa P a ş a ' n ı n h a y r ı d ı r (12).
SİVİLİNGRAT Kitabesi şöyledir fzunlugu 295m. dir (8). Ortadaki dört göz İlaha
(4)Mcriç (12^; -Bildi iüyük olmak üzere 20 gözlüdür (7). Yapımknda
ü s t ü n d e (21 c) merhum Mustafa kullanılan taşlar gümüşrcngi olup halen Yunanistan
Ç i r m c n Sanca^* Pa^o köprildür s ı n ı r l a r ı dahilindeki Karabag taş o c a k l a r ı n d a n
topragında(12 fılhjfkika hu dılnyı Çıkarılmıştır (7).
Geçi merhum
(Udiler larilı
Köpniden f^eçıi
Mil sı aftı Pafa"

o l:ı BOSNALI BEILC.ARİST4N 154'7-4.S. H . y 5 4 granitten Vaplıran Rumeli Beylerbeyi Bosnalı (DeıViş)
M E H M E T PAŞA SOEYA(14)(l2) (4) vaki iyesi yapıldığı için K a ­ MChmet Paşa ( 4 ) , "Bosnalı Mehmet Pa§a Camii"
(21), (Solu. l l ; ı t ı ) VakıllarGcııcI ra C a m i adı ile a- (21e) (21d). Kanunî Sultan Süleyman djivri
M E H M E T PAŞA Müdürlüğü nılan tek kubbeli Vezirlerinden Mehmet P a ş a ' n ı n Sofya'daki camii vc
CAMİİ ( N ) Vakliycicr şadırvan avlulu, i- imareti iyin Dimeloka'da bazı mezrea ve çiftlikler
İ M A R E T CAMİİ arşivimle çi d ı ş ı s ü s l ü bir Vakfedilmişlir (14). Evliya Ç e l e b i (12): "Aydınlık bir
(l2)K;ıt;ı m e v c u l l ı ı r (ES) yapı idi. IX7S 6 s - ibadet yeridir. Selatin camii ^ibi yüksek bir kubbesi var.
C;ınıi( IS)('i]in;ı n ı a n l ı - R u s sava­ İçi ve diji pek sanatlıdır. Gayet ^enij- avlusu olup hep
Camii ( ş ı n d a n sonra iba- dükkânlar üzerinde olan kubbeleri mavi kurşunla
de(e kapalıln^ıış örtülüdür. Ama uzun minaresi epeyce yüksek ve
bir s ü r e cephane mevzundur. Bu yüksek cami Mimar Sinan'ın işidir"
deposu olarak iş­ demektedir.
lev g ö r m ü ş ( 1 8 )
daha sonra mina­
resi ve revaklı jiv-
lusu y ı k l ı r ı l a ı i a k
19()3 yılında kili­
seye (j-evrilmişjir.
Öış ve i*,' jjörüini­
şli B u l g a r k i l i s e
m i m a r î s i n e uygun
bir ş e k i l d e b u g ü n
a y a k l a d ı r (4). İ22
nî. Y ü k s e k l i g j n -
dedir

(İS).
MEVCUT
I
^ULUHDU(;jy YAPIUŞ CSORDİĞİ
. YER TARİHÎ; : ONARIM AÇIKLAMA VE NpTLAR

10- BC^ALI ^ÎJLGARİSaf'AN: İSlSİdÇ-^jJiüiLı l(j odaU-mcdFow-B«4gafkır iarufından uy.un ne'


MEHMETPSŞA SOFYA (18) P) hapishane olarak kullanıldı (18).
MEDRESESİ (l'S)

10' SEYFULLAH •BULGARiStAN 1566, H. 974 (18) İ|)adete açık (18) la


EFENDİ CAMİ ŞOFYA (2)
(2) Kadı Scyfullalh
Bânyabaşı Camii
(18).
1
CEDİD ALİ $OFYA (26aO J^VI. yu/yıl la "Sofiye sahrasında metin ve muhkem hir köprü (rtfrf
PAŞA KÖPRÜSÜ eykdi" (26a). ;
(26a) l i

1
.11 İ M A R E t CAMİÎ ŞELGRAD 1;^. 966 (12) U Saltan Süleyman'ın vezirlerinden Yanyah Gazi
(12)Spkollu (tl2)Çayniçsc (5) Milabesi H. 97$. Mehmed Paşa yaptırmıştır (12).
Mehmet Paşa 1570(5)
Camii (5)

t
'2- SOKOLLU ,^^ELGRAD \\T) H. 979, 1571-7^ (5) "160 fevkâ nîtahtânî,kârf!ir bina, ocaklı develimi a-
la
MEHMET PAŞıA hırlı haremleri kale misal demir kapılı bir ker\'ânsi^
KERVANSARAYI ramdır ki her jeb bevvap ve pasbanları davul çalarak
(12) kapısını sed çeker, kapı üzerindeki tarihi H.979"

(>^)- .

11 SOKOLLU HAjNI ŞELGRAD H.979, 1571-72(5) H . 944 l a r i h l i S o k o l l u Vakfiyesinde ş ö y l e


VE Belgrad açıklanmakladır: "..havlusu içinde olan cami ve
mJKKÂNLABf 4 ]/aro§unda. miiştemilat ile ve mevzi-i^tezburda bina ellikleri
<-2fx;) Sokollıu . Ecrhal Pasa. bezestandır. Ve zikr olunan bezestanın canib-i
Mchmct Piişa Camii jrarbîsinde olan dört bab dükkândır ve §ımalınae bina
Çarşısı (5) Mahallesinde ettikleri 21 bab dükkân-ı kebir ve iki bab dükkân-ı
(26c). şairdir. Ve bezeziye-yîntezkürenin canib-i kıblesinde
bina ettikleri sagîr ve kebir iki bab dükkândır ye
mevzi-i mezkurda vaki olup zikr edilen hanın canib-i
kıblesinde bina ettikleri 26 bab dükkân-ı kebîr ve
bir bab dükkân-ı sairdir. Ve mevzi-i mezburda vdki'
olub han-t mezbur ahırının cenubunda vaki olan on
dört dükkândır. Ve yine mevzi-i mezkûr da han-ı
matur ile ahur-u mesfur mukabelesinde vaki olan 32
hah dükkân ile bir bab zir-i zemindir ve yine mevzi-i
mezkurda bez az is tan-1 satifii 't-teyen mukabelesinde
bina olunan 5 bab dükkandır ve mevzi-i mezkurĞde
ebniyye-yi mezkûeeye muttasıl menzildir ki iki evi ve
iki ocaklı hücreyi ve havluyu muhtevidir ve biri dJihi
bina-i mezbur kurbünde vaki olan arz-ı haliyedir.
Hududu bir taraftaty-milkine ve bir taraftan-milklne
müntehid ve biri dahi kak-i mezburun iskelesi tai^a-
findan olan arz-ı haliyedir" (26c) ;
11 SOKOLLU BELGRAD XVI. yü/. yıl
H. 944 tarihli SokoUu Vakfiyesinde (26c); "Hah-ı
BEZASİSTANI HARİC/NDE
(26c) POLADNİHAjD âli bünyantna ve bezezistan-ı diüstana manend-i â^-ı
(26c) hayat müstakil mecra ile azb ve fırat müstevfa jrw
fietirip mevziaym mezbun^ vefa edecek miktardan
ziyadını çeşmeler bünyad edip bu çeşmelerden icra
ettiler" (26c).
12 la RÜSTEM PAŞA TEKİRDAĞ- H.960 (25) Mevcut H . 1257 !36 "Cami-i Şerif ve medrese der Rofioscuk" (21c),
CAMİİ (21b) (21c) RODOSCUK 1553 (2) (25) 1841'de tamir ge­ 11 37 "Rodoscuk"ta merhum Rüstem Pasa Camii"
(21(1) (21)Ertugrul 1552 (4) çirmiş (25) 1955- (21d).Cami, medrese, bedesten, kervansaray, hamam
Mahallesi (25> 1971 de esaslı bir ye imaretten müteşekkÜ bir külliyedir (25). SOOÖ'e
onarım geçirmiş yakın Tekirdağ Ermenilerinin bu cami yapımı
(4). dolayısıyla doğudan geldiği söylenir (24). Tek
|cubbeU, bir camidir. Mermer şebekeli minberi
vartır.
MEVCUT
4
DURUMU VE
BULUNDU:ÛJ YAPIUŞ GEÇİRDİĞİ'
^ÇIKLAMA^VE440TUAR.
C5 ESERİN ADI YER TARM OtiARLM

Ib RÜSTEM PAŞA TEKtRDAÖ İ553X2) Mevcut değil 1 38 'Cami-i serif ve medrese der Rodoscuk" (21c) _
MEDRESESI -RODOSCl/K -1880 zelzelesin­ İl Medrese caminin mihrab târafındâ dO|Ok kotladır.
(12c) de yıkılmış tize- Arazi kademelenmesinin uygun bir düzenleme ile
rinde bir okul ya­ sorun olmaktan çıktığı bir bütünlük gösterirler.
pılmış 1950 lirde Medrese odaları yıkılmış dış duvar kubbe izleri ile
bu okul da yıkıl­ tnevcuttur. Dersane odası mekân olarak cami ile
mış (25) halcıj dış nisbetlendirilmiş ve yüksek tutulmuştur. Bugün
duvarlar mcvöut. sadece bazı kaynaklarda kütüphane olarak geçen
dlersane odası mevcuttur.

12 Ic RÜSTEM PA§A TEKIRDAĞ 1553 (2) Mevcut değil 'jÇasaba-i Rodoscuk'ta merhum Rüstem Pasa
IMARETI (21b) -RODOSCÜK 1552-1553 (H. 1. İbareti" (21c), "Rodoscuk'ta merhum Rüstem Paja
(21c) (21d) (21c) (21d) 960) (4) mareti" (21d).Caminin batısında denize kadar inen
kjıbbeli ve sütunlu taş hücreler, imaret ve fodla
ınlan, 1880 yangınından sonra yıkıldı (25). Bugün
kalın paralel duvar bu yapılara ait-Icalıntılardıı
$).Geçirdiği yangından sonra yıktırıldı. Bugün
sı Şehir Parkıdır (4).

12 İd RÜSTEM PAŞA TEKIRDAĞ İ553(2) Mevcut değil 39 "Rodoscuk'ta merhum Rüstem Pasa t^rbansarayı'
KERVANSAR'AYI -RODOSCUK (2İc)(21d).
(21b) (21c) (21i) (21)

le RÜSTEM PAŞA TEKIRDAC İ553 (2) Bedesten Mevcut, - Hi.n tamamen yıkılmıştır (2). Bedesten 6 kubbeli
HANı VE -RODOSCL K 1955-1971'di; o- olup halen kullanılmaktadır.
BEDESTENI narılmış.

12 If RÜSTEM-PAŞA TEKİRDAÛ Mevcut "Kasaba-i Rodoscuk'ta himennihi taalâ bina


HAMAMı buyurduktan camı-ı şerife muttasıl çifte hamam
<2İSb);Camlyc yakın otaıi hamam bugün metruk bir
dıirumdadır.

12 2 SEMİZ ALİ TEKİRDAĞ-EREĞLİ(4) 1561-1565 (1) Mevcut Zamanımıza ulaşmıştır (4).


PAŞA CAMİİ (4) 1865 H. 1282 dc
oultan Abdüldz.iz
zamanında oııa-
rım görmüş (4).

13 1 ALPULLU ALPULLU X V I . yüzyıl 0) Mevcut "Sinanh'da Mehmet Pasa Köprüsü" (21c). 5 gözlü
KÖPRÜSÜ Aipuliu 1564(3) k ö p r ü d e kemer a ç ı k l ı k l a r ı b ü y ü k t ü r . 123m.
SİNANLI Hayrabolu uzunluğundadır (4). Ortada yüksek bir kemer 2
KÖPRÜSÜ (12b) arasında Ergene yanlarda küçük sivri kemerlerden müteşekkil sağlam
(I2c)(12d) Nehri durumda bir köprüdür (4).
üzerindedir.

14 LÜTFİ PAŞA DİMETOKA XVI. yüzyıl Kanun! devri sadrazamı olan Lütfi Paşa'nın H. 948
MESCİDİ (14) Müsellim Köyü tarihli Şer'iyc siciline göre bu mescid için Edirne
(14) Aşçılar Çarşısında 20 dükkân ile 100000 akçe
vakfettiği bilinmektedir (14).

14 2 LÜTFİ PAŞA DİMETOKA XVL yüzyıl Kanunî Sultan Süleyman devri sadrazamı Lütfi
MEKTEBİ (14) Müsellim Köyü Paşa'nın herhangi bir tahrir defterinde evkafına
(14) tesadüf edilmemiştir. Ancak H. 948 tarihli bir şer'iye
sicili onun Dimetoka'da Müsellim Köyünde mescidi
ile bir mektebi için 100000 akçe ile Edirne de
A ş ç ı l a r ç a r ş ı s ı n d a y i r m i d ü k k â n ı vakfettiği
anlaşılmaktadır (14). Konuyu açıklayan kısım aynen
şöyledir (14):
ju fjc-i\j ^yvı -.1^ s-j^r jji jis jj

„^ '-A^^Xji yJ* jrl j V j l ^f. flu x:\^ litU JU 41^

ijXiJlil c>t > , «._J4—. OVjl ^Ij ..aJ_ Hj Jj<jy «1 . L J &.jL-^j


MEVCUT
DURUMU VÇ Z
^ BULUNDUdJ YAPnJŞ GEÇİRDİâ' CO c
C5 ESERİN ADİ YER TARİHİ atiAROA C AÇIKLAMA VE NOTLAR
(A*

•i
• , I

''Sebeb-i tahrir-i kitab-t gerit budur İd ktdvetâ't -ekâhir


ve'l-^nhim ma'denal lûtfvel • ekârim hazret-i l^atfl
Pa§a yesseralldhu taalâ ma ye§a cânibinde(n) l^âim
makâm-ı mütevelli olan Haydar-tbni Abdullah mehdisi
şer-i Şehfde mezbOr hazret paşa kabUnden tesUın-i
meblağ... Vekil-i şer'isi olan Mehmet bin Mus^fa
yedinden mezkur pa§a hazretlerinin kaza-i
Dimmetoka'dan karye-i mûslimde vaki olan
fnescidlerine ve muallim hanelerine vakf eyledikleri
100000 râyicü'l-vakt akçe ve mahmiye-i Edirhede
Aşçılar Çarşısında vaki olan 20 pare dükkan olup kala
eyledim. Şol ^art üzerine ki: Meblağ-t merkumu sddrat
ve küzat ve hüld^me ve sair ehl-i vezaif ve manasıba
ve müflisin... Verilmeye dfyu ikrar ve itiraf ettikten sonra
bu vesika bi't-taleb ketbolundu. Tahriren fissalis min
şehri âheri'r rebün U sene semâne ve erbâ'iH ve tis'amie
Sûhûd.

15 1 HÜSREV İPSALA (21) X V I . yüzyıl Yıkılmış günü 1 "ipsala'da Hüsrev Kethüda Kervansarayı"ÇLlc)
KETHÜDA müze ancak ba/ı ^ (21d).Evliya Çelebi (12); taş duvarlarını kurşunlu
KERVANSARAYI duvarları kalmış­ kubbelerini ve ö/ellikle aşhanesini övdüğü bu han,
(21b) (21c) tır (4). i^ıareti, misafirhanesi, develikleri ile büyük bir yapı
(21(1) idi.

16 la SOKOLLU BOSNA VİSEGRAD'DA XVI.yü?yıl 1806 ihtilâlinde ''Peder-i azizleri scyfü'l-ayan Cemâlüddin Sinan Bey
MEHMET PAŞA SOKOL KÖYÜ(İ4) Soklu Bey tahribe uğramış ruhu için" (14) yapılmıştır. Evliya Çelebi'ye göre
MESCİDİ (5) ^12): Ufak bir kalesi ve içinde camii, varoşosunda
700 ev, "dUküsa" bir hamam, 1000 âl alacak bir a- j
—1—: '

"Naın"Karyc (26o)r la -İH^i;-36G dükkântr latif bir hamamı, çeşmeleri olan"


bir kasabadır. Bu hayratın cümlesi Sokollu Meh­
met Paşa'nındır.

SpKOLLU BOSNA X V I . yüzyıl 1806 ihtilâlinde "]peder-i azizleri Sinan Bey ruhları için Liva-i
MEKTEBİ (14) VİSEGRAD'ÖA tahribe ugraniış Bpsna'da Kaza-i Visegrad'da Soklovik nam Karyede
SjDKLOVİK (5) bit mescid ile bir mektep bina ettiler ikisinin yevmî otuz
MÖYÜNDE(U) akçe misafiri vardır (14) " A l i Bejtic aynı Vişgrad
Köprüsü Risalesinde Sokullu Mehmet Paşa'nın
doğmuş olduğu Rudo'da kurşun örtülü bir camii,
harap mektebi, misafirhanesi, imaretli bir misafir-
hiinesi, bir su kemeri, bugün gençlik kulübünün
olduğu yerde ve köprünün sağında kervansarayı,
tejmelleri kısmen görülen hamamı ve bir su haznesi
v^ 1806 i h t i l a l i n d e yanan b i r ç o k d ü k k a n ı
bulunduğunu bildiriyor.(5)

SOKOLLU BOSNA (21c) 1577-1578, H.985 Sarajevo ile V i ­ Bösna'da merhum Sokollu Mehmet Paşa İmareti
MEHMET PAŞA (21d) Vişegrad (4) şegrad arasında (21c)(21d> "... kûm^ köprü kurbünde vaki olmuştur.
İMARETİ (21b) (26c) Sarajevo ile dbgdugu Rudo'da Birunu ve enderunu tabhaneleri ve hanları ve matbah
(21c) (21d) Vişegrad aras< yaptırdığı kcrvjın ve kiler ve sair amayire eyyim ve ensab olan ebniyye-i
(4). siırayla birliktel malûmeleri ile zümre-i fukara ve mesâkîn ve guraba-
tasarlanan imai-ct mûsafırûn ve kdffeî ebna-î sebile vakf ve teshil et-
XIX. yüz yılda vı tiler(26c) ve imaret-i amireye ve darü'z-ziyafe-i
kılmıştır. Çeşmesi fahireye dahi müstakil mecra ile latif ve dilküşa su
de vardır (4). getirip ma'için unuad olan ebniyye-i ruh-ı efzadan icra
ettiler... imaret kurbünde 14 adet dükkân vardır
(...r(26c).
SOKOLLU BOSNA (21c) 1577-1578 Mevcut Değü "Bösna'da. Mehmet Paşa Keruatrsarayı' C21c), Ok?
MEHMET Sarajevo (4) (H.985) (4) sıranol6b/c)
PAŞA
KERVANSARAYI

SOKOLLU bOSNA 1806 ihtilalinde O^z sua no 16 b)


HAMAMI Vişegrad-C5) : yok oknuş
HACI SEYYÎD SARAY BOSNA H.-97t, t563 (-5) 12 yüzlü ince ahşap minaresi var-(5).
CAMİ1(5) (5) Sarajevo tekrar yapılmış
(5).

KASIM PAŞA YUGOSLAVYA H. 966,1558(5) Son Cemaat mahalli yedi kubbeli (5).
CAMİİ (5) Bösna Osel
(Osijek) Orta
Hisarda (5)

GAZİ FERHAT BOSNA Hv 987. 1575 (5) 1952*de dış cephe 40 Minaresi camiye göre yüksek tek kubbeli bir
PAŞA CAMİİ (5) (Benaluka taşlan restore c- 41 camidir, son cemaat yeri üç kubbelidir (5).
(Banjaluka) (İ) dilmiş

SOFU MEHMET HERSEK (21) H. 965,1557-1558 Mevcut İç kait|m 42 "Camii-i ^erif-i Sofu Mehmed Pa§a Der Hersek'\2\ p)
PAŞA CAMİİ Moslar (4) (4) Vakfiye H. 977; dekorasyonu sci^n Tek kubbeli bir camidir (4). Şerefe altı üç sıra
(21b) (21c) (2İd) 1569 tarihlidir (5). zamanlarda yapıl­ skalakülVı orijinal bir minaresi vardır (4)H. 965,
Karagöz Mehmet mış (5) 1557 de Zaim Mehmet Bey Bin Saadet adlı bir zat
Paşa Camii (4), tarafından inşa edildi (10).
Karagöz Mciimet
Bey Camii (5).

KARAGÖZ BEY Mostar(lO) 1570(10) Mostar'da kurulan en eski medrese 1570'den bir^z
MEDRESESİ (10). önce Karagöz Bey nakit olarak 100.000 dirhehı
vakfetmiş müderris ve diğer m ü s t a h d e m l e r i n
ücretlerini ve medresede ikamet eden talebelerin
m a s r a f l a r ı n ı 1570 t a r i h l i v a k f i y e s i n d e n
öğrenilmektedir (W).
Medrese 6 odalıdır (10). Biri derslik, biri öğretmen
odası, dördü talebeler için ayrılmış idi (10). Cami
bitişiğinde olan bu yapı yakın zamana kadar tedrisat
yapmakta iken, I I . Dünya Harbinden sonra bir süre
mesken olarak kullanılmış daha sonra terk edilmiştjir
(10). Şu an boştur ve onarımı gerekir durumdadjır
(10).
İS
o.
"2r KffiVCöT
. z
i DURUMU VE
N
2 BULUNDUĞA YAPILIŞ C£CİRlMâ
ESERİN ADI YER TARİHİ ONARIM
1^ AÇIKLAMA V E NOTLAR

It ^SOKOLLU tBOSNA C21). JMevcut dfifil— - İstanbul'dan oldukça uzakta yapüan tek saray (4)
MEHMET PAŞA Sarajevo (4)
SARAYİ Cib)
C2İC) Cid)

H.985, 1578 ,1945'den "Bosna'da Hjegrad Nam Kasabada merhum)


16 SOKULLU BOSNA 16
sonra onarılarak Veziriazam Mehmeâ Paga Köprüsü" (21 d). H/tq^ lİ
VİŞEGRAD (^jld) m (4). gözlü bir âli köprü bina edip bunu dahi ebna-i sebili
MEHMET PAŞA Kullanümak
İlerin demekl^ yakf ve teshil ettiler (26 c). Evliya Çelebi (12^
KÖPRÜSÜ Cic) benam bir çayın tadır (4).
Banaluka (bugünkü Banjabıka) dan Rumeliye dt^l
C21d) geç reftar ve inerken uj^adtğı Vi§egrad'm Dan nehri kenârmd^
bikarar üzere Bersek Sancajfma bağlı, Sokollu Mehmed Paiü
(26c) imütevellisi idaresinde müsellem ve muaf olduj^ndait
bahisle kalesi, yüz kadar dükkanı güzel hamamı
içesmeleri, imareft ve ferah bir camii olan kasai
\onbin kadar at,deve,katır alan kale gibi bityûk b
Ihan bulunduğunu, bütün bu hayırların Sokoll\
Mehmed Pasa mütevellisi idaresinde müMİeltem
! muaf olduğundan bahisle kalesi, yüz kadar dükk
güzel hamamı çegmeleri, imareti ve ferah bir carmi
olan kasabada ve yazan tvo Andriç'e 1961 Nobel £•
debiyat ödülünü kazandırmıştır (9). |
16 GAZİ A l i BEY SARAY BOSNA H.968. 1560 ($) Mevcut C5) Kanunî vezirlerinden Gazi Ali Pasa'nındır(5).
CAMİİ (5) C5)

16 BOZAa CAMİİ C5) H.963 1555 (Ş) 1697 Avusturya Kubbeli ve mermer sütunlu son cemaat yeri var C5]|
işgalinde yanmış-
H.1165; 1751 de
Oruç-Zade Haci
Hasan Ef.
yaptırdı (5)
W——
O

BULUNDUĞU YAPIUŞ
es ESERİN ADI YER TARİHİ' AÇIKLAMA V E NOTLAR

İC _SOFU MEHMET yHQOSLAXYA Cami ile beraber


PAŞA KÖPRÜSÜ Öanja Luka (8)
(8)

MOSTAR HERSEK 1566-1574 (8) (12) 43 M i m a r S i n a n ' ı n ç ı r a k l a r ı n d a n H a y r ü ' d - d i n


KÖPRÜSÜ NAVATRA (S) H. 974,1566(5) tarafından yapıldığı söylenmektedir (5). Aynca H.|
(12) 965 senesinde Hersek Sancak Beyi Hadım Haydar
Paşa emriyle Karagöz Beyin nezaretinde yapıldığınaj
dair kayıtlar mevcuttur (5). Kanunî Sultan Süleymaı^
binasıdır (5)."Most" Boşnakça ye Sırpçada köprüi
demek olduğundan ismini zincire asılı bir geçitten'
almaktaymış (5),

Kalesi köprünün başlarındaki iki küçük kuleden


ibaret olup, dirsekli b u r ç l a r l a ayrıca tahkin^
edilmiştir (5). Kaleler üstündeki burçta şehirlileı;
toplanıp sohbet ederlermiş (5).

la SOKOLLU SELANİK X V I . yüzyıl "Latif bir cami" (26c).


K A Y A PINARI KURBÜNDE
CAMttdA) Sidre-Kapı
Kasabası Kaya
Pınarı mevkii
(14) (26c)

Ib SOKOLLU SELANİK X V I . yüzyıl


DARÜLTALİMÎ Sidre-Kapı Kaya
(26c) Pınarı Mevkii
<İ6cy
18 Ic SOKOLLU SELANİK X V I . yüzyıl "Kervansaray ve etrafındaki civarında oıan ..oao
KERVANSARAYI Sidre-Kapı Kaya dekâkin üç bab esirci odaları ve yekta hamam ve gaile
Pınarı Mevkii anbarı ve üstünde olan çardak ve ahur ve üstünde iki
(26c) kaqu evle ve yanlarındn sofalar ve cümleyi muhit biri
taş duvardır ve zikr olunan evlerde vakıfların kendi
cabileri sakin olsun deyu şart etliler (26c)"

19 la SOKOLLU VARNA (26c) "Bezazistan ortasında" (26c)


MESCİDİ (26c)

19 lb "Ortasında bir mesci4 (14) (2&)), iki dükkân ve onbeş


SOKOLLU VARNA
RUMELİ Balçık mahzeni müştemildir. Yakınlarında altı dükkânla bir
BEZAZİSTANI Kasabasında (26c) han daha vardır" (26c).
(26c)

20 MUSTAFA PAŞA BUDİN (21c) 1566-1578 (4) Mevcut degiI "Budin'de maktul Mustafa Paşa Camii, türbesi
CAMİl(21c) (21d) (21d) Buda (4) 1686 yılında Bu- andadır" (21c) (21).
SokoUu Mustafa din'in'düşmesi ü-
Paşa Camii (4) zerine Macarların SokoUü Mehmet Paşa ile amca çocukları olan
yıktığı Osmanlı Mustafa Paşa 1566'da Budin Beylerbeyligi'ne
yapılan arasındia atanmış ve 1578'de idamına kadar bu görevde
olduğu sanılıyor kalmıştı. Budin'de toprağa verilen Mustafa Paşa'nın
(4). türbesi, kalenin alt tarafındaki Aşağı Varoş'ta
bulunuyordu (4).

Evliya Çelebi'ye göre türbenin önünde yer alan cami


kurşun kaplı kârgir kubbeli usta elinden çıkmış süslü
bir eserdi (12).
228 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

Foto No 3: Silivri
Köprüsü {Bkz Tablo,
Menzil No:2)

Foto No 4: Büyükçeknıece
Mimar Sinan Yapılan
Mescid minaresi ve çepıe
(likz. Menzil No 1,
ickit 2)

Foto No 6: Lüleburfjaz
IBiiyiikkarqtiran Köprii
iBkz Tablo, Menzil No:4)
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL
YAPILARI 229

' i
< ^

Foto No 5: Lüleburgaz/Büyükkart^tıran
Camii (Bkz Tablo, Menzil No:4)

\
Foto No 7: Lüleburgaz/Büyükkan^tıran 1 'nolu Su ıcnuı
kulesi {Bkz Tablo, Menzil No:4)

Foto No 8: LüleburgazlBüyükkanştıran 2'nolu foto No 9: LüleburgazIBiiyukkarqiıran 3 nolu Su


Su terazi kulesi (Bkz Tablo, Menzil No:4) f^/^^j ^^kz Tablo, Mnnıl No:4)
230 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

Foto No 10: Lüleburgaz Sokollu Külliyesi Cami (Bkz Tablo, Menzil No:5)

AK8ANK

Foto No 11: Lüleburgaz Sokollu Külliyesi Dua Kubbesi (Bkz Tablo, Menzil No:5)
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASİ MENZİL YAPILARI 231

Foto No 12: Lüleburgaz Sokollu Külliyesi Hamam (Bkz Tablo. Menzil No:5)

Foto No 13: Lüleburgaz Sokollu Külliyesi Köprü (Bkz Tablo, Menzil No:5)

Foto No 14: Babaeski Cedid Ali Paşa Camii (1988) (Bkz Tablo 1, Menzil No:6)
232 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

Folo No. 15: Babaeski


CecM Ali Paşa Medresesi
duvar kahniısı ve Camii
'1988} (Bkz. Tablo,
Menzil No:6 ,

Foto No 16: Drina Köprüsü (Vişegrad) (Menzil No:16)

Foto No 17: Havsa Sokollu Külliyesi Cami ve Çarşı görünüşü (1940^


lar) Kaynak: Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü \
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI 233

i .

Foto No 18: Havsa


Sokollu Külliyesi Dua
Kubbesi ve Cami (1988)

Foto No 19: Havsa Sokiıllu


Kıilliyesi Taşınmış Ken ansaraya
bitişik. Dükkan Modülleri(1988)
Bkz Tablo. Memil No:7
Şekil No: 7,8)

t:

Foto No 20: Havsa


Sokollu Külliyesi Hamam
(1988) (Bkz Tablo,
Mauü No:7)
234 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

ıı4
Foto No 21: Selimive Camii/Edime (1988) (Bkz Tablo 1, Menzil No:8)
-3

4^
•A *

Foto No 22: Selintiye Medreseleri/Edime (1988) (Bkz Tablo 1, Menzil No:8)

Foto No: 13: Şeyh Çelebi


Camii/ Edime (1958)
(Bla Tablo l, Menzil No:8j
IQiynak: Vahalar Genel
MüdürlüğH
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI ^35

Foto no 24: Defterdar


Mustafa Pa^a Cartıii
(1958) Kaynak:
Vakıflar Genel Müdürlüğü

/
1

Foto No 25: Defiardar Mustafa Pa§a Camii (1988)

Foto No 26: Taşlık Camii/Edime (1988) (Bkz Tablo 1, Menzil No:8)


236 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

Foto No 27: Tinıurtaş Camii/Edime


(1988) (Bkz Tablo 1, Menzil No:8)

i.

A
1.
i

Foto No 28: Sule Çelebi Camii/Edirne (1956) Kaynak:


Vakıflar Genel MüdürlıiğU (Bkz Tablo 1, Menzil No:8)

I
Foto No 30: Terazi Kasrı/Edime (1988)
(Bkz Tablo 1, MenzU No:8) Foto No 29: Sule Çelebi Camii/Edirne (1956) Kaynak:
Vakıflar Genel Müdürlüğü (Bkz Tablo 1, Menzil No:8)
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELCTRAD ARASI MENZİL YAPILARI 237

yo/o No 31: Ali Poqa


Çarcısı Edime (1958)
Kaynak: Vakıflar Genel
Müdürlüğü (Bkz. Tablo,
Menzil No:8)

fil
iFoto No 32: Ali Pa^a
j Çarşısı ve Edime Kalesi
I burçlarından biri olan saat
1 kulesi (1958) (Bkz. Tablo,
[Menzil No: 8) Kaynak:
[vakıflar Genel Müdürlüm

Foto No 33: Ali Paşa


Çarşısı(1958) (Bkz Tablo,\
Menzil No:8) Kaynak:
Vakıflar Genel Müdürlüğü
238 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

foro yVo 34: Rüstem Faşa Ker\'ansarayı (1963) (Bkz Tablo, Menzil No:8) Kaynak: Vakıjlar
Genel Müdürlüm

Foto No 35: Sokollıı MehnKt Paşa Hamamı ve Tn^ Man (1964)


(Bkz Tablo, Menzil No:8) Kaynak: Vakıflar Genel Müdürlü^

1
\
\

İl! rfiTn . ı-İi-

Foto No 36: Rüstem Paşa Camii/Tekirdağ (1969) (Bkz Tablo 1, MmzU


No:12) Kaynak: Vakı^ar Genel Müdürlüğü
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI 239

• -

Foto No 37: Rüstem Fa§a Camii/Tekirdağ (1969) Foto No 38: Rüstem Paşa Medresesi/Tekirdağ
(Bkz Tablo, Menzil No: 12) Kaynak: Vakıflar (1969) (Bkz Tablo 1, Menzil No:l2) Kaynak:
Genel Müdürlüğü Vakıflar Genel Müdürlüğü

Foto No 39: Rüstem Paşa Külliyesi Kalıntıları/Tekirdağ (1969) (Bkz Tablo 1, Menzil No: 12)
Kavnah Vakıflar Genel Müdürlüğü
Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA
240

Foto No 41: Banja Luka'da Gazi Fethad Paşa camii (Foto: Ekrem Hakkı)

Foto No 40: Banyaluka'da


Gazi Ferhad Paşa
cami'i (Foto: Ekrem Hakkı)
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI 241

• -vv r-4 i " .

Fol o No 43: Mostor'da köprü ve kaleler Kaynak: E.H. Ayverdi, Vakıflar Dergisi III.

Foto No 42: Most ar da Karagöz


Mehmed Bey cami 'i
Kaynak: Ekrem H. Ayverdi,
Vakıflar Deresi III.
•O)

B ULGARISTA N _
Co i

1- •
^•^ —s_ » *tı>» • • K A R A 0. E N 2
X •
; /
. I

YUNANISTAN *
o
E
A ı

S-
o
A O

>
A *
•T3
V. .

R A DENİZİ,
y^.v^.^,..,'M A R M A

-.AM.,.r«

Mtıc'oai)
OMULİli
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İ S T A N R I I I R P I r > D * r ^ . r ,
^ M i ibJANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI 243

<
—i

LU
—i

oc
LU
>-

-1^

St.

i , -ACT«

Şekil iVo 2; Büyükçekmecc 'dc Mimar Sınan Yapılan. (Menzil So J,


244 Yrd. Doç Dr. Gfllçin KÜÇÜKKAYA

n C3 • o
o

<

<
2

D:
> ^

A^o 3: Silimde Mimar Sinan dönemi yapüm. EsJâ ve Yem ktanbul Yolu {Bkz. Tablo Menzil No 2
2)
TCM-C 2
A CAM

CO

1.SU lERAZİSİ
MEZARLIK 0~
2.SU TERAZİSİ

3,SU TERAZİSİ

OCA «-/ÇEVBEDEN SINANIN .


OUXjai SÜVLENO)

5 a

YENİ
03

LÜLEBURGAZ _ BUYUKKARISTRAN

o a 7S m «o 210 2a
(TEMMUZ 19M)
Yrd. Doç. Dr. Gûlçin KÜÇÜKKAYA

1 I

I!

-s
RUSTEM PAŞA
CAMİİ

* I

4-^

'TEMMUZ 198a)

No 5: Büyükkanstıran'da Mimar Sinan dönemi menzil yapılan (Bkz. Menzil No:4)


MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI 247

SIBTW MIKIEİİİ

K. 9 4 4 torihli v«ıkti)v're

" carrii mrzburda hatip


72 okmlar fOkiMtiyqitn yirte
HovBj ınüstohleme camii tnefttur hürbünbe birbiri
muhabil «rton setolı U evi '
9öre ) bir setaml^ı vc^bir ohuru v
(urunu ve sHayr'yi vc

muhtayntayı muhtevi bir


menzil • bina etliler "

•[i sı
H S t i Ta-ihlı %«3k(iye'ye gere

-I
ı " imomlar için yopılon konutlar. \
" z * r otjnon camii seritinde tmam olon. \ ,
lor solah otmaycun yine cc-rii merxiur k ü f . \ .

4
bvrrvJ* ortası sdalı 2 - v i v- hruft<j bir rffov
»p cn«iJ v e . turunu vr- kİll v-- ;>rı(<fyt Ilı 1
kerih v» mı^ıltMıIayı mutefrııl b:ı ırynrtl I»" ' /
M£OHES£
ettiler" /
E-2.
HHİ* /

ÇİFTE
j İTdehakirv n« zborenn altısı
rnedrese-ı meıbı^*^»^ sog cenibinde
ımıııı 12
lietimüeZKİn
Otlukr evbrlre
imom ewf'^.^ ^ '/
/
/

a»ıw soi ccmbinde vaki olmuştur. mullosıldır.

^TTTTTTTÎ
, KjtRBANSMUT KAPBANSAfUY
" Vı. Kjnrn) W ocak (.1. " • »• II " . ) W ocok
.•.-3Xiv».-.-.-r.v.:::.-trar.-:ar.:v.r
L^-j.:o,:-"J3-VjL-."-.v:-:::rı.v-.-a"7;

IMARET-I AMRE

IHARET IMAR£T
İÇ MHAMdEn

,"'-^^°r. 'v'iST^'^

19W yılındo yopion


Hotriyot stfwJa çıkan

ZU^N BAfiA 2D ?5«k

TURBÇ5I
MEVCUT DUfiUM

• M 9 4 ( Tarhli SÛKULLU Vokfiyes. ^


belediyedeki kaynoklardan (oı^.-lonnıa>
oluşturulan yopıkr.
H torihlı «akfiyeilen tam oltırak I" !'
editemiyen takot cirnnsı mJ^terrrJ .y.t;.'
lorm huduttorı

No 6: Lüleburgaz'da Mimar Sinan dönemi Menzil Yapıları(Bkz. Tablo Menzil No 5)


Şekil No 7: Babaeski'de Mimar Sinan dönemi menzil yapüarı (Bkz: Tablo Menzil No:6)
MİMAR SİNAN DÖNEMİ İSTANBUL-BELGRAD ARASI MENZİL YAPILARI 249

•.i )l®
1 ft 1 ı

İP

: i CAMI

i- M. A

r-

- • ' i l . . . ^ l .Jk

ı
i : DÜKKANLAR: ü l î ^
EDİRNE F S K' i İ S T A N B U L Y O L U
yi i

a
r-,
w...

mevcut
cır tc
İ2l«ri var

11 muhtemel 'K L RVAN SAD AY

5 Mm.

Şekil No 8: Havsa, Mimar Sinan yapılan ile ilgili bir Restünisyon Çalınması (19cSS)
(Bkz. Tablo Menzil No. 7)
Yrd. Doc Dr. Gfllçin KÜÇÜKKAYA
250

3^

1 3 I
at»

X
1;
ki. .•-îi;.

p4

/
MERİC

RIŞ

8
0^

C3 S»

-5^

C3

c5

/Vo 9: Balkan Harbi yıUannda hazırlanmış askeri ama^ bir haritada Edime
Kaynak: Bayezü Üniversite IStaphğı Albüm No.: 90425
I. Sultan Selim Külliyesi: Cami, medreseler, çarşı, darüssibyan; 2. Cedid Ali Paşa Külliyesi: Çarşı, mescid, kervansaray;
3.SokoUu Muhmed Paşa Hamamı ve Taşhan; 5. Defterdar Mustafa Paşa Camii; 6. Şule Çelebi Camii; 7. Taşlık Camii;
8. Şeyh Şucaddin Camii; 9. Yahya Bey Camii; 10. Rüstem Paşa Kervansarayı; 11. Yanhscgöz Köprüsü; 12. Fatma Hatun
Mezan

Şeka No 10: Edime Şehir Planında Sinan Yapılan (Bkz. Tablo MSmg^fd 8)
39 4 O 4 I
3İL.
252
VALACHIE , BULGARİSTAN VE RUMELİ ^
GENEL HARİTASI

5T PETERSBURG D « İ SAWS
»nSIVlEHOCN
BAKANUfil lOPOGRAFIK
YARARLANARAK PARİSTE 1 » 4 3 »ILINDA
^ r/i N,;^

JJ. HELLERT

TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

A-
4

<

•5^

•mm

3PEH0VA

1 V»o«/.

B U
M - >t

U2

f7SC> '1- y ^ . l >-

- 1
1U 4;

•4G

- . t T i O T S '««i
V- i '
^( A;7 No 1 a: Bıılgarisitin ve
Trakya Genel Hariıası 23i
SMACîR

i O - 2 - 3
U i
4 R 4 9 253
OfiGE»

.\T1«

C^CDE

• X ^ _ ^ , FOCŞANi - • <*T«P9UN.

t-
-i. -

fi

^5 T -, . A

9 ^

5^
=1

'.W) i.^ iL

as ERDE ı.HONGRIE

2_RUSYA
3,TURKİYE

N A
m Y-
- i u5
i 6
Şekil No 11: Tekirdağ'da Mimar Sinan dönemi
menTÜ yapılan (Bkz. Menzil No. 12)
IRAK'TAKİ MUKARNAS KUBBELİ SELÇUKLU
TÜRBELERİ HAKKINDA*

Yrd. Doç. Dr. Abdüsselâm ULUÇAM

^ slâm mimarîsinde, Kubbetü's-Suley- "Kıbâba't'Tırâzi's-Selçûkî" (Selçuklu Tarzı


I biye'den Sultan Reşad Tûrbesi'ne Türbeler) adlarıyla bilinen bu türbelerin
\_ kadar binlerce mezar anıtı ortaya hemen hepsi X I I I . yüzyılda Selçuklu sultan­
konmuştur. Yapılış amaana göre kubbe, ları v ^ a saray erkânı tarafından yaptırıl­
darih, tûıbe, meşhed gibi adlarla anılan bu ya­ mıştır . Musul, Bağdad ve Basra civarında
pılar, bazen plân ve örtü sistemlerine göre de toplanan mukarnas kubbeli türbelerden yir­
tOrbe-kflmbet şeklinde gruplandmlırlar. An­ mi kadarı günümüze ulaşabilmiştir. Bölge
cak bu ayınm yapıların incelenmesini kolay­ ve malzemeden kaynaklanan farklılıkları da
laştırmak amaana yönelik olup kesin çizgiyle göz önünde tutarak bu türbeleri örnekler ü-
smırlandınlmamışıır^. zerinde incelemeye çalışalım.

Daha çok örtü sistemleriyle dikkati çe­


1- İMAM DÛRİ TÜRBESİ:
ken bir gurup türbe Irak'ta Rafideyn (Me­
zopotamya) b ö l g e s i n d e b u l u n m a k t a d ı r . Samerra'nın 30 km, kuzeyinde bulunan
Bunlar mukarnas kubbeli türbelerdir, "el türbe, Ukaylîlerdcn Müslim bin Kureyş ta­
Kıbâba'l-Ml", "el Kıbâbü'l Mahrûtiyye" ve rafından E b û Abdullah Muhammed ed-

Konu. V. MillcUcrarası Türkoloji Kongresi ne (23-28 Eylül 1985) Icbliğ olarak sunulmu|«ur.
1. Türbeler konusunda bkz.. E Diez. "Kubbe" mad. İslâm An». VI, s.930-944: M. Oluş A n t "Erken Devir Anadolu
TSrk Mimarîsinde Türbe Biçimleri". ANADOLU (ANATOLIA). XI. Ankara. 19f.9. s.57-100.

2. Beşir Fransıs. Bagdad. T^rîhuhâ ve Âsâruhâ. Bagdad. 1959. s.14-15: A Necim Abbo. FJ Kıb*bü1-Abbâ»iye. Bagdad
1%7. s.49 (basılmamış doktora tezi); Atâ d-Hadîst-Henâ Abdülhâinc. El-Kıb«bü l-Mahrûtiyyc n i-Irat Ba jdad 1974,
s.13-14: H. Halil Hammûdl el-Âzami. Ez-Zehârifai-Cidâriyye İT «ir-i Ba|d»d. Bagdad. 1980, s.41
256 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

D û r î için yaptırılmıştır^. Herzfeld'in dızlarla bitki motifleri yer alır. Dış cephe-
araştınp yayınladığı türbe ile çevresinde, Irak deki tuğla kitabeden başka son kazılarda
Eski Eserler Müdürlüğünce 1%3 ve 1970 yıl- alçıdan yıldız motifleri içinde çiçekli kûfî
lannda gerçekleştirilen kazılarla birtakım i l - karakterli kitabeler ortaya çıkarılmıştır. K i -
âveler ortaya çıkanlmıştır"'.(Çizim:I). tabelerde Müslim bin Kureyş'in adı ile -
Ebû Şâkir bin Ferec hin Nasuh el-Bennâ "
Türbe, dıştan 8.50x8.50 m. ölçülerinde
şeklinde ustanın adı okunmaktadır^.
kare bir plâna sahip olup gövde kısmı 1,5
m. kalınlığında tuğla duvaria örülmüştür. Böylece türbenin Müslim bin Kureyş'in
Dört köşesinde kulelerie desteklenen tür­ ölüm yılı olan 1085 den önce yapıldığı, X I -
benin kuzeyinde bir giriş kapısı vardır. Ya­ I-XIII. yüzyıllarda etrafına küçük bir mes-
pıyı örten mukarnasii kubbe sekizgen bir cid ve medreseyle birlikte mukarnasii
kasnak üzerinde yükselir. (Resim: 1). Yine kubbe ilâve edilerek alçı süslemelerle kap­
sekizgen çerçeveli ve bir üst sıradakinin kö­ landığı anlaşılmaktadır.
şesi alltakinin ortasına gelecek şekilde di­
2- ZÜMRÜT HATUN TÜRBESİ:
zilen tromplar biçiminde daralarak içten
sekiz kollu bir yıldızla sona erer. Dıştan sa­ Zümrüt Hatun Türbesi Bağdaü'da bu­
de olan dev mukarnas hücreleri içten basit lunmaktadır. Uzun süre Sitti Zübeyde Tür­
bitki örnekleri ve istiridye yivleriyie süslen­ besi olarak tanınan yapı, 589 (1193) yılında
miştir. (Resim.:2). Zümrüt Hatun tarafından yaptırılmıştır*^.

Gövde kısmında, devir farklılıkları gös­ Mezarlığın güneyinde, bir tepecik üze­
teren destek unsurları ve bezeme örnekleri rinde yükselen türbe mukarnasii kubbesi ile
mevcuttur. Dıştaki kulelerle üst şeritlerde çok uzaklardan fark edilmektedir. (Resim.
görülen eşkenar dörtgen (baklava) motifli 3). Sekizgen plânlı esas türbe binası ile Os­
tuğla süslemeler, 2,5 m. yüksekliğe kadar iç manlı döneminde eklenen bir giriş bölü­
duvarlarda da tekrar edilmiştir. Bundan münden oluşmaktadır. (Çizim: II) Türbe et­
sonra başlayan alçı tezyinatta 6-8 kollu yıl- rafında halifelerin Türk asıllı e ş l e r i y l e

3. Şîl imamlannöan (îM .\t\lull.ih Muhammcd Nn Mu.sa Nn Cafer DÛr Kasabası civannda yaşayıp I I.H. yiKVil sonl-ı-
nnda burada vefal etmiştir. Türt>csine halk. kasabanın adından dolayı "Mcşhed-i İmam Dûn™ demektedir. Atâ-I Icnâ.
age., S.19. Türbeyi yaptıran Ukaylî reisi Müslim hin Kurcyş, bedevi araplannd.ın olup şit kolunu dcslckliyorüu.
Halifenin siyasi nüfuzunu kaybettiği sırada Musul'a hâkim olarak bağımsızlığını ilân etmiş, bir müddet sonra Kutalmış
Oğlu Süleyman'la yaptığı savaşta yenilerek 1085 de ölmüştür. C.E. Boswonh. İslâm Devletleri Tarihi (Mcrçil-İbşirli
tere.) İstanbul. I ' m s.71.72.

-». Sarre-Hetzfeld. Archaelogische Reise im Euphral und Tigris Gebiet, Berlin. :9n-I920. I. s.30-40: II. s.l74: Atâ-
Henâ, age„ s.22.

5. Kitabeler için bkz.. .Sarrc-ffertfeld. a'ge.. I. s.31-32: Atâ-Hcnâ, age., s.20-22.

<>. Zümrüt Hatun Türk asıllı bir hanımdır. Halife Mu'tezid bi Emrillâh tarafından cariye olarak satın alınmıştır. 552
(1157) yılında Zümrüt Hatun dan bir oğlu doğunca. O nu azad ederek evlenmiştir. Zümrüt Hatun dan doğan Rmir
Ebul-Abbas Ahmed, daha sonra babasının yerine Nâsır li Dlnillâh unvanıyla halife olmuştur, ijmmü Halife (halife
annesi) sanıyla tanınan Zümrüt Hatun, hayır hasenat sahihi bir kadındır. Bağdad in çeşitli yerlerine cami. medrese
lekke. ıınarcl ve nbal gibi eserler yaptırmıştır. Ilalall.ır Çarşısı'ndaki camisi ile. (üümünden 10 yıl önce yaptırdığı
türbesi h.ıien mevcullur. !">'> (1202) yılında Bağdad da ölmüş, bu lürtıcye dcfnedilmışlir. Sıbt Ibnu'l-Cevzi, Mir âlu -
z-/jman İT rârihri-A'yân.VlII, Haydarabad. 1955. s.51.'V-514: İbnü l Esir. El-Kâmil n'l-Târih. XII. Beyrut. 1%5 (5W
yılı h.ıvadisı). s.lK4: .Musula Cevad. "İmârctu l-Kamı s-Sâdis ed-Dahme " SHMER. II. »ağdad. 1946. s.f,9-71:
H-HammOdr. age.. s.5i Alâ-Henâ. age.. $-29.
IRAKTAKİ MUKARNAS KUBBELİ SELÇUKLU TÜRBELERİ HAKKİNDA 257

Osmanlı valilerinin yakınları g ö m ü l ü d ü r ^ Girişin doğu tarafında duvar ortasından 30


Türbenin önündeki giriş bölümüne ku- *»asaınakh dar bir merdivenle payanda hai-
zeyden eyvan şeklinde sivri kemerli ve yıl- İrasının balkonuna çıkılmaktadır. Türbenin
diz tonozla örtülü bir kapıyla girilmekledir. ^""^^ duvarında 185x62 cm. ölçülerinde kü-
Taroamen tuğladan yapılan bu bölüm vc i k i '"''"•^'^ "•'î' açılmıştır. Duvar-
yamndaki nişlerin üzeri de yıldız lonozla '^"^ örgülü olup süslemeye yer
örtülmüştür. (Rcsim.4). verilmemiştir.
Her kenarı 5.10 m. uzunluğunda olan se- Sekizgen türbenin üzerinde yükselen
kizgen türbenin kubbesi, dıştan 2 m. kalın- yuvarlaklaşan ve daralan 12
l.|.nda ve 4 m. yüksekliğinde tuğladan bir ''^^ mukarn:is hücrelerinden oluşmak-
payanda duvar.vla kuşatılmıştır. Her kenarı ^^'^^ mevcuttur. Tepe-
1.80 m. genişliğinde ve 3.80 m. vüksekligin- ^ ' " ^ s e k i z g e n b i r y ı l d ı z l a sona
deki esas gövdenin üzerinde yaklaşık 12.30 ^ ^ ^ ' ' ^ ^ ' ' i ^ - (Rcsim.5). Dördüncü mukar-
• i i , o . . ı , ı ; « . „ H « ^ . b o , . , ^ 1 1 WW
m. yüksekliğinde .
mukarnaslı kubbe ver al- nas sırasında, kıble vc diğer & vönlere
- &gelecek
maktadır şekilde sivri kemerli 4 küçük pencere açıl­
mıştır. Beşinci sıradan itibaren de, her hal-
Yuvarlak kemerli türbe kapısı üzerinde- kadaki mukarnas hücresinde kavsaranın
ki kitabe sökülmüş olup yeri boş kalmıştır. ortasına gelecek şekilde birer aydınlatma
zamrût Hatun Türbesi, son zamanlara kadar Sitli 7.ühL-yde adıyla biliniyordu. ZûKydo ilanım (Siltı Zübc>-dc) 145
(762) yılında Halife Harun Rcşid ile evlenmiştir. DAİRETÛ L-MAARIF EL-İ.Sl/vMİVr.. X. s.339. "Abbasi döne­
minin tanınmış simalarından olan Zübeyde Hanım. yok.«ıl ve düşkünlere yardımı. Mekke'ye Dicle den yer altı ka-
nalUnyla su götürmesi gibi hayır eserleriyle büyük üne kavuştuğundan, halk arasında çok sevilmiş vc saygı görmüştür.
216 (831) da Bagdad da ölünce. Kureyş Mezarlığı nda toprağa verilerek üzerine bir kubbe (lürbe) yaptırılmıştır."
M. Rıza el-Kehhâle. A Umü n-Nisâ fî .-Memi l-Arab ve l-İsUSm. 1. s. 430 vd. Aynca bk7-. M. Şükri Alûsî. Târihu
Mesâcfdu Bağdad ve Âsâruhâ.Bağdad. 1346. s-125-129: Atâ-Henâ. age.. %2>. H. llammûdî. age, s.51.
AiKak. bugünkü lürbenin Kureyş Mezarhğı'nda olmayışı, lürbe mimarisi vc süslemelerinin daha geç devir ü7£İliklcri
taşıması, bunun yanında Carslen Niebuhr'un seyahatnamesi Reisebeschreibung nach Arabien und den Umlicçenden
Lândem, 111. Graz-Austria. 1968. s JOO ve Alûsî. age., s.129 daki kiubeleric. halkın bu yapıyı Sitli Zübeyde Türbesi
olarak bilmesi, araştıncılan şüphe ve çelişkiye düşürmüştür. Bu konuda bazı görüşler vardır 1- Abdürrazzak cl-Ha-
sanî. DAİRETÜ L-MAARİF EL-İSLAMİYE. IV. s.l7 de "-bu türbe. Sulun Bcriciyanık un kızı vc Sullan Mcsud
bin Mdikşah m hanımı Zübeydc ye (ölümü: 1138 M.) aittir. Sonradan Harun Reşid in hanımı Zühcydc ye tesmiye
edilmiştir." demektedir. 2- Abbas el-Azzavî. Tarih i İrak Beync I-İhtiUleyn. 1. Bağdad. 1935. s.406 da"... Türbe. 1 larun
d-Cûveynrnin kızı Zübeyde ye aittir. 706 (1306) yılında ölmüştür." şeklinde kayıtlıdır. .V Alûsî. age., s.29 da "Ümmü
Zûbeydc,..216 H. da ölmüştür. Halbuki bazı kaynaUarda Ma rtf-i Kerht Mcşhcdi yanındadır, denilmekledir. Bu
yanlıştır. O lürbe. başka bir melikeye ait olmalıdır" şeklinde geçmektedir. 4- Saırt-IIcr^fcW. age.. II. s.I76, - yapı
tarzına göre lürbc Nâsır li-DîniUâh döneminde yapılmış olmalıdır.": 5- M. Ccvad. .Seyd.ilü l-Bilâd. s.171. "Türbe.
Nâsır li-DinilUh'ın annesi Zümrüt Haıun a (ölümü 599 H.) aiMir." kayıtlan mevcuttur. "Aslında. Sini Zübcyde nin
lûrbesi Kureyş Mezarlığı'nın şîîlerce lahrip edilmesi sıraşında birçok sünnî tûıbclcriylc birlikte yok olmuştur. Son-
calan halk, saygı duyduğu Sitti Zübeydcye. Kerh dcki mczariıkta bulunan Zümrüt Hatun Türbesi ni mal etmiştir.
Niebuhr'un gördüğü kitabe. Vali Hasan Paşa nın hanımı Ayşe Hatun un 1131 (1718) de hu türbe yanma gömüldüğü
sırada yazılmış Osmanlı kitabesidir. Ayşe Hatun un mezanıtdaki yazı ile Zûhcyde Hanım adına yazılan kitabenin
yazılan aynı olup Osmanlı sülüsüdür. Niebuhr kitabeyi orijinal sanarak yayınlamıştır." H. 1 lammûdt. age., s.55: Aynca
bkz.. M. Cavid Baysun. "Bağdad" mad.. İsL Anv II. s.20Z M. Ccvad. El-İmâralü l-Uiamiye cl-Alika bı IVığdad".
SÜMER. III. Bağdad. 1947. s.38 vd. da uzun araşıırmalar sonunda, bu yapıyı 1202 dc ölen Zümrüt Hatun un sağ­
lığında yapıldığını onaya çıkarmıştır. Bu gortişü doğrulayan eski kaynaklar da mcvcullur. Bk7_. Sıbt İbni C c \ 7 i . age,
V i n , S.459J 13.637: Ibn Sat. Ei-Câmîü l-Muhıasar. IX. s. 88-89.

7 M. Cevad. agm.. i.42 vd.


258 Yrd.Doç.Dr.Abdüssclâın ULUÇAM

deliği bulunmaktadır. Hoca Reşîdeddin Fazlullah tarafından ta­


mir ettirilmiştir . 917 (1511) yılında bitişi­
Zümrüt Hatun'un sandukası, Irak'taki
ğine bir cami ilâve edilmiş, daha sonra
diğer türbe sandukalanndan farklı olarak
külliye haline gelen yapılar Osmanlı döne­
küçük ölçüde yapılmış ve 2 mezar taşıyla sı­
minde ve Irak vakıflannca elden geçirilmiş­
nırlandırılmıştır. Etrafında şebekesi olma­
tir^.
yan sandukanın üzerinde yeşil bir örtü
örtülüdür. Batıdan ve aminin güneydoğusundan 2
giriş kapısı bulunan türbe, 14.90x4.80 m. öl­
Türbenin dışı, son tamirde 3 m. yüksek­
çülerinde kare bir plâna sahiptir. 1334 yı­
liğe kadar betonla kaplanıp kireçle sıvan­
lında eklenen uzun dehliz şeklindeki batı
mıştır. Sekizgen türbenin her kenarı
girişinde, abidevî bir laçkapı bulunmakta­
alttakiler daha geniş 4 panoya ayrılmıştır.
dır. (Resim. 7,8). Geniş bir eyvan şeklinde
Sivri kemerli ikişer nişle teşkilâtlandırılan
yükselen taçkapı kemeri içinde küçük bir
alt kısımda kemer seviyesinde altıgen yıl­
giriş kapısı mevcuttur. Kapı üstünde 1397
dızlar ve onikigen çerçevesi etrafında geli­
H. tarihli Irak Vakıflarına ait tamir kitabesi
şen geometrik kompozisyonu
ile, bunun üstünde üçgen alınlıklı bronz bir
tuğla-terrakota madalyonlar yer almaktadır.
kitabelikte Osmanlı dönemi tamiri belge­
(Resim. 6).
lenmektedir. Basık sivri kemerle çevrilen
Yalın kat halindeki kubbe, beşinci sıra­ kavsarada, prizmatik üçgenlerden oluşan i r i
dan itibaren (dışarıdan ikinci sıra) mukar- mukarnas hücresi biçimindeki tromplarla
nas h ü c r e l e r i n i n üstleri dışarı taşkın istiridye yivleri yer almaktadır. Mozaik çini
üçgenlerle siperlenerek aydınlatma delikle­ süslemeler son tamire aittir. Bu tamir sıra­
ri korunmuştur. Hücrelerin her üst dizisi sında türbenin 6.5 m. yüksekliğindeki kare
alttakilerin ortasına gelecek şekilde sıralan­ kaidesi ile, giriş bölümünün bitiştiği yerde
mıştır. Irak Selçukluları ve İlhanlı d ö n e m i n e ait
kitabe parçaları ortaya çıkarılmıştır. (Re­
3- ŞEYH ÖMER SÜIIREVERDÎ TÜRBESİ: sim. 9). Gamalı haç ve diğer geometrik süs­
leme ö r n e k l e r i cami d u v a r ı a l t ı n d a
Bağdad'm doğusunda. Bâbü'l-Vüstânî kaybolmaktadır.
yakınında bulunan Şeyh Ömer Sühreverdî
Türbesi 632 (1234) yılında yapılmıştır. Mu- Güney ve doğudan avlu duvarına bitişen
karnas kubbeli türbe. lüO yıl sonra 1334 de türbenin kare kaidesi kademeli silme ku­
İlhanlı Veziri Gıyascddin Muhammed bin şaklarla süslenmiştir. Her k e n a r ı n d a ke-

Şeyh Ömer Siihrevcrdrnin asd adı Ebû Haba Ömer cl-Bckrî bin Abdullah'dır. 5.^9 (1144) yılında Zincan ya kınında İd
SOhrevcrd Kasabası nda dogmu^cur. Uzun süre bahasından ders alını;. Bagdad'a gelerek Şeyh Abdölkadir Geylânrnin
önce müridi, daha sonra halifesi olmuşıur. Şad MczhcN fakihi. hadis âlimL vâiz ve tasavvuf ehli olup "şeyhler şeyhi"
unvanıyla anılmışiır. Sûhrcverdfnin ilim ve lasavvuda ilgili pek çok kitabı mevcuttur. 632 (1234) de vefat etmiştir.
İbn Hallikan. Vefey«cü l-A'yân ve Enbâû Ebnâi'r-Zaman.III, Mısır. 1M&. s.l 19-120: A/atavî. age.. lit, s.27-28: İhn
Fevtt. Havâdisü l-Câmiah. s.74; H.Hammûdt. age., s.95. A. Necim Abbo, age.. $.81 de. "Şeyh Ömer Sühreverdî ölür
ölmez 1235 [erde böyle mukarnaslı hir kubbe yapılamaz. 1334 tarihinde lûrbc lamir edilmemiş, ilk ve hnsit lürbe
yeniden yapılmıştır ki. kitabedeki (emcra N tecdtdihî) bade., ibaresi harap olan yapının imar edildiğinin delilidir."
demektedir.

Atâ-Hcnâ. age., s.43: Ahdüs-selâm Uluçam. Irak ta Türk Mimari Eserlerinin Gelişmesi. P.rzurum. 1983. s.61 (hnsıl-
mamış doktora lezı).
IRAKTAKİ MUKARNAS KUBBELİ SELÇUKLU TÜRBELERİ HAKKINDA 259

merler b u l u n a n sekizgen g e ç i ş l e sona Basri^^ için yapılan türbenin X I I I . yüzyılın


ermektedir. Bu kasnak üzerinde yükselen ilk yarısına ait olduğu sanıhr^^. Türbenin
ve gittikçe daralan mukarnash kubbe 11 bitişiğindeki mescid ve zaviye Osmanlı dö­
halkadan o l u ş m a k t a d ı r . Kale b u r ç l a r ı n a neminde tamir görmüştür.
benzeyen halkaların en üstteki tam yuvar­
3.20x3.20 m. ölçülerindeki kare plânlı
lak, üstten beşinci sıra ise kirpi saçağı şek­
türbe, sekizgen kasnaktan sonra içten 11 sı­
linde dışa taşkın siperliği andırmaktadır.
ra mukarnas hücreli yüksek bir kubbeyle
En üstte madenî bir alem mevcuttur.
örtülmüştür. Dışta ise mukarnaslar 6 sıra­
Türbe mekânı, içten yarım küre şeklinde dan oluşan ve piramidal dizilişle yükseldik­
kubbe ile k a p a t ı l m ı ş a r . Camiden geçilen çe darahp, tepeleri kıvrılarak dışa taşan
kapı üzerinde, doğu nefin güney kubbesine sivri kemerli nişciklere dönüşmüştür. (Re-
kadar yükselen terrakotadan ince işlenmiş s i m . l l ) . İçteki diziler de mukarnastan çok,
zemin üzerinde 6 satırlık kitabe yer almak­ ayakları bir üsttekinin tepesine-kilit nokta­
tadır . Duvarlarda, kubbe alıma kadar u- sına- gelecek şekilde sıralanmış sivri ke­
zanan, ortadakilcr kaş kemerli, sütuncclcr merli nişcikler şeklindedir. (Resim.12). Her
üzerine oturan üçer mukarnash niş açılmış­ sırada 16 hücre yer alır. Beşinci sırada du­
tır. Tromplara yaslanan kubbenin eleğinde varlar üzerine gelecek şekilde 4 aydınlatma
sülüsle yazılmış kalın bir ayet kitabe kuşağı menfezi açılmıştır. Batıdan sivri kemerli bir
dolanmaktadır. Kubbe ortasında kaicmişi kapıyla girilen türbe mekânından bitişiğin­
bitki motifleriyle, madalyon içinde yine sü­ deki yarım küre kubbeyle örtülü olan ikinci
lüs bir kitabe mevcuttur. (Resim. 10). Kub­ mekâna geçilmektedir. Türbede süsleme
be k a s n a ğ ı n d a duvarlar ü s t ü n e gelecek unsuru olmayıp içten ve dıştan harçla sıvan­
şekilde 4 pencere açılmıştır. Türbenin do­ mıştır.
ğusunda, kare bir hücreden ibaret olan Ha­
5- ŞEMS TÜRBESİ (MEŞIIED-İ ŞEMS):
life Mu'tasım Billâh'ın merkadi bulunmak­
tadır. Irak'ın güneyinde, Hille'ye 2 km. uzak­
lıkta bulunan ve bir "makam lürbe" veya -
4- HASAN BASRİ TÜRBESİ:
•şükran âbidesi" o l d u ğ u s a n ı l a n y a p ı ,
B a s r a ' n ı n Z ü b e v r K a z a s ı ' n d a . Hasan Meşhcd-i Şems adıyla anılır . Sekizgen
10. Sühreverdî Türbesi ne ait kitabeler için bkz.. H. llammûdt. age., s.97-98: A-lJluçam. age., s.67.

U. Hasan Basri, 21 (642) yılında Medine'de doğmuştur. 14 yaşında Kur'an-ı Kerim i bıfzedtTck Basra'ya hicret cımişiir.
Horasan üzerine yapılan .seferlere katılan Hasan (îasrı daha çok rivayet ettiği h;ıdislcr vc etkili vaazlarıyla ianınır.
Kaderiye. Mu tezile. Uhuvvet ve tasavvuf tarallarlannın imamı olan bu büyük zal 11» (72R) de Basra'da vefal cımişiir.
İbn Hallikan. age.. I. s..^54: H. Ritler. "Hasan Basri " mad. İsi. Ans. VII sJIS-.lUı.

IZ Hcrzfeld. -Damascus: Studies in Architecture" /\RS ISI.AM1CA. IX, 1942. s.26 da 600 (\20^) tarihi verilmektedir.
Alâ-Henâ. age:, s.38. Ancak, kitabesi olmadığından, kesin bir tarih yerine, benzer yapılarla karşılaştırma yoluyla XIII.
yüzyılın ilk yarısını vermek daha uygundur.

13. Atâ-Henâ. age., s.45 de. Abdünazzafc d-Hasani, d Irak KaJtmen vc Hadisen. s.l44 den naklen. "Sıfnn Savaşı sıra­
sında llz. Ali'nin ikindi namazı geçmek üzeredir. Çok hayıllanıp Allah'a (CC) niyaz edince İlâhi kudretin ıcccllislyle
güneşin gump vakti namaz kılıncaya kadar hareketsiz kalır. Meşhcd-i Şems bu hadist^c şükran nişânesi olarak ya-
ptlmışlır. " denilmektedir. El-Hercvi. d-İşârâlû ilJ Ma rifcli z-Ziyârât. Dımışk. mX s.76 da ise -yapının Nebi Ilaz-
kiyal. Yûşâ bin Nûn ve /Mi bin Ebf Tâüb'den birinin makamı olduğuna inanılır. Doğrusunu Allah bilir." y:klinde
kayıtlıdır. /\ncak mimari durumu göz önünde tutularak, kimin adına yapıldığı bilinmeyen anonim bir lurtx; olduğu
Novlene bilir.
260 Yrd. Doç. Dr. Gülçin KÜÇÜKKAYA

plânlı mukarnas kubbeli türbe, bitişiğinde­ İçte, kıble duvarlarında bir mihrab, diğerle­
ki tekke veya zaviyeyle birlikle ele alınmış, rinde 2.20 m. yüksekliğinde dikdörtgen çer­
Osmanlı döneminde bir de minare ilâve e- çeveli geniş kchıerli i k i ş e r s a t h î n i ş
dilmiştir. (Resim. 13. Çizim: IV). bulunmaktadır. Köşelerde sivri kemerli de­
rin tromplann yer aldığı türbenin doğu ve
İçten, her kenarı 1.30 m. uzunluğunda
batı duvarlarında birer pencere açılmıştır.
tam sekizgen olan türbenin dış kenarları
farklı açı ve uzunluktadır. 3 köşesinde ku­ Sekizgen geçişten sonra yükselen yalın
lesi olan ve 5 cephe oluşturan türbenin di­ kat kubbe 12 sıra mukarnas hücrelerinden
ğer 3 kenan, bağlı olduğu yapılar arasında meydana gelmektedir. (Resim.15,16). Yapı
kalmıştır. Batıdan bir kapıyla girilen türbe­ içten harçla sıvanmış olup süslemesi yok­
de, her kenarın ortasına gelecek şekilde siv­ tur. XIII. yüzyılın ilk yarısında yapılan bu
ri kemerli derin nişler açılmıştır. türbe son zamanlarda Irak Eski Eserler
Güneydeki iki kademeli niş mihrab olarak Müdüriüğünce tamir cdilmiştir^^.
düzenlenmiştir. Yük.sek sekizgen kasnakta
yine sivri kemerli 8 pencere mevcuttur. 14
7- İMAM YAHYA EBÜL-KASIM TÜRBESİ:
sıradan oluşan mukarnas hücreleri içten
kırmızı ve siyah boyalarla konturianarak di­ Musul'da. Dicle kenarında, Baştabya ile
ziler daha belirgin hale getirilmiştir. (Re­ Karasaray arasında bulunan t ü r b e , 637
sim. 14). Türbe içinde ayet kitabelerinden (1239) da İmam Yahya bin Kasım için
başka süsleme unsuru yoktur. Bedreddin Lülü tarafından yaptırılmıştır.
719 (1319) yılında sanduka ve iç süslemele­
Plân ve mimarisiyle Zümrüt Hatun Tür-
ri yenilenen yapı, 1903 depreminde zarar
besi'ne benziyen bu yapı da XIII. yüzyılın
gördüğünden 1916 da tekrar tamir edilmiş­
ilk yarısından, Selçuklu döneminden kalmış
tir^ . Yapı bugün de tamirat altındadır .
olmalıdır.
Yüksek bir tepe üzerindeki t ü r b e n i n
.6- İMAM BÂKIR TÜRBESİ:
Dicle Nehri'ne bakan duvarı zamanla kay­
Eski Dakuk mezarlığında bulunan mu- dığından, türbe duvarı üst seviyesinde sıfıra
karnaslı türbe İmam Bâkır adına yapılmış­ inen kalın 2 payanda ile desteklenmiştir.
tır . 5x5m. ölçülerinde kare bir plânı olan Buna rağmen yapı oldukça meyillcnmiş du­
yapının duvarları 1.5 m. kalınlığındadır. Ba­ rumdadır. (Resim. 17).
tısında küçük bir giriş bölümü mevcuttur. Önünde bir giriş bölümü bulunan türbe-

14. imam Ebû Cafer Muhammed Bâkjr bin /\li^ 57 (676) yılında Medine'de dogmuşlur. 12 imamdan biri olup ilimdeki
üstünlüğünden dolayı Bâkır "inceleyici, syrncı" ünvanını almıştır yine Medine'de 113-118 H. yıllan arasında vefai
ederek Cennelü'l-fMkı ye dcfnedilmişlir. İbn Hallikan. agc., IIL »J14; Fr.BuhL ' Muhammed bin Ali" mad. İ.s.Ans..
Vm. S.477. Bu turtle Muhammed Bâkır a makam olarak yapılmıştır.

15. Atü-Henâ. age., s.49-50.

16. Halk arasında yaygın olan ve genellikle kabul edilen Ebul-Kasım adı. Yahya Nn Kasım dır. Yani Kasım ın babası
Yahya'ya değil. Yahya'nın oğlu Kasım adına türbe yapılmıştır. Ht Hasan ın oğlu olan Kasım, amcası I Iz. Ha-seyin'le
birlikte Kcrbdâ da 5«:hid edilmiştir. Sarrc-Hcrzfcid. age.. I!. s.249: Alâ-Menâ. age.. sJ2.

17. Sarre-Hertfeld. age.. II. s.259; Sâid Deveci. El-Musul II Ahdi'l-AUbekl, Bağdad. 1965. s.147; S.Deveci. El Musul.
Bağdad. 1%3. s.19: Oktay A&lanapa. Türk Sanatı I. İstanbul. 1972, ».111.

ıs. 1W2 yılı itibariyle. A . tJluçam. age., s. m.


IRAKTAKİ MUKARNAS KUBBELİ SELÇUKLU TÜRBELERİ HAKKINDA 261

nin tamamı 18 m. yuKsekliğinde olup, l u n d u ğ u nişlerle bezenmiştir. Kuzey duvarı,


7x7.30 m. ö l ç ü l e r i n d e kareye yakın bir k a p ı n i ş i ü s t ü n d e ve y a n l a r d a 3 s a t h î kemer­
plâna sahiptir. (Çizim:V). İçten mukarnaslı le d e s t e k l e n m i ş t i r . Kapı ü s t ü n d e ayrıca 2
kubbe, dıştan piramidal bir külahla örıül- s ü s l e m e panosu d a h a v a r d ı r .
müştûr. Taş-tuğladan yapılan 1.60 m. kalın­
lığındaki duvarlar bugün içeriden demir 8. İMAM AVNÜDDİN TÜRBESİ:
gergi kirişleriyle birbirine bağlanmış, kubbe M u s u l ' d a , a y n ı adla a n ı l a n mahallede
de iskeleye alınmıştır. bulunan İmam Avnüddin Türbesi 646
(1248) yılında Bedreddin Lülü tarafından
Bedreddin Lülü'nün yaptırdığı ilk süsle­
yaptırılmıştır. 1744, 1963-1964 yıllarında
meler, tuğla mimarîye bağlı olduğu halde
tamir edilen türbe, g ü n ü m ü z e bakımsız
daha sonra duvarlar siyah mermer levhalar­
bir vaziyette g e l e b i l m i ş t i r . T ü r b e giriş k a p ı ­
la kaplanmıştır. Palmct ve rûmilerin mey­
sı ü s t ü n d e ; mihrab l e v h a l a r ı n ı n iki y a n ı n d a
dana getirdiği i r i plâstik bitki motifleri
t a r i h k i t a b e l e r i ile t u n ç k a p ı s ı ü z e r i n d e usta
yanında geniş ayet kitabe kuşaklan yer al­
kitabesi mevcuttur"^.
maktadır. Zamanla dökülen bu kaplamala­
rın altından tuğladan orijinal süslemeler B u g ü n m a h a l l e i ç i n d e evler a r a s ı n d a kal­
ortaya çıkmıştır. (Resim. 19). Türbenin do­ m ı ş o l a n ve 'İbn Hasen Me^hedi" olarak a-
ğu ve batı duvarlarında farklı yükseklikte n ı l a h t ü r b e , 8.40x.8.40 m. ö l ç ü l e r i n d e kare
pencereler vardır. Kemer vc üçgen boşluk­ bir p l â n a s a h i p t i r . M u k a r n a s l ı tromplara
larında yine tuğladan geometrik süsleme y a s l a n a n yine m u k a r n a s l ı bir kubbeyle ö r ­
örnekleri görülmektedir. Yapı kıble yönün­ t ü l ü d ü r . 14 m. y ü k s e k l i ğ i n d e k i g ö v d e k ı s m ı

de olmadığı için, 2 mermer levhadan oluşan t a ş t a n y a p ı l m ı ş t ı r . 30 m. ye u l a ş a n m a h r û ı î

mihrab köşeye alınmıştır. Bu levhalarda a- k u b b e ise t u ğ l a d a n o l u p , I r a k ' t a bulunan

yet kitabeleri ile kıvrık dal vc rûmîler ara­ t ü r b e ve bu tür kubbelerin en yükseğidir.

sında k ö ş e d e bir k a n d i l m o t i f i ( R e s i m . 2 1 ) . T ü r b e n i n ö n ü n d e k ü ç ü k bir gi­

bulunmaktadır. riş b ö l ü m ü , y a n ı n d a bir ey\'an, d i ğ e r y a n ı n ­


da ise bir c a m i b u l u n m a k t a d ı r . Payeler
Trompları destekleyen konsollar şeklin­ ü z e r i n e o t u r a n b a s ı k k u b b e l i bir g i r i ş t e n
de, duvarların üstünden başlayıp en tepede s o n r a gelen t ü r b e k a p ı s ı . A t a b e k l e r d ö n e ­
sekizgen bir yıldızla sona eren mukarnas m i n d e n kalan en g ü z e l f i g ü r l ü ö r n e k l e r d e n
hücreleri, genelde açılmış bir güle benze­ biridir. (Resim.22). Birbirine sarılıp dü­
mektedir. (Resim.18). Köşe tromplarında ğümlenmiş ejder g ö v d e l e r i n d e n meydana
birer aydınlatma menfezi bulunmaktadır. g e l e n n i ş c i k l c r i ç i n d e k ı v r ı k d a l , r û m i ve
Ahşap sanduka, üzerindeki ayet ve tarih ki­ p a l m e ı l e r d e n o l u ş a n bitki s ü s l e m e l e r i yer
tabeleri ile X I I I . yüzyıldan kalan nadir ör­ a l m a k t a d ı r . Tunçtan yapılan İmam Avnüd­
neklerden biridir. din T ü r b e kapısı bugün Irak Müzesi'nde
saklanmaktadır."
Türbe, dıştan tuğla ve mozaik çinili ge­
ometrik süslemelerle yazı şeritlerinin bu­ K r i p ı a s ı b u l u n m a y a n , ancak zemini hayli

Sarre-HerafeW. age.. II. s.263: Atâ-Hcnâ. age.. M.V. Bcrchem. Inıcnpuon dc Sync. V. s. 10: .VN.Abho. age., s.
160-164. İmam Avnüddin. Hz. .Xifnin tof\ınudur. Şiî imamlanndan olup. bahasının adıyla anıldıimdan İbnı Ilascn
denilmekledir. Ilatıh el-Ömeri. Menhel-ı Hvlıyâ vc Meirchu l-A.srıya fî Zikn Sadüiı l Musul cl-HcdbA. II. sMUA.

20. Kilahcler için bkz.. Alâ-llenâ, .ıge.. s.'jS-oo.

21. 15.4.1982 lanhii itibariyle.

F.17
262 Yrd. Doç. Dr. Abdûsselâm ULUÇAM

aşağıda olduğundan bir merdivenle inilen lür. Kurgan, höyük, p i r a m i t , m o z o l e ,


türbenin, doğu ve batı duvarlarında geniş türbe...gibi değişik ad ve mimarî ile karşı­
pencereler açılmıştır. Diğer duvarlafda ve mıza çıkan bu yapıların o kişinin önemini
üst kısımlarda süsleme olarak sathî nişlerle ve haurasını ebedîleştirmek amacıyla orta­
alçıdan dikdörtgen çerçeveler ve rozetler ya konduğu bilinir. Bunun yanında eski din­
bulunmaktadır. Köşelerde, tromp şeklinde lerde ölenin, ölümden sonra tekrar dirilip
düzenlenmiş derin mukarnas hücreleri ile yaşayacağı bir ev-saray, veya ruhunun daima
duvar üstlerinde alt uçlan serbest kalmış hazır bulunduğu bir tapınak olarak değer­
küçük sütunceler mevcuttur. Bunlara yasla­ lendirildiği sanılır. İslâm inancında ise ö-
nan ve düz sıralı mukarnaslardan oluşan se- lümle anıt mezarın bir bağlantısı olmadığı
kizgen kasnak, kubbeye geçişi halde, binlerce örneğiyle türbeler dînî mi­
sağlamaktadır. Kasnak üzerinde yer alan marî içinde yer alırlar. IX. yüzyıla kadar Er­
yüksek kubbe, muntazam sıralarla gittikçe ken İslâm döneminde bilinmeyen mezar
daralarak üstte 8 köşeli bir yıldızla sonuç­ anıtlannın Orta Asya Türk kökenli olduğu
lanan mukarnas hücreleriyle dolgulanmış- bir gerçektir. Ancak türbeler, orada yatanın
tır. (Resim.23). Bugün bir bölümü ruhuna dua okumak, ya da o'nun şefaatini
dökülmüş olan mukarnasların arasında, İ- ummak amacıyla şekillendirilmiştir. Nite­
mam Yahya Türbesi'nde olduğu gibi firuze, kim daha çok peygamberler, velîler ve şe-
mor ve soluk kırmızı renkli mozaik çini lev­ h i d l e r l e hayır hasenat s a h i b i d e v l e t
halar bulunmaktadır. Bu türbede de kıble büyüklerinin adına yapıldığı görülür.
yönüne gelen köşede, 2 mermer levhadan
Daha önce kerpiçten bir lâhit halindeki
meydana gelen kandil motifli bir mihrab
halifelerin ve mezhep imamlarının Bağdad'-
mevcuttur. Ancak türbeye yağmur suları
daki mezarları, zamanın seyyahı İbni Cü-
dolduğundan, mihrab ve sanduka su alımda
beyr'in ifadesiyle "..Selçukîler gelince
kalmıştır. Bu haliyle türbe daha çok bir sar­
göklere yükselen ve çok uzaklardan görünen
nıca benzemektedir.
beyaz kubbeler..." şekline d ö n ü ş m ü ş t ü r ^ ^ .
Duvarlar, alttan 1 m. yüksekliğe kadar Şüphesiz bu eserler mukarnas kubbeli tür­
siyah mermer, üstünde İmam Yahya Türbe- belerdir. Düz bir araziye sahip olan Mezo­
si'ndcki süslemelerin aynısı olan iri palmet potamya topraklarında. Sultan Alparslan,
moıirii süsleme kuşağıyla kaplanmıştır. Bu İmâm-ı Azam Ebû Hanife başta olmak üze­
mermer levhalar, 719 H. yıhnda yıkılan İz- re, Abdülkâdir Gcylânî, Şeyh Ömer Sühre-
ziye Mcdrescsi'ndcn alınarak türbelere kap­ verdî gibi ehli sünnet âlim ve şeyhlerinin
lanmıştır . Dış mimarîde, tuğla süslemeler yüceliğini âbideleştirmek amacıyla veziri
ve yazı kuşağı bulunmaktadır. Ancak, son­ Şerefü'l-Mülk Ebû Sâid'e göklere yükselen
radan sıvanan duvarlardaki süslemeler, dö­ birer kubbe yapılmasını emrederken; Bedred-
külen sıvaların altından görülebilmekledir. din Lülü de Musul ve çevresinde Şîî imamları
için aynı duyguyla mukamas kubbeli türbeler
DEĞERLENDİRME: yaptırmıştır. Safevî istillsı sırasında zarar gö­
Bir çok toplumda, ölen önemli kişiler i - ren İmâm-ı Azam vc Gcylânî türbeleri normal
çin büyük mekânlı mezarlar yapıldığı görü­ kubbeli olarak Osmanlı döneminde yenilen-

22. S. Deveci. Ccvâmii Musul 11 Muhtelifi'l-Usur. Bağdad. 1%3. s.191.

23. İbn Cübcyr. Rıhlet-i İbn Cübeyr. IJeynıl. 1968. s.205.


IRAKTAKİ MUKARNAS KUBBELİ SELÇUKLU TÜRBELERİ HAKKINDA 263

24
inişlerdir . etkilediği görülür. (Resim.26). 1534 de Ka­
Mukarnas kubbeli türbelerin ilham kay­ nunî Sultan Süleyman'ın Irakeyn Sefcri'ne
nağı, aynı bölgede bulunan eski kültürlerin katılan Matrakçı Nasuh'un Beyân-ı Menâ-
Zigguratlan olmalıdır. Ur-Uruk'daki ma- zil-i Sefer-i Irakeyn'inde, İrak bölgesi dışın­
bedlerle Arpaçiya Tolosu'nun dış kubbesin­ da Erzurum, Tebriz ve Sultaniye'yi gösteren
de basamaklar_^|eklinde bir kademelenme minyatürler de mukarnas kubbeli türbeler
söz konusudur . M.Ö. 6-5 bin yıllarına i - mevcuttur''^. (Resim.27,28).
nen bu yapılara benzer bir örnek, M.Ö. Irak'taki mukarnas kubbeli türbelerde
1400 tarihinden kaldığı sanılan Atreus To- cn çok kare, ikinci derecede sekizgen plân
losu'dur . Ancak bu yuvarlak yapı tama­ kullanılmıştır. Bagdad Zümrüt Hatun, H i l -
men toprak altında ve oldukça uzak bir le Meşhed-i Şems, Muhammed İbni Sek-
bölgede bulunduğundan mukamaslı kubbe­ 30 • 31
lere etki ettiği düşünülemez. Uzun Sûre ran , Imam Hadîd ve Necmeddin türbe­
Sitti Zübeyde'ye ait olduğu kabul edilen leri sekizgen plânda yapılmışlardır. (Çizim:
Zümrüt Hatun Türbesi, kaynaklarda belir­ I I , IV.VI). Türbelerin hepsinde birer giriş
bölümü mevcuttur. Bu türbelerde sekizgen
tildiği gibi bu türbelerin öncüsü değildir.
gövdenin bir kenarında kapı, kıble yönün­
İmam Dûrî Türbesi de Ukaylîler zamanında
deki kenarında bir mihrab nişi açılmıştır.
yapılmış olmasına rağmen, kubbesi X I I I .
HiUe Şems Türbesi'nde Musul Kemaliye
yüzyıla aittir. Kaldı ki Samerra çevresinde
Medresesi'nin (1186) kalan kısmında oldu­
IX. yüzyıldan itibaren yoğun bir Türk unsu­ ğu gibi içte eyvan şeklinde derin dikdörtgen
ru söz konusudur. nişler mevcuttur.
Aslında bu türbelerin Mezopotamya dı­ Samerra İmam Dûrî (Çizim.l), Zübeyr
şına taştığı da görülür. Şam'daki Nureddin Hasan Basri, Dakuk İmam Bâkır, Kebeise
Mahmud Zengi'nin türbesi (1172)"^ ile, bir Makâm-ı Hızır türbeleri ile Musul'daki tür­
mezar anıtı olmasa da Adana Ulu Camii'- belerin tamamı kare plânlıdır. Yahudi ve
nin batıdaki taçkapısı arka mekânı mukar- hırisliyanlarca da kutsal sayılan bazı türbe­
nash kubbelerle örtülmüştür. (Resim.25). ler eski plânları üzerinde yenilendiğinden.
Yine Şam'daki Nuriye Maristanı ile Erzu­ Nebi Yunus, Nebi Circis türbelerinde oldu-^
rum Yâkûtiye Medresesi (1310) ü n ü siste­ ğu gibi esas yapılar kıble yönünde değildir
minde m u k a m a s l ı kubbelerin iç mekânı Musul İmam Yahva ve İmam Avnüddin.
24. A. Uluçam. age„ sJ3.46.

25. Erten önü sistemleri ve sivri kubbeler için bkz.. S.L. WcwUey. lExcavalion al Ur. II. landon. 1934. s.58: M.E.L.
Mallawan and J. Cruiklunk Rose. •Excavations at Tell Arpachiyah ' IRAO, 11. London. 1935. $.25.

26. Behcet Ûnsal-Mimari Tarihi. I, İsunbul.1967. s.95. resim: 97, s.298. resjm:282.

27. E Dicz. "Kubbe" mad.. Isl. Ans.VI. s. 932.

28. Bkz. O. Aslanapa, age, s.107,109. rcsim:166. 170.

29. NasûhO-s-SİUht (Malrâkcı). Beyân ı MenâziJ--i Scfer-i Irakeyn (H.G. Yurdaydın) ,\nkara. 1976. Levha: 23 b. 27 b-28
a. 31 b-32 a.

30. Sarre-Herzfeld. age.. II, s33-86.

31. AU-Henâ. age., s.71 - 7 i

32. Nebi Yunu» vc Nebi Circi» türbeleri için bkz.. Sarre-l Icrzfcld, age., II, ».236-23R: S.Deveci. Cevâmi-i Mu»ul. ».74-
106. 108-127: S. Deveci. "Cami i Nebi Yunu» '. SUMP.R. VII, Bagdad. 1959. » 250-266.
264 Yrd. Doç Dr. Abdusselâm ULUÇAM

türbelerinde mihrabiar kıbleyi göstermek a- Bağdad-Basra türbelerinde Şeyh Ömer


macıyla köşelere yerleştirildiğinden, Nie- Sühreverdî Türbesi dışında kripta yoktur.
buhr ve Sarre-Herzfeld bu yapıların da Musul'daki türbelerde ise, mumyalık olarak
hifistivan azizlerine ait olduğunu ileri sü- ikinci bir kat yapılmamış, ancak türbe ze­
rcrler"^"'. Ki fi Hazkival Türbesi tek örnek o- mini normal toprak seviyesinden çok aşağı­
34 da tutulmuştur. Dolayısıyla bu türbelere
larak dikdörtgen plânda yapılmıştır . merdivenle inilmektedir. Bölgelerindeki
incelemeye çalıştığımız türbeler dışında, malzeme imkânına göre Bağdad ve Basra
çoğu XIII. yüzyılda yapılan veya yenilenen türbelerinde tuğla. Kuzey Irak'ta, Musul ve
türbelerden, çevresinde ise türbe gövdeleri-çogu moloz-
-Bağdad Şeyh Necmeddin Türbesi yalın taş, örtülerinde tuğla kullanılmıştır. Bağ­
kat mukarnasU kubbe; dad ve Basra türbeleri genelde sade bir ya­
pıya sahip oldukları halde, Musul türbele­
-Bağdad İmam Hadîd Türbesi içten mu-
rinde mimarîden çok süslemeye a ğ ı r l ı k
karnaslı, dıştan kademeli kesik koniler bi­
verildiği görülür. Tuğla, alçı, maden ve çini
çiminde düzenlenen külâh;
malzeme üzerine yazı kuşakları ile geomet­
-Musul İmam Bâhir, Şeyh Fethi ve İ- rik, bitki motifleri ve figürler işlenmiştir.
mam Abdurrahman türbeleri içten kubbe, Türbelerin çoğu bugün, birer külliyenin
dıştan dilimli yiveli külâh; merkezi durumundadır.
-Musul Nebî Yunus (Resim.24), Kebîse
Makâm-ı Hızır türbeleri içten mukarnaslı Sonuçta, kaynağı ve etki alanı ne olursa
kubbe, dıştan dilimli-yivli külâh; olsun, mukarnas kubbeli türbelerin X I I I .
-Nebi Hazkiyal Türbesi Hasan Basri ve yüzyıl boyunca Selçuklu-Atabek ve Zcngi-
Şems tûrbelerindeki gibi içten mukarnaslı Icr-eliyle şekillendirilip geliştirildiği ve yü­
kubbe, dıştan sivri kemerli niş sıralarından celik duygusunu ebedîleştirmek amacıyla
oluşan piramidal külâhlarla örtülmüşlerdir. inşa edildiği anlaşılmaktadır.

33. Sarre-Metzfeid. age.. II. s.251.

34. Nebi Hazkiyal yahudilerin dört büyük peygamberinden biri olup. türbesi Neccf-I lille aiTwmdaki Kili de bulunmak -
tadır. Bu türbe 1304-1317 de Sultan ülcayto tanırından yenilenmiştir. Atâ-IIcna. age.. s.»2.
MUKARNAS KUBBELİ SELÇUKLU TÜRBELERİ HAKKINDA ?6S

/A

r î

^'^^-s'
1

Rf VHiı ö. Zümrüt Hatun Türbesi, Cephe SiisUnu M

*5

Resim 5. Zümrüt Hatun Türbesi, kubbenin iı^ten /J;/Nİ


266 Yrd. Doç. Dr. Abdüsselâm ULUÇAM

V
hreverdi Türbesi kubbenin içten Resim 12. Hasan-ı Basri Türbesi, Kubbenin
f^öriinıiijü içlen ;^örünüsü

Resim 18: İ.Yahya Türbesi kubbenin Resim 16. imam Bakır Türbesi, Mukamaslı[
içten görünüşü kubbenin iç görünüşü
IRAKTAKİ MUKARNAS KUBBELİ SELÇUKLU TÜRBELERİ HAKKINDA 267

İh

Resim 19.1. Yahya Türbesi iç duvar süslemeleri

Resim 23. İmam Avnüddin Türbesi, ic kubbe


Resim 22. İmamAvnüddin Türbesi kapısı
3

1- Samerra, İmam Dûrî Türbesi (Atâ-Henâ 'dan). 2- İmam Dûrî Türbesi, mukarnaslı kubbenin
içlen görünüşü.
?- RnMn/1 7ümnjt Mntıın Tıirhpd

m'
i i i

8. Bağdat, Şeyh Ömer Sühreverdi


Türbesi taçkapısı ve külliyenin diğer yapılan

4. Bağdat Zümrüt Hatun Türbesi,


Türbe girişindeki yıldız lonuzlu örtü.

9. Şeyh Ömer Sühreverdi Türbesi inşa kitabesi

ir-
Ik >.
11- Basra, Hasan Basri Türbesi (Atâ-Henâ'dan).

13- Hille, Şems Türbesi (Atâ-Henâ'dan).

t
15 Dakuk, Imam Baku- Türbesi (Alâ-Henâ 'dan).

U. Hille Türbesi, mukarnash iç kubbe


i

17- Musul, Imam Yahya bin Kasım Türbesi

20. Musul i. Yahya Türbesi Dt§


cephe süslemelerinden delay
21- Musul, İmam Avnüddin Türbesi.

24- Musul, Nebi Yunus Türbesi mukamash kubbenin içten görünümü.


25- Adana Ulu Camii'ndeki mukamaslı kubbe.

26- Erzurum, Yakutiye Medresesi'nde mukamaslı iç kubbe.


ı l

U-JJ-

ıl

I • İt

ft
7 .ÎH

JI

25- Beyân-ı Menâzil'deki Erzurum minyatüründe mukamas kubbeli yapılar.



1
i h \ y i v ı\ / ı\\,

rs
/l ^ .1—y

K/

I (


O o o o c3
1/100

SAMERRA, İMAM DURI TÜRBESİ VE TEŞKİLATI

Çizimi: Samerra-tm<jm Durî Türbesi if Te^kiiıuı


BAGDAD _NECMEDDİN TÜRBESİ

BAĞDAD- ZÜMRÜT HAIUN TÜRBESİ


IRAKTAKİ MUKARNAS KUBBELİ SKi n i K I lT TÜRBELERİ HAKKINDA 279

n:::;::nz:i
^ r

HILLE _ ŞEMS TÜRBESİ

Çizim 4: HiUe-Şems Türbesi


280 Yrd. Doç Dr. Abdüsselâm ULUÇAM

r-A ^ i .-X i i .• •r-i


/>.... İ.>;:>^rK--<\

o I I } A SM MUSUL
İMAM YAHYA TÜRBESİ
1/100
kak Müze» ar&ıvınden islenerek.
Aralık 1962
A.UkJçam.

Çizim S: MusuUmam Yahya Türbesi


TRABZON'UN ÇAYKARA İLÇESİ KÖYLERİMDE
BULUNAN BAZI CAMİLER

Doç.Dr.Haşim KARPUZ

D
oğu Karadeniz Bölgesi'nin kendine Bazjlannın kendilerine has yapı ve süsleme ö-
has coğrafi yapısının yanısıra küUür zellikleri vardı. Bu camiler yıkılıp yerlerine bü­
ve sanat alanında da farklı özelliklere yük beton camiler yapılıyordu. Üniversiıedcki
sahip olduğu bilinmektedir. Bölge hakkında ya­ görevime başladıktan sonra Giresun. Trabzon,
bancı bilim adamlarınca tarih, kültür ve özel­ Rize il merkezleri vc köylerindeki Türk-İslâm
likle Bizans ve sonrası anıiları üzerinde birçok yapılarını araştırmayı amaçlayan bir proje üze­
araştırma yapılmıştır^ Yerli araştırmalar daha rinde çalışmaya başladım**.
çok zengin halk mimarisini konu edinmiştir. Araştırmalarım sırasında en çok dikkatimi
Orhan Özgüner'in Köyde Mimari Doğu Kara­ çeken kesim Çaykara ilçesi ve köyleri olmuştur.
deniz (Ankara, 1970) adlı eseri bunların cn ö- Burada bazı köylerde halâ bozulmamış cami
ncmlisidir^. Trabzon Müzesi'nde çalıştığım örnekleri bulmamız mümkün olmuştur. Bu ca­
1978-198."^ yılları arasında Trabzon'un ve çevre milerden Dernekpazan, Güney Kondu Mahal­
illerin 150 dolayında kö\-ünc gitme imkânım ol­ lesi camii yayınlanmıştır . Aynca Kahire'de 26
du'^. Bu sırada köylerde yer alan cami ve med­ Eylül-1 Ekim 1987 tarihleri arasında toplanan
reselerin bir kısmını inceleme fırsatı buldum. 8.Türk Sanatı kongresindeki bildirimde Çayka-

1 Bu konuda cn son yapılan toplu bir t^lışma İçin bkzJ>L.Brycr-D.Winrıckl. "The Byranline Monuments and
Topography of The Ponios". Washington. D.C.. 1W5.

2 Bölgenin halk mimarisi için aynca bkz.N.Sen. "Rizc den Bc^ Ev". İstanbul. 1976: G.r.rim. "Rize Çevresinde Yericv»»
ve Evler". "TurkiyxTniz". Sayı:4 (1971). s.27-48: CP-ruzun. "İlginç Bir Sergi ll7ung«">Wcn Örnekler". "Mimariık".
Sayı: 77 (1970). s. 14-20.

3 Türkolog Dr.Bemt Brcndemsen in çalışmalanna (Trabzon A^zı Derlemeleri) mihmandar olarak kaiıMım.

4 •Trabzon'da Tûrit Dcvn Yaptlan" konulu prr)jemi destekleyen ve çalışmalanmda yardıma olan Selçuk Üniversitesi
/Nraştırma Fonu yctkılılcnnc. proje yardımcım Y.Mİmar Şenol Aydın a icjckkürü bir Nnt; bilirim.

5 M.İren. rrabzon Ç.ıyfcıra Demckpa/jın (iüncy Kondu Mahalksı Camii". "RoUWc vc Rcsıora.syon Dergisi". .Sayı:
5 (Ankara. I ' ^ ) . s.l65-l74.
282 DoçDr. Haşim KARPUZ

ra'nın Akköse töyû camiini tanıtmış bulunuyo­ İkincisi ise süsleme özellikleridir: Süsleme
rum^. Bu araştırmamızla Çaykara ilçesinin taş ve ahşap oyma ve nakış olarak üç teknikte
köylerinde yer alan bu camilerden diğer örnek­ karşımıza çıkar. Taş süstemeler daha çok geo­
ler tanıtılmaktadır. metrik, bitkisel ve sembolik şekillerle kapı sö-
velerinde ve mihraplarda görülür. A h ş a p
Çaykara'nın köylerinde yer alan eski cami­
süsleme daha geniş yüzeylere yayılmıştır. Son
lerin bellibaşh özelliklerini iki kısımda ele ala­
cemaat mahallerinin değişik kısımlannda kapı
biliriz. Birincisi yapı malzemesi ve plân kanatlannda, iç mahfiiterde, ahşap mihraplar­
elemanlarıdır da, minber, kürsü ve tavanlarda ^ r ü l ü r . Ahşap
Camilerin çoğu meyilli arazkle kuruMugun- süsleme programında geometrik bordürler, ro­
dan subasman ve zemin katlar taştan yapılmış­ zetler, kıvnk dallar, panolar şeklinde stilize ve
tır. Ayrıca bazı camilerin harim duvarlarının da naturalist hayat ağaçlan, S ve C kıvrımlan ve
taştan yapıkiiğını görüyoruz. Tek katlı camiler­ sembolik şekiller yer almaktadır.
de taş duvariar mahfil hizasına kadar yüksel­
Nakış ve kalem işleri ahşap süslemeyi des­
mekle, bunun üzerine ahşap yığma duvariar
tekleyen unsuriardır. Son cemaat mahallerinde,
gelmektedir. Dolma göz duvarii camiler de var­
harim kısımlannda. mahfil ve tavanlarda nakış­
dır. Camilerin taş duvarlan genellikle düzgün
lar görülür. Nakışla saslemede yine bitkisel ve
yonu olup bazılarında ise hatıllıdır.
geometrik motiflerden oluşan kompozisyonla­
Ahşap yığma duvarlarda 4-5 cm. kalınlığın­ ra yer verilmiştir.
da çam veya kestane tahtaları kullanılmıştır.
Çaykara köylerinden inceltebildiğimiz ca­
Köşelerde boğaz şeklinde kesişen bu tahtalar
milerin bazıian şunlardır (Çizim: 1):
değişik tekniklerde birleştirilmişlerdir. Çatılar
kırma çatı tarzında olup yanlara eğimlidirler ve 1. Dernekpflzân-Yukan Kondu Camii (Çi-
alaturka kiremit kaplıdırlar. Küçük ebatlı olan zim.2. Resim 1-3)
bu camilerin bazılarının bütünü ile harim du­
Çok meyilli bir araziye sahip olan köyün
varlarının ahşap yığma olanları vardır. Bunlar
düz bir kesiminde kurulmuştur. Plânı son ce­
seranderler (ambar yapıları) gibi sökülüp taşı-
maat mahalli ve bir harim kısmından meydana
nabilmektediricr.
gelmektedir. Güney cephesi bütünüyle taş, di­
Camilerin iki katlı olanlarının zemin kat­ ğer taraflar mahfil hizasına kadar taş ve üzerine
lan medrese-mektep olarak kullanılmıştır. ahşap yığma olarak yapılmışur. Örtü dört omuz
Medreseleri ayn bir bina olarak yapılanlar olup alaturka kiremit kaplıdır. Camiin doğu ta-
çoğunluktadır. Tek katlı olanlar bir son ce­ rafinda medrese bulunmaktadır. Son cemaat
maat mahalli ve bir harim kısmından ibaret­ mahallinin kuzeydoğu köşesine sonradan bir
tir. Bu camilerin bazılarında son cemaat ma­ ahşap minare eklenmiştir. 1986 yılında ise yine
halline bir oda (hocanıh ikameti için) ilâve bu tarafında ve S metre uzakta yeni bir minare
edilmiştir. Son cemaat mahalleri evlerin ha­ daha yapılmıştır.
yattan gibi manzaraya yönelik olarak düzen­
lenmiştir. Sedirleri ve mahfilleri bulunmakta­ Son cemaat mahalli dışta ahşap bir mahfile
dır. Camilerin harimlerinin giriş kısımlannda sahiptir. Harim kısmı derinlemesine dikdört­
da bir ahşap mahfil bulunmaktadır. gen plânlı olup giriş kısmının üzerinde mahfil

6 H-Karpuz. "Doğu Karadeniz Bölgesinde Bazı Ahşap Camiler". "Sanal Tarihi Araştırmaian Oeıpsi". Cilt:2. Sayı:4
(İManbol, 1989), sJ7-4S.
TRABZON'UN ÇAYKARA İLÇESİ KÖYLERİNDE BULUNAN BAZI CAMİLER 283

yer alır. Taş mihrap geometrik ve bitkisel mo­ onanidığı ilkinin (yapım olacak) H.870, ikinci­
tiflerle süsiOdar. Aym şekilde vazoda çiçekler, sinin H.925, üçüncü-sünün H.1180 ve sonuncu­
uzayıp giden dallar arasmda çiçek ve meyveler sunun H.1224 yılında gerçekleştirildiği
taş kapı söveleri üzerinde de görülür. belirtilmektedir . Ustalara sıra gelince, hangi
Cami ahşap süsleme bakımından çok zen­ tamirde çalıştığını teshil edemediğimiz Mustafa
gindir. Kapı kanatlaru son cemaat yeri mahfili İbn-i Hasan, İkinci onarımda Muhammed İbn-i
ve iç mahfil ayaklan, korkulukbn, minber ve Ahmet ve Mustafa Emir Murat, H.1224,
tavan zengin bir süsleme programına sahiptir. M. 1809 yılında camiye bugünkü şeklini veren
Kapı kanatlan üzerinde Hazret-i Süleyman ustalar İbrahim ve Ahmet İbn-i Hüseyin'dir.
mührü ve rozetler dikkati çeker. Bugün batı 2. Uzungöl-FilAk Mahallesi Camii (Çizim-3,
köşeye kaydırılan minberin iki yüzü ahşap oy­ Res.4-5):
ma olarak süslüdür. Dikey dikdörtgen panolar
Mahallenin orta kesiminde yer alır. Zemin
içinde stilize vazoda çiçekler (lâleler) yer alır.
katla taş duvarlı bir medrese bölümüne sahip­
Kenar bordûrlcr geometrik bezelidir. Bu cami­
tir. Esas yapı ahşap yığma olarak yapılmış, dört
de kapı ve minber süslemelerinde farklı bir uy­
omuz çatısı kiremitle kaplanmıştır. Son yıllarda
gulama olarak kabara çiviler kullanılmıştır.
doğu tarafına yapının kittesine uymayan bir mi­
Çivili süsleme Türk sanatının eski bir gelene­
nare eklenmiştir.
ğidir.
Cami bir son cemaat mahalli ve bir harim
Nakışlar son cemaat mahfilinin duvarların­
kısmından meydana gelmektedir. Son cemaat
da daha sağlam olarak kalmıştır. Panolar halin­
mahallinin dışanya taşkın bir saçağı oturmak
de vazoda çiçeklere yer verilmiştir. Bu kalem
için ahşap sedirleri vardır. Harim kısmına iki
işleri bir önceki onarım devrinden kalmıştır ve
kanatlı bir kapı ile girilir. Giriş bölümündeki
Of, Ağaçlı Camii (yıkılmıştır) nakışlannı hatır­
mahfil U plânlı olarak kıble duvanna kadar u-
latmaktadır.
zanır. Işıklandırma geniş pencerelerle sağlan­
Camiin değişik yapım safhaları geçirdiği du-
mıştır.
varlarmm yapısından (Mihrabın tam ortada ol­
mayışından) ve s ü s l e m e ö z e l l i k l e r i n d e n Cevizden yapılmış kapı kanatlan ve söveler
anlaşılmaktadır. Ayrıca giriş kapısının kemer üzerinde değişik silmeler, stilize ağaçlar, krvnk
hizasında sağda ve solda ikişer olmak üzere dallar yer alır. Ahşap mihrap nişini de yine de­
dört kitabesi bulunmaktadır. Hepsinin H.1224 ğişik silmeler, kıvrık dallar arasında lâleler,
yılındaki onanmda buraya toplandığını sandı­ çam kozalaklan, selviler çevrelerler. Mihrabın
ğımız kitabelerde yapının banileri, onanmlan- iki yanında ahşap oyma dolapcıklar vardır.
ustalan ve imam hatibi (mütevelli olarak) Minber de ahşap oyma olarak süslenmiştir.
hakkında bilgiler bulunmaktadır . Minber üzerindeki kitabeden yapının
Bani ve ihya edenlerin en eskisi Cafcr-Şah H.1228, M.1813 tarihinde yapıldığı anlaşılmak­
bin Osman,yenncri ise Cansızzade Cafer ve tadır. Aynca yapıyı 20.yüzyıl başlannda Taşkı-
Hü.scyin olarak geçmektedir. Yapının dört defa ran'lı Mehmet ve İsmail Ağırman ustalann

7 Kitabeleri okuyan Dr.Mikail naytama levHckûrlcrimi sunuyonım.


8 İlk yapının 11.R70 de inv»ı Nraz şüphelidir. 11.921 larihli Tahrir Dederimlc burada müMüman-Tûrtt gcrtcnlmcmişJir.
11.961 larihİKİnde ise dört hane vardır. Bfc2.H.Umur. "Of Tarihi". İstanbul. I9ÎİI. s 44.
9 Bu saçak ycnılcnmı^ır. Orjinal saçanı için bkrCnnD-un. a.g.y.. $.19.
284 Doç. Dr. Ha§im KARPUZ

tamir ettiği bilinmektedir. halli dışarıya açık bir mahfile sahiptir. İki ka­
natlı bir kapı ile harim kısmına girilir. Girişteki
3. Taşören Kfiyü Camii (Çizim:4, Res.6-S)
mahfil U şeklinde kıble duvanna kadar uzanır.
Köyün merkez mahallesinde yer alır. Batı­
Camiin en süslcmcii kısmı giriş kapısıdır.
sında bir de medresesi vardır. Son yıllarda ca-
Kapı kanatlan üzerinde stilize ağaçlar yer al­
m i i n kuzey cephesi tamir edilmiş ve
maktadır. Söveler üzerinde ise yanm daireler
kapatılmıştır. Bu sırada içteki mahfil de geniş­
içinde rozetler yer alır. Harim kısmında mahfil
letilmiştir. Batı cephesindeki kapıdan girilen
korkuluktan ve alt kısımlan geometrik beze­
cami dikdörtgen plânlıdır. NffahTıI seviyesine
melidir. Mahfil ve pencerelerin bazılarında ah­
kadar düzgün yonu taş, bunun üzerinde ahşap
şap kafesler bulunmaktadır. Minberin kapı
yığma duvarlara sahiptir. Örtüsü dört omuz o-
alınlığında, kürsü ve köşkünde ajur tekniğinde
lup kiremit kaplıdır.
yapılmış stilize ağaçlar yer alır.
Cami süsleme bakımından oldukça zengin­
Kitabesi olmayan camiyi süsleme özellikle­
dir. Kapı. minber, mahfil korkulukları ve tavan
rine dayanarak 19.yüzyıl ortalarına tarihlcyebi-
ahşap oyma olup tavanlar ayrıca nakışlanmıştır.
iiriz.
Kapı kanatlan üzerinde uzayıp giden kıvrık
dallar arasında lâleler belirgin olarak gösteril­ 5. Uzuntaria Camii (Çizim:6, Res. 11-12)
miştir. Minberin yan aynalarında dikdörtgen Dıştan 12.10x7.70 m. ebaılanndaki cami bir
panolar içinde vazoda çiçekler, nar, üzüm sal­ son cemaat mahalli (giriş kısmı) ve bir harim-
kımları, stilize ağaçlar, rozet ve çarkıfeleklere den meydana gelmektedir. Halk arasında mcs-
yer verilmiştir. cid olarak anılmaktadır. Diğer örneklerden
Taş mihrap üzerinde değişik motifler göze farklı olarak j'apı bütünüyle ahşap hatıllı moloz
çarpar. Stilize ağaç dallan arasında üzüm sal- taş duvarlara sahiptir. Kırma çatısı kiremit kap­
kımlan. vazodan çıkan çiçekler ve ibrik motif­ lıdır. Son yıllarda etraflı bir onarım geçirmiştir.
leri bunlardan bazılandır. Son cemaat mahalline doğudan girilmekte­
Mihrap ve kapı üzerindeki kitabelerden ya- dir. Kuzey cephe eğimli olduğu için bir duvarla
pmm H.I257-I260. .M. 1{«I-1844 yıllan anısın­ kapatılmıştır. Bu bölümün batısına bir hoca o-
da yapıldığı anlaşılmaktadır. dası yerleştirilmiştir. Harime oval kemerli iki
kanatlı bir kapı ile girilir. Girişin üzerinde de­
4. Çambaşı-DOz Mahalle Camii (Çizim:5.
rin bir mahfil bulunmaktadır.
Res.9-10)
Süsleme bakımından kapı, minber ve tavana
8.00x13.40 m. cbailanndaki cami bir son ce­
önem verilmiştir. Mahfil korkuluklan ve köşkü
maat mahalli ve bir harim kısmından meydana
de ahşap süslemelidir. Kapı kanatlarında kenar
gelir. Camiin üç cephesi mahni hizasına kadar
ortalan rozetlerle süslü kareler içinde eşkenar
taş, üst kısım ahşaptır. Dört omuzlu örtüye sa­ dörtgenler yer almaktadır. Benzer bir süsleme­
hip olan çatısı kiremit kaplıdır. Cami bugünkü ye minber aynalığı üzerinde rastlanmaktadır.
yerine IfJO m. batıdan taşınmış ve minaresi son­ Kapı ve minber süstemesi Of, Sugeldi Köyü Ca-
radan yapılmıştır. mii'nin minberine benzemektedir. Belki de bu
Altı ahşap ayağın yer a/dıgı son cemaat ma­ iki vapıda aynı ustalar çalışmıştır^^

10 »u kompozwyonun Ixdgttie hiUiigimM on eski ornc^î Ol il(,cxmin .Ağaçlıtaiyumlcyıklınimı;; olan 11.1181. M. 1767
lanhii camLsinOe bulunuyordu. Du camiden tsinlcncn ustalar yakındaki Sugcldi (?anıii'nin minhcr ve kapısını
gerçekleştirmiş dlmaiıdırlar.
TRABZON'UN ÇAYKARA İLÇESİ KÖYLERİNDE BULUNAN BAZI CAMİLER 285

Sugeldi Camii'nin kitabesi H.1250, M.1834 rımları, vazoda ağaçlar, kıvrım dallar bu dış et­
tarihine aittir. Uzunlarla mescidini de böylece kileri gösterirler.
19.yüzyılm başlarına larihleyebiliriz.
Camilerin yapımını, süsleme programlarını
Değeriendirme ve Sonuç (Res.13-16)
gerçekleştiren ustaların bazıları yerii, bazılan
İncelediğimiz camilerde bölgenin zengin or­ dışarıdan gelmiş veya dışarda yetişmiş bölge
man varlığından dolayı ahşap yapı malzemesi sanatçılarıdır. Bu ustalann bazılarının Artvin,
ağır basmaktadır. Ahşap camiler Türk mimari­ Hopa çevrelerinden geldiği bilinmekledir. Us­
sinde önemli bir cami grubunu teşkil ederler. taların Doğu Anadolu ve İstanbul ile de iliş­
Buradaki camiler bu geleneğin bölgesel örnek­ kileri olduğunu düşünebiliriz. Bazılarının
leri olarak karcımıza çıkmaktadır. Minberleri grup halinde çalıştıkları da söylenebilir. Ca­
olan mescid tarzında yapılardır. Köylerdeki da­ milerin süslemelerinde görülen benzerlikler
ğınık yerleşmelerin sonucu bu camiler bir veya bu husustan ortaya koymaktadır.
birkaç mahallenin ihtiyacını karşılamak için ya­
pılmışlardır. Bölgede İslâmiyet iS.yüzyıldan iti­ Süslemede kullamlan silmeler, kartuşlar,
baren yayılmaya, köylere müsluman-Türk vazoda çiçek kompozisyonları 18. yüzyıldan
haneler yerleştirilmeye başlanmıştır. Bu yüzyıl­ sonra Anadolu'da yaygınlaşan batı etkisindeki
dan günümüze kalan cami yoktur. İlk camiler süslemenin örnekleridir. B<ilgcnin bu bakım­
tamamen ahşaptan olup taşınmış veya onanm- dan cn önemli yapısı vıktınimış olan Ofun A-
iarla genişletilmişlerdir. Günümüze ulaşan bu ğaçh Köyü Camii idi^^.
camiler ilk örneklerin devamı olmaları bakı­ Bu camiler medreseleri ile birlikte okul gö­
mından önemlidirler. 19. yüzyılın başlarında revi de yapıyorlardı. Cumhuriyet döneminde
köy camileri bu tarzda olup imam hatip temini yaygınlaşan eğitim kurumlan sayesinde medre­
için hükümete başvurulmuştur . İncelediği­ seler kapanmıştır. Öte yandan artan cemaate
miz bu yapılar bölgenin tarihi ve kültürel de­ cc\-ap veremeyen bu camiler gelenek dışına çı­
ğişmesinin en önemli unsurlarıdır. kılarak yapılmaz olmuşlardır. Yıkılıp yerlerine
daha büyük ve kubbeli beton camiler yapılmaya
Bu araştırmamızda ele aldığımız yapıların
başlanmıştır. Tesbit edebildiğimiz kadarıyla es­
yamsıra bölgede, Çaykara köylerinde birçok ta­
ki geleneksel camilerin son örneği 1889 yılında
rihi cami daha bulunmaktadır. Çaykara ve çev­
yapılan Taşkıran köyü camiidir.
resinde ayrıntılı inceleme fırsatını bulamadığı­
mız Kabataş (1813), G ü n e b a k a n (1869), Son yıllarda bölge hızlı bir sosyal ve kültü­
Taşçılar (19.yüzyıl) ile Çayırova (Ycntc 19.yüz- rel değişmeye uğramıştır. Orman varlığının a-
yıl) camileri önemli örneklerdir. Camiler yapı zalması, değişen ihtiyaçlar, geleneksel yapı
özellikleri bakımından iH'iigenin ev mimarisi ile tarzının terk edilmesine yol açmıştır. İnceledi­
yakın benzerliklere sahipıirier. Bunu son cema­ ğimiz küçük ebatlı bu camilerin bazıları bakım­
at mahallerinde, hoca odalarında, saçak ve ör­ sız ve harap durumdadır. Yıkılıp yerlerine
tüde açıkça görüyoruz. Süsleme programında büyük camiler yapılmak istenmektedir. Önce­
yer alan moliflcrin bir Nilümü yerli olmasına likle bu yapıların etraflıca araştırılması, mimar­
rağmen bir bölümü dış etkileri, dönemlerinin lık ve sanal değerlerinin ortaya konması
barok üslup özelliklerini taşırtar. S ve C kıv­ gerekmektedir. Ayrıca korunmaları için gerekli

11 H.Umur. a.g.y.. s.H) vıJ.


12 Hu yap» için bkz-H.Karpuz. a.g.y.. x.40-41. PlSn:3. Rcs.l<)-23.

F.18
DoçDr. Haşim KARPUZ
286

tedbirler alınmalı ve restore edilmelidirler. En torasyon Dergisi, Sayı:5 (Ankara. 1983). s.l65-
önemlisi de onların sanat değeri, tarihi ve kül­ 174.
türel ehemmiyetleri halka anlatılmalıdır. Karpuz, H., "Doğu Karadeniz Böt^sinde Ba­
zı Ahşap Camiler", Sanat Tarihi Araşürmalan
BİBLİYOGRAFYA Dergisi, Cilt:2, Sayı:2 (1989). s.37-45.

Albayrak, H.. Of ve Çaykara. C.I, Ankara. Kuran. A.. "Anadolu (üı Ahşap Sütunlu Sel­
1986. çuklu Mimarisi", Malazgirt Armağanı (Ankara.
1972). s. 179-186.
Aslanapa, O.. Türk Sanatı. C.II, İstanbul,
197.\ Ö/güner. O.. Kiiyıle Mimari Doğu Karade­
niz. Ankara. 1970.
Brycr, A.. Winfield. D., The Byzantine Mo-
numents and Typography of The Pontos. Was­ Rcnda. C , Batılılaşma Döneminde Türk
hington, D.C.1985. Resim Sanatı 1700-1850. Ankara. 1977.

Demiriz, Y., Osmanlı Kitap Sanatında Na- Umur. H.. Of Tarihi. Vesikalar Fermuniur.
tunilist Üslupta Çiçekler. Istanbul. 1986. İstanbul. 1951.

İren, M., "Trabzon Çaykara Demekpazan Yigil. A.. Çaykara ve Folkloru, Ankara,
Güney Kondu Mahallesi Camii ", Rölftve ve Res­ 1981

I L

Resim 1: Dernekpazarı Yukarı Kondu Camu genel ^rünüş.


TRABZON'UN ÇAYKARA İLÇESİ KÖYLERİNDE BULUNAN BAZI CAMİLER 287

Resim 2: Yukan Kondu


Camii son cemaat
mahfili ahşap sütun
f)

Ri sım Yııkan Kondu


Camii mihrap
i i:
288 Doç.Dr. Haşim KARPUZ

Resim 4: Uzunfiöl-FiU'ık Mtıhnllesi Camii, genel görünüp

Resim 5: Filâk Mahallesi (. nınii mihrabı.


T R A B Z O N ' U N ÇAYKARA İLÇESİ KÖYLERİNDE BULUNAN BAZI CAMİLER 289

Resim 6: Tasören Köyü Camii genel görünüş.

Resim /: Tasören Canın nin kapısu

t-

^ 1

Resim 8: Taşören Comii^in minberinden delay.


DoçDr. Haşim KARPUZ
290

K
DERNEKPAZARI
@
Cünebakan
Akköse

Ulucami

Taşçılar

Kabataş

ÇAYKARA
Taşören

Maraşlı

Çambaş

Taşkıran

F i l a k Mahallesi
S.
UZUNGÖL Çayıroba

Uzuntarla

Ölçek : 1/100.000

ÇAYKARA'NIN TARİHİ CAMİ BULUNAN KÖYLERİNDEN BAZILARI

Kövlerinden Bazıları
TRABZON'UN ÇAYKARA İLÇESİ KÖYLERİNDE BULUNAN BAZI CAMİLER 291

I
IH

N I I i

7
m

DERNEKPAZARI KuNDU CAMİÎ

Çizim. 2: Dernekpazan Kondu Camii


292
Doç.Dr. Haşim KARPUZ

/ •

:I
I

r
\

5M

ÇizimJ.Uzungöl Filak Mahallesi Camii Plânı (Vakıflar Genel Mûdûrlüğa Arşivi)


ît

I
9- Çamba§ı Düz mahalle Camii'nin genel görünüşü

11- Uzunlarla Köyü Mescidi genel görünüş

mm
12- Uzunlarla Mescidi mii

Düzmahalle Camii nin kapısı ^1^^^' ""^^ '


14- fıkik matiüllcsı Camii genci gorunuşu
16- Taşçılar Camii genel görünüş

15- Tasören Camii mihrap ve minberi

«••1. »<>••»»•
TRABZON'UN ÇAYKARA İLÇESİ KÖYLERİNDE BULUNAN BAZI CAMİLER 297

I
r
I

I
I

n !

C :
o I

Çizim.4: Taşören Camii

ZD - M

Xi -M

O
M al

ıD-ı

>1 u
<

CÛO 'o
EH D

Çizim.5: Trabzon, Çaykara, Çamba^ı Köyü Düzmahalle Camii Plân Krokisi


>98 Doç.Dr. Haşim KARPUZ

^'^^'•<î.- C/zunror/a Mescidi (Vakıflar GenelMüdürmi Arşivi).


'e csN

ESKİŞEHİR VE ÇEVRESİ HALI-KİLİM VE DÜZ


DOKUMA YAYGIURI

Suzan BAYRAKTAROĞLU

GİRİŞ: makalenin en a ğ ı r l ı k l ı k ı s m ı kilim, cicim ve /.i-

1
983 ve 1986 yıllarında Eskişehir'in liler o l m u ş t u r . Y i n e bunları da vakıf camilerin­

merkeziyle h ü t ü n i l ç e ve köylerinde den d e r l e d i ğ i m ö r n e k l e r l e tanıtmaya çalıştım.

bulunan vakıf camilerini iki kez dola­ ESKİŞEHİR VE ÇEVRFSİNİN TARİHİ VE


şarak yörenin halı. kilim ve diğer d ü z dokuma ETNOLO.IİSİ:'.
vaygılannı inceleme o l a n a ğ ı n ı buldum. B u in-
E s k i ş e h i r ve ç e v r e s i , larihin ilk çağlarından
ceieme sonucunda lOO'den fazla halı. k i l i m , ci­
beri bir ç o k uygarlıklara sahne o l m u ş , 13 ncü
cim, zili. sumak derleyip, b u n l a r ı n bir kusmının
y ü z y ı l d a n sonra da Türklerin y e r l e ş i m yeri ol­
Vakıflar G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü halı deposuna nak­
muştur.
lini sağladım.
1Ü71 Malazgirt Savaşıyla Anadolu kapıları­
Türk halı ve kilim sanatını t a n ı t a n yavınla-
nı kendilerine a ç a n T ü r k l e r , s ü r a t l e ilerleyerek
rınazolma.sı nedeniyle, araştırmacılara ve Türk
l()73'dc A n k a r a ' y ı , bir yıl sonra da 1074 de E s ­
sanatının tanıtılmasına katkısı o l a c a ğ ı dü.şüncc-
kişehir'i ele g e ç i r m i ş l e r d i r . B u işgalden sonra
.siylc bu araştırmamı makale olarak y a y ı n l a m a y ı
E s k i ş e h i r d o ğ u d a n gelen boylar için d e v a m l ı bir
düşündüm.
y e r l e ş m e yeri o l m u ş t u r .
Eskişehir ve ç e v r e s i n d e halı az olarak do­
kunmakla, y ö r e n i n esas d o k u m a l a r ı n ı , kilim,
A n a d o l u S e l ç u k l u S u l t a n ı I nci Alaaddin
cicim ve zililcr teşkil etmektedir. B u yü7xlen - K e y k u b a ı (1219-1236) d o ğ u d a n gelen Kavı b(v
Eskişehir Haklan" d i y e b i l e c e ğ i m i z ü z g ü n bir yu a ş i r e t i n i , A n k a r a ' n ı n batısındaki Karacadağ
grup yoktur. Sadece y ö r ü k l e r i n d o k u d u ğ u en­ y ö r e s i n e y e r l e ş t i r m i ş t i r . Bu aşiret daha sonra
der halılar b u l u n m a k t a d ı r . Fakat yazjmda ca­ reisleri E r t u ğ r u l Bey z a m a n ı n d a S<)gül ve D o ­
milerde bulunan ve b a ş k a y ö r e l e r e ait olan maniç'i B i z a n s l ı l a r d a n alarak y e r l e ş m e yerlerini
hahlan da tanıtmaya çalıştım. B u n l a r ı n d ı ş ı n d a genişletmişlerdir.

I İ-Jikışchır • Y u n .VıiMkldpcUısı '. CiU 4. s. 2915 isı.ınhul I')-*;.


Suzan BAYRAKTAROĞLU
300

Bu arada Oğuzlar aç beylik kurmuşlardır. mektedir. Yine aynı sahifcde "Sivrihisar 'da 252
Bunlardan birisi de Osmanlı Beyliğidir. Osman adet seccade tezgahı bulunmaktadır " denilerek
Bey Kavı Boyu Aşiretinin reisi iken 1284 yıhn- buranın sanayii ürünleri arasında kilim, secca­
da Anadolu Selçuklu Sultam Mesut'un ferma- de, halı, altın, ve gümüş sayılmaktadır. Keçe,
kadın bilezikleri, bakırdan imal edilen kaplar
nıyla aşiret reisliğinden çıkarılarak uçbeyi
da sanayii ürünleri arasında sayılmaktadır.
olmuştur. Osman Bey gün geçtikçe kuvvetlen­
miş 1289 yılında Bkişehir ve inönü'yü de sı­ Aynı salnamenin 161 nci sahifesinde "Miha­
nırlarına almıştır. Daha sonra Seyitgazi, lıççık ve köylerinde halk kendi evleri için kilim,
Sivrihisar, Sancakaya da Osman Beyin sınırla­ seccade, çuval, heybe, gibi şeyler imal ettikleri gibi
rına katılmıştır. Kayı ve Saray karyelerinde adeta Kırşehir halı-
Osman Beyin Eskişehir civannda kuvvet ka­ lanna benzer seccadeler imal edildi^"de yazılı­
zanmasının bir nedeni de burada yaşayan Ahi dır.
Reislerden Şeyh Edebali'nin kızı Bala Hatunla Yörede rastlanılan halıların bir kısmı Kara­
evlenmiş olmasındandır. keçili yörüklerinc aittir. Daha çok Balıkesir,
Seyitgazi merkezi ve çevresinde, Eskişehir Bergama, Söğüt gibi halıda yaşayan Karakeçi­
Merkez Karacaşehir'de ve diğer köylerde Kayı liler hah dokuduklan için Eskişehir civarında
boyuna bağlı Karakeçili yörükleri yerleşmişler­ az miktarda Karakeçili halısına rastlanmıştır.
dir. Daha sonra Mihalıççık, Sivrihisar, Çifteler Bunlar canlı renkleri ve geometrik desenleriyle
ve köylerine de yayılmışlardır. Türklerin Ona Asya'dan getirdikleri geleneği
sürdürmektedirler.
19'ncu yûzyıhn sonlarına doğru yöreye göç­
menler gelmeye başlamışlardır. Bunlar Kınm, Karakeçili yörüklerinin halılarında en çok
Kafkas, Romanya, Bulgarastan, Yunanistan, kullandıkları renkler lacivert, kırmızı ve gri,
Yugoslavya gibi yerlerden gelmiştir. Aynca Ta­ mavi, en çok kullandıkları desen de, kendile­
tarlar da vardır. Böylece Bkişehir'in halkı ol­ rinin 'çengelli nakış" dedikleri ve iç içe geçen
dukça karmaşık bir yap^a sahip olmuştur. renk renk çengelli sıralardan oluşan motiftir.
Bu çengellerin değişik uygulama biçimleri
ESKİŞEHİR VE ÇEVRESİNİN DOKUNU- vardır. Bazılarında çengelli sıralar iç içe sıra­
CILIĞI: lanarak bir eşkenar dörtgen meydana getir­
Eskişehir ve çevresi kilim, cicim, zili, sumak mekte, bazılarında merkezden başlayarak bü­
dokumacılığı bakımından Anadolu'nun önemli tün zemini kaplamaktadır.
merkezlerinden biridir. Bunun nedeni de bura­ Karakeçili yörüklerinin dokuduğu halılarda
da halen Yörük ve Türkmen aşiretlerinin bu­ hayvan motifleri de ilgi çekicidir. Kafes içinde
lunmasıdır. Yörüklerin büyük çoğunluğu hâlâ kuş, tek tek işlenmiş kuşlar mutluluk vc sevgiyi
dağ köylerinde yaşamakta ve hayvancılıkla uğ­ simgeler.
raşmaktadırlar. Yöre dokumaları bu Türkmen Geteneksci dokumalardaki desenler teknik
ve yörük aşiretleri tarafından yapılmaktadır. dolayısıyla tamamen geometrik hatlardan oluş­
1320 tarihli Ankara Salnamesinin 168 nci sahi- makta ve bütün motifler stilize edilerek işlen­
fcsindc "I320yıbıula padişah, Sivrihisar'a 45 a- mektedir. Eşkenar d ö r t g e n l e r , ü ç g e n l e r ,
det hail tezgahı tahsis etmiştir. Bu tarhlarda altıgenler, sekizgenler, kareler, dikdörtgenler,
yılda 500 adet hah imal edilmektedir," dcnil- yıldızlar nazara karşı tılsım olarak^ kancalar,

Gerçek. Günay. 'T^kişchir vc (.'ivan Cicim ve Sili Dokumacılığı" "Türk Etnngral'ya IX'rgisi". Sayı XVII. Ankara
I98Z S. 35-48.
ESKİŞEHİR V E ÇEVRESİ HALl-KİLİM V E D Ü Z DOKUMA YAYGILARI

koç boynuzlan kuvvet sembolü olarak işlen­ tiflerin konturu olarak yer alır.
mektedir.
Eli belinde motifi bütün kilim, cicim, zili ve
Seyitgazi'ye bağlı Yazıdere, Ayvalı, Örencik,
sumaklarda bulunur. Özellikle Sivrihisar kilim­
Aslanbeyli, Çevizli, Sarayören, Taşlık Köylerin­ lerinde çok görülür. Sivrihisar'da her evde bu­
de ve Sivrihisar ve bütün köylerinde kilim, ci­ lunan ve karadöşeme adıyla bilinen kilimlerin
cim, zili, aynca Kırka bucağında ve Kümbed, iç dolgusunda ana motif olarak eli belinde mo­
Karaören, Yapıldak, Gökçegüney, Bardakçı tifleri işlidir.
köylerinde de zili, Gökçegüney, Akin, Gemiş,
Göknebi, Beşsaray köylerinde halı başta olmak Göl veya Türkmen Gülü motifi de kilim
üzere diğer tür dokumalar da yapılmaktadır. ve cicimlerde yaygın bir şekilde kullanılmıştır.
Bu dokumalar seccade, yer yaygıları heybe, çu­ Eskişehir-Sivrihisar çevrelerinde yaygının or­
val, yastık olarak kullanılmaktadır. tasında bulunan eşkenar dörtgen, altıgen veya
sekizgen madalyona '^öl motifi" veya
Yörede beyaz zeminli, cicim desenli doku­ "Türkmen Gülü" denilmektedir. Seyrek mo­
malar da yapılmakladır. Bunlara ak namazlag tifli cicim tekniğinde ufak seccade olarak hâlâ
veya iteği denilir. Bunlarda 13 çeşit motif kul­ dokunmaktadır. Bazan sekizgen madalyonlu
lanılır. zililer de görülmektedir.
Aynca Mihalıççık köylerinde yünden şalvar- Toplu örnek zililcrde kullanılmaktadır.
hk, Sakarya vadisinde kalın pamuklu, ince Uçları koç boynuzlu veya etrafi kancalı bir
gömleklik bezler dokunur. eşkenar dörtgen içinde sekiz kollu yıldızın yer
Yörede, çorap, eldiven, başlık kese de örül- aldığı motiftir. Yöredeki adı "toplu yanı^' UT-
(Desen l )
mektcdir.
Yörük dokumalannda çok çeşitli motifler Kırk budak; kilim, cicim ve sumaklarda kul­
kullanılmaktadır. Bunların yöresel adlan şöyle­ lanılan bir motiftir. Eşkenar dörtgen içinde
kanca, ya da kuşbaşı motiflerinden oluşmakta­
dir:
dır.
1. Koç boynuzlu (balçıklı)
Yöre dokumalarında malzeme tamamen
2. Göbekli yündür.Yörükler kendi koyunlanndan elde el­
3. Parmaklı (merdiven) likleri yünleri eğircrck iplik haline getirirler.
Eskileri tamamen kök boyadır.Yine Yörükler
4. Eli belinde çe.şitli bitkilerden elde ettikleri boyalarla yün­
5. Göllû veya Türkmen Gülü leri boyarlar. Fakat 1882'de anilin ve alizerin
boyaların memleketimize gelmesinden sonra
6. Toplu yörede de suni boyalar kullanılmaya başlanmış­
tır. Cicimler beyaz zeminli, zililer kahverengi
7. Kırk budak
veya siyah zeminli olmaktadır. Bütün dokuma­
Koç boynuzu moıifî kilim ve zililerdc çok larda, tüm Anadolu dokumalannda olduğu gibi
miktarda kullanılmaktadır. Bazan dokumanın bir renk cümbüşü vardır. Kırmızı, yeşil, mavi,
ana motiHni teşkil eder. bazan da küçük ara san, beyaz, siyah, mor, turuncu renklere bun­
motif olarak yer alır. ların Ionian gayet uyumlu bir şekilde kullanıl­
maktadır.
Parmaklı ya da merdiven motifi, kilimlerde
çok kullanılır. Özellikle kenar bordürlcrini or­ HALI VE DÜZ DOKUMA VAYGIIv\R
ta motiflerden ayırmak için. ya da ortadaki mo­ Türkler. ya.şadıklan yüksek yaylalann soğu-
302 Suzan BAYRAKTAROĞLU

{»una. rüzganna karşı kendilerini koruyabilmek halılar tek argaçlar üzerine düğümleme tekniği
ve yaşadıktan ^dırlarmı sıcak tutabilmek için ile yapılmıştır.
bir takım dokumalar yapmışlardv, Keza bu do­ Daba sonra B k i Kahirc'de (Fustat) bulu­
kumaları yapmak için gerekli olan yünü de. nan ve Abbasi dönemine tarihlcncn halılar yer
çevrelerinde çok bol bulunan koyunlardan elde almaktadır. Yine Fu.stat'ta bulunan kûfî yazı
etmektedirler. Göçebe hayat tarzı ve sahip ol- bordûria halı ise 12 nci yüzyıla Fatımilcre ait
duklan yün malzeme onları bu tip dokumalar olup, tek argaçlar üzerine düğümleme tcknigin-
yapmaya sevketmiştir. Zira halt ve kilime ait en dedir.
eski buluntular, Orta Asya'da Türklerin yaşa-
Bu örneklerden sonra 13 ncü yüzyıla kadar
dtklan bölgelerde ortaya çıkmıştır.
bir boşluk vardır. Anadolu Selçuklularına ait
Düğümlü halı dışında kalan havsız düz sa- halıların bulunmasıyla da, düğümlü halılarda
tıhiı bütün el dokuması yer yaygılarına "düz do­ düzenli ve sürekli bir gelişme başlamış bulun­
kuma y<ı\'^" denilmektedir. Yurdumuzda kilim, maktadır. 16 ncı yüzyılda Osmanlı İmparator-
cicim, zili ve sumak, düz dokuma yaygılar ara­ luğu z a m a n ı n d a çok g ü z e l halılar
sında cn tanınmış olanlarıdır. dokunmuştur.
Halı. kilim ve düz dokuma yaygılar üzerinde KİLİM
araştırma yapan bilim adamları, dokuma tekni­
Sadece atkı ve ç«)zgü iplerinden m e y d a n a
ği açısından kilimin halıdan daha önce bulun­
gelen, döşeme, divan, .sedir gibi yerlere serilen,
duğunu söylemektedirler. Sadece enine ve
genellikle desenlerle ve renklerle süslü, h a v s ı /
boyuna ipliklerle oluşturulan kilim, diğer do­
dokumadır.
kumaların cn basit türüdür. Bu enine ve boyu­
na ipler arasına, başka bir iple ilmeler Şekil olarak Türkçe kökenli olan kilim
(düğümler) atmakla halı elde edilmiştir. kelimesi, 13 ncü yüzyıldan bu yana T ü r k ç c U e
konuşulmakladır. Farsç;t'da "f;ilim-f;elim" U k -
IIAU
laynacada "kyiym", Polonya dilinde •kilim"
Halı sanatı üzerinde yapılan araştırmalar .Bulgarca vc Sırpça'da "kilim", Rumence'de
göstermiştir ki, halı Ona Asya'da Türklerin ya­ cMV/f •' olarak g ö r ü l m e k l e d i r
şadığı bölgelerde ortaya çıkmıştır. Ve tarihi ta­
Bif ihlıyaç maddesi olarak dokunan
mamen Türklerin tarihine bağlı olarak
kilimleri tarihlcndirmck çok güçtür.Tarıhlc-
gelişmiştir. Asya'dan yapılan göçlerle Ön As­
meyi ancakdokuma lekniklcrine, i ş l e n e n
ya'ya kadar yayılmıştır.
sembolik desenlere ve bir de kullanılan boya­
Bilindiği gibi zamanımızda tarihi bilinen cn nın kalitesine göre yapabiliriz. Bir k u l l a n m a
eski halı Sibirya'da Pa/tnk Kurganlarından 5 aracı olarak dokunan kilimler, gerek y a y g ı ,
incisinde bulunan ve M.Ö. 5 nci yüzyıla tarih- gerek eşya örtülmesinde, genellikle e s k i m e d e n
lendirilcn halıdır. Türk düğümü ile yapılan bu anlamazlar. Bu bakımdan «rkcn ö r n e k l e r b u l ­
halı, bugün Leningrad Hermitage Müzcsi'ndc mak olanaksızdır, denebilir. A y r ı c a k i l i m l e r
bulunmaktadır. rutubetten çok çabuk etkilenip ç ü r ü d ü ğ ü i ç i n ,
ancak kurak iklimli yerlerde uzun s ü r e k a l a ­
Bundan sonra bilinen en eski halılar doğu
bilirler.
Türkistan'da bulunmuşlardır. M.Ö. 3-4 yüzyıl­
lar ile M.S. 5-6 ncı yüzyıllara tarihlcndirilcn bu Orta Asya'da A l l a y d a ğ l a r ı n d a k i Pa/ırık

lialpınar. (Acar). Bclkıs. -Kilim. (.icım. /ili. Sumak. 1 ürk Dü/. Dokuma Yaygıları. İManbu) İVS2. .s.4«>.
ESKİŞEHİR V E ÇEVRESİ HAU-KİLİM V E D Ü Z DOKUMA YAYGILARI 303

Kurganlarından 5 incisinde, bilinen en eski halı çözgüleri örtecek şekilde gidip gelmesiyle olu­
ile birlikte keçe yaygılar ve düz dokuma parça­ şurlar. Her iplik kendi desen alanı içerisinde
ları bulunmuştur. Bunlar Türklere ait dokuma gidip gelir. BtWlccc yanyana geten desenler a-
parçalandır. Fakat Anadolu'da Türklerden ön­ rasmda küçük aralıklar oluşur, bunlara ilik de­
ce de dokumaalığm varlığmı kanıtlayan bulun­ nir. Böyle kilimlere de ilikli kilim denir. Bu tür
tular v a r d ı r . Ö r n e ğ i n James M e l i c a r t kilimlerde, istenirse bu ilikler çeşitli meıodlarla
tarafından Truva Kral Mezarlarında bulunan ve yok edilirler. Bu meiodlar şunlardır:
kraliçenin yatak örtüsü olduğu bildirilen kilim
1. Çift kenetlenme ile iliklerin yok edilmesi,
parçası, M.Ö. 2300'e tarihlendirilmektedir'^.
2. Atkıların aynı çözgüden dönmesi ile ilik­
Yine J. Melleart tarafından yapılan kazılar­
lerin yok edilmesi.
da Çatalhöyük'de neolitik devre ait dokuma
parçalan bulunmuştur. Aynı zamanda da du- 3. Sarma kontur ile iliklerin yok edilmesi,
\'arlarda kilim desenlerinin resmedildiği görül­
4. Eğri atkılı kontur ile iliklerin yok edilme­
müştür .
si,
Anadolu'da köklü bir dokumacılık sanatı CİCİM
olduğunu kanıtlayan bazı kirmanlar bulunmuş­
tur. Bunlardan 1957 yılında Tokat İlinin Erbaa Kilimlcrdcki vc düz aıkı yüzlü dokumalar-
İlçesinde bulunan tunç devrine ait kirman ile. daki atkı vc Ç()zgü ipliklerinden başka, renkli
Alacahöyük'de çıkan ve M.Ö. 300Ü-2Ü(X) yılla­ desen ipliklerinin de kullanılmasından meyda­
na gelen bir dokuma türüdür.
rına ait gümüş kirmanlardan sözedilmektcdir^.
Düz zeminler üzerine ince çizgiler halinde
Anadolu'da larihlcndirilcbilcn cn eski kilim
sarma gibi yapıldığından, çoğunlukla, kilim do­
16. Y.Y. ait olan Osmanlı Saray Kilimidir. Bu
kumasından sonra iğne ile yapılmus olarak bi­
örnekler Konya Mevlana Mü/esindedir. 16-17
linmektedir. Halbuki normal dokuma sırasında
nci yüzyıla ait örnekler de İstanbul Vakıflar
renkli ipliklerin desene göre. çözgülcr üzerinde
Kilim Müzesindedir. dolanmasıyla elde edilmektedir.
Kilimler, deseni meydana getiren değişik Cicim dokumalarda çoğunlukla çapraz vc
renkli atkı ipliklerinin durumlarına göre bir dikey çizgiler kullanılır. Enine çizgilerden ka­
kaç tipe ayrılır. çınılır. Tezgahın ön kısmı, vaygmın ıcrsi olur.
Yani tezgahın arka tarafı, yaygının düz yüzü­
l . İlikli Kilimler.
dür. Genellikle tezgahın önünde vc arkasında
1 İliksiz dikey çi/gi olmayan kilimler. birer kişi durur. Çözgülcr arasına, aynı kalın­
3. Eğri atkılı kilim dokuması, lıkta atkılar atılıp sıkıştınlır. Sonra desenin du­
rumuna göre uzunca ele alınan renkli iplik
4. Normal atkılar arasına ek atkı sıkıştınl- dokumanın arkasından öne alınıp, bir çifı çöz-
ması, güyü atladıktan sonra. lekrar arkaya geçirilerek
Anadolu'da en yaygın kilim türü ilikli kilim­ orada serbest bırakılır. Öteki motif için de aynı
dir. Kilimler çözgü iplikleri üzerinde deseni ve­ işlem uygulanır. Yaygının tüm eni boyunca aynı
ren renkli ipliklerin bir alttan, bir üstten işlemle desenler verilip ipler arkaya bırakıldık-

4 Dunıl. Yu.suf. -Yıiruk Kilimlen '. .Nkbank Y.-ıyını. İM.ınhul Viy. s. 12.

(Hİnul. Macıdc. Türk I l;ılı vc Kılımlcrınüo Scmholık Kus ;jckıllcrı. -. Zi»

h Durul. Yusuf. "Yörok Kılımlen". .Akbank Yayını. İM.tnbul. I'IT'. S.IO


304 Suzan BAYRAKTAROĞLU

tan sonra gene bir sıra atkı atılıp, sıkıştırılır. ikind sıra, yine atlamalarla boydan boya dol­
Sık motifli ve seyrek motifli ddmier vardır. durulur. Dikey fconturlarda, üst sıraya dönüş
yapan desen ipliği tek çözgüyü atladığı için çöz­
SEYREK MOTİFLİ CİCİNfLER: İnce hafif, gü çiftleri bozulmaktadır. Bu durumda da çö­
yaygılardır. Bu yüzden ocak perdesi kapı, divan, züleceği için araya iki .sıra atkı atılır.
sofra örtüleri, perde gibi işlerde kullanılır.
Zililerde daha çt>k enine ve boyuna çizgiler
Bkişehir-Sivriiıisar civarında beyaz zemin
dokunur. Atlamaların kaydırılması ile çapraz
üzerine "Gölla " denilen, ortada ufak eşkenar çizgiler dc dokunabilir.
' dörtgen madalyonlu ufak seccade boyunda yay­
gılar bu teknikle yapılmaktadır. Dokuma tekniği elverişli olmadığı için, da­
ha çok arkaik desenler denilen, Orta Asya'dan
Daha kalın yaygılann ekle edilmesi için de
çok az değişerek gekligi tahmin edilen sekizgen
atkı yüzlü seyrek motifli dcimier vardır. Bun­
•Türkmen Gülü" desenleri ve 14-15 nci yüzyıl
larda atkı iplikleri daha bol bırakılarak çözgü-
Tîmuriu minyatürlerinde görülen iç içe zigzag
ler gizlenmektedir. Heybe, çuval, torba gibi desenleri yer alır . Eskişehir civarındaki zili
kalın olması gereken eşyalar bu teknikle do­ dokumalarının çoğunluğunda bu desenler gö­
kunmaktadır. rülmüştür.
SIK MOTİFLİ CİCİM: Yeryaygılan, heybe,
Düz zili, çapraz zili, seyrek zili, damalı zili,
çuval, hurç, yastık, minder gibi eşyalar bu tek­
konturiu zili, zili-verne gibi çeşitleri vardır.
nikle dokunur. Deseni veren renkli iplikler sık
sık kullanıldığı için yani motifler birbirine çok SUNUK
yakın dokundukları için daha dayanıklıdırlar. Cicim ve zililcrdc olduğu gibi atkı ve çözgü
Bu yüzden zili dokumalarla karıştırılır. Atkı iplerinin yanında deseni veren renkli iplikler
yüzlü sık motifli cidmler dc vardır. bulunmaktadır. Desen iplikleri çözgü çiftlerine
ZİLİ sanlarak desen verilmektedir. Bir sıra böyle sa-
nldıktan sonra üstüne atkı atılarak sıkıştırılır.
Cicimlerde olduğu gibi, atkı ve çözgü iplik­
Bazı sumaklarda atkı atılmaz. Dokuma, cicim
lerinden, başka, deseni veren renkli iplikler bu­
ve zililerde olduğu gibi yaygının tersinden ya­
lunmaktadır. Sık motifli cidmlere benzemekte
pılır.
biriikte teknik olarak tamamen ayrıdır. Deseni
veren renkli iplikler cicimlerde, desenlerin Sumak kelimesi çözgülerin atkılara sarılma­
koniuriannı meydana getirmek için yukarıya sı tekniğindeki yaygıların dokunduğu güney
doğru sarılarak devam eder. Zililcrdc ise atla- Kaflcasya'daki kasabalardan birinin adı olarak
malaria motiflerin içini doldurur. kabul edilmektedir . Büyük yer yaygısı olarak
pek yapılmazlar. Daha çok çuval ve bebek be­
2:iiilerde. desen iplikteri, 0zgülerin üzerin­
şiği olarak dokunurlar.
den üç veya beş üsltcn. bir alttan geçerek kendi
alanlarında boydan boya giderler ve 2-1, 3-1, Bir çok çeşitleri vardır. 1- atkılı ve atkısız
5-1 atlamalarla tüm zemin doldurulmuş olur. düz sumaklar, 2- atkılı.ve atkısız bahk sırtı su­
Bu arada (^7.gü çiftleri bozulmuş olur. Bu at­ maklar. Bunlarda desen iplikleri her sırada ters
lamalarla bir sıra dokunduktan sonra üzerin­ yönde çözgü çiftlerine sarılırlar. Böylece balık
den iki sıra atkı geçirilerek sıkıca ba.stırılır, sırtı bir görüntü elde edilir. Aralarına atkı aiıl-

7 Ralpınar (Acar). Hcikıs. • Kilim. Cicim. Zili. Sumak Düz Dokuma Yavgılan". İ.sl;mhul. 1W2 S.6I.
8 Balpınar (Acar). Bcikıs. •Kilim. Cicim. Zili. Sumak. Düz Dokuma Yavgılan ". Ulanbul. 1982. s.69.
ESKİŞEHİR V E ÇEVRESİ H A L I - K I L I M V E D Ü Z DOKUMA YAYGILARI 305

mayan, atkıstz balık sırtı sumak dokuması var­ samakh eşkenar dörtgenler işlenmiştir. Bir sı­
dır. 3- Ters Sumak Dokuması, desen iplikleri ra kalın bordürde san zemin üzerine mavi ve
içten dışa doğru özgüleri sararak dolanır. Böy­ kırmızı renklerde çiçekler yer alır. 2gzag
lece dokumanın yüzünde daha kısa kaban klık- şeklinde iki ince bordûr bulunur.
lar meydana gelir. 4- Çapraz alternatif sumak 3- H. Cinsi: Halı
dokuması, ters sumak dokumanın her sırada bi­ Yöresi: Karakeçili Yörük
rer çözgü çifti kayarak dokunmuş şeklidir. Yani Tarihi: 18. Y . Y . -19. Y.Y.
birinci sırada çözgü çiftlerinin arkadan gelip ö- Bulunduğu Yen Eskişehir Seyitgazi İlçesi
ne doğru ters bir şekilde sarıldıktan sonra 2 nci Numanoluk Köyü Camii.
sırada birer çözgü kayarak aynı şekilde çözgü- Ölçüleri: Boy: 160 cm. En: 148 cm.
lere sarılır. Bu grubun da atkılı ve atkısız olan- Teknik: Türk düğümü, 1 dm^ de 30*20»
lan vardır. Yaygı, çuval ve heybelerde bu teknik 600 düğüm
kullanıhr. Malzeme: yün
Oldukça harap olan halının yansı yoktur.
I- I L Cinsiî Hnu Petrol yeşili zemin üzerinde, kancalardan olu­
şan baklavalar iç içe gelecek şekilde işlenmiş­
Yöresi: Eskişehir Yörük
tir. Aralarda lacivert ve beyaz renkli, içlerinde
Tarihi: 18. Y.Y. sonu-19. Y.Y. başı
çeşitli geometrik motifler bulunan dikdört­
Bulunduğu Yen Eskişehir, Mihalıççık İlçe­
genler yer alır. İnce, beyaz renkli zigzag ve
si, Çalçı Köyü Camii
meandır motifli bordfirier arasında kalın, ana
Ötçûkri: Boy. 190 cm. En: 160 cm.
bordür bulunur. Üzerinde iri, altıgen kariuş-
Teknik: Türk düğümü 1 dm" de 40x28=
1ar işlidir. Bunlar, beyaz, turuncu, koyu mavi,
1120 düğüm.
petrol yeşili rengindedirier.
Malzeme: Yün
San zemin üzerine verev eksenler halinde Boşluklarda 8 kollu \ildizlar ve koç boy­
işlenmiş küçük basamaklı eşkenar dörtgenler, nuzlan v.s. işlidir.
tüm iç dolguyu kaplar. Küçük çiçek görünü­
4. H- Cinsi: Hah
münde olan bu motifler 1 mavi -2 kırmızı o-
Yöresi: İran
larak sırayla işlenmiştir. Bordur tek sıra olup,
Tarihi: 18-19. Y.Y.
birbirine zincir gibi bağlanan eşkenar dört­
Bulunduğu Yen Eskişehir Sancakaya İlçe­
genlerden oluşmaktadır.
si Mihalgazi (Gümcic) Köyü Canii.
Çö7gû ipi, krem renkli, atkı ipi kırmızı Ölçüleri: Boy: 240 cm. En. 139 cm.
renklidir. Ortası ve kenarları yırtıktır. Teknik: İran düğümü (tek ılüğüm) 1 dm^
de 25x30= 750 düğüm
2- II. Cinsi: Halı
Malzeme: Yün
Yöresi: Eskişehir Yörük
Mavi zemin ü/crinde üç adet birbirine
Tarihi: 18. Y.Y. sonu 19. Y.Y. başı
bağlı, beyaz eşkenar dörtgen madalyon bulu­
Bulunduğu Yen Bkişehir Mihalıççık İlçe­
nur. İçi geometrik dolguludur. Zemin boşlu­
si. Çalçı Köyü Camii.
ğunda çok girift stilize balık ve ku.şlar (tavus
Ölçüleri: Boy: 205 cm. En: 130 cm.
kuşu) işlidir. Başka hayvanlar da yardır. 5 sıra
Teknik: Türk Düğümü; 1 dm" de 20x26=
san. kırmızı, mavi renkli ince bitkisel bordür
520 düğüm yer alır.
Maizenne: Yün
Kırmızı zemin üzerine 1 mavi -2 san ola­ 5-11- C î n v i ; Halı
rak sırayla verev eksenler şeklinde küçük ba- Yöresi: Hayat Ağaçlı. Ball Anadolu.

F.19
306 Suzan BAYRAKTAROĞLU

Tarihi: 19. Y.Y. 3-K Cînsi: Kilim


Bulunduğu Yen Bicişchir Sancakaya İlçe­ Yöresi: Sivrihisar
si Mihalgazi (Gümele) Köyü Camii. Tarihi: 19. Y Y
Ölçüleri: Boy: 192 cm En: 139 cm. Bulunduğu Yer Vakıllar Gen. Müd. De
Teknik: Türk düğümü 1 dm^ de 28x28= pusu

784 düğüm. r.eldifii Yen Sivrihisar


Malzeme: Yün
Kırmızı zeminli bir mihrap nişi üzerinde, Ölçüleri: Boy: 147 cm En: 1Ü5 cm.
bir vazodan çıkar şekilde hayat ağaa motifi Teknik: İlikli Kilim, sarma kontur
Malzeme: Yün
işlenmiştir. Mihrap köşelikleri geometriktir.
İnce bordürler bitki.scldir. Bordo, mavi bordo, yeşil renkli, kancalı iç
içe mihraplar görülür. Bordürler koç boynuzu
motiflidir.

1- K Cinsi: Kilim
Yöresi: Sivrihisar
Tarihi: 4-K- Cinsi: Kilim
Bulunduğu Yen Vakıflar Genel Müd. De­ Yöresi: Sivrihisar
posu Tarihi:
Geldiği Yen Sivrihisar Bulunduğu Yen V.G. Müd. Deposu
Ölçüleri: Boy: 195 cm. En: 124 cm. Geldiği Yen Sivrihisar
Teknik: İlikli Kilim Ölçüleri: Boy: 177 cm En: 121 cm.
Malzeme: Yün Teknik: İlikli Kilim, sarma kontur
Yeşil renkli, tepeliği baklava gibi, kenarla­ Malzeme: Yün
rı tarak motifli bir mihrap nişi vardır. Turun­ Beyaz zemin üzerine mavi. kırmızı, yeşil,
cu ve beyaz zeminli iki kalın bordürde karşı­ kahverengi, kancalı iç içe sivri kemer formun­
lıklı kanca ve çift kuşlar işlidir. Mavi, da mihrap nişleri vardır. Bordur iarakU ve si­
kahverengi, bordo renkler kullanılmıştır. yah üzerine çift kuş notiflidir.

2-K Cinsi: Kilim 5.K Cinsi: Kilim


Yftre.si: Sivrihisar Yöresi: Eskişehir
Tarihi: Tarihi:
Bulunduğu Yen Vakıflar Genel Müd. De­ Bulunduğu Yen Seyitgazi Bardakçı Kövü
posu Cami
Geldiği Yen Sivrihisar Geldiği Yen
Ölçüleri: Boy: 140 cm. En: 91 cm. Ölçüleri: Boy: 170 cm. En: 136 cm.
Teknik: İlikli Kilim, sarma kontur. Teknik: İlikli Kilim
Malzeme: Yün Malzeme: Yün
Beyaz zemin üzerine üç sıra merdiven mo­ Üzeri geometrik desenlerle dolu. yc^il ze­
tifli dikdörtgenler sıralıdır. Ortadakiler mih­ minli bir mihrap nişi vardır. Birbirinden tarak
raplıdır. Mukabele merdivenli kilimdir. motifleriyle ayrılmış iki sıra bordürü bulunur.
ESKİŞEHİR V E ÇEVRESİ HALI-KİLİM V E D Ü Z DOKUMA YAYGILARI 307

6- K Cinsi: Kilim Ölçüleri: Boy: 304 cm. En: 235 cm.


Yöresi: Sivrihisar
Teknik: Cicim
Bulunduğu Yen V.G. Müd. Deposu
Geldiği Yen Eskişehir Merkez Ak Camii Malzeme: Yün
Ölçülen: Boy: 281 cm En: 151 cm
Doğal kahverengi zemin üzerine beyaz, sa-
Teknik: İlikli Kilim n, turuncu renklerde iç içe baklavalar işlen­
Malzeme: Yün miştir.
Eli belinde motifleri verev eksenler üze­
2- C Cinsi: Cicim
rinde yerleşerek bütün iç dolguyu kaplamak­
tadır. Yöresi; Orta Ajıadolu
7- K Cinsi: Kilim Tarih:
Yöresi: Sivrihi.sar
Bulunduğu Yen Seyitgazi Yanm Ağa Köyü
Bulunduğu Yer V.G. Müd. Deposu
Camii
Geldiği Yen Eskişehir Merkez Ak Camii
Ölçüleri: Boy: ?50 cm. En; 80 cm. Geldiği Yen
Teknik: İlikli Kilim Ölçüleri:
Malzeme: Yün
Teknik: Cicim
İki şak olarak dokunmuş olmasına rağ­
men, tek şakı yoktur. Ortada mavi zemin üze­ Malzeme: Yün
rinde yarım altıgen motifler bulunmaktadır.
Beyaz konturlu bir biri üstüne gelen mih­
Bunlar tam olarak düşünüldüğünde -Türkmen
raplar bulunmaktadır. Bunların içinde san,
Gülü" veya "Göl" moiifi olduğu anlaşılmak­ kırmızı, mavi renklerde iç içe baklavalar yer
tadır. İç dolgunun iki ucunda iri stilize karan­ almaktadır. (Desen 2)
fil motifleri işlidir.
3- C Cinsi; Cicim
8- K Cinsi: Kilim
Yöresi: Sivrihi.sar Yöresi: Seyitgazi Çevresi
Bulunduğu Yer V.G. Müd. Deposu Tarihi: 20. Y.Y. başlan
Geldiği Yer Eskişehir Merkez Ak Camii
Bulunduğu Yen Seyitgazi İlçesi Sarayören
Ölçüleri: Boy: 7A\ cm. En: 161 cm.
Köyünde özel şahsa ait
Teknik: İlikli Kilim
Malzeme: Yün Ölçüleri:
Tek parça olarak dokunmuştur. İç dolguda Teknik: Cicim
enine 7 sıra bordo, mavi ve yeşil renklerde
Malzeme: Yün
çiftli kanat moıiflcri yer almaktadır. Kısa ke­
narlarda da eli belinde mıniflcri bulunmakta­ İki şaktır. Enine şeritler halinde geometrik
dır. desenler işlenmiştir. Krem ve bordo renkler
l-C Cinsi: Cicim kullanılmıştır.

Yöresi: Seyitgazi çevresi l-Z Cinsi: Zili

Tarihi: Yöresi: Eskişehir, Sivrihisar Çevresi

Bulunduğu Yen Eskişehir Seyitgazi Bar­ Tarihi:


dakçı Köyü Camii Bulunduğu Yer Mihalıççık Çalç Köyü Ca­
Geldiği Yer mii
308 Sazan
BAYRAKTAROĞLU

Tarih:
Geldiği Yen
B a i n o d ı ^ Yen Vakıflar Genel Müdürlü­
Ölçülen Boy: İSO cm En: 120 cm
ğü Hah Deposu
TeioıiİB Sık desenli çapraz zili
Geldiği Yen Eskişehir, İnönü Bucağı, Şeyh
Maizeme: Yün Kuddisi Camii (Alçengel Camii)
Kahverengi doğal yün Özerine bir baklava Ölçülen Boy 262 cm. En: 170 cm.
içerisinde 8 kollu yıldız motifleri işlidir. Boş­
Teknik: Zili Teknik, bordür zili
luklar beyaz renkli olup, bütün yıldızlar kırmı­
zı, baklava içinde kalan boşluklar sandır. K» Malzeme: Zemin Kıl, desenler yün
narlarda ince bordürler yer alır.
Kahverengi kıl, düz bez dokuma üzerine
2-Z Cinsi: Zili kırmızı, yeşil, mavi, beyaz, bordo ve san renk­
YdKsi: Eskiîjfhir Çevresi lerde u^an çengelli baklava motifleri işlidir.
Bulundııjiıı Yen Eskişehir, Mihalıççık Yine zili teknikli baklava motifli bir sıra bor-
Çalcı Köyü Cami dflrü bulunmaktadır. (Desen 3)
Tarihi:
5-Z Cinsi: Zili
Geldiği Yen
Yöresi: Eskişehir Çevresi
Ölçülen Boy: 240 cm. En:160 cm.
Tarihi:
Teknik: Çapraz 2:ili, bordür dcim.
Bulunduğu Yen Vakıflar Genel Müdürlü­
Malzeme: Yün ğü Deposu
Beyaz zeminli yün bez dokuma üzerine zili
Geldiği Yen Eskişehir Seyitgazi Seyit Bat­
teknikli baklava içinde 8 kollu yıldızlar işlidir.
tal Gazi Külliyesi Camii
Desenler kırmızı ve mavi, boşluklar kahveren­
gidir. Baklavaların ucu koç boynuzludur. Ölçüleri: Boy: 94 cm. En: 66 cm.

3-Z Cinsi: Zili Teknik: Zili


Yöresi: Eskişehir, Sivrihisar Civan Malzeme: Yün
Tarihh Çuval veya yastık olarak iki yüzlü dokun­
Bulunduğu Yen Vakıflar Genel Müdüdü- muştur. Bir yüzü düz kilim, diğer yüzü zili
ğü Deposu desenlidir. Bordo zemin üzerine verev eksen­
ler halinde eşkenar dörtgenler içerisinde 8
Geldiği Yen Sivrihisar
kollu yıldızlar işlenmiştir.
Ölçülen Boy: 149 cm En: 106 cm.
1-S Cinsi: Sumak
Teknik: Çapraz Zili
Yöresi: Eskişehir
Malzeme: Yün
Tarihi:
Beyaz zemin üzerine kırmızı, mor, yeşil,
Bulunduğu Yen V.G.M. Deposu
mavi renklerde, içlerinde 8 kollu yıldızlann iş­
lendiği, uçlan eli belinde motifleriyle sonuçla­ Geldiği Yen Eskişehir Seyitgazi Seyid Bat­
nan eşkenar dörtgenler dokunmuştur. tal Gazi KüU. Camii

4-Z Cinsi: Zili Ölçüleri: B<^ 125 cm. En: 120 cm.

Yöresi: Eskişehir, Konya Civan Teknik: Sumak


ESKİŞEHİR V E ÇEVRESİ HALI-KİLİM V E D Ü Z DOKUMA YAYGILARI 309

Malzeme: Yün
canh renkleri ve geometrik desenleriyle, Türk­
Turuncu, kahverengi ve kırmızı yatay bant­ lerin Orta Asya'dan getirdikleri geleneği sür­
lar arasında iki sıra sumak teknikli desenler dürmektedirler. İç içe geçen çengelli sıralardan
işlidir. İki sırada üçerden altı adet altıgen içe­ oluşan ve "çengelli nakq ' denilen motif en çok
risinde uçlan kançalı basamaklı geometrik kullandıklan motiftir.
motifler yer almaktadır. Karakeçililerin halılannda gOrülen kırmızı,
2-S Cinsi: Sumak lacivert ve gri mavi renkler, Çanakkale yöre­
sinde dokunan halılarda da görülmektedir.
Yöresi: Eskişehir
Geometrik desenlerin, bu renklerle birlikle
Tarihi: kullanılması, her iki yöre halılan arasında bir
paralellik oluşturmaktadır.
Bulunduğu Yen Vakıflar Genel Mûdarlü-
ğa Deposu Eskişehir ve civannda, değişik boy ve oy­
maklar tarafından çok çeşitli dec^nierde kilim,
Geldiği Yen Eskişehir Seyitgazi Seyid Bat-
cicim, zili ve sumak dokumalan yapılmaktadır.
talgazi KûlL Camii
Bunlan dokuyan boy ve oymaklar Anadolu'­
Ölçüleri: Boy: 113 cm. En: 80 cm. nun çeşitli bölgelerine dağılmış olduktan i -
Teknik: Sumak çin, Eskişehir ve çevresinde dokunan desenleri
Anadolu'nun bir çok yöresinde, örneğin Af­
Malzeme: Yün yon, Kütahya, Konya, Aydın yörelerinde de
Turuncu ve mavi yatay bantlar arasında 4 görmek mümkündür.
sıra sumak teknikli desenler işlidir. Küçük kü­
"Mukabele merdivenli" denilen kilimler
çük uçlan düğümlü deforme eşkenar dörtgen­
Sivrihisar'ın Holanta Köyünde yaşayan ve kök­
lere benzer geometrik motifler sıralanmıştır.
leri Selçuklulara dayanan gruplar tarafmdan
yS Cinsi: Sumak dokunmaktadır.

YOresi: Seyitgazi "Eli belinde" motifli kilimler, Sivrihisar


çevresinde dokunmaktadır. Kütahya civannda
Tarihi:
da bu tip kilimler görülmektedir. Eli belinde
Bulunduğu Yen V.G.M. Deposu motifl, başlangıçta tek parça halinde olup,
Geldiği Yer: Seyitgazi, Seyit Battal Gazi sonradan zamanla iki parça halinde dokunma­
Küll. Camii ya başlanmıştır. Belirli desenin verev eksenler
halinde sürekli sıralanması şeklinde uygulanan
Öiçeleri: Boy: 141 cm. En: 127 cm.
bu motifli kilimlerin tarihi 19 yy. dan erkene
Teknik: Sumak gitmektedir.
Malzeme: Yün İç içe veya üst üste mihraplı kilimler ve
cicimler Sivrihisar'da dokunmaktadır. Konya
Kırmızı, mavi, mor, turuncu, enine bandlar
ve Niğde civannda da bu tip cicimlerin yapıl­
arasında iki sıra kalın sumak teknikli desenler
dığı görülmektedir.
işlidir. Bunlar ceviz yeşili renginde geometrik
ve koç boynuzu motiflidirler. Yan yana üçer eşkenar dörtgen motifli ki­
limler, Sivrihisar'da ve Anadolu'nun pek çok
DEĞERLENDİRME yöresinde dokunmaktadır. Gaziantep-Halcp
Eskişehir çevresinde rastlanılan halılann bölgesindeki boylar tarafından tüm Anadolu'­
bir kısmı Karakeçili yörüklcrinc aittir. Bunlar ya yayılmıştır.
YAYGILARI

<5>

Desen: 1

O V
V
312 Suzan BAYRAKTAROĞLU

OOOOOO 000000

« "1

uııııttıttttıı^tH

Desen:2
'•mm

2 2//fl/ı

3. S.Hah
5.5. //fl/i
6.1. Kilim

7.1 Kilim
I

^ 4

.. - J —

&5 Kilim
9.4. Kilim
•M* ^ «rr

E
117. Kilim

13.8. Kilim
75- J Cicim
14.2. Cicim
18.2.ZİIİ
20.4. Zili

21.5. Zili
22.1.Sumak
TÜRK SANATI ARAŞTIRMACILIĞINDA
"KÖPRÜLÜ METODU"NUN YERİ VE ÖNEMİ

Doç. Dr. Selçuk MÜUYİM

M
uhtelif içtimaî müesseselerin birbirle­ bilmesi ve sanat dallarının metod bakımın­
riyle ve morfolojik unsurlarla kaynaş­ dan genel bir kültür tarihine bağlanması ge­
masından hasıl olan içtimaî hayat r e k t i ğ i g ö r ü ş ü h e n ü z yaygın o l a r a k
dediğimiz complexus un, realitede birbirinden ay­ benimsenememiştir. Bir akademik gelenek
rılmaz unsuriardan mürekkep olduğu ve bundan veya bir alışkanlık .sonucu, sanat tarihi den­
dolayı, tarihi bir terkibin de mümkün olduğa ka­ diğinde yalnızca plastik sanatlar, yani halı,
dar bu esastan ayrılmaması lazım geldiğini hiç kilim, ahşap, maden vc cam işleriyle bir kı­
unutmayalım." . sım mimarî eser akla gelmektedir. Sanat ta­
r i h i b i l i m i , b ü t ü n dünyada olduğu gibi
Türk sanatı tarihi üzerine yapılan araş­
Türkiye'de de. müzik ve edebiyat urihini ıs­
tırma ve incelemelerin bugün ulaştığı sevi­
rarla devre dışında tutmaktadır. Bu bakımdan
ye, öteki bilim d a l l a r ı n d a k i gelişmeleri
öncelikle sanatların tasnifi ile ilgili bazı belir­
kıskandıracak derecede yüksektir. Bu iler­
lemeler yaparak konuya girmeyi yararlı bulu­
lemede elbette pek çok sebep ve faktör rol
yoruz.
oynamışıjr. Ancak asıl itici gücün, şimdiye
kadar fazlaca önemsenmeyen bir kültür mi­ Yukarıda kısaca değindiğimiz üzere, çok
rasının farkına varılmış olması, millî benlik uzun denebilecek bir zaman için Türk Sa­
ve kişilik davasının bilimsel bir boyut ka­ natının çeşitli dallan arasındaki derin bağ­
zanmasıyla yakından ilgili olduğunu söyle­ lantılar anlaşılamamıştır. Edebiyat, müzik,
yebiliriz. Yoğun ç a b a l a r a rağmen T ü r k mimarî ve öteki plastik sanatların ayrı ayrı
Sanatı tarihinin bir bütün olarak kavrana­ tarihleri olduğu düşünülmüş, bu alanlarda-

1 •M.H. Köprülü, -islâm MeOenıyeli Tarihi ne Da^Ungıç". i. X X I . 1940.


ki araştırma ve incelemeler birbirinden cağız.
farklı metodlarla yürütülmeye çalışılmıştır. Günümüzde yalnızca mimarî, heykel, re­
Sanatların öz ve anlam bakımından birbi­ sim, seramik vb. sanat dallarını inceleme a-
rinden çok farklı olduklarını varsayan gele­ lışkanlığında olan sanat tarihi, g e r ç e k t e
nek, her bir uzmanın yeni ve bağımsız bir tiyatro, müzik ve edebiyat tarihini Ue kuşa­
bilim dalıyla uğraştığı zannına kapılmasına tan bir güzel sanatlar tarihidir. Ne var ki
yol açmış, bu uzmanları, yepyeni metotlar yazılan bütün kitaplar ve makaleler, sanat
ortaya koymaları için adeta zorlamıştır. Bu tarihini maddeye şekil veren sanatların ta­
durumda arkeoloji, etnoloji, prehistorya ve rihi olarak yorumlamaktadırlar. Kapsamlı
edebiyat tarihiyle ilgilenen uzmanlar ara­ bir görüş için, prehistorya, arkeoloji ve sa­
sında, araştırma yöntemleri bakımından as­ nat tarihi gibi dallar arasındaki ayrımın da
gari müşterekleri bile bulmak mümkün ne denli anlamsız olduğu ortadadır. Bu a-
değildir. Bilim tarihinin gelişme grafiğinde lanların hepsi de geçmişteki insanların iş ve
bu tür aykın durumlara ve meslek şoveniz­ eserlerinden bahsederler, sonuç olarak da
minden kaynaklanan tuhaf saplantılara hep eskinin dile getirilmesi demek olan tarihî
rastlanmıştır. Bu gibi durumlarda bilimsel bilimler kategorisine girerler. Tarih b i l i m i ­
düşüncenin en temel ve sağlam kuralını nin, iktisat tarihi, kültür tarihi, siyasî tarih,
tekrar hatırlatmakta yarar görüyoruz; her sanat tarihi vb. şubelere ayrılmış olması yal­
parça bir bütüne, her bütün de bir genele nızca bir işbölümü ve araştırma kolaylığı
aittir. Çeşitli bilim dallarının birbiriyle olan sağlamaktan öteye gitmez. Uzmanlık alan­
ilişki ve alışverişleri her adımda bu kurala larının sayısı ne kadar çok olursa olsun, bir
dayanmak durumundadır. Yukarıda kısaca tek tarih vardın o da insanın tarihidir. O
değindiğimiz, bilimlerin kopukluğu proble­ halde, tarih biliminin çeşitli dalları arasın­
mine Türk bilim hayatındaki bazı özel fak­ da yakın bir çalışma beraberliğinin kurul­
törleri de eklersek metodoloji konusundaki ması, her birinin araştırma m e t o d l a r ı n ı n
ortak esaslar çerçevesinde yürütülmesi ka­
kopuklukların sebebi biraz daha aydınlan­
çınılmazdır. Ancak bu yolla, birbirinden ha­
mış olacaktır.
berdar, uyumlu, birbirinin gereğine inanan
Son iki yüzyıl içinde sürekli değişen si­ ve entegre olmuş bir gelişme sağlanabilir.
yasî yapılar ve buna bağlı olarak düzen ve
sistematiğini kaybeden kültürel iklim, bilim Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde
adamlarımız arasında bir entegrasyonun de sanat tarihi ile genci tarihin gelişme hız­
sağlanabilmesini zorlaştırmış, belirli bir bi­ ları farklı olmuştur. Türk tarih yazarlığının
lim dalı üzerinde çalışmalarını yoğunlaştı­ geleneği oldukça eski ve köklüdür. O r t a ç a ğ
ran kişi, incelemelerini kendisine ayrılan İslâm tarihleri geleneğine bağlı olarak ö -
yük.sck duvarlı koridor içinde yürütmeye ça­ nemli örneklerini veren bu alanda, klişeleş­
lışmıştır. Aşağıdaki kısa incelememizde, sa­ miş usûller uzun süre varlığını korumuştur.
nat tarihi ile diğer "tarih " lerin, özellikle Buna göre. sentezi olmayan, yorumsuz ve
edebiyat tarihinin yakınlığından yola çıka­ basit tekniklere dayanan bir tarih kitabın­
rak, ünlü bilim adamı M.F. Köprülü'nün e- dan, sanat tarihine aktarılabilecek bilgile­
dcbiyat tarihine getirdiği sağlam metodun rin elde e d i l e b i l m e s i için her zaman
Türk Plastik Sanatlan tarihine yansıtılması dikkatli bir tahlil ve ayıklama yapmak ihti­
ve uygulanmasındaki ölçüler üzerinde dura­ yacını duymak zorundayız. Gerçekle sanat
T Ü R K SANATı ARAŞTıRMACıLıĞıNDA "KÖPRÜLÜ METODU" 327

tarihine 151k tutacak İslâm tarihleriniı\ sayı­ ilginç konulara yönelmektedir. Osmanlı dö­
sı son derecede sınırlıdır. En kapsamlı eser­ neminde sanat kültürü hakkında bilgi veren
lerde bile sanal tarihçisinin işi zordur. kaynaklann beklenen artışı bu dönemin sanat
Sözgelimi kültür tarihi bakımından pek de­ tarihini oldukça aydınlatmıştır. Bu alanda C.
ğerli sayılan İbni Haldun (1334-1406)'un Orhonlu'nun hemen bütün çalışmalan kayda
Mukaddime'si toplumların yapısı, insanla­ değer. Anonim tarihler yanında, zafemâmeler
rın kullandıktan sanat eşyasının toplum i - ve vekayinameler bugün daha sık başvurulan
ç i n d e k i y e r i ve ö n e m i n i u z u n uzun kaynaklar arasındadır^.Bu tür eserler gelenek­
anlatmaktadır. Ayrıca yazar kendi zamanın­ sel metodu kullanan sanat tarihçileri için ye­
da henüz ayakta olan bazı mimarî eserlerin terli olurken, minyatürlü el yazmalarının in­
durumu hakkında da yararlı bilgiler ver­ celenmesi, sanal tarihçisinin, tarihçi ile yakın
mektedir . Ancak bütün bu bilgiler yüzler­ işbirliği içinde çalışmasını zorunlu kılan
ce sayfalık eserin içine serpiştirilmiştir. başlıbaşma önemli bir alan olarak karşımı­
za ç ı k m a k t a d ı r . Kanuni'nin İran seferi
Anadolu'nun Ortaçağ kültür ve sanalı i -
(1535)'ne katılan Nasûh cl-Maırakî tarafın­
çin kaynak olabilecek eserler arasında İbni
dan kaleme alınan neyân-ı Menazii-i Sefer-
Bibi Tarihi ile .Vlenükıbü'l-Ârirın'i sayabili­
- i Irakeyn Sultan Süleyman ilan adlı eser.
riz. Bunlarda Selçuklu dönemine aiı bir çok
bu grup yazmaların en önemlilerinden biri­
mimarî eserin hangi amaçlarla yapılıp nasıl
dir. Söz konusu sefer sırasında İstanbul,
kullanıldığı ve haua dekorasyonlarının na­
Tebriz, Bağdat ve Anadolu'da ordunun geç­
sıl olduğu konusunda orijinal bilgiler yer a-
tiği bütün öteki menzillerin isimleri harita­
lır . Günümüz tarih araştırmacıları edebî
cı bir anlayışla resmedilmiş tasvirleri zengin
eserler yanında vakfiye kayıtlarından yarar­
anlatımlarla dikkat çekmekledir^. Evliya
lanmak şansına sahiptirler. Arşiv belgeleri­
Çelebi nin Seyahatnâme'si ise. pek çok a-
ne i n e n u z m a n l a r ı n ianııııkları
raştırmacı tarafından kuşku ve tebessümle
vakfiyelerde, Sivas Darüşşifası, Kırşehir Ca-
karşılanan bilgiler vermekle birlikte, sanat
cabey Medresesi, Konya Karaiay ve Amasya
tarihçilerinin ısrarla başvurdukları bir kay­
Halifet Gazi Medresesi'nin, kimler tarafın­
naktır.
dan ne zaman yapıldığı açıkça belirtilmiş­
tir'*. Giderek a n a n tarih a r a ş t ı r m a l a r ı
metod bakımından olmasa bile, verdikleri Yukarıda kısaca özetlediğimiz üzere ta­
bilgiler bakımından sanat tarihi için daha rih ile sanal tarihi arasında kopması müm-

2 İbni Haldun. • Mukaddime". Çev: Z . K . Ugan. Devlet Kitapları. Şark-lslam Klasikleri: 25. İstanbul. 1 (l'>6«).
II (1970).
3 Ahmet Eflâkî. - M e n â k ı b ü l Arifin". I. II. çev: T . Yazıcı. H ü r n y e l Yayınları: ."İO. Rüyük Klasikler 3. islâm
Klasikleri: 1. İstanbul, 1973. Edrmann. K . . "İbni Dibi als Kunsıhistorische Ouclle". İ.sıanbul. ]9hZ
4 Melih Cevdet. "Sivas Darüşşifası Vakfiyesi ve T e r c ü m e s i " -Vakıflar Dergisi". I (1'>.38), Ankara. 1^69 (2),
s.35-39: Temiz. A . . "Kırşehir Emir Caca Oğlu Nur-el-dın ın 1072 Tarihli Arapça Vakfiyesi", .Xnkara. 1959;
Turan. O.. "Selçuklu Devri Vakfiyeleri (M: Cclalcddin Karatay Yakınan vc Vakfiyeleri" • Belleten". XII
(I94X), s.17-71; Y i n a n ç . R.. Selçuklu Medreselerinden Amasya Halifet G a / i Medresesi ve Vakılları"
• Vakıflar Dergisi ^. X V . Ankara. 1982. s.5-22.
5 Aklepe. M.. -.Abide ve San at Eserlerimize Ait Türk Tarihiennde Mevcul Rilgilcr " 'Sanat Tarihi Yıllığı ".
l<X>6-6«. l . U . l-,debıyal Fakültesi. Sanal larıhı Enstitüsü Yayını, istanbul. VM. s.U.«-IK3
ı) Yurdaydın. ! I Cj , Matrakçı Nasüh ' . \ İMluval l akultcsı, XL1II. .Ankara.
328 DoçDr. Selçuk u V

kün olmayan bir alışveriş vardır. Bu bağlan­ dünyaya gözünü açmış olması, gelecekteki
tı içinde, tarihi kaynakların verdiği bilgiler, bilimsel şahsiyetini herhalde derinden etki­
başka çağdaş kaynaklaria pekiştirilebildikçe lemiş olmalıdır. 20. yüzyılın başlarına doğru
güvenilirlik kazanmaktadır. Sanat tarihi a- düşünen kadroların enerji ve dikkatleri, o
raştırmalannın uzun sflredir tarih bilimin­ an için çok daha acil gözüken konulara yö­
den beslenmekte oluşu, bu bilim dalının nelmişti. Pan-islâmcıların, çözüm olarak
metodunun da benimsenmesine yol açmış­ islâm! nitelikte yeni bir canlanış önermeleri
tır. Tarihçilikteki belgeci, metin tenkitçisi yanında Batı'yı başarıya götüren sosyal, hu­
veya vakanövisliğe benzeyen, bir deskripsi- kukî ve idarî kurumların Türkiye'ye ithal e-
yonculuk veya kronik sanat tarihçiliği anla­ dilmesini isteyenler yeni kavramlar bulup
yışı dikkatleri çekmektedir. Son elli yıl öne sürüyorlardı. Her şeye rağmen Köprü­
içinde Viyana Ekolü'nün derin izlerini taşı­ lü'nün yetiştiği ortam; 19. yüı^ılın Osmanlı
yan bir kuşak yetişinceye kadar ülkemizdeki kültür hayatındaki değişmelerin temel dina­
sanat tarihçilerinin bflyök kısmı tarihçi tav­ mizmi batılılaşma akımıyla biçim kazanmış­
rıyla çalışmışlar, bu şiveyle konuşmuşlardır. tı. Hayatın bütün alanlarında ilerleme ve
Tuhaftır ki; dar görüşlü olan bu tutumu de­ modernleşme olarak anlaşılan batılılaşma
ğiştirme şansına sahip olan kişi yine bir ta­ yalnızca islâmiyet'e ulaşamamıştı. Fen bi­
rihçi olmuştur. limlerinde çoktandır başlayan yenileşme uy­
gulamaları sosyal bilimlerde A. Comtc, Le
Tarih araştırmalanndaki metod tutarsız­ Play ve E. Durkheim okullarıyla yeni anla­
lığını aşıp, özellikle kültür tarihi için sapa­ yışları şekillendiriyordu. Bu durumda deği­
sağlam bir metod temeli kuran ve onu şik bir t a r i h b i l i n c i n i n a l e v l e n m e s i ,
hâkimiyetle kullanan kişi M.F. Köprülü insanlann tarihe sanlmaian beklenen hir
(1890-1966) dür. Kendisi çok yönlü bir ta­ davranıştır. Nitekim gelişen olaylar, Osmanlı
rihçi olduğundan, ilgilendiği konuların öne­ aydınının yeni tarih-kültûr yorumlarına
mi ve çokluğu bütün mesaisini metod ulaşmak üzere demekler kurup yayınlar
meselesi üzerinde yoğunlaştırmasına izin yapmaları bu yıllar için rastlantı değildir.
vermemiştir. Buna rağmen 23 yaşında kale­
me aldığı Türk Edebiyat Tarihinde Usûl
başlıklı yazısı, bütün sanat dallarında oldu­
ğu gibi plastik sanatlar açısından da üzerin­ Arap milliyetçiliğinin gelişmesi, 1900'lc-
de d u r u l m a s ı gereken çıkış noktaları rin başında patlak veren Balkan savaşları,
vermektedir. Türk sanatı açısından önemli Osmanlıcılık akımını uygulanamayacak ha­
metod ipuçları veren bu etüde geçmeden le sokmuştu. Osmanlı toprakları etrafında
önce Köprülü'nün tarih ve kültür kavram­ ve Avrupa'da oluşan milliyetçilik akımları,
larını hangi ortamda ve ne tarzda algıladı­ pan-Türkizm akımının doğmasına ve m i l l i ­
ğını döneminin sosyal tarihi çerçevesi yetçi bir havanın esmesine sebep o l d u .
içinde kısaca inceleyelim. 1908'de kurulan Türk Derneği ve 1 9 t 2 ' ü c
Ziya Gökalp'ın yayınlamaya başladığı T ü r k
19. yüzyılın sonlarında doğan M.F. Köp­ Yurda adlı dergi bu akımın teorisini işle­
rülü'nün, temelde kültür ve sanatla ilişkisi meğe başladı. Köprülü, sosyoloji biliminin
pek zayıf olan Meşrutiyet, Jön Türkler, Os- önemini erkenden farketmiş ve herhalde
manlıalık ve İttihat ve Terakki akımlarına Gökalp'ın etkisiyle bu bilimin mctodlann-
tutkun kişilerden oluşan bir çevre içinde dan çok yararlanmıştır. 23 y a ş ı n d a y k e n .
TÜRK SANATI ARAŞTIRMACILIĞINDA "KÖPRÜLÜ METODU' 329

I913'de, bu dergide "Tark Edebiyatında U- köhnemiş ve yorulmuş bir monarşiyi temsil


sul" adlı makalesini yazar. Bu makale onun ediyordu; tasfiyesi kaçınılmazdı. Ancak yeni
bilim hayatında özel bir yer tutar. Bu alan­ kültür politikasının çerçevesi de tastamam
da ciddî bir iş yapma isteği, batı metodlan- çizilemiyordu. Bu karmaşık geçiş devresi as­
nın sindiTilişi ve bir sanat eserinin nasıl lında dünyanın her tarafında yaşanmış veya
inceleneceği konusunda ne denli duyarlıklı yaşanması mümkün bir diyalektik dönü­
olduğu bu makale ile iyice anlaşılıyor. Şiir, şümdü; yeni eskiyi yıkmak zorundaydı.
sadece duygularda kalan sanat zevki ve ro­
mantik tarihçilik artık yerini bilim ve dü­ Tereddütsüzce söylenebilir k i , yeninin
şünceye bırakmıştır. Zamanına göre ağır ve eskiyi yıktığı, kararsızlık ve bağnazlıkların
duygusallıktan arınmış olan bu yaklaşım kaynaştığı bu dönemin en sağlam şahsiyet­
Gökalp'ın dikkatini çeker. G ö k a l p , daha lerinden biri olarak Köprülü, varlığını ko-
farklı bir planda, Törkolojinin genel prob­ r u m u ş , ana ç i z g i s i n i neredeyse h i ç
lemleri üzerinde ilerlemeye devam ederken. değiştirmemiştir. Bunda, onun uzak görüşlü
19. yüzyılın Avrupa sosyolojisi, özellikle E. oluşu, bilimsel mclod ve politikasındaki
Durkheim'in teori ve metodlannı Türk top­ sağlamlık en büyük rolü oynamıştır. Cum­
lumuna uyarlama konusunda uğraşmaktay­ huriyet döneminde de cn ciddî araştırmala-
dı. Onun başlıca başarısı uygarlık ve kültür rını yaparken, artık şarkiyatçılığın
arasındaki farkı belirleyip vurgulamasıdır. Türkoloji'ye dönüşmesi gerektiğini farkcı-
Her şeye rağmen bilimsel Türkçülük Köp- miştir. Bunun cn açık belirtisi 1924'dc kur-
rülü'ye kadar kaynak ve belgelere dayanan duğu Türkiyat RnstitüsüMür. Bu
bir çalışma üslûbuna kavuşamamıştır. G ö ­ enstitünün kuruluşundan hemen bir yıl son­
kalp bunu farkeder ve açıkça ifade etmek­ ra yayınlanmaya başlanan Türkiyat Mecmu­
ten de çekinmez. ası g ü n ü m ü z e k a d a r a y n ı g ü ç t e ve
zenginlikle devam ettirilmiştir.
Cumhuriyet rejiminin kurulmasıyla bir­
1926'da ilk kez yayınlanan Türk Edebi­
likte, yeni rejimin ilişki kuracağı kadrolar
yat Tarihi kendi alanındaki ilk modern de­
ve dikkat alanları değişmiştir. Türkiye'nin
nemedir. Barthold'un İslâm Medeniyeti
kazandığı yeni biçim, herşeyin her boyutta
Tarihi adlı kitabı için yazdığı; Başlangıç, İ-
yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılan
zahlar ve Düzeltmeler ile İlâveler başlıklı
bir ortam yaratıyordu. Yani, Türkiye'nin
bölümler en az kitabın kendisi kadar değer­
lâik bir anlayışa dayandırılması, ümmet ide­
li metinlerdir. 1942 yılında yazmış olduğu
olojisini tasfiye etmiş, yeni devlet, millet
•'Anadolu Selçuklu Tarihi nin Yerli Kaynak­
kavramı içinde toplamıştı. Gelişen olaylar
lan" ile "Osmanlı imparatorluğunun Emik
Gökalp'ın fikir hazırlıklarına uygun bir yol
Menşei Meselesi " adlı makaleler, 20. yüzyı­
takip etmiş, onun ilkeleriyle neredeyse ta­
lın ortalarında rastlayabileceğimiz cn par­
mamen çakışmıştır. 1924'de ölen bu düşün­
lak eserlerdir.
ce a d a m ı n ı n , b u a ç ı d a n g ö r e v i n
tamamlayarak aramızdan ayrıldığı söylene Cumhuriyet rejimi kurulunca, anık pan-
bilir. Türkizm'lc yeni rejimin amaçlannın çeliştiği
anlaşıldı. Biri milli sınırlar, öteki geniş ufuk­
Gökalp sonrasında, tarih, kültür ve sa lardan söz ediyordu. Yani anık Törk Ocagı'-
ıiat politikasının yeniden çizilmesi kaçınıl­ nm kapatılıp yerine yeni bir kurumun açılma­
mazdı. Yeni kadro için O s m a n l ı , a r t ı k sı gerekiyordu. C.H.P denetiminde kurulan
DoçDr. Selçuk MÜLAYİM
330

çqitli dalgalar halinde, beraberlerinde uy­


Iltflk Evleri, 1932*den lOSO-Je kadar W e ya­
garlıklarını da taşıyarak Anadolu'ya göç et­
kın şubesiyle çalışır. Bu kurumun amaçlan;
mişlerdi. Zaten asılları Türk olan Sümer ve
Anadolu toprağında yatan miUI kültürü, halk­
Hitit öncü kavimleri Yakın D o ğ u ' n u n eski
ta aydın arasmda bir köprü kurarak yaygınlaş-
uygarlıklannı yaratmışlardı. Devletin resmî
iırmak, uygarlık unsurlarını, Cumhunyet reji­
görilşü halinde onaya konan bu teoriyi doğ­
minin kendine özgü milliyetçilik düşüncesini
rulamak üzere birçok araştırma grubu çalış­
bir öğreti haline getirmekti. Bu kurumun ya­
maya b a ş l a d ı . Bu y o ğ u n h e y e c a n ve
yınlan arasında H.Z. Koşay, A. İnan, M.R
Ba>Ti. R.O. Ank'm eserleri dikkat çekicidir. redikasyon psikolojisi; Anadolu'daki Sel­
Halk Evleri ideolojisi, Köprttiü'nün bilimsel çuklu ve Osmanlı eserlerini devre dışı tuttu­
bakışı ve kişiliği açısından oldukça sığ ve sen­ ğundan, toprağın altı, üstünden daha önemli
tetiktir. Bu bakımdan. Köprülü için bu sayılmaya başlandı ve bütün kültür-sanat faa­
kampanya da fazla cazip olamazdı. O, tarih! liyetleri yeni bir akımla aydınlatılmaya çalışıl,
süreklilik kavramını bu ara devrede bile dı, hararetli bir arkeologizm başladı. Yeni a-
terketmiş, kendi çizgisini korumuştur. Türk kımın öncüleri olan hâfirler, arkeolojiyi yal­
Ocaklarıyla başlayıp, Cumhuriyet'in ilk yıl­ nızca bir teknik olarak kullanmakla kalmayıp;
larına kadar uzanan devre, Türk dili, tarihi bu aracı kullanarak kültürel ve historiografîk
ve kültürüne yönelik araştırmalar açısından ilgi alanını Ortaçağ'ın gerisindeki tarih çağla-
bir ••romanıik devrz" sayılır. Kazı teknikle­ nnda yoğunlaştırdılar. Ne var ki Tarih Tezi
rine dayanan arkeoloji bile bu gecikmiş ro­ en önemli halkalanndan birkaçı kayıp bir zin­
mantizmden payını alır. cir gibiydi Köprülü gibi bir metod adamının
bu anlayışı kolayca kabullenmesi beklenemez­
Osmanlı siyasal ve kültürel varlığını red­
d i Nitekim, onun çalışmalan, eski sağlamlığı­
deden erken Cumhuriyet ideolojisinin Os­
nı koruyarak yine kesintisiz ve sürekli gelişen
manlı sanatına sıcak bir ilgiyle yaklaşması
bir yol izledi.
ve ona sahip çıkması beklenemezdi. Eskiyle
Uzun meslek hayatı boyunca, çevresinde
olan bağlarını koparmaya çalışan bir reji­
hızla değişen güncel politika ve bunun u-
min kuruculan, yeni kurdukları bu devletin.
zantılanndan fazlaca etkilenmeyen Köprü­
Batılılar tarafından "köksüz" sayılacağı en­
lü, özellikle müesseseler tarihinde başarıyla
dişesini taşıyorlar, sonradan ortaya çıkmış
uyguladığı "jenetik-komperatif kavram çifti
gibi görünen bu devletin bundan böyle A-
ile kültür tarihi metodunun iki ayağını o-
nadolu'da yerleşik kalabileceğinin yadırga­
luşturmuştur. "Tarihî tekâmül" deyimiyle i -
nacağını haklı olarak düşünüyorlardı. Türk
fade ettiği şey, gelişme kavramını kesintisiz
ulusunun, üzerinde yaşamakta olduğu top­
bir evrim çizgisi halinde gözönüne alarak
raklara köklü bir tarihle bağlı olduğunu Ba­
inceleme gereğini ön plana çıkarır. Oysa,
tılılara anlatmanın yolu, bu fikri bilimsel
bir kısım meslckdaşları için Türk T a r i h i ,
bir teoriyle temellendirip, herkese duyur­
ancak atlamalı olarak incclenebilen, devir­
maktı. Böylece Türk Tarih Tezi ve Güneş-
leri bakımından türlü ilgisizlikler ve zaafla­
D i l T e o r i s i a d l a r ı y l a i k i yeni teori
rın kurbanı olan delik deşik bir alan olmuş­
geliştirildi ve bu teoriler kültür politikası­
tur. O, tarih içindeki kurumları bazen top­
nın esası oldu. Buna göre, Türklerin beyaz
tan yok olan bazen aniden ortaya ç ı k a n
yani Arî ırka mensup Orta Asya kaynaklı
sürpriz olaylar olarak değil: sürekli şekil ve
ve bütün uygarlıklardan haberdar bir top­
mahiyet değiştiren kesintisiz bir süreç ola­
lum olduğu görüşü benimseniyordu. Eski
yurttaki olumsuz şartlar yüzünden, Türkler rak görmüştür. Öte yandan, "aynı kültür da-
SANATI ARAŞTIRMACILIĞINDA "KÖPRÜLÜ METODU" 331

iresi içindeki veya müşterek tarihe malik olan Sanatların sınıflandırılmasında, edebi­
kavimlerd i karşıiaştırmalı olarak inceleyen yatla, plastik sanatlar arasındaki derin ma­
de odur . Kısa çizgilerle özetlediğimiz Köp­ hiyet f a r k ı hemen daima g ö z ö n ü n d e
rülü metodu'nun, tarih alanında her zaman tutulmuştur. Her iki alanında da ortak ö-
tam anlamıyla benimsenip uygulandığını zelliği duygu ve düşüncenin uyumlu ve hoşa
söylemek zordur. Tarih bir yana, biz bu me­ giden bağlantılarla bir form'a aktarılmış ol­
todun özü bakımından sanat tarihinde bile masıdır; verilmek istenen bildiri bir biçim
kullanılabileceği kanısındayız. Buna göre aracılığı ile alıcıya iletilir. îşte her iki ala­
Köprülü'nün işaret ettiği, ilkeleri sanat ta­ nın temel farkı da burada, biçim verilen
rihine, iki boyut halinde yansıtmak gereki­ malzemede ortaya çıkmaktadır. Edebî ese­
yor. rin ortaya çıkması, yazı adını verdiğimiz bir
iletişim sistemi aracılığı ile olur. Bu sistemi
Yeryüzünü bir beşerî coğrafya alanı ola­
okumayı bilmeyenler edebî mesajdan uzak
rak görebileceğimiz gibi, bir kültürler coğ­
kalırlar. Burada form, alfabenin türü, harf­
rafyası olarak da düşünebiliriz. Buna göre
lerin biçimi, kağıdın malzemesi veya baskı
Köprülü'nün "kültür dairelerinin mukayese­
tekniği değildir. Çünkü bunlar değişse bile
si"., aynı zaman diliminde yer alan sanat c-
eser, varlığını korur, hatta küçük farklılık­
serlcrinin karşılaştırılması şeklinde sanat
lara rağmen bir edcbiyz'. eseri başka bir dile
tarihi diline çevrilebilir. Sanat tarihi meto­
de tercüme edilebilir. Edebiyatta form: da­
dunun coğrafî boyutu, aynı zaman dilimi i -
ha çok bir anlatım biçimidir; roman, şiir,
çinde yer alan (çağdaş) eserlerin birbirine
mektup vb. Plastik sanatlar ise doğrudan
göre durumlarını değerlendirmek, karşılaş­
doğruya maddeye biçim verir. Madde ile
tırma (analogy) gibi işlemleri gerekli kılar.
mesajın bağlantısı çok daha güçlüdür, hatta
Sanatın yöresel boyutu veya bölge üslûpla­
iç içedir. Bu bakımdan bir halı, kilim veya
rının kritiği; etkileşimler, alış-veriş'lcr açı­
bir mimarî eser, bir başka dile tercüme c-
sından yapılarak, belirli bir yörede
dilemez. Edebiyatla, plastik sanat eserinin
karşımıza çıkan sanatın, hangi şartlar altın­
ilk üretilen örnekleri ile onların çoğaltıl­
da biçimlendiğini, başkalaştığını belirlemek
ması arasında kökten ayrılan farklar vardır.
için yapılır. Yani, Köprülü Metodu'nda, o-
Bir romanın matbaada basılması ile bir
laylar ve kurumların "comparative" yoru­
plastik eserin fotoğraf veya bir başka yolla
mu, sanat eserlerinin tarihine böylece
kopye edilmesi arasında derin bir nitelik
uygulanabilir.
farkı vardır. Matbaa teknolojisi ile yü/bin-
Edebiyat Tarihinde Metodolojik Yaklaşım lerce çoğallılabilcn kitap, bir bakıma gücü­
nü çoğaltılma hızından alır. Bir minyatür i -
Köprülü'nün genel tarih metodundaki
se reproduction yoluyla çoğaltilabilmekle
sağlam yaklaşımı edebiyat tarihi inceleme­
birlikte, çoğaltılan her nüsha orijinaliyle
lerinde de görülür. A.sıl konumuz olan bu
özel metodu ele almadan önce iki ayrı sanat karşılaştırılmayacak kadar değersizdir. Bir
dalının malzemesini teşkil eden, edebî eser bakıma plastik sanat eserinin değeri çoğal­
ile plastik eser arasındaki nitelik farkına tılmasıyla ters orantılıdır. Çünkü artık ori­
değinmek yararlı olacaktır. jinalite amacı olan maddesi değişmiştir.

Banhold. W.. İslSm Medcnıyeh T.ırıhı Başlançıç " M.F. Köprülü larafından (l';4(l). Diyanet İşleri Başkanlığı:
H6. .\nkara. 1973 (3). s.XV
332 Doç.Dr. Selçuk MÜLAYİM

BQtOn bu hususlar, her iki sanat dalının 2. Metin acaba tam ve sahih (exact) mi­
farklı yapılara sahip olduğunu gösteriyor. dir, yoksa fazla veya eksik midir?

Bir toplumun duygu ve daşüncelerini BOyie bir soru, eserin orijinal okluğu ka­
şergilden şubeleri incelerken, bu şubeler a- bul edilerek, tamirat görüp görmediği, ek­
rasındaki ilişkinin her zaman yalın ve kolay lemelerin yapıhp yapılmadığı hususlarının
anlaşılabilir olmadığı anlaşılıyor. Edebiyat araştırılmasını öngörür. Plastik sanatların
tarihi ile plastik sanatlar tarihi arasındaki hem mimari hem de küçük ölçülü eserlerin­
materyal farkı, her iki şubenin incelenme­ de bu noktanın teshili oldukça önemlidir.
sinde izlenecek yol ve metodu da belirle­ Bir yapı veya küçük eserin hangi parçaları­
mektedir. Köprâlfi, edebî eserin tahlilinde nın muhdes olduğu, bu işin ne zaman yapıl­
sıra halinde şu noktalan belirlemektedir . dığı ve hatta yapılan bu değişiklikle eserin
fonksiyon ve kimliğinde hangi değişiklikle­
1. Gördûğamüz metin muharririn et ya­
rin olduğu hayatî bir önem taşımaktadır. E -
zısı değilse, aslına uygun mudur, değil mi­
serin um ve eksiksiz (in situ) olması ile
dir? Aslına uygun değilse, yanlış olarak mı
sonradan bazı değişikliklere uğramış olma­
isnad olunuyor; yoksa tamamen uydurma
sı, şekil tarihi bakımından incelenmeye de­
mıdır?
ğer pek çok yeni soru merkezleri ortaya
Bu satırlar plastik sanatlar diline tercü­ çıkarabilir.
me edildiğinde, incelediğimiz eserin oriji­
3. Metnin tarihi ve yazıldığı yer, istinsah
nal olup olmadığı sorununu gündeme
tarihi, istinsah yeri, müstcnsihi malum ol­
getirmiş oluruz. Eser orijinal değilse» kopye
malıdır. Yazma eserlerde bu kayıtlara dai­
veya taklit olabilir. Ancak, eserdeki imza­
ma tesadüf olunduğu için, bu hususta
nın sahte oluşu ile o eserin kopye oluşu a-
müşkilat çekilmez.
rasmdaki farkı iyi belirlemek gerekiyor.
Eserin kopye oluşu bazen bir sahtecilik an­ Bu madde pla.stik .sanat eserinin kitabesi
lamına gelirken, hazen beğenilen bir oriji­ üzerinde yoğunlaşan soruları akla getiriyor.
nalin çoğaltılması için başvurulan yaygın Yapım v^a onarımın tarihi ve ustanın adı­
bir yöntemdir. .Bu ikinci durumda bir rep­ nı veren yazı ve rakamlar o eserin adeta bir
roduction sözkonusu olup, bu durumda bile künyesi gibidir. Ancak özellikle mimarî c-
eğer üretimde geleneksel teknikler kullanıl­ serier için gözden kaçırılmaması gereken
mışsa eser belli bir değer taşır. Bu soruş­ bir husus vardır ki, bu da yapı üstündeki ki­
turma yapılırken, Türk sanat esericrinin tabenin gerçekten o yapıya ait olup olma­
genellikle anonim bir karakter taşıdığı, pek dığı hususudur. Bazı eserlerde o eserle hiç
çok eseriii sanatçısının bilinmediğini unut­ ilgisi olmayan, bu yüzden de araştırmacıyı
mamak gerekir. Büyük mimari csericrin bi­ yanlış yönlere sürükleyen kitabelere rast-
le pek çoğunun ustası bilinmez. Bu özellik, lanmakudtr.
islâm sanatçısının kendi adını geri planda
tutması ve bu yüzden de imza atmaktan ka­ 4. Metnin harfiyen mânâsını kavramak
çınmasına bağlanabilir. Edebi eserde du­ ve tesbit eylemek, yâni lisanın muhtelif
rum değişiktir. Genellikle kitabı yazan kişi tekâmül devrelerine göre kelimelerin, cüm­
imzasını atar. lelerin, hususî ıstılah ve tabirlerini delalet

8 Köprülü. M.F.. "Türk Edebiyatı Tarihinde Usul" "Bilgi". 1913 (1329). S.I. s.l-52.
TÜRK SANATI ARAŞTIRMACILIĞINDA "KÖPRÜLÜ MFTOnT i" 333

elliği mânâlanm açıkça layin etmek lâzım­ lerine, muharririn şahsî ve umumi hayatına,
dır. O devir hüsusiyellerine ima suretiyle tahsil ve tefekkür tarzına vc dahî sair ırkî,
yazılan cihetleri, mitolojiye müteallik nük­ ırsî ve muhite aiı tesirlere müraceat etme­
teleri anlamadan b i l m e l i n hakkında fikir lidir
beyan etmek mümkün olamayacağı bedihi i -
se dc bu bedâhatin sahte mütebahhirler ta­ Burad? sanatçının içinde bulunduğu or­
rafından g ö z ö n û n e a l ı n m a d ı ğ ı her gün tam, çevresi ve onun kişilik yapısını oluştu­
görOlûyor. ran fizikî özellikler söz konusudur. Anonim
b:r karakter gösteren Türk sanan için bi­
Bu satırların plastik sanatlardaki karşı­ reysel üslûbun edebiyatta önemli bir yer tu­
lığı deskripsiyon ve bir ölçüde de şekillerin t a b i l e c e ğ i fakat, plastik sanatlarda bu
anlamlannın çözümlenmesidir. Sanat eseri­ yönün o derecede net olamayacağı bellidir.
nin tektonik yapısını o l u ş t u r a n eleman, Bu durumda bölgenin veya ilgili tarih dili­
parça ve motiflerin anlamlarını çözümleme minin plastik anlatım tarzı haliyle önem ka­
ve söz konusu devir için taşıdıkları anlam­ zanacaktır.
lan açıklama, mimarî anlatım veya motif ve
7. Eserin nail olduğu rağbet ve icra et­
figürlerin ikonografik sözlükteki değerleri­
tiği edebî vc içtimaî nüfuzu layin etmelidir.
ni saptamak anlamını taşıyor. Bunları anla­
Nüfuz icrası meselesi daima rağbetle tcv'em
madan eserin b ü t ü n ü h a k k ı n d a birşey
olmaz. Bazen 7.amanında çok şöhret kaza­
söylemek mümkün değildir. Şekillerin an­
nan bir eser çok geçmeden unutulduğu hal­
lamlarını çarpıtmadan bütün yapıyı açıkla­
de, uzun zaman dikkati çekmeyen bir eser
mak gerekiyor.
de sonraları bir nüfuz icra edebilir.
5. Bütün bu gibi ilk hazırlıklardan son­
Burada sorun tamamen sosyal tarih iliş­
radır k i . metnin mevzuu, üslûbu, nükte ve
kilerine bağlı olarak ele alınmak durumun­
incelikleri, hususiyetleri tedkik edilmelidir:
dadır. Plastik sanatlar tarihinde, bir eserin
tamamiyle edebî ve binaenaleyh daha fazla
yapıldığı günlerdeki durumu, sunulduğu ki­
enfus! olan bu tedkik safhasında, edebiyat
şi, grup, sergilendiği yer ve işlevi gibi ko­
tarihçisinin fıtrî meziyetleri faaliyet icra e-
nular üzerinde dikkat yoğunlaştırmak biraz
decektir. Metnin fikrî, hissî ve sanatkârâne
sanat sosyolojisinin alanına girmekte, ese­
kuvvetini tayin etmek, eserin bizim üzeri­
rin çağı içindeki etki.si, modanın rolünün
mizdeki bedîi tesirine meydan vermek de­
etrafiı bir biçimde tahlil edilebilmesi, dü­
mektir.
şünce tarihinin ışığında ilgili dönemin kül­
Anlaşılacağı üzere, konu, üslûp, mesaj tür ortamının aydınlatılmasıyla mümkün
sorunu eûndeme gelmektedir. Bu aşamada, olmaktadır.
eserin ulaşabildiği en yüksek sanat özellik­
Köprülü'nün, edebiyat tarihi için hazır­
leri dile getirilecektir. Bu ise b i r yorum ve
ladığı metod, hem ilgili olduğu sanat dalı
kritik sorunu, yani sanat tarihçisinin son
açısından hem de Avrupa kökenli bir anla­
derecede ölçülü ve dikkatli olmasını gerek­
yışla ele alındığından Türk plastik sanatla­
tiren bir aşamadır.
rının her alanıyla tamamiyle çakışmaz.
6. Tedkik ettiğimiz eser, ne gibi ruh hal­ Türk-İslâm sanatlarının anonim karakteri­
lerinin ve teessür (impress ion)'lerin, ne ne karşılık, edebiyat alanında, sanatçı bi­
türlü bir tabiat üzerine nüf uzdan vücuda yografisi ve kişisel üslûp ayrı bir etüd
gelmiştir? Bunu anlamak için, hal tercüme­ konusudur. Yani bireyi soruşturan bir anla-

F.20
DoçDr. Selçuk MÜLAYİM
334

metodunda mevcut olan ve dikkatle bakıl­


yış yerine, oruk üslûp Özelliklerini yaratan
dığında Viyana Ekolü'nün anlayışı ite çakı­
bir geleneği araştırmak durumundayız. Her-
şan bazı hareket noktalan sanat tarihçileri­
ş e y e rağmen Köprülü metodu, daha
mizin dikkatini çekmemiştir. Köprülü'nün
1913'de, yani neredeyse günümüzden sek­
görüş ve önerilerinden yola çıkarak, plastik
sen yıl önce, bilimsel mantığın rahat ve fe­
sanatlarla öteki sanatlar arasında mevcut o-
rah çalışamayacağı günlerde ortaya
konmuştur. Şunu itiraf edelim ki, yaklaşık lan bağlantılardan yalnızca birkaçına deği­
aynı yıllarda Viyana EkolO'ne mensup bazı nebildik. Sanat tarihi, genelde bir gUzcl
sanat tarihçilerinin Türkiye'deki çalışmala­ sanatlar tarihi olarak anlaşıldığı gün bu tür
rı olmasaydı Türk plastik sanatlarının tarihi denemelerin sayısı artacak, böylece sağlam
konusunda eski ve bikâyeci bir üslûp varlı­ ve yeterli bir mctod oluşabilecektir kanısın­
ğını sürdürecekti. Gariptir ki, Köprülü'nün dayız.
SÜLÜS HAHINA DAİR MÜHİM BİR RİSALE
"SÜLÜS YAZISI REHBERİ"

Ooç.Dr.Mücteba UĞUR

G
üzellik aşığı bu millete el hünerinin meyiz ki Türkler arasında milletinin kültür de­
nefis örneklerini vermiş; kıyâmete ğerlerini yaşatmaya çalışmış hamiyet erbabı
kadar da verecek olan Türk Hat Sa­ -hamdolsun- hiçbir devirde eksik olmamışur.
natı konusunda kaleme alınmış sistematik e- Bu arada ecdadına has bir el sanatı olan Hat
serler hemen hemen yok denilecek kadar az­ sanatını türlü zorluklara rağmen yaşatmaya ça­
dır. Kadir kıymet bilir milletimiz "elin dili" lışanlar her zaman bulunmuştur. Bunun yanısı-
denilen bu sanatın paha biçilmez en nefis e- ra yeterli olmasa bile değişik yazı çeşitlerine ve
serlerini yazmışlar, yazdırmışlar, yazılanları yazı kaidelerine dair eserler verenler de olmuş­
imkân ölçüsünde büyük bir dikkat ve itina ile tur. Hayatı hakkında şimdilik hiçbir bilgimiz
korumuşlardır. Ancak, üzülerek söylemek zo­ olmayan, metnini vereceğimiz eserinden sadece
rundayız. Hat Sanatının tarihçesi ve nazariyatı Erzurum yöresinden olduğunu uhmin ettiği­
Özerinde yeterince durmamışlardır. Daha doğ­ miz Seyyid Muhammcd Mccdlde bunlardandır.
ru bir ifadeyle bugün elimizde hat tarihi, çe­ Merhumun SOlOs Yansı Rehberi adı verilen bir
şidi dallarında geçerli yazı kaideleri, yazı mal­ risâlesi elimizdedir'. Geçen asnn ikinci yansı
zemeleri ve benzeri Hat Sanatıyla i l g i l i başlannda yazılmış bu hacmen küçük fakat
konulardaki te'liflerin sayısı bir kaç taneyi geç­ değerli risâlenin yazılışı, te'lifden ferağ kaydı­
mez. Türkler elinde zirveye ulaşan pek nefis e- na göre 21 Rebîülevvel 1278 (26 Eylül 1861)
serler vermiş bir sanat dalında tevazudan Perşembe günü bitmiştir. Oldukça düzgün ne­
kaynaklandığı muhakkak olan böylesine bir ve- sih hatlıyladır. Orta boy 42 sayfadan ibarettir.
rinsizlik bilmeyiz afTcdilir bir noksanlık mıdır? Sayfa kenarlan cetvelli, serlevhası mihrâbtye-
lidir. Serlevhada risâlenin adı veya şöhreti
Bununla beraber şunu da eklemeden geçe- kaydedilmiş değildir. Te'lifden ferağ kaydı ge-

Bahic konu rittlenin tıpkıbasımını, kapağında da iyırct ediktiği gibi, Emınımlu Mustafa NecâtOddin'in hamiyetine
botviuyuz. Mustab NccâtOddin. müderris ve halutiır. F^iea Medine'de oturmaktadır. Tıptabaıım Şam'da Nesr
Matbaasında bastlm^ olup tarihsi2dir. Bu vesile ile risileyi teminde yardımlarını esirgemeyen Gazi Ün-Efiıim
Fakültesi öğretim üyesi Doç.Dr.Abdûlkerim Atxiulkadirotltt'na tefekkür ederim. Son zamanlarda yapılan
araştırmalar sonunda eserin Tokatlı Muhammcdu l-İmâm'a ait okluğu anlafilmı^tır. (Sayın Uğur Dennan'ın notu)
Doç.Dr. Müctcba UĞUR
336

lenege uygun olarak idbet hattıyladır. vere'de Mücâvir Erzurumlu)

Esas itibariyle SOllIs yaa çeşidi hakkında Mustafa Necâtüddîn Afa'llâhu anhu ve an
nazari bilgiler veren risâlemiz giriş mahiyetinde Kâlfetil-Müslimîn. Matba*atu'n-Nesr bi-Di-
iki bölümle âç fasıldan oluşmaktadu-. İlk iki bö­ meşk^
lümde önce yazı kalemi, kalemin kalitesi, açıl­
Blsaaillflhlmıhmânirrahînı
ması, düzeltilmesi ve kesilmesi gibi konularda
bilgiler verilmiştir. İkincisinde ise hat tarihiyle Hamd-i bl ad ve Senâ-yı lâ yu'ad ol Hâlıku'-
ilgili özlü bilgilere yer verilmiştir. Bunlardan 1-Levhi ve'l-Kaleme ki, Kâf ü nün ile cümle
sonra birinci fasılda sülâs müfrcdAtına, yani kâinât ve mümkinâtı var, ve ol Efdal-i Benî
sülüs yazısı harflerinin ayn yazılışlanna geçil­ Âdemin nûr-i mu'ci/âtiyle nice pinhânı âşikâr
miştir. Bir başka ifadele, risalemizin agıriık eyledi Li-münşi*ihî Rahmctun Ii'1-Âlemîn Nûr-
noktasını teşkil eden bu bölümde "efiT'ten baş­ i Hûdâ, iUet-i hilkat-i heme dünyâ variıktan he-
layıp 'ye"ye kadar bütün sülüs harflerinin ya­ man odur maksûü. Aşkına oldu dü cihân
zılışları ölçülerine göre anlatılmıştır. Ardından mevcûd. Sallallâhu aleyhi ve alâ âlihî ve sahbihî
gelen ikinci fasılda mürekkebâta yer verilerek; vesellem .
harflerin bitişik şekilleri izah edilmiştir. 0- •nRÂŞÎDEN-t KALEM VE ŞENÂHTEN^
Çüncü fasıla gelince, burada her harfin değişik
Evvela hüsn-i hat yazanlar kalemin a'Iâsın
yazılış şekilleri anlatılmıştır. Gerek müfredât
ve mürekkebin ra'nâsın ve kağıdın zîbâsın bul­
ve mürekkebât, gerekse harflerin çeşitli ya­
mak gerekdir. Kalemin a'lâsı oldur ki, kızılı pek
zılıştan bölümlerinde nazart olarak anlatılan­
kızıl ve aklığı pek ak ola vc sengîn ola ve da­
lar metin çerçevesi dışında misalleriyle göste­
madan doğru ola; zîrâ doğru olmazsa kalemi
rilmiştir.
şak etdikde eğri şak olur, doğru şak olmaz. Eğ­
Yazısından oldukça usta bir hattat olduğu ri şak olan kalemden hüsn-i hat gelmez.
anlaşılan Seyyid Muhammed Mccdfnin
Ve kalemin kalınlığı .sırça parmak kalınlığı
kaleminden çıkan bu risâleyi Türk Kültürüne
kadar gerekdir. Ve uzunluğu on bir pannak ve­
yeniden kazandırmanın yararii olacağı inancı
ya on iki parmak gerekdir. Ve kalemde altı sıfat
içinde aynen ys^nlıyoruz. Son olarak şunu
var demişler. Üçünden hüsn-i hat gelir; üçün­
söylemek isteriz. Mciin, üzerinde yapılan
den gelmez. Ammâ hü-sn-i hat gelen, kızıl ve
kısmt müdâhalelerle günümüz TOrkçesine yak^
pek ve sengîn olandır. Ammâ hüsn-i hat gel­
laştınlmıştır.Bunun yanısıra bazı Arapça iba­ meyen süst ve siych vc eğri damarlı olandır.
reler Türkçeye çevrilmiş, bir-iki yerde metin
tamirine gidilmiştir. Ve kalemtıraş gayette keskin gerekdir. Ve
kalemin dahî bir iki şartı vardır. Biri budur ki,
Bu sunuş yazısının son sözü olarak mü'cl-
eğer kalem pek olursa kalemi pek yonup etin­
liHni ve hattatını minnet ve rahmetle anıyo­
den çok almak gerekdir. Eğer yumuşak olursa
ruz. pek yonmayıp etlicek etmek gerekdir. Ve kale­
(SfilOs Yazısı Rehberi) min şakkı ortasında gerekdir. Vahşî cânibi ünsî
Seyyid Muhammed Mecdt Efendi Merhum- cânibinden kaim olmalıdır. Ve kalemin şakkı
'un 1278 Senesinde "Kaleme Aldıklan Gayet dahi kalemine göredir. Eğer kalem pek olursa
Nefts Bir Risâlcdir" (Nâşiri: Medtne-i Münev- şakkı dahi uzunca gerekdir. Eğer yumuşak o-

2 Kapakıaki unvan yazısı ile di|er ifadelerin nâşire ait okluğu kanaatindeyiz.
3 Allah ı>na. ailesi fertlerine ve sahâbnerine salüt ve selam buyursun.
4 Kalem açmak ve (kalemi) bilmek; kalem bilgisi.
SÜLÜS YAZISI REHBERİ
337
lursa şakkı az gerekdir. Ve'l-hâsıl şakkı kale­ münharif kesdi. Şöyle kim, yazı yazarken cızu--
mine göre etmek gerekdir. dar idi.
Ve kalemin kattı dahi üç günedir. Biri cezim İbn-i Bevvâb zamanında katt-ı kalem, cean
ve biri dahi vasat ve biri dahi muharrerdir. üzere idi. Anınçün yazılan laıîf ve nâzik değil­
Ammâ cümlenin a'lâsı vasatdır. Nitekim de­ di. Amma Kıbletu'l-Küttftb Şeyh Cemâleddin
mişlerdin "Haym'l-umûri e\'saâtuhâ'^.
Yâkut -Aleyhi'r-Rahme- katt-ı kalemi tağyir ey­
Ve kalemtıraşı kalem üstüne koyup baş par­ ledi. Hat dahi mütcğayyir oldu; zîrâ hat kaleme
mak ile kalemtıraşın arkasım bastıkda kalemin tâbi'dir. Kalem a'lâ Lse hat dahi a'lâ olur. Eğer
kat diye âvâzı çıkmak gerekdir. Şöyle ki, kat kalem muratça olmaz.sa her ne denli cidd ü
diye çıkmaya, iyi kat' olunmamıştır. Kalemtıra­ cehd eylesen kim kalemden hüsn-i hat gelmez.
şı keskin edegör. Bu sebebdendir ki. Şeyh Cemâleddin Yâkût
hattı (nı) İbn-i Bewfib hattına tercih etmişler­
DER MA'RİFET-İ V \ Z - I HAT VE ESMA­
dir. Ammâ tercihleri nâziklikdedir. Yoksa usûl
YI IIUTÛT-İ MÜTENEVVÎ'A^
ve kavâ'idde değil. Usûl oldur ki, İbn-i Mukle
İbtidâ ki hat zuhura gelmişdir, Ma'kılîdir. vaz'eylemişdir. Dâ'ıre ve nokta ile altı ncv' ü-
Cümlesi müsettahdır. Ya'ni düzdür, devri yok- zere kılmışdır ki beyne'l-üstâdân ŞEŞ KALEM
dur. Andan sonra hatt-ı kûfîdir zuhûra gelmiş­ diye meşhurdur. Her birine lafe ü ma'nâsına
d i r . Ve ş o l k i m s e l e r k i h a t t - ı kûfîyi mutâbık nâm komuşdur. Birine Sülüs diye nâm
yazmışlardır; cümlesinden a'lâ Emîru'l-Mü'- komuşdur, zîrâ dört bölüğü devr. iki bölüğü sa-
minîn Hazret-i Aü-Kerremallâhu vechehûve tıhdır. Ve ikincisine Muhakkak diye nâm ko­
Radiyailâhu anhu- y a z m ı ş d ı r . Ve Ilatt-ı muşdur. Bir buçuk bölüğü satıh, ya'ni düzdür.
Kufinin bir bölüğü devr üzeredir. Ve bir bölüğü Üçüncüsüne Reyhâni derler. Reyhânf, muhak­
düzdür. kaka tâbi'dir. EKirdüncasûne Nesih derler. A-
nınçün nesih demişlerdir ki, ekser-i kitâbeti
Andan sonra İbn-i Mukle -Aleyhi'r-Rahme^
ne.sih ile yazmışlardır. Gûyâ ğayn yazılan nes-
gelip Hatt-ı Kûfîden döndürüb bu zamâne ya­
heylemişdir. Ve beşincisine TevkP derler. An­
zısı û/jere yazmışdır. Ve halka ta'lim etmişdir.
dan ötürü ki nısfı devirdir ve nısfı satıhdır.
Çok kimse İbn-i Mukle la'limi ile a'lâ yazmış­
Nişan ve ahkâm ve sicillât bu hat ile yazjlmış-
lardır. Cümleden biri Ali b.Hilâldir ki İbn-I
dır. Altıncısına Rıka' diye nâm komuşdur. An­
Bevvûbhkla iştihâr bulmuşdur kendi zamanın­
dan ötürü ki, ruk'aları, mektublan bu hat ile
da. Aleyhi*r-Rahme.
yazmışlardır. Pes Şeş Kalem dedikleri bunlar­
-Ve Musta'sam Halîfe zamânına gelince hiç
dır. Bunlardan taşra hat yok idi. Sonra Ta'lik
kimse İbn-i Bewflh gibi yazar gelmemiş idi. ve Dîvânî ve bunların emsâli peydâ oWu.
Andan sonra Musta'sam Halîfe zamânında
Şeyh Cemâleddin Yâkût -Aleyhi'r-Rahme- Pes İbn-i Mukle bu tertlb üzere herbirine
zuhûr etdi ve İbn-i Bevvâb yazısına mülâba'at birer nâm koyub biribirinden mümtâz ve a'lâ
edib îbn-i Bevvâb gibi yazar oldu. Andan sonra eyledi. Usûl ve furû'una göre Sultflnu'lKâtib-
kalem kesmesin (i) lağyîr eyledi. Emîru'l-Mü*- în^ Şeyh Cemâleddin Yâkût -Aleyhi'r-Rahme-
minîn Ali- Kerremalâhu vechehû- kelâmı üzere icmâlen bu şiiri demişdir. Şiir.
kalemin ucunu uzun ve etli ve Katt-ı Kalemi **Usûlun ve terkibun ve kerâ-sun ve nisbetun

5 İşlerin en hayırlısı orta yolla yapılandır.


6 Yazının icâdı ve çeşitli yazı isimleri bilgisi.
7 Allah onun yüzünü ak elsin: Ondan razı olsun...
8 Üzerine rahmet olsun...
9 Metinde. sultânu l-Mutâtibtn..
Doç.Dr. Mûcteba UĞUR
338

hanedir.
Stt'ûdıui w Tcşaflrun ve nozAlua ve irsiiıuı"^^
el-Cimu: Amma cimin başı turresiyle beş
Nitekim Embıı'IMfi'aininAU -Kerremallâbu
nokta v ^ beş noktaya varınca câ'iz tutmuşlar.
vcchehfl ve Radiyalllhuy!anhu demişlerdin
Ve cüain dâiresini yanm yumurtaya teşbih et­
hm C O M bıune'l-hattiaahiiyyuııflta'limi'l-
mişler. Ve dâ'iresi dmin başını geçmemek ge­
nstidi ve faviaıahûff kcsretri-meşU veto*.
rekdir. Şöyle kim, cîmin başından aşağı bir hat
tfbn-auKİtkeMti ve bekA* uhû ale'l-tsUm
çekseler dâ'ireye dokunur dokunmaz gerekdir.
ve'I-musiimu fl terki'l-nwnliiyyAU ve
Eğer cîmin başmı geçerse ka'ideden haricdir.
mnhflfozatrs^lâti. Ve asluhû ff ma'rifetiM-
Ve dâ'irenin büyüklüğü ya'ni geyikliği elif ka­
munferidAt.'*
dar gerekdir. Ve dâ'irenin aşağı ucu yukarı u-
"Kâle Aleyhi'sSdâıu ve's-Selâm an usûli'l-
cundan bir nokta; belki ikiye dek geçmek câ'iz
hata fe-kâle: «Kanin harfet ve femk beyne
tutmuşlardır. Ve dmin dâ'iresi aynidığı mahal
satrik ve tawil sintoe kaiemik.'' iki böiak kalmak gerekdir demişler. Lâkin nıs-
Hazret-i Ali -Kerremallâbu vechehû- buyu­ fmdan aynimak evlâdır. Ve teıidbde dahi bu
rur ki- "Hatnn a 'lâ olması astâdm ta'ltmindedir kâ'ide üzre olmak gerekdir. Merhum Şeyh
ve çokyazmakdadır. Ve hattın sebâtıterk-i men- Ccmâkddin Yâkût bu güne cimi ekseri iki bö­
hiyyâtta ıv namaza madâvemetdedir." lük kalmak üzere yazmışlardır. Rahimchu'llâhu
Bu had!s-i Şerifi Habib-i Ekrem -Sailailâbu Te'âlâ^^.
aleyhi ve Sellem- Ali'ye ta'lîmen buyurmuşlar ed-DAlu: Amma dûl gerekdir ki yukan câni­
diye üitadlardan işitmişizdir: "Yâ Ali! Harfleri bi dört nokta ola, tâ beş noktaya varınca. Eğer
birbirine yakut yaz. Ve beyne's-sutûru ayân eyle,' yukan cânibi dört . nokta ola, aşağı cânibi beş
ya'ni ırak eyle. Ve kalemin uaınu uzun eyle." nokta ola. Ve eğer beş nokta olursa aşağı cânibi
altı noku ola. Ve'l-hâsıl yukansından aşağısı
bir nokta ziyâde gerekdir. Şöyle kim, yukarıdan
(BİRÎNCİ FASIL) aşağı bir hat çekscn aşağısı bir nokta ziyâde ka­
la.
Pes, imdi usûl-i hat mûfredâu bilmekdir. 01
er-Râ'u: Amma câ başı üç nokta gerekdir.
cihetden mOfredâU evvel bqan etdik. İmdi, as-
İnceden, ya'ni râ başı aşağı çekdikde ince yer
(-1 hat noktadır. Andan ötürü ki, hat iki nok­
zâhir olur. Andan irsâl ederler. Ona üstâdân
tadır, yahut daha ziyâdedir. Birbirine ulaşdırsan
Şemretu'l-irsflI derler. Ve uzunluğu altı nokta
bir hat olur.
gerekdir, yediye varınca. Eğer devirli yazılıdır
Pes HURUF-İ MÜFREDE ise amma Şemre sayılmaz. Şemresiz beş nokta
gerekdir.
Her harfin haddini nokta ile b ^ n edelim: es-Slnu: Amma sinin evvelki dendânı bir
nokta gerekdir. Ve evvelki dendânın beyazı bir
HIM SOlOs: Allı noktadır, yediye varınca.
nokta gerekdir. Ve ikinci dendânın beyazı bir
Elir-i muhakkak yedi noktadır, sekize varınca.
buçuk nokta gerekdir. Ve dendânlar testere
el-BA'u: Amma bâ başı iki noktadır. Uzun­ dişlerine benzemek gerekdir. Ve ü ç ü n c ü
luğu altı noktadır, yediye vannca. Amma şemre dendândan aşağı çektiğin iki nokta gerekdir.
sayılmaz. Eğer yediden ziyâde olursa usûlden Amma rum ûstadları^^ dörde dek câ'iz tutmuş-

10 Yazı birtakım temeller, terkipler, başlıklar ve nishcılcn ibarettir. Aynı zamamla hazırlık, çıkış, iniş ve akıcılıktan
oluşur.
11 Metinde yoktur.
12 Yüce Allah ona rahmet elsin..
13 Anadolu da yetişen Türk hattatlan anlamında..
SÜLÜS YAZISI REHBERİ 339

lar. Ve bcden-i sin beş nokta, altıya varınca el-Lâmu: Amma lâmın elifi elif kadar ge­
câ'izdir. Ve eğer dendân yerine keşîde ederecn rekdir. Ve teni bâ gibklir. Amma sûlOsde nûn
ol keşidenin evvelinde zâviyesine varınca bir gibi ola. Amma muhakkak da ziyâde bir nokta
hat çeksen kavse benzemek gerekdir. Bunun gi­ ola.
bilere Irsâl kavsi derler. Her bâr ki sinin züvi-
yesin kcşîdeli edesin, gerek dendânlı, gerek ei<Minıu: Amma mim başı müselles şekil o-
dendansız ola, irsAl kavsi derler. Bunun gibi. la ki beyazı demirciler örsü gibi ola ve kuyruğu
çengel ola. Amma muhakkakda vav başı gibi
es-Sâdu: Amma sM dört bölükdür. Üstün­ ola. Ve kuyruğu râ-yı mOrsele gibi keşîde ola.
de iki bölüğü devirdir. Ve sâdın beyazı bir bu­ Amma sülâsde mimin başı bunlar gibi ola.
çuk noktadır. Ve kanu sin kamı gibidir. Ve
eğer zâvtye Iteşideli edersen sinin irsal-i lavsi en-Nûnu: Amma - û n başı sülüsde iki noku
gibidir. ola. Ve uzunluğu zâvıye ola. Ammâ muhakkak­
da üç noktadır. Dörde dek câ'izdir demişler. Ve
et-TÛ*u: Amma tânın elifi beş nokta gerek­ karnı sin gibi ola.
dir. Ve tftmn üstü üç bölükdür. İki bölüğünü
ei-Vâvu: Amma vâv iki türlüdür. Biri mü-
sağ cânibe doğru çeke. Ve bir bölüğünü devr
dewerdir. Başı fi başı gibi ola. Devri dört nok­
ede. Ve aşağısını doğru çeke; sâd gibi devirli
ta ola. Beşe dek câ'i/dir. Ve biri uzun ola.
etmeye. Şöyle kim üstünün ucunu bir buçuk
Amma uzunu râ kadar ola.
nokta ya iki nokta geçmek gerekdir. Ve tâ nın
üstünün elif yerinden aşağı düze ulaştığı yere ei.IIâ'u: Amma lıâ on beş türlüdür. Aynu'-
dek bir buçuk nokta; ya iki nokta gerekdir. Ve l-IIİrredir. Ve biri üzOnöM-reresdir^'*. Vc biri
tânın beyazı sâdın beyazından eksik gerekdir. lâm-cUr gibklir. Ve beyazı mcvlevîler külahı gi­
Ve tânın beyazı ustura gibi ola. bidir.
Hâ-yı aynu'l-hirrc üç hattan mürekkebdir.
el-Aynu: Amma aynın başını üç bölük et­
Evveli râ başı gibi ola. İkinci hat iki nokta ola
mişlerdir. Evveli hilal gibi ola. İkinci râ başı
ve yarım nokta ola. Ve üçüncü hat üç noku
gibi ola. Üçüncü sağ cânibdcn beri çeke. Şöyle
ola. Devr ile tekâtu' mahalline gelince ve iki
ki, hilâle mOşâbih olan aynın başını bir noku gözleri birer noku ola.
geçe. Amma dâ'ircsi cim dâ'iresi gibi ola.
Hâ-yı azûnü'l-feres altındaki müdevver koç
ei-Fâ'u: Amma M başı müdevver değiklir, hayası gibi ola üstüne dek / üzOnü'l-reres gibi
müsellesdir. Ve beyazı armud çekirdeğine ben­ ula.
zer ola. Ve gcrdeni bir nokta ola. Ve bedeninin
Hâ-yı lâm-elif gibi olan, evvelâ râ başı gibi
uzunluğu bâ gibi ola.
üç nokta mikdan ola. Lâm-dif gibi sol cânib­
ei>Kaafu: Ammâ kaaf başı lâ başı gibi ola. dcn çeke ve iki noku ola. Ve yanm nokta sol
Ve gerdeni iki nokta ola. Ve zâviyesi sin gibi cânibe meyli aşağı çeke. Andan sağ cânibe beş
ola. noku mikdan çeke. lâm-cUf gibi. Beyazı mev-
Icvîler külahı gibi ola.
ei-KAhı: Ammâ kâf başı dört nokta ola. Ve
uzunluğu sekiz nokta ola. Ve altındaki hat kâf Lâm-EliT: Amma lâm-dif üç hattan mürek­
başını dört nokta geçmek gerek. Ve kâfin be­ kebdir. Evvela sol cânibdcn bir elif çekile. Ve
yazı bir buçuk nokta gerek. Mulıakkakda ya iki ikinci hattı iki buçuk noku ola. Ve üçüncü hat­
nokta ola. Ve başının beyazı iki nokta ola. Am­ tı sağ cânibe dokuz nokta çeke. Belki on nok-
ma sâiasden bir nokta ya bir buçuk nokta ola. uya dek çeke. Bu tarik üzere müselles şekli
Amma muhakkakda ziyâde gerekdir. olur. Hâ-yı mûfredcdcn ve müşâbih-i dâklan

14 SımıyU koli gözü: at kulağı..


Doç,Dr. Mücteba UĞUR
340

şOyle kim b^azı külâh-ı mevievlye müşâbih o- sonra eUi; ya dâl ya kâfi müfred, ya lâm, ya hâ
ola, sâd ile bu hurûf arası sîn gibi iki nokta
la.
gerekdir. Bunlar gibi ola.. Ve buna benzeyenler
el-Yâ'a: Y« başı k t f başı gibi ola. Amma kAf hep böyledir.
başından bir nokta eksik gerekdir. Ve ikinci
hatu sa| tarafına iki buçuk nokta çekik. Amma Ve eğer terkîb evvelinde tâ olursa: tâdan
kannb ola. Su kpsan dura. Camlesi ma'kûs dil sonra elif, ya dâl, ya kâf, ya lâm, ya hâ olursa,
şekli ola. Üstâdân-ı selef su duracak yeri dikine tâ ile bu hurûf arası iki buçuk nokta; üçe dek
yazmışlartv. Şöyle ki su karar etmeye; buncu- câ'iz. Amma nokta tânın elifinden addoluna.
layın. Ve kamı sfn kamı gibi ola. İbtkiâ yft ba­ Ve eğer terkîb evvelinde ayın olursa, ve ba'-
şından aşağı bir hat çeksen doğru yânın kamı de'l-ayn yâ Oe çengel râ olursa veya elif, ya dâl,
başma dokunmak gerekdir. Bunlar gibi ola. ya hâ, ya lâm olursa, ol zamân ayn-ı na'lî ge­
rekdir. Bunlar gibi ola. Ve eğer ba'de'l-ayn gay-
İKİNCİ FASIL: TERKÎB BEYÂNINDADIR n güne harf yazıhrsa ayn-ı sa'di gerekdir. Bun­
Müfred olanları dedik. Şimden geri terkib- lar gibi ola..
lere geldik, tmdi, Eğer terkîb evvelinde M olursa, ba'de'l-fâ e-
Elif ki evvel ola. Bir harf ana terkib olub lif, ya dâl, ya râ-yı mürsel, ya sîn, ya kûf, ya
ulaşmaz. Amma bir harfin ahirinde olsa ulaşır. lâm, ya hâ olursa, fâ ile bu hurûf arası yanm
nokta gerekdir. Ve eğer fâdan sonra cim olursa
Meselâ hânın ve yânın ve nûnun âhiri elif ola,
bir nokta ile yarım nokta la başın geçmek ge­
ya dâl ya fâ ola tûlânt bir nokta olur. Bunun
rekdir. Andan cim yazmak gerekdir. Bunlar gi­
gibi..
bi ola.
Ve eğer bâdan sonra cim, ya kaaf ya vav ve­
ya yâ ola, bâ başı iki nokta olur. Amma rum Eğer terkîb evvelinde kâf olacak olursa iki­
astadlan bâdan sonra dm yahud yâ yazsalar den hâlî değildir. Ya dâlî olur, ya gayrı olur.
Eğer dâlî olub ba'dehû elif, ya kâf, ya lâm ola,
bâyı üç nokta ederler ve eğer bâdan sonra sîn
kâhn yukarı başına dokunarak yukan çekmek
ya ayın ya sâd ola, bâ başı üç nokta kadar ola.
gerekdir. Eğer kâfdan sonra yâ ola, ya dal, ya
Hadd-i yâ ve bâ ve nûn ki evvelde vâki ola,
sîn, ya kaaf, ya » , ya mim, ya nûn ola, ya hâ
böyle yazılır. Ve eğer sîn arasında dendâneli
ola, bu hurûf iki nokta mikdan kâfdan ırak ola.
hurûf vâki olursa sinden fark için üç nokta ge­
Amma rum flstadları kâf ile mim arasını bir
rekdir.
nokta yazmışlar, bunculayın..
. Ve eğer terkîbu'l-cîm olursa, elif, ya dâl, ya
kâf, ya lâm, ya hâ olursa cim başının beyazı Eğer kâfdan sonra mönhanî cim yazılırsa i -
goncc yazılır. Ve eğer dmden sonra gayn harf­ ki nokta ve yanm nokta mikdan çekmek gerek­
ler yazılırsa dm başı açık olur. Ve açığı bir nok­ dir. Andan cim yazmak gerek. Bunlar gibi ola.
ta gerekdir. Eğer kâf müsattah olur, andan sonra elif, ya
Eğer terkîb evvelinde sîn olursa, sinden dâl, ya hâ, ya lâm ola, bu hurûf ile kâf başının
sonra yâ, ya dm, ya kâf. ya lâm, ya dal, ya bâ arası iki nokta ola, bunculayın.. Ve eğer kâfdan
olursa sînin dendanlan ne kadar yer tutarsa, bu sonra yâ ola, ya sîn, ya kaaf ya vâv, ya n û n ola,
hurûf ile sinin arası ol kadar gerekdir. Eğer kâf ile bu hurûfun arası iki nokta olmak gerek­
sinden sonra elif, ya râ, ya sâd, ya tâ, ya kaaf- dir. Bunun gibi..
, ya vâv ola, sîn ile bü hurûfun arası iki nokta
gerekdir. Üçe dek câ'izdir Bunun gibi ola.. Eğer kâf-ı müsattah cim ile, yahud yû ile
yazılmak lâzım gelirse, ziyâde çekmek gerek.
. Ve eğer terkîb evvelinde sâd olursa, şaddan Üç noktaya dek câ'izdir.
SÜLÜS YAZISI R E H B E R İ 341

Eğer lerkîb evvelinde lâm olursa, andan sele, ve biri mUseües-i mecmû'adu. Bunlar gibi
soma Um-eUt ola, İftm-clif arası i k i nokta ola. ola.
Ve eğer Mm yâ ile, ya dftl, ya sîn, ya kâr, ya
mim, ya vftv, ya hfl ile ola, lâm ile bu hurûfun Amma cim başı üç günedir. Biri meflûh ve
arasi i k i nokta ola. Bunlar gibi biri müUıak-ı miLselles vc biri goncadır. Pcy-
kânl dahi derler. Vc biri mahrûtî dahi derler.
Ve eğer terkîb evvelinde mim ola, ba'del- Bunlar gibi ola.
mîm elif, ya dâl, ya râ, ya kâf, ya lâm, ya hâ
ola, bu hu.ufun arası bir nokta kadar ola. Ziyâ­ Amma dâl olursa iki günedir: Biri mecmû'a
de dahi olsa olur. Ve eğer mimden sonra cim- ve biri mûrseledir. Muhteiise dahi derler. Bun­
olacak olursa üç nokta ola. Ve eğer mimden lar gibi.
sonra râ ola, ya nûn, ya sîn ola, mim ile bu Amma râ olursa dahi üç günedir: Biri müd-
hurûfun arası iki nokta ola. Ve eğer mim-i mu­ ğamedir. Ve biri mecmû'adır. Ve biri mûrse­
hakkak olursa iki nokta üçe dek câ'iz tutmuş­ ledir. Mebsûta dahi derler. Bunlar gibi ola.
lar. Bunlar gibi..
Amma sîn, üç günedir: Mecmû'adır, biri
Ve eğer terkîb evvelinde hâ olursa, ya dâl, mürsele ve mebsûtdur. Ve biri mukawere ve
ya kâf, ya elif, ya lâm ola, hâ ile bu hurûfun mehsût dahi derler. Bunlar gibi ola.
arası iki nokta kadar gerckdir. Bunculayın.
Amma sâd olursa iki günedir: Biri mec­
Ve bâkî hurûf dahi buna göre kıyas oluna. mû'adır; ve biri mukaweredir. Mebsût dahi
ÜÇÜNCÜ FASIL derler. Bunlar gibi ola.

Pes terkîbleri zikr eyledik. Bi-hasebi'l-vaz' Amma ayın olursa yedi günedir: Bir ayn-ı
vâzı' her birine başka başka ad komuşdur. Ve na'lidir. Ve biri ayn-ı su'bândır Ve biri ayn-ı
her harfi kaç güne yazmışlar anı beyan edelim: sa'didir. Ve biri meftûhu'l-ayndır. Ve biri
mürekkebü'layndır. Ve biri meftûhu'l aynın
Elif: Bir günedir. Ziyâde olmaz. Her ne ve biri mürekkebe-i mübsele; ve biri
resm ile yazılsa yine ol clifdir. Tağyir olunmaz. mûrekkebe-i mürsele ve biri mürekkebe-i
matmûsevebiri mürekkebe-i mecmûa'dır. Bun­
Amma harf-i bâ olursa dahi beş nevi'dir. Ü- lar gibi ola
çü bir nevi'dir, vc ikisi bir nevi'dir. Ol üç ne-
Amma fâ olursa dahi üç günedir: Biri mec­
vi'den biri muzmar mecmû'a dahi derler. Ve biri
mû'adır, müdevvere dahi derier. Vc biri mûr­
mesbûtadır. Mürsele dahi derler. Ve biri mev-
seledir; mebsût dahi derler. Ve biri mevkûfedir.
küfedir ki kesik gibidir. Mebsût dahi derler.
Bunlar gibi ola.
Nfuzmar ve mecmû'a müdcvver şemreliye der­
ler. Mürsele ve mehsût (a) keşideliye derler k i . Amma kâf olursa dahi iki günedir. Biri mec­
şemresizdir. Ve mevkûfe kesik gibiye derler. mû'a; ve biri mürsele dir. Bunlar gibi ola.
Bunlar gibi ola. Amma kâf dört günedir Biri musattah ki
Amma cim olursa dahi beş günedir: Biri münhanî dahi derler. Vc biri mecmû'adır ve bi­
meftûh>i möbsele, vc biri meftûh-ı mürsele, ve ri mûrseledir. Ve biri mevkûfedir. Bunlar gibi
biri meftûh-i mecmû'a, vc biri m0.seiles-i müb- ola.

15 Yılan gözü..
U Müellif Merhum buraJa ayın harlinin ycUİ şekilJe yazıldığını ioykdigi halde «lydığı iMiıılcr ona çıkmii^ıır. Son
müıtkkeh aymlar tekrar edildiğinden sayı kabarmi!,iır. Nilekınj asrımızın ba!,Uın nda Reısü l-KüıUb (haıuıiların reisi)
unvanını fc^2anm^ Ahmed Kâmil /\kdik Merhum da (1861-1941) aym lıarilnııı yedi şekilde yazıldığını «iylemı? ve
isimlerini vcrmişiir. Bk. Dr.,VSüheyl Ünver. -rürk Yazı Çeşitlen". M.. 1953. sJ6.
342 Doç.Dr. Mücteba U Ğ U R

Amma Iflın olursa dahi iki günedir: Biri yaahr. Egcrçi hâ-yı aynui-hlrre dahi yazılır.
mecmû'adır, ve biri mflrsdedir. Bunlar gibi oia. Amma zaruretledir. Vc Iflmdan sonra vc y«dan
sonra hft-yt sa'dtve Ozana'l-fcres yazarlar. Am­
Amma mim olursa dahi beş gûncdin Biri ma kcüme âhirinde hâ-yı mahdûdc yazarlar.
nfiseUesH mûdiaiBe; ve biri mikseUcs-i mOrse- TQrkçc hü-yı çengel derler. Bunlar gibi ola.
iedir. V« biri nûrsele-i v«vidir. Ve biri rOtekâyı
mOrseir, ve biri mürsele-i matmûsedir. Vc biri Amma lâm-clif olursa dahi birkaç lürlü ya­
dahi müseUes-i muhakkaka dahî derler. Bunlar zılır. Amma rumda müsta'mel olan iki günedir:
gibi ola. Biri muhakkakadır. Vc biri mürseleüir. Bunlar
Amma nûn olursa dahi iki günedir: Biri gibi ola.
meanA'adır, ve biri mttrseiedir. Mukawere da­ Amma yü olursa dahi ûç günedir: Biri mec-
hi derler. Bunlar gibi ola. mû'adır. Ve biri mûrseledir. Mebsût dahi der­
Amma vâv olursa dah! iki günedir: Biri ler. Ve biri yâ-yı ma'kûse dir. Râci'a dahi
meona'adır. MOdemre dahi derler. Ve biri derler. Bunlar gibi ola.
mûrseledir. Mebsûta dahi derler. Bunlar gibi o-
la. Temmeti'r-Risâlc bi-Avnillâhi vc kcrcmihî
bi-Kalemi'l-Fakîri'l-Hakîr es-Sc\yid Mu ham­
Amma hâ olursa dahî on günedir Biri mîı- med Mecdî. Gafarallâhu Ichu ve li-VaiiOcyni.
kabtaiedir. Mflfred-i murabbfl' dahi derier. Vc Âmin. Sene 1278
biri aynu'i-himdir. Ve biri Ozunfi'l-feresdir.
Amma kelime ortasında elbette üzanii'I-feres R21 R.Evvci'''

17 (Hu) Risale /Mliilı ın yardımı ve lüllu ile Fakir w hakir (kul) Scjyiü Mulıammcd Mecdfııin fcılcmindcn -Allah ona
ve anubabiLSina mağrırct buvursun. "imin- tamamlandı. Sene 1278, 21 UeWiilewclde..
SÜLÜS YAZISI REHBERİ 343

\ 1
14
S.


344 Doç.Dr. Möcteba UĞUR

TP
SÜLÜS YAZISI REHBERİ 345

-m

> <
346 Doç.Dr. Mücteba UĞUR

l *

'35 ^

il
1
o
«A
SÜLÜS YAZISI REHBERİ

« o

•3*

\ 2

••i
348 Doç.Dr. Mûcteba UĞUR

Î5
1
mm * tj

•.t

\ 1 4

o-
SÜLÜS YAZıSı REHBERI
349

.7"

MİS

•s

NX-

YİV
350 Doç.Dr. Mûcieba UĞUR

oo

•i ^1 A

W'
T3

•s*—V

A:

0«<M
SÜLÜS YAZISI REHBERİ

'i
.4.»

- \
Doç.Dr. Mûcteba UĞUR

İÜ
Ti "S

••t

9 ' 3^ - R ' ^ ' ) ^ ;

>
SÜLÜS YAZISI REHBERİ
353

<

1 \

» .1

*V-

e
'1 «o
— o
354 Q p ^ D r , Mtİçteba U Ö U R

r --T»

.O
NT? ^3
ft ı«

İ3 -3^
^^vv:^W>i^\3 c l . Wi ?J

3 Ö'-vîî'^j'j
TV

9^ • •1 » • » . •

4
( i

"8
SÜLÜS YAZISI REHBERİ
355

5:

^7?
•s

•s
Doç.Dr. MüctebaUÖUR
556
SÜLÜS YAZISI REHBERİ 357

I
O'JI 1 «o

2s

NO

>

•3
o o»
Doç.Dr. Mûctcba UĞUR
358

ir:
<

:4

1\
SÜLÜS YAZISI REHBERİ
359

> 1

5vn
vi-Q •

<J3
'Aİr *» i
360 Doç.Dr. Mûclcba UĞUR

ıs
..A
DİVÂNİ YAZİ

DrJVli AICTAN

A
rap yazısı, İslâm dininin hızla ve çok de kullanıldığı bilinmektedir .
geniş bir sahaya yayılmasıyla birlikte,
Türkler İslâmiyeti kabul ettikten sonra yeni
kısa zamanda doğuda Pasifik Okya­
dinlerinin tesiriyle, İslâm yaz'j;ı haline gelmiş
nusundan bauda Atlas Okyanusuna kadar ge­
durumda bulduklan Arap yazısını öğrenmek ve
niş bir alanda kullanılmaya başlanmıştır.
kullanmak gereğini duymuşlardır. Türklerin
Bunun tabîi bir neticesi olarak henüz gelişme benimsedikleri bu yazı şüphesiz ki, bulundukları
safhasında olan Arap yazısı birbirinden uzak coğrafi bölge itibariyle Arap yazısının doğuda
bölgelerde, mesela Bağdat ve Endülüs'te farklı kullanılan şekli olmuştur. Türkler bu yazıyı
gelişmeler göstermiştir. Ancak bu farklılıklar önceleri Araplar gibi yazdıkları halde, zamanla
hiç bir zaman yeni bir yazı meydana getirecek millî zevk ve ihtiyaçlarına göre daha başka yazı
derecede olmamıştır. Bununla birlikte denile­ çeşitleri ortaya çıkarmışlardır. Mesela dîvânî ve
bilir ki; doğuda kullanılan yazı ile Kuzey Batı rik'a yazılan bu şekilde ortaya çıkmıştır. Siyâkat
Afrika'da kullanılan yazı arasında alfabenin dı­ yazısı da Osmanlılara Selçuklulardan değişik
şında, harflerin yapılan bakımından fazla bir şekliyle intikal etmiştir . Ayrıca sülü.s, nesih ve
benzerlik kalmamıştır. ta'lik yazılarında da kc^ndilerine has yazı
ekollerini tesis etmişlerdir". Biz burada bu yazı
Türklere gelince: Tarih boyunca çeşitli çeşitlerinden. Osmanlı paleografyasmda seçkin
p / ı l a r kullanmışlardır. Bunlann en önemli ve bir yeri olan dîvânî yazı üzerinde duracağı/.
yaygın olanları sırasıyta Orhun, Uygur, Arap ve
Latin harfli yazılardır. Bunlardan başka daha Dîvânî yazı devletin resmî yazısı olup, hemen
dar bölgelerde ve kısa müddetler içerisinde hemen bütün fermanlar, nâmeler, buyruldular
Sogd, Mani, Süryâni, Grek ve Slav harflerinin ve m ü h i m m e d e f t e r l e r i n d e bu yazı

1 F.Kadri Tımurtaş. "Osmanlı Türkçesi Grameri". Ill.haskı. İÜEF yayım. İslanbul. lOSO. s.2.
2 Muallim M. Cevdet. "SiyiHcal Yazısı ve Rakamtan". (Derieyen: Osman Ergin, "Muallim M.Cevdel in flayalı.
F,<«rieri ve Kûlüphanesi". İslanbul. 1937). s/.94: İ.II.ıkkı tJzunçar^ılı. "Osmanlı Dcvkıinın Merkez vc flahnyc
TcşkilStı". T T K vavmı. /Vnkara. 1948. s.365.
Aynnlılı bilgi lqn hak: Ali Alparrilan. "Ecoles Calligraphiqucs Turqucs". ITF.D. lUI-F yny.nı. İslanbul. Vm. i
Savı 1-4. s.265-278.
Dr. Ali AKTAN
362

kullanılmıştır. Aynı işler için Araplar tevkî', mekledir^' Mcmlû klular hakkında lafeilalh bil­
İranlılar ise ta'Iik yazısmt kullanıyorlardı. gi veren Kalkaşandî 'mtt"Sııbhu'l-A'şâ"sınds,
kitâbet dairelerinde kullanıldığı söylenen yazı
D î v â n î y a z ı n ı n sadece r e s m î i ş l e r d e
çeşitleri arasında da dîvânî yazıdan bahse­
kullanılması bu yazıyı devlete has imtiyazlı bir
dilmiyor.^ Dîvânî nin İran'da hiç kullanılma­
yazı cinsi haline getirmiştir. Dolayısıyla kitap,
ması, bazı Arap ülkelerinde ise ancak son de­
kıta ve levha gibi sanat eserlerinde hiç
virlerde görühnesi bu yazımn öz Türk yazısı ol­
kullanılmamıştır. 20. yüzyılda celî dîvânî ile
yazılmış bazı levhalar bulunmakta ise de duğunu ortaya koymaktadır.
bunlann üslûbu pîvân-ı Hümâyun Kaleminde İstanbul'un fethinden sonra, dîvânî yazıyı ilk
kuUanılan celî dîvânflerden farklıda*. Tine 19. defa İbrahim Münif isimli b i r i n i n yazdığı
yüzyılda basılmış bazı münşeât ve hutût-ı söylentisi vardır . Fakat hayat h i k â y e s i n i
mtttenevvia mecmualanndaki yazı örnekleri Oğrenemediğimiz ve climi/xle yazısından örnek
arasında dîvânî yazıya da yer verildiğini bulunmayan İbrahim MüniFin, dîvânî yazmm
görmekteyiz. 20. asrın ilk çeyreğinde, harf icadında rolü olmuşsa bile bunun ne ölçüde
inkılâbına kadar şehâdetnâme, şoför ehliyeti, olduğunu bilemiyoruz.
banka bonolan ve benzeri evrak üzerinde
kullanılan dîvânî yazı, Arap yazısının tüm Mustafa Âlî İran'da, daha önceden dîvânîye
çeşitleriyle birlikte resmen Tûrkiyemizde benzer bir yazının bulunduğunu ve bu yazı ile
kullanılmaz olmuştur. meşhur olan Acem hattatlarının isimlerini
zikretlikien sonra: "... Idkin Vtlâyet-i Rûm'daki
Dîvânî yazının mOctdi ve teşekkül tarihi kalem-i tUvânî hattatları üslûb-i Acemi tağyir
hakkında kesin bir şey söylemek mümkün eylemişlerdir. Ammâ okunması âsân resm ve
değildir. Hat ve hattatlarla ilgili eserlerde ise hey'etle dilpezîr tylemi^lerdir" demektedir. Bu
dîvânî yazı ile ilgili çok az bilgi verilmiştir. Bu cümleden olmak üzere, 16.yûzyılda yaşamış olan
bakımdan dîvânî yazımn doğuşu ve gelişmesi Matrak^ Nasuh, TSc Beğ (TSceddin) ve oğullan
hakkında bir fikir yürütebilmek için, ilk ibtidaî Tâc-zâde Mehmed Çelebi ile İsmail Çelcbi'nin
örneklerinin görüldüğü İS. yüzyıl vesikalarından i s i m l e r i n i vermektedir. Y i n e M e h m e d
başlayarak en güzel örneklerinin verildiği Çelebi'nin yetiştirdiği Sâf Muslî Çelebi, Ayn A l i
I9.yüzyıla kadar çeşitli vesikalardaki yazıları Çelebi, Hüdhüd A l i Çelebi ve Tâc Beğzâde
karşılaştırmak lazımdır. Cafer Çelebi de dîvânîyi güzel yazanlardandı^.
Bunlara Nişancı Ahmed Feridun (Ö.1583) ile^
a) Dîvânî Yazmm Doğuşu ve Gelişmesi
Tâc Beğzâde Mehmed'in y e t i ş t i r d i ğ i
Osmanlı devletinden önce öîv&aî yazının Demircikulu Yusuf u da (Ö.1609) ilave etmek
adı eski kitaplarda vc tezkirelerde hiç geçme­ lazımdır.

Uğur Derman, 'Türk Hat Sanatmm Şâheserteri", Kültür Bakanlığı Y ^ m , İstanbul, 1982, Levha 4rin
açıklaması.
5 Habnwilah Feziilt, "Atlas-ı Hat", Isfahan, 1391, s.420.
6 el-Kalkayındî (Bbul-Abbas Ahmed bMî), "Subhul-A'şâ R Sınâ-atil-İnça", Kahire, tarihsiz, c.lll, s.47; B.Moritz,
"Arabistan (Yazı)". İA, d , s.505.
7 Nâd Zeynûddin, "Musawer<i'I-HaMi*l-Arabr,H.baskı, Bqfrut, 1974, $380; Hahfhullah FczSilt, a.g.e., s.+21.
8 Mustafa Âlî, "Menâkıb-i HOnetverân", Yayına hazırlayan: İbnOlemin Mahmud Kemal, Matbaa-i Âmire, İstanbul,
1926, s.60-62. İran'da 16.yfl^la kadar, bakOmdariann ve kadılann divanlarında (a'likin kullanıldığı bilinmekledir.
Dolayısıyla Mustafa AlTnin Osmanhlardan önce, İran'da variiğından söz ettiği dtvAnt yazı İran ta'liki olmalıdır.
9 MOstakimzAde Sfll^man Sâdeddin, "TVıhfe-i Hattâttn", Yayına hazıriayan: İbnaicmin Mahmud Kemal, T T B
yayını, İstanbul, 1928, s.96-97.
10
Nefeszâde İbrahim, "Gölzâr-ı Sevâb", Yayına hazıriayan: Kilisli Muallim Rifal. GSA yayını, İstanbul, 1938,
8.60-61.
DİVÂNI Y A Z I 363

Hattatlar yazılarının altına, imza yerine daha basit ve istikrarsızdırlar. 17. asırda
geçmek üzere keıebelerini^^ koyduktan halde, olgunlaşmaya devam eden dîvânî yazı nihayet
çok defa resmî evrakla imza atılmak mûtad 18. asırda kendine özgü bütün özelliklerine
olmadığından, bu vesikalar üzerindeki yazıların kavuşmuştur.
kimlere ait olduğu bilinemez. Ancak son
yüzyıllarda kağıdın arkasında, yazanların ve S ı r a d a n fermanlara nazaran, yabancı
mukabele edenlerin imzalan bulunmaktadır^^. devletlere gönderilen nâmelerin yazılarının
Dolayısıyla dîvânî yazının ilk devirlerine ait güzel olmasına aynca önem veriliyordu. Eğer bu
n â m e l e r şark devletlerinden birine
imzalı örnekler pek azdır. Bu imzalı yazılardan
gönderil iyorsa, âdeta rekabet havasıyla yazı ve
biri de Tâceddin'e aittir .
tezhibe çok dikkat edilirdi Özellikle kendisi de
Mustafa Âlî'nin ifadelerine göre, divâni bir hattat olan IILAhmed zamanında buna çok
yazıya teşekkülü sırasında, îran ta'likinin örnek riayet edildiği bilinmekledir^^.
tutulduğu kesin gibi görünüyor. Dîvânîyi ıslah
18. yüzyıla ait. divâni ile yazılmış fermanların
edenlerden TâccddinMn Buhara'dan gelmiş
lamamı klasik dîvânînin bütün karakterlerine
bulunması ve ö r n e ğ i n i v e r d i ğ i m i z dîvânî sahiptirler. Artık Osmanlı Devletinin yıkılışına
yazısına^'* ta'lik u n s u r l a r ı n ı n k a r ı ş t ı r ı l m ı ş kadar bu karaktcrierde önemli bir değişiklik
olması da bunu leyid etmektedir. Şehzade olmamıştır.
AhmedMn M.1S12 tarihli fermanının yazısı ise
şikeste ta'like ^ k benziyor . Hattâ Kanunî Dîvânî yazı 20. yüzyılda Mısır'a intikal etmiş
devri fcrmanlannda bik: ta'likin izlerini görmek ve M ı s ı r Arap Y a z ı l a r ı n ı G ü z e l l e ş t i r m e
mümkündür. Diğer taraftan dîvânînin Okulu'nda öğretildiği için oralarda yayılma
teşekkülünde Osmanlılara yabancı olmayan imkânı bulmuştur. Musir kralı I.Fuaı'ın hattatı
tcvkf ya/jsmın da örnek alınmış olması ihtimal ve tcvkî' reisi olan Mustafa Beğ Gazlân
dahilindedir. Çünkü tcvkî* yazısı Arapların .M.193rde adı geçen okulda dîvânî yazı
hocahgmda bulunmuştur. Bu nedenle dîvânî
resmi y a z ı s ı o l d u ğ u g i b i zaman zaman
v a z ı M ı s ı r ' d a "Hatı-ı Gazlânî" dive de
Osmanlılar tarafından da kullanılıyordu . 18
bilinmektedir . G ü n ü m ü z d e b a z ı A r a p
Ta'lik veya tevki' yazının ö r n e k alınıp
ülkelerinde kitap isimtori, dükkân tabelaları,
alınmaması bir yana dîvânî yazı 15 ve 16.
ilânlar ve sigara kağıtlanna \-anncaya kadar bu
yüzyıllarda kendini bulma çabası içindedir. Bu
yazj pek çok alanda hâlâ kullanılmaktadır.
dcvirtere ait dîvânîter müstakil bir yazı çeşidi
b) Dîvâni Yazının Adlandınlması
olarak kabul edilebilirler. Fakat dîvâninin klasik
çağı diyebileceğimiz 18. asır yazılarına nazaran Bu vazıva dîvânî adının verilmesinin "dîvân "

Keıehc için hat M.Bolreddin Yaar. "Medeniyet Âleminde Yazı vc İslâm Medeniyetinde Kalem Güzeli". OİU
ıt
yayını. Ankara. 1972. c.l. s.154.155.
12 A.Sûhcyl Ünver. "Türt Yazı Çeşitleri ve Fâideli Bazı Bilgiler". Yeni Uboratuvar y!i>ını. İstanbul. 1953. s.19.
13 Tâeeddin Buharalı olup. Yavuz Sulun Selim zamanında İsunbul a gelmiştir. SOlü» ve ncsihi İbn Bevvâb ve Yâkul
tarzında yazıyordu. Özellikle dtvânt yazının şöhret kazanmasında büyük payı vaixlir (MûMakımzâde Süleyman
Sâdeddin. a.^.. s. 145).
14 Bak: Rcsiml.
ıs Bak: Resim 2.
16 I.Ahdülhamknn Fa» Hâkimine gönderdiği H.n97 (M.1782) iarihh nâme sürelinin yanındaki işbu nâmen
hümâyun Emir-i Mekke-i Mükerreme ve vazıtan araM nâme giN levUl hal ile lahrfr... lasliye-i nebevıyye ile
mnrilnına ahun lufrâ keşide olunur" kaydından İR. »«r «onlannd. bile nâme-i hûmâyunbırda. dWnl yazının
yanısıra hazan tcvkf yazının da kullanild.fi anlaşılmakladır (IB/^u Nâme-. Hümayun IXhcn. No: 9. >.126).
n l.Ilakkı Uzunçar^.!.. "Osmanl. lX-vlel.n.n Saray Teşkilat. -. TTK yay.n.. ,\nkar-.. 1<M5. s.:^»,. III. .Vhmed m
hallallıgı için bak: Mûslak.mzâde Süleyman Sâdeddin. .ı.g.c. s.7h-7<)
ıs llabîbullah Fczâill. a.g.c.. s.421.
Dr. Ali AKTAN
364

kullanıldığı belgelerin Dîvân-ı Hümâyun dan


kelimesiyle ilgisi olduğu muhakkaktır. Çünkü
sâdır olmasına bakılarak bu teşkilâtla i l g i n
dîvânî, kelime olarak dh^na ait, dMn ile ilgili
görülmüş ve bu sebeple dîvânî yazı diye
d e m e k t i r . Bu a d l a n d ı r m a n ı n sebebini
adlandtnlmıştır.
anlayabilmek için dîvân kelimesinin çeşitli
anlamlanna kısaca değinmek istiyoruz. c) Dîvftnî Yazının Çeşitleri
Dîvân kelimesi Farsça asıllı olup İslâm Dîvânî yazıyı harflerinin yapıları bakımından
fütuhatının ilk yıllarında Arapçaya ve İslâm üç kısma ayırmak mümkündür. Bunlar da sâde
k ü l t ü r ü n e dahil diğer dillere geçmiş bir dîvânî,^cclî dîvânî vc kırma dîvânîdir. Ancak bu
kelimedir. Türk, Fars ve Arap dillerinde belli yazı beş asır gibi uzun bir zamanı kapsadığından,
başh mânâları şunlardır aynı çeşit yazılar ara.sında dahi bazı farklılıklar
1. Kuyûdat defteri: B k i Suriye ve Mısu-'da vardır. Bu bakımdan dîvânî çeşitlerini de, kendi
hesap dcfterieri Yunan diliyle tutuluyordu. Bu aralannda zaman yönünden eski ve yeni dîvânî
usûl buradan İran'a geçmiş ve bunlara Pchlcvî diye iki ana guruba ayırmak mümkündür.
dilinde "devân" adı verilmiştir. Araplar da, ci. Harflerin Yapılan Bakımından Dîvânî
defter tutma usûlüvlc birlikte 'devân" tabirini Çeşitleri
'19
İran'dan almışlardır . cı.ı. Sâdedtvânî: Genel olarak çizgiler kıv-
2. Devlet işlerinin idaresiyle ilgili encümen: nmU olup, harfler birbirlerine iyice sokulmuş­
Abbâsilcr'den itibaren variıgı bilinen bu teşkilât, lardır. Harflerin dönüm noktalan yuvariağım-
ilk müslüman Türk devletlerinde ve nihawt sıdır. Hemen hemen bütün kelimeler, son
Osmanlılarda da ba7j farklılıklarla mevcuttur . harfleri satır çizgisinde kalmak şartıyla kendin­
3. Herhangi bir konu üzerinde tcdvîn edilmiş den bir önceki kelimenin üzerinden başlar.
e,scr: Dîvânu Lûgâli't-Türk v.b. gibi. Sonraları I ^ ^.l .1 harflerinin zülfelcri
hu anlam daralmış vc sadece manzum sözlerin sola doğru * sarkmıştır. Elif harfi
b i r arada t o p l a n d ı ğ ı kitaplara "divân " önce sola sonra yukarıya kıvrılan kuyruğuyla
denilmiştir^^ lâm harfine çok benzer. Kef harfîyse lâm har­
4. Yukandaki mânâlardan çıkmak surct^'lc finden kavisli, ince ve zarif bir kolla ayrılır.
dîvân kelimesi: Arşiv, hükümdarın oturduğu Ayn ( ^ ) harfinin ağzı dâima kapalı olup,
sedir, birkaç kOydcn meydana gelen küçük idârî çenesi ileriye doğru uzanır. Elif harfi kendin­
birlik, mahkeme ve hir âmir önünde eller önde den sonra gelen vav ve sin harfine birleşir.
kavuşmuş olarak ihtiram vaziyetinde durmak Aynı şekilde vav harfi de kendinden sonra ge­
mânâlanna da gelmektedir^^. len lâma birleşmektedir. Kelime sonundaki be
( ( ^ ^ ) harf gurubuyla o harfi, yerine göre
Osmanlılardan önce yazı çeşitleri arasında
adı geçmeyen dîvânî Osmanlılar tarafından aşağıya sarkan bir kâse meydana getirirler.
ferman, berat gibi vesikaların yazılmasında vc Şın-elif ( I ; ) harfleriyle de böyle bir kâse
memleket işlerini karara bağlayan Dîvân-c yapılabilir. Yazıya karşıdan bakıldığında ilkön­
Hümâyun kayıtlarının tutulmasında ce bu kâseler dikkati çeker. Sonraki te ( )
kullanılıyordu . Öyle anlaşılıyor ki bu yazı. harfi eğer kâseli değilse rik'a yazısındaki nun

19 Mccduı Mansuroflu. "Dtvan". İA. clII, sJ9S; İ.flakkı Uzun^qili. "Osmanlı Devleti Tc|kiUtına Medhal".
II.Nijikt. TTK yayını. Ankara. 1970, s.4.
2» Hüseyin Kâzım Kadri. "BOyak TOric I^ptı". Devlet Matbaası. İstanbul. 1928. c.II. ^JiM: İ.Hakkı Uzunçaı^ılı.
-Osmanlı Devleti TeşkiUlına MedhaP. $.95. 1.18. 3 » ve 275.
Zl Mccduı Mansuroflu. a.g.m.. s.S95.
22 Mccduı Man.<ıuroglu. a.$.m.. a^'Mt.
23 Midhat Scrtoglu. "Resimli Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi". İstanbul. 1958. s.79.
DİVANÎ Y A Z I 365

harfi gibi noktasız fakat nokta yerine geçmek zülfesiylel ^ J^ve J harflerinin zülfeleri stilize
üzere kuyruğu aşağıya kıvrılmak sûretiyle yazı­ edilmiş vaziyettedir. Harflerin noktalan, sülüs
lır. Ayn yazıi='n Q) . harfi şekillerin- yazısındaki gibi kare şeklinde olup iki ve üç
dedir. ı3 , T , ^ harflerinin gözleri noktalar ayn ayrı konulur. Yani sâde dîvânîdeki
her zaman kapalıdır. Ayn halde yazılan d J gibi düz bir hat veya çatal şeklinde gösterilmez.
edatı aslî şeklinde yazılabileceği gibi Celî dîvânînin yazılmam .sâdesine göre daha fazla
şeklinde de resmedilebilir. Çift noktalar düz zaman ve emek ister. Şöyle k i : Ö n c e elif
ve kısa bir hat ( /»), üç noktalar çatal ( - ) boyunda i k i satır çizgisi arasına kelimelerin
hâlindedir. Tezyinât yapılmaz. Harekelere ise iskeleti yazılır. Daha sonra kelimeler arasında
çok az yer verilir*"^. kalan boşluklara, satır çizgisinden dışarıya
laşmayacak şekilde, ince uçlu bir kalemle hareke
ve süs işaretleri yerleştirilir . Yalnız kef
Alclâde ferman ve beratlarla buyruldularda,
kolları, satır çizgisinin yukansına ayn olarak
Fatih devrinden b a ş l a y a r a k , a d ı m a d ı m
çizilir. Bir de kâseli harflerden biri zaman zaman
izlenebilen değişikliklerle hep sâde dîvânî
süslenmeksizin aslî hâlinde bırakıhr. Özellikle
kullanılmıştır.
beratlann celî dîvânî ile yazılan nişân cümle
Sâde dîvânînin ince uçlu kalemle, özellikleri lerinde u r - harfi boş bırakılmış bir kâse
hiç değiştirilmeden yazılan şekline ince dîvânî gibidir'^.
demişlerdir . Ancak bu inceliğin bir sınırı
yoktur. İnce dîvânî ne kadar ince yazılmış olursa Cclî dîvânîde harekelerin dışında ve yazının
olsun, büyültülecek olsa yine sâde dîvânî olur. okunmasına hiç bir yardımı olmadığı gibi aksine
Yani aralarındaki fark çeşit farkı olmayıp o k u m a y ı g ü ç l e ş t i r e n süs i ş â r e t l e r i n c yer
büyüklük küçüklük farkıdır. Bu bakımdan sâde verilmesini i k i şekilde yorumlamak
dîvânî için söylediklerimizi ince dîvânî hakkında mümkündür:
tekrarlamaya lüzum görmüyoruz. 1. T c z y i n â t t a n yoksun b ı r a k ı l a n cclî
C1.2. Celî dîvânî: Cclî dîvânîye kısaca sâde dîvânînin göze çarpacak olan sert ve köşeli
dîvânînin süslü şeklidir diyebiliriz. Bu yazıda yanlarını süs işâretlerinin arasına gizlemek
harficr sâde dîvânîye nazaran birbirlerine daha süreliyle yazıya güzel bir görünüş kazandırılmak
çok yaklaştırılmış ve halta sonra gelen heceler istenmiş olabilir. Tabî bunun aksine olarak
öncekilerin üstüne iyice bindirilmiştir. Bu yazının bu işâretler arasında boğulmasını
bakımdan celî dîvânî ile aynı yere daha çok önlemek için harflerin kasden abartılarak
kelime yazma imkânı b u l u n m a k t a d ı r . Esas yazıldığını da düşünmek mümkündür.
itibariyle celî dîvânînin harfleri sâde dîvânîden 2. Kelimeler, aralarındaki boşlukları süs
pek farklı değildir. Ancak sâde dîvânîye göre işaretleriyle doldurmak suretiyle âdeta bir
daha düz, kaba, hantal vc k()şelidir. Aynca sâde kordon altına alınmış vc yapılması muhtemel
dîvânînin harf özellikleri oldukça abartılmıştır. tahriflerin önüne geçilmiştir. Gerçekten cclî
Fakat buna rağmen harfler arasındaki boşluklar dîvânîde bir kelimeyi, hattâ bir harfi bile
hareke ve süs işaretleriyle tamamen yerinden oynatabilmek için etrafını çepeçevre
doldurulduğu için görünüşte sâde dîvânî 'den saran bir sürü süs işâretlcrini iz bırakmadan
daha gösterişlidir. Kef harfinin kolu ve silmek ve meydana gelecek boşluğu doldurmak

24 Bak: Resim 3.
25 M.Bedreddin Yazır. "Eski Yazılan Okuma Anahlan". III. (»»ki. VakıHar Getıcl MOdOrlüğO yayını. Ankara. 1978.
s. 134.
26 N5ci Zeynüddin. a.g.e.. S..TRZ
27 »ak: llcsim 4.

F.22
Dr. Ali AKTAN
366

lâzımdır ki, âhersiz kağıtlarda bunu yapmak ur. Fakat okuyucu biraz mümâreseden sonra
cümlenin gelişinden bu kelimeleri doğru oku­
kesinlikle mûmkfln değildir.
yabilmektedir. Buna rağmen okunması çok zor
Celt dîvânînin önemli padişah nâmelerinde ve sık satirli olanları da vardır.
kullanılmış olması bizim bu dâşünceierimizi
destekler mâhiyettedir. Çankü bu vesikalardaki Kırma dîvânide görülen bu çeşit özellikler
yazılar hem gösterişli olmalı, hem de tahrife kâtibin durumıma vc yannın hızlı veya yavaş
elverişli bulunmamalıydı. Celî dîvânî her iki yazılmasına göre azalıp çoğalabilcccğindcn bu
meziyete de sahip olduğundan haklı olarak yazı hakkında kesin ölçüler vermeye imkan
önemli vesikaların yazısı olmuştur. Nitekim yoktur. Genel olarak şunu söyleyebiliriz:
İsmail Hakkı (Baltacıoğlu) celî dîvânîyi "kuvvet, Dikkatli yazıldığı müddetçe s â d e dîvânîye
âmiriyyet, haküm ve irade, vekar ve azamet,benzen hızlı yazıldıkça da kırma harfler çoğalır
ihtişam, debdebe, servet, asâlet, ulvijyet, sefiâ, ve sâde dîvânîden o derece uzaklaşır. Fakat
büyükiak ve yükseklikfikirlerinin\'uzûh ve şiddetli hepsi de dîvânî özelliklerinden b ü s b ü t ü n
ifadesi için, havâss-ı şekliyyeâ mübalağa edilmiş arınmış, ncv'i meçhul bir yazı hâlini almadıkça
dîvânî yazıdır ûiye tarif etmektedir. kırma divâni olarak kabul edilirler.

Kırma dîvânîye geçmeden önce burada bir A r ş i v vesika vc d e f t e r l e r i n d e ç o k


noktayı daha dile getirmek istiyoruz. Sülüs ve kullanılmıştır. Dîvân-ı Hümâyun Kaleminde
ta'likin kendi celîleriyle aralarındaki fark irilik tutulan vc bütün devlet işlerine ait sâdır olan
ve ufaklık farkı olduğu halde, dîvânînin hüküm ve fermanların kayıtlannın bulunduğu
sâdcsiylc cclîsi arasındaki fark yukarıdaki mühimme defterlcriylc diğer defterlerin bir
açıklamalardan anlaşılacağı gibi yapı ve te2yinâ( kısmının yazılan kırma dîvânidir. Ayrıca sâde
farkıdır. Dolayısıyla dîvâni celbi irilikte sâde dîvânî ile yazılan bazı ferman ve beratların
d î v â n î y e e ş i t olsa b i l e , kendine has yazılarına da karışmış, hattâ sâde dîvânîye ağır
özelliklerinden dolayı yine celî diye adlandırılır. bastığı yerler olmuştur.
C1.3. Kırma dîvflni: Kırma dîvânî, sanat farkı
C2. Zaman YOnOnden Dîvânî Çeşitieri
gözetilmeksizin ilk bakışta sâde dîvânînin biraz
daha basitleşmiş ve köçülmüş şekli gibi Eski ve Yeni Dîvânî: Dîvânî yazı Fatih
görünürse de sâde dîvânîden daha kolay ve devrinden itibaren. 18.yüzyıl başlarına kadar
süratli yazılır. Fakat hı/lı yazılmasının tabiî bir s ü r e k l i b i r o l u ş vc g e l i ş m e i ç e r i s i n d e
neticesi olarak harfler derece derece bulunduğundan bu devirlere ait yazılar için
karakterlerini değiştirmişter, bazan da küçük bir belirli ve kalıplaşmış ölçüler veremeyeceğiz.
parçası yazılmak süreliyle ifade edilmişlerdir. Yukanda sâde ve celî dîvânîler için belirtmiş
Hattâ herkesin karine ile vadıgını anlayabileceği olduğumuz özellikler, 18. yüzyıldan itibârcn
bazı harfler hiç yazılmayıp okuyucunun takdi­ geçeriidir. Bu bakımdan 18. yüzyıla kadarki
rine bırakılmışlardır. Meselâ buraya örneğini dîvânîlere eski, sonrakilere ise yeni dîvânî
koyduğumuz kırma dîvânî de' sona yazılan diyebiliriz. Eski ve yeni dîvânî ayrımını özellikle
ve Lf harfleri geriye kıvrılan küçük bir kuyruk dîvâninin sâdesi ve celîsi için yapıyoruz. Kırma
hâlindedir. - » « ^ adındaki ikinci, f harfiyle Ul d î v â n î y e ise daha ö n c e d e n y a z m ı ş
kelimesindeki ikinci elif harfi ise yazılmamış- bulunduğumuz sebeplerden ö t ü r ü , k e n d i

28 LiHiwig Fekete. "Einrühnıng In Die Omunisdi-TOrfcisch Diplomaıik der TOrkitıchcn Rotmaısigkett in Ungarn",
Rudapesl, 1926. sJOC J.Reychman. A-ZajackowsUcl "Handbook of Olloman Turkish Diplomaiics". Paris. 1968,
s. 113: M.Tayyib CökUlgin. "Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde Osmanlı Paleografya ve
Diplomatik İlmi". İÛEF yayını. İstanbul. 1979. s.4S.
rsm.nil Hakkı (Hallacioglu). "İsMm Yazılan". TİM. S.ıyı 9. S.11İ
lt:ık: Kcıim 5.
DÎVÂNÎ Y A Z I 367

ırasında eski ve yeni diye ayırmaya lüzum


Seyyid Osman Efendi (s.65),
görmüyoruz.
Süleyman Efendi (s.65-66),
Seyyid İsmail Efendi (s.66).
d) DKânî Hattadan Şükrü A l i Efendi (s.71-72),
Dîvânî yazı resmî evrakta kullanıldığı için Şeml İbrahim Efendi (s.72),
bunları yazan hattatların, yazılarının altına Subhî Mehmed Efendi (s.75),
k e t e b e l e r i n i k o y m a d ı k l a r ı n ı daha ö n c e Sabih A l i Efendi (s.75),
belirtmiştik. Dolayısıyla yazılarına bakılarak Salih Efendi (s.75),
dîvânî hattatlarinm tesbit edilmesi pek mümkün Tıflî Mehmed Emin Efendi (s.80),
görünmüyor. Bu nedenle biz burada, hattatların Abdi Efendi (s.85),
Ali Efendi (s.87),
hayat h i k â y e l e r i n d e n bahseden biyografi
Râmizâde Abdullah Bey (.s.88).
kitaplarında, dîvâni yazıyı güzel yazdıkları
İzzet A l i Paşa (s.88,89),
belirtilen h a t t a t l a r ı n isimlerini vermekle
Şeyhzâdc Abdi Efendi (s.89),
yetinmek durumundayız.
Âtıf Mustafa Efendi (s.94),
18. yüzyılın i l k y a r ı s ı n d a t e l i f edilen Ali Efendi (s.95).
Devhatü'l-Küttâb'dan tesbit edebildiğimiz Arif Süleyman Bey (s.%),
kadarıyla^ o devirde meşhur dîvânî hattatları Abdullah Efendi (s.97).
şunlardır' : Kak: Halifesi Abdullah Efendi (s.97),
Mustafa Efendi (s. 10.1),
Firdcvsî Seyyid Ebû Bekir Efendi (s. 104),
Sinek Ahmed Efendi (s. 19,56), Kadrî Efendi (s. 109), Giridli Ali Efendi (.s. 112),
İsmail Efendi (s. 12), Lâlî Mustafa Efendi (s.ll4).
Ebû Bekir Efendi (s. 14), Mustafa Efendi (s.119),
Ârifî Ahmed Paşa (s. 18), Merâmî Ebû Bekir Efendi (s.l20).
Emîn! Mehmed Bey (s. 18), Hafız Masıafa Efendi (s. 120),
Cczerî Hüseyin Efendi (s.32), Kastamonulu Mustafa Efendi (s.124),
Ârifî Hüseyin Efendi (s.40). Mustafa Bey (s. 128),
Hafız Mustafa Efendi (s.42), Münif Mustafa Efendi (s.129-130),
Hamza Efendi (s.42). Mehmed Emin Efendi (s.!.•«)),
Hâkim Seyyid Mehmed Efendi (s.43), Nazif Mustafa Efendi (s. 1.^2).
Hâkî Mehmed Efendi (s.48)," Namık İbrahim Efendi (9,.\7>7>),
Numan Efendi (s.l.^4),
Hattî Mustafa Efendi (s.48).
Nuh Efendi (s.1.14),
Zihni Ahmed Efendi (s.51).
Nâdi Ahmed Efendi (s.U5),
Zihni Efendi (s.51),
Vâsıf Abdullah Efendi {%.m).
Rcfîa Mustafa Efendi (s.54),
Vâsıf Hamza Efendi (s.l.'^9).
Haa Mehmed Efendi (s.55-56).
Vâhid Ömer Efendi (5.1.-^9-140).
Rahmi Mustafa Efendi (s.56),
Hâşim Mehmed Efendi (s. 141).
Rükni Süleyman Efendi (s.56),
Seyyid Mehmed Nesih Efendi (s.63), 18. yüzyılın sonlarına doğru telif edilen
Edirneli Seyyid A l i Efendi (s.63), Tuhfe-i Hattâtin'den , bu hattatların dışında şu
Sâlim Mehmed Efendi (s.6.3-64), kimselerin de dîvânîyi güze! yazdıklarını
Seyyid A l i Efendi (s.65), öğrenmekteyiz.

31 Suyotcuzide Mehmed Necih, "Devhalü l-Küuâh". Yayımı haariayan: KiWi Muallim Rifal. GSA yayını, İılanbul.
1941
?2 Müslakimzâde Süleyman SaUeüdin. "Tuhfe-i Ilalıflıîn". İManhul. 1928.
368 Dr. Ali AKTAN

İbrahim Tarsi (s.57), isimlerini ise Son Hattatlar'dan nakledelim.


Şehlâ Ahmed Paşa (s.63),
Sûleymanoglu Ahmed (s.67), Abdülfctıah Efendi (s.24),
Ahmed Yesrî (s.107), Bahâ&ddia Bey (s.75),
Seyyid İsmail Şeref (s.125), Hakkı Bey (s.97),
Hamza Hâmid Paşa (s.188), Hamdi Tezcan (s.ll7),
Hamza Vâsıf (s.189), Mehmed Ekrem Bey (s.207),
Seyyid Halil Şerif Paşa (s.l98), Mustafa Ferid Bey (s.774),
Nûr Abdullah Refet (s.283),
Nasih Efendi (s.229),
Seyyid Mehmed (s J78),
Nazif Efendi {s.232).
Mir Mehmed (s.406),
Ömer Efendi (s.264),
Mehmed Sâiih (s.458),
Sami Efendi {s.355),
Mehmed Emin Kâşif (s.471).
Sü'ud Bey (s374),
Şefik Bey (s J88),
19. yüzyılm ikinci yansmdan itibâren harf Şevket Paşa (s.403).
inkılâbına kadar yaşayan dfvânî hattatlarının Vahdeti Efendi (s.43S).

KISALTMAUR

DİB: Diyanet İşleri Başkanlığı.


GSA: Gözel Sanatlar Akademisi.
İA: İslâm Ansiklopedisi.
İBA- İstanbul Başbakanlık Arşivi.
İTED: İslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi.
İÛEF: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.
TİM: Tedrisât-ı İbtidâiyyc Mecmuası.
TSMA: Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi.
TTE: Türk Tarih Encümeni,
TTK: Türk Tarih Kurumu.

MahmiKİ Kemal İnal. Son llaliaılar". M.-(ârif Vekâleti yayını. İstanbul 1955.
DÎVÂNÎ YAZİ
369

ov

Resim 1 (Tâceddin'e ait eski dîvâni ömeğL Muhiddin Serin'in "Hat San'atımız" isimli
eserinden alınmıştır.)
Dr. Ali AKTAN

r ••

Ahmed'in tuğrasıyla ferman. TSMA, No: E.3057)


O/l

^
3

(Sâde dîvâniye örnek. Mehmet İzzet'in •'UutÛM Osmâniyye


" isimli meşk
mecmuasından alınmıştır.)
372 Dr. Ali AKTAN

7 1 ^

V
3
a-
"1

b
^

3^

•KI

-o
Resim 4 (Celi dîvâni alfabesi, ni§ân cümlesi ve rik'a yazısıyla okunuru. Mehmet İzzzet'in
"Hutût-ı Osmâniyye" isimli me§k mecmuasından alınmıştır.)
DÎVÂNÎ Y A Z I
• 373

c/3-/

Resim 5 (Kırma dîvâni ileyazilmq bir temessüL İBA, Ali Emîri Tasnifi
IV. Mehmet, No: 86).
İSLAM'DA BAZI FIKHÎ MESELELERİN VE
MEZHEPLERİN TÜRK CAMİ MİMARİSİNE
TESİRİ

YrdJ)oç.Or.Nusrel ÇAM

vs

B
ir mimarî eserin teşekkülünde mües­ bir plan üzerine yapıp dolu kısmın oldukça faz­
sir olan faktörlerden bir tanesi de, o la yer tuttuğu duvarlarını, Hz.İsa'mn, Meryem­
mimariyi vücuda getiren cemiyet ve 'in ve diğer dinî büyüklerin resimleri ile bezer-
devletin benimseyip dâhil olduğu inanç sistemi İcrken, Müslümanlar da yine dinî telakkilerinin
ve dünya görüşüdür. Bilindiği üzere bu âmiller­ bir gereği olarak camilerini saf nizamına uygun
den diğerleri ise coğrafya, iklim, iktisadî vazi­ bir şekilde yapıp, duvarlarını müşahhas olma­
yet, komşu ve mirasına konulan devletlerin yan motif ve şekillerle tezyin ederler. Hatta,
san'at anlayışları ile o yapıyı asıl meydana ge­ Hristiyanlar aynı anlayış .sebebiyle kiliselerinin
tiren kimselerin millî ve şahsî zevkleri ve sosyal plân bakımından olduğu kadar konstrüksiyon
itibariyle de haçvârî bir görünüş kazanmasına
yaşantılarıdır.
özen göstermişlerdir (Şckil-1). Meselâ X I . asır
Gerçekten de bilhassa dini yapılarda, inanç Roma dönemi yapılarında Spire Katedrali ile
sistemlerinin dünya görüşlerinin önemli bir Saint Jacques-dc O)mpostclle Kilisesini (1075-
mevkie sâhip olduğu müşahede edilmektedir. 1128)^ buna örnek gösterebiliriz (Şckil-1,2).
Mesela iktisadî vaziyeti birbirine denk olan Yine İslâmın temizlik anlayışıyla, abdcst ve gu-
Hristiyan ve İslâm dinine mensup iki milletin, sül emrinin İslâmda hamam, çeşme, havuz, şa­
aynı aıgrafya ve iklim şartianna hâiz bir yerde dırvan gibi su tesLslcrinin gelişmesinde önemli
yapacakları bir kilise ile bir câmi, bazı ufak-te- rolü olduğu hepimizin malûmudur. Kezâ, aynı
fck benzerlikler gösterseler bile, bunlara vücut inanç faktörüyledir ki, başta Bektaşilik, Mev­
veren felsefe ve inanç sistemi farklı olduğu için levîlik ve Kalendcrilik olmak üzere bir kısım
esasta ayrı bir mîmârî üslûp arzedcceklerdir. tarikatlar, kendi fclscd telâkkilerini, meydana
Bu cümleden olarak, Hristiyanlar kendi dinî getirdikleri eserlere aynen yansıtmışlar ve ne­
anlayışları icabı kiliselerini genellikle haçvarî ticede bunların serpuşlarından (Resim 1),

I- nahclon. J.. Histoire de l Art İL Fransa. s.421.


-a.g.e.". S.533.
i- Karamağarah. B.. .Vnaüolu da Tarikat ve Tekke San alı. A.Ü.İIahiyal Fakültesi Dergisi. XXI. Ankara.
4- Kumbasar. İ.. Seıpu^Ur. Türkiye Turing OlomoNI Kurumu Yayını, s j l .
376 Yrd. Doç-Dr. Nusret ÇAM

sancak alemlerine^ (Resim 2) vanncaya kadar melleri H.80-150 (M.699-767)^ yıllafı arasında
birçuk eşyalan, kendi alâmeti farikalan hâline yaşayan ve İmamı Âzâm lâkabıyla da bilinen
dönüşmüştür. Hatta bir devinle HaneSlerin, 10 Numan b.Sabit urafmdan atılmış ve önceleri
zira derinliğinde ve 10 zira genişliğinde olma­ Abbasîler'in^, daha sonra da Türklerin resmî
yan durgun sularda abdest almanm câiz olma­ mezhebi olarak, başta Türklerin ekseriyeti teş­
yacağı şeklindeki telakkilerine binâen, kil ettiği memleketler olmak üzere Irak ve Su­
nakledilmesi mümkün su kaplanna musluk ta­ riye'de yayılmıştır. Hanefî mezhebinin Mısır'da
karak ancak bu şekilde abdest aldıkları ve ne­ geniş ölçüde yayılması ancak Osmanlılar'ın bu­
ticede "hmefiye" adı verilen bir su kabı raya, diğer kadılar yanında ve onların reisi du­
çeşidinin meydana geldiği bilinmektedir . (Şe- rumunda bir Hanefî kadısı tayin etmesiyle
kil-3) mümkün olmuştur . Bazı ülkelerde Hanefî
mezhebine 'Türklerin mezhebi" denilmiş olup,
Şimdi bu durum karşısmda, "İslâmdaki boa
hâlen dünyadaki bütün müslümanlarm yaklaşık
ibâdete ve tatbikata dâir meselelerin izah farklı­
2/3 si Hanefîdir . Doğu Anadolu, Azerbaycan
lıklarından do^uş bubınan fikhî mezheplerin ve
ve Kafkas Türkleri" arasında ise üçüncü ola­
hu mezheplerin birbirleriyle olan münasebetleri­
rak ortaya çıkan Şâfiî mezhebi de benimsenmiş
nin de İslâm san 'atma \-e câmi mimarisine akis­
ve böylece bu bölgelerde her iki mezhep bir a-
leri olamaz mı?" şeklinde bir soru insan aklına
rada devam edip gelmiştir. Yine bu Şâfıî mez­
ister istemez gelmektedir. Böyle bir soruya ce­
hebinin Eyyûbîler'in resmî mezhebi olduğu
vap bulmak, Türk mimârisine şekil veren tâli
ve bir ara Maveraûnnehir ile Horasan'da da e-
derecedeki faktörlerin neler olduğunun bilin­
peyce taraftar bulduğu, hatta Osmanlı hâkimi­
mesi bakımından, küçümsenmeyecek önemi
yetinden önceki son asırlarda birçok yerde
haizdir. İşte biz bu yazımızda bazı fıkhî mese-
ekseriyeti teşkil ettiği bilinmektedir . Ancak,
Iclcrtc mezheplerin Türk câmi mimârisini ne Türkler, genellikle Arap Yarımadasında taraf­
yönde etkilediğini tesbit etmeye çalışacağız. tar bulan Hanbelî mezhebi ile. Kuzey Afrika'da
Ancak, konuya doğrudan doğruya girmeden yayılan Mâlikî mezheplerine fazla rağbet gös­
önce, İslâmdaki fıkhî mezheplerin ortaya çıkış termemişlerdir^'*. Bu .sebeple de Suriye ve Mı­
tarihleriyle bunların metodlanna, yayıldıkları sır gibi ülkelerde hemen dört mezhepten
bölgelere ve birbirleriyle olan münasebetlerine cemaatler bulunduğu hâlde Anadolu'da bilhas­
kısaca gözatmak icap etmektedir. Bilindiği gibi sa Osmanlılar'ın gayreti ile mezhep birliği sağ­
ilk olarak ortaya çıkan Hanef! mezhebinin te- lanmıştır . Osmanlılar'ın bütün imparatorluk
Karamağaralı. B.. a.g.e.. s.263.
6- Iluan. a . . Hancfw. İslam Ansiklopedisi. s-5rt. İstanbul. 1%4. s.214.
7- Ebû Zehra. M.. Ebu Hanifc. (çcv.Osman Keskioglu). Ankara. 1%İ s.14.

8- İslâm AnsiUoped»i-nin Hanctlter md. cJ5/l. sJl2.

9- Uzunçan-l., İH,Osmanlı l^evtetinin ilmiyeTqkilati.Ankara. 1965,s.l74. nl: EbûZehn,. M.Islâmda F.kht Mezhepler
Tarihi, (çev. Alıdûlkadh- Şener). İstanbul. 1978. s359.
10- EbÛZehra. M-, a.g*.. %2SZ. (çevirenin noıu)
K.rz«t.u. OsmanhUnn KaOcas Ellerini Fethi. Ankara. 1976. s.307375-. Evliya Çcleb, Seyahatnamesi 1-2. is­
u- tanbul. 1976. S.518.
12- Ebû Zehra, M.. a.g.e, sJ59.
ı.v Heffening. W.. Şafit. İslam Ansiklopedisi. C.IL İstanbul. s271.
Turan. O.. Dogu Anadolu Türk Devletleri Tarihi. İstanbul. 1973. $.225.
15- I iangi mc/hepten olursa olsun. Osmanlı Müftüsü, vcnlijj fetvaları. Manefl me7.hcN üzenne veriyordu. Yalnız Mekke.
Medine. Kahire ve Kudüs ahalisinin mühim kısmı Şatıi. Maliki ve Hanbelî mey.heplcrimlcn olduklanndan. buralara
bu uç me/hebe mensup avnca üç müftü tayin olunurdu.. Ancak mühim davalarda bu kadıların, onlann reisi dunı-
MESELELERİN V E MEZHEPLERİN T Ü R K CAMİ MİMARİSİNDE TESİRİ 377

çapında halkı tedirgin etmeden Hanefiliği yay­ ve sosyal realitelerle iç-içe bulunmasının da
mağa sevkeden ûm\\, herhalde mütecanis top­ mühim rolü vardır.
l u m l a r ı n idaresinin daha kolay o l d u ğ u * • •
gprçcğtdir. Gerçektende mezhep taassubunun
Bu girişten sonra artık mezheplerin ve bazı
yaygın olduğu Abbasîler devrinde Bağdat'ta Şa-
fıkhî meselelerin izah farklılıklarının, münhası­
fiîlcr'le Hanbelîler, Mcrv ve Isfahan tarafların­
ran Türk câmi mîmârisine tesiri konusuna ge­
da da Şafiîlerle Hanefîlcr defalarca vuruşmuş, ç e b i l i r i z . B u r a d a , en eski m ü n â k a ş a
birbirlerinin mahalle ve meskenlerini tahrip et­ konulanndan biri olması sebebiyle ilk plânda
miş; gâlip gelenler mağlupları günlerce sokağa ele almamız gereken konu, cuma namazının bir
çıkarmamışlardır. Haitâ. İmam Taberî, Ahmed şehirde birden fazla câmide kılınıp kılınamaya­
b.Hanbel'in farklı görüşlerini bu mevzudaki e- cağı meselesi ve bunun câmi mimarisine tesiri
serine almadığı için Hanbclîler'ce evi taşlan­ hususu olacaktır.
mış; vefat ettiği Taman da ancak evine gece
defnedilcbilmişiir . Sırası gelmişken bu dört I.a) Bilindiği üzere Hz.PeygambeT'in sağlı­
mezhep arasında en hoşgörülüsünün Hanefîlik' ğında Müslümanlar, cuma namazını o sıralar
^^; en katısının da kendisinden daha sonra Medine'nin yegâne câmii olan Mescid-i Nebevi
de kılıyoriardı. Bu câmi zamanla dar gelmeye
Vahhabîliğin doğduûu Hanbelî mezhebi oldu­
başlayınca başta Hz.Ömer ve Hz. Osman'la,
ğunu ifade edelim ' .
I.Velid olmak üzere bir-kaç defa genişletıi-
Bu arada, konumuz açısından önem arzedcn mişıi" . Aynı şekilde diğer İslâm merkezle­
"Ö?f"ün^^ sadece Hanefi âlimlerince dînî bir rinde de birçok mescit yanında bütün cemaati
delil olarak benimsendiğini ve diğer mezheple­ alacak büyüklükte "câmi-i kebir" veya mescid-
rin nass'lara, yani âyet ve hadislere daha çok i cuma" adıyla bilinen bir ulu câmi bulunu­
bağlı kahrken, Hancfilcrin bu nass'lar yanında yordu. Meselâ, bunlardan Kûfe'deki Cami-i
rey ve içtihada da büyük önem verdiklerini ifa­ Kebir 103.60 m.x 103.60 m. ebadında'^' olup
de etmek yerinde olacaktır^^. İşte bu meıod sa- 20.000 kişilik cemaati alabilecek hacimdeydi.
yc»nde Hanefi mezhebi büyük bir dinamizm ve Ve yine başta Kurtuba, Harran ve Mescid-i
işleklik kazanmıştır. Tabii bunda, bu mezhebin Aksa cami-i kebirleri olmak üzere ilk devir
genellikle iktidarların resmî mezhebi olmasının camilerinden çoğu, yeni ihtiyaçlar karşısında

mundaki Hanefi kadısı ile istişare etmeleri emrolunmuşıu (Bk.Uzun^r;ılı, İ.H.. a.g.e., s.l74, n.l.; Uzunçarşılı, İ.H..
"MeUce-i Mükerreme Emirieri", Ankara, 1972, s.63.). Aynca, Anadolu'daki bazı beylikleri de mezhep birliğini
sağlamak gayretinde olduklan mO^hade edilmektedir. Bunlardan bir ianesi dc Ramazanoğullan Beyliği olup. en
mühim eserterinden biri olan Adana Ulu Câmii'n imamının Nûınan b.Sab« (Ebu Hanife) mezhebi üzere olmasını,
vaknyeterinde ^art koşmuşlardı (Bk.Çam, N., "Ramazanoğullan Mtmâri Eserteri" -basılmamış doktora iczi-,
Ankara, 1979, s.12).

16- Karaman. R . İslâm Hukukunda İçtihad. Ankara, (tarihsiz), s.146 vc 172.


17- Hitti. P.. İslam Tarihi (çcv.Salih Tuğ), c.2, İstanbul. 1980. s.610.
18- EbûZehra. M.. İslamda Fıkhî Mezhepler Tarihi. (çev.A.Şener). İstanbul. 1978. s.433.: Turan. O.. Selçuklular Tarihi
ve Türk İslam Medeniyeti. İstanbul. 1980. sJ16.
19- İmam-ı Azam a göre bir hususla ilgili. Kur an ve Hadiste hertiangi bir hüküm yoksa, bir kavmin İslamiyet öncesi
geleneklerinin devamı demek olan -örf' de. dinî deliller arasında yer alabilir.
;0- EbûZehra. M.. Ebu Hanife. (çcv.O.Kcskioglu). Ankara. 1962. s.313.
:i. Creswelt. K.A.C:.. P-ırW islamic ."^hiıecture I / l . Oxford. 19f«. s.K.
ZZ- a.g.e.. S.23.; .Aynı yazar. Early Islamic /Virhilcciure 1,2. Oxford. 1969. s.23.48.
378 Yrd. Doç.Dr. Nmıet ÇAM

devamh sûıette genişletiliyordu. MeseU, bun­ (M.1174) demetin başına geçtiği zaman bir baş-
lardan Mesdd-i Aksa, Fatimiler'e kadar en az kadı tayin ederek cuma namazlarının şehrin
be; de£a genişletilmişti^. Bunun da seb^i, (Kahire) en büyük câmii olan Hakim Câmii*-
bütün cetnaaün bir tek imamın arkasında na­ nde kılınmasını emrettiği anlaşılmaktadır^.
Halbuki İbn-i Nuceym'in ifadesine göre Merv
maz kılmasını sağlamak düşüncesiydi. Ancak,
ve Buhara gibi daha doğudaki islâm merkezle­
zamanla şehirlerin nüfusunun artması dolayı­
rinin Hanefî fatahlcri, bir şehirde birden fazla
sıyla bütün cemâatin tek câmie sığmaması ve
câmide cuma namazının kıhnabileceğini artık
cuma namazına yetişebilmek için büyük şehir­
kesin hükme bağlamışlar ve bunun için de dört
lerde uzun mesâfe katetmek mecburiyetinde
lekâtlik bir "ZOhr-i âhir" namazı ihdas etmek
ialınması gibi zarürî sebepler, bir şehirde bifden
suretiyle cemâatin, cuma namazlannın kabul o~
fazla cuma namazı kılınıp kılınamayacağı me­
lunup olunmadığı konandaki şüphelerini iza-
selesini gündeme getirmiştir. Bağdat gibi or­
le etmek istemişlerdir . Ancak, cumanın bir
tasından nehir geçen şehirlerin durumu, bu
şehirde birden fazla câmide kılınmasının yay-
meselq« daha da önem kazandırmıştır. Böyle gmliaşması ve buna paralel olarak da zühr-i âhir
bir konu daha Ebû Hanife (M.699-767) zama­ namazının yerleşmesi, birdenbire gerçekleşme­
nında ortaya çıkmış gözüküyor. miş; yine İbn-i Nuceym'în beyanına göre bu
zühr-i âhir namazı Belh'li âlim Hakim Şchid
EbüHanife, yukarıda da söylediğimiz gibi, -
Muhammed b.Muhammed'in ( Ö I . H . -
"nass'Tax yanında kıyas ve içtihada da önem
334/M.945), "Kâfi Fi-Fümu'l-Hanefî" isimli e-
vermesi dolayısıyla, ilk devirierdeki tatbikatın
serini yazmasından ve bunun şerhlerinin
aksine, bir şehirde birden fazla câmide cuma
yapıhnasından, yâni X.asnn ortalarından sonra
namazının kıhnabileccğine hükmetmiştir .
müesseseleşmiştir. Bu durumda, içinde Cuma
Ancak. H.150-204 (M.767-819) yıllan arasmda
namazının kılındığı camilerin sayısının ilk ola­
yaşayan İmam Şâfî, -ki nüfuz bölgesi daha zi­
rak arttığı yer, Buhara ve havalisi olmalıdır. Ni­
yade Mısır ve Suriye'dir- fetvası için ilk devir
tekim Buhara'da İstahri zamanında (X.yüzyılın
müslümanlannm dinî hayatını esas alması se­
ilk yansı) Eski Câmi, Mah Câmi ve Registen
bebiyle olsa gerek, bu fetvaya taraftar gözük-
Namaı^hı olmak üzere üç büyük mâbet bu­
memiştir. Bu mezhep imamına göre, cuma
lunmaktaydı . Başka bir i&deye göre ise, bu
namazı, bir şehirde iki câmide aynı anda kıhn-
namazgâhlardan ve benzerlerinden M.X. asırda
m ı ^ ikisi birden değilse sonra kılınan bâtıl o-
epeyce inşa edilmişti .
lur . Böyle bir hükmün, cumanın her şehirde
sâdece bir câmide kılınması neticesini doğura­ Bütün bu fıkhî meselelerle bunların izah
cağı açıktır. Bu konuda Hanbeliter'in göriişü de tarzlan, câmi mimarisini birinci plânda ebat
Şâfiîlcr'in göriişü gibidır^^ Nitekim Şafiî mez­ bakımından etkilemiştir. Meselâ cuma namazı-
hebinden olan Sclahaddin Eyyubi 569 da nm birden Cazla câmide kılınması âdetinin he-

23- Creswdl. K . A . C Early UUmic Arhiıecture 1/2, Oxford. 1969, sJ74,375.


24- İbni Nuceym, d-Bahrv'r-IUik II, S.1S44 Karaman. H.. İsbmın Işığında GOnOn Meselden. İsunbul. 1978. s.40.
25- Karaman. H., a.g*.. s.59.
26- Kaıaman, H., a.g*.. $59.
27. Pcdcnen. Mesdd. kbm Ansiklopedin. Ulanbul. 1971. s.17.
28- İbni Nuceym. a.g.c_ $.154.
yt- Kâtip Çelebi, Kc^fB z-Zflnûn. c.II. İstanbul. 1943. $.137A
V)- »anhokl. W.. Buhara. İslam Ansiklopedisi. c I l . İstanbul. 1945. $.764, 765.
31 - »uhaıa. TSrlc Ansiklopedisi. cA. Ankara. 1956. sJM7.
FIKHI MESELELERİN V E MEZHEPLERİN TÜRK CAMİ MİMARİSİNDE TESİRİ 379

nûz yerleşmediği devirlerde ve yerlerde el-Ezher câmii ile birlikte artmaya başlamıştır
yapılmış olan Küfe (639), Samerra (852) (şekil Bunda ise Şiiliği benimseyen Fatimilerin
4) , Ebu Dülef (860), Kurluba (786-987) (şekil cumanm her şehirde ancak bir câmide kılına­
5) , Kahire el-Hakim (990) ve Bağdat (762) Ulu cağı görüşünü savunan Mısır'ın eski hâkimleri­
camileri, oldukça büyük câmilerdir^^. Halbuki nin görüşlerini itibara almayışlarının rolü ol­
bir şehirde birden fazla câmide cumanm kılına­ malıdır.
bileceği görüşünde olan Hanefîlerin nüfuz
sâhasında bulunan AbbasHerin doğu vilayetle­ Aslında Hanefîlerin bu fetvalarının esasın­
rinden Damgan'daki Tan-Hâne (şekil 6) ile da, şehirlerdeki nüfusunun artması gibi bir sos­
Nayin'deki Mescid-i Cuma daha küçük ebatlı­ yal faktör yer almaktadır. Ancak bu sosyal
dır (yaklaşık 39x46 m.). Bununla beraber, cuma faktör, tek başına yeni câmilerin yapılmasına
namazının bir şehirde birden fazla câmide kılı­ yetmemiştir. Zin daha M.800 yıllarında nüfusu
nabileceği şeklindeki Hanefî fıkıh anlayışına ZOOaooO'u bulan Bağdat'ta az önce de söyle­
paralel olarak şehirlerdeki câmi sayısının artıp diğimiz gibi X.asnn ortalarına kadar 2-3 câmi
ebatlannm küçülmesi hâdisenin birdenbire vu- bulunurken bu tarihten itibaren bu sayının
kubulmadıgı anlaşılmaktadır. Meselâ Peder- antiği görülmektedir. Eğer bu hususu nüfus,
scn'dcn öğrendiğimize göre H.375/M.985 tek faktör olsaydı, câmi sayısının da daha ilk
yılında Basra'da 7000^mescide karşılık sadece 3 yıllarda artması icap ederdi. İşte ancak dinî
câmi bulunmaktaydı' . Yine, Samerra*da tek otoritelerin bu konudaki kesin fetvalan ve
câmi vardı. Meşhur İslâm tarihçisi Yakubî Hanefiliğin de Abba.sîlcrin resmi mezhebi ol-
(278/891) ifadesine göre o yıllarda koskoca ması'^^ iledir ki, Bağdat'ta yeni cuma câmilcri
Bağdat'ta, Saray Câmii hariç, biri şehrin doğu­ yapılabilmiştir.
sunda, diğeri batısında olmak üzere iki câmi b) Erken devir câmiterinin Samerra Câmi-i
bulunuyordu. Bağdat'taki câmilerin sayısı da Kebir'de (260x180 m)"^ Kunuba Câmi-i Ke-
ancak M.X. asnn ortalarından sonra artmaya bir'de (247x157m) ve Samerra Ebu DüleFie
başlamış görünüyor. Nitekim 9Srdcn sonra (213xl3Sm.) olduğu üzere çok büyük ölçüler
dördüncü bir câmi, H.379 (M.990) da beşincisi, halinde yapılması ise bu kadar geniş mekânla­
bundan dört sene sonra da altınası yapılmıştır' rın bir veya birkaç kubbe ile örtülemeyeceği
^ . Şâyânı hayrettir ki, Kahire'de Fatimîler dev­ dikkate aimarak kubbenin hacim ve âhenk un­
rine kadar iki olan câmi sayısı da, yine aynı suru olarak nisbcten ihmâl edilmesi ve mek­
devirden itibaren, daha doğrusu 970-972 tarihli ânların düz örtü ile örtülmesi neticesini

32- Bu camilcnlen ilk üçü. ordugâh camisi oUuğu için bfiylc hOyûk ehailı yapıldıktan iddia edilse bite. saydtfımıı diğer
dUniler için böyte bir iddia geçerli olamaz. Abbast devri dimilerinin böyle bûyûk chaih yapılıynda. SAsinl mtmârisinin
tesirim arayanlarda olabifir (BtCreswdl. 1CA.C., A Short of Earhr MusUm Archilccturc. Crcal Britain. 1958, i.190.).
ne var ki bunda da o devirteıde bir ^hirde anaik bir dmide cuma naroazınm kılınaNteccfi eklindeki fıkhI antayifm
müessir olduğunu söytemek daha isabetli olacaktır, kanâatindeyiz. NHckim Slslnt lopraklanndan binlerce kilometr*
batıdaki Kayrevan ve Kurtuba Cami-i kcbirteri de oMukça büyük cbaıU oUrak yapılmn holunmaktadıriar.
33- Pedersen. J.. a.g.e., s.17.
34- Aym yer.

35- Ayw eser, s . i a


36- tjombaıd. M.. İlk Zafer Yıllannda İslam. (çev.Nerih Uzd). klanbul. 1983. s.117.
37- Haneffler. Ubm Ansiklopedisi. c.V/1. s.212.
3K- tîicz. E . . L / \ n de L" İslam, Pariv s.2<).
39- Yetkin. S.IC_ İslam Sanalı. Ankara. 1954. s.
380 Yrd. DocPr. Nusret ÇAM

doğumuştur, diyebiliriz. Haibuid MOslûman- olmalannın da câmi mîmârisine tesir ettiği an­
lar, bir mâbetten zivâdc Mukaddes Kayanın ha- laşılmaktadır. Bilindiği gibi ehl-i sünnet akide­
tırasua yapılmış âbide durumundaki daha 691 sine bağlı müslümanlar arasında namazın
urihli Kubbeta's-Sahra'da 2033 m. çapında bir kılmışı üe ilgili esaslarda derin görüş ayrılıkları
kubbe yapılabileceğini göstermişlerdir. Gerçek­ bulunmamakla biriikte, namaz saatlerinde ve
ten de bu kubbe. Türklerin mîmâride toplu farzlar dışında kalan namaz rekâtlarının sayı-
mekân elde etme anlayışlarına kadar tslâm sında v.s. bazı farklı anlayışlann olduğu da bir
mfmârisinde tek kalmıştır. Kanaatimizce buna gerçektir. İşte bu farklılıklar, her mezhebe
sebep, kubbe mimarisi için eKerişli orumın mensup cemâatin kendi mezhebinden bir imam
bulunmayışından ziyade, bu kadar büyük ebatlı arkasında namaz kılması ve buna bağlı olarak
câmilerin nasıl olsa bir-iki kubb^e örtülmesi­ da bâzen her mezhep için ayn bir mescit yapıl-
nin imkânsızlığı düşüncesi oba gerektir. İşte ması bâzen de her mezhep için aynı harim-
bunun içindir ki kubbe. Türklerden önce ya ta­ de ayrı ayrı bir mihrap konulması neticesini
mamen ihmâl edilmiş, ya da bir-kaçı hâriç mih­ beraber getirmiştir. Birden fazla mihraplı câmi-
rap önü mekânının dışında yer bulamamışur. lere İslâm mîmârisinde daha ziyade Irak, Mısır
Tabii bu bahsettiğimiz faktörün, erken devir ve Suriye gibi çqitli mezheplerin bir arada bu­
kubbe mîmârisini etkileyen yegâne faktör oldu­ lunduğu memleketlerde rastlanmaktadır. Me­
ğu iddiasında değiliz; muhtemelen bunda Arap­ selâ, Şam'daki Ümeyye Câmii'nde hepsi de geç
ların İslâmiyet öncesinde kubbe ve kubbemsi devir eseri olan oniki mihrap bulunmaktadır
önülcre âşinâ olmayışlannın, daha doğrusu A- Yine Irak'ta önemli bir san'at merkezi olan
rap Yanmadası'nda mimârinin gelişmemesinin Musul'da da Zcngîler devri eseri olan Ulu
de roiü olmalıdır. Halbuki, bir şehirdeki mfls- a m i (1148-1170) (şekil 7)**^ başta olmak üze­
iümanlann, birkaç câmide cuma namazı kılabi- re Kara Ömer (1680-1682^ , Ağalar (1702)^*^
leccğine dair fıkhî görüşün yerleşmesi ve Paşa Câmilcri (1705) de üçer mihrap ih­
sebebiyle, Türklerin müslüman olmalarıyla bir­ tiva etmektedir. Mısır'daki birçok câminin de
likte inşa ettikleri câmilerin orta bityûklükte üçer mihrabı bulunmaktadır.
olmasına ilâveten, İslâmiyet öncesinde de kub­
Çok mihraplı câmilere Anadolu'nun bazı
be ve kubbemsi strüktürieri tanunalan, kubbe­
Doğu ve Güney-Doğu vilayetlerinde de rastla­
nin ve toplu mekân anlayışının zamanla daha
maktayız. Bunlar arasında ilk plânda zikrede­
da inkişâfına zemin hazıriamıştır. Kanaatimizce
bileceğimiz 1092 tarihli Diyarbakır ve 1176
merkezî plânlı Karahanlı (840-1212) camileri­
tarihli Mardin Ulu Câmi'lcrinde ikişer (şekil
ne bu açıdan bakmak hiç de yanlış olmayacak­
8,9), 1180 tarihli Erzurum Ulu Câmii'nde ve
tır.
Mardin Reyhaniyc Câmii'nde (XV.y.y.başı) ü-
Il.a) Bir şehirde farklı mezheplerden cem­ çcr (şekil 10); 146.^ yılında yapıldığı tahmin c-
âatlerin bulunmasının ve bunların bir arada ve­ dilen Urfa Sultan Hasan (şekil 11) vc 1157
ya ayrı ayrı ibâdet etmek durumunda tarihli SiWan Ulu Câmilcrinde ise dörder mih-

40- a.g.&. s.
-11- Creswell. ICA.C.. Early Müslim Archiıeciurc. l/l. Oxford. 1969. s.71.
42- Pcdencfi. J , a.g.e.. s.8.
43- a.g*.. aynı ytr.
44- Aslanapa. O.. TOrlc Sanalı I. İsUnbul. 197Z s.101.
15- Uluçım. A.. Irakta Türk Mimari Bsericrinin Oclivnesi. (Rasılmamı; doktora ta.i). Rreurum. 1983. s. 141.
4(.- :ı.g.c.. .s. 146.
47. a.g.e.. s.l5<).
FIKHI MESELELERİN V E MEZHEPLERİN TÜRK CAMİ MİMARİSİNDE TESİRİ m

rap buluntnakiadır (şekil 1.2). Bu arada bu mih- ması üzerine oturtmuşlardır.


raplann hepsinin orijinal olduğu söylenmese
dahi bunların ekseriyetinin asit yapıdan günü- Hariminde birden fazla mihrabın bulundu­
müze intikâl ettiğini, hiç olmazsa yukarıda söy­ ğu ve ayn mezheplere mensup iki cemâatin ay­
nı anda fakat ayrı mihraplar önünde ibâdet
lediğimiz Osmanlılar'm imparatorluk sathmda
ettiği câmilerin yapımının Osmaniıiar'a kadar
tek mezhebi hâkim kılmak gayretlerinin bir ne­
devam ettiği anlaşılmaktadu-. Bu tarihten, dabz.
ticesi olarak kendi yaptırdıkları câmilerde sa­
doğrusu XVI. yüzyılın daha ilk çeyreğinden iti­
dece tek mihraba yer vermeleri dolayısıyla,
baren, Osmanlılar, bilhassa beylerbeyileri vası­
buralardaki Osmanlı hâkimiyetinden önce ya­
tasıyla Diyarbakır'da bina ettirdikleri
pılmış olduğunu söyleyebiliriz.
câmilerde, -Hanefl mezhebini ikâme etmek si­
b) Bu çok mihraph camiler için en ideal yasetlerinin bir netk^si olarak- sâdece bir mih­
plân ise uzun kenarı kıbleye paralel uzanan raba yer vermişlerdir. Meselâ Diyarbakır'daki
plân şemaildir. Gerçekten de gerek Anadolu Fâtih Paşa (1516-1520), Ali Paşa (1534-1537),
dışında, gerekse Anadolu'ya yapılmış olan çok İskender Paşa (1551) (şekil 14) ve Behram Paşa
mihraph câmilerin istisnası?; hepsinin plânı, bu (1572) câmileri gibi kare mefânlı ve tek kub­
şekilde tanzim edilmiş bulunmaktadır. Zira bu beli câmilerde; Melek Ahmet Paşa (1587-1591)
plân şemasında hem harimin uzun kıbie duva­ (şekil 15), Defterdar (1594) ve Arap Şeyh
rına geniş aralıklarla birkaç mihrap koymak (1650) gibi yatık dikdörtgen plânh câmilerin
mümkün olmakta; hem de kuzey-güney istika­ harimleri de birer mihrap ihtiva etmektedirler.
mette sıralanan pâycleri birbirine bağlayan ke­ Ancak, Musul'da durum biraz daha değişiktir
mer g ö z l e r i , bâ/.cn Musul'daki Hizam ve harimlere üç mihrap konulması geleneği,
(1574-1577), Ömcrü'l-E-sved, Paşa, Ömeriye başta Kara Ömer (1680-1682), Sultan Üvcys-
(1564) ve Ağalar Câmilcrinde olduğu üzere ge­ Hacı Cuma (1685), Ağalar (1702) ve Paşa
nişçe bir açıklık bırakacak şekilde üstten örül­ Câmileri (1755) olmak üzere, Osmanlılar'ın bu
mek'*^; bâzen dc halihazır Diyarbakır Ulu havaliyi kendi topraklanna katmalanndan son­
Câmii Hanefîlcr kısmında olduğu üzere Tazla ra da devam etmiştir. Şu andaki mevcut
yüksek olmayan parmaklıklarla çevrilmek sure­ mâlûmatlar çerçevesinde biz bu durumu, Os­
tiyle her mezhebe âit kısmm tâyinine imkân manlı hâkimiyetinin bu sıralarda bu havâlide
vermektedir. Halbuki kare mekânii ve merkezî fazla pekişmemiş olmasına ve bu suretle de
plânlı bir câmidc bu her iki teknik için de fazla mezhep birliğinin gerçekleşmcyişine bağlamak
temâyülOndeyiz. Ancak, Rabia Hatun (1766),
uygulama şansı sözkonusu değildir. İşte bu se­
Bekir Efendi (1779) ve Nûman Paşa (1797-
beple Anadolu'nun tek mezhebinin taraftar
1798) câmii gibi bu tarihten sonra yapılan Mu-
bulduğu diğer.bölgelerinde çok değişik câmi
sul câmile^inde de tek mihrap
plânlan denendiği halde, Anadolu'nun bu ha­
bulunmaktadır .
valisinde ve Musul'da bu özellikleri dolayısıyla
yauk dikdörtgen plânlı câmiler yaygınlık kazan­
mıştır. Hatta Artuklular bile tek mezhepten Eğer Osmanlılar da, Şâfiî mezhebine müte­
cemâatin ibadeti maksatlıyla yaptırdıkları Har- mayil Artukoğullan gibi Doğu ve Güney-Doğu
put Ulu Câmii'ni (şekil 13), Mardin ve Silvan Anadolu'da yaptırdıklan câmilerde, iki-üç mez­
Ulu câmilerinin aksine kıbleye dik bir plân şe­ hebin ibadetini na/an dikkate alarak plânlaya-

•48- Uluçam. A.. a.g.e,. s3fl8J09.


4<>- l>rkot. a, Musul. İslam AnsiklopetJisi, c.8. İsjanbul. 19. s.764.
50- Uluçam. A., a.g.e.. s.150.

F.23
382 Yrd. E)oç.Dr. Nusret ÇAM

cak olsalardı, yine Diyarbakır ve Silvan Ulu câmilere en güzel örnek olarak, asıl larîminde
Câmilerinin plânlarını devam euirmek mecbu­ tek mihrap bulunan Diyarbakır Fatih ve Ali
riyetinde kalacaklar ve neticede Diyarbakır Ali Paşa^^ camilerini gösterebiliriz (şekU 17. resim
Paşa (^kil 16) ve Behram Paşa v^s. câmileri gi­ 3). Aynca Diyarbakır ve Mardin Ulu Câmi'Ie-
bi toplu mekân anlayışıyla yapılmış mâbeüer rinde olduğu üzere ' bâzen asıl harîminde iki
mevcut olmayacaktL Nitekim, GOney Doğu A- ayn mezhebin biriikte ibadet ettiği câmilerde,
nadolu'daki bu çok mihraplı câmilerin hiçbirisi yine Osmanlıların mezhep siyaseti sebebiyle av­
toplu mekân anlayışıyla yapılmamış, bu sebeple lunun kuzeyine başka bir Şâfiîler kısmı yapıl­
de Artuklttlar'm elinde daha 1157 tarihli Silvan mıştır .
Ulu Câmii'nde 13.50 m. çapına erişen kubbe d) Osmanlılar devrinde yapılan bütün bu
mtmârisi, bu menfi faktör yüzünden geiişeme- müstakil ŞâfıHer kısmında göze çarpan en ö-
den öylece kalmıştır. Halbuki Batı-Anadoiu'da- nemli özellik, bunların hepsinin de, devrin top­
ki câmilerde, d c | i ş i k harim plânları lu mekân anlayışının ve kubbe geleneğinin
deneyebilmek imkânı dolayısıyla, kubbe mima­ hilâfına, eski geleneği devam ettirir mâhiyette
risi devamlı bir gelişme göstererek İstanbul ve dikdörtgen plânlı ve düz damlı veya çatıyla ör­
Edirne'deki Selâtin câmilcrindc doruk noktası­ tülü oluşudur (Resim 3, Şekil 17).
na erişebilmiştir.
c) Osmanlılar'ın, resmî mezhebi olan Ha- e) Aslında her mezhep imamının, kendisine
ncOliği yaygınlaştırmak isterken, diğer mezhep­ uyan cemâate namaz kıldırması maksadıyla ya­
lerin ibâdet yerlerini de ihmal etmedikleri ve pılmış olan bu mihraplar, Akkoyunlu eseri ol­
Şâfîtler için, HancD câmilerinin yanında ayrı duğu tahmin edilen Urfa'daki Sultan Hasan
mescitler inşa ettirdikleri anlaşılmaktadır. Bu Câmü'nde^^ olduğu üzere bâzen asıl fonksiyo­
mescitler, genellikle Hanedlerinki ile aynı av­ nundan ziyâde sırf kıble duvarına hareketlilik
luda bulunmaktadır. Bu, düzende yapılmış kazandıracak mâhiyettedir. Keza aynı durum,

51- Söıen. M.. Diyartaku- da TOık Mimarisi. tsıanbuL 1971. Î.93.


52- Aynı eser, s.77.92.
53- Aynı eser, »33.; Allun. A . Anadolu'da Arıuidu Devri Türk Mimarisi'nin Gelişmesi. İstanhuL 1978, s.6a
54- Mardin Ulu CSmiin Şâfiîler kısnımm kapısı üzerindeki kitabe, her ne kadar, 1178 (1764-1765) veya 1278 (1861 -1862)
tarihi gibi geç bir devri işaret ediyorsa da Osmanlılann mezhep siyâsetlerini dikkate alarak burasının da Diyarbakır
Ulu Câmiin 1528 tarihli Şâfitler kısmı gibi (BtS&cn. a.g.e„ s.73), buradaki Osmanlı hâkimiyetinden hemen sonra
yapıldığına ve bu kitabenin sonraki bir tamir esnasında konulduğuna hükmedebiliriz. tVVylc bir faraziye, asıl harimdcki
Şâniler kısmından hâriç, kuzeyde müstakil ikinci bir Şâfiîler kısmının bulunmasının lüzumsuz ve mantıksız olacağı
düşüncesine de uygundur.
Kezâ. harirain kıUe duvannda üç mihrabı bulunan Erzurum Ulu Câmii'n 100-200 m.kadar kuzey-dogıısun<la yer alan
ve çeşmesinin üjerindeki kitabesinden 964 (1556) yılında yapıMığı anlaşılan ve 1974 senesine kadar mihrab ve minberi
bulunmayan Şâfitler Câmii de yine aynı anlayışın mahsulü olmalaJır. Eserin Diyart>akır ve Mardin Ulu Câmilerinin
ŞâfîKer ksmi gibi avlunun bir kenannda yapılmamasının sebebi ise, herhalde yer dariiğıdır.
Birden fazla mihrabı bulunan diğer bir câmi de İstanbul Unkapanı'ndaki Üç Mihraplı Câmii'dir (Bk.E.11 Ayvenli.
Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, İstanbul. 1973, s.511). Plân ve kesitinden anlaşılacağı gibi. doğudaki kısmı, şimdiki
haliyle içten düz. dıştan çatı ile oriQIfi bulunmaktadır (şekil 18.19). Kanaatimizce, doğudaki kısım Hanefllcrc balKİaki
mekân ise Şâfit ve başka bir mezhep mensupUnna tahsis ediliyocdu. Zirâ, Musul cânnilcrinde v.s. oMuğu Ozctc. çok
mihraplı câmilerde uygulama bu şekildeydi. Aynca Diyarbakır'daki birçok câmilerde ana mekânın Hanefllcrc, Mu­
ahhar devinle yapılan mekânların ise <ibur mezhebe lahsis edilmiş olması, bciyle bir gtVüşc kuvvet kazandırmaktadır.
Kczâ. İstanbul'daki bu üç mihraplı câmiin batı kısmının düz örtülü oluşuyla. Diyar*ıakır. Mardin ve Erzurum'daki
^fiUer mescitlerinin düz (inülü olarak yapılması ansında da bir benzeriik bulunmaktadır.
55- Sözen. M., Anadotu'daki /Vkkoyunlu Mîmârisi. İstanbul. 1981, $.56.
H K H I MESELELERİN V E MEZHEPLERİN TÜRK CAMİ MİMARİSİNDE TESİRİ 583

diğer bir d ö n mihraplı câmi olan Silvan Ulu bu um anlayış sebebiytedir ki, camilere her
Câmii için de geçerlidir. Çûnki bu câmilerin mezhep için ayn bir mihrap konulabilmesi ya-
bulunduğu Anadolu şehirlerinde, Hanefî ve nmda, daha sonra gelen kimselerin bir imamın
Şâfii mezhebi haricinde kalan diğer iki mezhe­ arkasında cemâatle namaz kılabilmeleri maksa­
bin, yâni Hanbelî ve Maliki mezheplerinin ya­ dıyla, harimîn pâyelerine de mihrâbiyc yapıla­
yıldığına dâir bir bilgiye tesadüf etmemekteyiz. bilmiştir. Buna en güzel örnek ise Erzurum
Bu konuda akla gelebilecek diğer bir ihtimâl Kale Mescidi'nin ve Ulu Câmün oayelerinde
de bunlann, ehli sünnet akidesine bağlı mez­ bulunan birer sâde mihrâbiyedir . (Resim
hep sayısının dört olduğunu vurgulamak için 4,5). Aynı maksatla yapılmış mihrâbiyeler, A-
yapılmış olmasıdır. nadolu'nun diğer câmilcrinde de mevcut olma­
lıdır.
Câmi harimlerinde mihrap sayısını etkile­ Netice olarak, tslâmın derûn! meseleteriyle
yen diğer bir fıkhı mesele de câmün asıl mih­ iştiğal eden tarikatlar, bilhassa süsleme ve kü­
rabında her vakit için sâdece bir defa imamhk çük el san*atlan saha.sında İslâm san*atına bazı
yapılabileceği hususudur . Yine aynı anlayışa yorumlar kazandırırken, bâzı &khî meşelerle
göre, mescidin (câmün) mihrabından başka bir mezhepler de câmi mîmârisine başta mekân an­
tarafında mahdut sayıdaki kimselerin tekrar layışına ve mekân gelişmesi olmak üzere birkaç
cemâatle namaz kılmalan mekrûh değildir. İşte hususta tesir etmiştir.

/K

Şekil 1: Spire Katedrali (Bahelon)

Resim 2: Seyyid^âzi'de aslanlı ve ejderîi bir alem


(B. Karanıağarolı)

5<v Bilmen Ö.N.. liüvük İsWm İlmihali, İsianbul. (iarih*ız). * - - * 2 . paragraf 500.
>7- Bu çcsı» mıhrSh.vdchn. tx,k.^a payelcnn haCıOculmes. mak«d.yla yap,ki.g. düşünülebilire üe. Erzunim lOle

MescKirndc vc Ulu O m n nüe olduğu u.crc. bunl.nn sadece Nrer Payede hu.unmas.. . . . l e .humah bertaral

etmektedir.
384 Yrd. Doç.Dr. Nusrei ÇAM

Fıc. t - TYPE D'EGLISE ROMANE.


:>aınt-Jacques-dc-CompoSlcUe (d'apr^ K. .1. Çonant).

Şekil 2: St. Jacquez de Compostelle Katedrali Şekil 3: Hanefye (Lane).


(Babelon).

« • • • • • • « >««•-•••« I
' «.«tt« • a • I

• •'

Şekil 4: Samerra Camii Kebir'in


104 JOO JMft
Plâm (Creswell) -1 1 1
FIKHI MESELELERİN V E MEZHEPLERİN TÜRK CAMİ MİMARİSİNDE TESİRİ 385

UM: •

St.

Gülşeni Kavuğu

Mevlevi Kavuğu

Dussûkî Kavuğu Sümbülî Kavuğu

«Sfc;

Bektaşi Kavuğu Şâbâniye Kavuğu

<f • . V - . c • ^ /

Nakşibendi Kavuğu Halveliye Kavuğu

Resim 1: Çeşitli tarikatlara ait serpuşlar{Kumbasar)


386 Yrd. DoçDr. Nusret ÇAM

CJB

Bİİ|İi»İİ|Bİmi
a • • • « • s
• »««••• r V

O
• ••«•••
1 « I H

r->»
• •••
^ O
• • • « • « a

•'• • « « • •

XX

4 • • Pa « s «

Se*i/5.- Aiirtu&fl Ulu Câmii Plânı

%. I
m
•l
İt i
İÜ M > ı i

1 — r-

i i I : :

Şekil 6: Damgan Tânhâne Camii plâm (Creswell)


FıKHı MESELELERIN VE MEZHEPLERIN TÜRK
CAMI MİMARİSİNDE TESİRİ
387

fi
c • dB
- j ;

o •
Bet B d i!i
• •

n

7.- Muju; Ulu camii Plan, (Sözen)

ç?3:::;arr.-raxv.-

t.

I C3«

J
•o

i c .a j - , , o .

° ° » »

V »a

Şefdl 8: Diyarbaktr Ulu Cdmii plânı(Akok)


FIKHI MESELELERİN_VEMEZHEPLERİN TÜRK CAMİ MİMARİSİNDE TESİRİ
389

nzc]
i

i:

ŞefciZ J J ; Urfa Sultan Hasan Câmii plânı (Sözen)

.'~\.

en 1 j

n
•m îZ] • • r i

:9 a - Q 0
İJ
•n
3 CZ3 : l.

Şeldll2: Silvan Ulu Câmii plânı(Altun)


Yrd.DoçDr. Nusrct ÇAM
390

"A
Y/y

1 * '
ı I
^1

( ' ' ^ î
••A
\ ! • I!

I I

—M
. >--r

1
i
V 1
V/.
r.m:

ıı:

r
Ln
LIİİ lt3 - •:
a• p .oi • , o.

^eA:;7 7^/: Diyarbakır İskender Pa§a Câniii


plânı (Sözen).
H K H I MESELELERİN V E M E Z H F P I raK, •„

• •

Q)
1 - — - ı ı

«m.

^ c ' M J 5 ; Diyarbakır Melek Ahmet Pasa Camii Plân, (Sözen)

r
Ii

L-
i -
i
3

o _ o
!

LT
I
3
• - •a • n

^ c M i 6; Diyarbakır Ali Pa^a Camii plânı (Sözen)


392 Yrd. Doç.Dr. Nusret ÇAM

• • • • • • r

r7 T7 17 U U U t

Şekil 17: Diyarbakır Fâtih Paşa Câmii Şâfîler Kısmı plâm (Sözen)

Resim 3- Diyarbakır Ali Paşa Camii'nin Şâfîler kısmı


FIKHI MESELELERİN V E MEZHEPLERİN

M İ M A R İ S İ N D E TESİRİ 393

Resim 5: Enurum Ulu Camii'nin


Resim 4: Erzurum Kak Mescidinin
pâyesindeki mihrabiye.
pâyesindeki mihrabiye
394 Yrd. Doç.Dr. Nusret ÇAM

:9i
Jü2- .-ICîU,. ZÜL

1237

• : 25 I 15» ii 51A

^
«i 1?? . asL__ zas
I I

-.it İSO
222 ÜS

! rCJÎ 2 J

-i.-::

^t'A-/7 /&• istanbul Unkapam'nda üç mihraplı Camil in plânı(EH^yverdi)

ı_r—f

ru_j
ii
I
I
I
I
• •

I I

>ı Â.7/ Isumbul'dakı aynı Camii'nin kesiti (E. H. Ayi'erdi).


BİZANS DUVAR TEKNİĞİNDE TEKTONİK VE
ESTETİK ÇÖZÜMLER

Prof. Dr. S. Yıldız ÖTÜKEN

B
izans mimarisiyle ilgili araştırmalarda Gizli hatıl tekniği
yapı malzemesi ve duvar ıckniği genel
Bizans mimarisinde uygulanan bu (cknikıc
değerlendirmelerde önemli bir veri­
cephede belirgin iki hatıl arasındaki geniş lıarç
dir. Duvar dokusu malzemesinin ölçü ve kim­
labakasma, dıştan görünmcyecck şekilde bir -
yasal analiziyle incelenmekle, bunun yanısıra ?iz// hatıl" yerleştirilir. Bu hatıl gencide tuğla,
icknik kalitesi ve estetik görünümüyle mimari bazı örneklerde kırık tuğla, kiremit veya luğla
üslûbun ayrılmaz bir parçası kabul edilmckic- parçacıklar^ ender de olsa bazen taş levhalar­
dirK Cephe düzenlemelerinde pencere, niş, kör la örülür .
kemer ve diğer öğeler, kullanılan malzeme \c .
Gizli hatıl tekniğiyle ilgili geniş bir değer­
uygulanan teknikle görsel bir bütünlük oluştu­
lendirmemizi 1974 de yayınlanan doktora le/i-
rur. Mimari gelişim içinde tektonik ve estetik
mizde sunmuştuk". Metinde ilgili uraşiırmalar
kaygu değişik çözümlerin ortaya çıkmasına yol
tanıtılmış ve bilinen 42 örneği kapsayan bir lis-~
açmıştır. Bu çalışmamızda, bilhassa 11. ve 12.
ic verilmiştir . Tcsbiilerimize göre gizli haul
yüzyıllarda Bizans İmpratorlugu sınırları içinde
tekniği almaşık veya tuğla duvarlarda I), yüz­
yaygınlaşan 'j^rz// hani leknij^i" ve v i m üzerin­
yılın birinci yansından l.\vüzyı)ın ikinci yarısı­
deki çiz'^ilcri" konu alırken, değişik çözümleri na kadar uygulanmıştır. En yoğun örnekler
tanıtmayı ve nedenlerini tartışmayı amaçladık. l l.-12.yüz>ıllarda İstanbul ve cikLsindcki saıuı
1- Duvar tekniğiyle ilgili yeni arattırma metodlanna l^ir örnek için bkz. B. Aran, . \ new evaluation of by/aniinc
brickvw>rk, based on the method of discriminant analysii. XVI. Int. Dyz. kongress. /\klcn l.llcihcft. Wicn IWl. 1.1.
Bütün tuSIa içeren bir örnek icin bfcz. İslanbul Pantokrator. kink tuğla için bfct. Kudü» Golhoiha. C.Mango, TTw
date of the nanhex mosaics of the Church of the I>>rmilK>n al Nicaea DOP l ? ( 1 9 S n :45-5.\ M. ^SO. d,p,K,i
rcs.7; la; için bkz. Selânık Acheiropoitos-samıç. P. Voct,lopouk«, The concealed course tcc;.n«iuc further cxampk-*
and few remarks JOB 2S<I979). 247-^A l-iLZSS, res.19.
Bkz. Y. Ölüken. İsa kapı mescidi und medresesi in İstanbul. Bonn l'/79. I 105-17. .V)l-<^..
Ötüken, a.g.e.(dipno« y\. bil.n5-t7. Lislc 45 yap.>T kapsar, ancak üç yapı yajınlarda belinılmciinc rağmen, \-onnde
yaptığımız incelemelere göre bu tekniğin uygulamalın değildir .Akhisar Çanlı kilise. İznik 11. TryphcHKis vc KoimcMs.
Komıesis le bu icknığın M . n . l m a d . ğ ı . . . :.vrıca U. I^•^cl1l<.*, Ncue »cokıchtung^-n /ur ,\n.h..cklur unO .AusM/.Huni:
acr KomıCM.skırcI.c m i/.wk. İ M M . » ZZiVm ^Z- Nl.lM-*>.'> sv is.- .!.> lx-l.riır
396 Prof. Dr. S. Yıldız ÖTÜKEN

alanlarmdadır. Teknik baz. «.pUanla dû^nsiz tir'. Bu ömcklcre burada T r a l ^ bölgesindeki


(İsıanbul-İsaciapı mescidi), bazılarında cephe- Puıarhisar katesının ık, yuvarlak burcunu ekle­
nin bir bölümûnde(Saki2ada Panagia Sikclia). mck ıstenz .
birçoğunda önü sisteminde (Boboscvo H. The- ^ Buchwald 1979 da "Laskaris mimarisini "
odoros), birkaç örnekte ise tüm yapıda(Fercdk j,j,g, njakalesinde Bafa (Latmos) bölgesin-
Kosmosoicira) uygulanmıştır. Bu farklıhklar ^^j^ Kahveasar 8 no.Iu kilise ve Eğridere'deki
csıciik. tektonik ve ekonomik nedenlere bağla- ijüisenin ek yapısında harç içinde kmk tuğiaia-
nabilir. nn kullanıMığma işaret ederek, bu teknik çe-
1974'den sonra günümüze kadar yayınlanan şiilemeyi -brick filled mortar ;o/„.r(tuğla Ue
araştırmalarda bu sonuçlar kısmen tekrarlan- doldurulmuş harç tabakalan) şeklinde tanım-

mış ve tasvib edUmiştir^. 1979 da P.LVocoto-


poulos gizli hatU tekniğini konu alan makale- I974'den günümüze kadar yayınlanan yapı
sivle, başta Yunanistan'da olmak üzere, 19 yeni monografileri, belU bir bölgenin mimari eserlerini
örnek tanıtmıştır^. Araştırman Selânik'teki veya doğrudan duvar tekniğini konu alan incele-
Acheiropoitos kilisesi sarmanda ve V^topedi'- melerle gizli hatıl tekniği içeren 42 yapıya 4<)
deki Kolitsou kulesinde harç içinde taş levha- yeni örnek eklenmiştir . 1987 Temmuzunda
ların gizlendiğini dikkate alarak, birçok yaymda yaptığımız bir Trakya gezisinde Midye surian-
benimsenen -gizli tuğla tekniği" terimi yerine - nm ikinci döneminin, ayrıca Altınyazı(Harala)
••^zli haal tekniği" terimini tercih ettiğini belir- surlarmda iki burcun bu teknikte inşa ediidiği-
KlosUTkirchc Jcr KoM.06O.dn. in Bcn.(Vİ«). Münchcn 1 « 5 . bil.9ü. 233-35.
6 vS^Î-^L^lSlipno. 2). bil.249-58. Ka.alo, 21 yapcy. kapM.n.l«a. aynca d.pno.la«la 5 yap. daha U.s.^a
u.n..ümak.ad.r. Ata^t.nnaan.n 1974 deyoymlanan dokıon. .«imiıde yer alan baz. örneklen Ifk .c^bi. olarak gc«.
termesi dikkatimizi çeker bu konuyla ilgiU clc^iri için bkz. II.Halfc«leben. Die ehcmaligc Sp>ridonkirche i„ Sil.v-
ri{Selymbria)-Eine Achısıützenkirche im Gebic. Kon»unıinopeb. Studien zur sp.ctan.ikcn und Inv^an.in.schcn
Kunst. F.W. Deichmann ge^idmet. Teil 1. Bom, 1986J5-W. biL42 no. 31.

7 - Bkz. Voco.opouk». a.g.e.(dipn« 2), 255, not 2.


S - Yunanisian daki örnekler için bkz. Vocolopoulos. a.g.e.(dipnot 2), 255. ıw.l9 ve 258. P.narhisar için bkz. S.Hyicc.
Trakya da Bizans dönemine ait eserler, Belleten 33(1969). 325-58, bilJ74. rcs.56 a.
9 - Bkz. H.Buchwald. Lascarld /Whitcciurv. JOB 28(1979.) . 261-96. biL271 -72. (Kahvca&ar 8 no.). 274( EJridcre). aynen

10 - %nfekîlı^40'î^pt için bkz. Vocotopouk». a.g.e.(dipnot 2): ScUnik Panagia Chalkcon. M.Sophia. Acheiropoiıos
sam.ç, Ohıi H.Sophia. Enez Fatih camii, Yenimahallcdcki kilise. Chonians Metamorphosis, Aiani Koimcsis. Elaion
HNikolacs. Athanati Panagia VUika. Keria II. loanncs. Pantanassa ILPanianassa. Sakızada Pyrhi I l ApoMoloı. Chal
kios lonannes Prodromo.. Nea Mone RLukas japeli, İstanbul Ups güney kilise, Eksonarthex, Molyvdokcpa.s.os
Koimesis, Mditinis RGeoigios, Didymoteichoo H.Aİkatherina ve H.Athhanaıios k. indeki kilise kalıntısı. Pythion
Kale, AnastasiopoUs Kale. Alhos Vatopedi Kolitsou kulesi. Aynca bkz. T.F. Mathews, The byzantine churches ol
İstanbul, Pennsyhania 1976.313: İstanbul Şeyh Murat mescidi; U.Peschlow, Die Irenenkirche in İstanbul Tubingen
1977: İstanbul REiraıe güneydeki 5,6.7,9 nolu mekanlar, 147,150-53; R.Ousterhout. The byzantine church at Enez:
PioWems in the twelfth-centuiy architecture. JÖB 35(1985), 261-80. bil.268: İstanbul Yu^a tepesi H-Panialeinıon;
H.Schaefer, Aıchitekturhistorische Beziehungen zwiKhen Byzanr und der Kiever Ruı im 10. und 11. Jahrhundeıt.
UtMiu 23/24(1973/74X 197-224, bü.204,209-10: Kiew İki Saray; BuchwaW, a.gx. (dipnot 9): Dab Kahveasar 8 no lu
kilise, Egridere kilisesi ek yapc P. VocMoponlot, Theroleof the ConstanlinopolUan architecture during the middle
and laie byzantine period, XVI. tat Byz. kongress, Akieo V2, Wien 1981. 551-73, bil.556-57: Athoa Espigmenau
manasun yakınındaki kilise Xenopbon man. esU Kaihoiikon. Paniokrator man. kulesi: A. Pasadaio», Ho en Khalke.
Mone Panagias Kamanotisies. Artawlogike Ephemefis (1971). 1-55: İsunbul Ikybdiada P.Kamarioiissa: C.FORS,
TTie defenses of Asia Minor against ihe Turks, GOR 27/2-3 (1982), 145-205. bit 160-61: Ulubat surian; Hallensleben.
a.g.e.(dipno. 6), 45-43: Silivri H.Spyridon; Eyice, a.g.c(dipnot 8): Pinarhisar Kalesi: M.İ.'Hınay, "nirkiye de Bizans
mimarisinde la^ ve lu^a duvar tekniklerine göre iarihlendirme, İstanbul 1984(.Yayınlanmamış Dr. tezi). lS4.2f>2;
Vize kalesindoki yuvarlak burçlar. İstanbul Tekfur sarayı güney duvan.
_BİZANS D U V A R T E K N İ Ğ İ N D E T E K T O N İ K V E ESTETİK ÇÖZÜMLER
397

ni tesbit e ı ı i k ^ ^
l a n d ı ğ ı n ı biliyoruz. Y e n i verilerin ışığında eski

M a k a l e m i z l e s u n u l a n listedeki 84 v a p ı ( B k z . t a r i h l e n d i r m d e r i n g ö z d e n g e ç i r i l m e s i ve k ı s ­
men de olsa d ü z e l t i l m e s i elzemdir^^.
Liste 1). gizli h a t ı l t e k n i ğ i n i n ç c ç i ı l e m e l e r i ve
ö z e l l i k l e r i nedeniyle bir kez daha i n c e l e n m e s i
Son araştırmalarda tanıtılan yapılar, 1974
g e r e ğ i n i ortaya k o y m a k t a d ı r . Y a p ı l a r ı n c o ğ r a f i
de s u n d u ğ u m u z d e ğ e r l e n d i r m e l e r i m i z i n d o ğ r u ­
d a ğ ı l ı m ı n d a İ s t a n b u l ve (^evresi ( B i ı i n y a b ö l g e ­
luğunu gösterir. Gizli hatıl tekniği yapının
si) 27 ö r n e k l e b a ş t a gelmektedir. B a . ş k c n t k ö ­
b ü t ü n ü n d e ( E n e z F a t i h ve Y c n i m a h l l c , C h o r -
kenli o l d u ğ u a r a ş i ı r m a c ı l a r c a kabul edilen
tiatis, Vatopedi, Midye Pınarhisar); estetik
teknik, R u s y a ' d a K i e v ve b a ş k e n t etkisindeki
nedenlerle cephelerin belirli bölümlerinde
diğer merkezlerde bilhassa I I . ve 1 2 y ü z y ı l l a r d a
( A t h a n a t i ) ; tektonik nedenlerle kemer (Molyv-
y a y g ı n l a ş m ı ş t ı r (16 ö r n e k ) Trakya bölgesi doskepastos, Chortiatis.Melitinis, Aiani, O h r i ,
b a ş k e n t i n etkisini en y o ğ u n bir ş e k i l d e belgeler K e r i a , A t h a n a t i ) , tonoz ( C h i o s H . L u k a s ) , kubbe
(12 ö r n e k ) . D u v a r t e k n i ğ i g e l e n e ğ i n d e a y n ı i - (Pyrghi, Chortiatis) ve nişlerde (İstanbul
lişkileri y a n s ı t a n d i ğ e r m e r k e z l e r G ü n e y M a k c - H.Eirene); e k o n o m i k nedenlerle onarımlarda
donyafS ö r n e k ) , S a k ı z a d a (5 ö r n e k ) , E p i r u s ve (Selanik H . S o p h i a ) veya g e ç d ö n e m yapıların­
Bafa'dır (2 ş e r ö r n e k ) ^ ^ . T e s a l y a v e Pelopo- da ( D i d i m o t i k a H . A i k a i h c r i n a ve Kili.sc kahn-

nez'de u y g u l a m a l a r ı n a z l ı ğ ı , Vocotopoulos'a tısı) karşımıza çıkar. Esteıik kaygu geniş

göre 'çerçeveli tekni^n " (veya k a s e t l e m e t e k n i ­ derzlerin beyaz ve t u ğ l a l a r ı n kırmızıya boyan­


dığı ( C h a l k i o s , K e r i a , C h o r t i a t i s , A i a n i , K c r i a )
ğinin) bu b ö l g e l e r d e b e n i m s e n m e s i n d e n kay­
veya tuğla h a t ı l l a r ı n bir bezeme n i t e l i ğ i n d e bu
naklanmaktadır . A n c a k Pınarhisar kalesinde
teknikle ö r ü l d ü ğ ü ö r n e k l e r d e (Pythion, E l a i -
her iki t e k n i ğ i n b i r l i k l e k u l l a n ı l m a s ı , k a n ı m ı z c a
on) b e l i r g i n l e ş i r . C e p h e l e r d e renk ve bezeme­
bu g ö r ü ş ü n y a n l ı ş l ı ğ ı n ı k a n ı t l a r .
nin ö n e m k a z a n d ı ğ ı Palaiologoslar d ö n e m i n d e

G i z l i hatıl t e k n i ğ i n i n temsilcileri lO.yüzsal gizli h a t ı l t e k n i ğ i d o ğ a l olarak yaygınlaşmıştır.

sonlarından 14.yüzyıl s o n l a r ı n a kadar uzanan B u teknikle ilgili yeni bir kavram H . Buchwald'in
1979 da yayınladığı makalesinde karşımıza
geniş bir z a m a n s ü r e c i i ç i n d e i n ş a e d i l m i ş ya­
çıkarlö.Araştırmacı bafa gölü ve çevresindeki
pılardır. E s k i y a y ı n l a r d a l l . - 1 2 . y ü z y ı l m i m a r i s i ­
y a p ü a r d a tesbit ettiği "tuğla ile d o l d u r u l m u ş harç
nin tipik bir ö z e l l i ğ i o l a r a k d e ğ e r l e n d i r i l e n bu
tabakaları"nı gizli tuğla t e k n i ğ i n i n bir çeşitle­
tekniğin, b u g ü n k ü a r a ş t ı r m a d ü z e y i n e g ö r e bilhas­
mesi olarak kabul eder. İncelediği yapılar-
sa 13. ve 14. yüzyıllarda y a y g ı n bir ş e k i l d e uygu­

11 - .Midye surlanvia ilgili genel bir çalışma için bkz. F.Dİrimtekın. Midye surları ve Aya Nikola kilisesi. .'VMY 5(1'>63),

47-55.

12 - Rusya ve başkent ilişkileri için bkz. Schaefer. a.g.e.(dipnoı 10).

13 - Makedonya. Sakızada. Epims ve ba^kenı ilişkileri için bkz. V o c o ı o p o u l o s . a.g.c.(dipnol 2). bil.258-2'^>0. Bafa için bkz.
Buchwald. a.g.e.(dipnot 9). bil. 293-29(>: Trakya için bkz. Eyice. a.g.e.(dipnol 8).

14 - Bkz. V o c o ı o p o u l o s . a.g.e.fdipnol 2). bil.258.

15 - Gizli hanı ıekni»ini esas alan tarihlendirmderin sorunları için kşl. H.Hallensleben, Unıersuchungen zur Geschıclııe
der ehemaligen Pammakan.stos Kirche. der heutigen Fethiye camii in İstanbul, IsiMilt 13/14(1963/W). 128-193.
bil.lW) not 102: Ötükcn. . . - c ı d i p n o t 3). 108-110: Schaefer. a.g.e.(dıpnot 10). 24; V . K O t o p o u k * . ;ı,g.e.(di|>n(,ı 2),
259.

K) - Buchwald, u.g.e.(dipnot " ) . 271-72.

F,24
398 ' Prof. Dr. S. YıldtzÖTPKEN

da derzin görünen tuğla hatıllara orantısı 1:1 hare tabakaları" tcsbit ettik. İbn-i Btv/a/ca­
dir; harçta gizlenen tuğla parçacıkları Buch- mii, Çerağ Bey mescidi, Hacılar camii vc bugün
wald'e göre "gereken ftarç oranım azaltmak, a- • kaybolmuş Fclhullah Paşa türbesi cephelerinde
maayla" k u l l a n ı l m ı ş t ı r . Bu kavramın uygulanan bu teknikte, geniş dera içine munia-
R.Ousterhout tarafmdan Didimotikön'daki Pa- zam yerleştirilen tuğla parçalarının dıştan gö­
laiologoslar dönemi yapılannı tanıtan bir teb- rülmesi amaçlanmıştır; estetik nedenler,
liginde ve 1987 de Türkiye'de verdimi cephedeçoKiienklilik ve bezeme ön plandadır'
konferanslarda benimsendiği Ö«J»ti çeker . Buna karşılık Bursa Kara Mustafa Paşa tür­
Ousterhout bu çeşitlemenin Didimotikön'daki besinde kısmen dökülen derzlerin içindeki
RAikatharina ve H.Athanasios'un kuzeyindeki "gtzir tuğla parçacıklan bu tekniğin aynı za­
kilise kalıntısının yanısıra İstanbul'da İsa kapı manda tektonik amaçla uygulandığını belgele­
mescidi vie Tekfur Saraymda, aynca Erken Os- mektedir^. Paralel bir ö r n e k B u r s a
manh tnimarisinde-mesela Behramkale Hüda- çevresinde, Karacabey'in Tophisar köyündeki
vendigâr camii ve İznik Kırgızlar türbesinde Fatma "Rıtu Hatun külliyesinde (IS.yy.b.) kar­
uygulandığım belirtir^*. Harç içinde kırık ve şımıza çıkar^. Orijinalde sıvah olan iç duvar­
küçük tuğla parçalarmm kullanılmasını, 1974 larda, pandantif ve kemer gibi taşıyıcı öğelerde,
deki yayınımızda vurguladığımız ekonomik zo­ aynca cephelerde tesbit ettiğimiz derz içi tuğla
runluluklara bağlamakta, bunun yanısıra kötü parçalan bu çeşitlemenin yalnız estetik amaca
harç bileşiminin ktfık tuğla ile sağjamlaştırıldı- yönelik ohnadıgını belgeler.
ğını ifade etmektedirKanımızca "brick filled Derz üzerinde çizgiler
mortel joints" terimi, "gali tuğla" veya "g^zli
tas" gibi derz içindeki malzemeyi tanımlamak Bizans mimarisiyle ilgili yayınlarda günü­
için kullanılmalıdu-; ayrıca bu çeşitleme İstan­ müze kadar yeterince incelenmenıi§ bir
bul geç dönem Bizans mimarisinin çevreyi et­ özellik "den üzerindeki çizffler"âİT. Bu teknikte
kileyen bir özelliği değildir^^. tuğla veya taş hatıllar arasındaki derz yüzeyleri,
taş hatülar, ya da tüm duvar yüzeyi ince bir sıva
Üzerinde durulması gereken cn önemli hu­
tabakasıyla kapatılıp, bunun üzerine sivri bir
sus Geç Bizans ve Erken Osmanh yapılan ara­
gereçle yatay-dikey çizgiler, ender olmakla bir­
sındaki ilişkilerdir. Bursa vjfj ^vrcsindcki
likte bazı örneklerde geometrik bezemeler ya­
Osmanlı eserlerinde malzeme, lekSik ve cephe
pılmakladır. Tekniğin ç e ş i t l e m e l e r i n i
süslemeleri yeterince incelenmemiştir. Bursa'-
tanıtmadan ilgili yayınlara eğilmemiz gerekir.
da gerçekleştirdiğimiz çalışmalarda IS.yüzyıla
tarihlenen birçok^ptda "tuğla ile doJdurulnmş Bizans mimarisini konu olan farklı türdeki
Bkz. R.Ousterhout Tlıe palacdogan architecture of Didymotcicho, First International Symposium for Tlınıcian
Studies "Byzantine Thrace", Abstracts Komotini May 28lh - 31sl 1987, 47-48.
18 - R.Oustcrhout, Byzantine or Early Olloraan? Fourteenth Century architecture in Northwestern Asia Minor(Yayin-
lanmamis konferans raetnj), Istanbul ve Behramkale'için bkz. 7-8. Meslekdaşıma ilgili metinden yararlanmamızı
sağladığı için teşekkür ederim.
19- Ötüken, a.g.e.(dipnol 3), 114.
20 - Ousieriıoul^a.g.e.(dipnot 17), 47-48 de Didymoteichon'daki eserleri malzeme ve teknik açıdan İstanbul ile karşılat­
tırır.
21 - Kşl. Y.Demiriz, Osmanlı mimarisinde süsleme I Erken devir(1300-1453), İstanbul 1979, 241-42, res. 119(Çerag Bey
mescidi), 256-58, rcs.138 (İbn-i Bezzaz), aynca kşl. N.Beşbaş-H;Denizli, Türkiye'de Vakıf Abideler ve Eski Eserler
III, Bursa U meritezi, Ankara 1983,65-69, res.69 kaişısı (H-uılar camii); kşl. AGabricl, Une capitale Turque Broussa,
Bursa, Paris 1958, II. lev. XCIII,4 vc 1 161.
22 - Bkz. Beşbaş - Denizli, "a.g.e." (Dipnot 21), 268-269.
23 - Külliye için bkz. Y.Ötüken-ADunıkan-H.Acun-S.Pekak, Tarkiye'de Vakıf Abideler ve Eski Eserler IV, Bursa İlçeleri,
Ankara 1986, 388-92, rei 57, 227 (Yapı 1), 228(Yapı 2).
BİZANS D U V A R TEKNİĞİNDE TEKTONİK V E ESTETİK ÇÖZÜMLER 399

yayınlar-meselâ yapı monografileri, kcni-böige bölgesinde erken hıristiyan mimarisiyle ilgili ki­
incelemeleri, duvar teknikleriyle ileili çalışma­ tabında, başkentten çok uzak bir yörede, Ihlara
lar-, bazen bu tekniğe değinirler . Derzdeki vadisinde karşılaştığı bir örneği sunarak tek­
çizgilere ilk kez işaret eden araştırmacılar, niğin "anr/fc dönem/e" ilişkileri üzerinde du­
N.Brunov, A.ML Schneider, R.i:>emangel ve E. ru r . Restle'ye göre Sivrihisar Kızıl kilisedeki
Mamboury'dir ; yüzyılımızın başlarında İstan­ taşların üzerindeki çizgiler yapının orijinalde
bul ve İznik'teki Bizans yapılarında tcsbit edi­ ince bir sıvayla kaplı olduğunu belgelemektedir;
len tekniğin hangi amaçlarla uygulandığı Ihlara'daki Karagedik kilisesi ise Orta Bizans
sorusuna cevap aravan i l k araştırmacı ise dönemine ait farklı bir uygulamadır. Alaşe­
J.B.Ward Perkins'lir^*^. hir'deki loannes kilisesinde görülen renkli dikey
ve yatay çizgiler H . Buchwald'm yeni bir çalış­
isianbul'daki örnekleri esas alan Perkins bu masında "çerçeveli tuğla tekniğinin" emitas-
çizgilerin "yniay ve dikey derzleri belir^nle^dr- yonu olarak yorumlanır'*^.
mek" veya "vurf^lamak" için yapıldığını ileri
sürmektedir. 1950 lerden sonraki.bir çok yayın­ Amaçla ilgili değişik görüşlerin yanısıra, çiz­
da derz çizgileri duvar tekniği ve malzemesinin gilerin nasıl bir gereçle yapıldığı hakkında bazı
tanıtımında genelde kısa bir veri olarak yer a- varsayımlar mevcuttur. Derz yüzeylerindeki
hr^^. H.Schaefer'in 1973 de yayınlanan Kiev ve kurganı andıran çizgiler Schaefer'e göre 'pro­
İstanbul mimarisi ilişkilerini konu alan maka­ filli bir tekerlekle", Restle'ye göre ise 'kimim
lesi bu tekniğe iki sayfa yer ayıran tek çalışma­ boyaya batırılmış öir/p/e" yapılmıştır^^. CMan-
dır^^. Araştırmacı bilinen örnekleri biraraya go ve E.Hawkins düz çizgilerin "sivri ' veya -
getirerek, çizgilerin "görsel biçimde kesme ta§ "keskin " bir gereçle yapıldığını belirtmekte,
veya derzleri", bazılarında ise 'dikev malalan e- ancak bu gerecin admı veya şeklini tanımlama-
29 maktadtrlaP*^.
mite etlisini" belirtir . M.Resılc Kappadokya

24 - Monografiler için bkz. P.A.Underwood. The Kariye Djami I. New York 1966, 9: Kenı mımansı için bkz. Schacfcr,
a.g.e.((lipnot 10); İstanbul mimarisi için bkz. Vocotopouk», a.g.e.(dipnot 10), 557 not 24: duvar tekniği ün bkz.
Vocotopoulos, a.g.e.(dipnot 2). 254, res.ia

25 - Bkz. N.Bnınov, Die Odalar-Djami von Konslantinopel, B Z 26(1926), 352-72, bil.353; A.M.Schnek)er-W.Kamapp,
Die Sudunauer von İznik-Nicaea. IstFor. 9, Berlin 1938, 31; R.Demangel-E.Mambout\. Le Quartier dcs Manganes
et la premiere region de Constantinople, Paris 1939, bilJS.

26 - Bkz. J.B.Ward-Perkins. Notes on the structure and building methods of Early Byzantine Architecture (D.T.Rice.
The Great Palace of Byzantine Emperors, Second report), Edinburgh 1958, 52-95. bil.69.71.88.

27 - Bkz. Undervwxxl, a.g.e.(dipnot 24), bil.270; C.Mango-EJ.Hawkins. Report on field work in İstanbul and Cyprus
1962-63, DOP 18(1964). 319-33. bil323: P.A-Underwood. Third preliminary report. DOP 12(1958), 269-87,, biL270;
D.Oates, A summary report on the excavations of the Byzantine Institute in the Kariye Camii. DOP 14(1960).
223-31, bil. 224 not 2.
28 - Bkz. Schaefer, a.g.e.(dipnot 10). bil.222-24.

29 - B k i Schaefer, a.g.e. (dipnoi 10), bil.221 not 102 ve 223. Aynca benzer açıklamalar için kşl. M.Rcsıle. Sludien zur
frühchristlicha. Architektur Kappadokiens, Wien 1979, I 140: Vocolopouk», a.g.<.-.(dipnoı 10). 557 nol 24 rcs.4.5.
30 - Restle, a.g.e.(dipnot 29). 62. IS t.

31 - RBtıchvrald, The Church of St. John the Theologian in Alaşehir (Philadelphia ). JOB 30(1981), 301-18. b i l J U .
ICS. 27.
32 - Schaefer. a.g.e.(dipoot tO). ZZZ: KcsKc. a.g.e.Cdipnot 29). c.l. 14<)
33 - Mango-Ilavkkins. a.g.e.fdipnoi 21\ .^23.
400 Prof. Dr. S. Yıldız ÖTÜKEN

Yayınlann yardımı ile tesbit edebildi|iıniz Sicyonos ve Manastır'ın 1 er örnekle izledikle­


örneklerin sayısı 22*dir, (Bkz. Liste 2)^. Bun­ rini görmekteyiz.
lara bilinmeyen veya yayınlarda dikkate alınma­ Bilinen en eski örnekler Selânik'teki 4.yüz-
yan 13 yapıyı ekleyebiliriz: Seiânik surlanndaki yıla tarihlenen Hormisdas kulesi, Galerius Ro.
Hormisdas kulesi, Galerius Rotondu, şehrin dı­ tondu ve Oktogon'dur. 5. ve 6. yüzyıllara ait
şındaki Panoramatos bazilikası çevresindeki iki örnekler Aliki, SKvonos İstanbul, Marmara E-
tonozlu mezar mekânı, Antalya Cumanun ca­ reglisi, Alaşehir ve Antalya'da yer ahr. 11. -12.
mii, Demre H. Nikolaos kilisesinin kuzey eki, yflzyıllaıda bu teknik başkent ve onun etkisin­
İznik Koimesis ve H.Tıyplıonos kiliseleri, Mar­ deki bölgelerde yaygınlaşmıştır.
mara Ereglisi Aşağt surları, Vize Ayasofya ca-
mii, Enez Fatih camii, Kudüs Anastasis Bu bir rastlantı degiklir, aynı dönemde gizli
Rotondu, Maroneia Svnaxis bazilikası ve haül tekniğinin benimsendiğini dikkate alırsak,
geniş derzlerin çizgiler için uygun bir yüzey o-
RCharalambos kilisesi^f
luşturdttgunu düşünebiliriz.
35 yapının dağıiunını incelediğimizde baş­
Derz çizgileri değişik yapı malzemesi ve tek­
kent İstanbul'un 7 yapı ile başta geldiğini, onu
niklerde inşa edilen eserlerde karşımıza çık­
Selânik'in 5, Kiev ve İznik'in 4 er, Girit ve Ma-
maktadır. Bu eserleri dört ana grup içinde
roneia'nın 2 şer, Antalya, Demre, Enez, Ihlara,
incelemek mümkündün Tuğla tekniginüeki ya-
Alaşehir, Marmara Ereglisi, Vize, Kudüs Aliki,

M - 22 yapı için bkz. Brunov. a.g.e.(dipnot 25): Utanbul Odalar camii; Schneider-Kamapp. a.g.e.(dlpnoı 25)-. İznik Surbn
Kule 38 - 39; Dcmangel - Mamboury. -a-g-e." (dipno. 25): İsUnbul H.Geoi^ios in Mangana: Ward-1'crkins. i..g.c.-
(dipno» 26): İstanbul HEupbemb. Studios. Selanik Oktogon: UndcnMOOd. a.g.e.(dipnot 24.27). Oaics. a.g.cCdipnoı
27): istanbul Chora: Mango-IIawkins. .rs.c.{dipm« 27): İstanbul Pammakaristos: Scharfcr. a.g.o.(üi,,ro. U>).22|.24.
lcv.98.1-2, 99.1. 97.1. 100.1-3. 101.1-3: İznik ILSophia, İ$t.ınbul Studio», Pantcpopics. Tunus Ribat Manası ir. Kiev
H.Sophia. I ,.vr, manastırı Diriliş kilisesi. Simeon. Vjudubicfc BuchwiM. a.g.c.(dipnot 31): Alaşehir H. Io.ınnt-s TI,c-
nlogos;Voct)lopoulos,a.g.e(dipnot 2),254res.l8;VocotopouIos,a.g.c(dipnot 10). 557 not 24.rcs.4-5: Girit FodcIc
<uk;.:,ill: Rcstlc.a.g.e.(dipnot 29) c.1.151-52, c.2 res.154; Ihlara Karagedik;; A. Oriandos, Palaiochristianike Basilike
II, Athen 1954, res: 198: Sizyones Bazilika; J.-P.Sodini ve K. Kolotoksas, Aliki II, Paris 1984 52, lev. 19 c-d: Aliki
Güney bazilika.

35 • Antalya Cumanun için bkz. B. Aran Antalya Omunun camisi, Anadolu Sanatı Araştırmalan 2(1970), 60-81. Bu
makalede ve biHnen diğer yayınlarda yapma duvar tekniğine ait bilgiler arasında dera üzerindeki çizgilerden söz
edilmediği göriilür. Yerinde yaptığımız incelemelere göre güney haç kolunun doğusundaki payede, kd. ve kb.daki Iıaç
payelerin güney yüzlerinde yapmm 1. ve 2. dönemi olarak nitelendirilen kısımlannda derz üzerinde taşlan çevreleyen
yatay ve dikey çizgiler mevcuttur. Demre'deki H. Nikolaos için bkz. J.Peschlow, Die Architektur der Nikolaoskirche
İn Myra (J. Borchatdt, Myra eine lykische Metropole), 1st For 30, Bertin 1975, 303-59. Aynı araştırmacı Kuzey ek
yapıdaki cephede yer alan dera çizgilerine yerinde yaptığımız bir gezide dikkatimizi çekmiştir. Kendisine burada
teşekkür ederiz. İznik Koimesis için bkz. S.Eyice, İznik'de bir Bizans Kilisesi, Belleten 13 (1949)37-51; Vize Ayasofyası
ve Enez Faüh camii için bkz. Eyice. a.g.c.{dipnoi 8). .TÎ7-33J51-54; İznik. Vize ve Ene/ deki uygulamalar yapının iç
duvarlannda yer alır. Maımara Ereğlisi için bkz. N.Aıgari. Perintho»(M.Ereğlisi) araştırmaları. IX.Türk Tarih Kong­
resi, Ankara 1986 451-458.res.6:Maroneia için bkz. TCAlipraM», ByzantiniKrhc Ausgrabungen im Heiligen Cha-
lalampos in ManMieia, Fiıst International Symposium for Thracian Studi» Byzantine Thrace. Abstracts. Konx>iini
May 28lh-31st 1987. 4-5. Ûçgentenlen oluşan çizgiler tu§» arasındaki dera yûatcylcrindedir. ScUnifc Honnis»!»».
Oktogon ve Rotondu için bfct. EHibraıd. Les Travauxdu Service Arch<otogique. BCI144(1920). 5-40. G. Knithakis.
To Oktogono te» Thessatonikis. Aricaiotogiloo Ddlio .30(1975). 90-119. Maroneia -Svnaxis ve SeMnik dışındaki Pa­
noramatos bazilikası çevresindeki mezar yapılarında bu tekniğin varlığına işaret eden mcsIckdaşım Dr. R.Ousicrho-
ula teşekkür ederim.
BİZANS D U V A R TEKNİĞİNDE TEKTONİK V E ESTETİK ÇÖZÜMLER
401

püar (A grubu), kaba yontulmuş taş lekniğin-


(C 2) veya geometrik motifler oluşturan çizgi-
deki yapılar (B grubu), almaşık teknikteki
lcr(Maroneia) (C 3) çizilmiştir.
yapılar (C grubu), gizli hatjl lekniğindeki yapı­
lar (D grubu). Ana grupları aynca kendi içle­ D grubu: Gizli hatıl tekniği ile örülen du-
rinde çizgilerdeki teknik ve şekil farklılıklarına varîla geniş derz yüzeyi ince bir sıvayla kapatıl­
göre alı gruplara ayırabiliriz. dıktan sonra üzerine yatay doğrultuda çift çizgi
çckilmişıir(İznik Surlar Kule 37-38 ve H.Sop­
A grubu: Tuğla hatıllar arasındaki yatay
hia, İstanbul Panıepoptes, Odalar.Chora Kuzey
derzler ince bir sıva tabakasıyla kaplanır, üze­
ve Pammakarisios Kuzey kilise) (D l ) .
rine yauy doğrultuda iki çizgi çekilir (Selânik
Rotond, İznik KoimesLs). Bazı örneklerde yatay ve dikey çizgilerle
tuğla hatıl emitasyonu yapılmıştır (Selânik
B grubu: Taşlar arasındaki boşlukları dol­ P.Chalkeon, İstanbul Georgios, İznik H. Sop­
durmak ve yüzeydeki düzensizlikleri hemyüz hia, Kiev H . Sophia, Kudüs Anastasis) (D 2).
hale getirmek için harç taşırtılarak sürülür, sı­
vayla kaplanıp, üzerlerine tek veya çift çizgi çe­ Geniş derz yüzeyinin geometrik motifler o-
kilir. Bilinen örnekler 4. ve 5. yüzyıla aittir. luşturan çizgilerle bezenmesi ve renklendiril­
Kullanılan kaba yonu taşlar nedeniyle çizgiler mesi endcrdir(İznik Surlar Kule 37, H.Sophia)
(D 3).
oldukça düzensiz ve karmaşıktır (Selânik Ro­
Zengin bir çeşitleme tuğla ve taş hatıllar a-
tond, Oktogon ve Hormisdas kulesi)(B 1).
rasındaki yatay ve dikey derzlere ikişer çizgi çe­
Daha düzgün yontulmuş taşlarla inşa edilen kilmesidir (Enez Fatih) (D 4).
yapılarda sıva ile kaplanmış yatay ve dikey derz­
Bu çeşitlemeleri tek bir nedenle izah etmek
lere, her iki doğrultuda tek veya ikişer çizgi çe­
mümkün değildir. Hiç şüphesiz harcın dış et­
kilerek kesme taş emitc edilir (Antalya
kenlere, bilhassa neme karşı korunması ama­
Cumanun, Alaşehir loanncs, İhlara Karagedik,
cıyla ince bir sıva ile kaplanması ve malayla
Demre Nikolaos) (B 2).
çizilmesi günümüze kadar yaşayan bir gelenek­
Bazı örneklerde duvar yüzeyi tümüyle sıva­ tir. Benzer bir düşünceyle bazı yapılarda derz
nır, üzerine yatay ve dikey tek veya çift çizgi ile yüzeyi eğimli yapılmaktadır.
kesme taş duvar örgüsü cmite edilir (Maroneia Mimarlık tarihinin erken dönemlerinde da­
Synaxis bazilikası, Panoramatos mezar mc - ha çok yapısal kavgalar ön plandadır. Selânik
kânları,Kiev H.Sophia Galeri,Girit Fodele ve Rotondunda veya Okıogonunda karşımıza çı­
Rukanil, Manastır Ribai) (B 3). kan karmaşık çizgilerde estetik bir neden ara­
Tek bir örnekte sıva üzerinde çizgiyle geo­ mak anlamsızdır (B l ) . Kaba yonu taşlar
metrik motifler oluşturulmuş bunlar kırmızı, arasındaki harç dışa taşırtılarak sıvanmış ve ü-
beyaz ve pembe renklerle boyanmıştır. (Vize zerine gelişigüzel çizgiler çekilerek bu ""a^'^J^-
menin sağlamlaştırılması amaçlanmıştır .
Ayasofya) (B 4 ) .
Aynca bu çizgilerin üzerlerini kapatacak ikinci
C grubu: Almaşık teknikle örülen duvarlar­
bir sıva tabakasını(frcsko veya mozaik bezeme­
da yalnız taş hatılların yüzeyleri sıvanarak, üze­
ye zemin hazırlayacak bir labakayı) daha iyi
rine yatay ve dikey doğrultularda tek veya çift
kavrayacağını da düşünebiliriz.
çizgi ile düzenli kesme taş cmiıasyonu yapılır
(Marmara Ereğlisi Aşağı Surlar, İstanbul Zaman süreci içinde yapısal kaygularm es-
Euphemia ve Studios, Kiev Lavra ve iciik amaçlarla kaynaşjıgını izlemek mümkün­
Vyjudibicky)(C 1). dür. Derz üzerindeki çizgiler dikey vc yatay
Almas;ık teknikle uruicn duvarlard:ı doğrultularda çekilerek varolmayan bir luûla
yalnız tuğla hatıUann arasındaki Jcrzlcr sıva­ hatıl emile cdilmiş(D 2), veya iki yaiay çizgiyle
narak, üzerine yatay çift (İznik H.Tryphonos) cephede görülen hatılların dü/günleşıirilmcNi
Prot Dr. S. YüdızÖTÜKEN
402

Selçuklu mimaminde birbirinden farklı örnek­


sağlanmıştır (A. C 2, D l).
lerle sergilenir . Anadolu'daki yapılar arasın­
Kaba yonu taşla (B 2, B 3) veya almaşık tek­ da baskı t e k n i ğ i n i n y a n ı s ı r a , B i z a n s
nikle örülmüş duvarlardaki taş hauliarda este­ mimarisinden tanıdığımız basit çizgileri içeren
tik amaçkı yapılan çizgiler (C 1) düzgün kesme iki yapı mevcuttur. Erzincan-Kemah'taki Men-
taş duvar ve hatülan emite ederler, ll.-llyüz- gûoek Gazi türbesinde (1142 s.) ve Sivas'taki
yıllardan sonra estetiğin üstünlüğü geometrik Keykâvus Darûşşifasında (1217-20) tuğlalar a-
motiflerle bezenen vc renklendirilen derzlerle rasmdaki dikey derz aralan önce beyaz renkli,
bcigelcnir(B 4, D 3, D 4 ). Vize Ayasof)'asın- kireç ve alçı karışımı harç ile doldurulup, üzer­
daki kırmızı, beyaz, pembe boyalı üçgen, bak­ lerine kalıpla süslemeler, yatayda^ ise sivri uçlu
lava motifleri veya Enez Fatih camisindcki bir gereçle çizgiler kazınmıştır . Erken Os­
u^an incilerle süslü haçlar, büyük bir titizlikle manlı mimarisinde derz üzeri çizgi geleneğinin
oluşturulmuş estetik vc hatta sembolik değer yaşadığı (Bursa Hamza Bey camii), buna karşı­
taşıyan örneklerdir. Üçgen, W motideri veya lık baskı tekniğinin benimsenmediğini görüvo-
kare gibi daha basit şekiller İznik Surları vc 42
ruz .
RSophia'smda Dcmrc, Nikolaos kilisesi kuzey LİSTE 1 (Bibliyografya için bkz. Dipnot 4,
ekinde, ayrıca Maroneia'da karşımıza çıkmak­ 6, 10, 11) Gizli hatıl tekniği.
tadır. Cephcdc(Ihlara Karagedik) vc iç duvar-
10.yy.sonu-ll.yy.başı: Kiev Desyatin'in do­
larda(Alaşehir loannes) çizgiler urganı
ğusundaki saray, Kiev Desyatin'in kd. sundaki
hatırlatmakta ve gencide kırmızıyla rcnklendi-
saray.
rilmektedir. Kullanılan aracın adı bilinmese de
urgan şeklindeki çizgilerin, bilhassa geometrik 11. yy: Selânik P.Chalkeon(1028), Çernigov
motifli derzlerde iple yapılamayacağı kesindir' Spaso-Preobrazenskiy(1036 c ) , Kiev Altın ka-
38 pı(1037 c), Kiev Eirene(l037 c.),-Kşiev H.Geor-
gios (1037 c), Kiev H.Sophia(1037), Kiev
Çalışmamızın sonunda tsiâm mimarisinde
Desyatin ek yapı(1039 c ) , İstanbul H.Georgi-
lO.-ll.yüzyıllardan itibaren Türkistan, Hora­
os(1042-55), Novgorod H. Sophia(1045-52),
san, Afganistan ve Orta fran bölgesinde süslü
Kudüs Anastasis l'onarım)(1042-48), Ohri
derz geleneğinin yaygınlaştığını hatırlatmak
doğru olacakur . Daha çok baskı tekniği ile H.Sophia(ll.yy. İ ç ) , Burgaz adası Diriliş Manasün
yapılan değişik geometrik bezemeler bilhassa (ll.yv.o), İznik surlar(onanm),Sakızada, Nea Mone

36 - Yayıntenta yelerli bilgi verilmtyen ve yerinde bizzai göremediğimiz eserleri dejericndiroıcmizde zikretmedik. Bunun
yanısıra bazı eserierde iki veya açdeği|ik uygulamamn birarada oluşu dikkatimizi çeker-mcsda bkz. Selânik RoionOu.
fcşl. dipnot 35.
37 - Selânik Roiondunda yaptığımız incdemeterde. bize bilgi sunan ve tekniğin amaçlarım aydınlatmamızda yardımcı olan
meslekdaşımız Dr. Kalliopi Theocharidou'ya ve Thanasis Papazotos'a burada teşekkür ederim.

38 - Restle. a.g.e.(dipnot 29), c l , 140 da İhlara Karagedik'ie kırmızı boyaya baeınlmtş Wr iple çizgilerin yapıldığını ileri
sürmektedir.

39 - Bkz. Ö.Bakffer, Selçuklu öncesi ve Selçuklu dönemi Anadolu mimarisinde lugla kullanımı, Ankara 1981, 1.205.

40 - Bakiler. a.g.e., bil.82-86.

41 - Bakırer. a.g.e.. 237-2.19. ra.58.78 (Kemah Mcngüeek Oazi türbesi); 278-282 res.59. şek. 14-16 (Sivas Keykilvus da-
rüşşifası).

42 - A. Tükel Yavuz, Onarımlarda almaşık duvariann derzlenmesi. Rölöve ve Restorasyon Dergisi 4{ 1982). 71-77. bil.71.
BİZANS D U V A R TEKNİĞİNDE TEKTONİK V E ESTETİK ÇÖZÜMLER

H.Lukas şapeli (ll.yy.o,). Surlar(1065 s). İznik


14.yy.: Molyvdoskepastos Koimesis (1326 i
H.Sophia (onarım) (1065 s.). Kiev Vjudubiz-
ee/28 ö.) İ s t a n b u l Lips Eksonarteks
kiy(1070-88), İstanbul Chora Kuzey kilise 1. (14.yy.o)Athos Pantokraior manastırı kulesi
aönem(1080 c ) . İstanbul Pantepoptes(1087 (1360 c ) , M e l i t i n i s H . Georgios., Anas-
ö.), Kiev Yapı(ll.yy.2.y.), Selânik H.Sophi- tasiopolis Dolapkale.
a(ll.yy.2.y.), Heybeliada P. Kamariotissa
T a r i h i sorunlu: Selânik Acheiropoitos-
(ll.yy.s.). S a r n ı ç , A l t ı n f a i ; i : % u r l a r , Vize Surlar,
11. -12 yy.: İstanbul Mangana Sarayı, İstan­ Athosenophomös-"fiski katholikon, Espig-
menou manastırı yanındaki harabe.
bul Şeyh Murat, İstanbul H.Eirene, güneydeki
5,6,7 ve 9 no.lu ekler, Kiev Spas na Berestove,
Koluşa H.Georgios, Bobosevo H.Theodoros. LİSTE 2,(Bibliyografya için bk2: Dipnot 34,
35) Derz üzerinde çizgiler:
12.^y.: Polozk Boris ve Gleb(12.yy.b.), İstan­
4.yy.: Selânik Georgios Rotondu(298/99-
bul Anemas hapishanesi(1100 c ) , İstanbul
311), Selânik Jförmisdas kulesi(390), Selânik
Pantokrator( 1118-36), Ulubat surlar (1118-43),
Oktogon.
İstanbul Chora Kuzey Kilise ldönem(1120),
İstanbul Blakerna'daki Manuel Komnenos sur- 5. yy.: Marmara Ereğlisi Aşağı Surlar, İstan­
ları(1150 c ) , Polozk H . Sophia(12.yy.2.y.), bul H.Euphemia Yuvarlak mekânlar, Sicyones
Pherrai Kosmosotcira(U52), Pskov Miroş Spa- Bazilika, Aliki Güney bazilika.
t,

so-Preobrashenskiy(ll56), Nerezi H . Panialei-


5-6.yy.: Antalya Cumanun camii.
mon(1164), Kurşumliya Sv. N i k o l a ( U 6 8 ) ,
Smolensk Mikael(1191-94), Kurşunlu H.Aber- 6. yy.: Alaşehir H.Ioannes Theologos(512
kios, İstanbul Bostancı kilise, İstanbul Gül ca­ ö.), Maroneia Şynajds, Selânik Panoramatos
mii apsis, İstanbul Pammakarislos kuzey kilise bazilikası yanttı^fei mezar mekânları.
ve sarnıç, İstanbul Aya kapı, İstanbul Odalar. 8.yy.: İznik Koimesis, Manastır Ribat(8. vc
İstanbul Yu§a tepe H.Pantaleimon, Enez Fatih, lü.yy.).
Chortialis Metamorfosis, Aiani Koimesis, Elaion
H. Nikolaos, Athanati Panagia Vilika, Silivri H.
ll.yy. Selânik Panagia Chalkeon(102S), Ki­
Spyridon.
ev H.Sophia(1037), İstanbul H.Georgios
12. -I3.yy.: Sakı/ada Vavyli Panagia Krina, (1042-55), Kudüs Anasiasis Roıondu(1042-48),
Saki7,ada Didyma Panagia Sikelia. İznik Surlar Kule 37-38(1065 s.) İznik H.Sop-
hia(onarım)(1065 s.), İstanbul Chora Kuzey ki-
13. yy.: Bafa Kahvcasar 8 no.(13.yy.l.ç.), Ba-
lise(1080), İstanbul Paniepoptes(1087 ö.),
fa Egridere ek yapı(13.yy.l.ç.), Kcria H.loan-
İstanbul Studios (ll.yy.2.y.), Kiev Vjudubizky
nes (13.yy.l.y), Pantanassa, H. Pantanassa(1231-
Mikael (1070-88), Kiev Lavra Diriliş( 1073-78).
67) Daupnıtz Sapareva Bania (13.yy.2.y), İstanbul
Sekbanbaşı, İstanbul Boğdan, İstanbul İsa kapı. 12. yy.: İstanbul Chora Kuzey kilise 2.dö-
nem(1120), İstanbul Pammakaristos Kuzey ki­
lise, İstanbul Odalar, Kiev Simeon, Maroneia
13.-14. yy.: İstanbul Lips güney kilise (1282-
H.Charalambos ek yapı, Girit Rukanill, İhlara
1303), Sakızada Pyrghi H.Apastoli, Sakı/ada
Karagedik, Enez Fatih camii.
Chalkios loannes PrcxJromas, İstanbul Tekfur
Sarayı, Enez Yenimahalle kilisesi, Pythion kale, 13. yy.: Vize Ayasofya camii(10.veya 13.yy.),
Pınarhisar Kule l ve 2. Aıhos Vatopcdi - Ko- İznik H.Tryphonos, Girit Fodele(8. ve 13.yy.),
ütsou kulesi. Midye surlar - dogu kapı. Dcmrc H.Nikolaos kuzey ck.
Prof. Dr. S. Yıldı/ÖTÜKEN
404

Resim 1. İznik şehir surları kule 37

Resim 2: iznik, H. Sophia kilisesi, apsis duvanffineykısmı


I

6. Ainnyazı surları, güneyaeki kule

7. Pmarhisar surları, birinci kule

..âb;
1

«I «

5. Selânik, Galerius Rotondu, pencere içi

9. Maroneia, Synaxis bazilikası


10. Ihlara, Karagedik kilisesi, kuzey cephe
11. Vize, Ayasofya camii, ^neybandaki payenin kuzey yüzü

X
13. Bursa, Hamza Bey camii, kuzey cephe

14. Bursa, Çerağ Bey mescidi, güney cephe


BİZANS D U V A R TEKNİĞİNDE TEKTONİK
V E ESTETİK ÇÖZÜMLER
409

}6m

İ t

«esmı ^; ^/ofe/i/r loannes Theologos kilisesi, kuzeybatıdaki payenin kuzey ynizü

iîej;>7i 4; İstanbul Studios manastın-Ioannes Prodromos Kilisesi, batı duvan


410 Prof. Dr. S. Yıldız ÖTÜKEN

Resim 5. Enez, Fatih Camii, Güneybatı köşe duvan, 0ineyyüzıi.

Resim İl Behramkale, Hüüavendigdr Camii batı cephe.


ANKARA TARİHİ KENT DOKUSU KORUMA
GELİŞTİRME PUNLAMA ÇALIŞMALARI

Mehmet TUNÇER

B
u yazıda, "Ankara Tarihi Kent Doku­ lara göre meselâ seyrüseferin, hissi bakımların
su" olarak tanımlanan "Eski Ankara icabatma göre uydurulur. En mühim nokta eski
ve bunun bir bölümünü içeren "Ulus kısmın karakterinin bozulmamasıdır. Bizim vazi­
Tarihi Kent Merkezi" nin koruma imar planla­ femiz onun hususiyetini ısııkbal ıçm saklamak­
rının elde edilme süreci ile, bu süreç içinde tır... " .
planlı ve plansız yapılan çeşitli uygulamalar an­
Cumhuriyetin ilûnı ve Ankara'nın Başkcnı
latılarak, deneyim ve gözlemler ışığında kamu­
o l u ş u ile, E s k i Ankara'vı etkileyecek pek (^ok
nun konuya yaklaşımı ile Tarihi Çevre Koruma uygulama yapılmıştır. Verilen en ö n e m l i karar­
olgusunun çeşitli boyutları Ankara örneğinde lardan biri, 24 Mart 1925 gün ve 583 sayılı yasa
sergilenerek bazı öneriler geliştirilmeye çalışı­ ile. E s k i Ankara'ya pek d o k u n u l m a y a c a ğ ı , es­
lacaktır. kisinin ü s t ü n e değil yanına yeni bir kent kurul­

l.H. JANSEN PLANİNDA ESKİ ŞEHİR ması yoluna g i d i l e c e ğ i temel karandır. B ö y l e c e


E s k i A n k a r a k ı s m e n kendi kaderine terkedil­
'Yeni şehircilikte yeni şehir hsımlannın ku­ miş, yenileme, i ş l e v d e ğ i ş t i r m e , k u l l a n ı m yo­
rulmasını eski hsr-.ın yayılışından tamamen a- ğ u n l u ğ u arttırma ve onarmadan_^kullanma gibi
yırmak lâzımdır. Hcitâ nazarî olarak eski şehir s ü r e ç l e r l e d e ğ i ş i k l i ğ e uğramıştır''.
üzerine haddi zatında bir cam levhası kapamalı­
dır. Bu suretle kolaylıkla bütün gidişat takip edi­ K a m u eliyle y a p ı l a n yenilemeler ikinci, hat­

lerek şehri fenalıklardan korumak kabil olur. Es­ ta ü ç ü n c ü p l â n a d ü ş m ü ş , tarihi anıt değeri olan

ki şehre mümkün oldujîıı kadar fazla el sürme­ yapıları onarma ve tarihi çevre koruma çabaları

mek uereklir. Yeni kısmın imanmn tekemmül ve ç o k yetersiz kalmıştır. S p e k ü l a s y o n u n başıb<-»ş

terakkisinden sonra eski kısma münasip bir şe­ bırakıldığı ortam içinde Yem Ankara nın eskı.u

kilde dikkatle banlamak kabil olur Yeni ihtiyaç­ üzenne değil, onun yanında hır \ere kurulması "

JANSEN. H. m ı ••.\nkara İmar Planı" raporu. AlSeüdın K,ıral Basımevi. IM.. s <-

•/\nkara Kalesi Koruma üclişlırme Projesi". 1980, U-sbıi. Değerlendirme On k.,r;,rl.,r : ( Kı^liur :
IJakanlıi\, ODTtJ. Restorasyon Bölümü, s.67.
Mehmet TUNÇER
412

11. YÜCEL-UYBADİN PlANI ve BÖLGE KAT


lemel tutumu, geleneksel dokuyu bir açıdan
NİZAMI PLANINDA ANKARA TARİHİ
koru>rucu olmuş, ama bir başka açıdan da onun
KENT DOKUSU
tahrip olmasma olanak hazırlanmıştır. Gele­
neksel dokuda pazar mekanizmasımn yavaş iş­ Ankara nüfusunun hızlı artışı, plan kararla-
lemesinden kaynaklanan bir süreç beUrgin bir nnın yeterii yaptırımlar getirememesi, hı/ia ar­
"Tarihi Çevre Bilinci ve sa^ıkh koruma-gdipir- tan iç göçlerin baskısı ile kentin gelişmesi
me poiitikası" boşluğu içinde günümüze kadar kontrol edilememiş ve daha 1950'lerin başında
varlığını sürdürebilmiştir. Jansen Pianınm öngördüğü 300.000'lik nüfus
hedefi aşılmıştır. Planların çeşitli şekillerde yo­
Yeni Ankara'nın eskisi yanında kurulmasıy­
la kent bütününün tek ana merkezi durumuna rumlanması, parça parça ele alınması vc de­
giren Ulus ve çevresinde "Eski Şehir- Yeni Şe­ vamlı değişikliklere maruz kalmasına neden
hir" bağlantıları boyunca ve Eski Şehrin yeni olmuştur.
kullanışlara komşu bölgelerinde spekülatif bas­ 1955 yıhnda açılan uluslararası planlama ya­
kılar yoğunlaşmış, çeşitli yenilemeler yapılmış- rışması ile Nihat Yücel ve Raşit Uybadin ı a ra­
ur. Jansen'in geleneksel dokuya karşı fından hazırlanan 5720 hektarlık bir alanı
gösterdiği duyarlılık, bir tarihi çevre koruma kapsayan Ankara İmar Planı 1957 de onanarak
endişesinden değil, daha çok geleneksel doku­ yürürlüğe girmiştir.
da uygulanabilir gerçekçi bir imar yaklaşımı ge-
Bu plan da 2006 yılı projeksiyon nüfusu
tircbilmek kaygısından ileri gelmiştir.
750.000 olarak belirlenmiş ve Kızılay yeni mer­
Geleneksel dokunun korunmasını savunan '•
kez olarak planlanmıştır. Bu planla protokol a-
£jitı Şehir Talinuttnamesi" d&hi sonra planlar­
lanının bir kısmı (Hacıbayram Ç e v r e s i )
da karşımıza "Protokol Sahası" olarak çıkar ve
planlanmış, Jan.scn'in protokol alanına kısmen
bu alan o günden buyana bir dokunulmazlık
yollar önerilmiştir.
kazanarak, koruma geliştirme çalışn^alan bir
yana, iman engelleyici, çürümeye bırakılmış Aşırt nüfus artışları ve plan uygulama araç­
bir doku durumuna girer. larındaki yetersizliklere bağlı olarak, kentin
sağlıklı gelişmesi bu planla da denetlenemem iş­
Eski Şehrin, "Protokd Sahast' m kapsayan
yerierde koruma-gcliştirme veya düzeltme yö­ tir.
nünde bilinçli herhangi bir çalışma yapılmamLş- 1%1 yılında, 'Bölı^e Kat Nizamı Planı ' uy­
tır< Plân uygulanmasının bu bölgelere gulanmaya başlanmış, 1957 planındaki yoğun­
ulaşamaması, kendi başına ve düzensiz gelişme­ luklar aritırılmış, tarihi çevreye uygun olmayan
lere neden ohnuştur. Yenilenmesi gerekli alan­ gabariler verilerek, küçük tapulama parselleri
lar yenilenemediği için bu kesimler konut dışı birleştirilerek taban alanları arttırılmıştır.
kullammlara açılmıştır'^. Bunun yanısıra. Eski
Talatpaşa Bulvan, Ulucanlar, Denizciler ve
Şehrin çevresinde gecekondulaşma hareketleri
Anafartalar caddeleri boyunca büyük ölçüde bu
artarak sürmüş ve bu kesim düşük gelir grup­
parselasyon planları uygulanmış, cadde arkala­
larına terkedilmiştir.
rında topoğralyanın çok eğimli olması, planın

3 ••UİU.S Tarihi Kem Merkezi Çevre Düzenleme Yanv"*"" Şartnamesi. 1986. ,\nkan »üyük Şehir »clctliycsi. İmar
Dairesi »aşhakanlıgt. s.33.
4 KELEŞ. R.l'J?]. Eski Ankara da Bir Şehir Tipo)o(isi". SBF Yay. s.164.
A N K A R A TARİHİ KENT DOKUSU
413

tarihi doku ile uyum sağlamaması, mülkiyetin


3.6 milyonluk bir nüfus hedefine göre ken­
a^ın parçalanmış oluşu, kişi ve kamunun uygu­
tin yeni gelişme alanları (19. 318 Ha.) belirlen­
lama için maddi yeterli güce sahip bulunmayışı
miş ve 1977 yılına kadar Batı K o n d o r u
vb. nedenlerle çok katlı yapılaşmaya gidileme­ üzerinde Batıkent. Sincan, Yeni Yerleşmeler
miştir. B k i Ankara, cadde boyunca sıralanan gibi toplu konut alanları planlanarak uygulan­
yer yer 6-8 katlı bloklar ardında sıkışıp kalmış, maya başlanmıştır. Eski Ankara üzerindeki
kullanım değişikliği, çevre kalitesinde düşüş, baskıları azaltmak, Ulus Tarihi kent merkczi'-
sosyal dönüşüm, doğal yıpranma ile bölüntü ve nin korunarak çevreye uyumlu bir şekilde ge­
eklentilerle tam bir çöküntü bölgesi niteliği ka­ lişmesini s a ğ l a m a k amacıyla Merkezi İ.ş
zanarak günümüze kadar ulaşabilmiştir. Alanlarının Çankırı Caddesi batısında yer alan
Bu bölgelerde günümüze kadar yapılan i - Kazıkiçi Bostanları olarak adlandırılan kesime
mar uygulamaları da planla öngörülen gelişme doğru gelişmesi ana plan karan olarak veril­
yönünde koruma ya da ıslah amaçlı olmayıp, miştir. Ancak 1957 planı ile Bölge Kal Rejimi
tamamen yeinilenmeye yönelik olmuştur. Bun­ planlarının halen yürürlükte olmaları konusun­
da herhangi bir gelişme 19SÜ'lere gelinceye dek
lara bazı örnekler aşağıya alınmıştır:
gündeme gelmemiştir.
-Hacı Bayram Camii çevresindeki yapıların
yıkılarak, bugünkü otopark alanının oluşturul­
ması (1937) IV. ANKARA TARİHİ KİvNT DOKUSU'NU
-Çok sayıda konutun kamulaştınlarak yıkıl­ ETKİLEYEN ÖNEMLİ RAZI K\RARIAR
masını gerektiren Ulucanlar Caddesi'nin açıl­ Ankara'da çevre ölçeğinde eski eser ıcsbit
ması (1955) ve tescil çalışmaları ilk olarak 1964 yılında ya­
-Kurtuluş ve Kırgız gibi pek çok nitelikli pılmış ve 1/1000 ölçekli haritalara envanter nu­
Eski Ankara Evi ile anıtsal yapıların oluştur­ maraları ile işlenmiştir. Bu çalışmalar 1972
duğu iki mahalleyi yok ederek oluşturulan Ha­ yılında tekrarlanmış, aynı envanter numaraları
kullanarak, bazı yapılar tescilden düşülerek ye­
cettepe Hastane Kompleksi (1960'lı yıllarda)
ni bir tescil listesi hazırlanmıştır". 1972-1979
gibi.
yıllan arasındaki kurul kararları İncelendiğin­
I I I . 1990 ANKARA NAZIM PLANI'NDA ESKİ de, birkaç anıtsal yapı onarım izni dışında, do­
KENT DOKUSU ğal sit ve tek yapı tescil kararlan ile tescilden
1967 yılında İmar ve İskân Bakanlığınca düşme ve yıkım taleplerine karşı kararlar a-
Ankara kentinin yakın etki alanı için il ölçe­ lındığı görülmektedir. 1979 yılında yapılan
ğinde bir çalışma başlatılmış, Ankara Metropo­ tesbit çalışma.sında 1972 tescil listesindeki ya­
liten Alan Nazım Plan Bürosunca 1973 yılında, pılardan bir kısmının daha yok olduğu sap­
kentin 1990'lardaki gelişme şeması oluşturul­ tanmıştır^. 1972 yılında Anıtlar Yüksek Kuru-
muş, Ankara Nazım Planı 1982 yılında onayla­ lu'nca onaylanan tescil listesinde bulunmayan
narak yürürlüğe girmiştir. ve ortadan kalktığı tesbit edilen yapılar:

5 Gayrimenkul E-ski E.serler ve As\M\ar Yütsck Kurulu nun 14.10.1972 gün ve s-ıyılı karan.
h Ankara Esk. Kenl Dokusu Koruma ve Ocaerlcndırme Projes, ' raporu, \97'). n a / , r b v . n l : « r Ik-şb.s N C.unc^ A
l)/^nn Z., Tiiylii L.,Tırp;ııı A.,
414 Mehmet TUNÇER

Durumu
Eski Envanter No Adres
129 Sangü sokak Sokak genişletilmesi ile
ortadan kalkmış
ülucanlar Cad. Sahiplerince yıkılmış
117
Ulucanlar Cad. Sahiplerince yıkılmış
118
162 Kulderviş Mescidi
164 Konut
166 Konut
Konut Hacettepe üniversitesi ta­
168 rafından yıkılmış
169 Konut

1972 yılmda G . E E Amüar Yüksek Kuru- Tescilli yapıların özel kişiler eliyle lahriba-
lu'nca onaylanan tescil listesinde bulunan ve tımn yanisıra kamunun yaptığı yıkımlar da An­
1979 yılmda yapılan tcsbit listesine alınmayan kara Tarihi.Kent Dokusu'nun zaman içinde
yapılar:^.

Durumu
lüski envanter no Adres
Talatpaşa Bul. No: 169 Tavan Etnografya Müzcsi'-
145 ne satılmış, yapı özelliğini
kaybetmiş.
Sanca sok. No:47 Terkedilmiş, harap durum­
134 da
Koyungözü Çeşmesi Üzeri betonlanmış, eski e-
150 ser niteliğini kaybetmiş.

86 Çeşme Mah. Ceylan sok. No: 6 Tavanı Etnografya Müze-


si'ne satılmış, yapı özelliği­
ni kaybetmiş.

Tescilli yapılann yukanda somut örnekleri­ yokolmasına sebep olmaktadır.


ni gördüğümüz şekilde tahrip edilerek ortadan Ankara Belediyesi'nin 1979-80 yıllarında
kaldırılmasının sebebi arsa spekülasyonu, ka­ gerçekleştirmek istediği Kuzey-Güney trafik
munun bu yapılara teknik ve maddi yardımda aksı projesinin Hasıralar-Denizciler Caddesi
bulunmaması, salt yasaklayın tedbirlerle kamu bağlantısı açılmış, yolun batısında kalan alan
yaran için özel mülkiyetin kısttianmasıdır.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi gelişme ala­
Yeni yapılan tescil listelerinde bu yapılann nı olarak kamulaştınlarak tamamen yıkılmıştır.
tescilden düşülmesi yapılan kanunsuzluğu ya-
Hasncılar-Denizciler bağlantısının açılması
sâliaştırmaktadır. Awii zamanda çevredeki di­
esnasında kamulaştınlarak yıkılan tescilli yapı­
ğer tescilli yapı sahiplerine de kötü örnek
lar:*
olmaktadır.

7 Gayrimenkul Eski Eserier vc Anılter Yüksek Kurulu nun 14.10.1972 gün ve 6691 sayılı karan.

H y.a.g.e.
A N K A R A TARİHİ KENT DOKUSU
415

Envanter Ko Adres Koruma Derecesi

-»75 Özgen Mah. Kargalı Sok. Çevresel 2. Derece


No:3/A
,-y> Sakalar Mah. Kargalı Sok. Çevresel 2. Derece
^ No:12
Sakalar Mah. İğde Sok. No: 9/A Çevresel 2. Derece
, ,7 Sakalar Mah. Levlekli Sok. Çevresel 3. Derece
No:19
- Sakalar Mah. Levlekli Sok. Çevresel 3. Derece
^-^^ No:16 • ^
Özgen Mah. Kargalı Sok. No:6 Çevresel 3. Derece

Aynı yolun Haceiiepe kavşağında kalan 123 sonucu Esen Park'a taşınması uygun görülmüş­
Envanter numaralı AniLsal 2. Derece korunma­ tür. Ancak yıllar süren imar durumu belirleme
sı gerekli yapı olan Mukaddem Camii, G.EE- çalışmaları sonuçsuz kalmış, Esenpark'a Altın­
.AY.K-'nun 15.9.1973 gün ve 7388 sayılı kararı dağ Belediye Başkanlık binası yapılması ile
ile mihrabı ve kapısının üzerindeki kitabesinin Mukaddem Camii'nin geleceği belirsiz olarak
çevrede yeni yapılacak aynı adlı bir camiye ta­ yokolma sürecine girmiştir. Ankara Ünivcrsiıc-
şınması şartıyla yıkılmış, Vakıflar Gn. Md. ve si'nin satın alarak yıktığı alanda ycralan tescilli
Ankara Belediyesi ile yapılan ortak protokol Eski Ankara evleri:

Adres Koruma Derecesi


Envanter No

Özgen Mah. Bucak Sok. No:4 Çevresel 2. Derece


249 Çevresel 2. Derece
Özgen Mah. Bucak Sok. No: 13
250 Çevresel 3. Derece
Özgen Mah. Öksüzce Sok: No:
251 25/A
Özgen Mah. Öksüzce Sok: No: Çevresel 2. Derece
252
21
Özgen Mah. Öksüzce Sok: No: Çevresel 3. Derece
253
19/3
416 Mehmet TUNÇER

Sit alanı içinde gerek Belediye, gerekse A- sürmüş, geri kalan kesimlerin kaderi belirsiz
•Û. Tıp Fak. ce yapılan müdahaleler sonucu bir dunım aünıştır. (yaklaşık 150 ha.)
Hasıralar yolunun batısında kalan alan sit ala- G.EEA.Y.K.'nun 12.4.1980 gün ve A-2167
îiı olarak niteliğini kaybetmiştir. Dcni/xilcr sayılı kararmda, her ne kadar "Geçit Dönemi
Caddesi'ne açılan Hasırcılar Caddesi'ni. İtfaiye, Yeni Yapılanma Koşullan " sit alanlannın dere­
Meydanı'na bağlayan, Hasırcılar-Osmanlı kav­ ce ve niteliğine göre belirlenmişse de, sit kararı
şağı planı ^ , Taşınmaz Kültür ve Tabiat Var- getirilen alanlannın büyük bir kesiminde Jan-
hklan Yüksek Kurulu görüşü ahnmadan uygu­ sen Plamndan bu yana çeşitli planlamaların ya­
lanmış ve planda 15. yüzyıl yapısı olan 268 En­ pılmış olması ve ortaklığın çözülmesi (İzale-i
vanter no'lu Anıtsal I. Derece korunacak yapı Şuyu) sonucunda bazı parsellerin tapuya imar
olan Eski Hamam (Eynebey Hamamı) korun­ parseli olarak tescillerinin yapılmış bulunması,
duğu hakle, uygulama esnasında bir köşesi yı­ bu yapılanma koşullanna göre tarihi çevreye u-
kılarak yol geçirilmiştir. yumlu yeni yapılaşmaların oluşmasına hukuken
Koruma çabalan ile bu tür uygulamalar bi- imkân vermemekteydi. Şöyle ki, İmar Yasasına
rarada sürmekte olduğundan bu tür örnekler göre bir yörede yeni bir imar planı yapılana ka­
daha ileride de karşımıza çıkacaktır. 1979 yılın­ dar eski imar planı- durdurulmuş olsa dahi-ge-
da Kültür Bakanlığı, B k i Eserler ve Müzeler çerli sayılmakta, bu nedenle planlama süreci
Gn. Md. elemanları ile Ankara Belediyesi ele­ başlatılmadan ve koruma imar planı, kesin par-
manlarının ortaklaşa yaptıklan saptama ve bel­ sela^n planlan elde edilmeden, kadasiral do­
geleme çalışmaları ile korunması gerekli kuya dönüşü sağlayacak şekilde yeni yapı için
görülen Eski Ankara Evleri ve Anıtsal nitelik­ ruhsat verilmesi mümkün olamamaktaydı. Za­
teki tek yapılar saptanmış, tescilleri yapılmış, ten Ulus gibi bölge kat nizamı planında (1/500-
geçit dönemi yapılanma koşullan getirilmiş ve 0-İ5), 6-8 kat olarak imar durumu beklentisi
hazırlanan "Geçil Dönemi Koruma Geliştirme • olan bir kent merkezinde bu türden kararların
P/nm" onaylanmıştır^^. uygulanabilirliği oldukça düşük olmaktadır'^.

Bu karar ile Ankara'da Kentsel ve Arkelojik Yönlendirici bir planın olmayışı, UIu.s çev­
Sil Alan sınırlan belirlenmiş, yaklaşık 150 hck- resinde sit alanı olarak bcliricnen kesimlerde,
tariık geniş bir alanda, imar planlannm uygu­ sit alanından çıkarılma, tescilden düşülme, ku­
lanmasının durdurulması, tarihi kent dokusunu rul karan alarak cadde üzerlerinde çok katlı va-
koruyacak şekilde koruma amaçlı imar planla­ pılaşmaların sürmesi gibi sonuçlara yol
rının yapılması öngörülmüştür. Sil karan alın­ açmıştır. Anılan kurul karan eki olan "Geçit
ması eski imar planlarının uygulanmasını dönemi yapılanma koştllan "nın uygulanabilme­
durdurmakta ve bu alanlarda "Koruma amaçlı si ve yeni yapılaşmanın iarihi çevreye uygun o-
imar planlarmın" yapılması yükümlülüğünü larak yapılmasını sağlamak amacıyla, 3030
Belediyelere vermektedir'^ Böylece Ankara'­ sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi
da büyük bir kısmı Ulus Merkezi İş Alanında Hakkındaki Kanun ve Yönetmeliği uyarınca
olmak üzere, Ccbeci'v'e kadar uzanan geniş bir hazırianan "Ankara Büyük Şehir Belediyesi İrtuır
alanda uygulama ancak ana caddeler boyunca Yönetmeli^" ne "Ankara Sit Alanlarında İmar

9 751710 No lu plan. Ankara Büyük Şehir Belediye Meclisi nin 14.II.1985 gün ve 383 sayılı karan ile onaylanmıştır.
10 G.E.E./VY.K. nun 12.4.1980 gün ve A-2167 sayılı karan.
il 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Yasası. Md. 17.
12 I'lan kargaşasına hir örnek: Hacı havram çevresinde. I. Derece Kentsel Sit /Manı içinde fcılan 5185 /\da. üç kc/ plan
değişikliğine uğramıştır.
A N K A R A TARİHİ K E N T DOKUSU 417

durumunu gösterir çap yerine, kadastral parsel a- c) Yenice Mahaltesi'nin tamamı Kentsel Sit
zerinde yaputm oturdu^ veya oturacağı kısmı Alanını Koruma Alanından çıkarılmıştır^^.
gösterir bir röperli yoksa ebadlı kroki verilecektir "
d) Altındağ Belediye Başkanlık Binası yapı­
şeklinde bir madde eklenerek bu yapılaşma ka-
mı ve Ulucanlar Caddesi'ni Anafartaiar Cadde-
rarlanmn uygulanabilmesi amaçlanmıştır^^.
si'ne bağlayan yolun açılması talebi ile, U.
1985,1986 ve 1987 yıllarında Taşınmaz Kül- Derece Kentsel Sit Alanı içinde yeralan Tarihi
tür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu ve An­ Ticari Bölge Sınırı daraltılmış, Koyunpazan
kara Bölge Kurulu tarafından alınan kararlar Mescidi'nin (199/A3) rölövesi alındıktan sonra
incelendiğinde, çeşitli onanm ve yeni tescil ka­ başka yerde bir mescit gerçekleştirilmesine ka­
rarlan yam sıra olumsuz olarak nitelendirilebi­ rar verilmiştir^^.
lmek kararlann da yeraldığı görülmektedir.
e) Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hasia-
Kararlann olumsuz olarak nitelendirilmesi­ hanesi yapılması için Taceııin Mahallesi 11. De­
nin nedeni, korunması gerekli taşınmaz Kültür rece Kentsel Sit Alanı daraltılmışıır^**.
Varlıkları, özellikle çevresel nitelikte Eski An­
kara Evleri ve Sit Alanları açısından geriye dö­
f) T.K.T.V. Yüksek Kurulu'nun 7.1.1984 gün
nüşü mümkün olmayan, tescil kaydının
ve 52 sayılı karan ile "Korunması Gerekli Koo­
kaldırılması, sit alanı daraltılması, yeni yapılaş­
peratif Alanları" olarak belirlenen alanlardan;
ma izinleri ile kat yük.sekliğini arttıncı yönde
• OR-AN Sitesi", "VARLIK Mahallesi", "Çan­
alınan kararlar olmasıdır. Bu kararlar:
kaya YEŞİL TEPE" Kooperatif Alanları ko­
1/ Sit Alanı Daraltılması: runması gerekli alan kapsamından çıkarılarak
19
a) Hacı Bayram'ın kuzey-batısında. Hükü­ tescil kayıtlan kaldırılmıştır .
met Caddesi üzerinde yer alan I. Derece Kent­ II/Tcscil Kaydının Kaldınlması: (Tek Yapı
sel Sit Alanı, sit alanı irdeleme çalışması ve Alan)
14
sonucunda üaraitıimıştır . a) T K T V Yüksek Kurulu'nca 1985 yılı için­
b) Haa Bayram'ın kuzey-batısında yeralan de biri anıtsal (Yenice Camii256/A2 ve 4 adcı
3. derece Kentsel Sit Alanı kaldınlarak etkile­ çevresel olmak üzere toplam 5 adet yapı tescil-
20
me ve geçiş alanı olarak belirlenmiştir.'^ . den düşülmüştür .

13 -Ankara BOyük Şehir Belediyesi İmar Yönelmeligi". Madde 90/2. s.98.. Ank. 198<>.
14 T K T V Yüksek Korulu nun 3.9.1985 gün ve 1378 saytlı karan.
15 T K T V Yüksek Kumlu nun 14.11.1985 gün ve 1549 sayılı karan.
16 T K T V Yüksek Kurulu nun 10.7.1986 gün ve 2458 sayılı karan.
17 Mukaddem Camii örneğine bakınız. T K T V Yüksek Kurulu nun 29.8.1986 gün ve 2646 sayılı kamn.
18 T K T V Yüksek Kurulu'nun 26-27.Z1987 gün ve 3033 saydı karan.
19 TKTV Yüksek Kurtlunun 31.1.1986 gün ve 1813 sayılı karan. T K T V Yüksek Kurulunun 3.7.1987 gün vc .%J*M
sayılı karan. T K T V Yüksek Kurulu'nun 3.7.1987 gün vc 3496 sayılı karan.
20 O.E.E.A.Y.K. nun I!.5.1<M3 gün ve 2052 sayılı ilke karannda "iliç hir caminin yerine yenisinin yapılması ş;ıl>ı Nr
nedenle yıkılmasının uysun olmadıkı.." hükmü vardır.

F.25
Mehmet TUNÇER
418

Koruma Derecesi
Envanter no Adres 21
Yenice Mah. Kosova Sok. No:2 Anıtsal 2. Derece
256 22
Ana&naUur Cad. Papatya Sok. Çcvresfti 3. Derece
315
No:4 (2505 Ada/3 Pafsel)
Şeyh îzzBttinler Mah. l^pınar Çevresel 3. Derece
351
sokak, No:6
Haa Bayram Veli Sok. No J5/A Çevresel 2. Derece
358 23
Öztürk Mah. Şehit Keskin Sok. Çevresel 3. Derece
373
No:8

b) TKTV Yüksek Kunılu'nun 10.7.1986 gön lam (25) adet yapının yıkımının uygun olduğu
ve 2458 sayıb karan ile 43 adet yapımn tescil karan veribniştir.
kaydı kaldınlmıştır^'*. (Bkz. Ek I) Aym karar b) TKTV Ankara Bölge Kurulu'nca, 1986
ile sit alanlan yeniden düzenlenmiştir. yılı içinde (I)'i maili inhidam kararı sonucu.
c) TKTV Yüksek Kurulu'nun 7.3.1986 gün (4) 'ü başvuru sonucunda olmak üzere toplam
ve 1945 sayılı kararı ile Keçiören, Bakıralar (5) adet yapının yıkımı uygun bulunmuştur.
Sokak no: 16 (4085 Ada 10 Parsei)'deki yapının c) TKTV Ankara Bölge Kurulu'nca, 1987
korunması gerekli kültür variiji özelliğini yitir­ yılı içinde (I)*i maili inhidam kararı ile, (3)'ü
diğinden tescil kaydının kaldırılmasına karar ise başvuru sonucunda olmak üzere toplam (4)
verilmiştir. adet yapının yıkımına izin verilmiştir.
d) TKTV Yüksek Kurulu'nun 143.1986 gün
IV/ Koruma Alanlarının Daratılması ve Ye­
ve 2067 sayılı kararı ile, Yenice Mah. Doğu
ni Yapılaşma İzinleri:
Sok. No:I (936 Ada I Parsel)*in tescil kaydının
kaldırılmasına karar verilmiştir. a) 1985 yılında, yıkılması uygun bulunan ya
e) TKTV Yüksek Kurulu'nun 15.5.1986 gün da boş olan parsellere 29 adet yeni yapı izni
ve 2243 sayılı kararı ile. Merkez, 2752 ada I ve verilmiştir. Aynca, TKTV Yüksek Kurulu tara­
7 sayılı parsellerin tescil kaydı kaldırılmıştır. fından verilen bazı karariarda, Ankara Bölge
Kurulu'nca verilen kat yükseklikleri yeterii bu­
O Hipodrom Alanı (Atatürk Kültür Merke­ lunmayarak arttmlmış^. Hacıbayram Camii'ni
zi için), Kavaklıdere Şarap Fabrikası arsası ile siluet olarak etkileyecek olan Hükümet Cadde­
çeşitli bölgelerde 9 adet imar parselinin tcsdi si üzerine 6 kath yapılaşma izni verilmiştir^.
kaydı kaldırılmıştır. Tescilli bazı yapıların koruma alanlan da bazen
nV Yıkım Kararlan: o yapının variığını tehlikeye düşürecek kadar
daraltılmıştır^.
a) TKTV Ankara Bölge Kurulu'nca, 1985
yılı içinde (5)'i maili inhidam karan sonucu, b) T K T V Ankara B ö l g e Kurulu'nun
(20)'si ise başvuru sonucunda olmak üzere top­ 28.2.1986 gün ve 890 sayılı karannda, 30 Ocak
21 TKTV YOksek Kurulu nun 7J.198S gün ve 756 sayılı karan.
22 TKTV Yüksek Kurulu nun 3.9.1985 gün ve 1323 sayılı karan.
23 TKTV Yüksek Kumlu nun 3.9.1985 gün ve 1378 sayılı karan.
24 Ulus Tarihi Kent Merice» Çevre Düzenleme Yanynatı sürerken alınan bu karar, süre epey azaldığından
yarışmacılara verilememişıir. Bu kararda, yerinde olmadı^ veya yenilendiği Icsbii edilen yapılar vc tescil kaydı
kaldınlan yapılar listesi ek I de verilmiştir.
25 TKTV Yüksek Kumlu nun 283.1985 gün ve 8M sayıh karan.
26 TKTV Yüksek Kumlu nun 14.11.1985 gün ve 1550 sayılı karan.
27 • TKTV Yüksek Kumlu nun 17.10.1985 gün ve 1490 sayılı karan.
A N K A R A TARİHÎ K E N T D O K U S U
419

1985 tarihinde görüş sorulmak üzere T K T V reği ve zorunluğunu doğurmuştur.


Yüksek Kurulu'na gönderilen ve bir daha ken­
disinden haber alınamayan "Çıkrıkçılar Yokuşu Planlama ve uygulamanın gecikmesi, bunun
yanısıra planı hayata geçirecek Belediye içinde
Çevre Düzeniemesi" planında yeşil alan ve yaya
etkin bir ekibin kurulamayışı, daha önemlisi
yolu olarak belirlenen 857 Ada 10-11 sayılı par­
koruma vc geliştirme için gerek duyulan kredi,
sellerde zemin+3 katlı (h= 12.50 m.) yapılaş­
yardım (mali ve teknik) mekanizmalarmm he­
maya izin verilmiştir.
nüz kurumsallaşmamış olması bugüne kadar
c) 1986 yümda yukarıdaki örnek dahil ol­ karşılaşılan ve bundan sonra da eğer gerçekten
mak üzere toplam (10) adet yeni yapı izni ve­ uygulama isteniyorsa çözümlenmesi gereken
rilmiştir. Bu arada, "ULUS Tarihi Kent Merkezi başüca sorunlardır.
Çevre Düzenleme Yanpnası" sürerken, yarışma
Koruma uygulamalannın yapılamaması,
kapsamında düzenlenmesi istenen meydanlar­
pılmak istenmemesi sonucu, Korunması Ge­
dan biri olan Hükümet Meydam'nı belirleyen
rekli Taşınmaz Kültür Variiğı olarak belirlenen
önemli noktalardan biri olan Sümcrbank Bina­
Eski Ankara Evleri ile Tarihi Kent Dokusu za­
sı yani 6101 Ada 2 Sayılı parsele (Şehir Çarşı-
man içinde yıpranmakladır. 2863 sayılı Kültür
sı'na) 5 k a t l ı y o ğ u n bir y a p ı l a ş m a
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası gereği o-
2.8
getirilmiştir . larak bu alanların ve yapıların irdelenmesi ve
d) "Ulus Tarihi Kent Merkezi Çevre Düzen­ bu irdeleme sonucu daraltılması yapılmıştır.
leme Yanşması"nĞa I. Ödül Kazanan proje'nin Ancak, olumsuz olarak nitelendirilen nokta bu
sözleşme hazırlıkları sürerken ve lüm uygula­ alanların yapılaşmaya açılması ve yoğunluk ka­
malar durdurulmuşken, "Ulus Projesinde^' oto­ zanacak şekilde yapılaşmasıdır. Bu kararların
park olarak belirtenin 8.^6 Ada 1,4 vc 5 Sayılı detaylı planlama ile alınması ve proje çalışma­
parsellere^^ve 842 Ada 23 Sayılı parsele 4 Kat­ larını sürdüren O.D.T.Ü. ekibi ile yerel yöneti­
lı yeni yapı izni vcrilmi-Vir.^^ min eşgüdüm içinde bulunması gereklidir.

e) 1987 yılı içinde T K T V Ankara Bölge Ku­ Tescilden düşme ve yıkım izinleri yapıların
rulu tarafından toplam (10) adet yeni yapı izni yokolmasma ve koruma alanlarının giderek da­
verilmiştir. (Ulus Dışında) Bu arada Ulus ya­ ha çok erozyona uğramasına sebep olmaktadır.
rışmasının Kasım 1986 tarihinde sonuçlanmış Ancak yapı onanldığı ya da aslına uygun şekil­
olmasına rağmen, sözleşmenin ancak bir yıl de yeniden inşa edildiği zaman korunması ge­
sonra ODTÜ Döner Sermaye İşletmesi vc An­ rekli olan mimari, estetik ve kültürel değerler
kara Büyük Şehir Belediyesi arasında imzala- sürdürülebilir. "Korunması gerekli herhangi bir
nabilmesi, uygulamaların durdurulmuş olsa yapının korunması gerekli unsuru, o yapıyı oluş­
bile yukarıda örnekleri verilen kurul kararları turan taş, tuğfa, ahşap vb. gibi malzemesi değil,
ve Altındağ Belediyesi'nin münferit talepleri korunması gerekli unsur, o malzemeye şekil veren
doğrultusunda sürdürülmesi, onaysız avan nite­ sanattw' .
likte bir plan üzerinden uygulama yapılması ge­ Onarım ve bakım ise günümüz ekonomik

28 TKTV Ankara Bölge Kurulu nun 16.10.1986 gün ve 2725 sayılı karan. Buraya gelecek yoğun yapılaşmaya karşıl bir
görü? için bkz. ALATAN, H., 1978. "Ulus Kenl Merkezi 6101 Ada. 2 sayıl» parselin dunımnu belirlemek için
hazırlanmış inceleme raporu". A.N.P.B.. Ank.
29 TKTV Ankara Bölge Kurulu nun 12.12.1986 gün vc 1160 sayılı karan.
30 TKTV Ankara Bölge Kurulu nun 16.1.1987 gün ve 1206 sayılı karan.
31 O.E.E./VY.K. nun 14.4.1978 gün vc A-1055 sayılı karan.
Mehmet TUNÇER
420

Belediyelerinin oluşturulması ve AŞİM ele-


koşullannda kişilere bırakılınaınaiı, "Ta§mnıaz
manlann dağıtılması sonucu 1 Şehir Plancısı ve
Küttür Varlı^" olarak saptanan yapı ve yapı
1 Mimar olarak çalışmalarını sürdürmüştür.
grupları kamu-özel sektör işbirliği ve desteğin­
Belirtmek gerekir ki, tmar Müdürlüğü, Planla­
de kültür, ticaret ve turizm girdilerine cevap
ma Şubesi bünyesinde bu büro ik: beraber, "C/-
verecek şekilde yapılmalıdır. Konunun ekono­
/fljım PUmUuna Bürosu", tSacafeoA^a Planla­
mik boyutu gözönttndc buiudurularak konuna,
ma Bürosu ", 'Sosyal Donatım Planlama
ıslah ve çevre dawnicme çalışmaları gerçekleş­
Bürosu ", "Gelişme Konut Planlama Bürosu "
tirilmelidir. Alt yapı yapılmadan, üst yapıda
"Sanayi Planlama Bürosu", "Kentsel Araştırma
herhangi bir işlem yapılamayacağı açıkur. Bu
Değerlendirme Bürosu" ve "Grafik-Teknik Re-
nedenle, planlama ve uygulama eşgOdüm içinde
sim Bürosu" olarak gruplandırümış örnek bir
ve öncelik altyapıya verilecek şekikle olmalı,
aktif planlama ekibi tüm kentin sorunlanna yö­
çevre düzenlemeleri onanm ve tarihi çevreye
nelik yeni bir araşturma ve planlama dönemini
uygun yeni yapılaşma daha sonra gerçekleştiril­
başlatmıştır .
melidir.
Koruma Planlaması çalışmaları başlangıçta,
V. ANKARA TARİHİ KENT DOKUSU/
arşiv oluşturma, harita revizyonu ve doküman­
KORUMA GELİŞTİRME PLANLAMA ÇA-
tasyon çalışmaları, arazi tesbit çalışmalan ile
UŞMALARI (19R3-I9M)
başlamış, ilgili diğer kuruluşlar ve üniversiteler
Diğer önemli kentsel aktivetelerde olduğu ile ilişki kurulmuş, yapılan toplantılar sonucu
gibi, kentin tarihi çekirdeğini oluşturan tarihsel kuruluşlar arası bir "Teknik Ekip" oluşturul­
dokusunu yenileme, mimari ve kaiıürel değer­ muştur.
lerini koruma çabalan da öncelikle bir planla­
VL Ankara Tarihi Kent Dokusu Koruma
ma konusudur.
Geliştirme Topiantılan:
Korunacak veya yenilenecek yerlerin sap­
tanması, çevresi ile korunarak geliştirilmesi de Yukarıdaki başlık altında, ilgili kamu kuru­
yapılacak "Kentsel Koruma fmarPlam"tta göreluştan ve üniverşite yetkililerinin katılımıyla
hazırlanacak programlara ve projelere dayalı yaklaşık 14 yıl, aralıklarla süren bir dizi top­
lantı (10) toplantı yapılmıştır. Kurulan teknik
olmahdır.
ekip her toplantıda konuyu sorunlan ile ortaya
"Ankara Eski Kent Dokusu Geçit Dönemi koyarak çözüm önerUeri geliştirilmesi katılım­
Koruma ve Geliştirme Plant" hükümleri doğrul­ cılardan istenmiştir .
tusunda, Ankara Tarihi Kent Dokusu Koruma-
Gcliştirme Projesini hazıriamak amacı ile. önceleri. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eski
Önce Ankara Şehri İmar Mfldüriügü (daha Eserler ve Müzeler Genel Müdürlügü'nün üze­
sonra Ankara Büyük Şehir Bctediycsi İmar Da­ rinde çalışmalar yaptığı "Ankara Kalesi Koru­
iresi Bşk.), İmar Planlama Müdürlüğü bünye­ ma ve Geliştirme Projesi" ve Kale İçindeki
sinde "füntsel Koruma Geliştirme Planlama Belediye'ye ait üç evin geleceği tartışmalara ko­
Barosu" oluşturulmuştur. Önccteri (1 yıl ka­ nu olurken. Vakıflar Genel Müdüriüğü'nün
dar) 4 Şehir Plancısı ile 1 mimardan oluşan bu devreye girmesi ile vakıf kökenli eserlerin du­
ekip. daha sonra 3030 Sayılı Yasa uyannca ilçe rumu ve sorunlan (Hacı Bayram Camii, Sulu

32 »la. Ankara Şehri İmar MOdurlQia 1928-19«4. Kuruluşunun 56. yıMönüma anısı olarak hazırlanan albüm. Ru ekip
23 ^hir plancısı. 6 mimar. I jeolog ve 5 teknik ressamdan oluşuyordu.
33 Bkz. "Ankara Tarihi Kent Dokusu Konıma-Geliştirme Planlama FaaHyetleri". A.Ş.İ.M.. I<;«3.
A N K A R A TARİHİ K E N T D O K U S U
421

Han vb.) tartışılarak çalışmaların kapsamı ge­ Ankara Şehri, dini mimarlık eserleri bakı­
nişliyordu. mından zengin sayılamaz. Selçuk ve Osmanlı
Ankara Koruma Amaçlı Planı'nm yapılabil­ Devirlerinden büyük anıtlar kalmamıştır. An­
mesinin geniş bir ekip, akçalı kaynaklar ve ha­ kara Cami ve mescitlerinde ahşap-taş yapı ge­
leneği, çok karakteristik Türk stilinde devam
rita revizyonu g e r e k t i r d i ğ i , planlama
etmiştir. Türk oymaalığı ve süsleme sanatı An­
çalışmalarının yıllardır birikmiş sorunlar üze­
kara camilerinde güzel örneklerle halâ yaşa­
rinde yogunlaştıniması isteniyordu. Kapsamlı
maktadır. Hacı Bayram Camii bu camiler
çalışmalara daha ileride girilcbilinirdi.
arasında mimarisi ve dini önemiyle ayrı bir yer
Yapılması ulep edilen araştırma ve planla­ ve önem tutmaktadır.
ma çalışmalannın ne kadarının yapılabildiği,
V.2.L Tarih İçinde Haa Bayram ı Veli Ca­
uygulamaya ne kadannın aktanlabildiğini bil­
mii ve Yakın Çevresi:
mek, sanınz günüm&rde hangi aşamaya nere­
lerden geçilerek gelindiğini görmek ve birtakım İlk yapılışı 1425 yıllarına rastlayan Hacı
sonuçlara varabilmek açısından yararlı olacak­ Bayram Camii, daha sonraları III. Ahmet za­
tır. Bu yazının amacı da /atcn, yapılan çalışma­ manında (1703-1730) Hacı Bayram'm torunla­
ları tekrar sunmaktan ziyade, g e ç m i ş rından Mehmet Baba, III. Mustafa zamanında
deneyimlerden yola çıkarak benzer çalışma ya­ (1757-1774) ve 1940 yılında VakıOar Genel
pacak olanlara ve koruma planlaması pratiğine Müdürlüğü tarafından 3 defa büyük tamir gör­
küçük, mütevazı bir katkıda bulunmaktır. müştür .

Haa Bayram Veli'nin ölümünden 2 yıl önce


V.2. IIACI BAYRAM ÇEVRE DÜZENLEMESİ kendisi tarafından yaptırılan cami. tam bir dik­
dörtgen plan teşkil etmekte olup, tamamı ker­
"Ankara, uzun tarihinin şaşvttcı terkip/eriyle piçtendir. Sonradan caminin kuzey ve batı
doludur Asırlar içinde u^adı^ istilâlar, üsıüste cephelerine yapılan ilavelerle bina büyütülmüş
yangınlar ve yağmalar, şehirde geçmiş zamanla­ ve genişletilmiştir. Güneydeki türbe Hacı Bay­
rın pek az eserini hırakmışiiK Acayip bir kanştk- ram Veli'ye aittir. Cami uzun süreden beri An­
Itk içinde bu tarih daima insanın gözü ckıündedir kara'nın ünlü bir mabedi olarak sevilmekte,
Türk kültürünün kendinden evvel gelmiş medeni­ özellikle Hacı Bayram Veli'ye ait olması bu
yetlerden kalan şeylerle hu kadar canlı surette sevgide büyük rol oynamıştır. Caminin çeşitli
rastgele karıştığı, haşır neşir olduğu pek az yer devirlerde onarım gördüğü bilinmesine rağmen
- vardu'" . çevresi hakkında edilinebilen bilgiler çok sınır­
lıdır. Koruma planlamasına konu olan çevre
"Bu terkiplerin en manalısı İmparator Aııgus-
yerleşiminin fiziki ve sosyal durumu ve değişi­
tos'un şerefine topraka dikilmiş mermer bir kasi­
mine ilişkin bilgiler, seyahatnameler, gravür ve
de olan Roma Mabedinin kalıntılarıyla yanı
fotoğraflar, eski haritalar, kazı raporları ve An­
başındaki Haa Bayram-ı Veli Camii'nin bera­
berce teşkil ettikleri zalar mecmuasıdır. Bitmiş kara için yazılmış monografilerden bulunabil­
veya tam diyebileceğimiz hiç bir eser bu topra^n mektedir. Ayrıca kadı mahkemelerinin
macerasını bu kadar güzel hulasa edemez' tutanaktan olan şeriye sicilleri kaynak olarak

34 TANPINAR, A.H.. 1946. "Beş Şehir", Dergâh Yay. İsi., s.216.

35 y.a.g.e., S.217.
.^6 -Türkiye'de Vakıf Ahideler ve E-ski E.serler I". 1983. Vakıflar Gn. Md. Yay.. Ank. ilaveli II. Hask.. s..1
422 Mehmet TUNÇER

kumak için bir araştırma yapmıştır. Kreneker


kuHanılmaktadır.
ve Schede isimli iki Alman Arkeolog 1926-
H. Dernschwam I550'li yıllarda Ankara'yı 1928 yıllannda, tapınağın çevresini kazmışlar-
gezer ve Bentderesi üzerinde suyu tutan bir dır. Ankara Belediyesi bu kazılar esnasında ve
bent olduğunu söyler. Bendderesi civarındaki sonrasında çevredeki evlerin bir bölümünü ka-
Debbağhane Mahaliesi'nde debbağlann toplu­ mulaşttnr. 1937 yılında da Vali Nevzat Tando-
ca oturdukları, dere boyunca imalathane ve a- ğan, tOm evleri kamulaştınr ve çevreyi "temiz­
telyeleri, işyerlerinin arkasında ise konuüannın ler"'^. Kazılar 1939 yılında. Eski Eserler ve
bulunduğu anlaşılmaktadır. Müzeler Müdürü H. Zübeyr Koşay tarafından
sürdürülür. Bu kazılarda 4-5 m. derinlikte Frig
1650'li yıllarda, Haa Bayram Camii yöresin­
seramiği, daha yukan katlarda ise Roma ve Bi­
de 300'den fazla derviş yerleşmiş bulunmakta­
zans Seramiği bulunmuştur. Bunlar bise bu te­
dır. Çevredeki binalar kerpiç ve kat kat
pe ve eteklerinin yüzyıllar boyu kesin.^isiz iskân
yapılmış konutlardır. Bu bilgiyi veren Evliya
gördüğünü göstermektedir.
Çelebi, Taht'el Kal'a Pazaa Sipahi Pazan ve
Uzun Çarşı'mn en kalabalık pazariar olduğunu V.2.2. Hacı Bayram Çevresindeki Bazı
ilave eder. Önemli Uygulamalar:
Berkley, 1878'dc, Ankara (Angora) Kasaba- 1920'den 1932 de onanan Jansen Plam'na
sı'mn yuvarlak bir tepenin yüzü boyunca uzan­ kadar geçen sürede Eski Ankara plansız ve
dığını, hemen ilerisinde ikinci bir tepe programsız bir gelişme göstermiştir. H. Jansen
bulunduğunu ve arada bir dere aktığını söyler. planında, "Protokol Sahası" olarak belirlenen
Bu dere ile tiyatro arasında bayâk bir mermer alan içinde Haa Bayram çevresinin de yeraldığı
yapı izlenmektedir. (Augustos Mabedi) Bu ya­ görillmektedir. 1950'lere gelinceye kadar cami
pının tüm dış yfi/ü eski evlerle çevrilidir. önündeki meydanın açılması dahil Eski Anka­
1920'li yıllardan sonra Kale dışındaki mahalle­ ra'da pek çok uygulama yapılmıştır. Eski Şchi-
ler "canlı bir mamam aneder". İmar etkinlik­ rin Haa Bayram Camii çevresi dahil. Protokol
leri başlamadan önce Kale dışı mahalleler Sahası'nı kapsayan yerlerde koruma-geliştirme
ancak. Hükümet dairesi, mektep vb gibi birkaç veya düzeltme yönünde bilinçli herhangi bir ça­
büyük bina ihtiva eden. evlerin çoğu kerpiçten lışma yapılmamıştır. 1957 Planında ise bu çevre
yapılmış, aralarında geniş yangın boşlukları ve plana dahil edilmiş, dokuyu parçalayacak 6 kat­
mezarhklar bulunan dar sokaklı yörclerdi^^. lı yapılaşma önerilmiş. Bölge Kat Nizamı Pla­
nında ise yoğunluklar arttırılmıştır.
Tüm bu anlatılanlar değerlendirildiğinde,
Haa Bayram Camii çcvTCSinin sürekli olarak 51300 No'lu îmar Planı ile Hacı Bayram
konut işlevini sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Au­ Meydam'nı Anafartalar ve Bentderesi Cadde-
gustos Tapınağı; çcvıesinde 1850'li yıllardan si'ne bağlayacak I7m. genişliğinde yol güzer­
günümüze kadar, kazı, araştırma ve çevre dü­ gâhının u y g u l a n m a s ı n a 1968 y ı l ı n d a
zenlemesi etkinliklerinin yoğun olarak sürdü­ geçilmiştir^ .
rülmesine neden olmuştur. 1861 yılında G.
Perrot, tapınağın doğu duvarındaki kitabeyi o- Haa Bayram Civarının 'Tanzimi ve Değer-

37 DARKOT, B.. •İslâm ,\ıısiklopedisi", s.444.

38 "Uaa Bayram 11. Çevre Korama İmar Planı Rapora", AŞİM-ODTÛ. 1983. Ants.8. Aynı lemizleme ve yıkım işlemi
"I. Derece Kentsel Sil Alam" olmasına ragmen bugün de yapılmak istenmekledir.
39 51300 No'lu Plan ve cetvelleri. İmar ve İskan Bakanliğı'nm 13.6.1%3 tarih ve Pl. İmar Um. Md. Şehircilik Dairesi
Başkanlığının 060132009-4120 sayılı yazısı ile uygun bulunmuştur.
A N K A R A TARİHİ K E N T D O K U S U
423

lendirilmesi " amacıyla hazırlanan plan, İmar İ- yapılanmn yer aldığı ve yaya ağulıklı bir sokak
dare Hey'etinin 14.3.1968 gün ve 178 sayılı olan Güvercin Sokakta yapı sahipleri yapılan-
karan ile onaylanmıştır. Daha sonra 51300 nm bakım ve onanmlanm yapurmamaktaydı-
No'lu planda tadilat yapılması teklifi İmar İda­ 1ar. Ancak Koruma planının yapımı sonrası
re Hey'cti'nin 27.4.1965 gün ve 235 sayılı karan burada bazı onarımlara başlanmıştır.
ile uygun bulunmuş ve düzenlenen 62200 No'lu
V.2.3. Hacı Bayram Çevresinde Koruma
Kesin Parselasyon Planı, İmar İdare Hey'eıi'nin
Planlaması Çalışmaları:
18.7.1969 gün ve 516 sayılı karan ile onaylan-
40
Hacı Bayram Camii çevresi Gayrimenkul
mıştır .
Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun
Haa Bayram Camii ve Augustos Tapınağı
12.4.1980 gün ve A-2167 sayıh karanna göre I.
"civannın açılarak, tamimi maksadıyla " kamu­
Derece Kentsel Sit Alanı olarak belirlenmiştir.
laştırma işlemleri 7.10.1%9 tarihinde başlamış­
Daha önce bir kısmı anlatılan A.Ş.İ.M. Koruma
tır. Cami'den Bentderesi'ne inen yolun çok
Planlama Çalışmalan içinde, geniş bir çevreyi
eğimli ve dar bir kurbia işlenmesinden dolayı,
kapsaması ve Ankara'nın İlk "Koruma Amaçlı
22.10.1970 tarihinde Fen İşleri Müdürlüğü ta­
İmar Planı" olması nedeniyle özel bir önem ta­
rafından yeni bir varyant teklif edilmiştir. Dü­
şımaktadır. Bu alanda koruma amaçlı bir pla-
zenlenen 62760 No'lu kesin parselasyon planı
nm hazırlanması amaayla. Ona Doğu Teknik
İmar İdare Hey'cti'nin 5.1.1971 gün ve 3 sayılı
Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü
karan ile uygun görülmüştür . 4.5.1972 tarihli
ve Şehir Koruma Programı Yüksek Lisans Öğ­
Fen İşleri Müdürlüğü yazısında Otoparkın ve
rencileri ile A.Ş.İ.M. elemanları Koruma İmar
yol güzergâhının tamamen açıldığı belirtilmek­
Planını uygulamaya akianlacak şekilde yeniden
tedir. Bu arada Caddenin genişletilmesine iliş­
ele almışlar ve uygulama yönetmeliği hazırla­
kin 1/500 ölçekli 6.3016 No'lu ciüd, İmar İdare mışlardır.
Hey'cti'nin 6.6.1972 gün ve 386 sayılı karan ile
uygun görülmüşür. Ortaklaşa çabalar sonucunda hazırlanan -
"Hacı Bayram II. Çevre Konuna İmar Planı ve
Aynı yıl Cami ve çevresinin imar planının Uygulama Koşullan", Taşınmaz Kültür ve Ta­
yeniden hazırlanması için, İmar ve İskân Ba­ biat Varlıklan Yüksek Kurulu'nun 3.9.1985
kanlığı talimatı uyarınca. Belediye ile Ankara gün ve 1378 sayılı karan ile uygun bulunmuş-
Nazım Plan Bürosu arasında görüşmeler yapıl­ 42
lur .
maya başlanmıştır. Güvercin Sokağı açılmasına
ilişkin, 1/500 ölçekli 69600/1-2 No'lu kesin par­ Ayrıca bu planm kapsadığı alan içinde uy­
selasyon planı, İmar İdare He/eti'nin 4.5.1976 gulamaya girebilecek detayda bir "Örnek Ada
gün ve 487 sayılı karan ile uygun bulunmuşsa düzenlemesi" planlanmıştır. Adliye ve Eıizafer
da uygulanmamıştır. Ancak, bu planının uygu­ Sokaklarının sınırladığı adada 1/50 ölçekli cep­
lanabileceği endişesi ile bölgenin en gösterişli he düzenlemesi ve maliyet analizi yapılmıştır.

40 62200 No lu kesin panelasyon pUnı, İmar ve İskan Bak. Pl. ve İmar On. Md.. Şp. D. B^k. nm 28.7.196V gün vc PU
060132009-8941 sayılı yazısı ile onaylanmışıır.
41 62760 No'lu kesin parselasyon planı, İmar ve İskan Bak.. Pl. ve İmar On. Md.'nün 14J.1971 gün ve 060132009 sayılı
yazısı ile onaylanmıştır.
42 "Haa Bayram II. Çevre Koroma İmar Planı" ve "Uygulama Koşullan" için Bkz. Ulus Tanhi Kent Mcrkc7.i Çevre
Düzenleme Yanşması Şartnamesi. Ankara Büyük Şehir Belediyesi İmar Dairesi Başkanlığı. l'iK6 s.72 vc !..88. 1 lacı
Bayram U- Çevre Koruma İmar Planının bitirilişi ile onayı arasında I yılı aşkın bir süre geçmiş bulunmam. onam;ı
sürecinin ne kadar uzun sürdüğüne iyi bir örnektir. Planın kesin parselasyon planlan IM: henüz hazırlanmamıştır.
Mehmet TUNÇER
âZA.

Tarkiye Anıt-Çevre ve Tüıizm Değerierini Ko­ gulamada bu bölgelerin özellikleri bulunan an­
ruma Vakû (XA.Ç) ile yapılan girmelerde, cak diğer kent parçalarından £arklı bir konumu
Kale Içi'ndeki Oç evin yamsıra, bu "Örnek Ada " olmayan alanlar olduğu unutulmamalıdır. Pilot
da da uygulamaya girilmesi karaıiaştınlmış an­ bölgeler seçilmeli, öncelikle bu bölgelerde çev-
cak henOz bu yönde bir ç a l ı c a gerçekleştirile­ reye örnek olacak, çevre kalitesini ve rantını
memiştir. Hakflmet Meydanı ile Haabayram yükseltecek altyapı çalışmaları, meydan, yaya
Meydamndaki yaya-taşıt trafiğinin düzenlen­ yolu ve tarihi yapı çevre düzenlemeleri yapıl­
mesinde kolaylık sağlamak ve bu m^Kİanlan malıdır. Yapısmı onarmak istiyenler desteklen­
birer 'KENT MEYDANI" olarak dflzenlemek meli, B k i Eser Onarımına Katkı Fonu Benzeri
amacıyla, Bentderesi Caddesi üzerinde bulunan fon, kredi ve hibe mekanizmaları oluşturularak
16126 ada I s a ^ ı parsel ve 878Z ada 14 sayılı işkîiilmelidir'*^.
parsel "Dobmq Duraklan ve Otopark" olarak VJ. ANKARA KALESİ KORUMA GELİŞ.
düzenlenmiştir. Kamulaştırma işlemleri ta- TtRME PROJESİ
mamlannuş ve alan düzeltilmiş olmasına rağ­
"Esld büyük bir maziden şerefli hale olan is­
men dolmuş duraklarının nakli henüz
tek, Ankara'nm imâr planını tesbit eder. Kale, şe­
gerçekleştirilmemiştir. Haa Bayram Camii ve
hir raa olerak kcdyor. Müteakiben ehemmiyetli
Ogüst Mabedi'nin bulunduğu ve bugün halâ o-
yollar, yesüUk şeritleri birlik kısımları yayılmaca
topark ve dolmuş durağı olarak kullanılan mey­
başlar.MilBabide olan kalenin tamir edilerek, ye­
dan ile Camii duvan ve yolu içeren kısmın
nileştirilmekle, huwet bulacak olan Anadolu ru­
1/500 ölçekli çevre düzenlemesi 20 Mayıs 1986
hunun takdis edileceği zaman gelecektir.
tarihinde açılan ve 21 Kasım 1986 tarihinde so­
Korumak istenen hali ile kaleye doifru uzanan es­
nuçlanan yarışma ile elde edilmiştir. O.D.T.Û.
ki şehir, hiç d^irilmiyecek, bilhassa yapılacak
ile yapılan sözleşme gereği öncelikle bu kesi­
bir eski şehir talimatnamesi ile herhangi bir te­
min detaylı projeleri ekle edilecektir. Yarışma
cavüzden konaumüatr. Sade^rp ktstmlan za­
sonucu ekle edilen proje, tüm Ulus'u bir bütün
manın icabına uydurulabilir "
olarak ele alıp değerlendirerek çözümler öner­
diği için etaplar halinde uygulama şansı yüksek
Planında kalenin şehrin her tarafından algı­
görülmektedir. Ancak, uygulama için gerekli lanması ve korunmasına büyük önem veren
maddi kaynağın bulunması, koruma yönün(te Jansen böyle diyordu, plan raporunda..Ulus,
uygulama yapılması, koordinasyonu sağlayacak, bugünkü durumuyla özlenen ve istenileni ver­
planlan ve uygulamayı dcnetliyecek güçlü bir mekten çok uzak bir durumdadır. Daha önceki
teknik birim oluşturulması gereklidir. Halkın bölümlerde anlatılan bazı uygulamalar. Eski
uygulamaya katkısını vc ilgisini çekecek katı- Şehiri korumak bir yana, tahribe yönelmiş, -
lımsal tasanm ve uygulama süreçleri düşünül­ "Kak" değil kentin her yanından algılanması,
melidir. görülüp farkedilmesinc engel olacak yapılaş­
Konuyu sadece Haa Bayram Camii olarak malarla perdelenmiştir. "Kaleiçi Tarihi Kentsel
değil, bütünüyle. Tarihi Kent Merkezi ve Tarihi Sit Alam", Jansen Planından bu yana "Protokol
Kent Ookusu'nun yeniden düzenlenmesi, ıslahı Alam" sımrhması ile ticari merkezin baskısın­
ve korunması olarak ele almak gereklidir. Uy­ dan uzakta olması ve herhangi bir planlama ile

4.3 -Türk Vakrf Medeniyeti Çerçevesinde Haa Bayram-ı VcllveDönemi Semineri". 2-.1 Aralık 1986. Seminere sunuUn
biUiri. TUNCER. M.. IW7.. "Haa Bayram Çevre DüTcntenmesi", IV. Vaktf Haftası. Vakıflar Gn. Md. Yay. Ank.
$.205.
44 JANSEN. H.. 1937. "/Xnkara İmar Planı". AUeddin Kiıal basımevi. İst. $.18.
A N K A R A TARİHİ K E N T D O K U S U
425

şuyuiandınna yapıimamış bulunması nedeniyle onarım ve cephe düzenlemesi yapılması ama­


bütünüyle korunmaya en aday kent parçası o- cıyla bir proje hazırlanmışur. Ancak, bu proje
(arak görülmektedir. sergilenerek halkın katılımı sağlandığı halde ne
Ancak, bugüne kadar yapılan koruma daha yazıkki uygulama olanağı bulamamıştır.
çok yasaklayıcı, engelleyici -pasif- bir koruma A.Ş.İ.M. Koruma Planlaması çalışmaları
okluğundan, Kaieiçi konudan, bugün bakımsız, başlangıcından Altındağ Belediyesi planlama
yofun kullanımlı, eklenti ve bölümlerle fiziki birimi oluşuncaya (1985) kadar geçen sûre için­
durumu kötü, mimari ve estetik değerleri yo- de, oluşumundan daha önce bahsedilen teknik
kolma yoluna girmiş yapılardır. ekip elemanları örgütlenme, finansman, politi­
V.3.I. Ankara Kalesi Koruına Planlaması ka saptanması ve projenin tamamlanabilmesi i-
çin işbirliği yapmıştır. Eski Eserler ve Müzeler
Çalışauüarı:
Genel Müdürlüğü ile Ankara Belediyesi İmar
Ankara Kalesi Koruma Geliştirme Projesi'- Müdürlüğû'nün ortaklaşa yürüttüğü projenin
nin Tesbii, Değerlendirme ve Ön Karar etabı, bu aşamasmda, mülkiyet araştırması, tesbit ve
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fa­ tescil işlemlerinin yenilenmesi ve çevre bağlan-
kültesi, Restorasyon Bölümü ve Eski Eserler tılannın belirlenmesi üzerinde durulmuş, pro­
ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından 1980 jenin çevre bağlantıları ve kent içindeki konu­
yılında tamamlanmıştır. munun, Ulus Tarihi Kent Merkezi yarışması
Bu çalışmada, koruma, sağlıklaştırma vc ge­ sonucunda daha net olarak belirlenebilcccğinin
liştirme kararlarının verilebilmesi için gerekli anlaşılması üzerine çalışmalar bu yönde Altın­
fiziki ve sosyo-ekonomik yapıya ilişkin bilgiler dağ Belediyesi tarafından sürdürülmüştür.
derlenmiş ve değerlendirilmiştir. Ayrıca, bu de­ Bu çalışmalar sürdürülürken, Ankara Bele­
ğerlendirme ışığında, mevcut planlama koruma diyesi tarafından 1973 yılında çevreye örnek bir
araç ve olanakları çerçevesinde, uygulamaya onanm vermek amacıyla satın alınan ancak,
dönük Koruma-Planlama Politikası seçenekleri 1984 yılına kadar boş vc bakımsız durumda o-
ortaya konmuş, örgütlenme modelleri öneril­ lan, Kaieiçi Doyran Sokak, 5,7 ve 9 kapı numa­
miştir*^. Fotogrametrik ve fotografik tesbit ve ralı Eski Ankara Evleri, yapılan toplantılar
belgeleme çalışması yapılmış, iç ve dış tesbit- sonucu'^, Türkiye Anıt-Çcvre Turizm Değer­
lerle yapıların fiziki ve mimari özellikleri sap­ lerini Koruma Vakfı (T.AÇ.) ile 21.3.1984 U-
tanmıştır. rihinde imzalanan bir protokol uyarınca
1981 yılında. Başkent Ankara'nın tarihi onanm ve işletmesi yapılmak üzere adı geçen
kent dokusunun korunması çabalarına bir baş­ vakfa devredilmiştir.
langıç olarak küçük bir bölgede uygulamaya ge­
çilmesinin özendirici bir örnek oluşturacağı Restorasyon çalışmaları sonucunda, evler.
düşünülmüş. Eski Eserler ve Müzeler Genel Eski Ankara Evi olarak lokanta, pastane vc he­
Müdüriûğü tarafından Dış Kale, Kale Kapısı, diyelik eşya satış (bakırcı, kilimci vb) birimleri
Dcvdiran ve Doyran Sokaktaki konutların cep­ halinde düzenlenecektir. Ancak, idari vc mali
helerinin çevreye uyumlu bir hale getirilmesi. bazı sorunlar nedeniyle onarım çalışmaları ha-

45 Bkz. -Ankara Kalesi Koruma-Gelişlirme Projesi, Tesbil-De|erlendirme-Ön kararhr" Küllür lîakanlıfı-OO ITJ
Restorasyon Bölümü. 1980. Ankara Kalesi Koruma Gcli^lirme Proje Yan^ma-M Şartnamesi. 1987.. Ajans Türk Mal.
San-, Ank. s.229-237.
46 liölüm V . l . e bakmız.
Mehmet TUNÇER
426

tarafından Kaleiçi'ne telefon hattı döşenmiş ve


ien taımımianamamıştır. Halbuki, bu tûr uygu-
kulübeler konmuştur. Aynca, Büyük Şehir Be­
lamalann mûmkan o l d u ğ u n c a çabuk
lediyesi mülkiyetindeki T.A.Ç. vak& tarafından
tamamlanması, balkın konuya olan güvenini
sağlamak bakımından önem taşunaktadır. 15 onanimakta olan üç yapıya ilaveten, yıkılmaya
sene gibi uzun bir sûredir sürdürülen bu "ör­ yüz tutan Dış Kale Kireçli Sokak No:4'de bu­
nek" nasıl bir örnek olacaktır? , lunan 1825 (R1241) tarihli sivil mimarlık ör­
neği, B k i Eserler ve Müzeler Genel Müdürlü­
Eski Eserler ve Mflwier Genel MiklârlOğO,
ğü tarafindan kamulaştınimış ve kültürel amaç­
Ankara Kalesi sur ve burçlarına ilişkin onanm
la restorasyonuna başlanmıştır.
çalışmalarını belirli bir plan ve program çerçe­
vesinde başarıyla sürdürmektedir*^ . Ankara Kalesi ve yerleşim alam, T K T V
Yüksek Kurulu'nun 303.1985 gün ve 209 sayıh
Ankara Kalesi sur vc Burçlarına yönelik o-
karan üzerine, 2981 sayıh yasanın 6. maddesi
nanm ve restora^n çalışmalarına, 1980 yılın­
uyannca, 2863 sayıh Yasa doğrultusunda Eski
da. Hisar Kapı'nın bulunduğu burçlardaırbaş-
Esericı; ve Müzeler Genel Müdüriüğü uzman-
lanmış, 1981 yılında Zindan Kapı ve yakın
lan tarafından yeniden incelenmiş ve T K T V
çevresindeki surlar ele alınmıştır.
Yüksek Kunılu'nun 15.5.1987 gün ve 3194 sa­
1983 yılmda ise. Hisar Kapısının üst burç- yılı karan ile Ankara Katesi'nin I. Derece Ta­
larmdaki eksik kısunlar aslına uygun tamamla­ rihi Kentsel Sit Alanı olarak tescil kaydının
narak, ûetzieri yapılmışur. Aynı yıl Akkale ele devamı ve 44 adet sivil yapı ile I adet anıtsal
alınarak, içinde bulunan odalarda onanm çaiış- yapının korunması gerekli taşınmaz kültür var­
maian gerçekleştirilmiş, gezinti duvarlanna çı­ lıktan olarak tescil edilmesi kararlaştı ni m ıs-
kış merdivenleri yapılmış ve yıkık dendaneler t,r«.
restore edilmiştir. 1984 yılında, bu kez, Âkka-
le'nin dış duvarlannda gerekli onanmiar yapıl­ Diğer kentsel sit alanlarında daha önce ben­
mıştır. Ayrıca İç Kale surlarındaki 4 burçta zerlerini açıkladığımız tescilli yapılann yok ol­
restorasyon çalışmalarla tamamlanmışur. 1985 ması ya da yenilenmesi gerçeğine Kale içinde
yılında. Şark Kale ve yakın çevresindeki burç­ derastlanmaktadır.Yukandaki tesbit vc tescil
larda onanm ve restorasyon çalışmalan sürdü­ işlemleri sırasında yerinde olmadığı veya yeni­
rülmüştür'**. Bu çalışmaların yanısıra, PTT lendiği tesbit editen tescilli yapılar aşağıdadır:
Pafta Ada Parsel
Eski Adres
Envanter No
86 421 37
78 Özbevler Mâh. Öksüzler
Sok. No:58
Yenke Mah. Dc)ğu Sok. No:I 84 433 I
107
Meydan Mah. Sarıkadın 67 357
111 12
Sok. N0.-9
62 277
115 Demirtaş Mah. Hamamönfl
19
Sok. No:26
Misak-ı Milli Mah. Topçular 28 174
271 3
Sok. No:23
Misak-ı Milli Mah. Topçular 28 174
272 I
Sok. No:25

47 Ankara Kalesi Koruma Gelişiinne Projesi (Broşür). Kültür ve Turizm Bak. Gski Eserler ve M ü z e l e r Genel
Mâdürlüğü. im.
48 y.a.g.e.
49 Kale Yanıma ŞannamtsU.. a.g.e. s.28l.
ANKARA TARİHİ K E N T D O K U S U 427

Bu karar ile en geç iki yıl içinde "Ankara .


Kalesi Koruma Amaçlı İmar Planmm " hazırlan­ Yanşma, konusunda şehircilik, mimarlık ve
ması ve bu plan yapılıncaya kadar "Ankara Ka­ restorasyon disiplinlerinin bu daldaki bilgi bi­
lesi Koruma Geliştirme ve Yeni Yapılama Hü- rikimi, beceri ve duyari ılığını bütünleştirmeyi
kümieri 'mn geçerli olması istenmektedir. ve türünün ilk örneği olması bakımından mes­
lek çevrelerinde büyük ilgi çekmeyi başarmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eski Eserler ve
118 şartnamenin satın alınmış ve 40 projenin
Müzeler Genel Müdürlüğü ile Altındağ Bele­
teslim edilmiş olması, tüm eleştirilere rağmen,
diyesi, "Ankara Kalesi nin çağdaş şehircilik, ula­
yarışmanın ilgi çektiğinin bir göstergesidir.
şım, peyzaj ve restorasyon ilkeleri açısından
günümüz ve geleceğin gereksinmelerini karşılaya­ Ankara Kaieiçini bir "Kültür ve Turizm Mer­
cak biçimde şekillenmesini sağlayacak tasarım­ kezi" haline getirmeyi amaçlayan ve bu fikri ile
lan elde etmek" amacıyla, "Ankara Kalesi uygulamaya en yatkın projeyi geliştirerek yarış­
Koruma Geliştirme İmar Plam" Yarılmasını aç­ mayı kazanan ekib ile Altındağ Belediyesi, Kül­
mıştır. Bu yarışmanın AMACI, "Ankara Kalesi tür ve Turizm Bakanlığı, Eski Eserler Ve
ve çevresinin bugün içerdiği tarihi ve kültürel de­ Müzeler Genel Müdüriügü'nün şimdiye kadar
ğerleriyle, geleneksel dokusuyla turistik çekiciliğiy­ sürdürdüğü desteğini de alarak "Ankara Kalesi
le korunması ve geliştirilmesidir. Bunun için Koruma Amaçh İmar Planını" biran önce ha­
teknik ve sosyal alt yapının düzenlenmesi kent zırlamalıdır. Diğer ödül vc mansiyon alan pro­
bütünüyle doğru bir bağlantı kurulması, yapıların. jeler ile satın alınan projelerin fikirlerinden de
sağltklaşrsilmast, bokun ve onanmlan ile boş a- yararlanılarak hazırlanacak projenin, uygulama
lanlann çevreye uyumlu olarak değerlendirilmesi safhasında, Altındağ Belediyesi Kale içinde
gibi hem fiziki hem de sosyal, kültürel ekonomik teknik bir ekip kurmalı ve proje müellifinin da­
düzenlemelerin bir bütün içinde ele aUnmas.- nışmanlığında uygulamayı sürdürmelidir .

50 Kale Yanşma Şartnamesi., a.g.e.. s. 14.

51 Bkz. Yarışma sonuçlan jüri değerlendirme raporu.


428 Metanet TUNÇER

^ ^~ KÜLTÜR v« nmtzM BAKANUfil


TAŞINMAZ KÜLTÜR ve TABUT VARLIKLARI
YÜKSEK KURUm
KARA R
TopUmto No. ve Ttaflü: ^5 10-11.7.1986 .ToplanU yıeri:

K a « r N « . v Tarihi : 10.7.1986. ^ LÎSTS-III- AI.C/.R/.


-2t-
T S S C t L K A Y D I K A S D I R I L A V TAŞIBUAZLARIH LtSTESt:

SIRA ESÎÎÎ ŞIV ADI : ADKESİ : FAP2A: / L Î ) A ı?Ar;f.v;L-


VOı_ KO: „

1 21 Konut A l p a s l a n Malı,Pencr Sok, 71 3BR IQ


ÎÎ0:7

2 32 " A l p a s l a n lûah.l'Ustınçı Sok, 78 430 7


lIû:9-9/A

3TC 40 " Akbag T.;Qh,Sa.>^\ca S o k , U 0 : l 6 (ö 423


înci Sok,1:0:23

4 53 " Aı,:alar ].iGh,îpçl £,"oJr,ÎJÛ:17- GO 42? 14


19-19/A

5 55 " ÎPuraû Mah.ökeüaleı» Sok, 80 426 la


HOx 1 3

6 56 " IPuran ü a h . ü k s U z l o r Sok, 81 424 g


llOtlO

7 57 " Turan i l a h , Ö k s ü z l e r Sok, 81 424 13


H0J20 :

8 61 " Turan Halı, O e v i a a l t ı Sok, '79 416 32-.33_


iro:22 34

9 62 5?uran l . : Q h , C e v i z a l t ı îJok, 79 416 '2?,-?'•^_


i;0:16-18 30

^0 64 " iSiran l i a h . C o / i z a l t ı Sok, 7i 416 24-2S


]Î0:12 . •

•^-^ 60 " Kazımbey l.Iah,3alcıo/,:lu Sok, 99 591 T^_O


İTO: ıs
12 69 "
Turan I.iah,5in,'TÖ2 Sok,1:0:20 G2 420 n
13 06 «ı
ü a b c y l e r Llah.l'oni Y ı l d ı r ı m 106 Ğoı 21
ASUGÎBÎDÎR Sok, 1:0:17 Û02 17-18-

19
fÜIıan K A Y M A Z
ANKARA TARİHİ K E N T DOKUSU 429

T. C.
KÜLTÜR ve TUnlZM BAKANLİĞİ
TAŞINMAZ KÜLTÜR ve TABtAT VARLIKLARI
YÜKSEK KURULU
K A R A R
TopUnh No. ve Tarihi : 45, 10-11.7.1906 .'oplantı yeri .•
Xa^«r No. ve Tarihi : 2 4 5 6 , 1 0 . 7 . 1 9 8 6 LtST3-III- AlÇil-^r^

-28-

S I I U ESid: S i r / A D I ADRESİ : IV.P-IA: ADA: T-AUf^L:


];0; 1J0^__
14 93 Konut Öz.beyler l.Iah,Gelin Sok, 105 595 3
IJ0:1-1/A

15 125 " Derairtar, î.'ah.lîamamonü Sok, 50 255 17


110:4

16 130 " IlDSimboy i . i a h . S e r , - ! Hok, 109 623 1-?.


İTO: 2 - 4 -,j

17 131 H a z ı m b e y l;Qh,Ser.ı;i Sok, 109 G?.3 3


İTO: 6

18 145 " YalçınJcaya I;;«h,Kayalık Sok, ?15 633 15


ÎÎ0:5

19 149 " Y a l ç m k a y a Hah,Yaşa Sok, 114 630 25-2İ


İÎ0:44, î C a y a b a ş i Sok, 170:37 27

20 154 " Üçüz Sok,Ko:l II6 377 10

21 15 " îîazımbey I-.lah,Merdivenli Soi:, 96 431 28-29


Îî0:13

22 164 " Atpazarı S o k , % : 54 96 472 . 2

23- 167 " Pazar l . i a h . A t p a s a r ı Sok,1:0:31 95 473 11


2^ 203 " Daracık Sok,İTO: 10 6I 267 8

25. 254 • " Ozgcn î . : a h , Ü k s U z c G fîöki::0:15 41 200 23

26 258 •• Kayaba.51 Sok,İTO: 6 36 193 11-1

27 267 " mcak-ı llilli î.:ah,rala Sok, 30 225 2

KG: 4 1

2e 273 " Topçular Sok,İTO: 2 1 23 174 1-2

29 211 ^SLT'GiBtDÎR ^isak-ı L I i l l i l.Iah,GerkGr:, So!:, 23 172 3-10


I]0:16
430 Mehmet TUNÇER

T.C.
KÜLTÜR V E T U K İ 2 M D A K A V L l C l
T A Ş I N M A Z K Ü L T Ü R ve TABİAT VARLIKLARI
YÜKSEK K U R U L U
KARAR

Toplantı No. vo Tarihi ı 45» 10-11.-7,1986 LtSTE-III~ Toplantı y e r i :


Karar No. vo Tarihi : 2458 , 10 ;7 .'1986
-29- ANKARA

SIRA ESKİ ENV ADI : ADRESİ PAFTA: ADA : PARSEL:


NO: NO:
30 282 Konut M i s a k - x . M i l l i Mah,Tan 26 292 3
Sok,NO;4
31 283 M i s a k - ı M i l l i M a h . Ç e t i n e r 26 290 3-5
Sok,ND:10
32 287 II
Hacıdogan Mah,GUreşçiler 25 156 6
SokfNOslO
M
33 289 H a c ı d o ğ a n M-h,Taşdöşerae 25 145 20-21
Sok,NO:10
34 290 Hacıdoğan Mah,Taşdöşeme 25 145 22
Sok,NO:12
35 299 H g c ı d o ğ a n Mah,Suluhan 28 168 3-6-7
Sok,NO:21
36 300 HgOidogan M a h , S u l u h a n 28 168
5
Sok,NO:23
37 301 Hgcxdogan M a h . S u l u h a n 28 168
4
Sok,No:27
38 380a II
Kayabaşı Sok,N0:3/A
II
39 419 O z b e y l e r M a h , y e n i Y ı l d ı r ı m 106 602 2-]£
Sok,NOJ19 20
40 427 İt
Ç e ş m e M a h , C e y l a n Sofc,N0:6 1 0 8
İt
639 18
41 423 " Mezitbey Sok, 111 640 3-4-6
NO: 4
42 430 Misak-x"Milli Mah,Tqpçu- 28 175 10
- r Sok^NOt^-
Tlaoxdogan Mah,Taşdöşeme 25 ~İ56"
IJörpslOTJj——

of. Dr. H. Oluş ARIK

D A ŞK A N
Müsteşar
\ '"'.iiH KAYSÎA'Z

Üye üye üye Üye üye


AloTaıi (Fcrldon) Aktan (Tabir) Çubuk (Meluoet) EniK (E.ııUa)
Kar»m&taralı (Ualûh)
Bul anmadı Btılumuaciı Bulunmadı
BalnnmatLı
Üye üye üye
Üye
öncy (Gönül) TanVot <C6n{U)
Mttstcjıur y a r t l u n c ı s j

Üye üye Üye üye


Hs- LliCr. VP SVÜAirl.'f Turizm Cntırl Yapı tşlcrl Or2>:ın Genel Vi'.l-.ın-.iı f.cııel
(jcn(-l ^^!Il:I.-ü Mflrfüra Crnct Miidılrd MiSUlirü
(lımcı (lni.vsti; iii)Atpjı^sn(Oktay) •Tjnal(Taıı]cut )îCaradoniz(M. Ali.) E i b r u ü (T o y l a )
^uluru'iadı
ANKARA TARİHİ KENT DOKUSU 43i

T.C,
K Ü L T Ü n V E TUUİZM n . l K A N L I Ğ I
TAŞINMAZ KÛLTÜR v» TABİAT VARLIKLARI
YÜKSEK KURULU

KARAR

Toplantı No. ve Tarihi:


45, 10-01-7.198$
Toplantt yeri:
Korcr No. ve Tarihi : 2450, 10.T.1986 LtfiTTE-IV-

<Î0-

ÎIICELtîtB SIRAUliraA YEnîlTDB O U I A D l S l V E t X YBHtl^NDÎÖt


EDİLEN ÎSSClLLl YAJILiHı

GIPJL E S K t EIIV A D I

İIO: M>ı

1 70 Konut 421 37
Soik,TiOt58

2 107 Yenlo» Uah«!>oga Sote» 84 433 1

3 m 67 35jr 1 2

4 115 62 277 1 0

5 271 HÎBaİB*a « İ l l i îftûı. 28 174

r> 272 / A/ 20 174

AS J3İR
;ı,ı£7

rrnf. Dr. K, Oluş ARIK ^'Uh:..<. KAY


n A.ÇK A N
MOstejar

0ye Üye 0ye


0ye 0ye
A k U n (Tohlr) Çubuk (MebmeO Emre (KuHo) Karomataralı <n»!ûk)
AVoıan (FcrldnB)
Bulum ad X Buluntnad»
Bnlojunadı
üye Üy* Üye
Üye
T»ni«l <GBnOV) Müstcjar SsrdtmcL'j
öney lG6nQW Boysal (Tnsni)
Özkan(Gülte]cin)
BuİTUunadı

Oya Üye • Oyii


0ye
Ormnn G ç n e l Vokıriar Ocncl
!U. ve Mütclûf Yapı İşisrt
r'......l %»l\ı)|lrH

You might also like