Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 164

Sağlık Hukuku Dersi Notları

IX
Av. İzzettin Özkan ÖZTÜRK
-
2022/GÜZ
Tıp Etiği
• Etik, bireyin davranışlarının temelini oluşturan ahlak ilkelerinin bütünüdür. Bir
başka ifadeyle bireylerin davranış ve eylemlerinin temelini araştıran ahlak bilimine
verilen isimdir. Etik kavramı, evrensel değerleri kapsayacak şekilde kullanılmakta ve
yorumlanmaktadır.

• Ahlakın temellerini inceleyen felsefe dalına da etik ( Ahlak Felsefesi ) denmektedir.


Bu kapsamda felsefi açıdan etik, insanlar arasındaki ilişkilerin özünde yer alan
değerleri, ahlaki açıdan iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olanın niteliğini araştıran
felsefe dalıdır. Ahlaki eylemin gereği var mıdır ? , evrensel ahlak yasaları var mıdır ?
, Ahlak yargısını diğer yargılardan ayıran özellikler var mıdır ? gibi sorulara yanıt
aranmaktadır.

• Bugün hayatın her alanında etik kavramıyla karşılaşmak mümkündür. Bu hususta


meslek etiği, belirli bir meslek grubunun mesleğe ilişkin oluşturduğu, koruduğu ve
meslek üyelerini belirli bir şekilde davranmaya zorlayan, kişisel eğilimlerini
sınırlayan, yetersiz ve ilkesiz üyelerini ise meslekten dışlayan ve bu şekilde mesleki
hizmet ideallerini korumayı amaçlayan mesleki ilkeler bütünüdür.
Tıp Etiği
• Tıp Etiği, tıp alanındaki etik sorunlarını ele alarak, bu
alandaki ilke ve değerlerin çözümlemesinin yapıldığı bir
etkinlik alanıdır. Tıp mesleğine belirli bir düzen
getirilmesi amacıyla benimsenen bu ilkeler, zaman
içerisinde gelişerek bugünkü düzeylerine ulaşmıştır.

• ‘’Tıp Etiği‘’ ile ‘’Biyoetik‘’ kavramlarını birbirine


karıştırmamak gerekir. Tıp etiğinin konusu yalnızca
insan hayatıdır. Biyoetiğin konusu ise yaşamdır. Bir
başka ifade ile doğada var olan bütün organizmalar
( insan, hayvan, bitki vd. canlılar ) biyoetiğin konusunu
oluşturmaktadır.
Tıp Etiği
• Evrensel Etik İlkeler :

Dünya üzerinde gelişmiş hiçbir toplum tarafından kabul


görmeyecek, onaylanmayacak davranışları kapsayan ilke ve kurallar
bütününe ‘’ Evrensel Etik ‘’ denir. Örneğin; tecavüz ya da pedofili
hırsızlık yapmamak, cana kıymamak, yalan söylememek, dürüstlük,
doğruluk, sadakat, adaletli olmak vb. tüm dünyada kabul görmüş
evrensel etik kurallardır.

Evrensel etik ilkelerinin belirli yaşam ve çalışma alanlarına


uygulanmasıyla özel etik kavramları ortaya çıkar. Örneğin; tıp etiği,
biyoetik, sosyal etik, bilim etiği bu alanlardan bazılarıdır.
Tıp Etiği
• Evrensel Tıbbi Etik İlkeleri:
Tıp etiği kapsamında günümüzde dört temel evrensel tıbbi etik ilkenin varlığından söz
edilebilmektedir. Evrensel olarak kabul gören bu ilkeler şunlardır:

1) Yararlılık İlkesi: Sağlık hizmetlerinde hastaya yararlı olmak, hastanın iyilik ve yararını birincil
değer olarak görmek bu ilkenin temelini oluşturmaktadır. Bu ilkenin özünde, olumlu ve yararlı
bir sonuç verecek aktif bir eylem yani tıbbi müdahale söz konusudur.

2) Zarar Vermeme İlkesi: Sağlık personelinin gereksiz bir tıbbi müdahale ile hastasına zarar
vermekten kaçınmasıdır. Yararlılık ilkesi ile paralellik göstermektedir. Yararlı olmak, zarar
vermemeyi de içerebilir ya da zarar vermemek yararlı olmak olarak da algılanabilir.

3) Özerkliğe Saygı İlkesi: Sağlık hizmetlerinin gerçekleştirilmesi sırasında hastanın bireysel


haklarına dikkat edilmesi ve tıbbi kararlara hastanın da katılımın sağlanmasıdır. Bu ilke insan
yaşamına verilen değerin artması ve insan hakları kavramının gelişmesiyle ortaya çıkmıştır.

4) Adalet İlkesi: Tıbbi araç-gereçten her türlü tıbbi hizmete kadar bütün tıbbi kaynakların,
gereksinimlerine göre eşit ve dürüst bir biçimde dağıtılması gerekmektedir.
Tıp Etiği
• Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi:

Deontoloji, ödev/yükümlülük bilgisi anlamına gelmektedir.


Bir mesleği belirleyen ve o mesleği icra eden kişilerin
uymaları gereken kurallar bütünü olarak da tanımlanması
mümkündür. Bu hususta Tıbbi Deontoloji, tıp mesleğinde
hizmet verenlerin, uymakla yükümlü bulundukları meslek
kuralları ve etik ilkeler olarak kabul edilmesi mümkündür.

Ülkemizde bu husustaki kurallar ‘’ Tıbbi Deontoloji


Nizamnamesi ‘’ ile belirlenmiştir. İlgili nizamname
hükümleri sağlık personellerinin uymakla mükellef oldukları
kuralları bildirmiştir.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
1) Sağlık Personelinin Etik İlkelere Saygılı Olması:
Sağlık personellerinin başta gelen görevi, insan sağlığına,
yaşamına, kişiliğine özen ve saygı göstermektir. Bu sebeple
her sağlık personeli mesleğini icra ederken başta evrensel tıbbi
etik ilkeler olmak üzere mesleki alanlarıyla ilgili her etik ilkeyi
benimsemeli ve meslek yaşantıları boyunca bu ilke ve kurallara
riayet etmelidir. Bu ilkeler dışına çıkacak olan sağlık çalışanı
meslek etiğinde olduğu gibi ilkesiz bir meslek üyesi sayılarak
belirli disiplin ve cezai sorumluluklarla karşılaşabilecektir.

Örneğin, hastalarına insani yönden değer vermeyen, kişiliklerine


saygı duymayan ya da onların sağlıklarını önemsemeyen bir
sağlık personeli Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre
cezalandırılabilecek ya da disiplin sorumluluğu kapsamında
belirli disiplin cezalarından sorumlu tutulabilecektir.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
2) Sağlık Personelinin Tarafsız Olması:
Sağlık personeli, hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini ve
mezhebi, sosyal seviyesi, ahlaki düşünceleri, mevkii ve siyasi
kanaati her ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda azami
dikkat ve özeni göstermekle yükümlüdür. Bir başka ifadeyle
sağlık personeli tıbbi hizmetlerin sağlanması öncesinde, sırasında
ya da sonrasında herhangi bir gerekçeyle hastaları arasında ayrım
yapamaz ya da hasta seçemez.

Örneğin, bir sağlık personeli sadece kadın hastalarla


ilgileneceğini açıklayamayacağı gibi farklı bir etnik köken ya da
ırka mensup olması gerekçesiyle hastalara tıbbi yardımda
bulunmaktan geri duramaz.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
3) Sağlık Personelinin Acil Durumlarda Tıbbi
Müdahalede Bulunma Zorunluluğu:

Sağlık personeli, görevi ve uzmanlığı her ne


olursa olsun, gerekli bakımın sağlanamadığı acil
vakalarda, zorunlu neden olmadıkça, ilk
yardımda bulunmak zorundadır.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
4) Sağlık Personelinin Sır Saklama Zorunluluğu:

Sağlık personeli, meslek ve sanatının icrası


dolayısıyla öğrendiği sırları, yasal zorunluluk
olmadıkça, açıklayamaz. Buna göre, hastanın açık
rızası, mahkeme tarafından kesin talep ve kanunda
yazılı olan bazı haller dışında bu tür bilgilerin
açıklanmasının sağlık personeli yönünden cezai
yaptırımı bulunmaktadır. Bununla birlikte tıbbi
toplantılarda ve yayınlarda söz konusu olan
vakalarda hastanın kimliği de açıklanamaz.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
5) Sağlık Personelinin Mesleğini İcrasında
Serbestliği:

Sağlık personeli, mesleğini icra ederken hiçbir


tesir altında kalmaksızın vicdani ve mesleki
kanaati ile hareket etmelidir. Buna göre, sağlık
personeli tıbbi hizmette bulunurken hiçbir
konum ya da mevkiden talimat almaksızın
mesleğini özgürce icra eder.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
6) Sağlık Personelinin Ahlak ve Adapla
Bağdaşmayan Davranışlardan Kaçınması:

Sağlık personeli, meslek ahlakı ve adabı ile


bağdaşmayan hareketlerden kaçınmalıdır. Bu
yükümlülük yalnızca mesleğini icra sırasında
değil her zaman uymakla mükellef olduğu bir
zorunluluktur.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi

Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi


Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
7) Sağlık Personelinin Ticari Amaç ve Reklam
Yasağı:

Sağlık personeli, mesleğine ve tedavi kuruluşuna


ticari bir görünüm veremez ve reklamlarını
yapamaz. Reklam niteliği taşıyan teşekkür ilanları
yazdıramaz. İlan ve reçetelerinde sadece kimlik,
unvan, uzmanlık dalı, adres ve çalışma saatleri
gibi hususlara yer verilebilir.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
8) Sağlık Personelinin Aracı ve Aracıdan
Yararlanma Yasağı:

Sağlık personeli, her ne suretle olursa olsun maddi


bir çıkar karşılığı, hastaları meslektaşlarına ya da
başka sağlık kurum ve kuruluşlarına yönlendirmek
suretiyle gelir elde edemez. Sağlık personellerinin
bu tür davranışlarda bulunması yasaklanmıştır.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
9) Sağlık Personelinin Endüstri ile İlişkilerde
Çıkar Sağlama Yasağı:

Sağlık personelleri endüstri kuruluşları ile hiçbir


çıkar ilişkisi kuramaz. Bu hususta örneğin; ilaç
firmalarıyla anlaşma yapmaksızın hastanın
acılarını dindirecek ona yardım edecek ilaçlar
önermelidirler.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
10) Sağlık Personelinin Gereksiz Harcama
Yaptırma Yasağı:

Sağlık personeli, hastanın durumu ne olursa


olsun zorunlu olmadıkça pahalı ilaçlar ve
yöntemler öneremez, gereksiz harcama
yaptıramaz
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
11) Sağlık Personelinin İşkenceye Yardım
Yasağı:

Sağlık personeli, tıbbi bilgi ve becerisiyle işkence


ve benzeri uygulamalara katılamaz, yardımcı
olamaz, gerçeğe aykırı rapor düzenleyemez.
İşkence iddiası olan olgularla karşılaşan sağlık
personeli, meslek bilgi ve becerilerini gerçeğin
ortaya çıkarılması için kullanır.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
12) Sağlık Personelinin Cinsel İlişki
Muayenesi Yasağı:

Sağlık personeli, savcı ve mahkemeler dışında


kalan kişi ve kurumlardan gelen cinsel ilişki
muayene istemlerini dikkate alamaz. Bir başka
ifade ile savcı ya da hakim kararı olmaksızın
bekaret kontrolü yapamaz.
Tıp Etiğinde Tartışılacak Vakalar
• Acilde gece nöbetinde bulunan hekim A,
sabah saat 04:00 sularında baygın bir şekilde
alkol koması şikayetiyle acil servise götürülen
hasta B’ ye alkollü olması, üzerinin oldukça kirli
olması ve kötü kokması sebebiyle hastayı
reddetme hakkını kullandığını ifade ederek
tıbbi müdahalede bulunmamıştır.
Tıp Etiğinde Tartışılacak Vakalar
• 66 yaşında emekli öğretmen olan Ayfer Kurttekin
bir süredir yaşadığı nefes darlığı şikayeti sebebiyle
X devlet hastanesi acil servisine başvurmuştur.
Acil servisin oldukça yoğun olması sebebiyle
kendisine bir türlü sıra gelmemesi üzerine acilde
görevli olan hemşire A’ dan durumunun iyi
olmadığını bu sebeple kendisine öncelik
tanınmasını talep etmiştir. Ancak hemşire A, acile
başvuran her hastanın durumunun kötü olduğunu
bu sebeple ancak kendisiyle sırası geldiğinde
ilgilenebileceklerini belirterek biraz daha
beklemesi gerektiğini ifade etmiştir.
Tıp Etiğinde Tartışılacak Vakalar
• 30 yaşında diş hekimi olan A, kendisine özel
bir muayene açarak üzerinde kimlik, unvan,
uzmanlık dalı, adres ve çalışma bilgileri
bulunan bir kartvizit bastırarak yakın çevresine
dağıtmıştır.
Tıp Etiğinde Tartışılacak Vakalar
• 52 yaşında özel bir sektörde çalışmakta olan A,
20 yaşındaki kızının eski sevgilisi tarafından
telefonuna atılan –Kızınız bakire değil. mesajı
üzerine kızı B’yi, Kadın Doğum Uzmanı C’ ye
götürerek bekaret kontrolü yapılmasını talep
etmiştir.
Sağlık Hukuku Dersi Notları
X
Av. İzzettin Özkan ÖZTÜRK
-
2022/GÜZ
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )

• Sağlık personelinin tedavi sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerine


aykırı davranması ya da hatalı tıbbi müdahalede bulunması ile ortaya çıkan
hukuki sorumluluğu esas itibariyle iki nedene dayanır. Bunlar Tedavi
sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluk ve haksız fiilden kaynaklanan
sorumluluktur. Bununla birlikte taraflar arasında kurulmuş geçerli bir
sözleşmenin bulunmadığı durumlarda da (Örneğin, Vekaletsiz İş Görme
İlişkisi sırasında) hatalı tıbbi müdahalede bulunması durumunda yine
haksız fiil sorumluluğu söz konusu olacaktır.

Esas itibariyle hastanın vücut bütünlüğüne yönelik tıbbi müdahalelerde,


sözleşmeye aykırı, zarar verici her türlü davranış aynı zamanda haksız fiil
sorumluluğu oluşturur. Bu nedenle hasta, hatalı tıbbi uygulaması nedeniyle
sağlık personeline dava açacağı zaman, aralarında akdettikleri tedavi
sözleşmesine ya da haksız fiile dayanması mümkündür.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
• Sağlık personeli ile hasta arasında gerçekleştirilen tedavi
sözleşmesi ya da taraflar arasında kurulan haksız fiil ilişkisi
dolayısıyla hukuki sorumluluğun doğması için bazı şartların
gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartları dört başlık altında
toplamamız mümkündür. Bunlar;

1) Hukuka Aykırı Davranış


2) Zarar

3) Kusur

4) Nedensellik Bağı
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )

1) Hukuka Aykırı Davranış: Bir sözleşme ilişkisinin varlığı durumunda,


hukuka aykırı davranış, sözleşmenin ihlali şeklinde kendisini gösterir.
Ancak öncelikle hukuken geçerli bir sözleşmenin bulunması ve
taraflardan birinin bu sözleşme hükümlerinden en az birine aykırı
davranışta bulunması gerekmektedir.

Bununla beraber haksız fiil ilişkisindeki hukuka aykırılık; başkalarının


gerek malvarlığı gerekse şahıs varlığı değerlerine zarar vermeyi
yasaklayan bir hukuk kuralının ihlalini ifade etmektedir. Bu anlamda
hukuka aykırı bir davranış ile hastasına zarar vererek onun malvarlığında
eksilmeye yol açan ya da şahıs varlığı değerlerine zarar veren sağlık
çalışanının hukuki sorumluluğu ortaya çıkacaktır.

Örneğin; tedavi sözleşmesinde hekimin gerekli tahlil ve incelemeleri


yapmadan hastasına tanı koyması, hastalık ve ilaç öyküsü almadan acele
karar vermesi, bilgisizliği veya dalgınlığı nedeniyle yanlış ilaç önermesi,
aydınlatılmış onam konusunda üzerine düşeni yapmaması, hastanın
sırlarını saklamaması vb. sözleşme hükümlerine aykırı davranışlardandır.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
2) Zarar: Sağlık Hukuku kapsamında sağlık hizmetlerindeki zarar, sağlık personeli
tarafından bir sağlık hizmetinin sunulması dolayısıyla
hastanın yaşamında, sağlığında veya çalışma gücünde meydana gelen
‘’ maddi ‘’ ve ruhsal sağlığında meydana gelen ‘’ manevi ‘’ olumsuz yönde
değişikliklerdir.

Sağlık personelinin hukuki sorumluluğundan söz edilebilmesi ve sonucunda maddi


ya da manevi tazminat talep edilebilmesi için bir zararın gerçekleşmiş olması
gerekmektedir. Dolayısıyla hasta, herhangi bir zarara uğramamışsa, sözleşmeye
aykırı davranışta bulunulsa dahi, sağlık personeli için tazminat sorumluluğu
doğmayacaktır.

Örneğin, bir sağlık personelinin tedavi sözleşmesi kapsamında özen


yükümlülüğünü yerine getirmeyerek dalgınlığı sebebiyle hastasına yanlış bir ilaç
yazmış olmasına rağmen hastanın o ilacı kullanmayarak zarara uğramaması
durumunda zarar meydana gelmediği için sağlık personelinin hukuki
sorumluluğuna başvurulamayacaktır.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
• Maddi Zarar: Kişinin kendi iradesi dışında, başkasının hukuka aykırı eylemi nedeniyle mal varlığında
meydana gelen eksilmedir. Örneğin; Hastalık sebebiyle tanı, teşhis ve tedavi giderleri, ölüm meydana
gelmişse cenaze masrafları, eşin sağlığının ve bozulması veya ölmesi nedeniyle destekten yoksun kalma,
kişilerin malvarlıklarında eksilmeye neden olur. İşte bu eksilmeye maddi zarar denir. Maddi zararları dört
başlık altında toplamak mümkündür.

a) Tedavi Giderleri: Sağlık personelinin kusurlu hizmetinin yol açtığı teşhis ve tedavi dolayısıyla yapılan
masraflardır. Bu masrafların içine hekim, ilaç, tetkik-tahlil, ameliyat, hastane, ulaştırma vb. için yapılan
harcamalar girer.

b) Çalışma Gücü Kaybından Kaynaklanan Zararlar: Sağlık personelinin kusurlu hizmeti hastanın çalışma
gücünde geçici veya sürekli kayba neden olabilir. Böyle bir durumda hasta için gelir kaybı söz konusu olur.

c) Destekten Yoksun Kalma Zararı: Hayatını kaybeden kişinin yaşarken destek verdiği kişilerin aldığı
desteğin ölüm sebebiyle ortadan kalkması neticesinde destek alanların uğradıkları zarardır. Bu zararın
tazmin edilmesi gereklidir.

d) Diğer Maddi Zararlar: Ölüm nedeniyle yapılan def’in masrafları vb. harcamalarında tazmini istenebilir.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
• Manevi Zarar: Kişisel değerlerin zarar görmesine manevi zarar denir. Sağlık
Hukuku kapsamında, hastanın sağlık durumu ile ilgili bilgi ve sırların
açıklanması, cesetten izinsiz organ veya doku alınması, aydınlatılmış onayı
olmaksızın deneye tabi tutulması vb. eylemler, kişinin ruhsal bütünlüğüne
ve kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirilir.

Manevi zararın varlığından söz edebilmek için kişinin sağlığında meydana


gelen istenmeyen durumun gerçekleşmiş olması yeterlidir; bu zararın
sürekli veya geçici olması zorunlu değildir.

Manevi zarar, maddi zarardan bağımsızdır. Hastanın manevi zarar


nedeniyle tazminat talep edebilmesi için mutlaka vücut bütünlüğünde bir
zararın meydana gelmiş olması gerekmemektedir. Örneğin; sağlık
personelinin, kanunda öngörülen hallerden hiçbirinin varlığı olmaksızın
hastaya ait sır teşkil eden bilgileri açıklaması manevi zarar
oluşturabilmektedir.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
3) Kusur: Hukuki bir sorumluluğun doğabilmesi için kusur olarak nitelenebilen bir eylem veya işlem
olması gerekmektedir. Bu hususta kusur, hukuka uygun olmayan, hukuk düzeninin kabul etmediği
bir irade veya irade eksiklidir. Hukuka aykırı sonucu isteyen (Kast) veya hukuka aykırı sonucu
önlemek için gerekli iradeyi göstermeyen (İhmal/Taksir) kişi kusurludur.

Kusur, kast ve ihmal/taksir olmak üzere ikiye ayrılır:

Kast: Hukuka aykırı sonucun, zarar veren kişi tarafından istenmesi, bilerek ve isteyerek bu amaca
yönelik bir eylemde bulunulması veya bilinmesinin gerekmesidir. Örneğin, sağlık personelinin sırf
daha fazla ücret almak için, hiç gerekli olmadığı halde, hastasını ilaçla tedavi yerine ameliyat etmesi
(sağlık personelinin uygun tedavi seçme borcuna aykırılık), kasti bir harekettir ve sağlık personelinin
hukuki sorumluluğunu doğuracaktır.

İhmal: Hukuka aykırı sonucun istenmemesi, fakat gerekli önlemlerin alınmaması, dikkat ve özenin
gösterilmemesi suretiyle haksız sonucun doğmasına neden olunmasıdır. İhmalin ölçüsü objektiftir.
Sağlık personelinin davranışı, orta seviyede, aklı başında, makul bir kişinin somut olayın durum ve
koşullarına göre alması gereken zorunlu önlemlere, harcayacağı çabaya, göstereceği özene göre
değerlendirilir. Sağlık çalışanı için kıstas, mensup olduğu kategori içinde yer alan ortalama bir sağlık
çalışanının aynı durum ve koşullarda göstereceği davranıştır. İhmalin tespitinde, sağlık personelinin
kişisel mazeretleri göz önünde bulundurulamaz. Örneğin, hekimin, hasta fazlalığı veya yorgun
olması gibi bir gerekçe kabul edilemez.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
4) Nedensellik (İlliyet) Bağı: Sağlık personelinin kusuru dolayısıyla sorumlu
tutulabilmesi için, verdiği sağlık hizmeti ile meydana gelen zarar arasında bir
nedensellik bağının bulunması, bir başka ifadeyle, meydana gelen zararın hekimin
gerçekleştirdiği veya verdiği sağlık hizmetleri sonucunda meydana gelmiş olması
gerekmektedir.

Örneğin, gerekli tetkiklerin yapılması için laboratuvara gönderilen hastanın bindiği


asansörün düşmesi sonucu hayatını kaybetmesi halinde, sevki yapan doktorun
ölüm konusunda herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Çünkü hekimin sevk
işlemi ile ölümün meydana gelmesi arasında, hayatın olağan akışına göre, herhangi
bir ilişki bulunmamaktadır.

Örneğin; çıkış deliği bulunmayan kurşun yarasının sadece temizleyip sarmakla


yetinilip aranıp bulunmaması sonucu kişinin bir gün sonra ölmesinde yine gerekli
özeni göstermediği için kusurlu olan hekim meydana gelen zarar nedeniyle
sorumlu olacaktır.
Sağlık Personelinin Hukuki
Sorumluluğunun Sonuçları
• Hukuki sorumluluğun saptanması halinde, kusurlu bulunan kişi açısından zararın giderilmesi
konusunda iki tür tazminat sorumluluğu doğacaktır. Bunlar maddi tazminat ve manevi
tazminattır.

1) Maddi Tazminat: Kişinin iradesi dışında malvarlığında meydana gelen eksilmenin, bir başka
ifadeyle oluşan maddi zararın, sorumlu olan kişi tarafından karşılanmasıdır/ödenmesidir.
Oluşan zarar genellikle mal veya para şeklinde tazmin edilirse de sağlık alanında sadece
parasal olarak ödenebilir.

Zararı ispat etme yükümlülüğü hastadadır. Zarara uğrayan kişi bu durumu belge, tanık,
keşif gibi her türlü yasal delil ile kanıtlama olanağına sahiptir.

2) Manevi Tazminat: Bir kimsenin kişilik haklarına yapılan haksız bir saldırı nedeniyle duyduğu
cismani ve manevi acı, ıstırap ve elem nedeniyle yaşama zevkinde azalma meydana
gelmesidir. Manevi tazminat da kişinin ilgili eylem sebebiyle çektiği acıları azaltmak
amacıyla yaptırılan ödemedir. Örneğin; hekimin kusurlu bir şekilde yerine getirdiği sağlık
hizmeti nedeniyle hayatını kaybeden kişinin yakınları, manevi zararlarının giderilmesi
amacıyla manevi tazminat isteminde bulunabilirler. Ya da kusurlu bir tıbbi operasyon
sonrasında bacağını kaybeden çocuğun anne-babası manevi tazminat isteminde bulunabilir.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu
• Sağlık personeli olarak hizmet verenler, hangi tür hizmeti, hangi sıfat ve unvan ile verirlerse versinler
görevlerini yerine getirdikleri sıradaki eylem ve işlemleri sebebiyle hukuki ve cezai açıdan olduğu gibi
disiplin bakımından da sorumlulukları bulunmaktadır. Disiplin sorumlulukları hem çalıştıkları kamu
kurumu hem de üyesi oldukları meslek kuruluşu ( örneğin; Türk Tabipler Birliği ) yönünden söz konusu
olabilir.

Sağlık personeli kendi nam ve hesaplarına serbest olarak çalışmayıp kamu ve özel sektörün herhangi bir
kurum veya kuruluşunda görev yapmaları halinde disiplin cezalarıyla cezalandırılmaları mümkündür.

Kamu kurum ve kuruluşundan disiplin sorumluluğu; Kamu kurum ve kuruluşundan görev yapan sağlık
personeli 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu gereğince kamu görevlisi kabul edilip bu kanunda yer alan
cezalara tabidirler. Kanunda yer alan disiplin cezaları kademe kademe şu şekildedir;

- Uyarma ( Yazılı İhtar ) Cezası: Memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin
yazı ile bildirilmesidir.

- Kınama Cezası: Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.

- Aylıktan Kesme Cezası: Memurun, brüt aylığından kesinti yapılmasıdır.

- Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezası: Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu
kademede ilerlemesinin 1 – 3 yıl arasında durdurulmasıdır.

- Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası: Bir daha devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan
çıkarılmasıdır.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu
• Disiplin Cezası Vermeye Yetkili Amir ve Kurullar:

• Uyarma, Kınama, Aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından


verilebilir.

• Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası memurun bağlı bulunduğu


kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra atamaya yetkili
amirlerce, il disiplin kurullarının kararına dayanan hallerde valiler
tarafından verilir.

• Devlet memurluğundan çıkarma cezası amirlerin bu yoldaki isteği üzerine,


memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile
verilebilir.

Not: Disiplin Amiri, kurumların kuruluş ve görev özellikleri dikkate alınarak


Devlet Personel Başkanlığı’nın görüşüne dayanılarak özel yönetmeliklerinde
belirlenen amirlerdir.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu

• Memurun Savunma Hakkı:

• Devlet memurlarının savunması alınmadan disiplin cezası


verilemez. Buna göre soruşturmayı yapanın ya da yetkili
disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre
içinde ya da belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan
memur, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.

• Ayrıca isnat edilen suçun memura açık olarak bildirilmesi


gerekmektedir.

• Bu iki kurala aykırı olarak verilen disiplin cezaları, usul


açısından geçerli sayılamaz.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu

• Disiplin Cezalarının Uygulanması:

• Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder


ve derhal uygulanır.

• Aylıktan kesme cezası, cezanın veriliş tarihini takip eden


aybaşından itibaren uygulanır.

• Kendilerine aylıktan kesme ya da kademe ilerlemesinin


durdurma cezası verilenlerin, valilik, büyükelçilik, müsteşar,
müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük ve daire başkanlığı
görevlerine atanmaları mümkün değildir.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu

• Disiplin Cezalarının Sicilden Silinmesi:

• Disiplin cezasına çarptırılan bir memur, kendisine verilmiş


cezanın sicilden silinmesini talep etme hakkına sahiptir.
Kanuna göre,

• Memur uyarma ve kınama cezalarında uygulanmalarından


itibaren 5 yıl diğer cezaların uygulanmasından itibaren 10
yıl sonra atamaya yetkili amire başvurarak, verilen cezaların
sicilden silinmesini isteyebilir.

• Devlet memurluğundan çıkarma cezasının sicilden silinmesi


istenemez.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu

• Özel kurum ve kuruluşundan disiplin sorumluluğu:

Özel sağlık kurum ve kuruluşunda çalışan sağlık personeli


kamu görevlisi sayılmayacağı için kamu kurum ve
kuruluşlarındaki disiplin sorumluluğunda bahsedilen
cezalara tabi değildir. Bu kişi ile özel kurum ve kuruluş
arasında özel hukukun alt dalı olan İş Hukuku hükümlerince
iş ilişkisi kurulur. Bu iş ilişkisi, işçi ve işveren arasında bir iş
sözleşmesi yapmayı gerektirir. Taraflar arasında imzalanan iş
sözleşmesinde sağlık çalışanın hukuka aykırı eylemlerinde
hangi yaptırımla karşılaşacağı düzenlenmiştir. Buna göre,
sağlık çalışanın sözleşmede öngörülen hukuka aykırı
eylemleri sebebiyle sözleşme haklı nedenle feshedilebilir
ya da ücretinden kesintiye gidilebilir.
Sağlık Personelinin Cezai Sorumluluğu
• Sağlık personelinin hastaya zarar verici eylemi bir tarafıyla maddi ve manevi tazminat sorumluluğunu
doğuruyorken diğer tarafıyla ilgili eylem Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suç tanımlarından birini
kapsadığı takdirde sağlık çalışanın o suçun karşılığında belirtilen hapis veya adli para cezasıyla
cezalandırılması gerektirmektedir. Cezai sorumluluk türü de ortaya çıkan zararın para olarak giderilmesini
değil o sağlık çalışanın cezalandırılmasını düzenleyen sorumluluk türüdür.

Türk Ceza Kanununda düzenlen bazı suçların, meslek suçu niteliği taşıdığı ve özellikle sağlık personelince
işlenebilen suçlar olduğu söylenebilir. Sağlık alanında hizmet veren bütün meslek mensuplarını doğrudan
veya dolaylı olarak ilgilendiren ve bu nedenle bilinmesinden yarar görülen suçlar şunlardır:

• Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ( TCK m. 83 ): Örneğin; hastasına yanlış bir tıbbi
müdahalede bulunarak onu tehlikeli bir duruma sokan hekim, bu yanlış tedavinin olumsuz sonuçlarını
önlemek amacıyla gereken tedbirleri almak zorundadır. Bu tedbirleri kasten ya da neticeyi göze alarak
almayan hekim TCK m. 83 gereğince sorumlu tutulabilecektir. Ya da resmi görevli olduğu halde veya acil
durumlarda hastasının ölümü için kasten tıbbi müdahaleyi yapmayan hekim yine TCK m. 83 gereğince
cezalandırılabilecektir.

• Kasten yaralama ( TCK m. 85 ): Örneğin; 17 yaşındaki hastanın acil bir durum olmadığı ve durumun
mahiyeti gerektirmediği halde kendisinin ve ailesinin aydınlatılmış onamı alınmadan apandisiti alınıyor. Bu
durumda rıza söz konusu olmadığı ve hekim bunu bilerek ve isteyerek bu ameliyatı yaptığı için kasten
yaralama dolayısıyla cezalandırılması mümkündür.

• İnsan üzerinde deney ( TCK m. 90 ): İlgili kanun maddesinde öngörülen şartlar yerine getirilmeden insan
üzerinde deney yapan ya da buna yardımcı olan sağlık personelinin insan üzerinde deney suçu sebebiyle
cezai sorumluluğu doğacaktır.
Sağlık Personelinin Cezai Sorumluluğu

• Organ ve doku ticareti ( TCK m. 91 ):

• Çocuk düşürtme ( TCK m. 99 ):

• Kısırlaştırma ( TCK m. 101 ):

• Cinsel saldırı ( TCK m. 102 ):

• Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç yapma, satma


(TCK m. 187):

• Uyuşturucu ve uyarı madde imal ve ticareti ( TCK m. 188 ):

• Çocuğun soy bağını değiştirme suçu ( TCK m. 231 ):

• Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi ( TCK m. 280 ):


Sağlık Hukuku Dersi Notları
Pratik Çalışmalar
Av. İzzettin Özkan
ÖZTÜRK
2022/GÜZ
Pratik Çalışmalar
VAKA I

48 yaşında inşaat işçisi olan Veysel Sarısülün, bir gün dış


cephe boyası yaparken dengesini kaybetmiş ve inşaatın 4.
katından aşağıya düşerek ağır yaralanmıştır. Olay yerine
çağırılan 112 acil ambulansıyla X Devlet Hastanesine
kaldırılan Sarısülün, 4 gün boyunca yoğun bakımda tedavi
görmüş ancak 4. günün sonunda yakınlarına beyin
ölümünün gerçekleştiği bildirilmiştir. Sarısülün’ün
cüzdanından çıkan organ bağış kartında vücudunun
tamamını bilimsel araştırmalar amacıyla kadavra olarak
bağışladığı anlaşılmıştır. Ancak ilk günden beri hastanede
yanında bulunan eşi Fatma Sarısülün, kocasının organlarının
bağışlanmasına kat’ı suretle onay vermediğini açıklamıştır.
Pratik Çalışmalar
Sorular

1) Ülkemizde tıbbi ölüm halinin tespiti hangi kritere göre nasıl


sağlanmaktadır ? Açıklayınız.

2) Olaya göre, Sarısülün’ün eşinin organ bağışına izin vermeme


yetkisi bulunmakta mıdır ? Neden ? Açıklayınız.

3) Sarısülün’ün cüzdanından organ bağış kartı çıkmasaydı 2. soruya


vereceğiniz yanıt değişir miydi ? Neden ?

4) Sarısülün’ün aksine bir vasiyet ya da beyan bırakmadığı


durumlarda kendisinden organ ve doku alınması mümkün olur
muydu ? Açıklayınız.
Pratik Çalışmalar
VAKA II

Uzun süreden beri mide bulantısı ve kusma şikayetleri olan Şeyma


Deniz bu rahatsızlıkları sebebiyle bir hekime başvurmaya karar verir.
Gittiği X Devlet Hastanesinde, Hekim A tarafından yapılan muayene
sonucunda Deniz’e 12 haftalık hamile olduğu söylenir. Bunu hiç
beklemediğini ve anne olmaya hiç hazır hissetmediğini söyleyen
Deniz, büyük bir şaşkınlıkla dışarı çıkar. Hastane çıkışında bu
durumun getirdiği dalgınlık nedeniyle kırmızı ışığı fark etmeyerek
yolun ortasına atlayan Deniz’e bir araç çarpar ve kaza sonrası
hastanenin acil servisine götürülür. Acilde yapılan ilk müdahalede
Deniz’in rahmindeki bebeğin zarar görerek hayatını kaybettiği tespit
edilir ve bu teşhiste bulunan hekim B, ivedi bir şekilde rahim
tahliyesini sağlar.
Pratik Çalışmalar
Sorular
1) Deniz’in 12. haftada kürtaj olması mümkün müdür ? Neden ?

2) Deniz, mağduru olduğu bir suç nedeniyle gebe kalmış olsaydı


ilk soruya vereceğiniz yanıt değişir miydi ? Neden ?

3) Hekim A’ nın ilgili tıbbi müdahalesi hukuka uygun mudur ?


Neden ?

4) Hekim A’ nın bu tıbbi müdahaleyi gerçekleştirdikten sonra


yapması gereken başka bir eylem var mıdır? Açıklayınız.
Pratik Çalışmalar
VAKA III
24 yaşındaki Kemal Aladak bir gün her iki ayak bileğinde de
birden fazla kırık olması sebebiyle X Devlet hastanesinin acil
servisine getirilir. hemşire A, Aladak’a çok pis koktuğu bu
sebeple yanına yaklaşmak istemediğini söyler. Daha sonra
müdahale etmek için gelen hekim B, tam müdahaleye
başlayacağı sırada Aladak bu kırıklıkların bir hırsızlık
esnasında meydana geldiğini hekim B ile paylaşır. Hekim B,
hırsızların yerinin yalnızca kodes olduğunu ve tıbbi
müdahaleyi hak etmediklerini söyleyerek tıbbi müdahalede
bulunmaz ve durumu yalnızca arkadaşı Hekim C ile paylaşır.
Hekim C, Aladak’a bu sırrının kendisiyle güvende olduğunu
söyleyerek tıbbi müdahalede bulunur.
Pratik Çalışmalar
Sorular

1) Olayda Hemşire A’ nın tıbbi deontoloji


tüzüğünden kaynaklı herhangi bir
yükümlülüğüne aykırı hareket edip etmediğini
saptayınız?

2) Olayda Hekim B ve C’ nin tıbbi deontoloji


tüzüğünden herhangi bir yükümlülüklerine aykırı
hareket edip etmediklerini ayrı ayrı saptayınız?
Pratik Çalışmalar
VAKA IV

58 yaşında emekli öğretmen olan Derya Çimen, nefes


darlığı şikayetiyle X Devlet Hastanesinin acil servisine
başvurur. Ancak X Devlet Hastanesinin imkanları kısıtlı
olduğu için Çimen’e bir türlü sıra gelmez. Sıra gelmesi için
beklerken durumunun giderek kötüleşmeye başlayan
Çimen, acil serviste çalışan hemşire A’dan bekleyen
hastalardan önce tıbbi müdahalede bulunulmasını talep
eder. Hemşire A, - Teyzecim bak bu sırada bekleyen
insanları görüyor musun? Onlarda senin gibi sabahtan beri
bekliyor. Sıran gelince seninle de ilgileneceğiz lütfen biraz
daha bekler misin? diyerek kibarca reddeder.
Pratik Çalışmalar
Sorular

1) Olayda, Hasta Hakları Yönetmeliği kapsamında ihlal


edilen hasta hakkı/hakları mevcut mudur? Açıklayınız.

2) Hasta 58 yaşında emekli öğretmen olan Derya Çimen


değil de bir adli vaka (Bir başkası tarafından yapılan
aktif yada pasif bir eylem sonucu sağlığı bozulan
kimsenin içinde bulunduğu durum) sebebiyle orada
bulunan 20 yaşındaki Feyzi Sergin olsaydı ilk soruya
vereceğiniz yanıt değişir miydi?
CEVAPLAR
VAKA I

1) Ülkemizde tıbbi ölüm hali beyin ölümü kriteri ile saptanmaktadır. Beyin ölümü kriteri,
İnsana insan olma özelliği veren beynin, vücudu yönetme yeteneğini tamamen ve geri
dönüşü olmayacak şekilde kaybetmesidir. Tıbbi ölüm hali dört kişilik hekimler
kurulunca ve oy birliği ile saptanır. Bu hekimlerin kardiyalog, nörolog,
nöroşirürjiyen (Beyin Cerrahı) ve anesteziyoloji-reanimasyon uzmanı olması
gerekir.
2) Hayır bulunmamaktadır. Çünkü bir kişi hayatta ve sağlıyken organ ve doku bağışında
bulunduğuna dair vasiyet ya da beyanda bulunduysa artık o hayatını kaybettikten sonra
bir başkasına organ ve doku bağışı hususunda soru sorulması gerekmemektedir.
3) Evet değişirdi. Böyle bir durumda, yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası
veya kardeşlerinden birisinin, bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının
muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabilir. Bu hususta ölüm anında yanında eş
varsa, artık diğer kimselerin görüşünün sorulmasına gerek yoktur. Ancak çocuklarından
orada bulunan hepsinin rıza göstermiş olması gerekir. Bir tanesinin muhalefet etmesi
halinde, organ alınamaz.
4) Aksine bir vasiyet veya beyan yoksa kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan
dokuların alınması her zaman mümkündür.
VAKA II
1) Hayır değildir. Bilindiği üzere gebeliğin sonlandırılması için yasal sınır 10 haftadır. 10.
haftadan sonra yasal olarak gebeliğe son verilebilmesi için annenin sağlığını ya da
hayatını veya doğacak çocuklardan sonraki nesilleri tehlikeye atacak ağır bir sakatlık
durumunun varlığı durumunda rahim tahliyesi sağlanabilir. Olayımızda böyle bir durum
olmadığı için 12. haftada hukuken rahim tahliyesi yapılması mümkün değildir.
2) Bir kadının suç sebebiyle gebe kalması durumunda 20. haftaya kadar rahim tahliyesi
sağlanabilir. Bu sebeple evet ilk soruya vereceğimiz yanıt değişirdi.
3) Derhal müdahale edilmediği takdirde, annenin hayatını veya yaşamsal organlarından
birisini tehdit edecek acil hallerde, durumu tespit eden yetkili hekim tarafından gerekli
müdahale yapılarak rahim tahliye edilir. Bu sebeple hekimin müdahalesi hukuka
uygundur.
4) Evet vardır. İlgili durum mümkünse müdahale yapılmadan önce mümkün değilse
müdahaleden itibaren en geç yirmi dört saat içerisinde illerde Sağlık Müdürlüğüne,
ilçelerde Toplum Sağlığı Merkezi Tabipliğine bildirilir.
VAKA III
1) Hemşire A, Etik İlkelere Saygı ve Sağlık Personelinin Tarafsızlığı
yükümlülüklerine aykırı hareket etmiştir.

2) Hekim B, Sağlık Personelinin Tarafsızlığı ve Sağlık Personelinin Sır


Saklama Zorunluluğuna aykırı hareket etmiştir.

3) Hekim C, Sağlık Personelinin Sır Saklama Zorunluluğuna aykırı


hareket etmiştir.
VAKA IV
1) Olayda acil durum söz konusudur. Bu sebeple hastanın Öncelik
Sırasının Belirlenmesini İsteme Hakkı ihlal edilmiştir.
2) Hayır değişmezdi. Çünkü Adli vakalarda da hastaların öncelik
sırasının belirlenmesini isteme hakkı bulunmaktadır.
Sağlık Hukuku Dersi Notları
VII
Av. İzzettin Özkan ÖZTÜRK
-
2022/GÜZ
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
9) Organ ve Doku Nakline İlişkin Müdahaleler
Organ nakli, artık işlevini yerine getiremez hale gelmiş organ veya dokuların çıkartılarak yerine yeni
bir organ veya dokunun yerleştirilmesidir. Günümüzde, başta kalp olmak üzere akciğer, karaciğer,
pankreas, böbrek gibi organların ve kalp kapağı, göz-kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi
dokuların nakli mümkündür. Türkiye’de ki ilk başarılı nakil, 3 Kasım 1975’te gerçekleştirilen böbrek
naklidir.

Organ nakline ilişkin düzenlemeler 29 Mayıs 1979 tarih ve 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması,
Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkındaki Kanun (Kısaltması: ‘’ODNK‘’)’ da ve Avrupa Konseyi
Biyotıp Sözleşmesi’nde yapılmıştır. İlgili her iki düzenlemede iç hukukumuzun önemli birer parçası
olup uygulamada organ ve doku nakline ilişkin önemli bir boşluğu doldurmuşlardır.

‘’Oto-gref‘’ adı verilen, bir kimsenin kendi dokusunun, vücudunun başka bir yerine nakli ameliyatı,
saç ve deri alınması, aşılanması ve nakli ile kan transfüzyonu (Transfüzyon: Nakil, Aktarma)
‘’ ODNK ‘’ hükümlerine tabi değildir.

Bir bedel veya başkaca bir çıkar karşılığı, organ ve doku alınması ya da satılması yasaktır.

Organ nakli ODNK ’ da, ‘’Yaşayan Kişilerden Organ ve Doku Alınması’’ ve ‘’Ölüden Organ ve Doku
Alınması‘’ olarak iki farklı başlıkta düzenlenmiştir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
A) Yaşayan Kişilerden Organ ve Doku Alınması:

Vericinin yaşamını sona erdirecek ya da tehlikeye sokacak olan organ ve


dokuların alınması yasaktır.

Yaşayan kişilerden organ ve doku nakli yapılabilmesi için ODNK’ da öngörülen


gerekli şartlar ise şunlardır:

-Verici Kişinin;

-18 yaşını doldurmuş olması,

-Ayırt etme gücüne sahip olması,

-Mahkeme tarafından kanunda gösterilmiş olan herhangi bir sebeple kısıtlanmış


olmaması,

-Organ ve doku vermeyi kabul etmiş olması (En az iki tanık huzurunda sözlü
olarak beyan edilip imzalanan tutanağın bir hekim tarafından onaylanması)
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
B) Ölüden Organ ve Doku Alınması:
Bu tür nakilde verici bir ceset olduğu için organ ve doku alımı açısından ölünün yaşı
önemli değildir. Kanunumuz, yaşayanlardan yapılan organ nakli bakımından 18
yaşında olma şartını öngörürken ölülerden organ nakli bakımından herhangi bir
sınırlama getirmemiştir.

Ölülerden organ ve doku nakli hususunda öncelikle ölüm halinin saptanması


gerekmektedir. Ölümün ne zaman gerçekleşmiş sayılacağı konusunda öğretide iki
görüş/kriter mevcuttur:
-Biyolojik Ölüm: Kişiye canlılık veren dolaşım, solunum, sinir sistemi gibi ana hayat
fonksiyonlarının kendiliğinden çalışma yeteneklerinin durması ve tekrar bu
niteliğinin kazandırılamamasıdır.
-Beyinsel Ölüm: İnsana insan olma özelliği veren beynin, vücudu yönetme
yeteneğini tamamen ve geri dönüşü olmayacak şekilde kaybetmesidir.

Hukukumuzda ölüm halinin saptanması hususunda beyin ölümü kriteri


benimsenmiştir. ODNK’ya göre tıbbi ölüm hali dört kişilik hekimler kurulunca ve oy
birliği ile saptanır. Bu hekimlerin kardiyalog, nörolog, nöroşirürjiyen (Beyin
Cerrahı) ve anesteziyoloji-reanimasyon uzmanı olması gerekir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
Ölüm hali saptandıktan sonra ODNK’ da öngörülen şartlar dahilinde ölülerden organ nakli
yapılabilmesi mümkündür. Buna göre;

1) Sağlığında vücudunun tamamını veya organ ve dokularını, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlar
için bıraktığını resmi veya yazılı vasiyetle belirtmişse ölüden organ veya doku alınabilir.

2) Belirtmemiş olsa dahi ölüm anında yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası
veya kardeşlerinden birisinin, bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının
muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabilir. Bu hususta ölüm anında yanında eş varsa,
artık diğer kimselerin görüşünün sorulmasına gerek yoktur. Ancak çocuklarından orada
bulunan hepsinin rıza göstermiş olması gerekir. Bir tanesinin muhalefet etmesi halinde, organ
alınamaz.

3) Aksine bir vasiyet veya beyan yoksa kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan
dokuların alınması her zaman mümkündür.

4) Ölü kimse, sağlığında kendisinden ölümünden sonra organ veya doku alınmasına karşı
olduğunu belirtmişse organ ve doku alınamaz.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
10) Cinsel Sağlığa İlişkin Müdahaleler

Ülkemizde cinsel sağlığa ilişkin müdahalaler ‘’Nüfus Planlaması


Hakkında Kanun‘’ (NPHK) ile düzenlenmiştir.
A) Kısırlaştırma (Sterilizasyon): Sterilizasyon, bir erkek veya kadının
çocuk yapma yeteneğinin, cinsel ihtiyaçların giderilmesine engel
olunmadan ortadan kaldırılmasıdır. Bu amaçla yapılan tıbbi
müdahalede, erkeklerde sperm ve kadınlarda yumurta kanallarının
kapatılarak üreme yeteneği tıbben sona erdirilir.

Ülkemizde kısırlaştırma, rızaya dayalı olup, zorla kısırlaştırma Türk


Ceza Kanunu’na aykırıdır. Bu operasyon ancak talebi üzerine, ergin
kişiye ve tıbbi sakınca olmadığı takdirde yapılır. Kısırlaştırma
operasyonu için ayrıca kişi şayet evli ise eşinin rızası alınmalıdır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
B) Hadımlaştırma (Kastrasyon): Kişinin cinsel salgı bezlerinin
(erkeklerde testislerin, kadınlarda yumurtalıkların) alınması yolu ile
cinsel faaliyette bulunma ve üreme yeteneğinin tamamen sona
erdirilmesi amacını taşıyan bir müdahaledir.
‘’Cerrahi Hadım‘’ ve ‘’Kimyasal Hadım‘’ olarak iki şekilde yapılması
mümkündür. Cerrahi Hadım’da kişinin testosteron üretim kaynağı
olan testisleri ameliyat ile alınırken kimyasal hadımda birtakım
ilaçlar ile kişideki testosteron seviyesi indirgenir.
Hadımlaştırma, herhangi bir tıbbi gereklilik olmadıkça sırf ilgilinin
istemi üzerine yapılabilecek bir tıbbi müdahale türü değildir. Buna
göre, tıbbi bir gereklilik olmadıkça, kişinin hadımlaştırmaya rıza
göstermesi, hukuken geçerli değildir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
C) Gebeliğin Sona Erdirilmesi (Kürtaj):
Ana rahminde bulunan ceninin tıbbi müdahaleyle alınması ve gebeliğe son verilmesidir.
Mevzuatımızda ‘’rahim tahliyesi‘’ olarak da adlandırılır.

NPHK ‘ da öngörülen haller dışında gebeliğin sona erdirilmesi mümkün değildir. Bir başka
ifadeyle, gebeliğin sona erdirilmesi yasada kesin kurallara bağlanmıştır.

Annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca bulunmadığı takdirde, gebeliğin 10. haftası doluncaya
kadar istek üzerine gebeliğe son verilmesi mümkündür.

Gebelikte 10 haftalık süre dolmuş ise gebeliğe son verilebilmesi için gebeliğin;

- Annenin hayatını tehdit ettiği ya da edeceği;

- Doğacak çocuk ile onu takip edecek kuşaklar için ağır maluliyete ( sakat olma durumu )
neden olacağı;

durumlarda sona erdirilmesi mümkündür.

Görüldüğü üzere NPHK, gebeliğin sona erdirilmesi için hem süre öngörmüş hem de tıbbi
tehlikenin bulunması halinde kürtajın yapılabilmesi ilkesini benimsemiştir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
TCK m. 99/6 ‘ da yer alan ‘’ Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe
kalması halinde, süresi 20 haftadan fazla olmamak ve kadının rızası
koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. ‘’ hükmü NPHK’ da ki 10
haftalık süre sınırına bir istisna getirerek bu süreyi 20 haftaya yükseltmiştir.
Örneğin, tecavüze uğraması sonucu hamile kalan mağdur kadınlar için,
yasal gebeliği sona erdirme sınırı 20 haftaya yükseltmiştir.
Derhal müdahale edilmediği takdirde, annenin hayatını veya yaşamsal
organlarından birisini tehdit edecek acil hallerde, durumu tespit eden
yetkili hekim tarafından gerekli müdahale yapılarak rahim tahliye edilir ve
durum müdahale yapılmadan önce ve bunun mümkün olmadığı hallerde
müdahaleden itibaren en geç yirmi dört saat içerisinde illerde Sağlık
Müdürlüğüne, ilçelerde Toplum Sağlığı Merkezi Tabipliğine bildirilir.
Gebeliğe son verilmesi hususunda gebe kişinin rızasının alınması zorunlu
olduğundan gebe kadının izni gerekmektedir. Şayet ilgili kimse küçükse,
kendisi ile birlikte velisinin de rızası aranır. Bununla beraber yine gebe kişi
evli ise ayrıca eşinin de rızasına ihtiyaç vardır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
11) Cinsiyet Değişikliğine İlişkin Müdahaleler:
Cinsiyet değişikliği, cerrahi müdahale sonucunda erkeğin kadın ve kadının erkek cinsiyetine
dönüşmesidir. Bu operasyon sonucu kişinin daha önce sahip olduğu cinsiyet özellikleri
tamamen değişir ve karşı cinsin görünümünü kazanır.

Hukukumuzda cinsiyet değişikliği konusu Türk Medeni Kanunu m. 40 ‘ da düzenlenmiştir. İlgili


kanun hükmüne göre ‘’ Cinsiyet değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak
mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. ‘’

Başvuru yapılan mahkeme tarafından bu tıbbi müdahaleye izin verilebilmesi için;

- İstem sahibinin 18 yaşını doldurmuş olması;

- Evli olmaması;

- Transseksüel yapıda olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunlu olduğunu bir
eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak resmi sağlık kurulu raporuyla belgelemesi;

zorunludur.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
12) Yapay Döllemeler (Aşılama):
Yapay dölleme, erkek spermlerinin cinsel ilişki dışındaki bir yöntemle kadının
rahmine yerleştirilmesidir. Döllemeler, evlilik birliği içinde yapılıp yapılmamasına
göre iki çeşittir. Evlilik birliği içerisinde yapılan döllemeye ‘’ Homolog Dölleme ‘’ ,
evlilik dışında yapılan döllemeye ise ‘’ Heterolog Dölleme ‘’ denmektedir.
Yapay dölleme konusu ülkemizde ‘’Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezi Yönetmeliği‘’
ile düzenlemeye tabi tutulmuştur. İlgili düzenlemeye göre, ülkemizde yalnızca
homolog döllemeye izin verilmiştir. Bu kriterlere göre, üremeye yardımcı tedavi
uygulanacak olanların;
- Evli çift olması;
- Sadece kendilerine ait üreme hücrelerinin kullanılması;
- Eşlerin yönetmelikte öngörülen tedavi yöntemleri dışındaki mevcut tedavi
yöntemleri ile çocuk sahibi olamadıklarını belgelemesi;
zorunludur.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
13) Embriyon Nakilleri (Tüp Bebek):

Dış ortamda döllendirilen kadın ve erkek üreme hücrelerinin, belli bir süre sonunda kadının rahmine
yerleştirilmesine, embriyon nakli denir. Doğal yoldan çocuk sahibi olamayanlar için, erkek spermi ile
kadından alınan yumurta hücresi, laboratuvar ortamında döllendirilip, belli bir gelişimden sonra kadının
rahmine yerleştirilmekte ve kadının çocuk sahibi olması sağlanmaktadır.

Ülkemizde embriyon nakli işlemleri ‘’ İnvitro Fertilizasyon ve Embriyo Transferi Merkezleri Yönetmeliği ‘’
uyarınca yürütülmektedir.

Embriyo nakli yapılması için gerekli olan şartlar şunlardır:

-Üreme hücrelerinin tedavinin uygulanacağı evli karı kocaya ait olması,

-Bilinen tedavi yöntemleriyle çocuk sahibi olma olasılıklarının bulunmaması,

-Her ikisinin de bu tıbbi müdahaleye rızasının olması,

-Kadının 35 yaşını geçmemiş olması gerekmektedir. Ancak bilim kurulunca karar verilmesi durumunda
daha büyük yaştaki kadınlar için de uygulama yapılabilmektedir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
İnvitro Fertilizasyon ve Embriyo Transferi Merkezleri Yönetmeliği uyarınca,
anne ve babadan alınan yumurta ve spermlerle elde edilen embriyoların
dondurularak saklanması da mümkündür.

Bu işlem, eşlerin ancak ortak rızalarıyla yapılabilir ve dondurulmuş embriyo,


üç yılı geçmeyecek bir süre içerisinde, eşlerin rızasıyla ve ancak kendileri için
kullanılabilir. Başka amaçlarla ve başka adaylar için kullanılması kesin bir
biçimde yasaklanmıştır.

Dondurulmuş embriyolar,

- 3 yıllık dondurulma süresinin dolması,


- Her iki eşin ortak talebi,
- Eşlerden birinin vefat etmesi

hallerinde DERHAL YOK EDİLİR.

- Tarafların boşanması durumunda ise yok etme işlemi derhal değil ancak
MAHKEME KARARININ KESİNLEŞMESİ üzerine gerçekleştirilir.
Sağlık Hukuku Dersi Notları
VI
Av. İzzettin Özkan ÖZTÜRK
-
2022/GÜZ
Tıbbi Müdahale
• Tıbbi Müdahale; tıp mesleğini yerini getirmeye yetkili
kişi tarafından, tedavi etme amacına yönelik olarak
hastalıkları önlemek veya iyileştirmek amacıyla
gerçekleştirilen her türlü tıbbi nitelikli faaliyettir.

• Bu tanım, kişinin yalnızca bedensel bütünlüğüne


yönelik gerçekleştirilen fiziki müdahaleleri değil, aynı
zamanda ruh sağlığına yönelik gerçekleştirilen girişim
ve tedavileri de kapsar. Bu sebeple tıbbi müdahalelerin,
bireyin vücudunda değişiklik meydana getiren bir takım
fiziksel müdahaleler kadar ruh/mental sağlığı üzerinde
değişiklikler meydana getiren psikolojik yaklaşım ve
tedavileri de kapsadığı bir gerçektir.
Tıbbi Müdahalenin Hukuka
Uygunluk Şartları
A) Tıbbi Müdahalenin Bir Sağlık Personeli Tarafından Gerçekleştirilmesi:

Tıbbi müdahalenin, hastalar üzerinde yaratabileceği muhtemel olumsuz etkiler sebebiyle tıbbi
müdahalede bulunma yetkisi kanun koyucu tarafından yalnızca sağlık personeline verilmiştir.
Buradaki temel amaç öncelikle bireyin sonra toplumun ve kamu düzeninin korunmasıdır.

Hastanın, tıbbi müdahale konusunda acil durumlar hariç olmak üzere hekim ya da sağlık
personeli dışında bir başka kişiye yetki vermesi hukuken geçersizdir. Örneğin; TCK m.
101/II‘de düzenlenen kısırlaştırma suçunda; rızaya dayalı olsa dahi, kısırlaştırma eyleminin
yetkili olmayan bir kişi tarafından işlenmesi suç olarak düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere rıza
tek başına, ilgili eylemi hukuka uygun kılmamakta ayrıca fiilin yetkili kişi tarafından
gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Zorunluluk hallerinde (acil durumlarda) sağlık personeli olmayan bir kimsenin gerçekleştirdiği
tıbbi müdahalede hukuka uygun sayılabilmektedir. Örneğin; boğazına tıkanan bir yabancı
cisim yüzünden nefes alamayan ve boğulmak üzere olan bir kimseyi kurtarmak amacıyla soluk
borusunda kesici/delici bir alet yardımıyla delik açan kişi, tıbbi müdahalede bulunmuş
sayılmaktadır. Tıbbi müdahalede bulunma yetkisi olmaması nedeniyle eylemi esasen hukuka
aykırı olacaksa da zorunluluk hali dolayısıyla, yaptığı tıbbi müdahale nedeniyle
cezalandırılmayacaktır. Bu tip istisnai durumlar dışında sağlık personeli olmayan kişilerin
yaptığı tıbbi müdahaleler nedeniyle cezai sorumlulukları bulunmaktadır.
Tıbbi Müdahalenin Hukuka
Uygunluk Şartları
B) Hastanın Aydınlatılmış Rızasının Alınması:

Hastanın rızası, hem özel hukuk (maddi ve manevi tazminat)


hem de ceza hukuku açısından önemli bir hukuka uygunluk
nedenidir.

Hastanın rızasının geçerli olabilmesi için, hastanın


yanıltılmaması bir başka deyişle neye rıza gösterdiğini bilmesi
gerekmektedir bu da ancak hastanın tam olarak
aydınlatılmasıyla sağlanabilir. Hastanın aydınlatılmış
onamının bulunmadığı hallerde, sağlık personeli hastasını
iyileştirmek amacıyla tıbbi müdahalede bulunmuş olsa dahi,
sağlık personelinin durumun iç özelliğine göre gerek özel
hukuktan gerekse ceza hukukundan kaynaklı hukuki
sorumluluğuna gidilecektir.
Tıbbi Müdahalenin Hukuka
Uygunluk Şartları
C) Tıp Biliminin Verilerine Uygun Tıbbi Müdahalede Bulunulması
(Endikasyon):

Sağlık personelinin, işini sadakat ve özenle bizzat yapma borcu tedavi


sözleşmesinden kaynaklanan borçlarındandır. Sağlık personeli, tıbbi
müdahaleyi tıp bilimi ve uygulamasının gerektirdiği şekilde ve özenle
gerçekleştirmek zorundadır.

Sağlık personeli, tıbbi faaliyetlerde bulunurken mesleki şartları yerine


getirmek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak zorundadır. Aksi
takdirde sağlık personeli, tıp biliminin verilerini yanlış ya da eksik
uygulamışsa, mesleğinin gerektirdiği özel koşullara gereği ve yeteri kadar
uymamışsa, mesleki kusurunun varlığı kabul edilebilir.

Hasta aydınlatılmış, rızası alınmış ve ilgili tıbbi müdahale yetkili bir sağlık
personeli tarafından gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, müdahale özensiz
bir biçimde tıp biliminin gereklerine aykırı şekilde yapılmışsa sağlık
personelinin tıbbi faaliyeti hukuka aykırı olacak ve gerek maddi ve manevi
tazminat gerekse kast/taksir dolayısıyla cezai sorumluluğu doğacaktır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
1) Teşhis Koymak Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:

Teşhis koymak amacıyla gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler genellikle kişinin


bedensel bütünlüğü üzerinde yapılan tıbbi müdahale şeklinde karşımıza çıkar.
Kuşkusuz, hastalığın türü ve bulunduğu aşamaya göre, teşhis amacıyla yapılacak
müdahalelerin çeşitleri ve boyutları farklılık gösterecektir.

Bir sağlık personeli ile hasta arasında hukuken geçerli bir tedavi sözleşmesi
kurulduktan sonra taraflar arasında ilişki genellikle şu şekilde gerçekleşir: Sağlık
personeli öncelikle hastasından anamnez (hastanın öyküsü) alır. Sonrasında fiziki
muayene yapılır ve devamında şayet ihtiyaç duyulursa laboratuvar vb.
muayenelere başvurulur. İşte teşhis amacıyla gerçekleştirilen bu tıbbi müdahaleler
neticesinde varılan sonuca göre uygun olarak tedavi planlanmakta ya da hasta
izlem altında tutulmaktadır.

Bu hususta; teşhis koymak amacıyla hastadan öykü alınması(anamnez), fiziki


muayenesinin yapılması, teşhis koymak için özel tıbbi aletlerin kullanılması,
konsültasyon yapılması, tahlil yapmak amacıyla hastadan kan veya doku
örneği alınması, laboratuvar incelemelerinin yapılması, hastaya tomografi
gibi çeşitli tıbbi uygulamalar esnasında ilaç kullandırılması teşhis amacıyla
gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerden bazılarıdır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
2) Tedavi Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:

Tedavi, hastalığın varlığı yönünde bir tanıya ulaşıldıktan sonra, tıbben


mümkünse o hastalığı ortadan kaldırarak hastayı iyileştirmek mümkün değilse
hastalığı hafifletmek, ilerlemesine engel olmak, erken ve daha az zararlı bir
aşamada tutmak veyahut hastanın acılarını dindirmek için yapılan bütün tıbbi
faaliyetleri kapsamaktadır. İşte bu süreç içerisinde sağlık personeli tarafından
hastaya yönelik gerçekleştirilen fiziki ya da psikolojik her türlü girişim tedavi
amacıyla gerçekleştirilen tıbbi müdahalelere ilişkindir.

Bu hususta, hastanın vücut bütünlüğü üzerinde gerçekleştirilecek her türlü


cerrahi operasyonlar, endoskopik ya da açık ameliyatlar, ilaç tedavileri,
kansere yönelik kemoterapi tedavileri, fizik tedavi rehabilitasyon
uygulamaları, radyoloji uygulamaları, psikoterapiler vb. tüm tıbbi
müdahaleler tedavi amacıyla gerçekleştirilen bazı tıbbi müdahalelerdendir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
3) Koruma Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:

Tıbbi müdahaleler teşhis veya tedavinin yanı sıra hastalıklardan koruma amacına da
yönelmiş olabilirler. Bireyleri henüz ortaya çıkmamış ancak gelecekte ortaya çıkma
olasılığı bulunan bedensel ve ruhsal zararlar ve hastalıklardan uzak tutmak üzere
gerçekleştirilen faaliyetler koruma amacına yöneliktir.

Koruyucu tıp ya da koruyucu sağlık hizmetleri, gelecekteki muhtemel hastalık ve


sakatlıkların riskini, ciddiyetini ve süresini en aza indirecek veya engelleyecek,
hastanın farkında olmadığı hastalık belirtileri ortaya çıkmadan önce teşhis koyup,
tedavinin hastalığın erken döneminde yapılmasını sağlayacak hastalık öncesi sağlık
hizmetlerini kapsamaktadır. Bu hizmetler, bir hastalığın kişi veya toplumda hangi
aşamada olursa olsun ilerlemesinin durdurulmasını amaçlamakta, kişiye ya da çevreye
yönelik olabilmektedir.

Bu hususta, sağlıklı kişilerin erken tanı amacıyla periyodik muayene olması,


kronik hastalıkların takip edilerek ilaçların düzenlenmesi, kanserde erken tanı ve
tedaviye yönlendirme, gebe - bebek - lohusa takipleri, bağışıklama programları,
bulaşıcı hastalıkların ve salgınların takibi, genetik danışmanlık gibi pek çok
uygulama, koruyucu sağlık hizmeti ya da koruyucu tıp uygulamalarına örnek teşkil
etmektedir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
4) Kanundan Kaynaklanan Tespit Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:

Hekimlik faaliyetleri ya da tıbbi müdahaleler, bazen yalnızca hastanın tedavi


edilmesine yönelik değil aynı zamanda kişide mevcut belli bir tıbbi durumun tespitine
ya da hukuk-ceza yargılamaları için delillerin araştırılmasına yönelik olabilir.

Bu tıbbi müdahaleler kimi zaman resmi makamların talebi üzerine gerçekleştirilebilir.


Savcılık, mahkemeler veya kolluk gibi resmi makamlardan araştırma talebiyle
hastaların gönderilmesi mümkündür. Kimi zaman da başvuran hastanın
değerlendirmesi yapılırken sonradan hukuki süreçler açısından anlam taşıyabilecek
bulguların saptanması ve kaydedilmesi de söz konusu olabilir.

İşte böyle hallerde hekimin hastada, tanıya ve tedaviye yönelik gerekli müdahaleleri
planlarken, aynı zamanda mevcut durumu tespit ve kayıt altına alması kanundan
kaynaklanan tespit amacıyla gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerdir.

Örneğin, 22 yaşında öğrenci olan bir kişi, okul çıkışında kimliği belirsiz bir grup
tarafından saldırıya uğramış ve yaralanmıştır. Çevredekilerin yardımıyla hastaneye
götürüldüğünde tedavisinin yapılmasıyla birlikte saldırı sonrasında vücudunda
meydana gelen değişikliklerin tespiti için doktordan darp raporu talep edebilir ya da
doktor kendi inisiyatifiyle darp raporu düzenleyebilir. Böyle hallerde bu raporun
düzenlenmesi kanundan kaynaklanan tespit amacıyla gerçekleştirilen tıbbi
müdahalelere bir örnektir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
5) İlaç İle Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:
İlaç, belli bir hastalığın tedavisi için kullanılan maddeyi ifade eder. İlaçlar konusunda araştırma
yapan, ilaçların etkisini ve kullanışlarını konu alan bilim dalına ‘’ Farmakoloji ‘’ denir. İlaçları
kendi içinde ikiye ayırmak mümkündür.

a) Farmakolojik Etkili İlaçlar: İçerisinde tedaviye yönelik farmakolojik etkiye sahip unsur
barındıran ilaçlara farmakolojik etkili ilaç adı verilir. Bu ilaçlar kendi içerisinde Geleneksel
İlaçlar ve Yeni İlaçlar olarak ikiye ayrılabilir. Gelenek ilaç, tedavinin uygulandığı anda tıp
bilimince genel olarak kabul edilmiş ve sürekli bir kullanıma kavuşmuş geleneksel ilaçlardır.
Yeni ilaçlar ise tıp bilimi tarafından henüz tanınmamış ve kabul görmemiş bu sebeple genel bir
uygulama kazanmamış ilaçlardır.

b) Farmakolojik Etkisi Olmayan İlaçlar: Farmakolojik etkiye sahip hiçbir unsur içermeyen
başka bir deyişle tedavi edici etkisi olmayan maddelere plasebo denir. Bu maddeler hem
tedavi amacıyla hem de klinik ilaç araştırmaları alanında kullanılabilmektedir. Ayrıca plasebola
ruhsal hastalıkların tedavisinde de kullanılabilir. İçinde etkin madde bulunmadığından,
herhangi bir yan etki yapması söz konusu değildir.

Sağlık personelinin gözetiminde bedensel ya da psikolojik tedavi sırasında veya ameliyat


sonrası ilaç kullanılması bir tıbbi müdahaledir. Sağlık personeli, ilacın seçimi ve uygulanması
konusunda özenli davranmak zorundadır çünkü bu faaliyetin olumlu ya da olumsuz sonuçları
olabilir. Olumsuz bir sonucun ortaya çıkması durumunda, yanlış-yetersiz ilaç verilmesi, yanlış
doz uygulanması veya sağlık personelinin yanlış yönlendirmesi sebebiyle yanlış şekilde şekilde
tatbik edilmesi durumunda, sağlık personelinin hukuki ve cezai sorumluluğu doğabilmektedir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
6) Psikolojik Tedavi Amacı Taşıyan Tıbbi Müdahaleler:

Tıbbi müdahaleler yalnızca kişinin fiziksel bütünlüğü üzerinde gerçekleştirilen tıbbi


eylemler olarak karşımıza çıkmaz bazı zamanlarda kişinin ruhsal sağlığı üzerinde
gerçekleştirilen faaliyetlerde birer tıbbi müdahale niteliğindedir. Bu hususta ruhsal
sağlığı bozulmuş bir kişinin eski sağlığına kavuşması için gerçekleştirilen psikolojik
uygulamalar, testler, görüşmeler/seanslar ya da toplantılar tıbbi müdahalenin
maddi olmayan düşünsel-ruhsal şeklini oluşturmaktadır.

Bu tür tıbbi müdahaleler de ancak alanında yetkin sağlık personelleri tarafından


yapılmalıdır. Her ne amaçla olursa olsun yetkili olmayan kişiler tarafından yapılan
müdahaleler hukuksal nitelik taşımayacağı gibi yetkisi olmadığı halde müdahalede
bulunan kişilerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır.

Örneğin; hastayı hipnoz yoluyla tedavi etme yöntemi olan hipnoterapi, psikoloji ve
tıp bilimi alanında uzmanlaşmış kişiler olan hipnoterapistler tarafından
uygulanabilmektedir. Bu alanda eğitim almamış bir başka deyişle yetkili olmayan
kişilerin uygulayacakları hipnoterapi hukuken geçerli olmayacak ve bu kimselerin
gerek hukuki gerekse cezai sorumlulukları doğacaktır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
7) Estetik Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:
Estetik amacıyla gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler, hastaların bedenlerinde doğuştan var olan
ya da sonradan meydana gelen şekil bozukluklularının düzeltilmesi/tedavi edilmesi amacıyla
gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler ya da hastaların sahip oldukları dışında talep ettikleri daha
farklı bir dış görünüşe kavuşmak amacıyla tamamen estetik kaygıyla gerçekleştirilen tıbbi
müdahaleler olarak karşımıza çıkar.

a) Kişinin bedeni üzerinde doğuştan var olan ya da sonradan meydana gelen şekil
bozukluklarını (deformasyon) gidermeyi amaçlayan onarıcı estetik müdahaleler:
Bu amaçla gerçekleştirilen müdahalelerde temel amaç hastada doğuştan var olan ya da
sonradan meydana gelen bozuklukların düzeltilmesidir. Örneğin, deviasyon bulunan ya da
kırılan bir burnun ameliyat edilmesi bu amaçla gerçekleştirilen bir tıbbi müdahaledir.

b) Kişiye yalnızca daha farklı bir görünüm kazandırmak amacıyla gerçekleştirilen


estetik müdahaleler:
Bu amaçla gerçekleştirilen müdahalelerde temel amaç kişinin var olandan daha farklı bir dış
görünüm kazanma isteğidir. Örneğin, sadece estetik amaçla yapılan burun ameliyatı, karından
yağ aldırma, gıdı aldırma, kepçe kulak durumunu düzeltme gibi müdahaleler bu amaçla
gerçekleştirilen estetik müdahalelerdir.

Onarıcı müdahale niteliğinde olmayan doğrudan estetik amaçla yapılan estetik operasyonlar
hususunda uygulamada farklı görüşler mevcuttur. Bazı hukukçular estetik cerrahiyi, sırf güzel
görüntü sağlamak amacıyla yapılan müdahaleler olarak tanımlamaktadır. Zira, estetik
cerrahide ne tedavi, ne koruma ne de acı dindirme amacı bulunmaktadır. Bu görüşe karşı
olarak bazı hukukçularda böyle bir tıbbi müdahalenin, fiziksel görünümünden memnun
olmayan kişilerin ilgili cerrahi operasyon sonrasında psikolojik durumu üzerinde olumlu
yönde etkisi olacağını ve bunun bir çeşit tedavi olduğunu savunmaktadır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
8) Tıbbi Deneme ve Bilimsel Araştırmalar:

Tıbbi denemeler, insan bedeni üzerinde daha önce uygulanmamış olan ve etkileri kesin olarak bilinmeyen
yeni bir yöntemin ya da ilacın tedavi veya bilimsel amaçla uygulanmasıdır. Tıbbi denemeler tıbbın gelişimi
üzerinde son derece etkili ve önemlidir. Tıbbi denemeleri, tedavi amaçlı tıbbi denemeler ve bilimsel amaçlı
tıbbi deneyler şeklinde iki gruba ayırmak mümkündür.

a) Tedavi Amaçlı Tıbbi Denemeler: Bu gruba giren denemeler, laboratuvar ve hayvan denemeleri gibi
belirli aşamalardan olumlu sonuçlarla geçildikten sonra, yeni bir tedavi yönteminin veya yeni bir ilacın,
hasta kişi üzerinde ve onun tedavi edilmesi amacıyla yapılan uygulamalardır. Buradaki temel amaç,
hastanın bedensel veya ruhsal sorununun ortadan kaldırılmasıdır. Tedavi amaçlı tıbbi denemelerin hukuken
geçerli olması için bazı koşulların bulunması gerekmektedir. Bu koşullar şunlardır:

>> Hekimin denediği tedavi usulü veya ilaç, tıp biliminin kurallarına ve ilkelerine uygun olmalıdır.

>> Denemenin yaratacağı risk, hastaya sağlayacağı yarardan çok olmamalıdır.

>> Hekim, denemenin etkileri ve sonuçları hakkında hastaya ayrıntılı bilgi vermeli ve hastanın aydınlatılmış
onamını almalıdır.

>> Hekim, denemenin yapılacağı hastayı tüm yönleriyle ayrıntılı olarak incelemeli ve denemenin olumsuz
etkilerini önlemek için her türlü özeni göstermelidir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
b) Bilimsel Amaçlı Tıbbi Denemeler:

Öğretide yaygın görüş, insan bedeninin, bilimin gelişmesi amacıyla dahi


olsa bir deney aracı olarak kullanılmaması yönündedir. Bu görüşe katılan
hukukçulara göre, insanın toplum ve bilimin gelişmesi için feda edilmesi
hukuken mümkün değildir. Çünkü yaşama hakkı, en temel insan hakkıdır
ve yaşama hakkına yapılan haksız müdahale, hukuken aykırıdır. Hastanın
rızası bulunsa dahi, insan üzerinde deney yapan hekim sorumluluktan
kurtulamaz.

Buna karşılık bazı hukukçular, hastanın rızasının bulunması ve bu rızanın


sınırları içinde kalınması koşuluyla, kişi üzerinde bilimsel deneylerin
yapılabileceğini savunmaktadır. Bu görüşü paylaşan hukukçulara göre, tıp
biliminin gelişmesi ve yeni hastalıklara çareler bulunabilmesi için, tıbbi
deneylerin çok büyük bir önemi bulunmaktadır. Nitekim uluslararası hukuk
ve etik belgelerinde de bilimsel amaçlı deneylerin yapılabilmesi kabul
edilmiş ve bunun belirli ölçütleri saptanmıştır.
CEVAPLAR
VAKA I

1) Ülkemizde tıbbi ölüm hali beyin ölümü kriteri ile saptanmaktadır. Beyin ölümü kriteri,
İnsana insan olma özelliği veren beynin, vücudu yönetme yeteneğini tamamen ve geri
dönüşü olmayacak şekilde kaybetmesidir. Tıbbi ölüm hali dört kişilik hekimler
kurulunca ve oy birliği ile saptanır. Bu hekimlerin kardiyalog, nörolog,
nöroşirürjiyen (Beyin Cerrahı) ve anesteziyoloji-reanimasyon uzmanı olması
gerekir.
2) Hayır bulunmamaktadır. Çünkü bir kişi hayatta ve sağlıyken organ ve doku bağışında
bulunduğuna dair vasiyet ya da beyanda bulunduysa artık o hayatını kaybettikten sonra
bir başkasına organ ve doku bağışı hususunda soru sorulması gerekmemektedir.
3) Evet değişirdi. Böyle bir durumda, yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası
veya kardeşlerinden birisinin, bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının
muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabilir. Bu hususta ölüm anında yanında eş
varsa, artık diğer kimselerin görüşünün sorulmasına gerek yoktur. Ancak çocuklarından
orada bulunan hepsinin rıza göstermiş olması gerekir. Bir tanesinin muhalefet etmesi
halinde, organ alınamaz.
4) Aksine bir vasiyet veya beyan yoksa kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan
dokuların alınması her zaman mümkündür.
VAKA II
1) Hayır değildir. Bilindiği üzere gebeliğin sonlandırılması için yasal sınır 10 haftadır. 10.
haftadan sonra yasal olarak gebeliğe son verilebilmesi için annenin sağlığını ya da
hayatını veya doğacak çocuklardan sonraki nesilleri tehlikeye atacak ağır bir sakatlık
durumunun varlığı durumunda rahim tahliyesi sağlanabilir. Olayımızda böyle bir durum
olmadığı için 12. haftada hukuken rahim tahliyesi yapılması mümkün değildir.
2) Bir kadının suç sebebiyle gebe kalması durumunda 20. haftaya kadar rahim tahliyesi
sağlanabilir. Bu sebeple evet ilk soruya vereceğimiz yanıt değişirdi.
3) Derhal müdahale edilmediği takdirde, annenin hayatını veya yaşamsal organlarından
birisini tehdit edecek acil hallerde, durumu tespit eden yetkili hekim tarafından gerekli
müdahale yapılarak rahim tahliye edilir. Bu sebeple hekimin müdahalesi hukuka
uygundur.
4) Evet vardır. İlgili durum mümkünse müdahale yapılmadan önce mümkün değilse
müdahaleden itibaren en geç yirmi dört saat içerisinde illerde Sağlık Müdürlüğüne,
ilçelerde Toplum Sağlığı Merkezi Tabipliğine bildirilir.
VAKA III
1) Hemşire A, Etik İlkelere Saygı ve Sağlık Personelinin Tarafsızlığı
yükümlülüklerine aykırı hareket etmiştir.

2) Hekim B, Sağlık Personelinin Tarafsızlığı ve Sağlık Personelinin Sır


Saklama Zorunluluğuna aykırı hareket etmiştir.

3) Hekim C, Sağlık Personelinin Sır Saklama Zorunluluğuna aykırı


hareket etmiştir.
VAKA IV
1) Olayda acil durum söz konusudur. Bu sebeple hastanın Öncelik
Sırasının Belirlenmesini İsteme Hakkı ihlal edilmiştir.
2) Hayır değişmezdi. Çünkü Adli vakalarda da hastaların öncelik
sırasının belirlenmesini isteme hakkı bulunmaktadır.
Sağlık Hukuku Dersi Notları
Pratik Çalışmalar
Av. İzzettin Özkan
ÖZTÜRK
2022/GÜZ
Pratik Çalışmalar
VAKA I

48 yaşında inşaat işçisi olan Veysel Sarısülün, bir gün dış


cephe boyası yaparken dengesini kaybetmiş ve inşaatın 4.
katından aşağıya düşerek ağır yaralanmıştır. Olay yerine
çağırılan 112 acil ambulansıyla X Devlet Hastanesine
kaldırılan Sarısülün, 4 gün boyunca yoğun bakımda tedavi
görmüş ancak 4. günün sonunda yakınlarına beyin
ölümünün gerçekleştiği bildirilmiştir. Sarısülün’ün
cüzdanından çıkan organ bağış kartında vücudunun
tamamını bilimsel araştırmalar amacıyla kadavra olarak
bağışladığı anlaşılmıştır. Ancak ilk günden beri hastanede
yanında bulunan eşi Fatma Sarısülün, kocasının organlarının
bağışlanmasına kat’ı suretle onay vermediğini açıklamıştır.
Pratik Çalışmalar
Sorular

1) Ülkemizde tıbbi ölüm halinin tespiti hangi kritere göre nasıl


sağlanmaktadır ? Açıklayınız.

2) Olaya göre, Sarısülün’ün eşinin organ bağışına izin vermeme


yetkisi bulunmakta mıdır ? Neden ? Açıklayınız.

3) Sarısülün’ün cüzdanından organ bağış kartı çıkmasaydı 2. soruya


vereceğiniz yanıt değişir miydi ? Neden ?

4) Sarısülün’ün aksine bir vasiyet ya da beyan bırakmadığı


durumlarda kendisinden organ ve doku alınması mümkün olur
muydu ? Açıklayınız.
Pratik Çalışmalar
VAKA II

Uzun süreden beri mide bulantısı ve kusma şikayetleri olan Şeyma


Deniz bu rahatsızlıkları sebebiyle bir hekime başvurmaya karar verir.
Gittiği X Devlet Hastanesinde, Hekim A tarafından yapılan muayene
sonucunda Deniz’e 12 haftalık hamile olduğu söylenir. Bunu hiç
beklemediğini ve anne olmaya hiç hazır hissetmediğini söyleyen
Deniz, büyük bir şaşkınlıkla dışarı çıkar. Hastane çıkışında bu
durumun getirdiği dalgınlık nedeniyle kırmızı ışığı fark etmeyerek
yolun ortasına atlayan Deniz’e bir araç çarpar ve kaza sonrası
hastanenin acil servisine götürülür. Acilde yapılan ilk müdahalede
Deniz’in rahmindeki bebeğin zarar görerek hayatını kaybettiği tespit
edilir ve bu teşhiste bulunan hekim B, ivedi bir şekilde rahim
tahliyesini sağlar.
Pratik Çalışmalar
Sorular
1) Deniz’in 12. haftada kürtaj olması mümkün müdür ? Neden ?

2) Deniz, mağduru olduğu bir suç nedeniyle gebe kalmış olsaydı


ilk soruya vereceğiniz yanıt değişir miydi ? Neden ?

3) Hekim A’ nın ilgili tıbbi müdahalesi hukuka uygun mudur ?


Neden ?

4) Hekim A’ nın bu tıbbi müdahaleyi gerçekleştirdikten sonra


yapması gereken başka bir eylem var mıdır? Açıklayınız.
Pratik Çalışmalar
VAKA III
24 yaşındaki Kemal Aladak bir gün her iki ayak bileğinde de
birden fazla kırık olması sebebiyle X Devlet hastanesinin acil
servisine getirilir. hemşire A, Aladak’a çok pis koktuğu bu
sebeple yanına yaklaşmak istemediğini söyler. Daha sonra
müdahale etmek için gelen hekim B, tam müdahaleye
başlayacağı sırada Aladak bu kırıklıkların bir hırsızlık
esnasında meydana geldiğini hekim B ile paylaşır. Hekim B,
hırsızların yerinin yalnızca kodes olduğunu ve tıbbi
müdahaleyi hak etmediklerini söyleyerek tıbbi müdahalede
bulunmaz ve durumu yalnızca arkadaşı Hekim C ile paylaşır.
Hekim C, Aladak’a bu sırrının kendisiyle güvende olduğunu
söyleyerek tıbbi müdahalede bulunur.
Pratik Çalışmalar
Sorular

1) Olayda Hemşire A’ nın tıbbi deontoloji


tüzüğünden kaynaklı herhangi bir
yükümlülüğüne aykırı hareket edip etmediğini
saptayınız?

2) Olayda Hekim B ve C’ nin tıbbi deontoloji


tüzüğünden herhangi bir yükümlülüklerine aykırı
hareket edip etmediklerini ayrı ayrı saptayınız?
Pratik Çalışmalar
VAKA IV

58 yaşında emekli öğretmen olan Derya Çimen, nefes


darlığı şikayetiyle X Devlet Hastanesinin acil servisine
başvurur. Ancak X Devlet Hastanesinin imkanları kısıtlı
olduğu için Çimen’e bir türlü sıra gelmez. Sıra gelmesi için
beklerken durumunun giderek kötüleşmeye başlayan
Çimen, acil serviste çalışan hemşire A’dan bekleyen
hastalardan önce tıbbi müdahalede bulunulmasını talep
eder. Hemşire A, - Teyzecim bak bu sırada bekleyen
insanları görüyor musun? Onlarda senin gibi sabahtan beri
bekliyor. Sıran gelince seninle de ilgileneceğiz lütfen biraz
daha bekler misin? diyerek kibarca reddeder.
Pratik Çalışmalar
Sorular

1) Olayda, Hasta Hakları Yönetmeliği kapsamında ihlal


edilen hasta hakkı/hakları mevcut mudur? Açıklayınız.

2) Hasta 58 yaşında emekli öğretmen olan Derya Çimen


değil de bir adli vaka (Bir başkası tarafından yapılan
aktif yada pasif bir eylem sonucu sağlığı bozulan
kimsenin içinde bulunduğu durum) sebebiyle orada
bulunan 20 yaşındaki Feyzi Sergin olsaydı ilk soruya
vereceğiniz yanıt değişir miydi?
Sağlık Hukuku Dersi Notları
IX
Av. İzzettin Özkan ÖZTÜRK
-
2022/GÜZ
Tıp Etiği
• Etik, bireyin davranışlarının temelini oluşturan ahlak ilkelerinin bütünüdür. Bir
başka ifadeyle bireylerin davranış ve eylemlerinin temelini araştıran ahlak bilimine
verilen isimdir. Etik kavramı, evrensel değerleri kapsayacak şekilde kullanılmakta ve
yorumlanmaktadır.

• Ahlakın temellerini inceleyen felsefe dalına da etik ( Ahlak Felsefesi ) denmektedir.


Bu kapsamda felsefi açıdan etik, insanlar arasındaki ilişkilerin özünde yer alan
değerleri, ahlaki açıdan iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olanın niteliğini araştıran
felsefe dalıdır. Ahlaki eylemin gereği var mıdır ? , evrensel ahlak yasaları var mıdır ?
, Ahlak yargısını diğer yargılardan ayıran özellikler var mıdır ? gibi sorulara yanıt
aranmaktadır.

• Bugün hayatın her alanında etik kavramıyla karşılaşmak mümkündür. Bu hususta


meslek etiği, belirli bir meslek grubunun mesleğe ilişkin oluşturduğu, koruduğu ve
meslek üyelerini belirli bir şekilde davranmaya zorlayan, kişisel eğilimlerini
sınırlayan, yetersiz ve ilkesiz üyelerini ise meslekten dışlayan ve bu şekilde mesleki
hizmet ideallerini korumayı amaçlayan mesleki ilkeler bütünüdür.
Tıp Etiği
• Tıp Etiği, tıp alanındaki etik sorunlarını ele alarak, bu
alandaki ilke ve değerlerin çözümlemesinin yapıldığı bir
etkinlik alanıdır. Tıp mesleğine belirli bir düzen
getirilmesi amacıyla benimsenen bu ilkeler, zaman
içerisinde gelişerek bugünkü düzeylerine ulaşmıştır.

• ‘’Tıp Etiği‘’ ile ‘’Biyoetik‘’ kavramlarını birbirine


karıştırmamak gerekir. Tıp etiğinin konusu yalnızca
insan hayatıdır. Biyoetiğin konusu ise yaşamdır. Bir
başka ifade ile doğada var olan bütün organizmalar
( insan, hayvan, bitki vd. canlılar ) biyoetiğin konusunu
oluşturmaktadır.
Tıp Etiği
• Evrensel Etik İlkeler :

Dünya üzerinde gelişmiş hiçbir toplum tarafından kabul


görmeyecek, onaylanmayacak davranışları kapsayan ilke ve kurallar
bütününe ‘’ Evrensel Etik ‘’ denir. Örneğin; tecavüz ya da pedofili
hırsızlık yapmamak, cana kıymamak, yalan söylememek, dürüstlük,
doğruluk, sadakat, adaletli olmak vb. tüm dünyada kabul görmüş
evrensel etik kurallardır.

Evrensel etik ilkelerinin belirli yaşam ve çalışma alanlarına


uygulanmasıyla özel etik kavramları ortaya çıkar. Örneğin; tıp etiği,
biyoetik, sosyal etik, bilim etiği bu alanlardan bazılarıdır.
Tıp Etiği
• Evrensel Tıbbi Etik İlkeleri:
Tıp etiği kapsamında günümüzde dört temel evrensel tıbbi etik ilkenin varlığından söz
edilebilmektedir. Evrensel olarak kabul gören bu ilkeler şunlardır:

1) Yararlılık İlkesi: Sağlık hizmetlerinde hastaya yararlı olmak, hastanın iyilik ve yararını birincil
değer olarak görmek bu ilkenin temelini oluşturmaktadır. Bu ilkenin özünde, olumlu ve yararlı
bir sonuç verecek aktif bir eylem yani tıbbi müdahale söz konusudur.

2) Zarar Vermeme İlkesi: Sağlık personelinin gereksiz bir tıbbi müdahale ile hastasına zarar
vermekten kaçınmasıdır. Yararlılık ilkesi ile paralellik göstermektedir. Yararlı olmak, zarar
vermemeyi de içerebilir ya da zarar vermemek yararlı olmak olarak da algılanabilir.

3) Özerkliğe Saygı İlkesi: Sağlık hizmetlerinin gerçekleştirilmesi sırasında hastanın bireysel


haklarına dikkat edilmesi ve tıbbi kararlara hastanın da katılımın sağlanmasıdır. Bu ilke insan
yaşamına verilen değerin artması ve insan hakları kavramının gelişmesiyle ortaya çıkmıştır.

4) Adalet İlkesi: Tıbbi araç-gereçten her türlü tıbbi hizmete kadar bütün tıbbi kaynakların,
gereksinimlerine göre eşit ve dürüst bir biçimde dağıtılması gerekmektedir.
Tıp Etiği
• Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi:

Deontoloji, ödev/yükümlülük bilgisi anlamına gelmektedir.


Bir mesleği belirleyen ve o mesleği icra eden kişilerin
uymaları gereken kurallar bütünü olarak da tanımlanması
mümkündür. Bu hususta Tıbbi Deontoloji, tıp mesleğinde
hizmet verenlerin, uymakla yükümlü bulundukları meslek
kuralları ve etik ilkeler olarak kabul edilmesi mümkündür.

Ülkemizde bu husustaki kurallar ‘’ Tıbbi Deontoloji


Nizamnamesi ‘’ ile belirlenmiştir. İlgili nizamname
hükümleri sağlık personellerinin uymakla mükellef oldukları
kuralları bildirmiştir.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
1) Sağlık Personelinin Etik İlkelere Saygılı Olması:
Sağlık personellerinin başta gelen görevi, insan sağlığına,
yaşamına, kişiliğine özen ve saygı göstermektir. Bu sebeple
her sağlık personeli mesleğini icra ederken başta evrensel tıbbi
etik ilkeler olmak üzere mesleki alanlarıyla ilgili her etik ilkeyi
benimsemeli ve meslek yaşantıları boyunca bu ilke ve kurallara
riayet etmelidir. Bu ilkeler dışına çıkacak olan sağlık çalışanı
meslek etiğinde olduğu gibi ilkesiz bir meslek üyesi sayılarak
belirli disiplin ve cezai sorumluluklarla karşılaşabilecektir.

Örneğin, hastalarına insani yönden değer vermeyen, kişiliklerine


saygı duymayan ya da onların sağlıklarını önemsemeyen bir
sağlık personeli Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre
cezalandırılabilecek ya da disiplin sorumluluğu kapsamında
belirli disiplin cezalarından sorumlu tutulabilecektir.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
2) Sağlık Personelinin Tarafsız Olması:
Sağlık personeli, hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini ve
mezhebi, sosyal seviyesi, ahlaki düşünceleri, mevkii ve siyasi
kanaati her ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda azami
dikkat ve özeni göstermekle yükümlüdür. Bir başka ifadeyle
sağlık personeli tıbbi hizmetlerin sağlanması öncesinde, sırasında
ya da sonrasında herhangi bir gerekçeyle hastaları arasında ayrım
yapamaz ya da hasta seçemez.

Örneğin, bir sağlık personeli sadece kadın hastalarla


ilgileneceğini açıklayamayacağı gibi farklı bir etnik köken ya da
ırka mensup olması gerekçesiyle hastalara tıbbi yardımda
bulunmaktan geri duramaz.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
3) Sağlık Personelinin Acil Durumlarda Tıbbi
Müdahalede Bulunma Zorunluluğu:

Sağlık personeli, görevi ve uzmanlığı her ne


olursa olsun, gerekli bakımın sağlanamadığı acil
vakalarda, zorunlu neden olmadıkça, ilk
yardımda bulunmak zorundadır.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
4) Sağlık Personelinin Sır Saklama Zorunluluğu:

Sağlık personeli, meslek ve sanatının icrası


dolayısıyla öğrendiği sırları, yasal zorunluluk
olmadıkça, açıklayamaz. Buna göre, hastanın açık
rızası, mahkeme tarafından kesin talep ve kanunda
yazılı olan bazı haller dışında bu tür bilgilerin
açıklanmasının sağlık personeli yönünden cezai
yaptırımı bulunmaktadır. Bununla birlikte tıbbi
toplantılarda ve yayınlarda söz konusu olan
vakalarda hastanın kimliği de açıklanamaz.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
5) Sağlık Personelinin Mesleğini İcrasında
Serbestliği:

Sağlık personeli, mesleğini icra ederken hiçbir


tesir altında kalmaksızın vicdani ve mesleki
kanaati ile hareket etmelidir. Buna göre, sağlık
personeli tıbbi hizmette bulunurken hiçbir
konum ya da mevkiden talimat almaksızın
mesleğini özgürce icra eder.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
6) Sağlık Personelinin Ahlak ve Adapla
Bağdaşmayan Davranışlardan Kaçınması:

Sağlık personeli, meslek ahlakı ve adabı ile


bağdaşmayan hareketlerden kaçınmalıdır. Bu
yükümlülük yalnızca mesleğini icra sırasında
değil her zaman uymakla mükellef olduğu bir
zorunluluktur.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi

Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi


Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
7) Sağlık Personelinin Ticari Amaç ve Reklam
Yasağı:

Sağlık personeli, mesleğine ve tedavi kuruluşuna


ticari bir görünüm veremez ve reklamlarını
yapamaz. Reklam niteliği taşıyan teşekkür ilanları
yazdıramaz. İlan ve reçetelerinde sadece kimlik,
unvan, uzmanlık dalı, adres ve çalışma saatleri
gibi hususlara yer verilebilir.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
8) Sağlık Personelinin Aracı ve Aracıdan
Yararlanma Yasağı:

Sağlık personeli, her ne suretle olursa olsun maddi


bir çıkar karşılığı, hastaları meslektaşlarına ya da
başka sağlık kurum ve kuruluşlarına yönlendirmek
suretiyle gelir elde edemez. Sağlık personellerinin
bu tür davranışlarda bulunması yasaklanmıştır.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
9) Sağlık Personelinin Endüstri ile İlişkilerde
Çıkar Sağlama Yasağı:

Sağlık personelleri endüstri kuruluşları ile hiçbir


çıkar ilişkisi kuramaz. Bu hususta örneğin; ilaç
firmalarıyla anlaşma yapmaksızın hastanın
acılarını dindirecek ona yardım edecek ilaçlar
önermelidirler.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
10) Sağlık Personelinin Gereksiz Harcama
Yaptırma Yasağı:

Sağlık personeli, hastanın durumu ne olursa


olsun zorunlu olmadıkça pahalı ilaçlar ve
yöntemler öneremez, gereksiz harcama
yaptıramaz
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
11) Sağlık Personelinin İşkenceye Yardım
Yasağı:

Sağlık personeli, tıbbi bilgi ve becerisiyle işkence


ve benzeri uygulamalara katılamaz, yardımcı
olamaz, gerçeğe aykırı rapor düzenleyemez.
İşkence iddiası olan olgularla karşılaşan sağlık
personeli, meslek bilgi ve becerilerini gerçeğin
ortaya çıkarılması için kullanır.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
12) Sağlık Personelinin Cinsel İlişki
Muayenesi Yasağı:

Sağlık personeli, savcı ve mahkemeler dışında


kalan kişi ve kurumlardan gelen cinsel ilişki
muayene istemlerini dikkate alamaz. Bir başka
ifade ile savcı ya da hakim kararı olmaksızın
bekaret kontrolü yapamaz.
Tıp Etiğinde Tartışılacak Vakalar
• Acilde gece nöbetinde bulunan hekim A,
sabah saat 04:00 sularında baygın bir şekilde
alkol koması şikayetiyle acil servise götürülen
hasta B’ ye alkollü olması, üzerinin oldukça kirli
olması ve kötü kokması sebebiyle hastayı
reddetme hakkını kullandığını ifade ederek
tıbbi müdahalede bulunmamıştır.
Tıp Etiğinde Tartışılacak Vakalar
• 66 yaşında emekli öğretmen olan Ayfer Kurttekin
bir süredir yaşadığı nefes darlığı şikayeti sebebiyle
X devlet hastanesi acil servisine başvurmuştur.
Acil servisin oldukça yoğun olması sebebiyle
kendisine bir türlü sıra gelmemesi üzerine acilde
görevli olan hemşire A’ dan durumunun iyi
olmadığını bu sebeple kendisine öncelik
tanınmasını talep etmiştir. Ancak hemşire A, acile
başvuran her hastanın durumunun kötü olduğunu
bu sebeple ancak kendisiyle sırası geldiğinde
ilgilenebileceklerini belirterek biraz daha
beklemesi gerektiğini ifade etmiştir.
Tıp Etiğinde Tartışılacak Vakalar
• 30 yaşında diş hekimi olan A, kendisine özel
bir muayene açarak üzerinde kimlik, unvan,
uzmanlık dalı, adres ve çalışma bilgileri
bulunan bir kartvizit bastırarak yakın çevresine
dağıtmıştır.
Tıp Etiğinde Tartışılacak Vakalar
• 52 yaşında özel bir sektörde çalışmakta olan A,
20 yaşındaki kızının eski sevgilisi tarafından
telefonuna atılan –Kızınız bakire değil. mesajı
üzerine kızı B’yi, Kadın Doğum Uzmanı C’ ye
götürerek bekaret kontrolü yapılmasını talep
etmiştir.
Sağlık Hukuku Dersi Notları
VI
Av. İzzettin Özkan ÖZTÜRK
-
2022/GÜZ
Tıbbi Müdahale
• Tıbbi Müdahale; tıp mesleğini yerini getirmeye yetkili
kişi tarafından, tedavi etme amacına yönelik olarak
hastalıkları önlemek veya iyileştirmek amacıyla
gerçekleştirilen her türlü tıbbi nitelikli faaliyettir.

• Bu tanım, kişinin yalnızca bedensel bütünlüğüne


yönelik gerçekleştirilen fiziki müdahaleleri değil, aynı
zamanda ruh sağlığına yönelik gerçekleştirilen girişim
ve tedavileri de kapsar. Bu sebeple tıbbi müdahalelerin,
bireyin vücudunda değişiklik meydana getiren bir takım
fiziksel müdahaleler kadar ruh/mental sağlığı üzerinde
değişiklikler meydana getiren psikolojik yaklaşım ve
tedavileri de kapsadığı bir gerçektir.
Tıbbi Müdahalenin Hukuka
Uygunluk Şartları
A) Tıbbi Müdahalenin Bir Sağlık Personeli Tarafından Gerçekleştirilmesi:

Tıbbi müdahalenin, hastalar üzerinde yaratabileceği muhtemel olumsuz etkiler sebebiyle tıbbi
müdahalede bulunma yetkisi kanun koyucu tarafından yalnızca sağlık personeline verilmiştir.
Buradaki temel amaç öncelikle bireyin sonra toplumun ve kamu düzeninin korunmasıdır.

Hastanın, tıbbi müdahale konusunda acil durumlar hariç olmak üzere hekim ya da sağlık
personeli dışında bir başka kişiye yetki vermesi hukuken geçersizdir. Örneğin; TCK m.
101/II‘de düzenlenen kısırlaştırma suçunda; rızaya dayalı olsa dahi, kısırlaştırma eyleminin
yetkili olmayan bir kişi tarafından işlenmesi suç olarak düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere rıza
tek başına, ilgili eylemi hukuka uygun kılmamakta ayrıca fiilin yetkili kişi tarafından
gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Zorunluluk hallerinde (acil durumlarda) sağlık personeli olmayan bir kimsenin gerçekleştirdiği
tıbbi müdahalede hukuka uygun sayılabilmektedir. Örneğin; boğazına tıkanan bir yabancı
cisim yüzünden nefes alamayan ve boğulmak üzere olan bir kimseyi kurtarmak amacıyla soluk
borusunda kesici/delici bir alet yardımıyla delik açan kişi, tıbbi müdahalede bulunmuş
sayılmaktadır. Tıbbi müdahalede bulunma yetkisi olmaması nedeniyle eylemi esasen hukuka
aykırı olacaksa da zorunluluk hali dolayısıyla, yaptığı tıbbi müdahale nedeniyle
cezalandırılmayacaktır. Bu tip istisnai durumlar dışında sağlık personeli olmayan kişilerin
yaptığı tıbbi müdahaleler nedeniyle cezai sorumlulukları bulunmaktadır.
Tıbbi Müdahalenin Hukuka
Uygunluk Şartları
B) Hastanın Aydınlatılmış Rızasının Alınması:

Hastanın rızası, hem özel hukuk (maddi ve manevi tazminat)


hem de ceza hukuku açısından önemli bir hukuka uygunluk
nedenidir.

Hastanın rızasının geçerli olabilmesi için, hastanın


yanıltılmaması bir başka deyişle neye rıza gösterdiğini bilmesi
gerekmektedir bu da ancak hastanın tam olarak
aydınlatılmasıyla sağlanabilir. Hastanın aydınlatılmış
onamının bulunmadığı hallerde, sağlık personeli hastasını
iyileştirmek amacıyla tıbbi müdahalede bulunmuş olsa dahi,
sağlık personelinin durumun iç özelliğine göre gerek özel
hukuktan gerekse ceza hukukundan kaynaklı hukuki
sorumluluğuna gidilecektir.
Tıbbi Müdahalenin Hukuka
Uygunluk Şartları
C) Tıp Biliminin Verilerine Uygun Tıbbi Müdahalede Bulunulması
(Endikasyon):

Sağlık personelinin, işini sadakat ve özenle bizzat yapma borcu tedavi


sözleşmesinden kaynaklanan borçlarındandır. Sağlık personeli, tıbbi
müdahaleyi tıp bilimi ve uygulamasının gerektirdiği şekilde ve özenle
gerçekleştirmek zorundadır.

Sağlık personeli, tıbbi faaliyetlerde bulunurken mesleki şartları yerine


getirmek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak zorundadır. Aksi
takdirde sağlık personeli, tıp biliminin verilerini yanlış ya da eksik
uygulamışsa, mesleğinin gerektirdiği özel koşullara gereği ve yeteri kadar
uymamışsa, mesleki kusurunun varlığı kabul edilebilir.

Hasta aydınlatılmış, rızası alınmış ve ilgili tıbbi müdahale yetkili bir sağlık
personeli tarafından gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, müdahale özensiz
bir biçimde tıp biliminin gereklerine aykırı şekilde yapılmışsa sağlık
personelinin tıbbi faaliyeti hukuka aykırı olacak ve gerek maddi ve manevi
tazminat gerekse kast/taksir dolayısıyla cezai sorumluluğu doğacaktır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
1) Teşhis Koymak Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:

Teşhis koymak amacıyla gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler genellikle kişinin


bedensel bütünlüğü üzerinde yapılan tıbbi müdahale şeklinde karşımıza çıkar.
Kuşkusuz, hastalığın türü ve bulunduğu aşamaya göre, teşhis amacıyla yapılacak
müdahalelerin çeşitleri ve boyutları farklılık gösterecektir.

Bir sağlık personeli ile hasta arasında hukuken geçerli bir tedavi sözleşmesi
kurulduktan sonra taraflar arasında ilişki genellikle şu şekilde gerçekleşir: Sağlık
personeli öncelikle hastasından anamnez (hastanın öyküsü) alır. Sonrasında fiziki
muayene yapılır ve devamında şayet ihtiyaç duyulursa laboratuvar vb.
muayenelere başvurulur. İşte teşhis amacıyla gerçekleştirilen bu tıbbi müdahaleler
neticesinde varılan sonuca göre uygun olarak tedavi planlanmakta ya da hasta
izlem altında tutulmaktadır.

Bu hususta; teşhis koymak amacıyla hastadan öykü alınması(anamnez), fiziki


muayenesinin yapılması, teşhis koymak için özel tıbbi aletlerin kullanılması,
konsültasyon yapılması, tahlil yapmak amacıyla hastadan kan veya doku
örneği alınması, laboratuvar incelemelerinin yapılması, hastaya tomografi
gibi çeşitli tıbbi uygulamalar esnasında ilaç kullandırılması teşhis amacıyla
gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerden bazılarıdır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
2) Tedavi Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:

Tedavi, hastalığın varlığı yönünde bir tanıya ulaşıldıktan sonra, tıbben


mümkünse o hastalığı ortadan kaldırarak hastayı iyileştirmek mümkün değilse
hastalığı hafifletmek, ilerlemesine engel olmak, erken ve daha az zararlı bir
aşamada tutmak veyahut hastanın acılarını dindirmek için yapılan bütün tıbbi
faaliyetleri kapsamaktadır. İşte bu süreç içerisinde sağlık personeli tarafından
hastaya yönelik gerçekleştirilen fiziki ya da psikolojik her türlü girişim tedavi
amacıyla gerçekleştirilen tıbbi müdahalelere ilişkindir.

Bu hususta, hastanın vücut bütünlüğü üzerinde gerçekleştirilecek her türlü


cerrahi operasyonlar, endoskopik ya da açık ameliyatlar, ilaç tedavileri,
kansere yönelik kemoterapi tedavileri, fizik tedavi rehabilitasyon
uygulamaları, radyoloji uygulamaları, psikoterapiler vb. tüm tıbbi
müdahaleler tedavi amacıyla gerçekleştirilen bazı tıbbi müdahalelerdendir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
3) Koruma Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:

Tıbbi müdahaleler teşhis veya tedavinin yanı sıra hastalıklardan koruma amacına da
yönelmiş olabilirler. Bireyleri henüz ortaya çıkmamış ancak gelecekte ortaya çıkma
olasılığı bulunan bedensel ve ruhsal zararlar ve hastalıklardan uzak tutmak üzere
gerçekleştirilen faaliyetler koruma amacına yöneliktir.

Koruyucu tıp ya da koruyucu sağlık hizmetleri, gelecekteki muhtemel hastalık ve


sakatlıkların riskini, ciddiyetini ve süresini en aza indirecek veya engelleyecek,
hastanın farkında olmadığı hastalık belirtileri ortaya çıkmadan önce teşhis koyup,
tedavinin hastalığın erken döneminde yapılmasını sağlayacak hastalık öncesi sağlık
hizmetlerini kapsamaktadır. Bu hizmetler, bir hastalığın kişi veya toplumda hangi
aşamada olursa olsun ilerlemesinin durdurulmasını amaçlamakta, kişiye ya da çevreye
yönelik olabilmektedir.

Bu hususta, sağlıklı kişilerin erken tanı amacıyla periyodik muayene olması,


kronik hastalıkların takip edilerek ilaçların düzenlenmesi, kanserde erken tanı ve
tedaviye yönlendirme, gebe - bebek - lohusa takipleri, bağışıklama programları,
bulaşıcı hastalıkların ve salgınların takibi, genetik danışmanlık gibi pek çok
uygulama, koruyucu sağlık hizmeti ya da koruyucu tıp uygulamalarına örnek teşkil
etmektedir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
4) Kanundan Kaynaklanan Tespit Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:

Hekimlik faaliyetleri ya da tıbbi müdahaleler, bazen yalnızca hastanın tedavi


edilmesine yönelik değil aynı zamanda kişide mevcut belli bir tıbbi durumun tespitine
ya da hukuk-ceza yargılamaları için delillerin araştırılmasına yönelik olabilir.

Bu tıbbi müdahaleler kimi zaman resmi makamların talebi üzerine gerçekleştirilebilir.


Savcılık, mahkemeler veya kolluk gibi resmi makamlardan araştırma talebiyle
hastaların gönderilmesi mümkündür. Kimi zaman da başvuran hastanın
değerlendirmesi yapılırken sonradan hukuki süreçler açısından anlam taşıyabilecek
bulguların saptanması ve kaydedilmesi de söz konusu olabilir.

İşte böyle hallerde hekimin hastada, tanıya ve tedaviye yönelik gerekli müdahaleleri
planlarken, aynı zamanda mevcut durumu tespit ve kayıt altına alması kanundan
kaynaklanan tespit amacıyla gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerdir.

Örneğin, 22 yaşında öğrenci olan bir kişi, okul çıkışında kimliği belirsiz bir grup
tarafından saldırıya uğramış ve yaralanmıştır. Çevredekilerin yardımıyla hastaneye
götürüldüğünde tedavisinin yapılmasıyla birlikte saldırı sonrasında vücudunda
meydana gelen değişikliklerin tespiti için doktordan darp raporu talep edebilir ya da
doktor kendi inisiyatifiyle darp raporu düzenleyebilir. Böyle hallerde bu raporun
düzenlenmesi kanundan kaynaklanan tespit amacıyla gerçekleştirilen tıbbi
müdahalelere bir örnektir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
5) İlaç İle Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:
İlaç, belli bir hastalığın tedavisi için kullanılan maddeyi ifade eder. İlaçlar konusunda araştırma
yapan, ilaçların etkisini ve kullanışlarını konu alan bilim dalına ‘’ Farmakoloji ‘’ denir. İlaçları
kendi içinde ikiye ayırmak mümkündür.

a) Farmakolojik Etkili İlaçlar: İçerisinde tedaviye yönelik farmakolojik etkiye sahip unsur
barındıran ilaçlara farmakolojik etkili ilaç adı verilir. Bu ilaçlar kendi içerisinde Geleneksel
İlaçlar ve Yeni İlaçlar olarak ikiye ayrılabilir. Gelenek ilaç, tedavinin uygulandığı anda tıp
bilimince genel olarak kabul edilmiş ve sürekli bir kullanıma kavuşmuş geleneksel ilaçlardır.
Yeni ilaçlar ise tıp bilimi tarafından henüz tanınmamış ve kabul görmemiş bu sebeple genel bir
uygulama kazanmamış ilaçlardır.

b) Farmakolojik Etkisi Olmayan İlaçlar: Farmakolojik etkiye sahip hiçbir unsur içermeyen
başka bir deyişle tedavi edici etkisi olmayan maddelere plasebo denir. Bu maddeler hem
tedavi amacıyla hem de klinik ilaç araştırmaları alanında kullanılabilmektedir. Ayrıca plasebola
ruhsal hastalıkların tedavisinde de kullanılabilir. İçinde etkin madde bulunmadığından,
herhangi bir yan etki yapması söz konusu değildir.

Sağlık personelinin gözetiminde bedensel ya da psikolojik tedavi sırasında veya ameliyat


sonrası ilaç kullanılması bir tıbbi müdahaledir. Sağlık personeli, ilacın seçimi ve uygulanması
konusunda özenli davranmak zorundadır çünkü bu faaliyetin olumlu ya da olumsuz sonuçları
olabilir. Olumsuz bir sonucun ortaya çıkması durumunda, yanlış-yetersiz ilaç verilmesi, yanlış
doz uygulanması veya sağlık personelinin yanlış yönlendirmesi sebebiyle yanlış şekilde şekilde
tatbik edilmesi durumunda, sağlık personelinin hukuki ve cezai sorumluluğu doğabilmektedir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
6) Psikolojik Tedavi Amacı Taşıyan Tıbbi Müdahaleler:

Tıbbi müdahaleler yalnızca kişinin fiziksel bütünlüğü üzerinde gerçekleştirilen tıbbi


eylemler olarak karşımıza çıkmaz bazı zamanlarda kişinin ruhsal sağlığı üzerinde
gerçekleştirilen faaliyetlerde birer tıbbi müdahale niteliğindedir. Bu hususta ruhsal
sağlığı bozulmuş bir kişinin eski sağlığına kavuşması için gerçekleştirilen psikolojik
uygulamalar, testler, görüşmeler/seanslar ya da toplantılar tıbbi müdahalenin
maddi olmayan düşünsel-ruhsal şeklini oluşturmaktadır.

Bu tür tıbbi müdahaleler de ancak alanında yetkin sağlık personelleri tarafından


yapılmalıdır. Her ne amaçla olursa olsun yetkili olmayan kişiler tarafından yapılan
müdahaleler hukuksal nitelik taşımayacağı gibi yetkisi olmadığı halde müdahalede
bulunan kişilerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır.

Örneğin; hastayı hipnoz yoluyla tedavi etme yöntemi olan hipnoterapi, psikoloji ve
tıp bilimi alanında uzmanlaşmış kişiler olan hipnoterapistler tarafından
uygulanabilmektedir. Bu alanda eğitim almamış bir başka deyişle yetkili olmayan
kişilerin uygulayacakları hipnoterapi hukuken geçerli olmayacak ve bu kimselerin
gerek hukuki gerekse cezai sorumlulukları doğacaktır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
7) Estetik Amacıyla Gerçekleştirilen Tıbbi Müdahaleler:
Estetik amacıyla gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler, hastaların bedenlerinde doğuştan var olan
ya da sonradan meydana gelen şekil bozukluklularının düzeltilmesi/tedavi edilmesi amacıyla
gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler ya da hastaların sahip oldukları dışında talep ettikleri daha
farklı bir dış görünüşe kavuşmak amacıyla tamamen estetik kaygıyla gerçekleştirilen tıbbi
müdahaleler olarak karşımıza çıkar.

a) Kişinin bedeni üzerinde doğuştan var olan ya da sonradan meydana gelen şekil
bozukluklarını (deformasyon) gidermeyi amaçlayan onarıcı estetik müdahaleler:
Bu amaçla gerçekleştirilen müdahalelerde temel amaç hastada doğuştan var olan ya da
sonradan meydana gelen bozuklukların düzeltilmesidir. Örneğin, deviasyon bulunan ya da
kırılan bir burnun ameliyat edilmesi bu amaçla gerçekleştirilen bir tıbbi müdahaledir.

b) Kişiye yalnızca daha farklı bir görünüm kazandırmak amacıyla gerçekleştirilen


estetik müdahaleler:
Bu amaçla gerçekleştirilen müdahalelerde temel amaç kişinin var olandan daha farklı bir dış
görünüm kazanma isteğidir. Örneğin, sadece estetik amaçla yapılan burun ameliyatı, karından
yağ aldırma, gıdı aldırma, kepçe kulak durumunu düzeltme gibi müdahaleler bu amaçla
gerçekleştirilen estetik müdahalelerdir.

Onarıcı müdahale niteliğinde olmayan doğrudan estetik amaçla yapılan estetik operasyonlar
hususunda uygulamada farklı görüşler mevcuttur. Bazı hukukçular estetik cerrahiyi, sırf güzel
görüntü sağlamak amacıyla yapılan müdahaleler olarak tanımlamaktadır. Zira, estetik
cerrahide ne tedavi, ne koruma ne de acı dindirme amacı bulunmaktadır. Bu görüşe karşı
olarak bazı hukukçularda böyle bir tıbbi müdahalenin, fiziksel görünümünden memnun
olmayan kişilerin ilgili cerrahi operasyon sonrasında psikolojik durumu üzerinde olumlu
yönde etkisi olacağını ve bunun bir çeşit tedavi olduğunu savunmaktadır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
8) Tıbbi Deneme ve Bilimsel Araştırmalar:

Tıbbi denemeler, insan bedeni üzerinde daha önce uygulanmamış olan ve etkileri kesin olarak bilinmeyen
yeni bir yöntemin ya da ilacın tedavi veya bilimsel amaçla uygulanmasıdır. Tıbbi denemeler tıbbın gelişimi
üzerinde son derece etkili ve önemlidir. Tıbbi denemeleri, tedavi amaçlı tıbbi denemeler ve bilimsel amaçlı
tıbbi deneyler şeklinde iki gruba ayırmak mümkündür.

a) Tedavi Amaçlı Tıbbi Denemeler: Bu gruba giren denemeler, laboratuvar ve hayvan denemeleri gibi
belirli aşamalardan olumlu sonuçlarla geçildikten sonra, yeni bir tedavi yönteminin veya yeni bir ilacın,
hasta kişi üzerinde ve onun tedavi edilmesi amacıyla yapılan uygulamalardır. Buradaki temel amaç,
hastanın bedensel veya ruhsal sorununun ortadan kaldırılmasıdır. Tedavi amaçlı tıbbi denemelerin hukuken
geçerli olması için bazı koşulların bulunması gerekmektedir. Bu koşullar şunlardır:

>> Hekimin denediği tedavi usulü veya ilaç, tıp biliminin kurallarına ve ilkelerine uygun olmalıdır.

>> Denemenin yaratacağı risk, hastaya sağlayacağı yarardan çok olmamalıdır.

>> Hekim, denemenin etkileri ve sonuçları hakkında hastaya ayrıntılı bilgi vermeli ve hastanın aydınlatılmış
onamını almalıdır.

>> Hekim, denemenin yapılacağı hastayı tüm yönleriyle ayrıntılı olarak incelemeli ve denemenin olumsuz
etkilerini önlemek için her türlü özeni göstermelidir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
b) Bilimsel Amaçlı Tıbbi Denemeler:

Öğretide yaygın görüş, insan bedeninin, bilimin gelişmesi amacıyla dahi


olsa bir deney aracı olarak kullanılmaması yönündedir. Bu görüşe katılan
hukukçulara göre, insanın toplum ve bilimin gelişmesi için feda edilmesi
hukuken mümkün değildir. Çünkü yaşama hakkı, en temel insan hakkıdır
ve yaşama hakkına yapılan haksız müdahale, hukuken aykırıdır. Hastanın
rızası bulunsa dahi, insan üzerinde deney yapan hekim sorumluluktan
kurtulamaz.

Buna karşılık bazı hukukçular, hastanın rızasının bulunması ve bu rızanın


sınırları içinde kalınması koşuluyla, kişi üzerinde bilimsel deneylerin
yapılabileceğini savunmaktadır. Bu görüşü paylaşan hukukçulara göre, tıp
biliminin gelişmesi ve yeni hastalıklara çareler bulunabilmesi için, tıbbi
deneylerin çok büyük bir önemi bulunmaktadır. Nitekim uluslararası hukuk
ve etik belgelerinde de bilimsel amaçlı deneylerin yapılabilmesi kabul
edilmiş ve bunun belirli ölçütleri saptanmıştır.
Sağlık Hukuku Dersi Notları
VII
Av. İzzettin Özkan ÖZTÜRK
-
2022/GÜZ
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
9) Organ ve Doku Nakline İlişkin Müdahaleler
Organ nakli, artık işlevini yerine getiremez hale gelmiş organ veya dokuların çıkartılarak yerine yeni
bir organ veya dokunun yerleştirilmesidir. Günümüzde, başta kalp olmak üzere akciğer, karaciğer,
pankreas, böbrek gibi organların ve kalp kapağı, göz-kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi
dokuların nakli mümkündür. Türkiye’de ki ilk başarılı nakil, 3 Kasım 1975’te gerçekleştirilen böbrek
naklidir.

Organ nakline ilişkin düzenlemeler 29 Mayıs 1979 tarih ve 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması,
Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkındaki Kanun (Kısaltması: ‘’ODNK‘’)’ da ve Avrupa Konseyi
Biyotıp Sözleşmesi’nde yapılmıştır. İlgili her iki düzenlemede iç hukukumuzun önemli birer parçası
olup uygulamada organ ve doku nakline ilişkin önemli bir boşluğu doldurmuşlardır.

‘’Oto-gref‘’ adı verilen, bir kimsenin kendi dokusunun, vücudunun başka bir yerine nakli ameliyatı,
saç ve deri alınması, aşılanması ve nakli ile kan transfüzyonu (Transfüzyon: Nakil, Aktarma)
‘’ ODNK ‘’ hükümlerine tabi değildir.

Bir bedel veya başkaca bir çıkar karşılığı, organ ve doku alınması ya da satılması yasaktır.

Organ nakli ODNK ’ da, ‘’Yaşayan Kişilerden Organ ve Doku Alınması’’ ve ‘’Ölüden Organ ve Doku
Alınması‘’ olarak iki farklı başlıkta düzenlenmiştir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
A) Yaşayan Kişilerden Organ ve Doku Alınması:

Vericinin yaşamını sona erdirecek ya da tehlikeye sokacak olan organ ve


dokuların alınması yasaktır.

Yaşayan kişilerden organ ve doku nakli yapılabilmesi için ODNK’ da öngörülen


gerekli şartlar ise şunlardır:

-Verici Kişinin;

-18 yaşını doldurmuş olması,

-Ayırt etme gücüne sahip olması,

-Mahkeme tarafından kanunda gösterilmiş olan herhangi bir sebeple kısıtlanmış


olmaması,

-Organ ve doku vermeyi kabul etmiş olması (En az iki tanık huzurunda sözlü
olarak beyan edilip imzalanan tutanağın bir hekim tarafından onaylanması)
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
B) Ölüden Organ ve Doku Alınması:
Bu tür nakilde verici bir ceset olduğu için organ ve doku alımı açısından ölünün yaşı
önemli değildir. Kanunumuz, yaşayanlardan yapılan organ nakli bakımından 18
yaşında olma şartını öngörürken ölülerden organ nakli bakımından herhangi bir
sınırlama getirmemiştir.

Ölülerden organ ve doku nakli hususunda öncelikle ölüm halinin saptanması


gerekmektedir. Ölümün ne zaman gerçekleşmiş sayılacağı konusunda öğretide iki
görüş/kriter mevcuttur:
-Biyolojik Ölüm: Kişiye canlılık veren dolaşım, solunum, sinir sistemi gibi ana hayat
fonksiyonlarının kendiliğinden çalışma yeteneklerinin durması ve tekrar bu
niteliğinin kazandırılamamasıdır.
-Beyinsel Ölüm: İnsana insan olma özelliği veren beynin, vücudu yönetme
yeteneğini tamamen ve geri dönüşü olmayacak şekilde kaybetmesidir.

Hukukumuzda ölüm halinin saptanması hususunda beyin ölümü kriteri


benimsenmiştir. ODNK’ya göre tıbbi ölüm hali dört kişilik hekimler kurulunca ve oy
birliği ile saptanır. Bu hekimlerin kardiyalog, nörolog, nöroşirürjiyen (Beyin
Cerrahı) ve anesteziyoloji-reanimasyon uzmanı olması gerekir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
Ölüm hali saptandıktan sonra ODNK’ da öngörülen şartlar dahilinde ölülerden organ nakli
yapılabilmesi mümkündür. Buna göre;

1) Sağlığında vücudunun tamamını veya organ ve dokularını, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlar
için bıraktığını resmi veya yazılı vasiyetle belirtmişse ölüden organ veya doku alınabilir.

2) Belirtmemiş olsa dahi ölüm anında yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası
veya kardeşlerinden birisinin, bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının
muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabilir. Bu hususta ölüm anında yanında eş varsa,
artık diğer kimselerin görüşünün sorulmasına gerek yoktur. Ancak çocuklarından orada
bulunan hepsinin rıza göstermiş olması gerekir. Bir tanesinin muhalefet etmesi halinde, organ
alınamaz.

3) Aksine bir vasiyet veya beyan yoksa kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan
dokuların alınması her zaman mümkündür.

4) Ölü kimse, sağlığında kendisinden ölümünden sonra organ veya doku alınmasına karşı
olduğunu belirtmişse organ ve doku alınamaz.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
10) Cinsel Sağlığa İlişkin Müdahaleler

Ülkemizde cinsel sağlığa ilişkin müdahalaler ‘’Nüfus Planlaması


Hakkında Kanun‘’ (NPHK) ile düzenlenmiştir.
A) Kısırlaştırma (Sterilizasyon): Sterilizasyon, bir erkek veya kadının
çocuk yapma yeteneğinin, cinsel ihtiyaçların giderilmesine engel
olunmadan ortadan kaldırılmasıdır. Bu amaçla yapılan tıbbi
müdahalede, erkeklerde sperm ve kadınlarda yumurta kanallarının
kapatılarak üreme yeteneği tıbben sona erdirilir.

Ülkemizde kısırlaştırma, rızaya dayalı olup, zorla kısırlaştırma Türk


Ceza Kanunu’na aykırıdır. Bu operasyon ancak talebi üzerine, ergin
kişiye ve tıbbi sakınca olmadığı takdirde yapılır. Kısırlaştırma
operasyonu için ayrıca kişi şayet evli ise eşinin rızası alınmalıdır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
B) Hadımlaştırma (Kastrasyon): Kişinin cinsel salgı bezlerinin
(erkeklerde testislerin, kadınlarda yumurtalıkların) alınması yolu ile
cinsel faaliyette bulunma ve üreme yeteneğinin tamamen sona
erdirilmesi amacını taşıyan bir müdahaledir.
‘’Cerrahi Hadım‘’ ve ‘’Kimyasal Hadım‘’ olarak iki şekilde yapılması
mümkündür. Cerrahi Hadım’da kişinin testosteron üretim kaynağı
olan testisleri ameliyat ile alınırken kimyasal hadımda birtakım
ilaçlar ile kişideki testosteron seviyesi indirgenir.
Hadımlaştırma, herhangi bir tıbbi gereklilik olmadıkça sırf ilgilinin
istemi üzerine yapılabilecek bir tıbbi müdahale türü değildir. Buna
göre, tıbbi bir gereklilik olmadıkça, kişinin hadımlaştırmaya rıza
göstermesi, hukuken geçerli değildir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
C) Gebeliğin Sona Erdirilmesi (Kürtaj):
Ana rahminde bulunan ceninin tıbbi müdahaleyle alınması ve gebeliğe son verilmesidir.
Mevzuatımızda ‘’rahim tahliyesi‘’ olarak da adlandırılır.

NPHK ‘ da öngörülen haller dışında gebeliğin sona erdirilmesi mümkün değildir. Bir başka
ifadeyle, gebeliğin sona erdirilmesi yasada kesin kurallara bağlanmıştır.

Annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca bulunmadığı takdirde, gebeliğin 10. haftası doluncaya
kadar istek üzerine gebeliğe son verilmesi mümkündür.

Gebelikte 10 haftalık süre dolmuş ise gebeliğe son verilebilmesi için gebeliğin;

- Annenin hayatını tehdit ettiği ya da edeceği;

- Doğacak çocuk ile onu takip edecek kuşaklar için ağır maluliyete ( sakat olma durumu )
neden olacağı;

durumlarda sona erdirilmesi mümkündür.

Görüldüğü üzere NPHK, gebeliğin sona erdirilmesi için hem süre öngörmüş hem de tıbbi
tehlikenin bulunması halinde kürtajın yapılabilmesi ilkesini benimsemiştir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
TCK m. 99/6 ‘ da yer alan ‘’ Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe
kalması halinde, süresi 20 haftadan fazla olmamak ve kadının rızası
koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. ‘’ hükmü NPHK’ da ki 10
haftalık süre sınırına bir istisna getirerek bu süreyi 20 haftaya yükseltmiştir.
Örneğin, tecavüze uğraması sonucu hamile kalan mağdur kadınlar için,
yasal gebeliği sona erdirme sınırı 20 haftaya yükseltmiştir.
Derhal müdahale edilmediği takdirde, annenin hayatını veya yaşamsal
organlarından birisini tehdit edecek acil hallerde, durumu tespit eden
yetkili hekim tarafından gerekli müdahale yapılarak rahim tahliye edilir ve
durum müdahale yapılmadan önce ve bunun mümkün olmadığı hallerde
müdahaleden itibaren en geç yirmi dört saat içerisinde illerde Sağlık
Müdürlüğüne, ilçelerde Toplum Sağlığı Merkezi Tabipliğine bildirilir.
Gebeliğe son verilmesi hususunda gebe kişinin rızasının alınması zorunlu
olduğundan gebe kadının izni gerekmektedir. Şayet ilgili kimse küçükse,
kendisi ile birlikte velisinin de rızası aranır. Bununla beraber yine gebe kişi
evli ise ayrıca eşinin de rızasına ihtiyaç vardır.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
11) Cinsiyet Değişikliğine İlişkin Müdahaleler:
Cinsiyet değişikliği, cerrahi müdahale sonucunda erkeğin kadın ve kadının erkek cinsiyetine
dönüşmesidir. Bu operasyon sonucu kişinin daha önce sahip olduğu cinsiyet özellikleri
tamamen değişir ve karşı cinsin görünümünü kazanır.

Hukukumuzda cinsiyet değişikliği konusu Türk Medeni Kanunu m. 40 ‘ da düzenlenmiştir. İlgili


kanun hükmüne göre ‘’ Cinsiyet değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak
mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. ‘’

Başvuru yapılan mahkeme tarafından bu tıbbi müdahaleye izin verilebilmesi için;

- İstem sahibinin 18 yaşını doldurmuş olması;

- Evli olmaması;

- Transseksüel yapıda olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunlu olduğunu bir
eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak resmi sağlık kurulu raporuyla belgelemesi;

zorunludur.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
12) Yapay Döllemeler (Aşılama):
Yapay dölleme, erkek spermlerinin cinsel ilişki dışındaki bir yöntemle kadının
rahmine yerleştirilmesidir. Döllemeler, evlilik birliği içinde yapılıp yapılmamasına
göre iki çeşittir. Evlilik birliği içerisinde yapılan döllemeye ‘’ Homolog Dölleme ‘’ ,
evlilik dışında yapılan döllemeye ise ‘’ Heterolog Dölleme ‘’ denmektedir.
Yapay dölleme konusu ülkemizde ‘’Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezi Yönetmeliği‘’
ile düzenlemeye tabi tutulmuştur. İlgili düzenlemeye göre, ülkemizde yalnızca
homolog döllemeye izin verilmiştir. Bu kriterlere göre, üremeye yardımcı tedavi
uygulanacak olanların;
- Evli çift olması;
- Sadece kendilerine ait üreme hücrelerinin kullanılması;
- Eşlerin yönetmelikte öngörülen tedavi yöntemleri dışındaki mevcut tedavi
yöntemleri ile çocuk sahibi olamadıklarını belgelemesi;
zorunludur.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
13) Embriyon Nakilleri (Tüp Bebek):

Dış ortamda döllendirilen kadın ve erkek üreme hücrelerinin, belli bir süre sonunda kadının rahmine
yerleştirilmesine, embriyon nakli denir. Doğal yoldan çocuk sahibi olamayanlar için, erkek spermi ile
kadından alınan yumurta hücresi, laboratuvar ortamında döllendirilip, belli bir gelişimden sonra kadının
rahmine yerleştirilmekte ve kadının çocuk sahibi olması sağlanmaktadır.

Ülkemizde embriyon nakli işlemleri ‘’ İnvitro Fertilizasyon ve Embriyo Transferi Merkezleri Yönetmeliği ‘’
uyarınca yürütülmektedir.

Embriyo nakli yapılması için gerekli olan şartlar şunlardır:

-Üreme hücrelerinin tedavinin uygulanacağı evli karı kocaya ait olması,

-Bilinen tedavi yöntemleriyle çocuk sahibi olma olasılıklarının bulunmaması,

-Her ikisinin de bu tıbbi müdahaleye rızasının olması,

-Kadının 35 yaşını geçmemiş olması gerekmektedir. Ancak bilim kurulunca karar verilmesi durumunda
daha büyük yaştaki kadınlar için de uygulama yapılabilmektedir.
Tıbbi Müdahale Çeşitleri
İnvitro Fertilizasyon ve Embriyo Transferi Merkezleri Yönetmeliği uyarınca,
anne ve babadan alınan yumurta ve spermlerle elde edilen embriyoların
dondurularak saklanması da mümkündür.

Bu işlem, eşlerin ancak ortak rızalarıyla yapılabilir ve dondurulmuş embriyo,


üç yılı geçmeyecek bir süre içerisinde, eşlerin rızasıyla ve ancak kendileri için
kullanılabilir. Başka amaçlarla ve başka adaylar için kullanılması kesin bir
biçimde yasaklanmıştır.

Dondurulmuş embriyolar,

- 3 yıllık dondurulma süresinin dolması,


- Her iki eşin ortak talebi,
- Eşlerden birinin vefat etmesi

hallerinde DERHAL YOK EDİLİR.

- Tarafların boşanması durumunda ise yok etme işlemi derhal değil ancak
MAHKEME KARARININ KESİNLEŞMESİ üzerine gerçekleştirilir.
Sağlık Hukuku Dersi Notları
X
Av. İzzettin Özkan ÖZTÜRK
-
2022/GÜZ
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )

• Sağlık personelinin tedavi sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerine


aykırı davranması ya da hatalı tıbbi müdahalede bulunması ile ortaya çıkan
hukuki sorumluluğu esas itibariyle iki nedene dayanır. Bunlar Tedavi
sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluk ve haksız fiilden kaynaklanan
sorumluluktur. Bununla birlikte taraflar arasında kurulmuş geçerli bir
sözleşmenin bulunmadığı durumlarda da (Örneğin, Vekaletsiz İş Görme
İlişkisi sırasında) hatalı tıbbi müdahalede bulunması durumunda yine
haksız fiil sorumluluğu söz konusu olacaktır.

Esas itibariyle hastanın vücut bütünlüğüne yönelik tıbbi müdahalelerde,


sözleşmeye aykırı, zarar verici her türlü davranış aynı zamanda haksız fiil
sorumluluğu oluşturur. Bu nedenle hasta, hatalı tıbbi uygulaması nedeniyle
sağlık personeline dava açacağı zaman, aralarında akdettikleri tedavi
sözleşmesine ya da haksız fiile dayanması mümkündür.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
• Sağlık personeli ile hasta arasında gerçekleştirilen tedavi
sözleşmesi ya da taraflar arasında kurulan haksız fiil ilişkisi
dolayısıyla hukuki sorumluluğun doğması için bazı şartların
gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartları dört başlık altında
toplamamız mümkündür. Bunlar;

1) Hukuka Aykırı Davranış


2) Zarar

3) Kusur

4) Nedensellik Bağı
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )

1) Hukuka Aykırı Davranış: Bir sözleşme ilişkisinin varlığı durumunda,


hukuka aykırı davranış, sözleşmenin ihlali şeklinde kendisini gösterir.
Ancak öncelikle hukuken geçerli bir sözleşmenin bulunması ve
taraflardan birinin bu sözleşme hükümlerinden en az birine aykırı
davranışta bulunması gerekmektedir.

Bununla beraber haksız fiil ilişkisindeki hukuka aykırılık; başkalarının


gerek malvarlığı gerekse şahıs varlığı değerlerine zarar vermeyi
yasaklayan bir hukuk kuralının ihlalini ifade etmektedir. Bu anlamda
hukuka aykırı bir davranış ile hastasına zarar vererek onun malvarlığında
eksilmeye yol açan ya da şahıs varlığı değerlerine zarar veren sağlık
çalışanının hukuki sorumluluğu ortaya çıkacaktır.

Örneğin; tedavi sözleşmesinde hekimin gerekli tahlil ve incelemeleri


yapmadan hastasına tanı koyması, hastalık ve ilaç öyküsü almadan acele
karar vermesi, bilgisizliği veya dalgınlığı nedeniyle yanlış ilaç önermesi,
aydınlatılmış onam konusunda üzerine düşeni yapmaması, hastanın
sırlarını saklamaması vb. sözleşme hükümlerine aykırı davranışlardandır.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
2) Zarar: Sağlık Hukuku kapsamında sağlık hizmetlerindeki zarar, sağlık personeli
tarafından bir sağlık hizmetinin sunulması dolayısıyla
hastanın yaşamında, sağlığında veya çalışma gücünde meydana gelen
‘’ maddi ‘’ ve ruhsal sağlığında meydana gelen ‘’ manevi ‘’ olumsuz yönde
değişikliklerdir.

Sağlık personelinin hukuki sorumluluğundan söz edilebilmesi ve sonucunda maddi


ya da manevi tazminat talep edilebilmesi için bir zararın gerçekleşmiş olması
gerekmektedir. Dolayısıyla hasta, herhangi bir zarara uğramamışsa, sözleşmeye
aykırı davranışta bulunulsa dahi, sağlık personeli için tazminat sorumluluğu
doğmayacaktır.

Örneğin, bir sağlık personelinin tedavi sözleşmesi kapsamında özen


yükümlülüğünü yerine getirmeyerek dalgınlığı sebebiyle hastasına yanlış bir ilaç
yazmış olmasına rağmen hastanın o ilacı kullanmayarak zarara uğramaması
durumunda zarar meydana gelmediği için sağlık personelinin hukuki
sorumluluğuna başvurulamayacaktır.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
• Maddi Zarar: Kişinin kendi iradesi dışında, başkasının hukuka aykırı eylemi nedeniyle mal varlığında
meydana gelen eksilmedir. Örneğin; Hastalık sebebiyle tanı, teşhis ve tedavi giderleri, ölüm meydana
gelmişse cenaze masrafları, eşin sağlığının ve bozulması veya ölmesi nedeniyle destekten yoksun kalma,
kişilerin malvarlıklarında eksilmeye neden olur. İşte bu eksilmeye maddi zarar denir. Maddi zararları dört
başlık altında toplamak mümkündür.

a) Tedavi Giderleri: Sağlık personelinin kusurlu hizmetinin yol açtığı teşhis ve tedavi dolayısıyla yapılan
masraflardır. Bu masrafların içine hekim, ilaç, tetkik-tahlil, ameliyat, hastane, ulaştırma vb. için yapılan
harcamalar girer.

b) Çalışma Gücü Kaybından Kaynaklanan Zararlar: Sağlık personelinin kusurlu hizmeti hastanın çalışma
gücünde geçici veya sürekli kayba neden olabilir. Böyle bir durumda hasta için gelir kaybı söz konusu olur.

c) Destekten Yoksun Kalma Zararı: Hayatını kaybeden kişinin yaşarken destek verdiği kişilerin aldığı
desteğin ölüm sebebiyle ortadan kalkması neticesinde destek alanların uğradıkları zarardır. Bu zararın
tazmin edilmesi gereklidir.

d) Diğer Maddi Zararlar: Ölüm nedeniyle yapılan def’in masrafları vb. harcamalarında tazmini istenebilir.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
• Manevi Zarar: Kişisel değerlerin zarar görmesine manevi zarar denir. Sağlık
Hukuku kapsamında, hastanın sağlık durumu ile ilgili bilgi ve sırların
açıklanması, cesetten izinsiz organ veya doku alınması, aydınlatılmış onayı
olmaksızın deneye tabi tutulması vb. eylemler, kişinin ruhsal bütünlüğüne
ve kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirilir.

Manevi zararın varlığından söz edebilmek için kişinin sağlığında meydana


gelen istenmeyen durumun gerçekleşmiş olması yeterlidir; bu zararın
sürekli veya geçici olması zorunlu değildir.

Manevi zarar, maddi zarardan bağımsızdır. Hastanın manevi zarar


nedeniyle tazminat talep edebilmesi için mutlaka vücut bütünlüğünde bir
zararın meydana gelmiş olması gerekmemektedir. Örneğin; sağlık
personelinin, kanunda öngörülen hallerden hiçbirinin varlığı olmaksızın
hastaya ait sır teşkil eden bilgileri açıklaması manevi zarar
oluşturabilmektedir.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
3) Kusur: Hukuki bir sorumluluğun doğabilmesi için kusur olarak nitelenebilen bir eylem veya işlem
olması gerekmektedir. Bu hususta kusur, hukuka uygun olmayan, hukuk düzeninin kabul etmediği
bir irade veya irade eksiklidir. Hukuka aykırı sonucu isteyen (Kast) veya hukuka aykırı sonucu
önlemek için gerekli iradeyi göstermeyen (İhmal/Taksir) kişi kusurludur.

Kusur, kast ve ihmal/taksir olmak üzere ikiye ayrılır:

Kast: Hukuka aykırı sonucun, zarar veren kişi tarafından istenmesi, bilerek ve isteyerek bu amaca
yönelik bir eylemde bulunulması veya bilinmesinin gerekmesidir. Örneğin, sağlık personelinin sırf
daha fazla ücret almak için, hiç gerekli olmadığı halde, hastasını ilaçla tedavi yerine ameliyat etmesi
(sağlık personelinin uygun tedavi seçme borcuna aykırılık), kasti bir harekettir ve sağlık personelinin
hukuki sorumluluğunu doğuracaktır.

İhmal: Hukuka aykırı sonucun istenmemesi, fakat gerekli önlemlerin alınmaması, dikkat ve özenin
gösterilmemesi suretiyle haksız sonucun doğmasına neden olunmasıdır. İhmalin ölçüsü objektiftir.
Sağlık personelinin davranışı, orta seviyede, aklı başında, makul bir kişinin somut olayın durum ve
koşullarına göre alması gereken zorunlu önlemlere, harcayacağı çabaya, göstereceği özene göre
değerlendirilir. Sağlık çalışanı için kıstas, mensup olduğu kategori içinde yer alan ortalama bir sağlık
çalışanının aynı durum ve koşullarda göstereceği davranıştır. İhmalin tespitinde, sağlık personelinin
kişisel mazeretleri göz önünde bulundurulamaz. Örneğin, hekimin, hasta fazlalığı veya yorgun
olması gibi bir gerekçe kabul edilemez.
Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu
( Tazminat Sorumluluğu )
4) Nedensellik (İlliyet) Bağı: Sağlık personelinin kusuru dolayısıyla sorumlu
tutulabilmesi için, verdiği sağlık hizmeti ile meydana gelen zarar arasında bir
nedensellik bağının bulunması, bir başka ifadeyle, meydana gelen zararın hekimin
gerçekleştirdiği veya verdiği sağlık hizmetleri sonucunda meydana gelmiş olması
gerekmektedir.

Örneğin, gerekli tetkiklerin yapılması için laboratuvara gönderilen hastanın bindiği


asansörün düşmesi sonucu hayatını kaybetmesi halinde, sevki yapan doktorun
ölüm konusunda herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Çünkü hekimin sevk
işlemi ile ölümün meydana gelmesi arasında, hayatın olağan akışına göre, herhangi
bir ilişki bulunmamaktadır.

Örneğin; çıkış deliği bulunmayan kurşun yarasının sadece temizleyip sarmakla


yetinilip aranıp bulunmaması sonucu kişinin bir gün sonra ölmesinde yine gerekli
özeni göstermediği için kusurlu olan hekim meydana gelen zarar nedeniyle
sorumlu olacaktır.
Sağlık Personelinin Hukuki
Sorumluluğunun Sonuçları
• Hukuki sorumluluğun saptanması halinde, kusurlu bulunan kişi açısından zararın giderilmesi
konusunda iki tür tazminat sorumluluğu doğacaktır. Bunlar maddi tazminat ve manevi
tazminattır.

1) Maddi Tazminat: Kişinin iradesi dışında malvarlığında meydana gelen eksilmenin, bir başka
ifadeyle oluşan maddi zararın, sorumlu olan kişi tarafından karşılanmasıdır/ödenmesidir.
Oluşan zarar genellikle mal veya para şeklinde tazmin edilirse de sağlık alanında sadece
parasal olarak ödenebilir.

Zararı ispat etme yükümlülüğü hastadadır. Zarara uğrayan kişi bu durumu belge, tanık,
keşif gibi her türlü yasal delil ile kanıtlama olanağına sahiptir.

2) Manevi Tazminat: Bir kimsenin kişilik haklarına yapılan haksız bir saldırı nedeniyle duyduğu
cismani ve manevi acı, ıstırap ve elem nedeniyle yaşama zevkinde azalma meydana
gelmesidir. Manevi tazminat da kişinin ilgili eylem sebebiyle çektiği acıları azaltmak
amacıyla yaptırılan ödemedir. Örneğin; hekimin kusurlu bir şekilde yerine getirdiği sağlık
hizmeti nedeniyle hayatını kaybeden kişinin yakınları, manevi zararlarının giderilmesi
amacıyla manevi tazminat isteminde bulunabilirler. Ya da kusurlu bir tıbbi operasyon
sonrasında bacağını kaybeden çocuğun anne-babası manevi tazminat isteminde bulunabilir.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu
• Sağlık personeli olarak hizmet verenler, hangi tür hizmeti, hangi sıfat ve unvan ile verirlerse versinler
görevlerini yerine getirdikleri sıradaki eylem ve işlemleri sebebiyle hukuki ve cezai açıdan olduğu gibi
disiplin bakımından da sorumlulukları bulunmaktadır. Disiplin sorumlulukları hem çalıştıkları kamu
kurumu hem de üyesi oldukları meslek kuruluşu ( örneğin; Türk Tabipler Birliği ) yönünden söz konusu
olabilir.

Sağlık personeli kendi nam ve hesaplarına serbest olarak çalışmayıp kamu ve özel sektörün herhangi bir
kurum veya kuruluşunda görev yapmaları halinde disiplin cezalarıyla cezalandırılmaları mümkündür.

Kamu kurum ve kuruluşundan disiplin sorumluluğu; Kamu kurum ve kuruluşundan görev yapan sağlık
personeli 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu gereğince kamu görevlisi kabul edilip bu kanunda yer alan
cezalara tabidirler. Kanunda yer alan disiplin cezaları kademe kademe şu şekildedir;

- Uyarma ( Yazılı İhtar ) Cezası: Memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin
yazı ile bildirilmesidir.

- Kınama Cezası: Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.

- Aylıktan Kesme Cezası: Memurun, brüt aylığından kesinti yapılmasıdır.

- Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezası: Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu
kademede ilerlemesinin 1 – 3 yıl arasında durdurulmasıdır.

- Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası: Bir daha devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan
çıkarılmasıdır.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu
• Disiplin Cezası Vermeye Yetkili Amir ve Kurullar:

• Uyarma, Kınama, Aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından


verilebilir.

• Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası memurun bağlı bulunduğu


kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra atamaya yetkili
amirlerce, il disiplin kurullarının kararına dayanan hallerde valiler
tarafından verilir.

• Devlet memurluğundan çıkarma cezası amirlerin bu yoldaki isteği üzerine,


memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile
verilebilir.

Not: Disiplin Amiri, kurumların kuruluş ve görev özellikleri dikkate alınarak


Devlet Personel Başkanlığı’nın görüşüne dayanılarak özel yönetmeliklerinde
belirlenen amirlerdir.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu

• Memurun Savunma Hakkı:

• Devlet memurlarının savunması alınmadan disiplin cezası


verilemez. Buna göre soruşturmayı yapanın ya da yetkili
disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre
içinde ya da belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan
memur, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.

• Ayrıca isnat edilen suçun memura açık olarak bildirilmesi


gerekmektedir.

• Bu iki kurala aykırı olarak verilen disiplin cezaları, usul


açısından geçerli sayılamaz.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu

• Disiplin Cezalarının Uygulanması:

• Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder


ve derhal uygulanır.

• Aylıktan kesme cezası, cezanın veriliş tarihini takip eden


aybaşından itibaren uygulanır.

• Kendilerine aylıktan kesme ya da kademe ilerlemesinin


durdurma cezası verilenlerin, valilik, büyükelçilik, müsteşar,
müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük ve daire başkanlığı
görevlerine atanmaları mümkün değildir.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu

• Disiplin Cezalarının Sicilden Silinmesi:

• Disiplin cezasına çarptırılan bir memur, kendisine verilmiş


cezanın sicilden silinmesini talep etme hakkına sahiptir.
Kanuna göre,

• Memur uyarma ve kınama cezalarında uygulanmalarından


itibaren 5 yıl diğer cezaların uygulanmasından itibaren 10
yıl sonra atamaya yetkili amire başvurarak, verilen cezaların
sicilden silinmesini isteyebilir.

• Devlet memurluğundan çıkarma cezasının sicilden silinmesi


istenemez.
Sağlık Personelinin Disiplin Sorumluluğu

• Özel kurum ve kuruluşundan disiplin sorumluluğu:

Özel sağlık kurum ve kuruluşunda çalışan sağlık personeli


kamu görevlisi sayılmayacağı için kamu kurum ve
kuruluşlarındaki disiplin sorumluluğunda bahsedilen
cezalara tabi değildir. Bu kişi ile özel kurum ve kuruluş
arasında özel hukukun alt dalı olan İş Hukuku hükümlerince
iş ilişkisi kurulur. Bu iş ilişkisi, işçi ve işveren arasında bir iş
sözleşmesi yapmayı gerektirir. Taraflar arasında imzalanan iş
sözleşmesinde sağlık çalışanın hukuka aykırı eylemlerinde
hangi yaptırımla karşılaşacağı düzenlenmiştir. Buna göre,
sağlık çalışanın sözleşmede öngörülen hukuka aykırı
eylemleri sebebiyle sözleşme haklı nedenle feshedilebilir
ya da ücretinden kesintiye gidilebilir.
Sağlık Personelinin Cezai Sorumluluğu
• Sağlık personelinin hastaya zarar verici eylemi bir tarafıyla maddi ve manevi tazminat sorumluluğunu
doğuruyorken diğer tarafıyla ilgili eylem Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suç tanımlarından birini
kapsadığı takdirde sağlık çalışanın o suçun karşılığında belirtilen hapis veya adli para cezasıyla
cezalandırılması gerektirmektedir. Cezai sorumluluk türü de ortaya çıkan zararın para olarak giderilmesini
değil o sağlık çalışanın cezalandırılmasını düzenleyen sorumluluk türüdür.

Türk Ceza Kanununda düzenlen bazı suçların, meslek suçu niteliği taşıdığı ve özellikle sağlık personelince
işlenebilen suçlar olduğu söylenebilir. Sağlık alanında hizmet veren bütün meslek mensuplarını doğrudan
veya dolaylı olarak ilgilendiren ve bu nedenle bilinmesinden yarar görülen suçlar şunlardır:

• Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ( TCK m. 83 ): Örneğin; hastasına yanlış bir tıbbi
müdahalede bulunarak onu tehlikeli bir duruma sokan hekim, bu yanlış tedavinin olumsuz sonuçlarını
önlemek amacıyla gereken tedbirleri almak zorundadır. Bu tedbirleri kasten ya da neticeyi göze alarak
almayan hekim TCK m. 83 gereğince sorumlu tutulabilecektir. Ya da resmi görevli olduğu halde veya acil
durumlarda hastasının ölümü için kasten tıbbi müdahaleyi yapmayan hekim yine TCK m. 83 gereğince
cezalandırılabilecektir.

• Kasten yaralama ( TCK m. 85 ): Örneğin; 17 yaşındaki hastanın acil bir durum olmadığı ve durumun
mahiyeti gerektirmediği halde kendisinin ve ailesinin aydınlatılmış onamı alınmadan apandisiti alınıyor. Bu
durumda rıza söz konusu olmadığı ve hekim bunu bilerek ve isteyerek bu ameliyatı yaptığı için kasten
yaralama dolayısıyla cezalandırılması mümkündür.

• İnsan üzerinde deney ( TCK m. 90 ): İlgili kanun maddesinde öngörülen şartlar yerine getirilmeden insan
üzerinde deney yapan ya da buna yardımcı olan sağlık personelinin insan üzerinde deney suçu sebebiyle
cezai sorumluluğu doğacaktır.
Sağlık Personelinin Cezai Sorumluluğu

• Organ ve doku ticareti ( TCK m. 91 ):

• Çocuk düşürtme ( TCK m. 99 ):

• Kısırlaştırma ( TCK m. 101 ):

• Cinsel saldırı ( TCK m. 102 ):

• Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç yapma, satma


(TCK m. 187):

• Uyuşturucu ve uyarı madde imal ve ticareti ( TCK m. 188 ):

• Çocuğun soy bağını değiştirme suçu ( TCK m. 231 ):

• Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi ( TCK m. 280 ):

You might also like