Professional Documents
Culture Documents
Hikmet'ten
Hikmet'ten
Hikmet'ten
(Esin- Tek Vakfı Ktp .); Manchester, The memurluk yeri ve sekreterlik" anlamla- Abbasiler'deki mvanü's-sır, mvanü'd-da-
John Rylands University Library (nr. 67), rına gelmektedir. Divanın Farsça'da ilk, ri ' 1- kebir gibi saray divanlarını , Divan- ı
istanbul Üniversitesi (TY, nr. 3898 ), Mil- Arapça'da ikinci anlamı "kurul" veya "top- Mezalim gibi her türlü şikayete açık di-
let (Ali EmTrT, Manzum, nr. 16), Konya Mev- lantı"dı r. Osmanlılar'da ise divan Farsça vanları gören Türkler , bunları eski gele-
lana Müzesi (nr. 2583) kütüphaneleri ile anlamından da ileri derecede "toplantı , nekleriyle birleştirerek yepyeni bir di-
Leningrad (S . Petersburg) Asya Halkları kurul, kurul- organ" karşılığında kullanıl van kavramı oluşturdular. Divan-ı Hüma-
Müzesi'ndeki (nr. D. 4il yazmaları bulun- dı. Ayrıca hem toplantının kendisi, hem yun'a benzeyen ilk gelişmiş islam-Türk
maktadır. Ayrıca eserin çeşitli baskıla toplantının yapıldığı yer de bu kelime ile divanını Büyük Selçuklular kurmuşlardı.
rı da vardır (Kazan 1295 ; İstanbul 1299; karşılanıyordu. Bugünkü Türkçe'de de Divan-ı A'la adlı bu divaıila Divan-ı Hü-
Ta ş ken t 1314). divanın ilk anlamı budur. Bununla birlik- mayun'a geçiş süreci başladı. Bu gele-
Divan- ı Hikmet'ten seçilen yetmiş te divan bazan Divan-ı Ahkam-ı Adliyye, nek Anadolu Selçukluları'nda da devam
hikmet, Ahmed YesevT'.nin hayatı, şahsi Divan-ı Deavi Nezareti'nde olduğu gi- etti. Daha sonra bu devletin parçalan-
yeti, Yeseviyye tarikatı hakkında bir gi- bi devlet dairesi anlamında da kullanılı masıyla oluşan beyliklerde de divan ge-
riş , hikmetlerin açıklaması ve notlarla yordu. Divanın ayrıca "bir şairin şiir kül- leneği sürdü. Aynı türden sade ve basit
birlikte Divan-ı Hikmet'ten Seçmeler liyatı ", "oturulan yer, kanepe" gibi baş bir divan Osmanlı beyliğinde de vardı.
adıyla Kemal Eraslan ta rafından yayım ka anlamları da vardır. Beylik giderek tam ve düzenli bir devlet
lanmıştır (Ankara 1983). Sıkı bir merkeziyetçilikle yönetilen Os- halini aldıkça divan kavramında da ge-
manlı Devleti'nde Divan-ı Hümayun mer- lişmeler oldu. Ancak X:V. yüzyıl ortaları
BİBLİYOG RAFYA :
kezdeki en önemli işleri gören makam na kadar Osmanlı devlet kurumlarının
Divan - ı Hikmet, İstanbul ı299; Ahmed-i Ye-
sevi: Dfvan-ı Hik met'ten Seçmeler (haz. Kemal sahiplerinden oluşur ve padişah adına doğup gelişmeleri hakkında sağlıklı kay-
Eraslan ), Ankara ı 983 ; Fazlullah b. Rüzbihiin, karar verirdi. Bundan dolayı Yeniçağ naklar bulunmadığından bu kavramda-
Mih manname-i Bul]ara (n şr. M. Stüde L Tah- başlarındaki pek çok gelişmiş devlette ki gelişmeleri takip etmek güçtür. Bili-
ran ı 34 ı hş. j ı 962; Ali Şir NevaI. Nesayim, s. nen husus. özellikle ll. Murad dönemin-
383-384 ; H. Vambeıy. Chagataische Sprachstu-
görülen bu tür kurul- organların en gü-
dien, Leipzig ı867 , s. 36-37; Köprülü, İlk Mu- zellerinden biridir. de divanın Divan-ı Hümayun vasfını ka-
tasav v ı{la r (Ankara 1966 ), s . ıoı · ı2ı ; a.mlf.. Osmanlı Devleti'nde birer karar orga- zanmaya başlamasıdır. Edirne'de kuru-
"Ahmed Yesevi", İA, 1, 2ı4; Ahmet Caferoğlu, nı olarak çalışan çeşitli divanlar vardı. lan bu divana bazan padişah başkanlık
Türk Dili Tarihi, İstanbul ı 964, ll , 96 ; M. Ke- eder ve belirli teşkilat kuralları uygula-
Bunların en önemlisi, padişahın bulun-
mal Özergin. "Dini Tasavvufi Edebiyatıınızda
duğu yerde onun adına toplanan Divan-ı nırdı.
Divan-ı Hikmet", Nesil, sy. 45 -46 , İstanbul
1980, s. 8 - ı2; Kemal Eraslan, "Ahmed Yesevi ", Hümayun idi. Hiçbir islam devletinde bu- Divan-ı Hümayun tam gelişmiş şekli
DİA, ll , 159 -161. nun ayarında bir kurul-organ yoktu. Bu- ni Fatih Sultan Mehmed zamanında al-
Iii KEMAL E R ASL AN
nun sebebi, Türkler'in daha İslamiyet'i maya başladı. Fatih'e atfedilen ünlü ka-
kabul etmeden önce devlet işlerini gö- nunname bir çeşit anayasa düzeni kur-
DivAN - ı HÜMAYUN rüştükle ri kurullara sahip olmalarıydı. muş , devletin belli başlı makamlarını.
( 0y,,l.Aı .:ı~~) Moğolca ' daki karşılığı olan kurultay ke- bu arada Divan-ı Hümayun'u da düzen-
limesiyle ifade edilen bu toplantılarda lemişti. Fatih'in getirdiği en büyük ye-
Osmanlıdevlet yönetiminde
zaman zaman belli devlet işleri görüşü nilik ise divanda padişahın başkanlığı
XV. yüzyıl ortasından
XVII. yüzyılın ilk yarısına kadar lürdü. Bu sağlam gelenek Türk- islam nın kesinlikle kaldırılması ve bu işin ve-
en önemli karar organı . devletlerinde de devam etti. Özellikle ziriazama bırakılmasıdır.
L _j
430
DIVAN-ı HÜMAYUN
XVI. yüzyıl başlarından itibaren Divan-ı kümdarlar genellikle istanbul'da otur- gözetilmeksizin herkes yazı ile veya biz-
Hümayun devlet içinde padişahtan son- duklarından Topkapı Sarayı ' nın zat başvurabilirdi. Üyeler bütün şikayet
ikinci av-
ra en önemli yeri aldı , bu durum XVII. lusunda bulunan ve Harem Dairesi'ne leri dinlemek zorundaydılar. İslam hu-
yüzyıl sonlarına kadar sürdü. O dönem- bitişik olan ünlü Kubbealtı klasikleşmiş kukunda temyiz kavramı olmadığı. ka-
lerden başlayarak Divan-ı Hümayun'un toplantı yeriydi. Ancak Edirne'de veya dının verdiği hüküm kesin sayıldığı hal-
yetkileri yavaş yavaş vezfriazamın diva- başka bir yerde bulunan padişah diledi- de burada kadıların hükümleri de ince-
nına (ikindi divanı • ) geçmeye başladı. Di- ği zaman divanın toplanmasını emrede- lenir, haksız görülenler bozulur ve yeni-
van-ı Hümayun arada bir canlanmasına . bilirdi. Bazı pa dişahiarın uzun süre otur-
den hüküm vermesi için kadıya gönde-
rağmen XVIII. yüzyıl ortalarında Bab-ı dukları Edirne Sarayı'nda da bir kubbe- rilirdi. Şeri at dışı örfi konularda ise ni-
Asafi, yani vezfriazam dairesinin her ba- altı vardı. şancı ile vezfriazam ve diğer vezirler ka-
kımdan gelişmesi sebebiyle bir merasim Divan-ı Hümayun XVI. yüzyılda hafta- rar verirlerdi.
ve gösteriş yeri durumuna düşmeye baş da bazan dört, bazan beş gün toplanır Divan toplantıları padişahın sarayında
ladı. ll. Mahmud'un merkez teşkilatın yapılırdı. Padişah toplantı salonuna açı
dı. XVII. yüzyıl başlarında toplantı sayısı
daki büyük reformu, hem bir sembol haftada ikiye inmiş, XVIII. yüzyıl başın lan kafesli bir pencere ardından istedi-
durumuna düşmüş Divan - ı Hümayun'un dan sonra ise iyice azalmıştı. Toplantı ği zaman görüşmeleri dinleyebilirdi. Bu
hem de veziriazam divanının sonu oldu sabah namazından sonra başlardı. Asli da üyelerin son derece adaletli, temkin-
ve kabine sistemine geçildi. Ancak Di- üyeler büyük bir titizlikle belli yerlerine li karar vermelerini sağlardı. Çünkü en
van-ı Hümayun bir gösteriş ve teşrifat küçük bir haksızlığın cezasının siyaseten
otururlar. yardımcılar ise oturmaz. ayak-
aracı olarak hiçbir hukuki ve siyasi fonk- katle kadar gidebileceği bilinmekteydi.
ta hizmet ederlerdi. Toplantı normal
siyonu bulunmadan devletin sonuna ka- şartlarda öğle ezanma kadar sürerdi. Bu sebeple Divan-ı Hümayun herkesin
dar korundu. rahatlıkla başvurduğu örnek bir kurul -
Toplantı gündemini refsülküttab ha-
Fonksiyonunu kaybetmediği devirler- organdır. Padişahın vekili olan vezfria-
zırlar. ilk önce siyasi ve idari konular gö-
de Divan-ı Hümayun'un asli üyeleri ve- zamlar hareket serbestliklerini sınırla
rüşülürdü . Bir yüksek mahkeme şeklin
ziriazam, sayıları genellikle üçle yedi ara- yan bu kuruma sempati göstermemiş
de çalışan divanda padişahın onayına .
sında değişen Kubbealtı vezirleri, Ru- lerdir. Bundan dolayı çok daha rahat ve
sunulması gerekmeyen işler hakkında
meli ve Anadolu kazaskerleri, nişancı, tam hakim bir şekilde çalıştıkları ken-
hemen karar verilir ve hazırlanan karar
Rumeli ve Anadolu defterdarlarından te- di ikindi divanlarının yetkilerinin arttı
müsveddeleri temize çekilmek üzere ni-
şekkül ediyordu. Ayrıca istanbul'da bu- rılmasına çalışmışlar ve bunu da bilhas-
şancıya teslim edilirdi. Nişancı da padi-
lunduğu sırada Rumeli beylerbeyi de di- sa XVIII. yüzyılda tamamıyla başarmış
şah tuğrası çekili fermanı hazırlar veya
van üyeleri arasında yer alırdı. Vezirlik lardır.
hazırlatırdı. Böylece idari, siyasi veya ad-
rütbesine yükseldikten sonra yeniçeri XVI-XVII. yüzyıllar arasında ne Batı'da
If bir konuda padişah adına karar veril-
ağası ile kaptan-ı derya da asli üye olur- ne de Doğu'da emsaline rastlanan bu
miş olurdu. Ancak divan üyeleri bazı ko-
lardı. Üye olmamakla birlikte toplantıla büyük kurul-organın gelişemeyip yozlaş
nuları padişaha arzetmeden kesinleştir
rı yönlendiren önemli yardımcı ise rei- . masının en önemli sebebi, burada basit
mezlerdi. Bu işleme "arza çıkmak" de-
sülküttabdı. Ayrıca tezkireciler, çavuş de olsa bir "temsil" niteliğinin bulunma-
nirdi. Toplantı bitince üyeler sıra ile pa-
başı ve daha alt düzeyde görevliler de masıdır. Padişahın mutlak otoritesine
dişah huzuruna çıkıp görüşülen işler hak-
vardı. Üye veya yardımcı olmamakla bir- bağlı olarak çalışan üyelerden başka bel-
kında bilgi verirlerdi. Padişah bu görüş
likte hükümet merkezinde bir iş için bu- li sosyal kesimlerin temsilcilerinin diva-
leri onayiarsa kararlar kesinleşmiş sayı
lunan vezir rütbesindeki yöneticilerle ma- na alınması düşünülemezdi. Halbuki Ba-
lırdı.
zul beylerbeyileri de toplantılara katıl tı'da çok daha ilkel bazı kurullara çeşitli
mak zorunda idiler. Sadece divan üye- Devletin bütün büyük makam sahip- ekonomik ve sosyal etkilerle bürokrasi
si olarak çalışan . belli görevleri olma- lerinin katıldığ ı , padişah adına karar ve- dışı temsilciler de girince bu organlar
yıp gerektiği vakit bazı işlerle uğraşan ren Divan-ı Hümayun'un, gelişmiş döne- gelişti. Divan-ı Hümayun'da ise böyle bir
Ku bbealtı vezirleriyle özellikle örfi hu- minde vezfriazamın da üstünde bulun- özellik yoktu. Kurumlaşmamış , belli ku-
kuku çok iyi bilen n işa ncı bu yapıyı t a- d uğu söylenebilir. Zira vezfriazam tek rallara bağlanmamış ve ancak zaman za-
mamlamaktaydı. Merkez teşkilatının en başına padişahı temsil ederse de divan- man toplanan " meşveretler " de bu ek-
önemli birimlerinin amirleri üye olduk- da bir kurul içinde diğer yetkililerle bir- sikliği giderememiştir.
ları halde belli bir idari veya adli görevi likte çalıştığından ve kararlar ilgili kişi Osmanlı Devleti'nde Divan-ı Hümayun·-
bulunmayan şeyhülislam Divan-ı Hüma- lerin katılmasıyla verildiğinden Divan-ı dan başka divanlar da vardı. Vezfriazam
yun üyesi değildi. Bu şekilde oluşan güç- Hümayun'un padişahtan sonra en yet- divanı yanında cuma günleri yine onun
lü kurul- organın kararlarını yazmak, gön- kili makam olduğu kabul edilmelidir. öte konağında toplanan ve şerT davalarla
dermek, saklamak gibi önemli işleri gö- yandan vezfriazamın şerT konularda da- uğraşan. bundan dolayı sadece kazas-
ren ayrı bir bürokratik teşkilat mevcut- va görmesi mümkün değildi. Halbuki Di- kerlerin katıldığı cuma divanı , yine bu-
tu. Divan-ı Hümayun kalemleri denilen van-ı Hümayun kazaskerler dolayısıyla na benzer nitelikte çarşamba divanı en
bu birimler beylik, tahvil ve rüüs kalem- bu konuda da yetkiliydi. önemli diğer kurul-organlardandır. Her
lerinden ibaretti ve şeflerine refsülküt- Divan-ı Hümayun'un idari ve siyasi yet- makam sahibi de ayrıca kendi dairesin-
tab deniyordu. kileri yanında Batılı gözlemcilerde hay- de divan kurardı. Eyaletlerde de valinin
Divan-ı Hümayun çok sıkı teşrifat ku- ranlık uyandıran tarafı adli işlerde ken- başkanlığında toplanan. merkezdeki ikin-
rallarınauyularak toplanır. toplantılar dini göstermektedir. Buraya sosyal mev- di divanının küçük bir kopyası olan eya-
padişahın bulunduğu yerde yapılırdı. Hü- ki. yaş, din, dil, cinsiyet farkı kesinlikle let divanları çalışırdı .
431
DIVAN-ı HÜMAYUN
BİBLİYOGRAFYA: kullandığı. Şems'ten önce yazdığı şiirle leme veya yazma endişesi içinde olma-
Neşri. Cihannümil, lll, 550, 552; Hezarfen. rindeki Hamüş mahlasının da Şems'le il- dığını gösterir. Özlü bir bilgiye, çok du-
"Telhisü'l- beyan fi Kavanini Ali Osman" gili olup olmadığı bilinmemektedir. An- yarlı bir çağrışım yeteneğine, olağan üs-
(nşr. R. Anhegger). TM, X ( 1953 ), s. 371-372 ;
cak Hamüş mahlaslı şiirler içinde daha tü ve özgün bir buluş kudretine sahip
"Tevkii Abdurrahman Paşa Kanunnamesi",
MTM, 1/ 3 (1331 ). s. 497-544 ; Uzunçarşılı . Med- çok zahidane olanlarının ilk döneme ait olan Mevlana, günlük olaylardan etkile-
hal, s. 5, 12, 87, 89, 121 ; a.mlf.. Merkez -Bah· şiirler olması muhtemeldir. Öte yandan nerek çok defa vecd içinde sema eder-
riy e, s. 1· 110; Halil inalcık. The Ottoman Em· bazı şiirlerini yaktığı, sebebi sorulunca ken duyduklarını vezin ve kafiye potası
pire: Th e Class !cal Age, London 1973, s. 89; da. "Gökten geldi. göğe gitti" dediği şek na döküp söylemeye başlardı. Meşnevi'
Josef Matuz, Das Kan zleiwesen Sultan Süley-
lindeki rivayet doğruysa bu şiirler her- yi didaktik bir eser sayıp asıl lirik şiirle
mans des Prachtigen, Wiesbaden 197 4, s. 7 ·
1O; Aydın Ta neri. Osmanlı imparatorluğ unun halde Şems ile buluşmasından öncesine rinin Divan'da bulunduğunu söyleyen-
Kuruluş Döneminde Veziriazamlık, Ankara 1974, ait olmalıdır. ler bulunmakla birlikte bu iki eser ara-
s. 42 vd. ; Ahmet Mumcu, Hukuksal ve Siya· Mevlana ' nın çeşitli yer ve zamanlarda sında üsiOp. ifade ve heyecan bakımın
sal Karar Organı Ola ra k Divan-ı Hümayun, dan hiçbir fark yoktur.
Ankara 1986 ; Tevfik Temelkuran, "Divan-ı Hu-
özellikle sema sırasında duygularını irti-
mayun Mühimme Kalemi", TED, sy. 6 (1 975). calen dile getirdiği şiirler. "katib-i esrar" Mevlana Meşnevi'de olduğu gibi Di-
s. 129·175 ; Abdülkadir Özcan, "Fatih'in Teşki denilen özel katipler tarafından anında van'da da Horasan'ın halk Farsça'sını
lat Kanunnamesi ve Nizam - ı Alem İçin Ka r- kaydediliyor ve söylendikleri aruz bahir- kullanmıştır. Şiirlerine giren Arapça par-
deş Katli Meselesi", TD, sy. 33 ( 1982), s. 7 ·
lerine göre düzenleniyordu. Böylece aruz çalar ve beyitler halk Arapça'sı olduğu
56 ; B. Lewis. "Diwan-ı Humayun", E/ 2 (İng. ).
ll, 337-339.
vezninin yirmi bir ayrı bahrinde söylen- gibi Rumca şiirleri de XIII. yüzyılda Ana-
liJ AHMET MuMcu miş, her bahri birer divançe teşkil eden dolu'da konuşulan halk Rumca'sıdır. Böy-
büyük bir divan meydana gelmiştir. Ha- le olmakla beraber şiirlerinde amiyane-
r lifesi Hüsameddin Çelebi, Mevlana'ya di- lik yoktur. Mısra ve beyit yapısı sağlam
DivAN KALEMi
vanlarının sayısının arttığını ve ününün dır. Kullandığı kelimeleri değiştirip da-
(bk BEYLİKÇİ) . doğuya ve batıya yayıldığını söylerken ha güzellerini, daha ahenktilerini bul-
L _j
(Eflaki , ll, 740) bahirlere göre düzenlen- maya imkan yoktur. Mevlana'ya göre ve-
r 1 miş bu defterleri kastetmektediL "Şiir zin. kafiye, hatta söz ve ses manayı ka-
DivAN- ı KEBİR
de nedir ki ondan söz edeyim. şairterin yıtlayan unsurlardır. Manayı daraltlığı
(_r,:S .:.~~)
hünerlerinden başka hünerim var be- için harfi bile kınar ; söze sığmayan ma-
Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin nim" diyen Mevlana'nın söylediği şiirle nanın vezin ve kafiyeye hiç sığamayaca
(ö. 672 / 1273) rin hiçbirini eline kalem kağıt alarak biz- ğını söyler. Birçok gazelinde vezinden
divanı. zat tesbit etmemiş olması. onun şiir söy- şikayet eder. Kafiyeleri çoğunlukla tam
L _j
432