Türk Fikir Büt Sınavı Enes Ünlü

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

v15.06.

2021

TÜRK FİKİR EDEBİYATI Bütünleme SINAVI

Prof. Dr. Birol Emil

Öğrenci Enes Ünlü


19020130068

- Mehmet Akif’in
- Abdullah Cevdet’in Türk Fikir tarihini zenginleştiren düşünceleri nelerdir?

Abdullah Cevdet
Abdullah Cevdet 1869-1931 yılları arasın da yaşamıştır. Abdullah Cevdet’in en büyük amacı
döneminin pek çok Osmanlı aydını gibi dağılmakta olan İmparatorluğu kurtarmaktı.
Memleketin ilerlemesi için özellikle eğitime çok büyük önem vermiştir. Cevdet 2. Meşrutiyet
öncesi Cumhuriyetin ilk yılların da eserleri, siyasi aksiyonu, (Jön Türkler) çarpıcı fikirleriyle
Türk fikir edebiyatın da çok önemli bir yere sahiptir.
Cevdet çok dindar, İslamcı bir şahsiyettir fakat, ilerleyen yıllar da dini sarsılmıştır. Dine olan
ilgisi gittikçe azalmıştır. Daha sonra çevirisini yaptığı İslamiyet tarihi ve Ahmet Rıza onu
iyice dinden uzaklaştırmıştır. Bir zaman sonra imansız, tanrısız, kitapsız biri haline gelmiştir.
Bu durumunu hiçbir zaman inkar etmemiştir. Avrupalılar Abdullah Cevdet’i gittikçe
bozmuştur. Kaynaklara göre Ahmet Cevdet Türk halkı için Türklerin çağdaşlaşması,
gelişmesi, medeni bir millet olabilme için Avrupa insanlarıyla hareket etmesi lazımdır, demiş.
Bu düşüncesinden dolayı pek çok olumsuz tepki görmüştür. Aynı zamanda da Türk halkı
Abdullah Cevdet’te gittikçe nefret beslemeye başlamıştır. Belki bu düşüncesi yanlıştır. Sadece
bu yönüne bakıp onu yok saymamak gerekir. Nasıl bir insanın sadece bir yönüne bakarak onu
yargılamak gibi, bir insanın sadece bir yönüne bakarak onu yok sayma, kötülemez oldukça
yanlış bir tutumdur. Abdullah Cevdet kadar hakikatlerin gerçekleşmesi için hiçbir Türk
adamı, fikir edebiyatçısı çalışmamıştır. Abdullah Cevdet Türkiye’ye çok sayıda yenilikler
getirmiş bir isimdir. Bunlar’dan biri de; Türkiye’ de sosyal psikolojik ilmini tanıtmıştır. Bu
yenilik oldukça önemlidir. Nasıl Ziya Gökalp fikri ve cemiyetçilik fikrini esasını Fransız
sosyoloğunu bulduysa Abdullah Cevdet’te toplum meselelerini bir müsbette bu Fransız
sosyolojisine borçludur.
Abdullah Cevdet Gustave’nin pek çok eserini tercüme etmiştir. Gustave cumhur ruhundan
bahseder. Şüphe bir şey bilmez, söylenen her şeye hakikat olarak inanılır. Şüphe duygusunu
kaybetmiştir ve daima aşırılıklara eğimlidir. Hemen nefret ve kin halini alır. Abdullah
Cevdet’in fikir hayatı Ziya Ülken tarafından 3’e ayrılmıştır. Ziya Ülken’in Abdullah Cevdet
hakkında şu sözleri söylemektedir.
‘’Abdullah Cevdet yorulmak bilmez bir yazardır.’’ Henüz Türkiye’de doğu ve batı
klasiklerinin tanınmadığı bir devirde ilk defa bunları tanıtmak ve memleket ölçüsünde bir
rönesans açmak için ilk çabayı yapmıştır. Abdullah Cevdet’i 3 kısma ayırırsak;
1. Doğu ve batı edebiyatının klasiklerinden çeviriler burada hürriyet, insanlık fikirleri ön
plandadır. 2. İslamiyete ve dini geleneklere ait çevirileri bunların başında İslamiyet, iman ön
plandadır.
3. Abdullah Cevdet sosyal reform fikirleri, Abdullah Cevdet bu fikirlerin şiddetli cazibesine
katılmıştır ve yaptığı yanlışlardan pek farkında da değildi.Cumhuriyet öncesi Türk tarihinde,
batıcılığın en önemli temsilcilerinden biri olan Abdullah Cevdet 1904’te yayınlarını başlattığı
İçtihat dergisinin ilk sayısını bu anketle başlatmıştır;
1. Müslümanların düşkünlüğünün nedenleri nelerdir?
2. Müslümanları bu durumdan kurtaracak en önemli etken nelerdir?
Bir başka sayısında bu soruları kendisi yanıtlar. Geri kalışımızın nedeni asyalı kafamız ve
yozlaşmış hareketlerimizdir der. Görmek istemeyen gözlerimiz, düşünmek istemeyen
kafamızdır der. Bizi geride bırakmaya devam edecek olan zihniyet din-devlet birleşimidir.
Monarşinin komple kaldırılmasını savunmuş, latin alfabesi, laiklik gibi konular da Kemalist
devrime önayak olmuştur. Bu düşüncelerin Türk fikir ve siyaset hayatında konuşulur hale
gelmesinde büyük payı vardır. Abdullah Cevdet yaşadığı dönemde çevirisi yapılmayan
kitapları çevirmiş, Avrupa da hüküm süren sosyal terimleri Osmanlı’ya getiren şahıstır.
Abdullah Cevdet Avrupa medeni kanununun uygulanması, cariyeliğin kaldırılması, sultanları
bile kapsayan tek kadınla evlilik fikirlerinin en büyük savunucularındandır. Abdullah
Cevdet’in ölüm yılı ise 29 kasım 1932 yılıdır.
Mehmet Akif
Mehmet Akif’in hayatının ve eserlerinin arasında aşırı bir münasebet vardır. Ömrü boyunca
kendi nefsinin ötesinde hakkın, hakikatin, sosyal meselelerin adamı olarak bilinir. İstiklal
Marşımızı bile kağıt bulamadığı için duvara yazmıştır. Akif hiç kimseye haksızlık yapmayan,
sözünün eri bir insandır. Hayatında bir kez haksızlık yapar o da kendisinedir. Safahat adlı
eserinde medeniyet kavramını ve bu kavramı teşkil eden 3 temel motif vardır. Mehmet Akif
istiklal marşını safahat eserine koymamıştır. Mehmet Akif Allah bu millete bir daha istiklal
marşı yazdırmasın diyerek kendisini milletin ve milli tarihin kaderiyle özdeşleştirmiştir.
1.fazilet(ahlak) 2. marifet(ilim ve teknik) 3. sa’y (çalışmak) Bu kavramlar Akif’in hem
şahsiyetini hemde eserlerini temsil eden kavramlardır. Safahat eseri Türk aydınlarının
sosyolojiyi araştırması için tükenmez bir kaynaktır. Uyak ve vezinleri son derece güçlüdür.
Ölümünden yıl sonra bile fikirleri halen sürmektedir. Fikirleri batıcı değildir. Milli
değerlerimizin korunduğu ilim ve medeniyetçi modernleşmedir. Mehmet Akif tanzimattan
itibaren Türkiye’nin en büyük meselesi olan halk ile aydınlar arasında yer alan uçurumu ele
alır ve bu meseleye ‘’pis uçurum’’ adını verir. Bu mesele günümüzde de devam etmektedir.
Aydınların batı özentiliği, dinsizliği halk’ta onlara karşı bir nefret oluşturmuştur. Safahat adlı
eserinde halk yüreğe, aydınlar ise beyne benzemektedir. Bu beyitle açıklar:
‘’Yıldırımlar gibi indikçe beyinden şiddet
Bir yanardağ gibi fışkırdı yürekten nefret.’’
Mehmet Akif’e göre bu yüreğin beyne ayaklanması idi. Fikir ve his çatışmakta idi. Halk için
avam, aydınlar için ise erbab-ı tefekkür demiştir. Akif yaşadığı dönemin miskinliğine rağmen
dini bütün bir müslümandır. Yaşadığı dönemin miskinliğine karşı en ateşli duruşu Akif
sergilemiştir. Mehmet Akif bu yüzden Avrupa’yı üstün görür çünkü Avrupa sürekli teknik ve
ilim açısından ilerlemektedir. Mehmet Akif geçmişe hep takılmıştır. Tarihi olaylara,
düşüncelere hep ilgi duymuştur. Beyitlerinde de geçmiş tarihten esintiler görebiliriz. Mehmet
Akif’in din anlayışı İslam idealidir. Bu ideali gerçekleştirmek için oldukça zorlanmıştır.
Mehmet Akif Süleymaniye kürsüsünde Yeni Camii’yi tasvir ederken büyük bir san’atkarlıkla
edebiyat, güzellik ve epik şiiri birleştiren pek çok beyit okumuştur. Bu beyitlerin temel
kavramı ilim, din (iman gücü) vardır. Bu beyitlere bakacak olursak şahsiyeti, dine ve ilime
bakış açısı ile beyitlerinin arasında herhangi bir kopukluk yoktur. Olan tek şey uzlaşmadır.
Akif ileri görüşlüdür, uzay motifleriyle de uğraştığı bilinmektedir. Mehmet Akif
görenekçiliğe düşmandır, bunun nedeni ise görenekçiler yerinde saymakta ve cahil
kalmaktadırlar. Durmadan ilerlemeye ters düşmektedir. Avrupa ilim ve teknik ile durmadan
ilerlerken Osmanlı’nın hasta adam muamelesi gördüğü zamanda Avrupa durmadan ilerlerken
Osmanlı geride kalmıştır. Avrupa Osmanlı’nın geride kalmasını istiyordu çünkü ilim ve
tekniği olmayan, modern ve eğitimli olmayan bir milleti ve memleketi ele geçirmek daha
kolaydır. Aydınların bir kısmı Türkiye’yi medeniyet dünyasına yer edinecek diye
düşünüyorlardı. (milli kültür ve değerlerimiz) yok sayılarak avrupa’yı taklit etmek
istiyorlardı. Halk’ta bu yüzden aydınlardan nefret etmekteydi, bunun sorumluluğu halk’ta
değil aydınlardadır. Her geçen gün milli kültür ve değerlerimizi sindire sindire kaybediyoruz.
Elbette avrupa’yı çalışkanlığı, ilim ve tekniği ile örnek almamız gerekir ama bu değerleri
kendi değerlerimizle birleştirirsek rahata ereriz.
Akif’in iki medeniyetli bir çekirdek anlayışı vardır. (Din ve ilim) Bunların arasında sadece
ilimdir. Ziya Gökalp’in ise üç çekirdekli anlayışı vardır. (milliyet, din, ilim) Fikret’te ise
sadece ilimdir.
Bütün kainat, cihan tek bir konuya bağlıdır. O da Sa’y dır. İnsanoğlu için sadece sa’y vardır.
Din ile oldukça içiçe olan Mehmet Akif sa’y ve marifet kavramlarını cemiyette yaşayan
hayatta ve din de bulmuştur. Dini yaşayan da besleyen de ilimdir. Asıl marifet budur. Mehmet
Akif din ve cemiyet ile yoğrulmuştur. Bu yüzden de şiirlerinde bu büyük ithamları nasıl
aktaracağını ve nasıl büyük bir şiir yazılacağını çok iyi bilmektedir. Tarihi romantizimi en iyi
ifade eden yazarımızdır. 1. dünya savaşında üst üste uğradığımı mağlubiyetler yüzünden
Mehmet Akif neredeyse Allah’ın adaletinden şüphe edecek dereceye gelmiştir. ‘’Ey bunca
zamandır bizi te’dib eden Allah,
Ey alem-i İslam-ı ezan inleten Allah’’ Meali Celili şiirinden. Öyle bir şiir yazmıştır ki hiçbir
millette böyle bir duyguya sahip bir milli şiir yoktur. Öyle bir şiir yazmıştır ki Çanakkale
savaşında korkusuzca düşmana karşı koşan askerler yetiştirmiştir. Gerçek vatan sevgisinin ne
demek olduğunu gözler önüne sermiştir.
Rahmetle anıyorum Ruhu şad olsun.

You might also like