Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 63

Şark Dişçisi

Yazan: Hagop Baronyan


Yöneten: Cengiz Çevik
Uyarlayan&Dramaturg: Özden İnal

**Engin Alkan’ın İ.B.B.Ş.T. için orijinal metinden uyarladığı


metin üzerinden çalışılmıştır.

FMV ERENKÖY IŞIK LİSESİ ve FEN LİSESİ MÜZİKAL TİYATRO TOPLULUĞU – 2024

1
TAPARNİGOS ÇAĞAN NALCI
MARTA CEYLA ŞEVİK
TOVMAS BERK TEYMEN
SOFİ DEFNE ARZAY
LEVON DOĞA TOPARLAK
YERANYAG DEFNE ŞİRANLI
NİGO MUSTAFA AKDAĞ
RAKEL ADRA KAVAK
ANTON (1. ERKEK ANLATICI) BATU OSKAY
HİRANUŞ (1. KADIN ANLATICI) BİANCA BEN
GARBİS (2. ERKEK ANLATICI) CAN SUNGUR
ANJELİK (2. KADIN ANLATICI) ÇELEN DURUGÖNÜL
MARKAR DORUK ÇETİNEL
GİRAGOS CEM ÖZKAL
MARİ DİLA ÜLKER
MARGOS EMİR ALVER
DUDU (BİRİNCİ KADIN) DURU BAYINDIR
JANET (İKİNCİ KADIN) DEFNE TOPUZ
ARUSYAG (ÜÇÜNCÜ KADIN) ECE DEFNE YURTDURU
ANUŞ (DÖRDÜNCÜ KADIN) SEZEN ZEYNEP ATALAY
LORİ (BEŞİNCİ KADIN) BEREN KÖSEOĞLU
KARNİG (BİRİNCİ ERKEK) MEHMET ONUR CAN
KASPAR (İKİNCİ ERKEK) EREN SÜZER
KAZAVON (ÜÇÜNCÜ ERKEK) YAVUZ ARHAN YILMAZ
TAMAR (BİRİNCİ GENÇ KIZ) EYLÜL ÇULHACI
ESTER (İKİNCİ GENÇ KIZ) ELİF NİSA YEŞİLOĞLU
DALİTA (ÜÇÜNCÜ GENÇ KIZ) ELİF COŞKUN

2
19. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu İstanbul’unda, Ermenilerinin Kurduğu Bir Gezici
Kumpanya’nın Anlattığı Hikayedir…

BİRİNCİ PERDE
-AÇILIŞ DANSI / TÜM KUMPANYA-
1. SAHNE
(Kumpanya Ön Oyun)

TAPARNİGOS: Gönül verdik sahneye dost, başlayan bir gazeldir.


MARTA: Hüner değilse de dünyaya gelmek, ne güzeldir.
TOVMAS: Ölümlüymüş dünya, neler gelmiş neler geçmiş.
SOFİ: Hüner, geçmişi gününde görüp, güldürmededir.
NİGO: Gülen pek az, ağlayan ne çok, Tanrıyı saymazsak.
RAKEL: Hüner, oynayan kim, oynatan kim, bilmededir.
GİRAGOS: Hakikat dediğin, değildir o ezeli hükümden başkası.
MARİ: Sanmayasın seyrettiğin yaradılan, yaradandan daha güzeldir.
LEVON: Kaldır gözden perdeyi, bul surette manayı…
YERANYAG: Dünya bir oyun yeri, marifet kalp ile görmededir.
HİRANUŞ: Hanımefendiler, beyefendiler, hepiniz hoş geldiniz. Gezici teatromuz
“Şark Kumpanyası” geçmişten, koptuk geldik yanınıza. Şehirden
şehre, semtten semte, insandan insana, gönülden gönüle gezdik
dolaştık, işte karşınızdayız.
ANTON: Gezdik derken hep gezici değildi kumpanyamız, 1831’deki meşhur
Pera yangınında teatromuzu kaybettikten sonra, mecburen düştük
yollara. Tiyatromuzu bilen bilir Les Compagnie du Sharque; Grande
Rue 14. Numero. Ama ne yangın idi, sildi süpürdü her şeyi. Önceleri
çok ağladık ama sonraları alıştık. Artık ne su faturası, ne kapatılma
korkusu... Başımızın üzerinde gökyüzü!...

3
ANJELİK: Ne yalan söyleyeyim, O yılların Pera’sı da zaten hiç de tekin bir yer
değildi hani; çamur içinde bir kanunsuzlar yurdu ya da kırık dökük
evleri, serserileri, fahişeleri ile bir sefalet ve sefahat gettosuydu
adeta. Sağ tarafımız genelev- genelevler genellikle bizim orada
bulunurdu- "Sol yanımızda büyük Ermeni mezarlığı, arka tarafımızda
da Fransız Vebalılar Hastanesi… Yanmasaydık vebadan gidecektik
zaar…
GARBİS: Neyse konumuz bu değil zaten. Birazdan sizlere “Şark Dişçisi” adlı
eseri temaşa etmek için buradayız efendim. Müellifimiz 1800’ler
İstanbul’unun en keskin hiciv yazarlarından: Hagop Baronyan.
Bugün İstanbul Şehri onu ve eserlerini unutalı çok oldu, eserleri tozlu
raflar arasında neredeyse kaybolup gitti, tıpkı kaybolup giden mezarı
gibi.
HİRANUŞ: Zaman 19.yüzyıl. Osmanlı’da değişimlerin ve Alafranga’nın çağı…
Batı yaşantısının oluk oluk önce Pera’ya oradan tüm Al-i Osman’a
aktığı yıllar.
ANTON: İstanbullu, ilk gazeteyle o yıllarda tanışıyor, ilk romanı o yıllarda
okuyup, ilk Frenk usulü piyesi o yıllarda seyrediyor… Öte yanda, Sırp
isyanı, Yunan isyanı, Rus’larla savaş, daralan sınırlar ve meşrutiyetin
ilanı… Dedik ya zaman değişimin çağı…
ANJELİK: Hatırlıyorum, Müslüman kadın oyuncular o yıllarda sahneye
korkudan bizim Ermeni isimlerimizle çıkmaya başlamışlardı. Hey gidi
zaman… Efendim lafı çok uzatmadan piyese geçelim. Yıl, 1869.
Beyoğlu’nda, dişçi Taparnigos’un evindeyiz. Taparnigos Efendinin
uğraşı adı üstünde işte “diş çekmek”.
GARBİS: Görelim bakalım, evlilikte sadakat ne menem bir şeymiş. Yoksam
insan, çile çekmek için mi evlenirmiş? Şark Kumpanyası, Hagop
Baronyan’ın ibretli güldürüsü Şark Dişçisi’ni iftiharla sunar. Maestro

4
çal da oyunumuz başlasın. Aktörler, aktrisler hepiniz doğru
gardıroba! Herkes rolünü icra etmek üzere hazır ve de nazır olsun!
-AÇILIŞ DANSI / TÜM KUMPANYA-
2. SAHNE
(Taparnigos’un Evi)
MARTA, KADINLAR, NİGO, RAKEL
MARTA: Ahh… Nigo! Rakel! Neredesiniz kabiliyetsizler! Ah sözde bir uşağım, bir
hizmetçim var, gel görkim çağırıyorum gelmiyorlar!

KADINLAR KORO: Vah vah vah vah vah…

MARTA: Ne acılı bir kadınım, ne de bedbaht bir kadınım. Dayanılacak gibi değil,
artık sabrım kalmadı. Zaten asabiyetim bozuk!

KADINLAR KORO: Cık cık cık cık cık cık…

MARTA: Her gece bekle, bekle, sonra tek başına uyu. Haftada bir gece evde
yatıyor... Peki ya diğer geceler? Kim bilir ki nerede?

DUDU: Sormak lazım kendisine, bakalım seni bu evde esir almış?

JANET: İnsan kendi parasıyla esir edilir?

MARTA: Hayır, hayır, beni neden yapayalnız bıraktığını biliyorum. Çünküm artık
yaşlandım. On altı yaşında genç bir kız olsaydım, tabii ki öyle yapmaz idi.
Ahhh... ahh... Her tarafım titriyor.

ARUSYAG: Gelin görün; milletimiz ne kadar da ilerlemiş, zamane kocaları, karıları


yaşlandığında onları bırakıp, güzel ve genç kadınlarla birlikte olmaya
gidiyorlar.

ANUŞ: "Kadınlar gençken sevilir, yaşlandıklarında hor görülür" diyen bir kural
vardır?

LORİ: Ah Marta ağlama, bizi de ağlatacaksın.

5
MARTA: Ahhh... ahh... On altı yaşındayken o kadar güzel idim ki herkes beni
görmek için yolumu bekler idi. O zamanlar isteseydim ben de birine
sevdalanmaz mıydım? Ama ben kafamı kaldırıp kimsenin yüzüne bile
bakmadım. Çünküm annem bana böyle öğretmişti, çünküm terbiyeye
böylesi münasipti.

(Nigo ile Rakel gelir, kapının yanında dikilir, Marta’nın ne emredeceğini beklerler ancak Marta sohbete
dalmıştır.)

DUDU: Hiç unutmam, kiliseden çıkarken bütün cemaat kapının önüne dizilip seni
göstererek aralarında konuşur idi.

JANET: Arkadaş, şuna bak, ne kadar güzel bir kadın!

ARUSYAG: Böylesine sahip olabilmek için bin lira verirdim.

ANUŞ: Şu gözlere bak, ne kadar büyüleyici... Yanakları, ne kadar kırmızı!

LORİ: Birader, hele şu saçları ne kadar siyah, elleri ne kadar beyaz, ayakları ne
kadar da minik!

MARTA: Bunların hepsi doğru idi komşular. Ah ne güzel konuştunuz canım Dudu,
Janet, Arusyag, Anuş, Lori.

DUDU: Ama sen konuşulanlara aldırmaz idin…

MARTA: Evet Duducuğum.

JANET: Yoluna devam eder idin.

MARTA: Konuş Janetciğim.

ARUSYAG: Amma ve lakin şimdi o seni yapayalnız bırakıyor.

MARTA: Boyu devrilsin Arusyagcığım.

LORİ: Ahh sankim sen büyüdükçe herifin aşkı küçülüyor.

MARTA: Sorma Loriciğim.

ANUŞ: Aaahh sen yerlere sarktıkça sankim herif dikiliyor!

6
MARTA: Abartma Anuşçuğum.

KADINLAR KORO: Aaahh kocan elden gidiyor!

MARTA: Halimden bir tek siz anlarsınız komşular, canım Dudu, Janet, Arusyag,
Anuş, Lori.

DUDU: Her seferinde adımızı saymana lüzum yoktur.

MARTA: Seyirci öğrensin diye sık tekrar ederim. Bu bir teknik. Ne anlatıyordum?
Hah, tamam, ondan on beş yaş büyüğüm, ama yakasından çekip zorla
"Benimle evlen!" demedim ya! Kendi arzusuyla, hattam yalvararak
benimle evlenmek istedi. Çünküm güzel idim. Çünküm zengin idim.
Çünküm tahsilli idim. Çünküm... Çünküm... Ne bileyim, bir sürü güzel
şeyim varıdı. Ve şimdi her gece başını alıp, "diş çekmeye" diyor ve gidiyor.
(Nigo ile Rakel’i görür) Şimdi mi geliyorsunuz siz?

NİGO: Biz buradaydık hanımım.

MARTA: Burada mıydınız? Ne zaman geldiniz?

NİGO: Hani on altı yaşındayken kilisedekiler sizi görebilmek için yola dizilirlermiş
ya…

RAKEL: O zamandan beri burada sizi bekliyoruz.

MARTA: Taparnigos geldi mi?

NİGO: Hanımım, tam yatağa girmiştik ki, kapının sesini duyduk: "Paaat!"

RAKEL: Hemen ayağa kalktık, kandili bulmaya çalışıyorduk ki, "Gümbüüür!"


Sankim gök gürültüsü... Aklımız başımızdan gitti.

NİGO: Ne yapalım? Gece vakti kandil yok!

RAKEL: Odanın kapısı da kayıp...

NİGO: Diz çöktük, tam, "Allah’ım sen bize merhamet et!" diyecektim ki, bir
daha "Şangıııır!" Ev yıkılıyor sandık.

7
RAKEL: Neyse, yavaş yavaş kapıyı bulduk. Bir de bakarız ki Taparnigos Bey!
Gecenin o vaktinde! Yeni geliyor!

MARTA: Aaaahhh… Ben size demedim mi!

KADINLAR KORO: (Tükürürler) Boyu devrilesice.

3. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un Evi)

MARTA, KADINLAR, NİGO, RAKEL, YERANYAG

YERANYAG: Günaydın mamacık! Neyin var bu sabah, sinirli gibisin?

MARTA: Sinirli ne demek evladım, aklımı kaçırdım! Yeranyag, baban yakışıksız


tutumuyla ailemizi sefil bir hale düşürüyor. Yine nereye gitmiştir gece?

YERANYAG: Tabii ki hasta bakmaya gitmiştir.

MARTA: Ne biçim hastalar var ki sadece geceleri gidiyor bakmaya.

KADINLAR KORO: Sadece geceleri…(!)

YERANYAG: Babam, “Diş ağrısı çoğu zaman gece bastırır ve hemen müdahale
edilmesi gerekir” der.

MARTA: Bunların hepsi boş laf. Bugün onunla konuşacağım. Ya bu gidişatı


düzeltir, ya da... Böyle evlilik olmaz. (Yeranyag iç çeker)

DUDU: Ne oldu kızım?

JANET: Neden iç çekiyorsun?

YERANYAG: Ahh, nasıl iç çekmeyeyim? Anlaşılıyor ki benim evliliğim de onlarınki


gibi... Onlarınki gibi...

MARTA: Neler söylüyorsun Yeranyag? Markar asil tabiatlı bir beydir.

YERANYAG: Asil tabiatlıymış... Ne yapayım, alt tarafı taşralı. Ben İstanbullu biriyle
evlenmeyi tercih ederim.

8
MARTA: (Kadınlara) Komşular lütfen müsaade eder misiniz, ailevi bir durum…
Nigo, Rakel, misafirleri geçirin. (Kadınlar ve hizmetkarlar çıkar) Banabak
Yeranyag, beni daha fazla sinirlendirmek için böyle konuşuyorsun. Tam
bir yıldır Markar’la nişanlı idin. Mutlu idin. Bugün birdenbire soğumak da
ne oluyor?

YERANYAG: Onun gibi geri kafalı biriyle evleneceğime evde kalırım daha iyi!

MARTA: Artık sesimi yükselteceğim ama, isyankâr kız, sen de mi baş kaldırdın!
Nesini beğenmiyorsun nişanlının? Onun milletine olan sevgisi…

YERANYAG: Hıhh... Kocaman bir göbeği var, alnı dışarı fırlamış, boyu bücür...

MARTA: Kızım elin ilen gösterme.

YERANYAG: Öbür taraftaysa güneş gibi parlak bir delikanlı... Ahh mamacık, omuzları
var böyle tarla gibi… Bacakları var sütun gibi…

MARTA: Kızım elin ilen gösterme. Yüzsüz kız, çabuk odana git! (Yeranyag çıkar)

TAPARNİGOS’UN SESİ: La la la....

MARTA: Gel Taparnigos efendi gel de göstereyim sana gününü.

TAPARNİGOS’UN SESİ: Lay la lay la la lay...

MARTA: Gel de hesaplaşalım...

TAPARNİGOS’UN SESİ: La la lay lay la...

MARTA: Allah belanı versin!

4. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un Evi)

TAPARNİGOS, MARTA

TAPARNİGOS: Lay lay laaay lay. Günaydın tatlım.

MARTA: (Kendi kendine) Tatlıymış!

TAPARNİGOS: Neden yalnız oturuyorsun nonoşum?


9
MARTA: (Sinirli) Bilmem.

TAPARNİGOS: Hanım bugün sinirli. İhtiyar, n’olacak!

MARTA: İhtiyar mı? Sen… Hangi cesaretle?...

TAPARNİGOS: Ne var, ne olmuş?

MARTA: Ağzımı açayım mı?

TAPARNİGOS: Aç da, için hava alsın biraz.

MARTA: Pazartesi gecesi neredeydin?

TAPARNİGOS: Hasta bakmaya gitmiştim.

MARTA: Salı?

TAPARNİGOS: Birinin dişini çekmeye...

MARTA: Çarşamba?

TAPARNİGOS: Diş doldurmaya...

MARTA: Perşembe?

TAPARNİGOS: Diş boşaltmaya... Ha ha hayy Aksaray… Bizim hanım takvim gibidir.


Haftanın bütün günlerini hatasız gösterir.

MARTA: Dün gece neredeydin? Nereye kaybolmuştun? Hangi deliğe girmiş idin?

TAPARNİGOS: Dün gece kayıp değildim, teatroya gittim. Bir temsil vardı.

MARTA: Bensiz teatroya gittin?

TAPARNİGOS: Eh, teatro ihtiyarlar için değil.

MARTA: Serseri! Sen benim param ilen zengin oldun, şöhret sahibi oldun. Şimdi
beni yapayalnız bırakıp, alıp başını teatroya gidiyorsun.

TAPARNİGOS: Gelecek sefer başımı sana bırakıp giderim.

MARTA: Çenen tutulsun. Benim param ilen adam olduğunu bütün dünya biliyor.
Böyle hep kavgayla, hep huzursuzlukla evlilik olur mu?

10
TAPARNİGOS: Kavgasız evlilik, tuzsuz yemeğe benzer.

MARTA: Kız evladın var. Ona biraz ilgi göstermen, akıl vermen gerekmez?

TAPARNİGOS: Tanrı insanı özgür ve kendi kendini idare edebilecek şekilde yaratmış.
Kızım da kendine sahip çıkabilir. Ben Tanrı'ya karşı gelmem.

MARTA: Sus, hain! Terbiyesiz! Evlilik bağı yavaş yavaş gevşemeye başladı.

TAPARNİGOS: Sıcakta öyle olur...

MARTA: Tamamen çözülecek, bilmiş ol.

TAPARNİGOS: Bağlayan sıkı bağlamış, kolayına çözülmez.

MARTA: Ben çözerim.

TAPARNİGOS: Fena olmaz.

MARTA: Bütün gazetelerde haber olmasını sağlayacağım: “Taparnigos karısından


boşanmış” dediklerinde...

TAPARNİGOS: Savaştan sağ kurtulmuş diyecekler.

MARTA: Anlaşıldı, hoşça kal.

TAPARNİGOS: Güle güle...

MARTA: Son kez söylüyorum, iyice düşün, sonra cevap ver. Hoş... ça... kaaaal...

TAPARNİGOS: Gü... le... Güüü... leee...

MARTA: Sana dava açacağım.

TAPARNİGOS: Aç...

MARTA: Kapıları yüzüne kapatacağım.

TAPARNİGOS: Kapat.

MARTA: Umumi Meclis'e çıkacağım.

TAPARNİGOS: Çık.

MARTA: Sonra Kilise Mütevelli Heyeti'ne ineceğim.

11
TAPARNİGOS: İn.

MARTA: Sonra görüşürüz. (Çıkar.)

5. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

TAPARNİGOS, ANTON, GARBİS, ANJELİK, HİRANUŞ, RAKEL, NİGO, MARGOS

TAPARNİGOS: Defoldu gitti sefil kadın... Sorduğu sorulara bak: Pazartesi neredeydin?
Salı neredeydin? Neredeydin... Neredeydin? Sankim okulda sınav veririz.

HİRANUŞ: Aaah, paralı kadın almakla çok büyük bir hata yaptın. Zengin kadın
alırsan böyle olur tabii, kendisine köle olmanı ister.

ANTON: Fakir birini alırsan da onun uşağı olman gerekir. Sürekli onun için
çalışacaksın ki yesin, içsin, giyinsin, süslensin.

ANJELİK: Belki o zaman mutlu ve huzurlu bir hayatın olur, böyle her gün kavga
etmezsin.

GARBİS: Efendim Marta karakteri Taparnigos Beyefendiden aşk talep ediyor. Ki


eder, sonuçta kocası.

TAPARNİGOS: Altmış yaşına gelmiş hâlâ aşk... Aşk... Aşk... Yürüyen tansiyon hapı.

HİRANUŞ: Bu sahnede hasta girecek.

ANJELİK: Kimmiş hasta?

ANTON: Margos Bey.

GARBİS: Ha aman gelsin gelsin, piyesin akışı bozulmasın.

RAKEL: Efendim hastanız geldi.

NİGO: İçeri girmek için bekler. Hali pek fenadır.

MARGOS: İyi günler Tap...

TAPARNİGOS: Her gün, her saat onun parasıyla adam olmuşum diye bağırıp durur.

12
MARGOS: İyi günler Tapar...

TAPARNİGOS: İnkâr etmiyorum, evet, onunla parası için evlendim. Ama nikâh töreninde
bunu her gün yüzüme vuracağını söylemedi ki.

MARGOS: İyi günler Bay...

TAPARNİGOS: Dizlerim titriyor, ayakta duramıyorum, öyle kızgınım ki...

ANTON: Filozofun biri, çok sinirlendiğinizde alfabeyi sonuna kadar sayarsanız


kızgınlığınız geçer demiş.

MARGOS: İyi günler Tap...

TAPARNİGOS: Deneyelim... A, b, c, ç, d, e, f, g, h, ı, i, j, k, n, p... Ah yanıldım. (Daha çok


sinirlenir, baştan başlar, tekrar yanılır) Duyan da alfabeyi bilmiyorum
zannedecek. İşte, zengin kadın alan kocalar böyle oluyor... A, b, c, ç, d, e...
(Alfabeyi sonuna kadar sayar)

MARGOS: ü-v-y-z...

TAPARNİGOS: Alay mı ediyorsun benimle, adi herif! Sen kimsin?

MARGOS: Hayır efendim, iki saattir sizi bekliyorum. Dişim ağrıyor.

TAPARNİGOS: Otur biraz!

HİRANUŞ: Sadece biri mi ağrıyor, yoksa hepsi mi?

MARGOS: Biri… Sadece biri.

TAPARNİGOS: Biri veya otuz ikisi... Dert değil, benim için fark etmez.

MARGOS: Usta birine benziyor.

ANJELİK: Dişin uzun zamandır mı ağrıyor?

MARGOS: İki hafta oluyor.

GARBİS: Mesleğin nedir?

MARGOS: Tüccar.

13
TAPARNİGOS: (Koltuktan fırlar) Özür dilerim, tanıyamadım sizi.(Anlatıcılara) Müsaade
eder misiniz, malum; doktor, hasta ilişkisi... (Anlatıcılar çıkar) Buyurun,
buyurun, koltuğa buyrun, masaj yapayım mı?, koltuğa geçin.

MARGOS: Önemli değil efendim, lütfen rahatsız olmayın.

TAPARNİGOS: Rica ederim. (Margos koltuğa oturur. Taparnigos kendi kendine) Ne


alçakgönüllü bir adam.

MARGOS: (Kendi kendine) Ne açgözlü bir adam… Bir zamanlar tüccardım. Ama
şimdi değirmende çalışan bir işçiyim. İnsan değil miyiz? Bugün zengin,
yarın fakir. Bugün sağlam, yarın hasta. Ama ben hiçbir zaman ümidimi
kesmem. Yakında tekrar ünlü bir tüccar olmaya kararlıyım...

TAPARNİGOS: Ne hoş bir karar. (Kendi kendine) Şu edepsiz kadın yüzünden bugün
işlerim ters gidiyor.

6. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

TAPARNİGOS, RAKEL, NİGO, MARGOS

NİGO: (Kahve fincanını getirir) Beyim...

RAKEL: (Kahve fincanının tabağını getirir) Buyurun…

TAPARNİGOS: (Margos'a) Geceyi nasıl geçirdin?

MARGOS: Hiç gözümü kırpmadım.

NİGO: Belli ki beyefendinin gözü ağrıyor.

TAPARNİGOS: Kahvemi içene kadar sen ön hazırlıkları yap Nigo, beyefendinin dişini
çekeceğiz.

NİGO: Tabii efendim.

TAPARNİGOS: Rakel kızım dikkat edin, sakın korkutmayın.

RAKEL: Baş üstüne efendim.

14
TAPARNİGOS: Şiddete başvurmayalım.

NİGO: Elbette. (Gider, masanın üzerinden bir ip alır, Margos'a) Kardeş, yanıma
gel.

TAPARNİGOS: Yanına git.

(Nigo, Margos'un ellerini bağlamaya çalışır, Margos izin vermez)

RAKEL: Bırak da bağlasın.

MARGOS: Neden, ben deli miyim? Aklım başımda, sadece dişim ağrıyor.

TAPARNİGOS: İtaat edin beyefendi. Benim yöntemlerim hastalarıma başta nahoş gelir.
Ama sonunda buradan hoş bir şekilde çıkarlar.

MARGOS: Neye izin vereceğim? Ben hırsız mıyım, haydut muyum?

TAPARNİGOS: Ben senin bildiğin doktorlardan değilim. Sanatım neyi gerektiriyorsa


uygulamak zorundayım. Duydun mu?

MARGOS: Ama...

TAPARNİGOS: (Masanın üzerinden tabancayı alıp Margos'a doğrultur) İtaat!

MARGOS: Tamam. Ta-ta-ta... Tamam.

TAPARNİGOS: Korkma, benim çalışma tarzım bu. Birinin dişini çekeceksem, ellerini
bağlarım. Merak etme sen. Dişini çekilmiş bil. Şimdi sorularıma cevap ver.
Doğuda mı yoksa batıda mı?

NİGO: Hep böyle sorar. Cevap ver.

TAPARNİGOS: Alt katta mı, yoksa üst katta mı? Yahu ağrıyan dişin, ağzının hangi
tarafında?

MARGOS: (Parmağıyla sağ tarafı gösterir) İşte efendim, bu tarafta.

TAPARNİGOS: Eh! İş bitti, ağrıyan dişinin nerede olduğunu öğrendik, şimdi de çekmeye
çalışalım. Nigo! Şu tabancayı al ve beyefendinin ağzına doğrult.

15
MARGOS: (Korkuyla) Ne diyorsunuz efendim?

TAPARNİGOS: En küçük hareketinde sık.

RAKEL: Sus! Sıkar bak!

MARGOS: (Şaşkın, heykel gibi kalır) Allah'ım sen bana yardım et!

TAPARNİGOS: Ne kadar korkaksın be!

MARGOS: Aaahh… Iuuh… Ooof...

TAPARNİGOS: (Dürbünle Margos'un ağzına bakar) Göremiyorum Nigo, şu lambayı yak.


Ne tuhaf diş, bakalım lambayla bulabilecek miyiz? Nigo, ayaklarını bağla!

NİGO: Emredersiniz efendim. (Bağlar)

TAPARNİGOS: (Sandalyenin üzerine çıkar) Çabuk, vakit kaybetmeyelim! (Kerpeteni


ağzına sokar ve çekmeye başlar) Sırtüstü yat evladım, dişini çekilmiş bil.
Şu ipliği dişine bağlayacağım, bağladığım gibi iş bitti, aç ağzını. Hah!
Gördüm... veee... bağladım... tamaaam, Nigo tabancayı düzelt! Ağrıyor
mu? Sabret... Ne yapalım, şimdi çıkacak.

MARGOS: (Bağırır) Aaah, ooof!

TAPARNİGOS: Nigo, tabancayı bırakma! Sabret oğlum, dişini çekilmiş bil. (İpliği biraz
sert çeker, iplik kopar, sırtüstü yuvarlanır)

RAKEL: (Efendisinin üstünü temizler) Üzeriniz tozlandı.

MARGOS: Aaah, ooof!

TAPARNİGOS: Biliyorum, bütün kabahat karımın. Beni öyle bir sinirlendirdi ki...

7. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

TAPARNİGOS, MARGOS, RAKEL, NİGO, ANTON, GARBİS, HİRANUŞ, ANJELİK, MARKAR

16
HİRANUŞ: Bu sahnede konuk girecek.

ANTON: Konuk kim?

MARKAR: Benim.

ANJELİK: Bir dakika beyefendi. Markar Bey.

GARBİS: Markar da kim diyen seyirciler için; Taparnigos beyefendinin aile dostu
olur, mebusan meclisinden, Yeranyag’ın meşhur nişanlısı. Ama gel gör ki
güzeller güzeli Yeranyag onu istemez…

HİRANUŞ: Piyesin sonunu da söyle bari. (Çıkarlar)

MARKAR: (Girer) İyi günler. Size söyleyeceklerim var.

TAPARNİGOS: (Hep meşgul) Söyleyebilirsiniz.

MARKAR: Marta hanımefendiyi gördüm, sinirli bir şekilde gidiyordu.

TAPARNİGOS: Gidebilir.

MARKAR: Kavga etmişsiniz.

TAPARNİGOS: Kavga etmişiz.

MARKAR: Bir kocanın karısını sevmesi lazım.

TAPARNİGOS: Sevmesi lazım.

MARKAR: Demek ki siz sevmiyorsunuz.

TAPARNİGOS: Demek ki.

MARKAR: Görüyorum ki işiniz var.

TAPARNİGOS: İşim var.

MARKAR: Sizinle konuşmak istiyordum.

TAPARNİGOS: Konuşun.

MARKAR: Herhalde meşgulsünüz.

TAPARNİGOS: Meşgulüm.

17
MARKAR: Nasıl yapalım, birkaç saat sonra geleyim mi?

TAPARNİGOS: Gel.

MARKAR: Sizi burada bulabilir miyim?

TAPARNİGOS: Bulabilirsiniz.

MARKAR: Bulamazsam?

TAPARNİGOS: Bulamazsınız.

MARKAR: Hoşça kalın...

TAPARNİGOS: Güle güle. (Markar gider)

RAKEL: Ben sizi geçireyim Markar Bey. (Çıkar)

8. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

TAPARNİGOS, MARGOS, NİGO

TAPARNİGOS: İşte çıktı, çıktı, işte, hah! Biraz daha sabret! (Kuvvetlice çeker) Hah...
Başardım... (Dişi Margos'a verir) Al dişini... Bana Taparnigos derler.
Kendimi övmeyi sevmem ama bu meslekte benden iyisi yok.

MARGOS: Sağ olun... Ama ağrı hafifleyeceğine daha da şiddetlendi...

TAPARNİGOS: İlk başta öyle olur.

NİGO: Herkese öyle olur.

MARGOS: (Dişlerini eliyle yoklayarak) Ağrıyan diş burada, siz yanlışlıkla yanındaki
dişi çekmişsiniz!

TAPARNİGOS: Dur bakayım... Hakkınız var... Ama ben yanındaki dişi kasten çektim.

MARGOS: Kasten mi... Kasten mi... Peki benim sağlam dişime yazık değil mi?

18
TAPARNİGOS: Ne diyebilirim çocuk, sen aptalsın. Eğer bu dişi çekmeseydim, diğerini
çekebilmek için çok uğraşmam gerekirdi. Soruyorum sana... Kökünü iyice
açmadan bir ağacı sökebilir misin?

NİGO: Doğru söylüyor.

MARGOS: Benim ağzım orman mı?

TAPARNİGOS: Ben yapacağım işi önce iyice düşünür sonra uygulamaya geçerim.

NİGO: Herkese de böyle yaparız.

MARGOS: (Kendi kendine) Ayağımı şu kapıdan dışarıya bir atabilsem...

TAPARNİGOS: (Masanın üzerindeki şişeleri karıştırmakta, güya bir şeyler aramaktadır)


Nankör! Al bunu, bir pamuğa birkaç damla damlat, ağrıyan dişinin üstüne
günde sekiz kere koy. Kendini iyileşmiş bil. (Margos anladığını belirtmek
için başını sallar) Nigo, ellerini ayaklarını çöz. (Nigo Margos'u çözer)
Anladın mı oğlum? Zannederim ki ağrıyan dişi çekmemize gerek kalmadan
tedavi edebileceğiz.

MARGOS: (Masaya yaklaşıp tabancayı kapar) Sorularıma cevap ver: Doğuda mı,
batıda mı?

TAPARNİGOS: Ne oluyor yahu?

MARGOS: En küçük harekette bulunursan ölürsün! Nigo, ellerini bağla şunun.

NİGO: Beyefendi...

MARGOS: Anında öldürürüm! Çabuk bağla!

TAPARNİGOS: Defol, ahlaksız, adi!

MARGOS: Nankör, bana karşı mı geliyorsun? Nigo, bağla dedim.

NİGO: (Kendi kendine) Şuradan yavaşça sıvışayım, yoksa bu benim de dişimi


çekecek. (Çıkar)

19
TAPARNİGOS: Aaah! Aaah!

MARGOS: Sabırlı ol. (Kerpeteni alır) Sabret, dişini çekildi bil. Bana verdiğin yağdan
birkaç damlayı ağrıyan dişine damlat. Hoşça kal. İşte böyle muhterem
dişçi, buna "dişe diş" derler. (Gider)

TAPARNİGOS: Aaaah, nereden karşıma çıktı bu adam... Ellerimi ayaklarımı bağladı.


Nigo, Rakel!

9. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

TAPARNİGOS, MARTA

MARTA: (Kızgınlıkla girer) Ahhh ah kime gideyim de derdimi anlatayım? Ah, zavallı
kadınlar... (Kocasını görür) O da ne? Ahlaksız herif, cezanı bulmuşsun.
Yaptıklarını hatırlıyor musun? Kalpsiz! (Saçlarını göstererek) Sen
beyazlattın bu saçları...

TAPARNİGOS: Siyahın üstüne beyaz iyi gider.

MARTA: Benimle alay etmek ha?... Sen, benim paramla adam oldun.

TAPARNİGOS: Ben seni tanımıyorum.

MARTA: Tanımıyorsun ha, şimdi kendimi tanıtırım sana... Gidip tımarhaneden


zangoçları çağırayım da seni tımarhaneye götürsünler. (Koşarak çıkar)

10. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

TAPARNİGOS, LEVON

LEVON: (Girer) Oh mon dieu!

TAPARNİGOS: Buyurun evladım mon diyö mon diyö… Ne istiyorsun?

LEVON: (Dişi ağrıyormuş gibi birden çenesini tutar) Efendim?

TAPARNİGOS: Ne istiyorsunuz?
20
LEVON: Diş hekimini arıyorum. Nereye gitmiş acaba?

TAPARNİGOS: Burada, şimdi gelir.

LEVON: (Kendi kendine) Şu adam şuradan gitse de Yeranyag gelse, onunla biraz
konuşsak.

TAPARNİGOS: (Kendi kendine) Sorsam acaba ellerimi çözer mi? Ne bilsin, beni hırsız ya
da serseri zannedecek.

LEVON: Mösyö bu pozisyonda durmanızın özel bir sebebi vardır?

TAPARNİGOS: Evladım bayılıyorum bu posizyona. Böbrek taşına birebir. Tövbe tövbe!


Beni çözersen daha iyi bir pozisyona geçeceğim.

LEVON: Nasıl yani?

TAPARNİGOS: Boş ver sen bir şey yapma ben kendim hallederim evladım. (Kendi
kendine yuvarlanarak çözülür) Nasıl bu pozisyonu sevdin? Biraz bekle
doktor şimdi gelir. (Kendi kendine) Gideyim de şu sefil Nigo’yu bulayım.

11. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

LEVON, HİRANUŞ, ANTON, ANJELİK, GARBİS, TAMAR, ESTER, DALİTA

LEVON: Az daha yakayı ele verecektim. İşler Yeranyag'ın mektubunda yazdıklarına


hiç uymadı.

HİRANUŞ: Ne yazmış ki?

ANTON: (Mektubu Levon’un elinden kapar) Yarın saat üçte evde yalnız olacağım.

ANJELİK: (Mektubu kapar) Gel ve…

GARBİS: (Mektubu kapar) Gel ve bana sarıl.

LEVON: Nerede, yok ki sarılayım? Galiba anne babası evde. Uşak bahçede
suratıma ters ters baktı.

HİRANUŞ: Sakın Yeranyag seni ele vermek için buraya çağırmış olmasın?

21
LEVON: Acaba…

ANTON: Bu günlerde muhbirlik pek moda.

LEVON: (Yeranyag girer, üzgündür) Ah güzel sevgilim, tam senden


şüphelenmeye başlamıştım iyi ki geldin.

ANJELİK: Piyesin duygusu tam çıkmıyor. Genç kızlar kuş sesleri getirin, bahçe
olun, hafif esen meltem yapın. (Genç kızlar girer)

GARBİS: (Işık odasına) Efendim sevgililerin buluşma sahnesi için romantik saz
girsin.

LEVON: Acaba benim varlığım mı o al yanakları soldurdu? Beni görünce mi dilin


tutuldu? Ah... Yeranyag, konuş.

YERANYAG: Levon, kalbimi, hayatımı ve onurumu sana verdim. Ama gel gör ki ailem
cehaletiyle bunları senden almak istiyor.

HİRANUŞ: Ne? Ailen onu sevmene razı olmuyor mu?

YERANYAG: (Anlatıcılara) Lütfen müsaade eder misiniz? Aşk sahneleri iki kişi arasında
geçer. (Levon’a) Bu sabah anneme Markar’la evlenmeyeceğimi söyledim.
Bunu duyunca bana çok kızdı, kudurdu.

LEVON: Ailenin çabaları faydasız kalacak. Kalbinden fışkıran aşkın pınarını


kurutabilmeleri mümkün mü? Haydi, toparla kendini. Umutsuzluğa
düşme...

YERENYAG: Senin için bütün hayatımı feda ederim. Büyük bir aşkla seviyorum seni.
Beni zorla nişanladıkları Markar'la asla evlenmeyeceğim. Seninim Levon,
senin.

12. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

YERANYAG, LEVON, TAPARNİGOS, NİGO

22
TAPARNİGOS: (Elinde sopa, Nigo'yu kovalayarak içeri girer) Nereye kaçıyorsun? Adi
herif. Elimi ayağımı bağlarsın ha. Söyle bakalım, kimden emir aldın?

NİGO: Ta... Ta... ban... ca... daaan! (Yeranyag ve Levon şaşkın bakarlar)

TAPARNİGOS: Ahlaksız! Defol! (Nigo gider) Nasıl evladım bu pozisyonu sevdin?


Yeranyag, ne işin var burada?

YERANYAG: Babacık!

LEVON: Babası!

TAPARNİGOS: Yaa babası! Yeranyag!

YERANYAG: Ben mi?

TAPARNİGOS: Sen!

LEVON: O.

TAPARNİGOS: Ta kendisi. Odana git! Beni hastam ile baş başa bırak.

YERANYAG: (Giderken) Benimsin Levon.

TAPARNİGOS: Gel şu dişi çekelim.

LEVON: Dişimin ağrısı geçti.

TAPARNİGOS: Beni ilgilendirmez. Gelmeseydin... Burası hastane değil, dişini


çektireceksin, emeğimin ücretini ödeyeceksin, sonra nereye istersen
gidebilirsin. Nigo... Rakel…

NİGO&RAKEL: (Girerler) Buyurun efendim.

TAPARNİGOS: Ön hazırlıkları yapalım.

NİGO: Sonra diğeri gibi olmasın?

TAPARNİGOS: Hah hah hayy Aksaray… Sana ne emrediyorsam onu yap.

NİGO: (İp alır Levon’a yaklaşır) Kalk!

LEVON: (Kendi kendine) Acele tüymem lazım.

23
RAKEL: Çabuk. (Nigo ve Rakel, Levon’u bağlayacağı sırada Levon ona bir tekme
atıp kaçar. Nigo yuvarlanır.)

TAPARNİGOS: (Koşarak) Yakalayın! Hırsız...

(Levon önde, hepsi arkada koşarak çıkarlar.)

13. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

MARTA, KADINLAR, ANTON, GARBİS, HİRANUŞ, ANJELİK

HİRANUŞ: İşler karışmaya başlıyor. Anlaşılıyor değil?

ANTON: Seyirci dediğin zerzevat pek zekidir, her şeyi şak diye anlar.

ANJELİK: O da ne? Yoksam Marta ile Markar Bey mi geliyor? Evet evet onlar.

GARBİS: Arkalarında da komşular! Efendim Markar Bey.

MARKAR: Teşekkürler ben kendim girerim.

GARBİS: Sana kuruluyorum Markar.

MARKAR: Ah, hanımefendi, sokaklara dökülüp orada burada zangoç aramak


size hiç yakışıyor mu? Taparnigos Bey herhalde biraz kızgın olduğu
için size sert davranmıştır.

MARTA: Ah, bilmiyorsunuz Markar Bey, haftada sadece bir gece evde
kalıyor. Evde yapayalnız kalıyorum.

DUDU: Bu haksızlık değildir de nedir? Zavallı kadının ondan daha


erken yaşlanacağını bilmiyor muydu?

MARKAR: Elbette efendim. Doğa kanunu bu,natura…

JANET: Naturasıyla beraber yerin dibine girsin.

ARUSYAG: Karısının parasıyla zenginleşen bir koca nasıl olur da böyle bir
şey yapar?

24
ANUŞ: Bu ne umursamazlık...

LORİ : Bu ne barbarlık.

MARTA: Her yaşın kendi güzelliği ve değeri olduğunu bilmek gerek.


Yaşlı kadınlardan alkış almak için söylemiyorum bunları, ben
dalkavuk değilim...

MARKAR: Hanımefendi bana kalırsa Taparnigos Bey sizi hala deliler gibi
seviyor.

ANJELİK: Aferin Markar, böyle devam.

MARTA: Yok canım? Seviyor dersin?

GARBİS: Seviyor, seviyor… Sevmeli… Seviyordurmuştu. Seveyazıyor.


Sevebilitesi var.

14. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un Evi)

TAPARNİGOS, MARTA, MARKAR

TAPARNİGOS: Kaçtı pis herif. Bir de kendini hasta olarak tanıtıyor. Ne işiniz var
burada Markar Bey?

MARKAR: Merhaba Taparnigos Bey, aranızdaki sevgi bağını pekiştirebilmek


için hanımefendiyle birlikte geldim.

TAPARNİGOS: Hayır, hayır, istemiyorum. O bağ zaten biraz gevşemişti. Bugün


tamamen çözüldü. Nereye isterse gidebilir.

MARTA: (Markar'a) Duydun mu? (Taparnigos’a) Beyefendi bu oyun daha


çok sürecek mi?

TAPARNİGOS: Sürecek... İki perde olacak.

MARTA: Bu sözleri galiba teatrodan öğreniyorsun. Kazandığın parayı


teatroya veriyorsun, ama senden harçlık istediğimde kızıyorsun

25
terbiyesiz adam. Sen benim paramla adam oldun ve şimdi bir
kuruşum bile yok, iki yakam bir araya gelecek diye canım çıkıyor.

TAPARNİGOS: Yakasız giyin sen de.

MARKAR: Yalvarırım kavga etmeyin. Gelin hanımefendi, kocanızın elini


öpün.

TAPARNİGOS: Ben ona elimi vermem.

MARTA: Ben onun elini öpmem.

TAPARNİGOS: Önceleri canım gibi sever idim.

MARTA: Nasıl da üzerine titrer idim?

TAPARNİGOS: Nerede o eski aşk?

MARKAR: (Marta'ya) Git elini öp.

TAPARNİGOS: Ben onunkini öpeyim, o benden büyük. Ver de öpeyim. (Öper)


Gayrı seni annem gibi seveceğim söz veriyorum. (Kendi kendine)
Yine barıştık.

MARTA: (Alnından öper) Oh! Kocacığım benim. Kaybetmiştim seni, tekrar


buldum. Yerim o ağzını senin... (Sürekli öper) Ah, doyamıyorum.
(Öperek) Ah Markar Bey, niye bu kadar patırtı kopardığımı
anlıyorsun?

MARKAR: Ben size engel olmayayım, isterseniz dışarı çıkarım.

TAPARNİGOS: Hayır! Siz içeri geçin, birazdan ben de yanınıza gelirim.

(Marta ve Markar çıkarlar.)

15. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

TAPARNİGOS, RAKEL, NİGO, HİRANUŞ, ANTON, ANJELİK, GARBİS

RAKEL: Beyim!
26
NİGO: Taparnigos Bey!

RAKEL: Bir mektup!

NİGO: Efendim gizemli, büyülü, sihirli, seyircileri merak içinde bırakan…

RAKEL: Ve meraktan kasım kasım kasındıran bir mektup!

TAPARNİGOS: Mektup mu? Kim verdi?

NİGO: Kimse vermedi, biz bulduk. Mutfakta bulaşık yıkıyorduk. Bir de ne


görelim?

RAKEL: Pencereden kuru, siyah, titrek bir el uzandı. Parmaklarının


arasında bir kağıt vardı. Görünmemek için saklandık.

NİGO: Perdenin arkasından dikiz ettik... Mektubu öyle bir yere bıraktı ki,
eğer orada olmasaydık onu kimse bulamazdı.

TAPARNİGOS: Demek gizli bir mektup. Nereden olabilir? Tamam hadi siz çıkın.

(Rakel ve Nigo çıkarlar. Anlatıcılar ve Taparnigos kalır. Birbirlerinin elinden kâğıdı kaparak mektubu
okurlar.)

TAPARNİGOS: Bugünkü olay beni tamamiyle ümitsizliğe sevk etti. Bundan sonra
evinize asla ayak basmam. Babanın dişçiliği...

HİRANUŞ: Senin dişçiliğin…

ANJELİK: Görüşmek için başka bir yer belirleyelim. Senin için eriyip
bitiyorum.

ANTON: Seni çok seviyorum, tutuşuyorum, sözle anlatılacak gibi değil...

GARBİS: Çok seviyormuş... Devam edelim.

HİRANUŞ: Mektubuma cevap verecek olursan, buluşacağımız yeri bana


bildir. Mektubu şu adrese gönder: Bay Levon, Âşıklar Sokağı, no
20.

27
TAPARNİGOS: Şimdi bütün şüpheler ortadan kalktı. Bakayım imzasına, sev... gi...
lin... Lee... voon... Biraz önce dişim ağrıyor diye gelen adam olmalı
bu. Demek ki başka yeri ağrıyormuş...

ANTON: Kızına çaktırmadım şuna bir cevap yaz...

GARBİS: Buraya çağırıp bir güzel patakla.

TAPARNİGOS: Beni kandırmak ha! Yazımı da Yeranyag'ın yazısına benzetmem


lazım. Canım sevgilim Levon, mektubunu aldım. Yarın sabah er-
kenden gel, kapıyı ben açacağım. Bay Levon Âşıklar Sokağı No: 20

16. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

TAPARNİGOS, MARKAR, NİGO, RAKEL, ANTON, ANJELİK, HİRANUŞ, GARBİS

TAPARNİGOS: Uşak ilen hizmetçiye vereyim de götürsünler. Nigo! Rakel!

MARKAR: Beyefendi.

ANJELİK: Yanlış girmiş olmayasın Markar Bey?

MARKAR: Ben hiçbir sahneye yanlış girmem hanımefendi.

TAPARNİGOS: (Yüzüne bakmadığından, Nigo zanneder) Al şu mektubu... Ahh,


siz miydiniz Markar Bey?

NİGO: Bizi mi çağırdınız efendim?

TAPARNİGOS: Alın şu mektubu. Âşıklar Sokağı'na götürün.

MARKAR: Efendim ben artık düğün gününü konuşmak için…

TAPARNİGOS: 20 Numaraya vereceksiniz ha.

RAKEL: Bahşiş alacak mıyız?

MARKAR: Ben istiyordum ki...

TAPARNİGOS: Ne diyorsun? Sefil! Sana demedim Markarcığım, hadi Nigo uçun.


28
(Nigo ile Rakel çıkar.)

MARKAR: Efendim düğün gününü kararlaştırsak?

TAPARNİGOS: Ama bilmiyorum ki bizim hanım hazır mı?

MARKAR: (Kendi kendine) Hanımıyla mı evleneceğim? Marta Hanımın


hazırlanacağı bir şey yok, sizin karar vermeniz yeterli.

TAPARNİGOS: Haklısınız ama yine de onunla da konuşmanız lazım. Nihayetinde


onun kızı, gerçim yarısı da benim, ama anneler her zaman kızları
üstünde söz sahibi olmak isterler.

MARKAR: Peki, gidip eşinizle de konuşayım. (Çıkar.)

17. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un evi)

TAPARNİGOS, RAKEL, NİGO, ANTON, GARBİS, HİRANUŞ, ANJELİK, YERANYAG

RAKEL: Beyefendi. Size yine mektup var.

TAPARNİGOS: Yoksam yine o ırz düşmanıdır?

NİGO: Yok bu sefer başkasıdır.

TAPARNİGOS: Kimmiş?

RAKEL: Beyefendi, Aşıklar Sokağı’na mektubunuzu teslim etmiş dönüyorduk ki ne


görelim!

NİGO: Güzel mi güzel bir kadın pencerede oturmuş bize bakıyor! İnce, intim bir
ses ilen sordu:

RAKEL: Sen Taparnigos’un hizmetçisisin? Ah tanıdım sen isem Taparnigos’un


uşağısın!

NİGO: Evet biziz dedik. Alın bu mektubu ona götürün, mutlaka bana gelsin çok
önemli dedi.

HİRANUŞ: Herhalde Sofi olmalı.

29
ANTON: E açsana.

ANJELİK: Hadi Rakel, Nigo, siz işinizin başına. (Rakel ile Nigo çıkar.)

GARBİS: Önce adresi okuyalım: SEVGİLİM BAY TAPARNİGOS’A. Ş A R K D İ Ş Ç İ S İ

HİRANUŞ: DI DIF DIF DIF!

(Mektubu açar ve okur)

TAPARNİGOS: Büyük bir saadetle sana bildiririm ki...

(O esnada Yeranyag girer. Tapamigos onu görmez mektuba devam eder)

Bu gece bize gelebilirsin. Tovmas Bey'i kandırıp akşamki baloya gidelim.


Çok kalabalık olacak. Yalvarırım geç kalma. Geldiğinde vücudundan kan
çıkaracağım. Seni seviyorum, Sofi.

YERANYAG: (Kendi kendine) Sofi de kim?

TAPARNİGOS: Kan çıkaracakmış. Hah hah hayy Aksaray… Ah, Sofi’m canım. (Yeranyag'ı
görür görmez mektubu cebine sokar)

YERANYAG: Kimi seviyorsunuz babacığım?

TAPARNİGOS: İzin almadan içeri girilir mi? Mektupta yazılanları duydun?

YERANYAG: Hayır baba. (Kendi kendine) Öyle diyelim.

TAPARNİGOS: Ticaretle ilgili bazı bilgiler veriyor.

ANTON: Aşk ticareti.

YERANYAG: "Onu seviyorum” dediğinizi duydum sadece...

TAPARNİGOS: Akıllı çocuktur, severim onu. Diğerlerini duymadın mı? Aferin kızım.

YERANYAG: Biliyor musunuz baba? İçimi dökebilmek için sizi yalnız bulmayı
istiyordum.

TAPARNİGOS: Aramızda yabancı yok. Dök bakalım... (Kendi kendine) Öyle diyelim.

YERANYAG: Sabah buraya dişi ağrıyan bir çocuk gelmişti. Onu nasıl buldunuz?

30
TAPARNİGOS: Ben bulmadım, kendiliğinden geldi.

YERANYAG: Nişanlımdan daha düşünceli, sevimli, yakışıklı, ince ruhlu.

TAPARNİGOS: Defol! Gözüm görmesin seni. Odana git.

YERANYAG: Markar'la evlenmeyeceğim!

TAPARNİGOS: İşte son sözüm: Markar’ı seveceksin!

18. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos Ev)

TAPARNİGOS, RAKEL, NİGO, MARTA, YERANYAG, HİRANUŞ, ANTON, ANJELİK, GARBİS

TAPARNİGOS: Nigo! Çabuk ceketimi getir. Rakel! Çabuk ayakkabılarımı getir! Hemen
giyinip Sofi'ciğime gideyim, akşam oluyor.

(Nigo ve Rakel giyinmesine yardım ederler)

TAPARNİGOS: Beni arayan olursa, "Çok ağır bir hastaya gitti. Gece dönmeyecek"
dersiniz. Şu kapıyı arala bakalım, kimse var mı? (Nigo bakar) Hanıma
çaktırmadan tüymem lazım.

MARTA: Hayrola kocacığım bir yere mi gidiyorsun?

TAPARNİGOS: Bırak Allah aşkına. Bize rahat yok. Doktor değil misin, herkesin uşağısın!
Bu gece senin ilen biraz istirahat etmek istiyordum ama suya düştü. Az
önce bir mektup aldım, illa gitmem gerektiğini yazmışlar. Diş ağrısından
bir haftadır gözüne uyku girmiyormuş.

MARTA: Güzelleşmişsin.

TAPARNİGOS: Çirkin miydim?

MARTA: Yalvarırım bu akşam gitme.

TAPARNİGOS: Bırak beni! Hastaya gitmem lazım.

MARTA: Gitmeyeceksin! Ben de hastayım.

31
TAPARNİGOS: Yerin dibine batasın! Seninle evlendiğime bin pişmanım.

MARTA: Ver paralarımı geri, bu oyunu bitirelim.

TAPARNİGOS: Bitiremeyiz bir perde daha var. Şu an birinci perdedeyiz.

MARTA: O perdeleri ağzından burnundan getireceğim.

TAPARNİGOS: Susacak mısın sen?

MARTA: Susmayacağım! Sen benim paralarımla şöhret sahibi oldun.

(Taparnigos Marta’yı atlatıp çıkar, Yeranyag girer.)

YERANYAG: Gidiyor acımasız adam!

MARTA: Hemi de barbar!

YERANYAG: Ben biliyorum nereye gittiğini. Az önce odaya girdiğimde, Sofi diye
birinden gelen, sevgi sözleriyle dolu bir mektup okuyordu.

MARTA: Başka bir kadın sevdiğini biliyordum, ama kimdir yeni duyuyorum!

YERANYAG: O kadın babamın vücudundan kan çıkaracakmış. Ve bu gece de baloya


gidecekler. Eğlenmeye...

MARTA: Şu Sofi'nin evini nasıl öğrenebiliriz?

HİRANUŞ: Rakel’den yahut Nigo’dan. Mektubu onlar getirdi, çağırıp sorun.

MARTA: Rakel! Sefil hizmetçi! Nigo! Taparnigos Bey’e mektubu nereden


getirdiniz?

NİGO: Âşık... lar... So... Sokağı'ndan.

YERANYAG: Oraya neden gittiniz?

RAKEL: Mektup götürdük.

YERANYAG: Kime?

NİGO: 20 numaraya.

YERANYAG: (Kendi kendine) 20 numara, Levon'un evi... (Yüksek) Mektubu kim verdi?

32
RAKEL: Tanımayız. Bir kadın verdi. "Alın bunu Taparnigos'a götürün" dedi.

MARTA: O kadının evini biliyor musunuz?

NİGO: Biliyoruz hanımefendi, biliyoruz.

YERENYAG: Pekim ya 20 numaralı evde kim var idi?

NİGO: O evde… O evde….

RAKEL: Kim var idi?... Hatırlamıyoruz efendim.

NİGO: Çok şeyler var idi... Ama aklımızdan çıkmış. (Nigo ile Rakel tüyerler.)

YERENYAG: Ne oldu acaba?

MARTA: Gidip onları bulmalıyım. Ama bu kılığımla beni mutlaka tanırlar. Erkek
kılığına gireyim! Evet, evet... Vakit kaybetmeyelim, gece yaklaşıyor.
(Çıkar.)

19. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos Ev)

YERANYAG, MARKAR, MARTA

YERANYAG: Bu gece evde yapayalnız olacağım, bundan yararlanmam lazım. Birini


bulup Levon'cuğuma haber göndereyim, hemen gelsin, baş başa vakit
geçirelim.

MARKAR: Ah Yeranyag, sen burada böyle… Yalnız mısın?...

YERANYAG: Hııı…

MARKAR: Uzat elini bakayım... Ne olmuş sana?

YERANYAG: Elim kirli...

MARKAR: Yaklaş, bir öpücük nakşedeyim yüzüne...

YERANYAG: Benim yüzüm terzihane değil.

MARKAR: Bu gece babanla konuşup düğün gününü kararlaştıracağız.

33
MARTA: (Erkek kılığında, aceleyle girer) İşte hazırım...

MARKAR: Bu ne kılık hanımefendi?

MARTA: Markar Beycim, mademkim bizim müstakbel damadımızsın...

YERANYAG: (Kendi kendine) Allah göstermesin.

MARTA: Sana her şeyi açıklayacağım.

MARKAR: Acaba kötü bir haber mi?

MARTA: İşte yüksek sesle söylüyorum: Taparnigos, Sofi adında bir kadını seviyor.
Şu saatte onun evinde. Birkaç saat sonra da baloya gidecekler. Ben
tanınmamak için bu kılığa girdim. Size yalvarıyorum, benimle gelin.

MARKAR: Buna inanamıyorum...

MARTA: İnanın, inanın. Yeranyag yavrum sen odana git güzelce yat uyu evladım.
Ben babana haddini bildirmeye kadar gidiyorum. “Daha birinci
perdedeyiz" diyordu. Birazdan da ben ikinci perdeye başlayacağım.
Görelim bakalım hangisi daha çetin olacak.

İKİNCİ PERDE

20. SAHNE

(Tovmas’ın Evi)

TOVMAS, SOFİ, MARİ, GİRAGOS, TAPARNİGOS, ANTON, HİRANUŞ, GARBİS, ANJELİK

TOVMAS: Hanım, ağrın biraz hafifledi?

SOFİ: Hayır kocacığım. Gittikçe de şiddetleniyor. Böyle giderse bu gece gözümü


kırpmayacağım. Sen beni bekleme hadi, git yatağına, uyu.

TOVMAS: Şansıma küseyim. Gençken tek hayalim, güçlü, sıhhatli, güzel bir kadın almaktı.
Olmadı... Olmadı... Hevesim kursağımda kaldı. Seni sevdim, evlendim. Bugün dişin
ağrır, yarın başın, öbür gün gözün... Yazık, bu yaşımda huzurlu bir günüm yok. Şu dişçi
nerede kaldı? Acaba evde yok idi?

34
SOFİ: Kim bilir? Ahh... Ne kadar da şiddetli ağrıyor! (Kendi kendine) Ne kadar da
şeytanca oynuyorum! Yatağın hazır, hadi git yat...

TOVMAS: Sen bu kadar acı çekerken uyuyabilir miyim? Biraz daha sabret. Taparnigos
gelmezse başka birini çağırırız.

SOFİ: Taparnigos Bey benim dişlerimin huyunu suyunu çok iyi bilir.

TOVMAS: (Kapı çalınır) Hah, kapı... Nihayet geldi. Giragos! Mari! Nereye gitti bu uşak. Sefil
hizmetçi! Yine uyuyup kaldı bir yerlerde herhalde. Kapı çalınıyor, biri kapıya
baksın!

MARİ: Efendim dişçi Bay Taparnigos.

TAPARNİGOS: Merhaba... Merhaba...

GİRAGOS: Çüş! Bir bekle de buyur edelim. E girdin artık. Buyur.

MARİ: Uşak oynuyor diye biraz sinirleri bozuk.

TOVMAS: Hoş geldiniz doktor, oturun, nasılsınız, iyi misiniz?

TAPARNİGOS: Allah'a şükür, fena değilim... (Kendi kendine) İmansız kadın! (Yüksek sesle)
Emriniz neydi?

TOVMAS: Estağfurullah! Şey bizim hanımın dişleri bilmem ki neden bu kadar ağrır? Ne
diyordum? Giragos, kahve getir...

TAPARNİGOS: Teşekkür ederim, istemem.

GİRAGOS: Yalnız uşak rolümü hakkıyla oynamama izin verilmiyor.

MARİ: Biz mutfağa gidelim en iyisi.

GİRAGOS: Hep mutfak hep kiler! Ya ben neden hep uşak oynuyorum?

MARİ: Haydaaa…

HİRANUŞ: Ya devam devam. (Giragos ile Mari çıkar)

ANTON: Bu dişler tam olarak ne zamandır ağrıyor?

TOVMAS: Bir yıldır hep ağrıyor.


35
SOFİ: Daha önce de ağrıyordu.

ANJELİK: Oh oh maşallah.

GARBİS: Diş ağrısı böyledir, Taparnigos Bey iyi bilir.

TOVMAS: Gündüzleri değil, daha çok geceleri ağrıyor.

TAPARNİGOS: Öyledir. Gece şiddetlenir.

TOVMAS: Geç teşrif buyurdunuz. Ne diyordum? Zatı-âlinizi epey bekledik.

TAPARNİGOS: Zatıalimin başına gelenleri bir bilseniz... Her neyse...

TOVMAS: Bu ağrının neden ileri geldiğini açıklayabilir misiniz bana?

TAPARNİGOS: Bir çok nedeni olabilir. Hangi birini söyleyeyim?

SOFİ: Ah... Of... Ne kadar ağrıyor! Baloya geç kalacağız! Haydi Doktor Bey, yalvarırım,
bir an önce şu ağrıyı geçirin, çünkü vakit geçiyor...

TAPARNİGOS: Yaklaşın biraz da, daha iyi göreyim. Açın ağzınızı.

SOFİ: (Alçak sesle Taparnigos’a) Bu gece baloya gidebilmek için bir kurnazlık yap-
mamız lazım sevgilim. Uyutmak mümkün değil, yanımdan ayrılmak istemiyor.

TAPARNİGOS: Şarap içer mi?

SOFİ: Yemekte, o da sadece bir kadeh.

TAPARNİGOS: Israr edersem?

SOFİ: Dene istersen. Ah, dayanamıyorum artık... Ah! Ah!

TAPARNİGOS: Şarabınız var mı Tovmas Bey?

TOVMAS: Var, var, getirteyim. İçecek misiniz?

TAPARNİGOS: İçmek için değil. Gerekiyor da...

TOVMAS: Anladım. Giragos... Giragos... Bu adam da hep uyur .Girag…

ANTON: Ne var? Ne var?

36
TOVMAS: Giragos’a ne oldu?

ANTON: Kendisi çok meşgul, ben yardımcı olayım.

TOVMAS: Öyle mi? Eh, iyi o zaman … Gel benimle. Kilere inip şarap getirelim (Giderler)

21. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Tovmas’ın evi)

SOFİ, TAPARNİGOS

SOFİ: Aklını seveyim.

TAPARNİGOS: Dişini seveyim.

SOFİ: Bu gece balo çok kalabalık olacakmış. Biz de o kalabalığın içinde


kendimizden geçeceğiz. Ama sana mektubumda yazmıştım baloya
gideceğimizi, neden böyle giyindin?
TAPARNİGOS: Hastaya gidiyorum dedim, ne giyseydim? Senin kocanın kıyafetlerinden
birini ver giyeyim.
SOFİ: Delirdin mi? Seni Tovmas zannederler, daha çok dikkat çekeriz. Düşünsene
bir, Tovmas’ın benimle baloya gittiğine kim inanır?
TAPARNİGOS: Boş ver baloyu o zaman, şu akbabayı uyutup burada keyfimize bakalım.

SOFİ: Olamaz! Baloya gidelim. Çok eğleneceğiz.

TAPARNİGOS: Ben de istemez miyim nonoşum ama bir diş hekiminin balolarda hoplayıp
zıplaması pek uygun karşılanmaz. Kılık değiştirmeliyim ki istediğim gibi
eğlenebileyim.

SOFİ: Benim kıyafetlerimden birini versem olmaz mı?


TAPARNİGOS: Yok artık!
SOFİ: Taparnigos! Nasıl baloya gideceğiz o zaman söyle bana?
TAPARNİGOS: Gitmeyeceğiz.
SOFİ: Tamam dişimin ağrısı geçti, artık gidebilirsiniz doktor.
TAPARNİGOS: Nasıl, beni gönderiyor musun?
37
SOFİ: Tabi, balo yoksa diş de yok.
TAPARNİGOS: Pekâlâ kaderde Taparnigos Hanım olmak da varmış demek ki. Ama bari şöyle asil
bir renk olsun…

SOFİ: Sen hiç merak etme, balodaki en alımlı kadın sen olacaksın! O halde şimdi ilk
işimiz Tovmas’ı bir güzel sarhoş etmek.

22. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Tovmas’ın evi)

SOFİ, TAPARNİGOS, TOVMAS, ŞARAP (DUDU)

TOVMAS: İşte, getirdim.

TAPARNİGOS: Verin. Ağzında çalkalaması için hanımefendiye vereceğim. (Doldurur) Ağzınızı


yıkayın hanımefendi... Şarap ister miydiniz?

TOVMAS: Eğer zatıâliniz de içerse geri çevirmem.

TAPARNİGOS: O halde dikin. (Doldurur) Sağlığınıza...

TOVMAS: Afiyet olsun.

TAPARNİGOS: (Doldurur) Buyurun dostum.

TOVMAS: Sağlığınıza. (İçer)

TAPARNİGOS: Yarasın... (Sofi’ye) Ağrınız nasıl hanımefendi?

SOFİ: Yüzde on azaldı.

TAPARNİGOS: Demek ki şarabın faydası oldu. Alın, ağzınızda biraz daha çalkalayın. (Doldurur)
şarabı nereden getirtiyorsunuz Tovmas Bey?

TOVMAS: Edirne'den. Ne diyordum! Ben şaraba pek düşkün değilim.

TAPARNİGOS: Çok nefis bir şarap. Yazık ki ben böylesini bulamıyorum…Ne fena...

TOVMAS: İçin doktor, yalvarırım, lütfen çekinmeyin.

38
TAPARNİGOS: Siz de benimle birlikte dikerseniz içerim. (Doldurur) Yarasın. Buyurun. (İçer)
Ağrınız nasıl hanımefendi?

SOFİ: Yüzde yirmi.

TOVMAS: Demek ki ağrı azalmaya başladı. Allah razı olsun Taparnigos Bey.

TAPARNİGOS: Haydi içelim, bu gidişle ağrı tamamen geçecek.

TOVMAS: (Hafif sarhoş) Çok güzel şarapmış. Karıcığım, al, ağzını çalkala. Nasıl oldun?

SOFİ: Çok şükür, iyiyim. Yüzde otuz.

TOVMAS: Aaa siz içmiyor musunuz? Beni yalnız mı bırakıyorsunuz? Ayıp, ayıp...

TAPARNİGOS: Teşekkür ederim. (İçer)

TOVMAS: (Daha sarhoş) Nefis şarap... Nasıl da çabucak geçirdi ağrıyı... (İçer)

SOFİ: Yüzde elli. (Çıkar)

TOVMAS: Doldur! Doldur! (İçer) Ne tatlı... Karım yüzde elli iyileşti... Tutuştur kanımı şarap!
Yahu şarap ne biçim laflar ediyorsun!

TAPARNİGOS: Tovmas Bey... Şşşt... Tovmas, hadi kardeşim, haydi kalk da yatağına git.

(Yuvarlanırlar, Tovmas Taparnigos’un üzerinde)

TAPARNİGOS: Tovmas Bey...

TOVMAS: Ne var?

TAPARNİGOS: Nasılsınız? Rahat mısınız?

TOVMAS: (Şarap girer, Tovmas’ın etrafında dans eder) Tutuştur kanımı şarap! Öp
dudağımdan, dolaş kanımı…

TAPARNİGOS: Yahu kiminle konuşuyorsunuz?

TOVMAS: Şarap ilen. Görmüyorsun?

TAPARNİGOS: Oh oh uçuşa geçmişsiniz maşallah: Tovmas Havayolları. (Şarap çıkar)

39
SOFİ: (Bir elbise ve şapka getirir) Elbiselerini getirdim. Hazırlan. Ne o? Sen de mi sarhoş
oldun? Aklını başına topla...

TAPARNİGOS: Ben çarpık mı yürüyorum? (Adım atar) Bak... Bir... İki... Üç... (Düşer, kalkar) Ben
mi sarhoşum? Ha... ha... ha... Şapkayı ver... Ben Taparnigos Hanım... Bir şarap
daha ver.

SOFİ: Bağırma! Uşak uyanacak.

TAPARNİGOS: (Öksürür) Ben...

SOFİ: Öksürme! Hizmetçi uyanacak.

TAPARNİGOS: Neden öksürmeyecekmişim? (Cebinden mendil çıkarırken yere iki mektup düşer)
Mendilim... (Öksürür)

SOFİ: Bu durumda baloya nasıl gideceksin? Git evine yat!

TAPARNİGOS: Sabret, bir kadeh daha içip gidelim. (Doldurur) Sen de içer misin? Seni şeytan
seni. Düzenbaz... Kocanı aldatırsın ha, bağırayım mı? (Yükses sesle) Tovmas
kardeş! Kardeş Tovmas!

TOVMAS: (Uykusunda) Ne diyordum!

TAPARNİGOS: Yok bir şey... Elini ver Sofi Hanım... (Kadın sesini taklit ederek) Nasılsınız Sofi
Hanım? Haftada kaç gün çamaşır yıkıyorsunuz? Deme ayol! Ha... ha... ha... Ayol!
Ayol! Ayol!

SOFİ: Tövbe ya rabbim, tövbe!

TAPARNİGOS: Seninle birer kadeh içelim.

SOFİ: Yeter artık, içme. Daha da sarhoş olacaksın. Duyulacak, sonra ikimizde rezil
olacağız. Kalk, maskeni takayım. (Takar) Ben de yüzümü örteyim. (Maskesini
takar) Yürü.

(Dışarıdan Giragos’un sesi gelir)

SOFİ: Giragos uyandı! Mumu söndür, mumu! Sesini kes!

40
TAPARNİGOS: Neredesin Sofi?

SOFİ: Dilin tutulsun! Yanındayım. Ses çıkarma, arkamdan gel. (Çıkarlar.)

23. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Tovmas’ın Evi)

GİRAGOS, MARİ, HİRANUŞ, ANTON, ANJELİK, GARBİS

GİRAGOS: (Girer) Geldim, geldim, patlamayın….

HİRANUŞ: Hah, bonjour! Şimdi antre yapıyorsun?

GİRAGOS: Eh, teferruatlı piyestir. Saç, makyaj, kostüm derken anca…

ANTON: Tamam, sen keyfine bakabilirsin. Evin uşağı ben oldum. İzin verirsen
devam edeceğim.

GİRAGOS: Bir dakika! Ben bu kadar hazırlığı boşa mı yaptım yani?

ANJELİK: Zaten yanlış sahne için hazırlanmışsın. Bu Maskeli Balo sahnesi değil. Bu
kıyafetle uşak oynanır?

GİRAGOS: Kostüm oynamaz beyim, aktör oynar.

GARBİS: Gerek yok, gerek yok.

GİRAGOS: Bana bak Garbis Efendi!... Şunun şurasında üç tane replikli bir rolüm var
hiç kimseye kaptırmam, lütfen kendinize geliniz ve sahneyi erbabına terk
ediniz.

MARİ: (Koşarak girer) Madem sahneye giriyorsun beni neden çağırmıyorsun?


Bütün piyesi tek başına oyna bari.

GİRAGOS: Bir eve bir uşak yeter hanımefendi.

MARİ: Öyle mi oldu şimdi?

HİRANUŞ: (Kulise seslenir) Tamam sonraki sahneye bağlıyoruz; Marta ve Markar’ın


girişinden devam edelim lütfen!
41
MARİ: E hadi oyna.

GİRAGOS: O ne gürültüydü öyle! Acaba hanımın başına bir iş mi geldi? ( A ğ l a r )


Allah'ım, nasıl da titriyorum!

MARİ: İşte, büyük kapıyı vuruyorlar... Yukarı çıkıyorlar... İmdat, imdat!

24. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Tovmas’ın Evi)

GİRAGOS, MARİ, MARTA, MARKAR, NİGO, RAKEL

GİRAGOS: Bu gece burada bir şeyler dönüyor ama anlayamadım? Ayak sesleri
yaklaşıyor! İmdat! İmdat, dat, dat, dat…

(Marta, Markar, Nigo, Rakel üst üste yığılırlar.)

MARTA: (Nigo'yu dövmektedir) Adi herif! Hani evi biliyordun? Dün geceden beri
bizi gezdiriyorsun.

GİRAGOS: Kimsiniz?

MARİ: Ne istiyorsunuz?

MARTA: Sofi Hanım'ı görmek istiyoruz. Onunla konuşacaklarım var.

GİRAGOS: Bu gece sizinle görüşemez, çünkü rahatsız. Zavallı bugün diş ağrısından
neredeyse ölecekti.

MARTA: Hayati bir mesele, yoksa bu saatte sokaklara dökülür müydüm? Yatakta
uyuyan kim?

MARİ: Hanımın kocası.

MARTA: Daha iyi. Hepiniz dışarı çıkın, onunla yalnız konuşacağım.

GİRAGOS: Ama beyefendi...

MARTA: Ne beyefendisi! Korkma, patronunu yemem. Dışarı çıkın diyorum.

MARKAR: Yalnız bırakalım onları... (Çıkarlar)

42
25. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Tovmas’ın Evi)

MARTA, TOVMAS

MARTA: (Yatağa yaklaşır) Hey, beyefendi... Şşşşt! Ölü gibi uyuyor. Uyansana.

TOVMAS: Haa... Hu...

MARTA: Öfff... Ağzı şarap fıçısı gibi kokuyor... (İtekler) Hey, uyansana...

TOVMAS: Sofi, sen misin?

MARTA: Hu, benim, Sofi, uyan.

TOVMAS: Ağrın nasıl oldu?

MARTA: Ağrı... Ağrı... İyidir.

TOVMAS: Yüzde kaç?

MARTA Ne biçim sorular bunlar? İki yüz efendim, iki yüz.

TOVMAS: Taparnigos gitti mi?

MARTA: Şimdi işin rengi çıktı ortaya. (Yüksek sesle) Efendi, uyanacak mısın?

TOVMAS: Kimsin sen?

MARTA: Şimdi öğrenirsin kim olduğumu. Sen de erkeğim diye geçiniyorsun?

TOVMAS: Ne demek istiyorsun?

MARTA: Demek istiyorum ki, namusunu böyle mi koruyorsun?

TOVMAS: Ne olmuş? Herkes sarhoş olur. Kırk yılda bir sarhoş oldum diye namussuz
mu oldum?

MARTA: Senin yerinde olsaydım, böyle yaşamaktansa ölmeyi tercih ederdim.

TOVMAS: Dişçi buradaydı. Bana da zorla içirdi. Sen olsaydın içmez miydin?

43
MARTA: Hiç yüzün de kızarmıyor. Çok yazık efendi! Karın seni aldatıyor. Başka
birini seviyor ve sen anlamıyorsun.

TOVMAS: Dişi ağrıyordu, iftira ediyorsun! Biraz önce dişçi buradaydı.

26. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Tovmas’ın Evi)

MARTA, TOVMAS, GİRAGOS, MARİ, MARKAR, RAKEL, NİGO

(Marta’nın beraberinde gelenler girer, gizlice dinliyorlar.)

MARTA: İşte o dişçiyi seviyor.

TOVMAS: (Sinirlenir) Dişçiyi mi seviyor? Ne diyorsunuz?

MARTA: Beyefendi, iyice emin olmadan bir kadının şerefine leke sürmenin ne
demek olduğunu biliyor musunuz?

TOVMAS: Ben eskiden, din adamı olduğum zaman bir kadını severdim. Adı Marta
idi, çok kıskanç biri idi.

MARTA: Kuru iftira atıyorsunuz!

TOVMAS: Ben mi kuru iftira atıyorum? İyi tanırım o Marta'yı. Çok aşk mektubu alıp
vermiştik birbirimize.

MARTA: (Kendi kendine) Bu hangisi acaba?

MARKAR: (Alçak sesle Marta'ya) Kimden bahsediyor hanımefendi?

MARTA: Yalan söylüyor, yalan...

TOVMAS: Giragos, Mari, gidin bakın bakalım hanım öbür odada mı? (Giragos ve
Mari gider) Neden sustunuz? Herhalde zavallı karıma iftira ettiğiniz için
vicdan azabı çekiyorsunuz.

MARKAR: (Az önce yere düşen mektubu alır ve okur) Bu mektubun burada ne işi var?

TOVMAS: Herhalde cebimden düştü. Adresi oku bakalım?

44
MARKAR: Hayır. Taparnigos'a ait herhalde, adres onun.

MARTA: Oku bakalım, ne yazıyor?

MARKAR: Belki özeldir...

MARTA: Oku!

MARKAR: (Okur) Bu gece bize gelebilirsin. Tovmas Bey'i kandırıp...

TOVMAS: Tovmas Bey'i kandırıp... Devam et!

MARKAR: (Devam eder) Akşamki baloya gidelim. Çok kalabalık olacak. Yalvarırım
geç kalma. Geldiğinde vücudundan kan çıkaracağım. Seni çok
seviyorum... Sofi

GİRAGOS: (Girer) Hanımı bulamadık.

MARİ: (Girer) Odası boş.

MARTA: Söylediklerim doğruymuş, yoksam iftiradır?

TOVMAS: Neler duyuyorum?

MARKAR: (Diğer mektubun adresini okur)

Bayan Yeranyag Taparnigosyants'a.

Bunu okumaya hakkım var.

Bugünkü olay beni tamamiyle ümitsizliğe sevk etti. Bundan sonra evinize
asla ayak basmam. Babanın dişçiliği...

GİRAGOS: (Elinden kapar) Görüşmek için başka bir yer belirleyelim. Senin için eriyip
bitiyorum. Seni çok seviyorum, tutuşuyorum, sözlerle anlatılacak gibi
değil...

MARİ: (Elinden kapar) Mektubuma cevap verecek olursan, buluşacağımız yeri


bana bildir. Mektubu şu adrese gönder: Bay Levon, Âşıklar Sokağı, no 20.

MARKAR: Bu da ne demek!

45
MARTA: Kız da baş kaldırmış.

MARKAR: Levon'u seviyor.

TOVMAS: Taparnigos'u seviyor... Şimdi balodalar... Gidip onları yakalayacağım.


Artık her şeyi öğrendim. Ama bu kıyafetle tanırlar beni. Maske de lazım,
kılık değiştirmeliyim.

MARTA: Ben de seninle geleceğim.

TOVMAS: Giragos, Mari! alt kattaki küçük odada panayır sandığı var, içinde bir
sürü eski kostüm olacak. (Giragos ve Mari gider) Gidip üzerimi
değişeyim. (Gider)

27. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Tovmas’ın Evi)

MARTA, MARKAR, NİGO, RAKEL

MARKAR: Hanımefendi, kızınız ben yokken kendisine bir sevgili bulmuş. Bunu
evlenmeden öğrendiğim için çok mutluyum. Bu durumda, şu an nişanı
bozuyorum.

MARTA: Söylediklerinizde haklısınız Markar Bey. Bu Levon denilen genç Paris'ten


yeni döndü ve her gün moda kıyafetler giyiniyor. Kızım da, zavallıcık... Ne
yapsın?

MARKAR: Anlıyorum. Kızınız Levon'a veya kıyafetlerine âşıksa, onunla evlenmesi


lazım. Ben modayı sevmem, aksine, eskiyi sever, eski elbiseyle dolaşmayı
tercih ederim.

MARTA: Ama o sizin nişanlınız... Levon'la nasıl evlenebilir?

MARKAR: Ne fark eder ki? Nişan birbirine karşı soğuk olan kalpleri ısıtabilir mi?
Sevilmek için boş yere uğraşmaya değer mi?

MARTA: Kararınız kesin mi?

46
MARKAR: Kesin hanımefendi.

MARTA: Anlıyorum ve kızım adına sizden çok özür diliyorum. Peki sizden son bir
iyilik rica edebilir miyim?

MARKAR: Buyurun hanımefendi.

MARTA: Bana şu elemli günümde desteğinizle çok yardımcı oldunuz, sizden bütün
maskelerin düşeceği bu feci gecede beni yalnız bırakmamanızı istesem
çok ileri gitmiş olurum?

MARKAR: Ne münasebet hanımefendi, eğer varlığımla size yardımcı olabilirsem


kendimi mutlu addederim.

MARTA: Anlaştık o zaman.

28. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Tovmas’ın Evi)

TOVMAS, MARTA, MARKAR, NİGO, RAKEL, GİRAGOS, MARİ

TOVMAS: (Giragos ve Mari ile girer) Alın maskelerinizi. Şu mektubu da verin,


cebime koyayım. (Giragos verir)

MARTA: Teşekkür ederim. (Maskeyi takar)

TOVMAS: (Markar’a) Alın bu kostüm size. (Mari’ye) Tak sen de şu maskeyi.


(Rakel’e) Sen de şunu tak. (Nigo'ya) Al sana da bu kaldı.

NİGO: (Markar’ın elindeki kostümü kapar.) Onu bana verin! Bununla dans
salonunda herkesi korkutacağım. Ben de böyle bir fırsat bekliyordum.
Uşak olduğum için kimse korkmuyor benden. Ama zenginler, zenginlik
maskesiyle herkesi korkutuyor. Fakirler de bari Azrail maskesiyle
korkutsun onları... (Giyinmek için çıkar)

TOVMAS: Şu mektubu da saklayayım. (Sağ cebine koyar, öbür eliyle de sol tarafı
karıştırır ve bir mektup bulur) Bu ne? En az yirmi yıllık bu ceket. Cebinde

47
bir mektup unutmuşum! “Sevgilim. Geçen gün kilisede, kapı önünde
durmuş, bana el hareketleriyle sevgilerini gönderiyordun.”

MARTA: (Mektubu alır, devamını okuyarak) “Yanımdaki birkaç kadın fark edip
şüphelendiler. Lütfen daha dikkatli ol... Taparnigos'un evde olmadığı
zamanlar...”

TOVMAS: Ahh hınzır kadın.

MARTA: Size kim olduğumu söylemeliyim. Bu mektubu size ben yazmıştım.


Tovmas Meliksetekyan, yaşlanmışsınız. İlk görüşte tanıyamadım sizi. Beni
tanımadınız mı? Ben Marta.

TOVMAS: Ne diyorsunuz hanımefendi? Sizi sevdiğim zamandan bugüne yirmi yıl


geçti. Pek değişmişsiniz?! Erkek olmuşsunuz!?

MARTA: Bu kılık ilen kocam Taparnigos’un peşindeyim. Rica ederim, dikkat edin,
kimseye bir şey belli etmeyin, işimiz sarpa sarar yoksa. Tamam mı?

TOVMAS: Pekâlâ… Eski günlerin hatırasına, o mektup bende kalabilir mi?


(Mektubu alır cebine koyar)

NİGO: (Kılık değiştirmiş halde girer) Hangi delikte olurlarsa olsunlar bulacağız
onları. (Çıkarlar, Markar yalnız kalır)

29. SAHNE

(Arkada balo hazırlığı, önde karanlıkta)

MARKAR, LEVON, ANTON, GARBİS

ANTON: (Markar’a) Şu rakı hassas kalpleri nasıl etkiler bilir misin? Neşeli kalplere
cennetin kapılarını açar, kederlileri de cehennemle tanıştırır.

GARBİS: Bunun dışında, çok da yararlıdır. Sabah, canlanabilmem için içerim.


Öğleyin, iştahım açılsın diye, yemekten önce içerim. Yemekten sonra da
hazmettirsin diye içerim. Akşam olunca gene içerim. Uykum gelsin diye
yatarken de içerim. İçelim…

48
LEVON: (Kendi kendine) “Kapıyı ben açacağım yarın sabah erkenden gel!...”Ah
sevgilim tamam, geleyim, ama mamam kızacaktır gene. Dışarı çıktığımı
görünce avaz avaz bağırmaya başlayacaktır "Levon, oğlum, sabah sabah
nereye gidiyorsun?" Ne diyeceğim peki? (Oturur). Eve gitmek olmaz. Aşkın
çağrısı bu. Aşkın buyruğu mamanın buyruklarından önce gelir. Ne yapalım
ben de sabah enselenmemek için geceyi dışarıda geçiririm. En iyisi Pera’da
bir balo bulup sabahı etmek. Haydi içelim.

(Markar hiç konuşmaz. Herkes çıkar, o yalnız kalır. Hüzünlü bir klarnet ile Markar karanlıkta kaybolur.)

30. SAHNE

(Balo)

TAM KADRO

-BALO AÇILIŞ DANSI-

KARNİG: Ah bu Beyoğlu davetleri! İnsanın aklını başından alıyor.

KASPAR: Galata’da, Pera’da; Paris salonları ilen aşık atan balolar…

KAZAVON: Avrupalılar, Frenkler, Ermeniler, Rumlar, diplomatlar… Yarabbi o ne


ihtişam!

KARNİG: Şampanya, viski, ambiyans, parfüm, esans… Elbette dans dans dans!

KASPAR: Flaş orjinalite… Süper marjinalite… Elbette kalite.

KAZAVON: Spontane çılgınlıklar, çığlıklar, kahkahalar.

SOFİ: Biraz daha iyisin, değil?

TAPARNİGOS: Biraz başım ağrıyor, bir de ayaklarım... Yürüyecek halim yok. Herhalde
Tovmas Bey de aynı durumdadır. Şimdi uyanmış, bizi arıyordur.

SOFİ: Hiç sanmıyorum. Sabaha kadar ölü gibi uyur. O bakımdan hiç merak etme.

TAPARNİGOS: Neyse, biz eğlenmemize bakalım. Ooo pamuk şekerler! Karnig, Kaspar,
Kazavon! (Selamlaşırlar)

49
LEVON: C'est pour toi que je suis.Voulez-vous danser avec moi?(Gider elini
Sofi'ye uzatır. Taparnigos kalkar. O da onunla dans etmeye başlar.)

KARNİG: Dans eder misiniz tatlım? (Sofi'yi kaldırır)


TAPARNİGOS: (Sofi'yi arar) Ne? Biriyle dans ediyor... Boynuna dolanmış, beline
sarılmış, baş başa vermiş, olacak şey mi bu? (Dans ederken düşer) Ah
ayağım!...
LEVON: Pardonne moi madame, benim hatamdı. (Çıkar.)

31. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Balo)

TAM KADRO

SOFİ: Off... Yoruldum.

TAPARNİGOS: Aferin Sofi. Beni bıraktın başkasıyla dans ediyorsun.

SOFİ: Dans ediyorsam, sankim aşık oldum sandın?

TAPARNİGOS: Başkasına sarılmanı hazmedemiyorum. Delikanlı, şarap getirir misin?

(Diğer yandan Marta ve ekibi girer)

MARTA: Nigo'yu gönderelim, etrafı arasın.

TOVMAS: Ama dikkatli davranmalı. Bizim buraya geldiğimizi duyup sıvışmasınlar!


Nigo, bana bak, ne yap yap, git Taparnigos'u bul.

MARİ: Ama sakın onu şüphelendirme.

TOVMAS: Birinin dişi ağrıyor de...

MARTA: Böyle ikna edici sözlerle onu yan odalardan birine al. Orada onu bir güzel
döveriz.

NİGO: Tamam, tamam. (Taparnigos'un yanına gider) Taparnigos Bey'i


gördünüz mü?

50
TAPARNİGOS: (Kendi kendine) Nigo'nun sesi... (Sesini değiştirerek) Ne yapacaksınız
Taparnigos'u?

NİGO: Doğrusunu istersen, döveceğiz onu. Çünkü kendi karısını bırakmış,


Tovmas adında bir tüccarın karısını seviyor. Mektuplarını yakaladık.
Tovmas'ın cebindeler...

TAPARNİGOS: (Ceplerini karıştırır, kendi kendine) Mektuplar yok! Demek bulmuşlar,


yandık. (Yüksek sesle) Görmedim Taparnigos Bey'i.

NİGO: Görürseniz döveceğimizden söz etmeyin. Kaçmasın.

SOFİ: (Kendi kendine) Aman Allah'ım, basıldık! İşte, dediğim çıktı. Giragos
evden çıkışımızı duydu, kocama haber verdi. O da kalktı buraya geldi.

TAPARNİGOS: Ben de salak gibi mektupları sizin evde unutmuşum. Onları mutlaka o
cepten aşırmalı. Sonrasını bana bırak, vaziyeti kurtarırım.

SOFİ: Nasıl yapacağız bunu?

TAPARNİGOS: Sen yapacaksın. Yanına gider sırnaşırsın. Ona şarap verip lafa tutarsın. Aşk
meşk deyip yavaşça aşırırsın.

SOFİ: Ya beni tanırsa?

TAPARNİGOS: Sesini değiştir. Haydi Sofi, göreyim seni. (Sofi, Tovmas'ın yanına gider)
Bakalım bu işin sonu nasıl olacak?

SOFİ: (Tovmas'a) Şarap arzu eder miydiniz?

TOVMAS: (Marta'ya) Kim bu kadın..?

MARTA: Balolarda böyle tipler çok bulunur. Bazı safları avlamaya çalışırlar.

TOVMAS: Şarap mı dediniz hanımefendi?

SOFİ: Evet Tovm... Beyefendi. (Kendi kendine) Az kalsın adını söyleyecektim.

TOVMAS: Buyurun, için! (Doldurur)

51
TAPARNİGOS: Bakalım becerebilecek mi?

SOFİ: (Marta'ya) Siz içmiyorsunuz beyefendi?

MARTA: Teşekkür ederim.

TAPARNİGOS: (Kendi kendine) Bir yakalanırsak bütün dünyaya rezil oluruz.

TOVMAS: Kızım senin ismin neydi?

SOFİ: İsmim... İsmim... Ha, benim ismim, değil mi? Tereza... Ya tabi, Tereza...

TOVMAS: Size şeyi soracaktım, Taparnigos'u gördünüz mü?

SOFİ: Taparnigos... Taparnigos... Kim bu adam?

MARTA: Diş hekimi...

SOFİ: Dişiniz mi ağrıyor?

MARTA: Dişim mi?

SOFİ: Anladım... Anladım kim olduğunu. Şark dişçisini soruyorsunuz.

MARKAR: Tamam, ta kendisi...

SOFİ: Tanıyorum, evet dostumdur, yaşlı ve kıskanç bir karısı var.

MARTA: (Kendi kendine) Tövbeler olsun.

TOVMAS: Ah Tereza Hanım. Şu Taparnigos iyi birine benzemiyor. Serserinin


biri...Karım, dişim ağrıyor diyerek onu eve çağırttı.

SOFİ: Eh, şehrimizde öyle büyük ünü var ki. Dişçilik mesleğini yeni baştan
yazmıştır neredeyse. (Kendi kendine) Ne yapsam da şu mektubu
aşırmayı becersem?

TOVMAS: Dişçi geldiğinde karım dişinin ağrısından ölüyordu. Gebereydi namussuz


kadın! Sonra ikisi bir olup beni kandırarak baloya gittiler. Bir kadın
düşünün ki başkasıyla birlik olup kocasını aldatıyor. (Sofi Tovmas'ın
solunda oturmaktadır; cebinden mektubu aşırır)

52
SOFİ: (Kendi kendine) Hah, becerdim! (Tovmas’a) Ama Taparnigos'un karısının
da sevilecek bir yanı yok doğrusu. Yaşlı, bunak, buruşuk kadının biri.

MARTA: (Kendi kendine) Benden söz ediyor!

TOVMAS: Amma velakin gençliği güzeldi. Güzel bir kadındı. Tapılacak bir kadın.

SOFİ: Sen nereden biliyorsun? (Toparlanır,) Ve onları bulmak için buraya


geldiniz.

TOVMAS: Aynen öyle. Demek onu görmediniz?

SOFİ: Ne yazık ki öyle. Ayrıca Taparnigos Bey başka kadınları sevmekte çok
haklı; karısı yüz yaşına merdiven dayamış, kendisi daha kırkında bir genç,
yaşlı maşlı değil! O kadınla nasıl bir ömür yaşasın? Üstelik kadın çirkefin
teki.

MARTA: (Kendi kendine) Neler söylüyor bu adi kadın? (Yüksek sesle) Gidelim
haydi. Nasıl olsa mektuplar yanımızda, bugün yarın onları mutlaka bulup
intikamımızı alırız.

(Tovmas, Marta, Nigo, Rakel, Markar ve kalabalık giderler)

32. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Balo. Dışarıda yağmur sesi)

TAPARNİGOS, SOFİ

TAPARNİGOS: Yaşa Sofi...

SOFİ: Gördün, nasıl becerdim? Baloda kimse kalmadı, maskelerimizi


çıkarabiliriz. (Maskeleri çıkarırlar)

TAPARNİGOS: Mektupları cebinden aşırdın mı?

SOFİ: Mektupları mı? Bir tane vardı, onu aldım.

TAPARNİGOS: Bu hangisi acaba? Okusana şunu...

53
SOFİ: “Bay Tovmas Melikseteyan’a ,” Ah yanlışlıkla kocamın mektubunu almışız
… Yazıları okunmuyor, çok eski bir mektup. "Geçen gün... sen kiliseden
çıkarken..." Okunmuyor ki boş ver...

33. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Balo. Dışarıda yağmur sesi)

TAPARNİGOS, SOFİ, MARTA, MARKAR, NİGO, RAKEL

(Marta ve yanındakiler koşarak geri girerler.)

TOVMAS: (Koşarak) Bu yağmurda nereye gidebiliriz?

TAPARNİGOS: Maskeler...

MARTA: Ne yağmur!...

TAPARNİGOS: (Eliyle yüzünü kapatır) Nereye kaçalım?

SOFİ: Maskeler...

MARTA: Koşun yetişin!

MARİ: Nigo!...

NİGO: Nerede, tutun, döveyim...

MARKAR: Bakamayacağım.

TAPARNİGOS: Kaçalım!

(Tapamigos ve Sofi kapıdan dışarı çıkmaya çalışır. Marta, Tapamigos'un eteğine yapışır. Tovmas öteye
beriye koşturarak Sofiyi tutmak ister. Tapamigos'un ve Sofinin birer ayağı dışarıda, kaçmaya çalışırken,
Tovmas ile Marta da onlara engel olur.)

34. SAHNE

(Taparnigos’un Evi)

YERANYAG, LEVON, TAMAR, ESTER, DALİTA

54
YERANYAG: Ah, aşk... Aşk... Sevgiyle çarpan yüreklere dinginlik veren o uykudan
neden mahrum bıraktın beni? Gözyaşı dökmek düştü payıma bu genç
yaşımda. Allah'ım! Aşk ateşiyle yananlar için uyumak ne kadar da zormuş,
sevgilisinden uzak olunca.

TAMAR: Üzülme Yeranyag, Levon da seni sever sankim bilmezsin.

ESTER: Aşk ateşin tek taraflı yanmaz, anladın?

YERANYAG: Öff neye yarar kavuşamadıktan sonra?

DALİTA: Aman be böyle acıklı sahnelere hiç dayanamam.

LEVON: Nefesin tadı bir meltemdir senin. Bal akan dudaklarından gelen o esinti,
nadide parfüm gibi kaplar dört bir yanı.

TAMAR: Geldi işte Romeo!

ESTER: Kızlar bu sahne romantikli sahnedir, esinti gerek kuş sesi gerek!

DALİTA: Sayın seyirciler Levon ilen Yeranyag’ın aşna fişne sahnesi bakın sayemizde
ne de ateşli olacak!

LEVON: Bir erkek, böyle bir kıza tapmasın da, kimi sevsin? Canım sevgilim, sensiz
yaşayamam ben. Senin varlığın bana hayat veriyor. Bütün hayatımı
seninle geçirmek istiyorum. Ben senin için yaratıldım.

YERANYAG: Babam istediği kadar kalplerimizi birbirine bağlayan o aşk zincirini


koparmaya çalışsın. Faydasız. O barbarca emeline asla ulaşamayacak.

LEVON: Ah Yeranyag görür görmez tutuldum sana. Konuşmaya başladığında


dudaklarından dökülen sevgi dolu kelimeler yüreğime ulaşıp yaraladı onu.
Senden başkası bu yarayı iyileştiremez.

YERANYAG: Levon, yapayalnızım, gel haydi, sarılayım sana.

35. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos Ev)

55
YERANYAG, NİGO

NİGO: (Koşarak girer) Kaçtılar şerefsi...

YERANYAG: (Nigo'nun yüzüne bakmadan, sıkıca sarılır) Ahh, benim canım Levon'um.

NİGO: Ne diyorsunuz hanımefendi? Boğacaksınız beni.

YERANYAG: Ahh... Canım sevgilim!

NİGO: Benim ne suçum var? Ben onları yakaladım ama kaçtılar.

YERANYAG: (Hep sarılmış halde) Ahh, yoksa benden kaçmak mı istiyorsun?

NİGO: Hanım... Hanımefendi... Üşüttün mü?

YERANYAG: Sen Levon'sun ama kılık değiştirmişsin.

NİGO: Ben Nigo'yum. Uşağınız...

YERANYAG: Kandırıyorsun beni. Pencereden gördüm. Sen Levon'sun.

NİGO: Levon'sun, Levon'sun. Çattık be... Beni zorla Levon yapacak.

YERANYAG: Sen Levon'sun, kendini tanımıyorsun.

NİGO: Söyleyecek söz kalmadı. Olur a, ben yanılıyorumdur.

YERANYAG: Yeter ama, bana işkence yapma. Seni öpmeyi ne kadar istiyordum ve
sen beni öpmüyorsun.

NİGO: Öpeyim madem istiyorsunuz. Böyle şey de başıma gelmemişti. Haydi


cesaret Nigo... (Öper) Ah... (O sırada Levon kapıda görünür) Dizlerim
titriyor...

36. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos Ev)

YERANYAG, LEVON, NİGO

LEVON: (Koşarak) Neler görüyorum? Vay rezil vay... Bana o kadar cilveden
sonra... (Nigo'yu iter) Ne yapıyorsun sen?

56
NİGO: Ne mi yapıyorum? Ben bir uşağım. Hanımefendi ne emrederse ben onu
yaparım. Bana "Sen Levon'sun" diyor. Değilim diyorum. "Hayır sen
Levon'sun" diyor, ısrar ediyor. Eh, dedim, hanımım tabii benden daha iyi
bilir kim olduğumu. Demek ki bugüne kadar ben yanlış biliyormuşum.

YERANYAG: Levon...

LEVON: Evet ben ya..Nankör kadın. Galiba yanlış zamanda geldim.

YERANYAG: Nigo... Nigo......

NİGO: (Sırnaşık) Hayır hanımefendi ben Levon’um.

LEVON: (Nigo’ yu kovalar) Serseri gösterceğim sana!

YERANYAG: Levon dur! (Peşinden fırlar)

NİGO: Ama hani ben Levon idim… (Kaçar)

37. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos Ev)

TAPARNİGOS

TAPARNİGOS: (Koşarak) Rezalet!... Koşmaktan nefesim kesildi. Zavallı Sofi, o da benim


arkamdan düşe kalka koşturdu. Şu iki bunağın yaptığına bak! Bizi ya-
kalamak için baloya gelmişler. Bir duyulursa yandım!... Bir daha kim beni
evine çağırır? Gideyim de kıyafetimi değiştireyim! (Koşarak çıkar.)

38. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos Ev)

LEVON, YERANYAG

LEVON: Kaçtı namussuz! İçeri girdiğimde seni öpüyordu.

YERANYAG: Ama ben geleni sen sanmıştım.

57
LEVON: Ben şimdi geldim. Tam kapıdan girecektim ki Nigo’ nun geldiğini
görünce saklandım. Gitmesini bekledim. Ama baktım niyeti yok,
saklandığım yerden çıktım ki ne göreyim…

YERANYAG: Affet sevgilim!... Demek ki ben yanlışlıkla Nigo'yu... Sen...

LEVON: Sil gözyaşlarını, haydi ağlama, affettim seni...

YERANYAG: Bütün gece uyumadım. Evde yalnız olduğumu haber vermek için sana
gönderecek birini bulamadım... Şimdi de sabah oldu...

LEVON: Mektubu aldığım gibi hemen baloya gittim. Biraz oturdum... Sonra
sokaklarda dolaştım, kıvrılacak bir köşe bulup uyuyayım dedim ama
uyuyamadım...

YERANYAG: Bir dakika? Mektup mu dedin, ne mektubu? Ben mektup yazmadım.

LEVON: Daha kendine gelmedin galiba. Yazdığını hatırlamıyor musun? Bilhassa


sabah erken gelmemi yazmışsın.

YERANYAG: Yanılıyorsun Levon...

LEVON: Ne demek yanılıyorsun. Benim mektubumun da eline geçtiğini yazmışsın.

YERANYAG: Ben senden mektup almadım. Kiminle yolladın peki?

LEVON: Bizim yaşlı uşakla... Senin tembihlediğin gibi mutfak penceresinden içeri
atmasını söyledim.

YERANYAG: Nasıl olur? Hiç anlamıyorum...

TAPARNİGOS: (Levon'un üstüne atlar) Ben anlatayım. “Buluşmak için başka bir yer
bulalım... Babanın dişçiliğini anlatırım sana... (Hep döverek) Çok
seviyorum seni. Kelimelerle anlatamam... Bana mektup yazacak
olursan... Şu adrese gönder ... Levon, Âşıklar sokağı No: 20...”

LEVON: Ah, neden vuruyorsunuz beyefendi?

TAPARNİGOS: Seni çok seviyorum da...

58
YERANYAG: Yeter, yeter, O benim canım... Sense onu öldürmek istiyorsun...

39. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos Ev)

TAPARNİGOS, YERANYAG, SOFİ, LEVON, TOVMAS

SOFİ: (Koşarak girer) Koşmaktan nefesim kesildi. Seni de kaybettim. Ne


yapayım, nereye saklanayım?

TAPARNİGOS: Hii… Senin ne işin var burada? Konuşma! Git saklan şu odaya...

LEVON: Lütfen Taparnigos Bey... Yalvarırım size. Kızınızı bana verin. Onu mutlu
edeceğime söz veriyorum. Yalvarırım, insaf edin.

TAPARNİGOS: Benim derdim başımdan aşkın. Ne istiyorsanız onu yapın. Defolun gözü-
mün önünden.

TOVMAS: Nihayet yakaladım onu. Merhaba beyim...

TAPARNİGOS: Buyurun Tovmas Bey... bu kadar erken... Dün gece iyi eğlendik, epeyce
de şarap içtik ha... Ben de yeni uyandım…

TOVMAS: Size söyleyecek birkaç sözüm var. Ama alınmayacaksınız.

TAPARNİGOS: Alınmak ne demek? Rica ederim. Buyurun.

TOVMAS: Sen serserinin birisin. Sen ahlaksızın birisin. Sen alçağın birisin. Ne
diyordum? Yabaninin birisin. Düzenbazsın. İnsan kılığında eşeğin birisin
işte. Sen nasıl karımı alıp da baloya gidersin?

TAPARNİGOS: Hastaydı, hava değişimine götürdüm.

TOVMAS: Hadi oradan! Beni aldatırsınız ha! Seni bütün dünyaya rezil edeceğim.
Seni mahvedeceğim, serseri!

40. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos’un Evi)

TAPARNİGOS, MARTA, TOVMAS, SOFİ


59
MARTA: Allah belanızı versin.

TAPARNİGOS: Bu da kim?

MARTA: Kim olduğumu gör bakalım...

TAPARNİGOS: Beyefendi galiba eşim oluyor.

MARTA: Öyle oluyor ya! Ahlaksız seni.

TOVMAS: Cevap ver! Karım nerede?

TAPARNİGOS: Bana mı soruyorsunuz?

MARTA: Sakin olun Tovmas Bey... Şimdi her şey ortaya çıkacak. Önce şu elbisemi
değiştireyim. (Sofi'nin saklandığı yere girer)

TAPARNİGOS: (Kendi kendine) Bu işten nasıl sıyrılacağız bakalım?

MARTA: (Sofiyi çekiştirerek) İşte karınız!

TOVMAS: Seni şeytan seni. Beni aldatmak ha! Seni rezil edeceğim.

SOFİ: Bir dakika, sakin ol bakalım. Elimde bir mektup var. (Okur) Bay Tovmas
Meliksetekyan'a...

TOVMAS: Bana yazılmış. İşimle ilgili ticari bir sır yoktur içinde inşallah.

SOFİ: (Okur) Sevgilim. Geçen gün kilisede, kapı önünde durmuş, bana el
hareketleriyle sevgilerini gönderiyordun. Yanımdaki birkaç kadın fark edip
şüphelendiler. Lütfen daha dikkatli ol... Taparnigos'un evde olmadığı
zamanlar… Sabah saatleridir. Gelip benimle görüşebilirsiniz... Marta.

TOVMAS: (Kendi kendine) Hay Allah... (Yüksek) Nereden buldun o mektubu?

SOFİ: Cebinden...

TAPARNİGOS: Sen serserinin birisin. Sen ahlaksızın birisin. Sen yaşlı bunak herifin
birisin. Karım da aynen senin gibi. Arlanmazlar! Gençlerden utanın!...

TOVMAS: (Şaşkın) Ben?...

60
TAPARNİGOS: Birinci tekil şahıs zamiri, yalın hal...

MARTA: Biz?...

TAPARNİGOS: Bu da çoğulu oluyor...

TOVMAS: Asla!...

TAPARNİGOS: Zarf...

TOVMAS: Yalan!

TAPARNİGOS: Sıfat...

41. SAHNE

(Önceki sahneden devam, Taparnigos Ev)

TAPARNİGOS, MARTA, TOVMAS, SOFİ, YERANYAG, LEVON, NİGO, RAKEL, GİRAGOS, MARİ,
HİRANUŞ, ANTON, ANJELİK, GARBİS

YERANYAG: Ben Levon'u seviyorum.

MARTA: Çenen tutulsun.

MARİ: İşte, hepsi de burada...

YERANYAG: Levon, seni seviyorum.

NİGO: Hatırlıyorsun hanımefendi? Biraz önce ben Levon idim...

TOVMAS: (Alçak sesle Marta'ya) Bu mektup onların eline nasıl geçti?

TAPARNİGOS: (Alçak sesle Sofi'ye) Ya o mektubu aşırmasaydın?...

LEVON: (Alçak sesle Yeranyag'a) Ah, bir evlenebilirsek eğer...

MARTA: (Alçak sesle Tovmas'a) Ne yapacağız?

SOFİ: (Alçak sesle Taparnigos'a) Bakalım neye karar verecekler?

TOVMAS: Herkes bize bakıyor! Bir şey söylemiyorsun.

TAPARNİGOS: Ne söyleyebilirim ki? Benim karımı seviyorsun.

61
TOVMAS: Sen de benimkini seviyorsun...

SOFİ: Ve bu kadın kocamı seviyor.

MARTA: Sen de benimkini...

TAPARNİGOS: Mahkemeye gidelim. Hak yerini bulsun.

TOVMAS: Hepimiz rezil olacağız.

SOFİ: Olalım. Biz hakkımızı istiyoruz.

MARTA: Terbiyesizler. Hakkınızı istemeye ne hakkınız var?

(Arbede çıkar, herkes bir ağızdan birbirini suçlamaktadır)

HİRANUŞ: (Alçak sesle Marta'ya) Rezil olmamak için tatlıya bağlayın.

ANTON: Ben de onu söyleyecektim...

TAPARNİGOS: Efendim bundan sonra ailecek görüşelim!

MARTA: Sen bana sadık kalacağına söz veriyor musun?

TAPARNİGOS: Evet, söz veriyorum.

LEVON: Peki biz evlenebilecek miyiz?

TAPARNİGOS: Evet, öyle olacak.

TOVMAS: Dişinin ağrısı geçti mi?

SOFİ: Geçti.

YERANYAG: Ömrümün sonuna kadar seninim Levon.

LEVON: Ömrümün sonuna kadar seninim Yeranyag.

NİGO: Ama hanımefendi, hani ben Levon idim! (Hepsi Nigo’ya bir tokat
patlatır)

-FİNAL DANSI-

GİRAGOS: Bir dakika!... Lütfen şu alkışı keser misiniz?... Maestro siz de kesin lütfen.

62
BİRİNCİ KADIN ANLATICI: Hoppala…

BİRİNCİ ERKEK ANLATICI: Ne yapıyorsun sen, delirdin mi?

İKİNCİ KADIN ANLATICI: Artık bitti. Bak selamdayız.

İKİNCİ ERKEK ANLATICI: Selam kesilir mi?

GİRAGOS: Selamı da keserim, kafanı da keserim. Yetti artık, burama kadar geldi.
Bizler güruh halinde selama çıkarılırken siz neden tek tek selam
veriyorsunuz? Şu alkış hepimizin hakkı değil mi? Yoksam ki kendinizi
Süleyman’ın devesi bizleri de ağıldaki koyunlar sanıyorsunuz. (Figüranlara
seslenir) Haksız mıyım arkadaşlar? (Ses çıkmaz) Size diyorum, kuliste o
dilleriniz papuç kadardı, şimdi de konuşsanıza… Boyunuz devrilsin. YETER
BU YAN KARAKTERLERİN HOR GÖRÜLDÜĞÜ… YETEEEEEER (Kollarından
tutup çıkarırlar)

63

You might also like