Professional Documents
Culture Documents
Şark Di̇şçi̇si̇ 2024 - Sahne Metni̇
Şark Di̇şçi̇si̇ 2024 - Sahne Metni̇
FMV ERENKÖY IŞIK LİSESİ ve FEN LİSESİ MÜZİKAL TİYATRO TOPLULUĞU – 2024
1
TAPARNİGOS ÇAĞAN NALCI
MARTA CEYLA ŞEVİK
TOVMAS BERK TEYMEN
SOFİ DEFNE ARZAY
LEVON DOĞA TOPARLAK
YERANYAG DEFNE ŞİRANLI
NİGO MUSTAFA AKDAĞ
RAKEL ADRA KAVAK
ANTON (1. ERKEK ANLATICI) BATU OSKAY
HİRANUŞ (1. KADIN ANLATICI) BİANCA BEN
GARBİS (2. ERKEK ANLATICI) CAN SUNGUR
ANJELİK (2. KADIN ANLATICI) ÇELEN DURUGÖNÜL
MARKAR DORUK ÇETİNEL
GİRAGOS CEM ÖZKAL
MARİ DİLA ÜLKER
MARGOS EMİR ALVER
DUDU (BİRİNCİ KADIN) DURU BAYINDIR
JANET (İKİNCİ KADIN) DEFNE TOPUZ
ARUSYAG (ÜÇÜNCÜ KADIN) ECE DEFNE YURTDURU
ANUŞ (DÖRDÜNCÜ KADIN) SEZEN ZEYNEP ATALAY
LORİ (BEŞİNCİ KADIN) BEREN KÖSEOĞLU
KARNİG (BİRİNCİ ERKEK) MEHMET ONUR CAN
KASPAR (İKİNCİ ERKEK) EREN SÜZER
KAZAVON (ÜÇÜNCÜ ERKEK) YAVUZ ARHAN YILMAZ
TAMAR (BİRİNCİ GENÇ KIZ) EYLÜL ÇULHACI
ESTER (İKİNCİ GENÇ KIZ) ELİF NİSA YEŞİLOĞLU
DALİTA (ÜÇÜNCÜ GENÇ KIZ) ELİF COŞKUN
2
19. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu İstanbul’unda, Ermenilerinin Kurduğu Bir Gezici
Kumpanya’nın Anlattığı Hikayedir…
BİRİNCİ PERDE
-AÇILIŞ DANSI / TÜM KUMPANYA-
1. SAHNE
(Kumpanya Ön Oyun)
3
ANJELİK: Ne yalan söyleyeyim, O yılların Pera’sı da zaten hiç de tekin bir yer
değildi hani; çamur içinde bir kanunsuzlar yurdu ya da kırık dökük
evleri, serserileri, fahişeleri ile bir sefalet ve sefahat gettosuydu
adeta. Sağ tarafımız genelev- genelevler genellikle bizim orada
bulunurdu- "Sol yanımızda büyük Ermeni mezarlığı, arka tarafımızda
da Fransız Vebalılar Hastanesi… Yanmasaydık vebadan gidecektik
zaar…
GARBİS: Neyse konumuz bu değil zaten. Birazdan sizlere “Şark Dişçisi” adlı
eseri temaşa etmek için buradayız efendim. Müellifimiz 1800’ler
İstanbul’unun en keskin hiciv yazarlarından: Hagop Baronyan.
Bugün İstanbul Şehri onu ve eserlerini unutalı çok oldu, eserleri tozlu
raflar arasında neredeyse kaybolup gitti, tıpkı kaybolup giden mezarı
gibi.
HİRANUŞ: Zaman 19.yüzyıl. Osmanlı’da değişimlerin ve Alafranga’nın çağı…
Batı yaşantısının oluk oluk önce Pera’ya oradan tüm Al-i Osman’a
aktığı yıllar.
ANTON: İstanbullu, ilk gazeteyle o yıllarda tanışıyor, ilk romanı o yıllarda
okuyup, ilk Frenk usulü piyesi o yıllarda seyrediyor… Öte yanda, Sırp
isyanı, Yunan isyanı, Rus’larla savaş, daralan sınırlar ve meşrutiyetin
ilanı… Dedik ya zaman değişimin çağı…
ANJELİK: Hatırlıyorum, Müslüman kadın oyuncular o yıllarda sahneye
korkudan bizim Ermeni isimlerimizle çıkmaya başlamışlardı. Hey gidi
zaman… Efendim lafı çok uzatmadan piyese geçelim. Yıl, 1869.
Beyoğlu’nda, dişçi Taparnigos’un evindeyiz. Taparnigos Efendinin
uğraşı adı üstünde işte “diş çekmek”.
GARBİS: Görelim bakalım, evlilikte sadakat ne menem bir şeymiş. Yoksam
insan, çile çekmek için mi evlenirmiş? Şark Kumpanyası, Hagop
Baronyan’ın ibretli güldürüsü Şark Dişçisi’ni iftiharla sunar. Maestro
4
çal da oyunumuz başlasın. Aktörler, aktrisler hepiniz doğru
gardıroba! Herkes rolünü icra etmek üzere hazır ve de nazır olsun!
-AÇILIŞ DANSI / TÜM KUMPANYA-
2. SAHNE
(Taparnigos’un Evi)
MARTA, KADINLAR, NİGO, RAKEL
MARTA: Ahh… Nigo! Rakel! Neredesiniz kabiliyetsizler! Ah sözde bir uşağım, bir
hizmetçim var, gel görkim çağırıyorum gelmiyorlar!
MARTA: Ne acılı bir kadınım, ne de bedbaht bir kadınım. Dayanılacak gibi değil,
artık sabrım kalmadı. Zaten asabiyetim bozuk!
MARTA: Her gece bekle, bekle, sonra tek başına uyu. Haftada bir gece evde
yatıyor... Peki ya diğer geceler? Kim bilir ki nerede?
MARTA: Hayır, hayır, beni neden yapayalnız bıraktığını biliyorum. Çünküm artık
yaşlandım. On altı yaşında genç bir kız olsaydım, tabii ki öyle yapmaz idi.
Ahhh... ahh... Her tarafım titriyor.
ANUŞ: "Kadınlar gençken sevilir, yaşlandıklarında hor görülür" diyen bir kural
vardır?
5
MARTA: Ahhh... ahh... On altı yaşındayken o kadar güzel idim ki herkes beni
görmek için yolumu bekler idi. O zamanlar isteseydim ben de birine
sevdalanmaz mıydım? Ama ben kafamı kaldırıp kimsenin yüzüne bile
bakmadım. Çünküm annem bana böyle öğretmişti, çünküm terbiyeye
böylesi münasipti.
(Nigo ile Rakel gelir, kapının yanında dikilir, Marta’nın ne emredeceğini beklerler ancak Marta sohbete
dalmıştır.)
DUDU: Hiç unutmam, kiliseden çıkarken bütün cemaat kapının önüne dizilip seni
göstererek aralarında konuşur idi.
LORİ: Birader, hele şu saçları ne kadar siyah, elleri ne kadar beyaz, ayakları ne
kadar da minik!
MARTA: Bunların hepsi doğru idi komşular. Ah ne güzel konuştunuz canım Dudu,
Janet, Arusyag, Anuş, Lori.
6
MARTA: Abartma Anuşçuğum.
MARTA: Halimden bir tek siz anlarsınız komşular, canım Dudu, Janet, Arusyag,
Anuş, Lori.
MARTA: Seyirci öğrensin diye sık tekrar ederim. Bu bir teknik. Ne anlatıyordum?
Hah, tamam, ondan on beş yaş büyüğüm, ama yakasından çekip zorla
"Benimle evlen!" demedim ya! Kendi arzusuyla, hattam yalvararak
benimle evlenmek istedi. Çünküm güzel idim. Çünküm zengin idim.
Çünküm tahsilli idim. Çünküm... Çünküm... Ne bileyim, bir sürü güzel
şeyim varıdı. Ve şimdi her gece başını alıp, "diş çekmeye" diyor ve gidiyor.
(Nigo ile Rakel’i görür) Şimdi mi geliyorsunuz siz?
NİGO: Hani on altı yaşındayken kilisedekiler sizi görebilmek için yola dizilirlermiş
ya…
NİGO: Hanımım, tam yatağa girmiştik ki, kapının sesini duyduk: "Paaat!"
NİGO: Diz çöktük, tam, "Allah’ım sen bize merhamet et!" diyecektim ki, bir
daha "Şangıııır!" Ev yıkılıyor sandık.
7
RAKEL: Neyse, yavaş yavaş kapıyı bulduk. Bir de bakarız ki Taparnigos Bey!
Gecenin o vaktinde! Yeni geliyor!
3. SAHNE
YERANYAG: Babam, “Diş ağrısı çoğu zaman gece bastırır ve hemen müdahale
edilmesi gerekir” der.
YERANYAG: Asil tabiatlıymış... Ne yapayım, alt tarafı taşralı. Ben İstanbullu biriyle
evlenmeyi tercih ederim.
8
MARTA: (Kadınlara) Komşular lütfen müsaade eder misiniz, ailevi bir durum…
Nigo, Rakel, misafirleri geçirin. (Kadınlar ve hizmetkarlar çıkar) Banabak
Yeranyag, beni daha fazla sinirlendirmek için böyle konuşuyorsun. Tam
bir yıldır Markar’la nişanlı idin. Mutlu idin. Bugün birdenbire soğumak da
ne oluyor?
YERANYAG: Onun gibi geri kafalı biriyle evleneceğime evde kalırım daha iyi!
MARTA: Artık sesimi yükselteceğim ama, isyankâr kız, sen de mi baş kaldırdın!
Nesini beğenmiyorsun nişanlının? Onun milletine olan sevgisi…
YERANYAG: Hıhh... Kocaman bir göbeği var, alnı dışarı fırlamış, boyu bücür...
YERANYAG: Öbür taraftaysa güneş gibi parlak bir delikanlı... Ahh mamacık, omuzları
var böyle tarla gibi… Bacakları var sütun gibi…
MARTA: Kızım elin ilen gösterme. Yüzsüz kız, çabuk odana git! (Yeranyag çıkar)
4. SAHNE
TAPARNİGOS, MARTA
MARTA: Salı?
MARTA: Çarşamba?
MARTA: Perşembe?
MARTA: Dün gece neredeydin? Nereye kaybolmuştun? Hangi deliğe girmiş idin?
TAPARNİGOS: Dün gece kayıp değildim, teatroya gittim. Bir temsil vardı.
MARTA: Serseri! Sen benim param ilen zengin oldun, şöhret sahibi oldun. Şimdi
beni yapayalnız bırakıp, alıp başını teatroya gidiyorsun.
MARTA: Çenen tutulsun. Benim param ilen adam olduğunu bütün dünya biliyor.
Böyle hep kavgayla, hep huzursuzlukla evlilik olur mu?
10
TAPARNİGOS: Kavgasız evlilik, tuzsuz yemeğe benzer.
MARTA: Kız evladın var. Ona biraz ilgi göstermen, akıl vermen gerekmez?
TAPARNİGOS: Tanrı insanı özgür ve kendi kendini idare edebilecek şekilde yaratmış.
Kızım da kendine sahip çıkabilir. Ben Tanrı'ya karşı gelmem.
MARTA: Sus, hain! Terbiyesiz! Evlilik bağı yavaş yavaş gevşemeye başladı.
MARTA: Son kez söylüyorum, iyice düşün, sonra cevap ver. Hoş... ça... kaaaal...
TAPARNİGOS: Aç...
TAPARNİGOS: Kapat.
TAPARNİGOS: Çık.
11
TAPARNİGOS: İn.
5. SAHNE
TAPARNİGOS: Defoldu gitti sefil kadın... Sorduğu sorulara bak: Pazartesi neredeydin?
Salı neredeydin? Neredeydin... Neredeydin? Sankim okulda sınav veririz.
HİRANUŞ: Aaah, paralı kadın almakla çok büyük bir hata yaptın. Zengin kadın
alırsan böyle olur tabii, kendisine köle olmanı ister.
ANTON: Fakir birini alırsan da onun uşağı olman gerekir. Sürekli onun için
çalışacaksın ki yesin, içsin, giyinsin, süslensin.
ANJELİK: Belki o zaman mutlu ve huzurlu bir hayatın olur, böyle her gün kavga
etmezsin.
TAPARNİGOS: Altmış yaşına gelmiş hâlâ aşk... Aşk... Aşk... Yürüyen tansiyon hapı.
TAPARNİGOS: Her gün, her saat onun parasıyla adam olmuşum diye bağırıp durur.
12
MARGOS: İyi günler Tapar...
TAPARNİGOS: İnkâr etmiyorum, evet, onunla parası için evlendim. Ama nikâh töreninde
bunu her gün yüzüme vuracağını söylemedi ki.
MARGOS: ü-v-y-z...
TAPARNİGOS: Biri veya otuz ikisi... Dert değil, benim için fark etmez.
MARGOS: Tüccar.
13
TAPARNİGOS: (Koltuktan fırlar) Özür dilerim, tanıyamadım sizi.(Anlatıcılara) Müsaade
eder misiniz, malum; doktor, hasta ilişkisi... (Anlatıcılar çıkar) Buyurun,
buyurun, koltuğa buyrun, masaj yapayım mı?, koltuğa geçin.
MARGOS: (Kendi kendine) Ne açgözlü bir adam… Bir zamanlar tüccardım. Ama
şimdi değirmende çalışan bir işçiyim. İnsan değil miyiz? Bugün zengin,
yarın fakir. Bugün sağlam, yarın hasta. Ama ben hiçbir zaman ümidimi
kesmem. Yakında tekrar ünlü bir tüccar olmaya kararlıyım...
TAPARNİGOS: Ne hoş bir karar. (Kendi kendine) Şu edepsiz kadın yüzünden bugün
işlerim ters gidiyor.
6. SAHNE
TAPARNİGOS: Kahvemi içene kadar sen ön hazırlıkları yap Nigo, beyefendinin dişini
çekeceğiz.
14
TAPARNİGOS: Şiddete başvurmayalım.
NİGO: Elbette. (Gider, masanın üzerinden bir ip alır, Margos'a) Kardeş, yanıma
gel.
MARGOS: Neden, ben deli miyim? Aklım başımda, sadece dişim ağrıyor.
TAPARNİGOS: İtaat edin beyefendi. Benim yöntemlerim hastalarıma başta nahoş gelir.
Ama sonunda buradan hoş bir şekilde çıkarlar.
MARGOS: Ama...
TAPARNİGOS: Korkma, benim çalışma tarzım bu. Birinin dişini çekeceksem, ellerini
bağlarım. Merak etme sen. Dişini çekilmiş bil. Şimdi sorularıma cevap ver.
Doğuda mı yoksa batıda mı?
TAPARNİGOS: Alt katta mı, yoksa üst katta mı? Yahu ağrıyan dişin, ağzının hangi
tarafında?
TAPARNİGOS: Eh! İş bitti, ağrıyan dişinin nerede olduğunu öğrendik, şimdi de çekmeye
çalışalım. Nigo! Şu tabancayı al ve beyefendinin ağzına doğrult.
15
MARGOS: (Korkuyla) Ne diyorsunuz efendim?
MARGOS: (Şaşkın, heykel gibi kalır) Allah'ım sen bana yardım et!
TAPARNİGOS: Nigo, tabancayı bırakma! Sabret oğlum, dişini çekilmiş bil. (İpliği biraz
sert çeker, iplik kopar, sırtüstü yuvarlanır)
TAPARNİGOS: Biliyorum, bütün kabahat karımın. Beni öyle bir sinirlendirdi ki...
7. SAHNE
16
HİRANUŞ: Bu sahnede konuk girecek.
MARKAR: Benim.
GARBİS: Markar da kim diyen seyirciler için; Taparnigos beyefendinin aile dostu
olur, mebusan meclisinden, Yeranyag’ın meşhur nişanlısı. Ama gel gör ki
güzeller güzeli Yeranyag onu istemez…
TAPARNİGOS: Gidebilir.
TAPARNİGOS: Konuşun.
TAPARNİGOS: Meşgulüm.
17
MARKAR: Nasıl yapalım, birkaç saat sonra geleyim mi?
TAPARNİGOS: Gel.
TAPARNİGOS: Bulabilirsiniz.
MARKAR: Bulamazsam?
TAPARNİGOS: Bulamazsınız.
8. SAHNE
TAPARNİGOS: İşte çıktı, çıktı, işte, hah! Biraz daha sabret! (Kuvvetlice çeker) Hah...
Başardım... (Dişi Margos'a verir) Al dişini... Bana Taparnigos derler.
Kendimi övmeyi sevmem ama bu meslekte benden iyisi yok.
MARGOS: (Dişlerini eliyle yoklayarak) Ağrıyan diş burada, siz yanlışlıkla yanındaki
dişi çekmişsiniz!
TAPARNİGOS: Dur bakayım... Hakkınız var... Ama ben yanındaki dişi kasten çektim.
MARGOS: Kasten mi... Kasten mi... Peki benim sağlam dişime yazık değil mi?
18
TAPARNİGOS: Ne diyebilirim çocuk, sen aptalsın. Eğer bu dişi çekmeseydim, diğerini
çekebilmek için çok uğraşmam gerekirdi. Soruyorum sana... Kökünü iyice
açmadan bir ağacı sökebilir misin?
TAPARNİGOS: Ben yapacağım işi önce iyice düşünür sonra uygulamaya geçerim.
MARGOS: (Masaya yaklaşıp tabancayı kapar) Sorularıma cevap ver: Doğuda mı,
batıda mı?
NİGO: Beyefendi...
19
TAPARNİGOS: Aaah! Aaah!
MARGOS: Sabırlı ol. (Kerpeteni alır) Sabret, dişini çekildi bil. Bana verdiğin yağdan
birkaç damlayı ağrıyan dişine damlat. Hoşça kal. İşte böyle muhterem
dişçi, buna "dişe diş" derler. (Gider)
9. SAHNE
TAPARNİGOS, MARTA
MARTA: (Kızgınlıkla girer) Ahhh ah kime gideyim de derdimi anlatayım? Ah, zavallı
kadınlar... (Kocasını görür) O da ne? Ahlaksız herif, cezanı bulmuşsun.
Yaptıklarını hatırlıyor musun? Kalpsiz! (Saçlarını göstererek) Sen
beyazlattın bu saçları...
MARTA: Benimle alay etmek ha?... Sen, benim paramla adam oldun.
10. SAHNE
TAPARNİGOS, LEVON
TAPARNİGOS: Ne istiyorsunuz?
20
LEVON: Diş hekimini arıyorum. Nereye gitmiş acaba?
LEVON: (Kendi kendine) Şu adam şuradan gitse de Yeranyag gelse, onunla biraz
konuşsak.
TAPARNİGOS: (Kendi kendine) Sorsam acaba ellerimi çözer mi? Ne bilsin, beni hırsız ya
da serseri zannedecek.
TAPARNİGOS: Boş ver sen bir şey yapma ben kendim hallederim evladım. (Kendi
kendine yuvarlanarak çözülür) Nasıl bu pozisyonu sevdin? Biraz bekle
doktor şimdi gelir. (Kendi kendine) Gideyim de şu sefil Nigo’yu bulayım.
11. SAHNE
ANTON: (Mektubu Levon’un elinden kapar) Yarın saat üçte evde yalnız olacağım.
LEVON: Nerede, yok ki sarılayım? Galiba anne babası evde. Uşak bahçede
suratıma ters ters baktı.
HİRANUŞ: Sakın Yeranyag seni ele vermek için buraya çağırmış olmasın?
21
LEVON: Acaba…
ANJELİK: Piyesin duygusu tam çıkmıyor. Genç kızlar kuş sesleri getirin, bahçe
olun, hafif esen meltem yapın. (Genç kızlar girer)
GARBİS: (Işık odasına) Efendim sevgililerin buluşma sahnesi için romantik saz
girsin.
YERANYAG: Levon, kalbimi, hayatımı ve onurumu sana verdim. Ama gel gör ki ailem
cehaletiyle bunları senden almak istiyor.
YERANYAG: (Anlatıcılara) Lütfen müsaade eder misiniz? Aşk sahneleri iki kişi arasında
geçer. (Levon’a) Bu sabah anneme Markar’la evlenmeyeceğimi söyledim.
Bunu duyunca bana çok kızdı, kudurdu.
YERENYAG: Senin için bütün hayatımı feda ederim. Büyük bir aşkla seviyorum seni.
Beni zorla nişanladıkları Markar'la asla evlenmeyeceğim. Seninim Levon,
senin.
12. SAHNE
22
TAPARNİGOS: (Elinde sopa, Nigo'yu kovalayarak içeri girer) Nereye kaçıyorsun? Adi
herif. Elimi ayağımı bağlarsın ha. Söyle bakalım, kimden emir aldın?
NİGO: Ta... Ta... ban... ca... daaan! (Yeranyag ve Levon şaşkın bakarlar)
YERANYAG: Babacık!
LEVON: Babası!
TAPARNİGOS: Sen!
LEVON: O.
TAPARNİGOS: Ta kendisi. Odana git! Beni hastam ile baş başa bırak.
23
RAKEL: Çabuk. (Nigo ve Rakel, Levon’u bağlayacağı sırada Levon ona bir tekme
atıp kaçar. Nigo yuvarlanır.)
13. SAHNE
ANTON: Seyirci dediğin zerzevat pek zekidir, her şeyi şak diye anlar.
ANJELİK: O da ne? Yoksam Marta ile Markar Bey mi geliyor? Evet evet onlar.
MARTA: Ah, bilmiyorsunuz Markar Bey, haftada sadece bir gece evde
kalıyor. Evde yapayalnız kalıyorum.
ARUSYAG: Karısının parasıyla zenginleşen bir koca nasıl olur da böyle bir
şey yapar?
24
ANUŞ: Bu ne umursamazlık...
LORİ : Bu ne barbarlık.
MARKAR: Hanımefendi bana kalırsa Taparnigos Bey sizi hala deliler gibi
seviyor.
14. SAHNE
TAPARNİGOS: Kaçtı pis herif. Bir de kendini hasta olarak tanıtıyor. Ne işiniz var
burada Markar Bey?
25
terbiyesiz adam. Sen benim paramla adam oldun ve şimdi bir
kuruşum bile yok, iki yakam bir araya gelecek diye canım çıkıyor.
15. SAHNE
RAKEL: Beyim!
26
NİGO: Taparnigos Bey!
NİGO: Perdenin arkasından dikiz ettik... Mektubu öyle bir yere bıraktı ki,
eğer orada olmasaydık onu kimse bulamazdı.
TAPARNİGOS: Demek gizli bir mektup. Nereden olabilir? Tamam hadi siz çıkın.
(Rakel ve Nigo çıkarlar. Anlatıcılar ve Taparnigos kalır. Birbirlerinin elinden kâğıdı kaparak mektubu
okurlar.)
TAPARNİGOS: Bugünkü olay beni tamamiyle ümitsizliğe sevk etti. Bundan sonra
evinize asla ayak basmam. Babanın dişçiliği...
ANJELİK: Görüşmek için başka bir yer belirleyelim. Senin için eriyip
bitiyorum.
27
TAPARNİGOS: Şimdi bütün şüpheler ortadan kalktı. Bakayım imzasına, sev... gi...
lin... Lee... voon... Biraz önce dişim ağrıyor diye gelen adam olmalı
bu. Demek ki başka yeri ağrıyormuş...
16. SAHNE
MARKAR: Beyefendi.
17. SAHNE
TAPARNİGOS: Kimmiş?
NİGO: Güzel mi güzel bir kadın pencerede oturmuş bize bakıyor! İnce, intim bir
ses ilen sordu:
NİGO: Evet biziz dedik. Alın bu mektubu ona götürün, mutlaka bana gelsin çok
önemli dedi.
29
ANTON: E açsana.
ANJELİK: Hadi Rakel, Nigo, siz işinizin başına. (Rakel ile Nigo çıkar.)
TAPARNİGOS: Kan çıkaracakmış. Hah hah hayy Aksaray… Ah, Sofi’m canım. (Yeranyag'ı
görür görmez mektubu cebine sokar)
TAPARNİGOS: Akıllı çocuktur, severim onu. Diğerlerini duymadın mı? Aferin kızım.
YERANYAG: Biliyor musunuz baba? İçimi dökebilmek için sizi yalnız bulmayı
istiyordum.
TAPARNİGOS: Aramızda yabancı yok. Dök bakalım... (Kendi kendine) Öyle diyelim.
YERANYAG: Sabah buraya dişi ağrıyan bir çocuk gelmişti. Onu nasıl buldunuz?
30
TAPARNİGOS: Ben bulmadım, kendiliğinden geldi.
18. SAHNE
TAPARNİGOS: Nigo! Çabuk ceketimi getir. Rakel! Çabuk ayakkabılarımı getir! Hemen
giyinip Sofi'ciğime gideyim, akşam oluyor.
TAPARNİGOS: Beni arayan olursa, "Çok ağır bir hastaya gitti. Gece dönmeyecek"
dersiniz. Şu kapıyı arala bakalım, kimse var mı? (Nigo bakar) Hanıma
çaktırmadan tüymem lazım.
TAPARNİGOS: Bırak Allah aşkına. Bize rahat yok. Doktor değil misin, herkesin uşağısın!
Bu gece senin ilen biraz istirahat etmek istiyordum ama suya düştü. Az
önce bir mektup aldım, illa gitmem gerektiğini yazmışlar. Diş ağrısından
bir haftadır gözüne uyku girmiyormuş.
MARTA: Güzelleşmişsin.
31
TAPARNİGOS: Yerin dibine batasın! Seninle evlendiğime bin pişmanım.
YERANYAG: Ben biliyorum nereye gittiğini. Az önce odaya girdiğimde, Sofi diye
birinden gelen, sevgi sözleriyle dolu bir mektup okuyordu.
MARTA: Başka bir kadın sevdiğini biliyordum, ama kimdir yeni duyuyorum!
YERANYAG: Kime?
NİGO: 20 numaraya.
YERANYAG: (Kendi kendine) 20 numara, Levon'un evi... (Yüksek) Mektubu kim verdi?
32
RAKEL: Tanımayız. Bir kadın verdi. "Alın bunu Taparnigos'a götürün" dedi.
NİGO: Çok şeyler var idi... Ama aklımızdan çıkmış. (Nigo ile Rakel tüyerler.)
MARTA: Gidip onları bulmalıyım. Ama bu kılığımla beni mutlaka tanırlar. Erkek
kılığına gireyim! Evet, evet... Vakit kaybetmeyelim, gece yaklaşıyor.
(Çıkar.)
19. SAHNE
YERANYAG: Hııı…
33
MARTA: (Erkek kılığında, aceleyle girer) İşte hazırım...
MARTA: İşte yüksek sesle söylüyorum: Taparnigos, Sofi adında bir kadını seviyor.
Şu saatte onun evinde. Birkaç saat sonra da baloya gidecekler. Ben
tanınmamak için bu kılığa girdim. Size yalvarıyorum, benimle gelin.
MARTA: İnanın, inanın. Yeranyag yavrum sen odana git güzelce yat uyu evladım.
Ben babana haddini bildirmeye kadar gidiyorum. “Daha birinci
perdedeyiz" diyordu. Birazdan da ben ikinci perdeye başlayacağım.
Görelim bakalım hangisi daha çetin olacak.
İKİNCİ PERDE
20. SAHNE
(Tovmas’ın Evi)
TOVMAS: Şansıma küseyim. Gençken tek hayalim, güçlü, sıhhatli, güzel bir kadın almaktı.
Olmadı... Olmadı... Hevesim kursağımda kaldı. Seni sevdim, evlendim. Bugün dişin
ağrır, yarın başın, öbür gün gözün... Yazık, bu yaşımda huzurlu bir günüm yok. Şu dişçi
nerede kaldı? Acaba evde yok idi?
34
SOFİ: Kim bilir? Ahh... Ne kadar da şiddetli ağrıyor! (Kendi kendine) Ne kadar da
şeytanca oynuyorum! Yatağın hazır, hadi git yat...
TOVMAS: Sen bu kadar acı çekerken uyuyabilir miyim? Biraz daha sabret. Taparnigos
gelmezse başka birini çağırırız.
SOFİ: Taparnigos Bey benim dişlerimin huyunu suyunu çok iyi bilir.
TOVMAS: (Kapı çalınır) Hah, kapı... Nihayet geldi. Giragos! Mari! Nereye gitti bu uşak. Sefil
hizmetçi! Yine uyuyup kaldı bir yerlerde herhalde. Kapı çalınıyor, biri kapıya
baksın!
TAPARNİGOS: Allah'a şükür, fena değilim... (Kendi kendine) İmansız kadın! (Yüksek sesle)
Emriniz neydi?
TOVMAS: Estağfurullah! Şey bizim hanımın dişleri bilmem ki neden bu kadar ağrır? Ne
diyordum? Giragos, kahve getir...
GİRAGOS: Hep mutfak hep kiler! Ya ben neden hep uşak oynuyorum?
MARİ: Haydaaa…
ANJELİK: Oh oh maşallah.
SOFİ: Ah... Of... Ne kadar ağrıyor! Baloya geç kalacağız! Haydi Doktor Bey, yalvarırım,
bir an önce şu ağrıyı geçirin, çünkü vakit geçiyor...
SOFİ: (Alçak sesle Taparnigos’a) Bu gece baloya gidebilmek için bir kurnazlık yap-
mamız lazım sevgilim. Uyutmak mümkün değil, yanımdan ayrılmak istemiyor.
36
TOVMAS: Giragos’a ne oldu?
TOVMAS: Öyle mi? Eh, iyi o zaman … Gel benimle. Kilere inip şarap getirelim (Giderler)
21. SAHNE
SOFİ, TAPARNİGOS
TAPARNİGOS: Ben de istemez miyim nonoşum ama bir diş hekiminin balolarda hoplayıp
zıplaması pek uygun karşılanmaz. Kılık değiştirmeliyim ki istediğim gibi
eğlenebileyim.
SOFİ: Sen hiç merak etme, balodaki en alımlı kadın sen olacaksın! O halde şimdi ilk
işimiz Tovmas’ı bir güzel sarhoş etmek.
22. SAHNE
TAPARNİGOS: Demek ki şarabın faydası oldu. Alın, ağzınızda biraz daha çalkalayın. (Doldurur)
şarabı nereden getirtiyorsunuz Tovmas Bey?
TAPARNİGOS: Çok nefis bir şarap. Yazık ki ben böylesini bulamıyorum…Ne fena...
38
TAPARNİGOS: Siz de benimle birlikte dikerseniz içerim. (Doldurur) Yarasın. Buyurun. (İçer)
Ağrınız nasıl hanımefendi?
TOVMAS: Demek ki ağrı azalmaya başladı. Allah razı olsun Taparnigos Bey.
TOVMAS: (Hafif sarhoş) Çok güzel şarapmış. Karıcığım, al, ağzını çalkala. Nasıl oldun?
TOVMAS: Aaa siz içmiyor musunuz? Beni yalnız mı bırakıyorsunuz? Ayıp, ayıp...
TOVMAS: (Daha sarhoş) Nefis şarap... Nasıl da çabucak geçirdi ağrıyı... (İçer)
TOVMAS: Doldur! Doldur! (İçer) Ne tatlı... Karım yüzde elli iyileşti... Tutuştur kanımı şarap!
Yahu şarap ne biçim laflar ediyorsun!
TAPARNİGOS: Tovmas Bey... Şşşt... Tovmas, hadi kardeşim, haydi kalk da yatağına git.
TOVMAS: Ne var?
TOVMAS: (Şarap girer, Tovmas’ın etrafında dans eder) Tutuştur kanımı şarap! Öp
dudağımdan, dolaş kanımı…
39
SOFİ: (Bir elbise ve şapka getirir) Elbiselerini getirdim. Hazırlan. Ne o? Sen de mi sarhoş
oldun? Aklını başına topla...
TAPARNİGOS: Ben çarpık mı yürüyorum? (Adım atar) Bak... Bir... İki... Üç... (Düşer, kalkar) Ben
mi sarhoşum? Ha... ha... ha... Şapkayı ver... Ben Taparnigos Hanım... Bir şarap
daha ver.
TAPARNİGOS: Neden öksürmeyecekmişim? (Cebinden mendil çıkarırken yere iki mektup düşer)
Mendilim... (Öksürür)
TAPARNİGOS: Sabret, bir kadeh daha içip gidelim. (Doldurur) Sen de içer misin? Seni şeytan
seni. Düzenbaz... Kocanı aldatırsın ha, bağırayım mı? (Yükses sesle) Tovmas
kardeş! Kardeş Tovmas!
TAPARNİGOS: Yok bir şey... Elini ver Sofi Hanım... (Kadın sesini taklit ederek) Nasılsınız Sofi
Hanım? Haftada kaç gün çamaşır yıkıyorsunuz? Deme ayol! Ha... ha... ha... Ayol!
Ayol! Ayol!
SOFİ: Yeter artık, içme. Daha da sarhoş olacaksın. Duyulacak, sonra ikimizde rezil
olacağız. Kalk, maskeni takayım. (Takar) Ben de yüzümü örteyim. (Maskesini
takar) Yürü.
40
TAPARNİGOS: Neredesin Sofi?
23. SAHNE
ANTON: Tamam, sen keyfine bakabilirsin. Evin uşağı ben oldum. İzin verirsen
devam edeceğim.
ANJELİK: Zaten yanlış sahne için hazırlanmışsın. Bu Maskeli Balo sahnesi değil. Bu
kıyafetle uşak oynanır?
GİRAGOS: Bana bak Garbis Efendi!... Şunun şurasında üç tane replikli bir rolüm var
hiç kimseye kaptırmam, lütfen kendinize geliniz ve sahneyi erbabına terk
ediniz.
24. SAHNE
GİRAGOS: Bu gece burada bir şeyler dönüyor ama anlayamadım? Ayak sesleri
yaklaşıyor! İmdat! İmdat, dat, dat, dat…
MARTA: (Nigo'yu dövmektedir) Adi herif! Hani evi biliyordun? Dün geceden beri
bizi gezdiriyorsun.
GİRAGOS: Kimsiniz?
MARİ: Ne istiyorsunuz?
GİRAGOS: Bu gece sizinle görüşemez, çünkü rahatsız. Zavallı bugün diş ağrısından
neredeyse ölecekti.
MARTA: Hayati bir mesele, yoksa bu saatte sokaklara dökülür müydüm? Yatakta
uyuyan kim?
42
25. SAHNE
MARTA, TOVMAS
MARTA: (Yatağa yaklaşır) Hey, beyefendi... Şşşşt! Ölü gibi uyuyor. Uyansana.
MARTA: Öfff... Ağzı şarap fıçısı gibi kokuyor... (İtekler) Hey, uyansana...
MARTA: Şimdi işin rengi çıktı ortaya. (Yüksek sesle) Efendi, uyanacak mısın?
TOVMAS: Ne olmuş? Herkes sarhoş olur. Kırk yılda bir sarhoş oldum diye namussuz
mu oldum?
TOVMAS: Dişçi buradaydı. Bana da zorla içirdi. Sen olsaydın içmez miydin?
43
MARTA: Hiç yüzün de kızarmıyor. Çok yazık efendi! Karın seni aldatıyor. Başka
birini seviyor ve sen anlamıyorsun.
26. SAHNE
MARTA: Beyefendi, iyice emin olmadan bir kadının şerefine leke sürmenin ne
demek olduğunu biliyor musunuz?
TOVMAS: Ben eskiden, din adamı olduğum zaman bir kadını severdim. Adı Marta
idi, çok kıskanç biri idi.
TOVMAS: Ben mi kuru iftira atıyorum? İyi tanırım o Marta'yı. Çok aşk mektubu alıp
vermiştik birbirimize.
TOVMAS: Giragos, Mari, gidin bakın bakalım hanım öbür odada mı? (Giragos ve
Mari gider) Neden sustunuz? Herhalde zavallı karıma iftira ettiğiniz için
vicdan azabı çekiyorsunuz.
MARKAR: (Az önce yere düşen mektubu alır ve okur) Bu mektubun burada ne işi var?
44
MARKAR: Hayır. Taparnigos'a ait herhalde, adres onun.
MARTA: Oku!
MARKAR: (Devam eder) Akşamki baloya gidelim. Çok kalabalık olacak. Yalvarırım
geç kalma. Geldiğinde vücudundan kan çıkaracağım. Seni çok
seviyorum... Sofi
Bugünkü olay beni tamamiyle ümitsizliğe sevk etti. Bundan sonra evinize
asla ayak basmam. Babanın dişçiliği...
GİRAGOS: (Elinden kapar) Görüşmek için başka bir yer belirleyelim. Senin için eriyip
bitiyorum. Seni çok seviyorum, tutuşuyorum, sözlerle anlatılacak gibi
değil...
MARKAR: Bu da ne demek!
45
MARTA: Kız da baş kaldırmış.
TOVMAS: Giragos, Mari! alt kattaki küçük odada panayır sandığı var, içinde bir
sürü eski kostüm olacak. (Giragos ve Mari gider) Gidip üzerimi
değişeyim. (Gider)
27. SAHNE
MARKAR: Hanımefendi, kızınız ben yokken kendisine bir sevgili bulmuş. Bunu
evlenmeden öğrendiğim için çok mutluyum. Bu durumda, şu an nişanı
bozuyorum.
MARKAR: Ne fark eder ki? Nişan birbirine karşı soğuk olan kalpleri ısıtabilir mi?
Sevilmek için boş yere uğraşmaya değer mi?
46
MARKAR: Kesin hanımefendi.
MARTA: Anlıyorum ve kızım adına sizden çok özür diliyorum. Peki sizden son bir
iyilik rica edebilir miyim?
MARTA: Bana şu elemli günümde desteğinizle çok yardımcı oldunuz, sizden bütün
maskelerin düşeceği bu feci gecede beni yalnız bırakmamanızı istesem
çok ileri gitmiş olurum?
28. SAHNE
NİGO: (Markar’ın elindeki kostümü kapar.) Onu bana verin! Bununla dans
salonunda herkesi korkutacağım. Ben de böyle bir fırsat bekliyordum.
Uşak olduğum için kimse korkmuyor benden. Ama zenginler, zenginlik
maskesiyle herkesi korkutuyor. Fakirler de bari Azrail maskesiyle
korkutsun onları... (Giyinmek için çıkar)
TOVMAS: Şu mektubu da saklayayım. (Sağ cebine koyar, öbür eliyle de sol tarafı
karıştırır ve bir mektup bulur) Bu ne? En az yirmi yıllık bu ceket. Cebinde
47
bir mektup unutmuşum! “Sevgilim. Geçen gün kilisede, kapı önünde
durmuş, bana el hareketleriyle sevgilerini gönderiyordun.”
MARTA: (Mektubu alır, devamını okuyarak) “Yanımdaki birkaç kadın fark edip
şüphelendiler. Lütfen daha dikkatli ol... Taparnigos'un evde olmadığı
zamanlar...”
MARTA: Bu kılık ilen kocam Taparnigos’un peşindeyim. Rica ederim, dikkat edin,
kimseye bir şey belli etmeyin, işimiz sarpa sarar yoksa. Tamam mı?
NİGO: (Kılık değiştirmiş halde girer) Hangi delikte olurlarsa olsunlar bulacağız
onları. (Çıkarlar, Markar yalnız kalır)
29. SAHNE
ANTON: (Markar’a) Şu rakı hassas kalpleri nasıl etkiler bilir misin? Neşeli kalplere
cennetin kapılarını açar, kederlileri de cehennemle tanıştırır.
48
LEVON: (Kendi kendine) “Kapıyı ben açacağım yarın sabah erkenden gel!...”Ah
sevgilim tamam, geleyim, ama mamam kızacaktır gene. Dışarı çıktığımı
görünce avaz avaz bağırmaya başlayacaktır "Levon, oğlum, sabah sabah
nereye gidiyorsun?" Ne diyeceğim peki? (Oturur). Eve gitmek olmaz. Aşkın
çağrısı bu. Aşkın buyruğu mamanın buyruklarından önce gelir. Ne yapalım
ben de sabah enselenmemek için geceyi dışarıda geçiririm. En iyisi Pera’da
bir balo bulup sabahı etmek. Haydi içelim.
(Markar hiç konuşmaz. Herkes çıkar, o yalnız kalır. Hüzünlü bir klarnet ile Markar karanlıkta kaybolur.)
30. SAHNE
(Balo)
TAM KADRO
KARNİG: Şampanya, viski, ambiyans, parfüm, esans… Elbette dans dans dans!
TAPARNİGOS: Biraz başım ağrıyor, bir de ayaklarım... Yürüyecek halim yok. Herhalde
Tovmas Bey de aynı durumdadır. Şimdi uyanmış, bizi arıyordur.
SOFİ: Hiç sanmıyorum. Sabaha kadar ölü gibi uyur. O bakımdan hiç merak etme.
TAPARNİGOS: Neyse, biz eğlenmemize bakalım. Ooo pamuk şekerler! Karnig, Kaspar,
Kazavon! (Selamlaşırlar)
49
LEVON: C'est pour toi que je suis.Voulez-vous danser avec moi?(Gider elini
Sofi'ye uzatır. Taparnigos kalkar. O da onunla dans etmeye başlar.)
31. SAHNE
TAM KADRO
MARTA: Böyle ikna edici sözlerle onu yan odalardan birine al. Orada onu bir güzel
döveriz.
50
TAPARNİGOS: (Kendi kendine) Nigo'nun sesi... (Sesini değiştirerek) Ne yapacaksınız
Taparnigos'u?
SOFİ: (Kendi kendine) Aman Allah'ım, basıldık! İşte, dediğim çıktı. Giragos
evden çıkışımızı duydu, kocama haber verdi. O da kalktı buraya geldi.
TAPARNİGOS: Ben de salak gibi mektupları sizin evde unutmuşum. Onları mutlaka o
cepten aşırmalı. Sonrasını bana bırak, vaziyeti kurtarırım.
TAPARNİGOS: Sen yapacaksın. Yanına gider sırnaşırsın. Ona şarap verip lafa tutarsın. Aşk
meşk deyip yavaşça aşırırsın.
TAPARNİGOS: Sesini değiştir. Haydi Sofi, göreyim seni. (Sofi, Tovmas'ın yanına gider)
Bakalım bu işin sonu nasıl olacak?
MARTA: Balolarda böyle tipler çok bulunur. Bazı safları avlamaya çalışırlar.
51
TAPARNİGOS: Bakalım becerebilecek mi?
SOFİ: İsmim... İsmim... Ha, benim ismim, değil mi? Tereza... Ya tabi, Tereza...
SOFİ: Eh, şehrimizde öyle büyük ünü var ki. Dişçilik mesleğini yeni baştan
yazmıştır neredeyse. (Kendi kendine) Ne yapsam da şu mektubu
aşırmayı becersem?
52
SOFİ: (Kendi kendine) Hah, becerdim! (Tovmas’a) Ama Taparnigos'un karısının
da sevilecek bir yanı yok doğrusu. Yaşlı, bunak, buruşuk kadının biri.
TOVMAS: Amma velakin gençliği güzeldi. Güzel bir kadındı. Tapılacak bir kadın.
SOFİ: Ne yazık ki öyle. Ayrıca Taparnigos Bey başka kadınları sevmekte çok
haklı; karısı yüz yaşına merdiven dayamış, kendisi daha kırkında bir genç,
yaşlı maşlı değil! O kadınla nasıl bir ömür yaşasın? Üstelik kadın çirkefin
teki.
MARTA: (Kendi kendine) Neler söylüyor bu adi kadın? (Yüksek sesle) Gidelim
haydi. Nasıl olsa mektuplar yanımızda, bugün yarın onları mutlaka bulup
intikamımızı alırız.
32. SAHNE
TAPARNİGOS, SOFİ
53
SOFİ: “Bay Tovmas Melikseteyan’a ,” Ah yanlışlıkla kocamın mektubunu almışız
… Yazıları okunmuyor, çok eski bir mektup. "Geçen gün... sen kiliseden
çıkarken..." Okunmuyor ki boş ver...
33. SAHNE
TAPARNİGOS: Maskeler...
MARTA: Ne yağmur!...
SOFİ: Maskeler...
MARİ: Nigo!...
MARKAR: Bakamayacağım.
TAPARNİGOS: Kaçalım!
(Tapamigos ve Sofi kapıdan dışarı çıkmaya çalışır. Marta, Tapamigos'un eteğine yapışır. Tovmas öteye
beriye koşturarak Sofiyi tutmak ister. Tapamigos'un ve Sofinin birer ayağı dışarıda, kaçmaya çalışırken,
Tovmas ile Marta da onlara engel olur.)
34. SAHNE
(Taparnigos’un Evi)
54
YERANYAG: Ah, aşk... Aşk... Sevgiyle çarpan yüreklere dinginlik veren o uykudan
neden mahrum bıraktın beni? Gözyaşı dökmek düştü payıma bu genç
yaşımda. Allah'ım! Aşk ateşiyle yananlar için uyumak ne kadar da zormuş,
sevgilisinden uzak olunca.
LEVON: Nefesin tadı bir meltemdir senin. Bal akan dudaklarından gelen o esinti,
nadide parfüm gibi kaplar dört bir yanı.
ESTER: Kızlar bu sahne romantikli sahnedir, esinti gerek kuş sesi gerek!
DALİTA: Sayın seyirciler Levon ilen Yeranyag’ın aşna fişne sahnesi bakın sayemizde
ne de ateşli olacak!
LEVON: Bir erkek, böyle bir kıza tapmasın da, kimi sevsin? Canım sevgilim, sensiz
yaşayamam ben. Senin varlığın bana hayat veriyor. Bütün hayatımı
seninle geçirmek istiyorum. Ben senin için yaratıldım.
35. SAHNE
55
YERANYAG, NİGO
YERANYAG: (Nigo'nun yüzüne bakmadan, sıkıca sarılır) Ahh, benim canım Levon'um.
YERANYAG: Yeter ama, bana işkence yapma. Seni öpmeyi ne kadar istiyordum ve
sen beni öpmüyorsun.
36. SAHNE
LEVON: (Koşarak) Neler görüyorum? Vay rezil vay... Bana o kadar cilveden
sonra... (Nigo'yu iter) Ne yapıyorsun sen?
56
NİGO: Ne mi yapıyorum? Ben bir uşağım. Hanımefendi ne emrederse ben onu
yaparım. Bana "Sen Levon'sun" diyor. Değilim diyorum. "Hayır sen
Levon'sun" diyor, ısrar ediyor. Eh, dedim, hanımım tabii benden daha iyi
bilir kim olduğumu. Demek ki bugüne kadar ben yanlış biliyormuşum.
YERANYAG: Levon...
37. SAHNE
TAPARNİGOS
38. SAHNE
LEVON, YERANYAG
57
LEVON: Ben şimdi geldim. Tam kapıdan girecektim ki Nigo’ nun geldiğini
görünce saklandım. Gitmesini bekledim. Ama baktım niyeti yok,
saklandığım yerden çıktım ki ne göreyim…
YERANYAG: Bütün gece uyumadım. Evde yalnız olduğumu haber vermek için sana
gönderecek birini bulamadım... Şimdi de sabah oldu...
LEVON: Mektubu aldığım gibi hemen baloya gittim. Biraz oturdum... Sonra
sokaklarda dolaştım, kıvrılacak bir köşe bulup uyuyayım dedim ama
uyuyamadım...
LEVON: Bizim yaşlı uşakla... Senin tembihlediğin gibi mutfak penceresinden içeri
atmasını söyledim.
TAPARNİGOS: (Levon'un üstüne atlar) Ben anlatayım. “Buluşmak için başka bir yer
bulalım... Babanın dişçiliğini anlatırım sana... (Hep döverek) Çok
seviyorum seni. Kelimelerle anlatamam... Bana mektup yazacak
olursan... Şu adrese gönder ... Levon, Âşıklar sokağı No: 20...”
58
YERANYAG: Yeter, yeter, O benim canım... Sense onu öldürmek istiyorsun...
39. SAHNE
TAPARNİGOS: Hii… Senin ne işin var burada? Konuşma! Git saklan şu odaya...
LEVON: Lütfen Taparnigos Bey... Yalvarırım size. Kızınızı bana verin. Onu mutlu
edeceğime söz veriyorum. Yalvarırım, insaf edin.
TAPARNİGOS: Benim derdim başımdan aşkın. Ne istiyorsanız onu yapın. Defolun gözü-
mün önünden.
TAPARNİGOS: Buyurun Tovmas Bey... bu kadar erken... Dün gece iyi eğlendik, epeyce
de şarap içtik ha... Ben de yeni uyandım…
TOVMAS: Sen serserinin birisin. Sen ahlaksızın birisin. Sen alçağın birisin. Ne
diyordum? Yabaninin birisin. Düzenbazsın. İnsan kılığında eşeğin birisin
işte. Sen nasıl karımı alıp da baloya gidersin?
TOVMAS: Hadi oradan! Beni aldatırsınız ha! Seni bütün dünyaya rezil edeceğim.
Seni mahvedeceğim, serseri!
40. SAHNE
TAPARNİGOS: Bu da kim?
MARTA: Sakin olun Tovmas Bey... Şimdi her şey ortaya çıkacak. Önce şu elbisemi
değiştireyim. (Sofi'nin saklandığı yere girer)
TOVMAS: Seni şeytan seni. Beni aldatmak ha! Seni rezil edeceğim.
SOFİ: Bir dakika, sakin ol bakalım. Elimde bir mektup var. (Okur) Bay Tovmas
Meliksetekyan'a...
TOVMAS: Bana yazılmış. İşimle ilgili ticari bir sır yoktur içinde inşallah.
SOFİ: (Okur) Sevgilim. Geçen gün kilisede, kapı önünde durmuş, bana el
hareketleriyle sevgilerini gönderiyordun. Yanımdaki birkaç kadın fark edip
şüphelendiler. Lütfen daha dikkatli ol... Taparnigos'un evde olmadığı
zamanlar… Sabah saatleridir. Gelip benimle görüşebilirsiniz... Marta.
SOFİ: Cebinden...
TAPARNİGOS: Sen serserinin birisin. Sen ahlaksızın birisin. Sen yaşlı bunak herifin
birisin. Karım da aynen senin gibi. Arlanmazlar! Gençlerden utanın!...
60
TAPARNİGOS: Birinci tekil şahıs zamiri, yalın hal...
MARTA: Biz?...
TOVMAS: Asla!...
TAPARNİGOS: Zarf...
TOVMAS: Yalan!
TAPARNİGOS: Sıfat...
41. SAHNE
TAPARNİGOS, MARTA, TOVMAS, SOFİ, YERANYAG, LEVON, NİGO, RAKEL, GİRAGOS, MARİ,
HİRANUŞ, ANTON, ANJELİK, GARBİS
61
TOVMAS: Sen de benimkini seviyorsun...
SOFİ: Geçti.
NİGO: Ama hanımefendi, hani ben Levon idim! (Hepsi Nigo’ya bir tokat
patlatır)
-FİNAL DANSI-
GİRAGOS: Bir dakika!... Lütfen şu alkışı keser misiniz?... Maestro siz de kesin lütfen.
62
BİRİNCİ KADIN ANLATICI: Hoppala…
GİRAGOS: Selamı da keserim, kafanı da keserim. Yetti artık, burama kadar geldi.
Bizler güruh halinde selama çıkarılırken siz neden tek tek selam
veriyorsunuz? Şu alkış hepimizin hakkı değil mi? Yoksam ki kendinizi
Süleyman’ın devesi bizleri de ağıldaki koyunlar sanıyorsunuz. (Figüranlara
seslenir) Haksız mıyım arkadaşlar? (Ses çıkmaz) Size diyorum, kuliste o
dilleriniz papuç kadardı, şimdi de konuşsanıza… Boyunuz devrilsin. YETER
BU YAN KARAKTERLERİN HOR GÖRÜLDÜĞÜ… YETEEEEEER (Kollarından
tutup çıkarırlar)
63