Professional Documents
Culture Documents
Başarabilirsin Konstantre Ol
Başarabilirsin Konstantre Ol
Yüksek derecelere gelen kişiler genellikle zor durumlara karşı zafer kazanmak
Zorunda kalmışlardır. Başarılı olmadan önce, mucitlerin katlanmak zorunda oldukları
Zorlukları bir hatırlayın. Bu kişiler çoğunlukla yakınları ve dostları tarafından
çok
Yanlış anlaşılmışlar veya hiç anlaşılamamışlardır. Çok sıklıkla bunlar hayatın
temel
İhtiyaçlarına dahi sahip olamamışlar, ama tam bir kararlılık ve azimli bir
cesaretle
İcatlarını tamamlayana kadar varlıklarını, mahrumiyet içinde olsa dahi, bir şekilde
Sürdürmüşlerdir. Ama icatlarını tamamladıktan sonra, bu sayede başkalarının
Durumlarının iyileşmesine de vesile olmuşlardır.
Aslında herkes bir şeyler yapmak ister. Ancak gerekli fedakârlıkları yapmak
İçin istenen çabayı ortaya koyan çok az kişi bulunur. Bir şeyi başarmanın bir tek
yolu
Vardır. O da sebatla devam etmek ve o işi yapmakta ısrar etmektir. Bugün bir insan,
Eğer yüreğini tam olarak hedefine koyabilir ve gelişiminde hiçbir şeyin ona
müdahale
Etmesine izin vermezse, neredeyse her şeyi başarabilir. Yüreğinin arzusunu başarılı
Bir şekilde yerine getirmek için yola çıkan bir adamın önündeki engeller, ona
kolayca
Dayanıklı, cesur ve çalışkan kişiler zirveye ulaşır; ürkek, kararsız ve işi ağırdan
alan kişiler değil. Denenmemiş bir insan, nadiren, büyük sorumluluk ve yetki
gerektiren bir pozisyona getirilir. Genellikle, böyle pozisyonlara seçilen kimseler
bir
şeyler yapmış, bir dizi başarılar elde etmiş veya kendi departmanına önderlik
etmiştir.
Bu kişi bu göreve niçin seçilmiştir? Bu konuma, büyük bir enerji ve şevkle
çalıştığı ve
öyle de bilindiği, bir de cesaret ve kararlılığa sahip olduğunu gösterdiği için
getirilmiştir.
Aslına bakarsanız, kritik zamanlarda seçilen kişiler genellikle çok üstün
yetenekli, başkalarından ayrıcalıklı bir kabiliyete sahip birileri değillerdir. Ama
bu
kişiler; sonuçların, yorulmak nedir bilinmeyen yoğun çabaların sonunda elde
edildiğini
öğrenmişlerdir. İş dünyasında, şu "Mucize" denen şeyler, öyle kendiliğinden ortaya
çıkmaz. Bu kişiler, bu tür mucizelerin, ancak bir hedefe odaklanıp o hedefin
tamamlanmasını sağlamakla gerçekleştiğini çok iyi anlamışlardır. İşte, bazılarının
neden kazandığının, bazılarınınsa neden kaybettiğinin altında yatan tek sır budur.
Başarılı kişi, işlerin tatminkâr bir şekilde bitirildiğini görmeye alışkındır ve
her zaman
başarılı olacağı konusunda emindir. Kaybeden kişi ise başarısızlık görmeye alışır,
başarısız olma beklentisine girer ve başarısızlığı kendine çeker.
Benim görüşüme göre, doğru bir eğitim ve yönelmeyle, her insan başarının tâ
kendisi olabilir. Bu kadar kabiliyet ve yetenekçe zengin erkek ve kadının, tâbiri
caizse, değerlendirilmeyip israf edilmeleri ve bir tarafa atılmaları gerçekten çok
üzücüdür. Bir gün bir milyoner hayırseverin çıkıp da başarısızları eğiten bir okul
açtığını görmeyi çok isterdim. Eminim, parasını bundan daha hayırlı bir şekilde
kullanamazdı. Eminim bir yıl içinde, uygulamalı psikoloji onun çok da başarılı
olmasını sağlardı. Kendi iradî kontrollerini kaybeden, hevesleri kırıldığı için
iradeleri zayıflayan, bir acı tecrübe veya talihsizlikten sonra
cesaretleri kaybolan insanları
arayıp bulan çok sayıda şubeler açılırdı. Bu tür insanların, ilk başta sadece kendi
ayakları üzerinde durabilecek bir yardıma ihtiyaçları vardır. Fakat bu insanlar,
genellikle, bunun tersiyle karşılaşır ve onları daha da aşağı düşüren darbeler
yerler.
Bunun bir sonucu olarak da bunların gizli ve baskı altında kalmış güçleri hiç
gelişmez, hem kendileri ve hem de kendilerinden gereğince yararlanamayanlar
kaybedenler arasında yer alır. Yakın gelecekte birinin milyonlarını, düşmek üzere
olan kararsızları yeniden ayaklandırabilmek için kullanacağından eminim. Böyle
insanların ihtiyaç duydukları tek şey, içlerinde kendilerine yardıma hazır, her
şeye
yetecek bir kaynağın bulunduğunun gösterilmesi ve bu kaynağı kullanmalarının
sağlanmasıdır. Güçlerini yeniden toparlayabilmeleri için sadece akıllarının
ümitsizlik
girdabından çıkartılıp, ümit çağlayanına yönlendirilmesi gerekir.