Professional Documents
Culture Documents
Istanbul Barosu Dergisi 20234
Istanbul Barosu Dergisi 20234
Istanbul Barosu Dergisi 20234
ABONELİK KOŞULLARI
Yıllık Abonelik Ederi 250.00 TL’dir.
Abonelik bedelinin, İstanbul Barosu’nun Vakıflar Bankası Beyoğlu Şubesi nezdindeki
TR 510001 5001 5800 7286 2874 96 no’lu hesabına yatırılması,
dekontun Derginin gönderileceği
adres eklenerek 0212 245 63 52‘ye fakslanması gerekmektedir.
Bilgi için: guleryuzh@istanbulbarosu.org.tr 0212 393 07 57
(Dergi, İstanbul Barosu üyelerine ücretsizdir.)
Yayın Kurulu’ndan............................................................................ 11
Bazı aylar bazı ülkeler için duygusu daha yüksek acta non
oldukça önemlidir. Ülkemiz ve verba ilkesi ile hareket ederek,
tarihimiz açısından Ağustos ayı birlik içerisinde olması ve en çok
zafer ayı olarak adlandırılır. Ma- da kurucu ilkelerimize sıkı sıkıya
lazgirt Zaferi Mercidabık Zaferi bağlı olması gerekmektedir.
gibi Türk tarihinin önemli Zafer-
Gazi Mustafa Kemal 30 Ağus-
leri Ağustos ayı içerisinde yaşan-
mıştır. tos’un altında yatan motivasyo-
nunu ve birlik olmanın önemini
Şüphesiz en önemlisi yakın aşağıdaki sözleri ile belirtmiştir.
tarihimizde yaşanan Gazi Mus-
tafa Kemal ve silah arkadaşları “30 Ağustos’ta sevk ve idare
önderliğinde başlatılan kurtuluş ettiğim muharebede Türk milleti
mücadelesinin 30 Ağustos Başko- yanımdaydı. Bir insan, milletiyle
mutanlık Meydan Muharebesi so- beraber hareket ettiği zaman ne
nucunda kazanılan zaferimizdir. kadar kuvvetli hissediyor bilir
misiniz? Bunun tarifi zordur.
30 Ağustos Zaferimizi elde
edebilmek amacıyla yapılan fe- Bunu anlatmakta güçlük çeker-
dakarlıkların anlam kazanması sem beni mazur görünüz.”
adına mücadelenin altında yatan Ulusumuzun milli mücadele
ilkelerin ve zaferin kazanımları- sürecindeki en önemli ilerleme
nın kuşaktan kuşağa aktarılması adımı olan Mustafa Kemal Ata-
ve korunması gerekmektedir. türk ve ordumuzun elde ettiği bu
Özellikle bu dönemde genç büyük zaferi yeniden eski coşku-
kuşakların, onlardan önceki ku- suyla kutlamanın gururunu ya-
şaklardan daha çalışkan, daha şayacağımız günlerin geleceğine
azimli, daha zeki, farkındalık inanıyoruz.
Ayrıca temmuz ayında tarihi- Cumhuriyet’imizin 100. yılı
mizde yaşanan en önemli olaylar- için özel hazırlanacak dergi ve
dan birisi de Kabotaj ve Denizcilik kitapçık için siz sevgili meslek-
Bayramı’mızdır. taşlarımızın hazırlayacağı ve biz-
Başkomutan Savaşı zaferi son- lerle paylaşacağın kıymetli içerik-
rası Atatürk, “Efendiler, işte şim- leri yayınlamak için sabırsızlıkla
di diplomasi sahasına geçebiliriz” beklediğimizi belirtmek isteriz.
(Nutuk Söylev, C: II, Ankara1986,
s. 902) ifadeleriyle rotayı göster- Ayrıca, dijitalleşen dünya ko-
miştir. Bu doğrultuda bağımsızlık şullarına ayak uydurmak ve ka-
mücadelemizin siyasi alandaki ğıt maaliyetini azaltmak amacıyla
en somut göstergelerinden biri dergimizin fiziki basımını azaltıl-
olan “Kabotaj” hakkı, 815 sayı ve mış ve siz değerli meslektaşları-
19.04.1926 kabul ve 01.07.1926 mıza birçok pratiklik ve avantaj
yürürlük tarihli Kanun ile mil- sağlayan dijital platforma aktarıl-
letimize kazandırılmıştır. Türk mıştır. Mail ve sms’ler yolu ile de
denizciliğinin gelişiminde çok
Dergi’nin dijital baskısı paylaşıl-
önemli katkılar sunmuş ve sun-
makta olduğundan, Dergimizde-
makta olan bu hakkın 1936’dan
beri “Kabotaj ve Denizcilik Bay- ki içerikleri takip etmek isteyen
ramı” adıyla süregelen geleneksel değerli meslektaşlarımızdan Ba-
kutlamalarının artık resmî bir ro’muza kayıtlı tüm iletişim ad-
düzenlemeyle hukuken somut- reslerini güncellemelerini tavsiye
laştırılması ve Kanunun Türk ederiz.
Denizciliği lehine güncellenmesi
Keyifli okumalar dileriz!
gereğini Temmuz-Ağustos 2023
nüshamızda vurguluyoruz. Yayın Kurulu
13
Makalelerin Gönderilmesi
Alt Başlık
Yazı tipi Times New Roman, 12 Punto, italik, kalın, sola hizalan-
mış, üstten 12 nk boşluk, alttan 6 nk boşluk bırakılmalıdır. Her
kelimenin ilk harfi büyük yazılmalıdır.
Makalede, Giriş dahil tüm başlıklar numaralandırılmalıdır.
Başlıktan itibaren alt başlıklar aşağıdaki şekilde olmalıdır.
16 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
1.
1.1.
1.2.
1.2.1.
2.
2.1.
2.2.
2.2.1.
…
3.
3.1.
3.2.
3.2.1.
…
Dipnotlar
Başlıklar ve Düzen
Makalenin tüm alanlarında “Times New Roman” yazı karakteri
kullanılmalıdır.
Makalede alt başlık ve her alt başlıktan sonraki paragraf arasın-
daki satır aralığı “1.5 satır” aynı alt başlık arasındaki paragraflar
makale alanlarında satır aralığı “tek” olmalıdır.
Metin Bölümü
Birinci düzey başlıklar 12 punto, düz, kalın ve sola hizalı yazıl-
malıdır. Her kelimenin ilk harfi büyük yazılmalıdır. Birinci düzey
başlık öncesi 12 nk, başlık sonrası 6 nk boşluk bırakılmalıdır.
Metin öncesi boşluk olmamalı, metin sonrası 6 nk boşluk bıra-
kılmalıdır. Metin, Times New Roman yazı karakteri, 12 punto, düz
ve iki yana yaslı olarak yazılmalıdır.
Tarih yazımında 19.05.1919 veya 29.10.1923 metodu kullanıl-
malıdır. Makalelerde başlıklar dışında bold, italik ve altı çizili yazı
kullanılmamalıdır.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ 19
Tablolar ve Şekiller
Tablolar ve şekiller ilgili metnin içinde yer almalıdır.
Bütün tablo ve şekiller ayrı ayrı (Tablo 1) şeklinde numaralandı-
rılmalıdır. Şekil ve Tablo başlıkları şeklin altında, ortaya hizalı bir
şekilde yer almalıdır. Şekil ve tablolarda dipnot olarak kaynakça
belirtilmelidir.
Tablolar ve şekiller metin içerisine resim (.jpeg, .png) olarak
yerleştirilmelidir. Görüntü kalitesinde sorun yaşanması ihtimaline
karşın tablo ve resimler makaleye ek olarak jpeg şeklinde ayrıca da
gönderilmelidir.
Kaynakça ve Açıklamalar
Kaynakça başlığı, 12 punto, düz ve sola hizalı yazılmalıdır. İlk
harfi büyük yazılmalıdır. Kaynakça başlığı öncesi 12 nk, başlık
sonrası 6 nk boşluk bırakılmalıdır.
Kaynaklar, kaynakça bölümünde yazarın soyadına göre alfabe-
tik olarak sıralanmalı ve metinde belirtilen tüm kaynakları içerme-
lidir. Her kaynakta yazarlar, yayın yılı, başlık, yayınevi veya dergi
adı, sayfa numaraları ve diğer tanımlayıcı bilgiler yer alır. Kaynak-
ça da sözlük, kitap, web sitesi gibi ayrıca başlıklandırılma yapıl-
mamalıdır.
Kaynakça gösteriminde, alfabetik sırada Yazarın SOYADI bü-
yük/koyu ve Adının ilk harfi büyük kalanı küçük ve koyu olmalıdır.
Örneğin: “ÖZEN Atilla, Avukatlık Hukuku, Ankara 2022.”
Bibliyografik kimlikte “Dergi” ve “Kitap” adları İtalik yazılmalıdır.
Kaynakça sayfası, yeni bir sayfada başlamalı ve metin kısımları
paragraf başı yapmadan iki yana yaslanmalıdır.
Diğer Hususlar
- Aynı yazar veya yazarlara ait farklı makaleler aynı sayıda veya
kural olarak ardışık sayılarda yayımlanmaz. Aynı yazar, ya-
yımlanmak üzere dergiye tek bir makale gönderir. Yazısı ya-
yımlanmasının sonrasında diğer bir makale göndermelidir.
20 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
I- GENEL OLARAK
İdari yargıda ıslah 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu-
nun (İYUK) 16’ncı maddesinin 4’üncü fıkrasında düzenlenmiştir.
Anılan düzenlemeye göre;
“Taraflar sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmala-
ra veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. (Ek
cümle: 11/04/2013-6459 S.K./4. md) Ancak, tam yargı davala-
rında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul
kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı
ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere arttırılabilir
ve miktarın arttırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap
verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.”
Ayrıca 6459 sayılı Kanunla İYUK’a Geçici 7. Madde eklenmiştir.
Buna göre bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16’ncı
maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşa-
ması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygu-
lanır.”
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin
4. fıkrasına, 6459 Sayılı Kanun’un 4. maddesi ile eklenen 2. cümle-
nin gerekçesi incelendiğinde, söz konusu yasal düzenleme ile, idari
yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha
yüksek olduğunun davanın devamı sırasında anlaşıldığı durumlar-
da , davacıya talep miktarını arttırım hakkı tanınmamasının sebep
olduğu adil yargılanma hakkı ihlallerinin engellenmesi ve bu konu-
1 İstanbul Barosu Avukatı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabi-
lim Dalı Öğretim Üyesi, İstanbul Barosu Vergi ve İdare Hukuku Komisyonu Sözcüsü.
2 İstanbul Barosu Avukatı, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Huku-
ku Anabilim Dalı Doktora Programı Öğrencisi.
24 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
3 Bu bölüm Açıklamalı ve İçtihatlı İdari Yargılama Usulü Kanunu (Vergi Yargılaması Da-
hil) adlı eserin 241 vd. yararlanılarak yazılmıştır; ASLAN Zehreddin, (Editör), Açık-
lamalı ve İçtihatlı İdari Yargılama Usulü Kanunu (Vergi Yargılaması Dahil), 3 Baskı,
Ankara, Seçkin Yayınları, s. 241 vd.
26 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
11 Erzurum Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi, T. 22/05/2019, E. 2019/806,
K:2019/1010, yayımlanmamıştır.
12 Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, T. 19.02.2020, E. 2019/2428, K. 2020/388, ya-
yımlanmamıştır.
13 ASLAN Esra, İdari Yargılama Hukukunda Bir Müessese Olarak Islah, İstanbul, On İki
Levha Yayıncılık, 2020.s. 170.
30 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
14 KURU Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 2, 6. Bası., İstanbul, Demir Yayıncılık,
2001, s. 1528.
15 Bu konudaki görüşler için bkz. Aslan, İdari Yargılama Hukukunda Bir Müessese Ola-
rak Islah, s. 153.
16 Bu yöndeki kararlar için bkz. Danıştay 10. Dairesi, T. 23.03.2021, E. 2019/1235, K.
2021/1333, yayımlanmamıştır; Danıştay 10. Dairesi, T. 16.02.2021, E. 2019/10269, K.
2021/530, yayımlanmamıştır.
17 Bu yöndeki kararlar için bkz. Danıştay 6. Dairesi, T. 02.02.2022, E. 2019/17728, K.
2022/964; Danıştay 10. Dairesi, T. 20.05.2021, E. 2021/1773, K. 2021/2430; Danış-
tay 6. Dairesi, T. 06.04.2021, E. 2021/3344, K. 2021/5040; Danıştay 10. Dairesi, T.
12.03.2020, E. 2019/6258, K. 2020/1242; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, T.
06.05.2019, E. 2018/3022, K. 2019/2134; Danıştay 15. Dairesi, T. 10.01.2019, E.
2018/1755, K. 2019/76, www.kazanci.com.tr.
18 Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, T. 09.06.2020, E. 2019/53, K. 2020/853, Danış-
tay Kararlar Dergisi, S. 4, s. 111.
İdari Yargılamada Islah • Z. ASLAN - M. KARAKUŞ 31
edilen miktar için dava tarihinden, ıslah edilen kısım için ise ıs-
lah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekmektedir.”27
Sonuç
1. İdari yargıda ıslah yalnızca tam yargı davalarında uygulanmak
üzere düzenlenmiştir. Tam yargı davalarında ise ıslah hakkı,
dava dilekçesinde belirtilen miktarın (dava değerinin) arttırıl-
ması ile sınırlıdır. İdari yargıda ıslahın amacı, taleple bağlı olma
kuralının sebep olabileceği hak kayıplarının giderilmesine ve
GİRİŞ
4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (4054
sayılı Kanun) yasakladığı filler esas itibariyle kabahat olarak ni-
telendirilmektedir. Bu fiiller soruşturma zamanaşımı süreleri içe-
risinde Rekabet Kurulu tarafından soruşturulur ve kabahat ger-
çekleşmişse yaptırıma bağlanır. Rekabet Kurulu, görev alanına
giren bir kabahat hakkında soruşturma zamanaşımı içerisinde
karar verse dahi, bu kararların hukuka uygunluğunun denetimi
için idari yargıya başvurulabilmekle birlikte davanın sonuçlanması
uzun zaman alabilmektedir. İdari yargı denetimi neticesinde Reka-
bet Kurulu tarafından gerçekleştirilen idari işlemin iptal edilmesi
durumunda iptal kararı, Rekabet Kurulu kararını geçmişe dönük
ortadan kaldıracak ve bu karar hukuk âleminde hiç doğmamış gibi
sonuç doğuracaktır3.
Bazı hallerde iptal kararının ardından Rekabet Kurulu tarafın-
dan söz konusu kabahat hakkında yeni bir soruşturma başlatılabil-
mektedir. İşbu makalenin ele aldığı soru, tam bu noktada gündeme
gelmektedir. İşlemin iptali için açılan dava sonuçlanıncaya kadar
geçen süre zarfında, soruşturma zamanaşımının dolması halinde
Rekabet Kurulu nasıl hareket edecektir? Bu çalışmada, 4054 sayılı
Kanun’un yasakladığı fiillerin soruşturulup karara bağlanması için
öngörülen soruşturma zamanaşımının idari yargıda dava açılma-
4 ARTUK, M. Emin/ GÖKÇEN, Ahmet/ YENİDÜNYA, A. Caner, Ceza Hukuku Genel Hü-
kümler, 9.Bası, Adalet Yayınları, Ankara 2015, s. 974.
5 ÖZBEK, Veli Özer/ KANBUR, M. Nihat/ DOĞAN, Koray/ BACAKSIZ, Pınar/TEPE, İlker,
Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara 2011, s. 669.
6 ÖZDEMİR, Ayşe Nur, İdari Yaptırımlarda Zamanaşımı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Üniversitesi, SBE, Ankara 2021, s.142.
Soruşturma Zamanaşımına Etkisi • Av. M. ALABAŞ - Av. M. ŞENTÜRK 51
2. NORMATİF TEMELLER
2.1.Kabahatler Kanunu’nda Soruşturma Zamanaşımı
Kabahatler Kanunu’nun 20. maddesinde soruşturma zamana-
şımının dolması halinde kişi hakkında idari para cezası verileme-
yeceği düzenlenmiş olup aynı madde içerisinde kabahatlere ilişkin
idari para cezasının miktarı ölçüt alınarak farklı zamanaşımı süre-
leri öngörülmüştür12.
verilemez. (2) Soruşturma zamanaşımı süresi; - Yüzbin Türk Lirası veya daha fazla
idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde beş, - Ellibin Türk Lirası veya daha fazla
idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde dört, - Ellibin Türk Lirasından az idarî
para cezasını gerektiren kabahatlerde üç, yıldır. (3) Nispî idarî para cezasını ge-
rektiren kabahatlerde zamanaşımı süresi sekiz yıldır. (4) Zamanaşımı süresi,
kabahate ilişkin tanımdaki fiilin işlenmesiyle veya neticenin gerçekleşmesiyle işle-
meye başlar. (5) Kabahati oluşturan fiilin aynı zamanda suç oluşturması halinde
suça ilişkin dava zamanaşımı hükümleri uygulanır”.
13 KORKUT, Levent/OTACI, Cengiz, Türk Kabahatler Hukuku, 4.Bası, Seçkin Yayıncılık,
Ankara, 2022, s.100; KANGAL, Zeynel T. , Kabahatler Hukuku, 2. Bası, On İki Levha
Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 429.
14 AKBULUT, Berrin, Kabahatler Hukuku, 1.Bası, Adalet Yayınevi, 2022, s. 553 vd, (Ka-
bahatler).
15 AKBULUT, (Kabahatler), s. 553 vd.
Soruşturma Zamanaşımına Etkisi • Av. M. ALABAŞ - Av. M. ŞENTÜRK 53
16 ÖZDEMİR, s. 141.
17 ÖZDEMİR, s.141.
18 Ulusoy, Regülatif cezaları spesifik bir alanda kamu düzenini koruma veya belirli bir
sektörü düzenlemek amacıyla yetkilendirilen idari makamların verdikleri cezalar ola-
rak tanımlar. Rekabet Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve De-
netleme Kurulu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu gibi kurulların verdikleri idari para
cezaları örnek olarak gösterilebilir.
İlgili Bilgi İçin bkz. ULUSOY, Ali D., İdari Yaptırımlar, 1. Bası, On İki Levha Yayıncılık,
İstanbul, 2013, s. 203.
19 ULUSOY, s. 203.
54 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
46 Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hâkim Durumun Kötüye
Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmelik, madde 6, Ağırlaştı-
rıcı unsurlar:
(1) Temel para cezası,
- İhlalin tekerrürü halinde, her bir tekrar için,
- Soruşturma kararının tebliğinden sonra kartele devam edilmesi halinde, yarısın-
dan bir katına kadar arttırılır.
(2) Temel para cezası,
- Kanunun 4’üncü veya 6’ncı maddeleri kapsamında ortaya çıkan rekabet sorunla-
rının giderilmesine yönelik olarak verilen taahhütlere uyulmaması halinde, yarısın-
dan bir katına kadar,
- İncelemeye yardımcı olunmaması halinde yarısına kadar,
- Diğer teşebbüslerin ihlale zorlanması gibi hallerde dörtte bire kadar, arttırılabilir.
47 KORKUT, Levent/ OTACI, Cengiz, Türk Kabahatler Hukuku, 2022 s.93
48 ASLAN Y., Rekabet Hukuku, 6. Bası, Ekin Yayınları, 2021, s. 1135.
Soruşturma Zamanaşımına Etkisi • Av. M. ALABAŞ - Av. M. ŞENTÜRK 65
55 ULUSOY, s. 8 vd.
56 SÖYLER Y., Kabahatler Kanununa İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı Üzerine Bir
Değerlendirme, s.162
68 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
57 ULUSOY, s. 37.
58 ÖZEN, s. 12.
59 İHAM, Engel ve diğerleri – Hollanda, 5100/71, 5101/71.5102/71, 5354,/72, 5370/72,
8.6.1976.(para. 82, 83)
60 Kararın ilgili yeri hakkında bkz; Guide on Article 6 - Right to a fair trial (criminal limb)
(Turkish) - 6. Madde Rehberi - Adil yargılanma hakkı (Ceza Hukuku Yönü), son gün-
celleme tarihi 30.04.2021, s.9.
61 Jussille v. Filand, Application No: 73053/01, 23 November 2006.
62 Ulusoy, s.38.
Soruşturma Zamanaşımına Etkisi • Av. M. ALABAŞ - Av. M. ŞENTÜRK 69
SONUÇ
Kabahatler için soruşturma zamanaşımının düzenlendiği Kaba-
hatler Kanunu’nun 20. maddesinde soruşturma zamanaşımının
kesileceği ya da duracağına yönelik herhangi bir düzenleme bulun-
mamakla birlikte doktrinde, soruşturma zamanaşımının kesilmesi
ya da durmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
Yargıtay, adli yargıda geçen sürelerde soruşturma zamanaşı-
mının kesilmeyeceğini ve durmayacağını, yargıda geçen sürede
soruşturma zamanaşımının dolması halinde idari para cezası ve-
rilmesine yer olmadığı yönünde karar verilmesi gerektiğini ifade
etmektedir.
Danıştay ise, en azından Rekabet Kurulu kararları bakımından,
idari yargıda geçen sürelerde soruşturma zamanaşımının işlemeye-
ceğini ifade etmekte ve gerekçe olarak da yerleşik Danıştay içtihat-
larını göstermektedir.
Kanaatimizce, Eski TCK’da ve mülga edilmeden önce özel ka-
nunlarda görece daha kısa sürelere (Eski TCK’da 6 ay) bağlanan
zamanaşımının, Kabahatler Kanunu’nda 3, 5, 8 yıl gibi daha uzun
sürelere çıkartılması kanun koyucunun zamanaşımının kesilme-
yeceği ve durmayacağı yönündeki iradesini ortaya koymaktadır.
Keza zamanaşımı süreleri durmadan ve kesilmeden işleyeceği için
süreler daha uzun tutulmak suretiyle yaptırım uygulayan devlet ve
yaptırım tehdidi altındaki kişiler arasında bir denge mekanizması
oluşturulmuştur. Bu sebeple Yargıtay’ın soruşturma zamanaşımı-
na yaklaşımının daha hukuki bir çözüm yolu olduğu söylenebilir.
Soruşturma Zamanaşımına Etkisi • Av. M. ALABAŞ - Av. M. ŞENTÜRK 73
KAYNAKÇA
İŞ YARGILAMASINDA BELİRSİZ
ALACAK DAVASI
1. GİRİŞ
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’yla yeni bir dava türü
olarak hukukumuza giren belirsiz alacak davası beraberinde bir-
çok tartışmayı da getirmiştir. Bu tartışmaların en sık görüldüğü
alanlardan biri şüphesiz iş hukukudur. Belirsiz alacak davasının
sağladığı avantajlardan yararlanmak için işçi alacaklarının konu
edildiği davalar belirsiz alacak davası olarak açılmaya başlanmış-
tır. Böylece davacı yüksek yargılama gideri ödeme ya da alacağın-
dan daha azına kavuşma risklerinden2 kurtulmuş şekilde alacağı-
nı talep edebilmektedir. Ancak istisnai bir dava türü olan belirsiz
alacak davasının iş yargılamasında sıkça başvurulan bir dava türü
haline gelmesi, uygulamacılar, öğreti görüşleri ve Yargıtay’ın fark-
lı uygulamaları nedeniyle belirsiz alacak davasının iş hukukunda
uygulanması karmaşık bir hale gelmiştir. Bu bağlamda içtihatların
birleştirilmesi gündeme gelmiş, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Bü-
yük Genel Kurulunca3 yapılan değerlendirme ile içtihadı birleştir-
meye gerek olmadığı kararı verilmiştir.
1 Stj. Av., Kırıkkale Barosu. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk
Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi.
2 Karamercan, İnci, “Yargıtay İçtihatları Işığında İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Dava-
sı”, DEÜHFD, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’ a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2507-2550,
s.2509.
3 YİBBGK., E.2016/6 K.2017/5, K.T.15.12.2017 (Sinerji E.T. 13.01.2022).
İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası • Av. D. ARSLAN 77
13 Alp, Mustafa/ Çelebi, Duygu, “İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası”, İÜHFM, Prof.
Dr. Fevzi Şahlanan’ a Armağan, C. LXXIV, Özel Sayı, İstanbul 2016, s.108.
14 Bilgili, Abbas, “İş Yargısında Belirsiz Alacak Davası”, Çukurova Üniversitesi Hukuk Fa-
kültesi Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 2, Aralık 2014, s. 77-114, s.107; YHGK., E. 2020 / 13, K.
2021 / 431 K.T. 06.04.2021; Y22HD., E. 2017/14297, K.2018/20346, K.T. 27/09/2018;
YİBGK., E. 2016 / 6, K. 2017 / 5, K.T. 15.12.2017 (Sinerji E.T.11.01.2022)
15 Pekcanıtez, s.44; Erkoçkar, Tolga, Belirsiz Alacak Davası ve İşçilik Alacaklarında Uy-
gulanabilirliği Ankara 2021 s.96.
80 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
2.2.1. Prim
İşçinin UBGT ücret alacağı için belirsiz alacak davası açıp aça-
maması konusu gündeme geldiğinde, işçinin UBGT günlerini bildi-
ği, bu günlerde çalışıp çalışmadığını bilebilecek durumda olduğu
söylenebilir ancak unutulmamalıdır ki işçi, çalıştığı gün sayısını
bilse de hak kazandığı ücretin hesaplayabilmesi için o anki ücre-
tini de bilmesi gerekir. Bu bağlamda, işveren tarafından tutulup
işçiyle de paylaşılması zorunlu olan gerçeğe uygun kayıtların işçiye
verilmediği durumlarda, işçi alacağını tanık deliliyle ispatlama yo-
luna gidecek, bu halde de Yargıtay’ın yerleşik uygulaması olan hak-
kaniyet indirimi gündeme gelecektir. Tüm bu sebeplerle bu halde
UBGT ücreti için belirsiz alacak davası açılabilmelidir.
27 Akyiğit, s.424; Y9HD., E.2021/ 7386, K. 2021/ 11845, K.T. 15.09.2021 (Sinerji
E.T.25.01.2022)
28 Akyiğit, s.424.
İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası • Av. D. ARSLAN 83
29 Yakar, s.110; Karakimseli, Ayşe, “İşçi Alacakları Bakımından Belirsiz Alacak Davası
Uygulaması “ERÜHFD, C. XI, S. 1, s.216.
30 Y9HD., E. 2019/7414, K.2019/20003, K.T.14.11.2019 (Sinerji E.T.27.01.2022).
31 Çil, Şahin/ Kar, Bektaş, İş Yargısında Belirsiz Alacak Davası ve Kısmi Dava, Ankara
2012, s.119.
32 Kılıçoğlu, Mustafa, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa Uyarlı İş Yargılama
Usulü, İstanbul 2011 s.219; YHGK., E.2016/1924, K.2018/1826 K.T.04.12.2018 (Si-
nerji E.T.27.01.2022).
33 YHGK., E. 2015/907, K. 2018/23, K.T.17.01.2018 (Sinerji E.T.27.01.2022).
84 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
34 Sümer, s.163.
35 Bilgili s.98.
36 Karakimseli, s.217; Kantemir, s.1178.
37 Karakimseli, s.217.
38 Kantemir, s.1178.
İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası • Av. D. ARSLAN 85
3.2.Kıdem Tazminatı
Kıdem tazminatı, iş sözleşmesi kanunda belirtilen sebeplerden
biriyle sonlanmış, belirli asgari sürede çalışmış olan işçiye ödene-
cek paradır.41 Kıdem tazminatıyla amaçlanan, belli bir süre iş
yerinde çalışmış, yıpranmış ve iş yerine katkı sunmuş olan işçinin
bu çalışmaları karşılığında, işini kaybetmesi sebebiyle yeni iş arar-
ken karşılaşacağı zorlukların giderilmesidir.42
İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için işverenin ya-
nında en az bir yıl çalışmış olma şartını sağlaması gerekmektedir.
Bir yıllık süre, iş sözleşmesinin yapıldığı tarih değil işçinin fiilen
çalışmaya başladığı tarihtir43.
54 Bilgili, s.92.
55 Karakimseli, 211.
56 Pekcanıtez, (Belirsiz Alacak Davasının İş Hukukunda Uygulanması), s.949.
57 Y9HD., E.2021/ 11923, K. 2021 / 16166, K.T. 06.12.2021 (Sinerji E.T.29.01.2022).
58 Y9HD., E. 2021/ 10607, K. 2021 / 14961, K.T.26.10.2021(Sinerji E.T.29.01.2022).
59 Senyen Kaplan, s.281.
İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası • Av. D. ARSLAN 89
71 Çelik, Nuri, “İş Güvencesi-Kötüniyet Tazminatı İlişkisi (Karar İncelemesi)” İstanbul Ti-
caret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:5 Sayı:10 Güz 2006/2 s.1- 6 s.5; Temel/
Bayrak, s.497.
72 Bilgili, s.94.
73 Karakimseli, s.212.
74 Y22HD., E.18/02/2016, K. 2014/32610, K.T. 2016/4409“…davacı, çalışma süresini,
yıllık izin sürelerini, ihbar süresini ve ücretini belirleyebildiğinden anılan alacaklar
yönünden objektif imkansızlıktan bahsedebilme imkanı bulunmamaktadır…” (Si-
nerji E.T.01.02.2022).
75 Y9HD., E. 2015/13515, K. 2018/8175 K.T.09.04.2018 (Sinerji E.T.01.02.2022).
İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası • Av. D. ARSLAN 93
4.2.Maddi Tazminat
İşverenin iş sözleşmesiyle doğan borçlarından biri de işçiyi gö-
zetme borcudur. İş sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden
ayıran farklardan biri şüphesiz iş sözleşmesinde bulunan bağım-
lılık unsurudur. İşçi, iş sözleşmesiyle hem kişisel hem de huku-
ki anlamda işverene bağımlıdır80. Kişisel ilişki kuran bir sözleşme
olması nedeniyle doğan işçinin sadakat borcuna karşılık olarak
işveren de işçiyi gözetme borcu altındadır.81 İşçi iş sözleşmesiyle
hem kişisel hem hukuki anlamda işverene bağımlı olarak çalıştığı
gerekçesiyle hem maddi hem de kişisel olarak işçinin korunması
zorunluluğu ortaya çıkmış, bu düşünce işverenin gözetme borcu-
nun temelini oluşturmuştur.
İşverenin gözetim borcunun getirdiği yükümlülükler bakımın-
dan en kapsamlısı, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması konusu-
dur. İşverenin alması gereken önlemler 6331 sayılı İş Sağlığı ve Gü-
venliği Kanunu’nda ayrıntılarıyla düzenlenmiştir. İşveren, gerekli
önlemlerin alınmaması sebebiyle ortaya çıkan, sigortalı işçinin iş
kazası ya da meslek hastalığı nedeniyle uğramış olduğu zarardan,
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun karşılamadığı kısmı bakımından, si-
gortasız çalıştırılan işçinin ise uğradığı tüm zararlarından sorum-
lu olduğu kabul edilmiştir. Bu sorumluluğun kusur sorumluluğu
mu kusursuz sorumluk mu olduğu öğretide tartışmalıdır.82 Bizim
de katıldığımız görüşe göre83 buradaki sorumluluk kusur sorum-
luluğudur (TBK md.417/3). İşçi bu bağlamda, zararı tazmini için
4.3.Manevi Tazminat
Manevi tazminat, kişinin uğramış olduğu haksız fiil neticesinde
yaşadığı üzüntü, keder, iç dünyasında meydana gelen tahribatın
giderilmesi için ödenen tazminat olarak tanımlanabilir89. Manevi
84 Yakar, s.144.
85 Pekcanıtez, (Belirsiz Alacak Davasının İş Hukukunda Uygulanması) s.936; Kantemir,
s.1187.
86 Kılıçoğlu, (6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu El Şerhi), s.583.
87 Karakimseli, s.219.
88 21HD., E.2016/ 13009, K. 2017 / 2956, K.T. 10.04.2017 (Sinerji E.T.05.02.2022).
89 Basım, Aybüke, “Kısmi Dava, Belirsiz Alacak Davası ve Manevi Tazminat Taleplerinin
Bu Davalara Konu Olup Olamayacağı Sorunu”, AÜHFD, C. 65, S. 4, Ankara 2016, s.
2702.
96 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
90 Cengiz, s.137; Basım, s.2702; Bostancı, Yalçın/ Çetinel, Tunahan, “İş Kazası ve Mes-
lek Hastalığından Doğan Tazminat Taleplerinin Usûl Hukukunun Bazı Kurumları Ba-
kımından Değerlendirilmesi”, SDÜHFD C. 11, S. 1, s.346.
91 Pekcanıtez, Hakan, “Manevi Tazminat Alacakları Belirsiz Alacak Davası Olarak Açıla-
bilir mi?” MİHDER C. 11, S:30, s.26; Pekcanıtez, (Belirsiz Alacak Davasının İş Huku-
kunda Uygulanması) s.936; Basım, s.2709; Karakimseli, s.203.
İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası • Av. D. ARSLAN 97
4.4.Sendikal Tazminat
Sendika, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
md.2/1-ğ’de tanımlanmıştır. Sendika özgürlüğü Anayasa md.51 ile
güvence altına alınmış bir haktır.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
md.25/1’de işçilerin işe alınmalarında işçinin bir sendikaya üye
olması, olmaması, üyeliğini sonlandırması gibi bir şarta bağlana-
mayacağı açıkça belirtilmiştir. STİSK md.25/2’de belirtildiği gibi,
ücret, prim, ikramiye ve paraya dair sosyal yardım konularındaki
toplu iş sözleşmesi hükümleri saklı kalmak şartıyla, işveren farklı
sendika üyesi işçilere ya da bir sendikaya üye olan işçilere yahut
sendika üyesi olmayan işçilere çalışma veya iş ilişkisinin sonlandı-
rılmasında bu sebepler yüzünden ayrım yapamaz. Md. 25/3’te ise
işçilerin sendika üyeliği ya da sendikaya üye olmamaları, iş saatleri
dışında ya da işverenin izniyle iş saatleri içinde yaptıkları sendikal
faaliyetlere katılmaları sebebiyle iş sözleşmeleri feshedilemeyeceği,
farklı bir işleme tabi tutulamayacağı belirtilmiştir. Md.25/4’te işve-
renin yukarıdaki fıkralarda belirtilenin aksine hareket etmesi du-
rumunda, işçinin bir yıllık ücretinden az olmamak üzere sendikal
tazminata hükmedileceği ifade edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin E.2013/1, K. 2014/161, 22.10.2014 ta-
rihli kararı ile STİSK md.25/4’teki “fesih dışında” ve md. 25/5’teki
“18” ibaresi Anayasaya ayrılık sebebiyle kaldırılmıştır. Bu karar
neticesinde, iş sözleşmesi işveren tarafından sendikal sebeplerle
sonlandırılan iş güvencesi kapsamında olmayan işçiler de işe iade
İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası • Av. D. ARSLAN 99
5. SONUÇ
Belirsiz alacak davası, 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu ile hukukumuza giren istisnai bir dava çe-
şididir. Bu nedenle öğretide ve Yargıtay uygulamaları bakımından
tartışmaların varlığı makul görünmekle birlikte aradan geçen yılla-
ra rağmen özellikle Yargıtay uygulamaları bakımından içtihat birli-
ğinin olmaması, belirsiz alacak davasının iş hukukunda sıkça baş-
vurulan bir dava çeşidi olması sebebiyle özellikle işçilik alacakları
için açılan davalarda bazı sorunları da beraberinde getirmektedir.
İşçilik alacaklarının belirsiz alacak davası olarak açılamayaca-
ğını savunan görüşlerin temel dayanağı, işçinin işyerinde çalıştığı
süre ve maaşını bilmemesinin mümkün değildir görüşüdür. Şu-
rada hemfikiriz ki, işverenin işçiye ödediği ücrete ait kayıtların
tam ve eksiksiz tutulduğu, işçiyle paylaşıldığı, bu bağlamda işçi-
nin işçilik alacaklarını hesaplarken hiçbir imkansızlıkla karşılaş-
mayacağı durumlarda, işçilik alacakları için belirsiz alacak davası
açılmasının şartları oluşmamıştır. Bu halde belirsiz alacak davası
açılamaz. Ancak ülkemizde hem kayıt dışı istihdam verilerinin bu
denli yüksek olduğu hem de işverenin kanunla belirtilen ücrete ait
kayıtları işçiyle paylaşma yükümlülüğünü yerine getirmemesi se-
bebiyle işçinin, işçilik alacaklarını tam ve kesin olarak belirlemesi-
nin beklenmesi gerçekle bağdaşmayacaktır. Daha açık bir ifadeyle,
işverenin tutması gereken kayıtları işçiyle paylaşmadığı dava dos-
yasından anlaşıldığı hallerde, işçilik alacakları için belirsiz alacak
davası açılabilmelidir.
KAYNAKÇA
AKYİĞİT, Ercan: Bireysel İş Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2021
ALP, Mustafa/ ÇELEBİ, Duygu: “İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası”,
İÜHFM, Prof. Dr. Fevzi Şahlanan’ a Armağan, C. LXXIV, Özel Sayı, İstanbul
2016.
BEDÜK, Mehmet Nusret: İş Sözleşmesinin İşçi Tarafından Feshi ve Feshin
Hukuki Sonuçları, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.27, S.2,
2019, s.679-726.
BİLGİLİ, Abbas: İş Yargısında Belirsiz Alacak Davası, Adana 2016.
BİLGİLİ, Abbas: İş Yargısında Belirsiz Alacak Davası, Çukurova Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 1, S. 2, Aralık 2014, s. 77-114.
İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası • Av. D. ARSLAN 101
GİRİŞ
Tüzel kişiler hukuki işlemle gerçek kişiler yararına kurulan ve
kendini kuran kişiliklerden ayrı tamamen yeni kişiliklerdir. Anı-
lan sebeple gerçek kişiler gibi dürüstlük ilkesine uygun hareket
ederek hakkın kötüye kullanılmasına yol açacak eylem ve işlem-
lerden uzak durmaları gerekmektedir. Ancak kural bu olmakla
birlikte tüzel kişiyi kuran gerçek ve tüzel kişiler bu yeni oluştur-
dukları ve kendi kişiliklerinden bağımsız olan bu tüzel kişinin
arkasına sığınarak üçüncü kişilerin zararına olabilecek eylemler
içine girebilmektedirler. Dürüstlük kuralına aykırı davranarak
hareket edildiğinin ve hakkın kötüye kullanıldığının mahkemeler
tarafından tespiti halinde tüzel kişilik perdesinin aralanması söz
konusu olacaktır. Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin
amacı tüzel kişiliğin kötüye kullanılmasını önleyerek hukuki gü-
venliği ve hakkaniyeti sağlamaktır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E.
2014/7187 K. 2015/4144 T. 24.3.2015 sayılı kararında; “Maddi
vakaların tespiti yönünden birbirini doğrulayan bilirkişi raporla-
rında yer alan veriler birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda
davalı şirketlerin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğu yolundaki
savunmaların hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, TMK’.
nun 2.maddesinde öngörüldüğü gibi yasaca korunamayacağı ve
olayda tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisini uygulama
koşullarının gerçekleşmiş olması sebebiyle davalı.....’ nin, dava-
cıya olan borcundan dolayı diğer davalı ......’ nin de müştereken
ve müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü gerekirken, delillerin
değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm
kurulması doğru görülmemiştir.” demek suretiyle TMK m.2 de yer
alan dürüstlük kuralının ihlali halinde tüzel kişilik perdesinin kal-
dırılması gerektiğinden bahsetmiştir.2
3 TEKİNALP Ünal; Tek Kişilik Ortaklık, C.1: Tek Paysahipli Anonim Ortaklık, İstanbul
2011, (Tek Kişi), s.336-338.
Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması • Av. Ü.N. ASLANTEPE 105
5 DURAL, s.105.
6 SAĞLAM, İpek, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Kavramına Genel Bir Bakış,
06.12.2020, http://dosya.marmara.edu.tr/huk/Sempozyumyay%C4%B1nlar%C4%B1/
t%C3%BCzelki%C5%9Fillikperdesininaralanmas%C4%B1/ipeksaglam.pdf, 2020.
Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması • Av. Ü.N. ASLANTEPE 107
7 TEKİNALP/TEKİNALP s.396-397.
8 Y. 23.HD, T.27.2.2019, E. 2016/3472, K. 2019/745 :“Tüzel kişilik perdesinin kaldırıl-
ması üç şeklide olabilir: a) Tüzel kişinin borçlarından dolayı, tüzel kişiyi oluşturan or-
taklar ve şirket yöneticilerinin sorumlu tutulabilmesi, (tüzel kişilik perdesinin düz kal-
dırılması) b) Ortağın şahsi borcundan dolayı doğrudan şirketin mal varlığı ile sorumlu
tutulması, (tüzel kişilik perdesinin tersten kaldırılması). c) Bağlı ortaklık üzerinden
ana ortağın mal varlığına gidilebilmesi, sonra da tekrar perdenin kaldırılması suretiyle
diğer bir yavru ortağın mal varlığına müracaat edilebilmesi (tüzel kişilik perdesinin
çapraz kaldırılması)”.
108 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
9 BAŞBUĞ Aydın/ YÜCEL BODUR Mehtap; İş Hukuku, 5. Baskı, Ankara 2018, s.66.
10 MOLLAMAHMUTOĞLU Hamdi/ASTARLI Muhittin/BAYSAL Ulaş, İş Hukuku, 6. Bası,
Ankara 2014, s.202. 25
11 MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, s.202-203.
110 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
KAYNAKÇA
BARTKIW Timothy J. ; LabourLawandTriangularEmploymentGrowth, La-
bourLawResearch Network Conference, PompeuFabraUniversity, Barcelona,
June 13-15, 2013, 1-41, s.5.
BAŞBUĞ Aydın/ YÜCEL BODUR Mehtap; İş Hukuku, 5. Baskı, Ankara 2018,
s.66.
ÇAĞLAYAN, Ramazan; Hukukumuzda Kamu Tüzel Kişiliği Kavramı Ve Kıstas-
ları,22.11.2020, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/229908,2020.
DURAL, Mustafa, s.105.
MOLLAMAHMUTOĞLU Hamdi/ASTARLI Muhittin/BAYSAL Ulaş, İş Huku-
ku, 6. Bası, Ankara 2014, s.202. 25
SAĞLAM, İpek, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Kavramına Genel Bir Ba-
kış ,06.12.2020,http://dosya.marmara.edu.tr/huk/Sempozyumyay%C4%B1n-
lar%C4%B1/t%C3%BCzelki%C5%9Fillikperdesininaralanmas%C4%B1/ipek-
saglam.pdf, 2020.
TEKİNALP/TEKİNALP s.396-397.
TEKİNALP Ünal; Tek Kişilik Ortaklık, C.1: Tek Pay Sahipli Anonim Ortaklık,
İstanbul 2011, (Tek Kişi), s.336-338.
YÜCEL BODUR, Mehtap, Vergi Dünyası Dergisi, Yıl 38, Sayı 451, Mart 2019
GİRİŞ
Çalışmamızın konusunu oluşturan, Milletlerarası Mal Satımına
İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması ((Uni-
ted Nations Convention on Contracts for the International Sale of
Goods _CISG), satım hukuku özelinde hukukun yeknesaklaştırıl-
masına ilişkin 20. yüzyılda yapılan çalışmaların en somut örnekle-
rinden biri olarak mevcudiyetini korumaktadır.
CISG, günümüzde uygulaması en yaygın olan uluslararası anlaş-
malardan olup amacı kullanıcılarına uluslararası ticaretin özü olan
mal satımına dair pratik çözümler sunmaktır.
Birinci bölümde, ihtilafların mevcudiyeti halinde taraflar arasın-
daki sözleşme ilişkisinde CISG hükümlerinin uygulanıp uygulan-
mayacağı tespitinin önemli olmasından dolayı; yer, zaman, konu
ve taraf iradeleri bakımından CISG’nin uygulama alanları ilgili
hükümler kapsamında incelenmiştir. İkinci bölümde ise, çalışma-
mızın ana konusunu oluşturan, CISG m.35 çerçevesinde düzen-
lenmiş olan malların sözleşmeye uygunluğu konusu ve maddede
ortaya koyulan sübjektif ve objektif beklentiler üzerinde ayrıntılı
olarak durulmuştur.
dir2. Hal böyle iken; CISG m.1’e göre; “(1) Bu Antlaşma, işyerleri
farklı devletlerde bulunan taraflar arasındaki mal satımı söz-
leşmelerine, a) bu devletlerin âkit devletlerden olması veya (b)
milletlerarası özel hukuk kurallarının âkit bir devletin hukukuna
atıf yapması halinde uygulanır.”3.CISG m.1’in ilk ve ikinci fıkrası
birlikte değerlendirildiğinde, bu işyerlerinin CISG akit devleti olan
farklı ülkelerde olmasının aranmasının yanında, bunun anlaşılır
olmasının da arandığı görülmektedir4. Anlaşılırlık kuralı, tarafla-
rın “milletlerarası sözleşme yaptığının bilincinde olması” şeklinde
nitelendirilmektedir5. Yine, üçüncü fıkra hükmüne bakıldığında,
tarafların tabiiyetlerinin veyahut tacir olup olmadıklarının da bir
önemi olmadığı izahtan varestedir6. Sözleşme’nin birinci fıkrasın-
da düzenlenen durum “doğrudan uygulanırlık”, ikinci fıkrası “do-
laylı uygulanırlık” şeklinde nitelendirilirken, üçüncü fıkrasındaki
hüküm ise “kişi unsuru” olarak değerlendirilmektedir7.
Burada, “iş yeri” ile “farklı devletler” tanımının CISG’de yapılma-
dığının altını çizmek ve bu kavramların tanımını yapmakta yarar
2 Atamer, Yeşim M., “Uluslararası Satım Sözleşmelerine İlişkin Birleşmiş Milletler Ant-
laşması (CISG) Uyarınca Satıcının Yükümlülükleri ve Sözleşmeye Aykırılığın Sonuç-
ları”, Beta Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul, 2005, S. 48; Atamer, S. 31.
3 CISG metninin Türkçesi için bkz: Https://CISG.Bilgi.Edu.Tr/Tr/Sayfa/CISG-Metni/
(Erişim Tarihi: 13.01.2023)
4 Atamer, S. 48; Mistelis, Loukas, “CISG’ın Uygulama Alanı: Yer, Zaman Ve Kişi Bakı-
mından, Milletlerarası Satım Hukuku, Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşme-
ler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması”, Çeviren: Yasan, Candan, Editör: Ata-
mer, Yeşim, M., On İki Levha Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2012,7-25, S. 14; Honnold,
John, “Uniform Law For International Sales, Under The 1980 United Nations Con-
vention”, Kluwer Law And Taxation Publishers,, Second Edition, Netherlands 1991,
S. 76; Balkar Bozkurt, Süheyla, “Uluslararası Satım Sözleşmelerinin Maddi Kurallar
İçeren Konvansiyonlarla Düzenlenmesi Bağlamında Bir Yeknesaklaştırma Başarısı:
11 Nisan 1980 Tarihli Uluslararası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Konvan-
siyonu (Viyana Konvansiyonu)”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.
16, S. 2, 2017, S. 295-324, S. 305, (Erişim Tarihi: 13.01.2023).
5 Balkar Bozkurt, S. 305.
6 Honnold, S. 94; Mistelis S. 20; Oker, Ali Gümrah, “11 Nisan 1980 Tarihli Uluslararası
Taşınır Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin (Viyana Sözleşmesi)
Uygulama Alanı”, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2005, S. 31; Atamer, Yeşim, M., S. 54;
Schlechtriem, Peter / Schwenzer Ingeborg, “Commentary On The Un Convention On
The International Sale Of Goods (CISG)”, Oxford University Press, 3rd Edition, New
York 2010, S. 167.
7 Atamer, S. 51-54; Honnold, S. 80-94; MistelisS. 16-20; Reyhani Yüksel, Sera, “Millet-
lerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması
(CISG) Uyarınca Hasarın Geçişi”, Legal Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul, 2020, S. 60.
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 113
21 Schlechtriem, S. 168.
22 Atamer, S. 44.
23 Erdem, H. Ercüment, “Milletlerarası Ticaret Hukuku”, On İki Levha Yayıncılık, 2. Bas-
kı, İstanbul, 2020, S. 203 vd.; Tarman, S. 38-39; Toker, S. 89-90; Schlechtriem, S.
172; Atamer, S. 44.
24 Tarman, S. 39.
25 Atamer, S. 40.
26 Bu Konuda Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz: Atamer, S. 40-43.
116 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
27 Atamer, S. 45.
28 Erdem, S. 208-209; Tarman, S. 39; Toker, S. 95.
29 Atamer, S. 46; Schlechtriem, S. 197.
30 Schlechtriem, S. 161; Atamer, S. 57.
31 Atamer, S. 57; Ekşi, Nuray / Şanlı, Cemal, “Uluslararası Ticaret Hukuku”, Arıkan Ya-
yınları, 5. Baskı, İstanbul 2006, S. 63-64; Reyhani Yüksel, S.90; Schlechtriem, S. 241
Vd.
32 Atamer, s. 62; Toker, S. 131.
33 “Kanunlar İhtilafı Alanında İse, “İncorporation” Sözleşmeye Dahil Etme, Sözleşme-
nin Bir Hükmü veya Bir Parçası Haline Getirme Anlamlarında Kullanılmaktadır.”
Ekşi, Nuray, “Kanunlar İhtilafı Alanında “Incorporation””, Milletlerarası Hukuk Ve
Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni 19 / 1-2 (Haziran 2011),263-291, S. 263.
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 117
38 “Aliud, Basit Bir Tarifle, Borçlunun Borçlanılan Edimden Başka Bir Şey Teslim Et-
mesidir.” Acemoğlu, Kevork, “Alıud” Ve Federal Mahkemenin “Alıud” Konusundaki
Tutumu Üzerine, İstanbul Üniversitesi Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi, 6 / 9,
(Haziran 2011), 19-29, S. 19.
39 Schlechtriem, S. 570
40 Atamer, S. 182; Subjektif Beklentilere Dair Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz: Schwenzer, S. 370-
384; Objektif Beklentilere Dair Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz: Schwenzer, S. 385-395; Flecht-
ner, S. 166-168; Honnold, S. 303 Vd.
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 119
2.3.2. Miktar
CISG m. 35/f.1’e göre göz önüne alınması gereken ilk kriter,
miktardır. Satıcının, miktarı sözleşmede kararlaştırılmış olan
miktardaki malı teslim yükümlülüğü bulunmaktadır. Taraflar-
ca kararlaştırılmış olan miktardan eksik ya da fazla bir miktarın
45 Atamer, S. 185.
46 Atamer, S. 185.
47 Schlechtriem, S. 571; Atamer, S. 186.
48 Atamer, S. 185.
49 Schlechtriem, S. 571; Zeytin, S.126; Atamer, S. 185; Schwenzer, S. 371.
50 Atamer, S. 185.
51 Schlechtriem, S. 572; Atamer, S. 185.
52 Atamer, S. 185. Aynı Doğrultuda: Schwenzer, S. 372.
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 121
2.3.3. Kalite
Tarafların sözleşmeye dair kararlaştırabilecekleri bir başka süb-
jektif kriter ise kalite olarak karşımıza çıkmaktadır62. Sözleşme
ilişkisinin tarafları, serbestçe malın kalitesine dair özel kriterleri
kararlaştırabilirler ve teslim edilen malın sözleşmede kararlaştı-
rılan kalitede olması gerekmektedir63. Bunun yanında; malın söz-
leşmede kararlaştırılan kaliteden daha kaliteli malın da sözleşme
ihlali anlamına geleceği de ileri sürülmektedir64.
60 Schlechtriem, S. 572.
61 Schlechtriem, S. 572.
62 “Mahkeme, CISG Madde 35(1)’i uygulamak suretiyle, alıcının malların sözleşmenin
gerektirdiği kalitede olmadığına ilişkin iddiasını kanıtlayamadığına hükmetmiştir.
Bunun yanında Mahkeme, alıcının sözleşmede belirtildiği gibi üçüncü bir şahıs ta-
rafından muayene gerektirmeden malı kabul ettiğini ve alıcı tarafından sunulan
yeni delilin kabul edilemez olduğuna hükmetmiştir.” Railscase, France, Court of Ap-
peal Lyon, 27 Mart 2014, CISG Online Number: 2547, https://CISG-online.org/sear-
ch-for-cases?caseId=8461, (erişim tarihi: 13.01.2023); “Becwood(Davalı), Dingxi’nin
(Davacı) inülinin “gıda üretiminde kullanım için belirli bir kalite ve standartta” ola-
cağını açıkça garanti ettiğini iddia etmektedir. Ek olarak, Becwood, CISG’nin 35.
Maddesi uyarınca sözleşmeye zımni bir satılabilirlik garantisinin tabi olduğunu ileri
sürer. 35. madde, «satıcının, sözleşmenin gerektirdiği miktar, kalite ve nitelikteki ve
sözleşmenin gerektirdiği şekilde kapsanmış veya paketlenmiş malları teslim etmesi
gerekir.» Uluslararası Mal Satış Sözleşmelerine İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşme-
si, m. 35(1), 11 Nisan 1980, S. Antlaşması Doc. 98-9 (1983), 1489 U.N.T.S. 3.
Bununla birlikte, bu garantilerin geçerli olduğu varsayıldığında bile, Becwood ihlal
veya nedensellik tesis edememiştir. Mahkeme huzurunda hiçbir kanıt, Dingxi’nin
eylemlerinin veya ihmallerinin inüline zarar verdiğini veya başka bir şekilde onun
açık veya zımni garantilere uymamasına neden olduğunu göstermemektedir. Ak-
sine, mahkeme önündeki kanıtlar, Dingxi tarafından Becwood’a teslim edilen inu-
lin’in hasar görmediğini ve bu nedenle garanti ihlali olmadığını göstermektedir.
Gerçekten de kanıtlara bakıldığında, Becwood’un daha sonra bu amaç için tekrar
satın alıp müşterilere satması ile açıkça, inülinin insan tüketimine uygun olduğu
görülmektedir. Bu nedenle mahkeme, Dingxi’nin Temyiz Mahkemesi’ne yaptığı
Becwood’un açık ve zımni garanti karşı iddiasının gerçek olmadığına ilişkin talebini
kabul etmektedir.” Dingxi Longhai Dairy, Ltd. v. Becwood Technology Group, L.L.C.,
USA, U.S. District Court for the District of Minnesota, 17 Haziran 2010, CISG Online
Number: 3186, https://CISG-online.org/search-for-cases?caseId=9100(erişim tarihi:
19.01.2023)
63 Atamer, S. 190; Schwenzer, S. 377;
64 Schlechtriem, S. 572-573.
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 123
2.3.4. Tür
CISG açısından sözleşmeye aykırılık çerçevesinde çözüme ka-
vuşturulmuş olan konulardan bir başkası da kararlaştırılan mal-
dan başkaca bir malın teslim edilmesidir67. Özellikle Kara Avru-
pası hukuk sistemlerine tabi yerel hukuk düzenlerinde yer alan
“aliud68”, gibi kavramlar CISG’nin kapsamında ortak sonuca bağ-
lanmak sureti ile Sözleşme’nin amacına uygun olarak yeknesak bir
çözüme kavuşturulmuştur69. Türk Hukuk’unda aliud durumu, bir
ifa olarak anlaşılmamakta olup bu halde temerrüt hükümleri uygu-
lanmaktadır70.Aliud durumunun; ihbar külfeti, zarar taleplerinin
niteliği ve zamanaşımı süresi ile ilgili olduğu değerlendirilmekte-
dir71.
Burada, CISG Sekreterya şerhinde yer almış olan, “Mısır tes-
limi için anlaşılması halinde, patates teslim edilirse bu bir ifa
72 Atamer, S. 191.
73 Atamer, S. 191.
74 “Halbuki, Maddenin Hazırlanma Sürecine Bakıldığında, Bu Şekilde Bir Yorumun
Elverişli Olmadığı Görülecektir.” Schlechtriem, S. 573-574.
75 Atamer, S. 191; Schlechtriem, S. 573-574.
76 Atamer, S. 192.
77 Atamer, S. 194; Schlechtriem, S. 574; Schwenzer, S. 383-384.
78 Atamer, S. 194; Schwenzer, S. 384.
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 125
82 Honnold, S. 304.
83 Atamer, S. 196.
84 Atamer, S. 197.
85 Atamer, S. 197.
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 127
86 Honnold, S. 304.
87 Zeytin, S. 128; Honnold, S. 305; Schwenzer, S. 390; Atamer, S. 199; “Bordeaux Tem-
yiz Mahkemesi, iki tarafın iş yerlerinin Sözleşmeye taraf iki farklı Devlette olması
nedeniyle Sözleşmenin uygulanabilir olduğuna karar vermiştir. Yine Mahkeme ta-
rafından, Sözleşme’nin 35. maddesi uyarınca, satıcının, sözleşmenin gerektirdiği
nitelik ve tanımdaki malları teslim etmesi gerektiği ve malların, aynı tanımdaki
malların mutat kullanım amacına uygun olmadıkça sözleşmeye uygun olmadığı
hatırlatılmıştır. Mahkeme, bilirkişi raporuna göre, karoların emaye kaplaması ye-
terince kalın olmadığı için, malların bu tür malların amaçlandığı normal kullanıma
uygun olmadığının altını çizmiştir.”bkz: CeramicheMarca Corona v. Bois&Matériaux,
Court of Appeal Bordeaux, France, CISG Online number: 2552, https://CISG-online.
org/search-for-cases?caseId=8466, (erişim tarihi: 24.01.2023).
88 Atamer, S. 199; Honnold, S. 305; Schwenzer, S. 390.
89 Atamer, S. 199-200; Schlechtriem, S. 577; Honnold, S. 304; Schwenzer, S. 390.
128 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
107 Söz Konusu İstisnalara Dair Ayrıntılı Açıklamalar İçin Bkz: Yeşim M., CISG’de Satıcı-
nın Yükümlülükleri, S. 205; Schlechtriem, S. 577-578; Flechtner, S. 169; Zeytin, S.
129; Schwenzer, S. 392-393; “Yargıç, bir dizi denizaşırı kararı ve akademik maka-
leyi değerlendirdi. Özellikle Bundesgerichtshof (Alman Yüksek Mahkemesi), 18 ve
Medical Marketing v Internazionale (Temyiz Mahkemesi, Grenoble, Fransa), Me-
dicoScientifica (Federal Bölge Mahkemesi, Louisiana, Amerika Birleşik Devletleri).
Yargıç, aşağıdaki ilkelerin yukarıda sayılan Mahkemeler tarafından oluşturulan
içtihatlardan ortaya çıktığı sonucuna varmıştır:
Genel bir kural olarak, satıcı, malların varış yerini bilse bile, ithalatçı ülkenin düzen-
leyici hükümlerine veya standartlarına uyulmasından aşağıdaki durumlar dışında
sorumlu değildir: a.. Aynı düzenlemeler satıcının ülkesinde de mevcutsa, b. Alıcı,
kendi ülkesindeki sınırlamalar hususunda satıcıyı uyarmış ve satıcının uzmanlığına
güvenmişse. c. Satıcı, özel durumlar nedeniyle gereksinimleri biliyor veya bilmesi
gerekiyordu ise. Özel durumlar şunları içerebilir: i. Satıcının ithalatçı ülkede bir şu-
besi olması. ii. Taraflar arasında uzun süredir devam eden bir bağlantının varlığı.
iii. Satıcının genellikle alıcının ülkesine ihracat yaptığı gerçeği. iv. Satıcının ürünle-
rini alıcının ülkesinde tanıttığı gerçeği.” Smallmon v. Transport Sales Limited, Court
of Appeal of New Zealand, New Zealand, 22 July 2011, CISG Online Number: 2215,
https://CISG-online.org/search-for-cases?caseId=8131 , (erişim tarihi: 24.01.2023)
108 Zeytin, S. 129; Atamer, S. 202; Schlechtriem, S 578-579.
109 Bu Kararlar İçin Bkz: Atamer, S. 202-203.
110 Atamer, S. 205; Schlechtriem, S. 577-578.
111 “Ayrıca, Madde 35(2) uyarınca, alıcı, ödeme yapılmamasına karşı olumlu bir sa-
vunma olarak malların uygun olmadığını kanıtlama yükünü taşır. Chicago Prime
Packers, Inc. v. NorthramFoodTradingCo., 408 F.3d 894, 898 (7th Cir. 2005).” Bkz:
Sunrise Foods Int’l, Inc. v. Ryan HintonInc., U.S. District Court for the District of
Idaho, U.S.A., 08 Ağustos 2019, CISG Online Number: 4522, https://CISG-online.org/
search-for-cases?caseId=11435 , (erişim tarihi: 24.01.2023).
132 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
bildirilen amaç veya amaçlarla ilgilidir. SA serisi bağlantı kutuları ile ilgili olarak, satış
sözleşmeleri, ürünler TestSafe sertifikasını aldıktan sonra yapılanlardır. Bay Venu-
ti’nin amacı, bu nedenle, ürünlerin sertifikasyon için sunulması değil, ürünlerin pa-
zara satışıdır. Herhangi bir görüşe göre bu amaç açıkça Cortem’e bildirilmemişse,
bu zımnen sayılmaktadır. Bay Venuti’nin ürünlerin bu amaca uygun olmadığı iddi-
ası - daha önce çıkarım yoluyla yaptığım bir bulgunun kapsadığı - ürünleri bu amaç
için kullanmış olması gerçeğiyle karmaşıklaşmaktadır. Teknik bir amaca uygunluk
eksikliği mevcut olabilecek olsa da, yukarıda da belirtildiği gibi Bay Venuti’nin tes-
lim aldığı malların herhangi bir kayıp veya hasara uğramadığı anlaşılmaktadır.
EVF ve FSQC serisi ürünler söz konusu olduğunda, Bay Venuti’nin satıldıkları söz-
leşmelere uymadıklarını Cortem’e bildirmediği söylenemez. Burada, yukarıdaki pa-
ragraf 95’teki nedenlerime atıfta bulunuyorum. Bu koşullar altında, Bay Venuti’nin
35(2)(b) Maddesine dayanarak talepte bulunma hakkı, 39(1) veya (2) Maddesi tara-
fından geçersiz kılınmaz.” bkz: CortemSpA v. Controlomatic Pty Ltd, Federal Court of
Australia, Australia, 13 Ağustos 2010, CISG Online Number: 2128, https://CISG-onli-
ne.org/search-for-cases?caseId=8044 , (erişim tarihi: 24.01.2023).
123 Atamer, S. 212; Schlechtriem, S. 581; Zeytin, S. 130.
124 Atamer, S. 212.
125 Honnold, S. 306; Atamer, S. 209; Schlechtriem, S. 581; ; Schwenzer, S. 388.
126 Atamer, S. 210; Schlechtriem, S. 582; Schwenzer, S. 389.
127 Schlechtriem, S. 582; Zeytin, S. 131.
128 Honnold, S. 306.
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 135
141 Bu Konuda Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz: Atamer, S. 215; Schlechtriem, S. 585.
142 “Sözleşmenin ihlali 49. madde kapsamında “esaslı” olarak değerlendirilmesi halin-
de, zarar gören taraf tazminat talep edebilir. CISG 25. Madde uyarınca sözleşmenin
ihlali, taraflardan birinin, sözleşmenin ihlalini öngörmemiş olması ve bu ihlalin ma-
kul kişi tarafından öngörülemeyecek olması durumları dışında, sözleşme uyarınca
beklemekte haklı olduğu şeyden önemli ölçüde yoksun bırakacak bir olumsuzluğa
sebep oluyorsa, esaslı sayılmaktadır.” Bkz: SunriseFoodsInt’l, Inc. v. RyanHintonInc.,
U.S. District Court for the District of Idaho, U.S.A., 08 Ağustos 2019, CISG Online
Number: 4522, https://CISG-online.org/search-for-cases?caseId=11435 , (erişim tari-
hi: 24.01.2023).Ayrıca CISG’nin “esaslı ihlal” sistemi ile Türk Hukukundaki sistemin
karşılaştırması için bkz: ÖZ, M. Turgut, Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşme-
ler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması(CISG), (2013) (1), Galatasaray Üniver-
sitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler
Anlaşması’nın (CISG) Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Değerlendirilmesi Sempoz-
yumu Özel Sayısı 3-17, 10.
143 Honnold, S. 308.
144 Honnold, S. 308; Schlechtriem, S.586.
145 Schlechtriem, S. 586; Atamer, S. 216; “Diğer bir ifadeyle, alıcının satıcıya karşı ile-
138 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
ri sürdüğü ve sorumluluğa yol açtığını iddia ettiği, sözleşmeye aykırılığa yol açan
fiilî haller, sözleşmenin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinmiyorsa, Madde
CISG’nin 35(3) maddesi, yalnızca alıcı tarafından farklı bir uyum eksikliğine yol
açan farklı olgusal koşulların bilinmesi nedeniyle alıcının talebini geçersiz kılmaz.
Madde 35(3)’ün odak noktası, alıcının kaybını telafi etmeye çalıştığı “sorumluluk”
üzerinedir. Madde 35(3), alıcının talebini yerine getirme girişimine karşı satıcıya,
ancak bu yükümlülüğe yol açan gerçekler sözleşmenin yapıldığı sırada alıcı ta-
rafından biliniyorsa, bir savunma sağlar.” Bkz: CastelElectronicsPtyLtd v. Toshiba
SingaporePteLtd, Federal Court of Australia, Australia, 20 Nisan 2011, CISG Online
Number: 2219, https://CISG-online.org/search-for-cases?caseId=8135, (erişim tarihi:
24.01.2023)
146 Schlechtriem, S. 586; Honnold, S. 308.
147 Atamer, S. 217.
148 Schlechtriem, S. 586; Atamer, S. 217; Honnold, S. 308.
149 Zeytin, S. 133
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 139
SONUÇ
CISG m.35/f.1maddesinde, sözleşmeye uygunluğun belirlenme-
sine dair sübjektif beklentiler düzenlemektedir. Bu madde uya-
rınca satıcı tarafından, sözleşme ile kararlaştırılan nitelik, nicelik,
tür, paket ve muhafazaya sahip mal teslimi yükümlülüğü üstlenil-
mektedir. Bir başka anlatımla, CISG’nin tarafların sözleşme özgür-
lüğü çerçevesinde ortaya koydukları belirlemelere öncelik verdiği
anlaşılmaktadır kriterlere aittir. CISG m.35/f.2 maddesinde ise
her sözleşmede bulunması makul olarak beklenebilecek objektif
beklentiler düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca, satıcı, alıcı tara-
fından mutat kullanım amacına veya alıcının özel olarak bildirilen
kullanım amacına uygun, sunulan model veya örnek ile aynı nite-
likleri taşımakta olan ve uygun biçimde paketlenmiş bir mal tes-
lim etmekle yükümlüdür. Mutat kullanım amacı belirlenirken çe-
şitli kriterlerin kullanılması mümkünse de önem arz eden husus,
somut olayda tarafların iradesine en uygun görünen amacı tespit
edebilmektir. Özel kullanım amacının ise, alıcı tarafından satıcıya
bildirilen ve normalden farklı niteliği haiz özel istekleri kapsadığı
kabul edilmektedir. Model ya da numuneye uygunluk çerçevesinde
ise CISG’nin yerel hukuk düzenlerinde yer alan hükümlere ben-
zer bir sistematik benimsediği görülmektedir. Alıcının malın söz-
leşmeye uygun olmadığını bilmesi durumunda ise, alıcı tarafından
malın kabul edildiği varsayılarak objektif kriterler kapsamında bir
sözleşmeye aykırılık iddiasında bulunulma hakkının yitirileceğinin
kabulü gerekmektedir.
Sonuç olarak; CISG’nin uluslararası ticaretin yeknesaklaştırıl-
masında önemli bir rolü bulunmakta olup birçok maddede taraf-
ların iradelerine öncelik tanındığı açıkça anlaşılmaktadır. Bunun
yanında; CISG’nin Anglo-Sakson hukuk sistemi ile Kara Avrupa-
sı hukuk sistemi arasında bir yaklaşım benimsediği ancak Ang-
lo-Sakson sistemine yakın olduğu genel olarak kabul edilmektedir.
Son olarak ise; 35. maddede düzenlenen hükümlerde boşluk ya da
belirsizlik bulunması halinde, yerel hukuk sistemlerinde düzen-
lenen hükümlere göre bir yorum yolu benimsemek Sözleşme’nin
CISG’in 35. Maddesi Uyarınca Satıcının... • Av. N.T. ATLI 141
KAYNAKÇA
1. GİRİŞ
Anayasa Mahkemesinin yayınladığı bireysel başvuru istatistikle-
rine göre, sadece 2021 yılında yapılan başvuruların sayısı toplam
başvuru sayısının yüzde 18.3’üne karşılık gelmektedir.3 Neredeyse
her beş başvurudan biri 2021 yılında yapılmıştır. 2012 yılından bu
yana başvuruları karşılama oranı yüzde 83.7 olsa da bu oran 2021
yılında ortalamanın altına düşerek yüzde 69 olarak kaydedilmiştir.
Mezkûr tablo karşısında, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvu-
ruya ilişkin iş yükünün arttığı bir sorun olarak tespit edilmekte
ve bu sorunu ortadan kaldırmak üzere konuyla ilgili farklı meslek
ve alanlardan birçok kişinin katkısıyla çeşitli çözüm önerileri geti-
rilmektedir. Kamusal alanda tartışmaya açılan önerilerden biri de
bireysel başvuru harcının artırılmasıdır.
30.3.2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kurulu-
şu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 47. maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru-
lar harca tabidir. Bu doğrultuda, mezkûr kanunun 75. maddesinin
sekizinci fıkrasıyla, 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanu-
nunda yargı harçlarının düzenlendiği (I) sayılı tarifede değişiklik
yapılmış ve bireysel başvuruda 150.00 Türk lirası harç uygulan-
ması öngörülmüştür. 2022 yılında bu miktar 664.10 Türk lirasına
4 Selim Kaneti, Esra Ekmekci, Gülsen Güneş ve Mahmut Kaşıkcı, Vergi Hukuku, Filiz
Kitabevi, İstanbul, 2019, s. 6; MuâllaÖncel, Ahmet Kumrulu, Nami Çağan ve Cenker
Göker, Vergi Hukuku, 28. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2019, s. 465; Nihal Saban,
Vergi Hukuku, 10. Baskı, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2020, s. 7.
5 Kaneti vd., s. 6.
6 Onur Karahanoğulları, Kamu Hizmeti, 3. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2015, s. 54.
Bireysel Başvuru Ne Kadar Bireysel? • H.B. ÇİFÇİ 145
7 Salih Turhan, Vergi Teorisi ve Politikası, 7. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2020, s. 18.
8 Oktay Uygun, Demokrasi, 4. Baskı, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2020, s. 405.
9 David N. Hyman, Public Finance – A Contemporary Application of TheorytoPolicy, 10.
Baskı, Cengage Learning, Mason, 2010, s. 146.
146 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
rar kamu yararına kıyasla çok daha fazlaysa harcın miktarı bu fark
ölçüsünce tayin edilir. Buna karşılık, kamu yararı bireysel yararı
aşıyorsa, bu kez de harcın miktarının düşürülmesi ve ilgili kamu
hizmetinin masraflarının vergilendirme yoluyla karşılanması gere-
kir.10
Bu açıklamaları düşünce egzersizi niteliği taşıyan bir spektrum
şeklinde yeniden kurgulamak, konunun kavranmasına yardımcı
olabilir.
10 GastonJèze, Maliye İlmi ve Fransız Malî Mevzuatı Hakkında Başlangıç Dersleri, Çev.
M. Ertuğruloğlu, Kitapçı-Tabi, İstanbul, 1956, s. 372.
11 Burada salt bireysel yarar farazîdir. Çünkü salt bireysel yarara yönelen bir faaliyet, top-
lumun genel ihtiyaçlarını karşılama özelliği göstermez. Diğer bir deyişle, salt bireysel
yarara yönelen bir faaliyetkamu hizmeti olamaz.
Bireysel Başvuru Ne Kadar Bireysel? • H.B. ÇİFÇİ 147
12 Jèze, s. 372.
148 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
13 Muharrem İlhan Koç, “Bireysel Başvuruda Anayasal Önem Kriteri”, Bireysel Başvuru
Kabul Edilebilirlik Kriterleri Rehberi, Ed. Muharrem İlhan Koç ve Recep Kaplan, Ana-
yasa Mahkemesi Yayınları, Ankara, 2017, s. 368.
14 Zelal Pelin Doğan, Bireysel Başvuru Usulünde Önemli Zarar Ölçütü, On İki Levha
Yayıncılık, İstanbul, 2021, s. 9.
Bireysel Başvuru Ne Kadar Bireysel? • H.B. ÇİFÇİ 149
15 Tolga Şirin, Bireysel Başvuru Usul Hukuku, 2. Baskı, Avrupa Konseyi, Ankara, 2019,
s. 219.Ayrıca bkz. AYM, K.V. Başvurusu, 2014/2293, 1.12.2016, R.G. 6.4.2017-30030,
par. 57-59.
16 Doğan, s. 44; Şirin, s. 219.
17 AYM, K.V. Başvurusu, 2014/2293, 1.12.2016, R.G. 6.4.2017-30030, par. 62 vd.
18 Doğan, s. 249.
150 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
19 Ibid.
20 Karş. Ibid., s. 252.
Bireysel Başvuru Ne Kadar Bireysel? • H.B. ÇİFÇİ 151
21 Kenan Bulutoğlu, Kamu Ekonomisine Giriş, 7. Baskı, Maliye ve Hukuk Yayınları, An-
kara, 2008, s. 408.
22 Rona Aybay ve Demirhan Burak Çelik, İnsan Hakları Hukuku, 5. Baskı, DER Yayınları,
İstanbul, 2022, s. 289 vd.
152 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
yük yarar elde eder. Bu yüzden daha fazla harç ödemesi yerinde
olur.” Bu sonuca varan bir düşünme mantıksal akıl yürütme tarzı
açısından akla uygun gibi gözükebilir, ama insan haklarının ko-
runması açısından yerinde değildir. Dikkatli bakıldığında, bu tarz
açıklamaların, aslında çözümün değil, sorunun ne olduğunu açığa
çıkarmaya yaradığı görülebilir.
Sonuç olarak, bireysel başvurunun ağırlık noktasının bireysel
yarar tarafında kaldığını savunmak şüphelidir. Öncelikle bu şüphe
giderildikten sonra, bu kez, bireysel başvuru sayısının artmasıyla
her tek başvurucunun elde edeceği farazî bireysel yararın geçmişe
kıyasla değişmesi arasında yeterli bir irtibatın kurulması aranır.
Bu da başka şüpheli mülâhazaları beraberinde getirir. Nihayetin-
de, yukarıda iki basamaklı olarak açıklanan sorulara kolaylıkla
olumlu yanıt verilemez. Hem sorunu hem de çözümü başka bir
yerde aramak gerekir.
24 Ibid.
154 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
KAYNAKÇA
1. GİRİŞ
Ürün güvenliği veya üreticinin ürettiği üründen doğan sorum-
luluğu çok eski zamanlardan beri gündemde olan bir konudur.
Modern toplum yaşantısı içerisindeki gelişmeler ve endüstri dev-
riminin etkileriyle birlikte artan ihtiyacı da karşılamak amacıyla
fabrikasyon üretimi aracılığıyla seri üretime geçilmesi bir zorun-
luluk haline gelmiştir. Elbette üretim oranında meydana gelen bu
artış üretilen ürünlerdeki uygunsuzlukların ve eksiklerin artmasını
da beraberinde getirmiş ve uygunsuz üründen kaynaklı meydana
gelen zararlar da ciddi bir artış yaşanmıştır.
Hem üretim oranında hem de ürün çeşitliliğinde meydana ge-
len bu artış üreticilerin, üründeki ayıbın ya da üreticinin kusuru-
nun tespit edilebilme imkanını da her geçen gün daha zor bir hale
getirmiştir. Bu nedenle üreticinin kusursuz sorumlu olduğu genel
anlamda kabul görmüştür. Üreticinin kusursuz sorumluluğu, üre-
tici tarafından piyasaya sürülen uygunsuz ürünlerden kaynaklanan
zarardan kaynaklanan objektif sorumluluğunu ifade etmektedir2.
Ürün sorumluluğunun niteliği Türk hukuku açısından uzun süre
en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Kanunlarda açıkça dü-
zenleme altına alınmamış olan bu sorumluluk türü yargı kararları
ile doktrindeki tartışmalar ışığında şekillenmeye başlamıştır. An-
cak ürün sorumluluğu ile ilgili yasal bir düzenleme bulunmadığı
için doktrinde görüş farklılıkları ve yargı uygulamasında da çeliş-
1 Antalya Barosu Avukatı. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk
Anabilim dalında yüksek lisans öğrencisi
2 Kanışlı, Erhan, Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu (ÜGTDK) Uyarınca
Üreticinin Sorumluluğu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.78, S.3,
2020, s.1413.
156 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
4 Havutçu, s.107.
5 Havutçu, s.107.
6 Kara, İlhan, İmalatçının Ürün Sorumluluğu, Ankara 2021, s.156.
7 Aydos, Oğuz Sadık, Ürün Sorumluluğu, Ankara 2009, s.92.
158 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
3.2.2.İthalatçı
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’na ve Direk-
tif’e15 göre; uygunsuz ürünlerden kaynaklanan zararlardan dolayı
sorumlu olan kişilerden bir diğeri de ithalatçıdır. Ürün Güvenliği
ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nun 3/1-ğ maddesine göre itha-
12 Al, s.1810.
13 Ünal/ Kalkan, s.68.
14 Al, s.1810.
15 85/374 Sayılı AET Direktifinin 3/2.maddesinde; ‘’Üreticinin sorumluluğuna halel
getirmeksizin, ticari faaliyetleri çerçevesinde satış, kiralama, finansal kiralama
veya herhangi bir şekilde dağıtım amacıyla Topluluğa ürün ithal eden herhangi bir
kişi, bu Direktif uyarınca bir üretici sayılır ve üretici gibi sorumlu olur.’’ hükmüyle
ithalatçının sorumluluğu düzenleme altına alınmıştır.
160 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
latçı; ürünü yurt dışından ithal ederek piyasaya arz eden gerçek ya
da tüzel kişidir. İthalat, yurt dışından yurt içine ürün getirilmesi
faaliyeti olarak tanımlanabilir. Ürün sorumluluğu bakımından asıl
sorumlu olan kişi her ne kadar üretici olsa da yurt dışından ithal
edilen ürünlerden kaynaklı meydana gelen zararlar açısından it-
halatçının sorumlu tutulmaması bu zararın giderilmesi açısından
oldukça zor olacaktır16. Zira ithalatçının sorumlu tutulmaması ha-
linde bu zararın tazmini talebi yurt dışındaki üreticiye karşı ileri
sürülecektir. Bu halde de yurt dışında icra takibi başlatmanın ya
da dava açmanın nihai kullanıcı açısından ulaşılması zor bir yol
olacağı ve Kanun’un kendisinden beklenen amacın gerçekleşeme-
yeceği açıktır. Bu nedenle Kanun’ da ithalatçının sorumluluğu da
düzenleme altına alınmıştır.
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nun 6/1.mad-
desine göre; ürün bir kişiye veya bir mala zarar vermiş ise bu ürü-
nün imalatçısı veya ithalatçısı zararı gidermekle yükümlülüğü altın-
dadır. İlgili Kanun yürürlüğe girmeden önce de ithalatçının hukuki
takip imkanlarının zor olduğu ülkeler bakımından aynen üretici
gibi sorumlu tutulduğu uygulamada görülmekteydi17.
İthalatçının sorumluluğu, Kanun’un 6/1.maddesindeki düzenle-
menin yanı sıra 11.maddede üretici gibi sorumlu sayılan kişiler
arasında da başka bir sorumluluk hali düzenlenmiştir. Ürün Gü-
venliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nun 11.maddesine göre;
Eğer ithalatçı, ürünü kendi isim veya ticari markası ile piyasaya
sunarsa ya da piyasada bulunan ürünü teknik düzenlemesine veya
5/3.maddede belirtilen genel ürün güvenliği mevzuatına uygunlu-
ğunu etkileyecek şekilde değiştirirse imalatçı sayılır. Bu halde 6/1.
maddede yer alan düzenlemeden farklı olarak ithalatçı artık üretici
gibi tazminattan sorumlu olur18.
3.2.3.Dağıtıcı
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nun 3/1-ç
maddesine göre dağıtıcı; ürünün üreticisi ya da ithalatçısı olmayıp
ürünün tedarik zincirinde bulunan gerçek ya da tüzel kişidir. Bu
düzenlemeye göre ürünün tedarik zinciri içerisinde yer alan bayi,
acente, tek satıcı gibi kişilerin tümü dağıtıcı sayılmaktadır20.
Dağıtıcının sorumluluğu hem Ürün Güvenliği ve Teknik Düzen-
lemeler Kanunu’nda hem de Direktif’te düzenleme altına alınmış-
tır21. Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nun 11/2.
maddesine göre; ürünün üreticisi ya da ithalatçısı tespit edilemiyor
ise uygunsuz üründen kaynaklanan zararlardan ürünün dağıtıcısı
sorumlu olmaktadır.
Dağıtıcının, ayrıca Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Ka-
nunu’nun 11/3.maddesine göre bazı hallerde üretici gibi sorumlu
olabileceği de hüküm altına alınmıştır. İlgili maddeye göre; ürün-
den kaynaklanan tazminat sorumluluğuna ilişkin olarak ürünün
üreticisi, yetkili temsilcisi veya ithalatçısının belirlenemediği du-
rumlarda, zarara uğrayan kişiye bu iktisadi işletmecilerin isim ve
irtibat bilgilerini, bu bilgilere sahip değil ise tedarik zincirinde yer
alan bir önceki iktisadi işletmecinin isim ve irtibat bilgilerini bu
talebin kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde
bildirmeyen dağıtıcı üretici gibi tazminattan sorumlu olur. Bu dü-
29 Oğuzman, M.Kemal/ Seliçi, Özer/ Oktay Özdemir, Saibe, Eşya Hukuku, 21.Baskı,
İstanbul 2018, s.4.
30 85/374 sayılı AET Direktifi’nin ilk halinin 2.maddesinde; ‘’Bu Direktifin amacı doğ-
rultusunda ‘ürün’, başka bir taşınır mala ya da bir taşınmaza dâhil edilmiş olsa-
lar dahi, birincil tarım ürünleri ve av ürünleri haricindeki tüm taşınır malları ifade
eder. ‘Birincil tarım ürünleri’, ilk işlemden geçmiş ürünler haricindeki toprak, be-
sicilik ve balıkçılık ürünlerini ifade eder. ‘Ürün’ tanımı içinde elektrik de yer alır.’’
hükmü yer almaktadır. Ancak Avrupa Birliği Konseyi’nin 10.05.1999 Tarih ve 99/34
Sayılı Ayıplı Ürünlerden Dolayı Sorumluluğuna İlişkin Üye Ülkelerin İdari ve Hukuki
Düzenlemelerinin Uyumlaştırılmasına Dair Konsey Yönergesi ile madde metninden
doğal tarım ürünleri ve av ürünleri hariç olmak üzere ibaresi çıkartılmıştır. (Kırca,
s.189; Çelt, s.89).
31 Oğuzman, M.Kemal/ Seliçi, Özer/ Oktay Özdemir, Saibe, s.9; Havutçu, s.121; Kırca,
s.186; Erlüle, s.313; Aydos, s.132-133.
32 Doktrinde yer alan çoğunluk görüşe göre; Kullananın güvenlik beklentilerini
karşılamayan ürün, güvenli olmayan anlamına gelebilecek bir kelime ile bağdaştırılabilir.
Fakat böyle bir tabirin kullanılması ürün sorumluluğuna kamu hukuku karakteri
kazandırabileceğinden bu doğru bir kullanım değildir. (Ünal/ Kalkan, s.56; Kırca, s.129).
Ürün Sorumluluğu Tazminatı • Av. Ş.A. ÇAMCI 165
39 Çelt, s.93.
40 Kırca, s.144.
41 Kırca, s.124; Ünal/Kalkan, 54.
42 Kara, s.370.
43 Kırca, s.157; Ünal/ Kalkan, s.65.
Ürün Sorumluluğu Tazminatı • Av. Ş.A. ÇAMCI 167
dır44. Diğer bir sınır ise mala verilen zarar açısından 500 Euro’ya
kadar olan zararlardan üreticinin sorumlu olmamasıdır. Zira Di-
rektif’te 500 Euro’ya kadar olan zararların zarar gören üzerinde bı-
rakıldığı düzenlenmiştir45. Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler
Kanunu’nda ise Direktif’in aksine böyle bir miktar sınırlamasına
ne asgari ne de azami sınır açısından yer verilmediği görülmekte-
dir46. Türk hukukunda hakimin Türk Borçlar Kanunu’nun 51 ve
52.maddeleri uyarınca tazminatın belirlenmesinde geniş bir takdir
yetkisi olduğu da düşünüldüğünde; Ürün Güvenliği ve Teknik Dü-
zenlemeler Kanunu’nda tazminat miktarının belirlenmesinde bir
sınırlamaya ver verilmemesinin hukukumuz uygulamasına da uy-
gun olduğu söylenebilir47.
48 Kırca, s.163.
49 Çelt, s.97.
50 Ünal/Kalkan, s.173.
51 Ürün Sorumluluğu ve Teknik Düzenlemeler Kanunu m.6/2; ‘’İmalatçı veya ithalatçının
sorumlu tutulabilmesi için, zarar gören tarafın uğradığı zararı ve uygunsuzluk ile zarar
arasındaki nedensellik bağını ispat etmesi zorunludur.’’,85/374 sayılı AET direktifi
m.4; ‘’Zarara uğrayan kişinin zararı, hatayı ve hata ile zarar arasındaki nedensellik
bağını ispat etmesi gerekir.’’
Ürün Sorumluluğu Tazminatı • Av. Ş.A. ÇAMCI 169
52 Keser, s.187.
53 Kırca, s.241; Eren, Borçlar Genel, s.866 vd.
54 85/374 sayılı AET Direktifi m.8/2; ‘’Üreticinin sorumluluğu, bütün şartlar göz önünde
tutularak, zarara hem üründeki bir hatanın hem de zarara uğrayan kişinin veya
bu kişinin sorumluluğundaki herhangi bir kişinin hatasının neden olması halinde
azaltılabilir ya da kaldırılabilir.’’
55 Antalya, s.69; Oğuzman/ Öz, Cilt- 2, s.45.
56 Bu durumda üretici ya da ithalatçının üçüncü kişiye rücu hakkı saklıdır. (Çelt, s.103).
170 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
66 85/374 sayılı AET Direktifi’nin 6.maddesinde üründen beklenen haklı güvenlik sevi-
yesinin sağlanıp sağlanmadığı belirlenirken göz önünde bulundurulacak kriterler ara-
sında makul kullanım şekli de sayılmışken Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler
Kanunu’nda bu kavrama yer verilmemiştir. (Keser, s.445).
67 Kara, s.464.
68 Havutçu, s. 103; Kırca, s. 175.
174 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
6. İSPAT YÜKÜ
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nun 6/2.mad-
desine göre; üreticinin sorumluluğunun doğabilmesi için zarar gö-
renin uğradığı zararı ve üründeki uygunsuzluk ile zarar arasındaki
illiyet bağını ispat etmesi gerekmektedir. Madde metninde görüldü-
ğü üzere üretici, üründeki hata ile ortaya çıkan zarar arasında uy-
gun illiyet bağının varlığının bulunması ve illiyet bağının varlığının
zarar gören tarafından ispatlanması halinde sorumlu olmaktadır70.
Direktif’in 4.maddesinde de zarara uğrayan kişinin zararı, hatayı
ve hata ile zarar arasındaki illiyet bağını ispatlaması gerektiği dü-
zenleme altına alınarak ispat yükü zarar gören üzerinde bırakıl-
mıştır71.
Zarar görene üründeki hata ile meydana gelen zarar arasında-
ki uygun illiyet bağını ispatlama yükümlülüğü yüklenmiş olsa da
zarar görenin ayrıca üreticinin kusurlu olduğunu ispatlaması ge-
rekmemektedir. Zira üretici, üründeki hatadan kaynaklı olarak
meydana gelen zararlardan objektif sorumluluk hükümlerine göre
sorumludur72. Objektif sorumlulukta, zarar görenin üreticinin ku-
surlu olduğunu ispatlaması gerekmemekte olup bu sorumluluk
türünde zarar görenin tazminat talebinde bulunabilmesi için mey-
dana gelen zarar ile üründeki hata arasındaki illiyet bağını ispatla-
ması yeterlidir73.
74 Tarman, Zeynep Derya, Türk Hukukunda İmalatçının Sorumluluğuna Genel Bir Ba-
kış, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.65, S. 2, 2007, s. 324.
75 Çelt, s.105.
76 Eren, Borçlar Genel, s.940; Oğuzman/Öz, Cilt-2, s.75.
77 Eren, Borçlar Genel, s.937; Oğuzman/Öz, Cilt-2, s.71.
78 Çelt, s.105.
79 Kırca, s.247; Aydos, s.260 vd.; Kara, s. 503 vd.
176 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
8. MÜTESELSİL SORUMLULUK
Ürün Sorumluluğu ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nun 6/3.
maddesi uyarınca; uygunsuz ürünün sebep olduğu zarardan bir-
den fazla üretici ya da ithalatçı sorumlu ise sorumlu olan kişiler,
zarar görene karşı müteselsil olarak sorumludurlar. Ürün Güven-
liği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nda sorumlular arasındaki
müteselsil sorumluluk ilişkisini düzenleme altına alan bu hüküm
Direktif’le de uyumludur81.
Müteselsil sorumluluk, borçlulardan her birinin alacaklılara
karşı borcun tamamından sorumlu olduğu ve bu borçlulardan her-
hangi birinin yaptığı ödeme miktarınca diğer borçluların borçtan
kurtulabildiği borç ilişkisini ifade etmektedir82. Türk Borçlar Ka-
nunu’nun 162.maddesine göre müteselsil borç ilişkisinin kanun-
dan ya da hukuki işlemden kaynaklı olarak doğması mümkündür.
Ürün sorumluluğu bakımından sorumlu olan kişiler arasındaki
müteselsil sorumluluk ilişkisi kanundan doğmaktadır. Zarar gö-
ren davacının bu yönde bir talebi olmasa dahi hakim tarafından
sorumlular arasındaki müteselsil sorumluluk ilişkisinin re’sen gö-
zetilip gözetilmeyeceği tartışmalıdır83. Yargıtay uygulamasına göre
davacı tarafından talep edilmesi halinde diğer şartlar da gerçekleş-
mişse hakim tarafından sorumluların müteselsil sorumlu olduğu-
na karar verilmelidir84.
80 Al, s.1811.
81 85/474 sayılı AET Direktifi m.5; ‘’Bu Direktif hükümlerinin bir sonucu olarak, aynı
zarardan iki ya da daha fazla kişinin sorumlu olduğu hallerde, bu kişiler, payı ora-
nında sorumlu olma ve rücu hakkına ilişkin ulusal mevzuat hükümlerine halel gel-
meksizin, müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.’’
82 Antalya, Cilt-2, s.659; Eren, Borçlar Genel, s.913; Oğuzman/ Öz, Cilt-2, s.449.
83 Keser, s.217.
84 Y17HD., 08.05.2019, E. 2016/11283 K. 2019/5765‘’…Davacı, dava dilekçesinde
müteselsil sorumluluk ilkesi gereği zararın tamamını, isterse sorumluların tama-
mından isterse bir kısmından talep edebilir. Buna göre zarara sebebiyet verenlerin
dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK.’nun 50 ve 51. maddele-
ri gereğince zarardan müteselsil sorumluluk esaslarına göre sorumlu olacakları
açıktır. Davacılar vekilinin, dava dilekçesinde davalının her iki aracın da trafik si-
Ürün Sorumluluğu Tazminatı • Av. Ş.A. ÇAMCI 177
9. SONUÇ
7223 Sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nun
6.maddesinde Üreticinin ve ithalatçının uygunsuz ürünlerden kay-
naklı tazminat sorumluluğu düzenleme altına alınmıştır. Kanun’da
ürün sorumluluğu tazminatı talep edebilecek kişiler, sadece tüke-
ticilerle sınırlı tutulmamış, uygunsuz ürün nedeniyle zarar gören
herkesin ürün sorumluluğu kapsamında zararının tazminini talep
edebileceği düzenleme altına alınmıştır. Böylelikle, Avrupa Birliği
düzenlemeleri ile paralel şekilde üreticinin sadece tüketiciye karşı
değil, uygunsuz üründen dolayı zarar gören herkese karşı sorum-
luluğu özel bir düzenlemeye kavuşturulmuştur.
Uygunsuz ürünün neden olduğu zarardan sorumlu olan kişiler
açısından ise hem Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanu-
nu’nda hem de Direktif’te birinci derece sorumlular ile ikinci dere-
ce sorumlular ayrımına gidilmiştir. Yani uygunsuz ürün nedeniyle
ortaya çıkan zarardan ilk olarak üretici ve ithalatçı müteselsilen so-
rumlu tutulmuştur. Bunun yanı sıra eğer üretici, üreticinin yetkili
temsilcisi ya da ithalatçı tespit edilemiyor ise dağıtıcıların sorumlu
olacağı düzenleme altına alınarak dağıtıcılara ikincil derecede bir
sorumluluk yüklenmiştir. Bu durum oldukça isabetli olup zarar
gören kişinin uygunsuz üründen kaynaklanan zararının tazminini
talep edebileceği bir muhatap bulmasını sağlamaktadır.
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nda Direktif ile
uyumlu olarak üreticinin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ola-
rak düzenleme altına alınmıştır. Ürün sorumluluğu kapsamında
sorumlu olan kişiler, üründeki hata ile meydana gelen zarar arasın-
da uygun illiyet bağının bulunması halinde sorumlu olur. Buradaki
kusursuz sorumluluk halinde üreticinin sorumluluktan kurtulma-
KAYNAKÇA
1. GİRİŞ
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun, 732, 733 ve 734. mad-
delerinde, “Taşınmaz Mülkiyetinin Kısıtlamaları” başlığı altında
düzenlenen yasal ön alım hakkı, paylı mülkiyette, paydaşlardan
biri tarafından üçüncü bir kişiye satılan payı, diğer paydaşların,
tercihen iktisap edebilmelerini sağlayan bir hak olarak tanımla-
nabilir.2Yasal ön alım hakkı, paylı mülkiyete tabi bir taşınmazın
paydaşlarından birinin, payını, bir üçüncü kişiye satması halinde,
diğer paydaşlara, aynı şartlarla bu payın alıcısı olabilme yetkisini
veren yenilik doğuran bir haktır.3 Bu hak, kaynağını, kanundan
ya da sözleşmeden alabilir.4 Paylı mülkiyetten doğması sebebiyle,
eşyaya bağlı bir hak niteliğine sahip olan ön alım hakkı, mülkiyet
el değiştirse bile hukuki varlığını yeni malik nezdinde sürdürmeye
devam eder5.
Mülga Medeni Kanunumuzda, “kanuni şufa hakkı” adıyla yer
alan bu kurum, sözlük anlamıyla ön alım hakkı anlamına gelmek-
tedir6 ki meri kanunumuzda da sözlükteki bu ifade tercih edilmiş-
c. Kullanılması:
Madde734: Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kulla-
nılır.
Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden
önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hakim tara-
fından belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere nakden
yatırmakla yükümlüdür.”9
9 Resmî Gazete, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 08.12.2001 tarih, sayı:24607.
... YIBHGK’nın Muvazaaya Bakış Açısı • Av. N.T. ERGİN 189
11 RESMİ GAZETE, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 04.02.2011 tarih, sayı:27836
... YIBHGK’nın Muvazaaya Bakış Açısı • Av. N.T. ERGİN 191
4. MUVAZAA
Muvazaa, kavram olarak tarafların, yaptıkları sözleşmenin hiç
hüküm doğurmaması veya görünüşteki sözleşme dışında başka
bir sözleşmenin hükümlerini doğurması hususunda anlaşmaları-
dır16. Bir diğer söyleyişle, tarafların, gerçekte yapmak istedikleri
sözleşme ile üçüncü kişilere yapıldığını gösterdikleri sözleşme ya
birbirinden farklı olmakta ya da gerçekte hiçbir sözleşme yapılma-
maktadır. Bunlardan ilki, yani tarafların, aralarındaki sözleşme-
nin, üçüncü kişilere gösterdikleri sözleşmeyle farklılık göstermesi
nisbi muvazaa, tarafların, yaptıkların sözleşmenin hiç hüküm do-
ğurmaması ise mutlak muvazaa olarak tanımlanmaktadır. Muva-
zaa, TBK’nun, 19. Maddesinde şu şekilde yer almaktadır.
17 Resmî Gazete, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 04.02.2011 tarih, sayı: 27836.
18 TEKİNAY, ERMAN, BURCUOĞLU, ALTOP, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Filiz
Kitabevi, İstanbul 1993, sf: 412-413.
19 TEKİNAY, ERMAN, BURCUOĞLU, ALTOP, age, sf: 413.
... YIBHGK’nın Muvazaaya Bakış Açısı • Av. N.T. ERGİN 195
6. SONUÇ
Paylı mülkiyette, paydaşlardan birinin, payını üçüncü kişiye sat-
ması halinde, diğer paydaşların, bu payı satın alabilmelerine olanak
tanıyan yasal ön alım hakkı kurumunun amacı, paylı mülkiyet iliş-
kisine, paydaşlarca benimsenmeyen kişi ya da kişilerin girmesinin
önüne geçmektir. Kanun koyucu, bu kurumu ihdas ederek, paylı
mülkiyet ilişkisinin sorunsuz ve istikrarlı bir şekilde yürütülmesini
hedeflemektedir. O halde, bu amacın gerçekleşebilmesi için yasal
ön alım hakkının kullanılmasını, mücerret satış sözleşmeleriyle sı-
nırlamak yerine ekonomik bakımdan satışa eşdeğer işlemleri de
kapsayacak şekilde genişletmek, yasal ön alım hakkı kurumundan
daha fazla hukuki yarar elde edilmesini sağlayacaktır.
Mülkiyetin devrini hedefleyen fakat bu hedefi, gerçek bir satış
iradesi yerine, gizli bir irade ile gerçekleştirmeye çalışan, bir di-
ğer söyleyişle muvazaalı bir işlem gerçekleştiren tarafın, muvazaa
yaptığını söyleyerek, yasal ön alım hakkının kullanılmasını engelle-
yebilmesine izin veren bu bakış açısı, hem yasal ön alım hakkının
işlevsiz kalması sonucunu doğurmakta hem de hukuk düzeninin
kesin hükümsüzlükle geçersiz saydığı muvazaayı hukuki bir sa-
vunma delili haline getirmektedir ki konunun en garip yönü de bu
dur.
... YIBHGK’nın Muvazaaya Bakış Açısı • Av. N.T. ERGİN 197
KAYNAKÇA
KIRKBEŞOĞLU, Kanundan ve sözleşmeden doğan ön alım hakkı, On iki Lev-
ha, İstanbul 2020.
OĞUZMAN, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Vedat Kitapçılık, İstanbul
2019.
OĞUZMAN, SELİÇİ, OKTAY-ÖZDEMİR, Eşya Hukuku, Filiz Kitabevi, İstan-
bul 2018.
SUATA, Kanuni Ön Alım Hakkı, Yetkin Yayınları, Ankara 2020.
TEKİNAY, Taşınmaz Mülkiyetinin Takyitleri, Cilt II/1, sf:38, Filiz Kitabevi, İs-
tanbul 1988.
TEKİNAY, ERMAN, BURCUOĞLU, ALTOP, Borçlar Hukuku, Genel Hüküm-
ler Filiz Kitabevi, İstanbul 1993.
198
1- GİRİŞ
Teknolojinin gelişimiyle birlikte bilgiye ulaşım yeni veya eski
fark etmeksizin epey kolaylaşmıştır. İnsanlar artık sadece bir tık
ile 10 sene önce yaşadığı şeyleri internet üzerinden görebilmekte ve
tekrar o ana dönebilmektedir. Dolayısıyla, günümüz dünyası eski
zamanların aksine bilgiye erişimin bu kadar kolay ve çabuk olması
nedeniyle bir şeyleri unutmanın zor olduğu bir dünyadır.2 Ayrıca
bu durum verilerin kaydedilmesini de çok basitleştirmiştir. Z ira
telefon, kamera, ses kaydı cihazı vs. gibi cihazlar aracılığı ile artık
verilerin kaydedilmesi çok kolay bir noktaya ulaşmıştır.3 Bu veriler
çoğu zaman insanların kişisel verileri olmaktadır. Ö rneğin, Japon-
ya’da akıllı telefonlar aracılığıyla kadınların gizlice fotoğraflarının
çekilmesine ilişkin suçlar konuşulmaya başlanmıştır.4 Dolayısıyla
buradan teknolojinin gelişmesiyle birlikte kişisel verilere ulaşımın
kolaylaştığına ilişkin bir sonuca varılabilecektir. Bu konu da aslın-
da en büyük nesnelerin interneti olarak adlandırılan yeni teknolo-
jidir; bu teknolojiye göre televizyon, çamaşır makinesi vb. cihazlar
internete bağlanarak veri alışverişi yapabilecektir.5 Bu teknoloji
ilgili cihazların insanların kişisel verileri ile ilgili pek çok bilgiye
sahip olduğu için insanların kişisel verileri açısından büyük tehdit
arz ettiği düşünülmektedir.6
Tüm bunlarla birlikte yukarıda ifade edilen veriler çok kolay bir
şekilde sistem üzerinde saklanabilecektir; zira günümüz teknoloji-
si sayesinde USB, hard disk ve hatta günümüzde bulut sistemi gibi
verilerin kolayca unutulmasının önüne geçen birçok sistem hayatı-
mıza girmiştir. Bu sistemler birçok veriyi korumak gibi avantajlara
sahip olsa da insanların verilerini unutmasına engel olmaktadır.
Ayrıca bilindiği üzere insanlar YouTube, Twitter, F acebook vb. sos-
yal mecralara da kişisel verilerini yüklemektedir. Bu mecralarda
verilerin uzun süre kalması da unutulma hakkı açısından problem
oluşturmaktadır. 7 Bununla birlikte günümüzde en çok konuşulan
teknolojiler yapay zeka ve blokzincir teknolojisidir. Blokzincir tek-
nolojisinin değişmeyen ve merkeziyetsiz bir yapıya sahip olmasının
unutulma hakkını nasıl etkileyeceği çok büyük bir soru işaretidir.8
Zira, blokzincir teknolojisinin değiştirilemez olması ve herkes ta-
rafından ulaşılabilir olması unutulma hakkı üzerinde olumsuz so-
nuçlara neden olabilecektir.
Tüm bu hususlardan ötürü yazımızda unutulma hakkının kav-
ramsal olarak ne olduğu, ülkemizdeki yargı pratiğinin incelenmesi,
unutulma hakkı kapsamında nasıl başvuruların yapılacağı, gelişen
teknolojiler ve gelişen teknolojilerin unutulma hakkına etkisine de-
ğinilecektir.
9 Ezgi Akmenek, “Türk Hukukunda Kişisel Verilere Yönelik Unutulma Hakkı”, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2022, s. 88; Sinem Göçmen Uyarer, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu ve Türk Ceza Kanunu Kapsamında: Kişisel Verilerin Korunması,
Seçkin Yayınları, 2020, s. 35.
10 Akmenek, Kişisel Verilere Yönelik Unutulma Hakkı, s.88.
11 Yeşim Çelik, “Özel Hayatın Gizliliğinin Yansıması Olarak Kişisel Verilerin Korunma-
sı ve Bu Bağlamda Unutulma Hakkı”, https://dergipark.org.tr/en/download/article-fi-
le/981639 , s. 400, Erişim Tarihi: 19.01.2023.
12 Turgut, Unutulma Hakkı, s. 2.
13 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, T. 14.1.2020, E. 2017/2479, K. 2020/30. “AİHS’nin 8.mad-
desinde yer alan özel hayata ilişkin düzenleme Anayasa’mızın 20, 21 ve 22. madde-
lerinde karşılığını bulmaktadır. Anayasa’mızın 20. maddesinin 3. fıkrasında Herkes
Gelişen Teknolojiler Işığında Unutulma Hakkı • Av. B.C. KAYA 201
kendisiyle ilgili kişisel verilen korunmasını isteme hakkında sahip olduğu belirtil-
miştir. Konuyla ilgisi nedeniyle burada Avrupa Birliği içerisinde en üst mahkeme
olan Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından açıklanan 95/46/EC sayılı direktife de
değinmek gerekmektedir. Söz konusu direktifte ve sonrasında oluşturulan yargı ka-
rarlarında yer alan unutulma hakkı da kişisel verilerin korunması hakkı ile yakın-
dan ilgilidir. Unutulma hakkı, bireyin çerçevesi ulusal ve uluslararası metinlerle
çizilen her türlü kişisel verinin korunmasını sağlayan bir haktır. Kişisel verilerin
kişinin rızası dışında yayılması sonucunda kişinin temel hak ve özgürlüklerinin
tamamı doğrudan etkilenmektedir. 5237 sayılı TCK’nın 135. maddesinin gerekçe-
sinde “gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edildiği, kişi-
sel verilerin, bilgisayar ortamında veya kağıt ortamında kayda alınması arasında
bir ayrım gözetilmediği belirtilmiştir.” Yine 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Hakkındaki Kanunu’nun 3.cü maddesinde, kimliği belirli yada belirlenebilir gerçek
kişiye ilişkin her türlü bilgi kişisel veri olarak nitelendirilmiştir. Gerek AİHM’nin ge-
rekse AYM’nin bir çok kararında belirtildiği üzere kişinin Adı, Soyadı, siyasi görüşü,
üye olduğu dernekler, alışkanlıkları, sevdiği kitaplar, yaptığı spor faaliyetleri, aldığı
cezalar, yargılandığı suçlar, bu suçlara ilişkin bilgi ve kayıtlar vs. gibi veriler, korun-
ması gereken kişisel veri olarak kabul edilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun
17/06/2014 tarih, 2012/12-1510 E, 2014/331 K sayılı kararında nelerin kişisel veri
olduğu örneklendirilmek suretiyle sayılmıştır. Buna göre bir kişinin beraat etmiş
olsa bile yargılandığı bir suça ilişkin bilgi ve belgeler, siyasi eğilimi, dünya görüşü,
bir derneğe üye olması v.s. gibi veriler kişisel veri olarak kabul edilmiştir. Konuyla
ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/06/2015, 2014/4-56 E, 2015/1679 K. sayılı
kararında unutulma hakkı ve bunun sonucu olan kişisel verilerin ve kişilik hakları-
nın korunmasının sınırları açıklanmış, üstün bir kamu yararı olmadığı sürece dijital
hafızada yer alan geçmişte yaşanan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını,
başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilen silinmesini ve yayılmasını önleme
hakkı olarak tanımlanmıştır. HGK’ ca unutulma hakkına ayrı bir boyut daha kazan-
dırılarak sadece dijital verileri için değil, bu hakkın insan haklarıyla ilişkisi dikkate
alındığında, kamunun kolayca ulaşabileceği diğer fiziksel yerlerde tutulan kişisel
verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kişisel verilerin ko-
runması hakkı ile unutulma hakkı birbiriyle bağlantılı kavramlardır. Her iki hak-
kında özünde de bireyin onurlu yaşaması, kişiliğini serbestçe geliştirmesi, kişisel
verileri üzerinde serbestçe tasarrufta bulunması, geçmişte kalmış ancak tekrar gün-
deme gelmesi rahatsızlık uyandıracak kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının
önüne geçilmesi düşüncesi yatmaktadır.”, https://www.lexpera.com.tr/ictihat/yargi-
tay/4-hukuk-dairesi-e-2017-2479-k-2020-30-t-14-1-2020 , Erişim Tarihi: 19.01.2023.
14 Murat Volkan Dülger, Kişisel Verilerin Korunması Hukuku, Hukuk Akademisi, 2020,s.
108.
202 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
5- SONUÇ
Yazımızda da detaylıca ifade ettiğimiz üzere teknoloji her geçen
gün daha da gelişmekte ve bu gelişimin olumlu etkileri olduğu gibi
olumsuz etkileri de olmaktadır. Bu kapsamda insanlar unutmak
istedikleri uzun yıllar önce yaşadıkları olayları internet üzerinden
görebilmekte ve bunların önüne geçmek istemektedirler. Unutulma
hakkı da tam olarak burada devreye girmektedir. Kişiler bu hak-
ka dayanarak güncelliğini yitiren ve itibarlarını sarsan haberlerin
silinmesini talep edebileceklerdir. Ancak bu durum ne yazık ki bu
kadar kolay olmamaktadır. Bu hak bazen ifade özgürlüğü, basın
özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı gibi haklarla yarışmakta ve hangi
hakka öncelik tanınacağı hususunda ciddi tereddütler söz konusu
olmaktadır. Hukukumuzda hem Anayasa’da hem yasada unutul-
ma hakkına ilişkin dolaylı düzenlemeler bulunmakta olup doğru-
dan bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanımızca hem kanunlarda
hem Anayasa’da unutulma hakkına ilişkin sınırları açık ve net bir
şekilde ortaya koyan bir düzenleme yoluna girmektir. Aksi takdir-
de uygulamada yer alan bu sorunlar bu şekilde devam edecektir.
Yasa koyucu bu düzenleme sayesinde uygulamada mevcut olan bu
sorunları minimalize edebilecektir. Ayrıca günümüzde blokzincir
başta olmak üzere bir çok teknoloji gelişmektedir. Blokzincirde ve-
rilerin silinmesi veya değiştirilmesi çok zor bir husus olup bu unu-
tulma hakkı talep edecek ilgililer için büyük sorun teşkil edebile-
cektir. Bu kapsamda kanımca hem hukukçuların hem de teknoloji
uzmanlarının birlikte çalışacağı bir çözüm önerisine gidilmelidir.
KAYNAKÇA
TURGUT C., “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, Dok-
tora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2021,
YAVUZ C., İnternet’teki Arama Sonuçlarından Kişisel Verilerin Kaldırılması,
Seçkin Yayınları, 2020
YAŞLIDAĞ B., Kripto Paralar Nedir?- Nasıl İşlem Yapılı? Yatırım Stratejileri,
Seçkin Yayınları, 2021
AKMENEK E., “Türk Hukukunda Kişisel Verilere Yönelik Unutulma Hakkı”,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2022.
Gelişen Teknolojiler Işığında Unutulma Hakkı • Av. B.C. KAYA 217
1. GİRİŞ
Dayanağını Anayasa’nın 167. maddesinden3 alan 4054 sayılı Re-
kabetin Korunması Hakkında Kanun4 (Rekabet Kanunu) içerdiği
düzenlemeler ile mal ve hizmet piyasalarındaki rekabetin korun-
masını amaçlamaktadır. Rekabet Kanunu’nda, rekabeti engelleyi-
ci, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve kararlar, piyasaya
hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmaları
ve rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğin-
deki hukuki işlem ve davranışlar yasaklanan faaliyetler olarak be-
lirlenmektedir. Rekabet Kurumu (Kurum) ise Rekabet Kanunu’nun
uygulanmasını gözetmek ve kanunun kendisine verdiği görevleri
yerine getirmek üzere teşkil etmiş idari ve mali bakımdan özerk
bir kurumdur.
Kurum’un Rekabet Kanunu’nun uygulanmasını gözetmekle ilgi-
li faaliyetleri ve denetimi sonucunda teşebbüslere uyguladığı idari
para cezaları, rekabet ihlallerinin engellenmesi esas hedefine yönel-
9 “Bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabeti doğrudan ya da dolaylı olarak engelleme,
bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek
nitelikte olan; (i) rakip teşebbüsler arasında fiyat tespiti, müşterilerin, sağlayıcıların,
bölgelerin ya da ticaret kanallarının paylaşılması, arz miktarının kısıtlanması veya
kotalar konması, ihalelerde danışıklı hareket, gelecekte uygulanması planlanan fiyat,
üretim ya da satış miktarı gibi rekabete duyarlı bilgilerin paylaşılması, (ii) üretim veya
dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren teşebbüsler arası ilişkide alıcı-
nın sabit veya asgari satış fiyatının belirlenmesi, konularında gerçekleşen anlaşma ve/
veya uyumlu eylemler ile bu konulara ilişkin teşebbüs birliği karar ve eylemlerini ifade
etmektedir.” (Bkz. “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hâkim
Durumun Kötüye Kullanılmasına Yönelik Ön Araştırmalarda ve Soruşturmalarda Su-
nulacak Taahhütlere İlişkin Tebliğ”, Madde 4) https://www.mevzuat.gov.tr/File/Genera-
tePdf?mevzuatNo=38414&mevzuatTur=Teblig&mevzuatTertip=5, (21.12.2022).
10 “Where the Commission intends to adopt a decision requiring that an infringement
be brought to an end and the undertakings concerned offer commitments to meet the
concerns expressed to them by the Commission in its preliminary assessment, the
Commission may by decision make those commitments binding on the undertakings.
Such a decision may be adopted for a specified period and shall conclude that there are
no longer grounds for action by the Commission.” Erişim Linki: https://eur-lex.europa.
eu/legal-content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:32003R0001&from=EN
11 Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken du-
rum. Bkz. Türk Dil Kurumu Erişim Linki: https://sozluk.gov.tr/, (21.12.2022).
12 Tasa, korku, kaygı, kuşku. Bkz. Türk Dil Kurumu Erişim Linki: https://sozluk.gov.
tr/,(21.12.2022).
13 Bkz. Kurul tarafından verilen Coca Cola Kararı, Karar Tarihi: 02.09.2021 Karar Sa-
yısı: 21-41/610-297 Erişim Linki: https://www.rekabet.gov.tr/Karar?kararId=4b-
1486b7-4413-4bf1-96de-75896053bfdc, (21.12.2022).
Rekabet Hukukunda ... • Av.H.KOYUNCUOĞLU - Av. D.BALKAN 223
2.2. Tebliğ
Kanun değişikliğinin ardından Kurum tarafından çıkarılan Re-
kabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hâkim
Durumun Kötüye Kullanılmasına Yönelik Ön Araştırmalarda ve
Soruşturmalarda Sunulacak Taahhütlere İlişkin Tebliğ (Tebliğ),
16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiş ve Tebliğ ile taahhüt kurumuna ilişkin usul ve
esaslar belirlenmiştir. Buna göre, haklarında yürütülen bir ince-
lemeye16 taahhütle son verilmesini isteyen taraflar, ön araştırma
14 Bkz. Avrupa Komisyonu tarafından verilen örnek taahhüt kararları: 40335 Romani-
an Gas Interconnectors; 39530 Microsoft (Tying); 39692 IBM Maintenance Services;
40153 E-book MFNs and Related Matters (Amazon); 40023 Cross-border Access to
Pay-Tv; 39939 Samsung Enforcement of UMTS Standard Essential Patents Erişim:
eu.europa.eu/competition, (21.12.2022).
15 Kurul, 04.06.2020 tarih ve 20-27/336-M sayılı kararıyla, Yemek Sepeti Elektronik İleti-
şim Perakende Gıda Lojistik A.Ş.’nin çevrimiçi yemek siparişi-servisi platform hizmet-
leri pazarında yürüttüğü uygulamaların Rekabet Kanunu’nun 4. ve 6. maddelerini ihlal
edip etmediğinin tespiti amacıyla soruşturma açmıştır. Soruşturma Raporu’nda yer
verilen rekabet sorunları yaratan uygulamalar temel olarak; dar en çok kayrılan müşte-
ri uygulaması, zorunlu joker uygulaması, minimum sepet tutarı uygulamaları ve Yemek
Sepeti vale modelinin fiyatlama politikalarına ilişkindir. Kurul ayrıca, 04.06.2020 tarih
ve 20-27/335-M sayılı kararı uyarınca fiili münhasırlık yaratmaya yönelik uygulamala-
rıyla rakiplerinin faaliyetlerini zorlaştırdığı ve hâkim durumunu kötüye kullandığı id-
dialarıyla Rekabet Kanunu’nun 4. ve 6. maddelerini ihlal edip etmediğinin tespiti ama-
cıyla Çiçek Sepeti İnternet Hizmetleri A.Ş. hakkında soruşturma açmıştır. Yine gazlı
içecek, kolalı içecek ve aromalı gazlı içecek pazarlarında hâkim durumda olan Coca
Cola’nın uyguladığı indirim sistemi ve dolap politikaları, sözleşmelerinde yer alan mün-
hasırlık hükümleri ve rekabet etmeme yükümlülükleri ile münhasırlığa yol açan çeşitli
uygulamalar rekabet sorunları olarak tespit edilmiş ve Kurul, 02.04.2020 tarih ve 20-
18/244-M sayılı kararı uyarınca Coca Cola Satış ve Dağıtım A.Ş.’ne yönelik soruşturma
başlatmıştır. Tüm bu soruşturmalar, ilgili teşebbüslerin sundukları taahhütlerin
yeterli görülmesiyle Kurul tarafından Tebliğ kapsamında sonlandırılmıştır.
16 İnceleme ile hem ön araştırma ve hem soruşturma birlikte ifade edilmektedir.
224 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
19 Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından verilen kararda tazminata hükmedilebilmesi için
öncelikle Kanun’un yetkili kıldığı Kurul tarafından hâkim durumun kötüye kullanıl-
mış olduğunun saptanması gerektiği, Kurul’a başvuruda bulunulup bulunulmadığının
araştırılması, böyle bir başvuru yoksa yapılacak başvurunun “ön mesele” olarak sonu-
cunun beklenmesi gerektiği belirtilmiştir. (Yargıtay 19. H.D. 1999/3350 E. 1999/6364
K. 1.11.1999 T.) Yine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi rekabet etmeme yasağının Kurul’un
kararı ile sona erdiğinden bahisle ortada bir “ihlalin” bulunmadığını ifade ederek da-
vanın kabulünü yerinde bulmamıştır. (Yargıtay 19. H.D. 2011/330 E. 2011/1771 K.
14.02.2011 T.; Aynı yönde Yargıtay 19. HD 2002/2817 E. 2002/7580 K. 29.11.2002 T.)
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise Kurul kararının “kesinleşmemesi”, incelemenin devam
etmesi, zamansız açılan davanın bulunması sebebiyle davanın reddine karar vermiştir.
(Yargıtay 11. HD 2012/15359 E. 2014/5834 K. 25.03.2014 T. Aynı yönde Yargıtay 19.
HD 2006/2809 E. 2006/10346 K. 06.11.2006 T.) Benzer şekilde Yargıtay 11. Hukuk
Dairesi kararında, dava açılmadan önce davacının Kurula başvurmadığı, henüz dava
şartının bulunmadığı ve dava açma zamanının gelmediği gerekçesiyle “dava şartı” yeri-
ne getirilmediğinden davanın reddine karar vermiştir. (Yargıtay 11. HD. E. 2008/5575
K. 2009/100045 05.10.2009 T.), https://karararama.yargitay.gov.tr/, (21.12.2022).
228 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
20 Her ne kadar, uzlaşma kurumunun aksine, taahhüt kurumu ile ilgili Kurul kararının
idari yargı konusu olamayacağı açıklıkla düzenlenmemiş dahi olsa, bu hakkın, Ku-
rul’un gerekçeli kararı ile sunulan taahhüt metni arasında ortaya çıkabilecek maddi
hata niteliğinde bir farklılığa ilişkin kullanılabileceği tarafımızca değerlendirilmekte-
dir.
Rekabet Hukukunda ... • Av.H.KOYUNCUOĞLU - Av. D.BALKAN 229
21 Frederic Jenny, Worst Decision of the EU Court of Justice: The Alrosa Judgement in
Context and the Future of Commitment Decisions, Fordham International Law Jour-
nal, New York 2015, Volume 38, Issue 3, Article 2.
230 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
KAYNAKÇA
FREDERİC Jenny, Worst Decision of the EU Court of Justice: The Alrosa
Judgement in Context and the Future of Commitment Decisions, Fordham
International Law Journal, New York 2015, Volume 38, Issue 3, Article 2.
KOYUNCUOĞLU Hikmet / DOĞAN Başak, “Rekabetin Korunması Hakkın-
da Kanunda Gerçekleştirilen Değişikliklerin Rekabet İhlalinden Doğan Özel
Hukuk Davalarına Yönelik Etkisinin Değerlendirilmesi”, İstanbul 2020 Eri-
şim Linki: “Lexpera, https://blog.lexpera.com.tr/rekabetin-korunmasi-hak-
kinda-kanunda-gerceklestirilen-degisiklik lerin-rekabet-ihlalinden-dogan-o-
zel-hukuk-davalarina-yonelik-etkisinin-degerlendirilmesi/ (Erişim Tarihi:
21.12.2022).
232
GİRİŞ
Genel itibariyle borçlunun, alacaklılarının çoğunluğunun kara-
rı ve mahkemenin tasdiki ile birlikte mevcut olan borçlarının bir
kısmından kurtulmasını ve/veya ödeme şartlarının değiştirilerek
düzenlenmesini sağlayan kollektif bir cebri icra müessesesi olan
konkordato, bilindiği üzere konkordato projesine sadık olan borç-
luların haciz veya iflas yolu ile takibe maruz kalmasını engelleye-
rek yine bu borçluların ticari faaliyetlerini ve ekonomik varlıklarını
devam ettirmelerini sağlamaktadır. Bu doğrultuda konkordatonun
da değişik kriterler ile çeşitlere ayrılabileceğini belirtmekle beraber
bu yazı kapsamında adi konkordato bağlamında değerlendirme ya-
pılacaktır.
2 Kale, Serdar, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 5 (1), Bahar 2018, s.247
Adi Konkordatoda Çekişmeli Alacaklar...• Av. M.B. OCAK 235
5 Hunkeler ve Wohl in SK SchKG (2017), Art. 315, Kn.7; Hunkeler in KUKO SchKG,
2014, Art. 315. Kn.6
6 ÖZTEK, Selçuk/ BUDAK, Ali Cem/TUNÇ YÜCEL, Müjgan/KALE, Serdar/ YEŞİLOVA,
Bilgehan : Yeni Konkordato Hukuku, Ankara 2018 (Yazar-Konkordato Şerhi); PEK-
CANITEZ, H., ATALAY, O., SUNGURTEKİN, Ö. M., & ÖZEKES, M. (2020). İcra İflâs
Hukuku, 5. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul.
7 Yılmaz, E. (2016). İcra ve İflâs Kanunu Şerhi. Ankara, Yetkin Yayınları.
Adi Konkordatoda Çekişmeli Alacaklar...• Av. M.B. OCAK 237
KAYNAKÇA
ATALAY, O./ SUNGURTEKİN, Ö./ M.,ÖZEKES, M. (2020). İcra İflâs Hukuku,
5. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul.
ATALI, Murat/ ERMENEK, İbrahim / ERDOĞAN, Ersin (2020). İcra ve İflâs
Hukuku, 3. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara. s. 697
HUNKELER VE WOHL İN SK SchKG (2017), Art. 315, Kn.7; HUNKELER İN
KUKO SchKG, 2014, Art. 315. Kn.6
KALE, Serdar, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 5 (1),
Bahar 2018, s.247
KURU, Baki. (2013). İcra ve iflâs hukuku: el kitabı. Adalet Yayınevi. s. 1500
ÖZTEK, Selçuk/ BUDAK, Ali Cem/TUNÇ YÜCEL, Müjgan/KALE, Serdar/
YEŞİLOVA, Bilgehan : Yeni Konkordato Hukuku, Ankara 2018 (Yazar-Kon-
kordato Şerhi); PEKCANITEZ, H.,
YILMAZ, E. (2016). İcra ve İflâs Kanunu Şerhi. Ankara, Yetkin Yayınları.
241
1. İRADE BEYANI
1.2.Beyan Kavramı
Hukuksal açıdan önemli olan, iç iradeden ziyade, onun dış şek-
lidir. İrade dışa yönelmedikçe hukuk onunla ilgilenmez. Hukuk
düzeni bakımından açıklanmış bir irade önem taşır. Sonraki baş-
lıkta açıklanacak olan irade kavramının açıklanmasına irade beya-
nı denmektedir.
İrade, dış dünyada anlaşılacak şekilde açıklanmalıdır. İrade be-
yanının objektif unsuru beyandır. Beyan, işlem iradesinin dış dün-
yaya yansıtma ve özellikle muhataba bildirme amacıyla bir fiil veya
davranışla açıklanmasıdır.
1.3.İrade Kavramı
İrade kavramı Arapçadan dilimize geçmiş olup, Türkçeye istenç
olarak çevrilmişse de hukuk âleminde irade olarak kullanımı yay-
gındır. İrade, bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücüdür. Bü-
tün hukuki işlemlerin temelinde en az bir irade vardır. Dolayısıyla
iradenin tam anlaşılması önemlidir. İrade henüz bir fiile dönüş-
memiş yani dış dünyaya yansımamış bir durumu belirtir. Bunun-
la birlikte irade kişiyi bir fiili yapmaya yönlendirir ve fiil de bu
iradeye bağlı olarak gerçekleşme imkânı bulur. Dolayısıyla ortada
bir fiil varsa bu iradeden bağımsız düşünülemeyecektir. Fahred-
din er-Râzî’nin kaydettiğine göre filozoflar, bir fiilin yapılmasında
tamamen veya büyük ölçüde fayda bulunduğuna dair bizde bir ka-
naat uyandığında içimizde onu elde etme yönünde bir eğilim hâsıl
olacağını, bu eğilime irade denildiğini belirtmişlerdir.2
İradenin üç unsuru olduğu doktrinde kabul edilmektedir. Bun-
lar; eylem iradesi, beyan iradesi ve işlem iradesidir. Eylem iradesi
(Handlungswille), dış dünyaya iradeyi yansıtmak için kullanılacak
olan eyleme yönelen iradedir. Beyan teşkil edecek bir hareketi is-
temek buraya girer. Örneğin; bir yazı yazmayı istemek bu irade
biçimidir. Fakat birisine zorla yazı yazdırılması konusunda kişinin
eylem iradesi olmadığı için bu unsurun varlığından bahsedilemeye-
cektir. Beyan iradesi (Erklärungswille), kişinin iradesinin dış dün-
yaya yansıtma arzusunun, en azından hareket tarzının hukuken
önemli bir beyan olduğunu, bu davranışından hukuki bir sonuç
iradesinin anlaşılabileceğini dış dünyaya ve özellikle muhataba bil-
dirilmesini ifade eder. İşlem iradesi ise (Geschäftswille), beyanda
bulunan kişinin belirli bir hukuki sonuç doğurma iradesine sahip
olmasını ifade eder.3
İrade konusunu farazi bir örnek ile pekiştirmek gerekirse “A, B
ile bir yazılı bir sözleşme yapmak niyetindedir. A tarafından söz-
leşmeyi düzenlemek veya sözleşmeyi imzalamak adına yapılması
gereken fiil, fiil(eylem) iradesini; bu yazılı metni imzalama veya
düzenleme konusundaki iradesini özellikle B’ye ve dış dünyaya
yansıtma iradesi, beyan iradesini ve metinde yer alan edimini ger-
çekleştirme iradesi de hukuki sonuç yani işlem iradesini oluştura-
caktır.” denilebilir.
1.4.İrade Beyanı
İrade beyanı kişinin iç iradesi ve onun beyan edilmesinden olu-
şur. Buradan da irade beyanının irade ve iradeyi dış dünyaya yan-
sıtan beyan olarak iki unsuru olduğu anlaşılmaktadır. İrade beya-
nı açık veya örtülü olabilir. Bir sözleşmenin kurulabilmesi için de
karşılıklı ve birbirine uygun iki irade beyanına ihtiyaç vardır. TBK
m.1’de irade beyanı şöyle tanımlamıştır: “Sözleşme, tarafların
iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamala-
rıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir. Bir
kimsenin iradesini söz, yazı veya anlaşılır herhangi bir işaretle ile
ifade ediyorsa açık irade beyanından söz edilir. Örtülü irade beyanı
ise, kişinin hareket tarzı ve davranışlarından çıkarılabilir. İrade
beyanının geçerliliği ve bağlayıcılığı kural olarak herhangi bir şekle
tabii değildir. Herhangi bir şekilde açıklanmış irade beyanı kural
olarak bağlayıcıdır.
İrade beyanının geçerli bir hukuki sonuç doğurması için onun
sahih ve sağlam olması lazımdır.4 Bu da irade beyanında bulunan
kişinin o irade beyanında bulunmasında bir sakınca bulunmama-
sına yani bu beyan için ehliyetinin bulunmasına bağlıdır. Bu da
kişinin ergin olması ve ayırt etme gücüne sahip olması şartlarına
bağlıdır. Dolayısıyla bir irade beyanının geçerliliği için irade beya-
nının varlığının yanı sıra beyanda bulunan kişi yönünden de geçer-
lilik şartı olarak kişinin işlem ehliyetinin bulunması gerekmekte-
dir. Kural olarak işlem ehliyeti bulunmayan kişinin yönelttiği irade
beyanı geçerli olmayacaktır. Fakat belirtmek gerekir ki geçersizliği
ileri süren karşı tarafın kötü niyetli olduğu durumlarda işlemin
geçersizliği kabul edilmeyecektir.
İrade beyanının, irade ve beyan unsurları ile ilgili olarak, ge-
çerliliği bu iki unsurun birbirine uygunluğuna da bağlıdır. Dolayı-
sıyla bir iç irade ve bir beyanın bulunduğu fakat bunların birbiri-
ne uygun olmadığı durumlarda geçerli bir irade beyanından kural
olarak bahsedilemeyecektir. Örneğin marketten bir çikolata alma
isteği(irade) ve bu isteğin markette kasiyere ödeme yapılarak yerine
getirilmesi(beyan) durumunda çikolata almak için geçerli bir irade
beyanından bahsedilebilecektir. Elbette ki çikolata alacak kişinin
burada işlem ehliyeti olduğunu varsayıyoruz. Fakat her zaman ira-
de ve beyan birbirine uygun olmamaktadır. Bu durum da farklı
sebeplerden ileri gelebilmektedir. Bunlar kasıtlı olabileceği gibi ka-
sıtlı olmadan da yapılabilir. Kişinin iç iradesi ile beyanı arasındaki
uyuşmazlık kasıtlı olarak, muvazaadan veya latife beyanından ileri
gelebilir. Kasıt durumu bilerek ve isteyerek bir işlemi gerçekleş-
tirmektir. Muvazaada, iki taraf kural olarak açıklanan iradenin,
aslında iç irade yani arzu edilen sonuç olmadığında uyuşmaktadır.
Bu da üçüncü kişileri aldatmak veya bir hukuki ilişkiyi gizlemek
1.5.Sözleşmenin Kurulması
Birbirine uygun karşılıklı iki irade beyanı ile sözleşme kurulur.
Bunlardan zaman olarak daha önce olan irade beyanı öneri, buna
cevap niteliği taşıyan olumlu irade beyanı ise kabuldür. Öneride
bulunan taraf bir sözleşmeyi meydana getirmek amacıyla karşı ta-
rafa teklifini yöneltir. Öneri ile birlikte karşı tarafa sözleşmeyi kur-
ma imkânı doğar ve öneren kural olarak buna engel olamaz. Öne-
rinin geçerlilik şartını taşıması ve sözleşmenin esaslı unsurlarını
1.6.Sözleşmenin Geçerliliği
Birbirine uygun ve karşılıklı iki irade beyanı ile kurulan sözleş-
menin hüküm ifade etmesi için geçerlilik şartları vardır. Bunlar
bütün sözleşmeler için aranan ve bazı sözleşmelerde aranan geçer-
lilik şartlarıdır. Bazı sözleşmeler için örneğin şekil şartı varsa buna
uyulmalıdır. Bütün sözleşmeler için aranan şartlar ise, tarafların
ehliyeti, sözleşmenin konusunun hukuka uygunluğu, sözleşmenin
konusunun imkânsız olmaması, irade fesadı halinin bulunmaması
ve muvazaanın bulunmamasıdır. Bütün bu şartları sağlayan söz-
leşmeler eğer özel geçerlilik şartı da yoksa geçerli bir sözleşme ola-
rak kabul edilirler.
Sözleşmeye taraf olacak kişilerin ayırt etme gücüne sahip olma-
ları gerekir. Ayırt etme gücüne sahip taraflar ergin ise ve kısıtlı
değilse sözleşme yapma konusunda tam ehliyetlidir. Kısıtlılık veya
ergin olmama halinde ise kural olarak sözleşmenin geçerliliği yasal
temsilcisinin izin veya onayına bağlıdır.
2. HATA
2.1.Hata Kavramı
“Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, söz-
leşme ile bağlı olmaz.” Türk Borçlar Kanunu 30. Maddesinde ya-
nılmadan bu şekilde bahsetmekte, fakat yanılmayı tanımlamamak-
tadır. TBK 30-35. Maddeleri arasında yanılma ile ilgili hükümlere
yer verilmiştir. Yanılma, farkında olmadan, belirli bir olgu hakkın-
da bilgisizlik ya da yanlış düşünceden dolayı gerçeğe uygun veya
3. BEYAN HATASI
3.1.Esaslı Beyan Hatası
Beyan hatası, hatayı yapanın gerçek iradesi ile beyanının uyuş-
maması halinde ortaya çıkar. Bu durumda beyan sahibi gerçek ira-
desini yansıtmayan bir açıklama yapmış olur. TBK m.31’de beyan
hatasının esaslı sayılabileceği haller sıralanmıştır. Esaslı olmayan
beyan hataları dikkate alınamayacağı için esaslı sayılan beyan ha-
talarına burada yer verilmiştir. TBK m. 31’e göre; beyan sahibi ku-
rulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için, istediğin-
den başka bir konu için, sözleşme yapmak istediği kişiden başka
bir kişi için, sözleşmeyi yaparken dikkate alınan belirli niteliklerde
bir kişi olmasına karşın başka bir kişi için ve gerçekte üstlenmek
istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim veya önemli ölçüde az
karşı edim için iradesini açıklamışsa, bu yanılma esaslıdır.
Kişi sözleşme yapmak arzusu ile beyanda bulunurken farkında
olmadan arzusundan farklı bir beyanda bulunursa beyan hatası
gündeme gelecektir. Dolayısıyla beyanda bulunan kişi beyanının
arzusundan farklı olduğunu biliyorsa, yanılmadan söz edilemeye-
cektir. Eğer beyanda bulunanın hata yaptığını karşı taraf biliyorsa
veya hal ve şartlardan anlaması gerekiyorsa, hata hükümleri uy-
gulanmaz. Burada gerçek irade esas alınarak sözleşme kurulmuş
olur. Örneğin; bir satım sözleşmesinde yanılan üç sıfır eksik ola-
rak malın bedelini yazıyor ve karşı taraf da kabul ediyorsa, karşı
tarafın bu bedelin hatalı olduğunu hayatın olağan akışında bilmesi
gerekir ve dolayısıyla bu sözleşme yanılan tarafın gerçek iradesi
ile kurulmuş olur. Fakat burada sözleşmenin diğer tarafı x liralık
teklifinizi kabul ediyorum şeklinde kabul etmişse, uyuşan iradeler-
den bahsedilmeyecek ve sözleşme kurulmuş olmayacaktır. Borçlar
Kanunu’nun 31. Maddesinin son fıkrası gereğince basit hesaplama
yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez, bunların düzeltil-
mesi ile yetinilir hükmü bu örnekleri karşılar. 15
TBK m.31’de sayılan beş farklı yanılma hallerini tek tek ele alın-
malıdır. Buna göre;
tir. TBK m.30’daki hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı olma-
ma hali, m. 31 veya 32’deki şartlar oluştuğu takdirde, m.39’a göre
hatayı öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde sözleşme ile bağlı
olmadığını bildirebilir, bildirmediği takdirde sözleşmeyi bu haliyle
kabul etmiş olur.
TBK m.30’da esaslı hataya düşen taraf için “sözleşmeyle bağlı
olmaz.” ifadesi kullanılmıştır. Daha öncelerde doktrinde bu duru-
mun kesin hükümsüzlük teşkil edip etmeyeceği tartışılmış ve fakat
günümüzde bunun iptal edilebilirlik olduğu konusunda Türk hu-
kukunda görüş birliği oluşmuştur. İptal beyanı hak sahibi tarafın-
dan karşı tarafa yöneltilir ve karşı tarafa ulaşması ile birlikte söz-
leşme iptal edilmiş ve dolayısıyla kesin olarak hükümsüz olur. İptal
edilebilirlik, TBK m.39’a göre bir yıl içinde ileri sürülmelidir. İptal
hakkı tek taraflı yenilik doğuran bir haktır. Bu süre içinde taraf-
ların sözleşme ile bağlı olup olmadığı konusunda doktrinde farklı
görüşler vardır. Oğuzman, burada düzelebilir hükümsüzlük (ge-
çersizlik görüşü) olduğunu, bu durumda sözleşmenin taraflar için
baştan itibaren hükümsüz olup, iptal hakkının kullanılması veya
sözleşmenin onanmasına kadar geçen sürenin askı süresi olduğu
ve bu süre içinde taraflar için herhangi bir hak ve borç doğmadığı-
nı kabul etmektedir. 28 Diğer bir görüş olan bölünmüş geçersizlik
görüşüne göre, sözleşme yine baştan itibaren hükümsüzdür. Fakat
hükümsüzlüğü sadece hataya düşen taraf ileri sürebilir. Dolayısıyla
bu süre içinde diğer tarafın hak ve yükümlükleri doğmuş ve devam
etmekte olduğu ileri sürülmektedir. Diğer bir görüş ise sözleşme-
nin geçerli olduğu ve hataya düşen tarafın sözleşmeyi geçmişe etkili
olarak iptal edebileceğini ileri süren iptal görüşüdür. (Bozulabilir
geçerlilik)29 Burada kabul etmek gereken görüşün düzelebilir hü-
kümsüzlük olduğu düşüncesindeyim, zira bu bir yıllık askı süresi
boyunca taraflar üzerinde edimi ifa etme borcu doğduğu takdirde
sıhhati belli olmayan bir sözleşme için taraflar ifayı üstlenmiş ve
bunu yerine getirmiş olacaklardır. Taraflar edimlerini elbette ye-
rine getirebilirler, fakat yerine getirilen edimlerin de sözleşmenin
iptali ile birlikte iade edilmesi gerekecektir. Taraflara bu yüküm-
lülüğe katlanmama imkânı, askı süresi boyunca herhangi bir hak
4. SONUÇ
TBK m.31’de düzenlenmiş olan beyan hatası, esaslı olduğu tak-
dirde hukuk düzenince hataya düşen tarafın iradesi korunmakta-
dır. İrade beyanının iki unsuru vardır, bunlardan birisi irade diğeri
ise beyandır. Beyanın irade ile uyuşmadığı durumda sağlıklı bir
irade beyanı mevcut olmamaktadır. Bu noktada da hemen anla-
şılabilen (esaslı olmayan) hatalar hariç, beyanında hataya düşen
tarafın gerçek iradesinin korunması hukuki bir gerekliliktir. Esas-
lı hatalar, hataya düşen taraf için sözleşmeyi katlanılması güç bir
duruma sokabilmektedir. Sözleşme hukukunda esas olanın taraf-
ların asıl iradesi ve karşılıklı olarak bu iradelerin uyuşması olduğu
için, her ne kadar beyan edilen iradeler uyuşsa da ortalıkta gerçek
anlamda uyuşan irade beyanları olmadığı için sözleşmenin iptal
edilebilir olması, tarafların bu sözleşme ile bağlı kalmak zorunda
olmamaları isabetli bir hükümdür. Burada da hukuk düzeni her
hatayı korumayıp, yalnızca esaslı hataları koruyarak, esaslı hata-
nın hukuki ilişki için katlanılması güç hatalar olduğunu da vurgu-
lamaktadır. Sonuç olarak, hukuk düzeni bir taraftan hataya düşen
tarafın gerçek iradesini korumuş, diğer taraftan hataya düşenin
kusurlu olduğu takdirde karşı tarafın zararını gidermekle yüküm-
lü tutarak, bir denge izlemeye çalışmıştır.
KAYNAKÇA
ARPACIOĞLU Işıl Tüzün, Türk Borçlar Hukuku’nda Temel Hatası, Hukuk ve
İktisat Araştırmaları Dergisi Cilt 4, No 1, 2012.
BİLGE Necip, Hukuk Başlangıcı, Ankara, 2013.
BÜYÜKAY Yusuf, Roma Borçlar Hukukunda Hata, Ankara, 2007.
HÖKELEKLİ Hayati, ÇAĞRICI Mustafa, İrade, DİA(XXII), 2000.
KANIŞLI Erhan, İsviçre- Türk Borçlar Hukukuna göre Sözleşmenin Kurulma-
sında Yanılma, İstanbul, 2018.
KOCAYUSUPAŞAOĞLU Necip, Güven Nazariyesi Karşısında Borç Sözleşme-
lerinde Hata Kavramı, İstanbul, 1968.
Beyan Hatası ve Sözleşmeye Etkisi • Av. B. SALDIROĞLU 271
GİRİŞ
Yönetici, anagayrimenkul kat malikleri kurulu adına yönetme
yetkisini haiz kişi olmakla birlikte yönetim işlerinin yönetim ku-
rulu marifetiyle yerine getirilmesi de mümkündür. Çalışmamızın
konusu, anagayrimenkulün yönetim işlerini yerine getirmekle yü-
kümlü kişi ya da kurulun seçilmesidir.
Yönetim işlerinin yürütülmesi, kat malikleri kurulunun irade-
sinin sağlıklı biçimde tesis edilmesi bakımından önemli olmakla
birlikte, kat malikleri ve hatta bunların kiracıları yahut sınırlı ayni
hak sahibi kimselerle de etkileşim içinde olunmasını gerektirir.
Dolayısıyla yönetici ana gayrimenkulün en aktif, başka bir ifadeyle
en dinamik organıdır.
Çalışmamızda yönetici seçilmesine ilişkin hususlar, Kat Mül-
kiyeti Kanunu’nun işbu konuyu düzenleyen 34. maddesindeki sı-
ralamaya riayet edilerek incelenmiştir. Uygulamadaki tartışmalı
hususlar, doktrindeki görüşler ve Yargıtay’ın uygulaması karşılaş-
tırılarak irdelenmiş olup, işbu hususlarda çalışmamızda çözüm
önerilerine de yer verilmiştir.
1.1-Yönetici Kavramı
Yönetici kavramı, KMK’nın “tarifler” başlıklı md. 2’de tanımlan-
mamış olmakla birlikte, yöneticinin seçilmesini düzenleyen md.
2 Şeref ERTAŞ, Kat Mülkiyeti Kanunu Şerhi, 2. Bs, Ankara, Bilge Yayınevi, 2015, s. 570
3 “...Kat Mülkiyeti Kurulu ana gayrimenkul bağımsız bölümlerin tamamı Erzurum İl
Özel İdaresi’ne aittir. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 34.Maddesi’nin 3.fıkrası’na göre,
ana gayrımenkulün bütün bölümleri bir kişinin mülkiyetinde ise, malik kanunen
yönetici durumundadır. O halde, önümüze gelen uyuşmazlıkta yönetici, yasa gereği
il özel idaresidir. Ancak, İl Özel İdaresi, aldığı encümen kararına dayanarak yönetimi
3 kişiden oluşan bir kurula devretmiştir. Dava konusu takibi yapan bu yönetim
olup, Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine göre ödenmesi gereken ortak giderlerin,
kiracı Adalet Bakanlığı›ndan tahsilini istemektedir. Bu özel durum sebebiyle davalı
kiracı, kira sözleşmesi yaptığı malike karşı sunabileceği defilerini, malikin yetkisini
devralmış bulunan davacı yöneticiye karşı da ileri sürebilir. Taraflar arasındaki kira
sözleşmesine göre ise, yakıt giderleri kira parası içerisinde olup, kiralayan tarafından
karşılanacaktır. Kira sözleşmesi halen taraflar arasında geçerli ve değiştirilmesine
ilişkin teşebbüs akim kaldığına göre, davanın bu nedenlerle reddi doğrudur...” Y. 18.
HD. 15.06.1998, E. 1998/6261, K. 1998/7203 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)
4 Abdülkadir ARPACI, Kat Mülkiyetinde Yönetim, 2. Bs, İstanbul, Temel Yayıncılık,
1994, s. 195; Lale SİRMEN, Eşya Hukuku, 9. Bs, Ankara, Yetkin Yayıncılık, 2021, s.
516; Ömer DELİKAYA, Kat Mülkiyeti Hukukunda Hakimin Müdahalesi, Ankara, Ada-
let Yayınevi, 2022, s. 76; Berna Canan ÜNER ER, Kat Mülkiyetinde Yönetim, Erciyes
Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, 2018, s. 76 vd.
5 Bu sebeple yönetici ve yönetim kuruluna ilişkin herhangi bir ayrımın yer almadığı ko-
nularda, tekrara düşmemek adına KMK md. 34 metninde de olduğu gibi yalnızca yöne-
tici kavramı kullanılacaktır.
6 Safa REİSOĞLU, Uygulamada Kat Mülkiyeti, 4. Bs, Ankara, Güneş Matbaacılık,
1976, s. 109, yazar madde hükmünün emredici nitelikte olduğunu ifade etmektedir;
274 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
İlknur ARSLAN/Mustafa KIRMIZI, Kat Mülkiyeti Kanunu Şerhi, Ankara, Bilge Yayıne-
vi, 2012, s. 563; Tahsin Murat PULAK, Kat Mülkiyeti Kanunu, 4. Bs, Ankara, Adalet
Yayınevi, 2018, s. 412
7 Abdülkadir ARPACI a.g.e s. 177;Şeref Ertaş, a.g.e. s. 570; Seda ÖKTEM ÇEVİK, Toplu
Yapılarda Yönetim, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2010, s. 194
8 “...Dava, kat malikleri kurulu kararlarının iptali ile yönetici atanması istemine iliş-
kindir. Dava konusu kararlarla ana taşınmazda yönetici ve denetçi seçimi yapılmış-
tır. Yargılama devam ederken 13.01.2012 günü kat malikleri kurulu toplanarak 5
kişilik yeni bir yönetim kurulu seçmiştir. Yönetici seçimi ile ilgili dava devam eder-
ken kat malikleri kurulunun toplanarak usulüne uygun bir şekilde yeni bir yönetici
ataması yapması kural olarak bu istemin konusuz kalmasını gerektirir ise de, 634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 34. maddesinin ilk fıkrasına göre, kat malikleri ana
taşınmazın yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye
veya üç kişilik bir kurula verebilirler. Bu kimseye yönetici, kurula da yönetim ku-
rulu denir. Yasanın bu maddesinden de anlaşılacağı gibi yönetim kurulu, yönetim
planında aksine bir düzenleme mevcut olmadıkça en fazla üç kişiden oluşur. Böyle
bir sınırlama ana taşınmaz maliklerine gereksiz mali külfet yüklememek içindir.
Ana taşınmazın yönetim planında beş kişilik bir yönetim kurulu seçileceğine dair
bir hüküm de bulunmadığına göre kat malikleri kurulunun bu dava görülmekte iken
13.01.2012 günü almış oldukları beş kişilik yönetici atamasına ilişkin karar yok
hükmündedir. Bu nedenle ana taşınmaza mahkemece yönetici atanmasına ilişkin
verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir...”Y. 18. HD. 04.04.2013, E.2013/3557,
K. 2013/5592 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)
9 KMK md. 17/2: “Kat irtifakı sahipleri yapının tamamlanması için kendi aralarından
veya dışarıdan bir veya birkaç kişiyi yönetici olarak tayin edebilirler. Kat mülkiyeti
yöneticisinin görev, yetki ve sorumluluklarına dair hükümler, bu yönetici hakkında
da uygulanır.”
Kat Mülkiyeti Hukuknda Yönetici... • Av. A. YALÇINKAYA 275
10 KMK md. 45: “Anagayrimenkulün bir hakla kayıtlanması veya arsanın bölünmesi ve
bölünen kısmın mülkiyetinin başkasına devrolunması gibi temliki tasarruflar veya
anayapının dış duvarlarının, çatı veya damının reklam maksadiyle kiralanması gibi
önemli yönetim işleri ancak bütün kat maliklerinin oybirliğiyle verecekleri karar
üzerine yapılabilir.”
276 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
11 Ali Haydar KARAHACIOĞLU/Ahmet Cengiz ERGİN, Kat Mülkiyeti Kanunu, 8. Bs, An-
kara, Adalet Yayınevi, 2011, s. 988;Berna Canan ÜNER ER, a.g.e s. 63
12 Ömer DELİKAYA, a.g.es. 69
13 Başvuru bölümünde detaylı açıklama yapılacaktır.
14 Yönetici seçilmesi zorunlu olmasa bile yönetim planı yapılmasının zorunlu olduğu yö-
nünde bkz.Mahir Ersin GERMEÇ, Kat Mülkiyeti Hukuku, 7. Bs, Ankara, 2017, s.
883-884; Tahsin Murat PULAK, a.g.e s. 413; Y. 18. HD. 11.12.1996, E. 1996/10340,
K. 1996/11100 (Şeref ERTAŞ, a.g.e s. 571); Y. 18. HD. 08.02.1996, E. 1995/12919,
K. 1996/1343(Şeref ERTAŞ a.g.e s. 574); Y. 18. HD. 14.03.2005, E. 2004/10340, K.
2005/2184 (Şeref ERTAŞ, a.g.e s. 581-582)
15 Başvuru bölümünde detaylı açıklama yapılacaktır.
Kat Mülkiyeti Hukuknda Yönetici... • Av. A. YALÇINKAYA 277
19 KMK md. 34/3’te mülkiyetin bir kişide bulunması hususu açıkça belirtilmiştir. Dolayı-
sıyla mülkiyetin dağılımı, yöneticilik sıfatının kazanılması noktasında önem arz etme-
mektedir. Başka bir anlatımla, burada mülkiyetin elbirliği halinde bulunması, yöneti-
cilik sıfatının kazanılması sonucunu doğurmaz.
20 Abdülkadir ARPACI, a.g.e s. 189-190
21 Mustafa Kemal OĞUZMAN/Nami BARLAS, Medeni Hukuk, 21. Bs, İstanbul, Vedat
Kitapçılık, 2015, s. 216; Mustafa Kemal OĞUZMAN/Turgut ÖZ, Borçlar Hukuk Genel
Hükümler, C. 1, 15. Bs, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2015, s. 72; Haluk NOMER, Borç-
lar Hukuku Genel Hükümler, 14. Bs, İstanbul, Beta Basım Yayım, 2015, s. 36
Kat Mülkiyeti Hukuknda Yönetici... • Av. A. YALÇINKAYA 279
23 “...Somut olaya gelince, kat maliklerinin ana taşınmaza bir yönetici atanması husu-
sunda anlaşamadıkları ve bunun üzerine yönetici tayini için mahkemeye müracaat
ettikleri halin icabından anlaşılmaktadır. Yönetici ataması için kat malikleri kuru-
lunun toplantıya çağrılması veya toplantı yapılması bir ön şart olarak kabul edile-
mez. Ancak kat malikleri dava devam ederken dahi her zaman toplanıp bir yönetici
atama imkanına sahiptir. Olayda böyle bir husus da söz konusu olmadığına göre
mahkemece yukarıda değinilen yasa maddesindeki hükümler uyarınca ana taşın-
maza bir yönetici atanmasına karar verilmesi gerekirken, hukuki olmayan gerekçe-
lerle davanın reddi doğru görülmemiştir...” Y. 18. HD. 15.05.2012, E. 2012/2967, K.
2012/5671 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)
24 Şeyda DURSUN KARAAHMETOĞLU, a.g.e s. 1910-1911
Kat Mülkiyeti Hukuknda Yönetici... • Av. A. YALÇINKAYA 281
25 İlknur ARSLAN/Mustafa KIRMIZI, a.g.e s. 565; Mahir Ersin GERMEÇ, a.g.e s. 885;bkz.
Y. 18. HD. 20.11.2000, E. 2000/11802, K. 2000/12391(Şeref ERTAŞ, a.g.e s. 578); Y.
18. HD. 25.09.1995, E. 1995/7857, K. 1995/9133 (Mahir Ersin GERMEÇ a.g.e s. 902)
26 Mahir Ersin GERMEÇ, a.g.e s. 886
27 Abdülkadir ARPACI, a.g.e s. 194; Seda ÖKTEM ÇEVİK, a.g.e s. 195; Doktrindeki bir
görüşe göre toplu yapılar bakımından amaçsal yorum yapılmalıdır. Bu bağlamda ola-
ğan toplantıların iki yılda bir gerçekleştirileceğine ilişkin düzenleme dikkate alınarak
yöneticinin görev süresinin iki yıl olarak kabul edilmesi gerekmektedir, bkz. Ömer
DELİKAYA, a.g.e s. 69; Şerafettin GÖKALP, Açıklama ve Örnekleri ile Kat Mülkiyeti
Kanunu ve İlgili Mevzuat, 9. Bs, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2016, s. 27-28
28 Toplu Yapılarda yönetim işlerinin daha kapsamlı olması ve kat maliklerinin sayıları-
nın fazla olması itibariyle meydana gelebilecek değişikliklerin klasik kat mülkiyetinde-
ki kadar önemli etkiler doğurmayacağı gözetildiğinde, bir önceki dipnotta belirtildiği
üzere yönetici seçiminin iki yılda bir yapılacağı kabul edilebilir.
29 Bkz. Y. 18. HD. 15.2.1996, E. 1996/336, K. 1996/1714 (Mahir Ersin GERMEÇ, a.g.e s. 901)
282 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
2.1.2.Seçim Usulü
KMK md. 34/4’te, yöneticinin seçilebilmesi bakımından özel bir
karar yeter sayısı öngörülmüştür. Buna göre yönetici seçilebilme-
si için kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu bulunmalıdır.
Söz konusu hüküm emredici olduğundan madde metninde aranan
nitelikli çoğunluk değiştirilemez.31 Sayı ve arsa payı çoğunluğunun
her ikisi birden bulunarak karar alınmalıdır.32Burada yönetici se-
37 Bkz. Y. 18. HD. 26.09.2002, E. 2002/7293, K. 2002/8768 (Şeref ERTAŞ, a.g.e s. 579-
580); aynı yönde Abdülkadir ARPACI, Kat Mülkiyeti İlişkisi İçin Mahkemece Tayin
Edilen Yöneticinin Hukuki Durumu, Prof. Dr. Mustafa DURAL’a Armağan, İstanbul,
Filiz Kitabevi, 2013, s. 125-126, yazar burada yöneticiye ücret ödenmesinin KMK md.
40/2-3 uyarınca mümkün olduğunu ifade etmektedir.
38 Aksi yönde Yargıtay kararı için bkz. Y. 18. HD. 19.10.2015, E. 2015/1437, K.
2015/14627 (Mahir Ersin GERMEÇ, a.g.e s. 913-914)
39 İlknur ARSLAN/Mustafa KIRMIZI, a.g.e s. 566; Berna Canan ÜNER ER, a.g.e s. 65; Y.
18. HD. 14.03.2005, E. 2004/10340, K. 2005/2184 (Şeref ERTAŞ, a.g.e s. 581-582)
40 Y. 18. HD. 08.02.1996, E. 1995/12919, K. 1996/1343 (Mahir Ersin GERMEÇ, a.g.e s.
915); Tahsin Murat PULAK, a.g.e s. 414-415, yazara göre sekizden az bağımsız bölüm
bulunan ana gayrimenkuller bakımından yönetici atanmasının talep edildiği hallerde,
yönetici atanmasının gerekliliği hayatın olağan akışına uygundur.
41 Abdülkadir ARPACI, a.g.e s. 125
42 A.e s. 126
Kat Mülkiyeti Hukuknda Yönetici... • Av. A. YALÇINKAYA 285
2.2.1. Yargılama
Sulh Hukuk Mahkemesi, yöneticiyi belirlemeden önce diğer
kat maliklerini de imkan ve gereklilik bulunduğu takdirde dinle-
melidir. Bu husus, hakimin, davacının göstermiş olduğu yönetici
adaylarıyla bağlı bulunmaması açısından önemlidir.Bir Yargıtay
kararında da isabetle belirtildiği üzere, davacının göstermiş olduğu
adayın değerlendirme yapılmaksızın yönetici seçilmesi, bu konu-
daki tasarrufun davacıya bırakılması anlamına gelecektir.47
3.2. Erişilebilirlik
KMK md. 34/9 uyarınca yöneticinin isim ve soy ismiyle birlikte
ev ve iş yeri adresleri bilgilerinin asılı olduğu bir çerçevenin (tabe-
la mahiyetinde), anagayrimenkulün girişine yahut girişte görülebi-
lecek bir yere asılması gerekmektedir. Madde hükmünün amacı,
ana gayrimenkule ilişkin bilgi ve belge talebi noktasında, gerek kat
maliklerinin gerekse ilgili üçüncü kişilerin yöneticiye kolayca erişi-
lebilmesidir. Doktrindeki bir görüşe göre, bahsi geçen çerçevede,
yöneticinin telefon numarasının da yer alması gerekmektedir.63
Belirtmek gerekir ki söz konusu maddede yer alan bilgilerin
kullanılması kişisel verileri koruma hukuku bakımından hukuka
aykırılık teşkil etmemektedir. KVKK md. 5/2-a gündeme gelecektir.
İşbu madde, kişisel verilerin işlenme şartlarını düzenlemektedir.
Kişisel verileri koruma hukuku bakımından kural, veri işleme fa-
aliyetinin ilgili kişinin açık rızası alınarak gerçekleştirilmesidir.64
Söz konusu maddede bu kuralın istisnaları sınırlı olarak sayılmış
olup, bu istisnalardan birisi de kanunda açıkça öngörülmedir. Do-
layısıyla KMK md. 34/9 hükmü, kanunlarda açıkça öngörülme şar-
tını sağladığından, yöneticinin çerçevede yer alması öngörülen bil-
gilerinin üçüncü kişiler tarafından kullanılması, hukuka aykırılık
arz etmeyecektir.
Teminat gösterilmesinin aksine erişilebilirlik hakkındaki hü-
küm emredici niteliktedir ve işbu hükme uyulmamasının yaptırı-
mı da maddenin devamında öngörülmüştür. Buna göre, herhangi
bir ilgilinin başvurusu üzerine Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından
yönetici hakkında 50 TL’den 250 TL’ye kadar idari para cezası ve-
63 Mahir Ersin GERMEÇ, a.g.e s. 889; Haluk SARUHAN, Kat Mülkiyetine Getirilen Ye-
nilikler, Ankara, Adalet Yayınevi, 2018, s. 46
64 Bahri ÖZTÜRK, Elif ALTINOK ÇALIŞKAN, Serkan SEYHAN, Kişisel Verilerin Korun-
ması Hukuku Teorik ve Pratik Çalışma Kitabı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2021, s.
64; Mesut Serdar ÇEKİN, Avrupa Birliği Hukukuyla Mukayeseli Olarak 6698 Sayılı
Kanun Çerçevesinde Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3. Bs, İstanbul, On İki
Levha Yayıncılık, 2020, s. 73 Murat Volkan DÜLGER, Kişisel Verilerin Korunması
Hukuku, İstanbul, Hukuk Akademisi, 2019, s. 215
290 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
4. SONUÇ
Yönetici, KMK md. 34/1’de “anagayrimenkulün yönetiminin ve-
rildiği kimse” olarak ifade edilmiştir. Yönetim işleri bakımından
kat maliki olmayan üçüncü kişilerin yahut tüzel kişilerin seçilme-
si mümkündür. Yönetim, tek bir kişiye yahut üç kişilik bir kuru-
la bırakılabilir. Yönetim kurulunun üç kişiden oluşmasına ilişkin
doktrinde işbu sayının azami yahut asgari nitelik arz ettiği yönün-
de farklı görüşler mevcut olmakla birlikte, sayının sabit olmasın-
dan bahisle azami yahut asgari bir niteliğin söz konusu olmadığı
şeklinde de bir görüş mevcuttur. Kanaatimizce yönetim kurulunun
kaç kişiden oluşacağı hususunda öncelikle yönetim planı dikkate
alınmalı, yönetim planında hüküm bulunmayan hallerde KMK md.
34/1 uygulanmalıdır.
KMK md. 34 başlığı her ne kadar “yönetici atanması” olarak
kaleme alınmışsa da madde hükmünde öngörülen işlem seçimdir.
KMK md. 34/2 uyarınca sekizden fazla bağımsız bölüm bulunan
ana gayrimenkuller bakımından yönetici seçilmesi zorunludur.
Aksi takdirde kanaatimizce Sulh Hukuk Mahkemesine yönetici se-
çilmesi talebiyle başvurulabilecektir.
Anagayrimenkulün tamamına malik olan kimse KMK md. 34/3
uyarınca yöneticidir. Kanundan kaynaklanan bu durum, anagayri-
65 Madde hükmü 14.11.2007 tarihli 5711 sayılı kanunla değiştirilmeden önce, para ceza-
sının niteliği madde lafzında yer almamaktaydı. Etem Saba ÖZMEN, anılan değişikliğin
kanunların Türk Ceza Reformuyla uyumlu hale getirilmesi amacına yönelik olduğunu
ifade etmektedir. Bkz. Etem Saba ÖZMEN, Hafize KIR, Kat Mülkiyeti Kanunu De-
ğişiklikleri Şerhi ve Eleştirisi(5711/5912 Sayılı Kanunlar), İstanbul, Saba Özmen
Avukatlık Ortaklığı Yayınları, 2010, s. 106; Haluk SARUHAN, a.g.e s. 46-47
66 Görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olması sebebiyle verilecek idari para
cezasına, Kabahatler Kanununda gösterilen kanun yolu hükümleri değil Hukuk Muha-
kemeleri Kanununda gösterilen kanun yolu hükümlerinin uygulanması gerektiği hak-
kındaki görüş için bkz. Tahsin Murat PULAK, a.g.e s. 397-398
67 Şeyda DURSUN KARAAHMETOĞLU, a.g.e s. 1915
Kat Mülkiyeti Hukuknda Yönetici... • Av. A. YALÇINKAYA 291
KAYNAKÇA
ARPACI, Abdülkadir, Kat Mülkiyetinde Yönetim, 2. Bası, İstanbul, İstanbul
1994.
ARPACI, Abdülkadir, “Kat Mülkiyeti İlişkisi İçin Mahkemece Tayin Edilen
Yöneticinin Hukuki Durumu”, Prof. Dr. Mustafa DURAL’a Armağan, İstanbul
2013.
ARSLAN, İlknur / KIRMIZI, Mustafa, Kat Mülkiyeti Kanunu Şerhi, Ankara
2012.
ÇEKİN, Mesut Serdar, Avrupa Birliği Hukukuyla Mukayeseli Olarak 6698 Sa-
yılı Kanun Çerçevesinde Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3. Bası, İstanbul
2020.
DELİKAYA, Ömer: Kat Mülkiyeti Hukukunda Hâkimin Müdahalesi, Ankara
2022.
DURSUN KARAAHMETOĞLU, Şeyda, Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 34. Mad-
desine Göre Yöneticinin Atanması, YÜHFD, C. XVIII, (s. 1905-1918), İstanbul
2021.
DÜLGER, Murat Volkan, Kişisel Verilerin Korunması Hukuku, İstanbul 2019.
ERTAŞ, Şeref, Kat Mülkiyeti Kanunu Şerhi,2. Bası, Ankara 2015.
GERMEÇ, Mahir Ersin, Kat Mülkiyeti Hukuku,7. Bası, Ankara 2017.
GÖKALP, Şerafettin, Açıklama ve Örnekleri ile Kat Mülkiyeti Kanunu ve İlgili
Mevzuat, 9. Bası, Ankara 2016.
İNAL, Nihat, Apartman, Site, Toplu Konut, Devremülk Yönetimi, 2. Bası, An-
kara, 2016.
KARAHACIOĞLU, Ali Haydar / ERGİN, Ahmet Cengiz, Kat Mülkiyeti Kanu-
nu, 8. Bası, Ankara 2011.
NOMER, Haluk Nami, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. Bası, İstanbul
2015.
PULAK, Tahsin Murat, Kat Mülkiyeti Kanunu, 4. Bası, Ankara 2008.
REİSOĞLU, Safa, Uygulamada Kat Mülkiyeti, 4. Bası, Ankara 1976.
Kat Mülkiyeti Hukuknda Yönetici... • Av. A. YALÇINKAYA 293
KAMULAŞTIRMADA
İDARENİN SORUMLULUĞU
1. GİRİŞ
Mülkiyet, hukuk sayesinde insanların serbestçe tasarrufta bulu-
nabildikleri alanları ya da diğer şeyleri ifade eder diyebilmek müm-
kündür. Mülkiyetin hukuka uygun olarak hak niteliğinde değer-
lendirirsek de, insanın en temel haklarından birisi olarak kişinin
kendisine ait olan malı üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilmesini
sağlamaktadır. Ancak bazı durumlarda bu alanlar üzerinde kişinin
serbestçe tasarruf etmesinin idare tarafından kısıtlanabildiği ve el
konularak işlem yapılabildiği görülmektedir.
Anayasa’nın ikinci bölümünde yer alan kişi hakları ve ödevle-
ri kısmında, 35’nci maddenin 1’inci fıkrasında herkesin mülkiyet
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Aynı maddenin 2’nci fıkrasın-
da mülkiyetin ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandı-
rılabileceği belirtilmektedir. Yine Anayasa’nın üçüncü bölümünde
yer alan sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler kısmında, 46’ncı
madde de kamulaştırmaya ilişkin açıklamalar yapılmaktadır. Ayrı-
ca 04 Kasım 1983 tarihli 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nu da
bulunmaktadır. Bu kanunun, fiili el atma konusunu kapsadığı, hu-
kuki el atmaya yönelik eksikliklerin olduğu değerlendirilmektedir.
Ayrıca 03 Mayıs 1985 tarihli 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan
düzenlemelerle de idare tarafından kamu yararı adı altında imar
planlarının yapıldığı görülmektedir.
Hukuki el atmada idarenin sorumluluğuna yönelik yargı ka-
rarları incelendiğinde, Yargıtay Genel Kurulu’nun 2010 tarihli ka-
rarında idarenin fiili olarak, sahiplenme amaç ve kastıyla yaptığı
müdahalesinin kamulaştırmasız el atma sayıldığı belirtilmiştir.
Kararda, aynı zamanda imar planları ile taşınmazı yol, park, okul
2. MÜLKİYET HAKKI
2.1. Mülkiyet Hakkı Kavramı
Kişinin temel hak ve özgürlükleri arasında yer alan mülkiyet
hakkı kavramını açıklayabilmek için mülkiyet ve hak kavramları-
na değinilmesi gerekmektedir. Hak kavramını hukuka uygunluk,
adalet olarak ya da hukukun, adaletin gerektirdiği ve birine ayır-
dığı şey, kazanım, kazanç olarak tanımlayabilmek mümkündür2.
Mülkiyet kavramına ise kısaca sahiplik denilmektedir3. Mülkiyet
kavramını kısaca bu şekilde tanımlasak da eski çağlardan beri
mülkiyet konusunda farklı tanımlamalar yapılmış ve tartışılmıştır.
Mülkiyetin, ötekilerle temasa geçilmesini sağlayan, kimlik diyalek-
tiğinde zorunlu bir uğrak nokta olduğu, nesneyi arzularken onu
etki altına almayı ve ötekilere yönelik tanınma arzusunun müza-
kere biçimi şeklinde belirtilmiştir4. Mülkiyetteki temel amacın, öz-
3. KAMULAŞTIRMA
Kamulaştırma Anayasa’nın 3’üncü bölümünde “Sosyal ve Eko-
nomik Haklar ve Ödevler” kısmının Kamu Yararı başlığı altındaki
46’ncı maddesinde “Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının
gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla,
özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir
kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırma-
ya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir. Kamu-
laştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden
ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması,
büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleş-
tirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve
turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme
şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebilece-
ği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde
taksitler eşit olarak ödenir. Kamulaştırılan topraktan, o toprağı
doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli,
her halde peşin ödenir. İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirme-
lerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedelle-
rinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır. “
şeklinde açıklanmaktadır.
Kamulaştırmaya ilişkin 4 Kasım 1983 tarihli ve 2942 sayılı Ka-
mulaştırma Kanunu da bulunmaktadır. Bu kanunda gerçek ve tü-
zel kişilerin taşınmaz mallarının ne şekilde kamulaştırılacağına
yönelik usul ve esaslar belirtilmektedir. Kamulaştırmada idarenin
hukuka uygun olarak yetkisine, şekli yönden, kamulaştırma sebebi
ile konusuna ve amacına dikkat edilmesi gerekmektedir. Kamu-
laştırmayı yapan idarenin yetki bakımından görev alanına giren,
kamu hizmeti ve teşebbüsünü yerine getirmesi maksadıyla yapıl-
ması önem arz etmektedir. Kamulaştırmayı idareden farklı olarak
özel kişiler yapabilmesi mümkün değildir. Ancak özel kişiler lehine
kamulaştırma yapılabilmektedir12. Kamulaştırmanın sebebi, idare
tarafından kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi maksadıyla
ve ihtiyaç duyulması halinde taşınmazlara kamu yararı temelinde
4. KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA
4.1. Kamulaştırmasız El Atma Kavramı
Kamulaştırmasız el atma, özel mülkiyete tabi taşınmaza hukuka
uygun bir dayanaktan yoksun şekilde, kalıcı olarak ve sahiplen-
mek maksadıyla taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının sağladığı
hak ve yetkilerinden istifade etmesinin kamulaştırma yetkisine sa-
hip idare tarafından kısmen ya da tamamen kısıtlanması şeklinde
tanımlanmaktadır16. Kamulaştırmasız el atmadan söz edebilmek
için, malike ait gayrimenkulün kamu hizmetinde kullanılmak mak-
sadıyla idare tarafından işgal edilmiş olması ve bu işgalin kanunda
öngörülen usul ve esaslara uygun olarak tesis edilmiş bir kamu-
laştırma işlemine dayanmadan gerçekleştirilmiş olması gerekmek-
tedir17. Taşınmaza fiilen el atılması durumunda kamulaştırmasız
el atma durumunun oluşacağı belirtilse de, fiilen el atmaksızın,
sadece hukuki müdahale ile bir el atma gerçekleştirilerek kişiler,
taşınmazları üzerindeki tasarruflarından mahrum edilmektedir.
Kamulaştırmasız el atmayı, hukuka uygun ve hukuka aykırı kamu-
laştırmasız el atma olarak ikiye ayırabilmek mümkündür18.
Belirtilen tanımlardan yola çıkarak kamulaştırmasız el atmayı,
bireylerin özel mülkiyetindeki gayrimenkul mallarına, mülkiyet
haklarını kısıtlayacak şekilde ve rızaları bulunmaksızın, kamulaş-
5. ACELE KAMULAŞTIRMA
5.1. Acele Kamulaştırma Kavramı
Acele kamulaştırma, 31.08.1956 tarihli ve 6830 sayılı İstimlak
Kanun’un “Acele İşlerde El Koyma” başlıklı 16’ncı maddesinde;
“Mahkemede dâva açıldığı ve dâva neticesine intizar edilmeksi-
zin istimlâk olunan gayrimenkule hemen el konulmasına idarece
zaruret görüldüğü hallerde, gayrimenkulün takdir olunan kıyme-
ti millî bankalardan birisine, bulunmayan yerlerde mal sandık-
larına yatırılarak makbuzu, ilgili evrak suretleriyle birlikte mah-
kemeye tevdi edilip delil tesbiti istenir. Mahkeme 8 gün içinde
gayrimenkul sahibini davet ile 5 gün zarfında gayrimenkulun,
11. maddede yazılı olduğu şekilde kıymet takdirine esas olabile-
cek bütün evsafını tesbit ettirerek o gayrimenkulün siciline şerh
ve tescil edilmesini tapu dairesine bildirir.
Bu muamele, mahkemenin davetine icabet etmeyen veya de-
lillerin tespiti sırasında hazır bulunmayanların gıyabında yapı-
Kamulaştırmada İdarenin Sorumluluğu • Av. M. YÜCEEFEGÜÇ 311
6. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Sonuç olarak, aslında bütün anlatılanların en temelinde yer alan
mülkiyet hakkı sorunundan kaynaklandığı görülmektedir. Ünlü
Felsefeci George Wilhelm Friedrich Hegel’in değindiği gibi insan-
lar için mülkiyet, “özgürlüğün ilk varoluşu” insanın kişiliğinin bir
belirtisi anlamına gelir; bu bakımdan mülkiyet bir araç değil, aksi-
ne amaç olarak nitelendirilir. Mülkiyet hakkı şüphesiz ki en temel
haklar arasındadır. Hukuk devletinde bu hakkın sınırlandırılması
ancak hukuka uygun şekilde yapılmalıdır.
1956 ile 1983 yılları arasındaki kamulaştırmasız el atmaların
da fiili el atma şeklinde nitelendirilse de aslında hukuki temele
dayandırılması zorunlu olan el koymalardır. Hukuki temelden
yoksun olan idarenin el koyması şeklinde gerçekleşecek müda-
halelerin sonucu hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Zira
Anayasa’ya göre ancak kamu yararı ve kanunla sınırlandırılabilen
mülkiyet hakkı, temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendi-
rilmektedir.
1983 yılından sonra 2010 yılına kadar kamulaştırmasız el at-
maların hukuki yönden de aynı uygulamalara tabi olarak, yani ida-
renin işlem ve eyleminden kaynaklı olması itibariyle de, eylemsiz
kalmasına da fiili el atma şeklinde nitelendirilmiştir. 2010 yılında
YHGK’nun hukuki el atmaların da kamulaştırmasız el atma kap-
samında olduğu yönündeki değerlendirmesi ile fiili el atma dışında
bir kavram olan hukuki el atma kavramı ortaya atılmıştır.
Hukuki el atma, başlangıçta İmar Kanunu gibi kapsamlarda hu-
kuka uygun şekilde başlamış olsa da sonucu itibariyle farklı mülki-
yet hakkı sorunlarına neden olmaktadır. İdarenin işlem ve eylemle-
Kamulaştırmada İdarenin Sorumluluğu • Av. M. YÜCEEFEGÜÇ 315
KAYNAKÇA
ALTUNIŞIK, E., Hukuki El Atma, (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi),
Pamukkale Üniversitesi 2019.
BAŞPINAR V., Mülkiyet Hakkını İhlal Eden Müdahaleler, Ankara 2009.
Kamulaştırmada İdarenin Sorumluluğu • Av. M. YÜCEEFEGÜÇ 317
1 Kararın tam metni için; Resmî Gazete: 23.05.2023/32199, (son erişim: 17.06.2023).
322 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
1 Kararın tam metni için; Resmî Gazete: 23.05.2023/32199, (son erişim: 28.06.2023).
328 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
veya sabit telefon hatlarından kısa bir zaman içinde ve birbiri ar-
dına gelecek şekilde birden çok kimsenin aranması ardışık arama;
belirli bir tarih aralığında değişik zamanlarda ve süreli olacak şe-
kilde bir kimsenin aranması ise periyodik arama olarak tanımlan-
mıştır. Örgütün mahrem yapısı içinde faaliyet gösteren örgüt men-
suplarının kendi sorumlulukları altında bulunan askerî personelin
telefon numaralarını, deşifre edilmelerinin önlenmesi ve örgütsel
faaliyetlerinin sürdürülebilir olması amacıyla şifreleme metotları
kullanarak kaydettikleri tespit edilmiştir
Bu bağlamda FETÖ/PDY’ye yönelik yürütülen bir soruşturma
sırasında M.Ö. adlı kişinin müdafinin de hazır bulunmasıyla kol-
lukta şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde yer alan, örgütün askerî
mahrem yapılanmasına yerleştirilmesine ve sonrasında örgüt men-
suplarının kendisiyle irtibat kurmasına dair açıklamaları şöyledir:
……
Sınava iki gün kala Hamza abi ile birlikte ... olarak hatırla-
dığım erkek öğrenci yurduna gittik. Bu yurtta daha önceden hiç
görmediğim adını soyadını bilmediğim ... bir kişi bize flash bellek
takılı bir dizüstü bilgisayarda 35 civarı ve matematik ağırlıklı so-
ruların olduğu bir test çözdürdü, bu test soruları word ya da ben-
zeri bir office programında değildi. Bu sorular test kitapçığından
çekilmiş fotoğraflar şeklindeydi ve çoğunda sadece doğru cevap
görünüyor, diğer cevapların üzeri bilgisayar programları ile ka-
patılmıştı ama birkaç tane soruda doğru cevap dışında şıklar da
vardı. Bu sorular için yanımızda bulunan adını bilmediğim abi
bizlere ‘Sadece doğru cevaplara bakın, diğerlerini önemsemeyin’
demişti. Bu soruları bize göstermeden önce cep telefonlarımızı
bizden toplayıp başka bir odaya götürdüler ve öncesinde bize
hitaben ‘Birazdan sizlere göstereceğimiz şeyler hakkında hiçbir
yerde hiçbir şekilde konuşmayacak ve bilgi paylaşmayacaksınız’
deyip sonrasında hepimize şu an içeriğini hatırlayamadığım bir
şekilde yemin ettirdiler ... … Bu soruları çözdürürken verdiklerin
soruların cevaplarını söyleyerek ‘Bu şekilde çıkabilir, bu cevap-
lara iyi bakın’ şeklinde bize şeyler söyledi. Sınava girdiğimde
bize çözdürülen soruların cevapları ile aynı olduklarını gördüm.
... Ancak sınav sonrasında ne benim ne de diğer arkadaşlarımın
içi rahat değildi, yaptığımız işin doğru olduğuna inanmıyorduk.
332 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
1 Kararın tam metni için; Resmî Gazete: 01.06.2023/32208, (son erişim: 28.06.2023).
Anayasa Mahkemesi Kararları 357
reken ilk husus, sınır dışı işleminin tesis edildiği tarihte yabancı
kişinin bulunduğu ülkede bir özel ve/veya aile hayatının mevcut
olup olmadığının ortaya konulmasıdır.
Somut olayda başvurucunun 2014 yılından bu yana Türkiye’de
çalışma izni kapsamında çalıştığı, 2020 yılında Türk vatandaşı ni-
şanlısı ile resmî nikahla evlendiği ve başvuru formundaki beyanına
göre hamile olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesi kapsamında mevcut aile hayatının olduğu açıktır. Bu
durumda başvurucu hakkındaki yurda giriş yasağı tahdit kararı-
nın aile hayatına saygı hakkına müdahale teşkil ettiği kanaatine
varılmıştır. Hakkındaki yurda giriş yasağı tahdit karan nedeniyle
başvurucunun aile hayatına saygı hakkına yönelik müdahalelerin
kanuniliği, meşru amacı, demokratik toplum düzeninin gerekle-
rine uygunluğu ve ölçülülüğünün denetiminde gözetilmesi gere-
ken genel ilkeler Anayasa Mahkemesince birçok kararda ayrıntılı
olarak açıklanmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Guinura
Toktomambetova, B. No: 2018/29906, 15/3/2022, §§ 62, 63; De-
metHussen Najem, B. No: 2019/438,27/7/2022, §§ 41,42; A.A.A.,
§§ 48-53). Devletin egemenliğinden kaynaklanan yabancıların ülke-
ye girişi ve ikametini denetleme yetkisi bu konuyla ilgili konulmuş
kanun hükümlerine aykırı davrananlara caydırıcı yaptırımlar kap-
samında kamu düzeni ve millî güvenlik yönünden tehlikeli olduğu
tespit edilen yabancıların sınır dışı edilmesi mümkündür. Bununla
birlikte sınır dışı edilen yabancının ülkede güçlü ailevi bağlara sa-
hip olduğu durumlarda aile hayatı ile sınır dışı veya ülkeye girişin
yasaklanması karan bağlamında gözetilen kamusal menfaat ara-
sında adil bir denge kurulması gerekmektedir. Bir yabancının terö-
rist faaliyetlerle ilgili olarak ve millî güvenliğin korunması amacıyla
sınır dışı edilmesinde veya ülkeye girişinin yasaklanmasında kamu
makamlarının mutlaka somut olayın koşullan içinde kişinin millî
güvenliği tehlikeye atacak nitelikteki faaliyetlerde bulunduğuna dair
yeterli ve ciddi bilgileri yargı mercilerine sunması gerekir. Derece
mahkemelerince de kamu makamlarınca müdahale ile ilgili olarak
ileri sürülen sebepleri inceleyerek konuyla ilgili beyanların neden
kabul edildiği veya reddedildiğine dair gerekçelerini kararlarında
göstermeleri zorunludur (A.G. (B. No: 2018/6143, 16.12.2020, §§
50-54) ve A.A.A., §§ 50-57).
360 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
1 Kararın tam metni için; Resmî Gazete: 01.06.2023/32208, (son erişim: 28.06.2023).
362 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
tarihi ve etik ana bilim dalı başkanı olan bir bilirkişiden alman
rapora atıfta bulunarak başvurucunun uzmanlık alanı dışındaki
tartışmalı konulan kesin gibi savunarak kendi kişisel reklamını
yaptığı kanaatine varmış ve dava konusu işlemde hukuka aykırılık
görmemiştir. Bunun üzerine başvuran 29.01.2020 tarihinde Ana-
yasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.
Değerlendirme: Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelen-
miştir.
Başvurucu; kendisinin hem doktor hem akademisyen sıfatı
bulunduğunu, bilimsel araştırmalara göre depresyon dâhil tüm
kronik hastalıkların yanlış beslenmeden kaynakladığını, reklama
ihtiyacının olmadığını, halkın sağlığını korumak için bildiklerini
kamuya aktardığını, bir hekim olarak araştırma ve bilgilerini ka-
muyla paylaşmasının hem görevi hem sorumluluğu olduğunu, bu
tarz açıklamaların ifade hürriyeti kapsamında kaldığını savunmuş-
tur.
Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığından aldığı görüşü iletmiştir.
Sağlık Bakanlığına göre başvurucunun açıklamaları doğruluğu bi-
limsel olarak kanıtlanmamış ve tıbbi yerleşik metot hâline gelme-
miş yanıltıcı, abartılı açıklamalardır ve bu nedenle mevzuata aykı-
rılık oluşturmaktadır.
Başvurucu hakkında para cezası verilmesinin başvurucunun
ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğunun kabul edilmesi
gerekir. Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği uyarınca yapı-
lan müdahale ile ulaşılmaya çalışılan sağlığın korunması amacı-
nın kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçasını
oluşturması nedeniyle meşru temelinin bulunduğu sonucuna va-
rılmıştır. Müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun olup olmadığının belirlenmesi ayrı bir konudur. Buna göre
temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, toplumsal bir ihtiyacı
karşılamak ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır.
Bu koşullan taşımayan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez.
Somut olayda başvurucu, yaptığı açıklamalarından dolayı bir-
den çok gerekçeyle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Anayasa
Mahkemesine göre başvurucu, evvelemirde tıp alanında kişilerin
Anayasa Mahkemesi Kararları 363
1 Kararın tam metni için; Resmî Gazete: 30.05.2023/32206, (son erişim: 12.06.2023).
Anayasa Mahkemesi Kararları 367
ÖZET:
BAŞVURUNUN KONUSU
Başvuru; ıslah talebinin tahkikata devam edilmesine rağmen
bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle redde-
dilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun
sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edil-
diği iddialarına ilişkindir.
376 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
OLAY VE OLGULAR
Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle
şöyledir:
Başvurucunun eşi O.B., çalıştığı alışveriş merkezinde 29/3/2000
tarihinde çıkan yangın sonucu yanarak ölmüştür.
Başvurucu, söz konusu olay üzerine fazlaya ilişkin hakları saklı
tutulmak kaydıyla 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazmi-
nat istemiyle 11/1/2002 tarihinde Sultanbeyli Asliye Hukuk Mah-
kemesinde dava açmıştır. Anılan Mahkemenin 14/5/2002 tarihli
yetkisizlik kararı üzerine dosya Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
esasına kaydedilmiştir.
O.B.nin annesi, babası ve kardeşlerinin Şişli 5. Asliye Hukuk
Mahkemesinde açtıkları tazminat davası, başvurucunun açtığı taz-
minat davası ile 24/3/2005 tarihinde birleştirilmiştir. Anılan dava
dosyası üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu 4/5/2009
tarihli kusur raporu düzenlenmiştir.
Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 28/5/2009 tarihli kararı ile,
uyuşmazlık konusu olayın 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu kapsamında yer aldığını ve iş kazası niteliğinde
olduğunu belirterek mevcut davada iş mahkemelerinin görevli ol-
duğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli
iş mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/5/2009 tarihli görevsiz-
lik kararı üzerine dosya, İstanbul 6. İş Mahkemesinin (Mahkeme)
esasına kaydedilmiş ve 6/11/2009 tarihinde Tensip Tutanağı dü-
zenlenmiştir. Mahkeme tarafından dosya üzerinden hesap bilir-
kişisine inceleme yaptırılmış ve 21/5/2012 tarihli bilirkişi raporu
dosyaya dâhil edilmiştir. Anılan raporda başvurucunun maddi des-
tek zararı 128.160,70 TL olarak belirlenmiştir.
Mahkeme 18/6/2012 tarihli kararında; ilgililerin kusur oran-
larına yönelik dosyaya sunulan raporlar üzerinde değerlendirme
yaptıktan sonra hesap bilirkişisi raporunda başvurucunun mad-
di destek zararının 128.160,70 TL olarak belirlendiği, kurumdan
bağlanan gelirin peşin sermaye değeri toplamının 130.347,99 TL
olarak bildirildiği, böylece maddi zararın kurumca bağlanan gelir
Anayasa Mahkemesi Kararları 377
İNCELEME VE GEREKÇE
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
Başvurucu, dava açıldıktan tam yedi sene sonra görevsizlik
kararı verildiğini bilirkişi raporu alınmasına ilk olarak dava açıl-
dıktan sekiz -olaydan itibaren on- sene sonra karar verildiğini ve
uğramış olduğu zarar henüz belirlenmemişken maddi tazminata
ilişkin davanın zamanaşımına uğradığını ifade etmiştir. Başvurucu
ayrıca davayı açtıkları tarihte belirsiz alacak davası bulunmaması
nedeniyle davanın kısmi dava olarak açıldığını, maddi zararının
bilirkişi raporuyla belirlendiği tarih itibarıyla ek dava açma süre-
sinin sona erdiğini, bu suretle ek dava açma hakkının da elinden
alındığını ve bozma kararı sonrası ıslah yoluna başvurulamayacağı
gerekçesiyle ıslah edilen kısım yönünden davasının reddedilmesi
nedeniyle zarara uğradığını belirterek mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve sa-
vunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı an-
laşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi Kararları 379
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve sa-
vunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye
erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa’nın
36. maddesine “adil yargılanma” ibaresinin eklenmesine ilişkin
gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâ-
hil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme’yi yorumlayan AİHM, Sözleş-
me’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim
hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş.
Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
Bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle ıslah
talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye eri-
şim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” kenar
başlıklı 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sö-
züne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuri-
yetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirti-
len koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13.
maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun
tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilke-
sine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlen-
mesi gerekir.
1086 sayılı mülga Kanun’un 84. maddesinde ıslaha tahkikatın
bitimine kadar ve 6100 sayılı Kanun’un 177. maddesinde ıslaha
380 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
b. Esas Yönünden
Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yar-
gılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu
zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona
erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa
Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Er-
gun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
İş mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama süresinin
makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı
ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuç-
landırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır
(Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 58).
Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında 17 yıl 3 aylık yargılama süresi-
nin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
Açıklanan gerekçeyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altı-
na alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yar-
gılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini ve uğramış olduğu zararla-
rın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
Başvuruda tespit edilen mahkemeye erişim hakkının ihlali-
nin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama ya-
pılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın
gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yar-
gılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonu-
cuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkele-
re uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No:
2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.
No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu
(3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
Anayasa Mahkemesi Kararları 389
yılında kabul edilen 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) nu-
maralı fıkrası ile İçtüzük›ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre bireysel başvurularda otuz günlük başvuru süresi ihlale neden
olduğu iddia edilen karar veya işlemin öğrenildiği tarihten başla-
maktadır. Yargılama sonucu verilen bir kararın kanunen tebliğ zo-
runluluğu bulunsa dahi o kararın gerekçesiyle birlikte herhangi bir
şekilde öğrenilmesiyle bireysel başvuru süresi başlamaktadır.
UYAP, kullanıcıların kendilerini ilgilendiren bilgi ve belgelere ih-
tiyaç duymaları hâlinde hızlı ve kolay şekilde ulaşabilmelerini sağ-
lamaktadır. Her türlü bilgi ve belge alışverişi de UYAP üzerinden
elektronik ortamda ve anlık denebilecek kısa sürede gerçekleştiri-
lebilmektedir
Yargı sisteminin parçası olarak avukatlar, sistemde vekâleti bu-
lunan dava dosyalarını internet üzerinden UYAP’tan yararlanarak
inceleyebilmekte; bu dosyalardan suret alabilmekte, elektronik
imza ile sistemdeki dava dosyalarına evrak ekleyebilmekte; yeni
dava dosyası açabilmekte ve harç ödeyebilmektedir. Ayrıca nihai
kararın gerekçesine erişmenin mümkün hâle geldiği durumlarda
başvurucu avukatları bu sistemi kullanmak suretiyle nihai kararın
gerekçesini kesin olarak öğrenme imkânını da elde etmektedir
Tüm bu işlemler yapılırken bilgi ve belgelerin son hâli, değiş-
mez ve güvenli bir şekilde veri tabanında saklanmakta ve belgeler
üzerinde yapılan işlemler UYAP evrak işlem kütüğünde kayıt altına
alınmaktadır. Evrak işlem kütüğü, evrak üzerinde yapılan işlem-
leri (doküman oluşturma, düzenleme, imzalama, açma, okuma ve
yazdırma gibi) kayıt altına almaktadır. Kayıt altına alınan evrak
üzerindeki işlemleri yapan şahsın adı, soyadı, sıfatı, birimi, yapılan
işlemin niteliği, tarih ve saati sistemde saklanmaktadır.
Bununla birlikte vekil ile işlemlerini takip ettiren başvurucular
da UYAP üzerinden elektronik ortamda, haklarında sürdürülen
yargılamalara ilişkin nihai kararın gerekçesine erişmenin müm-
kün hâle geldiği andan itibaren kararın gerekçesini kesin olarak
öğrenme imkânına sahiptir. Dolayısıyla başvurucular UYAP üzerin-
den yapacakları incelemede nihai kararın gerekçesini vekillerinden
önce öğrenebilmektedir. Buna göre söz konusu durumda da dos-
yadan suret alınması hâlinde olduğu gibi başvurucuların gerekçeli
394 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
DEĞERLENDİRME
1. Bir hukuki ilişkinin iş sözleşmesine dayanması diğer bir anla-
tımla iş sözleşmesinin taraflarının işçi ve işveren sıfatına sahip ol-
ması veya bir yerin işyeri unsurlarını taşıması bunların her zaman
iş kanunları kapsamına girmesi için yeterli değildir.
2. İş Kanunu’nun amaç ve kapsamını düzenleyen 1 inci maddesi
kanun kapsamının sınırını kanunun 4 üncü maddesinde belirti-
len istisnalarla sınırlı tutmuştur. Maddenin yollama yaptığı 4 üncü
madde hangi işlerin 4857 sayılı Kanunu’nun kapsamı dışında bı-
rakıldığını göstermiş ve 854 sayılı Kanun’un kapsamına giren, de-
nizlerde, göllerde ve nehirlerde (insan, hayvan, eşya) taşıma işlerini
kural olarak 4857 sayılı Kanun’un kapsamı dışında bırakmıştır.
Deniz taşıma işlerinin 4857 sayılı Kanun kapsamına alınmaması-
nın gerekçesi, bu işlerin özellikleri nedeniyle özel bir çalışma dü-
zenini gerektirmesi ve bunlara İş Kanunundaki bir çok hükmün
uygulanmasının mümkün bulunmamasıdır (Sarper Süzek, İş Hu-
kuku, ..., Yenilenmiş Onsekizinci Baskı, 2019, s.210).
3. Buna karşılık, bütün deniz taşıma işleri 4857 sayılı Ka-
nun’un kapsamı dışına çıkarılmamış, kıyılarda veya liman ve
iskelelerde gemilerden karaya veya karadan gemilere yapılan
yükleme ve boşaltma işleri 4857 sayılı Kanun’un uygulama
alanına alınmıştır. Aynı şekilde denizlerde çalışan su ürünleri
üreticileri ile ilgili işler de bu Kanun’un hükümlerine tâbi kı-
lınmıştır.
4. 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 1 inci maddesinin birinci fık-
rası da Kanun’un uygulama alanını belirlemiş ve denizlerde, göl-
lerde, akarsularda Türk bayrağını taşıyan ve yüz ve daha yukarı
grostonilatoluk gemilerde iş sözleşmesiyle çalışan gemi adamları
ve bunların işverenleri hakkında Kanun’un uygulanacağını belirt-
miştir. Ayrıca maddenin devam eden fıkrasında da gemi belirti-
len tonajda olmasa da aynı işverene ait gemilerin grostinatolarının
toplamı yüz veya daha fazla olduğunda ya da işverenin çalıştırdığı
gemi adamı sayısı beş veya daha fazla bulunduğu takdirde geminin
yine 854 sayılı Kanun kapsamına gireceği hükme bağlanmıştır. Öte
yandan 04.07.2008 tarihli ve 30468 sayılı Resmî Gazete’de ya-
yımlanan 698 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye kadar Ba-
412 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
HİZMET TESPİTİ
•
SİGORTALININ KURUMA BİLDİRİMİNİN İŞE GİRİŞ
TARİHİNDEN SONRA YAPILMASI
•
BLOK ÇALIŞMA • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
UZMAN BİLİRKİŞİ
İŞÇİLİK ALACAĞI
•
KISMİ DAVA ve EK DAVA
satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. O halde, gizli ayıp-
ların, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra
hemen ( dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede ), ihbar
edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise,
ortalama ( vasat ) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması gerek-
mektedir.
Mahkemece satış bedelinden indirilecek tutarın tespitinde hatalı
değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır. Öyle ki satış bedelinden
indirilecek miktarın tespitinde, doktrinde, “mutlak metod”, “nis-
bi metod”ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler
mevcutsa da, gerek Dairemiz gerekse Yargıtay tarafından öte-
den beri uygulanan “nispi metod” olarak adlandırılan hesapla-
ma yöntemi benimsenmektedir. ( Bkz. 13. HD. T.26.12.1997, E.
1997/7580; K. 1991/10870 ) Bu metoda göre satış tarihi itibariy-
le satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın satış
bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifadeyle
satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin,
satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile, mevcut ayıplı
halindeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek bu iki değerin birbiri-
ne bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulan-
maktadır. Somut olayda da, dava konusu dükkanın alındığı tarih
gözetilerek, satış bedelinden indirilmesi gereken miktarın bu meto-
da göre belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken
taşınmazın dava tarihindeki ayıplı ve ayıpsız değerinin belirlenerek
yapılan hesaplamaya göre karar verilmiş olması usul ve yasaya ay-
kırı olup, bozma nedenidir.
Davacılar, davalı ticari şirketlerden olan alacağının avans faizi
ile birlikte tahsili istemiyle eldeki davayı açmış; Mahkemece maddi
tazminat davasının kabulüne karar verilerek dava tarihinden itiba-
ren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan
alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Davalılar tacir olup, 6102 Sayılı TTK m. 19/2 uyarınca taraflar-
dan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler kanunda aksi-
ne hüküm bulunmadıkça diğeri içinde ticari iş sayılır. 6102 Sayılı
TTK m.8/1 ve 3095 Sayılı K.2/2. maddelerine göre ticari işlerde
temerrüt faiz oranı TCMB. nın kısa vadeli avanslar için uyguladığı
446 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
faiz oranıdır. Hal böyle olunca, davacılar, alacağının avans faizi ile
tahsilini isteyebilir. Bu durumda mahkemece, kabul edilen alaca-
ğa avans faizi yürütülecek şekilde karar verilmesi gerekirken, ya-
sal faiz uygulanmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı
olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ
Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar
ve davalı ... Konut İmar Plan Turizm Ulaşım San. ve Tic. A.Ş.’nin
sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan
nedenlerle mahkeme kararının davalı yararına BOZULMASINA, ( 3
) numaralı bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının davacı
yararına BOZULMASINA, (…..) oybirliği ile karar verildi.
ÖZET:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 10.12.2000-
....07.2020 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını,
emekli olma hakkına dayanarak ... sözleşmesini ....07.2020 tari-
KARŞI OY
Mahkemece, davacılar murisinin ölümünün iş kazası niteliğinde
olmadığı, murisin davalı şirketteki çalışmasının önceki BK’nın 332,
98 ve 47. maddeleri uyarınca tazminat talep edemeyeceği, ancak
ITF Uniform TCC Toplu İş Sözleşmesinde, gemi adamlarının ölü-
mü halinde sağ kalan eşe 82.500 USD ödeneceğine ilişkin hükme
binaen, davacı eş ... ’a ilişkin olarak bu miktar alacağın TL karşılığı
yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davacıların davasının
reddine karar verilmiş, karar Daire çoğunluğunda onanmıştır.
Somut olayda, muris ... ’ın 02.10.2008 tarihinde, İstanbul’da
mukim davalı işveren (…) ile “gemiadamı iş akti” sözleşmesi im-
zaladığı, işyeri adresi olarak Malta bayraklı ... gemisinin gösteril-
diği, taraflar arasında ITF Uniform TCC Toplu İş Sözleşmesi hü-
kümlerinin geçerli olduğu, davalının 28.11.2008 tarihinde kalp
krizi sonucu vefat ettiği, iki adet uzman doktor ve gemi inşaat ve
makine mühendisi iş güvenliği uzmanından oluşan bilirkişi heye-
tinin 24.07.2017 tarihli raporuna göre ölümün iş kazası niteliğin-
de olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, iş kazaları konusunda ihtisas
dairesi olan 21 ve 10.Hukuk Dairelerinin yerleşik içtihatlarında
da “gemiadamlarının” gemideki çalışmaları sırasında kalp kri-
zinden ölüm hadisesi alınacak doktor raporları doğrultusunda “iş
kazası” olarak yorumlanmaktadır (bkz. Y10HD, 16.11.2020 T.
ve E. 2020/6715, K. 2020/6531 ve Y21HD, 16.02.2016 T. ve E.
2015/16566, K. 2016/2077).
Davacılar murisinin işyerinin yabancı bayraklı gemi olması ne-
deniyle öncelikle uygulanacak hukukun tespiti gerekir. Bu konuda
462 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
TEKNİK ARIZA
•
ÖNGÖRÜLEBİLİR İŞLETME KUSURU
KASTEN ÖLDÜRME
•
ALEYHE DÜZELTME YASAĞI
•
CEZAYI ALEYHE DEĞİŞTİRMEME İLKESİ
Katılan ...’ün bir adet ateşli silah mermi çekirdeği ile sol tep-
moral bölgeden yaralanmasına neden olacak, basit bir tıbbi mü-
dahale ile giderilemeyecek ve yaşamını tehlikeye sokacak şekilde
yaralandığı anlaşılan olayda; sanık ... hakkında teşebbüs nedeniyle
9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nin 35. maddesi
uygulanırken meydana gelen tehlike ve zararın ağırlığı gözetilerek
makul oranda bir ceza belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde üst
sınırdan hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle fazla cezaya hük-
molunması,
Katılan ...e yönelik isabet sayısı, yaralanmaların niteliği ile katı-
lan sanıklar ...... ... ... ... ..., ... ... ...ve ...’in ilk ifadeleri doğrultusun-
da sanık ...’in de katılan ...ü tabancayla vurduğuna yönelik beyan-
ları dikkate alındığında, sanık ...’in katılan ...e yönelik eyleminin
diğer sanık ... ile birlikte silahlı çatışmanın başlangıcını teşkil eden
ilk haksız hareketin kim tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edi-
lememesi sebebiyle makul oranda haksız tahrik altında kasten öl-
dürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu halde, yetersiz gerekçeyle
beraatine...r verilmesi,
Uygulamaya göre de ; sanık ... hakkında katılan sanık ...’e yö-
nelik kasten öldürmeye teşebbüs ve sanık ... hakkında katılan ...e
yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından TCK’nin 81/1, 35.
maddeleri uyarınca belirlenen 11 yıl 3 ay hapis cezalarından, aynı
Kanunun 62. maddesi uyarınca yapılan 1/6 oranındaki takdiri in-
dirim sonucu 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezaları yerine, yazılı şekilde
9 yıl 5 ay 15 gün hapis cezalarına hükmolunması suretiyle fazla
cezalar tayin edilmesi,
b) Sanıklar ... ve ... hakkında katılan ...’a yönelik silahla kasten
yaralama suçlarından kurulan beraat hükümleri yönünden;
Sanık ...’ün olay anında elinde tabanca bulunduğuna ve beyanı-
na göre havaya ateş ettiğine ilişkin ikrarı ile bu ikrarı destekleyen
aynı grup içerisinde yer alan sanık ..., katılan sanıklar... ... ve karşı
gruptan katılan sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ......,...... ..., ..., ...,...,...
ve polis memuru ...nun olayın sıcağıyla verdikleri ilk beyanları ve
ifadeli teşhis tutanağında sanık ... ve ...’ün ... grubuna doğru ateş
ettiğini bildirmeleri karşısında, polis memuru olan katılan ...’un
diğer meslektaşları ile birlikte iki grubu ayrımaya çalıştığı esnada
Yargıtay Kararları 479
ölen sanık ... ve ailesinin bulunduğu yerden sanıklar ..., ... ve ... ta-
rafından yoğun şekilde ateş edilmesi sonucu yaralandığı anlaşıldığı
halde, sanıklar ... ve ... hakkında katılan ...’a yönelik silahla kasten
yaralama suçlarından mahkumiyetleri yerine, yanılgılı değerlendir-
me ile beraatlerine hükmedilmesi,
c) Sanık ... hakkında katılan ...’a yönelik nitelikli kasten öldür-
meye teşebbüs, katılan ...’e yönelik silahla kasten yaralama ile
6136 sayılı Yasa’ya muhalefet suçlarından kurulan mahkumiyet
hükümleri yönünden ise ;
UYAP sisteminden alınan güncel nüfus kayıt örneğine göre, sa-
nık ...’ün hüküm tarihinden sonra 12/02/2019 tarihinde öldüğü-
nün anlaşılması karşısında, bu durumun mahallinde araştırılması
suretiyle sanık ... hakkında açılan kamu davalarının TCK’nin 64/1
maddesi uyarınca düşürülmesine...r verilmesi gerekip gerekme-
diğinin değerlendirilmesinin zorunluluk arz etmesi, Bozmayı ge-
rektirmiş olup; katılan ... vekili, sanık ... müdafii, sanık ... müda-
fii, sanık ... müdafii, sanık ... ve müdafii ile katılan Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde
görüldüğünden, bu nedenle hükümlerin 6723 sayılı Kanun›un 33.
maddesi ile değişik 5320 sayılı Kanun›un 8/1. maddesi ile yürür-
lükte bulunan 1412 sayılı CMUK›un 321. maddesi uyarınca teb-
liğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 22/02/2022
gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
HIRSIZLIK
•
İŞ YERİ DOKUNULMAZLIĞININ İHLALİ
•
MALA ZARAR VERME
TEHDİT
•
KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL
•
SİLAHLA TEHDİT
SONUÇ
Yasaya aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu neden-
le yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, 04.10.2021
tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Yargıtay Kararları 495
MUHALEFET ŞERHİ:
Toplam 24 kişinin öldüğü, katılan ...’in ise yaralandığı olayın
yargılaması sırasında alınan ve hükme esas tutulan Karadeniz Tek-
nik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyelerinden kurulu
498 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
KARŞI OY
Açılan kamu davasında Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi ta-
rafından 15.07.2016 tarih ve E. 2016/104, K. 2016/265 sayılı ka-
rarıyla sanık ... hakkında TCK 85/2, 22/3, 62/1 ce 53/6. maddesi
gereğince neticeten 3 yıl 10 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırıl-
masına karar verildiği, bu kararın sanık müdavi, katılanlar vekilin-
ce mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine
Yargıtay 12. Ceza Dairesince yapılan inceleme neticesinde kararın
onanmasına karar verilmiştir. Onama karara karşı aşağıda arz ve
izah edilecek sebeplerle iştirak edilmemiştir.
Sanık (…) hakkında; yerel mahkeme tarafından temel ceza-
nın alt sınırdan daha fazla uzaklaşılması yerine daha az olacak bir
şekilde 3 yıl 6 ay hapis cezası olarak belirlenmesinin ceza huku-
kunun temel ilkelerinden olan kanun önünde eşitlik, orantılılık ve
hakkaniyet ilkelerine aykırı olup olmadığının yargı kararları ışığın-
da belirlenmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere; Taksirle öldürme
suçu 5237 sayılı TCK’nın 85. maddesinin 1. fıkrasında; “Taksirle
bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar ha-
pis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş, aynı Kanunun
“Taksir” başlıklı 22. maddesinin dördüncü fıkrasında da “Taksirle
işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belir-
lenir” hükmüne yer verilmiştir.
Hâkim bir suçun işlenmesi durumunda kanunda tanımlan-
mış olması şartıyla, failin kusuru ile leh ve aleyhindeki diğer hu-
susları esas alarak, yine yasada belirlenmiş bir cezaya hükmedebi-
lecektir. “Cezanın Belirlenmesi” kavramıyla ifade edilen bu durum
aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 61. maddesinin de
502 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
HAKARET
•
VERİLERİ HUKUKA AYKIRI OLARAK VERME
VEYA ELE GEÇİRME
•
HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL
•
TEHDİT • KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA
ÖZET: “Sanık ...’in, katılanın eşinin adına kayıtlı olan iddia ba-
yiini, katılanın eşinin askere gitmesi nedeniyle katılan ile birlikte
çalıştırmaya başladığı, babası sanık ...’ın da oğlu sanık ...’a yardım
ettiği, baba oğul olan sanıkların, spor toto teşkilatına yatırılması
gereken parayı şahsi işlerinde harcayıp yatırmadıkları ve paranın
karşılığında şikayetçiye 7.500 TL’lik sened verdikleri, bu sorunu
çözdükten sonra tekrar birlikte çalışmaya devam ettikleri, 2-3 haf-
YAŞ DÜZELTİLMESİ
(Y2. HD. E. 2023/2148 K. 2023/1455 T. 30.03.2023)
İlamsız bir takipte yetkili icra dairesi de İİK 50. maddesinin yol-
laması ile HMK genel hükümlerine göre belirlenecektir. HMK`nın
6. maddesine göre genel yetkili icra dairesi, davalı gerçek veya tüzel
kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir. Aynı
yasanın “sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. mad-
desinde; sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği
yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmış olup, bu
sebeple sözleşmeden doğan para borcunun tahsil için başlatılan ta-
kipte, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmış-
tır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda,
davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK 89.
maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklı-
nın ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir.
Yetki itirazının incelemesi neticesi mahkeme yetkili olduğuna ka-
rar verirse borçlunun icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazının
reddine karar verilecektir. Mahkeme yapmış olduğu inceleme neti-
cesi takip yapılan icra dairesinin yetkili olmadığına kanaat getirir
ise “Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından
davanın reddine” karar verecektir. (06.10.2004 tarih E:2004/19-
410 K:2004/471 karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı)
Somut olayda, İİK’nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali
davasında mahkemece, öncelikle davalının itirazında belirttiği icra
dairesinin yetkisinin araştırılması ve şayet icra dairesinin yetkisine
ilişkin itiraz yerinde değil ise esasa ilişkin itirazın incelenmesine
geçilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu biçimde yetki
itirazı yönünden değerlendirilme yapılmaksızın hüküm kurulması
doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 0 halde mahkemece,
itirazın iptali davasında öncelikle yetki itirazı yönünden değerlen-
dirilme yapılıp karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından Adalet Ba-
kanlığının bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü
gerekmiştir.
2-Davalıya ait aracın davacının işlettiği yoldan geçiş tarihinde
yürülükte olan 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hiz-
metleri Hakkında Kanun’un Geçiş Ücretini Ödememe ve Güven-
liğin ihlali başlıklı 30/5. maddesinde “4046, 3465 ve 3996 sayılı
kanunlar çerçevesinde işletme hakkı verilen veya devredilen oto-
Kanun Yararına Bozma Kararları 519
SONUÇ:
Yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlı-
ğı’nın kanun yararına bozma talebinin kabulü ile kararın sonuca
etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı
maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma
kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gön-
derilmesine, 09.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Kanun Yararına Bozma Kararları 521
III
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı Şirketler arasında müştereken ve mütesel-
silen sorumlu tutulmalarını gerektiren bir hukuki ilişki bulunup
bulunmadığı ile birleşen dava hakkında usulüne uygun şekilde hü-
küm oluşturulup oluşturulmadığına ilişkindir.
2. ilgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı
Kanun) “Kanun yararına temyiz” kenar başlıklı 363 üncü maddesi-
nin birinci fıkrası şöyledir:
“İlk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile
istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına
ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahke-
mesi sıfatıyla kesin olarak verdikleri kararlar ile yine bu sıfatla
verdikleri ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulu-
nan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri
sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.”
2. Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, 6100
sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca karar
kanun yararına bozulur ve bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını
ortadan kaldırmaz.
3. 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinin ikinci fıkrası ile
371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin birinci fıkrası
uyarmca ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri ka-
rarlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan
kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sü-
rülerek Adalet Bakanlığı tarafından kanun yaranna temyiz yoluna
başvurulur. 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin gerekçe-
sinde de karar verilirken yürürlükteki hukukun yanlış uygulanma-
sının her an için söz konusu olabileceği, kanun yararına temyizin,
yanlışlık tespit edilip daha sonra benzer işlemlerden kaçınmak için
524 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Adalet Bakanlığının 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin
birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile
kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZUL-
MASINA,
Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin
Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 03.04.2023 tarihinde oy birli-
ğiyle karar verildi.
Kanun Yararına Bozma Kararları 527
VI
IL CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların za-
manaşımına uğradığını, davacının 09,12.2017-18.122017 tarihle-
ri arasında devamzılık yaptığını, bu konuda tutanaklarının tutul-
duğunu, davacıya 18.12.2017 tarihinde ihtarname gönderildiğini,
ihtarnamenin 29.12.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, bu tarihte
davacının çıkışının 22 kodu ile yapıldığını, davacı iş sözIeşmesi-
ni Turhal’dan Tokat’a nakil olmak istememesi sebebiyle haklı ne-
denle feshettiğini iddia etmiş ise de iş sözleşmesinin devamsızlık
sebebiyle işverence feshedildiğini, sonradan davacının arkadaş-
larından öğrenildiği kadarıyla davacı çalışmak, için yurt dışına
gitmesi sebebiyle işe gelmediğinin anlaşıldığını, davacının deva-
mısızlık yaptığı tarihlerde davalı işyerinin Turhal şubesinin kapan-
masının söz konusu olmadığını, Tokat fabrikasının çalışma ruh-
satının 25,04.2018 tarihinde alındığını, taşınma kararının işçilere
26.06.2018 tarihinde duyurulduğunu, davacının devamsızlik yap-
tığı tarihte fabrikanın inşaatına” devam ettiğini, davacının Tokat’la-
ki fabrikada hiç çahşmadığını, davalı işyerinde önceleri hafta içi 5
gün 08.00-17.00 arası çalışma ve 1 saat ara dinlenme, cumartesi
günleri 08,00-13.15 saatleri arası çalışma ve 15 dakika ara dinlen-
me olmak üzere haftalık 45 saat çalışıldığını, 2018 yılından itiba-
ren çalışma şeklinin değiştiğini, işyerinde fazla çalışma yapılması
halinde bu çalışmaların parmak izi takip cihazı ile takip edildiğini
ve bordrolar ile ödendiğini savunarak davanın reddini. istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESi KARAR’.
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen
katan ile; davacının, davalıya ait işyerinde 27.1.0.2010-29.12.2017
tarihleri arasında en son brüt 1.777,50 TL’ye çalıştığı, 29.12.2017
tarihli işten aynlış bildirgesinde çıkış kodunun 22 (diğer nedenler)
olarak gösterildiği, fesih nedeni ile bağlı olan işverenin, davacının
iş sözleşmesinin devamsızlık nedeniyle sona erdiğini savunduğu,
sigorta kaydındaki fesih nedeninin ise farklı olduğu görülmekle iş
sözleşmesinin tazminat gerektirmeyecek şekilde sona erdiği işve-
ren tarafından kanal arnamadığından davacının kıdem tazminat
ma hak kazandığı; dosya kapsamında, tüm çalışma dönemine ait
imzalı ve ihtiraz] kayıtsız ücret bordrolan yer almakta olup bu ücret
Kanun Yararına Bozma Kararları 529
yanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa her-
hangi bir tatil gününden sonraki iş günü yahut bir ayda üç işgünü
işine devam etmemesi.
Değerlendirme
I. 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin birinci fıkrası uyarınca
ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile is-
tinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına
karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Ada-
let Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.
6100 sayılı Kanun’un 363. maddesinin gerekçesinde de karar ve-
rilirken yürürlükteki hukukun yanlış uygulanmasının her an için
söz konusu olabileceği, kanun yararına teınyizin, yanlışlık tespit
edilip daha sonra benzer işlemlerden kaçınmak için kabul edilen
bir sistem olduğu, Yargıtayın yaptığı incelemede uygulamanın yan-
lış olduğu sonucuna ulaşırsa kararı kanun yararına bozacağı ifade
edilmiştir.
2. Temyiz yolu ise olağan kanun yollarından birisidir. Bozma se-
bepleri, 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesinde sayılmıştır. Bunlar;
hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış
olması, dava şartlarına aykırılık bulunması, taraflardan birinin da-
vasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın
kabul edilmemesi ve karara etki eden yargılama hatası veya eksik-
likler bulunmasıdır. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kara-
rı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılır.
Madde gerekçesinde bu husus ‘Temyiz incelemesini, istinaf incelen-
mesinden ayıran temel özellik, temyiz incelemesinin usül hukuku
veya maddi hukuk yönünden incelemeyi gerektirınesi maddi vakıa-
ların denetimi ile delil değerlendirmesine girmemesidir. Maddede
bu hukuki denetimin hangi sebeplerle yapılacağı açıklığa kavuş-
turulmuştur. Bugüne kadar istinaf yolunun olmamasından dolayı
zaman zaman Yargıtay maddi vakıalara ve delil değerlendirmesine
de girmek zorunda kalabilmekteydi, istinafla birlikte artık bu ihti-
yaç ortadan kalkmış ye Yargıtay tamamen bir hukuki denetim içtiat
mercii olmuştur.” şeklinde vurgu’ vurgulanmıştır.
3. Belirtilen bu yasal düzenlemeler ve 6100 sayılı Kanun döne-
minde temyiz yolu ileilgili özellikler dikkate alındığında, kanun ya-
Kanun Yararına Bozma Kararları 533
rarına temyiz ile temyiz yolu arasında bir ayrım yapılması gerek-
mektedir. Kanun yararına temyiz başvurusunda, başvuru konusu
kararın sadece yürülükteki hukuka aykırı olup olmadığı denetle-
nir. Bu denetim ise, temyiz incelemesinin aksine, kanun yararına
temyizde görece sınırlı bir inceleme yapılmasını gerektirir. Kanun
yararına temyize ilişkin madde gerekçesinde de belirtildiği gibi yü-
rürlükteki hukukun yanlış uygulanması söz konusu olduğunda,
kararın kanun yararına bozulması gerekir.
4. Somut olayda davacı işçi, işyerinin Turhal’dan Tokat’a taşın-
dığını, ailesinin Turhal’da olması ve nıesafenin uzaklığı ile fabrika-
nın da şehir merkezine uzaklığı sebebiyle iş şartlarının ağırlaştığı,
gerek iş şartlarının ağırlaşması gerekse alacaklarının tam olarak
ödenmemesi sebebi ile iş sözleşmesini haklı olarak feshettigini ile-
ri sürmüş; davalı işveren ise davacının Tokat’ta hiç çalışmadığım,
Tokat’a taşınma tarihinin fesihten çok sonra olduğunu, davacının
iş sözleşmesinin 09.12.2017-18.12.2017 tarihleri arasında maze-
retsiz olarak devanısızlık yapmasmdan dolayı haklı olarak -feshe-
dildiğini ve çıkışının 29.12.2017 tarihinde 22 kodu ile bildirildiği-
ni, davacı yurt dışına gitmek için devamsızhk yaptığının sonradan
öğrenildiğini savunmuştur:
5. İlk Derece Mahkemesince, davacının 29.12.2017 tarihli iş-
ten ayrılış bildirgesinde çıkış kodunun 22 (diğer nedenler) olarak
gösterildiği, fesih nedeni ile bağlı olan işverenin, davacının iş söz-
leşmesinin devamsızlık nedeniyle sona erdiğini savunduğu, sigorta
kaydındaki fesih nedeninin ise farklı olduğu görülmekle iş sözleş-
mesinin tazminat gerektirmeyecek şekilde sona erdiği işveren ta-
rafından kanıtlanamadığından davacının kıdem tazminatma hak
kazandığı gerekçesi ile kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
6. Adalet Bakanlığının, davacının iş sözleşmesinin işverence
haklı sebeple feshedildiği ve davacı kıdem tazminatına hak kazan-
madığından açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği yö-
nündeki kanun yararına temyizi, Mahkemenin maddi vakıalar ile
davanın ispatına yönelik değerlendirmelerine ilişkindir. Kanun ko-
yucunun temyiz yolunda dahi Yargıtyca maddi vakıalann denetimi
ile delil değerlendirmesine girimemesi gerektiği yönündeki madde
534 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
İSTİHKAK İDDİASI
DANIŞTAY 4. DAİRE
ÖZET: “(…) Dava konusu istem: Davacı adına, eski ortağı ol-
duğu … Yapım Film prodüksiyon Hizmetleri Ltd. Şti. ödenmeyen
borçları nedeniyle adına düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme
emrinin iptali istenilmiştir.(…)
Vergi Mahkemesince verilen kararda; davacının … tarih ve ...sa-
yılı hisse devir sözleşmesi ile şirketteki tüm hisselerini devretti-
ği durumun, 20/10/2010 tarih ve 7673 sayılı Türkiye Ticaret Sicil
Gazetesinde ilan edildiği ödeme emri ile tahsili amaçlanan kamu
DANIŞTAY 7. DAİRE
GÖZETİM BELGESİ
YURT DIŞI GİDER BEYAN EDİLEREK ÖDENEN İTHALAT
VERGİLERİNİN MAHKEME KARARI İLE GERİ VERİLMESİ
•
GÖZETİM BELGESİ İBRAZ EDİLMEDİĞİNDEN BAHİSLE
İDARİ YAPTIRIM KARARI
(X) KARŞI OY :
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 4. maddesi: “Gümrük idarele-
riyle muhatap olan kişiler bu Kanun ve Cumhurbaşkanlığı karar-
nameleri ile bunlara dayanılarak çıkarılan mevzuat hükümlerine
uymak; gümrük idarelerinin gerek bu Kanunda gerek diğer mev-
zuat hükümlerine göre yapacağı gözetim ve kontrollere tabi olmak;
bu idarelerin kendi adına veya başka idareler nam veya hesabına
tahsil edeceği her tür vergi, resim, harç ve ücretleri ödemek veya
bunların teminata bağlamak; mevzuat hükümlerinin uymayı zo-
runlu kıldığı her tür işlemleri yerine getirmekle sorumludurlar.”
Kanun’un, 235. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi: “İthali lisansa,
şarta, izne, kısıntıya ve belli kuruluşların vereceği uygunluk ve ye-
terlilik belgesine tabi olduğu halde uygunluk ve yeterlik belgesine
tabi değilmiş veya belge alınmış gibi beyan edildiğinin tespit edil-
mesi halinde eşyanın gümrük vergilerinin yanı sıra eşyanın güm-
rüklenmiş değerinin 2 katı para cezası verileceği” ve aynı maddenin
4. fıkrasının (c) bendi de eşyanın gümrüklenmiş değerinin “mülki-
yetin kamuya geçirilmesine dair kararın verileceği” düzenlemeleri-
ni haizdir.
03/02/1995 tarih 1995-6525 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
onaylanan Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması ekinde yer
alan ve bu anlaşmanın ayrılmaz parçasını teşkil eden “Korunma
Tedbirleri Anlaşması”, mevzuatımızda yerini almış, uygulanması
uluslarası sözleşmeye dayalı tedbir mahiyetinde işlemlerdir. Norm-
lar hiyararşisi bağlamında çıkarılan ithalatta gözetim uygulanması
yönetmeliğinde gözetim uygulama karar alma süreci amacı başvu-
ru şekli vs. yer almakta olup, başvuru usul ve esasları ile başvuru
sahiplerinden alınacak taahhütler tebliği ile belirlenir hükmüne is-
tinaden, olay tarihinde yetkili idare tarafından düzenlenerek Resmi
Gazete’de yayınlanan teblig ile, tebliğde yer alan eşyaların belirlenen
birim kıymetin altında olması halinde, ithalatın “gözetim belgesine”
tabi olduğu, bu düzenlemeyle belirlenmiş malların ancak bu belge
ile ithal edileceği genel düzenleyici işlem olarak tebliğ edilmiştir.
Anılan Tebliğler hukuka uygun bulunmuş olup, iptal taleplerinin
yargı makamlarınca reddedilmiş olduğu da bilinmektedir.
Gözetim Belgesi; Ortak Ticaret Politikası araçlarına uyum kapsa-
548 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
İÇTİHAT, RAPORLAMA VE
İSTATİSTİK BİRİMİ
(1965 - 2021)
2021
Bülten No: 2
UYGULAMADA AVUKAT
Uygulamada Avukat 555
Duruşma sanıkla başlar, sanığın son sözü ile biter. Türk Ceza
Hukuku’nun ana hedefi hakikati ortaya çıkartmaktır. Kamu adına
veya şahıs adına suç işlemekle itham karşısında kalan kişi, şüp-
heli sıfatına sahip olur. Suç var ise karşılığında muhakkak ceza
da vardır. Ancak şüphelinin suç işleyip işlemediğine yargılama so-
nunda karar verilecektir. Yargı karşısına çıkan şüpheli, bu itham
karşısında kendini savunur veya susar; ancak yargılama makamı
delilleri tartışacaktır, bununla birlikte bağımsız vicdani kanaatine
göre bir karar verecektir.
CMK madde 191’e göre duruşma sanıkla başlar. CMK madde
216/3’te anlaşılacağı üzere sanık duruşmada hazırsa son söz
sanığa verildikten sonra nihai karar verilir ve bununla birlikte
yargılama biter -istisnai haller hariç-.
Büyük hukukçu Becceria’nın Suç ve Ceza Felsefesi’nde2 dediği
gibi yargılama olmadan hiç kimseye ceza verilemez; bundan anlaşı-
lacağı üzere, eğer yargılama makamı yoksa muhakeme yoktur. Kı-
sacası muhakeme sorgu, suçun incelenmesi, delillerin tartışılması
ile kapsam bulacaktır ancak esas olan tamamlayıcı unsur, sanık
veya sanıkların sözleridir.
Ceza yargılama hukukunun en önemli ögelerinden birisi ki-
şinin kendisini savunmasıdır; savunma yargılamanın esas un-
surudur.
bir fiil için kimseye ceza verilemez’’ maddesi ile başlar. Savunma
burada ithama öncelik tanımak zorundadır. İkinci madde ise za-
man kavramını ortaya çıkarır; suçun işlendiği tarihte fiilin suç olup
olmadığına bakılır. Örnek ile gidelim; ‘Zina’ bir zamanlar suçtu,
ancak artık, böyle bir suçun varlığı yürürlükte değil. Fiilin işlendi-
ği tarihte suç fakat kararın kesinleşmesinden önce suç olmaktan
çıkmış ise itham ortadan kalktığı için dava da ortadan kalkar. 8.
CD. 05.02.1986 YKD, 604/6136 sayılı aykırı davranışı nedeni ile
hüküm verilen sanığa temel cezanın 2305 sayılı yasa ile artırılan
kısmının (3250 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi sonucu) kaldırıl-
ması gerekmektedir.* İçel/Yenisey, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı
Ceza Kanunları Kitabı Birinci Kitap
Ortada mevcut bir itham var ve bu itham ceza hukukunda şa-
hıslara karşı yapılmaktadır. Bu itham karşısında savunma ortaya
çıkar; çünkü suçlu olduğu iddia olunan kişiye sanık diyoruz, sa-
nık ile hükümlüyü bu noktada birbirinden ayırmak gerekir. Sanık,
suçu sabit olmamış kimsedir. Şüpheli sıfatına haizdir. Bu şüphe-
nin ortadan kaldırılması, yenilmesi ve yargıcın bir karar vermesi
şüphelinin savunması ile gerçekleşecektir. Şüpheli, aktif veya pasif
savunma yapma olanağına sahiptir. İlk bakışta hakkında suç isnat
edilen şüphelinin ithamları çürütmesi isteniyor gibi görünse de bu-
nun çağımız ceza hukukunda geçerliliği kalmamıştır.
CMK madde 170/3-j’ye göre Cumhuriyet savcısı delilleri or-
taya koyamıyorsa, savunma, susma hakkı kullanılarak gerçek-
leştirilebilir. Ortaya delil konulmamışsa, yargıç, kendi vicdani
kanaatine göre de şüpheliye ceza veremez.
İspat konusunda hüküm verme, realitenin bir parçası olan olay
hakkında hüküm vermektir. Delillere dayanarak şüphesini yenebi-
len kimse, olayın nasıl olduğu hakkında bir hüküm verir.* Kunter,
Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku
Kunter’e göre: “Hâkim, muhakeme sonunda maddi meseleyi
çözmek için bir tarihçi gibi, eski olayı yeniden yaşatacak, geçmi-
şin bulutları arasından hakikatı görmeye çalışacaktır. Gerçekten
hâkim geçmişte ne olduğunu, nasıl olduğunu bilmeye mecbur-
dur. Bunun için elindeki imkân “bugün”dür. “Bugün”den maksat,
bugün var olan ve varlığını duyularımızla öğrenebildiğimiz şey-
Uygulamada Avukat 559
CHATBOT UYGULAMALARI
VE CHATGPT ÖRNEĞİ
1. Genel Olarak
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte yapay zeka teknolojisi insan
yaşamını ve iş hayatını kolaylaştıracak pek çok alanda kullanıl-
maya başlanmıştır. Özellikle bugünlerde sohbet robotları olarak
Türkçe’ye çevirebileceğimiz chatbotlar zekalar insan hayatına giriş
yapmış ve başta iş dünyası olmak üzere diğer alanlarda da kulla-
nılmaya başlanmıştır.
Bu bakımdan dünyadaki pek çok yetkili otorite yapay zekanın
beraberinde getirebileceği hak ihlallerini önlemek amacı ile düzen-
lemeler getirmekte ve raporlar yayınlamaktadır. Hayatımıza bir
anda girmiş olan bu teknolojilerin kullanımı arttıkça düzenlemele-
rin ve değerlendirmelerin de artması beklenmektedir.
Bu kapsamda söz konusu yazıda Türkiye Cumhuriyeti Cumhur-
başkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi tarafından yayımlanan Chatbot
uygulamaları ve ChatGPT Örneği Raporu’ndan bahsedilecek, veri
koruma ve beraberinde diğer dünya ülkelerinde başlatılan yapay
zekayı anlama ve düzenleme çalışmalarına değinilecek ve dünyada
yaşanan bazı örnek uyuşmazlıklardan bahsedilecektir.
2 https://cbddo.gov.tr/
3 https://www.reuters.com/technology/japan-privacy-watchdog-warns-chatgpt-maker-o-
penai-data-collection-2023-06-02/
4 https://iapp.org/news/a/netherlands-dpa-seeks-information-on-how-chatgpt-algorit-
hm-learns-from-users-inquiries/
5 https://www.chip.com.tr/haber/google-calisanlarini-bard-dahil-ai-sohbet-robotlari-
na-karsi-uyardi_157990.html
564 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
6 https://english.kyodonews.net/news/2023/06/7c1852d5a29e-japanese-scho-
ols-to-ban-students-from-using-generative-ai-in-exams.html
7 https://www.reuters.com/legal/new-york-lawyers-sanctioned-using-fake-chatgpt-ca-
ses-legal-brief-2023-06-22/
Uygulamada Avukat 565
5. Sonuç
Yapay zekanın iş alanlarında kullanılmasının artması ile başta
veri koruma ve fikri mülkiyet hakları kapsamında hukuki uyuş-
mazlıkların ve farkındalıkların artacağı aşikardır. Bu kapsamda
yetkili otoriterin düzenlemeler çıkartmaları, işletme ve kurumların
iç işleyişinde kurallar getireceği beklenmektedir. Bunun diğer bir
yüzü olarak düzenlemelere paralel yapay zeka ve diğer hizmetleri
sunan şirketlerin ise kullanım koşulları, platform üyelik sözleşme-
leri gibi kullanıcılara sunduğu hukuki metinlerinde kullanıcıları-
nın güvenliğini sağlayıcı hükümler getirmesi beklenecektir.
566 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
NAKİLLER
NAKİLLER
NAKİLLER
NAKİLLER
NAKİLLER
AYRILMALAR
AYRILMALAR
AYRILMALAR
Kavram Dizini
A
854 SAYILI DENİZ İŞ KANUNU KAPSAMI ....................................... 409
ADALETİN İYİ YÖNETİMİ İLKESİ .................................................... 321
ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLALİ ............................................ 327,
366
ADLİ YARDIM TALEBİ ..................................................................... 440
AİLE HAYATINA SAYGI HAKKININ İHLALİ ...................................... 356
AİLELERİNİN BİRBİRLERİNE KARŞI OLAN SİLAHLI VE TAŞLI
EYLEMLERİ ..................................................................................... 476
ALACAĞIN MIKTARININ BELIRLENEBILMESININ HÂKIMIN
TAKDIRINE BAĞLI OLDUĞU DURUMLAR ....................................... 452
ALEYHE DÜZELTME YASAĞI ......................................................... 473
AMME ALACAĞININ DOĞDUĞU VE ÖDENMESI GEREKTIĞI
ZAMANLARDA PAY SAHIPLERININ FARKLI ŞAHISLAR OLMASI ..... 541
ASIL KİRA BORCUNUN FERİLERİNİN (FAİZ VE İCRA
MASRAFLARI TUTARI) YATIRILMAMASI ........................................ 464
ASLI İSTİNAF YA DA TEMYİZ EDİLMEYEN
BİR HÜKMÜN TAVZİHİNE İLİŞKİN MAHKEME KARARININ DA
İSTİNAF YA DA TEMYİZİ ................................................................. 396
AVUKATIN BELGE İSTEME VE İNCELEME HAKKI ........................ 488
AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİNE DAYALI İLAMSIZ TAKİP . .... 466
B
BASİT YARGILAMA USULÜ ............................................................. 484
BAŞKALARINA AİT KİMLİK BİLGİLERİNİN
KULLANILMASI SUÇU ..................................................................... 471
BAŞVURUCU ASİLİN KARARI UYAP SİSTEMİNDEN OKUMASI ...... 391
BAŞVURUCUNUN ÖĞRENME TARİHİ ............................................. 391
BİLİNÇLİ TAKSİR ............................................................................. 495
BİLİRKİŞİ RAPORUYLA TAZMİNAT TUTARININ BELİRLENMESİ . .. 321
BLOK ÇALIŞMA ............................................................................... 415
BOŞANMA DAVASINDAN FERAGAT-BOŞANMA SEBEBİ YAPILAN
İDDİADAN VAZGEÇME . .................................................................. 403
586 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
C
CEZA İNFAZ .................................................................................... 482
CEZALARIN BELİRLENMESİNDE ORANTILILIK İLKESİ ................ 500
CEZAYI ALEYHE DEĞİŞTİRMEME İLKESİ ..................................... 473
ÇEVRENİN KİRLETİLMESİ . ............................................................. 509
D
DENİZ TAŞIMA İŞİ .......................................................................... 409
DUYGUSAL ŞİDDET.......................................................................... 440
E
EKSİK İŞLER NEDENİ İLE SATIN ALINAN TAŞINMAZDA OLUŞAN
DEĞER KAYBININ ÖDETİLMESİ ...................................................... 443
ERKEĞİN MADDİ TAZMİNAT TALEBİ . ........................................... 440
EŞİT KUSUR . .................................................................................. 440
G
GEMİ ADAMI ................................................................................... 409
GEMİADAMIN YABANCI BAYRAKLI GEMİDE VEFATI . .................... 459
GEMİADAMLARINA ÖDENECEK FAZLA MESAİ ÜCRETİ ................ 409
GERÇEK KİMLİĞİN POLİSTEN GİZLENMESİ ................................. 471
GÖREVE BAŞLATILMAMA İŞLEMİNE KARŞI AÇILAN
İPTAL DAVASI ................................................................................. 391
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA ........................................................ 488
GÖZETİM BELGESİ İBRAZ EDİLMEDİĞİNDEN BAHİSLE İDARİ
YAPTIRIM KARARI ............................................................................ 545
YURT DIŞI GİDER BEYAN EDİLEREK ÖDENEN İTHALAT
VERGİLERİNİN MAHKEME KARARI İLE GERİ VERİLMESİ ............ 545
GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA . ........................................................ 507
Kavram Dizini 587
H
HABERLEŞME HÜRRİYETİNİN İHLALİ............................................. 327
HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL............................................. 504
HAKARET.......................................................................................... 504
HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE . .................................................................. 415
HAKSIZ TAHRİK .............................................................................. 476
HIRSIZLIK ........................................................................................ 486
HİZMETLERİN BİRLEŞTİRİLMESİ . ................................................ 456
HİZMET NEDENİYLE GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA ...................... 508
HİZMET TESPİTİ . ........................................................................... 415
HUKUKA AYKIRI DELİL . ................................................................. 327
I
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKININ İHLALİ . ......................................... 361
İLK DEPREM SONRASI ARTÇI ŞOKLARLA
DEVAM EDEN İKİNCİ DEPREM ...................................................... 495
İSTİHKAK İDDİASI . ......................................................................... 536
İŞÇİLİK ALACAĞI ............................................................................ 434
İŞÇİLİK ALACAKLARI BAKIMINDAN BELİRSİZ ALACAK DAVASI .... 452
İŞ YERİ DOKUNULMAZLIĞININ İHLALİ ........................................... 486
K
KANUN YARARINA BOZMA ............................................................. 521,
527
KASTEN ÖLDÜRME ........................................................................ 473
KASTEN ÖLDÜRME-KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS 476
KASTEN YARALAMA . ...................................................................... 484
KAST- OLASI KAST ......................................................................... 484
KEFALET ŞEKİL ŞARTLARINA UYULMAMASI ................................ 464
KENDİ İSTEĞİ İLE İŞÇİ STATÜSÜNDEN SÖZLEŞMELİ PERSONEL
STATÜSÜNE GEÇEN İŞÇİ ................................................................ 456
KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI ........................................................ 456
KISMİ DAVA VE EK DAVA ............................................................... 434
KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA ................................... 504
588 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 97 • Sayı: 4 • Yıl: 2023
L
ALEYHE OLAN BOŞANMA HÜKMÜNÜN
GEREKÇESİNİN TEMYİZİNDE HUKUKİ YARAR BULUNMASI ........ 403
LİMİTED ŞİRKET PAY SAHİPLİĞİ ................................................... 541
M
MALA ZARAR VERME ..................................................................... 486,
509
MALIN VERİLİŞ GAYESİ DIŞINDA KULLANILMASI . ........................ 507
MÜSPET ZARAR .............................................................................. 446
N
NİSBİ METOD . ................................................................................ 443
O
ÖNGÖRÜLEBİLİR İŞLETME KUSURU ............................................ 468
R
DELİL TESPİTİ ................................................................................ 396
S
SANIĞIN DENETİM SÜRESİNDE İŞLEDİĞİ KASITLI SUÇ .............. 482
SERBEST MESLEK FAALİYETİNDE BULUNMAK TALEBİ .............. 366
SERİ YARGILAMA VE BASİT YARGILAMA ...................................... 482
SİGORTALININ KURUMA BİLDİRİMİNİN İŞE GİRİŞ TARİHİNDEN
SONRA YAPILMASI .......................................................................... 415
SİLAHLA KASTEN YARALAMA ........................................................ 476
SİLAHLA TEHDİT ............................................................................ 491
ŞARTLA TAHLİYE . .......................................................................... 482
Kavram Dizini 589
T
TAHLİYE ......................................................................................... 464
TAKSİRLE ADAM ÖLDÜRME SUÇU ................................................ 500
TARAFLARIN SAHİP OLDUKLARI SİLAHLARLA
BİRBİRLERİNİ HEDEF GÖZETEREK ATEŞ ETMELERİ ................. 476
TAVZİH İLE HÜKMÜN ALEYHE OLACAK ŞEKİLDE
SINIRLANDIRILAMASI ..................................................................... 396
TEHDİT ................................................................................... 491, 504
TEKNİK ARIZA ................................................................................. 468
TEMERRÜT....................................................................................... 464
TİCARİ İŞLERDE TEMERRÜT FAİZ ORANI .................................... 443
U
USULİ KAZANILMIŞ HAK ................................................................ 440
USULÜNE UYGUN TEBLİGAT ......................................................... 446
UYGULANACAK HUKUK .................................................................. 459
UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ .................................................. 493
UZMAN BİLİRKİŞİ ........................................................................... 426
V
VAKIA FARKLI OLDUĞU TAKDİRDE YENİDEN
BOŞANMA DAVASI AÇILABİLMESİ ................................................. 403
VERGİYİ DOĞURAN OLAYIN GERÇEKLEŞTİĞİ ZAMAN ................. 541
VERİLERİ HUKUKA AYKIRI OLARAK VERME
VEYA ELE GEÇİRME ........................................................................ 504
Y
YALAN BEYANDA BULUNMA SUÇU ................................................ 471
YASAL İNDİRİM ............................................................................... 484
YAŞ DÜZELTİLMESİ ....................................................................... 513
Z
ZAMANAŞIMI .................................................................................... 466