RBC Nedir

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 3

RBC Soyutlama Modeli

Hershkowitz, Schwarz & Dreyfus (2001)’e göre soyutlama süreci daha önce zihinde
yapılandırılmış matematiksel bilgilerin dikey olarak yeniden düzenlenmesi sonucu yeni bir
matematiksel yapının oluşturulması aktivitesi olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda
matematiksel soyutlama ve bilgi oluşturma sürecini açıklayan teorilerden birisi de RBC soyutlama
teorisidir (Hershkowitz, Schwarz & Dreyfus, 2001). Teori; tanıma (Recognizing), kullanma (Building
with) ve oluşturma (Constructing) epistemik eylemlerinin ilk harflerinin bir araya getirilmesiyle
isimlendirilmiştir.

RBC’nin temel yapısını Davydov’un (1990) bilgi oluşturma felsefesi ile Leont’ev’in (1981) Aktivite
Teorisi oluşturmaktadır (Yeşildere İmre ve Türnüklü, 2016). Bu modele göre; bireysel ve ikili gruplar
halinde öğrencilerle görüşmeler yapılmış ve etkileşimli öğrenme ortamının, sosyal çevrenin ve
iletişimin soyutlama sürecinde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Hershkowitz & Hadas, 2007). RBC
teorisinde belirlenen üç temel epistemik eylemin her biri öğrenciler tarafından gerçekleştirilen sözlü
ifadeler ve fiziksel eylemlerle gözlenebilir niteliktedir (Hershkowitz vd.,2001). Yeşildere (2006)’ye
göre RBC teorisinin temel olarak dayanmış olduğu ve matematiksel soyutlama sürecinin temel ilkeleri
olarak görülen beş madde vardır:

1. Soyutlama, “aktivite teorisi” perspektifine dayanır. Soyutlama, bazen bir birey veya bazen de
bir grup tarafından ele alınan ve belli bir hedef doğrultusunda sürdürülen eylem halkalarıdır.
2. Soyutlama sürecinin bağlamdan ayrı düşünülmesi mümkün değildir, dolayısıyla çevresel
koşulların ve sosyal etkileşimi içeren kişisel ve sosyal yapıların soyutlamaya etkisinden
kesinlikle bahsedilir.
3. Soyutlama süreci, Davydov’ un bilgi oluşturma felsefesi bağlamında teorik düşünceyi
gerektirirken diğer yandan matematiksel yapılar arasındaki temel benzerlikler ve farklılıkların
tespit edilmesi sürecinde Davydov’un kullandığı şekli ile deneye dayalı düşünceyi de ayrıca
içerebilir.
4. Soyutlama süreci ilk süzgeçten geçirilmemiş yani arıtıma uğramamış soyut varlıktan, yeni
yapıya doğru ilerleme sürecini ima eder.
5. Soyutlanan yeni yapı, matematiksel yapılar arasında mevcut iç bağlantılar ile yeni ilişkilerin
bağlantı kurularak yeniden bir düzenleme yapılmasıyla oluşturulur.

RBC modelinin işe koşulması sürecinde soyutlamayı gerçekleştirmek adına bireylere eleştirel
bakış açısı kazanmalarına olanak sağlayan diyalog türleri önerilmektedir. Didiş Kabar (2018)’e göre
bazı sembol içeren problemlerin çözümünde ortaya çıkan zorluklar; bireylerin aritmetik ve cebir
arasında kurduğu ilişkilerdeki hatalar ve problem bağlamının net olarak anlaşılmamasından
kaynaklanmaktadır. Bu doğrultuda soyutlama sürecinde tercih edilen diyalog türleri kadar bağlamın
da önemli olduğu ve öğrenme ortamından ayrı düşünülemeyeceği açıkça savunulabilir (Eldekçi,
2019).

Tanıma (Recognizing) Tanıma eylemi; bireyin karşılaştığı bir problem durumunun önceden sahip
olunan bilgi yapısıyla ilgili ve ilişkili olduğunun fark edilmesi durumunda gerçekleşebilir (Hershkowitz
& Hadas, 2007). Bir başka deyişle tanıma eylemi bilginin geçmiş deneyimlerle ilgili olduğunun
anlaşılması sonucunda ortaya çıkabilir (Dreyfus vd., 2006). Tanıma, daha önce oluşturulan bir yapının
kullanılmasıdır. Tanıdık bir matematiksel yapının tanınması sürecinde onun farkına varılması, bu
yapının karşılaşılan matematiksel bir öğrenme ortamında fark edildiği anda gerçekleşir (Hershkowitz
vd., 2001). Bu kapsamda burada bahsedilen “yapı”, matematiksel bir aktivite sonunda ortaya çıkan
kavram, yöntem teknik ve/veya stratejiler olabilir (Tsamir & Dreyfus, 2005) Tanıma, bireyin öğrenme
sürecindeki konu ile alakalı önceki aktivitelerin sonuçlarınıaçıklayabilmesi, ‘tanıdık bir matematiksel
yapının mevcut halini ya da varlığını fark etmesidir (Bikner-Ahsbahs, 2004: s.120; Schwarz, vd., 2004).
Tanımanın gerçekleşebilmesi için bahsedilen tanınmış yapının ilk kez öğrenci zihninde yer alması şart
değildir. Öyle ki tanıma eylemi çoğu kez öğrenci zihninde deneysel düşünme şeklinde de ortaya
çıkabilir (Hershkowitz vd., 2001). Tanımanın gerçekleşebilmesi için en az iki duruma ihtiyaç vardır:

1. Analoji

2. Özelleştirme

Öğrenci tarafından sergilenen epistemik eylemin ne olduğuna göre, bu durumlardan hangisinin


gerçekleşeceği durumu değişkenlik gösterebilir. Eğer yeni bir durumla karşılaşıldığında daha önceki
etkinliğin sonucuna başvuruluyor ise bu yeni durumun bir öncekine benzeşmesine (analoji) veya
özdeş olmasına (özelleştirme) durumları karar verebilir (Dreyfus, Hershkowitz & Schwarz, 2001).

Kullanma (Building with) Kullanma eylemi; bir problemin çözüm sürecinde farklı yapılarla
bağlantı kurularak birlikte kombinasyonunu içeren yapıların kullanılmasıdır (Hershkowitz & Hadas,
2007). Kullanma, belirlenen bir hedefin gerçekleştirilmesi adına önceden oluşturulan matematiksel
yapıların işe koşularak kullanılması ve benzer bilgilerin bir araya getirilerek bir amacı yerine
getirebilmek üzere kullanılmasını belirtmektedir (Bikner-Ahsbahs, 2004: s.120; Schwarz vd., 2004).
Kullanma eylemini gerçekleştiren öğrenci yeni ve daha komplike yapısal bilgi ile zenginleşmez aksine
problemde uygulanabilir bir çözümü oluşturmak için halihazırdaki yapısal bilgisini işe koşarak kullanır.
Kullanma genellikle bir problem çözme, bir matematiksel durumu anlama ve bu durumu açıklama
veya bir süreç üzerinde dikkatini odaklayarak dikkatle düşünme gibi bir hedefi gerçekleştirmeye
yoğunlaşıldığında gerçekleşebilir. Bu bağlamda belirlenen hedefi gerçekleştirmek için öğrenciler
stratejilerin, kuralların veya teoremlerin kullanımıyla bir desteğe başvurabilir. Öğrenciler bir hedefi
veya sunulan amacı başarma adına daha önceki aktiviteler vasıtasıyla farkına vardıkları yani tanıdıkları
yapıları kullanırlar. Kullanma, öğrenciye ipucu verilmesi gibi bir kaynağın öğrenciye hatırlatılması
yoluyla da gerçekleşebilir (Hershkowitz vd., 2001)

Oluşturma (Constructing) Oluşturma eylemi ise, yeni yapıların ortaya çıkarılması adına eski
bilgilerin yeniden düzenlenerek dikey matematikleşmenin sağlanmasıyla yeni soyut ürünün ortaya
çıkarılması ve inşa edilmesi olarak ortaya çıkmaktadır (Dreyfus vd., 2006). Oluşturma, var olan
matematiksel bilgi bileşenlerinin yeniden bir araya getirilmesi ile bu bilgiler arasında yeniden bir
düzenlemeye gidilmesi sonucunda yeni bir anlam oluşturulması sürecidir (Bikner-Ahsbahs, 2004: s.
120).

RBC soyutlama teorisinin merkezi olarak oluşturma eylemi sayılabilir. Dolayısıyla oluşturma
epistemik eylemi gerçekleşmeden soyutlama gerçekleşmiş olmaz. Bir matematiksel yapının
oluşumunu ve ortaya çıkışını gözlemlemek oldukça zor bir süreçtir. Bir yapının oluşturulması
genellikle öğrencinin tek başına bu matematiksel konu üzerinde yoğun bir şekilde düşündüğünde de
ortaya çıkabilmektedir. Eğer öğrenci oluşturma eylemi sürecinde soyutlamaya ulaşabiliyorsa, yeni
oluşturduğu bilgiyi ifade etmek için bu süreçle eş zamanlı olarak bir dil geliştirmeli ve bu yeni bilginin
doğruluğunu kanıtlamak veya açıklamak için bu dili kullanabilmelidir (Hershkowitz vd., 2001).
Dolayısıyla matematiksel bir yapının oluşturulması sürecinde de öğrencinin soyutlamaya ulaşıp
ulaşamadığı öğrencinin öğrenme ortamında ya da görüşmelerde geliştirebildiği matematiksel dilin
etkililiği ile de anlaşılabilir. Dreyfus (2007)’a göre soyutlamanın dinamik olarak iç içe geçmiş bir
modeli olarak adlandırılan RBC modelinin üç temel epistemik eylemi bulunmaktadır. Oluşturma
eylemi diğer iki eylemi eylem olan tanıma ve kullanmayı içerir. Ayrıca kullanma eylemlerinin iç içe
geçmiş hali oluşturma eylemlerini ve iç içe geçmiş tanıma eylemleri de kullanma ve oluşturma
eylemlerini ortaya çıkarmaktadır.
Bu bağlamda RBC modelinde belirtilen üç epistemik eylemin birbirinden bağımsız düşünülmesi
olanaksızdır. Bireyin bilgiyi soyutlama sürecinde sergilediği ifadelerinin tanıma eyleminden, kullanma
eyleminden ya da oluşturma eyleminden mi göstergeler sunduğu değişkenlik gösterebilir. Öyle ki
verilen aynı problem, bir öğrencinin tanıma eylemini gerçekleştirirken bir başka öğrencinin bilgiyi
kullanma ya da oluşturma eylemini gerçekleştirmesine imkân sağlayabilir. Bu durum öğrencinin
biyografisine, bireysel becerilerine, bilgi geçmişine, deneyim durumuna ve kullanılan uyarıcıların
öğrencinin bilgisini harekete geçirebilme düzeyine bağlıdır. Burada bahsedilen uyarıcılar; öğrencinin
önceki öğrenmeleri ile yeni bilgi yapılarını oluşturması arasında bir bağ görevi görecek olan köprüyü
oluşturacak her şeydir (Dreyfus, Hershkowitz & Schwarz, 2001).

You might also like